Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 81

- Hakimlik Ders Notları -

MEDENİ HUKUK

Mustafa Hoca
MEDENİ HUKUK DERS NOTU
TEMEL KAVRAMLAR VE BAġLANGIÇ HÜKÜMLERĠ
Hukukun Kaynakları
Yazılı Kaynaklar: Anayasa, kanun, cumhurbaĢkanı kararnamesi, Uluslararası antlaĢmalar,
yönetmelik, genelge, içtihadı birleĢtirme kararları
Yazısız Kaynaklar: Örf ve adet hukuku
Yardımcı Kaynaklar: Ġçtihatlar ve doktrinler
Hukukun Uygulanması
Hakim, somut bir uyuĢmazlığı çözerken ilk önce yazılı kaynaklara baĢvurur ve bu kaynakların
yorumunu yapar. Kanun, sözüyle ve özüyle (ruhuyla) değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunun
sözü (lafzı), kanunun açık metni, açıkça belirli madde ifadeleridir. Okunduğunda anlaĢılan anlamıyla
ifadenin olaya aynen uygulanması sözüyle uygulanmasıdır. Kanunun özü ise, kanunun bütününe
hakim olan ilkelere göre belirli bir kuralın taĢıdığı anlamdır. Kanunun ruhunun araĢtırılmasında,
kanunun sistemi, kanunun hazırlık çalıĢmaları, hükmün amacı ve yorumun yapıldığı zamandaki
koĢullar dikkate alınır. Mantıksal yorum yöntemi olan evleviyetle uygulama(kanunda olmayan bir
durumun hükmün içine dahil edilmesidir – haydi haydi uygulama) veya karĢıt kavram kanıtı(kanunda
yer almayan durumun kanun hükmüne dahil edilmesidir). Dolayısıyla somut uyuĢmazlığın çözümünde
esas alınan unsur yazılı kaynaklardır. Ancak hakim yazılı kaynaklarda somut olaya iliĢkin bir hüküm
bulamazsa “kanun boĢluğu” dediğimiz hal ortaya çıkar. Yani kanun boĢluğu yazılı kaynaklarda somut
uyuĢmazlığa iliĢkin yazılı ya da yazısız bir hüküm olmamasıdır. Hakim, kanun boĢluğu halinde yazısız
hukuk kurallarına(örf ve adet hukuku) baĢvurur. Hakim, kanun boĢluğu halinde örf ve adet hukukuna
baĢvurmak zorundadır. Yani bu hakimin takdirine bağlı değildir. Ancak dikkat etmek gerekir ki kamu
hukuku alanında genel olarak kanunilik ilkesi egemen olduğundan örf ve adet hukukuna kamu hukuku
alanında baĢvurulmaz. Örneğin ceza hukukunda “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi gereğince örf ve
adet hukukuna baĢvurulmaz. Örf ve adetin hakimin dikkate alacağı hukuk kuralı haline gelebilmesi
için aĢağıdaki hususları taĢıyor olması Ģartı aranır;
• Devamlılık(maddi unsur) Örf ve adetin uzun zamandır ülkede uygulanıyor olması.
• Genel inanıĢ(manevi unsur)
• Devlet desteği(maddi müeyyide unsuru)
Yukarıdaki unsurları içeren örf ve adet kurallarını hakim dikkate almakla yükümlüdür. Eğer
bir örf ve adet hukuku kuralı belirli bir bölge ya da meslekte uygulanıyorsa özel örf ve adet hukuku;
yurt çapında uygulanıyorsa genel örf ve adet hukuku olarak nitelendirilir. Somut uyuĢmazlığa iliĢkin
yazılı ve yazısız kurallarda hüküm bulunamamasına “hukuk boĢluğu” adı verilir. Bu halde hakim
kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Yani hakim hukuk
yaratır. Hakim hukuk yaratırken ya baĢka bir hükümden yararlanır ya da orijinal kural yaratır. ĠĢte
hakimin baĢka bir kanun hükmünden yararlanarak yeni bir kural yaratması yoluna kıyas adı verilir.
Hakim yarattığı bu kurala göre somut uyuĢmazlığa iliĢkin hükmünü verir. Hakimin yarattığı hukukun
genel özellikleri;
• Kanun niteliği taĢımaz.
• Kuvvetler ayrılığı prensibine aykırı değildir.
• Bağlayıcı değildir.(yalnızca hakimi görülmekte olan davayla ilgili bağlar.)
• Üst yargı denetimine tabidir.
• Kanun ve anayasanın temel ilkelerine ve özüne bağlıdır.
• Genel ve soyut kurallardır.
Hakim hukuk yaratırken yardımcı kaynaklara bakmakla yükümlü değildir. Ancak içtihatlar ve
doktrinler hakime yardımcı olma niteliğindedir. Ancak unutulmamalıdır ki hakimlerin benzer alana
iliĢkin farklı kurallar yaratıp hüküm vermesi hukuk düzeninde ikiliğe yol açabileceğinden yüksek
mahkemeler bu alanda içtihati birleĢtirme kararı alabilmektedir. Ġçtihati birleĢtirme kararları her hakim
için baĢvurulması zorunlu kaynaklardır. BaĢka bir deyiĢle bağlayıcı ve hukukun asli kaynakları
hükmündedir. Bu bakımdan yargı organının tüm hakimler için yarattığı içtihati birleĢtirme kararları
kuvvetler ayrılığı prensibinin istisnası niteliğindedir.
ÖRNEK A, arkadaĢı B’nin babasının cenazesine katılmıĢ ve cenaze masraflarının büyük kısmını, daha
sonra arkadaĢından alma düĢüncesiyle ve arkadaĢı, acılı gününde para derdiyle uğraĢmasın diyerek
karĢılamıĢtır. Ancak A, daha sonra bu parayı bir türlü alamamıĢ ve bundan dolayı dava açmıĢtır. Bu
halde ha-kim, önce yazılı kaynaklara bakar. Kanunda “kiĢinin cenaze masrafları kendi terekesinden
(mirasından) indirilir” denmektedir. O halde hakim bu hükme göre karar verecektir. Peki, kiĢinin

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 1


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
mirasının aktifinde mal-varlığı yoksa ne olacaktır? Gerçekten yazılı kaynakta bununla ilgili bir hüküm
yoktur. Bu aĢamada kanun boĢluğu vardır. O halde hakim yazısız kaynaklara baĢvurur. Örf ve adet
hukuku kurallarında da hüküm yoksa ortada hukuk boĢluğu vardır. Hakim, hukuk boĢluğu halinde
yardımcı kaynaklara baĢvurabilir, ancak baĢvurmak zorunda değildir. Benzer davada verilen
hükümlerden (içtihatlardan) ya da hukuk alanında yazılan eserlerden (doktrin -bilimsel görüĢlerden)
yararlanabilir. Ancak yararlanmak zorunda değildir. Bu halde hakim, kanundaki nafaka
yükümlülükleri ya da miras oranlarına göre bir kural yaratarak cenaze masraflarının karĢılanmasına
hükmederse, kıyas yoluyla olayı çözmüĢ olur. Çünkü, dikkat ederseniz kanunda hakimi nafaka ya da
miras oranlarına yönelten bir sebep yokken, hakim bu hükümleri olaya uygulanabileceğine karar verip,
kıyasen bu hükümlerden yararlanarak yarattığı kurala göre uyuĢmazlığı çözmektedir.
BoĢluk Türleri
Kural içi boĢluk: Kanun koyucunun bilerek ya da isteyerek bıraktığı boĢluktur. Kanun koyucunun
bilerek boĢluk bırakmasının asıl sebebi, çözüme iliĢkin hükümleri ya baĢka bir hükümle zaten önceden
düzenlemiĢ olması(atıf) ya da her hale iliĢkin düzenlemeyi önceden öngöremeyeceğinden hakime
takdir yetkisi tanımasıdır. Hakim atıf veya takdir yetkisini kullanmak zorundadır. Hakime tanınan bu
yetkilerin somut olaya uygulanıp uygulanmadığı üst yargı tarafından denetlenir.
a. Atıf: Hakimin bir baĢka kanun hükmüne yönlendirilmesidir. Örneğin, MK.m.157 de
“Butlanla hükümsüz olan evlilik içinde doğan çocuklar ile ana ve baba arasındaki iliĢkilere
boĢanmaya iliĢkin hükümler uygulanır” diyerek kanun koyucu somut uyuĢmazlık
boĢanmaya iliĢkin olmasa da çözümü boĢanma hükümlerinde olduğunu belirterek hakimi
bu hükme yönlendirmiĢtir.

b. Takdir yetkisi: Hakime bir hareket alanı yaratarak, hakimin boĢluğu ya da tanımlanmayan
kavramın içini doldurmasının istenmesidir. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun
gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hâkim, hukuka
ve hakkaniyete göre karar verir. Buna göre hakim takdir yetkisini genel olarak üç halde
kullanabilir:
• Kanunun açıkça takdir yetkisi tanıdığı hallerde kullanılır. Örneğin, BK.m.51 de “Hakim, tazminatın
kapsamını ve ödeme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak
belirler” diyerek hakimin tazminata iliĢkin hükümlerde takdir yetkisini açıkça belirtmiĢtir.
• Kanunda kullanılan deyim ve kavramların açıklama eksikliği söz konusu ise hakimin takdir yetkisi
ortaya çıkar. Örneğin, BK.m.65 de “Hakkaniyet gerektiriyorsa hakim, ayırt etme gücü bulunmayan
kiĢinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir” demiĢtir ancak hakkaniyetin
ne olduğunu belirtmemiĢtir. ĠĢta bu halde durumun hakkaniyet gerektirip gerektirmediğini kanun
koyucu önceden öngörememiĢ ve hakime takdir yetkisi tanımıĢtır.
• Bir diğer halse hakime hareket alanı bırakılması halinde de kural içi boĢluk vardır ve hakim takdir
yetkisine baĢvurur. Örneğin, Çek kanunu m.7 de “ Tacirin ticari iĢletmesiyle ilgili iĢ ve iĢlemlerinde,
tacir olmayan kiĢinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kiĢi altı aydan iki yıla
kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” diyerek durumun özelliğine göre verilen aralıkta ceza verilmesi
konusunda hakime takdir yetkisi tanımıĢtır.
Dikkat edilirse, hakimin takdir yetkisini kullanması hakimin takdirinde değil, kanun
koyucunun öngörmesine bağlıdır. Yine hakim takdir yetkisini kullanarak somut uyuĢmazlığı
kuralın(kanunun) içinde kalarak çözmektedir. KuraldıĢı boĢluktaki gibi örf ve adete yani yazılı
kaynakların dıĢına çıkmamaktadır. Ancak hakim takdir yetkisini kullanırken de tamamen serbest
değildir. Kendisine verilen hareket alanı dıĢına çıkamayacağı gibi(örneğin yukarıdaki altı ay – iki yıl
arası) hukuka ve hakkaniyete göre karar vermelidir. Ayrıca hakimin takdir yetkisi üst yargı denetimine
de tabidir.
Kural dıĢı boĢluk: Kanun koyucunun bilmeden ve istemeden bıraktığı boĢluktur. Ġki tür kural dıĢı
boĢluk hali söz konusudur.
a. Açık BoĢluk: Kanunda somut olaya uygulanacak bir hüküm olması gerekirken hükmün
olmaması halinde ortaya çıkar. Bu hal aynı zamanda bir kural dıĢı boĢluk halidir. Örneğin
boĢanma halinde velayet bırakılmayan ebeveynin ölümü halinde onun üst soyunun
torunlarıyla iliĢki kurup kuramayacağına iliĢkin kanunda düzenleme olmaması açık boĢluğa
örnektir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 2


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
b. Örtülü (açık olmayan) boĢluk: Kanun hükmünün uygulanması hakkaniyete aykırıysa veya
kanunun somut olaya uygulanması kendi özüyle çatıĢıyorsa örtülü boĢluk ortaya çıkar. BaĢka bir
deyiĢle kanunun sözü ve özünün somut olaya iliĢkin çeliĢki içinde olması halinde ortaya çıkar. Yani
örtülü boĢluk halinde kanunda hüküm vardır ancak uygulanması hakkaniyetli değildir. Hakim burada
yeniden bir hukuk yaratma yetkisine sahip değildir ancak varolan kanun hükmünü amacına uygun
olarak daraltma yoluyla çözüm getirir. Örneğin, Ayırt etme gücü olmayan A kiĢisinin satın aldığı
milli piyango biletine büyük ikramiye çıkması durumunda kural olarak iĢlem butlanla geçersizdir.
Ancak iĢlemin geçersizliği halinde biletten çıkan ikramiyeden A’nın yararlanamaması hakkaniyet
ilkeleriyle uyuĢmadığını hakim belirlerse, hükmün amacına uygun olarak daraltılması yönünde
kararıyla yapılan iĢlemin geçerliliğine ve A’nın biletten çıkan ikramiyeyi almasına hükmedebilir.
Bilinçli boĢluk: Hakim bilinçli boĢluk halinde de boĢluğu dolduramaz ancak bu boĢluk yine kanun
koyucu tarafından bilerek bırakılmıĢtır. (Örneğin, kanunda taĢınmaz mülkiyetinde illilik iliĢkisinden
söz ederken, taĢınır mülkiyetinin illiyet bağıyla ispatlanmasının düzenlenmemesi bir bilinçli
boĢluktur.)
Bilinçsiz boĢluk: Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeniyle kanun koyucunun düzenlemeyi
unuttuğu alanlarda bilinçsiz boĢluk vardır. Hakim bu boĢluğu doldurabilir. Örneğin, ĠĠBF mezunları ile
ilgili bir düzenleme yapılırken, yanlıĢlıkla maliye bölümü mezunlarının yazılmaması, bir bilinçsiz
boĢluk oluĢturur.
BoĢluk sayılamayacak haller:
- Hukuk dıĢı alan: Oyun, din, görgü vb. alanlarla ilgili kurallar hukuk dıĢı kurallardır ve bu durumda
hakim hukuk yaratamaz.
- Kasıtlı susma hali: Kanun koyucunun olumlu bir çözümü öngörerek, olumsuz hükümleri
öngörmemesi halinde ortaya çıkar. BaĢka bir deyiĢle kanunda sayılanlar dıĢındakilerin hükmün dıĢında
kalması halidir. Hakim bu durumda “karĢıt kavram kanıtına” baĢvurur. Örneğin, sadece ĠĠBF,SBF,
Hukuk Fakültesi mezunlarının Kaymakamlık sınavına b baĢvurabilme hakkının olduğu bir sınavla
ilgili duyuru düzenlenirken, fen-edebiyat fakültesi, tıp fakültesi vb. fakültelerden mezun olanların
baĢvuramayacağı açıkça düzenlenmez, kanun koyucu bu konuda kasıtlı olarak susmuĢtur. Çünkü
baĢvurabilecekleri belirtirken baĢvuramayacakları ayrıca saymaz çünkü onlar baĢvurabileceklerin
karĢısında yer almaktadır. Bu halde diğer fakülte mezunlarına iliĢkin hükmün olmaması boĢluk
sayılmaz.
- Kanun eksikliği: Somut olayla ilgili bir kanun (düzenleme) olmasına rağmen bu kanunun-hükmün
toplum ihtiyaçlarına cevap verememesi durumunda, kanun boĢluğu değil bir kanun eksikliği ya da
yetersizliği olduğu kabul edilir. (Gerçek olmayan boĢluk hali olarak da nitelendirilir.) Hakim bu
durumda, eksik ve toplum ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmayan kanunu aynen uygulamak
zorundadır, hukuk yaratma yetkisi yoktur. Örneğin, sahipsiz hayvanı öldürmek kabahatler kanunu
hükümlerine tabidir. Sahipsiz bir hayvanı öldüren kiĢi hafif bir para cezasına tabi olacak ancak bu
halde toplum vicdanı rahatsız olacaktır. Ancak hakim olan hükmü burada uygulamakla yükümlüdür.
Dolayısıyla kanunda olayla ilgili hüküm vardır ve gerçek bir boĢluk yoktur.
Hukuk Kurallarının Türleri:
Emredici kurallar: Aksi taraflarca kararlaĢtırılamayan kurallardır. Hükümde Örneğin, niĢanlanma bir
evlenme vaadi sözleĢmesidir diyen kanuna aykırı olarak baĢka amaçlarla niĢan sözleĢmesi kurulamaz.
Yedek hukuk kuralları: Tamamlayıcı ve yorumlayıcı kurallar olmak üzere ikiye ayrılır.
Tamamlayıcı kurallar: Aksi sözleĢmeyle öngörülebilen kurallara denir ve bu kurallar taraf iradesini
tamamlar. Yorumlayıcı kurallar: SözleĢme hükümlerini açıklığa kavuĢturan kurallardır. (Örneğin “ay
ortası” ibaresi için kanunda “Ayın 15. günüdür.” Ģeklinde hüküm bulunması bir yorumlayıcı hukuk
kuralıdır.
Tanımlayıcı Kurallar: Bir kuralın ne olduğunu tanımlayan kurallardır. Her tanımlayıcı kural aynı
zamanda bir emredici kuraldır. (Örneğin. Ticaret Kanunu’nda yapılan “tacir” tanımlaması hem
tanımlayıcı hem de emredici bir hukuk kuralıdır.)
Hukukun Türleri:
Pozitif Hukuk (Müspet Hukuk): Yürürlükte bulunan yazılı ve yazısız tüm hukuk kurallarını kapsar.
Mevzu Hukuk: Yürürlükte bulunan, yetkili makamlarca konulmuĢ kuralların tümü mevzu hukuk
olarak nitelendirilir. Burada dikkat edilmesi nokta yetkili makamlar yalnızca yazılı kuralları kaoyma
yetkileri vardır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 3


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Ġdeal (Tabii-Doğal) Hukuk: Olması istenen ancak günümüz dünyasında gerçekleĢmesi mümkün
olmayan toplum düzenine iliĢkin, bu toplumun gerek duyacağı hukuk kurallarıdır. (Ġdeal dünya)
Tarihi Hukuk: Yürürlükten kalkan hukuk kurallarının tümüdür.

HAK
Hak: Hukuk düzeni tarafından kiĢilere tanınan yetkidir. Hukuk düzeninde haklar niteliğine,
konularına, kullanım alanlarına ve amaçlarına göre çeĢitli ayrımlara tabi tutulurlar.
a. Niteliğine Göre Haklar
Nispi Haklar: Belli kiĢilere karĢı ileri sürülebilir. (Taraflar arasında ileri sürülebilir.) Örneğin: Alacak
hakkı, kira hakkı birer nispi haktır.
Mutlak Haklar: Herkese karĢı ileri sürülebilen haklardır. KiĢilerin diğer kiĢiler üzerinde ve mallar
üzerinde mutlak hakları vardır.
KiĢiler üzerindeki mutlak haklar: En belirgin örnekleri velayet ve vesayet hakkıdır. Bunun dıĢında
kural olarak bir kimsenin baĢkasının kiĢiliği üzerinde modern düzende hakları olamaz.
Mallar üzerindeki mutlak haklar:
- Gayri maddi mallar üzerinde: Fikirsel ve buluĢsal çalıĢmalar sonucu ortaya çıkan patent hakkı, telif
hakkı vb. haklardır.
- Maddi mallar üzerinde: Bu haklar ayni haklar olarak nitelendirilir ve eĢya hukuku alanında daha
detaylı incelenecektir.

r. Üçe ayrılır:
• Ġrtifak hakları: Ġntifa, sükna, üst, geçit, mecra ve kaynak, atıĢ alanı tesisi, spor alanı tesisi,
manzara kapatmama irtifakı,
• Rehin hakları TaĢınır rehni, taĢınmaz rehni (ipotek, ipotekli borç senedi, irat senedi)
• TaĢınmaz yükü.
b. Konularına Göre Haklar
Mal Varlığı Hakları (Mamelek hakları)
KiĢilik Hakları (Maddi, manevi ve ekonomik bütünlük üzerinde)
c. Kullanımlarına Göre Haklar
Devredilebilen Haklar: Genellikle parayla ölçülebilen haklardır. Bir hukuki iĢlem ya da miras yoluyla
devredilir.(Örneğin: Mülkiyet, telif ve alacak hakları.)
Devredilemeyen Haklar: KiĢiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. (Örneğin: Evlenme, vasiyet düzenleme,
çocuğunu tanıma hakkı.) Ġstisna: Ġntifa ve sükna hakkı ayni hak olmasına rağmen devredilemeyen
haklardandır. Ġstisna: Maddi tazminat talebi murisin ölümü halinde mirasçıları tarafından açılabilir
ancak manevi tazminat talebi muris tarafından ileri sürülmedikçe mirasçıları tarafından talep edilemez
(Aynı durum boĢanma davası için de geçerlidir. BoĢanma davası muris tarafından açılmıĢsa mirasçılar
tarafından devam ettirilebilir, ancak mirasçılar muristen sonra boĢanma davası açamaz.) Ġstisna:
EĢlerden birinin akıl hastası olması, diğer eĢin zina yapması, kötü hayat sürmesi ve akıl hastası eĢinin
hayatına kast halinde bulunması durumunda, akıl hastası kiĢinin vasisi onun adına boĢanma davası
açabilir.
d. Amaçlarına Göre Haklar
- Yenilik Doğuran Haklar: Kullanılmalarıyla yeni bir hukuki durumu kuran, değiĢtiren bozan
haklardır. Kurucu,bozucu ve değiĢtirici hakları olarak üçe ayrılır
Kurucu haklar: Örneğin ; alım(iĢtira), geri alım ve kabul hakkı
Bozucu haklar: Ġstifa, azil, iptal, fesih, mirasın reddi, takas hakları.
DeğiĢtirici haklar: Kanunen sahip olunan hakkın yerine kullanılabilecek seçimlik haklardır. Örneğin:
Özürlü malın iadesi ve paranın geri alınması kanunen tanınan bir hakken, kiĢi bunun yerine malın
değiĢtirilmesi hakkını kullanabilir.
- Alelade Haklar: Hukuki açıdan kullanılıp kullanılmaması değiĢiklik yaratmayan haklardır.
Örneğin: Ġcapta bulunma , babanın çocuğuna öğüt verme hakkı.
Hakların Kazanılması
Hakkın kazanılması hukuki olay, hukuki fiil, ya da hukuki iĢlem yoluyla olur. Hakkın kazanılmasında
iyi niyet (subjektif iyi niyet) ilkesi geçerlidir. Ġyi niyet “bir hakkın kazanılmasındaki engeli bilmemek”
anlamına gelir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 4


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Not: Bir hukuki sonucun doğumu için iyi niyetin arandığı bir hukuki iĢlemin, temsilci aracılığıyla
yapılması durumunda hem temsilcinin hem de temsil olunanın iyi niyetli olması gerekir.
Hukuki olay: Ġrade dıĢı oluĢan hukuki olay yoluyla hak kazanılabilir. Örneğin: Doğum ve ölüm birer
hukuki olaydır. Bu olaylara bağlı olarak miras hakkı, babanın çocuğunu tanıma hakkı gibi haklar
doğabilir.
Hukuki fiil: Kendisine hukuki sonuç bağlanan davranıĢtır. Örneğin: Kitap yazarının, kitabın telif
hakkını kazanması, balık tutan kiĢinin balığın mülkiyetini kazanması gibi.
Hukuki iĢlem: SözleĢme ve tek taraflı iĢlem yoluyla haklar kazanılabilir. Örneğin: SatıĢ sözleĢmesi
sonucunda iki tarafın da alacak hakkının doğması.

EĢya Hukukunda Ġyi Niyetin Rolü:


TaĢınır EĢyada
- Sahibinin elinden rızasıyla çıkan taĢınır eĢyada: Sahibinin elinden rızasıyla çıkan taĢınırı
iyiniyetli teslim alan teslim anında ayni hakkı kazanır. Bu durumda iyiniyet eĢyanın teslim
alındığı anda önemlidir.

A B C
Ödünç SatıĢ
Örneğin A ve B kiĢileri arasında bir ariyet(kullanım ödüncü) akdi yapılmıĢ olsun B, elinde
bulundurduğu ve A’ya ait olan bu taĢınırı, C’ye satmıĢ olsun. C’nin mülkiyeti kazanmasındaki engel
taĢınır eĢyanın B’ye ait olmamasıdır. Eğer C taĢınır eĢyayı B’nin sanıyorsa iyiniyetlidir. Eğer C,
durumu biliyor veya eĢyanın B’ye ait olmadığını biliyorsa C kötüniyetlidir. C eğer iyi niyetliyse malın
mülkiyetini teslimle kazanır. Ancak iyi niyetli değilse C, mülkiyeti hiçbir zaman kazanamaz. Ġyiniyetli
C’nin teslimden sonra eĢyanın asıl sahibini öğrenmesi kazandığı hakkı kaybetmesine yol açmaz.
- Sahibinin elinden rızası dıĢında çıkan taĢınır eĢyada: Sahibinin elinden rızası dıĢında çıkan
eĢyayı teslim alan iyiniyetli de olsa teslimle mülkiyeti kazanamaz. Ancak kiĢi iyiniyetliyse
davasız aralıksız 5 yıl zilyetliğinde bulundurursa 5. yılın sonunda mülkiyeti kazanır. Ancak
burada iyiniyet, kazandırıcı zaman aĢımı süresince önemlidir. Örneğin;

A B C
B A’ya ait malı bulmuĢ SatıĢ .
Örneğin B, A’nın düĢürdüğü ya da kaybettiği bir malı bulmuĢ olsun. (B, A’dan bu malı çalmıĢ
da olabilir.) B, elinde bulundurduğu ve A’ya ait olan bu malı, C’ye bizzat satmıĢ ve teslim etmiĢ olsun.
C eğer iyi niyetliyse(yani malın A’ya ait olduğunu bilmiyorsa) malı 5 yıl boyunca davasız aralıksız
iyiniyetli elinde bulundurursa C malın mülkiyetini kazanır. Ancak C iyi niyetli değilse, mülkiyeti
hiçbir zaman kazanamaz. Bu halde zamanaĢımı süresi dolup dolmadığına bakılmaksızın A, malı geri
almak için C’ye karĢı taĢınır davası açabilir. Çünkü kötüniyetli zilyet için hak kazanımı zamanaĢımıyla
olmaz. C, B’ye karĢı zararını tazmin için iyi niyetli olmak koĢuluyla dava açabilir. Bunun yanında
Eğer C iyiniyetli olarak bu eĢyayı 2 yıl elinde bulundurduktan sonra D’ye satsaydı ve D’de iyiniyetli
olsaydı bu halde D’nin mülkiyeti kazanması için 3 yıl yeterli olurdu çünkü iyiniyet süreleri araya
kötüniyetli kiĢi girmedikçe kazandırıcı zamanaĢımı için birbirine eklenir.
Sahibinin elinden rızası dıĢında çıkan eĢyaya iliĢkin hükümlerde iki isitisnai durum mevcuttur.
Öncelikle, sahibinin elinden rızası dıĢında çıkan eĢyayı çarĢı, pazar, mağaza arttırma vb. yerden alan
kiĢi iyiniyetli olsa da teslimle mülkiyeti kazanamaz, ancak ödediği bedel kendisine ödenmedikçe
eĢyayı iade etmekten kaçınabilir. A’nın saatini çalan B, saati C’ye çarĢı,Pazar,mağaza veya arttırmada
satarsa, C kötü niyetli ise, A taĢınır davası açtığı takdirde her durumda, yani kendisine malın bedeli
ödenmese dahi malı A’ya iade etmek zorundadır. Ancak C iyi niyetli ise, A taĢınır davasıyla malın
kendisine iadesini istediğinde (5 yıl içinde), ödediği bedel kedisine A tarafından verilmek koĢuluyla
malı iade etmek zorundadır. A, 5 yıl süreyle taĢınır davası açmazsa ve C de malı iyi niyetli edinmiĢ ve
5 yıl boyunca elinde tutmuĢsa saatin mülkiyetini kazanır. Bu halde bedel ödense de C saati iade
etmekten kaçınabilir. C kötü niyetliyse hiçbir zaman saatin mülkiyetini kazanamaz.
Not: Para ve hamiline yazılı senedi sahibinin elinden rızası dıĢında çıksa dahi iyiniyetli teslim alan
teslimle ayni hakkı kazanır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 5


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Hakkın Kullanılması:
Hakların kullanılmasında dürüstlük (objektif iyi niyet) kuralı geçerlidir. Hukuki manada dürüstlük
amacına uygun hareket etmek anlamına gelir. Dürüstlük kuralının uygulandığı hallerden bazıları:
- Borcun ifası
- SözleĢmenin kurulması
- SözleĢmenin tamamlanması
- SözleĢmenin yorumlanması
- SözleĢmenin uyarlanması
- SözleĢme öncesi iliĢkilerde
- BoĢluk doldurmada (hakimin hakkaniyetli davranma yükümlülüğü)
Not: Dürüstlük kuralının iki yansıması vardır. Bunlardan ilki verilen söze sadık kalma anlamındaki
akde vefa ilkesi, diğeri de ön görülmezlik anlamına gelen emprevizyon ilkesidir. (ahde vefa ≠
emprevizyon)
Not: Hakkın kazanılmasında hukuki sonucun doğmasında sözleĢmenin birincil noktalarının
tamamlanmasında sözleĢmenin Ģekle tabii tutulmasında DÜRÜSTLÜK ĠLKESĠ UYGULAMA
ALANI BULMAZ !
Hakların Korunması
Devlet Eliyle Hakkın Korunması: Devlet, hakları hem hakka sahip olan kiĢinin kendisine hem de
üçüncü kiĢilere karĢı korur. Örneğin: KiĢi, hak ve fiil ehliyetinden süresiz olarak vazgeçemez ve
bunları süresiz olarak sınırlayamaz. Devlet, hakkın kullanılması için hukuk kiĢilerine çeĢitli iddia ve
savunma araçları vermiĢtir. Bu araçları kullanarak hakkın korunması, kiĢinin kendi eliyle hakkını
koruması değildir!
Ġddia ve Savunma Araçları
Ġddia Araçları: Ġddia aracı ispat yüküdür. Ġspat yükü, bir iddiası olan kiĢinin bunu ispatlaması gerektiği
anlamına gelir. Ġstisna: Ġddiası bir karineye dayanan kiĢinin ispat yükü yoktur. Ġddiasını resmi sicil ve
resmi senetlere dayanarak ispatlayan kiĢiye karĢı da her türlü delille ispata gidilebilir.
Savunma Araçları: Taraflara tanınan savunma araçları inkar, itiraz ve defidir. Ġnkar, iddianın gerçek
olmadığının iddiasıyla savunma yapmaktır. Ġnkar yoluyla savunmaya giden kiĢi, iddia edilen olayın
hiç olmadığını savunur. Ġtiraz, Ģahsi hal ve Ģahsi iliĢkiden kaynaklanan nedenleri öne sürerek savunma
yoludur. Hakim tarafından resen dikkate alınır. Def’i, kanundan kaynaklanır ve hakim tarafından
re’sen dikkate alınmaz. Özel bir sebep ileri sürerek borçtan kaçınma halidir. Örneğin: Zaman
aĢımı,ödemezlik ve tartıĢma def’ileri.
KiĢinin Kendi Eliyle Hakkını Koruması: KiĢi; meĢru müdafaa, zaruret hali ve kuvvet kullanma
hallerinde haklarının korunmasını kendi eliyle sağlar. Bu haller dıĢında kiĢinin kendi kendine hakkını
koruması hukuk düzenince yasaklanmıĢtır, yani ihkak-ı hak yasaktır.
Hakkın Kaybedilmesi
Hakkın kaybedilmesi de hakkın kazanılması gibi hukuki olay(doğum ölüm vs), hukuki fiil(terk
haliyle) ve hukuki iĢlem (bağıĢlama, satıĢ sözleĢmesi gibi sözleĢmeler) yoluyla gerçekleĢir.

KĠġĠLER HUKUKU
Hak ve borçlara sahip olabilen varlıklara hukuki anlamda kiĢi denir. KiĢiler, gerçek kiĢiler ve
tüzel kiĢiler olarak ikiye ayrılırlar.
Gerçek KiĢiler (Ġnsanlar)
Tüzel KiĢiler (Belli bir amaç için bir araya gelmiĢ kiĢi ya da mal toplulukları)
GERÇEK KĠġĠLER
KiĢilik BaĢlangıcı
KiĢilik baĢlangıcı tam ve sağ doğumla olur. Tam doğum, ana rahminden çocuğun tam olarak
ayrılması olarak nitelendirilirken, sağ doğum, bir kez dahi olsa nefes almak(bir an bile olsa yaĢam
belirtisi göstermek) manasına gelir. Doğum olayı, doğumun meydana geldiği andan itibaren bir ay
içerisinde nüfusa bildirilir.
KiĢiliğin Sona Ermesi
KiĢiliğin sona ermesi kural olarak beyin ölümünün gerçekleĢmesi ile olur. 10 gün içerisinde
ölüm olayı nüfusa bildirilmelidir. KiĢiliğin ölüm yoluyla değil (ölümü kanıtlayacak cesedin
bulunmaması durumunda ) istisnai yollarla sona ermesi Ģu durumlarda olur,

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 6


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Ölüm karinesi
Bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi
bulunamamıĢ olsa bile gerçekten ölmüĢ sayılır. Ölüm karinesinin en önemli unsuru kiĢinin ölümüne
kesin gözüken olayda kaybolmasıdır. Yani durum/olay ölüm tehlikesini aĢan bir olay olmalıdır.
Örneğin bu açıdan kiĢinin savaĢ halindeki bir ülkede çatıĢma içinde kalıp kendisinden bir daha haber
alınamaması halinde ölüm karinesine hükmedilmez çünkü olayda ölüm tehlikesi yoğundur ancak
ölümüne kesin gözüyle bakılan bir durum yoktur. Buna karĢılık, madende grizu patlaması sonucu
yerin 500 metre altında topraktan 10 iĢçi çıkartılmıĢ ancak 2 iĢçi yerin 700 metre altındadır ve
kendilerinin üzerinde çok yoğun toprak yığılıdır. Ġçerideki yoğun gaz nedeniyle kurtarma ekipleri
girememiĢ ve yeni patlamalardan korkulduğu için toprak aĢılamamıĢtır. Bu arada yapılan çalıĢmada
içerdeki gaz içindeki kimsenin sağ kalamayacağı, üstelik yığılan toprağın 100 metreden fazla olduğu
ortaya çıkmıĢsa ve tüm çalıĢmalara rağmen hiçbir canlı emaresine rastlanmamıĢsa bu iki iĢçiyle ilgili
ölüm karinesine hükmedilebilir. Ölüm karinesi halinde mahallin en büyük mülki amirinin emriyle
nüfusa ölüm kaydı düĢülür. Mirasçıların talebine gerek yoktur. Mülki amir re’sen ölüm karinesine
hükmedebilir. Ancak mirasçıların talebiyle mahkeme kararıyla da ölüm karinesi kararı alınabilir.
NOT: Ölüm karinesi adi bir karinedir. Yani aksi ispat edilebilir bir karinedir.
Ölüm karinesi, en nihayetinde ölüm halini yansıttığından ölümün tüm hüküm ve sonuçlarını
olaydan itibaren doğurur. Buna göre olay anındaki mirasçılar dikkate alınarak tereke mirasçılara
intikal eder. Ölüm karinesi sonucu varsa kiĢinin evliliğini de sona erdirir.

DĠKKAT: Ölüm karinesi sonucu nüfusa ölüm kaydının düĢmesi halinde hüküm ve sonuçlar nüfusa
ölüm kaydının düĢmesinden itibaren değil, olayın gerçekleĢtiği an dikkate alınarak düzenlenir.
Örneğin mirasçılar, olay anı dikkate alınarak tespit edilir.
Peki hakkında ölüm karinesi sonucu ölümüne hükmedilen kiĢi bunun aksini iddia ediyor ve
ölmedim diyerek ortaya çıkıyorsa ne olacaktır? ĠĢte bu halde önce kiĢi yaĢadığını ispat etmek için
Cumhuriyet Savcılığına baĢvurur. Bunun yanında durum ispat edilirse, ölüm tüm hüküm ve
sonuçlarıyla ortadan kalkar. Mirasçılar, sebepsiz zenginleĢme hükümlerine göre aldıklarını iadeyle
yükümlü olurlar. Ġyiniyetli mirasçılar ellerinde kalanı, kötüniyetli mirasçılar tamamını vermekle
yükümlü olurlar. Varsa kiĢinin evliliği hiç bitmemiĢ kabul edilecektir. Peki kiĢinin eĢi ikinci kez
evlenmiĢse ne olacaktır? ĠĢte bu halde eĢin yapmıĢ olduğu evlilik ikinci evlilik hükmünde olacağından
butlanla geçersiz olacaktır. Çünkü ölüm tüm hükümleriyle ortadan kalkıyorsa, bitirdiği evlilikte
bitmemiĢ sayılacak ve sanki evli kiĢinin yapmıĢ olduğu ikinci evlilik hali varmıĢ kabul edilecektir.
Tekrar etmek gerekirse hakkında ölüm karinesi hükmedilen kiĢiye iliĢkin halin aksi ispat edilirse eĢin
yaptığı evlilik ikinci evlilik olarak butlanla hükümsüz olacaktır.

Birlikte Ölüm Karinesi


Birden çok kiĢinin hangisinin önce öldüğü belirlenemiyorsa aynı anda öldükleri kabul edilir. Yani
birlikte ölüm karinesi kiĢinin öldüğünün tespiti için değil, ölüm anının tespiti için öngörülmüĢ bir
karinedir. Hatta kiĢilerin aynı olayda ölmüĢ olması da gerekli değildir. Bu kiĢiler birbirlerinin
mirasçısı olamazlar.
ÖRNEK: A, kızı K ile bir trafik kazası sonucu ölmüĢtür. Ancak hangisinin önce öldüğü tespit
edilememiĢtir. Bu halde A’nın mirasçıları A’nın, K’nin mirasçıları da K’nin terekesine sahiplur.
Diyelim ki A’nın eĢi E ve babası B, A öldüğünde hayatta olsun. Eğer A’nın kızı K’den önce öldüğü
tespit edilseydi, bu halde A’nın terekesi E ve K arasında taksim edilecekti, daha sonra K ölünce onun
terekesi de(A’dan kalan kısım dahil) E’ye kalacaktı. Ancak aynı anda öldükleri varsayılınca A ve K
birbirlerinin mirasçısı olamayacağından A’nın terekesi E ve B arasında paylaĢılır.

Gaiplik Karinesi
Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir
kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların baĢvurusu üzerine
mahkeme bu kiĢinin gaipliğine karar verebilir. Gaiplik kararının istenebilmesi için, ölüm tehlikesinin
üzerinden en az bir yıl veya son haber tarihinin üzerinden en az beĢ yıl geçmiĢ olması gerekir.
Dolayısıyla gaiplik baĢvurusu mahkeme tarafından ancak baĢvuru üzerine alınabilir. Ayrıca bu
baĢvuru için belirli bir süre geçmiĢ olması ve süre içinde kiĢinin varlığına iliĢkin hiçbir emarenin

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 7


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
ortada olmaması gerekir. Ancak herkes birisinin gaipliğiyle ilgili mahkemeye baĢvuruda bulunamaz.
Gaiplik için mahkemeye baĢvurabilecek kiĢinin ölüme bağlı doğacak bir hakkının olması gerekir.
ÖRNEK: A, denize açılmıĢ teknesi alabora olmuĢ Ģekilde bulunmuĢ ancak kendisi bulunamamıĢ, olay
olduğu esnada oğlu B ve annesi C hayattaysa, anne C gaiplik için baĢvuramaz. Çünkü bir kiĢinin alt
zümre mirasçısı varken üst zümresi mirasçısı olamayacağından, A’nın ölümünden C’nin bir hakkı
doğmayacaktır, dolayısıyla C gaiplik kararı için mahkemeye baĢvuramayacaktır.

NOT: Hazine de gaiplik kararı için mahkemeye baĢvurabilir ancak onun baĢvurusu asli değil talidir. Yani
ancak ilgililer baĢvuruda bulunmazsa hazine baĢvuruda bulunabilir. Hazinenin gaiplik kararı alınması amacıyla
baĢvurabilmesi için;
• Gaip ardında malvarlığı bırakmıĢ veya birinin mirasçısı olmuĢsa ve
• Malvarlığı resmen idare edilmekteyse ve(idare tarafından)
• Resmen idare en az 10 yıl sürmeli veya gaip bu süreç içinde 100 yaĢını doldurmuĢ olmalı.

Gaiplik kararı için yetkili mahkeme, kiĢinin Türkiye'deki son yerleĢim yeri; eğer Türkiye'de
hiç yerleĢmemiĢse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının
kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir. Mahkeme, gaipliğine karar verilecek kiĢi hakkında bilgisi
bulunan kimseleri, belirli bir sürede bilgi vermeleri için usulüne göre yapılan ilânla çağırır. Bu süre,
ilk ilânın yapıldığı günden baĢlayarak en az altı aydır. Ġlândan sonuç alınamazsa, mahkeme gaipliğe
karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmıĢ gibi kullanılır.
Hakkında gaiplik kararı verilmiĢ bir kimsenin mirasçıları veya mirasında hak sahibi olan
kiĢiler, tereke malları kendilerine teslim edilmeden önce bu malları ileride ortaya çıkabilecek üstün
hak sahiplerine veya gaibin kendisine geri vereceklerine iliĢkin güvence göstermek zorundadırlar. Bu
güvence, ölüm tehlikesi içinde kaybolma durumunda beĢ yıl, uzun zamandan beri haber alınamama
durumunda onbeĢ yıl ve her hâlde en çok gaibin yüz yaĢına varmasına kadar geçecek süre için
gösterilir. BeĢ yıl, tereke mallarının tesliminden; onbeĢ yıl, son haber tarihinden baĢlayarak
hesaplanır.
ÖRNEK: A, 1.1.2010 tarihinde Ġç savaĢı olan bir ülkede çatıĢmada kalmıĢ ve bu olay içinde
kaybolmuĢtur. Gaiplik kararı için mirasçılar en erken 1 yıl sonra yani 1.1.2011 tarihinde mahkemeye
baĢvurabilirler. Mahkeme il ilanı bu tarihte verse en az altı sonra da ikinci ilanı verse ve ikinci ilanı
verdiği gün hiç beklemeksizin gaipliğe hükmetse, gaipliğe hükmedilecek en erken tarih
1.7.2011’dir.(Gaiplik kararı olaydan itibaren en erken 1.5 yıl sonra alınabilir. Çünkü baĢvuru süresi
olan bir yıldan sonra kanun koyucu en az 6 ay arayla iki ilan verilmesi gerekir diye belirtmiĢ ancak
ikinci ilandan sonrası için bir süre belirtmemiĢtir.) Bu halde tereke 1.7.2011 tarihinde teslim
edildiğinden 1.7.2016 tarihine kadar mirasçılar teminat karĢılığı mirasa sahip olacaklardır.
ÖRNEK: A, 1.1.2010 tarihinde Almanya’ya gitmiĢ ve bir daha kendisinden haber alınamamıĢtır.
A’nın gaipliği için mahkemeye en erken baĢvuru tarihi 1.1.2015 ve Gaiplik kararı en erken 1.7.2015
tarihinde alınacaktır. Tereke mirasçılara en erken 1.7.2015’te teslim edilse de teminat süresi
1.1.2010’dan itibaren baĢlayacak ve 1.1.2025 tarihinde sona erecektir.
Gaiplik kararı kiĢinin evliliğini kendiliğinden sona erdirmez. Gaibin eĢinin gaiplik kararı için
yapılan baĢvuruyla birlikte veya ayrıca evliliğin feshi için baĢvuru yapması gerekir. Aksi halde gaibin
evliliği devam eder. Ancak her iki örnekte de gaip olanın yaĢı bu süreçte 100 yaĢı bulursa, o halde
teminat süreleri kendiliğinden geçersiz olacaktır.
Gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleĢtiği veya son haberin alındığı günden baĢlayarak
hüküm doğurur. Yani terekenin dağıtımında mirasçılar gaiplik hükmünün alındığı tarih itibariyle değil
olayın gerçekleĢtiği veya son haber alındığı tarih esas alınarak belirlenmelidir.
Gaipliğine karar verilecek kiĢi, ilân süresi dolmadan ortaya çıkar veya kendisinden haber
alınırsa ya da öldüğü tarih tespit edilirse gaiplik istemi düĢer. Peki hakkında gaiplik kararı verilen kiĢi
dönerse dağıtılan tereke ne olacak veya eĢi evlenmiĢse ne olacaktır? Hakkında gaipliğe hükmedilen
kiĢi, teminat süresi içinde dönmüĢse, teminatı üzerinden terekesinin iadesini isteyecektir. Eğer teminat
süresi dolduktan sonra dönerse, iyiniyetli mirasçılardan ellerinde kalanı, kötüniyetli mirasçılardan
aldıkları terekenin tamamını isteyecektir. Burada zilyetliğin iadesi hükümleri uygulanır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 8


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Üstün haklı mirasçıların terekenin kendisine iade talebi iyiniyetli mirasçıya karĢı kendisinin
üstün hakkı olduğunu öğrenmesinden itibaren 1 yıl ve her halde murisin ölümünden veya vasiyetin
açılmasından itibaren 10 yıllık süreyle sınırlıdır. Örneğin A’nın gaipliğine karar verilmiĢ ve tereke
A’nın babası B’ye teslim edilmiĢtir. Ancak daha sonra A’nın bir çocuğunun olduğu ortaya çıkarsa bu
çocuk üstün haklı mirasçıdır.
Gaiplik kararı evliliği kendiliğinden sona erdirmediğinden eĢin evliliği sona erdirmeden yeni
bir evlilik yapması mümkün değildir. Eğer gaibin eĢi evliliği sona erdirip yeni bir evlilik yapmıĢsa, bu
halde gaip dönse bile eĢin ikinci evliliği geçerli olacaktır.

GAĠPLĠK KARĠNESĠ ÖLÜM KARĠNESĠ

KiĢinin kayıp olduğuna dair karinedir. KiĢinin ölmüĢ olduğuna dair karinedir.

Mahkemece alınması zorunludur. Mahallin en büyük mülki amirince veya


mahkemece alınabilir.
Ölüm üzerinden hak sahiplerinin talebiyle Re’sen hükmedilebilir.
alınabilir. Re’sen gaipliğe hükmedilmez.
Yapılan baĢvuru ve ilanlar için belirli sürelerin(1 Ölüm karinesine hükmedilmesi için belirli
veya 5 yıl) geçmesi öngörülmüĢtür. bir süre öngörülmemiĢtir.
Varsa kiĢinin evliliğini kendiliğinden sona Varsa kiĢinin evliliğini kendiliğinden sona erdidir.
erdirmez.
Mirasçılar teminat karĢılığı mirasa sahip olurlar. Mirasçılar, tıpkı ölüm olayındaki gibi hiçbir
teminat göstermeksizin terekeye sahip olurlar.

NOT: Hem ölüm karinesi hem birlikte ölüm karinesi hem de gaiplik aksi ispat edilebilir karinelerdir.
Yani adi karinelerdir.
Hak Ehliyeti
Hak ehliyeti, haklara sahip olabilme ve borçlanabilme iktidarını kapsar. Yani hak ehliyeti
kiĢinin iĢlem/eylem yapabilmesini değil bir hakka sahip olabilme yeterliliğine iliĢkindir. Hak ehliyeti,
tam ve sağ doğmak Ģartıyla ana rahmine düĢmeyle baĢlar. Yani cenin bile hak ehliyetine sahiptir.
Örneğin cenin, mirasçı olabilmektedir. Bu bakımdan herkes hak ehliyetine sahiptir ve kiĢilerin hak
ehliyetine sahip olabilmesinde bir farklılık öngörülmemektedir. Örneğin üç yaĢındaki bir çocuğun ana
ve babası ölmüĢtür ve çocuğa bir ticari iĢletme miras olarak kalmıĢtır. ĠĢte çocuk ticari iĢletmenin
sahibi olabilir ancak çocuk bu ticari iĢletmeyi iĢletemez. Çünkü çocuğun bu iĢletmeyi iĢletebilmesi
için iĢlem – eylem ehliyetine sahip olabilmesi gerekir ki buna fiil ehliyeti denir.
Fiil Ehliyeti
KiĢinin haklarını kullanabilme, kendi iĢlem ve eylemleriyle hak sahibi olma ve borçlanabilme
iktidarıdır. Yani hak ehliyetinden farklı olarak pasif değil aktif bir ehliyettir. Bir kiĢinin fiil ehliyetine
sahip olabilmesi için üç Ģartı taĢıması gereklidir;
• Ayırt etme gücüne sahip olmak (Mümeyyiz olma – Temyiz Kudretine Sahip Olma): KiĢinin
makul surette hareket edebilme yeteneğidir. KiĢinin yaĢı akıl zayıflığı, sarhoĢluğu, akıl hastalığı gibi
durumlar ayırt etme gücünü etkiler. Ayırt etme gücüne sahip olmanın belirli bir yaĢı doldurmuĢ olma
Ģartı yoktur. Örneğin sekiz yaĢındaki bir çocuk milyonlarca lira değerindeki bir iĢletmeye iliĢkin karar
alırken ayırt etme gücü yoktur ancak aynı çocuk bakkaldan Ģeker satın alırken ne yaptığının
ayırdımında olabilir. Yine her akıl hastasının yaptığı iĢlemde ayırt etme gücü yoktur diyemeyiz.
Örneğin psikopatlık bir akıl hastalığıdır. Ancak psikopat yaptığı satıĢ sözleĢmesinde ayırt etme gücüne
sahip olabilir. Kısacası ayırt etme gücüne sahip olmak, orta zekalı makul bir kiĢi gibi hareket edebilme
halidir.
• Erginlik: KiĢilerin fiil ehliyetine sahip olabilmeleri için belirli bir olgunluğa eriĢmeleri gerekir. ĠĢte
kiĢilerin iĢlem yapabilmek için eriĢtikleri olgunluk hali erginlik olarak nitelendirilir. Türkiye’de
normal erginlik 18 yaĢın doldurulmasıyla kazanılır. Bu halde 18 yaĢını dolduranın velayeti veya varsa

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 9


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
vesayeti kendiliğinden kalkar ve kiĢinin iĢlem ve eylem yapabilme iktidarı baĢlar. Ancak iki halde kiĢi
daha küçük yaĢlarda ergin olabilir. Bu haller evlenme ve yargısal erginlik halleridir.
Evlenme ile erginlik: Olağan evlenme erginliği yaĢı 17 yaĢı doldurmayla baĢlar, Olağan üstü
evlenme erginliği yaĢı ise 16 yaĢını doldurmayla baĢlar. 17 yaĢını dolduran kadın ve erkekler,
velilerinin rızasıyla evlenebilirler, 16 yaĢını dolduranlar ise hakim kararıyla evlenebilirler. Evlenme
yoluyla kazanılan erginlik, evliliğin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde(ölüm, boĢanma, evliliğin
butlanı vb.) kaybedilmez. Evlenme yoluyla ergin olanın velayeti veya varsa vesayeti kalkar.
Dolayısıyla artık kiĢi fiil ehliyeti gerektiren iĢlemlerini tek baĢına yapabilir. Örneğin, 17 yaĢındaki
A’nın bilgisayar satın almak yaptığı iĢlemin geçerli olabilmesi için A’nın yasal temsilcisinin onayı
gerekir. Ancak 17 yaĢını doldurarak evlenen B’nin bilgisayar satın almak için yaptığı iĢlem geçerli
olacaktır çünkü B evlenerek fiil ehliyetine sahip olmuĢtur. Ancak B, evlendiğinde 18 yaĢın
gerektirdiği iĢlemleri yapamaz; yalnızca kendisini borç altına sokan iĢlemleri ve erginliğin arandığı
iĢlemleri yapabilir. Örneğin 17 yaĢını doldurup evlenen kiĢi 18 yaĢını doldurmadıkça oy kullanamaz
veya 18 yaĢından küçüklerin giremeyeceği yerlere giremez.
NOT: Evlenme yoluyla ergin olan kısıtlının, kısıtlılık kararı sona ermeyeceğinden vesayet altında
olmaya devam edecektir.
KiĢiler evlenmeksizin de 18 yaĢını doldurmadan mahkeme kararıyla ergin kılınabilirler. Bu
hale yargısal erginlik(kazai rüĢt) adı verilir. Yargısal erginlik için aranan Ģartlar:
● 15 yaĢını tamamlamıĢ olmak
● Küçüğün isteği
● Velinin izni
● Varsa vasinin izni, aynı zamanda kiĢinin vasisi varsa vesayet makamının(sulh hukuk
mahkemesi) ve denetim makamının (asliye hukuk mahkemesinin) da izni aranır.
● Küçüğün menfaati
● Mahkeme kararı
• Kısıtlı Olmamak: Fiil ehliyetine sahip olabilmenin olumsuz Ģartıdır. Buna göre;
O Akıl hastalığı
O Akıl zayıflığı
O Savurganlık
O Alkol veya uyuĢturucu madde bağımlılığı
O Olağan yönetim iĢlerini yürütememe(Kötü yönetim)
O Bir yıl ve daha uzun süre özgürlüğü bağlayıcı ceza alma, hallerinden birinin varlığı halinde kiĢi
kısıtlanır. Bu hallerin dıĢında da kiĢilerin kendileri ispat etmeleri Ģartıyla, yaĢlılık, sakatlık,
deneyimsizlik ve ağır hastalık sebeplerinden biri nedeniyle de kısıtlanabilirler.
Kısıtlanan kiĢiler, velayet altına alınabilecekleri gibi vesayet altına da alınabilirler. Bu kiĢiler
artık kendilerini borç altına sokan iĢlemlerini ancak yasal temsilcileri olan velileri veya vasilerinin
rızasıyla yapabileceklerinden fiil ehliyetine sahip değildirler.
NOT: YaĢ küçüklüğü kısıtlanma sebebi değildir. Çünkü yaĢı küçük olanlar zaten velayet veya vesayet
altında olacaklarından bu kiĢilerin ayrıca kısıtlanmalarına gerek yoktur.
Fiil Ehliyetine Göre KiĢilerin Sınıflandırılması
Fiil ehliyetine göre kiĢiler dört sınıfta toplanmıĢtır;
a. Tam Ehliyetliler
Ayırt etme gücüne sahip, ergin ve kısıtlı olmayan kiĢiler tam ehliyetlidir. Tam ehliyetliler her
türlü hukuki iĢlemi tek baĢlarına yapabilirler. Bu kiĢiler, haksız fiillerinden sorumludurlar ve dava
ehliyetleri de tamdır.
b. Tam Ehliyetsizler
Ayırt etme gücünden yoksun kiĢiler tam ehliyetsizdir. Bu kiĢilerin ergin olması ya da vesayet
altına alınmamıĢ olmaları tam ehliyetsizlik hallerini etkilemez.
Tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki iĢlemler hüküm ifade etmez. Bu iĢlemlerin borç altına
sokup sokmaması da iĢlemin geçersiz olmasını etkilemez. Tam ehliyetsizlerin yaptıkları iĢlemi kural
olarak hakim iptal etmez. Çünkü bu iĢlemler zaten yapıldığı andan itibaren geçersizdir ve hakim ancak
durum tespiti yapar. Ayrıca tam ehliyetsizlerin yaptıkları iĢlemler yasal temsilcilerinin onayıyla da
geçerli hale gelmez. Dikkat ediniz yasal temsilci, tam ehliyetsiz adına iĢlem yapabilir ancak onay veya
icazetle tam ehliyesizin iĢlemini geçerli hale getiremez.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 10


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Kural olarak tam ehliyetsizlerin yaptıkları iĢlemler baĢtan geçersizdir. Ancak evlilik bu
durumun istisnasıdır. Evlilik, hakimce butlanla geçersizliği tespit edilinceye kadar hüküm ve
sonuçlarını doğurur. Örneğin sürekli olarak ayırt etme gücü olmayanın yaptığı evlilik içinde doğan
çocuğun nesebi belirli olur ve çocuk evlilik dıĢı doğmuĢ sayılmaz.
Yine baĢka bir kural, ayırt etme gücü olmayanın yapmıĢ olduğu iĢlemin geçersizliği
re’sen(kendiliğinden) dikkate alınır. Ancak, ayırt etme gücü olmayanın yaptığı evlilik ve ölüme bağlı
tasarrufun(vasiyetname ve miras sözleĢmesi) geçersizliği ileri sürülmedikçe, halin geçersizliği
hakimce re’sen dikkate alınamaz.
NOT: Ayrıt etme gücü olmayanın yaptığı hukuki iĢlemin geçersizliğini ileri sürmekte hakkın kötüye
kullanılmasını koruyucu nitelikte kararlara da sebebiyet vermemelidir. Örneğin ayırt etme gücü
olmayan A, B’ye arazi satmıĢ ve B adına arazi tescil ettirilmiĢtir. A’nın ayırt etme gücüne sahip
olmadığını öğrenen ancak bu duruma ses çıkarmayan B, arazinin değerinin bir süre sonra aĢırı değer
kaybetmesi sonrasında, A’nın ayırt etme gücü olmadığı dolayısıyla iĢlemin geçersiz olacağı ve
dolayısıyla tarafların aldıklarını iadeyle yükümlü olduklarını iddia ederse, bu hakkın kötüye
kullanılması olarak kabul edilecektir ve hakim bu durumda sözleĢmenin geçersizliğine
hükmetmemelidir.
Tam ehliyetsizlerin kural olarak haksız fiillerinden sorumlulukları yoktur. Ancak belli hallerde
kanun aksini öngörmüĢtür. Bu haller;
O Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kiĢinin verdiği zararın, tamamen
veya kısmen giderilmesine karar verir. Yani zengin ayırt etme gücünden yoksun olan A, fakir bir
esnafın tek geçim kaynağı olan dükkanını yakarsa, hakim, hakkaniyet gereği zararın karĢılanmasına
hükmedebilir.
O Ayırt etme gücü olmayanlar, kusursuz sorumluluk hallerinde ortaya çıkan zarardan da
sorumludurlar. Örneğin bina ve yapı maliki, bina veya yapısının verdiği zarardan kusuru olmasa da
sorumludur. Bu kiĢi ayırt etme gücü olmayan olsa dahi sorumludur.
O Ayırt etme gücü olmayan kiĢiler yaptıkları iĢlemin geçersizliği nedeniyle doğan alınanların sebepsiz
zenginleĢme hükümlerine göre iade edilmesinden de sorumludurlar.

Ayırt etme gücünü geçici olarak kaybeden kiĢi(alkol, tiner, uyuĢturucu vb. nedenle), bu sırada
verdiği zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme gücünü kaybetmede kusuru olmadığını
ispat ederse, sorumluluktan kurtulur.
ÖRNEK: Bir miktar uyuĢturucu kullandığı için ayırt etme gücünü geçici kaybeden A, bu sırada B’nin
arabasına zarar vermiĢse, zarardan hakkaniyet gerektirmese de kusurlu olarak sorumlu olur. Ancak A,
kendi rızası dıĢında ayırt etme gücünü yitirdiğini(örneğin kendisini bağlayıp zorla uyuĢturucuyu
damardan baĢkasının enjekte ettiğini) ispat ederse bu zarardan dolayı sorumluluktan kurtulabilir.
c) Sınırlı Ehliyetsizler
Ayırt etme gücü olan ancak ergin olmayan veya kısıtlanmıĢ kiĢiler sınırlı ehliyetsizdir. Dikkat
edilirse ehliyetsiz sınıfında olanlar, fiil ehliyetinin Ģartlarına tam sahip olmayanlardır. Ayırt etme gücü
olmayanlar tam ehliyetsizdir. Ayrıt etme gücü olan ancak fiil ehliyetinin diğer Ģartlarında eksiklik
taĢıyanlar ise sınırlı ehliyetsizdir.
Sınırlı ehliyetsizlerin hukuki iĢlem yapabilmeleri için öngörülen temel kurallar aĢağıdaki
gibidir;
Kendilerini borç altına sokan iĢlemleri ancak yasal temsilcilerinin izniyle yapabilirler. Sınırlı
ehliyetsizin kendilerini borç altına sokan iĢlemleri yasal temsilcisinin izni/icazeti olmadan yapması
halinde iĢlem askıda geçersiz kabul edilir. Bu halde yasal temsilci icazet verirse iĢlem geçerli;
vermezse iĢlem baĢtan itibaren geçersiz olacaktır.
ÖRNEK: 17 yaĢındaki A, bilgisayar satın almak için tam ehliyetli B ile sözleĢme yaptığında iĢlemin
geçerli olması için A’nın yasal temsilcisinin iĢleme icazet vermesi gerekir. B ise iĢleme bağlıdır ve
iĢlemin geçersizliğini ileri süremez.
NOT: Sınırlı ehliyetsizin yaptığı iĢlemler yasal temsilci icazetiyle geçerli hale getirilebilir. Dikkat
ediniz iĢlem icazet verilinceye kadar geçersizdir. Bu bakımdan, sınırlı ehliyetsizin kendisini borç altına
sokan iĢlemini yasal temsilci iptal edebilir ifadesi yanlıĢ olacaktır çünkü iĢlem zaten icazet verilinceye
kadar geçerli değildir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 11


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Kendilerini borç altına sokmayan iĢlemleri tek baĢlarına yapabilirler. BağıĢ kabul etmek,
alacağı için kefalet sözleĢmesi yapmak gibi borç altına sokmayan iĢlemleri sınırlı ehliyetsiz yaptığında
icazet gerekmeksizin iĢlem geçerli olacaktır.
Bazı iĢlemleri sınırlı ehliyetsizler hiç yapamazlar.
O BağıĢlama(bağıĢlayan sıfatıyla)
O Kefil olma
O Vakıf kurma
O Rekabet yasağı sözleĢmeleri, sınırlı ehliyetsizin hiç yapamayacağı iĢlemlerdir. Bu iĢlemleri
yapmaları halinde, iĢlem butlanla hükümsüz olacaktır. Bu iĢlemler, yasal temsilci bile icazet verse
geçerli hale gelmez. Bu nedenle bu iĢlemlere yasak iĢlemler denir. Bu iĢlemleri sınırlı ehliyetsizin
yasal temsilcileri de yapamaz.

Kendilerine sıkı sıkıya bağlı hakları tek baĢlarına kullanabilirler. Ancak evlenme, isim
değiĢikliği talebi, niĢanlanma, evlilik dıĢı doğan çocuğu tanıma, evlat edinilmeyi kabul, miras
sözleĢmesi kiĢiye sıkı sıkıya bağlı haklar olmasına rağmen ancak yasal temsilci rızasıyla
kullanılabilirler.
NOT: Sınırlı ehliyetsizler vasiyetnameyi tek baĢlarına yapabilirler ancak miras sözleĢmesini
yapabilmek için yasal temsilcilerinin rızasına ihtiyaçları vardır.
Ergin olmayan küçükler, velilerinin rızasıyla ayrı yaĢıyor ve çalıĢıyorsa, ana babasının
borçlarına zarar vermemek kaydıyla kazançları üzerinde diledikleri tasarrufta bulunabilirler.
Bir meslek ya da sanatın yürütülmesi için kendilerine bırakılan mallarla ilgili diledikleri
tasarrufta bulunabilirler. Velayet altındakilerin bu yetkiyi kullanmasını yasal temsilcinin rızasıyla
mümkünken, vesayet altındaki kiĢiler için vesayet makamının izni gereklidir.
ÖRNEK: 17 yaĢındaki A’ya babası mobilya atölyesi açmıĢsa, çocuk bu atölyeyle ilgili iĢlemleri tek
baĢına yapabilir.
Sınırlı ehliyetsizlerin haksız fiil ehliyetleri tamdır. Yani haksız fiillerinden dolayı
sorumludurlar.
d) Sınırlı Ehliyetliler
Fiil ehliyetinin Ģartlarına sahip olmakla birlikte kısıtlanmayı gerektirecek kadar ağır durumu
olmadığından kısıtlanmamıĢ ancak tedbir amaçlı kendisine bazı iĢlemlerini yaparken onayı gerekli
olan yasal danıĢman atananlar ve evli kiĢiler sınırlı ehliyetli sayılırlar. Bu kiĢiler için ehliyetlilik
esastır, ehliyetsizlik istisnadır. Örneğin evli kiĢiler, kısıtlı değildir, dolayısıyla kendilerini borç altına
sokan iĢlemleri tek baĢlarına yapabilirler. Örneğin evli bir kiĢi araba satın alırken iĢlemin geçerliliği
için eĢinin rızasını alması gerekli değildir. Ancak bazı iĢlemler de evli kiĢiler ya eĢinin rızasını alması
gerektiğinden ya da birlikte hareket etme yükümlülükleri olduğundan sınırlı ehliyetli sınıfında yer
alırlar.
ÖRNEK: Evli kiĢiler aĢağıdaki örnek iĢlemlerde eĢinin rızası gerekir veya eĢiyle birlikte hareket etme
yükümlülüğü vardır;
• Kefil olma (Ticari kefalet hariç)
• Evlat edinme - edinilme
• Aile konutuyla ilgili iĢlem yapma
• EĢlerin birbirleriyle paylı malik olması halinde pay devri
Kendilerine yasal danıĢman atananlar da sınırlı ehliyetli sınıfında yer alırlar. Bir kiĢiye yasal
danıĢman atanmasının sebebi; kiĢinin kısıtlanmasını gerektirecek kadar ağır durumunun olmaması
ancak tedbir amacıyla kanunda sayılan bazı iĢlerin yapılmasında tedbir onay alınacak bir kiĢinin
atanmasıdır. Örneğin savurganlığı nedeniyle bir kiĢi kısıtlanırsa, bu kiĢi sınırlı ehliyetsiz olacaktır ve
kendisini borç altına sokan iĢlemlerinin geçerliliği yasal temsilcisinin onayına bağlı olacaktır. Ancak
kiĢiye yasal danıĢman atanırsa, kiĢi kısıtlanmayacak ancak aĢağıdaki iĢlemleri için yasal danıĢmanının
iznini alması gerekecektir;
• Dava açma ve sulh olma,
• TaĢınmazların alımı, satımı, rehnedilmesi ve bunlar üzerinde baĢka bir aynî hak kurulması,
• Kıymetli evrakın alımı, satımı ve rehnedilmesi,
• Olağan yönetim sınırları dıĢında kalan yapı iĢleri,
• Ödünç verme ve alma,
• Ana parayı alma,

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 12


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• BağıĢlama,
• Kambiyo taahhüdü altına girme,
• Kefil olma.
Bu iĢlemler yasal danıĢmanın onayına kadar askıda geçersizlik yaptırımına tabi olacaktır.
Ancak bunun dıĢındaki iĢlemleri sınırlı ehliyetliler tek baĢlarına yapabilirler.
HISIMLIK
Gerçek kiĢiler arasında kan bağı, evlilik veya mahkeme kararıyla kurulan bağı ifade eder.
Doğum yoluyla oluĢan hısımlığa kan hısımlığı, evlenme yoluyla oluĢan hısımlığa kayın hısımlığı,
mahkeme kararıyla oluĢan evlatlık iliĢkisinden doğan hısımlıksa yapay kan hısımlığı olarak
nitelendirilir.
Kan hısımlığı, iki kimse arasında ortak soydan gelmeyi veya ortak kökten türemeyi gösteren
hısımlıktır. Kan hısımlığı alt soy – üst soy hısımlığı ve yan soy hısımlığı olarak iki Ģekilde düzenlenir.
Alt – üst soy hısımlığı düz çizgi hısımlığı olarak da nitelendirilir. Buna göre kiĢinin çocuklarıyla,
torunlarıyla ve onların çocuklarıyla alt soy; ana – babasıyla, büyükana – büyükbabasıyla ve onların
üstüyle üst soy iliĢkisi vardır. Ortak soydan gelenlerle oluĢan hısımlık ise yan soy(civar) hısımlığıdır.
KiĢinin kardeĢleri ve kardeĢlerinin altsoyuyla, teyze dayı, hala ve yeğenlerle olan hısımlığı ise yan soy
hısımlığıdır.
Bir kiĢiyle hısımlık derecesi düzenlenirken, doğum sırası izlenerek hesaplanır. Buna göre
kiĢinin ana – babasıyla ve çocuklarıyla arasında baĢka bir doğum olmadığından birinci derece hısımlık
vardır. KiĢinin büyükannesiyle olan hısımlığı ise ikinci derece hısımlıktır. Çünkü, büyükanneye
ulaĢmak için önce babanın doğum sırası izlenir sonra büyükanneyle hısımlık derecesi
hesaplandığından ikinci derece hısımlık iliĢkisi oluĢur. En yakın yan soy hısımlığı ise ikinci dereceden
baĢlar. Çünkü kardeĢe ulaĢmak için önce ana – baba sırası sonra kardeĢe ulaĢmak gerekir.

NOT: Köklerden yalnızca biri üzerinden hısımlık varsa(örneğin ana bir baba ayrı kardeĢler arasında
veya tersi) yarım kan hısımlığı ortaya çıkar.

ÖRNEK:
• Bir kiĢinin ana babasıyla olan hısımlığı 1. dereceden üst soy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin çocuklarıyla hısımlığı 1. dereceden alt soy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin torunlarıyla hısımlığı 2. dereceden altsoy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin kardeĢiyle olan hısımlığı 2. dereceden yan soy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin kardeĢinin çocuğuyla hısımlığı 3. dereceden yan soy kan hısmlığıdır. Dikkat ediniz
yeğeniniz sizin altsuyunuz değil kardeĢinizin alt soyudur. Sizin içinse ortak kök olan babanızdan olan
kök altıdır. Yani sizin yan soyunuzdur.
• Bir kiĢinin büyük annesi – büyük babasıyla hısımlığı 2. dereceden üst soy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin teyzesi, halası, amcası, dayısıyla olan hısımlığı 3. dereceden yansoy kan hısımlığıdır.
• Bir kiĢinin teyzesinin, halasının, dayısının, amcasının çocuklarıyla(kuzen) hısımlığı 4. dereceden yan
soy kan hısımlığıdır.
Evlenmeyle oluĢan hısımlık ise kayın hısımlığıdır. Ancak evlenmeyle eĢler arasında hısımlık
oluĢmaz. Yalnızca eĢler birbirlerinin hısımlarının aynı dereceden kayın hısımları olurlar. Örneğin bir
kiĢinin eĢinin teyzesiyle hısımlığı 3. dereceden yan soy kayın hısımlığıdır. Evlilik iliĢkisi sona erse
bile kayın hısımlığı sona ermez. Ancak evliliğin sona ermesinden sonra yeni evlilikten doğan
çocuklarla eski kan hısımları arasında hısımlık iliĢkisi kurulmaz.
ÖRNEK: A ile B boĢanmıĢ ve daha sonra B’nin C adında bir çocuğu olmuĢsa, C ile A arasında ve
A’nın hısımları arasında bir hısımlık iliĢkisi kurulmaz.
NOT: Evlenme boĢanma, butlan vb. sebeplerle sona erse bile kayın hısımlığı sona ermez.
Evlat edinme ise mahkeme kararıyla oluĢan yapay hısımlıktır. Evlat edinmeyle yalnızca evlat
edinenle evlatlık arasında hısımlık iliĢkisi kurulur. Ancak evlatlıkla evlat edinen birbirlerinin
hısımlarının hısımı olmazlar. Örneğin evlatlıkla evlat edinenin çocukları arasında veya evlat edinenle
evlat edinenin ana – babası arasında hısımlık iliĢkisi kurulmaz. Bununla birlikte evlat edinmeyle
evlatlığın kan hısımlığı bozulmaz. Evlat edinmeden doğan hısımlığın birkaç özel düzenlemesi vardır;
• Evlatlık evlat edinenin mirasçısıdır. Ancak evlat edinen evlatlığının mirasçısı değildir. Aynı zamanda
evlatlığın altsoyu evlat edinenin hısımı değil ancak mirasçısıdır.
• Evlatlıkla evlat edinen ve bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eĢi arasında evlenme yasağı vardır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 13


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• Evlatlık iliĢkisi mahkeme kararıyla ortadan kalkarsa evlatlık iliĢkisi de ortadan kalkar.
YERLEġĠM YERĠ(ĠKAMETGAH)
KiĢinin sürekli oturmak amacıyla bulunduğu yer yerleĢim yeridir. Hem gerçek kiĢilerin hem
de tüzel kiĢilerin yerleĢim yeri vardır. Kural olarak herkes yerleĢim yerini seçmekte özgürdür. Ancak
velayet altındaki çocukların yerleĢim yeri velinin yerleĢim yeriyken, vesayet altındakilerin yerleĢim
yeri vesayet makamının(sulh mahkemesinin) olduğu yerdir. (Dikkat ediniz vasinin yerleĢim yeri değil
vesayet makamının bulunduğu yerdir.) Dolayısıyla velayet ve vesayet altındaki kiĢilerin kanunla
belirlenmiĢ yerleĢim yerleri mevcuttur.
NOT: Evli kiĢiler ayrı yerleĢim yeri seçebilirler.
Kural olarak kiĢinin meskeni veya hayatını sürekli idame ettirmek için bulunduğu yerleri
yerleĢim yeri kabul edilir. Bu açıdan yurt, hastane, hapishane, otel vb. yerler yerleĢim yeri sayılmaz.
Ancak kiĢinin baĢka yerleĢim yeri yoksa buralar itibari yerleĢim yeri sayılır.
YerleĢim Yerine ĠliĢkin Ġlkeler
• YerleĢim Yerinin Tekliği: Bir kiĢinin birden çok yerleĢim yeri olamaz. Bir kiĢi eski yerleĢim yerini
terk etmedikçe yeni yerleĢim yeri edinemez. Bu durum gerçek kiĢiler için kesin karineyken, tüzel
kiĢilerin Ģubeleri olması nedeniyle bu karine adi bir karinedir.
• YerleĢim yerinin Zorunluluğu Ġlkesi: Herkesin mutlaka bir yerleĢim yeri olmalıdır. KiĢinin yerleĢim
yeri yoksa oturduğu yer yerleĢim yeri kabul edilir.
KĠġĠLĠK HAKLARI
KiĢinin maddi, manevi ve iktisadi bütünlüğü üzerindeki haklarına kiĢilik hakları denir. KiĢinin
maddi bütünlüğünden kastedilen vücut bütünlüğü, manevi bütünlüğünden kastedilen isim, Ģeref,
haysiyet, onur, sır çevresi vb., iktisadi bütünlükten kastedilense kiĢinin ekonomik hayata özgürce
katılabilmesidir.
KiĢilik haklarının malvarlığı niteliği yoktur, bu nedenle parayla ölçülmezler. Ayrıca mutlak
haktırlar yani herkese karĢı ileri sürülebilirler. KiĢilik hakları aynı zamanda kiĢiye sıkı sıkıya bağlı
haklardır. Dolayısıyla bir iĢlem veya miras sonucu intikal etmezler.
KiĢi, hak ve fiil ehliyetinden kısmen dahi olsa vazgeçemediği gibi kiĢi özgürlüklerini de
sınırlayamaz. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak
sınırlayamaz.
Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aĢılanması ve nakli mümkündür.
Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiĢ olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî
ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.
KiĢilik haklarından vazgeçilemediği gibi üçüncü kiĢilerin saldırısına karĢı da dava açma hakkına
sahiptir. KiĢilik hakkına saldırı halinde açılacak davalar;
• Tespit Davası: Saldırının bitmesi ancak kısmen de olsa etkilerini devam ettirmesi halinde kiĢi
durumun tespit edilmesi için açabilir. KiĢi durumun tespiti yanında, gerekli görürse kararın
yayımlanması ve üçüncü kiĢilere duyurulmasını isteyebilir.
ÖRNEK: A’nın özel hayatına iliĢkin bilgilerin ve uygunsuz fotoğraflarının günlük bir gazetede
yayımlanması üzerine durumun tespiti için açılan dava örnek gösterilebilir.
• Men(Saldırıya Son Verme) Davası: Devam etmekte olan bir saldırının sona erdirilmesi amacıyla
açılan davadır. Men davasında da kiĢi durumun üçüncü kiĢilere duyurulmasını ve ilanını isteyebilir.
ÖRNEK: A’nın rızası olmadan resminin reklam firması tarafından bilboardlara asılması halinde A’nın
bu resimlerin kaldırılması talebiyle açtığı dava men davasıdır.
• Önleme Davası: Saldırı gerçekleĢmeden önce saldırının ortaya çıkmasını engellemek için açılan
davadır.
ÖRNEK: KiĢi, kendisiyle ilgili yalan beyanların olacağı haberlerin gazetede çıkmasını engellemek için
açtığı dava örnek gösterilebilir.
• Tazminat Davası: KiĢilik hakkı haksız saldırı nedeniyle zarara uğrayan kiĢinin uğradığı zararın
tazmini için açılan davadır. Burada zarar verenin kusurlu olması Ģartı aranır. Ancak hakkaniyet halinde
veya diğer kusursuz sorumluluk hallerinde kusur Ģartına istisna getirilmiĢtir. Tazminat maddi veya
manevi tazminat Ģeklinde açılabilir. Manevî tazminat istemi, karĢı tarafça kabul edilmiĢ olmadıkça
devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüĢ olmadıkça mirasçılara geçmez. Burada murisin
dava açması değil ileri sürmüĢ olması yeterlidir. Buna karĢılık maddi tazminat talebi devredilir
nitelikte bir haktır. Bunun yanında adam öldürme halinde ölenin ailesinin hakkaniyet ilkesince
tazminat isteme hakkı saklıdır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 14


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• Vekaletsiz ĠĢ Görme Nedeniyle Ġade Davası(Haksız Kazancın Ġstenmesi Davası): KiĢilik hakkına
saldırı nedeniyle zenginleĢen kiĢinin elde ettiği haksız kazancın iadesi için açılan davadır. Burada
saldırıda bulunanın elde ettiği kazanç, mağdurun elde edemeyeceği veya elde etmek istemeyeceği
kazançtır. Tazminat davasından ayıran unsur, tazminat davasında zarar talep edilir, burada ise zarar
değil saldırı nedeniyle elde edilen haksız kazanç talep edilmektedir.
ÖRNEK: Bir gazete manken A’nın uygunsuz fotoğraflarını yayınladığı için normal tirajının çok
üzerinde gazete satıĢı yapmıĢtır. Bu halde A, durumun tespiti yanında tespit davası açabilir, ayrıca
uğradığı maddi veya manevi zarar için tazminat davası açabilir, ayrıca gazetenin haksız saldırı
nedeniyle elde ettiği tiraj farkı kazancını vekaletsiz iĢ görme davası açarak talep edebilir.
NOT: Davacı, kiĢilik haklarının korunması için kendi yerleĢim yeri veya davalının yerleĢim yeri
mahkemesinde dava açabilir.

AD(ĠSĠM)
KiĢinin diğer kiĢilerden ayrılmasını sağlayan, onu tanıtmaya yarayan araca isim denir. KiĢinin
adı, velayet kaldırılsa bile ana-babası tarafından birlikte konulur. Babası belli olmayan çocuğun adını
annesi koyar. Çocuğun ne annesi ne de babası belli değilse çocuğun ismi nüfus idaresi tarafından
konulur. Evlatlık küçük ise evlat edinen evlatlığa yeni isim koyma hakkına sahiptir.
KiĢi ismini değiĢtirmek istiyorsa asliye hukuk mahkemesine baĢvurur ancak mahkeme bu
taleple bağlı değildir, takdir yetkisini kullanır.
Ad değiĢmekle kiĢisel durum değiĢmez. Adın değiĢtirilmesinden zarar gören kimse, bunu
öğrendiği günden baĢlayarak bir yıl içinde değiĢtirme kararının kaldırılmasını dava edebilir.
Bir kimsenin belirli bir iĢ veya faaliyette bulunduğu sırada asıl ismi yerine kullandığı ada
müstear ad denir. Üçüncü kiĢiler tarafından kiĢiyi anmak amacıyla konulan ada ise lakap denir. Hem
müstear ad (takma ad) hem de lakap kiĢilik hakları kapsamında tıpkı isim gibi koruma altındadır.
SOYĠSĠM
Evlilik içinde doğan veya evlilik sona erdikten sonra üçyüz gün içinde doğan çocuk
ailenin(babanın) soyadını taĢır. Baba belli değilse annenin soyadını taĢır. Ancak burada kanun koyucu
evlilik dıĢı doğan çocuğun ananın soyadını taĢıyacağına dair hükmü Anayasa Mahkemesi kararıyla
iptal edilmiĢtir. Ana babası belli olmayan çocuğun soyismi nüfus idaresince verilir.
Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra
nüfus idaresine yapacağı yazılı baĢvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir.
Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir. BoĢanma halinde
kadının kocanın soy ismini kullanması ancak kadının menfaati varsa ve kadının soyismi
kullanmasında kocanın itirazı yoksa mümkündür.
Evlâtlık küçük ise evlât edinenin soyadını alır. Evlât edinen isterse çocuğa yeni bir ad
verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin soyadını alabilir.
Soyisim değiĢikliği ancak hakimden istenebilir. Burada hakimin takdir yetkisi önemlidir. Tam
ehliyetli ve sınırlı ehliyetliler kendileri, sınırlı ehliyetsizler de yasal temsilcilerinin rızasıyla
isim/soyisim değiĢikliği davası açabilirler. Evlilik birliği devam ediyorken kadın soyadı değiĢikliği
talep edemez. Ayrıca evlilik birliği içinde doğan çocuk ergin oluncaya kadar soyadı değiĢikliğine
iliĢkin davayı açamaz. Evli erkeğin soyadı değiĢirse eĢinin soy ismi ve ergin olmayan çocuklarının da
soyismi kendiliğinden değiĢir.
Adın ve soyadın değiĢtirilmesiyle kiĢisel durum değiĢmez. Soyadın değiĢtirilmesinden zarar
gören kimse, bunu öğrendiği günden baĢlayarak bir yıl içinde değiĢtirme kararının kaldırılmasını dava
edebilir.
NOT: Medeni Kanunda doğum kütüğü ve ölüm kütüğü düzenlenmiĢtir. Bunun yanında nüfus
kanununda yer alan diğer kütükler de mevcuttur. Nüfus kütüğündeki bilgilerin aksi ispatlanıncaya
kadar doğru olduğu kabul edilir. Olağan değiĢiklikler dıĢındakiler ancak mahkeme kararıyla
değiĢtirilir. Örneğin evlenme halinde kadının soyismi mahkeme kararı olmaksızın değiĢir ancak
kiĢinin adını değiĢtirmek istemesi ancak mahkeme kararıyla olur. Yurt dıĢında bulunan Türk
Temsilciliklerine nüfus memurluğu yetkisi CumhurbaĢkanlığı’nın kararıyla verilir.
CĠNSĠYET DEĞĠġTĠRME
Cinsiyetini değiĢtirmek isteyen kimse, Ģahsen baĢvuruda bulunarak mahkemece cinsiyet değiĢikliğine
izin verilmesini isteyebilir. Ancak, iznin verilebilmesi için, istem sahibinin onsekiz yaĢını doldurmuĢ

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 15


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
bulunması ve evli olmaması; ayrıca transseksüel yapıda olup, cinsiyet değiĢikliğinin ruh sağlığı
açısından zorunluluğunu (20/3/2018 tarihli ve 30366 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa
Mahkemesinin 29/11/2017 tarihli ve E.: 2017/130, K.: 2017/165 sayılı Kararı ile,bu maddenin birinci
fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun
bulunduğunu…” ibaresi iptal edilmiĢtir.) bir eğitim ve araĢtırma hastanesinden alınacak resmî sağlık
kurulu raporuyla belgelemesi Ģarttır.
Verilen izne bağlı olarak amaç ve tıbbî yöntemlere uygun bir cinsiyet değiĢtirme ameliyatı
gerçekleĢtirildiğinin resmî sağlık kurulu raporuyla doğrulanması hâlinde, mahkemece nüfus sicilinde
gerekli düzeltmenin yapılmasına karar verilir.
TÜZEL KĠġĠLER
Belirli ve sürekli bir amaç için bir araya gelmiĢ kiĢi veya özgülenmiĢ mal topluğuna tüzel kiĢi
denir. Tüzel kiĢilerin de gerçek kiĢiler gibi hak ehliyeti, fiil ehliyeti vardır. Ancak elbette gerçek
kiĢilerin sahip olduğu tüm haklara sahip olmadıkları gibi, gerçek kiĢiler de tüzel kiĢilerin sahip olduğu
tüm haklara sahip değildir. Aynı zamanda kural olarak tüzel kiĢileri oluĢturan kiĢilerin tüzel kiĢilerden
bir talepleri olamaz. Bununla birlikte tüzel kiĢilerin borçlarından da sorumlu olmazlar. Ancak tüzel
kiĢinin amacını saptırarak kötüye kullanan ortak veya üyelerin sorumluluğuna gidilebilir. Böylece
kiĢilerin Ģirketin arkasına gizlenerek iĢlem yapmaları engellenir Buna tüzel kiĢilik perdesinin
aralanması adı verilir.
NOT: ġirket ortakları Ģirket borçlarından dolayı sorumlu oldukları gibi Ģirketin elde ettiği kazancı
paylaĢabilirler.
Tüzel kiĢiler kamu tüzel kiĢileri ve özel hukuk tüzel kiĢileri olarak ikiye ayrılırlar. Kamu tüzel
kiĢileri, kanunla ya da kanunun açıkça öngördüğü bir iĢlemle kurulan malları, personeli, bütçesi ayrı
statüye tabi kiĢi ya da mal topluluklarıdır. Belediye, köy, il özel idaresi, üniversite, TÜBĠTAK vb.
örnekler verilebilir. Bunlar yanında kanun ya da idari bir iĢlemle değil de özel hukuk kiĢileri
tarafından kurulan ve kamu gücüne dayanmayan tüzel kiĢilerse özel hukuk tüzel kiĢileridir. Bunlar
dernek, Ģirket, siyasi parti, sendika, vakıflardır.
NOT: Medeni kanunda dernekler ve vakıflar düzenlenmiĢtir.
Tüzel kiĢilik bildirim sistemi, izin sistemi ve tescil sistemiyle kazanılır. Devletin tüzel kiĢiliğin
kazanımına müdahale etmediği, bir izne veya tescile ihtiyaç duyulmayan hallerde tüzel kiĢilik serbest
kuruluĢ sistemiyle kazanılır. Örneğin dernekler, siyasi partiler, sendikalar kurulurken herhangi bir
yerden izin almalar, ancak tüzük ve gerekli belgelerini ilgili yere bildirmeyle tüzel kiĢilik kazanırlar.
Dernekler mahallin en büyük mülki amirine bildirimle, siyasi partiler ĠçiĢleri Bakanlığına bildirimle
tüzel kiĢilik kazanırlar.
Bir yerden izin almak suretiyle tüzel kiĢiliğin kazanıldığı sistem izin sistemidir. Örneğin
yabancı bir dernek ülkemizde faaliyette bulunabilmek için ĠçiĢleri Bakanlığı’nın iznini almak
zorundadır. Ayrıca ülkemizde vakıflar, vakfın yerleĢim yeri asliye hukuk mahkemesi nezdinde tutulan
sicile tescille, ticaret Ģirketleri ise ticaret siciline tescille tüzel kiĢilik kazanırlar.
DERNEKLER
Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kiĢinin kazanç paylaĢma dıĢında belirli ve ortak bir amacı
gerçekleĢtirmek üzere, bilgi ve çalıĢmalarını sürekli olarak birleĢtirmek suretiyle oluĢturdukları, tüzel
kiĢiliğe sahip kiĢi topluluklarıdır. Dikkat edilirse dernekler hem gerçek hem de tüzel kiĢiler tarafından
kurulabilir. Bunun yanında dernekler ancak belli bir amacı gerçekleĢtirmek amacıyla kurulabilir.
Birden çok amaç için veya hukuka ve ahlaka aykırı amaç için dernek kurulamaz. Dernekler amaçlarını
gerçekleĢtirmek için birden çok alanda faaliyet yürütebilirler ancak amaçları dıĢında faaliyet
yürütemezler. Buna özgüleme (tahsis – ultra vires) prensibi adı verilir. Derneklerin amacı üyelerine
maddi yardım sağlamak veya ticari faaliyet yürütmek olamaz. Çünkü ticari faaliyet yürüten kiĢi
topluluğu niteliğindeki tüzel kiĢiler Ģirketlerdir. Ancak dernekler amaçlarını yerine getirmek amacıyla
dernekler ticari faaliyet yürütemez.
ÖRNEK: Bir sinema iĢletmek amacıyla dernek kurulamaz. Ancak yoksul çocukların eğitimine destek
amacıyla kurulan bir dernek amacını gerçekleĢtirmek için sinema iĢletebilir.
Peki dernekler ticari iĢletme iĢletirse tacir sayılır mı? Kural bir ticari iĢletmeyi kısmen dahi
olsa kendi adına iĢleten kiĢiye tacir denir. Bir tüzel kiĢinin tacir sayılabilmesi için kamu yararı dıĢında
faaliyet yürütmesi gerekir. O halde ancak kamu yararına faaliyet yürütmeyen ve bir ticari iĢletme
iĢleten dernekler tacir sayılır. Bir derneğin kamu yararıan dernek sayılabilmesi için ;
• Derneğin en az bir yıldır faaliyette bulunması

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 16


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• Derneğin amacı ve bu amacı sağlamak için yürütülen faaliyetler toplum yararına nitelikte olmalıdır.
Bu Ģartları taĢıyan dernekler, ilgili bakanlık ve maliye bakanlığının görüĢü alınmak suretiyle ĠçiĢleri
Bakanlığı teklifi ve CumhurbaĢkanlığı kararıyla kamu tüzel kiĢisi sayılır.
Kamu yararına dernekler;
• Ticari iĢletme iĢletseler bile tacir sayılmazlar.
• Ġflasa tabi olmazlar.
• Borç ödemeden acze düĢmeleri sona erme sebebi değildir.
• Vergide istisna ve muafiyet kurallarından yararlanırlar.
• Tenkiste son sırada yer alırlar. (Miras hukukunda değineceğim)

NOT: BeĢ adet aynı amaçlı derneğin bir araya gelmesiyle federasyon kurulur. Üç tane aynı amaçlı
federasyonun bir araya gelmesi halindeyse konfederasyon kurulur. Federasyon ve konfederasyonların
ayrı tüzel kiĢilikleri vardır.
Derneğin Tüzel KiĢilik Kazanması
Dernekler, kuruluĢ bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleĢim yerinin
bulunduğu yerin en büyük mülkî amirine verdikleri anda tüzel kiĢilik kazanırlar. KuruluĢ bildiriminin
içeriği ve gerekli belgelerin nelerden ibaret olduğu, yönetmelikte gösterilir. KuruluĢ bildirimi ve
belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülkî amir tarafından altmıĢ gün içinde dosya
üzerinden incelenir.
KuruluĢ bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukukî durumlarında kanuna aykırılık veya
noksanlık tespit edildiği takdirde bunların giderilmesi veya tamamlanması derhâl kuruculardan istenir.
Bu istemin tebliğinden baĢlayarak otuz gün içinde belirtilen noksanlık tamamlanmaz ve kanuna
aykırılık giderilmezse; en büyük mülkî amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi
konusunda dava açması için durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. Cumhuriyet savcısı mahkemeden
derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini de isteyebilir. KuruluĢ bildiriminde, tüzükte ve
belgelerde kanuna aykırılık veya noksanlık bulunmaz ya da bu aykırılık veya noksanlık belirli sürede
giderilmiĢ bulunursa; keyfiyet derhâl derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne
kaydedilir.
Her derneğin bir tüzüğü bulunur. Dernek tüzüğünde derneğin adı, amacı gelir kaynakları,
üyelik koĢulları, organları ve örgütü ile geçici yönetim kurulunun gösterilmesi zorunludur. Dernek
tüzüğü, kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz. Dernek tüzüğünde düzenlenmemiĢ konularda
kanun hükümleri uygulanır.
NOT: Dernek tüzüğünde,”yerleĢim yeri, kurucuları” ibaresinin bulunma zorunluluğu, 4/11/2004 tarihli
kararla kanun metninden çıkarılmıĢtır.

Derneklerin Hak Ehliyeti ve Fiil Ehliyeti


Derneklerin de tüm kiĢiler gibi hak ve fiil ehliyetleri mevcuttur. Hak ehliyetlerini, kuruluĢ
iĢlemlerini tamamladıklarında baĢka bir ifadeyle tüzel kiĢilik kazandıkları anda kazanırlar. Fiil
ehliyetlerini ise zorunlu organlara sahip oldukları anda kazanırlar. ġöyle ki derneğin zorunlu organları;
• Genel Kurul(Tüm üyeler)
• Yönetim Kurulu (En az 5 asıl + 5 yedek üye)
• Denetim Kurulu (En az 3 asıl + 3 yedek üye)
Derneğin fiil ehliyeti onun iĢlem ve eylem yapabilmesini sağlar. Buna göre insanlar nasıl
beyniyle düĢünür, eli kolu,ağzıyla iĢlem yapar, ve vicdanlarıyla denetim yaparsa, dernekler de genel
kurullarıyla düĢünür, karar alır, yönetim kuruluyla iĢlem yapar, denetim kuruluyla da denetler. Ancak
dikkat edilirse dernekler en az 7 gerçek ve tüzel kiĢiyle kurulup tüzel kiĢilik kazanabilir. Oysa ki
zorunlu organlara sahip olabilmek için en az 16 üye olması gerekir. O halde derneklerin tüzel kiĢilik
kazanabilmesi için fiil ehliyetine/zorunlu organlarına ihtiyaçları yoktur. Ancak dernekler zorunlu
organlarını ilk altı ay için oluĢturmaları gerekir.
NOT: Derneklerin tüzel kiĢiliklerini kazanabilmeleri için fiil ehliyetlerine gerek yoktur. Ancak fiil
ehliyetinin sürekli kaybı tüzel kiĢiliği sona erdirir.
Derneklere Üyelik
Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. Bu açıdan tüzel kiĢiler de
derneklere üye olabilir.
NOT: Tüzel kiĢiler sendika ve siyasi partiye üye olamazlar ancak derneklere üye olabilirler.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 17


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Dernek kurucularının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Dernek üyeliği için 18 yaĢ Ģartı
aranmamıĢ yalnızca fiil ehliyetine sahip olma Ģartı aranmıĢtır. Yani 16 yaĢındaki bir çocuk mahkeme
kararıyla ergin olduğunda derneğe üye olabilir. Yazılı olarak yapılacak üyelik baĢvurusu, dernek
yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla baĢvuru sahibine bildirilir.
BaĢvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir. Üyelik için kanunda veya tüzükte
aranılan nitelikleri sonradan kaybedenlerin dernek üyeliği kendiliğinden sona erer. Hiç kimse,
dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Her üye yazılı olarak bildirmek kaydıyla, dernekten çıkma hakkına
sahiptir.
Tüzükte üyelerin çıkarılma sebepleri gösterilebilir. Tüzükte çıkarma sebepleri gösterilmiĢse,
çıkarma kararına bu sebeplerin haklı sayılamayacağı iddiasıyla itiraz edilemez. Tüzükte çıkarma
düzenlenmemiĢse üye, ancak haklı sebeple çıkarılabilir. Bu çıkarma kararına, haklı sebep bulunmadığı
ileri sürülerek itiraz edilebilir.
ÖRNEK: Dernek tüzüğünde bir üyenin alkollü araç kullanmaktan ceza alması halinde çıkarılacağı
yazıyorsa ve üye bu nedenle üyelikten çıkartılmıĢsa üye bu kural dernek amacıyla alakasızdır diyerek
cezaya itiraz edemez. Ancak dernek tüzüğünde yazılı kural yokken örneğin Yaban KuĢlarını Sevenler
Derneği üyesi olan bir kiĢinin kuĢ avındaki fotoğrafları nedeniyle üyelikten çıkartılmıĢsa üye buna
itiraz edebilir. Yani itiraz için önemli durum dernek tüzüğünde haklı sebebin bulunup bulunmamasıdır.
NOT: Çocuk derneklerine 12 yaĢına dolduranlar yasal temsilcisi rızasıyla üye olabilirler. 15 yaĢını
dolduranlar ise yasal temsilcilerinin rızasıyla çocuk derneklerine kurucu olabilirler.
Derneğin Organları
Derneğin zorunlu organları; genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur. Bunlar
yanında disiplin kurulu, inceleme kurulu gibi derneğin isteğine bağlı organlarda oluĢturması
mümkündür.
a) Genel Kurul
Genel kurul, derneğin en yetkili karar organı olup; derneğe kayıtlı üyelerden oluĢur. Genel
kurul, tüzükte belirtilen zamanda yönetim kurulunun çağrısı üzerine toplanır. Ancak tüzükte bir zaman
belirtilmemiĢse olağan genel kurul toplantılarının en geç üç yılda bir yapılması zorunludur. Bunun
yanında genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hâllerde veya dernek
üyelerinden beĢte birinin yazılı baĢvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılır.
Dikkat edilmesi gereken husus genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi yönetim kurulundadır. Ancak
yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin baĢvurusu üzerine, sulh hâkimi,
üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.
NOT: Bütün üyelerin bir araya gelmeksizin yazılı katılımıyla alınan kararlar ile dernek üyelerinin
tamamının kanunda yazılı çağrı usulüne uymaksızın bir araya gelerek aldığı kararlar geçerlidir. Bu
Ģekilde karar alınması olağan toplantı yerine geçmez.
Genel kurul, yönetim kurulunca, en az onbeĢ gün önceden toplantıya çağrılır. Bu amaçla
toplantının günü, saati, yeri ve gündemi, üyelere bildirilir. Genel kurul toplantıları, tüzükte aksine
hüküm olmadıkça, dernek merkezinin bulunduğu yerde yapılır.
Genel kurul, katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun, tüzük değiĢikliği ve derneğin
feshi hâllerinde üçte ikisinin katılımıyla toplanır; çoğunluğun sağlanamaması sebebiyle toplantının
ertelenmesi durumunda ikinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu toplantıya katılan üye sayısı,
yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz. Genel kurul kararları,
toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. ġu kadar ki, tüzük değiĢikliği ve derneğin feshi
kararları, ancak toplantıya katılan üyelerin üçte iki çoğunluğuyla alınabilir.
Hiçbir dernek üyesi, dernek ile kendisi, eĢi, üstsoyu ve altsoyu arasındaki bir hukukî iĢlem
veya uyuĢmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy kullanamaz. Tüzel kiĢi adına oy
kullanacak kiĢi de tüzel kiĢiyle ilgili genel kurul toplantılarında oy kullanamaz. Ayrıca vekaleten de oy
kullanılamayacağı gibi fahri veya onursal üyelerin de oy hakkı yoktur.

NOT: Genel kurul toplantısı, bir defadan fazla geri bırakılamaz.


Genel kurul toplantısının açılıĢından sonra, toplantıyı yönetmek üzere, bir baĢkan ve yeteri kadar
baĢkan vekili ile yazman seçilir.
Genel kurul, üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir; dernek organlarını
seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiĢ olan iĢleri görür. Genel kurul, derneğin diğer

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 18


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
organlarını denetler ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden alabilir. Örneğin yönetim kurulu
üyelerini görevden alabilmek için haklı sebebin varlığı aranmaz.
Toplantıda hazır bulunan ve kanuna veya tüzüğe aykırı olarak alınan genel kurul kararlarına
katılmayan her üye, karar tarihinden baĢlayarak bir ay içinde; toplantıda hazır bulunmayan her üye
kararı öğrenmesinden baĢlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden baĢlayarak üç ay içinde
mahkemeye baĢvurmak suretiyle kararın iptalini isteyebilir. Diğer organların kararlarına karĢı, dernek
içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamaz. Genel kurul kararlarının yok veya mutlak
butlanla hükümsüz sayıldığı durumlar saklıdır.
b) Yönetim Kurulu
Yönetim kurulu, beĢ asıl ve beĢ yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen
sayıda üyeden oluĢur. Yönetim kurulu üye sayısı, boĢalmalar sebebiyle üye tamsayısının yarısının
altına düĢerse; genel kurul, kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulu tarafından bir ay içinde
toplantıya çağrılır. Çağrı yapılmazsa, üyelerden birinin istemi üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel
kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.
Yönetim kurulu, derneğin yürütme ve temsil organıdır; bu görevini kanuna ve dernek
tüzüğüne uygun olarak yerine getirir. Temsil görevi, yönetim kurulunca, üyelerden birine veya bir
üçüncü kiĢiye verilebilir.
Tüzel kiĢi organlarının iĢlem fiillerinden sorumlulukları vardır. Daha sonra tüzel kiĢinin
organlarına rücu(baĢvurma) imkanı vardır. Organların kusurlarından dolayı ayrıca kendi
sorumlulukları da vardır. Yönetim kurulu derneğin temsilcisi değildir; derneğin temsil organıdır.
Temsilci üçüncü kiĢi niteliğindedir ve baĢkasının iradesi üzerinden iradesini açıklar oysa ki yönetim
kurulu derneğin tamamen kendi iradesini açıklar. Bu bakımdan yönetim kurulu derneğin temsilcisi
değil temsil organıdır. Ancak borçlar kanununda belirtilen temsile iliĢkin hükümler yönetim kuruluna
kıyasen uygulanır.
c) Denetim Kurulu
Denetim kurulu, üç asıl ve üç yedek üyeden az olmamak üzere dernek tüzüğünde belirtilen
sayıda üyeden oluĢur. Denetim kurulu, denetleme görevini, dernek tüzüğünde belirtilen esas ve
usullere göre yapar; denetleme sonuçlarını bir raporla yönetim kuruluna ve genel kurula sunar.
Derneğin Sona Ermesi
a) Kendiliğinden Sona Ermesi (Ġnfisah)
Dernekler, aĢağıdaki hâllerde kendiliğinden sona erer;
• Amacın gerçekleĢmesi, gerçekleĢmesinin olanaksız hâle gelmesi veya sürenin sona ermesi,
• Ġlk genel kurul toplantısının 6 ay içinde yapılmamıĢ ve zorunlu organların oluĢturulmamıĢ olması,
• Borç ödemede acze düĢmüĢ olması,
• Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluĢturulmasının olanaksız hâle gelmesi,
• Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.
Her ilgili, sulh hâkiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir.
b) Fesih
ba) Yetkili Organ Kararıyla Sona Erme
Dernek genel kurulu üye tam sayısının üçte ikisinin yapacağı toplantı ve katılanların üçte
ikisinin alacağı kararla derneği sona erdirebilir.

bb) Mahkeme Kararıyla


AĢağıdaki sebeplerin varlığı halinde dernekler mahkeme kararıyla sona ererler;
• Amacın hukuka ve ahlaka aykırı hale gelmesi
• Dernekler kanununun emredici hükümlerine aykırılık
• Suç odağı haline gelme
Derneğin Sona Ermesinin Sonuçları
Derneklerin sona ermesinin en önemli meselesi mal varlığının ne olacağıdır. Genel kurul
kararı ile feshedilen veya kendiliğinden sona erdiği tespit edilen derneğin para, mal ve haklarının
tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılır. Tüzükte tasfiyenin ne Ģekilde yapılacağının genel
kurul kararına bırakıldığı hallerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamıĢ veya genel kurul
toplanamamıĢsa, yahut dernek mahkeme kararı ile feshedilmiĢse, derneğin bütün para, mal ve hakları,
mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe
devredilir. Burada en önemli ve karıĢtırılmaması gereken nokta medeni kanundaki tüzel kiĢiliğin sona

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 19


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
ermesinde belirtilen hükümle derneklerin sona ermesinde malvarlığının tasfiyesinde farklılığa iliĢkin
hükümdür. ġöyle ki medeni kanunda "Tüzel kiĢinin malvarlığı, kanunda veya kuruluĢ belgesinde
baĢka bir hüküm bulunmadıkça ya da yetkili organı baĢka türlü karar vermedikçe, en yakın amacı
güden kamu kurum veya kuruluĢuna geçer. Bu malvarlığı olanak ölçüsünde daha önce özgülendiği
amaç için kullanılır. Hukuka veya ahlâka aykırı amaç güttüğü için kiĢiliği mahkeme kararıyla sona
eren tüzel kiĢinin malvarlığı her hâlde ilgili kamu kuruluĢuna geçer” denmektedir. Burada çıkan
çatıĢma önceki genel kanun ve sonraki özel kanun iliĢkisine özeldir. Dernekler Kanununda derneğin
mahkeme kararıyla sona ermesi halinde malvarlığının en yakın amaçlı ve en çok üyeye sahip derneğe
kalacağı; medeni kanunda ise feshedilen tüzel kiĢinin malvarlığının amacı en yakın kamu kumruna
kalacağı belirtilmiĢtir. Buna göre önceki yürürlüğe giren medeni kanun hükmü genel hüküm olup tüm
tüzel kiĢilere iliĢkin hükümdür. Oysa ki dernekler kanunundaki hüküm yalnızca derneklere özel bir
hükümdür. Dolayısıyla dernekler kanunun sonraki özel hükmü, önceki genel hüküm olan medeni
kanun hükmünün yerine kullanılmaktadır.
Kendiliğinden sona erdiği tespit edilen veya feshine karar verilen derneklerin tasfiye ve devir
iĢlemleri tamamlandıktan sonra dernekler kütüğündeki kayıtları silinir.
Feshedilmesi için hakkında soruĢturma veya dava açılmıĢ olan bir dernek, fesih ve buna bağlı
olarak dernek mallarının devrine dair bir karar aldığı takdirde, soruĢturma ve dava sonuçlanıncaya
kadar devir iĢlemi yapılmaz.
VAKIFLAR
Vakıflar, gerçek veya tüzel kiĢilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca
özgülemeleriyle oluĢan tüzel kiĢiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Bir malvarlığının bütünü veya gerçekleĢmiĢ ya da gerçekleĢeceği anlaĢılan her türlü geliri
veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir. Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve
Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk
ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz.
Vakıf kurma iradesi, resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf, vakfın
yerleĢim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kiĢilik kazanır. Resmî senetle vakıf
kurma iĢleminin temsilci aracılığıyla yapılması, temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiĢ bir belgeyle
verilmiĢ olmasına ve bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiĢ
bulunmasına bağlıdır. Mahkemeye baĢvurma, resmî senet düzenlenmiĢ ise vakfeden tarafından; vakıf
ölüme bağlı tasarrufa(vasiyetname) dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hâkiminin
bildirimi üzerine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce re'sen yapılır. BaĢvurulan mahkeme, mal ve
hakların korunması için gerekli önlemleri re'sen alır. Mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden
baĢlayarak bir ay içinde, baĢvuran veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebilir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı hâlinde iptal
davası açabilirler.
Tesciline karar verilen vakıf, vakfın yerleĢim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil
edilir; ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezî sicile kaydolunur. Ancak tüzel kiĢiliğini
mahkeme siciline tescille kazanır.
Tescil kararı, baĢka bir mahkemece verilmiĢ ise, ilgili belgelerle birlikte tescil için vakfın
yerleĢim yeri mahkemesine gönderilir. YerleĢim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine
Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezî sicile kaydolunan vakıf Resmî Gazete ile ilân olunur. Tescil ve
ilân tüzük hükümlerine göre yapılır. Özgülenen malların mülkiyeti ile haklar, tüzel kiĢiliğin
kazanılmasıyla vakfa geçer. Yani vakıf malların mülkiyetini tescilsiz ve teslimsiz olarak kazanır.
ÖRNEK: A, kiĢisi 3 bin metre arazisini, 10 adet dairesini ve bankadaki hesabındaki belli bir miktar
parasını kimsesiz çocuklar yararına kurulacak olan vakfa vakfetmiĢ, bunun için vakıf senedi
düzenlemiĢ ve tescil için mahkemeye baĢvurmuĢ ve mahkeme nezdinde tutulan sicile tescil edilmiĢtir.
ĠĢte bu halde taĢınmazların mülkiyetini vakıf, mahkeme siciline tescil edildiğinde kazanır. Oysa
normal bir bağıĢ veya satıĢ iĢlemi sonucu taĢınmazların mülkiyeti tescille kazanılır. O nedenle vakıf
malları taĢınmazlarda tescilsiz, taĢınırlarda teslimsiz kazanıma örnektir.
Tescile karar veren mahkeme, vakfedilen taĢınmazın vakıf tüzel kiĢiliği adına tescil
edilmesini tapu idaresine bildirir. Ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakfın miras bırakanın borçlarından
sorumluluğu, özgülenen mal ve haklarla sınırlıdır.
NOT: Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve
yönetim Ģekli ile yerleĢim yeri gösterilir. Vakıf senedinde vakfın amacı ile bu amaca özgülenen mal

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 20


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
ve haklar yeterince belirlenmiĢ ise, diğer noksanlıklar vakfın tüzel kiĢilik kazanması için yapılan
baĢvurunun reddini gerektirmez. Bu tür noksanlıklar, tescil kararı verilmeden önce mahkemece
tamamlattırılabileceği gibi; kuruluĢtan sonra da denetim makamının baĢvurusu üzerine, olanak varsa
vakfedenin görüĢü alınarak vakfın yerleĢim yeri mahkemesince tamamlattırılır.
Vakfın Amacı ve Amacın DeğiĢtirilmesi
Vakıflar, derneklerin aksine birden çok amaç için kurulabilirler. Ancak özgüleme prensibi
vakıflar için de geçerlidir. Yani amaçları dıĢında faaliyet yürütemezler. Ayrıca vakfın amacının sürekli
olması Ģartı da aranmaktadır. Vakfın amacı belirli en azından belirlenebilir olmalıdır. Örneğin
“kimsesiz çocuklara yardım, eğitim, sağlık vb.” amaçlar olabilir. Ancak “hayırlı amaçlar için
kurulacak vakıf” diye amaç belirlenmez. Böyle düzenlenmiĢ vakıf senedinin tescil talebi mahkemece
reddedilir çünkü vakfın amacı belirli değildir.
Tescili istenen vakfa ölüme bağlı tasarrufla özgülenen mal ve haklar amacın gerçekleĢmesine yeterli
değilse; vakfeden aksine bir irade açıklamasında bulunmuĢ olmadıkça bu mal ve haklar, denetim
makamının görüĢü alınarak hâkim tarafından benzer amaçlı bir vakfa özgülenir.
NOT: Vakfedenin mirasçıları ile alacaklılarının, bağıĢlamaya ve ölüme bağlı tasarruflara iliĢkin
hükümler uyarınca dava hakları saklıdır.
Vakfın Örgütü
NOT: Vakfın tek zorunlu organı Yönetim Kuruludur. Tek kiĢiden dahi oluĢabilir. Vakıflarda genel
kurul zorunlu organ değildir ki vakıflarda üyelik vardır ancak böyle bir zorunluluk yoktur. Denetim
iĢlerini de Vakıflar Genel Müdürlüğü yürüttüğünden denetime iliĢkin zorunlu organ öngörülmemiĢtir.
Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının istemi üzerine
diğerinin yazılı görüĢünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve iĢleyiĢini değiĢtirebilir.
Denetim
Vakıfların, vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf mallarını amaca uygun
biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak harcayıp harcamadıkları
Vakıflar Genel Müdürlüğünce ve üst kuruluĢlarınca denetlenir.
NOT: ĠçiĢleri Bakanlığı, denetim makamının da(Vakıflar Genel Müdürlüğünün) görüĢünü almak
suretiyle mahkemece bir karar verilinceye kadar vakfı geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir ve derhâl
mahkemeye baĢvurur. Hâkim baĢvuruyu gecikmeksizin karara bağlar. Dolayısıyla vakıfları geçici
olarak görevden alıkoyan ĠçiĢleri Bakanlığıdır.
Vakfın Sona Ermesi
Amacın gerçekleĢmesi olanaksız hâle geldiği ve değiĢtirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde,
vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla sicilden silinir.
Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaĢılan veya amacı sonradan
yasaklanan vakfın amacının değiĢtirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının ya da
Cumhuriyet savcısının baĢvurusu üzerine duruĢma yapılarak dağıtılır.
Sona eren yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar; vakıf senedinde
yazılı hükümlere göre, senetlerinde özel bir hüküm bulunmayanlarda ise Genel Müdürlüğün görüĢü
alınarak mahkeme kararıyla benzer amaçlı bir vakfa; dağıtılan yeni vakıfların borçlarının tasfiyesinden
arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder. Yeni vakıflardan kastedilense, Cumhuriyet
döneminde 1926 tarihli Türk Medeni Kanunun kabulü sonrası kurulan vakıflar kastedilir.
NOT: Vakıfların malları üzerinde zilyetlik yoluyla kazanma hükümleri uygulanmaz.

AĠLE HUKUKU
NĠġANLANMA
NiĢanlanma, evlenme vaadiyle olur. Buna göre iki kimsenin karĢılıklı olarak iradelerinin
evlenme konusunda uyuĢması sonucu niĢanlanma iliĢkisi doğar. Ülkemizde aynı cinsiyetten kiĢilerin
niĢanlanmaları mümkün değildir. Burada önemli konu niĢanlanma iliĢkisi içine gireceklerin bu
iradelerini zımni olarak da ortaya koyabilmeleridir. Ancak iradenin tek yönlü olarak ortaya konması
niĢanlanmanın hüküm ve sonuçlarını doğurmaz. KiĢiler sözlü veya davranıĢlarıyla niĢanlanma
iradelerini ortaya koyabilirler.
Evlilik iliĢkisinin kurulabilmesi için niĢanlılık durumunun varlığı zorunludur. Yani kiĢilerin
evlendirme görevlisi önüne çıkma iradesi konusunda anlaĢmaları gerekir ki evlenebilsinler. ĠĢte bu
aĢamadan itibaren niĢanlılık hükümleri uygulanır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 21


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
NiĢanlanma kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir irade açıklamasıdır. Yani bir kimsenin niĢanlanmasına
baĢkası karar veremez. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, niĢanlanma iradesi olan kimse bu
iradesini haberci(aracı) aracılığıyla karĢı tarafa açıklayabilir. Evlenme iĢleminde ise bu mümkün
değildir. Evlenme iradesi kiĢinin bizzat açıklaması gereken bir irade açıklamasıdır. NiĢanlanma
temsilci aracılığıyla olmaz ancak haberci - ulak aracılıyla gerçekleĢir. Çünkü temsilci bizzat kendi
iradesini açıklayan kiĢidir. Ulak ise baĢkasının iradesini açıklar.
NiĢanlanmanın ġartları
ġekli ġartlar
Kanunda niĢanlanmanın Ģekli unsuruna iliĢkin bir hüküm bulunmamaktadır. Günlük hayatta
karĢılaĢtığımız söz kesme, yüzük takma törenleri niĢanlanma anlamına gelir. Ancak bunların olması
niĢanlanmanın zorunlu unsuru değildir. NiĢanlanma ehliyetine sahip kimselerin ailelerinin hiç haberi
bile olmasa kendi iradelerini niĢanlanma biçiminde göstermeleri ile bile bu sonuç doğar.
NiĢanlanma iradesinin sözlü açıklanması da zorunlu değildir. DavranıĢlarla da bu irade
gösterilebilir. Ġradelerin aynı anda açıklanması da zorunlu değildir.
Maddi ġartlar
• NiĢanlanma Ehliyeti: Kanunda niĢanlanmaya iliĢkin ehliyetle ilgili açık bir düzenleme
bulunmamaktadır. Bunu genel hükümlerle açıklamak yerinde olur. Fiil ehliyetine sahip olanlar(tam
ehliyetliler ve sınırı ehliyetliler) tek baĢlarına niĢanlanabilirler. Tam ehliyetsizler ise niĢanlanamazlar.
Bu yöndeki irade açıklamaları varsa bile iĢlem butlanla hükümsüz olacaktır. Sınırlı ehliyetsizler ise
ancak yasal temsilcilerinin rızası veya onayıyla niĢanlanabilirler. Yine de burada dikkat edilmesi
gereken nokta Ģudur ki; niĢanlanma kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan niĢanlananın iĢlemi
yaparken yasal temsilcisinin iznine gerek yoktur, ancak bu halde sınırlı ehliyetsiz niĢanlanmanın mali
sonuçlarına bağlı olmayacaktır.
• Kesin Bir Evlenme Engelinin Olmaması: Kesin bir evlenme engeli niĢanlanma sözleĢmesini
geçersiz kılar. Burada Medeni kanundaki evlenme yasağına iliĢkin hüküm kıyasen uygulanmaktadır.
• Ahlak ve Adaba Aykırılık: Ahlak ve adaba aykırı niĢanlanma sözleĢmeleri de geçersizdir. Buna göre
kiĢinin evli iken yaptığı niĢanlanma sözleĢmesi geçersizdir.
DĠKKAT: NiĢanlanma bir akit olduğundan geciktirici ve bozucu Ģarta bağlanabilir. Buna göre kiĢinin
okulunu tamamladığında niĢanlılığının geçerli olacağına dair karĢı tarafla yaptığı anlaĢma geçerlidir.
NiĢanlanmanın Hükümleri
NiĢanlanma da bir iĢlem olduğundan kendisine hukuki sonuçlar bağlanmıĢtır.
• Sadakat ve Yardım Yükümlülüğü
• Soybağı Durumuna Etkisi: NiĢanlılık sırasında kadın hamile kalır ve doğum yaparsa çocuk babalık
davası yoluyla babaya bağlanabilir. Davayı ana da açabilir.
• Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: NiĢanlılardan birinin öldürülmesi halinde sağ kalan niĢanlı
öldürenden, ölüm nedeniyle müstakbel eĢ olma sıfatıyla uğradığı destekten yoksun kalma tazminatını
isteyebilir.
• Manevi Tazminat Davası: Sağ kalan niĢanlı niĢanlısını öldürenden manevi tazminat ta isteyebilir.
• ġahitlikten, Hakimlikten ve Hakemlikten Kaçınma: niĢanlılardan her biri diğerinin davasında
Ģahitlikten, hakimlikten ve hakemlikten kaçınabilir.
• Evlenme Mukavelesi Yapma: NiĢanlılar niĢanlılık süresince mal rejimine dair sözleĢme yapabilirler.
Bu sözleĢme hakim iznine bağlı değildir.
NiĢanlanmanın Sona Ermesi
• Evlenme ile niĢanlılık sona erer.
• Ölüm veya NiĢanlılığın Ġmkansız Hale Gelmesiyle: NiĢanlılardan birinin ölümü – ve hatta gaipliği –
niĢanlılığı kendiliğinden sona erdirir. Aynı zamanda niĢanlılardan birinin cinsiyet değiĢtirmesi de
niĢanlanmanın ve evlenmenin gerçekleĢmesini imkansız kılacağından iĢlem geçersiz olacaktır.
• Evlenme Engelinin Ortaya Çıkması: NiĢanlılardan birinin ayırt etme gücünün ortadan kalkması veya
niĢanlılardan birinin evlenmesi gibi haller kesin evlenme engeli olacağından niĢanlılık ortadan kalkar.
• Tarafların AnlaĢması: Tarafların niĢanlılığı sonlandırmalarına dair yaptıkları anlaĢmaya ikale denir.
Bu halde taraflar maddi veya manevi tazminat talep edemezler. Ancak hediyelerin iadesi talep
edilebilir.
• Bozucu ġartın GerçekleĢmesi. NiĢanlılık iliĢkisi bozucu Ģarta bağlanmıĢsa Ģartın gerçekleĢmesi
halinde niĢanlılık iliĢkisi ortadan kalkar.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 22


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• NiĢanı Bozma: Taraflar tek taraflı olarak da niĢanı bozabilirler. Bu haklı sebebe dayanabileceği gibi
haklı bir sebebe dayanmayabilir. Bir kiĢinin niĢanı bozmasındaki haklı sebepleri;
NiĢanın bozulmasında haklı bir sebebin mevcudiyetini hakim takdir eder.
KiĢinin kendi kusuruyla niĢanı bozması halinde ise haklı bir neden olmaksızın niĢanın
bozulması söz konusu olur. Yani niĢanın bozulması için kiĢinin haklı olmasına gerek yoktur.
NOT: KiĢilerin evlilik akdini bir sözleĢmeyle cezai Ģarta bağlamaları halinde evliliğin
gerçekleĢmemesi halinde bu cezai Ģart talep edilemez. Bu cezai Ģart ister haklı, isterse de haksız bir
sebeple niĢanı ortadan kaldırma da uygulanmaz.
NiĢanlanmanın Sona Ermesinin Sonuçları
• Maddi Tazminat: NiĢanı haksız yere bozan veya niĢanın bozulmasına kusuruyla yol açan
maddi tazminat ödeme yükümlülüğü altına girer. Burada istenebilecek zarar menfi zarardır. Yani
sözleĢmenin(evliliğin) gerçekleĢmemesi nedeniyle uğranılan zarar talep edilir. Dikkat ediniz niĢanın
bozulması halinde müspet zarar istenemez. Çünkü müspet zarar, borcun yerine getirilmemesinden
doğan zarardır. Oysa ki böyle bir durumda evlilik gerçekleĢmediğinden onun yaratacağı borç hiç
doğmaz, dolayısıyla bu borcun yerine getirilmemesinden doğan maddi zarar talep edilemez. Maddi
tazminat isteyebilmek için evlenmeye yönelik masrafların yapılması; örneğin mobilya alınması düğün
için masraf yapılması vb. gereklidir. Ayrıca bunların iyiniyetli olarak yapılması gerekir. KarĢı tarafın
rıza vermesi iyiniyeti gösterir. Yani niĢanın bozulmasında maddi tazminat istenebilmesinin koĢulları:
- NiĢanlanmanın tek taraflı irade beyanıyla sona erdirilmesi
- Maddi bir zararın mevcudiyeti
- Davalının niĢanın bozulmasında kusurunun olması
- Zararın niĢanın bozulmasından kaynaklanması
Tazminat davası niĢanın bozulmasından itibaren 1 yıllık zamanaĢımı süresi içinde açılabilir. Bu davayı
yalnızca niĢanlı kiĢi değil onun ana babası veya onlar gibi davrananlar da açabilir. Onlar da yaptıkları
harcamalar için tazminat talebinde bulunabilirler. Bunun yanında davalı olanlar ise kusurlu taraf veya
onun ölümü halinde mirasçılarıdır.
• Manevi Tazminat: NiĢanın bozulmasında kusuru olmayan taraf, kiĢilik haklarının karĢı tarafın kusuru
nedeniyle zarara uğradığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinde bulunabilir. Dikkat edilmesi gereken
nokta kiĢinin kusurunun daha az olması halinde dahi manevi tazminat talep edilemez. Manevi tazminat
talebi de niĢanın sona ermesinden baĢlayarak 1 yıl içinde açılmalıdır.
DĠKKAT: Hem maddi hem de manevi tazminat talep edebilmek için niĢanlılığın tek taraflı irade
açıklamasıyla sona erdirilmesi gerekir.
• Hediyelerin Ġadesi: NiĢanın bozulması halinde taraflar alıĢılmıĢın dıĢında olan hediyelerini
iade etmekle yükümlü olurlar. Hediyelerin iadesi için;
- Hediyenin niĢanlılık dolayısıyla verilmesi gereklidir.
- AlıĢılmıĢın dıĢında bir hediye olmalıdır.
- NiĢanlılık evlilik dıĢında bir yolla(ölüm, gaiplik, tek taraflı dönme vb.) sona ermiĢ olmalıdır.
- Hediyenin iadesini niĢanlı isteyebileceği gibi, ana – baba ve onlar gibi davrananlar da
isteyebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleĢme hükümleri uygulanır. Bu
halde iyiniyetli zenginleĢen elinde kalanı, kötüniyetli zenginleĢen ise tamamını vermekle yükümlü
olur.
NiĢanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle
zamanaĢımına uğrar.

EVLENME
Kanunda evlenmenin bir tanımı verilmese de doktrinde kabul edilen görüĢe göre evlilik ayrı
cinse mensup kiĢilerin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı kurmak üzere hukukun aradığı koĢullara
uygun olarak birleĢmeleridir. Bu birliktelik bir sözleĢmedir ki, hukukumuzda evliliğin bir müessese
değil, akit olduğu görüĢü hakimdir.
Evliliğin ġartları
•Maddi KoĢullar: Evlenmenin maddi koĢulları evlenme ehliyetinin olması ve evlenme engelinin
bulunmamasıdır.
- Evlenme Ehliyeti

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 23


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
- Evlenme YaĢı: Evlenme için kanunda üç farklı yaĢ öngörülmüĢtür. Normal erginlik yaĢı olan
18 yaĢı doldurmayla kiĢi diğer iĢlemleri tek baĢına yapabileceği gibi evlilik iĢlemini de tek
baĢına yapabilir. 17 yaĢı dolduranlar ise ana babalarının izni ile evlenebilirler. Bu olağan
evlenme yoluyla ergin olma halidir. Bu izin yazılı olmalıdır ve ana – baba birlikte vermelidir.
Bunun yanında çok önemli bir sebebin varlığı halinde 16 yaĢını dolduranlar mahkeme
kararıyla evlenebilirler. Hakim bu kararı vermeden önce ana-baba veya vasiyi dinleyebilir
ancak onların görüĢüne bağlı değildir.
- Ayırt Etme Gücü: Evlenecek kiĢiler ayrıt etme gücüne sahip olmalıdır. Aksi halde evlilikleri
butlanla hükümsüz olur.
- Yasal Temsilcinin Ġzni: Hem küçükler hem de kısıtlıların evlenebilmeleri için yasal
temsilcinin izni gereklidir. Eğer yasal temsilci halı bir neden olmadan evlenme izni
vermiyorsa bu durumda hakim karar verebilir. Ana veya babadan yalnızca birinin velayeti
altındaysa onun iznini alması yeterlidir.

DĠKKAT: Mahkemece ergin kılınmıĢ bir kiĢinin 17 yaĢını doldurması halinde yasal temsilcisinin
iznine ihtiyaç duymaz, çünkü artık velayet veya vesayet altında olmadığından yasal temsilcisi yoktur.
Buna karĢılık mahkemece ergin kılınan kiĢi 16 yaĢını doldurmuĢ ve evlenmek istiyorsa dahi hakim
iznini almalıdır. 15 yaĢını doldurmuĢ bir erginin(mahkemece ergin kılınmıĢ) evlenebilmesi ise
mümkün değildir.
NOT: Ayırt etme gücü olmayanlar yasal temsilcilerinin rızası olsa bile evlenme iĢlemi yapamazlar.
Evlenme Engelinin Bulunmaması: Evlenme engeli olanlar kural olarak evlenemezler. Evlenme
engelleri kesin evlenme engeli ve kesin olmayan evlenme engeli olarak ortaya çıkar. Kesin evlenme
engelleri;
- Hısımlık: Kanunda belirtilen bazı hısımların evlenmeleri yasaktır. Buna göre; AĢağıdaki
kimseler arasında evlenme yasaktır:
• Üstsoy ile altsoy arasında; kardeĢler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
• Kayın hısımlığı meydana getirmiĢ olan evlilik sona ermiĢ olsa bile, eĢlerden biri ile diğerinin
üstsoyu veya altsoyu arasında.
• Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eĢi arasında.

- Mevcut Evlilik: Mevcut evlilik varken ikinci kez evlenilemez. Evlenmek isteyen kiĢi eski
evliliğinin bittiğini ispatla yükümlüdür. Her nasıl olmuĢsa kiĢi evliyken yeni bir evlilik
yapmıĢsa yapılan evlilik butlanla hükümsüz olur. Ancak evliyken yeniden evlenen bir
kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermiĢse ve ikinci
evlenmede diğer eĢ iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez.
ÖRNEK: A, 1990 yılında resmi evlendirme görevlisi önünde yapılan törenle B ile evlenmiĢtir. A,
2008 yılında mevcut evliliği sona ermemiĢken her nasılsa K ile evlenmiĢse, K ile yapılan evlilik
butlanla hükümsüzdür. Ancak eğer K, A ile evlendiği esnada A’nın evli olduğunu
bilmiyorsa(iyiniyetliyse) ve A ile K’nin evliliğinin geçersizliği tespit edilmeden önce B ölmüĢse A ile
K’nin evliliği geçeçrli kabul edilir.
- Akıl Hastalığı: Akıl hastalığı olanlar ve bunun evlenme engeli olduğu sağlık raporuyla tespit
edilenler evlenemezler.
Yukarıdaki haller kesin evlenme engelleridir. Bu haller dıĢında kesin olmayan evlenme engelleri de
mevcuttur. Bu hallerde evlilik baĢvurusunun reddedilmesi gerekir ancak evlilik bu engele rağmen
kurulmuĢsa da geçersiz olmayacaktır. Kesin olmayan evlenme engelleri;
- Kadın Ġçin Ġddet (Bekleme) Süresi: Evlilik sona ermiĢse, kadın, evliliğin sona ermesinden
baĢlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez. Doğurmakla süre biter. Kadının önceki
evliliğinden gebe olmadığının anlaĢılması veya evliliği sona eren eĢlerin yeniden birbiriyle
evlenmek istemeleri hâllerinde mahkeme bu süreyi kaldırır. Genel itibariyle soy karıĢıklığını
engellemek için böyle bir süre öngörülmüĢtür. Ancak her nasılsa kadın bu süre içinde baĢka
bir erkekle evlenmiĢse dahi o evlilik geçersiz sayılmayacaktır.
- Hastalık: Medeni kanunda akıl hastalığı evlenme engeli olarak sayılırken diğer hastalıklardan
bahsedilmemektedir. Ancak Umumi Hıfzısıhha Kanununda bel soğukluğu, frengi, cüzam gibi
hastalıkları olanların evlenemeyecekleri belirtilmiĢtir. Ancak bu durumda olanların evlense
dahi evlilikleri geçersiz olmayacaktır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 24


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• ġekli KoĢullar
Evlenmenin Ģekli koĢulları üç grupta toplanabilir. Bu haller evlenme törenine hazırlık aĢaması,
evlenme töreni ve evlenmeden sonraki iĢlemlerdir. EĢler evlenme töreni için eĢlerden birinin oturduğu
yerin evlendirme görevlisine birlikte baĢvururlar. Evlenecek kiĢiler ayrı yerlerde oturuyorlarsa birinin
oturma yerinde bulunan evlendirme görevlisine birlikte baĢvururlar. Evlenme görevlileri belediyenin
bulunduğu yerde belediye baĢkanı veya görevlendireceği kiĢi, köylerde ise muhtarlardır. Ġl veilçe
müftüleri ve il ve ilçe nüfus müdürleri ĠçiĢleri bakanlığının yetkilendirmesi ile nikah kıyabilirler.
BaĢvuru yazılı veya sözlü yapılabilir. BaĢvuruda olması gereken belgeler; erkek ve kadından her
birinin nüfus cüzdanı ve nüfus kayıt örneği, önceki evliliği sona ermiĢ ise buna iliĢkin belgeyi, küçük
veya kısıtlı ise ayrıca yasal temsilcisinin imzası onaylanmıĢ yazılı izin belgesini ve evlenmeye engel
hastalığının bulunmadığını gösteren sağlık raporudur.
Evlendirme memuru, evlenme baĢvurusunu ve buna eklenmesi gereken belgeleri inceler.
BaĢvuruda bir noksanlık görürse bunu tamamlar veya tamamlattırır. BaĢvurunun usulüne uygun olarak
yapılmadığı veya evleneceklerden birinin evlenmeye ehil olmadığı ya da evlenmeye yasal bir engel
bulunduğu anlaĢılırsa, evlenme baĢvurusu reddolunur ve durum evleneceklere yazıyla hemen bildirilir.
Evleneceklerden her biri evlendirme memurunun ret kararına karĢı mahkemeye baĢvurabilir. Ġtiraz,
evrak üzerinde incelenip kesin karara bağlanır. Ancak, mutlak butlan sebeplerinden birinin
bulunduğuna iliĢkin ret kararlarına karĢı açılan davalar, basit yargılama usulüyle görülür.
Evlendirme memuru, evlenme koĢullarının varlığını tespit ederse veya ret kararı mahkemece
kaldırılırsa, evleneceklere evlenme gün ve saatini bildirir veya isterlerse evlenme izni belgesini verir.
Evlenme izni belgesi, verildiği tarihten baĢlayarak altı ay içinde evleneceklere herhangi bir evlendirme
memuru önünde evlenebilme hakkı sağlar. Evlenme koĢullarının bulunmadığının anlaĢılması veya
belgelerin verilmesinden baĢlayarak altı ayın geçmesi hâlinde, evlendirme memuru evlenme törenini
yapamaz. Evlenme töreni, evlendirme dairesinde evlendirme memurunun ve ayırt etme gücüne sahip
ergin iki tanığın önünde açık olarak yapılır. Ancak, tören evleneceklerin istemi üzerine evlendirme
memurunun uygun bulacağı diğer yerlerde de yapılabilir.
DĠKKAT: Kural olarak evlenme töreni için iki Ģahit gereklidir. Ancak Ģahitler olmadan da yapılsa
evlilik iĢlemi geçerli sayılır.
Evlenme iradesini eĢler karĢılıklı olarak açıklamalıdır. Ayrıca iradelerin karĢılıklı olarak ve bizzat
açıklanması gerekir. Temsilci aracılığıyla evlenmek mümkün değildir.
Evlendirme memuru, evleneceklerden her birine birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini
sorar. Evlenme, tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda oluĢur. Memur, evlenmenin
tarafların karĢılıklı rızası ile kanuna uygun olarak yapılmıĢ olduğunu açıklar.
Evlenme töreni biter bitmez evlendirme memuru eĢlere bir aile cüzdanı verir. Aile cüzdanı
gösterilmeden evlenmenin dinî töreni yapılamaz.
DĠKKAT: Evlenmenin geçerli olması dinî törenin yapılmasına bağlı değildir.

EVLĠLĠĞĠN SONA ERMESĠ


Doğal Yollarla Sona Erme
• EĢlerden Birinin Ölümü: EĢlerden birinin ölümü veya ölüm karinesine hükmedilmesi halinde evlilik
kendiliğinden sona erer. Ölüm anında evlilik sona ererken; ölüm karinesine hükmedilmesi halinde
olayın gerçekleĢtiği an itibariyle evlilik birliği ortadan kalkmıĢ olur.
• EĢlerden Birinin Gaipliği: EĢlerden birinin gaipliğine karar verilmesi halinde evlilik birliği
kendiliğinden sona ermez. EĢin evlilik birliğinin feshini gaiplik talebiyle birlikte veya daha sonrasında
talep etmesi gerekir. EĢi gaip olan onunla olan evliliğini sona ermedikçe yeniden evlenemez.
Kaybolanın eĢi evliliğin feshini, gaiplik baĢvurusuyla birlikte veya ayrıca açacağı bir dava ile
isteyebilir. Ayrı bir dava ile evliliğin feshi, davacının yerleĢim yeri mahkemesinden istenir.
• EĢlerden Birinin Cinsiyet DeğiĢtirmesi: Evli kiĢiler kural olarak cinsiyet değiĢtiremezler. Ancak
eĢlerden birisi cinsiyet değiĢtirmiĢse evlilik kendiliğinden sona erer.
EVLENMENĠN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ
1. Evlenmenin Yokluğu
Bir hukuki iĢlemin kurucu unsurlarının bulunmaması halinde iĢlem kurulmamıĢ sayılır. Buna
göre evlilik birliğinin kurulması için gerekli olan unsurlardaki eksiklik evliliği yok hükmünde kılar.
Evliliğin yokluğunun dava bile edilmesine gerek yoktur. Ancak yokluğun tespiti dava edilebilir.
Hakim durumu re’sen dikkate alır. Yokluğa sebep olacak durumlar aĢağıda belirtilmiĢtir;

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 25


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
a) evlenmenin aynı cinsten iki kiĢi arasında yapılmıĢ olması
b) evlenmenin resmi memur önünde yapılmamıĢ olması
c) taraflardan birinin iradesini açıklamamıĢ olması
d) hazır olmayanlar arası evlilik
2. Evlenmenin Butlanı
Bir iĢlemin kanunun öngördüğü geçerlilik Ģekillerini barındırmaması halinde iĢlem butlanla geçersiz
olur. Batıl bir evlilik ancak hâkimin kararıyla sona erer. Yokluktan farklı olarak butlan halinde
evliliğin geçersizliği mahkemece tespit edilir. Butlan hali mutlak butlan ve nisbi butlan hali olarak
ikiye ayrılır.
Mutlak Butlan Sebepleri
Evlilik halinin kurucu unsurları tam olmakla birlikte geçerlilik Ģartlarındaki eksiklik sonucunda
evliliğin gerçekleĢmesi halinde evlilik mutlak butlanla geçersiz olur. AĢağıdaki hâllerde evlenme
mutlak butlanla batıldır:
1. EĢlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
2. EĢlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,
3. EĢlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
4. EĢler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.
Diğer butlan hallerinden farklı olarak evliliğin butlanını herkes ileri süremez. Mutlak butlan davası,
Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen açılabileceği gibi ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir. Fakat
bazı hallerde dava açma hakkı sınırlanır veya kalkar: ġöyle ki;
- Sona ermiĢ bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen dava edilemez; fakat her
ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir.
- Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileĢmiĢ olması durumlarında
mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileĢen eĢ
açabilir.
- Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona
ermiĢse ve ikinci evlenmede diğer eĢ iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar verilemez.
Örneğin ayırt etme gücü olmayan bir kiĢinin yaptığı satıĢ sözleĢmesi butlanla geçersizdir ve bu
geçersizliği hakim tespit ederse resen dikkate alır. Ancak ayırt etme gücü olmayan bir kiĢinin yaptığı
evliliğin geçersizliği ileri sürülmedikçe hakim tarafından resen dikkate alınmaz, ileri sürülmesi
gerekir.
Nisbî Butlan Sebepleri
Nisbi butlan hallerinin mevcudiyeti halinde evliliğin iptalini dava etmek gereklidir.
aa) Ayırt Etme Gücünden Geçici Yoksunluk: Evlenme sırasında geçici bir sebeple ayırt etme
gücünden yoksun olan eĢ, evlenmenin iptalini dava edebilir.
bb) Ġrade Bozukluğu halleri (yanılma– aldatma – korkutma). Fakat mala yönelik korkutma evlenmenin
iptalini talep hakkı vermez. Zira medeni kanun uyarınca; kendisinin veya yakınlarından birinin hayatı,
sağlığı veya namus ve onuruna yönelik pek yakın ve ağır bir tehlike ile korkutularak evlenmeye razı
edilmiĢ eĢ, evlenmenin iptalini dava edebilir.
cc) Yasal Temsilcinin Ġzninin Bulunmaması: Küçük veya kısıtlı, yasal temsilcisinin izni olmadan
evlenirse, izni alınmayan yasal temsilci evlenmenin iptalini dava edebilir.
Fakat bu suretle evlenen kimse sonradan onsekiz yaĢını doldurmak suretiyle ergin olur, kısıtlı
olmaktan çıkar veya karı gebe kalırsa evlenmenin iptaline karar verilemez.
Butlan Kararının Sonuçları
a) Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar
bile evlilik içinde doğmuĢ sayılırlar.
Çocuklar ile ana ve baba arasındaki iliĢkilere boĢanmaya iliĢkin hükümler uygulanır.
b) Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eĢ bu evlenme ile kazanmıĢ
olduğu kiĢisel durumunu korur.
EĢler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boĢanmaya iliĢkin
hükümler uygulanır.
c) Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmıĢ olan davayı
sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaĢılan sağ kalan eĢ, yasal
mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmıĢ olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları
da kaybeder. (önemli).

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 26


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
d) Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boĢanmaya iliĢkin hükümler
uygulanır.
BOġANMA
Evlilik birliğinin eĢler hayatta iken butlan sebeplerinden herhangi biri olmaksızın hakim
kararıyla sona erdirilmesine boĢanma denir. Evlilik birliğinin kurulması eĢlerin serbest iradesine
dayanırken, evlilik birliğinin sona ermesi eĢlerin irade serbestisine dayanmaz. Bu açıdan boĢanma
ancak mahkeme kararıyla ve geçerli sebepler mevcutsa gerçekleĢir.
BoĢanma Nedenleri
a. BoĢanmanın Özel Sebepleri: Kanunda sayılan boĢanma sebepleridir. Bunlardan zina, hayata kast ve
pek kötü ve onur kırıcı davranıĢ ve terk mutlak boĢanma sebebidir.
• Zina: EĢlerden birinin kendi eĢi haricinde biriyle kusurlu olarak cinsel iliĢkiye girmiĢ olması
halinde diğer eĢ boĢanma davası açabilir. Diğer eĢ öğrenmeden itibaren 6 ay ve herhalde zinanın
gerçekleĢmesinden itibaren 5 yıl içinde zina sebebiyle boĢanma davası açabilir. Ancak bu süre içinde
dava açılmazsa kiĢinin dava açma hakkı düĢer, affetmiĢ sayılır. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Af,
dava süresi içinde gerçekleĢmiĢse bile dava hakkı düĢer.
ÖRNEK: A, eĢi B’nin zina yaptığını olaydan itibaren 1 ay sonra öğrenmiĢ ancak eĢini çok sevdiğinden
ve bir kaçamaktır düĢüncesiyle göz yumarak onu affetmiĢtir. A, iki ay sonra eĢine baĢka bir sebepten
kızmıĢsa zina sebebini ileri sürerek boĢanma davası açamaz. Her ne kadar boĢanma davası açmak için
süre geçmemiĢ olsa da kiĢi eĢini affetmiĢse dava hakkını yitirmiĢ sayılır.
• Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur kırıcı DavranıĢ: Bir eĢin diğerini dövmesi, baĢkalarının yanında
küçük düĢürmesi, hakaret etmesi veya sürekli kötü davranması gibi pek kötü – onur kırıcı davranıĢları
mevcutsa veya eĢlerden birisi diğerinin hayatına kastetmiĢse diğer eĢ durumu öğrenmeden itibaren 6
ay ve herhalde olaydan itibaren 5 yıl içinde boĢanma davası açabilir. Büre süre sonunda dava açma
hakkı ortadan kalkar. Ayrıca süre içinde gerçekleĢen af dava hakkını düĢürür.
• Suç ĠĢleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme: EĢlerden biri yüz kızartıcı suç iĢlerse veya haysiyetsiz hayat
sürerse diğer eĢ boĢanma davası açabilir. Ancak eĢlerden ikisi de haysiyetsiz hayat sürer veya suç
iĢleyerek hayat sürerse boĢanma davası açamazlar. Yine önemli nokta Ģudur ki bu davanın açılması
süreye tabi değildir. Keza medeni kanunda “EĢlerden biri küçük düĢürücü bir suç iĢler veya
haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaĢaması diğer eĢten beklenemezse,
bu eĢ her zaman boĢanma davası açabilir” diyerek davanın her zaman açılabileceği belirtilmiĢtir.
• Terk: EĢlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla
diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay
sürmüĢ ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar
sonuçsuz kalmıĢ ise; terk edilen eĢ, boĢanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye
zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eĢ de terk etmiĢ sayılır.
Davaya hakkı olan eĢin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden
eĢe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında
uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boĢanma davası açmak için belirli
sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe
dava açılamaz.
DĠKKAT: Dikkat etmek gerekirse terk sebebiyle boĢanma davası açmak için en erken ne kadar süre
sonra ihtar çekilmeli derse sorunun cevabı 4 ay sonra olacaktır. Ancak terk sebebiyle boĢanma kaç ay
sonra gerçekleĢir diye soruda gelirse cevap 6 ay sonra olacaktır. Peki terkten 8 ay sonra ihtar çekilirse
dahi iki beklenmeli midir? Burada cevabımız evet olacaktır. Bu halde boĢanma terkten itibaren en az
10 ay sonra gerçekleĢir.
• Akıl Hastalığı: EĢlerden biri evlendikten sonra akıl hastası olursa ve bu yüzden ortak hayat çekilmez
hale gelirse diğer eĢ hastalığın geçmesi mümkün gözükmüyorsa – ki bu sağlık raporuyla
ispatlanmalıdır – boĢanma davası açabilir. Bu davanın açılması da süreye bağlı değildir.
b. BoĢanmanın Genel Sebepleri
BoĢanmanın genel sonuçları temel olarak üç farklı halde karĢımıza çıkar. Bu haller;
• Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması: Evlilik birliği eĢler için sürdürülemeyecek noktaya varmıĢsa
bu halde eĢlerden her bir boĢanmak için dava açabilir. Örneğin eĢler arası dünya görüĢlerinde temelden
farklılık olması evlilik birliğinin temelden sarsılması olarak nitelendirilebilir. Ancak davayı açacak
olan eĢin kusurunun daha ağır olduğu itirazı yapılmamıĢ olması Ģartı da aranır. Bu durum her ne kadar
kanunda itiraz olarak belirtilse de kanunun sağladığı bir haktan yararlanma olduğundan durum def’i

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 27


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
niteliğindedir. Görüldüğü gibi davacı eĢin daha fazla kusuru olduğu gerekçesiyle boĢanmak istememek
diğer eĢin hakkıdır. Ancak boĢanma davasını açan eĢ daha fazla kusurlu olsa bile artık evliliğin
devamının diğer eĢ ve çocuklar açısından bir yararı yoksa eĢin def’i hakkını hakim göz önünde
tutmayabilir.
ÖRNEK: A ve B evlendikten sonra ayrı yaĢamaya karar vermiĢ ve ayrı yaĢamaya baĢlayalı 10 yıl
geçmiĢtir. Bu arada B baĢka birisiyle birlikte olmuĢ ve bu birlikteliğinden çocuğu olmuĢsa B boĢanma
davası açtığında A’nın zamanında B’nin daha kusurlu olduğu ve bu nedenle boĢanmak istemediği
def’ini ileri sürmesi dürüstlük kuralına aykırı olacaktır. Dolayısıyla hakim bu durumda boĢanmaya
karar verebilir.
• EĢlerin BoĢanma Konusunda AnlaĢmıĢ Olmaları: EĢler boĢanma konusunda anlaĢmıĢlarsa da
boĢanabilirler. Ancak bu durum evlilik birliğinin temelden sarsılması Ģartını geçersiz kılmaz. Ancak
eĢlerin anlaĢması bu konuda karine sayılıp hakime ayrıca araĢtırma yetkisi vermez. AnlaĢmalı
boĢanmanın gerçekleĢmesi için Ģu Ģartlar aranır;
- Evlilik en az bir yıl sürmüĢ olmalıdır,
- BoĢanmak için eĢlerin birlikte baĢvurmaları veya eĢlerden birinin bu iddiayla açtığı davayı
diğer eĢin kabul etmesi,
- Hakimin eĢleri dinlemiĢ olması ve tarafların bu konudaki iradelerini kendilerinin vermiĢ
olduğuna kanaat getirmiĢ olmaları,
- Tarafların boĢanmanın mali sonuçları ve çocukların durumuyla ilgili anlaĢmıĢ bulunmaları ve
hakimin bunu uygun bulması gereklidir. Hakim tarafların anlaĢmaları üzerinde değiĢiklik
öngörebilir. Bu durumda ancak bu değiĢiklikleri kabul ederse hakim boĢanmaya karar
verebilir.
• MüĢterek Hayatın Kurulamaması: Taraflardan birinin açmıĢ olduğu boĢanma davası reddedilmesine
rağmen üç yıl boyunca eĢler müĢterek bir hayatı kuramamıĢsa – taraflar bir araya gelememiĢse hakim
taraflardan birinin talebi üzerine boĢanmaya karar verebilir.
BoĢanma Davası
BoĢanma davası açma hakkı olan taraf dilerse boĢanma dilerse ayrılık talep edebilir. Hakim
taraflar boĢanma istese bile boĢamama kararı veya ayrılığa hükmedebilir. Ancak ayrılığa
hükmedilebilmesi için de boĢanma sebeplerinin mevcudiyeti gerekir. Hakim ayrılığa bir ile üç yıl
arasında hükmedebilir. Bu süreçte tarafların evliliği devam eder. Sürenin baĢlangıcı ayrılık kararının
kesinleĢmesi anıdır. Bunun yanında eĢlerden birinin boĢanmaya değil de ayrılığa karar verilmesini
istemesi halinde hakim ayrılığa karar verir. Ancak hakim ayrılığa karar vermiĢ ve eĢler bir araya
gelmemiĢse boĢanma davası açabilirler. BoĢanma sonucunda evlilik birliği ortadan kalkar.
BoĢanma davası kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu nedenle sınırlı ehliyetsizler bile izne
ihtiyaç olmadan bu davayı açabilirler. Tam ehliyetsizlerin de kiĢilik hakları zedeleniyorsa onlar adına
da yasal temsilcileri dava açabilirler. Dava eĢlerden birinin yerleĢim yeri veya davadan önce son altı
ayda oturdukları yer asliye hukuk mahkemesi(aile mahkemesi) dir.
Hakimin boĢanma davasında izleyeceği usül aĢağıdaki gibidir;
1. Hâkim, boĢanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe,
bunları ispatlanmıĢ sayamaz.
2. Hâkim, bu olgular hakkında gerek re'sen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.
3. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz.
4. Hâkim, kanıtları serbestçe takdir eder.
5. BoĢanma veya ayrılığın fer'î sonuçlarına iliĢkin anlaĢmalar, hâkim tarafından onaylanmadıkça
geçerli olmaz.
6. Hâkim, taraflardan birinin istemi üzerine duruĢmanın gizli yapılmasına karar verebilir.
Dava süresince hakim geçici tedbirler alabilir. Buna göre hakim;
• EĢlerin geçinmesi ve barınması için taraflardan birinin diğerine nafaka vermesine karar verebilir. Bu
nafakaya tedbir nafakası denir. EĢlerden hangisinin evde kalacağına hakim karar verir. Dikkat ediniz
tedbir nafakası verilirken davayı kimin açtığı ya da kimin kusurlu olduğu önem arz etmez. Önemli
olan mali güçlerdir.
• Çocukların bakımına iliĢkin tedbiler alabilir. Bu açıdan çocuğa nafaka bağlanmasına karar verebilir.
Buna iĢtirak nafakası denir. Çocuğun kimin yanında kalacağını da hakim belirler. BoĢanma davası
bitene kadar her iki eĢ de velayet hakkına sahiptir.
• EĢlerin mallarının yönetimine iliĢkin tedbir de alabilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 28


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
BoĢanmanın Sonuçları
BoĢanmanın sonuçlarının bazılarını hakim kararında belirtir, bazı hallerde ise hakim hiç
kararında belirtmesine gerek yoktur. Hakimin kararında sonuçlarını belirtmesine gerek olmayan haller
aĢağıdaki gibidir;
• EĢler boĢanmayla birbirlerinin mirasçısı olma özelliğini yitirirler. Dava devam ediyorken davacı eĢ
ölürse davacının mirasçıları davaya devam edebilir. Davacı eĢin mirasçısı sağ kalan eĢin kusuru
nedeniyle boĢanmanın gerçekleĢtiğini ispat ederse sağ kalan eĢ mirasçı olamaz.
• EĢlerden birinin ölüme bağlı tasarrufla diğer eĢe bir kazandırmada bulunmuĢsa boĢanmayla bu
ortadan kalkar. Ancak boĢanma davası devam ederken eĢ ölmüĢse ölüme bağlı tasarruf kendiliğinden
sona ermez.
• EĢler arasındaki mal rejimi sözleĢmesi hükümleri kendiliğinden ortadan kalkar. Mal rejimi
hükümlerince mallar tasfiyeye gider. Kadın boĢanmayla evlenmeden önceki soyadını yeniden alır.
Ancak kadın evlenmeden önce dul ise hakimden bekarlık soyadını taĢımasına müsaade etmesini
isteyebilir. Kadının, boĢandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya
bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hâkim, kocasının soyadını taĢımasına izin verir.
Koca, koĢulların değiĢmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
• BoĢanma kararı vatandaĢlığa veya ergin kılınmaya etkisi olmaz. Yani kiĢi evlenmeyle kazandığı
vatandaĢlığı veya erginliği kiĢi boĢanmayla kaybetmez.
• BoĢanmadan sonra kadın için üç yüz günlük evlenme yasağı öngörülmüĢtür.

Yukarıdaki haller hakimin ayrıca karara bağlaması gerekmeyen boĢanma sonuçlarıdır. Bunun
yanında hakim boĢanmayla ilgili bazı durumları re’sen düzenlemek zorundadır. Hakim çocukların
durumunu re’sen düzenlemek zorundadır. Bu konuda ana babanın değil çocuğun menfaati öncelikli
kriter olmalıdır. Bu anlamda velayet bırakılmayan eĢin iĢtirak nafakasına hükmedebilir. Bu ödeme
irat(gelir) Ģeklinde olabilir. Zaman içinde hakimin durum ve Ģartların değiĢmesi nedeniyle bunu da
değiĢtirebilir.
Hakim ayrıca talep üzerine maddi ve manevi tazminata ve nafakaya hükmedebilir. Mevcut veya
beklenen menfaatleri boĢanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu
taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Dolayısıyla maddi tazminat isteyebilmenin Ģartları;
• BoĢanmada kusuru daha az olan veya kusursuz olan taraf maddi tazminat isteyebilir,
• Tazminat ödeyecek taraf kusurlu olmalı
• Tazminat isteyenin zararının boĢanma yüzünden doğması gereklidir.
BoĢanmaya sebep olan olaylar yüzünden kiĢilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan
diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Buna göre
manevi tazminat istemek için aĢağıdaki Ģartların mevcudiyeti aranır;
• KiĢinin kiĢilik hakkı saldırıya uğramalıdır,
• Diğer tarafın kusuru boĢanmaya sebep olmalıdır.
• KiĢinin manevi zararı olmalıdır.
DĠKKAT: BoĢanmada kusuru olan eĢ manevi tazminat talebinde bulunamaz. Ancak boĢanmada daha
az kusurlu olan maddi tazminat talebinde bulunabilir. Bunun yanında manevi tazminatın talep
miktarından daha fazla bir miktarda tazminata hükmedilmez.
Nafaka: BoĢanma yüzünden yoksulluğa düĢecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koĢuluyla geçimi
için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru
aranmaz. Kusuru daha az olan tarafın nafaka ödenmesine hükmedilmez. Ancak her iki eĢ de
kusursuzsa nafakaya hükmedilebilir.
Maddi tazminat ve nafakanın düzenli aralıklarla, irat Ģeklinde ödenmesi mümkünken manevi
tazminat irat, yani gelir Ģeklinde ödenemez.
DĠKKAT: Manevi tazminat irat – gelir Ģeklinde ödenemez.
Bazı hallerde irat kesilebilir. Bu haller aĢağıdaki gibidir;
• Ġrat alacaklısı veya borçlusu ölmüĢse
• Ġrat alacaklısının yoksulluğu ortadan kalkmıĢsa
• Ġrat alacaklısı yeniden evlenmiĢse
• Ġrat alacaklısı haysiyetsiz hayat sürüyorsa
• Ġrat alacaklısı fiilen evliymiĢ gibi yaĢıyorsa

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 29


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
DĠKKAT: Ġradın kesilmesinin hakim kararıyla olması gerektiği kanunda düzenlenmemiĢtir. Ancak
tarafların mali gücünün değiĢmesi halinde iradın yeniden düzenlenebileceği kanunda düzenlenmiĢtir.
Manevi tazminat davası boĢanmadan sonra açılıyorsa dava yeri boĢanma kararı veren mahkemedir.
Nafaka ile ilgili açılan davada ise yetkili mahkeme alacaklının yerleĢim yeri mahkemesidir. BoĢanma
davasından sonra açılacak bu davalar boĢanma kararının kesinleĢmesinden itibaren bir yıllık
zamanaĢımına tabidir.
EDĠNĠLMĠġ MALLARA KATILMA
EdinilmiĢ mallara katılma rejimi, edinilmiĢ mallar ile eĢlerden her birinin kiĢisel mallarını
kapsar. Buna göre eĢlerin edinilmiĢ malları ölüm veya boĢanma veya evliliğin sona ermesi sebebiyle
eĢler arasında artık değere katılma yoluyla paylaĢılır. KiĢisel mallarsa bu hallerde de kiĢinin kendi
malı kabul edilir. EdinilmiĢ mal, her eĢin bu mal rejiminin devamı süresince karĢılığını vererek elde
ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eĢin edinilmiĢ malları özellikle Ģunlardır:
● ÇalıĢmasının karĢılığı olan edinimler,
● Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluĢlarının veya personele yardım amacı ile
kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
● ÇalıĢma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
● KiĢisel mallarının gelirleri,
● EdinilmiĢ malların yerine geçen değerler.
KiĢisel mallar ise ölüm, boĢanma ve diğer yollarla evlilik sona erdiğinde artık değere
katılınılacak eĢya ve malvarlığı kapsamına girmez. Bu mallar kiĢinin kendi mallarıdır. AĢağıda
sayılanlar, kanun gereğince kiĢisel maldır:
● EĢlerden birinin yalnız kiĢisel kullanımına yarayan eĢya,
● Mal rejiminin baĢlangıcında eĢlerden birine ait bulunan veya bir eĢin sonradan miras yoluyla
ya da herhangi bir Ģekilde karĢılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
● Manevî tazminat alacakları,
● KiĢisel mallar yerine geçen değerler.
SözleĢmeye göre
KiĢisel malların geliri kural olarak edinilmiĢ maldır. Örneğin bir kiĢinin evlenmeden önce
kendisinin aldığı evi kiĢisel malıdır. Ancak buradan evlendikten sonra elde edilen gelir kiĢisel maldır.
Ancak eĢler, mal rejimi sözleĢmesiyle kiĢisel malların gelirlerinin edinilmiĢ mallara dahil
olmayacağını da kararlaĢtırabilirler. Yine eĢler, mal rejimi sözleĢmesiyle, bir mesleğin icrası veya
iĢletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiĢ mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin
kiĢisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Bunlar dıĢındakiler kanunda emredicidir ve kiĢisel malın
edinilmiĢ mal; edinilmiĢ malın kiĢisel mal olma imkanı yoktur.
Belirli bir malın eĢlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle
yükümlüdür. EĢlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eĢin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiĢ mal kabul edilir.
SOYBAĞI
a. Soybağının Ana ve Baba ile Kurulması ve Soybağının Reddi
Dar anlamda soy bağı çocukla, ana ve baba arasındaki bağı ifade eder. GeniĢ anlamda soy bağı
kavramı ise birbirleriyle kan bağı ile bağlı olanlar arasındaki iliĢkiyi ifade eder.
Ana ile soy bağı doğumla veya hakim kararıyla ortaya çıkar. Ana ile çocuk arasında hakim
kararıyla soy bağı evlatlık iliĢkisiyle kurulur.
Baba ile soy bağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hakim kararıyla yani evlat edinme yoluyla
kurulur. Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden baĢlayarak üçyüz gün içinde doğan
çocuğun babası kocadır. Bu süre geçtikten sonra doğan çocuğun kocaya bağlanması, ananın evlilik
sırasında gebe kaldığının ispatıyla mümkündür. Kocanın gaipliğine karar verilmesi hâlinde üç yüz
günlük süre, ölüm tehlikesi veya son haber tarihinden iĢlemeye baĢlar. Kadın boĢandıktan sonra her
nasıl olmuĢsa üç yüz gün içinde yeni evlilik yapmıĢ ve bu sürede bir çocuk doğmuĢsa iki karine çatıĢır
ki burada çocuğun babası ikinci eĢ yani mevcut evliliğin olduğu eĢ kabul edilir.
Soybağının babayla kurulması genel itibariyle bir karineye dayanır. Ancak babalık karinesi adi
bir karinedir. Buna göre evlilik içinde doğan ya da evlilik bittikten sonra üçyüz gün içinde doğan
çocuğun babası kocadır. Ancak çocuk gerçekten, ananın baĢka birisiyle olan birlikteliğinden olmuĢ
olabilir. ĠĢte bu halde o çocukla koca arasında görülen soy bağı iliĢkisi geçerli değildir. ĠĢte nüfusta var

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 30


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
olduğu görülen soybağı iliĢkisinin yanlıĢ olduğuna iliĢkin açılan dava soybağının reddi davasıdır.
Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava ana ve çocuğa karĢı
açılır. Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karĢı açılır.
Çocuk evlilik içinde ana rahmine düĢmüĢse davacı, kocanın baba olmadığını ispat etmek
zorundadır. Evlenmeden baĢlayarak en az yüzseksen gün geçtikten sonra ve evliliğin sona ermesinden
baĢlayarak en fazla üçyüz gün içinde doğan çocuk evlilik içinde ana rahmine düĢmüĢ sayılır.
Çocuk, evlenmeden önce veya ayrı yaĢama sırasında ana rahmine düĢmüĢse, davacının baĢka
bir kanıt getirmesi gerekmez. Ancak, gebe kalma döneminde kocanın karısı ile cinsel iliĢkide
bulunduğu konusunda inandırıcı kanıtlar varsa, kocanın babalığına iliĢkin karine geçerliliğini korur.
Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada baĢka bir erkek ile
cinsel iliĢkide bulunduğunu öğrendiği tarihten baĢlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır. Çocuk,
ergin olduğu tarihten baĢlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır. Gecikme haklı bir
sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte iĢlemeye baĢlar.
DĠKKAT: Türk Medeni Kanunun 286. maddesinde yer alan babanın soybağının reddine iliĢkin
açacağı davanın hak düĢürücü süresi için belirtilen “ doğumdan itibaren herhalde 5 yıl içinde dava
açılmak zorundadır” ibaresi Anayasa Mahkemesi’nin 25/06/2009 tarihli ve 2008/30 esas numaralı ve
2009/96 sayılı kararıyla iptal edilmiĢtir. Dolayısıyla dava açabilme süresi ancak öğrenmeden itibaren
öngörülen süreye tabidir.
Çocuk evliliğin sona ermesinden baĢlayarak üçyüz gün içinde doğmuĢ ve ana da bu arada
yeniden evlenmiĢ olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır. Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca
baba sayılır.
Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da
sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde kocanın altsoyu, anası, babası veya
baba olduğunu iddia eden kiĢi, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü
kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden baĢlayarak bir yıl içinde
soybağının reddi davasını açabilir. Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının
kendisine tebliğinden baĢlayarak bir yıl, her hâlde doğumdan baĢlayarak beĢ yıl içinde
soybağının reddi davasını açar. Kocanın açacağı soybağının reddi davasına iliĢkin hükümler
kıyas yoluyla uygulanır. O halde soybağının reddi davası açabilecekler;
• Koca
• Çocuk,
• Kocanın alt soyu, ana veya babası(Kocanın gaipliği veya ölümü veya ayırt etme
gücünü yitirmesi halinde)
• Baba olduğunu iddia eden kiĢi
Evlilik dıĢında doğan çocuk, ana ve babasının birbiriyle evlenmesi hâlinde kendiliğinden
evlilik içinde doğan çocuklara iliĢkin hükümlere tâbi olur. EĢler, evlilik dıĢında doğmuĢ olan ortak
çocuklarını, evlenme sırasında veya evlenmeden sonra, yerleĢim yerlerindeki veya evlenmenin
yapıldığı yerdeki nüfus memuruna bildirmek zorundadırlar. Bildirimin yapılmamıĢ olması, çocuğun
evlilik içinde doğan çocuklara iliĢkin hükümlere tâbi olmasını engellemez. Daha önce tanıma veya
babalığa hükümle soybağı kurulmuĢ çocukların ana ve babası birbiriyle evlenince, nüfus memuru
re'sen gerekli iĢlemi yapar.
Ana ve babanın yasal mirasçıları, çocuk ve Cumhuriyet savcısı sonradan evlenme yoluyla
soybağının kurulmasına itiraz edebilirler. Ġtiraz eden, kocanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür.
Çocuğun altsoyu da, çocuğun ölmüĢ ya da ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiĢ olması
hâlinde itiraz hakkına sahiptir.
b. Tanıma
Tanıma, babanın evlilik dıĢında doğan çocuğuyla soybağının kurulmasını sağlayan tek taraflı
irade açıklamasıyla oluĢan bir iĢlemdir. Bu açıdan tanıma yenilik doğurucu nitelikte bir iĢlemdir. ĠĢlem
tek taraflı irade açıklaması olduğundan çocuğun kabulüne gerek yoktur.
Tanıma iĢlemi bir çok aile hukukuna özgü iĢlem gibi kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir haktan doğup
kiĢiden baĢkasının kullanabilmesi mümkün değildir. Tanıyanın ayırt etme gücünün bulunması gerekir.
Tanıyan küçük veya kısıtlıysa(sınırlı ehliyetsizse) yasal temsilcisinin(veli veya vasi) izni gereklidir.
Tanıma, babanın, nüfus memuruna veya mahkemeye yazılı baĢvurusu ya da resmî senette
veya vasiyetnamesinde yapacağı beyanla olur. BaĢka bir erkek ile soybağı bulunan çocuk, bu bağ
geçersiz kılınmadıkça tanınamaz. Beyanda bulunulan nüfus memuru, sulh hâkimi, noter veya

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 31


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
vasiyetnameyi açan hâkim, tanımayı babanın ve çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluklarına
bildirir. Çocuğun kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğu da tanımayı çocuğa, anasına, çocuk vesayet
altında ise vesayet makamına bildirir.
Tanıyan, yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle tanımanın iptalini dava edebilir. Ġptal davası
anaya ve çocuğa karĢı açılır.
Ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, Cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer
tanımanın iptalini dava edebilirler. Dava tanıyana, tanıyan ölmüĢse mirasçılarına karĢı açılır. Davacı,
tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlüdür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus ana veya
çocuk tarafından tanıyanın baba olmadığı iddiasıyla açılan iptal davasında ispat yükü, tanıyanın, gebe
kalma döneminde ana ile cinsel iliĢkide bulunduğuna iliĢkin inandırıcı kanıtları göstermesinden sonra
doğar. Tanıyanın dava hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı
tarihten baĢlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beĢ yıl geçmekle düĢer.
Ġlgililerin dava hakkı, davacının tanımayı ve tanıyanın çocuğun babası olamayacağını öğrendiği
tarihten baĢlayarak bir yıl ve her hâlde tanımanın üzerinden beĢ yıl geçmekle düĢer.
Çocuğun dava hakkı, ergin olmasından baĢlayarak bir yıl geçmekle düĢer. Gecikmeyi haklı
kılan sebep varsa, sebebin ortadan kalkmasından baĢlayarak bir ay içinde dava açılabilir.
c. Babalık Davası
Çocuk ile baba arasındaki soybağının mahkemece belirlenmesini ana ve çocuk isteyebilirler.
Dava babaya, baba ölmüĢse mirasçılarına karĢı açılır. Babalık davası, Cumhuriyet savcısına ve
Hazineye; dava ana tarafından açılmıĢsa kayyıma; kayyım tarafından açılmıĢsa anaya ihbar edilir.
Davalının, çocuğun doğumundan önceki üçyüzüncü gün ile yüzsekseninci gün arasında ana ile
cinsel iliĢkide bulunmuĢ olması, babalığa karine sayılır. Bu sürenin dıĢında olsa bile fiilî gebe kalma
döneminde davalının ana ile cinsel iliĢkide bulunduğu tespit edilirse aynı karine geçerli olur. Davalı,
çocuğun babası olmasının olanaksızlığını veya bir üçüncü kiĢinin baba olma olasılığının
kendisininkinden daha fazla olduğunu ispatlarsa karine geçerliliğini kaybeder.
Babalık davası, çocuğun doğumundan önce veya sonra açılabilir. Ananın dava hakkı,
doğumdan baĢlayarak bir yıl geçmekle düĢer. Çocuk ile baĢka bir erkek arasında soybağı iliĢkisi varsa,
bir yıllık süre bu iliĢkinin ortadan kalktığı tarihte iĢlemeye baĢlar. Bir yıllık süre geçtikten sonra
gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından baĢlayarak bir ay içinde dava
açılabilir.
Ana, babalık davası ile birlikte veya ayrı olarak baba veya mirasçılarından aĢağıdaki giderlerin
karĢılanmasını isteyebilir:
● Doğum giderleri,
● Doğumdan önceki ve sonraki altıĢar haftalık geçim giderleri,
● Gebelik ve doğumun gerektirdiği diğer giderler.
Çocuk ölü doğmuĢ olsa bile hâkim, bu giderlerin karĢılanmasına karar verebilir.
Üçüncü kiĢiler veya sosyal güvenlik kuruluĢlarınca anaya yapılan ödemeler, hakkaniyet ölçüsünde
tazminattan indirilir.
d. Evlat Edinme
Bir küçüğün evlât edinilmesi, evlât edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmıĢ ve eğitilmiĢ
olması koĢuluna bağlıdır. Evlât edinmenin her hâlde küçüğün yararına bulunması ve evlât edinenin
diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir. EĢler, ancak
birlikte evlât edinebilirler; evli olmayanlar birlikte evlât edinemezler. EĢlerin en az beĢ yıldan beri evli
olmaları veya otuz yaĢını doldurmuĢ bulunmaları gerekir. EĢlerden biri, en az iki yıldan beri evli
olmaları veya kendisinin otuz yaĢını doldurmuĢ bulunması koĢuluyla diğerinin çocuğunu evlât
edinebilir.
Evli olmayan kiĢi otuz yaĢını doldurmuĢ ise tek baĢına evlât edinebilir. Otuz yaĢını doldurmuĢ
olan eĢ, diğer eĢin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksunluğu veya iki yılı aĢkın süreden beri
nerede olduğunun bilinmemesi ya da mahkeme kararıyla iki yılı aĢkın süreden beri eĢinden ayrı
yaĢamakta olması yüzünden birlikte evlât edinmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi hâlinde, tek
baĢına evlât edinebilir.
Evlât edinilenin, evlât edinenden en az onsekiz yaĢ küçük olması Ģarttır. Ayırt etme gücüne
sahip olan küçük, rızası olmadıkça evlât edinilemez. Vesayet altındaki küçük, ayırt etme gücüne sahip
olup olmadığına bakılmaksızın vesayet dairelerinin izniyle evlât edinilebilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 32


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Evlât edinme, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir. Rıza, küçüğün veya ana ve
babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir.
Verilen rıza, evlât edinenlerin adları belirtilmemiĢ veya evlât edinenler henüz belirlenmemiĢ olsa dahi
geçerlidir. Rıza, küçüğün doğumunun üzerinden altı hafta geçmeden önce verilemez. Rıza, tutanağa
geçirilme tarihinden baĢlayarak altı hafta içinde aynı usulle geri alınabilir. Geri almadan sonra yeniden
verilen rıza kesindir. Ancak aĢağıdaki hâllerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:
l. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden sürekli
olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karĢı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.
Küçük, gelecekte evlât edinilmek amacıyla bir kuruma yerleĢtirilir ve ana ve babadan birinin
rızası eksik olursa, evlât edinenin veya evlât edinmede aracılık yapan kurumun istemi üzerine ve kural
olarak küçüğün yerleĢtirilmesinden önce, onun oturduğu yer mahkemesi bu rızanın aranıp
aranmamasına karar verir. Diğer hâllerde, bu konudaki karar evlât edinme iĢlemleri sırasında verilir.
Ana ve babadan birinin küçüğe karĢı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmemesi sebebiyle
rızasının aranmaması hâlinde, bu konudaki karar kendisine yazılı olarak bildirilir.
Evlât edinenin altsoyunun açık muvafakatiyle ergin veya kısıtlı aĢağıdaki hallerde evlât edinilebilir;
1. Bedensel veya zihinsel özrü sebebiyle sürekli olarak yardıma muhtaç ve evlât edinen tarafından en
az beĢ yıldan beri bakılıp gözetilmekte ise,
2. Evlât edinen tarafından, küçükken en az beĢ yıl süreyle bakılıp gözetilmiĢ ve eğitilmiĢ ise,
3. Diğer haklı sebepler mevcut ve evlât edinilen, en az beĢ yıldan beri evlât edinen ile aile hâlinde
birlikte yaĢamakta ise.
Bunlar dıĢında küçüklerin evlât edinilmesine iliĢkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
DĠKKAT: Evli bir kimse ancak eĢinin rızasıyla evlât edinilebilir.
Evlat edinilme halinde ana ve babaya ait olan haklar ve yükümlülükler evlât edinene geçer.
Evlâtlık, evlât edinenin mirasçısı olur. Evlâtlık küçük ise evlât edinenin soyadını alır. Evlât edinen
isterse çocuğa yeni bir ad verebilir. Ergin olan evlâtlık, evlât edinilme sırasında dilerse evlât edinenin
soyadını alabilir.
EĢler tarafından birlikte evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus
kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eĢlerin adları yazılır.
Evlâtlığın, miras ve baĢka haklarının zedelenmemesi, aile bağlarının devam etmesi için
evlâtlığın naklen geldiği aile kütüğü ile evlât edinenin aile kütüğü arasında her türlü bağ kurulur.
Ayrıca evlâtlıkla ilgili kesinleĢmiĢ mahkeme kararı her iki nüfus kütüğüne iĢlenir.
Evlât edinme ile ilgili kayıtlar, belgeler ve bilgiler mahkeme kararı olmadıkça veya evlâtlık
istemedikçe hiçbir Ģekilde açıklanamaz.

Evlât edinme kararı, evlât edinenin oturma yeri; birlikte evlât edinmede eĢlerden birinin
oturma yeri mahkemesince verilir. Mahkeme kararıyla birlikte evlâtlık iliĢkisi kurulmuĢ olur. Dikkat
ediniz bakım yükümlülüğü süreci veya sonrasında değil mahkeme karar verdiği an evlatlık iliĢkisi
kurulur.
Evlât edinme baĢvurusundan sonra evlât edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi,
diğer koĢullar bundan etkilenmediği takdirde evlât edinmeye engel olmaz.
BaĢvurudan sonra küçük ergin olursa, koĢulları daha önceden yerine getirilmiĢ olmak kaydıyla
küçüklerin evlât edinilmesine iliĢkin hükümler uygulanır.
Evlât edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koĢulların kapsamlı biçimde
araĢtırılmasından, evlât edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüĢünün
alınmasından sonra karar verilir. AraĢtırmada özellikle evlât edinen ile edinilenin kiĢiliği ve sağlığı,
karĢılıklı iliĢkileri, ekonomik durumları, evlât edinenin eğitme yeteneği, evlât edinmeye yönelten
sebepler ve aile iliĢkileri ile bakım iliĢkilerindeki geliĢmelerin açıklığa kavuĢturulması gerekir.
Evlât edinenin altsoyu varsa, onların evlât edinme ile ilgili tavır ve düĢünceleri de
değerlendirilir. Ancak dikkat ediniz evlat edinenin alt soyunun olması evlat edinmesine engel değildir.
Ayrıca evlat edinenin alt soyunun karĢı çıkması da tek baĢına evlat edinmeye engel teĢkil etmeyebilir.
Yasal sebep bulunmaksızın rıza alınmamıĢsa, rızası alınması gereken kiĢiler, küçüğün
menfaati bunun sonucunda ağır biçimde zedelenmeyecekse, hâkimden evlâtlık iliĢkisinin
kaldırılmasını isteyebilirler.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 33


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Evlât edinme esasa iliĢkin diğer noksanlıklardan biriyle sakatsa, Cumhuriyet savcısı veya her
ilgili evlâtlık iliĢkisinin kaldırılmasını isteyebilir. Noksanlıklar bu arada ortadan kalkmıĢ veya sadece
usule iliĢkin olup iliĢkinin kaldırılması evlâtlığın menfaatini ağır biçimde zedeleyecek olursa, bu yola
gidilemez. Dava hakkı, evlâtlık iliĢkisinin kaldırılması sebebinin öğrenilmesinden baĢlayarak bir yıl ve
her hâlde evlât edinme iĢleminin üzerinden beĢ yıl geçmekle düĢer. Küçüklerin evlât edinilmesine
iliĢkin aracılık faaliyetleri, ancak Bakanlar Kurulunca yetki verilen kurum ve kuruluĢlarca yapılır.
VELAYET
Velayet, küçük veya ergin kısıtlıların gerek kendilerine ve gerekse mallarına özen gösterilmesi
ve onların temsil edilebilmesi için kanunen ana ve babaya yüklenen yükümlülükleri ve verilen
yetkileri ifade eder.
Ergin olmayan çocuk, ana ve babasının velayeti altındadır. Yasal sebep olmadıkça velayet ana
ve babadan alınamaz. Hakim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da ana ve
babanın velayeti altında kalırlar.
Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiĢ
veya ayrılık hali gerçekleĢmiĢse hakim, velayeti eĢlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan
birinin ölümü halinde sağ kalana, boĢanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. BoĢanma
davası sırasında hâkim, talep hâlinde doğacak çocuğun velayeti ile ilgili de karar verir.
Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir. Yani evlilik dıĢı doğan çocuğun velayetinin
anaya ait olması kuraldır. Ġstisnai hallerde ise hakim velayeti babaya bırakabilir ya da vasi atayabilir.
Buna göre;
• Ana küçük, kısıtlı veya ölmüĢ ise,
• Velayet anadan alınmıĢsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.
DĠKKAT: EĢler, ergin olmayan üvey çocuklarına da özen ve ilgi göstermekle yükümlüdürler. Kendi
çocuğu üzerinde velayeti kullanan eĢe diğer eĢ uygun bir Ģekilde yardımcı olur; durum ve koĢullar
zorunlu kıldığı ölçüde çocuğun ihtiyaçları için onu temsil eder.
VESAYET
Genel olarak kiĢinin, Ģahsi ve mali menfaat ve haklarını korumak amacıyla velayet altında
bulunmayan küçükleri veya ergin ancak korunması gereken bazı hali olup ta velayet altına alınmamıĢ
kiĢileri korumak ve onlar adına iĢlem yapmak amacıyla düzenlenmiĢ müessese vesayet olarak
nitelendirilebilir. Kısıtlanan kiĢiye yasal temsilci atanır. Eğer kiĢinin ana veya babası atanmıĢsa veli,
bunlar dıĢında birisi atanmıĢsa vasi sıfatı kazanır. Kimin vasi olarak atanacağına hakim karar verir.
Ancak vasi olarak atanamayacak kiĢiler kanunda ayrıca sayılmıĢtır. Vasi olamayacak kiĢiler;
• Kısıtlılar,
• Kamu hizmetinden yasaklılar veya haysiyetsiz hayat sürenler,
• Menfaati kendisine vasi atanacak kiĢinin menfaati ile önemli ölçüde çatıĢanlar veya onunla
aralarında düĢmanlık bulunanlar,
• Ġlgili vesayet daireleri hâkimleri
Yukarıda sayılanlar dıĢındakiler vasi olarak atanabilirler. Ancak haklı sebepler engel
olmadıkça, vesayet makamı(Sulh Hukuk Mahkemesi), vesayet altına alınacak kiĢinin öncelikle eĢini
veya yakın hısımlarından birini, vasilik koĢullarına sahip olmaları kaydıyla bu göreve atar. Bu
atamada yerleĢim yerlerinin yakınlığı ve kiĢisel iliĢkiler göz önünde tutulur.
Haklı sebepler engel olmadıkça, vasiliğe, vesayet altına alınacak kiĢinin ya da ana veya
babasının gösterdiği kimse atanır. Vesayet altına alınan kimsenin yerleĢim yerinde oturanlardan
vasiliğe atananlar, bu görevi kabul etmekle yükümlüdürler.
DĠKKAT: Aile meclisince atanma hâlinde vasiliği kabul yükümlülüğü yoktur.
Yukarıda belirtilenler dıĢında kiĢiler vasi olarak atanmaları halinde vasiliği kabul etmelidirler.
Ancak bazı kiĢiler vasilikten çekilebilirler. Dikkat ediniz bu kiĢiler vasi olarak atanabilirler ancak bu
görevden çekilebilirler. Vasilikten çekilebilecekler kanunda tek tek sayılmıĢtır.
Vasilikten çekilebilecek kiĢiler;
• AltmıĢ yaĢını doldurmuĢ olanlar,
• Bedensel özürleri veya sürekli hastalıkları sebebiyle bu görevi güçlükle yapabilecek olanlar,
• Dörtten çok çocuğun velisi olanlar,
• Üzerinde vasilik görevi olanlar,
• CumhurbaĢkanı, CumhurbaĢkanı yardımcıları, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri,
Hakim ve Savcılar

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 34


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Vasiliğe atanan kiĢi, bu durumun kendisine tebliğinden baĢlayarak on gün içinde vasilikten
kaçınma hakkını kullanabilir. Ġlgili olan herkes, vasinin atandığını öğrendiği günden baĢlayarak on gün
içinde atamanın kanuna aykırı olduğunu ileri sürebilir. Vesayet makamı, vasilikten kaçınma veya itiraz
sebebini yerinde görürse yeni bir vasi atar; yerinde görmediği takdirde, bu konudaki görüĢü ile birlikte
gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir. Vasiliğe atanan kimse, vasilikten
kaçınmıĢ veya atanmasına itiraz edilmiĢ olsa bile, yerine bir baĢkası atanıncaya kadar vasiye ait
görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.
Vasi, kural olarak iki yıl için atanır. Vesayet makamı, bu süreyi her defasında ikiĢer yıl
uzatabilir. Dört yıl doluca vasi, vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.

MĠRAS HUKUKU
Miras Hukukunun Temel Kavramları
• Miras(Tereke) : KiĢiliği son bulan kiĢinin, hayattayken sahip olduğu malvarlığı, kiĢiliği son
bulduğunda tereke adını alır. Ancak ölenin malvarlığı ve tereke tamamen aynı anlamada gelmez.
Çünkü intifa ve sükna hakkı kiĢinin hayattayken malvarlığı içinde yer alırken bunlar ölümle birlikte
mirasçılara devrolmayacağından tereke içerisinde yer almazlar. Bu açıdan ayni haklar mirasçılara
intikal olur ancak intifa ve sükna bunun istisnasıdır. Borçlar hukukuna ait hak ve borçlar da mirasçıya
intikal eder ancak vekalet, kira, hizmet, ariyet ve komisyon istisnasıdır. Her ne kadar kira mirasçıya
intikal etmese de murisin(ölen kiĢinin) ölümüyle tarafı olduğu katmülkiyeti kirası sözleĢmesi ailesi
üzerinden devam eder. Zilyetlik ve fikri haklar da(telif, patent gibi) tereke ile intikal eder.
Terekenin kapsamına borç ve alacaklar dahildir. KiĢilere yalnızca borç veya yalnızca alacak ve haklar
intikal etmez.
• Muris(Miras bırakan): KiĢiliğinin son bulmasıyla malvarlığının akıbeti düzenlenen kiĢidir. Eğer kiĢi
ölümünden sonra malvarlığına iliĢkin bir düzenleme yapmıĢsa vasiyet eden olarak da nitelendirilebilir.
• Mirasçı: Miras bırakanın ölümü ile malvarlığının intikal ettiği kiĢiye denir.
• Halefiyet: Bir kimsenin ölümü ile terekesi üzerinde hak sahibi olanlar ve sorumlular; yani mirasçılar
murisin halefidir. Daha açık bir deyiĢle murisin yerine geçen kiĢiye halef denir. Kural olarak
terekedeki borç ve alacaklar bütün olarak mirasçılara initkal olur. Buna külli halefiyet adı verilir. Külli
halefler, murisin mirasına hiçbir iĢlem yapmaksızın ölüm anından itibaren sahip olurlar. Birden fazla
külli halefin olması halinde bunlar terekeye elbirliğiyle malik olurlar. Ayrıca tüm malvarlıklarıyla
terekenin borçlarından müteselsil sorumludurlar.
ÖRNEK: M öldüğünde oğlu A ve kızı B hayattadır. M’nin terekesinin aktifinde 90 TL, pasifinde(borç)
ise 60 TL vardır ve S bu borcun alacaklıs;ıdır. Buna göre baĢka mirasçı olmadığından aynı zümredeki
A ve B eĢit miktarda pay alma hakkına sahiptirler. A ve B külli halef olduklarından, iç iliĢkide borçtan
30 TL’lik paylarla sorumlu görünseler de S, alacağı için takibe giriĢtiğinde ister A’dan ister B’den 60
TL’nin tamamını talep edebilir. Hatta A ve B’nin aktif 90 TL’yi paylaĢmaları da bir farklılık
yaratmayacaktır. Her ikisi de borçlardan müteselsil sorumlu olacaklar. Ġç iliĢkideki paylarından
fazlasını öderlerse, fazlası için(bu örnekte 30 TL’den fazlası) diğerine rücu edebilirler.
Külli halefiyette müteselsil sorumluluk halinin iki istisnası vardır;
• Devlet, tereke borçlarından kendisine intikal eden mallarla sınırlı olarak sorumludur. Yani bir
kimsenin ölümü sonrası aktifinde 30 TL, pasifinde 50 TL terekesi varsa ve devlet mirasçıysa, devlet
tüm mirasçılara karĢı ancak 30 TL’lik kısım için sorumludur.
• Terekenin resmi tasfiyesi istenmiĢse, mirasçılar murisin tasfiyesinden arta kalan borçlarsa bu
borçlardan sorumlu olmazlar.
NOT: Yasal mirasçılar ve atanmıĢ mirasçılar külli haleftir.
Mirasçıların yalnızca kendilerine kalan malların borçlarından yalnızca kendilerine kalan mallar kadar
sorumlu olmalarına ise cüzi halefiyet hali denir. Belirli mal vasiyeti alacaklıları cüzi haleftirler.
MĠRASÇILAR

A) Yasal Mirasçılar
Kanun koyucu tarafından belirlenen mirasçılardır. Yasal mirasçılar belirlenirken zümre sistemi esas
alınır.
Birinci zümre mirasçılar murisin altsoyudur.
Ġkinci zümre mirasçılar murisin ana babası ve onların altsoyudur.
Üçüncü zümre mirasçılar ise murisin büyük ana – büyükbabası ve onların altosyudur.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 35


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• Zümre içinde, zümre baĢından sonra gelen asıllara kök; köklerden üreyen kiĢilerde alt zümre olarak
adlandırılırlar. Her kök hayatta olduğu sürece kök altındakilerin mirasçılığına engel olurlar. Örneğin X
öldüğünde oğlu O hayattaysa, oğlunun çocukları büyükbabaları X’in mirasçıları olamazlar.
• Üçüncü zümreden sonraki hısımlar yasal mirasçı olamazlar. Dikkat ediniz üçüncü derece akraba
demiyoruz, Keza bir insanın kardeĢinin çocuğu üçüncü derece yansoy kan hısımıdır ancak ana – baba
zümresi içinde yer aldığından ikinci zümre mirasçılar içindedir.
• Her zümre kendisinden daha sonra gelen zümrenin mirasçılığına engel olur. Birinci zümre içinde
mirasçı varsa ikinci zümre mirasçı olamaz.
ÖRNEK: Bir kiĢi öldüğünde annesi ve kızı hayattaysa; kızı tüm mirasa sahip olurken, aksine bir ölüme
bağlı tasarruf yoksa ikinci zümre mirasçı olan ölenin annesi bu halde mirasçı olamaz çünkü birinci
zümre olan ölenin kızı hayattadır.
• Her zümrede zümre baĢı veya kök kendi altsoyunun mirasçılığını engeller. Örneğin A, öldüğünde
oğlu B ve oğlu B’nin çocukları C ve D hayattaysa terekeye B sahip olurken, C ve D mirasçı değildir.
• Zümre baĢının muristen önce ölmesi halinde zümrebaĢının yerini altsoyu alır. Örneğin M öldüğünde
hayatta kızı K, K’nin kızı B, M’nin kendisinden önce ölen oğlu O’nun çocukları P ve R hayattaysa,
miras K ve P ve R arasında paylaĢılır. Terekenin yarısını K alır diğer yarısını ise O’nun yerine geçen P
ve R paylaĢır.
• Bir zümrede bulunan mirasçı, miras bırakana birden çok hatla bağlıysa, her hattan kendisine düĢen
miras payını alır. Örneğin, Bir kiĢinin torunları evlenmiĢ ve bunlarında çocukları olmuĢsa bu çocuk
her iki hattan da mirasçı olma hakkına sahiptir.
• Altsoyun mirasçılığında evlilik içi veya evlilik dıĢı doğması fark etmemektedir.
• Ana ve baba eĢit oranda mirasçıdır. Onlardan birinin muristen önce ölmesi ile ölenin payı varsa
altsoyuna dağıtılır.

ÖRNEK: X, öldüğünde annesi A ve Babası B ile KardeĢi K hayattadır. Bu halde X’in mirasının yarısı
A’ya yarısı da annesi B’ye kalır. Ancak B, X’den önce ölmüĢ olsaydı, mirasın yarısını A alırdı diğer
yarısını da babasının payından K alırdı. Ancak hem B hem de K, X’den önce ölmüĢ olsaydı mirasın
tamamı anne A’ya kalırdı.
• KiĢi kayın hısımlarının mirasçısı değildir. Örneğin X öldüğünde kızı K ile kendisinden önce ölen
oğlu P’nin eĢi E hayattaysa bile mirasın tamamını K alır.
• Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki
mirasçılığı da devam eder. Evlât edinen ve hısımları, evlâtlığa mirasçı olmazlar. Buna göre evlatlık
hem kan hısımlarının hem de kendisini evlat edinenlerin mirasçısı olur. Ancak evlatlık kendisini evlat
edinenin hısımlarının mirasçısı olamaz. Örneğin X öldüğünde, kendisinden önce ölen kızının oğlu O
ile yine aynı kızının evlatlığı E hayattadır. Bu halde mirasın tamamı O’ya kalır. Çünkü evlatlık
kendisini evlat edinenlerin hısımlarının mirasçısı değildir.
• Devletin mirasçılığı ise diğerlerinden farklıdır. Bir kiĢinin hiç mirasçısı kalmamıĢsa tüm değerleri
devlete intikal eder. Devlet kendine kalan değerlerle mirasçı olur. KiĢinin dördüncü zümre mirasçısı
yoktur. Üçüncü zümrede de hiç mirasçısı yoksa ve kiĢinin eĢi yoksa veya tüm mirasçılar mirası
reddederse devlet mirasçı olur.
Sağ Kalan EĢin Mirasçılığı
Sağ kalan eĢ herhangi bir zümreye dahil değildir. ġöyle ki eĢ her zümreyle birlikte mirasçıdır.
Ancak bu zümrelerde kimse kalmamıĢsa eĢ mirasın tamamını alır. EĢin birlikte mirasçı oldukları ve
miras oranları:
• Miras bırakanın altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın dörtte biri,
• Miras bırakanın ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın yarısı,
• Miras bırakanın büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı
olursa, mirasın dörtte üçü, bunlar da yoksa mirasın tamamı eĢe kalır.
NOT: EĢin son birlikte mirasçı olacağı kiĢi murisin amcası, halası, dayısı,teyzesidir. EĢ bunların
çocuklarıyla birlikte mirasçı olmaz. Örneğin X öldüğünde hayatta yalnızca teyzesinin kızı P varsa tüm
mirası P alır. Ancak X öldüğünde hayatta eĢi E ve X’in teyzesinin kızı P hayattaysa tüm mirası eĢ E
alır.
ÖRNEK: X ölmüĢtür. X’in eĢi E, annesi A ve kardeĢi K hayattadır. Bu halde birinci zümre mirasçı
olmadığından eĢ ikinci zümreyle birlikte mirasçıdır ve dolayısıyla mirasın yarısını alır. Kalan
terekenin yarısını anne alırken, yarısını da kardeĢ K alır. Yani;

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 36


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• E, 1/2
• A, 1/4
• K, 1/4 mirastan pay alır. Eğer kardeĢi olmasaydı mirasın yarısını eĢ E, yarısını da anne
A diğer yarısını alırdı.
B) Saklı Pay ve Saklı Pay Mirasçılığı
Bazı mirasçıların mirasçılıktan yoksunluk ve çıkarma gibi sebepler olmadıkça miras
paylarının belli bir oranı kanun koyucu tarafından güvence altına alınmıĢtır. Dolayısıyla kanun koyucu
murisin terekesi üzerinde bu paylar üzerinde tasarrufta bulunmasını engellemek istemiĢtir. Bu nedenle
saklı pay mirasçılığını getirmiĢtir. Saklı pay mirasçıları ve miras oranları;
• Altsoy için yasal miras payının yarısı,
• Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri
• Sağ kalan eĢ için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde yasal miras
payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü.
NOT: KardeĢler saklı pay mirasçısı değildir. Dolayısıyla muris, kardeĢlere kalacak miras payı üzerinde
dilediği tasarrufta bulunabilir.
Saklı pay mirasçılığı, murisin tasarrufta bulunması halinde mirasçıların saklı paylarına tecavüz
halinde ortaya çıkar. Saklı pay miras paylarını belirleyebilmek için önce yasal miras paylarını
çıkarmak gerekir.
ÖRNEK: X ölmüĢtür. EĢi E ve kızı K hayattadır. X yaptığı vasiyetnameyle terekesinin tamamını
arkadaĢı S’ye bırakmıĢsa kim saklı payı için dava açabilir? Bu halde eğer E’nin ve K’nin mirasçılıktan
çıkarılma veya yoksunluk halleri yoksa saklı paylarını almak için dava açabilirler. Peki saklı payları
nedir veya X ne kadarlık miras payı üzerinde tasarrufta bulunabilir? Saklı pay miras payını bulabilmek
için öncelikle yasal miras paylarının belirlenmesi gerekir. E, 1. zümreyle(X’in kızıyla) birlikte mirasçı
olduğundan yasal miras payı 1/4, kızın yasal miras payı da 3/4’dür. Talep edecekleri saklı pay ise
• E, 1. zümreyle birlikte mirasçı olduğundan yasal mirasının tamamını saklı pay olarak talep edebilir.
• K ise yasal mirası olan 3/4'ün yarısı olan 3/8’ini saklı payı olarak talep edebilir. Buna göre X
altsoyunun saklı payı olan 3/8 + eĢinin saklı payı olan 1/4(2/8) den arta kalan 3/8’lik miras payı
üzerinde tasarrufta bulunması halinde kimsenin saklı payına tecavüz etmiĢ olmaz.
ÖRNEK: X ölmüĢtür. EĢi E, kardeĢi K, annesi A hayattadır. X’in mirası üzerindeki saklı paylara
dokunmadan tasarrufta bulunabileceği oran nedir?
EĢ yasal olarak mirasın 1/2’sini, anne 1/4’ünü ve kardeĢ de babanın önceden ölmüĢ olması
nedeniyle 1/4’ünü alabilecektir. Bu kiĢilerin saklı payları ise eĢ için yasal mirasının tamamı olan
mirasın 1/2’si, anne için ise yasal mirasının 1/4'ü olan 1/16’dır. KardeĢ, saklı pay hükümlerine tabi
mirasçılardan olmadığı için saklı pay mirasçısı olarak hak iddia edemeyecektir. Buna göre X, mirası
üzerindeki bu paylardan geriye kalan kısım olan 7/16’lık hisse üzerinde, saklı pay haklarına tecavüz
etmeden dilediği gibi tasarrufta bulunabilecektir.
Tenkis Davası
Saklı pay mirasçıları, murisin tereke üzerindeki tasarruf oranını aĢması halinde saklı paylarını
almak için dava açabilirler. ĠĢte bu davaya tenkis davası denir. Saklı paylarının karĢılığını alamayan
mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aĢan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.
Yasal mirasçıların paylarına iliĢkin olarak tasarrufta yer alan kurallar, mirasbırakanın
arzusunun baĢka türlü olduğu tasarruftan anlaĢılmadıkça, sadece paylaĢtırma kuralları sayılır.
Saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aĢan
kazandırmaların onların saklı paylarını aĢan kısmı orantılı olarak tenkise tâbi olur. Tenkise tâbi birden
fazla ölüme bağlı tasarrufun bulunması hâlinde, saklı pay sahibi mirasçıya yapılan kazandırmanın
saklı payı aĢan kısmı ile saklı pay sahibi olmayan kimselere yapılan kazandırmalar orantılı olarak
tenkis edilir.
Mirasbırakan, tasarruf edebileceği kısmı aĢtığında, saklı payı zedelenen mirasçı, iflâsı hâlinde
iflâs dairesinin veya mirasın geçtiği tarihte kendisine karĢı ellerinde ödemeden aciz belgesi bulunan
alacaklıların ihtarına rağmen tenkis davası açmazsa, iflâs idaresi veya bu alacaklılar, alacaklarının elde
edilmesi için gerekli olan oranda ve mirasçıya tanınan süre içinde tenkis davası açabilirler.
Mirasçılıktan çıkarılanın çıkarma tasarrufuna itiraz etmemesi durumunda da iflâs idaresi veya
alacaklılar, aynı koĢullarla tenkis davası açabilirler.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 37


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Tenkis, mirasbırakanın arzusunun baĢka türlü olduğu tasarruftan anlaĢılmadıkça, mirasçı
atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların tamamında, orantılı
olarak yapılır.
Ölüme bağlı tasarrufla kazandırma elde eden kimse, bazı vasiyetleri yerine getirmekle
yükümlü kılınmıĢsa, kazandırmanın tenkise tâbi tutulması hâlinde, bu kimse mirasbırakanın arzusunun
baĢka türlü olduğu tasarruftan anlaĢılmadıkça vasiyet borçlarının da aynı oranda tenkis edilmesini
isteyebilir.
Hem ölüme bağlı tasarruflar hem de sağlararası tasarruflar tenkise tabidir. Tenkis, saklı pay
tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine
doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır. Ancak yalnızca aĢağıdaki
sağlararası tasarruflar tenkise tabidir:
• Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmıĢ olduğu
sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma
yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alıĢılmıĢın dıĢında verilen çeyiz ve kuruluĢ sermayesi,
• Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
• Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağıĢlamalar ve ölümünden
önceki bir yıl içinde âdet üzere verilen hediyeler dıĢında yapmıĢ olduğu bağıĢlamalar,
• Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.
NOT: Kamu tüzel kiĢileri ile kamuya yararlı dernek ve vakıflara yapılan ölüme bağlı tasarruflar ve
sağlararası kazandırmalar en son sırada tenkis edilir.
Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten
baĢlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması
tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düĢer.
Bir tasarrufun iptali bir öncekinin yürürlüğe girmesini sağlarsa, süreler iptal kararının
kesinleĢmesi tarihinde iĢlemeye baĢlar.
NOT: Tenkis iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
Kendisine tenkise tâbi bir kazandırma yapılmıĢ olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın
geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür; iyiniyetli değilse, iyiniyetli
olmayan zilyedin geri verme borcuna iliĢkin hükümlere göre sorumlu olur.
Miras sözleĢmesiyle elde ettiği kazandırma tenkise tâbi tutulan kimse, bu kazandırma için
mirasbırakana verdiği karĢılığın tenkis oranında geri verilmesini isteyebilir. Değerinde azalma
meydana gelmeksizin bölünmesine olanak bulunmayan belirli bir mal vasiyeti tenkise tâbi olursa,
vasiyet alacaklısı, dilerse tenkisi gereken kısmın değerini ödeyerek malın verilmesini, dilerse tasarruf
edilebilir kısmın değerini karĢılayan parayı isteyebilir. Tasarruf konusu malın vasiyet alacaklısında
kalması durumunda, malın tenkis sebebiyle vasiyet borçlusuna verilmesi gereken, aksi hâlde tasarruf
oranı içinde kalan kısmının karar günündeki değerinin para olarak ödetilmesine karar verilir. Bu
kurallar, sağlararası kazandırmaların tenkisinde de uygulanır.
Mirasbırakanın kendi ölümünde ödenmek üzere üçüncü kiĢi lehine hayat sigortası yaptığı veya
böyle bir kiĢiyi lehdar olarak sonra belirlediği ya da sigortacıya karĢı olan istem hakkını sağlararası
veya ölüme bağlı tasarrufla karĢılıksız olarak üçüncü kiĢiye devrettiği hâllerde, sigorta alacağının
mirasbırakanın ölümü zamanındaki satınalma değeri tenkise tâbi olur. Mirası artmirasçıya geçirme
yükümlülüğü ile saklı payı zedelenen mirasçı, aĢan kısmın tenkisini isteyebilir.
ÖRNEK: A öldüğünde geride oğlu O ve kocası K hayattadır. A’nın öldükten sonra ortaya çıkan 2004
tarihli vasiyetinde 150000 TL değerindeki evini X’e, 100000 TL bankadaki parasını Y’ye bırakmıĢtır.
Bu arada A, ölmeden iki hafta önce 50000 TL’yi de Z’ye bağıĢlamıĢtır. Bu halde O ve K’nın saklı
paylarını almak için dava açma imkanları mevcuttur. O’nun saklı payı yasal mirası olan 3/4'ün yarısı
yani 3/8, K’nin saklı payı ise yasal mirası olan 1/4'ün(2/8) tamamıdır. Yani saklı payları toplamı
5/8’dir. Bu halde her bir mirasçılar/belli mal vasiyeti alacaklısına karĢı bu oranları almak için dava
açabilirler. Ancak önce ölüme bağlı tasarruflar olan X ve Y’ye dava açılmadan Z’ye dava açılamaz.
Zaten sağlararası tasarrufun tenkisi ancak saklı pay mirasçıları ölüme bağlı tasarruftan önce alacağını
alamıyorsa yapılır. Her birinden toplam en çok 5/8 oranında tenkis talep edebilirler. O veya K bu
davayı birlikte açmak zorunda da değillerdir. Eğer A, 100000 TL’yi Y’ye değil de kamu yararına bir
yere bırakmıĢ olsaydı en son dava açılacak yer kamu yararına yer olurdu.
Mirasta DenkleĢtirme

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 38


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Kanuni mirasçılardan bazılarına yapılan belirli kazandırmaların, murisin tasarruf nisabını
aĢmasa bile terekeye döneceği düzenlenmiĢtir. DenkleĢtirmenin tenkisten farkı, denkleĢtirmeye tabi
olan giderler yalnızca sağlararası tasarruflardır ve denkleĢtirmeye konu olanlar terekenin tamamına
katılıp denkleĢtirilir. Mirasbırakanın sağlararası karĢılıksız kazandırmaları denkleĢtirmeye tabi olurlar.
Mirasbırakanın çeyiz(altsoya evlenme için yapılan masraflar) veya kuruluĢ sermayesi vermek
ya da bir malvarlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karĢılık almaksızın
altsoyuna yapmıĢ olduğu kazandırmalar, aksi mirasbırakan tarafından açıkça belirtilmiĢ olmadıkça,
denkleĢtirmeye tâbidir. Altsoy hısımlarının evlenmelerinde, alıĢılmıĢ ölçüler içinde yapılan çeyiz
giderleri hakkında denkleĢtirmeye tâbi tutmama arzusunun bulunduğu asıldır. Çocukların eğitim ve
öğrenimi için yapılan giderler sebebiyle geri verme yükümlülüğü, mirasbırakanın aksini arzu ettiği
ispat edilmedikçe, ancak alıĢılmıĢ ölçüleri aĢan kısım için mevcuttur. Eğitim ve öğrenimini
tamamlamamıĢ olan veya sakatlıkları bulunan çocuklara, paylaĢmada hakkaniyete uygun bir ödeme
yapılır. Olağan hediyeler ile evlenme sırasında yapılan geleneğe uygun giderler denkleĢtirmeye tâbi
değildir.
ÖRNEK: A, çocuklarından birini yurtdıĢında yüksek lisans ve doktora eğitimine gönderirse bu
alıĢılmıĢ dıĢı masraf olacağından A’nın diğer çocukları yapılan harcamaları denkleĢtirmeye tabi
kılınmalarını isteyebilirler. Ancak normal bir üniveriste için çocuklardan biri için yapılan masraf diğer
çocuklarca mirasta denkleĢtirmeye tabi olmaz.
Mirasın açılmasından önce veya sonra mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya ait geri verme
yükümlülüğü, onun yerini alan mirasçılara, miras paylarında meydana gelen artıĢ oranında geçer. Geri
vermekle yükümlü olan mirasçı, dilerse aldığını aynen geri verir; dilerse payından fazla olsa bile
değerini miras payına mahsup ettirir.
Mirasbırakanın bu kurala aykırı tasarrufları ve mirasçıların tenkise iliĢkin hakları saklıdır.
Yapılan kazandırma miras payını aĢtığı takdirde mirasçı, mirasbırakanın bunu kendisine bırakmak
istediğini ispat ederse, bu fazlalık denkleĢtirmeye tâbi olmaz. Diğer mirasçıların tenkise iliĢkin hakları
saklıdır.
DenkleĢtirme, kazandırmanın denkleĢtirme anındaki değerine göre yapılır. Yarar ve zarar ile
gelir ve giderler hakkında mirasçılar arasında sebepsiz zenginleĢme hükümleri uygulanır.
Resmi Tasfiye
Her mirasçı, mirası ret veya resmî deftere göre kabul edeceği yerde terekenin resmî tasfiyesini
isteyebilir. Bu istem, birlikte mirasçı olanlardan birinin mirası kabul etmesi hâlinde dikkate alınmaz.
Resmî tasfiye hâlinde mirasçılar, terekenin borçlarından sorumlu olmazlar.
Mirasbırakanın alacaklarını elde edemeyeceklerinden inandırıcı sebeplerle kuĢku duyan
alacaklıları, istedikleri hâlde alacakları ödenmediği veya kendilerine güvence verilmediği takdirde,
mirasbırakanın ölümünden ya da vasiyetnamenin açılmasından baĢlayarak üç ay içinde, terekenin
resmî tasfiyesini isteyebilirler. Aynı koĢulların varlığı hâlinde vasiyet alacaklıları da, haklarının
korunması için gerekli önlemlerin alınmasını isteyebilirler.
O halde resmi tasfiye isteminde bulunacaklar;
• Yasal mirasçı
• AtanmıĢ mirasçı
• Vasiyet alacaklıları
• Mirasbırakanın alacaklıları
Resmî tasfiye, sulh mahkemesince veya atayacağı bir ya da birkaç tasfiye memuru tarafından
yapılır. Resmî tasfiyeye terekenin defterinin düzenlenmesiyle baĢlanır ve aynı zamanda yapılacak
ilânla mirasbırakanın alacaklılarından ve borçlularından, belirtilen süre içinde alacaklarını ve
borçlarını bildirmeleri istenir. Terekenin daha önce resmî defteri düzenlenmiĢ ise resmî tasfiye bu
deftere göre yapılır. Tasfiye memuru, göreviyle ilgili iĢlerini sulh mahkemesinin gözetim ve denetimi
altında yürütür. Mirasçılar ve tereke alacaklıları, sulh mahkemesine, tasfiye memuru tarafından
yapılan veya tasarlanan iĢlemlerden dolayı bunu öğrendikleri tarihten baĢlayarak yedi gün içinde yazılı
olarak Ģikâyette bulunabilirler.
Resmî tasfiye, mirasbırakanın yürüyen iĢlerinin tamamlanmasını, borçlarının yerine
getirilmesini, alacaklarının tahsilini, vasiyet borçlarının terekenin olanağı ölçüsünde yerine
getirilmesini, zorunlu olduğu takdirde mirasbırakanın haklarının ve borçlarının mahkemece tespitini
ve mallarının paraya çevrilmesini kapsar. Tasfiye memuru, tereke ile ilgili dava, takip ve idarî
iĢlemler hakkında mirasçılara bilgi vermekle yükümlüdür. Terekedeki taĢınmazlar, açık artırma veya

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 39


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
bütün mirasçıların kabulü hâlinde pazarlık yoluyla satılır. Mirasçılar, tasfiye devam ederken tasfiye
için gerekli olmayan tereke mallarının ve paranın kısmen veya tamamen kendilerine verilmesini
isteyebilirler.
NOT: Mevcudu borçlarını ödemeye yetmeyen terekenin tasfiyesi, sulh mahkemesince iflâs
hükümlerine göre yapılır. Devletin mirasçılığı halinde de resmi tasfiye hükümleri uygulanır.
ÖRNEK: A öldüğünde çocukları B ve C hayattadır. A’nın terekesinin aktifinde 90 TL’lik malvarlığı,
pasifinde(borçları) 60 TL vardır. 60 TL alacaklı olan S’dir. Bu halde B ve C iç iliĢkide borçlardan
dolayı 30’ar TL’den sorumlu olsalar da S’ye karĢı her biri müteselsil olarak 60 TL’nin tamamından
sorumludurlar. Ġç iliĢkideki paylarından fazlasını öderlerse diğer mirasçılara rücu edebilirler. ĠĢte
mirasçılardan birinin istemi üzerine diğer mirasçı güvence gösteremez veya, S’nin talebi üzerine B ve
C S’ye karĢı güvence gösteremezse Sulh hakimi tarafından atanan tasfiye memurunca resmi tasfiyeye
gidilir. Buna göre tasfiye memuru aktifleri paraya çevirir ve borçları öder, kalanı ise payları oranında
mirasçılara dağıtır. Ancak eğer satıĢtan istenen gelir sağlanamamıĢ ve borçların ödenmesine
yetmemiĢse; örneğin satıĢtan yalnızca 55 TL elde edilmiĢ ve bu S’ye ödenmiĢse, S’nin 5 TL alacağı
halen mevcuttur. Ancak belki de resmi tasfiyenin en önemli hükmü mirasçılar resmi tasfiyeden arta
kalan bu borçtan sorumlu değildir.
Mirasın Reddi
Yasal ve atanmıĢ mirasçılar mirası reddedebilirler. Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden
aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiĢ ise, miras reddedilmiĢ sayılır. Miras, üç ay içinde
reddolunabilir. Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmıĢ mirasçılara tanınmıĢ
olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı
olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri;
vasiyetname ile atanmıĢ mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği
tarihten iĢlemeye baĢlar. Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı
beyanla yapılır. Reddin kayıtsız ve Ģartsız olması gerekir. Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını
bir tutanakla tespit eder. Süresi içinde yapılmıĢ olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh
mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge
verilir.- Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı CumhurbaĢkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız Ģartsız kazanmıĢ olur. Ret süresi sona
ermeden mirasçı olarak tereke iĢlemlerine karıĢan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya
mirasbırakanın iĢlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dıĢında iĢler yapan ya da tereke mallarını
gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. ZamanaĢımı veya hak düĢümü
sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebrî icra takibi yapılması, ret hakkını ortadan
kaldırmaz.
Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ
değilmiĢ gibi, hak sahiplerine geçer. Mirası reddeden atanmıĢ mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme
bağlı tasarrufundan arzusunun baĢka türlü olduğu anlaĢılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal
mirasçılarına kalır. En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh
mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası
reddetmemiĢler gibi hak sahiplerine verilir.
Altsoyun tamamının mirası reddetmesi hâlinde, bunların payı sağ kalan eĢe geçer.
NOT: Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer. Bu mirasçılar
için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten baĢlar. Ancak bu
süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona
ermez. Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki
mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten iĢlemeye baĢlar.
Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip
etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından
daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiĢ
sayılırlar. Bunun üzerine miras, iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan
değerler, önce gelen mirasçılara verilir.
Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi hâlinde, mirasbırakanın arzusunun baĢka türlü
olduğu tasarruftan anlaĢılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.
Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse;
alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 40


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
baĢlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler. Reddin iptaline karar verilirse, miras
resmen tasfiye edilir. Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir Ģey düĢerse
bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan
değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.
Ödemeden âciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karĢı,
ölümünden önceki beĢ yıl içinde ondan almıĢ oldukları ve mirasın paylaĢılmasında geri vermekle
yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar. Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere
verilen çeyiz, bu sorumluluğun dıĢındadır. Ġyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki
zenginleĢmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.
Mirasçılıktan Yoksunluk
● Mirasçılıktan yoksun olma halleri kanunda açıkça belirtilmiĢtir. Buna göre sayılan
Ģartlardan birisi gerçekleĢirse mirasçılık hali ortadan kalkar. Mirastan yoksun
kalacaklar;
● Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teĢebbüs
edenler,
● Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli Ģekilde ölüme bağlı tasarruf
yapamayacak duruma getirenler,
● Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan
dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
● Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir
tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.
Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkar. Af Ģekle tabi değildir. Sözlü dahi
olabileceği gibi fiili davranıĢlarla da olabilir.Örneğin A, babası B’yi öldürmeye kastetmiĢ ancak B
ölmemiĢ ve geri kalan ömrünü yine A ile normal Ģekilde birlikte yaĢayarak devam ettirmiĢse A’yı
affettiği sonucu çıkartılabilir.
Mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler. Mirastan yoksun olanın altsoyu, miras
bırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur.
ÖRNEK: A, babası B’yi öldürürse A, B’nin mirasından yoksundur. Ancak A’nın çocukları C
ve D, B’nin mirasından yoksun olmadıkları gibi, A, B’den önce ölseydi alacakları payı alma hakkına
sahiptirler.
Mirasçılıktan Çıkarma
a) Cezai Çıkarma
AĢağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını
mirasçılıktan çıkarabilir:
● Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karĢı ağır bir suç
iĢlemiĢse,
● Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karĢı aile hukukundan
doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiĢse.
ÖRNEK: A, babasını öldürürse, babasının mirasçılığından yoksun olur ancak annesinin
mirasından yoksun değildir ancak annesi bu sebeple oğlu A’yı mirasçılıktan çıkartabilir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse, mirastan pay alamayacağı gibi; tenkis davası da açamaz. Zaten
mirasçılıktan çıkartılabilecek kiĢiler ancak saklı pay mirasçıları olabilir. Çünkü mirasçılıktan
çıkarmanın asıl amacı kiĢinin saklı payını dahi almasını engellemektir. Çünkü normal Ģartlarda muris
bir üçüncü kiĢi lehine terekesi üzerinde tasarrufta bulunsa saklı pay mirasçıları tenkis davası açarak
saklı paylarını talep edebilirler. Ancak kiĢi mirasçılıktan çıkartıldığında saklı payını talep etme imkanı
olmayacaktır.
ÖRNEK: A, iki çocuğundan biri olan B’yi hiçbir sebep göstermeden mirasçılığından çıkartmıĢ ve
malvarlığının tamamını C’ye bırakmıĢsa bu halde B saklı payını almak için tenkis davası açabilir.
Ancak mirasçılıktan çıkarmada geçerli bir sebep mevcutsa, B saklı payını almak için dahi dava
açamayacaktır. O halde geçerli bir sebebe dayanmadan mirasçılıktan çıkartılan kiĢi saklı payını almak
için tenkis davası açar.
Mirasbırakan baĢka türlü tasarrufta bulunmuĢ olmadıkça, mirasçılıktan çıkarılan kimsenin
miras payı, o kimse mirasbırakandan önce ölmüĢ gibi, mirasçılıktan çıkarılanın varsa altsoyuna, yoksa
mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalır. Eğer muris hem mirasçıyı mirasçılıktan çıkartmıĢ hem de

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 41


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
baĢka bir kiĢi lehine ölüme bağlı tasarrufta bulunmuĢsa mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu, o
kimse mirasbırakandan önce ölmüĢ gibi saklı payını isteyebilir.
Mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düĢtüğü açık bir yanılma yüzünden
yapmıĢsa, çıkarma geçersiz olur. Örneğin M, oğlu A’nın annesini öldürdüğünü düĢündüğü için ve bu
sebebi belirterek A’yı mirasçılığından çıkartmıĢ ancak bir süre sonra A’nın annesini öldürmediği
ortaya çıkarsa çıkarma iĢlemi geçersiz olur. Dolayısıyla A, saklı payı için tenkis davası açmaz, tüm
miras payını talep edebilir.
b) Koruyucu Çıkarma
Ancak altsoyu olan alt soy mirasçılıktan koruyucu olarak çıkartılabilir. Korunan aslında torun
veya onun çocuğudur. Çıkartılan ise murisin borç batağı içindeki altsoyudur. Koruyucu çıkarmanın
geçerli olabilmesi için, mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı
payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuĢ ve
doğacak çocuklarına özgülemesi Ģarttır.
Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamıĢsa veya belgenin
kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aĢmıyorsa, mirasçılıktan
çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur.
ÖRNEK: A, aciz vesikası almıĢ oğlu B’yi mirasçılığından çıkarmak ve mirasının B’nin
çocuğu C’ye kalması için miras sözleĢmesi yapmıĢtır. Ancak miras açıldığında(A öldüğünde) B aciz
halden kurtulmuĢsa çıkarmanın iptali talep edilebilir.
Mirasçılıktan Feragat
Mirasçının muris hayattayken onun mirasçılığından feragat ettiğine dair yaptıkları sözleĢme ile
ortaya çıkar. Feragat bir Ģey karĢılığı olabileceği gibi tamamen karĢılıksız da olabilir. Mirasbırakan, bir
mirasçısı ile karĢılıksız veya bir karĢılık sağlanarak mirastan feragat sözleĢmesi yapabilir. Feragat
eden, mirasçılık sıfatını kaybeder. Bir karĢılık sağlanarak mirastan feragat, sözleĢmede aksi
öngörülmedikçe feragat edenin altsoyu için de sonuç doğurur. Ancak karĢılık alınmaksızın yapılan
feragat sözleĢmesinde feragat edenin altsoyunun mirasçılığı devam eder.
ÖRNEK: A, babası B’nin mirasçılığından hiçbir karĢılık gözetmeden feragat ettiğini belirttiği miras
sözleĢmesini babasıyla noterde düzenlemiĢtir. Bu sözleĢmede A’nın feragat karĢılığı aldıkları
varsa(örneğin bir ev karĢılığı) A’nın çocukları durumdan etkilenir ve mirasçı olamazlar. Ancak bir
karĢılık gözetilmesizin A mirastan feragat etseydi tıpkı A, babası B’den önce ölmüĢ olsaydı ne olacak
idiyse A’nın altsoyunın mirasçılığı devam eder.
Mirastan feragat sözleĢmesi belli bir kiĢi lehine yapılmıĢ olup bu kiĢinin herhangi bir sebeple
mirasçı olamaması hâlinde, feragat hükümden düĢer. Mirastan feragat sözleĢmesi belli bir kiĢi lehine
yapılmamıĢsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmıĢ sayılır ve bunların herhangi bir sebeple
mirasçı olamaması hâlinde, feragat yine hükümden düĢer.
Mirasın açılması anında tereke, borçları karĢılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da
ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karĢı feragat için ölümünden önceki beĢ yıl
içinde mirasbırakandan almıĢ oldukları karĢılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleĢmeleri
tutarında sorumludurlar.
Yedek (Alt) Mirasçılık
Miras bırakan, atadığı mirasçının kendisinden önce ölmesi veya mirası reddetmesi hâlinde
onun yerine geçmek üzere bir veya birden çok kiĢiyi yedek mirasçı olarak atayabilir. Yedek mirasçı
atamada sayı sınırı yoktur. Yedek mirasçı atanması geciktirici(taliki) Ģarta bağlanmıĢtır. Yani yedek
mirasçının mirastan doğan menfaatten yararlanması yani hüküm ifade etmesi ancak mirasçının ölmesi
veya mirasçılık sıfatını yitirmesi halinde geçerli olacaktır.
ÖRNEK: A, düzenlediği vasiyetname ile arabasını B’ye bırakmıĢ ancak B’nin vasiyet alacaklısı
olmaması halinde (örneğin mirasçılıktan yoksun olması halinde) arabanın C’ye kalmasını istemiĢse; C
yedek(alt) mirasçıdır.
Art Mirasçılık
Miras bırakan, ölüme bağlı tasarrufuyla önmirasçı atadığı kiĢiyi mirası art mirasçıya
devretmekle yükümlü kılabilir. Aynı yükümlülük art mirasçıya yüklenemez.
ÖRNEK: A, arabasını B’ye bırakmıĢ ancak 10 yıl kullandıktan sonra B’nin arabayı C’ye
devretmesini istemiĢse; C art mirasçı, B ise ön mirasçıdır. Burada A, C’nin ardına baĢka bir art mirasçı
atayamaz. Yani benzer bir devir yükümlülüğünü B’ye yükleyemez. Örneğin A, yüzüğünü kızı B’ye
bırakmıĢ ancak B’nin de kızı C evlendiğinde yüzüğünü C’ye vermesini istemiĢse bu geçerlidir. Ancak

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 42


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
C’nin de bu yüzüğü C’nin kızına devretmesini istemesi halinde son vasiyet talebi geçersiz olacaktır.
Dolayısıyla tek kademe art mirasçı belirlenebilir.
Önmirasçı, mirası atanmıĢ mirasçılar gibi kazanır. Önmirasçı, mirasa art mirasçıya geçirme
yükümlülüğü ile sahip olur. Tasarrufta geçiĢ anı belirtilmemiĢse miras, ön mirasçının ölümüyle art
mirasçıya geçer. Tasarrufta geçiĢ anı gösterilmiĢ olup ön mirasçının ölümünde bu an henüz
gelmemiĢse miras, güvence göstermeleri koĢuluyla ön mirasçının mirasçılarına teslim edilir. Mirasın
art mirasçıya geçmesine herhangi bir sebeple olanak kalmadığı anda miras, ön mirasçıya; ön mirasçı
ölmüĢse onun mirasçılarına kesin olarak kalır.
ÖRNEK: A, değerli yüzüğünü arkadaĢı B’ye kalmasını vasiyet etmiĢ ancak arkadaĢı B’nin bu
yüzüğü daha sonra C’ye devretmesini istemiĢtir. Burada geçiĢ anı belirlenmediğinden yüzük ancak
C’ye B’nin ölümüyle geçer. Peki süre belirlenmiĢ olsaydı ve o süre sonunda B, C’ye devir yükümüyle
yükümlenseydi o halde süre sonunda tasarruftan doğan hak C’ye devrolacaktı. Peki A yüzüğü beĢ
yıllığına B’nin mülkiyetinde olmasını daha sonra C’ye devrini vasiyet etseydi ve B A’nın ölümünden
1 yıl sonra ölseydi 4 yıl boyunca B’nin mirasçıları yüzüğe sahip olacaklardı.
Art mirasçı, mirası belirlenmiĢ olan geçiĢ anında sağ ise kazanır. Art mirasçı geçiĢ anından
önce ölmüĢse, tasarrufta aksi öngörülmüĢ olmadıkça, miras önmirasçıya kalır. Ön mirasçı miras
bırakanın ölümünde sağ değilse veya mirastan yoksun kalmıĢsa ya da mirası reddederse, miras art
mirasçıya geçer.
ÖRNEK: A, yüzüğünün B’ye kalmasını vasiyet etmiĢ, B’nin 2 yıl kullandıktan sonra yüzüğü C’ye
devretmesini istemiĢ ancak A’nın ölümünden 2 ay sonra C’de ölmüĢse yüzüğe iliĢkin mülkiyet hakkı
önmirasçı B’ye ait olur.
Ön mirasçı, muris tarafından yükümlülüğe tabi kılındığından eĢya üzerinde tasarrufte
bulunması da engellenmek istenmiĢtir. Ön mirasçıya geçen mirasın sulh mahkemesince defteri tutulur.
Miras bırakan açıkça bağıĢık tutmadıkça, mirasın ön mirasçıya teslimi onun güvence göstermesine
bağlıdır. TaĢınmazlarda bu güvence, yeterli görüldüğü takdirde mirası geçirme yükümlülüğünün tapu
kütüğüne Ģerh verilmesiyle de sağlanabilir. Burada Ģerh verilmesinin temel sebebi ön mirasçının
taĢınmaz üzerinde tasarrufta bulunmasını engellemektir.
ÖRNEK: A, evinin B’ye kalmasını vasiyet etmiĢ ancak ölümünden 10 yıl sonra evin
mülkiyetinin C’ye devrini istemiĢse, A’nın ölümü üzerine mülkiyet B’ye devrolur. Ancak 10 yıl sonra
mülkiyeti C’ye devretmekle yükümlü olan B’nin ev üzerinde C’nin haklarını engelleyecek bir
tasarrufta bulunmasını engellemek için tapu sicilinde tasarruf yetkisini kısıtlayan(kilitleyici) Ģerh
verilmesi istenebilir.
NOT: Önmirasçı güvence göstermez veya art mirasçının beklenen haklarını tehlikeye düĢürürse,
mirasın resmen yönetimine karar verilir.
DĠKKAT: Art mirasçı, mirasın belli payını almak üzere atanır ve art mirasçığına iliĢkin hükümler art
vasiyet alacaklısına da uygulanır. Ancak art mirasçı külli halefken, art vasiyet alacaklısı cüzi haleftir.

ÖLÜME BAĞLI TASARRUFLAR


Murisin ölümünden sonra hüküm doğuracak geçerlilik Ģartına uygun düzenlenmiĢ emir ve
isteklerine ölüme bağlı tasarruf denir. Ölüme bağlı tasarruflar ancak terekeye iliĢkin olabilir.
Vasiyetname ve miras sözleĢmesi Ģeklinde yapılabilir.
a) Vasiyetname
Bir kimsenin terekesi üzerinde tek taraflı tasarrufta bulunmasını sağlayan ölüme bağlı hukuki
iĢlemine vasiyetname denir. Vasiyetnamenin geçerli olarak yapılabilmesi için ayırtetme gücüne sahip
olmak ve onbeĢ yaĢını doldurma Ģartları aranır. Yani ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmek için fiil
ehliyetine sahip olma Ģartı aranmaz. Vasiyetname yapılırken ayırt etme gücünün olması gerekir ancak
vasiyetname düzenledikten sonra ayırt etme gücünün yitirilmesi vasiyetnamenin geçerliliğini
etkilemez. Dikkat ediniz, vasiyetname düzenlemek için fiil ehliyeti gerekmediğinden kısıtlanmıĢ
kiĢiler de tek baĢlarına vasiyetname düzenleyebilirler.
Vasiyetname sözlü, yazılı ve resmi Ģekilde yapılabilir.
• Sözlü Vasiyetname
Miras bırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaĢımın kesilmesi, hastalık, savaĢ gibi olağanüstü
durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna baĢvurabilir.
Bunun için miras bırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 43


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler. Yani ancak kiĢinin ölüm tehlikesi içinde ve
baĢka türlü vasiyetname yapma imkanı olmadığında ortaya sözlü vasiyetname yapılabilir. Sözlü
vasiyetnamenin ilk aĢaması kiĢinin son iradesini iki Ģahite açıklamasıdır. Fiil ehliyeti bulunmayanlar,
bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, miras bırakanın
eĢi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeĢleri ve bu kiĢilerin eĢleri, tanık olamazlar. Sözlü
vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına,
kardeĢlerine ve bu kiĢilerin eĢlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz. Dolayısıyla kanun
koyucu sözlü vasiyette Ģahitlerin kendileri lehine çıkar sağlamasını engelleyici tedbirler almıĢtır. Ġkinci
aĢama ise tanıkların(Ģahitlerin) kiĢinin sözlü iradesini yazıya döküp mahkemeye bildirmeleriyle
gerçekleĢir. Miras bırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son
arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar ve diğer tanığa imzalatır.
Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesine verirler ve miras
bırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü durum içinde
kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler. Tanıklar, daha önce bir belge düzenlemek yerine, vakit
geçirmeksizin mahkemeye baĢvurup miras bırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler.
NOT: Sözlü vasiyet yoluna baĢvuran kimse askerlik hizmetinde bulunuyorsa, teğmen veya daha
yüksek rütbeli bir subay; Ülke sınırları dıĢında seyreden bir ulaĢım aracında bulunuyorsa, o aracın
sorumlu yöneticisi; sağlık kurumlarında tedavi edilmekteyse, sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi
hâkim yerine geçer.
Miras bırakan için sonradan diğer Ģekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu tarihin
üzerinden bir ay geçince sözlü vasiyet hükümden düĢer.
ÖRNEK: A, dağcılık kulübünden arkadaĢlarıyla birlikte tırmanıĢa katılmıĢ ancak kar fırtınası
ve tipiye yakalanmıĢ ve bacağından ağır yaralanmıĢtır. A, arkadaĢlarının kendilerini kurtarmasını ve
kendisini bırakıp gitmelerini istemiĢ ancak son arzusu olarak arkadaĢı C’yi mirasının 1/3’ünü alması
için mirasçı olarak atamıĢtır. ArkadaĢları C’nin vasiyetini fırtınadan kurtulduklarında yazıya dökmüĢ,
imzalamıĢ ve en yakın sulh hakimliğine bildirmiĢlerdir. A, aramalar sonucu donmadan kurtarılmıĢ ve
bir haftalık tedaviden sonra kendisine gelmiĢtir. ĠĢte kiĢi baĢka türlü vasiyetname düzenleme
imkanının doğmasından itibaren bir ay içinde baĢka bir sebeple ölürse sözlü vasiyeti geçerliliğini
korur ancak A, baĢka türlü vasiyetname düzenleme imkanı doğmasından itibaren bir aydan sonraki bir
süreçte ölürse sözlü vasiyetname geçerliliğini yitirecektir.
• Yazılı Vasiyetname
El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek baĢından sonuna kadar
mirasbırakanın el yazısıyla yazılmıĢ ve imzalanmıĢ olması zorunludur. Yazılı vasiyetnamenin daktilo,
bilgisayar gibi araçlarla yapılması halinde geçerli olmayacaktır. KiĢi vasiyetnameyi el yazısıyla kağıda
değil de duvara yazılması halinde de geçerli olacaktır.
Yazılı vasiyetnamede de tarih mutlaka belirtilmelidir ancak tarih gün ay yıl olarak değil de
belirlenebilir bir gün olarak yazılmıĢsa da geçerli olacaktır. Örneğin 2013 yılı kurban bayramının ilk
günü de geçerli bir tarih olarak nitelendirilir. Ancak tarihte gün ay yıl açıkça belirtilmese de anlaĢılır
Ģekilde olmalıdır. Örneğin 2010 yılı “ekinlerin yeĢillenme zamanında” Ģeklinde bir tarih geçerli
olmayacaktır.
NOT: Tarihin mutlaka elyazısıyla belirtilmesi gereklidir.
El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya
yetkili memura bırakılabilir. Ancak bu hüküm de zorunlu olmayıp kiĢinin evinde saklaması halinde
dahi vasiyetname geçerliliğini koruyacaktır.
NOT: Vasiyet düzenleyen elyazısıyla yaptığı vasiyette her zaman düzeltme, ekleme veya
çıkarma yapabilir. Ancak bu değiĢikliklerin murisin elyazısıyla tarih belirterek ve imzasıyla yapılması
gerekir.
NOT: vasiyetnamede birden çok sayfa varsa son sayfaya imza atılması yeterlidir. Ancak her
bir yaprağa da imza atılabilir.
• Resmi Vasiyetname
Resmi vasiyetname, noter, sulh mahkemesi veya resmi memur önünde iki Ģahidin katılımıyla
gerçekleĢir. Yurt dıĢında konsolosluklar resmi görevli olarak kabul edilir. Resmi vasiyetname okuma
yazma bilenler için ayrı Ģekle ve okuma yazma bilmeyenler için ayrı Ģekle tabi kılınarak düzenlenir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 44


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur
yazar olmayanlar, mirasbırakanın eĢi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeĢleri ve bu kiĢilerin eĢleri,
resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.
Resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy
kan hısımlarına, kardeĢlerine ve bu kiĢilerin eĢlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.
Ancak bu kiĢiler vasiyette mirasçı olarak tespit edilmiĢse vasiyetin tamamı değil, yalnızca bu kısımları
geçersiz kabul edilir.
Okuma yazma bilenler, arzularını resmî memura bildirir. Bunun üzerine memur,
vasiyetnameyi yazar veya yazdırır ve okuması için mirasbırakana verir. Vasiyetname, mirasbırakan
tarafından okunup imzalanır. Memur, vasiyetnameyi tarih koyarak imzalar. Vasiyetnameye tarih ve
imza konulduktan hemen sonra mirasbırakan, vasiyetnameyi okuduğunu, bunun son arzularını
içerdiğini memurun huzurunda iki tanığa beyan eder. Tanıklar, bu beyanın kendi önlerinde yapıldığını
ve mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar.
NOT: Vasiyetname içeriğinin tanıklara bildirilmesi zorunlu değildir.
Mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki
tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini
beyan eder. Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu
tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana
okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak
veya yazdırarak altını imzalarlar.
NOT: Resmî vasiyetnameyi düzenleyen memur, vasiyetnamenin aslını saklamakla
yükümlüdür.
Vasiyetnamenin Geri Alınması
KiĢi, vasiyetinden ölümüne kadar her zaman geri dönebilir. Dönmeyi aynı konuda yeni bir
vasiyetname düzenleyerek gerçekleĢtirebileceği gibi varolan vasiyeti yok ederek de sona erdirebilir.
Mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen Ģekillerden birine uymak suretiyle yeni bir
vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir. Vasiyetnamenin tamamından veya
bir kısmından dönülebilir.
Mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa,
kuĢkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça, sonraki vasiyetname onun
yerini alır.
Belirli mal bırakma vasiyeti de, vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe, mirasbırakanın sonradan
o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaĢmayan baĢka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar.
ÖRNEK: A, 1.1.1999 yılında düzenlediği bir yazılı vasiyetnameyle evini B’ya bıraktığını
belirtmiĢtir. Ancak A, 1.1.2005 yılında aynı evi C’ye bıraktığını belirten yeni bir vasiyetname
düzenlemiĢse ikinci vasiyetname geçerli olacaktır. Ġkinci vasiyetin geçerliliği için ilk vasiyetin ne
Ģekilde yapıldığının da önemi yoktur. Örneğin ilk vasiyet yazılı olsa ancak ikinci vasiyet sözlü olsa
bile ikinci vasiyetname geçerli olacaktır. Çünkü vasiyet tek taraflı iĢlem olduğundan murisin son
iradesi her zaman öncelikli olacaktır. Peki A, ölmeden önce bu evi üçüncü bir kiĢiye satarsa vasiyet
üzerinden alacaklı olarak gözükenlerin talep hakkı doğacak mıdır? Bu sorunun cevabı kesinlikle hayır
olmalıdır. Çünkü vasiyet alacaklıları muris ölmedikçe tereke üzerinde hiçbir hakka sahip
olmadıklarından vasiyette belirtilen malların terekeye dahil olmaması halinde herhangi bir talep
hakları da doğmayacaktır.
Vasiyetin Yok Edilmesi
Mirasbırakan, yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir. Kaza sonucunda veya üçüncü
kiĢinin kusuruyla yok olan ve içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesine olanak bulunmayan
vasiyetname hükümsüz kalır. Ancak vasiyetin belirlenmesinde her türlü delil esas alınabilir. Delille
dahi ispatlanamazsa tahrip olmuĢ ya da silinmiĢ vasiyetnameler geçersiz olur. Vasiyeti yok edene karĢı
tazminat isteme hakkı saklıdır.
b) Miras SözleĢmesi
Miras sözleĢmesinin geçerli olması için resmî vasiyetname Ģeklinde düzenlenmesi gerekir.
SözleĢmenin tarafları, arzularını resmî memura aynı zamanda bildirirler ve düzenlenen sözleĢmeyi
memurun ve iki tanığın önünde imzalarlar. Miras sözleĢmesinin karĢı tarafı ölüme bağlı tasarrufta
bulunmuyorsa temsilci kullanabilir ancak ölüme bağlı tasarrufta bulunanın temsilci kullanması söz
konusu değildir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 45


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Vasiyetname yapmak için 15 yaĢını doldurmak ve ayırt etme gücüne sahip olmak yeterlidir.
Oysa ki miras sözleĢmesi yapabilmek için fiil ehliyetine sahip olmak gerekir. Dolayısıyla sınırlı
ehliyetsizler miras sözleĢmesinin ölüme bağlı tasarrufla borçlusu sıfatıyla tek baĢlarına miras
sözleĢmesi yapamazlar. Ancak sözleĢmenin diğer tarafı iĢlemden dolayı borç altına girmiyorsa iĢlemin
geçerliliği için onun fiil ehliyetinin Ģartı aranmaz. fiil ehliyeti Ģartı aranmaz.
Vasiyetnameden kiĢi her zaman dönebilirken, miras sözleĢmesinden kiĢi aĢağıda
belirteceğimiz sebepler var olmadıkça geçersizliği ileri süremez veya miras sözleĢmesinden dönemez.
Bu açıdan miras sözleĢmesi kiĢiyi bağlayıcı niteliktedir. Tabi ki taraflar anlaĢarak her zaman
sözleĢmeyi feshedebilirler.
Miras sözleĢmesiyle yapılabileceklere aĢağıdakiler örnek olarak gösterilebilir;
● Mirasçı atama
● Art mirasçı atama
● Yedek mirasçı atama
● Belirli mal vasiyeti
● Mirasçılıktan feragat (Sadece miras sözleĢmesi)
● Mirasçılıktan çıkarma(Koruyucu çıkarma)
● Miras taksim(paylaĢım) oranlarını düzenleme
NOT: Mirastan yoksunluk, miras sözleĢmesinin konusunu oluĢturmaz. Çünkü mirastan
yoksunluk hali kendiliğinden ortaya çıkar bu nedenle ayrı bir sözleĢmeyle gerçekleĢmesi söz konusu
değildir. Ancak mirasçılıktan feragat ve koruyucu olarak mirasçılıktan çıkarma miras sözleĢmesiyle
düzenlenebilir.
Ölüme Bağlı Tasarrufların Kendiliğinden Sona Ermesi
● Lehine ölüme bağlı tasarruf yapılanın muristen önce ölmesi halinde ölüme bağlı tasarruflar
kendiliğinden sona erer.
● Evli kiĢiler arasındaki ölüme bağlı tasarruflar boĢanma halinde sona erer. Yine boĢanma davası
açılmıĢ ancak sonuçlanmamıĢsa eĢlerden birinin ölümü halinde dava mirasçılarca devam ettirilip,
sağ kalan eĢin kusurunun ağırlığı ispat edilirse miras ölüme bağlı tasarruf sona erer.
● Evli kiĢiler arasındaki ölüme bağlı tasarruflar evliliğin geçersizliğine(butlanına) hükmedilmesi
halinde kendiliğinden geçersiz hale gelir.
● Mirastan Yoksunluk Sebebinin GerçekleĢmesi: Bir kiĢinin mirastan yoksunluk halinin ortaya
çıkması halinde ölüme bağlı tasarruflar irade açıklaması aranmaksızın son bulacaktır.
● Bozucu(Ġnfisahi) ġartın GerçekleĢmesi: Miras sözleĢmesi bozucu Ģarta bağlanmıĢsa ve Ģart
gerçekleĢmiĢse sözleĢme kendiliğinden geçersizleĢir.
ÖRNEK: A, arkadaĢı B’ye evini vasiyet olarak bıraktığına dair miras sözleĢmesi yapmıĢtır.
Ancak B’nin okulunu 4 yılda bitirememesi halinde sözleĢmenin geçersiz olacağı konusunda
anlaĢmıĢlardır. Bu halde okulun 4 yılda tamamlanmaması bozucu Ģarttır. B, okulunu 4 yılda
tamamlayamazsa sözleĢme kendiliğinden geçersiz olur.
NOT: Sözlü vasiyette yeni vasiyet yapma imkanının doğmasından itibaren 1 ayın geçmesi halinde
vasiyetname kendiliğinden geçersiz hale gelir.
Tarafların anlaĢmasıyla sona ermesi
Miras sözleĢmesi, tarafların yapacağı anlaĢmayla her zaman sona erdirilebilir. Taraflar miras
sözleĢmesini her ne kadar noterde resmi yazılı Ģekilde yapsalar da dönme iĢlemini adi yazılı Ģekilde
yapmaları yeterlidir. Miras sözleĢmesinin tarafları dıĢındaki kiĢiler miras sözleĢmesini sona
erdiremezler.
Tek Taraflı Miras SözleĢmesinden Dönme
● Mirasçılıktan çıkarma sebebiyle mirasçılıktan dönme: Miras sözleĢmesiyle mirasçı atanan
veya kendisine belirli mal bırakılan kiĢinin, mirasbırakana karĢı miras sözleĢmesinin
yapılmasından sonra mirasçılıktan çıkarma sebebi oluĢturan davranıĢta bulunduğu ortaya
çıkarsa; mirasbırakan, miras sözleĢmesini tek taraflı olarak ortadan kaldırabilir. Buna göre
medeni kanunda belirtilen mirasçılıktan çıkarma sebeplerinden birisi gerçekleĢirse miras
sözleĢmesi kendiliğinden sona ermez ancak muris miras sözleĢmesinden dönebilir.
Mirasçılıktan çıkartılma sebepleri; Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından
birine karĢı ağır bir suç iĢlemiĢse veya mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi
üyelerine karĢı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiĢse
olarak sayılabilir. Miras sözleĢmesinden kiĢi bizzat dönebilir, kiĢiye sıkı sıkıya bağlı bir hak

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 46


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
olduğundan yasal temsilci aracılığıyla dahi kullanılamaz. Çıkarma sebebinin miras
sözleĢmesinden sonra gerçekleĢmiĢ olması veya sözleĢme esnasında miras bırakanın durumu
bilmemesi gerekir.
NOT: Mirasçılıktan çıkarma sebebi gerçekleĢmiĢse miras sözleĢmesinden muris, vasiyetname
yoluyla da dönebilir.
ÖRNEK: A, arkadaĢı B’ye Antalya’daki evini vasiyet ettiğine dair B ile miras sözleĢmesi
yapmıĢtır. Daha sonra B, A’nın eĢi E’yi öldürürse bu halde A, B ile yaptığı miras sözleĢmesinden
mirasbırakanın yakınlarından birine karĢı ağır bir suç iĢlediği gerekçesine dayanarak dönebilir. Ancak
B’nin A’nın eĢi E’yi öldürmesi miras sözleĢmesinin kendiliğinden sona erme sebebi değildir.
● Sağlar arası KarĢılık Borcunun Yerine Getirilmemesi sebebiyle Dönme: Bir karĢılık
bekleyerek mirasçılıktan miras sözleĢmesi yoluyla feragat edilmiĢse ancak miras bırakan
mirasçıya borcunu yerine getirmede temerrüde düĢmüĢse, mirasçı murise uygun bir süre verir.
Bu sürede de miras bırakan borcunu yerine getirmezse mirasçı, miras sözleĢmesinden
dönebilir.
ÖRNEK: A’nın oğlu B, babası A’nın kendisine evini bağıĢlaması halinde A’nın
mirasçılığından vazgeçeceğine dair babasıyla anlaĢmıĢ ve miras sözleĢmesi yapmıĢlardır. Babası A,
söylediği evi B’ye bağıĢlamamıĢ ve verilen süreye rağmen borcunu yerine getirmemiĢse bu halde B
miras sözleĢmesinden dönebilir.
● Miras bırakanın Miras SözleĢmesine Aykırı Tasarrufları: Mirasbırakan, miras sözleĢmesiyle
mirasını veya belirli malını sözleĢme yaptığı kimseye ya da üçüncü bir kiĢiye bırakma
yükümlülüğü altına girebilir. Mirasbırakan, malvarlığında eskisi gibi serbestçe tasarruf
edebilir; ancak, miras sözleĢmesindeki yükümlülüğü ile bağdaĢmayan ölüme bağlı
tasarruflarına veya bağıĢlamalarına itiraz edilebilir. Buradaki itirazdan kastedilen iptal davası
açılabilmesidir. Ancak bu dava ancak murisin ölümünden sonra açılabilir. Çünkü mirasçı
olarak atanan kiĢi veya belirli mal vasiyeti alacaklısı ancak murisin ölümüyle mirasçı
olabilmektedir.
Ölüme Bağlı Tasarrufların Ġptali
AĢağıdaki sebeplerle ölüme bağlı bir tasarrufun iptali için dava açılabilir:
• Tasarruf mirasbırakanın tasarruf ehliyeti bulunmadığı bir sırada yapılmıĢsa,
• Tasarruf yanılma, aldatma, korkutma veya zorlama sonucunda yapılmıĢsa,
• Tasarrufun içeriği, bağlandığı koĢullar veya yüklemeler hukuka veya ahlâka aykırı ise,
• Tasarruf kanunda öngörülen Ģekillere uyulmadan yapılmıĢsa.
Ġptal davası, tasarrufun iptal edilmesinde menfaati bulunan mirasçı veya vasiyet alacaklısı
tarafından açılabilir. Dikkat edilirse sadece mirasçıların ve belli mal vasiyeti alacaklılarının iptal
davası açma hakkı mevcuttur.
Dava, ölüme bağlı tasarrufun tamamının veya bir kısmının iptaline iliĢkin olabilir. Ġptal
davası, ölüme bağlı tasarrufla kendilerine, eĢlerine veya hısımlarına kazandırma yapılanların
tasarrufun düzenlenmesine katılmalarının yol açtığı sakatlığa dayandığı takdirde tasarrufun tamamı
değil, yalnız bu kazandırmalar iptal edilir.
Ġptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu
öğrendiği tarihten baĢlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda
mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karĢı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara
karĢı yirmi yıl geçmekle düĢer.
NOT: Hükümsüzlük, def"i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.
DĠKKAT: Kural olarak ayırt etme gücü olmayanın yaptığı iĢlemin geçersizliği hakimce re’sen
dikkate alınır. Ancak ölüme bağlı tasarrufun ayırt etme gücü olmayan tarafından yapılması halinde
iĢlemin geçersizliği ileri sürülmedikçe hakimce re’sen dikkate alınmaz.

EġYA HUKUKU
EĢya: Bir Ģeyin eĢya olabilmesi için belirli Ģartların tamamını bir arada taĢıması lazımdır. Bu Ģartlar:
- Üzerinde bireysel hakimiyet kurulabilen
- Cismani (Ġstisna: Enerji, cismani varlık olmasa da eĢya niteliğindedir.)
- Ġktisadi bir değeri olan
- Sınırlanabilen (Örneğin, ĢiĢe su eĢyadır ancak kontrol edilemeyen akarsu eĢya değildir.)

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 47


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
- ġahıs dıĢı varlıklar (Ġnsan vücudundan ayrıldıktan sonra bazı uzuvlar eĢya niteliği taĢıyabilir.
Örneğin saç, kan vb. Ceset kural olarak eĢya değildir ancak ölen kiĢilerin cesetleri üzerinde
yakınlarının bazı bireysel hakları vardır.

EĢyanın Türleri
1. Tüketilebilir eĢya - Tüketilemez eĢya
Bir eĢyadan tüketmek veya elden çıkartmak suretiyle yararlanabiliniyorsa tüketilebilen
eĢyadır. Buna karĢılık belirli bir süre tüketilmeksizin kullanılabiliyorsa tüketilemeyen eĢyadır. Bu
tanım bakımından kiĢinin subjektif ve objektif değerlendirmesi de dikkate alınmalıdır. Örneğin kıyafet
bizim için tüketilmez eĢya iken, mağaza için elinden çıkartma amacıyla olduğundan tüketilebilen
eĢyadır. Ancak objektif değerlendirme esasında eĢyanın tüketilebilirliği esas alındığından sorularda
eĢyanın tüketilebilirliği esas alınmalıdır.
2.TaĢınır eĢya - TaĢınmaz eĢya
Özünde herhangi bir değiĢiklik olmaksızın bir yerden baĢka bir yere nakledilebilen varlıklar
taĢınır eĢyadır. TaĢınmazlar ise Medeni kanunda açıkça belirtilmiĢtir. Buna göre;
• Arazi,
• Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler,
• TaĢınmaz üzerinde kurulan sürekli ve bağımsız ayni haklar
Burada dikkat edilmesi gereken husus binalar ve ağaçların taĢınır veya taĢınmaz olarak
nitelendirilip-nitelendirilemeyeceğidir. Ağaçlar ve binalar, arazinin üzerindeki bina, ağaç ve bitkilerin
arazinin bütünleyici parçası olması nedeniyle ayrı eĢya olarak kabul edilemez. Bunun yanında ağaçlar
taĢınır niteliğine de sahip değildir çünkü ağaçlar baĢka yere taĢınırken özünde zarar görmektedir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer husussa hakkın eĢya olarak nitelendirilmesidir. Gerçekten en
az 30 yıllığına kurulmuĢ olan(sürekli) devredilebilir ayni haklar taĢınmazın hükümlerine tabi
olduğundan taĢınmaz olarak nitelendirilir. Ayni haklar kısmında daha detaylı inceleyeceğiz.
3. Misli EĢya – Gayri Misli EĢya
Sayı, tartı,ölçü vb. ile belirlenebilen eĢyalar misli eĢyadır. Buna karĢılık ferden belirlenmesi
gereken eĢyalar gayrimisli eĢyadır. Burada dikkat edilmesi gereken taĢınmazlar her halde gayrimisli
eĢyadır.
4. Basit (yalın) eĢya - BirleĢik eĢya - EĢya birliği:
Yalın, tek baĢına var olan, ayırt edilemez bir bütünlük arz eden Ģey basit eĢya, birden çok yalın
Ģeyin ayrılmaz bir biçimde birleĢmesinden meydana gelen, ancak onu meydana getiren Ģeylerden ayrı
bir varlığı olan Ģey ise bileĢik eĢyadır.
Birden çok eĢyanın bağımsızlıklarını yitirmeksizin bir amaç için bir araya gelmesiyle oluĢan
eĢyaya ise eĢya birliği denir. EĢya birliğinde astlık üstlük iliĢkisi yoktur. Örneğin bir gümüĢ parçası
basit eĢya, altın gümüĢ karıĢımı küpe bileĢik eĢya, bir çift küpe eĢya birliğidir.
5. Bölünebilen EĢya – Bölünemeyen EĢya
EĢyanın vasfında ayrılma olmaksızın parçalara ayrılabilen eĢya bölünebilir, ayrılamayan
eĢyalar ise bölünemeyen eĢyadır. KumaĢ, sıvı vb. unsurlar bölünebilen, televizyon, araba ise
bölünemeyen eĢyaya örnektir.
6. Kamu Malları – Özel Mallar
Üzerinde özel mülkiyet olmayan, kamunun ortaklaĢa yararlandığı ve kamu hizmetine
özgülenen eĢyalar kamu malıdır. Bunlar kamuya tahsis edilebilir. Örneğin okul binaları, hastaneler
kamu malıdır. Ancak bazı kamu malları vardır ki bunlar üzerinde özel mülkiyet kurulamaz. Ormanlar,
sahiller, madenler, yer altı suları, tarıma elveriĢsiz dağlar, buzullar tahsis iĢlemine gerek olmaksızın
kamu malıdır.
EĢya hukuku genel olarak üç bölümde düzenlenmiĢtir. Bunlar; Zilyetlik, Tapu Sicili ve Ayni
Haklardır.
1.ZĠLYETLĠK
Zilyetlik: EĢya üzerindeki fiili hakimiyet halidir. Bir eĢya üzerinde zilyet olabilmenin Ģartları:
- Fiili hakimiyet: EĢya üzerindeki fiili hakimiyet halinin doğrudan veya dolaylı olarak
yararlanabilme halidir. ġüphesiz fiili hakimiyette dikkat edilmesi gereken önemli iki nokta devamlılık
iradesi ve hakimiyetin baĢkasının üzerinden de devam edebilmesidir. ġöyle ki A sahibi olduğu kitabı
elinde bulundururken veya arabasında bulundururken de kitabın zilyedidir. Ancak A, kitapçının
rafından aldığı kitabın zilyedi değildir, çünkü hakimiyetin devamlılığı iradesini göstermemiĢtir. Ayrıca

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 48


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
kiĢinin eĢyanın zilyedi olması için eĢyanın baĢka zilyetlerinin olması da mümkündür. Örneğin, A,
kitabını B’ye ödünç olarak vermiĢse, B kitabı elinde bulundurduğu sürece kitabın zilyedidir ancak aynı
zamanda B, A’nın hakimiyetini reddetmiyorsa A’da kitap üzerinde B aracılığıyla zilyet olur. Yani
üçüncü bir kiĢi aracılığıyla da zilyetlik devam ettirilebilir.
- Zilyetlik iradesi: KiĢinin eĢyanın zilyedi olabilmesi için fiili hakimiyet alanındaki eĢya
üzerinde zilyetlik iradesi olması gerekir. ġöyle ki, A, barda yapılan baskın sonucu montunun cebine
atılan eroinin zilyedi değildir. KiĢinin montu fiili hakimiyet alanıdır. Ancak kiĢinin zilyetlik iradesi
olmadığından eĢyanın zilyedi değildir. Burada irade kavramının önceden veya sonradan verilmesi ve
bu durumun yorumlanabilmesi de önemlidir. Örneğin kiĢi evinin giriĢine posta kutusu taktırarak, posta
kutusuna atılacak olan mektup, fatura vb. unsurların zilyedi olmayı baĢtan kabul etmiĢtir. Ancak kiĢi o
posta kutusuna atılan eroinin yine zilyedi olmayacaktır.
- Zilyetlik için hak sahibi olmak Ģart değildir. Kaldı ki her hak sahibi zilyet olmadığı gibi her
zilyette hak sahibi değildir. Örneğin, A’nın saatini B çaldığında A, eĢya üzerindeki mülkiyet hakkını
kaybetmemiĢtir ancak eĢya üzerindeki hakimiyetini kaybetmiĢtir. Diğer yandan B, eĢyanın fiili hakimi
yani zilyedidir ancak mülkiyeti hiçbir zaman kazanamayacaktır.
Zilyetliğin Konusu
Zilyetlik kural olarak taĢınır ve taĢınmaz eĢyalar üzerinde olabilir. Bunun yanında zilyetlik
bütünleyici parça, eklenti ve haklar üzerinde de olabilir. Örneğin evin duvarının reklam panosu olarak
kullanılması için kiraya verilmesi halinde bütünleyici parça olan duvar üzerinde zilyetlik hali söz
konusudur.
Zilyetlik Halleri:
1) Yalın Zilyetlik – Dereceli (Asli – Feri ayrımlı) Zilyetlik: Asli zilyetlikte kiĢi malik
sıfatıyla eĢyayı elinde bulunduruyorsa asli zilyettir. Sınırlı bir ayni hak veya kiĢisel bir hakka
dayanarak eĢya üzerinde hakimiyet kuran fer’i zilyettir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bir
kiĢinin asli zilyet olabilmesi için fer’i zilyedin de olması gereğidir. Örneğin A, “bu telefon benim”
diyorsa telefonun malikidir ancak asli zilyedi değil yalnızca zilyettir(yalın zilyet). Ancak A aynı
telefonu B’ye ödünç verdiğinde B eĢyanın malik sıfatı olmaksızın zilyedi yani fer’i zilyedi A ise asli
zilyedidir. Asli zilyet olmak için malik olmak zorunda değildir. KiĢinin hakimiyetinin kendisinden
öncekine dayanmaması yeterlidir. Örneğin A’nın saatini çalan H, bunu B’ye kiraladığında B fer’i
zilyet H ise asli zilyettir. H, A’nın saatini çaldığında A’nın fiili hakimiyetine son vermiĢ ancak hak
sahibi olamamıĢtır. Dolayısıyla burada A eĢyanın mülkiyet hakkına sahiptir ancak zilyetliği yok
olmuĢtur. Buna karĢın B’de eĢyayı teslim aldığında malik değildir ve zilyetliğini H’nin hakimiyetine
dayandırmaktadır dolayısıyla fer’i zilyettir.
Asli zilyet sadece bir kiĢi olmayabilir. Birlikte ve elbirliğiyle zilyetlikte bu hal açıkça
görülmektedir.
2) Doğrudan(Dolaysız) – Dolaylı Zilyetlik: Doğrudan zilyetlik kiĢi, eĢyayı doğrudan fiili
hakimiyetinde bulunduruyorsa söz konusu iken dolaylı zilyetlik kiĢi eĢyayı baĢkası aracılığıyla fiili
hakimiyetinde bulunduruyorsa söz konusudur. Örneğin A, evini B’ye kiraya verdiğinde A evin dolaylı
ve asli zilyediyken, B evin fer’i ve dolaysız zilyedidir. Birden çok kiĢi de dolaysız zilyet olabilir.
Örneğin ev eĢyaları üzerinde aile bireyleri dolaysız zilyettir.
3) Emin Sıfatıyla – Haksız Zilyetlik: Eğer bir kiĢinin zilyetliği hakka dayanıyorsa veya hak
sahibinden iĢlem ya da miras sonucu zilyetliği devralınıyorsa hakka dayanan zilyetlik(emin sıfatıyla
zilyetlik); kiĢinin hakimiyeti hakka dayanmıyorsa haksız zilyetlik hali söz konusudur. Örneğin A
saatini B’ye ödünç olarak vermiĢtir. B saati tamir edilmesi için saatçiye bıraktığında;
•A, emin sıfatıyla, asli,dolaylı ve tek baĢına zilyettir.
•B, emin sıfatıyla, fer’i dolaylı ve tek baĢına zilyettir.
•C, emin sıfatıyla, fer’i dolaysız ve tek baĢına zilyettir.
Bu saati C’den hırsız H’nin çalması halinde A’nın,B’nin ve C’nin zilyetliği sona erer, H,
haksız zilyet olur. H’nin bu saati K’ye kiraya vermesi halindeyse
•H, haksız, asli,dolaylı ve tek baĢına
•K, haksız, fer’i dolaysız ve tek baĢına zilyettir.
Zilyetlik halinde dikkat edilmesi gereken birkaç hüküm vardır ki soruların çözümünde bu
hükümler dikkate alınmalıdır;
• Emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetli eĢyayı teslim alan ayni hakkı kazanır. Ancak Ģahsi hak
kazanılmaz. Örneğin A, saatini B’ye ödünç vermek için anlaĢmıĢ ve saati B’ye teslim etmiĢtir. B ise

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 49


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
saati C’ye satıp teslim ettiğinde, C iyiniyetliyse saatin mülkiyetini teslimle kazanır. Çünkü B hak
sahibi zilyet olduğundan emin sıfatıyla zilyettir ve saati B’den alan C iyiniyetlidir. Ancak C saati
B’den satın almayıp kiralasaydı, kira Ģahsi hak olduğundan C iyiniyetli bile kiracılık hakkını
kazanamazdı, baĢka bir deyiĢle A, C’nin kiracılığına katlanmak zorunda kalmazdı.
• Zilyetliğin kazanılmasında iyiniyet geçerli değildir; iyiniyet hakkın kazanılmasında
geçerlidir. Buna göre A’nın saatini çalan H, bu saati B’ye satar ve teslim ederse B iyiniyetli olsa bile
haksız zilyettir.Aynı zamanda B’den bu saati alan bir üçüncü kiĢi de diğer unsurlara bakılmaksızın
haksız zilyet olacaktır.
• Sahibinin elinden rızası dıĢında çıksa da para ya da hamiline yazılı senedi iyiniyetli teslim
alan mülkiyeti kazanır.
• BaĢkasının taĢınır bir malını davasız ve aralıksız beĢ yıl iyiniyetle ve malik sıfatıyla
zilyetliğinde bulunduran kimse, zamanaĢımı yoluyla o taĢınırın maliki olur.
4) Tek BaĢına – Birlikte Zilyetlik: Bir kiĢi eĢya üzerindeki zilyetlik iradesini tek baĢına
yürütüyorsa tek baĢına zilyetlik söz konusudur. Aynı anda birden çok kiĢi aynı zilyetliği
sürdürmekteyse birlikte zilyetlik söz konusudur. Örneğin A evini B’ye kiraya verdiğinde A ve B farklı
zilyetlik hallerine tabi olduğundan tek baĢına zilyettirler. Ancak A evini, ev arkadaĢı olan B ve C’ye
kiraya verirse B ve C birlikte zilyet olurlar. Birlikte zilyetlik ikiye ayrılır: Eğer eĢya ancak birlikte
kullanılabiliyorsa ya da taksim edilmemiĢ tereke malları varsa, el birliği ile zilyetlik hükmü uygulanır.
Bu hükümler dıĢında paylı zilyetlik hükümleri uygulanır. Örneğin bir kasanın iki anahtarı var ve bu
anahtarlar A ve B’de ise ve her bir anahtar ayrı ayrı açabiliyorsa paylı zilyetlik, ancak iki anahtar
kasayı birlikte açabiliyorsa elbirliğiyle(iĢtirak halinde) zilyetlik söz konusudur.
5) Kendisi Ġçin – BaĢkası Ġçin Zilyetlik: EĢyayı kendsine veren için veya baĢkasına
devretmek için elinde bulunduran baĢkası için zilyettir.TaĢıyıcı, komisyoncu, acente; baĢkası için
zilyetken kiracı, rehnalan, devralan, ödünç alan kendisi için zilyettir.
Zilyet Yardımcılığı: ĠĢçi, memur, müstahdem gibi kiĢiler, çalıĢtıkları kiĢiye ait eĢyalar
üzerinde zilyet yardımcısıdır. Bu kiĢiler eĢyanın zilyedi değildirler. Buna göre zilyet yardımcısından
eĢyayı iyiniyetli olarak teslim alan teslim malik olamaz. Ancak davasız aralıksız beĢ yıl zilyetliğinde
bulundurursa beĢinci yılın sonunda malik olabilir. EĢya, sahibinin rızası dıĢında elinden çıkmıĢ sayılır
ve zilyet yardımcıları zilyetliğin iadesi davası açamaz. (BaĢkası için zilyetler asli zilyete iade için dava
açabilirler.)
Zilyetliğin Kazanılması:
Zilyetlik kural olarak teslimle kazanılır.
-Aslen kazanma( Tek taraflı fiil)
-Devren kazanma
-Tesisen kazanma

Aslen Kazanma: EĢya üzerinde daha önce mevcut bir zilyetliğe dayanmaksızın zilyetliğin
kazanımıdır. Tek taraflı fiille gerçekleĢir. Öreğin;
- Sahipsiz eĢyanın zilyetliğinin kazanımı,
- Hırsız, gasp eden ve benzerinin zilyetliği,
- Sınırlı ayni hakka veya kiĢisel hakka zilyetliği dayanan kiĢinin daha sonra malik sıfatıyla
zilyetliğini ileri sürerse, zilyetliği aslen kazanmıĢ sayılır. Örneğin A, bisikletini B’ye kiraya vermiĢtir.
B daha sonra bisikletin kendisine ait olduğunu iddia ederse Malik sıfatıyla zilyetliği aslen kazanmıĢtır.
Devren Kazanma: Bir kiĢi kendi zilyetliğini baĢkasına iĢlem sonucu devrederse, devredilen
kiĢi zilyetliği devren kazanır. Zilyetliğin devren kazanılması teslimle ya da teslimsiz kazanım Ģeklinde
karĢımıza çıkabilir.
a. Teslimle Kazanma
Zilyetlik, Ģeyin veya Ģey üzerinde hâkimiyeti sağlayacak araçların, edinene teslimi veya
edinenin önceki zilyedin rızasıyla Ģey üzerinde hâkimiyeti kullanacak duruma gelmesi hâlinde
devredilmiĢ olur. Yani eĢyanın zilyedi, eĢyanın doğrudan fiili hakimiyetini devrederek ve teslim
ederek zilyetliği devretmektedir. Bu açıdan teslimli devir üç Ģekilde incelenir;
• Malın teslimi yoluyla: EĢyayı teslim halinde zilyetlik devrolur. Örneğin A, kalemini B’ye
satarsa B kalemin zilyetliğini teslim anında kazanır.
• EĢyayı temsil eden araçların teslimi: EĢya üzerindeki hakimiyet kullanmaya yarayan
araçların teslimi eĢyanın zilyetliğinin devri anlamına gelir. Örneğin Otomobilini B’ye satan A’nın

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 50


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
anahtarı B’ye teslim etmesi halinde arabanın hakimiyeti B’ye geçeceğinden B anahtarı aldığında
zilyetliği kazanacaktır.
• Teslim yerine geçen sözleĢme: Fiil ehliyetine sahip dolaysız zilyedin, yapılan sözleĢmeyle
zilyetliği kazanacak kiĢiye fiili hakimiyet imkanı sağlamıĢsa ortaya çıkar. Örneğin Kasap A, B’nin
otlakta otlayan ineğini satın alır. B, ineğin merada olduğunu ancak kendisinin gelemeyeceğini ineği
A’nın almasını ve kesmesini çıkan ete göre parasını ödemesini söylediğinde taraflar anlaĢırsa sözleĢme
teslim hükümlerine tabi olacak ve A zilyetliği sözleĢmeyle kazanacaktır.
Tesisen Kazanma: Bir kiĢi kendisinin zilyetliğini devam ettirirken baĢkasını zilyet kılarsa
(kira, ödünç) diğer kiĢi zilyetliği tesisen kazanır. Örneğin A kitabı üzerinde B lehine intifa hakkı
tanırsa B kitabın fer’i zilyetliğini kimseden devralmadığı gibi aslen de kazanmamıĢtır. Dolayısıyla A
asli dolaylı zilyet olmuĢ, B ise fer’i ve dolaylı zilyet olmuĢtur.
b. Teslimsiz Kazanma:
- Hükmen Teslim: KiĢinin dolaysız zilyetliği bir iĢlemle özel bir hukuki sebebe dayanarak
devam ederken eĢyayı teslim etmeden baĢkasını dolaylı zilyet kılması halinde ortaya çıkar. Örneğin,
A, B’den bir saat satın almıĢ; teslim etmeden önce A saatin bir süre daha B’de ödünç kalmasına rıza
göstermiĢ ise B saatin dolaysız ve feri zilyetliğini A ise asli ve dolaylı zilyetliği hükmen teslim yoluyla
kazanmıĢtır.
- Kısa Elden Teslim: Bir kimsenin bir eĢyayı fer’i zilyet, haksız zilyet veya zilyet yardımcısı
gibi sıfatlarla elinde bulundururken, bir hukuki iĢlemle zilyetlik sıfatının değiĢmesi halinde kısa elden
teslim ortaya çıkar. Örneğin, bir mal kendisinde ödünç iken malı geri vermeden sahibinden satın
alınarak asli zilyetliğin kazanılması gibi ve ya A’nın çaldığı saati sahibinden satın alması halinde kısa
elden teslim hali ortaya çıkar.
- Zilyetliğin Havalesi: Doğrudan zilyetliği üçüncü kiĢide bulunan eĢyanın dolaylı zilyetliğinin
devridir. Burada üçlü bir iliĢki söz konusudur. Örneğin kitabını A’ya ödünç olarak veren B, kitap A’da
iken kitabı C’ye satarsa, C kitabın zilyetliğini havale yoluyla sözleĢmeyle kazanmıĢtır.
- Emtia Senetlerinin Devri Yoluyla Zilyetliğin Kazanılması ve Devri: Bir eĢya üzerindeki
zilyetliği temsil eden senetlerin devri yoluyla zilyetliğin devridir. AĢağıdaki durumda mal sahibi A,
pirinçlerini B’nin deposuna bir emtia senedi karĢılığında bıraktığında depo sahibi B, zilyetliği teslimle
kazanmıĢtır ancak A, elindeki emtia senedini D kiĢisine devrettiğinde D, malın zilyetliğini teslimsiz ve
emtia senedinin devri yoluyla kazanmıĢ olur. (C’nin olayda hiç olmadığı bir durumda!) A’nin emtia
senedini D’ye ve B’nin de pirinçleri C’ye satması durumunda D ve C iyi niyetli olmak koĢuluyla
zilyetlik konusundaki uyuĢmazlıkta, C malı teslim aldığı için hem zilyetliği ve mülkiyeti kazanmıĢ
olur, çünkü kural olarak emtia senetlerinin devri yolu ile zilyetliğin devrinde “eĢyayı” iyi niyetle elde
eden zilyetliği ve mülkiyeti kazanır. A ve D, C’ye karĢı hak öne süremez. Kısacası emin sıfatıyla
zilyetten eĢyayı iyiniyetli devralan emtia senetlerini iyiniyetli devralana karĢı korunur.
- Miras: Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince
kazanırlar.Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî
haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taĢınır ve taĢınmazlar üzerindeki zilyetliklerini
doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kiĢisel olarak sorumlu olurlar. AtanmıĢ
mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmıĢ mirasçılara düĢen
mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.
Görüldüğü üzere mirasçılar miras kalan mallar üzerinde zilyetliği teslim edilmeksizin ölüm
anında kazanırlar. Dikkat edilmesi gereken nokta murisin(miras bırakan) zilyetliği ne türse mirasçının
zilyetliği de aynı olacaktır. Örneğin murisin fer’i ve dolaysız zilyetliği mirasçısı durumu bilmese bile
ölüm anında mirasçıya devrolur. Buna karĢılık murisin zilyet yardımcısı olması halinde mirasçıların
zilyet yardımcısı olmaları mümkün değildir.
Zilyetliğin Korunması
Zilyetlik bir hakka dayansa da dayanmasa da korunma hükümlerine tabidir. KiĢi zilyetliği
kuvvet kullanarak, dava açarak veya idari yoldan korunması yollarından biriyle koruyabilir.
- Kuvvet Kullanma: Hırsızlık, gasp vb. saldırıdan zilyetliği korumak için verilen orantılı
karĢılık halidir. Örneğin kiĢi, cep telefonunu çalan kiĢiden bunu almak için zor kullanıyorsa
kuvvet kullanmadan bahsedilebilir. Aynı zamanda araya süre girmedikçe zilyetliği korumak
için kuvvet kullanılabilir ancak araya belli bir süre girdikten sonra kuvvet kullanma söz
konusu olamaz. Örneğin A, telefonunu çalan B’yi takip edebilir, kuvvet kullanarak telefonu
alabilir, ancak A iki gün sonra durumu öğrenmiĢse gidip B’nin evinden telefonu zorla alamaz.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 51


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir durumda zilyet gibi zilyet yardımcı da kuvvet kullanma
yoluna baĢvurabilir.
- Dava Yoluyla: Zilyetliği gaspedilen veya saldırıya uğramıĢ kiĢi, zilyetliği korumak için dava
yoluna baĢvurabilir. Bu açıdan zilyetliği gasp nedeniyle sona eren kiĢi bunun iadesi için dava
açabilir. Burada belki de en önemli husus zilyedin dava açarken hak sahibi olması
gerekmemesi ve davada hak sahipliğini ispatla yükümlü olmamasıdır. Yani hırsız dahi hırsıza
zilyetliğin iadesi davası açabilmektedir. Örneğin A’nın telefonunu B çalmıĢ ve bir süre sonra
B’den C çalmıĢtır. ĠĢte burada B, C’ye karĢı zilyetliğin iadesi davası açabilir. Hakimin iade
kararı ise B’nin hak sahipliğine iliĢkin bir hüküm olmayacak yalnızca zilyetliğe iliĢkin
uyuĢmazlığı çözecektir. Ancak kanun koyucu burada istisna bir hüküm getirmiĢtir. BaĢkasının
zilyet bulunduğu bir Ģeyi gasbeden kimse, o Ģey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia
etse bile onu geri vermekle yükümlüdür. Davalı, o Ģeyi davacıdan geri almasını gerektirecek
üstün bir hakka sahip olduğunu derhâl ispat ederse onu geri vermekten kaçınabilir. Örneğin,
A’nın yüzüğünü B çalmıĢ ve iki gün sonra yüzüğü B’de gören A yüzüğü zorla geri almıĢtır.
Bu halde B’nin geri alma davası açması halinde eğer A, yüzüğün kendisinin evlilik yüzüğü
olduğunu ve iç kısmında eĢinin isminin yazdığını söyler ve durumu ispat ederse yüzüğün A’da
kalmasına hükmedilebilir. Ancak bunun derhal ispat edilmesi gereklidir.
Zilyetliğin geri verilmesi davasını hem dolaysız – dolaylı hem de asli ve fer’i zilyedin açma
hakkı vardır. Ancak dolaylı zilyet davayı açtığında eĢyanın dolaysız zilyede devrini talep etmesi
gerekir.
Zilyetliğin iadesi davası gasp fiilini gerçekleĢtirene ve külli haleflerine karĢı açılabilir ancak
cüz’i haleflerine karĢı açılamaz. Örneğin H, A’nın saatini çalmıĢsa, A, H’ye karĢı zilyetliğin iadesi
davası açabilir. H, ölürse H’nin mirasçılarına karĢı da A dava açabilir. Ancak H bu saati C’ye satsaydı
veya vasiyet yoluyla bıraksaydı, A, C’ye karĢı zilyetliğin iadesi davası açamaz ancak taĢınır davası
veya istihkak davası açabilir.
Zilyetliğin iadesi davası ancak gasp vb. halde açılabilir. Örneğin A, B’ye kitabını ödünç olarak
vermiĢ ancak kitabını geri alamasa dahi B’ye karĢı zilyetliğin iadesi davası açamaz.
Zilyetliğin iadesi davası açılabilmesi için gasbedenin kusurlu olması Ģartı aranmaz. Örneğin A,
restoranın vestiyerinden yanlıĢlıkla B’nin kendisinin montuyla aynı model ve marka montunu almıĢsa
dahi kendisine karĢı zilyetliğin iadesi davası açılabilir.
Dikkat edilmesi gereken bir nokta ise zilyetliğin iadesi davasıyla beraber veya sonrasında
Borçlar Kanunu hükümlerine göre haksız fiil nedeniyle uğranılan zararlar için tazminat davası da
açılabilir. Ancak burada zarar gören kiĢi zararını ispatlaması gerekir. Davalı tarafsa kusursuzluğunu
ispatlarsa, eĢyayı iade etmekten kaçınamaz ancak tazminat ödemekten kaçınabilir.
Zilyetliğin gaspı halinde değil de saldırı halinde ise saldırının sona erdirilmesi, saldırının
önlenmesi ve tazminat davaları açılabilir. Zilyetliğe saldırı hali, zilyetin hakimiyetine son vermemekle
birlikte onu engellemiĢ veya sınırlamıĢ olmasına bağlıdır. Ayrıca zilyedin de bu saldırıya rıza
vermemiĢ olması gerekir.
Saldırı devam ediyorken saldırının durdurulması davası açılabilir. Yakın bir saldırı tehlikesi
halinde saldırının önlenmesi için dava açabilirsiniz. Örneğin komĢunuz sürekli evinizin bahçesine
çöpünü döküyorsa bu durumun önlenmesi için saldırının önlenmesi davaları açılabilir. Bu davalarda
da hak sahibi olmak gerekmez ayrıca kusur Ģartı da aranmaz. Ancak bu haller sebebiyle açılabilecek
tazminat davasında kusur Ģartı aranır. Bu davalar da saldırana karĢı açılabileceği gibi külli haleflerine
açılabilir.
Her iki halde de davalar(tazminat davalarının istisnai hükümleri hariç) bedeli ne olursa olsun
sulh hukuk mahkemesinde görülür. Dolaysız feri zilyet, asli zilyete karĢı bu davaları açabilir ama bu
davalar hak uyuĢmazlığını çözmeye yönelik değildir! Öğrenmeden itibaren 2 ay ve her halde 1 yıl
içinde bu davalar açılabilir. Bu süreler geçtikten sonra dava açılmamıĢsa ispatı daha zor olan taĢınır ve
ya istihkak davası açılabilir. Tazminat davaları ise BK’de belirtilen haksız fiil hükümleri çerçevesinde
öğrenmeden itibaren 2 yıl ve her halde 10 yıl içinde açılmalıdır.
- Ġdari Yoldan Koruma: Sadece taĢınmazlar için geçerlidir. Saldırıyı öğrenmeden itibaren 60
gün ve her halde 1 yıl içinde mülki amirliğe(Kaymakamlık veya valilik) Ģikayet yoluyla
zilyetliğin korunmasıdır. Kaymakamlık 15 gün içinde saldırı hakkındaki soruĢturmayı
tamamlayıp karar vermelidir. (Kaymakamlık kararına karĢı idari yargıda dava açılabilir.
Zilyetliğin idari yoldan korunması için;

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 52


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• Bir taĢınmaz olmalı
• Bu taĢınmaza müdahale veya tecavüz olmalı
• Ġdari makamlara baĢvurulması gereklidir. BaĢvuru öğrenmeden itibaren 60 gün ve herhalde 1
yıl içinde olmalıdır. Ancak kamu mallarına saldırı veya müdahale halinde bu süreler dikkate alınmaz.
Bunun yanında zilyetlik davalarındaki öğrenmeden itibaren 2 aylık dava açma süresiyle idari makama
baĢvurma süresi olan öğrenmeden itibaren 60 günlük süre birbiriyle karıĢtırılmamalıdır.
Zilyetliğe saldırı veya müdahalenin önlenmesi için yapılan baĢvuru sırasında anlaĢmazlıkla
ilgili olarak mahkeme tarafından verilmiĢ bir ihtiyati tedbir kararı varsa veya anlaĢmazlık hususunda
dava açılmıĢsa idari yoldan korunma isteminde bulunulamaz. Bunun yanında, idari makam tarafından
verilmiĢ bir önleme kararı varken anlaĢmazlığa iliĢkin dava açılmadan adli mercilerce ihtiyati tedbir
kararı verilemez.

Zilyetliğin Ġadesi Davası TaĢınır Davası Ġstihkak Davası


• TaĢınır ve taĢınmaz eĢya için TaĢınır eĢya için açılabilir. TaĢınır ve taĢınmaz eĢya için
açılabilir açılabilir.
• Yalnızca eĢyayı gaspedene veya Dava açmanın Ģartları: Yalnızca mülkiyet iddiasıyla
külli halefine karĢı açılabilir. - Önceki zilyet olma açılabilir. Davacının zilyet olması
- Üstün hak sahibi olma gerekmez. Hatta hiç zilyet olmamıĢ
malik dahi açabilir.
+
- Ya eĢya elden rıza dıĢı
çıkmalı
- Ya da kötüniyetli
zilyede karĢı açılabilir.

• Hak iddiasına dayanmayan Üstün hak iddiasına dayanan • Mülkiyet devam ettikçe dava
zilyetlik davasıdır. zilyetlik davasıdır. açılabilir.
• Gasbı öğrenmeden itibaren 2 ay Ġyiniyetli zilyede karĢı, eĢyanın Mülkiyet devam ettiği sürece
ve her halde 1 yıl içinde açılabilir. elinden çıkmasından itibaren 5 yıl açılabildiğinden zamanaĢımına tabi
içinde dava açılmalıdır. Kötü değildir.
niyetli zilyede karĢı süreyle sınırlı
değildir.

ÖRNEK:

Zilyetlik Karineleri
Mülkiyet Karinesi: “TaĢınırın zilyedi onun maliki sayılır. Önceki zilyetler de kendi
zilyetlikleri süresince o malın maliki sayılırlar.” Ancak bu karineler adi karinedir. Hem dolaylı hem de
dolaysız zilyetler mülkiyet karinesinden yararlanabilir. Ancak dolaylı zilyedin mülkiyet karinesinden
yararlanabilmesi için dolaysız zilyedin bunu kabul etmesi gereklidir. Örneğin A, saatini B’ye ödünç
olarak verdiğinde B, A’nın malik olduğunu tanıyorsa A’da mülkiyet karinesinden yararlanabilir.
Ancak B, “bu saatin sahibi benim” dediğinde A’nın zilyetliği yok olmuĢtur.
Fer’i Zilyet Lehine Karine : TaĢınıra bir sınırlı aynî hak veya kiĢisel hak iddiasıyla zilyet
bulunan kimsenin iddia ettiği hakkın varlığı karine olarak kabul edilir. Ancak, zilyet bu karineyi Ģeyi
kendisine vermiĢ olan kiĢiye karĢı ileri süremez. Örneğin A, kitabını B’ye ödünç verdiğinde B kitabın
aksi ispatlanıncaya kadar Ģahsi hakkın(ödünç hakkının) sahibidir ancak bu hakkını A’ya karĢı ileri

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 53


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
sürüyorsa bunu ispatla yükümlüdür. Ancak B bu hakkını A dıĢında kimseye karĢı ispatla yükümlü
değildir.
Zilyetliğin Ġadesi
1) Ġyi niyetli zilyet, elinde kalan kısmı vermekle sorumluluktan kurutulur. EĢyanın elinden
çıkmasından, hasar görmesinden ve yok olmasından sorumlu değildir. Ġyi niyetli zilyetten ecri misil
tazminatı istenmez. Ġyi niyetli zilyet, yararlı ve zorunlu masraflarının iadesini isteyebilir, bunlar
ödenmedikçe de malı alıkoyma hakkına da sahiptir.
2) Kötü niyetli zilyet, elinde kalan kısmı vermekle sorumluluktan kurtulmaz, malın
tamamından ya da tamamına mukabil bedelden sorumludur. Dolayısıyla, eĢyanın elinden çıkmasından,
hasar görmesinden ve yok olmasından da sorumludur. Kötü niyetli zilyetten ecri misil tazminatı
istenir. Kötü niyetli zilyet, zorunlu masraflarının iadesini isteyebilir, ancak bunlar ödenmediği takdirde
malı alıkoyma hakkına sahip değildir.
Zilyetliğin Kaybedilmesi
Zilyetliğin kaybı, eĢya üzerindeki fiili hakimiyetin devamlı-sürekli olarak ortadan kalkması
sonucu ortaya çıkar. Zilyetliğin kaybı iradi veya irade dıĢı olabilir. Ġradi olarak zilyetliğin kaybı terk
veya zilyetliğin devri yoluyla ortaya çıkar. Ġrade dıĢı kayıpta ise fiili hakimiyetin sürekli kaybı söz
konusudur. A, parmağındaki yüzüğünü gemiden denize düĢürdüğünde veya hırsız bir eĢyayı
çaldığında kiĢi zilyetliği kaybeder. Ancak kiĢi arabasını park edip bıraktığında ya da yüzüğünü
düĢürdüğünde zilyetliği kaybetmez.

TAPU SĠCĠLĠ
Tapu Sicili: TaĢınmazlara iliĢkin kaydın tutulduğu sicildir.
- Arazi,
- Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler (daire)
- TaĢınmaz üzerindeki sürekli (30 yıl) ve bağımsız haklar (devredilir nitelikte)

Ana Siciller:
- Tapu kütüğü sicili: TaĢınmaz üzerindeki ayni hakları gösteren temel defterlerdir. Ayni
haklar tapu kütüğü defterine tescille doğar.
- Kat mülkiyeti kütüğü sicili: Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümler için tutulan
sicildir.
- Yevmiye Defteri (ĠĢlem Kaydı Defteri) : Tapu kütüğünde yapılan iĢlemlerin kayıt
altına alındığı defterdir. Günlük tutulur ve her sene birden baĢlayarak numaralandırılır.
Tapuda yapılan taĢınmaza iliĢkin uyuĢmazlıkta yevmiye defteri kayıtları esas alınır.
- Plan Defteri: Bir taĢınmazın kütüğe kaydı belirlenmesinde resmi bir ölçüme dayanan
plan esas alınır.
Yardımcı Siciller:
- Aziller Sicili: Vekaleti kaldırılanların kaydının tutulduğu sicildir.
- Düzeltmeler Sicili: Tapu sicilindeki düzeltme kayıtlarının olduğu sicildir.
- Kamu Orta Malları Sicili: Mera, yaylak, kısĢlak,otlak, harman ve panayır yerleri gibi
kamunun yararına tahsis edilen ortak malların hangi köy veya belediyeye ait olduğu
kamu orta malları sicillerine kaydedilir.
- -Tapu Envanter Defteri
Kadastrosuz Yerlerde Tutulan Defterler:
- Zabıt Defteri: Tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların ilçe esasına göre ve kronolojik
sıra kaydına göre tutulur.
- Kat Mülkiyeti Zabıt Defteri: Kadastrosuz yerlerde kat mülkiyeti esasına göre tutulur.
- Ġpotek Kayıt Defteri: Zabıt defteri tutulan yerlerdeki ipotek kayıtlarının tutulduğu
defterdir.
- Fihrist Defteri: Kadastrosuz yerlerde mal sahipleri sicili görevi görür.
Tapu Siciline Hakim Olan Ġlkeler:
● TaĢınmaza ayrı sayfa açılması ilkesi: Her taĢınmaz için tapuda ayrı sayfa açılır.
● Aleniyet ilkesi (Kamuya açıklık ilkesi): Tapu sicili herkese açıktır. Ġlgisini inanılır kılan
herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 54


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir
kaydı bilmediğini ileri süremez. Bu durum kesin karine niteliğindedir.
● Ġllilik ilkesi(Nedene Bağlılık): Tapudaki kayıtların geçerli bir sebebe dayanması gerektiği
ilkesidir. Buna göre geçerli bir hukuki sebep olmaksızın yapılan tescil “yolsuz tescil” olarak
nitelendirilecektir.
● Tapu siciline güven ilkesi: Tapuda kayıtlı kiĢiden-yetkili temsilcisinden iyi niyetli adına
yapılan tescille kiĢi malik olur. Buna göre tapudaki kayda güvenerek iĢlem yapan iyiniyetli
üçüncü kiĢilerin ayni hakkı korunur. Tapu siciline güven ilkesinin uygulanabilmesi için Ģu
Ģartlar aranır;
- Kazanılacak hak ayni hak olmalıdır: Tapu siciline güvenle Ģahsi haklar kazanılamaz ancak
ayni haklar kazanılır. Diyelim ki A’nın taĢınmazını S sahte bir vekaletnameyle B’ye satmıĢ ve B adına
tescil edilmiĢtir. B’de bu taĢınmazı iki ay sonra iyiniyetli C’ye satmıĢ ve durum tescil edilmiĢ olsun.
ĠĢte bu durumda B mülkiyeti kazanamaz çünkü sicile güven ilkesi uygulanmaz. Çünkü ne sicilde adı
geçen ne de onun yetkili temsilcisi iĢlem yapmıĢtır. Dolayısıyla burada bir yolsuz tescil hali söz
konusudur. B iyiniyetli ise ancak taĢınmazı davasız ve aralıksız 10 yıl(olağan zamanaĢımı süresi)
davasız aralıksız malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurursa süre sonunda mülkiyeti kazanır. Ancak
malik olmasa da tapuda B’nin adı tescillidir. B, taĢınmazı iyiniyetli C’ye sattığında, C mülkiyeti
tescille kazanır. Çünkü tapudaki kayıtlı kiĢiyle iĢlem yapılmıĢtır ve C üçüncü kiĢidir.
ÖRNEK:

Burada dikkat edilmesi gereken baĢka bir husus da acaba B taĢınmazı C’ye satmasaydı da
ölseydi mirasçısı olan D iyiniyetliyse mülkiyeti kazanır mıydı? Cevabımız hayır olacaktır. Çünkü
sicile güvenle hak kazanacak kiĢi üçüncü kiĢi olmalıdır ki bu kural külli halefler(mirasçı) için geçerli
değildir. Çünkü D adına tescil yapılsa bile burada sicile güvenden değil kanundan dolayı(mirasta
halefiyet hali) tescil söz konusudur. Ancak D, iyiniyetli üçüncü bir kiĢiye satarsa, satın alan kiĢi
tescille mülkiyeti kazanır.
- Üçüncü kiĢinin iyiniyetli olması gereklidir: Üçüncü kiĢi kötüniyetliyse adına yapılan tescille
mülkiyeti kazanamayacağı gibi zamanaĢımıyla da kazanamaz. Örneğin yukarıdaki örnekte C,
kötüniyetli olsaydı mülkiyeti hiç birzaman kazanamazdı.
- Kazanılan hak ayni hak olmalıdır: Sicile güven ilkesi yalnızca ayni haklar için geçerlidir,
Ģahsi haklar da kiĢi iyiniyetli olsa bile hakkı kazanamaz. Örneğin A’nın taĢınmazını S sahte bir
vekaletnameyle B’ye satmıĢ ve B adına tescil ettirmiĢtir. B ise taĢınmazı iyiniyetli C’ye kiraye verirse,
kira Ģahsi bir hak olduğundan C bu hakkı kazanamaz. Hatta kira, C adına Ģerh verilmiĢ olsa bile C kira
hakkını A’ya karĢı ileri süremez.
- Üçüncü kiĢi sicildeki yolsuz kayda güvenmiĢ olmalıdır: Sicildeki kaydın yapılmasına
dayanak yaratan belge plan vb. tüm unsurlar incelendiğinde kiĢinin bunlara güvenmiĢ olması ve
kötüniyetini yaratacak bir halin olmaması gerekir. Keza sahte vekaletname ile yapılan iĢlemde kiĢi
vekaletnameye güvenir ancak bu yolla bir hak kaydı olamaz.
- Tasarruf yetkisi dıĢındaki diğer geçerlilik unsurları mevcut olmalıdır: KiĢinin tasarruf yetkisi
dıĢında kalan ve iĢlemin geçerliliğini etkileyecek unsurları olmalıdır. Örneğin kiĢi ayırt etme gücü
yokken tapuda iĢlem yapmıĢsa bu iĢlemde sicile güven ilkesi uygulanmaz.
Ancak belirli hallerde sicile güven ilkesi uygulanmaz. Güven ilkesinin uygulanmadığı bazı
haller;
- Çifte tapu: Bir taĢınmaza tapu kütüğünde birden çok sayfa açılmıĢsa çifte tapu hali söz
konusudur. Bu halde sicile güven ilkesi uygulanmaz. Hangi kayıt doğruysa o kayıt uygulanır. Örneğin,
A’nın taĢınmazı iki kez tapuda kaydedilmiĢse ve A taĢınmazı önce B’ye satmıĢ ve tescil ettirmiĢ ve

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 55


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
daha sonra aynı taĢınmazı ikinci sayfa nedeniyle C’ye satmıĢ ve tescil ettirmiĢse ikinci satıĢta iyiniyet
olsa bile sicile güven ilkesi uygulanmayacağından C’nin hakkı korunmayacaktır.
- Özel mülkiyete konu olamayacak(mera, orman, parklar, kıyı Ģeridi vb.) taĢınmazlar tapuda
her nasıl olmuĢ ve kaydedilmiĢse bile yolsuz tescil hali olacaktır. Bu halde bu taĢınmazları alan kiĢiler
iyiniyetli olsa bile sicile güven ilkesi uygulanmayacak ve hak sahibi olamayacaklardır.
Bağımsız ve sürekli haklarda tapu siciline güven ilkesi uygulanmaz. Ġrtifak ile (örneğin üst
hakkı) yüklenmiĢ taĢınmaza ait tapu sayfasına irtifak hakkı olarak kaydedilmesi gereken bağımsız ve
sürekli haklar, yüklü taĢınmaza ait sayfaya hiç kaydedilmemiĢ ise veya daha önce yapılan tescil terkin
edilmiĢ ise, bağımsız ve sürekli hakkın taĢınmaz olarak kaydedildiği sayfa yolsuz tescil haline
dönüĢür.
- Vakfedilen malların tapuya kaydı yapılmamıĢ olsa bile bu taĢınmazı iyi niyetli iktisap
edenler için sicile güven ilkesi uygulanmaz.
- Ġflas tapu kütüğüne Ģerh verilmemiĢ olsa bile sicile güven ilkesi uygulanmaz, yolsuz tescil
hükümleri uygulanır. Örneğin A’nın iflasına mahkemece hükmedilmiĢ ancak bu karar tapuda Ģerh
verilmeden önce A taĢınmazı iyiniyetli B’ye satıp tescil ettirse dahi B sicile güven ilkesiyle mülkiyeti
kazanamaz ve yolsuz tescile iliĢkin hükümler uygulanır.
● Devletin kusursuz sorumluluğu ilkesi: Tapu sicili hukuka aykırı olarak tutulmuĢsa
devlet bundan dolayı kusursuz da olsa sorumludur. Dolayısıyla bir zarar mevcut
değilse devletin sorumluluğu doğmayacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken
husus zararın sicilin yanlıĢ tutulmasından olmasındadır. Örneğin A, mallarını haciz
iĢleminden kaçırmak için muvazaalı olarak B’ye satmak istemiyor ancak satmıĢ gibi
iĢlem yaptırarak tapuda B adına tescil yapılıyor. ĠĢlem muvazaa nedeniyle butlanla
geçersizdir. Ancak B taĢınmazı iyiniyetli C’ye satar ve onun adına tescil ettirirse,
sicile güven ilkesi gereğince C mülkiyeti kazanır ve A burada devletin kusursuz
sorumluluğuna baĢvuramaz. Çünkü zararı tapunun yanlıĢ tutulmasından(memurun
iĢleminden) değil kendi kusurundandır. Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün
zararlardan devlet sorumludur. Ancak devletin sorumlu olması için memurunun
kusuruna gerek yoktur. Ancak varsa devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan
görevlilere rücu eder. Ayrıca kiĢilerin devlete baĢvurabilmesi için önce diğer
sorumlulara baĢvurmaları gereklidir.
Unutulmaması gereken bir diğer nokta, devletin sorumluluğuna baĢvurabilmek için, tapu
sicilinin düzeltilme imkanının ortadan kalkması gereğidir. Yani kiĢi tapu kaydını düzelttirebiliyorsa
sicilin hukuka aykırı tutulmasından dolayı zararını talep etmek için devlete baĢvuramaz. Örneğin
A’nın taĢınmazını S sahte bir vekaletname ile B’ye satıp tescil ettirirse, B yolsuz tescile dayanarak
tapuda kaydı olduğundan ayni hakkı tescille kazanamaz. Dolayısıyla A, tapuda malik gözükmemesine
rağmen halen maliktir ve sicili düzelttirmek için dava açabilir. Dolayısıyla hakkı kaybetmemiĢ
olduğundan ve sicili düzelttirebildiğinden devletin zararını ödemesi talebinde bulunamaz. Ancak B
taĢınmaz üzerinde iyiniyetli Ġ lehine ipotek tescil ettirseydi, rehin bir ayni hak olduğundan ve Ġ
iyiniyetli olduğundan rehin hakkına A katlanmak zorunda kalır ve bu nedenle uğradığı zararı
devletten, S’den ve kötüniyetliyse B’den isteyebilir. Devletin sorumluluğuna iliĢkin davalar, tapu
sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür. BK’nın haksız fiile iliĢkin hükümleri devletin buradaki
sorumluluğuna kıyas yolu ile uygulanır. Bu bağlamda örneğin zarara uğrayanın müterafik kusuru
tazminatın miktarını tayinde rol oynar ve zamanaĢımı öğrenmeden itibaren 2 yıl ve her halde10 yıldır.
● Tescil ilkesi: Ayni hak kural olarak tescille kazanılır yani tescil kurucu iĢlemdir.
Ġstisna:
✔ Miras : Mirasın açılmasıyla(ölüm anında) mirasçılar (ancak sadece külli halefler) mülkiyet
kazanırlar. Tescil, sulh hukuk mahkemesi veya noterden alınan veraset ilamı sonrasında hak
sahiplerince yapılabilir. Ancak mülkiyet kazanımı tescilden önce ölüm anında kazanılır.
✔ ĠĢgal : Tapuda kayıtlı ancak mülkiyeti terkin edilmiĢ taĢınmazlar iĢgal yoluyla kazanılır. Buna
göre tapuda kayıtlı olmayan taĢınmazların mülkiyeti iĢgal yoluyla kazanılamaz. Yine terkin
yolsuz bir terkinse veya kütükteki malikin kim olduğu anlaĢılamıyorsa iĢgal yoluyla mülkiyet
kazanılamaz ancak olağanüstü zamanaĢımıyla mülkiyet kazanılabilir.ĠĢgal halinde tapuya
tescil iĢgal edenin yazılı rızasıyla yapılır. Ancak buradaki tescil diğer tescilsiz kazanım
hallerinde olduğu gibi açıklayıcı niteliktedir. Yani mülkiyet tescilden önce iĢgal anında
kazanılır. Ancak fiilen pek iĢgal hali mümkün gözükmemektedir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 56


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
✔ KamulaĢtırma : KamulaĢtırma konusunda bedel konusunda anlaĢma sağlanamazsa, idare
asliye hukuk mahkemesinde tescile iliĢkin açtığı davanın sonucuyla mülkiyeti kazanır. Eğer
malik kamulaĢtırma ve bedele itiraz etmeseydi idare adına tapuda tescil ettirirdi ve idare
mülkiyeti tescille kazanırdı.
✔ Mahkeme ilamı: Tescile zorlama davası sonucunda veya ayni hak iddiasına dayanan dava
sonucunda kiĢi mülkiyeti tescilden önce mahkeme kararıyla kazanır. Örneğin M, A ile A’ya
alım hakkı sağlayan bir sözleĢme yapıyor ancak A bu hakkını kullanmak istediğinde M,
taĢınmazın tapuda devrine iliĢkin iĢlem yapmak istemiyorsa A, adına tescil için M’ye karĢı
dava açmıĢsa ve mahkemenin belirttiği yere parayı yatırdıktan sonra mahkeme A lehine
hüküm verdiğinde A tapuda taĢınmazı adına tescile yetkilidir. Ancak A mülkiyeti tapudaki
tescille değil mahkeme kararıyla kazanmaktadır.
✔ Cebri icra: Ġcra sonrası bir malın satıĢının yapıldığı cebri arttırma sonucunun ilanıyla birlikte
arttırmayı kazanan kiĢi taĢınmazın maliki olur. Ġcra dairesinin kararı sonucu kiĢi adına tescili
yaptırabilir ancak mülkiyeti tescilden önce arttırma sonunda kazanmıĢtır.
✔ Vakıflara özgülenen malların mülkiyetini vakıflar, tapu siciline tescille değil mahkeme
siciline tescille kazanır.
✔ Ticaret Ģirketlerinin birleĢmesi halinde mülkiyet birleĢmenin ticaret siciline tesciliyle yeni
Ģirkete devrolur.
✔ ġahsiyeti mahkeme kararı ile sona eren bir tüzel kiĢinin mallarının kazanımı da tescilsiz
kazanıma örnektir. Örneğin A derneği mahkeme kararıyla kapatılırsa malları, en yakın amacı
güden ve en çok üyeye sahip derneğin malları arasına katılır. Dolayısıyla malların intikal
edeceği dernek mülkiyeti adına tapuda yapılan tescille değil, mahkeme kararıyla kazanır.
✔ Yeni arazi oluĢumu: Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya
da seviyesinde değiĢme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluĢan yararlanmaya
elveriĢli arazi Devlete ait olur. Devlet, bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde
öncelikle arazisi kayba uğrayana veya bitiĢik arazi malikine devredebilir. Toprak parçalarının
kendi arazisinden koptuğunu ispat eden malik, bunları, durumu öğrendiği tarihten baĢlayarak
bir ve her hâlde oluĢumun gerçekleĢtiği tarihten baĢlayarak on yıl içinde geri alabilir.
✔ EĢlerin mal ortaklığı rejimini seçmesi sebebiyle tescilsiz kazanım : EĢler arasındaki mal
rejimlerinden mal ortaklığı rejiminde ortaklığa giren mallar üzerinde her iki eĢin de elbirliği
hâlinde mülkiyet hakkı söz konusu olur. Diğer eĢin adı tapu kütüğünde gözükmese dahi bu
sonuç değiĢmez.
✔ Olağanüstü zaman aĢımıyla kazanım: Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taĢınmazı
davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kiĢi, o
taĢınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne
tesciline karar verilmesini isteyebilir. Aynı koĢullar altında, maliki tapu kütüğünden
anlaĢılamayan veya yirmi yıl önce hakkında gaiplik kararı verilmiĢ bir kimse adına kayıtlı
bulunan taĢınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de,
o taĢınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne
tesciline karar verilmesini isteyebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta “malikin 20 yıl
önce ölmüĢ” ibraresinin Anayasa Mahkemesi kararıyla kaldırılmıĢ olmasıdır. Tescil davası,
Hazineye ve ilgili kamu tüzel kiĢilerine veya varsa tapuda malik gözüken kiĢinin mirasçılarına
karĢı açılır. Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir defa ve ayrıca taĢınmazın bulunduğu
yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç defa ilân olunur. Son ilândan baĢlayarak üç ay içinde
yukarıdaki koĢulların gerçekleĢmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya da itiraz yerinde
görülmez ve davacının iddiası ispatlanmıĢ olursa, hâkim tescile karar verir. Mülkiyet, yirminci
yılın sonundan itibaren tescil edilen kiĢiye geçer. Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada
kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler. Kararda, tescili istenilen taĢınmazın
niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca düzenlenen teknik bilgileri
içeren krokisi de eklenir.
O halde olağan üstü zamanaĢımıyla mülkiyetin kazanımına dair Ģartlar;
• TaĢınmaz tapulu veya tapusuz olabilir
• Malik sıfatıyla 20 yıllık zilyetlik gerekir.
• TaĢınmazın malikinin ya hazine ya da tapudan kim olduğunun anlaĢılamaması veya en
az 20 yıl önce gaip olması gerekir

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 57


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
• 20 yıllık malik sıfatıyla zilyetlik hali gerekir.
• Gerçek malikin itiraz etmemiĢ olması Ģartları aranır.
NOT: Olağanüstü zamanaĢımında kiĢinin iyiniyetli olması Ģartı aranmaz.

Not: Olağan ZamanaĢımıyla Kazanım: Özel mülkiyete konu olan(kamu malı niteliği
taĢımayan) bir taĢınmazın yolsuz tescile güvenerek davasız ve aralıksız iyiniyetli olarak 10 yıl
boyunca malik sıfatıyla zilyedi olan süre sonunda mülkiyeti kazanır. O halde olağan
zamanaĢımıyla taĢınmaz mülkiyeti kazanmanın Ģartları;
❖ TaĢınmaz tapuda kayıtlı – özel mülkiyete tabi olmalı
❖ Yolsuz tescile güven olmalı
❖ Tapuda malik gözüken kiĢi malik sıfatıyla zilyet olmalı
❖ Davasız – aralıksız 10 yıl iyiniyetli olarak zilyetliğin sürdürülmesi gereklidir.
Örneğin, M’nin taĢınmazını S, sahte bir vekaletname ile B’ye satmıĢ ve B adına tescil
ettirmiĢse, iyiniyetli B, tapu kaydına değil de sahte vekalete güvendiğinden tescille değil,
ancak iyiniyetliyse davasız ararlıksız 10 yıl malik sıfatıyla zilyetliğinde bulundurursa
mülkiyeti kazanabilir. Ancak bu süre içinde M sicilin düzeltilmesini talep edebilir.

Tapu Sicilinde Yapılan İşlem ve Kayıtlar


A) Tescil
a)Ayni Haklar
Ayni hakları sonraki bölümde detaylı olarak inceleyeceğimizden burada hakların
açıklamasına değinmeyeceğiz. Ancak tapuda yalnızca ayni haklar tescil edilebilir. Ayni hak
dıĢındaki hakların tescil edilmesi söz konusu değildir.
- Mülkiyet hakkı
- Sınırlı Ayni Haklar
Ġntifa hakkı, Üst Hakkı, Mecra Hakkı, Sükna Hakkı, Geçit Hakkı, Kaynak Hakkı, AtıĢ alanı
tesisi, Spor alanı tesisi, Manzara Kapatmama Ġrtifakı
b)Rehin Hakları
- Ġpotek, Ġrat Senedi Ġpotekleri, Borç Senedi
c) Taşınmaz Yükü
B) Şerhler
a) Şahsi Hakların Şerhleri:
- Alım (iĢtira)hakkı: Alacaklıya tek taraflı bir irade açıklamasıyla taĢınmazı satın alma
imkanı sağlayan haktır. Bu hakkın sağlanabilmesi için malikle hak sahibi olacak kiĢi
arasında noterde veya tapu müdürlüğünde sözleĢme yapılır. Yani alım hakkına iliĢkin
sözleĢmelerin geçerliliği resmi Ģekle tabidir. Alım hakkı yenilik doğurucu nitelikte bir
haktır. Yani hak sahibi hakkını kullanmak istediğinde malikin taĢınmazın mülkiyetini
devretmesi gerekir. Ancak malik devre yanaĢmıyorsa alım hakkı sahibi dava açarak
maliki tescile zorlayabilir.
Burada asıl dikkat edilmesi gereken husus alım hakkının, tapuda Ģerh verilerek değil diğer
Ģahsi haklar gibi sözleĢmeyle doğmasıdır. O halde Ģerhin etkisi nedir. Diğer Ģahsi haklar da
olduğu gibi alım hakkı yalnızca sözleĢme yapılan kiĢiye karĢı ileri sürülebilir. Üçüncü kiĢilere
karĢı ileri sürülemez, çünkü alım hakkı ayni değil Ģahsi bir haktır. Örneğin M, A ile yaptığı
sözleĢmede A’ya alım hakkı tanımıĢtır. Ancak A bu hakkını kullanmazsa ve taĢınmazı M,
S’ye satar ve S adına tescil ettirirse A, alım hakkını S’ye karĢı ileri süremez. Ancak eğer
A’nın alım hakkı tapuya Ģerh verilmiĢ olsaydı A’nın hakkı kuvvetlenmiĢ yani herkese karĢı
ileri sürülebilir hale gelmiĢ olurdu. ĠĢte M’nin A’ya sağladığı alım hakkı tapuda Ģerh verilmiĢ
olsaydı taĢınmazı devralan S, A’nın hakkını bilmediğini ileri süremez dolayısıyla S’nin A’nın
alım hakkına katlanmak zorunda kalır. Yani hakkın Ģerh verilmesi herkese karĢı ileri
sürülebilmesini sağlar. Kısacası alım hakkı sözleĢmeyle doğar ancak her kese karĢı ileri
sürülebilmesi için Ģerh verilmesi gerekir.
Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 58
MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Paylı mülkiyette de paydaĢlar payları üzerinde alım hakkını kullanabilirler. Ancak elbirliğiyle
mülkiyette tasfiye payı üzerinde alım hakkı kurulması mümkün değildir.
- Geri alım (vefa) hakkı: TaĢınmazını bir kiĢiye satmıĢ ve devretmiĢ olan kimseye tek
taraflı irade beyanıyla o taĢınmazı geri alabilme imkanı sağlayan yenilik doğurucu bir
haktır. Geri alım sözleĢmesi de alım hakkı gibi noter veya tapuda yapılma Ģekline
bağlıdır. Alım hakkı gibi Ģerh verilmedikçe üçüncü kiĢilere karĢı ileri sürülemez. ġerh
verildiği takdirde üçüncü kiĢilere karĢı da ileri sürülebilir.
- SözleĢmeden doğan ön alım (Ģufa) hakkı: TaĢınmazın baĢkasına satılması halinde
kullanılabilecek alım hakkıdır. Önalım sözleĢmesinin geçerliliği, alım ve geri alım
sözleĢmesinden farklı olarak adi yazılı Ģekle tabidir. Örneğin, A taĢınmazı üzerinde
yaptıkları yazılı sözleĢme ile B’ye önalım sözleĢmesi sağlamıĢ olsun. A taĢınmazını C’ye
satar ve tescil ettirirse, B, C’ye karĢı karĢı önalım hakkını ileri sürebilir. Hakkın Ģerh
verilmesi B’nin bu hakkını C’nin bilmediğini ileri sürmemesine ve B bu hakkını C’ye
karĢı kullanmasa da süresi içinde C’nin baĢkasına satıĢı halinde o kiĢilere karĢı da hakkını
ileri sürmesini sağlar. SözleĢmeden doğan ön alım hakkı en çok 10 yıllığına Ģerh verilir.
Ancak hak sahibi satıĢın kendisine bildiriminden itibaren 3 ay ve her halde 2 yıl içinde bu
hakkını kullanmalıdır.
- BağıĢlayana dönme koĢuluyla bağıĢlama(BağıĢlamadan rücu): BağıĢlayan,
bağıĢlananın kendisinden önce ölmesi durumunda, bağıĢlama konusunun kendisine
dönmesi koĢulunu koyabilir. BağıĢlama konusu, taĢınmaza veya taĢınmaz üzerindeki bir
ayni hakka iliĢkin ise, bağıĢlayana dönme koĢulu tapu siciline Ģerh verilebilir. ġerh
verilmesi herkese karĢı bu hakkın ileri sürülmesini sağlar. Örneğin A taĢınmazını B’ye
bağıĢlamıĢ ancak bağıĢlamadan rücu anlaĢması yapmıĢtır. Ancak B bu taĢınmazı C’ye
satar ve tescil ettirirse ve B, A’dan önce ölse bile A bu hakkını C’ye karĢı ileri süremez.
Ancak Ģerh edilmiĢ olsaydı A bu hakkını ileri sürebilirdi.
- BoĢalan dereceye ilerleme hakkı: TaĢınmaz üzerinde birden çok rehin kurulması
halinde alacaklıların sırası tarihe göre değil sabit derece sistemine göre belirlenir. Buna
göre boĢ kalan alt derecede yer alanlar üst dereceye kendiliğinden ilerleyemez bunun için
tarafların anlaĢması ve herkese karĢı ileri sürülebilmesi için de tapu kütüğüne Ģerh
verilmesi gereklidir. Bu konu taĢınmaz rehninde detaylı olarak incelenecektir.
- Kira hakkı: Kira hakkı adi veya hasılat kirası Ģeklinde olsa da tapuda Ģerh verilebilir.
Kira sözleĢmesi kural olarak Ģekle tabi değildir. Ancak bu sözleĢmeden sağlanan hak
Ģahsi nitelikte olduğundan yalnızca taraflar arasında ileri sürülebilir. Ancak Ģerh verilmiĢ
olursa herkese karĢı ileri sürülebilir hale gelir.
- Arsa payı karĢılığı inĢaat hakkı: KiĢinin arsasına inĢaat yapması için birisiyle(örneğin
müteahhitle) arsasının belli payı için noterde resmi Ģekle tabi sözleĢme yapmasıyla
mümkündür. Bunun herkese karĢı ileri sürülebilmesi için tapuda Ģerh verilmesi gereklidir.
Örneğin A, arsasına inĢaat yapması için arsasının % 60 payına karĢılık B ile anlaĢmıĢ ve
noterde sözleĢme yapmıĢ olsunlar. Ancak A araziyi bir hafta sonra C’ye satarsa B bu
hakkını C’ye karĢı ileri süremez. Ancak B’nin hakkı tapuda Ģerh verilmiĢ olsaydı B bu
hakkını C’ye karĢı ileri sürebilirdi; yani C, B’nin inĢaat hakkına katlanmak zorunda
kalırdı.
- Yasal ön alımdan feragat hakkı(Kanuni Ģufa hakkı): Bu bölüm taĢınmaz mülkiyeti
kısmında detaylı olarak incelenecektir.
- Paylı mülkiyette tasarruf ve devir kısıtlaması hakkı: Bu bölüm taĢınmaz mülkiyetinde
paylı mülkiyet kısmında detaylı olarak incelenecektir.
- TaĢınmaz satıĢ vaadi : TaĢınmaz satıĢ vaadi sözleĢmesi, bir kiĢinin taĢınmazını talep
edildiğinde satacağına dair hak sahibiyle noterde yapılan sözleĢmeyle gerçekleĢir.
TaĢınmaz satıĢ vaadi genel itibariyle alım hakkıyla karıĢtırılır. Ancak alım hakkında
taĢınmazı devretmek istemezse hak sahibi doğrudan tescile zorlama davası açar. Ancak,

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 59


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
taĢınmaz satıĢ vaadinde hak sahibi öncelikle ifaya zorlama davası açar ancak malik ifayı
gerçekleĢtirmezse tescile zorlama davası açabilir. Yani taĢınmaz satıĢ vaadinde iki dava
sonucunda tescil gerçekleĢebilir. Bunun yanında taĢınmaz satıĢ vaadinin Ģerhi diğer Ģahsi
Ģerhlerden bazı farklı hükümler içerir ki bunlar önemlidir;
❖ ġahsi haklar en çok 10 yıllığına Ģerh verilirken, taĢınmaz satıĢ vaadi en çok 5
yıllığına Ģerh verilebilir.
❖ ġahsi hakların Ģerhi için kural olarak malikin(aleyhine hak kullanılacak
kiĢinin) talebiyle verilebilirken, taĢınmaz satıĢ vaadi hak sahibi veya malikin
talebiyle Ģerh verilebilir.
❖ ġerh verilecek hakkın sözleĢmesi hangi Ģekle tabi olursa olsun, Ģerh
verilecekse tapuda Ģerh hakkına iliĢkin sözleĢme aranırken, taĢınmaz satıĢ
vaadi noter sözleĢmesiyle doğrudan Ģerh verilebilir. Yani ayrı bir Ģerh
sözleĢmesine gerek yoktur.
❖ Kural olarak Ģahsi hakların Ģerhinin terkini talep üzerine gerçekleĢir ancak
taĢınmaz satıĢ vaadi re’sen terkin edilebilir.
Şahsi Hakların Şerhinin Etkisi:
1) Birincil (Ayni) Etki: ġerh verilen hak eĢyaya bağlı borç haline gelir ki bu halde hakkın her
yeni malike karĢı ileri sürülebilmesi sağlanır. Hak Ģerh verildiğinde her yeni malike ileri
sürülebildiğinden Ģahsi hakların nisbiliği ilkesinin de istisnasını oluĢturur.
2) İkincil (munzam) Etki: ġerh verildikten sonra Ģerhli hakka zarar veren diğer Ģahsi veya
sınırlı ayni hakların etkisini sona erdirme imkanı sağlamasıdır. Örneğin M, taĢınmazını K’ye
kiraya vermiĢ ve kira sözleĢmesini taupya Ģerh vermiĢlerdir. Daha sonra M aynı taĢınmaz
üzerinde Ġ lehine intifa hakkı kurmuĢ ve bunu tescil ettirmiĢse dahi Ġ, K’nin kiracılığına
katlanmakla yükümlüdür. Ġntifa hakkı eĢyadan yararlanma sağladığından i en fazla K’den kira
bedelini alabilir ancak K’nin kiraılığına kira süresi boyunca katlanmak zorunda kalacaktır.
Ancak munzam etki, Ģerh verilen hakkın sınırsız kullanımını da sağlamaz. ġöyle ki Ģerhten
sonra 3. kiĢiye tanınan baĢka hak önceden kurulmuĢ Ģahsi hakkın kullanımına zarar
vermiyorsa Ģerhin munzam etkisi sonuç doğurmayacaktır. Örneğin A maliki olduğu arazi
üzerinde bulunan evini B’ye kiraya vermiĢ ve kira hakkı tapuya Ģerh verilmiĢ. Daha sonra A,
G lehine geçit hakkı kurmuĢ ve tescil ettirmiĢse K, geçit hakkına katlanmak zorunda
kalacaktır. Çünkü B’nin kira hakkını kullanırken huzurunu ve hakkını G engellemediğinden
B, G’nin geçit hakkını kullanacaktır.
b) Tasarruf Yetkisini Sınırlandıran Şerhler:
- ÇekiĢmeli hakların Ģerhi: KiĢinin Ģahsi bir hakka dayanarak ayni hakkın kendisine
geçirilmesini talep ettiği hallerde ortaya çıkar. Örneğin A, taĢınmazını B’ye satmak üzere
B ile notere gitti ve tapu müdürü taĢınmaz satıĢ sözleĢmesini yaptı ancak tescil talebi
öğleden sonraya kaldı. Malik A, öğlen yemeğinde arazisinin bulunduğu yerin çok
değerleneceğini duymuĢ ve tescil talep etmekten vazgeçmiĢ. Bu durumda B, taahhüt
iĢlemi(satıĢ sözleĢmesi) nedeniyle Ģahsi hak sahibidir ancak tasarruf iĢlemi olan tescil
gerçekleĢmediğinden mülkiyeti yani ayni hakkı kazanamamıĢtır. Bu durumda B
sözleĢmeye dayanarak ayni hakkın kendisine iadesi için dava açma hakkına sahiptir. ĠĢte
B bu davada A’nın eĢya üzerindeki tasarrufunu engellemek için ihtiyati tedbir
talebinde(burada tasarruf yetkisinin kısıtlanması Ģerhi biçiminde) bulunulabilir. Bu Ģerh
verildiğinde A artık taĢınmaz üzerinde tasarrufta bulunamayacaktır. BaĢka bir örnekle
açıklayalım. Diyelim ki M, A’ya taĢınmazı üzerinde alım hakkı sağlayacak sözleĢme
yapmıĢ olsun. Daha sonra A, hakkını kullanmak istemiĢ ancak M tescile yanaĢmamıĢsa,
A tescile zorlama davası açarak adına tescil talebinde bulunabilir. ĠĢte burada A’nın alım
hakkıyla M’nin mülkiyet hakkı çekiĢme içindedir. Bu halde A, uyuĢmazlık
çözümleninceye kadar M’nin tasarruf yetkisinin kısıtlanması için Ģerh verilmesini talep
edebilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 60


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
- Aile konutu : EĢlerden biri, diğer eĢin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira
sözleĢmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları
sınırlayamaz.
Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eĢ, hâkimin
müdahalesini isteyebilir.
Aile konutu olarak özgülenen taĢınmaz malın maliki olmayan eĢ, tapu kütüğüne konutla ilgili
gerekli Ģerhin verilmesini isteyebilir. Burada belki de en önemli husus bu Ģerhin kurucu değil
bildirici nitelikte olmasıdır. Yani Ģerh tasarruf yetkisini kısıtlamaz çünkü bu hak kanundan
dolayı maliki kısıtlamıĢtır. Bu Ģerhin verilmesi üçüncü kiĢilere durumun bildirilmesi
amacıyladır.
Aile konutu eĢlerden biri tarafından kira ile sağlanmıĢsa, sözleĢmenin tarafı olmayan eĢ,
kiralayana yapacağı bildirimle sözleĢmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eĢ diğeri
ile müteselsilen sorumlu olur.
- Aile yurdu: Aile konutundan farklı olarak aile yurdu Ģerhi kurucu niteliktedir. Yani Ģerh
verilmeden önce yapılan iĢlemlerde üçüncü kiĢilerin iyiniyeti korunur. Örneğin A
vatandaĢının torunları Ankara’da üniversiteyi kazanmıĢ, A’da torunlarının kalması için
bir ev satın almıĢtır. A, öldüğünde çocuklarının evi satmasından korktuğundan ev
üzerinde iĢlem yapılmasını engellemek için aile yurdu Ģerhi verebilir. Bu halde belirlenen
süre boyunca aile yurduna iliĢkin tapu kütüğü tasarruflara kapatılmıĢ olur.
- Art mirasçı atanması: Mirasçının ardına atanan mirasçıya art mirasçı denir. Örneğin A,
evini B’ye bırakmıĢ ancak 5 yıl kullandıktan sonra evin mülkiyetini C’ye devretmesi
hususunda iĢlem yapmıĢsa; ön mirasçı B, art mirasçı ise C’dir. Bu Ģerhin verilmesiyle
C’nin hakkı güvence altına alınmıĢ olur. Ancak art mirasçı atamaya iliĢkin Ģerh tapu
sicilini iĢlemlere kapatmaz. Yalnızca Ģerhten sonra hak kazananların yükümlülüğünün
yerine getirilmesine katlanması sonucunu doğurur.
- Haciz: Alacaklının, borçluya ait mallara icra dairesi aracılığıyla el koydurması hali
hacizdir. Alacaklı haczedilen taĢınmazların satıĢını engellemek için Ģerh verilmesini talep
edebilir.
- Ġflas: Borçlarını ödemekten aciz olan tacirin ödemelerine iliĢkin düzenleme için iflas
kararı ticaret mahkemesince alınabilir. Ġflas halinde verilen Ģerhte bildirici etkiye sahiptir
çünkü iflas ilanıyla birlikte malikin tasarruf yetkisi zaten kısıtlanmıĢtır. Örneğin A’nın
iflasına hükmedilmiĢ ancak durum tapuda Ģerh verilmeden önce A taĢınmazı iyinyetli
B’ye satmıĢ ve tescil ettirmiĢ olsun. ĠĢte bu halde iflas ilanından sonra A’nın tasarruf
yetkisi olmadığından yapılan tescil yolsuz tescil olacaktır ve B mülkiyeti tescille
kazanamayacaktır. Ancak durum Ģerh verilmiĢ olsaydı A’nın B’ye satması mümkün
olmazdı. Aynı hal haciz için de geçerlidir.
- Konkordato ile verilen süre : Kısmen borçlarını ödeyebilen tacirin alacaklılarının
orantılı paylaĢım yapılıp yapılmamasına iliĢkin verecekleri karar için öngörülen süre
konkordato süresidir. Bu süre üç aydır ve bu süre boyunca zaten borçlunun taĢınmazları
üzerinde tasarruf yetkisi yoktur. Ancak Ģerh verilirse iflas ve hacizde olduğu gibi
taĢınmaz üzerindeki tasarruf hakkı tamamen kalkmıĢ olur.
c) Geçici Tescil Şerhi:
- Ayni hak iddiası: Bir kiĢinin ayni hak iddiası varsa ve güçlü delilleri varsa uyuĢmazlık
çözülünceye kadar ayni hak iddiasının tapuda kaydının yapılmasını böylece üçüncü
kiĢilerin olası bir hak kazanımında bundan bilgisi olmadığını ileri sürmesi engellenebilir.
Örneğin, M’nin taĢınmazını S sahte bir vekaletname ile B’ye satmıĢ ve B adına tescil
ettirmiĢtir. Burada B iyiniyetli bile olsa davasız aralıksız 10 yıl zilyetliğinde
bulundurmadıkça malik olamaz. Durumu öğrenen M dava açmıĢ ise ayni hak iddiasının
tapuda geçici olarak Ģerh verilmesini dava devam ederken isteyebilir. Önemli nokta,
M’nin adına yapılan geçici tescil Ģerhi B’nin tasarruf yetkisini kilitlemez ancak

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 61


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
taĢınmazın yeni malik veya hak sahipleri M’nin dava sonucu oluĢacak hakkına katlanmak
zorunda kalırlar. Yani taĢınmazı B, C’ye satmak isterse geçici tescilin Ģerhi bunu
engellemez. Ancak taĢınmazı alan C, dava M lehine sonuçlanırsa M’nin adına tescile
katlanmak zorunda kalacaktır.
- Evrak veya belge eksikliği: Tapu sicilinde talepte bulunan kiĢilerin tasarrufa iliĢkin
evrak veya belgelerinde eksiklik varsa, taraflar anlaĢmıĢ ve tapu müdürü kabul etmiĢse,
geçici tescilin Ģerhi verilebilir.
A) Beyanlar:
Beyanlar sütununda daha çok var olan unsurların beyanı Ģeklinde açıklamalar düĢülür. Bu
halde kiĢiler bunları bilmediklerini ileri süremezler. Beyan edilebilecek bazı hususlar;
- Eklentiler, KiĢiye vasi atanması, Devre mülk hakkı, Yapı planı ve plan değiĢiklikleri,
Kamu hukuku kısıtlamaları, Kanuni geçit hakkı, Kat mülkiyetine konu olan taĢınmazın
arsa payı hakkı

AYNĠ HAKLAR
Maddi mallar üzerinde herkese karĢı ileri sürülebilen haklara ayni hak denir. Bu açıdan
hakkın ayni hak olması, mutlak hak olması, eĢya üzerinde doğrudan hakimiyet sağlaması ve
ancak eĢya üzerinde kurulabilir.
- Ayni Hakka Egemen Olan Ġlkeler:
❖ Belirlilik ilkesi:Ayni hak ancak ferden belirli, mevcut bir eĢya üzerinde
kurulur. Kural olarak ayni hak eĢyanın bütününü kapsar. Yani eĢyanın
kısımları üzerinde ayrı ayni hak kurulamaz. Örneğin evin kısımları üzerinde
ayrı ayrı mülkiyet oluĢturulamaz ve ya arazinin bir kısmında yol aolarak ayrı
geçit hak kurulamaz.
❖ Aleniyet (açıklık) ilkesi: TaĢınırlarda zilyetlik, taĢınmazlarda tapu kütüğüne
tescil ile sağlanır.Dolayısıyla hiç kimse eĢya üzerindeki ayni hakkı bilmediğini
ileri süremez.
❖ Sınırlı sayıda olma ve tipe bağlılık ilkesi: Ayni hakların kurulması belirli bir
Ģekle bağlıdır. TaĢınırlarda teslim ve taĢınmazlarda tescil ile kurulur. Buna
göre A, saatini B’ye satmıĢ ancak teslim etmemiĢtir. Bu halde taraflar satıĢ
sözleĢmesi yapmıĢ olsalar bile mülkiyet hakkı halen A’nındır. Çünkü B
yalnızca sözleĢmeden dolayı alacak hakkı kazanmıĢtır, henüz eĢya teslim
edilmediğinden mülkiyeti –ayni hakkı- kazanamamıĢtır. Dolayısıyla A, eĢyayı
B’ye teslim etmeden C’ye satar ve teslim ederse dahi B, eĢyayı C’den talep
edemez. Çünkü alacak hakkı nisbi hak olduğundan yalnızca sözleĢmenin
tarafları arasında hüküm ifade eder. Bu durumda B, sözleĢmeye aykırı
davranan A’dan zararının tazmini için tazminat talep edebilir.
Ayni haklar kanunla sayılanlarla sınırlıdır. Mülkiyet hakkı ve sınırlı ayni haklar(Ġrtifak
hakları, taĢınmaz yükü ve rehin hakları) ayni hakları oluĢturur.
❖ ZamanaĢımı ve hak düĢürücü süreye tabi olmama: Bir kiĢi ayni hakkı kendi
rızası olmadığı sürece kaybetmez, bunun istisnası ayni hakkın baĢka biri
tarafından zamanaĢımı ile kazanılmasıdır.
❖ Güvenin Korunması Ġlkesi: TaĢınır ve taĢınmaz eĢyada güvenin korunması
yoluyla ayni hak kazanılabilir. Emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetli olarak taĢınır
eĢyayı teslim alan ayni hakkı kazanır. Örneğin A kalemini B’ye ödünç olarak
vermiĢ, B’de kalem üzerinde yararlanması için iyiniyetli C lehine intifa hakkı
kurmuĢtur(veya rehin ya da mülkiyet) Bu halde, emin sıfatıyla zilyetten alan C
intifa hakkını kazanır. MalikM, iyiniyetli C’nin intifasına katlanmak
zorundadır, doğan zararını B’den talep edebilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 62


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
TaĢınmaz eĢyada ise güven ilkesi tapu siciline güven olanrak karĢımıza çıkar. Tapudaki kayda
güvenerek iĢlem yapan iyiniyetli kiĢi tescille ayni hakkı kazanır.
A) Mülkiyet Hakkı:
- Mülkiyet hakkı kiĢiye hukuk düzeni içinde her türlü tasarruf imkanını ve hakka saldırı
halinde dava açma hakkını sağlar. Bir Ģeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları
içinde, o Ģey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine
sahiptir. Yani mülkiyet hakkı, eĢyadan yararlanma, kullanma ve tasarruf yetkisi verir.
Ġçeriği müspet ve menfi yetki olarak (Olumlu ve koruyucu yetkiler) ikiye ayrılır.
- Müspet Yetki: Malike eĢya ile ilgili her türlü tasarrufta bulunma, yararlanma imkanı
sağlar. Ancak bu yetki anayasada belirtilen kamu yararı ilkesine ve medeni kanunda
belirtilen dürüstlük ilkesine aykırı kullanılamaz.
- Menfi Yetki: Koruyucu yetki olarak da nitelendirilebilir. Malik, malını haksız olarak
elinde bulunduran kimseye karĢı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız
elatmanın önlenmesini de dava edebilir. Buna göre koruyucu yetki bu iki yolla korunur;

Mülkiyetin Kapsamı

Bütünleyici eĢya (mütemmim cüz): Bütünleyici parça, yerel âdetlere göre asıl Ģeyin temel
unsuru olan ve o Ģey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiĢtirilmedikçe
ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçadır. EĢyaya haricen ve dahilen özgülenmiĢ,
eĢyadan ayrı ayni hak kurulmayan unsurdur. (örneğin evin çatısı, arabanın motoru...) Bir Ģeyin
bütünleyici parça sayılması için aranan unsurlar:
❖ DıĢ Bağlılık Unsuru: Bütünleyici parça ile eĢya arasında dıĢarıdan görülen bir bağlılık
olmalıdır. Bu bağın neyle sağlandığı önemli değildir; önemli olan dıĢarıdan tek eĢya
olarak algılanabilmesidir. Zaten kanunda, o Ģey yok edilmedikçe, zarara
uğratılmadıkça veya yapısı değiĢmedikçe eĢyadan ayrılması mümkün olmayan unsur
derken, bu dıĢ bağlılık ve tek eĢya olma unsurundan söz edilmektedir.
❖ Ġç Bağlılık Unsuru: Bütünleyici parça ile eĢya arasında amaçsal ve iĢlevsel olarak sıkı
bir bağlantı olmalıdır. Bunun yanında ancak bütünleyici parça ile bir bütün olarak
ekonomik iĢlev görmelidir. Burada dikkat edilecek husus ekonomik iĢlevi unsurlar
takılmadan oluĢmasa da eĢyanın bütünleyici parçası olma niteliği yok olmaz. Bazı
hallerde eĢyanın bütünleyici parça olmasını belirlerken yerel örf ve adetler dikkate
alınır. Örneğin Antalya’daki bir yazlığın güneĢ enerji sistemi yapının bütünleyici
parçası sayılırken, Ardahan’da eklenti niteliğinde olacaktır.
Bazı hallerde ise eĢyanın bütünleyici parça vasfı taĢıyıp taĢımadığına bakılmaksızın kanunen
bütünleyici parça sayılabilir;

- Yapılar ve dikili bitkiler: Mülkiyet hakkının kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak
kaydıyla yapılar, bitkiler ve hatta kaynaklar da arazinin bütünleyici parçası niteliğindedir.
Bu durum “ Üst alta tabidir” ilkesinin sonucudur. Ancak arazi üzerindeki taĢınırlar ve
taĢkın yapı haliyle bağımsız ve sürekli olarak kurulmuĢ olan üst hakkı, arazinin
üzerindeki bitki ve yapıların arazinin bütünleyici parçası olma halinin istisnasıdır.
• Yapının Arazinin Mülkiyetine Tabi Olmasının Ġstisnaları
❖ Üst hakkı
❖ Mecra hakkı
❖ TaĢkın yapı: Üst hakkı ve mecra hakkına sınırlı ayni haklar kısmında
değineceğimiz için Ģimdi değinmedik. TaĢkın yapı ise bir kimsenin yaptığı
yapının bır kısmının(örneğin balkon-temel vb.) yandaki araziye taĢması halinde
ortaya çıkar. Bir yapının baĢkasına ait araziye taĢırılan kısmı, eğer yapıyı yapan
malik taĢırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 63


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
taĢınmazın bütünleyici parçası olur. Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören
malik taĢmayı öğrendiği tarihten baĢlayarak onbeĢ gün içinde itiraz etmediği, aynı
zamanda durum ve koĢullar da haklı gösterdiği takdirde, taĢkın yapıyı iyiniyetle
yapan kimse, uygun bir bedel karĢılığında taĢan kısım için bir irtifak hakkı
kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine
devredilmesini isteyebilir. Ancak taĢkın yapıyı yapan kötüniyetliyse arazi maliki
her zaman yıkılmasını talep edebilir. Ancak bu hak dürüstlük kuralına aykırı
kullanılamaz.
Örneğin ben arazimin yanındaki M’ye ait araziyi ilerde bahçe yaparım diyerek S’den
sahte bir vekaletnameyle alıyorum. Arazime ev yaparken biraz geniĢ olsun diye yandaki
araziye de kaydırıyorum ancak önemsemiyorum çünkü araziyi saın aldım. Bir süre sonra
M, arazinin sahte vekaletle benim adına tescil edildiğini iyiniyetli olsam bile 10 yıllık
zamanaĢımı süresi geçmediğinden mülkiyeti kazanamayacağımı söylüyor. Bu nedenle
sicilin düzeltilmesi talebiyle dava açıyor ki haklıdır. ĠĢte burada ben iyiniyetli olsam bile
M kendisine durum bildirildikten itibaren 15 gün içinde yıkım talep edebilir. Bu süre hak
düĢürücüdür.Ancak M yıkım talep etmemiĢse ve ben iyiniyetliysem, belli bir bedel
karĢılığı lehime irtifak kurulmasını ya da taĢan kısmın bana devrini talep edebilirim.
Ancak ben kötüniyetliysem M her zaman yıkım talep edebilir.

NOT: TaĢkın yapı arazinin üstündekinin arazinin malikine ait olması halinin istisnasıdır.
Buna karĢılık, haksız yapı arazinin bütünleyici parçasıdır.

❖ TaĢınır Yapılar: BaĢkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın


yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzeri hafif yapılar, bunların malikine
aittir. Bu tür yapılar, taĢınır mal hükümlerine tâbi olur ve tapu kütüğünde
gösterilmez. TaĢınır yapılar eklenti niteliğinde olduğundan aksi belirtilerek
baĢkasının mülkiyetine tabi olabilir.
❖ Araziye Dikilen Fidanlar: Bir kimse baĢkasının fidanını kendi arazisine ya da
kendisinin veya bir üçüncü kiĢinin fidanını baĢkasının arazisine dikerse,
baĢkasının malzemesini kullanarak yapılan yapılara veya taĢınır yapılara iliĢkin
hükümler bunlar hakkında da uygulanır. Ağaçlar ve ormanlar üst hakkına konu
olamaz.

- Doğal Ürünler: Doğal ürünler de eĢyanın bütünleyici parçasıdır. Bir Ģeyin maliki, onun
ürünlerinin de maliki olur. Ürünler, dönemsel olarak elde edilen doğal veya hukukî
ürünler ile bir Ģeyin özgülendiği amaca göre âdetler gereği ondan elde edilmesi uygun
görülen diğer verimlerdir. Doğal ürünler asıl Ģeyden ayrılıncaya kadar onun bütünleyici
parçasıdır. Buna göre örneğin ağaç kiminse meyvesi de onundur veya tavuk kiminse
yumurtası da onundur. Ayrıca koyunun yünü kırpılmadıkça bütünleyici parça,
kırpıldıktan sonra bağımsız eĢya niteliğindedir. Ancak koyun kiminse, kırpılan yünler de
onundur. Ancak dikkat edilmesi gereken husus doğal ürün üzerinde ayrı Ģahsi hak
kurulabilir veya taahhüt iĢlemi yapılabilir ancak ayni hak kurulamaz, tasarruf iĢlemi
yapılamaz. Doğal ürünler, eĢyadan ayrılınca bağımsız eĢya olurlar ancak eĢyanın
malikine ait olurlar.Ayrıca icra iflas kanunu da henüz yetiĢmemiĢ ürünlerin haczine
olanak sağlamıĢtır.

NOT: Bütünleyici parça olmanın en önemli unsuru, eĢya üzerinde ayrı bütünleyici parça
üzerinde ayrı ayni hak kurulamamasıdır. Bu durum bir bakıma “Bütünleyici parça eĢyanın
kaderine tabidir” Ģeklinde tanımlanabilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 64


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
NOT . Haksız Yapı: Bir kiĢinin, üçüncü bir kiĢiye ait malzeme ile kendi arazisinde bir yapı
yapması veya kendine ait malzeme ile üçüncü bir kiĢiye ait arazide yapı yapması ya da
üçüncü kiĢinin malzemesi ile üçüncü bir kiĢiye ait arazide yapı yapması hâlleri haksız yapı
hali olarak nitelendirilir. Görüldüğü gibi birden çok hali vardır ve bu hallerin her birinde üst
alta tabidir ilkesi gereği haksız yapı arazinin bütünleyici parçası haline gelir. Bu hallerde eğer
yapı sahibi iyi niyetliyse, yapının sökülmesi aĢırı masrafa yol açıyorsa ve yapının değeri
arazinin değerinden açıkça fazlaysa yapı sahibi arazinin kendisine devrini talep edebilir. Bu
Ģartlardan birisi mevcut değilse arazi sahibi yapının tüm masrafları kaldırana ait olmak üzere
kaldırılmasını veya kullanacaksa, iyiniyetliye uygun bir bedel karĢılığı kötüniyetli yapı
sahibine asgari bir bedel karĢılığı yapının kendisine bırakılmasını talep edebilir.

Eklenti (teferruat): Ayrılabilen, çıkarılabilen ve eĢyanın kullanımına veya yerel adete göre
eĢyaya özgülenmiĢ unsurlardır. Eklenti, asıl Ģey malikinin anlaĢılabilen arzusuna veya yerel
âdetlere göre, iĢletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl Ģeye sürekli olarak
özgülenen ve kullanılmasında birleĢtirme, takma veya baĢka bir biçimde asıl Ģeye bağlı
kılınan taĢınır maldır. Eklenti, asıl Ģeyden geçici olarak ayrılmakla bu niteliğini kaybetmez.
Asıl Ģeye zilyet olan kimsenin sadece geçici olarak kullanması veya tüketmesi için özgülenen
ya da asıl Ģeyin özel niteliği ile herhangi bir iliĢkisi bulunmadan sadece korunmak, satılmak
veya kiraya verilmek üzere onunla birleĢtirilen Ģeyler eklenti sayılmaz. Eklenti üzerinde ayrı
ayni hak kurulabilir ve eklentinin mutlaka taĢınır olması gerekir. (örneğin televizyonun
kumandası, ayakkabının bağcığı, arazideki çardak...) Ancak dikkat edilmelidir ki eklentinin
maliki aksi belirtilmedikçe eĢyanın malikidir. Yani hem bütünleyici parça hem de eklenti eĢya
nın kaderine tabidir. Bu durum bütünleyici parça için emredici, eklenti içinse tamamlayıcıdır.
Örneğin A’nın üzerinde bir evi ve bahçesinde çardağı olan arazisi üzerinde B lehine ipotek
kurmuĢsa;
❖ Ġpoteğin kapsamına ev dâhildir ve evin ipoteğin kapsamına alındığının sözleĢmeyle
belirtilmesine gerek yoktur. Ayrıca arazi üzerindeki ev, arazinin bütünleyici parçası
olduğundan rehnin dıĢında bırakılması söz konusu değildir.
❖ Arazi üzerindeki çardak yapı veya bitki olmadığından taĢınır hükmündedir ve
eklentidir. Çardağın ipoteğin kapsamına dahil edilmesi için sözleĢmede ayrıca
belirtilmesine gerek yoktur çünkü eklenti de eĢya üzerindeki ayni hakka tabidir, ancak
çardak sözleĢmede belirterek rehnin kapsamı dıĢında bırakılabilir.

Mülkiyet ÇeĢitleri
A)Hak Sahibinin BelirleniĢ ġekline Göre Mülkiyet
a) KiĢiye Bağlı Mülkiyet: Bir veya birden çok kiĢiye bağlanan mülkiyet Ģeklindedir.
Doğrudan kiĢilere bağlanmıĢtır.
b) EĢyaya Bağlı Mülkiyet: Bir taĢınmaz mülkiyetinin baĢka taĢınmaz mülkiyetine
bağlanması halinde ortaya çıkar. TaĢınırlarda söz konusu olmaz. Örneğin bir sitenin
ortak yüzme havuzu varsa, o havuzun mülkiyeti her bir daireye bağlanmıĢ olabilir.
Daire(kat mülkiyetine konu bağımsız bölüm) sahipleri havuz üzerindeki haklarını
ayrıca devredemez çünkü havuzun mülkiyeti kiĢiye değil daireye bağlanmıĢtır. Ancak
yararlanma hakkı daire sahibine aittir.
B) KiĢi Sayısına Göre Mülkiyet
a) Ferdi Mülkiyet: EĢya üzerinde bir kiĢinin mülkiyet hakkının olması halinde ortaya çıkar.
b) Birlikte Mülkiyet:
EĢya üzerinde bir veya birden çok kiĢinin mülkiyet hakkına sahip olması halinde karĢımıza
çıkar. Birlikte mülkiyet paylı(müĢterek) mülkiyet ve elbirliğiyle(iĢtirak halinde) mülkiyet
olarak karĢımıza çıkar.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 65


MEDENİ HUKUK DERS NOTU

aa)Paylı (Müşterek) Mülkiyet


Birden çok malikin aynı eĢya üzerinde paylarla mülkiyete sahip olmaları halinde
ortaya çıkar. Paylı mülkiyeti kesinlikle eĢyanın kısımları üzerinde ayrı ayrı mülkiyet olarak
düĢünmemek gereklidir. Paylı mülkiyette her bir pay sahibi eĢyanın deyim yerindeyse her bir
santimi üzerinde payı oranında hak sahibidir. Örneğin A,B,C bir arazinin eĢit paylarda paylı
malikleridir. Buna göre arazinin aĢağı kısmı birisinin, orta kısmı birisinin yukarı kısmı
birisinin olmayacaktır. PaydaĢlar bu konuda kullanım açısından taĢınmazı belli bir Ģekle
özgüleyebilirler ancak bu onların kullanımlarına özgülenen alanda ayrı mülkiyetleri olduğu
anlamına gelmez. Paylı mülkiyet hukuki bir iĢlemle, idari bir iĢlemle ya da kanundan dolayı
doğabilir.
● Hukuki ĠĢlem Yoluyla: Bir kiĢinin eĢya üzerindeki payı bir anlaĢmaya bağlı olarak
edinmesi sonucunda karĢımıza çıkar. Örneğin 3 arkadaĢın bir arabayı satın almaları
halinde veya arazi sahibinin arazisinin yarı payını baĢkasına devri halinde hukuki
iĢlem yoluyla paylı mülkiyet oluĢmuĢtur.
● Kanun Gereği Paylı Mülkiyet: Kanunda paylı mülkiyet halleri sınırlı değildir. Ancak
bazı hallerde kanun gereği paylı mülkiyet oluĢur. Örneğin TaĢınmazları biribirinden
ayırmaya yarayan çit, telörgü, duvar vb.’nin kime ait olduğu belirlenemiyorsa paylı
mülkiyet olduğu kabul edilir.
Birden çok kiĢinin taĢınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya aĢırı bir emek ve
para harcanmadan ayrılmayacak Ģekilde birbiriyle birleĢmiĢ veya karıĢmıĢsa o kiĢiler, yeni
Ģey üzerinde kendi taĢınırlarının birleĢme veya karıĢma zamanındaki değerleri oranında paylı
mülkiyete sahip olurlar. Örneğin A’nın harman yerinde olan 5 yon buğdayıyla B’nin 3 ton
buğdayı rüzgar, yanlıĢ yere dökme gibi sebeplerle birleĢmiĢse paylı mülkiyet olur. Ancak bir
taĢınır diğer bir taĢınırla onun ikincil nitelikte bütünleyici parçası olacak Ģekilde karıĢır veya
birleĢirse; eĢyanın tamamı, ana parçanın malikine ait olur. Örneğin A’nın arabasının fren
balataları B’nin arabasında kullanılmıĢsa paylı mülkiyet değil fren balataları arabanın
malikinin olur. Bu halde B’nin sebepsiz zenginleĢme hükümlerine göre dava açma hakkı
mevcuttur.
Kat mülkiyetine tâbi binalarda ortak kullanım alanları üzerinde de kanunen paylı mülkiyet
hali söz konusudur. Ayrıca hangi eĢe ait olduğu tespit edilemeyen mallar üzerinde kanun yolu
ile paylı mülkiyet iliĢkisi kurulmuĢ olur.
● Yetkili Makam Kararıyla: Mahkeme veya idari makam kararıyla paylı mülkiyet
oluĢabilir. Örneğin, Mirasçılardan biri ya da birkaçının talebiyle, elbirliği mülkiyetinin
devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen
süre içinde paylaĢma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği
mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüĢtürülmesine sulh hakimince karar verilir.
Ayrıca parsellere ayırma konusunda da paylı mülkiyet oluĢabilir. Örneğin A’nın imar
planı sonrası 500 m2’lik arazisi vardır. Ancak parselleme çalıĢmasında bölgedeki en küçük
parselin 1000 m2 olacağı belirleniyorsa, bu durumda A belki hiç tanımadığı kiĢilerle
arazisinin birleĢtirilmesi sonucu paylı malik olacaktır.

Paylı mülkiyete iliĢkin birkaç temel nokta önemlidir;


Paylı Mülkiyette Yönetim ve Tasarruf ĠĢlemleri
- Paylı mülkiyette pay sahibinin tek baĢına alabileceği kararlar Ģunlardır:
❖ Her paydaĢ payını devredebilir, rehnedebilir ve her bir pay sahibinin payı
haczedilebilir. Her paydaĢın payı rehnedilebilir. PaydaĢlardan birisi payı üzerinde bir
rehin kurmuĢsa diğer paydaĢlar kendi payı üzerinde rehin kurabilir ancak, eĢyanın
bütünü üzerinde rehin kurulamaz.EĢyanın bütünü rehinle kayıtlıyken her paydaĢ payı
üzerinde rehin kurabilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 66


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
❖ PaydaĢlar, payları üzerinde intifa hakkı kurabilir. Ancak dikkat ediniz paydaĢlar
payları üzerinde sükna, üst, geçit gibi diğer irtifakları kuramaz. Bunun temel sebebi
paylı mülkiyetin eĢyanın tamamı üzerinde pay oranında hüküm ifade etmesidir.
Örneğin A,B,C’nin paylı mülkiyete konu olan bir daireleri vardır. A, kendi payı
üzerinde evin odalarının birinin üzerinde D lehine sükna hakkı kurup, bu benim
payımdan olsun benim payımdan yararlansın diyemez. Çünkü deyim yerindeyse evin
her santiminde her paydaĢın hakkı vardır ve dolayısıyla böyle bir sükna hakkı
kurabilmek için oybirliği Ģartı gerekir. Ancak A, payı üzerinde intifa(yararlanma)
hakkı kurarsa,bu halde A’nın payından yararlanma hakkına diğer paydaĢları müdahale
edemeyeceğinden intifa hakkı kurmasında bir engel yoktur. Ancak intifa hakkı sahibi
de pay sahibinin eĢyadan yararlanabileceğinden daha çok yararlanamaz.
❖ EĢyaya yapılan saldırı halinde eĢyayı ve zilyetliği koruyucu davayı her paydaĢ
açabilir ancak zarar için her paydaĢ kendi payı için tazminat davası açabilir.
Dikkat edilmesi gereken nokta her paydaĢ eĢyanın tamamı için saldırıya son
davası açabilirken, yalnızca kendi payı oranında tazminat talep edilebilir.
Çünkü tazminat talebi zarar oranında istenir ki kiĢinin eĢyadan sağladığı yarar
ve uğradığı zarar da payı oranında olacaktır.
❖ Her paydaĢ olağan - periyodik bakım, tamir iĢlerini yapabilir. Burada Medeni
Kanunda belirtilen iki hal olan, küçük tamir iĢlerini ve sürekli tarımsal iĢleri
yapabilirler.
❖ Her paydaĢ paylı mülkiyetin dağıtılmasını isteyebilir.
- Paylı mülkiyette pay sahiplerinin oy ve pay çokluğunu aynı anda sağlayarak
alabilecekleri kararlar Ģunlardır:
❖ ĠĢletme usulünün ve tarım türünün değiĢmesi: Örneğin, buğday yerine pancar
ekilmesi kararının alınması.
❖ Toprağın ıslahı: Örneğin, bataklığın kurutularak tarım arazisi haline getirilmesi.
❖ Kira
❖ Olağan yapı iĢleri
❖ PaydaĢlardan birinin haklı sebeple paydaĢlıktan çıkartılması talebi
❖ Olağanüstü bakım-tamir iĢleri
NOT: A, B ve C’nin bir ev üzerinde paylı malik olduklarını ve A’nın 1/6, B’nin 1/6, C’nin de
4/6 oranında hisseye sahip olduklarını varsayalım. A ve B bir arada paydaĢ çoğunluğuna
sahiptir ancak payları toplamı 2/6 olduğu için pay çoğunluğu sağlanamamıĢtır. C de tek
baĢına pay çoğunluğuna sahiptir; ancak, paydaĢ çoğunluğu söz konusu değildir. Bu olayda,
önemli yönetim iĢlerine dair karar verebilmek için C’nin olumlu görüĢü zorunludur ve bunun
yanı sıra A veya B’den en az birinin daha bu yönde olumlu oy kullanması gerekmektedir. Pay
ve paydaĢların eĢitliği hâlinde hâkim, paydaĢlardan birinin istemi üzerine bütün paydaĢların
menfaatini gözeterek hakkaniyete uygun bir karar verir; gerekli gördüğü iĢlerin yapılması için
paydaĢlar arasından veya dıĢarıdan bir kayyım atayabilir.

- Paylı mülkiyette pay sahiplerinin oy birliği ile alabilecekleri kararlar Ģunlardır:


❖ Malın özgülendiği amacın değiĢmesi
❖ EĢyanın tamamının devri ya da rehni
❖ EĢya üzerinde sınırlı ayni hak kurulması
❖ Olağanüstü yapı iĢleri

Paylı mülkiyette ortaklar tasarruf nisaplarını değiĢtirebilir, hatta bunu her yeni malike
karĢı ileri sürebilmek için tapuya Ģerh verebilirler.
Paylı mülkiyetten doğan veya paylı malı ilgilendiren yönetim giderleri, vergiler ve
diğer yükümlülükler, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paydaĢlar tarafından payları oranında

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 67


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
karĢılanır. Payına düĢenden fazlasını ödemiĢ bulunan paydaĢ, diğerlerine payları oranında
rücu edebilir.
Yasal Önalım Hakkı
Paylı mülkiyette bir paydaĢın taĢınmaz üzerindeki payını tamamen veya kısmen
üçüncü kiĢiye satması hâlinde, diğer paydaĢlar önalım hakkını kullanabilirler. Dikkat edilirse
hüküm açıkça satma durumu olarak belirtiliyor. Çünkü bağıĢlama, trampa, miras, cebri icra ve
paydaĢlardan birine yapılan satıĢ halinde yasal önalım hakkı kullanılamaz. Yani diyelim ki A
ve B’nin paylı mülkiyetine konu olan bir taĢınmaz var ve A payını C’ye bağıĢlıyor ve bunu
tapuda tescil ettiriyor. ĠĢte bu halde B, C’ye karĢı yasal önalım hakkını kullanamaz.
Yasal önalım hakkı, alıcıya karĢı dava açılarak kullanılabilir. SatıĢ, alıcı veya satıcı
tarafından noter aracılığıyla diğer paydaĢlara bildirilir. Diğer pay sahipleri satıĢın
bildirilmesinden itibaren 3 ay ve her halde 2 yıl içinde haklarını kullanmalıdır. Bu süreler hak
düĢürücüdür. Hakkını kullanan paydaĢ satıĢ bedeli üzerinden alıcıya ödeme yapmakla ve tapu
masraflarını karĢılamakla yükümlüdür. Ancak bir satıĢta yasal önalım hakkının kullanılmamıĢ
olması diğer satıĢlarda feragat anlamına gelmez. Örneğin A,B,C bir arazinin paylı
malikleridir. A payını D’ye satmıĢ ve D adına tescil ettirmiĢtir. B ve C yasal önalım haklarını
kullanmamıĢlar. Aradan 3 yıl geçtikten sonra D payını E’ye satmıĢsa B ve C yasal önalım
hakkını kullanabilirler. Ayrıca, diyelim ki D payını E’ye sattığına B yasal önalım hakkını
kullanmazsa bile C kullanabilir. Çünkü yasal önalım hakkı bütün paydaĢlarca birlikte
kullanılmak zorunda değildir.
Tek satıĢta yasal önalım hakkından feragat etmek için yazılı sözleĢme yeterlidir. . Her
satıĢ için paydaĢların feragat anlaĢması resmi Ģekle tabidir. Ancak feragatin herkese ve her
yeni malike karĢı ileri sürülebilmesi için tapuda Ģerh verilmesi gereklidir. Tek satıĢta verilen
yazılı feragat/vazgeçme diğer satıĢlar için bağlayıcı olmayacaktır. Örneğin A, B, C arazinin
paylı malikleridir. A payını D’ye sattığında B yasal önalım hakkını bu satıĢta kullanmaktan
feragat ettiklerini yazılı olarak kabul etseler bile bu ne kendilerini ne de yeni paydaĢ D’yi
bağlamayacaktır. Ancak bu durum A,B,C tarafından Ģerh verilmiĢ olsaydı durum yeni paydaĢ
D açısından dahi bağlayıcı olacaktı
Yasal önalım hakkı kanundan doğduğundan tapuda Ģerh verilmesine gerek yoktur.
ġöyle ki bir hakkın tapuda Ģerh verilmesinin sebebi hakkı kuvvetlendirmektir. Yani üçüncü
kiĢilerin bilmediklerini ileri sürememeleridir. Oysa ki yasal önalım hakkı yasadan
doğduğundan hiç kimse bilmediğini ileri süremez. Dolayısıyla kullanılması için Ģerh
verilmesine gerek yoktur.
Paylı Mülkiyetin Sona Ermesi: PaydaĢlardan biri dahi pay oranına bakılmaksızın paylaĢma
talebinde bulunabilir. Ancak belli hallerde paylaĢma talebinde bulunulamaz;
❖ Malın sürekli bir amaca tahsisi halinde: Örneğin 100 dairesi olan sitenin çocuk parkı
yoktur. Sitenin önündeki araziyi daire sahipleri çocuk parkı yapılması için araziyi birlikte
satın almıĢlarsa, arazi üzerindeki paylı mülkiyetin dağıtılmasını talep edemezler.
❖ Uygun olmayan zamanda: Dürüstlük kuralı esas alınır.
❖ Taraflarca paylaĢma yasağı getirilmiĢse: Taraflar paylaĢma yasağını en çok 10
yıllığına getirebilirler ve tapuda Ģerh verebilirler.
❖ Kat mülkiyetine konu bağımsız bölümlerin ortak alanlarında
PaylaĢma, malın aynen bölüĢülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin
bölüĢülmesi biçiminde gerçekleĢtirilir. PaylaĢma biçiminde uyuĢma sağlanamazsa,
paydaĢlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaĢtırılmasına, bölünen
parçaların değerlerinin birbirine denk düĢmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para
eklenerek denkleĢtirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koĢullara uygun
görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak
yoksa, açık artırmayla satıĢa hükmolunur. SatıĢın paydaĢlar arasında artırmayla yapılmasına
karar verilmesi, bütün paydaĢların rızasına bağlıdır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 68


MEDENİ HUKUK DERS NOTU

B) El Birliğiyle (İştirak Halinde) Mülkiyet:


Kanun veya kanunda öngörülen sözleĢmeler uyarınca oluĢan topluluk dolayısıyla mallara
birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların
belirlenmiĢ payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.
Pay kavramı yoktur. EĢyanın bütünü üzerinde tüm ortaklar (≠paydaĢlar) aynı oranda hak
sahibidir. El birliğiyle mülkiyet oluĢturan durumlar kanunla sınırlıdır. Bu durumlar Ģunlardır:
❖ Taksim edilmemiĢ tereke mallarının mülkiyeti
❖ EĢlerin “mal ortaklığı” rejimine konu olan mallarının mülkiyeti
❖ Adi Ģirket mallarının mülkiyeti
❖ Aile malları ortaklığında ortaklık malları üzerinde elbirliği mülkiyeti vardır.
Ortakların eĢyaya iliĢkin kar, zarar ve borç durumlarında müteselsil sorumlulukları vardır.
Elbirliği ile mülkiyette, kanun ve sözleĢmede aksine hükümler öngörülmedikçe oy birliği
Ģartıyla karar alınır.

Paylı Mülkiyet Elbirliğiyle Mülkiyet


Maliklerin hisseleri vardır. Hisse kavramı yoktur.
Kanunda sayısı sınırlı değildir. Kanunda sayısı sınırlıdır.
EĢya üzerinde kurulur. EĢya ve topluluk üzerinde kurulur.

Her paydaĢ kendi payını satabilir, Satamaz, rehnedemez, haciz ise ortaklık tasfiye
rehnedebilir ve haczettirebilir. edildikten sonra borçlu ortağa düĢecek paya
konulabilir.
Malikler arasındaki birlik mülkiyetle Malikler arasında birlik mülkiyet doğmadan önce
birlikte doğar. vardır.
Birden çok kiĢi mülkiyetin bir payına Tek mülkiyete bütün paydaĢlar sahiptir.
sahiptir.
PaydaĢlardan her biri olağan yönetim Her türlü iĢi ancak birlikte yapabilirler.
iĢlerini tek baĢlarına yapabilirler.
PaydaĢlardan bir tanesi malın tamamını satarsa PaydaĢlardan biri malın tamamını satarsa hırsızlık
emniyeti suistimal suçunu iĢlemiĢ olur. Bu suçunu iĢlemiĢ olur. Bu bağlamda
bağlamda, değerlendirildiğinde paydaĢtan değerlendirildiğinde elbirliği hâlinde maliklerin
taĢınırı satın alan kiĢi bu taĢınırı teslim aldığı birinden taĢınır Ģeyi teslim alan kiĢi teslim aldığı
anda malik sıfatını kazanır. andan itibaren 5 yıl sonra malik olur.
Sorumluluk paylar oranındadır. Sorumluluk müteselsildir.

Taşınır Mülkiyeti:

TaĢınır mülkiyeti aslen, devren ve miras yoluyla kazanılır.


Aslen Kazanma Halleri
Sahipli veya sahipsiz bir taĢınırın mülkiyetinin kimseden devre dayanan bir iĢlem olmaksızın
kazanılması halidir.
❖ Sahiplenme (ihraz) : Sahipsiz olan bir taĢınırın maliki olma iradesiyle zilyetlik kurma
yoluyla kazanılmasıdır. Örneğin, denizden tutulan balığın mülkiyeti bu yolla kazanılır. Ya da
A çantasını çöpe atmıĢtır ve bu yolla mülkiyeti rızasıyla(terk yoluyla) kaybetmiĢtir. Bu halde
çöpten çantayı alan B mülkiyeti sahiplenme yoluyla kazanmıĢtır.
❖ Lükata(Buluntu) : Sahipli bir eĢya üzerinde mülkiyet hakkının kazanılmasıdır. KaybedilmiĢ
bir Ģeyi bulan kimse, malın sahibine, sahibini bilmiyorsa kolluk kuvvetlerine, köylerde
muhtara bildirmek veya araĢtırma yapmak ve gerektiğinde ilân etmek zorundadır.
Bulunan Ģey önemli ölçüde değerli ise, her hâlde kolluk kuvvetlerine veya muhtara bildirmek
gerekir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 69


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Oturulan bir evde veya iĢyerinde ya da kamu hizmeti görülen yerde bir Ģey bulan
kimse, bunu o yer sahibine veya kiracıya ya da kamu hizmeti görülen yerde denetim ve
gözetim ile görevli olanlara teslim etmek zorundadır.
Bulunan Ģeyin özenle korunması gerekir. Korunması aĢırı gideri gerektirir veya çabuk
bozulabilir bir nitelik taĢır ya da kolluk kuvvetleri veya kamu kurumu tarafından bir yıldan
fazla saklanmıĢ olursa, bulunan Ģey satılabilir. SatıĢ, gerektiğinde önceden ilân edilerek açık
artırma yoluyla yapılır. SatıĢ bedeli, bulunan Ģeyin yerine geçer.
Bulunan Ģeyin maliki, ilân veya kolluk kuvvetlerine ya da muhtara bildirme tarihinden
baĢlayarak beĢ yıl içinde ortaya çıkmazsa; bulan kimse, yükümlülüklerini yerine getirmiĢ
olmak koĢuluyla o Ģeyin mülkiyetini kazanır.
Bulunan Ģey malikine geri verilirse, bulan kimse yaptığı giderlerin ödenmesini ve
uygun bir ödül verilmesini isteyebilir.
KaybedilmiĢ Ģey oturulan bir evde veya iĢyerinde ya da kamu hizmeti görülen yerde
bulunmuĢsa; o yerin sahibi, kiracı veya kurum, o Ģeyi bulan sayılır. Ancak bunlar ödül
isteyemezler.
Örneğin A, yolda, bir diz üstü bilgisayar bulmuĢtur ve eĢyanın sahibini bilmemektedir. A,
bunu kolluk kuvvetlerine veya köydeyse muhtara bildirmelidir. Bulduğu yer kapalı alan ve
kamu dairesi veya Ģirketse oranın en üst amirine bildirmeliydi. A, durumu bildirdikten beĢ yıl
boyunca eĢyanın maliki ortaya çıkmazsa eĢyanın mülkiyetini kazanır. Eğer eĢyanın sahibi
çıkarsa A, uygun bir ödül verilmesini talep edebilir.
❖ ĠĢleme(Hukuki Tağyir): Bir baĢkasına ait olan eĢya iĢlenmek suretiyle yeni bir eser
meydana gelir ve iĢleyenin iyiniyetli olması ve emeğinin eĢyanın ham halinden daha değerli
olması halinde iĢleyen mülkiyeti kazanır, eĢyanın ham sahibine sebepsiz zenginleĢme
hükümlerine göre denkleĢtirici bir bedel öder. Buna karĢın emeğin değeri eĢyanın ham halinin
değerinden daha düĢükse eĢyayı ham hali sahibine iade eder ancak sebepsiz zenginleĢme
hükümlerine göre denkleĢtirme bedeli bu kez iĢleyene verilir. Eğer iĢleyen kötüniyetliyse
değere bakılmaksızın mülkiyet eĢyanın ham sahibine aittir ve eĢya iade edilir. Kötüniyetli
iĢleyen haksız fiilde bulunma hükümlerine tabi olur.
Örneğin; A yolda yürürken B’ye ait olan gümüĢ ve hafif taĢlar bulmuĢ ve bunlardan çeĢitli
takılar yapmıĢtır. Bu durumda Ģöyle bir değerlendirme yapılır: gümüĢ ve taĢların değeri 5 TL
ise, ve takıların değeri 20 TL ise, ortaya çıkan yeni eĢya üzerinde emeğin değeri (20 – 5 = 15
TL) daha fazla olduğu için Takılar A’nın olur. Takıların değeri 8 TL olsa idi, emeğin katkı
değeri (3 TL) ana maddenin değerinden (5 TL) daha düĢük olacağı için ortaya çıkan takılar
B’nin olurdu. Her iki durumda da yeni eĢyanın maliki diğer tarafa sebepsiz zenginleĢme
hükümlerince denkleĢtirme bedeli öder. Birinci durumda A, B’ye 5 TL, ikinci durumda ise B,
A’ya 3 TL öder. Ancak yukarıdaki hükümlerin geçerli olabilmesi için A’nın iyiniyetli(eĢyanın
sahiplerini bilmemesi) olması gerekir.
❖ ZamanaĢımı yoluyla kazanma: Daha önce de belirttiğim gibi, taĢınır eĢyayı haksız zilyetten
iyiniyetli teslim alan, davasız ve aralıksız iyiniyetli 5 yıl eĢyayı zilyetliğinde bulundurursa
süre sonunda mülkiyeti aslen kazanır.
❖ Define (Gömü) : Bulunmalarından çok zaman önce gömülmüĢ veya saklanmıĢ olduğu ve
duruma göre artık malikinin bulunmadığı kesin olarak anlaĢılan değerli Ģeyler, define sayılır.
Bilimsel değer taĢıyan eĢyaya iliĢkin hükümler saklı kalmak üzere(bilimsel değeri olan
eĢyalar kamu malı sayılır) define, içinde bulunduğu taĢınmaz veya taĢınır malın malikinin
olur. Defineyi bulan kimse, değerinin yarısını aĢmamak üzere malikten uygun bir ödül
isteyebilir.
Örneğin A, baĢkasının(B’nin) arazisini sahipsiz zannederek girmiĢ ve II. Mahmut
döneminden kalma altınlar bulmuĢsa, A altınların maliki olamaz, ancak arazi sahibinden –
altınların maliki – kendisine altınların bedelinin yarısını aĢmamak kaydıyla ödül isteyebilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 70


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
❖ KarıĢma ve BirleĢme: Birden çok kiĢinin taĢınır malları önemli bir zarara uğratılmadan veya
aĢırı bir emek ve para harcanmadan ayrılmayacak Ģekilde birbiriyle birleĢmiĢ veya karıĢmıĢsa
o kiĢiler, yeni Ģey üzerinde kendi taĢınırlarının birleĢme veya karıĢma zamanındaki değerleri
oranında paylı mülkiyete sahip olurlar. Bir taĢınır diğer bir taĢınırla onun ikincil nitelikte
bütünleyici parçası olacak Ģekilde karıĢır veya birleĢirse; eĢyanın tamamı, ana parçanın
malikine ait olur. Tazminat ve sebepsiz zenginleĢmeden doğan istem hakları saklıdır.
Örneğin A’nın altını ile B’nin altınları yanlıĢlıkla birlikte iĢlendi ve ortaya bir kolye
öıktıysa burada A ve B değerleri oranında kolye üzerinde paylı malik olurlar. Ancak A’nın
fren balataları yanlıĢlıkla B’nin arabasına takılmıĢsa burada paylı mülkiyet olmaz çünkü fren
balataları arabanın eklentisi niteliğindedir ve araba sahibi B’ye ait olur. Ancak B, sebepsiz
zenginleĢme hükümlerine göre balataların bedelini iadeyle yükümlü olur.

NOT: Su, rüzgâr, çığ veya diğer doğal güçlerin etkisiyle veya rastlantı sonucunda taĢınır
mallar veya hayvanlar kimin egemenlik alanına girerse, o kimse kaybolan eĢyayı bulanın
haklarına sahip ve yükümlülüklerine tâbi olur. BaĢkasının kovanına göçen arı oğulu, bir bedel
ödenmesi gerekmeksizin kovan malikinin olur.

Devren Kazanma Halleri


Kural olarak taraflar arasındaki bir sözleĢme(ki bu sözleĢme özel hükümler haricinde Ģekle
tabi değildir) ve sonucunda zilyetliğin devri yoluyla bir kiĢinin mülkiyetinin baĢkasına devrini
içerir. Bu sözleĢme satıĢ, bağıĢlama veya trampa sözleĢmesi olabilir. Bir taĢınırın zilyetliğini
iyiniyetle ve malik olmak üzere devralan kimse, devredenin mülkiyeti devir yetkisi olmasa
bile, zilyetlik hükümlerine göre kazanmanın korunduğu hâllerde o Ģeyin maliki olur. A,
telefonunu B’ye satmak üzere B ile satıĢ sözleĢmesi yaptığında B henüz alacak hakkına
sahiptir. Ancak eĢyayı teslim aldığında mülkiyet hakkına sahip olur.
Emin sıfatıyla zilyetten iyiniyetli olarak eĢyayı teslim alan teslim anında mülkiyeti
kazanır. Daha önce belirtmiĢtik ancak A saatini B’ye ödünç olarak verdiğinde B, emin
sıfatıyla zilyettir ve B, saati arkadaĢı iyiniyetli C’ye bağıĢlayıp teslim ettiğinde C, teslim
anında mülkiyeti kazanır.

DĠKKAT: EĢya üzerinde zilyetliğin hükmen teslim yoluyla kazanımı halinde mülkiyette
teslimsiz olarak kazanılmıĢ sayılır. Bir taĢınırın mülkiyetini nakleden kimse özel bir hukukî
iliĢkiye dayanarak o Ģeyin zilyetliğini korursa, mülkiyet teslimsiz geçmiĢ olur. Ancak, bu
iĢlem üçüncü kiĢileri zarara sokmak veya taĢınır rehni kurallarından kurtulmak için
yapılmıĢsa, mülkiyetin nakli sonuç doğurmaz. Örneğin A, telefonunu B’ye satmak için B ile
sözleĢme yapmıĢ ancak A, yeni bir telefon alıncaya kadar telefonun kendisinde kalmasına dair
B ile ödünç sözleĢmesi yapmıĢsa mülkiyet hükmen teslim yoluyla B’ye devrolur.
Böyle bir amaç güdülüp güdülmediğini hâkim takdir eder.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta mülkiyet devredenin devre iliĢkin hukuki
iĢlem ehliyetine sahip olmasıdır. Örneğin ayırt etme gücü olmayan A’dan telefonu satın alan
B teslim anında telefonun zilyedi olur ancak telefonun mülkiyetini kazanamaz. Çünkü A, ayırt
etme gücüne sahip olmadığından yaptığı iĢlem geçerli olmayacaktır, B iyiniyetli olsa bile
mülkiyeti devren ve teslimle değil ancak olağan zamanaĢımı(5 yıl) yoluyla kazanacaktır.

B) Sınırlı Ayni Haklar:

Sınırlı ayni hakların esas özelliği, mülkiyet gibi ayni hakkın sağladığı tüm kullanma,
yararlanma ve tasarruf yetkilerini değil de yalnızca bunlardan bir ya da birkaçını barındırması
ve herkese karĢı bu hakların ileri sürülmesini sağlamasıdır. Örneğin sükna(oturma) hakkı

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 71


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
sınırlı bir ayni haktır ve kiĢiye kat mülkiyetine konu bir taĢınmaz üzerinde oturma hakkı
sağlar. Sükna hakkı sahibi taĢınmaz üzerinde yalnızca ikamet etme(oturma) yoluyla
yararlanma ve kullanma hakkı sahibidir. Evi satma, rehin verme gibi haklara sahip değildir.
Bu nedenle hakkı sınırlıdır. Ancak sükna hakkı sahibi süresi boyunca bu hakkı herkese karĢı
ileri sürebilir. Örneğin A, taĢınmazı üzerinde S lehine 5 yıllığına sükna hakkı tesis etmiĢ ve
bunu tapuya tescil ettirmiĢtir. 1 yıl sonra A, taĢınmazı B’ye satsa bile B, S’nin sükna hakkına
katlanmak zorundadır. Dolayısıyla sükna bu nedenle ayni bir haktır.
Bir taĢınmaz üzerinde birden çok sınırlı ayni hak kurulabilir. Bunların birbirine
üstünlüğü kural olarak tescil tarihi sırasına göre belirlenir. Ancak birbirine etki etmeyen sınırlı
ayni haklar varsa bunlar arasında sıra eĢitliği vardır ve birbirlerine iliĢkin hak kullanımına
etkide bulunmazlar. Örneğin A taĢınmazı üzerinde önce B lehine bir geçit hakkı kurmuĢ daha
sonra C lehine manzara kapatmama irtifakı kurmuĢsa bu halde bu iki iritfakın birbiriyle hiç
alakası olmadığından birbirlerine müdahale etmeyeceklerdir. Ancak A, taĢınmazı üzerinde S
lehine sükna(oturma) hakkı kurmuĢ ve tescil ettirmiĢse, daha sonra A, taĢınmazı üzerinde
ipotek dereceleri oluĢturarak Ġ lehine ipotek tescil ettirmiĢse, Ġ, alacağını alamadığında
taĢınmazın paraya çevrilmesi yoluyla takibe giriĢecek ancak, taĢınmazı alan S’nin sükna
hakkına daha önce kurulduğu için katlanmak zorunda kalacaktır.

Sınırlı Ayni Hakların Türleri


1) İrtifak Haklar:

Ġrtifak(yararlanma – kullanma) hakları malike katlanma veya kaçınma ödevi yükleyen


haklardır. Bu bakımdan hak sahipleri eĢyadan yararlanma veya kullanma imkanı sağlarlar.
Ancak irtifak hakları malike yapma veya verme ödevi yüklemez. Katlanma ödevi yükleyen
irtifaklar olumlu, kaçınma ödevi yükleyen irtifaklar ise olumsuz irtifaklar olarak nitelendirilir.
Örnek: Manzara kapatmama irtifakı olumsuz bir irtifakken, sükna olumlu bir irtifaktır.
KiĢi lehine irtifak hakkı kurulabileceği gibi taĢınmaz lehine de kurulabilir. TaĢınmaz
lehine irtifak hakkı, bir taĢınmaz üzerinde diğer bir taĢınmaz lehine konulmuĢ bir yük olup,
yüklü taĢınmazın malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya
veya yararlanan taĢınmaz malikinin yüklü taĢınmazı belirli Ģekilde kullanmasına katlanmaya
mecbur kılar. Örneğin A kiĢisi taĢınmazı üzerinde B taĢınmazı lehine geçit hakkı kurmuĢsa,
bu halde A, taĢınmazı üzerinde B taĢınmazına kiĢilerin geçmesine katlanmakla yükümlü
olmuĢtur. Ancak yapma borçları, irtifaka baĢlı baĢına konu olamaz; ona ancak yan edim
olarak bağlanabilir. Örneğin kaynak irtifakı; komĢunun araziden çıkan su kaynağından
yararlanma hakkı yani malikin suyun alınmasına katlanma yükümlülüğü yüklerken bu durum
malikin temel ödevidir; ancak malikin suyun alınmasını engelleyecek davranıĢlardan kaçınma
yükümü ise yan ödevidir.

Düzenli Şahsi İrtifaklar


Bu irtifaklar kiĢiye sıkı sıkıya bağlı irtifaklar olarak da nitelendirilebilir. Temel
özellikleri;
❖ KiĢi lehine kurulabilirler. EĢya lehine kurulmaları mümkün değildir.
❖ KiĢiye sıkı sıkıya bağlıdırlar. Miras veya hukuki iĢlem yoluyla devrolmazlar.
❖ Olumlu irtifaklardır.

- İntifa hakkı
Sahibine eĢyadan yararlanma, kullanma, eĢyayı yönetme imkanı sağlayan haktır. Bu anlamda
hak sahibine eĢya üzerinde tam yararlanma sağlar. Bu nedenle eĢya üzerinde kurulan en geniĢ
hak sağlayan irtifak hakkıdır.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 72


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
Örneğin A, arazisi üzerinde Ġ lehine intifa hakkı kurmuĢtur. Bu halde süresi boyunca Ġ,
araziyi ekme, kullanma, ürünleri toplama, arazi üzerindeki unsurlardan yararlanma hakkına
sahiptir. Arazi malik A bu halde yalnızca arazinin çıplak mülkiyetine sahiptir.
Ġntifa hakkı yalnızca eĢyalar üzerinde kurulmaz. ġöyle ki, taĢınır, taĢınmaz eĢya,
alacak hakları ve malvarlığı üzerinde de intifa hakkı kurulabilir.

TaĢınır eĢya üzerinde zilyetliğin devri yoluyla kurulur.


TaĢınmaz eĢya üzerinde tapu kütüğüne tescille kurulur.
Alacak hakları üzerinde alacağın temliki (devri) ile kurulur. Ancak dikkat edilmelidir ki,
alacak üzerinde kurulan intifa ayni hak sağlamaz. Çünkü alacak hakkı eĢya değildir ve ayni
hak yalnızca eĢya üzerinde kurulabilir.
Malvarlığına dahil her unsur üzerinde de yukarıdaki hükümlerden hangisi söz konusu ise
onun hükümleri uygulanır. Ancak malvarlığının tamamı üzerinde ayni hak kurulamaz. Bu
durum belirlilik ilkesine aykırıdır.

NOT: Ġntifa konusu taĢınır malın kullanımı tüketime bağlı ise bu durumda mülkiyet intifa
hakkı sahibine geçer ve intifa hakkı sahibi bunları mislen iade yükümlülüğü altına girer.

Örneğin A, 10 tane koyun üzerinde B lehine 2 yıllığına intifa hakkı kuruyorsa, B bu


koyunların sütünden, yününden yararlanacağı gibi bunları kesip etinden de yararlanabilir.
Ancak intifa süresi dolduğunda 10 tane aynı cins koyunu B, A’ya iade etmelidir.
Ġntifa hakkı gerçek kiĢi veya tüzel kiĢi lehine kurulabilir. Gerçek kiĢi lehine en çok
ömür boyu kurulur, tüzel kiĢi lehine ise en çok 100 yıllığına kurulur. Burada önemli nokta
intifa hakkının devredilememesidir. Ancak intifa hakkına konu olan eĢyanın kullanım hakkı
devredilebilir. Örneğin A, ticari taksi olarak kullanılan otomobili üzerinde B lehine 3 yıllığına
intifa hakkı kurmuĢ olsun. Bu halde B o taksiden yararlanma kazancını alma hakkına sahiptir.
Peki B aracı gündüzleri kendisi kullanıp, geceleri de C’ye kiraya verebilir mi? Yanıtımız
kesinlikle evet olacaktır. Çünkü B burada A’ya karĢı intifa hakkından doğan sorumluluklarını
devretmemektedir. Ancak B eĢyadan baĢkasına kiraya vererek ve ondan gelir sağlayarak
yararlanabilir. Sonuç itibariyle B’nin yetkisi, kullanma, yararlanma ve yönetme hakkıdır. B,
hakkını bu yolla kullanmak istemektedir. Tabi ki eĢyada oluĢacak zarar vb. nedeniyle B’nin
A’ya karĢı sorumluluğu devam edecektir. Çünkü B intifa hakkını devretmemektedir; yalnızca
intifaya konu olan eĢyanın kullanımını baĢkasına bırakmak suretiyle yararlanmaktadır.
Ġntifa hakkı devredilmediğinden hak sahibinin ölümü yoluyla da son bulur. Ancak
dikkat edilmesi gereken nokta malikin ölümü intifa hakkına son vermez. Yukarıdaki örnekte
malik A ölseydi süresi boyunca intifa hakkı devam ederdi yalnızca ölüm anında mülkiyet
hakkı A’nın mirasçılarına devrolurdu. Ancak inifa hakkı sahibi B ölürse intifa hakkı sona
ereceği gibi intifa hakkına bağlı kurulmuĢ diğer Ģahsi haklara da A katlanmak zorunda
kalmayacaktı. Örneğin yukarıdaki olayda intifa hakkı sahibi B, C ile taksinin kirasına iliĢkin
anlaĢma yapmıĢ ancak anlaĢmadan bir hafta sonra ölmüĢse bu halde mülkiyet hakkı sahibi A,
C’nin kiracılığına katlanmak zorunda kalmayacaktır.
Ġntifa hakkı Sahibinin Hakları
● Zilyet olma yetkisi
● Kullanma ve yararlanma yetkisi: Ġntifa hakkı süresince eĢyadan yararlanma ve
hatta intifa süresi içinde olgunlaĢan meyveleri intifa süresi sona erse bile
toplama hakkı intifa hakkı sahibine aittir. Ayrıca, intifa süresince alacağın faizi
ve gelirleri de intifa hakkı sahibine ait olur.
● EĢyanın idaresi
● Resmi defterlerin tutulmasını talep etme yetkisi: Bu yetki gerek melik gerekse
de intifa hakkı sahibince istenebilir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 73


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
● Tasarruf etme yetkisi: Kural olarak intifa hakkı sahibi eĢya üzerinde rehin
kuramaz, onun mülkiyetini devredemez. Ancak bu durumun istisnası, intifaya
konu olan taĢınır malın değeri tespit edilmiĢse, intifa konusu mal üzerinde
tasarrufta bulunabilir.

Ġntifa Hakkının Sona Ermesi


● EĢyanın yok olması
● Hak sahibinin ölmesi (Dikkat edin malikin değil intifa hakkının sahibinin ölmesi)
● KamulaĢtırma (Ġntifa hakkı tip değiĢtirerek devam eder)
● Cebri icra: Kural olarak rehinden önce intifa hakkı söz konusu ise eĢya satıldığında
cebri arttırma yoluyla satın alan intifa hakkına katlanır. Ancak rehin intifadan önce
kurulmuĢsa, eĢya paraya çevrildiğinde alacağı karĢılamıyorsa intifa hakkı terkinle sona
erer.
● Sürenin dolması, tüzel kiĢiliğin sona ermesi yoluyla

Ġntifa hakkı sahibi, zararın kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat etmedikçe, malın
yok olmasından veya değerinin azalmasından sorumludur. Ġntifa hakkı sahibi, yararlanması
için gerekli olmadığı hâlde tükettiği Ģeyleri tazmin etmekle yükümlüdür.
Ġntifa hakkı sahibi, malın olağan kullanılması sonucunda meydana gelen değer azalmalarından
sorumlu değildir. Ġntifa hakkı sahibi, yükümlü olmadığı hâlde yaptığı giderler, yenilemeler ve
eklemeler için, hak sona erdiğinde, vekâletsiz iĢ görme hükümleri uyarınca tazminat
isteyebilir. Malikin tazminat vermekten kaçınması hâlinde intifa hakkı sahibi, yaptığı
eklemeleri, malı eski hâline getirmek kaydıyla söküp alabilir.

Sükna (oturma) hakkı: TaĢınmaz üzerinde tescille kurulur. Sükna hakkının kiĢinin Ģahsına
kurulduğu açıkça belli değilse sükna hakkı sahibi ailesiyle birlikte oturabilirancak bu hakkı
baĢkasıyla birlikte kullanamaz. Sükna hakkı ancak kiĢi lehine kurulabilir. EĢya lehine sükna
hakkı kurulamaz. Gerçek kiĢi olan hak sahibinin ömrü boyunca kurulur. Tüzel kiĢi lehine
sükna hakkı kurulamaz. Ne sükna hakkı ne de sükna hakkına konu olan eĢyanın kullanım
hakkı devredilmez, miras yoluyla intikal etmez. Binanın bir bölümü üzerinde oturma hakkına
sahip olan kimse, ortaklaĢa kullanmaya özgülenen yerlerden de yararlanabilir. Oturma hakkı,
binanın veya bir bölümünün tamamından yararlanma yetkisi veriyorsa; bina veya bölümün
muhafazası ve olağan bakımı için gerekli onarım ve yenileme giderleri, oturma hakkı sahibine
aittir. Oturma hakkı sahibi bina veya onun bir bölümünü malik ile birlikte kullanıyorsa, bakım
ve onarım giderleri malike ait olur.

Düzensiz Şahsi İrtifaklar:


- Üst hakkı: Bir kiĢinin arazisinin üstüne veya altına yapı yapma, yapıyı muhafaza ve
kullanma hakkı sağlar. Sadece taĢınmaz üzerinde kurulur. Ağaçlar ve ormanlar üst
hakkına konu olmayacağı gibi ve kat mülkiyetine konu bağımsız bölümler de üst hakkına
konu oluĢturmaz. 10 katlı bir binanın 9 katı üzerinde üst hakkı olmaz. Ya tüm bina
üzerinde üst hakkı söz konusu olur ya da olmaz. Üst hakkı kural olarak üçüncü kiĢilere
devredilir, miras yoluyla da intikal edebilir. Tapuda tescile kurulur. Üst hakkı sürekli ve
bağımsız nitelikte tapuda ayrı taĢınmaz olarak kaydedilebilir. “Sürekli”likten kast edilen
en az 30 yıllığına kurulması; “bağımsız olmasından” kastedilense belli bir kiĢi lehine
devredilebilir nitelikte kurulması anlaĢılır. Bu halde üst hakkı üstün alta tabi olmasının;
baĢka bir deyiĢle arazi üzerindeki yapı ve binaların arazinin bütünleyici parçası
olmasının istisnasıdır. Gerçek veya tüzel kiĢi lehine kurulabilir. Devredilebilir. En çok
100 yıllığına kurulur. Sürenin uzatılması için, toplam süresinin 3/4’ünün dolmuĢ olması
gerekir. Kural olarak, taraflar aksini kararlaĢtırmamıĢsa üst hakkı sonunda bedeli

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 74


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
ödenmeksizin yapı arazi malikine geçer. Ancak, devir esnasında arazi, arazi maliklerinin
bedel ödemesi kararlaĢtırılmıĢ ancak bedel ödenmemiĢse üst hakkı sahibi üst hakkının
bitiminden itibaren 3 ay içinde kendi lehine aynı derecede yapı üzerinde ipotek
kurulmasını isteyebilir.
Üst hakkı sahibi, bu haktan doğan yetkilerinin sınırını ağır Ģekilde aĢar veya sözleĢmeden
doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranırsa; malik, üst hakkının ona bağlı bütün
hak ve yükümlülükleri ile birlikte süresinden önce kendisine devrini isteyebilir. Malik, üst
hakkının devrini, kendisine geçecek yapılar için uygun bir bedel ödemek kaydıyla isteyebilir.
Üst hakkı sahibinin kusuru, bedelin belirlenmesinde indirim sebebi olarak göz önüne
alınabilir.
Üst hakkının malike devri, bedelin ödenmesine veya güvence altına alınmıĢ olmasına
bağlıdır. Üst hakkı sahibinin yükümlülüklerine aykırı davranması hâlinde sözleĢmede malik
lehine saklı tutulan, üst hakkını süresinden önce sona erdirme veya devrini isteme yetkisi,
süresinden önce devir istemine iliĢkin hükümlere tâbidir.
- Kaynak hakkı: BaĢkasının arazisinden çıkan suyun kullanım hakkına iliĢkin sağlanan bir
haktır. BaĢkasının arazisinden çıkan kaynağın kendi arazisine akıtılmasını veya suyun
kullanılmasını içeren bir irtifaktır. Tapuda tescille doğar, üst hakkı gibi bağımsız ve
sürekli nitelikteyse taĢınmaz olarak tapuda ayrı bir sayfaya tescil edilebilir. Üst hakkı
gibi kiĢiye ve eĢyaya bağlı olarak kurulabilir ve aksi kararlaĢtırılmadıkça devredilebilir.
Kaynak hakkı sahibi suyu alabilmek için gerekli tesis ve mecraları yapma hakkına sahip
olur.
Diğer İrtifaklar:
KiĢi lehine ya da eĢya lehine kurulabilen irtifaklardır. Geçit, mecra, spor alanı tesisi, atıĢ alanı
tesisi gibi haklardır. Kural olarak devredilmez ve mirasçıya intikal etmezler.
Bu haklar kural olarak tapuda tescille doğar. Ancak kanuni geçit hakkı beyanlar hanesinde yer
alır. Gözle görülen mecra için de noterde yapılan sözleĢme yeterlidir. Ancak yeraltından
geçen mecraların tapu tescili Ģarttır.

2) TaĢınmaz Yükü(Gayrimenkul Mükellefiyeti)


TaĢınmaz yükü, taĢınmaz malikinin üçüncü bir kiĢiye karĢı olumlu bir davranıĢta
bulunması amacıyla kurulan bir ayni haktır. Yükümlü malik borcunu yerine getirmediği
takdirde alacaklı satıĢ bedeli üzerinden taĢınmazı sattırarak hakkını alma yoluna gidebilir. Bu
yönüyle yararlanma sağladığından irtifak haklarına; satıĢ talep edilebildiğinden rehin hakkına
benzer. Ancak irtifak hakkında malik bir Ģeyden kaçınma veya katlanma yükümündeyken,
taĢınmaz yükünde olumlu bir edim yerine getirmekle yükümlüdür.
Gerçek veya tüzel kiĢi lehine kurulabileceği gibi eĢya lehine de kurulabilir.
TaĢınmaz yükü zamanaĢımına tâbi değildir. Muaccel olan edimler, borçlunun kiĢisel
borcu hâline geldiği tarihten baĢlayarak zamanaĢımına tâbi olur. TaĢınmaz yükü, alacaklıya
yükümlüye karĢı hiçbir kiĢisel alacak hakkı sağlamaz; sadece alacağını yüklü taĢınmazın
değerinden elde etme yetkisi verir.

ÖRNEK: Tuğla fabrikası olan A, tuğla yapımı için gerekli olan toprağı elde etmek için B ile
bir anlaĢma yaparak, B’nin taĢınmazından kendisine belirli aralıklarla toprak vermesi üzerine
anlaĢması halinde ortaya çıkabilir. Ya da A’nın meyve bahçesi vardır ve B, meyve suyu
fabrikası sahibi olarak A’nın yıllık 20 ton meyve vermesi karĢılığında A’nın arazisi üzerinde
taĢınmaz yükü kurulmasını talep edebilir. Bu halde A, meyvelerini kime satacağının
düĢüncesinin derdinden kurtulur; B’de meyveleri nereden alacağı düĢüncesinden kurtulur. ĠĢte
bu halde, B, meyvelerin kendisine verilmemesi halinde bu taĢınmazın satıĢını yapabilme
üzerinden kendisine güvence sağlamıĢ olur.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 75


MEDENİ HUKUK DERS NOTU

3) Rehin Hakları

Rehin, hak sahibine bir alacak yerine getirilmediği takdirde rehnedileni paraya
çevirterek bundan alacağını tahsil etmek yetkisi veren ve herkese karĢı ileri sürülebilen bir
haktır. Asıl alacağa bağlı olduğundan rehin hakkı fer’i bir haktır.
a) Taşınmaz Rehni:
Alacağa güvence sağlamak amacıyla taĢınmaz üzerinde kurulur. TaĢınmaz rehnine
hakim olan ilkeler:
❖ Belirlilik ilkesi: Konuda (eĢya) ve miktarda (rehin bedeli) belli olmalıdır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken temel unsur, ipoteğin tapudaki tescil
miktarı belirli olmak zorundayken, borç miktarının belli olmasına ya da borcun
var olmasına ipotek tescil edilirken gerek yoktur. ġöyle ki, A’nın 10 tane
dairesi ve çeĢitli arazileri vardır. ĠĢadamı A, bankadan sürekli kredi
kullanmakta ve bu krediler için sürekli belge vb. iĢlerle uğraĢmaktadır. A, bu
iĢlerle uğraĢmak istemediğinden, Bankaya dönem boyunca çekebileceği
krediler karĢılığında daireleri üzerinde her bir daire için 200.000 TL’lik ipotek
tescil ettirmek istediğini belirtmiĢ; böylece kredi talep ettiğinde iĢlemler için
uğraĢmasına gerek olmayacağını düĢünmüĢtür. Banka’da öneriyi kabul etmiĢ
ve taĢınmazlar üzerinde banka lehine ipotek tescil ettirilmiĢtir. Dikkat ediniz,
A’nın hali hazırda bankaya hiç borcu yoktur ancak, tapuda taĢınmazları
üzerinde ipotek tescili vardır. Burada kurulan ipotek geçerlidir. Yani kiĢinin
hiç borcu olmasa veya borç miktarı belirli olmasa da ipotek tescil edilebilir.
Peki, Banka lehine ipotek tescil edilmiĢ bu taĢınmazları sattırabilir mi? Bir
kiĢinin lehine ipotekli taĢınmazı paraya çevirtebilmesi için alacağını ispat
etmesi gereklidir. Yani ipoteğin varlığı alacağın varlığına karine teĢkil etmez.
Bu nedenle alacaklı alacağını ispat etmedikçe taĢınmaz paraya çevrilemez,
eğer bu ispat edilip taĢınmaz paraya çevrildiğinde ise alacaklı ancak alacak
miktarını alabilir, ipoteğin tapudaki tescil miktarını değil. Ancak eĢya belirli
olmalıdır.
❖ Aleniyet(Kamuya Açıklık) Ġlkesi: TaĢınmaz rehni tapu kütüğüne tescille doğar.
Dolayısıyla hiç kimse rehni bilmediğini ileri süremez.
❖ Teminat(Güvence) Ġlkesi: Ġpoetek alacaklısının güvencesi kapsamına;
- Asıl eĢya,
- Bütünleyici parça ve
- Üçüncü kiĢilere ait olmayan ve aksi öngörülmedikçe eklentiler
- Sigorta tazminatı,
- KamulaĢtırma bedeli
- Borcun muaccel olmasından itibaren iĢleyen taĢınmazın kira alacakları
girmektedir.
Örneğin A, taĢınmazı üzerinde B lehine aldığı 50.000 TL borcu temin etmek amacıyla ipotek
kurmuĢtur. Ancak A’nın taĢınmazı idare tarafından baraj altında kalacağı için kamulaĢtırılırsa,
kamulaĢtırma bedelinden önce B, alacak miktarını alır, kalan kısım olursa arazi maliki A alır.
Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, bütünleyici parçalar rehnin kapsamı dıĢında
bırakılamaz. Ancak eklentiler rehnin kapsamı dıĢında bırakılabilir. Ancak eklentiye iliĢkin
rehin sözleĢmesi ve tapuda ayrıca bir düzenleme yapılamamıĢsa, eklenti rehnin
kapsamına/güvencesine tabidir.
❖ Sabit dereceler Ġlkesi: Aynı taĢınmaz üzerinde birden çok rehin olması halinde
alacakların sırası sabit dereceler ilkesine göre belirlenir. Buna göre tapu
kütüğünde taĢınmaz derecelere ayrılır ve derecelerin sınırları belirlenerek, bu
dereceler üzerinde rehin kurulur. Üst derecede olan önce tatmin edilir. Dikkat

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 76


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
ediniz, tarih sırası değil derece sırasıdır önemli olan. Paraya çevirme sırasında
üstte olan boĢ dereceler ve malik lehine kurulan rehinler dikkate alınmaz. Bir
dereceye rehin kurmak için diğer derecedekilerin rızası aranmaz. BoĢalan üst
derecelere alt derecedekiler kendiliğinden geçmez.
Taşınmaz Rehni Türleri
1) İpotek:
- Tapuda tescille doğar.
- Borçlunun Ģahsi sorumluluğunu sona erdirmeyen yan borçtur. (= Feri borçtur)
- Bir kiĢinin baĢkasının borcu için kendi taĢınmazı üzerinde ipotek kurması mümkündür.
Burada baĢkası lehine kendi taĢınmazı üzerinde ipotek kuran kiĢinin sadece ayni
sorumluluğu vardır, Ģahsi sorumluluğu yoktur.
- BaĢkasının borcu için taĢınmaz üzerinde ipotek kuran kiĢi, rehne konu olan borcu ödediği
takdirde alacaklının haklarına halef olur. Bir kiĢi kendi borcu için taĢınmaz üzerinde rehin
kurmuĢ ve rehne konu olan vborcu ödemiĢse dahi alacaklının muvaffakiyeti olmadan
rehni tapudan sildiremez.Buna karĢılık baĢkasının borcu için taĢınmaz üzerinde rehin
kuran borcu öderse alacaklının haklarına halef olduğundan tapudan rehni sildirebilir.
- ġarta bağlı alacaklar da ipotekle teminat altına alınabilir.
- Ġpoteğin, anapara ipoteği ve üst sınır ipoteği olmak üzere iki türü vardır.
❖ Anapara ipoteği: DoğmuĢ borç için kurulur. Anapara bedeli için kurulur. Bu
ipotek anapara borcunu, faiz borcunu, yan alacakları ve masrafların tamamını
kapsar.
❖ Üst sınır ipoteği: DoğmuĢ veya doğabilecek borç için kurulur. Bu ipotek anapara
borcunu, faiz borcunu, yan alacakları ve masrafların üst sınıra kadar olan kısmını
karĢılar.

Soru: X, 50.000 TL’lik borcu için A lehine 50.000 TL’lik 2. derecede, taşınmazı üzerinde
rehin kurmuştur. Daha sonra kardeşi K’nin B’ye olan 60.000 TL’lik borcu için aynı
taşınmaz üzerinde B lehine 1. derecede 70.000 TL’lik ipotek kurmuştur. Borçlar
ödenmediğinden A’nın alacağı 90.000 TL ve B’nin alacağı 80.000 TL olmuştur. Taşınmaz
140. 000 TL’ye satılmıştır. Buna göre A ve B’nin alacağı nasıl dağıtılır ve X taşınmazın
paraya çevrilmesini engellemek için ipotekleri kaldırmak isterse kime ne kadar ödemede
bulunmak zorundadır?
Çözüm 1) B, 70.000 TL alır ve alacağının kalanı olan 10.000 TL’yi K’ye baĢvurarak takip
eder. A da 70.000 Tl alır ve 20.000 TL’lik kalan alacağı için X’e baĢvurarak talep eder.
Çözüm 2) X, B’ye 70.000 ve A’ya 90.000 TL ödeyerek taĢınmaz üzerindeki ipoteği
kaldırabilir.
Not: Ġpoteğin varlığı alacağın varlığına karine teĢkil etmez. Yani, alacaklı rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takibe (RPÇYT) baĢvurmak için alacağını ispat etmelidir.
2) İpotekli Borç Senedi:
- Kıymetli evraktır.
- Rehnin senede bağlanmasıdır.
- Ġpoteğe konu olan borç ve RPÇYT hakkı senede bağlanır. Bu senet tapudaki ipotek bedeli
kadar kurulabilir.
- ġahsi sorumluğu sona erdirmez.
- Ġpotekli borç senedi ile taĢınmaz rehni kurmak, Türk hukuk sisteminde düzenlenmemiĢ
bir yöntemdir.
3) İrat Senedi:
- Kıymetli evraktır.
- Rehnin senede bağlanmasıdır.
- Bir Ģey yapma ya da verme borcunu para cinsinden senede bağlama halidir.

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 77


MEDENİ HUKUK DERS NOTU
- ġahsi sorumluluk yoktur.
- Senet bedeli tapudaki taĢınmazın bedelinin 3/5’ini aĢamaz.
- Ġrat senedi ile taĢınmaz rehni kurmak, Türk hukuk sisteminde düzenlenmemiĢ bir
yöntemdir.
-
b) Taşınır Rehni:
- Kural olarak teslime bağlı olarak kurulur ancak istisnai hallerde teslimsiz de kurulabilir.
Motorlu taĢıtların, hayvanların, gemilerin, ticari iĢletmelerin ve sivil hava araçlarının
rehni teslime bağlı olmayan taĢınır rehni türleridir.
- Hapis hakkı Ģeklinde de karĢımıza çıkabilir.
- TaĢınır rehnine hakim olan ilkeler:
❖ Aleniyet ilkesi: Zilyetlik hali ile belirlenir.
❖ Belirlilik ilkesi: TaĢınır eĢya ve rehne konu olan bedel belli olmalıdır.
❖ Teminatın bölünmezliği ilkesi: Borcun tamamı ödenmedikçe rehnin tamamının
paraya çevrilebileceği ilkesidir.
❖ Öncelik ilkesi: Aynı eĢya üzerinde birden çok rehin kurulmuĢsa rehin hakkının
önceliği rehin tarihine göre belirlenir.
❖ Alacağa bağlılık ilkesi: Rehne konu olan borç ödendiği takdirde rehin sona
erer.
❖ Güvenin korunması ilkesi: Emin sıfatıyla zilyetten eĢyayı iyi niyetle rehnalan
kiĢi rehin hakkını kazanır.
- Rehne konu olan borcun ödenmemesi halinde rehne konu olan eĢyanın mülkiyetinin
alacaklıya geçeceğine dair önceden yapılan sözleĢme ve anlaĢmalar batıldır. (Lex
Commissoria Ġlkesi)
- Alt rehin: Rehin alacaklısının eĢya üzerinde baĢkası lehine rehin kurması durumudur.
Malikin rızası aranır.
- Art rehin: Malikin rehinli eĢya üzerinde baĢkası lehine rehin kurmasıdır. (= Zilyetliğin
havalesi.)
Hükmen teslim yoluyla taĢınır rehni kurulmaz!

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 78


MEDENİ HUKUK DERS NOTU

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 79


MEDENİ HUKUK DERS NOTU

Mustafa DĠNÇDEMĠR DERS NOTU Sayfa 80

You might also like