Yarg 3HD 2004

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Miras Hukuku
-Karar İnceleme-
Çift Numaralı Birinci Öğretim Öğrencileri: 1 Mart 2016

T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/12296 K. 2004/13423 T. 6.12.2004

“A ) UYUŞMAZLIK KONUSU OLAY

Muris İsmet'in sattığı kahvehanenin bedeli olan 15 bin doları Antalya yolculuğu sırasında dava dışı Ali'ye
"şayet yolda bir şey olursa bu parayı kardeşim Nuri'ye teslim et" diyerek verdiği, bilahare murisin
Kocaeli'ne döndükten sonra depremde göçük altında kalarak ölmesi üzerine sözü edilen paranın davalıya
teslim edildiği hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Murisin davacı ve davalıdan oluşan iki mirasçısı bulunmaktadır. Davacı davaya konu edilen Ali'ye tevdi
edilen para üzerindeki yarı payını ( miras hissesini ) istemiş, mahkemece dava kabul edilmiştir.

Sorunun çözümlenmesi için aşağıdaki bilgilerin verilmesinde yarar görülmüştür.

B ) ÖLÜMDEN SONRA ETKİNLİK KAZANMASI ÖNGÖRÜLEN VEKALET ( mandatum post mortem )

Bu tür vekalet sözleşmesinde görevlendirilen vekilin yapacağı işlemin kapsamı, türü ve zamanı
saptanmaktadır. Yapılacak görevin icrası belirsiz bir geleceğe, ölüm sonrasına ertelendiği için sağlıklı bir
sağlararası işlemin varlığından kuşku duyulmamalıdır.

Müvekkilin ölümünden sonra bir iş görülmesi için vekaletin hukuksal niteliği, kapsamı ve vasiyeti tenfiz
memuru ataması ile olan karşılıklı ilişkileri, ölüme bağlı tasarruf şekline tabi olup olmadığı hususu çok
tartışmalıdır. Baskın görüşe göre, müvekkilin ölümünden sonra bir üçüncü kişiye karşılıksız bir
kazandırmada bulunmaya yönelik vekaletin, tenfizi bağışlayanın ölümüne bağlı bağışlamaya ilişkin
BK.mad.240/ll hükmüne tabi tutulması gerektiği yolundadır. Böylece bu çeşit bir vekaletin asgari olarak
ölüme bağlı tasarruf şeklinde yapılması gerekecektir. Öyle ki, üçüncü kişiye yapılacak kazandırmaya
ilişkin kayıt, bir sözleşme ( vekalet sözleşmesi içinde ) yer alsa bile, bu sözleşmesel kayıt tek taraflı bir
vasiyete dönüşür ( Bkz. Tandoğan, Haluk: Borçlar Hukuku, Özel Borç ilişkileri, C.ll, 3. bası, Ank. 1987, sn.
655 ve orada anılan: Piotet, Guisan, Tuor, Escher, Kocayusufpaşaoğlu, Emre, Oğuzman, BGE 89 II 87 ).

Azınlıkta kalan görüşe göre ise; ölüme bağlı bir kazandırmaya yönelse dahi mandatum post mortem'in
ölüme bağlı bir tasarruf şekline tabi bulunmadığıdır. Örneğin, Andreas von Tuhr'a göre: "Murisin
ölümünden sonra mümessil tarafından yapılacak faydalandırıcı işlem, ölüme bağlı faydalandırıcı işlem
sayılmak gerekir; bununla beraber, bu faydalandırıcı işlemler ( ölüme bağlı tasarruflar ) için emredilen
şekle tabi değildirler" ( Tuhr, Andreas von: Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, c. 1-2, çev. Cevat Edege,
Ank. 1983, sh. 333. Ayrıca bkz. Tandoğan, sh. 657 ve orada anılan: Esener, Gürsoy ve Rona Serozan:
Sağlararası işlem Yoluyla Ölüme Bağlı Kazandırma, İst. 1979, sh. 177, 178 ).

C ) ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME

aa ) Genel olarak:

Üçüncü kişi yararına sözleşme, sözleşmenin tarafı olmayan bir kişiye, onun yararına bir edim
kararlaştırılmasıdır ( Bkz. Akyol, Şener: Tam Üçüncü Şahıs Yararına Sözleşme, ist. 1976, sh. 10 ).

Üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişiye özgü bir hak tanınmış olur. Üçüncü kişi, yararına kurulan
sözleşmeden doğan hakkını derhal, herhangi bir irade açıklamasına, sözleşmeye katılmasına, kabul
açıklamasında bulunmasına, hatta bu durumu bilmesine gerek kalmadan kazanır. Alacak doğrudan
doğruya üçüncü kişinin ( davalının ) kişiliğinde doğar. Bu durum miras hukukunda mirasçıların
1
terekedeki mallar üzerinde doğan tam hakları ve zilyedliklerine benzemekte ise de, davalı murisin halefi (
ardılı ) sayılmamaktadır ( Tuhr, sh. 733, Akyol, sh.183 ).

Üçüncü kişi ( davalı ), sözleşmeden doğan alacağı muaccel ( ivedi ) olur olmaz, bunu borçludan ( muristen)
doğrudan doğruya talep edebilir ( Eren, Fikret: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, c.lll, Ank. 1991, sh. 333).

bb ) ÖLÜME BAĞLI ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME

Uyuşmazlık konusu olaydaki ayırdedici belirgin özellik, kazandırma lehdarı olarak öngörülmüş üçüncü
kişinin ( davalının ) BK.mad. 111 kuralı anlamında somut ve gerçek bir alacak hakkına kavuşturulması (
vekalet sözleşmesinin bir lehdar kaydıyla pekiştirilmesi ) isteğinin varlığıdır ( Bkz. uyuşmazlık konusu
olayla özdeş bir örnek için: Serozan, sh.180 ).

Eğer, miras hukukçularının önderlik ettiği görüş dikkate alınacak olursa, miras bırakanın ölüm sonrası
malvarlığı ilişkilerini ancak miras hukukunun ( vasiyetnameyle veya miras sözleşmesiyle mirasçı nasbi,
vasiyet., külfet, vakıf gibi ) geleneksel düzenlemeleri içerisinde yapabileceklerdir. Oysa, ölüme bağlı
üçüncü kişi yararına sözleşme aracılığı ile gerçekleştirilen ölüme bağlı kazandırmalar ( sağlararası işlem
yoluyla ) pekala geçerli sayılabilmelidir.

BK. mad. 111'de üçüncü kişi yararına sözleşmenin tabi olacağı şekil düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte
tarafların yapmak istedikleri sözleşme için kanun hangi şekli öngörmüşse, bunun üçüncü kişi yararına
yapılması halinde de aynı şekle uyulmak gerekir. Temel ilişkisi bir vekalet olması durumunda da bu çözüm
değişecek değildir.

ÖLÜME BAĞLI ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME, ölüme bağlı kazandırmayı amaçlayan
sağlararası işlem olup şekle bağlı olmaksızın gerçekleştirilebilmektedir. Zira hukuksal işlemi elden
geldiğince kurtarıcı yorum ilkesi ve şekil kurallarının elden geldiğince dar tutulup kıyas yoluyla
yaygınlaştırılmaması yolundaki ana kural bu tür yorumu gerektirmektedir ( Serozan, sh.69 ).

ÖLÜM SONRASINDA ETKİLİ YETKİLENDİRME, ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME İLE


BÜTÜNLEŞTİRİLMİŞTİR ( Bkz. Serozan, sh.180 ). Böylece ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme
aracılığı ile gerçekleştirilen ölüme bağlı kazandırmalar korunup geçerli tutulmuştur.

C ) DEĞERLENDİRME:

aa ) İŞLEMİ GEÇERLİ KILICI YORUM

Bizatihi ölüme bağlı tasarruf şekline uyulmamış olsa bile tarafların bir sağlararası işlemi kurmak
istediklerini ve böyle bir işlemin ölüme bağlı tasarruf hükümlerine bağlanmasının zorunlu olmadığını
gösterebilir. Kuşku durumunda ( kazandırıcı işlemin sağlararası işlem mi yoksa ölüme bağlı tasarruf mu
sayılacağı sorununun çözümünde ) favor negotii ( işlemi kurtarıcı, geçerli kılıcı yorum ) ilkesi
doğrultusunda, geçersiz bir ölüme bağlı işlem yerine geçerli bir sağlararası işlemin varlığı kabul
edilmelidir ( BGE 99 11 268 )

bb ) Hukukumuzda terekeyle ilgili tüm işlemlerin özellikle ölüme bağlı kazandırmaların mutlaka miras
hukuku ilkelerine göre gerçekleştirilmesi yolunda bir zorunluluk bulunmamaktadır. Zira, pozitif hukukun
belirli bir amaca ulaşmak üzere birden fazla hukuki yolu yurttaşların önüne açtığı olasılıklarda,
yurttaşların bu yollardan mutlaka birisini kullanmaları kendilerinden beklenemez. Gerçekten de ölüme
bağlı bağışlama hakkında kıyasen ölüme bağlı tasarruf hükümlerinin uygulanmasını öngören BK. mad.
240/II kuralını, ölüme bağlı kazandırmayı amaçlayan tüm sağlararası işlemlerde genelgeçer bir ilke olarak
kabul edilip tüm bu işlemler miras hukuku ilkelerine bağlı tutulamaz. Öyle ki ölüme bağlı kazandırmayı
amaçlayan üçüncü kişi yararına sözleşme dahil ölüm sonrasında etkili vekalet ve temsil yetkisi sağlama
işlemleri BK. mad. 240/II açısından değerlendirilemez.

2
cc ) Muris, kazandırılacak değeri ( 15 bin doları ) sağlığında aracı kişiye ( Ali'ye ) devretmiş; Ali'de ( aracı
kişi ) 15 bin doları kendi malvarlığından davalıya intikal ettirmiştir. Miras bırakanın terekesinden bir
kazandırma sözkonusu değildir. Ölüme bağlı üçüncü kişi yararına bir sözleşme gündemdedir. Gerçekten
de ( ancak ) aracısız kazandırmalar, ölüme bağlı bağışlama kavramı ve dolayısıyla BK.mad.240 kuralı
çerçevesi içinde toplanabilecek kazandırmalardır. Bu nedenle aracılı kazandırmalar, ölüme bağlı bağışlama
kavramı ve BK.mad.240 kuralı dışında tutularak, ayrı bir çatı altına, ölüme bağlı üçüncü kişi yararına
sözleşme çatısı altına sokulmalıdır ( Bkz.Serozan, sh.44.195, 215 ve 216 ).

dd ) Şu var ki, münferit kazandırmanın beraberinde getirdiği menfaatler çatışmasında tereke ilgililerinin (
davacının ) çıkarı ile kazandırmada bulunan kişinin ( mirasbırakanın ) çıkarını tutarlı bir biçimde uyumlu
hale getirmek gerekir. Aynı sonuç, ölüme bağlı üçüncü kişi yararına sözleşme için de geçerlidir. Burada da
hem ölüme bağlı kazandırmanın amacına ulaşmasına yardımcı olmak üzere sağlararası işlem hükümleri,
hem de tereke ilgililerini ( davacıyı ) bu kazandırma türünün beraberinde getirebileceği sakıncalarına karşı
koruyucu miras hukukunun öncelikler düzeni birlikte uygulanmalıdır, öyle ki, bir yandan hukuksal
işlemin geçerliliğini kurtarırken, öte yandan tereke ilgililerinin ( davacının ) çıkarlarını da kollayan bir
çözüm yolu benimsenmelidir.

Çatışan menfaatleri adaletli ve uyumlu bir biçimde düzenleyen, miras bırakanın son dileklerine uyan ve
tereke ilgililerinin çıkarları da gözetilip kullanmalıdır.

O halde, saklı paylı mirasçılar yararına kazandırmanın tenkisine öncelikle bu tür kazandırmalardan
başlanmalıdır ( TMK.mad.563/570 ).

Öte yandan, mirasbırakanın ivazlı sağlararası işlem alacaklılarının hakkı bu tür kazandırıcı işlem
alacaklılarının hakkının önünde yer alacaktır ( TMK.mad.603/1 ). Önce murisin alacakları tatmin edilecek,
ancak geriye bir şey kalırsa ölüme bağlı kazandırmalar terekeden yerine getirilecektir.

SONUÇ : Uyuşmazlık konusu sözleşmede davalıya karşı gerçekleştirilen kazandırma, vasiyet benzeri
kendine özgü bir kazandırmadır; yoksa davalının kabulünü gerektiren bir bağışlama değildir. O
nedenledir ki işlem şekle bağlı tutulmamıştır.

Bu böyle olmakla birlikte, davacının ( murisin ) alacaklılarının ve saklı paylı mirasçılarının bu ivazsız ve
şekilsiz kazandırmanın risklerine karşı maddi açıdan korunmaları gerekmektedir ( KRAUSKOPF, Der
Vertrag zugunstenritter, Dritter, Fribourg, 2000, -tez- N.1678 vd; Serozan, Miras Hukuku, iradi Mirasçılık,
sh.200 ). Kaldı ki TMK.567 kuralı da üçüncü kişi yararına ölüme bağlı hayat sigortaları konusunda
böylesine uzlaştırıcı bir yaklaşımı seçmiştir.

Mahkemece yukarıdaki ilkeler dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Kabule göre, reddedilen kısım üzerinden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi de usul ve
kanuna aykırı bulunmuştur:

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi
isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi
gereğince ( BOZULMASI ), ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6.12.2004
tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Kazancı İçtihat ve Bilgi Bankası, 23.02.2016)

Kararla ilgili okuyunuz:


-Rona Serozan/ Baki İlkay Engin, Miras Hukuku, 4. baskı, 2014, s. 310-317.

You might also like