Türk Tiyatro Edebiyatı

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 7

TÜRK TİYATRO EDEBİYATI VİZE ÖDEVİ

Bu ödevde Ferhan Şensoy un Soyut Padişah isimli oyunu değerlendirilecektir. Fakat bu


değerlendirmeden evvel Ferhan Şensoy un Türk tiyatrosundaki ve tiyatro tarihindeki önemine
değinilecektir.

Türk Tiyatrosunda Önemli Bir Ses: Ferhan Şensoy

Ferhan Şensoy, 1971 yılından günümüze kadar pek çok oyunda yer almış, pek çok oyun yazmış
ve yönetmiş önemli bir isimdir. Her koşulda kendini tiyatroya adayan Şensoy un, asıl mesleği
tiyatro sanatçılığı ve oyun yazarlığıdır. Tiyatro ile ilk münasebeti 1970 yılında kaleme aldığı
skeçlerin Haldun Taner in öncülüğünde kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu nda oynanmaya
başlamasıyla gerçekleşmiştir. 1976 yılında Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu nda kendi yazdığı Dur
Konuşma Sus Söyleme oyununda rol alan isim, TRT ve Devekuşu Kabare ye skeç yazmaya devam
etmiştir.

Ferhan Şensoy 1980 yılında Ortaoyuncular adıyla, kendi tiyatrosunu kurmuştur. Bu tiyatro
bünyesinde pek çok oyun oynamış ve yeni tiyatrocular yetiştirmek üzere Nöbetçi Tiyatro adında
bir gençlik grubu kurulmasına katkı sağlamıştır.

Ferhan Şensoy eserlerinde genellikle sosyal ve siyasi konulara yer vermiştir. Bu konuları hicvettiği
bir oyun olan Muzır Müzikali 1986 , oynandığı dönemde tepki ile karşılanmış hatta 7 Şubat 1987
günü oyunun 77. gösterisinden sonra, sahnelendiği Şan Tiyatrosu şüpheli bir biçimde yanmıştır.

Muzır Müzikal’in son bulmasının ardından Şensoy, tek kişilik bir gösteri olan Ferhangi Şeyler'i
yazıp oynamaya başlamıştır.Ferhan Şensoy un 7 Mart 1987 den beri oynadığı oyun günümüzde
de sahnelenmeye devam etmektedir. Bu oyunun oluşumunda Muzır Müzikali nin etkisi vardır.
Şensoy bu oyunda gündelik aksaklıkları, olayları mizahi bir şekilde ele almıştır.

Şensoy, 1989 yılında Kel Hasan Efendi'den günümüze gelen Ortaoyuncuları Kavuğu’nu Münir
Özkul'dan devralmıştır, bu sebeple edebiyat tarihinde önemli bir rolü vardır. Bu kavuk,
Geleneksel Türk Tiyatrosu'nu temsil eder. Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun son temsilcisi, orta
oyunu ve tuluat ustası İsmail Dümbüllü nün öğrencisi Kel Hasan Efendi ye kavuğunu vermesiyle
başlayan gelenek, Kel Hasan Efendinin kavuğunu Münir Özkul a vermesiyle devam etmiş,
kavuğun dördüncü sahibi Ferhan Şensoy olmuştur. Şensoy, 2016 yılında Ortaoyuncular
topluluğunda tiyatro sanatçılığı yapan, rol arkadaşı Rasim Öztekin e kavuğunu devretmiştir.
Kavuk halen Rasim Öztekin dedir.
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı'nı yöneten Şensoy, kendi
oyunlarının da yönetmenliğini yapmıştır. Şahları Da Vururlar, Parasız Yaşamak Pahalı, Kahraman
Bakkal Süpermarkete Karşı, Anna'nın Yedi Ana Günahı, Aristofanes'ten Eşek Arıları, İçinden
Tramvay Geçen Şarkı, Soyut Padişah bu oyunlara örnek olarak verilebilir.

Fransa da oyunculuk eğitimi alan sanatçı Fransızcadan oyun tercüme etmiştir. Anca Visdey'in
Don Juan İle Madonna, Femme-Sujet isimli oyunları Şensoy un Fransızcadan çevirdiği oyunlara
örnek gösterilebilir. Aynı zamanda Şensoy un İstanbul'u Satıyorum adlı eseri, Tomris Uyar
tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir.

1989 yılında yine önemli bir faaliyetle karşımıza çıkar Ferhan Şensoy. Tarihi bir yapı olan Ses
Opareti ni onarmış ve Ses 1885 adıyla burada Ortaoyuncular topluluğu ile tiyatro faaliyetlerini
gerçekleştirmeye başlamıştır.

Şensoy'un Güle Güle Godot adlı eseri, 1994 te Paris'te amatör bir tiyatro topluluğu tarafından
Fransızca'ya çevirip Adieu Godot ismiyle oynanırken, Hayrola Karyola oyunu da, Yugoslavya'da
Prizren Kültürevi Türk Tiyatrosu'nda oynanmıştır. Aynı sene Amsterdam'da bir Türk tiyatro
topluluğu tarafından oynanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı ve Parasız Yaşamak Pahalı
oyunları daha sonra da, Amsterdam Deneme Sahnesi Topluluğu tarafından sahneye
konulmuştur.

Yine 1994 yılında Şensoy kiraladığı bir gemiyi, yüzen tiyatroya dönüştürmüş ve burada Seyircili
Seyir Defteri isimli kendi yazdığı oyunu oynamıştır. Bu yüzen gemi projesi çok sevilmiş ve Şensoy
bu proje ile İsmail Dümbüllü Ödülü almıştır.

Oyunları yurtdışında da pek çok kez sahnelenen usta yazdığı 56 oyun, 24 kitap ve yer aldığı pek
çok dizi ve film ile sevenlerinin karşısına çıkmış, sanat hayatı boyunca 37 ödüle layık görülmüştür.
Ferhan Şensoy geleneksel Türk tiyatrosunu bilen, tiyatronun modernleşmesine ayak uyduran,
birçok tiyatrocu yetiştirmiş bir isimdir. Şensoy halen sanat hayatına devam etmekte ve Türk
tiyatrosu için ve tiyatro edebiyatı için önemli bir yerde durmaktadır.

SOYUT PADİŞAHA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ

Soyut Padişah 1988 yılında Ferhan Şensoy tarafından kaleme alınan, 1989 yılında sahnelenmeye
başlanan iki perdelik bir oyundur. Oyunun yönetmeni Ferhan Şensoy dur. Oyunda Münir Özkul,
Erol Günaydın, Ferhan Şensoy, Gülümser Gülhan, Tarık Papuçcuoğlu, Rasim Öztekin gibi isimler
yer alır. Kostüm ve dekor Ortaoyuncular topluluğu tarafından hazırlanmıştır.

Oyunda padişah olan ama annesinin devlet işlerine karışması yüzünden padişahlığını yapamayan
ismi olmayan soyut bir padişahın yaşadıkları anlatılır. Bu padişah, Osmanlı nın gerileme
döneminde başa geçen halkın tanımadığı bir isimdir. Oyunun ilk beş dakikasında padişah
durumunu anlatan bir şiir okur. Bu şiirde bir sürü kardeşi olduğundan ve hiç alakası olmamasına
rağmen 9 yaşında devletin başına geçmesinden bahseder.
Pek bilgim yok olaylardan

Çok küçüküm

Atari oynuyorum

Kanlıca’da yalıda

Bir gün vezirler, paşalar

Süslü kayıklarla geldiler yalıya

Bindik saten düşes kayığa

Ben sandım ki

Attâ gidiyoruz uhalif semte

Meğer kim ol Cuma

Tahta çıkıyorum karga tulumba

Tek veliaht ben kalmışım

Ben de çıkmazsam tahta

Son bulacak Osmanlı

Benden sonra Osmansız

al başına belayı

karşı koymama rağmen

oturtuyorlar beni tahta

annemim zoruyla

bir cuma öğleden sonra

padişahcılık oynar gibi

yirmiüç nisan'da

padişah oldum

dokuz yaşımda

hiç istemeden
çocukluğumu yaşayamadan

ne geldiyse başıma

hep annemin yüzünden

yıllar var ki

atari oynamak istiyorum

kanlıca'da yalıda

soyut soyut

çok soyut bir padişahım

tarihte bulunmadım

vaktim olmadı

vak'anüvis tutmadım

boşuna masraf

vakt-i kerahatimde

kayda değer vaka olmadı

kayda geçirmediler bizi

kitaplarda yazmadılar adımızı

işbu yüzden kimse bilmez bendenizi

işbu yüzden çok eksiktir

hem yanlıştır

hem tek yanlı

okuduğunuz tarih kitapları

para yedirmedim tarihçilere

elim sıkıdır biraz

tarihçiler taktılar bana


unutulmam bundan oldu

parayı bastıran

istediği gibi yazdırdı tarihini

değiştirdi talihini

tarihte çok paragöz tarihçiler oldu

yüz vermedim onlara

işbu yüzden

kimse bilmez adımı

işbu yüzden çok eksiktir

hem yanlıştır

hem tek yanlı

okutulan tarih kitapları

soyut soyut

çok soyut bir padişahım

adım üstümde

bize de tarihte aç parantez derler

şükür ki bizden başka parantez olmadı

böyle biline vesselam

vesselamın aleyküm

ve aleyküm esselam"

durumunu bu şekilde anlatır.

Oyunda üç paşa yer alır. Bu paşalardan biri oyun boyunca sadrazam olmaya çalışır. Bir de Tosun
Paşa vardır. Asıl mesleği şairlik olan paşa, padişahın isteğiyle sadrazam olur. Padişah ve Tosun
Paşa sürekli aşık gibi birbirlerine şiir söylerler. Oyunun absürt ve mizahi taraflarından biri de bu
şiirlerdir.

Padişah oyunun ilk perdesinde tahtını bırakmaya çalışmış, bir sivil gibi sokağa çıkmış ve burada
çok içki içen ve insanlarla sık sık iddiaya giren Mustafa isminde bir adamla ahbab olmuştur.Bu
sahnede padişahın padişah olduğu anlaşılınca soyut padişah bırakmaya çalıştığı tahtı
bırakamamış, ahbabını saraya aldırmış sonra da onu sadrazam yapmıştır. Burada oyunun en
çarpıcı sözlerine yer verilmiştir. Padişah ve sadrazam Mustafa bu konuşmada devletin
durumunun çok kötü olduğundan bahsederler. Devletin giderinin gelirinden fazla olduğundan,
bütçede açık çıkınca vergi yükünün halkın sırtına yüklendiğinden bahsedilir. Cihan hakimi olan bir
devletin yıkılmasının birkaç senede değil, 70 80 senede gerçekleşeceğinden bahsedilir. Bu
diyalogtan sonra sadrazam değişir, Mustafa kendi isteğiyle makamını bırakır. Yerine Tosun Paşa
geçer.

Oyunda padişah ordusuyla Zorgovor Kalesi isminde bir kaleye fethetmeye gider fakat uzun
çabalar sonucunda burayı alamaz. Burada Sırp kralı kızını eş olması için soyut padişaha gönderir
ama soyut padişah bu duruma başta çok sinirlenir. Çünkü hareminde birçok kadın vardır ve kadın
dırdırından bıkmıştır. Ama bu kızcağızın hem yaşı küçüktür hem de kız Türkçe bilmediği için
anlaşmakta zorlanırlar, böylece padişah onu kabul ederken memnun olmuştur.

Oyunda padişahın annesi kendi kafasına göre iş yapan, çok para harcayan ve devlet işlerini hatır
gönül işleriyle yürütmeye çalışan birisidir. Oyun boyunca padişaha karışır; öyle ki padişahtan
hamile kalan cariyelerin bebeklerini aldırır böylece tahta geçecek bir veliaht olmaz ve oğlunun
hükümdarlığında kendi isteklerini yerine getirtir. Oyunun sonunda ise padişaha verilen Sırp
kralının kızı Zahumriye ile padişahın bir çocuğu olmuş, babası tahtı ona bırakmıştır. Soyut
padişahın annesi bu duruma karşı gelir ama oğlunu kararından döndüremez.

Ferhan Şensoy bu oyunda Osmanlı dönemindeki saray hayatını eleştirel bir dille kaleme almıştır.
Rüşvet ve yolsuzluk, çıkar ilişkileri, ekonomik sıkıntılar oyunda işlenen birkaç temdir. Osmanlının
gerileme döneminden yola çıkılarak günümüze de eleştiride bulunan bir eser yazmıştır. Oyunda
işsizin de, çalışanın da sürünmesinden bahsedilir. Çünkü çalışan da vergi ödemekten belini
doğrultamamaktadır.Padişah oyunda Peçeviye kendi tarihi yazdırmak ister ama kitap basımının
maliyeti çok yüksektir bu nedenle vazgeçer. Yine burada akçenin değerinin düşmesinden, doların
yükselmesinden dem vurulmuştur. Bu durum günümüzde Türk lirası için geçerlidir.

Oyunda eski yeni birleştirilmeye çalışılmıştır. Hem Türk dil eski haliyle kullanılmış hem de yabancı
dillerden ifadelere yer verilmiştir. İlk perdenin sonunda padişah televizyona çıkmış, halkına karşı
burada boy göstermiş, Osmanlı nın asır atladığından bahsetmiştir. Adeta bir siyasi lider gibi
gerçek olmayan bir durum için mübalağalı bir anlatımda bulunmuş ve izleyenleri mimikleriyle ve
tavırlarıyla güldürmeyi başarmıştır. Yine bir başka sahnede padişah walkmanı ile müzik
dinlemiştir. Oyunun tamamında iki kız gelip tarih hakkında bilgi vermiştir. Farklı sahnelere
geçişler, bu tarihi bilgilerle sağlanmıştır. hicri şabanın 12 si bin bilmem kaç yüzyıl pazar ertesi
p.m. 2.12 padişahın hiçbir şey yapışı bu bilgiye örnektir. Bu söylemlerde İslami takvim ile İngiliz
saat biçimi bir arada kullanılmıştır.

Genel anlamıyla oyunu çok beğendiğimi belirtmek isterim. Oyunda yer alan nüktedanlıklardan
tutun, karakterin vermek istedikleri mesajlara, oyuncuların kıyafetlerinin tuhaflığına değin her
şey ahenk içindeydi. Oyun, üzerinde düşünülmüş ve mizahi yönü kuvvetli bir şekilde yazılmış.
Oyuncuyu sıkmayan, sürükleyen ve güldüren bu eserin zamanının eski olmasından da etkilenmiş
olabilirim ama benim için eski bir Türk filmi gibiydi. İnternet üzerinden izlediğim bu oyunu
sahnede izleseydim çok daha keyif verici olurdu. Oyuncu kadrosu bu kadar kaliteli olan bir oyunu
sahnede izlemeyi çok isterdim. Dümbüllü'nün kavuğuna sahip üç neslin bir arada bulunduğu bir
oyun olmasıyla edebiyat tarihi açısından önemli bir oyun olduğunu düşünüyorum.

Oyunun dekoru bal kabağından yapılmış bir tahttan ve birkaç tane oturaktan oluşuyordu.
Ortaoyuncular topluluğunun hazırladığı bu dekoru o dönemki tiyatronun gelişmişliğine bakarak
değerlendirmek gerekir. Benim şahsi düşüncem az ve öz eşya ile de bir dekor sağlanabileceğidir.
Sahnedeki eşyaların olması gerektiği kadar olduğu kanısındayım. Aynı zamanda bu bal
kabağından yapma taht ve eşyaların mizahi ögeler olduğunu düşünüyorum. Çünkü balkabağının
bir anlamı da aptal, beyinsiz, sersemdir. Oyundaki padişah da biraz sersem ve beyinsizdir çünkü
başkalarının lafı ile devleti yönetmeye çalışır, rest çekmeyi bilmez.

Oyundaki kostümler de Ortaoyuncular topluluğunun ürünüdür. Bu kıyafetlerin de seyirciye


vermek istediği mesajlar vardır. Kıyafetler naylondan yapılmıştır. Bu şeffaflıktan kastedilen bu
oynanların bir oyundan ibaret olduğu ama anlatılanların gerçek olabileceğidir.

You might also like