Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 4

Bilim Tarihinden Prof. Dr.

Hüseyin Gazi Topdemir

Rönesans Döneminde Bilim


Rönesans, bilim tarihinde karşılaşılan birkaç özel zaman di- yaşamaktadır. Teknolojik gelişmenin bu kadar ürkütücü
liminden biridir ve insanlık tarihi boyunca böyle birkaç özel oluşunun nedeni de bu eşitsizliklerdir. Türk halk kahrama-
gelişme dönemi yaşanmıştır. Bu dönemin daha belirgin bir nı Köroğlu (16. yüzyıl) “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” di-
şekilde gündemde tutulmasının nedeni ise, ortaya çıkan yerek eşitsizliğin yarattığı kaygıyı dile getirirken, günümüz-
gelişmelerin diğer zaman dilimlerindeki gelişmelere göre de bu kaygı derin bir ruhsal sıkıntıya dönüşmüştür. Bugün
insanın gündelik yaşamını düşünsel, dinsel ve estetik açılar- barbar olan insanların eline bir kitle imha silahının geçme-
dan çok daha fazla etkilemiş olmasıdır. Rönesans’ı kabaca si fikrinin ürkütücü olması bundandır. Rönesans, diğer bü-
Ortaçağ ile Modern Çağ arasında geçen zaman olarak ta- tün özelliklerinin yanı sıra Ortaçağ’ın düşünsel yapısına bir
nımlayabiliriz. Ancak Ortaçağ birden bire sona ermediği gi- başkaldırıdır. Ortaçağ’ın karakteristik özelliklerinden biri ye-
bi Modern Çağ da aynı şekilde başlamadı. Ayrıca Ortaçağ’ın niliklere karşı duyulan korkuydu. Rönesans yeniliklere kar-
sona erişi ve Modern Çağ’ın başlangıcı her ülkede aynı şe- şı daha hoşgörülü olmuştur. Bilim alanında yapılan yenilik-
kilde yaşanmadı. Hiç bir dönem ne bütün ülkeler için ne ler ise devrim niteliğindedir. Tarihte hiç bir şey bilimsel bil-
de bir ülkenin tümü için geçerlidir. Çünkü belli bir zaman- ginin gelişimi kadar çağ açıcı olmamıştır; her türlü toplum-
da yaşayan insanlar birbirlerinin düşünsel çağdaşları değil- sal gelişimin kökeninde bilim bulunur. Rönesans dönemi-
dir. Bizim çağdaşlarımızdan bir kısmı Rönesans’a bile yeti- nin bilim insanı yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya
şememiştir ve hâlâ Ortaçağ’da yaşamaktadır; diğer bir kıs- koymuştur. Bu yüzden bilimde ortaya çıkan yeniliklere, ye-
mı ise henüz o kadar bile ilerleyememiştir ve Taş Devri’ni niden doğuştan da öte gerçek doğuş demek gerekir.

Yeni Bir Dünya, Yeni Bir Evren ve “İnsanı saymasak bütün öteki canlılar, imgeler aracılı-
Yeni Bir İnsan ğıyla hatırlayarak yaşar. Onların deneysel bilgiden çok az
bir pay almasına karşılık, sadece insan sanat [tekhne] ve
Rönesans döneminin önemli gelişmelerinden bi- akıl yürütme [logismos] düzlemine kadar yükselebilir. (.....)
ri Dünya’nın coğrafi keşfidir. Coğrafi keşiflerin bu dönem- İnsanlar, bilim ile sanata deney aracılığıyla erişir. (.....) De-
de ortaya çıkmış olmasının nedeni de, yukarıda değinilen neyle kazanılmış bir dizi kavramdan bir nesneler sınıfına
yeniliklere duyulan ilgidir. Denizci Henry’nin başlattığı ke- ilişkin tümel bir yargı oluşturulduğunda [bütün benzer du-
şif hareketi Bartholomeu Dias (1451-1500), Kristof Kolomb rumlara uygulanabilen] sanat ortaya çıkar.”
(1451-1506), Vasco da Gama (1469-1524), Amerigo Ves- Demek ki Aristoteles’e göre insan benzer birkaç duru-
pucci (1454-1512) ve Ferdinand Magellan (1480-1521) ta- mu gözlemlediğinde genellemeye gidebilir. Dolayısıyla
rafından sürdürülmüştür. Bu dönemde bilinen Dünya yü- uzun yıllar Güneş’in günlük hareketini ve nesnelerin sürekli
zeyi iki katına çıkmıştır ve bu keşifler sonucunda arktik böl- merkeze doğru düşmesini gözlemleyen insan, bu gözlem-
geler, çöller, tropik dünya, yeni iklimler ve doğanın yeni lerinden Dünya’nın evrenin merkezinde ve durağan oldu-
yüzleri ortaya çıkarılmıştır. ğu düşüncesine ulaşmıştır.
Bütün bunlara karşın belki de Dünya hakkında orta-
ya çıkan en temel yenilik, bütün Antikçağ ve Ortaçağ bo-
yunca dinsel, düşünsel ve fiziksel olarak merkezi bir ko-
numda bulunmasına karşın, Rönesans’ın geleneksel olan
her şeyi bir kenara bırakma tutkusunun bir sonucu ola-
rak Dünya’nın merkezden uzaklaştırılmasıdır. Dünya, Antik
Çağ’da sağduyuya dayanılarak her şeyin merkezine yerleş-
tirilmişti. Çünkü gündelik yaşamın akışı içinde insanlar dü-
şen veya bırakılan nesnelerin sürekli merkeze doğru gitti-
ğini ve Güneş’in her gün doğup battığını gözlemler. Yine-
lenen gözlemler, ister istemez insanların Dünya’nın evre-
nin merkezinde olması gerektiğini düşünmesine neden ol-
muştu. Antik Çağ’ın büyük doğa filozofu Aristoteles’in açık-
lamaları bu hususun anlaşılmasını kolaylaştırır. Aristoteles
Kopernik’in Gök Kürelerinin Döngüsel Hareketi’nin el yazması nüshasında yer alan
şunları söyler: evren modelini ve gezegen hareketlerini betimleyen çizimler

72

72_75_ronesans_doneminde_bilim.indd 72 24.06.2013 18:32


Bilim ve Teknik Temmuz 2013
bilim.tarihinden@tubitak.gov.tr

Antik Çağ’da geliştirilen sağduyu temelli delini desteklemesi, kafasının büsbütün karış- Rönesans’ın sonlarına doğru, William
bu düşünce, Ortaçağ’da büsbütün başka kay- masına yol açmış, sonuçta yer merkezli evren Gilbert’in (1544-1603) o zamana kadar man-
gılarla yinelenmiş ve Dünya merkezi konu- modeli ile Güneş merkezli evren modelinin or- yetizma hakkında geliştirilmiş görüşleri der-
munda bırakılmıştı. Buna göre Dünya evrenin tak noktalarını birleştiren yer-Güneş merkez- lediği Mıknatıs Üzerine (1600) adlı çalışması
merkezindedir; çünkü Tanrı’nın yaratma ama- li evren modelini önermiştir. Bu model de An- Kepler’e elips yörüngeleri yeniden açıklayabi-
cı olan insan Dünya’nın üzerindedir. Böyle- tik Çağ’da Herakleides (MÖ 390-310) tarafın- leceğini düşündürdü ve bu kez Güneş’i de ge-
ce Antik Çağ’da tamamen gözlem ve deneyi- dan zaten önceden ileri sürülmüştü. Dolayı- zegenleri de birer mıknatıs kabul eden bir açık-
me dayalı olarak kurgulanan Dünya’nın konu- sıyla Kopernik’in sadece varsayım düzleminde lama geliştirdi. Buna göre Güneş bir mıknatıs-
mu, Ortaçağ’da teolojik bir gerekçeye dayan- kalan görüşlerinin kabul edilebilir hale gelebil- tır. İki kutbu vardır, eksi kutbu dıştadır, artı kut-
dırılmıştır. Giderek bu teolojik gerekçelendir- mesi için bazı düzeltmelerin yapılmasına gerek bu ise Güneş’in içindedir. Gezegenler de bi-
me, insanın anlamını da yeniden belirleyen bir vardı. Bunu yapacak olanda gezegen yörünge- rer mıknatıstır. Bir gezgen ile Güneş’in aynı ku-
düşünceye dönüştürülmüş ve insanın Dünya lerinin daire değil, elips olduğunu belirleyen tupları karşı karşıya geldiğinde Güneş gezege-
üzerindeki konumu da yaratıkların en şereflisi Johann Kepler’di (1571-1630). ni itecek, farklı kutupları karşı karşıya geldiğin-
olmasına bağlanmıştır. de de çekecektir. Böylece gezegenler Güneş’in
Bu kavrayış, yeniyi bulmak üzere harekete G2 dt G1 çevresinde elips çizecektir. Güneş’ten çıktığını
geçmiş olan Rönesans’ın, Dünya’nın evrenin S2 kabul ettiği merkezi güce göre bu biraz daha
merkezinde olmadığını ve herhangi bir gök G3 S1=S2 kabul edilebilir bir düşünce gibi görünse de,
cismi olmaktan öte derin bir anlamının da ol- dt S1
a Kepler’in bu açıklaması da dönemin bilim top-
madığını ileri sürmesiyle bütünüyle değişime luluklarınca kabul edilmedi.
uğramıştır. Bu değişimin mimarı kendisi de bir Güneş a Bu dönemde kimyanın durumu ise çok da-
G4
dt= Saat, Gün, Ay veya Yıl
teolog olan Mikolaj Kopernik’tir (1473-1543). ha karışıktı. Çünkü fiziksel olaylara ilişkin sü-
Kopernik 1543 yılında yayımladığı Gök Kü- Gezegen reçler, kimyasal olanları içeriyordu, ancak kim-
relerinin Döngüsel Hareketi adlı kitapta, aslında Kepler yasaları ya içerisindeki temel fikirlerin bilimsel olanla-
Güneş merkezli evren modelini yeniden gün- 1. Yer de dâhil olmak üzere bütün gezegenler odaklarının rıyla olmayanların birbirinden ayrılıp tanımlan-
birinde Güneş’in bulunduğu bir elips üzerinde dolanır.
deme getirmekten daha fazlasını yapmamış- 2. Güneş’i gezegene bağlayan doğru parçası eşit sürede ması daha güçtü. Özellikle değersiz madenler-
tı. Bu modelin temel ilkeleri ve dayandırıldığı eşit alan tarar. den altın ve gümüş elde edilebileceği gibi asıl-
3. Gezegenlerin periyotlarının karelerinin Güneş’e olan
mantıksal çıkarımlar Antik Çağ’da Sisamlı Aris- uzaklıklarının küplerine oranı birbirine eşittir. sız söylencelerin etkin olduğu simya, kimyayı
tarkhos (310-230) tarafından ileri sürülmüştü. gölgelemekteydi. Asıl ilginç olan ise her türlü
Bu nedenle, Kopernik’in eserinin devrimci bir Kepler’in çalışmaları aslında salt matema- yeniyi öne çıkarmayı amaç edinmesine karşın,
yapısı yoktu. Ancak yaklaşık 18 yüzyıl göz ar- tiğe veya geometriye dayanıyordu ve fizik te- Rönesans’ın simyayı yenilgiye uğratamaması,
dı edilen Aristarkhos’un kuramını yeniden ileri melinden yoksundu. Yörüngelerin daire de- aksine simyanın bu dönemde altın çağını ya-
sürmesi tekrar değil de adeta yeniden yaratma ğil elips olduğunu bulması, gezegen hareket- şamış olmasıdır.
etkisi gösterdi. Güneş, yeniden evrenin merke- lerinde gözlemlenen bazen merkeze yakınlaş-
zine yerleştirilmiş ve Dünya bir gezegen konu- ma, bazen uzaklaşma gibi düzensizlikleri çöz-
muna indirgendi. Yeniden geliştirilen bu mo- müştü, ama temel sorun bütünüyle toprak ve
del, salt astronomi sistemi olmaktan çok dü- su gibi ağır unsurlardan meydana geldiği ka-
şünsel bir yeniden doğuşu ifade etmesi nede- bul edilen Dünya’nın fiziksel olarak nasıl hare-
niyle bir devrim olarak algılandı. ket ettiğiydi. Bu konuda ne yazık ki Kepler’in
Kopernik, sisteminin gereksinim duyduğu yapabileceği çok şey yoktu. Çünkü fizik bilmi-
hesaplamalarda Joachim Rhaeticus’tan (1514- yordu. Bu nedenle gezegen yörüngelerinin ne-
1574) yardım almış, gözlem temeli neredey- den elips olduğunu açıklamak için Güneş’ten
se yok denecek kadar az olan evren modeli- çıktığını ileri sürdüğü merkezi bir güçten (ani-
ni, yeninin kolaylıkla kabul edilebildiği Röne- ma motrix) söz etmekle yetindi. Aşağıda açık-
sans sırasında geliştirebilmiştir. Zayıf kurgu- landığı üzere, aslında sorun Rönesans döne-
suna karşın, bu modelin Danimarka Kralı Fri- mindeki fiziğin yetersizliğinden kaynaklan-
edrich II’nin dikkatini çekmesi ise, tamamen maktaydı. Bu dönemde fizikte gerçekleşen de-
bir tesadüftür. Kral emrindeki soylulardan bi- ğişiklikler diğer alanlarda olanlar kadar radikal
Kepler’in anima motrix çizimi
ri olan Tycho Brahe’ye (1546-1601) hakika- değildi. Ortaçağ’da mekanik ile ilgili fikirlerin
ti belirleme görevini vermiş, Brahe de, hakika- gelişimini büyük ölçüde Simon Stevin (1548- Her yeniden doğuş kendini eğitim alanın-
tin ancak dakik gözlem yapmakla bulunacağı- 1620) gerçekleştirmiş, ancak istatistik ve hid- da belli etmek zorundadır. Çünkü devrimi ta-
nı belirterek, Kral’dan bir ada ve yüklü bir mad- rostatik alanında birkaç fikir ortaya atmaktan şıyacak olan yeni nesillerdir ve onlara devri-
di destek alarak, Hven Adası’nda, Batı’nın o za- öte bir şey de yapamamıştı. Fizikteki asıl geliş- mi anlatmanın yolu da eğitimdir. Bu kural ye-
mana kadar görmediği büyüklükte ve yetkin- meler daha sonra ortaya çıkacak, Kopernik’in ni bir bilimsel kuram geliştirildiğinde de ge-
likte bir gözlemevi inşa ettirmiştir. Bununla bir- başlattığı yeni astronominin fizik temeli Gali- çerlidir. Yeni kuramın öğretilebilmesi için eği-
likte yer merkezli evren modelinin doğruluğu- leo Galilei (1564-1642) tarafından geliştirilecek timin bir parçası haline getirilmesi zorunludur.
nu kanıtlamak amacıyla yaptığı gözlemlerin ve bir yüzyıl sonra Isaac Newton (1642-1727) Rönesans ile birlikte insanlar yeni duygular ve
beklediğinin aksine Güneş merkezli evren mo- tarafından tamamlanacaktı. düşünceler içine girdiğinden, eğitimlerini de

73

72_75_ronesans_doneminde_bilim.indd 73 24.06.2013 18:32


Bilim Tarihinden
dır ve bu denetleme artık kıyas kabul etmez öl-
Yeni Bilgi Teknolojileri çüde kolaylaşmıştı. Matbaa 15. yüzyılın ortala-
rında Almanya’da Johannes Gutenberg (1398-
Tarihin her döneminde devre dışı kalmayan 1468) tarafından geliştirildi ve ilk baskı gerçek-
tek teknoloji, savaş teknolojisidir. Rönesans’ın leştirildi.
büyük sanatçısı Leonardo da Vinci (1452-1519) Matbaayla aynı dönemlerde gravür sa-
bile bu konuya ilgi göstermekten geri durma- natı da zenginleşti. Ağaç oymacılığı ve bakır
mıştı. Bununla birlikte, Rönesans’ın en büyük levhalar grafik alanına, matbaanın yazı alanı-
buluşu matbaadır. Matbaanın geliştirilmiş ol- na yaptığı katkının tam olarak aynısını sağla-
masının kültürün yayılması açısından ne ka- dı. Sanat ürünleri yaygınlaşmaya ve standart-
dar önemli olduğunu söylemeye bile gerek laşmaya başladı. Bu iki buluş, yani baskı ve gra-
Leonardo da Vinci’nin tatar yayı çizimi yok. Matbaa ile bilgi sadece yayılmamış, ay- vür, bilginin gelişiminde çok büyük önem taşır.

kendi ruhsal değişimlerine denk düşecek şe-


kilde değiştirmek durumundaydı. Çünkü yeni
pedagojik fikirler, belli ölçüde kalıcı bir eğitim
sistemine dâhil edilmedikçe başarıya ulaşa-
maz. Bu nedenle yeni kültürel yapıyı bireylere
kazandıracak eğitim kurumlarının açılması ve
sayılarının hızla artırılması gerekiyordu. Röne-
sans döneminde de böyle yapıldı. Başlangıç-
ta Ortak Hayatın Kardeşliği tarikatı Kuzey Ba-
tı Avrupa’da çok sayıda okul açmıştı. 15. yüzyı-
lın ortalarına doğru okul sayısı 150’yi geçti. Cu-
sa Kardinali Nicolas (1401‑1464) ve Rotterdam-
lı Erasmus (1466‑1536) bu okullarda yetişmişti.
16. yüzyılın ikinci yarısında bunların yerini ün-
lü rasyonalist (usçu) filozof Rene Descartes’ın
da (1596-1650) okuduğu Cizvit kolejleri aldı.
Giderek halka açık okul sistemi gelişti ve bu-
günkü ilkokullar oluşturuldu. Bu sistemin fi-
kir babası ve kurucusu Philip Melanchton’dur
(1497‑1560).
Rönesans döneminde yeni insanı yarat-
mak için gerekli olan tek aracın eğitim olduğu
açıkça kavranmıştı. Bu konuya Erasmus şöy-
le dikkat çekmekteydi: “İnanın bana, insanlar Vesalius’un kas çizimi Leonardo da Vinci’nin sol kol damarlarına ilişkin çizimi
doğmaz, imal edilir.” Bu tümcede dikkat çeken
yön, insanın dönüştürülebilir bir doğasının ol- nı zamanda standartlaşmıştır. El yazması her Baskı matematiksel ve astronomi ile ilgili tablo-
duğunun kabul edilmesidir. Buna göre insan eser pek çok açıdan özgündü, ancak çoğaltıl- ların, gravür ise bitkiler, hayvanlar, anatomi ya
doğanın (iyi veya kötü) her türlüsüne dönüşe- ması ciddi bir sorundu ve her çoğaltılma so- da cerrahi ile ilgili detayların, kimyasal araç ge-
bilir, zira hangi özelliği tercih ediyorsa, o özel- nucunda eserde ciddi eksiklikler veya fazlalık- reçlerin kitaplara çizim ve resim olarak girme-
liğe ulaşma gücüyle donatılmıştır. Bu dönem- lar oluşuyordu. Bu da aynı eseri okuyan iki ki- sine olanak sağladı. İyi bir çizim, pek çok say-
de insanın doğası hakkında ileri sürülen bu şin farklı bilgiler edinmesine yani bilgide stan- fa uzunluğundaki bir metinden daha aydınla-
iyimserlik, ister istemez eğitime önem veril- dartlaşmanın olmamasına yol açıyordu. Mat- tıcı olabilir.
mesine yol açmıştır. Buna göre “insan doğası baa ilk kez tek seferde, birbirinin aynı olan yüz-
kutsaldır, ancak kapasitesinin en yüksek sevi- lerce kopyanın yayımlanmasına olanak tanı-
yeye gelebilmesi için beslenmeye ihtiyacı var- dı. Artık belli bir kitabın belli bir sayfasına atıf- İnsan Bedeninin Yeniden Keşfi
dır.” Bu noktada eğitim ile uygarlık arasında- ta bulunmak, dipnot olarak göstermek (daha ve Yeni Tıp
ki bağ açıkça ortaya çıkar. Uygarlık aslında bir önce hiç olmadığı kadar) mümkün olmuştu.
bilgi sorunudur ve uygarlık yaratan bilgiye sa- Bir üniversitedeki bilim insanının herhangi bir Evreni, Dünya’yı ve insanın Dünya’daki ko-
hip olamamak uygarlaşamamanın da temel esere yaptığı bir atıf, artık bir başka üniversite- numunu yeniden belirleyen Rönesans, şim-
nedenidir. Dolayısıyla uygarlaşma, bireylerin deki meslektaşı tarafından kontrol edebilir ha- di insanın fiziksel olarak da yeniden keşfedil-
büyük düşünebilmelerinin ve özgürleşmele- le gelmişti. Bu şekilde gerçekleşen bir “denet- mesine yönelmişti. Anatomi ve fizyoloji çalış-
rinin yollarını açmak demektir. Bunun için de lemenin” ilerlemenin sürekliliği açısından ha- maları çok artmıştı. Yeni anatomi Leonardo
bireylerin zihinlerini uygarlık yaratan bilgiyle yati bir önemi vardır. Çünkü ilerleme, önceden da Vinci ve Andreas Vesalius (1514-1563) ta-
donatmak gerekir. atılan her adımın doğru atılmış olmasına bağlı- rafından kuruldu. Leonardo kapsamlı diseksi-

74

72_75_ronesans_doneminde_bilim.indd 74 24.06.2013 18:33


Bilim ve Teknik Temmuz 2013
<<<
yon çalışmaları yapmış bir sanatçıydı ve bu bilgisini çiz- rulabildi. Burada özellikle üçüncü dereceden denklemlerin
diği anatomi resimlerine de yansıtmaktan geri durma- çözümü için bir yöntem bulan ve balistik biliminin kurucu-
mıştı. İnsan anatomisine ilişkin bilgilerin ancak insan be- su olan Tartaglia’yı anmak gerekir. Bu dönemde matema-
deni üzerine yapılan çalışmalarla elde edilebileceğini sa- tik en üst noktasına Rafael Bombelli (1526-1572), François
vunan Vesalius ise 1543 yılında bir anda şöhrete ulaşan Viete (1540‑1603) ve Simon Stevin tarafından ulaştırıldı ve
ve yeni bir dönemin başlangıcına işaret eden Fabrica’yı ondalık kesirler, ağırlıklar ve ölçüler geliştirildi.
yayımlamıştır. Tarihe dikkat edelim, 1543 hem yeni ast- Matematiğe olan ilgi sonucunda, perspektif gelişti ve
ronominin hem de yeni anatominin başladığı yıldır. Do- perspektif kuralları çizim ile resme uygulandı. Böylece mi-
layısıyla 1543 Rönesans’ın altın yıllarından biri olmuştur. mari ile matematiğin, fizik ile mühendisliğin yakın ilişkisi
Tıp çalışmaları sadece anatomiyle de sınırlı değildi. Dö- görüldü. Sonuçta mimarlar ve ressamlar yeni geometrik
nemin önemli hekimlerinden ve iatrokimyanın (kimyanın perspektif hakkında daha fazla bilgiye gereksinim duydu
tıbba uygulanmış şekli) kurucusu Paracelsus (1493-1541) ve bu gereksinim de doğrudan optik bilgisinin ve onun te-
zihinsel hastalıklarla ilgili çalışmalar yaptı. Ayrıca madenci- mel konuları olan ışık, gölge ve renk hakkında araştırmala-
lerin yakalandıkları hastalıklarla ilgili araştırmaları da mes- rın hızla artmasına ve gelişmesine yol açtı.
lek ya da endüstri hastalıkları konusundaki ilk çalışmalar Eski çağların büyük botanik kitaplarının bazı baskıları
kabul edilebilir. mevcuttu, ancak bunlar resimli değildi. Bitkilerin tanımla-
Bir diğer hekim Girolamo Fracastoro (1478-1553) ise rı, doğru olsalar bile, kafa karıştırıcıydı; çünkü bunlar Batı
hastalıkların bulaşması konusuna yöneldi ve yaptığı ça- Avrupa’dan farklı bir bitki varlığına aitti. Bu durumda, bitki
lışmalarla, bulaşmanın hastalıklı bir insandan sağlam bir tanımlama işine yeniden girişilmesi gerekti. “Botaniğin Ön-
insana, kendi kendilerini çoğaltma yeteneğine sahip kü- cüleri” olarak adlandırılan bir grup bilim insanı yeni bitkile-
çük varlıkların aktarılması ile gerçekleştiğini ortaya koydu. rin çizimli anlatımını yaptı. O zamanlar botanik, tıp öğreni-
Ambroise Paré (1510‑1590) ise bir cerrahtı ve cerrahi konu- minin temel bir parçasını oluşturuyordu ve bitki resimle-
suna birçok katkı yaptı. rinin kullanılması doğrudan gözlem gereksinimini artırdı.
Aşağıdaki satırlar Rönesans’ın, aynı zamanda yeni has- Artık bitkileri görüp onlara dokunmak isteği hâkimdi. Böy-
talıkların da ortaya çıktığı bir dönem olduğunu gösteriyor. lece tıp okullarına botanik bahçeleri eklendi ve yeni bota-
1348-1352 yıllarında ortaya çıkan ve nüfusun dörtte biri- nik doğdu.
nin ölümüne neden olan vebanın ardından, Rönesans bu Bitkiler gibi hayvanlar da Rönesans döneminde heye-
kez de frengiyle uğraşmak zorunda kaldı. Frengi 1495’te canla incelendi. Doğa tarihi öğrencileri, bilinen coğrafya-
yeni dünyada tamamen yeni bir hastalık olarak ortaya çık- daki pek çok hayvan çeşidini hâlihazırda biliyordu. Ancak
tı. Çünkü 1495’e kadarki Yunan, İslam ve Latin belgelerin- coğrafi keşifler sonucunda yeni ülkelerin keşfedilmesiy-
de bu hastalığın belirtilerine yönelik bir anlatım ve frengi- le birlikte bilinen hayvanlara çok farklı ve yeni hayvan tür-
yi destekleyen hiçbir hastalık tanımlaması yoktu. 15. yüz- leri eklendi. Bu gelişme seyahat eden, doğa düşkünü bi-
yılda frengi çok arttı ve Avrupalılar bu hastalığa tamamen limsel araştırmacılardan oluşan, yeni bir bilim insanı türü-
hazırlıksız yakalandı. nün ortaya çıkmasına yol açtı. İlk günlerin hırslı maceracı-
Fracastoro 1531 yılında hastalık hakkında Latince bir şi- larının yerini bilgi peşinde koşan insanlar almıştı. Bu insan-
ir yazdı. Fracastoro’nun başlıca amacı, yeni ortaya çıkarı- lar sadece uzak diyarlardaki bitki ve hayvan çeşitlerini öğ-
lan iyileştiriciye (guaican=kutsal ağaç) övgü düzmekti. Bir renmekle kalmadı, giderek kendi ülkelerinin hayvan ve bit- Aldrovandi’nin Doğa Tarihi kitabında
yer alan bir kuş resmi
Ortaçağ inanışına göre, tanrı hastalıklara şifa olacak deva- ki çeşitliliğini de yeniden tanımlama gereksinimini duydu.
ları hastalıklara yakın, zehri yok edecek panzehri de zeh- Böylece her ülke kendi doğasında görülen tüm hayat tür-
re yakın yerlerde yaratmıştır. Buna göre, eğer Frengi Batı lerinin daha iyi öğrenilmesi için araştırmalar başlattı.
Amerika’da ortaya çıkmışsa, şifası da yine orada olmalıdır. Son bir not: Rönesans döneminde bilgi öylesine artmış
Bu inancın gerektirdiği gibi davranıldı ve gereken bitki ora- ve çeşitlenmişti ki, giderek bu bilgilerin derli toplu bir şekil-
da bulundu; bu bitki Kuzey Amerika Yerlilerinin kendi dille- de ve özet olarak anlatılacağı ansiklopedi yazarlığı ortaya
rinde guaican dedikleri bir bitkiydi. çıktı. Bu yazarlardan biri olan Conrad Gesner (1516-1565)
beş ciltlik bir Hayvanlar Tarihi, Ulisse Aldrovandi (1522-
1605) ise 14 ciltlik bir Doğa Tarihi yazdı.
Yeni Matematik, Yeni Botanik,
Yeni Zooloji
15. ve 16. yüzyılların şaşırtıcı verimliliği özellikle trigo-
nometri ve cebir ile ilgilidir. Trigonometri Regiomontanus
(1436‑1476) ve Bartholomaeus Pitiscus’un (1563-1613), Kaynaklar
• Alatlı, A., (Ed.), Batı’ya Yön Veren Metinler, Cilt II,
cebir ise Scipione del Ferro (1465-1526), Nicola Tartagli- İlke Eğitim ve Sağlık Vakfı Yayınları, 2010.
• Aristoteles, Metafizik I, Çeviren: A. Arslan, Ege Üniversitesi, 1985.
a (1499-1557), Geronimo Cardona (1501‑1576) ve Lodo- • Capra, F., Da Vinci’nin Bilimi, Çeviren: K. Tanrıverdi, Optimist, 2009.
• Sarton, G., “The Quest for Truth: A Brief Account of Scientific Progress
vice Ferrari’nin (1522-1565) çabalarıyla geliştirildi. Gelişti- During the Renaissance”, Sarton on The History of Science,
rilen işlem simgeleri, bugünküne benzer denklemlerin ya- Ed: D. Stimson, Cambridge, Mass., 1962.
• Tekeli, S. vd., Bilim Tarihine Giriş, Nobel, 2010.
zımına olanak verdi, böylelikle denklem kuramları oluştu- • Topdemir, H. G. ve Unat, Y., Bilim Tarihi, Pegem, 2008.

75

72_75_ronesans_doneminde_bilim.indd 75 24.06.2013 18:33

You might also like