Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 5

Kurumsal Sosyal Sorumluluk Stratejileri

Reaksiyon, uyumlaşma, savunma ve girişimci stratejiyi içeren dört strateji


bulunmaktadır.

1. Engelleme (Reaksiyon) Stratejisi: Bu stratejiyi benimseyen şirketler, ekonomik


çıkarı karşılamayan her türlü etik veya sosyal sorumluluğu reddetmekte.
2. Savunma Stratejisi: Bu stratejiyi benimseyen şirketler, sadece etik sorumlulukları
reddetmekte ve yasal çerçeve içinde kendi çıkarlarını korumaktadırlar.
3. Uyumlaşma Stratejisi: Bu stratejiyi benimseyen şirketler, kamu yararı için gönüllü
eylemler başlatmadan belirli etik sorumlulukları, özellikle paydaşların
sorumluluklarını desteklerler.
4. Girişimci (Geleceğe Yönelik) Strateji: Bir işletmenin, paydaşların taleplerini
şekillendirmek ve sektörün öncüsü olmak için kendi etkisini kullanmasını ifade
etmektedir. Bu stratejiyi benimseyen şirketler, sosyal sorumluluklarını tam olarak
kabul ederek ve olumsuz etkilerini en aza indirgemek ve paydaşların ihtiyaçlarını
karşılamak için aktif bir katılımla öne çıkarlar.

Kurumsal sosyal sorumluluk stratejileri, kurumsal sosyal sorumlu ilke ve değerlerine


derinlemesine dayanan, iş hedefleri ile uyumlu iş stratejilerinin geliştirilmesiyle sunulan
fırsatlardır. Özellikle kurumsal sosyal sorumluluk hedefleri iş stratejisine entegre edilmekte ve
gelişiminin itici gücü hâline gelmektedir.

Doğru sosyal sorumluluk stratejisinin seçilmesi, maliyetleri ve riski azaltarak, kârları ve


rekabet avantajını en üst düzeye çıkararak, itibar ve meşruiyeti artırarak ve sinerjik değer
yaratarak işletmeyi etkilemektedir. Ekonomik, sosyal ve çevresel performansı uzun vadeli iş
değerleri ile uyumlu hâle getirmek için bir iş stratejisi oluşturarak kurumsal sosyal sorumluluk
işin bir parçası hâline gelir ve hem şirket hem de toplum için uzun vadeli değer katar.

Bir yöneticinin en büyük ikilemlerinden biri, işletmenin sürdürülebilirliğini sağlamak için


doğru iş stratejisini seçmekle ilgilidir. Birçok çalışma, büyüklük ve güç açısından
karşılaştırılabilir olan ve aynı dış koşullardan etkilenen şirketlerin neden farklı sosyal
sorumluluk stratejilerini seçtiğini analiz etmektedir. Bu seçim, stratejinin uygulanmasında ilk
adım olarak yenilik baskısı yaratan çeşitli baskı ve teşviklerden veya bu stratejilerin etkisine
ilişkin yerel veya ulusal algıdan etkilenebilmektedir.
Kurumsal sosyal sorumluluk stratejilerinin dikkatli bir şekilde seçilmesi, kuruma,
kurumsal imaj ve itibarın iyileştirilmesi, operasyonel verimliliğin, satışların ve müşteri
sadakatinin artırılması, rekabet avantajı elde edilmesi, hissedarlara fayda sağlaması, finansal
performansın artırılması gibi pek çok yönden fayda sağlayacak ve kurumun varlığını devam
ettirmesi için katkıda bulunacaktır. Bu faydaları aşağıdaki gibi gruplandırmak mümkündür:

Çalışanlar açısından; artan motivasyon, ekip birliğindeki gelişmeler, iç çatışmaların


azaltılması, etik olmayan uygulamaların ortadan kaldırılması, daha gelişmiş sosyal dayanışma,

Toplum açısından; sosyal bütünleşmenin teşvik edilmesi, sivil toplum kuruluşları,


devlet kurumları, müşteriler, tedarikçiler, rakipler ile işbirliğinin geliştirilmesi,

Çevre açısından; ekonomik faaliyetin hava, su, toprak, yenilenemez doğal kaynaklar
üzerindeki etkisini azaltmak, enerji tüketimini azaltmak, geri dönüşümü ve yeniden kullanımı
teşvik etmek.

Kurumsal sosyal sorumluluk stratejilerini daha geniş şekilde ele alacak olursak;

1. Engelleme (Reaksiyon) Stratejisi

Sosyal sorumluluk stratejileri, işletmelerin aldığı kararlarda yer alan sosyal sorumluluğun
yoğunluğuna göre azdan çoğa doğru sıralanmaktadır. Bu düzeylerin en alt basamağında
bulunan engelleyici stratejiyi benimseyen yöneticiler sosyal sorumluluk yönünde hareket
etmemeyi tercih eder. Bu stratejiyi normal bulup benimseyen şirketler, ahlaki ve hukuki
olmayan bir davranış içinde olmakla beraber, diğer organizasyonel paydaşlarının ve toplumun
kendi yaptığı davranışları bütün ayrıntıları ile önceden bilmesini engellemek için faaliyette
bulunurlar. Örneğin bir şirketteki işverenler, kullandıkları asbestin (bir çeşit mineral) insan
ciğerlerine zarar verdiği bulgularına ulaştığında bu yaklaşımı uygulamışlardır. Başka bir
işletmedeki yöneticilerin elma sularında tahıl şurubunu kullanıldığına dair bulguları gizleme
yolunu seçmesi ise diğer bir örnektir.

Bu sonuçlar, işletmenin imaj kaybına yol açmakla beraber aynı zamanda paydaşlarının
da zararına olmaktadır. Anlaşılacağı üzere engelleyici stratejiyi benimseyen işletmeler, sosyal
sorumluluklarını reddederek, eksik oldukları konulara yönelik beklentilerin aksini kanıtlamaya
çalışıp, sosyal isteklere olması gerekenden daha düşük düzeyde cevap vermektedir. Dolayısıyla
sadece ekonomik sorumluluğu kabul eden bir şirket kurumsal sosyal sorumluluğa her yönden
karşı çıkarak engelleme pozisyonunda bulunacaktır.
Engelleme (reaksiyon) stratejisi sosyal beklentilerin karşısında durma ve bu beklentileri
reddetme stratejisidir. Reddetme stratejisini benimsemiş olan işletmeler, temel hedefleri olan
ekonomik çıkarlarının haricinde kalan her ne tür sosyal ya da etik beklenti olursa olsun,
karşılamaya istekli değillerdir ve bu beklentilerin tamamını geri çevirmektedirler. Aynı
zamanda bu stratejiyi benimseyen işletmelerin, yalnızca ekonomik çıkarları doğrultusunda
hareket ettiklerini söylemek mümkündür. Engelleme (reaksiyon) stratejisini benimseyen kurum
yöneticilerinin etik ve ahlaktan uzak olduğu ve toplum sorunlarına tepkisiz ve duyarsız
kaldıkları ve bu tavırlarının sonucunda da kısa vadede görünmese de uzun dönemde ciddi
problemlerin yaşanacağı ve toplumun bu duyarsızlığa karşılık kuruma yönelik negatif
algılarının oluşacağı görülmektedir. Sadece kurumların imaj ve itibar kaybı değil aynı zamanda
kurum ve paydaşlarının da zarar görmesi söz konusudur. Profesyonel yöneticiler ve uluslararası
şirket uzmanları bu tarz stratejileri tercih etmemektedirler.

Özellikle küçük ölçekli işletmelerin terfi, iş alımları, maaş gibi hassas konularda kurumu
tamamen kendi malı olarak değerlendiren, hukuk, etik ve ahlak dışı tarz benimseyen, adaletsiz
bir tavır sergileyen yönetici ve kurum sahiplerini görmekteyiz. Kendilerini daima haklı gören
kurum sahipleri ve yöneticileri engelleme stratejisini benimsemektedir. İşletmenin bulunduğu
çevreyi kirleten ve bu kirletmeyi göz ardı etmek için yaşadığı çevreye istihdam sağladığını
belirten yöneticiler, çevreyi kirletmelerini son derece normal olarak görmektedirler. Kanunlara
ve bölge halkının olumsuz tavırlarına rağmen turistik ve tarihi alanlarda betonlaşmanın
yaygınlaşması, tarihi ve doğal dokunun tahrip edilmesi gibi faaliyetler engelleme stratejisi
kapsamına girmektedir.

2. Savunma Stratejisi

Kapitalist anlayışın etkisiyle teşvik edilen bu strateji, işletmenin en azından ekonomik ve


yasal sorumluluklarını yerine getirmesi esasına dayanır. Bu stratejiyi benimseyen yöneticiler,
yasaların belirlediği zorunlulukların ve hissedarlara karşı yükümlülüklerinin dışında herhangi
bir gönüllü sorumluluk almazlar. Ekonomik sorumluluklarının yanında, yasal sorumlulukları
benimseyen bir şirket, yasal olarak gerekli olan yükümlülükleri yerine getirdiğini belirterek
savunmacı bir tutum izlemiş olur.

Savunma stratejileri, işletmenin sahip olduğu yasal sorumluluklarını asgari seviyede


yerine getirmiş olduğu stratejilerdir. Savunmacı stratejiyi benimsemiş olan işletmeler, yerine
getirdikleri sorumlulukları olmasına karşın geniş bir açıdan değerlendirildiğinde etik
sorumluluklarının getirisini üstlenmemektedirler.
Savunma stratejisi, engelleme stratejisinden farklı olup yasal sorumlulukları
gerçekleştirmeyi amaçlayan ve bu amaç doğrultusunda engelleme stratejisinde olduğu gibi
sosyal sorumluluk faaliyetlerine katılma konusunda isteksiz bir tavır sergilemektedir.
Kanunların zorunluluk getirmedikleri sürece, sosyal sorumluluk faaliyetlerine uzak
durmaktadırlar ve bu sorumluluk faaliyetlerinden kaçınmak için de yasal alanda mücadeleye
başvurmaktadırlar.

Savunma stratejisini benimseyen işletmeler, çalışanlarına yönelik mevzuat kapsamında


tavır sergileyerek zarar görmeyeceklerini güvence altına alırlar. Fakat bu işletmeler, etik ve
ahlaktan yoksun olduğu için kendi çıkarlarını ön planda tutmaktadırlar. Paydaşları ve içinde
yaşadığı toplumu arka planda bırakmaktan ve hukuksal olarak uygun faaliyet gibi görünse de
etik olarak yoksun bir strateji izlemektedirler. 50 ve daha fazla işçi çalıştıran kurumların,
hükümlü, terör mağduru ve engelli işçi çalıştırma zorunluluğundan kurtulmak maksadıyla 49
işçiden daha fazla istihdam sağlamaması buna örnek gösterilebilir. Bu durum yasal olarak
problem oluşturmasa da etik değerler göz önüne alındığında sakıncalı olarak
nitelendirilmektedir.

3. Uyumlaşma Stratejisi

Uyumlaşma stratejisini benimsemiş olan işletmeler, topluma karşı bulunan


sorumluluklarının farkında olarak faaliyetlerini gerçekleştirmektedirler. Uyumlaşma
stratejisinde asıl esas olan durum, işletmenin çıkarları ve paydaşlarının arasındaki uyumun ve
anlaşmanın sağlanmasıdır.

Ahlaki yükümlülüklerin en düşük seviyede yerine getirildiği ve paydaş gruplarının arzu


ve beklentilerini orantılı bir şekilde uygulamaya çalışan strateji biçimi olarak
değerlendirilmektedir. Güçlü ve sert bir şekilde baskıyı uygulayan paydaşların, arzu ve istekleri
hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Yasal sorumlulukların ve ahlaki yükümlülüklerin yerine
getirilmesini amaçlayan uyumlaşma stratejisi, toplumsal imaj ve kurumun sürdürülebilirliği
konusunda da duyarlı bir politika izlemektedir. Şirketlerin, paydaşların çıkarları ile şirket
çıkarlarını dengelemeye ve sosyal konularla ilgilenerek toplum tarafından kabullenilmeye
çalışması gerekliliğine dayanan bu strateji, sosyal taleplerin şirket politikaları ile
uyumlaştırılmasına yoğunlaşarak halka karşı sorumluluk, sorun yönetimi, paydaşlar yönetimi,
kurumsal sosyal performans yönetimi gibi yaklaşımları kullanır.
4. Girişimci (Geleceğe Yönelik) Strateji

Geleceğe yönelik veya girişimci strateji şeklinde adlandırılan bu strateji, sosyal


gereksinimlerin ön planda tutulduğu ve gönüllü faaliyetlerin gerçekleştirildiği stratejileri ifade
etmektedir. Proaktif yani öngörücü strateji şeklinde de bilinen bu stratejiyi kabul eden
işletmeler, diğer işletmelere göre toplumda büyük bir farklılık ortaya koymuş olan işletmelerdir.
Bu işletmeler aynı zamanda toplumun sosyal beklentilerinin karşılanması amacıyla en üst
düzeyde bir duyarlılık göstermektedirler.

Girişimci stratejiyi benimsemiş olan işletmeler, paydaşlarının taleplerini en iyi şekilde


karşılamakta, toplumun memnuniyetini en üst düzeye çıkarmakta ve çevresel açıdan olumsuz
etkileri en aza indirme çabasındadırlar. Bununla beraber, girişimci stratejiyi uygulamakta olan
işletmeler, kendi faaliyetlerinin sonucunda ekonomik bir çıkar elde etme amacının ötesinde,
toplumun sorunları için çözümler üretme arzusu içerisindedirler. En üst seviyede etik
davranışlar sergilerken bunun da ötesinde hayırseverlik faaliyetlerini benimsemiş olan
işletmeler, girişimci stratejiyi, kurumsal vizyon ve misyon çalışmalarının kapsamına dâhil
etmektedirler. Özetle belirtilecek olunursa her çeşit hayırseverlik faaliyeti ve en üst seviyede
etik faaliyetler ortaya koymak, bu stratejinin temelini meydana getirmektedir.

Modern zamanda sosyal sorumluluk kavramının önemi giderek artmaktadır. Fortune


dergisinin her yıl güncel olarak yayınladığı sıralama göz önüne alındığında, sıralamada ilk
500'e giren kurumların %90'ının geleceğe yönelik yani girişimci sosyal sorumluluk stratejisini
uyguladığı vurgulanmaktadır.

You might also like