Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 15

EŞİN: YOL ARKADAŞIN

Bismillahirrahmanirrahim.

Elhamdulillahi vahdeh vessalâtu vesselâmu alâ men lâ nebiyye ba'deh.

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.

Değerli kardeşim, üzerimizdeki sorumluluklar, bu sorumlulukları yerine


getirirken başımıza gelebilecekler, Allahu Teala'nın değişmeyen sünneti olan
imtihanlar, sabretmemiz ve sebat etmemiz halinde bizi bekleyen rızıklar ve
müjdeler hakkında konuşup, bunları kabul edip iman ettikten sonra, kendi
nefislerimize ve birbirimize hatırlatmamız gereken önemli bir nokta da şudur:

Şüphesiz sabır, Allahu Teala'ya sunulan taatlerdendir, yani sabır bir ibadettir.
Bununla birlikte sabır sabra azmetmenin, hakkı ve sabrı tavsiye etmenin bir
karşılığıdır. Allah, sabretmek isteyene sabır verir, sabra azmedenin sabrını
artırır.

Dolayısıyla kadın olsun erkek olsun, Allahu Teala'ya itaat eden bir kul sabra
azmederek, sadece ama sadece Allah'a tevekkül ederek ve O'na itaat ederek
Allah'ın kendisine yeteceğini bilmelidir. Allahu Teala kuluna yeter. Bizler için
en önemli görev; kulları değil Allah'ı razı etmek, kullara değil Allahu Teala'ya
tevekkül etmektir.

Bununla birlikte insan, şüphesiz zayıftır, unutkandır. İmanlar ise kimi zaman
yeşerir, kimi zaman solar. Tabiatı böyle olan bir kul için, kendisini hakka ve
sabra teşvik eden bir yol arkadaşı büyük bir nimettir. Biiznillah, salih bir
arkadaş ile iman ve cihad yolculuğu şüphesiz hem daha kolay, hem de daha
kararlı geçer.

Salih arkadaşlardan en önemlisi ise kişinin belki de hayatta en yakını olan


eşidir. Bu manada hak konusunda iman ve azim ehli bir koca, hanımı için, bir
hanım ise kocası için bir veli ve sabra azmettiren büyük bir yol arkadaşıdır.

Allahu Teala şöyle buyurur:


"Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiyi
emreder, kötülükten alıkorlar; namazı kılarlar, zekatı verirler, Allah'a ve
Rasulü'ne itaat ederler. İşte Allah bunlara rahmet edecektir. Allah
şüphesiz güçlüdür, hakimdir. Allah, mümin erkek ve mümin kadınlara,
içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn
cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah'ın rızası ise hepsinden
büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur." (Tevbe : 71-72)

Subhanallah. Allahu Teala mümin erkek ile mümin kadını birbirinin "veli"si
olarak nitelemektedir. Yani birbirinin sırdaşı, yoldaşı, yardımcısı, nasihatçısı,,
destekçisi, temsilcisi, koruyanı, gözeteni, kendinden önde tutanı, seveni,
sayanı, merhamet edeni, kanatlarının altına alıp savunanı, hakkı ve sabrı
tavsiye edeni.

Seyyid Kutup (rahimehullah) Fizilâl tefsirinde bu ayetler hakkında şunları


söyler: "Madem ki, münafık olan kadınlar ve erkekler hep aynıdır, birbirinden
farklı değildir; karakterleri aynı ve yapıları aynı ise, mü'min olan kadınların
ve erkeklerin de hep aynı olması, birbirinden farklı olmaması gerekir.
Yapıları, özellikleri bir de olsa, münafık kadınlar ve münafık erkekler
birbirlerinin dostu olacak düzeye yükselemezler. Zira dostluk; cesaret,
yüreklilik ve yardımlaşma ister. Birtakım yükümlülükler getirir. Münafıklar
arasında dahi olsa münafıklığın yapısı, karakteri bunu kabul etmez,
kaldırmaz. Aslında münafıklar tek başına kalan güçsüz, basit insanlardır.
Yoksa dayanışma içine giren kenetlenmiş, güçlü bir cemaat/topluluk, kitle
değillerdir. Evet yapıları, karakterleri, ahlakları ve yaşantıları benzerlik
arzetse de durumları budur.

Kur'an-ı Kerim'deki bu ifade üslubu, bu gerçeği her iki tarafı da tasvir


ederken ihmal etmiyor. Mü'minin yapısı; birlik yapısı, dayanışma yapısı,
yardımlaşma yapısı, aynen mü'min ümmetin yapısı gibidir; Fakat bu
dayanışma, iyiliği gerçekleştirme ve kötülüğü bertaraf etme alanında görülen
bir dayanışmadır. İyiliği gerçekleştirme ve kötülüğü bertaraf etme; dostluğu,
dayanışmayı ve yardımlaşmayı gerektirir."

2
Değerli kardeşim, kişinin ailesi ve özellikle de eşi, hak konusunda kendisinin
ilk ve en önemli dostu, yardımcısı, destekçisi olabildiği gibi, Allah korusun
bu yoldaki engeli, fitnesi ve düşmanı da olabilir. Hanımı kişinin ya en yakın
dostu, sırdaşı yani velisidir ya da Allah korusun sırlarını açığa vuran, hak
konusunda tartışan ve her türlü zorluğu çıkaran muhalifidir ve hatta
düşmanıdır.

Şüphesiz günümüzde hak ehli öyle garib bir haldedir ki aynen Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in haber verdiği gibi tüm dünya tağutları ve
kafirleri başına yiyiciler olarak üşüşmüş haldedir. Cahiliyyenin kötülüğü her
yanı sarmış, kafir sistemlerini korumak isteyen küfrün bekçileri fiziki ve
teknik imkanları ile muvahhid mücahidlerin aleyhinde her türlü faaliyete ve
muhasaraya girişmiş haldedirler. Böyle bir dönemde eşi tarafından
desteklenen, korunan bir mücahid müslümanın durumu ile, eşi tarafından
desteklenmeyen bir kişinin durumu arasında elbette çok ciddi fark olacaktır.

Allahu Teala, böyle bir dönemde hak tarafında olup, imanı, ahlakı, sabrı ve
fedakarlığı ile dinini ve hak uğrunda üzerine düşeni yerine getirmeye gayret
eden eşini destekleyen, gözeten, onun sırlarını koruyan bacılara rahmet
eylesin. Bugün İslam'ın hakimiyetinde bu bacıların rolü şüphesiz çok ama çok
büyük olacaktır. İşte bu risalenin amacı da genelde tüm kardeşlerimize ama
özelde hak konusunda azimli olan bacılarımıza bazı tavsiyeler sunabilmektir.

Bugün içinde yaşadığımız toplumunun bazı hastalıkları maalesef bizlere de


sirayet etmiş haldedir. Bu hastalıklardan en kötüsü; hevanın, alınan birçok
kararda önde tutulmasıdır. Kuran ve Sünnet, hayatımıza yön veren asıl kaynak
olması gerektiği halde, maalesef bâtıl özgürlük hastalığı nedeni ile bazı
müslüman yürekler bile bugün hevalarını/mantıklarını Kuran ve Sünnet'in
önüne geçirmiş haldedirler. Kendilerine Kur'an ve Sünnet'ten delil okunduğu
halde, teslim olmak bir yana "Ama ben şöyle düşünüyorum.", "Ama falanca
şöyle diyor." diyebilmektedirler. Bu musibet öyle bir hale gelmiştir ki Allah
adına yapılan itaat ve ibadetlerde bile asıl belirleyici Kuran ve Sünnet
olmaktan çıkmış, hevalar ve "düşünceler" olmuştur.

Peki Allahu Teala mümin erkek ve kadınları birbirinin velisi yapmışken,


bugün bir eş olarak biz bu vasfımızı ne derece yerine getiriyoruz. Bu,

3
kendimize sormamız gereken önemli bir sorudur. Karı ve koca olarak
birbirimizi her türlü günah ve ahlaksızlıktan korumak, velayetin ilk ve en
önemli şartı değil midir? Eşimizin kalp ve bedenini kötülüklerden korumak,
bu velayetin görevleri arasında değil midir?

Ey Bacılar

Ey Allah'a teslim olduğunu iddia eden müslüman bacım!Allah yolunda gayret


eden bir mücahid olan kocanı, gönüllere sekinet veren bir tebessüm ile
karşılayıp başını merhamet ile okşamak, yaptığı (Allah yolundaki) ameline
binaen kendisine zulmeden tağutlar nedeni ile yorulmuş ve belki de korkmuş
olan kalbine bir parça merhamet ile yaklaşmak, sıcak bir nasihat ve dokunuş
ile onu sakinleştirmek, Allah'ın ayetlerinden okuyarak ona yolunu ve Allah'ın
vadini hatırlatmak, yorgun bedenine yüce ve tertemiz bir itaat şuuru ile
hazırlanmış bir sofra ile tâkat katmak, yola ve cihada ne büyük destektir ey
bacım.

Yoksa nefsin ve şeytan seni aldatıp, bu saydıklarımızdan (sebebi ne olursa


olsun) geri mi tutuyor? Sebebi ne olursa olsun dedim çünkü kimi bacıları
görmekteyiz ki bu saydığımız mütevazi ama yüce taatlerden, güya Allah
adına yaptığı bir takım faaliyetler nedeni ile vaktinin çoğunu evinin dışında
geçirerek geri durmaktadır. Bu bacıları ve onların durumlarını hatırladıkça,
şeytanın onlara sağdan yanaşmasını, bir takım mantık oyunları ile kaçırdıkları
fırsatları ve kaybettikleri ecirleri görüyor ve üzülüyorum. Allahu Teala bana
ve onlara hidayet eylesin, hevalarımıza uymaktan bizi koruyup bizi ıslah
eylesin. Allahumme amin.

Veli olmak, destek olmakla başlar. Bugün yerine getirmemiz gereken en


önemli faaliyet şüphesiz Allah yolunda cihad etmek, mustazaf müslümanlara
ve dinimize yardımcı olmak uğruna, Allah yolunda savaşmaktır. Bunu yerine
getirebilecek olan ise öncelikle erkek müslümanlardır. Bu sözüme bazıları
itiraz edebilir. Ama itiraz edenler ya Allah yolunda cihadın ne demek
olduğunu, savaşın ne demek olduğu bilmeyen, sıcak sohbet evlerindeki
konforlu ve rahat ortamlarından çıkmamış, yani dünyadan, savaşın
vakıasından haberi olmayan kişilerdir ya da kasıtlı olarak hak ile batılı
birbirine karıştıranlardır.

4
Duygular ve heva ile hareket eden bazıları "cihad kadınlara da farzdır, öyleyse
onlar da sahada faal olmalıdır" gibi hak olan bir sözü alıp kendilerince
yorumlayarak kadınları, vakitlerinin çoğunu evleri haricinde geçirmeye davet
ederler. Halbuki basiret ve tecrübe sahibi bir bacı çok iyi bilir ki kendisinin
Allah'ın dinine verebileceği en büyük destek eşini cihada azmettirmesi, Allah
yolunda dine destek için cihad eden eşine, içinde huzur, sekinet, güvenlik
bulduğu bir evi hazırlamasıdır.

Şüphesiz şeytan her kişiye farklı yönlerden yaklaşır ve günaha teşvik eder.
Kimisine doğrudan günahı emreder, kimisine ise sağdan yaklaşıp bir iyiliği
yapmasını emrederek daha büyük bir iyiliği yapmasına mani olur. Basiretli ve
tecrübeli her insan bilir ki kadının yuvasına, eşine ve çocuklarına sahip çıkıp,
mücahid kocasını yuvasında desteklemesi büyük bir iyiliktir. Bu kadının
sebebi ne olursa olsun vaktinin büyük bir kısmını faaliyetler için evinin
haricinde geçirmesi ise bu büyük iyilik ile kıyaslandığında küçük kalacak bir
iyiliktir.

Elbette bu sözümüzü alıp doğru görenler olduğu gibi itiraz edenler de


olacaktır. Ama Allah yolunda cihadın edebiyatını ve dedikodusunu yapan
sözde cihadçılar değil, sahada olan hakiki mücahidler ve böyle mücahid bir
kocaya sahip olan her bacı bize hak verecektir.

Allah yolunda çalışan ve çarpışan bir kardeş için en korunaklı olması gereken
yer yuvasıdır. Geride bıraktığında, bu kardeş için en fazla fitne olan yer
yuvasıdır. Kafirler için bir mücahidin aleyhine faaliyet yürütme açısından en
ciddi ve zayıf nokta da şüphesiz bu kardeşimizin yuvasıdır. Yuvası zayıf
olanın, imanı, tâkati, sabrı, sebatı, morali, güvenliği, sırları, işleri ve
faaliyetleri maalesef zayıf olmaktadır. Yuvası kuvvetli olanın ise Allah'ın
izniyle imanı, tâkati, sabrı, faaliyeti ve sırları kuvvetli olmaktadır?

Yuvayı zayıflatma ve sağlamlaştırma yönünden değerlendirildiğinde iş daha


çok kadınlara düşmektedir. Bir mücahidin yuvasını Allah'ın izni ile
sağlamlaştıran bir kadın, o mücahidinin kalbini, zihnini, basiretini, ferasetini,
faaliyetini, cihadını ve Allah'ın izni ile ümmeti sağlamlaştırmış olur. İşte sadık

5
bir Müslüman kadının cihad ve ümmeti adına ne kadar büyük bir rolü
olduğunu buradan anlarız.

Ümmetimizin sadık, muhlis, bilinçli kadınları belki isim ve bedenleri ile


sahada olmazlar, olmamaları da gerekir ama onların velisi oldukları erler, bu
sahada hayırlı ve büyük işler yaparlar. Sahadaki basiret ve sıdk sahibi
yiğitlerin özel hikayeleri dinlendiğinde, arkalarında onları sağlam yuvalar
inşaa ederek destekleyen nice gizli kahraman kadınların olduğu görülecektir.
Bunlar yaşanan sayılamayacak kadar çok tecrübe ile sabittir.

Bu nedenle ey bacılar, Allah'ın dinine yardım etmek istiyorsanız hevanızdan


ve şeytandan sakının, yuvanızı güçlendirin, eşinize Allah için sahip çıkın ki
eşiniz de Allah'ın dinine sağlamca sahip çıkabilsin. Allahu Teala sizi razı
olduğuna meylettirsin, Allahumme amin.

En Güzel Destek; Hayırlı Bir Eş

Yuvasını kuvvetlendirme konusunda şuurlu olan bir bacı, yuvasında o kadar


aktifleşecektir ve o kadar ciddileşecektir ki dışardaki hiçbir faaliyet bu derece
ciddi ve aktif olamaz. Hayırlı bir eşin, Allah yolundaki kocasına destek
mahiyetinde yapabileceklerine sadece birkaç örnek vermek gerekirse:

1- Dua: Şüphesiz dua ibadetin özüdür. Bizler düşmanlarımızı gücümüz ile


değil, takvamız ve Allah'a karşı günahlarımızın azlığı ile yenebiliriz. Bu
manada dua ve takva iki en büyük silahtır. Düşmana karşı, Allah'ın dinine
destek uğruna, cihad konusunda tecrübesi olan her kardeş ve o kardeşin
hanımı olan bacı bilir ki faaliyet içinde olan bir insan velev ki bu faaliyet
Allah yolunda cihad dahi olsa bu faaliyetin yoğunluğu nedeni ile kimi zaman
bu en değerli iki silah, yani dua ve takva konusunda eksik davranabilir.

Bunun en büyük delili, evinde iken kıldığı nafileleri, cihada çıkması nedeni
ile kılamayan bir müslümana, evinde yaptığı ama cihada çıkması nedeni ile
yapamadığı ibadetler nedeni ile de ecrin verilmesidir. Yani cihad kişiyi kimi
güzel taatlerden kasıtsız olarak uzaklaştırabilir.

6
İşte böyle bir durumda kişiyi dua, nafileler ve dinde tahsil edemediği ilim
yönünden destekleyecek olan şüphesiz yuvasında sünnet olan zikir ve dualar
konusunda gayretli, duaların müstecab olduğu vakitleri ısrarla gözetip bu
vakitleri dua ile geçiren, çocuklarını tağutların her türlü batıl akidesinden ve
cahiliyyenin her türlü ahlaki bozukluğundan korumak için seferber olan saliha
kadındır.

Allah katında geri çevrilmeyen dualardan biri de bir müslümanın diğer


müslümanın gıyabında yaptığı duadır. Bir kadın düşünün ki vaktinin çoğunu
Allah'ın dinine yardım maksadı ile geçiren kocası için gıyaben dua ediyor.
Allahu Ekber! Bir mücahid kardeş düşünün ki, geride bıraktığı eş ve
yavrularını, eve döndüğünde bıraktığından daha iyi bir terbiye ve ahlak üzere
buluyor. Evine geldiğinde, vakit ne olursa olsun "Hoş geldin, Rabbim amelini
bereketli ve kabul eylesin" diyerek kendisini güler yüz, merhametli bir sarılış
ve sevdiği bir tas yemek ile karşılayan hayırlı bir kadın. Aktif cihadi
faaliyetler üzere olan her kardeş bu yazılanların ne demek olduğunu, önemini,
bunların bir kadının dışarıda yapacağı her türlü faaliyetten daha faydalı ve
değerli olduğunu çok iyi bilir.

2- Sırları korumak: Sırların gizlenmesi ve düşmana kaptırılmaması, İslam


ile küfür milleti arasındaki savaşın en önemli konularından birisini
oluşturmaktadır. Savaşın mahiyetini bilen her kişi bu konunun önemini gayet
iyi bilir. Bu, zafer için önemli sebeplerdendir.

Allahu Teala'nın kelimesinin en yüce olmasını hedefleyenler, zararı en aza


indirgemek ve hatta Allahu Teala'nın izniyle bu zararı tamamen bertaraf
etmek için sırların gizlenmesi konusunda tedbirlere sarılmak zorundadırlar.
Alınacak en önemli ve öncelikli tedbir ise ailemizi bu tedbirler konusunda
eğitmek, onları bilinçlendirmektir. Çünkü bir mücahidin en zayıf noktası
kendi ailesidir. Onun faaliyetlerini en fazla hisseden ve gören, kişinin en
yakını olan eşidir. Eğer eşi kişinin sırlarına sahip çıkma konusunda bilinçsiz
ise Allah korusun, mücahid kocasının sırlarını gizlemesi çok daha zor olur ve
başlarına imtihanların gelmesi ihtimali yükselir. Ancak eşi, mücahid
kocasının sırlarını gizleme konusunda şuurlu ise bu kardeşin sırlarının
düşmana ulaşması Allah'ın izni ile çok zordur.

7
Aile tarafından düşmana kaptırılan sırlar genelde kasıtsız olmaktadır.
Kocasının iman ve cihadını kabul etmeyen ve bu konuda zorluk çıkaran bir
kadın bile kolay kolay gidip kendi eşini ve eşinin sırlarını düşmana teslim
etmez. Ancak kocasının iman ettiğine iman eden nice hayırlı bacılar vardır ki
maalesef kocasının sırları konusunda zayıflığı ve tedbirsiz hareketleri nedeni
ile hiç farkında bile olmadan nice sırları kaptırmış ve bir süre sonra da dolaylı
olarak kocasını kendi elleri ile zalimlerin hapishanelerine göndermiştir. Bu
gerçek maalesef birçok defa yaşanmakta ama yeterince ders alınmamaktadır.
Kardeşlerimden ricam bu gerçek üzerinde lütfen yeterince düşünün ve şayet
dininiz konusunda azimli iseniz kendinizi bu gerçeğe göre gözden geçirip
gerekli önlemleri alın inşaAllah.

Ailelerimiz, önemsememiz gereken en önemli kişilerdir. Onların bize destek


olması, mücadelemizi her yönden oldukça kolaylaştırır. Bu nedenle aileler
hem imanî olarak, hem de emni olarak eğitilmelidirler.

3- Emanetleri korumak ve gözetmek: Hayırlı bir kadının koruyacağı ilk ve


en önemli emanet kendisidir. Çünkü bir mücahid için geride bırakma
konusunda en fazla endişe duyduğu emaneti hanımıdır. Hayırlı bir eş, kişi için
dünyada kendisine verilen en büyük nimetlerdendir. Allahu Teala şöyle
buyurur:

"İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda


muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir.
Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır." (Rum/21)

Kişinin, tüm faaliyetlerini ve sırlarını paylaştığı en yakın bir kardeşinin


yanındayken bile hissedemeyeceği kimi duygular vardır ki bu duygular ancak
hayırlı bir eşin yanında ortaya çıkar ve kişinin kalbini yumuşatıp,
yorgunluğunu alır, dağınık olan zihnini toplar, Allah'ın izni ile özgüveni
artırıp kişiye huzur verir. Bir mücahidin Allah yolunda iken, eşinden aldığı ve
içerisinde sabır, sebat ve azmin nasihat edildiği bir mektup o kadar değerli ve
etkilidir ki, o mücahide çok şey kazandırır Ancak yine eşten alınan, içerisinde
zayıflığın, sızlanma ve şikayetlerin olduğu bir mektup da o derece olumsuz
etkilidir ki o mücahid için büyük bir yorgunluk, endişe ve hatta çöküşe sebep
olabilir.

8
Bir kadının eşini teşvik edici olabilmesi için öncelikle kendi imanının canlı ve
kuvvetli olması gerekir. Öncelikle kendi imanını ve moralini yüksek
tutabilmesi gerekir ki eşini de teşvik edebilsin, eşinin davası uğrunda
karşılaştığı her türlü zorluğa tahammül edebilsin. Yaşanmış olan birçok olay
delildir ki bir mücahidin sabrının, sebatının ve azminin en önemli enerji
kaynaklarından birisi, eşinin sabrı, sebatı ve azmidir. Yine bir mücahidin
zayıflığının, yılgınlığının ve yorgunluğunun en önemli sebeplerinden birisi de
eşinin zayıflığı, yılgınlığı ve yorgunluğudur. Allahu Teala şöyle buyurur;

Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve nesillerimizden gözümüzün


aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten
sakınanlara önder yap" derler, " (Furkan/74)

Dolayısıyla, sakınanlara önder olacak nesiller için, gözün aydınlığı


niteliğindeki eşlerin ve zürriyetin büyük önemi vardır. Ayetteki sıralamaya da
özellikle dikkat edilmelidir.

Bir mücahid, geride bıraktığı eşinin sabır ve azim kokan bir mektubunu
aldığında sabırlı ve azimli olur, basireti genişleyip Allah'ın izniyle ümmet için
bir komutana dönüşür. Dolayısıyla isimleri bile bilinmeyen nice hayırlı
kadınlar, İslam komutanlarının ortaya çıkmasına, yetişmesine ve dik
duruşlarına vesiledirler. Bu da demek oluyor ki bir kadının dine yardım
maksadı ile yapılan her türlü faaliyette kocasının bedeni ile sahaya inmesi ve
faal olması mümkündür.

Hayırlı bir kadın, heva ve mantık oyunlarına aldanıp görüntüsü ve gürültüsü


çok ama faydası az faaliyetler yerine, bizzat yuvasından ve eşi üzerinden
görünümü küçük bile olsa, faydası büyük öyle faaliyetler içine girebilir ki
tahmin bile edilemez. Böylece Allahu Teala'nın kelimesini yüceltme yolunda
koşturan kocasının ecrine, kendi sabrı, sebatı, güzel ahlakı ve azmi ile ortak
olur. Böyle bir faaliyetin ecrini ve Allah katında riyadan tamamen arınmış
halini düşünüp de gıbta etmemek mümkün değildir.

Hayırlı bir kadın, kocasına vereceği hizmet, destek ve tahammül ile kendi
yuvasını izzetli ve faydalı bir cihad sahasına dönüştürebilir. Fakat nefis ve

9
şeytan kimi bacıları kandırmaktadır. Allah yolunda hicret etmeyi, hatta cihad
yolculuğunda kocasına eşlik etmeyi bile arzulayıp bir çok sıkıntıyı göze alan
bazı bacılar, kendi evine, ailesine yönelik eğitimi gündem etmemekte,
yuvasını dine yardım faaliyetlerinin yürütüldüğü bir mektep ve merkeze
çevirmeyi hiç düşünmemekte, bunu hafife almakta ve hatta bazen bu konuya
tahammül bile edememektedir. Halbuki yuvalar; Cihad ve dine yardım
faaliyetlerinin yürütüldüğü bir tür merkezlere dönüştürülmeden, Allahu
Teala'ya karşı böyle bir sıdk işareti sunulmadan ve bu merkezlerde
sorumluluklar azim ile yerine getirilmeden önce, bazı fırsatları uzaklarda
aramak acaba doğru bir başlangıç mıdır?!

Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem'in) davetine ilk icabet eden, Hira'dan


indiğinde O'nun korkmuş bedenini örterek O'nu rahatlatan, O'na ilk desteği
veren, iman eden ve sahiplenen, yuvasını tevhid merkezine dönüştüren ve bu
merkezin sahibesi olan müminlerin annesi, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellemin) eşi olan, yani bir kadın olan Hatice (radıyallahu anha) annemiz
değil miydi?

Yine Hudeybiye günü kurban kesmeyen ve saçlarını tıraş etmeyen ashabından


bazıları nedeni ile üzülen örneğimiz ve önderimiz Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellemlin) istişare edip isabetli bir sonuç aldığı yoldaşı, annemiz
Ümmü Seleme (Radıyallahu anha) değil miydi?

Bu satırları okuyan ve hayra meyledip azmeden her müslüman bacıya,


evlerini birer cihad merkezlerine dönüştürme fırsatını küçümsememelerini ve
yuvalarını eşleri için güvenli, huzurlu ve bereketli hale dönüştürmek için
ellerinden geleni yapmaları sorumluluğunu hatırlatmak ve teşvik etmek
isterim. Bunu yapabilmemiz halinde şüphesiz sizler de eşlerinizin bedenleri
ile sahada aktif olacaksınız Eşleriniz daha güvenli ve faaliyetler daha
bereketli hale gelecek ve yapılan her faaliyetten ecir alacaksınız inşaAllah.

Çocuklar Emanettir

Gözetilmesi gereken emanetlerin bir diğeri ise geride kalan çocuklardır.


Çocuklara sahip çıkma açısından sorumluluğun büyük kısmı elbette
babadadır. Ancak Allahu Teala'nın dinine yardım maksadı ile İslam davası

10
uğrunda yerine getirdiği faaliyetleri nedeniyle bu sorumluluğunu yerine
getirme noktasında kasıtsız olarak eksik davranan bir kocaya, hayırlı ve
azimli bir eş büyük destek olur. Elbette kadın yaratılışı itibari ile erkeğe göre
daha zayıftır. Çocuklar üzerinde etkili olabilmesi erkeğe göre daha zayıf
olabilir. Ama eğer gücünün yettiğini yerine getirme noktasında azmederse
Allahu Teala da onun bu azmini bereketlendirir ve çocukların terbiyesini
kendi üzerine alır. Böylece çocuklar kalplerin tek sahibi ve tek hidayet edici
Allahu Teala'nın terbiyesi ile büyür. Gayret bizden, başarı Rabbimizdendir.

Bugün bacıların, çocukların terbiyesi konusunda yapmaları ve tahammül


etmeleri gereken en büyük faaliyet; bu yavruların tağutlara, sokaklara,
internete teslim edilmemeleridir. Bir anne, çocuklarına ilave olarak bir
terbiye, ilim ve hikmet veremiyorsa bile, en azından cahiliye kaynaklarından
beslenerek, etkilenerek fıtratlarının bozulmasını engellemelidir.

Ey İslam dini uğrunda faal olmak isteyen ve bu yolda fedakarca birşeyler


yapmak isteyen bacım! Bir müslümanın yani kocanın emaneti olan yavruların
fıtratlarının bozulmaması için çabalaman, onların evde verecekleri zahmete
katlanarak eğitimleri ile meşgul olman ne büyük bir faaliyet ve o mücahid
kocan için ne büyük bir fedakarlık, destek ve sahiplenmedir biliyor musun?
Unutma ki Allahu Teala azmedenin azmini, sabredenin sabrını artırır. Sen bu
çocukları gücün yettiğince toplumun ve tağutların ahlaksızlığından korumuş
olsan bunun üstüne bir de onlara İslam'ın yüce ahlakından birşeyler
verebilmiş olsan bu davaya ne büyük bir yardımda bulunmuş olursun. Allahu
Teala senin ferasetini artırsın ve yüreğini İslam'a açsın ki bu büyük görevin ve
desteğin önemini kavra. Bu ecri ve fırsatı kaçırma. Allahumme amin.

Ey yüce Allah'ın kendilerine günahsız olarak çocuklar emanet ettiği anneler


ve babalar! Çocukların eğitimleri konusunda ilgisiz ve isteksiz davranmanın,
Allah'ın verdiği emanete hiyanet etmek olduğunu bilmelisiniz. Yüce
Mevla'mız bize öncelikle kendi ehlimizi ve yakın akrabalarımızı uyarmamızı
ve onlarla ilgilenmemizi emrediyor. Davet ya da Cihad etmeye niyet eden bir
müslüman, öncelikle kendi çocuklarını haramlardan koruma ve hayra
yöneltme konusunda gayretli olmalıdır,

11
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor: "Kişinin bakmakla
yükümlü olduğu insanları zayi etmesi, ihmal etmesi ona günah olarak yeter."
(Ebu Davud)

Ailesine karşı ilgisiz olan ve çocuklarının haramlara doğru yönelmesine, ateşe


doğru sürüklenmesine aldırmayan bir babanın, mücahid bir gruba emir olması
durumunda emrindekileri tehlikeye atmayacağından nasıl emin olunur ki!
Kendi ailesini bile gözetip, hakkıyla yönetmeyen, haramlardan korumayan bir
kişi, mücahid orduları sâlimen nasıl yönetebilir ki! Böyle bir komutan ya da
böyle askerlerle Allah'ın yardımı ve zafer nasıl umulabilir ki! Salih
selefimizin, İslam orduları içerisinde misvak kullanmayanların olmasının,
zaferin gecikmesine sebep olduğunu söylemelerini bir düşünün! Şayet
bugünkü durumu görmüş olsalardı, sizce ne derlerdi?!

Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve çocuklarınızı fasid ortamlardan


koruyun. Emanete hiyanet etmeyin! Ey kardeşlerim! Bilinmelidir ki
terbiyenin en önemli ilkesi kişinin salih bir çevre içerisinde yetişmesidir.
Sahih hadiste geçtiği üzere yüz kişiyi öldürdükten sonra tevbe eden adama
yapılan ilk nasihat, içinde bulunduğu fasid ortamı terkedip salih bir çevreye
gitmesi olmuştur.

Şayet bir baba: “Çocuklarımı bu tür ortamlardan uzak tutmama eşim, annem,
babam, akrabalarım vs. engel oluyorlar, ben birşey yapamıyorum, elimden
gelen birşey yok.” diyorsa, biz bu kişiye Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem'in) şu hadisini hatırlatırız: "Her kim insanlar öfkelense bile Allah'ın
rızasını tercih ederse, Allah insanların ona vereceği sıkıntıyı giderir (ve ondan
razı olur). Her kim de Allah'ı öfkelendirerek insanları hoşnut etmeye çalışırsa,
Allah onu insanlara havale eder (ne insanlar ve ne de Allah ondan razı
olmazlar)," (Tirmizi süneninde rivayet etmiştir.)

Birileri diyebilir ki: "Allah dilerse bu fasid ortamlardan muttaki ve mücahid


kişileri çıkaramaz mı? Buna örnek Musa (aleyhisselam’dır)

Evet, Allahu Teala dilerse çıkarır. Dilerse, ölüden diriyi çıkarması gibi. Ama
bunlar istisnai durumlardır ve Allah'ın bilgisi haricinde kimsenin
bilemeyeceği şeylerdir. Sünnetullah'ta asıl olan kişinin çevresinden

12
etkilenmesidir. Her kim kendisinin ve çocuğunun ebedi cennetini, böylesi,
kimsenin bilemeyeceği istisnai durumlara bağlamak isterse ona diyecek bir
sözümüz yoktur.

Hadi diyelim ki çocuk kendisini akidevi sapıklıklardan korudu. Acaba söz


konusu ortamlarda işlenilen, nefse hoş gelen ve yolu açık olan ahlaki
bozukluklardan, zararlı alışkanlıklardan, kız-kadın fitnesinden de kendisini
koruyabileceğini aklı başında biri söyleyebilir mi? Bu çocuğun ergenlik
çağına ulaşmış bir genç olduğunu düşünürsek durumu varın siz düşünün!
Yusuf (aleyhis selam) dahi kadın fitnesinden kendisini koruyamayacağını
söylediği halde, “Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen onlara
meyleder ve cahillerden olurum." (Yusuf/33) dediği halde biz ciğerparesi
yavrularımızı nasıl olur da böyle bir ateşin içerisine atma konusunda rahat
davranabiliriz. Neslinin zinakar olmasını önemsemeyenlere sözümüz yoktur.
Allahu Teala müslümanların nesillerini böylesi kokuşmuş cahiliyye
bataklıklarından korusun. Allahumme amin.

Ey Anneler ve Babalar! Allah'tan korkun ve kendi neslinizi ateşten koruyun.


Sorumlusu olduğunuz çocuklarınızın dünyası için ahiretlerini harap etmeyin.
Vakit çok geç olmadan onların ahiretlerini büyük tehlikelerden korumak
sizlerin elindedir. Sakın ola ki yüce Allah'ın huzuruna, masum evlatlarını
elleri ile toprağa gömen cahiliyye dönemindeki anne babalar gibi sizler de
evlatlarını elleri ile ateş çukuruna gömen cahiller olarak çıkmayın. Dünya
müminin zindanıdır. Mümin bunu bilmeli ve saadet günlerinin mutlaka
geleceğine iman edip, sabretmelidir. Az bir pahaya ebedi hayatı feda
etmemelidir

Mücahidin geride bıraktığı emanetlerden biri de kişinin anne ve babasıdır. Bu


ikisi konusunda da bir mücahidin eşinin yapabileceği çok şey bulunmaktadır.
Maalesef, kadının, kocasının ailesi ile yaşadığı sorunların yaygınlığı
bilinmektedir. Buna rağmen hayırlı bir kadının kocasının geride bıraktığı anne
ve babası ile de gücü yettiğince ilgilenmesi ve onları hayra teşvik edip, ahlakı
ile onları evlatlarının yokluğuna tahammül ettirmesi elbette mücahid kocasına
ve ailesine büyük moral, cihada büyük bir destektir.
Sonuç olarak bu yazılanlardan anlaşılmaktadır ki müslüman bir kadının, dinin
hakimiyeti uğruna kendi yuvasında yapabileceği birçok faaliyet vardır. Şayet

13
bu faaliyetler konusunda nefis ve şeytanın mantık oyunlarına aldanmaz ve
azmederse Allahu Teala onun bu azmini bereketlendirir ve dinine,
zannettiğinden ve burada açıklanandan çok daha büyük yardımlarda
bulunabilir. Allahu Teala bu manada ümmetin hanımlarına hidayet eylesin,
onları hakka ulaştırsın, hak konusunda basiretlerini açsın ve onlara bu
faaliyetleri kolaylaştırıp, onlardan kabul eylesin. Allahumme Âmin.

Yuvan Emeğindir, Senin Şeklini Alır

Bu konuda mücahid kardeşlerimize de çok iş düşmektedir. Şu bilinmeli ve


kabul edilmelidir ki bugün eşinden kaynaklı sorunları olan kardeşlerimize
baktığımızda, bu sorunların çoğunun kaynağının bacı değil, kardeşin kendisi
olduğunu görüyoruz. Asıl olarak kadın, erkekte bir emanettir ve kadının
eğitimi ve korunması erkeğin sorumluluğundadır. Etkilenme açısından kadın
erkeğe meyillidir. Eğer hayırdan nasipleri varsa kadın ve çocuklar salih bir
babadan etkilenirler ve babanın şeklini, imanen, ahlaken ve kişilik olarak
alırlar. Nice kardeşler vardır ki maalesef muvahhid bir mücahidin vasıflarını
taşımadığı, hayatını, ahlakını ve kişiliğini iman ve cihada adayıp, bu yönde
bir kişilik kazanamadığı ve dolayısıyla çocuklarına ve hanımına bu güzel
hasletleri yansıtamadığı halde, hanımının kendisine 'iman ve cihad eri' gibi
davranan bir mücahide olmasını beklemektedir. Bu nasıl mümkün olabilir!?

Kardeşim! Şunu çok iyi bilmen gerekir ki kadın ve çocuk üzerindeki en


büyük terbiye senin hayatın ve kişiliğindir. Senin kişiliğinin İman ve Cihadı
yansıtması lazım ki yuvan, çocukların ve hanımın da böyle bir kişiliğe doğru
yol alsın. Bu kişilik sadece sözle olmaz, kalp ve amelle de olmalıdır. Allah'ın
dini uğruna derdini, gayretini, tercihini, gözyaşını, sevincini duygularını,
geceni ve gündüzünü feda etmen, kararlılığını ve azmini yuvana yansıtman
gerekir ki yuvan da sana bu yönde cevap versin. Faaliyetlerini detaylarıyla
anlatmanı söylemiyorum. Ama sen iman ettiğin tevhidi, yolunu, davanı
anlayabilecekleri bir dil ile ve kabul edebilecekleri delilleri yuvana
yansıtabilmelisin. Sen gerçekten mücahid olabilmelisin ki yuvan da mücahid
olsun.

Bil ki yuvan genelde senin şeklini alır. Eğer senin için Allah katında yazılan
bir imtihan yoksa, sen ne isen yuvan da o olur. Nice kardeşler vardır ki Allah

14
yolunda amel kapıları sonuna kadar kendilerine açılmışken, ellerinde maddi
ve manevi birçok imkan ve fırsat varken, Allahu Teala tarafından dini
uğrunda kullanılması için emaneten verilen bu imkan ve fırsatların hakkını
vermemekte, hâlâ Allah yolundan geri durmakta, çekingen kalmakta, rahatı
tercih etmekte, bazen çalışır gibi yapmakta ama tabiri caizse oyun oynamakta,
nefsine hoş gelen işlerle uğraşmakta, gezilerde, yeme içmelerde, pikniklerde
vakit geçirmekte, hatta bazıları insanların rızasını Allah'ın rızasına tercih
etmekte, insanların öfkesini Allah'ın öfkesinden daha şiddetli görmekte ve
sonra da yuvasının iman ve cihad konusunda eksik olduğundan dert
yanmaktadır. Bu kardeşlerimiz aslında kendi ektiklerini biçmektedirler ama
farkında değillerdir.

Bir yuva, bir kadın, bir çocuk genelde ne verirsen yani senden ne görürse, ne
kadar emek harcanmış ise ancak o kadarını verir. Kardeşim! Yuvanda, eşinde
ve çocuğunda gördüğün bir eksik, bir musibet varsa önce samimi olarak
kendini hesaba çek. Sen kendini hesaba çekip düzeltirsen ve bu konuda sadık
olursan Allahu Teala da senin emanetlerini zayi etmez. Ama sen Allah'ın
emanetini zayi edersen, misli ile karşılık bulursun. Bugün dinine yardım
edebilecek şer'i, siyasi veya teknik konularda nice ilim, imkan ve meslek
sahibi kardeşlerimiz var ki, bu ilim ve mesleklerini ya tamamen dünyalık mal
kazanmak için kullanmakta ya da dini için isteksizce sadece birkaç saatini,
kısıtlı az bir vaktini ayırmaktadır. Bil ki bu büyük bir ihanettir ve bu ihanetin
karşılığını bulacağın ilk yer kendi yuvandır. Allahu Teala bizleri ıslah eylesin.

Rabbimiz Müslüman aileleri, Allahu Teala'nın ipine sımsıkı tutunan ve


birbirine bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenen ve bu şekilde Allah yolunda
cihad edip, sadık ve şehid olarak Rablerine kavuşan kullarından eylesin.
Allahumme amin.

Velhamdu lillahi rabbil alemin.

Şehid Şeyh Kuteybe Rahimehullah

15

You might also like