Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 9

Servet-i Fünûn Romanı ve Halit Ziya

Türk romanını 1870’den itibaren başlatırız. Roman ve hikâye Tanzimat ile başlar. Bunlar isabetli
tercihler değildir. Ş. Sami, Namık Kemal. Ahmet Mithat, N. Nazım bu dönemin yazarlarıdır. Araba
Sevdası daha geç yayınlanır. Servet-i Fünûnda yayınlanan bu roman, zamanının geçmesi nedeniyle fazla
ilgi görmez. S. Sezayi dönüm noktasıdır. A. Mithat ile daha da gelişir. Önce hikâyelere rastlanır. Halit
Ziya olgun eserler verir çünkü Batılı eserleri ilk kaynaklarından takip eder. S. Sezayi ile başlayan
realizm örnekleri Halit Ziya’da yerleştir. Roman ve hikâye yazarken, önce bu türler üzerinde düşünür.
Türün teorisi üzerinde düşünme önemlidir. İzmir’de iken çalışmaları içinde, hikâye yayınları ve
özellikleri ve mukayesesi vardır ve bu noktalardan doğanrealim, Türk romanına bir özellik katacaktır.
Yazar herhangi bir boş unsuru ayıklar. Roman askıdan sonsuz bir gevezelik gibi görülürdü, bunlar Halit
Ziya’da realizm unsuru ile ayıklanır. Determinizmi ve dış dünyayı, mekan düşünerek romana katar.
İnsan – mekân ortaklığı başlar. Mekân önemli bir unsur olarak görülür. Bihter’de mekân karakter ile
doğru orantılıdır. Dişiliği çağrıştırır. Nihâl’de çocuksuluk vardır. Bihter’in evi ile Adnan’ın evi arasında
sosyal statü farkı vardır. Bu durum Bihter’i cezp eder.
Mekân seçilmiş ve ayıklanmıştır. Sosyal ve psikolojik durumu yansıtan yapıdadır. Her gördüğünü
yansıtmaya çalışma mekân anlatma değildir. Mekân kapalıdır. Hem istibdat hem kendi psikolojisi
dolayısıyla içine kapanık bir romandır. Ev için roman olarak adlandırılır. Ev içinde yaşanan çarpık
ilişkiler anlatıldığı için kapalıdır ama İstanbul romanıdır.
Anadolu’ya geçmez, gözlem iç dünyaya aittir. Psikoloji çözümlemesi başlar. Kahramanın dilinden
psikolojisini görürüz. Yazar romandan çıkar ve roman ayrıntı romanı olur. Lüzumsuz unsurlar atılmak
istenir ama kapsamlı roman olması için karakteri daha iyi irdelemek gerekiyordu, bu nedenle ayrıntıya
inmek kaçınılmazdır. Realizm ve romantizm çatışması vardır. Türk edebiyatı romantizmin çizgisi dışına
çıkamamaktadır. Realist olsak bile romantizm ince ince devam eder. Mekân ve karakterler Realist; vak’a
kurmak ve karakter özellikleri romantiktir. Bu çizgi bırakılmamıştır. Kimlik çözmek için çocukluktan
alınan intibalar yansıtılır ve determinist ilkeye bağlanır. Bu anlamda ve ayrıntılama, mekân- insan
yansıtması romanın realist özellikleridir. Kahramanların kimlikleri, duygu yönleri (coşkunluk)
Romantik çizgiler taşırlar. Biz bu özelliği şiirde de görürüz. Romantizm x Realizm, Hayal x Hakikat,
Okul Bilgisi x Gerçek Hayat çatışmaları vardır.
Yaşarlar bu dönemde idealist bir yeni geçiş psikolojisi yaşarlar. Realizm başlar ama romantizm devam
eder. bu Türk edebiyatının karakteridir. Sembolizasyon bırakılır yani yazarın çizdiği karaktere bağlı
olarak dengeli bir isim sunma çizgisi kaldırılmıştır. (Kumru, Rakım vb) roman daha ustaca düşünülür
ve yerleştirilir. Sanat, sanat için yapıldığından dolayı usta örnekler vardır. Roman arka perdede de olsa
ders verir. Servet-i Fünûn da romanın, toplum için yönlendiriciliğinin farkındayızdır. Halit Ziya ve
Tevfik Fikret ‘Romanlar hayatı yaparlar’ derler. Servet-i Fünûn yazarlar sanatçıları toplum içindeki yol
gösterici fonksiyonlarını kabul ederler. Tanzimat devri kadar belirli olmasa da ders verme vardır ancak
mesajı okuyucunun kafa yorarak bulması istenir. Doğrudan anlatma yolu seçilmez ama romanın
fonksiyonu unutulmaz. Ahmet Mithat bize batılılaşmayı yanlış yönleriyle anlatır. Bu dönemde de temel
problem Avrupalılaşmadır. Ama üç kutupla (Felatun Bey- Rakım Efendi vb.) yoktur. Bihruz Bey yanlış
batılılaşmayı Adnan Bey ise olması gerekeni yansıtır. Yönlendirme fonksiyonu unutulmaz. Batılaşma
tenkidi yapılır. Kahramanların tamamı yerli örneklerdir. Bu tipler, İstanbullu ve Avrupalılaşma
konusunda yanlışlığa uğramış tiplerdir. Romanın bu özelliği sosyalliği anlatmaz. Kapalı mekânı gören
ve sosyalliği, meseleyi gördüğü yerden anlata bir roman vardır. Sosyal mesele konusu yoktur.
En iyi örneği Mai ve Siyah’tır. Yazarın psikolojisi iç dünyaya yönelir. Dış dünya terk edilmez. Giyim
kuşam, mekân, davranış biçimleri, ilişkide bulunulan insanlar ve özellikleri dış dünyanın unsurlarıdır.
Kişiliğin tamamlayıcısı, mekân unsurudur. Giyim ve mekân ilişkisi de kahramanın iç dünyasına
uygundur. Vak’a tabii çizilir. Yazarın müdahalesi alt plandadır.
Halit Ziya, hikâye konusunda da en önemli isimdir. S. Sezai ikinci sıradadır. En iyi hikâye örneklerini
H. Ziya verir.
Bibliyografya: * İslâm Ansiklopedisi ‘Halıt Ziya Maddesi’
• Ömer Faruk Huyugüzel, ‘ Halit Ziya’
• Mehmet Kaplan ‘Halit Ziya’
• H. Z. Uşaklıgil, ‘Mensur şiirler’, Özgür,
• H. Z. Uşaklıgil, ‘hikâye’,
10-
- Halit Ziya Uşaklıgil-
Halit Ziya İzmirli bir yazardır. Merkezden uzak olduğu için bazı kültür hareketleri onda
önemlidir. Selanik, İzmir, Mısır vb. bazı faaliyetlerini yaşatırlar. Halit Ziya’nın hayatında iki İstanbul
tecrübesi vardır. İzmir birikimi Halit Ziya’ya önemli katkılar sağlar. Halı ticaretine mensup bir ailesi
vardır. Bu nedenle romanlarında para kazanmak zorunda olan kahramanlar daha önemlidir. Fransızca’yı
çok iyi bilir. Hizmet ve Ahenk gazetelerinde tercümeler yapar. Tercümeleri bizim edebiyatımızı
yönlendirir. Bu tercümeler aslından alındığı içi, realizmi onlardan öğrenmeye ve almaya başlarız. Halit
Ziya’yı bu eserleri aslından okuyabilmek imkânı bulunduğu için başarılıdır.
Gazetecilik yapar ve köşe yazarlığı yapar. En önemli köşesi Tuvalet Masası’dır. Bunlar tercüme
yazılardır. Kadın unsurlarını en iyi anlatan yazardır. Yaptığı tercümelerde romana giren unsurları
yakalar ve hikâyeleri vardır. Mai ve Siyah’a kadar, Sefide, Nevide, Ferdi ve Şurekası,.
Bir ölünün defteri adlı romanları yazar ancak bir yangın çıkar ve bu romanları yanar. Bu devirde
mensur şiirler başlıyor. Şiirde batılılaşma hevesi bizi mensur şiire yaklaştırır. İlk denemelerini Halit
Ziya’da buluruz. Tanzimat’tan beri bu arayış vardır ve Halit Ziya bu gazetelerde her gün iki mensur şiir
yazar. Bunlar Türk edebiyatında tenkit edilir. Mensur şiir ismi tezat belirtir. ( Yumuşak taş gibi ) Hafife
alınmış olmasına rağmen şairaneliği için şiir sayılan ama nesir olan şiirdir. Duygularıma göre
çiziktirdiğim şeylerdir der ve örneklerini verir. Mensur şiirler ve mezardan Sesler’i yazar. Ancak bu
uzun süren bir tarz değildir. Mensur şiirlerin en güzel örneğini M. Rauf’un ‘Siyah İnciler’ inde görürüz.
Millîleşme akımı ile bu moda zayıflar. A. Hikmet: ‘ Haristân ve Gülüstan’ Y. Kadri ‘ Erenlerin
Bağindan’. ‘Okun Ucundan’ adlı eserlerinde mensur şiirler yazmışlardır. Önemli ve devre özgüdür.
Bu dönemden sonra, Halit Ziya’nın eserleri daha da oturmuştur. Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu,
Kırık Hayatlar, Nesl-i Ahir, önemli sanat ve edebiyat görüşlerini yansıttığı romanlardır.
Bu eserlerinde hem Servet-i Fünûn görüşlerini yansıtır hem de edebî göeüşlerini savunur.
Eserlerini beş bölümde inceleriz:
1. Hikâye
2. Kırk Yıl
3. 1896-1901 Servet-i Fünûn Mecmuası Yazıları ve Mai ve Siyah Romanı
4. Sanata Dair
5. 1917’de Ruşen Eşref’in ‘ Diyarlar ki ‘ adlı eserine verdiği röportajlar
1. Hpkâye Roman yazan bir kişinin, roman üzerinde çalışmaya başladığı bir eserdir. Roman teorisi
hakkında verilen ilk eserdir. Servet-i Fünûn döneminde bizde roman adı yerleşmez.
Roman için, uzun hikâye adını kullanırız.
Bölümleri – Mukaddime
- Tarih-i Hikâye
- Hakikiyyün
- Meslekî Hakikikyyün
- Hayâliyyün
- Meslek-i Hayâliyyün
- Hasalcılar ve Netice
Mukaddime: Romantizmden realizme geçiş tecrübelerini anlatır.
Tarih-i Hikâye: Türk romanı ve hikâyesinin gelişimini anlatır. Masal seviyesinde kalan eski hikâyeleri
kocakarı hikâyelerine benzetir.
Hakikiyyün ve Meslekî Hakikiyyün: Realizmin tanıtımını ve gelişimini anlatır. Gelişimi, örnekleri,
bizim edebiyatımızda nasıl olduğu, aykırılıkları ve batıdan ayrılıkları vb, anlatılmakta ve bilgi
verilmektedir.
Hayaliyyün ve Meslekî Hayaliyyün: romantizmin tanıtımı ve gelişimi anlaşılır.
Masalcılar: Masalları ve A. Mithat tarzını tenkit edenler. Türk edebiyatında roman değerlendirmesini
yaparlar. Yazarlar kahramanların hayallerine göre yaparlar. Romantizmin her şeyi hayalîdir ve bundan
kurtulmak gerektiğini söyler tasvir unsurlarının sıkıcılığını anlatır. Çözümleme ve sentez önemlidir.
Romantikler çevre faktörüne katı bir bağlılıkla yaklaşırlar. Eser ve mekan önemli yer tutmaktadır.
Romantizmde de önemlidir ancak mekan, tasvir bakımından realizme yerleşmemiştir. Servet-i Fünûn’da
Halit Ziya, mektuplarıyla dil meselesini işler. İşlenmiş bir dilin önemini benimser.
Osmanlıca tercihi vardır. Ona göre bir kelimenin eş anlamının olması, o dilin zenginliğini anlatır. Ahenk
önemlidir. Müzikaliteye önem verir. Dilde sadeleşmeyi ve ayıklamayı istemez.
2. Kırk yıl: Bir Servet-i Fünûn mensubunun Servet-i Fünûn’u anlattığı hatırasıdır. Onun hatıraları:
* Kırk yıl
* Saray ve Ötesi
* Bir Acı Hikâye ( Oğlu Vedat’ı anlatır.)
3. Edebî değerlendirmeler Servet-i Fünûn’un devamıdır. Dekadanlık Tartışması henüz bitmeden yazılı
ve bu suçlamalara dergide değil, bu kitapta cevap verilir. Burada Halit Ziya ve M. Rauf’un hayatı
anlatılmıştır. Edebî eserlerin sunuluşları vardır. Servet-i Fünûn çalışmaları anlatılmıştır, çok değerlidir.
4. Sanata Dair: 1930’lu yılların edebiyatı vardır. 1930’lu yılların gençleri anlatılır. Millî edebiyat
önemlidir. Bunları tenkit eder. Melâl duygusunu anlamaz. Kendileri için bu melâl duygusunu uygun
bulan ama bu nesilde kavrayamaz. Hayat edebiyat arasında bağ kurar. Cumhuriyet den sonra Servet-i
Fünûn üslûbunu tenkit eder ve eserlerini sadeleştirerek yayınlar.
11.
Halit Ziya’nın edebî dönemleri:
1. Servet-i Fünûn’a kadar olan İzmir devresi. Fıransızca birikimi, tercüme faliyetleri,
Servet-i Faünûn’la tanışması, mai ve Siyâh’a kadar olan dönem.
2. 1910 yılına kadar süren, Servet-i Fünûn devresi.
1910’dan sonra roman ve hikâye yazmaz, hatıralara yönelir. Eskiliğini fark eder. makalelere başlar.
Basit bir roman örgüsünden faydalanır. Ferdî konuları işler. ( Ferdî ve Şurekâsinda maddî konuları işler.)
Mai ve Siyâh devir romanı olduğu için farklıdır. Doğrudan doğruya sosyal hayatla ilgilidir. Servet-i
Fünûn’u edebî anlamda değerlendirir. Devir romanıdır ancak sosyal problemleri anlatmaz. Servet-i
Fünûn’un edebî devresini yazar. Dergi tefrika edildikten sonra yayınlanır. Kırk yıl’da Servet-i Fünûn’u
anlatır.
Servet-i Fünûn’un en önemli meselesi Romantizm- Realizm çatışmasıdır ve bu çatışma uzun
olmuşsada Realizm yerleşmiştir Mai ve Siyâh’da bize hayal hakikat tartışmasını verir. İdealist yetişen
ancak kitap bilgisini gerçek hayatta bulamayan bir neslin hayal hakikat çatışmasıdır. Romanın imside
bize bunu verir. İlk kısımlardaki mavilik sonrs siyah bir dünyaya dönmüştür. Kompozisyonda da twzat
vardır. Bu roman zaten tezatların romanıdır. Kahraman maviden başlar ve siyaha döner. Hayâl iflası
vardır. Her konuda yanılırlar. Olgunlaşan bir kahraman vardır ve A. Cemil, Servet-i Fünûn insanının
örneğini verir. Tüm romanlar çatışmaya dayalıdır ve Servet-i Fünûn’un çatışmalarını anlatır.
Bunları:
1. Eski- Yeni Edebiyet Çatışması: Yeni Edebiyat ( Servet-i Fünûn ) ile ilgili görüşleri A. Cemil ve H.
Nazmi yansıtırlar. Divan Edebiyatı’nı Raci temsil eder. İkisi Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin
izindedir. A. Cemil bütün Servet-i Fünûncular bibi bambaşka bir eser idealindedir. Bu mai hayaller yola
çıkar ve sonunda eserini yakar. Siyaha döner. Ahmet Cemil mai noktada yer alan ancak tezatları
oluşturan edebiyatlar ilgili görüşlerini ( tercüme, dil, vezin, kafiye vb) bize verir.
2. Evlilik-Aşk Tezadı: Ahmet Cemil etrafında tanırız. Aşkına kavuşamaz.
3. Para Meselesi: Parası yoktur, matbaasını kuramaz hep çalışmak zorundadır.
4. Eğitim ve İş Hayatı: A. Cemil başarıyı yakalayamaz. Büyük idealleri varken, sonunda taşrada bir
yerde memuriyete gider.
MAİ VE SİYAH
Servet-i Fünûn dönemini yaşayan bir yazarın ve devrinin görüşlerini anlattığı romanıdır. Tenkitlere
cevap verilir. Devir bu romanla anlatılır. Dekadanlık tartışması daha bitmemiştir. Ama eleştirilere cevap
verir. Roman tezada dayalıdır. Büyük tezadı küçük tezatlar izler. Hayal ve hakikat çatışması vardır. Mai
ve Siyah adı sembolizasyondur. Hayal hakikat tezadı tüm Servet-i Fünûn’un tüm sanatlarını meşgul
eder. romântizm realizm tezadı şeklinde kendini gösterir. Servet-i Fünûn’da insanın iç dünyası ve dış
dünyası farklıdır. İnsanların yaşadıkları ortamla dış dünyası uyuşamamışlardır. Ara devir romanıdırve
geçiş eseridir.
Müzik: Servet-i Fünûn sembolizasyon dolayısıyla müzikalliği besler. Şiir, roman ve hikâye müzik
düşüncelerini, etkilerini görürüz. Sembol tesiri ile. ( Mai ve Siyah tezadı.)
Roman büyük bir yemek tasviri ile başlar. Sonra hayaller başlar ve baran-ı elmastan bahseder.
Bu tamlama hayallerin farklı bir ifadesidir. Mensur şiir, bir bütünün parçası olmak istemez.
Anlık heyecanları ifade eder, bağımsızdır. Baran-ı elmas mensur şiir değildir. Kompozisyonun mai
tarafını vurgular. Geleceğe ümitle bakar. Hayalleri vardır ama yaşanan hadiseler tüm mai ortamın siyaha
dönmesine yol açar. Bu noktada yine müzik ve ruh haline uygun şarkılar vardır Tüm hayalleri iflas eden.
A. Cemil, annesiyle beraber çok uzak bir memlekete gider. O serbest ticareti ister. Ancak tüm ferdî
hayatı bir yıkım olmuştur. Baran-ı elması ile vals dinleyip mai hayaller kuran kahraman siyah devrede
İstanbul’da bir dilenci görür ve onun söylediği acıklı, kara türküyü dinler. Tezatlar vardır. Roman
realisttir. Realizmin iyi uygulayıcılarından biri Halit Ziya’dır. Realizmi pekiştiren unsurlar, yerli yerinde
kullanılmıştır. Kapalı roman mekânıdır. Aslında Servet-i Fünûn romancıları, ev içi romanı yazarlar ama
kapalı mekân, yazarın psikolojisini açıklar. Kapalı mekânın iki nedeni vardır.
1. Devir
2. Psikolojileri
H. Ziya’da çok fazla psikolojik çözümlemelere yer verilir. Bunun da nedenleri vardır:
1. Edebiyat psikolojileri
2. Devrin insan içe kapanmaya zorlamaları
Bu romanda en çok dışa açık mekân; Matbaa, dergi ve H. Nazmi’nin evidir. Ekonomi cephesi vardır ve
kahraman para kazanmak zorundadır. Dışa açılış olmasına rağmen kahraman yine çelişkilidir.
Sıkıntılıdır ve ruhî problemleri vardır. Roman ustaca bir kurguya ve roman özelliğine sahiptir. Diğer
romanlarımızda bulunan tek vak’adan bu romanda uzaklaşırız. Farklı tematik güçler vardır. Tek vak’a
zinciri izlenmemiştir. Vak’a örgüsü karmaşık olarak yürür.
Edebiyatta eski yeni münakaşaları vardır. 1860’lardan beri bu durum devam eder. bu süreci Tanzimat
başlatır. Bu dönemde eski müesseselerin yanına yeni müesselerin açılmasıyla bu kargaşa edebiyata
yansımıştır. Hayatın her münakaşası edebiyata yansımıştır. Yerlilik Avrupalılık vardır. Servet-i Fünûn
bunu örnekler. Mai ve siyah’da Raci, hem yerliliği hem divan edebiyatı özelliklerini taşır. Roman hem
eski yeni münakaşasını yapar hem de yeni edebiyata yapılan eleştirilere cevap verir. A. Cemil ve H.
Nazmi yeni edebiyatın temsilcileridir. Yazarı, bu edebiyat temsilcilerinin sadece edebî çehresi üzerinde
durmamış ve tüm hayatlarını gözlemlemiştir. Raci hep zıt kutupta ve eksidedir. Bunun sebebi devir
romanı olmasıdır. M. Naci çizgisi Raci’ye yansır. Bu M. Naci ve R. Mahmut çatışmasının devamıdır.
Davranış biçimi olarak da negatiftir. Oysa A. Cemil ve H. Nazım hep pozitif arayışlar içindedirler ve
değişme yanlısıdırlar.
12
Şiir: Şiire sanat ve süs girmiş, şiir bozulmuştur. Şiir sadece süs ve sanat hâline gelmiştir.
Servet-i Fünûn yeni dil arayışındadır. Duygu hâlinin değişimini en samimi şekilde anlatma ihtiyacı için
dili zorladılar. Avrupaî örnekler gündemdedirler. Zincirleme damlama, (akıcılık, müzik) kullanılmamış
kelimeler ve nüanslar getirmişlerdir. Bunun sonucu bu durum, bu hâle gelmiştir ama niyetleri çok
halistir. İmajlar halkın anladığından daha öteye gitmemiştir. Ortaya çıkan sonuç, hayat ve halktan uzak
şiirler olmuştur. Dil, konuşan ruh kadar sanatkârane, ruhî derinlikleri anlata bilen bir dil olmalıdır. Bu
arayı Servet-i Fünûn’u örnekler. Tek vezin monotondur. Aruz, iyi duyguyu vermez. Hece vezni ile de
güzel şiirler yazılabilir derler. ( onlar heceyi sevmez derdik) bunu sağlamak için dili sadeleştirip, heceye
dönebiliriz. Veznin musikisinde hüküm sürmek lazımdır. Aruzda her bahrin karşıladığı bir duygu hâli
vardır. Bahr-i remelle yazılan bir dizenin devamı bahr-i hecezle yazılamaz birden fazla duygu hâli ve
tonlama olunca tek vezin olmamalıdır. A. Cemil şiirde bahirleri değiştirmeyi öneriyordu. Tevfik Fikret
tutumundan daha ileride bir tutumdur. Şiir ve suyu birleştirmişlerdir kimi zaman hızlı, kimi zaman
durgundur.
Vezinden kafiyeye geçeriz. Göze göre kafiyeden, kulağa göre kafiyeye geçeriz. Sone, triyole ub yeni
Türkler girmiştir. Kafiye kulak için olmuyorsa, göz için de olmamalıdır. Bunlar duyguyu ihmal
etmektedirler. Kafiyesi şiire yöneliş vardır. Ancak tam olarak serbest şiiri, 1940 garip akımı ile
bulabiliriz.
Kelimelerin ses manasına çok önem verilir. Bahr-i sükûn diyemeyiz. Bahr vurguludur. Harekede üç
önemli ses vardır. Bu nedenle bahr bu kelimeye uygun düşmez. Bahr-ı hurûşan dersek daha uygun olur.
( veya bahr-i pür- hurûş) ses değeri ve anlam değeri uygun olmalıdır. Bunun yerine de derya-ı sakin
adını verebilmekteyiz. Servet-i Fünûn, yeni dil, farklı kafiye ve vezin istemektedir.
Bunun nedenleri vardır: *İnsan tam kendini anlatan bir dil ister. İnsan tek bir duyguyu yaşamaz.
Duygular değişmen olmalıdır. Asonans ve aliterasyon bu duygu hâline bir arayış ve sağlama
getirmektedir.
Aşk-ı Memnu: Özellikle Mai ve Siyah etrafında düşünürsek farklı bir çizgi ile karşılaşırız. Ev içi
romanına döneriz. (Ferdi ve Şurekası) Servet-i Fünûn romanının temel özelliklerinden den ev içi
romanına dönüş. Mai ve Siyah, bir devir romanıydı, kapalı psikolojiyi yansıtırdı. Aşkı Memnu’da
kalabalık bir şahıs kadrasu vardır. Toplumu oluşturan, sosyal tabaka insanlarındır. Araba sevdası ile ara
verdiğimiz batılılaşma meselesine yeniden döneriz. Yazar iki gurupla batılı yaşayışın farklı yönlerini
yansıtır. Adnan Bey, müspet tiptir. Yerlidir ancak batılı unsurları reddetmez. Diğer kısım, Melih Bey
tarafıdır. Kaba tabirle alafırangalık olarak düşünülür. Ev içi romanın ona teması: aşk ve evliliktir. Burada
ana konudur. Aşk ve evlilik unsurları ana konudur ve entrikayı doğurur. İki meselesi vardır:
• Batılılaşma
• Aşk ve evlilik
Entrikalar bu iki konuda düğümlenir.
Batılılaşma: (Yaşayış Biçimi): Yaşama kabullerine bakarsak, iki gurupları vardır.
* Batılılaşmak, alafrangalık (Melih Bey takımı)
* Adnan Bey ve çevresi
Bihter ve Adnan’ın evliliği, bu iki grubu çatıştıracaktır. Örnek bir sosyal gurup vardır.
Osmanlı Batılılaşmasını yansıtacaktır. Batılılaşmayı, ölçüsüz bir yaşam, geçmişi reddetmek, duygusal
hareket edip, aklı yok saymak olarak değerlendirmişlerdir. Alaycı bir alafıranğa gurubu vardır. Melih
Bey’in ölümüyle hayat, eğlenceden ibaret sayılmış, sonsuz bir Avrupa etkisi yansıtılmıştır. Bu durum
kadınlardan dolayıdır. Kadınların aşkları hercâidir. Dikkat çekerler ve düğümü bu çizgide atarlar.
Firdevs Hanım evliliğinin ilk günlerinden itibaren kocasını aldatır. İhanetin delillerini olan mektuplar
ortaya çıkınca Melih Bey’e felç gelir ve ölür. Kızlarında da bu prensip vardır. Özellikle Bihter, annesine
benzememek için uğraşır. Ama kaçtığı bu noktaya adeta koşarak gidecek. Ve iç konuşmalarında da bunu
itiraf edecektir. Bu dönem kadını modayı yaratmıştır. Kabukta kalan Batılılaşmanın yansıması modadır.
Firdevs hanım ve kızları maddî sıkıntı yaşamalarına rağmen, modanın merkezi olmak iddiasındadırlar.
Entrika burada başlar. Osmanlı ekonomisinin bozukluğu sosyal hayata yansımıştır ve para problemini,
ticaret hayatı yaşayan ailesinden dolayı. Halit Ziya, çok iyi yansıtır. Bihter, iyi yaşayabilmek, iyi
giyinebilmek için böyle bir evliliği ister. Yeni evlilik, bir hayat sigortası gibi değerlendirilir. Evlilik-
para düşüncesindedirler. Hem Firdevs Hanım’ın hem de Bihter’in evliliğinde bu tema vardır. Aşk ve
evlilik konuları ile yaşama şartlarındaki batılılaşma tercihi konuları üst üste biner. Bihter bu güzel yaşam
için evlenir.
Adnan Bey: Felatun Bey ve Rakım Efendi’nin, Rakımıdır. Yerli ve Osmanlı olan ama batıyı
reddetmeyen bir insandır. Birleştirici, müspet, akıllı bir Batılılaşma yanlısıdır. Evlilik düğümü başlar,
büyük yaş farkı vardır. Bihter önce çok heveslidir, dönüşüm ilk gecede başlar ve dostluğa doğru yönelir.
Behlülle başlayan yasak bir ilişki vardır. Bovarizm tesirleri vardır. Bovary’in hikâyesi, sosyal hayatını
yaşayamayan Osmanlı kadınında etkilidir. II. Tanzimat ile kadında eğitim seviyesi başlar. Sosyal hayatı
idrak edemez ama kapalı mekânda yaşananlar hayat kavgasını getirirler. Roman okuma yasakları vardır.
Hayat ile kavga eden tipler var ve tavır başlıyor. Bu nedenle sosyal problemlere neden oluyorlar.
Mehpeyker, Bovary A. Karenina gibi kahramanlarda idealler için taviz, değerler için kaybedilen
birikimler vardır. Bihter, bu tepkilerle birleşip, yoluna devam edecektir. Bazı çizgiler taşır ama çok yerli
bir tip değildir. Batılı tavırda bunu yansıtır. Yasakları da vardır. Bihter, aynada kendini seyreder ve
yalnızlığını burada anlar, sonra hayatı değişecektir. Ayna; Türk edebiyatında var olan bir motiftir ve
devam eder. Henüz insan psikolojisi tam tanınmadığı için: kahramanı iç dünyasına döndürmek amacıyla
somut bir başlangıç noktası aranır. İç konuşmanın olduğu bu ayna sahnesinde Bihter, kendini bulur,
yalnızlığını anlar.

13
İnsan ve psikoloji bağı yerleşmeye başlar. Kapalı roman, psikolojiyi doğurur. Mekân insan psikolojisi,
karakteri yansıtan bir unsur olarak verilir. Kahramanın kendisine benzeyen bir mekânı vardır. İnsan
dokundukça oluşur, karakter mekânı kurar, mekân da karaktere yansır. İnsan psikolojisi önemli olduğu
için vaka çok yavaş ilerler. Romancının ayağına çok şey takılır. Macera, arka planda kalır. Yeni bir
roman vardır:
• Yavaş ilerler
• Mekâna önem verir
• İç konuşma vardır. ( Karanlık, iç konuşmaya zemin hazırlar.)
• Pasif Fiiller vardır. Eşyada ruh aranır.
Servet-i Fünûn romanı, ayıklanmış bir romandır. Kahraman dokunduğu zaman, eşyayı hissederiz.
Cibinlik ve tüller, Bihter’in karakterini yansıtır. Bunlar dişilik unsurlarıdır.
( tüller, danteller, eşyalar vb.) Bunlar Bihter’in kişiliğini vermektedir. Yazarın hedefi Bihter’dir ve onu
kendine çözdürür. Yazar, Bihter’in psikolojisini anlatır. Görünüşü, davranışı, tavrı, aracı unsurlar olarak
görülmektedir. Psikolojik çözümleme vardır. Bihter genç bir kadındır. Aşkı ister ama kendisini de
sorgular. O, sevmek ve sevilmek ister. Gençliğini, aşk aşkını vurguluyor ve evliliğini bir karanlık olarak
görüyor. Bihter.
• Adnan Bey ile münasebetini
İsimlendirir.
• Kendisiyle olan münasebetini
Behlül ile bir aşk başlar. Tutkuludur. Bir kaçış planı vardır. Sürekli kadınlığından kopmalar vardır.
Behlül, hercaidir. Ama Bihter ile karşılaşınca bir mevsimi, bir kışı evde geçirir sonra karakteri ağır basar
ve yaptıklarına şaşırır. Romantizmi yakalamak ister ama başaramaz. Aşk, önce temiz başlar, Bihter’i
anlarız, masumdur ama sürekli düşmeye başlar, karşılıksız ve ölçüsüz verir, direnmeden hep verir,
sevgiye feda olan bir kadındır. Bu noktadan sonra entrika artar çünkü Firdevs Hanım durumu anlar. O,
Adnan Bey’i istiyordu ama olmadı. Bundan sonra mukayese başlar. O kızlarını kıskanmaktadır. Bu
evlilikle şiddetli bir çatışma başlar. Firdevs bunun intikamını, bu ihaneti çözerek alır ve hızlı bir gelişme
ile Nihal ve Behlül’ü evlendirmek için mücadeleye başlar. İntihar olgusu romana girer. Kötüler cezasını
bulur. – Ki zannımızca romanın ana karakteri Bihter, toplumsal mesajını vermiş ve annesi ile girdiği
onur mücadelesini kaybetmiş olmanın acısıyla bilinçli olarak intihara yönelmiştir. Bu onun
cezalandırılması olarak değerlendirilmemeli aksine Bihter’in Firdevs Hanım’ın kızı olmadığını canı
pahasına ispat etmesinin kanıtıdır. Halit Ziya, Bihter’i okuyucunun gözünde aklamıştır. Bu ölüm ceza
değil, Bihter’in zaferidir. D. Ç. - Adnan ve Nihal mutlu olur. Baba- kız birlikteliği tekrar başlar, Bihter
ile esneyen bir dönemden sonra yeniden birleşirler. Duyguların, müzikle ifadesi vardır. Nihal müziğe
çok tutkundur. Psikolojisi zayıftır, hastalıklıdır bu nedenle sarışındır. Tanzimat ile ebeveynlerin ve
çocukların ilişkileri gözden geçirilir. Bu romanda ve H. Ziya’nın diğer romanlarında bu çok önemlidir
çok büyük ilgi, tek taraflı ilgi, yanlış ilgi vardır. Kızların annesi, erkeklerin babası olmaz ve tek taraflı
bir aşırı sevgi başlar. Nihal, korumacı bir baba sevgisi ile büyür. Bu nedenle Bihter’i çekemez. Nihal bu
duyguları sık sık piyano ile birleştirir, psikolojik ve bedensel olarak hastalıklı olur. Sarışınlık vardır.
Beşir ise koca sevda sonucu olarak veremden ölür. Diğer bir şahıs Matmazel Dükarten adlı
mürebbiyedir. O dönemde Türkiye’ye Piyer Luti önem veriyor ve maceraperestler 1001 gece
masallarına benzeyen bu hayatı yaşamak istiyorlar. Matmazel de bunlardan biridir. O dönem
mürebbiyelerinin aksine müspet yapıdadır, dengelidir, namusludur ve görevini bilir. Yazar, Dükarten
ile romanı tekrar başa döndürür. Çünkü Dükarten, Bihter ve Behlül’ün ilişkisini anladığı için
konuşmadığı halde Bihter tarafından evden uzaklaştırılır. Matmazel, kış sonunda yeniden eve döner.
Sebep sonuç münasebetleri kurulur, çok önemlidir. Hayatla kavgaları vardır. Natüralizm’e yakın bir
özellik de genetik özelliklerdir. İrsî özelliklerin ve yaşama, yetişme şartlarının karakter üzerine etkisi
yansıtılır. Determinizmin ilişkisi vardır. Eğitim, doğuş şartları; natüralizmin özelliklerini yansıtır.
Natüralist bir romandır.
• Giyim kuşam özellikleri
• Dekor
• Zenginlik
• Sosyal tenkit
Natüralizm, sosyal tabakaları vurgulamak için ortaya konulmuş bir şeydir. Bihter ve Adnan Bey’in
evleri karşılaştırılır. Bihter’in mobilyalarının eskiliği işleme ve dantellerle kapatılır. Adnan’ın evi ise
sosyal tabakanın zenginliğini verir. Bihter, bu evlilikte tabaka atlayacaktır, sınıf atlayacaktır.
Annesinden kurtulup, olumlu ve zengin bir kadın olacaktır. Eğer başarabilseydi. Manevî ihtiyaçlarını
unuttu ve maddesel özelliklere koştu, yanlışı burada yaptı. Hayal hakikat tezadı var ve sükût u hayale
uğranılacaktır.
Cenap Şehabettin
Servet-i Fünûn edebiyatının asıl temsilcisidir. Mükemmeliyetçilik, sembolizm ve parnasizm
uygulamaları vardır. Ama tutulmuş bir şair olamamıştır. Bunun nedenleri vardır.
• Dekadanlık, gurubu için başarıyla bitse de Cenap için aleyhte bir tartışmadır.
• İstiklâl Savaşı yıllarında savaş aleyhine kararlar vermiştir. Bu hareket onun,
öğrencilerinin tepkisi üzerine Darü’l Fünûn’dan atılmasına neden olur ve edebî
karakterini belirler.
• I. Türk Dili Kongresi’nde bir vezin tartışması yapmıştır. Cenap’dan sonra gelişen
siyasallık, kültürel hadiselere yön verir. Millîleşme vardır. Bu toplantıda Cenap,
sanatını savunmasını yapar ve kendini inkâra düşmez. Bu olay onun içinde bir
bütünlük taşıdığını gösterir. 1920’den sonraki tavırlar, sadece sanat değil, siyasetle de
ilgilidir. Buna rağmen aruzun millî bir vezin olduğunu savunur. Gençler bunu hoş
karşılamamışlardır.
• İlk şiir kitabı Tamat adını taşır. Tamat çok tenkit edilir, eleştirilir ve Cenap, tüm bu
olayların etkisiyle yaşadığı dönemde bir daha şiirleri yayınlatmaz. Bu ilk kitabın
eleştirilerinden sonra kitap yayınlatmaya cesaret edemeyecektir. Bu sebepler onun ön
plana çıkmamasını getiren olaylardır. Oysa Cenap’ın eserleri zirvedir.
14
Sembolizmin yansıması olan mükemmeliyetçi şiir bir emek işidir. Şiir anının, ilhan anı olmadığını bilir.
Geçici, anlık duygular şiir değildir. Sanatçı, emek vermelidir. Rübab-ı Şikeste’de T. Fikret, duygu
yanılmalarını, anlık heyecanlarını anlatır ve her duygu değişmesini bir şiirle yansıtmıştır. Bu nedenle
Fikret’in her konuda eseri vardır. T. Fikret, kendini anlatır bu nedenle şiiri subjektiftir.
Cenap, anlık ve geçici duyguları anlatmaz. Mükemmel şiiri bu duygular engeller. O kendini anlatmaz,
objektiftir. T. Fikret’in aksine şiiri üzerinde çalışır. Fikret ise ilhamı esas alır ve şiiri üzerine tekrar
dönmez, çalışmaz. Cenap, emekçidir. ( Y. Kemal gibi)
Cenap buna göre: * Kendi dışında konularla ilgilenir.
• Mükemmeliyetçi yapısı olan şiiri üzerinde çalıştırır.
• Mükemmeliyetçi ve kendini anlatmadığı için objektiftir, şiiri soğuktur.
T. Fikret ise * Kendini anlatır, anlık duygulara yer verir.
* Eseri üzerinde çalışmaz, bütünlük yoktur.
* Subjektiftir ama şiiri sıcaktır.
Evrenseli Cenap anlatır. Mükemmel şiiri hedeftir.
Sanatı: Servet-i Fünûncular’ın farklı uğraşları vardır. Farklı eğitim alırlardı. Cenap da doktordu. Nesir
türünde verdiği eserler ( Hac Mektupları, Avrupa Mektupları ) mesleği dolayısıyla yaptığı geziler sonucu
verilmiştir. Eğitiminin devamını Avrupa’da tamamlamıştır. Orada sembolistler ile tanışır. ( La Martin
ve Mallarme ) Bu tanışmalardan sonra edebiyat karakteri değişecektir. Şiirlerinde kullandığı hasta insan,
hasta tabiat, hastaneler vb. meslekî duyarlılığının yansımasıdır.
Devreler: T. Fikret, sosyal hadiselerden kolay etkilenen bir insandı. Tüm sosyal değişimler, Fikret
şiirlerinde devre değişikliğine neden olurdu. C. Şehabettin ise sosyal hadiselerin değişimine önem
vermez ve onlardan etkilenmezdi. Kendi içinde bütündür ve devresi değişmez. İki dönem yaşar:
* Gençlik- arayış- Devri
* Olgunluk Devri. ( Servet-i Fünûn anlayışını benimser ve devam eder )
Cenap, sosyal hadiselere kapalıdır. Bu yönüyle de Servet-i Fünûn’u en iyi yansıtan şahıstır çünkü Servet-
i Fünûn aydınları sosyal hayattan uzaktır, uzaklaştırılmıştır.
I. Gençlik Dönemi: Başlangıçta tüm yeni edebiyatın tesirindedir ama daha sonra Hamit ve
Ekrem tesirine girer. Bu dönemden sonra şiiri, kendini bulacaktır. Bu devre bir taklit
devresidir ve orijinal bir faaliyet yoktur. Eserlerini Tamat da yayınlar. Bu kitap,
kusurlarından dolayı çok fazla tenkit edilir. Bundan sonra da kitap yayınlamaz. Şiirleri onun
ölümünden yıllar sonra İstanbul Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı kürsüsü tarafından
yayınlatılır. Kitap yayınlamaması mükemmellik arayışından gelir. Onlar için şiir bitmez,
sürekli işlenir ve gelişir, tamamlanmaz ve devam edilir. Ayrıca siyasi tavır da etkilidir.
II. Olgunluk devresi: Servet-i Fünûn şiirinin asıl örneklerini verir. Eğitimini tamamlamak için
Avrupa’ya gider orada sembolistlerle tanışır. ( Verlaine ve Mallarme) bu isimler onda çok
etkili olmuştur. Taklit ve arayış bu devre de sona erer. Yeni bir şiir görüşü vardır. Müzik (
sembolizm) ve pitoresk ( natüralizm) başlar. Ahenk ve renk unsurları önemlidir. Tekniği
olgundur çünkü tekniği sağlam olanın ahengi de sağlamdır. Bu alışveriş önemlidir. Bazı
tematik belirleyiciler vardır.
1. Alegorik değişim söz konusudur
2. En kalabalık şiirlerini tabiat şiirleri olmuştur.
Tabiat levhadır. Bu levhaya unsurlar yerleştirilir kelime ve şekil birleştirilir ve bu durum şiirin soğuk
olmasına neden olur. İnsan şiirden çıkar ve şekil hâkimiyeti başlar Tematik belirlemelerde Servet-i
Fünûn şiirine uygundur. Ev içi şiiri anlatılır. Gözlemi kapalı dünyaya aittir ve kapalı mekân vardır. En
başarılı şiirler, parnas ve natüralist öğelerin yüklendiği tabiat şiirleridir. * Elhan-ı Şita, renk, resim ve
iyi kullanıldığı şiirdir.
- Terane-i Mahtar-
Henüz bilgi ve oturmuşluk yoktur. Duygu tecessüsü vardır. Tekrarlanan mısralar vardır, bunların amacı
şöyle açıklana bilir: * Ahenk Unsuru
• Vurgulamak istenen değişim. ( Bir şey beklenir, doğar, gelişir ve biter.)
- Temaşayı Hazan-
Okunan bir şiir değil, seyredilen bir şiirdir. Felsefî endişe taşır. Evrensele ( objektif ) ulaşılır. İnsanın
mecbur yaşayacağı ölüm duygusu vardır. Maddenin özüne inilmiştir. En güzel sonbahar şiirlerindendir.
- Mehmet Rauf-
Servet-i Fünûn romanının en iyi temsilcilerindendir. Ruh çözümlemeleri, psikolojik çözümlemeler
vardır. Romanın en belirgin özelliği realizmi ve natüralizmi yansıtmasıdır. Tanzimat’ın II. Döneminden
sonra başlayan psikoloji- edebiyat yakınlaşması vardır ve en iyi örneğini görürüz.
M. Rauf, bahriye mezunudur. Deniz tutkusu ve denizcilik terimleri önemlidir. Meslekî terbiyeyi
yansıtır. Bu okullar, yabancı dille eğitim verirlerdi. Bu nedenle M. Rauf’un çok iyi bir Fransızcası vardı.
Öz kaynakları kullanabilmesine yardımcı olmuştu. Edebî tenkit çevirileri vardır. Ve bu çeviriler,
tenkidin başlangıcı olmuştur. Objektif tenkit, bilimsel anlamda tenkit M. Rauf ile başlamıştır.
M. Rauf’ta en etkili isim H. Ziya’dır. Bu devre taklit devresidir. H. Ziya’nın İstanbul’a gelişiyle
aralarında çok yakın bir ilişki başlar. M. Rauf’a H. Ziya’nın iki tesiri vardır.
1. Fransız Edebiyatını bir külliyat halinde M. Rauf’a okutur.
2. Müzik tutkusuna yol açar. Bu iki tesir, hatıralarda da anlatılır. Operalara gidilir vb. ve onu
müziğe alıştırır. Eylül’ün başarısında da bu müzik duygusunun yansıtılması etkilidir. Melomandır.
Önceleri zorakî sever ama sonra müzik onun hayatı olmuştur.
15
Roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir türlerinde eserler vermiştir. Ancak Eylül’ü aşan bir başarısı
olmamıştır. Servet-i Fünûn çizgisinde ilginç bir yolu vardır. Eylül’de kendini anlatmıştı. Duygu
dünyasını hissettirir. Servet-i Fünûn mecmuasında yayınlanmıştır. Edebî çizgisinde tüm mücadelesi
Eylül’ü geçecek bir roman yazmaktır ama bunu başaramaz. O hayatını kalemiyle kazanan bir yazardır.
Bahriyeden ayrılır, çok çabalar ama Eylül gibi bir eser daha yazamaz. Para için pornografik romanlar
yazar ve edebiyat dünyasından itilir. Beyaz zambak güzel bir romandır ancak pornografik olması
nedeniyle tutunamamıştır. Bohem hayatı yaşamak ister, bu hayatı yaşaması için para lazımdır. Yazdığı
eserler para etmeyince de çelişki başlar.
Halâs ile İstiklâl Savaşı’nı anlatır. Durumunu biraz toparlar ama bu defa da hastalanır ve bu romanın
başarısından yararlanamaz.
Mensur Şiiri: Servet-i Fünûn ile mensur şiir belirginleşir. Bodler tesiri vardır. H. Ziya ilk örneklerini
verir. Şinasi’nin şiir- nesir çevirisi, R. Mahmut’un vezinsiz şiirleri ve ara nesilcilerin verdiği eserler
basamakları ve örnekleridir. İlk örneğini H. Ziya verir. ( Mezardan Sesler- Mensur Şiirler) bu şiirleri
İzmir’de yazar ve İstanbul’da yankısı çok fazla olur. Mensur şiir tanımını algılayamazlar ve tartışma
başlar. Şiir ve mensur yan yanadır, hacim dardır, dağınık duyguları işler. Orjinâllik albenili yönünü
oluşturur. H. Ziya tenkitlere aldırmaz. Onun tesiri ile yazdığı halde M. Rauf, Türk edebiyatında, mensur
şiirin en iyi temsilcisi olmuştur. M. Rauf’tan sonra Y. Kadri ve A. Hikmet de örneklerini görürüz. Çok
tutulmamıştır kapalı kalır.
M. Rauf, Siyah İncilerde kendi duygu çözümlemelerini, anlık duygularını, rastlantıları, kozmik
unsurları, yaşananları konu edinmiştir. Küçük parçalardır.
Barân-ı Elmas: bütünlüğü olan bir parçadır ama roman parçası olduğu için mensur şiir yolunda bir
denemedir. Tüm sözlükler batı edebiyatından gelmektedir. Bazı hikâyelerde vardır. Mensur şiirde vaka
yoktur. Siyah İncilerde hikâye parçaları, deniz hikâyeleri vardır. Bazı hikâyelerde vaka bulunur.
- Çizgiler- Tesirler-
M. Rauf’un müzikle ilgili bir eğilimi vardır. Bir tutku halinde gelişir. Roman ve hikâyeleri de müziğin
tesirlerinden ve duygu çözümlemelerinden oluşmuştur. M. Rauf’da aşk ve kadın tutkusu önemlidir.
Evlidir ama aşk arayışı vardır. Acı çekme, ulaşılamayan aşkın acısı, onun sanatını besler. Daimi bir aşk
arayışı vardır. Yaşamaktan ziyade yaşamamak ve ayrılıklar önemlidir. M. Rauf için melankoli çok
önemlidir ve ıstırap çekmek önemlidir. Her türlü heyecanlar ve büyülü hava kullanılmıştır. İlhamdan
bahseder. Kadın başlangıcı vardır ama önemli olan ona vereceği duygulardır. Kadın hap zavallı, erkek
ise hep acı vericidir. Kadın dünyasını çok rahat çözümleyebilir. Aşk onun için bir ihtiyaçtır.
M. Rauf tam anlamıyla realist sayılmaz. Realist gözlemin ardından gelen duyguları romantik olarak
anlatmıştır. Tartışılır. Kendini duyguların hareketine verdiğini destekleyen olaylar vardır. Tekrarlar,
yarım cümleler, deli cümleler vardır.
M. Rauf’un üslûbu biraz daha ferdîdir. İlham önemlidir H. Cahit hatıralarında, ‘M. Rauf ve ben sade
yazardık. Arapça ve Farsçayı bilmiyorduk. T. Fikret ve diğerleri gibi bilinçler ve zincirleme tamlamalar
yapamazdık. Bu özelliklerini kıskanırdık. H. Ziya’da Arapça ve Farsça bilmediği ama onun bir sırrı
vardı ve süslü yazıyı başarırdı ‘ dermiş. Yani H. Cahit ve M. Rauf başaramadıkları, beceremedikleri için
sade kalırlarmış.
M. Rauf, Servet-i Fünûn dergisi kapatılınca Meşrutiyet’e kadar başta kalır. Bundan sonra da
tutturamaz, üslûbu değişir. Eylül bir çizgidir ve trajedi doğurur. Eylül, onun romanıdır ama M. Rauf,
Eylül’ü aşamaz. Bu onun trajedisidir.
Bibliyografya:
• Rahim Tarım, M. Rauf ( hikâyeleri ), Akçağ yay.
• Mehmet Törenek, M. Rauf ( hikâyeleri ve romanları ), Kitapevi yay.
• Mustafa Özbalcı, M. Rauf Romanlarında Şahıslar Kadrosu, M. E. B.
• Zeynep Kervan, Eylül Romanında Musiki
• Sevim Kantarcıoğlu, Modern Roman Teknikleri ve M. Rauf’un Eylül’ü Milli Kültür,
1981
• M. Rauf’un Siyah İnciler, YKY, 1997
Eylül: M. Rauf’un özlediği aşk anlayışını ifade eder. Müziğin etrafında olgunlaşan bir aşkın ifadesi
anlatılır. Duyguların gelişmesini müzik etrafında toplar, yönelimdir. Müzik, duyguları yönlendiren bir
iletişim aracıdır. Basit bir hikâyesi vardır. Klasik bir aşk üçgenidir. Evlilik, ruh arkadaşlığı olmalıdır.
Çok tartışılır. Ev ve aşk romanıdır. Anlaşmazlık yoktur ama asıl mesele ruh arkadaşlığıdır. Aktüel zaman
yaz dönemidir. Mekân Suat ve Süreyya’nın yazlığıdır. Necip bir dosttur. Beyoğlu hayatı
yaşayanlardandır.
Suat

Evlilik Aşk

Süreyya Arkadaş Necip


Evliliğe biraz hareket getirmesini istemektedirler. Evlerine gelip giderken Suat ile Necip arasında müzik
aracılığıyla bir dostluk başlar. Piyano ve notalar üst üste biner. Parça çalışma, dinleme vb. ortak
zevklerin toplandığı bir unsur olarak müziği görürüz. Süreyya uyur veya balık tutar. Suat bundan sonra
evliliğindeki ruh ortaklığını, evliliğini sorgular. Necip, Suat gibi bir kadınla evliliğe ikna olur. Eldivenler
aşkın nişanesidir ve aşkın itirafı söz konusudur. Aşk-ı memnun’da aşkın ifadesi erkeği rahatsız etmişti
ama burada aşkı erkek teklif eder ama Suat, Süreyya’nın bunu hak etmediğini söyler. Aşk acısı var ama
aşkı da feda etmek istemez, bu nedenle roman, yangın sahnesiyle biter, ateş temizleyicidir. Aşkı paylaşıp
günaha giren iki kahramanı ateşte hem temizler hem birleştirir. Romanda artı değer ihanet etmemektir
ama aşkın da devam etmesi gerekmektedir. Ne devam ettirir ne de bitirir bir son vardır ve bu son iki
aşığı birleştirir. Temizlenme ve yükselme vardır. Kırmızı, ateş ve sıcaklık vardır. Hararet romanın
başında bile kendini hissettirir. ( Nabakov- İzlek Okuma )
16
Uydurma bir son, tesadüf yoktur. Ateş vardır. Yasak aşk da ilave olur ve yapay bir sondan uzaklaşılır.
Romanın adının alınışı Suat açıklar. Eylül sonucu haber veren bir aydır. Hüznü getirir. Servet-i
Fünûncular’ın en sevdiği ay, Eylül’dür. Bu romanda hüzne, yas yüklenir.
Romanın vakası yoktur. Çünkü psikolojik romandır. Duygu yoğunluğunu çözümlemek için vardır.
Müzik önemlidir. Unsurların hepsi Batılı müzikle ilgilidir. Notalar ve dinlenen parçalar Batı müziği
unsurlarıdır. Parçaların sonunda hep hüzün vardır. Romanın hem örgüsü hem müzik parçaları, bu acı
sonu haber verir. Necip, durgun hayata hareket verir.
Eylül, Servet-i Fünûn’un müzik tutkusunu işleyen en iyi örneğidir. Ütopik bir aşk anlayışı vardır. Ruh
evliliği önemlidir. Sevgili her türlü duyguya açıktır. ‘ Kardeşim, ninem olunuz’ derken, aşkın
ölümsüzlüğünü anlatmıştır. Bu aşkı tek hareketlendiren şey, Necip’in hastalığıdır.

You might also like