Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 260

IBN EBI ŞEYHE

Abdullah b. Muhammed b. Ehi Şeybe İbrahim el-Absi el-Kılfi 159/776


yılında Vasıt şehrinde doğmuştur. Başta ilim ehli olan ailesinden olmak
üzere dönemin ilim merkezi olan Kufe ve civarındaki birçok alimden
istifade ettniştir. lbn Ehi Şeybe henüz küçük yaştayken hadis hafızlığıyla
şöhret bulmuştur.
lbn Ehi Şeybe, Buhari'nin hocalarındandır. Buhari ondan Sahfh'inde
otuz, et-Tdrfhu'l-Kebfr ve et-Tdrfhu's-Sağir eserlerinde de birçok hadis
rivayet etmiştir. lbn Ehi Şeybe, Kütüb-i Sitte müelliflerinden Müslim'in
de hocasıdır. Müslim ondan bin beş yüz kırk hadis rivayet etmiştir. Ah­
med b. Hanbel, Ebu Davıld ve lbn Mace doğrudan; Nesai ise do,laylı ola­
rak ondan hadis rivayet ennişlerdir.
lbn Ehi Şeybe, 235/850 tarihinde, yettniş altı yaşında Kılfe'de vefat et­
miştir. Yaşadığı dönemde Kılfe'nin en meşhur alimleri arasında yer al­
mıştır. Hocalarının büyük çoğunluğu sika ravilerden oluşmaktadır. lbn
Ehi Şeybe'den Tirmizi hariç aralarında Kütüb-i Sitte müelliflerinin de
bulunduğu birçok hadis, siyer ve tabakat yazarı nakillerde bulunmuş­
lardır. lbn Ehi Şeybe daha çok hadis alanında yazmış olduğu el-Musan­
nef isimli eseriyle meşhur olsa da esasında başta siyer, tefsir ve hadis
olmak üzere lslami ilimlerin değişik alanlarında eserler kaleme almış­
tır. Siyere dair rivayetleri bin adet civarındadır. Bunun beş yüz yettniş
küsuru e-Meğdzf'de toplanmıştır.

Dr. Ramazan ÖNAL


Ramazan Önal, 1972 yılında Muş'ta doğdu. İlk ve orta derece tahsilini
Bursa'da tamamladı. Marmara Üniversitesi ilahiyat Fakültesinden 1999
senesinde mezun oldu. Aynı tarihten itibaren Milli Eğitim Bakanlığına
bağlı Tekirdağ ve Bursa'da çeşitli okullarda öğrettnenlik yaptı. Uludağ
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde lslam Tarihi ve Sanatları bi­
lim dalında başladığı doktora eğitimini İbn Ebi Şeybe'nin Musannef 'in­
deki Siyer ve Meğdzf ile ilgili Rivayetlerinin Tespiti ve Değerlendirilmesi
isimli teziyle 2016 yılında tamamladı. Halen Erzincan Binali Yıldınm
Üniversitesi ilahiyat Fakültesinde lslam Tarihi ve Sanatları bölümünde
öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.

Dr. Ahmet ŞEN


Ahmet Şen, 1984 lstanbul doğumludur. ilk ve orta derece tahsilini ls­
tanbul'da tamamladı. 2007 yılında Uludağ Üniversitesi ilahiyat Fakül­
tesinden mezun oldu. Aynı yıl Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens­
titüsünde Arap Dili ve Belağatı bilim dalında yüksek lisansa başladı.
Muhammed Hayr el-Hulvdnf'nin Nahivde Yenilikçi Yak/aşımları isimli
teziyle 2010 yılında yüksek lisansını tamamladı. 19 Mayıs Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsünde Arap Dili ve Belağatı bilim dalında başla­
dığı doktora eğitimini Ebu'/-Abbas Muhammed b. Yezid e/-Muberred'in
el-Muktedab isimli Eserinde Nahiv ilmine Ait Görüşleri isimli teziyle
20 16 yılında tamamladı. Halen Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi
ilahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve üç ço­
cuk babasıdır.
Ankara Okulu Yayınlan: 301
lslam Klasikleri: 17

Bu Proje T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı


Telif Haklan Genel Müdürlüğü Tarafından Desteklenmektedir

© Ankara Okulu Basım Yay. San. ve Tic. Ltd. Şti.


Editör: Mehmet Azimli
Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi
Baskı, cilt, kapak baskısı: Merkez Repro Ltd. Şti.
Birinci baskı: Eylül 2019

ISBN: 978-605-7596-22-2

Ankara Okulu Yayınlan


Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/ANKARA
Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12
web: www.ankaraokulu.com
e-mail: ankaraokulu@ankaraokulu.com
ankaraokuluyaylnlari@gmail.com
Kitabü'I-Meğazi
Hz. Peygamber ve Dört Halife

iBN EBJ ŞEYBE

Tercüme

Ramazan ÖNAL-Ahmet ŞEN

Ankara Okulu Yayınlan


Ankara 2019
iÇiNDEKiLER

EDİTÖRDEN . .
............................................ .............. ....................................................... 7
ÖNSÖZ .............................................................................................................................. 9
GiRiŞ
IBN EBi ŞEYDE .................. . ........................................................................................ 13
Hayab .
..................................................................... ............... . ................................ 19
Eserleri .
.......................... ........................................................................ .............. . . 23
KITABO'L-ME�I
Fil Olayı . 29
. .................................................................................................................

Nübüvvet Öncesi . .
....... .... 30
....................................................................................

Peygamberlik Yaşı :................................................................. 33


............................

Nübüvvet. 34
...............................................................................................................

Kureyş'in işkenceleri 37
........................................................................................

lsra-Miraç .............................................................................................................. 42
Davet . . 48
............................... ......................................... ..............................................

Hz. Ebu Bekir ....


............................................................. . .. . 48
. . .......................... ......

Hz. Ali ...................................................................................................................... 50


Hz. Osman . 51
............................................................................................................ .

Zübeyr . . 51
..................... ...... ........................................................................................

Ebu Zer . 51
.......................... ........................................................................................

Hz.Ömer .
....................... 54
........................................................................................

Utbe b. Gazvan .
............ 55
........................................................................................

Abdullah b. Mes'ıid . ... 55


........................................................................................

Zeyd b. Harise .
............. 55
........................................................................................

Selman . .. .
........................ . .... 55
.......... .........................................................................

Adi b. Hatim et-Tai . . . .. . ...... . . ..


.................... ........ ..... 57
............................................

Cerir b. Abdillah . 59
...................................................... ...........................................

Hicret . . . . 59
........................................ ................... ... .... .................................................

Mektuplar-Elçiler 66
...............................................................................................

Necaşi . . 73
...................... ..... .........................................................................................

Savaşlar . ..
........ 76
.......................................................................................................

Birinci Bedir Savaşı . . .. .


..... .................................... 76
.............................................

Büyük Bedir Savaşı . ;............................... 77


... ........................................................

Uhud Savaşı . . . .
.. ............... ......... ......... .
...................... 100
.........................................

Hendek Savaşı . . . .
......... ......... ........ ....... . 1 13
............ .................................................

Beni Kurayza .
........... ..
.......... . .. .
................ 123
.......... . ... ...........................................

Beni Mustalik Savaşı . . . .. .. ... ..


..... .. .......... .;.................................... 125
...................

Hudeybiye . . . . . . . . ..
.... . ... .. . . . ..... .... . . . 126
.......................... ....................... .... ..................
6 Kft;ıjbü'l-MeAdzf

Beni Lihyan Savaşı .......................................................................................... 146


Necd Hakkında ................................................................................................. 146
Hayber Fethi ...................................................................................................... 148
Mekke'nin Fethi ............................................................................................... 156
Tiif (Kuşatınası) .............................................................................................. 182
Mute Savaşı ........................................................................................................ 185
Huneyn Savaşı .................................................................................................. 191
Ztı Karad Savaşı ................................................................................................ 200
Tebtık Savaşı .................................................. .................................................... 203
Haksız Bir Öldürme ........................................................................................ 209
Necran Hakkında ............................................................................................. 210
Resulullah'ın Vefatı ......................................................................................... 212
Hz. Ebtı Bekir'in Hilafeti ............................................................................... 218
Hz. Ömer'in Hilafeti ........................................................................................ 225
Hz. Osman'ın Hilafeti ve Öldürülmesi ..................................................... 237
Ali b. Ehi TAlib'in Hilafeti .............................................................................. 242

DiZiN ........................................................................................................................... 247

KITABO'L- MECAzt ORiJiNAL METIN ............................................................. 259


EDiTÖRDEN

Ankara Okulu Yayınlan "İslam-Klasikleri" projesi üst baş­


lığı kapsamında yayımlanan serinin on yedinci kitabı olarak,
farklı bir klasiği daha okuyuculanmıza kazandınyoruz. İlk
dönem dini-siyasi aykırılıkları olanca netliği ile yaşamış bir
müellif olan İbn Ehi Şeybe'nin el-Meğdzf'si ile karşınızdayız.
Eserin özelliği, Hz. Peygamber'in hayat hikayesi ve Dört
Halife dönemiyle ilgili kıymetli bilgileri ihtiva etmesidir.
İlk dönemi güzellikleriyle ve olumsuzluklarıyla olduğu gibi
önünüze sermeye devam ediyoruz. Tarihin bu kesiminde sa­
vaşlara panoramik olarak yolculuk yapmak üzere sizi lbn Ehi
Şeybe'nin el-Meğdzrsi ile baş başa bırakıyoruz ...
Hayırlara vesile olması dileğiyle ...
Mehmet Azimli1
Çorum-2018

1 Hitit Üniversitesi ilahiyat Fakültesi.


ÖNSÖZ

Alemlerin rabbi olan Allah'a hamd, alemlere rahmet ola­


rak gönderdiği peygamberine, onun temiz aline, ashabına ve
kıyamete kadar onlara.tabi olup hak yolunda gidenlere salat
ve selam olsun.

Yüce Allah, "Gerçek şu ki Allah 'ı ve ahiret gününü (korku ve


umutla bekleyen) ve O'nu her daim anan kimseler için Allah'm
Elçisi güzel bir örnek teşkil eder,"2 demek suretiyle bize Hz .
Peygamber'i örnek almayı ve sünnetine uymayı emretmiştir.
Bundan dolayı Müslümanlar, Hz. Peygamber'in sünnetinin bi­
rer cüzü olan sire ve megazisine de son derece önem vermiş­
lerdir. İslam tarihini ve bu tarihin değişik olaylannı öğrenmek
isteyen bir araştırmacının İslam'ın ilk komutanı, ilk eğiticisi
ve ilk öğreticisi olan Hz . Peygamber'i öğrenmeden bunları an­
laması mümkün değildir.

Bilindiği üzere Hz. Peygamber'in siretine dair eserler geç­


mişten günümüze aralıksız yazılmaya devam ettiği gibi bun­
dan sonra da yazılmaya devam edecektir. Dolayısıyla onun ha­
yatı hakkında yazılan eski ve yeni birçok eser bulunmaktadır.
İster eski olsun isterse yeni olsun bu eserler, muhteviyatının
güvenirliği ve rivayetlerinin sıhhati açısından doğal olarak
birbirinden farklılık göstermektedir. Bu durum dikkate alın­
dığında, elbette içeriği tutarlı ve rivayetleri sahih olan kaynak­
ları tercih etmek aklın ve ilmin gereğidir. Hadis kaynaklarına
baktığımızda neredeyse bütün hadisçiler kitaplarında megazi
ve siyerle alakalı bir kitap veya bir bab başlığı oluşturmuşlar­
dır. Eserini tercüme ettiğimiz İbn Ebi Şeybe de bu hadisçiler­
den biri olmasının yanında Buhari ve Müslim gibi büyük mu­
haddislere hem hocalık hem de kaynaklık etmesi açısından
çok büyük önem arz etmektedir. Buhari, İbn Ebi Şeybe'den
otuz rivayeti doğrudan nakletmiştir. Müslim de bin üç yüzden

ı Ahzab, 33/21.
10 Kitdbü'l-Meğdzf

fazla rivayetini İbn Ebi Şeybe' den aktarmıştır. Bu durum onun


önemini ve eserinin güvenirliğini desteklemektedir.
Elinizde tercümesi bulunan bu eser, müstakil olduğuna
dair farklı iddialar ortaya atılsa da kanaatimizce İbn Ebi Şey­
be'nin Kitdbü'l-Musannef fi'l-Ehadfsi ve'l-Asdr adlı kitabının
bir bölümüdür. Biz de bu çalışmayı bu kanaatle ele alıp çevi­
risini yapmaya gayret gösterdik. Bu nedenle orijinal Arapça
metninin daha önce birkaç defa tahkiki ve tahrici yapılmış
olan el-Musannef'teki metnin yanı sıra müstakil olarak Abü­
laziz b . İbr�him el-Umeri'nin tahkik ve tahricini yaptığı metni
de dikkate alarak tercüme etmeye çalıştık ve daha önce yapı­
lan tercümelerden de istifade ettik. 3
İbn Ebi Şeybe'nin bu eserinin önemli siyer, tarih, taba�t
ve hadis kitaplarına kaynaklık ettiği meselesi dikkate alındı­
ğında erken dönemde yazılan en önemli siyer kaynaklarından
biri olduğu görülecektir.
Kitdbü'l-Meğdzrde beş yüz yetmiş dört rivayet bulunmak­
tadır. Bu rivayetlerden bazıları altı sayfa kadar uzunken bazı-

3 Çeviri çalışmasında, Muhammed Avvame'nin tahkikini ve tahricini yaptığı


el-Musannef ' li lbn Ebf Şeybe isimli eserin Daru'l-Kıble Yayınevi tarafından
Cldde'de 2006 yılında 26 cilt olarak basılan nüshasındaki metin esas alındı.
Çalışma esnasında ihtiyaca göre Dirü'l-Flkr tarafından Lübnin-Beyrut'ta
1994 yılında basılan ve 8 cilt olarak Said Muhammed el-Lehhim tarafından
tahkik edilen nüsha ile Daru't-Tac tarafından Beyrut'ta 1989 yılında 2.
baskısı yapılan ve 7 cilt olarak Kemal Yusuf el-Hut tarafından tahkik
edilen nüshalarla karşılaştırma yapıldı. Ayrıca lbn Ebi Şeybe'nln Meğdzfsi
hakkında en önemli çalışma olan ve Daru lşblliye tarafından Riyad'da 1999
yılında 485 sayfa olarak basılan Abdülaziz b. lbrahim el-Umeıi'nin Kitabu 'l­
Meğdzf li lbn Ebf Şeybe adıyla tahkik ve tahricinl yaptığı çalışma da bizim
için önemli bir referans olmuştur.
Bu çalışmada dikkat edilen önemli bir husus da sened zinciridir. Eser. hadis
rivayeti tarzında olduğu için sened zinciri rivayetin bir parçası şeklindedir.
Ancak klasik sened zincirini olduğu gibi Türkçeye aktarmak hem külfetli
hem de bir fayda sağlamadığından daha anlaşılır ve side l;ılr yol izlenmiştir.
Seneddeki ravllerin arasına çizgi işaretini koyarak son ravlden ilk raviye
doğru bir sıralama yapılmıştır. Ardından ana metin doğrudan aktanlmıştır.
Böylece gereksiz tekrar ve uzatmalar önlenmiştir.
lbn Ebi Şeybe'nln Meğdzfslnin Türkçe çevirisi, ilk olarak 2009 yılında Ocak
Yayınevl tarafından e/-Musanne/ln içinde bir bölüm olarak yayınlanmıştır: Bu
çalışmanın yukanda bahsi geçen tercümeyle benzerlik arz etmemesine özen
gösterilmiştir. Ancak hadis metni olması hasebiyle lafızla birebir tercümeye
dikkat edildiği için bazen aynı ifadeleri kullanmak kaçınılmaz olmuştur:
Önsöz 11

lan ise bir satın geçmemektedir. Ayrıca bu rivayetler sened


açısından da farklılık arz etmektedir. Bir kısmı Hz. Peygam­
ber'in şahsına kadar ulaştırılan "merfQ" senedlerdir. Diğer
bir kısmı da sahabe, tabiin veya tebe-i tabiine ulaştırılabilmiş
mevkQf veya maktu' senedlerdir.
İbn Ebi Şeybe'nin rivayetlerini diğerlerinden ayıran dikkat
çekici bir özelliği, önemli konularda tercih ettiği bazı rivayet­
lerin görgü tanıklanndan aktarılan haberlerden oluşmasıdır.
Bu tür rivayetleri, uzunluk ve içerik açısından da diğer riva­
yetlerden farklılık göstermektedir. Bedir Savaşı ile ilgili Hz.
Ali'den, Hendek Savaşı ile ilgili Hz. Aişe'den nakledilen riva­
yetler ile Hülefa-yı Raşidin dönemine ait bazı olaylarla ilgili
aktardığı bilgiler de görgü tanıklarından nakledilen haberlere
örnek gösterilebilir. Mesela, Ömer b. Meymun el-Evdi'den Hz.
Ömer'in şehadetiyle ilgili aktardığı rivayetler bu türdendir.
Zira Hz . Ömer şehit edildiği sırada Ömer b. MeymOn el-Ev­
di'nin onun yanında olduğu rivayet edilir.
İbn Ebi Şeybe'nin Urve b. Zübeyr, Zühri ve İbn İshak'tan nak­
lettiği rivayetlerin bir kısmı, bu müelliflere ait kaynaklarda yer
almamaktadır. Ancak, bu nakillerin diğer sahih olan kaynaklar­
daki bilgilerle örtüşerek sıhhatlerinin desteklenmiş olması, bu
rivayetlerin İbn Ebi Şeybe tarafından hocalan vasıtasıyla şifahi
olarak nakledilmiş olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.
İbn Ebi Şeybe, bu eserinde bazı önemli konulan da çok
kısa bir şekilde anlatmıştır. Misal olarak Hz. Peygamber'in ka­
bilelere tebliği meselesinde sadece kısa bir rivayete yer ver­
miştir. Bu eksiklik, muhtemelen bu konuda kendisine senedi
sağlam bir rivayet ulaşmamasında� kaynaklanmıştır. Bazen
de iki konuyu bir başlık altında toplamıştır. Örneğin Habe­
şistan'a hicret meselesi ile Necaşi'nin Müslüman oluşunu ve
vefatı meselesin. i tek başlık altında ele almıştır.
Meğdzrdeki rivayetlerin, kronolojik olarak işlenmemiş ol­
ması da dikkat çeken bir diğer husustur. Mesela, İsra ve Mi'rac
olayları ilk Müslüman olan ashabın bahsinden önce ele alın­
dığı gibi, Hz. Peygamber'in elçileri ve mektupları da Bedir ve
12 Kit:dbü'l-Meğdzf

Uhud savaşlanndan önce anlatılmıştır. Olayların bu şekilde


sıralanması ve eserdeki bu karmaşık düzen, onun kronoloji­
den çok bilgiye önem verdiğini veya dönemindeki tartışmalar
nedeniyle onlara cevap sadedinde bilinçli bir tercih yaptığını
göstermektedir.
İbn Ehi Şeybe Meğô.zi kitabında bütün konuları anlatma
yerine ulaşabildiği ve ezberleyebildiği rivayetleri ele almıştır.
Yukanda da ifade edildiği gibi, onun eserindeki bu rivayetle­
rin büyük bir kısmı ezberindeki rivayetlerden oluşmaktadır.
Bu yüzden bazı konularla ilgili aktardığı rivayetleri, "bu ko­
nuda ezberlediğim" başlığıyla sunmaktadır. Uhud Savaşı, Beni
Kurayza Savaşı, Beni Mustalik Savaşı, Mute Savaşı ve TebOk
Savaşıyla ilgili kullanılan başlıklar bunu göstermektedir.
Bütün bunlann yanında İbn Ehi Şeybe'nin bazı önem­
li olaylara yer vermemiş olması da dikkat çeken önemli bir
eksiklik olarak göze çarpmaktadır. Mesela Muhacir ve Ensar
kardeşliğine yer vermediği gibi, Uhud Savaşı ile Hendek Sa­
vaşı arasındaki olaylara değinmeden Hendek Savaşını anlat­
mıştır. Aynı şekilde bazı olaylardaki önemli detaylara da yer
vermemiştir. Mesela Uhud Savaşındaki okçulardan, Beni Mus­
talik Savaşındaki ifk Hadisesinden bahsetmemiştir.
Dr. Öğr. Üyesi Ramazan Ö NAL
Erzincan 2019
GİRİŞ

İBN EBİ ŞEYHE


İbn Ehi Şeybe (159-235/776-849), Abbasi hilafeti döne­
minde yaşadı. Hayabnın geçtiği zaman dilimi önemli ilmi, fikri
ve siyasi olaylann gerçekleştiği bir dönemdir. Yaşadığı yetmiş
beş yılı aşkın hayabnda ilki Mehdi sonuncusu Mütevekkil ol­
mak üzere toplam dokuz Abbasi halifesinin yönetimini gördü.
Hayabnın büyük bölümü Kufe ile Abbasilerin başkenti olan
Bağdat arasında geçti. Halife Mütevekkil zamanında vefat et­
tiği sırada lrak'ın en meşhur alimiydi.
İbn Ehi Şeybe'nin yaşadığı ilk evre, Abbasi hilafetinin çe­
şitli siyasi olaylara sahne olduğu bir dönemdir. Çocukluğunun
geçtiği Mehdi zamanı, 157-169/774-785 yıllan arasında çe­
şitli gelişmelere sahne olsa da sakin ve istikrarlı bir dönem­
dir.4 169-170/774-775 yıllan arasında kısa bir süre halifelik
yapan Hadfnin zındık ve bidat ehli ile mücadele etmesi çok
önemlidir. Bu dönem, ilim ve fikir hayab açısından da verim­
li bir dönem sayılmaktadır.5 İbn Ehi Şeybe'nin gençlik çağı
olan 170-193/775-809 yıllan, Abbasilerin ( Hanin er-Reşid
dönemi) her açıdan en verimli olduklan devirdir. Bu devir­
de ilme ve alimlere büyük önem verilmiştir. Hanin er-Reşid
alimleri ziyaret ederek habrlannı sormuş ve onlann nasi­
hatlerine kulak vermiştir. Öyle ki alimler o dönem için " Her
günü iyilikle dolu ve sanki bir düğün ve bayram günü hava­
sındaydı,"6 demişlerdir. Onun hilafet zamanı, İslami ilimlerde
önemli bir makama sahip olan imam Malik (ö. 179/795), Ebu
Yusuf (ö. 182/798), Kisai (ö. 189/805), Abdullah b. Mübarek
(ö. 181/797), Fudayl b. ly3.z (ö. 187/803) gibi alimlerin yaşa-

4 Zehebi, Şeınsuddin Muhammed b. Ahmed b. Osmin (ö. 748/1347), Siyeru


A1dmi'n-Nübeld, thk. Şuayb el-Amavüt vd., Müessesetu'r-Risale, Beyrut
1985, 3. Baskı, VII. 401.
5 Suyüti, Hafız Celateddin Abdurrahmin b. Ehi Bekir (ö. 911/1505), Tdrlhu'I·
Hulefd, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, byy tsz., s. 279.
.•

6 Suyüti, Tdrlhu1-Hulefd, s. 285-293.


14 Kitdbü'l-MeAdzf

dığı bir dönemdir.7 Ancak Halife Emin dönemine denk düşen


193-198/809-813 yıllarında ise taht kavgasından dolayı fazla
bir gelişme kaydedilmezken alimler de bu siyasi kargaşadan
olumsuz etkilenmişlerdir.8 Halife Me'mQn'un, 198-218/813-
833 yıllan arasındaki yirmi yıla yakın olan halifelik dönemin­
de birçok siyasi, ilmi ve içtimai gelişme yaşanmıştır. ilk yıllan
düzeni sağlamakla geçen Me'mQn, önce Şii olmakla suçlanmış
daha sonra Yunancadan yapılan çevirilerin de etkisiyle Mu­
tezile alimleri tarafından yönlendirilerek kendi görüşlerini
kabul etmeyen alimlere karşı kışkırtılmıştır.9 " Mihne" adıy­
la tarihe geçen bu süreç, halku'l-kur'dn görüşünü kabullen­
meyen alimler için en sıkıntılı dönem olmuştur. Mutezilenin
saraya benimsettiği, Kur'an'ın mahlQk olduğu fikrine destek
veren Me'mQn, 218/833 yılında, Bağdat'taki vekili ishak b.
lbrahim vasıtasıyla alimleri, halku'l-kur'dn konusunda imti­
hana tabi tutmasını emretmiş ve böylece " Mihne" dönemini
başlatmıştır.10 Aynca, tabakat yazan lbn Sa'd (ö. 230/845) ve
hadiçilerden Yezid b. HarOn (ö. 206/821) ile Yahya b. Main
(ö. 233/847) -ikisi de lbn Ehi Şeybe'nin hocasıdır-, Züheyr b.
Harb (ö. 234/848), Ahmed b. İbrahim ed-Devraki Kur'an'ın
mahlQk olup olmadığı konusunda imtihana tabi tutulmuşlar,
Kur'an'ın mahlQk olduğunu kerhen söylemek zorunda kal­
mışlardır.11
Kaynaklarda lbn Ehi Şeybe'nin " Mihne" hadiselerinden
direkt etkilendiğine dair bilgilere rastlanmamaktadır. Hoca­
larından Yezid b. HarOn ve Yahya b. Main'in, "halku'l-kur'an"
meselesiyle ilgili olarak isimleri geçmektedir.12 Ancak, lbn
Ehi Şeybe'nin yaşadığı bölgenin, hadiselerin meydana geldiği
merkezler olması itibarıyla, dolaylı da olsa " Mihne" olayından

7 Taberi, EbQ Ca'fer Muhammed b. Cerir b. Yezid (ö. 3 1 0/922), Tdrlhu'l-


Omem ve7-Mü1Qk, Beyrut 1987, Vlll. 307.
8 SuyQd, Tdrlhu'l-Hulefd, s. 299.
9 SuyQd, Tdrlhu7-Hulefd, 306; Zehebt, A7dm, X. 278.
10 SuyQd, Tdrlhu7-HulefiJ, s. 248; lbn Kesir; lmaduddtn Ebu1-FldA (ö. 774/ 1372),
el-Blddye ve'n-Nihdyefi 't-Tdrlh, Mektebetu1-MeArlf, Beyrut 1978, X. 272.
11 lbn Kesir; el-Biddye,X. 272; es-SuyQd, Tdrlhu'l-Hulefd, s. 248-249.
12 Nihat Yatlan, Eb(J Bekir lbn Ebf Şeybe ve Kltdbü'l-Musannef 'I (basılmamış
doktora tezi), ATAÜSBE, Erzurum 1998. s. 23.
Giriş ıs

etkilenmiş olma ihtimali vardır. Nitekim Mütevekkil'in, "hal­


ku'l-kur'an" meselesine son verip aralarında İbn Ebi Şeybe'nin
de bulunduğu muhaddis ve fakihleri, "Mutezile" ve "Cehmiy­
ye"nin görüşleri karşısındaki inancı destekleyen hadisleri ri­
vayet etmekle görevlendirmesi, bu kanaati teyit etmektedir.13
Bütün bunlar olurken diğer yandan fetihler devam etmiş,
özellikle Bizans topraklarına yönelik seferlerle yeni yerlerin
İslam topraklarına iltihakı sağlanmıştır.14 Mu'tasım dönemi
olan 218-227/833-842 yıllarında Halife'nin Bizans Kralı'na
gönderdiği "Mektubunu okudum, sözünü işittim. Cevabını
duyacağın şekilde değil göreceğin şekilde vereceğim.15 -Kafir­
ler zaferin kime ait olduğunu göreceklerdir.-16" cevabi mek­
tubundan da anlaşılacağı üzere bu yıllar Müslümanların çok
güçlü olduğu bir dönemdir. Me'mQn döneminde başlatılan
Mutezilenin baskısı bu dönemde iyice artmış ve 220/835 yı­
lında Ahmed b. Hanbel baskı ve işkenceye maruz kalmıştır.17
Hilafeti 227/842 yılında babasından devralan Vasık,
232/846 yılına kadar halifelik yapmıştır. Onun döneminde
halku 'l-kur'an görüşünü kabullenmeyen alimlere karşı baskı
daha da artmış, Mutezile Halife'yi diledikleri şekilde yönlen­
dirmiştir.18 Burada Müslümanların nefretine sebep olan esir­
ler meselesi, affedilecek türden değildir. Bizans'a esir düşen
Müslümanları fidye karşılığında kurtarırken onlara Kur'an'ın
mahlQk olup olmadığını sordurmuş, "Değildir," diyenler için
fidye ödetmemiştir. Vasık, bu durumdan tek başına sorumlu
tutulmamıştır. Çünkü o daha çok etrafındaki alimlerin yön­
lendirmesiyle hareket etmiştir.19 "Şüphesiz İbn Ebi Şeybe'nin
yaşadığı bu dönemin tek hadisesi "halku'l-kur'an" meselesi
değildi. Bunun dışında birçok önemli siyasi olaylar da mey-

13 Ebu Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitiibü' l-Musannef 'i, s. 26.


14 Suyilti, Tiirihu'l-Hulefa, s. 308; Zehebi, A'liim, X. 278-279.
ıs Zehebi, A'lam, X. 291; Suyuti, Tarihu'l-Hulefii, s. 338.
16 Ra'd, 13/42.
17 Suyuti, Tiirfhu'l-Hulefa, s. 33S.
18 Hatib el-Bağdadi, el-Hafız Ebu Bekir Ahmed b. Ali (ö. 463/1071), Tiirihu
Bağdıid, Daru'l-Kütübi'l-Arabi, Beyrut, tsz., XIV. 19; Zehebi, A' lam, X. 307.
19 Hatib el-Bağdadi, Tarfhu Bağdiid, XIV. 176.
16 Kitdbü'l-Meğdzf

dana gelmiş; bir taraftan hilafet kavgaları devam etmiş, diğer


taraftan, iç isyanlar çıkmış ve Abbasi Devleti'nin sınırları sü­
rekli tehdit altında tutulmuştu."20
İbn Ebi Şeybe'nin son zamanlarına denk gelen Mütevek­
kil dönemi, 232-247 /846-861 yılları arasındaki on beş yıllık
bir dönemi kapsar. Bu dönemde baskı sonlandınlmış ve kar­
şıt görüş alimleri Abbasilerin başkenti olan Samarra'ya davet
edilmişlerdir. Nitekim davet edilenler arasında yer alan İbn
Ebi Şeybe, Samarra Mescidinde ders verirken, etrafında otuz
bine yakın insanın toplandığı söylenir.21 Bazı alimler Hulera-yi
Raşidin konusunda onun ağzından "Halife üçtür. İlki Hz. Ebu
Bekir'dir ki ridde olaylarını bastırdı. İkincisi Ömer b. Abdü­
laziz'dir ki Emevi zulmünü bitirdi. Üçüncüsü Mütevekkil'dir ki
bid'atlan kaldırdı. Sünneti ihya etti,"22 sözünü nakletmişlerdir.
İbn Ebi Şeybe'nin yaşadığı döneme bakıldığında genel iti­
barıyla çeşitli siyasi ve mezhebi olayların sebep olduğu çatış­
malı bir dönem olduğu görülür. Bu dönemdeki Abbasi halife­
leri güç ve iktidar açısından ortak bir şöhrete sahip olsalar da,
fikir ve yönetim şekilleri itibarıyla birbirinden çok farklıdır­
lar. Hiç şüphesiz bu olaylar, döneminin meşhur alimi olan İbn
Ebi Şeybe'yi etkilediği gibi ailesini, hocalarını ve öğrencilerini
de etkilemiştir. 23
Aslen Vasıtlı olan İbn Ebi Şeybe24 hayatının büyük bir bölü­
münü Kufe'de geçirmiş,25 ayrıca Basra ve Bağdat'ta bulunmuş,
buradaki hadis alimlerinden nakiller yapmıştır.26 Hadis ders­
leri vermesi için Abbasi halifesi Mütevekkil tarafından Rusafe
Mescidinde görevlendirilmiş ve burada rakamlar abartılı da
olsa, otuz bini aşkın dinleyeni olmuştur. Bilindiği üzere Hz.

20 Ebıl Bekir /bn Ebi Şeybe ve Kitdbü'l-Musannef 'i, s. 26.


21 lbn Ehi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzf, thk el-Ömeri (Tahkik edenin açıklaması), s. 32.
22 Zehebi, A'ldm, Xll. 32.
23 lbn Ehi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzf (Tahkik edenin açıklaması) s. 35.
24 Muhammed b. Ca'fer el-Kettani, er-Risdletu'l-Mustadrafa li Beydnf Meşhüri
Kütübi's-Sünneti'l-Muşerrefe, Daru Kahraman, lstanbul 1986, s. 40.
25 Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 66.
26 lbn Sa'd, EbQ Abdillah Muhammed (ö. 230/845), et-Tabakdtü'l-Kübrd, Daru
Sadr, Beyrut 1966, VI. 413.
Giriş 17

Ömer tarafından KO.fe'ye gönderilen Abdullah b. Mes'Od, KOfe


Medresesini kurmuş ve birçok tabiin alimin yetişmesine ve­
sile olmuştur. Başta Abdullah b. Mes'ud olmak üzere, Kufe'ye
yerleşmiş olan diğer birçok sahabi, hadislerin nakledilmesine
hizmet ettikleri gibi, çok sayıda alimin yetişmesine ve birçok
eserin telif edilmesine zemin hazırlamışlardı.27
İbn Ebi Şeybe'nin ilim ve kültüründen faydalandığı mer­
kezlerden biri olan Basra'da da çok sayıda sahabi yaşamış
ve bunların gayretleriyle burada da bir ilim ekolü meydana
gelmişti. Hz. Ali, hilafeti döneminde Abdullah b. Abbas'ı (ö.
68/687) Basra'ya vali olarak atamıştı. Ayrıca Ebu Musa el­
Eş'ari ve Enes b. Malik (ö. 93/711-12) gibi önemli hadis ra­
vileri olan sahabiler yanında, İmran b. Husayn (ö. 52/672),
Ma'kıl b. Yesar (ö. 59/679), Abdurrahman b. Semure (ö.
50/670) de Basra'da yaşamışlardı.
İbn Ebi Şeybe'nin ilim ve tahsil hayatının bir bölümünün
geçtiği diğer bir şehir de Bağdat'tır. Abbasi halifelerinden
Mansur tarafından kurulan Bağdat, fakihlerin ve muhad­
dislerin en önemli merkezi haline gelmişti.28 Bağdat, Abbasi
hilafetinin merkezi olması itibarıyla tabiin ve tebe-i tabiin
devrinden itibaren, bütün İslami ilimlerin en önemli merkez­
lerinden biri olmuştu. Bunun sebebi ise Abbasi halifelerinin,
gerek İslami gerekse diğer ilim dallarını himaye edip onların
gelişmesine yardımcı olmalarıydı.29
İbn Ebi Şeybe'nin yaşadığı ve ilim tahsil ettiği şehirleri göz
önünde bulundurduğumuzda, bu yerlerin, ilim ve ilim ehli
yönünden çok güçlü bir yapıya sahip olduğunu görürüz Irak
bölgesindeki özellikle Kufe, Basra ve Bağdat daha Hz. Ömer
döneminden itibaren sahabilerin akınına uğramış ve çok sa­
yıda sahabi bu bölgeye yerleşip ilimle meşgul olmuştur. Bura­
ya yerleşenler arasında Rıdvan Biatına katılan ·�shabu'ş-Şe­
cere"den yüzlerce ve ·�shab-ı Bedir"den onlarca sahabe var-

27 Sandıkçı, ilk Üç Asırda lslam Coğrafyasında Hadis, s. 190.


28 Yardım, Hadis-1,s. 129.
29 Yardım, Hadis-1,s. 129; Sandıkçı, ilk Üç Asırda lslam Coğrafyasında Hadis, s.
236.
18 Kia2bü'l-Meğdzf

dır.30 Bu da bize gösteriyor ki bu bölge din ve ilim hizmeti için


dönemin en verimli muhitleri haline gelmiştir.
Abbasi halifeliğinin başlangıç dönemi İslam tarihinde İsla­
mi ilimler için en verimli dönemdir. Önceleri ezberden veya
derme çatma sahifeler ve risalelerden nakledilegelen ilimler,
bu dönemde tasnif ve tanzime tabi tutulmuştur. Ebu Hanife
(ö. 150/767), İmam Malik (ö. 179/795), Şafii (ö. 204/819)
ve Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855) gibi dört mezhep imamı
ve daha birçok fıkıh alimi bu dönemde yetişmiştir. Yetişen
bu büyük alimler sadece fıkıh mezhebi imamı olarak kalma­
dılar, aynı zamanda kayda değer ilmi çalışmalar yapıp talebe
yetiştirdiler ve çok sayıda eser telif ettiler. Nitekim İmam Ma­
lik el-Muvatta isimli eserini, Ahmed b. Hanbel el-Müsned'ini,
Buhari el-Cdmiu's-Sahfh'ini bu dönemde yazdılar. Yine ravile­
rin tenkidine yönelik olan "cerh" ve "ta'dil" çalışmaları ve bu
alandaki eserlerin yazılması da bu dönemde başladı.
Özellikle Abbasi halifesi Mansur'un teşvik ve himayeleriyle
ilmi ve edebi faaliyetler hız kazanmış, birçok ilmi alanda tasnif­
ler yapılmıştır: İbn İshak Kitdbu's-Sfre's ini, Ebu Hanife de fıkhını
tasnif etmişlerdi. İbn Cüreyc (ö. 150/767), Evzai (ö. 157/774),
Süfyan es-Sevri (ö. 161/778) hadis, fıkıh ve tefsir ilimlerini tas­
nif etmeye başlamışlardı. Arap dili ve İslam tarihi alanında da
tasnif faaliyetleri hız kazanmış ve bu çalışmalar diğer Abbasi
halifeleri dönemlerinde de devam etmiştir.31 Me'mun'un alim­
lere olan saygısı, bilgi ve tefekküre ilgi göstermesi sayesinde
din ilimleri yanında felsefe, tıp ve edebiyat alanında da bu dö­
nemde eserler meydana getirilmiş ve dini ilimlerde de tasnif
faaliyetleri daha kapsamlı bir şekilde ilerlemiştir.32
İbn Ehi Şeybe ile aynı dönemde yaşayan tabakat yazarları
da vardır. et-Tabakô.tu 'l-Kübrô. yazarı Muhammed b. Sa'd (ö.
230/844), et-Tabakô.t yazarı Halife b. Hayyat (ö. 240/854), et-
30 lbn Sa'd, Tabakdt, il. 9.
3 1 es-Suylıtİ, Tdrih, s. 210. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Hayrettin Karaman,
Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, irfan Yayınevi, lstanbul.
tsz. s. 57-67.
.

32 Talat Sakallı, "Halife el-Me'mun ve Hadisçilerle Olan Münasebetleri 1-11",


E ÜIF Dergisi, Sayı: VI. Yıl: 1989, s. 245.
Giriş 19

Tdrfh ve Tabakdtu Ehli'l-İlmi ve men Nesebe minhum i//d Mez­


heb eserinin yazarı Süleyman b. Dav11d ve daha birçokları da
bu dönemde yaşamışlardır.33
İbn Ebi Şeybe'nin döneminde yetişen alimlere bakılırsa
ilmin şer'i, edebi ve daha birçok alanda zirve yaptığı görü­
lecektir. Dolayısıyla lbn Ebi Şeybe de Irak'ta ve diğer İslam
memleketlerinde hakim olan bu ilim atmosferinden yeterince
faydalanmış ve bu imkanları kendisinden sonra gelecek nesil­
lere aktarmışlardır. Yine bu dönemde gelişen "cerh ve ta'dil"
ilminden herkes nasibini almış ve eleştirilere maruz kalmış­
tır. İbn Ebi Şeybe bu sınavı başarıyla atlatmış ve "sika" denilen
güvenirlik vasfını kazanmıştır.34 İlim ehli bir aileden gelen ve
ilmi faaliyetlerin yoğun olduğu bir ortamda yetişen İbn Ebi
Şeybe'nin eserleri bu dönemin ürünleridir.35
Hayab
İsmi Abdullah b. Muhammed b. Ebi Şeybe İbrahim el-Absi
el-Kufi. Künyesi ise Ebu Bekir'dir.36 159/776 yılında doğdu­
ğu konusunda ittifak vardır.37 Kaynakların ekserisinde Kı1feli
olarak tanıtılmışsa da, aslen Vasıtlıdır. Abs kabilesine mensup
olduğu için el-Absi, Kufe'de yetişip burada eğitim gördüğü
için de el-Kufi şeklinde nispet edilmiştir.38
İbn Ebi Şeybe, aslen Vasıtlı39 olduğu söylense de Kı1fe'de
kadılık yapan, kıraat ve fıkıh alimi Ebu Şeybe İbrahim b. Os­
man el-Absi'nin40 torunu olduğu için bu ilim atmosferinde bü-

33 Ekrem Ziya el-Ömeri, Buhus fi Tdnni's-Sünneti'l-Müşerrefe, Beyrut, tsz., 4.


Baskı, s. 80-81.
34 Zehebi, A /dm, XI. 124.
'

35 Halife b. Hayyat, b. Ebt Hubeyre el-Leyst el-Asferi (ö. 240/854), et-Tabakdt,


thk. Ekrem Ziya el-Ömeri, Dılru Taybe, 2.Baskı, Riyad 1402, s. 173; Zehebi,
A'ldm, xı. 1 22-130.
36 Abdülaziz b. Şah Veliyullah ed-Dehlevi, Büstdnü'l-Muhaddisfn, trc. Ali
Osman Koçkuzu, DIB Yay., Ankara 1986, s. 98.
37 Hatib el-Bağdıldi, Tdrlhu Bağddd, X. 66.
38 el-Kettani, Muhammed b. Ca'fer, er-Risdle, s. 40.
39 Kettani, er-Risdle. s. 40.
40 lbn Hacer, Şihabuddin Ebu'l-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalılni (ö. 852/1448),
Tehzfbu't-Tehzfb, Matbaatu Dılri'l-Maarif, Haydarabad, Haydarabad 1910, 1.
144; Zehebi, A'ldm, XI. 368.
20 Kitdbü 'l-Meğdzf

yümüştür. Dönemin alimleri İbn Ebi Şeybe ve kardeşleri hak­


kında, "Hadis meclislerinin çoğunu Ebu Şeybe'nin çocukları
oluşturmaktadır"41 ifadesini kullanmışlardır. "Ebu Şeybe'nin
çocukları yaşadıkları dönemin hadisçileri olarak kabul edil­
mektedirler ki hadis alanında birçok eserleri vardır."42 Zehebi,
İbn Ebi Şeybe'nin kardeşleri ve çocukları için ilim mensubu
ve hadis ehli ifadesini kullandığı gibi, bu ailede ilmin dede­
den toruna kesintiye uğramadan devam ettiği hususunu da
vurgulamıştır.43 İbn Ebi Şeybe'nin dedesinin Kufe'de kadılık
yapması, onun KOfe ve lrak'taki birçok alim ve kadıyla tanış­
masına ve onlardan ilim öğrenmesine vesile olmuştur. Onun
hocalarından bir kısmının kadılardan olması bu savı destek­
lemektedir.44
Zehebi, İbn Ebi Şeybe ailesini şu şekilde tanımlar: İbn
Ebi Şeybe, hafız hadisçi olan Osman b. Ebi Şeybe'nin ve za­
yıf hadisçi olan Kasım b. Ebi Şeybe'nin kardeşi, hafız hadisçi
İbrahim b. Ebi Bekir'in babasıdır. Hafız Ebu Ca'fer Muham­
med b. Osman onun kardeşinin oğludur. Onlar aile olarak bir
ilim meclisini oluşturmaktaydılar. Ebu Bekir Abdullah b. Ebi
Şeybe onların en büyüğü ve ilimce en yüksek olanıdır.45
İbn Ebi Şeybe henüz küçük yaştayken hadis hafızhğıyla
şöhret bulmuştur ki bazı rivayetlerinden henüz on iki on üç
yaşlarındayken rivayette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu tür
rivayetleri az miktarda olsa da onun henüz küçük yaştayken
ilim, hadis ve hadis rivayetiyle ilgilendiğine işaret etmekte­
dir.46 Ebu Zür'a (ö. 264) onun hakkında "Ondan daha güçlü
hafız görmedim;• derken Ebu Ubeyd (ö. 224) onun için, "Hadis
ilmi dört kişide nihayet bulmuştur. Birincisi Ebu Bekir b. Ebi
Şeybe ki hadiste en güzel yazan, tasnif ve düzene koyandır.
İkincisi İbn Main ki hadis ilminde en toplayıcı olanıdır. Üçün-

41 Halife b. Hayyat, et-Tabakdt, s 173.


.

42 Zehebi, A'ldm, XI. 151.


43 Zehebi,A'/dm, XI. 1 2 2 - 130.
44 Abdülaziz b. lbrihim el-Ömert, Kitdbü'l-Meğdzfli lbn EbfŞeybe, Dılru lşbilya,
Riyad 1999, s. 14.
45 Zehebi,A'/dm, XI. 1 22.
46 Zehebi,A /dm XI. 1 24.
' ,
Giriş 21

cüsü İbnü'l-Medini'dir ki hadis ilmi konusunda e n bilgili ola­


nıdır. Dördüncüsü Ahmed b. Hanbel'dir ki en fakih olanıdır."47
EbO Bekir b. Ebi Şeybe diğer kardeşleriyle birlikte sade­
ce Bağdat'ta değil diğer şehirlerde de ilim halkalarında bu­
lunurlardı. Nitekim bazı rivayetlerini Musul, Vasıt, Bağdat ve
Irak'ın diğer şehirlerinin kadılarından aktardığı görülmekte­
dir.48 Yine Mekke'de yaşayan İbn Uyeyne'den de rivayette bu­
lunması, onun muhtemelen hac esnasında da ilimle meşgul
olduğunu göstermektedir.
İbn Ebi Şeybe, Buhari'nin hocalarındandır. Buhari ondan
Sahfh'inde otuz, et-Tdrfhu'l-Kebfr ve et-Tdrfhu 's-Sağfr eserle­
rinde de birçok hadis rivayet etmiştir. İbn Ebi Şeybe, Kütüb-i
Sitte müelliflerinden Müslim'in de hocasıdır. Müslim ondan
bin beş yüz kırk hadis rivayet etmiştir.49 Ahmed b. Hanbel, Ebu
Davfi.d ve İbn Mace doğrudan; Nesai ise dolaylı olarak ondan
hadis rivayet etmişlerdir. İbn Ebi Şeybe, Ahmed b. Hanbel, Ali
b. el-Medini ile akrandırlar. Yahya b. Main ile aynı dönemde
yaşasalar da Yahya b. Main yaşça onlardan daha büyüktür.50
İbn Ebi Şeybe, 235/850 tarihinde, yatsı namazı vaktinde
vefat etmiştir.51 Yetmiş altı sene yaşayan ve ömrünün altmış
senesinden fazlasını ilimle geçiren İbn Ebi Şeybe'nin nerede
vefat ettiği ve kabrinin nerede olduğu konusunda bilgi sahi­
bi değiliz. Böyle büyük bir zatın nerede vefat ettiğiyle ilgili
bilginin olmaması gerçekten şaşılacak bir durumdur. Çünkü
onun gibi büyük insanların vefat yeriyle ilgili bilgi her zaman
bulunur. Büyük bir ihtimalle asıl memleketi olan KOfe'de ve­
fat etmiştir.52 İbn Ebi Şeybe'nin Musannef ini tahkik eden Mu­
hammed Avvame'nin tespitine göre de o KOfe'de doğmuş ve
burada vefat etmiştir.53

47 Hatib el-Bağd�di, Tdrfhu Bağddd, X. 1 22. XI. 124. a, Riyad 1999, s. 14.
48 lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk. el-Ömeri, Mukaddime, s, 15.
49 lbn Hacer, Tehzib, VI. 5.
50 Hatib el-Bağd�di, Tdrfhu Bağddd, X. 80.
51 Zehebi, A'ldm, XI. 1 29.
52 lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk. el-Ömeri, s. 39.
53 lbn Ebi Şeybe, a.g.e., 1. 7.
22 Kitdbü 'l-Meğdzf

ibn Ehi Şeybe yaşadığı dönemde KO.fe'nin en meşhur alim­


leri arasında yer almıştır. KUfe Camisinde bulunan sahabe ve
tabiin alimlerinin ilim kürsüsü olarak kabul edilen meşhur sü­
tuna yaslanıp ilim öğretmiştir.54 Bu durum gösteriyor ki İbn Ehi
Şeybe hem ilim hem de fetva konusunda dönemin en önemli
şahsiyeti konumunda olmuştur. Zira orada oturmak imtiyazlı
bir makamı ifade etmekteydi ki Hz. Ömer, İbn Mes'ud'u KUfe­
lilere dinlerini öğretmek için gönderdiği sırada orada oturup
dersler vermişti. Daha sonra meşhur tabiin alimleri o makamı
kullanmışlardı. İbn Ehi Şeybe gibi önemli ilim adamları da bu
geleneği sürdürdüler. Bu makamı kullanmak ilim ve fetva ko­
nusunda yetki sahibi olmak anlamına geliyordu.55
İbn Ehi Şeybe Abbasi halifesi Mütevekkil zamanında Bağ­
dat'a yerleşti.56 Alimler onun için ilim deryası diyorlardı. Hıfzı
ve zekasıyla dillere destan olmuştu.57 İbn Ehi Şeybe'nin bir
mecliste dört yüz hadisi senediyle birlikte ezberinden aktar­
dığı rivayet edilmektedir. 58
ibn Ehi Şeybe'nin hayatı mihne döneminde geçmiştir. Ha­
life Mütevekkil kendi döneminde Mutezileye karşı ondan
destek almıştır. Bu vesileyle İbn Ehi Şeybe, Rusafe Mescidin­
de binlerce defa toplantılar yapmıştır. Bilindiği gibi Mütevek­
kil'in en çok değer verdiği ve adeta kendisine danışman ola­
rak gördüğü Ahmed b. Hanbel de İbn Ehi Şeybe'nin talebeleri
arasında yer almaktadır. 59
İbn Ehi Şeybe'nin siyerle ilgili rivayet naklettiği hocaları­
nın sayısı, 95 civarındadır. Hocalarının büyük çoğunluğu sika
ravilerden oluşmaktadır. En çok rivayet naklettiği hocaları,
dönemin önde gelen hadisçileri olduğu gibi çoğunluğu da bu
alanda eser vermiş kimselerdir. Yani İbn Ehi Şeybe'nin rivayet
kaynaklarının önemli bir kısmı yazılı kaynaklara dayanmak­
tadır. el-Musannef in tahkik ve tahricini yapan Muhammed
54 Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 70.
55 lbn Ebi Şeybe, Kitdbü'l-Meğdzi, s. 15.
56 lbn Ebi Şeybe, Kitdbü 'l-Meğdzf, s. 16-17.
57 Zehebi, A'ldm, XI. 123.
58 Zehebi, A'ldm, XI. 1 23.
59 Zehebi, A'/dm, XI. 323; lbn Ebi Şeybe, Kitdbü '/-Meğdzf, thk.el-Ömeri, s. 20.
Giriş 23

Avvame, İbn Ehi Şeybe'nin hocalan için "İbn Ehi Şeybe, bü­
yük bir ehl-i ilim kitlesinden ve imamlardan nakillerde bu­
lunduğu gibi, kendisinden de ehl-i ilim cemaati ve önde gelen
imamlar nakillerde bulunmuştur,"60 ifadesini kullanmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi İbn Ehi Şeybe'den Tirmizi
hariç aralarında Kütüb-i Sitte müelliflerinin de bulunduğu
birçok hadis, siyer ve tabakat yazan nakillerde bulunmuşlar­
dır. Hocaları ve öğrencilerine bakıldığında onun ilmi şahsiye­
tinin ve hadis ilmindeki derinliğinin ne denli yüksek olduğu
anlaşılmaktadır. Zira ondan hadis rivayet eden ve aynı zaman­
da onun talebeleri sayılan Buhari ve Müslim, hadis alanında
ümmetin imamları olarak kabul edilmişlerdir. Aynı şekilde
Ahmed b. Hanbel, İbn Mace ve tabakcit müellifi İbn Sa'd da
ondan hadis rivayet edenler arasında yer almaktadırlar.61
Eserleri
İbn Ehi Şeybe daha çok hadis alanında yazmış olduğu
el-Musannefis imli eseriyle �eşhur olsa da esasında başta tef­
sir ve hadis olmak üzere İslami ilimlerin değişik alanlarında
eserler kaleme almıştır. el-Musannefile şöhret bulmasının se­
bebi ise hadis alanında imam sayılan Buhari, Müslim ve Ah­
med b. Hanbel gibi büyük alimlerin çalışmalarına kaynaklık
etmesidir. İbn Ehi Şeybe'nin eserleriyle ilgili çok farklı bilgi
bulunmaktadır. Bu farklılığın temel sebebi onun el-Musannef
adlı eserindeki bazı bölümlerin eser olarak ele alınmasından
kaynaklanmaktadır.
1. Kitdbu't-Tefsir
İbn Ehi Şeybe'nin Kitdbu 't-Tefsfr adında bir eserinin oldu­
ğu başta Hatib el-Bağdadi62 ve İbnü'n-Nedim63 gibi bu alanın
uzmanlan olmak üzere birçok kaynakta zikredilmektedir.64

60 lbn Ebi Şeybe, e/-Musannef (Mukaddime), 1. 9.


61 lbn Ebi Şeybe, Kitdbü'/-Meğdzf, s. 26.
62 Hatib el-Bağdadi, Tdrlhu Bağddd, X. 66.
63 lbnü'n-Nedim, Ebu'l-Ferac Ya'kQb b. ishak (ö. 380/990), el-Fihrist, Ravaiu't­
Turasi'l-Arabi, Beyrut, tsz., s. 229.
64 Daviidi, Şemsüddin Muhammed b. Ali b. Ahmed, Tabakdtu'/-Müfessirin, thk.
Ali Muhammed Ömer, Matbaatu'l-lstiklali'l-Kübra, Kahire 1972, s. 247; el-
24 Kialbü 'l·Meğdzf

SuyO.ti, el-İtkô.n adlı eserinin mukaddimesinde sahabe ve


tabiin rivayetlerinden derlenen tefsirlerden bahsederken İbn
Ebi Şeybe'nin tefsirle ilgili Fedô.ilu'l-Kur'ô.n ismiyle muhteme­
len bu eserinden de söz etmektedir.65 Ayrıca SuyO.ti ed-Dur­
ru'l-Mensür'd a da bu eserden rivayetler aktarmaktadır.66
2. el-Musannef
Kitdbü's-Sünen fi'l-Fıkh67 ve Kitdbü'l-Ahkdm68 ismiyle de bi­
linmekte olan bu eser, matbu nüshalarda el-Musannef li lbn
Ebf Şeybe veya el-Kitô.bü'l-Musanneffi'l-Ehô.dfs ve'l-Asdr şek­
linde geçmektedir. Dağınık rivayetlerin belli bir sistematiğe
göre sıralandığı bu eserin de, o dönemdeki diğer eserler gibi
başka şahıslar tarafında "Cami", "Sünen" ve "Musannef" gibi
isimlerle isimlendirilmiş olma ihtimali yüksektir.69 Bu eser,
ibn Ebi Şeybe'nin en önemli ve en meşhur eseridir. Çağlar
boyu alimlerin hadis, fıkıh ve tarihle ilgili konularda faydalan­
dıkları bir eserdir. Bu eser bir Müslümanın ihtiyaç duyduğu
dini bilgileri içeren hadis, fıkıh ve islam tarihi ansiklopedisi
mahiyetindedir. Müellifin eserdeki metodu, ana konuları ki­
tap başlığı altında tali konuları ise bablar altında işlemek şek­
linde olmuştur. Bu eserin hem yazma hem de matbu pek çok
nüshaları bulunmaktadır.
3. el-Müsned
el-Musannef ile aynı eser olduğu ihtimali ileri sürülmüşse
de70 ibn Hacer ve İbnü'n-Nedim gibi Mu'cem ve Fihrist müel­
lifleri el-Müsned'i ibn Ebi Şeybe'nin ayrı bir eseri olarak zik-

Kettani. er·Risd/e, s. 76; Ömer Rızi Kehhale, Mu'cemu'l-Müelliffn: Terdcimu


Musanniji 1-Kütübi1-Arobiyye, Matbaatu't-Terakki, Dımeşk 1961, VI. 107.
65 SuyQti, el- ltkdn /f Ulıimi'l-Kur'dn, thk. Muhammed Ebu'l-Fadl lbrahim, el­
Hey'etu'l·Mısriye'l-Amme, Mısır 1974, 1. 32.
66 SuyOti, ed-Durru'l-Mesıir, thk. Muhammed b. Lutfi es-Sabbağ. Camiatu'l·
Melik Suud, Riyad, tsz., s. 1 2 1 , 1 37.
67 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229.
68 Hatib el-Bağdadi, Tdrfhu Bağddd, X. 66.
69 Fuad Sezgin, Buhdri'nin Kaynakları Hakkında Araştırma/ar, AÜIF Yayınları,
lstanbul 1956, s. 42.
70 Hacı Halife, Mustafa b. Abdillah (Katib Çelebi), Keşfu 'z·Zünıin an Esmdi'/­
Kütüb ve'l·Funıin, thk. Şerafettin Yaltkaya-Rıfat Bilge, MEB Yayınlan, lstanbul
197 1,11. 1 7 1 1; Sandıkçı, ilk Üç Asırda /s/am Coğrafyasında Hadis, s. 214.
Giriş 25

retmişlerdir.71 Gerek müellifin eserleri hakkında bilgi verilir­


ken gerekse bu eserlerine atıflarda bulunulurken el-Musannef
ile arası ayırt edilmiştir. Mesela İbn Hacer, İbn Ebi Şeybe hak­
kında; '�le'l-Ebvab ve Müsned tarzında eser yazan müellifler­
dendir;' demektedir. Ayn ı şekilde İbn Hacer, Kütüb-i Sitte ve
Nureddin el-Heysemi'nin Me'cmau'z-Zevaid'i hakkında yap­
tığı el-Metalibu'l-Aliye bi Zevafdi'l-Mesanidi's-Semaniye isimli
çalışmasında, sekiz müsnedden biri olarak, İbn Ebi Şeybe'nin
Müsned'ini esas almıştır."72
4. Kitdbu't-Tdrfh
İbn Ebi Şeybe'nin tarih alanında yazdığı ve müstakil ol­
duğu iddia edilen bir eseridir. Zehebi Tarfhu'l-lsldm ve Ve­
feyatu'l-Meşahir ve'l-A'lam isimli esrinin mukaddimesinde bu
eserden bahsetmekte ve kitaptan bazı pasajlar nakletmek­
tedir.73 Sehavi'nin de el-i'ldn bi't-Tevbfh limen Zemme't-Tarfh
isimli kitabında bu eserden söz ettiğini görmekteyiz.74 Bi­
lindiği üzere bu eser Musannef in bir bölümü olarak meşhur
olmuştur.75 İbn Ebi Şeybe'ye ait Kitdbü'l-Meğdzrnin tahkiki­
ni yapan Abdülaziz b. İbrahim el-Ömeri, "Bu kitap Tdrfh is­
miyle anılmıştır. Ancak içeriği itibanyla Siyer-Meğazi oldu­
ğu için Kitabü'l-Meğazf ismiyle kabul görmüştür,"76 şeklinde
iddia etse de karşılaştırdığımız bu iki eserin veya bölümün
birbirinden çok farklı olduğunu söyleyebiliriz. Muhtemelen
el-Ömeri, Berlin Kütüphanesinde 9409 numarayla kayıtlı ve

71 lbnü'n-N el-Fihrist, s. 229; Hatib el-Bağdadi, Tı!JrQhu Bağdtid, X, 66; Kehhale,


Mu'cemu'l-Müellijfn, VI. 107; Dehlevt, Büstdnü 'l-Muhaddisfn, s. 99.
72 Yatkın, Eba Bekir l bn Ebf Şeybe ve Kitdbü 'l-Musannef 'i, s. 56. Ale'l-Ebvab:
Hadisleri konulanna göre sınıflandırarak kitap yazma, bu şekilde
yazılmış kitap(lar)dır; Müsned: Her bir sahabinin veya sonraki bir şahsın
rivayet ettikleri hadisleri sıhhat derecelerine bakmaksızın, muhtelif
tertiplerde kendi ismi altında bir araya getiren kitaptır (Abdullah Aydınlı,
Hadislstılahlan Sözlüğü, Timaş Yayınlan, lstanbul 1987, s. 35, 1 1 5).
73 Zehebi, Tlirfhu'l-lsldm ve Vefeytitu'l-Meşlihir ve'l-A'ltim, thk. Ömer
Abdüsselam Tedmiri, Daru'l-Kitabl'l-Arabi, Beyrut, 1987, 1, 23 ve 173.
74 Sehavt, el-Hafız Şemsuddin Muhammed b. Abdurrahman (ö. 902), el-l'ltin
bi't-Tevbfh limen Zemme't-Tarih, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut, 1399, s. 87,
89.
75 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229; Fuad Sezgin, Ttirfhu't-Turasi'l-Arabf,
Camiatu'I-lmam Muhammed b. Suud, Riyad 1403, ı. 109.
76 lbn Ebi Şeybe, Klttibü 'l-Meğtizf, 56.
26 Kitdbü'l-Meğdzf

Kitô.bu't-Tô.rih ismiyle İbn Ebi Şeybe'ye nispet edilen eserden


yola çıkarak bu tezi savunmuştur. Suat Koca, "Heinrich Schüt­
zinger, ilgili yazmayı el-Musannef in içindeki Kitô.bu't-Tô.rih
ve Kitô.bü'l-Meğô.zi ile karşılaştırma ihtiyacı duymamıştır.
Oysa bize bu bilgiyi aktaran araştırmacıya göre, ilgili yazıda
yazmanın muhtevasıyla ilgili olarak verilen bilgiler, el-Mu­
sannef in içindeki bölümlerle tam bir uyum içindedir ve bu
yüzden Kitô.bu't-Tô.rfh'in müstakil bir eser olmadığı anlaşıl­
maktadır,"77 demek suretiyle buna itiraz etmektedir. Ayrıca
Kitô.bü'l-Meğô.z[nin el-Musannef ten ayrı bir eser olduğuna
dair hiçbir kaynakta bilgi bulunmamaktadır. Kitô.bu 't-Tô.rfh ile
karıştırılmış olma ihtimali de zayıf bir iddiadan başka bir şey
değildir. İkisinde de benzer ve mükerrer rivayetlerin bulun­
ması birbiriyle karıştırılmasına sebep olmuş olabilir. Çünkü
Kitô.bu't-Tô.rfh'in baş tarafında bulunan yüze yakın rivayetin
büyük bir kısmı Kitô.bü'l-Meğô.z[d e de tekrar edilmiştir.
Kitô.bu't-Tô.rfh'te, Kitô.bü'l-Meğô.zi'd en farklı olarak Hz. Pey­
gamber ve bazı sahabe büyükleriyle ilgili bilgilerin yanında,
sahabe yaşları ve vefat tarihleri,78 Emevi ve Abbasi halifeleri­
nin hilafet süreleriyle79 bazı sahabe isimleri ve künyeleri80 ele
alınmıştır.
5. Kitô.bü'l-Evô.il
İbn Hacer'in müstakil bir kitap olarak saydığı Kitô.bü'l-E­
vail'i61 çoğu araştırmacı tarafından Musan '!ef in bir bölümü
olarak kabul edilir.82 İbn Ebi Şeybe'nin, evail alanında ilk eser
yazan müellif olduğu da iddia edilir. Kitapta "İlk Defa Yapılan­
lar ve Bunları Yapanlar" adıyla, tek bab başlığı altında rivayet-

77 Suat Koca, "lbn Ehi Şeybe'ye Nispet Edilen Kitiibü'l-Edeb Üzerine", A ÜIFD, C.
54: 1, 2013, s. 1 53-161.
78 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrfh, XVIII, 329-363.
79 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrih, XVIII, 363-366.
80 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef, Kitdbü't-Tdrfh, XVIII, 366-400.
81 lbn Hacer; el-Mu'cemü'l-Müfehris, thk. Muhammed Şekilr; Müessesetu'r­
Risale, Beyrut, 1998, s. 1 17.
82 Mahmut Yazıcı, "Sahabe Evaili ve ilk Dönem Uzmanları", H ÜIFD, C. 13: 25,
2014/1, s. 125-160; Kettani, er-Risdle, s. 58; lbn Ehi Şeybe, el-Musannef,
thk: Avvame, ı, 17.
Giriş 27

ler sıralanmıştır.83 Bu bölümde bir göreve ilk defa atananlar,


oturarak hutbe veren, minberde hutbe veren, çarşı-pazardan
ücret alan, düşmana karşı hücum eden, şehit olan vs. gibi ilk
olarak yapılan işler ve bunları ilk olarak yapan şahıslar hak­
kında gelen rivayetleri senedleriyle vermiştir.84
6. Kitdbü'l-fmô.n
İbn Hacer'in müstakil bir kitap olarak saydığı Kitdbü'l­
fmdn'ı85 Kettani86 ve Fuat Sezgin87 de ayrı bir eser olarak de­
ğerlendirmişlerdir. Bununla birlikte Kitdbü'l-fmô.n'ı e/-Musan­
nefteki bölümüyle karşılaştıran Nihat Yatkın bu eserin e/-Mu­
sannef teki bölümle aynı olduğunu söylemektedir. Eserdeki
farklılıkların ise bir iki yerde, ayrı nüshalar olmasından kay­
naklanan kelime değişikliklerinden başka bir şey olmadığını,
bu değişikliklerin da bazı hadislerin senedlerinde ravi ziya­
desi veya noksanlığıyla e/-Musannefteki hadislerin sayısının
140 olmasına karşılık, Kitô.bü'l-lmô.n'd a bu sayının 139 olma­
sı gibi basit farklılıklardan ibaret olduğunu söylemektedir.88
"İbn Ehi Şeybe'ye nispet edilen Kitdbü'l-lmô.n 'ı tahkik edip
neşreden Nasıruddin el-Elbani'nin de, bu sorunun farkında
olmakla birlikte, detaylı mukayese konusunda istekli davran­
dığı söylenemez. Muhakkik, e/-Musannef'teki "İman" bölü­
münün -bazı tertip farkları hariç- tahkikini yaptığı müstakil
eserden çok farklı olmadığını, sadece birkaç maddenin eksik
olduğunu belirtmekle yetinir."89 e/-Musannef ten ayrı bulunan
Kitô.bü'l-fmô.n'ın nüshaları, el-Musannefteki "İman" bölümü­
nün neredeyse aynısıdır. Aradaki farklar ise eserin ayrı bir
eser olma ihtimalini gündeme getirecek derecede değildir.
7. Kitô.bü'l-Edeb
Gerek mu'cemlerde gerekse fıhristlerde İbn Ehi Şeybe'nin
bu isimle yazılmış müstakil bir eserinden bahsedilmemekte-

83 Bkz. ibn Ebi Şeybe, el-Musannef. Kitôbü 'l-Evôil, XIX, 5 1 3-616.


84 Yatkın, Ebü Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitdbü'l-Musannef 'i. 58.
85 lbn Hacer, Mu' cem, s. 5 1 .
86 Kettani, er-Risale, s . 45.
87 Sezgin, Tôrihu' t-Turasi'l-Arabi, 1. 109.
88 Yatkın, Ebü Bekir İbn Ebi Şeybe ve Kitôbü'/-Musannef 'i, s. 58.
89 Koca, lbn Ebi Şeybe'ye Nispet Edilen Kitdbü 'l-Edeb Üzerine", s. 155.
28 Kitdbü'/-Meğdzf

dir. Ancak, ona nispet edilen ve dünyada tek nüshası Zahiriy­


ye Kütüphanesinde bulunan Kitô.bü'l-Edeb, Muhammed Rıza
el-Kahveci tarafından müstakil bir eser olarak tahkiki yapılmış
ve neşredilmiştir. Araştırmacı, eser hakkında birtakım iddia
ve tespitlerde bulunsa da bunlardan hiçbiri İbn Ebi Şeybe'nin
el-Muşannefindeki aynı adı taşıyan bölümünden farklı ve ba­
ğımsız bir eser olduğuna delil mahiyetinde değildir. Bu farklı­
lıklar elde bulunan matbu Musannef in nüshaları ile Zahiriye
Kütüphanesinde bulunan Kitô.bü'l-Edeb ravilerinin farklı kişi
olması, yine Zahiriye'deki nüshanın üçte ikilik büyük bir bölü­
münün eksik olması gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.90
8. Kitdbü'r-Red alô. Ebi Hanife91
Kitô.bü'r-Red alô. Ebi Hanife, Musannef in bölümlerindendir.
Bu eserin müstakil olduğuyla ilgili herhangi bir iddia bulunma­
maktadır. Ancak, bu eseri Kevseri, RudO.d alô. Ebi Hanife ismiyle
müstakil olarak 1360/1941 yılında Kahire'de neşretmiştir. Ebu
Hanife sahih hadis olduğu halde yüz yirmi beş konuda içtihat
yaptığı için İbn Ebi Şeybe tarafından eleştirilmiştir. Bunların dı­
şında Musannef in bölümlerinden olmak üzere, Kitô.bü'l-Fiten,92
Kitô.bü'l-Cemel, Kitô.bu's-Slffin,93 Ki�bü'l-Futah,94 Kitô.bu'z-Zühd
gibi eserlerin, onun el-Musannef adlı eserinin aynı adı taşıyan
bölümlerinin ayrı birer istinsahı veya rivayeti mi, yoksa bu bö­
lümlerden farklı ve ayrı eserler mi olduğu konusunda tartış­
malar olsa da esasen o dönemin bir geleneği olarak hadis, fıkıh,
siyer, adap-ahlak ve tarih henüz keskin hatlarla birbirinden
ayrılmadığı için tek eserin birer bölümü olarak yazılmış olma
ihtimali daha yüksektir. Kanaatimizce Kitô.bu't-Tefsir ve el-Müs­
ned'in dışında kalan Kitô.bü'l-Meğô.zi de dahil olmak üzere İbn
Ebi Şeybe'ye nispet edilen tüm diğer kitaplar el-Musannef te
yer alan kitap başlıkları ve el-Musannef in birer bölümünden
başka bir şey değildir.

90 lbn Ehi Şeybe, el-Musannef. thk. Avvame, 1. 19; Koca, "lbn Ehi Şeybe'ye
Nispet Edilen Kitdbü'l-Edeb Üzerine", s. 1 56.
91 Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Alimleri, TDV Yayınları, Ankara 1990, s. 12.
92 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229; Kehhale, Mu'cemu'l-Müe/11/fn, VI. 107.
93 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229.
94 lbnü'n-Nedim, el-Fihrist, s. 229.
KITABO'L-MEGAZI

Fil Olayı1
Ebu YeksOm ve Fil Olayı Hakkında Anlatılanlar
ı. EbQ Osame-Muhammed b. Ebi lsmail-Said b. Cübeyr

Habeş Kralı Ebu YeksOm fillerle beraber Mekke'ye geldi. Ha­


rem'e vardığında fil çöktü ve Harem'e girmedi. Filin yönü geri­
ye doğru çevrildiğinde hızlı bir şekilde giderken, yönü Harem'e
çevrildiğinde ise gitmiyordu. Ağızlarında nohut büyüklüğünde
taşlar olan beyaz renkli küçük kuşlar (Allah tarafından) onlara
gönderildi. (Atılan) bu taşlar kime isabet ettiyse helak oldu. İk­
rime der ki: Kuşlar yüzünden (sayılan o kadar çoktu ki) ortalık
gölgelendi. Allah, onları yenilmiş ekine çevirince bir yağmur
gönderdi ve yağmur onları denize doğru sürükleyip götürdü.
2. Vekı� -lbn Avn-lbn Sirin-lbn Abbas

İbn Abbas, ��L;tı;:i.,2 (ebabil kuşları) ayetiyle ilgili olarak:


"Bu kuşların diğer kuşlar gibi gagaları, köpeklerin pençeleri
gibi pençeleri vardı," dedi.
3. Veki'-Süfy.in-el-A'meş-EbQ Süfyan-Ubeyd b. Umeyr

"Siyah kuşlar, taşlan gagalarında ve pençelerinde taşıyordu:·


4. Hasan b. MQsa-Şeyban-Yahya-EbQ Seleme-EbQ Hüreyre

Resulullah bineğine binip hutbe verdi ve şöyle dedi: ·�nah,


fillerin Mekke'ye girmesini engelledi (fakat) onlara (Mekkeli­
lere) Resulü'nü ve müminleri musallat kıldı."
5. EbQ Muaviye-A'meş-EbQ Süfyan-Ubeyd b. Umeyr

Yüce Allah, Fil Ordusunu helak etmek istediğinde, üzerle­


rine denizden çıkan kırlangıca benzer kuşlar gönderdi. Her
kuş, ikisi ayağında birisi de gagasında olmak üzere boncuğa
benzer üçtaş taşıyordu. Kuşlar, bu şekilde ordunun üzerine

1 Kitaptaki başlıklar uzun olduğu için dokunulmamış ancak içindekileri


oluşturan bu küçük başlıklar tarafımızdan ihdas edilmiştir (ed.).
2 Ftl, 105/3.
30 Kitllbü 'l-Meğllzf

gelip havada sıra sıra dizildikten sonra çığlık atarcasına öte­


rek gagalarındaki ve pençelerindeki taşları onların üzerine
attılar. Bu taşlar, her kime isabet ettiyse onların başlarından
girip altlarından çıkıyordu. Vücutlarının her neresine değerse
mutlaka öbür tarafından çıkıyordu. Allah, şiddetli bir rüzgar
gönderdi ve böylece rüzgar taşların hızını arttı rdı ve onların
hepsi helak oldular.
Nübüvvet Öncesi
Resulullah'ın Nübüvvet Öncesi Gördükleri
6. Ebıl Bekr-Ebıl Üsame-Mücalid-Amir

Hz. Ömer Yahudilere gidip: "Hz. Mılsa'ya Tevrat'ı indiren


Allah için söylemenizi istiyorum! Siz kitaplarınızdan Muham­
med'in (vasıflarını) biliyor musunuz?" diye sorduğunda onlar:
"Evet;' diye cevap verdiler. Hz. Ömer'in: "Öyleyse niçin ona
tabi olmuyorsunuz?" diye sorması üzerine onlar: '�lah hangi
peygamberi gönderdiyse onunla birlikte meleklerden bir kefil
(sorumlu) gönderir. Cibril de Muhammed'e vahiy getiren bir
melektir ve meleklerin içindeki düşmanımızdır. Mikail ise dos­
tumuzdur. Ona gelen melek Mikail olsaydı Müslüman olurduk,"
dediler. Hz. Ömer: "Hz. Mılsa'ya Tevrat'ı indiren Allah için söy­
leyin! Bu iki meleğin Allah katında konumu nedir?" diye sordu­
ğunda onlar şöyle cevap verdiler: "Cibril sağında, Mikail ise so­
lundadır:" Hz. Ömer de onlara şöyle dedi: "Ben ancak ikisinin de
Allah'ın izniyle gönderildiklerine şahitlik ederim. Mikail, Cib­
ril'in düşmanlarına dost olmaz. Cibril de Mikail'e düşman olana
dost olmaz." Hz. Ömer, Yahudilerin yanındayken Hz. Peygam­
ber (sav.) geldi. Yahudiler: "Ey Hattab'ın oğlu! İşte bu (gelen)
senin arkadaşın," dediler. Hz. Ömer kalkıp Hz. Peygamber'in
yanına gittiğinde "De ki: Cebrail'e kim düşman ise şunu iyi bilsin
ki Allah 'm izniyle Kur'an'ı senin kalbine bir hidayet rehberi, önce
gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak
o indirmiştir. Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve
Mikail'e düşman olan kimse inkar etmiş olur. Şüphesiz Allah da o
inkar edenlerin düşmamdır,"3 ayetleri inmişti.

3 Bakara, 2/97-98.
Kitdbü 'l-Meğdzi 31

7 . Kurad Ebıl Nılh-Yunıls-Ebıl ishak-Ebu Bekr b . Ebi Mılsa-Babası

EbO Talib (ticaret için) Resulullah ve Kureyş'in bazı ileri


gelenleriyle Şam'a doğru yola çıktı. Rahibin bulunduğu yere
yaklaştıklarında konaklayıp yüklerini indirdiler. Bu sırada
rahip yanlarına çıkageldi. Oysaki daha önce de oradan geç­
tiklerinde rahip onların yanına gelmez ve (onlara) dönüp
bakmazdı bile. Onlar yüklerini indirirken rahip onların ara­
larında dolaşmaya başladı. Sonra Resulullah'ın elinden tutup:
"Bu, alemlerin efendisidir. Bu, alemlerin Rabbinin elçisidir.
Yüce Allah onu alemlere rahmet olarak gönderecektir," dedi.
Kureyşli ihtiyarlar ona: "Bunu nereden biliyorsun?" diye sor­
duklarında rahip: "Siz bu dağ yolundan inerken ne kadar ağaç
ve taş varsa hepsi ona secde ettiler ki bunlar peygamberden
başkasına secde etmezler. Yine ben onun kürek kemiğinin al­
tındaki elmaya benzer nübüvvet mühründen tanırım;' dedi.
Daha sonra rahip geri dönüp onlara yemek yaptı. Onlara
yemeği getirdiği sırada Hz. Peygamber, deve çobanlarının
arasındaydı. Rahip: "Onu çağırması için ona birini gönderin,"
dedi. Hz. Peygamber, üzerinde gölge yapan bir bulut olduğu
halde onlara doğru gelince rahip: "Ona bakın! Üzerinde ken­
disine gölge yapan bir bulut var," dedi. Hz. Peygamber yan­
larına yaklaşınca onların kendisinden önce, ağacın gölgesine
oturduklarını gördü. (Fakat) Hz. Peygamber oturunca ağacın
gölgesi onun üzerine doğru yöneldi. Rahip: "Bakın! Ağacın
gölgesi ona doğru yöneldi;' dedi.
Rahip onlara, Rumların onu görmeleri halinde (peygam­
berlik) özelliklerinden tanıyıp öldürebileceklerini, bu sebeple
Hz. Peygamber'i Rum topraklarına götürmemeleri için ısrar
edip onları uyarırken dönüp bakınca Rum diyarından gelen
dokuz kişiyi gördü ve onları karşıladı. Onlara, "Neden geldi­
niz?" diye sorunca onlar da "(Kitaplarımızda anlatılan) pey­
gamberin bu ayda haberini aldık. (Onu bulmaları için) her
tarafa adamlar gönderdik. Bu peygamberin senin tarafına gel­
diğini haber aldık. Bunun için buraya geldik;' dediler. Rahip
onlara: 'l\rkanızda bıraktıklarınız arasında sizden daha hayır­
lı bir kimse var mı?" diye sorunca onlar, "Hayır," dediler. "Bu
32 Kitübü 'l-Meğüzi

peygamberin senin tarafına geldiğini haber aldık," dediler. Ra­


hip onlara: ''Allah bir şeyi yapmayı murat ettiğinde birilerinin
buna engel olmaya gücünün yettiğini hiç gördünüz mü?" diye
sorunca onlar, "Hayır," diye cevap verdiler. Bunun üzerine ona
biat ettiler ve onunla beraber ikamet ettiler. Rahip (Kureyş­
lilere dönerek) : ''Allah için sizden hangisi bu çocuğun velisi­
dir?" diye sorunca Ebu Talib: "Benim;' dedi. Rahip, Ebu Talib'e
Hz. Peygamber'i Ebu Bekir ve Bilal ile birlikte Mekke'ye geri
göndermesine karar verinceye kadar ısrar etmeye devam etti.
Rahip, Hz. Peygamber'e yol azığı olarak kurabiye ve yağ verdi.
8. lbn Fudayl-Ata'-Said-lbn Abbas

Bütün cin topluluklarının (semada) kendilerine ait dinleme


yerleri vardı. Vahiy indiği zaman melekler, bir kayanın üzerine
attığınız demirin çıkardığı ses gibi bir ses duyarlardı. Melekler
bu s�si duyduklarında secdeye kapanır ve vahyin inişi bitince­
ye kadar secdeden başlarını kaldırmazlardı. Vahyin inişi bitin­
ce birbirlerine: "Rabbimiz ne buyurdu?" derlerdi. (İnen vahiy)
semavi işlerle ilgili ise "Doğrusu Allah yücedir ve büyüktür;'
derlerdi. Yeryüzündeki gaybi işler, ölüm veya dünyadaki her­
hangi bir şeyle ilgiliyse bununla ilgili olarak aralarında, "Şöy­
le olacak, böyle olacak;' şeklinde konuşurlardı. Şeytanlar da
bunları duyar ve bu haberleri yeryüzündeki dostlarına aktarır­
lardı. Allah, Hz. Muhammed'i (peygamber olarak) gönderince
şeytanlar, (bulundukları mekanlardan) yıldızlarla kovuldular.
Bunu ilk öğrenen Sakif kabilesi oldu. (Yıldız kayıp da kendi­
lerine zara vermesin diye) bu kabileden davar sahibi olanlar
her gün bir koyun, deve sahibi olanlar ise bir deve keserdi. Bu
insanlar (zarar görmesinler diye) hayvanlarını (kesmede) hız­
lı davrandılar. Bunun üzerine içlerinden birileri onlara: "Böyle
yapmayınız! Bunlar kendisiyle yol bulunan yıldızlar ise kesme­
ye devam ediniz. (Yok, değilse kesmeyiniz,)" dediler. Kendisiy­
le yol bulunan yıldızların olduğu gibi yerinde durduğunu ve
hiçbirinin atılmadığını gördüklerinde (hayvanları kesmekten)
vazgeçtiler. Allah cinleri (semadan kulak hırsızlığı yaptıkları
mekanlardan) uzaklaştırdı. Fakat (insanlar tarafından okunan)
Kur'an'ı işitip (toplandıkları yere) döndüklerinde birbirlerine,
Kitıibü 'l-Meğdzf 33

"Susunuz!" dediler. Daha sonra şeytanlar İblis'e gidip bu olan­


ları ona anlattıklarında İblis: "Bu, yeryüzünde meydana gelen
yeni bir olaydır: Bana yeryüzünün her yerinden toprak getirin!"
dedi. Şeytanlar da İblis'e Tihame'nin (Mekke) toprağından ge­
tirince İblis: "Olay burada meydana gelmiştir," dedi.
9. Abdullah b. idris-Ebu Üsame ve Gunder-Aişe-Amr b. Mürre-Abdullah b. Se­
leme-Safvan b. Assal

Bir Yahudi arkadaşına: "Bizi Peygamber'in yanına götür,"


deyince arkadaşı, "Ona peygamber deme! Çünkü seni duya­
cak olursa sevinir," dedi. Allah Resulü'ne geldiklerinde dokuz
ayet (on emir) hakkında soru sordular. Hz. Peygamber de
onlara şöyle buyurdu: ·�ııah'a ortak koşmayın, zina etmeyin,
hırsızlık yapmayın, Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öl­
dürmeyin, sultanın öldürebileceği bir suçsuzu sultana şikayet
etmeyin, sihir yapmayın, faiz yemeyin, iffetli kadınlara iftira
atmayın, savaş zamanı savaş meydanından kaçmayın. Özel­
likle de siz Yahudiler; cumartesi günü (yasakları) hakkında
haddi aşmayınız." Bunun üzerine Hz. Peygamber'in ellerini
ve ayaklarını öpüp, "Senin hak peygamber olduğuna şahitlik
ederiz;' dediler. Hz. Peygamber de: "Bana tabi olmanıza engel
olan nedir?" diye sorunca "Hz. Davud, zürriyetinden sürekli
bir peygamber gelmesi için dua etmişti. Bu nedenle de Yahu­
dilerin bizi öldürmesinden korkuyoruz, (çünkü sen onun zür­
riyetinden değilsin)" diye cevap verdiler.

Peygamberlik Yaşı
Resulullah'a Kaç Yaşında Peygamberlik Geldi?
10.Ebu Bekr Hüseyin b. Ali-Zaide-Hişam b. Urve-lbn Abbas

Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken vahiy indirildi.


Daha sonra Mekke'de on üç yıl, Medine'de ise on yıl kaldı ve
vefat ettiğinde altmış üç yaşındaydı.
1 1 . Hüseyin b. Ali-Zaide-Hişam-Hasan(-ı Basri)

Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken vahiy indirildi.


Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine' de on yıl kaldı.
12. Ebu Muaviye-Hişam-Şeyban-Yahya-Ebu Seleme-Aişe ve lbn Abbas
34 Kitdbü'l-MeğtJzf

"Hz. Peygamber'e (sav.), vahiy nazil olurken Mekke'de on


yıl, sonra Medine'de on yıl kaldı."
13. lbn Uleyye-Halid-Beni Haşim'in azatlısı Ammar-lbn Abbas

"Hz. Peygamber (sav.), vefat ettiği sırada altmış beş yaşın­


daydı."
14. Ahde b. Süleyman-Yahya b. Said-Said (b. el-Museyyeb)

"Hz. Peygamber'e (sav.) kırk üç yaşındayken Kur'an indiril-


di. Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine' de de on yıl ikamet
etti. Altmış üç yaşındayken de vefat etti."
15. Veki'-Süfyan-Halid-Beni Haşim'in azatlısı Ammar-lbn Abbas

"Hz. Peygamber (sav.), kırk yaşındayken peygamber olarak


gönderildi. Daha sonra Mekke'de on beş yıl, Medine'de de on
yıl ikamet etti. Altmış beş yaşındayken de vefat etti."
16. Abdullah b. Nümeyr-Ala' b. Salih-Minhal-lbn Amr-Said b. Cübeyr

Bir adam İbn Abbas'a gelerek, "Hz. Peygamber'e Mekke'de


on yıl ve Medine'de de on yıl vahiy indirildi," demesi üzeri­
ne.İbn Abbas: "Bunu kim söyler? (Oysaki) Mekke'de kendisi­
ne on beş yıl vahiy indirildi ve altmış küsur yaşında da vefat
etti;' diyerek karşılık verdi.
17. Yezid b. Harfin-Hişam-lkrime-lbn Abbas

"Hz. Peygamber'e (sav.) kırk yaşındayken kendisine vahiy


indirildi. Ardından Mekke'de on üç yıl, Medine'de de on yıl
ikamet etti ve vefat ettiği zaman altmış üç yaşındaydı."
18. Halid b. Mahled-Süleyman b. Bilal-Rebi'a b. Ebi Abdurrahman-Enes b. Malik

"Hz. Peygamber (sav.), kırklı yaşın başındayken peygam­


ber oldu. Daha sonra Mekke'de on yıl ve Medine'de de on yıl
ikamet etti. Altmışlı yaşın başındayken de vefat etti."

Nübüvvet
Resulullah'ın Peygamber Olarak Gönderilişi
19. EbO. Bekir-Atran-Vuheyb (Vehib)-Halid el-Hazza'-Abdullah b. Şakik

Bir adam Hz. Peygamber'e (sav.): "Sen ne zaman peygam­


ber oldun?" diye sorunca o da, 'i\dem ruh ile ceset arasınday­
ken peygamber oldum," şeklinde cevap verdi.
Kit{Jbü 'l-Meğ{Jzf 35

2 0 . Ali b . Müshir-EbQ lsMk eş-ŞeybAni-Abdullah b . ŞeddAd b . el-HAd

Cibril, Hz. Peygamber'e gelip onu sarıp sıktıktan sonra,


"Oku!" dedi. Hz. Peygamber: "Ne okuyayım?" dedi. Cibril bir
daha sarıp sıktıktan sonra, "Oku!" dedi. Hz. Peygamber yine,
"Ne okuyayım?" dedi. Cibril de, " Yaratan Rabbinin adıyla oku/"4
dedi. Ardında Hz. Peygamber, Hz. Hatice'ye gelerek gördükle­
rini kendisine anlattı. Hz. Hatice de Varaka b. Nevfel'e giderek
bu olanları anlattı. Bunun üzerine Varaka, Hz. Hatice'ye: "Ko­
can dostunu (Cibril'i) uyanıkken mi gördü?" diye sorunca, Hz.
Hatice de, "Evet," dedi. Bunun üzerine Varaka: "Senin kocan
peygamberdir ve kavminden sıkıntıya maruz kalacaktır," dedi.
2 1 . Ubeydullah-lsrAil-EbQ lshAk-EbQ Meysere

Allah Resulü, yalnız kaldığında kendisine: "Ey Muham­


med!" diye seslenen birini işitirdi. Allah Resulü bu sesi duyun­
ca koşup Hz. Hatice'ye gelerek ona (bu durumu şöyle) anlattı:
"Ey Hatice! Neredeyse aklımı kaçıracağım. Yalnız kaldığım za­
man bana seslenen birini duyuyorum ve kimseyi göremeyin­
ce de (korkudan) kaçıyorum, fakat aynı sesin sanki yanımday­
mış gibi bana seslendiğini işitiyorum," dedi. Hz. Hatice: ·�nah
sana böyle (bir kötülük) yapmaz. Biliyorum ki sen doğru söz­
lü, emaneti koruyup teslim eden ve sıla-yi rahim yapan biri­
sin." dedi. Hz. Hatice, bu durumu gizlice Hz. EbO Bekir'e an­
lattı. -Hz. EbO Bekir, Allah Resulü'nün Cahiliye döneminde de
dostuydu.- Hz. EbO Bekir, Allah Resulü'nün elinden tutup Va­
raka'ya götürdü. Varaka, Hz. EbO Bekir'e: "Bu durum ne" diye
sorunca Hz. EbO Bekir, Hz. Hatice'nin kendisine .anlattıklarını
ona aktardı. Allah Resulü, Varaka'nın yanına gelince Varaka,
Allah Resulü'ne: "Bir şey görüyor musun?" diye sorunca Allah
Resulü: "Hayır, fakat yalnız kaldığımda bir ses duyuyorum ve
bir şey görmeyince de kaçıp gidiyorum. Fakat o ses yine de
yanımda oluyor," dedi. Varaka: "Böyle yapma! Sesi duyduğun
zaman, sana ne söylediğini anlayıncaya kadar yerinde dur,"
dedi. Allah Resulü yalnız kalınca: "Ey Muhammed!" diye bir
ses duydu. Kendisi de, "Buyur!" dedi. O ses: "Şahitlik ederim

4 Alak, 96/1.
36 Kitdbü '/-Meğdzf

ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Mu­


hammed O'nun kulu ve elçisidir," dedi. Daha sonra ona Fatiha
Suresini sonuna kadar okuyup ondan tekrar etmesini istedi.
Hz. Peygamber bunu Varaka'ya anlattı. Varaka da ona: "Müj­
deler olsun, müjdeler olsun, müjdeler olsun!" dedi. Ardından,
"Ben şahitlik ederim ki Ysa'nın: "Benden sonra Ahmed adın­
da gelecek bir peygamberle sizleri müjdelerim;' diyerek ge­
leceğini müjdelediği kişi sensin. Ben senin Ahmed olduğuna,
Muhammed olduğuna ve yine senin Allah'ın resulü olduğuna
şahitlik ederim. Bundan sonra cihatla emrolunmak üzeresin.
Cihatla emrolunduğun zaman ben hayatta olursam şüphesiz
seninle birlikte senin yanında cihat ederim," dedi. Varaka ve­
fat ettiğinde Allah Resulü: "Keşişi, üzerinde yeşil elbiselerle
cennette gördüm," dedi.
22. Muhammed b. Fudayl-Ata' b. es-Saib-Hasan(-ı Basri)

"Bir defasında Allah, bir adamı cennete sokmak maksadıy­


la Hz. Peygamber'i ona gönderdi. Hz. Peygamber de Yahudi­
lerin tapınaklarından birine uğradı. İçeri girdiği sırada onlar
(kutsal) kitaplarını okuyorlardı. Yahudiler onu gördüklerinde
kitapları kapatıp çıktılar. Tapınağın bir kenarında ölecek olan
(ölmek üzere) bir adam bulunuyordu. Adam Hz. Peygamber'in
yanına geldi ve "Onların kitaplarını okumalarından vazgeç­
melerinin sebebi senin gelişindi. Çünkü (o sırada) onlar senin
niteliklerine uygun bir peygamberin vasıflarını okuyorlar­
dı," dedi. Daha sonra adam kitabın yanına gelerek onu açıp
biraz okudu. Ardından da: 'l\llah'tan başka ilah olmadığına,
Muhammed'in de Allah'ın peygamberi olduğuna şehadet ede­
rim," deyip vefat etti. Daha sonra Allah Resulü (Müslümanlara
hitaben) : "Kardeşinizle ilgilenin!" diye buyurdu. Bunun üzeri­
ne Müslümanlar adamı yıkayıp kefenleyerek üzerine kokular
sürdüler. Daha sonra da Hz. Peygamber onun namazını kıldı.
23. YunQs b. Muhammed-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Allah Resulü, çocuklarla beraber oynarken Cibril gelip onu


yere serdi, onun göğsünü yararak kalbini ve kalbinden de bir
kan pıhtısını çıkardı. Ardından "Bu, şeytanın sendeki payıdır,"
Kitlibü'l-Meğdzf 37

dedi. Daha sonra onun kalbini altın bir leğende Zemzem Su­
yuyla yıkadı, sonra da kalbi düzeltip yerine koydu. Çocuklar
onun sütannesine koşarak geldiler ve "Muhammed öldürül­
dü," dediler. Allah Resulü'nün yanına geldiklerinde renginin
solmuş olduğunu gördüler. Enes: "Ben onun göğsündeki dikiş
izlerini görürdüm;' dedi.
24. Ebıl Osame Muhammed b. Ehi Hafsa-ez-Zühri-Ebıl Seleme-Cabir

Peygamberliğinin ilk dönemlerinde Hz. Peygamber'e vah­


yin gelmesi kesilmiş ve yalnızlık ona sevdirilmişti. Hz. Pey­
gamber Hira'da yalnız kalıyordu. Bir gün Hira'dan gelirken,
"Üstümde bir şeyin olduğunu hissedince başımı kaldırdım ve
bir şeyin bir kürsi üzerinde oturduğunu gördüm. Onu görün­
ce de (dehşetimden) diz üstü yere çöktüm. Ardından aileme
gidip onlara: "Beni örtün, beni örtün," dedim. Bunun üzerine
Cibril bana gelerek: "Ey örtüye bürünen, kalk ve uyar ve Rab­
bini yücelt. Elbiseni temizle, pislikleri uzaklaştır,"5 ayetlerini
okumaya başladı.
25. Abdüla'Ia b. Abdüla'Ia-Davil.d-lkrime

6�..:J�ıı+.ll!, ayetini: "Bu işi gizli tuttun, böyle icra et" şek­
linde ve 7�.Bj.Jıı+.ll!, ayetini de: "Bu işi üstlendin onu yerine
getir;' şeklinde izah etmiştir.

Kureyş'in işkenceleri
Kureyş'in Resulullah'a Yaptığı Eziyetler ve Onlardan
Çektiği (Sıkıntılar)
26. Ebıl Bekir-Ali b. Müshir-Eclah-ez-Zeyyal b. Hermele-Cabir b. Abdullah

Kureyşliler bir gün toplanarak şöyle dediler: "Sizden sih­


ri, kahinliği ve şiiri en iyi, en çok bileninizi tespit edin. Top­
lumumuzu parçalayan, işlerimizi darmadağın eden, dinimizi
ayıplayan bu adama gitsin, onunla konuşsun ve onun ne şe­
kilde karşılık vereceğine baksın." Onlar (Kureyşliler): "Utbe b.
Rebi'a'dan başka bu işi yapabilecek hiç kimseyi bilmiyoruz,"

5 Müddessiı; 74/1-5.
6 Müddessiı; 74/1.
7 Müzzemmil, 73/1.
38 Kitdbü'l·MeAdzf

dediler: Bunun üzerine Utbe'ye: "Ey EbO'l-Velid! Sen (Muham­


med'e) git:' dediler: Akabinde Utbe, Resulullah'a gidip: "Ey Mu­
hammed! Sen mi üstünsün yoksa (baban) Abdullah mı?" diye
sordu. Resulullah sesini çıkarmadı. Utbe: "Ey Muhammed! Sen
mi daha hayırlısın yoksa Abdülmuttalib mi?" dedi. Resulullah
yine susunca, Utbe: "Sen bunların senden daha hayırlı oldukla­
rını düşünüyorsan onlar senin ayıpladığın ilahlara tapmışlardı.
Sen onlardan hayırlı olduğunu sanıyorsan, öyleyse konuş se­
nin sözünü dinleyelim. Biz Allah'a yemin ederiz ki kavmi hak­
kında senden daha bereketsiz bir evlat görmedik. Çünkü sen
toplumumuzu böldün, işlerimizi karıştırdın, dinimizi ayıpla­
dın. Araplara karşı bizi utandırdın. Öyle ki onlarda 'Kureyş'in
içinde bir sihirbaz var: Kureyş'in içinde bir kahin var; şeklinde
sözler yayıldı. Allah'a yemin ederim ki biz, ancak gebe bir kadı­
nın çığlığı gibi bir ses bekliyoruz. O zaman birbirimizi kılıçlarla
öldürecek ve yok olacağız. Be adam! Kadınlara ihtiyacın varsa
Kureyş'�n hangi hanımını istersen iste, onlardan on tanesini
seninle evlendirelim. Yok, mala ihtiyacın varsa sana aramızda
mal toplayalım da sen Kureyş'in en zengin kişisi ol," dedi.
Bunun üzerine Resulullah: "bitti mi?" dedi. Utbe: "Evet," de­
yince Resulullah: "Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla! Ha-Mim.
Bu kitap merhamet eden ve merhametli olan Allah 'ın katın­
dan indirilmiştir. "8 ayetlerini okuyarak "De ki: İşte sizi Ad ve
..

Semüd'un başına gelen yıldmma benzer bir azapla uyardım,"


ifadesine varınca, Utbe: "Yeter, yeter! Bundan başka yanında
bir şey yok mu?" diye sorunca Resulullah: "Hayır," karşılığını
verdi. Bunun üzerine Utbe, Kureyş'e geri döndü. Kureyş: "sen­
de ne haber var?" diye sordular. Utbe: "Sizin konuşmak istedi­
ğiniz her şeyi onunla konuştum," dedi. Kureyş: "O sana cevap
verdi mi?" diye sorunca, Utbe: "Evet, verdi," dedikten sonra
şöyle devam etti: "Hayır! Şu Kabe'yi bina (mabet) olarak ayak­
ta tutan Allah'a yemin ederim ki onun dediklerinden, -O sizi
Ad ve Semüd'un başına inen yıldmm gibi bir azapla uyarmak­
tadır- sözünden başka bir şey anlamadım." Kureyşliler: "Ya­
zıklar olsun sana! Bir adam seninle Arapça konuyor, sen ise

8 Fussilet, 41/1-13.
Kit/Jbü'l-Meğ{izf 39

onun ne ne dediğini anlamıyorsun," deyince Utbe: "Hayır, Al­


lah'a yemin ederim ki onun yıldınmı hatırlatmasından başka
hiçbir şey anlamadım;• dedi.
27. Ali b. Müshir-Muhammed b. Amr-Ebıl Seleme-Amr b. Abbas

Kabe'nin gölgesinde otururken onu öldürmek istedikleri


gün hariç, Kureyş'in Resulullah'ı öldürmek istediğini görme­
dim. Resulullah, Makam'ın yanında namaz kılıyordu. Ukbe b.
Ehi Mu'ayt gidip Resulullah'ın cübbesini boynuna dolayarak
Resulullah'ı dizleri üzerine düşürene kadar çekti. Bunun üze­
rine halk onun öldürüldüğünü zannederek bağrıştılar. Bunun
üzerine Hz. EbO Bekir hızlı bir şekilde geldi ve Resulullah'ı iki
omuzundan tutup kaldırarak "Bir adamı, 'Rabbim Allah'tır,'
dediği için mi öldüreceksiniz!" diyordu. Daha sonra Kureyşli­
ler Resulullah'tan uzaklaştılar:. Resulullah kalkıp namaza dur­
du, namazını bitirdikten sonra Kabe'nin gölgesinde oturmak
iken Kureyşlilere uğrayarak "Ey Kureyş topluluğu! Muham­
med'in nefsi elinde olan Allah'a yemin olsun ki ben size bu
yolda kurban edilmek üzere gönderildim," dedi ve eliyle boğa­
zını gösterdi. Ebu Cehil: "Ey Muhammed! Sen cahil değildin,"
dedi. Ravi dedi: Resulullah: "Sen cahillerdensin," karşılığını
verdi.
28. Ebıl Halid el-Ahmer-Davıid-lkrime-lbn Abbas

Ebu Cehil Resulullah'a uğrayarak "Ben seni bu işten alıkoy­


mamış mıydım?" dedi. Peygamber de onu azarlayıp kovdu .
. Ebu Cehil: "Sen beni niçin azarlıyorsun, ey Muhammed? Al­
lah'a yemin olsun ki bu vadide, meclisi (etbaı) en büyük olan
kişinin ben olduğumu biliyorsun;• dedi. Bunun üzerine Cibril:
"O hô.lde çağmversin meclisini,"9 dedi (ayetini indirdi). ibn Ab­
bas dedi ki: ·�ııah'a yemin olsun ki meclisini çağırmış olsaydı,
azap zebanileri onu yakalayıvereceklerdi.''
29. Ca'fer b. Avn-Süfyan-Ebıl ishak-Amr b. MeymOn-Abdullah b. Mes'Od

Resulullah Kabe'nin gölgesinde namaz kılıyordu. Ebu Cehil


ve Kureyş'ten bazılanna Mekke'nin bir yerinde hayvanların

9 Alak, 96/17.
40 Kitabü'l-Meğazf

kesildiğini söylediler. Birini gönderip kesilen hayvanların iş­


kembelerini getirtip Resulullah'ın üzerine attılar. Hz. Fatıma
gelip işkembeyi Resulullah'ın üzerinden attı. Peygamber dua
edeceği zaman duasını üç defa tekrarlamayı severdi, bundan
dolayı şöyle söyleyerek dua etti: 'J\llah'ım! Kureyş'i Sana ha­
vale ediyorum. Allah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum. Al­
lah'ım! Kureyş'i Sana havale ediyorum." Ebu Cehil b. Hişam'ı,
Utbe b. Rebi'a'yı, Şeybe b. Rebi'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Ubey b.
Halef'i ve Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ı Sana havale ediyorum." Abdul­
lah dedi ki: "Bedir Kuyusunun yanında (bunların) ölüleri(ni)
gördüm." Ebu İshak: "Resulullah'ın zikrettiği yedinci kişiyi
unuttum," dedi.
30. EbCI üsame-el-A'meş-Abbad-Said b. Cübeyr-lbn Abbas

Ebu Talib'in bir hastalığı esnasında, Ebu Cehil'in de arala­


rında bulunduğu Kureyş'ten bir grup yanına girdi ve: "Senin
yeğenin ilahlarımıza sövüyor, şöyle şöyle yapıyor ve şöyle
şöyle konuşuyor. Ona (birini) gönderip böyle yapmasına en­
gel olsan," dediler. Ebu Talib, Resulullah'a (birini) gönderip
çağırdı veya Resulullah gelip eve girdiği zaman Ebu Cehil ile
Ebu Talib'in arasında bir kişinin oturabileceği yer vardı. Ebu
Cehil oraya Resulullah'ın oturması durumunda Ebu Talib'in
ona karşı daha çok şefkatli olacağından endişe duyarak sıç­
rayıp oraya kendisi oturdu ve bu şekilde Resulullah amcasına
yakın oturacak yer bulamadığı için kapının yanında oturdu.
Ebu Talib: "Yeğenim! Kavminin bu hali ne? Senden şikayetçi­
ler ve senin, ilahlarına sövdüğünü ve ilahları hakkında konu­
şup faaliyette bulunduğunu iddia ediyorlar," dedi. (Müşrikler
de) bu şikayetlerini hep bir ağızdan dile getirince Resulullah
onlara karşılık verdi: 'J\mca! Ben onlardan, söyledikleri tak­
dirde Arapların kendilerine boyun eğeceği ve Acemlerin cizye
ödeyeceği bir söz istiyorum," dedi. Kureyşliler onun isteğini
yerine getirmek istediler ve "Bir söz mü? Babanın hatırı için
evet, bir değil on söz söylemeye hazırız," dediler. Onlar ve Ebu
Talib: "Bu söz nedir?" diye sordular. Resulullah: "La.ilahe il­
lallah" deyince hepsi elbiselerini silkeleyerek telaşla kalktılar
Kitdbü'l-Meğdzf 41

ve "Acaba o bunca ilahı tek bir ilah mı yaptı?'10 sözleriyle de­


vamındaki ayetlerde aktarılan sözlerini söylediler. Resulullah
(da bunun üzerine): "... doğrusu henüz azabımı tatmadılar,"11
ayetine kadar okudu.
3 ı. Abdullah b. Nümeyr-Yezid b. Ziyad-EbO Sahra Cami' b. Şeddad-Tank el-Mihrabi

Ben, Zülmecaz çarşısında bir şey sattığım sırada Resulul­


lah'ı gördüm. Üzerinde kırmızı cübbesi varken en gür sesiyle
şöyle bağırarak geçti: "Ey insanlar! La ilahe illallah deyiniz,
felaha erersiniz." Bir adam ise onu taş atarak takip ediyordu.
Taşlarla Resulullah'ın topuğunu ve baldırını kanatmıştı. Bu
kişi şöyle bağırıyordu: "Ey insanlar! Buna uymayınız, çünkü
bu yalancıdır." Ben: "Bu kimdir?" diye sorduğumda, 'l\bdül­
muttalib'in oğlu," dediler. Ben: "Peki kendisini takip edip taş­
layan kişi kim?" diye sorduğumda ise 'l\mcası Abduluzza, yani
Ebu Leheb'dir," cevabını verdiler.
32. Veki'-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah'ın şöyle buyurduğunu nakleder: '/\ilah yolunda


hiç kimsenin çekmediği kadar eziyet çektim. Allah yolunda
hiç kimsenin korkmadığı kadar korkutuldum. Bazen gecesi ve
gündüzüyle üç gün boyunca sadece Bilal'ın koltuğunun altına
sakladığı bir şeyler dışında benimle Bilal'in, bir canlının yiye­
bileceği hiçbir şeyimiz olmazdı."
33. Abdullah b. Nümeyr-Haccac-Münzir-lbnü'l-Hanefiyye

"Ant olsun onlar hem kendi yüklerini taşıyacaklar, hem de


kendi yükleriyle birlikte başka yükleri deyükleneceklerdir,"12a­
yetiyle ilgili olarak şöyle dedi: Ebu Cehil ve Kureyş'in elebaş­
ları insanları, Müslüman olmak için Resulullah'a geldikleri
zaman karşılayıp onlara: "Bu (Muhammed), içkiyi, zinayı ve
Arapların yaptıklarını yasaklıyor. Geri dönün, biz sizin günah­
larınızı taşırız," diyorlardı. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.
34. Yezid b. Harun-Hamid-Enes

10 Sad, 38/S.
1 1 Sad, 38/8.
12 Ankebılt, 29/13.
42 Kitdbü'l-Meğdzf

"Resulullah'ın yüzü yaralanmış, ön dişi kırılmıştı ve om­


zundan da bir darbe almıştı. O yüzünden kanları silerken (acı
içinde) şöyle demeye başlamıştı: "Kavmini Yüce Allah'a davet
edip durduğu halde peygamberlerine böyle yapan bir toplu­
luk nasıl felah bulabilir?" Bunun üzerine Yüce Allah şu ayeti
indirdi: "Bu konuda senin yapabileceğin bir şey yok. Allah ya
onların tövbelerini kabul eder ya da zalimlik/eri yüzünden on­
ları azaba çarptınr.""13
35. EbQ Osame-Mücalid-Amir(-i Şa'bi)

Kureyşliler, Resulullah'a (sav.) şöyle dediler: "İddia ettiğin


gibi peygamber isen Mekke'nin şu iki dağını dört veya beş
günlük mesafe kadar uzaklaştır ki ekin ekip hayvanlarımızı
otlatalım. Çünkü burası (Meleke) dardır. Bizimle konuşsunlar
diye ölü olan babalarımızı dirilt ve bize senin peygamber ol­
duğunu söylesinler. Senin yaptığını iddia ettiğin gibi bizi de
bir gecede Şam'a veya Yemen'e veya Hire'ye götürüp getir."
Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Kendisiyle dağların yürü­
tüldüğü veya onunla yerin parça parça edildiği, kendisiyle ölü­
lerin konuşturulduğu bir Kur'an ÇJ/saydı bile... (bu o/urdu)"14

lsra-Miraç
İsra' Vakti Vuku Bulan Mi'rac Hadisesi
36. EbQ Bekir-Hasan b. MQsa b. el-Eşyeb-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah (sav.) şöyle buyurdu: "Bana, Burak getirildi. O be­


yaz, uzunca, eşeğin büyüğü, katırın alçak boylusu, ön ayaklarını
gözün gördüğü en son noktaya kadar koyan bir binek hayva­
nıdır. Ona bindim ve beni Beytülmakdis'e kadar götürdü. Onu,
peygamberlerin bineklerini bağladığı halkaya bağladıktan son­
ra, (mescide) girip orada iki rekat namaz kıldım. Daha sonra
çıktım. Cibril bana, bir kap şarap ve bir kap da süt getirdi. Ben,
sütü tercih ettim. Cibril bana: "Fıtratı tercih ettin," dedi.
Sonra dünya semasına çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını
istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberinde

13 Al-i lmran, 3/1 28.


14 Ra'd, 13/31.
Kitdbü 'l-Meğdzt 43

kim var?" diye sorulduğunda ise o, "Muhammed;' dedi. "Peki,


kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna ise o, "gönderil­
di," dedi. Kapı bize açılır açılmaz Adem ile karşılaştım. Bana
"merhaba" deyip hayır dua etti. Sonra ikinci kat göğe çıkarıl­
dık. Cibril, kapının açılmasını istedi. "Sen kimsin?" diye soru­
lunca o, "Cibril" dedi. "Beraberindeki kim?" diye sordukların­
da o, "Muhammed," dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi
mi?" sorusuna o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi. Kapı
bize açılınca teyze çocukları olan Yahya ve isa ile karşılaştım.
Bana "merhaba" deyip hayır dua ettiler.
Sonra üçüncü göğe çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını is­
tedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberinde­
ki kim?" diye sorulduğunda ise o, "Muhammed," dedi. "Peki,
kendisine (vahiy) gönderildi mi" dediklerinde, o, "kendisine
(vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca Yusuf ile karşılaş­
tım ki ona (tüm) güzelliğin yarısı verilmişti. Bana "merhaba"
deyip hayır dua etti. Sonra dördüncü semaya çıkarıldık. Cibril,
kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril;'
dedi. "Beraberindeki kim?" diye sorduklarında o, "Muham­
med," dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna
o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi," Kapı bize açılınca id­
ris ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır dua etti. Allah
onun hakkında: "Onu Yüce bir makama pkardık,"15 buyurur.
Sonra beşinci semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını
istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberin­
deki kim?" diye sorulunca o, "Muhammed," dedi. "Peki, ken­
disine (vahiy) gönderildi mi?" sorusuna o, "kendisine (vahiy)
gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca Harun ile karşılaştım. Bana
"merhaba" deyip hayır dua etti. Sonra altıncı semaya çıkarıldık.
Cibril, kapının açılmasını istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o,
"Cibril," dedi. "Beraberindeki kim?" diye sorulunca o, "Muham­
med;' dedi. "Peki, kendisine (vahiy) gönderildi mi?" sorulunca,
o, "kendisine (vahiy) gönderildi" dedi:' Kapı bize açılınca Musa
ile karşılaştım. Bana "merhaba" deyip hayır duasında bulundu.

15 Meryem, 19/57.
44 Kitdbü'l-Meğdzi

Sonra yedinci semaya çıkarıldık. Cibril, kapının açılmasını


istedi. "Kimsin?" diye sorulunca o, "Cibril," dedi. "Beraberin­
deki kim?" diye sorulunca o, "Muhammed," dedi. ""Peki, ken­
disine (vahiy) gönderildi mi?"diye sorulunca, o, "kendisine
(vahiy) gönderildi" dedi. Kapı bize açılınca İbrahim ile karşı­
laştım. O, sırtını Beytülma'mOr'a yaslamıştı ki oraya her gün
yetmiş bin melek girer de bir daha geri dönmezler.
Sonra Sidretü'l-Münteha'ya götürüldüm. Onun yaprakları,
dişi filin kulakları gibiydi. Meyveleri ise testiler gibiydi. Sonra
Yüce Allah'ın tecellisi orayı kaplayınca orası başkalaştı ki Al­
lah'ın hiçbir mahlQku güzelliğinden dolayı orayı vasfedemez.
Orada Yüce Allah bana vahyettiklerini vahyetti ve her gece ve
gündüzde elli vakit namazı farz kıldı.
MOsa'ya varıncaya kadar indim. O bana: "Rabbin ümme­
tine neler farz kıldı?" diye sordu. Ben: "Her gece ve gündüz
elli vakit namaz," deyince MOsa: "Rabbine geri dön ve O'ndan
bunu hafifletmesini iste. Senin ümmetin buna güç yetiremez.
Ben İsrailoğullarını sınadım ve onları imtihana tabi tuttum,"
dedi. Ben Rabbime dönüp: "Ey Rabbim! Ümmetim üzerine
hafiflet," diye niyaz ettim. Benden beş vakti düşürdü. MOsa'ya
döndüğümde, "Ne yaptın?" diye sordu. Ben: "Benden beş (va­
kit) namazı indirdi;' deyince; o "Ümmetin buna güç yetire­
mez. Rabbine geri dön ve hafifletmesini talep et" dedi. Bu şe­
kilde Rabbim ile MOsa arasında gidip gelmeye devam ettim ki
her gidişte beş vakit indirdi ve sonunda (Rabbim bana) şöyle
dedi: "Ey Muhammed! O her gündüz ve gecede beş namazdır.
Her namaz için on (vakit sevabı) vardır. Bu şekilde elli namaz
olur. Her kim bir iyilik yapma niyetine girer de yapamazsa,
ona bir iyilik yazılır, yaparsa on iyilik yazılır. Her kim de bir
kötülük yapma niyetine girer de yapmazsa ona hiçbir şey ya­
zılmaz. Eğer yaparsa bir tek kötülük yazılır."
Sonra inip MOsa'nın yanına vardım ve (bu olayları) ona an­
lattım. O bana, "Rabbine dön ve kendisinden ümmetin için ha­
fifletmesini dile," dedi. Allah Resulü: "Rabbime çok döndüm
bir daha dönmeye utandım," dedi.
Kitabü 'l-Meğazf 45

37. Ebu üsame-Sa'id-Katade-Enes b. Malik-Malik b. Sa'sa'a

Resulullah'tan yukarıdaki rivayetin aynısını veya benzeri­


ni bize nakletmektedir.
38.Hevze b. Halife-Avf-Zürare b. Evfa-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece,


Mekke'de sabahladığımda, o gece yaşadıklarım gözüme bü­
yük geldi ve insanların beni yalanlayacaklarını tahmin ettim."
Ravi (İbn Abbas) dedi ki: "Bunun üzerine Hz. Peygamber tek
başına üzüntülü bir şekilde oturdu. Ebu Cehil Resulullah'a uğ­
rayıp yanına oturdu. Onunla alaycı bir tavırla: "Yeni bir şey
oldu mu?" deyince Resulullah: "Evet!" dedi. Ebu Cehil: "Ne
o?" diye sorunca Resulullah: "Bu gece alınıp gece yolculuğu­
na götürüldüm!" buyurdu. Ebu Cehil: "Nereye?" diye sorunca
Resulullah: "Beytülmakdis'e," dedi. Ebu Cehil: "(Oraya gittin)
sabah da aramıza geri döndün?" deyince Resulullah: "Evet,"
dedi. (Ebu Cehil) kavmi yanına geldiği zaman, bu olayı inkar
etmesinden korkuğu için hemen onu yalanlamadı. Sonra Ebu
Cehil: "Kavmini buraya çağırırsam bana anlattıklarını onlara
da anlatır mısın?" diye sorunca Resulullah: "Evet;' dedi. Bu­
nun üzerine Ebu Cehil: "Toplanın ey Ka'b b. Lüeyoğulları!"
diye seslendi. Diğer meclisler dağılıp hemen orada toplandı­
lar ve ikisinin yanına oturdular. Ebu Cehil, Resulullah'a: "Bana
anlattıklarını kavmine de anlat!" dedi.
Resulullah onlara: "Bu gece alınıp gece yolculuğuna götü­
rüldüm," buyurdu. Onlar: "Nereye?" diye sorduklarında Resu­
lullah: "Beytülmakdis'e;' dedi. "(Gece gidip geldin) ve sabah
vakti aramızdasın, (öyle mi)?" diye sorduklarında Resulullah:
"Evet," karşılığını verdi.
Resulullah'ın -kendilerine yalan gelen- bu sözü üzerine iç­
lerinden bazıları şaşkınlıktan el çırptı, bazıları da ellerini baş­
larının üstüne koydu ve "Peki bize mescidi (Aksa) anlatabilir
misin?" dediler. Zira aralarında o şehre gidip mescidi görenler
vardı.
Resulullah, "Ben de mescidin özelliklerini onlara anlattım.
Bazı özelliklerini karıştırır gibi oldum, ama (Yüce Allah tara-
46 Kitlibü'l-Meğdzf

fından) Mescid(-i Aksa) getirildi ve Ukayl'ın veya Ukal'ın evi­


nin aşağısına konuldu. Ben de ona bakıp mescidin özellikleri­
ni anlattım." İbn Abbas der ki: "Bunun üzerine topluluk: "Val­
lahi tapınağın özelliklerini doğru bir şekilde anlattı," dediler.''
39. Affiln-Hammad b. Seleme-Asım-Zir-Hüzeyfe b. el-Yeman

"Resulullah'a Burak getirildi. Burak beyaz ve uzun bir bi­


nekti. Adımını gözün görebildiği son noktaya atardı. Bey­
tülmakdis'e gelinceye kadar Resulullah ve Cebrail Burak'ın
sırtında kaldı. Daha sonra ikisine semanın kapıları açıldı.
(Orada) cennet ile cehennemi gördüler." Huzeyfe dedi ki: "Re­
sulullah Beytülmakdis'te namaz kılmadı." Zir'in, "Hayır kıldı"
demesi üzerine Huzeyfe: "Senin adın nedir ey kel? Ben senin
simanı tanıdım, fakat ismini bilmiyorum," deyince ben: "Zir
b. Hubeyş'im;• dedim. Huzeyfe: "Kıldığını nereden biliyorsun?
Sence kıldı mı?" deyince ben de: "Yüce Allah: Bir gece, kendi­
sine ayetlerimizden bir kısmmı gösterelim diye (Muhammed)
kulunu Mescid-i Harô.m 'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mes­
cid-i Aksaya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir; O,
gerçekten işitendir, görendir,"1 6 buyuruyor," dedim. Huzeyfe:
"Sen kıldığını mı düşünüyorsun? Eğer Mescid-i Aksa'da na­
maz kıldıysa biz de Mescid-i Haram'da namaz kıldığımız gibi
orada da namaz kılarız," dedi. Huzeyfe'ye: "Resulullah bine­
ğini, peygamberlerin bineklerini bağladıkları halkaya bağla­
dı mı?" denince Huzeyfe: "Niye Allah'ın kendisine gönderdiği
(bineğin) kaçmasından mı korkuyordu?" dedi.
40. Hasan b. Musa-Hammad b. Seleme-Ali b. Zeyd b. Cud'an-Ebu's-Salt-Ebu Hüreyre

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece ye­


dinci kat göğe vardığımda üst tarafıma baktım, gök gürültüsü,
şimşek ve yıldırımları gördüm. Sonra bir kavme rastladım ki
karınları evler gibi büyük, içi yılanlarla doluydu ve yılanlar
dışarıdan görünüyordu. Ben: "Ey Cibril bunlar kimlerdir?"
diye sordum. "Bunlar faiz yiyicileridir," dedi. Dünya semasına
inince aşağı tarafıma baktığımda sis duman içinde sesler fark
ettim. "Ey Cibril bunlar kimlerdir?" diye sorduğumda; "Bunlar

16 lsra, 1 7 /1.
Kitfibü'l-Meğdzt 47

şeytanlardır. İnsanoğlu yerin ve göğün yaratılışını düşünme­


sin diye dikkatlerini başka tarafa çeviriyorlar. Eğer bu durum
olmasaydı insanoğlu, hayret verici çok şeyi görürlerdi," dedi."
41. Hasan b. Mtlsll-Hammlld b. Seleme-Süleymlln et-Teymi ve Sllbit el-Bünllnt-Enes

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra gecesinde MGsa'nın kır­


mızı kum tepesinin yanındaki kabrine geldiğimde o kabrinde
kalkmış namaz kılıyordu.''
42. Vekt'-Hammlld b. Seleme-Ali b. Zeyd-Enes b. Mlllik-

Resulullah şöyle buyurdu: "İsra'ya götürüldüğüm gece, du­


dakları ateşten makaslarla kesilen bir topluluğa uğradım. "Bun­
lar kimlerdir?" diye sordum. Bana şöyle cevap verildi: ""Bunlar
insanlara iyiliği emredip kendi nefislerini unutan dünya ehlin­
den hatiplerdir: Onlar Kitabı okudukları halde akıl etmezler.''17
43. Ali b. Müshir-EbQ lshllk eş-Şeybllnt-Abdullah b. Şeddlld

İsra gecesinde Resulullah'a binmesi için katırdan küçük,


merkepten büyük Burak denilen bir binek getirildi ki adımını
gözün görebildiği yere kadar atabiliyordu. Resulullah müş­
riklerin kervanının yanından geçince kervandakiler ürküp
kaçarak (birbirlerine) : "Bu ne?" diye sorduklarında: "Bir şey
göremiyoruz, bu, rüzgardan başka bir şey değildir," dediler.
Nihayet BeytüLmakdis'e getirildi. Orada kendisine birinin
içinde şarap, birinde de süt olan iki kap getirildi. Hz. Peygam­
ber sütü alınca, Cebrail ona: "Doğru yolu buldun! Ümmetin de
doğru yolu bulacaktır!" dedi. Sonra Mudar'a vardı.
44. EbQ Hlllid el-Ahmer-Humeyd-Enes (b. Millik)

Resulullah şöyle buyurdu: "Sidretü'l-Münteha'ya ulaştığım


da (oradaki sedir ağacının) yaprakları fillerin kulakları gibi,
yemişleri ise testiler gibiydi. Sonra Yüce Allah'ın tecellisi orayı
kuşatınca (her biri) başka şeylere dönüştü Resulullah sadece
yakuttan bahsetti.''
45. İbn Yemlln-Süfyll n-Seleme b. Küheyl-Gazv.ln

17 "Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz


kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? Kitabı okudukları
hdlde akıl etmezler mi?'" (Bakara, 2/44), (ç.n.).
48 Kitdbü'l-Meğ(Jzf

"Sidretü'l-Münteha, cennetin ortasıdır."


46. Veki'-Süfyan-Seleme b. Küheyl-Hasan el-Arani-Huzeyl b. Şürahbil-Abdullah
(b. Mes'Qd)

Sidretü'l-Münteha hakkında, "Cennetin ortasıdır. Üzerinde


işlemeli ipekler ve atlaslar vardır," dedi.
47. EbQ Halid-Yahya b. Kays b. Meysere-Amr b. Mürre-Ka'b(u'l-Ahbar)

Sidretü'l-Münteha hakkında, "Her melek ve peygamber


(ancak) oraya (kadar) ulaşabilir," dedi.

Davet
Resulullah'ın Kendini Arap Kabilelerine Arz Etmesi
48. EbQ Bekir-Muhammed b. Abdullah el-Esedi-lsrail-Osman b. el-Mugire-Sa­
lim b. Ebi'l-Ca'd-Cabir b. Abdullah

Resulullah, Mevkıf'ta kendini insanlara arz ediyor ve "Beni


kavmine arz edecek kimse yok mu? Kureyş, Rabbimin sözle­
rini tebliğ etmeme engel oldu;' diyordu. Ona Hemdan (kabile­
sinden) bir adam geldi. Resulullah (sav.) : "Sen kimlerdensin?"
diye sorunca. Adam: "Hemdan (kabilesindenim);' dedi. Re­
sulullah (sav.) : "Kavminin beni savunacak gücü var mı?" diye
sordu. Adam: "Evet," dedi. (Ravi) der ki: '/\dam gittikten sonra
kavminin Resulullah'a (sav.) güvence vermeyeceğinden kork­
tuğu için : "Önce ben gidip kavmime bunu teklif edeyim, ge­
lecek (hac) mevsiminde 'sana gelirim," dedi sonra gitti. Daha
sonra receb ayında Ensardan heyetler geldiler.

Hz. Ebd Bekir


Hz. Ebu Bekir'in Müslüman Olması
49. EbQ Bekir-Yeki' b. el-Cerrah-Şu'be-Amr b. Mürre

İbrahim (en-Neha'i)'ye geldim ve (İslam'a ilk giren kimdir?


diye) sordum. "İslam'a ilk giren kişi Hz. Ebu Bekir'dir," dedi.
50. Bir Şeyhimiz-Mücalid-Amir

İbn Abbas'a, "İslam'a ilk giren kimdir?" diye sorduğumda


veya kendisine sorulduğunda "Hassan b. Sabit'in şu sözünü
(şiirini) duymadın mı?" dedi:
KitiJbü'l-MeğiJzf 49

"Güvenilir bir kardeşten seni hüzünlendiren bir şey hatırla­


dığında kardeşin Ebt1 Bekir'in neler yaptığını an. O ki Peygam­
ber'den sonra insanların en hayırlısı, en takvalısı, en adil olanı
idi. (Sorumluluk) yüklendiğinde ise en mükemmel şekilde ifa
edenidir. Sahip olduğu hallerle övgüye mazhar olan ikinci kişiy­
di. insanlar arasında da Peygamber'i ilk tasdik edendir:'
5 1 . Ebu Bekir-Ebu üsame-Hişam b. Urve-Babası

Ebu Bekir Müslüman olduğu gün kırk bin dirhemi vardı.


52. Cerir-Mansur-Mücahid

İslam'ı (inancını) ilk açıklayanlar yedi kişidir: Resulullah,


Hz. Ebu Bekir, Bilal, Hahhah, Suheyb, Ammar ve annesi Sü­
meyye. Resulullah'ı amcası savundu, Hz. Ebu Bekir'i kavmi
korudu. Diğerlerini ise müşrikler demirden giysiler içinde gü­
neşin sıcağında bekleterek dayanılmayacak derecede işkence
ettiler. Nihayetinde (bu Müslümanlar), müşriklerin kendile­
rinden istediklerini yerine getirdi. Bunun üzerine (Bilal ha­
riç) yakınları gelip onları su dolu deriden tulumların içine
koydular ve öylece taşıyıp götürdüler. Akşam olunca Ebt1 Ce­
hil gelip Sümeyye'ye sövmeye ve tekmelemeye başladı. Sonra
onu (mızrakla) vurarak öldürdü. Sümeyye İslam'da şehit edi­
len ilk kişidir. Bilal'in (durumu bunlardan) hariçtir. Çünkü o
nefsini Allah yolunda hiçe saydı. Ta ki (müşrikler ona işkence
etmekten) bıktılar ve onun boynuna ip bağlayarak çocukla­
rına, onu Mekke dağları arasında sürüklemelerini emrettiler.
Bilal (sürüklenirken) "Ehad! Ehad!" demeye başlamıştı.
53. lbn Uyeyne-Mansur-Mücahid

(Yukarıdaki rivayetin) aynısını nakletti.


54. Cerir-Mugire-Şa'bi

"Habbab hariç diğerleri müşriklerin kendilerinden iste­


diklerini yaptılar. Müşrikler de Habbab'ın sırtını kızgın taşla­
ra yapıştırmaya başladılar. Öyle ki belindeki su tükendi."
55. Süfyan b. Uyeyne-lsmail-Kays

Hz. Ebu Bekir taşların altına gömülen Bilal'i beş ukiyye (al­
tın) mukabilinde satın aldı. (Müşrik.er) "Eğer kabul etmesey-
50 KitlJbü'l-Meğdzt

din biz onu bir ukiyyeye bile satardık," dediklerinde Ebu Bekir:
"Eğer yüz ukiyye bile isteseydiniz ben yine satın alırdım;' dedi.
56. SüfyAn-Mes'er/Mis'ar-Kays-nrık b. Şihab

"Habbab (b. el-Eret), muhacirlerden ve Allah yolunda iş­


kence görenlerden biriydi."
57. lbn Fudayl-Babası-Kurdı1s

"Habbab (b. el-Eret), Müslüman olanların altıncısıdır ve is­


lam'ın altıda birlik (sevabına) sahiptir."
58. Veki'-Süfyan-EbQ lshak-EbQ Leyla el-Kindi

Habbab, Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer ona: ''Yaklaş, bu­


raya oturmaya senden daha layık Ammar'dan başka hiç kim­
se yoktur," deyince Habbab, Hz. Ömer'e müşriklerin kendisine
yaptığı eziyetin sırtındaki izlerini göstermeye başladı.
59. Yah� b. Ebi Bükeyr-Zaide-Asım-Zir-Abdullah (b. Mes'Qd)

Müslüman olduğunu ilk açıklayanlar yedi kişidir: Resulul­


lah, Hz. Ebu Bekir, Ammar, annesi Sümeyye, Suheyb, Bilal ve
Mikdad. Yüce Allah, Resulullah'ı amcası Ebu Talib ile korudu,
Hz. Ebu Bekir'i kavmi ile korudu. Diğerlerini ise müşrikler alıp
demir zırhlar giydirip güneşin sıcağında bekleterek işkence
ettiler. Bilal dışında olanlar müşriklerin istediğini (küfür keli­
mesini) söylediler. Bilal ise Allah yolunda canını önemsemedi.
Müşrikler de önemsemediğinden onu çocuklara teslim etti­
ler. Çocuklar onu Mekke sokaklarında dolaştırken o: "Ehad!
Ehad!" diyordu.

Hz. Ali
Ali b. Ehi Talib'in Müslüman Olması
60. EbQ Bekir-Şebabe-Şu'be-Amr b. Mürre-Ensarın Azatlısı EbQ Hamza-Zeyd
b. Erkam

"Hz. Peygamber'le birlikte ilk Müslüman olan kişi Hz.


Ali'dir."
61. Abdullah b. ldris-Ebı1 Malik el-Eşcai-Salim

İbnü'l-Hanefıyye'ye: "Kavmin (Kureyş'in) ilk Müslüman


olanı Hz. Ebu Bekir mi dir?" dedim: O, "Hayır," dedi. Ben: "EbO
Kitdbü'l-Meğdzf 51

Bekir diğerlerinden neden üstün ve ileride oldu. (Hatta) bu


konuda EbO Bekir'den başkası zikredilmez oldu?" diye sor­
dum. ibnü'l-Hanefiyye: "O Müslüman olduktan sonra vefat
edene kadar lslam' da en üstün olanıydı," dedi.

Uz. Osman
Osman b. Affan'ın Müslüman Olması
62. Ebü Bekir-Zeyd b. Hublb-lbn Lehia-Yezid b. Amr el-Me'afiri Ebü Sevr el-Fehmi

Abdurrahman b. Udeys el-Belevi bize geldi. O Rıdvan Ağa­


cının altında biat edenlerdendi. (O) minbere çıktı ve Allah'a
hamd ve sena edip Osman'ı anarak şöyle dedi: "Osman, mu­
hasara altında olduğu sırada yanına girdiğimde o: "Ben Müs­
lümanların dördüncüsüyüm;' demişti.

Zübeyr
63. Ebü Bekir-Ebü Osame-Hişam b. Urve

Zübeyr, on altı yaşındayken Müslüman oldu ve Allah Resu­


lü'nün katıldığı hiçbir savaştan geri kalmadı.

Ehil Zer
64. Ebü Beklr-Ebü Osame-Süleyman b. el-Mugire-Humeyd b. Hilal-Abdullah b.
es-Samit-Ebü Zerr

Ben, kardeşim Üneys ve annemiz haram ayları helal sayan


kavmimiz Gıfar'dan ayrılıp zengin ve iyi huylu olan dayımızın
yanına vardık. Dayımız bize ikramda bulunup iyi davranınca.
Kavmi bizi kıskandı ve dayımıza: "Sen ailenden çıkınca Oneys
onların yanına girip çıkıyor;" dediler. Dayımız gelip kendisi­
ne söylenenleri bize anlattı. Bunun üzerine ben ona: "Bize
önceki yaptığın iyilikleri berbat ettin. Bundan sonra seninle
beraber olamayız," dedim ve develerimizi yaklaştırıp onlara
bindik. Dayımız başını örtüp ağlamaya başladı.
Yola koyulup Meleke civarında bir yerde konakladık. Oneys,
bizim develerimiz ve onun bir katı karşılığında yarışa girdi.
(Hakemlik yapması için) kahine gittiklerinde kahin Üneys'in
lehine karar verdi ve Üneys, develerimiz ve bir katıyla bize
geldi.
52 Kitdbü'/-Meğdzf

Yeğenim! Ben Resulullah ile karşılaşmadan önce üç yıl na­


maz kıldım. Ravi, (Ebu Zer'e) der ki: "Kime (ibadet ettin)?"
diye sorunca, o ·�ııah'a" dedi. "Nereye yöneliyordun?" diye
sorduğumda ise, ·�nah beni hangi tarafa yöneltirse akşam­
dan gecenin sonuna kadar namaz kılardım, yorulup düşünce
güneş beni uyandırırdı," dedi.
Üneys: "Mekke'de bir ihtiyacım var. Gelene kadar beni
idare et," dedi ve gitti fakat yanıma gelmekte gecikti. Geri
döndüğünde, "Gecikmene sebep olan ne?" diye sordum. O,
"Mekke'de seninle aynı dinden olan ve Allah'ın kendisini
peygamber olarak gönderdiğini iddia eden bir adamla karşı­
laştım," dedi. Ben: "İnsanlar onunla ilgili ne söylüyor?" diye
sorduğumda Üneys: "Onun sihirbaz, kahin ve şair olduğunu
iddia ediyorlar. (Fakat) ben Allah'a yemin ederim ki kahinle­
,
rin sözlerini duydum. Onun sözü kahin sözü de değildir. Onun
söylediklerini şiir ölçüleriyle ölçtüm. Hiç kimsenin ona şair
demeye hakkı yoktur. Vallahi o doğru sözlüdür. Diğerleri ise
yalancıdırlar," dedi. Üneys şairdi.
"Benim işlerime bak, ben de gidip göreyim," dedim. Üneys:
"Olur" dedi. "Sen Mekkelilere karşı dikkatli ol. Çünkü onlar
ondan nefret ediyorlar ve ona kötü davranıyorlar," dedi. Gi­
dip Mekke'ye varınca bir misafir olarak onlardan bir adama:
"Sabii olduğunu iddia ettiğiniz bu adam nerede?" diye sorun­
ca adam bana işaret ederek, "İşte Sabii?" dedi. Bunun üzeri­
ne (Mekke) vadisindeki insanlar, bayılana kadar kadar taş ve
kemiklerle bana saldırdılar. Kalktığım zaman ise (kandan)
kırmızı bir put gibi (olmuş olarak) kalktım. Zemzem Suyuna
gidip üzerimdeki kanları yıkadım ve su içtim.
Mehtaplı bir gecede, Allah Mekke halkını uykuya daldır­
mıştı. Kabe'yi iki kadından başka kimse tavaf etmiyordu. O
iki kadın isaf ve Naile putlarına dua ederek tarafıma doğru
geldiler. Ben: "İkisini birbiriyle nikahlayın!" dedim. Bu durum
onların dualarına engel olmadı ve bana doğru yaklaştıkların­
da, ben "Bu putlar odun gibidirler ve bunu mecaz anlamında
söylemiyorum," dedim. Kadınlar arkalarını dönüp, "Eğer bu-
Kitôbü '1-Meğazf 53

rada kabilemizden biri olsaydı!" (bunu yapamazdın) diyerek


kaçtılar.
Kadınlar kaçarken onlan dağdan inmekte olan Resulullah
ile Hz. Ebu Bekir karşıladı. Onlara, "Neyiniz var?" diye sordu­
lar. Kadınlar: "Kabe ile örtüsü arasında bir Sabii var," dediler.
Resulullah ile Hz. Ebu Bekir: "O size ne dedi?" deyince onlar:
"O bize karşı ağza alınmayacak laflar söyledi" dediler.
Resulullah gelip Hacerülesved'in yanına varınca kendisi ve
arkadaşı, Hacerülesved'i istilam ettiler. Resulullah beyti tavaf
edip namazını kıldı. O namazı bitirince yanına geldim. İslam'ın
selamıyla ona selam veren ilk kişi oldum. Resulullah: ''Allah'ın
selamı ve rahmeti senin üzerine olsun. Kimlerdensin?" dedi.
"Gıfar'danım," deyince elini başına doğru götürdü. Ben içim­
den Gıfar'a mensup olduğumu söylemem her halde hoşuna
gitmedi dedim. Elini tutmak istediğimde arkadaşı buna engel
oldu. -0, onu benden daha iyi tanıyordu.- Resulullah başını kal­
dırıp: "Ne zamandan beri buradasın?" diye sorunca ben: "On
gündüz ve gecedir buradayım;' dedim. Resulullah: "Kim sana
yemek veriyordu?" diye sorunca, "Zemzem suyu haricinde ye­
meğim yoktu. (Zemzem suyunu içmekten) şişmanladım, hatta
göbek bağladım ve hiç açlık hissetmedim," dedim. Resulullah:
"Bu su mübarektir ve doyurucu yemektir," buyurdu. Arkadaşı:
"Bu gece ona yemek vermem için bana izin ver;• dedi.
Resulullah ile Ebu Bekir gidince ben de onlarla beraber git­
tim. Ebu Bekir bir kapı açtı ve bana bir avuç Taif'in kuru üzüm­
lerinden verdi. Bu Mekke'de yediğim ilk yiyecekti. Mekke'de
bir süre daha kaldım. Sonra (tekrar) Resulullah ile karşılaştım.
Hz. Peygamber: "Ben hurma bahçeleri olan bir yere yönlendi­
rildim, buranın da Yesrib'den başka bir yer olduğunu zannet­
miyorum. Sen benden kavmine (İslam'ı) tebliğ eder misin?
Belki Allah sayende onları onlara fayda (hidayet) verir de onlar
sebebiyle de sana sevap verir;' deyince bende "Olur;' dedim.
Yola çıkıp Üneys'in yanına varınca "Ne yaptın?" diye sor­
du. "Ben Müslüman oldum ve onu tastik ettim," dedim. Üneys:
"Ben de senin dininden ayrılacak değilim. Ben de Müslüman
54 Kitdbü'l-Meğdzf

oldum ve onu tastik ettim;' dedi. Annemize gittim. O "Ben de


senin sizin dininizden ayrılacak değilim. Ben de Müslüman ol­
dum ve onu tastik ettim," dedi. (Bineklerimize) yüklenip kav­
_
mimiz Gıfar'a geldik. Bazıları Resulullah'ın, Medine'ye gelme­
sinden önce Müslüman oldu. ima' b. Rehada onlara imamlık
yapıyordu ve o (aynı zamanda) onların lideriydi. Geri kalanlar
ise: "Resulullah Medine'ye geldiği zaman Müslüman oluruz,"
dediler. Hz. Peygamber Medine'ye gelince geri kalanlar da
Müslüman oldular.
Eslem kabilesi gelip "Şu kardeşlerimizin Müslüman olduk­
ları şekilde biz de Müslüman olduk;' dediler ve Müslüman ol­
dular. Resulullah (iki kabile hakkında): "Gıfar! Allah ona mağ­
firet eylesin! Eslem'e de! Allah onları selamete kavuştursun!"
buyurdu.

Uz. Ömer
Ömer b. el-Hattab'ın Müslüman Olması
65. Ebu Bekir-Yahya b. Ya'la el-Eslemi-Abdullah b. el-Müemmel-Ebu'z-Zü­
beyr-Cabir

Hz. Ömer İslam'a girdiği ilk anını şöyle anlattı: "Kız karde­
şim doğum sancısına tutulunca evden çıkarıldım. Soğuk bir
gecede Kabe'nin örtülerinin altına girdim. Hz. Peygamber
(sav.) gelip ayakkabılarıyla Hicr'e girdi ve bir süre namaz kıl­
dıktan sonra döndü. O zamana kadar benzerini duymadığım
bir şeyi (kendisinden) duydum. Resulullah'ı (sav.) takip ettim:
"Kim o?" dedi. Ben: "Ömer;' deyince "Ey Ömer! Ne gündüz, ne
de gece beni (rahat) bırakmıyorsun?" dedi. Bana beddua et­
mesinden korkutuğum için: 'l\llah'tan başka ilah olmadığına
ve senin de Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim," dedim.
Resulullah (sav.) : "Ey Ömer! Bunu (Müslüman olduğunu) gizli
tut," deyince ben: "Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki
müşrik olduğumu açıkladığım gibi Müslüman olduğumu da
açıklayacağım," dedim."
66. Abdullah b. ldris-Husayn-Hilal b. Yesaf

Ömer b. el-Hattab, kırk erkek ve on bir kadın (Müslüman


olduktan) sonra Müslüman oldu.
Kitfibü'l-Meğdzf 55

Utbe b. Gazvin
67. Ebü Bekir-Vekr-Ebü Ne'ame-Halid b. Umeyr-Utbe b. Gazvan

Allah Resulü ile birlikte Müslüman olan yedi kişinin yedin­


cisi olduğumu biliyorum.
Abdullah b. Mes'Qd
68. Ebü Bekir-Muhammed b. Ehi Ubeyde-EbQ'l/Babası-A'meş-Kasım b. Abdur­
rahman-Babasından-Abdullah (b. Mes'ıld)

Ben, (ilk Müslüman olan) altı kişinin altıncısı olduğumu ve


yeryüzünde bizden başka da Müslüman olmadığını biliyorum.
69. Abdurrahim b. Süleyman-Abdullah b. Utbe-Kılsım b. Abdurrahman

Resulullah'ın dilinden Mekke'de Kur'an'ı açıktan okuyan


ilk kişi İbn Mes'Od'dur. İçinde namazın kılındığı ilk mescidi
yapan, Ammar b. Yasir'dir. İlk ezanı okuyan kişi Bilal'dir. Allah
yolunda ilk ok atan kişi Sa'd b. Malik'tir. Müslümanlardan ilk
öldürülen kişi Mihca'dır. Allah yolunda atını ilk koşturan kişi
Mikdad'dır. Kendi rızasıyla zekatı veren ilk kabile Beni Uzre­
dir. Resulullah ile anlaşma yapan ilk kabile Cüheyne'dir.

Zeyd b. Harise
70. Ebıl Bekir-EbQ Osame-Abdulmelik-EbQ Fezare

Resulullah, saçlan örgülü olan Zeyd b. Harise'yi kavmi ta­


rafından Batha'da satılmak üzereyken gördü. Bunun üzeri­
ne Hz. Hatice'ye gelerek: "Batha'da satılmak üzere bir çocuk
gördüm. Onu almaya param olsaydı alırdım," dedi. Hz. Hatice:
"Fiyatı ne kadar ki?" diye sorunca Resulullah: "Yedi yüz," dedi.
Hz. Hatice: ·� yedi yüzü ve gidip onu satın al," dedi. Resulul­
lah, Zeyd'i satın alıp Hz. Hatice'nin yanına gelince "Bu bana
ait olsaydı onu azat ederdim," dedi. Hz. Hatice: "O, sana aittir,"
deyince Resulullah onu azat etti.

Selman
71. Ebıl Bekir-Ubeydullah b. Müsa-lsrail-EbQ lshak-Ebıl Kurra el-Kindi-Selman

Farisi devlet büyüklerinden birinin oğluydum. Yanımda iki


çocukla bir okuldaydım. Bu iki çocuk öğretmenlerinin yanın­
dan dönerken bir keşişin yanına girmişlerdi. Ben de onlarla
56 Kitdbü'/-Meğdzf

birlikte girince keşiş çocuklara: "Yanıma başka kimseyi getir­


menizi yasaklamamış mıydım?" dedi. Onun yanına gidip gel­
meye başladım ve nihayet keşiş beni o iki çocuktan daha çok
sevdi ve bana: ·�nen, 'kim seni engelledi' diye sorarsa, 'Öğ­
retmenim,' dersin, 'kim seni bırakmadı' diye sorarsa �ilem
bırakmadı,' dersin,'' dedi.
Keşiş bir yere taşınmak istedi: Bunun üzerine, "Ben de se­
ninle taşınırım," dedim ve kendisiyle gidip bir köye yerleştik.
Bir kadın keşişin yanına gelirdi. (Keşişin ölüm anı) gelince
bana: "Ey Selman! Başımın tarafını kaz," dedi. Başının tarafını
kazıyıp bir küp para çıkardım. Bunun üzerine bana: "Bu bunu
göğsümün üzerine dök,'' dedi. Küpü göğsünün üstüne dök­
tüğüm sırada şöyle diyordu: "Biriktirdiğimden dolayı bana
yazıklar olsun!" Keşiş ölünce paraları almayı düşündüm, fa­
kat sonra (keşişin dediklerini) hatırlayınca paraları bıraktım.
Sonra keşiş ve rahipleri çağırdım, geldikleri zaman, onlara
"Geriye bu parayı bıraktı," dedim. Bunu üzerine köyden bir
genç kalkıp, "Bu, babamızın malıdır,'' diyerek paraları aldılar.
İki rahibe: "Bana, kendisine tabi olacağım alim bir adamı
haber verin," dediğimde onlar bana: "Yeryüzünde, Humus'ta­
ki bir adamdan daha bilgili kimseyi bilmiyoruz,'' dediler. Gelip
onu bulunca ona hikayeyi anlattım. O: "Seni (buraya) getiren
sadece ilim talebi mi?" dedi. Ben: "Sadece ilim talebibeni getir­
di," dedim. Adam: "Her sene Beytülmakdis'e (Kudüs'e) gelen
bir adamdan daha bilgilisini yeryüzünde bilmiyorum. Eğer
şimdi gidersen onun bineğini görürsün," dedi. Gidince Beytül­
makdis'in kapısının yanında bineğiyle karşılaştım. (Adamın)
yanına oturduğumda adam kalkıp gitti ve bir yıl kendisini bir
daha görmedim. Geldiği zaman: "Ey Allah'ın kulu! Sen bana
ne yaptın!" dedim. Adam: "Sen hala burada mısın!" deyince,
"Evet," dedim. Adam: "Vallahi! Bu gün, Teyma'dan çıkan bir
adam gibi daha bilgili birini bilmiyorum. Şimdi gidersen ona
rastlarsın. Onun üç alameti vardır: Hediyeyi yer, fakat sadaka­
yı yemez; sağ kürek kemiğinin yanında güvercin yumurtasına
benzer nübüvvet mührü vardır ve bu mühürün rengi teninin
rengidir," dedi.
Kitdbü'l-Meğtlzf 57

Yola çıkıp dere tepe geçerek sonunda bedevi bir toplulu­


ğa uğradım. Bunlar beni köle yapıp sattılar. Nihayet beni Me­
dine'den bir kadın satın aldı. Onları Resulullah'tan (sav.) söz
ederken duydum. O (onlara) çok kıymetliydi. (Efendim olan)
kadına: "Bana bir gün izin ver;' dedim. Kadın: "Olur," dedi. Ben
de gidip odun toplayıp sattım ve yemek yaparak Resulullah'a
getirdim. Yemek azdı. Onu getirip Resulullah'ın önüne koyun­
ca: "Bu nedir?" dedi. Ben: "Sadakadır," dedim. Resulullah ar­
kadaşlarına: "Yiyiniz," dedi ve kendisi yemedi. Ben: "Bu, ala­
metlerindendir," dedim.
Bir süre bekledikten sonra efendim olan kadına: "Bana
bir gün izin ver," dedim. Kadın: "Olur;' deyince odun toplayıp
öncekinden daha yüksek fiyata sattım ve yemek yaparak as­
habıyla birlikte oturan Resulullah'ın önüne yemeği koydum.
Resulullah "Bu nedir?" dedi. Ben: "Hediyedir;' karşılığını ve­
rince Resulullah yemeğe el uzattı ve ashabına: ·�ııah'ın ismiy­
le yiyiniz;' dedi.
Ben arkasında durup bekledim. Resulullah cübbesini çıka­
rınca peygamberlik mührü ile karşılaştım ve "Şehadet ederim
ki sen Allah'ın resulüsün," dedim. Resulullah: "Bu hal ne?" de­
yince, Ona (beni yönlendiren) adamdan bahsedip dedim ki:
"Bu adam cennete girer mi ya Resulallah! Çünkü bana senin
peygamber olduğunu o söyledi." Resulullah: "Müslümandan
başkası cennete giremez," dedi.

Adi b. Hatim et-Tii


72. Ebu Bekir-Hüseyin b. Muhammed-Cerir b. Hazim-Muhammed b. Sirin-Ebu
Ubeyde b. H uzeyfe-bir adam

Ben Kufe taraflarında Adi b. Hatim ile ilgili hadisi soruyor­


dum ki, Adi'nin ağzından duyan kişinin ben olmasını istiyor­
ı:tum. Ona gelerek: "Beni tanıyor musun?" dedim. Adi: "Evet.
ismini de söyleyerek sen falan oğlu falansın;' dedi. Ben: "Bana
(nasıl Müslüman olduğunu) anlat;' deyince Adi şöyle anlattı:
"Resulullah peygamber olarak gönderildiği sırada ondan nef­
ret ettiğim kadar başka hiçbir şeyden nefret etmemiştim. Yola
çıkıp Arapların en uzak (diyarı olan) Bizans'a yakın (yöreye)
58 Kitdbü 'l-Meğdzf

yerleştim. Buradan önceki yerimden nefret ettiğimden daha


fazla nefret ettim ve: "Şu adamı araştıracağım. Yalan söylü­
yorsa bana bir zararı olmaz. Yok, söylediği doğruysa bunu ben
fark ederim," dedim.
Medine'ye ulaşınca insanlar beni güzel karşıladı ve: ·�di
b. Hatim geldi," dediler. Resulullah: "Ey Adi b. Hatim! Müslü­
man ol selamete erersin," dedi. Ben: "(Zaten) bir dinin men­
subuyum," deyince Resulullah: "Ben senin dinini senden daha
iyi bilirim," dedi. Ben de: "Demek sen, benim dinimi, benden
daha iyi bilirsin?" deyince Resulullah: "Evet. Ben senin dinini
senden daha iyi bilirim," dedi. Ben yine: "Demek sen, benim
dinimi, benden daha iyi bilirsin?" deyince Resulullah: "Evet.
Sen Rekiisi (Hz. Peygamber döneminde var olan Hristiyanlı­
ğın bir grubu) değil misin?" dedi. Ben: "Evet;' karşılığım ve­
rince Resulullah: "Sen kavmine başkanlık etmiyor musun?"
dedi. Ben: "Evet," deyince Resulullah: "Sen ganimetin dörtte
birini almıyor musun?" dedi. Ben: "Evet," cevabım verince Re­
sulullah: "Senin dinine göre bu sana helal değildir;' dedi. (Bu
söze karşı) ben mahcup oldum.
Resulullah: "Ey Adi b. Hatim! Müslüman ol ki selamete ere­
sin" dedi. Zannederim senin Müslüman olmana engel olan,
etrafımda gördüklerinin fakir olması ve insanların bize karşı
düşmanlıkta birlik olmasından başka bir şey değildir. Sen hiç
Hire'ye geldin mi?" Ben: "Hayır, ama yerini biliyorum," dedim.
Resulullah: "Bir kadın yalnız başına kimseden korkmadan Hi­
re' den çıkıp Kabe'yi ziyaret edeceği gün yakındır. Muhakkak
Kisra b. Hürmüz'ün hazineleri de ele geçirilecektir," dedi ve
bu sözü üç defa söyledi. Sonra Resulullah: "Öyle bir gün gele­
cek ki kişi (herkesin bolluk içinde olması sebebiyle) sadakası­
nı kabul edecek kimseyi bulamayacak."
Korumasız bir kadının Hire'den yalnız başına çıkıp Kabe'yi
tavaf ettiğini gördüm. Medain'e saldıran ilk süvarilerin ara­
sındaydım. Üçüncüsü de (Müslümanların zekat verecek kim­
seyi bulamamaları) muhakkak gelecektir. Bu, Resulullah'ın
bana söylediği sözdür:'
Kltdbü'l-Meğdzf 59

Cerir b. Abdillah
73. EbQ Bektr-Fadl b. Dükeyn-YunQs b. Ebi lshak-el-Mugire b. Şibl b. Avf-Ceıir
b. Abdullah

Medine'ye yaklaşır yaklaşmaz devemi çöktürdüm, sonra


heybemi açıp kaftanımı giydim. Resulullah hutbe okurken
(mescide) girdim. Resulullah'a selam verince insanlar göz
uçlarıyla beni süzdü. Yanına oturduklarımdan birine: "Ey
Allah'ın kulu! Resulullah benim durumumdan bahsetti mi?"
diye sorunca: "Evet, seni en güzel şekilde zikretti. Hutbe ver­
diği sırada: 'Birazdan yanınıza bu yönden veya bu kapıdan
Yemen'in en hayırlılarından biri girecektir. Yüzünde krallık
işareti vardır,' dedi." Cerir: ·�ııah'a, beni bununla imtihan et­
mesinde dolayı hamd ettim;' dedi.
Hicret
Resulullah'ın ve Hz. Ebu Bekir'in Hicreti ve Hicret Edenler
Hakkında Söylenenler
74. EbQ Osame-Hişam b. Urve-Babası-Fatıma-Esma'

Resulullah Medine'ye hicret etmek istediği zaman EbO


Bekir'in evinde kendisi için yol azığı hazırladım, fakat azığı­
nı ve suyunu bağlayacak bir şey bulamadım. Bunun üzerine
babama: Vallahi bunları bağlamak için kemerimden başka bir
şey bulamadım," dedim. O bana: "Kemerini ikiye böl, biriyle
su kabını diğeriyle de azığı bağla," dedi. Bu sebeple ben "İki
Kemerli" diye isimlendirildim.
75. Ebü Osame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

Res9lullah ile Ebu Bekir (hicret için) Medine'ye doğru yola


çıktıklarında Süraka b. Malik onları takip etti. Onlara gelin­
ce (yaklaşınca): "Bunlar Kureyş'ten kaçanlardır! Bunları Ku­
reyş'e geri götürsem," deyip atını onların Üzerlerine doğru
sürdü. Ancak at (yere) saplandı. Süraka: ·�ııah'a, atı saplan­
dığı yerden çıkarması için dua edersen sizlere yaklaşmayaca­
ğım," dedi. (Ancak) at kurtulunca bir daha (üzerlerine) sür­
mek istedi, ancak at yine yere saplandı. Süraka bunu iki veya
üç kez yaptı. (Sonunda da) vazgeçip "azık veya binek ister mi-
60 Kitdbü'l-Meğdzf

siniz?" diye sorunca onlar: "İstemiyoruz ve buna ihtiyacımız


da yok!" dediler.
76. Ubeydullah b. Musa-lsrail-Ebü ishak-Bera' b. Azib

Hz. Ebu Bekir, Azib'den on üç dirheme bir eyer satın aldı


ve Azib'e: "Bera'ya emret bunu benim yükümün yanına götür­
sün," dedi. Azib: "Hayır, müşrikler peşinizdeyken sen ve Re­
sulullah'ın (Mekke'den Medine'ye) giderken nasıl yaptığınızı
anlatmadan göndermem," dedi.
Hz. Ebu Bekir şöyle anlattı: Mekke'den çıktık, gecemizi ve
günümüzü öğle vakti oluncaya kadar geçirdikten sonra sı­
ğınacağımız bir gölge var mı diye baktım, bir kaya görünce
yanına gittik. Biraz gölgesinin olduğunu gördüm. Gölge olan
yeri düzelttim, sonra Resulullah için bir yaygı serdim ve:
"Uzan ya Resulallah!" deyince Resulullah uzandı. Sonra gidip
takip eden birileri var mı diye etrafıma baktım. Koyunlarını
benim gibi gölgeye koymak için kayaya doğru süren bir ço­
banla karşılaşınca ona: "Sen kimin çobanısın ey çocuk?" diye
sordum. Çoban: "Kureyş'ten bir adamın," dedi. Adını söyleyin­
ce onu tanıdım.
Ona: "Koyunlarında süt var mı?" diye sorunca, "Evet," dedi.
"Benim için (süt) sağabilir misin?" dediğimde ise "Evet," de­
yince ona sağmasını söyledim. Çoban sürüden bir koyun ya­
kalayınca, koyunun memelerindeki tozu silkelemesini sonra
da ellerini silkelemesini söyledim. Çoban: "Bu şekilde mi?"
deyip ellerini birbirine vurdu. Bir miktar süt sağdı. Yanımda
Resulullah için bende ağzı bezle kapalı bir su kabı vardı. Suyu
süt kabının altı soğuyuncaya kadar boşalttım. Resulullah'ın
yanına geldiğimde uyandığını gördüm ve: "İç ya Resulallah!"
dedim. Hz. Peygamber içimi rahatlatacak şekilde sütü içti.
Sonra: "Yolculuk zamanı, ey Allah'ın Resulü!" dedim. Ku­
reyş bizi ararken biz yola koyulduk. Atıyla (bizi takip eden)
Süraka b. Malik b. Cü'şüm hariç bize kimse yetişemedi." Ben:
"Bizi yakalamak isteyen kişi bize yetişti ey Allah'ın Resulü!"
dedim ve ağladım. Allah Resulü: "Neden ağlıyorsun" deyin­
ce ben: "Vallahi! Kendi nefsim için ağlamıyorum. Ben senin
Kitdbü'l-Meğdzf 61

için ağlıyorum" dedim. Resulullah Süraka'ya beddua edip ·�ı­


lah'ım! Ona karşı dilediğin şeyle, bize kafi ol," demesi üzerine
Süraka'nın atı karnına kadar yere saplandı ve kendisi de attan
düştü. Sonra Süraka şöyle dedi: "Ey Muhammed! Bunun senin
işin olduğunu anladım. Dua et de, Allah beni şu içinde bulun­
duğum durumdan kurtarsın. Vallahi, aramak için arkamdan
gelenlere durumunuzu gizleyeceğim. İşte bu benim sadağım.
Ondan ok al. Sen şu şu yerde, develerimin ve davarlarımın ya­
nına uğrayacaksın, onlardan ihtiyaç duyduğunu al." Resulul­
lah: "Bizim develerine ihtiyacımız yoktur;' buyurdu. Süraka,
Resulullah'a (saldırmaktan) vazgeçince Resulullah ona dua
etti, o da arkadaşlarına dönmek üzere gitti.
Resulullah ile beraber yola devam ettik ve gece Medine'ye
vardık. Resulullah Medine'ye girerken halk dışarıya çıkmış­
tı. Çocuklarla hizmetçiler yolda ve evlerin damlarında: "Mu­
hammed geldi, Resulullah geldi," diye sesleniyorlardı. Medi­
ne halkı Resulullah'ın misafir edilmesi hususunda aralarında
tartışınca Resulullah: "Bu gece Abdülmuttalib'in dayıları Beni
Neccar'da kalacağım, bunu onlara ikram edeceğim," dedi. Sa­
bah olunca da Resulullah kalkıp kendisine emredilen yerde
konakladı. On altı veya on yedi ay Beytülmakdis'e yönelerek
namaz kıldı. Resulullah, Kabe'ye yönelmeyi çok arzuluyor­
du. Yüce Allah, "(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü
göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz.
(Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevirece­
ğiz. (Bundan böyle}, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir."18
ayetini inzal buyurunca Resulullah, Kabe'ye yöneldi. Kendini
bilmez birtakım insanlar şöyle dedi: "Onları (müslümanlar1)
yönelmekte olduklar1 kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De
ki: "Doğu da, Batı da Allah'mdır. Allah, dilediği kimseyi doğ­
ru yola iletir."19 Bir adam Hz. Peygamber ile namaz kıldıktan
sonra Beytülmakdis'e yönelmiş rükıi halinde ikindi namazını
kılan Ensar'dan bir topluluğa uğradı. Onlara Hz. Peygamber
ile Kabe'ye yönelerek namaz kıldığını söyleyince onlar da (na-

18 Bakara, 2/144.
19 Bakara, 2/142.
62 KitiJbü'l-Meğdzt

mazda) Kabe tarafına yönelinceye kadar döndüler. Bera der


ki: Muhacirlerden Abdüddar b. Kusay kabilesinden Mus'ab b.
Umeyr gelince biz ona: "Resulullah ne yaptı, (ne durumda)"
diye sorduk. O bize: "Kendisi, yurdu ve ashabı, bıraktığım gibi­
dirler" cevabını verdi. Sonra Beni Fihr kabilesinden ama olan
Amr b. Ümmi Mektum geldi. Biz ona da, "Resulullah ve ashabı
senden sonra ne yaptılar, (ne durumdalar)" diye sorduk. O da
bize: "Onlar bıraktığım gibidirler" dedi. Ondan sonra Ammar
b. Yasir, Sa'db. Ebi Vakkas, Abdullah b. Mesud ve Bilal geldi.
Onlardan sonra yirmi kişilik süvari ile Ömer b. Hattab geldi.
Sonra Resulullah EbQ Bekir ile birlikte geldi. Ben henüz bize
kimse gelmemişken uzun surelerden bazılarını okudum. Son­
ra biz kervanı karşılamak için çıktığımızda onların korunduk­
larını gördük.
77. Alftn-Şu'be-EbQ lsMk-BerA'

Resulullah'ın ashabından (Medine'de) yanımıza ilk ge­


lenler Mus'ab b. Umeyr ve lbn Ümmü MektQm'dur. Bunlar
insanlara Kur'an'ı okutmaya başladılar. Sonra Ammar, Bilal
ve Sa'd geldi. Sonra Ömer b. el-Hattab yirmi süvariyle geldi.
Sonra Resulullah geldi. Medine halkının (Resulullah'ın gelişi­
ne) sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görme­
dim. Medine'ye (kimse) hicret etmeden ben, "Rabbinin yüce
ismini tesbih et;' (A'la Suresi) ile beraber birkaç sure okuyup
ezberlemiştim.
78. Esved b. Amir-HammAd b. Seleme-Ali b. Zeyd-el-Hasan-Süraka b. MAiik
el-Mudlici

Kureyş, Resulullah ve EbQ Bekir'in (yakalanması) için kırk


ukiyye (ödül) koydu. Oturduğum sırada bir adam gelip"Ku­
reyş'in başlarına ödül koyduğu kişiler sana yakınlar ve falan
yerdeler," demesi üzerine ben merada bulunan atımın yanı­
na gidip onu hazırladım, sonra mızrağımı alıp ona bindim.
Beni su ehlinden (birileri) beni görüp ödüle ortak olur kor­
kusundan mızrağımı yerde sürterek gittim. Resulullah ile Ebu
Bekir'i bulduğumda EbQ Bekir: "Bu bizi yakalamak isteyen
biridir," dedi. Hz. Peygamber'e döndüm ve o bana: ·�ııah'ım!
Ona karşı dilediğin şeyle bize kafi ol," diye dua etti. Sanki atım
Kitdbü'l-Meğlizf 63

çamurun içinde yürüyormuş gibi ağırlaşıp beni yere, bir taşın


üzerine düşürdü. Bunun üzerine (Resulullah'a) bana dönünce
ben ona: "Gördüğüm şeyi atıma yapana onu kurtarması için
dua et," dedim. Resulullah benden bir daha saldırmamam
için söz alıp dua edince atım kurtuldu. Resulullah: "Sen bu atı
bana hibe eder misin?" deyince ben: "Olur," karşılığını verdim.
Bunun üzerine ben Resulullah'a: "O zaman ben burada dura­
yım ve insanların sizi görmesine engel olayım," dedim.
Resulullah denize yakın sahil yolunu takip ederek yoluna
devam etti. Ben günün evvelinde onlara saldırmak istiyordum.
Günün sonunda onların koruyucuları oldum. Hz. Peygamber,
bana: "Medine'ye yerleştiğimizde bize gelmek istersen gel;'
buyurdu. (Ravi) der ki: Resulullah Medine'ye gidip Bedir ve
Uhud Savaşlarında galip oldu Medine halkı ve etraflarındaki­
ler Müslüman oldu.
Süraka der ki: Resulullah Halid b. el-Velid'i Müdlicoğulları­
nın üzerine göndereceği haberi bana ulaştı. Ben Resulullah'a
gidip: "Nimetin hakkı için bana söylemeni istiyorum," deyince
Halk: "Sakın bir şey söyleme!" dediler. Hz. Peygamber: "Onu
bırakın," buyurup, bana; "Ne istiyorsun?" diye sordu. Ben:
"Halid'i kavmime göndermek istediğin haberi bana ulaştı. Bu
konuda onlara mühlet verilmesini istiyorum. Onların kavmi
(Kureyş) Müslüman olursa, onlar da onlarla beraber Müslü­
man olurlar. Eğer Müslüman olmazlarsa kavimlerinin (Meleke
müşriklerinin) onlara karşı bir nefreti de olmaz;• dedim. Bu­
nun üzerine Resulullah Halid'in elini tuttu ve "Bununla git, o
ne isterse onu yap," buyurdu.
Ben Halid ile Beni Müdlic'e gittim ve (Halid ve arkadaşları)
onlardan, Resulullah'a karşı hiç kimseye yardımcı olmamaları
ve Kureyş Müslüman olduğu takdirde Müslüman olmaları ko­
nusunda söz aldılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Onlar
kendileri inkôr ettikleri gibi, keşke siz de inkôr etseniz de eşit
olsanız isterler. Allah yolunda hicret etmedikçe onlardan dost
edinmeyin. Yüz çevirirlerse on/art tutun, bulduğunuz yerde
öldürün. Onlardan dost ve yardımcı edinmeyin. Ancak, sizinle
64 Kitdbü '1-Meğdzi

kendileri arasında antlaşma olan bir millete sığınanlar yahut


sizinle savaştan veya kendi milletleriyle savaşmaktan bıkarak
size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları üzerinize
çullandmrdı da sizinle savaşırlardı. Sizden uzak durur, sizinle
savaşmaz, size barış teklifederlerse Allah onlara dokunmamza
izin vermez."20 Hasan der ki: "(ayette geçen) Savaşmak iste- ·

meyenlerden maksat, Beni Müdlic'dir. Başka kabileden Müd­


licoğullarına katılanlar da onlarla yapılan antlaşmaya dahil
olmuş gibidir:'
79. Affan-Hemmam-Sabit-Enes-Ebü Bekir

Biz mağaradayken Hz. Peygamber'e: "Biri (eğilip) ayakları­


nın dibine baksa bizi ayaklarının dibinde görür," dedim. O da:
"Ey Ebu Bekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi sen ne sanıyor­
sun?" dedi.
80. F"..ıü Üsame-Hişam-Babası-Abdullah b. Ebi Bekir

Hz. Peygamber'le Hz. Ebu Bekir'in mağarada oldukları sı­


rada onlara yemek götürüp getiren kişi Abdullah b. Ebi Be­
kir'di.
81. Şebabe-Verka'-lbn Ehi Necih-Mücahid

Mücahid, "Ona yardım etmezseniz,"21 ayetini okuduktan


sonra Hz. Peygamber'in (peygamber olarak) gönderildiği ilk
zamanki durumunu anlattı ve ''Allah bunu böyle yapmıştır;'
tıpkı (mağaradayken) iki kişinin ikincisiyken ona yardım et­
tiği gibi dedi.
82. Veki'-Şerik-lbrahim b. Muhacir-Mücahid

"Hz. Ebu Bekir, Resulullah ile mağarada üç (gün) kaldı,"


dedi.
83. Vekf-Nafı' b. Ömer-bir adam-Hz. Ebü Bekir

Hz. Peygamber ile Ebu Bekir mağaraya ulaştıklarında ma­


ğarada bir delik vardı. Hz. Ebu Bekir ayağıyla deliği kapattı ve
ardından: "Ya Resulallah! Eğer ısıracak veya sokacak (herhan­
gi bir şey) olursa bana olsun," dedi.

20 Nisa, 4/89-90.
21 Tevbe, 9/40.
Kitdbü'l-Meğdzf 65

84. Abdurrahim b Süleyman-lsr.Ul-Simmak-Said b./lbn Cübeyr-lbn Abbas

"Siz, insanlar için ortaya pkarılmış en hayırlı ümmetsiniz,"22


ayetinde kastedilen (en hayırlı ümmet), Hz. Muhammed (sav.)
ile Medine'ye hicret edenlerdir.
85. Vekf-MOsa b. Ali b. Rebah-Babası

Mesleme b. Mahled'in Hz. Peygamber'in Medine'ye geldiği


zaman doğduğunu ve vefat ettiği sırada on yaşında olduğunu
söylediğini duydum.
86. lbn Uyeyne-Zühri-Enes

Allah Resulü ben on yaşındayken Medine'ye geldi ve ben


yirmi yaşındayken de vefat etti. Annelerim beni ona hizmet
etmeye teşvik ederlerdi.
87. Yezid b. Haran-Hammad b. Seleme-Hişam b. Urve-Babası

Resulullah, EbO Bekir ve Amir b. Fuheyre ile Medine'ye hic­


ret ettiği zaman Talha'nın, Hz. EbO Bekir'e içinde beyaz giysi­
lerin olduğu hediyesi onları yolda karşıladı. Resulullah ve EbO
Bekir o elbiseleri giyerek Medine'ye girdiler.
88. Halid b. Mahled-Ali b. Müshir-Hişam b. Urve-Babası

Esma bint Ebi Bekir, Resulullah'a (Medine'ye) hicret et­


tiği zaman Abdullah b. ez-Zübeyr'e hamileydi. Onu Kuba'da
dünyaya getirdi ve Resulullah'a götürmeden emzirmedi. O,
Abdullah'ı alıp kucağına koydu. Çiğneyip damağına koymak
için hurma istediler ve hurma getirilince onu (ağzında) çiğ­
neyerek damağına koydular. (Böylece) Abdullah'ın midesine
giren ilk şey, Resulullah'ın tükrüğü oldu ve ona Abdullah is­
mini verdi.
89. Ca'fer b. Avn-Ebıl'l-Umeys-el-Hasan b. Sa'd-Abdurrahman b. Abdullah-Ab­
dullah (b. Mes'Od)

Bu ümmetten ilk hicret edenler, Kureyş'in iki gencidir.


90. EbQ Osame-EbO Hilal-Katide-Said b. el-Müseyyeb

Said b. el-Müseyyeb'e: ""ilk Muhacirleri sonrakilerden ayı­


ran nedir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Onları birbirinden

22 AI-i lmran, 3/1 1 0.


66 Kitdbü'l-MejJdzf

ayıran iki kıbledir. Resulullah ile beraber aynı anda iki kıbleye
karşı namaz kılanlar ilk Muhacirlerdendir."
91. Aftln-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Hz. Ebu Bekir, Mekke'den, Medine'ye kadar Resulullah'ın


arkasından yürüyerek onu takip ediyordu. Hz. EbO Bekir
Şam'a gidip geldiği için tanınıyordu. Resulullah (sav.) ise ta­
nınmıyordu. Ebu Bekir'e ""Önünde (yürüyen) bu genç kim?"
diye sorduklarında Hz. Ebu Bekir: "Bana yol gösteren rehber­
dir," diyordu. Medine'ye yaklaştıkları zaman, Harre'de konak­
ladılar ve Ensara haber gönderdiler ve bunun üzerine Ensar
(yanlarına) geldi. Ravi der ki: Resulullah, Medine'ye girdiği
zaman kendisini gördüm. Resulullah'ın Medine'ye geldiği
günden daha güzel ve daha aydınlık bir gün, vefat ettiği gün­
den de daha kötü ve daha karanlık bir gün görmedim.
Mektuplar-Elçiler
Resulullah'ın Mektupları ve Elçileri Hakkında Söylenenler
92. Ebü Bekir-Muhammed b. Fudayl-Husayn-Abdullah b. Şeddad

Kisra, Bazam'a şöyle yazdı: "Bir adamın anlamadığım şey­


lerden söz ettiği bilgisi bana bildirildi. Ona (birini) gönder,
evinde oturmasını ve insanların işine karışmamasını (söyle).
Vazgeçmezse onunla buluşmam (savaşmam) için bana bir
randevu versin," dedi. Bazam, Resulullah'a (sav.) sakallarını
kazımış, bıyıklarını uzatmış iki adam gönderdi. Resulullah
onlara: "Böyle yapmanızı size kim emretti?" diye sorunca
onlar: "Bunu yapmamızı rabbimiz (olan Bazam) emretti," de­
diler. Resulullah: ·�ma biz sizin yaptığınızın tersini yapanz.
Bıyıklarımızı kısaltıp sakallarımızı uzatırız," buyurdu.
Ravi der ki: Kureyş'ten bıyıkları uzun birisi Resulullah'a
(sav.) uğrayınca ona bıyıklarını kısaltmasını emretti.
Resulullah, iki elçiyi yirmi küsur gün (Medine'de) bekletti,
sonra "Rabbiniz olduğunu iddia ettiğiniz kişinin yanına gidi­
niz ve ona benim Rabbimin, onun rabbi olduğunu iddia ettiği
kişiyi (Kisra'yı) öldürdüğünü ona haber verin," dedi. Onlar:
"Ne zaman?" diye sorunca Resulullah: "Bugün," dedi. Elçiler
Kitdbü'l-Meğdzr 67

Bazam'ın yanına gidip ona bu bilgiyi haber verince Bazam,


Kisra'ya bir mektup yazdı; (gelen cevapta) Resulullah'ın bil­
dirdiği gün Kisra'nın öldürüldüğünü anladılar.

93. Abdurrahim b. Süleyman-Abdurrahman b. Hermele el-Eslemi-Said b.


el-Müseyyeb

Resulullah, Kisra, Kayser ve Necaşi'ye şöyle yazdı: "Sizin­


le bizim aramızda ortak olan bir kelimeye [cümleye) geliniz:
Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak
koşmayalım ve Allah 'tan gayrı bazılarımız bazılarımızı ilah­
laştırmayalım. Bundan sonra onlar yine yüz çevirirlerse, işte o
zaman: 'Şah it olun ki biz Müslümanlarız!' deyiniz."23
Said b. el-Müseyyeb der ki: "Kisra, mektuba bakmadan
(okumadan) onu yırttı . Allah Resulü: "Kisra parçalansın, üm­
meti de parçalansın;• buyurdu. Necaşi ise hem kendisi iman
etti hem de yanındakiler iman etti ve Resulullah'a hediye ola­
rak bir kaftan gönderdi. Bunun üzerine Resulullah: "O size
karışmadığı müddetçe siz de ona karışmayınız," buyurdu.
Kayser ise Resulullah'ın mektubunu okudu ve: "Süleyman
Peygamberin Bismilltihirrahmanirrahim ile başlayan mektu­
bundan sonra böyle başlayan bir mektubu duymadım," dedi.
Kayser sonra ülkesine ticaret için gelen Ebu Süfyan ile Mu­
gire b. Şu'be'ye elçi gönderdi. Onlara Resulullah ile ilgili bazı
sorular sordu. Onlara: "Ona kimler tabi oldu?" diye sorun­
ca; "Ona kadınlar ve zayıf olanlar tabi oldu," dediler. Kayser:
"Onun dinine girenlerden, çıkanlar oluyor mu?" diye sorunca
onlar: "Hayır," karşılığını verdiler. Kayser: "O bir peygamber­
dir ve benim şu ayaklarımın bastığı yere sahip olacaktır. Onun
yanında olsaydım ayaklarını öperdim," dedi.

94. Hatim b. lsmail-Ya'kılb-Ca'fer b. Amr

Resulullah dört kişiyi dört tarafa gönderdi. Bir adamı Kis­


ra'ya, bir adamı Kayser'e, bir adamı Mukavkıs'a ve Amr b.
Ümeyye'yi de Necaşi'ye gönderdi. Bu dört kişiden her biri
gönderildiği topluluğun dilini konuşmaktaydı. Amr b. Ümey-
23 Al-i lmran, 3/64.
68 Kitabü'l-Meğazf

ye, Necaşi'ye gittiğinde, onlara ait eğilerek girebildikleri kü­


çük bir kapı gördü. Amr bunu görünce geri çıktı. Bu durum,
Necaşi'nin meclisinde bulunan Habeşlilerin ağırına gitti, öyle
ki ona saldırmak istediler ve Necaşi'ye: "Bu bizim girdiğimiz
gibi (eğilerek) girmek istemedi," dediler. Necaşi: "Onların gir­
diği gibi girmene mani nedir?" diye sorunca Amr: "Biz bunu
Peygamberimize (bile) yapmıyoruz. Bunu yapsaydık ona ya­
pardık," dedi. Bunun üzerine Necaşi: "Doğru söyledi, onu bı­
rakınız," dedi.
Nedişi'ye: "Bu kişi, Isa'nın kul olduğunu iddia ediyor," de­
diler. Necaşi: "Isa hakkında ne düşünürsün?" diye sorunca
Amr: '�llah'ın kelimesi ve ruhudur," cevabını verdi. Onlar da:
"Isa bundan öte bir şey olamaz," dediler.
95. Ebü Osame-Mücahid

Resulullah dedeme bir mektup yazdı ve onun bu mektu­


bu (halen) yanımızdadır: "Bismilldhirrahmdnirrahim. Allah'ın
Resulü Muhammed'den, Umeyr Zi Murran ve Hemdan'dan
Müslüman olanlara. Allah'ın selamı üzerinize olsun. Size (de­
rim ki) Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd olsun.
Şu halde: Müslüman olduğunuzu Rum toprağından döndüğü­
müz sırada öğrendik. Müjdeler olsun size. Allah sizi hidayetiy­
le doğru yola iletti. Allah'tan başka ilah olmadığına Muham­
med'in de O'nun resulü olduğuna şehadet eder, namaz kılar,
zekat verirseniz; kanlarınız, mallarınız ve üzerinde Müslü­
man olduğunuz topraklarınız, ovasıyla dağıyla, pınarlarıyla
ve meralarıyla Allah'ın ve Resulü olan Muhammed'in teminatı
altındadır. Size zulmedilmez ve dara düşürülmezsiniz. Sadaka
(zekat), Muhammed'e ve onun ailesine helal değildir. Ancak,
zekatı Müslüman olan fakirlere vererek mallarınızı temizle­
miş olursunuz. Malik b. Murara er-Ruhavi de emaneti muha­
faza ederek haberi ulaştırmıştır! Ey Zu Murran! Sana, ona iyi
davranmanı emrediyorum, zira kendisi (kavmi içinde) saygın
biridir.'�li b. Ehi Talib de (mektubun sonuna) : '�llah'ın selamı
üzerinize olsun! Rabbiniz size esenlikler versin," ifadelerini
yazdı.
Kit6.bü'l-Meğ6.zf 69

96. Abdurrahim b. Süleyman-lsmail b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

Resulullah (sav.) Has'am kabilesinden bir topluluğun üze­


rine bir birlik gönderdi. Müslümanlar onları kuşatınca adam­
lar hemen secde ederek secdeyle korunmak istediler. Fakat
bazıları öldürüldü. Bu olay Resulullah'a ulaştığında: "Namaz
kıldıkları için ölenlerden her birine yarım diyet verin!" buyur­
du. Hz. Peygamber sonra şöyle dedi: "Müşriklerinle beraber
bulunan (ve bundan dolayı öldürülen) her Müslüman(ın ka­
nın)dan beriyim!"
97. Ebu Halid el-Ahmer-A'meş-Ebu Zabyan-üsame

Resulullah bizi askeri bir birlikle gönderdi. Sabahleyin


Cüheyne kabilesinin Hurakat koluna yetiştik. Ben bir adamı
yakaladım, o: "Lô. ilô.he il/allô.h" dedi; buna rağmen onu öldür­
düm. Bundan dolayı içimde bir rahatsızlık meydana geldi ve
bunu Resulullah'a anlattım. Hz. Peygamber:"Lô. ilô.he il/allô.h
dediği halde sen onu öldürdün mü?" dedi. Ben: "Ya Resulal­
lah! Onu ancak silah korkusundan söyledi," deyince Resulul­
lah: "Bu kelimeyi silah korkusundan mı yoksa samimiyetle
mi söylediğini öğrenmek için kalbini yarıp baktın mı?!" dedi.
Bunu durmadan tekrarlıyordu. Öyle ki ben o gün Müslüman
olmuş olmayı (Müslüman olarak böyle bir cinayeti işlememiş
olurdum) temenni ettim.
98. Yezid b. Harun-Muhammed b. Amr-Ömer b. el-Hakem b. Sevban-Ebu Said
el-Hudri

Resulullah benim de içinde bulunduğum Alkame b. Mücez­


ziz komutasında bir müfreze gönderdi. Savaşacağımız yere
veya yolun bir menziline ulaştığımızda, ordudan bir topluluk
ondan izin istediler. Alkame de başlarına Abdullah b. Huzafe
b. Kays es-Sehmi'yi komutan tayin ederek izin verdi. Ben de
Abdullah'la birlikte savaşanlardan biriydim. Yolun (başka) bir
menziline ulaştığımızda askerler ısınmak veya üzerinde bir
şeyler pişirmek üzere ateş yaktılar. Abdullah, şakayla karışık
askerlere: "Beni dinleyip itaat etmeniz gerekli değil mi?" diye
sorunca askerler: "Evet!" dediler. Abdullah: "Size neyi emret­
sem onu yapmanız gerekir değil mi?" diye sorunca askerler:
70 Kit:dbü'l-Meğdzf

"Evet!" dediler. Bunun üzerine Abdullah: "O zaman emredi­


yorum, kendinizi şu ateşe atın!" dedi. Bunun üzerine bazı in­
sanlar kalkıp bu işe atlamaya kalkıştılar. Abdullah askerlerin
kendilerini ateşe atacağını fark edince: "Durun! Ben sizinle
şakalaşıyorum!" dedi. Döndüğümüzde bu olayı Resulullah'a
anlattık. Hz. Peygamber: "Masiyet konusunda her kim size
emir verirse versin ona itaat etmeyin!" buyurdu.
99. Ali b. Müshir-el-Eclah-Abdullah b. Ebi'l-Hüzeyl

Resulullah (sav.), Halid b. el-Velid'i, Uzza'yı (kırmak üzere)


gönderdi. Halid, Uzza'ya kılıcıyla vurmaya ve şöyle demeye
başladı:
Ey Uzza! Bu geliş seni tazim için değil, inkar içindir.
Çünkü ben gördüm ki Allah seni değersiz kılmıştır.
100. Veki'-Amr b. Osman b. Mevheb-EbO Bürde

Resulullah Ehl-i kitaptan bir adama: "Sen barıştan yana


mısın?" şeklinde (başlayan) bir mektup yazdı. Ancak Resu­
lullah, mektubunun yazımını bitirmeden o adamdan içinde
Resulullah'a selamı yazdığı bir mektup geldi. Bunun üzerine
Hz. Peygamber yazdığı mektubun en altına adamın selamına
aynısıyla karşılık verdi.
101. Veki'-Kurre b. Halid es-SedOsi-Yezid b. Abdillah b. eş-Şihhir

Basra'da bu hurma harmanında oturuyorduk. Yanında bir


deri veya (deriden) bir kese parçası bulunan bir bedevi geldi
ve "Bu, Resulullah'ın bana yazdığı bir mektuptur," dedi. Ben
onu alıp topluluğa okudum. Mektupta şöyle yazılıydı: "Bismil­
lô.hirrahmô.nirrahim. Allah resulü Muhammed'den Züheyr b.
Ükayş'a. Namazı kılarsanız, zekatı verirseniz, ganimetlerden
de beşte birini, Peygamber'in payını, safiyi ayırıp verirseniz,
Allah'ın ve Resulü'nün teminatıyla güven içinde olursunuz."
Bedeviye: "Resulullah'tan bir şey duymadın mı?" diye sorunca
o şöyle dedi: Hz. Peygamber'in şöyle dediğini duydum: "Sabır
ayında (ramazanda) oruç tutmak ve her aydan da üç gün oruç
tutmak kalpteki vesveseyi giderir."
102. Abdullah b. ldris-lbn ishak-Muhammed b. Ca'fer b. ez-Zübeyr
Kitdbü'l-MeAdzf 71

Allah Resulü, Abdullah b . Üneys'i, Halid b . Süfyan'a (öldür­


mesi için) gönderdi. Abdullah ·b. Üneys: "Halid'in yanına ikin­
di vaktinde varmak üzereydim. Fakat durup namaz kılmam
halinde adamı elimden kaçırırım veya kendisi çekip gider
korkusuyla namazımı yürürken kıldım."
103. Ebu Üsiime-lsmiiil-Kays

Resulullah Amr b. el-As'ı, Zatu's-Selasil Ordusunun başın­


da, Lahm ve Cüzam kabileleri ile Şam güzergahındaki (top­
lulukların üzerine) gönderdi. Amr b. el-As'ın arkadaşlarının
(askerlerinin) sayısı azdı. Amr onlara: "Sakın sizden kimse
ateş yakmasın!" dedi. Bu onların ağırına gitti. Bunun üzerine
Hz. Ebu Bekir ile Amr'la konuşması için görüştüler. Hz. Ebu
Bekir, Amr ile konuşunca o: "Kim ateş yakarsa onu yaktığı
ateşe atarım," dedi. Sonra düşmanla karşılaştılar ve düşma­
nı yenip askerlerini hezimete uğrattılar. Müslümanlar Amr'a:
"Onları takip etmeyecek miyiz?" diye sorunca Amr: "Hayır, Bu
dağların ardında destek kuvvetlerinin olup, Müslümanları öl­
dürmelerinden korkarım," dedi. Döndüklerinde Resulullah'a
durumu şikayet ettiler. Resulullah: "Doğru mu söylüyorlar
ey Amr?" diye sorunca, Amr şöyle dedi: "Ya Resulallah! Ar­
kadaşlarımın sayısı azdı ve ateş yakmaları halinde düşmanın
onların (azlığını · görüp) öldürmesinden korkutum. Düşmanı
yendiğim zaman bana: "Onları takip edelim," dediler. Ben: "Bu
dağların arkasında destek kuvvetlerinin olup Müslümanları
öldürmelerinden korkarım," dedim." Ravi der ki: "Sanki Resu­
lullah Amr'ın bu yaptığını çok beğenmişti.''
104. Ebü üsame-lsmiiil-Kays

Resulullah Bilal'e: "Bedle kabilesinin heyetini hazırladın


mı?" diye sorunca Bilal: "Hayır," dedi. Bunun üzerine; Ahmesi­
leri, Kasrilerden önce al," buyurdu.
105. Ubeydullah b. Mılsii-lsmiiil-lshiik-Şa'bi

Resulullah Ri'yetu's-Suhaymi'ye bir mektup yazdı. Ri'ye,


Resulullah'ın mektubunu alıp onunla kovasını yamadı. Bunun
üzerine Hz. Peygamber üzerine askeri bir birlik gönderdi, onlar
onun ailesini ve malını aldılar. Ri'ye ise atının üzerinde çıplak
72 Kitdbü'/-Meğıizi

bir şekilde kaçıp Beni Hilal'den biriyle evli olan kızının yanı­
na geldi. Beni Hilal, Müslüman olunca kızı da onlarla beraber
Müslüman olmuştu. Beni Hilal, Ri'ye'yi de İslam'a davet etmiş­
lerdi. İnsanlar kızının evinin avlusunda otururken o evin arka
tarafından girdi. Kızı onu çıplak bir şekilde görünce üzerine bir
elbise attı ve: "Sana ne oldu?" dedi. Ri'ye: "Bütün kötülükler
oldu! Ne ailemi ne de malım bıraktılar;' dedi. Ri'ye, "Kocan ne­
rede?" diye sordu. Kızı: "Develerin yanında," deyince Ri'ye onun
yanına gelip olanları ona anlattı. Damadı: "Bineğimi yüküyle
beraber al ve sana azık olarak süt hazırlayalım;' deyince Ri'ye:
"Bunlara ihtiyacım yok. Bana çobanın devesini ve bir kırba su
ver: Muhammed ailemi ve malımı (Müslümanlar arasında) tak­
sim etmeden ona yetişeyim," dedi. Üzerinde, üstünü örttüğün­
de altı, altını örttüğünde ise üstü açıkta kalan bir giysiyle yola
çıktı. Gece vakti Medine'ye vardı. Resulullah'ın yanına geldiğin­
de Hz. Peygamber sabah namazını kılıyordu. O: "Ya Resulallah!
Elini uzat sana biat edeyim," dedi. Resulullah elini uzattığında
Ri'ye ona dokunmak isteyince Hz. Peygamber elini geri çekti.
Sonra Ri'ye bir daha: ''Ya Resulallah! Elini uzat;' deyince Re­
sulullah: "Sen kimsin?" diye sordu. Ri'ye: "Ri'yetu's-Suhaymi;'
deyince Resulullah onun kolunu tutup kaldırdı: "Ey insanlar!
Bu, kendisine mektup yazdığım ve o mektubumu alıp kovası­
na yama yapan Ri'yetu's-Suhaymi'dir ve Müslüman olmuştur,"
dedi. Sonra Ri'ye: ''Ya Resulallah! Ailem ve malım (nerede ve
ne olacak?)" deyince Resulullah: "Malın Müslümanlar ara­
sında paylaştırılmıştır. Ailenden ise duruma bak, alabildiğini
al," buyurdu. Ri'ye der ki: "Resulullah'ın yanından çıktığımda
oğullarımdan birini gördüm. Bineğimi tanımış ve yanında dur­
muştu. Resulullah'ın (sav.) yanına gelip: "O benim oğlumdur,"
deyince Resulullah Bilal'i benimle gönderdi ve "Onunla git ve
çocuğa,'bu senin baban mı?', diye sor. 'Evet; derse çocuğu ona
ver;' buyurdu. Bilal çocuğun yanına geldi ve "Bu senin baban
mı?" diye ona sordu. Çocuk: "Evet," deyince Bilal onu babasına
teslim edip Resulullah'ın yanına geldi ve: "Vallahi, bu ikisinin
birbirleri için üzüldüğünü görmedim!" dedi. Resulullah da "Bu,
bedevilerin acımasızlığındandır," buyurdu.
Kitdbü'l-Meğdzf 73

Necaşi
Habeşistan, Necaşi ve Müslüman Olması Hakkındaki
Anlatılanlar
106. Ubeydullah b. Miisa-lsrail-Ebü lshak-Ebü Bürde-Ebü Musa

Resulullah (sav.), Ca'fer b. Ehi Talib ile beraber Necaşi'nin


topraklarını gitmemizi emretti. Bu bilgi Kureyş'e ulaşınca
hediyeler toplayıp Amr b. el-As ve Umare b. el-Velid ileNe­
caşi'ye gönderdiler. Biz de, onlar da Necaşi'nin huzuruna çık­
tık. Onlar Necaşi'ye hediye getirdiler. Necaşi hediyeleri kabul
etti. Amr b. el-As ve Umare b. el-Velid, Necaşi'ye secde ettiler,
sonra Amr b. el-As şöyle dedi: "Bizden, bir grup dinimizi terk
ettiler ve onlar şimdi senin topraklarındalar." Necaşi: "Benim
topraklarımda mı?" diye sorunca onlar: "Evet;' dedi. Necaşi
bizi (huzuruna) çağırdı. Bunun üzerine Ca'fer bize: "Sizden
kimse konuşmasın. Bugün sizin konuşmacınız benim," dedi ve
meclisinde oturmakta iken Necaşi'nin yanına vardık. Amr b.
el-As sağında, Umare solunda, rahipler ve keşişler ise etrafın­
da oturmaktaydı. Amr b. el-As ve Umare, Necaşi'ye: "Bunlar
senin huzurunda secdeye varmazlar," demişlerdi.
Necaşi'nin yanına vardığımızda yanındaki keşişler ve ra­
hipler bize: "Kral'a secde edin," diye telkinde bulundular.
Ca'fer: "Biz sadece Allah'a secde ederiz;' dedi. Necaşi: "Seni
secde etmekten alıkoyan nedir?" diye sordu. Ca'fer: "Biz sade­
ce Allah'a secde ederiz;' dedi. Necaşi: "Bu ne demek oluyor?"
diye sorunca Ca'fer: ·�nah bize elçisini gönderdi. O, isa b. Mer­
yem'in müjdelediği peygamberdir: "Benden sonra gelecek ve
adı Ahmed olan bir peygamberi müjdeleyici olarak geldim."24
Bu peygamber bize Allah'a kulluk etmemizi ve O'na hiçbir şeyi
ortak koşmamamızı, namaz kılmamızı, zekat vermemizi em­
retti, bize iyiliği emredip kötülüğü yasakladı," dedi. Ca'fer'in
sözleri Necaşi'nin hoşuna gitti.
Amr b. el-As bunu görünce: ·�nah, Kralı ıslah etsin! Onlar
Meryem'in oğlu hakkında senden farklı düşünüyorlar," dedi.
Necaşi, Ca'fer'e: ·�rkadaşın (Resulullah), Meryem'in oğlu hak-
24 Saf, 61/6.
74 KitiJbü'l-MeAdzf

kında ne diyor?" diye sorunca Ca'fer şöyle dedi: ·�ııah'ın onun


hakkında söylediği sözü söylüyor: Isa, Allah'ın kelimesi ve
ruhudur ki onu iffetli, bakire ve kendisine beşerin yaklaşma­
dığı Meryem vasıtasıyla (dünyaya) çıkarmıştır." Bunun üze­
rine Necaşi yerden bir çubuk alıp şöyle dedi: "Ey keşişler ve
rahipler! Allah'a yemin ederim ki bunlarla sizin söyledikleri­
niz arasında sadece şu çubuktan fazla bir fark yoktur. Size ve
yanından kalkıp geldiğiniz kişiye merhaba! Şahadet ederim
ki o, Allah'ın Resulü'dür ve o, Meryem oğlu Ysa'nın müjdele­
diği zattır. Ben bu hükümdarlık makamında bulunmasaydım,
onun ayakkabılarını taşımak üzere yanına gelirdim! Siz, top­
raklarımda dilediğiniz kadar kalabilirsiniz" dedi ve bize giysi
ve yemek verilmesini emretti. Sonra "Bu ikisine hediyelerini
iade ediniz," dedi.
Amr b. el-As kısa boylu bir adamdı. Umare b. el-Velid ise
yakışıklı bir adamdı. Deniz yoluyla Necaşi'nin yanına gider­
ken içki içtiler. Amr b. el-As'ın hanımı da yanındaydı. içkiyi
içince Umare, Amr'a: "Hadi hanımına söyle de beni öpsün,"
dedi. Amr: "Utanmıyor musun?" deyince Umare tutup Amr'ı
denize attı. Amr, Umare'ye yalvarmaya başladı ve sonunda
Umare onu gemiye bindirdi. Bu olay üzerine Amr, Umare'ye
kin beslemişti. Bu sebeple Necaşi'ye: "Sen evden çıkınca Uma­
re senin ailenin yanına girip çıkıyor," dedi. Necaşi de Umare'yi
çağırtıp idrar yoluna hava doldurttu, sonunda (akli dengesini
kaybeden) Umare vahşi hayvanlarla (çöllere düşerek) yaşa­
maya başladı.
107. Abdurrahim b. Süleyman-lsmail b. Ebi Halid·Şa'bi

Ca'fer, Habeşistan'dan geldiği zaman, Ömer b. el-Hattab


(Ca'fer'in hanımı) Esma bint Umeys'le karşılaştı ve "Biz hic­
rette sizi geçtik ve bu sebeple sizden daha üstünüz;• dedi.
Esma: "Bunu Resulullah'a söylemeden geri dönmem," dedi ve
Resulullah'ın yanına girerek: "Ya Resulallah! Ömer'le karşılaş­
tım o bizden daha üstün olduğunu ve hicrette bizi geçtiklerini
iddia ediyor," dedi. Resulullah: "(Bilakis siz daha üstünsünüz)
Siz iki defa hicret ettiniz," buyurdu. İsmail dedi: Said b. Ebi
Kltdbü'l-Meğdzf 75

Bürde bana anlattı: O gün Esma., Hz. Ömer'e: "Durum söyle­


diğin gibi değildir. Biz, uzak yerde ve dinimize buğzedenlerin
yurdundayken siz Resulullah'ın yanındaydınız ve o, bilgisi ol­
mayana nasihat edip aç olanınıza yemek yediriyordu," dedi.
108. Ahde b. SüleymAn-Hişam-Babası

"Hakkı tammalarmdan dolayı gözlerinin yaşla dolup taştı­


ğmı görürsün,"25 ayeti NecAşi hakkında nazil olmuştur.
109. Ali b. Müshir-el-Eclah-Şa'bi

Hayber fethedildiğinde Resulullah'a gelinip: "Ca'fer, Ne­


cAşi'nin yanından geldi;' denildi. Bunun üzerine Hz. Peygam­
ber:"Bu ikisinden hangisine sevineyim bilemiyorum? Ca'fer'in
gelişine mi, yoksa Hayber'in fethine mi?" dedi. Daha sonra
Ca'fer'i karşılayıp ona sarıldı ve iki gözünün arasından öptü.
1 10. Halid b. Mahled-AbdurrahmAn b. Abdülaziz-Zühri-Ebıl Bekir b. Abdurrah­
man b. el-Haris b. Hişam el-Mahzılmi

NecAşi, Ca'fer b. Ehi TAlib'i çağırdı ve yanına Hristiyanla­


rın ileri gelenlerini topladıktan sonra Ca'fer'e: "Bunlara ya­
nındaki Kur'an'dan oku," dedi. Ca'fer, onlara Meryem Suresini
okuyunca onların gözleri yaşla doldu. Bunun üzerine: "Hakkı
tamdıklarmdan dolayı onlarm gözlerinin yaşla dolup taştığmı
görürsün,"26 ayeti nazil oldu.
11 ı. Ebıl Muaviye-Asım-lbn Sirin

İbn Sirin'in yanında Hz. Osman'dan bahsedildi. Bir adam:


"Ona sövüyorlar," dedi. İbn Sirin: "Yazıklar olsun onlara! Mu­
hammed'in (sav.) ashabından bir grup NecAşi'nin yanına gir­
diğinde Osman hariç diğerlerinin hepsi fitneye düştü," dedi.
"O düştükleri fitne nedir?" diye sorduklarında İbn Sirin: "Ne­
cAşi'nin yanına giren herkes başını eğerek selam verdi. Sade­
ce Osman bunu yapmadı:' NecAşi: ·�rkadaşlarının secde ettiği
gibi senin secde etmene mani olan ne?" diye sorunca Osman:
·�ııah'tan başka kimseye secde edecek değilim," dedi.

25 Maide, 5/83.
26 Maide, 5/83.
76 Kitdbü'l-Meğdzf

Savaşlar
Resulullah'ın Savaşları, Kaç Savaş Yaptığı Hakkında
1 1 2. Zeyd b. Hubbab-Hüseyin b. Vakıd-Abdullah b. Büreyde-Babası

·�nah Resulü on dokuz savaş yaptı ve sekizinde çarpıştı."


1 1 3. Zeyd b. Hubbab-Leys b. Sa'd-Safvan b. Süleym ez-Zühri-Ebil Busra-Bera
b. Azib

·�nah Resulü on dokuz savaş yaptı."


1 14. Yahya b. Adem-Züheyb-Ebil lshak-Zeyd b. Erkam

Allah Resulü on dokuz savaş yaptı. Ebu İshak; Zeyd b. Er­


kam'a: ·�nah Resulü ile birlikte kaç defa savaşa katıldın?" diye
sordum. O da "On yedi savaşa katıldım," diye cevap verdi.
1 15. Ubeydullah b. Milsa-lsrflil-Ebil ishak-Ben\'

·�nah Resulü ile on beş savaşa katıldım. Ben ve Abdullah


b. Ömer yaşıtız.''
1 16. Zeyd b. el-Hubab-Hüseyin b. VAkıd-Metaru'l-Varr.\k-KatJde

·�ıah Resulü on dokuz savaşa katıldı ve bunların sekiz ta­


nesinde (Bedir, Uhud, Ahzab, Kudayd, Hayber, Mekke'nin fet­
hi, Beni Mustalik ve Huneyn savaşlarında) çarpıştı.''

Birinci Bedir Savaşı


1 17. Ehil Üsame-Mücfllid-Ziyfld b. 'llaka-Sa'd b. Ebi Vakkas

Resulullah Medine'ye geldiği zaman Cüheyne kabilesi ge­


lip "Aramıza girdin. Bize söz (güvence) ver ki sana güvene­
lim, sen de bize güven," dediler. Bunun üzerinde Resulullah
onlara Müslüman olmadıkları halde teminat verdi. Hz. Pey­
gamber, yüz kişiden az olduğumuz halde, bizi receb ayında
gönderip Cüheyne kabilesinin yanında olan Kinaneoğulla­
rından bir kabileye baskın yapmamızı emretti. Sayıları çok
olduğu halde biz onlara baskın yaptık. (Fakat onlarla baş
edemediğimiz için) Cüheynelilere sığındık. Bizi savundular
ve "Haram ayda niçin savaşıyorsunuz?" dediler. Biz: "Sadece
bizi Haram beldeden haram ayda çıkaranlarla savaşıyoruz,"
dedik.
Kitdbü'l-Meğdzi 77

Birbirimize: "(Bu konu hakkında) ne düşünüyorsunuz?"


diye sorduğumuzda, bir kısmımız "Resulullah'a gidip durumu
haber verelim," derken diğer bir kısmımız ise "Hayır, burada
kalalım," dedi. Ben ve benimle beraber bazı insanlar: "Hayır,
gidip Kureyş'in şu kervanını ele geçirelim," dedik ve kervana
doğru yola çıktık O vakit bir kimse, bir şeyi düşmandan ele
geçirirse o şey kendisinin ganimeti olurdu. Biz Kureyş kerva­
nını (ele geçirmek için) yola çıktık Ama arkadaşlarımız, Re­
sulullah'ın yanına giderek durumu ona anlattılar. Hz. Peygam­
ber öfkelendiğinden yüzü ve teni kızararak kalktı ve "Benim
yanımdan hep birlikte toplu olarak gittiniz, ama parçalana­
rak geri geldiniz! Sizden öncekileri helak eden şey, tefrikadır.
Size, en hayırlınız olmayan ama açlığa ve susuzluğa sizden
daha dayanıklı ve sabırlı olan bir adamı göndereceğim," deyip
bize komutan olarak Abdullah b. Cahş el-Esedi'yi gönderdi. O,
İslam'daki ilk komutandır.
1 18. Abdurrahim b Süleyman-Said-Katade

"Mescid-i Haram 'm yamnda, onlar savaşmadıkça siz de on­


larla savaşmaym... "27 ayetiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Yüce
Allah, Peygamberine, müşrikler başlatmadığı sürece Mescid-i
Haram'ın yanında onlarla savaşmamasını emretti. (Ancak)
sonra "Sana haram ayı ve bu ayda savaşmamn hükmünü so­
rarlar''28 ayetiyle öncekini neshetti. Bu iki ayeti ise Tevbe Su­
resindeki şu ayet neshetti: "Haram aylar çıkınca puta tapan­
ları bulduğunuzyerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin."29

Büyük Bedir Savaşı


1 19. Ebu Bekr-Hatim b. lsmail-Ca'fer-Babası (Muhammed el-Bakır)

"Bedir Savaşı, 1 7 Ramazan Cuma günü oldu."


120. Affan-Halid b. Abdullah-Amr b. Yahya-Amir b. Abdulllah b. ez-Zübeyr-Ba­
bası-Amir b. Rebi'a el-Bedri

"Bedir Savaşı, 1 7 Ramazan Pazartesi günü olmuştu."


1 2 1 . Ebu Muaviye-A'meş-lbrahim-Esved-Abdullah (b. Mes'Cıd)

27 Bakara, 2/191.
28 Bakara, 2/217.
29 Tevbe, 9/5.
78 KiaJbü'l-Meğdzf

"Onu (Kadir Gecesini) Bedir Savaşının yapıldığı günün sa­


bahından itibaren (ramazan ayının) son on bir gününde ara­
yınız."
1 22. Fadl b. Dükeyn-Ömer b. Şebbe

Ebu Bekir b. Abdirrahman b. el-Haris b. Hişam'a "Hangi


gece Bedir gecesiydi?" diye sorduğumda; "Ramazan ayının on
yedisi olan cuma gecesidir," dedi.
123. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Amir(-i Şa'bi)

"Bedir, ismi Bedir olan adamın kuyusunun bulunduğu yerdir:'


1 24. Vekı�. Süfyan-lbn Huseym-Mücahid

"Melekler sadece Bedir Gününde savaşmıştı."


1 25. Abdurrahim b. Süleyman-Mis'ar-Ebıl Avn-Salih el-Haneti-Hz. Ali

"Bedir Günü Ebu Bekir es-Sıddik ile bana: "Sizden birinizle


Cibril, diğerinizle Mikail vardı. Büyük melek İsrafil de savaşı
izliyor veya (Müslümanların) safında duruyordu," denildi."
1 26. Abdurrahim b. Süleyman, Muhammed b. Amr el-Leysi-Babası-Dedesi

Resulullah Bedir'e doğru (yola) çıktı, Ravha'ya varınca hal­


ka hitap etti ve: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?" diye sor­
du. Ebu Bekir: "Ya Resulallah! Onların falan falan yerde olduk­
ları (bilgisi) bize ulaştı," dedi. (Resulullah) Sonra halka tekrar
hitap etti ve: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?" diye sordu.
Hz. Ömer de Hz. Ebu Bekir'in söylediğini söyledi. (Resulullah)
bir daha halka hitap edip: "(Bu konuda) görüşünüz nasıldır?"
diye sorunca Sa'd b. Muaz dedi ki: "Fikrimizi mi (öğrenmek)
istiyorsun? Sana ikram eden ve sana kitap indiren Allah'a
yemin ederim ki ben, bu yoldan hiç gitmedim ve bu yol hak­
kında herhangi bir bilgi sahibi de değilim. Eğer Yemen'deki
Berku'l-Gimad'a kadar da gitsen, biz seninle beraber gideriz
ve İsrailoğullarının Hz. Musa'ya: 'Sen ve Rabbin gidin, savaşın.
Biz burada oturacağız' dedikleri gibi demeyiz. (Aksine) Sana:
'Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz de sizinle beraber oluruz"
deriz. Sen Medine'den çıkarken başka bir iş için çıkmış olup
da burada yüce Allah, sana başka bir şey emretmiş olabilir.
Allah'ın sana şu an emrettiğine bak ve onu yap. Kiminle ilişki
Kitdbü'l-MeğlJzt 79

kurmak istersen kur, kiminle alakayı kesmek istersen kes, ki­


minle dostluk yapmak istiyorsan yap, kiminle düşmanlık yap­
mak istiyorsan yap. Malımızdan da dilediğin kadar al."
Sa'd'ın bu sözleri üzerine şu ayetler nazil oldu: "Nitekim
Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı, oysa
Müslümanların bir kısmı bundan hoşlanmamıştı. (Onların bu
hali,} müminlerden bir grup kesinlikle istemediği hô.lde, Rabbi­
nin seni evinden hak uğruna çıkardığı (zamanki halleri) gibi­
dir. Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek
ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı. Hatırlayın ki,
Allah size, iki gruptan (kervan veya Kureyş ordusundan) biri­
nin sizin olduğunu vaat ediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (ker­
vanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı
gerçekleştirmek ve (Kureyş ordusunu yok ederek) kafirlerin ar­
dım kesmek istiyordu."30
Resulullah sadece Ebu Süfyan'daki malları ganimet almak
için yola çıktığı halde Yüce Allah elçisine savaşı emretti.
127. Abdula'la b. Abdula'la-Davut-lkrime-lbn Abbas

Bedir Gününde Resulullah: "Kim şöyle şöyle yaparsa, ona


şöyle şöyle (sevap) vardır," dedi. Bunun üzerine genç olan
adamlar ileri atıldılar, yaşlılar ise sancakların altında kaldılar.
Ganimetleri taksim etme zamanı olunca da gelip hisselerini
talep ettiler. Yaşlılar: "Bize karşı üstünlük taslamayın. Zira biz
de arkanızda destek olarak sancakların altında bulunuyor­
duk. Eğer siz bozguna uğrasaydınız, bize sığınırdınız," dediler
ve aralarında tartışma çıktı. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu:
"Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Al­
lah 'ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah 'tan sakının, ara­
nızdaki münasebetleri düzeltin, Allah'a ve Elçisine itaat edin."31
128. Abdula'la b. Abdula'la-Davut-Ali b. Ebi Talha-lbn Abbas

İbn Abbas, "O topluluk yakında bozguna uğratılacak,"32


ayeti hakkında; "Bu Bedir Günü olmuştur. (O gün) onlar "Biz

30 Enfal, 8/5-7.
31 Enfal, 8/1.
32 Kamer, 54/45.
80 Kitdbü'l-Meğdzf

yenilmez bir topluluğuz,"33 dediler. Bunun üzerine bu ayet


indi."
1 29. Vekr, Ebıl Ca'fer-Rebf-Ebıl'l-Aliye

EbO'l-Aliye, "O topluluk yakında bozguna uğratılacak ve


dönüp kaçacaklardır,"34 ayeti hakkında "(Bu olay) Bedir Günü
(olmuştur)," dedi.
130. Abdula'la-Davut-Ali b. Ebi Talha-lbn Abbas

İbn Abbas, "Onlara şiddetli azabın kapısını açtığımızda, gö­


receksin ki ümitsizliğe kapılırlar,"35 ayeti hakkında; "(Bu olay)
Bedir Günü olmuştur;' dedi.
131. lbn Aliyye-Eyyılb-lkrime

İkrime der ki, "Bedir Günü Hz. Peygamber, zırhını giymiş


olarak, "Topluluk bozguna uğradı, topluluk bozguna uğradı,"
diyerek ileri atılıyordu.
132. Vekr-lsrail-Ebıl ishak-Harise b. Madrib-Hz. Ali

Hz. Ali der ki: "Biz kendimizi Bedir Günü Allah Resulü'ne
sığınırken gördük ve düşmana en yakın olanımız oydu."
1 33. es-Sekati-Halid-lkrime

İkrime der ki: Allah Resulü, Bedir Günü; "İşte bu üzerinde


savaş teçhizatı bulunduğu halde atının başını tutan Cibril'dir."
buyurdu.
134. Ebıl Osame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

Umeyr b. ishak der ki, Resulullah, Bedir Günü (Ashabına);


"Kendinize işaretler edinin. Çünkü Melekler de kendilerine
işaretler koymuşlar," dedi. Ravi; "O gün yünden (işaretlerin)
edinildiği ilk gündü," dedi.
135. Vekr-lsrail-Ebıl ishak-Harise b. Madrib el-Abdi-Hz. Ali

Hz. Ali der ki: "Bedir Günü, Allah Resulü'nün ashabının işa­
reti, beyaz yündü."
1 36. Muhammed b. Fudayl-Davut b. Ebi Hind-Amir

33 Kamer, 54/44.
34 Kamer, 54/45.
35 Mu'minıln, 23/77.
Kitdbü'/-Meğdzf 81

Bedir Günü Müslümanlar (kendi aralarında) Kurz b.


Cabir'in müşrikleri desteklediğini konuştular ve bu durum
onlara çok ağır geldi. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Evet,
siz sabır gösterir ve Allah 'tan sakımrsamz, onlar (düşmanla­
rmız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş
bin melekle sizi takviye eder."36 Yüce Allah ayette şunu de(mek
iste)r: "Eğer Kurz (müşrikleri) desteklediyse, ben de sizi bu
meleklerle destekledim. Kurz onlara destek olarak bir şey
gönderemedi."
137. Muhammed b. Ehil Adiy-Davut-Şa'bi ve Said b. el-Müseyyeb

Şa'bi ve Said b. el-Müseyyeb; "Sizi kendisiyle temizlemek


için üzerinize gökten bir yağmur indiriyordu."37 ayetiyle ilgili
olarak; "Bedir Günü yağmur serpiştirdi," dediler.
138. Ehil Muaviye-A'meş-Ebil Süfyan-Cabir

Cabir; "Ben Bedir Günü arkadaşlarıma su veriyordum."


139. Veki'-A'meş-Ebil'd-Duha-Mesrilk-Abdullah (b. Mes'ild)

Abdullah (b. Mes'ıld); "Sıkı bir şekilde tutup yakaladığımız


gün,"38 ayetiyle ilgili olarak; "(Bu ayet) Bedir Günüdür," dedi.
140. Yezid b. Hariln-Muhammed b. lshak-ez-Zühri-Abdullah b. Se'labe b. Su'ayr
el-Uzri

Bedir Günü Ebıl Cehil şöyle dedi: "Allah'ım! Akrabalık bağ­


larını koparanı ve bize bilinmeyen şeyleri getireni bu sabah
helak et." Ebıl Cehil'in bu sözlerle istiftah (Allah'tan yardım
ve zafer dileme) etmesi üzerine şu ayet nazil oldu: "Eğer siz
fetih istiyorsamz, işte size o fetih gelmiştir. Eğer vazgeçerseniz
bu sizin için daha hayırlldır."39
141. Ehil Osame-lsmail b. Ehi Halid-Kays b. Ehi Hazim-Abdullah b. Mes'ild

Abdullah b. Mes'ud, Bedir Günü ölmek üzere olan Ebu Ce­


hil'in yanına gelip; ·�nah seni rezil etsin," demesi üzerine Ebıl
Cehil'in de; "Sizin öldürdüğünüz adamlar içerisinde (benden)
daha üstünü var mı?" diye karşılık verdiğini nakleder.
36 Al-i lmran, 3/1 25.
37 Entll, 8/11.
38 Duhan, 44/16.
39 Enfal. 8/19.
82 Kitdbü'l-Meğdzf

142. Yezid b. Hariln, lbrahim b. Sa'd-babası-dedesi-Abdurrahman b. Avf

Bedir Günü ben safta (savaş düzeninde) duruyordum. Sa­


ğıma soluma dönüp bakınca yaşları küçük iki genci gördüm
ve onların orada bulunmalarından hoşlanmadım. Bu sırada
onlardan birisi arkadaşından gizli bir şekilde: ·�mca! Bana
Ebu Cehil'i göster" dedi. Ben, ona: "Ondan ne istiyorsun?"
diye sorunca genç: "Onu görürsem öldüreceğime dair Allah'a
söz verdim;' dedi. Öbürü de birincisi gibi arkadaşından gizli
olarak: ·�mca! Bana Ebu Cehil'i göster;• dedi. Ben, ona: "On­
dan ne istiyorsun?" dedim. O: "Onu görürsem öldüreceğime
dair Allah'a söz verdim," dedi. Bunun üzerine, "bu ikisi yerine
başka iki (yetişkin) kişi arasında bulunsaydım, beni bu kadar
mutlu etmezdi." Onlara, "Ebu Cehil İşte budur," diyerek işaret
ettim. İkisi bir kartal gibi hemen üzerine atıldı ve ona darbe­
ler indirmeye başladılar. O gençler Afra'nın oğulları idi.
143. Ca'fer b. Avn-Süfyan-EbQ ishak.Amr b. MeymOn-Abdullah (b. Mes'Qd)

Hz. Peygamber, Bedir Günü üç defa; '�llah'ım! Kureyş'i


Sana havale ediyorum. Ebu Cehil b. Hişam'ı, Utbe b. Rebi'a'yı,
Şeybe b. Rebi'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Ümeyye b. Halef'i ve Ukbe
b. Ebi Mu'ayt'ı Sana havale ediyorum," diyordu. Abdullah (b.
Mes'ud); "Ben bunları (tamamını) Bedir Kuyusunun (yanın­
da) öldürülmüş olarak gördüm;' dedi.
144. Yezid b. Haran-Cerir b. Hazim-kardeşi Yezid b. Hazim-lbn Abbas'ın azatlısı
lkrime

Müslümanlar Bedir'de yerleşip müşriklerle karşı karşı­


ya gelince Resulullah kendine ait kızıl bir devesinin üzerin­
de olan Utbe b. Rebi'a'ya bakarak: "Eğer bu kavimden birin­
de hayır varsa o da bu kızıl devenin sahibidir. Eğer ona itaat
ederlerse doğruyu yapmış olurlar," dedi. Utbe (Kureyşlilere) :
"Bana itaat ediniz ve bu insanlarla savaşmayınız. Eğer onlarla
savaşırsanız, sizler kardeşinizi ve babanızı öldürene bakacak
ve bunu unutamayacaksınız. Bu savaşın korkaklığını bana
yükleyin ve geri dönün," dedi.
Bu haber Ebu Cehil'e ulaşınca şöyle dedi: "Vallahi! O Mu­
hammed'i ve arkadaşlarını görünce ödü kopmuş. Vallahi onun
Kitdbü '1-Meğdzf 83

oğlu Müslümanlarla beraber olduğu için (böyle yapıyor). O,


Muhammed ile arkadaşlarının deve eti yiyicileri olduklarını
anlamıştır," dedi. Utbe: "Vallahi! Ben bu eski elbiselerin altın­
da sizleri öldürecek çok güçlü erkekler görüyorum. Yılanın
başı gibi (dik) başları, kılıç gibi (kesen) yüzleri/bakışları ol­
duğunu görmüyor musunuz?" deyip kardeşini ve oğlunu ça­
ğırıp ikisinin arasında ilerledi ve safı yarıp ilerisine geçince
(Müslümanlardan) mübareze etmek için adam istedi.
145. Ubeydullah b. MOsa-lsrail-EbQ ishak-Harise b. Mudrrib-Ali

Medine'ye gelince uzun süre oranın meyvelerini yemekten


hastalandık. Resulullah Bedir hakkında bilgi topluyordu. Müş­
riklerin gelmekte olduğu haberi bize ulaşınca Hz. Peygamber
Bedir'e yürüdü -ki Bedir bir kuyunun adıdır- Biz, Müşrikler­
den önce oraya varmıştık. Orada onlardan iki adam bulduk.
Adamlardan biri Kureyşli diğeri ise Ukbe b. Ehi Mu'ayt'a ait
bir azatlı köleydi. Kureyşli elimizden kurtuldu. Köleyi ise
yakaladık. Biz ona "Müşrikler kaç kişidirler?" diye soruyor­
duk. O: "Vallahi sayıları fazla ve çok güçlüdürler," karşılığını
veriyordu. Köle böyle söyleyince Müslümanlar onu dövüyor­
du. Bu durum adamı Resulullah'a götürünceye kadar devam
etti. Hz. Peygamber adama: "Müşrikler kaç kişidirler?" diye
sorunca, O: "Vallahi sayıları fazla ve çok güçlüdürler," karşı­
lığını verdi. Halk, müşriklerin sayısını söylemesi için onunla
çok uğraştılar, ama o bunu söylemedi. Bunun üzerine Resulul­
lah ona: "Kaç deve kesiyorlar?" diye sorunca, o: "Her gün on
deve," dedi. Resulullah: "(O halde) Bin kişiler. Yaklaşık her yüz
kişi için bir deve," buyurdu.
Sonra gece hafif bir yağmura maruz kalınca yağmurdan
korunmak için kalkanları (siper edip) ağaçların altına sığın­
maya gittik. Resulullah ise geceyi Rabbine dua ederek geçirdi.
Tan ağarınca: "Ey Allah'ın kullan! Namaza!" diye seslendi. İn­
sanlar ağaçların ve kalkanların altından çıkıp geldi. Resulul­
lah bize namaz kıldırıp savaşa teşvik etti. Sonra şöyle dedi:
"(Müşrik) Kureyş topluluğu şu dağın kırmızı kıvrımının ya­
nındadır."
84 Kitdbü'l-Meğdzf

Kureyş bize yaklaşıp karşılıklı savaş düzeni aldığımızda kı­


zıl bir deveye binmiş halk arasında dolaşan bir adamı gördük.
Resulullah "Ey Ali! Bana Hamza'yı çağır," dedi. Hamza aramız­
da müşriklere en yakın olandı. Hz. Peygamber (Hamza'ya):
"Bu kızıl devenin üzerindeki kim ve onlara ne söylüyor?" diye
sordu. Eğer aralarında (mantıklı düşünen) biri varsa bu kızıl
devenin sahibi olabilir" dedi. Hamza: "O kişi Utbe b. Rebi'a'dır
ve savaşa engel olmaya (çalışıyor) ve onlara: "Ey kavmim! Ben
ölmeyi isteyen bir kavim görüyorum! Onlara yaklaşmamanız
sizin için (daha) hayırlıdır! Ey kavmim! İsterseniz bütün ku­
surları bana yükleyip ''.Utbe korktu!" deyiniz, ama benim sizin
en korkağınız olmadığımı biliyorsunuz" diyor dedi.
Ebu Cehil, bunu duyunca: "Sen misin bunu söyleyen! Şa­
yet senden başka biri bunu söyleseydi, onu dişlerimle parça­
lardım! Senin ciğerin ve için (yüreğin) korku dolmuş!" dedi.
Utbe: "Beni sen mi ayıplıyorsun kıçı kırık! Bugün hangimizin
korkak olduğunu öğreneceksin!" dedi.
Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velid ile çıkıp: "Kim (bizimle)
mübareze yapar?" deyince Ensardan altı kişilik genç bir grup
çıktı. Utbe: "Biz (dengimiz olmayan) bunları istemiyoruz. Biz
amcamızın oğullan olan Abdülmuttaliboğullanyla mübareze
yapmak istiyoruz," dedi. Resulullah: "Kalk ey Ali! Kalk ey Ham­
za! Kalk ey Ubeyde b. el-Haris;· dedi. (Çarpışma neticesinde)
Allah, Utbe b. Rebi'a, Şeybe b. Rebi'a ve Velid b. Utbe'nin canı­
nı aldı, Ubeyde b. el-Haris ise yaralandı. Biz onlardan yetmiş
kişiyi öldürdük, yetmiş kişiyi de esir aldık.
Ensardan kısa boylu biri Hz. Abbas'ı esir alarak getirince
Abbas: "Vallahi! Beni esir alan kişi bu değildir. Beni, başının
saçı iki yana ayrılmış, insanların en güzel yüzlüsü, kır bir atın
üzerinde olan biri esir aldı ve ben şu toplulukta onu göremi­
yorum,", dedi. Ensardan zat: "Ya Resulallah! Vallahi ben onu
esir aldım" deyince Resulullah "Sus! Allah seni şerefli bir me­
lekle destekledi!" buyurdu. Hz. Ali dedi: (Bu savaşta) '�bdül­
muttalib'in oğullarından, Abbas, Akil ve Nevfel b. el-Haris esir
alındılar."
Kit:dbü'l-Meğtizf 85

146. Veki'-lsrail-Semmak-Mus'ab b. Sa'd-Babası (Sa'd)

Bedir Günü bir kılıç elime geçti ve çok hoşuma gittiği için;
"Ey Allah'ın Resulü! Bunu bana hibe et;' dedim. Bunun üzeri­
ne "Sana ganimetleri soruyorlar."40 ayeti nazil oldu.
14 7. Abdua'la-Ma'mer-Zühri;

Bedir Günü fetih talep eden EbO Cehil'dir. O ·�ııah'ım! Biz­


den kim daha çok zalim ise ve kim daha çok akrabalık bağını
koparıyorsa sen onu mağlup et," dedi. Bunun üzerine "(Ey kô.­
firler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi! (Yenelim
derkenyenildiniz). .. "41 ayeti nazil oldu.
148. Fadl b. Dukeyn-Yünus b. Ebi lshak-el-Ayzar b. Hureys

Bedir Günü Resulullah'ın münadisi şöyle seslendi: "(Bu


gün Kureyş'ten) EbO'l-Buhtari dışında kimseye eman yoktur.
Kim onu esir almışsa serbest bıraksın:' Resulullah ona eman
vermişti, fakat onu öldürülmüş olarak gördüler.
149. Yeki-Süfyan-Haşim el-Vasıti-EbQ Miclez-Kays b. Ubade

EbO Zer'in yemin ederek şöyle dediğini duydum: "Şu iki


grup, Rab/eri hakkında çekişen iki hasımdır. . "42 ayetleri, Be­
.

dir Günü şu altı kişi hakkında nazil oldu: Hz. Ali, Hz. Hamza,
Ubeyde b. el-Haris, Utbe ve Şeybe b. Rebi'a ve Velid b. Utbe."
1 50. Kurad EbQ NQh-'lkrime b. Ammar el-'lc!i-Semmak el-Hanef'i-EbQ Zü­
meyl-lbn Abbas-Ömer b. el-Hattib

Bedir Günü Resulullah sayıları üçyüz küsur kişi olan asha­


bına bakb ve sonra sayıları binden fazla olan müşriklere bakb.
Sonra kıbleye döndü. Üzerinde izar ve cübbesi olduğu halde,
ellerini kaldırıp şöyle dua etti: '�lah'ım! Bana vadettiğini ger­
çekleştir! Allah'ım! İslam olmuş olan bu topluluğu helak eder­
sen artık yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmayacak!"
Resulullah cübbesi omuzlarından düşene kadar bu şekilde yar­
dım talep etti. Hz. EbO Bekir gelip cübbesini ona gidirdi ve ar­
kasına dolanarak ona sarıldı ve: "Ey Allah'ın Peygamberi! Rab­
bine bu kadar niyaz etmen yeterlidir! O, sana vadettiğini mu-

40 Enfal, 8/1.
41 Enfal. 8/19.
42 Hac, 22/19.
86 Kitdbü'l-Meğı'Jzf

hakkak yerine getirecektir!" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah şu


ayeti indirdi: "Rabbinizinyardımma sığımyordunuz. O, 'Ben size,
birbiri peşinden bin melekle yardım ederim,"43 diye cevap ver­
mişti. O an gelip Müslümanlarla müşrikler karşılaşınca Yüce
Allah müşrikleri hezimete uğrattı. Onlardan yetmiş adam öldü­
rüldü ve yetmiş adam da esir alındı. Resulullah esirler hakkın­
da Ebu Bekir, Ömer ve Ali ile istişarede bulundu. Hz. Ebu Bekir:
"Ey Allah'ın Resulü! Bunlar amcaoğulları(mız), akraba(larımız)
ve kardeşler(imiz)dir. (Bu sebeple) onlardan fidye almanı uy­
gun görürüm. Onlardan aldıklarımız, kafirlere karşı bizim için
bir güç olur. Umulur ki, Allah onları hidayete erdirir de, onlar
(sonra) bizim için destek olurlar;' dedi. .
Resulullah "Ey Hattab'ın oğlu! Sen ne düşünürsün?" diye
sorunca, ben şöyle dedim: "Vallahi ben, Ebu Bekir'in düşündü­
ğü gibi düşünmüyorum. Benim fikrim, bana izin verirsen fa­
lancanın -Ömer'in akrabası olanın birinin-boynunu vurayım.
Ali'ye de, Akil'in boynunu vurması için izin versen. Hamza'ya
da falan kardeşinin (Abbas'ın) boynunu vurması için izin ver
ki Yüce Allah müşriklere karşı kalbimizde bir yumuşaklığın
olmadığını bilsin. Bu esirler onların elebaşları, önderleri ve
komutanlarıdırlar."
Resulullah Hz. Ebu Bekir'in dediklerini tercih etti ve benim
dediklerimi tercih etmeyip onlardan fidye aldı.
Hz. Ömer şöyle dedi. Ertesi gün olunca: "Sabah Resulul­
lah'ın yanına gittim. Ebu Bekir ile oturmuş ağladıklarını gö­
rünce: "Ya Resulallah! Bana söyleyin arkadaşınla seni ağla­
tan nedir? (Anlatacağınız meseleyi) ağlanacak bir şey olarak
bulursam, ben de ağlayayım. Ağlanacak bir şey bulamazsam,
ikiniz ağladığınız için ağlar gibi yaparım?" dedim. Resulullah:
"Senin arkadaşların bana bunlardan fidye almamı önerdikleri
için ağlıyorum. Bana bunların azapları şu ağaçtan -yakın bir
ağacı kastetmişti- daha yakın bir yerde gösterildi," buyurdu.
Yüce Allah da: " Yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanınca­
ya kadar esirler(den fidye} alması hiçbir peygambere yaraş-

43 Enfal, 8/9.
Kitdbü'l-MeAdzf 87

maz . "44 ayetinden itibaren: ".. .Allah 'tan verilmiş bir hüküm ol­
. .

masaydı, aldıklarımzdan ötürü size büyük bir azab erişirdi,"45


ayetine kadar olan bölümleri indirdi ve böylelikle ganimetleri
onlara helal kıldı.
Gelecek yıl Uhud Günü (savaş) olunca, Bedir Günü esirle­
rinden fidye almalarından dolayı yaptıklarının cezasını çekti­
ler ve Müslümanlardan yetmiş kişi şehit düştü. Resulullah'ın
ashabı (savaş alanından) kaçtılar. Hz. Peygamber'in ön diş­
leriyle azı dişi arasındaki dişi kırıldı, başındaki miğfer par­
çalandı ve (başından dökülen) kan yüzüne akmaya başladı.
Bunun üzerine Yüce Allah fidye almaları hakkında şu ayeti in­
dirdi: "(Bedir'de) iki katmı [düşmammzm) başma getirdiğiniz
bir musibet, [Uhud'da) kendi başmıza geldiği için mi 'Bu nasıl
oluyor!' dediniz? De ki: o, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Al­
lah 'm her şeye gücü yeter."
ı s ı . Abde b. Süleyman-İbn Hişam-Babası

Resulullah'ın kızı Rukiyye vefat ettiği sırada Hz. Peygamber


Bedir'e doğru (yola) çıktı. -Rukiyye Hz. Osman'ın hanımıydı- o
gün bundan dolayı Hz. Osman ve Usame b. Zeyd savaştan geri
kalmışlardı. Onlar Rukiyye'yi defnederken Hz. Osman bir tekbir
sesini duydu ve: "Ey Usame! Bu tekbirin ne olduğuna bir bak"
dedi. Usame baktığında Zeyd b. Harise'nin Resulullah'ın devesi
üzerinde Bedir'de müşriklerden öldürülenleri müjde veriyor­
du. Münafıklar, esirler bağlanmış bir şekilde getirilene kadar:
"Hayır vallahi! Bu doğru olamaz. Bu ancak yalandır" dediler.
152. Abdurrahim b. Süleyman-Eş'as'tan-lbn Sirin-Abide es-Selmani;

Bedir Günü müşriklerden yetmiş kişi öldürüldü, yetmiş


kişi de esir edildi. Bunun üzerine Resulullah Ensarı toplayıp
onları tercih yapmada serbest bıraktı. "Eğer isterseniz onları
öldürünüz. (Ancak) onların sayısı kadar öldürdüğünüz kişi­
ler (Uhud Savaşında) sizden de öldürülür. Ya da fidye karşı­
lığı onları serbest bırakır, bu fidyeyle de Yüce Allah yolunda
daha da güçlü olursunuz," Onlar: "Ya Resulallah! Onlardan fid-

44 Enfal, 8/67.
45 Enfal, 8/68.
88 Kitlibü'l-Meğazf

ye alalım ki bu bizi Yüce Allah yolunda daha da güçlü olalım.


Yine de fidyesini aldığımız kişi sayısı kadar bizden öldürül­
sün," dediler. Uhud Günü, (Bedir'deki) esirlerin sayısı kadar
Müslümanlardan öldürüldü.
153. Ebtl Davtld el-Hafri-lbn Ehi Zaide-Süfyan-Hişam-lbn Sirin-Abide-Ali-Hz.
Peygamber

Abdurrahim'in rivayetine benzer bir rivayette bulundu.


154. Ebtl Muaviye-A'meş-Ebtl lshak-Zeyd b. Yusey

Hz. EbO. Bekir, Bedir Günü Resulullah ile beraber çadır­


daydı. Hz. Peygamber'l\llah'ım! Bu topluluğa yardım et! Eğer
onlara yardım etmezsen artık yeryüzünde (sana) ibadet edil­
mez!" demeye başladı. Bunun üzerine Hz. EbO. Bekir: "Rabbi­
ne bu kadar niyaz ettin ya Vallahi! O, sana olan vaadini mu­
hakkak yerine getirecektir!" dedi.
155. Yezid b. Harun-Muhammed b. ishak-Abdullah b. Ehi Bekr-Yahya b. Abdil­
lah b. Abdirrahman b. Sa'd b. Zürare

Bedir esirleri getirildiğinde Resulullah'ın hanımı Sevde


bint Zem'a, Afra'nın oğulları Avf ve Muavviz için yas tutulan
Afra'nın ailesinin yanındaydı. Bu, olay hanımlar örtünmeden
(örtünme emri gelmeden önce) olmuştu. Sevde şöyle dedi:
Esirler getirildiği zaman evime gittiğimde odanın bir kenarın­
da elleri boynunda bağlanmış olduğu halde Süheyl b. Amr'ı
gördüm. Onu görünce şöyle söylemekten kendimi alıkoya­
madım: "Ey EbO. Yezid! Kendi ellerinizle kendinizi bu hale
düşürdünüz. Onurunuzla ölmediniz mi?" dedim. Vallahi Re­
sulullah'ın' evin içinden gelen şu sözü beni kendime getirdi:
"Ey Sevde! Allah'a ve Resulü'ne karşı mı geliyorsun!" deyince
ben: "Ya Resulallah! EbO. Yezid'i o halde görünce o sözleri söy­
lemekten kendimi alıkoyamadım," karşılığını verdim.
156. Ebu Muaviye-A'meş-Amr b. Mürre-Ebtl Ubeyde-Abdullah (b. Mes'üd)

Bedir Günü Resulullah: "Bu esirler hakkında ne söylersiniz


(düşünürsünüz)?" diye sorunca, Hz. Ehil Bekir: "Ya Resulal­
lah! Onlar senin kavmin ve soyundur. Onları yaşat (öldürme)
ve onlardan tövbe etmelerini iste. Umulur ki Allah tövbelerin
kabul eder" dedi. Hz. Ömer: "Ya Resulallah! Onlar seni yalan-
Kitlibü'l-Meğdzf 89

ladı ve (yurdundan) çıkardılar. Onları getir ve boyunlarını vu­


ralım;' dedi. Abdullah b. Revaha: "Ya Resulallah! Sen odunu
bol olan bir vadidesin. Bunları vadiye sok, sonra ateşi yak on­
ları içine at," dedi. Abbas: ''Allah senden merhameti almıştır,"
dedi. Resulullah susup onlara karşılık vermedi, sonra kalkıp
(evine) girdi. Bazıları: "Resulullah: Hz. EbO Bekir'in görüşünü
tercih edecek," derken, diğer bazıları: "Hz. Ömer'in görüşünü
tercih edecek," bazıları ise: ''Abdullah b. Revaha'nın görüşünü
tercih edecek," dedi. Sonra Resulullah çıkıp şöyle dedi:''Allah
bazı insanların kalbini öyle yumuşatacak ki sütten daha yu­
muşak olacak. Bazı insanların da kalbini o kadar katılaştı­
racak ki; taşlardan daha katı olacak. Ey Ebu Bekir! Senin bu
vaziyetin lbrahim'in durumu gibidir ki o şöyle demişti: "Bana
uyan bendendir, bana karşı gelen kimseyi Sana bırakırım; Sen
bağışlarsın, merhamet edersin"46 yine ey EbO Bekir, senin du­
rumun, isa'nın durumu gibidir ki, o şöyle demişti: "Onlara
azap edersen, doğrusu onlar senin kullarındır; onları bağışlar­
san, güçlü olan, Hakfm olan şüphesiz ancak sensin '."47 Ey Ömer,
şüphesiz senin durumun, da MOsa'nın durumuna benzer ki;
o, şöyle demişti: "Rabbimiz! Mallarım yok et, kalblerini sık;
çünkü onlar can yakıcı azabı görmedikçe inanmazlar."48 Yine
ey Ömer, senin durumun, Nuh'un durumu gibidir ki o, şöyle
demişti: "Rabbim! Yeryüzünde hiçbir inkdrcı bırakma."49 Siz,
muhtaç ve fakir kimselersiniz. Esirlerden fidyesiz, ya da boy­
nu vurulmamış, hiç kimse kalmaz.
lbn Mes'ud dedi ki: "Ya Resulallah! Süheyl b. Beyza hariç.
Çünkü onun İslam'ı andığını işitmiştim" deyince Resulullah
sustu. O güne kadar hiçbir zaman gökten üzerime taş düşe­
ceğinden korkmuş değildim. Sonunda Resulullah: "Süheyl
b. Beyza hariç," dedi. Bunun üzerine Yüce Allah, şu ayetleri
indirdi: "Yeryüzünde savaşırken, düşmanı yere sermeden esir
almak hiçbir peygambereyaraşmaz:•so

46 lbr.ihim, 14/36.
47 Maide, 5/1 18.
48 YQnus, 10/88.
49 Nuh, 7 1/26.
50 Enfal, 8/67-68.
90 KitfJbü'/-MeğfJzf

1 5 7. Ahde b. Süleyman-Şu'be-el-Hakem

"Allah Resulü, Bedir Günü Ukbe b. Ebi Mu'ayt'ın dışında


kimseyi idam etmedi."
158. EbO Halid el-Ahmer-Şu'be-EbO Bişr-Said b. Cübeyr

Hz. Peygamber, Bedir Günü üç kişiden (Ukbe b. Ebi Mu'ayt,


Nadr b. el-Haris ve Tu'ayme b. Adiyy) başka kimseyi idam et­
tirmedi. Nadr'ı da Mikdad esir almıştı.
159. Yahya b. Adem-Hammad b. Seleme-Hişam b. Urve-Babası (Urve)

"Bir adam Ümeyye b. Halef'i esir aldı. Bilal de onu görünce


öldürdü."
160. Ahmed b. Abdullah-Züheyr-Süleyman b. et-Teymi-Enes

Resulullah: "Ebu Cehil'in ne yaptığına kim bakar?" deyince


İbn Mes'ud gitti ve Afra'nın iki oğlunun onu vurduğunu gördü.
İbn Mes'ud: "Ebu Cehil sen misin? (vuruldun mu?)" deyip sa­
kalını tutunca, Ebu Cehil: "Sizin öldürdüğünüz veya kavminin
öldürdüğü adamlardan (benden) daha üstün kimse var mı­
dır?" dedi.
161. Veki'-Cerir b. Hazim-lbn Sirin

'�fra'nın iki oğlu Ebu Cehil'i yere serdiler (öldürücü darbe­


yi indirdiler). İbn Mes'ud ise (ölümüne sebep olan son darbe­
yi) vurdu.
162. EbO Üsame-Sülayman b. el-Mugire-Sabit'in şöyle dediğini naklediyor

Ebu Cehil, Bedir Günü Resulullah (ile savaşmak için) gider­


ken arkadaşları ona: "Muhammed'e (onunla savaşmak için)
gidiyorsun, onun peygamber olduğunu biliyor musun?" de­
yince, Ebu Cehil: "Evet (biliyorum), ama biz ne zaman Abdi­
men3f (oğullarına)'a tabi olduk ki!" karşılığını verdi.
163. Veki'-EbO lsrail-EbO lshak-EbO Ubeyde-Abdullah (b. Mes'Od)

Bedir Günü Ebu Cehil'in yanına vardım, ayaklarından vu­


rulmuş (yaralanmış) yere düşmüş vaziyette kılıcıyla halkı
kendisinden uzaklaştırıyordu. Ben: "Seni rezil eden Allah'a
hamdolsun ey Allah'ın düşmanı," dedim. Ebu Cehil: "O ancak
kavminin öldürdüğü bir adamdır (Şerefli biridir).'' diye cevap
Kitdbü'l-Meğdzf 91

verdi. Ben, keskin olmayan kılıcımla ona vurmaya başladım.


Eline vurunca kılıcı düştü ve ben de onu (kılıcını) alıp onunla
ölene kadar vurdum. Sonra sanki yerden havalanmış gibi hızlı
bir şekilde Resulullah'ın yanına gittim ve olanları kendisine
haber verdim. Hz. Peygamber üç defa: "O Allah ki kendisinden
başka ilah yoktur" dedi ve benimle beraber yürüyüp Ebu Ce­
·
hil'in başında: "Seni rezil eden Allah'a hamdolsun ey Allah'ın
düşmanı. Bu kişi, bu ümmetin firavunuydu" dedi.
Veki der ki: Babam, EbO İshak'tan, o da EbO Ubeyde'den
şunu ekledi: Abdullah (b. Mes'ud) dedi ki: "Resulullah Ebu Ce­
hil'in kılıcını bana nefti olarak verdi."
164. Ubeydullah-lsrail-EbO ishak-Ebu Ubeyde-babasının (Abdullah b. Mes'ud)

Bedir Günü müşrikler gözümüze az geldi. Hatta yanımda­


ki bir arkadaşıma: "Onların kaç kişi olduklarını görüyorsun?
Yetmiş kişi mi görüyorsun?" diye sorduğumda; "Onları yüz
kişi görüyorum" dedi. Sonunda onlardan bir adamı yakalayıp
ona sorduğumuzda bize bin kişi olduklarını söyledi.
165. Şazan-Hammad b. Seleme-Ali b. Zeyd-Said b. el-Müseyyeb

Bedir Günü, Kureyşli muhacirlerden beş kişi şehit edildi:


(Bunlar) Hz. Ömer'in azatlısı Mihca. Bu kişi ileri atlıyor ve:
"Ben Mihca'yım ve Rabbime dönerim" diyordu. (Diğerleri ise)
Zu'ş-Şimaleyn, İbn Beyda, Ukbe b. el-Haris ve Amir b. Ehi Vak­
kas'tır.
166. Ebu Osame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit

Bedir Günü Ömer b. el-Hattab'ta küçük bir mızrak (vardı),


hangi esir getirilse bu mızrakla ona dürtüyordu. Abbas ya­
kalanınca, kendisini yakalayana: "Kim olduğumu biliyor mu­
sun?" dedi. Adam: "Hayır," deyince, Hz. Abbas: "Ben Resulul­
lah'İn amcasıyım. Beni Ömer'in yanına götürme," dedi. Bunun
üzerine adam onu götürmedi. Akil yakalanınca kendisini ya­
kalayana: "Kim olduğumu biliyor musun?" diye sordu. Adam:
"Hayır," deyince, Akil: "Ben Resulullah'ın amcasının oğluyum,"
dedi. Bunun üzerine insanlar Hz. Ömer'e kimseyi götürmedi.
167. Isa b. Yunus-Babası-Dedesi (Isa b. Yunus'un dedesi)-Zu'l-Cevşen ed-Dabbabi
92 Kitlibü'l-Meğdzf

Bedir Savaşından sonra Resulullah'a Karha ismindeki atı­


mın yavrusunu getirdim ve: "Ey Muha�med! Senin olsun diye
Karha adındaki kısrağımın yavrusunu sana getirdim," dedim.
Resulullah: "Ona ihtiyacım yok! Eğer Bedir zırhlarının en seç­
kiniyle değiştirmemi istiyorsan bunu yaparım," dedi. Ben:
"Bugün senin için bir atı bir zırhla değiştirecek değilim" de­
dim. Resulullah sonra "Ey Zü'l-Cevşen! Niçin müslüman olup
bu işin ilk ehlinden olmuyorsun," dedi. Ben: "Hayır," deyince
Resulullah: "Neden?" diye sordu. Ben: "Kavmini gördüm, hep­
si seninle savaştı;' dedim. Resulullah: "(Onların benimle) sa­
vaştıkları (haberi) sana nasıl ulaştı?" diye sorunca, ben: "Bana
(bilgisi) ulaşmıştı," cevabını verdim. Resulullah: "Senin doğ­
ruyu bulmana ne sebep olabilir?" diye sorunca ben: "Kabe'ye
ele geçirip, orayı yurt edinirsen (o zaman Müslüman olurum)"
dedim. Resulullah: "Umulur ki eğer yaşarsan bunu da görür­
sün," dedi. Sonra Resulullah: "Ey Bilal! Bu adamın heybesini
al ve ona acve hurmasından ver," dedi. Ben oradan dönerken
Resulullah: "Bu kişi, Amiroğulları süvarilerinin en hayırlısı­
dır;' dedi. Allah'a yemin olsun ki ben ailemle Avza'da olduğum
sırada bir süvari çıka geldi. Ona: "Nereden (geliyorsun)?"
dediğimde "Mekke'den (geliyorum)" dedi. Ben: "insanlar ne
yaptı?" diye sorduğumda o: "Muhammed galib geldi ve orayı
ele geçirip oraya yerleşti" dedi. Kendi kendime ·�nnem yası­
mı tutsun. Ben o gün müslüman olsaydım ve Resulullah'tan
Hire'yi isteseydim o bana orayı ikta verirdi," diye hayıflanır­
ken o da: "Vallahi bundan sonra ne bir bardaktan içerim, ne
de ömür boyu altımda bir zevn atı olur !" dedi.
168. Abdurrahim b. Süleyman-lsrail-Semmak-lkrime'den lbn Abbas

Resulullah'ın Bedir'de işi bitince ona: "Korumasız kalan


kervanı ele geçirmelisin," dendi. Bunun üzerine bağlı bir
halde esir olan Abbas: "Bu uygun değildir," dedi. Resulullah:
"Neden?" diye sorunca, Hz. Abbas: "Yüce Allah sana iki toplu­
luktan birini vadetmişti ve vadettiğini sana verdi," karşılığını
verdi.
169. Veki'-Hişam b. Urve-Zübeyr'in çocuklarından biri
Kitdbü'l-Meğdzf 93

Zübeyr, Bedir Günü başına sarı renkli bir sarık sarmıştı.


Melekler de o gün sarı renkli sarıklarla inmişlerdi.
1 70. Ahde-Hişam b. Ubade b. Hamza-Zübeyr

Buna benzer bir rivayeti nakletti.


171. Abde-Hişam-Urve-Babası-lbn Ömer

Allah Resulü (sav.) Bedir Kuyusunun başında durup (ölen


Müşriklere): "Rabbinizin vadettiğini buldunuz mu?" dedi. Ar­
dından da "Onlar şu an benim dediklerimi duyuyorlar;· buyurdu.
172. EbO Osame-Hişam

Bedir Günü Allah Resulünün sadece iki atı vardı. Bunların


birisinin üzerinde Zübeyr vardı.
173. Abdullah b. ldris-Mutarrif-EbO ishak-Bera

Bedir Günü benle ibn Ömer Allah Resulüne arz edildik, fa­
kat bizi (yaşça) küçük buldu. Uhud Savaşına ise katıldık.
1 74. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah, EbQ Süfyan'ın geliş (haberi) kendisine ulaştığı


zaman (sahabeyle) istişarede bulundu. Hz. EbO Bekir konu­
şunca (fikrini söyleyince) Resulullah ondan yüz çevirdi. Sonra
Hz. Ömer de konuştu (görüşünü söyledi), Resulullah ondan
da yüz çevirdi. Sa'd b. Ubade: "Bizi mi kast ediyorsun (görü­
şümüzü istiyorsun) ey Allah'ın Resulü! Nefsim elinde olana
yemin ederim ki atlarımızı denize sürmemizi emredersen te­
reddütsüz süreriz. Berku'l-Gımad'a51 sürmemizi emredersen
tereddütsüz oraya da süreriz!" deyince Resulullah halkın ha­
zırlanmasını istedi.
Yola çıkıp nihayet Bedir'e gelip konakladıklarında araların­
da Beni Haccac'ın kölesinin de olduğu Kureyş'in su taşıyıcıları
geldi. Sahabe onu (köleyi) yakaladı. Resulullah'ın ashabı ona
(köleye) EbO Süfyan ve arkadaşları hakkında bilgi soruyor, o
ise: "EbO Süfyan hakkında bilgim yoktur. Ama (aralarında)
şunlar,EbO Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye b. Halef de vardır,"
diyordu. O böyle söyleyince onu dövüyorlardı, bunun üzeri-

51 Yemen yönünden Mekke'ye beş günlük mesafede olan bir bölgedir.


94 Kitdbü'l-Meğdzf

ne o: "(Tamam) Size şu Ebu Süfyan ile ilgili bilgi vereceğim,"


diyordu. Onu bıralop Ebu Süfyan ile ilgili sorduklarında yine:
"Ebu Süfyan hakkında bilgim yoktur. Ama (aralarında) şunlar,
Ebu Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye b. Halef de vardır;• diyordu.
Köle bunu söyleyince onu yine dövüyorlardı. Resulullah ise
(o esnada) namaz kılmaktaydı. Bu durumu görünce namazı
bıraktı ve: "Nefsim elinde olana yemin ederim ki; size doğru­
yu söylediği zaman onu dövüyorsunuz, yalan söylediği zaman
ise bırakıyorsunuz," dedi. (O zaman) Hz. Peygamber: "Burası
falanın (öleceği) yeridir," deyip elini de (onların vurulup dü­
şecekleri) yerlere tek tek koydu. Onlardan hiçbiri, Resulul­
lah'ın elini koyduğu yerden öteye geçmedi.
175. Şebabe b. Sevvar-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Hz. Ömer ile beraber Mekke ile Medine arasında hilali gö­
zetliyorduk. Benim gözlerim (daha) keskin olduğundan ben
onu gördüm. Bunun üzerine Hz. Ömer'e: "Onu görmüyor mu­
sun?" demeye başladım. Hz. Ömer bakıyor fakat göremiyordu.
Hz. Ömer, "Ben yatağıma uzanmışken de göremiyorum" deyip
bize Bedir ehlinden bahsetmeye başladı ve şöyle dedi: "Re­
sulullah Bedir'de öldürülen müşriklerin öldürüleceği yerleri
bir gün öncesinden göstermiş ve: "İnşaallah burası yarın falan
kişinin öleceği yerdir," demişti. Onu hak ile peygamber olarak
gönderen Allah'a yemin ederim ki; onlardan hiçbirinin düşüp
öldüğü yer, Resulullah'ın elini koyduğu bu sınırlardan öteye
geçmedi.
Sonra onlar üst üste bir kuyuya atılınca Resulullah yürü­
yüp yanlarına gitti ve: "Ey falan oğlu falan! Ey falan oğlu falan!
Allah'ın ve Resulü'nün size vadettiklerini hak olarak buldunuz
mu?" dedi. Ben (Hz. Ömer): "Ya Resulallah! Bu ruhu olmayan
cansız bedenlerle nasıl konuşursun" diye sorunca Resulullah:
"Siz, benim söylediklerimi onlardan daha iyi duymuyorsunuz.
Ancak onların bana cevap veremeye güçleri yoktur" buyurdu.
176. Yezid b. Harun-Süleyman et-Teymi-Miclez-Kays b. Ubade

Hz. Ali, Hamza ve Ubeyde b. el-Haris ile Utbe b. Rebi'a, Şey­


be b. Rebi'a ve Velid b. Utbe karşılıklı çarpıştılar. Bunun üzeri-
Kitdbü'l-Meğazr 95

ne "Bunlar Rab/eri hakkında çekişip duran iki düşmandırlar."52


ayeti onların hakkında nazil oldu.
1 77. Fadl. b. Dukeyn-YOnus-EbO's-Sefer

Bedir Günü, Resulullah'ın münadisi: "Ümmü Hakim bint


Haram'ı esir alan onu serbest bıraksın. Çünkü Resulullah ona
eman vermiştir," diye seslendi. Onu Ensardan bir adam esir
almış ve saçlarıyla ellerini arkadan bağlamıştı. Resulullah'ın
münadisinin sesini duyunca onu serbest bıraktı.
178. Abdüla'la-Davut-EbO Nadra

" Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya [savaşan)


bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkası­
nı düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba uğrdmış olur,"53
(bu ayet), Bedir Günü nazil oldu. Onların geri çekilme hakları
yoktu. Eğer geri çekilecek olsalardı, müşriklere katılmaktan
başka seçenekleri yoktu.
1 79. Şebabe b. Sivar-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Halamın oğlu Harise, Bedir Günü Resulullah ile beraber


gitmişti. Savaşmaya değil, (olanları) izlemeye gelen bir genç­
ti. Ona bir ok isabet etti ve onu öldürdü. Halam olan annesi
Resulullah'a gelip: "Ya Resulallah! Eğer oğlum Harise cennet­
te ise sabredip sevabını Allah'tan beklerim. Yoksa ne yapa­
cağımı göreceksin;· dedi. Resulullah "Ey Harise'nin annesi!
Birçok cennet vardır. Oğlun bunlardan Firdevsü'l-A'la'dadır,"
buyurdu.
180. Ebu Üsame-Velid b. Cumey-EbO't-Tufeyl-Huzeyfe b. el-Yeman

Bedir Savaşına katılmama engel olan sebep sadece şuydu:


Ben ve babam Hüseyl, yola çıkınca Kureyş kafirleri bizi yakala­
dılar ve: "Siz Muhammed'in yanına (mı) gitmek istiyorsunuz,"
dediler. Biz: "Hayır, biz Onun yanına gitmek istemiyoruz, biz
sadece Medine'ye gitmek istiyoruz," dedik. Kureyşliler, bizden
Medine'ye dönüp fakat Resulullah ile beraber savaşmamak
üzere Allah adına söz aldılar. Resulullah'a gidip bunu haber

52 Hac, 22/19.
53 Enfal, 8/16.
96 Kitı'Jbü'/-Meğı'Jzi

verince şöyle buyurdu: " (Yanımızdan) ayrılınız. Onlara verdi­


ğimiz sözde dururuz ve onlara karşı Allah'tan yardım dileriz."
181. Fadl b. Dukeyn-Hamza b. Ebi Useyd-Babası

Allah Resulü Bedir Günü bizi Kureyş'e karşı dizdiği, Ku­


reyş'in de bize karşı dizildiği zaman bize, "Onlar size saldır­
dıklarında siz de onlara ok atınız," dedi.
182. Abdullah b. Numeyr-Haccac-Nafı'-lbn Ömer

"Talha (b. Ebi Talha) Bedir Günü müşriklerin sancaktarıy­


dı. Ali b. Ebi Talib onunla mübareze ederek onu öldürdü."
183. es-Sekafi-Halid-lkrime

Allah Resulü, Bedir Günü; "Sizden her kim, Haşimoğulla­


rından biriyle karşılaşırsa onu öldürmesin. Çünkü onlar zorla
(savaşa) çıkarılmışlardır," diye buyurdu.
184. ·,eki'-lsrail-Ebi'l-Hey-lbrahim et-Teymi

·�nah Resulü Bedir Günü Kureyş müşriklerinden bir ada­


mı öldürdü ve onu bir ağaca astı."
185. Aiz b. Habib-Haccac-el-Hakem-el-Mıksem-lbn Abbas

"Bedir'e katılanlar (Müslümanlar) üç yüz on üç kişiydiler. On­


lardan yetmiş beşi Muhacirdi. Bedir'de (müşriklerin) hezimeti,
Ramazan ayının on yedisi(ne denk gelen) cuma gecesi olmuştu."
186. Aiz b. Habib-Haccac-EbO ishak-Bera

"Bedir'e katılanlar (Müslümanlar) üç yüz on küsur kişiydi­


ler. Muhacirler ise yetmiş altı kişiydi."
187. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Ebıl ishak-Bera' b. Azib

Allah Resulü'nün Bedir'e katılan ashabı üç yüz on kü­


sur kişiydi. Biz de onların sayılarının kendisiyle nehri geçen
TalUt'un adamlarının sayısı kadar olduğunu konuşuyorduk.
TalOt'la birlikte sadece inananlar nehri geçmişti.
188. Abdurrahim, Eş'as-lbn Sirin-Ubeyde

"Hz. Peygamberle birlikte Bedir'e katılanların sayısı


TalOt'la birlikte nehri geçenlerin sayısı kadardı. Onların da
sayısı üç yüz on üçtü."
Kitlibü'l-Meğlizf 97

189. Yeki', Sabit b. Ammara-Guneym b. Kays-EbO MQsa

"CalOt (ile savaş) günü TalOt'un adamlarının sayısı üç yüz


on küsür kadardı."
190. Veki'-Süfy.in ve lsrail-Bera b. Azib

"(Bedir Günü) Hz. Peygamber'in ashabının sayısı üç yüz on


küsurdu. (Bedir ashabının) CalOt ile savaştığı günü TalOt'la
birlikte nehri geçenlerin sayısıyla aynı olduğu rivayet edil­
mektedir. TalOt'la birlikte nehri sadece mümin olanlar geç­
mişti."
191. Abdurrahim b. Süleyman-Yahya b. Said-Mu'az b. Rifa'a b. Rafi' el-Ensari

Bir melek Allah Resulüne gelip, "Bedir ehlinin aranızdaki


durumu nasıldır?" diye sordu. Allah Resulü de "Onlar insan­
ların en faziletlileridir," diye cevap verince, melek de: "Me­
leklerden Bedir'e katılanların konumu da aynı şekildedir,"
dedi.
192. Süfyan b. Uyeyne-Amr-Hasan b. Muhammed-Hz. Ali'nin katibi Abdullah b.
Ehi Rafı'-Hz. Ali

Hz. Ali, Allah Resulü'nün Hatıb b. Ehi Beltea'yı kastederek


şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu kişi, Bedir Savaşı'na katıl­
mıştır. Nereden biliyorsun; belki de Yüce Allah Bedir ehline
bakıp: 'Ne dilerseniz yapın. Sizi affettim buyurmuştur."'
193. lbn Fudayl. Hasin'den, O da Sa'd b. Ubeyde'den EbQ Abdurrahman

Hz. Ali, Resulullah'ın (Hatıb b. Ehi Beltea'yı kastederek)


şöyle buyurduğunu nakleder: "Bu kişi Bedir ehlinden değil
midir? Nereden biliyorsun; belki de Yüce Allah Bedir ehline
bakıp: 'Dilediğinizi yapın, Cenneti hak ettiniz buyurmuştur."'
194. EbQ Osame-Ömer b. Hamza-Salim-lbn Ömer

İbn Ömer, Resulullah'ın Hz. Ömer'e Hatıb b. Ehi Beltea


hakkında şöyle buyurduğunu nakleder: "Nereden biliyorsun;
belki de Yüce Allah Bedir ehline bakıp: 'Dilediğinizi yapın' bu­
yurmuştur."
195. Yezid b. HarQn-Hammad b. Seleme-Asım b. Ebi'n-NecQd-EbQ Salih-EbQ
Hüreyre
98 KltiJbü'l-Meğdzf

Resulullah şöyle buyurdu: "Yüce Allah Bedir ehline bakıp:


'Dilediğinizi yapın. Sizi affettim,' buyurdu."
196. Şeblibe b. Sevviir-Leys-EbQ'z-Zubeyr-Clibir

Hatib b. Ebi Beltea'nın bir kölesi Resulullah'a Hatıb'ı şikayet


etmek üzere geldi ve: ''Ya Resulallah! Hatıb cehenneme gire­
cek," dedi. Resulullah: ''Yalan söyledin. O cehenneme girmeye­
cek; çünkü o, Bedir ve Hudeybiye'de bulunmuştur,'' buyurdu.
197. Veki'-Süfylin-Yahyli b. Said-Ubliye b. Rlfli'a'dan-dedesi Rlifi' b. Hadic

Cibril veya bir melek gelip Resulullah'a "İçinizdeki Bedir'e


katılanları ne konumda sayarsınız?" diye sordu. Resulullah
"Onlar bizim en hayırhlarımızdırlar,'' buyurunca, Melek: "Me­
leklerden de (Bedir'e katılanlar) en hayırhlanmızdırlar," dedi.
198. Veki'-Süfylin-Bir adamdan-Dahhlik

"O gün arkasını düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba
uğramış olur... "54 ayetindeki bu hüküm, özellikle Bedir Günü
içindir.
199. Yeki', Rebi'-Hasan'ın (el-Basri)

"Tekrar savaşmak için bir tarafa çekilmek veya (savaşan)


bir başka topluluğa katılmak maksadı dışında, o gün arkası­
nı düşmana dönen kimse Allah 'tan bir gazaba uğramış olur'55
ayetindeki bu hüküm, özellikle Bedir Günü içindir. (Yoksa) Sa­
vaş meydanından kaçmak büyük günahlardan değildir."
200.Cerir, Mugire-lbriihim (en-Neha'i)

"Resulullah Bedir Günü esir düşmüş (hür) Arabın fidyesini


kırk ukiyye, anlaşmahların fidyesini ise yirmi ukiyye yaptı. Bir
ukiyye, kırk dirhemdir.
201. EbQ Hlilid-el-Ahmer-Eş'as-EbQ'z-Zinlid

"Bedir Savaşında safiy (Resulullah'ın kendisi için seçip


ayırdığı şey) As b. Münebbih b. el-Haccac'ın kılıcı olmuştu."
202. Ahde b. Süleymlin-Muhammed b. Amr-Zühri-Muhammed b. Cübeyr-Cü­
beyr b. Mut'im

54 Enflil, 8/16.
55 Enflil, 8/16.
KitlJbü'l-MelJdzt 99

"Bedir esirlerinin fidyesi ile ilgili Resulullah'ın huzuruna


geldim:•
203. EbQ Üsilme-lbn Avn-EbQ'I-Aliye

"Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz all­


rız,"56 ayeti hakkında, "Bu ayetin Bedir Günüyle ilgili olduğu­
nu, dumanın da geçtiğini (Mekke'de meydana gelen kıtlık ol­
duğunu) konuşurduk.
204. Veld'-lsriil-EbQ lshik-EbQ Ubeyde-Abdullah (lbn Mes'Od)

"Bedir Savaşında elde edeceklerimizde ben, Sa'd ve Am­


mar ortak olmuştuk. Ben ve Ammar bir şey getirememiştik.
Sa'd ise iki esir getirmişti:'
205. Abdurrahim-Muhammed b. ishak-Muhammed b. Amr-Ad

Süheyl b. Amr alt dudağı yank olan bir adamdı. Bedir Günü
esir alınınca, Ömer b. el-Hatdb, Resulullah'a "Ya Resulallah!
Şunun iki alt dişini de sök de dili takılsın bir daha hiç bir yer­
de aleyhinde konuşmasın," deyince Resulullah "Ona müsle
yapmam. Eğer ben ona müsle (uzuvlannı kesme) yaparsam
Allah da bana müsle yapar;• buyurdu.
206. EbQ Muiviye, A 'meş-EbQ SAlih-EbQ Hüreyre

Resulullah şöyle buyurdu: "Sizden önce hiçbir kavme ga­


nimet helal kılınmadı. Gökten bir ateş iner ve bu (malları)
yerdi." Bedir Savaşında insanlar ganimetlere koşuşması üze­
rine şu ayetler nazil oldu: "Eğer Allah 'm daha önce verilmiş bir
hükmü olmasaydı, aldığmız şeyden dolayı size büyük bir azap
dokunurdu. Artık elde ettiğiniz ganimetten helal ve temiz ola­
rak yiyin. Allah 'a karşı gelmekten sakımn. Şüphesiz Allah çok
bağışlayandır, çok merhamet edendir."57
207. Veki'-Mes'Qdi-Kasım b. Abdurrahman

"Bedir Günü Müslümanlardan ilk şehit olan kişi Mihca'dır."

56 Duhan, 44/16.
57 Enfal, 8/68-69.
100 KitfJbü'l-Meğdzt

Uhud Savaşı
İbn Ebi Şeybe'nin Uhud Savaşı Hakkında Hatırladıkları ve
Uhud Savaşı ile İlgili Aktarılan Rivayetler
208. Cerir, b. Abdulhamid-Ata' b. es-Saib-Şa'bi

"Uhud Savaşında Resulullah müşriklere bir tuzak kurdu.


Onlara tuzak kurduğu ilk gün buydu."
209. EbO Osame-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Uhud Günü müşrikler hezimete uğrayınca İblis (Müslü­


manlara) : "Ey Allah'ın kulları, arka tarafınız(da bulunanla­
rınızdan sakının!) diye bağırdı. Bunun üzerine (Müslüman
ordusunun) öncüleri ile geridekiler birbirine girdi. Bu sırada
Huzeyfe, babası Yeman'ın Müslümanların elinde olduğunu
gördü. Huzeyfe: "Ey Allah'ın kulları! Bu babamdır, bu babam­
dır" dedi. Hz. Aişe der: ·�ııah'a yemin olsun ki, (buna rağmen)
Müslümanlar vazgeçmediler nihayet onu öldürdüler." Bunun
üzerine Huzeyfe: ·�nah sizi affetsin," dedi. Urve der ki: "Val­
lahi! Huzeyfe, Allah'a kavuşuncaya kadar; babasını öldürene
karşı gösterdiği iyi tavırda bir değişme olmamıştır."
210. Abdüla'la-Davıld b. Ehi Hind-Şa'bi

Uhud Günü müşrikler dönüp gidince Müslümanlar, müş­


riklerin kardeşlerine, kulaklarını ve burunlarını kesip karın­
larını yararak kötü bir şekilde müsle yaptıklarını gördüler. Re­
sulullah'ın ashabı: "Onlara karşı Allah bize zafer nasip ederse
biz de onlara bu yapılanlardan fazlasını yapacağız," dediler.
Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Ceza verirken, size verilenin
aymyla karşılık verin. Yemin olsun ki sabrederseniz bu, sabre­
denler için daha hayırlıdır."58 Bu ayet nazil olunca Resulullah:
"Onların aksine biz sabrederiz," diye buyurdu.
2 1 1 . Abdurrahim b. Süleyman-Hişam b. Haşim-Said b. el-Müseyyeb

"Sa'd b. Malik, Uhud Günü Müslümanların en cesuruydu."


212. EbQ Üsame-lbn Avn'den Umyr b. ishak

58 Nahl, 16/126.
Kitdbü'l-Meğdzf 101

Uhud Günü insanlar Resulullah'ın etrafından dağıldı. Sa'd


b. Malik ise ok atıyor, bir genç de ona ok veriyordu. Sa'd'ın
attığı her oktan sonra genç ona bir ok daha veriyor ve: 'l\.t ey
Ebu İshak!" diyordu. Savaştan sonra genci aradılar, ama onu
bulamadılar.
2 1 3. Yeki-Süfyan-Sa 'd b. lbrahim-Abdullah b. Şeddad-Ali b. Ebi Talib

"Resulullah'ın, Sa'd'dan başka kimse için: Annem babam


sana feda olsun' dediğini duymadım. Uhud Günü Resulullah'
At ey Sa'd! Annem babam sana feda olsun' dediğini duydum:'
2 14. Abdullah b. Nümeyr-Yahya b. Said-Said b. el-Müseyyeb

"Sa'd b. Ebi Vakkas Resulullah'ın kendisi için: 'Annem ba­


bam sana feda olsun' dediğini söylerdi."
215. Muhammed b. Bişr ve Ebu Üsame-Mis'ar-Sa'd b. lbrahim-Babası-Sa'd

"Uhud Günü Resulullah'ın sağında ve solunda beyaz elbi­


seli iki adam gördüm. Onları ne daha önce ne de daha sonra
gördüm."
2 16. Ebu üsame-lbn Avn-Umeyr b. ishak

"Hz. Hamza, Resulullah'ın önünde "Ben, Allah'ın arslanı­


yım" diyerek iki kılıçla savaşıyordu. Hz. Hamza ileri geri gidip
savaşmaya başladı ve kayıp sırt üstü düşünce zırhının önün­
den karnı açıldı. Habeşi köle onu görüp bir mızrak veya harbe
(kısa mızrak) atarak kamını deşti.
21 7. Veki'-Süfyan-Salim-Said b. Cübeyr

Uhud Günü Hamza b. Abdilmuttalib ile Mus'ab b. Umeyr


şehit düşüp (öbür alemde) kendilerine verilen bol nzıkları
görünce: "Keşke kardeşlerimiz, bizim elde ettiğimiz hayır­
ları öğrenseler de cihada rağbetleri daha da artsa!" dediler.
Bunun üzerine Yüce Allah: "Bunu Ben sizin yerinize onlara
bildireceğim," buyurdu ve: "Allah yolunda öldürülenleri sakın
ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab/eri katında Allah 'ın,
lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak
rızıklandmlmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşama­
yan [henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayaca­
ğına ve onların üzülmeyecek/erine sevinirler. (Şehitler) Allah 'ın
102 Kitdbü'l-Meğdzf

nimetine, keremine ve Allah 'm, mü'minlerin sevabmı zayi etme­


yeceğine sevinirler"59 ayetini indirdi.
2 18. Zeyd b. Habbib-Üsame b. Zeyd-Zühri-Enes b. Malik

Uhud Günü, Resulullah Hamza'nın parçalanmış olduğu hal­


de cesedinin yanına uğrayınca başında durup şöyle buyurdu:
"Eğer Safiyye içinde bir üzüntü hissetmeyecek olsaydı, Ham­
za'yı vahşi hayvanlar yesin de kıyamet günü onların karınla­
rından haşr edilsin diye (defnetmez), bırakırdım." Daha son­
ra (onu kefenlemek için) bir kumaş istedi. Bu kumaşla başı
örtülünce ayakları, ayakları örtülünce ise başı görünüyordu.
Resulullah "Bunu, başının üstüne uzatın ve ayaklarının üstü­
ne de harmel otu koyun" buyurdu. (O gün) giysiler az ölüler
ise çoktu. Bir kumaşla bir, iki bazen üç kişi kefenleniyordu.
Resulullah "Hangisi Kur'an'ı daha çok biliyor," diye sorup ona
öncelik veriyordu.
2 19. Şebabe-Leys b. Sa'd-lbn ŞihAb-Abdurrahman b. Ka'b b. Malik-Cabir b. Ab­
dullah

Resulullah Uhud şehitlerinden her iki kişiyi bir kıyafet­


le kefenliyordu. Daha sonra: "Hangisinin Kur'an bilgisi daha
çoktur?" diye soruyordu. Kur'an'ı daha çok bilen biri göste­
rildiğinde mezara önce onu koyuyor ve: "Kıyamet günü ben
bunların şahidiyim," diyordu. Resulullah (Uhud şehitlerinin)
kanlarıyla defnedilmelerini ve namazlarının kılınmamasını
ve yıkanmamalarını emretti.
220. 'Ubeydullah b. Mılsa-Üsame b. Zeyd-NMi"den lbn Ömer

Resulullah Uhud'dan döndüğü sırada Abduleşheloğulla­


rının kadınlarını ölüleri için ağlarken görünce "Fakat Ham­
za'nın ağlayanı yok," dedi. Bunun üzerine Ensar kadınları
Hamza için ağlamak üzere geldiler. Resulullah (bir süre) uyu­
yup uyandığında: (kadınların hala ağladığını görünce) "Bun­
lara yazık olmuş! Hala buradalar mı? Bunlara geri dönmele­
rini ve bu günden sonra ölen için ağlamamalarını söyleyin"
buyurdu.

59 Al-i İmran, 3/169- 1 7 1.


Kit:42bü'l-Mebdzf 103

2 2 1. EbO Muaviye-A'meş-Şakik-HabMb

'i\llah'ın rızasını umarak Resulullah ile beraber hicret et­


tik. Allah'ın sevabımızı vermesi hak oldu. Bizlerden kimisi de
bundan başka bir karşılık almadan gitti. Uhud Günü şehit edi­
len Mus'ab b. Umeyr de bunlardan biridir. Kefenlenmesi için
bir kaftandan başka bir şey bulunamadı. Onunla Mus'ab'ın
başını örttüklerinde ayakları ortaya çıkıyor, ayaklarını örttük­
lerinde ise başı ortaya çıkıyordu. Resulullah "Bu kıyafetle baş
tarafını örtün ve ayakları üzerine ızhır otu koyun;• buyurdu.
Bizlerden kimisi de bu karşılığı tam olarak aldı ve hatta baş­
kasına da hediye etti."
222. Zeyd b. Habbab-Muhammed b. Salih-EbO Üsyed el-Bedri'nin azatlısı Zeyd
b. Ziyad-EbO Üseyd

"Resulullah ile beraber Hz. Hamza'nın mezarının başınday­


dım. Kaftan üzerine yayılıp başı örtülünce ayakları, ayakları
örtülünce ise başı açıkta kaldı. Resulullah 'Bu kaftanla başını
örtün ve ayaklan üzerine harmel otunu koyun,' buyurdu."
223. isa b. YOnus-Muhammed b. lshak-Babası-Ensardan bazı ihtiyarlar

Uhud Günü Resulullah'ın huzuruna şehit düşmüş olarak


Abdullah b. Amr b. Haram ve Amr b. CemQh getirilince Resu­
lullah "Bunlan aynı m�zara defnediniz. Çünkü bunlar, dünya­
da da birbirlerinin samimi dostlarıydı," buyurdu.
224. isa b. YOnus-Muhammed b. ishak-Babası-Beni Seleme'den bazıları

"Muaviye, (Uhud) şehitlerinin kabirlerin yanında geçen pı­


nan başka bir yöne çevirince, pınar ikisinin (Abdullah b. Amr
b. Haram ile Amr b. CemQh'un) mezarlannın üzerinden aktı
ve üzerlerindeki toprağı kaldırdı. Yardım çağrılınca da (gidip)
onlan çıkardık. (Çıkardığımızda) sanki daha dün ölmüşler gibi
bedenleri taze ve bükülüyordu. Üzerlerinde yüzlerini örten iki
hırka vardı ve ayaklannın üzerinde de ızhır bitkisi vardı:'
225. Veki', Süfyan-Esved b. Kays-Nübeyh-Cabir

"Babam, bana: 'Evladım! Arkamda bırakacağım kız çocuk­


ları ile kız kardeşler olmasaydı seni de önüme katıp (savaşa)
götürmek isterdim. Ancak sen Medine'de benim yerime (bu
104 Kitdbü'l-Meğdzf

kadınlara) göz kulak ol!' dedi. Ben çok beklemeden halam, şe­
hit olan babamı ve amcamı bir devenin üzerinde getirdi."
226. Ali b. Haşim-lbn Ebi Leyla-el-Hakem-Muksim-lbn Abbas

"Uhud Günü müşriklerden bir adam öldürüldü. Müşrik­


ler onu almak (için bedel vermek) istediler, ancak Resulullah
buna yanaşmadı. Bedeli bir diyet miktarına kadar yükselttiler
yine de kabul etmedi."
227. Halid b. Mahled-lbrahim b. lsmail-Abdurrahman b. Sabit ve Davıid b. el­
Hasin-Beni Muaviye'nin azatlısı lranh bir köle

"Uhud Savaşında bir adamı vurup öldürdüm ve J\l! Bu da


benden! Ben ki Farisi bir gencim!' dedim. Bunun üzerine Re­
sulullah: "'Ben ki Ensarlı bir gencim!' demene engel olan ne
ki? Çünkü bir kavmin azatlısı da, onlardandır," buyurdu."
228. Yezid b. Harün-Hümeyd-Enes b. Malik

"Enes'in amcası Bedir Savaşına katılamadı. Bunun üzeri­


ne: 'Resulullah'ın müşriklerle yaptığı ilk savaşa katılamadım.
Eğer Allah bana müşriklerle savaşma imkanını gösterirse ne­
ler yapacağımı görür,' dedi. Uhud Günü Müslümanlar bozguna
uğrayınca: J\llah'ım! Bunların (yani Müslümanların) yapmış
.
oldukları şeylerden dolayı Senden özür (af) dilerim. Şunların
(yani Müşriklerin) yaptıklarından da teberri ederim,"' dedi
(ve düşmana doğru) ilerledi. Sa'd onu Uhud'un aşağısında en
ileride görünce: 'Ben de seninleyim' dedi. Sa'd derdi ki: 'Ben
onun yaptığını yapamadım. Vücudunda seksen küsur kılıç
darbesi, mızrak yarası ve ok izi görüldü. Biz: " İnananlardan,
Allah'a verdiği ahdi yerine getiren adamlar vardır. Kimi, bu
uğurda camm vermiş, kimi de beklemektedir," ayetinin kendisi
ve arkadaşları hakkında nazil olduğunu konuşurduk."'
229. Yezid b. Harün-Hemmam-Katade-Hasan ile Said b. el-Müseyyeb

"Uhud şehitleri yıkandılar."


230. Veki'-lsmail b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

"Talha b. Ubeydillah'ın elini gördüm, felçliydi. Uhud Günü


. onunla Resulullah'ı (gelen darbelere elini siper yaparak) ko­
rumuştu."
Kitdbü'l-Meğdzf 105

2 3 1. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya-Şa'bi

"Hz. Hamza Uhud Günü şehit edildi. Meleklerin yıkadığı


Hanzala b. er-Rahib de Uhud Günü şehit edildi."
232. Abdullah b. idris-Ubeydullah b. Ömer-Nafi-lbn Ömer

"Uhud Günü on dört yaşındayken Resulullah'a gösterildim.


Fakat beni küçük gördü. Hendek Savaşında on beş yaşımday­
ken gösterildiğimde ise (savaşa katılmama) izin verdi." Nafi'
der ki: "Ömer b. Abdülaziz'e bunu aktardığımda bana: "Kü­
çük ile büyük arasındaki yaş sınırı da işte budur." Dedi. Sonra
da valilerine şöyle bir mektup yazdı: "Savaşta on beş yaşında
olanlara diğer askerler gibi maaş verilsin. On dört yaşında
olanlar ise çocuktan sayılsın:·
233. Ya'la b. Ubeyd-Muhammed b. Amr-Sa'd b. el-Münzir

"Resulullah Uhud'a çıkıp Veda Tepesini geride bırakıp ar­


dına bakınca silahlı bir birlik gördü ve: "Kim bunlar?" diye
sorunca '�bdullah b. Ubey b. Sehll ve Yahudilerden olan
dostlarıdır," dediler. Resulullah "Müslüman mı oldular?" diye
sordu. "Hayır, onlar dinlerine tabidirler," cevabını verdiler.
Bunun üzerine Resulullah "Onlara söyleyin geri dönsünler.
Biz müşriklere karşı müşriklerden yardım talep etmeyiz,"
buyurdu."
234. Abdullah b. idris-Muhammed b. ishak-Asım b. Ömer b. Katade

"Uhud Günü, Katade b. en-Numan'ın gözü (yuvasından çı­


kıp) yanağına düşmüştü. Resulullah onu yerine koydu ve on­
dan sonra bu gözü en güzel ve en iyi gören göz oldu:·
235. Mu'temir b. Süleyman-Ma'mer-Zühri-Bir Adam-Cabir

"Resulullah Uhud Günü öldürülen (Müslümanların) kanla­


rıyla (kanlı elbiseleriyle) kefenlenmelerini, Kur'an'dan daha
çok ezber bilene öncelik vermelerini ve mezara ikişer kişinin
defnedilmesini emretti. Ben de babamı ve amcamı bir mezara
defnettim."
236. Zeyd b. Hubab-Mılsa b. Ubeyde-Muhammed b. Sabit

Resulullah Uhud Günü: "İlerle ey Mus'ab!" deyince Abdur­


rahman: "Ya Resulallah! Mus'ab öldürülmedi mi?" diye sordu.
106 Kitdbü'l-Meğdzf

Resulullah: "Evet! Ama bir melek onun yerine geçti ve onun


ismini aldı," cevabını verdi.
237. Yezid b. HAr1ln-HammAd b. Seleme-Ad' b. es-SAlb-Şa'bi-Abdullah b. Mes'Qd

"Uhud Savaşında kadınlar (müşriklerin) yaralılarını takip


edip onları öldürür, (Müslümanlara) su verir ve yaralı (Müs­
lümanları) tedavi ederlerdi."
238. Atnn-HammAd b. Seleme-SAbit-Enes

Resulullah'ın Uhud Günü bir kılıç aldı ve: "Bunu benden


kim alır?" dedi. Herkes elini uzatıp: "Ben, ben," demeye başla­
yınca Resulullah "Kim bunu, hakkını (vermek şartıyla) alır?"
dedi. Bunun üzerine halk geri çekildi, Simak Ebu Dücane:
"Ben onu, hakkını vermek şartıyla alırım," deyip kılıcı aldı ve
onunla müşriklerin kafalarını parçaladı.
239. EbQ Muılviye-HişAm-Babası (Urve)

Resulullah Uhud'u görünce: "Bu bizi seven ve bizim de onu


sevdiğimiz bir dağdır," derdi.
240. HAşim b. Kasım, Babası-Şu'be-Hakem

" (Uhud şehitlerini) kastederek onların namazı kılınmadı


ve yıkanmadılar," dedi.
241. Abdurrahim b. SüleymAn-ZekeriyA-Amir

Uhud Günü Resulullah burnundan ve ön dişleriyle azı dişi


arasındaki dişinden yaralandı. Amir, Talha'nın da Resulullah'ı
korurken elinden yaralandığını ve bundan dolayı parmakları­
nın felçli olduğunu söylerdi.
242. Abdullah b. Bekr et-Teymi-Humeyd-Enes-EbQ Talha

"Uhud Günü kendisine uyuklama basanlardan biriydim.


Hatta bu yüzden defalarca kılıcım elimden düştü.''
243. Esved b. Amir-HammAd b. Seleme-Ali b. Zeyd ve SAbit-Enes

Uhud Günü müşrikler Resulullah'a yaklaşınca: "Kim bun­


ları bizden uzaklaştırırsa cennete girer," dedi. Bunun üzerine
Ensardan bir adam kalkıp ölene kadar savaştı. Sonra başka
biri kalkıp ölene kadar savaştı. Bu şekilde yedi kişi (kalkıp
Kltdbü'l-Meğ/Jzf 107

müşrikleri uzaklaştırırken) şehit oldular. Resulullah ''Arka­


daşlarımıza insaflı davranmadık;' dedi.
244. Zeyd b. Hubab-MQsa b. Ubeyde-Abdullah b. Ubeyde-Ümmü Hani"nin azat­
lısı EbQ Salih

Haris b. Suveyd, Resulullah'a biat edip ona iman ettikten


sonra Mekkelilerin safında Uhud (Savaşına) katılıp Müslü­
manlarla savaştı. Sonra şaşırıp ortada kalınca Mekke'ye dö­
nüp kardeşi Culas b. Suveyd'e şöyle bir mektup yazdı: "Ey kar­
deşim! Yaptıklarımdan dolayı pişman olup Allah'a tövbe ede­
rek islam'a dönüyorum. Bu durumu Resulullah'a anlat. Eğer
tövbemi kabul ettirebilirsen bana yaz." Culas, bunu Resulul­
lah'a anlatınca şu ayet nazil oldu: "inandıktan, peygamberin
hak olduğuna şehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten
sonra inkar eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir?'60
Haris'in arkadaşlarından bir grup: "Kavmiyle bize karşı sa­
vaşıp şimdi islam'a mı dönüyor!" dediler. Bunun üzerine şu
ayet nazil oldu: "İman ettikten sonra küfre sapıp küfürleri ar­
tanların tövbeleri asla kabul edilmez. İşte onlar sapanlann ta
kendileridir. "6 1
245. Zeyd b. Hubab-MQsa b. Ubeyde-Muhammed b. Ka'b el-Kurazi

Hz. Ali, Uhud Günü Hz. Fatıma'yla karşılaşıp ona: "Verilme­


miş (görevini yerine getiren) şu kılıcı al;' deyince Resulullah
"Sen bugün güzel savaştıysan, EbO. Dücane, Mus'ab b. Umeyr,
Haris b. es-Sımma ve Sehl b. Huneyf de güzel savaştılar," buyur­
du. Ensardan (bazdan) ve Kureyş'ten de bir adam (iyi savaştı).
246. Süfyan b. Uyeyne-Amr-lkrime

Hz. Ali kılıcını getirerek (Hz. Fatıma'ya) şöyle dedi: "Bunu


iftiharla al;' (Bunun üzerine) Resulullah şöyle buyurdu: "Sen
bugün güzel savaştıysan, Sehl b. Huneyf, Asım b. Sabit, Haris
b. es-Sımma ve EbO. Dücane de güzel savaştılar."
İkrime dedi ki: Resulullah Uhud Günü: "Kim bu kılıcın hak­
kını vermek şartıyla alır," deyince EbO. Dücane: "Ben," diyerek
kılıcı aldı ve yamulmuş olarak geri getirene kadar onunla

60 AI-i lmran, 3/86.


61 AI-i lmran, 3/90.
1 08 Kitdbü'l-Meğdzf

(müşrikleri) vurdu. Resulullah: "Sen kılıcın hakkını verdin, "


deyince o da "Evet;' dedi.
247. Abdurrahim b. Süleyman-Yezid b. Ebi Ziyad-Abdullah b. el-Haris b. Nevfel

Uhud Günü bir müşrik Resulullah'ın karşısına kılıcını çek­


miş olarak gelince Resulullah da ona doğru yürüyüp, "Ben
peygamberim yalan yok; ben Abdülmuttalib'in oğluyum" di­
yerek adama vurup onu öldürdü.
248. Afmn, Hammad b. Seleme-Ata' b. es-Saib-Şa'bi

Uhud Günü bir kadın (savaşa katılması için) oğluna kılıcı


verdi. Çocuk onu taşımakta güçlük çekince, kadın, bir urgan­
la kılıcı koluna bağladı. Sonra çocuğu Resulullah'a getirdi ve:
"Ya Resulallah! Benim bu oğlum senin yerine savaşsın," dedi.
Resulullah ona "Yavrum! Şuraya saldır! Yavrum! Bu tarafa
saldır!" diyerek çocuğu yönlendirdi. Çocuk yaralanıp yere
düşünce Resulullah'a geldi. Resulullah ona: "Yavrum! Yoksa
korktun mu?" diye sorunca, çocuk: "Hayır! Ey Allah'ın Resu­
lü" dedi.
249. Affll n, Hammad b. Seleme-Ata' b. es-Saib-Şa'bi-lbn Mes'ıld

Uhud Günü kadınlar Müslümanların gerisinde (kalan)


müşriklerin yaralılarını öldürüyorlardı. Şu ayet nazil olun­
caya kadar eğer hiçbirimizin dünyayı istemediğine yemin et­
seydim doğru yemin etmiş olmayı ümit ederdim: "Sizden kimi
dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi
geri çevirip bozguna uğrattı. "62
Resulullah'ın ashabı onun emrine muhalefet edip kendi­
lerine emredilene karşı gelince Hz. Peygamber kendisinin
onuncusu olduğu yedisi Ensar, ikisi de Kureyş'ten (olan)
dokuz kişiyle yalnız kaldı. (Müşrikler) Resulullah'a yaklaşın­
ca, Hz. Peygamber "Onları bizden uzaklaştıran kişiye Allah,
merhamet etsin," buyurdu. Ensardan bir adam kalkıp bir
saat çarpıştı ve nihayet şehit düştü. Müşrikler Resulullah'a
yine yaklaşınca Resulullah "Onları bizden uzaklaştıran kişi­
ye Allah, kişiye merhamet etsin," buyurdu. Yedisi ölene kadar

62 AH imran. 3/152.
Kitdbü'l-Meğdzf 109

Resulullah bunu söylemeye devam etti. Hz. Peygamber (ya­


nında kalan) iki arkadaşına: Arkadaşlarımıza insaflı davran­
madık," dedi.
Ebu Süfyan gelip: "Hubel yüce olsun!" deyince Resulullah
"i\.llah daha aziz ve daha yücedir' deyiniz," buyurdu, Ebu Süf­
yan: "Bizim Uzza'mız var, sizin Uzza'nız yoktur" deyince, Re­
sulullah: "i\.llah bizim rehberimizdir! Kafirlerin rehberi yok­
tur!' deyiniz," buyurdu. Ebu Süfyan: "(Bu gün) Bedir'e karşılık
(olan) bir gündür. Bir gün lehimize bir gün de aleyhimizedir.
Bir gün kötü oluruz (üzülürüz), bir gün de sevinçli oluruz.
Hanzala'ya karşılık, Hanzala (b. Ebi Amir), falancaya karşılık
da falanca(yı öldürdük) deyince, Resulullah: "Eşitlik yok: Ölü­
lerimiz diridirler, (cennette) rızıklandırılıyorlar, sizin ölüleri­
niz ateşte cezalandırılıyorlar," dedi.
Daha sonra Ebu Süfyan: "İradem dışında da olsa halka
müsle yapılmıştır. Ben onlara, ne yapmalarını emrettim, ne
de onlara yasakladım. Böyle yapmaları ne hoşuma gitti ne
de zoruma gitti. Ne beni üzdü ne de sevindirdi;' dedi. Bunun
üzerine baktılar ki Hz. Hamza'nın karnı yarılmış, Hind onun
ciğerini alıp çiğnemiş, ama yiyememişti (yutamamıştı). Resu­
lullah "Ondan bir şey yedi mi?" diye sorunca, sahabe: "Hayır,"
dedi. Resulullah 'i\.llah, Hamza'nın hiçbir parçasını ateşe ko­
yacak değildir," buyurdu.
Resulullah Hamza'yı (musallaya) koyarak cenaze nama­
zını kıldı. Ensardan bir adam getirilip Hamza'nın yanına ko­
nuldu. Resulullah onun da namazını kıldı. Ensari olan adam
kaldırıldı, Hamza yerinde bırakıldı. Sonra başka biri getirilip
Hamza'nın yanına ko.nuldu. Resulullah onun da namazını kıl­
dı. Yine adam kaldırılıp Hamza yerinde bırakıldı. Resulullah o
gün yetmiş defa Hamza'nın (cenaze) namazını kıldı.

250. Muhammed b. Mervan-Umara b. Ebi Hafsa-lkrime

Resulullah Uhud Günü yüzünden yara almış, ön dişleriy­


le azı dişleri arasındaki dişi kırılmış ve o kadar susamıştı ki
dizüstü çökmeye başlamıştı. Arkadaşları da yanından ayrıl-
110 Kitdbü'/-Meğdzf

mışlardı. Ubey b. Halef, kardeşi Ümeyye b. Halefin intikamı­


nı almak üzere geldi ve: "Şu Peygamber olduğunu iddia eden
kişi nerede karşıma çıksın. Eğer gerçekten o bir peygamber­
se beni öldürür," dedi. Hz. Peygamber, "Bana mızrağımı veri­
niz," deyince onlar: ''Ya Resulallah! Hareket edebilecek gücün
mü var?" dediler. Resulullah "Ben Allah'tan, bu kişinin kanını
(dökmeyi) istedim," dedi ve üzerine doğru giderek onu vurup
bineğinden düşürdü. Arkadaşları Ümeyye'yi alıp kurtardılar
ve ona: "Sende bir problem görmüyoruz," dediler. Ümeyye: "O,
Allah'tan kanımı (dökmeyi) istemiştir. Onda öyle bir kuvvet
gördüm ki Rabia ve Mudar kabilesine dağıtılsaydı onlara bile
yeter de artardı."
251. Affan-Hammad b. Seleme-Hişam b Urve-Babası-Zübeyr'den

Hişam b. Urve, babasından, o da Zübeyr'den buna benzer


bir rivayette bulundu.
252. Ahmed b. Abdullah-Ebu Bekir-Yezid-Muksim-lbn Abbas

Hz. Hamza, Uhud Savaşında şehit edildiği sırada, Safıyye,


Hamza'nın başına gelenleri bilmeden onu aramaya çıktı. Hz.
Ali ve Zübeyr ile karşılaşınca Hz. Ali, Zübeyr'e: '/\nnene Ham­
za'nın (başına gelenleri) anlat;' dedi. Zübeyr ise: "Hayır bHakis
halana sen anlat," dei. Safiyye, onlara: "Hamza ne yaptı?" de­
yince onlar, ona haklonda bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti­
ler. Resulullah gelince: "Ben onun (Safiyye'nin) aklına bir şey
olacağından korkuyorum" dedi ve elini göğsüne koyarak ona
dua edince Safiyye, "İnna lillah ve inna ileyhi raciO.n" dedi ve
ağladı. Sonra Resulullah müsle yapılmış olan halde Hamza'nın
yanına gelip başında durdu ve: "Eğer kadınların dövünüp ağ­
lamaları olmasaydı, Hamza'nın cesedi, kuşların kursaklarında
ve yırtıcı hayvanların karınlarında haşrolması için (defnetme­
yerek) bırakırdım" buyurdu. Sonra öldürülenlerin getirilme­
lerini emretti ve cenaze namazlarını kılmaya başladı. Dokuz
kişinin yanına Hamza'yı da koyarak yedi tekbirle namazları­
nı kılıyor, sonra onlar kaldırılıp Hamza bırakılıyor, dokuz kişi
daha getirilerek onlara da yedi tekbirle cenaze namaz kıldırdı.
Hepsinin namazını kıldırana kadar (böyle devam etti.)
. KitlJbü'l-Meğdzf 111

2 5 3. Halid b. Mahled-Abdurrahman b. Abdülaziz-Zühri-Abdurrahman b . Ka'b


b. Malik-Babası

Resulullah Uhud Günü: "Kim Hamza'nın ölüsünü gördü"


diye sorunca, silahı olmayan bir adam: "Ben ölüsünü gör­
düm," dedi. Resulullah "Yürü de bize onu göster;' dedi gelip
Hamza'nın yanında durdu. Karnının deşilip kendisine müsle
yapıldığını görünce: "Vallahi Ya Res�lallah, ona müsle yapıl­
mış" dedi. Resulullah ona bakmak istemedi ve ölüler arasın­
da durup şöyle dedi: "Kıyamet günü bunlann şahidi benim.
_
Onları kanlarıyla defnedin. Yaralanan hiç bir kimse yoktur ki,
kıyamet günü de yarasından kan damlamasın. Onun rengi kan
renginde olduğu halde kokusu misk kokusu gibidir. Onlardan
Kur'an'ı daha fazla bileni önce kabre (ön tarafa) koyunuz," bu­
yurdu.
254. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-Eyyüp-Hamid b. Hilal-Sa'd b. Hişam
b. Amir-Babası

Uhud Günü Resulullah'a yaralıların çokluğundan şikayet


edilince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Mezarları geniş ve
güzel kazınız. Mezara iki veya üç kişi defnediniz. Onlardan
Kur'an'ı daha çok bilenleri öne geçirin (önce kabre koyunuz)"
Babamı iki adamdan önce (kabre) koydular.
255. Ebıl üsame-Şu'be-Adi b. Sabit-Abdullah b. Zeyd-Zeyd b. Sabit

Resulullah Uhud'a (gitmek için yola) çıktığında bazı in­


sanlar onunla birlikte çıkıp ve (sonra yoldan) geri döndüler.
Sahabe onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir grup: "Onları öl­
dürelim," derken diğer bir grup: "Onları öldürmeyelim," dedi.
Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Size ne oldu da münaftklar
hakkmda iki gruba ayrıldmız? Halbuki Allah onları kendi ettik­
leri yüzünden baş aşağı etmiştir."63 Resulullah ise şöyle buyur­
du: "O (Medine) 1'aybe'dir ve kirleri giderir (yok eder), tıpkı
ateşin, gümüşün kirini giderdiği gibi."
256. Kesir b. Hişam-Hişam ed-Dustuva'i-Ebu'z-Zubeyr-Cabir

Muaviye (Uhud şehitlerine yakın olan) su kaynağını (Medi­


ne'ye) akıtmak istediğinde, (yakınlarımızı) oradan (başka bir

63 Nisa, 4/88.
112 Kitdbü'l-Meğdzf

mezarlığa) nakledilmesi için bizi Uhud'da şehit olan yakınla­


rımızın yanına çağırdı. Kırk yıl sonra onları çıkardığımızda
bedenlerinin yumuşacık, el ve ayaklarının büküldüğünü gör­
dük.
257. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes-Ebu Talha

Ebu Talha der ki: "Uhud Günü başımı kaldırıp etrafıma


bakmaya başladığımda, bütün kavmin uyuklamadan dolayı
kalkanlarının altında uzanıp yattığını gördüm."
258. Malik-Yakup b. Abdullah-Ca'fer b. Ebfl-Mugire-lbn Ebza

Uhud Günü Hz. Ali, Beni Şeybe'den Talha, Musafi' ve başka


isimdeki (kişilerle) mübareze ederek diğer insanları öldürdü­
ğü gibi onları da öldürdü. (Medine'ye) varınca Hz. Fatıma'ya:
''Verilmemiş (hakkı verilmiş) şu kılıcı aı;· deyince Resulullah
"Sen güzel savaştıysan, Ensardan olan şu kişi, yine Ensardan
olan şu kişi ve şu kişi de güzel savaştılar," dedi. (O kadar çok
isim saydı ki onları sayarken) Onun nefesi kesildi veya nere­
deyse nefesi kesilecekti.
259. Yahya b. Abdülmelik b. Ebi Gunye-Babasından-Hakem

Uhud Günü Resulullah'ın başında miğfer kırılınca şöyle


buyurdu: "Kendisine hakimler hakimi diyene Allah'ın gazabı
şiddetlenmiştir. Resulullah'ın dişini kırıp yüzünü yaralayana
Allah'ın gazabı şiddetlenmiştir. Allah'ın bir çocuğu olduğunu
iddia edene Allah'ın gazabı şiddetlenmiştir."
260. Halid b. Mahled-Malik b. Enes-Abdullah b. Ebi Bekr-Bir Adam

Uhud Günü Resulullah'ın başında miğfer parçalandı, ön


dişi ile azı dişleri arasındaki dişi kırıldı ve yüzü yaralandı. Hz.
Peygamber'in (yaraları) yakılan bir hasırın (külüyle) tedavi
edildi. Ali b. Ebi Talib, ona kalkan ile su taşıyordu.
261. Ebü Üsame-Hammad b. Zeyd-Eyyüb

Abdurrahman b. Ebi Bekr, Hz. Ebu Bekir'e: "Uhud Günü


ben seni gördüm ve başka tarafa yöneldim," deyince Hz. Ebu
Bekir: ·�ma eğer ben seni görseydim, başka tarafa yönelmez­
dim," karşılığını verdi.
Kitdbü'l-Meğdzf 113

Hendek Savaşı
262. Yezid b. Harfin-Muhammed b. Amr-Babası-Dedesi-Hz. Aişe

Hendek Günü insanların izlerini takip etmek üzere çık­


tım, gittim. Arkamdan bir ayak sesleri geldiğini işittim. Bir de
baktım ki, Sa'd b. Muaz ile yeğeni Harise b. Evs. Sa'd'ın elinde
kalkanını taşıyordu. Ben olduğum yere oturdum. Sa'd b. Muaz
kollarının dışarıda kaldığı şekilde bir zırh giymiş olarak geç­
ti. Bu yüzden ben onun kollarından vurulmasından korktum.
Hz. Aişe der ki (Sa'd b. Muaz) halkın en iri yapılısı ve uzunu
idi. O şu şiiri söyleyerek geçti:
Savaşı anlayan ve ona dalan ne kadar da azdır!
Ölmek ne güzel, gelince ecel!

Kalktım ve bir bahçeye dalıverdim. Bir de baktım ki, ara­


larında Ömer b. el-Hattab'ın ve üzerinde miğfer bulunan bir
adamın da bulunduğu bir grubun olduğunu fark ettim. Hz.
Ömer bana: "Yazıklar olsun sana! Niçin geldin? Yazıklar olsun
sana! Niçin geldin? Vallahi, sen gerçekten çok cesursun! Seni
bir felakete uğramayacağından emin kılan nedir?" deyip beni
o kadar kınadı ki yer yarılıp yerin dibine geçmeyi istedim.
Miğferli şahıs, miğferini yüzünden yukarı doğru kaldırınca
gördüm ki o, Talha b. Ubeydillah'mış. Hz. Ömer'e: "Ey Ömer!
Yazıklar olsun sana! Sen bugün ne kadar da çok konuştun! Al­
lah'tan başka kaçış nereye!" dedi.
Sa'd'ı, Kureyş Müşriklerinden Hibban b. Arika adında bir
adam: "Al sana! Ben Arika'nın oğluyum," deyip okla kolun­
dan vurup can damarını kesti. Sa'd, Allah'a dua ederek şöy­
le dedi: "Allah'ım! Beni Kurayza'nın akıbetini görüp gözüm
aydın oluncaya kadar canımı alma!" Beni Kurayza, Cahiliye
döneminde Sa'd b. Muaz ile anlaşmalısı ve dostu idi. Böyle
dedikten sonra (yarasından) akan kanı durdu ve Allah müş­
rikler üzerine bir rüzgar gönderdi. Şu ayet bu olayı açıklar:
"Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kô.fi geldi. Allah çok
güçlüdür, çok üstündür." (Ahzab, 33/25) Bunun üzerine Ebu
Süfyan, Tihame'ye, Uyeyne b. Bedr b. Hısn ve beraberinde­
kiler ise Necdlilere sığındı. Beni Kurayza ise dönüp kaleleri-
1 14 Kitdbü'l-MeğlJzf

ne sığındı. Resulullah Medine'ye döner dönmez Sa'd için bir


çadır kurulmasını emretti ve mescitte ona bir çadır kurulup
silahlar bırakıldı.
Hz. Aişe der ki: Cibril, Resulullah'a geldi ve: "Silahı bıraktın
mı?" Allah'a yemin olsun ki Melekler henüz silahlarını bırak­
madılar. Beni Kurayza'nın üzerine git ve onlarla savaş!" dedi.
Resulullah yola çıkmaya hazırlanmalarını emredip silahını
kuşanarak çıktı ve Beni Ganm kabilesine uğradı. Onlar Mes­
cid'e komşuydu. Onlara: "Size kim uğradı?" diye sorunca, on­
lar: "Dihyetu'l-Kelbi uğradı" dediler. Dihye'nin sakalı, hal ve
tavrı ve yüzü Cibril'e benzerdi. Resulullah onlara geldi ve Beni
Kurayza'yı yirmi beş gün muhasara altında tuttu. Muhasara
Beni Kurayza'yı zor durumda bırakıp vaziyetleri kötüleşince:
"Resulullah'ın hükmüne razı olun!" denildi. EbO Lübabe'yle
istişare ettiklerinde onlara: "Hükmün idam olduğu" anlamın­
da eliyle (boğazını) işaret etti. Bunun üzerine onlar: "(Sa'd)
İbn Muaz'ın hükmüne razıyız" dediler. Resulullah "(Tamam).
O zaman Sa'd b. Muaz'ın vereceği hükme razı olun;• buyurdu
ve Kurayzahlar kalelerinden çıktılar.
Resulullah Sa'd'ı çağırdı. Onu üzerinde liften yapılmış se­
mer bulunan bir binekle getirdiler. Kavmi etrafına toplanıp:
"Ey EbO. Amr! Şunu iyi bilirsin ki bunlar senin anlaşmahların,
dostların ve kötü zamanlarında yardımcılarındı!" demeye
başladılar. Ancak Sa'd, Beni Kurayza'nın yurtlarına yaklaşın­
caya kadar onlara bir şey söylemedi. Kavmine dönüp: "Şimdi
Sa'd'ın Allah yolunda kınayanın kınamasını önemsemeyeceği
an gelmiştir" dedi.
EbO. Said der ki, Sa'd, Resulullah'ın yanına varınca: Resulul­
lah: "Kalkıp efendinizi (bineğinden) indirin!" buyurdu. Ömer:
"Bizim efendimiz Allah'tır," deyince Resulullah "Sa'd'ı indirin"
dedi ve sahabe onu indirdi.
Resulullah Sa'd'a: "Bunlarla ilgili hüküm ver;' deyince Sa'd
şöyle dedi: "Ben onlar hakkında: Savaşan erkeklerinin öldü­
rülmesi, hanımlarının ve çocuklarının esir edilmesi ve malla­
rının paylaştırılması hükmünü verdim."
KitiJbü'l-Meğdzf 115

Hz. Peygamber: "Sen onlarla ilgili Allah'ın ve Resulü'nün


hükmüyle hüküm verdin" buyurdu. Ebu Said der ki: Sonra
Sa'd, Allah'a şöyle dua etti: '�llah'ım! Eğer Peygamberin ve
Kure}'.'şliler arasında yapılacak bir savaş bırakmışsan beni o
savaş için (hayatta) bırak. Eğer aralarında savaşı kaldırmış
isen beni yanına al." Ebu Said der ki: Sa'd, iyileşip sadece bir
yüzük kadar kalan yarası patladı.
·

Hz. Aişe der ki: Resulullah döndü. Sa'd da kendisi için Re­
sulullah'ın yaptırdığı çadırına dönünce, Resulullah, Hz. Ebu
Bekir, Hz. Ömer, ona geldiler. Hz. Aişe der ki: "Nefsim kudret
elinde olana yemin ederim ki; ben odamdayken Ebu Bekir'in
ağlamasını Ömer'in ağlamasından ayırt edebiliyordum. Onlar
Yüce Allah'ın buyurduğu gibi: "Birbirlerine karşı merhametli­
dirler." (Fetih, 48/29) Alkame der ki: Hz. Aişe'ye: ·�nneciğim!
Resulullah nasıl yapardı?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Hz.
Peygamber kimsenin ölümüne ağlamazdı ama üzüldüğünde
sakalını tutardı."
263. Yezid b. HarOn-Muhammed b. Amr-Asım b. Ömer b. KatAde

Resulullah akşam uyuduğu zaman Cibril veya bir melek ge­


lip: "Bu gece ümmetinden ölen adam kim ki; gök ehli onun ölü­
mü ile seviniyorlar" diye sordu. Resulullah (sav.): "Onu bilmiyo­
rum, ama Sa'd b. Muaz akşama ağır hasta olarak çıkmıştı" deyip
(insanlara): "Sa'd ne yaptı?" diye sordu. "Ya Resulallah! Sa'd ru­
hunu teslim etti. Bir grup gelip onu evlerine götürdüler," karşı­
lığını verince Resulullah cemaate sabah namazını kıldırıp çıktı.
insanlar da onu takip ettiler. Hz. Peygamber öyle süratli yürüdü
ki peşinden gelenlerin ayakkabılannın bağlan parçalanıp ayak­
larından çıkıyordu, gömlekleri omuzlanndan düşüyordu. Birisi:
"Ya Resulallah! insanlan yorup geride bıraktın!" deyince: "Han­
zala'ya yetişmede bizi geçtikleri gibi yine meleklerin, Sa'd'a da
bizden evvel yetişmesinden korkuyorum" buyurdu.
Muhammed (b. Amr) der ki: Eş'as b. İshak bana şöyle bil­
dirdi: "Sa'd yıkanırken Resulullah yanına geldi. Hz. Peygam­
ber (oturduğu sırada) dizlerini topladı ve şöyle dedi: "Bir me­
lek girdi ve oturacağı yer olmadığından ona yer açtım."
116 Kitdbü'l-MeğfJzf

Annesi ise şöyle ağıt yakıyordu:


"Sa 'd'ın başına gelenlerden dolayı vay hdline Sad'ın annesinin!
Ne kabiliyetler gösterdi, ne çabalar sarfetti. Cömertti ve asildi.
Kendisine verilen görevleri de en iyi şekilde yerine getirirdi."

Resulullah "Sa'd'ın annesi dışındaki bütün ağıt yakan ka-


dınlar yalan söylerler" buyurdu.
Muhammed (b. Amr) der ki: Arkadaşlarımızdan bazıları
şöyle dediler: Resulullah Sa'd'ın cenazesi için çıkınca müna­
fıklardan bazıları: "Sa'd'ın tabutu veya sedyesi ne kadar ha­
fif?" dediler. Sa'd b. İbrahim bana şöyle bildirdi: Resulullah
Sa'd'ın vefat ettiği gün: "O güne kadar yeryüzüne hiç ayak bas­
mamış yetmiş bin melek Sa'd'ın cenazesine katıldı" buyurdu.
Muhammed (b. Amr) der ki: Vakıd b. Amr b. Sa'd b. Muaz'ı
defnederken çadırımıza girmiş olan İsmail b. Muhammed b.
Sa'd'ın şöyle dediğini duydum: Size yaşlılarımızdan işittiğim
şeyi söyleyeyim mi? Onların şöyle anlattıklarını duydum: "Re­
sulullah Sa'd'ın vefat ettiği gün, "O güne kadar yeryüzüne hiç
ayak basmamış yetmiş bin melek Sa'd'ın cenazesine katıldı"
buyurdu."
Muhammed, babasından, o da dedesi kanalıyla Hz. Ai­
şe'den bildiriyor: Resulullah ve iki arkadaşı (EbQ Bekir ile
Ömer) veya onlardan birinden sonra, vefatı Müslümanlara
Sa'd b. Muaz'ınkinden kaybı daha ağır gelen bir kimse olma­
mıştır."
Muhammed, Muhammed b. el-Münkedir'den, o da Mu­
hammed b. Şurahbil'den naklediyor: O gün, bir adam Sa'd'ın
mezarından bir tutam toprak aldı. Daha sonra onu açtığında
bir de baktı ki, o miskti!
Muhammed, -insanların en güzeli ve uzun boylusuydu- Va­
kıd b. Amr b. Sa'd'dan şöyle nakleder: "Enes b. Malik'in yanı­
na girdiğimde bana: "Sen kimsin?" diye sordu. Ben: "Vakıd b.
Amr b. Sa'd b. Muaz'ım" karşılığını verince Enes: '�ilah Sa'd'a
rahmet etsin. Sen de Sa'd'a benziyorsun," deyip şöyle devam
etti: '�ilah Sa'd'a rahmet etsin. insanların en güzeli ve uzun
Kitdbü'l-Meğlizt 117

boylusuydu. Resulullah Duma(tü'l-Cendel) Ukeydirine (kralı­


na) bir heyet gönderince Duma meliki Resulullah'a altın işle­
meli ipek bir cübbe gönderdi. Hz. Peygamber cübbeyi giyip
minbere çıktı ve oturup konuşmadı. Halk cübbeye dokunup
onun güzelliğine hayranlıkla bakarken Resulullah "Bunun gü­
zelliğine hayran mı kaldınız?" dedi. Sahabe; "Ya Resulallah!
Bundan daha güzel bir kıyafet görmedik" karşılığını verin­
ce, Resulullah "Nefsim elinde olana yemin ederim ki; Sa'd b.
Muaz'ın cennetteki mendilleri (kıyafetleri) bu gördüğünüz­
den daha güzeldir" buyurdu.
264. Yeki', Süfyan-Ehil ishak-Bera

Resulullah'a ipek bir elbise hediye edildi. Sahabe bu giysi­


nin yumuşaklığına hayran kalınca, Resulullah "Sa'd'ın cennet­
teki mendilleri (bile) bu gördüğünüz şeyden daha yumuşak­
tır" buyurdu.
265. Yahya b. Adem-Züheyr-Ehil ishak

Ebu İshak bildiriyor: Muhelleb b. Ehi Sufra'nın, Hariciler


(Haruriyye)i ve yaptıkları baskınları zikrederek şöyle dediği­
ni işittim: "Resulullah'ın ashabı, hendeğin kazıldığı gün, Ebu
Süfyan'ın Müslümanlara baskın yapmasından endişe eden
Resulullah'ın "Şayet gece vakti baskına uğrarsanız, parolanız:
"Ha mim La yunsarun" olsun!" buyurduğunu bildirdiler.
266. Muhammed b. Fudayl, Ata b. es-Saib-Mücahid-lbn Ömer

"Allah'ın Sa'd b. Muaz'a kavuşma sevgisinden tabut titre­


di." Ravi der ki: (Burada Arştan kastedilen tabuttur. Sarsıl­
maktan kasıt tabutun tahtalarının aralarının açılmasıdır).
Şu ayet buna işaret etmektedir: ''Ana babasım tahtm üzerine
oturttu." (Yusuf, 12/100) (Titremekten kasıt tabutun) tahta­
larının aralarının açılmasıdır. Resulullah Sa'd'ın kabrine girip
bir müddet kaldı. Çıktığı zaman: "Ya Resulallah! Senin kabirde
bekleme sebep olan neydi?" diye sorduklarında Peygamber:
"Sa'd kabirde o kadar sıkıştırıldı ki bu sıkıntıyı kendisinden
gidermesi için Allah'a dua ettim" buyurdu.
267. Abdullah b. ldris-A'meş-Süfyan-Cabir
1 18 Kitdbü'l-Meğdzf

Cabir'in bildirdiğine göre Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd


b. Muaz'ın ölümüyle arş sarsıldı."
268. Yezid b. HarQn-lsmail b. Ehi Halid-ishak b. Raşid-Esma bint Zeyd b. Seken
adında Ensardan bir kadın

Sa'd b. Muaz'ın naaşı çıkarıldığı zaman annesi feryat etti.


Bunun üzerine Resulullah Sa'd'ın annesine şöyle dedi: "Göz­
yaşın dinmeyecek ve üzüntün bitmeyecek mi? Senin oğlun,
Allah'ın kendisine güldüğü ve Arşın kendisi için titrediği ilk
kişidir."
269. Yezid b. HarOn-Muhammed b. Amr-Babası-Dedesi-Hz. Aişe

Hac veya umreden döndüğümüzde biz, Zu'l-Huleyfe deni­


len yerde karşılandık. Ensarın çocukları ailelerini karşılar­
lardı. Useyd b. Hudayr'la karşılaşınca hanımının vefat etti­
ğini söylediler. Bunun üzerine Useyd b. Hudayr başını örtüp
ağlamaya başladı. Ben: 'i\llah seni affetsin. Seri Resulullah'ın
sahabesi ve ilklerinden olduğun halde bir kadın için mi ağlı­
yorsun!" dedim. Useyd başını açtı ve: "Ömrüme yemin olsun
ki doğru söyledin! Sa'd b. Muaz'dan sonra kimse için ağlama­
mam gerekir. Resulullah onun hakkında neler neler söyle­
mişti" dedi. Ben: "Resulullah Sa'd için ne dedi?" diye sordu­
ğumda şöyle karşılık verdi: Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd b.
Muaz'ın ölümüyle arş sarsıldı." Useyd b. Hudayr bunları söy­
lerken benimle Resulullah'ın arasında yürüyordu.
270. Hevze b. Halife-Avf-EbQ Nadra-EbQ Said

Resulullah şöyle buyurdu: "Sa'd b. Muaz'ın ölümü sebebiy­


le arş sarsıldı."
271. Ubeydullah b. Mı'.isa-lsrail-Ebiilshak-Bir Adam-Huzeyfe

Sa'd b. Muaz vefat ettiği vakit Resulullah "Sa'd b. Muaz'ın


ruhu için arş sarsıldı" buyurdu.
272. Ahde b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Hendek Günü Sa'd, kolundaki can damarından isabet aldı.


Onu İbn Arike adında bir adam vurmuştu. Resulullah onu
Mescid'e yönlendirdi ve kendisine bir çadır kurdurdu ki onun
tedavisini yakından takip etsin.
Kitlibü'l-Meğlizt 1 19

273. Ahde b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası-Hz. Aişe

Hz. Aişe: "Onlar size yukarımzdan ve aşağmızdan gelmiş­


lerdi; gözler de dönmüştü, yürekler ağızlara gelmişti... " (Ahzab,
33/10) ayetiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Bu durum Hendek
Günü meydana gelmiştir."
274. Ebu üsame-Hişam b. 'Urve-Babası

Resulullah Hendek Günü müşriklerle savaş düzenine geçti.


O gün Müslümanların daha önce benzeriyle karşılaşmadıkları
sıkıntılı bir gündü. Hz. Peygamber oturuyordu. Hz. Ebu Bekir
de onunla beraber oturuyordu. O zaman hurmaların yetiştiği
bir mevsimdi. İnsanlar bunu görünce çok sevinirlerdi. Çünkü
onların geçimleri bununlaydı. Hz. Ebı1 Bekir başını kaldırıp
hurmalara baktı. Hz. Ebu Bekir'in gördüğü hurma, görülen ilk
meyveydi. Sonra eliyle işaret ederek sevinçli bir şekilde: "Ya
Resulallah! İşte Hurma!" dedi. Bunun üzerine Resulullah te­
bessüm ederek şöyle dedi: 'l\llah'ım! Verdiğinin güzelini veya
verdiğin güzel şeyi bizden çekip alma!"
2 7 5 . Ebu Üsame-Şu'be-Ebu ishak-Amr b . Şurahbil

Sa'd b. Muaz, Hendek Günü ok atışıyla vurulup kanı Resu­


lullah'ın üzerine akmaya başladı. Bunun üzerine Ebu Bekir
gelip: "Soyu kesilecek (ölecek) !" demeye başlayınca, Hz. Pey­
gamber "(Sus) ey Ebu Bekir!" dedi. Hz. Ömer geldi ve: "Şüphe­
siz biz Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz" dedi.
276. Yezid b. Harun-Hammad b. Seleme-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah'ın ashabı arasında Mes'ud denen bir adam var­


dı ve bu adam laf taşıyan biriydi. Bu şahıs, Hendek Günü Beni
Kurayza'nın, Ebu Süfyan'a haber gönderip: "Bize, kalelerimiz­
de beraberce Muhammed'e karşı Medine'nin arka tarafından
savaşalım diye adamlar gönder, sen de Hendek tarafından
savaş," dedi. İki taraftan savaşacak olması Resulullah'ın ağı­
rına gitti ve Mes'ud'a: "Ey Mes'ud! Biz, Beni Kurayza'ya, Ebu
Süfyan'dan kendileriyle beraber savaşmaları için adam iste­
mesini söyledik. Ebu Süfyan'ın adamları geldiği zaman Beni
Kurayza onları öldürecek" dedi. Mes'ud, bunu Resulullah'tan
duyar duymaz kendine hakim olamayıp Ebu Süfyan'a bildirdi.
120 Kitiibü'l-Meğdzf

Ebu Süfyan: "Vallahi! Muhammed doğru söylüyor. Daha önce


hiç yalan söylemedi" dedi ve Beni Kurayza'ya kimseyi gönder­
medi.
277. Vekı� b. el-Cerrah-Abdulvahid b. Eymen-Babasından Cabir b. Abdullah

Resulullah ve ashabı üç (gün) boyunca hiç yemek yemeden


hendek kazıp durdular. Sahabe Resulullah'a: "Ya Resulallah!
Burada (parçalayamadığımız) sert bir kaya parçası var;' dedi­
ler. Hz. Peygamber "Üzerine su serpin," buyurdu. Onlar kayaya
su serpince Resulullah geldi ve bir kazma veya balyoz alıp:
"Bismillah!" diyerek üç defa vurdu. Kaya darmadağın oldu.
Cabir dedi ki: "Resulullah'a bir an gözüm ilişince (açlıktan)
karnına taş bağlamış olduğunu fark ettim."
278. Ebıl'l-Ahves-EbQ ishak-Beri

Hendek Günü Resulullah'ı Abdullah b. Revaha'nın şu şiirini


okuyarak toprak taşırken gördüm:
Allah'ım sen olmazsan hidayetyolunu bulamazdık.
Zekat vermez namaz kılamazdık.
Üzerimize bir rahatlama (sekine) indir.
Karşılaştığımız zaman ayaklarımızı sabit kıl.
Düşmanlar bize karşı azdılar.
Fakat kargaşa çıkarmak isteseler de biz istemeyiz.

Taşıdığı toprak göğsünün kıllarına bulaşmıştı.


279. EbQ Halid el-Ahmer-Humeyd-Enes

Enes bildiriyor: Resulullah soğuk bir sabah dışarıya çıktı,


Muhacirler ve Ensar hendeği kazıyorlardı. Onlara bakınca
şöyle dedi:
Muhakkak ki gerçek hayat ahiret hayatıdır.
Al/ahım Ensarı ve Muhaciri bağışla.
Onlar da, Resulullah 'a şöyle karşılık verdi:
Biz hayatta olduğumuz sürece cihat etmek üzere Muhammed'e
biat edenleriz.
280-Yezid b. Harıln-lbn Zi'b-el-Makburi-Abdurrahman b. Ehi Said el-Hudri-Ba­
bası
Kitdbü'l-Meğdzf 121

H endek Günü, bize (Allah tarafından) yardım edilince­


ye kadar öğle, ikindi, akşam ve yatsı kılmaktan alıkonulduk.
(Allah'ın şu sözü bu durumla ilgilidir) : ''Allah müminlere sa­
vaş hakkmda yetiverdi. Allah çok güçlüdür, üstündür." (Ahzab,
33/25) Resulullah kalkıp Bilal'e emretti ve kamet getirip daha
önce kıldırdığı gibi öğle namazını kıldırdı. Sonra ikindi için
kamet getirip, ikindiyi de daha önce kıldırdığı gibi kıldırdı.
Sonra akşam için kamet getirdi ve yine daha önce kıldırdığı
gibi akşamı kıldırdı. Sonra yatsı için kamet getirip daha önce
kıldırdığı gibi yatsı namazını da kıldırdı. Bu durum ayetin nü­
zulünden önceydi: "Korkuyorsanız yürüyerek yahut hayvana
binmiş olduğunuz halde kılm."64
281. Ehil Halid el-Ahmer-Yahya b. Sa 'id-Said

Resulullah Hendek Günü güneş batıncaya kadar öğle ve


ikindi namazlarını kılmadı.
282. Abdullah b. idris-Ehil Ma'şer

Hendek yılı, Haris b. Avf ve Uyeyne b. Hısn gelip Resulul­


lah'a "Medine (hurmaları) ürününü bize vermen karşılığında
Gatafan'ın (saldırmalarını) senden engelleriz;• dediler. Resul­
lullah'la pazarlık ettiler ve sonunda mahsulün yarısı karşılı­
ğında anlaşma sağlandı ve: 'J\ramızda bir sözleşme yaz," de­
diler. Resulullah kağıt isteyince oturmakta olan Sa'd b. Muaz
ve Sa'd b. Ubade Resulullah'a gelerek: "Bizim karşı gelemeye­
ceğimiz Allah'tan gelen bir şey mi var?" diye sorduklarında:
"Hayır! Ben onlarla yüz göz olmayayım onlar da benimle yüz
göz olmasın" karşılığını verince onlar şöyle dediler: '/\raplar
cahiliye döneminde bile bizden sadece paralarıyla veya misa­
firimiz oldukları zaman bir şey alabilmişlerdi."
283. Yezid b. Harlln-Hişam b. Hassan-Muhammed-Ubeyde-Hz. Ali

Hendek Günü, Resulullah şöyle dedi: "Bizi ikindi namazını


(vaktinde) kılmaktan alıkoydular. Allah da onların evlerine ve
mezarlarına ateş doldursun."

64 Bakara, 2/239.
122 Kitlibü'l-Meğdzt

284. Abdurrahim b. Süleyman ve lbn idris-Ubeydullah b. ömer-Nafi-lbn Ömer

"Henüz on beş yaşındayken Hendek günü Resulullah beni


kontrol etti ve savaşmama izin verdi. Fakat ifade İbn İdris ri­
vayetinde: "Resulullah'a takdim edildim" lafzıyla gelmiştir.
285. Abdurrahim b. Süleyman-Hişam-Babası (Urve)

"Beni Kurayza'dan bana haber getirecek bir adam var mı?"


diye sorunca, Zübeyr bineğine binip Beni Kurayza'dan haber
getirdi. Daha sonra Hz. Peygamber dönüp üç kez daha: "Kim
gidip bana Beni Kurayza'nın haberini getirecek," diye sordu­
ğunda Zübeyr: "Ben (getiririm);' dedi.
(Ravi) dedi ki: Resulullah Zübeyr için, annesi ve babasını
bir arada zikrederek: 'l\nnem ve babam sana feda olsun" dedi.
Yine Hz. Peygamber Zübeyr için: "Her peygamberin havarisi
vardır. Zübeyr de benim havarim ve halamın oğludur," dedi.
286. Hevze b. Halife-Avf'-Meymıln-Bera b. Azib

Resulullah bize Hendek kazmamızı emrettiği yerde, kaz­


manın işlemediği çok büyük ve sert bir kayaya rast geldik.
Bu durumu Resulullah'a haber verdik, Hz. Peygamber gelip
kayayı görünce eline kazmayı aldı ve elbisesini çıkarıp: "Bis­
millah!" deyip bir darbeyle üçte birini kırdı ve: 'l\llahu Ekber!
Bana Şam'ın anahtarları verildi. Vallahi şu an oranın kırmı­
zı saraylarını görüyorum," dedi. Sonra ikinci defa vurdu, di­
ğer üçte birini kırdıktan sonra: 'l\llahu Ekber! Bana Faris'in
(İran'ın) anahtarları verildi. Vallahi şu an Medain şehrinin
beyaz sarayını görüyorum," dedi. Sonra "Bismillah!" diyerek
üçüncü darbeyi indirip kayanın kalan kısmını parçaladı ve:
'l\llahu Ekber! Bana Yemen'in anahtarları verildi. Vallahi şu
an San'a'nın kapılarını görüyorum," dedi.
287. Hüşeym, Ebıl'z-Zübeyr-Nafi' b. Cübeyr-Ebu Ubeyde-Abdullah (b. Mes'ud)

Ebu Ubeyde, Abdullah (b. Mes'ı1d)'un, "Hendek Savaşı


günü müşrikler Resulullah'ı dört vaktin namazını kılmaktan
gecenin belli bir vakti geçene kadar oyaladılar. Bilal'e ezan
okumasını emretti, sonra Bilal ezan okudu ardından öğle na­
mazına karnet getirdi, Resulullah öğle namazını kıldı. Sonra
Kitdbü'l-Meğdzf 123

(Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resulullah ikindi namazını kıl­


dırdı. Sonra (Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resulullah akşam
namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) tekrar kamet getirdi ve Resu­
lullah yatsı namazını kıldırdı.
288. Veki', Süfyan-Abdulkerim-lkrime

Abdulkerim, İkrime'den "Hz. Safıyye'nin, Hendek Günü Re­


sulullah ile birlikte olduğunu" nakleder.
289. Vekf-Süfyan-Abdulkerim-lkrime

Hendek Günü müşriklerden bir adam kalkıp: "Kim mü­


bareze yapar?" deyince Resulullah "Kalk ey Zübeyr," dedi.
Safiyye: "Ya Resulallah! Bu benim tek oğlumdur," deyince Re­
sulullah "Kalk ey Zübeyr," buyurdu. Zübeyr kalktı. Resulullah
şöyle dedi: "Hangisi rakibine karşı galip gelirse onu öldürür.''
Zübeyr üstün gelip adamı öldürdükten sonra adamın selebi­
ni (eşyalarını) getirince Resulullah onları kendisine ganimet
olarak verdi.
290. Vekf-Cerir b. Hazim-Ya "la b. Hakim-Zübeyr b. el-Hırrit ve Eyyılb es-Sıh­
tiyani-lkrime

Hendek Günü, Nevfel veya İbn Nevfel'in atı düştü ve adam


öldürüldü. Ebu Süfyan Resulullah'a adamın cesedinin veril­
mesi karşılığı yüz deve gönderince Resulullah reddedip şöyle
buyurdu: "Onu alın! Zira onun diyeti de, cesedi de pistir."
Beni Kurayza
291. Süfyan b. Uyeyne-Amr'den lkrime

İkrime, Resulullah'ın Havvat b. Cübeyr'i, Cenah denilen bir


atla Beni Kurayza'ya gönderdiğini, söyledi.
292. Abdullah b. Nümeyr ve Abde-Hişam b.'Urve-Babasından Hz. Aişe

Hendek Günü, Resulullah dönüp silahını bırakarak yıka­


nınca Cibril başı toz içinde gelip: "Silahı bıraktın mı? Ancak
ben daha onu bırakmadım," dedi. Resulullah "Nereye (karşı
savaşacağız?)" diye sorunca Cibril: "Şuraya," deyip Beni Ku­
rayza'yı işaret etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber Beni Kuray­
za'ya doğru sefere çıktı.
1 24 Kit:dbü'l-MeğlJzf

293. Ebü Halid el-Ahmer-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah Kurayza günü "Savaş, hiledir;' buyurdu.


294. Yezid b. Harün-Hişam-Muhammed (b. Sirin)

Huyey b. Ahtab Resulullah ile anlaşmış ve Resulullah'ın


düşmanlarından hiçbirine arka çıkmamayı taahhüt etmiş ve
bu sözüne Allah'ı da şahit tutmuştu. Kurayza Günü kendisi ve
oğlu sağ ele geçirilince Resulullah "Kefil tuttuğuna (Yüce Al­
lah'a) borcunu öde," deyip, onun ve oğlunun boynunun vurul­
masını emretti ve onların boyunları vuruldu.
295. Ahde b. Süleyman-Hişam b Urve-Abdullah b. Urve-Abdullah b. Zübeyr-Zü­
beyr

Kurayza Günü, Resulullah benim için annesini ve babası­


nı bir arada zikrederek: "Babam ve annem sana feda olsun,"
dedi.
296. Gunder, Şu'be-Sa'd b. lbrahim-EbQ Omame b. Sehl-Ebü Said el-Hudri

Beni Kurayza, Sa'd b. Muaz'ın kendilerine ilişkin verdiği


hükmü kabul ettiler. Resulullah, Sa'd b. Muaz'a haber gönde­
rince Sa'd bir merkep üzerinde Resulullah'a geldi. Sa'd mes­
cide yaklaştığı sırada, Resulullah "Kalkıp efendinizi -veya en
hayırlınızı- karşılayınız," buyurduktan sonra: "Bunlar, senin
hükmüne razı oldular," dedi. (Bunun üzerine) Sa'd: "Savaşçı­
ları öldürülür, aileleri ise esir edilir," deyince Hz. Peygamber
"(Doğru) Bir hükümle hükmettin" -veya ·�ııah'ın hükmüyle
hükmettin," dedi.
297. b. Süleyman-Hişam b. Urve-Babası (Urve)

Beni Kurayza, Resulullah'ın hakemliğine razı geldikleri za­


man, kendileri hakkındaki hükmü Sa'd b. Muaz'ın vermesini
istediler. Sa'd b. Muaz, savaşçıların öldürülmesi, kadınların ve
çocuklarının esir edilmesi ve malların pay edilmesine hük­
metti. Urve dedi: Bana, Resulullah'ın şöyle dediği söylendi:
"Onlar hakkında Allah'ın hükmüyle hükmettin."
298. Hüseyin b. Ali-Zaide-Ata b. es-Saib-Amir

Kurayzalılar Sa'd b. Muaz'ı kolundaki hayat damarından


vurdukları zaman o şöyle dua etti: ·�ııah'ım! Beni Kurayza
Kitdbü'l-Meğdzf 125

(belasından) beni kurtarıncaya kadar canımı alma." Kurayza,


Sa'd'ın vereceği hükme razı geldikleri zaman, savaşçılarının
öldürülmesi ve ailelerinin esir edilmesine hükmetti. Resulul­
lah 'i\llah'ın hükmüyle hükmettin," buyurdu.
299. Veki'-lsmail b. Ebi Halid-lbn Ebi Evra

Resulullah (Hendek Savaşı'nda) ahzab'a (düşman grupla­


ra) şöyle beddua etti: "Ey kitabı indiren, hesabı hızlı gören ve
düşman grupları hezimete uğratan Allah'ım! Onları hezimete
uğrat ve onları sars!"
300. Kesir b. Hişam-Ca'fer-Yezid b. el-Asamm

Yüce Allah, müşrik grupları (bozguna uğratıp) dağıttığında


Resulullah evinde yıkanmaya başladığı anda Cibril geldi ve:
'i\llah seni affetsin. Gökyüzü melekleri silahı bırakmadığı hal­
de sen bıraktın ha! Yüce Allah Bize, Beni Kurayza'nın surları­
nın yanına gelin," dedi. Hz. Peygamber (bunun üzerine) halka:
"Beni Kurayza'nın surlarına gidiniz;' diye seslendi ve Resulul­
lah yıkanıp surların yanındaki sahabenin yanına gitti.
Beni Mustalik Savaşı
301. Ebu Bekir-isa b. Yunus-lbn Avn

Nafı'ye yazarak müşrikleri İslam'a davet etme konusunu


sordum. Bana şu cevabı yazdı: İbn Ömer bana dedi ki: "Re­
sulullah Beni Mustalik kabilesine hayvanları sulanırken gafil
oldukları bir anda saldırdı. Cüveyriyye binti'l-Haris de Resu­
lullah'ın ganimet olarak aldıkları arasındaydı. Ben de at(lı)
ların arasındaydım."
302. Yahya b. ishak-Yahya b. Eyyub-Rebi'a b. Ebi Abdurrahman-Muhammed b.
Yahya b. Hibhan-lbn Muhayriz

Ebu Sırma el-Mazini ile birlikte Ebu Said el-Hudri'nin ya­


nına girdik ve ona azil konusunu sorduk. Ebu Said şöyle dedi:
Araplardan birçok kızı ve Beni Mustalik kabilesinin kadın­
larını da esir aldık. Onları fidye karşılığı geri vermeyi düşün­
düğümüz için onlarla cinsel ilişkiye girerken azil yapmayı is­
tedik. Bazılarımız: "Resulullah aranızda bulunduğu halde azil
mi yapacaksınız?" dedi. Resulullah'a gidip: "Ya Resulullah!
126 Kitdbü'l-Meğdzf

Araplardan birçok kızı ele geçirdik ve Beni Mustalik kabile­


sinin kadınlarını da esir aldık. Onları fidye karşılığı geri ver­
meyi düşünmekle beraber onlarla cinsel ilişkiye girerken azil
yapmak istiyoruz," deyince Resulullah şöyle buyurdu: "Yapa­
mazsınız diye bir şey yoktur. Ancak kıyamet gününe kadar,
doğması Yüce Allah tarafından takdir edilen her can mutlaka
doğacaktır."
303. Ebu Üsame-Hişam-Babası (Urve)

Resulullah'ın ashabı Beni Mustalik Gazvesi sırasında bir


eve geldiler. Hezimete uğradığı için ev halkı da korkup kaç­
mıştı. Kümeste sadece tavuklar kalmıştı. Muhacirlerden olan
köleler ile Ensardan olan köleler arasında kavga vardı. Muha­
cirlerden olan köleler: "Ey Muhacirler! Yardım edin!" diye ba­
ğırırken, Ensardan olan köleler de: "Ey Ensar! Yardım edin!"
diye bağırmaya başladılar. Olay Abdullah b. Ubey b. SelUl'e
ulaştığında (arkadaşlarına): "Vallahi, Resulullah'ın çevresin­
de olanlara yardımlarda bulunulmasa belki etrafından dağı­
lırlardı," dedi ve ekledi: "Eğer Medine'ye dönersek, ant olsun
ki, şerefli olan kimseler alçakları oradan çıkaracaktır." Bu olay
Peygamberimize ulaştığında onları (kavgadan) meşgul etmek
için onların hemen yola koyulmalarını emretti. Yolculuk es­
nasında Abduleşheloğullarından bir kafileyle karşılaşınca on­
lara: "Münafık Abdullah b. Ubey'in ne dediğini biliyor musu­
nuz?" diye sordu. Onlar: "Ya Resulallah! Ne dedi?" dediklerin­
de de: "Vallahi, Resulullah'ın çevresinde olanlara yardımlarda
bulunulmasa belki etrafından dağılırlardı ve eğer Medine'ye
dönersek, ant olsun ki, şerefli kimseler alçakları oradan çıka­
racaktır," dedi" buyurdu. Bunun üzerine onlar da: "Ya Resulal­
lah! Doğruyu söylemiş! Zira vallahi şerefli olan sensin, alçak
olan da odur!" dediler.
Hudeybiye
304. Gunder-Şu'be-Katade

"Enes, 'Biz sana apapkfetih verdik,' (Fetih, 48/1) (bu ayet­


te bahsi geçen) Hudeybiye'dir" demiştir.
305. Ebu üsame-Hişam-Babasının (Urve)
Kitfibü'l-Meğdzf 127

Resulullah Hudeybiye'ye çıktı. Bu (olay) Şevval ayında


olmuştu. Usfan denilen yere geldiklerinde Beni Ka'b'dan bir
adam onu karşıladı. Adam: "Ya Resulullah! Ehabiş'i (kabile­
leri) toplamışlar onlara tirit yedirip, seni Kabe'den engelle­
menin planlarını yapıyorlarken Kureyş'ten ayrıldık," dedi.
Resulullah Usfan'dan ayrılıp uzaklaşınca Kureyş'in öncü kuv­
veti olarak Halid b. el-Velid onları yolda karşıladı. Resulullah
(sahabeye) : "Buraya geliniz," deyip yoldan saparak iki ağaç
arasından Gamim'e indi.
Resulullah Gamim'de konaklayınca, Allah'a hamd edip la­
yıloyla onu yücelterek şöyle bir konuşma yaptı: "Kureyş müş­
rikleri Ehabiş'e (kabileler topluluğuna) tirit yedirerek Beytul­
lah'tan (tavaftan) bizi alıkoymak istiyorlar. Görüşlerinizi bana
bildiriniz. Doğruca gidip işin başı olan Mekkelilerle mi çarpı­
şalım; yoksa bu yolda bize karşı Kureyş'e yardımcı olanlara ve
ardından müşriklerin çoluk çocuklarının üzerlerine mi yürüye­
lim? Bu takdirde, onlar oldukları yerde oturup bizi beklerlerse,
yağmalanmış, tasalanmış olarak oturup beklemiş olurlar. (Yok)
Eğer bizi takibe kalkarlarsa, (o zaman da) zayıf ve bitkin olarak
takibe kalkmış olurlar ve Allah da onları rezil eder:·
Hz. Ebu Bekir şöyle dedi: "Ya Resulullah! (benim fikrim)
Mekkelilerle çarpışmandır. Allah sana yardım edip zafer na­
sip edecek ve onlara karşı seni üstün kılacaktır." Bineğinin
üzerinde iken Mikdad b. el-Esved ise şöyle dedi: "Ya Resulul­
lah! Vallahi bizler (sana), İsrailoğullarının peygamberlerine:
'Sen ve Rabbin gidip savaşm, biz burada oturacağız' (Maide,
5/24) dediği gibi demeyeceğiz. Bizler (ancak) : 'Sen ve Rabbin
gidip savaşın, biz de sizinle beraber savaşacağız,' deriz."
Resulullah, yola çıkıp Harem bölgesine gelip putların ol­
duğu yere girince devesi Ced'a çöktü. Sahabe: "Deve çöktü,"
dediler: Resulullah sahabeye: "Vallahi çökmedi! Onun böyle
çökme huyu da yoktur! Fakat vaktiyle Fil'in Mekke'ye girme­
sini engelleyen (Allah) şimdi de bunu engelledi! Kureyşliler,
harem'i tazim etmeme izin vermiyorlar önüme geçiyorlar. Bu­
raya toplanınız," dedi.
128 KitlJbü'l-MeğlJzi

Resulullah Zatu'l-Hanzal denilen tepenin sağından inip


Hudeybiye denilen mevkide konakladı. İndiklerinde halk ku­
yudan su çıkarmak istedi, ama su az olduğundan kendilerine
yetersiz geldi. Bunu Resulullah'a haber verdiklerinde Hz. Pey­
gamber sadağından onlara bir ok verdi ve: "Bunu kuyuya sap­
layınız;' buyurdu. Oku kuyuya sapladıklarında kuyunun suyu
coşup yükselmeye başladı öyle ki halk suyu kana kana içti.
Kureyş, bunu duyunca, kurbanlıkları tazim eden Beni
Huleys'in dostlarından birini kendisine gönderdiler. (Adam
gelip) Resulullah "Kurbanlıkları gönderin," deyince sahabe
kurbanlıkları gönderdi. Adam kurbanlıkları görünce onlara
hiçbir şey demeden tekrar Kureyşlilerin yanına dönüp: "Ey
kavmim! Boyunlarına takılar takılmış, hörgüçleri çizilip ka­
natılan kurbanlıklara mı? (engel olacaksınız,)" dedi ve onları
koruyup övdü. Kureyşliler adama sövüp surat astılar ve: "Sen
ahınak bir bedevisin. Bu sebeple senin dediğine şaşmıyoruz.
Biz, kendimize şaşıyoruz ki seni nasıl bu işe gönderdik. Otur
(oturduğun yerde)" dediler.
Sonra Urve b. Mes'Od'a: "Muhammed'e git. Biz senin ardın­
dan gelmeyeceğiz," dediler. Urve yola çıkıp ona geldi ve şöyle
dedi: "Ey Muhammed Araplardan, senin izlediğin yolu izleyen
birini görmedim. Sen birtakım ayak takımı sayılacak insan­
larla onların kökünü kurutmak için içlerinden çıkmış olduğun
kavim ve kabilene doğru yürüyorsun. Biliyorsun ki; ben Ka'b
b. Lueyy ve Amir b. Lueyy'in yanından geldim. Bunlar, sütlü ve
yavrulu develeri, kadın ve çocukları da yanlarında olduğu hal­
de kaplan postu da giyerek senin onlar hakkında planladığın
şeyi planlamak üzere yemin ediyorlar."
Resulullah ona şöyle buyurdu: "Biz kesinlikle savaşmak için
gelmedik. Umremizi yapmak ve kurbanlarımızı kesmek istiyo­
ruz. Sen kavmine git! Onlar çabuk sinirlenen bir topluluktur.
Savaş onları korkutmuştur. Savaşın onlara getireceği bir hayır
yoktur. Ancak onlardan götüreceği vardır. Benimle Beytullah
atasından çekilsinler, umremizi eda edelim ve kurbanlık deve­
lerimizi keselim! Onlarla benim aramda çarpışmayı bırakmak
Kitdbü'l-Meğdzf 129

için bir müddet belirleyelim. Böylelikle nesiller çoğalır, kötü­


lüklerden de emniyet ve selamette kalınır. Onlar sonra, diğer
insanlarla benim arama girmekten de vazgeçerler. Vallahi, ben,
bu din uğrunda, ya Allah beni muzaffer kılana veya başım göv­
demden ayrılıncaya kadar, insanlann kızıl ve karalanna karşı
savaşacağım! Eğer insanlar beni yenerlerse, zaten onlann iste­
dikleri de budur. Eğer Allah beni onlara galip kılarsa, o zaman,
kendileri şu iki şeyden birisini seçerler: Ya azgın bir şekilde be­
nimle savaşacaklar, ya da toptan islamiyet dairesine girecekler."
Urve, Kureyş'in yanlarına varıp şöyle dedi: "Vallahi biliyor­
sunuz ki; yeryüzünde sizin kadar sevdiğim bir başka topluluk
yoktur. Siz benim kardeşlerim ve benim en sevdiğim inlarsı­
nız. Halkı, size yardım etmeleri için toplantı yerlerinde top­
lamaya çalışmış, (fakat) onlar yardıma gelmeyince, ailemle
yanınıza geldim ve sizi desteklemek niyetiyle sizinle beraber
bulundum. Bilirsiniz ki; sizden sonra, ben de yaşamak iste­
mem. (Şunu) bilin ki bu adam size bir uzlaşı teklif ediyor. Siz
bunu kabul ediniz. Biliyorsunuz ki ben birçok hükümdarın
huzuruna çıktım ve birçok ulu gördüm. Allah'a yemin ederim
ki; ben kavmi arasında Muhammed'in ashabı arasındaki say­
gınlığı gibi saygın olan hiçbir hükümdar görmedim. Ondan
izin almadan hiçbiri konuşmaz; kendisine izin verilirse ko­
nuşur. izin verilmezse susar. O, abdest aldığında, onun abdest
suyunu başlarına döküp ona taparcasına birbiriyle yanşırlar."
Kureyş, Urve'yi dinleyince Süheyl b. Amr ve Mikrez b.
Hafs'a Resullulah'a gitmesi için şöyle dediler: "Muhammed'e
gidiniz, eğer Urve'nin dediklerini kabul ederse onunla bu yıl
geri dönmesi ve Beytullah'a kadar gelmemesi konusunda an­
laşın. Böylece Araplar, ona engel olduğumuzu duysunlar." Sü­
heyl ve Mikrez Resulullah'a gidip bunlan kendisine söylediler.
Resulullah onların bu isteklerini kabul etti ve: "Rahman ve
Rahim olan Allah'ın adıyla yazınız," dedi. Onlar: "Biz kesinlik­
le böyle yazmayız," karşılığını verdiler. Resulullah "Nasıl ya­
zalım;' diye sorunca, onlar: "Allah'ım! Senin adınla," yazalım
dediler. Resulullah "Böyle yazın," deyince onların dediği gibi
1 30 Kitdbü'l-MeAdzf

yazdılar. Sonra Resulullah "Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in


anlaşma yaptığı şeydir, diye yazın," deyince, onlar: "Biz zaten
seninle sadece bu hususta ayrı düşüyoruz;• karşılığını verdi­
ler. "Peki ne yazayım," diye sorduğunda, onlar: "'Muhammed
b. Abdullah diye, soyunu yaz," dediler. Resulullah "Bu da gü­
zel. Bunu yazınız," buyurdu. Yazdılar.
Şartları arasında kendisi koruma ve kılıç ve kalkan kul­
lanmama da vardı. EbO Osame, "'el-Ağlal' kelimesi kalkanlar,
'el-Eslal' kelimesi, kılıçlardır" demiştir.
Bizden (müşriklerden) biri size katılınca onu bize geri gön­
dereceksiniz. Sizden bize gelenleri ise size iade etmeyeceğiz.
Resulullah şöyle buyurdu: "Benimle anlaşmalı olan kabileler
de aramızdaki şartlara dahildir." Kureyş de: "Bizimle birlikte
olanlar da bizden sayılır ve aynı şartlar onlar için de geçerli­
dir," dediler. (Bunun üzerine) Beni Ka'b: "Ya Resulullah! Biz
seninleyiz," dediler. Beni Bekr ise: "Biz Kureyşleyiz," dediler.
Onlar anlaşmayı yazdığı sırada EbO Cendel zincirlerini
sürüyerek çıkageldi. Müslümanlar: "İşte, EbO Cendel," dedi­
ler. Resulullah "O benimdir," buyurunca, Süheyl: "Benimdir,"
deyip şöyle devam etti: ·�nlaşmayı oku!" Resulullah anlaşma
şartlarına bakınca EbO Cendel'in Süheyl'in olduğuna kanaat
getirdi. EbO Cendel: "Ya Resulullah! Ey Müslümanlar! Müşrik­
lere iade mi edileceğim?" deyince Hz. Ömer: "Ey Ebı1 Cendel!
işte kılıç! O erkekse, sen de bir erkeksin!" dedi. Süheyl: "Bana
karşı onu kışkırtıyor musun!" deyince Resulullah Süheyl'e:
"Onu bana bağışla," buyurdu. Süheyl: "Hayır," karşılığını verin­
ce Resulullah "(O zaman) Onu benim için korumana al," dedi.
Süheyl yine: "Hayır," cevabını verdi. Mikrez: "Ey Muhammed!
Bunu ben senin için himayeme alıyorum," dedi ve fakat yine
de EbO Cendel kurtulmadı.
306. Abdullah b. idris-Muhammed b. lsh�k-Zühri-Urve b. ez-Zübeyr-Memn

Resulullah'ın (umre yapmasına) engel olunduğu yıl Hu­


deybiye'ye gidip Hill (bölgesinde) beklemek zorunda kaldı.
Namaz kılma yeri ise Harem (bölgesi) idi. Anlaşmayı yazıp
bitirdikleri zaman bu Müslümanların zoruna gitmişti. Resu-
Kitdbü'l-MeAdzf 131

lullah "Ey insanlar! Kurbanlarınızı kesin, tıraş olun ve ihram­


dan çıkınız," deyince hiç kimse yerinden kımıldamadı. Hz.
Peygamber sözlerini tekrar edince insanlar yine yerinden
kalkmadı. Resulullah Ümmü Seleme'nin yanına girip: "İnsan­
lann tutumunu görüyor musun!" deyince, Ümmü Seleme: "Ya
Resulullah! Gidip kurbanını kes, tıraş ol ve ihramdan çık. İn­
sanlar da (seni görüp) ihramdan çıkar," dedi. Bunun üzerine
Resulullah kurbanını kesip tıraş oldu ve ihramdan çıktı.
307. EbQ Osame-Zekeri�-EbQ ishak-Beri

Resulullah'ın Kabe'den men olunduğu zaman, Mekke halkı


ile Beytullah'ı ziyaret edip yanlarında sadece (yolcu) silah(ı)
olarak kınlannda kılıçlarla üç gün kalması, Mekke'den çıkar­
ken beraberinde Mekke halkından kimseyi götürmemesi,
kendisiyle gelenlerden hiç kimseyi Mekke'de kalmak istediği
takdirde engellememesi konusunda anlaştı ve Hz. Ali'ye: ·�ra­
mızdaki anlaşmayı şöyle yaz: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu,
Allah'ın Resulü Muhammed'in üzerinde anlaştığı şeydir" dedi.
Müşrikler: "Eğer senin Allah'ın Resulü olduğunu kabul etsey­
dik zaten sana tabi olurduk. Abdullah'ın oğlu Muhammed
şeklinde yaz," dediler. Resulullah Hz. Ali'ye, Allah'ın Resulü
Muhammed' ibaresini silmesini emredince Hz. Ali: "Hayır,
Vallahi silmem," karşılığını verdi. Resulullah "Bana (ibarenin)
yerini göster," dedi ve Hz. Ali '�llah'ın Resulü Muhammed" ya­
zısını gösterince Resulullah kendisi (ibareyi) silerek: ·�bdul­
lah'ın oğlu," ibaresini yazdı. Resulullah orada üç gün kaldı ve
üçüncü gün müşrikler, Hz. Ali'ye: "Bugün dostunun buradaki
son günüdür. Ona buradan çıkmasını söyle," dediler. Hz. Ali,
Resulullah'a bunu anlatınca, Resulullah: "Doğru," deyip çıktı.
308. EbQ Osame-Zekeriya-EbQ ishak-Beri

"Hudeybiye Günü konakladığımızda orada bulunan suyu


oraya ilk (gidenlerinin) içtiğini gördük. Bunun üzerine Resu­
lullah kuyunun başına oturdu ve kuyudan bir kova su istedi.
Kovanın içinden ağzıyla biraz su aldı, ağzından kuyuya boşalt­
tı ve Allah'a dua etti. Sonra kuyunun suyu arttı ve insanlar su­
dan doyuncaya kadar kana kana içtiler."
132 Kitdbü'l-Meğ{Jzf

309. Abdurrahim b. Süleyman-Eş'as-Ata

Resulullah umre yapmak üzere yola çıkıp Hudeybiye'ye


vardığında, Kureyşliler onun karşısına çıkıp Beytullah'ı ziya­
ret etmesine engel oldular. Aralarındaki konuşma ve müna­
kaşa o kadar büyüdü ki neredeyse birbirleriyle vuruşacaklar­
dı. Ata der ki: Resulullah sayıları bin beş yüz iken sahabeden
ağacın altında biat aldı. Bu, Rıdvan Biati günüdür. Resulullah
Kureyş ile anlaşmak istediği zaman Kureyş: "Kurbanını oldu­
ğun yerde kesip tıraş olarak geri dönmen şartıyla anlaşırız.
Gelecek yıl umre yapman için Mekke'yi senin için üç gün bo­
şaltırız," dediler. Resulullah bu anlaşmayı kabul etti.
Müslümanlar Ukaz'a ilerleyip orada üç gün kaldılar. Müş­
rikler Resulullah'a Mekke'ye kılıç dışında hiçbir silahla girme­
mesini, geri dönerken Mekke'den bir kimse seninle gelmeyi
isterse o kimseyi beraberinde götürmemesini şart koştular.
Resulullah olduğu yerde kurbanını kesip tıraş olarak geri
döndü, ertesi sene aynı günlerde kurbanlıklarla ve halkla be­
raber Mekke'ye girdi. Mescid-i Haram'a girdiğinde: "Ant olsun
Allah, Resulü'ne gösterdiği rüyayı hak ile tasdik etmiştir. Elbet­
te -ve Al/ah'm izni ile- Mescid-i Harô.m 'a korkusuzca, emniyet­
le, başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak gireceksiniz."65
ve "Hürmetli ay, hürmetli aya mukabildir, hürmetler karşılık­
lıdır; o hô./de, size tecavüz edene (saldırana}, size saldırdıkları
gibi saldmn ... "66 ayetleri nazil oldu. Yüce Allah, Eğer Mescid-i
Haram'da sizinle savaşırlarsa, siz de onlarla savaşınız buyu­
rarak Müslümanlara, Mescid-i Haram'da kendileriyle sava­
şanlarla onların da savaşmasına izin verdi. Babası tarafından
bağlanmış olan EbO. Cendel b. Süheyl b. Amr, Resulullah'a ge­
lince Resulullah onu babasına geri verdi.
3 10. Ali b. Haşim-lbn Ehi Leyla-el-Hakem-Muksim-lbn Abbas

Resulullah ve sahabe müşriklerle yaptıkları barıştan ön­


ceki ateşkese dayanarak geldiler. Müşrikler Hicr tarafındaki
Nedve kapısında Resulullah'ın ve ashabının zayıf ve güçsüz

65 Fetih, 48/27.
66 Bakara, 2/194.
Kitdbü'l-Meğdzf 133

olduklarından bahsettiler. Sahabe Hacerülesved'i istilam


edince Resulullah: "Onlar, sizin zayıf ve güçsüz olduğunuzdan
bahsettiler. Müşriklerin gücünüzü görmeleri için, Beytullah'ı
tavafın ilk üç şavtında remel (çalımlı yürüyüş) yapınız!" bu­
yurdu. Hacerülesved'i istilam ettikleri zaman ayaklarını yere
vurarak çalımlı ve hızlı bir şekilde yürüyünce ki bu defa da
müşrikler birbirlerine şöyle dediler: "Siz bunların zayıf ve
güçsüz olduğunu iddia etmemiş miydiniz? Halbuki bunlar yü­
rümeyi bırakmış koşuyorlar."
3 1 1 . Yunüs b. Muhammed-Mucemmi' b. Yakfip-Babasından-Amcası Abdurrah­
man b. Yezid-Mucemmi' b. Cariye

Resulullah ile beraber Hudeybiye'de bulundqm. Oradan


ayrıldığımızda halk develerini birden bire koşuşturunca bir­
birlerine: "İnsanlara ne oluyor?" diye sordular: "Resulullah'a
vahiy geldi;' dediler. Biz de halkla beraber koşturduk ve Resu­
lullah'ı Kurau'l-Gamim denilen yerde dururken gördük. Halk­
tan istediği bazı kişiler yanında toplanınca onlara: "Biz sana
apaçık birfetih ihsan ettik," (Fetih, 48/1) ayetini okudu. Saha­
beden bir kişi: "Ya Resulallah, bu (Hudeybiye Antlaşması), fe­
tih midir?" diye sorunca Resulullah: "Evet! Nefsim elinde ola­
na yemin ederim ki fetihtir," buyurdu. O zaman (muhtemelen
Hayber'den elde edilen) ganimet, on sekiz hisseye bölündü.
Ordu da bin beş yüz kişiden oluşuyordu ve bunların üç yüzü
atlıydı. Buna göre her atlıya ikişer hisse verildi.
3 1 2. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-lyas b. Seleme-Babası

İyas b. Seleme, babasından naklediyor: Hudeybiye Gazve­


sinde Resulullah ile beraber gittiğimizde Hz. Peygamber yüz
sığır (veya dişi deve) kesti. Bin yedi yüz kişiydik ve yanımızda
silah teçhizatı, piyade ve binekler vardı. Resulullah'ın kurban
olarak getirdikleri arasında büyük deve de mevcuttu. Hudey­
biye'de konakladığımız zaman da Kureyşli heyet, getirilen bu
kurbanların (Mekke'ye sokulmadan) onları tuttuğumuz yer­
de kesilmesi üzerine Hz. Peygamber ile anlaşma yaptı.
3 13. Abdullah b. Nümeyr-Abdülaziz b. Siyah-Habib b. Ebi Sabit-Ebu Vail-Sehl
b. Huneyf
1 34 KitıJbü'/-Meğdzf

Resulullah ile beraberdik. Savaşmayı düşünseydik savaşa­


caktık. Bu, Resulullah ile müşrikler arasında olan barış zama­
nıydı. Ömer b. el-Hattab, Resulullah'a gelip: "Ya Resulullah!
Biz hak üzere, onlar da batıl üzere değil mi?" diye sorunca,
Resulullah "Evet," dedi. Hz. Ömer: "Bizim ölülerimiz cennette,
onların ölüleri ise cehennemde değil mi?" diye sorunca Resu­
lullah yine: "Evet," karşılığını verdi. Hz. Ömer: ·�nah onlarla
aramızda henüz bir hüküm vermemişken, biz ne diye yenilgi­
yi kabul edip, geri dönüyoruz;' deyince, Resulullah şöyle bu­
yurdu: "Ey Hattab'ın oğlu! Ben, Allah'ın Resulüyüm ve Yüce
Allah hiçbir zaman beni mahcup etmez:'
Hz. Ömer dayanamayıp sinirli bir şekilde Hz. EbO Bekir'in
yanına gitti ve: "Ey EbO Bekir. Biz hak üzere, onlar da batıl
üzere değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet;' karşılığını
verince, Hz. Ömer: "Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri
ise cehennemde değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet,"
deyince, Hz. Ömer: 'i\.llah onlarla aramızda henüz bir hüküm
vermemişken, biz ne diye yenilgiyi kabul edip, geri dönüyo­
ruz," dedi. Hz. Ebu Bekir: "Ey Hattab'ın oğlu! O, Allah'ın Resu­
lüdür ve Allah onu hiçbir zaman mahcup etmez," dedi. Fethi
müjdeleyen ayet nazil olunca Resulullah Hz. Ömer'i çağırıp
kendisine ayeti okudu. Hz. Ömer: "Ya Resulullah! Bu fetih mi­
dir?" diye sorunca Resulullah: "Evet" karşılığını verdi. Bunun
üzerine Hz. Ömer'in içi rahatladı ve döndü.
3 14. Aftan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Aralarında Süheyl b. Amr'ın da bulunduğu Kureyşliler Re­


sulullah ile anlaşma yaptıkları zaman Resulullah Ali'ye: "Bis­
millahirrahmanirrahfm yaz;' deyince Süheyl: "Bismillahirrah­
manirrahfm de ne, biz hunu bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz şekil
olan: "Bismikellahumme" yaz dedi. Resulullah ·�nah'ın Resulü
Muhammed şeklinde yaz," dediğinde ise, Süheyl: "Eğer seni
Allah'ın Resulü olarak tanısaydık, zaten sana tabi olurduk.
Adını ve babanın adını yaz," dedi. Resulullah "Muhammed b.
Abdullah şeklinde yaz," buyurdu. Kureyşliler, Resulullah'a şu
şartları koştular: "Sizden bize geleni geri vermeyiz. Bizden
Kitı2bü'l-Meğdzt 135

size katılanları ise bize geri vereceksiniz:• Sahabe: "Ya Resu­


lullah! Bunu yazacak mısın (kabul edecek misin)?" deyince
Resulullah "Evet. Bizden onlara gidenleri Allah da uzaklaş­
tırsın. Onlardan bize gelenlere ise Yüce Allah muhakkak bir
kurtuluş ve çıkış yolu gösterecektir," buyurdu.
3 15. Süfyin b. Uyeyne-Amr-Cabir

Hudeybiye Günü bin dört yüz kişiydik ve (Resulullah) o


gün bize: "Bugün siz, yeryüzünün en hayırlı kişilerisiniz," bu­
yurdu.
3 16. Süfyan b. Uyeyne-Zühri-Urve-Misver ve Mervan

Resulullah Hudeybiye yılı, bin küsur kişiyle çıktı ve Zu'l-Hu­


leyfe'ye gelince kurbanlıklarına gerdanlık takıp işaretledi ve
ihrama girdi.
3 17. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-lyis b. Seleme-Babası

Kureyş, Süheyl b. Amr, Huvaytib b. Abduluzza ve Mikrez


b. Hafs'ı Resulullah ile anlaşma yapmaları için gönderdi. Hz.
Peygamber Süheyl'in içlerinde olduğunu görünce: "işiniz bi­
raz kolaylaştı. Kureyş size akrabalarıyla gelmişler ve anlaşma
istiyorlar! Kurbanlıkları gönderin ve sesli bir şekilde telbiye
getirin. Bu kalplerini yumuşatacaktır," buyurdu. Bunun üze­
rine sahabe askerlerin bulunduğu taraftan sesleri yankılana­
cak şekilde telbiye getirdiler. Kureyş heyeti gelip Resulullah
ile anlaşma yapmayı talep ettiklerini söylediler.
Onlar anlaşma yaptıkları sırada, Müslümanların elinde
müşrik esirler, müşriklerin elinde de Müslüman esirler vardı.
Ansızın, Ebu Süfyan haykırdı ve bir de baktık ki, vadi adam
(asker) ve silahlarla dolup taştı. iyas der ki: Seleme dedi ki:
Ben kendilerine ne iyilik, ne de kötülük veremeyecek durum­
da olan silahlı altı müşriki getirdim ve onları Resulullah'a gö­
türdük. Resulullah onların ne mallarını aldı, ne de öldürdü.
Onları affetti. Biz hamle yapıp müşrikler arasında olan Müslü­
manlardan hiç kimseyi bırakmadan hepsini kurtardık. Ancak
onlardan olan ve elimizde bulunan müşrikleri de elimizden
kaçırdık.
136 Kitabü'l-Meğdzf

Daha sonra Kureyş, Süheyl b. Amr ve Huvaytib b. Abdiluz­


za'ya anlaşma için yetki verdi. Resulullah ise Hz. Ali ile Tal­
ha'yı gönderdi. Hz. Ali aralarında şöyle yazdı: "Bismi/lô.hirrah­
mô.nirrahim. Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in Kureyşlilerle
yaptığı anlaşmadır: Müşriklerle Müslümanlar arasında (kar­
şılıklı olarak) kimse esir alınmayacaktır. Resulullah'ın asha­
bından birinin hac, umre ya da Allah'ın fazlından (ticaret) bir
şey elde etmek için geldiği zaman bu kişinin canı ve malı gü­
vendedir. Kureyş'ten, Allah'ın fazlından (ticaret) elde etmek
için, Mısır'a veya Şam'a gitmek üzere Medine'den geçen kişi­
nin canı ve malı güvendedir. Kureyş'ten Muhammed'e sığınan
kişi geri verilecek, Muhammed'in ashabından Kureyş'e sığı­
nan kişi ise geri verilmeyecektir.''
Bu durum Müslümanların zoruna gitti. Bunun üzerine Re­
sulullah: "Bizden onlara gidenleri Allah da uzaklaştırsın. On­
lardan bize gelip de onlara iade ettiğimizi ise Yüce Allah onun
kalbindeki İslam'ı bilir ve mutlaka ona bir çıkış yolu gösterir,"
buyurdu.
Önümüzdeki yıl bu ayda umre yapmaları konusunda ve
geldiklerinde Mekke'ye, atlarla girmeyecekleri, yolcunun kı­
nında bulunan kılıçtan başka silahları olmayacağı şeklinde
anlaştılar. Mekke'de üç gece kalacak ve şimdi getirmiş olduk­
ları kurbanları yerinde kesecek ve Mekke'ye getirmeyecek­
lerdi. Onların bu şartlarına Resulullah "Onları biz (Mekke'ye)
salarız, yüzlerini oradan siz geri çevirirsiniz," buyurdu.
3 18. Ubeydullah b. Mılsa-Mılsa b. Ubeyde-lyas b. Seleme-Babası

Kureyşliler, Harice b. Kurz'u göz atıp gelmesi için gönder­


diler. O, Mekke'ye hoşnut olarak ve (Müslümanlara) övgüler
düzerek döndü. Kureyşliler, ona "Sen bedevi bir adamsın.
Müslümanlar sana silahlarını şakırdatınca senin de ödün pat­
lamış. Onun için, onların ne dediğini ve senin onlara ne söy­
lediğini anlamamışsın," diyerek Urve b. Mes'Od'u gönderdiler.
Urve, Resulullah'a gelerek "Ey Muhammed! Ne bu hal? İnsan­
ları Allah yoluna davet ettiğini söylüyorsun, sonra tanıdığın
ve tanımadığın ayak takımıyla birlik olup akrabalık bağlarını
Kitdbü'l-Meğazf 137

kesip hak, kan ve mallarını helal görüyorsun," dedi. Resulul­


lah: "Ben ancak akrabalık bağlarını kurmak için geldim. Allah
onların dinleri yerine, daha hayırlı bir din, geçimlerini daha
hayırlı bir geçimle değiştirecektir," buyurdu. Bunun üzerine
Urve de Müslümanlardan hoşnut olarak ve övgüler düzerek
Mekke'ye döndü. lyas babasından naklen şöyle dedi: Müşrik­
lerin elinde esir olan Müslümanlara yapılan eziyetler artınca
Resulullah Hz. Ömer'i çağırıp: "Ey Ömer! Sen benden, Müslü­
man esir kardeşlerine haber götürür müsün?" dedi. Hz. Ömer
"Ey Allah'ın Resulü! Evet ama! Benim Mekke'de herhangi bir
aşiretim yoktur. Benden başkasının aşireti benim aşiretimden
daha büyüktür;' dedi. Bunun üzerine Resulullah, Hz. Osman'ı
çağırıp onlara gönderdi.
Hz. Osman, devesine binerek müşrik ordusuna geldi. On­
lar, Hz. Osman'la alay edip kendisine çirkin sözler söylediler.
Sonra Hz. Osman'ın amcasının oğlu Eban b. Said b. el-As onu
himayesine aldı. Onu (devesine/atına) bindirdi, kendisi de
onun arkasına bindi. Mekke'ye ulaştıklarında "Ey amcaoğlu!
Niçin böyle eteklerin kısalmıştır? Eteklerini uzat" dedi. Hz.
Osman'ın etekleri o zaman tam baldırlarının ortasındaydı. Hz.
Osman "Bizim Efendimizin eteği bu şekildedir. Biz de onun
için bunu yapıyoruz!" dedi. Hz. Osman, Mekke'de bulunan
Müslüman esirlerin hepsine Resulullah'ın sözlerini ulaştırdı.
Biz öğle uykusundayken Resulullah'ın ulağı, "Ey halk! Re­
sulullah'a beyate! Haydi beyate! Ruhu'l-Kudüs indi;' diye ba­
ğırdı. Semure denilen ağacın altında olan Resulullah'ın yanına
koşarak gidip biat ettik. (Bunu) Yüce Allah şu ayetle bildir­
mektedir: ''Ant olsun ki o ağacm altmda sana biat ederlerken
Allah, o müminlerden razı olmuştur. .. " (Fetih, 48/18).
Resulullah bir elini diğer elinin üzerine koyarak Osman'ın
adına biat edince halk: "Ebu Abdullah'a ne mutlu ki, o şimdi
Kabe'yi ziyaret ediyor, biz ise buradayız;' dediler. Resulullah
"Eğer o Mekke'de şu kadar sene kalsa da ben Kabe'yi tavaf
etmedikçe o da tavaf etmez," dedi.
3 19. Yahya b. Said-Muhammed b. Ehi Yahya-Babası-Ebu Said
138 Kitdbü'/-MeAdzf

Resulullah bize Hudeybiye Günü: "Gece ateş yakmayın,"


dedi. Daha sonra şöyle devam etti: ·�teş yakıp yemek yapınız.
Hiçbir topluluktan bir kimse sizin verdiğiniz bir müd ve sa'a
yetişemeyecek"
320. lbn ldris-Husayn-Salim-Cabir

Hudeybiye Günü halk susuzluğa maruz kaldı. Cabir dedi:


Bunun üzerine insanlar Resulullah'ın yanına koştular. Resu­
lullah elini bir su kabına daldırınca pınarlar gibi suyun ak­
tığını gördüm. (Salim) der ki: Cabir'e: "Kaç kişiydiniz?" diye
sorduğumda: "Yüz bin kişi olsaydık, yine de bize yeterdi. O
zaman bin beş yüz kişiydik;' dedi.
321. Halid b. Mahled-Abdurrahman b. Abdülaziz el-Ensari-lbn Şihab-Urve b.
Zübeyr

Resulullah Hudeybiye yılı bin sekiz yüz kişiyle çıktı ve göz­


cü olarak Huzaa kabilesinden Naciye denilen birini göndeFip
Kureyş'ten haber getirmesini istedi. Resulullah Usfan'daki Ga­
diru'l-Estat denilen bir su kaynağına geldiğinde gözcü ile ora­
da buluştu. Gözcü şöyle dedi: "Ey Muhammed! Kavmin Ka'b.
Lüey ile Amir b. Luey'i geride bırakıp geldim. Onlar Ehabişleri
ve kendilerine uyanları toplamışlar. Senin gelişini duymuşlar.
Bıraktığımda evlerinde kölelere tirit ikram ediyorlardı. Halid
b. el-Velid'i ise atlılarla (seni karşılamak için) gönderdiler."
Resulullah kalktı ve: "Ne dersiniz, ne düşünürsünüz. Bana
görüşünüzü bildiriniz. Kureyş'in ve yaptıklarının bilgisi iki
defa size geldi. İşte Halid b. el-Velid, Gamim'de." dedikten son­
ra şöyle devam etti: "Sizce Kabe'ye yönelelim ve bizi engelle­
meye çalışanlarla savaşalım mı? Yoksa geride bıraktıklarının
üzerine mi yürüyelim. Böylece yüce Allah, onlardan bizi takip
etmeye kalkanları rezil eder." Sahabe: "Ya Resulallah! Emir ve
görüş senindir," dediler. Müslümanlar sağdan yola devam etti­
ler ve böylece Halid ve beraberindekiler onları fark etmediler.
Resulullah'ın devesi onu Beldeh denilen aşağısı düzlük ve
tenha olan bir tepeye getirdi ve (oraya) çöktü. Hz. Peygam­
ber "Hal hal (deh deh)" diyerek kaldırmak istediyse de deve
kalkmadı. Sahabe: "Kusva serkeşlik ediyor," deyince Resulul-
Kitdbü'l-Meğdzf 1 39

lah "Kusva serkeşlik etmemiştir. Zaten onun öyle bir huyu da


yok. Fil'i tutup alıkoyan (Allah) onu da alıkoymuştur. Vallahi,
Allah'ın Haramlarını (haram aylar ve harem yerleri) ta'zim
edecek veya akrabayla alakayı sürdürmeye çağıracak bir şey
için benden anlaşma talep ederlerse bunu kabul ederim,"
buyurdu. Sonra Allah'ın Resulü deveyi mahmuzlayınca deve
yerinden sıçradı. Hz. Peygamber geldiği yerden geri dönüp
Hudeybiye'deki suyu az olan bir kuyunun yanında konakladı.
Halk suyu azar azar alabiliyordu. Suyun azlığından Resulul­
lah'a yakındıklarında, Hz. Peygamber sadağından bir ok alıp
bir adama bu oku kuyunun içine saplamasını söyledi. Adam
oku kuyuya saplayınca su fışkırmaya başladı ve halk suya
doydu.
Resulullah bu durumdayken, Budeyl b. Verka el-Huzai, ka­
bilesinden bir kafile içinde geldi ve: "Ey Muhammed! Kavmin
(Kureyş) sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve çocukları yanla­
rına katıp çıkmışlar, kendilerinden kimse kalmayıncaya ka­
dar senin Mekke'ye girmeni engellemek üzere Allaha yemin
ediyorlar," deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Budeyl!
Ben kimseyle savaşmaya gelmedim. Ben umremi eda edip
beyti tavaf için geldim. Fakat Kureyş benim sunacağım teklifi
kabul eder mi? Dilerlerse ben onlara bir süre daha tanıyayım
da bu müddet zarfında emniyet içinde olup dinlensinler ve
benimle insanların arasından çekilsinler. Eğer İslam insanlar
arasında yayılırsa o zaman tercih kendilerinindir. Ya diğer in­
sanlar gibi bu dine girerler ya da benimle savaşırlar ki zaten
toplanmış ve hazırlıklarını yapmışlar." Budeyl: "Senin söyle­
diklerini kavmime teklif edeceğim," dedi.
Budeyl bineğine binip Kureyş'in yanına varınca: "Nereden
geliyorsun?" diye sordular. Budeyl şöyle dedi: "Resulullah'ın
yanından geldim. Eğer ondan duyduklarımı söylememi ister­
seniz söylerim." Kureyş'in sefihleri: "Bize ondan bir şey bil­
dirme;' dedilerse de, ileri görüşlüleri ve bilgeleri: "Bize ondan
gördüğünü ve duyduğunu anlat," dediler. Bunun üzerine Bu­
deyi Resulullah'tan duyduklarını ve onlara yaptığı süre verme
teklifini anlattı. O zaman Kureyş müşrikleri arasında Urve b.
140 Kittibü'l-Meğı'izf

Mes'tld es-Sekafi de vardı. Bu şahıs ayağa kalkıp şöyle dedi:


"Ey Kureyş topluluğu! Siz beni herhangi kötü bir şeyle itham
edebilir misiniz? Ben sizin evladınız siz de benim babam de­
ğil misiniz? Ukaz halkı sizden yüz çevirdiğinde ben Ukazlıları
terk edip ailem, çocuğum ve bana tabi olanları alıp size gelme­
dim mi?" Kureyşliler: "Evet. Öyle yaptın" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Urve: "Budeyl'in getirdiğini ve Resulullah'ın
teklifini kabul edin! Budeyl'in söylediklerinin doğruluğundan
emin olmak için de beni onun yanına gönderin!" dedi. Kureyş­
liler Urve'ye: "Öyleyse git," dediler.
Urve çıkıp Hudeybiye'de olan Resulullah'ın yanına gelin­
ce şöyle dedi: "Ey Muhammed! Senin kavminden olan Ka'b b.
Luey ve Amir b. Luey sütlü ve yavrulu develeri, kadın ve ço­
cukları da yanlarına alıp çıkmışlar ve son neferine kadar öl­
dürmedikçe senin Mekke'ye girmeni engellemek üzere yemin
ediyorlar. Sen onlarla çatışmaya kalkışırsan, iki şey arasında
bulunacak, muhakkak onlardan birisiyle karşılaşacaksın. Ya
kavmini yok edeceksin; Araplardan böyle kendi aslını, kö­
künü kazıyan bir kimse çıktığını duydun mu? Ya da yanında
gördüklerimin seni teslim etmeleridir: Yanında olanların da
ayaktakımı sayılabilecek kişiler olduklarını görüyorum. Ben
onların ne isimlerini biliyorum, ne de simalarını tanıyorum."
Hz. EbO Bekir bu sözlere sinirlenip: "Sen git de Lat'ın or­
ganını em! Biz mi onu bırakacağız veya teslim edeceğiz!" de­
yince Urve: "Vallahi! Eğer senin üzerimde bulunup da henüz
ödeyemediğim yardım elin, iyiliğin olmasaydı söylediklerine
karşılık verirdim;• dedi. Nitekim geçmişte Urve'nin ödemesi
gereken bir diyette Ebu Bekir ona yardım etmişti.
Mugire b. Şu'be başında miğfer, Resulullah'ın başucunda
duruyordu ve Urve onun kim olduğunu bilmiyordu. Urve,
Resulullah ile konuşurken elini Resulullah'ın sakalına uzatı­
yordu. Her elini uzatmasında Mugire kılıcın kabzasıyla onun
eline vuruyordu. Urve bundan rahatsız olunca: "Kim bu?" diye
sordu. "Bu, Mugire b. Şu'be'dir;• dediklerinde, Urve: "Sen mi­
sin ey hain! Ukaz'da yaptığın dünkü ihanetini temizledin mi
Kitabü'l-Meğazi 141

ki?" diye yüklendi. Resulullah Urve'ye de Budeyl'e söylediği


şeyleri tekrar etti.
Urve, Resulullah'ın yanından çıkıp kavmine geldi ve şöyle
dedi: "Ey Kureyş topluluğu! Ben meliklere elçi olarak gittim.
Şam'daki Kayser'e, Habeşistan'daki Necaşi'ye ve Irak'taki Kis­
ra'ya gönderildim. Allah'a yemin ederim ki; arkadaşları ara­
sında Muhammed'den daha fazla saygı gören bir hükümdar
görmedim. Ona olan saygılarından dolayı yüzüne dikkatlice
bakamıyor ve yanında seslerini yükseltmiyorlar. Abdest aldığı
zaman abdest suyundan su almak için birbirlerini eziyorlar.
Budeyl'in getirdiğini kabul ediniz, çünkü bu doğru bir plan­
dır."
Kureyş: "Sen otur," deyip Haris b. Abdimenafoğullarından
Huleys adında bir adamı çağırdılar ve: "Gidip bu adamın di­
rencinin ne kadar olduğuna ve seni nasıl karşılayacağına bak,"
dediler.
Huleys, çıkıp Resulullah'a gitti. Hz. Peygamber onun geldi­
ğini görünce kendisini tanıdı ve: "Bu Huleys'tir. O, hedye saygı
gösteren bir kavimdendir. Kurbanlıkları ona doğru gönderin,"
dedi. Sahabe hedy'i ona doğru gönderdiler.
İbn Şihab der ki: Huleys hakkında söylenenlerde ihtilaf
vardır. Bazıları Huleys'in Resulullah'a gelip Budeyl ve Urve'ye
söylediklerini tekrar ettiğini naklederken, bazıları Huleys'in
kurbanlıkları görünce bir şey demeden Kureyş'e döndüğünü
ve: "Öyle birini gördüm ki; ona mani olursanız size bir bela
isabet etmesinden endişe ederim. Bu yüzden gözünüzü açın"
dediğini söyler.
Ona da: "Sen otur!" deyip Kureyş'ten, Beni Amir b. Luey'den
Mikrez b. Hafs b. el-Ahnef adında birini yolladılar. Resulullah
onu görünce: "Bu, facir kötü niyetli biridir," deyip Budeyl ve
diğerlerine söylediğini buna da tekrar ederek süre verme tek­
lifini yineledi. Mikrez gelip Kureyş'e olanları bildirdi.
Kureyş, Beni Amir b. Luey'den, Süheyl b. Amr'ı Resulul­
lah'ın teklifi ile ilgili anlaşma imzalaması için yolladı. Süheyl
142 Kitdbü'l-MeğiJzf

b. Amr, Resulullah'a gelip: "Kureyş, beni ikimizin de razı olaca­


ğı bir anlaşma imzalamam için gönderdi," dediğinde Resulul­
lah: "Evet. Bismillahirrahmanirrahim yaz," buyurunca Süheyl:
"Ben ne Allah'ı ne de Rahman'ın ne olduğunu bilirim. Sen
daha önce yazdığımız gibi "Bismike Allahümme" diye yaz,"
dedi. Müslümanlar bundan rahatsız olup: "Vallahi! Sen Rah­
man ve Rahim şeklinde yazılmasını kabul etmedikçe, biz se­
ninle anlaşma yapmayız," deyince Süheyl: "O zaman anlaşma
yapmadan geri dönerim," dedi. Hz. Peygamber "Bismike Alla­
hümme! Bu, Allah'ın Resulü Muhammed'in üzerinde hüküm
verdiği metindir," şeklinde yazdırınca, Süheyl: "Bunu kabul
etmem. Eğer senin Allah'ın Resulü olduğunu kabul etseydim,
zaten sana muhalefet etmez ve sana karşı çıkmazdım. Sen,
Abdullah'ın oğlu Muhammed şeklinde yaz;• dedi. Yine halk
bundan rahatsız olunca Resulullah: '"'Muhammed b. Abdullah
ve Süheyl b. Amr arasındaki anlaşmadır," şeklinde yaz!" dedi.
Bunun üzerine Ömer b. el-Hattab kalkıp: "Ya Resulullah!
Biz hak, düşmanımız batıl üzere değil mi?" diye sordu. Resu­
lullah: "Evet," deyince Hz. Ömer: "Öyleyse dinimiz hakkında
şu aşağılık kararı nasıl kabul ederiz?" dedi. Hz. Peygamber:
"Ben Allah'ın Resulüyüm ve O'na isyan etmem ve O da beni bı­
rakmaz," buyurdu. Bu sırada Hz. Ebu Bekir bir kenarda otur­
maktaydı. Hz. Ömer, ona gidip: "Ey Ebu Bekir!" dedi, Hz. Ebu
Bekir: "Buyur!" deyince, Hz. Ömer: "Biz hak, düşmanımız batıl
üzere değil mi?" diye sordu. Hz. Ebu Bekir: "Evet," karşılığını
verince, Hz. Ömer: "Öyleyse dinimiz hakkında şu aşağılık ka­
rarı nasıl kabul ederiz?" dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir:
"Boş ver ey Ömer! O, Allah'ın Resulüdür ve Allah onu bırak­
maz. O da Allah'a isyan etmez," dedi.
Anlaşmanın şartlarından biri de şöyleydi: Bizden biri se­
nin dininden olup sana gelirse, onu bize iade edersin. Senin
tarafından bize geleni ise biz sana iade ederiz. Resulullah bu
maddeyle ilgili: "Benim tarafımdan size gelen kişiyi iade et­
menize ihtiyacım yoktur. Kendi adına koştuğun şarta gelince
de bu sadece benimle senin aranda olan bir şeydir," dedi.
Kitl2bü'l-Meğdzf 143

İnsanlar bu haldeyken Ebu Cendel b. Suheyl b. Amr, Mek­


ke'nin alt tarafından silahsız ve bağlı olduğu zincirlerini sürü­
yerek çıkageldi. Süheyl başını kaldırdığında oğlu Ebu Cendel'i
görünce: "Bu geri vermeni istediğim ilk kişidir," dedi. Resulul­
lah "Ey Süheyl! Henüz anlaşmayı bitirmedik," deyince Süheyl:
"Onu iade etmedikçe seninle hiçbir anlaşma yapmam," dedi.
Resulullah da: ·�1 senin olsun," buyurdu. Bunun üzerine Ebu
Cendel halkın yanına koşarak: "Ey Müslümanlar! Dinimden
dolayı bana işkence eden müşriklere beni iade mi edeceksi­
niz?" dedi. Babası elinden tutmuş onu sürüklerken Hz. Ömer,
Ebu Cendel'e yetişti: "O da senin gibi bir adamdır. Kılıç da sen­
dedir;' dedi, ama babası onu alıp götürdü.
Resulullah Kureyş'ten Müslüman olup kendisine sığınan­
ları onlara geri veriyordu. Geri gönderdiklerinden, aralarında
EbO. Basir'in de bulunduğu bir grup deniz kıyısına yerleştiler
ve Kureyş'in Şam'a giden ticaret kervanlarının yolunu kesme
(tehlikesi) oluşturdular. Bunun üzerine Kureyş, Resulullah'a
"Aramızdaki akrabalık adına bu kişileri yanına çağırmanı isti­
yoruz," dediler ve Resulullah EbO. Basir ve arkadaşlarını Me­
dine'ye çağırdı.
Anlaşmada Resulullah'ın istedikleri arasında Mekke'ye
girip umresini yapması ve orada hedyleri kesmesi de vardı.
Onlar: "Hayır! Araplar, 'Üzerimize gelip zorla boyun eğdirdin'
diye konuşurlar. Bu yıl geri dön, önümüzdeki yıl umre yapma­
na ve Mekke'de üç gün kalmana izin verdik," dediler.
Resulullah kalkıp halka: "Kalkıp kurbanlarınızı kesiniz ve
tıraş olup ihramdan çıkınız," dediği zaman kimse yerinden
kalkıp, kımıldamadı. Resulullah bunu üç defa tekrar etmesi­
ne rağmen hiç kimse kımıldamadı ve oturduğu yerden kalk­
madı. Bunu gören Resulullah beraberinde getirdiği Ümmü
Seleme'nin yanına girdi ve: "Ey Ümmü Seleme! Bu insanlara
ne oluyor? Üç defa kurbanlarını kesmelerini ve tıraş olup ih­
ramdan çıkmalarını söylememe rağmen hiç kimse dediğimi
yapmak için kalkmadı," dedi. Ümmü Seleme: "Ya Resulullah!
Sen çıkıp bu söylediklerini kendin yap," deyince Hz. Peygam-
144 Kitı'Jbü'l-Meğı'Jzf

ber kalkıp kurbanını getirip kesti ve bir berber çağırarak tıraş


oldu. Resulullah'ın yaptığını gören halk kurbanlarına hızlıca
koşup kestiler ve birbirlerini tıraş ettiler. Bunu o kadar acele
yaptılar ki neredeyse birbirlerini ezeceklerdi.
ibn Şihab der ki: "Resulullah ve sahabenin getirdiği hedy­
ler yetmiş tane sığırdı."
İbn Şihab der ki: "Resulullah Hayber (ganimetini) Hudey­
biye'ye katılanlar arasında on sekiz paya böldü ve her yüz ki­
şiye bir pay verdi."
322. Ebıl Osame, Ebu'l-Umeys-Ata

"Hudeybiye Günü Resulullah'ın konaklama yeri Harem


bölgesindeydi."
323. Fadl (b. Dukeyn)-Şerik-Ebu ishak-Bera

"Hudeybiye Günü bin dört yüz kişiydik."


324. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-Ommü Hani"i Mevl'ası Ebu Mur­
re-lbn Ömer

Kurbanlıklar Seniyye Vadisi'ne çıkan dağların eteklerine


varıp karşılarına müşrikler çıkınca kurbanlık hayvanların yö­
nünü geriye çevirdiler. Bunun üzerine Resulullah kurbanları
onların engelledikleri yerde -ki orası Hudeybiye'dir- kesti ve
tıraş oldu. Halktan bazıları ona uyarak tıraş oldular, bazılarıy­
sa "Belki Beytullah'ı tavaf ederiz" deyip beklediler. Hz. Pey­
gamber: 'i\.llah saçlarını kazıyanlara rahmet etsin," buyurdu.
"Saçlarını kısaltanlara da," denince Resulullah üç defa: 'i\.llah
saçlarını kazıyanlara rahmet etsin," buyurdu.
325. Yezid b. Harun-ed-Dustevai-Yahya b. Ebi Kesir-Ebu lbrahim el-Ensari-Ebu
Said el-Hudri

Osman ve Ebu Katade hariç Resulullah ve sahabe tıraş


oldular. Resulullah: 'i\.llah, başlarını kazıttıranlara rahmet
etsin!" diyerek dua etti. Sahabe: "Ya Resulullah! Saçlarını kı­
salttıranlara da (de) !" deyince Resulullah 'i\.llah, başlarını ka­
zıttıranlara rahmet etsin," dedi. Sahabe, yine: "Ya Resulallah!
Saçlarını kısalttıranlara da de!" deyince Resulullah "(Tamam)
kısalttıranlara da," buyurdu.
Kitdbü'l-Meğdzf 145

326. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyde-Abdullah b. Amr b. Eslem-Naciye b.


Cündüb b. Naciye

Gamim'de bulunduğumuz sırada Resulullah'a, Kureyş'in


Halid b. el-Velid'i süvarilerden oluşan kendisiyle karşılaşacak
olan bir birlikle gönderdiği haberi ulaştı. Resulullah onunla
karşılaşmak istemediği için -ki Hz. Peygamber onlara karşı
merhametliydi- "Kim bizi farklı bir yoldan götürür," dedi. (Na­
ciye b. Cündüb der ki) '/\nam babam sana feda olsun ya Resu­
lullah! Ben götürürüm;• dedim ve onları engebeli ve ıssız bir
dağ yolundan götürdüm. Onu kıraç bir yer olan Hudeybiye'ye
yetiştirene kadar yürüdüğümüz (engebeli) yol bana dümdüz
gibi gelmişti. Hz. Peygamber sadağından bir veya iki ok alıp
kuyuya attıktan sonra kuyuya tükürüp dua etti. Su o kadar
artıp yükseldi ki neredeyse istesek bardaklarımızı uzatıp su
doldurabilirdik.
327. Yezid b. Harun-Muhammed b. lshak-lbn Ebi Nuceyh-Mucahid-lbn Abbas

Resulullah Hudeybiye Günü: '/\ilah, başlarını kazıttıranla­


ra rahmet etsin!" diyerek dua etti. Sahabe: "Ya Resulallah! Ya
saçlarını kısalttıranlar?" deyince Resulullah üç defa: '/\ilah,
başlarını kazıttıranlara rahmet etsin!" dedi. Sahabe, yine: "Ya
Resulallah! Ya saçlarını kısalttıranlar?" deyince Hz. Peygam­
ber "(Tamam) kısalttıranlara da," buyurdu. Sahabe: "Ya Resu­
lullah! Kazıttıranların durumu ne ki onlara rahmet diledin?"
diye sordular. Resulullah "Çünkü onlar şüpheye düşmediler!"
buyurdu.
328. Gunder-Şu'be-Cami' b. Şeddad-Abdurrahman b. Ebi Alkame-Abdullah b.
Mes'ud

Resulullah ile beraber Hudeybiye'den döndük. -Düz ve


kumluk bir yerde konakladıklarını anlattılar.-Allah'ın Re­
sulü, "kim (nöbet tutup da) bizi korur?" diye sorunca, Bilal:
"Ben" dedi. Resulullah "O zaman biz uyuyoruz," buyurdu ve
güneş doğuncaya kadar uyudular. Güneşin doğuşundan sonra
aralarında falanca, falanca ve Ömer b. el-Hattab'ın da bulun­
duğu insanlar uyandı. Abdullah b. Mesud der ki: "Ses verin!
Yani konuşun!"dedik. Bu arada Resulullah da uyandı (güneşin
doğduğunu görünce) "Daha önce yaptığınız gibi yapınız," bu-
146 KitiJbü'l-Meğdzf

yurdu. Bunun üzerine biz de yaptık (sabah namazını kıldık).


Resulullah "(Namaz konusunda) uyuyakalan veya unutan kişi
böyle yapsın," buyurdu. Resulullah'ın devesi kaybolunca onu
aradım ve ipinin bir ağaca asılı olduğunu gördüm. Resulul­
lah'a geldim ve Hz. Peygamber (devesine) bindikten sonra
yolumuza devam ettik. Ona vahiy geldiği zaman üzerine bir
ağırlık çöker ve biz de bunu anlardık. Arkamızda kalıp bir ke­
nara çekilip elbisesiyle başını örtmeye başladı. Ağırlık üzeri­
ne çökünce biz kendisine vahiy geldiğini anladık. (Peşinden)
bize geldiler ve Resulullah'a,"Biz sana apaÇ1k bir fetih nasib
ettik." (Fetih, 48/1) ayetinin nazil olduğunu haber verdiler.
Beni Lihyin Savaşı
329. Abdurrahim b. Süleyman-Şeyban-Yahy.l b. Ebi Kesir-Mehri'nin azatlısı
Said b. Ebi Said-EbQ Said el-Hudri

Resulullah Beni Lihyan'ın üzerine yürüyeceği vakit şöyle


dedi: "Her iki kişiden biri bu savaş için yola koyulsun. (Birinin
elde edeceği) ecir ikisinindir:·
330. Ca'fer b. Avn-lbrihim b. lsmail el-Ansari-Zühri-Amr veya Amr b. Useyd-E­
bQ Hüreyre

Resulullah on kişilik bir keşif kolu gönderdi ve Asim b.


Sabit'i başlarına emir tayin etti. Bunlar el-Hedee denilen yere
vardıklarında Huzeyl kabilesinin Beni Lihyan koluna kendile­
rinden bahsedildi. Beni Lihyan bunların üzerine yüz okçu gön­
derdi. Bu okçular yemek yedikleri yerde hurma çekirdeklerini
görünce: "Bunlar Medine'nin hurma çekirdekleridir;• dediler
ve peşlerine düştüler. Asim b. Sabit ve arkadaşları peşlerinde
olduklarının farkına vardıklarında bir dağa sığındılar. Diğerle­
ri gelip bunları kuşattılar ve onlara bir şey yapmayacaklarına
dair söz vererek dağdan inmelerini istediler. Asim: "Vallahi ben
bir kafirin sözüne güvenip inmem. Allah'ım! Peygamberini biz­
den haberdar et," derken İbn Desinne el-Beyadi ise indi.
Necd Hakkında
3 3 1 . Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. lshak-Nafi-lbn Ömer

Resulullah bizi askeri bir birlikle Necd'e gönderdi. Birçok


ganimet elde ettik ve bizden sorumlu olan arkadaşımız bize
Kitdbü'l-Meğdzf 147

birer deve nefil olarak verdi. Elimize geçenlerle Resulullah'ın


yanına geldiğimizde humustan (beşte birden) sonraki hisse­
miz on ikişer deveydi. Böylece bizden sorumlu olan arkada­
şımız bize nefil olarak vermiş olduğu bir deveyle beraber on
üçer devemiz oldu. Resulullah arkadaşımızı, bize pay verdiği
için ayıplamadı.
332. Abdurrahim b. Süleyman-Abdullah-Nafi-lbn Ömer

Resulullah bizi askeri bir birlikle Necd'e gönderdi. Hisse­


lerimiz on iki deveye buldu. Resulullah bize birer deve daha
nefil olarak verdi.
333. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac b. Artat-Mekhıll-Cariye-Habib b. Mesle­
me

Resulullah savaş meydanında ganimetten dörtte birini tak­


sim eder, dönünce de üçte birini.
334. Veki'-Süfyan-Abdurrahman b. el-Haris b. 'lyaş b. Ehi Rebi'a ez-Zurki-Sü­
leyman b. Mılsa-Mekhıll eş-Şami-EbQ Sellam el-A'vec-EbQ Umame el-Bahili-U­
bade b. es-Samit

"Resulullah ilk aşamada ganimetin dörtte birini, dönünce


ise üçte birini dağıtırdı."
335. Veld'-Sa 'id b. Abdülaziz et-TenQhf-MekhQl-Zeyd b. Cariye-Habib b. Mesleme

"Resulullah'ın ganimetin üçte birini dağıttığına şahit ol­


dum."
336. Veki'-Süfyan-Yezid b. Yezid b. Cabir-Mekhıll-Zeyd-Habib b. Mesleme

"Resulullah humustan sonra ganimetin üçte birini dağıttı."


337. Ahde b. Süleyman-Muhammed b. Amr

EbO. Seleme, Yahya b. Abdirrahman ve Abdulmelik b.


el-Mugire ben onların yanında olduğum sırada ganimetteki
nefil (hisse haricinde verilen ganimet) ile ilgili müzakere et­
tiler ve bu konuyu Said b. el-Müseyyeb'e sormak üzere biri­
ni gönderdiler. Elçi geri gelip: "Bana bir şey söylemeyi kabul
etmedi," dedi. Said b. el-Müseyyeb oğlunu gönderdi ve oğlu
şöyle dedi: "Said size diyor ki: Nefti sormak üzere bana birini
gönderdiniz. Biliniz ki Resulullah'tan sonra artık ganimette
nefil yoktur."
148 Kitdbü'l-Meğdzf

338. EbCI Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-MekhCll-Haccac b. Abdullah


en-Nadri;

"Nefti meşrudur. Resulullah (sav.) netli dağıtmıştır."


Hayber Fethi
339. Veki'-EbCI Ca 'fer-Katade-Enes

"Biz sana apaçık birfetih nasib ettik'167 (ayetinde kastedilen


fetih) Hayber'dir.
340. Haşim b. Kasım-lkrime b. Ammar-lyas b. Seleme-Babası

Hayber Günü amcam Yahudi olan Merhab ile mübareze


edince Merhab: "Hayber halkı iyi bilir ki; ben gelip çatan sa­
vaşların kızıştığı zamanlarda, silahını kuşanmış, kahraman
tecrübeli Merhab'ım."
Amcam Amir ona şöyle karşılık verdi: "Hayber bilir ki; ben
Amir'im, silah kuşanırım korkusuz bir kahramanım."
Birbirlerine karşılıklı birkaç kılıç salladıktan sonra Mer­
hab kılıcıyla Amir'e. vurdu, ancak darbe Amir'in kalkanına
geldi ancak ters dönerek onun ayağındaki can damarını kesti.
Seleme der ki: Resulullah'ın (sav.) ashabından bazılarıyla kar­
şılaştığımda: ·�mir kendi kendini öldürdüğü için ameli boşa
gitti," dediler. Ben ağlayarak Resulullah'a gelip: ''Ya Resulul­
lah! Amir'in ameli boşa mı gitti?" diye sorunca Hz. Peygamber
"Kim bunu söyledi?" dedi. Ben: "Ashabından bazıları," karşılı­
ğını verince Resulullah şöyle buyurdu: "Bunu diyen yalan söy­
lüyor. Ona iki defa sevap vardır."
Amir, Hayber'e giderken Resulullah'ın da aralarında bu­
lunduğu sahabeyle şiir söylemeye başladı. Kervanı sürerken
şöyle diyordu:
"Vallahi! Eğer Allah olmasaydı biz doğru yolu bulamazdık.
Ne zek3t verir, ne de namaz kılabilirdik. Bizim üzerimize yü­
rüyenler bizi fitneye düşürmek istediklerinde biz ondan ka­
çınırız. Biz Senin fazlından müstağni değiliz. Düşmanla karşı­
laştığımızda ayaklarımızı sabit kıl."

67 Fetih, 48/1.
KibJbü'/-Meğdzf 149

Resulullah: "Şiiri okuyan kişi kim," diye sorunca, Amir:


·�mir, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Bunun üzerine Resulullah
(sav.) : "Rabbin seni bağışlasın," dedi. Resulullah kime özel
bağışlanmada bulunduysa o kişi muhakkak şehit oldu. Ömer
b. el-Hattab Resulullah'ın Amir'e istiğfar ettiğini duyunca: "Ya
Resulullah! Keşke kendisinden bir müddet daha yararlansay­
dık!" dedi. Amir, kalktı ve şehit oldu.
Seleme der ki: Sonra Resulullah beni Hz. Ali'ye gönderdi ve:
"Bugün, sancağı Allah'ı ve Resulü'nü seven birine vereceğim"
veya ·�ııah'ın ve Resulü'nün kendisini sevdiği birisine vere­
ceğim," dedi. Ben gözlerinden rahatsız olan Hz. Ali'yi elinden
tutup getirdiğimde Resulullah onun gözlerine tükrüğünden
sürdükten sonra sancağı kendisine verdi. (O sırada) Merhab
(meydana) çıkıp kılıcını sallayarak şöyle dedi:"Hayber bilir ki
ben Merhab'ım, silahını kuşanmış, tecrübeli bir kahramanım.
Savaş gelip çattığında, Ali b. Ebi Talib bunun üzerine şöyle
dedi: "Ben annemin, adını Haydar koyduğu kişiyim. Ormanla­
rın korkunç görünüşlü aslanı gibiyim! Sizi kuvvetlice ve çar­
çabuk tepelerim." Hz. Ali, Merhab'ın başını kılıçla ikiye böldü
ve Yüce Allah fethi onun eliyle nasib etti.
341. Abdurrahim b. Sülayman-Muhammed b. lshak-ez-Zühri-Sa 'id b. el-Mü­
seyyeb-Cübeyr b. Mut'im

Resulullah humustaki akrabalara düşen payı Haşimoğul­


ları ile Muttaliboğulları arasında pay etti. Ben ve Osman b.
Affan, Resulullah'ın yanına girip şöyle dedik: "Ya Resulullah!
Bunlar Haşimoğullarından kardeşlerindir. Yüce Allah'ın seni
onlardan biri yapması sebebiyle üstünlükleri inkar edilemez.
Gördünüz mü Muttaliboğullarından olan kardeşlerimize biz­
den fazla verdin. Halbuki nesep olarak biz ve onlar aynı mer­
tebedeyiz." Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Bunlar
Cahiliye döneminde de, İslam'da da bizden ayrılmadılar."
342. Yezid b. Harıln-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Resulullah sabah olup da o beldede ezan okunup okunma­


dığını dinlemeden hiç kimseye saldırıda bulunmazdı. Eğer
ezan sesi duyarsa saldırmaz, ezan sesi duymadığı zaman sal-
150 Kittlbü'l-Meğdzf

dırırdı. Hayber'e gittiğinde, Hayber halkı kalelerinden çıkıp,


zenbiller, kazmalar ve çapalarıyla tarlalara dağıldılar. Resu­
lullah'ı gördüklerinde: "Muhammed ve ordusu! "dediler. Hz.
Peygamber ·�ııahu ekber! Yıkılsın Hayber! Biz bir kavmin
yurduna indik mi, (daha önce) uyarılmış olanların sabahı ne
fena olur!" buyurdu. Yüce Allah kendisine fetih nasib edin­
ceye kadar onlarla savaştı. Ganimetler taksim edilince Hz.
Safiyye, Dihyetu'l-Kelbi'nin payına düştü. Resulullah'a, "Dih­
yetu'l-Kelbi'nin payına güzel bir cariye düştü," denildi. Hz.
Peygamber onu yedi köle karşılığı satın alıp süslemesi için
Ümmü Süleym'e gönderdi. Bildiğim kadarıyla ravi, Safiyye'yi,
Ümmü Süleym'e, iddetini yanında geçirmesi için gönderdi­
ğini de söyledi. Hayber'den Medine'ye döneceği zaman halk:
"Bunu cariye olarak mı aldı, yoksa evlendi mi bilmiyoruz,"
dedi. Resulullah bineğine binince Safiyye'nin üzerini örtüp
arkasına bindirdi. Medine'ye yaklaştıkları zaman hızlandılar.
Onlar, Medine'ye dönerken yaklaştıkları zaman böyle yapar­
lardı. Ancak Resulullah'ın devesi tökezleyince hem Resulullah
hem de Safiyye devenin üzerinden düştüler. Onları yüksek bir
yerden izleyen Resulullah'ın hanımları da tepeden bakarak:
·�nah bu Yahudi kadını def edip mahvetsin," dediler. Sonra
Resulullah Safiyye'yi tekrar örtüp bineğe bindirdi.
343. Yezid b. Haıiln-lbn Avn-Amr b. Said-Ebu Talha

Hayber Günü Resulullah'ın arkasına binmiştim. Onlar


oraklarını almış kalelerinden çıktıkları sırada Hayber' e var­
dık. Bizi gördüklerinde: "Muhammed! Vallahi bu Muham­
med ve ordusudur!" dediler. Resulullah ·�ııahu ekber! Biz bir
kavmin yurduna indik mi, uyarılmış olanların sabahı ne fena
olur!" buyurdu.
344. Yezid b. Harun-Davut b. Ebi Hind-Amir

Resulullah Hayber'i (elde edilecek) mahsulünün yarısı


karşılığı (Hayber halkına) kiraya verdi ve Abdullah b. Reva­
ha'yı da paylaşım zamanı onlara taksim etmesi için gönderdi.
345. Hevze b. Halife-Avf-Meymun-EbQ Abdullah-Abdullah b. Bureyde el-Es­
lemi-Babası
Kitdbü'l-Meğdzf 151

Resulullah Hayber alanına inince Hayber halkı korkup:


"Muhammed Yesrib halkıyla beraber gelmiş!" dediler. Resu­
lullah Ömer b. el-Hattab'ı gönderdi. Hz. Ömer Hayberlilerle
savaştı; ama onlar Ömer'i ve beraberindekileri geri püskürt­
tüler. Hz. Ömer, Resulullah'a döndüğünde kendisi arkadaşla­
rını, arkadaşları da onu korkaklıkla suçluyorlardı. Resulullah:
"Bayrağı yann Allah'ı ve Resulü'nü seven, Allah'ın ve Resu­
lü'nün de kendisini sevdiği birisine vereceğim," buyurdu.
Ertesi gün Hz. EbQ Bekir ve Ömer, sancağı almak için ya­
rıştılar. Resulullah o gün gözlerinden rahatsız olan Hz. Ali'yi
çağırarak onun gözlerine tükrüğünden sürdü ve sancağı ona
verdi. Hz. Ali halkı alıp Hayberlilerle karşılaştı ve şu şiiri oku­
yan Merhab el-Hayberi ile karşı karşıya geldi:
Hayber bilir ki ben Merhab'ım,
Silahını kuşanmış, tecrübeli bir kahramanım.
Arslanlar öfkeyle gelmeye başladığı zaman
Onlara bazen dürter, bazen de vururum.

Merhab ile karşılaşınca Hz. Ali, Merhab'ın başına kılıçla


öyle bir darbe vurdu ki bu darbe azı dişlerine kadar tesir etti
ve darbenin sesini bütün askerler duydu. Böylece Ali, şehri
teslim aldı. Sondaki askerler daha oraya varmadan öncüler
tarafından Hayber fethedilmişti.
346. Muhammed b. Bişr-Sa 'id b. Ebi Urve-Katade-Ebu Nadre-EbO Said el-Hudri

"Resulullah ile beraber Ramazan'ın bitmesine on iki gün


kala Hayber'e çıktık. Sahabeden bazıları oruç tutarken bazıla­
rı ise tutmadı. Resulullah tutmayanları ayıplamadı.''
347. Veki-Mes'ı1di-Hakem

"Resulullah Hayber Savaşına katılmadıkları halde Ca'fer ile


arkadaşlarına ganimetten pay verdi."
348. Şazan-Hammad b. Seleme-Suheyl-Babası-Hz. Ömer

Resulullah şöyle buyurdu: "Bayrağı yann Allah'ı ve Resulü­


nü seven birisine vereceğim.'' Sadece o gün komutan olmayı
temenni ettim. ikinci gün (bayrak belki bana verilir) düşünce-
152 Kitdbü'l-Meğdzf

siyle ileriye çıktım. Resulullah: "Ey Ali! Kalk, git ve Allah senin
elinle Hayber'i fethedinceye kadar geriye dönmeden savaş"
buyurdu. Hz. Ali biraz gittikten sonra durdu, ama arkasına
bakmadı ve: "Ya Resulullah! Onlarla ne üzerine savaşacağım?"
diye sordu. Resulullah: "Onlar '�llah'tan başka hiçbir ilah yok­
tur ve Muhammed Allah'ın kulu ve resulüdür," diye şehadet
getirene kadar, onlarla çarpış! Onlar bunu yaptılar mı, kanları
ve malları haklılık durumu hariç haramdır!" buyurdu.
349. Ali b. Haşim-lbn Ebi Leyla-Minhal-Hakem ve Isa-Abdurrahman b. Ebi Leyla

Hz. Ali şöyle dedi: "Ey Ebu Leyla! Sen Hayber'de bizimle
değil miydin?" Babam: "Evet, sizinle beraberdim," diye karşı­
lık verince Hz. Ali dedi ki:
"Resulullah, Ebu Bekir'i gönderdi. O insanlarla beraber gitti
ve bozguna uğrayıp geri döndü. Resulullah Ömer'i gönderdi. O
da halkla birlikte bozguna uğrayarak geri döndü. Döndüğünde
Resulullah buyurdu ki: "Sancağı, Allah'ı ve Resulünü seven, Al­
lah ve Resulünün de kendisini sevdiği, Allah'ın kendisine fetih
nasip edeceği düşmana sırbnı dönüp kaçmayan birisine vere­
ceğim:' Bana haber gönderdi. Gözlerimin ağrısından bir şey gö­
remiyorken ona gittim. "Ya Resulullah! Gözlerimin ağrısından
bir şey göremiyorken sancağı bana nasıl verirsin" dedim. Hz.
Ali dedi ki: Resulullah tükrüğünden gözlerime sürdü ve: ·�­
lah'ım! Onu sıcağın ve soğuğun ezasından koru,'' dedi. "O gün­
den sonra ne sıcak, ne de soğuktan rahatsız oldum."
350. Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. ishak-Yezid b. Ebi Habib-Tucib'in
azatlısı EbQ MerzQk

Ruvayfi' b. Sabit el-Ensari ile Mağrib tarafına gazveye çık­


tık ve Cerbe adında bir köyü fethettik. Ruvayfi', kalkıp bize
şöyle hitap etti: "Size, sadece Resulullah'ın (sav.) Hayber'de
bize söylediğini söyleyeceğim: Allah'a ve ahiret gününe ina­
nan bir erkek, suyu ile yabancı bir tarlayı sulamasın, henüz
paylaştırılmadan ganimet mallarından bir şeyin alışverişini
yapmasın, ganimet mallarından olan bir bineğe binip de onu
yorup zayıflattıktan sonra geri vermesin, yine ganimet malın­
dan olan elbiseyi giyip eskittikten sonra geri vermesin."
Kitdbü'l-Meğdzf 153

351. Haşim b. el-�sım-lkrime b. Ammar-Simak el-Hamefi-Ebü Zumeyl-Abdul­


lah b. Abbas-Ömer b. el-Hattab

Hayber Günü Resulullah'ın ashabından bir grup gelip: "Fa­


lan kişi şehittir, "dediler. Sonunda bir adamın yanına gelip:
"Bu kişi şehittir;' dediklerinde, Resulullah "Kesinlikle Hayır!
Zira onu, üzerinde (ganimetten) çaldığı bir bürdeyle- veya
abayla- cehennemde gördüm;' deyip şöyle devam etti: "Ey
HattAb'ın oğlu! Git ve halka: "Cennete sadece müminlerin gi­
receğini söyle," buyurdu.
352. Zeyd b. el-Hubab-Rafi" b. Seleme el-Eşca'i-Haşrec b. Ziyad el-Eşca'i-Baba­
annesi

Hayber Savaşı'na Resulullah ile birlikte, altı kadından biri


olarak savaşa katıldım. Bu durum Resulullah'a ulaşınca bizi
yanına çağırdı ve: "Kimin emriyle savaşa çıktınız," diye sor­
du. Sinirli olduğunu gördük. Ona: "Ya Resulullah! Yüce Allah
yolunda yardımcı olmak üzere yanımızda kendileriyle tedavi
edeceğimiz ilaçlar alarak, askerlere ok vermek, sevik (ezme)
sulandırmak, (çadırlara) kıl eğirmek için çıktık," dedik. Ancak
Resulullah "Burada kalın!" emrini verdi. Yüce Allah Hayber'in
fethini nasip ettiğinde ise ganimetten erkeklere verdiği hisse
kadarını bize de verdi.
353. Hafs b. Cıyas-Muhammed b. Zeyd-Abi'l-Lahmi'nin azatlısı Umeyr

"Köle iken Hayber Savaşına katıldım. Orayı fethettiklerin­


de Resulullah bana bir kılıç verdi ve: "Bunu kuşan," buyurdu.
Sonra bana değersiz olan eşyalardan biraz verdi, ancak gani­
metten bana bir hisse ayırmadı."
354. Hafs b. Cıyas-Yezid b. Abdullah-Ebü Bürde-Ebu Müsa

"Hayber'in fethinden üç gün sonra Resulullah'ın yanına


geldiğimizde bizden başka savaşa katılmayan hiç kimseye pay
vermediği halde ganimetten bize de hisse verdi."
355. Yezid b. Harün-Hişam-lbn Sirin-Enes b. Malik

Hayber Günü halk eşekleri kesip kazanlara koyup kaynattı.


Resulullah EbO Talha'ya şöyle seslenmesini emretti: ''Allah ve
Resulü size evcil eşek etlerini yemenizi yasaklıyor. Onlar pis­
tir." Bunun üzerine kazanlar döküldü.
1 54 Kitdbü'/-Meğdzf

356. EbO DavOd-Şu'be-Humeyd b. Hilal-Abdullah b. Muğaffel

"Hayber Savaşında yukarıdan içi yağ dolu bir torba bana


doğru sarkıtıldı. Onu kaptım ve: "Ben bundan hiç kimseye
bir şey vermem!" dedim. Ancak başımı çevirdiğimde Resulul­
lah'ın gülümsediğini gördüm ve utandım."
357. Abdullah b. Nümeyr-Muhammed b. lshak-Abdullah b. Damre el-Fezari-Ab­
dullah b. Ebi's-Salit-Bedir Savaşı'na katılan babası EbO Salit

"Resulullah'ın eşek etlerinin yenmesini yasaklayan emri


geldiğinde etler kazanlarda kaynıyordu. Emir gelince kazan­
ları ters çevirip döktük."
358. EbO Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-Kasım ve Mekhül-EbO Umame

Resulullah Hayber Günü evcil eşek ve vahşi hayvanlardan


parçalayıcı dişi olan her hayvanın etinin yenmesini, (esir edi­
len) kadınlardan hamile olanlarla doğum yapana kadar ilişkiye
girilmesini, taksim edilmedikçe ganimetteki paylarının satılma­
sını, olgunlaşmadan meyvelerin satılmasını yasakladı. O gün,
saçına saç ekleyen ve ekletene, dövme yapan ve yaptırana, (ölü­
nün peşinden) yüzünü tırmalayıp giysilerini yırtana lanet etti.
359. Haşim b. El-Kasım-lkrime b. Ammar-Yah� b. Ebi Kesir-Ebü Seleme-Cabir
b. Abdullah

Hayber Günü halk aç kalınca evcil eşekleri alıp keserek


etlerini kazanlara doldurdular. Resulullah bundan haberdar
olunca kazanları dökmemizi emretti ve biz de etleri döktük.
Resulullah: '�lah size bundan daha helal ve temiz bir rızık
gönderecektir," buyurdu. O gün kaynamakta olan kazanları
döktük. O gün Resulullah bize ehli/evcil eşek, katır ve azı diş­
leri olan vahşi hayvanların, yırtıcı pençesi olan kuşların, he­
def tahtası yapılıp öldürülen hayvanların, vahşi hayvanların
yakalayıp öldürdüğü hayvanların etinin yenmesini ve haksız
yere alınan çalıntı malı haram kıldı.
360. Ubeydullah (b. MOsa)-Nu'aym b. Hakim-EbO Meryem-Hz. Ali

Resulullah Hayber'e doğru yürüdü. Oraya geldiğinde


Ömer'i askerlerle beraber şehre veya kalelerine gönderdi.
Ömer onlarla savaştı, ama çok geçmeden hezimete uğrayıp
geri döndüler ve birbirlerini korkaklıkla itham ettiler. Bu du-
KitiJbü'/-Meğdzf 155

rum Hz. Peygamber'in ağırına gitti. Bunun üzerine Hz. Pey­


gamber "Onlara, Allah'ı ve Resulünü seven, Allah'ın ve Resulü­
nün de kendisini sevdiği birisini göndereceğim. Bu kişi, Allah
ona fethi nasip edene kadar savaşır ve kaçmaz," buyurdu. Halk
Resulullah'ın söylediği kişinin kendileri olmaları temennisiy­
le kafalarını uzattılar. Allah'ın Resulü bir süre bekledikten
sonra: ·�u nerede?" diye sordu. Sahabe: "Gözlerinden rahat­
sız," deyince Resulullah "Onu bana çağırın," buyurdu. Yanına
gittiğimde gözlerimi açıp tükrüğünden sürdü, sonra sancağı
bana verdi. Sancağı aldım Hz. Peygamber fikrini değiştirip on­
lara veya bana yönelik yeni bir şey diyebilir çekincesiyle ace­
le ettim ve gidip savaşmaya başladım. Merhab, şiir okuyarak
meydan okudu. Ben de şiir okuyarak ona meydan okudum ve
onunla çarpıştım. Yüce Allah onu ölümünü benim elimle ger­
çekleştirdi ve Merhab'ın arkadaşları kaçıp kalelerine girerek
kapıyı kapattılar. Biz de kapıya dayandık. Allah kapıyı açmayı
nasip edinceye kadar uğraştım durdum.
361. Ya'la b. Ubeyd-EbQ Muneyn-EbQ Hazim-EbQ Hüreyre

Resulullah "Bugün sancağı, Allah'ı ve Resulü'nü seven bi­


risine vereceğim," deyince, insanlar belki bana verir düşün­
cesiyle öne çıktılar. Resulullah ·�li nerede?" diye sorunca:
"Gözlerinden şikayetçi," dediler. Hz. Peygamber onu çağırdı ve
avuçlarına tükürerek Hz. Ali'nin gözlerine sürdü. Sonra san­
cağı kendisine verdi. Yüce Allah o gün Hz. Ali'nin eliyle fethi
nasip etti.
362. lbn. idris-Malik b. Enes-Zeyd b. Eslem-Babası-Hz. Ömer

"Sonradan gelecek nesiller yoksun kalmayacak olsalardı


Müslümanlar için, kafirlerin şehirlerinden fethedilenlerden
her birini, Resulullah'ın Hayber'i paylara ayırdığı gibi ayırır­
dım. Ancak hem Müslümanlar için devamlı bir gelir olmasını
istedim, hem de sonradan gelecek nesillerin yoksun kalma­
sından endişe ettim."
363. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac-Hakem-Muksim-lbn Abbas

Hayber Günü bir adam bir kadını esir aldı ve onu arkasına
bindirdi. Kadın adamın kılıcının kabzasını çekiştirince adam
1 56 Kitdbü'l-Meğdzf

kadını öldürdü. Resulullah kadını görüp: "Bunu kim öldür­


dü?" diye sorunca, kendisine olanları anlattılar. Bunun üzeri­
ne Resulullah kadınların öldürülmesini yasakladı.
364. Abdurrahim-lbn lshak-Zühri-Abdullah b. Ka'b b. Malik

"Resulullah Hayber'de, lbn Ebi'l-Hukayk'ı öldürmeleri için


gönderilen gruba, kadınların ve çocukların katlini yasakladı."
Mekke'nin Fethi
365. Ebu Osame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit el-Benani-Abdullah b. Rabah

Ramazan ayında, aramızda Ebu Hüreyre de bulunurken


heyetler Muaviye'ye geldiler. (Yolda) birbirimize yemek yapı­
yorduk. Ebu Hüreyre bizi yemek yapıp yememiz için kerva­
nına en çok çağıran kişilerdendi. Ben de dedim ki, "arkadaş­
larıma yemek yapıp onları çağırayım" diye yemek yaptırdım.
Akşam vaktinde Ebu Hüreyre'yle karşılaşıp: "Bu gece davet
bende," dedim. Ebu Hüreyre: "Benden önce mi davrandın?"
deyince ben: "Evet," dedim ve arkadaşlarımı davet ettim. Ebu
Hüreyre: "Ey Ensar topluluğu! Size sizinle ilgili olaylardan bi­
rini anlatayım mı?" deyip Mekke'nin fethini şöyle anlattı.
Resulullah gelip Mekke'ye girdi ve Zübeyr b. el-Avvam'ı bir
mevkiden, Halid b. el-Velid'i başka bir mevkiden gönderdi.
Ebu Ubeyde'yi ise zırhsızların başında, kumandan olarak gön­
derdi. Bunlar Mekke vadisinin ortasını tuttular. Resulullah ise
bir birliğin başındaydı. Hz. Peygamber beni çağırıp "Ey EbO
Hüreyre!" diye seslenince, ben: "Buyur ey Allah'ın Resulü!"
dedim. Resulullah "Bana Ensarı çağır, bana sadece Ensar gel­
sin" buyurdu. Ben Ensarı çağırınca geldiler ve Resulullah'ın
etrafında toplandılar.
Kureyş müşrikleri, kendilerine muhtelif kabilelerden bir­
takım serseriler ve taraftarlar toplamışlardı ve: "Bunları ileri
sürelim. Şayet ellerine bir şey geçerse, onlarla beraber ortak
oluruz. Vurulurlarsa, bizden istenileni veririz!" dediler.
Ensar, Resulullah'ın etrafında toplanınca Resulullah onla­
ra: "Şu Kureyş'in serserilerini ve onların peşinden gidenleri
görüyor musunuz," deyip elleriyle işarette bulunarak: "Onları
Kitl1bü'l-Meğl1zf 157

ekin biçer gibi biçiniz -ravi Süleyman sağ elinin kenarıyla sol
avucuna vurarak Resulullah'ın eliyle nasıl işarette bulundu­
ğunu gösterdi- ve benimle buluşma yeriniz Safa Tepesi olsun,"
buyurdu. Resulullah'ın yanından ayrıldığımızda, müşrikler­
den kimi öldürmek istediysek öldürdük. Onlardan hiç kimse
bize karşı koyamadı. Ebu Süfyan: "Ya Resulullah! Kureyşli­
ler öldürüldü. Bu günden sonra artık Kureyş'in bağı kurudu
(soyu kurudu) !" deyince Resulullah "Kapısını kapatan emni­
yettedir," buyurdu. Bunun üzerine halk kapılarını kapattılar.
Hz. Peygamber gelip Hacerülesved'i istilam ederek Kabe'yi
tavaf etti. Kureyş'lilerin taptığı, Kabe'nin yanında bulunan pu­
tun yanına geldi, Eğri tarafından tuttuğu yay ile putun gözüne
"Hak geldi, batıl zail oldu," diyerek vurdu. Resulullah tavafı
bitirince Safa Tepesinin Kabe'ye bakan tarafına çıkıp elleri­
ni açarak Allah'a hamd edip O'nu zikrederek dilediği duayı
yapmaya başladı. Ensar ise Resulullah'ın aşağı tarafında bir­
birlerine şöyle diyorlardı: '�damın (Resulullah'ın), yurduna
rağbeti ve özlemi, kavmine merhameti tuttu!"
Ebu Hüreyre der ki: Resulullah'a vahiy geldi. Vahiy geldi­
ği zaman biz bunu bilirdik ve vahyin gelişi bitene kadar hiç
kimse başını kaldırıp Resulullah'a bakamazdı. Vahyin gel­
mesi bitince Hz. Peygamber "Ey Ensar topluluğu!" diye ses­
lendi. Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü!" deyince Resulullah:
'�damın (Resulullah'ın), yurduna rağbeti ve özlemi, kavmine
merhameti tuttu dediniz," buyurdu. Ensar: "Böyle dedik ey
Allah'ın Resulü!" diye karşılığını verince, Resulullah onlara;
"Ben ne ile isimlendirildim (bilmiyor musunuz ki adam diye
hitap ediyorsunuz)? Ben Allah'ın kulu ve elçisiyim. Ben size
ve Allah'a hicret ettim. Hayatım sizin hayatınızla beraber ola­
cak, ölümüm sizin ölümünüzle beraber olacaktır," buyurdu.
Bunun üzerine Ensar ağlayarak ve şöyle diyerek yanına geldi­
ler: "Vallahi ey Allah'ın Resulü! Biz, o sözü Allah ve Resulü'ne
olan düşkünlüğümüzden ötürü söyledik". (Resulullah) : ·�nah
ve Resulü de sizi mazur görüp doğruluyor," buyurdu.
366. Yezid b. Haran-Muhammed b. Amr-EbO Seleme ve Yahya b. Abdirrahman
b. Hatıb
158 Kitdbü'/-Meğdzf

Resulullah ile müşrikler arasında ateşkes olduğu sırada


Mekke'de, Beni Ka'b ile Beni Bekr arasında savaş oldu. Beni
Ka'b'ın yardım isteyen elçisi gelip şöyle dedi:
Allah'ım! Babalarımız çok eskiden anlaşmalı olan Muham­
med'den Allah rızası için yardım diliyorum.
Allah sana hidayet versin (ey Muhammed), bize saldıranla­
ra karşı yardımcımız ol.
Ve Allah'ın kullarını yardım etmeleri için çağır.
Gözkyüzü bulutlanıp çakması üzerine Resulullah "Gökyü­
zü Beni Ka'b'a yardım için şimşek çakmaktadır;• buyurdu ve
Hz . .Aişe'ye: "Benim için sefer hazırlığı yap ve bundan kimseye
haber verme," dedi. Hz. EbO Bekir, Hz . .Aişe'nin yanına girince
bazı hallerini garip karşıladı ve: "Ne bu hal?" diye sordu, Hz.
.Aişe: "Resulullah hazırlık yapmamı emretti," dedi. Hz. EbO Be­
kir: "Nereye?" diye sorunca Hz. .Aişe: "Mekke'ye," karşılığını
verdi. Hz. EbO Bekir: "Vallahi.bizimle onlar arasındaki anlaş­
ma henüz bozulmamıştır," dedi. Hz. EbO Bekir, Resulullah'a
gelip olanları anlatınca Resulullah 'l\nlaşmaya ilk ihanet eden
onlardır," buyurdu.
Sonra Resulullah (geçeceği yolun) kuşatılmasını istedi ve
yola çıktı ve Müslümanlar da onunla beraber yola çıktılar.
Mekke halkına bir müddet bilgi kanalları kapanınca EbO Süf­
yan, Hakim b. Hizam'a: "Ey Hakim! Vallahi uzun süredir haber
alamıyoruz. Binip Merv'e68 gitsek, belki bir bilgi alırız," dedi.
Huzaa kabilesinden Budeyl b. Varka el-Ka'bi: "(Müsaadeniz
varsa) Ben de sizinle gelirim," deyince onlar da: "Eğer ister­
sen sen de gel," dediler. Yola koyuldular. Merv Tepesine gelip
karanlık basınca tepeye çıktılar ve (Müslümanların yaktığı)
ateşlerin vadiyi kapladığını gördüler. EbO Süfyan, Hakim'e:
"Bu ateşler nedir?" diye sorunca Budeyl b. Varka: "Bu Beni
Amr'ın ateşidir. Savaş onu aç bırakmıştır," dedi. Ebu Süfyan:
"Hayır! Baban hakkı için öyle değil! Beni Amr bunlardan daha
küçük ve azdır," dedi.

68 Mekke yakınlarında bir semt ismi (ed.).


Kitdbü'l-Meğdzf 159

Karanlık kalkınca Resulullah'ın Ensardan olan muhafız­


ları onları yakaladılar. O gece muhafızların başında Ömer b.
el-Hattab vardı. Onları Ömer'e getirip: "Mekke halkından ele
geçirdiğimiz kişileri sana getirdik," dediler. Hz. Ömer onlara
gülerek: "Vallahi bana Ebu Süfyan'ı getirseniz bile çok değil"
deyince onlar (sözünü bitirmesine izin vermeden) : "Vallahi!
Sana Ebu Süfyan'ı getirdik," dediler: Hz. Ömer: "Onu hapse­
din," diye buyurunca, Ebu Süfyan'ı sabaha kadar hapsettiler
ve sabah vakti Hz. Ömer onu Resulullah'a getirdi. (Resulullah
tarafından) Ebu Süfyan'a: "Biat et" dendi. O: "Ya bunu yapa­
cağım ya da daha kötüsünü bulurum" deyip biat etti. Sonra
Hakim b. Hizam'a: "Biat et," dendiğinde o: "Sana biat ederim,
ancak ayaklarına kapanmam, ayakta bağlılığımı gösteririm,"
dedi. Resulullah da "Bizden yana yere kapanmana gerek yok!
Ayakta iken de bağlılığını gösterebilirsin!" buyurdu.
Döndüklerinde Ebu Bekir: "Ey Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan
övülmeyi sever," deyince Resulullah "Ebu Süfyan'ın evine giren
emniyettedir. İbn Hatal, Mikyes b. Subabe el-Leysi, Abdullah b.
Sa'd b. Ebi Sarh ve iki şarkıcı hariç. Bunları Kabe'nin örtüsüne
bürünmüş görseniz bile öldürün!" dedi. Onlar gidince Hz. Ebu
Bekir: "Ya Resulullah! Ebu Süfyan'ın (Müslümanların gücünü
görüp korkması maksadıyla) yolda bekletilmesini emretsen
ve halkın yola çıkması için seslensen (iyi olur)," dedi. Abbas,
Ebı1 Süfyan'a yetişip: "Oturup (geçen halkı) seyretmek ister
misin?" deyince, Ebı1 Süfyan: "Olur;• dedi. Ebu Süfyan'ın da
bunu kabul etmesinin sebebi Müslümanlarda zayıf bir nokta
görüp bunu kullanarak onların bir açığını bulmaktı.
Cüheyne kabilesi geçince, Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar
kimdir?" diye sordu. Abbas: "Bunlar Cüheyne," deyince Ebu
Süfyan: "Benimle Cüheyneliler arasında geçmiş ne münase­
bet var ki. Aramızda hiç savaş olmamıştır," dedi. Sonra Müzey­
ne kabilesi geçti. Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye
sorunca, Abbas: "Bunlar Müzeynelilerdir," cevabını verdi. Ebı1
Süfyan: "Benimle Müzeyneliler arasında geçmiş ne münase­
bet var ki. Aramızda hiç savaş olmamıştır," dedi. Sonra Süleym
kabilesi geçti. Ebu Süfyan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye
160 Kitdbü'l-Meğdzf

sorunca, Abbas: "Bunlar Süleym kabilesidir;' cevabını verdi.


Sonra Arap toplulukları geçmeye başladı, Eslem ile Gıfar ka­
bilesi de geçti. Her topluluğun geçişinde Ebu Süfyan onların
kim olduklarını soruyor, Abbas ise (isimlerini söyleyerek)
kim olduklarını (ona) bildiriyordu.
Sonlara doğru Resulullah ilk Muhacirler ve Ensarla bera­
ber Üzerlerinde gözleri kamaştıran zırhlarla geçti. Ebu Süf­
yan: "Ey Abbas! Bunlar kimdir?" diye sorunca, Abbas: "Bun­
lar, Resulullah ve ilk Muhacirler ve Ensardır," cevabını verdi.
Ebu Süfyan: "Bugün kardeşinin oğlu pek büyük bir güce malik
olmuş," deyince, Abbas: "Hayır vallahi! O krallık değil, nübü­
vvettir," karşılığını verdi. O gün Müslümanlar on veya on iki
bin kişiydi.
Resulullah sancağı Sa'd b. Ubade'ye verince Sa'd da onu
oğh• Kays'a verdi. Ebu Süfyan bineğine binip tepeden onları
seyretmek için önlerine geçti. Mekke halkı Ebu Süfyan'a: 'J\r­
dında ne var?" diye sorunca, 'J\rdımda daha önce hiç görme­
diğim ve karşı koyamayacağınız kadar çok kalabalık bir ordu
var. Kim benim evime girerse güvendedir;' dedi. Bunun üzeri­
ne halk onun evine girmek için yarıştı.
Resulullah gelip Mekke'nin en yüksek yerinde Hacun'da
durdu ve Zübeyr b. el-Avvam'ı süvarilerin başında vadinin üst
tarafına yolladı. Halid b. el-Velid'i ise yine süvarilerin başında
vadinin alt tarafına yolladı. Resulullah (Mekke'ye bakıp) şöy­
le buyurdu: "Vallahi, sen Allah'ın katında yerlerin (şehirlerin)
en hayırlısı ve Yüce Allah'a en sevgili olanısın! Vallahi, senden
çıkarılmamış olsaydım, çıkmaz, ayrılmazdım! Benden önce
burada kimsenin kan dökmesi helal olmadı, benden sonra da
helal olmayacak Benim için günün bir saati helal kılındı. O da
bu saattir (Burası yasaklı bölgedir). Ağacına balta vurulmaz,
otları koparılmaz ve sahibini bulmak dışında kaybolan bir şey
de alınmaz." (Bunun üzerine) Şah adında bir adam -halk ise
bunu söyleyenin Abbas olduğunu ileri sürer- "Ya Resulullah!
Izhır otu bunların dışında olsun. Bu otu evlerimize, mezarla­
rımıza ve çarclaklarımıza lazımdır," dedi.
Kitdbü'/-Meğdzf 161

İbn Hatal, Kabe'nin örtüsüne bürünmüş bir şekilde görü­


lünce öldürüldü. Mikyes b. Subaba'yı ise Safa ile Merve arasın­
da gördüler ve Beni Ka'b'dan bir grup onu öldürmek için ileri
atılınca amcası oğlu Numeyle: "Yanından çekilin! Vallahi ona
yaklaşanı şu kılıcımla vurup öldürürüm," dedi. Onlar çekilince
Numeyle, başkasının onu öldürüp (kabilesine karşı) övünme­
sini istemediği için kendisi saldırıp Mikyes'in başını kılıcıyla
ikiye ayırdı.
Ardından, Resulullah Kabe'yi tavaf ettikten sonra Osman b.
Talha geldi. Resulullah "Ey Osman! Anahtar nerede," diye so­
runca, Osman: ''Annem Sellame bint Sa'd'ın yanındadır," dedi.
Resulullah annesine adam gönderip anahtarı isteyince kadın:
"Lat ve Uzza hakkı için! Anahtarı hiçbir zaman ona vermem;•
dedi. Osman, annesine: "Şimdi öyle bir durum geldi ki daha
önce bulunduğumuz durum gibi değildir. Eğer anahtarı ver­
mezsen beni ve kardeşimi öldürürler," deyince annesi anah­
tarları verdi. Osman anahtarları alıp Resulullah'ın yanına va­
rıp karşısına gelince tökezleyip düştü ve anahtarı da düşürdü.
Resulullah onun yanına gidip giysisini üzerine örttü. Sonra
Osman, Kabe'nin kapısını açtı ve Resulullah Kabe'ye girdi ve
köşelerinde ve kenarlarında tekbir getirip Allah'a hamd etti.
Sonra iki direk arasında iki rekat namaz kıldı. Sonra çıkıp iki
kapı arasında durdu. Hz. Ali: "Ben ileriye çıkıp anahtarı bize
vermesini bekledim. Böylece sikaye (hacılara su dağıtma işi)
ile hicabe (Kabe perdedarlığı) bizde olacaktı. Fakat Resulul­
lah böyle yapmayıp: "Osman nerede? Allah'ın size verdiğini
alın," deyip anahtarı ona verdi.
Sonra Bilal, Kabe'nin damına çıkıp ezan okuyunca Halid b.
Useyd: "Bu ses de ne?" diye sordu. "Bilal b. Rabah'ın sesi" dedi­
ler. Halid: "Ebu Bekir'in Habeşi kölesi mi?" diye sordu. "Evet,"
cevabını verdiklerinde "Nerede?" diye sordu. "Kabe'nin da­
mında," cevabını verdiklerinde "Beni Ebi Talha'nın gözlem ye­
rinde mi?" diye sordu. "Evet," dediler. "Ne diyor?" diye sordu.
''Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın
Resulü olduğuna şahadet ederim," diyor" dediklerinde: ''Allah,
Halid'in babasına bu sesi ona duyurmama lütfunda bulundu!"
162 Kltt2bü'/-Meğdzf

dedi. Onun babası (Useyd), Bedir Günü öldürülen müşrikler


arasındaydı.
Resulullah Huneyn'e gitti ve Hevbin kabilesi Huneyn'de
Resulullah ile savaşmak için toplandı. Çarpışmaya girince
Resulullah'ın ashabı hezimete uğradı. (Yüce Allah şu ayette
bu olaya işaret etmektedir) : "Huneyn Günü, çokluğunuz size
kendinizi beğendirmiş, fakat sizi hezimete uğramaktan kurta­
ramamıştı." (Tevbe, 9/25) (Sonra) "Yüce Allah, Resulü'ne ve
müminlere sekine indirdi." buyurdu (Tevbe, 9/26). Hz. Pey­
gamber bineğinden inip: "Allah'ım! Eğer (Müslümanların yok
edilmesini) dilersen bu günden sonra sana ibadet eden bu­
lunmaz. Bütün yüzler kara olsun!" deyip sonra elinde olan ça­
kılları müşriklerin üzerine atınca kaçmaya başladılar.
Resulullah esirleri ve malları aldı ve onlara: "ister fidyeyi
ödeyip serbest bırakılırsınız, isterseniz köle olarak kalırsınız,"
dedi. Onlar: "Bu gün hiçbir şeyi akrabalık bağlarından üstün
tutmayız," karşılığını verince Resulullah "Çıktığımda benden
isteyiniz. Ben, bana ait olandan size vereceğim. Müslüman­
lardan hiç kimse de benim bu yaptığıma zorluk çıkarmaz,"
buyurdu. Resulullah çıkınca ona seslendiler. Hz. Peygamber
onlara: "Bana ait olanları size verdim," deyince Uyeyne b. Hısn
b. Huzeyfe b. Bedr hariç herkes aynı şeyi söyleyip paylarını
bağışladılar. O, "ben bana ait olanı vermem" dedi. Resulullah:
"Buna hakkın vardır" dedi. O gün Uyeyne'nin payına tek gözlü
ihtiyar bir kadın düşmüştü.
Sonra Resulullah bir aya yakın Taif halkını muhasara altına
aldı. Ömer b. el-Hattab: "Ya Resulullah! Bırak beni de yanları­
na gideyim onları Allah'a çağırayım," deyince Resulullah "O za­
man seni öldürürler," dedi. Urve, Taiflilerin yanına girip onları
Allah'a davet edince Beni Malik'ten bir adam ok atarak onu
öldürdü. Resulullah: "Urve'nin kavmi içindeki misali Yasin'in
sahibi (Habib-i Neccar) gibidir," buyurdu ve şöyle devam etti:
"Hayvanlarına el koyarak onları zor durumda bırakın."
Sonra Resulullah geri dönüp bir hurma ağacının yanına ge­
lince insanlar ondan (ganimetleri) istemeye başladılar. Enes
Kitdbü'l-MeğlJzf 163

der ki: "Hatta Resulullah'ın ridasını sırtından çektiler ve bir


ay parçasına benzeyen sırtı açıkta kaldı. Bunun üzerine Hz.
Peygamber "Ridamı bana veriniz! Soysuzlar! Siz, Beni cimri­
lild e mi itham ediyorsunuz? Allah'a yemin ederim ki (şu iki
dağ arası) deve ve koyun dolu olsa hepsini de size dağıtırdım,"
buyurdu ve müellefe-i kulübe o gün yüzer yüzer deve verip,
insanlara da verdi.
Bu durum karşısında Ensar ileri geri konuşunca Resu­
lullah onları çağırdı ve: "Sizler şöyle şöyle dediniz. Ben sizi
sapkınlık içinde buldum da Yüce Allah benim sayemde sizi
hidayete kavuşturmadı mı?" deyince Ensar: "Evet;' karşılığını
verdi. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu: "Sizler birbi­
rinize düşmanlar iken, Allah kalplerinizi benim sayemde bir­
leştirip ısındırmadı mı?" Ensar: "Evet," karşılığını verince Hz.
Peygamber "Eğer isteseydiniz şöyle diyebilirdiniz: 'Sen ter­
kedilmiş olarak bize gelmiştin! Biz de sana yardımcı olduk!'
buyurdu. Ensar: ·�nah ve Resulü'nün üzerimizdeki minnet
ve nimetleri daha üstündür!" deyince, Resulullah "Eğer iste­
seydiniz şöyle diyebilirdiniz: 'Sen kovulmuş bir şekilde bize
gelmiştin! Biz seni bağrımıza bastık, "buyurdu. Ensar yine:
'�ilah ve Resulü'nün üzerimizdeki minnet ve nimetleri daha
üstündür!" deyince Hz. Peygamber "Eğer isteseydiniz şöyle
diyebilirdiniz: "Sen fakir olarak bize geldin biz sana malımız­
dan vermedik mi?" buyurdu. Ensar yine: ·�nah ve Resulü'nün
üzerimizdeki minnet ve nimetleri daha üstündür!" Resulullah
"Halk koyun ve develerle geri dönerken siz yurdunuza Resu­
lullah ile beraber dönmeye razı olmaz mısınız?" buyurdu. En­
sar: "Evet," deyince Resulullah şöyle dedi: "Diğer insanlar dış
elbiseler konumundadır. Ensar, ise iç elbise mahiyetindedir."
Pay edilecek ganimetlerin başına Beni Abduleşhel'in kar­
deşliği olan Abbad b. Vakş'ı bıraktı. Eslem kabilesinden üze­
rinde elbise olmayan çıplak bir adam gelip: "Şu hırkalardan
birini bana giydir," deyince, Abbad: "Bu Müslümanların his­
seleridir ve sana bundan bir şey vermem helal değildir," dedi.
Adamın kavmi: "Buna bir hırka giydir. Eğer bu konuda bir şey
diyen olursa bunu bize düşen hisseden sayarız;' dediler. Bu-
164 Kitt1bü'l-Meğt1zf

nun üzerine Abbad, adama bir hırka verdi. Resulullah'a bu


durum ulaşınca: "Ben de bundan korkuyordum." Ya da "Ben
sizin için bundan korkmuştum" dedi. Abbad: "Ya Resulullah!
Bunun kavmi: "Eğer bu konuda bir şey diyen olursa bunu bize
düşen hisseden sayarız," demeden buna hırkayı vermedim,"
deyince Hz. Peygamber '�ilah iyiliğinizi versin. Allah iyiliğini·
zi versin," dedi:
367. Abdurrahman b. Mehdi-Süfyan-EbQ's-Sevad-lbn Sabıt

"Resulullah anahtarı elbise (örtü) arkasından Osman b.


Talha'ya verdi."
368. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-EyyQp-lkrime

Resulullah Meleke halkıyla sulh yaptı ki o zaman Huzaa ka­


bilesi, Cahiliye döneminden beri Resulullah'ın anlaşmahsıydı.
Beni Bekr kabilesi de Kureyş'in anlaşmahsıydı. Anlaşmadan
sonra Huzaa kabilesi Resulullah'ın safına, Beni Beler kabilesi
de Kureyş'in safına geçti. Huzaa kabilesiyle Beni Beler kabi·
lesi arasında kavga vardı. Kureyş Beni Bekr'e silah ve yiye­
cek yardımında bulundu ve onlara destek oldu. Böylece Beni
Bekr kabilesi Huzaahları mağlup etti ve onlardan birçok kişiyi
katletti. Kureyş anlaşmayı bozmuş olmaktan korkup Ebu Süf-
yan'a: "Muhammed'e gidip anlaşmayı yenile ve halkı barıştır;•
dediler.
Ebu Süfyan yola çıkıp Medine'ye gelince, Resulullah "Ya·
nınıza Ebu Süfyan geldi ve istediğini elde edemeden geri
dönecektir," buyurdu. Ebu Süfyan, Hz. Ebu Bekir'e gidip: "Ey
Ebu Bekir! Anlaşmayı yenile ve halkı -veya kavmini· barıştır"
deyince Hz. Ebu Bekir: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki
Allah ve Allah'ın Resulü'nündür," dedi. Ebu Bekir ona şunları
da söylemişti: "Bir topluluk bir kavmi himaye edip silah ve
yiyecek yardımı yaparsa anlaşmayı bozmuş olur." Hz. Ebu Be·
kir: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki Allah ve Allah'ın Re·
sulü'nündür;• diyerek sözünü söyledi.
Sonra Ebu Süfyan, Ömer'in yanına gidip Hz. Ebu Bekir'e
söylediği gibi bir şey söyledi. Hz. Ömer:" Anlaşmayı bozdunuz
ha! Eğer ondan yeni bir şey kalmışsa, Allah onu da yok etsin.
Kitı'ibü'l-Meğı'izf 165

Onun sağlam, kuvvetli olan tarafı varsa, Allah onu da kesip


atsın," deyince Ebu Süfyan: "Ben bugünkü gibi kavminin hela­
kine şahitlik eden senin bir benzerini görmedim!" dedi. Son­
ra Hz. Fatıma'ya gitti ve: "Ey Fatıma! Sen, kavminin kadınları
arasında büyüklüğünü gösterecek bir iş yapmak istemez mi­
sin?" dedi. Sonra, ona da Hz. Ebu Bekir'e söylediği gibi söyledi.
Hz. Fatıma: "Bu konuda ben yetkili değilim. Yetki Allah ve Al­
lah'ın Resulü'nündür," dedi. Sonra Ebu Süfyan, Hz. Ali'ye gidip
Hz. Ebu Bekir'e söylediği gibi bir şey söyledi. Hz. Ali ona: "Ben
bu günkü kadar, senden daha şaşkın bir adam görmedim. Sen
insanların efendisisin. Anlaşmayı yenile ve halkı barıştır," de­
yince Ebu Süfyan, ellerini birbirine vurarak: "Ben insanların
bazılarını bazılarına karşı himayem altına aldım," dedi.
Sonra Mekke halkının yanına gidip yaptıklarını anlattı. On­
lar kendisine: "Vallahi bugün gördüğümüz topluluğun elçisi
gibisini görmedik! Bize ne sakınacağımız bir savaş, ne de ken­
dimizi emniyette hissedeceğimiz bir barış getirdin. Geri dön,"
dediler.
Huzaa kabilesinin elçisi, Resulullah'a gelip kabilenin ken­
dilerine yaptığını anlatıp yardıma çağırdı ve ona bu hususta
şu şiiri okudu:
Allah'ım! Muhammed'denyardım diliyorum
Babamız ve onun babası çok eskiden müttefik/erdi
Sen baba biz de çocuklanndık
Kureyş sana verdiği sözden döndü
Seninle yaptık/an anlaşmayı ihlal ettiler
Benim de yağmur gibi gözyaşı dökmeme sebep oldular
Bizim kimseyi yardıma çağıramayacağımlZI iddia ettiler
Bilakis onlar daha zelil ve sayılan da daha azdır
Onlar bize uyurken Vetir suyununyamnda geceleyin geldiler
Ve bizi rüku ve secdede Kur'an okurken (öldürdüler)
Biz sana biat ettik, (biatımızdan da) el çekmedik
O halde Ey Al/ah 'm Resulü yardım et, Allah seni çabuk bir zafere
kavuştursun.
166 Kitdbü'l-Meğdzt

Gönder Allah 'ın ordularını ki, yardıma gelsinler.


Ki onlar köpüklü bir haldeki deniz gibi savaş alanında akarlar.
Aralarında savaşa hazır bir Resulullah vardır.
Eğer zillet istense onun yüzü değişir.

Hammad der ki: "Bu şiirin bir kısmı EyyQb'den, bir bölümü
ise Zeyd b. Hazim'dan, çoğu ise Muhammed b. İshak'tan nak­
ledilmiştir:· Ravi sonra EyyQb'un İkrime'den olan rivayetine
dönüp şöyle devam etti:
Hassan b. Sabit dedi ki:
Görmedim ama Mekke vadisinde
Ka 'boğullarının boyunlarının kesildiği haberi bana geldi
SafvtJn 'ın da, arkasından kesilen bir değnek gibi kanı akıyor.
Bağlar çözüldü ve zamanıdır artık savaşın.
Telaşlanma ey Ümmü MuctJ/id'fn oğlu (İkrime)!
Sözümüzü açıkça ortaya koyduk/Dişlerimizi biledik!
Bir bileydim!
Kusuru ve günahıyla Süheyl b. Amr'ın üstesinden bir defa gelecek
mi?"

Resulullah yola çıkılmasını emretti ve yola çıkıp Merr'e


geldiklerinde EbO Süfyan geldi ve gece vakti Merr'e indi. Or­
duyu ve ateşleri görünce: "Bunlar kim?" diye sordu. Ona: "Bu,
Temim kabilesidir. Yurtlarında kuraklık olunca sizin yurdu­
nuza geldiler;· dendi. Ebu Süfyan: "Vallahi bunlar Mina hal­
kından daha kalabalıktır," dedi. Ebu Süfyan bu kalabalığın
Resulullah (ve ashabı) olduğunu öğrenince: "Beni Abbas'ın
yanına götürün;' deyip ona gidince Abbas ona bilgi verdikten
sonra onu kendisine ait bir çadır bulunan Resulullah'a götür­
dü. Resulullah "Ey EbQ Süfyan! Müslüman ol ki selamete ere­
sin," buyurunca Ebu Süfyan: "Ben Lat ve Uzza'ya nasıl kötülük
ederim?" dedi.
Said b. Cübeyr, Ömer b. el-Hattab'ın boynunda kılıç varken,
çadırın dışından EbO Süfyan'a şöyle dediğini nakleder: "(Lat
ve Uzza'nın) üzerine et! Vallahi eğer çadırın dışında olsaydın
bu sözleri söyleyemezdin."
Kitdbü'l-Meğfizt 167

Ebu Süfyan: "Kim bu?" diye sorunca; "Ömer b. el-Hattab,"


dediler.
Sonra ravi EyyQb'un, İkrime'den olan rivayetine geri dö­
nüp şöyle devam etti.
Ebu Süfyan, Müslüman oldu ve Abbas onu konakladığı
yere götürdü. Sabah olunca halk abdest almak için apar to­
par kalktı. Ebu Süfyan: "Ey Ebu'l-Fadl! Halka ne oluyor? On­
lara bir şey mi emredildi?" diye sordu. Abbas: "Hayır. Namaz
kılmak için kalktılar;' dedi ve Ebu Süfyan'a abdest aldırıp onu
Resulullah'a götürdü. Resulullah namaza başlama tekbirini
aldı, Müslümanlar da tekbir aldılar. Resulullah rükUya gitti.
Müslümanlar da, hep birlikte rükUya gittiler. Hz. Peygamber
rükUdan doğruldu. Müslümanlar da, hep birlikte rükUdan
doğruldular. Ebu Süfyan: "Bu günden önce ne nrisilerin saygı
değer kişilerine, ne de Bizanslıların efendilerine Resulullah'ın
oradan buradan topladığı kişilerin kendisine itaat ettiği gibi
itaat ettiklerini görmedim," dedi.
Hammad der ki: Yezid b. Hazım, İkrime'den Ebu Süfyan'ın
şöyle dediğini ileri sürdü: "Ey EbQ'l-Fadl! Vallahi yeğenin bü­
yük bir krallığa sahip olmuş." Abbas: "Bu krallık değil, nübüv­
vettir," karşılığını verince, Ebu Süfyan: "Evet öyle, ya da böyle;'
dedi.
Ravi sonra EyyQb'un, İkrime'den olan rivayetine devam etti.
Ebu Süfyan: "Kureyş'in vay haline," deyince Abbas: "Ya Re­
sulullah! Bana izin versen de Kureyşlilere gidip onları İslam'a
davet edip iman etmelerini sağlasam, Ebu Süfyan'a da onu
onurlandıracak bir şey versen;' dedi. Abbas, Resulullah'ın boz
katırına bindi ve Mekke'ye gitti. (Abbas'ın gidişinden endişe­
lenen ve pişmanlık duyan) Hz. Peygamber: "Bana babamı geri
getirin, bana babamı geri getirin. Kişinin amcası babası konu­
mundadır. (Ben) Sakif kabilesinin Urve b. Mes'ud'a yaptığını
Kureyş'in amcama yapmasından korkuyorum. Urve onları Al­
lah'a davet ederken onlar kendisini katletmişti. Vallahi! Eğer
aynı şeyi amcama yapacak olurlarsa üzerlerinde ateş yaka­
rım!" buyurdu.
168 KitlJbü'l-MeğlJzi

Abbas, Mekke'ye varıp: "Ey Mekkeliler! Müslüman olunuz


da, selamete eriniz! Siz, karşı durmaya gücünüzün yetmeyece­
ği bir ordu tarafından kuşatılmışsınız," dedi. Resulullah Mek­
ke'nin üst tarafından Zübeyr'i, alt taraftan Halid b. el-Velid'i
göndermişti. Abbas şöyle dedi: "işte Zübeyr! Mekke'nin yuka­
rısında! işte Halid! Mekke'nin aşağısında! Halid ki ne Halid!
Huzaalılar, gözlerini karartmışlar!" Sonra Abbas şöyle dedi:
"Kim silahını elinden bırakırsa, ona eman verilmiştir!" Sonra
Resulullah geldi. Müslümanlarla Mekkeli müşrikler birbirle­
rine karşılıklı bir miktar ok attılar.
Sonra Resulullah onları mağlup edip Huzaalılarla Beni
Bekr hariç halka eman verdi. Dört kişiyi söyledi: Mikyas b. Su­
baba, Abdullah b. Ebi Serh, İbn Hatal, Beni Haşim'in azatlısı
Sara. Hammad der ki: Sara, Eyyı1b'un hadisinde vardır. Baş­
kasının rivayetinde ise ifade şöyledir: Huzaa (kabilesi), Bekr
kabilesiyle günün yarısına kadar savaştı ve Yüce Allah şu ayeti
indirdi: " Yeminlerini bozan, Peygamberi sürgüne göndermeye
azmeden bir toplumla savaşmamz gerekmez mi ki, önce onlar
başlamışlardır? Onlardan korkar m1S1mz? Eğer inamyorsamz
bilin ki asıl korkmamz gereken Allah 'tır. Onlarla savaşm ki, Al­
lah sizin ellerinizle on/an cezalandırsm; on/an rezil etsin; sizi
onlara galip kılsm ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsm
ve onlarm (müminlerin) kalplerinden öfkeyi gidersin. Allah di­
lediğinin tövbesini kabul eder,"'69 ayetleri ile kastedilen Huzaa
kabilesidir.
369. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriyya b. Ebi Zaide

Ebu ishak ile birlikte Mekke ile Medine arasında gittim.


Huzaa kabilesinden bir adamla yolculuk yaptık Ebu İshak,
adama: "Resulullah, "Şu bulut Ka'boğullarına yardımla gür­
ledi" sözünü neden dedi? diye sorunca, adam: "Ka'boğulla­
rının yardımına yetişti," demek istedi." cevabını verdi. Sonra
Resulullah'ın Huzaa kabilesine yazdığı mektubu çıkardı. O
gün mektupta yazılı olanları kaydettim. Mektupta şöyle yazı­
lıydı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Allah'ın Resulü

69 Tevbe, 9/13-15.
Kitdbü'l-Meğdzf 169

Muhammed'den, Büdeyl, Busr ve Beni Amr'ın önderlerine.


Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a hamd ederek derim
ki: Ben size yanlış yapmadım ve kimsenin size saldırmasına
müsaade etmedim. Benim için Tihame halkının en değerlileri,
akrabalık yönünden en yakını sizlersiniz bir de Haşimoğul­
larıdır. Sizden hicret edenlere kendim için aldığım gibi pay
verdim. Umre veya hac için olmadıktan sonra Meleke sakini
olmayıp da hicret edenler için de aynı durum söz konusudur.
Anlaşmaya uyduğunuz sürece benden yana bir korkunuz ol­
mayacak ve kimsenin size saldırmasına müsaade etmeyece­
ğim.
Sonrasına gelince bilin ki Alkame b. Ulase ile İbn Hevze
(hem kendileri hem de) ikrimeoğullarından kendileriyle bir­
likte hareket edenler adına da biat edip hicret ettiler. Yine
kendileri için verdiğimiz sözlerin kendilerine tabi olanlara da
geçerli olduğu sözünü aldılar. Helal ve haramlar konusunda
birbirimizle aynıyız. Vallahi size asla yalan söylemiş değilim.
Yüce Allah sizlere esenlikler versin."
Ravi der ki: Zühri'nin Resulullah'tan şöyle naklettiğini işit­
tim: "Bunlar Huzaa kabilesidir ve onlar ehlimdendir." Resulul­
lah o zaman Arafat ve Meleke arasında olan ve henüz Müslü­
man olmayan Huzaalılara mektup yazdı. Onlar, Resulullah'ın
anlaşmalısıydılar.
370. Yezid b. Harıln-Hüseyni"l-Mu'allim'den-Amr b. Şu'ayb-Babası-Dedesi

Resulullah Meleke fethi günü: "Silahları bırakınız. Sadece


Huzaa kabilesi (daha önce uğradıkları haksızlıktan ötürü)
Beni Bekr kabilesine karşı (bırakmayabilir)" dedi ve ikindi
namazını kılana kadar onlara izin verdi sonra onlara: "Silah­
ları bırakınız," dedi. Ertesi gün Huzaa kabilesinden bir adam
Beni Bekr kabilesinden bir adamla Müzdelife'de karşılaşınca
onu öldürdü. Bu (olay) Resulullah'a ulaşınca halka hitap et­
mek üzere kalktı ve: "Hiç şüphesiz, insanların Allah'a karşı en
taşkını, Harem'de adam öldüren yahut kendi katilinden baş­
kasını öldüren, ya da Cahiliye dönemindeki husumetten dola­
yı adam öldürendir!" buyurdu.
1 70 KittJbü'l-Meğdzf

371. Şebabe b. Se�r-el-Muğir b. Muksim-Ebi'z-Zübeyr-Cabir

Kabe'nin çevresinde, kendilerine ibadet edilen üç yüz alt­


mış put varken Resulullah ile beraber Mekke'ye girdik. Resu­
lullah emretti ve bütün putlar yüzüstü devrildi. Sonra (Resu­
lullah): "Hak geldi, batıl zail oldu. Muhakkak ki batılyok olma­
ya mahkamdur," (İsra, 17 /81) ayetini okudu. Resulullah sonra
Kabe'nin içine girip iki rekat namaz kıldı. Orada Hz. İbrahim,
Hz. İsmail ve Hz. ishak'ın resimlerini baktı ve Hz. ibrahim'in
resminde eline fal çekilen okları çizmişlerdi. Bunun üzerine
şöyle dedi: ·�nah onlara lanet etsin. Hz. İbrahim fal oku çeken
biri değildi," dedi. Sonra Resulullah zaferan getirtip bu resim­
lere badana yaptırdı.
372. lbn. Uyeyne (Süfyan)-lbn Ehi Necih-EbQ Ma'mer-Abdullah (b. Mes'ud)

Kabe'nin çevresinde üç yüz altmış put varken Resulullah


Mekke'ye girdi. Hz. Peygamber elinde olan sopayla putlara vu­
rarak: "Hak geldi, batıl zail oldu. Muhakkak ki batıl yok olmaya
mahkr1mdur"70 ve "De ki: Hak geldi; artık bdtıl ne bir şeyi başla­
tabilir ne de geri getirebilir,"71ayetlerini okumaya başladı.
373. Şebabe b. Se�r-Nu'aym b. Hakim-EbQ Meryem-Hz. Ali

Resulullah beni alıp Kabe'ye götürünce, bana: "Otur!" dedi.


Ben Kabe'nin yanına (duvarının yanına) oturdum, Resulullah
omuzlarıma çıkıp: "Beni kaldır!" dedi. Resulullah, onu kaldı­
rırken zorlandığımı görünce: "Otur!" dedi. Ben oturunca üze­
rimden inip yanıma oturdu ve: "Ey Ali! Omuzlarıma çık,'' dedi.
Ben Resulullah'ın omuzlarına çıkınca Hz. Peygamber beni kal­
dırdı. Resulullah beni kaldırdığında sanki istesem gökyüzüne
yetişebilirdim. Ben Kabe'nin üzerine çıkınca Resulullah açıldı
ve: "Kureyşlilerin en büyük putunu aşağıya at,'' dedi. Bu put
bakırdan yapılmıştı ve demir kazıklarla zemine sabitlenmişti.
Resulullah "Onu sökmeye çalış," dedi. Ben putu sökene kadar
uğraştım. Bunun üzerine Resulullah "Haydi!" diyordu. Niha­
yet uğraşıp onu sökünce Resulullah "Onu aşağıya at," dedi.
Ben de putu aşağı atıp indim.

70 lsra, ı 7 /81.
71 Sebe, 34/49.
KitiJbü'l-Meğdzf 171

374. Süleyman b . Harb-Hammad b . Zeyd-Eyyılb-lkrime

Resulullah Fetih Günü geldiğinde Kabe'de ellerinde fal ok­


ları bulunan Hz. İbrahim ve İsmail'in resimleri vardı. Resu­
lullah "İbrahim ile falın ne alakası var! Vallahi o kesinlikle fal
oku çekmemiştir;• deyip bir bez getirterek onu ıslatıp resim­
leri sildi.
375. Süleyman b. Harb-Hammad b. Zeyd-Eyyılb-Ebıl Halil-Mücahid

Putlar Rükün ile Makam arasındayken Resulullah Fetih


Günü geldi. Hz. Peygamber onları yüzleri üstü devirmeye baş­
ladı. Sonra halka hitap etmek üzere kalkıp şöyle dedi: "Bilmez
misiniz! Mekke kıyamet gününe dek haremdir. Mekke'de (kan
dökmek) benden önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi,
benden sonra da, hiçbir kimse için helal olmayacaktır. Sadece
bana gündüzün belli bir saatinde helal kılınmıştır. Mekke'nin
otları biçilmez! Mekke'nin av hayvanları ürkütülmez! Mek­
ke'nin ağacına balta vurulmaz! Sahibine verilmek üzere hariç
yerdeki yitiği, uzanılıp alınmaz!" Hz. Abbas kalkıp: "Ya Resu­
lullah! Izhın hariç tutun. Çünkü o, evlerimizi inşa ederken ve
kabirlerimiz için gereklidir," deyince Resulullah "Izhır hariç,
ızhır hariç" dedi.
376. Şebabe b. Sevvar-lbn Ebi Zi'b-Abdurrahman b. Mihran-İbn Abbas'ın azat­
lısı Umeyr-Usase b. Zeyd

Resulullah ile beraber Kabe'ye girdim. O, Kabe'nin içinde


bir resim görünce bana emretti de ben bir kova su getirdim.
Bu resme vurup: "Allah, yaratamayacakları şeylerin resimleri­
ni yapan kavme lanet etsin," demeye başladı.
377. Ali b. Mesher ve Veki'-Zekeriya-Şa'bi-Haris b. Malik b. Bersa

Haris b. Malik b. Bersa, Resulullah'ın Mekke'nin fethedildi­


ği gün şöyle dediğini nakleder: "Bu günden sonra artık kıya­
met gününe kadar Mekke'de savaş yapılmaz."
378. Ali b. Mesher ve Vekf-Zekeriya-Şa'bi-Abdullah b. Muti-Babası

Abdullah b. Muti, babasından Resulullah'ın şöyle dediğini


nakleder: "Bu günden sonra Kureyşli olan kimse haksız yere
öldürülemez."
172 Kitlibü'l-Meğdzf

379. Ahmed b. Mufaddal-Esbat b. Nasr-Süddi-Mus'ab b. Sa'd-Babası

Meleke fethi günü Resulullah dört erkek ve iki kadın hariç


herkese eman verdi ve: "İkrime b. Ehi Cebi, Abdullah b. Hatal,
Mikyes b. Subaba ve Abdullah b. Sa'd b. Ehi Sarh'i, Kabe'nin
örtüsüne asılmış olduklarını görseniz bile öldürün" buyurdu.
Abdullah b. Hatal, Kabe'nin örtülerine asılmış olarak bu­
lundu. Said b. Hureys ve Ammar ona doğru koştular, Said, Am­
mar'ı geçti. Said daha gençti ve İbn Hatal'ı öldürdü. Mikyes b.
Subaba'yı halk çarşıda bulup öldürdüler.
İkrime ise gemiyle gitti. (Gemide) fırtınaya yakalandılar.
Geminin sahibi gemidekilere: "ihlaslı olunuz: Çünkü bura­
da ilahlarınızın size hiçbir faydası olmaz," deyince, ikrime:
'�llah'a yemin olsun ki! Denizde beni ihlastan başka bir şey
kurtarmazsa, karada da ondan başkası beni kurtaramaz. Al­
lah'ım! Sana söz veriyorum. Eğer beni bulunduğum durum­
dan kurtarırsan Muhammed'e gidip iki elimi onun elinin üze­
rine koyacağım (Ona biat edeceğim). Muhakkak o affedici ve
üstün biridir" dedi ve daha sonra Resulullah'ın huzuruna ge­
lip Müslüman oldu.
Abdullah b. Sa'd b. Ehi Sarh, Hz. Osman'ın yanında gizlen­
mişti. Resulullah halkı biat etmeleri için çağırınca onu getirip
Resulullah'ın önünde durdurarak: "Ya Resulullah! Abdullah'ın
biatini kabul et," dedi. Resulullah üç defa başını kaldırıp ona
baktı ve üçünde de kabul etmedi. Üçüncünün ardından ise
biatini kabul etti ve sonra sahabeye dönerek: "İçinizde, bu­
nun biatinden elimi çektiğimi gördüğünde kalkacak onu öl­
dürecek aklı başında biri yok muydu!" deyince Sahabe: "Ya
Resulullah! Senin içinden geçenleri nereden bileceğiz. Keşke
gözünle bize işaret etseydin?" dediler. Resulullah ·�rt niyetli
bakış, hiçbir peygambere yakışmaz;' buyurdu.
380. Şebabe b. Sevv.ir-Malik b. Enes-Zühri-Enes'in Babası

Fetih yılı Resulullah Mekke'ye başında miğfer varken girdi.


Girince miğferi çıkardı. "Ya Resulallah! İbn Hatal Kabe'nin ör­
tüsüne asılmış," dediler. Resulullah "Onu öldürün," buyurdu.
Kitôbü'l-Meğôzi 173

381. Mu'temir b. Süleyman-Süleyman et-Teymi-Ebu Osman

Ebu Berze, Kabe'nin örtüsüne asılmış olan İbn Hatal'ı öl­


dürdü.
382. Affan-Hammad b. Seleme-Sabit-Enes

Mekke halkından seksen kişi sabah namazı vaktinde


Ten'im Dağından aşağıya doğru inerek Resulullah'a geldiler.
Hz. Peygamber onları teslim alıp affetti. Bunun üzerine yüce
Allah: "O, sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra Mekke'nin
orta yerinde on/arm ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çe­
kendir,"72 buyruğunu indirdi.
383. lbn Uyeyne (Süfyan)-lbn Ebi Necih-Mücahid-Ümmü Hani';

"Resulullah Mekke'ye saçlarının dört örgüsü varken girdi."


384. Veki'-Hammad b. Seleme-Ebu Zübeyr-Cabir;

"Resulullah siyah bir sarıkla Mekke'ye girdi."


385. Ubeydullah b. Musa-Musa b. Ubeyd-Kardeşi Abdullah b. Ubeyd-Abdullah
b. Dinar-lbn Ömer

Mekke'nin fethi sırasında Resulullah başında siyah bir ku­


maş parçası ile Mekke'ye girdi. Kusva adlı devesinin üzerinde
dönüyor ve elinde ise bir asa onunla rükünleri istilam ediyor­
du. Mescid'de deveyi çöktürecek yer bulamadığımız için (Re­
sulullah) deve çöktürülmeden insanların (uzattıkları) eller
yardımıyla deveden indi. Sonra deve çıkarılıp vadide çöktü­
rüldü. Resulullah ayakta durarak halka hitap etti. Allah'a hak­
kıyla hamdü sena ettikten sonra şöyle dedi:
"Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah sizden cahiliye kibrini ve
ataları ileri sürerek büyüklenmeyi gidermiş bulunuyor. in­
sanlar iki türlüdür: Ya iyilik yapan, takva sahibi olup Allah
katında üstün ve değerlidir. Ya da günahkar ve bedbaht biri­
si olup, Allah katında da değersizdir. Ey insanlar! Yüce Allah
şöyle buyurmaktadır: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle, bir dişi­
den yarattlk ve sizi birbirinizle tamşasmız diye uluslara ve ka­
bilelere ayırdık. Şüphesiz ki Allah katmda sizin en şerefliniz, en
takvalı olammzdır. Muhakkak Allah en iyi bilendir, her şeyden

72 Fetih, 48/24.
174 Kitdbü'l-Meğdzf

haberdar olandır." (Hucurat, 49/13). Bunu söyler, kendim ve


sizin için Allah'tan mağfiret dilerim.''
Sonra Resulullah Mescid'in bir tarafına yöneldi ve kendi­
sine bir kova zemzem suyiı getirildi. Onunla yüzünü yıkadı.
Yere düşen her damlayı insanlar kapışıyor, aldıkları su içecek
kadar olanlar onu içiyor, daha az olanlar ise Üzerlerine sürü­
yorlardı. Onlara bakmakta olan müşrikler: "Biz hiçbir zaman
ne böyle bir hükümdar, ne de bu günkünden daha ahmak bir
topluluk görmedik!" dediler.
Resulullah sonra Bilal'e emretti. Bilal Kabe'nin damına çı­
kıp namaz için ezan okudu ve Müslümanlar kalkıp izarlarını
atıp kovaları alarak şiirler okuyup Kabe'nin içini dışını yıka­
dılar. Müşriklerden hiçbir iz bırakmadılar, ne varsa onu yıka­
dılar veya yok ettiler.
386. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-YakQb b. Zeyd b. Talha et-Teymi-Mu­
hammed b. el-Münkedir

O gün Safa' da üç yüz altmış put, Merve' de ise bir put vardı.
İki tepe arası ise putlarla doluydu. Kabe putlarla çevrilmişti.
Muhammed b. el-Münkedir der ki: Resulullah elinde putları
işaret ettiği bir çubukla kalktı. Hangi putu işaret ettiyse o put
devrildi. Sonunda Kabe'nin kapısının karşısında Makam'ın
önünde duran isaf ve Naile putlarının yanına kadar geldi:
"Bunları yere çalın," buyurdu. Müslümanlar onları yere attı.
Hz. Peygamber "Söyleyin," buyurdu. Sahabe: "Ne diyelim ey
Allah'ın Resulü?" diye sorunca Resulullah ''Allah vaadinde sa­
dıktır. Kuluna yardım etti ve orduları tek başına hezimete uğ­
rattı," deyiniz," buyurdu.
387. Hasan b. Musa-Şeyban-Yahya-Ebu Seleme-EbQ Hüreyre

Mekke'nin fethedildiği yıl Huzaalılar, kendilerinden öldü­


rülen birine karşılık Leysoğullarından bir adamı öldürdüler.
Bu Resulullah'a haber verildiğinde Hz. Peygamber bineğine
bindi ve halka şöyle hitap etti: ·�nah Fil'in Mekke'ye girme­
sine mani oldu ve ona Resulü'nü ve müminleri musallat etti.
Bana da, yalnız, gündüzün belli bir saatinde (savaşmak/kan
dökmek) helal kılınmıştır. Şimdi ise benim burada kan dök-
KitlJbü'l-Meğc'Jzf 175

mem haramdır. Mekke'nin dikenleri kopanlmaz, ağaçlarına


balta vurulmaz, yerdeki yitik, sahibini aramak hariç alınmaz.
Kimin bir yakını öldürülürse onun için iki yol vardır: Ya o da
öldürü(p kısas uygula)r veya katilin ailesinden fidye alır."
İsmi EbQ Şah olan bir kişi gelip: ''Ya Resulallah! Bunlan,
benim için yazınız!" deyince Resulullah "Onun için, yazınız!"
buyurdu.
Kureyş'ten bir adam: "Izhır otunu koparılamayacak otla­
rın haricinde tut. Çünkü bu otu evlerimizde ve kabirlerimizde
kullanıyoruz," deyince Resulullah: "Izhır hariç" buyurdu.
388. Ebu Üsame-Mis'ar-Amr b. Mürre-Zühri

Beni DQel b. Bekr'den bir adam: "Keşke Resulullah'ı görüp


ondan (bir şeyler) dinlesem;' deyip diğer bir adama: "Gel be­
nimle," dedi. Adam: "Huzaa kabilesinin beni öldürmesinden
korkanın;• demesine rağmen adam onu ikna edene kadar
ısrar etti ve yola koyuldular. Yolda Huzaa kabilesinden birisi
kendisini gördü ve onu tanıdı ardından kılıçla karnına vurdu.
Bunun üzerine adam: "Ben sana beni öldürecekler demiştim,"
dedi. Resulullah bunu öğrenince kalkıp Allah'a hamd-ü sena
etti ve sonra şöyle buyurdu: "Mekke'yi harem kılan, yüce Al­
lah'tır. Orayı insanlar haram kılmamışlardır. Benim için günün
bir saatinde helal kılındı, ondan sonra benim için de haram­
dır. Muhakkak ki; insanların Allah'a karşı en taşkını, Allah'ın
hareminde adam öldüren yahut kendi katilinden başkasını öl­
düren, ya da Cahiliye dönemindeki öcünü almak için adam öl­
dürendir. Bu adamın diyetini ben ödeyeceğim," buyurdu. Amr
b. Mürre bu hadisi Said b. el-Müseyyeb'e söylediğini nakleder:
Ben Allah'a en düşmanı şeklinde söyledim. O ise "en düşman
olan" dedi.
389. Yahya b. Adem-Abdullah b. İdris-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah b.
Abdullah b. Utbe-lbn Abbas

Fetih yılı, Merru'z-Zahran'da Abbas b. Abdilmuttalib Resu­


lullah'a EbQ Süfyan'ı getirdiğinde, Ebu Süfyan Müslüman oldu.
Abbas, Resulullah'a "Ya Resulallah! EbQ Süfyan övünmeyi se-
176 Kitdbü'l-Meğazl

ver. Ona kavminin içinde bir şey yapsan olmaz mı?" deyince
Hz. Peygamber "Olur. Ebu Süfyan'ın evine giren emniyettedir.
Kapısını kapatan emniyettedir;' buyurdu.
390-Muhammed b. Fudayl-Yezid-Mücahid-TavQs-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "Burası yani Mekke, haremdir.


Yüce Allah, gökleri ve yeri yarattığı, şu iki dağı yerleştirdiği
gün, Onu Haram kılmıştır! Mekke'de kan dökmek benden
önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi, benden sonra da,
hiçbir kimse için helal olmayacaktır. Bana da, yalnız, gündü­
zün belli bir vaktinde helal kılınmıştır. Dikenleri koparılmaz,
av hayvanları ürkütülmez, otları biçilmez ve yitiği de sahibini
bulmak için ilan etme gayesi dışında yerinden kaldırılmaz."
Hz. Abbas: "Ya Resulallah! Mekke halkı ızhır otu olmadan ya­
pamaz. Çünkü onu halk demircilik ve ev işlerinde kullanıyor,"
deyince Resulullah "Izhır hariç," buyurdu.
391. Abdülvehhab es-Sekafi-Eyyub-lbn Ebi Müleyke

Mekke fethedildiği vakit Bilal, Kabe'nin üzerine çıktı ve


ezan okudu. Safvan b. Ümeyye, Haris b. Hişam'a: "(Kabe'nin
üzerindeki) Şu köleyi görüyor musun? diye sordu. Haris,
"Eğer Allah bunu sevmezse değiştirir (izin vermez)," dedi.
392. Ebu Halid el-Ahmer-Hişam b. Urve-Babası

"Fetih Günü Bilal Kabe'nin üzerinde ezan okudu."


393. Ahde b. Süleyman-Yahya b. Said-Said b. el-Müseyyeb

Resulullah Fetih yılı Medine halkından sekiz bin veya on


bin, Mekke halkından ise iki bin kişiyle yola çıktı.
394. Abdurrahim b. Süleyman-Muhammed b. ishak-Said İbn Ebi Hind-Akil b.
Ebi Talib'in Azatlısı Ebu Mürre-Ebu Talib'in kızı Ummu Hani

Resulullah Mekke'yi fethettiği zaman Beni Mahzum'dan


olan kayınlarımdan, iki kişi yanıma kaçtı. Onları evimde sak­
ladım. Kardeşim Ali b. Ebi Talib yanıma gelir gelmez: "Onları
öldüreceğim," dedi. Ben onların üzerine kapıyı kapa d ım ve
Mekke'nin üst tarafında bulunan Resulullah'ın yanına geldim.
Hz. Peygamber içinde hamur kalıntısı olan leğende yıkanıyor­
du ve kızı Fatıma onu gizliyordu.
Kitdbü'l-MeAdzf 177

Resulullah yıkanmayı bitirince üzerine bir elbise giyip se­


kiz rekat duha namazı kıldı. Sonra dönüp: "Merhaba ey Ümmü
Hani hoş geldin, seni getiren nedir?" diye sordu. Ben: "Ey Al­
lah'ın Peygamberi! Kayınlarımdan iki kişi yanıma kaçtılar, Ali
b. Ebi Talib yanıma gelip onları öldürmek istedi;' dediğimde
Hz. Peygamber "Olmaz! Senin korumana aldığını biz de ko­
rumamıza aldık, eman verdiğine de eman verdik ey Ümmü
Hani!" buyurdu.
395. Gunder-Şu'be-Amr b. Murre-Ebıl'l-Bahteri-Ebıl Said el-Hudri

"Allah 'm yardımı ve fetih geldiğinde. " (Nasr, 1 1 0/1-3) su­


..

resi nazil olduğu zaman Resulullah okuyup sonuna geldi ve


şöyle dedi: "İnsanlar grup gruptur. Ben ve ashabım bir tarafta,
diğer insanlar bir taraftadır." Resulullah şöyle buyurdu: "Fe­
tihten sonra hicret yoktur, yalnızca cihad ve niyet vardır." (Bu­
nun üzerine) Mervan, Ebu Said el-Hudri'ye: "Yalan söyledin,"
dedi. Yanında da Zeyd b. Sabit ve Rafi b. Hadic vardı ve bera­
ber divanda oturuyorlardı. Ebu Sa'id: "Eğer isterlerse bunlar
sana bu hadisi anlatırlar. Ama bu, kendisini kavminin arra­
feliğinden azletmenden; bu da kendisini zekat toplama işin­
den azletmenden korkuyor," deyince onlar sustular. Mervan,
Ebu Said'e vurmak için kırbacı kaldırdı. Bunu gördüklerinde:
"Doğru söylüyor," dediler.
396. Veki', Süfyan-Mansılr-Mücahi-Tavıls-lbn Abbas

Resulullah şöyle buyurdu: "Fetihten sonra hicret yoktur,


yalnızca cihad ve niyet vardır. Cihad için çıkmanız istendiğin­
de cihada çıkınız."
397. Ubeydullah b. Musa-Ubeydullah b. Ebi Ziyad-Ümmü Yahya bint Ya'la-Babası

Mekke'nin fethi günü babamı alıp gelerek: "Ya Resulullah!


Bu, hicret etmek üzere sana biat ediyor," dedim. Resulullah
"Fetihten sonra hicret yoktur, sadece cihad ve niyet vardır,"
buyurdu.
398. Abdullah b. N ü m eyr-Abdullah b. Habib b. Ebi Sabit- İ b n Ebi H üse­
yin-Ata-Hz. Aişe

Resulullah şöyle buyurdu: " Fetih ten sonra hicret yoktur,


ya lnızca cihad ve niyet vardır."
178 Kitll bü'l-Meğdzt

399. Muhammed b. Fudayl-Asım-EbQ Osman-Mucaşi' b. Mes'Qd

Ben kardeşimle beraber Resulullah'a geldim ve: ''Ya Resu­


lullah! Hicret etmek üzere sana biat ettik'' dedim. Resulullah
"Hicret edecekler etti ve hicret bitti" buyurunca ben: ''Ya Re­
sulullah! Sana ne üzerine biat edelim?" diye sordum. Resulul­
lah "İslam ve cihad üzerine biat ediniz;• buyurdu. EbO Osman
der ki: "Mucaşi'nin kardeşini bulup sorduğumda, bana: "Mu­
caşi doğru söyledi," dedi.
400. lbn. Uyeyne (Sü�n)-Zühri-Ubeydullah-lbn Abbas

Hz. Peygamber Fetih yılı oruç tuttu. Kudeyd denilen yere


varınca orucunu bozdu. Fiil olarak Resulullah'ın son yaptığı
dikkate alınır (yani seferdeyken oruç bozulabilir).
401. Abdullah b. idris-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah-lbn Abbas

"Resulullah Mekke'yi fethettiği yerde on beş gün kaldı. Hu­


neyn' e gidene kadar namazı kısaltarak kıldı."
402. ishak b. MansOr-Hakem b. Abdulmelik-Katade-Enes

Fetih Günü Resulullah Mekke'ye girdiği zaman dört kişi ha­


riç herkese eman verdi.
403. Affan-Hemam-Katade-Enes

"Gerçekten Biz sana apaÇ1k birfetih nasib ettik."73 ayeti, so­


nuna kadar, Resulullah Hudeybiye'den dönerken nazil oldu.
Sahabe gam ve üzüntü ile dolup taşıyorken Resulullah "Bana,
dünya ve içindeki her şeyden daha sevimli bir ayet nazil oldu,"
buyurdu. Hz. Peygamber ayeti okuyunca oradakilerden bir
adam: "Ne mutlu sana, ey Allah'ın Resulü! Allah sana ne yapa­
cağını bildirdi. Peki, bize ne var?" deyince yüce Allah bundan
sonraki: "Mümin ·erkeklerle mümin kadınları altlarından ır­
maklar akan cennetlere -oralarda ebedi kalmak üzere- soksun
ve günahlarım örtsün diye. İşte bu, Al/ah 'ın katında büyük bir
· kurtuluştur."74 ayetinin sonuna kadar indirdi.
404. EbQ Üsame-Abdurrahman b. Yezid b. Cabir-Mekhıll

73 Fetih, 48/1-4.
74 Fetih, 48/5.
Kitdbü'l-Meğı!Jzf 179

Resulullah Mekke'ye girdiği zaman cinler onu ateş kıvıl­


cımları atarak karşıladılar. Cebrail: "Ey Muhammed! istiaze et
(Allah'a sığın) !" dediğinde, Hz. Peygamber şu S"özlerle istiaze
etti ve şeytanlar ondan uzaklaştılar: "Hayır getiren hadiseler
haricinde, gökten inen ve göğe çıkan şeylerin şerrinden, yerin
içinde gizlenen ve yerden biten şeylerin şerrinden, gece ile
gündüzün musibetlerinden, Yüce Allah'ın kerim olan sıfatı ve
hiçbir iyi ile kötünün aşamayacağı eksiksiz kelimelerine sığı­
nırım! Ey Rahman olan Allah'ım!"
405. Ebü Üsame-Zekeriya-Ebü ishak-Abdullah b. Habib

Halid b. el-Velid Ut putunun yanından geçerken şöyle dedi:


"Ey Uzza! (Bu gelişim) seni yüceltmek (ta'zim) için değil, seni
inkar içindir. Çünkü ben gördüm ki Allah seni alçaltmıştır."
406. Fadl b. Dukeyn-Yünus b. Ebi lshak-Ebu's-Sefer

Resulullah Mekke'ye girdiği vakit Şeybe b. Osman'dan


Kabe'nin anahtarını istedi. O ağır davranınca Hz. Peygamber
Hz. Ömer'e: "Kalk ve onunla git. Anahtarı getirsin, aksi tak­
dirde kellesini vur," dedi. Şeybe anahtarı getirdi. Resulullah
anahtarı kucağına attı. Şeybe ise ayakta bekliyordu. Şeybe'nin
ağlaması üzerine Resulullah, "Buyur al! Allah Cahiliye döne­
minde de, islam döneminde de anahtarın sizde kalmasına
razı oldu," buyurdu.
407. lbn Mehdi (Abdurrahman)-Süfyan-Ebü's-Sevda-lbn Sabıt

Resulullah Kabe'nin anahtarını, örtünün altından Osman


b. Talha'ya verdi.
408. Ya'la b. Ubeyd-Muhammed b. lshak-Zühri-Ubeydullah b. Abdullah b. Ut­
be-lbn Abbas

Resulullah Fetih yılı Ramazan ayından on gün geçtiğinde


·yola çıktı.
409. Hafs (b. Gıyas)-Ca'fer-Babası (Muhammed el-Bakır)

Mekke'nin fethi günü Resulullah Kabe'nin çevresindeki


putların imha edilmesini emretti.
410. Ahde b. Süleyman-Hişam-Babası (Urve)
180 Kitlibü'/-Meğdzf

Fetih yılı Resulullah Ci'rane denilen yerden umre için ih­


rama girdi. Umreyi yapıp bitirince Hz. Ebu Bekir'i Mekke'de
bıraktı ve halka hac kurallarını öğretmesini ve onlara: "Bu yıl
hac yapan (hangi şekilde yaparsa) emniyettedir. Bu yıldan
sonra hiçbir müşrik hac edemez. Kimse Beyt'i çıplak bir şekil­
de tavaf edemez;' diyerek seslenmesini emretti.
41 ı. Ebu üsame-Abdulhamid b. Ca'fer-Yezid b. Ebi Habib-Ata-Cabir b. Abdullah

Fetih yılı Resulullah'ın şöyle dediğini işittim: 'i\.llah ve


Resulü, içki, domuz, leş ve putların satışını yasakladılar." Bir
adam: "Ya Resulullah! Leşlerin iç yağı hakkında ne dersin? Bu
yağlar gemilere ve derilere sürülüp kandillerde kullanılmak­
tadır;' diye sorunca Hz. Peygamber: 'i\.llah Yahudileri canını
alsın! Allah kendilerine ölü hayvanların iç yağlarını haram
kılınca, onu erittikten sonra satıp parasını yediler!" buyurdu.
412. Ubeydullah b. Musa-Usame b. Zeyd-Zühri-Abdurrahman b. el-Ezher

Ben genç bir çocuk iken, Fetih yılı Resulullah'ı Halid b. el­
Velid'in evini sorarken gördüm. Resulullah'a içki içen birini
getirdiklerinde, onu ellerine geçirdikleri şeylerle dövdüler.
Kimi elindeki kırbaçla, kimi ayakkabıyla kimi ise sopayla ada­
ma vurdular. Resulullah ise adamın üzerine toprak saçtı. Hz.
Ebu Bekir'e içki içen birisi getirilince arkadaşlarına: "Resu­
lullah vurduğu (içki içen) kişiye kaç defa vurdu?" diye sordu.
Oradakiler Resulullah'ın kırk defa vurduğunu belirtince, Hz.
Ebu Bekir de adama kırk defa vurdu.
413. Yunus b. Muhammed-Leys b. Sa'd-Akil-lbn Şihab-Amr b. Abdurrahman b.
Ümeyye b. Ya'la b. Ümeyye-Babası Ya'la

Fetih günü babam Ümeyye'yi Resulullah'a getirip: "Ya Re­


sulullah! Hicret etmek üzere babamla biat et," dedim. Resu­
lullah "Ben onunla cihad üzerine biat ediyorum. Artık hicret
bitmiştir;' buyurdu.
414. Aflan-Vuheyb-Abdullah b. Osman b. Huseym-Mücahid-Saib

(Saib), islam'dan önce Hz. Peygamber ile ticarette ortaklık


yapardı. Fetih Günü olduğunda O'na geldi. Resulullah ona şöyle
dedi: "Bana sorun çıkarmayan ve muhalif olmayan, kardeşim
Kitflbü'l-MeğQzf 181

ve ortağım Saib, merhaba! Cahiliye döneminde (Müslüman ol­


madığın için) senden kabul edilmeyen güzel ameller yapardın.
Bugün ise o ameller senden kabul edilir." Resulullah eski tanı­
dıklarıyla irtibatı koparmayan ve yakınlarını gözeten biriydi.
415. Hüseyin b. Ali-Hamza ez-Zeyyat

Mekke fethedildiği gün Resulullah (şehre) Mekke'nin üst


tarafından, Halid b. el-Velid ise alt tarafından girdiler ve Resu­
lullah Halid'e: "Kimseyi öldürme!" dedi. Buna rağmen Halid
öldürünce Resulullah: "Neden bunu yaptın?" diye sordu. Ha­
lid: "Ya Resulullah! Bunu yapmamaya güç yetiremedim ben de
bunu yaptım (Başka çarem kalmadı)." dedi.
416. Hevze b. Halife-lbn Curec-Muhammmed b. Ca'fer-Ebu Seleme ve Abdullah
b. Amr-Abdullah b. es-Saib

Mekke'nin fethinde Resulullah'a geldim. Kabe'ye doğru na­


maz kıldı, ayakkabılarını çıkarıp sol tarafına koyduktan sonra
ilk rekatta Müminıln Suresini okudu, Hz. Isa veya Hz. Mılsa'yı
zikrettiğinde öksürüğü tuttu ve hemen rükuya gitti.
4 1 7. Yezid b. Harun-Ebu Malik el-Eşcai-Salim b. Ebi'l-Ca'd-Muhammed b.
el-Hanefiyye

Resulullah odalarından birinden çıkıp kapısının yanında


oturdu. O, tek başına oturduğu zaman sesleninceye kadar
kimse yanına gitmezdi. Resulullah "Bana Ebu Bekir'i çağır,"
buyurdu. Hz. Ebu Bekir gelince uzun süre onunla sessizce
konuştu ve sağ veya sol tarafına oturmasını emretti. Sonra:
"Bana Ömer'i çağır;' buyurdu. Ömer gelip Hz. Ebu Bekir'in
yerine oturdu ve Resulullah onunla da uzun süre sessizce
konuştu. Hz. Ömer sesini yükseltip: "Ya Resulullah! Bunlar
küfrün başıdır. Bunlar senin sihirbaz, kahin, yalancı ve iftiracı
olduğunu ileri süren kişilerdir," deyip Mekkelilerin Resulullah
hakkında söyledikleri hiçbir şeyi bırakmadı hepsini saydı. Hz.
Peygamber Ömer'e diğer tarafına oturmasını emretti ve biri
onun sağına, diğeri soluna oturdu.
Sonra Resulullah halkı çağırıp: "Bu iki arkadaşınızın kime
benzediğini size söyleyeyim mi?" dedi. Halk: "Olur ey Allah'ın
Resulü!" karşılığını verince Hz. Peygamber Hz. Ebu Bekir'e
182 Kitt2bü'l-Meğdzf

dönerek şöyle buyurdu: "Hz. İbrahim Allah rızası için sütteki


yağdan daha yumuşaktı." Sonra Hz. Ömer'e dönerek: "Hz. Nuh
ise Allah rızası için taştan daha sertti . Uyulacak görüş Ömer'in
görüşüdür" buyurdu. İnsanlar kalkarak Hz. Ebu Bekir'in pe­
şinden gittiler ve: "Ey Ebu Bekir! Ömer'e sormaktan çekindik.
Resulullah'ın seninle sessizce konuştuğu şey nedir?" diye sor­
dular. Hz. Ebu Bekir şöyle dedi: "Bana Mekke'ye savaş açmak
mevzusundaki fikrimi sordu. Ben: "Ya Resulallah! Onlar senin
kavmindir,""dedim. Beni dinleyeceğini düşünürken Hz. Ömer'i
çağırdı ve Ömer: "Onlar küfrün başıdır," deyip Mekkelilerin
daha önce söyledikleri bütün kötülükleri saydı. Allah'a yemin
olsun ki, Mekke halkı zelil olmadıkça Araplar zelil olmazlar.
Resulullah size cihadı Mekke'ye karşı savaşmanızı emretti."
Taif (Kuşatması)
418. Süfyan b. Uyeyne-Amr-Ebu'l-Abbas-Abdullah b. Amr-Murre-lbn Ömer

Resulullah Taif'i kuşattı, fakat bir şey elde edemedi. Bu­


nun üzerine: ''Yarın döneceğiz," dedi. Müslümanlar: "Telifi
fethetmeden mi döneceğiz?" dediler. Resulullah "Öyleyse ya­
rın sabah savaşa hazır olun!" buyurdu. İkinci günkü savaşta
sahabeden birçoğu yaralandı. Bunun üzerine Hz. Peygamber
"Yarın döneceğiz," deyince sahabe Resulullah'ın bu kararına
sevindi. Hz. Peygamber sahabenin sevindiğini görünce güldü.
419. Ubeydullah b. MOsa-Talha b. Cebr-Muttalib b. Abdullah-Mus'ab b. Abdur­
rahman-Abdurrahman b. Avf

Resulullah Mekke'yi fethedip, Taif'e yöneldi ve orayı on do­


kuz veya on sekiz gün muhasara etti; ama fethedemedi. Kuşluk
vakti veya öğleden sonra bizden uzaklaştı sonra geldi ve ordu­
yu (dönmek için) hareket ettirdi. Sonra şöyle dedi: "Ey insanlar!
Ben size gönderilen bir elçiyim. Size akrabalarıma iyi davran­
manızı öneriyorum. Buluşacağınız yer Havz'dır. Nefsim elinde
olana yemin ederim ki; ya namazı kılar zekatı verirsiniz, ya da
sizlere benden veya kendi nefsim gibi birini gönderirim, bütün
savaşçılarınızın boyunlarını vurur ve zürriyetlerinizi esir alır."
insanlar, onun Ebu Bekir veya Ömer olduğunu sandılar: Resu­
lullah Ali'nin elini tutup dedi ki: "O kişi, budur."
KitfJbü'l-MeğtJzf 183

420. Abdülvehhab es-Sekafi-Abdullah b. Osman b. Haysem-EbQ'z-Zübeyr

Resulullah Taif halkını kuşatmaya almıştı. Sahabe gelerek:


''Ya Resulullah! Sakif kabilesinin oklan bizi yaktı, onlara bed­
dua et!" deyince, Hz. Peygamber iki kere 'J\llah'ım! Sakif'e hi­
dayet ver!" buyurdu.
Havle, Resulullah'a gelerek: "Bana Huzaa'nm kızının çok süs
eşyasının olduğu haber verildi. Eğer yarın Allah sana Taif'i fet­
hetmeyi nasip ederse, onun süs eşyalarını bana ganimet ola­
rak ver;• dedi. Hz. Peygamber "Eğer bize onlarla savaşmak için
izin verilmezse?" deyince bir adam -bizce bu kişi Hz. Ömer'di-:
''Ya Resulullah! Kendileriyle savaşmana izin verilmeyen bir
topluluğun yanında neden duruyorsun?" dedi. Bunun üzerine
Hz. Peygamber halka, yolculuğa hazırlanmalan için seslendi
ve Ci'rane'de konaklayıp Huneyn ganimetlerini orada pay ehi.
Oradan umre'ye gidip sonra da Medine'ye döndü.
421. EbQ Muaviye-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Resulullah Taif Günü yanma gelen, müşriklere ait bütün


köleleri azat etti.
422. Abdurrahim b. Süleyman-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Taif Günü iki köle Resulullah'm yanma geldiler ve Hz. Pey­


gamber onları azad etti. Bunlardan birinin adı Ebu Bekre'dir
ve ikisi de Resulullah'm azadhsı (olarak bilinirdi).
423. EbQ Üsame-Kehmes-Abdullah b. Şakik

"Resulullah Vadi'l-Kura'yı kuşatma altına almıştı."


424. Yezid b. Hariln-Kays-Ebı'.i Husayn-Abdullah b. Sinan

"Resulullah Taif halkını yirmi beş gün kuşatma altında tut­


tu ve her namazın arkasından onlara beddua etti."
425. Veki'-Said b. Saib-Ubeydullah b. Ma'iyye denilen Beni Siva'e b. Amir'den
olan yaşlı bir adam

"Taif Günü iki kişi vuruldu Resulullah'm yanma götürülüp


vuruldukları haber verildiğinde Hz. Peygamber (onların) vu­
ruldukları yerde defnedilmelerini emretti."
426. Yezid b. Hariln-Nafi' b. Ömer-Ümeyye b. Safvan-EbQ Bekir b. Ebi Zuheyr
es-Sekafi-Babası
184 Kitdbü'l-Meğdzf

(Zuheyr) Resulullah'ın Nebat'ta veya Nebave'de -ki Taif'te


bir yerdir- hutbesinde şöyle dediğini duydu: "Cennetlikleri ce­
hennemliklerden, hayırlıları, şerlilerden neredeyse ayırt edebi­
leceksiniz." Sahabe: "Ne ile ayırt edebileceğiz ey Allah'ın Resu­
lü!" diye sorduğunda, Resulullah "Onları iyi ve kötü (huylarıyla)
zikrederek, siz Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz;' buyurdu.
427. Hüseyin b. Ali-Zaide-Abdulmelik

Resulullah Sakif'i kuşatma altına aldığında: "Burada ko­


nakladığımızdan beri meleği (Cibril'i) görmedim," buyurdu.
Havle bint Hakim es-Sülemiyye gidip bu sözü Hz. Ömer'e ilet­
ti. Hz. Ömer Resulullah'a gelip Havle'nin sözlerini kendisine
söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Doğru söyledi," bu­
yurdu. Hz. Ömer, Resulullah'a binekleri işaret edince Hz. Pey­
ga mber muhasarayı kaldırıp geri döndü.
428. EbQ Halid el-Ahmer-Yahya b. Said-Amr b. Şu'ayb

Resulullah Taif'ten sonra Huneyn'den dönünce: "Ganimet


mallarından, elinizde, iğneden ipliğe varıncaya kadar, büyük
ve küçük ne varsa getirip geri veriniz! Muhakkak humus dı­
şında alınan her şey yolsuzluktur. Yolsuzluk, kıyamet günü
utanç, rezillik ve ateştir," dedikten sonra bir devenin üzerin­
den bir kıl aldı ve: "Sizin ganimetinizden bana beşte bir dışın­
da şu tüy kadar bile geçmiş bir şey yoktur! Beşte bir pay da
yine sizlere iade ediliyor," buyurdu.
429. Muhammed b. Hasan el-Esedi-lbrahim b. Tamhan-EbQ'z-Zübeyr-lbn Ab­
bas'ın Azatlısı Utbe-lbn Abbas

"Resulullah Taif'ten döndüğünde Ci'rane denilen yerde ko­


naklayıp ganimetleri pay etti ve oradan da �mreye gitti. Bu,
Şevval ayının bitmesine iki gece kala olmuştu."
430. Ebu Muaviye-Haccac-Muhammed b. Abdirrahman b. Zurare-Hocaları-Zü­
beyr

"Taif günü orada (esirler arasında) bulunan teyzelerini ele


geçirince, kendi mülkünde oldukları için onlar hemen serbest
bırakıldılar."
Kitdbü'l-Meğdzf 185

Mute Savaşı
431. EbO Bekir-EbO Halid el-Ahmer-Haccac-Hakem-Miksem-lbn Abbas

Resulullah Mute'ye ordu gönderdi ve başına Zeyd'i atadı.


Zeyd şehit olursa Ca'fer'in, Ca'fer'in şehit olması halinde ise
Abdullah b. Revaha'nın komutan olmasını söyledi. İbn Revaha
orduya katılmayıp Medine'de kalarak cuma namazını kılınca
Resulullah onu görüp: "Neden orduya katılmadın?" diye sor­
du. İbn Revaha: "Cuma namazını seninle kılmak istedim;' kar­
şılığını verince Resulullah ·�nah yolunda yapılan bir sabah
veya akşam görevi, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır,"
buyurdu.
432. Süleyman b. Harb, Esved b. Şeyban-Halid b. Sumeyr-Abdullah b. Rebah
el-Ansari-EbQ Katade

Resulullah komutanlarını (atadığı) ordusunu yola çıkarıp:


"Zeyd b. Harise komutanınızdır. Eğer o vurulursa komutanınız
Ca'fer b. Ebi Talib, o da vurulursa Abdullah b. Revaha'dır," bu­
yurdu. Ca'fer atıldı: "Ya Resulullah! Zeyd'i bana komutan tayin
edeceğini sanmamıştım," deyince Resulullah "Yoluna devam
et! Hangisinin daha hayırlı olduğunu bilemezsin!" buyurdu.
Ordu yola çıkıp bir müddet geçtikten sonra Resulullah,
minbere çıkıp "es-salatu camia" diye seslenilmesini emretti.
Halk Resulullah'ın etrafında toplandı. Hz. Peygamber şöyle
buyurdu: ·�ııah'tan, onlara hayır ve sevab kapısının açılma­
sını dilerim -Resulullah bunu üç defa söyledi- Size, gazveye
çıkan ordunuzdan haber vereceğim. Gidip düşmanla karşı
karşıya geldiler. Zeyd şehit oldu. Onun için Allah'tan mağfi­
ret dileyiniz. Sonra sancağı Ca'fer b. Ebi Talib alıp düşmana
saldırdı ve çarpışıp şehit oldu. Onun şahadetine şahitlik edip
Allah'tan mağfiret dileyiniz. Sonra sancağı Abdullah b. Reva­
ha aldı ve şehit edilene kadar geri adım atmadı. Onun için
Allah'tan mağfiret dileyiniz. Sonra tarafımdan komutan tayin
edilmeyen Halid b. el-Velid sancağı aldı. O bu göreve kendi­
si geldi." Sonra Resulullah şöyle dedi: ·�ııah'ım! Halid, senin
kılıçlarından bir kılıçtır. Sen ona yardım et." O günden itiba­
ren Halid'e ·�ııah'ın kılıcı (Seyfullah)" ismi verildi. Resulullah
186 KitiJbü'l-Meğazf

"Koşup kardeşlerinizin imdadına yetişiniz ve onlara yardıma


çıkmayan kimse kalmasın," buyurdu. Sahabe piyade ve süvari
olarak yardıma koştular. Bu olay, şiddetli sıcaklar(ın olduğu
bir zaman)da olmuştu.
Topluluk geceleyin yolun dışına çıkmak üzereyken, Hz. Pey­
gamber uyukladı ve bineğinin üzerinde bir tarafa kaydı. Ben
gidip elimle ona destek olup dü�esine mani oldum. Bir elin
kendisine değdiğini hissettiğinde doğruldu ve: "Kim o?" diye
sorduğu zaman ben: "Ebu Katade," karşılığını verdim. Resulul­
lah ikinci veya üçüncüsünde: "Galiba bu gece sana yük oldum;'
deyince ben: "Anam babam sana feda olsun hayır (olmadın) !
Uyuklama ve uykunun seni yorduğunu görüyorum. Uykusuz­
luğun geçene kadar inip dinlensen;' dedim. Resulullah "İnsan­
lann gevşemesinden korkuyorum;' deyince ben: ·�nam babam
sana feda olsun! Hayır, gevşemezler;' karşılığını verdim.
Resulullah "Bize görünmeyeceğimiz bir yer bul," deyince
yoldan saptım ve bir de baktım ki ağaçlık bir yer! Gelip: "Ya
Resulullah! Şurada ağaçlık bir yer buldum;' dedim. Resulullah
ve onunla yola çıkanlar oraya doğru saparak ağaçların için­
de gizlendiler (dinlendiler). Uyandığımızda güneş doğmuştu.
(Namazı kaçırdık diye) kaygılı bir şekilde uyandığımızı gören
Resulullah "Yavaş! Yavaş!" diyerek teskin etti. Güneş yükse­
linceye kadar bekledikten sonra, "Sabah namazından önce iki
rekat namazı kılanlar şu an kılsınlar," dedi. Bunun üzerine sa­
bah namazından önce nafile namaz kılmayı adet edinenler bu
iki reicatı kıldı.
Sonra Resulullah emretti ve namaz için ezan okundu. Ar­
dından öne geçip bize namazı kıldırdı. Selamı verdikten son­
ra da şöyle buyurdu: ·�ııah'a hamd ederiz. Dünyalık hiçbir
şey bizi namazlarımızdan alıkoymazdı. Ancak ruhlar Allah'ın
kudret elindedir ve onları (uyuyan kuluna) dilediği zamanda
geri yollar. Hangi salih kul bu vaktin namazına bir daha yeti­
şirse iki kere kılsın."
Sahabe: "Ya Resulullah, halk susadı," dediklerinde Resulul­
lah "Susuzluk olmayacak! Ey Ebu Katade! Bana abdest kabını
Kitdbü'l-Meğdzf 187

göster," dedi. Resulullah'a abdest kabını götürdüm, onu kuca­


ğına alıp kabın ağzını kendi ağzına koydu. Kaba tükürüp tü­
kürmediğini Allah bilir. Sonra Hz. Peygamber "Ey Ebu Katade!
Bana yüklerin içindeki su kaplarını getir" dedi. Resulullah'a
iç içe konmuş kaselerden birini getirdiğimde kasenin içine su
döktü ve: "Topluluğa su dağıt," buyurdu. Sonra yüksek bir ses­
le topluluğa şöyle seslendi: "Su kabı kimin önüne geldiyse on­
dan içsin!" Elimdeki kaseyle bir adama gidip su içirdim. Kase­
de kalan artıkla beraber Resulullah'ın yanına döndüm. Sonra
ilk içirdiğim adamın oraya gidip yanındaki adama içirdim. Bu
şekilde adamın çevresindeki herkese su vermiş oldum. Sonra
tekrar artan suyu alıp Resulullah'ın yanına gittim. Sonra bir
daha başka bir topluluğun yanına gidip onlara da su verdim
böylelikle yedi topluluğa o bardaktan su verdim.
Elindeki kapta su kalıp kalmadığına bakmak için uzanınca
Resulullah bendeki kaseye su döküp: "İç!" dedi. Ben: ''Anam
babam sana feda olsun! Fazla susamamışım," dedim Resulul­
lah "Gidebilirsin! Bugünden sonra insanlara suyu ben verece­
ğim;' dedi. Resulullah bardağa su koyup içti, sonra bir daha
doldurarak içti, sonra bir daha doldurarak içti. Sonra bineği­
ne bindi, biz de bindik.
Sonra Resulullah "Geride kalanlar Peygamberlerinin (yani
benim) aralarında olmadığını ve namaz vaktinin geçmekte
olduğunu gördüklerinde ne yapacaklar dersiniz;' diye sor­
du. Ben: ''Allah ve Resülü daha iyi bilir," dedim. "Ebu Bekir ve
Ömer aralarında değil mi? O ikisine itaat edenler doğru yolda
olurlar anaları da. O ikisine isyan ederlerse yoldan çıkarlar
anaları da," buyurdu. Bunu üç defa söyledi.
Daha sonra Resulullah yola koyulunca Güneş en tepede
olana kadar biz de yola ilerledik. Ağaç gölgesi arayan bazı in­
sanlar gördük ki yanlarına gittiğimizde, aralarında Ömer b.
el-Hattab'ın da olduğu Muhacirler olduklarını fark ettik. On­
lara: "Resulullah'ın içinizde olmadığını fark ettiğiniz ve nama­
zın geçmesinden endişelendiğiniz zaman ne yaptınız?" diye
sorduğumuzda şöyle cevap verdiler: "Vallahi size söyleyelim:
188 Kitdbü'l-Meğdzf

O zaman Ömer atıldı ve Ebu Bekir'e şöyle dedi: "Yüce Allah


Kitab'ında: "Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler,',.,5
buyurur. Kim bilir belki de Yüce Allah, Peygamberini katına
aldı. Kalk, bize namazı kıldır ve yola çık. Ben senden sonra
biraz daha burada beklerim. Gelirlerse gelirler, gelen olmazsa
da sana yetişirim." Sonra namaz kılındı." -Hadis burada kesil­
miştir.
433. Abdullah b. Nümeyr-Yahya b. Said-Amre-Hz. Aişe

Ca'fer b. Ehi Talib, Zeyd b. Harise ve Abdullah b. Revaha'nın


ölüm haberi gelince Resulullah üzüntüsü yüzünden belirmiş
bir şekilde oturdu. Ben ise kapı aralığından gözlüyordum. Bir
adam gelip: "Ya Resulullah! Cafer'in hanımları ağlıyorlarmış,"
dedi. Hz. Peygamber adama kadınların ağlamasını yasakla­
masını söyledi.
434. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriya-Şa'bi

Mute Günü Ca'fer b. Ehi Talib Belka'da öldürülünce Resu­


lullah ''Allah'ım! Ca'fer'e, ailesinde salih kullarına verdiğin ne­
sillerden en güzelini ver."
435. Abdullah b. idris ve Veki-lsmail-Kays-Halid b. el-Velid

"Mute Günü elimde dokuz kılıç parçalandı. Ağzı enli Yemen


yapımı bir kılıç vardı. Yalnızca o elimde sağlam kaldı."
436. Ca'rer b. Avn-lbn Cüreyc-Ata'nın (b. Ebi Rebah)

Resulullah Mute'de öldürülen üç kişinin ölüm haberini


verdi ve onlara dua etti (cenaze namazlarını kıldı).
437. İsa b. Yunus-Safvan b. Amr es-Sekseki-Abdurrahman b. Cübeyr b. Nufeyr

Mute Günü Zeyd ile beraber ölenler için sahabenin üzün­


tüsü artınca Resulullah "Bu ümmetten sizin gibi veya üç kat
daha hayırlı olan bir topluluk, Mesih'e yetişecektir. Allah ev­
veli ben, ahiri Mesih olan bir topluluğu rezil etmeyecek," bu­
yurdu.
438. Abdullah b. Nümeyr-Muhammed b. İshak-Abdurrahman b. Kasım- Baba­
s ı - H z. Aişe

75 Zümer, 39/30.
Kitt2bü'l-Meğt2zf 189

Ca'fer'in ölüm haberi geldiğinde Resulullah'ın yüzünden


üzüntüyü fark ettik. Resulullah'ın yanına bir adam girip: "Ya
Resulullah! Kadınlar ağlıyorlar," deyince Hz. Peygamber "Git
ve onları sustur. Eğer susmaktan kaçınırlarsa suratlarına top­
rak saç," dedi. Ben kendi kendime: "Sen kendini bırakmadın
ve Resulullah'a (bu konuda) itaat edecek de değilsin," dedim.
439. Abdullah b. idris-Muhammed b. ishak-Yahya b. Abbad b. Abdillah b. ez-Zü­
beyr-Babası-Dedesi

"Murraoğullarından olan sütbabam bana şöyle bildirdi:


"Sanki Mute Savaşında Ca'fer'i görüyor gibiyim. Kendisine ait
olan kızıl bir attan inip atın ayağını kesti. Sonra da öldürülün­
ceye kadar savaşmaya başladı."
440. EbQ Üsame-Mehdi b. MeymOn-Muhammed b. Abdullah b. Ebi Ya'kOp-Ha­
san b. Sa'd

Resulullah'a Zeyd, Ca'fer ve Abdullah b. Revaha'nın ölüm


haberi gelince bunu insanlara bildirdi ve Esma'yı da ağlayıp
rahatlayıncaya kadar yalnız bıraktı. Sonra yanına gidip baş
sağlığı diledi ve: "Bana kardeşimin oğullarını çağır;• dedi. Esma
Resulullah'a kuş yavrulan gibi (zayıf) olan üç çocuğunu getir­
di. Resulullah berber çağınp çocuklann başını tıraş ettirdi ve
şöyle buyurdu: "Muhammed, amcamız Ebu Talib'e benziyor.
Avn ise sima ve ahlak olarak bana benziyor. Abdullah ise -Resu­
lullah Abdullah'ın elini tutarak kaldırıp- ·�llah'ım! Abdullah'a
ticaretini bereketli kıl," dedi. Anneleri Abdullah için sevinince
Resulullah "Ben, bunların dünyada ve ahirette velisiyken sen
onların ihmal edilmelerinden mi endişe ediyorsun?" buyurdu.
441. Yahya b. A.dem-Kutbe-A'meş-Adi b. Sabit-Salim b. E bi J-Ca d
' '

(Ca'fer, Zeyd ve Abdullah b. Revaha) Resulullah'a rüyada


gösterildi. Resulullah, Ca'fer'i kanatları kana bulanmış iki ka­
natlı bir melek olarak gördü. Zeyd, onun karşısında bir divan­
daydı. İbn Revaha da onlarla birlikte oturmuştu. İkisi, sanki
İbn Revaha' dan yüz çevirmişlerdi.
442. Abdurrahim b. Süleym a n - İ s mail b. Ebi Halid-Ebu İshak-Ebu M eysere

Resulullah'a Ca'fer, Zeyd ve Abdullah b. Revaha'nın ölüm


(haberi) gelince onların şehit edildiklerini söyleyip: Üç defa
190 Kitdbü'l-Meğdzf

·�llah'ım! Zeyd'i bağışla" dedi ve '�llah'ım! Ca'fer'i ve Abdul­


lah b. Revaha'yı bağışla" dedi.
443. Yezid b. Har0n-lsm1UI b. Ebi Halid-Kays b. Ebi Hazim

Usame b. Zeyd'in babası öldürüldükten sonra, gelip gözü yaşlı


bir şekilde Resulullah'ın önünde durunca Hz. Peygamber'in göz­
leri yaşardı. Usame, ikinci sabah gelip aynı yerde durunca Resu­
lullah "Dün gördüğüm şeyi sende bugün de görüyorum;• dedi.
444. Muhammed b. Ubeyd-Vail b. Davıld-el-Behiyy-Hz. Aişe

"Resulullah Zeyd b. Harise'yi gönderdiği bütün savaşlarda


orduya emir olarak atadı. Eğer Resulullah'tan sonra kalsaydı,
onu halife tayin ederdi."
445. Muhammed b. Ubeyd, lsmail-Mucalid b. Said-Amir-Hz. Aişe

"Eğer Zeyd yaşasaydı, Resulullah onu halife olarak görev­


lendirirdi."
446. Abdurrahim-Hişam b. Urve-Babası

Resulullah Mute' den önce bir ekibi ayırdı ve komutan ola­


rak Usame b. Zeyd'i atadı. Bu orduda Hz. Ebu Bekir ve Hz.
Ömer de vardı. Bazı kimseler Usame'nin komutan tayin edil­
mesi hususunda eleştiride bulundular. Resulullah kalkarak
halka şöyle hitap etti: "Sizden bazıları, benim Usame'yi ko­
mutan tayin etmemi eleştiriyorlar. Usame'nin komutan tayin
edilmesine itiraz ettikleri gibi babasının da komutan tayin
edilmesine itiraz etmişlerdi. Vallahi o komutanlığa uygun bi­
risiydi ve benim için insanların en sevgililerindendi. Ondan
sonra oğlu da benim katımda insanların en sevgililerindendir.
Ben bunun sizin en hayırlı kişilerinizden olacağını umuyo­
rum. Onun için ona karşı iyi davranın."
447. Ali b. Müshir, Edah-Şa'bi

Resulullah'a Ca'fer'in ölüm haberi geldiğinde, hanımı Esma


binti Umeys'i ağlayıp rahatlayıncaya ve üzüntüsü hafifleyin­
ceye kadar bıraktı. Sonra yanına gidip taziyede bulundu. Re­
sulullah Ca'fer'in çocuklarını çağırıp onlar için dua etti. (Özel­
likle) Abdullah b. Ca'fer'e ticaretinin bereketli olması için dua
etti. (Daha sonraları) Abdullah ne satın aldıysa ondan kar
Kitiibü'l-Meğdzi 191

ederdi. Esma, Resulullah'a "Ya Resulullah! Bunlar bizim Mu­


hacirlerden olmadığımızı iddia ediyorlar," deyince Resulullah
"Yanılıyorlar. Size iki kat hicret sevabı vardır. Siz (hem) Ne­
caşi'ye (hem de) bana hicret ettiniz," buyurdu.
448. EbQ ishak el-Ezdi-EbQ Üveys-Abdullah b. ömer-Nafı-lbn Ömer

Mute' deydim. Ca'fer b. Ebi Talib'i kaybettiğimizde onu ölü­


ler arasında aradık ve üzerinde doksan küsur kılıç ve mızrak
yarası bulduk ve bütün bu darbeleri bedeninin ön tarafından
aldığını gördük.
Huneyn Savaşı
449. EbQ üsame-Zekeriya-EbQ ishak

Bir adam Bera'ya: "Ey Ebu Umara! Huneyn Günü kaçmış


mıydınız?" diye sorduğunda, Bera şöyle cevap verdi: "Resu­
lullah'ın kaçmadığına şahitlik ederim. Ama atik davranan ve
üzerinde zırhı olmayan bazdan Hevazinlilerin üzerine saldır­
mışlardı. Hevazinliler ok atmada mahir olduklanndan onları
çekirge sürüsü gibi ok yağmuruna tuttular. Bunun üzerine bu
Müslümanlar bozguna uğrayıp kaçtılar. O zaman düşman Resu­
lullah'a doğru yöneldi. Bu sırada Ebu Süfyan b. el-Haris, Resu­
lullah'ın katırını sürüyordu. Hz. Peygamber katırdan inip şöyle
seslenerek imdat diledi: "Yalan yok ben Peygamberim! Ben Ab­
dülmuttalib'in oğluyum. Allah'ım! Yardımın! (Yardım et)"
Vallahi savaş kızıştığı zaman Resulullah'la korunuyorduk.
Onun yanında duran kendisini cidden cesaretli hissederdi
(Ondan cesaret alırdı).
450. Şerik-Ebu ishak-Bera

Vallahi Resulullah Huneyn Savaşında düşmana hiç arkasını


dönüp gitmedi. Abbas ve Ebu Süfyan, Resulullah'ın katırının
yularını tutmuş, o ise şöyle diyordu: "Yalan yok ben Peygam­
berim! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum."
451. Yezid b.Harun-Humeyd-Enes

Enes bildiriyor: Resulullah Huneyn Savaşında şöyle dua


ediyordu: 'J\llah'ım! Eğer (böyle) dilersen, bu günden sonra
sana ibadet edilmeyecek!"
192 Kitt1bü'l-Meğt1zf

452. Affan-Süleym b. Ahdar-lbn Avn-Hişam b. Zeyd-Enes

Huneyn Günü, Hevazin ve Gatafün (kabileleri) Resulullah


ile savaşmak için kalabalık bir ordu topladı. O gün Resulul­
lah'ın askerlerinin sayısı on bin veya on binden daha çoktu.
Hz. Peygamber ile beraber Tuleka'dan (Mekke'nin fethinde
yeni Müslüman) olanlar da vardı. Düşman kuvvetleri tüm
hayvanları ile çoluk çocuklarını da savaş meydanına getirip
arkalarına konuşlandırmışlardı. Müslümanlarla Hevazin kar­
şılaşınca Müslümanlar kaçtılar. Resulullah ise beyaz katırı­
nın üstündeydi. Hz. Peygamber katırdan inip: "Ben Allah'ın
kulu ve Resulüyüm" deyip o gün aralarına başka bir söz ka­
rıştırmadan iki defa böyle seslendi. Sağına dönüp: "Ey Ensar
topluluğu!" deyince, Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Biz se­
ninleyiz," dediler. Sonra Resulullah soluna dönüp: "Ey Ensar
topluluğu!" deyince, Ensar: "Buyur ey Allah'ın Resulü! Biz se­
sinıeyiz," dediler.
Daha sonra Resulullah yere indi ve onlarla karşı karşıya
gelip onları hezimete uğrattılar ve ganimet elde ettiler. Hz.
Peygamber ganimeti Tulekalar arasında pay edince Ensar:
"Sıkıntı anında biz çağrılıyoruz, ganimet ise bizim dışımız­
dakiler arasında paylaştırılıyor," dediler. Resulullah bunu du­
yunca onları çağırıp bir çardakta oturarak: "Ey Ensar toplu­
luğu! Sizden duyduğum bu söz de nedir?" dedi. Ensar susup
cevap vermeyince Hz. Peygamber (sav.) şöyle devam etti: "Ey
Ensar topluluğu! Eğer bütün insanlar bir yola yönelse, Ensar
da bir yola yönelse, hiç şüphesiz, Ensarın yöneldiği yolu tu­
tardım." Sonra söyle dedi: "İnsanlar dünyalıklarla (evlerine)
giderlerken sizler Resulullah ile birlikte evlerinize dönüp git­
meye rıza göstermez misiniz?" Ensar: "Razı olduk. Razı olduk
ey Allah'ın Resulü!" dediler. Hişam b. Zeyd, Enes'e "Sen buna
şahit oldun mu?" deyince Enes, "Bu olaydan nereye kaçacak­
tım (nasıl haberim olmasın ki)?" dedi.
453. Ebü Üsame-Süleyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Huneyn Günü Ebu Talha, Resulullah'ın yüzünü güldürmek


üzere gelip: "Ya Resulullah! Ümmü Süleym'i yanında bir han-
Kitôbü'l-Meğdzf 193

çer olduğu halde görmüyor musun?," dedi. Resulullah Ümmü


Süleym'e: "Ey Ümmü Süleym! Hançeri niye taşıyorsun," diye
sorunca, Ümmü Süleym: "Bu hançeri, onlardan birisi bana
yaklaşacak olursa, onu sokayım diye," dedi.
454. Yezid b. Haran-Hammad b. Seleme-ishak b. Abdullah b. Ebi Talha-Enes

Resulullah Huneyn Günü şöyle dedi: "Bir düşmanı öldüren


onun eşyalarını alır." O gün, Ebu Talha yirmi adamı öldürdü ve
onların eşyalarını aldı.
455. Veki'-Malik b. Miğvel-Talha b. Musarrif

Müslümanlar Huneyn Günü kaçmaya başladıkları zaman


kendilerine: "Ey Bakara Suresinin sahipleri!" diye seslenildi.
Bunun üzerine Huneyn'e geri döndüler hem de ağlayarak.
456. Fadl b. Dukeyn-Yusuf b. Suhayb-Abdullah b. Bu reyde

Huneyn Günü insanlar Resulullah'ın etrafından dağıldılar,


onun yanında sadece Zeyd adında bir adam kaldı. Bu kişi Re­
sulullah'ın Necaşi'den kendisine hediye gelen boz katırının
yularını tutmuştu. Resulullah adama: "Yazıklar olsun sana ey
Zeyd! İnsanları çağır," buyurunca Zeyd: "Ey insanlar! Bu Al­
lah'ın Resulüdür, sizi çağırıyor!" diye bağırdı, ama o anda kim­
se ona karşılık vermedi. Hz. Peygamber "Yazıklar olsun sana!
Sadece Evs ve Hazrec'i çağır" deyince Zeyd: "Ey Evs ve Hazrec
topluluğu! Bu Allah'ın Resulüdür, sizi çağırıyor!" diye bağır­
dı; ama o anda kimse ona karşılık vermedi. Hz. Peygamber
"Yazıklar olsun sana! Muhacirleri çağır. Onların boyunlarında
Allah'a vermiş oldukları biat var," dedi. Ravi der ki: Bureyde
bana şöyle anlattı: Muhacirlerden bin kişi kılıçlarının kınla­
rını kırıp atarak geldiler ve fetih gerçekleşene kadar Resulul­
lah'ın yanında kalıp savaştılar.
457. Ubeydullah b. MQsa-MOsa b. Ubeyde-Amra'nın azatlısı Ömer

Nebi (sav.) binmiş olduğu katırından indi ve halka: "Ey Ba­


kara Suresinin halkı! Ey Ağaç beyatı halkı! Ben Allah'ın Resulü
ve Nebisiyim. Arkanızı dönüp kaçıyor musunuz!" diye bağır­
maya başladı.
458. Yezid b. HarOn-lsmail b. Ebi Halid
194 Kitdbü'l-Meğdzf

Abdullah b. Ebi Evfa'yı elinde bir darbe izi varken gördüm


ve: "Bu nedir?" diye sordum: "Bu darbeyi Huneyn Günü al­
dım;• dedi. Ben: "Sen Resulullah ile beraber Huneyn'e katıldın
mı?" dediğimde: "Evet" dedi.
459. Ubeydullah b. MCld-MClsa-Kardeşi Abdullah b. Ubeyde

Savaştan sonra Hevazin kabilesinden bir grup gelerek: "Ya


Resulullah! Biz Resulullah'tan arzuluyoruz (istiyoruz)," de­
diler. Resulullah "Ne istiyorsunuz? Akrabalarınızı mı, yoksa
mallarınızı mı?" diye sorunca onlar: "Akrabaları, anneleri ve
kızları istiyoruz. Mala gelince Allah bizi rızıklandıracaktır,"
dediler. Resulullah "Ben, elimdeki ve Haşimoğullarının elle­
rindekileri bağışlarım. Halkın elinde olanlara gelince onla­
rın da bağışlamalarına aracılık ederim. inşallah yarın namaz
kıldığım zaman kalkıp şöyle şöyle söyleyiniz," deyip onlara
söyleyecekleri şeyleri öğretti. Onlar Resulullah'ın dediği gibi
yapınca Hz. Peygamber elindeki ve Haşimoğullannın elindeki
esirleri bağışladı. Bunun üzerine Akra' b. Habis ve Uyeyne b.
Hısn dışındaki herkes elindeki esirleri geri verdi. Onlar, elle­
rinde bulunan iki kadını tuttular.
460. Muhammed b. Fudayl-Eş'as-Hakem b. Uteybe

Huneyn Günü insanlar, Resulullah'ın yanından kaçınca Hz.


Peygamber şöyle demeye başladı: "Yalan yok ben Peygambe­
rim! Ben Abdülmuttalib'in oğluyum." Çevresinde dört kişi kal­
mıştı. Bunlar, Haşimoğullarından üç ve onların haricinde bir
başka kişiydi. Ali b. Ebi Talib ve Abbas, Resulullah'ın önünde,
EbQ Süfyan b. el-Haris Resulullah'ın katırının yularını tutmuş,
İbn Mes'Qd ise sol tarafındaydı. O gün Resulullah'a kim yönel­
diyse öldürüldü. Onun dört tarafında öldürülen müşriklerin
yere serilmiş cesetleri bulunuyordu.
461. Yezid b. Harun, Humeyd'den Enes b. Malik'in şöyle dediğini naklediyor

Resulullah Huneyn ganimetlerinden Akra' b. Habis'e yüz


deve, Uyeyne b. Hısn'a da yüz deve verdi. Ensardan bazıları:
"Resulullah bizim ganimetlerimizi öyle insanlara veriyor ki,
bizim kılıçlarımız onların kanlarını akıtıyor veya onların kı­
lıçları bizim kanlarımızı akıtıyor," diye şikayette bulundular.
KitlJbü'l-Meğ(Jzf 195

Bu sözler Resulullah'a ulaşınca onları çağırdı. Geldiklerinde:


"İçinizde sizden olmayan var mı?" diye sordu. Onlar: "Hayır.
Ancak kız kardeşimizin oğlu var," deyince Resulullah "Bir top­
luluğun kız kardeşinin oğlu onlardandır;' deyip şöyle devam
etti: "Şöyle şöyle demişsiniz. Halk davar ve develeri götürür­
ken siz Muhammed'le yurdunuza gitmek istemez misiniz?"
Ensar: "Evet isteriz ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verince Hz.
Peygamber "insanlar dış gömlek, Ensar iç gömlek (mesabe­
sinde )tirler. Ensar benim dayanağım ve sırdaşımdır. Eğer hic­
ret olmasaydı Ensardan biri olmak isterdim," buyurdu.
462. Ubeydullah b. MQsa-MQsa b. Ubeyde-Abdullah b. Ubeyde

EbO. Süfyan, Hakim b. Hizam ve Safvan b. Ümeyye, Huneyn


Günü kimin mağlup olacağını görmek üzere çıktılar. Onlara
bir bedevi uğradı: "Ey Allah'ın kulu! insanlar ne yaptı?" diye
sordular. Bedevi: "Muhammed bir daha karşılaşamayacağı
kadar büyük bir sıkıntı içindedir;' dedi. Fakat bedevi bunu,
ashabın, Resulullah'ın etrafından dağıldığı zaman için söyle­
mişti. Bunun üzerine birbirlerine: "Kureyş'ten bir efendi bi­
zim için bedevilerden olan bir efendiden daha iyidir," deyip,
birine "Ey falan git ve bize onların arkadaşlarından bir haber
getir," dediler. Adam gidip iki topluluğun tam önüne geldiği
vakit, onların "Ey Evsliler! Ey Hazrecliler!" diye seslendikleri­
ni işitti. Zira Evs ile Hazrecliler yüksek bir yerde duruyorlardı.
Peygamberimizin (savaş taktiği olarak) o gün parolaların­
dan biri de bu şekilde bir seslenme idi.
463. lbn idris-Muhammed b. ishak-Asım b. Ömer b. Katade-Muhmmed b. Le­
bid-Ebıl Said el-Hudri

Resulullah Ci'rane'de esirleri paylaştırdı. Kureyş ve Arap­


lardan başkalarına hediyeler (ganimet) verdi. Fakat onların
içinde Ensara bir şey yoktu. Bu konuda konuşmalar arttı, hat­
ta kimisi: "Resulullah kavmine kavuştu (bizi ne yapsın) !" dedi.
Hz. Peygamber, Sa'd b. Ubade'yi çağırıp: "Kavmin tarafından
söylenmiş olup bana haber verilen sözlerin sebebi nedir?"
diye sorunca Sa'd: "Sana (ganimet paylaşımının adaletsizliği
hakkında) ulaşan şeyleri söylediler;' karşılığını verdi. Resulul-
196 Kit:dbü'l-MeğlJzf

lah "Sen bu konuda l}erede duruyorsun?" diye sorunca Sa'd:


"Ben sadece kavmimden bir adamım;• dedi. Bu sözle Resulul­
lah'ın kızgınlığı arttı ve: "Bana kavmini topla ve aralarında ya­
bancı olmasın," buyurdu. Sa'd, Ensarı Hz Peygamber'in (sav.)
ağıllarından birinde topladı ve kapıda sadece Ensardan olan­
ların girmesine izin verecek birini koyarak Muhacirlerden ve
diğer birçok kişinin girmesine izin vermeyip birçok kişiyi de
geri çevirdi. Sonra Resulullah kızgınlığı yüzünde belirgin bir
şekilde gelip: "Ey Ensar topluluğu! Sizi sapkınlık içinde bul­
dum da Allah size hidayet vermedi mi?" dedi. Ensar: 'l\.llah'ı
ve Resulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız," deyince Resu­
lullah "Ey Ensar topluluğu! Sizi yoksul iken buldum da Allah
sizleri zengin kılmadı mı?" dedi. Ensar yine: 'l\.llah'ı ve Re­
sulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız," deyince Resulullah
"Ey Ensar topluluğu! Sizi birbirinize düşman olarak buldum
da Allah kalplerinizi birbirine birleştirmedi mi?" dedi. Ensar
yine: ''Allah'ı ve Resulullah'ı kızdırmaktan Allah'a sığınırız,"
deyince Hz. Peygamber: "Cevap vermeyecek misiniz?" dedi.
Ensar: ''Allah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri
üstündür," dediler.
Resulullah'ın kızgınlığı geçince: "Eğer şöyle deseydiniz
doğru söylemiş ve doğrulanmış olurdunuz: Sen kovulmuşken
biz seni barındırmadık mı? Yalanlanmışken tasdik etmedik
mi? Sen bize yoksul olarak gelmiştin! Biz sana kendimiz gibi
verip bakmadık mı?" Bunun üzerine Ensar ağlamaya başla­
dı ve şöyle dedi: ''Allah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve
nimetleri üstündür." Resulullah şöyle buyurdu: "Ben Müslü­
manlığınıza dayanıp, dünya malından bir kısmını kalplerini
İslam'a ısındırmayı istediğim bazı topluluklara vermem sizde
bir kırgınlık mı meydana getirdi! İnsanların tümü bir vadi­
ye ve yola yönelseler öte yandan siz bir başka vadiye ve yola
girseniz, ben sizin gittiğiniz vadi ve yola giderdim. Siz benim
iç gömleğim; diğer insanlar ise dış elbisem gibidir. Hicret
olmasaydı Ensardan biri olurdum." Resulullah sonra iki eli­
ni koltuk altını göreceğim şekilde yukarı kaldırıp şöyle dua
etti: ''Allah'ım! Ensara, Ensarın çocuklarına ve çocuklarının
- KltlJbü'l-Meğdzf 197

çocuklarına rahmet et. insanlar davar ve develerle (evlerine)


giderken siz evlerinize Resulullah ile dönmeye razı olmaz mı­
sınız?" Oradakiler sakallarını ıslatacak kadar ağladılar ve: ·�1-
lah'ı Rab, Resulullah'ı pay ve nasip olarak kabul ettik," deyip
gittiler.
464. Affiln-Hammıld b. Seleme-Ya'IA b. AtA-EbQ Hemmılm Abdullah b. Yesılr-E­
bıl Abdurrahmıln el-Fihri

Huneyn Gazvesinde Resulullah ile beraberdim. Şiddetli


kavurucu sıcağın olduğu bir günde yola çıktık. Ağaç gölgele­
ri altında konakladık. Güneş tepe noktasına ulaşınca kılıcımı
kuşanıp atıma binerek çadırında olan Resulullah'ın yanına
gittim ve: ·�lah'ın selamı ve rahmeti üzerine olsun ey Allah'ın
Resulü! Gidelim, gitme vakti geldi?" dedim. Resulullah "Evet,"
deyip: "Ey Bilal!" diye seslenince semura ağacının altında olan
Bilal, gölgesi bir kuş gölgesini andıracak gibi fırlayıp Resulul­
lah'ın yanına geldi ve: "Buyur emrindeyim ve canım sana feda
olsun," dedi. Resulullah "Bana atımı eğerle," buyurdu. Bilal bir
semer çıkardı. Semerin iki yanı hurma lifindendi. Gösterişli ve
hoşa gidecek bir semer değildi. Eğerledi.
Resulullah binince biz de bineklerimize binip o akşam ve
gece düşmanın karşısında savaş düzeninde saf tuttuk. Müs­
lüman ve müşrik atlılar karşılaştıklarında Yüce Allah'ın da
buyurduğu gibi Müslümanlar ardını dönüp kaçtı. O vakit Hz.
Peygamber "Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve Resulü­
yüm" deyip şöyle sürdürdü: "Ey Muhacir topluluğu! Ben Al­
lah'ın kulu ve Resulüyüm." Sonra Allah'ın Resulü atından indi
ve bir avuç toprak alıp bana Resulullah'a en yakın olan birinin
söylediğine göre toprağı müşriklerin yüzüne serpti ve: "Bu
yüzler kara olsun!" dedi. Yüce Allah müşrikleri hezimete uğ­
rattı.
Ya'la b. Ata der ki: Huneyn'e katılan müşriklerin çocukları
babalarından bana şöyle naklettiler: O gün aramızda gözleri
ve ağzı toprak dolmayan hiç kimse kalmadı ve gökle yer ara­
sında demir kazanlar üzerine düşen demir parçalarının çıkar­
dıkları sesler gibi çınlayan sesler işittik.
198 Kitdbü'l-Meğdzf

465. Affan-Hammad b. Seleme-ishak b. Abdullah b. Ehi Talha-Enes b. Malik

Huneyn Günü Hevazin (kabilesi) çocuklarını, kadınlarını,


develerini ve koyunlarını da getirip (onlardan) Resulullah'a
çok görünen saflar oluşturdular. Karşılaştıklarında Müslü­
manlar yüce Allah'ın da buyurduğu gibi kaçınca Resulullah
"Ey Allah'ın kulları! Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" sonra:
"Ey Muhacirler! Ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm" dedi. Yüce
Allah hiç kılıç vurulmadan ve mızrak atılmadan müşrikleri
hezimete uğrattı. O gün Resulullah şöyle dedi: "Kim bir kafiri
öldürürse onun mallarını alır." O gün, EbO. Talha yirmi adamı
öldürdü ve mallarını aldı.
EbO. Katade: "Ya Resulullah! Ben üzerinde zırhı olan bir
adamın boyun damarına vurarak öldürdüm; ama ben onu
alamadım (önce davranılıp zırhı alınmış)," Hammad: 'l\lacak
vaktim olmadı" demişti. Enes dedi ki: Resulullah "Zırhı kimin
aldığına bak," buyurdu. Bir adam kalkarak: "Zırhı ben aldım
(Ey Allah'ın Resulü), Ebu Katade'yi memnun edip zırhı bana
ver," dedi. Resulullah kendisinden bir şey istendiği zaman mu­
hakkak ya isteneni verir veya susardı. Resulullah susunca Hz.
Ömer: "Hayır vallahi olmaz! Allah onu aslanlarından birinden
alıp sana vermez," deyince Resulullah güldü ve: "Ömer doğru
söyledi," buyurdu.
Ebu Talha, beraberinde hançer olan Ümmü Süleym ile
karşılaşınca: "Ey Ümmü Süleym! Sendeki bu şey nedir?" diye
sordu. Ümmü Süleym: "Müşriklerden biri bana yaklaşırsa bu­
nunla kamını deşmek için bulunduruyorum" dedi. Ebu Talha:
''Ya Resulullah! işitmiyor musun Ümmü Süleym ne diyor?"
deyince Ümmü Süleym: "Ya Resulullah! Bizim dışımızdaki
Tuleka'nın (Mekke'nin fethi sırasında Müslüman olanların)
canları çıksın! Seni bırakıp kaçtılar ya Resulullah!" dedi. Hz.
Peygamber ise: 'l\llah bize kafi geldi ve bunu en iyi bir şekilde
yaptı," buyurdu.
466. Haşim b. el-I<Asım-lkrime b. Ammar-lyb b. Seleme-Babası

Resulullah ile beraber Hevazinlilere karşı gazveye katıldım.


Biz kuşluk vakti yemek yerken, o zaman çoğumuz yayaydık,
Kitdbü'l-Meğl1zf 199

aramızda zayıf olanlar vardı, kızıl deve üzerinde bir adam gel­
di ve devenin üzerindeki heybesinden, deriden yapılmış bir ip
çıkardı ve genç bir adam onunla devesini bağladı. Adam sonra
oradakilerle yemek yemek için geldi. Orada bulunanların za­
yıflığını ve cılızlığını görünce çıkıp devesinin yanına dönerek
onu çözdü. Sonra deveyi çökertip üzerine bindi ve koşturarak
gitti. Resulullah'ın ashabından Eslem kabilesinden biri, tıpkı
topluluktakiler gibi zayıf boz bir dişi deveyle adamın peşine
düştü. Ben de koşarak peşinden gittim. (Önce) o adamın pe�
şine düşen bizim adamın devesinin kalça hizasına yetiştim.
Sonra o adamın devesinin kalça hizasına kadar yetiştim. Bi­
raz daha ilerleyerek adamın devesinin yularından tuttum ve
deveyi çöktürdüm. Deve dizlerini yere koyar koymaz adamın
boynunu vurmak üzere kılıcımı çektim ve boynunu vurdum.
Adam hemen yere yığıldı. Deveyi üzerindekilerle birlikte sü­
rüp geldim. Resulullah'ın huzuruna geldiğimde: 'i\.damı kim
öldürdü," diye sordu. Oradakiler: "İbnü'l-Ekva,"' deyince Re­
sulullah adamın mallarını ona (bana) verdi.
467. Afran-Vüheyb-Amr b. Yahya-Abbad b. Temim-Abdullah b. Zeyd

Huneyn Günü Allah, Resulullah'a ganimet nasip ettiği va­


kit Hz. Peygamber ganimetleri gönülleri İslam\a ısındırılanlar
arasında pay etti. Ensara pay etmedi ve bir şey vermedi. En­
sar insanların aldığı ganimetten kendilerine bir şey verilme­
mesine içerlemiş gibiydi. Resulullah onlara hitap ederek Şöy­
le dedi: "Ey Ensar topluluğu! Sizi sapkınlık içinde buldum da
benimle Allah size hidayet vermedi mi? Siz bölük bölük par­
çalanmışken Yüce Allah benimle sizi birleştirmedi mi? Sizleri
yoksul iken buldum da benimle Allah sizleri zenginleştirmedi
mi?"Ensar, Resulullah'ın her sözüne: 'i\.llah ve Resulünün üze­
rimizdeki minnet ve nimetleri üstündür," dediler. Resulullah
"Cevap vermenizde engel olan nedir?" deyince, Ensar yine:
'i\.llah ve Resulünün üzerimizdeki minnet ve nimetleri üstün­
dür," dedi. (Sonra) Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Eğer iste­
seydiniz, "Sen bize şöyle şöyle gelmiştin," diyebilirdiniz. Halk
davarları ve develeri alıp (evlerine) dönerlerken siz Resulul­
lah'ı alıp yurdunuza götürmek istemez misiniz? Eğer hicret
200 KitlJbü'l-MeAtJzf

olmasaydı Ensardan bir kişi olmak isterdim. tnsanlann tümü


bir vadiye ve yola yönelse, ben Ensarın yöneldiği vadi ve yola
giderdim. Ensar benim iç gömleğim; diğer insanlar ise gömle­
ğim gibidir. Sizler benden sonra zorluklarla karşılaşacaksınız.
Havz'da benimle buluşuncaya kadar sabrediniz:•
Zd Karad Savaşı
468. Ebıl'n-Nasr-Haşim b. el-Kasım-lkrime b. Ammar-lyis b. Seleme

Hudeybiye zamanında Resulullah ile beraber Medine'ye


geldim. Hz. Peygamber, develeri Rabah ile beraber gönderdi.
Ben de Talha'nın atıyla ona eşlik etmek için gittim. Gecenin
sonunda Abdurrahman b. Uyeyne Resulullah'ın develerine
saldırıp çobanı öldürdü ve beraberindeki süvarilerle develeri
sürmeye başladı. Ben: "Ey Rabah! Şu ata bin ve onu Talha'ya
götürerek Resulullah'a sürüsüne saldırıldığını bildir," dedim.
Ben bir tepeye çıkıp yüzümü Medine'ye doğru çevirerek üç
defa: "Ya Sabahah!" diye bağırıp kılıcım ve okumla peşlerin­
den giderek onlara ok atıp bineklerini öldürmeye başladım.
Bu, ağaçlıkların (çalılıkların) çok olduğu bir zamanda olmuş­
tu. Onlardan biri bana yöneldiği an bir ağacın gövdesine otu­
ruyor, sonra ok atıyordum. Hangi atlı bana yaklaştıysa onun
bineğini öldürüyor ve ok atıp şöyle diyordum: "Ben İbnü'l-Ek­
va'ım. Bu gün alçakların ölüm günüdür." Adama yetişip ok atı­
yorum, ok adama isabet ediyordu ve omzunun bir tarafından
girip öbür tarafından çıkıyordu. Ben de şöyle diyordum: "Al
sana! Ben İbnü'l-Ekva'ım. Bu gün alçakların ölüm günüdür."
Ağaçların içinde olduğum zaman, onları oklarımla yakıyor­
dum. Dağın dar yerlerine geldiklerinde ise ben üst taraflara
çıkıp Üzerlerine taşla yok ediyordum. Resulullah'ın develeri­
nin hepsini tekrar ele geçirip peşime katıncaya ve onları el­
lerinden kurtarıncaya kadar bu şekilde takip ettim ve recezi
söyledim.
Sonra otuzdan fazla mızrağı ve hırkayı da bırakıp gidene
kadar onlara ok atmayı sürdürdüm. Onlar bu eşyaları yükle­
rini hafifletmek için attılar. Attıkları her şeyin üzerine nişa­
ne koydum ve Resulullah'ın geçeceği yerde onları topladım.
KitiJbü'l-MeğlJzf 201

Kuşluk vakti olunca onlar dar bir geçitteyken Uyeyne b. Bedr


el-Fezari destek için yanlanna geldi. Sonra ben dağa çıktım.
Böylece üst taraflannda oldum. Uyeyne: "Bu gördüğüm ne­
dir?" dediğinde onlar: "Çattık belaya! Sabahtan şu ana kadar,
elimizde ne varsa alana kadar peşimizi bırakmadı;' karşılığı­
nı verdiler. Uyeyne: "Eğer bu adam arkasından yardımcıların
geldiğini düşünmeseydi sizi bırakırdı. Sizden bir grup buna
karşı(lık vermek için) kalksın," dedi. Dört kişi kalkıp bana
doğru dağa tırmandılar. Beni işitecek kadar yaklaştıklarında:
"Beni tanıyor musunuz?" dedim. Onlar: "Sen kimsin?" diye
sordular. Ben: "Ben İbnü'l-Ekva'ım. Muhammed'in zatını de­
ğerli kılana yemin ederim ki beni yakalamak isteyen bana ye­
tişemez. Eğer ben onu yakalamak istersem de benden kaça­
maz," dedim. içlerinden biri: "Sanırım (öyle)," dedi.
Resulullah'ın atlılarının ağaçların arasından yaklaştıkla­
rını görene dek yerimden kalkmadım. Gelenlerin en önünde
Abram el-Esedi, ardında Resulullah'ın süvarisi Ebu Katade, ·
Ebu Katade'nin ardında ise Mikdad el-Kindi vardı. Müşrikler
arkalarını dönerek kaçtılar, ben de Ahram'ın yanına gidip atı­
nın yularını tuttum ve: "Ey Abram! Dikkatli ol. Onların seni
yalnız yakalayıp öldürmeyeceklerinden emin değilim. Resu­
lullah ve ashabının gelmesini bekle," dedim. Abram: "Ey Sele­
me! Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsan, cennetin hak
ve cehennemin hak olduğunu biliyorsan benimle şehadetin
arasına girme," dedi. Bunun üzerine ben atının yularını bırak­
tım. O, Abdurrahman b. Uyeyne'ye yetişince Abdurrahman'ın
atını yaraladı. Abdurrahman da onu yaralayarak öldürdü ve
onun atına bindi.
Hemen sonra Ebu Katade Abdurrahman'a yetişti. Karşılıklı
birbirlerine kılıç salladıktan sonra, Abdurrahman, Ebu Kata­
de'yi yaraladı. Ancak Ebu Katade onu öldürdü. Ebu Katade, Ab­
durrahman'ı öldürmesinin ardından da Ahram'ın atına bindi.
Sonra ben onların ardından sahabenin çıkardığı tozları gö­
remeyecek kadar gittim. Güneş batmadan önce dağ yolunda
Zu Karad denilen sulak bir yere yöneldiler ve su içmek iste-
202 Kit/Jbü'l-MeAı'Jzf

diler. Benim onların peşinden gittiğimi görünce geri dönüp


sudan uzaklaşarak ZQ Sebir denilen tepeye çıktılar.
Güneş batınca on ikisine yetiştim ve birine bir ok atarak
şöyle dedim: ·�1 sana! Ben ibnü'l-Ekva'ım. Bu gün alçakların
ölüm günüdür." Adam: ·�nasız kalasıca! Sen sabahki Ekva'mı­
sın?" diye sorunca: "Evet ey kendinin düşmanı! Sabahki Ek­
va'yım!" cevabını verdim. Sabah vakti vurduğum kişiye bir ok
daha attım ve adam benden iki ok darbesi aldı. Onlar iki atı
geride bırakınca onları alıp müşrikleri savdığım Zi Kared su­
yunun başındaki Resulullah'a getirdim.
Bir de baktım Resulullah'ın yanında beş yüz kişi var ve Bilal,
ele geçirmiş olduğum develerden kesmiş ve Resulullah'a onun
ciğer ve hörgücünden pişiriyordu. Resulullah'a gidip: "Ya Re­
sulallah! Bana izin ver şu topluluktan yüz adam seçeyim ve
müşriklerin peşine düşeyim de içlerinden öldürmediğim tek
haberci bile kalmasın;· dedim. Resulullah "Sen bunu yapabilir
misin ey Seleme? deyince ben: "Senin zatını değerli kılan AJ­
lah'a yemin ederim ki evet!" dedim. Resulullah o kadar güldü ki
gün aydınlığında (ışığında) azı dişlerini gördüm.
Sonra Resulullah şöyle dedi: "Onlar şu anda Gatafan top­
raklarında ağırlanıyorlar." Gatafan kabilesinden bir adam
gelip: "Gatafan'dan falan kişinin yanına uğradılar ve bu kişi
kendilerine deve kesti. Deveyi yüzerken bir toz bulutu gördü­
ler ve bırakıp kaçtılar," dedi. Sabah olunca Resulullah ·�tlıla­
rımızın en iyisi EbO Katade, piyadelerimizin en iyisi ise Sele­
me'dir," buyurdu. Resulullah bu gazveden bana süvari ve pi­
yade payını beraber verdi ve Medine'ye dönerken, beni Adba
adlı devesinin arkasına bindirdi.
Kuşluk vakti Medine'ye yaklaşınca Ensardan bir adam var­
dı ve kendisi geçilmiyordu. Bu kişi: "Benimle yarışacak kim­
se var mı? Medine'ye kadar benimle yarışacak bir adam yok
mu?" diye bağırmaya başladı. Adam defalarca bu şekilde ba­
ğırdı. Ben ise Resulullah'ın bineğinin arkasındaydım. Adama:
"Sen hiç iyiye ikram edip, şerefliye saygı duymaz mısın?" de­
yince adam: "Resulullah dışında hayır;• karşılığını verdi. Ben:
Kitdbü'l-Meğdzt 203

"Ya Resulullah! Anam babam sana feda olsun! Bırak beni bu


adamla yarışayım," dedi. Resulullah "İstersen yarış," buyurdu.
Ben adama: "Sen başla," deyince adam bineğinden atladı. Ben
de ayaklarımı ayarlayıp deveden atladım ve bir veya iki yerde,
kesilmemek için hızlı koşmadım. Sonra koşup adama yetişe­
rek omuzları arasına vurup: "Vallahi seni geçtim," -veya buna
benzer bir şey- dedim. Adam gülerek: "Bunu tahmin ediyor­
dum," dedi. Ta ki Medine'ye geldik.
469. Veki'-Süfyıln-Ebıl Bekir b. Ebi'l-Cehm b. Suhayr el-Adevi-Ubeydullah b.
Abdullah b. Utbe-lbn Abbas

Resulullah Beni Süleym'in toprağı olan Zil Karad'de korku


namazı kıldı. Halkı, arkasında iki saf olacak şekilde dizdi: Bir
saf ardında, öbürü düşmanın karşısında. Hz. Peygamber ar­
dında dizilenlerle bir rekat kılınca, her iki saftakiler yer değiş­
tirdi ve Resulullah onlara da bir rekat kıldırdı.
470. Veki"-Süfyan-Rukeyn el-Fezari-Hassan-Zeyd b. Sabit

Zeyd b. Sabit "Resulullah korku namazı kıldı;' deyip İbn


Abbas'ın hadisinin benzerini zikretti.
Tebôk Savaşı
47 1. Abdullah b. Mübarek-Ma 'mer-Zühri-Abdurrahman b. Ka'b b. Malik-Babası

Resulullah bir yere savaşa çıkacağı zaman, düşmanın ha­


ber almasını engellemek için hangi tarafa gideceğini Tebük
Gazvesine kadar başkalarından gizlerdi. Tebuk Savaşına gün­
düz vakti şiddetli sıcaklar altında ve uzun bir yolculuğa çıka­
cağını belirterek yola çıktı. Müslümanlara da düşmanlarının
kim olduğunu bilmeleri ve hazırlıklı olmaları için ne yöne ve
kimlerin üzerine gideceğini haber verdi.
472. Artan-Vuheyb-Amr b. Yahya-Abbas b. Sehl b. Sa'd es-Saidi-Ebıl Humeyd
es-Sa idi

Tebuk yılı Resulullah ile beraber Vadi'l-Kura'ya gelene dek


gittik. Orada kendine ait bir bahçede bulunan bir kadın gör­
dük. Resulullah "(Bahçede ne kadar hurma olduğunu) tahmin
edin," buyurdu. Biz bir tahmin yaptık. Resulullah da onu on
vesak olarak tahmin etti ve kadına:
204 Kitdbü'l-Meğdzf

"İnşallah biz sana geri gelene değin, bahçeden çıkacak .


mahsUI say!" dedi. Resulullah Tebiik'e gelinceye kadar yola
devam etti. Resulullah "Bu gece üzerinize çok şiddetli bir rüz­
gar esecek, içinizden kimse bu rüzgarda kalkıp bir yerlere
gitmesin. Kimin de devesi varsa yularından iyice bağlasın;'
buyurdu. Dedi ki, Ebii Humeyd şöyle dedi: Biz de develerimizi
bağladık. Gece olunca sert bir rüzgar esti ve yerinden kalkan
bir adamı Tay dağlarına kadar sürükledi.
Sonra Resulullah Eyle Kralı'na geldi. Kral kendisine beyaz
bir katır hediye etti. Resulullah da ona bir cübbe giydirdi, hal­
kından denizde olanlar (tüccarlar) için bir emanname yazdı.
Sonra Resulullah döndü bizde onunla beraber dönüp Va­
di'l-Kura'ya geldiğimizde kadına: "(Bahçenin) meyvesi ne
kadar oldu?" diye sorunca, kadın: "On vesak! Resulullah'ın
tahmin ettiği (gibi)" dedi. Hz. Peygamber "Ben acele edece­
ğim, içinizden isteyen acele edebilir," deyip yola çıktı ve biz
de onunla birlikte gittik. Medine'ye yaklaşınca: "Bu Tabe şeh­
ridir," buyurdu. Uhud'u görünce ise: "Bu bizi seven, bizim de
kendisini sevdiğimiz bir dağdır," buyurdu.
473. Halid b. Mahled-Abdurahman b. Abdülaziz el-Ensari-lbn Şihab-Abdurrah­
man b. Ka 'b b. Malik-Abdullah b. Ka'b b. Malik-Babası

Resulullah Beni'l-Asfar üzerine gitmeye niyetlendiğinde


insanlara bunu açtı. Resulullah bir yere savaş için gideceğinde
bir başka yere gidiyormuş gibi onu gizlerdi. Sadece bu gazve­
de, (havanın) çok sıcak olduğunu, yolun/seferin uzak olduğu­
nu ve yeni bir düşman olduğundan, düşmanlarına karşı ha­
zırlıklı olsunlar için gidecekleri tarafı Müslümanlara bildirdi.
Resulullah hazırlandı ve insanlar da onunla beraber hazır­
landı. Ben hazırlık yapmak için sabah çıkmaya başladım, sonra
hiçbir şey yapmadan geri döndüm. İnsanlar hazırlanıp: "Resu­
lullah sabah vakti yola çıkıyor," denince ben, onlar gittikten bir
veya iki gün sonra hazırlığımı yapar onlara yetişirim, dedim. O
zaman bende iki binek vardı ve daha önce aynı anda iki bineğim
olmamıştı. istediğim zaman hazırlık yapabilirim diye düşünü­
yordum. Ben Müslümanlar yola çıkana kadar her sabah hazırlı-
Kitabü'l-Meğdzi 205

ğımı yapmaya koyuluyor, fakat hiçbir şey yapmadan geri dönü­


yordum. Onlar gittikten sonra dışarı çıktığımda, özrü sebebiyle
çıkmadığı için Allah'ın mazur gördüğü ve münafık olduğu için
yerilen kimselerden başkasını görememem beni üzdü.

Ben artık Resulullah'a geldiğinde söyleyeceğim sözü ve


mazeret hazırlamaya başladım. Resulullah TebO.k'e ulaşın­
caya dek benden söz etmediği belirtildi. TebO.k'te insanlarla
otururken: "Ka'b b. Malik ne yaptı?" dedi. Benim kavmimden
bir adam kalkıp: "Onu, zenginlik ve rahatlığı ile kendini be­
ğenmesi alıkoydu," dedi. Başka biri ise: "Vallahi ey Allah'ın Re­
sulü! Biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz"
deyince Hz. Peygamber sustu.

Resulullah'ın dönmek üzere olduğu söylendiğinde benden,


(zihnimde) topladığım mazeret ve yalanlar gitti ve beni Resu­
lullah'tan kurtaracak tek şeyin doğruyu söylemek olduğunu
anladım ve ona doğruyu söylemeye karar verdim. Resulullah
Medine'ye sabahleyin gelince yanına gittim bir de baktım ki
insanlarla beraber oturuyor. Resulullah seferden döndüğünde
mescide girer ve iki rekat namaz kılardı ve sonra ailesinin ya­
nına girerdi. Resulullah'ı mescitte otururken buldum ve bana
doğru bakınca yanına çağırıp: "Gel ey Ka'b! Benimle gelmek­
ten seni geri bırakan neydi?" diyerek lozdırılan biri gibi tebes­
süm etti. Ben: ''Ya Resulullah! Hiçbir mazeretim yoktur. Hiçbir
zaman bu kadar güçlü olmamıştım;· dedim. Resulullah ile Te­
bO.k'e gitmeyip Medine'de kalanlar mazeretleri olduğuna dair
yemin ediyorlar, mazeretleri kabul ediliyor ve Resulullah onlar
için bağışlanma diliyordu. Onların bu husustaki niyetlerini Al­
lah'a havale ediyordu. Ben ona doğruyu söyleyince: "Bu doğru
söyledi. Kalk git (ayni) Allah seninle ilgili hüküm verinceye ka­
dar (bekle)," dedi. Bunun üzerine ben, kalktım.

BenO. Seleme'den bazı adamlar kalkıp bana: "Vallahi sen


doğru bir şey yapmadın. Vallahi! Senin işlediğin günahtan do­
layı Resulullah'ın başkalarına yaptığı gibi, senin için de istiğ­
far etmesi yeterliydi. Hz. Peygamber onların mazeretini kabul
etti ve onlar için istiğfar etti," dediler ve beni o kadar kınadılar
206 KitAbü'l-Meğdzf

ki Resulullah'a gidip kendimi yalanlamayı düşündüm. Sonra


onlara: "Benden başka, söylediğim gibisini söyleyen veya ma­
zereti olmadan gelmediğini bildiren biri var mı?" diye sorun­
ca, onlar: "Evet," dediler. Ben: "Kim?" deyince: "Hilal b. Ümey­
ye el-Vakiti ve Rabia b. Murara el-1\mri" deyip Bedir Savaşına
katılan, salih iki adamın benim gibi özür beyan ettiklerini, on­
lara da bana söylenenin aynısının dendiğini söylediler.
Resulullah bizimle konuşulmasına yasak koydu. Biz halkın
içine çıkıyoruz, kimse bizimle konuşmuyor, kimse bize selam
vermiyor ve selamımızı almıyordu. Kırk gün böyle geçtikten
sonra Resulullah'ın elçisi gelip: "Hanımlarınızdan uzaklaşın,"
dedi. Hilal b. Ümeyye'nin hanımı Resulullah'a gelip: "Kocam
ihtiyardır ve gözleri zayıftır. Ona yemeğini yapmamı istemi­
yor musun?" dedi. Resulullah "Hayır (yapabilirsin) ama sana
yaklaşmasın," dedi. Kadın: "Vallahi, benden yana hiçbir ilgisi
kalmamıştır. O günden bugüne hala ağlıyor," dedi.
Ailemden bazdan bana: "Hilal b. Ümeyye'nin hanımının
yaptığı gibi sen de hanımın için Resulullah'tan izin istesen. Re­
sulullah ona kocasına hizmet etmesi için izin verdi," dediler.
Ben: "Allah'a yemin olsun! Bunun için Resulullah'tan izin ala­
mam. İzin alacak olsam bile Resulullah'ın ne söyleyeceğini bil­
miyorum. Hilal, yaşlı birisidir, ben ise genç bir adamım;' dedim
ve hanımıma: 'J\.llah, hakkımdaki hükmünü verene kadar aile­
nin yanına git;' dedim. Biz, kimse bizle konuşmaksızın ve sela­
mımızı dahi almadan insanların arasında dolaşmaya 'başladık.
Gittim, amcamın oğullarından birinin bahçesindeki duva­
rına tırmanıp (bahçeye girdim) amcaoğluna selam verdim.
Selamımı almak için dudaklarını bile kıpırdatmadı. Ben: "Onu
ayıpladım! Allah'ı ve Resulünü sevdiğimi bilmiyor musun?"
deyince, benimle bir söz bile söylemedi. Sonra yine gelip aynı
şeyleri söyledim, ama cevap vermedi. (Ancak) Üçüncü veya
dördüncü gelişimde: 'J\llah ve Resulü en iyi bilendir," dedi.
Çıktım, çarşıda yürürken insanlar eliyle beni işaret ediyor­
du. Bir an Şam Nabatilerinden birinin beni sorduğunu gördüm.
insanlar adama beni işaret etmeye başladı ve adam bana gelip,
Kitdbü'l-Meğtızr 207

kavmime mensup ve Şam'da ikamet etmekte olan bazı kişiler­


den bir mektup verdi. Mektupta şöyle yazmaktaydı: ·�rkadaşı­
nın sana ne yaptığı, verdiği sıkıntı ve katı davrandığı bize ulaştı.
Bize katıl, Allah seni değerinin bilinmediği ve hakkının çiğnen­
diği bir yerde yaşayasın diye yaratmamıştır. Malımızı seninle
paylaşalım." Mektubu okuyunca: "Biz Allah'a aidiz ve ona dönü­
cüyüz (/nna lillah ve ileyhi racian). Kafirler bana gözünü dikti,"
dedim ve bir tandıra gidip mektubu yaktım.
Allah'a yemin olsun ki, Yüce Allah'ın buyurmuş olduğu o
hal üzereydim. Bütün genişliğine rağmen yeryüzü bize dar
gelmişti ve içimiz daralmıştı. Bizimle konuşulmasının yasak­
landığı ellinci günün sabahı Resulullah'a tövbemizin kabul
edildiği vahyedildi. Sonra Resulullah sabah namazını kıldığı
zaman, Yüce Allah'ın tövbemizi kabul ettiğini ilan etti ve in­
sanlar bizi müjdelemeye geldi. Bir adam da at üstünde bana
doğru koştu. Eslemlilerden birisi de bana doğru koştu. Sonra
tepeye çıktı. Ses attan daha hızlı gelmişti. Adam: "Ey Ka'b b.
Malik! Sana müjdeler olsun!" dedi. Ben secdeye kapandım ve
kurtuluşun geldiğini anladım. Sesini işittiğim kişi gelince ver­
diği müjdeye karşılık kendisine iki giysi verdim. Allah'a yemin
olsun ki! O gün bu ikisinden başka elbisem yoktu.
İki elbise ödünç alıp Resulullah'a doğru yola çıktım. İn­
sanlar beni bölük bölük karşıladı. Allah'ın tövbemi kabul et­
mesini kutladılar. Resulullah'ın yanına girdiğimde Talha b.
Ubeydillah kalkıp koşarak benimle tokalaşıp kutladı. Muha­
cirlerden, onun dışında kalkan da olmadı." Ka'b, Talha'nın bu
hareketini hiç unutmadı. Gidip Resulullah'ın önünde durdum,
Hz. Peygamber'in yüzü ay parçası gibiydi. Resulullah sevin­
diğinde yüzü böyle nurlanırdı. Hz. Peygamber bana: "Gel ey
Ka'b! Annenin seni doğurduğu günden beri geçirdiğin en ha­
yırlı gününü kutlarım," diye seslendi. Ben: "Bu müjde senden
mi, yoksa Allah'tan mı?" diye sorunca, Resulullah ·�ııah'tan.
Siz doğru söylediniz, Allah da sizi onayladı," buyurdu.
Ben dedim ki: "Mazhar olduğum bu af sebebiyle bütün ma­
lımı Allah ve Resulü'ne bağışlıyorum." Resulullah "Malının bir
208 Kitdbü'l-Meğdzf

bölümünü kendine ayır," deyince, ben: "Hayber'deki hissemi


kendime ayırırım," dedim.
Allah'a yemin olsun ki! Yüce Allah, doğru söylediğim için
beni lütuflandırdığı şeyle hiçbir kimseyi taltif etmedi.
474. Gunder-Şu 'be-Hakem-Mus'ab b. Sa'd-Sa'd

Resulullah Tebuk gazvesine çıkınca Hz. Ali'yi Medine'de,


kadın ve çocukların yanında bıraktı. Hz. Ali: "Ya Resulullah!
Beni kadınların ve çocukların yanında mı bırakıyorsun?" dedi.
Hz. Peygamber buyurdu ki: "Benim yanımdaki konumunun,
HarOn'un MO.sa'nın yanındaki konumu gibi olmasına razı değil
misin? Ne var ki benden sonra bir peygamber gelmeyecektir.''
475. Yezid b. Hanln-Said b. Ebi Anlbe-Mılsa-Hasan

Hz. Osman, TebOk gazvesinde Resulullah'a bir miktar di­


nar getirince, Resulullah dinarları avucunda çevirip: "Bundan
sonra Osman'a yaptıklarından ötürü bir sorumluluk yoktur;'
buyurdu.
476. Yezid b. Hanln-Humeyd-Enes

Resulullah TebOk Gazvesinden dönüp Medine'ye yaklaştı­


ğı zaman: "Medine' de öyle topluluklar vardır ki, hangi yoldan
gitseniz, hangi vadiyi geçseniz sizinle birlikte olurlar," buyur­
du. Sahabe: "Ya Resulullah! Onlar Medine'deler mi?" diye so­
runca Hz. Peygamber "Evet onlar Medine'dedir. Mazeretleri
onları alıkoydu," buyurdu.
477. Hüşeym-Daviıd b. Amr-Bişr b. Ubeydullah el-Hadrami-Ebil İdris el-Hav­
lani-Avf b. Malik el-Eşcai

Resulullah, Tebuk Gazvesinde, misafirler için üç gün üç


gece, mukim olanlar için ise bir gün bir gece ayakkabılara
meshedilmesini emretti.
478. Ca'fer b. Avn ve Mes'ıldi-lsmail b. Evsat-Muhammed b. Ebi'l-Kebşe el-En­
mari-Babası

Tebuk Gazvesi'nde insanlar Hicr halkının yaşadığı yere


(tarihi kalıntılara) girmek için yarışıp oraya girdiler. Bu du­
rum Resulullah'a ulaşınca: "Es-salatu camia (Namaz için top­
lanın)," diye seslenilmesini emretti. O devesini tutmuş bir
Kitdbü'l-MeğlJ.zf 209

haldeyken ben yanına girdim. Şöyle diyordu: '�llah'ın kendi­


lerine gazab ettiği bir kavmin toprağına neden giriyorsunuz!"
Bir adam: "Hallerine hayret ettiğimiz için ey Allah'ın Resulü"
dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Size bundan daha hay­
ret verici bir şeyi haber vereyim mi? Sizden bir adam, sizden
önceki toplulukların durumları ile sizden sonra olacak hadi­
selerin haberlerini size anlatıyor. Doğru yolu tutup doğru iş­
ler yapın! Zira sizi cezalandırmak Yüce Allah için önemli bir iş
değildir. Yüce Allah kendi nefislerinden hiçbir azabı geri sava­
mayan bir kavim gönderecektir."
Haksız Bir Öldürme
Abdullah b. Ebi Hadrad el-Eslemi'nin Hadisi
479. EbQ Halid el-Ahmer-lbn ishak-Yezid b. Abdullah b. Kusayt-Ka'ka' b. Abdil­
lah b. Ebi Hadrad el-Eslemi-Babası Abullah b. Ebi Hadrad

Resulullah bizi askeri bir birlikle idam denilen yere gön­


derdi. Biz Amir b. el-Adbat'la karşılaştık ve bizi İslami selamla
selamladı. Bu yüzden biz de onu öldürmekten çekindik. Fakat
Muhallim b. Cessame, saldırıp onu öldürdü. Onu öldürünce
bir devesiyle, az miktardaki eşya ve malını aldı. Geri döndüğü­
müz zaman durumu Resulullah'a bildirip meseleyi anlatınca
şu ayet nazil oldu: "Ey inananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz
vakit, her şeyi iyice anlaym. Size, müslüman olduğunu bildire­
ne, dünya hayatmm geçici menfaatine göz dikerek: "Sen mümin
değilsin" demeyin "76...

İbn İshak, Muhammed b. Ca'fer'den, o da Zeyd b. Dumay­


ra'dan naklediyor: Resulullah ile beraber Huneyn'de bulunan
babam ve amcam şöyle anlattılar: Hz. Peygamber öğle nama­
zını kıldıktan sonra bir ağacın altında oturdu. Hindif (kabile­
sin)in lideri olan Akra b. Habis Resulullah'ın karşısına dikilip
Muhallim'i savundu. Kaba birisi olan Uyeyne b. Hısn Amir b.
el-Adbat el-Kaysi'nın kanını istiyordu. Uyeyne şöyle diyordu:
"Onun kadınlarına, benim kadınlarıma tattırdığı hüznü tattı­
racağım." Resulullah "Diyeti kabul eder misiniz?" diye sorun­
ca, bunu kabul etmediler. Leys kabilesinden Mukeytil denen

76 Nisa, 4/94.
210 Kitiibü'l-Meğdzf

bir adam kalkıp: "Vallahi ey Allah'ın Resulü! islam'ın ilk döne­


mi olan bu dönemde Amir'in bu şekilde öldürülmesini, içmek
için su başına gelen koyun sürüsünden öndeki koyunların vu­
rulması, geridekilerin ise kaçması durumuna benzetiyorum.
Şimdilik (onun öldürülmesine) hükmet, yarın (daha sonra
da böylesi durumlarda) bu hükmü değiştir," dedi. Resulullah
"Sefer sırasında size elli, döndüğümüz zaman da elli (deve)
vereceğiz," buyurunca onlar da diyeti kabul ettiler.
Ravi der ki: 'l\.rkadaşınızı getirin de Resulullah onun için
bağışlanma dilesin," dediklerinde, onu getirdiler. Adamın
üzerinde öldürülmeye hazırlanmış bir elbiseyle getirilip Re­
sulullah'ın önünde oturtulunca, Hz. Peygamber 'l\.dın nedir?"
diye sordu. Adam: "Muhallim b. Cessame" deyince Resulullah
(ravi ellerini kaldırmış olarak tasvir etti) : 'l\.llah'ım! Muhal­
lim b. Cessame'yi bağışlama!" dedi. Biz aramızda: "Resulullah
açıktan böyle dedi, ama içinden Muhallim için bağışlanma di­
lemiştir;' şeklinde konuştuk.
İbn ishak, Amr b. Ubeyd'den, o da Hasan'dan naklediyor:
Resulullah Muhallim'e: "İman ettiğini ikrar ettirdin, sonra öl­
dürdün ha!" dedi. Vallahi Muhallim yedi gün sonra öldü. Ha­
san'ın Allah adına yemin ederek şöyle dediğini duydum: Üç
defa defnedilmesine rağmen her defnedilişinde toprak onu
kustu. Sonunda onu iki dağın arasına atıp üzerine taş yığdılar
ve vahşi hayvanlar gelip cesedini yediler. Bu durum Resulul­
lah'a anlatılınca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Vallahi, yer,
ondan çok daha kötülerin üzerini örtmüştür. Lakin Allah, ara­
nızdaki (adam öldürme) yasağı hakkında, size gösterdiği bu
olayla haber vermek istemiştir."
Necran Hakkında
Necran Ahalisi (Hıristiyanları) Hakkındaki Rivayetler
ve Resulullah'ın Onlar Hakkındaki isteği
480. Cerir-Mugire-Şa'bi

Resulullah Necranhlarla mülaane yapmak istediği zaman,


onlar cizye vermeyi kabul ettiler. Bunun üzerine Resulul­
lah şöyle buyurdu: "Müjdeci (Cibril) bana gelip "Necranhlar
Kitdbü'l-Meğdzf 211

mulaaneyi kabul etselerdi ağaçlarındaki kuşlar veya ağaçla­


nndaki serçeler dahil hepsi helak olacaklardı," dedi." Hz. Pey­
gamber sabah vakti Necranlıların yanına çıkarken Hasan ve
Hüseyin'in elinden tutmuş, Fatıma ise ardında yürüyordu.
481. Atran-Abdulv.ihid b. Ziyad-MucAlid b. Said-Şa'bi

Resulullah Hıristiyan olan Necranlılara yazdı: "Sizden kim


faizle alışveriş yaparsa onun zimmeti kalkmış olur."
482. Ebu HAiid el-Ahmer-Yahya b. Said

Hz. Ömer, Necranlılardan Yahudi ve Hıristiyanları toprak­


lanndan çıkararak arazilerini ve bağlannı satın aldı. Bu tar­
laları kendi sığırlan ve sabanlarıyla işleyenlere ürünün üçte
ikisini verip, birini Ömer'e (kendine) aldı. Eğer Ömer tohu­
munu verdiyse araziden mahsulün yansını aldı. Hurma ağaç­
lanndan ise bunları işleyenlere beşte bir pay verdi. Kendisi
beşte dört aldı. Bağlan ise mahsulün üçte biri karşılığı verdi
ve kendisi üçte ikisini aldı.
483. Veki'-A'meş-SAlim

Necranlılar kırk bin kişiye ulaşmıştı ve Hz. Ömer onlann


Müslümanlara saldırmasından korkuyordu. Necranlılar bir­
birlerine kıskançlık beslemeye başladılar. Hz. Ömer'e gittiler:
"Biz birbirimizi kıskanmaya başladık. Bizi buradan sür," dedi­
ler. Resulullah Necranlıların topraklarından sürülmemesine
dair onlara bir mektup yazmıştı. Hz. Ömer Necranlıların bu
sözünü fırsat bilip onları sürgün etti. Sonradan pişman olan
Necranlılar, Hz. Ömer'e gelip: "Bizim (tekrar memleketimiz­
de) yerleşmemize izin ver" dediler; ancak Hz. Ömer bu istek­
lerini kabul etmedi. Hz. Ali hilafete gelince yanına gidip: "Ey
mü'minlerin emiri! Yönetimdeki konumun ve Peygamberin
yanındaki şefaat hakkın aşkına yurdumuza geri dönmemize
izin ver!" dediler. Ali bu tekliflerini kabul etmedi ve onlara:
"Yazıklar olsun size! Ömer isabetli görüşe sahip birisiydi!"
dedi.
Salim dedi ki: "Necranlılar, "Eğer Hz. Ali'nin içinde, Hz.
Ömer'e karşı (menfi) bir şey varsa, bunu fırsat bilir ve Nec­
ranlıların isteğini yerine getirir" diye düşünüyorlardı.
212 Kitflbü'l-Meğtizf

484. Abdurrahim b. Süleyman-Zekeriya-EbQ ishak-Sıla b. Züfer-Huzeyfe

Necran Hıristiyanlarının piskoposlarından Akib ve Seyyid,


Resulullah'a gelip: "Bizimle, hakikaten emin birisini gönder"
dediler. Hz. Peygamber "Sizinle hakikaten emin birisini gön­
dereceğim," deyince, Resulullah'ın ashabı (kendilerini seçer
umuduyla) öne çıktılar. Resulullah "Kalk ey Ebu Ubeyde b.
el-Cerrah," dedi ve onu Necranlılarla beraber gönderdi.
485. Abdullah b. ldris-Babası-Semmak-Alkame b. Vail-Mugire b. Şu'be

Resulullah beni, Necran'a gönderdi. Bana şöyle dediler:


Siz: "Ey Harun'un kız kardeşi!"77 diye okuyorsunuz. Halbuki
Hz. Musa ile Hz. İsa arasında şu kadar sene var." Ben ne cevap
vereceğimi bilemedim. Ta ki Resulullah'a dönüp sordum. Hz.
Peygamber bana: '"'Onlar peygamberlerinin ve kendilerinden
önceki salihlerin isimlerini ad olarak veriyorlardı", diyemedin
mi?" dedi.
486. Ma'mer-Babası-Katade

Resulullah Necran piskoposuna: "Ey Ebu'l-Haris! Müslü­


man ol," deyince, piskopos: "Ben müslümanım," karşılığını
verdi. Resulullah: "Ey Ebu'l-Haris! Müslüman 01;· deyince,
piskopos: "Ben senden önce Müslüman oldum," dedi. Resulul­
lah "Yalan söyledin. Üç şey senin Müslüman olmana manidir:
Allah'a çocuk isnad etmen, domuz eti yemen ve içki içmen,"
buyurdu.
Resulullah'ın Vefab
487. lbn Fudayl-Babası-Nafi-lbn Ömer

Resulullah vefat ettiği zaman Hz. Ebu Bekir Medine'nin bir


tarafındaydı. Geldi, üzeri örtülmüş olan Resulullah'ın yanına
girerek ağzını Resulullah'ın alnına koyup öpmeye başladı ve
ağlayarak şöyle diyordu: ·�nam babam sana feda olsun! Sen
sağ iken de güzeldin, ölü iken de güzelsin!" Dışarıya çıktı. Hz.
Ömer'e rastladı. Hz. Ömer şöyle diyordu: "Resulullah ölmedi
ve Allah münafıkları öldürmeden ve alçaltmadan da ölmez.''
Münafıklar Resulullah'ın vefatıyla müjdelenmişlerdi. Hz. Ebu

77 Meryem, 19fl8.
KitlJbü'l-Meğdzf 213

Bekir, Hz. Ömer'e: "Ey adam! Kendine gel! Resulullah vefat


etti. Sen Allah'ın: "Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecek­
ler." (Zümer, 39/30) "Senden önce de hiçbir insam ölümsüz kıl­
madık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı?" (Enbiya, 2 1/34)
buyurduğunu duymadın mı?" dedi. Sonra minbere doğru gel­
di ve çıktı, Allah'a hamdü sena ettikten sonra şöyle dedi: "Ey
insanlar! Eğer Muhammed sizin ilahınızsa, bilin ki, ilahınız
olan Muhammed öldü. Eğer sizin ilahınız gökyüzündeki (Al­
lah) ise bilin ki O ölmedi." Sonra Hz. Ebu Bekir şu ayeti sonu­
na kadar okudu: "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan
önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye
mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Al­
lah şükredenlerin mükafatım verecektir.'"8 Müslümanlar bunu
duyunca verilen müjdeye çok sevindiler. Münafıkları ise bir
keder aldı.
Abdullah b. Ömer der ki: "Nefsim elinde olana yemin ede­
rim ki, sanki yüzlerimizde bir perde vardı da bu ayeti işitince
kalktı."
488. id b. Yunus-lbn Cüreyc-Babası

Resulullah'ı nereye defnedecekleri konusunda şüpheye


düşünce Hz. Ebu Bekir şöyle dedi: Hz. Peygamber'in şöyle de­
diğini duydum: "Vefat eden peygamber yerinden kaldırılmaz
ve vefat ettiği yerde defnedilir." Resulullah'ın yatağını bir ke­
nara çektiler ve yatağının olduğu yeri kazdılar.
489. lbn ldris-lsmail b. Ehi Halid-Kays b. Ebi Hazim-Cerir

Yemen'de idim. (Dönerken) Yemenli iki adamla karşılaş­


tım biri Zu Kela, diğeri ise Zu Amr idi. Onlara Resulullah'tan
bahsetmeye başladım. Onlar: "Eğer söylediğin doğruysa, ar­
kadaşının üç gün önce vefat ettiği hususunda ne dersin?" de­
diler. Bunlarla beraber Medine'ye gelirken yolun bir yerinde
Medine'den birkaç atlı bize rastladı. Bunlara sorduğumuzda:
"Resulullah vefat etti ve Hz. Ebu Bekir halife seçildi. Halk bu
seçimden memnun," dediler. Bunun üzerine Yemenliler bana:
'l\rkadaşına (Hz. Ebu Bekir) geldiğimizi ve Allah dilerse tek-

78 Al-i lmr.in, 3/144.


214 Kitdbü'l-MeAdzt

rar geleceğimizi haber ver;• dediler ve Yemen'e geri döndüler.


Hz. Ebu Bekir'e onlardan bahsettim. Hz. Ebu Bekir: "Neden
onları getirmedin?" dedi.
Daha sonra ZQ Amr bana dedi ki: "Ey Cerir! Senin benim
üzerimde bir iyiliğin var. Ben de sana bir şey söyleyeceğim: Siz
Araplar bir emir vefat ettiğinde yerine birisini tayin ettiğiniz
müddetçe hayır üzeresiniz. Eğer emirlik işi kılıçla elde edilme­
ye başlanırsa bunlar artık kral olurlar. Sonra bunlar krallann
kızdığı gibi kızarlar ve razı olduklan gibi razı olurlar."
490. Ca'fer b. Avn-lbn Cureyc-Ata

Öğrendiğimize göre Resulullah vefat ettiği zaman insanlar


gelip cenaze namazını kılıyorlar sonra çıkıyorlar, başka biri­
leri girip namazı kılıyordu. Ata'ya: "Resulu�lah'ın cenaze na­
mazını kılıp onun için dua mı ediyorlardı?" diye sorduğumda,
"Namaz kılıp mağfiret diliyorlar," karşılığını verdi.
49 1. Hafs (b. Cıy.\s)-Ca'fer-Babası (Muhammed el-Bakır)

Resulullah'ın cenaze namazında imamlık yapılmadı. Halk,


grup grup girip namazını kılıp çıkıyordu.
492. EbQ Osame-Süfy.\n-Kays b. Müslim-Tank b. Şihab

Resulullah vefat ettiği zaman Ümmü Eymen ağlamaya baş­


ladı. "Ey Ümmü Eymen! Neden ağlıyorsun?" diye sorulunca:
"Gökyüzünden gelen haberin (vahyin) kesildi diye ağlıyo­
rum," karşılığını verdi.
493. EbQ Osame-Sülyman b. el-Mugire-Sabit-Enes

Resulullah vefat ettiği zaman Hz. Ebu Bekir, Ömer'e veya


Hz. Ömer Ebu Bekir'e: "Haydi Ümmü Eymen'e gidelim," dedi.
Ümmü Eymen'e gittiklerinde, Ümmü Eymen ağlamaya başla­
dı. Ona: "Ey Ümmü Eymen! Allah'ın katında olan, Resulullah
için daha hayırlıdır?" dediler. Ümmü Eymen: "Ben, Allah ka­
tında olanın Resulullah için daha hayırlı olduğunu biliyorum.
Ben, gökyüzünden gelen haber (vahiy) kesildi diye ağlıyo­
rum," cevabını verdi. Ümmü Eymen'in sözleri ikisini de duy­
gulandırdı ve onlar da ağlamaya başladılar.
494. Hafs (b. Cıyas)-Ca'fer-Babası (M. el-Bakır)
Kitdbü'l-Meğdzf 2 15

Resulullah vefat ettikten sonra Safiyye çıkıp Resulullah'ın


elbisesine işaret ederek (ona hitap eder şekilde) şöyle dedi:
"Senden sonra öyle haberler ve karışıklıklar oldu ki; eğer
sen bunlara şahit olsaydın bu sıkıntılar çok olmazdı."
495. Abdula'la-Ma'mer-Zühri-Said b. el-Museyyeb

Resulullah'ın defin ve tekfin/kefenleme işini birçok kimse­


nin yanı sıra şu dört kişi üstlendi: Hz. Ali, Abbas, Fadl ve Re­
sulullah'ın azatlısı Salih. Resulullah'ın mezarını lahd şeklinde
kazdılar ve kabre tuğlaları dik bir şekilde dizdiler.
496. Veki'-lsmail b. Ebi Halid-Amir

Amir(-i Şa'bi) der ki Mezara Hz. Ali, Fadl ve Usame girdiler.


Şa'bi, Merhab'dan -veya ibn Ebi Merhab'dan- nakleder: Ab­
durrahman b. Avf da onlarla beraber kabre girdi.
497. lbn ldris-lsmail-Şa'bi

Resulullah'ı Hz. Ali, Fadl ve Usame yıkadılar. İbn Ebi Mer­


hab, bana, Abdurrahman b. Avf'ın da onlarla birlikte kabre
girdiğini söyledi.
Şa'bi der ki: "Ölüye ailesinden başka kim yaklaşabilir ki?"
ibn İdris'in hadisinde, İbn Ebi Halid bildiriyor: Hz Ali şöyle
demeye başladı: ·�nam babam sana feda olsun! Sağ iken de,
ölü iken de güzelsin"
498. Abdullah b. ldris-lbn Cüreyc-Muhammed b. Ali

Resulullah yıkandığında üzerinde bir gömlek vardı. Yıkama


işini Hz. Ali üstlendi. Onu Fadl tuttu, Abbas ise su döktü. Fadl,
Resulullah'ı kucakladığı zaman kendi kendine: "Beni rahat­
lat! Atardamarımı kopardın. Üzerime bir ağırlığın çöktüğünü
hissediyorum," demeye başladı. Resulullah Kuba'da bulunan
Eris kuyusu denilen Sa'd b. Hayseme'nin kuyusundan yıkandı.
Ravi der ki: "Vallahi! Ben o kuyudan içtim ve yıkandım."
499. Abdula'la ve lbn Mubarek-Ma'mer-Zühri-Said b. el-Müseyyeb

Hz. Ali, ölülerde görülen emarelerden Resulullah'ta da gör­


meyi bekliyordu. Lakin hiçbirinin Resulullah'ta olmadığını
216 Kitdbü'l-Meğdzf

gördü ve: ''Annem babam sana feda olsun! Sen sağ iken de, ölü
iken de ne kadar temizsin," dedi.
500. Yahya b. Said-Ca'fer-Babası (M. el-Bakır)

Resulullah'ı yıkayacakları zaman üzerinde bir gömlek var­


dı. Onu çıkarmak istediklerinde evde: "Gömleği çıkarmayı­
nız;• diye bir ses duydular.
501. Yahya b. Said-Süfyan-Musa b. Ehi Aişe-Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe-Hz.
Aişe ve lbn Abbas

Hz. Ebu Bekir, Resulullah'ı vefatının ardından onu öptü.


502. Abdülaziz b. Eban b. Osman-Ma 'mer-Zühri-Enes

Resulullah vefat ettiği zaman insanlar ağlayınca Hz. Ömer,


Mescid'de konuşma yapmak için kalkarak: "Hiç kimsenin
Muhammed'in öldüğünü iddia ettiğini duymayacağım. Allah,
katına Musa'yı çağırdığı gibi, onu da çağırdı. Allah Musa'yı ka­
tına çağırmış ve Hz. Musa kırk gün kavminden ayrı kalmıştı.
Allah'a yemin olsun ki! Resulullah'ın öldüğünü ileri sürenle­
rin ellerinin ve ayaklarının kesilmesini istiyorum."
503. Hatim b. lsmail-Üneys b. Ehi Yahya-Babası-Ebu Said el-Hudri

Resulullah ölümüne sebep olan hastalığı vaktinde biz Mes­


cid'de otururken başını bir bez parçasıyla sarmış bir şekilde
yanımıza geldi. Minbere doğru yönelip ona çıkınca biz de arka­
sından gittik. Sonra şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olana yemin
olsun ki şu an Havz'ın başında duruyor gibiyim." Resulullah de­
vamla şöyle buyurdu: "Bir kula dünya ve onun güzellikleri arz
edildi, ama o ahireti tercih etti." Resulullah'ın bu sözünü yalnız­
ca Hz. Ebu Bekir anladı ve gözleri yaşararak : ''Annem babam
sana feda olsun! Biz sana babalarımızı, analarımızı, canlarımızı
ve mallarımızı feda ederiz;• dedi. Hz. Peygamber sonra indi ve
vefat edene kadar bir daha da (minbere) çıkmadı.
504. Hatim (b. lsmail)-Ca'fer-Babası (M. el-Bakır)

Resulullah ağırlaşınca: "Yarın nerede (hangi hanımımda)


olacağım," dedi. Kendisine: "Falanın yanında;• dediklerinde
Hz. Peygamber "Öbür gün nerede olacağım?" dedi. Yine: "Fa­
lanın yanında," cevabını verdiler ve hanımları, Resulullah'ın
Kitdbü'l-Meğdzf 217

Hz. Aişe'nin yanında kalmak istediğini fark ederek: "Ya Resu­


lullah! Biz günlerimizi kardeşimiz Aişe'ye bağışladık;' dediler.
SOS. Hüseyin b. Ali-Zaide-MOsa b. Ehi Aişe-Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe

Hz. Aişe'ye gidip: "Bana Resulullah'ın hastalığından bah­


set," dedim. Hz. Aişe "Tamam" dedi ve şöyle anlattı: Resulul­
lah ağırlaşınca, kendinden geçti. Ayılınca: "Benim için leğene
su koyunuz," buyurdu. Leğene su koyduğumuzda yıkandı.
Ayağa kalkmak isteyince bayıldı. Sonra ayılınca yine: "Benim
için leğene su koyunuz," buyurdu. Biz leğene su koyunca bir
daha yıkandı. Ayağa kalkmak isteyince bir daha bayıldı. Son­
ra ayılınca: Sonra ayılınca yine: "Benim için leğene su koyu­
nuz," buyurdu. Biz leğene su koyunca bir daha yıkandı. Ayağa
kalkmak isteyince bir daha bayıldı. Sonra ayılınca: "İnsanlar
namaz kıldılar mı?" diye sordu. Biz: "Hayır ey Allah'ın Resu­
lü! Seni bekliyorlar;' dedik. Bu sırada insanlar kendilerine son
yatsı namazını kıldırması için Resulullah'ı bekliyorlardı.
Hz. Peygamber yine yıkandı ve yine bayıldı. Kendine geldi­
ğinde: "İnsanlar namaz kıldı mı?" diye sordu. Biz: "Hayır;' de­
yince Resulullah Hz. Ebu Bekir'e haber gönderip halka namaz
kıldırmasını söyledi. Resulullah'ın gönderdiği kişi Hz. Ebu Be­
kir'e gelip: "Hz. Peygamber insanlara namaz kıldırmanı emre­
diyor," deyince Hz. Ebu Bekir: "Ey Ömer! İnsanlara namaz kıl­
dır," dedi. Hz. Ömer: "Sen buna daha layıksın. Zira Resulullah
sana namaz kıldırman için haber gönderdi," deyince Hz. Ebu
Bekir o günlerde insanlara namaz kıldırdı.
Sonra Resulullah kendinde bir hafiflik hissedince Abbas ve
bir başka kişinin arasında (desteğiyle) öğle namazı için çıktı
ve onlara: "Beni sağında oturtunuz;' buyurdu. Hz. Ebu Bekir,
Resulullah'ın sesini duyunca geri çekilmek istedi, ama Resu­
lullah ona yerinde kalmasını emretti. Resulullah'ı Hz. Ebu Be­
kir'in sağına oturttul ar. Hz. EbO Bekir oturarak namaz kılan
Resulullah'a uyarak namaz kılarken insanlar da Hz. EbO Be­
kir'e uyarak kıldılar.
İbn Abbas'a gidip: "Sana, Hz. Aişe'nin bana anlattığı bir
şeyi anlatayım mı?" dediğimde: ·�nlat bakalım," dedi. Ben Hz.
218 Kit:dbü'l-Meğdzf

Aişe'nin anlattıklannı ona aktarınca hiçbir şeye itiraz etmedi,


sadece: "Resulullah'ı taşıyan diğer şahsın kim olduğunu söy­
ledi mi?" diye sordu. Ben: "Hayır," dediğimde ise: "O kişi Hz.
Ali idi," dedi.
506. Atran-Vıiheyb-Dc\vQd-Nadra-EbQ Said

Resulullah vefat ettiği zaman Ensann hatipleri kalktılar. iç­


lerinden bir adam şöyle dedi: "Ey Muhacirler! Resulullah siz­
lerden birini bir yere gönderdiği zaman, bizden de bir adamı
onun yanına katardı. Hilafet işini sizden bir kişi, bizden de bir
kişinin üstlenmesi görüşündeyiz." Ensarın hatipleri de bunu
destekler şeyler söylediler: Zeyd b. Sabit kalkarak: "Resulullah
Muhacirlerden idi. imam da Muhacirlerden olur. Biz de Resu­
lullah'ın yardımcılan olduğumuz gibi bu imamın yardımcıları
oluruz," dedi. Hz. EbO. Bekir kalkıp: ·�nah size hayırlı müka­
fatlar versin ey Ensar topluluğu! Bu sözünüzde sizleri sabit
kılsın! Allah'a yemin olsun ki, bundan başka türlü (bir şey)
yapsaydınız, sizinle anlaşamazdık!" dedi.
507. Halid b. Mahled-Süleyman b. Bilal-Abdurrahman b. Harmele-Sa 'id b.
el-Müseyyeb

Resulullah vefat ettiği zaman sedirine kondu. İnsanlar


grup grup yanına girerek namazını kılıp çıkıyorlar ve kimse
onlara imamlık yapmıyordu. Resulullah pazartesi günü vefat
etti ve sah günü defnedildi.
Hz. Ebii Bekir'in Hilafeti
Hz. Ebı1 Bekir'in Hilafeti ve İrtidad Edenlerle Mücadelesi
508. Gunder-Şu'be-Sa 'd b. lbrahim-Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe-lbn Ab­
bas-Abdurrahman b. Avf

Hz. Ömer, hac yaptı. Halka bir hutbe vermek istedi. Abdur­
rahman b. Avf: "Halkın akılsız ve ayak takımı toplanmışlar.
Sen Medine'ye gelinceye kadar ertele," dedi. (lbn Avf der ki) :
"Medine'ye geldiğimde minbere yakın bir yere geldim ve Hz.
Ömer'in şöyle dediğini duydum: "Bazı insanların: "Ebı1 Be­
kir'in hilafeti oldubittiye geldi," dediğini öğrendim. Onun hi­
lafeti oldubittiye gelmiş bile olsa Yüce Allah onunla gelecek
KitfJbü'l-Meğlizf 219

olan kötülükleri savdı. Şunu bilin ki hilafet ancak danışmayla


olur."
509. Abdüla'l�-lbn lsMk-Abdulmelik b. Ebi Bekr-Zühri

Mina'da, Ömer b. el-Hattab ile birlikteyken ben Abdur­


rahman b. Avf'ın yanına gidip ona Kur'an öğretiyordum. (Bir
keresinde) evine gittiğimde onu bulamadım ve bana: "O, mü­
minlerin emirinin yanındadır," dendi. Gelinceye kadar bek­
ledim. Sonra bana: "Bu gün (Ömer) öyle kızdı ki, daha önce
böyle kızdığını görmedim," dedi. Ben: "Neden?" diye sorunca
şöyle dedi: "iki kişinin Hz. EbQ Bekir'e biat edilişinden bahse­
dip: "Vallahi! O biat oldubittiye gelmişti." Bu kişi öldüğünde
birinin kalkıp da istediği kişinin elini tutarak ona biat edip
böylece hilafet işinin her zaman oldubitti şeklinde sürmesi­
ni kim engelleyebilir," dediler. Hz. Ömer halkla konuşmak için
davrandı, ama ben şöyle dedim: ''Yapma ey müminlerin emiri!
Sen Arapların hepsinin bir arada toplandığı bir yerdesin. Sen
bir söz söylediğin zaman bu söz alınıp bütün yeryüzüne yayı­
lır ve artık bu sebeple ne olacağını idrak edemezsin. Onun için
bu konuda seni ilgilendiren kişiler Medine'ye döneceklerini
bildiğin kişilerdir."
Medine'ye geldiğimiz zaman ben hicret için gitmiştim. Gi­
dip Minber'in sağ kenarında oturdum. Said b. Zeyd b. Amr b.
Nufeyl de geldi ve benimle beraber oturdu. Ben: "Hz. Ömer bu
gün öyle bir konuşma yapacak ki; hilafete geldiği günden bu
yana böyle bir konuşma yapmamış olacak," dedim. Said: "Sen­
ce ne söyleyecek?" diye sorunca ben: "Duyacaksın," karşılığını
verdim.
İnsanlar toplanınca, Hz. Ömer çıkıp minbere oturdu, son­
ra Allah'a hamdü sena edip, Resulullah'ı da anıp ona salat ge­
tirdi ve sonra şöyle dedi: "Allah, Resulünü aramızda bıraktı.
Bu sırada helalleri ve haramları açıklayan vahiy kendisine
nazil oluyordu. Sonra Resulullah vefat etti. Yüce Allah onun
ruhuyla beraber (hükümlerden) dilediğini aldı, dilediğini de
bıraktı. Bunların bazısını uyguladık, bazısını ise uygulayama­
dık. Kur'an'dan okuduklarımız arasında: "Babalarınızdan yüz
220 Kitdbü'l-Meğlizf

çevirip onları inkar etmeyiniz. Her kim kendi babasını bırakıp


bir başkasına baba derse, nankörlük etmiş olur," ayeti de var­
dır. Recm ayeti de nazil olmuş ve Resulullah recmi uygulamış,
biz de onunla recmi tatbik etmiştik. Muhammed'in canı elin­
de olana yemin ederim ki; ben bu ayeti ezberledim, öğrendim
ve anladım. Eğer: "Ömer, Mushafa, onda olmayan şeyi yazdı,"
demeyecek olsalardı, onu ellerimle ben yazardım. Allah'ın da
emrettiği gibi; görülen hamilelik, zina edenin itirafı veya dü­
rüst şahitlerin olması şartıyla zina eden şahsa recm uygulanır.
Bazılarının, Ebu Bekir'in hilafetinin emrivakiye geldiğini
söylediklerini duydum. Vallahi öyle olsa bile Yüce Allah onun­
la hayırlar verdi ve gelecek olan kötülükleri def etti. Sizden
hanginize Ebu Bekir'e boyun eğildiği gibi boyun eğilir!
İnsanların meşguliyeti Resulullah'ın vefatı idi. Bize gelindi
ve: "Ensar, Beni Saide'de, Sa'd b. Ubade ile toplanmış ona biat
ediyorlar," denildi. Ben, Ebu Bekir ve Ebu Ubeyde b. el-Cer­
rah kalkıp onların islam'da tefrika (ayrılık) çıkarmasından
korkarak onlara doğru gittik. Bizi Ensardan dürüst birisi olan
Uveym b. Saide ve Ma'n b. Adiy karşıladı ve: "Nereye gidiyor­
sunuz?" dediler. Biz: "Durumlarından haberdar olduğumuz
kavminizin yanına;• deyince, onlar: "Geri dönünüz. Zira ora­
dan çıkacak olan hükme itiraz etmeyeceksiniz, istemediğiniz
bir şey de yapılmayacak," dediler; ama biz yine de gitmek iste­
dik. Ben bu sırada ne söyleyeceğimi kurguluyordum. Yanları­
na vardığımızda topluluk, Sa'd b. Ubade'nin etrafını çevirmiş­
lerdi. Sa'd ise hasta bir şekilde döşeğinde yatıyordu. Yanlarına
girdiğimizde konuştular, şöyle dediler: "Ey Kureyş topluluğu!
Sizden bir, bizden bir emir olsun.'' Hubab b. Münzir: "Ben (En­
sarın) kaşıntı gideren direği (yani görüşü alınan kişisi) ve
(meyvesinin çokluğundan dalı kırılmasın diye) destek verilen
hurmasıyım (görüşü destekleneniyim) ! Allah'a yemin olsun
ki, isterseniz onu (hilafeti) savaşa döndürebiliriz," dedi.
Hz. Ebu Bekir: "Yavaş olun!" dedi. Ben konuşmak isteyince:
"Sus ey Ömer!" deyip, Allah'a hamdü sena ederek şöyle dedi:
"Ey Ensar topluluğu! Allah'a yemin olsun ki! Sizin üstünlüğü-
KitfJbü'l-MeğfJzf 221

nüzü, İslam'da yaptıklarınızı ve üzerimizde bulunan hakkınızı


inkar etmiyoruz. Ama Kureyş'in Araplar içindeki yerinin baş­
ka bir kabilede bulunmadığını biliyorsunuz. Araplar ancak
Kureyş'ten birinin etrafında toplanırlar. Biz emir, siz ise vezir­
lersiniz. Allah'tan sakınınız, İslam'ı bölmeyiniz ve İslam' da ilk
tefrika çıkaran siz olmayınız. Şunu bilin ki ben şu iki kişiden
hangisine biat ederseniz razıyım," dedi ve benimle Ebu Ubey­
de b. el-Cerrah'ı (kastetti) : "Hangisine biat ederseniz ediniz.
Çünkü biat edeceğiniz kişi güvenilirdir," dedi.
(Hz. Ömer) şöyle devam etti: 'J\llah'a yemin olsun! Bir söz
dışında, Ebu Bekir, benim söylemek istediğim her şeyi söyle­
di. Benim için isyan olmayan bir sebeple öldürülüp dirilmem,
sonra yine öldürülüp tekrar dirilmem, içlerinde EbQ. Bekir'in
bulunduğu bir topluluğa liderlik yapmamdan daha sevimli­
dir."
(Hz. Ömer) anlatmaya devam etti: Sonra ben dedim ki: "Ey
Ensar topluluğu! Ey Müslümanlar! Resulullah'tan sonra, Hz.
EbQ. Bekir, bu işte insanların en layığı, mağarada bulunan iki
kişiden ikincisi, ilk ve en sağlam Müslümanlardandır." Sonra
elini tuttum. Ensardan bir kişi benden önce davranıp elini tu­
tarak ona biat etti. Sonra ben elini tutarak biat ettim ve halk
da ardımızdan biat etmeye başladı. (İzdihamdan dolayı) Sa'd
b. Ubade'ye doğru meyledilince insanlar: "Sa'd öldürüldü!"
dedi. Ben: "Onu öldürünüz. Allah onun canını alsın," dedim.
Sonra oradan ayrıldık ve Allah Müslümanların yönetimini
Ebu Bekir'de topladı. Vallahi söylediğiniz gibi olmuştu (bu iş
emrivakiye gelmişti). Allah bu oldubittinin hayrını vermiş ve
şerrinden de korumuştur. Kim bunun gibi bir şey yapmak is­
terse ne ona ne de ona tabi olanlara biat edilmeyecektir."
5 10. Hüseyin b. Ali-Zaide-Asım-Zer-Abdullah'ın (b. Mes'ıld)

Resulullah vefat ettiği zaman Ensar: "Sizden bir emir, biz­


den bir emir olsun," deyince Hz. Ömer yanlarına gelerek şöyle
dedi: "Ey Ensar topluluğu! Resulullah'ın EbQ. Bekir'e namaz
kıldırmasını emrettiğini bilmiyor musunuz?" Ensar: "Evet, bi­
liyoruz" deyince Hz. Ömer: "Bundan sonra, Ebu Bekir'in önü-
222 Kitdbü'l-Meğdzt

ne geçmeye hanginizin gönlü rıza gösterir?" dedi. Bunun üze­


rine Ensar: "Ebu Bekir'in önüne geçmekten Allah'a sığınırız;'
dediler.
5 1 1. Muhammed b. Bişr-Ubeydullah b. Ömer-Zeyd b. Eslem-Babası (Eslem)

Resulullah'tan sonra Hz. Ebu Bekir'e biat edildiği zaman,


Hz. Ali ve Zübeyr, Resulullah'ın kızı Fatıma'nın yanına girip
onunla istişare ediyorlar ve biat etmeye yanaşmıyorlardı. Hz.
Ömer'e bu haber ulaşınca Hz. Fatıma'nın evine girdi ve: "Ey
Resulullah'ın (sav.) kızı! Vallahi yaratılmışlar içinde, baban­
dan daha çok sevdiğimiz kimse yoktur. Babandan sonra da
bizim için senden daha sevimlisi yoktur. Fakat bu durum, şu
kişiler yanında toplandıklarında onlar evdeyken evi yakmayı
emretmeme engel değildir," dedi.
Hz. Ömer çıkınca Hz. Ali ve Zübeyr geldiler. Hz. Fatıma on­
lara şöyle dedi: "Biliyorsunuz ki Ömer bana geldi ve bir daha
geldiğiniz takdirde siz içindeyken evi yakacağına and içti.
Vallahi! Ömer yeminini yerine getirir. Gidin! Allah sizi doğru
yoldan ayırmasın! İstişare edip kararınızı verin ve benim ya­
nıma gelmeyin.'' Hz. Ali ve Zübeyr, Hz. Fatıma'nın yanından çı­
kıp gittiler ve Hz. Ebu Bekir'e biat edene kadar yanına tekrar
gelmediler.
5 1 2. Abdulah b. Nümeyr-Hişam b. Urve-Babası

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer Resulullah'ın (sav.) defin işlemi­


ne tanık olmadılar. Onlar Ensarın yanındaydılar ve kendileri
dönmeden önce defin yapıldı.
5 1 3. lbn ldris-Zeyd b. Eslem-Babası

Hz. Ömer, Hz. Ebu Bekir'in yanına girdiğinde Ebu Bekir di­
lini tutmuş hareket ettiriyordu. Ömer: ·�nah! Allah! Ey Resu­
lullah'ın Halifesi! (Bu hal ne?)" deyince, Ebu Bekir: '�h! Beni
istemediğim durumlara düşüren buydu (dilimdi) !" cevabını
verdi.
514. Veki -Nafi b. Ma'mer-lbn Ehi Muleyke
' '

Bir adam, Hz. Ebu Bekir'e: "Ey Allah'ın Halifesi!" diye hitap
etti. Ebu Bekir: "Ben Allah'ın Halifesi değilim. Ben Resulul-
Kit:dbü'l-Meğdzf 223

lah'ın (sav.) Halifesiyim. Ben bundan memnunum," karşılığını


verdi.
5 1 5. Veld'-SüfyAn-Abdulmelik b. Umeyr-Rib'iyyi b. Hiriş'ın azatlısı-Rib'iy-Hu­
zeyfe

Resulullah'ın (sav.) yanında otururken: ·�ranızda daha ne


kadar kalacağımı bilmiyorum. Benden sonra şu iki kişiye tabi
olunuz," dedi ve Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'e işaret etti. Sonra
şöyle devam etti: ·�mmar'ın yolundan gidin ve ibn Mes'ıld'un
size söylediklerini de tasdik edin:·
5 1 6. Veki'-EbCl'l-Ala-Salim el-Muridi-Amr b. Mürre-Rib 'iy b. Hiriş ve Ebll Ab­
dullah-"Huzeyfe'nin Ashabından bir adam"-Huzeyfe

"Bizler Resulullah'ın yanında otururken .:· Ravi burada Ab­


.

dulmelik b. Umeyr'in yukarıdaki rivayetin aynısını şu farkla


rivayette bulundu: Resulullah (sav.) : "ibn Ümmü Abd'ın sözü­
nü dinleyin," buyurdu.
5 1 7. EbCI Üsame-lbn Avn-Muhammed (b. Sirin)-Beni Zureyk'ten bir adam

O gün, Hz. Ebu Bekir ile Ömer çıkıp Ensarın yanına geldi­
ler. Hz. EbO Bekir şöyle dedi: "Ey Ensar topluluğu! Biz sizin
hakkınızı inkar etmiyoruz. Hiçbir mümin de hakkınızı inkar
edemez. Bizler herhangi bir hayrı elde etmişsek siz bizimle o
hayırda ortaktınız. Fakat Araplar Kureyş'ten olan bir kişiden
razı olur ve ancak onu kabul ederler. Çünkü Kureyş dil bakı­
mından insanların fasihi, yüz bakımından en güzeli, yerleşim
olarak merkezi bir yerde ve Araplar içinde en karakterlileri­
dir. Gelin, Ömer'e biat edin!" Ensar: "Hayır," karşılığını verin­
ce Hz. Ömer: "Neden hayır?" diye sordu. Onlar: "Biz kavmini,
bize tercih etmenden korkuyoruz," deyince, Hz. Ömer: "Ben
hayatta olduğum sürece bu olmayacaktır. O zaman EbO Be­
kir' e biat edin;• dedi.
Hz. Ebıl Bekir, Hz. Ömer'e: "Sen benden daha kuvvetlisin,"
deyince, Hz. Ömer: "Sen benden daha faziletlisin," karşılığı­
nı verdi. ikinci kez aynı şeyi birbirlerine söylediler. Üçüncü­
sünde Hz. Ömer: "Benim kuvvetim senin faziletinle beraber
olacaktır;• dedi. Bunun üzerine insanlar Hz. Ebu Bekir'e biat
ettiler.
224 Kitdbü'l-Meğdzi

Muhammed (b. Sirin) der ki: Hz. Ebu Bekir'e biat edilirken,
Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'a biat etmeyi isteyenler oldu. Lakin
Ebu Ubeyde: "Sizin içinizde Ebu Bekir'i kastederek üç kişinin
üçüncüsü olduğu halde siz bana mı geliyorsunuz?" dedi.
İbn Avn der ki: Muhammed'e: "Üç kişinin üçüncüsü kim­
dir?" diye sorduğumda bana Yüce Allah'ın şu sözünü okudu:
Hani kafirler onu pkardıklarmda o, ikinin ikincisinden ibaretti.
O zaman onlar mağaradaydılar ."79 ..

5 18. Ca'fer b. Avn-EbO"l-Anbes-lbn Ebi Muleyke-Hz. Aişe

Hz. Aişe'ye: "Ey müminlerin annesi! Resulullah halifeliğe


birini tayin edecek olsaydı kimi tayin ederdi?" diye sorulun­
ca: "Ebu Bekir," cevabını verdi. "Sonra kimi tayin ederdi?" diye
sorulunca ise: "Sonra Ömer'i," karşılığını verdi. "Ya Ömer'den
sonra?" sorusuna ise: "Ebu Ubeyde b. el-Cerrah," karşılığını
ver�i.
5 1 9. lbn Nümeyr-Abdulmelik b. Seb'-Abdihayr

Hz. Ali: "Resulullah diğer bütün peygamberlerin ölümün­


den daha hayırlı bir şekilde ruhunu verdi," dedikten sonra
şöyle devam etti: "Sonra hilafete Ebu Bekir geldi ve Resulul­
lah'ın yaptıklarıyla ve sünnetiyle amel etti. Sonra Ebu Bekir,
hiç kimseye nasip olmayacak şekilde hayırlı bir şekilde ru­
hunu teslim etti. Bu kişi Resulullah'tan sonra bu ümmetin en
hayırlısıydı. Sonra hilafete Ömer getirildi. O da Resulullah ve
Ebu Bekir'in yolu ve sünnetiyle amel etti. Sonra Ömer de, hiç
kimseye nasip olmayacak şekilde hayırlı bir şekilde vefat etti.
Bu kişi Peygamberinden ve Ebu Bekir'den sonra bu ümmetin
en hayırlısıydı."
520. Yezid b. Harun-Süfyan b. Hüseyin-Zühri-Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe

Hz. Ebu Bekir döneminde bazı kişiler irtidat edince Hz. Ebu
Bekir onlarla savaşmak istedi. Hz. Ömer: "Sen Resulullah'ın:
"Kim Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de
Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik ederse, onun malı İslam'ın
hakkı dışında (Müslümanlara) haram olur. (Kendi iç) hesabı

79 Tevbe, 9/40.
Kitdbü'l-Meğdzf 225

ise Allah'a aittir," dediğini duyduğum halde onlarla savaşacak


mısın?" deyince, Hz. Ebıl Bekir şöyle cevap verdi: "Namaz ile
zekatın arasını açanlarla savaşmayayım mı? Vallahi bu ikisini
ayıranlarla, onları bir araya getirinceye kadar savaşacağım."
Hz. Ömer şöyle dedi: "Biz de onunla birlikte savaştık ve doğru
olan da buydu."
Hz. Ebt1 Bekir onlara karşı zafer elde edince şöyle dedi:
"Benden şu ikisinden birini kabul ediniz: Ya sizi yurdunuzdan
edecek bir savaş veya sizi hakir duruma düşürecek diğer se­
çenek." Onlar: "Bizi yurdumuzdan edecek bir savaşı anladık
da hakir düşeceğimiz seçenek nedir?" diye sorunca, Hz. Ebt1
Bekir: "Bizden ölenlerin cennette, sizden ölenlerin ise cehen­
nemde olduğuna şahitlik edeceksiniz," dedi. Onlar ikinci seçe­
neği kabul ettiler.
52 ı. Yezid b. Harun-Abdülaziz b. Abdullah b. Ehi Seleme-Abdurrahman b. Ehi
Avn-Kasım b. Muhammed-Aişe

Hz. Aişe şöyle derdi: "Resulullah vefat etti. O zaman baba­


ma yüklenen şey sağlam dağlara yüklenseydi onu parampar­
ça ederdi. Nifak Medine'de yayıldı ve Araplar dinden döndü.
Vallahi! Nerede dinden ihtilaf olduysa babam üzerine gider
ve onun dinden ayrılmasına mani olurdu." Bu sözle beraber
Hz. Aişe şöyle derdi: Ömer b. el-Hattab'ı gören onun şerri is­
lam'dan uzaklaştırmak için yaratıldığını anlar. Vallahi! O, işi­
nin ehliydi ve benzersizdi. işlere hep ehlini verdi."
Hz. Ömer'in Hilafeti
522. Yeki' ve lbn ldris-lsmail b. Ehi Halid-Züneyd b. Haris

Hz. Ebt1 Bekir vefat edeceği sırada, Hz. Ömer'i yerine ge­
çirmek için haber gönderdi. insanlar: "Sert ve katı birini mi
bize halife seçiyorsun? Eğer bize halife seçilirse daha sert ve
daha katı olacaktır. Rabbinle buluştuğunda başımıza Ömer'i
getirdiğin için ona ne diyeceksin?" deyince Hz. Ebt1 Bekir şöy­
le dedi: "Beni Rabbimle mi korkutuyorsunuz? "Ey Allah'ım!
Onların üzerine en hayırlılarını halife seçtim" diyeceğim."
Sonra Hz. Ömer'i çağırıp ona şöyle söyledi: Eğer tutarsan
sana bir tavsiyede bulunacağım: Allah'ın senin üzerinde gün-
226 Kttdbü'l-MeAtlzf

düz ödenmesi gereken bir hakkı vardır ve bunu gece kabul


etmez. Yine Allah'ın, senin üzerinde gece ödenmesi gereken
hakkı vardır. Onu gündüz kabul etmez. Farzlar ödenmeden
nafileler kabul edilmez. Kıyamet günü terazileri ağır olanla­
rın, terazisinin ağır olma sebebi, dünyadayken hakka uyma­
larıdır. Kendisine hakkın konulduğu terazinin ise ağır olması
haktır. Kıyamet günü terazileri hafif olanların, terazisinin ha­
fif olma sebebi dünyada iken batıla uymaları ve bunu basit
görmeleridir. Kendisine batılın konulduğu terazinin ise hafif
olması haktır.
Yüce Allah, cennet ehlini yaptıkları güzel amellerle hatırla­
dı ve kötülüklerini affetti. Bazıları: "Ben bunları hak etmemiş­
tim," der. Yüce Allah cehennemlikleri kötü amelleriyle anar ve
güzel amellerini kabul etmeyip reddeder. Bazıları ise: "Ben
bunlardan daha hayırlıyım," der. Yüce Allah, mümin, Allah'ın
rahmetini umup azabından korkması, Allah'tan, haktan baş­
kasını istememesi ve kendini kendi eliyle tehlikeye atmaması
için rahmet ve azab ayetlerini zikreder. Eğer sen benim bu de­
diklerimi aklında tutup bunlara uyarsan, senin için ölümden
daha iyi bir gelecek olamaz. Fakat bu dediklerimi heba edip
gereğini yapmazsan senin için ölümden daha kötü bir gelecek
olamaz ve ölüme de asla karşı koyamazsın.''
523. Vekr-lsmail-Kays b. Ebi Hazim

Ömer b. el-Hattab'ı elinde bir hurma çubuğuyla insanla­


rı oturtup: "Resulullah'ın halifesinin konuşmasını dinleyin,"
derken gördüm. Hz. Ebu Bekir'in Şedid isimli kölesi, bir kağıt
getirdi. Bu kağıdı halka okudu ve şöyle dedi: "EbO. Bekir di­
yor ki: "Bu kağıtta yazılı olan kişiyi dinleyip ona itaat ediniz.
Allah'a yemin olsun ki sizi, sizin için en hayırlı olacak kişiye
yöneltiyorum!" Kays dedi ki: "Sonra Ömer b. el-Hattab'ı min­
berin üzerinde gördüm.''
524. Vekr-Süfyıln-EbQ lshak-EbQ'J-Ahvas-Abdullah (b. Mes'Qd)

"insanların en ferasetlisi üç kişidir. Biri, Ömer'i yerine ha­


life tayin ederek büyük bir feraset gösteren EbO. Bekir'dir.
Diğeri: "Babacığım, onu ücretle tut. Çünkü bu, senin ücretle
Kttdbü'l-MeAdzt 227

tuttuklannın en iyisi, kudretli ve emin bir kişidir''80 diyen ka­


dındır. Üçüncüsü de (Hz. Yusuf için) zevcesine: "Ona iyi bak"
diyen azizdir:·
525. Muhammed b. Fudayl-Husayn-Amr b. MeymOn

Hz. Ömer, Huzeyfe ve Osman b. Huneyf'in başında duru­


yorken geldim. Hz. Ömer onlara şöyle dedi: "Toprağa (sahip­
lerine) gücü yetmeyecek şeyi yüklemiş olmaktan korkuyor­
sunuz," deyince Huzeyfe: "Eğer istersem tarlamdan vermem
gereken verginin iki katını veririm," dedi. Osman b. Huneyf:
"Benim tarlama taşıyabileceği vergi oranını yükledim. Onda
bulunan ürün çoktur:· dedi. Hz. Ömer: "Tarlanızdan fazla ver­
gi almış olmamak için yanınızda ne (kadar ürün) var ona ba­
kınız:• deyip şöyle devam etti: ·�ııah'a yemin olsun! Eğer ya­
şarsam. Iraklı dul kadınların, benden sonra kimseye muhtaç
olmamalarını sağlayacağım." Bunu dedikten sonra dört gün
geçti ki bıçaklandı.
Hz. Ömer Mescid'e girdiği zaman saflar arasında durur
ve: "Saflannızı düzeltiniz," derdi. Saflar düzelince öne geçip
tekbir getirirdi (namaza başlardı). Hz. Ömer tekbir getirdiği
zaman olduğu yerde bıçaklandı. Onun: "Beni öldürdü köpek!"
veya "Beni yedi köpek," dediğini işittim. Amr dedi ki: Hangi­
sini söylediğini hatırlamıyorum. Aramızda sadece İbn Abbas
vardı. Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf'ın elini tutup yerine ge­
çirdi. Onu vuran kMir de elinde iki tarafı keskin hançerle dö­
nerken sağında ve solunda kime rastladıysa vurdu. Böylece
on üç kişiyi yaraladı. Bunlardan dokuzu öldü. Bir adam bunu
görünce yakalamak için üzerine bir pelerin attı. Adam yakala­
nacağını anlayınca kendini kesti.
Sabah namazını hızlı kıldık. Mescid'in kenarında olanlar
ne olduğunu bilmiyordu. Ancak Hz. Ömer'in sesinin gelmedi­
ğini fark edince iki kere: "Sübhanallah!" dediler. Çıktıkların­
da yanına ilk giren İbn Abbas'tı. Hz. Ömer, ona: "Beni kimin
öldürmek istediğine bak:' dedi. İbn Abbas bir süre dolaşıp
sonra geldi ve: "Muğire b. Şu'be'nin sanatkar kölesi," dedi. O,

80 Kasas, 28/26.
228 Kitdbü'/-Meğdzf

marangozdu. Hz. Ömer: "Benim ölümümü Müslüman oldu­


ğunu iddia eden birinin eline vermeyen Allah'a hamd olsun.
Allah onun canını alsın. Halbuki ben ona iyi davranılmasını
emretmiştim," dedikten sonra İbn Abbas'a: "Sen ve baban,
Medine'de Acem kafirlerinin sayısının artmasını istiyordu­
nuz," deyince, İbn Abbas: "Eğer istersen onları Medine'den
çıkarırız," dedi. Hz. Ömer: "Onlar da sizin konuştuğunuz dili
konuşup, (sizin gibi) namazı kılarak yaptığınız ibadetleri yap­
tıktan sonra mı?" dedi.
insanlar, Hz. Ömer'e: "Bir şeyin yok," dedi. Hz. Ömer nebiz
isteyip, getirdiklerinde içince, içtiği yarasından çıktı. Sonra
Hz. Ömer süt isteyip, getirdiklerinde içince, içtiği şey yara­
sından çıktı. Öleceğini anladı. Abdullah b. Ömer'e: "Ne kadar
borcum olduğuna bakıp hesapla;' deyince, Abdullah hesap­
ladı ve: "Seksen altı bin borcun var," dedi. Hz. Ömer: "Eğer
Ömer'in malı yeterse borcu bu maldan kapat. Yetmezse Adi b.
Ka'boğullarından iste. Yine yetmezse Kureyş'ten olanlardan
iste. Ama başkalarına gitme ve bu borcumu öde;' dedi.
Hz. Ömer devamla şöyle dedi: "Müminlerin annesi Hz.
Aişe'ye gidip selam söyle ve Ömer-müminlerin emiri deme
bugün ben onların emiri değilim- iki dostuyla beraber def­
nedilmek için senden izin istiyor! de." Abdullah b. Ömer, Hz.
Aişe'ye gittiğinde, onun oturmuş ağlamakta olduğunu gördü.
Ona selam verdikten sonra: "Ömer, iki dostuyla defnedilmek
için izin istiyor," dedi. Hz. Aişe: "Ben orayı kendim için istiyor­
dum. Ama artık bugün onu kendime tercih ediyorum," dedi.
Geldiği zaman, Hz. Ömer'e: "Bu, Abdullah b. Ömer'dir," denin­
ce, Hz. Ömer: "Beni kaldırın," dedi. Bir adam ona destek oldu.
Hz. Ömer (oğluna) : "Ne haber?" diye sorunca, İbn Ömer: "İzin
verdi," karşılığını verdi. Hz. Ömer: "Benim için bundan önem­
li bir şey yoktu," deyip şöyle devam etti: "Öldüğüm zaman
beni tabutuma koyduktan sonra Aişe'den izin al ve: "Ömer
b. el-Hattab izin istiyor;' de. Eğer sana izin verirse beni gö­
tür. izin vermeyecek olursa beni Müslümanların kabristanına
geri götür." Hz. Ömer (tabuta konup) taşındığı zaman Müslü­
manlar sanki daha önce bir musibete uğramamış da yalnız o
Kitdbü'/-MeğfJzf 229

gün musibete uğramış gibilerdi. Abdullah b. Ömer, Hz. Aişe'ye


selam verip: "Ömer b. el-Hattab izin istiyor," deyince, Hz. Aişe
izin verdi. Ömer Allah'ın kendisine ikram ettiği yere Resulul­
lah ve Ebu Bekir ile defnedildi.
Ölüm anı geldiği zaman Hz. Ömer'e: "Yerine birini belirle
(tayin et,)'' denince; "Ben bu işe adam tayin etmeye Resu­
lullah'ın kendilerinden razı olarak öldüğü şu gruptan daha
hak sahibi birini göremiyorum. Bunlar kimi seçerse benden
sonraki halife odur," dedi. Hz. Ali, Hz. Osman, Talha, Zübeyr,
Abdurrahman b. Avf ve Sa'd'ın adını söyledi: "Eğer başkanlık
Sa'd'a verilirse ne aıa. Yoksa içlerinden hangisi seçilirse, ona
yardım edilsin. Zira artık ben onu acizlikten ya da hainlikten
dolayı görevden almadım," dedi. Abdullah b. Ömer de onlarla
istişare edecek, ama bu işte onun hiçbir yetkisi olmayacaktı.
(Danışma kurulu) toplandığı zaman Abdurrahman b. Avf:
"İşinizi üç kişiye devredin," dedi. Zübeyr, yetkisini Hz. Ali'ye,
Talha, Hz. Osman'a, Sa'd ise Abdurrahman b. Avf'a devretti.
Abdurrahman: "Hanginiz karar verme işinden çekilir ve işi
bana bırakır. Böyle yaparsanız ben daha faziletli ve Müslü­
manlara daha hayırlı gelecek olanınızı ötekine değişmeyece­
ğime Allah için söz veririm?" dedi. "Eş-Şeyban" Hz. Ali ve Hz.
Osman sustular. Abdurrahman: "Bu işi bana devredin, ben ha­
life seçme işinin üstesinden gelirim ve daha faziletli ve Müslü­
manlara daha hayırlı gelecek olanınızı ötekine değişmeyece­
ğime Allah için söz veririm," deyince ikisi de: "Tamam," dedi­
ler. Onlar: "Tamam," deyince Abdurrahman, Hz. Ali ile yalnız
kaldı ve: "Senin Resulullah'a akrabalığın ve (İslam'a girişteki)
kıdemin var. Allah adına sana diyorum; ben şimdi seni halife
tayin edecek olsam, insanlara adaletli davranacak mısın, eğer
Osman'ı tayin edersem onu dinleyip ona itaat edecek misin?"
dedi. Hz. Ali: "Evet," dedi. Abdurrahman, Hz. Osman ile de yal­
nız kalıp aynı şeyleri ona da söyledi. Hz. Osman da: "Evet" ce­
vabını verdi. Abdurrahman: "Ey Osman! Elini uzat" dedi. Hz.
Osman elini uzatınca Abdurrahman ona biat etti. Sonra Hz.
Ali ve diğer insanlar da Hz. Osman'a biat ettiler.
230 KitıJbü'l-MeAdzf

Daha sonra Hz. Ömer şöyle dedi: "Benden sonraki halife­


ye Allah'tan korkmasını ve ilk muhacirlere saygı duyup hak­
larını gözetmesini öneririm. Diğer şehir halklarına karşı iyi
davranmasını tavsiye ederim. Zira onlar lslam'ın destekçileri,
düşmana yönelen öfke ve verginin tahsildarlarıdır. Onlardan
ancak kendi rızaları ile mallarının fazlasını (fey) almalıdırlar.
Yerime geçecek kimseye Medine'yi yurt edinmiş ve gönülleri­
ne imanı yerleştirmiş olan Ensara karşı iyi davranmasını iyi­
liklerini takdirle karşılayıp, kusurlarını bağışlamasını öneri­
rim. Bedevilere de iyi davranmasını tavsiye ederim, zira onlar
Arapların aslı ve lslam'ın bir unsurudur. Mallarının fazlaların­
dan alın yine onların muhtaçlarına verin. Allah ve Resulü'nün
zimmetinde bulunan, içinizdeki gayrimüslim zımmilere ver­
diğiniz sözünüzü tutun. Zımmilere güçlerinin üstünde (vergi)
teklifte bulunmayın ve ardındaki düşmanlarıyla savaşın."
526. Veki'-lsr.iil-EbQ lsMk-Amr b. MeymOn el-Evdi

Ömer b. el-Hatta.b'ın vefatı sırasında: "Bana, Ali, Talha, Zü­


beyr, Osman, Abdurrahman ve Sa'd'ı çağırın," dedi. Onlardan
sadece Hz. Ali ve Hz. Osman ile konuştu. Hz. Ali'ye: "Ey Ali! Bu
topluluk senin (Resulullah'a olan) akrabalığını, Allah'ın sana
vermiş olduğu ilim ve anlayışı biliyor. Sen Allah'tan kork ve
idareyi ele alırsan falancanın oğullarını insanların üzerine
"
idareci yapma," dedi. Hz. Osman'a da şöyle dedi: "Ey Osman!
Halk senin Resulullah'ın (sav.) damadı olduğunu, yaşını ve üs­
tünlüğünü biliyor. Eğer idareyi sen ele alırsan Allah'tan kork
ve falancanın oğullarını insanların üzerine idareci kılma."
Daha sonra: "Bana Suheyb'i çağırın" deyip, Suheyb gelince:
"Halka üç gün namaz kıldır. Bunlar da toplansınlar, yalnız kal­
sınlar. Eğer biri üzerinde ittifak ederlerse, muhalefet edenin
boynunu vurunuz," dedi.
527. lbn idris-Talha b. Yahy�·Amcası lsa b. Talah ve Urve b. Zübeyr

Hz. Ömer dedi ki: "Suheyb, size üç gün namaz kıldırsın. Bu


arada istişare edin! Eğer bu iş olursa (Halife seçilirse) hayırlı
olur! Aksi takdirde Muhammed ümmeti üç günden fazla başı­
boş kalamaz."
Kitdbü'l-MeAdzf 231

528. l b n Aliye-Şu'be-Katide-Sillın b.Ebfl-Ca'd el-GatafAni-Ma'dAn b . Ebi Talha


el-Ya'muri

Ömer b. el-Hatd.b, cuma hutbesini irad etmek üzere kalk­


tı veya Cuma günü hutbe verdi. Allah'a hamdü sena, Resulul­
lah'a salatü selam getirdikten ve EbQ Beklr'i rahmet ve hayırla
andıktan sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Ben bir rüya gördüm.
Kırmızı bir horoz, beni iki kere gagaladı. Ben bunun, ecelimin
geldiği şeklinde tabir ettim. Halk, benden sonra birisini hali­
fe tayin etmemi istiyor. Şüphesiz ki Allah dinini, hilafetini ve
peygamberi ile gönderdiklerini zayi etmeyecektir. Eğer başı­
ma bir iş gelirse, hilafet, Resulullah'ın razı olarak bu dünyadan
ayrıldığı şu altı kişilik grubun arasında şura ile belirlenecek­
tir. Hangisine biat ederseniz, onu dinleyin ve ona itaat edin.
Biliyorum ki, bazı kimseler muhalefet edecekler. Muhakkak ki
ben şu ellerimle onlarla savaştım. Eğer böyle yaparlarsa onlar
Allah'ın düşmanları, ldfir ve yoldan çıkmış kişilerdir.
Allah'a yemin olsun ki, ben, kendi adıma kelalenin (ana-ba­
ba ve çocukları olmayan) durumundan daha önemli hiçbir
şey bırakmadım. Resulullah'a bu konuda bir soru sordum, bu
mevzuda bana gösterdiği sertlik kadar hiçbir mevzuda sert­
lik göstermemiştir. O kadar ki, parmağı ile böğrümü yahut
göğsümü dürttü. Sonra şöyle buyurdu; "Ey Ömer sana, Nisa
Suresinin sonunda nazil olan 'yaz ayeti' yetmiyor mu?" Eğer
yaşarsam bu konuda bir hüküm vereceğim ki, Kur'an'ı okuyan
da okumayan da onda ihtilaf etmeyecek.
Sonra Ömer şöyle devam etti: Allah'ım! Şehirlerdeki valiler
(emirler) konusunda seni tanık tutuyorum. Ben onları insan­
lara dinlerini ve Resulullah'ın sünnetini öğretsinler, ganimet­
leri aralarında pay etsinler, aralarında adaletli davransınlar
ve çözemedikleri meselelerini bana havale etsinler diye gön­
derdim.
Sonra şöyle dedi: Ey insanlar! Siz iki şey yiyorsunuz onlar
bana ancak kötü gelir: Sarımsak ve soğan. Resulullah döne­
minde kişide bunların kokusu duyulduğunda adamın elinden
tutulup Baki'ye götürülürdü. Bunları mutlaka yemek zorunda
olan kişi iyice pişirsin öyle yesin."
232 Kitdbü'/-Meğdzf

Hz. Ömer bu hutbeyi Cuma günü verdi, Çarşamba günü Zil­


hicce ayının bitmesine dört gün kala yaralandı.
529. lbn ldris-Şu'be-Ebu Hamza-Cariye b. Kudame es-Sa'di

Ömer'in vurulduğu sene hacca gittim. Hz. Ömer hutbe ver­


di ve şöyle dedi: "Rüyamda beni iki veya üç defa gagalayan bir
horoz gördüm." Sonra cuma veya ona yakın bir zaman oldu
ki saldırıya uğradı. İlk önce Resulullah'ın ashabının onun ya­
nına girmesine izin verildi. Sonra M edine halkının girmesine
izin verildi. Sonra Şam halkının girmesine izin verildi. Sonra
Irak halkının girmesine izin verildi. Biz yanına girenlerin so­
nuncusuyduk. Yanına girdiğimizde karnı siyah bir hırkayla
sarılmıştı ve kan akıyordu. Yanına giren her topluluk ağlayıp
ondan övgüyle bahsetti. Biz: "Bize vasiyet et," dedik. Bizden
başka kimse kendisinden vasiyet etmesini istemedi. Hz. Ömer
şöyle dedi: ·�ııah'ın Kitab'ına sarılınız. Ona tabi olduğunuz
sürece kesinlikle sapmayacaksınız. Muhacirlere iyi davran­
manızı vasiyet ediyorum. Çünkü insanlar çoğalırken onlar
azalıyorlar. Ensara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum. Çünkü
onlar imanın kendisine sığındığı yerdir. Bedevilere de iyi dav­
ranmanızı vasiyet ediyorum, zira sizin aslınız ve ilk madde­
nizdir. Zimmetiniz altında olanlara iyi davranmanızı vasiyet
ederim. Onlar Peygamberinizin zimmeti altında olan kişiler­
dir ve çocuklarınızın rızık sebebidir. Yanımdan kalkınız." Hz.
Ömer bunlardan başka bir şey demedi.
530. Ebfi'I-Ahvas-Ebu ishak-Amr b. Meymun

Hz. Ömer bıçaklandığı zaman insanlar arasında bir panik


yaşandı. Hatta neredeyse güneş doğacaktı. Bir kişi: "Nama­
za!" diye seslendi ve Abdurrahman b. Avf'ı öne geçirdiler. Ab­
durrahman onlara Kur'an'ın en kısa sureleri Kevser Suresi ve
Nasr Suresiyle namaz kıldırdı. Sabah olduğunda doktor Hz.
Ömer'in yanına girdi. Yarası hala kanıyordu. Doktor: "Hangi
içeceği daha çok seversin?" diye sorunca Hz. Ömer: "Şıra (ne­
biz)" karşılığını verdi. Şıra istedi. Onu içti ve (içtiği) yarasın­
dan çıktı. Bunun üzerine doktor: "Vasiyetini yap. Bugün veya
yarın vefat edeceğini zannediyorum," dedi.
KittJbü'l-MeğtJzf 233

531. ishak er-Razi-Ebu Sinan-Ata b. Saib-Amir

Amir der ki: Allaha yemin ederim ki, Hz. Ömer bıçaklandı­
ğında (namazda) Nabi Suresini okuyordu.
532. ishak er-Razi-Ebu Şu'be-Sa'd b. lbrahim-lbn Mina'-Misver b. Mahreme

Parmaklarımdan biri, şu, şu veya şu, yarasının üzerindey­


ken, Ömer'in şöyle dediğini işittim: "Ey Kureyşliler! Size karşı
insanlardan bir korkum yok; ancak sizden yana insanlara bir
korkum var. Size iki şey bırakıyorum ki (bunlara riayet ettiği­
niz sürece) hayırda kalacaksınız. Bunlar, hükmederken adalet
ve (ganimetleri) taksimde adalettir. Bilin ki ben sizleri geniş
ve düz bir yolda bıraktım. Ancak bir topluluk saparsa yol da
onlarla birlikte eğrilir."
533. Ebu Üsame-Hişam b. Urve-Babası-Süleyman b. Yesar-Misver b. Mahreme

Hz. Ömer bıçaklanıp baygın bir haldeyken İbn Abbas ile ya­
nına girdik ve: "Onu ancak "Namaza! Namaza!" diye çağırarak
ayıltabiliriz," deyip: "Ey Müminlerin emiri! Namaz!" dedik.
Ayıldı: "Namaz! Namazı bırakan kişinin Müslümanlıkta nasibi
yoktur," dedi ve yarasından kanlar akarken namazını kıldı.
534. Vekı�-A 'meş-lbrahim et-Teymi-Amr b. Meymun

Ömer'den korkumdan ilk safta namaza durmazdım. Bı­


çaklandığı gün ben ikinci saftaydım. Geldi: ''Allah'ın kulları!
Namaza! Saflarınızı düzeltiniz!" dedi. Bize namaz kıldırdı. Bir
anda Ebu Lu'lue iki veya üç vuruşla onu bıçakladı. Hz. Ömer'in
üzerinde sarı bir elbise vardı. Elbiseyi göğsüne doğru topladı,
yere doğru düşerken de: ''A./lah 'm emri mutlakayerine gelecek,
yazılmış bir kaderdir." (Ahzab, 33/38) demeye başladı. Ebu
Lu'lue on iki veya on üç kişiyi bıçaklayarak öldürdü. İnsanlar
ona doğru yönelince hançeri kendine batırıp kendini öldürdü.
535. lbn Nümeyr-Süfyan-Esved b. Kays-Abdullah b. el-Haris el-Huzai

Hz. Ömer'in hutbesinde şöyle dediğini duydum: "Dün rü­


yamda beni gagalayan bir horoz gördüm. Halk onu benden
uzaklaştırıyordu. Allah'a yemin olsun ki; eğer yaşarsam Mu­
hacirlerin avamına verilen bağışı ikişer bin arttı racağım." Üç
gün geçti ki Mugire'nin kölesi Ebu Lu'lue onu öldürdü.
234 Klt'2bD'l·MeAtJzf

536. Ca'fer b. Avn-Muhammed b. Şertk-lbn Ebi Muleyke

Hz. Ömer, ŞQra ehlinden hiç kimseyi diğerinden ayn tut­


madı. Sadece Hz. Ali ve Hz. Osman ile yalnız kaldı (görüştü).
Her birine ayrı olarak: "Ey falan! Allah'tan kork ve Allah seni
bu işle (işi üstlenmekle) imtihan ederse falanca oğullarını in­
sanların başına atama," dedi. Ötekine de aynı şeyi söyledi.
537. Veld'-lsmiil b. Ebi HAiid-Hasan b. Muhammed

Hz. Ömer, Hz. Osman'a: '�llah'tan kork ve halkın yönetimi


sana verilirse Mu'aytoğullannı insanların boynuna yükleme:·
dedi. Hz. Ali'ye de: ·�ıah'tan kork ve insanların yönetimi sana
verilirse Haşimoğullannı insanların boynuna yükleme," dedi.
538. Abdullah b. idris-Abdülaziz b. Ömer

Şam alimlerinden olan İbrahim b. Zür'a'ya: "Hz. Ömer'in


cenaze namazını kim kıldırdı?" diye sorduğumda; "Suheyb"
diye cevap verdi.
539. lbn Nümeyr-Yahyi b. Said-Kisım

Hz. Ömer bıçaklandığı zaman halk onu övüp ona dua edin­
ce, Ömer şöyle dedi: "Beni halifelikle mi temize çıkarıyorsu­
nuz. Resulullah ile birlikte oldum, vefat ettiği zaman benden
hoşnuttu. Hz. EbQ Bekir ile de arkadaşlık yaptım, onu dinleyip
itaat ettim. O da vefat ettiğinde benden hoşnuttu. Ben kendim
için sadece bu hilafetin sorumluluğundan endişeleniyorum."
540. Muhammed b. Bişr-Muhammed b. Amr-Ebu Seleme ve YahyA b. Abdlrrah­
mAn b. Hitıb ve bazı ihtiyarlar

Hz. Ömer b. el-Hattib bir rüya gördü. O rüyayı şöyle an­


lattı: "Rüyamda iki veya üç defa göğsüm ile göbeğim arasını
gagalayan kırmızı bir horoz gördüm." Abdullah b. Ca'fer'in an­
nesi Esma' bint Umeys: "Ona söyleyin de vasiyet etsin," dedi.
Esma rüya tabir ederdi. Hz. Ömer, Esma'nın böyle dediğini öğ­
rendi mi öğrenmedi mi bilmiyorum. Mugire b. Şu'be'nin ldfir
mecQsi olan kölesi EbQ Lu'lue gelip: "Mugire bana gücümün
yetmeyeceği vergi yükledi," dedi. Hz. Ömer: "Ne kadar vergi
yükledi?" diye sorunca EbQ Lu'lue: "Şu kadar, şu kadar," deyip
vergi miktarını söyledi. Hz. Ömer: "Senin işin ne?" diye sorun-
Kttdbü'l-MeAIJzf 235

ca: "Değirmen yaparım," karşılığını verdi. Hz. Ömer: "Bu (ver­


gi) senin için çok değildir. Bizim yurdumuzda bu işi senden
başka yapan yoktur. Bana da bir değirmen yapmaz mısın?"
deyince Ebu Lu'lue: "Vallahi! Sana öyle bir değirmen yapaca­
ğım ki tüm insanlar onu duyacak (ve konuşacak)," karşılığını
verdi.
Hz. Ömer hacca gitti. Dönüşte bir çakıllıkta uzanıp ridasını
başının altına koyarak ayı izlemeye başladı. Ayın düzgünlüğü
ve güzelliği hoşuna gitti. Şöyle dedi: "Sönük olarak başladı,
sonra Allah onun ışığını arttırınca bu hale geldi ve en güzel
halini aldı. Sonra bu, eksilmeye başlayacak ve eskiden olduğu
hale dönecek. Bütün mahlukat da işte böyledir." Sonra elleri­
ni kaldırıp: '�llah'ım! Halkım çoğaldı ve (yeryüzüne) yayıldı.
Aciz duruma düşmeden ve bir şey zayi etmeden beni katına
kabul et," diye dua etti.
Medine'ye döndüğünde kendisine Müslümanlardan bir ka­
dının Beyda'da yola atılmış bir şekilde ölü bulunduğunu ve
yanından geçen insanlardan kimsenin onu kefenlemediğini
ve defnetmediğini, sonunda Kuleyb b. Bukeyr el-Leysfnin va­
rıp kadını kefenleyip defnettiğini söylediler. Hz. Ömer: "Ka­
dına, Müslümanlardan kim uğradı?" diye sorunca: "Kadına
uğrayanların arasında Abdullah b. Ömer de vardı," dediler. Hz.
Ömer, Abdullah'ı çağırıp: "Sana yazıklar olsun! Yolun ortası­
na atılmış bir kadının yanından geçtin de onu tekfin ve tedfin
etmedin mi!" dedi. Abdullah: "Ben böyle bir şeyden haberdar
değilim, kimse de bana böyle bir şey söylemedi," deyince Hz.
Ömer: "Sende hayır olmamasından korkmuştum. Kadını kim
kefenleyip defnetti?" diye sordu. Yanındakiler: "Kuleyb b. Bu­
keyr el-Leysi" deyince Hz. Ömer: "Vallahi! Kuleyb'in hayır ka­
zanması umulur," dedi.
Hz. Ömer çıkıp insanları kırbacıyla sabah namazı için uya­
rırken kafir Ebu Lu'lue onun karşısına geçip göğsüyle göbeği
arasına üç darbe vurdu. Kuleyb b. Bukeyr'e de saldırıp onu
öldürdü. insanlar bağrıştı. Bir adam Ebu Lu'lue'nin kafasına
pelerinini attı, sonra bu pelerinle onu sardı. Hz. Ömer evine
236 Kitfibü'l-Meğfizf

götürüldü. Namazı insanlara Abdurrahman b. Avf kıldırdı. Hz.


Ömer'e: "Namaz!" denince, yarası kanarken namaz kıldı ve:
"Namazı olmayanın İslam'dan nasibi yoktur," deyip kanı akar­
ken namazını kıldı. Sonra insanlar yanına gidip dediler ki: "Ey
Müminlerin emiri! Senin bir şeyin yok. Allah'tan yaranı iyi­
leştirmesini ve sana bir süre daha ömür vermesini veya daha
hayırlı bir sona ulaştırmasını dileriz."
Hz. Ömer'in yanına İbn Abbas girdi. Ömer, İbn Abbas'ı se­
verdi: "Çık ve beni kimin vurduğunu öğren;' dedi. İbn Abbas
çıkıp öğrendikten sonra döndü ve: "Müjdeler olsun ey Mü­
minlerin emiri! Seni vuran Mugire b. Şu'be'nin mectlsi kölesi
Ebtl Lu'lue'dir;' dedi. Hz. Ömer sesi kapıdan dışarıya çıkacak
kadar yüksek bir sesle tekbir getirdikten sonra: "Beni vuranı,
Allah'a ettiği bir secdeden dolayı kıyamet gününde karşım­
da duracak olan Müslümanlardan yapmayan Allah'a hamd
olsun!" dedi. Sonra topluluğa dönüp: "(Yaramın gerçekten
önemsiz olması,) yoksa sizin temenniniz mi?" diye sorunca,
oradakiler: "Maazallah! Biz sana babalarımızı feda etmek,
ömrümüzden senin ömrüne katmak isteriz. Bir şeyin yok;'
dediler.
Hz. Ömer: "Ey Yerfa! Yazıklar olsun sana! Bana içecek
bir şey ver," dedi. Yerfa, bir bardak tatlı nebiz getirdi ve Hz.
Ömer'e verdi. Hz. Ömer içince ridasını karnına bastırdı. Nebiz
karnına girince yarasından çıktı. Yanındakiler: 'i\llah'a şükür!
Bu içinde kalan kandır. Allah onu karnından çıkardı," deyince,
Hz. Ömer: "Ey Yerfa! Hadi hadi!. Bana süt getir," dedi. Yerfa süt
getirip, Hz. Ömer içince ve süt karnına girince o da yarasından
çıktı. İnsanlar bunu görünce Hz. Ömer'in öleceğini anladı.
İnsanlar: 'i\llah sana hayırlar versin! Sen aramızda Al­
lah'ın Kitabını uyguluyordun ve iki arkadaşının yolunu takip
ediyordun. Sen hakkı bırakıp başka bir yola sapmadın. Allah
sana mükafatların en hayırlısını versin," deyince, Hz. Ömer:
"Benim halifeliğime imreniyorsunuz! Vallahi onun hesabın­
dan başa baş ne alacaklı, ne de borçlu bir şekilde kurtulmayı
yeğlerim. Kalkın ve idareye getireceğiniz kişi ile ilgili istişare
Kitabü'/-MeğlJzf 237

edip sizden birini başa getirin. Başa getirdiğinize uymayanın


da boynunu vurun," dedi. İnsanlar kalktığında Hz. Ömer'i göğ­
süne dayamış olan Abdullah b. Ömer: "Müminlerin emiri sağ­
ken emir mi seçeceksiniz?" deyince Hz. Ömer: "Hayır, Suheyb
size üç gün namaz kıldırsın. Talha'nın gelmesini bekleyin ve
işinizde istişare ederek başınıza birini getirin. Size aykırı dav­
rananın da boynunu vurun," dedi.
Hz. Ömer: 'i\işe'ye git ve ona benim selamımı söyleyerek:
Ömer: "Eğer sana bir zararı olmayacaksa ve sana ağır gelme­
yecekse ben iki arkadaşımın yanına defnedilmek istiyorum.
Eğer zararı olursa ve ağır gelirse ömrüme yemin olsun ki; "şu
Baki mezarlığında Resulullah ashabından ve müminlerin an­
nelerinden Ömer'den daha hayırlı kişiler medfundur, diyor;'
de."Hz. Ömer'in gönderdiği kişi Hz. Aişe'ye gelince: "Bu bana
ne zarar verir, ne de sıkıntı yapar;' dedi. Bunun üzerine Hz.
Ömer: "Beni onlarla (Resulullah ve Ebu Bekir) defnedin," dedi.
Abdullah b. Ömer dedi ki: Ben onu göğsüme dayamışken
ölüm kendisini kaplamaya başladı. Bana: ·�nah sana merha­
met etsin! Başımı yere koy," dedi ve bayıldı. Baygınlık geçirin­
ce beni sıkıntı bastı. Kendine gelince: "Başımı yere koy," dedi.
Başını yere koyunca toprağa sürüp: "Eğer Allah kendisini ba­
ğışlamazsa, Ömer'in vay haline! Ömer'in annesinin vay hali­
ne!" dedi.
Muhammed b. Amr der ki: Şura ehli şunlardır: Hz. Ali, Hz.
Osman, Talha, Zübeyr, Sa'd ve Abdurrahman b. Avf."
Hz. Osman'ın Hilafeti ve Öldürülmesi
541. lbn ldris-Şu'be-EbO ishak-Harise b. Mudarrib

Hz. Ömer'in hilafeti döneminde hacca gittiğimde, hilafe­


tin ondan sonra Hz. Osman'da olmasından kimse şikayetçi
değildi.
542. EbO Muaviye-A'meş-Abdullah b. Sinan

Hz. Osman hilafete geçince, Abdullah (b. Mes'O.d) şöyle


dedi: "En mükemmelimizi başa getirdik."
543. Muhammed b. Bişr-İsmail b. Ehi Halid-Hakim b. Cabir
238 Kltdbü'l-MeAdzf

Hz. Osman'a biat edildiği zaman, Abdullah b. Mes"ud'un


şöyle dediğini duydum: "En hayırlımızı ve mükemmelimizi
başımıza getirdik."
544. EbQ ÜsAme-Kehmes-Abdullah b. Şakik-Herim b. Hiris ve ÜsAme b. Hu­
reym-Abdullah-Herim ve HAris-Murra el-Behzi

Resulullah ile birlikte Medine yollarından birinde yürü­


yorduk. Hz. Peygamber: "ineklerin boynuzu gibi yeryüzünün
her yerinde yayılan fitnelerde nasıl yaparsınız" diye sordu.
Oradakiler: "Ya Resulallah! Ne yapalım?" diye sorunca, Resu­
lullah "(Bir kişiyi işaret ederek) Buna ve arkadaşlarına tabi
olunuz," buyurdu. Hızlı bir şekilde çıkıp (işaret edilen) adama
yetiştim: "Ey Allah'ın Peygamberi! Bu mu" diye sorduğumda,
Resulullah: "Evet," dedi. O adam, Hz. Osman'dı.
545. lsmiil b. Aliye-lbn Avn-Hasan(-ı Basri)

Vessab, Hz. Ömer onu azadlısı ve Hz. Osman'ın da hizme­


tinde bulunmuş biridir. Onun boğazında Hz. Osman'ın evinin
kuşatıldığı gün Dar günü aldığını sandığım yanık izine benzer
iki darp izini gördüm- (Vessab der ki) : Müminlerin emiri bana:
"Eşter'i çağır;• deyince, ben de çağırdım -lbn Avn der ki: "Zan­
nedersem şöyle dedi: "Müminlerin emirine bir tane ona da bir
tane yastık koydum"- Hz. Osman: "Ey Eşter! İnsanlar benden
ne istiyor?" deyince, Eşter: "Şu üç şeyden birini istiyorlar. Bu
üçü dışında bir çıkış yolun yok. Bu seçeneklerde seni muhay­
yer bırakıyorlar": Ya halifelikten feragat eder, onlara: "İşte yö­
netim sizin olsun, istediğinizi seçin" dersin ya da kendilerine
ceza verdiğin kimselerin sana misilleme yapmalarına imkan
tanırsın. Eğer bu ikisini yapmazsan burada toplanan insanlar
seninle çatışacaklar" karşılığını verdi. Eşter, "Bunlardan başka
seçenek yok, bunlardan başka seçenek yok;' dedi.
Hz. Osman: "Halifelikten ayrılacak olursam. Allah'ın bana
giydirdiği bir gömleği üzerimden çıkaracak değilim." lbn Avn
der ki: Hasan'dan başkasının rivayetinde şu ibare vardır: "Be­
nim için öne çıkarılıp boynumun vurulması, Muhammed üm­
metinin birliğini sağlayan böylesine (yönetim) işlerini terk
etmemden daha iyidir." -lbn Avn der ki: "Bu (aktaracaklarım)
Kitdbü'l-Meğdzf 239

Hz. Osman'ın söylediğine daha çok yakındır" - "Onların bana


kısas yapmak istemelerine gelince, Vallahi biliyorum ki iki
dostuma da yanı başımda kendi nefislerine kısas uyguladı­
lar. Ama benim vücudum kısası kaldıramaz. Beni öldürmeleri
konusuna gelince; Allah'a yemin ederim ki beni öldürürlerse
benden sonra birbirlerini asla sevemezler ve benden sonra
düşmanlara karşı da birlikte savaşamazlar," dedi.
Bunun üzerine Eşter kalkı, gitti ve biz bekleyip: "Belki in­
sanlar (kuşatmadan) vazgeçerler:' dedik. Sonra küçük bir
adam gelip (adeta bir) kurt gibi kapıdan bakıp döndü. Mu­
hammed b. Ebi Bekr de on üç kişiyle kalkıp Hz. Osman'ın ya­
nına vardı ve sakalını tutup çekiştirdi. Hz. Osman'ın çeneleri
birbirine vurup dişlerinden ses geldi. Muhammed b. Ebi Bekr
sonra şöyle dedi: "(Bugün) Muaviye'nin sana ne faydası ola­
cak! (Bugün) İbn Amir'in sana ne faydası olacak! (Bugün) As­
keri birliklerin sana ne faydası olacak!" Onun böyle yapması
üzerine Hz. Osman: "Kardeşimin oğlu, sakalımı bırak! Karde­
şimin oğlu, sakalımı bırak!" dedi.
Vessab der ki: Ben, Muhammed b. Ebi Bekr'in, orada bulu­
nan bir adama Hz. Osman'ı öldürmesini ima ettiğini gördüm.
Adam kalkıp ucu geniş bir oku Hz. Osman'ın başına vurup sap­
ladı. (Ravi der ki): Vessab'a "Sonra ne oldu?" diye sorduğumda,
"Sonra (diğerleri de) yanına girip Hz. Osman'ı öldürdüler;' dedi.
546. EbQ Osame-Abulmelik b. Ehi Süleyman-EbQ Leyla el-Kindi

Hz. Osman'ın kuşatma altındayken insanlara bakıp şöyle


dediğini duydum: "Ey insanlar! Beni öldürmeyiniz, hatamdan
dönmemi isteyiniz. Allah'a yemin olsun! Eğer beni öldürür­
seniz, asla bir daha toplu halde namaz kılamazsınız, hiçbir
düşmanla cihad edemezsiniz ve ihtilafa düşüp sonunda şöy­
le olursunuz, -deyip parmaklarını birbirine kenetledi ve- "Ey
kavmim! Sakm bana karşı düşmanllğmız, Nuh kavminin veya
Hud kavminin yahut Salih kavminin baş/arma gelenlergibi size
de bir musibet getirmesin! Lut kavmi de sizden uzak değildir. "81
(ayetini okudu) Sonra Abdullah b. Selam'ı çağırıp sordu. Ab-

81 HQd, 1 1 /89.
240 Kitdbü'l-Meğdzf

dullah b. Selam: "Elinden geldiği kadar uzak dur. Bu senin


haklı durumda kalman için daha iyidir," dedi. Sonra Hz. Os­
man'ın yanına girip onu katlettiler.
547. lbn idris-Vah� b. Said-Abdullah b. Amir-Hz. Osman

"İçinizden bana faydası en çok olacak kimse, silahını ve eli­


ni bu işten çekendir."
548. lbn ldris-Hişam-lbn Sirin

Zeyd b. Sabit, Hz. Osman'a geldi ve: "Ensar kapıda" dedi.


Ensar: "Dilersen iki(nci) kere Allah'ın yardımcıları (ensar)
oluruz (onlara karşı seni koruruz);' deyince, Hz. Osman: "Sa­
vaşmak mı? Asla!" dedi.
549. EbQ Osame-Hişam b. Urve-Babası-Abdullah b. ez-Zübeyr

Kuşatma altında olduğu zaman, Hz. Osman'a: "Çık ve on­


larla çatış. Allah'ın yanında (bulunanlardan) daha az sayıda
olanıyla yardım ettiği kimseler vardır. Allah'a ant olsun ki,
(bunlarla savaşmak) helaldir," dedim. Hz. Osman kabul etme­
di ve: "Kim beni dinleyip sözümü tutuyorsa Abdullah b. Zü­
beyr'e itaat etsin," dedi. O zaman Abdullah, Osman'ın avluda
bulunanların başına diktiği komutandı. O sırada Hz. Osman
oruçlu idi.
550. Abdullah b. idris-Ubeydullah b. Ömer-Nifi

Cehcah adında bir adam, Hz. Osman'ın elinde olan bir so­
payı alıp (Osman'ın) dizinde kırdı. Adam, sopayı kırdığı yeri
yaralamıştı.
551. ishak er-JUzi-EbQ Ca'fer-EyyQp-Nafi-lbn Ömer

Hz. Osman sabah uyandığı vakit insanlara şöyle dedi: "Rü­


yamda Resulullah'ı gördüm. Bana: "Ey Osman! Bu gece yanı­
mızda iftar et," dedi. Hz. Osman oruçlu olarak sabahladı ve o
gün katledildi.
552. lbn ldris-lsmiil-Kays-Said b. Zeyd

"Hz. Ömer'in, beni ve kız kardeşini Müslüman olduğumuz


için bağladığını bilirim. Eğer Uhud Dağı Hz. Osman'a yaptıkla­
rınızdan ötürü darmadağın olsa, bu hak olurdu."
Kitdbü'l-Meğdzf 241

553. EbQ Osame-A'meş-EbQ Salih

Hz. Osman evinde kuşatma altına alındığında Abdullah b.


Selam: "Onu öldürmeyiniz. Onun az bir ömrü kalmıştır. Val­
lahi eğer onu öldürecek olursanız, bir daha toplu halde asla
namaz kılamazsınız," dedi.
554. EbQ Osame-Sadaka b. Ebi 'lmran-EbQ Ya'fQr-Abdullah b. Mes'Qd'un azat­
lısı EbQ Said

ibn Mes'Od dedi ki: "Vallahi! Eğer Osman'ı öldürecek olur­


sanız, onun yerine geçecek başka uygun birini bulamazsınız!"
555. l b n Aliye·Eyyılb-EbQ Kılabe

San'a valisi olan Sumame denen Kureyşli birine Osman'ın


katli haberi ulaşınca ağladı ve ağlaması da uzun sürdü. Kendi­
ne geldiğinde: "Bugün nübüvvet (veya nübüvvetin halifeliği)
Ümmet-i Muhammed'in içinden çekip alındı. Yönetim salta­
nata ve zorbalığa dönüştü. Artık bir şeye gücü yeten onu yiye­
cektir (alacaktır) !" dedi.
556. lbn Aliye-Eyyılb-EbQ Kılabe

Osman öldürüldüğü zaman, İlya'nın hatiplerinden ve Re­


sulullah'ın ashabından olup kendisine Murra b. Ka'b denilen
biri arkadan kalktı ve dedi ki: "Ben, eğer Resulullah'tan işitti­
ğim şey olmasaydı kalkıp konuşmazdım. Hz. Peygamber ya­
kında çıkacak bir fitneden bahsetti. O sırada başını ridasıyla
örtmüş bir kişi oradan geçti. Resulullah: "O gün (fitne günü)
bu (ridasıyla başını örten kişi) ve arkadaşları doğru yolda
olanlardır," buyurdu. Kalkıp adamın omzundan tutup yüzü­
nü Resulullah'a göstererek "Bu mu?" dedim. Hz. Peygamber:
"Evet," dedi. O adam, Osman'dı.
557. lbn ldris-Leys-Ziy.ld-Babası·lbn Abbas

insanlar Osman'ı öldürmek için toplandılar ise, LOt kavmi­


nin recmedildiği gibi taşlarla recmedilirler.
558. Yezid b. HarQn-lbn Avn-Muhammed b. Sirin

Hz. Osman, evini kuşatanlara göründü ve: "Bana, karşılık­


lı olarak Allah'ın Kitab'ını okuyacağım birini gönderin," dedi.
Ona Sa'sa'a b. SOhan'ı gönderdiler. C genç biri idi. Hz. Osman:
242 Kitdbü'l-Meğdzf

"Bana bu gençten başka yollayacak kişi bulamadınız mı?"


dedi. Sa'sa'a bazı şeyler söyledi. Hz. Osman, ona: "Oku;' de­
yince, o: "Haksızlığa uğratılarak kendilerine savaş açılan kim­
selerin karşı koyup savaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara
yardım etmeye elbette kadirdir," (Hac 22/39) ayetini okudu.
Hz. Osman: ''Yalan söylüyorsun! Yardım edilecek kişi sen ve
arkadaşların değil, ben ve arkadaşlarım," dedi ve: "Haksızlığa
uğratılarak kendilerine savaş açılan kimselerin karşı koyup sa­
vaşmasına izin verilmiştir. Allah onlara yardım etmeye elbette
kadirdir... İşlerin sonucu Allah'a aittir'82 ayetlerine kadar de­
vamını okudu.
Ali b. Ehi Tilib'in Hilafeti
559. Veki'-A'meş-EbQ Salih

Hz. Osman olayı hakkında herkes: "Ondan sonra Emir


Ali'dir. Zübeyr de buna uygun (razı olunan) bir haleftir," diye
söyleniyordu. Ravi der ki: Ka'b: 'i\rna emirliği boz beygirin sa­
hibi -Muaviye- alacak;' deyince, Muaviye'ye: "Ka'b seninle dalga
geçerek yönetimi senin alacağını ileri sürüyor" dendi. Muaviye
Ka'b'a gidip: "Ey Ebu ishak! Burada Ali, Zübeyr ve Resulullah'ın
ashabı varken yönetimi ben nasıl alının?" deyince, Ka'b: "Onun
sahibi sensin;' karşılığını verdi.
560. Hüşeym-Avvam-lbrahim et-Teymi

Hz. Ebu Bekir'e biat edildiği zaman Selman: "Hem hata


ettiniz, hem doğru yaptınız. Hilafeti Peygamberinizin Ehl-i
Beytine bıraksaydınız siz de bundan bol bol faydalanırdınız,"
dedi.
561. Yezid b. Hanln-Uyeyne b. Abdurrahman b. Cevşen-BabasıAbdurrahman
b. Ebi Belere

"Hz. Ali, vefat edene dek beytülmalden işlemeli bir cübbe


ve Darabcird ürünü bir aba dışında bir şey almadı."
562. Gunder-Şu'be-Sa 'd b. lbrahim-Ubeydullah b. Ebi Rafi

Hz. Ali'nin başına üşüştüklerini gördüm. O kadar ki, izdi­


hamdan Hz. Ali'nin ayağını kanattılar ve Ali: ·�ııah'ım! Ben de

82 Hac, 22/39-41.
KitiJ.bü'l-Meğdzf 243

onlardan usandım, onlar da benden bıktı. Beni onlardan, on­


ları da benden kurtar," dedi.
563. Ali b. Müshir, Eclah-Şa'bi

Hz. Ali sabah namazına pktığı zaman Abdurrahman b. Mul­


cem ve Şebib el-Eşcai onun çevresini sardılar. Şebib kılıcını Hz.
Ali'ye sallayınca isabet ettiremedi ve kılıç duvara geldi. Sonra Şe­
bib'in Babu Kinde taraflannda etrafı sanldı ve insanlar: "Kılıçlı
olan kişiye dikkat edin;' dedi. Yakalanmaktan korkunca kılıcını
attı ve insanlann arasına kanştı. Abdurrahman b. Mülcem ise
Hz. Ali'nin başına kılıçla vurdu. ibn Mülcem de Fil Kapısı tara­
fında sıkıştınldı ve Aıid- veya Uvayd- el-Hadrami ona yetişip ya­
kalayarak Hz. Ali'nin yanına soktu. Hz. Ali: "Eğer ölürsem bunu
ister öldürün ister bırakın. Kurtulursam kısas yapılır;' dedi.
564. Veki'-A'meş-Sillm-Abdullah b. Sebu-Hz. Ali

Abdullah b. Sebu der ki: Hz. Ali'den duydum: "Muhakkak


ki şu (sakalım) şununla (başımdan akan kanla) boyanacaktır.
Bedbaht olan hala ne bekliyor?" Yanındakiler: "Bize onun kim
olduğunu söyle ki onun soyunu kurutalım," deyince Hz. Ali:
"Vallahi o zaman beni öldürmemiş birini öldürmµş olursu­
nuz;' karşılığını verdi. Onlar: ''Yerine birini bıralonayacak mı­
sın?" dediklerinde: "Hayır. Ben sizi Resulullah'ın sizi bıraktığı
şeye bırakıyorum," dedi. Onlar: "Rabbinle buluştuğunda O'na
ne diyeceksin?" diye sorduklarında ise şöyle cevap verdi: 'i\1-
lah'ım! Beni onların arasında bıraktın. Sonra beni katına aldın
ancak sen hala içlerindesin. Artık dilersen onları ıslah eder­
sin, dilersen onlan ifsat edersin;• diyeceğim.
565. Hüşeym-EbQ Hamza-Babası-Hz. Ali

Ebu Hamza, babasından, Hz. Ali'nin şöyle dediğini nakle­


der: "Vah (akan) kanlara! Bu şununla boyanacak (Yani sakalı
başından akan kanla) ."
566. Yezid b. Hiriln-Hişim b. Hassin-Muhammed-Ubeyde'den Hz. Ali

Hz. Ali dedi ki: "Bu eşkıya beni öldürmek için daha ne bek­
liyor! Allah'ım! Ben onlardan usandım, onlar da benden bıktı.
Beni onlardan, onları da benden kurtar."
244 Kitdbü'l-Meğdzf

Akabe Gecesi Hakkında


567. lbn idris-Muhammed b. ishak-Abdullah b. Ebi Bekr

Resulullah Akabe gecesi: "Bana, aranızdan kavmine, tıpkı


havarilerin Hz. İsa b. Meıyem'e kefil olduğu gibi kefil olacak on
iki kişi çıkarın" dedi. Neccaroğullannın -İbn İdris der ki: Bunlar
Resulullah'ın dayılarıydı- temsilcisi Es'ad b. Zürare Ebu Umame
idi. Beni'l-Harise b. el-Hazrec'in iki temsilcisi Abdullah b. Reva­
ha ve Sa'd b. er-Rabi idi. Beni Seleme'nin liderleri, Abdullah b.
Amr b. Haram ve Bera b. Ma'rur idi. Beni Saide'nin temsilcisi
Sa'd b. Ubade ve Münzir b. Amr idi. Beni Zureyk'in temsilcisi
Rafi b. Malik oldu. Beni Avf b. el-Hazrec'in temsilcisi -Bunlar
Kavakil'dendi- Ubade b. es-Samit idi. Beni Abduleşhel'in tem­
silcileri Useyd b. Hudayr ve Ebu'l-Heysem b. et-Teyyihan idi.
Beni Amr b. Avf'ın temsilcisi Sa'd b. Hayseme idi.
568. Abdurrahim-Mücalid-Şa'bi-Ukbe b. Amr el-Ensari

Resulullah bizimle Akabe'nin eteklerinde kurban günü için


söz verdi. Biz yetmiş kişiydik ve ben en küçükleriydim. Resu­
lullah yanımıza geldi ve: "Kısa konuşun. Kureyş kafirlerinin
size zarar vermesinden endişeleniyorum;' deyince, biz: "Ya
Resulullah! Rabbin için bizden iste! Kendin için iste! Ashabın
için iste! Buna karşılık Allah'tan ve senden alacağımız karşılı­
ğın ne olacağını bize bildir," dedik.
Resulullah şöyle buyurdu: "Rabbim için istediğim: O'na
iman etmeniz ve hiçbir şeyi ortak koşmamanız, kendim için
istediğim: size doğru yolu göstermem için bana itaat etmeniz,
ashabım için istediğim imkanlarınız ölçüsünde onlara yar­
dımcı olmanız ve kendinizi koruduğunuz şeylerden bizi de
korumanızdır. Eğer böyle yaparsanız Allah da, ben de sizlere
cenneti vaat ediyoruz:' Sonra ellerimizi uzattık. Biat ettik.
569. lbn Nümeyr-lsmail-Şa'bi

Hz. Abbas, Resulullah ile birlikte Ensarın yanına gitti. Hz.


Peygamber; "Konuşun ve sözü uzatmayın. Sizin üzerinize
(gönderilmiş) casuslar vardır. Kureyş kafirlerinin size zarar
vermesinden endişe ediyorum;' dedi. Aralarından hatipleri
Kitl1bü'l-Meğ1Jzf 245

olan ve künyesi Ebu Umame olan Es'ad b. Zürare Resulul­


lah'a, "Rabbin için bizden iste! Kendin için iste! Arkadaşların
için iste! Buna karşılık sevabımızın ne olacağını söyle," dedi.
Hz. Peygamber "Rabbim için istediğim: O'na kulluk etmeniz
ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamanız; kendim için istediğim:
bana iman etmeniz ve canlarınızı ve çocuklarınızı koruduğu­
nuz şeylerden beni de korumanız; arkadaşlarım için istedi­
ğim imkanlarınız ölçüsünde onlara yardımcı olmanızdır," ce­
vabını verince, onlar: "Bunu yaparsak bizim için ne var?" diye
sordular. Resulullah "Buna karşılık Allah'ın size cennet va'di
var," buyurdu.
570. Fadl h. Dukeyn-Velid h. Cemey-Ehıl't-Tufeyl

Huzeyfe ile Akabe' de bulunanlardan (Akabe ehlinden) biri


arasında insanlar arasında olabilecek bir sorun vardı. Bir de­
fasında Huzeyfe ona: '/\ilah aşkına söyle! Akabe'de bulunan­
ların sayısı kaçtı?" diye sordu. Oradakiler adama: '/\dam sana
soruyor! Cevabını ver!" dediklerinde EbO. Musa el-Eş'ari: "On­
ların on dört kişi oldukları söylenirdi," dedi. Bunun üzerine
Huzeyfe de şöyle dedi: "Şayet sen de içlerindeysen on beş kişi
olurlar. Allah'a yemin ederim ki bunlardan on iki kişi dünyada
ve ahirette Allah ve Resulünün yolundaydı. İçlerinden üç kişi
de: "Resulullah'ın ulağını (münadisini) duymadık ve toplulu­
ğun ne istediği hakkında herhangi bir bilgimiz yoktu!" dedik­
leri için bu konuda mazur görülmüştür:·
571. Ahdurrahim h. Süleyman-lsmail h. Ehi Halid

Rıdvan ağacının altında Resulullah'a biat edenlerden olan


İbn Ehi Evfa'nın şöyle dediğini duydum: "(Hendek Savaşında)
Resulullah düşmana şöyle beddua etmişti: "Ey kitabı indiren,
hesabı tez gören, düşmanları hezimete uğratan Allah'ım! Şun­
ları hezimete uğrat ve onları salla!"
572. Yahya h . Ehi Bekr-Şu'he-Amr h . Mürre-lhn Ehi Evfa

"Resulullah'a ağacın altında biat eden sahabenin sayısı bin


dört yüz veya bin üç yüz kişiydi. Muhacirlerden Eslem kabile­
si vardı:·
573. Ahde h. Süleyman-Mücalid-Amir(-i Şa'hi)
246 Kitdbü'/-Meğdzt

Ağacın altında Resulullah'a ilk biat eden kişi Vehb EbQ


Sinan el-Esedi idi. Resulullah'ın yanına gidip: "Sana biat edi­
yorum," deyince Hz. Peygamber: "Ne üzerine biat ediyorsun?"
diye sordu. EbQ Sinan: "İçinden ne geçiyorsa onun üzerine;·
deyip biat etti. Başka bir adam: "Ben, sana EbQ Sinan'ın biat
ettiği şey üzerine biat ediyorum," diyerek o da biat etti. Sonra
insanlar biat ettiler.
574. Muhammed b. Bişr-lsmiil-Amir(-i Şa'bi)

Amir(-i Şa'bi) der ki: "es-Sdbikune'l-Ewe/an (ilk ve önde ge­


len sahabiler)83 Rıdvan Biatında bulunanlardır.
SON

83 Tevbe, 9/100.
DiZiN

A Akra b. Habis 209


Abduleşheloğulları 102, 126 Ali (Hz.) 50, 68, 78, 80, 84, 85, 94,
Abdullah b. Amr b. Haram 103, 244 96, 97, 101, 107, 110, 112,
Abdullah b. Ca'fer 190, 234 121, 131, 136, 149, ı s ı.
Abdullah b. Cahş el-Esedi 77 152, 154, 155, 161, 165,
Abdullah b. Ehi Evfa 194 170, 176, 177, 194, 208,
Abdullah b. Ehi Serh 168 211, 215, 218, 2 22, 224,
Abdullah b. ez-Zübeyr 65 229, 230, 234, 237, 242,
Abdullah b. Hatal 172 243
Abdullah b. Huzafe 69 Alkame b. Mücezziz 69
Abdullah b. Rewha 89, 120, 150, Alkame b. Ulase 169
185, 188, 189, 190, 244 A'meş 29, 40, 55, 69, 77, 81, 88,
Abdullah b. Sa'd b. Ehi Sarh 159, 103, 117, 189, 211, 237,
172 241, 242, 243
Abdullah b. Ubey b. SelOJ 105, 126 Amir b. Ehi Vakkas 91
Abdullah b. Oneys 71 Amir b. Fuheyre 65
Abdulmelik b. el-Mugire 147 Amir b. Luey 138, 140, 141
Abdurrahman b. Avf 82, 182, 215, Ammar 49, 50, 55, 62, 85, 99, 148,
218, 219, 227, 229, 232, 153, 154, 172, 198, 200,
236, 237 223
Abdurrahman b. Ehi Bekr 112 Amr b. CemOh 103
Abdurrahman b. Udeys el-Belevi Amr b. el-As 71, 73, 74
51 Amr b. Omeyye 67
Abdurrahman b. Uyeyne 200, 201 Arapça 38
Abdülmuttalib 38, 41, 61, 84, 108, Araplar 38, 57
191, 194 arrafe 177
Ad 38 As b. Münebbih b. el-Haccac 98
Adem (Hz.) 34, 43, 90, 117, 175, Asım b. Sabit 107
189 Avf 88
Adi b. Hatim 57, 58
Afra 82, 88, 90 B
Abram el-Esedi 201 Batha 55
Aişe (Hz.) 100, 113, 114, 115, 116, Bazam 66, 67
118, 119, 123, 158, 177, Becile kabilesi 71
18& 19� 21� 21� 21& Bedir 63
224, 225, 228, 2 29, 237 Bedir ashabı 97
Akil 84, 91 Bedir esirlerinin fidyesi 99
248 KitlSbü'l-Meğ(Jzf

Bedir Günü 78, 79, 80, 0ı, 82, 8S, Ci'rane ı 79, ı83, ı84, ı 9S
87, 88, 90, 9ı, 93, 9S, 96, Culas b. Suveyd 107
97, 98, 99, ı62 Cüheyne kabilesi SS, 69, 76
Bedir Kuyusu 40, 82, 93 Cüveyriyye binti'l-Haris ı2S
Bedir Savaşı 77, 78, 9S, 97, ıs4 Cüzam 71
Beni Bekr ı3o, ıs8, ı64, ı68, ı69
Beni Haccac 93 D
Beni Hilal 72 Davud 33
Beni Ka'b ı27, ı30, ıs8, ı6ı Dihyetu'l-Kelbi 1 14, ıso
Beni Kurayza 1 1 3, 1 14, 1 19, ı20, Dumatü'l-Cendel ı ı 7
ı22, ı23, ı24, ı2s
Beni Lihyan ı 46 E
Beni Mahzılm ı 76 Eban b. Said b. el-As ı37
Beni Mustalik Gazvesi ı26 Ebu Bekir (Hz.) ı4, ıs, ı6, ı9, 20,
Beni Mustalik kabilesi ı2S, ı26 2ı, 2S, 27, 32, 34, 3S, 37, 39,
Beni Müdlic 63 42, 48, 49, so, s ı, S3, S9, 60,
Beni Neccar 6ı 62, 64, 6S, 66, 71, 7S, 78,
Beni Şeybe 1 1 2 8S, 86, 88, 89, 93, ııo, ı ı2,
Beni Uzre S S l lS, 1 16, 1 19, ı2S, ı27,
Berku'l-Gımad 93 ı34, ı4o, ı42, ısı, ıs2,
Beytullah ı27, ı28, ı29, ı3ı, ı32, ıs� ıs� ı6L ı6� ı6�
ı33, ı44 ı79, ı00, ı0ı, ı02. ı84,
Beytülmakdis 42, 4S, 46, 47, S6 ı0s, ı87, ı88, ı 90, 203,
Beytülma'mOr 44 2ı� 2ı� 2ı� 2ı� 2ı�
Bilal 32, 34, 4ı, 49, SO, SS, 62, 2ı0, 2ı9, 220, 22ı, 222,
7ı, 72, ı2ı, ı22, ı23, ı4S, 22� 22� 22� 22� 22�
ı6ı, ı 74, ı 76, ı 97, 202, 23ı, 234, 237, 242
2ı0 Ebu Bekre ı83
Bizans S7 Ebu Berze ı 73
Budeyl b. Yarka ıs0 Ebu Cehil 39, 40, 4ı, 4S, 49, 0 ı,
Budeyl b. Verka el-Huzai ı39 82, 84, 8S, 90, 9ı, 93, 94
Burak 42, 46, 47 Ebu Cendel ı30, ı32, ı43
EbO Dücane 107
c Ebu Hüreyre 29, 46, 97, 99, ı46,
Ca'fer b. Ehi Talib 73, 7S, ıes, ıss, ıs6, ıs7, ı74
ı00, ı9ı Ebu ishak 3ı, 3S, 39, 40, 47, so,
Cahiliye 3S, ı00 SS, 60, 62, 73, 76, 80, 82,
Cebrail/Cibril 30, 3S, 36, 37, 39, 83, 88, 90, 9ı, 93, 96, 99,
42, 43, 44, 46, 47, 78, 80, ıoı, 1 17, 1 19, ı2o. ı 3 ı,
98, 1 14, l lS, ı23, ı2S, ı44, ı68, ı79, ı89, ı9ı,
ı84, 2 1 1 2 ı2, 226, 230, 232, 237,
cin toplulukları 32 242
Dizin 249

Ebu Katade ı44, ı0s, ı86, ı87, F


ı90, 2oı. 202 fal oku ı 70, ı 71
Ebı1'1-Buhtari 85 Fatıma (Hz.) 40, 107, 1 1 2, ı65,
Ebı1 Leheb 4 ı 222
Ebu Lu'lue 233, 234, 235, 236 Fetih Günü ı 11, ı 76, ı 78, ı00
Fil Ordusu 29
Ebu Lübabe 1 14
fitne günü 24 ı
Ebu Musa el-Eş'ari 245
Ebu Said el-Hudri 69, ı24, ı25,
G
ı44, ı46, ı s ı. ın. ı9s, Gadiru'l-Estat ı38
2ı6 Gamim ı 2 7, ı38, ı45
Ebu Seleme 29, 3 3 , 37, 39, ı47, ganimet 79, 99, ı23, ı25, 133,
ıs4, ı57, ı74, ı8ı, 234 ı46, ı47, ıs2. ı83, ı92,
Ebu Sevr el-Fehmi sı ı9S, ı99
Ebu Sırma el-Mazini ı25 Gatafan ı 2 ı, ı 92, 202
Ebu Süfyan 29, 67, 79, 0ı. 93, 94, Gıfar 54, ı60
ıo� ı ı� ı ı � ı ı� ı2�
ı23, ı35, ıs7, ıs0. ıs9, H
Hahhah 49, 50, 102, 103
ı60, ı64, ı65, ı66, ı67,
Habeşistan 1 1, 74, ı4ı
ı7S, ı9ı, ı94, ı95
Hacerülesved 53, ı33, ıs7
Ebu Talha ıo6, 1 12, ıso. ıs3,
Hakim b. Hizam ı58, ı59, ı 95
ı92, ı93, ı98 Halid b. el-Velid 63, 70, ı27, ı38,
Ebu Talib 3 ı. 32, 40, so. ı16, ı09 ı45, ı s6, ı6o, ı68, ı 79,
Ebu Ubeyde b. el-Cerrah 2ı2, 220, ı00. ı0ı, ı0s. ı00
2 2 ı. 224 Halid b. Süfyan 71
Ebı1 Yeksum 29 Halid b. Useyd ı6ı
Ehabiş ı27, ı38 Hamza (Hz.) 85, 10ı, 103, 105,
Ensar ı2, 48, 66, 84, 87, 95, 102, 109, 1 1 0
ıo3, 106, 107, 108, ıo9, Hanzala (b. Ehi Amir) 109
ı ı2. ı ı0. ı20, ı26, ıs6, Hanzala b. er-Rahib 105
Haram ay 76
ıs7, ıs9, ı60, ı63, ı 92,
Haram belde 76
ı94, ı 95, ı 96, ı 99, 200,
Harem 29, ı27, ı30, ı44, ı69
202, 2ı0, 2 20, 22ı. 222,
Harice b. Kurz ı36
2 23, 230, 232, 240, 244 Hariciler ı ı 7
Es'ad b. Zürare 244, 245 Haris b. Avf ı 2 ı
Eslem kabilesi 54, 245 Haris b . es-Sımma ıo7
Esma bint Ehi Bekir 65 Haris b. Hişam ı 76
Esma bint Umeys 74 Haris b. Suveyd 107
Eş'as b. ishak ı ıs Harre 66
ezan ı22 Harun 43
250 Kit:dbü'l-Meğlizt

Has'am kabilesi 69
Hassan b. Sabit 48 lma' b. Rehada 54
Haşimoğullan 96, 169, 194 lsa (Hz.) 73
Hatib b. Ehi Beltea 97, 98 iblis 33, 100
Hatice (Hz.) 35, 55 İbn Abbas 29, 32, 33, 34, 39, 40,
Hayber 133, 144, 148 45, 46, 48, 65, 79, 80, 82,
Hayber Günü 148, 1 50, 1 53, 154, 85, 92, 96, 104, 1 1 0, 132,
155 145, 155, 171, 175, 176,
Hayber Savaşı 151 177, 178, 179, 183, 184,
Hemdan 48, 68 185, 203, 2 16, 2 1 7, 2 18,
Hendek Günü 1 13, 1 18, 1 19, 120, 219, 227, 228, 233, 236,
121, 123 241
Hendek Savaşı 122, 125, 245 İbn Beyda 91
Hevazin 162, 192, 194, 198 İbn Ebi'l-Hukayk 156
Hevazinliler 191, 198 İbn Hatal 1 59, 161, 168, 1 72, 173
Hibban b. Arika 1 1 3 İbn Mes'O.d 22, 55, 89, 90, 99, 108,
hicabe 1 6 1 194, 223, 241
Hicr 54 lbnü'l-Ekva 199, 200, 201, 202
Hilal b. ümeyye 206 lbnü'l-Hanefiyye 41, 50, 5 1
Hill 130 İbn Ümmü MektO.m 62
Hira 37 İbrahim b. Zür'a 234
Hire 42, 58 İbrahim (Hz.) 44, 170, 171
Hişam b. Urve 33, 49, 51, 59, 65, içki 41, 180
90, 92, 1 00, 1 10, 1 18, 1 19, idris 43
124, 176, 190, 222, 233, lkrime b. Ehi Cebi 172
240 isaf ve Naile putları 52
Hişam b. Zeyd 192 ishak (Hz.) 170
Hristiyanlar 75 İsmail (Hz.) 170
Hubab b. Münzir 220 lsra 1 1, 45, 46, 4 7, 110
Hubel 109 lsrailoğullan 44, 127
Hudeybiye 98, 126, 127, 128, 130, lyas b. Seleme 133, 135, 1 36, 148,
1 3 1, 132, 133, 135, 138, 198, 200
139, 140, 144, 145, 178,
200 K
Humus 56 Ka'b b. Lüeyoğullan 45
Huneyn Günü 162, 191, 192, 193, Kabe 38, 39, 52, 53, 54, 58, 92,
194, 195, 198, 199 127, 128, 1 37, 1 38, 1 57,
Huneyn Savaşı 191, 197 159, 161, 164, 170, 171,
Hurakat kolu 69 172, 173, 174, 176, 179,
Huvaytib b. Abdiluzza 136 180, 181
Huyey b. Ahtab 124 Ka'b. Lüey 138
Huzaa kabilesi 168, 169 Kadir Gecesi 78
Dizin 251

kahin 37, 38, 52 Merv Tepesi ıs0


Kasriler 7ı Mescid-i Aksa 46
KatAde b. en-Numan 105 Mescid-i Haram 46, 77, ı32
Kayser 67, ı4ı Mısır ı36
Kinaneoğullan 76 Mihca 55, 9ı
Kisra 58, 66, 67, ı4ı Mikail 30, 78
Kuba 65 Mikdad 50, 55, 90, 20ı
Kılfe 57 Mikdad b. el-Esved ı27
Kurau'l-Camim ı33 Mikyes b. Subaba ı59, ı6ı, ı68,
Kurayza Günü ı24 ı72
Kureyş 3 ı, 38, 39, 40, 4ı, 48, 50, Muaviye 29, 33, 75, 77, 0 ı, 88, 99,
59, 60, 62, 63, 65, 66, 77, 1 03, 104, 106, ı ı ı. ı83,
79, 82, 83, 84, 85, 9ı, 95, ı84, 2 37, 239, 242
96, ıo0, 1 13, ı 2 7, ı28, Muavviz 88
ı29, ı3o, ı32, ı35, ı36, Mu'aytoğullan 234
ı38, ı39, ı40, ı4ı, ı42, Muciişi ı77, ı 78
ı43, ı45, ıs6, ı s7, ıs8, Mugire b. Şu'be 67, ı40, 2 ı 2, 233,
ı64, ı65, ı67, ı 1s. ı95, 234, 236
2 20, 22ı, 223, 2 28, 244 Muhacirler 65
Kurz b. Cabir 0ı Muhallim b. Cessame 209, 210
Kusva 138, ı39, ı 13 Muhammed b. Ehi Beler 239
Muhammed b. ishak 0 ı, 88, 99,
L ıo3, 105, ı3o, ı45, ı46,
Lahm 71 ı49, ı s2, ıs4, ı66, ı 75,
Lat ı40, ı6ı, ı66, ı79 ı 76, ı 78, ı 79, ı88, ı89,
ı95, 244
M Muhelleb b. Ehi Sufra 1 1 7
Malik b. Murara er-Rubav1 68 Mukavkıs 67
Ma'n b. Adiy 220 Murra b. Ka'b 24ı
Medine 33, 34, 54, 57, 58, 59, 60, Murraoğullan ı89
6ı, 62, 63, 65, 66, 72, 76, Musa 43, 44, 47
78, 83, 94, 95, 103, 11 ı. Mus'ab b. Umeyr 62, 10ı, 103,
1 1 2, 1 14, 1 19, ı 2 ı, ı26, 107
ı36, ı43, ı46, ı so. ı64, Mılsa (Hz.) 30
ı68, ı 76, ı83, ı0s. 200, Mılte ı89, ı 9ı
202, 203, 204, 205, 208, Müdlicoğullan 63, 64
2ı2. 2ı 3, 2 ı0. 2 ı9, 225, müellefe-i kulüb ı63
2 28, 230, 232, 235, 238 Müzdelife ı69
Mekke 34, 42, 94
Mekke'nin fethi 76, ı 73, ı 77, ı 79, N
ı98 Naciye b. Cündüb ı45
Merhab ı48, ı49, ısı, ıss, 2ıs Nadr b. el-Haris 90
252 Kitdbü'l-MeğlJzf

Nafi' 64, 96, 102, lOS, ı22, ı2S, S-Ş


184, 222 Sabii S2, S3
namaz 44, 73, 83 Sa'd 62
Necaşi ıı, 67, 68, 73, 74, 7S, ı9ı Sa'd b. Ebi Vakkas 76, 10ı
Necran Hıristiyanları 2 ı 2 Sa'd b. lbrahim ı ı6, ı24, 233
Necranlılar 210, 2 1 1 Sa'd b. Malik ss, 100, 10ı
Nevfel b. el-Haris 84 Sa'd b. Muaz 78, ı n. 1 14, llS, 116,
nübüvvet 24ı ıı1. ı ı0. ı ı9, ı2ı, ı24
Sa'd b. Ubade 93, ı2ı, ı60, ı9S,
0-Ö 220, 22ı. 244
oruç 70, ısı. ı10 Safa Tepesi ıs7
Osman b. Talha ı6ı, ı64, ı 79 Safiyye (Hz.) 1 10, ı23, ıso, 2ıs
Osman (Hz.) sı, 7S, 87, ı 37, ı72, Safv&n b. Omeyye ı 76, ı9S
2oa 22� 23� 23� 23� Said b. Ebi Bürde 74
238, 239, 240, 24ı, 242 Said b. el-Müseyyeb 6S, 67, 0ı, 9ı,
Ömer b. Abdülaziz lOS 100, 10ı. 104, ı47, ı76,
Ömer (Hz.) ı ı, ı6, ı 7, 2 2, 30, SO, 2ıs
S4, 62, 74, 7S, 78, 8S, 86, Sakif kabilesi 3 2 , ı67
88, 89, 9ı, 93, 94, 97, 99, saltana 24ı
1 13, l lS, 119, ı30, ı34, Sehl b. Huneyf 107, ı33
ı37, ı42, ı43, ı4S, ı49, Semıld 38
ısı. ıs3, ıss. ıs9, ı62, Seniyye Vadisi ı 44
ı64, ı66, ı67, ı 79, lBı, Sevde bint Zem'a 88
ı02, ı83, ı84, ı87, ı 90, Seyfullah lBS
ı98, 2 1 1, 2 ı2, 2 ı3, 2 ı4, Sidretü'l-MünteM 44, 47, 48
2ı6, 2 ı1. 2 ı0. 2 ı9, 22ı. sihr 37
222, 223, 224, 22S, 226, sikaye ı6ı
227, 228, 229, 230, 23ı, Sim&k Ebıl Dücane 106
232, 233, 234, 23S, 236, Suheyb 49, SO, 230, 234, 237
237, 238, 240 Süheyl b. Amr 88, 99, ı29, ı32,
örtünme emri 88 ı34, ı3S, ı36, ı4ı, ı42,
ı66
R Süheyl b. Beyza 89
Rafi b. Hadic ı 77 Süleyman Peygamber 67
Rekılsi S8 Sümeyye 49, SO
Resulullah'ın cenaze namazı 2 ı4 Süraka b. Malik S9, 60, 6ı, 62, 63
Rıdvan Ağacı s ı Şam 3ı, 66, 71, ı36
Ri'yetu's-Suhaymi 71, 72 Şeybe 94
Ruhu'l-Kudüs ı37 Şeybe b. Osman ı 79
Rukiyye 87 Şeybe b. Rebi'a 40, 82, 84, 8S, 94
Rumlar 3 ı şeytanlar 32, 33, ı 79
Ruvayfi' b . S&bit el-Ens&ri ıs2 şiir 37, S2
Dizin 253

T Ümmü Eymen 214


Taif 53, 162, 182, 183, 184 Ommü Hakim bint Haram 95
Taif günü 184 Ümmü Seleme 1 3 1, 143
Talha 65, 229, 230 Ümmü Süleym 150, 192, 193, 198
Talha b. Ubeydillah 104, 1 13, 207 Üneys 51, 52, 53
Taybe 1 1 1
Tebı1k 204 v
Tebılk Gazvesi 203, 208 Vadi'I-Kura 183, 203, 204
Tebılk yılı 203 vahiy 32, 33, 34, 43, 214
Ten'im Dağı 173 Varaka b. Nevfel 35, 36
Tevrat 30 Veda Tepesi 105
Teyma 56 Velid b. Utbe 40, 82, 84, 85, 94
Tihame 33, 1 13, 169
Tu'ayme b. Adiyy 90 y
Tuleka 192, 198 Yahudi 30, 33, 36
Yahudilik 33
U-Ü Yahya 43
Ubey b. Halef 40, 109 Yahya b. Abdirrahman 147, 234
Ubeyde b. el-Haris 84, 85, 94 Yemen 42, 59, 78, 93, 122, 188,
Uhud 63 213, 214
Uhud Günü 87, 88, 100, 101, 102, Yesrib 53
103, 104, 105, 106, 107, Yusuf 43
108, 109, 1 1 1, 1 1 2
Uhud Savaşı 93, 100, 104, 1 1 0 z
Uhud şehitleri 102, 106, 1 1 1 Zatu's-Selasil Ordusu 71
Ukaz 132, 140 zekat 58, 68, 73, 148, 177
Ukbe b. Ebi Mu'ayt 39, 40, 82, 90 Zemzem Suyu 37, 52, 53
Ukbe b. el-Haris 91 Zeyd b. Harise 55, 87, 190
Umare b. el-Velid 73, 74 Zeyd b. Hazim 166
Umeyr Zi Mumin 68 Zeyd b. Sabit 1 1 1, 177, 203, 2 10,
Urve b. Mes'ıld 128, 136, 139, 167 240
Usame b. Zeyd 87, 180, 190 zina 41
Utbe 94 Zir b. Hubeyş 46
Utbe b. Rebi'a 37, 40, 82, 84, 94 ZQ Mumin 68
Uveym b. Saide 220 Zu'ş-Şimaleyn 91
Uyeyne b. Bedr b. Hısn 113 Zübeyr 51, 93, 229, 230
Uyeyne b. Hısn 121, 162, 194, 209 Zübeyr b. el-Amm 156, 160
Uzzıl 70, 109, 161, 166, 179 Zü'l-Cevşen 92
Ümeyye b. Halef 82, 90, 93, 94, Zülmecaz 41
109
ISLAM KLASiKLERi
Editör: Prof. D r. Mehmet Azimli

Yayınlananlar
1. Salim b. Zekvan (70/689), es-Sire (Arapçası ile), çev. Harun
Yıldız.
2. İbnü'l-Kelbi (204/820), Kitabu'l-Esnam (Arapçası ile), çev.
Beyza Bilgin.
3. Kasım b. Sellam (224/838), Kitabu'l-Emval, çev. Cemalettin
Saylık.
4. Zühri (1 24/741), e/-Meğazi (Arapçası ile), çev. Muhammet
Nur Akdoğan.
S. İbn Hibban (354/965), es-Siretu'n-Nebeviyye, çev. Harun
Bekiroğlu.
6. Ezraki (250/864), Ahbaru Mekke, çev. Yunus Vehbi Yavuz.
7. Ebu Hanife Dineveri (282/895), e/-Ahbaru't-Tıva/, çev.
Zekeriya Akman, H üseyin Siyabend Aytemür.
8. İbn Kuteybe (276/889), el-İmame ve's-Siyase, çev. Cemalettin
Saylık.
9. İbn Rüsteh (300/912), el-Alaku 'n-Nefise (Arapçası ile), çev.
Ali Fuat Eker.
10. M inkari (21 2/827), Vakatu Sıffin, çev. Cemalettin Saylık.
11. İbn Zebale (199/814), Ahbaru'/-Medine ve Ezvacu'n-Nebi
(Arapçası ile), çev. Fatih Mehmet Yılmaz.
12. Yahya b. Adem (203/818), Kitabu'l-Haraç (Arapçası ile),
çev. Osman Eskicioğlu.
13. İbn Habib (245/859), e/-Muhabber, çev. Adem Apak-İsmail
Güler.
14. İbn Ehi Davut (3 16/92 7), Kitabu'l-Mesahif (Arapçası ile),
çev. Abdülkadir Karakuş.
15. Taberi (31 0/923), Tarihu'l-Ümem ve'l-Mü/Qk, çev. Cemalettin
Saylık.
16. Hayyat (300/912), el-/ntisar (Arapçası ile), çev. Metin Yıldız.
17. İbn Ehi Şeybe (235/850), Kitdbü'l-Meğdzf (Arapçası ile),
çev. Ramazan Önal, Ahmet Şen.
18. İbn Sellam İbazi (273/887), Kitabun fihi Bedu'/-/s/am
{Arapçası ile), çev. Selim Yılmaz, Nurullah Aydın.
256 İslam Klasikleri

Baskıya Hazırlananlar
19. İbn Abdurrabbih (328/940), el-İkdu 'l-Ferid, çev. Musa
Kazım Yılmaz.
20. Muhammet Şeybani (1 89/803), es-Siyeru 'l-Kebir, çev.
İbrahim Sarmış, Said Şimşek.
2 1. İbn Şebbe (262/876), Tarihu 'l-Medineti'l-Münewera, çev.
Şahin Bal, Bilal Ahır.
22. İbn Asem (320/932), el-Fütuh, çev. Mehmet Cevher Caduk.

Çevirisi Yapılmakta Olanlar


23. Abid b. Şeriyye (67 /686), el-Ahbar, çev. Fatih Çakmak.
24. Süleym b. Kays el-Hilali (76/695), es-Sakife, çev. Muhammed
Nur Akdoğan.
25. İbn İshak ( 1 5 1/768), Siretü İbn İshak, çev. Selahattin
Yıldırım.
26. Mamer b. Raşid .(1 53/770), el-Cami, çev. Ahmet Oğuz.
',:.7. Ebu Mihnef (157 /774), Maktelu Hüseyin, çev. Fahrettin
Haliloğlu.
28. Rebi b. Habib (180/796), Müsned, çev. Ahmet Özdemir.
29. Seyf b. Ömer (180/796), Kitabu 'l-Cemel, çev. Sıddık
Korkmaz.
30. Ebu Yusuf (182/798), Kitabu 'l-Asar, çev. Yahya Solmaz.
3 1 . Ebu Yusuf (182/798), Kitabu 'l-Haraç, çev. Süleyman Şahin,
Mustafa Yüceer.
32. Ebu Yusuf ( 1 82/798), er-Reddü ala Siyeri'l-Evzai, çev.
İbrahim ilhan.
33. Muhammet Şeybani (189/803), Kitabu 'l-Hiyel, çev. Saffet
Köse.
34. İbnü'l-Kelbi (204/820), Mesa/ibu 'l-Arab, çev. İlyas Uçar.
3 5. Vakıdi (207 /823), Fütuhu'ş-Şam, çev. Musa Bağra.
36. İbn Hişam (2 1 8/833), es-Siretü 'n-Nebeviyye, çev. Cahit
Külekçi.
37. Ezdi (231/846), Futuhu'ş-Şam, çev. Ali Dadan.
38. lbn Hayyat (240/854), Tarih, çev. Ömer Sabuncu, Mahmut
Sabuncu.
39. İbn Habib (245/859), el-Munemmak, çev. Adem Apak-lsmail
Güler.
40. İbn Habib (245/859), el-Muğtdlfn, çev. Adem Apak-İsmail
Güler.
lslam Klasikleri 257

41. İbn Zenceveyh (2 5 1/865), el-Emval, çev. Ahmet Yıldırım.


42. Cahız (255/869), el-Osmaniyye, çev. Muhammed Nur
Akdoğan.
43. Cahız (255/869), el-Beyan ve't-Tebyin, çev. İsmail Araz.
44. İbn Abdülhakem (257/892), Futuhu Mısr ve'l-Mağrib, çev.
Mustafa Kılıç.
45. İbn Abdülhakem (268/882), Siretü Ömer b. Abdülaziz, çev.
Mustafa Gerçekçioğlu.
46. Zubeyr el-Bekkar (256/870), el-Muvaffakiyya t, çev. Yalçın
Atalık.
47. Fakihi (275/888), Ahbaru Mekke, çev. Mehmet Yalar, Hasan
Taşdelen.
48. İbn Kuteybe Dineveri (276/889), el-Mearif, çev. Harun
Bekiroğlu.
49. İbn Kuteybe Dineveri (276/889), Uyunu 'l-Ahbar, çev. İsmail
Araz.
50. İbn Kuteybe Dineveri (2 76/889), Fazlu 'l-Arab ve't-Tenbih
ala Ulumiha, çev. İsmail Araz.
51. İbn Tayfur (280/893), Kitabu Bağdat, çev. Mustafa Hizmetli.
52. Ebu Zura Dımeşki (281/894), Tarihu Ebu Zura, çev. Edip
Akyol.
53. İbn Ebi'd-Dünya (281/894), Hilmu Muaviye, Maktelu İmam
Ali, çev. Halil Ortakçı.
54. İbnu'l-Fakih (290/902), Kitabu'l-Buldan (Arapçası ile), çev.
H. Avni Güllü.
55. Yakubi (294/905), et-Tarih, çev. Murat Ağarı, Sedat Seçkin
Bozkurt.
56. İbn Hayyan el-Vekii (306/918), Ahbaru'l-Kuzat, çev. Yunus
Kocabıyık.
57. Kudame b. Cafer (3 19/93 1), el-Harac, çev. M. Nuri Güler.
58. Cehşiyari (3 3 1/942), Kitabu 'l-Vüzera ve'l-küttab, çev.
Selahattin Polatoğlu, M. Şirin Aladağ.
59. Mağribi (3 33/944), el-Mihan, çev. Mehmet Kavşut.
60. Hemdani (334/945), Sıfatu Cezirati'l-Arab, çev. Hayri Alkan.
61. Mesudi (345/95 6), Mürucu'z-Zeheb, çev. H eyet.
62. Mesudi (345/956), et-Tenbih ve'l-lşraf, çev. Mikdat Eser.
63. Yazarı Meçhul (3 50/96 1), Kitabu'l-Uyun ve'l-Hadaik fi
Ahbari'l-Hakaik, çev. Saim Yılmaz.
64. Makdisi (355/966), el-Bed ve't-Tarih, çev. Heyet.
258 islim Klasikleri

65. Ebu'l-Ferec lsfahani (356/967), Mekatilu't-Talibiyyin, çev.


Cemil Keskin.
66. Hamza lsfehani (360/970), Tarihu Sini Müluku'l-Arz ve'/­
Enbiya, çev. Habib Demir.
67. Taberanl (360/971), el-Evail (Arapçası ile), çev. Hakan
Temir.
68. lbn Nedim (385/995), el-Fihrist, çev. Tahsin Koçyiğit.
69. lbn Miskeveyh (421/1030), Tecaribu'l-Umem, çev. Heyet.
70. Yazarı Meçhul, Ahbaru'/-Beramika, çev. Zeynep Dağ.
71. Biruni (453/1061), e/-Kanunu 'l-Mesudi, çev; Seher Parlak.
72. Gerdizi (453/1061), Zeynü'l-Ahbar, çev. Kasım lbadi.
73. lbn Abdilber (463/1071), el-Kasdü 'l-Ümem ve'l-/nbah ve'd­
Dürer, çev. Hakan Temir.
74. Beyhaki (470/1077), Tarih-i Beyhak, çev. Yeser Savaş.
75. lbnü'l-Kalanisi (555/ 1 160), Zeylü Tarihf Dımaşk, çev. Hasan
Aydın.
76. Gımati (566/1171), el-Muğrib (Arapçası ile), çev. Seher
Parlak.
77. lbn Adim (660/1262), Buğyetü 't-Taleb fi Tarih-i Haleb, çev.
Hayri Alkan.
78. lbn Abdi'z-Zahir (692/1292), er-Ravzu 'z-Zahir /f sfreti'l­
Meliki'z-Z(ihir, çev. Musa Demir.
79. lbn Vasıl (697 /1298), Müferricü'l-kürub /f Ahbari Beni
Eyyub, çev. llhan Baran.
80. lbnü'l-Ferra (698/1299), Nüzhetü 'l-Ebsar fi Fezaili'l-Ensar,
çev. Hakan Can.
81. Yazan Meçhul (763/1362), Ahbaru'd-Devleti'l-Abbasiyye,
çev. Ahmet Nuri Koca.
82. Makrizi (808/1405), /ğasetü'l-Ümme, çev. Hakan Can.

You might also like