Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 5

Aristo M.

Ö 350 yıllarında kendi gözlemlerine dayanarak Meteorologica adlı eseri yazmıştır

Meteoroloji: Dünyamızı çevreleyen Atmosfer içerisinde meydana gelen bütün olayları ve değişimleri
inceleyen, bu olay ve değişimlerin ortaya çıkardığı sonuçları irdeleyen bilim dalıdır.

Bir ülkenin yada bölgenin Tarımsal üretim potansiyelini, enerji dönüşüm sistemi belirler. Enerji
dönüşüm sistemini oluşturan unsurlar;

Güneş Enerjisi Enerji Dönüşüm Sistemi (FOTOSENTEZ) Yağışlar Tarımsal Üretim Üretken Teknoloji
(Tarım Sistemi)

Tarım sistemi sabit tutulduğunda, bir yerin üretim potansiyelini güneş enerjisi ve yağışın miktar ve
dağılımı belirler.

Üretim Potansiyelini Belirleyen Faktörler ▪İklim ▪Toprak Varlığı ▪Su varlığı ▪Bitki Varlığı ▪Hayvan Varlığı

Tarımda kullanılan toprak, emek ve sermayeden oluşan üretim kaynakları ile üretkenlik artışı sağlayan
teknoloji sabit tutulduğunda bitkisel üretim potansiyelini belirleyen en önemli faktör güneş enerjisi ve
yağışın yetişme mevsimi içersindeki miktar ve dağılımıdır.

Doğal üretim potansiyeli en yüksek bölge yetişme mevsiminde yağışın miktar ve dağılımının en
elverişli olduğu Karadeniz kıyı ovalarıdır. Bunu Marmara , Ege, Akdeniz geçiş bölgeleri, İç Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu izler. ▪Doğal üretim potansiyeli en düşük bölgeler ise yetişme mevsiminde güneş
enerjisinin en yetersiz olduğu Doğu Anadolu’nun yüksek ovalarıdır.

Yatay gelişme: Tarım topraklarının geliştirilmesi yada tarım yapılan alanların artırılması demektir.
2.Dikey gelişme: Birim alandan alınan verimin artırılmasıdır

Meteorolojinin Uygulama Alanları Havacılık Kırsal ve Kentsel Yerleşim Ulaştırma Tıp Tarım

Dinamik Meteoroloji Atmosferde meydana gelen hava hareketleri ve ısı geçişlerini matematik ve fizik
kanunlarıyla açıklayan bilim dalıdır. Hareket ve kuvvet dağılışı hidrodinamik, ısının dağılışı ise
termodinamik açıdan incelenir.

Fiziksel Meteoroloji Atmosferde meydana gelen fiziki olayların nedenlerini inceler. Bu fiziki olaylar;
radyasyon, ısı, buharlaşma, yoğunlaşma, yağış, optik ve elektriksel olaylardır.

Aeroloji Aero hava, loji bilim dolayısıyla aeroloji hava bilimi anlamına gelir. Atmosferi dikine inceler
ve mevcut gözlemlerden yararlanarak gelecek hava durumunu tahmin eder.

Sinoptik Meteoroloji Aynı zamanda, aynı esaslara dayanılarak ülkeler, bölgeler ve kıtalar boyutunda
hava tahminleri yapan meteorolojinin bir dalıdır. Ülkelerin meteoroloji kuruluşları birbirleriyle ilişki
halindedir. WMO’ya bağlı üye ülkeler sürekli, bilgi gönderirler.

Tarımsal Meteoroloji Meteorolojinin tarımla ilişkilerini inceler. Bitkisel ve hayvansal organizmaların


fiziksel özellikleriyle ilgilenir. Tarıma son derece önemli veriler sağlar (yağış, don vb.). Tarımsal
meteorolojinin amacı, fiziksel çevrenin denetimiyle daha güvenilir tahminler yaparak tarımsal
üretimin arttırılmasıdır.

Aeronotik Meteoroloji Meteorolojinin uçuş problemleriyle uğraşan dalıdır.

Deniz Meteorolojisi Meteorolojik elemanların deniz ve denizcilikle ilişkilerini inceler. Denizlerin iklimi
ve deniz suyu özelliklerini inceler.
Atmosfer: Yerkürenin etrafını çevreleyen yoğunluğu yükseklikle azalan, kalınlığı tam olarak
bilinmemekle beraber 100 km’nin çok üzerinde olan gaz karışımına atmosfer denir.

Açık havada herhangi bir yatay doğrultuda binlerce kilometre yol kat edebiliriz fakat yeryüzünden
yukarı doğru yalnızca 8 km çıkabiliriz.

Yerküre atmosferi, büyük oranda azot ve oksijenden, küçük miktarlarda su buharı ve karbondioksit
gibi diğer gazlardan oluşan ince bir gaz örtüsüdür. Atmosferde su bulutları ve buz kristal bulutları
bulunmaktadır. Atmosferimiz birkaç yüz kilometre yukarılara uzanmasına karşın atmosferin nerdeyse
%99’u yerküre yüzeyinden yalnızca ilk 30 km uzaklık içerisinde bulunmaktadır

Havada her zaman bulunan ve miktarı değişmeyen gazlar. (Azot, Oksijen ve Asal gazlar, hayatın
devamını sağlarlar.)

b. Havada her zaman bulunan ama miktarı değişen gazlar. (CO2 , Su buharı ve Ozon, hava olayları ve
iklim üzerine etkilidirler.)

c. Havada her zaman bulunmayan gazlar. (İyot bileşikleri, amonyak, kükürt ve tozlar)

Atmosferde bulunan gazların hacim olarak oranları, yatay ve dikey hava hareketleri nedeniyle yaklaşık
25 km yüksekliğe kadar sabittir. Doksan kilometreden sonra yatay ve dikey hava hareketleri olmadığı
için ağır moleküller altta, hafif molekülle üstte yer alır.

Sera gazları atmosferde bulunan ve en çok ısı tutma özelliğine sahip olan bileşiklerdir

Su buharının sıvı hale dönüşmesine yoğunlaşma denirken suyun su buharına dönüşme sürecine
buharlaşma (evaporasyon) denilmektedir.

Azot •Azot atmosferde sabit gazlar arasında yer almaktadır. Dolayısıyla atmosfere giren azot miktarı
kadar azot, aynı zamanda tüketilmelidir. • Toprakta bulunan bakteriler ve denizlerde bulunan
planktonlar tarafından havadan azot alınarak tüketilir. •Bitkisel ve hayvansal materyallerin
çürümesiyle atmosfere geri verilir.

Oksijen •Organik maddeler çürüdüğünde ve diğer maddeler ile bileşik yaparak oksitleri meydana
getirdiğinde atmosferden uzaklaştırılır. Ayrıca solunumla oksijen alınır ve karbondioksit verilir.

Bitkiler atmosferden CO2 , topraktan H2O alır ve güneş ışığı altında fotosentez ile bu maddeleri şeker
(glikoz) ve oksijene dönüştürür.

•Geçen yüzyılda yükselmekte olan metan seviyeleri son zamanlarda yılda yaklaşık olarak % 1.5 artış
göstermektedir

Yaygın olarak güldürme gazı olarak bilinen azot oksit düzeyleri yılda yaklaşık olarak %25 hızında artış
göstermektedir. Azot oksit bakteri ve bazı mikropları içine alan bir kimyasal süreçle toprakta meydana
gelmektedir. Güneşten gelen ültraviyole ışınlar azot okside zarar vermektedir.

ATMOSFERDE BULUNAN KİRLETİCİLER • Karbon monoksit (CO) • Kükürt dioksit (SO2 ) •Azot oksitler
•Hidrokarbonlar • Partiküller (Demir, kurşun, bakır, nikel, karbon, toz ve duman) •Duman ve sis
(smog)

Karbonmonoksit (CO) • Şehir havasını kirleten renksiz, kokusuz, zehirli bir gazdır. •Kaynağı: Karbon
içerikli yakıtların yanmasıyla oluşmaktadır. CO’in %75’i taşıtlardan kaynaklanmaktadır. • Tüketimi:
Toprak mikroorganizmaları hızlıca tüketmektedir. • Etkisi: Zehirleyici olması, hemoglobinle bileşik
yaparak beyine O2 gitmesini engellemekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir
Kükürt dioksit (SO2 ) •Kaynağı: Renksiz bir gaz olan SO2 ,kükürt içeren fosil yakıtların yanmasıyla
oluşmaktadır. Kolayca okside olarak SO3 ’i (sülfit) meydana getirmekte ve nemli havalarda H2 SO4
(sülfirik asit) oluşturmaktadır. • Etkisi: Yüksek konsantrasyonları bronşit ve enfizema gibi ciddi
solunum yolu rahatsızlıklarına neden olmakta ve bitkiler üzerine olumsuz etkisi bulunmaktadır.

Azot oksitler (NO ve NO2 ) Kaynağı: Yakıtların yüksek ısıda yanması esnasında azotun oksijenle
reaksiyonu sonucu oluşmaktadır. Doğal bakteri faaliyetiyle de üretilmelerine karşın şehir havasında
kırsal alanlara göre 10-100 kat daha fazla bulunurlar. Azot kaynakları arasında sanayi, taşıtlar ve
çürüyen atıklar bulunmaktadır. Güneş ışığı altında meydana gelen doğal reaksiyonlarla atmosferden
uzaklaştırılırlar.

Partiküller Havada asılı kalabilen yeterince küçük katı parçacıklar ve sıvı damlacıklara denilmektedir.
Son derece zehirli maddeler (kurşun,demir, bakır, nikel ve karbon) içerebildikleri gibi yalnızca
rahatsızlık veren bir takım maddeler de (toz, toprak, duman) içermektedirler.

Yerküre atmosferi birçok gazın bir karışımıdır. Yer yüzeyine yakın bir hacim havada, azot (N2 ) yaklaşık
%78 ve oksijen (O2 ) yaklaşık %21 yer kaplamaktadır.

•Yer yüzeyi yakınlarındaki bir hacim havada %4’ den daha az yer kaplayan su buharı, sıvı bulut
damlacıkları şeklinde yoğunlaşabilmekte veya hafif buz kristallerine dönüşebilmektedir. Su, katı (buz),
sıvı (su) ve gaz (su buharı) şeklinde atmosferde doğal olarak bulunabilen tek maddedir.

• Su buharı ve karbondioksitin (CO2 ) her ikisi de önemli sera gazlarıdır.

• Stratosferdeki ozon (O3 ), zararlı ultraviyole (UV) radyasyondan yaşamı korumaktadır. Yer
yüzeyinde ise ozon, fotokimyasal dumanlı sisin ana bileşenidir.

•Gezegenimizdeki suyun büyük bir kısmının gaz boşalımıyla gezegenin sıcak iç kısmından geldiğine
inanılmaktadır.

Atmosferin Faydaları (Özet) •Atmosfer güneşten gelen ultraviyoleye karşı siper görevi yapar.
•Atmosfer sürtünme nedeniyle uzaydan gelen göktaşlarının parçalanmasını sağlar. •Güneşten gelen
ışınların ve yansıyan ışınların tekrar uzaya dönmesini engeller. •Atmosfer hareketleri, gece gündüz
arasındaki sıcaklık farkını azaltır. (Atm hareketi olmasa gündüz 130 gece - 150 °C olurdu) •Işınları
yansıtıp dağıtarak gölge yerlerin güneş alan yerlere göre daha karanlık ve daha soğuk olmasını önler.
•Atmosfer, ses iletiminin ve yanma olayının gerçekleşmesini sağlar.

Yerküre yüzeyi üzerindeki tüm hava moleküllerinin ağırlığı ortalama 1010.25 mb lik basınç meydana
getirmektedir.

Hava molekülleri sabit hareket içerisindedir. Mutedil bir bahar gününde, ortalama büyüklükte bir
hava molekülü diğer hava molekülleriyle saniyede yaklaşık 10 milyar kez çarpışmaktadır.

Her seferinde bir hava molekülü bir insana çarptığında, küçük bir itme uygulamaktadır. Bu küçük
kuvvetin çarptığı alana bölünmesine basınç denilmektedir

Hava moleküllerinin ağırlığı yerküreye bir kuvvet olarak etkimektedir. Bir yüzey alanı üzerine icra
edilen kuvvet miktarına atmosfer basıncı veya basitçe hava basıncı denilmektedir. atmosfer basıncı
yüksekliğin artmasıyla birlikte daima azalmaktadır

Yerküre yüzeyinden yükseldikçe havanın soğumasının durduğu yere kadar uzanan bu hava
sirkülasyon bölgesine traposfer denilmektedir.

Atmosferde yükseklikçe hava sıcaklığı azalmasının durduğu noktaya tropopoz denmektedir


Atmosferde en yüksek ozon konsantrasyonu 25 km yakınlarında gözlenmektedir, ancak hava
sıcaklığının 50 km yakınlarında maksimuma ulaşmaktadır.

Stratosferin üstünde mezosfer (orta tabaka) bulunmaktadır. Bu tabakaları ayıran 50 km yakınlarındaki


sınıra stratopoz denilmektedir

Mezosferde hava yaklaşık 85 km yüksekliğe kadar soğumaktadır. Bu yükseklikte atmosfer sıcaklığı –


90 oC düzeylerinde ortalama en düşük sıcaklığına erişmektedir.

Mezosferin üstündeki ‘sıcak tabaka’ termosferdir. Sıcak termosferden alttaki soğuk mezosferi ayıran
sınır, mezopos tabakasıdır

İYONOSFER İyonosfer gerçek bir tabaka değildir fakat oldukça yoğun iyon ve serbest elektron
konsantrasyonlarının bulunduğu üst atmosferde oldukça elektriklenmiş bir alandır.

İyonosferin alt bölgesi genellikle yerküre yüzeyinden yaklaşık olarak 60 km yukarıdadır.

Hava partiküllerinin çoğu iki veya daha fazla atomdan oluşmuş azot (N2 ) ve Oksijen (O2 )
molekülleridir. Ancak çok azı elektrikle yüklenmiştir. Bu yüklü atomlara iyon denilmektedir.

Atmosfer: Yerkürenin etrafını çevreleyen yoğunluğu yükseklikle azalan, kalınlığı tam olarak
bilinmemekle beraber 100 km’nin çok üzerinde olan gaz karışımına atmosfer denir. Başka bir ifade ile
atmosfer, yerküreyi çevreleyen, yerküreyle birlikte dönme hareketine katılan çeşitli gaz, sıvı ve katı
parçacıklardan oluşan bir karışımdır.

İlk don: Belirli bir bölgede yazdan kışa girerken görülen ilk donun tarihidir

Son don: Belirli bir bölgede kışdan yaza girerken görülen son donun tarihidir.

Bitkiler için en önemli iklim parametresi sıcaklıktır. Bitkilerin optimum sıcaklık istekleri belirlenmelidir.
Tarımsal meteoroloji bu konuyla ilgilenir. Genel olarak bitkiler 7 - 38 0C arasında optimum gelişir.
Bitkilerin dona dayanımları birbirinden farklıdır. Zeytin –10 0C ye dayanırken, turunçgil -10 0C’ye
ancak birkaç saat dayanabilir.

Günlük sıcaklık değişmelerine termoperyot denir.

Bu nedenle bitkiler gündüz yüksek, gece düşük sıcaklık ister. Bitkilerin gündüz ve gece sıcaklıklarında
değişiklik istemelerine ve bu sıcaklık değişmelerine gösterdikleri tepkiye termoperiyodizm denir.

Hava sıcaklığı, bitki gelişimini ve büyüme oranını etkileyen birincil çevresel faktördür

Radyasyon donu : Sakin ve bulutsuz gecelerde yeryüzünden kaçan radyasyonun kontrolsüzce boşluğa
yayıldığı zamanlarda toprak sıcaklığı ve aynı şekilde toprakla temas halindeki havanın da sıcaklığı
azalır. Eğer soğuma oldukça yüzeyde olursa soğuk hava tabakası gece ilerledikçe derinleşerek hava
sıcaklığı donma noktasının altına düşer ve radyasyon donu meydana gelir.

Atmosfer ve okyanuslar, içsel enerji içermektedir. İçsel enerji atmosfer ve okyanus moleküllerinde
depolanmış toplam enerjidir

özgül ısı, bir maddenin bir gramının sıcaklığını bir derece Celcius artırmak için ihtiyaç duyulan ısı
miktarıdır.

Bir maddenin faz değiştirebilmesi için ihtiyaç duyduğu ısı enerjisine gizli ısı denilmektedir

Buzu buhara dönüştürmek için gereksinim duyulan ısı enerjisine gizli sublimasyon ısısı adı
verilmektedir.
Cisimlerin molekülleri, kütleleri içerisindeki enerjinin etkisiyle sürekli titreşim halindedirler.Bu titreşim
gelen enerjinin şiddetine göre artar ya da azalır.

Öyle bir noktaya gelirki; bu noktadan sonra titreşim durur, bu nokta mutlak sıfır noktasıdır ve -
273°C’dir. Bütün gazlar için basıncın sıfır olduğu andaki sıcaklık değeridir. mutlak sıfırın tanımı:Kelvin
ölçeğinde 0 K, Celcius ölçeğinde -273.15 °C ve Fahrenheit ölçeğinde -459.67 °F

Günümüzün en yaygın şekilde kullanılan diğer iki sıcaklık ölçeği Fahrenheit ve Santigrad ölçekleridir.

Kondüksiyon: iki kitlenin birbirine teması sonucunda meydana gelen ısı transferidir.

Konveksiyon: Bir akışkanın kütle hareketi yoluyla ısı transferine konveksiyon denilmektedir. Farklı
sıcaklıkta kütlelerin hareket etmesiyle ısı akışı olur. Atmosferde sıcaklık konveksiyonla dengelenir.

Bir maddenin sıcaklığı, o maddenin atom ve moleküllerinin ortalama kinetik enerjisinin (ortalama
hızının) bir ölçüsüdür.

- Buharlaşma, havayı soğutabilen bir soğuma işlemidir buna karşın yoğunlaşma havayı ısıtabilen bir
ısınma işlemidir.

- Isı, aralarındaki sıcaklık farkı nedeniyle bir cisimden diğerine transfer edilen enerji olmaktadır.

Moleküler transfer yoluyla ısı iletimi olan kondüksiyon da,ısı daima sıcak bölgelerden soğuk bölgelere
doğru akmaktadır.

Hava zayıf bir ısı iletkendir. –

Konveksiyon, sıcak havanın yukarı doğru ve soğuk havanın aşağıya doğru düşey hareketini sağlayan
önemli ısı iletim mekanizmasıdır

Sıcaklığın Düşey Değişimi Atmosferde yukarı çıkıldıkça sıcaklık düşer. Bu duruma Gradiyent sıcaklık
azalması denir. Bu azalma troposfer tabakasının üst sınırı 12 km’ye kadar devam eder.

Adiyabatik sıcaklık değişimi:Yükselen hava kütlelerinde hacim genişlemesi sonucu soğuma, alçalan
hava kütlelerinde ise sıkışma yani hacim azalması sonucu ısınma oluşur, bu olaya adiyabatik sıcaklık
değişimi denir. Yükselen hava genleşir ve soğur. Yani yükselmeyle sıcaklık değişimidir. Bu hacimsel
genişleme ve daralma kuru hava koşullarında ise kuru adiyabatik sıcaklık değişimi, nemli koşullarda
oluşuyorsa nemli adiyabatik sıcaklık değişimi denir.

İnverziyonlar: Düşey sıcaklık eğimi güneşlenme ile ilişkilidir. Yaz aylarında değeri büyümekte, kış
aylarında ve geceleri küçülmektedir. Geceleri ve kış aylarında bazen atmosferin bazı kısımlarında
yükseklerde sıcaklık azalması yerine sıcaklık artışı görülür. Bu duruma inverziyon denir. Yani
yükseldikçe sıcaklığın artmasına inverziyon denilir.

Havanın yoğunluğunu azaltmak ve genleşmesi için verilen sıcaklığa virtüel artım ve bu artımın gerçek
hava sıcaklığına ilave dilmesiyle elde edilen sıcaklığa virtüel sıcaklık denir

You might also like