Professional Documents
Culture Documents
Calvino'Nun Oulipocu Mekanları
Calvino'Nun Oulipocu Mekanları
Günay Turaç
YÜKSEK LİSANS
Aralık 2022
Italo Calvino’s Oulipian Spaces
Günay Turaç
Department of Architecture
December 2022
Italo Calvino’nun Oulipocu Mekânları
Günay Turaç
Aralık 2022
ETİK BEYAN
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü tez yazım kılavuzuna göre,
Prof. Dr. Levent Şentürk danışmanlığında hazırlamış olduğum “Italo Calvino’nun Oulipocu
Mekânları” başlıklı Yüksek Lisans tezimin özgün bir çalışma olduğunu; tez çalışmamın tüm
aşamalarında bilimsel etik ilke ve kurallarına uygun davrandığımı; tezimde verdiğim
bilgileri, verileri akademik ve bilimsel ilke ve kurallara uygun olarak elde ettiğimi; tez
çalışmamda yararlandığım eserlerin tümüne atıf yaptığımı ve kaynak gösterdiğimi ve bilgi,
belge ve sonuçları bilimsel etik ilke ve kurallara göre sunduğumu beyan ederim. 16/12/2022
Günay Turaç
İmza
vi
ÖZET
SUMMARY
This thesis focuses on three novels by Italo Calvino (1923-1985): “Invisible Cities”
(1972), “If on a Winter’s Night a Traveler” (1979), and “The Castle of Crossed Destinies”
(1969-1973). We can call these works of Calvino as the Oulipian trilogy: Oulipo (or Ouvroir
de Littérature Potentielle with its proper name) is an experimental literary movement
founded by a group of artists, mathematicians, scientists, literary figures, and poets under
the leadership of Raymond Queneau in 1960, and they advocate constraint-based writing.
Calvino joins this group in 1968. These three experimental novels of Italo Calvino are not
only written with Oulipian constraints, but are full of spatial data and this thesis focuses on
this aspect of the texts. Oulipian constraint is a mode of creativity in which the author
deliberately chooses and pushes his possibilities to the limit. In the thesis, I tried to question
the spaces of these three works by discussing the new and interdisciplinary insights and
experimental approaches they brought about space. In doing so, the subheadings of lightness,
quickness, exactitude, visibility, multiplicity, and consistency in Calvino’s seminar text “Six
Memos for the Next Millennium” (1988) made it possible for me to make multiple
comparisons. The specific historical context of the trilogy for Calvino is part of the
considerations in my thesis. Not only do Calvino's spaces lead to many new concepts and
inventions, but these insights with their Oulipian character are also an endless source of
inspiration for the field of architectural design. As a concluding remark, I have evaluated
Calvino’s contemporariness in terms of architectural thought in terms of language,
mathematics, and experimentation.
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET ................................................................................................................................... vi
ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................................. x
3. YÖNTEM ....................................................................................................................... 21
4.1. Amerika Dersleri Kavramları ile Oulipocu Üçlemedeki Mekânların İlişkisi .......... 54
4.1.1. Hafiflik (Lightness) .......................................................................................... 55
4.1.2. Hızlılık (Quickness) .......................................................................................... 64
4.1.2.1. İç içe geçmeler.......................................................................................... 71
4.1.2.2. Konu dışına çıkmalar................................................................................ 79
ix
İÇİNDEKİLER (devam)
Sayfa
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil Sayfa
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge Sayfa
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Italo Calvino’nun Görünmez Kentler (1972), Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (1979)
ve Kesişen Yazgılar Şatosu (1969-1973)1 romanları, ayrı ayrı birer metinsel mekân
hazinesidir. Böylesi mekânsal ve deneysel zenginlik, mimarlık bakımından hâlâ
keşfedilmeyi beklemekte. Calvino’nun oldukça popüler olan bu üç romanını neden oulipocu
üçleme diye adlandırdığımı tezin ilerleyen bölümlerinde değerlendireceğim. Görünmez
Kentler mimarlık okullarında popülerdir: Özellikle de konusu bakımından. Oysa kitabın
hayal gücünü körükleyen imgesel yanının ardında işleyen yapı/mekanizma, mimarlık
okullarında bile pek az fark edilir ve ele alınır. Benzer şekilde, üçlemenin diğer kitapları da
tıpkı Görünmez Kentler gibi, ilk başta görünmeyen, mimari denebilecek bir iç işleyişe
sahiptir ki roman türü için bu yön pek de alışıldık sayılmaz. Denebilir ki Yolcu’nun ve
Şato’nun kaderi de Görünmez Kentler’inkine benzer; çok okunurlar ancak az bilinirler. Bu
tezde, tam da bu sisli kalan bölgeye daha fazla ışık düşürmek niyetiyle taze ve ayık bir okuma
yapmayı deneyeceğim. Basit bir soruyu hareket noktası yaparak: Üçleme gerçekte nedir?
Nasıl kurulmuştur? Ve dahası, neden? Bu sorulara cevap ararken, Calvino’nun ölümünden
kısa süre önce tamamladığı Amerika Dersleri: Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri (1994a)
metninde yazarın getirdiği kavramsal açılımlardan da yararlanmayı deneyeceğim. Amerika
Dersleri, bilindiği gibi, bu romanlarla doğrudan ilişkili değildir; daha çok, yazarın deneyci
perspektifini yansıtmaktadır ancak yazarın kendi yapıtları hakkındaki eleştiriler mevcuttur.
Ayrıca buradaki kavramların, üçlemedeki mekânlarla ilişkili olduğunu ve üçlemenin
gizemini ortaya çıkarabileceğini savlıyorum. Bu sebeple Amerika Dersleri bu tezin
disiplinlerarası sorgulama alanı bakımından anahtar görevi görmekte.
İtalyan asıllı yazar Italo Calvino, 1923 yılında, ziraatçı ebeveynlerinin arasında
Küba’nın kırsal bir bölgesinde dünyaya gelmiş ve 1925’te ailesiyle İtalya’ya taşınmıştır.
Ailesinin mesleki uğraşları sebebiyle, genç yazar 1941 yılında Torino Üniversitesi ziraat
bölümüne başlamış ve 1943 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle Floransa
Üniversitesine geçiş yapmıştır. Sonrasında Eugenio Scalfari adlı okul arkadaşının ve Cesare
1
Buradan itibaren, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, kısaca Yolcu olarak ve Kesişen Yazgılar
Şatosu, Şato olarak anılacaktır.
2
Siyasi anlatılar ve savaş anlatıları, çoğunluğu Öyküler başlığı altında toplanmış olan
Karga sona kaldı (1949), Savaşa Giriş (1954) ve Emlak Vurgunu (1957) gibi kısa öykülerde
3
Yazar 1950’li yıllarda edebiyatçıların bir dönüşüm sürecine girdiğini ifade eder
(Calvino, 2013). Bu süreçte savaşın etkileri ve Yeni Gerçekçi yaklaşım etkisini yitirmeye
başlamıştır. Calvino’ya göre akımdaki hata şudur: Başta siyasi konular olmak üzere farklı
alanlar, tüm gerçeklik ve dolaysızlığıyla edebiyatın kendisi olmuştur. Bu dolaysızlık ki
anlatıyı teke indirgemiş ve üslubu sıradanlaştırmıştır. Yazar bu etkilerin yanı sıra hayata ve
siyasete dair bazı temalardaki aşırılıkların, onu Yeni Gerçekçilikten uzaklaştırdığını ifade
eder. Yeni Gerçekçilikteki nesnel yaklaşımın yazarın tedirginliğini yok ettiği belirtilir.
Ancak ilerleyen zamanlarda bu güven ortamı terk edilecek ve şüphe metinlerin ana teması
haline gelecektir. Burada belirtildiği gibi yazarın bu dönem için yaşadığı pişmanlık iki
boyutludur: deneyimlerinden elde ettiği göstergelerini bu metinde hızla tüketmesi; diğeri,
sonra kullanmak için ayırdığı göstergelerin bağlamdan izole edilmesi sebebiyle yok
olmasıdır. Özetle bu kayıp bir daha asla ele geçirilemeyecektir. Calvino’nun ilerleyen
zamanlarda bu kaybı en aza indirecek, çoğaltıcı yaklaşımı tam da bu pişmanlığı hafifletmeyi
amaçlar. Ona göre Yeni Gerçekçi yaklaşım kalıcı değildi ve yerine “Amerikan … okulu …
kesin bir yöntem öneriyordu: Deneyimleri çoğaltmak, yolculuk etmek, hareketli şeylerin
olduğu yerde bulunmak” (Calvino, 2013). Tüketimin verdiği haz ancak ve ancak haz
nesnesini olabildiğince çok kullanmaktan geçer. Enine ve boyuna çoğaltarak… Tek bir
romanda harcanan deneyimin karşısında, deneyimlerin yavaşça tüketildiği iç içe geçerek
çoğalan Yolcu gibi…
4
Yazarın ifadesiyle kendi hakikati, bu dönemin doğrudan ve statik bakış açısının tam
tersine, çelişkilerle dolu ve kurmacaya yakındır (Calvino, 2013). Siyasi üsluptan masal
türüne geçerken, amacın bilinçli bir kurgu yaratmak ve geometriyi öne çıkarmak olduğu;
gitgide anlatının hafifletilerek yeni bir hakikatin yaratılması ihtiyacının ortaya çıktığı
belirtilir. Bu amaçlarla yolunda ilerleyen genç yazara, Einaudi yayınevindeki editörlük
görevi büyük katkılar sağlamıştır. Yazar, üyesi olduğu politik tarafın gerçek yüzünün ortaya
çıkmasının yarattığı hayal kırıklığı ile 1957 yılında siyasi partiden ayrılır. Bu etkiler ve
yazarın yönelimlerinin değişmesi ile siyasi üslup geride kalır. Yazar Yeni Gerçekçiliğin
durağan ve gelişime kapalı yaklaşımını yenilikçi yaklaşımlara doğru ilerlemek için geride
bırakır. Her şeyi olduğu gibi net bir şekilde yansıtan bu akıma karşı yazar, kahramanın
dünyaya güvensiz bakışını ele alır ve Postmodern eserlerinde bunu en üst düzeye çıkarır.
Calvino’nun eserlerini nesnelerden yola çıkarak kurmasına karşın, bunları temel almadığı
belirtilir. Onun için önemli olan hiçlik yani kurgudur. Nesneler ise bu hiçlikte yok olmaya
mahkûm olan illüzyonun tamamlayıcı ve geçici parçalarıdır. Deneyselci üretimi sonraki
zamanlarda da temel alan yazar, Gerçeküstücülüğün çokluğu otomatik yazım ve ilham
aracılığıyla sağlaması sebebiyle bu akımı terk eder ve bilinçli çoğaltma tekniği oluşturma
yolunu seçer. Nitekim bu uzaklaşma, Queneau'nun Gerçeküstücülüğün kurucusu Andre
Breton’dan kopmasıyla aynı motivasyona dayanıyor gibi görünüyor. Queneau da, erken
yıllarında, Breton'un kişileri dışlayan tavrından da, otomatik yazının, özgürleşme yolunda
yazarı farkında olmadan başka ilkelerin kölesi haline getirmesinden de usanarak patafiziğe
yönelmiştir.
Tüm bu değişimler, öznel ve bilinçli çokluk tekniği, yeni edebi üslubu benimsemeye
teşvik eder Calvino’yu. Yazar, yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından, deneyselciliğin
öncülerinden Fransız asıllı Raymond Queneau (1903-1976) ile karşılaşır. Queneau aynı
zamanda kurmaca yazarı, matematikçi, satranç meraklısı, ansiklopedici ve yayıncıdır. Bu
yazarın 1920’lerde Yeni Gerçekçi akımla birlikte alaycı ve oyuncul yaklaşımı benimsediği
belirtilir (Queneau, 2010). Queneau sözcük ustası ya da dilbilimcidir. Bu ustalığını sözcük
oyunları ve kurmacaları aracılığıyla, çerçeve hikâyeler yaratarak sunar. Yazar
Gerçeküstücülerden ayrıldıktan sonra da edebiyattaki alaycı yaklaşımlarına, 1960 yılında,
Paris’te, François Le Lionnais ile öncülük ettiği, farklı uzmanlık alanlardan on kişilik bir
toplulukla (diğerleri Noël Arnaud, Claude Berge, Albert-Marie Schmidt, Emmanuel Peillet,
Jacques Bens, Jacques Duchateau, Jean Lescure, Jean Queval) kurduğu oulipo ile devam
eder. Bu topluluk matematik ve edebiyatı sentezleyerek, “kısıt altında”, disiplinlerarası ve
deneysel çalışmalar yürütür. Joe Bray, Alison Gibbons and Brian McHale tarafından
2012’de yayımlanan Deneysel Edebiyatın Routledge Refakatçisi kitabında deneysel edebiyat
üzerine çok çeşitli yaklaşımlar ele alınmaktadır. Burada oulipo’nun Gerçeküstücülerin
rastgele biçimciliği ve ezbere yazın anlayışına karşı ortaya çıktığı belirtilir (Bray vd., 2012).
Grubun üyelerinde, saymaca kurallar koymak ve deney tutkusu en başından itibaren vardır.
Öznel kurgular, üslup çeşitlemeleri ve Gerçeküstücülerdeki ilhamın aksine, düzen ve kısıt
altında düzyazı veya şiir yazmak onların temel özellikleridir.
Çeviriden sonraki yıl Queneau ile davet edildiği oulipo’ya, 1968’de katılır. Böylece yazar,
kendisi gibi öznel yaratı ve deneyimlerin olasılıklar aracılığıyla çoğaltılması amacını güden
farklı disiplinlerden yazarlarla bir araya gelir. Bray vd.nin (2012) ifade ettiği gibi topluluğun
ilk zamanlarında yeniden yapılandırmaya ve kelime kullanım tekniklerine eğilim söz
konusudur ve oulipo yeni kısıtlamalar keşfederek hem kelimeleri matematiksel formülle
uygulayarak hem de modern öncesi kısıtlamaları oulipocu tarzda yapılandırarak
kullanmıştır. Sentetik ve analitik oulipo: Oulipo’nun iki ana eğilimi var. Birisi, yeni kurallar
sentezlemek, diğeri de, geçmişteki yazarlardan yararlanarak analizler yapmak ve eskiden
kullanılmış teknikleri alıp geliştirerek kullanmak.
Yazara göre “kısıt” oulipo’da prosedürden yani izlenecek bir yoldan ziyade amaçtır
(Calvino, 2015). Jan Baetens’in açıklamasına göre ise “kısıt altında yazı” topluluğa özgü bir
unsur olarak ortaya çıkmış ve kuralın ötesine geçmiştir (Bray vd., 2012). Yazara göre “kısıt”
tüm kullanılagelmiş yöntemlerden farklı iki temel özelliğe sahiptir: İlki; “Kısıt”ı herhangi
bir biçimden ayıran temel özellik, yazarın kuralı yeni veya yazara özgü bir kullanım
amacıyla kişiselleştirmesidir. Diğer bir ifadeyle kullanılan teknik özgün hale getirilerek
kullanılacaktır. Biçem Alıştırmaları’ndaki alışılmadık üslupların metne uygulanması gibi…
7
Jean Lescure (2013), kısıtın üç seviyede vuku bulduğuna değinir. İlkinde dilin kendi
kuralları, semantiği ve sentaktiği vardır ki herkes için geçerlidir. İkinci düzeyde türler ve
onlara ait gelenekler vardır; düzyazıda hikâyenin veya romanın ya da şiirde epiğin veya
liriğin. Üçüncü düzey ise, bile isteye seçilmiş ve kasten kişinin kendini mahrum bıraktığı
kimi olanakları içermesiyle ikinci düzeyden ayrılır. Diğer bir ifadeyle, aruz vezninde yazmak
kısıt altında yazmak değildir ama içinde bir sesli harfin baştan sona hiç kullanılmadığı
lipogramatik bir metin, kısıt altında, oulipocu bir metindir. Bu özellik Calvino’nun öznel
kurgu arayışına karşılık gelir. Diğeri; buradaki ifadeyle “kısıt”ın metin boyunca uygulanma
zorunluğudur (Bray vd., 2012). Dolayısıyla anlatının, düzenli ritmik bir çerçeveye
sığdırılması gerekir. Queneau çeşitlemelerinin her birinde bu zorunlu kuralları uygular. Çifte
Dikiş metnindeki ifadelerin çift katına çıkarılması, Tam Tamına’nın matematiksel kesinlik
taşıması, Anagram’da harflerin yer değiştirilerek kullanılması (Queneau, 2010)… Hepsinde
de dilsel bütünlük söz konusudur.
işte bu nedenle e’yi kullanmadan yazmaya yönelir. Oyun temalarıyla (özellikle de satranç)
bilinen yazar 1967 yılında katıldığı oulipo grubunun öncülerindendir. O kadar ki, grubun
uluslararası ünü, tartışmasız şekilde, Perec sayesinde gelmiştir. Calvino (2010), yazarın
konumunun belirsizliğine ve otomatik bir sisteme yerini bırakmanın yarattığı algının
önemine dikkat çeker. Yazar sanatta, nedenselliğin karşıtı olarak uygulanan talihin, tahmin
edilmesi imkânsız rastlantısallığına ve yaratıcıyı kendi yaratacağı düzenden alıkoyan
özelliğine dikkat çeker (Malone vd., 2010). Bu rastgele ve etkisiz hale getiren oluşumun
aksine yazar, yaratıda özgürlük arayışı içerisindedir. Calvino 1991’de yayınladığı Klasikleri
Niçin Okumalı adlı eserinde, klasiklerin nasıl olması gerektiğine dair değerlendirmelerde
bulunur; ilham yoluyla elde edilmiş metnin zıt kutbunda matematiksel ve bilinçli düzen ve
bu düzenin alternatifler kümesinin olduğunu belirtir (Calvino, 2021). Bilgisayar sistemi tüm
olasılıkları saptarken, insan zihni ise bunların gerçekliğini sorgular. Nitekim akla dayalı bir
tercih yapılması yoluna gidilir. Calvino’nun oulipo’nun üyesi olmasındaki en temel etkenin
de bilinçli çoğaltım tavrı olduğu görülür. Sayısız kombinasyon arasından yapılacak bireysel
tercihlerin bilinmezliği ise şaşırtıcıdır.
Orta çağın mistik şairi Ramon Llull’un “gerçeği bulma sanatı” ile bütün alanları
sentezleyecek bir icada imza attığı belirtilir (Britannica, T. Editors of Encyclopaedia, 2017).
9
Dinler ve bilgi türleri için yaratıcı bir mekanizmadır bu (Şekil 1.1). Merkezde yaratıcı ve
çevrede bu bilgi türleri parçalı olarak bulunur. Böylece tüm alanların merkezinde bir tanrı
görünür. Llull’un tanrının sıfatlarının geometrisini kurduğu bu diyagramda, sıfatlar
birbirinin yerine geçebilen kapalı yapıdaki dil özelliği taşır. Bu diyagramda “İyilik, Bilgelik,
Şan, Sadelik…” gibi kavramlar merkezdeki tanrı figürünün etrafında dizilmiştir (Priani,
2021). Aynı zamanda tüm bunlar harf sistemiyle de karşılık bulur. Burada bir öge seçilir ve
diğer türdeki ögelerle kombine edilerek çeşitli bütünlükler elde edilir. Dolayısıyla bu
sistemde tanrı ve diğer bilgi türleri kombinasyonlar oluşturur.
geçebileceği, yaratıcının yerine ise farklı bir varlığın koyularak çeşitli varyasyonlar
türetilebileceği aktarılır (Borges, 1999; Duncan, 2012). Bu yöntemle Calvino, Görünmez
Kentler’de kent başlıkları ile kadın adlarını birbirine bağlayacaktır. Perec ve Calvino’nun
özgürlük arayışı ve Borges’in kavram çaprazlamaları, kombinasyonel çoğalmaların önünü
açar. Her kavramın farklı alanda çevirilerine yol açan bu yaklaşım, anlatıyı çeşitlendirir ve
diğer disiplinleri de sürece dahil eder. Yazar, Calvino’nun oulipo’dan önce olasılıkları içeren
kapalı bütünlüğü yaratmak için Llulliancı sistemi kullandığını belirtir (Duncan, D., 2012).
Yapısalcı/Llullian yönteminde her veri girildiğinde, Calvino’nun evrenin tüm ihtimallerini
bir araya toplayabileceğini ifade eder. Calvino’nun koleksiyonculuğu ile birleşen bu sonsuz
olasılıklar yaratma sistemi, üçlemenin ortaya çıkmasının temel sebebi görünmekte.
Romalı şair Lucretius (1974), Evrenin Yapısı’nda her şeyin temeline atomları
yerleştirir ve atomların birleştiği yerde hayatın can bulduğunu belirtir. Atomların
birleşmelerinin ise bilinçli olduğunu imler. Yazara göre farklı kelimelerdeki harfler nasıl
ortaksa canlı ve cansızlarda da ortaklıklar mevcuttur. Bu ise türe özgü durumları belirler.
Türün davranışları ve içgüdüsü de türe özgüdür. Yazar bu özgülüğün ve bilincin önceden
belirlendiğini iddaa eder. Dilin de bu şekilde bilinçli oluştuğunu imler. Burada bileşenlerin,
sadece atomlarına ayrıldığı belirtilir. Özetle atomlar ya da parçalar sonsuza kadar birleşip
ayrılır ve tüm bunlar atomun sapmalarıyla gerçekleşir. Bu sapmalar sayesinde atomların
düşmediği aksine birleştiği ifade edilir. Bu bilinçli kesişme ise klinamen adını alır.
Evrenin oluşumunu çoklu kısa öykülerle ele alan, 1968’de yayımlanan Bütün
Kozmokomik Öykülerim (2020d)1 kitabı, Calvino’nun klinameni kullandığını açıkça gösterir.
Burada sen karakteri karşılıklı aynı hizadaki kişilerin eylemlerinin kesişme ihtimalini
sorgular ve bunun ancak kurguda mümkün olduğunu belirtir. Diğer bir ifadeyle otomatik
seçimler arasından, mantığa uygun olanlar tercih edilir. Karakter art arda gelen şeylerin
oluşturduğu kombinasyonel biçimin hakikatin kendisi olduğunu ve ilgisiz hikâyeleri
birbirine bağlayan kurgu oyunu oynadığını belirtir. Burada ifade edilene göre eski düzende
içerikler, homojen şekilde birbine karışmış ve bu içinden çıkılmaz bir karışıklığa sebep
olmuştur. Yazar bu karışıklığı gidermek için kurgusal üretime geçmiştir. Gelenekseldeki
rastgele dizilimin yerine kurallı dizilim, yazarın ilk defa bu kitabında görünür. Yeni düzende
1
Buradan itibaren Bütün Kozmokomik Öykülerim (2020d) kısaca Kozmokomik olarak
anılacaktır.
11
etraftaki verilerle büyüyen kristalin düzenli bir kurgunun eseri olmasının yanı sıra ışığı
kırdığı da belirtilir. Bu kırılmalar, kurallı çoğalmaların ileri tekniğidir. Kristalin
Calvino’daki önemi, kesin bir şekilde olasılıkları çoğaltmasıdır. O halde diyebiliriz ki
Calvino otomatik seçim yerine öznel ve mantığa uygun kombinasyonlar elde etmeyi
hedefler. Dolayısıyla klinamenin subjektif yapısı mekanik tekniklerin sığ oluşumuna karşı
çözüm sunar.
labirent kurgusunun merkezinden hareketle dışa doğru açılarak büyür (Şekil 1.2). Özetle bu
roman kentlerin, deneyimlerin, detayların ve sözcüklerin çoğaltılması, matematiksel ve
parçalı yapısıyla oulipocudur.
Şato, Batı kültüründen esinlenerek yazılmış şövalye metnidir ve iki bölümden oluşur:
İlki viskonti tarot kartlarının kullanıldığı Kesişen Yazgılar Şatosu, diğeri marsilya kartlarının
kullanıldığı Kesişen Yazgılar Meyhanesi’dir. Hikâyelerin geçtiği mekân, orman ve ortasında
bulunan şatodur. Yolcular ormanda kaçmanın yollarını ararlar ve nihayet şatoya rastgelip bir
masanın etrafına otururlar. Konuklardan hiçbiri konuşamaz. Masadaki tarot kartlarını her
biri sırayla kullanarak ormanda geçen hikâyelerini anlatırlar. Kartların dizilimlerine göre
hikâyeler değişir ve Orlando’nun zihinsel sesleri ile tahminlerini izleriz (Calvino, 2017).
Farklı yönlerden yola çıkarak bir noktada kesişen tüm bu hikâyeler belirlenmiş bir kurguya
göre hareket etmektedir. Nihayetinde tarotların permütasyonu ile oluşan sonsuz olasılıklar
kümesinin dünyasında kayboluruz. Yazar iki ayrı bölümde de farklı geometrik kurgular elde
eder (Şekil 1.2). Hikâyelerin kesiştiği kurguya göre kartlar ikili açılır ve dizilimlerine göre
kartların anlamları ve hikâyeler çeşitlenir. Bu dizilimlerde otomatik seçim yerine hikâyenin
bağlamına (diğer kartlarla uyum) bağlı, mantığa uygun yorumlar elde edilir. Şato, yazarın
kurguya dahil olması, öznel tercihlerin öne çıkması ve çoğalmaların geometrik kurguya göre
oluşması sebebiyle oulipocudur.
Yolcu, yarıda kalmış on roman ve on iki ara bölümden oluşur. Bu romanlar birbirine
açılan kapıları türetir. Zoraki ben karakteri, içerisinden çıkış olmayan bu labirent kurgusunun
kaosunu duyumsatır. Okuru labirentin ortasına çekerek tüm hikâyeleri eskiten hareketli bir
yolculuktur bu. Kahramanın kurguların ortasında kalması ve kişiliğinin kaybına dair endişesi
üzerine kurulan oyun ve gerilim romanıdır aynı zamanda. Burada birbirinden ilginç
görüntüleri bağlayan şey düşük ihtimaller kümesidir. Okur diğer her bir romanla tesadüfen
karşılaşmış görünür, oysaki bu tesadüfilik kesin bir kurgunun kesişim noktalarıdır. Roman
başlıklarının birleşerek okunması; romanı, başlıklar düzleminde elde eder. Başlıklardan
oluşan parçalı yapı Görünmez Kentler ve Yolcu’nun göstergeler bütününü oluşturan ortak
yönelimleridir. Calvino’nun 1996 yılında yayımlanan Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım
kitabı, Yolcu’daki anlatıların matematiksel formüllerini verir. Bu kitapta Yolcu’nun on iki
bölümü edebiyat bilimci Algirdas Julien Greimas’in (1917-1992) göstergebilimsel
dörtgeninin farklı bir yorumudur (Calvino, 1996). Kitaptaki olaylar hem metinlerle hem de
13
grafik gösterimlerle aktarılır. Şekil 1.2’deki gibi her bölümde dörtgen düzenli (anlatı) artarak
devam eder ve merkezden sonra aynı şekilde azalmaya başlar. Bu dörtgenlerde canlı ya da
cansız, cümlenin tüm ögeleri farklı şekillerde ilişkilendirilir ve anlatılar elde edilir.
Ögelerarası ilişkinin kombinasyonları arasından, geriye tutarlı ilişkilerin kaldığı görünür.
Öge kısıtı, matematiksel düzen, dörtgen çeşitlemesi ve bilinçli tercih, kurgu içinde kurgu ve
çok düzeyli gösterge sistemi başlıca oulipocudur.
Oulipocu üçlemedeki ilk ortak yönelim “kısıt altında” üretimdir: Görünmez Kentler;
55 kent anlatısıyla, Venedik kentiyle, kadın adları ve diğer başlıklarla, Şato; iki ayrı deste
kartının anlatısı ve sessizlikle, şato ve ormanla, Yolcu; on roman, on iki ara bölüm, “on altıda
bir” kısıtı ve roman başlıklarıyla bunu destekler (Calvino, 2020b). Tüm bunlar metin
boyunca olması gerektiği gibi düzenli uygulanır. Ayrıca her biri yeni dil ve anlatı düzeyini
oluşturur. Romanlar geometrik kurgulara göre ilerler: Görünmez Kentler ve Yolcu’da
merkeze doğru artan düzenli olaylar ve gerilim, Şato’nun düzenli kurgusu ve ikinci kısmı
olan Kesişen Yazgılar Meyhanesi’nde merkezdeki boşluk. Farklı geometrik kesişimler ve
olayların iç içe geçmesi ile özellikle Yolcu’da çok düzeyli kurmacalar elde edilir. Öyle ki
yazar Yolcu’nun okunabilmesi için kurgunun farklı bir düzlemde bir anlatısını
(Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım?) daha ortaya koyar. Olasılıkların yaratılması
matematiksel düzene göre gerçekleşir. Bu olasılıklar arasından yapılacak tercih mantığa
14
Mekânın üçlemedeki yeri ve önemi nedir? Yazar, mekân kullanımını yıllar içerisinde
geliştirerek en yetkin hale getirdiği bu üç romanda her şeyi çoğaltır; bunu düzenli bir sistem
oluşturarak ve şeyleri tükenene kadar kullanarak yapar. Mekân Calvino’nun metinlerinde
zaman ve olay gibi temel ögeler arasında yer alır ve kâh anlatan, kâh anlatılan, dönüştüren,
hafifleten, imgeleyen ve çoğaltan ögedir. Bunların yanı sıra yazarın kurgusal evrenini
gerçekçi kılar. Yazarın ifadesiyle olayların anlatımına başlamadan önce olayın geçtiği
ortamla ilgili konum, doğal-çevresel kısıtlar, yapısal ögeler ve imgesel olaylar verilmesi
gerekir; böylece bu detaylar olayların zihinde gerçekleşmesi için ortam sağlayacaktır
(Calvino, 1994a). Denilebilir ki başlangıçta metnin bağlamı ve sonrasında olaylar silsilesi
elde edilir. Şekil 1.3’teki gibi orman, şato ve şatoya giden köprü, olayların geçtiği iç
mekânda yapısal öge (pencereler ve sandalyeler), son olarak imgesel anlamdaki kartlar
verilmekte. Calvino, hikâyeye başlarken öncelikle mekânsal sınırları belirler. Mekânsal
sınırlar, farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır: Görünmez Kentler’de Venedik’in sınırları,
Şato’da şato ve orman, Yolcu’da kitapçı ve diğer bazı mekânlar. Mekân üç romanda
kurmacanın gerçekliğini artırma, hafızayı güçlendirme gibi amaçlarla bilinçli geliştirilmiştir.
Kentler, şato ve kırtasiye hikâyelerin ana mekânı, evrenidir.
işler, rastgele değildir. Şato ve orman, doğal ve yapay mekân sentezi ile tüm olayların
anlatıcısı ya da destekleyicisi haline gelir. İki ortam da dönüşür, dönüştürür, üstelik şato
kendi dil alanını elde ederek üstkurgu evrenine geçiş yapar. İç içe geçerek iki ayrı evreni
oluşturan bu ortamlar arası eşik mekânı ise köprüdür (Calvino, 2017). Şato her şeyin
başladığı ve son bulduğu hem ilk hem son duraktır. Yolcu’da sabit mekânların yanı sıra
değişken mekânlar vardır. Burada mekân; bir dönüşüm, yanıltma, iletişim ve olasılıkları
çoğaltma rolündedir. Yeni kurgusal evrenlere giriş, mekânla gerçekleştirilir. Her ortam yeni
hikâyelerin başladığına işaret etmenin yanı sıra, yaratılmak istenen algının ileticisi haline
gelir.
‘Oulipocu Üçleme’ başlığı altında romanların edebi yapısını irdeliyorum. Bunun için
ilişkili olan yazarlar ve eserlerinden ve Calvino’nun diğer metinlerinden faydalanıyorum.
Romanlardan her birini hem kendi içinde hem de diğerleriyle ortak yönelimlerine göre ele
alıyorum. Burada ‘Hiçlik’, ‘Oyun’ ve ‘Gösterge’ temaları ön plana çıkmaktadır. ‘Dil,
Kavram ve Çeviri’ başlığı altında ise metnin analiz edilebilmesi için gerekli olduğunu
düşündüğüm edebi ve mimari dil, kavram-gösterge ve tezin perspektifini belirleyecek olan
kavramsal alt yapı, disiplinlerarası mantığı anlaşılır kılacak çeviri ve anlam konularını
irdeliyorum.
‘Çokluk’ (Alt başlık, ‘Kalıcılık’ ve ‘Bütünlük’) ve ‘Tutarlılık’ kavramlarını ayrı ayrı ele alıp,
mekânları bu kavramlara göre kategorize ediyorum.
‘Bölüm Sonu Değerlendirmesi’ başlığı altında bir önceki başlıkta elde edilen veri ve
analizleri değerlendiriyorum. Ardından bu tezin devamı olabilecek diğer çalışmalarla ilgili
önerilerde bulunuyorum. Sonunda çalışmanın doldurduğu boşluğu ve diğer çalışmalardan
ayırt edici yönlerini ortaya koyuyorum. Beşinci bölümde ise üçlemenin nasıl oluştuğunu ve
mekânların Amerika Dersleri kavramlarıyla ilişkisini değerlendiriyorum.
2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI
Calvino hayatı boyunca çeşitli edebi üsluplar ve teknikler ortaya koymuştur. Onun
çok fonksiyonlu ve bilinçli yazım teknikleri gelecek nesilleri oldukça etkilemiştir. Bu çok
yönlü yazımı, onun eserleri ve üslubu ile günümüze kadar disiplinlerarası çalışmaların
merkezinde yer almasına sebep olmuştur. Yazarın ortaya koyduğu kurallar ve bilim, felsefe,
mimarlık, sanat gibi birçok disiplinde yankı uyandıran eserleri; diğer disiplinlere ilham
vermiştir. Görünmez Kentler bu eserlerin başında gelmektedir ve mimarlık disiplininde bu
romanla ilgili yoğun çalışmalar yapılmıştır. Diğer romanlar olan Yolcu, Şato ve tez sürecini
belirleyen Amerika Dersleri literatürdeki çalışmaların dışında kalmıştır. Aynı zamanda üç
roman bir arada ele alınmamış ve romanların ortak yönelimleri, oulipocu ve mekânsal
kimlikleri irdelenmemiştir. Bu tezde üçlemenin edebi ve mekânsal ortak yönelimlerini
anlaşılır kılarak, literatürdeki bu boşluğu doldurmayı düşünüyorum. Amerika Dersleri ilk
kez yazarın kendi metinleriyle, üstelik metinlerin mekânsal niteliğiyle birlikte ele
alınacaktır. Bu bölümde bu kitapların mekân ilişkisini irdeleyen çalışmaları analiz ediyorum
ve bunun için oulipocu üçleme, Görünmez Kentler, Yolcu, Şato, Amerika Dersleri, mekân,
kavram ve çeviri konularını inceliyorum.
elde edilen kavramların anlamı ilettiği belirtilir. Özetle Amerika Dersleri kavramları,
metinlerarası kurallar bütünüdür ve bu tez için değerlendirme ölçütü olmuştur.
Örnek Bir Mimari İcat Etmek: Ütopyanın Mimari İmgelemdeki İşlevi çalışmasında
Nathaniel Coleman (2000) mimarlar için uygulamada ve teoride, yapılandırmanın
ütopyalarla ve metinlerarası şekilde ele aldığından bahseder. Yorumlayıcı stratejinin
kullanıldığı bu çalışmada yazar, mimarinin öznel yaratıcılığını ütopyalar aracılığıyla
sorgular. Dönem olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yirmi yıllık (1953-1965) sürecin
seçildiği ifade edilir. Mimarların mimarlık disiplininde alternatif yollar keşfetmesinde ve
yapılandırmayı yeniden sorgulamasında ütopyaların rehberlik ettiğinden bahsedilir. Bu
çalışmada ütopik metinlerle birlikte mimari teorilerin kullanıldığı belirtilir. Yazarın
ifadesiyle mimarların yapıları da ütopyalar gibi temsildir ve bu tür temsillerin anlaşılabilmesi
için orijine dönmeye ihtiyaç vardır (Coleman, 2000). Buradaki çalışmada metinsel mekân
örneklerinin çevirisi ve anlam düzeyi sorgulanmıştır. Görünmez Kentler için temsil binaları
kullanılmış ve mekân, plan ve diğer çizimlerde gölgelendirme yapılmıştır. Yazarın ifadesiyle
ütopyaların gerçeklikle bağları yapılandırılmış olarak karşımıza çıkmaktadır.
metinlerarası çalışmanın zenginliğini artırmış, aynı zamanda iki yazarın ve mekânın mercek
altına alınması ve karşılıklı ilişki kurulması bakımından önem taşımaktadır. Görünmez
Kentler ve deneysel mimari gruplar üzerinde yapılan incelemeler iki disiplinin ortak anlam
alanını ortaya çıkarması açısından yol göstericidir.
3. YÖNTEM
Oulipocu üçleme nasıl bir gelişim süreci izler ve bu süreci irdelerken nelere dikkat
edilmelidir? Önceki bölümlerde aktarıldığı gibi Calvino, edebiyat hayatının ilk yıllarında
Yeni Gerçekçi üsluptan etkilenmiş ve kısa öyküler ele almıştır. Bu dönemde Yeni Gerçekçi
İtalyan yazarlarından ve çeviri eserlerinden etkilenmiştir. Yazar 1960’lara doğru deneysel
22
Yazarın metinlerinde antitez ile oyun iç içe geçer. Oyunun zıt kutbunda bulunan
ciddiyet ile aralarında belirli bir sınır olmadığı vurgulanır (Huizinga, 2006). Benzer yaklaşım
yazarın bu dönem metinlerinden itibaren kendini gösterir. Geleneksel metinlerdekine benzer
zıtlıklar, en dikkat çeken yönlerdendir: Büyük Balık, Küçük Balık öyküsünde Zeffirino, iki
zıt duygu arasında kaldığından bahseder (Calvino, 2013). Yazarın belirttiği gibi Calvino’nun
karakterlerinin dünyanın ikiyüzlülüğüyle başa çıkmasının ilk yolu şaşkınlık ve komikliktir
(Jeannet, 2000). Diğer bir ifadeyle savaşın ciddiyeti, ancak oyuncul saçmalıklarla
hafifletilebilir. Paolino’nun hayatın ikircikliği karşısında duyduğu öfke ve şaşkınlığı,
hayatın farklı detaylarına odaklanarak atlattığı belirtiliyor (Calvino, 2013). Calvino’nun
(2021) ifadesiyle Charles Dickens (1812-1870) zıt olan iyi ve kötü olguları bir arada verir
ve 1865’te yayınlanan Müşterek Dostumuz adlı kurgu romanında Yahudi Riah’ın kötü
karakterini iyilik ile dengelemeye çalışır (Dickens, 2021a). Yahudi, aynı zamanda zenginliği
de fakirliği de kendinde barındırır. Zıt nitelemeleri bir karakterde barındırma Vikont’un bir
parçasının iyiyken, diğer parçasının kötü olmasında açıkça gözlenir. “Lizzie Hexam ve
23
Jenny Wren” karakterleri akıllı ve aklı karışık, saygılı ve umursamaz olarak tanıtılır ve kitap
bu zıtlıkların oyunu haline gelir (Dickens, 2021a). İkiye Bölünen Vikont’ta benzer şekilde,
zalim Medardo ve hassas yeğeni gibi zıt karakterler bir arada verilir (Calvino, 2020c). Yazar
klasiklerden esinlendiği benzer zıtlıkları üçlemede de kullanır.
Amerika Dersleri’nde hızlılık ile mesafelerin öznelliğini ele alacak ve konu kapsamlı olarak
irdelenecektir.
Emlak Vurgunu öyküsünde Calvino’nun Quinto adlı kentin eski ve yeni halini
karşılaştırarak anılarına atıfta bulunduğu ve anlatıcının okumaları tekrarlamasının nedenini
sorguladığı görülmekte; tekrarların kesilmesindeki sebebin “sorun, evlerdi: Çıkmakta
oldukları bütün bu yeni binalar, altı sekiz katlı apartmanlar” (Calvino, 2013) olduğu
belirtilmektedir. Buradan yazarın oulipo öncesi metinlerinde mekânı hikâyeler arasındaki
eşik olarak kullandığı ve modern kente dikkat çektiği yorumu yapılabilir. Yazar oulipo’ya
katıldıktan sonra ise bu yazın tekniklerini (özellikle mekân unsurunda) geliştirir ve
çeşitlendirir. Bir sonraki bölümde bu gelişmeleri ele alıyorum.
Fütürist deneylerin ve Postmodern kurguların yanı sıra somut şiir Joe Bray vd. (2012)
ifadesine göre deneysel edebiyatın çok biçimliliği içinde rastgele bileşimler, çok hesaplı ve
düzenli planlar, hazırlıksız eylemler, nosyon ve nesneye düşkünlük, iletişim ortamlarındaki
kişisel yaratıları kapsar. “Deneysel literatür … meydan okumaya, yeniden
kavramsallaştırmaya ve yeniden yapılandırmaya” ve farklı üslupları keşfetmeye yarar (Bray
vd., 2012). Burada belirtildiği gibi deneyciler için nesneler, ilettiği anlamlarla üretimin ana
maddesidir (Duran, 2016). Calvino’nun önceki bölümlerde çoğaltmayı ve öznel yaratıları
amaçladığı belirtilmişti. Yazar ve üyesi olduğu oulipocular için ise amaç nesneler değil
kurgu yani hiçliktir. Chattopadhyay’ın (2020) ifade ettiği gibi form düzenli yapıya sahip
olduğunda sistem adını almaktadır ve form bozulabilen ve tesadüf içerikli bir kavramken,
sistem kapalı ve tesadüf karşıtı özelliğe sahiptir. Calvino’nun (2021) belirttiğine göre öznel
25
2006). Calvino’nun ilk kısa metinleri sonradan kaleme alacağı diğer yazılar gibi oyunculdur.
Bu metinlerde savaş ortamının ciddiyeti eğlenceli yaklaşımlar ile oyuncul hale gelir. Şaka
Uzayınca Tadı Kaçar’da Giovannino ve Serenella’nın kişi ve nesneleri çoğaltarak imleme
aracına dönüştürme oyunu oynadıkları ve Calvino’nun ilk denemelerinin çeşitleme mantığı
üzerine kurulduğu görünür (Calvino, 2013). Calvino’nun ilişkili olan şeyleri çoğaltarak
ortaya yeniden koyduğu ve bunun imgeselliğin en önemli nedeni olduğu belirtilmektedir
(Hume, 1992). O halde nesnelerin farklı sahnelerdeki kullanım amacı, bir dizi alegorik ileti
yaratmaktır. Yazarın nesnelerin anlamını alegorik oyunlarla değiştirme yaklaşımı bu
dönemden itibaren görünür. Nesnelerin anlamlarının aynı yöntemle çoğaltılmasına sıkça
rastlanan bu kitapta, anlatıcının elindeki sopayı uçaklarla eşdeğer tutması bunun bir
örneğidir (Calvino, 2013).
fantastik gerçeklik sunar. Rekabet eden iki erkek karakter ve peşinde koşulan kadın ile sonun
belirsizliği ortak özelliklerdir.
“Kısıtlayıcı kurallara tabi olan her mücadele, bu sınırlandırmadan ötürü zaten bir
oyunun biçimsel özelliklerini taşımaktadır.” (Huizinga, 2006). Bu tam da oulipocuların kısıt
altında yazma amacına denk düşer. Yazarın belirttiği gibi oyundaki temel faktör olan estetik
ve sistem eşdeğer niteliklerdir. Calvino ve diğer oulipo üyelerinin kısıt altında yarattıkları
metinler, oyunun öncülü olan sistemli söz (formun düzenli hali) sanatına sahiptir. Bilinçli
deneysellik ile yola devam eden Calvino’nun yeni üslubunda, 1970’lerde oyunbazlık ve
komik temalarını ön plana aldığı ifade edilir (Duran, 2016). Nitekim yazar geleneksel
anlatıları bu sistemli oyuncul düzlemde öznel olarak yeniden kurar. Şato ve Görünmez
Kentler benzer şekilde, şövalye hikâyelerinin ve Binbir Gece Masalları’nın parodisi
niteliğini taşır.
roman diğerinin hatta ilkinin devamıdır? Bahsedilen anlatı nedir ve nerede durur? Calvino,
tüm bu karmaşayı somutlaştırır.
Her üzerine konuşulan kentin yani harcanan sözcüklerin, kentin sonunu getirdiği
ifade edilir (Calvino, 2020a). Kent olasılıkları tükendikçe hikâye sona yani hiçliğe yaklaşır.
Buradaki ifadeyle, kitaplar okurun içerisinde kendini kaybedip, farklı çıkışlar bulduğu
yolculuktur (Calvino, 1983). Bu çıkışlar metnin terk edildiğini ya da yarım bırakıldığını ve
diğer olasılığa doğru yola çıkıldığını aktarır. Olasılıklar arası bu dolaşım, deneyimlerin
çoğalmasına ve yazarın tüketimi yavaşlatma amacına hizmet eder. Bu kitaptaki ana
bölümler, imgesel kavramlar ve kadın isimlerine karşılık gelmektedir. Calvino’nun
ifadesiyle kentler arzu, anı ve bunların takasları gibi birçok faktörden oluşur (Calvino, 1983).
Kitaptaki ana bölümler de “Anı … Arzu … Göstergeler … İnce … Takas … Gözler … Ad
… Ölüler … Gökyüzü … Sürekli ... Gizli” (Calvino, 2020a) başlıklı kentlerin çoğalmasından
meydana gelmektedir. Kitap, kentlere dair tanıtımların olduğu bu başlıklar ve Han ile Gezgin
arasındaki konuşmaların geçtiği kentlere giriş niteliğindeki ara başlıklardan oluşur. Salt bir
kent tasvirinden ziyade kentlerin eleştirisi niteliğinde bir kitaptır Görünmez Kentler. Tek
gerçek, kalıcı olan duyumsamalardır.
“Yüz kızartıcı suç işlemiş bir adam kadar; onursuz bazı sokak ve
caddeler vardır; sonra asil ve nezih sokaklar … namuslu sokaklar … işçi
sokaklar, çalışan sokaklar, tüccar sokaklar … Yani Paris sokakları insani
niteliklere sahiptir ve fizyonomileriyle bizde elimizde olmayan bazı fikirler
uyandırır.” (Balzac, 2007)
Mekân burada anlatıcı rolünü üstelenir. “Bir tür Paris ansiklopedisi” (Calvino, 2021)
olan kitap, Paris kentinin kişileştirmelerine dair okumadır adeta. Bu metnin, Calvino’nun
Görünmez Kentler’de, kenti anlatıcının kendisi haline getirmesindeki esin kaynaklarından
biri olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Balzac, insani vasıfları anlatının temel
unsuru haline getirirken; Calvino, kenti mekânsal ve hafıza unsurlarıyla parça parça
oluşturur.
30
Barthes’e (2013) göre, metni yazarıyla ve net bir bitişle değerlendirmek, metnin
özgürlüğünü yok edecektir. Yazar, metnin merkezinde okurun olduğunu belirtir. Calvino
eserlerinde okuyucunun ardına gizlenmekte ve sesini onunla duyurmaktadır. Yazar,
yaşanılan tüm hikâyelerin geçmişte beliren eşzamanlı ihtimaller olduğunu belirtirken;
karakter, hikâyelerdeki anlatıların aslında kendilerinden bağımsız olduğunu ifade eder
(Calvino, 2020d). Nitekim konuşan yazardır ve karakter sadece iletendir. Karakter, farklı
senlerin, rastgele meydana gelen geçmiş olasılıkların birbirine temas etmesi için aracı rolü
oynadığından bahseder. Karakterlerin duyumsadığı yabancılık hissi buradan gelir. Bu
metinlerde sen şahsı ve öznellik ortak yönelimlerdendir. Polo’nun anlatısı için verilen ifade
31
bizlere, kentlerin kendi hayal gücümüzle keşfe çıkacağımız esneklikte olduğuna işaret eder
(Calvino, 2020a). Keza yazar, Yolcu’da okuru romanın bir parçası haline getireceği bir
sistem kurduğu konusunda bizleri uyarır (Calvino, 2020b). Hareket serbestliği verilen yapı,
öznelliğin önemini ortaya koymakla kalmaz, okurla sen karakteri arasındaki sınırlar kalkar
bu da okurla karakteri bütün kılar.
Burada belirtildiği gibi süreç odaklı sanat oulipocu teknik olarak görülüp, okur
yeniden yapılandırılan bu sürecin aktif bir ortağı ve parçasıdır (Bray vd., 2012). Barthes’e
göre metin, okuru okuma sürecinin parçası haline getirir ve kendisinin ortağı kılar (Barthes,
2013). “Okuru masalın yazarı kılıyordu” (Calvino, 2020a) ifadesinden de anlaşıldığı üzere
okura özgürlük alanı verilmekte ve okur maceranın ortağı haline gelmektedir. Barthes’in
ifadesine göre sadece matematiksel kurgusu olan yazının vaziyeti, okurlar tarafından öznel
olarak şekillendirilerek canlı hale getirilebilir (Barthes, 2013).
Şato, iki ayrı bölüm ve tarot destesinden oluşur. İlk bölüm olan, Kesişen Yazgılar
Şatosu’nda bembo kartları kullanılmakta ve bu destede Şeytan ve Kule kartlarının eksik
olması sebebiyle kurguda yerlerinin boş bırakıldığı belirtilir (Calvino, 2017). Bu iki boşluk,
bilinmezliği ve özgürlüğü artırması sebebiyle kayda değerdir. Calvino’nun ifadesiyle tarotlar
simgesel anlamıyla kullanılmıştır. Calvino iki destenin de birbirinden bütünüyle ilişkisiz ve
kapalı yapıda olduğunu ifade eder. Bu yöntem tarot kartlarının yorumlarını çeşitlendirir.
İletişim aracı artık sözler değil kartlardır ve tüm bu araçları anlamlı kılan ve onların
birer iletişim aracı haline gelmesini sağlayan olgu duyulardır. Bu şatoda iletişim sessizdir.
Anlatıcının ifadesine göre bu aşamaya gelmek için her konuk ormandan geçmiş ve şaşırtıcı
olaylarla karşılaşmıştır (Calvino, 2017). Yazar yeni durumu, şu anki zamanın kopuk şekilde
32
havada kalması şeklinde yorumlar. Aşk temalı şiirleriyle tanınmış Romalı Yazar Publius
Ovidius Naso’nun (MÖ 43-MS 17), MS 8’de tamamladığı karakterlerin dönüşümlerini kısa
anlatılarla konu edinen Dönüşümler kitabında, gökteki yaratıcı ve misafirler için yüce bir
villadan bahsedilir (Ovidius, 1994). Calvino farklı misafirlerin uğrak yeri olan kitabın
merkezindeki, Achelaus’un villasının işlevini şöyle aktarır:
2020a). Bu ağlar, hiçliğin yani kurgunun kendisidir. Yolcu’da orman hiçliğin mekânı ve
herkesi içine katan, bireyselciliği yok eden yer olarak yorumlanır (Calvino, 2017). Keza
Şato, kartların geometrik düzeninden oluşan sistemdir. Sonraki bölümde yazarın varmayı
hedeflediği hiçlik temasını ele alıyorum.
3.2.1. Hiçlik
Calvino ile aynı dönem oulipo’ya katılan Perec’in Yaşam Kullanma Kılavuzu’ndaki
ifadesiyle kitabın kurgusu üç katmanlıdır: En altta ahşap parçalardan oluşan yapboz, üstüne
izlerin sürülebileceği kâğıt ve yine üstünde suluboya kâğıdı (Perec, 2009). Burada hiçliğe bu
düzenekle ulaşılır. Yazara göre yapboz sanatı, yapbozu oluşturan çizgilerin bilinçli olarak
silikleştirilmesidir. Gaspard Winckler bu izlerin kâğıtta kalmasını arzular ve bunun için tüm
izleri silmeyi amaçlayan Bartlebooth’a tuzaklar kurar. Yapbozun üç temel özelliği olduğu
aktarılır: sıradanlık, planlılık ve düzen, sonuncusu sırayla gelen her olasılığın diğerini silmesi
ve ilk noktaya yani hiçliğe dönme. Yapboz tekrar tekrar kurulacak ve arka planı oluşturan
modele dönülecektir. Sonuçta Bartlebooth serüveninin çıkış yerine döner. Perec’in “Hayat
ileriye doğru yaşanır ve geriye doğru anlaşılır” (Bellos, D., 2019) mottosu, Kubilay Han’ın
“Hep başın arkaya dönük mü ilerlersin sen?” (Calvino, 2020a) sorusunun cevabı olur. Bu
ortak yönelim iki kitapta da şunu ortaya koyar: Geriye dönmek ya da bakmak; başa dönmek,
başlangıcı anımsamak ve döngüleri fark etmek. Aynı zamanda bu dönüş tekrarları anlama
fırsatı verir. Calvino’da ve Perec’te merkezde, ilerlediğini hayal eden ve yeni daireler çizen
merkezi figür bulunur. Bu figür uyanık kalarak geriye dönüşler yapar. Benzer bir döngünün
tamamlanması ve kasıtlı olarak kurgunun gizlenmesi Görünmez Kentler’de görünür. Burada
kent anlatıları ile yapboz parçaları yerini aldığında, geriye satranç tahtasındaki belirgin izler
kalır. Kitabın sonunda bahsi geçen W, yazara göre eserdeki sonsuzluğun simgesidir (Perec,
2009; Bellos, D., 2019). Böylece Perec, hiçliği ya da kurguyu kendine has farklı
göstergelerle elde eder.
Üç romandaki iki temel unsur şunlardır: Yapı (sistem) ve içerik. Calvino (2020b) ana
hatların gizli yazar tarafından belirlendiğini, boşlukların ise okurun doldurması için
bırakıldığını ifade eder. Şato’da kartların düzeni ve anlamları; Görünmez Kentler’de kenti
saran kurgu ve kurguyu dolduran kentin nitelikleri; Yolcu’da çerçeve ve içindeki
35
Barthes’e göre (2013) tersyüz etme olgusu metinde farklı ve ilgisiz durumların bir
aradalığıdır. Kişi, eylem ve mekânların çaprazlanmasıyla bu ilgisiz durumlar yaratılır.
Yazarın ifadesine göre dille oluşturulan bütünlüğün, okurun kurduğu öznel bağlamı üzerinde
yarattığı kopmalar soyut silkelemeyle gerçekleşir. Bu silkelemenin metni oluşturan parçalar
arasındaki ağın biçimsel parçalanmasıyla sonuçlanacağı belirtilir. Her kopma yeni
ihtimallerin oluşmasına kapı açar. Anı ve arzu gibi sözcükler parçalanıp tekrar birleştirilerek
kentin bütününü yani hiçliği oluşturur. Han’ın kentleri kısım kısım ayırdıktan sonra bütünün
düzenini değiştirip kendi imparatorluğunu kurduğu belirtilir (Calvino, 2020a; Nachtomy,
2016).
36
Gezgin’in ifadesine göre son kentten önceki tüm kentler mutsuzluk artığı yani kül
olmuştur ve kendisi bu külleri toplar (Calvino, 2020a). Özetle tüm eski olasılıklar birer
mutsuzluk artığıdır. Mutluluk, yeni kentler ve yeni olasılıklar demektir. Yazarın ifadesine
göre ancak eski kurgular anlaşıldığında potansiyeller hesaplanabilir hale gelecektir. Nitekim
tüm olasılıklarda içerik dönüştürülürken kurgu aynı kalır.
Şato’da aynı anda her yönden çizgisel düzende açılan kartlardan ve kartların farklı
sırayla açılarak farklı hikâyeleri oluşturduğundan bahsedilir (Calvino, 2017). Nitekim
hikâyeler eşzamanlıdır ve aralarında artzamanlılık olmaması, onları bağımsız hikâyeler
haline getirir. Bu hikâyeleri birbirine bağlayan şey nedir? Eşikler, Calvino’nun metinlerinde
hiçliği ya da arka planı gördüğümüz şeffaf bölgelerdir. Qfwfq dünya katmanları arasındaki
görüntüleri “ipliksi mağaralar, parçalanmış ve yaprak yaprak ayrılmış tepeleriyle dağ
zincirleri, sünger gibi sıkılmış okyanuslar” (Calvino, 2020d) olarak nitelendirir. Tüm bu
şeffaflıklar bir araya geldiğinde kurguya, arka plana, yaratıcının zihnine, başlangıç noktasına
38
diğer bir ifadeyle hiçliğe ulaşılır. Eşikler dünyanın katmanları arasındaki ince çizgiler,
diyaloglar ve geçiş alanları olarak karşımıza çıkar. Yazar eşik kavramını şöyle örnekler:
“Öykünün iki bölüğünü ayıran boşluğa düşey bir öğe, örneğin, bir
ağaç oturtuluyor. Kimi zaman ise, bir bölükten ötekine, bu sınırı aşarak sürüp
giden bir motife de rastlanıyor: Örneğin, tutsak prensesin yola çıkışında
altında görünen deniz dalgaları, bundan sonraki sahnede, bir Roma hisarına,
sonuç elde edemeden saldıran Dacialıları sürükleyen ırmağa dönüşüyor.”
(Calvino, 1994b).
bahsedilmektedir (Calvino, 2020a). Bahsi geçen örtük yapı, bölümleri birbirine bağlayan
kurgudur. Aldatmacalarla buradaki örtük yapının bir pusun ardından gösterilmesinin amacı
okuru metnin labirentleri arasına çekmektir.
Calvino’da zaman kavramı nasıl yer edinir? Geçmiş, gelecek ve mevcut anın bütün
olarak değerli olduğu vurgulanır (Calvino, 2020d). Yazar şimdiki zamanı esas aldığını ve
şimdiki zamanın önünün ve ardının birleşerek belirsiz bir ânı nitelediğini belirtir. Zaman
kavramı bilinen gerçeklikten uzaktır ve idraki mümkün değildir ancak geçmiş, gelecek ve
tüm zamanlar mevcut anda yansımasını bulur. Anı geçmişin, arzu geleceğin yerini alır.
Yazar bu belirsiz zaman parçalarının mevcut anın eş zamanlı olasılıkları olduğunu belirtir
(Calvino, 2020d). Şato “Eşzamanlı olarak iç içe geçmiş” (Calvino, 2017) hikâyelerden
oluşur. Özetle geçmiş, gelecek ve mevcut anlar tek bir anda toplanarak eşzamanlı olasılıkları
oluşturur. Zamanların kopukluğu mimarlıkta da görülür. Klasiğin Sonu: Başlangıcın Sonu,
Sonun Sonu isimli 1984 yılında yayınlanan metninde Peter Eisenman, mimarlığın geleneksel
üsluptan sonraki akımların etkisiyle ortaya çıkan rollerini irdelemektedir. Zamansız
mimarlığın, gelecekten kopuk, mevcut zamana ek olarak geçmişin yaratıldığı bir aralık
olarak bilindiğini ifade eder (Eisenman, P., 1984).
Ünlü Antik Çağ Ozanı Homeros’un (2008) Odysseia adlı destanında “benzetti sesini
ve bedenini tıpkı Mentor'unkine” ifadesinde görüldüğü gibi karakter, çoğaltma nesnesi ve
anımsatıcısıdır. Yolcu’da sen karakterinin her bölümde farklı görünüşte karşımıza çıkması
ve Şato’da karakterlerin farklı olasılıklarda, farklı rolleri üstlenmesi buna benzer. Şato’da
öznel yorumlar sayesinde kişilerin yanında tarotlar da aynı rolü üstlenir. Buradaki
çoğalmaları artıran diğer unsurlar: olay, konum ve bakış noktalarındaki farklılıklardır. Yolcu
ve Görünmez Kentler’de ana ve ara bölümlerin oluşturduğu sistem, evrenlerin birlikteliğini
41
Şekil 3. 2 Kum saatinde paralel düşen unsurların karşılaşması ve yeni olasılığın elde
edilmesi (G. T. illüstrasyon).
42
3.2.2. Oyun
yeni kentlerin geçmişteki kentlerin parçalarından meydana gelen farklı bir bütün olduğu
görülür (Calvino, 2020a). Kentler yapbozdur ve yapbozun parçaları değiştikçe kentler de
değişir. Yolcu’da romanlar parçalıdır ve tek bir roman elde edilir.
“‘Sonuna kadar oynanır’ oyun sürerken hareket, gidiş -gelişler, kader değişiklikleri,
birbiri yerine geçmeler, bağlanmalar ve ayrılmalar görünür.” (Huizinga, 2006) Calvino ve
Queneau’nun olasılıklar tükenene kadar kurguya devam etmeleri ve hikâyelerindeki
tekrarlar ve hareketlilik oyunculdur. Şato’da anlatıların, sürpriz şekilde gelişerek birbirine
karıştığı ve oyun sona erene kadar bu düzenin devam ettiği aktarılır (Calvino, 2017). Biçem
Alıştırmaları’nda hikâyenin doksan dokuz çeşitlemesi elde edilir. Görünmez Kentler’de
Venedik yapbozu tamamlanana, Yolcu’da romanlar belli matematiksel kısıta ulaşana dek
oyun sürer. Dolayısıyla, tüm bu metinlerde çeşitlilik oyunu yaratmak hedeflenmiştir.
“Oyun ve tehlike, rastlantıya bağlı talih, cesurca eylem” (Huizinga, 2006): Şato’da
kartların rastgele açılması ve karakterlerin bilinmeze doğru cesaretle atılması; İmparatorun,
bilinmezliğe giden kent anlatılarında her yeni kentin keşfinde yaşadığı korku ve acelecilik;
Yolcu’da erkek karakterin tesadüfi şekilde romanların arasında kaybolması ve her defasında
yeni romana başlaması Huizinga’nın etkilerini ve yazarın oyuna olan ilgisini ortaya koyar.
Satranç ise başlı başına yok oluşun göstergesi ve bilinmezliğin yarattığı şans üzerinedir.
Kandırmaca ile çevirinin iç içe geçmesi, metnin oyuncul tarafını artıran unsurlar
olarak karşımıza çıkar (Huizinga, 2006). Biçem Alıştırmaları’ndaki çevirilerin başka dilde
özgürlük yarattığından bahsedilir (Calvino, 2021). Sırma Bilir (2019) buradaki çevirinin
özgürlük alanını mimarlık düzleminde yaratmayı denemiştir. Yolcu’da yarım kalan
romanların kaosu çeviriden ve bilinmezlikten kaynaklanır. Gelenekselde orijinale olan talep,
burada yeniye ve çevirideki çeşitliliğe yönelir. Çeviri bu sebeple özgürlük, öznellik ve
heyecan yaratarak oyunculluğu artırır. Yolcu’da tasarlanan kurgunun okurlar tarafından oyun
olarak görülmesi hedeflenmiştir (Calvino, 2020b). Görünenleri yansıtma ile çoğaltma
işlemine dayanan bu oyun, kurgusu ile okuyucuyu hikâyenin içine çekmeye çalışır. Bu
45
Burada kavga, rekabet, alay gibi unsurlar içeren şiirin tüm çeşitlerinin bir oyun
olduğu belirtilir (Huizinga, 2006). Fransız yazar Stendhal 1839’da yayımladığı, bir prensin
entrikaları üzerine kurulu Parma Manastırı adlı romanının, iç içe geçmiş romanlardan
oluştuğunu belirtir. Calvino’nun ifadesine göre bu kitap; endişe ve kıskançlık hileleriyle,
kadına olan tutkunun oluşturduğu çeşitli ve türdeş olmayan romanların bütünüdür (Calvino,
2021). Bu metinde Parma’daki piskoposun genç prensin kazandığı şöhrete duyduğu
kıskançlıktan bahsedilir (Stendhal, 2017). Aynı izlenim Yolcu’da yaratılır. Sen karakteri,
Ludmilla ve onu anımsatan tüm kadınlara aşkla bağlıdır ve hepsi için diğer erkek
karakterlerle rekabet eder. Kozmokomik’te aynı rekabet farklı bir evrende karşımıza çıkar ve
kıskançlık rekabetin itici gücü haline gelir (Calvino, 2020d). Dolayısıyla kadın bir
göstergedir ve Calvino farklı göstergelerle oyunu çeşitlendirir. Nitekim göstergeler üzerine
kurulu bu tez çalışması konunun ayrıca ele alınmasını gerekli kılar.
3.2.3. Gösterge
Üçlemede hikâyeler değişse dahi geçmişi duyumsatan bir şeyler vardır. Buradaki
tekrarlar ve anımsatmalar, dejavu yaratmanın ön koşuludur. Anılarda dejavu etkisinden
bahsedilir (Calvino, 2020a). Burada ifade edilene göre kentin zenginliği sıradan bir anlayış
olan mal ve mülkle değil, sürekli yinelenmesiyle ölçülür. Yazara göre farklı kentler, aynı
göstergeleri kullanarak kendini yineler: Esas olan benzer nitelikler değil, bu nitelikleri ya da
göstergeleri bir arada tutan ve bilinçaltı çağrışımlar yapan, aynı zamanda kentin
devamlılığını sağlayan yapıdır. İçerik ve kurgu hatırlatıcı rolündedir. Yazarın ifadesine göre
yinelenmeleriyle diğer bir zenginlik temsili kent Leonia’dır. Bu kent yeniliklerin alanıdır ve
eski olan, kent dışına atılır. Bu kent büyüyerek ve iç içe geçerek çoğalır. Kenti kent yapan
unsurlar yinelenir. Diomira kenti sahip olduğu nitelikleriyle oldukça tanıdıktır ziyaretçiye.
Hatırlatıcı içerikler ise biçimin ögeleri, nesneler ve karakterlerdir. Sicilya Konuşmaları’nda
mezarlıktaki karakter, ölüleri değil yaşayanları hatırlamak için orada beklediğini söyler
(Vittorini, 1971). Burada karakterler çoğaltılır ve geçmiş anılır. Ölüler, karakterlerin geçmiş
olasılıklardaki rollerini canlandırır (Calvino, 2017). Tüm bu rol tekrarlarının yanı sıra,
46
yazarın en çarpıcı dejavu örneği sen karakteridir. Senler öyle çoğalır ki, iç içe geçen
hikâyeler birbirine karışır. Kim kimdi? Yazar Yolcu’da bu karmaşayı zirveye taşır; erkek ve
kadın okur teke indirgenir ve bu sayede tüm hikâyeler biraz tanıdıklaşır.
Calvino’ya (2020a) göre nesne bilindik şeyi imlerse anlam kazanıp gösterge haline
gelecektir, anlamsız olduğunda ise sadece nesne olarak kalacaktır. Dolayısıyla nesne ve
göstergeler arasındaki fark anılardır. Şato’da kartlar, bu görüşe dayanarak simgesel
anlamlarıyla ele alınır. Ilaria Sicari, 2016’da yayınladığı Bir Edebi Türü (Yeniden)
Tanımlamak: Italo Calvino'nun Postmodern (Hiper)Romanları SSCB'de Nasıl "Felsefi
Alegoriler" Oldu? makalesinde Calvino’nun Postmodern metinlerini, Rusya’nın
edebiyatıyla ilişkilendirerek yorumlar. Buradaki ifadeyle Kozmokomik, Şato ve Yolcu;
merkezi simgenin etrafında çoğalan diğer simgesel metinlerin ilintileri üzerinedir (Sicari,
2016). Diğer bir ifadeyle hikâyeleri bir arada tutan kurgular esas alınır. Kent simgesi ya da
Venedik ve diğer tüm kentler, kartlar ve yorumları, Yolcu ve diğer tüm romanlar arasındaki
ilişki bu simgesel çoğalmalara dayanır.
Kentler, duyguların ve Venedik kentinin; kartlar olayların ve roman başlıkları ise tek
bir romanın ve başlığın göstergesidir. Yazarın ifadesiyle Zenobia kenti kurgunun duygusunu
iletir (Calvino, 2020a; Coleman, 2000). Bu ileti kentin detaylarına içkindir. Öyle ki her detay
kenti simgeler, kenti anlatır. Kent, bulmaca gibi parça parça çözülür ve her eklenen parçada
biraz daha görünür hale gelir. Yazar kartların alegorik anlamının önemli olduğunu belirtir
(Calvino, 2017). Buradaki hikâyelerde yapılan da tam olarak görsellerin tahayyülüdür.
Yazarın ifadesine göre son öykücünün, göstergelerin mecazi kullanımlarına işaret etmesi,
nesnelere farklı bir bakış açısı geliştirildiğini gösterir.
romanları analiz ediyorum hem de bu çalışmadaki edebi ve mimari çeviriler için gerekli
dilsel altyapıyı elde ediyorum.
3.3.1. Dil
Yazara göre “dil, kavranılan belirten bir göstergeler dizgesidir” (Saussure, 1988).
Burada görüldüğü gibi dil çeşitli şekillerde karşımıza çıkar: mimari zeminde, çizgi
romanlarda, farklı somut formlarda, imgelemde, şifreli şiirde, grafik anlatımla, mekânlarda
ve resimlerde, kolajlarda, somut/tipografik kurgularda ve daha birçok alanda (Bray vd.,
2012)… Mimari ifade, diyagramlarla çizgesel ileti türüdür; edebi ifadeden farklı bir
düzlemde olsa dahi her iki ifade türü benzer gönderge etrafında eşzamanlı üretimlerle
karşılık bulabilir. Forty, moda ve mimarlığın, görüntü ve sözel ifade ile benzer çerçeveye
sahip, somut girdiler olduğunu belirtir (Forty, 2012). “Bilgi dilin yollarının, hatta yapısının
48
dışına çıkmaz” (Barthes, 2013) ifadesi ile dilin, somutlaştığı alanın bütünlüğü içinde
şekilleneceği yorumu yapılabilir. Biçem Alıştırmaları’nda olayın farklı üsluplarda ayrı ayrı
yorumlanması yazınsal bütünlüklerin önemine dikkat çeker. Görünmez Kentler’de sözler,
satranç tahtası, işaretler ve mekânlar iletişim kanalları olarak kullanılır. Diyaloglarda sözlü
ifadelerin tükendiği yerde yüz ifadeleriyle iletişim kurulduğu belirtilir (Calvino, 2020a).
Buradaki dil, yüz ifadeleriyle ortaya çıkar ve satrançtaki dilden farklılaşır. Benzer üslup
çokluğunu Pomi’nin çalışmalarında görürüz. Görünmez Kentler’deki her bölüm
kavramlarına kadar parçalanır (Şentürk, 2016a). Bu kavramlar kartlarda mimari anlatının
konusu haline gelir. Ardından kartların karşısına renkli küpler getirilerek üsluplar çoğaltılır.
Bu anlatı birimlerini hikâyeye dönüştürmekle, kelimelerden metin elde etmek benzer bir
dizilim sürecini beraberinde getirir. Her bir parça birbirine kurgunun görünmez ağlarıyla
bağlanır.
Anlatıcının ifade ettiği gibi İpazia, kurgusal ve yeni dili konuşur. “Eminim İpazia'da
da bir gün gelecek, tek arzum gitmek olacak” (Calvino, 2020a) sözü er ya da geç kişinin bu
kentin dilini öğrenip esas olana ulaşınca yeni biçimsel keşiflere çıkacağına işaret eder.
Yazarın bahsine göre savaş ortamındaki hamlelerin, matematiksel desenleri oluşturan beden
hareketleri ile aktarıldığı belirtilir (Calvino, 1994b). Burada da imgelem, Görünmez
Kentler’de olduğu gibi beden dilinde ortaya çıkar. Bu hareketlerin simgesel gücünün Şato’da
kartlarla üst boyuta geçtiğini görmekteyiz. Kartların dizilimi iletişim sürecini temsil eder.
Nitekim şato bir evrendir ve kendi dili vardır. Bu kurallı bir oyundur ve sessizlikte kartlar,
dilin ögesi haline gelir. Yolcu’da da resim, gösterge haline gelmiştir: “Bu lanet olası
Snoopy'yi duvardan bir an önce sökmeliyim, ama buna karar veremiyorum; o çocuksu kukla
benim halimin simgesi haline geldi: bir uyarı, bir meydan okuma.” (Calvino, 2020b)
3.3.2. Kavram
3.3.3. Çeviri
Yazarın ifadesine göre sabit bir anlayış olmayıp, yüzleşilen duruma göre dilin
değerlendirilmesi söz konusudur (Forty, 2012). Yazar bu bağlamda modern dil sistemini
irdeler. Bu sistemde mimari ifade ile algı arasında bir ilişki söz konusudur. Algıyı yaratan
kavram mimari ifadenin oluşmasında temel etken haline gelir. Burada nesnel olanla,
mimarinin zihindeki somut kayıtları arasındaki devamlı ilişkinin varlığı irdelenir. Bu tezde
de benzer bir yol izliyorum.
arasında kopma ve bağlanmalar tekrarlanarak olasılıklar sonsuza açılır. Üslup ise metinleri
ekonomik kullanmanın diğer bir yolu olarak karşımıza çıkar. Bir sonraki bölümde tezin
temel amacı olan yeni göstergeleri analiz etmek amacıyla, kavramları metinsel mekânların
analizinde kullanıyorum. Bundan sonraki süreçte mekân pasajlarını kavramsal göstergelerle
ilişkilendiriyorum ve bu göstergeleri, yazarın kendi edebi ölçütlerini oluşturduğu Amerika
Dersleri kapsamında ele alıyorum.
54
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Calvino, metinlerinin ana unsuru olan mekânı bilinçli ve çeşitli işlevlerle kullanır.
Bu bilincin en üst düzeyde kullanıldığı üçleme, yazarın disiplinlerarası çalışmalarda mimari
düzlemdeki yetkinliğini ortaya koymak açısından oldukça önem taşır. Metindeki mekânın
gizli anlamlarını keşfetmek için bu çok yoğun ve kıymetli çalışmalar bizleri mekânın
nitelikleri ve ifadeleri üzerine düşünmeye ve mekân yaratımında yeni yollar keşfetmeye
yönlendirecektir. Bu bölümde mekânların nasıl oluştuğunu analiz ediyorum. Edebi ve
özellikle metinsel mekânları Amerika Dersleri kavramlarıyla ilişkilendiriyorum. Böylece
yazarın üçlemesini kendi edebi ölçütleriyle analiz ederek aradaki ilişkiyi görünür kılıyorum.
Ayrıca mekânların, mimarideki karşılıklarını sorguluyorum. Mekânların, kavramsal
göstergelerinin ele alınması örtük anlamlarını ortaya çıkarma fırsatını yaratacaktır.
Saussure (1988) kavramsal yazı dizgesinin kelimedeki simgesel tarafa ağırlık veren
yaklaşım olduğunu belirtir. Bu çalışmada metinlerin ilettiği anlamlara göre kavramsal
karşılıklarını irdeliyorum ve kavramın simgeselliğini metinsel mekânlar üzerinden ele
alıyorum. Burada metinlerdeki mekânları, kavramları ve mimari göstergeleri birbiriyle
ilişkili olarak sunuyorum. Böylece üç ayrı çeviri elde ediyorum ve aynı zamanda
disiplinlerarası kavramlar aracılığıyla anlam alışverişi üzerine kurulu bir çalışma yapmayı
hedefliyorum.
kapsamlı olduğu tespit edilen bu temalar, ana temadan bağımsız işlenerek bu konudaki tüm
nitelikler detaylı ve bir arada analiz edilebilecektir. Edebi metnin bu kavramlar altında nasıl
olması gerektiği açıklanır ve ardından örneklerle anlaşılır kılınır. Burada bu kavramları
analiz ediyorum ve mekân alıntılarını bu kavramlarla ilişkilendiriyorum. Son bölümde ise
bu analizleri bütüncül olarak değerlendiriyorum ve kavramların üçlemedeki yerini ortaya
koyuyorum.
Calvino ancak kendini aşmış zihnin hızla atılımının, ağırlığın etkisini ortadan
kaldırabileceğini belirtir (Calvino, 1994a). Aktif zihin ve eylemler hafifliği yaratan
unsurlardır. Yazar bu ütopyalarda aklın sınırları içinde farklı perspektifler ve yeni metotlar
geliştirmenin gerekliğinden bahseder. Calvino (2020a), kent düzeninin ağır ve gösterişli
yapısının (“saray ve tapınakların bronz çatılarını”) akıntıyla hafifletildiğinden bahseder:
Kentin, mimari yapılarıyla (konik ve piramit üst örtüler ve kuleler) kasvetli ve ağır yapısı
artık parçalanma ve dağılmanın eşiğindedir ve doğal felaketler üst örtülerin taşıyıcılarını ve
yeryüzüne ait devasa parçaları dünyanın yüzeyine dağıtır. Felaketler adeta bu düzenin
yıkılacağının habercisidir. Ağırlığın kentler üzerinden kaldırıldığını gözlemlemek için
56
Görünmez Kentler oldukça zengin örnekler barındırır. Bu hafiflik modern mimari yapılarda
vuku bulur. Dönüşüm, İkinci kitap, giriş kısmında bahsi geçen villadaki hafifleme,
Calvino’nun anlatılarını anımsatır: “DiREKLER üstünde yükselen yüce güneş konağı”
(Ovidius, 1994) ve “beyaz çatıları dünyanın bulutlu çatısı üzerinde yükselen bir Lhasa.”
(Calvino, 2020a) ifadelerinde villa ve kent, gökyüzüne uzanarak hafifliğin göstergeleri
haline gelir. Anlatıcı İpaziada ağırlığı, yerden daha aşağı düzeydeki ölüm ve bunaltıcı
manzarayla betimler ve bu manzaraya karşın hafifliği arar (Şekil 4.1): “Kubbeleri en yüksek
yapıyı bulup mermer merdivenleri tırmandım” (Calvino, 2020a). Denge bu zıtlığın temel
unsurudur ve yazar zirvede yakaladığı hafifliği ağır malzemeyle sağlamıştır. Buradaki
hafiflemeyi Karina Puente (2018), yükselen ve incelen yapılarla karşılar.
Yazar iki ayrı göstergeden bahseder: İlki yere yakın yapılaşmalar, diğeri toplumun
büyük çoğunluğunun üstünden geçmek için yarıştığı demir köprü (Calvino, 2020b). Bu
köprüdeki aralıkların ve kurgudaki boşlukların geçiş ve hafifletme için kullanıldığı görülür.
Karakter bu köprünün kendisini hafiflettiğini belirtir. Köprü; yüksekliğiyle, bir yerden diğer
yere geçişi sağlamasıyla ve açıklıklarıyla hafifliğin göstergesidir. Anlatıcı, köprünün metal
elemanlarının evreni eşiklere bölen yapısını imler. Bu bölmeler okumanın sınırlandırıcı
unsurlarıdır.
eder. Taşıyıcı sistem ise yükselmenin en temel unsurudur. Burada alçak ve yüksek zıtlığı
hakimdir. Yazar havada asılı kalmayı evrensel bir denge olarak yorumlar (Calvino, 1994a).
Boşlukları artıran mekânsal unsurlar ise diğer hafifletici etkidir. Benzer bir ifadeyi
Şato’da görürüz: Yazarın ifadesine göre kristal görünümlü kent, gökdelenlere ve bunların
göze çarpan boşluklarına, kulelere, yukarıda kurulmuş araç yerlerine ve ışıklı yeraltı
boşluklarına vs. sahiptir (Calvino, 2017). Kristal, hem form hem de yüzey olarak hafiftir.
Boşluklar burada çukur, pencere ve teras gibi oluşumlarda karşımıza çıkar. Işık ve çukurlar
dengeleyicidir. Zenobia’nın hafif malzemeli konutlarının da benzer şekilde yüksek
taşıyıcılar üzerine kurulduğu ve bol açık mekâna sahip olduğu belirtilir (Calvino, 2020a).
Yazarın ifadesiyle kent, geçici mimari unsurlarla ulaşılabilir kılınan, şeffaf malzemeli ve
konik formlu konutlarıyla ve havada asılı kalmasıyla arzu edilen hafif kenttir. Yazar bu
kentte hafifleme tekniklerini çeşitlendirir ve Maurizio Dotti’nin çalışmasında bu etki açıkça
görülür (Şekil 4.2): Yapıdaki açık mekânlar, geçici ara elemanlar ve form yeni unsurlardır.
Kupa Birlisi kartının ağaç ya da kristal gibi bir zeminin üstünde yükselen “kule,
minare ve kubbesi olan bir kenti” imlediği belirtilir (Calvino, 2017). Kentin yerden
yukarıdaki konumu ve yapıların formu hafifliği simgeler. Kart göstergelerinin, mekânı
dolaylı yoldan anlatı nesnesi haline getirmesi metinlerarası çeviri ve anlam alışverişine
örnektir.
58
Kısa düzyazı ve ince elemanlarla kurulu ütopyalar benzerdir. Yazar her şeyin küçük
parçalara ayrıldığı düzenden bahseder (Calvino, 1994a). Yolcu’da havada asılı kalan kömür
parçacıkları hafifliği simgeler (Calvino, 2020b). Burada bütünü oluşturan görünmez küçük
parçaların anlatısından bahsedilir. Keza karakter, anlık duygusal patlama yaşar ve her şeyin
bölücü elemanlar aracılığıyla son aşamaya kadar parçalarına ayrılmasını ve hiçliğe
ulaşmasını arzular. Yazarın ifadesiyle bu; romanın metinlerinin, pencere demirleri ya da
betonla, atomlarına ve her şeyin en küçük birimine kadar ulaşarak tamamen kaybolması
arzusudur. Calvino’nun ifadesine göre kitabın temel konusu görünmeyen bağlantılardır
(Calvino, 1994a). Calvino’nun metinlerinde olayları, nesneleri ve karakterleri bağlayan
sistemin gizliliği söz konusudur. Metin tüm boşluklar açıldığında sistemin kendisine yani
hiçliğe ulaşır. Mimaride bütün parçalandığında ve strüktür tamamen ortaya çıktığında
hiçliğe ulaşılacaktır.
59
geçerek yedi parçaya ayrılarak hafifler. Sis betimlemesinde, dağ gerçekliği sağlar ve
manzarayı tarifler. Ayrıca parçacıkların birbirinden uzaklaşarak havadaki ağırlığın kalkması
sonucunda hafifleme gerçekleşir. Benzer tablo, yerlilerin saraylarını muhafaza etmek için
sur gibi yapılarla çevirmesinde görünür (Alighieri, 2011). Burada saray surların arkasında
konumlanır. Yine aynı etki Bilge Karasu’nun (1930-1995) 1982’de yayınladığı Kısmet
Büfesi adlı eserinde görünür. Karasu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü mezunudur ve yalnızlık ve ölüm gibi temalar üzerine öykü, deneme ve romanlar
yazmış ve çevirmenlik yapmıştır. Yazar çoğaltılmış nesnelerle geleneksel yazımın aksine
gizli arka plan oluşturarak üretim yapar. Onun dili hareketlidir ve yazar nesnelerin
geleneksel ve bilinen imgelerden kopması ile nesnelere yeni alışılmadık anlamlar yükler ve
öznel kurgular elde eder. Bahsi geçen kitaptaki Çeşitlemeli Korku metninde müziğin
notasyonu ile edebiyatın sözdizimini sentezleyen Karasu, Postmodernizmi benimser
(Karasu, 1982). Bu metinde kavramlarla hafiflik ve hafifliğin manzarayı belirginleştiren
etkisi karşımıza çıkar:
“Ozan karıncaları
g i b i y d i m
çıdamla
yürüyen
bu düzlük-
te, engebe-
sizlikte.” (Karasu, 1982)
1
“Çok renkli kablolar şu anda çözülüp gitmiş sözcüklerin tozunu öğütüyor: kullanılış
sıklığına göre dizilen bu bu bu bu, şu şu şu şu, ve ve ve ve... Kitap un ufak oldu, çözüldü,
artık bir araya gelmesi olanaksız, rüzgârın havaya savurduğu bir kumul gibi.” (Calvino,
2020b)
61
“Bine
varamadım daha
parçalanıp, parça-
layıp kurtulacağım
yere.” (Karasu, 1982)
İmparator kendi ağır kenti yerine hafif, ince ince işlenmiş boşluklara sahip şeffaf,
ince yapılı; göklere uzanan, havada asılı duran kentleri düşlediğini belirtir (Calvino, 2020a).
Burada belirtildiği gibi örümcek ağı şeklindeki Ottavia bu ağlara asılı olarak büyür; ağlar,
taşıyamayacak hale gelince kentin parçaları başka bir boşluğu doldurmak üzere harekete
geçer. Sistem yinelenmek için başka olasılığa doğru ilerler ve yeni kentler, eski kentlerin
parçalarının yeni kombinasyonları ile meydana gelir. Ottavia’nın ince mimari elemanlarla
zirveye tutturulan vadinin üzerinde asılı kalmış bir kent olduğu belirtilir. Bu kent, Rebecca
Chappell’in (2007) modelinde (Şekil 4.3) göründüğü gibi yerden bağlarının kopartılmasıyla
ve taşıyıcı elemanlarının inceltilmesiyle hafifletilmiştir. Calvino hafiflik temalı Bauci
kentinin merkeze yerleştiğinden bahseder (Calvino, 1983). Bauci, asılı kalan kenttir ve
kentin ince taşıyıcı elemanlarla göklere ulaştığı belirtilir (Calvino, 2020a). Eşik ise gerçekle
bağlantıyı sağlayan merdivenlerdir. Bu kentin aşağıya ulaşan tek parçasının desenli
yansıması olduğu belirtilir. Kent gerçek ve kurmaca arasındaki ilişkiyi bu yansıma üzerinden
62
örneklendirir. Yazarın ifadesine göre Kupa Onlusu ve diğer kartlarla; anlatıcı ağaçların en
yukarısında mezarları, ihtimaller kenti adı verilen havada asılı duran kenti ve yüksek damları
gözlemlemekte (Calvino, 2017). Burada zirve, ölüleri yani yaşanmış ve henüz
yaşanmamışları görmeyi simgeler.
Bir sonraki bölümde yazarın ikinci teması olan hızlılık temasını irdeliyorum. Yazarın
ifadesine göre romanda merkezi figür ya da olay yoktur, aksine farklı olasılıklara sıçramalar
ile geniş bir çember söz konusudur (Barthes, 2013). Ağaç halkalarının benzetildiği kentin
ortasında, yeni kentlerin doğduğu aktarılır (Calvino, 2020a). Olaylar hızlıca diğer
olasılıklara sıçrar ve merkezden çepere doğru yayılır. Benzer şekilde hareketlilik ve
doğurganlığın temel alındığı hızlılık başlığı altında bu sıçramaları ele alıyorum.
Calvino hızlılığı, olayların birbiri ardına gelmesiyle oluşur. Yazar esas olanın
temsiller değil, yazarın sentaksı olduğunu ifade eder (Calvino, 2021). Bu dizilimi Şato’da
karakterlerin, olayların, mekânların ve tarot kartlarının değişimiyle gözlemlemek
65
mümkündür. Barthes (2013), hayal evreninin ve metnin okuyucuyu ancak belli tekniklerle
sarstığı takdirde ele geçirebileceğini ifade etmektedir. Bu amaçla oluşturulan dizilim ve
kurgusal yapı okuma hazzını yaratır. Şato’da kâğıtlar arasındaki bağlantı buna örnektir.
Burada sahneler hızlıca değişir ve karakter değişiminde hileler görünür. Yolcu’da romanlar,
mekân ve karakterler farklı biçimler alır ve sonsuz potansiyele ilerlenir.
Yazar Yolcu’da her yeni romanla birlikte yeni bir sen karakteri ve mekân sunar.
Dönüşüm hem parçalarda hem de bütünde yaşanır. Yazarın belirttiğine göre gerilim içindeki
kurguda başkarakterin kim olduğu bilinmez; bu karakter farklı bedenlerde karşımıza
çıkabilir ve onları yalnızca kurallardan haberdar olanlar görebilir (Huizinga, 2006).
Calvino’nun ifadesiyle Orlando Furiosa’da hikâyeler arası geçişler kopmadan karakterlerin
veya olayların rastgele değişimi ile gerçekleşir (Calvino, 2021). Karakterlerin farklı
bedenlere bürünme gibi düzenbazlıklar ile devamlı olarak yer değiştirme ve rol yapma oyunu
oynadığı görülür (Ariosto, 2009). Tanrıça Athene Odysseus’u hilekâr, kendisini ise biçim
sahibi olarak tanımlar. Sonuçta tüm bu dönüşümler birer aldatmaca oyunudur.
Calvino’ya (2021) göre Ovidius “Dünyada var olan her şeyin, nesneler ve canlı
varlıkların birliği ve akrabalığı” ile genelde farklı hikâyelerin devamlı olması ilkesini
gütmektedir. Bütüncül bir varlık akışı söz konusudur. Calvino burada her olasılığı bir arada
kucaklayan yazımdan bahseder. Bu kitap, birbirinin yerini alarak sonsuza kadar giden
hikâyelerin akışı olarak da tanımlanabilir (Ovidius, 1994). Calvino (2021), bu yazarda insana
dair vasıfları da barındıran fantastik canlıların, insanın sağlam ve sabit konumunu sarsıtan
etkisinden bahseder. İnsan burada dönüşüm nesnesi haline gelmektedir. “Bağlaç, olmakla
kalacağını sanan dosta” (Karasu, 1982) sözleriyle yazar, nesnelerin hep aynı kalmayıp
hareket halinde olduğunu ve cümle içince farklı rollerde olacağını imliyor. “Sen ağaçtan sen
ağaca” (Karasu, 1982) sözlerine göre, sen karakteri her şey olabilen hareketli kişidir; nitekim
mühim olan senler ya da nesneler değil, herhangi bir şekle bürünebilen bağlarından kopmuş
simgelerdir. Sen yerine cansız bir nesneyi yerleştirmenin mümkün olduğu açıktır.
Karasevdaya Tutulan Orlando’nun* Öyküsü’nde bir savaş meydanının merkezinde karşı
taraftan ölen her savaşçı atının mezara dönüştüğü aktarılmaktadır (Calvino, 2017). Keza
denizdeki canlıların taşlara dönüştüğü belirtilir (Calvino, 2020c).
Burada ifade edilene göre karakterlerin niteliklerini belirleyen iki faktör vardır:
karakterin dışardan belirlenebilen çevre kaynaklı özellikleri ve anılar (Calvino, 2020d).
Karakter, Calvino’nun eşzamanlı hikâyelerinde farklı çevresel niteliklere ve görünüşe sahip
68
olarak karşımıza çıkar ancak hep aynı kişiyi duyumsarız. Karakter sık sık büründüğü
bedenlere adapte olmaya çalıştığını belirtir. Yazar karakterin farklı bedenlere bürünmesini
DNA dizilimlerinin kapalı bütünlüğü içindeki kombinasyonları ile açıklamakta ve bu
görünüşlerin çevreyle ve hikâyeyle bağını ise enzimlerle eş değer tutmaktadır. Dolayısıyla
belirli özellikler çaprazlanır ve yeni hikâyeye uyum sağlanır.
Burada belirtilene göre aynı okul çoğaltılarak çeşitli konum ve işlevlerde rastgele
şekilde karşımıza çıkar (Dickens, 2021b). Bu işlevsel çoğalmalar, sonu geciktirir ve olayları
birbirine bağlar. Çoklu olasılıklara sahip bir roman, mekânın olasılıklarına bağlı olarak
kurgulanabilir mi? Yolcu’da kilise ve büronun iç mimarisi ile birlikte değişen yapılarla
birlikte olaylar da değişir. Bu dönüşüm esnasında mekânları tanınır kılan unsur cephedir.
Bugünkü hastanenin aslında kilise olduğu; mekânın önünde cenazelerin kaldırıldığı ve dua
edildiği belirtilir (Calvino, 2020b). Bu eylemler, iki yapının da ortak özelliklerini imler.
Nitekim kilise ile hastane bu benzer özellikler üzerinden dönüşmüştür. Calvino böylece
nesneler ve insanlar arasındaki dönüşümü mekân boyutuna taşımıştır. Komiserlik şubesinin,
geçmişte dikkat çekici ama boğucu kamu yapıları gibi tasarlanan seçkin birinin malikânesi
olduğu ifade edilir. Burada da iki mekânın ulaşılmaz ve sıkıcı nitelikleri temel alınmıştır.
Ofis bölgelerindeki gösterişin kiliseleri anımsattığı belirtilir. Birisi kamunun diğeri dinin
ulaşılmazlığını imler. Yazarın ifadesine göre hanın iç mekânı gösterişli şato izlenimi verir
ve şato malikleriyle çalışanlar yer değiştirmiştir (Calvino, 2017). Burada alt ve üstlerin
değiştiği ancak zihinlerde hâlâ eski anıların duyumsandığı anlaşılır. Han işlevsel olarak
şatoya dönüşür ve kişileri de kendi sınırları dahilinde yani yeni mekânla uyumlu dönüştürür.
69
Mekân, burada hem dönüşüm nesnesi hem dönüştürücüdür. Anlatıcının ifadesine göre düşün
kenti olan Zobeide; başka işlevlere sahip, yeni hikâyeler yaratan kente dönüşür (Calvino,
2020a). Nitekim hikâye değişmiş ve kent yinelenmiştir.
Var olunan dünyayı diğer dünyalardan izole eden bağların hızlı ancak keskin olduğu
vurgulanır (Calvino, 2020d). Görüntüler net şekilde bu çizgilerle ayrılır ve ritimli olarak
görüntüden görüntüye bu eşiklerden zıplanır. Kozmokomik’te sürekli biçim dönüşümüne
uğrayan mistik nitelikli ana karakterin kurgunun merkezinde bağlayıcı işlevde olduğu ifade
edilir (Duran, 2016). Yolcu’da benzer şekilde sen karakteri romanların bağlayıcısıdır. Yazar
bağları ve hızlılığı şöyle özetler: İki kişi, bağlayıcı geometrik figürlerin tüm kombinasyonları
sağlanana kadar sahnededir (Calvino, 2020a). Bu kişilerin rolü bitince, yeni karakterler
70
Bağlayıcı rolünde kavram ve kişilerin yanı sıra yer, geometrik figür ve mekân da
sıkça kullanılır. Yazarın ifadesine göre çeşitli olayların yansıması olan kule ve üçgen gibi
çıkıntıların yüzeyinden diğer olasılığa inildiği belirtilir (Calvino, 2020d). Mekân burada
olasılıklar arası geçiş nesnesidir. Yazar biçim ve mimariyi edebiyatta kurgusal öge olarak
kullanır. Görünmez Kentler’de satranç tahtasındaki çizgiler dünyanın katmanlarıdır ve siyah
beyaz kareler hikâyelerdir. Her çizgi eşik yani sıçrama noktasıdır ve karelerle eşikler
arasında bu sıçramalarla zikzaklar çizilir. Yolcu’daki ve Görünmez Kentler’deki ara
bölümlerde olduğu gibi karakter burada sıçrayarak hikâyeden hikâyeye atlar. Yolcu’da bahsi
geçen romanlar arası bölümler yeni bir dünyaya girişin ilk adımı olarak düşünülmüştür
(Calvino, 2020b). Roman içinde roman, dünya içinde başka bir dünya ve her yeni dünyaya
geçişte eşikler vardır. Sonuçta tüm bu metinlerde hikâyeler eşik kısmında kopar ve kapı
aralanıp öteki tarafa geçilir.
Binayı hafifletme isteğini ortaya koyan yazar, bu isteği öylesine artırır ki en son
geriye kocaman boşluk, evren yani hiçlik, kalır. Burada hafifliğe ulaşmanın yolu
dönüşümden geçer. Karakter, bunu kentin taşıyıcılarını, yapıların parmaklıklarını, modern
yüksek ve kasvetli yapıları ve hatta kentin tamamını yok ederek; antik süsleri ve gösterişli
yapıları sadeleştirerek; tüm yapıları dış çizgilerine indirgeyerek (diyagramlaştırarak);
toprağı gökyüzüne dönüştürerek; azaltarak; ışıklandırarak tasarımlar (Calvino, 2020b). (Ek
Açıklamalar-A) Böylece zihinsel dönüşüm ve hafifleme modern kent düzenine
müdahalelerle gerçekleştirilir.
olduğu için ayrı başlık altında işliyorum. Burada, iç içe geçen kurmaca evrenler arasındaki
sıçramaları ele alıyorum.
İç içe geçmeler çeşitli kullanımlarla gerçekleşir: Roman içinde roman, kent içinde
kent, hikâye içinde hikâye, mekân içinde mekân… Bu başlık altında bu çeşitlilikleri ele
alıyorum. Jeannet’in (2000) ifade ettiği gibi Calvino’nun üçgenle başlayan kurgusu, labirent
ve spiral gibi geometrilerle daha detaylı ve karmaşık hale gelmiştir. Bu çok boyutluluk
mekânların iç içe geçmesini sağlamıştır. Calvino hikâyelerin ortasından dışa doğru
genişleyen zaman ve mekân odaklı kapalı sistemden bahseder (Calvino, 2021). Her hikâye,
zaman ve mekân birlikteliği, kapalı bir sisteme denk gelir. Yazar kentlerin birbirine
karıştığından bahseder1 (Calvino, 2020a). Dolayısıyla olaylar çoğalırken iç içe geçerek çok
boyutlu bir oluşum elde edilir.
1
“Berenice’nin, zaman içinde sırayla bir iyi bir kötü olmuş değişik kentlerin bir
devamı olduğu sonucunu çıkarabilirsin. Oysa seni uyarmak istediğim şey başka: geleceğin
tüm Berenice'leri şu anda zaten varlar: iç içe, sıkışık ve kalabalık, kördüğüm olmuşlar.”
(Calvino, 2020a)
72
Yazarın ikinci tarz olarak adlandırdığı okuma yöntemine göre; olaylar, final
sahnesine alabildiğine ağır ilerler ve bu gecikmeli mecazdan kaynaklı uzatılan zaman, okuru
yorarak mutlu eder (Barthes, 2013). Bu amaçla merkezi bir başlangıca ihtiyaç duyulduğu
belirtilir. Calvino tam da bu hazzı yaratmak amacıyla merkezi kurgularla konuyu uzatır ve
hikâyeleri çoğaltır. Yazarın zaman kavramı hakkındaki düşünceleri hızlılık temasını açıkça
ortaya koyar: Edebiyat, sonu ertelemek için konu dışına çıkma yöntemini kullanır; bunu
zamanı uzatarak ve kendi gerçekliğini kurarak gerçekleştirir (Calvino, 1994a). Konu dışına
çıkarak zamanın uzatıldığına açıkça şahit olduğumuz Borges’ın (1988) Gizli Mucize öyküsü,
idam mahkûmunun idamının gecikmesi üzerinedir. İdam kararından idam anına kadar geçen
zamanda tüm olasılıklar, zihinde teker teker ele alınır. İdamın ise aynı şekilde defalarca
gerçekleştiği belirtilir. Burada zihindeki olasılıklarla hakikatin farklılığından bahsedilir.
Nitekim yazar, kendi gerçekliğini kurarak zamanı uzatabilmiştir. Her ayrıntı bu amaçla
kullanılır ve haz uzatılır. İç içe geçmiş hikâyeler, tiyatro sahnesindeki eşzamanlı hikâyelerle
vuku bulur. Belirli sayıda karakterin farklı rollerde ve farklı hikâyelerde göründüğü aktarılır.
Böylece konuyu uzatmak amacıyla yeni ve benzer bir dünya yaratılmış ve burada olasılıklar
tüketilmiştir. Tüm bu oyunlar zihinde gerçekleşir. Oyunlar düzenli yapının, kısıtın,
çeşitlemeleri artırıcı yönüne vurgu yapar. Hakikatin büyüleyiciliği, iç içe geçmiş mekânlarla
(idam yeri) aktarılır. Sonuçta gereksiz detaylarla idam aralığı doldurulur. “Hladik’in
zihninde ateş emriyle infaz arasındaki süre bir yılda geçecekti.” (Borges, 1988) Gerçek ile
kurmaca zamanın ayrımını ortaya koyan bu metinde Hladik yazardır ve yazar kafasındaki
kurguyu gerçekleştirmenin ve sonun kaygısını taşır. Sonunda ise merkeze, ilk olaya, gelir;
nitekim merkezden hiç uzaklaşmamış ve gerçek zamanı zihninde uzatmıştır. Uzam-zaman
kavramının nesnelerde yaratılan imgelerin hızına bağlı olarak değiştiğinden
bahsedilmektedir (Calvino, 1994a). Mekânların buradaki uzamın kendisini oluşturduğu ve
bu durumun zamanın göreceliğine neden olduğu anlaşılır. İdam öyküsünde de kurşunun hızı
kendi kurmacası içerisinde, bilinen gerçekten farklılaşır ve böylece zaman da değişir.
73
David Lewis’e göre arka plandaki matematiksel düzende olası dünyaların ortaklıkları
mevcuttur (Lewis, 1978). Yazarın ifadesine göre Analiz 0, kurguyu görmezden gelmekte ve
okurların bu kurguyu okumasını desteklemeyen görüşün karşısında yer alırken olası
dünyalardaki gerçeklikte Analiz 1, koşullu gerçekliğin belirlediği dünyanın, gerçek ve
kurmaca arasındaki ilişkisini ele alır. Dolayısıyla Analiz 1’de dünyalar arası gerçekliğin
ilişkisi üzerinden kurgu türü yorumlanmaktadır. Oulipocular, metinlerini bahsi geçen gerçek
ve kurmaca evren arasındaki bu ilişkiye göre kurmaktadır. Buradaki ifadeyle Analiz 1’e göre
kurgunun doğruluğunun net izlenimi hakikatle ilişkisine; Analiz 2’ye göre ise geleneksel
mitlere ve detaylara bağlıdır. Calvino’nun matematiksel kurgusu ve geleneksel hikâyeleri
parçalayıp çoğaltması iki analiz türünün konusudur.
Yapısal strüktürü “yazar kurgu içi ve kurgular arası” olarak ayırır (Lewis, 1978). Bu
ayrıma göre metindeki gerçeklik; hakikat dünyası için gerçek değilse kurgu içi, gerçekse
kurgular arasıdır. Bir hayvanın belirgin bir özelliği olmadan esere alındığında kurgu içi,
herhangi bir özelliği geride bırakılmadan esere dahil edildiğinde ise kurgular arası olacağı
belirtilmektedir. Gerçek, bütünüyle alınır ve hakikat evrenini imler ya da bozuşturularak
kurgu içi ögesi haline gelir. Özetle dünyalar iç içe geçer ve gerçek ile kurmaca ayırt
edilemez. Buradaki kurgular evreninin küme sistemine dayandığı görülmektedir. İç içe
geçmiş bu dünyalar arasındaki sıçramalarla bütüne ulaşılır. Tüm bu sıçramalar zihinde
74
gerçekleşir ve çoklu olasılıklar sorgulanır (Bray vd., 2012). Sıradan bir olay için bile tüm
ihtimaller göz önüne alınır ve hikâye genişlerken zaman da geciktirilir.
Yazarın ifadesine göre Garip Döngüler gizli bir sonsuzluk temasının sadece bir
kesitini bizlere sunmaktadır (Hofstadter, 2011). Bu sonsuzluk iç içe geçen evrenlerden ve
evrenler arası çizilen zikzaklardan meydana gelir. Kozmokomik’te dünyanın katmanları
arasında sıçrayarak ileri geri giden karakterin hareketi, bu zikzakları imler. Karakter, evrenin
tersine dönüştüğünü ve hiçliğe gitme sürecinde kaygılandığını belirtir (Calvino, 2020d). Bu
geri dönüş merkezedir. Hikâyeler ilerledikçe kaos zirveye ulaşır, paralel olarak çözülmeler
başlar ve tüm olasılıklar tükendiğinde gerçekliğe ulaşmanın hafifliği yaşanır. Burada ifade
edildiği gibi kartların düzeni değiştikçe, kaos artar ve çözüme daha çok yaklaşılır 1(Calvino,
2017). Şato, ormanın merkezindeki başlangıç ve sondur. Hikâyeler şato ve orman arasındaki
sıçramalarla ilerler. Yolcu ve Görünmez Kentler ise ana ve ara bölümler arasındaki
sıçramalardan oluşan evrenlerdir.
Yazar Escher’in resimlerinde hakikat ve kurmacanın içe içe geçerek sonsuz bir
döngüyü oluşturduğunu belirtir (Hofstadter, 2011). Bu girift yapının gözlemleyeni içine
çeken yapısının buradan geldiğini ifade eder. Yolcu’daki her eserin okuru daha fazla
heyecanlandırması evrenler arası bu girift yapıdan kaynaklanır. Calvino’nun ifadesine göre
Odysseus’da kurgu ve hakikat iç içe geçer (Calvino, 2021). Olguların uydurmaca olup
olmadığının sorgulanması yanılgının egemen olduğunu gösterir (Homeros, 2008). Bu
yanılgı ve belirsizlik okurun metne ilgisini artırır. Calvino bunu bilinçli uygular. Yolcu’da,
Kalvincilerin kutsal kitaptaki duyumsamaları hakikat olarak aktarmayı amaçladıkları
belirtilmektedir (Calvino, 2020b). Bu duyumsama ve hakikati birbirinden ayırt etmek
neredeyse imkânsızdır. Nitekim bilinendeki bilinçli ve belirsiz bozuşturmalar, algısal bir
oyundur ve bu oyun okuru içine çeker.
Belirtildiği gibi kurmaca olası gerçekliktir (Calvino, 2020b). Marana, kurgu ile
hakikatin aynı olduğunu ifade eder. Nitekim bu kitapta kurmaca ve gerçek içe içe geçer.
Benzer şekilde Şato’da ara bölümlerdeki konuşmalar şato içi konuşmalarla iç içe geçer. Bu
döngüden kurtulmanın tarihçesi irdelenmektedir (Hofstadter, 2011). Olasılıkların ve
1
“Öyküler ne kadar karışıp arap saçına dönerse, dört yana saçılmış kâğıtlar da o kadar
düzene girip mozaiğin içinde yerlerini buluyorlar.” (Calvino, 2017)
75
genişler. Bu çerçevenin sistemli olarak elde edildiği belirtilir. Onu değil bunu ifadeleri ile
Perec hem tercih sürecini ortaya koyar hem de konuyu uzatır. Tüm bunların en temel amacı
konuyu uzatmak ve gerçekliği artırmaktır. Nesnelerin detaylarıyla ele alınması anlatıyı uzatır
ve kitap, mekânsal detayların karmaşık bir kataloğu haline gelir. Diğer bir konuyu uzatma
yöntemi ise yanlış alıntılardır. Perec’in alıntıları kasten farklı kişilere atfederek
kullanmaktaki amacının dejavu yaratmak olduğu ifade edilir (Bellos, D., 2019). Nitekim
yazar konu dışı alıntıları anımsatma için kullanır.
Yazarın ifadesine göre bir dizgede gerçek kavramlar strüktürü oluştururken öznel
yorumlar bu strüktüre yerleştirilen esnek, öznel ve bağımsız figürlerdir (Hofstadter, 2011).
Gerçek kavramlar, ana strüktür unsurları, bağlayıcı görevindeki anı, arzu, ince, hafif vs. iken
yorumlar kentlere verilen kadın isimleridir (Calvino, 2020a). Bu birliktelik gerçek ve
kurmaca evrenler bütününü oluşturur. Bilinen kavramlar iletişimin ilk basamağı iken
yabancı kavramlar yeni evreni imler. Kadın isimleri kentten bağımsız dahi olsa başlıkların
anlamlarıyla bütünleşmekte ve hatta kentin nitelikleriyle anılmaktadır. O halde yeni bir kent
sözlüğü yaratılmaktadır. Bu sözlükler alegori ile elde edilir.
“Askerin katı erdemleri, yalnızca askerin katı erdemleri olma amacını güder.”
(Calvino, 2021) Bu ifadeyle her duruma özel kavramsal anlatış tarzına dikkat çekmektedir.
Yazar iç içe geçen kurgularla bir önceki kurgunun yabancı kavramlarının tanınmasının ve
bunların tanım alanının daraltılmasının sağlandığı Eukleidesdışı kurgudan bahsetmektedir
(Hofstadter, 2011). Bu kurgu türünde Görünmez Kentler’deki gibi yeni sözlükler elde edilir.
Bilinen şeyler burada Escher’in 1953 yılında oluşturduğu Görecelik eserindeki
merdivenken, yabancı şeyler ise merdivenlerin farklı tekniklerle yorumlanmış
versiyonlarıdır. Dolayısıyla mekânın bir unsuru edebiyattaki bir kavram gibi farklı şekillerde
kullanılarak asıl unsuru imler ancak artık yeni versiyon söz konusudur.
kendilerini başka romanı okurken bulurlar. Sürekli yeni romanlar okuyarak farklı dünyalara
girerler ve ancak finalde ana romana ulaşırlar.
Farklı iki olasılıksal bütünün kendi aralarında tutarsız bir evren modeli ortaya
çıkardığı belirtilmekte ve Escher’in resmi buna örnek verilmektedir (Hofstadter, 2011).
Burada iç içe geçen kurgularda ileri geri hareketin harmonik olarak tekrarlanması ile hakikat
ve kurgu evreni arasında ziyaretler yapıldığından ve bu harmoninin kırılarak iki geri hareket
ile hakikat evrenine ulaşıldığından bahsedilmektedir. Yolcu’da buradaki gibi bitiş son iki ara
bölümle gerçekleşir ve böylece kurmaca sona erer. Diğer taraftan Calvino (2020a) ana
bölümler arasındaki iki ayrı ara bölüme karşın başta ve sonda tek ara bölümle gerçekleştirir
bunu.
Borges’in Babil efsanesinden yola çıkarak oluşturduğu İki Kral ve İki Labirent
metninde iki kralın labirentlerinin çıkılmazlığı konusunda rekabet ettikleri görünmektedir:
Krallardan birisi, mimar ve büyücülerden en karmaşık labirenti oluşturmalarını istemiştir.
(Borges, 1988). Nitekim Borges ve Calvino’nun amacı içinden çıkılmaz karmaşık bir
labirent inşa etmektir.
78
Calvino metinlerinde ara bölümlerde, gerçek dünyada, mekânı sabit kılarak okurun
baş dönmesini azaltır. Böylece yeni olasılıklar için bir merkez elde edilir. Şato’da anlatının
gerçekleştiği şato; Görünmez Kentler’de imparatorluğun merkezi yani saray; Yolcu’da
kitapçı, evler vd… Biçem Alıştırmaları’nda tek düzeyde eşzamanlı çoğalmalar söz
konusudur. Mekânlar (metro ve gar) benzer şekilde sabit kalırken, perspektifler ve
karakterlerin nitelikleri değişir.
İç içe geçen avlular arası geçişlerin girmek için değil, çıkmak için yapıldığı
belirtilmektedir (Calvino, 2020b). Bu ifade dünyalar arası geçişi imler ve mekân eşik görevi
görür. Benzer yapılanma Anastasiada görünür: “Üç gün hep güneye gidersen, karşına, iç içe
kanallarla sırılsıklam … Anastasia dikiliverir.” (Calvino, 2020a) Kanallar; olasılıklar arası
geçiş, eşik, görevini görür ve hızlılıkla sıçramalar gerçekleşir (Şekil 4.5).
Calvino iç içe geçen yapıları kendi içerisinde de çoğaltır. Merkezde girift yapıdaki
üç ayrı eş kare kentin her birinin kendi içinde dört ayrı geçişli ibadet yerine sahip olduğu
ifade edilir (Calvino, 2020a). Bu iki ayrı yapılanma farklı gerçeklik düzeylerini simgeler.
Pentesilea kenti dış ve merkez arasındaki ileri geri hareketlerle çoğalan iç içe geçmiş bir
kenttir. Kent merkezi ve dışarısının birbirine karıştığı bu kentte karakter merkezi, hiçliği,
aramaktadır. Görüldüğü üzere hızlılık ve iç içe geçmeler, çoğalmaları ve hiçliğe giden
kurguyu yaratır. Labirent mekân yapısı bu kurguyu destekler ve okuru içeri hapseder. İç içe
geçen olay ve mekân kümelerinden sonra bir diğer ayrı başlık altında irdelediğim hızlılık
teması olan konu dışına çıkmaları ele alıyorum. Bu tema iç içe geçmeler gibi bir diğer
kapsayıcı ve özel hızlılık temasıdır. Bu sebeple ayrı bir başlık altında ele alınması gerektiğini
düşünüyorum. Konu dışına sıçramaların olaylarla birlikte mekânlarda da gözlemlenmesi
hedeflenmektedir.
Calvino, konu dışına çıkmaların sinyalini çoğu zaman önceden haber verir. Bu geçiş
sürecinin geciktirilmesi kurgu içi olasılıkların tüketilmesiyle gerçekleşir. Öykücü kadının
gizli tuttuklarının fazlalığından ve gizlilikleri açacak olduğunda diğerlerinin kendi
hikâyelerini yazmak için yarıştığından bahsedilmektedir (Calvino, 2017). Bu, hikâyenin
tamamlanmasına diğer bir ifadeyle arka plandaki gerçekliğin görünmesinin geciktirilmesine
80
işaret eder. Sonuçta ise tüm hikâyelerin aynı noktada çakıştığından bahsedilir. Burası
romanın merkezidir. Konu dışına çıkmalar burada manzarayla sağlanır: Ormandan çöle
çıkıldığı ifade edilmektedir. Asıl evren orman iken çöl burada konu dışı mekândır. Ayrıca
mekân, konu dışına çıkmayı sağlamıştır. Görünmez Kentler’de konu dışına çıkmalar kentin
diğer versiyonları ve çeşitli olasılıklar üzerinden ya da yeni olasılıkların netleşmesiyle
gerçekleştirilir.
Yolcu’daki ilk romanda yazar eşzamanlı anlatıları ve konu dışına çıkmayı belirsizlik
içindeki manzaranın anlatısıyla bildirir: Burada mekân görünmez kente uzanır; duvarın ise
bu iki kenti sınırlandırdığı ve karakterin diğer kente geçişini engellediği belirtilir. Bu net
görünen yer mevcut olasılıkken, duvar iki ayrı dünyanın eşik noktasıdır. Karakterin ve bir
sonraki olasılığın belirsizliği hissettirilir. Karakter sınırda dolaşarak diğer belirsiz ihtimalleri
gözlemler ve bu ihtimallerin evrene dahil olup olmayacağını sorgular (Calvino, 2020b).
1
Benzer bir konu dışına çıkma istasyon dışındaki bir mekânla imlenir. Bu mekân konunun
kapsadığı mekânın dışındaki karanlık ve eşzamanlı olasılıklardan biridir: Buradaki ifadeyle
ticari mekân (dükkan), ana mekânın hemen çeperinde karanlık yerde konumlanmıştır. Burası
bir önceki örneğin aksine bu dünyaya ait konu dışı bir mekândır. Tüm bu konu dışı mekanlar
karanlıktır ve aydınlatıldığında anlatıya dahil olur.
Balzac (2007) konu dışına çıkmalar ile kentte gidilecek yerlerin adresini
kesinleştirerek Paris kentini yaratır. Calvino’nun da belirttiği gibi konu dışına çıkmalarla
Paris’in haritası çizilerek cenazeler ile hikâye son bulur (Balzac, 2007; Calvino’dan, 2021).
Benzer şekilde Görünmez Kentler’de kentlerin yön ve mesafeleri belirlenerek Venedik’in
planı çizilir. Yazar Gezgin’in gidilecek kentleri, ulaşım yöntemi ve yönlerle tarif ettiğini
belirtir (Calvino, 2020a). “Üç gün hep güneye gidersen” “üç sıradağın ötesinde” “üç gün at
koşturur...” (Calvino, 2020a) gibi ifadeler Calvino’nun konu dışına çıkmalarda üç
kullanımını kesinlik yaratmak için kullandığını gösterir.
“Bir iki kez barın içinden geçerek görünmez kente açılan kapıdan dışarı baktım ve
1
karanlığın oluşturduğu duvar her seferinde beni gerisingeri sisli kentle demiryolu rayları
arasında asılı kalmış bu aydınlık zindana yolladı … [Kent] kaldı ki romanın dışında mı kalır
yoksa mürekkep karası onu içine alıp yoğurur mu, bu da belli değil.” (Calvino, 2020b)
81
Barthes’in (2013) de ifade ettiği gibi “metin, açıklama nesnesi … dil alanı, bir tür
sonsuz olası konu dışına sapmaların geçiş yeri”dir. Hızlılıktaki dönüşüm eyleminin
sağlanmasında, konu dışına çıkmalar anahtar roldedir. Eşzamanlı olasılıklar arası geçişte
mekân, değişimin ana nesnesi olarak çıkar karşımıza. Çizelge 4.2’de göründüğü gibi
mekânlar, hızlılık yaratmak amacıyla kullanılmıştır. Bu başlık altında hızlılık pasajlarında
hangi mekânların nasıl elde edildiği verilmiştir. Kitapları burada ayrı ayrı analiz ederken
aynı tekniği kullanan mekânları aynı kategori içinde veriyorum. İlk romanda kent ana
dönüşüm mekânıdır. Saray ise kentin merkezinde sabit kılınan mekândır ki bu sabitlik
kurgular arasında geçişi sağlayan dönüşüm mekânıdır. Kent ise dönüşümle, isim
değiştirerek, mimari yapı ve detaylarla, kentteki yaşamla, iç içe geçerek, hayal edilerek,
parçalanarak ve sıçrayarak, eşzamanlı çoğalarak, konu dışına çıkmalarla ve konumu
verilerek hızlılığa ulaşır (Calvino, 2017). İkinci romanda şato ve han dönüşümle,
merkezileşerek, iç içe geçerek, sıçramalarla, sabit kılarak, konu dışına çıkmalarla ve
anımsamalarla hızlılığı imler (Calvino, 2020a). Yolcu ise bunu mekânlar, hastane, konut ve
kilisede dönüşümle; istasyonda modernleştirerek, iç içe geçerek, konu dışına çıkarak; kentsel
yapı, detay ve süslemelerde yok ederek ve sadeleştirerek; kitapçı ve evleri sabit kılarak;
avluda iç içe geçmelerle; duvarda eşik göreviyle, dükkânda konu dışına çıkmalarla sağlar
(Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Üç romanda da mekânlar değişmekle birlikte dönüşüm, iç
içe geçmeler, konu dışına çıkmalar ve mekânı sabit kılma ortak tekniklerdir. Yazar üç
romanda da, hızlılığı çeşitlendirir ve tekrara düşmez. Bu metinlerin diğer bir ortak özelliği
ise bir sonraki başlık altında irdelenecek olan kesinliktir (Calvino, 1994). Kesinlik temasını
netlik ve ölçülülük üzerinden ele alıyorum.
Mekânsal detaylar gerçekliği artırır. Çeşitli alanlarda çokça roman ve tiyatro gibi
türler vermiş Honore De Balzac (1799-1850) sistemli üretimde usta ve geleneksel romanda
öncüdür. Calvino’nun dikkat çektiği Balzac’ın Çakalların Başı Ferragus romanında mimari
teknik ifadelerle mekâna dair kesinlik yaratılmaktadır: “Çift pencereli, berbat küçük evler
vardır. Kuzeye bakan ve yılda ancak üç dört defa güneş alan daracık sokaklar” (Balzac,
2007). Calvino da mekânı kesin detaylarla betimler: “Merdivenli yolların kaç basamaktan
oluştuğundan, kemer kavislerinin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhâlârla
kaplandığından söz edebilirim sana” (Calvino, 2020a). Sayılabilirlik, açı ve malzeme
metinsel mekânda kesinliği yaratan detaylardır.
Yazarın ifadesine göre Stendhal süreksiz bir düzende farklı lego gibi hareket eden
parçalardan oluşan hareketli toz bulutu bütününü hedeflemektedir (Calvino, 2021). Yazar
Stendhal’ın bu üslubunun kristalleşmiş yapısından bahseder. Burada sistem, çoğalmaların
önünü açar. Calvino’ya göre Stendhal çok önemli ve önemsiz olguları bağdaştırır. Önemli
olgular, sıradan görünen detaylarla anımsatılabilir ve imgeye dönüşebilir. Parma
Manastırı’nda mekânsal kesinlik: “Merdiven, ortalarına doğru, yüz sekseninci basamakta,
83
kuzeydeki geniş bir avlunun güney yanından geçiyordu. Burada çok hafif, çok dar bir demir
köprü vardı, ortasında da bir kapıcı beklerdi.” (Stendhal, 2017) Yazar mekânsal detaylarla
kesinliği çeşitlendirir. Bunu yapı ve unsurlarını ikiye bölerek, net sayıyla niteleyerek, kesin
yönlendirmelerle gerçekleştirir.
Sistemli çerçeve içerisinde sıralanan olaylar ve detaylar, kesinliği veren temel faktör
olarak oulipocular tarafından benimsenmiştir. Calvino metinlerinde konumların net olarak
belirlenmesi için kesin tarifler kullanır. Çakalların Başı Ferragus’taki konumsal kesinlik
yazarı etkilemiş görünmektedir: Burada belirtildiği gibi yok oluş şehirden belli uzaklıkta,
merkezde Seine kıyılarında gerçekleşmektedir (Balzac, 2007). Benzer şekilde: “mezarlığın
planına bakarak, ‘Madam Jules, Mareşal Lefebvre Sokağı, 4 numaralı yolda” iki mekân
arasındaki dükkânla mezarlık arasında bağ kurulur (Balzac, 2007). Plandaki kesinlik ve
mekân detaylarının art arda sıralanması gerçekliği sağlar. Calvino, Venedik planını
oluştururken her kentten diğerine ilerlemek için güzergahı tarifler: “İnsan oradan yola çıkar,
üç gün hep doğuya giderse, Diomira'da bulur kendisini. Kentin altmış gümüş kubbesi, bütün
tanrıların bronzdan heykelleri, kalay kaplı yolları, kristal bir tiyatrosu, bir kulenin tepesinde
her sabah öten altın bir horozu vardır.” (Calvino, 2020a) Burada konumsal kesinlik, kent
mimarisine dair geometrik ve malzeme detayları; kenti zihinde kesin biçimde canlandırır.
Perec’in 1978 yılında yayınladığı Yaşam Kullanma Kılavuzu adlı romanı, 10x10’luk
satranç tahtası modelinin bina kesitine uyarlandığı, atın hareketiyle odalar arası ilişkilerden
elde edilmiş hareketli bina anlatısıdır. Perec bu süreci farklı yüzeylerin (bina, satranç ve
yapboz) ortak şemasını etkin kılarak aktive eder. Levent Şentürk 2016’da yayınladığı, bir
Gezgin’in ansiklopedik nitelikte kaleme aldığı Yengeç Baladı: Mekânsiklopedi adlı
kitabındaki Georges Perec: Saklambaç Oynayan Çocuk başlıklı yazısında Yaşam Kullanma
Kılavuzu’nu ele alır. Yazarın bahsettiği gibi kesit ile entegre olmuş satranç planından elde
edilen grid, bilinen anlamından farklı düzleme çekilerek edebi anlatının da altlığı olmuştur
(Şentürk, 2016b). Eğlenmek amaçlı yazılan bu kitapta oyunun tekniğine göre ilerleyen
anlatılar, çeşitliliği ve kurguyu takip eder. Odaların her biri hayali evrenin mimarisinin
detaylı ve sembolik anlatısı haline gelir. Atın odadan odaya, anlatıdan anlatıya,
sıçrayışlarıyla elde edildiği romanda yapboz sanatının nitelikleri ön plana çıkar: Yazarın
ifadesine göre yapboz temelde parçaların bağlantılarından oluşan bütüncül şekildir (Perec,
2009). Calvino da aynı şekilde kentin, detayların bağlarından oluştuğunu belirtir (Calvino,
84
2020a). Kent ve yapboz burada iki ayrı yorumdur, ortak yanları ise yapılarıdır. Bina ve
odaları arasındaki ilişki, Görünmez Kentler ve onu anlatan kentler arasındaki ilişki ile
benzerdir. Her ikisi de satranç tahtasının kısıtlarını kullanmaktadır. Perec, burada Calvino
ile benzer şekilde mekânın detaylı mimari ve betimsel anlatısıyla zamanı ekonomik kullanır.
Dolayısıyla detayların art arda sıralanması ile konu uzatılır ve mekâna dair detaylar
gerçekliği sağlar:
“Giriş bölümü hemen hemen tam bir kare şeklinde, oldukça geniş bir
alan. En dipte, sol taraftaki kapı mahzenlere açılıyor: ortada asansör;
dövülmüş demirden kapısına bir yazı asılmış; sağda merdiven girişi. Duvarlar
açık yeşil lake, yerde sık dokunmuş bir halı var. Sol taraftaki duvarda, kapıcı
odasının camlı kapısı dantelli perdelerle süslenmiş. Odanın önünde ayakta
duran bir kadın” (Perec, 2009).
Calvino (1994) kesinlik temasının iki yönünden bahsetmektedir: İlki zihinsel uzamda
hareket eden arka plandaki kurgudur. Calvino’ya göre arzunun, hiçliğe doğru gidişinde
karakterlerin devinimini sabitleyen kesin bir tasarım vardır (Calvino, 2021). Bu kesin
tasarım, kurgu diğer bir ifadeyle metnin arka planıdır. Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da
karakterin bulunduğu mekânı diğer mekândan ayıran parmaklıklı boşluğun, tüm hakikatin
ve nedenlerin kendisi olduğu belirtilmektedir. Karakterin buradan diğer mekânı izlediğinden
bahsedilmektedir (Calvino, 2014). Bu ayırıcı eleman, çerçeve, metne genel bakışı sağlar.
Benzer göstergeler yaratmayı hedefleyen diğer bir yazar Ovidius’tur. Calvino kitap boyunca
göğün betimlemesinde geçen düşünsel biçimden bahsetmektedir. “Gök haritası gibi ideal
modellerin görselleştirilmesindeki kesinlikten de söz ediyorum.” (Calvino, 2021). Bu
ifadeyle Dönüşümler’deki düzen konusuna değinilmektedir. Burada dünya ve gökyüzünün
simetrik şekilde merkeziyle birlikte beş parçaya bölündüğü belirtilmektedir (Ovidius, 1994).
Böylece anlatı için geometrik altlık sağlanmıştır. Ovidius “mimar Daedalus… Şaşırtıcı
girintiler, çıkıntılar yapmış içiçe… mimar bile güç bulmuş eşiği, öyle/ Yanıltıcıydı yapı”
(Ovidius, 1994) ifadesiyle sistemli kurgudan bahseder.
Calvino, anlatı düzeyleri yaratırken Ovidius gibi evreni kurgunun altlığı olarak
kullanır: “Andria öyle bir sanatla kurulmuş ki, kentteki her sokak bir gezegenin yörüngesini
izliyor, ortak yaşam alanları olan bina ve yerler, yıldız kümelerinin düzenini ve Antares,
Alpheratz, Kapella, Sefeidler gibi en parlak yıldızların konumunu aynen yineliyor.”
(Calvino, 2020a) Görüldüğü gibi gök planı kesin bir şekilde kentin planını yansıtır. Buradaki
85
Kesinliğin amacı bir şeyler duyumsatmaktır. Yazarın ifade ettiği gibi kentin anlamı,
detaylarda gizlenmiştir: Bir halıdaki sabit düzenin herkeste farklı çağrışımlar yapması gibi
(Calvino, 2020a) (Ek Açıklamalar-B). Calvino bunu kesinlik teması altında yeni göstergeler
yaratarak yapar. Örneğin kentin planı halının deseninde gizlenir. Bu planda kente dair tüm
yaşam alanları ve ilişkileri mevcuttur. Üstelik yazar için bu halı planı kentin içinde
duyumsananlardan çok daha fazlası olmakla kalmaz kentin planını orantılı ve mimarisine
uygun yansıtır. Dolayısıyla halı kentin imgesi haline gelir ve kent farklı düzlemde elde edilir.
Kentteki yapıların ve yapı unsurlarının diziliminin hafızalarda kalıcı etkisi olduğu
vurgulanır. Nitekim kurgu anımsatmak amacı da taşır.
Calvino’nun ifadesine göre kesinlik ve iç içe geçmeleri göstermek için kent oldukça
iyi bir seçenektir (Calvino, 1994a). Bunun için yazar Görünmez Kentler’de kent imgesinden
yola çıkarak çatallanmış olası kentler yarattığından bahsetmektedir. Belirtildiği gibi
buradaki dizilim ve gizli kurgu, detaylarda kesin bir yaratıcı düzene işaret eder. Yazarın
ifadesine göre yeni sistemde esas olan nesnelerin gizli düzenidir (Calvino, 2020a). Bir kenti
saran ağlar nasıl ki detaylarda gizliyse düzenin kesin temsili olan satranç oyununda da aynı
şekildedir. Satranç tahtasındaki bu çizgiler kurgunun kendisidir.
Calvino’nun diğer bir kesinlik koşulu ise nesnelerle dolu yerde, nesnelerin tam bir
imgesel ifadeye bürünmesidir (Calvino, 1994a). Zora, kente dair çokça detayın belli bir
düzende verilmesiyle aktarılır: “Bakır saatin, berberin çizgili perdesinin, dokuz fıskiyeli
çeşmenin” (Calvino, 2020a) (Ek Açıklamalar-C) ve daha nice kent ve diğer detaylı
unsurların bulunduğu bulmacadır bu kent. Ayrıca bu detayların benzerlik ya da zıtlıkla elde
edilen anımsatıcı yönü vurgulanır. Yolcu’da bunu eylemlerle genişletir Calvino. Yazarın
ifadesiyle eylemler sıralanır ve bu olaylar defterde numaraların dizilmesiyle yansıma bulur,
tüm bunların dolu şekilde ve düzenli vuku bulduğu ifade edilir (Calvino, 2020b). Nesneler
ya da eylemlerde doluluk kurgunun tekrarını ortaya çıkarır. Bunların çok kısa aralıklarla
verilmesi, detayların anımsatma gücünü artırır. Meyhane benzer şekilde iç mekândaki
detaylar ve sıralı olaylarla canlandırılır (Calvino, 2017). Tüm bu yöntemler kesin kurguyu
ortaya çıkarır.
86
Diğer Calvino faktörü ise yapının belirli imgelere çağrışım yapmasıdır (Calvino,
1994a). Bu çağrışımlar kültürel ya da varoluşsal algılara dayanabilir. Hafiflik temasının
yükselerek her zihinde ferahlık sağlaması ya da yapının sisteminin düzeni ve kesinliği
imlemesi gibi. Burada Calvino göstergelerin anlatısına odaklandığını ifade etmektedir
(Calvino, 2020b). Yazar kesinlik imlemesini, mimari strüktürdeki düzen ve nesnelerle
destekler: Belli sayıda taşıyıcının yukarısına saplanmış üst örtü, hafifliği ve kesinliği
simgeleyen nesneleri çevreler. Taşıyıcılardaki düzen ve netlik; sıralı detaylar mekânı ve
anlatıyı kesinleştirir. Burada güçlü ve engin çevresel oluşumlara karşı gözlemevi, zayıf ve
yıkılasıdır. Bu nitelemeler yapının zayıflığını zıtlıkla kesinleştirir.
Sınırlandırma ve yok oluşa giden sistem mekânı merkeze alır. Farklı iki olasılığın,
belirli eylemlerle boşlukta çakıştığı ve bu eylem merkezlerinin Demir Köprü olduğu belirtilir
(Calvino, 2020b). Biri sonsuza kadar devam etmek isterken diğer grup bu devamlılığı kesme
niyetindedir. Olasılıklar arası bu savaş, düzenli sistemin sınırlandırmaları ile çözülecektir.
Bu olasılıkların çakışmalarının mekânın dış hatlarını çizmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Tüm hikâyelerin şatoda kesişmesi ve ormandan kaçanların burada karşılaşması yani
olasılıkların çakışması, hiçliğin bir mekân olduğunu gösterir (Calvino, 2017). Mekân burada
oulipocu üretimdeki en önemli anlamı, sonsuzluğu, barındırır. Benzer şekilde Venedik
hiçliğin kendisidir ve diğer kentlerin eşzamanlı çoğaltıldığı merkezi kaynaktır (Calvino,
2020a). Kentin ikiye bölünmesi ve kadın ile erkek karakterin ayrılması da iki ayrı olasılığı
imler (Calvino, 2020b).
87
Hiçliğin ve çoğalmanın diğer bir sembolü kristaldir. Yazar net geometrisiyle ve ışığı
kırmasıyla bu imgeyi en iyi sembol olarak niteler (Calvino, 2020a). Net geometri
görüntülerin net biçimde elde edilmesini, ışığı kırma görüntülerin çoğaltılmasını sağlar.
Üstelik yazar bu sembolün cansız ve canlı arasındaki dönüşümü gerçekleştirdiğini belirtir.
Nitekim dönüşüm sonrasında yeni oluşumu sağlayan kristaldir. Bu ifade kristalin, geometrik
kesinlik temasının temel imgesi olabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla kristal
Calvino’nun eserlerindeki dönüşümün sihirli nesnesidir: Yazarın ifadesiyle herhangi bir
başlangıç, ardından gelen olaylar silsilesinin düzenini belirsizlik içinde ortaya çıkarıyor ve
bu düzende mekânlar ve boyutları ve yeni kentler, kristal, elde ediliyor. İşte kristal, öylesine
görünen oluşumların planlı ve düzenli kurgusunu yaratır.
Burada karakterin kafasının toprak formuna geçişine benzer olarak elmasın toza
dönüştüğü ifade edilmektedir (Calvino, 2020d). Her madde atomlarına ayrışmaktadır. Bütün
dağılmakta ve muhtemel yeni kristaller için yeniden bir araya gelmektedir. Yazar tüm bu
parçacıkları içinde barındıran kristalin dünyasını düşlediğini ifade etmektedir. İtalyan Mimar
ve tasarımcı Luigi Serafini’nin 1983 yılında yayınladığı bilinmeyen bir dilde yazılan
uydurma türlerin ansiklopedik kitabı Codex Seraphinianus’da kristalleşme açıkça görünür
(Şekil 4.6). Burada kristaller parçalanarak yeni bir kristalleşme için hazırlanır. Zamanla bu
kristal de yeterince büyüyecek ve eski parçalardan meydana gelen yeni bir yapılanma
görünecektir. Kristal de eylemler, kentler ve romanlar gibi genişler. Kristalin yayılmasının
diğer kristale temas ettiği noktada durduğu ifade edilmektedir. Bu nokta, sistemin kesin
sınırlarıdır. Dolayısıyla kristal, hem genişleyen hem sınırlandıran yapıya sahiptir. Kesinlik
temasında düzen, detaylı dizilim ve kristalleşmeden sonra üçlemede sıkça kullanılan bir
diğer kesinlik kullanımı olan simetriyi irdeliyorum. Bu kullanımın; mekânları en
duyumsanabilir şekilde yansıtması, konuyu simetrik mekânlar başlığı altında ele almayı
teşvik etmiştir. Ayrıca bu temanın yoğun, özel ve ayrı bir konu olması sebebiyle de ayrı
başlık altında irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Simetri, metnin kurgusundaki bölücü unsur olmanın yanı sıra yeni bir oluşumun
önünü açan, en sık kullanılan çoğaltım tekniğidir. Nitekim kesinliği en net hissettiren
tekniktir de. Yazarın ifadesiyle metnin anlamı simetrik kurguya dayanır (Calvino, 1983).
88
Yazar Dönüşümler’de her hikâyenin simetrik tekrarlarıyla helezon şeklini aldığını belirtir
(Calvino, 2021). Ovidius (1994) bu dönüşümü yer ve gökteki simetriler ile sağlar. Burada
bahsedildiği gibi çok sayıda iç içe hikâyeler, geçmişe gitme ve kopmalarla oluşmaktadır
(Homeros, 2008). Odesa’da şairin kitabın yarısına kadar olan kısmın şemasını oluşturduğu
belirtilmektedir. Denilebilir ki simetrik şemada başlangıç ve geriye dönüş kurgulanmıştır.
Benzer şekilde Bauci kenti Görünmez Kentler’in simetrik noktasıdır (Calvino, 2020a).
Romanlar da aynı şekilde Altıncı Bölüm ve bir sonraki roman arasındaki simetri
merkezinden çoğalır (Calvino, 2020b).
Eudossia kentinin simetrik yapısı ise kentin temsili olan halı deseni ile aktarılır. Bu
desenlerin sürekli tekrarlandığı belirtilir (Calvino, 2020a). Bu, kentin unsurlarının sürekli
yinelendiğine işaret eder. İkiz kentlerden diğeri Cloe, simetrik hareketlerle sonsuza kadar
gider ve bu hareketliliğin merkezinde mekânlar bulunur. Üst örtü altları ve meydanlarda
karşılıklı etkileşimlerin gerçekleştiği ifade edilir. Bu mekânlar, simetrik kenti ikiye ayıran
dünyalar arası iletişim noktalarıdır. Yolcu’da iç mekânda benzer ayrılma görünür.
Üniversitedeki oda detaylarla doldurulduktan sonra, mekânda kitaplığın merkeze
yerleştirilmesiyle simetri yaratılır (Calvino, 2020b). Merkezi figür iki karakterin arasında
engeldir. Burada iki dünya arasında iletişim kurulduğu düşünülebilir. Eşik ise mekânsal bir
detaya dönüşmüştür. Diğer bir kesinlik tekniği ise bu dünyalara görsel efektler ile netlik
kazandırmaktır. Bu tema özellikle Yolcu ve Şato’nun kesinlik yaratma yöntemidir. Hem bu
sebepten hem de ayrı bir kesinlik teması olmasından dolayı görsel efektler konusunun, ayrı
başlık altında ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir sonraki bölümde mekânda bu
teknikle yaratılan kesinliği irdeliyorum.
90
Kesinlik, sadece sistem ve detaylarla değil aynı zamanda imgenin net olarak
algılanmasıyla da mümkündür. Sisli görseller, nesneler ve buğulu cam; görselin netliğini
etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkar. İfade edilene göre Garipler Sokağı Sakinleri’nde,
Londra kentinde nesneleri belli belirsiz gösteren sis; kentin her yerinde farklı yoğunluk ve
renktedir (Dickens, 2021b). Yazar kesinliği öznel kullanımla çeşitlendirir. Görsel efektleri
kullanmanın en iyi tarafı dilediğini dilediğin kadar göstermektir. Belirtildiği gibi en yoğun
yer kentin ortasıdır; mekân buraya girenin rolünü saklar ve karakter kaybolsa dahi başka
versiyonunu sahneye getirir. Sis mekânla birlikte; gizler, yok eder ya da dönüştürür. Adeta
karakter makinesi bulunan metinde, çoğalmaların mekânlarda gerçekleştiği görünür. Sis,
Calvino’da da aynı fonksiyonları görür. Yazarın ifadesiyle şehir ve bitki sis içinde kaybolur
ardından karakter kendini doğada, merkezde, bulur (Calvino, 2017). Böylece görsel
oyunlarla başka sahneye geçilmiştir. Sis burada kenti silip, başka ortamda yeni olasılığa
geçerek çok daha önemli bir geçiş görevi üstlenir. Kent ve doğa arasındaki sis, kenti doğaya
dönüştürerek modernizme de karşı durmaktadır. Dolayısıyla dönüşüm aşaması, iki yazarda
da kesin olarak silikleştirilir. Calvino’nun sisinin manzarayı ve hiçliği örtmesi gibi Dante’nin
sisi de uçurumu gizler (Dante, 2011).
Bu etki iki ayrı görevi yerine getiriyor ve metinde somut bir kesinlik elde ediliyor.
Yukarıdaki ifade ile edebi metin ve görsel kesinlik iç içe geçer: Trendeki buhar ve metindeki
belirsizlik… Burada kullanılan buğulu cam, buhar ve görme bozukluğu kesinliği etkiler.
Aynı zamanda dumanın, karakteri yok ettiği ifade edilir. Yazar, bu kullanımları genişletir ve
belirsizliği çeşitli olasılıklara bağlar. Görme bozukluğu ya da kızarması, aşırı aydınlatma
amaçlı konulan ayna ve nesnelerden gelen belli tondaki ışık aynı görevi görür. Yazar
olasılıkları okura kendisi sunarak sadece konuyu uzatmaz çoğalmaları da kontrol eder.
Olasılıkların yazar tarafından verilmesi, okuma hazzını da artırır.
Buğulu cam ve karanlık, iki tren arasında belirsizlik yaratmaktadır (Calvino, 2020b).
Bu belirsizlik kadın karaktere yani diğer dünyaya ulaşmayı engellemekle kalmıyor, dünyalar
arasındaki sınırı da vurguluyor. Nitekim trenler arasındaki boşluk geçiş bölgesidir. Keza
başka örnekte dumanın kenti dönüştürdüğü, kentte buhar ve saydamlık yarattığı belirtilir
(Calvino, 2020a). Burada geleneksel mekândan modern kentlere dönüşümle, belirsizliğin
azaldığı görülür.
Calvino görünürlük için mekânı arka plana yerleştirir: Öncelikle dış mekân, ardından
iç mekân verilir; en son mekândaki nesneye ve asıl konuya odaklanılır (Calvino, 2020b).
Burada mekân için sade bir şema çizilirken bazı örneklerde de arka plan detaylı verilir. Bu
detaylar, olaylar için altlık oluşturacaktır: İsidora’nın önce mekânsal detayları, ardından
kentteki yaşamla ilgili detaylar sıralanır (Calvino, 2020a).1 Burada da anlatı dört aşamalı
1
“Burada evlerin salyangoz kabuklarıyla kaplı helezoni merdivenleri vardır … bir yabancı,
iki kadın arasında bocaladığında, burada daima bir üçüncüsüne rastlar ve horoz dövüşleri
burada bahisçilerin kanlı kavgalarına dönüşür.” (Calvino, 2020a, s. 60)
94
gerçekleşir: Önce manzara, ardından mekân, sonra karakter ve imge verilir (Calvino, 2020b).
Tepe, konumuyla verildikten sonra; terasta kadın karakter betimlenir. Bu görüntünün başka
evrene ait olduğu ise havada asılı kalmış geometrik formla imlenir. Dolayısıyla yazar anlatıyı
genelden özele doğru görünürleştirir ve bu süreçte mekân ikinci temel ögedir.
Metnin düşsel ayrıntılarla dolu olan görsel şeması, özgürlük alanı yaratarak mimari
üslupları barındırır. Öncelikle eş birimlerden oluşan çerçeve sistem çizilir (Calvino, 2020a).
Bu birimler her türlü oluşumu ve dönüşümü destekler. Birimlerde mimari unsurların egemen
olduğu belirtilir. Bu çerçevede her canlının bu mimari unsurlara dağılarak hareket halinde
oldukları ifade edilir (Ek Açıklamalar-D). Her hareket ya da olay mekânla birlikte ayrı bir
birimde görselleştirilir. Böylece yazar edebiyattaki mimari detayların, görünürlüğü
yaratmadaki işlevini ortaya koyar. Yazarın mimarlık disiplinine hakim olması sayesinde tüm
bu detaylar edebiyattan mimariye uzanan süreci de beraberinde getirir. Benzer anlatım ve
görünürlük tekniğiyle tarot kartları yan yana dizilir ve metinsel anlatı grafik anlatıma
çevrilir. Tarot kartları metinde mimari görsellerle karşılık bulur ve böylece olaylar için arka
plan oluşturulur: Adalet kartında olayların geçme tonozlu yapının önünde geçtiğinden ve
şövalyenin başka şövalye ile karşılaştığından bahsedilmektedir (Calvino, 2017).
Yazarın ifadesine göre Kader Çarkı kartında altın kenti kuracak olan mekanizmadan
ve bu mekanizmanın işlemesinde rol alan insan benzeri yaratıklardan bahsedilir. Bu kartın
insan ve diğer türlerin birbiri arasındaki dönüşümünü imlediği belirtilir (Calvino, 2017). Bu
dönüşüm mekanizması kenti ve türleri yineler. Sırası gelen bu kart bir önceki ve bir sonraki
kartlarda dönüşüm yaratır. Dolayısıyla görsele imgesel anlam yüklenir.
ulaştıktan sonra fantastik görselleri öne çıkarır. Bilinen kent artık bilinmeyen canlılarla,
hayallerde kurgulanır: Bu garip canlılar “kütüphane bodrumlarından gün ışığına çıkıyor,
sütun başlıklarından ve yağmur oluklarından atlıyor.” (Calvino, 2020a)
Calvino detayları art arda dizerek mekânı öyle betimler ki tüm detaylar imgesel
bütünlük kazanır. Yazarın ifadesiyle içeri giren yabancının fark edildiği mekân ve ortamı
imleyen detaylar şöyledir: İstasyona girişte masadakilerin kâğıtları ve bedenlerini kullanım
tarzları, mimikleri, içecek içme detayları, hayvanın bedensel tepkisi, para makinesinden
gelen ses (Calvino, 2020b)... Özetle mekânın kendine özgü betimsel detayları vardır.
Nitekim görselin detayları, kendisini imleyen mekânın sınırlarına göre görünürlük kazanır.
Bu imgelem ya da görsel çağrışımların metinsel boyutunu görsel metaforlar başlığı altında
inceliyorum. Nitekim bu temanın görünürlükle bağı olsa dahi çok kapsamlı olması sebebiyle
ayrı başlıkta ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Metaforlar, görünürlükten farklı olarak
dolaylı, imgesel, anlatıma başvurur.
Calvino metinde gizil, metaforik ve sezgisel olanı öne koyar (Calvino, 2021). İki
çeşit imgesel anlatımdan bahseder: ilki metinden görsele, diğeri görselden metinedir
(Calvino, 1994a). Yazarın ifadesiyle görsel imgeler, metinlerinin temelidir. Bu imgeler
geometrik şemalardır (Bkz. Şekil 1.2). İmgelerin düzen dahilinde geliştiği ve alternatif
üretimlere yer ayrıldığı ifade edilmektedir. Her üretim ya da detay, geometrik şemayı
anımsatacak şekilde kurgulanır. Yazarın kesinlik ile birlikte ortaya koyduğu geometrik
düzende görsel imgeleme ağırlık verilir: Dörtgen şemada kartların, çeşitli şekillerde
okunabileceği belirtilir (Calvino, 2017). Böylece grafik anlatımının ve metinsel dizilimin,
kesinlik temasıyla karşılık bulduğu görülür. Bu kapalı yapı, tıpkı matematikteki sayılar gibi
bağımsız bilgi ve dil alanının özelliğini yansıtır. Alman İmpatoru’nun ifadeleri bu yapıyı
özetler: “Düşman, Montmartre’a ve Montparnasse’a dayandı, Ménilmontant ile
Montereau’da gedikler açıldı, Dauphin ile Lilas Kapıları alev alev yanıyor.” (Calvino, 2017)
Bu sıralama dörtgendeki özne ve olay sıralamasıdır. Calvino’nun bu birleştirici anlatı aracı,
tarotları yeni iletişim aracı olarak edebiyata kazandırmıştır. Yazar tarotların buradaki
kullanımının daha önceki simgesel çalışmalardan bağımsız, kartların kendi aralarındaki
dizilimine göre gerçekleştiğini ve dizilime göre kendi içinde hareket alanı oluşturduğunu
96
Görselden metine, metinden görsele doğru ilerleyen süreçte mekân odak noktasıdır.
Detaylar ise bir önceki bölümde anlatıldığı gibi mekânı imliyor. Kentin eskidiği ve tükendiği
detaylarla aktarılıyor (Calvino, 2017). Virane yapıların pencerelerinin, loş atmosferde
cesedin gözlerini hatırlattığı belirtiliyor. Böylece mimari yapı kişiselleştiriliyor ve olasılığın
tükenmesi mekân üzerinden aktarılıyor. Bu süreç görselden, mekândan, yola çıkarak mekân
(görsel) detaylarını aktarıyor; ardından bu detayları daha bilindik bir şeyle, yani insanla,
bağdaştırıyor. Dolayısıyla metinde, görselden görsele uzanan süreç söz konusudur; mekân
ise, metaforların temel kullanım alanıdır. Yazar bu teknikle, mekânı daha anlaşılır ve canlı
kılıyor. Sonuçta ise kurmaca gerçekçilik kazanıyor, arka plan görünürleşiyor.
Yazar görünürlükle hiçlik ve sistemi nasıl imler? Tesadüfi şekilde oluşan sanatçı
topluluğunun ilişkilerinin korunmasından ve bunların parçalanan mumyaları
anımsattığından bahsedilmektedir (Calvino, 2020b). Burada görünürlükle, sistemli yapı ve
hafiflik imlenir. Topluluktaki bireyler sistemdeki nirengi noktalarıdır. Dolayısıyla yazar,
sistemi detaylarla yaratır ve farklı düzlemde elde eder. Sistemi imlerken mekân bir diğer
önemli öge haline gelir. Anlatıcı “bağlantıları kopmuş bir iner kalkar köprü” ifadesiyle
birbirinden kopuk hikâyelerin bütününü oluşturan yapıyı niteler (Calvino, 2017). Mimari
yapı edebi metindeki bağı imleyen unsur haline gelir. Dolayısıyla metin içerisinde mimari
ögenin çevirisi söz konusudur. Bu çeviri mimari yapının anlamına göre yapılır ki köprü
mimaride de burada da bağlayıcıdır. Karakter bağlantı noktalarındaki araştırmacılara,
geometrik desenlerin neye işaret ettiğini sorar (Calvino, 2020b). Burada imlenen sistem ve
eşiklerin duyumsanması, görsellerle elde edilir. Kentin; geometrik ulaşım alt yapısıyla, toz
97
bulutlarına benzer şekilde yığılan konutlarıyla ve doğal felaketleriyle dışa büyüyen sistemin
çizimi olduğu belirtilir (Calvino, 2020a). Geometri, sistemi; felaketler, yok olan olasılıkları
imler. Kent mimarisi, düzenli sistemi ve hareketliğiyle dönüşümün ve hiçliğin göstergesi
haline gelir.
İkiye Bölünen Vikont’ta parmağın gidilecek yeri işaret ettiği belirtilir (Calvino,
2020c). Burada parmaktan ziyade ilettiği anlam önemlidir. Calvino (2014) Örümceklerin
Yuvalandığı Patika’da da görsel metaforları kurguya dahil eder. Karakter, meyhanede
diğerlerinin sur gibi durmasıyla engellendiğini belirtmektedir. Mekân burada imgesel
yönüyle karşımıza çıkar. Mekânda masanın etrafındakilerin yapısal olarak ağaca
benzetilmesiyle kişilerin duruşu canlandırılır. Nitekim karakterler otururken ağaç gibi
98
derinlere kök salmıştır. Aynı benzetme Atalarımız’da görünür: Karakter beklemekten kök
salacağını belirtmektedir (Calvino, 2020c).
Calvino mekânsal detayları ve arka planı, belli anlamları iletmek için işaret
sisteminin bütünleyicisi olarak kullanır. Kadın karakterin mutfağı betimlenmekte her
parçanın ve düzenin imgesel anlamına değinilmektedir (Calvino, 2020b). Yazar her zamanki
gibi öncelikle manzarayı ve yapıyı betimler: Karakter kıyıdan etrafı dik olmayan duvarlarla
çevrili, çoklu kapalı korkulukları olan, sessiz doğaya ve yer altı kaynaklarına benzetilen ücra
kalenin köşesine ilerler. Kapalı korkuluklar, yapının korunaklılığı ve benzetmeler; sessizliği
ve terk edilmişliği imler. Bu terk edilmişlik; geçmiş olasılıkları, karakterin farklı hikâyede
rol alan kendisine bakmasıyla resmeder. Manzara metale benzerliğiyle ve sessizliğiyle anılır.
Burada nesneler ve düzeni, hiçliği imlerken geçişlerin kısa zamanda gerçekleştiği belirtilir.
Bu geçiş sonrasında karşı tepedeki yani dünyadaki kadın karakter ve mekân betimlenir.
mekânı tasvir eder ve mekân Şato gibi evrenin merkezine yerleştirilir. Yazar bu kuleleri,
dünyaları, sistemli geometrik hareketlerle çoğaltmakta. Nitekim her kitap grubu yeni
olasılıktır.
görünmekte. Denize Giren Bir Kadının Serüveni’nde “en önemsediği, suyla içli dışlılıktı,
kendini dingin denizin bir parçası saymaktı. Yeni mayo tam bu izlenimi vermişti” (Calvino,
2007) ifadesi ile karakterin doğayla bütünleşmesinin arzusu anlatılmaktadır. Dolayısıyla her
şeyin tek bir bütüne dönüşmesi söz konusudur.
Calvino’ya (2020a) göre kent ve betimsel ifadesi ayırt edilmesi gereken iki
kavrayıştır ancak aradaki ilişkinin anlaşılması gerekir. Yazara göre betimlemeler, imgesel
anlamlarla göstergelere işaret eder: Kentin varlıklı olmasını yalnızca gösterişli nesnelerle
sarılı mimari detayların sağlayacağı ve bunu konutların kirli cephelerinin ve trafik
karmaşasının gösterdiği belirtilir (Ek Açıklamalar-E). Dolayısıyla kentin niteliği, zıtlıklarda
gözlenir. Olivia, kent detayları ve zıt göstergeleri üzerine kurulmuş modern kentin
simgesidir. Yazarın belirttiği gibi Argia, toprakla dolu ve merdiveni ters dönmüştür. Bu
toprak yapının gökyüzünü anımsattığı belirtilir. Kent solucan yuvalarına işaret eder ve
ulaşım merdivenlerle yukarıdan aşağıyadır. Dolayısıyla kent yer-gök zıtlığına göre
dönüşmüş ve farklı iki yaşam formu iç içe geçmiştir. Benzer dönüşüm Laudomia’da
gözlenir. Bu kentin geçmiş ve gelecek olasılıklarını bir arada barındıran yapısı kum saatine
benzetilir.
Görsel metaforlar özellikle mekân, doğa, nesne, hayvan ve kart gibi farklı
göstergelerle yaratılmaktadır. Yazar mekânı ve manzarayı benzerlik yaratmak amacıyla
çeşitli rollerde kullanır. Mimari imgeler aynı zamanda eşik, hiçlik ve sisteme işaret eder.
Yazar, tüm bunları modern kent düzleminde kurar. Mekânın niteliğini gözlemleme fırsatı
sağlayacak diğer tema perspektiftir. Bu tema görünürlükten farklılaşarak ayrı bir konu haline
gelmiştir. Ayrıca yazarın görünürlük içinde geçen bu yöntemindeki ustalığını ortaya
çıkarmak için analizleri, ayrı sunmak faydalı olacaktır. Sonraki başlıkta bu temayı mekânla
ilişkili analiz ediyorum.
Calvino, görünürlüğü sağlarken çeşitli teknikler kullanır. Mimaride daha hızlı ve net
şekilde gözlemlenebilecek tekniklerden birisi olan perspektif de bunlardan birisidir. Yazar
kitapta bakış açılarının ve uzaklığın kent izlenimlerini etkilediğinden bahsetmektedir
(Calvino, 2020a). Arzu gelecek ihtimalleri, anı yaşanmış ihtimalleri imler. Duyguların
101
belirlediği bu kavramlar bakış açısına göre farklılaşır. İrene kentinin uzaktan ve yakından
bakışa göre değiştiği ifade edilir. Ayrıca kente girerken ve temelli çıkarken kentin isminin
de değiştiğinden bahsedilir. Bu bilgi kentin yinelenmesine işaret eder. Dolayısıyla mesafe
ve perspektifle kente farklı görünürlükler kazandırmak yani kentleri çoğaltmak amaçlanır.
Biçem Alıştırmaları’nda (Queneau, 2010) verilenlere göre hikâyede iki farklı bağlam
vardır. İlkinde metroda bir adamın başından geçen sıradan olaylar aktarılır. Bu olaylar gerek
adamın gerek farklı kişilerin gözünden anlatılarak farklı olasılıklar ortaya koyulur. Metrodan
sonra dışarıda tekrar aynı adama rastgelinir. Ortada birbirinden sıradan iki olay var. Bunlar
hangi bakış açılarıyla, kimlerin gözünden, nasıl bir tanımlamayla ve hangi üslupla kaç farklı
şekle girebilir? Yazar bu sorulara verilecek çeşitliliği ortaya koyar. Eco’nun (2002) belirttiği
gibi notasyon metni, geri kalan metinler için temel noktayı oluşturmaktadır. Nitekim bu
notasyonla olaylar belli düzende çoğaltılabilecektir.
gizlemesinin nedenini sormasına dikkat çekilir (Calvino, 2020a). Bu bizlere yazarın kurguyu
bilinçli olarak gizli tuttuğuna işaret eder. Polo’nun ifadesine göre son kentten önceki tüm
kentler kül olmuştur ve kendisi bu külleri toplamaktadır. Bu küller mutsuzluk artığı olarak
görülmektedir. Mutluluk yeni kentler ve yeni olasılıklar demektir. Yazarın ifadesine göre
ancak eski kurgular anlaşıldığında potansiyeller hesaplanabilir hale gelecektir. Diğer bir
ifadeyle sistem çözüldüğünde ve kurgudaki boşluklar görüldüğünde geriye kalan hikâyelerin
sayısı saptanabilecektir.
arasındaki zikzaklardan oluşan bir plan çizer (Calvino, 2020b). Kırtasiye yani ana mekân
romanları çoğaltarak çokluğa ulaşır.
Şato’da ise çokluk kart dizilim ve esneklikleriyle elde edilir. Yazar tarotların
kullanımının daha önceki göstergebilimsel tespitlere göre değil kartların kendi aralarındaki
dizilimine göre gerçekleştiğini ve bu dizilime göre kendi içinde hareket alanı oluşturduğunu
belirtmektedir (Calvino, 2017). Calvino burada söz ve kart dizilimleriyle oyuncul kurgu
yaratır. Kitapta ifade edilene göre varlık deneyimlerle yorumlanır. Kılıç Şövalyesi kartına
yüklenen çeşitli anlamlar olasılıkları çoğaltmaya yarayan bir çabadır. Tarot kartıyla yaratılan
olasılıklar mekâna bağlı olarak çoğalır: Bu kartla birinin düğünü böldüğü ya şövalyenin
Değnek Dokuzlusunun daha önce çıkmasından dolayı düğünü yarıda bırakıp tam teçhizatlı
şekilde ormana döndüğü veya ikisinin de gerçekleştiği belirtilir.
105
Olasılıklar zihinsel olarak artırılır. Mekân farklı olasılıklarla çoğaltılır: Burada ifade
edilen göre farklı yöntemler ve aygıtlarla aydınlatarak (görsel efektlerle), çoklu nesneleri
sıralayarak, imgesel şeyleri kullanarak, farklı renk ve tonlar yaratarak, nesneleri
çeşitlendirerek (Calvino, 2020b)… Yazar burada mekânı çoğaltırken aydınlatmalarla
hafiflik, dolu detaylar ve görsel efektlerle kesinlik, imgesellikle görünürlük, olasılıklar arası
aktif geçişle hızlılık ve mekân içi detaylarla çokluk içinde çokluğu kullanır. Nitekim
Calvino, en önemli oulipocu amaç için tüm temaları yani yöntemleri belirlemiş ve bu
örnekler de bunlara işaret etmektedir. Yazar kesin bir vakitte ulaştığı, kristalleştirme arzusu
duyduğu mimari yapıyı kişiselleştirir ve görünür kılar. Burada kesinlik ve görünürlükle
mekân genişletilir.
Calvino’yla benzer üslup ve yöntemlere sahip, diğer bir oulipocu yazar Georges
Perec’tir. Yazar özellikle Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda Calvino gibi mekânsal çokluk
üzerine son derece kesin geometriye sahip bir sistem kurar. Matematiksel düzenin ve
işlemlerin ön plana çıktığı bu sistemde olasılıklar, günler, kenar sayıları vd. hesaplanır.
Bartlebooth yirmi yılda beş yüz kere “yedi yüz elli parçalık” yapbozu bozup yeniden ve
yeniden kuracaktır (Perec, 2009). Rastgele ilerleyen bir süreç var gibidir ancak bunun böyle
olmadığı ilerledikçe anlaşılır. Metaforik anlatımlar ve varyasyonlar kendini yansıtan
matematiksel sistemi imler. Detaylar farklı yerlerde, farklı şekillerde kullanılarak illüzyon
yaratılır. Yapbozlardaki eş parçaların farklı görüntülerle yapboz yapanı yanılttığından
bahsedilir.
Perec’e göre olasılıklar arası bağlantılar zıt, büyük oranda amaçtan yoksun ve küçük
anımsamalarla gerçekleştirilmelidir: “Bir İtalya gölünün kıyısındaki küçük bir köyün
arkasından Manhattan gökdelenleri, yüzücüleri izleyen kayakçılar, mum ışığında bir akşam
yemeği ve maytaplar, bir demiryolu ve bir uçak bir bakara masası ve bir demiryolu, vb.
Winckler” (Perec, 2009). Bunları tespit etmenin tek yolu ise duyulardır. Sistem detayların
tekrarıyla elde edilir.
Bu kitaba göre binadaki alt katları da dahil eden hareketli mekanizma, Perec’in
satranç düzlemini binanın boy kesitine uygulamasının olasılıkları artıran bir avantajıdır
(Şentürk, 2016b). Perec hikâyelere başlamadan önce koleksiyon oluşturur: “Bunlar onar
ögeden oluşan listelerdi. Envanterler pozisyon ve aktivite adlı iki grubun altında, kumaşlar
106
ya da materyaller, renk, alıntılar, aksesuarlar, mücevherler, sayı, rol, okuma, müzik, resimler,
kitaplar, yemek, içki, periyot, stil, mobilya çiçekler gibi birçok değişkenin önceden
sıralandığı listelerdi.” (Şentürk, 2016b) Böylece yazar sistem ve içeriğini önceden belirlemiş
olur. Fedora kentinin ortasında metal kaplı birbirinin aynısı olan ortak nesneye sahip odaların
bulunduğu ancak her nesnenin kenti farklı şekillerde gösterdiği belirtilir (Calvino, 2020a).
Yazar, Perec gibi geometrik bina sistemi kurar ve her oda ayrı bir anlatı ya da dünyayı
oluşturur (Şekil 4.8). İki kitabın da kurgusu zaten satranç tahtasıdır. Bu bina olasılıkların
çoğaltıldığı hiçlik yani kurgu merkezidir. Buradaki nesne kentin göstergesidir. Sunulan
olasılıkların her biri kentten bağımsız yaratılardır.
Tschumi’nin görüşüne göre mekân, hareket ve olaylar geleneksel olandan farklı bir
yapıda yeniden şekillenecektir (Tshumi, 1994). Yazar olaylarla mekânın ilişkisini
irdelemektedir. Ona göre farklı bir programla, farklı hareket türleri ve mekânların
alışılmadık kombinasyonları mümkündür. Burada ifade edildiği gibi gerçekliğin sunumunda
manipülasyonlar, karşıtlıklar ve zıtlıklar gibi bazı değişiklikler söz konusudur. Mimari
okumada sınırların ötesine geçmek istediğini belirten yazar tekil bakış açısından çoklu olan
bakış açısına geçmenin yollarını göstermektedir. Tshumi’nin (1994) Manhattan
Transkriptleri’nde (algısal oyunlarla birlikte mekâna entegre edilen farklı hareket desenleri
ve beklentiye uymayan farklı figürlerle yeni kombinasyonlar üretilmektedir. Bu çalışmalar
mimari anlatıyı, aktif ve algılarla oynayan farklı boyuta taşımıştır. Yazara göre bu okumalar
kendi iç mantığında yorumlanır. Belirtildiği gibi planları çakıştırarak ve üst üste koyarak
manipüle etmek ve farklı ihtimaller vermek esas amaçtır. Farklı deneyimlere sebep olan
boşluklar ve mekânsal dizilimler okumaları da değiştirir. Sekanslar basit bir dizilimden öteye
geçerek, kişisel yorumlarla sonsuz okumalara sebep olur. Dolayısıyla tüm perspektif
oyunları, katlamalar ve mekân-olay bağımsızlığı, çokluğu amaçlar.
haline gelir. Dizilim, sistemli yapı, görsel algı oyunları, öznellik ve çoğalmalar gibi
mimarideki yenilikler, mimari okumalarla üçlemeyi yakınlaştırır ve iki disiplin arasındaki
çevirileri de mümkün kılar. Yazara göre mimari katmanlar sözdizisimsel anlam vermektedir
(Kanekar, 2015). Nitekim diyagramlar, edebi metnin sistemi gibi parçaları arasındaki
değişimleri mümkün kılar. Her değişim sadece edebiyatta değil, mimari düzlemde de karşılık
bularak çokluğu sağlar. Özetle iki alan da sistemiyle çokluğu imler.
1
Kent unsurları çoğaltılır: “kavisli köprüler, üstü kapalı, kirişli köprüler, dubalı, parapetleri
işlemeli asma köprüler … çift kanatlı kemerli pencereler, dar ve sivri kafesli pencereler,
konik, üstlerinde aypencere ya da gülpencere … iri çakıllar, büyük karo taşlar, parke taşlar,
küçük taşlar, beyaz mavi seramik levhâlâr” (Calvino, 2020a).
108
yapısal unsurların kataloğu haline gelir. Tüm bu çeşitlendirmeler anlatıyı uzatan, çoğaltan
ve akla gelebilecek ihtimalleri gözler önüne seren amaçlara sahiptir.
Fillide, yazara göre çoklu alternatif yapılarıyla eğlencelidir ve yolları boşlukta belirli
noktalardan geçer. Bu kent sonsuzluk içinde belirli geometriye sahip güzergâh üstünde
hareket serbestliği veren yapıya sahiptir. Yazarın ifadesine göre bu yollar arasında yapılacak
seçim anıların etkisiyle olacaktır (Calvino, 2020a). Her birey farklı potansiyellere sahip
olduğundan bu kurgu deneyimin öznelliğini ön plana çıkarır. Kent mekânlarının, buradaki
noktalar arasındaki çizgiye göre konumlandığı belirtilir. Bu düzenli sistem çokluğun hareket
alanı ve sınırlarıdır. Yazar Smereldina kentinde görünür ve görünmez kurguyu aktarır:
Anlatıcının ifadesiyle kent planı tüm alt yapıyı görünür kılarken, kentin tamamını kapsayan
yere dikey çizilen eğrinin görünmezliğinden bahsedilir. Bu spiral geometri, görünmez
kurguya işaret eder. Şekil 4.9’da göründüğü gibi burada kesit ve planla birlikte kent
diyagramlaştırılmış ve edebi metin mimariye çevrilmiştir. Kalıcılık, çokluk içinde özel ve
sisteme işaret eden oldukça kayda değer bir temadır. Yazar sistemin kalıcılığını tüm bu
temaların temel kısıtı olarak kullanır. Oulipocular ve Calvino için çokluk, kalıcı sistemde
gerçekleşmelidir. Bir sonraki bölümde de bahsi geçen sistemin, geometrik kurgunun,
kalıcılığını ve içeriğin geçiciliğini ele alıyorum.
4.1.5.1. Kalıcılık
Dolayısıyla yinelemelerde sabit kalan kurgudur. Yazarın da belirttiği gibi Kozmokomik aşk
ve kayıp, geçicilik-kalıcılık, kurgu-hakikat gibi konuları işler (Calvino, 2020d; Barth, 1980).
Üçleme bu ifadeleri bir adım öteye taşır ve kalıcı geometrik kurguyu oluşturur. Bu kurguda
içerikler farklı birleşimlerle çoğalır ve sırayla çerçeveler dolar. Yaşanan her olasılıktan sonra
içerikler kaybolmaya başlar ve sistem daha da görünürleşir. Finalde ise tüm olasılıklar
tükenir, sisteme ulaşılır. Kent ve şato sistemdeki kalıcılık ve çokluk merkezleridir (Calvino,
2017, 2020a). Romanlar, bu merkezi mekânlardaki sıçramalarla genişler.
Ersilia, göçebe kentidir (Calvino, 2020a). Burada yaşayanların kenti kent yapan
sistemi ortaya çıkarmak amacıyla insanlar arasındaki yakınlık, ticaret, yönetici sınıf,
imgeselliğe göre farklı tarzlarda kenti ördükleri belirtilir. Bu unsurlar arasındaki ilişkiler
kentin kurgusudur. Halk burada kentin izlerini açığa çıkarır. Örüntüler tamamlandığında ve
kentte yer kalmadığında, kentin, sistem hariç, taşındığı ifade edilir. Yazarın ifadesiyle halk
kentin sistemin kendisi olduğunu düşünür. Buradaki yıkım ve yapımın aynı kurguda
yinelenip durduğu belirtilir.
Yazar iç içe geçen sistemle kentleri çoğaltır. Mimari yapının yapılma aşamalarının
ve yapı unsurlarının tekrarlandığından bahsedilir (Calvino, 2020a). Böylece yapının
defalarca yıkılıp yeniden kurulduğu anlaşılır. Buradaki ifadeyle yinelemenin sebebi kenti
kurmaktır. Özetle kentleri çoğaltmak, kentin yeni yorumlarını elde etmektir. Gomel’in
(2014) ifadesiyle yapı ya da kent parçası çoklu anlam ifade ederek temsiliyet aracına, dile,
dönüşür. Sistem yinelendikçe kentin anlamı kuvvetlenir.
110
Yazarın ifadesiyle geçici kent, zamanı geldiğinde strüktürü parçalanıp başka boşluğu
dolduran kenttir; sabit kent ise detaylardan oluşan kentin biçimidir (Calvino, 2020a). Geçici
kentteki mimari yapılar ve malzemeleri tekrar kullanılacaktır. Dolayısıyla kentin üç boyutlu
sistemi kalıcıdır ve mimari, farklı şekillerde yinelenir. Yazarın mekân ve kişiler gibi bir
görünüp bir kaybolduğu belirtilir (Calvino, 2020b). Tıpkı yazarın anıları gibi tüm deneyimler
yer yer görünürleşerek çoğalır. Kalıcı ve geçici ögeler yinelenirken elde edilen tüm
olasılıklar tek bir bütünü imler. Tüm kentlerin Venedik’i, tüm romanların tek bir romanı
imlemesi gibi… Çokluk tek bir şeyden yola çıkar ve tekrar o şeye döner. Bu teklik ya da
hiçlik bütüncüllükle elde edilir. Her şeyin bütün içinde kaybolması arzusuna dair örnekleri
bir sonraki bütünlük teması altında ele alıyorum.
4.1.5.2. Bütünlük
Üçlemedeki olasılıklar tek bir bütünü imler. Bütünlük, Calvino’nun çokluğu hiçliğe
ulaştırma tekniğidir. Her şey bütün içerisinde eriyip yok olmayı arzular. Bu bütünlük
içerisinde hiçliğe karışmayı arzulayan kar tanesi, tek başına anlamsızken çığa karışınca
anlam kazanmakta ve bütün içinde yok olmaktadır (Karasu, 1982). Bütün ya da gösteren,
arkasında eşzamanlı diğer potansiyelleri taşır. Görünmez Kentler’de tüm kentler tek bir kenti
imler (Calvino, 2020a). Kent anıları içine çeken ve büyüyen süngere benzetilir. İç içe geçen
kurguyu imleyen bu benzetme, kurgunun merkezindeki çoğaltıcı, asıl kente de işaret eder.
Şato’da ise kartlar ve hikâyeler bütünü amaçlanır (Calvino, 2017).
111
Her yaprak düşüşünün hafif yağmur ile uçan tüyleri hatırlattığı, zemine düşüşler
gerçekleştikten sonra da burada aydınlık bir biçimin oluştuğu belirtilir (Calvino, 2020b). Her
düşüşün izdüşümü kesin ve hafif şekilde elde edilir ve sonunda geriye sadece kesin geometri
yani hiçlik kalır. Dolayısıyla çokluk, benzer ancak kendinden farklı bir bütüne işaret ederek
sona ulaşır. Bütünde her yaprağın farklı düzeyi oluşturduğu ve aralarında mesafe olduğu
belirtilir. Her yinelenme kendi çerçevesinde gerçekleşir. Burada bir olay, süperpoze edilerek
çoğaltılmakta ve düşüş, yani asıl eylem, vurgulanmaktadır.
Bir Tane Yapmak İçin Çok Fazla Hayat Gidiyor (Yaz) şiirindeki ifadelere göre
çoğulluğun tekil yüzü vardır ve çokluk oyununda iğne deliği kadar dar bir yerden ancak bazı
seçimler geçer (Calvino, 1986; Montale, 1998). Burada otomatik seçimlerden mantıksız
olanların elendiği sistemin varlığından bahsetmek mümkün görünmektedir. Calvino
Yolcu’da seçtiği kitaba doğru yol alırken, fethedilmesi gereken topraklar (kaleler ve kuleler)
gibi grup halinde yer alan diğer olasılıkları sıralar (Calvino, 2020b). Burada sonsuz
olasılıklar arasındaki geçiş ve eleme sürecini aktarır.
çoğaltma teknikleri ile büyüyen yapıtlardır (Calvino, 2021). Borges da Calvino’yla aynı
konuya dikkat çeker: Kurmacada çokluklardan birinin tercih edildiğini ancak Ts’ui Pen’in
tüm olasılıkları ele alarak hikâyeleri genişlettiği belirtilmektedir (Borges, 1988). Böylece
zaman ve olasılıkların da çoğaldığı belirtilir. Yolcu’daki telefon sahneleri benzer bir
çoğalmadır: Anlatıcıya göre roman ve telefon aynı kaos ve korkunun simgesidir (Calvino,
2020b). Karakterin ifadeleri olasılıkların tükenerek yok oluşu ve mecburi uyulan role karşın
duyulan tedirginliği iletir. En başta karakterin bulunduğu mekânın hissettirilmesi gerekliği
vurgulanır. Mekân burada dönüşümün yaşandığı ve yeni olasılığın doğduğunun habercisidir.
İlerleyen sahnelerde telefonla ilgili türlü olasılıklar türetilerek son geciktirilir. Telefon,
burada çokluğun simgesidir. Karakterin, telefonla ilgili yaşayabileceği tüm deneyimler
eşzamanlı yaratılır. Göründüğü üzere karakter, mekân (ev) ve olaya dair dönüşümler için
öncelikle sabit bir mekân belirlenir. Anlatıcı yaşadığı konuttan ya da yakınlardaki konuttan
gelen telefon arama sesinin ihtimallerle bağını kurar. Kitaba göre herhangi bir telefon
buradaki kişiyle bağlantı kurulabileceğini işaret ediyor, öyle olmasa dahi bunlardan birisi
gerçekleşebilecek bir ihtimaldir. Nitekim önemli olan tercih yapmak değil çoklu olasılıkları
bir arada vermektedir.
Kentteki mekân ve zamanın, gök planına ve dikey kesişen çizgilere göre oluştuğu
belirtilir (Calvino, 2020a). Kent mimarisinin astrolojiye dayanarak on iki parçaya ayrıldığı,
her parçaya giriş çıkışların evrensel olaylara göre verildiği ifade edilir. Amacın ise evrenin
bilimselliğinin ve göksel olanın taklit edilmesi olduğu belirtilir. Burada gökteki düzen ve
oranlar kullanılır. Kentin tüm unsurlarının bu orana göre oluşturulması kesin bir tutarlılığı
sağlar. Yazar tutarlılığın kullanım alanını genişletirken kent planını nesnedeki biçimin
uyumundan yola çıkarak aktarır. Anlatıcının ifadesiyle kent ulaşım ağları, üst üste binen
konutları ve felaketlerle evrenin planıdır. Böylece çeviride tutarlılığın temel unsur olduğu
ortaya koyulur. Nitekim farklı düzeydeki planlar arasındaki çevirilerin anlamlı olması ancak
buna bağlıdır. Dolayısıyla yazar evrenin, gökyüzünün ve nesnelerin uyumlarını kentle
ilişkilendirerek tutarlılık göstergelerini çeşitlendirir.
Gezgin’in ifadesiyle kentler, sistemi takas ederek aynı oran ve orantıyı yakalıyor
(Calvino, 2020a). Çokluk burada da sistemin tutarlılığına göre elde edilmektedir. Han’ın
haritalarının, kelimelerdeki unsurlara paralel olarak uyumlu olasılıkların her birini muhafaza
ettiği belirtilir. Dolayısıyla haritalar geçmiş ve gelecek tüm olasılıkları kaydeder ve her biri
aynı sistemi imler.
Yazarın yeni olasılıklar için eskiyi terk ettiğini belirttiği Clarice kentinin yapısal
elemanları arasındaki ilişki, tutarlı bir oluşumu işaret eder (Calvino, 2020a). Sistemin tüm
115
Bir bütün olan boyuttaki parçaların faklı olasılıklardaki yerleşimi uygunluk olarak
adlandırılmaktadır (Vitruvius, 1874). Uygunluk tutarlılığa denk gelir ki kesin düzeni imler.
Yazara göre düzen ve mimaride düzen kavramı maddi değil soyut temsil oluşturmaktır
(Forty, 2012). Bu temsil biçimin tutarlılığı üzerinedir. Satranç tahtasındaki şema tutarlı bir
biçimdir. Mimari malzeme ve sözcükler eşdeğer tutulurken, malzemenin stabil olmasının
yapının stabil olmasındaki yeterliliği sorgulanmaktadır (Hofstadter, 2011). Yazar yapının
esas taşıyıcısının sistemin tutarlılığı olduğunu imler. Nitekim tutarlılık ve orantı ya da denge
olmadığında yapı ayakta duramayacaktır.
edilir ve anlatılar oluşur. Öncelikle kartlar tutarlı şekilde dizilir, ardından küpler, çizimler ve
metin. Böylece anlatıda mantıksal dizilimle tutarlı çokluk ve çeviriler elde edilmiş olur.
Güneş kartında güneşi elleriyle başının üstüne kaldırmış olan çıplak bir erkek
koşmaktadır (Calvino, 2017). Burada iki farklı yorumdan bahsedilir. İlki, doğrudan anlam,
havanın aydınlık olmasına diğeri, dolaylı anlam, hikâyenin öncesinde kurulmuş olan
mekânın (düğün salonu) çevresinde hareket halindeki çıplak çocuğa işaret eder. Anlatıcının
ifadesine göre bu kartın diğer yorumları da şunlardır: Şövalyeye ait güneş sembolü olan
pelerinin çocuğun üzerinde bulunmasından dolayı şövalyenin çocuğun ardından koşması ya
da bu çocuğun ormandaki kadınla olan bağını anlamak istemesidir. Göründüğü gibi
olasılıklar zihindeki anlamlı ilişkilerden yola çıkılarak ortaya koyulmuştur. Buradaki
şövalye ve mekân önceki kartın yorumudur ve bu yüzden yeni kartın olasılıklarını belirler.
Sonuçta kartın anlamı öncesi ve sonrasıyla ilişkilidir. Yazar kartların alegorik anlamının
öneminden bahseder. Buradaki hikâyelerde yapılan da görsellerin zihinsel iletişimle
canlandırılmasıdır. Kulenin yıkılmasında iki farklı ihtimalden bahsedilmektedir: birincisi
yıldırım, diğeri elektrik santrali. Dolayısıyla bir yapının parçalanması için mantıklı
olasılıklar öne sürülür.
117
Calvino (2021) Queneau için yazınsal Fransızcayı “kendi içinde bir dil olarak, bütün
saflığıyla korumak ister” ifadesiyle oulipo’nun dilsel bütünlüğü sağlama hedefini ortaya
koyar. Yazarın görüşüne göre mitoslar, kendi sınırları ve malzemesi dahilinde
yorumlanmalıdır. Bu bütüncül dil yapısı, içsel tutarlılığı önceler. Burada ifade edildiği gibi
yazar sistemli ve planlı dünya yaratmanın peşindedir. Nitekim tutarlılık, ancak ve ancak
düzenli bir kurguda yaratılabilecektir. Diğer bir ifadeyle “kısıt altında” üretim ve kesinlik,
tutarlılığın ön şartıdır. Bir Şairin Serüveni’nde sessizlik, duyulan ve bir şeyin bütünündeki
sesler olarak tanımlanır (Calvino, 2013). Sessizlik ya da hiçlik kendi yaratı evrenini yani dil
alanını imler.
Kentler, şato ve kırtasiye gerek olayların gerek mekânsal unsurların tutarlı bütünüdür
(Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Bu tutarlılık kurgusal evrenlerin inandırıcılığını sağlar.
Tutarlılığın mekânla ilişkisine dair örnekler Çizelge 4.6’da verilmiştir. Burada hangi
mekânların nasıl elde edildiği analiz edilmiştir. İlk romanda kent mekânların geometrik
kurguya göre düzenlenmesiyle, simetriyle, orantısallıkla, tutarlılıkla, mantıksal tutarlılıkla
ve sistemle; ev orantısallıkla; Şato’da düğün salonu, kule mantıksal tutarlılıkla ve
yorumlarla; mekân, mantıksal tutarlılıkla ve kartlar arasındaki ilişkilerle; kırtasiye mantıksal
tutarlılıkla; Yolcu’da mimari plan, şato mantıksal tutarlılıkla; mekân mantıksal tutarlılıkla ve
olaylar arasındaki ilişkilerle tutarlılığa işaret eder. Mekânsal tutarlılık mantıksal dizilimle
elde edilir. Orantısallığı ise Görünmez Kentler’de görürüz. Bu son konu yani tutarlılıktan
118
sonra Amerika Dersleri’ndeki tüm temaların üçlemedeki mekânlarla ilişkisi üzerine yapılan
analizler değerlendirilecektir.
şey hiçliktir. Hiçliğe her şeyin parçalanarak hafiflemesi sonucu ulaşılır. Özetle hiçlikten
hiçliğe hafifleyerek gidilmektedir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
ekonomik anlatımı, düzeni ve çokluğu benimser. Sonunda öznel, bilinçli ve kurallı üretim
yapabileceği, “kısıt altında yazma” mottosu olan oulipo ile karşılaşır. Oulipocular
deneyselcilerin aksine nesneyi değil hiçliği hedefler. Ayrıca matematik ve edebiyatı
sentezleyerek disiplinlerarası çalışmalar yürütürler. Yazar, oulipo’nun kurucusu
Queneau’nun sözcük oyunlarından ve matematiksel çokluğundan etkilenir. Borges’in
kavramsal göstergelerle ilgili çalışmalarının etkisi ise, Görünmez Kentler’de (kent
başlıklarının kadın adlarına karşılık gelmesi) karşımıza çıkar. Oulipo’nun ikinci dönemine
damga vuran Perec de oulipocu klinamen yöntemiyle, akla uygun çoğalmaların yolunu
açarak yazara aradığı özgürlüğü sunar. Dolayısıyla bilinçli çoğaltım tavrı, kombinasyonellik,
oyunculluk, hiçlik ve tüm olasılıkları tüketme arzusu, oulipocu yaklaşımlara denk gelir.
Dolayısıyla üç romanın da oulipocu üçleme olarak adlandırılmasını buradaki analizlerle
açıklamış oluyorum.
Dil; ifade alanında görünen, bu alana göre çeşitlenen, iletilmesi amaçlanan ifade
birimleri yani göstergedir. Her disiplin kendi kapalı dil sistemine sahiptir (satranç dili,
Amerika Dersleri’nde beden hareketleri…). Dil, farklı alanlarda çeşitli göstergeler yaratır ve
zihindeki anlamın somut bir şeyle kesişmesiyle ortaya çıkar ki bunlar iletişim kanallarıdır
(sözler, kavram, satranç tahtası, diyagram…). Özetle dil ifade alanından ayrı ve daha
üstündür. Buna rağmen iletişim kanalı olmadan var olamaz. Dolayısıyla dil ve iletişim kanalı
ayrılmaz bir bütündür ancak birbirinden de farklıdır. Burada zihinsel olan dilin, iletişim
kanalları ile somutlaştırılması söz konusudur.
kavramlarla ilişkisi göre analiz etmeyi hedefliyorum. Bu tezde üçleme ve mekânlarının nasıl
oluşturulduğunu ortaya koymayı amaçlıyorum. Bu çalışmaların mekânın yaratımında
mimari ve edebi olarak önemli keşifler sağlayacağını da savlıyorum. Bunun için metinsel
mekânların karşısına mimari mekânları yerleştiriyorum. Burada Amerika Dersleri
kavramlarını kitaptaki gibi ayrı ayrı ele alıyorum ve böylece detaylı analizler elde etmeyi
hedefliyorum. Calvino’nun üç romanının da buradaki kavramlara göre kurulduğu
görülmektedir. Öyle ki tüm kavramlar, metne yayılmış vaziyettedir. Ayrıca her biri diğeriyle
iç içe geçmekte ve konu uzatılarak öznel ve sistemli çoğaltımlar desteklenmektedir.
Kavramlar, üçlemenin analizini mümkün kılmıştır. Bu kavramlar üç romanın sistemini ve
nasıl oluştuklarını açıklamaktadır. Ortak yönelimlerin çokluğu onların aynı kategoride
değerlendirilmesini de açıklar. Mekânın burada merkezi unsur ya da merkezi unsurun
vurgulayıcısı olduğu ve yazınsal anlamda bambaşka bir seviyeye çıkarıldığı gözlemlenir.
Dolayısıyla mekân anlatıcı veya vurgulayandır. Ayrıca; kavramlar, hem edebi hem de
mekânsal olarak metnin arkasında işleyen mekanizmanın kendisidir.
Oulipocu üçlemede amaç her şeyi sistem dahilinde çoğaltmaktır. ‘Çokluk’ sisteme
ulaşmayı amaçlar. Olasılıklar bitince de hiçlik elde edilir. Diğer kavramlar ise çokluğa ve
hiçliğe ulaşmayı sağlar. Çokluk oyuncul teknikleri de ön plana çıkarır. ‘Kalıcılık’ burada
sistemin kendisiyken geçicilik içeriktir. Çokluk ve kalıcılık üç romandaki mekânlarda
karşımıza çıkarken ‘Bütünlük’ Görünmez Kentler ve Yolcu’da görünür. Bu çokluk
yöntemleri (mesela kombinasyon) çeşitlenir.
kapsamda olduğu gözlenmiştir. Diğer bir ortak nokta ise disiplinlerarası çalışmalarda öznel
çoğalmanın ön plana çıkarılmasıdır. Coleman’ın (2000) çalışmasıyla benzer şekilde metin
ve mimari arasındaki çevirilerin anlam düzeyi üzerinden gerçekleşebildiği savlanmıştır.
Ayrıca bu tezde Chiesa’nın (2005) tezindeki gibi Calvino’nun mekânlarının görsel imge
yaratma amacı taşıdığı ortaya koyulmuştur. Ancak hiçbir çalışma oulipocu üçlemenin nasıl
ortaya çıktığına dair cevaplar aramaz.
Böyle bir çalışmanın literatüre katkısının üçlemenin nasıl ortaya çıktığını, arkasında
işleyen mekanizmayı ve mekânlarının nasıl üretildiğini anlaşılır kılması olduğu
varsayılabilir. Calvino ve oulipocu üçlemesinin aydınlatılması özellikle de mimarlık
okullarındaki çalışmalarda işlevsel olabilir. Nitekim bu üç roman daha bilinçli
kullanılabilecektir ki bu da üretimleri artırabilir; aynı zamanda üçlemedeki diğer romanlara
da kapı aralayabilir. Bu disiplinlerarası sürece kavramların dahil edilmesi, iki disiplin
(edebiyat ve mimari) arasındaki üretimleri çeşitlendirir. Nitekim kavramlar, mimaride
üretimin itici gücü olmaya devam etmektedir. Bu çalışma iki disiplin arasında yapılan
çalışmalardan yalnızca birisi elbette. Dolayısıyla bu tezin, Italo Calvino’nun oulipocu
üçlemesi (romanlardan her biri için), Amerika Dersleri, mimarlık ve edebiyat konusunda
yapılacak çalışmalara katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.
129
KAYNAKLAR DİZİNİ
Ariosto, O. (2009). Orlando Furioso. The Belknap Press of Harvard University Press.
Barth, J. (1980). The literature of replenishment. The Atlantic Monthly (1971-1981), 245,
70. Erişim: https://www.proquest.com/magazines/literature-
replenishment/docview/204146929/se-2?accountid=16716, Erişim tarihi:
02.12.2021.
Bergson, H. (2005). Matter and memory (Trans. by N. M. Paul, W. S. Palmer) (8nd ed.).
Zone Books.
Berkman, N. (2020). Italo Calvino’s oulipian clinamen. MLN, 135(1), 255-280. Erişim:
https://www.academia.edu/43091890/Italo_Calvinos_Oulipian_Clinamen, Erişim
tarihi: 20.03.2022.
Bilir, S. (2019). Bir çeviri nesnesi olarak mekân ve “Biçem Alıştırmaları” metni üzerinden
disiplinlerarası bir çeviri araştırması [Sanatta Yeterlik Tezi, Hacettepe Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü]. YÖK Ulusal Tez Merkezi.
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=deZbJCLaCQ1VRS-
bXlpd7g&no=wm0beofwsu-F54cPxU80AA
Braune, S. (2010). From lucretian atomic theory to joycean etymic theory. Journal of Modern
Literature, 33 (4), 167-181. https://doi.org/10.2979/jml.2010.33.4.167
130
Bray, J., Gibbons, A., Mchale, B., Whıte, J., Murphy, R., Stockwell, P., Gavıns, J., Lee, B.,
Arx-Scouras, D., Mıller, T., Baetens, J., Berry, R. M., Frıedman, E. G., Nıelsen, A.
L., Gopal, P., Olsen, L., Mclaughlın, R. L., Connell, L., Wınkıel, L., Ulmer, G. L.,
Bernstein, C., Epstein, A., Prınz, J., Mead, P., Alber, J., Nıelsen, H. S., Rıchardson,
B., Epsteın, A., Ryan, M. L., Kacandes, I., Gomel, E., Chute, H., Tomasula, S.,
Hayles, N. K., Montfort, N., Cıccorıcco, D., Tomasula, S., Ensslın, A., Elıas, A. J.
(Eds.). (2012). The routledge companion to experimental literature. Routledge.
Calvino, I. (1994b). Üç deneme (Çev. B. Karasu) (2. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (1996). Kitaplarımdan birini nasıl yazdım (Çev. M. Rifat, S. Rifat). Üstmetin.
Calvino, I. (2013). Öyküler (Çev. K. Atakay, E. Y. Cendey, S. Sayıt, R. Teksoy) (2. Baskı).
Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2017). Kesişen yazgılar şatosu (Çev. S. Sayıt) (6. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2019). Sunuş (Ed.), Örümceklerin yuvalandığı patika (6. Baskı, s. 7-25). Yapı
Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2020a). Giriş (Ed.), Görünmez kentler (Çev. I. Saatçioğlu) (28. Baskı, s. 19-47).
Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2020a). Görünmez kentler (Çev. I. Saatçioğlu) (28. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2020b). Bir kış gecesi eğer bir yolcu (Çev. E. Y. Cendey) (19. Baskı). Yapı Kredi
Yayınları.
Calvino, I. (2020b). Sunuş (Ed.), Bir kış gecesi eğer bir yolcu (19. Baskı, s. 7-15). Yapı Kredi
Yayınları.
131
Calvino, I. (2020c). Atalarımız: ikiye bölünen Vikont, ağaca tüneyen baron, varolmayan
şövalye (Çev. R. Teksoy, F. Erdem, N. G. Işık) (6. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2020d). Bütün kozmokomik öyküler (Çev. E. Y. Cendey ve Ş. Gezgin) (6. Baskı).
Yapı Kredi Yayınları.
Calvino, I. (2021). Klasikleri niçin okumalı? (Çev. K. Atakay) (8. Baskı). Yapı Kredi
Yayınları.
Chappell, R. (2017). Libros: Las ciudades invisibles / Italo Calvino. Erişim: illustration-
based-on-octavia-from-invisible-cities-by-rebecca-chappell,
https://indibur.cl/2017/12/09/las-ciudades-invisibles- Italo-calvino/illustration-
based-on-octavia-from-invisible-cities-by-rebecca-chappell/, Erişim tarihi:
07.06.2022.
Di Gennaro, P. (2014). Changing words: reading time and space in electronic literature.
Between, 4 (8), 1-14, https://doi.org/10.13125/2039-6597/1308
Dickens, C. (2021a). Müşterek dostumuz cilt 2 (Çev. A. Biçen) (3. Baskı). İthaki Yayınları.
Dickens, C. (2021b). Müşterek dostumuz cilt 1 (Çev. A. Biçen) (3. Baskı). İthaki Yayınları.
Diderot, D. (1984). Kaderci Jacques ile efendisi (Çev. Adnan Cemgil). Sosyal Yayınlar.
132
Duncan, D. (2012). Calvino, Llull, Lucretius: two models of literary combinatorics. Comparative
Literature, 64:1, 93–109. Erişim: http://www.jstor.org/stable/41412159, Erişim tarihi:
25.08.2022.
Duran, J. P. (2016). From the experimental to experimentalism. Italo Calvino and Julio
Cortázar in Paris (1963-1973) [Doctoral thesis, College London University].
https://discovery.ucl.ac.uk/id/eprint/1476294
Eco, U. (2002). On translating Queneau’s exercices de style into Italian. The Translator,
8(2), 221-239. https://doi: 10.1080/13556509.2002.10799133
Eisenman, P. (1984). The end of the classical: the end of the beginning, the end of the
end. Perspecta, 21, 155–173. https://doi.org/10.2307/1567087
Ennis, K. L. (1992). Interpreting Calvino: salon and studio, a methodology for discovery
(Italo Calvino) [Master’s Thesis, Rice University].
https://hdl.handle.net/1911/13572.
Eyuboğlu, İ. Z. (1994). Dönüşümler üstüne (Ed.), Dönüşümler (s. 7-20). Panel Yayınları.
Forester, G.N., Nicholls, M.J. (2017). The oulipo (6nd ed.). Verbivoracious Press.
Gay, F. (2015). “…A pattern so subtle it could escape the termite’s gnawing.” eidetic
categories and values at play on chessboard of Italo Calvino’s Invisible Cities.
Disegno & Citta. Cultura Arte Scienza Informazione.
https://www.academia.edu/15172346/_a_pattern_so_subtle_it_could_escape_the_te
rmites_gnawing_Eidetic_categories_and_values_at_play_on_chessboard_of_Calvi
nos_Invisible_Cities_un_disegno_cos%C3%AC_sottile_da_sfuggire_al_morso_del
le_termiti_categorie_eidetiche_e_valori_in_gioco_sulla_scacchiera_de_Le_Citt%C
3%A0_invisibili
Homeros. (2008). Odysseia (Çev. A. Erhat ve A. Kadir) (21. Baskı). Can Yayınları.
Huizinga, J. (2006). Homo ludens (Çev. M.A. Kılıçbay) (2. Baski). Ayrıntı Yayınları.
Hume, K. (1992). Introduction (Ed.). The Modern Language Review, 88(3), 1-6. Oxford
University Press. https://doi.org/10.2307/3734986
Jeannet, A. (2000). Under the radiant sun and the crescent moon: Italo Calvino’s storytelling.
University of Toronto Press.
Lescure, J. (2013). Brief history of the oulipo. N. Wardrip-Fruin & N. Monrfort (Eds.), The
New media reader (s. 172-176). The Mit Press.
Lewis, D. (1978). Truth in fiction. American Philosophical Quarterly, 15(1), 37-46. Erişim:
http://www.jstor.org/stable/20009693, Erişim tarihi: 07.09.2021.
Malone, M., Mileaf, J.A., Laxton, S., Bailey, B., Hage, E. (2010). Introduction. Chance
Aesthetics, 2(7), 45-67. Mildred Lane Kemper Art Museum.
https://www.academia.edu/8584844/Chance_Aesthetics
Markus, T. A., Cameron, D. (2002). The words between the spaces. Routledge.
Motte F. M. Jr. (2015). Oulipo: a primer of potential literature (Ed.). Dalkey Archive Press.
Nachtomy, O. (2016). Leibniz, Calvino, possible worlds and possible cities, philosophy and
fiction. Journal of Early Modern Studies, 5(2), 53-79. Erişim:
https://www.academia.edu/31603863/Leibniz_and_Calvino_Possible_Worlds_and_
Possible_Cities_Philosophy_and_Fiction_JEMS, Erişim tarihi: 24.11.2022.
Peirce, C. S. (1998). The essential peirce. Selected Philosophical Writings, 2, 13. Indiana
University Press. Erişim: http://www.jstor.org/stable/j.ctt16gz4vr, Erişim tarihi:
12.11.2021.
Perec, G. (2009). Yaşam kullanma kılavuzu (Çev. İ. Yerguz) (4. Baskı). İmge Kitabevi
Yayınları.
Pilotto, C. (2021). Città (in)visibili: la tesi di Camilla Pilotto è un progetto editoriale sul
celebre romanzo di Calvino. Erişim: https://www.frizzifrizzi.it/2021/07/26/citta-
invisibili-la-tesi-di-camilla-pilotto-e-un-progetto-editoriale-sul-celebre-romanzo-di-
calvino/, Erişim tarihi: 20.08.2022.
Priani, E. (2021). Ramon Llull. The Stanford Encyclopedia of Philosophy, E. N. Zalta (Ed.).
Erişim: <https://plato.stanford.edu/archives/spr2021/entries/llull/, Erişim tarihi:
01.12.2022.
Sicari, I. (2016). (Re)Defining a literary genre: how Italo Calvino’s postmodern (hyper)novels
became “philosophical allegories” in the USSR. Ulbandus Review, 17, 42–61.
Erişim: http://www.jstor.org/stable/ulbarevi.17.42., Erişim tarihi: 25.11.2022
Stendhal (2017). Parma Manastırı (Çev. S. Tiryakioğlu) (6. Baskı). Can Yayınları.
Stendhal (2017). Sunuş (Ed.), Parma Manastırı (Çev. S. Tiryakioğlu) (6. Baskı, s. 9-13).
Can Yayınları.
Sterne, L. (1999). Tristram Shandy Beyefendi’nin hayatı ve görüşleri (Çev. N. Yavuz). Yapı
Kredi Yayınları.
Şentürk, L. (2020). 199+ / Pomi'den Sonra Mimarlık / Architecture After Pomi. Yort Yayın.
https://www.academia.edu/45120448/199_Pomiden_Sonra_Mimarl%C4%B1k_Arc
hitecture_After_Pomi
136
Tabbi, J. (2010). Electronic literature as world literature; or, the universality of writing under
constraint. Poetics Today, 31(1), 17-50. https://doi.org/10.1215/03335372-2009-013
EK AÇIKLAMALAR
Ek Başlık Sayfa
Numarası
“Zora'nın, her noktasıyla akılda kalma gibi bir özelliği vardır. Gözün,
tıpkı tek bir notasını bile yerinden oynatamadığın ya da değiştiremediğin bir
müzik partisyonundaki gibi birbirini izleyen şekiller üzerinde gezinme
biçiminde gizlidir Zora'nın sırrı. Zora'nın nasıl olduğunu ezbere bilen biri,
uyuyamadığı gecelerde kentin yollarında yürüdüğünü hayal eder ve bakır
saatin, berberin çizgili perdesinin, dokuz fıskiyeli çeşmenin, yıldızlar âlimine
ait cam kulenin, karpuzcu dükkânının, münzevi ile aslan heykelinin, Türk
hamamının, köşedeki kahvenin, limana giden kestirme yolun birbirini
izleyişindeki düzeni hatırlar. Akıllardan çıkmayan bu kent bir zırhtır, ya da
herkesin anımsamak istediği şeyleri karelerine yerleştirebileceği bir çapraz
bulmaca: ünlü kişilerin adları, erdem, sayılar, maden ve bitki türleri, savaş
tarihleri, yıldız kümeleri, bir konuşmanın bölümleri. Her fikirle güzergâhın
her noktası arasında, belleğin anlık çağrışımlar yapmasına yarayacak bir
benzerlik ya da bir zıtlık ilişkisi kurulabilir. Öyle ki dünyanın en bilge kişileri
Zora'yı ezbere bilenlerdir.” (Calvino, 2020a, s. 66).
141