Isletme Ekonomisi Ders Notu 6 HaftaR2

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 33

DR.

ÖĞRETİM ÜYESİ SITKI SELİM DOLANAY


(EKONOMİ BÖLÜMÜ)

BUS 108 İŞLETME EKONOMİSİ 6. HAFTA DERS


NOTU

1
İŞLETME İKTİSADININ TARİHİ GELİŞİMİ
TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAMLARI
TEMEL İŞLETMECİLİK KAVRAMLARI HAKKINDA
Bu dersimizden itibaren temel işletmecilik kavramları
İncelenmektedir. Bir işletmeci olarak düşünebilmek, sorunları bir işletmeci
olarak değerlendirebilmek ve işletmecilik açısından etkin çözüm yolları
ortaya koyabilmek için, temel işletmecilik kavramlarının iyice özümsenmesi
gerekir. Zira bu kavramlar düşünmede, değerlendirmede ve çözüm yolları
bulmada işletmecinin en etkili araçlarıdır. Sorunların çözümü için standart
reçetelerin mevcut olmadığı disiplinimizde, işletme iktisadı dersi ile güdülen
temel amaç, genç işletmeci adaylarına bir işletmecilik nosyonu
kazandırabilmektir. Bu nosyonun kazanılmasında, belirli işletmecilik
tekniklerinden çok temel işletmecilik kavramları çok daha yararlı olmaktadır.
(Müftüoğlu, 2013: 133)
Burada temel işletmecilik kavramları arasında, daha doğrusu hangi
işletmecilik kavramlarının temel kavramlar olduğu konusunda bir seçim
yapmamız gerekmiştir. Zira çok sayıda kavramı kısaca gözden geçirmek
yerine, önemli bulduğumuz kavramları daha ayrıntılı bir şekilde incelemeyi
uygun bulduk. Aşağıda temel kavramlar olarak incelenen işletmecilik
kavramları şunlardır: satış geliri, maliyet, kâr, likidite, katma değer,
verimlilik, ekonomiklik ve rantabilite. (Müftüoğlu, 2013: 133)
SATIŞ GELİRİ
Tanımı, Mahiyeti ve Ölçülmesi
İşletmede üretilip satılan iktisadi mal ve hizmetlerin karşılığı olan satış
geliri, işletme faaliyetlerinin nimet tarafını oluşturur. İşletme faaliyetlerinin
külfet tarafını oluşturan maliyet kavramı, temel işletmecilik kavramları

2
içinde ayrıca İncelenmektedir. (Müftüoğlu, 2013: 133)
Nicel bir büyüklük olan satış geliri, belirli bir zaman diliminde satılan
mal ve hizmet miktarı ile fiyatlarının çarpımı olarak tanımlanır. İşletmenin
belirli bir takvim zamanı aralığında sattığı mal ve hizmet (ürün) miktarı X
vektörü, fiyatları P vektörü ile
X = (xı, x2 ..., xm)
P = (P1,P2, …, Pm)
(Müftüoğlu, 2013: 133)
şeklinde gösterilirse, işletmenin söz konusu takvim zamanında sağladığı
satış geliri SG = X . P çarpımı veya
(Pı )
(P2 )
SG = (xı, x2 xm) (.) (P1, P2, …, Pm)
şeklinde vektör notasyonu, veya
m
∑ SG = Xi. Pi i=1, 2, ..... ,m
ı=l
şeklinde toplama notasyonu ile açık bir şekilde belirlenebilir. (Müftüoğlu,
2013: 134)
Burada işletmede m adet ürün çeşidinin üretildiği kabul edilmiştir. Gerek X
vektörünün gerekse P vektörünün eleman sayısı, işletmede üretilip satılan
ürün çeşidi sayısına eşittir. Tek bir ürün çeşidinin üretildiği işletmelerde X ve
P vektörleri tek elemanlı, iki ürün çeşidinin üretildiği işletmelerde 2 elemanlı,
5 ürün çeşidinin üretildiği bir işletmede ise 5 elemanlı vektörlerdir. X
vektörünün xı elemanı bir numaralı ürün çeşidinden satılan miktarı, x2
elemanı iki numaralı ürün çeşidinden satılan miktarı, x10 elemanı ise on
numaralı ürün çeşidinden satılan miktarı ifade etmektedir. P vektöründe ise
pı elemanı bir numaralı ürün çeşidinin satış fiyatım, p2 elemanı iki numaralı
ürün çeşidinin satış fiyatım, pıo elemanı ise on numaralı ürün çeşidinin satış
fiyatını ifade eder. (Müftüoğlu, 2013: 134)
Satış gelirinin ölçü boyutları, kendisini oluşturan satış miktarı ve satış
fiyatının ölçü boyutları tarafından belirlenir. Satış miktarı, işletmenin belirli
bir takvim zamanı aralığında satış piyasalarında gerçekleştirdiği satış miktarı
olarak

3
X (Birim/Takvim Zamanı)
satılan ürünün birim sayısı (adet, kg, ton, m, m2, m3) ve takvim zamanı
boyutlarında (gün, hafta, ay, yıl); satış fiyatı ise birim ürün fiyatı olarak
P (TL/Birim)
Türk Lirası ve birim boyutlarında ölçülür. (Burada TL yerine başka bir
ülkenin para birimi de geçebilir. Genel olarak bu boyutta işletmenin faaliyet
gösterdiği ülkenin para birimi yer alır). (Müftüoğlu, 2013: 134)
Buna göre satış gelirinin ölçü boyutları,
SG = X (Birim/Takvim Zamanı) . P (TL/Birim)
eşitliğine dayanarak
SG (TL/Takvim Zamanı) olur.
(Müftüoğlu, 2013: 134)
Türk Lirası ve takvim zamanı olarak belirlenir. Buna göre satış geliri,
işletmenin belirli bir takvim zamanı aralığında satış faaliyetleri sonucunda
elde ettiği, belirli bir para birimi ile ölçülen kazancıdır. Yukarıda bu kazanç
Türk Lirası ile Ölçülmüştür. Almanya’da veya Fransa, İtalya gibi AB (Avrupa
Birliği) ülkelerinde satıştan elde edilen kazanç Euro, Amerika Birleşik
Devletleri’ndeki satıştan elde edilen kazanç Amerikan Doları ve
Japonya’daki satıştan elde edilen kazanç Japon Yeni ile ölçülecektir. Çeşitli
ülkelerde elde edilen kazançların, işletmenin toplam satış gelirini ifade etmek
üzere toplanması gerektiğinden, bu kazançlar geçerli kur üzerinden aynı
para birimi ile ifade edilerek homojenleştirilip toplanabilir. Konvertibl para
birimleri için toplanabilirlik konusunda herhangi bir sorun çıkmayacak,
konvertibl olmayan para birimlerinde ise resmi kur veya piyasa kuruna göre
işletmenin toplam satış geliri olarak farklı sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Aynı durum enflasyon seviyesi nispeten yüksek olan ülkeler için de
geçerlidir. Bu durumda da farklı zamanlardaki satış gelirlerinin
mukayesesinde sorunlar çıkacaktır. (Müftüoğlu, 2013: 135)
Talep Fonksiyonu
Bir çarpım büyüklüğü olan satış gelirinin çarpanlarını oluşturan X
(satış miktarı) ve P (satış fiyatı) büyüklükleri birbirlerinden bağımsız
değildir. İstatistik terminolojisi ile ifade edilecek olursa,
SG = X.P
fonksiyonun bağımsız değişkenleri olan X ve P arasında içsel bağıntı

4
(otokorrelasyon) vardır. Genellikle işletmenin satış miktarım (X)
artırılabilmesi için satış fiyatının düşürülmesi gerekir. Satış fiyatının
artırılması halinde satış miktarı azalır. Kısaca satılan ürün miktarı ile satış
fiyatı arasında genellikle ters yönlü bir ilişki vardır. Satış miktarı ile satış
fiyatı arasındaki bu ilişki talep fonksiyonu kavramıyla ifade edilir. Satış
miktarının bağımlı, satış fiyatının bağımsız değişken olarak kabul edilmesi
halinde talep fonksiyonu
X = f(P)
şeklinde; satış fiyatının bağımlı, satış miktarının bağımsız değişken olarak
kabul edilmesinde ise,
P = f(X)
şeklinde ifade edilir. (Müftüoğlu, 2013: 135)
İşletme, satış faaliyeti gösterdiği veya satış yapmayı planladığı
piyasalarda, ürettiği mal ve hizmetlere ilişkin talep fonksiyonlarını tahmin
etme ihtiyacını duyar. İşletme bu talep fonksiyonuna veya fonksiyonlarına
dayanarak, çeşitli piyasalarda arz edeceği mal ve hizmet miktarları ile
uygulayacağı satış fiyatları konusunda kararlar alacaktır. (Müftüoğlu, 2013:
135)
Görüldüğü gibi talep fonksiyonunda sadece iki değişken, satılan ürün
miktarı ile satış fiyatı arasındaki ilişki dikkate alınmaktadır. Muhakkak ki
satılan ürün miktarını belirleyen tek faktör satış fiyatı değildir. Satılan ürün
miktarı satış fiyatı yanında daha birçok faktör tarafından belirlenebilir:
reklam harcamaları, tamir ve bakım gibi satış sonrası hizmetler, garanti
süresi, ödeme koşulları. Talep fonksiyonunda satış miktarım etkileyen diğer
tüm faktörler sabit kabul edilerek, sadece satış miktarı ile satış fiyatı
arasındaki fonksiyonel ilişki üzerinde durulmaktadır. Kısaca, talep
fonksiyonu analizinde ceteris paribus metodu ile aşağıdaki sorunun cevabı
aranmaktadır: diğer tüm faktörler sabit kabul edildiği takdirde, satış miktarı
satış fiyatındaki değişikliklere bağlı olarak nasıl bir değişiklik gösterir? (Veya
tersine, satış fiyatı bağımlı değişken olarak kabul edilirse, soru aşağıdaki şekli
alır: diğer tüm faktörler sabit kabul edildiği takdirde, satış fiyatı satış
miktarındaki değişikliklere bağlı olarak nasıl değişir? (Müftüoğlu, 2013: 135-
136)
Talep fonksiyonu her ürün çeşidi ve her piyasa için ayrı ayrı tahmin

5
edilmelidir. Bir işletmenin karşı karşıya bulunduğu talep fonksiyonunu
tahmin etmesi konusunda aşağıdaki örnek verilebilir. Z işletmesi ürettiği
buzdolabına ilişkin olarak, belirli bir piyasada yaptığı talep analizlerine
dayanarak belirli satış fiyatlarında satabileceği buzdolabı sayısına ilişkin
aşağıdaki tahminleri yapmıştır: (Müftüoğlu, 2013: 136)
Satış Fiyatı Satış Miktarı
600 TL 100.000 adet
710 TL 80.000 adet
920 TL 50.000 adet
1.200 TL 10.000 adet
Bu verilere göre Z işletmesinin söz konusu piyasada karşı karşıya
bulunduğu talep fonksiyonu (AB doğrusu) Şekil 1 (41)’de gösterilmektedir.
(Müftüoğlu, 2013: 136)
Şekil 1: (Müftüoğlu, 2013: 136)

Talep fonksiyonuna ilişkin olarak yaptığımız bu genel açıklamalara son


vermeden önce, aşağıdaki hususları tekrar vurgulamak istiyoruz:
(Müftüoğlu, 2013: 136)
— İşletme için geçmiş yıllara ait, fiilen gerçekleşmiş satış fiyatları ile
satış miktarları arasındaki ilişkiyi gösteren talep fonksiyonu değil; geleceğe
ilişkin olarak tahmin edilen satış fiyatları ile satış miktarları arasındaki
ilişkiyi gösteren talep fonksiyonu önemlidir. Zira işletme yönetimi bu talep
fonksiyonuna dayanarak geleceğe ilişkin kararlar alacaktır. Geçmiş yıllara ait
satış fiyatları ve miktarlarından, geleceğe ilişkin olarak tahmin edilmesi
gereken talep fonksiyonunun hazırlanmasında ancak bir veri olarak

6
yararlanılabilinir. (Müftüoğlu, 2013: 136-137)
— Talep fonksiyonunda satış miktarını belirleyen tek bağımsız
değişkenin satış fiyat olduğu varsayılmaktadır. Satış miktarının
belirlenmesinde satış fiyatı yanında reklam, ödeme şartları, satış sonrası
hizmetler, satış organizasyonu gibi işletme tarafından kontrol edilebilen
değişkenlerle, müşterilerin gelir seviyesi, rakip firmaların fiyatları, devletin
dış ticaret politikası gibi işletme tarafından kontrol edilemeyen birçok faktör
etkili olmaktadır. Bu faktörlerin satış miktarını nasıl etkilediği, uygulamada
geçerli somut şartlara bağlı olarak farklılıklar gösterir. Bu konuda herhangi
bir genelleme yapılamaz. (Müftüoğlu, 2013: 137)
Talebin Fiyat Esnekliği
Talep fonksiyonunda satış miktarı ile satış fiyatı arasındaki ilişkinin
şekli, talebin fiyat esnekliği (veya kısaca fiyat esnekliği) vasıtasıyla ölçülür.
Fiyat esnekliği, satış fiyatı belirli bir yüzde oranında değiştirildiğinde satış
miktarında ortaya çıkan değişikliğin bir ifadesidir. Değişikliğe neden olan
fiyat değişikliği paydada, bu değişikliğin bir sonucu olarak ortaya çıkan satış
miktarındaki değişiklik payda ifade edilerek, fiyat esnekliği
e= Satış miktarında ortaya çıkan yüzde değişikliğin başlangıç satış
miktarına oranı / Satış fiyatında gerçekleştirilen yüzde değişikliğin başlangıç
satış fiyatına oranı olarak belirlenir. (Müftüoğlu, 2013: 137)
Esneklik oranında pay ve paydadaki değişiklikler ters yönde olduğundan,
esneklik negatif işaretli bir değerdir: (Müftüoğlu, 2013: 137)
e= Satış miktarında ortaya çıkan yüzde değişikliğin başlangıç satış
miktarına oranı / Satış fiyatında gerçekleştirilen yüzde değişikliğin
başlangıç satış fiyatına oranı
Sembollerle ifade edilecek olursa, fiyat esnekliği
(%x/ X) / (%p/ P) = (%x/ X) : (%p/ P)
veya
e = %x/%p. p/x
şeklini alır. (Müftüoğlu, 2013: 137)
Formülde yer alan semboller aşağıda açıklanmaktadır: (Müftüoğlu, 2013:
137)
%p= Satış fiyatında gerçekleştirilen yüzde değişikliği
%x= Satış miktarında ortaya çıkan yüzde değişikliği

7
p= Başlangıçtaki fiyat seviyesi
x= Başlangıçtaki satış miktarı
Talep fonksiyonu üzerinde yer alan her fiyat seviyesindeki esneklik
ayrı ayrı belirlenmelidir. Yukarıdaki yüzde değişikliği oranında
hesaplamaya esas alman satış fiyatındaki değişiklik yüzdesi azaltıldıkça,
esnekliğin ifade gücü artar. Artırıldıkça azalır. Bu açıdan sıhhatli bir esneklik
göstergesinde, satış fiyatındaki değişikliğe %l'lik bir değişimin alınması
yerinde olur:
%x p
e =----------. ------
%1 x
Uygulamada esnekliğin ölçülmesine satış fiyatındaki hangi yüzde
değişimin esas alınması gerektiği, işletmenin içinde bulunduğu şartlara
bağlıdır. Çok düşük fiyat hareketlerinin satış miktarını etkilemesi halinde,
esneklik %l' lik hatta daha düşük yüzdeler esas alınarak belirlenmelidir. Buna
karşılık, satış miktarının değiştirilebilmesi için fiyatın hissedilebilir
seviyelerde değiştirilmesi gerekiyorsa, fiyatta ki yüzde değişikliği % 5, % 10
gibi oranlara çıkarılabilir. (Müftüoğlu, 2013: 138)
Fiyat esnekliği, satış fiyatı ve satış miktarındaki yüzde değişiklikler
yerine, belirli miktarlardaki değişiklikler olarak da ölçülebilir. Örneğin satış
fiyatı 50,- TL veya 100,- TL değiştirildiğinde satış miktarı ne kadar
değişecektir? Bu durumda fiyat esnekliği aşağıdaki formüle göre hesaplanır:
Δx p
e = ------------------ . ---------
Δp x
Aralık esnekliği olarak ifade edilen bu fiyat esnekliğinde kullanılan
semboller aşağıdaki şekilde açıklanabilir:
Δ p = Satış fiyatında gerçekleştirilen değişiklik
Δ x = Satış miktarında ortaya çıkan değişiklik
p = Başlangıçtaki fiyat seviyesi
x = Başlangıçtaki satış miktarı
Aralık esnekliğinde de aynen yüzde değişiklikleriyle ifade edilen
esneklikte olduğu gibi, esnekliğin ölçülmesine esas alman fiyat değişikliği
(Δp) azaldıkça, esnekliğin ifade gücü artar. (Müftüoğlu, 2013: 138)

8
Talep fonksiyonu üzerindeki her fiyat seviyesindeki fiyat esnekliğinin
ayrı ayrı hesaplanması, muhakkak ki esnekliğin ölçülmesinde
uygulanabilecek en doğru yoldur. Fakat talep fonksiyonu üzerinde teorik
olarak sonsuz sayıda fiyat olduğuna göre, bu yola başvurulmasının pratik bir
anlamı yoktur. İşte teorik açıdan ilginç olan, talep fonksiyonu üzerindeki her
noktaya ilişkin fiyat esnekliğinin belirlenmesi, bizi nokta esnekliğine götürür.
Nokta esnekliğinde, esnekliğin ifade gücünü azami seviyeye çıkarmak
amacıyla, aralık esnekliğin ölçülmesine esas alınan fiyat değişikliği aralığı
(Δp) sadece tek bir noktaya kadar indirilmektedir. Kısaca nokta esnekliğinde
talep fonksiyonu üzerindeki her fiyat seviyesinin (noktanın) esnekliği ayrı
ayrı belirlenmektedir. Bu tür marjinal bir yaklaşımda fiyat esnekliğini
ölçmenin tek yolu, talep fonksiyonunun belirli bir noktasındaki türev
değerlerin ölçmeye esas alınmasıdır. Buna göre nokta esneklik: (Müftüoğlu,
2013: 138-139)
dx/x / dp/p = dx/x: dp/ p
veya
e= dx/ dp. p/ x
şeklinde talep fonksiyonunun söz konusu fiyat seviyesindeki (noktadaki)
türevi ile ifade edilir. (Müftüoğlu, 2013: 139)
Nokta esneklik fiyat esnekliğini en doğru şekilde ifade etmesine
karşılık, sadece teorik bir anlam taşır. Zira gerçek ekonomik şartlarda fiyat
üzerindeki değişimin noktaya kadar küçültüldüğünü ifade eden marjinal
değişikliklerin satış miktarı üzerindeki sonuçlarının belirlenmesi mümkün
değildir. Marjinal değişikliklerin uygulamada bir anlamı yoktur. Fakat
şimdiye kadar ki açıklamalarımızda marjinal değişiklik kavramını sık sık
kullandık. İleriki açıklamalarımızda da sık sık kullanacağız. Bunun nedeni
iktisatta optimizasyon hesaplamasında ve sorunların açıklanmasında türev
alma metodunun (veya diferansiyel hesap tekniğinin) kullanılabilmesi
içindir. Bilindiği gibi sadece sürekli, yani her noktasında tanımlanabilen
fonksiyonlarda türev alma tekniği kullanılabilir. Buna karşılık gerçek hayatta
değişiklikler noktasal değişim olarak değil aralık veya yüzde değişiklikler
olarak uygulanır. Dolayısıyla uygulamada yapılan planlara yüzde esnekliği
veya aralık esnekliği esas alınır. Özellikle yüzde esnekliği uygulama için
yeterli olmaktadır: satış fiyatının belirli bir yüzdede azaltılması (artırılması)

9
halinde, satış miktarında gerçekleşmesi beklenen artış (azalış) yüzdesi daha
yüksek ise fiyat esnek, aksi halde esnek değildir. Fiyatın esnek olması l'den
büyük, esnek olmaması ise l'den küçük olduğunu ifade eder. Fiyat
esnekliğinin l' e eşit olması halinde birim esneklik söz konusudur.
(Müftüoğlu, 2013: 139)
Satış Fiyatı, Marjinal Satış Geliri ve Fiyat Esnekliği
Satış fiyatı piyasalarda arz ve talep tarafından belirlenen bir
büyüklüktür. Talep fonksiyonunun şekline göre farklı satış miktarlarında
farklı fiyatlar oluşabileceği gibi, satış fiyatı satış miktarından bağımsız sabit
bir büyüklük olarak da ortaya çıkabilir. (Müftüoğlu, 2013: 139)
Marjinal satış geliri ise, satılan ilâve ürünün satış geliri üzerinde
meydana getirdiği değişmedir. Satılan ilâve ürünün sonucu olarak satış geliri
artıyorsa marjinal satış geliri pozitif, aksi halde negatif bir değerdir. Satılan
ilâve ürün satış gelirini değiştirmiyorsa, marjinal satış geliri sıfırdır.
(Müftüoğlu, 2013: 139)
Yukarıdaki son cümle, satış fiyatının sıfırdan büyük pozitif bir değerde
olmasına rağmen, marjinal satış gelirinin sıfır olabileceği anlamına
gelmektedir. Evet doğrudur. (Müftüoğlu, 2013: 139)
Satış fiyatı pozitif iken marjinal satış geliri sıfır, hatta negatif olabilir. Başka
bir ifadeyle, işletme üretimini belirli bir satış fiyatından satarken satış geliri
azalabilir. Bu durum satış fiyatı ile satış miktarı arasındaki ters yönlü ilişkinin
bir sonucudur. Şayet satış fiyatının düşürülme (artırılma) oranına göre satış
miktarında meydana gelen artış (azalış) oram daha yüksek (düşük) ise, bu
fiyat düşürme (artırma) operasyonu sonunda işletmenin satış geliri artar.
Dolayısıyla marjinal satış geliri söz konusu fiyat seviyesi için pozitiftir. Aksi
halde, satış fiyatının düşürülme (artırılma) oranına göre satış miktarında
meydana gelen artış oram daha az (çok) ise, bu fiyat operasyonu sonunda
işletmenin satış geliri azalır. Dolayısıyla marjinal satış geliri söz konusu fiyat
seviyesinde negatiftir. Marjinal satış gelirinin sıfir olması durumunda ise,
satış fiyatının düşürülme (artırılma) oram ile satış miktarında meydana gelen
artış (azalış) oram birbirlerine eşittir. Bu durumda işletmenin fiyat
operasyonu sonucunda satış geliri değişmediği için, söz konusu fiyat
seviyesinde marjinal satış geliri sıfır olmaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 140)
Teorik açıdan ilginç başka bir durum ise satış fiyatındaki

10
değişmelerden satış miktarının etkilenmemesidir. Bu durumda satış fiyatı ne
olursa olsun satış miktarı değişmemektedir. Teorik olarak satış fiyatının
sonsuza doğru tırmandırılması halinde, marjinal satış geliri belirsiz
olmaktadır. Bu durum pratikte, ancak talep fonksiyonunun belirli bir aralığı
için geçerli olabilir. İşletmenin tekelci gücü arttıkça, bu aralığı genişletme
imkanı da artar. Bu aralık tekelci işletmenin tüketiciyi sömürü alam olarak
kabul edebilir. Bu aralıkta fiyat esnekliği sıfir olduğundan, işletme satış
fiyatım ne kadar artırırsa artırsın, satış miktarı azalmayacak, sabit kalacaktır.
Dolayısıyla böyle bir imkana sahip olan işletmenin fiyat politikasının devlet
tarafından veya günümüzde giderek yaygınlık kazanan Enerji Kurulu,
Telekomünikasyon Kurulu gibi düzenleyici (regülasyon) kuruluşları
tarafından veya günümüzde giderek yaygınlık kazanan Enerji Kurulu,
Telekomünikasyon Kurulu gibi düzenleyici (regülasyon) kuruluşları
tarafından denetlenmesi veya belirlenmesi daha doğru olur. (Müftüoğlu,
2013: 140)
Nihayet pratik geçerliliği daha fazla olan bir başka durum, piyasada
geçerli satış fiyatı üzerinden işletmenin istediği kadar satış yapabilmesidir.
Bu durumda işletme kapasite sınırına kadar üretim yaparak, üretimini sabit
bir satış fiyatıyla satabilmektedir. Bu son durumda, satılan ilâve her ürün
işletmenin satış gelirini satış fiyatı kadar artıracaktır. Satış fiyatı sabit
olduğuna göre, ilâve her ürünün işletmenin satış geliri üzerinde meydana
getirdiği artış, yani marjinal satış geliri sabittir ve satış fiyatına eşittir. Fiyat
esnekliği ise talep fonksiyonunun her noktasında eşittir ve e = — oo değerini
almaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 140)
Yukarıdaki açıklamaların ışığı altında, satış fiyatı, marjinal satış geliri
ve fiyat esnekliği arasındaki ilişkiler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
(Müftüoğlu, 2013: 140)
Bi Birinci Durum: Satış fiyatının düşürülme (artırılma) oranına göre satış miktarındaki
artış (azalış) oram daha yüksek (düşük) ise, işletmenin satış geliri artar. Bu
durumda marjinal satış geliri pozitif değerler alır. Fiyat esnekliği sonsuz
değeri (e = oo) ile birim esneklik (e = 1) arasında değişir. (Müftüoğlu, 2013:
140)
İki İkinci Durum: Satış fiyatının düşürülme (artırılma) oranına göre satış miktarındaki
artış (azalış) oram daha düşük (yüksek) ise, işletmenin satış geliri azalır. Bu

11
durumda marjinal satış geliri negatif değerler alır. Fiyat esnekliği birim
esneklik (e = 1) ile sıfır (e = 0) değerleri arasında değişir. (Müftüoğlu, 2013:
140-141)
Üçüncü Durum: Satış fiyatının düşürülme (artırılma) oranı ile satış miktarındaki
artış (azalış) oranı birbirine eşitse, işletmenin satış geliri sabit kalır. Bu
durumda marjinal satış geliri sıfırdır. Fiyat esnekliği birim esneklik (e = 1)
olarak belirlenir. (Müftüoğlu, 2013: 141)
Dördüncü Durum: Farklı satış fiyatlarında satış miktarı değişmiyorsa, teorik
olarak işletme en yüksek fiyatı koyarak üretim seviyesini kapasite sınırına
kadar çıkarır. Bu durumda marjinal satış geliri belirsizdir. Fiyat esnekliği ise
sıfır (e = 0) değerini alır. Hemen anlaşılacağı üzere bu durum yaşam için çok
önemli mal ve hizmetler için söz konusu olur. Bu durumda işletme kârını
artırmak için fiyatını olabildiğince yüksek tutma eğiliminde olabilir. Yani
işletme tüketicileri istismar etme (veya sömürme) eğilimine girebilir. Böylesi
bir durumu önlemek için fiyat esnekliğinin sıfır veya çok düşük olduğu
ürünlerde fiyatın belirlenmesi piyasa mekanizmasına bırakılmaz. Devlet
doğrudan ve düzenleyici kuruluşlar (regülasyon kuruluşları) vasıtasıyla bu
tür ürünlerin fiyatlarını denetler veya doğrudan kendisi fiyat tespit eder veya
maksimum (azami) fiyat limitleri koyma yoluna gider. Yurdumuzda da
devlet önceki yıllarda bu tür ürünlerin fiyatlarını doğrudan kendisi tespit
ederken, son yıllarda bu yetkisini düzenleyici kuruluşlara (SPK, BDDK,
EPDK v.b. kuruluşlar) devretmektedir. Zira bu kuruluşlar bağımsız olma
özellikleriyle serbest piyasa ekonomisi anlayışına daha uygun düşmektedir.
(Müftüoğlu, 2013: 141)
Beşinci Durum : İşletme sabit bir satış fiyatı üzerinden istediği kadar
satış yapabiliyorsa, marjinal satış geliri her yerde sabittir ve satış fiyatına
eşittir. Fiyat esnekliği de talep fonksiyonunun her yerinde aynı olup, sonsuz
(e = co) değerim almaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 141)
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere satış fiyatı, marjinal
satış geliri ve talebin fiyat esnekliği arasında yakın bir ilişki vardır.
Yukarıdaki beş ayrı duruma ilişkin olarak vardığımız sonuçlar aşağıda bir
araya getirilmiştir. Değişiklik oranları dikkate alındığında, her duruma
ilişkin olarak aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir: (Müftüoğlu, 2013: 141)
(Müftüoğlu, 2013: 141)

12
Satış Marjinal Fiyat
Geliri Satış Esnekliği
Geliri
Birinci Artar Pozitif 1 < e < oo
Durum
İkinci Durum Azalır Negatif 1<e<0

Üçüncü Durum Sabit Sıfır e=1


Dördüncü Sabit Belirsiz e=0
Durum

Beşinci Durum Satış Marjinal


e = oo
miktarı Satış Geliri =
artıkça Satış Fiyatı
doğrusal
olarak
artar.

Satış fiyatı, marjinal satış geliri ve fiyat esnekliği arasındaki bu ilişki,


literatürde AMOROSO-ROBINSON ilişkisiyle genelleştirilmiştir:
(Müftüoğlu, 2013: 142)
MSG = p (l/1-e)
Esneklik ilişkide negatif işaretle yer alacak olursa, AMOROSO-
ROBINSON ilişkisi
MSG = p (1 + 1/e)
şeklini alır (Satış fiyatı ile satış miktarı ters yönlü bir ilişki içinde
bulunduğundan, fiyat esnekliği negatif işaretlidir. Bu çalışmada fiyat
esnekliği genellikle mutlak değeriyle, önüne negatif işareti konmadan
kullanılmıştır. Fakat matematiksel olarak fiyat esnekliğinin negatif işaretli bir
büyüklük olduğu unutulmamalıdır). (Müftüoğlu, 2013: 142)
Yukarıdaki ilişkide
MSG = marjinal satış gelirini, p = satış fiyatını ve e = fiyat esnekliğini
göstermektedir. (Müftüoğlu, 2013: 142)
AMOROSO-ROBÎNSON ilişkisi matematiksel olarak aşağıdaki şekilde
elde edilebilir. Satış fiyatında gerçekleştirilen marjinal bir düşüş (dp) satış

13
miktarını artıracaktır (dx). Bu fiyat operasyonu sonucunda işletmenin satış
geliri satış miktarındaki artışa bağlı artarken, satış fiyatındaki düşüşe bağlı
olarak da azalacaktır. Bu artış ve azalış sonucunda işletmenin satış
gelirindeki değişme

dSG =p . x. (dx/x) p . x . (dp/p)


eşitliği ile ifade edilebilir (d harfi marjinal büyüklük anlamına gelmektedir,
d SG, Satış gelirinde meydana gelen marjinal değişme; d p, satış fiyatında
meydana gelen marjinal değişme; dx, satış miktarında meydana gelen
marjinal değişme).
Bu eşitlikte gerekli kısaltmalar yapılırsa, eşitlik
D SG = p. dx — x. dp
şeklini alır. Bu ifadenin her iki yanı dx terimi ile bölündüğünde değeri
değişmeyeceğinden, yukarıdaki denklem
dSG/dx = (p. dx — x. dp)/dx
(Müftüoğlu, 2013: 142)
olarak yazılabilir. Sol tarafta kalan terimin satış gelirinin satış miktarına göre
türevi olarak marjinal satış gelirine eşit olduğu, yani
dSG / dx = MSG
eşitliğinin geçerli olduğu dikkate alınırsa, yukarıdaki denklem aşağıdaki
şekilde ifade edilebilir: (Müftüoğlu, 2013: 143)

p. dx x . dp
MSG = ----------- - ---- ------
dx dx
dp
MSG = p — x . -------- ----
dx
MSG = p. (1-((x/p). (dp/dx)))
MSG = p (((1- (1/((p/x). (dx/dp)))
Elde edilen son denklemde yer alan p/x. dx/dp = dx/dp. p/x
teriminin fiyat esnekliği olduğu dikkate alınırsa, denklem,
MSG = p (1- 1/e)
şeklini alır. Bu son denklem ise AMOROSO-ROSİNSON ilişkisini
göstermektedir. AMOROSO-ROBINSON denklemine dayanarak, fiyat
esnekliği ile marjinal satış geliri arasındaki ilişkileri aşağıdaki şekilde

14
genelleştirebiliriz: (Müftüoğlu, 2013: 143)
— Fiyat esnekliğinin e = oo olması durumunda marjinal satış geliri satış fiyatına

eşit olmaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 144)


— Fiyat esnekliğinin e = 1 olması durumunda marjinal satış geliri sıfır olmakta-

dır. Bu durumdaki satış fiyatı prohibitif (caydırıcı) fiyatın yarısıdır.


Prohobitif fiyat satış miktarının sıfır olduğu veya talep fonksiyonunun fiyat
eksenini kestiği fiyat seviyesi olarak tanımlanır. (Müftüoğlu, 2013: 144)
— Fiyat esnekliğinin e = 0 olması durumunda marjinal satış geliri belirsiz ol-

maktadır. (Müftüoğlu, 2013: 144)


Satış fiyatı, marjinal satış geliri ve fiyat esnekliği arasındaki bu ilişkiler
Şekil (2) 42'deki talep fonksiyonu üzerinde daha açık olarak gösterilebilir.
Şekil 2: (Müftüoğlu, 2013: 144)

15
Şekil 2 (42)'de dikey eksen (p ekseni) satış fiyatını, yatay eksen (x
ekseni) satış miktarını göstermektedir. Satış fiyatı ile satış miktarı arasındaki
fonksiyonel ilişki AB talep fonksiyonu ile ifade edilmiştir. Talep
fonksiyonunun dikey ekseni kestiği A noktası tarafından belirlenen OA
fiyatında (prohibitif fiyat), işletme hiç satış yapamamaktadır. Başka bir
ifadeyle
p = OA ise x = 0
değerini almaktadır. Bu özelliği taşıyan satış fiyatı prohibitif (caydırıcı) fiyat
olarak adlandırılır. Prohibitif fiyatta satış fiyatı ile marjinal satış geliri
birbirlerine eşittir ve burada fiyat esnekliği e = oo değerini almaktadır.
(Müftüoğlu, 2013: 144)
Şekil 2 (42)'de B noktası talep fonksiyonunun yatay ekseni ( x eksenini)
kestiği noktadır. Burada satış fiyatı sıfırdır. Buna göre OB satış miktarının
gerçekleştirilebilmesi için, satış fiyatının sıfıra kadar indirilmesi
gerekmektedir. Bu özelliği taşıyan OB satış miktarına doyum miktarı denir.
Satış fiyatının sıfır olduğu bu durumda fiyat esnekliği e = 0 değerini, marjinal
satış geliri ise negatif bir değer almaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 144-145)
Şekil 2 (42)'deki C noktası AB talep fonksiyonunun orta noktasıdır. Bu
noktaya tekabül eden satış fiyatı OE prohibitif (caydırıcı) fiyatın, satış miktarı
OD ise doyum miktarının yarısına eşittir. Bu özellikleri taşıyan C noktasında
(veya prohibitif fiyatın yarısı olan OE fiyat seviyesinde) fiyat esnekliği birim
esneklik olarak, e = 1 değerini almaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 145)
Yine Şekil 42'de görüldüğü üzere prohibitif fiyat dışında, marjinal satış
geliri satış fiyatından daima daha düşüktür. Sadece prohibitif fiyatta marjinal
satış geliri satış fiyatına eşittir. Bu sonuç, talep fonksiyonunun Şekil 2 (42)'de
olduğu gibi her iki ekseni kesecek biçimde yukarıdan aşağı doğru bir seyir
izlemesi durumunda genel geçerliliğe sahiptir. Bu durumda satış fiyatı ile
marjinal satış geliri arasındaki fark AMOROSO- ROBINSON ilişkisinde
MSG = p (1-1/e)
MSG= p – p/e
MSG – p = - p/e
Eşitliğin her iki yanı da (-) ile çarpıldığında sonuç değişmeyeceğinden,
P - MSG = p/e
şeklinde ifade edilebilir. Bu son ifadeden, fiyat esnekliğinin e = oo dışında

16
kalan tüm sonlu değerleri için, marjinal satış gelirinin satış fiyatının altında
kaldığı açıkça görülmektedir. Yine aynı ifadede, satış fiyatı ile marjinal satış
geliri arasındaki farkın, fiyat esnekliğinin değeri azaldıkça arttığı
görülmektedir. Fiyat esnekliğinin satış miktarı arttıkça, e = co değerinden
(Şekil 42'de OA = prohibitif fiyat ) e = 0 değerine (Şekil 42'de OB = doyum
miktarı veya satış fiyatının p = 0 değerini alması durumu) doğru sürekli
azaldığı dikkate alınırsa, Şekil 2 (42)'deki AB talep fonksiyonu için satış fiyatı
ile marjinal satış geliri arasındaki farka ilişkin olarak aşağıdaki genellemeyi
yapabiliriz: satış fiyatı azaldıkça (veya satış miktarı arttıkça), satış fiyatı ile
marjinal satış geliri arasındaki fark artmaktadır. Söz konusu ilişki fiyat
esnekliği esas alınarak aşağıdaki şekilde de ifade edilebilir: (Müftüoğlu, 2013:
145)
Fiyat esnekliği e = co değerinden e = 0 değerine doğru azaldıkça, satış
fiyatı ile marjinal satış geliri arasındaki fark artar. Bu farkın cebrik ifadesi ise
P p — MSG = e
olarak belirlenir. (Müftüoğlu, 2013: 145-146)
Fiyat esnekliği Şekil 3 (43)’deki ST talep fonksiyonu üzerinde
geometrik olarak da belirlenebilir. Şekil 3 (43)’de OU satış fiyatı seviyesindeki
(p= OU) fiyat esnekliği
LT/LS = OU/US
olarak yazılabilir. Zira şekil 3 (43)’de
e = dx/p. p/x
esneklik eşitliğinde yer alan terimler
dx = NLı
dp = U1U = NL
p = OU
x = OR değerleri yerine konursa
e = NLı/NL. OU/OR
elde edilir.
Şekil 3 (43)’de LNLı ve SUL üçgenlerinin benzerliği dolayısıyla,
NLı/ NL = LU/SU
yazılabileceğinden, fiyat esnekliği,
e = OU/LU. LU/SU = OU/SU = LT/LS
oranları olarak belirlenir. (Müftüoğlu, 2013: 146)
Şekil 3 (43): (Müftüoğlu, 2013: 147)

17
Talep fonksiyonunun doğrusal olmaması durumunda, belirli bir satış
fiyatına ilişkin fiyat esnekliği Şekil 4 (44)’de geometrik olarak belirlenmiştir.
Şekil 4 (44)’de OU fiyat seviyesindeki (p= OU) fiyat esnekliği, Şekil 3 (43)
üzerinde varmış olduğumuz sonuca uygun olarak
e = LT/LS = OU/SU
şeklinde belirlenebilir. Şekil 4 (44)’de doğrusal olmayan, dışbükey bir talep
fonksiyonu modele esas alınmıştır (Z talep fonksiyonu). P = OU fiyat
seviyesindeki esnekliği belirtmek üzere, önce talep fonksiyonu üzerindeki P
= OU fiyat seviyesine tekabül eden L noktasından talep fonksiyonuna bir
teğet çizilmiştir. Bu teğet dikey ekseni S ve yatay ekseni de T noktalarında
kesmektedir. P = OU fiyat seviyesindeki fiyat esnekliği, ST teğetini oluşturan
doğru parçalarının birbirine oranı olarak e = LT/LS
şeklinde, (Müftüoğlu, 2013: 147)
LT/LS = OU/SU
Eşitliği dolayısıyla da, (Müftüoğlu, 2013: 147)
e = LT/LS = OU/SU şeklinde belirlenir. (Müftüoğlu, 2013: 148)

18
Şekil 4 (44): (Müftüoğlu, 2013: 148)
Yine aynı fiyat seviyesindeki marjinal satış geliri ise, AMOROSA-
ROBİNSON ilişkisine göre, (Müftüoğlu, 2013: 147)

MSG = p (1-1/e)
MSG = p- p/e
Dir. Burada p (satış fiyatı) ve e (fiyat esnekliği) değerleri Şekil 3’e göre
yerlerine konursa,
MSG = OU – OU/(OU/SU)
(Müftüoğlu, 2013: 147)

MSG = OU – SU = NL – SU
(Müftüoğlu, 2013: 148)
Buna göre, talep fonksiyonunun doğrusal olmaması durumunda,
belirli bir satış fıyatına ilişkin marjinal satış geliri, satış fiyatından (NL)
prohtbitif fiyatı (OS) ile satış fiyatı (NL) arasındaki farkın (OS—NL = SU)
çıkarılmasıyla elde edilir. U noktasından ST teğetine bir paralel çizildiğinde,
bu paralelin NL doğrusu ile kesiştiği V noktası, esas alınarak, marjinal satış
geliri LN doğrusu üzerinde,
MSG = LN – SU
SU = LV
MSG = LN – LV
olarak yazılabilir. Talep fonksiyonu üzerindeki her noktaya ilişkin fiyat
esnekliği ve marjinal satış geliri aynı şekilde belirlenebilir. (Müftüoğlu, 2013:
149)
Değişik Talep Fonksiyonlarına İlişkin Satış Geliri Fonksiyonları

19
Tam Rekabet Piyasasında veya Satış Fiyatının Sabitliği Varsayımında
Bu durumda işletme satış piyasasında oluşan fiyatı bir veri olarak
kabul etmektedir. Satış fiyatı işletmenin piyasaya sunduğu ürün miktarından
bağımsız, sabit bir büyüklük olarak kabul edilmektedir. İşletme, piyasada
oluşan bu sabit fiyat üzerinden tüm üretimini satabilmektedir. (Müftüoğlu,
2013: 149)
Bu varsayımlar altında işletmenin piyasada karşı karşıya bulunduğu talep
fonksiyonu yatay eksene paralel bir doğrudur (Şekil 45). Talep fonksiyonunu
ifade eden AB doğrusu üzerindeki her noktada esneklik aynı olup, e = -oo
değerini almaktadır. Yine AB talep fonksiyonu üzerindeki her noktada satış
fiyatı (p = OA) aynı olup, marjinal satış gelirine eşittir (MSG = p). Buna göre
Şekil 45'deki AB talep fonksiyonu, aynı zamanda marjinal satış geliri
fonksiyonunu ifade etmektedir. Her iki fonksiyon bu durumda birbirleriyle
çakışmaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 149)
Şekil 5 (45)'deki talep fonksiyonuna göre, işletme sabit bir fiyat (p =
OA) üzerinden istediği kadar üretim yapıp satabilmektedir. Bu varsayım
altında, işletmenin üretim ve satış seviyesi kapasite büyüklüğü tarafından
sınırlandırılır. Şekil 5 (45)'de KS işletmenin kapasite sınırım ifade etmektedir.
(Müftüoğlu, 2013: 149)
Şekil 5 (45): Tam rekabet piyasasında talep fonksiyonu (Müftüoğlu, 2013: 149)

A B

0 KS

X
Bu şartlar altında satış geliri fonksiyonunun ifade edildiği
SG = p. X eşitliğinde, satış fiyatını gösteren p sabit bir büyüklüktür. Bu
durumda satış geliri fonksiyonu orijinden geçen bir doğrudur (Şekil 46'da
OC doğrusu). Satış geliri fonksiyonunun yatay eksenle yaptığı açının tanjant

20
değeri ise, sabit kabul edilen satış fiyatına eşittir : tg α = p (Müftüoğlu, 2013:
150)
Şekil 6 (46): (Müftüoğlu, 2013: 150)

Bu durumda satış fiyatı aynı zamanda marjinal satış gelirine eşit


olduğundan, yukarıdaki eşitlik
tg α = p = MSG = sabit
şeklinde ifade edilebilir. Zira satış geliri fonksiyonu üzerindeki herhangi bir
noktaya ilişkin marjinal satış geliri, genel olarak bu noktadan satış geliri
fonksiyonuna çizilen teğetin yatay eksenle (X ekseni) yaptığı açının tanjant
değerine eşittir (veya satış geliri fonksiyonunun satış miktarına göre
türevidir). Şekil 46'daki satış geliri fonksiyonu üzerindeki tüm noktalardan
fonksiyona çizilen teğet aym olup, satış geliri fonksiyonunun kendisidir
(veya satış gelirinin satış miktarına göre türevi, her satış seviyesi için aynıdır).
Bu itibarla satış geliri fonksiyonunun orijinden geçen bir doğru olması
halinde (Şekil 6 (46)), yukarıdaki eşitlik genel geçerliliğe sahiptir. (Müftüoğlu,
2013: 150)
Şekil 7 (47): (Müftüoğlu, 2013: 151)

21
Satış fiyatının artması halinde α açısı büyüyecek, satış geliri fonksiyonu
orijin etrafında yukarı sola doğru kayacaktır. Şekil 47'de satış fiyatının OA'
dan OE' ye çıktığı ve buna paralel olarak a açısının β açısına dönüştüğü kabul
edilerek, satış geliri fonksiyonunun orijin etrafında yukarı sola doğru
kayarak OC' den OF' ye geçişi görülmektedir. (Müftüoğlu, 2013: 151)
Aksak Rekabet veya Tekelci Rekabet Piyasasında
Aksak rekabet piyasası şartlarında satış fiyatı işletmenin denetimi
altında olan bir değişken olarak kabul edilir. Başka bir ifadeyle, işletme satış
fiyatını düşürerek satış miktarını artırma veya satış fiyatını artırarak satış
miktarında belirli bir azalmayı kabullenme imkânına sahiptir. İşletme
yönetimi satış fiyatı ile satış miktarı arasındaki bu ters yönlü ilişkinin
bilincinde olarak, işletmenin hedefleri çerçevesinde belirli bir satış fiyatı
saptayacaktır. (Müftüoğlu, 2013: 151)
Aksak rekabet şartlarındaki talep fonksiyonunun yukarıda kısaca
sergilenen özelliği, satış miktarı ile satış fiyatı arasındaki zıt ilişkidir. Bu
özelliği taşıyan talep fonksiyonu, sol yukarıdan aşağıya sağa doğru bir seyir
takip eden, matematiksel ifadesiyle negatif eğimli, doğrusal olması halinde
p = — ax+b
şeklinde bir fonksiyondur. Böyle bir talep fonksiyonu Şekil 8 (48)'de AB
doğrusu ile gösterilmiştir. (Müftüoğlu, 2013: 151)
Şekil 8 (48): (Müftüoğlu, 2013: 152)

22
P (Satış Fiyatı)
SG (Satış Geliri)

Şekil 8'de AB doğrusu talep fonksiyonunu, AD doğrusu marjinal satış


geliri fonksiyonunu ve OEB parabolü satış geliri fonksiyonunu
göstermektedir. C noktası talep fonksiyonunu ifade eden AB doğrusunun
orta noktasıdır. C noktasına ilişkin satış miktarı OD, doyum noktasının
(OB'nin) ve satış fiyatının (OE) ve prohibitif fiyatın (OA'nın) orta noktalarıdır.
Yine daha önce açıklandığı üzere fiyat esnekliği A noktasında e =oo, C
noktasında e = 1 ve B noktasında e = O değerlerini almaktadır. Başka bir
ifadeyle satış fiyatı O A’dan OE’ye inerken veya satış miktarı sıfırdan OD'ye
çıkarken, fiyat esnekliği e = oo değerinden e = 1 değerine düşmektedir. Satış
fiyatının OE'den sıfıra doğru indirilmesine veya satış miktarının OD'den
doyum noktasına (OB'ye) doğru artırılmasına devam edildiği takdirde, fiyat
esnekliği e =1 değerinden e = O değerine doğru azalmaktadır. (Müftüoğlu,
2013: 152)
Satış geliri fonksiyonu ise,
SG = p.x
eşitliğine uygun olarak, p yerine aksak rekabet şartları için tipik talep
fonksiyonu olan p = — ax + b
eşitliği konacak olursa
SG = (— ax + b).x
SG = —ax2 + bx
şeklini alır. (Müftüoğlu, 2013: 152)

23
Bu fonksiyon orijinden geçen tipik bir parabolik ilişkinin ifadesidir. Buna
göre aksak rekabet şartlarındaki satış geliri fonksiyonu bir paraboldür. Bu
parabolün (veya satış geliri fonksiyonunun) maksimumu, fiyat esnekliğinin
e = 1 veya marjinal satış gelirinin MSG = O olduğu, AB talep fonksiyonunun
tam orta noktasında gerçekleşmektedir. ((Şekil 8 (48)). Satış geliri
fonksiyonunun maksimum olduğu bu nokta, aynı zamanda doyum noktası
olan OB satış miktarının orta noktasıdır. Satış geliri fonksiyonuna göre, satış
geliri iki kez sıfır değerini almaktadır: (1) satış miktarının sıfır olduğu
prohibitif fiyat seviyesinde veya orijinde; (2) satış fiyatının sıfır olduğu
doyum noktasında. Bu iki nokta arasında önce parabolik bir fonksiyona göre
artan satış geliri birim esneklikte (e = 1) maksimum seviyeye ulaşmakta, daha
sonra mutlak olarak azalmakta ve satış fiyatının sıfır olduğu (ürünün bedava
olduğu) doyum noktasında (e = 0, yani OB satış miktarında) sıfır değerini
almaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 152-153)
Satış geliri fonksiyonunda satış gelirinin mutlak olarak azaldığı ikinci
yarısının (EB kısmının) ekonomik açıdan bir anlamı yoktur. Bu nedenle satış
geliri fonksiyonun ikinci yarısı veya fiyat esnekliğinin l'den küçük olan kısmı
(0 <= e <= 1); veya marjinal satış gelirinin negatif olduğu alan, ekonomik
operasyon alanı dışında kalmaktadır. Ekonomik açıdan değerlendirilmesi
gereken kısım veya işletmenin ekonomik operasyon alanı, Şekil 8 (48)'deki
satış geliri fonksiyonunun ilk yarısı (veya parabolün OE kısmı), talep
fonksiyonunun AC aralığı, fiyat esnekliğinin 1 veya l'den büyük olduğu alan
(1 <= e <= oo) veya marjinal satış gelirinin pozitif değerler aldığı kısım (AD)
olarak belirlenmektedir. İşletme optimum çözüm arayışım sadece ekonomik
açıdan anlamlı olan bu operasyon alam içinde sürdürmelidir. Talep
fonksiyonunun OD satış miktarım aşan veya OE satış fiyatının altında kalan
tasımlarında gerçekleştirilecek fiyat operasyonlarının ekonomik bir anlamı
yoktur. Bu tür kararlar ancak sağlık (hastahaneler), eğitim (okullar) ve askeri
(askeri işletmeler) açılardan gerekçelendirilebilir. Başka bir ifadeyle bu
alandaki fiyat ve miktar operasyonları ekonomik değil metaekonomik
(ekonomiklik ötesi) gerekçelere (etik, sosyal v.b. gerekçeler) dayandırılarak
veya yasal bir zorunluluk olarak uygulama alam olabilir. (Müftüoğlu, 2013:
153)
Dirsekli Talep Eğrisi

24
Tek Dirsekli Talep Eğrisi
Tek dirsekli talep eğrisi, piyasada oluşmuş olan belirli bir fiyat
seviyesinin istikrarlılığının açıklanmasına yönelik teorik bir modeldir. Bu
modele göre, rekabet ortamında çalışan bir işletme piyasada oluşmuş olan
mevcut fiyatı aşağı doğru çekerse, diğer rakip işletmeler de aynı yolu
izleyerek fiyatlarım düşürürler. Sonuçta bu fiyat indiriminden kaynaklanan
satış artışı tüm işletmelere dağılacağından, tek bir işletmenin sağlayabileceği
artış azalır. Bu nedenle, işletmenin piyasada karşı karşıya bulunduğu talep
fonksiyonunun mevcut satış fiyatının altında kalan kısmında fiyat esnekliği
nisbeten düşüktür (veya bu tasımda talep fonksiyonunun eğimi nispeten
yüksektir). Modelin diğer bir varsayımına göre, işletme satış fiyatım artırırsa,
rekabet halinde bulunduğu diğer işletmeler bu fiyat artışına
katılmayacaklardır. Modelin bu varsayımı uyarınca, fiyatım artıran
işletmenin müşterilerinin bir kısmı rakip işletmelere kayar. Bu nedenle
fiyatını artıran işletme sadece fiyat artışından kaynaklanan satış miktarı azal-
masıyla karşı karşıya kalmaz. Buna ilave olarak rakip işletmelere kaptırdığı
müşteriler nedeniyle de bir satış kaybına katlanmak zorunda kalır. Bu
durumda talep fonksiyonunun mevcut piyasa fiyatının üzerinde kalan
kısmında fiyat esnekliği nispeten yüksektir (veya bu kısımda talep
fonksiyonunun eğimi nispeten düşüktür). (Müftüoğlu, 2013: 153)
İşte münferit bir işletmenin piyasada oluşmuş satış fiyatım aşağı çekmesi
halinde rakip işletmelerin bu fiyat indirimim hemen izleyecekleri, fiyatı
yükseltmesi halinde ise izlemeyecekleri varsayımı uyarınca, mevcut piyasa
fiyatının istikran artmaktadır. Bu durumda mevcut piyasa fiyatının tek tek
işletmelerce değiştirilmesi eğilimi azalır. Zira münferit bir işletmenin
piyasada oluşmuş satış fiyatım düşürmesi sonucunda elde edeceği satış
miktarı artışı azalırken, fiyatı yükseltmesi sonucunda katlanması gerekecek
satış miktarı kaybı artmaktadır. Bu varsayımlara uygun olarak modelin talep
fonksiyonu, mevcut satış fiyatında (B noktası) dirseği olan ABC kırık
doğrusu ile gösterilir (Şekil 50). (Müftüoğlu, 2013: 154)
Şekil 9 (50): (Müftüoğlu, 2013: 154)

25
Şekil 9 (50)’da piyasada oluşmuş olan mevcut piyasa fiyatı p0 = OA0,
bu satış fiyatında gerçekleştirilen satış miktarı x0 = OCo olarak belirlenmiştir,
po satış fiyatı ve x0 satış miktarı ABC talep fonksiyonu üzerinde B noktası ile
ifade edilmiştir. Talep fonksiyonu mevcut satış fiyatının ifade edildiği bu
noktada bir dirseğe sahiptir. Bu dirsekle, talep fonksiyonunun mevcut satış
fiyatının altında kalan kısmında (BC) fiyat esnekliği nispeten azalmaktadır
(veya talep fonksiyonunun bu aralıktaki eğimi nisbeten artmaktadır). Buna
karşılık yine B noktasındaki dirseğin bir sonucu olarak, talep fonksiyonunun
mevcut satış fiyatının üstünde kalan kısmında (AB) fiyat esnekliği nispeten
artmaktadır (veya talep fonksiyonunun bu aralıktaki eğimi nispeten
azalmaktadır). (Müftüoğlu, 2013: 154)
Çift Dirsekli Talep Eğrisi
Çift dirsekli talep eğrisi, işletmenin tekelci bir pozisyona sahip olduğu
BC kısmı ile rekabet şartlarının geçerli olduğu AB ve CD parçalarından
oluşur (Şekil 10 (51)). (Müftüoğlu, 2013: 154)
Şekil 10 (51): (Müftüoğlu, 2013: 155)

26
Modelin varsayımına göre, işletmenin fiyat operasyonları talep
fonksiyonunun BC aralığında kaldığı sürece p2 = OA2 ve p1 = OAı olmak
üzere (p2 < p < pı), fiyat indirimine gitmek suretiyle rakip işletmelerden
müşteri kazanılması söz konusu olmamaktadır. Bu aralıkta işletmenin fiyat
indirimi sonucunda sağladığı satış artışı, sadece daha düşük fiyattan satın
alabilen müşterilerden kaynaklanmaktadır. Yine sadece talep fonksiyonunun
BC aralığında gerçekleştirilen fiyat artışları nedeniyle işletmenin mevcut
müşterileri rakip işletmelere kaymamaktadır. Bu fiyat artışları sonucunda
ortaya çıkan satış kaybı, sadece yeni fiyattan satın alma imkânı bulamayan
müşterilerden kaynaklanmaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 155)
İşletmenin fiyat operasyonlarında talep fonksiyonunun BC aralığının
altına inmesi veya üstüne çıkması halinde ise rakip işletmelerden müşteri
kazanmakta veya rakip işletmelere müşteri kaçırmaktadır. İşletme satış
fiyatını p2 = OA2 seviyesinin altına indirdiği takdirde, rakip işletmelerin
müşterilerini kendisine çekebilmektedir. Rakip işletmelerin müşterileri bu
durumda işletmelerini değiştirebilmektedirler. Dolayısıyla fiyatın p2 = OA2
seviyesinin altına inmesi halinde satış miktarı nispeten daha büyük bir artış
göstermektedir. Bu durumda talep fonksiyonunun fiyat esnekliği B
noktasından itibaren önemli bir artış göstermektedir. Fiyat esnekliğindeki bu
artışın e = oo değerine ulaşması halinde, talep fonksiyonunun CD parçası
yatay eksene paralel bir durum alır (Şekil 10 (51)). (Müftüoğlu, 2013: 155)
İşletmenin fiyat artışlarında talep fonksiyonunun BC aralığım aşarak pı
= OAı fiyat seviyesinin üstüne çıkması halinde ise, tersi durumla karşılaşılır.
Bu durumda işletmenin müşterilerinden bir kısmı rakip işletmelere kayar.

27
Dolayısıyla işletmenin fiyat artışlarının pı = OAı seviyesinin üstüne çıkması
durumunda talep fonksiyonunun fiyat esnekliği C noktasının yukarısında
önemli ölçüde artar. Burada da, fiyat esnekliğindeki artışın e = oo değerine
ulaşması halinde, talep fonksiyonunun BA parçası yatay eksene paralel bir
duruma gelir. Bu durum, işletmenin pı = OAı fiyat seviyesinin üstüne
çıkması durumunda tüm müşterilerini rakiplerine kaptıracağı şeklinde
yorumlanmalıdır (Şekil 10 (51)). (Müftüoğlu, 2013: 155-156)
Şekil 11 (52): (Müftüoğlu, 2013: 156)

Kısaca özetleyecek olursak, işletme çift dirsekli talep eğrisi modelinde


belirli bir piyasada karşı karşıya bulunduğu talep fonksiyonunun BC
aralığında tekelci bir duruma sahiptir. Bu aralığın dışında kalan BA ve CD
aralıklarında ise, işletme fiyat politikasını rekabet şartlarına göre yürütmek
durumundadır. Bu rekabetin aksak rekabet şartlarında gerçekleşmesi
durumunda talep fonksiyonunun AB ve CD parçalarının yatay eksene
paralel olmadığı Şekil 11 (52)’deki, tam rekabete yakın şartların
gerçekleşmesi durumunda ise talep fonksiyonunun AB ve CD parçalarının
yatay eksene paralel olduğu Şekil 10 (51) ’daki talep fonksiyonları geçerli
olmaktadır. (Müftüoğlu, 2013: 156)
Bu açıklamalardan sonra, tek dirsekli ve çift dirsekli talep eğrilerinde
ortaya çıkacak satış geliri ve marjinal satış geliri fonksiyonlarının
belirlenmesini öğrenci arkadaşlarımıza bırakıyoruz. (Müftüoğlu, 2013: 156)
MALİYET KAVRAMI
Maliyet Kavramının Tanımı, Mahiyeti ve Ölçülmesi
Satış geliri ekonomik faaliyetlerin nimet tarafım, maliyet ise külfet
tarafım oluşturur. Böylece iktisadilik prensibine esas alman nimet külfet

28
ilişkisi, satış geliri ve maliyet kavramlarında somut ifadesini bulmaktadır.
Her nimetin ancak bir külfet karşılığı elde edilebileceği gerçeği, bu somut
kavramlarda da geçerliliğini devam ettirmektedir: her satış geliri (nimet) bir
maliyet (külfet) karşılığıdır. Ekonomik faaliyetlerde en önemli başarı ölçütü
olarak kabul edilen kâr satış geliri ile maliyetler arasındaki olumlu farktır. Bu
nedenle işletmenin belirli bir dönemdeki kârının belirlenebilmesi için, söz
konusu ekonomik faaliyetin nimeti (satış geliri) ile külfetinin (maliyetinin)
bilinmesi gerekir. (Müftüoğlu, 2013: 156-157)
Maliyet, bir amaca ulaşmak için katlanılan ekonomik fedakarlıkların
tümü olarak tanımlanabilir. İşletmeler açısından, ulaşılmak istenen amaç
satış geliri (veya iktisadilik prensibinin nimet tarafi) olarak kabul edilir.
Bunun için katlanılması gereken fedakarlıklar (veya iktisadilik prensibinin
külfet tarafı) ise maliyeti oluşturur. Satış geliri gibi maliyet kavramının da
nicel olarak ifadesi gerekir. İşletme iktisadi açısından nicel olarak ifade
edilemeyen fedakarlıklar, maliyet kavramının kapsamı dışında bırakılır. Bu
tür fedakarlıklar belirli bir işletmecilik faaliyetine ilişkin maliyet
hesaplamalarında dikkate alınmaz. Bu tür fedakarlıkların maliyet
hesaplarında dikkate alınabilmesi için, şöyle veya böyle, fakat muhakkak
nicel olarak ifade edilmesi gerekir. Bu şart uygulamada önemli bir sorun
yaratmaz. Zira parasal bir büyüklük olan maliyet kavramını oluşturan iki
unsur, miktar ve fiyat, esas itibariyle nicel büyüklüklerdir. Burada söz
konusu olan miktar unsuru, işletmenin üretim sürecinde kullanıldığı girdi
(üretim faktörü) miktarlarını gösteren R vektöründen başka bir şey değildir:
R = (rı, r2,..., rn). Fiyat unsuru ise R vektörünü oluşturan girdi çeşitlerinin
birim fiyatlarını (veya birim maliyetlerini) gösteren Q vektörüdür: Q = (qb
q2,..., qn). R ve Q vektörleri genel olarak ölçülebilen ve nicel olarak ifade
edilebilen elamanlardan oluştuğuna göre, R ve Q vektörlerinin çarpım
vektörü olan maliyet,
M =R. Q veya toplama notasyonu ile
n
M= ∑ ri. qi
i=l
veya vektör notasyonu ile gösterilirse,
(q1)

29
M = (r1, r2, …, rn) (q2)
(…)
(qn)
çarpımı olarak ölçülebilen bir büyüklüktür. (Müftüoğlu, 2013: 157)
Maliyetin ölçülmesi de aynen satış gelirinde olduğu gibi, TL ve takvim
zamanı boyutlarında gerçekleştirilir. Bu ölçü boyutları, maliyeti oluşturan R
ve Q vektörlerinin ölçü boyutları esas alınarak,
R (Birim/ Takvim Zamanı). Q (TL / Birim) = M ( TL/Takvim Zamanı)
şeklinde elde edilebilir. (Müftüoğlu, 2013: 157)
İşletme yönetiminin gerek duyması halinde, maliyetin ölçülmesine
takvim zamanı dışında başkaca ölçü boyutları da esas alınabilir. İşletme
yönetimi yönetimde etkinliği artırabilmek için ayrıntılı maliyet bilgilerine her
zaman için ihtiyaç duyduğundan, maliyetin başkaca ölçü boyutlarıyla ifadesi
yoluna sık sık başvurulur. Bu ölçü boyutlarının başlıcaları TL/Birim (birim
maliyetler), ve TL/Üretim Yeri (maliyet merkezleri) gibi boyutlardır.
(Müftüoğlu, 2013: 157-158)
Maliyet Çeşitleri
Başlıca Maliyet Çeşitleri
Maliyetler çeşitli ölçütler esas alınarak sınıflandırılabilir. Kullanılan
ölçüte bağlı olarak farklı maliyet çeşitleri elde edilir. İşletmecilik pratiğinde
ve işletme teorisinde kullanılan başlıca sınıflandırma ölçütleri ve maliyet
çeşitleri şunlardır :
(1) Maliyetin üretim seviyesine bağlı değişip değişmemesine göre: sabit maliyet

ve değişken maliyet
(2) Maliyetin belirlenmesine esas alman üretim miktarına göre: toplam maliyet ve

birim maliyet
(3) Maliyetin üretim konusu olan ürüne yüklenebilirliğine göre: direkt ve endirekt

maliyet
(4) Maliyete üretim faktörlerinin fiilen kullanımının esas alınıp alınmamasına

göre: gerçek maliyet ve alternatif maliyet


(5) Maliyetin geçmişe veya geleceğe ilişkin olmasına göre: fiili maliyet ve tahmini

maliyet
(6) Maliyetin gerçekleştiği veya ortaya çıktığı işletmecilik fonksiyonuna göre:

tedarik maliyeti, üretim maliyeti, pazarlama maliyeti, finansman maliyeti, yönetim

30
maliyeti, stok maliyeti, taşıma maliyeti, araştırma ve geliştirme maliyeti v.d.
(7) Maliyetin oluştuğu yere göre: iş yeri maliyeti, üretim hattı maliyeti, bölüm

maliyeti, fabrika maliyeti, sipariş maliyeti, parti maliyeti v.d.


(8) Maliyetin likidite etkisine göre: nakit çıkışı gerektiren maliyetler ve nakit çıkışı

gerektirmeyen maliyetler
(9) Maliyete esas alınan girdi (üretim faktörü) çeşidine göre: işçilik maliyeti veya

personel maliyeti, sermaye maliyeti, malzeme maliyeti


(10) Maliyetin işletme yönetimince denetlenebilirliğine göre: denetlenebilen
(kontrol edilebilen) maliyetler ve denetlenemeyen (kontrol edilemeyen) maliyetler
(11) Maliyetin işletmenin gelecekteki operasyonlarında etkili olup olmaması ge-

reğine göre: Batık maliyet ve farklılaşan maliyet. (Müftüoğlu, 2013: 158)


Sabit Maliyet ve Değişken Maliyet
Toplam Maliyet, Sabit Maliyet ve Değişken Maliyet
İşletme iktisadında en çok üzerinde durulan maliyet çeşitleri sabit ve
değişken maliyetlerdir. Bu sınıflandırmada toplam maliyet (M), toplam sabit
maliyetler (veya sadece sabit maliyetler) (Ms) ve toplam değişken maliyetler
(veya sadece değişken maliyetler) (Ma) şeklinde iki gruba ayrılmaktadır:
(Müftüoğlu, 2013: 158)
M = Ms + Md
(Müftüoğlu, 2013: 158)
Sabit maliyetler, üretim seviyesine bağlı olmayan, üretim seviyesi ne
olursa olsun değişmeyen maliyet unsurlarından oluşur: kira, faiz giderleri,
amortismanlar, takvim zamanına bağlı olan ücretler. Bu maliyetler hiç üretim
yapılmasa da, üretim seviyesi kapasite sınırına kadar artırılsa da değişmez.
Sabit bir büyüklük olarak ortaya çıkar. (Müftüoğlu, 2013: 159)
Değişken maliyetler ise üretim seviyesine bağlı olarak değişen maliyet
unsurlarından oluşur. Bu değişme üretim seviyesi ile aynı yönde gerçekleşir.
Değişmenin şekli konusunda ise bir genelleme yapılamaz. Değişken
maliyetlerin üretim seviyesine bağlı olarak değişmesi doğrusal (lineer),
azalarak artan (degressif) veya artarak artan (progressif) bir şekilde
gerçekleşebilir. Somut bir durumda bu değişimin şekli belirlenerek, maliyet
planlamasına ve maliyet denetimine bu değişim şekli esas alınır. (Müftüoğlu,
2013: 159)
Toplam değişken maliyet, birim değişken maliyetle (md) üretim

31
seviyesinin (X) çarpımı olarak tanımlanır:
Md = md. x
Değişken maliyet üretim seviyesine bağlı olarak doğrusal bir değişim
gösteriyorsa birim değişken maliyet sabit bir büyüklüktür. Değişim azalarak
artan (degressif) bir şekilde gerçekleşiyorsa, birim değişken maliyet üretim
seviyesi arttıkça düşer. Artarak artan (progresif) bir değişim göstermesi
halinde ise yükselir. (Müftüoğlu, 2013: 159)
Bu maliyet sınıflandırmasında geçerli ölçü boyutları, TL Türk Lirası ve
TZ takvim zamanını ifade etmek üzere, aşağıdaki şekilde belirlenebilir:
(Müftüoğlu, 2013: 159)
Ms (TL/ Takvim Zamanı) + md (TL/Birim). X (Birim/ Takvim
Zamanı) = M (TL/ Takvim Zamanı)
Sabit Maliyetler
Sabit Maliyetlerin Özellikleri
Birinci Özellik: Sabit Maliyet Üretim Seviyesinden Bağımsız Sabit Bir Büyüklüktür
Yukarıda ifade edildiği üzere, sabit maliyetler üretim seviyesi ne olursa olsun
değişmeyen, sabit kalan maliyetlerdir: faiz giderleri, kira, amortisman, bazı bakım
giderleri ve takvim zamanına bağlı ücretler, bazı sigorta ve vergi giderleri. Bu sabitlik
durumunu sabit maliyetlerin birinci özelliği olarak belirliyoruz (Şekil 12 (53)).
(Müftüoğlu, 2013: 159)
Şekil 12 (53): (Müftüoğlu, 2013: 159)
Sabit Maliyet (Ms)

A D F B

E G C
0 X1 X2 KS Üretim Miktarı (X)

Şekil 12 (53)'de görüldüğü gibi, hiç üretim yapılmayıp üretim seviyesi x = 0 da olsa (Ms
= OA), tam kapasitede çalışılıp üretim seviyesi kapasite sınırına (KS) kadar genişletilse
de (Ms = BC), toplam sabit maliyet değişmemektedir (Ms = OA = BC). (Müftüoğlu, 2013:

32
160)
Bu iki uç (extrem) durum arasında kalan Xı = OE ve x2 = OG üretim seviyeleri
için geçerli olan sabit maliyetler de aym olup, sırasıyla ED ve GF’dir. Kısaca, sabit
maliyetler üretim seviyesi ne olursa olsun değişmemektedir. İşletme yönetimi üretim
seviyesini artırıp azaltmak suretiyle sabit maliyetleri denetim altında tutma imkanına
sahip değildir. Belirli bir yatırımın yapılmasıyla, işletmenin bu yatırıma ilişkin sabit
maliyetlere katlanması gerekmektedir. Belirli bir yatırınım gerektirdiği sabit maliyet-
lerden kurtulmanın tek yolu, bu yatırma girişmemektir. Yatırım gerçekleştikten sonra,
bu yatırımın gerektirdiği sabit maliyetlerden ancak yatırım objesini (makine, arazi, bina)
elden çıkarmak suretiyle kurtulunabilir. Bu da genellikle yatırım objesini gerçek
değerinin çok altında, yok pahasına satmakla mümkündür. Kira ve ücretler gibi belirli
bir sözleşmeye dayanan sabit maliyetlerde ise, sözleşmenin feshedilmesinin gerektirdiği
masraflara katlanmak gerekir. Dolayısıyla sabit maliyetlerin denetim altına alınması ve
etkin şekilde değerlendirilmesi, ancak yatırım öncesinde yapılacak çalışmalarla
mümkündür. Bu açıdan yatırım öncesi yapılacak proje hazırlama ve değerlendirme
çalışmaları (yatırım planlaması, fizibilite çalışmaları), sabit maliyetlerin denetimi ve
etkinliğinin artırılması açısmdan büyük önem taşır. (Müftüoğlu, 2013: 160)
İkinci Özellik : Sabit Maliyet, Birim Ürüne Düşen Sabit Maliyet Olarak Üretim Seviyesi
Arttıkça Azalır. (Müftüoğlu, 2013: 160)
Sabit maliyetler sadece toplam sabit maliyet olarak üretim seviyesinden bağım-
sız, sabit bir büyüklüktür. Birim ürüne düşen sabit maliyet ise,
ms = Ms/x
x büyüklüğü olarak, üretim seviyesi artıkça azalır. (Müftüoğlu, 2013: 160)
Başlangıç üretim seviyelerinde oldukça önemli olan bu azalma, üretim seviyesi
arttıkça önemini kaybeder ve kapasite sınırına doğru ihmal edilebilecek seviyelere iner.
(Müftüoğlu, 2013: 160)

Kaynak: Müftüoğlu Tamer (2013), İşletme İktisadı, Turhan Kitabevi, Yeniden


gözden geçirilmiş 8. Baskı, Ankara,

33

You might also like