Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 152

Italo Calvino’nun Oulipocu Mekânları

Günay Turaç

YÜKSEK LİSANS

Mimarlık Anabilim Dalı

Aralık 2022
Italo Calvino’s Oulipian Spaces

Günay Turaç

MASTER OF SCIENCE THESIS

Department of Architecture

December 2022
Italo Calvino’nun Oulipocu Mekânları

Günay Turaç

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi


Fen Bilimleri Enstitüsü
Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği Uyarınca
Mimarlık Anabilim Dalı
Mimarlık Tarihi Bilim Dalında
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Olarak Hazırlanmıştır

Danışman: Prof. Dr. Levent Şentürk

Aralık 2022
ETİK BEYAN

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü tez yazım kılavuzuna göre,
Prof. Dr. Levent Şentürk danışmanlığında hazırlamış olduğum “Italo Calvino’nun Oulipocu
Mekânları” başlıklı Yüksek Lisans tezimin özgün bir çalışma olduğunu; tez çalışmamın tüm
aşamalarında bilimsel etik ilke ve kurallarına uygun davrandığımı; tezimde verdiğim
bilgileri, verileri akademik ve bilimsel ilke ve kurallara uygun olarak elde ettiğimi; tez
çalışmamda yararlandığım eserlerin tümüne atıf yaptığımı ve kaynak gösterdiğimi ve bilgi,
belge ve sonuçları bilimsel etik ilke ve kurallara göre sunduğumu beyan ederim. 16/12/2022

Günay Turaç

İmza
vi

ÖZET

Bu tez Italo Calvino’nun (1923-1985) üç romanını konu edinmektedir: “Görünmez


Kentler” (1972), “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu” (1979) ve “Kesişen Yazgılar Şatosu”
(1969-1973). Calvino’nun bu eserlerini oulipocu üçleme diye adlandırabiliriz: Oulipo (ya da
uzun adıyla Ouvroir de Littérature Potentielle) (Potansiyel Edebiyat Atölyesi), 1960 yılında
Raymond Queneau öncülüğünde bir grup sanatçı, matematikçi, bilim insanı, edebiyatçı ve
şairin bir araya gelerek kurdukları deneyci bir yazın hareketidir, bununla birlikte kısıt altında
yazıyı savunmaktadırlar. Calvino bu gruba 1968 yılında dahil olur. Calvino’nun bu üç
deneysel romanı, oulipocu kısıtlarla yazılmış olmakla kalmaz, mekânsal verilerle de doludur
ve bu tez metinlerin bu yönüne eğilmektedir. Oulipocu kısıt, yazarın bile isteye seçtiği ve
olanaklarını sınırlarına dek zorladığı bir yaratıcılık kipidir. Tezde bu üç eserin mekânlarını,
mekâna dair getirdiği yeni ve disiplinlerarası kavrayışları, deneysel yaklaşımları tartışarak
sorgulamayı denedim. Bunu yaparken, Calvino’nun “Amerika Dersleri” (1988) adlı seminer
metnindeki yavaşlık, hızlılık, kesinlik, görünürlük, çokluk ve tutarlılık alt başlıkları,
çaprazlamasına bir değerlendirme yapmamı mümkün kıldı. Üçlemenin Calvino açısından
özgül tarihsel bağlamı, tezimdeki değerlendirmelerin parçasıdır. Calvino’nun mekânları
birçok yeni kavrama ve icada kapı aralamakla kalmaz, oulipocu karakteriyle bu kavrayışlar
mimari tasarım alanına yönelik sonsuz bir ilham kaynağıdır da. Sonuç bölümünde,
Calvino’nun mimarlık düşüncesi bakımından güncelliğini dil, kurgu ve deneysellik
bakımından değerlendirdim.

Anahtar Kelimeler: Yazınsal metinler, kurgusal mekân, kavram, çeviri, deneyselcilik.


vii

SUMMARY

This thesis focuses on three novels by Italo Calvino (1923-1985): “Invisible Cities”
(1972), “If on a Winter’s Night a Traveler” (1979), and “The Castle of Crossed Destinies”
(1969-1973). We can call these works of Calvino as the Oulipian trilogy: Oulipo (or Ouvroir
de Littérature Potentielle with its proper name) is an experimental literary movement
founded by a group of artists, mathematicians, scientists, literary figures, and poets under
the leadership of Raymond Queneau in 1960, and they advocate constraint-based writing.
Calvino joins this group in 1968. These three experimental novels of Italo Calvino are not
only written with Oulipian constraints, but are full of spatial data and this thesis focuses on
this aspect of the texts. Oulipian constraint is a mode of creativity in which the author
deliberately chooses and pushes his possibilities to the limit. In the thesis, I tried to question
the spaces of these three works by discussing the new and interdisciplinary insights and
experimental approaches they brought about space. In doing so, the subheadings of lightness,
quickness, exactitude, visibility, multiplicity, and consistency in Calvino’s seminar text “Six
Memos for the Next Millennium” (1988) made it possible for me to make multiple
comparisons. The specific historical context of the trilogy for Calvino is part of the
considerations in my thesis. Not only do Calvino's spaces lead to many new concepts and
inventions, but these insights with their Oulipian character are also an endless source of
inspiration for the field of architectural design. As a concluding remark, I have evaluated
Calvino’s contemporariness in terms of architectural thought in terms of language,
mathematics, and experimentation.

Keywords: Literary texts, fictional place, concept, translation, experimentalism.


viii

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ÖZET ................................................................................................................................... vi

SUMMARY ........................................................................................................................ vii

İÇİNDEKİLER ................................................................................................................. viii

ŞEKİLLER DİZİNİ............................................................................................................. x

ÇİZELGELER DİZİNİ ...................................................................................................... xi

1. GİRİŞ VE AMAÇ ............................................................................................................ 1

2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI .................................................................................... 18

3. YÖNTEM ....................................................................................................................... 21

3.1. Italo Calvino’nun Edebiyat Yolculuğu .................................................................... 21


3.1.1. Oulipo öncesi ................................................................................................... 22
3.1.2. Oulipo’ya katılım ............................................................................................. 24
3.2. Oulipocu Üçleme ..................................................................................................... 28
3.2.1. Hiçlik................................................................................................................ 33
3.2.2. Oyun ................................................................................................................. 42
3.2.3. Gösterge ........................................................................................................... 45
3.3. Dil, Kavram ve Çeviri .............................................................................................. 47
3.3.1. Dil .................................................................................................................... 47
3.3.2. Kavram ............................................................................................................. 49
3.3.3. Çeviri................................................................................................................ 51
4. BULGULAR VE TARTIŞMA ..................................................................................... 54

4.1. Amerika Dersleri Kavramları ile Oulipocu Üçlemedeki Mekânların İlişkisi .......... 54
4.1.1. Hafiflik (Lightness) .......................................................................................... 55
4.1.2. Hızlılık (Quickness) .......................................................................................... 64
4.1.2.1. İç içe geçmeler.......................................................................................... 71
4.1.2.2. Konu dışına çıkmalar................................................................................ 79
ix

İÇİNDEKİLER (devam)

Sayfa

4.1.3. Kesinlik (Exactitude) ........................................................................................ 81


4.1.3.1. Simetrik mekânlar .................................................................................... 87
4.1.3.2. Görsel efektler .......................................................................................... 90
4.1.4. Görünürlük (Visibility)..................................................................................... 92
4.1.4.1. Görsel metaforlar ...................................................................................... 95
4.1.4.2. Perspektif ve mekân ilişkisi .................................................................... 100
4.1.5. Çokluk (Multiplicity) ...................................................................................... 102
4.1.5.1. Kalıcılık .................................................................................................. 108
4.1.5.2. Bütünlük ................................................................................................. 110
4.1.6. Tutarlılık (Consistency) ................................................................................. 114
4.2. Bölüm Sonu Değerlendirmesi ................................................................................ 118
5. SONUÇ VE ÖNERİLER ............................................................................................ 123

KAYNAKLAR DİZİNİ ................................................................................................... 129

EK AÇIKLAMALAR ..................................................................................................... 137


x

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil Sayfa

1. 1 Llull’un kombinasyon sistemi. ....................................................................................... 9


1. 2 Üçlemenin kurgusu: a) Görünmez Kentler, b) Şato, c) Yolcu. .................................... 13
1. 3 Orman, şato, yapısal ögeler ve imge............................................................................. 15
3. 1 Yapısalcı çerçevenin girdileri. ...................................................................................... 36
3. 2 Kum saatinde paralel düşen unsurların karşılaşması ve yeni olasılığın elde edilmesi. 41
3. 3 İç mekânın çeşitlemesi: a) Dörtte üç, b) Bağımsız. ...................................................... 42
3. 4 Görünmez Kentler göstergeleri: a) kart, b) küp. ........................................................... 43
4. 1 Yükselerek hafifleme. ................................................................................................... 57
4. 2 Zenobia kentinde hafiflik.............................................................................................. 58
4. 3 Havada asılı duran Ottavia kenti. ................................................................................. 62
4. 4 Bütündeki parçalanma ve hafifleme: a) atomda, b) metinde, c) mimaride .................. 63
4. 5 İç içe geçme ve eşikler ................................................................................................. 78
4. 6 Kristalleşmede dönüşüm. ............................................................................................. 88
4. 7 Simetrik kentler: a) Valdrada b) Eusapia. .................................................................... 90
4. 8 Çokluk temasıyla Fedora kenti ................................................................................... 107
4. 9 Smereldina kent planı ve spiral. ................................................................................. 109
xi

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge Sayfa

3. 1 Üçlemede kavram çeşitliliği. ........................................................................................ 50


4. 1 Hafiflik temasının mekânlarla sağlanması. .................................................................. 64
4. 2 Hızlılık temasının mekânlarla sağlanması. ................................................................... 82
4. 3 Kesinlik temasının mekânlarla sağlanması. ................................................................. 93
4. 4 Görünürlük temasının mekânlarla sağlanması. .......................................................... 113
4. 5 Çokluk temasının mekânlarla sağlanması. ................................................................. 113
4. 6 Tutarlılık temasının mekânlarla sağlanması. .............................................................. 118
1

1. GİRİŞ VE AMAÇ

Italo Calvino’nun Görünmez Kentler (1972), Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (1979)
ve Kesişen Yazgılar Şatosu (1969-1973)1 romanları, ayrı ayrı birer metinsel mekân
hazinesidir. Böylesi mekânsal ve deneysel zenginlik, mimarlık bakımından hâlâ
keşfedilmeyi beklemekte. Calvino’nun oldukça popüler olan bu üç romanını neden oulipocu
üçleme diye adlandırdığımı tezin ilerleyen bölümlerinde değerlendireceğim. Görünmez
Kentler mimarlık okullarında popülerdir: Özellikle de konusu bakımından. Oysa kitabın
hayal gücünü körükleyen imgesel yanının ardında işleyen yapı/mekanizma, mimarlık
okullarında bile pek az fark edilir ve ele alınır. Benzer şekilde, üçlemenin diğer kitapları da
tıpkı Görünmez Kentler gibi, ilk başta görünmeyen, mimari denebilecek bir iç işleyişe
sahiptir ki roman türü için bu yön pek de alışıldık sayılmaz. Denebilir ki Yolcu’nun ve
Şato’nun kaderi de Görünmez Kentler’inkine benzer; çok okunurlar ancak az bilinirler. Bu
tezde, tam da bu sisli kalan bölgeye daha fazla ışık düşürmek niyetiyle taze ve ayık bir okuma
yapmayı deneyeceğim. Basit bir soruyu hareket noktası yaparak: Üçleme gerçekte nedir?
Nasıl kurulmuştur? Ve dahası, neden? Bu sorulara cevap ararken, Calvino’nun ölümünden
kısa süre önce tamamladığı Amerika Dersleri: Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri (1994a)
metninde yazarın getirdiği kavramsal açılımlardan da yararlanmayı deneyeceğim. Amerika
Dersleri, bilindiği gibi, bu romanlarla doğrudan ilişkili değildir; daha çok, yazarın deneyci
perspektifini yansıtmaktadır ancak yazarın kendi yapıtları hakkındaki eleştiriler mevcuttur.
Ayrıca buradaki kavramların, üçlemedeki mekânlarla ilişkili olduğunu ve üçlemenin
gizemini ortaya çıkarabileceğini savlıyorum. Bu sebeple Amerika Dersleri bu tezin
disiplinlerarası sorgulama alanı bakımından anahtar görevi görmekte.

İtalyan asıllı yazar Italo Calvino, 1923 yılında, ziraatçı ebeveynlerinin arasında
Küba’nın kırsal bir bölgesinde dünyaya gelmiş ve 1925’te ailesiyle İtalya’ya taşınmıştır.
Ailesinin mesleki uğraşları sebebiyle, genç yazar 1941 yılında Torino Üniversitesi ziraat
bölümüne başlamış ve 1943 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle Floransa
Üniversitesine geçiş yapmıştır. Sonrasında Eugenio Scalfari adlı okul arkadaşının ve Cesare

1
Buradan itibaren, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, kısaca Yolcu olarak ve Kesişen Yazgılar
Şatosu, Şato olarak anılacaktır.
2

Pavese (1908-1950), Elio Vittorini (1908-1966), Johan Huizinga (1872-1945) ve Eugenio


Montale (1896-1981) gibi yazarların tesiriyle siyasete yönelmiştir. Angela M. Jeannet’in
(2000) Calvino’nun hayatını, yazarlığını ve metinlerini irdelediği Jaguar Güneş ve Ay
Altında adlı kitabına göre 1945’lerde İtalya’nın sayılı kentleri edebiyatın önemli yerleri
haline gelmiş; bu gelişmeler Alberto Moravia’yla (1907-1990) başlayarak, Vittorini ve
Pavese ile devam etmiştir. Vittorini ve Pavese savaşın acı yüzünü doğrudan yansıtan Yeni
Gerçekçiliği [Neorealismo] benimsemiş ve eserler vermiş aynı zamanda Amerika ve
İngiltere’deki çevirileri İtalya’ya getirerek öncülük etmişlerdir. Calvino’nun bu ikilinin
çevirileri ile Amerikan edebiyatıyla tanıştığı vurgulanır. Bu tanışıklık Yeni Gerçekçi üslubu
benimsemesiyle kalmamış, Calvino’nun Amerikan edebiyatına olan ilgisini de başlatmıştır.
Yazar bunların sonucunda 1944’te siyasi partiye üye olmuş ve siyasi atmosfer onun edebiyat
hayatındaki ilk yıllarını etkilemiştir.

Genç Calvino 1945’te, Torino Edebiyat fakültesine başlamış ve L'Unità, Aietusa, La


voce della democrazia ve Il Politecnico dergilerinde siyasi içerikli kısa yazılar
yayımlamıştır. Bu yayınlar Pavese ve Vittorini’nin dikkatini çekmiş ve 1946 yılında Einaudi
yayınevine girdikten sonra, 1947’de bu ikilinin yardımı ile yayımladığı Örümceklerin
Yuvalandığı Patika adlı ilk kitabı, önemli başarı kazanmış ve bu Yeni Gerçekçi romanla
yazar edebiyat dünyasına adım atmıştır. Savaş atmosferinin yarattığı çatışmaları ve siyasi
yönelimleri, tüm bu çalkantıların arasında kalmış bir çocuğun dünyasından izleten bu roman
dönemin edebiyat anlayışına paraleldir. Yazara göre siyasi dönem metinleri, savaş ortamının
huzur ve mutluluk gibi duygularının etrafında şekillenir (Calvino, 2019). Bu romanda da bu
tür duygular ve dışlanmışlık ön plandadır. Burada yazarın sonraki metinlerinde de temel
aldığı benzer faktörler bulunur. Bunlar: düzen, simetri, geometrik figürler ve görsel
metaforlardır (Calvino, 2014). Calvino kendisi dahil dönemin genç İtalyan yazarları
Giovanni Verga’nın Malavoglia’lar’ı, Elio Vittorini’nin Sicilya Konuşmaları ve Cesare
Pavese’nin Senin Köylerin’i kişisel deneyimleriyle birleştirerek üretim yaptıklarını belirtir
ve diğer İtalyan edebiyatçılar gibi Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabından
esinlendiğini ve böylece yazı biçeminin ve bu kitabının oluştuğunu ifade eder (Calvino,
2019).

Siyasi anlatılar ve savaş anlatıları, çoğunluğu Öyküler başlığı altında toplanmış olan
Karga sona kaldı (1949), Savaşa Giriş (1954) ve Emlak Vurgunu (1957) gibi kısa öykülerde
3

devam eder. Bagnasco Kardeşler’de, Calvino masonik işaretleriyle yaşadığı evi ve


çevresini; Pavese ise Tepedeki Ev eserinde Torino’da çocukluğunun geçtiği tepeyi betimler
(Calvino, 2013; Pavese, 2005). İki yazarın da anılarına yolculuk yaptıkları bu eserler
birtakım benzerlikler gösterir ve anılar iki yazarda da simgeleşir. Yazarın ifade ettiği gibi
Vittorini ve Pavese’in temelde birey ve ahlak kavramlarındaki ortak özleri Calvino’ya ilham
vermiştir (Jeannet, 2000). Kişisel deneyimler ve insanın acılarına duyarlılık bu yazarların
metinlerinin ana teması olmuştur. Milano doğumlu Montale şair, yazar, çevirmen, editör ve
daha fazlasıdır. Yazarın eserlerinde savaş sonrası karamsarlığı ve sessizliği hakimdir. Yazara
göre Montale, Calvino’nun zihinsel altyapısı olmuştur (Jeannet, 2000). La Bufera’da deniz
ve kaya gibi manzaraların hakim olduğu atmosfer Calvino’yu etkilemiş ve ilerleyen
dönemlerde özellikle Yolcu’da sıkça kullanılmıştır (Montale, 1965). Görüldüğü üzere
yazarın edebiyat yolculuğundaki ilk edebi stili, çevresi tarafından belirlenmiş ancak zamanla
yazarın ilgisi bu etkilerin önüne geçmiştir.

Yazar 1950’li yıllarda edebiyatçıların bir dönüşüm sürecine girdiğini ifade eder
(Calvino, 2013). Bu süreçte savaşın etkileri ve Yeni Gerçekçi yaklaşım etkisini yitirmeye
başlamıştır. Calvino’ya göre akımdaki hata şudur: Başta siyasi konular olmak üzere farklı
alanlar, tüm gerçeklik ve dolaysızlığıyla edebiyatın kendisi olmuştur. Bu dolaysızlık ki
anlatıyı teke indirgemiş ve üslubu sıradanlaştırmıştır. Yazar bu etkilerin yanı sıra hayata ve
siyasete dair bazı temalardaki aşırılıkların, onu Yeni Gerçekçilikten uzaklaştırdığını ifade
eder. Yeni Gerçekçilikteki nesnel yaklaşımın yazarın tedirginliğini yok ettiği belirtilir.
Ancak ilerleyen zamanlarda bu güven ortamı terk edilecek ve şüphe metinlerin ana teması
haline gelecektir. Burada belirtildiği gibi yazarın bu dönem için yaşadığı pişmanlık iki
boyutludur: deneyimlerinden elde ettiği göstergelerini bu metinde hızla tüketmesi; diğeri,
sonra kullanmak için ayırdığı göstergelerin bağlamdan izole edilmesi sebebiyle yok
olmasıdır. Özetle bu kayıp bir daha asla ele geçirilemeyecektir. Calvino’nun ilerleyen
zamanlarda bu kaybı en aza indirecek, çoğaltıcı yaklaşımı tam da bu pişmanlığı hafifletmeyi
amaçlar. Ona göre Yeni Gerçekçi yaklaşım kalıcı değildi ve yerine “Amerikan … okulu …
kesin bir yöntem öneriyordu: Deneyimleri çoğaltmak, yolculuk etmek, hareketli şeylerin
olduğu yerde bulunmak” (Calvino, 2013). Tüketimin verdiği haz ancak ve ancak haz
nesnesini olabildiğince çok kullanmaktan geçer. Enine ve boyuna çoğaltarak… Tek bir
romanda harcanan deneyimin karşısında, deneyimlerin yavaşça tüketildiği iç içe geçerek
çoğalan Yolcu gibi…
4

Yazarın ifadesiyle kendi hakikati, bu dönemin doğrudan ve statik bakış açısının tam
tersine, çelişkilerle dolu ve kurmacaya yakındır (Calvino, 2013). Siyasi üsluptan masal
türüne geçerken, amacın bilinçli bir kurgu yaratmak ve geometriyi öne çıkarmak olduğu;
gitgide anlatının hafifletilerek yeni bir hakikatin yaratılması ihtiyacının ortaya çıktığı
belirtilir. Bu amaçlarla yolunda ilerleyen genç yazara, Einaudi yayınevindeki editörlük
görevi büyük katkılar sağlamıştır. Yazar, üyesi olduğu politik tarafın gerçek yüzünün ortaya
çıkmasının yarattığı hayal kırıklığı ile 1957 yılında siyasi partiden ayrılır. Bu etkiler ve
yazarın yönelimlerinin değişmesi ile siyasi üslup geride kalır. Yazar Yeni Gerçekçiliğin
durağan ve gelişime kapalı yaklaşımını yenilikçi yaklaşımlara doğru ilerlemek için geride
bırakır. Her şeyi olduğu gibi net bir şekilde yansıtan bu akıma karşı yazar, kahramanın
dünyaya güvensiz bakışını ele alır ve Postmodern eserlerinde bunu en üst düzeye çıkarır.

Bu dönemden sonraki ilk eser, 1952’de yazılmaya başlanıp 1960’da yayımlanan


Atalarımız adlı fantastik üçlemesidir. Bu üçlemede İkiye Bölünen Vikont, Ağaca Tüneyen
Baron (1957) ve Varolmayan Şövalye (1959) öyküleri bulunur. Yazar mizah, şüphe ve
gelenekten uzak olan bu öyküler ile ütopik evrene adım atar. Bu öykülerde karakterin
oynadığı rolleri mecburen sürdürmesi, üçgen figürünün kullanımı, fiziki ve duygusal
parçalanma, netlik, dönüşüm, hafiflik ve imgesel anlatım belirmeye başlar. Vikont’un
konuşmasına göre parçalanma eylemi bütünün aksine kesinlik, hakikatin görülmesinin ve en
önemli değerlerin kendisini ortaya koyar (Calvino, 2020c). Bu dönüşümün diğer ayağında
ise deneyselcilik yer alır.

Jèssica Pujol Duran’ın 2016’da yayınladığı Deneysellikten Deneyselliğe adlı tezinde


1960’larda deneyselciliğin, siyasi etkilerden kurtularak tekrar etkinleştiği ve yazarı
etkilediği, aynı zamanda Calvino’nun kendine has üslubunu avangardlardan etkilenerek
geliştirdiği belirtilir (Duran, 2016). Yazarın sonraki dönemlerde Yeni Avangardlardan
onların nesnel karakter oluşumuna karşılık bireyselliği tercih ederek ayrıldığı ifade edilir.
Bireyselci yaklaşımla, yazar yalnızca karakterlerini değil, çoğaltım nesnesi kabul ettiği her
şeyi (manzara, mekân, kent, roman, detay, anı, duygu vs.) çeşitlendirir, tüketim hazzını
uzatır: Görünmez Kentler’de kentlerin, Yolcu’da romanların ve Şato’da kartlarla hikâyelerin
çoğaltılması gibi (Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Yazarın açık ve metaforlardan uzak bir
üsluba sahip olduğu belirtilir (Duran, 2016). Nitekim Calvino her durumun ifadesini
özelleştirir ve kavramlar eski anlamlarından koparak yeni anlamlar kazanmaya başlar.
5

Calvino’nun eserlerini nesnelerden yola çıkarak kurmasına karşın, bunları temel almadığı
belirtilir. Onun için önemli olan hiçlik yani kurgudur. Nesneler ise bu hiçlikte yok olmaya
mahkûm olan illüzyonun tamamlayıcı ve geçici parçalarıdır. Deneyselci üretimi sonraki
zamanlarda da temel alan yazar, Gerçeküstücülüğün çokluğu otomatik yazım ve ilham
aracılığıyla sağlaması sebebiyle bu akımı terk eder ve bilinçli çoğaltma tekniği oluşturma
yolunu seçer. Nitekim bu uzaklaşma, Queneau'nun Gerçeküstücülüğün kurucusu Andre
Breton’dan kopmasıyla aynı motivasyona dayanıyor gibi görünüyor. Queneau da, erken
yıllarında, Breton'un kişileri dışlayan tavrından da, otomatik yazının, özgürleşme yolunda
yazarı farkında olmadan başka ilkelerin kölesi haline getirmesinden de usanarak patafiziğe
yönelmiştir.

Tüm bu değişimler, öznel ve bilinçli çokluk tekniği, yeni edebi üslubu benimsemeye
teşvik eder Calvino’yu. Yazar, yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından, deneyselciliğin
öncülerinden Fransız asıllı Raymond Queneau (1903-1976) ile karşılaşır. Queneau aynı
zamanda kurmaca yazarı, matematikçi, satranç meraklısı, ansiklopedici ve yayıncıdır. Bu
yazarın 1920’lerde Yeni Gerçekçi akımla birlikte alaycı ve oyuncul yaklaşımı benimsediği
belirtilir (Queneau, 2010). Queneau sözcük ustası ya da dilbilimcidir. Bu ustalığını sözcük
oyunları ve kurmacaları aracılığıyla, çerçeve hikâyeler yaratarak sunar. Yazar
Gerçeküstücülerden ayrıldıktan sonra da edebiyattaki alaycı yaklaşımlarına, 1960 yılında,
Paris’te, François Le Lionnais ile öncülük ettiği, farklı uzmanlık alanlardan on kişilik bir
toplulukla (diğerleri Noël Arnaud, Claude Berge, Albert-Marie Schmidt, Emmanuel Peillet,
Jacques Bens, Jacques Duchateau, Jean Lescure, Jean Queval) kurduğu oulipo ile devam
eder. Bu topluluk matematik ve edebiyatı sentezleyerek, “kısıt altında”, disiplinlerarası ve
deneysel çalışmalar yürütür. Joe Bray, Alison Gibbons and Brian McHale tarafından
2012’de yayımlanan Deneysel Edebiyatın Routledge Refakatçisi kitabında deneysel edebiyat
üzerine çok çeşitli yaklaşımlar ele alınmaktadır. Burada oulipo’nun Gerçeküstücülerin
rastgele biçimciliği ve ezbere yazın anlayışına karşı ortaya çıktığı belirtilir (Bray vd., 2012).
Grubun üyelerinde, saymaca kurallar koymak ve deney tutkusu en başından itibaren vardır.
Öznel kurgular, üslup çeşitlemeleri ve Gerçeküstücülerdeki ilhamın aksine, düzen ve kısıt
altında düzyazı veya şiir yazmak onların temel özellikleridir.

Calvino 1967 yılında Paris’e taşınır ve Queneau’nun 1965’de yayınladığı Mavi


Çiçekler adlı romanını çevirir. Bu çeviri yazarın edebi hayatında dönüm noktasıdır.
6

Çeviriden sonraki yıl Queneau ile davet edildiği oulipo’ya, 1968’de katılır. Böylece yazar,
kendisi gibi öznel yaratı ve deneyimlerin olasılıklar aracılığıyla çoğaltılması amacını güden
farklı disiplinlerden yazarlarla bir araya gelir. Bray vd.nin (2012) ifade ettiği gibi topluluğun
ilk zamanlarında yeniden yapılandırmaya ve kelime kullanım tekniklerine eğilim söz
konusudur ve oulipo yeni kısıtlamalar keşfederek hem kelimeleri matematiksel formülle
uygulayarak hem de modern öncesi kısıtlamaları oulipocu tarzda yapılandırarak
kullanmıştır. Sentetik ve analitik oulipo: Oulipo’nun iki ana eğilimi var. Birisi, yeni kurallar
sentezlemek, diğeri de, geçmişteki yazarlardan yararlanarak analizler yapmak ve eskiden
kullanılmış teknikleri alıp geliştirerek kullanmak.

Yalnızca kurucusu olmakla kalmayıp, aynı zamanda olasılıkları çok çeşitli


tekniklerle çoğaltmayı başarmış, oulipo’nun en bilinen üyesi Queneau, sözcük oyunlarıyla
yeni sözcükler türetir. Queneau’nun 1947’de yayınladığı Biçem Alıştırmaları (2010)
kitabında metro ve garda geçen bir hikâyenin çeşitlemeleri üzerine bir deney yürütülmüştür.
Eser Postmodernist ve oulipocu yaklaşımın kayda değer örneklerindendir. Bu kitapta
alışılmadık bir görüşle yeni biçimler denenmiş ve ansiklopedik üretim gerçekleştirilmiştir.
Yazar yarattığı deneysel evrende kurmacayı, farklı bakış açıları ve doksan dokuz üslup
çeşitlemesi (sokak jargonundan resmi üsluba kadar) ile genişletir. Bunun yanı sıra
çoğalmalar, matematiksel “kısıt altında” gerçekleşmiş, böylece metinlerarasılık
kurulmuştur. Umberto Eco’nun (2002) ifadesiyle bu kitap harflerin matematiksel işlemleri,
permütasyonları ve ses eşleştirmeleri ile bir deneme oyunudur. Buradaki bahse göre yazar,
metne uygulanma olasılığı düşük olan lehçe denemeleri ile metnin şiirsel özünün
korunmasının oyunculluğunu bütünleştirir (Calvino, 2021). Nitekim bu denemeler, şiirin
sınırlarında lehçe olasılıklarının ele alındığı muziplikler olmalarının yanı sıra, Postmodernist
yaklaşımın üretken ve özgürlükçü dünyasının erken temsilidir.

Yazara göre “kısıt” oulipo’da prosedürden yani izlenecek bir yoldan ziyade amaçtır
(Calvino, 2015). Jan Baetens’in açıklamasına göre ise “kısıt altında yazı” topluluğa özgü bir
unsur olarak ortaya çıkmış ve kuralın ötesine geçmiştir (Bray vd., 2012). Yazara göre “kısıt”
tüm kullanılagelmiş yöntemlerden farklı iki temel özelliğe sahiptir: İlki; “Kısıt”ı herhangi
bir biçimden ayıran temel özellik, yazarın kuralı yeni veya yazara özgü bir kullanım
amacıyla kişiselleştirmesidir. Diğer bir ifadeyle kullanılan teknik özgün hale getirilerek
kullanılacaktır. Biçem Alıştırmaları’ndaki alışılmadık üslupların metne uygulanması gibi…
7

Jean Lescure (2013), kısıtın üç seviyede vuku bulduğuna değinir. İlkinde dilin kendi
kuralları, semantiği ve sentaktiği vardır ki herkes için geçerlidir. İkinci düzeyde türler ve
onlara ait gelenekler vardır; düzyazıda hikâyenin veya romanın ya da şiirde epiğin veya
liriğin. Üçüncü düzey ise, bile isteye seçilmiş ve kasten kişinin kendini mahrum bıraktığı
kimi olanakları içermesiyle ikinci düzeyden ayrılır. Diğer bir ifadeyle, aruz vezninde yazmak
kısıt altında yazmak değildir ama içinde bir sesli harfin baştan sona hiç kullanılmadığı
lipogramatik bir metin, kısıt altında, oulipocu bir metindir. Bu özellik Calvino’nun öznel
kurgu arayışına karşılık gelir. Diğeri; buradaki ifadeyle “kısıt”ın metin boyunca uygulanma
zorunluğudur (Bray vd., 2012). Dolayısıyla anlatının, düzenli ritmik bir çerçeveye
sığdırılması gerekir. Queneau çeşitlemelerinin her birinde bu zorunlu kuralları uygular. Çifte
Dikiş metnindeki ifadelerin çift katına çıkarılması, Tam Tamına’nın matematiksel kesinlik
taşıması, Anagram’da harflerin yer değiştirilerek kullanılması (Queneau, 2010)… Hepsinde
de dilsel bütünlük söz konusudur.

Oulipo kısıt’larla özgürleştirir, yeni ve keyifli uygulamaların önünü açar,


Calvino’nun benimsediği gibi matematiksel hesaplarla kombinasyonlar türetir. Arka
Chattopadhyay’in (2020) Modernizmde Matematiksel Olanaklar: Edebiyat Bir Sistem
Olabilir mi? makalesinde ifade ettiği gibi olasılık, muhtemel olanla ve hakikatle ilişkiliyken,
kombinasyonun hakikatle bağlantısı zayıftır. Muhtemel olanla olmayan her şeyi kapsar. Bu
tüm ihtimalleri kapsayan eş zamanlı olasılıklar kümesi, deneyimin tükenmesine karşı
tutulacak yoldur. Oulipocu kombinasyon çoğulluğunun, tesadüfi olanı dışladığı ve
matematiksel sınıra sahip olduğu ifade edilir. Böylece matematik, edebiyattaki bilinçli
çoğalmanın kurgusal altyapısı haline gelir. Kesin sınırlara duyulan tutku nedeniyle,
geometrik düzenin belirleyiciliği de artmaya devam eder.

Olasılıklar hangi tekniğe başvurularak çoğalacaktır? Tesadüfi ya da mantığa uygun


bir biçimde. Arjantinli edebiyatçı ve çevirmen Jorge Luis Borges (1899-1986), 1941’de
yayınladığı Yolları Çatallanan Bahçe adlı kurgu eserinde tiyatrodaki düzenli biçimin,
olasılıkları artırıcı niteliğine değinir. Oulipo’da yeni keşiflerin yanı sıra özgürlüğün de
Calvino ve Fransız roman yazarı Georges Perec’in (1936-1982) topluluğa dahil olduğu
sonraki aşamalarda benimsendiği belirtilir (Bray vd., 2012). Perec, oulipocu lipogram (bir
harfin eksiltilmesi) tekniği ile “e” harfi kullanmadan oluşturduğu, en bilinen oulipocu eseri,
Kayboluş (1969) romanıyla karşımıza çıkar. Fransızca’da en çok kullanılan harf e’dir; Perec
8

işte bu nedenle e’yi kullanmadan yazmaya yönelir. Oyun temalarıyla (özellikle de satranç)
bilinen yazar 1967 yılında katıldığı oulipo grubunun öncülerindendir. O kadar ki, grubun
uluslararası ünü, tartışmasız şekilde, Perec sayesinde gelmiştir. Calvino (2010), yazarın
konumunun belirsizliğine ve otomatik bir sisteme yerini bırakmanın yarattığı algının
önemine dikkat çeker. Yazar sanatta, nedenselliğin karşıtı olarak uygulanan talihin, tahmin
edilmesi imkânsız rastlantısallığına ve yaratıcıyı kendi yaratacağı düzenden alıkoyan
özelliğine dikkat çeker (Malone vd., 2010). Bu rastgele ve etkisiz hale getiren oluşumun
aksine yazar, yaratıda özgürlük arayışı içerisindedir. Calvino 1991’de yayınladığı Klasikleri
Niçin Okumalı adlı eserinde, klasiklerin nasıl olması gerektiğine dair değerlendirmelerde
bulunur; ilham yoluyla elde edilmiş metnin zıt kutbunda matematiksel ve bilinçli düzen ve
bu düzenin alternatifler kümesinin olduğunu belirtir (Calvino, 2021). Bilgisayar sistemi tüm
olasılıkları saptarken, insan zihni ise bunların gerçekliğini sorgular. Nitekim akla dayalı bir
tercih yapılması yoluna gidilir. Calvino’nun oulipo’nun üyesi olmasındaki en temel etkenin
de bilinçli çoğaltım tavrı olduğu görülür. Sayısız kombinasyon arasından yapılacak bireysel
tercihlerin bilinmezliği ise şaşırtıcıdır.

Kombinasyon kavramları neye göre seçilecektir? Oulipo’da, Yazar ve Filozof Ramond


Llull’un klinamen kavramının yerine Oulipocu klinamen tekniğinin geliştirildiği ve bu tekniğin
dayatmalardan kurtulma yolu olup, çeşitli parçaların bir araya gelmesi şeklinde karşılık bulduğu
belirtilir (Berkman, 2020). Bu kavram oulipo’yla birlikte şeylerin rastgele çaprazlanmasının
aksine, bilinçli kesişme anlamına gelir. Klinamen çoğalmaların tetikleyicisi ve yaratıcılığın
temeli haline gelir ve başta Calvino olmak üzere oulipocular için edebiyattaki mantıklı
çoğalmaların yolunu açar. Yazarın ifadesine göre klinamen, Calvino ve Perec’te hiçliğe yani
matematiksel düzene adapte olmuştur (Berkman, 2020). Perec kısıtlama konusunda kırılmalar
yaratarak, simetrinin ve biçimin bozulması ve esnekliğin sağlanması gerektiğini belirtir ve
bu noktada ise klinamenin bu özgürlüğü sağlayacağı iletilir (Aktaran Motte, 2015). Edebi
yapıyı oluşturan parçaların özgürlüğünü temel alan bu yaklaşım, oulipocuların zengin
anlatılar yaratmasını teşvik ederek kombinasyonel çoğalmaları sağlamakla kalmaz, diğer
disiplinlerde de parçadan bütüne giden eşzamanlı üretim süreçlerini çoğaltacak bir atılımı
gerçekleştirir.

Orta çağın mistik şairi Ramon Llull’un “gerçeği bulma sanatı” ile bütün alanları
sentezleyecek bir icada imza attığı belirtilir (Britannica, T. Editors of Encyclopaedia, 2017).
9

Dinler ve bilgi türleri için yaratıcı bir mekanizmadır bu (Şekil 1.1). Merkezde yaratıcı ve
çevrede bu bilgi türleri parçalı olarak bulunur. Böylece tüm alanların merkezinde bir tanrı
görünür. Llull’un tanrının sıfatlarının geometrisini kurduğu bu diyagramda, sıfatlar
birbirinin yerine geçebilen kapalı yapıdaki dil özelliği taşır. Bu diyagramda “İyilik, Bilgelik,
Şan, Sadelik…” gibi kavramlar merkezdeki tanrı figürünün etrafında dizilmiştir (Priani,
2021). Aynı zamanda tüm bunlar harf sistemiyle de karşılık bulur. Burada bir öge seçilir ve
diğer türdeki ögelerle kombine edilerek çeşitli bütünlükler elde edilir. Dolayısıyla bu
sistemde tanrı ve diğer bilgi türleri kombinasyonlar oluşturur.

Şekil 1. 1 Llull’un kombinasyon sistemi (Llull’dan, 2007).

Borges, Seçilmiş Kurgusal Olmayanlar (1999) yazısında, Llull’un kavramsal


dairesinde, yaratıcının tasviri olan merkezdeki “A” harfinin etrafının kendisine aynı
uzaklıkta olan, iyilik, büyüklük , sonsuzluk, erdem gibi kavramların karşısında yer alan diğer
harfler tarafından temsil edilen kavramlarla sarıldığını belirtir (Duncan D., 2012). Tüm bu
sistemin ise birbirine çapraz ağlarla bağlandığı, farklı niteliklerin bu kavramların yerine
10

geçebileceği, yaratıcının yerine ise farklı bir varlığın koyularak çeşitli varyasyonlar
türetilebileceği aktarılır (Borges, 1999; Duncan, 2012). Bu yöntemle Calvino, Görünmez
Kentler’de kent başlıkları ile kadın adlarını birbirine bağlayacaktır. Perec ve Calvino’nun
özgürlük arayışı ve Borges’in kavram çaprazlamaları, kombinasyonel çoğalmaların önünü
açar. Her kavramın farklı alanda çevirilerine yol açan bu yaklaşım, anlatıyı çeşitlendirir ve
diğer disiplinleri de sürece dahil eder. Yazar, Calvino’nun oulipo’dan önce olasılıkları içeren
kapalı bütünlüğü yaratmak için Llulliancı sistemi kullandığını belirtir (Duncan, D., 2012).
Yapısalcı/Llullian yönteminde her veri girildiğinde, Calvino’nun evrenin tüm ihtimallerini
bir araya toplayabileceğini ifade eder. Calvino’nun koleksiyonculuğu ile birleşen bu sonsuz
olasılıklar yaratma sistemi, üçlemenin ortaya çıkmasının temel sebebi görünmekte.

Romalı şair Lucretius (1974), Evrenin Yapısı’nda her şeyin temeline atomları
yerleştirir ve atomların birleştiği yerde hayatın can bulduğunu belirtir. Atomların
birleşmelerinin ise bilinçli olduğunu imler. Yazara göre farklı kelimelerdeki harfler nasıl
ortaksa canlı ve cansızlarda da ortaklıklar mevcuttur. Bu ise türe özgü durumları belirler.
Türün davranışları ve içgüdüsü de türe özgüdür. Yazar bu özgülüğün ve bilincin önceden
belirlendiğini iddaa eder. Dilin de bu şekilde bilinçli oluştuğunu imler. Burada bileşenlerin,
sadece atomlarına ayrıldığı belirtilir. Özetle atomlar ya da parçalar sonsuza kadar birleşip
ayrılır ve tüm bunlar atomun sapmalarıyla gerçekleşir. Bu sapmalar sayesinde atomların
düşmediği aksine birleştiği ifade edilir. Bu bilinçli kesişme ise klinamen adını alır.

Evrenin oluşumunu çoklu kısa öykülerle ele alan, 1968’de yayımlanan Bütün
Kozmokomik Öykülerim (2020d)1 kitabı, Calvino’nun klinameni kullandığını açıkça gösterir.
Burada sen karakteri karşılıklı aynı hizadaki kişilerin eylemlerinin kesişme ihtimalini
sorgular ve bunun ancak kurguda mümkün olduğunu belirtir. Diğer bir ifadeyle otomatik
seçimler arasından, mantığa uygun olanlar tercih edilir. Karakter art arda gelen şeylerin
oluşturduğu kombinasyonel biçimin hakikatin kendisi olduğunu ve ilgisiz hikâyeleri
birbirine bağlayan kurgu oyunu oynadığını belirtir. Burada ifade edilene göre eski düzende
içerikler, homojen şekilde birbine karışmış ve bu içinden çıkılmaz bir karışıklığa sebep
olmuştur. Yazar bu karışıklığı gidermek için kurgusal üretime geçmiştir. Gelenekseldeki
rastgele dizilimin yerine kurallı dizilim, yazarın ilk defa bu kitabında görünür. Yeni düzende

1
Buradan itibaren Bütün Kozmokomik Öykülerim (2020d) kısaca Kozmokomik olarak
anılacaktır.
11

etraftaki verilerle büyüyen kristalin düzenli bir kurgunun eseri olmasının yanı sıra ışığı
kırdığı da belirtilir. Bu kırılmalar, kurallı çoğalmaların ileri tekniğidir. Kristalin
Calvino’daki önemi, kesin bir şekilde olasılıkları çoğaltmasıdır. O halde diyebiliriz ki
Calvino otomatik seçim yerine öznel ve mantığa uygun kombinasyonlar elde etmeyi
hedefler. Dolayısıyla klinamenin subjektif yapısı mekanik tekniklerin sığ oluşumuna karşı
çözüm sunar.

Yazarlığının başlangıcından beri kurgusal ve fantastik yazılara ilgi duyan Calvino,


bu mantığı geliştirir ve oulipo’nun kısıt altında üretim idealini daha da geliştirerek labirent,
satranç ve tarot gibi karmaşık yapıları kurgular. Bu alanda üretimlerini geliştiren yazar
oulipocu niteliklerin belirmeye başladığı Kozmokomik’ten sonra, sırayla üç oulipocu eser
verir: Görünmez Kentler (1972), Kesişen Yazgılar Şatosu (1969-1973), Bir Kış Gecesi Eğer
Bir Yolcu (1979). Bu üç roman şu özelliklerinden dolayı oulipocu üçleme olarak adlandırılır:
“kısıt altında yazma”, özgün ve geometrik sistem, bilinçli çoğaltım tavrı, kombinasyonellik,
deneyimleri (olasılıkları) tüketme tutkusu, yeni sözcükler ya da göstergeler,
disiplinlerarasılık, öznellik. Görünmez Kentler, Büyük Tatar İmparatorluğunun ve Gezgin’in
tarihinden esinlenilerek Venedik kentinin olasılıkları üzerine yazılmış adeta bir kent
ansiklopedisidir. Gezgin, Han’la oynadığı satranç oyunu esnasında seyahat ettiği kentleri
anlatır. Roman dokuz ara bölüm ve on bir ana bölüm olmak üzere toplam elli beş kent
anlatısından oluşur. Bu kitap, farklı potansiyellere sahip kurmaca kentler üzerinedir ve
matematiksel düzende yazılmış, iki farklı bölümden oluşur: Kombinasyon mantığının hakim
olduğu, sözcüklerle nitelenen kentler ve aralarda geçen Han ve Gezgin’in diyalogları. Bir
mantığa göre işleyen Calvino’nun kentleri, kenti saran geometrik kurgu ve bu kurguyu
dolduran içerikten oluşan bütündür. Bu kurguda her kentin farklı başlıklar altındaki oluşumu
kurgusaldır, her kente bir kadın ve bir de anı, arzu, ince, hafif gibi imgesel adlar verilir.
Venedik kenti, buradaki eşzamanlı kent olasılıklarının toplamıdır. Mekân; anılar, arzular,
dönüşüm ve daha birçok ifadenin göstergesi haline gelir. Anlatıcı ya da ana anlatı nesnesi
olan kent mekânı, detayların üst üste sıralanması ile zihinsel bağlamda görsel olarak inşa
edilmektedir. Diğer bir ifadeyle kent, parça parça anılardan ve görüntülerden oluşur.
Detayların yinelenerek kullanımı ve dizilimi tam da oulipocu amaca denk gelir. Calvino’nun,
1983’te yayınladığı Italo Calvino “Görünmez Kentler” Üzerine metninde, bu kitabı
yazmaktaki temel amacının Gezgin’in kalbindeki her şeyin arka planında bulunan gerçeği
görmek olduğunu belirtir (Calvino, 1983). Kentler bu arka plandaki spiral daire ya da
12

labirent kurgusunun merkezinden hareketle dışa doğru açılarak büyür (Şekil 1.2). Özetle bu
roman kentlerin, deneyimlerin, detayların ve sözcüklerin çoğaltılması, matematiksel ve
parçalı yapısıyla oulipocudur.

Şato, Batı kültüründen esinlenerek yazılmış şövalye metnidir ve iki bölümden oluşur:
İlki viskonti tarot kartlarının kullanıldığı Kesişen Yazgılar Şatosu, diğeri marsilya kartlarının
kullanıldığı Kesişen Yazgılar Meyhanesi’dir. Hikâyelerin geçtiği mekân, orman ve ortasında
bulunan şatodur. Yolcular ormanda kaçmanın yollarını ararlar ve nihayet şatoya rastgelip bir
masanın etrafına otururlar. Konuklardan hiçbiri konuşamaz. Masadaki tarot kartlarını her
biri sırayla kullanarak ormanda geçen hikâyelerini anlatırlar. Kartların dizilimlerine göre
hikâyeler değişir ve Orlando’nun zihinsel sesleri ile tahminlerini izleriz (Calvino, 2017).
Farklı yönlerden yola çıkarak bir noktada kesişen tüm bu hikâyeler belirlenmiş bir kurguya
göre hareket etmektedir. Nihayetinde tarotların permütasyonu ile oluşan sonsuz olasılıklar
kümesinin dünyasında kayboluruz. Yazar iki ayrı bölümde de farklı geometrik kurgular elde
eder (Şekil 1.2). Hikâyelerin kesiştiği kurguya göre kartlar ikili açılır ve dizilimlerine göre
kartların anlamları ve hikâyeler çeşitlenir. Bu dizilimlerde otomatik seçim yerine hikâyenin
bağlamına (diğer kartlarla uyum) bağlı, mantığa uygun yorumlar elde edilir. Şato, yazarın
kurguya dahil olması, öznel tercihlerin öne çıkması ve çoğalmaların geometrik kurguya göre
oluşması sebebiyle oulipocudur.

Yolcu, yarıda kalmış on roman ve on iki ara bölümden oluşur. Bu romanlar birbirine
açılan kapıları türetir. Zoraki ben karakteri, içerisinden çıkış olmayan bu labirent kurgusunun
kaosunu duyumsatır. Okuru labirentin ortasına çekerek tüm hikâyeleri eskiten hareketli bir
yolculuktur bu. Kahramanın kurguların ortasında kalması ve kişiliğinin kaybına dair endişesi
üzerine kurulan oyun ve gerilim romanıdır aynı zamanda. Burada birbirinden ilginç
görüntüleri bağlayan şey düşük ihtimaller kümesidir. Okur diğer her bir romanla tesadüfen
karşılaşmış görünür, oysaki bu tesadüfilik kesin bir kurgunun kesişim noktalarıdır. Roman
başlıklarının birleşerek okunması; romanı, başlıklar düzleminde elde eder. Başlıklardan
oluşan parçalı yapı Görünmez Kentler ve Yolcu’nun göstergeler bütününü oluşturan ortak
yönelimleridir. Calvino’nun 1996 yılında yayımlanan Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım
kitabı, Yolcu’daki anlatıların matematiksel formüllerini verir. Bu kitapta Yolcu’nun on iki
bölümü edebiyat bilimci Algirdas Julien Greimas’in (1917-1992) göstergebilimsel
dörtgeninin farklı bir yorumudur (Calvino, 1996). Kitaptaki olaylar hem metinlerle hem de
13

grafik gösterimlerle aktarılır. Şekil 1.2’deki gibi her bölümde dörtgen düzenli (anlatı) artarak
devam eder ve merkezden sonra aynı şekilde azalmaya başlar. Bu dörtgenlerde canlı ya da
cansız, cümlenin tüm ögeleri farklı şekillerde ilişkilendirilir ve anlatılar elde edilir.
Ögelerarası ilişkinin kombinasyonları arasından, geriye tutarlı ilişkilerin kaldığı görünür.
Öge kısıtı, matematiksel düzen, dörtgen çeşitlemesi ve bilinçli tercih, kurgu içinde kurgu ve
çok düzeyli gösterge sistemi başlıca oulipocudur.

Şekil 1. 2 Üçlemenin kurgusu: a) Görünmez Kentler (Gay’dan, 2015), b) Şato (Calvino’dan,


2017), c) Yolcu (Calvino’dan 1996).

Oulipocu üçlemedeki ilk ortak yönelim “kısıt altında” üretimdir: Görünmez Kentler;
55 kent anlatısıyla, Venedik kentiyle, kadın adları ve diğer başlıklarla, Şato; iki ayrı deste
kartının anlatısı ve sessizlikle, şato ve ormanla, Yolcu; on roman, on iki ara bölüm, “on altıda
bir” kısıtı ve roman başlıklarıyla bunu destekler (Calvino, 2020b). Tüm bunlar metin
boyunca olması gerektiği gibi düzenli uygulanır. Ayrıca her biri yeni dil ve anlatı düzeyini
oluşturur. Romanlar geometrik kurgulara göre ilerler: Görünmez Kentler ve Yolcu’da
merkeze doğru artan düzenli olaylar ve gerilim, Şato’nun düzenli kurgusu ve ikinci kısmı
olan Kesişen Yazgılar Meyhanesi’nde merkezdeki boşluk. Farklı geometrik kesişimler ve
olayların iç içe geçmesi ile özellikle Yolcu’da çok düzeyli kurmacalar elde edilir. Öyle ki
yazar Yolcu’nun okunabilmesi için kurgunun farklı bir düzlemde bir anlatısını
(Kitaplarımdan Birini Nasıl Yazdım?) daha ortaya koyar. Olasılıkların yaratılması
matematiksel düzene göre gerçekleşir. Bu olasılıklar arasından yapılacak tercih mantığa
14

uygundur: İlkinde kentlerde bütünlük, mantıklı ilerleyiş, başlıklarla uyum ve kavramlara


göre mantıklı diziliş; Şato’da dizilişe göre kartların yorumlanması, Yolcu’da ise dörtgen
kombinasyonlarındaki bilinçli tercih. Özetle bo romanlar matematiksel düzene göre “kısıt
altında”, bireysel tercihlerle çoğaltılmış olasılıksal evrenlere tekabül eder. Tüm bu
özelliklerin oulipocu üçleme adlandırmasını geçerli kıldığını düşünüyorum.

Bernard Tschumi (1996), şekil kadar sözcüklerin de mimari göstergenin ön şartı


olduğunu belirtir. Kavram ve imge üzerine yapılan çalışmalar, disiplinlerarası ilintilerin
güçlendirilmesinde yardımcı olmuş ve ötesi metinsel mekânlar mimariye çevrilebilmiştir.
Bu çalışmada, kavramlarla ilişkili olarak metinsel mekânlar analiz edilerek mekânın anlamı
kuvvetlendirilecektir.

Mekânın üçlemedeki yeri ve önemi nedir? Yazar, mekân kullanımını yıllar içerisinde
geliştirerek en yetkin hale getirdiği bu üç romanda her şeyi çoğaltır; bunu düzenli bir sistem
oluşturarak ve şeyleri tükenene kadar kullanarak yapar. Mekân Calvino’nun metinlerinde
zaman ve olay gibi temel ögeler arasında yer alır ve kâh anlatan, kâh anlatılan, dönüştüren,
hafifleten, imgeleyen ve çoğaltan ögedir. Bunların yanı sıra yazarın kurgusal evrenini
gerçekçi kılar. Yazarın ifadesiyle olayların anlatımına başlamadan önce olayın geçtiği
ortamla ilgili konum, doğal-çevresel kısıtlar, yapısal ögeler ve imgesel olaylar verilmesi
gerekir; böylece bu detaylar olayların zihinde gerçekleşmesi için ortam sağlayacaktır
(Calvino, 1994a). Denilebilir ki başlangıçta metnin bağlamı ve sonrasında olaylar silsilesi
elde edilir. Şekil 1.3’teki gibi orman, şato ve şatoya giden köprü, olayların geçtiği iç
mekânda yapısal öge (pencereler ve sandalyeler), son olarak imgesel anlamdaki kartlar
verilmekte. Calvino, hikâyeye başlarken öncelikle mekânsal sınırları belirler. Mekânsal
sınırlar, farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır: Görünmez Kentler’de Venedik’in sınırları,
Şato’da şato ve orman, Yolcu’da kitapçı ve diğer bazı mekânlar. Mekân üç romanda
kurmacanın gerçekliğini artırma, hafızayı güçlendirme gibi amaçlarla bilinçli geliştirilmiştir.
Kentler, şato ve kırtasiye hikâyelerin ana mekânı, evrenidir.

Görünmez Kentler, kent mimarisinin anlatısıdır. Kentin tüm özellikleri tükenene


kadar kullanılır. İlk, hakikatin kendisi olan Venedik parçalanır, ardından düzenli bir sistemde
sırayla yerini alır ve sonuçta olasılıklar elde edilir. Bu olasılıklar ise romanın kendisini
oluşturur. Tüm oluşumlar “kısıt altında”, matematiksel modelin kesinliğine göre düzenli
15

işler, rastgele değildir. Şato ve orman, doğal ve yapay mekân sentezi ile tüm olayların
anlatıcısı ya da destekleyicisi haline gelir. İki ortam da dönüşür, dönüştürür, üstelik şato
kendi dil alanını elde ederek üstkurgu evrenine geçiş yapar. İç içe geçerek iki ayrı evreni
oluşturan bu ortamlar arası eşik mekânı ise köprüdür (Calvino, 2017). Şato her şeyin
başladığı ve son bulduğu hem ilk hem son duraktır. Yolcu’da sabit mekânların yanı sıra
değişken mekânlar vardır. Burada mekân; bir dönüşüm, yanıltma, iletişim ve olasılıkları
çoğaltma rolündedir. Yeni kurgusal evrenlere giriş, mekânla gerçekleştirilir. Her ortam yeni
hikâyelerin başladığına işaret etmenin yanı sıra, yaratılmak istenen algının ileticisi haline
gelir.

Şekil 1. 3 Orman, şato, yapısal ögeler ve imge (G. T. illüstrasyon).

Bu tez, üçlemedeki mekânların nasıl ve ne amaçla kullanıldığı üzerinedir. Oulipocu


üçleme, metni etraflıca anlayabilmek amacıyla metinsel analiz ile irdelenecektir. Bu süreç
mekânın ilişkilendirilebileceği edebi bağlamı oluşturmak açısından önem taşımaktadır.
Metinsel mekân pasajları, ayrı ayrı değerlendirilecek ve böylece farklı işlevdeki mekânların
her birinin kullanım amacı saptanmış olacaktır. Nitekim mekânın çeşitlemesi öyle
genişlemiştir ki, tek tek analizi gerekli kılar. Bu analizler neye göre yapılabilir? Ya da
mekânların niteliğini kim belirleyebilir? Mekânı kurallı ve bir amaca göre kullandığı
düşünülen Calvino’nun, tezin sürecini de belirleyen 1985 yılında, Harvard Üniversitesi’nde
verdiği konferans için kaleme aldığı hafiflik, hızlılık, kesinlik, görünürlük, çokluk, tutarlılık
(yazılamadı) kavramlarıyla hazırlanan Amerika Dersleri: Gelecek Binyıl İçin Altı Öneri
kitabının bu sorunun cevabı olabileceğini savunuyorum. Bu kitapta yazar; yalnızca
edebiyatçılar için değil, metinlerarası nitelikteki tüm çalışma alanları için tavsiyeler
hazırlamış ve üretim sürecini yönlendirmek için yol göstermiştir. Klasiklerdeki edebi
örneklerle açımlanan kavramlar, metinleri analiz etmeyi de sağlar. Bu kitabın metinleri
yorumlama ölçütlerini sağlaması sebebiyle üçlemedeki mekân örneklerini analiz etmek için
16

kullanılabileceğini savlıyorum. Buradaki kavram ve metinsel mekân bağlamında ilerleyecek


tez sürecinde metni parçalıyorum ve mekân pasajlarının kavramsal niteliğini irdeliyorum.
Böylece yazarın mekân kullanım yetkinliğini ve mekânı nasıl kullandığını anlaşılır
kılıyorum. Kavram konusunu ise dil ve göstergeler bağlamında irdeliyorum. Nitekim çeviri
bunu gerektirmekte. Böylece iki disiplin arasındaki ilişki için temel altlığı elde ediyorum.

Metin analizleriyle yürütülecek bu çalışma metinsel mekân pasajları etrafında


dönecektir. Bu bölümden itibaren dört bölüme ayrılan çalışmanın, literatür kısmında
irdelenen ve teze ilham veren çalışmaları veriyorum. Üçüncü Bölümde tezin yöntemini ve
materyallerini sunuyorum ve üç başlıkla birlikte üçlemenin altlığını oluşturuyorum. ‘Italo
Calvino’nun Edebiyat Yolculuğu’ başlığı altında yazarın edebi hayatını ve üçlemenin edebi
niteliğini, tarihsel bağlamında sorguluyorum. Bunun için yazarın benimsediği akımlar
tarihsel sırasına göre verilmiş ve oulipo topluluğuna katılımı ve nihayet üçlemedeki yeni
üslubu ele alınmıştır. Aynı zamanda Calvino’nun edebi tarzını belirlemek için 1991’de
yayınlanan Klasikleri Niçin Okumalı? adlı denemesinden faydalanıyorum. Klasikler ve
yazarları üzerine derin incelemelerin yürütüldüğü kitap, Calvino’nun nelerden etkilendiğini
ve üçlemenin klasiklerle ilişkisini tespit etmek için temel kaynaklardan birisidir.

‘Oulipocu Üçleme’ başlığı altında romanların edebi yapısını irdeliyorum. Bunun için
ilişkili olan yazarlar ve eserlerinden ve Calvino’nun diğer metinlerinden faydalanıyorum.
Romanlardan her birini hem kendi içinde hem de diğerleriyle ortak yönelimlerine göre ele
alıyorum. Burada ‘Hiçlik’, ‘Oyun’ ve ‘Gösterge’ temaları ön plana çıkmaktadır. ‘Dil,
Kavram ve Çeviri’ başlığı altında ise metnin analiz edilebilmesi için gerekli olduğunu
düşündüğüm edebi ve mimari dil, kavram-gösterge ve tezin perspektifini belirleyecek olan
kavramsal alt yapı, disiplinlerarası mantığı anlaşılır kılacak çeviri ve anlam konularını
irdeliyorum.

Dördüncü bölümde dil, kavram ve göstergeleri edebi ve mimari çerçevede analiz


ediyorum. Romanların oluşumunu, Amerika Dersleri kavramları ile ilişkisi üzerinden
yorumluyorum. ‘Amerika Dersleri Kavramları İle Oulipocu Üçlemedeki Mekânların
İlişkisi’ başlığı altında altı bölüme ayırdığım ‘Hafiflik’, ‘Hızlılık’ (Alt başlık, ‘İç içe
geçmeler’ ve ‘Konu dışına çıkmalar’), ‘Kesinlik’ (Alt başlık, ‘Görsel efektler’ ve ‘Simetrik
Mekânlar’), ‘Görünürlük’ (Alt başlık, ‘Görsel metaforlar’ ve ‘Perspektif ve mekân ilişkisi’),
17

‘Çokluk’ (Alt başlık, ‘Kalıcılık’ ve ‘Bütünlük’) ve ‘Tutarlılık’ kavramlarını ayrı ayrı ele alıp,
mekânları bu kavramlara göre kategorize ediyorum.

‘Bölüm Sonu Değerlendirmesi’ başlığı altında bir önceki başlıkta elde edilen veri ve
analizleri değerlendiriyorum. Ardından bu tezin devamı olabilecek diğer çalışmalarla ilgili
önerilerde bulunuyorum. Sonunda çalışmanın doldurduğu boşluğu ve diğer çalışmalardan
ayırt edici yönlerini ortaya koyuyorum. Beşinci bölümde ise üçlemenin nasıl oluştuğunu ve
mekânların Amerika Dersleri kavramlarıyla ilişkisini değerlendiriyorum.

Bu tezdeki temel amaç Calvino’yu, edebiyatını ve mimarlık disiplinine iştirak etmiş


bu birbirine bağlı üç romanını keşfetmektir. Aynı zamanda üçlemenin kurgusunu ve
nasıllığını sorgulamak, bu değerli hazineyi aydınlatarak görünür kılmaktır. Bu amaçlar ile
yazılmış tezin literatüre temel katkısı Calvino’yu ve onun oulipocu üçlemesini nasıl elde
ettiğini kavrayabilmektir. Bu birbirine bağlı, Calvino’nun edebi, mekânsal ve
disiplinlerarasılığının zirve yaptığı üç oulipocu metni ilk kez birlikte ele alınmıştır. Sonuçta
üçlemenin nasıl oluştuğu, edebi yönü ve mekânları anlaşılmış ve mimari karşılığı
sorgulanmıştır. Yazarın mekânlarının, kendi kavramlarıyla ilişkisi olup olmadığı ve bu
ilişkinin ne sıklıkla, nasıl bir çeşitlilikte kullanıldığını gözlemleme fırsatı doğmuştur. Bu
çalışmada üçleme -Amerika Dersleri- mekân ilişkisinin ortaya koyulmasıyla metin -kavram-
mimari bağlantısı da kurulmuştur.
18

2. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI

Calvino hayatı boyunca çeşitli edebi üsluplar ve teknikler ortaya koymuştur. Onun
çok fonksiyonlu ve bilinçli yazım teknikleri gelecek nesilleri oldukça etkilemiştir. Bu çok
yönlü yazımı, onun eserleri ve üslubu ile günümüze kadar disiplinlerarası çalışmaların
merkezinde yer almasına sebep olmuştur. Yazarın ortaya koyduğu kurallar ve bilim, felsefe,
mimarlık, sanat gibi birçok disiplinde yankı uyandıran eserleri; diğer disiplinlere ilham
vermiştir. Görünmez Kentler bu eserlerin başında gelmektedir ve mimarlık disiplininde bu
romanla ilgili yoğun çalışmalar yapılmıştır. Diğer romanlar olan Yolcu, Şato ve tez sürecini
belirleyen Amerika Dersleri literatürdeki çalışmaların dışında kalmıştır. Aynı zamanda üç
roman bir arada ele alınmamış ve romanların ortak yönelimleri, oulipocu ve mekânsal
kimlikleri irdelenmemiştir. Bu tezde üçlemenin edebi ve mekânsal ortak yönelimlerini
anlaşılır kılarak, literatürdeki bu boşluğu doldurmayı düşünüyorum. Amerika Dersleri ilk
kez yazarın kendi metinleriyle, üstelik metinlerin mekânsal niteliğiyle birlikte ele
alınacaktır. Bu bölümde bu kitapların mekân ilişkisini irdeleyen çalışmaları analiz ediyorum
ve bunun için oulipocu üçleme, Görünmez Kentler, Yolcu, Şato, Amerika Dersleri, mekân,
kavram ve çeviri konularını inceliyorum.

Bu çalışmanın metodolojisine ilham veren Kristina Lynn Ennis’in (1992) Calvino'yu


Yorumlamak: Salon ve Stüdyo, Bir Keşif Metodolojisi adlı çalışmasındaki temel amaç Barok
ressam Diego Valesquez’in (1618-1660), illüzyon etkisi yaratan Nedimeler (1656)
resmindeki mekânsal, zamansal ve belirsiz ilişkilerin Calvino’nun dilbilimsel
yorumlamalarıyla, mimarlık bağlamında belirlenmesidir. Bu çalışmada Amerika Dersleri
kavramları ile Las Meninas yorumlanır ve belirlenen bazı mekânlarda farklı perspektifler ve
mekânsal olasılıklar yaratılır. Çalışma kavramların iç mekândaki etkisine yönelik yapılmış
ve burada gölgelendirmeler odak haline gelmiştir. Yazara göre bu kavramlar, her alanda
kavramayı güçlendirecek farklı bir yorumlayıcı bakış açısı getirir, bir alandan diğerine
aktarımda yeni gelişmeler yaratır ve metinlerarası ilişki ile mimaride yeni nitelikler ve
uygulamalar sağlar, mekânın ileti gücünü artırır ve anlatı üslubunu zenginleştirir (Ennis,
1992). Yazar burada kavramların mekânlara çevrildiğini ve bu şekilde belli sayıda
materyalin farklı sahnelerde yeniden kullanımının söz konusu olduğunu belirtir. Kavramlar,
resim yerine metinsel mekânlarda irdelenmiş ve mimari çevirileri sorgulanmıştır. Sonuçta
19

elde edilen kavramların anlamı ilettiği belirtilir. Özetle Amerika Dersleri kavramları,
metinlerarası kurallar bütünüdür ve bu tez için değerlendirme ölçütü olmuştur.

Örnek Bir Mimari İcat Etmek: Ütopyanın Mimari İmgelemdeki İşlevi çalışmasında
Nathaniel Coleman (2000) mimarlar için uygulamada ve teoride, yapılandırmanın
ütopyalarla ve metinlerarası şekilde ele aldığından bahseder. Yorumlayıcı stratejinin
kullanıldığı bu çalışmada yazar, mimarinin öznel yaratıcılığını ütopyalar aracılığıyla
sorgular. Dönem olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yirmi yıllık (1953-1965) sürecin
seçildiği ifade edilir. Mimarların mimarlık disiplininde alternatif yollar keşfetmesinde ve
yapılandırmayı yeniden sorgulamasında ütopyaların rehberlik ettiğinden bahsedilir. Bu
çalışmada ütopik metinlerle birlikte mimari teorilerin kullanıldığı belirtilir. Yazarın
ifadesiyle mimarların yapıları da ütopyalar gibi temsildir ve bu tür temsillerin anlaşılabilmesi
için orijine dönmeye ihtiyaç vardır (Coleman, 2000). Buradaki çalışmada metinsel mekân
örneklerinin çevirisi ve anlam düzeyi sorgulanmıştır. Görünmez Kentler için temsil binaları
kullanılmış ve mekân, plan ve diğer çizimlerde gölgelendirme yapılmıştır. Yazarın ifadesiyle
ütopyaların gerçeklikle bağları yapılandırılmış olarak karşımıza çıkmaktadır.

Laura Chiesa’nın (2005) Hikâye anlatıcısı olarak mekân: Benjamin, Marinetti,


Calvino ve Perec adlı çalışmasına göre mekânın yeni konumu karşılaştırmalı olarak
irdelenmiş ve böylece disiplinlerarası ilişki sağlanmıştır. Bu çalışma farklı edebi çalışmaları
bir arada değerlendirmek için yöntemler sunmuştur. Walter Benjamin’in çalışmasında yer
alan farklı olguların modern çerçevede ele alındığı ve yorumları ile fütüristik deneylerin
karşılaştırmalı ilerlediği belirtilmekte (Chiesa, 2005). Yazarın ifadesine göre tiyatro
fütürizminin mekânsal deneyler ile etkilerini gösterme biçimi incelenecektir. İki aşamalı
çalışmada öncelikle Calvino ve Perec okumalarının; ardından mimari deneylerin, alandaki
öncüler tarafından yorumlarının irdeleneceği ifade edilmekte. Böylece edebi ve mimari
okumalar karşılık bulmaktadır. Bu tez, diyagramların ve edebi metinlerin alan içi
yorumlarının karşılaştırmasına dayanır. Anlatıcı niteliğinde olan mekânın ana nokta olduğu
ve Alman edebiyat eleştirmeni ve filozof Walter Benjamin’in (1892-1940) Arcades
Project’inin bu çalışmanın amacını gerçekleştirmek için seçildiğinden bahsedilmektedir. Bu
proje Paris’teki cam ve demir malzemeli yapılar ve kent üzerinedir. Amacın, çoklu ve
metinlerarası çerçevede mekânı değerlendirmek olduğu belirtilir. Mekânın çalışmanın
merkezinde olduğu bu çalışmada Calvino ve Perec’in okumalarının temel alınması,
20

metinlerarası çalışmanın zenginliğini artırmış, aynı zamanda iki yazarın ve mekânın mercek
altına alınması ve karşılıklı ilişki kurulması bakımından önem taşımaktadır. Görünmez
Kentler ve deneysel mimari gruplar üzerinde yapılan incelemeler iki disiplinin ortak anlam
alanını ortaya çıkarması açısından yol göstericidir.

Buradaki kavramların bu çalışmayla benzer bir kullanımı görünür. Yazar


Calvino’nun kesinlik gibi kavramları ile bazı şiir hakkındaki yorumlarını ele alır ve
Görünmez Kentler ile Yaşam Kullanma Kılavuzu’ndaki mekânların konum ve kavramsal
niteliklerini irdeler (Chiesa, 2005). Önce Benjamin’in edebi metinleri, sonra
Süperstudio’nun çalışmaları ele alınmıştır. Belirtildiği gibi Süperstudio, fütüristik akımı
benimsemiş ve gözlemcinin aktif katılımına yönelik deneysel çalışmalar yürütmüştür.
Yazar, bu grubun Aklın Bölgelerine Yolculuk (1970) eserinin dolaylı yoldan anlam ileten
yapısına dikkat çeker (Chiesa, 2005). Bu çalışma, kavramların alegorik anlamını bu tezimde
kullanmamı teşvik etmiştir. Burada yazarın da belirttiği gibi parçalanmalarla yeni
kombinasyonel hikâyeler ortaya çıkar. Nitekim hikâye; kurgusal çerçeve, yani kısıtlar,
belirlendikten sonra oluşturulmuştur.

Bu çalışma özgündür, literatürdeki diğer çalışmalardan konusu ve yöntemi ayrışır.


Ennis’in (1992) resim analiz etmek için kullandığı Amerika Dersleri’ni edebi ve mimari
düzlemde ele alıyorum. Diğer çalışmalara göre mimari ifadelerde ve kavramlarda
varyasyonları ve ilişkileri artırıyorum. Yeterince üzerinde durulmayan oluipocu üçlemeyi ve
Amerika Dersleri’ni edebi ve mimari bağlamda, bütüncül ve kapsamlı olarak inceliyorum.
Bir sonraki bölümde ise çalışmanın yöntemini ve teorik arka planını ele alıyorum.
21

3. YÖNTEM

Bu çalışmada Italo Calvino’nun oulipocu üçlemesini, Görünmez Kentler (1972), Bir


Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (1979) ve Kesişen Yazgılar Şatosu (1969-1973), ve üçlemedeki
mekânları kapsamlı inceliyorum. Üçleme nedir ve üçlemedeki mekânlar nasıl ele alınabilir?
Keza bu romanların arkasında işleyen mekanizma nedir? Bu tez, edebi metinleri detaylı
analiz etmek amacıyla yazılan bir durum çalışmasıdır. Burada dört aşamalı analiz süreci
öneriyorum. Öncelikle Calvino’nun edebiyattaki yolculuğuyla üç romanın analiz edileceği
edebi bağlam irdelenecektir. Bu amaçla yazarın bu eserleri oluşturmasındaki edebi
bağlantıları ele alıyorum. Böylece romanların yerleştirileceği bağlamı anlaşılır kılıyorum.
Ardından metinlerin edebi yönelimlerini tespit ediyorum. Üçlemenin mekânsal nitelikleri
nasıl ortaya çıkarılabilir? Kavramlar, buradaki mekânları incelemek için kullanılabilir mi?
Tezin sonunda bu soruyu tartışıyorum. Kavramı, edebi dil sorgulamalarıyla etkin kılıyorum
ve mimari diyagramların kavramlarla olan bağlantısını ele alıyorum. Böylece mimarlık ve
edebiyat arasındaki ilişkiyi kuruyorum. Calvino’nun oulipocu üçlemesindeki mekânsal
analizler, kendi eseri olan Amerika Dersleri kavramlarıyla ilişkilendirilerek ilerleyecektir.
Böylece yazarın üçlemesini, kendi deneysel çalışmasıyla analiz ederek aradaki ilişkiyi
görünür kılıyorum.

Oulipocu üçlemeyi öncelikle tarihsel bağlamı içerisinde ele almayı öneriyorum.


Calvino edebiyat hayatı boyunca birçok akımı benimsemiştir: İlk yıllarda siyasi yazılar
kaleme almış, sonraki yıllarda Yeni Gerçekçi ve Postmodernist üslubu tercih etmiştir.
Bundan sonraki aşamada bu akımların ve diğer yazarların Calvino üzerindeki etkilerini
irdeliyorum. Aynı zamanda yazarın bahsi geçen romanlarındaki oluşturmasındaki edebi
bağlantıları ele alıyorum ve böylece tarihi arka planı kuvvetlendiriyorum.

3.1. Italo Calvino’nun Edebiyat Yolculuğu

Oulipocu üçleme nasıl bir gelişim süreci izler ve bu süreci irdelerken nelere dikkat
edilmelidir? Önceki bölümlerde aktarıldığı gibi Calvino, edebiyat hayatının ilk yıllarında
Yeni Gerçekçi üsluptan etkilenmiş ve kısa öyküler ele almıştır. Bu dönemde Yeni Gerçekçi
İtalyan yazarlarından ve çeviri eserlerinden etkilenmiştir. Yazar 1960’lara doğru deneysel
22

yazına yönelmiş ve birçok deneysel topluluktan etkilenmiştir. Nihayetinde arayışları


oulipo’nun amaçlarıyla benzeşmiştir. Bu bölümde tüm bu etkileri göz önünde bulundurarak
yazarı etkileyen akımları ve üçleme öncesi metinlerin gelişim sürecini ele alıyorum.
Calvino’nun edebiyat hayatının ilk yıllarının siyasi ve Yeni Gerçekçi ortamından etkilendiği
giriş bölümünde verilmişti. Bu dönemi yansıtan kısa hikâyelerden oluşmuş metinleri burada
ortak yönelimlerine göre irdeliyorum.

3.1.1. Oulipo öncesi

Calvino’nun oulipo öncesi dönemdeki metinlerinde karşımıza çıkan bazı unsurlar


üçlemede görünmektedir. İlk ortak yönelim gizil olanın benimsenmesidir. Yazar metindeki
kurguyu ve asıl mesajı kolayca vermeyi reddeder. Bunun için kurguları gitgide
karmaşıklaştırır, gizliliği arttırır ve sonra ortaya çıkarmak için yeni yöntemler keşfeder. İfade
edildiği gibi Calvino üçgeninde geometrik düzen, hisler ile ölçülülük vardır (Jeannet, 2000).
Gizlilik ve kurgu arzusu yazarın ilk metinlerinde (Yeni Gerçekçi) dahi kendini gösterir: Bir
Şairin Serüveni’nde gizli olanı keşfetmeyi seven karakter ve karşıtlıkların ortasında bir
kurgu bulunur (Calvino, 2013). Zikzak çizerek ilerleyen farklı nesne ve canlılardan
bahsedilerek görünmez işaretler açığa çıkarılır.

Yazarın metinlerinde antitez ile oyun iç içe geçer. Oyunun zıt kutbunda bulunan
ciddiyet ile aralarında belirli bir sınır olmadığı vurgulanır (Huizinga, 2006). Benzer yaklaşım
yazarın bu dönem metinlerinden itibaren kendini gösterir. Geleneksel metinlerdekine benzer
zıtlıklar, en dikkat çeken yönlerdendir: Büyük Balık, Küçük Balık öyküsünde Zeffirino, iki
zıt duygu arasında kaldığından bahseder (Calvino, 2013). Yazarın belirttiği gibi Calvino’nun
karakterlerinin dünyanın ikiyüzlülüğüyle başa çıkmasının ilk yolu şaşkınlık ve komikliktir
(Jeannet, 2000). Diğer bir ifadeyle savaşın ciddiyeti, ancak oyuncul saçmalıklarla
hafifletilebilir. Paolino’nun hayatın ikircikliği karşısında duyduğu öfke ve şaşkınlığı,
hayatın farklı detaylarına odaklanarak atlattığı belirtiliyor (Calvino, 2013). Calvino’nun
(2021) ifadesiyle Charles Dickens (1812-1870) zıt olan iyi ve kötü olguları bir arada verir
ve 1865’te yayınlanan Müşterek Dostumuz adlı kurgu romanında Yahudi Riah’ın kötü
karakterini iyilik ile dengelemeye çalışır (Dickens, 2021a). Yahudi, aynı zamanda zenginliği
de fakirliği de kendinde barındırır. Zıt nitelemeleri bir karakterde barındırma Vikont’un bir
parçasının iyiyken, diğer parçasının kötü olmasında açıkça gözlenir. “Lizzie Hexam ve
23

Jenny Wren” karakterleri akıllı ve aklı karışık, saygılı ve umursamaz olarak tanıtılır ve kitap
bu zıtlıkların oyunu haline gelir (Dickens, 2021a). İkiye Bölünen Vikont’ta benzer şekilde,
zalim Medardo ve hassas yeğeni gibi zıt karakterler bir arada verilir (Calvino, 2020c). Yazar
klasiklerden esinlendiği benzer zıtlıkları üçlemede de kullanır.

Bu zıtlıklar Robert Louis Stevenson’ın 1882’de, Binbir Gece Masalları’ndan


esinlenerek yayınladığı, Binbir Gece Polisiyeleri adlı macera kitabında karşımıza çıkar.
Calvino (2021) Kumul Köşk’teki zıtlıkların bir aradalığına işaret eder (Stevenson, 2020).
Northmourun kendi bütünlüğü içerisinde zıtlıkları barındırdığı hem asil hem de soyluluktan
çok uzak nitelikleri olduğu ifade edilir (Stevenson, 2020). Başkarakter Yolcu’daki gibi kadın
karakteri arkadaşından kıskanır ve kadın karakter rekabetin merkezinde yer alır. Erkek
karakterin taklit edildiğini belirtmesi, olayların simetrik hareket ettiğini ortaya koyar
(Stevenson, 2020; Calvino, 2020b). Burada ifade edildiği gibi antitez varlığını şiddetli
esintilere maruz kalan büyük ve eski taş ev, karşısında ise, kum tepelerinin sessiz ortamında
ufak evle ve yanı sıra yeni ev ile eski evin bir aradalığıyla gösterir (Stevenson, 2020).

Oulipo ile karmaşıklaşan geometri, Yeni Gerçekçi metinlerden itibaren önem


kazanmaya başlamıştır. Calvino’nun ilk eserlerinde üçgen şeklinin sıkça yer aldığı belirtilir
(Jeannet, 2000): Bir Şairin Serüveni’nde “kırmızı bir kan üçgeni görünüyordu”, Zehirli
Tavşan öyküsünde ise “üçgen biçiminde pembe bir burun” (Calvino, 2013). Deneysel yazına
geçildiği dönemlerde de üçgen kullanımı devam eder. Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da
üçgene sık rastlanır: “üçgen tabanlı uzunca bideyi” (Calvino, 2014) ve Varolmayan
Şövalye’de “kozalakları üçgen biçiminde yerleştiriyor, sonra üçgenin üç kenarı üzerinde
kareler oluşturuyor, ardından dik kenarlardaki kozalakları toplayıp hipotenüstekilerle
karşılaştırıyordu” ifadeleri bunu destekler (Calvino, 2020c). Jeannet’in de (2000) belirttiği
gibi üçgen formunun yerini zamanla labirent ve kristallerin dayanıklılığı ve dağınık cam ve
kum formları alacaktır. Nitekim yazarın oulipo’ya neden yöneldiği, buradaki
matematiksellikten, kurgusal ve oyuncul olanı yüceltmesinden anlaşılır.

Calvino zamanın gerçekliğini sorgular ve metinlerinde kendi öznel gerçekliğini


yaratır. Karga Sona Kaldı öyküsünde kahraman dünyayla aradaki mesafeyi sağlayan havaya
rağmen, kişinin odak noktası ile gözü arasında uzanan, doğrudan aşılabilir zihinsel bir hattan
bahsetmektedir (Calvino, 2013). Burada mesafelerin göreceliği üzerine odaklanan yazar,
24

Amerika Dersleri’nde hızlılık ile mesafelerin öznelliğini ele alacak ve konu kapsamlı olarak
irdelenecektir.

Emlak Vurgunu öyküsünde Calvino’nun Quinto adlı kentin eski ve yeni halini
karşılaştırarak anılarına atıfta bulunduğu ve anlatıcının okumaları tekrarlamasının nedenini
sorguladığı görülmekte; tekrarların kesilmesindeki sebebin “sorun, evlerdi: Çıkmakta
oldukları bütün bu yeni binalar, altı sekiz katlı apartmanlar” (Calvino, 2013) olduğu
belirtilmektedir. Buradan yazarın oulipo öncesi metinlerinde mekânı hikâyeler arasındaki
eşik olarak kullandığı ve modern kente dikkat çektiği yorumu yapılabilir. Yazar oulipo’ya
katıldıktan sonra ise bu yazın tekniklerini (özellikle mekân unsurunda) geliştirir ve
çeşitlendirir. Bir sonraki bölümde bu gelişmeleri ele alıyorum.

3.1.2. Oulipo’ya katılım

Yazar, ilerleyen yıllarda Yeni Gerçekçiliği geride bırakır ve deneysel yönelimleri


artar. Çeşitli yazarlardan ilham alan Calvino, oulipo’ya katılır ve “bir dönem, stil, edebi
hareket veya kültürel durum” olan Postmodernizmi benimser (Bray vd., 2012). Barth’ın
(1980) ifadesiyle Calvino modern öncesini ve sonrasını eserlerinde bir arada barındıran
Postmodernist bir yazardır (Bray vd., 2012). Postmodernizmin, dekonstrüksiyon akımı ile
bir evrenin arka planını ve kendisini yansıttığı belirtilir. Calvino bu dönem metinlerini
nesneler arası düzenli ilişkiler üzerine kurarak, Postmodernist yazar olduğunu ortaya koyar.

Fütürist deneylerin ve Postmodern kurguların yanı sıra somut şiir Joe Bray vd. (2012)
ifadesine göre deneysel edebiyatın çok biçimliliği içinde rastgele bileşimler, çok hesaplı ve
düzenli planlar, hazırlıksız eylemler, nosyon ve nesneye düşkünlük, iletişim ortamlarındaki
kişisel yaratıları kapsar. “Deneysel literatür … meydan okumaya, yeniden
kavramsallaştırmaya ve yeniden yapılandırmaya” ve farklı üslupları keşfetmeye yarar (Bray
vd., 2012). Burada belirtildiği gibi deneyciler için nesneler, ilettiği anlamlarla üretimin ana
maddesidir (Duran, 2016). Calvino’nun önceki bölümlerde çoğaltmayı ve öznel yaratıları
amaçladığı belirtilmişti. Yazar ve üyesi olduğu oulipocular için ise amaç nesneler değil
kurgu yani hiçliktir. Chattopadhyay’ın (2020) ifade ettiği gibi form düzenli yapıya sahip
olduğunda sistem adını almaktadır ve form bozulabilen ve tesadüf içerikli bir kavramken,
sistem kapalı ve tesadüf karşıtı özelliğe sahiptir. Calvino’nun (2021) belirttiğine göre öznel
25

sistemler eşzamanlı olasılıkları barındıran ve özgürlüğü sağlayan yenilikçi düzen


biçimleridir. Nitekim sistem öznel, çoğulcu ve düzenli yapıyı destekler ve yazarın bilinçli
çoğaltım amacına hizmet eder.

Ralph M. Berry’ye göre altmışlarda üstkurmaca (bütünlüğü içinde bağımsız bir


sistem oluşturmayı amaçlayan akım) sonraki yıllarda da devam etmiştir (Bray vd., 2012).
Böylece başta belirlenen kurgu içerisinde esnek üretimler yapılabilir ve bu Calvino’nun
bilinçli çoğaltımını destekler. Yazarın belirttiği üzere yatay ve dikey heteretopyalar hem
metinlerin süperpoze edilerek her bir metnin çizgilerinin ve genel temasının vurgusunun
arttığı çoğul dünyalardır hem de bilinen gerçeklikle kurgusal evrenin birlikte ele alınmasıdır.
İç içe geçen romanlarla Yolcu dikey çoğalmalara örnektir (Chattopadhyay, 2020). Bu kitapta
romanlar katlanarak çoğalır, gerçek ve kurgu ayırt edilemez hale gelir. Calvino’nun (2020a)
belirttiği gibi, satranç, kurguyu ve kurallar içerisindeki olasılıkları belirleyen yapı ve sistem
kurucusudur. Bu oluşum kombinasyonel oyunları üreten kurgu makinesidir.

Calvino’ya göre oyun mevcut zamandaki “beceri ve tutum eğitimi teknikleridir” ve


bu oyunda sabit bakış açısı ile mevcut zamandaki kaymalar ile oluşan boşluklar meydana
gelir (Calvino, 2021). Zamandaki bu kopukluklar ile sonsuza kadar süren hareketli oyunlar
elde edilir. Calvino’nun kitaplarında ayağının altındaki zemini sürekli kayan ve bu konuda
eğitilen sen karakteri göze çarpar. Oyunun kuramsal altyapısı Postmodernist yazarları aynı
noktada toplamıştır.

Dünyaca ünlü Hollandalı tarihçi ve filozof Johan Huizinga, oyunun tarihini ve


yapısını detaylı olarak işlediği, 1938’de yayınlanan Homo Ludens kitabını, oulipo ve
Calvino’nun metinlerinin oyunculluğunun analizinde kullanıyorum. Calvino yazarın
oyuncul tarafından etkilenmiştir. Buradaki oyunun geçmişine ve türlerine dair veriler
Postmodernist yazarlar için oldukça kullanışlıdır. Oyunun her şeyden öncelikli ve hatta
neredeyse her eylemin özünü oluşturması Calvino ve diğerleri için ilham kaynağı haline
gelmiştir. Yanı sıra oyunun en temel geliştiği tür olan söylevler edebiyatta şiir, kısa roman
ya da hikâyelerde karşımıza çıkar.

Oyun ile ciddiyet kavramlarının birbirlerinin yerine geçtiği belirtilmekte ve oyun


rutinlere değil kişinin eğlence amaçlı hayattan kaçışına dayandırılmaktadır (Huizinga,
26

2006). Calvino’nun ilk kısa metinleri sonradan kaleme alacağı diğer yazılar gibi oyunculdur.
Bu metinlerde savaş ortamının ciddiyeti eğlenceli yaklaşımlar ile oyuncul hale gelir. Şaka
Uzayınca Tadı Kaçar’da Giovannino ve Serenella’nın kişi ve nesneleri çoğaltarak imleme
aracına dönüştürme oyunu oynadıkları ve Calvino’nun ilk denemelerinin çeşitleme mantığı
üzerine kurulduğu görünür (Calvino, 2013). Calvino’nun ilişkili olan şeyleri çoğaltarak
ortaya yeniden koyduğu ve bunun imgeselliğin en önemli nedeni olduğu belirtilmektedir
(Hume, 1992). O halde nesnelerin farklı sahnelerdeki kullanım amacı, bir dizi alegorik ileti
yaratmaktır. Yazarın nesnelerin anlamını alegorik oyunlarla değiştirme yaklaşımı bu
dönemden itibaren görünür. Nesnelerin anlamlarının aynı yöntemle çoğaltılmasına sıkça
rastlanan bu kitapta, anlatıcının elindeki sopayı uçaklarla eşdeğer tutması bunun bir
örneğidir (Calvino, 2013).

Deneysel yazınla birlikte Calvino’nun oyunculluğu sistemli hale gelir ve çeşitlenir.


“Oyun belli bir yer, zaman ve irade sınırları içinde, aşikâr bir düzene uygun olarak, serbestçe
rıza gösterilen kurallara uyularak ve maddi yarar ve gereklilik alanının dışında cereyan eden
bir faaliyettir.” (Huizinga, 2006) Bu ifadesi ile Calvino’nun eserlerindeki ortaklıklar: sınırlı
mekân, kurgusal düzen, karakterin iradesinin elinden alınması ve fayda amacı
güdülmemesidir. Benzer bir yaklaşım Calvino’nun deneyselliğe yeni yöneldiği dönemde
kaleme aldığı Atalarımız’dan itibaren görünür. Yazarın ifadesine göre, tüm bu planlı
düzende karakter, varoluşsal sancıdan dolayı kendisine biçilen rollere girmek ve bu rolleri
sürdürmek zorunda hisseder (Calvino, 2020c). Karaktere biçilen zoraki rol, Yolcu’daki sen
karakterini anımsatır ve özellikle erkek karakterin sonuna bir türlü ulaşamadığı romanlara
karşı yaşadığı irade sorunu dikkat çeker. Karakter geleceğe dair elde edemediği olasılıklarda,
duyumsadığı bu sorundan bahseder (Calvino, 2020b). Burada ifade edildiği gibi şiir ve
edebiyatta başkarakter ya da rekabet eden, görevleri tamamlayıp bir sona ulaşmak
zorundadır (Huizinga, 2006). Sonu engelleyici her tavır zamanı geciktirmekle kalmayıp,
oyunu da uzatır. Savaş metinleri oyuncul kabul edilir ve Calvino’nun ilk dönem metinleri bu
kapsamda ele alınabilir. Calvino (2021) bu görüşü, Define Adası’nda düşmanların
çevirmesinin oyun arayışından olduğunu belirterek destekler (Stevenson, 2020). Bu bir
belirsizlik oyunudur. Başkarakter, arkadaşı Northmour ile sonun bir an evvel gelmesini
arzuladıklarını ve bilinmezliğin dayanılmaz olduğunu ifade eder. Bu ikiliyi durdurmayı
hedefleyen engeller ise bilinmezlik oyununun dinamiğini oluşturur. Buradaki macera dolu
hikâyeler, Kozmokomik’te evreni ve dünyanın iç katmanlarını kendine mekân edinerek,
27

fantastik gerçeklik sunar. Rekabet eden iki erkek karakter ve peşinde koşulan kadın ile sonun
belirsizliği ortak özelliklerdir.

Huizinga’nın (2006) ifadesiyle oyun, kahin ve şair olarak nitelendirilen sofistin


çevresinde dönen eylemdir. Burada sözlü atışmanın ikircikliği, çifte akıl yürütmeyi ortaya
çıkardığından ve benzer varyasyonlar yarattığından bahsedilmektedir (Huizinga, 2006).
Calvino (2010), oulipo’yu “alay ve pratik şaka ‘akademisi’” olarak niteler. Edebiyattaki söz
sanatınının ve atışmaların oyuncul yanını ortaya koyan bu teorik metin oulipo’nun
merkezine aldığı söz oyunlarını (özellikle Queneau’nun Biçem Alıştırmaları) önceler. Bu
metnin diğer oyuncul tarafları Eco’nun da ifade ettiği gibi (2020), Queneau’nun yarattığı
metinlerarası parodi ve karakterlerin psikolojik durum ve görünüşlerine karşı alaycı tavrıdır.
Nitekim kitabın tamamında gerçek olabilecek bir olayın, bilinçte ve edebiyatta ironiye ne
denli dönüşeceğini görmekteyiz.

“Kısıtlayıcı kurallara tabi olan her mücadele, bu sınırlandırmadan ötürü zaten bir
oyunun biçimsel özelliklerini taşımaktadır.” (Huizinga, 2006). Bu tam da oulipocuların kısıt
altında yazma amacına denk düşer. Yazarın belirttiği gibi oyundaki temel faktör olan estetik
ve sistem eşdeğer niteliklerdir. Calvino ve diğer oulipo üyelerinin kısıt altında yarattıkları
metinler, oyunun öncülü olan sistemli söz (formun düzenli hali) sanatına sahiptir. Bilinçli
deneysellik ile yola devam eden Calvino’nun yeni üslubunda, 1970’lerde oyunbazlık ve
komik temalarını ön plana aldığı ifade edilir (Duran, 2016). Nitekim yazar geleneksel
anlatıları bu sistemli oyuncul düzlemde öznel olarak yeniden kurar. Şato ve Görünmez
Kentler benzer şekilde, şövalye hikâyelerinin ve Binbir Gece Masalları’nın parodisi
niteliğini taşır.

Bu bölümde Yeni Gerçekçilik, deneysellik ve nihayet oulipo’da son bulan gelişim


süreci irdelendi. Oulipo öncesi kurgu, geometri, zıtlık ve oyun temaları ele alındı.
Postmodernizmle birlikte sistemli üretim ve öznel çoğalmalarla ilgili girdiler elde edildi.
Böylece üçlemenin gelişim sürecini anlaşılır kılarak, tarihsel bağlamdaki yerini alacağını
düşünüyorum. Bir sonraki bölümde üçlemeye kapsamlı bir giriş yaparak, edebi niteliklerini
sorguluyorum. Sonuçta tarihsel ilintileri edebi bağlamda kuruyorum ve ardından analiz
edilecek metinsel mekânlar için temel altlığı elde ediyorum.
28

3.2. Oulipocu Üçleme

Calvino, edebiyat ve diğer disiplinleri (matematik, felsefe, bilim, mimarlık, sanat


gibi) bir araya getirerek disiplinlerarası ve metinlerarası eserler vermiştir. Bu eserlerindeki
başarıları sayesinde birçok disiplinde oldukça tanınır hale gelmiştir. Yazarın oulipocu
üçlemesi “kısıt altında” üretim mottosuna göre kaleme alınmış Görünmez Kentler, Bir Kış
Gecesi Eğer Bir Yolcu ve Kesişen Yazgılar Şatosu adlı romanlardan oluşur. Bu eserler
matematiksel düzende, öznel kurgulara göre oluşturulmuştur. Sistemli üretimleri, diğer
disiplinlerde çeviri çalışmalarına yön vermiştir. Mekân, zaman ve olay bağlamında kurulan
üç roman, özellikle bilinçli mekân kullanımıyla kayda değerdir. Bu romanları ve mekânların
nasıl oluştuğunu anlamak bu tezimin temel amacıdır ve tüm ögelerin aynı süreçten geçtiği
bu metinlerde, mekânın nasıl elde edildiğini anlamak amacıyla metinlerin genel edebi
yapısının anlaşılır kılınması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple mekânsal ve kavramsal
analizlerden önce edebi yapıyı kapsamlı şekilde inceliyorum.

Görünmez Kentler üçlemenin merkezinde yer alır, mimarlık ve diğer disiplinlerde


üzerine çokça çalışmalar yapılmıştır. Bu kitaptaki tüm kentlerin anlatısının kaynağı, Binbir
Gece Masalları’ndaki gibi Venedik’tir. Gezgin, Venedik’i anlatmaya sıra geldiğinde Han’a
tüm öteki kentlerin bu kenti tariflediğini belirtir (Calvino, 2020a). Dominick Knowles’in
(2015) Italo Calvino’nun Üç Romanında Anlamın Kefareti çalışmasında ifade ettiği gibi
tariflenen kent Venedik, tüm diğer kentler ise Venedik’in yerine geçenlerdir. Eutropia kenti,
Venedik gibi tüm olasılıkların toplamı olarak tariflenir (Calvino, 2020a). Calvino kitap
boyunca söylevlerde kopuklukların olduğunu ve bunların bazı yerlerde devamının geldiğini
belirtmekte ve bunları kendi oluşunu değerlendirmek şeklinde yorumlamaktadır (Calvino,
1983). Özetle kentler, birbirine detaylarla ve kurguyla ilintili Venedik’in farklı ifadeleridir.
Gezgin’in dünyanın sonu geldiği için hüzünlenen imparatora imkânsız kentlerden
bahsettiğini belirtmesi kurmacayı destekler. Yazarın ifadesine göre bugün dünya ya da
kitaplar dönüşmekte ve kurgu ile gerçek bütünleşmektedir. Hayal edilen kent ile modern
kentin iç içe geçtiği belirtilir. Görünmez Kentler’de tüm kentler, tek bir kenti işaret ederek
onunla bütünleşir. Şato’da olasılıklar arasından tesadüfi seçim ve Yolcu’da tesadüfi
romanların iç içe geçerek devam etmesi, kurguyla gerçekliğin ayırt edilemezliğini ortaya
koyar. Hangi kent Venedik’tir, hangi kart düzeni gerçek hikâyeyi verir bizlere ya da hangi
29

roman diğerinin hatta ilkinin devamıdır? Bahsedilen anlatı nedir ve nerede durur? Calvino,
tüm bu karmaşayı somutlaştırır.

Her üzerine konuşulan kentin yani harcanan sözcüklerin, kentin sonunu getirdiği
ifade edilir (Calvino, 2020a). Kent olasılıkları tükendikçe hikâye sona yani hiçliğe yaklaşır.
Buradaki ifadeyle, kitaplar okurun içerisinde kendini kaybedip, farklı çıkışlar bulduğu
yolculuktur (Calvino, 1983). Bu çıkışlar metnin terk edildiğini ya da yarım bırakıldığını ve
diğer olasılığa doğru yola çıkıldığını aktarır. Olasılıklar arası bu dolaşım, deneyimlerin
çoğalmasına ve yazarın tüketimi yavaşlatma amacına hizmet eder. Bu kitaptaki ana
bölümler, imgesel kavramlar ve kadın isimlerine karşılık gelmektedir. Calvino’nun
ifadesiyle kentler arzu, anı ve bunların takasları gibi birçok faktörden oluşur (Calvino, 1983).
Kitaptaki ana bölümler de “Anı … Arzu … Göstergeler … İnce … Takas … Gözler … Ad
… Ölüler … Gökyüzü … Sürekli ... Gizli” (Calvino, 2020a) başlıklı kentlerin çoğalmasından
meydana gelmektedir. Kitap, kentlere dair tanıtımların olduğu bu başlıklar ve Han ile Gezgin
arasındaki konuşmaların geçtiği kentlere giriş niteliğindeki ara başlıklardan oluşur. Salt bir
kent tasvirinden ziyade kentlerin eleştirisi niteliğinde bir kitaptır Görünmez Kentler. Tek
gerçek, kalıcı olan duyumsamalardır.

Calvino, realizm akımından etkilenmiş Fransız oyun ve roman yazarı Honore de


Balzac’ın 1799’da yayımladığı Çakalların Başı Ferragus kitabında Paris kentinin canlı,
insani vasıflara bürünmüş ana karakter olarak karşımıza çıktığından bahseder (Calvino,
2021). Balzac bu eserinde Paris kentinin anlatısına kentin simgesel nitelemeleriyle başlar:

“Yüz kızartıcı suç işlemiş bir adam kadar; onursuz bazı sokak ve
caddeler vardır; sonra asil ve nezih sokaklar … namuslu sokaklar … işçi
sokaklar, çalışan sokaklar, tüccar sokaklar … Yani Paris sokakları insani
niteliklere sahiptir ve fizyonomileriyle bizde elimizde olmayan bazı fikirler
uyandırır.” (Balzac, 2007)

Mekân burada anlatıcı rolünü üstelenir. “Bir tür Paris ansiklopedisi” (Calvino, 2021)
olan kitap, Paris kentinin kişileştirmelerine dair okumadır adeta. Bu metnin, Calvino’nun
Görünmez Kentler’de, kenti anlatıcının kendisi haline getirmesindeki esin kaynaklarından
biri olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Balzac, insani vasıfları anlatının temel
unsuru haline getirirken; Calvino, kenti mekânsal ve hafıza unsurlarıyla parça parça
oluşturur.
30

Yolcu, başlıklar arasındaki bağlılığın duyularla anımsanabileceği, eşzamanlı ve iç içe


geçmiş, yarıda tükenen on romandan oluşur. Yazara göre parçalardan oluşmuş bütün,
diğerlerine rol vermenin yoludur ve bunu gerçekleştirmek için bütün olasılıkların yazılması
gerekir (Calvino, 2020b). Diğer bir ifadeyle bu kombinasyon sistemi, deneyimleri
çoğaltmanın yoludur. İfade edildiği gibi bu yöntem, parçaların birbirini desteklemesini
sağlayacak ve yazarın işini kolaylaştıracaktır. Burada kurmaca gerçekten üstün görülür ve
ikisi birbirine karışır. Bu kitap romanlar ve romanların dışındaki diğer kurgu evrenlerinin
katmanlarından meydana gelir. Yazarın ifade ettiği gibi farklı “gerçeklik düzeyleri arasında”
ilişkiler söz konusudur (Calvino, 2021). Bu ilişkide, romanların ana başlıkları ve ara
bölümler arasında ileri geri hareketler görünür. Tüm hikâyelerin tek bir bütüne ulaştığı ve
ilk hikâyeden gittikçe uzaklaşıldığı belirtilir (Calvino, 2020b). Nitekim tüm romanlar tek bir
romanı, tüm roman başlıkları ise tek bir roman başlığını imler. Kitabın son bölümündeki
ifadelerden, hikâyenin bitmeyen bir başlangıç olduğu anlaşılır. Kurgusal evrende, bir
serüvenin başlıkları arasında sıkışmış olarak buluruz kendimizi.

Belirtildiği gibi Calvino’nun buradaki esas amacı kitapların varlığının, birbiriyle


ilişkilerine bağlı olduğunu göstermektir (Calvino, 2020b). Calvino bu kitapta romanın
temeline ilişkin bir şeyleri göstermek istediğini ve ana nirengi noktasından eşzamanlı çıkan
birbirinden bağımsız ve her birinin kendi çerçevesiyle karşılıklı dönüşüm ilişkisi içinde
olduğunu belirtmektedir. Yazar, burada anonim üretici üzerine çalışma yürüttüğünü ifade
eder. Böylece roman, okurla bütünleşmiş ve öznel yaratı halini almıştır. Burada belirtildiği
gibi okur tamamen başkasının etkisiyle diğer bir ifadeyle zoraki olarak yönlendirilir ve yazar
kendini gizlese de varlığını hissettirir.

Barthes’e (2013) göre, metni yazarıyla ve net bir bitişle değerlendirmek, metnin
özgürlüğünü yok edecektir. Yazar, metnin merkezinde okurun olduğunu belirtir. Calvino
eserlerinde okuyucunun ardına gizlenmekte ve sesini onunla duyurmaktadır. Yazar,
yaşanılan tüm hikâyelerin geçmişte beliren eşzamanlı ihtimaller olduğunu belirtirken;
karakter, hikâyelerdeki anlatıların aslında kendilerinden bağımsız olduğunu ifade eder
(Calvino, 2020d). Nitekim konuşan yazardır ve karakter sadece iletendir. Karakter, farklı
senlerin, rastgele meydana gelen geçmiş olasılıkların birbirine temas etmesi için aracı rolü
oynadığından bahseder. Karakterlerin duyumsadığı yabancılık hissi buradan gelir. Bu
metinlerde sen şahsı ve öznellik ortak yönelimlerdendir. Polo’nun anlatısı için verilen ifade
31

bizlere, kentlerin kendi hayal gücümüzle keşfe çıkacağımız esneklikte olduğuna işaret eder
(Calvino, 2020a). Keza yazar, Yolcu’da okuru romanın bir parçası haline getireceği bir
sistem kurduğu konusunda bizleri uyarır (Calvino, 2020b). Hareket serbestliği verilen yapı,
öznelliğin önemini ortaya koymakla kalmaz, okurla sen karakteri arasındaki sınırlar kalkar
bu da okurla karakteri bütün kılar.

Burada belirtildiği gibi süreç odaklı sanat oulipocu teknik olarak görülüp, okur
yeniden yapılandırılan bu sürecin aktif bir ortağı ve parçasıdır (Bray vd., 2012). Barthes’e
göre metin, okuru okuma sürecinin parçası haline getirir ve kendisinin ortağı kılar (Barthes,
2013). “Okuru masalın yazarı kılıyordu” (Calvino, 2020a) ifadesinden de anlaşıldığı üzere
okura özgürlük alanı verilmekte ve okur maceranın ortağı haline gelmektedir. Barthes’in
ifadesine göre sadece matematiksel kurgusu olan yazının vaziyeti, okurlar tarafından öznel
olarak şekillendirilerek canlı hale getirilebilir (Barthes, 2013).

Paola Di Gennaro’nun (2014) Değişen Sözcükler: Elektronik Edebiyatta Zaman ve


Mekanı Okumak adlı metnindeki ifadesiyle zaman ve mekân bir noktada birleşerek,
hipermetinlerde dahil, olayın kendisini oluşturur. Yazar burada metnin analizinde zaman ve
mekânın oluşturduğu her kısmın aynı bütüne ait olduğunu belirtir (Di Gennaro, P., 2014).
Yolcu’da her romanda yeni mekân ve zaman kesişmesi için, tek bir dünya söz konusudur.
Tüm romanlarsa aynı evrenin yani bütünün parçaları olarak karşımıza çıkar. Buradaki evren,
kendi gerçekliğindeki zaman mekân birliklerini elde eder.

Şato, iki ayrı bölüm ve tarot destesinden oluşur. İlk bölüm olan, Kesişen Yazgılar
Şatosu’nda bembo kartları kullanılmakta ve bu destede Şeytan ve Kule kartlarının eksik
olması sebebiyle kurguda yerlerinin boş bırakıldığı belirtilir (Calvino, 2017). Bu iki boşluk,
bilinmezliği ve özgürlüğü artırması sebebiyle kayda değerdir. Calvino’nun ifadesiyle tarotlar
simgesel anlamıyla kullanılmıştır. Calvino iki destenin de birbirinden bütünüyle ilişkisiz ve
kapalı yapıda olduğunu ifade eder. Bu yöntem tarot kartlarının yorumlarını çeşitlendirir.

İletişim aracı artık sözler değil kartlardır ve tüm bu araçları anlamlı kılan ve onların
birer iletişim aracı haline gelmesini sağlayan olgu duyulardır. Bu şatoda iletişim sessizdir.
Anlatıcının ifadesine göre bu aşamaya gelmek için her konuk ormandan geçmiş ve şaşırtıcı
olaylarla karşılaşmıştır (Calvino, 2017). Yazar yeni durumu, şu anki zamanın kopuk şekilde
32

havada kalması şeklinde yorumlar. Aşk temalı şiirleriyle tanınmış Romalı Yazar Publius
Ovidius Naso’nun (MÖ 43-MS 17), MS 8’de tamamladığı karakterlerin dönüşümlerini kısa
anlatılarla konu edinen Dönüşümler kitabında, gökteki yaratıcı ve misafirler için yüce bir
villadan bahsedilir (Ovidius, 1994). Calvino farklı misafirlerin uğrak yeri olan kitabın
merkezindeki, Achelaus’un villasının işlevini şöyle aktarır:

“Öykü içinde öykü aracılığıyla yapıtın iç uzanımı çoğaltma tekniği …


Avcılar ırmak tanrısının yuvasında ağırlanırlar; ırmak tanrısı, hem engel, hem
sığınak, hem eylemde duraklama, hem anlatı ve düşünce fırsatı işlevini görür
... ırmak olağanüstü dönüşüm öyküleri anlatma arzusu duyar; konukları da
öyle.” (Calvino, 2021).

Burada oulipocu amaçların çoğunluğunu mekân karşılar. Mekân ve doğa verileri


çoğaltan bir kombinasyon makinesidir. Venedik, Yolcu’da kırtasiye, Şato ve dahası gibi…
Şatonun her bir konuğun hikâyesinin anlatısına ev sahipliği yapması, geçmişi canlandırması
ve tekrar şimdiye dönüp ardından yeniden geçmişe sıçraması Ovidius’un villası ile
benzerliğini açıkça ortaya koyar. Keza orman, ırmak gibi dönüştürücüdür. Özetle bu
metinlerde mekân, metinlerin merkezindeki dönüşüm makinesidir.

Yazarın ifadesiyle altmışların kimlik problemi ve beraberinde donuklaşmış ortamın


tüketici yapısı, bireyi içine almıştır ve bu toplumsal problemler Calvino’yu etkilemiştir
(Calvino, 2020a). Burada belirtildiği gibi dünyanın artık değişen, tarihten ve nesnelerden
kopan oluşumuna, meydan okuyacak yeni yöntemler, iletişim araçları, biçimler,
metinlerarası ilişkiler geliştirilmelidir. Görünmez Kentler’deki kurgu ile olay bütünlüğünün
yapısalcı parçalanma olarak düşünülmesi gerektiği vurgulanmakta (Duran, 2016). Nitekim
yazarın sistemli kombinasyonları, bu savı destekler. Calvino yeni sistemleri sık sık
yüceltirken, eski düzeni yermektedir. Yazarın bahsiyle, eskimiş tarzların yerini yeni düzenler
almakta ve Bersabea kentinin ilk parçası olan göksel, kokuşmuş ve köhnedir ve yok edilmesi
gerekir; cehennem ise oldukça teknolojik, gösterişli ve yapılandırılmıştır (Calvino, 2020a).
Üçleme tam da bu modern ortamda vuku bulur. Yazar Görünmez Kentler’de modernizmle
birlikte gerçekleşen kentin geçmişinden kopmasının gizlendiğine dikkat çeker ve buradaki
kentlerin, modern kentlerin yıkımının düşsel yansıması olduğunu ifade eder (Calvino, 1983,
2020a). Kitap, Gezgin’in tek tek yıkılan her kente dair anlatıları ve imparatorun her bitişte
hüzünlenmesi ve hiçliği keşfetmesi ile sürer. Burada tüm düzenin çöktüğü harabe yerde
geriye kalanın, görünmesi oldukça zor olan biçimin ağları olduğu belirtilmektedir (Calvino,
33

2020a). Bu ağlar, hiçliğin yani kurgunun kendisidir. Yolcu’da orman hiçliğin mekânı ve
herkesi içine katan, bireyselciliği yok eden yer olarak yorumlanır (Calvino, 2017). Keza
Şato, kartların geometrik düzeninden oluşan sistemdir. Sonraki bölümde yazarın varmayı
hedeflediği hiçlik temasını ele alıyorum.

3.2.1. Hiçlik

Calvino, her şeyin başlangıcı ve sonu olan hiçliğe ulaşmayı hedeflemiştir.


Kozmokomik’te hiçlik ve çoklu evrenlerden sıkça bahsedilir (Calvino, 2020d). Buradaki
karakter dünyanın merkezinde ilerlediğini lavların hareketiyle imler. Tüm bu felaketin
sonunda karakter her şeyin bütünün içinde birbirine karıştığını belirtir. Burada anlatıldığı
üzere son, oldukça gürültülü gelmekte ve bir anda her şey sessizliğe yani hiçliğe
boğulmaktadır. Felaketler her şeyin yok olacağının habercisidir adeta. Hiçlikten hiçliğe
düzenli şekiller çizerek ilerleyen karakterin hikâyesine tanık oluruz. Karakter her şeyin en
üstüne hiçliği yerleştirir. Barth’ın (1980) da ifade ettiği gibi Calvino burada aşk ve kayıp,
geçicilik ve kalıcılık, kurgu ve hakikat gibi konuları işler. Şato’da olumlu ve olumsuz
kavramlarının birlikte var olabilme koşulu; Görünmez Kentler’de ve Yolcu’da iyilik ve
kötülük, arzu ve korku bunlardan bazılarıdır (Calvino, 2017; 2020a). Bu antitez içerisinde
her şey önünde sonunda ona varacaktır. Biçimdeki ağların kalıcılığının geçici görüntülere
yeğlendiği belirtilir (Calvino, 2020d). Burada anlatılanlara göre evren değersiz çoklu
olayların ve boşluğun bütünüdür. Özetle evren hiçliğin olasılığı, yansıması, parçasıdır.

Calvino, Öyküler’den itibaren yeni oluşumlara karşı mesafeli duran karakterler


yaratır. Usnelli karakterinin karşılaştığı mutlulukların heyecanını yaşasa dahi “dünya ile
ölçülü” olduğundan ve merkezde yeni evrenlerin doğmasına karşı uyanık kaldığından
bahsedilmektedir (Calvino, 2013). Görünmez Kentler kentin merkezinde doğup sonlanan bir
hikâyedir ve Gezgin geri dönüş sürecine karşı temkinlidir. Calvino Görünmez Kentler’de
ilgisiz kent parçalarından meydana gelen koleksiyonu ile tek bir kenti imleyerek hiçliğe
varmaktadır. Özgürlük burada sözcüklerin olmadığı boşlukla özdeşleştirilir (Calvino,
2020a). Yani sözcükler ve diğer göstergeler yok olur, geriye sadece yapı kalır. Yolcu’da
Calvino’nun amacının bilinmeyen sonlar yaratmak olduğu ifade edilir (Calvino, 2020b).
Yazara göre burada son yoktur, uzaklaşma vardır ve uzaklaştıkça görüntü netleşir.
Uzaklaşmak kurguyu belirgin kılacak, böylece hiçlik ortaya çıkacaktır. Şato’da hikâyelerin
34

gerçekleştiği yerin dışında anlatılması ve Yolcu’da kadınla erkek karakterin arasındaki


aşılmaz mesafede de aynı amaç güdülür. Bir şeyleri göstermek: Şato’da tüm hikâyelerin ayın
ortasındaki boşluktan çıkıp yeniden orada sonlandığı belirtilir (Calvino, 2017). Buradaki
ifadeyle şeytan, kentlerin ruhunun, içinde yaşayanların ruhundan çok daha önemli olduğunu
düşünür. Bu durum; bütünün yani hiçliğin, bilhassa yapısı sebebiyle içerikten daha anlamlı
olduğu yönünde yorumlanabilir. Özetle üç roman da hiçlikten hiçliğe giden farklı olasılıklar
kümesidir.

Calvino ile aynı dönem oulipo’ya katılan Perec’in Yaşam Kullanma Kılavuzu’ndaki
ifadesiyle kitabın kurgusu üç katmanlıdır: En altta ahşap parçalardan oluşan yapboz, üstüne
izlerin sürülebileceği kâğıt ve yine üstünde suluboya kâğıdı (Perec, 2009). Burada hiçliğe bu
düzenekle ulaşılır. Yazara göre yapboz sanatı, yapbozu oluşturan çizgilerin bilinçli olarak
silikleştirilmesidir. Gaspard Winckler bu izlerin kâğıtta kalmasını arzular ve bunun için tüm
izleri silmeyi amaçlayan Bartlebooth’a tuzaklar kurar. Yapbozun üç temel özelliği olduğu
aktarılır: sıradanlık, planlılık ve düzen, sonuncusu sırayla gelen her olasılığın diğerini silmesi
ve ilk noktaya yani hiçliğe dönme. Yapboz tekrar tekrar kurulacak ve arka planı oluşturan
modele dönülecektir. Sonuçta Bartlebooth serüveninin çıkış yerine döner. Perec’in “Hayat
ileriye doğru yaşanır ve geriye doğru anlaşılır” (Bellos, D., 2019) mottosu, Kubilay Han’ın
“Hep başın arkaya dönük mü ilerlersin sen?” (Calvino, 2020a) sorusunun cevabı olur. Bu
ortak yönelim iki kitapta da şunu ortaya koyar: Geriye dönmek ya da bakmak; başa dönmek,
başlangıcı anımsamak ve döngüleri fark etmek. Aynı zamanda bu dönüş tekrarları anlama
fırsatı verir. Calvino’da ve Perec’te merkezde, ilerlediğini hayal eden ve yeni daireler çizen
merkezi figür bulunur. Bu figür uyanık kalarak geriye dönüşler yapar. Benzer bir döngünün
tamamlanması ve kasıtlı olarak kurgunun gizlenmesi Görünmez Kentler’de görünür. Burada
kent anlatıları ile yapboz parçaları yerini aldığında, geriye satranç tahtasındaki belirgin izler
kalır. Kitabın sonunda bahsi geçen W, yazara göre eserdeki sonsuzluğun simgesidir (Perec,
2009; Bellos, D., 2019). Böylece Perec, hiçliği ya da kurguyu kendine has farklı
göstergelerle elde eder.

Üç romandaki iki temel unsur şunlardır: Yapı (sistem) ve içerik. Calvino (2020b) ana
hatların gizli yazar tarafından belirlendiğini, boşlukların ise okurun doldurması için
bırakıldığını ifade eder. Şato’da kartların düzeni ve anlamları; Görünmez Kentler’de kenti
saran kurgu ve kurguyu dolduran kentin nitelikleri; Yolcu’da çerçeve ve içindeki
35

fotoğrafların oluşturduğu karmaşık bütün, yapı ve içerik kurmacasına örnektir (Calvino,


2017, 2020a, 2020b). Bu iki temel unsurdan kurgu kalıcı, içerik geçicidir. Nitekim kurgunun
önemi ve nesnelerin geçiciliği temel hedeflerden biridir. Gezgin, oyun aracılığıyla Han’a
kentlerin arka planındaki yapıyı öğreterek yazarın esas amacını gerçekleştirir (Calvino,
2020a). Şato’da kalıcı olan ruh ve geçici olan simyanın sırrına dair bahis, bu esas amacı
açıkça ortaya koyar (Calvino, 2017). Görünmez Kentler’de yapının kalıcılığına, kent
mimarisi üzerinden dikkat çekilir. Yazarın genel kurgusunda süreksizlikten ve geride kalanın
yok oluşundan bahsedilir: Kentte içerik kaybolur ve geriye yapısı yani hiçlik kalır (Calvino,
2020a). Burada belirtildiği gibi bir kentten diğerine taşınma sebebi kentin eskimesi, sıkıcı
hale gelmesi ve kentlilerin yenilik arayışıdır. Yolcu’da romanlar hareket halindedir, hızlıca
kaybolur ve yenileri gelir. Romanlar tükendikçe iç içe geçmiş labirent elde edilir.

Yazar, Calvino’nun görselleştirilmiş yapısalcılığının mimari uygulamaları


anımsattığını belirtir (Knowles, 2015): İlkinde kentteki her şeyin Han tarafından ele
geçirilme arzusundaki aceleciliğin sınırlandırıcı tutumu, ortadaki şemada satranç yüzeyinin
mekân yani arka plan olarak seçilmesindeki gizli ifade, sağdakinde ise geriye sadece hiçliğin
kaldığının belirtilmesi (Şekil 3.1). Structure şeylere duyulan arzudur, postructure ulaşılması
amaçlanan arka plan yani mekân ve bunları aynı düzlemde buluşturan kurgu olarak
karşımıza çıkar. Burada Calvino’nun iki akım arasındaki geçişte; nesnelerden hiçliğe doğru
giden süreçte düzeni, ekonomik anlatımı, eşzamanlı çoğalmaları ve tüketim yerine üretimi
işaret ettiği görünür. Yazarın ifadesine göre burada yeniden yapılandırmacılıkla eşzamanlı
her bir olasılığın anlamı korunur.

Barthes’e göre (2013) tersyüz etme olgusu metinde farklı ve ilgisiz durumların bir
aradalığıdır. Kişi, eylem ve mekânların çaprazlanmasıyla bu ilgisiz durumlar yaratılır.
Yazarın ifadesine göre dille oluşturulan bütünlüğün, okurun kurduğu öznel bağlamı üzerinde
yarattığı kopmalar soyut silkelemeyle gerçekleşir. Bu silkelemenin metni oluşturan parçalar
arasındaki ağın biçimsel parçalanmasıyla sonuçlanacağı belirtilir. Her kopma yeni
ihtimallerin oluşmasına kapı açar. Anı ve arzu gibi sözcükler parçalanıp tekrar birleştirilerek
kentin bütününü yani hiçliği oluşturur. Han’ın kentleri kısım kısım ayırdıktan sonra bütünün
düzenini değiştirip kendi imparatorluğunu kurduğu belirtilir (Calvino, 2020a; Nachtomy,
2016).
36

Şekil 3. 1 Yapısalcı çerçevenin girdileri (Knowles’dan, 2015).

Gezgin’in ifadesine göre son kentten önceki tüm kentler mutsuzluk artığı yani kül
olmuştur ve kendisi bu külleri toplar (Calvino, 2020a). Özetle tüm eski olasılıklar birer
mutsuzluk artığıdır. Mutluluk, yeni kentler ve yeni olasılıklar demektir. Yazarın ifadesine
göre ancak eski kurgular anlaşıldığında potansiyeller hesaplanabilir hale gelecektir. Nitekim
tüm olasılıklarda içerik dönüştürülürken kurgu aynı kalır.

Calvino, kurguyu doğrudan değil düzenli aralıklarla gösterir. Kurguyu tamamen


göstermek esere dair merakımızı kaybetmemize sebep olacaktır. Han’ın Gezgin’e
kendisinden kaçınılmaz sonu gizlemesinin nedenini sorması, dolaylı anlatıma işaret eder
(Calvino, 2020a). Yazar sürekli tekrarlarla kurguyu hatırlatır ve tüm bu eserlerde tekrar
okuma gerekliği hissedilir. Simyacının “eksiltili ve dolaylı anlatım biçimi” (Calvino, 2017)
metnin çözülmesinin tekrarlarla olacağına işaret eder. Sanırım amaç da budur, her okumada
yeni keşifler yapmak. Kesinlikle bir anda değil. Calvino bizi biz yapan o en derin parçaları
fark etmenin hatırlatıcı metinlerle sağlanacağını ifade eder. Bu parçalar deneyimlerdir.
Buradaki ifadeyle okuma, parçalı ve süreksiz bir eylemdir (Calvino, 2020b). Yazar bu
tekrarlı okumaları ileri götürerek her okumaya ayrı anlam yükler (Calvino, 2021). Tüm bu
okumalar, okuma eylemenin hareketli ve öznel yapısını destekler.

Üçlemenin geometrik düzende kurulduğundan giriş kısmında bahsetmiştim. Bu


geometrinin merkezi, hiçliğin ta kendisidir. Dörtgenin, yerkürenin merkezinin ve uzayın
boşluğu ile “kutsal kâsenin dibindeki Tao”nun hiçliği simgelediği görülmektedir (Calvino,
37

2017). Görünmez Kentler’de Bölüm V, romanın da kurgunun da merkezidir. Kozmokomik’te


kristal -dünya, evren ise hiçlik olarak nitelendirilir (2020d). İç içe geçerek tükenen dünyalar,
evrenin kendisine yani hiçliğe ulaşır. Çift sıralı kartların soldan sağa doğru aynı anda açıldığı
ve tersten okumanın temel amaç olduğu vurgulanır (Calvino, 2017). Calvino’nun (1994b)
yaşadığı çağın yeniliklerini detaylı ele aldığı Üç Deneme metninde olayların spiral yay
biçiminde ilerleyişi sayesinde, tekrarlanmadığı ve hikâyeden hikâyeye atlandığı belirtir.
Spiral, sonsuz boyutlu ve eş zamanlı olayların yaratılmasının da önünü açar (Bkz. Şekil 1.2).
Kurguda belirtildiği gibi boşluklar devamlıdır ve içerik kurguya dahildir (Calvino, 2020b).
Bu boşluklar kurgunun görünmez izleridir. Knowles’a (2015) göre yazı gibi temsillerden,
anlamın elde edilmesi sarmal gibi döngüler sayesinde gerçekleşir.

Calvino hiçliğinin oluşum süreci nasıldır? Kozmokomik, bu süreci açıkça gösterir:


Dünya’nın katmanları burada devamsız ve farklı yoğunluktadır (Calvino, 2020d). Burada
ifade edilene göre, dünya ve gökyüzü iki benzer parçadır ve gökyüzü bazen dünyanın
maddeselliğine bürünür. Karakter dünyadan gökyüzüne “inerken” atmosferin bu değişimini
deneyimlediğini ve geldiği tarafa gidilmesi gerektiğini belirtir. Yani dünya ters yüz olmakta
ve olaylar tek bir yönde ilerledikçe bu iki farklı parçanın simetrik bir hal almasından
(dünyanın atmosfere dönüşmesinden) dolayı aynı yere gidilmektedir. Özetle hiçlikten
hiçliğe doğru bir yolculuk yapılmaktadır. Öyküler arası geçişlerin kartlar arası ani
sıçrayışlarla gerçekleştiği ifade edilir (Calvino, 2017). Katman sayısı arttıkça zirveye
yaklaşılıyor sonra geriye yani aynı noktaya ilerleniyor. Sonuç olarak dünyalar katlanıyor ve
üst üste biniyor. Benzer şekilde Görünmez Kentler ve Yolcu’da kitabın merkezine doğru
artan kaos, Şato’da ortadaki boşluk, merkezin kurgudaki önemini gösterir.

Şato’da aynı anda her yönden çizgisel düzende açılan kartlardan ve kartların farklı
sırayla açılarak farklı hikâyeleri oluşturduğundan bahsedilir (Calvino, 2017). Nitekim
hikâyeler eşzamanlıdır ve aralarında artzamanlılık olmaması, onları bağımsız hikâyeler
haline getirir. Bu hikâyeleri birbirine bağlayan şey nedir? Eşikler, Calvino’nun metinlerinde
hiçliği ya da arka planı gördüğümüz şeffaf bölgelerdir. Qfwfq dünya katmanları arasındaki
görüntüleri “ipliksi mağaralar, parçalanmış ve yaprak yaprak ayrılmış tepeleriyle dağ
zincirleri, sünger gibi sıkılmış okyanuslar” (Calvino, 2020d) olarak nitelendirir. Tüm bu
şeffaflıklar bir araya geldiğinde kurguya, arka plana, yaratıcının zihnine, başlangıç noktasına
38

diğer bir ifadeyle hiçliğe ulaşılır. Eşikler dünyanın katmanları arasındaki ince çizgiler,
diyaloglar ve geçiş alanları olarak karşımıza çıkar. Yazar eşik kavramını şöyle örnekler:

“Öykünün iki bölüğünü ayıran boşluğa düşey bir öğe, örneğin, bir
ağaç oturtuluyor. Kimi zaman ise, bir bölükten ötekine, bu sınırı aşarak sürüp
giden bir motife de rastlanıyor: Örneğin, tutsak prensesin yola çıkışında
altında görünen deniz dalgaları, bundan sonraki sahnede, bir Roma hisarına,
sonuç elde edemeden saldıran Dacialıları sürükleyen ırmağa dönüşüyor.”
(Calvino, 1994b).

Okuyucunun hayal kırıklığına uğramasını önlemek için hikâyeler arası geçişlerin


kurallar çerçevesinde yapıldığından bahsedilir (Calvino, 2020a). Calvino’nun metinlerinde
bazen doğa ve manzara ögeleri, bazen evrenin kısımları, bazen desenler, bazense mimari
yapılar ve detaylar eşik görevini üstlenir. Eşikler mimarlık ve resim gibi birçok alanda da
karşımıza çıkar. Ünlü ressam ve grafik sanatçısı Maurits Cornelis Escher (1898-1972);
Şelale (1961) resminde açık dolaşım alanlarını, Çıkış ve İniş’te (1960) basamakları,
Merdivenler Evi’nde (1951) ve Görecelilik’te (1953) merdivenleri manipüle ederek eşikler
yaratır. Mekân, Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda kurgunun merkezinde ve aktif olay
aktarıcısıdır: Merdiven, yaratıcısı bilinmeyen geçiş alanı olarak tanımlanır (Perec, 2009).
Mekân burada dönüştürülür, birleştirilir ve çağa uygun hale getirilir. Yazarın ifadesine göre
merdivenler geçmişi belirsiz olarak yaşatan yerdir. Burası geçmiş ve geleceği birbirine
bağlayan anımsatıcı mekânlardır: “Merdivenler, onun için, her katta bir anı, bir heyecan,
zamanı geçmiş, ele gelmeyen bir şeydi.” (Perec, 2009) Herkes işi bitince oradan geçecek ya
da yeni olasılıklara ilerleyecektir. Merdivenlerin anonimliği, parçalar arası bağları kurması
ve olasılıklarda aktif rol alması, kurgudaki izleri akla getirir. Nitekim her odaya geçiş
merdivenlerden gerçekleşir ve her geçiş, bir anıyı daha içine hapseder. Odalar sadece
yaşayanların anısını biriktirirken merdivenler herkesin anılarına sahiptir. Merdivenler geçiş,
başlangıç ve bitiştir. Şentürk’ün 2017’de yayınladığı Düz Olmayan Mekânlar İçin Resimli
Sözlükçe’de dehlizlerin sürekliliğinin Escher’in eşikleri kullanımıyla eşdeğer olduğu
belirtilir. “Bir evin dolaşım mekânı -sirkülasyon alanı da görünmez bir dehlizdir” (Şentürk,
2017) ifadesi ile eşiklerin kullanımına dair mekânsal örnekler çeşitlendirilir.

Bilinmezliğin ve kaybolmanın yarattığı kaos, okurun afallamasına sebep olur, yanı


sıra kaybolmanın verdiği endişe ile hikâyenin sürükleyiciliği sağlanır ve kurgu gizlenir.
Görünmez Kentler’de, kent için devamlılık gösteren şekillerin örtük yapısından
39

bahsedilmektedir (Calvino, 2020a). Bahsi geçen örtük yapı, bölümleri birbirine bağlayan
kurgudur. Aldatmacalarla buradaki örtük yapının bir pusun ardından gösterilmesinin amacı
okuru metnin labirentleri arasına çekmektir.

Calvino’da zaman kavramı nasıl yer edinir? Geçmiş, gelecek ve mevcut anın bütün
olarak değerli olduğu vurgulanır (Calvino, 2020d). Yazar şimdiki zamanı esas aldığını ve
şimdiki zamanın önünün ve ardının birleşerek belirsiz bir ânı nitelediğini belirtir. Zaman
kavramı bilinen gerçeklikten uzaktır ve idraki mümkün değildir ancak geçmiş, gelecek ve
tüm zamanlar mevcut anda yansımasını bulur. Anı geçmişin, arzu geleceğin yerini alır.
Yazar bu belirsiz zaman parçalarının mevcut anın eş zamanlı olasılıkları olduğunu belirtir
(Calvino, 2020d). Şato “Eşzamanlı olarak iç içe geçmiş” (Calvino, 2017) hikâyelerden
oluşur. Özetle geçmiş, gelecek ve mevcut anlar tek bir anda toplanarak eşzamanlı olasılıkları
oluşturur. Zamanların kopukluğu mimarlıkta da görülür. Klasiğin Sonu: Başlangıcın Sonu,
Sonun Sonu isimli 1984 yılında yayınlanan metninde Peter Eisenman, mimarlığın geleneksel
üsluptan sonraki akımların etkisiyle ortaya çıkan rollerini irdelemektedir. Zamansız
mimarlığın, gelecekten kopuk, mevcut zamana ek olarak geçmişin yaratıldığı bir aralık
olarak bilindiğini ifade eder (Eisenman, P., 1984).

Polo, gezdiği ve uğradığı durakların çokluğu ve benzerliği oranında anlayış


geliştirdiğini belirtir (Calvino, 2020a). Benzerlikler, anımsamanın tekrarlara bağlılığına
işaret eder. Bu tezimde daha evvel bahsettiğim ve burada farklı amaçla değineceğim Han’ın
“hep başın arkaya dönük mü ilerlersin sen?” (Calvino, 2020a) ifadesiyle Yolcu’nun geçmişe
bakarak yeni kentlere ilerlediği, yeni kentlerin ise geçmişteki kentlerin parçalarından
meydana gelen farklı bir bütün olduğu ve aynı kurgunun tekrarlandığı çıkarımını yapmak
mümkün görünmektedir. Benzerlikleri geçmişe bakarak geleceğe yürüyen dikkatli ve uyanık
bir okur fark edebilir. “Atlasın şöyle bir özelliği var: henüz bir biçimi, bir adı olmayan
kentlerin biçimini ele veriyor” (Calvino, 2020a). Her şey geçmişte yaratılmış olasılıkların
tek tek ziyaret edilmesi üzerine kurulmuştur. Gerçekleşmemiş potansiyeller ise burada
geçmişin yaşanmamış gelecekleri diğer bir ifadeyle kuru dalları olarak nitelendirilir. Eşik
kavramı tenha olarak nitelenir, anlatıcıya göre tenha, ancak tüm bu potansiyeller
anlaşıldığında bilinecektir.
40

Calvino’nun Postmodernist metinlerinde evrenler, tükenene kadar genişler. Evrende


nötrinoların (öznel zaman - mekân dünyası) süperpoze edilerek genişlediği belirtilir
(Calvino, 2020d). Meyhane ve şato iki ayrı dünyadır, içerisindeki olasılıkları büyütmeye
çalışırlar (Calvino, 2017). Calvino’nun ifadesine göre Görünmez Kentler hareketli olmasının
yanı sıra, merkezden dışarı doğru büyürken diğerini dışa atan yapıdadır (Calvino, 2020a).
Yolcu’da ise romanlar çoğalarak genişlemekte ve yeni dünyalara açılmaktadır. Evrenin
oluşunun anlatısı için sürenin yetersiz olduğu, oluşun ardından gelen olayların ise kısacık
zaman diliminde anlatılacağı belirtilmektedir (Calvino, 2020d). Oluş hem amaç hem de
düzendir. Kurgusal aşama tamamlandıktan sonra deneyimler yerini alacaktır.

Şato’da kartlar klinamendir ve farklı olasılıklarda birleşir. Buradaki olasılıklar, gerçeğin


yansımasına ve öznel yorumlara dayanır. Kum saati örneği iki dünya arasındaki ara alan olarak
nitelendirilir ve bu modelin buradaki kurgu ve içeriğin düzenini yansıttığı ifade edilir
(Calvino, 2020d). Köprü ve kum saatindeki geçiş kısmı paralel ilerleyen sistemi bozan ve
şeylerin aynı noktada kesişmesiyle olası hikâyelerin yaratıldığı yerdir. Şekil 3. 2’deki gibi ortam,
mekân, kişi ve olaylar kesişerek olasılıklar yaratılır.

Calvino olasılıkların çoğaltılması amacıyla alıştırmalar yapar. Şato’da bir çeşit


çoğaltım makinesi elde edilir. Burada kartlar çeşitli şekillerde bir araya gelerek hikâyeler
çoğaltılır. Keza Venedik’in sürekli yinelenerek farklı kentleri oluşturduğu görülür (Calvino,
2020a). Yansımalar ile oluşan kent çoğalarak tüm olasılıkları tüketmeye çalışır. Gerçek,
sürekli olarak tekrarlanır ve yeni görüntüler oluşur. Burada ifade edildiği gibi amaç
olasılıkların hesaplanması ve yeni potansiyellerin keşfedilmesidir. Yolcu’da romanlar diğer
ciltlerin yarısında başlar ve aynı düzenekte tekrarlanır (Calvino, 2020b). Üç kitapta da
gerçeklik, kendi öznel evreninde çoğalır ve tüm ihtimaller gerçekleşene kadar sürer.

Ünlü Antik Çağ Ozanı Homeros’un (2008) Odysseia adlı destanında “benzetti sesini
ve bedenini tıpkı Mentor'unkine” ifadesinde görüldüğü gibi karakter, çoğaltma nesnesi ve
anımsatıcısıdır. Yolcu’da sen karakterinin her bölümde farklı görünüşte karşımıza çıkması
ve Şato’da karakterlerin farklı olasılıklarda, farklı rolleri üstlenmesi buna benzer. Şato’da
öznel yorumlar sayesinde kişilerin yanında tarotlar da aynı rolü üstlenir. Buradaki
çoğalmaları artıran diğer unsurlar: olay, konum ve bakış noktalarındaki farklılıklardır. Yolcu
ve Görünmez Kentler’de ana ve ara bölümlerin oluşturduğu sistem, evrenlerin birlikteliğini
41

sağlayan çoğaltma tekniğidir ve yazar bu evrenlerde hikâyeleri kombinasyonel şekilde


genişletir. Calvino (2020d) birim içerisindeki tüm parçaların ve bağlantılarının ele alınması
gerektiğini vurgular. Bu yapısalcı anlayışta ana karakter, bedenlerdeki fiziksel değişiklikler
ile kendisinin ve diğer karakterin farklılaşarak bulunduğu hikâyeden dışarıya sıçrayıp yeni
bir hikâyeye dahil olduğunu ve bu hikâyenin ilkini takip ettiğini belirtir. Yolcu’da benzer
şekilde karakterler ve romanlar çoğalır. Yazar bu yöntemlerle çoklu oyunlar elde etmeyi
amaçlar. Bu sebepledir ki oyun başlı başına irdelenecektir.

Şekil 3. 2 Kum saatinde paralel düşen unsurların karşılaşması ve yeni olasılığın elde
edilmesi (G. T. illüstrasyon).
42

3.2.2. Oyun

Huizinga (2006) oyunun sınırlarının olduğunu ve mekânsal sınırların (“Arena, oyun


masası, sihirli çember, tapınak, sahne, perde, mahkeme”) oyunun başında ortaya
koyulduğunu belirtir. Queneau (2003) evrenini metro ve gar mekânıyla kısıtlar. Benzer
şekilde saray, kent, kitapçı, şato ve meyhane gibi mekânlar da metnin başında belirlenen
mekânsal kısıtlamalardır (Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Huizinga (2006) poiesis eylemini,
ögelerarası ilişkilerin farklı bir gerçekliğin kurallarına göre sunulduğu öznel yaratı evreninin
bütünlüğü içinde konumlandırır. Eylemin konumlandırılması için öncelikle bu evrenin
sınırlarının belirlenmesi gerekir. Benzer şekilde mimaride de kural çerçevesinde öznel
yaklaşımlarla olasılıkların çoğaltılması söz konusudur. Klinamen tekniğinin Görünmez
Kentler’de olduğu gibi mimaride de özgür hareketlilik ortamı yarattığı belirtilir (Modena, 2011;
Berkman, 2020). Klinamenle öznel çoğalmaların önü açılır. Sırma Bilir’in 2019’da yayınladığı
Bir Çeviri Nesnesi Olarak Mekân Ve ‘Biçem Alıştırmaları’ Metni Üzerinden Disiplinlerarası Bir
Çeviri Araştırması tezinde, Biçem Alıştırmaları: ‘Mekân Üzerine 33 Çeşitleme’sinde edebi metin
mimarlıktaki karşılıkları ile birlikte ele alınmıştır. Burada sınırlandırılmış iç mekânda belirli
nesnelerin farklı kombinasyonları, mimari klinamenin yaratıcılıktaki yerini göstermek ve dejavu
yaratmak açısından önemlidir. Mekân, belli bir çerçeve ve nesnelerle sınırlandırılarak farklı
senaryoların üreticisi haline gelmiştir. Yazarın, mekânı dörde bölerek balkon eklediği Dörtte üç
ve iki ayrı oda oluşturduğu Bağımsız çeşitlemeleri bunlardan bazılarıdır (Şekil 3.3). Sistemli
çoğalmaları ve öznel yaratıları ile bu üretimler oulipocudur.

Şekil 3. 3 İç mekânın çeşitlemesi: a) Dörtte üç (Bilir’den, 2019), b) Bağımsız (Bilir’den,


2019).

Şato’da kartların kombinasyon oyunu ile hikâyeler çoğaltılır. Yazar bu metinde


nesnelerin kartlar gibi sonsuz kere kullanılarak çeşitli olasılıkları meydana getirdiğini ve bu
olasılıklardan bazılarının gerçekleşebildiğini belirtir (Calvino, 2017). Görünmez Kentler’de
43

yeni kentlerin geçmişteki kentlerin parçalarından meydana gelen farklı bir bütün olduğu
görülür (Calvino, 2020a). Kentler yapbozdur ve yapbozun parçaları değiştikçe kentler de
değişir. Yolcu’da romanlar parçalıdır ve tek bir roman elde edilir.

Kombinasyonel oyunlar mimaride nasıl karşılık bulur? Şentürk’ün 2016 yılında


“Görünmez Kentler”i Yeniden Ziyaret adıyla yayımlanan yazısında, Pomi ile
gerçekleştirdiği deneysel çeviri oyununu ve edebi metnin mimari çoğaltmalarını görürüz. Bu
oyunda edebi metin kurgusal olarak karşılık bulur. Yazar amaçlarının bu romandaki
imgelerin parçalanması olduğunu belirtir (Şentürk, 2016a). Kelimeler, yerler, nesneler ve
kişilerin göndergeler olduğu ve göstergeler yaratmanın temel amaç olduğu ifade edilir. İlk
aşamada romanın ana ve ara bölümleri ayrılır ve sonrasında her kısımdaki kavramlar,
kartlardaki görsellere ve ardından bunların da türüne göre belirlenen eş birim küplere çevrilir
(Şekil 3.4). Kartların rastgele dizilimi ve karşısında 24x24x24’lük bütüncül büyük küpü
meydana getiren küçük küplerin oluşturduğu üç boyutlu modeller, kentleri karşılar. Kartların
arkasındaki renklere göre belirlenen küpler oyunun stratejilerine göre büyük küpteki yerini
alır. Sonuçta rastgele seçilim ile kentlerin sonsuz kombinasyonu elde edilir. Yazar
çalışmanın ana hedefi olduğunu belirttiği çoğalmaların; tüm kentlerin bir arada olacağı,
sınırların birbirine ulanarak elde edileceği silindir formdaki bir evrenle gerçekleşeceğini
ifade eder. Altı aşamalı oyunda ana plan ve parçalarının dizileceği ikinci plan altlığı
oluşturulur ve bu parçalar kurallara göre yerini alır.

Şekil 3. 4 Görünmez Kentler göstergeleri: a) kart (Şentürk, L.den, 2018), b) küp.


44

Farklı mecralardaki kavram eşleşmelerini Pomi’nin Görünmez Kentler’le ilgili


çalışmasında görürüz (Şentürk, 2016a). Örnek vermek gerekirse, Despina ve Zora kentine
ait kart destesindeki her kavram, metindeki bir kavrama denk gelir (Calvino, 2020a).
Kavramların yan yana gelerek kenti oluşturmasına karşılık, kart göstergeleri Şato’daki kart
göstergeleri gibi dizilerek yeni hikâyeleri ve kentleri oluşturur. Öncelikle edebi metin,
kartlardaki grafiksel anlatıya ve renkli birim küplere çevrilir. Ardından metne göre
parçalanmış kısım, kendi mecrasında birleşerek sonsuz kent kombinasyonlarını oluşturur.

“‘Sonuna kadar oynanır’ oyun sürerken hareket, gidiş -gelişler, kader değişiklikleri,
birbiri yerine geçmeler, bağlanmalar ve ayrılmalar görünür.” (Huizinga, 2006) Calvino ve
Queneau’nun olasılıklar tükenene kadar kurguya devam etmeleri ve hikâyelerindeki
tekrarlar ve hareketlilik oyunculdur. Şato’da anlatıların, sürpriz şekilde gelişerek birbirine
karıştığı ve oyun sona erene kadar bu düzenin devam ettiği aktarılır (Calvino, 2017). Biçem
Alıştırmaları’nda hikâyenin doksan dokuz çeşitlemesi elde edilir. Görünmez Kentler’de
Venedik yapbozu tamamlanana, Yolcu’da romanlar belli matematiksel kısıta ulaşana dek
oyun sürer. Dolayısıyla, tüm bu metinlerde çeşitlilik oyunu yaratmak hedeflenmiştir.

“Oyun ve tehlike, rastlantıya bağlı talih, cesurca eylem” (Huizinga, 2006): Şato’da
kartların rastgele açılması ve karakterlerin bilinmeze doğru cesaretle atılması; İmparatorun,
bilinmezliğe giden kent anlatılarında her yeni kentin keşfinde yaşadığı korku ve acelecilik;
Yolcu’da erkek karakterin tesadüfi şekilde romanların arasında kaybolması ve her defasında
yeni romana başlaması Huizinga’nın etkilerini ve yazarın oyuna olan ilgisini ortaya koyar.
Satranç ise başlı başına yok oluşun göstergesi ve bilinmezliğin yarattığı şans üzerinedir.

Kandırmaca ile çevirinin iç içe geçmesi, metnin oyuncul tarafını artıran unsurlar
olarak karşımıza çıkar (Huizinga, 2006). Biçem Alıştırmaları’ndaki çevirilerin başka dilde
özgürlük yarattığından bahsedilir (Calvino, 2021). Sırma Bilir (2019) buradaki çevirinin
özgürlük alanını mimarlık düzleminde yaratmayı denemiştir. Yolcu’da yarım kalan
romanların kaosu çeviriden ve bilinmezlikten kaynaklanır. Gelenekselde orijinale olan talep,
burada yeniye ve çevirideki çeşitliliğe yönelir. Çeviri bu sebeple özgürlük, öznellik ve
heyecan yaratarak oyunculluğu artırır. Yolcu’da tasarlanan kurgunun okurlar tarafından oyun
olarak görülmesi hedeflenmiştir (Calvino, 2020b). Görünenleri yansıtma ile çoğaltma
işlemine dayanan bu oyun, kurgusu ile okuyucuyu hikâyenin içine çekmeye çalışır. Bu
45

yanıltmalar, kandırma ve oyun kavramını imler (Huizinga, 2006). Kandırmaca eylemi,


çevirmen Ernest Marana aracılığıyla gerçekleştirilir (Calvino, 2020b). Bu karakter yazarın
kendisini imler ve çevirinin gizemini ve bilinmezliğini artırır.

Burada kavga, rekabet, alay gibi unsurlar içeren şiirin tüm çeşitlerinin bir oyun
olduğu belirtilir (Huizinga, 2006). Fransız yazar Stendhal 1839’da yayımladığı, bir prensin
entrikaları üzerine kurulu Parma Manastırı adlı romanının, iç içe geçmiş romanlardan
oluştuğunu belirtir. Calvino’nun ifadesine göre bu kitap; endişe ve kıskançlık hileleriyle,
kadına olan tutkunun oluşturduğu çeşitli ve türdeş olmayan romanların bütünüdür (Calvino,
2021). Bu metinde Parma’daki piskoposun genç prensin kazandığı şöhrete duyduğu
kıskançlıktan bahsedilir (Stendhal, 2017). Aynı izlenim Yolcu’da yaratılır. Sen karakteri,
Ludmilla ve onu anımsatan tüm kadınlara aşkla bağlıdır ve hepsi için diğer erkek
karakterlerle rekabet eder. Kozmokomik’te aynı rekabet farklı bir evrende karşımıza çıkar ve
kıskançlık rekabetin itici gücü haline gelir (Calvino, 2020d). Dolayısıyla kadın bir
göstergedir ve Calvino farklı göstergelerle oyunu çeşitlendirir. Nitekim göstergeler üzerine
kurulu bu tez çalışması konunun ayrıca ele alınmasını gerekli kılar.

3.2.3. Gösterge

Üçlemede hikâyeler değişse dahi geçmişi duyumsatan bir şeyler vardır. Buradaki
tekrarlar ve anımsatmalar, dejavu yaratmanın ön koşuludur. Anılarda dejavu etkisinden
bahsedilir (Calvino, 2020a). Burada ifade edilene göre kentin zenginliği sıradan bir anlayış
olan mal ve mülkle değil, sürekli yinelenmesiyle ölçülür. Yazara göre farklı kentler, aynı
göstergeleri kullanarak kendini yineler: Esas olan benzer nitelikler değil, bu nitelikleri ya da
göstergeleri bir arada tutan ve bilinçaltı çağrışımlar yapan, aynı zamanda kentin
devamlılığını sağlayan yapıdır. İçerik ve kurgu hatırlatıcı rolündedir. Yazarın ifadesine göre
yinelenmeleriyle diğer bir zenginlik temsili kent Leonia’dır. Bu kent yeniliklerin alanıdır ve
eski olan, kent dışına atılır. Bu kent büyüyerek ve iç içe geçerek çoğalır. Kenti kent yapan
unsurlar yinelenir. Diomira kenti sahip olduğu nitelikleriyle oldukça tanıdıktır ziyaretçiye.
Hatırlatıcı içerikler ise biçimin ögeleri, nesneler ve karakterlerdir. Sicilya Konuşmaları’nda
mezarlıktaki karakter, ölüleri değil yaşayanları hatırlamak için orada beklediğini söyler
(Vittorini, 1971). Burada karakterler çoğaltılır ve geçmiş anılır. Ölüler, karakterlerin geçmiş
olasılıklardaki rollerini canlandırır (Calvino, 2017). Tüm bu rol tekrarlarının yanı sıra,
46

yazarın en çarpıcı dejavu örneği sen karakteridir. Senler öyle çoğalır ki, iç içe geçen
hikâyeler birbirine karışır. Kim kimdi? Yazar Yolcu’da bu karmaşayı zirveye taşır; erkek ve
kadın okur teke indirgenir ve bu sayede tüm hikâyeler biraz tanıdıklaşır.

Calvino’ya (2020a) göre nesne bilindik şeyi imlerse anlam kazanıp gösterge haline
gelecektir, anlamsız olduğunda ise sadece nesne olarak kalacaktır. Dolayısıyla nesne ve
göstergeler arasındaki fark anılardır. Şato’da kartlar, bu görüşe dayanarak simgesel
anlamlarıyla ele alınır. Ilaria Sicari, 2016’da yayınladığı Bir Edebi Türü (Yeniden)
Tanımlamak: Italo Calvino'nun Postmodern (Hiper)Romanları SSCB'de Nasıl "Felsefi
Alegoriler" Oldu? makalesinde Calvino’nun Postmodern metinlerini, Rusya’nın
edebiyatıyla ilişkilendirerek yorumlar. Buradaki ifadeyle Kozmokomik, Şato ve Yolcu;
merkezi simgenin etrafında çoğalan diğer simgesel metinlerin ilintileri üzerinedir (Sicari,
2016). Diğer bir ifadeyle hikâyeleri bir arada tutan kurgular esas alınır. Kent simgesi ya da
Venedik ve diğer tüm kentler, kartlar ve yorumları, Yolcu ve diğer tüm romanlar arasındaki
ilişki bu simgesel çoğalmalara dayanır.

Kentler, duyguların ve Venedik kentinin; kartlar olayların ve roman başlıkları ise tek
bir romanın ve başlığın göstergesidir. Yazarın ifadesiyle Zenobia kenti kurgunun duygusunu
iletir (Calvino, 2020a; Coleman, 2000). Bu ileti kentin detaylarına içkindir. Öyle ki her detay
kenti simgeler, kenti anlatır. Kent, bulmaca gibi parça parça çözülür ve her eklenen parçada
biraz daha görünür hale gelir. Yazar kartların alegorik anlamının önemli olduğunu belirtir
(Calvino, 2017). Buradaki hikâyelerde yapılan da tam olarak görsellerin tahayyülüdür.
Yazarın ifadesine göre son öykücünün, göstergelerin mecazi kullanımlarına işaret etmesi,
nesnelere farklı bir bakış açısı geliştirildiğini gösterir.

Calvino üçlemede edebi kurgudaki bilgi birikimini aktarmış ve bu çalışmalar


disiplinlerarası çalışmalar için oldukça etkileyici kaynaklar haline gelmiştir. Üç roman ayrı
ayrı ve birlikte ele alınmıştır. Metinlerin temel edebi nitelikleri irdelenmiş ve sonraki
bölümlerde sorgulanan metinsel mekân incelemeleri için temel nitelikler ortaya
koyulmuştur. Bundan sonraki bölümde mekânların, kavramlar bağlamında irdelenebilmesi
için kavramların edebi ve mimari dildeki yeri üzerine yapılmış çalışmaları ele alıyorum.
Aynı zamanda üçlemenin dil ve üsluplarını da açığa çıkarıyorum. Dolayısıyla, hem
47

romanları analiz ediyorum hem de bu çalışmadaki edebi ve mimari çeviriler için gerekli
dilsel altyapıyı elde ediyorum.

3.3. Dil, Kavram ve Çeviri

Kavram, disiplinlerarası çalışmalarda üretim sürecinin itici güçlerinden biri haline


gelmiştir. Bu tezde metinsel mekânların analizi Amerika Dersleri kavramlarından yola
çıkılarak yapılacaktır. Calvino, kavramları metinlerinin öznel ifade alanı olarak kullanmış
ve kurgularının ayrılmaz parçası haline getirmiştir. Jeannet’in (2000) de ifade ettiği gibi
Calvino yaşam ve dilin kesişim noktalarını keşfetmeyi amaçlamaktaydı. Burada belirtildiği
gibi yazar, acı çekme ve varoluş arasındaki düzlemde yüzleşmenin yollarını arar (Jeannet,
2000). Bu kesişim ve yüzleşme noktaları edebi kavramların bütününe denk gelir. Bu süreçte
dil, kavram, çeviri ve bu olgular arasındaki ilintileri ve mimarinin dili olan diyagramların da
edebi dil karşısındaki yerini irdeliyorum.

3.3.1. Dil

Ünlü dilbilimci Ferdinand de Saussure’nin (1857-1913) verdiği derslerden derlenen,


1916’da yayınlanan Genel Dilbilim Dersleri, dil ve kavram çalışmaları için temel
altlıklardan biri olmuştur. Yazar dilin, yazıya referans veren temel ifade birimlerine sahip
olduğunu belirtir (Saussure, 1988). Edebiyat, müzik, resim ve mimari gibi tüm alanların
yansıtmayı amaçladığı şey kendi dilidir. Bu temsil alanları; dilin seslerine karşılık gelen
kendi bütünlüğü içindeki ifade birimi olan harf, kavram ve nota gibi parçalardan meydana
gelir. Özetle yazı, beste, resim ve diyagram dilin yansıma alanlarıdır.

Yazara göre “dil, kavranılan belirten bir göstergeler dizgesidir” (Saussure, 1988).
Burada görüldüğü gibi dil çeşitli şekillerde karşımıza çıkar: mimari zeminde, çizgi
romanlarda, farklı somut formlarda, imgelemde, şifreli şiirde, grafik anlatımla, mekânlarda
ve resimlerde, kolajlarda, somut/tipografik kurgularda ve daha birçok alanda (Bray vd.,
2012)… Mimari ifade, diyagramlarla çizgesel ileti türüdür; edebi ifadeden farklı bir
düzlemde olsa dahi her iki ifade türü benzer gönderge etrafında eşzamanlı üretimlerle
karşılık bulabilir. Forty, moda ve mimarlığın, görüntü ve sözel ifade ile benzer çerçeveye
sahip, somut girdiler olduğunu belirtir (Forty, 2012). “Bilgi dilin yollarının, hatta yapısının
48

dışına çıkmaz” (Barthes, 2013) ifadesi ile dilin, somutlaştığı alanın bütünlüğü içinde
şekilleneceği yorumu yapılabilir. Biçem Alıştırmaları’nda olayın farklı üsluplarda ayrı ayrı
yorumlanması yazınsal bütünlüklerin önemine dikkat çeker. Görünmez Kentler’de sözler,
satranç tahtası, işaretler ve mekânlar iletişim kanalları olarak kullanılır. Diyaloglarda sözlü
ifadelerin tükendiği yerde yüz ifadeleriyle iletişim kurulduğu belirtilir (Calvino, 2020a).
Buradaki dil, yüz ifadeleriyle ortaya çıkar ve satrançtaki dilden farklılaşır. Benzer üslup
çokluğunu Pomi’nin çalışmalarında görürüz. Görünmez Kentler’deki her bölüm
kavramlarına kadar parçalanır (Şentürk, 2016a). Bu kavramlar kartlarda mimari anlatının
konusu haline gelir. Ardından kartların karşısına renkli küpler getirilerek üsluplar çoğaltılır.
Bu anlatı birimlerini hikâyeye dönüştürmekle, kelimelerden metin elde etmek benzer bir
dizilim sürecini beraberinde getirir. Her bir parça birbirine kurgunun görünmez ağlarıyla
bağlanır.

Anlatıcının ifade ettiği gibi İpazia, kurgusal ve yeni dili konuşur. “Eminim İpazia'da
da bir gün gelecek, tek arzum gitmek olacak” (Calvino, 2020a) sözü er ya da geç kişinin bu
kentin dilini öğrenip esas olana ulaşınca yeni biçimsel keşiflere çıkacağına işaret eder.
Yazarın bahsine göre savaş ortamındaki hamlelerin, matematiksel desenleri oluşturan beden
hareketleri ile aktarıldığı belirtilir (Calvino, 1994b). Burada da imgelem, Görünmez
Kentler’de olduğu gibi beden dilinde ortaya çıkar. Bu hareketlerin simgesel gücünün Şato’da
kartlarla üst boyuta geçtiğini görmekteyiz. Kartların dizilimi iletişim sürecini temsil eder.
Nitekim şato bir evrendir ve kendi dili vardır. Bu kurallı bir oyundur ve sessizlikte kartlar,
dilin ögesi haline gelir. Yolcu’da da resim, gösterge haline gelmiştir: “Bu lanet olası
Snoopy'yi duvardan bir an önce sökmeliyim, ama buna karar veremiyorum; o çocuksu kukla
benim halimin simgesi haline geldi: bir uyarı, bir meydan okuma.” (Calvino, 2020b)

Yazar göndergenin yansıtılmak istenen düzeyinin gösterge olduğunu ifade eder


(Barthes, 2013). Gönderge, göstergenin yani ifade türünün esin kaynağını oluşturur.
Görünmez Kentler’deki kadın isimleri ve başlıklar göndergenin yani Venedik kentinin
ifadesidir yalnızca. Yolcu’daki roman başlıkları romanların, Şato’daki kartlar olayların
göstergesidir. Saussure (1988) dilin, farklı işaretlerle somutlaştığını ancak tüm bu somut
işaretlerden daha elzem olduğunu ifade eder. Yazarın ifadesine göre Görünmez Kentler’de
dil, imgesel kullanımından dolayı anıları öznel şekilde iletir ve bu yüzden satranç tahtasına
ancak atıf yapabilir ve asla onunla aynı şey olamaz (Duran, 2016).
49

Yazar, zaman ve mekândaki iç içe geçmelerle iki kavram arasındaki ilişkinin


belirsizleştiğinden bahseder (Deleuze, 1997). Anımsama ve algının da aynı şekilde iç içe
geçtiği ve fragmanter yapıda olduğu ifade edilir. Buradan yola çıkarak göstergenin biçimi
ve içeriğinin bütünsel yapısından bahsedilir. Bir varlığın algısında, beynin algıladığı varlığın
üstüne eklemeler yaptığı belirtilir. Fransız filozof Henri -Louis Bergson (2005) Matter and
Memory kitabında algıyla nesne arasındaki farkı, tür ayrımı değil derece farkı olarak tarifler
(Deleuze, 1997). Dolayısıyla, gönderge ile zihindeki yorum arasındaki farka rağmen,
ikisinin birbirine bağlı ve ortak anlama sahip olduğu söylenebilir.

Yazarın ifadesiyle dildeki gelişmeler söz sayesinde gerçekleşir ve ikisini birbirine


zorunlu kılan bir ilişki vardır; dil zihinsel ve kültürel, söz ise kişiden kişiye değişen sözlü
ifadelerin toplamıdır (Saussure, 1988). Buradan yola çıkarak dil ve iletinin, ifade
düzeylerinin kendisi olduğu söylenebilir. Yazar dil ve yazıyı ayrıştırır, somut ifadelerin
amacının dili ortaya koymak olduğunu ifade eder. Yazı, söz ve diyagramların amacı
kendilerini ifade etmek için dil benimsemektir. Mimaride dil ve diyagram ögeleri,
edebiyattaki dil ve yazı gibi ayrılmaz bütündür. Dil, diyagramın ve yazının bütünlüğü
içerisinde ifade bulur. Burada karakter, çalan müzik aygıtının bir parçası haline geldiğini
belirtir (Hofstadter, 2011). Benzer şekilde mimari malzemenin bütünü dildir ve bu
bütünlükte çeşitli öznel anlamlar yüklüdür. Her çizgi ve her sözcük ya da her parça bir dile
aittir ve bu dil bütünlüğü içerisinde anlamlıdır.

3.3.2. Kavram

Edebiyat eleştirmeni Northrop Frye’ın (1912-1991) 1957 yılında yayınladığı


Eleştirinin Anatomisi metni edebiyat eleştirilerinin değerlendirilmesi üzerinedir. Bu metinde
yazarın ifadesine göre arzu, ihtiyaçtan ötesini keşfetmeyi ve üretmeyi amaçlar ve heyecan
duygusundan gelir, aynı zamanda toplum tarafından şiir aracılığıyla tezahür bulur ve
özgürleşir (Frye, 1990). Çizelge 3.1’de göründüğü gibi kavramlar çeşitlilik gösterir. Arzu ve
diğer kavramlar, kurgunun temel nesneleridir. Görünmez Kentler’de arzu ve diğer kavramlar
buradaki gibi kavramsal dil yaratımının başlangıç noktası ve itkisidir. Yolcu’da roman
başlıkları, diğer bir ifadeyle romanı yansıtan temel bazı seçilmiş kavramlar romanın
başlangıç ve bitiş noktasıdır. Şato’da ise kurguyu kartlar ve adları oluşturur. Dolayısıyla
kavramı, bu tez çalışmamın merkezinde olması sebebiyle detaylı ve ayrı olarak irdeliyorum.
50

Kavramın ifadenin aracısı değil yaratıcısı olduğu belirtilir (Forester ve Nicholls,


2017). Görünmez Kentler’de her kent, bir kavrama karşılık gelir ve Venedik tüm bu
kavramsal kentlerin bütünüdür. Amaç yeni ifadeler yaratmaktır. Burada belirtildiği gibi
kelimeler her zihinde farklı şeyleri imlediği için, farklı anlatılara dönüşür (Calvino, 2020a).
Satranç, kentler ve sözcükler farklı temsil alanları haline gelir. Tüm bunların temel yaratıcısı
ise kent, kadın adları ve diğer kavramlardır. Sözcükler kentleri, satranç düzeni ise görünmez
kurguyu oluşturur. Yolcu’da romanları kuran ise tüm roman başlıklarının birleşimidir.

Çizelge 3. 1 Üçlemede kavram çeşitliliği.

Steve McCaffery’nin (2001) dil teorisi üzerine yazılan Anlamdan Önce:


Protosemantik ve Poetika metninde, dil ile anlamın sözcükteki hesaplı değişimler ile
anlaşılması zor, üst bir aşamaya geçtiği belirtilir (Braune, 2010). Dil özneldir ve anlam
çeşitliliği ona içkindir. Dilin bu yapısı üçlemenin zenginliğini beslemiştir. Burada ifade
edildiği gibi Calvino’ya göre anlam, zihnin yaratıcılığı ile dünyaya ait olanın birleşmesiyle
ortaya çıkar ve yitirilen her biçimin etkisinin sonunda bizleri aşkın bir noktaya ulaştırmayı
amaçlar (Hume, 1992). Yazar kelimeyi anlamanın öznel yaklaşımlardan birinin onun
temsilinden yararlanılması olduğunu belirtir (Saussure, 1988). Özetle deneyimleri ortaya
koy ve sonra onları yıkıp yeni deneyimler yarat! Calvino yeni deneyimler, kavramsal
evrenler ve temsiller yaratır. Görünmez Kentler’de önce anı ve arzu gibi bilinen adlar,
ardından hiç denenmemiş kadın adları verilir. Sonuçta anlamsız bir kavram, belirli bir anlam
ile kesişiyor ve yeni imgeler yaratılmış oluyor. Böylece kadın adlarından yeni bir kent adları
sözlüğü elde ediliyor.
51

Gelmiş geçmiş en önemli edebiyatçıların başında gelen İtalyan yazar Dante


Alighieri’nin (1265-1321) üç ciltten oluşan İlahi Komedya’sında karanlık orman ifadesinin,
geçit ve saptırma gibi anlamlara sahip olduğu belirtilir (Dante, 2011). Bunun gibi kavram
çoğalmaları kitap boyunca devam eder. Kavramların anlamları üzerinden çoğaltılmasını
sağlayan bu yaklaşımı Calvino, üçlemede sıkça kullanır. Yazar bir sözcüğün ifadesinin
ancak bağlamı bilmekle yorumlanabileceğini belirtir (Forty, 2012). “Fransızca Le Beteleur
ile İtalyanca II Bagotto her iki dilde de kökeni bilinmeyen adlardır ve kesin tek anlamları,
her ikisinin de bir sayılı tarot olmasıdır.” (Calvino, 2017) Bu sayede kartlar her tekrarda
bağlı olduğu diğer kartlara göre farklı anlamlar kazanır.

3.3.3. Çeviri

Kavramın görünen ya da duyulan imgelerin algısından yola çıkarak sözlü ifade


bulduğu aktarılır (Bray, 2012). Deneyselcilik, öznel yaratıların yolunu bu algılama
sürecinden alır. Hofstadter’in (2011) ifadesiyle sembol -sözcük eşleştirmesi yoruma dayanır.
Bu eşleştirme oulipocu amaca denk düşer. Calvino (1994a) düşüncelerin ya da zihindeki
imgelerin edebiyattaki temsilini yaratma çabası olduğunu belirtir. Yazar aynı zamanda
kavramlara dair yeni yollar keşfeder. Bu çalışmada kullanılacak kavramlar da metinsel
mekânların anlamları üzerine kurulacaktır. Gösterge ve anlam bütündür ve aynı düzeydeki
göstergelerin kesişme alanı, anlamdır. Frye’a (1990) göre edebiyat ve matematik, kendi
gerçekliğine ve içsel bütünlüğüne sahip ve dış gerçekliklerle bağını büyük oranda kopararak
nesnelerle ilişki kurmaktadır. Benzer şekilde iki ayrı disiplinde, birbirine karşılık gelen
bağımsız göstergeler oluşabilir. Forty (2012) anlamların sözcüklerin ardından gittiğini ve bu
kovalamacanın devamlı olduğunu belirtir. Hareketli olan bu anlam koşuşturmacasında
sözcükler yinelenebilir ve bu dinamik yapı farklı dünyaların kapısını da aralayabilir.

Anlamlar, farklı göstergeler aracılığıyla çoğalır. Bu çoğalmalar kentlerle, romanlarla


ve sembolik kartlarla olabilir. “Bir göstergenin anlamı ancak bir başka göstergeye
çevrilmesinden başka bir şey değildir; bu da, anlamı en son gösterilen olarak değil, bir başka
anlam düzeyi olarak tanımlamak demektir.” (Barthes, 2013) Çeviri, şeylerin imgesel
karşılığı üzerine kurulu türler arası öznel bir eylemdir. Görünmez Kentler’deki metinlerin
mimarideki yorumları özneldir, ayrıca çoklu temsiller yaratması bakımından göstergeler
arası anlam alışverişine örnektir.
52

Yazarın ifadesine göre sabit bir anlayış olmayıp, yüzleşilen duruma göre dilin
değerlendirilmesi söz konusudur (Forty, 2012). Yazar bu bağlamda modern dil sistemini
irdeler. Bu sistemde mimari ifade ile algı arasında bir ilişki söz konusudur. Algıyı yaratan
kavram mimari ifadenin oluşmasında temel etken haline gelir. Burada nesnel olanla,
mimarinin zihindeki somut kayıtları arasındaki devamlı ilişkinin varlığı irdelenir. Bu tezde
de benzer bir yol izliyorum.

Mimarlık, modernizmle birlikte yeni yaratıcı yollar keşfetmeye ve çeşitli disiplinlerle


ilişki kurmaya başlamıştır. Thomas A. Markus ve Deborah Cameron (2002) Mekânlar
Arasındaki Kelimeler’de düşüncelerin, şiir ve kurgunun, mimarlıkta vücut bulduğunu ve
mimari yapıların düşüncelerin dolaylı ileticisi haline geldiğini vurgular. Benzer şekilde
diyagramlar, dil sayesinde anlamı esinlenilen hakikatten farklı düzlemde dolaylı olarak ifade
bulur. Tschumi’ye (1996) göre mimari, dilin ancak ve ancak farklı ve bağımsız temsillerini
yaratır. Mimari dilin çoğunlukla nesne diline bağlı olduğu belirtilir (Forty, 2012). Gösterge
yani kavram ya da diyagram olmadan dil somutluk kazanamaz. Bu göstergeler kendi dil
alanlarını yaratır. Sözcüklerin akılda dilin kendisi olarak bulunurken, çizimin ise temsil
etmeyi amaçladığı şeyin yalnızca başka düzlemdeki bağımsız kopyaları olduğu belirtilir.
Tüm bu ortak yönler mimarlık ve edebiyatı birbirine yakınlaştırmış ve kavramların
mimarlıktaki temsilleri aranmaya başlanmıştır. Yazarın ifadesine göre mimarı bir üslubu
benimsemek ile tamamen bir dile ait kombinasyonel özelliklere sahip olmak arasında ayrım
yapılır. Biçem Alıştırmaları’nda (Queneau, 2010) bu ifadenin edebi karşılığını tam olarak
görmek mümkündür. Burada çeşitli edebi üsluplar ya da dil kalıpları kullanılır.

Bu bölümde dilin, disiplinlerin temel hedefi olduğu ve bu disiplinlerin dille


somutlaştığı ortaya koyulmuştur. Dil, özellikle edebiyat ve mimarlık gibi alanlarda
irdelenmiştir. Dil ve gösterge ayrılmaz bir bütün olmalarına rağmen farklı olgulardır. Her
kapalı dil sistemi kendi göstergelerini yaratır. Göndergenin, göstergeye çevrilmesi öznel
yaratı sürecidir. Bu süreçte metinler, kavramlar, diyagramlar, resim, matematik ve işaretler
birbirine çevrilebilir. Çeviri, göstergelerin algısı ve anlamı üzerinden gerçekleşir. Buradaki
anlam, disiplinlerin farklı mecradaki göstergelere çevrilmesinin önşartıdır. Göstergelerin
çevrilmesinde algı, öznel yaratıyı sağlayan faktördür. Kavram; edebiyat, mimarlık ve daha
birçok yaratı süreçte itici güç olarak karşımıza çıkar. Mekân, karakter ve nesneyi tanımlayan
kavramların dizilimi ve kombinasyonları yeni olasılıklar yaratır. Bu süreçte kavramlar
53

arasında kopma ve bağlanmalar tekrarlanarak olasılıklar sonsuza açılır. Üslup ise metinleri
ekonomik kullanmanın diğer bir yolu olarak karşımıza çıkar. Bir sonraki bölümde tezin
temel amacı olan yeni göstergeleri analiz etmek amacıyla, kavramları metinsel mekânların
analizinde kullanıyorum. Bundan sonraki süreçte mekân pasajlarını kavramsal göstergelerle
ilişkilendiriyorum ve bu göstergeleri, yazarın kendi edebi ölçütlerini oluşturduğu Amerika
Dersleri kapsamında ele alıyorum.
54

4. BULGULAR VE TARTIŞMA

4.1. Amerika Dersleri Kavramları ile Oulipocu Üçlemedeki Mekânların İlişkisi

Calvino, metinlerinin ana unsuru olan mekânı bilinçli ve çeşitli işlevlerle kullanır.
Bu bilincin en üst düzeyde kullanıldığı üçleme, yazarın disiplinlerarası çalışmalarda mimari
düzlemdeki yetkinliğini ortaya koymak açısından oldukça önem taşır. Metindeki mekânın
gizli anlamlarını keşfetmek için bu çok yoğun ve kıymetli çalışmalar bizleri mekânın
nitelikleri ve ifadeleri üzerine düşünmeye ve mekân yaratımında yeni yollar keşfetmeye
yönlendirecektir. Bu bölümde mekânların nasıl oluştuğunu analiz ediyorum. Edebi ve
özellikle metinsel mekânları Amerika Dersleri kavramlarıyla ilişkilendiriyorum. Böylece
yazarın üçlemesini kendi edebi ölçütleriyle analiz ederek aradaki ilişkiyi görünür kılıyorum.
Ayrıca mekânların, mimarideki karşılıklarını sorguluyorum. Mekânların, kavramsal
göstergelerinin ele alınması örtük anlamlarını ortaya çıkarma fırsatını yaratacaktır.

Saussure (1988) kavramsal yazı dizgesinin kelimedeki simgesel tarafa ağırlık veren
yaklaşım olduğunu belirtir. Bu çalışmada metinlerin ilettiği anlamlara göre kavramsal
karşılıklarını irdeliyorum ve kavramın simgeselliğini metinsel mekânlar üzerinden ele
alıyorum. Burada metinlerdeki mekânları, kavramları ve mimari göstergeleri birbiriyle
ilişkili olarak sunuyorum. Böylece üç ayrı çeviri elde ediyorum ve aynı zamanda
disiplinlerarası kavramlar aracılığıyla anlam alışverişi üzerine kurulu bir çalışma yapmayı
hedefliyorum.

Amerika Dersleri edebiyat eleştirisinde temel değerlendirme ölçütleri niteliğindeki


ders anlatısıdır. Bu kitap Calvino’nun 1985-1986 yılları arasında, Harvard Üniversitesindeki
derslerini kapsar. Kitap Hafiflik, Hızlılık, Kesinlik, Görünürlük, Çokluk ve yazarın ölümüyle
yazılamayan Tutarlılık olmak üzere altı ayrı başlık altında toplanmıştır (Calvino, 1994a).
Kavramlar kitapta olduğu gibi sıralanacaktır ve sıralama yer yer önem taşımakla beraber,
ayrı ayrı da okunabilir. Bu temaların içerisinde geçen ve ayrı ayrı analiz edilmesi gereken
diğer önemli temalar şunlardır: ‘Hızlılık’ta ‘İç içe geçmeler’ ve ‘Konu dışına çıkmalar’;
‘Kesinlik’te ‘Simetrik mekânlar’ ve ‘Görsel efektler’; ‘Görünürlük’te ‘Görsel metaforlar’ ve
‘Persperktif ve mekân ilişkisi’; ‘Çokluk’ta ‘Kalıcılık’ ve ‘Bütünlük’. Böylece özel ve
55

kapsamlı olduğu tespit edilen bu temalar, ana temadan bağımsız işlenerek bu konudaki tüm
nitelikler detaylı ve bir arada analiz edilebilecektir. Edebi metnin bu kavramlar altında nasıl
olması gerektiği açıklanır ve ardından örneklerle anlaşılır kılınır. Burada bu kavramları
analiz ediyorum ve mekân alıntılarını bu kavramlarla ilişkilendiriyorum. Son bölümde ise
bu analizleri bütüncül olarak değerlendiriyorum ve kavramların üçlemedeki yerini ortaya
koyuyorum.

4.1.1. Hafiflik (Lightness)

Calvino’nun hiçliği imleyen en temel ve merkezi kavramı hafifliktir. Yazar bu


kavramın önemini “çalışma yöntemim çoğunlukla ağırlığı azaltma yönünde oldu. Ağırlığı
kaldırmaya çalıştım, kimi zaman insanlardan, kimi zaman göksel cisimlerden, kimi zaman
kentlerden; her şeyin ötesinde, öykülerin yapısından ve dilden” sözleriyle açıklar (Calvino,
1994a). Bu kitapta belirtilenlere göre hafifliğin yaşamın ağırlığı karşısında kaçılan düzenli
biçimler ve imgeler dünyası olduğu görülür. Hafiflik, ruhu özgür bırakmayı amaçlar. Burada
belirtilene göre “şeytan çan kuleleri ve yağmur borularının” tepe noktasında yaşar ve kentin
sonsuzluğunu izler (Calvino, 2017). Sonsuzluğa ise ancak hafiflikle ulaşılabilir.

Calvino’nun Perseus’un kahramanı hakkındaki ağır ve dehşet duygusu yaşatan yapısı


ile zarif ve hassas nitelemeleri, ağır ve hafif antitezinin bir aradalığına örnektir (Calvino,
1994a). “Medusa’nın kanından kanatlı bir at, Pegasos doğar; taşın ağırlığı karşıtına
dönüştürülmüş olur.” (Calvino, 1994a) Calvino’nun dikkat çektiği bu nokta ağırlığın
hafifliğe dönüşerek ortadan kalkabileceğine örnek teşkil eder.

Calvino ancak kendini aşmış zihnin hızla atılımının, ağırlığın etkisini ortadan
kaldırabileceğini belirtir (Calvino, 1994a). Aktif zihin ve eylemler hafifliği yaratan
unsurlardır. Yazar bu ütopyalarda aklın sınırları içinde farklı perspektifler ve yeni metotlar
geliştirmenin gerekliğinden bahseder. Calvino (2020a), kent düzeninin ağır ve gösterişli
yapısının (“saray ve tapınakların bronz çatılarını”) akıntıyla hafifletildiğinden bahseder:
Kentin, mimari yapılarıyla (konik ve piramit üst örtüler ve kuleler) kasvetli ve ağır yapısı
artık parçalanma ve dağılmanın eşiğindedir ve doğal felaketler üst örtülerin taşıyıcılarını ve
yeryüzüne ait devasa parçaları dünyanın yüzeyine dağıtır. Felaketler adeta bu düzenin
yıkılacağının habercisidir. Ağırlığın kentler üzerinden kaldırıldığını gözlemlemek için
56

Görünmez Kentler oldukça zengin örnekler barındırır. Bu hafiflik modern mimari yapılarda
vuku bulur. Dönüşüm, İkinci kitap, giriş kısmında bahsi geçen villadaki hafifleme,
Calvino’nun anlatılarını anımsatır: “DiREKLER üstünde yükselen yüce güneş konağı”
(Ovidius, 1994) ve “beyaz çatıları dünyanın bulutlu çatısı üzerinde yükselen bir Lhasa.”
(Calvino, 2020a) ifadelerinde villa ve kent, gökyüzüne uzanarak hafifliğin göstergeleri
haline gelir. Anlatıcı İpaziada ağırlığı, yerden daha aşağı düzeydeki ölüm ve bunaltıcı
manzarayla betimler ve bu manzaraya karşın hafifliği arar (Şekil 4.1): “Kubbeleri en yüksek
yapıyı bulup mermer merdivenleri tırmandım” (Calvino, 2020a). Denge bu zıtlığın temel
unsurudur ve yazar zirvede yakaladığı hafifliği ağır malzemeyle sağlamıştır. Buradaki
hafiflemeyi Karina Puente (2018), yükselen ve incelen yapılarla karşılar.

Yazar mimarlıkta hafiflik yaratacak malzemeleri, girift yapıdaki kurgusuyla, cam ve


çelik kulelerle biçimlenmiş kent anlatısı ile örneklendirir (Calvino, 2020a). Bu iki
malzemenin birleşimi ağır taş yapılardan modern hafif yapılara geçişi yansıtır. İkiye Bölünen
Vikont’ta kuşların süzüldüğü, havanın berraklığından bahsedilir (Calvino, 2020c). Yazarın
ifadesiyle, İrene kentinin aydınlıkta görünebilmesi, yüksek ve bol pencereli yapılara sahip
olması, sisli ve karanlık havalara karşın aydınlığı tercih etmesi, kulelerin tepesinin ateşle
aydınlatılması kenti hafiflik göstergesi haline getirir (Calvino, 2020a).

Yazar iki ayrı göstergeden bahseder: İlki yere yakın yapılaşmalar, diğeri toplumun
büyük çoğunluğunun üstünden geçmek için yarıştığı demir köprü (Calvino, 2020b). Bu
köprüdeki aralıkların ve kurgudaki boşlukların geçiş ve hafifletme için kullanıldığı görülür.
Karakter bu köprünün kendisini hafiflettiğini belirtir. Köprü; yüksekliğiyle, bir yerden diğer
yere geçişi sağlamasıyla ve açıklıklarıyla hafifliğin göstergesidir. Anlatıcı, köprünün metal
elemanlarının evreni eşiklere bölen yapısını imler. Bu bölmeler okumanın sınırlandırıcı
unsurlarıdır.

Calvino, mimarideki taşıyıcı elemanların yükselmedeki rolünden bahseder: İsaura,


çukurlardan yukarıda kurulur ve yaratıcılar, kente dair tüm detaylar özellikle yükseklerdeki
teras gibi yerler, farklı taşıyıcı üstleri ve “yapı iskeleleri üzerindeki rüzgârgüllerinde”
konaklarlar (Calvino, 2020a). Açılan çukurlar, yükselirken derinliği artırması sebebiyle
hafifleticidir. Diğer taraftan kent, en yükseklere yaratıcıları yerleştirerek sonsuzluğa işaret
57

eder. Taşıyıcı sistem ise yükselmenin en temel unsurudur. Burada alçak ve yüksek zıtlığı
hakimdir. Yazar havada asılı kalmayı evrensel bir denge olarak yorumlar (Calvino, 1994a).

Şekil 4. 1 Yükselerek hafifleme (Puente’den, 2018).

Boşlukları artıran mekânsal unsurlar ise diğer hafifletici etkidir. Benzer bir ifadeyi
Şato’da görürüz: Yazarın ifadesine göre kristal görünümlü kent, gökdelenlere ve bunların
göze çarpan boşluklarına, kulelere, yukarıda kurulmuş araç yerlerine ve ışıklı yeraltı
boşluklarına vs. sahiptir (Calvino, 2017). Kristal, hem form hem de yüzey olarak hafiftir.
Boşluklar burada çukur, pencere ve teras gibi oluşumlarda karşımıza çıkar. Işık ve çukurlar
dengeleyicidir. Zenobia’nın hafif malzemeli konutlarının da benzer şekilde yüksek
taşıyıcılar üzerine kurulduğu ve bol açık mekâna sahip olduğu belirtilir (Calvino, 2020a).
Yazarın ifadesiyle kent, geçici mimari unsurlarla ulaşılabilir kılınan, şeffaf malzemeli ve
konik formlu konutlarıyla ve havada asılı kalmasıyla arzu edilen hafif kenttir. Yazar bu
kentte hafifleme tekniklerini çeşitlendirir ve Maurizio Dotti’nin çalışmasında bu etki açıkça
görülür (Şekil 4.2): Yapıdaki açık mekânlar, geçici ara elemanlar ve form yeni unsurlardır.

Kupa Birlisi kartının ağaç ya da kristal gibi bir zeminin üstünde yükselen “kule,
minare ve kubbesi olan bir kenti” imlediği belirtilir (Calvino, 2017). Kentin yerden
yukarıdaki konumu ve yapıların formu hafifliği simgeler. Kart göstergelerinin, mekânı
dolaylı yoldan anlatı nesnesi haline getirmesi metinlerarası çeviri ve anlam alışverişine
örnektir.
58

Şekil 4. 2 Zenobia kentinde hafiflik (Dotti’den, 2006).

Calvino, hafiflik kavramının tesadüfi olanın aksine kesinliği ve belirginliği


yansıttığını belirtir (Calvino, 1994a). Yazar, hafiflik kavramını üç farklı şekilde ele aldığını
ifade eder: İlki; Yalınlaşmış dilin ve ifadenin ince ağlar gibi ağır olmayan temsillerle
iletilmesidir. Bu ifade ince ve hafif parçalardan oluşan hafif sistemin kurgusunu işaret eder.
Ağlarla kurulmuş kentlerde olduğu gibi tüm strüktür, hafifliği mimari dille iletir. Burada
ifade edildiği gibi son’suz ve biçim’siz ve tükenmiş imparatorluk vardır karşımızda:
İmparatorun, sonu gelmiş bu kentte örümcek ağlarına benzer yapı gördüğü belirtilir
(Calvino, 2020a). Bu ince kent, hafifliği temsil eder.

Kısa düzyazı ve ince elemanlarla kurulu ütopyalar benzerdir. Yazar her şeyin küçük
parçalara ayrıldığı düzenden bahseder (Calvino, 1994a). Yolcu’da havada asılı kalan kömür
parçacıkları hafifliği simgeler (Calvino, 2020b). Burada bütünü oluşturan görünmez küçük
parçaların anlatısından bahsedilir. Keza karakter, anlık duygusal patlama yaşar ve her şeyin
bölücü elemanlar aracılığıyla son aşamaya kadar parçalarına ayrılmasını ve hiçliğe
ulaşmasını arzular. Yazarın ifadesiyle bu; romanın metinlerinin, pencere demirleri ya da
betonla, atomlarına ve her şeyin en küçük birimine kadar ulaşarak tamamen kaybolması
arzusudur. Calvino’nun ifadesine göre kitabın temel konusu görünmeyen bağlantılardır
(Calvino, 1994a). Calvino’nun metinlerinde olayları, nesneleri ve karakterleri bağlayan
sistemin gizliliği söz konusudur. Metin tüm boşluklar açıldığında sistemin kendisine yani
hiçliğe ulaşır. Mimaride bütün parçalandığında ve strüktür tamamen ortaya çıktığında
hiçliğe ulaşılacaktır.
59

İkincisi, hafiflemenin zihinsel anlatısıdır. Burada mekân temel anlatıcı rolünü


üstlenir. Calvino derinliği, vadiler ve boşluklarla yaratır. Anlatıcı Pirra’yı hayal eder; yazarın
ifadesiyle merkezi çukur ve üstünde yükselen konut ve kuleleri olan kenttir burası (Calvino,
2020a). Üçüncüsünde, Calvino hafifliğin görsel imge araçlarıyla temsil edilmesinden
bahseder (Calvino, 1994a). Yazar mekânı hafiflik temasının bütünleyicisi olarak manzarada
konumlandırır. Erkek karakter, kadın karakterin vadideki ve terastaki canlılığından ve
hareketliliğinden bahseder (Calvino, 2020b). Burada manzara ve hareketlilik görsel olarak
canlandırılır ve kadın karakter manzarada konumlandırılır. Karakterin tren istasyonunda
canlılıkla istasyon binasına doğru ilerlemesi, hafifliği yansıtan benzer mekân ve hareketlilik
örneğidir. Joseph Tabbi’ye ( 2010) göre kelimeler, yorumlandığı ortama ve kendine içkin
gelişmelere göre ifade bulan dinamik bir yapıya sahiptir. Calvino Dante’de kurgusal
mekânın gerçekliğinden ve çerçeveyi bağlayan gücünden; mekânı etkin kullanmasında
kelime dizilimlerinin gücünden bahseder (Calvino, 1994a). Bu dizilim mekânın anlatısını
çeşitlendiren sözcük oyunlarıdır aynı zamanda. “Dante ‘e bianca neve scender senza venti’
(rüzgârsız düşen beyaz kar)’ [Cavalvanti’nin ifadesi] dizesini bir iki değişiklikle
Cehennem'de (XIV, 30) kullanır: ‘come di neve in alpe sanza vento’ (rüzgârsız dağlardaki
kar gibi)”. Burada ifade edildiği gibi Cavalvanti ve Dante’nin betimlemelerinde, kar ağırlığın
ortadan kaldırılmasıyken; ortak olmayan yön, eylemin ya da nesnenin arka plandaki mekâna
göre konumlanması ve bağlaçtır. İlk örnekte eşzamanlı düşüşün ansiklopedik oluşumunun,
come (gibi) ifadesinde ise manzarayı vurgulamak amacıyla mecazlar üzerine kurulu ifadenin
benimsediği belirtilir (Calvino, 1994a). Dante, İlahi Komedya’da mekân ve manzara
kullanımını bağlaçlarla çeşitlendirir:

“Akarsuyun üstünden kuru toprakmış gibi geçtik,


yedi kapıdan girip bilgelerle birlikte,
çimeni taze bitmiş bir çayıra geldik.” (Alighieri, 2011)

“Ey okur, dağda sise yakalanıp da,


çevreyi gözlerinin üstündeki
perdenin gerisinden gören köstebekler gibi
gördünse sen de dünyayı,
anımsa nemli, yoğun buhar dağılmaya
başlayınca süzülen güneşin cılız ışığını” (Alighieri, 2011).

Burada manzara, mecazlarla ve görsel efektlerle betimlenir ve manzaranın konumu


vurgulanır. Su, tam tersi olan kuraklıkla nitelendirilir. İnsan kum tanelerine ve bölmelerden
60

geçerek yedi parçaya ayrılarak hafifler. Sis betimlemesinde, dağ gerçekliği sağlar ve
manzarayı tarifler. Ayrıca parçacıkların birbirinden uzaklaşarak havadaki ağırlığın kalkması
sonucunda hafifleme gerçekleşir. Benzer tablo, yerlilerin saraylarını muhafaza etmek için
sur gibi yapılarla çevirmesinde görünür (Alighieri, 2011). Burada saray surların arkasında
konumlanır. Yine aynı etki Bilge Karasu’nun (1930-1995) 1982’de yayınladığı Kısmet
Büfesi adlı eserinde görünür. Karasu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü mezunudur ve yalnızlık ve ölüm gibi temalar üzerine öykü, deneme ve romanlar
yazmış ve çevirmenlik yapmıştır. Yazar çoğaltılmış nesnelerle geleneksel yazımın aksine
gizli arka plan oluşturarak üretim yapar. Onun dili hareketlidir ve yazar nesnelerin
geleneksel ve bilinen imgelerden kopması ile nesnelere yeni alışılmadık anlamlar yükler ve
öznel kurgular elde eder. Bahsi geçen kitaptaki Çeşitlemeli Korku metninde müziğin
notasyonu ile edebiyatın sözdizimini sentezleyen Karasu, Postmodernizmi benimser
(Karasu, 1982). Bu metinde kavramlarla hafiflik ve hafifliğin manzarayı belirginleştiren
etkisi karşımıza çıkar:

“Ozan karıncaları
g i b i y d i m
çıdamla
yürüyen
bu düzlük-
te, engebe-
sizlikte.” (Karasu, 1982)

Buradaki canlının hafifliği simgelediği ve bu hafifliğin hareket edilen manzarayı


belirgin kıldığı görünür. Tıpkı kar tanesi gibi, karınca da hafif ve hareketlidir, aynı zamanda
arkasındaki manzaraya işaret eder. Hafiflik, şeylerin toz tanelerine1 dönüşmesiyle
gerçekleştirilir (Calvino, 2020b). Karasu, parçalanma ve en küçük bileşenlerine ayrılmanın
hiçliğe ulaşmadaki rolünün önemine işaret eder:

1
“Çok renkli kablolar şu anda çözülüp gitmiş sözcüklerin tozunu öğütüyor: kullanılış
sıklığına göre dizilen bu bu bu bu, şu şu şu şu, ve ve ve ve... Kitap un ufak oldu, çözüldü,
artık bir araya gelmesi olanaksız, rüzgârın havaya savurduğu bir kumul gibi.” (Calvino,
2020b)
61

“Bine
varamadım daha
parçalanıp, parça-
layıp kurtulacağım
yere.” (Karasu, 1982)

Calvino’nun buradaki manzara, nesne ve hafiflik kavramlarının bütünlüğüne


yaklaşımı, edebiyat ve mekân konusundaki derinliğini gösterir. Yazar Yolcu’da mekâna
odaklanır: “Avludaki atların sıcak sidiğinden çıkan buhar, buz gibi havada yükseliyordu.”
(Calvino, 2020b) Burada hafiflik, kar gibi doğa olaylarıyla imlenir. Ağır havaya karşın
yükselerek hafifleme söz konusudur. “Onu olduğu gibi yok etmeye karar veriyorum; çıplak
toprakta onun yerine sütü andıran bir gökyüzü yükseliyor. Aynı biçimde öteki üç bakanlığı,
iki bankayı ve büyük şirketlere ait iki gökdeleni de siliyorum. Dünya öylesine karmaşık,
dalaşık ve fazlasıyla yüklü ki, biraz aydınlık bakabilmek için seyreltmek gerekiyor,
seyreltmek.” (Calvino, 2020b). Böylece yapılar yok edilerek kent hafifletiliyor. Yazar kendi
eserlerinde bu yaklaşımları ilerleterek kasvetli ve ağır manzarayı yüksek yapılarla hafifletir:
“Ay Arkanası’nda ıssız topraklar uzanıyor. Durgun bir gölün kıyısında, Kule’si lanetli bir
şato var.” (Calvino, 2017) Öncelikle bağlam verilir, ardından bağlam sınırlandırılır ve en son
hafif bir yapı manzarada konumlandırılır. Üç aşamalı bu süreçte tüm katılımcıların
nitelikleri, sessizliği ve gizliliği imlenir. Hikâye şatonun içerisinde de devam eder ve burada
tamamen sessizlik hakimdir.

İmparator kendi ağır kenti yerine hafif, ince ince işlenmiş boşluklara sahip şeffaf,
ince yapılı; göklere uzanan, havada asılı duran kentleri düşlediğini belirtir (Calvino, 2020a).
Burada belirtildiği gibi örümcek ağı şeklindeki Ottavia bu ağlara asılı olarak büyür; ağlar,
taşıyamayacak hale gelince kentin parçaları başka bir boşluğu doldurmak üzere harekete
geçer. Sistem yinelenmek için başka olasılığa doğru ilerler ve yeni kentler, eski kentlerin
parçalarının yeni kombinasyonları ile meydana gelir. Ottavia’nın ince mimari elemanlarla
zirveye tutturulan vadinin üzerinde asılı kalmış bir kent olduğu belirtilir. Bu kent, Rebecca
Chappell’in (2007) modelinde (Şekil 4.3) göründüğü gibi yerden bağlarının kopartılmasıyla
ve taşıyıcı elemanlarının inceltilmesiyle hafifletilmiştir. Calvino hafiflik temalı Bauci
kentinin merkeze yerleştiğinden bahseder (Calvino, 1983). Bauci, asılı kalan kenttir ve
kentin ince taşıyıcı elemanlarla göklere ulaştığı belirtilir (Calvino, 2020a). Eşik ise gerçekle
bağlantıyı sağlayan merdivenlerdir. Bu kentin aşağıya ulaşan tek parçasının desenli
yansıması olduğu belirtilir. Kent gerçek ve kurmaca arasındaki ilişkiyi bu yansıma üzerinden
62

örneklendirir. Yazarın ifadesine göre Kupa Onlusu ve diğer kartlarla; anlatıcı ağaçların en
yukarısında mezarları, ihtimaller kenti adı verilen havada asılı duran kenti ve yüksek damları
gözlemlemekte (Calvino, 2017). Burada zirve, ölüleri yani yaşanmış ve henüz
yaşanmamışları görmeyi simgeler.

Şekil 4. 3 Havada asılı duran Ottavia kenti (Chappell’den, 2017).

Hafiflik, Calvino’nun metinlerinde zengin edebi ve mimari örnekler taşır: Yumuşak


havada iki karakterin ayı seyretmek amacıyla bir araya geldikleri belirtilir (Calvino, 2020b).
Burada hafiflemenin olacağı anlar farklıdır: İlki oldukları yerdeki desenin “ay ışığını havaya
asılı bir aydınlığa dönüştüreceğini”, diğeri ise buharlaşmanın su yüzeyinde fazla olacağını
belirtir. Calvino, bu bölümde bütünü oluşturan ince ya da küçük parçacıkların temel
niteliğini ve durağanlıktan uzak dönüşümlerini vurgular (Calvino, 1994). Hareketli
parçacıkların farklı nesneleri oluşturması söz konusudur. Ağırlığın çökmesine karşın
durmaksızın hareket eden ve sonsuza giden bir oluşumdur bu. Aynı zamanda ağırlığın
hafifliğe dönüştürülmesi ve dilin parçalarına ayrılması önem taşır. Parçalanma ile
göstergeler hafifler ve hiçliğe ulaşılır. Atom, metin ve mimarideki parçalanmalar farklı
düzeydeki hafiflemeyi imler (Şekil 4.4). İlkinde atomun parçalanması ve ikincisinde sabit
bir yapı etrafında harflerin geometrik olarak dağılması hafifleticidir. Zirma’da hafiflik,
hatıralardaki yüksek yapılarla imlenen yeni kent düzeniyle ortaya koyulur (Calvino, 2020a).
63

Kent, mekânlardaki ve aktivitelerdeki yükselmeyle modern düzendeki bunalımın


hafifletilmesini tarifler. Kentin, en baştaki kentin parçalarından meydana geldiği belirtilir.
Dağılmalar sonucunda atomlar ya da parçalar yeni oluşumlar için bir araya gelir.
Explosionda (Şekil 4.4) yapının parçalarına ayrılması ve parçaların yapıdan uzaklaşması
hafifletici etkidir (Şentürk, L., 2020).

Şekil 4. 4 Bütündeki parçalanma ve hafifleme: a) atomda (G. T. illüstrasyon), b) metinde


(Berensel’den, 2021), c) mimaride (Şentürk, L.den, 2020).

Mekânların hafifletmek amacıyla kullanıldığı tespit edilmiştir. Aşağıdaki Çizelge


4.1’de bu başlık altında irdelenen hafifleme örneklerinde hangi mekânların nasıl elde
edildiği verilmiştir. Bu çizelgede üç roman ayrı ayrı ele alınmış ve benzer tekniklerin
kullanıldığı mekânlar birlikte verilmiştir. Örneğin; konik, piramit ve kubbe çatılar ve
merdiven yükselerek hafiflemiştir. Çizelgede göründüğü gibi üçleme, aynı yöntemlerle ve
hatta aynı mimari yapılarla hafifliğe ulaşır. Yazar hafifliği temel temalardan biri kılmakla
beraber bunu mekânla en fazla sağladığı romanı Görünmez Kentler’dir. Göründüğü gibi bu
romanda kent, mimari yapılar ve mimari unsurlar; yükselme, akıp gitme, aydınlatma, havada
asılı kalma, renk ve malzeme, incelme, ağlar, şeffaflık, parçalar ve bölünmeyle hafifler. Şato
benzer yapılarda uzakların izlenmesi, pencere ve yükseklik, mimari unsurlar ve havada asılı
kalmayla hafifler. Yolcu’da mimari yapılar yükseklik, bölmeler, hareketlilik, buharlaşma ve
silinmeyle hafifler. Görünmez Kentler diğerlerine göre daha çeşitlidir; Şato ile benzer mekân
ve fonksiyonlara sahiptir (Calvino, 2017, 2020a). Yolcu’da köprü, gökdelen, banka ve
şirketler doğrudan hafifleticiyken diğer ikisi hafifliğin elde edilmesi için gerekli arka plandır
(Calvino, 2020b). Dolayısıyla üç roman da mekânlarla benzer hafifletici etkiyi verir ve
bunun için ortak ve ortak olmayan çok çeşitli teknikler kullanılır. Hafiflik temasıyla elde
edilen sonuçlar sayesinde Calvino’nun mekân kullanım çeşitliliği ortaya koyulmuştur.
64

Bir sonraki bölümde yazarın ikinci teması olan hızlılık temasını irdeliyorum. Yazarın
ifadesine göre romanda merkezi figür ya da olay yoktur, aksine farklı olasılıklara sıçramalar
ile geniş bir çember söz konusudur (Barthes, 2013). Ağaç halkalarının benzetildiği kentin
ortasında, yeni kentlerin doğduğu aktarılır (Calvino, 2020a). Olaylar hızlıca diğer
olasılıklara sıçrar ve merkezden çepere doğru yayılır. Benzer şekilde hareketlilik ve
doğurganlığın temel alındığı hızlılık başlığı altında bu sıçramaları ele alıyorum.

Çizelge 4. 1 Hafiflik temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl
Saray ve tapınakların bronz çatıları Suda akarak
Konik, piramit ve kubbe çatılar, Yükselerek
merdiven
Çatı Rengiyle ve yükselerek
Kuleler Cam ve çelik malzemelerle,
yükseklikle, aydınlatmayla
Görünmez Binalar ve konutlar Yükseklikle, şeffaf ve hafif
Kentler malzemelerle, teraslarla,
formuyla, bol pencerelerle
Kent Ağlarla, incelerek, şeffaflıkla,
yükselerek, havada asılı kalarak,
yüksek yapılarla
Kemer Yapı taşlarıyla
Pencere demirleri Bölerek
Çan kuleleri ve yağmur boruları Sonsuzluğu izleyerek
Gökdelen Pencereler ve yükseklikle
Kuleler ve minare Yükseklikle ve kubbelerle
Şato Kent Kubbelerle, minare ve kulelerle,
havada asılı kalarak
Şato Kulelerle
Teras Yükseklikle
Köprü Yükseklik ve çok bölmeli
demirleriyle
Yolcu İstasyon Hareketlilikle
Avlu Buharlaşmayla
Gökdelen, banka ve şirketler Silinerek

4.1.2. Hızlılık (Quickness)

Calvino hızlılığı, olayların birbiri ardına gelmesiyle oluşur. Yazar esas olanın
temsiller değil, yazarın sentaksı olduğunu ifade eder (Calvino, 2021). Bu dizilimi Şato’da
karakterlerin, olayların, mekânların ve tarot kartlarının değişimiyle gözlemlemek
65

mümkündür. Barthes (2013), hayal evreninin ve metnin okuyucuyu ancak belli tekniklerle
sarstığı takdirde ele geçirebileceğini ifade etmektedir. Bu amaçla oluşturulan dizilim ve
kurgusal yapı okuma hazzını yaratır. Şato’da kâğıtlar arasındaki bağlantı buna örnektir.
Burada sahneler hızlıca değişir ve karakter değişiminde hileler görünür. Yolcu’da romanlar,
mekân ve karakterler farklı biçimler alır ve sonsuz potansiyele ilerlenir.

Klasiklerde hızlılık; karakter, nesne, mekân ve olayların dönüşümüyle gerçekleşir.


Calvino’nun ifadesiyle dönüşüm; görünüşteki farklılaşmayla, eylem sonucunda hikâyenin
bitmesiyle ya da engelin eylemi sekteye uğratmasıyla gerçekleşir (Calvino, 2021). Özetle
olaylar farklı şekillerde bir araya gelir. Şato bu örgüyü çok net ortaya koyar. Karakterler ya
kaçar şatoya ulaşır ya da yolları kesilir ve kaderleri değişir. Karakterler klinamen haline gelir
ve karakterlerin kesişmeleri ile farklı örüntüler elde edilir. Bunun da ötesi bu olasılıklar
kartların yorumlarıyla çoğaltılır ve olasılıklar arası geçişlerle anlatı tamamlanır.

Yazar, Dönüşümler’i farklı grupların gözünden anlatılan, farklı hikâyelerin


çoğulluğu olarak yorumlar (Calvino, 2021). Ovidius’un başarısındaki temel faktörlerin
çoklu bakış açısı, olay örgüsü ve ritim değişiklikleri olduğu ve bu kitapta bunlar arasındaki
ilişkiyi veren hızlılık ve ritmin, katmanlar şeklinde çoğalan olay örgüsündeki hareketlilik ve
geçicilikle sağlandığı belirtilir. Calvino bu yazarın konuşanı farklılaştırma tekniğiyle bu
ritim değişikliğini amaçladığını; hikâyeleştirmede şahıs varyasyonu ve ikinci şahıs anlatımı
yaparak ve metinde mevcut ana gelerek monotonluğu kırdığını belirtir (Ovidius, 1994). Bu
metinde karakterlerin, tekrardan aynı ruhların eski ya da yeni görünüşlerine sahip şekilde
hayata döndürüldüğü ifade edilir. Ormanda hayvan kılığına giren aynı ruhlar, bazı
benzerliklerden ötürü tanıdıklarını anımsar.

“Odysseus'un aramakta olduğu gelecek, aslında geçmişidir.” (Calvino, 2021)


Buradan gelecekteki olasılıkların, geçmiştekilerden elde edildiğini çıkarmak mümkün
görünmektedir. Yeni dünyaların, kayıp geçmişin üstesinden gelmek için hareket halinde
olduğu belirtilir. Yolcu’da bu durumu; erkek ve kadın karakterin ilk kitabın yitikliğini,
hızlıca yerini alan diğer romanlarla unutmasına benzetebiliriz (Calvino, 2020b). Buradaki
ifadeyle Odysseus, bir zamanlar vahşi bir hayvanın saldırısı sonucunda oluşan yarasının,
fark edilmesinden ve bunun sonucunda kim olduğunun anlaşılmasından korkar (Homeros,
2008). Calvino Odysseus’un, bu tekrarlamalar ile mevcutta anılara sahip olmayı
66

amaçladığını belirtir. (Calvino, 2021). Dolayısıyla yazar, tüm olasılıkları gerçekleştirmek


için çeşitli roller yaratır. Benzer şekilde Calvino (2020b) kişilerin belli özelliklerle
anımsanacağını ve bu özelliklerle olay örgüsünün bilindik bir kişi etrafında döneceğini
belirtir. Yolcu’daki romanlar dönüşümü iç içe geçerek sağlar ve yitirilen ilk romanın yerini
yeni olasılıklar alır. Calvino’nun (2021) da belirttiği gibi karakter, diğerleriyle ilişkisinin her
sıçramada değiştiği iç içe geçen ütopyalarda mecburi ajandır ve yeni niteliklerinin
kendisinde olmadığını sık sık dile getirir (Borges, 1998). Tüm bu metinlerdeki ortak yönler,
olasılıkların karakterde yarattığı zorunluluk hissi ve sürekliliktir. Tüm bu evrenlerin
kesişimindeki karakter, hızlılığın aracı haline gelir. Odysseus bunu kurnazca yaparken yolcu
mağdur ve şaşkındır.

Yazar Yolcu’da her yeni romanla birlikte yeni bir sen karakteri ve mekân sunar.
Dönüşüm hem parçalarda hem de bütünde yaşanır. Yazarın belirttiğine göre gerilim içindeki
kurguda başkarakterin kim olduğu bilinmez; bu karakter farklı bedenlerde karşımıza
çıkabilir ve onları yalnızca kurallardan haberdar olanlar görebilir (Huizinga, 2006).
Calvino’nun ifadesiyle Orlando Furiosa’da hikâyeler arası geçişler kopmadan karakterlerin
veya olayların rastgele değişimi ile gerçekleşir (Calvino, 2021). Karakterlerin farklı
bedenlere bürünme gibi düzenbazlıklar ile devamlı olarak yer değiştirme ve rol yapma oyunu
oynadığı görülür (Ariosto, 2009). Tanrıça Athene Odysseus’u hilekâr, kendisini ise biçim
sahibi olarak tanımlar. Sonuçta tüm bu dönüşümler birer aldatmaca oyunudur.

Karakter kavga sonrasında karşıdaki ile yer değiştirdiğini ve bunun sonucunda


mekânın değişmesine şaşırdığını belirtir (Calvino, 2020b). Nitekim olduğu bedenden
çıkarak eski kendisine dışarıdan bakmakta ve eş zamanlı başka hikâyede ve mekânda
yeniden rol almaktadır. Görüldüğü üzere karakterler ve hikâye, mekânla değişmiş ve bu
değişimin en net göstergesi mekân olmuştur. Görünmez Kentler’de her anlatıda kentlerin adı
ve detayları değişir. Şato’da her anlatıcıyla birlikte kart dizilimleri, karakterler, mekânlar ve
olaylar değişir. Benzer değişim Kumul Köşk’te karşımıza çıkar: Burada karakterin farklı
kişiliklere büründüğü ve bunun sonucunda oluşan tüm özelliklerin bütünü oluşturarak yeni
bir öyküye dönüştüğü belirtilir (Stevenson, 2020). Bu metinlerin ortak özelliği, karakter ve
olay dönüşümlerinin mekâna bağlı olarak gerçekleşmesidir.
67

Anımsatıcı özellikler hızlılığın ön şartıdır ve okura dönüşümü belirsiz şekilde vermek


için gereklidir. Referans kişi, olasılıkların çoğaltılmasını sağlar: “Trende karşılaşmış
olduğum Koca Lombardia-lıyı, ona benzeyen daha başka birçok erkeği, Macbeth okuyan
babamı, büyükbabayı, aklımda büyükbaba olarak kalmış olan adamı…”(Vittorini, 1971)
Dönüşümler sadece karakterler arası gerçekleşmez, aynı zamanda nesneler de eşleşmelerin
bir parçası haline gelir. Belirtildiği gibi cansız nesnelerden canlı varlığa dönüşüm, mevcut
bütündeki sınırların dışına çıkmayı en aza indirgeyerek gerçekleşir ve varlığın bu aşamada
nitelikleri yeni varlıkla ilişkili olarak kullanılır. Dönüşümler’de (Ovidius, 1994) toprak ve et
benzeşmekte ve benzer yapıdaki şeyler kendi sınırlarına ve niteliklerine uygun olarak
dönüşmektedir. Transforme edilen nesnelerin temel nitelikleri korunur:

“Ete dönüşmüş toprağın özsuyla karışan bölümleri,


Yumuşamak bilmeyen bölümler de kemiğe.
Damarlar kalmış olduğu gibi adları da öyle” (Ovidius, 1994).

Calvino’ya (2021) göre Ovidius “Dünyada var olan her şeyin, nesneler ve canlı
varlıkların birliği ve akrabalığı” ile genelde farklı hikâyelerin devamlı olması ilkesini
gütmektedir. Bütüncül bir varlık akışı söz konusudur. Calvino burada her olasılığı bir arada
kucaklayan yazımdan bahseder. Bu kitap, birbirinin yerini alarak sonsuza kadar giden
hikâyelerin akışı olarak da tanımlanabilir (Ovidius, 1994). Calvino (2021), bu yazarda insana
dair vasıfları da barındıran fantastik canlıların, insanın sağlam ve sabit konumunu sarsıtan
etkisinden bahseder. İnsan burada dönüşüm nesnesi haline gelmektedir. “Bağlaç, olmakla
kalacağını sanan dosta” (Karasu, 1982) sözleriyle yazar, nesnelerin hep aynı kalmayıp
hareket halinde olduğunu ve cümle içince farklı rollerde olacağını imliyor. “Sen ağaçtan sen
ağaca” (Karasu, 1982) sözlerine göre, sen karakteri her şey olabilen hareketli kişidir; nitekim
mühim olan senler ya da nesneler değil, herhangi bir şekle bürünebilen bağlarından kopmuş
simgelerdir. Sen yerine cansız bir nesneyi yerleştirmenin mümkün olduğu açıktır.
Karasevdaya Tutulan Orlando’nun* Öyküsü’nde bir savaş meydanının merkezinde karşı
taraftan ölen her savaşçı atının mezara dönüştüğü aktarılmaktadır (Calvino, 2017). Keza
denizdeki canlıların taşlara dönüştüğü belirtilir (Calvino, 2020c).

Burada ifade edilene göre karakterlerin niteliklerini belirleyen iki faktör vardır:
karakterin dışardan belirlenebilen çevre kaynaklı özellikleri ve anılar (Calvino, 2020d).
Karakter, Calvino’nun eşzamanlı hikâyelerinde farklı çevresel niteliklere ve görünüşe sahip
68

olarak karşımıza çıkar ancak hep aynı kişiyi duyumsarız. Karakter sık sık büründüğü
bedenlere adapte olmaya çalıştığını belirtir. Yazar karakterin farklı bedenlere bürünmesini
DNA dizilimlerinin kapalı bütünlüğü içindeki kombinasyonları ile açıklamakta ve bu
görünüşlerin çevreyle ve hikâyeyle bağını ise enzimlerle eş değer tutmaktadır. Dolayısıyla
belirli özellikler çaprazlanır ve yeni hikâyeye uyum sağlanır.

Buradaki değişimlerin sadece kişi ve nesneyle sınırlı kalacağını düşünemeyiz.


Dönüşüm, mekânların tamamen ya da işlevsel olarak değişmesiyle de gerçekleşir. Bu
dönüşüm, yeni olasılıkların bütünleyicisi haline gelir. Venedik, elli beş farklı kent biçimine
bürünerek elli beş farklı başlık altında çıkar karşımıza (Calvino, 2020a). Yolcu ise bunu
romanlarla sağlar. Şato, orman ve şato arasındaki sıçramalarla sınırlar romanı. Dolayısıyla
mekânların dönüşümüyle, hikâyelerin değiştiği ve geçmiş ile şimdiki zaman arasındaki
ayrımın ortaya çıktığı görülür. Yazar Yolcu’nun girişince iki ayrı zamanın olasılıklarını sunar
okura: İlki geçmişteki köhne bir istasyondur, diğeri ise şimdiki zamanın modern ortamıdır.
Görüldüğü üzere Calvino, okurun dünyasını iki olasılıkla özgürleştirir ve romanın arka
planını elde eder.

Burada belirtilene göre aynı okul çoğaltılarak çeşitli konum ve işlevlerde rastgele
şekilde karşımıza çıkar (Dickens, 2021b). Bu işlevsel çoğalmalar, sonu geciktirir ve olayları
birbirine bağlar. Çoklu olasılıklara sahip bir roman, mekânın olasılıklarına bağlı olarak
kurgulanabilir mi? Yolcu’da kilise ve büronun iç mimarisi ile birlikte değişen yapılarla
birlikte olaylar da değişir. Bu dönüşüm esnasında mekânları tanınır kılan unsur cephedir.
Bugünkü hastanenin aslında kilise olduğu; mekânın önünde cenazelerin kaldırıldığı ve dua
edildiği belirtilir (Calvino, 2020b). Bu eylemler, iki yapının da ortak özelliklerini imler.
Nitekim kilise ile hastane bu benzer özellikler üzerinden dönüşmüştür. Calvino böylece
nesneler ve insanlar arasındaki dönüşümü mekân boyutuna taşımıştır. Komiserlik şubesinin,
geçmişte dikkat çekici ama boğucu kamu yapıları gibi tasarlanan seçkin birinin malikânesi
olduğu ifade edilir. Burada da iki mekânın ulaşılmaz ve sıkıcı nitelikleri temel alınmıştır.
Ofis bölgelerindeki gösterişin kiliseleri anımsattığı belirtilir. Birisi kamunun diğeri dinin
ulaşılmazlığını imler. Yazarın ifadesine göre hanın iç mekânı gösterişli şato izlenimi verir
ve şato malikleriyle çalışanlar yer değiştirmiştir (Calvino, 2017). Burada alt ve üstlerin
değiştiği ancak zihinlerde hâlâ eski anıların duyumsandığı anlaşılır. Han işlevsel olarak
şatoya dönüşür ve kişileri de kendi sınırları dahilinde yani yeni mekânla uyumlu dönüştürür.
69

Mekân, burada hem dönüşüm nesnesi hem dönüştürücüdür. Anlatıcının ifadesine göre düşün
kenti olan Zobeide; başka işlevlere sahip, yeni hikâyeler yaratan kente dönüşür (Calvino,
2020a). Nitekim hikâye değişmiş ve kent yinelenmiştir.

Yazarın ifadesiyle klasiklerdeki nitelikler antiteziyle bir aradadır: Varsıl ve varsıl


olmayan, cesur savaşçı ve işçi (Calvino, 2021)… Dönüşümler bu antitez ekseni etrafında
gerçekleşir. Savaşçı Odesa’nın kendisine verdiği fiziksel zararlar ile hizmetçiye dönüştüğü
belirtilir (Homeros, 2008). Burada cesur ve zayıf antitezi yaratılmıştır. Bu antitez
birlikteliğinin zamanla dönüşüm yaşayacağı belirtilir. Calvino, bu dönüşümlerin yarattığı
çelişkileri sadece hikâyelerin saptayabileceğini ve bu dönüşümün nesneler ve kişilerde
olduğu gibi hikâyede de gerçekleşeceğini belirtir (Calvino, 2021). Dönüşüm bütünlüğü
içerisinde mekân da yerini alır: Büyük ve eski taş ev karşısında, kum tepelerinin
sessizliğindeki ufak ev (Stevenson, 2020). Bu karşıtlıklar dönüşür: İkindi boş olan köşkün
akşam insanlarla kaplı olduğu ifade edilir.

Tüm bu dönüşümleri ayıran ya da geçişi sağlayan ara bölümler, bağlantılar,


mevcuttur. Bu bağlar; kavramlar, mekân, kişi, nesne ve çeşitli olgular olabilir. Çeşitlemeli
Korku seslendirmesinde farklı hikâyeler kopuk da olsa iç içe geçen sözcükler bir hikâyenin
sonunu diğer hikâyenin başına ince ağlarla bağlar (Karasu, 2011). Burada sözün bazen direkt
bazen ise ilk harfin vurgulanmasıyla verildiğini görüyoruz. Bu eserin seslendirmesinde bir
sözcükten diğer bir sözcüğe geçişi sağlayan sözcüklerin ara formu bulunur. Bir önceki
sözcük bitmeden diğerine geçiş yapılır ve sözcükler iç içe geçer. En vurgulu söylenen ana
paragrafken diğerleri geçmişi hatırlatan ve geleceğe geçişi duyumsatan bağlayıcı seslerdir.
Nitekim tüm zamanlar iç içe geçmiştir.

Var olunan dünyayı diğer dünyalardan izole eden bağların hızlı ancak keskin olduğu
vurgulanır (Calvino, 2020d). Görüntüler net şekilde bu çizgilerle ayrılır ve ritimli olarak
görüntüden görüntüye bu eşiklerden zıplanır. Kozmokomik’te sürekli biçim dönüşümüne
uğrayan mistik nitelikli ana karakterin kurgunun merkezinde bağlayıcı işlevde olduğu ifade
edilir (Duran, 2016). Yolcu’da benzer şekilde sen karakteri romanların bağlayıcısıdır. Yazar
bağları ve hızlılığı şöyle özetler: İki kişi, bağlayıcı geometrik figürlerin tüm kombinasyonları
sağlanana kadar sahnededir (Calvino, 2020a). Bu kişilerin rolü bitince, yeni karakterler
70

detaylı betimlemelerle karşımıza çıkarılır. Geçişler net figürlerle gerçekleştikten sonra


karakterler aldatıcı niteliklerle yinelenir.

Bağlayıcı rolünde kavram ve kişilerin yanı sıra yer, geometrik figür ve mekân da
sıkça kullanılır. Yazarın ifadesine göre çeşitli olayların yansıması olan kule ve üçgen gibi
çıkıntıların yüzeyinden diğer olasılığa inildiği belirtilir (Calvino, 2020d). Mekân burada
olasılıklar arası geçiş nesnesidir. Yazar biçim ve mimariyi edebiyatta kurgusal öge olarak
kullanır. Görünmez Kentler’de satranç tahtasındaki çizgiler dünyanın katmanlarıdır ve siyah
beyaz kareler hikâyelerdir. Her çizgi eşik yani sıçrama noktasıdır ve karelerle eşikler
arasında bu sıçramalarla zikzaklar çizilir. Yolcu’daki ve Görünmez Kentler’deki ara
bölümlerde olduğu gibi karakter burada sıçrayarak hikâyeden hikâyeye atlar. Yolcu’da bahsi
geçen romanlar arası bölümler yeni bir dünyaya girişin ilk adımı olarak düşünülmüştür
(Calvino, 2020b). Roman içinde roman, dünya içinde başka bir dünya ve her yeni dünyaya
geçişte eşikler vardır. Sonuçta tüm bu metinlerde hikâyeler eşik kısmında kopar ve kapı
aralanıp öteki tarafa geçilir.

Binayı hafifletme isteğini ortaya koyan yazar, bu isteği öylesine artırır ki en son
geriye kocaman boşluk, evren yani hiçlik, kalır. Burada hafifliğe ulaşmanın yolu
dönüşümden geçer. Karakter, bunu kentin taşıyıcılarını, yapıların parmaklıklarını, modern
yüksek ve kasvetli yapıları ve hatta kentin tamamını yok ederek; antik süsleri ve gösterişli
yapıları sadeleştirerek; tüm yapıları dış çizgilerine indirgeyerek (diyagramlaştırarak);
toprağı gökyüzüne dönüştürerek; azaltarak; ışıklandırarak tasarımlar (Calvino, 2020b). (Ek
Açıklamalar-A) Böylece zihinsel dönüşüm ve hafifleme modern kent düzenine
müdahalelerle gerçekleştirilir.

Calvino hızlılığı klasiklerdeki nesneler, karakterler ve mekânlar arası dönüşümü


temel alır. Calvino’nun dönüşümleri aktif ve hızlıdır. Yazar, dönüşümleri geleneksel
kullanımların ötesine taşıyarak mekânı dönüşümün en güçlü ögesi haline getirir. Dönüşümde
ve hikâyenin sabitlenmesinde mekân; arka planı, kurguyu ve hikâyeler arası sıçramaları
oluşturan en önemli olgudur. Dönüşümler yazarın yarattığı oulipocu labirent kurgusunda
daha üst boyuta geçer ve kurgulararasılık ön plana çıkar. Bu bağlamda iç içe geçen evrenler,
mekânları konu edinir. İç içe geçmeler başlı başına ayrı ve özelleşmiş bir hızlılık teması
71

olduğu için ayrı başlık altında işliyorum. Burada, iç içe geçen kurmaca evrenler arasındaki
sıçramaları ele alıyorum.

4.1.2.1. İç içe geçmeler

Hızlılık temasının bu bölümde farklı hikâyeler arasındaki ani geçişlerle ve bunların


ölümü geciktirmesine dayalı türetilerek işlendiği görülür (Calvino, 1994a). Yazar birinin
diğerini sürekli takip ettiği hızdan ve süreksizliği oluşturan bir şekilden bahsetmektedir. Bu
devamlı kurguda hızlılıkla yeni hikâyelere atlanır. Calvino’nun ifadesine göre anlatısal
zaman, olayın zamanını azaltma ve artırma gibi oynamalar üzerinedir. Odysseus çoğalan ve
zamanı geciktiren felaketler dizisinin kurbanıdır. Karakterin Athene’dan İthake’ye varması
ve son geciktirilir (Homeros, 2008). Öyleki Odesa; Kikonlar, Ailos, ölüler ülkesine ve daha
başka yerlere de uğrayarak zamanı uzatır. Tren istasyonunda yeniden başlayan günler,
başlangıç ve bitiş noktası istasyon olan eşzamanlı kümeler topluluğudur (Calvino, 2020b).
Her gün yeni hikâyelerle istasyon romanının bitişi uzatılır. Burada hem romanların hem de
başlıkların kendi içinde çoğalmasıyla konu uzatılır.

İç içe geçmeler çeşitli kullanımlarla gerçekleşir: Roman içinde roman, kent içinde
kent, hikâye içinde hikâye, mekân içinde mekân… Bu başlık altında bu çeşitlilikleri ele
alıyorum. Jeannet’in (2000) ifade ettiği gibi Calvino’nun üçgenle başlayan kurgusu, labirent
ve spiral gibi geometrilerle daha detaylı ve karmaşık hale gelmiştir. Bu çok boyutluluk
mekânların iç içe geçmesini sağlamıştır. Calvino hikâyelerin ortasından dışa doğru
genişleyen zaman ve mekân odaklı kapalı sistemden bahseder (Calvino, 2021). Her hikâye,
zaman ve mekân birlikteliği, kapalı bir sisteme denk gelir. Yazar kentlerin birbirine
karıştığından bahseder1 (Calvino, 2020a). Dolayısıyla olaylar çoğalırken iç içe geçerek çok
boyutlu bir oluşum elde edilir.

Yazar edebiyattaki tekrarlar ve bu tekrarların oluşturduğu ritimden bahsetmektedir


(Calvino, 1994a). Bu tekrarların (olay, cümle, yöntem) okurda haz yarattığı ifade edilir.

1
“Berenice’nin, zaman içinde sırayla bir iyi bir kötü olmuş değişik kentlerin bir
devamı olduğu sonucunu çıkarabilirsin. Oysa seni uyarmak istediğim şey başka: geleceğin
tüm Berenice'leri şu anda zaten varlar: iç içe, sıkışık ve kalabalık, kördüğüm olmuşlar.”
(Calvino, 2020a)
72

Oulipocu amaca denk düşen bu kullanım, deneyimleri çoğaltmayı hedefler. Yazarın


ifadesine göre kavramların tekrarlanması kavramın anlamını güçlendirecektir (Hofstadter,
2011). Dolasıyla Görünmez Kentler’de de anı, arzu ve diğer kavramların tekrarlı kullanımı,
kavramların anlamını pekiştirecektir. Aynı şekilde Şato’da kartların tekrarlanması da aynı
görevi görür.

Yazarın ikinci tarz olarak adlandırdığı okuma yöntemine göre; olaylar, final
sahnesine alabildiğine ağır ilerler ve bu gecikmeli mecazdan kaynaklı uzatılan zaman, okuru
yorarak mutlu eder (Barthes, 2013). Bu amaçla merkezi bir başlangıca ihtiyaç duyulduğu
belirtilir. Calvino tam da bu hazzı yaratmak amacıyla merkezi kurgularla konuyu uzatır ve
hikâyeleri çoğaltır. Yazarın zaman kavramı hakkındaki düşünceleri hızlılık temasını açıkça
ortaya koyar: Edebiyat, sonu ertelemek için konu dışına çıkma yöntemini kullanır; bunu
zamanı uzatarak ve kendi gerçekliğini kurarak gerçekleştirir (Calvino, 1994a). Konu dışına
çıkarak zamanın uzatıldığına açıkça şahit olduğumuz Borges’ın (1988) Gizli Mucize öyküsü,
idam mahkûmunun idamının gecikmesi üzerinedir. İdam kararından idam anına kadar geçen
zamanda tüm olasılıklar, zihinde teker teker ele alınır. İdamın ise aynı şekilde defalarca
gerçekleştiği belirtilir. Burada zihindeki olasılıklarla hakikatin farklılığından bahsedilir.
Nitekim yazar, kendi gerçekliğini kurarak zamanı uzatabilmiştir. Her ayrıntı bu amaçla
kullanılır ve haz uzatılır. İç içe geçmiş hikâyeler, tiyatro sahnesindeki eşzamanlı hikâyelerle
vuku bulur. Belirli sayıda karakterin farklı rollerde ve farklı hikâyelerde göründüğü aktarılır.
Böylece konuyu uzatmak amacıyla yeni ve benzer bir dünya yaratılmış ve burada olasılıklar
tüketilmiştir. Tüm bu oyunlar zihinde gerçekleşir. Oyunlar düzenli yapının, kısıtın,
çeşitlemeleri artırıcı yönüne vurgu yapar. Hakikatin büyüleyiciliği, iç içe geçmiş mekânlarla
(idam yeri) aktarılır. Sonuçta gereksiz detaylarla idam aralığı doldurulur. “Hladik’in
zihninde ateş emriyle infaz arasındaki süre bir yılda geçecekti.” (Borges, 1988) Gerçek ile
kurmaca zamanın ayrımını ortaya koyan bu metinde Hladik yazardır ve yazar kafasındaki
kurguyu gerçekleştirmenin ve sonun kaygısını taşır. Sonunda ise merkeze, ilk olaya, gelir;
nitekim merkezden hiç uzaklaşmamış ve gerçek zamanı zihninde uzatmıştır. Uzam-zaman
kavramının nesnelerde yaratılan imgelerin hızına bağlı olarak değiştiğinden
bahsedilmektedir (Calvino, 1994a). Mekânların buradaki uzamın kendisini oluşturduğu ve
bu durumun zamanın göreceliğine neden olduğu anlaşılır. İdam öyküsünde de kurşunun hızı
kendi kurmacası içerisinde, bilinen gerçekten farklılaşır ve böylece zaman da değişir.
73

Buradaki zamanın esnek olarak kullanılması, Zeno Paradoksunda zamanın


olduğundan farklı matematiksel düzende kullanılmasına benzer. Douglas Hofstadter’ın
1979’da yayımladığı Gödel-Escher-Bach-Bir Ebedi Gökçe Belik adlı çalışmasında Escher’in
sanatı, Bach’ın eserleri ile Gödel felsefesi; Aşil ve kaplumbağa paradoksuyla ilişkili olarak
verilmektedir. Bu örneklerin her birinin kendi kapalı bütünlüğü içindeki tekrarlardan
beslendiği belirtilir (Hofstadter, 2011). Nitekim her dil kendi sınırları dahilinde çoğalır. Zeno
Paradoksunda sürekli olarak başlangıca doğru hareket edilir. Fiziksel bir hareket olmayıp
zihinde gerçekleşen tekrarlarla hikâye uzatılır. Buradaki yinelemelerden oluşan Garip
Döngüler temasını; geometrik düzende, çelişkiler ve çift anlamlı çalışmaları ile yirminci
yüzyılda yaşamış Hollandalı ressam Escher'in yoğun kullandığı belirtilir. Escher'in
eserlerinde inme ve çıkma illüzyonu yaratılmaktadır. Dolayısıyla bu illüzyon, döngünün
ortak tekniğidir.

David Lewis’e göre arka plandaki matematiksel düzende olası dünyaların ortaklıkları
mevcuttur (Lewis, 1978). Yazarın ifadesine göre Analiz 0, kurguyu görmezden gelmekte ve
okurların bu kurguyu okumasını desteklemeyen görüşün karşısında yer alırken olası
dünyalardaki gerçeklikte Analiz 1, koşullu gerçekliğin belirlediği dünyanın, gerçek ve
kurmaca arasındaki ilişkisini ele alır. Dolayısıyla Analiz 1’de dünyalar arası gerçekliğin
ilişkisi üzerinden kurgu türü yorumlanmaktadır. Oulipocular, metinlerini bahsi geçen gerçek
ve kurmaca evren arasındaki bu ilişkiye göre kurmaktadır. Buradaki ifadeyle Analiz 1’e göre
kurgunun doğruluğunun net izlenimi hakikatle ilişkisine; Analiz 2’ye göre ise geleneksel
mitlere ve detaylara bağlıdır. Calvino’nun matematiksel kurgusu ve geleneksel hikâyeleri
parçalayıp çoğaltması iki analiz türünün konusudur.

Yapısal strüktürü “yazar kurgu içi ve kurgular arası” olarak ayırır (Lewis, 1978). Bu
ayrıma göre metindeki gerçeklik; hakikat dünyası için gerçek değilse kurgu içi, gerçekse
kurgular arasıdır. Bir hayvanın belirgin bir özelliği olmadan esere alındığında kurgu içi,
herhangi bir özelliği geride bırakılmadan esere dahil edildiğinde ise kurgular arası olacağı
belirtilmektedir. Gerçek, bütünüyle alınır ve hakikat evrenini imler ya da bozuşturularak
kurgu içi ögesi haline gelir. Özetle dünyalar iç içe geçer ve gerçek ile kurmaca ayırt
edilemez. Buradaki kurgular evreninin küme sistemine dayandığı görülmektedir. İç içe
geçmiş bu dünyalar arasındaki sıçramalarla bütüne ulaşılır. Tüm bu sıçramalar zihinde
74

gerçekleşir ve çoklu olasılıklar sorgulanır (Bray vd., 2012). Sıradan bir olay için bile tüm
ihtimaller göz önüne alınır ve hikâye genişlerken zaman da geciktirilir.

Yazarın ifadesine göre Garip Döngüler gizli bir sonsuzluk temasının sadece bir
kesitini bizlere sunmaktadır (Hofstadter, 2011). Bu sonsuzluk iç içe geçen evrenlerden ve
evrenler arası çizilen zikzaklardan meydana gelir. Kozmokomik’te dünyanın katmanları
arasında sıçrayarak ileri geri giden karakterin hareketi, bu zikzakları imler. Karakter, evrenin
tersine dönüştüğünü ve hiçliğe gitme sürecinde kaygılandığını belirtir (Calvino, 2020d). Bu
geri dönüş merkezedir. Hikâyeler ilerledikçe kaos zirveye ulaşır, paralel olarak çözülmeler
başlar ve tüm olasılıklar tükendiğinde gerçekliğe ulaşmanın hafifliği yaşanır. Burada ifade
edildiği gibi kartların düzeni değiştikçe, kaos artar ve çözüme daha çok yaklaşılır 1(Calvino,
2017). Şato, ormanın merkezindeki başlangıç ve sondur. Hikâyeler şato ve orman arasındaki
sıçramalarla ilerler. Yolcu ve Görünmez Kentler ise ana ve ara bölümler arasındaki
sıçramalardan oluşan evrenlerdir.

Yazar Escher’in resimlerinde hakikat ve kurmacanın içe içe geçerek sonsuz bir
döngüyü oluşturduğunu belirtir (Hofstadter, 2011). Bu girift yapının gözlemleyeni içine
çeken yapısının buradan geldiğini ifade eder. Yolcu’daki her eserin okuru daha fazla
heyecanlandırması evrenler arası bu girift yapıdan kaynaklanır. Calvino’nun ifadesine göre
Odysseus’da kurgu ve hakikat iç içe geçer (Calvino, 2021). Olguların uydurmaca olup
olmadığının sorgulanması yanılgının egemen olduğunu gösterir (Homeros, 2008). Bu
yanılgı ve belirsizlik okurun metne ilgisini artırır. Calvino bunu bilinçli uygular. Yolcu’da,
Kalvincilerin kutsal kitaptaki duyumsamaları hakikat olarak aktarmayı amaçladıkları
belirtilmektedir (Calvino, 2020b). Bu duyumsama ve hakikati birbirinden ayırt etmek
neredeyse imkânsızdır. Nitekim bilinendeki bilinçli ve belirsiz bozuşturmalar, algısal bir
oyundur ve bu oyun okuru içine çeker.

Belirtildiği gibi kurmaca olası gerçekliktir (Calvino, 2020b). Marana, kurgu ile
hakikatin aynı olduğunu ifade eder. Nitekim bu kitapta kurmaca ve gerçek içe içe geçer.
Benzer şekilde Şato’da ara bölümlerdeki konuşmalar şato içi konuşmalarla iç içe geçer. Bu
döngüden kurtulmanın tarihçesi irdelenmektedir (Hofstadter, 2011). Olasılıkların ve

1
“Öyküler ne kadar karışıp arap saçına dönerse, dört yana saçılmış kâğıtlar da o kadar
düzene girip mozaiğin içinde yerlerini buluyorlar.” (Calvino, 2017)
75

hareketin hakikatten bağımsız olarak akılda gerçekleşen olgular olduğu belirtilmektedir.


Barthes metnin zamanının öznel olduğunu dile getirmektedir (Barthes, 2013). Calvino
zamanı kendi gerçekliğinde kurmaktadır. Keza “demek gerçekten belleğe bir yolculuk
seninkisi” (Calvino, 2020a) diyen Han, kent anılarının zihinde elde edildiğini imler. Burada
Gezgin’in gerçek kentleri değil kafasında kurguladığı kentleri gezdiği ifade edilmektedir.
Her şeyin tersine dönmesi ile olayların ve konumların değiştiğinden ve tüm bu ihtimallerin
düşünme aracılığıyla gerçekleştiğinden bahsedilir (Calvino, 2017). Yazar, ayda potansiyel
hikâyeleri kurgulayan merkezi yerin varlığını sorgular. Tüm hikâyelerin yine ayın
ortasındaki boşluktan çıkıp yeniden orada sonlandığı belirtilir. Dolayısıyla bu hikâyeler
kendi öznel evreninde doğup batan olasılıklar kümesidir.

Yazar bir beliren bir de kaybolan diğer ütopyalardan ve bunların paradoksundan


bahsetmektedir (Calvino, 2020d). Hızlılıkla hareket eden yeni kurmacalardır bunlar. Zihnin
düşünme hızında çıkar ve kaybolur. Anı mıdır yoksa gerçekleşmemiş ihtimal mi bilinmez
ancak dünyaların zihinsel çoğulluğunu yansıtır. Yazar bu dünyaların hareketliyken rastgele
dizilen, düzenli bir çizgide bulunan ya da anıyı yansıtan; statikken öylece var olan ve ışık
saçan dünyalar çokluğu olduğunu ifade etmektedir. Her koşulda da bunlar, olası dünyaların
anlatısı için belirlenen kurgudur. Burada Zeno Paradoksunun canlandırılmasında Aşilin
kaplumbağayı takip ettiği ama asla ona ulaşamadığı ve bunun sürekli devam eden oyun
olduğu vurgulanmaktadır (Hofstadter, 2011). Görünmez Kentler’de imparatorun Venedik’i
elde etmek isterken ondan uzaklaşması; Yolcu’da okurun ilk romanı kovalaması ama hep
sonraki olasılığa zıplayıp asla yakalayamaması benzer bir yaklaşımdır.

Chiesa’nın (2006) ifadesine göre anlatının mekânlar arası geçişleri sayesinde,


birbirinden ayrı ancak iç içe geçen anlatılar yumağı elde edilmektedir (Şentürk, 2016b).
David Bellos’un 1993 yılında yayımlanan Georges Perec: Sözlerle Bir Hayat adlı biyografi
metni, Perec’in hayatını ve edebi yönünü detaylı olarak ele alır. Bellos’un burada ifade ettiği
gibi Yaşam Kullanma Kılavuzu, odalarla ilgili detaylı bilgiler içerir ve bu sistemde
bölümlerin her biri bir sonrakini kapsar (Bellos, D., 2019,). Perec, oda anlatılarında bir tablo
aracılığıyla konu dışına çıkar ve geri gelir. Bu süreçte mekânlar iç içe geçer ve nereden
bahsedildiği karmaşıklaşır. Yazar tablodaki nesne civarında şekillenen görüntünün, nesnenin
içinde tekrarlanarak devam ettiğini belirtir (Perec, 2009). Öncelikle odanın genel çerçevesi
çizilir, konumu belirlendikten sonra detaylarla ya da resimlerdeki dışa çıkmalarla konu
76

genişler. Bu çerçevenin sistemli olarak elde edildiği belirtilir. Onu değil bunu ifadeleri ile
Perec hem tercih sürecini ortaya koyar hem de konuyu uzatır. Tüm bunların en temel amacı
konuyu uzatmak ve gerçekliği artırmaktır. Nesnelerin detaylarıyla ele alınması anlatıyı uzatır
ve kitap, mekânsal detayların karmaşık bir kataloğu haline gelir. Diğer bir konuyu uzatma
yöntemi ise yanlış alıntılardır. Perec’in alıntıları kasten farklı kişilere atfederek
kullanmaktaki amacının dejavu yaratmak olduğu ifade edilir (Bellos, D., 2019). Nitekim
yazar konu dışı alıntıları anımsatma için kullanır.

Yazarın ifadesine göre bir dizgede gerçek kavramlar strüktürü oluştururken öznel
yorumlar bu strüktüre yerleştirilen esnek, öznel ve bağımsız figürlerdir (Hofstadter, 2011).
Gerçek kavramlar, ana strüktür unsurları, bağlayıcı görevindeki anı, arzu, ince, hafif vs. iken
yorumlar kentlere verilen kadın isimleridir (Calvino, 2020a). Bu birliktelik gerçek ve
kurmaca evrenler bütününü oluşturur. Bilinen kavramlar iletişimin ilk basamağı iken
yabancı kavramlar yeni evreni imler. Kadın isimleri kentten bağımsız dahi olsa başlıkların
anlamlarıyla bütünleşmekte ve hatta kentin nitelikleriyle anılmaktadır. O halde yeni bir kent
sözlüğü yaratılmaktadır. Bu sözlükler alegori ile elde edilir.

“Askerin katı erdemleri, yalnızca askerin katı erdemleri olma amacını güder.”
(Calvino, 2021) Bu ifadeyle her duruma özel kavramsal anlatış tarzına dikkat çekmektedir.
Yazar iç içe geçen kurgularla bir önceki kurgunun yabancı kavramlarının tanınmasının ve
bunların tanım alanının daraltılmasının sağlandığı Eukleidesdışı kurgudan bahsetmektedir
(Hofstadter, 2011). Bu kurgu türünde Görünmez Kentler’deki gibi yeni sözlükler elde edilir.
Bilinen şeyler burada Escher’in 1953 yılında oluşturduğu Görecelik eserindeki
merdivenken, yabancı şeyler ise merdivenlerin farklı tekniklerle yorumlanmış
versiyonlarıdır. Dolayısıyla mekânın bir unsuru edebiyattaki bir kavram gibi farklı şekillerde
kullanılarak asıl unsuru imler ancak artık yeni versiyon söz konusudur.

Buradaki ifadeyle zikzak hareketlerle ilerleyen Odesa’nın esas amacı başladığı


noktaya dönmektir (Homeros, 2008). Calvino’nun da belirttiği gibi “Lotus Yiyenler'in
davetiyle, sonra Kirke'nin ilaçlarıyla, sonra da Sirenler'in şarkısıyla” yaşanan her macera
kısa süreli hafıza kaybına neden olmaktadır. Bu hafıza kaybına Yolcu’da rastlarız (Calvino,
2020b). “Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu” kitabını okumak isteyen erkek ve kadın karakter
77

kendilerini başka romanı okurken bulurlar. Sürekli yeni romanlar okuyarak farklı dünyalara
girerler ve ancak finalde ana romana ulaşırlar.

Farklı iki olasılıksal bütünün kendi aralarında tutarsız bir evren modeli ortaya
çıkardığı belirtilmekte ve Escher’in resmi buna örnek verilmektedir (Hofstadter, 2011).
Burada iç içe geçen kurgularda ileri geri hareketin harmonik olarak tekrarlanması ile hakikat
ve kurgu evreni arasında ziyaretler yapıldığından ve bu harmoninin kırılarak iki geri hareket
ile hakikat evrenine ulaşıldığından bahsedilmektedir. Yolcu’da buradaki gibi bitiş son iki ara
bölümle gerçekleşir ve böylece kurmaca sona erer. Diğer taraftan Calvino (2020a) ana
bölümler arasındaki iki ayrı ara bölüme karşın başta ve sonda tek ara bölümle gerçekleştirir
bunu.

Calvino, Borges’in anlatım ekonomisinde “kısa metin yazma” ve yoğun çokluklar


yaratma konusundan bahsetmektedir (Calvino, 2021): “Borges, her metninde … zamanların
eşzamanlı varlığı ya da döngüselliğinden söz eder.” (Calvino, 2021) Bu tekrarlar için çeşitli
çoğaltma tekniklerini kullanır. Anlatıcı; genlerden sayısız karakter ve tüm zamanları ele
geçirerek sonsuz ve iç içe geçen yanıltmacalarla dolu, içine girenin kaybolduğu sonsuz bir
labirent yaratma yetisinden bahsetmektedir (Borges, 1998). Dolayısıyla iç içe geçen sistem
ve detaylara hakimiyet söz konusudur. Borges’in spiral labirent sisteminin tüm zamanları ve
evreni kapsadığı belirtilir. Tüm olasılıkların kendi içerisinde çoğaldığı ve arada bir
çakıştıkları ifade edilir. Bu sonsuz çoğalmalar sayesinde elde edilen labirentte çakışmalar;
karakterle, mekânla, nesneyle ve daha birçok detayla sağlanır. Dolayısıyla ortak kullanımlar
hikâyeleri bağlar ve anımsatıcıdır. Üçlemedeki her bir roman kendi olasılıklarını bu sistem
sayesinde tüketir ve bu sayede dünyalar iç içe geçer. Şato’da iki ayrı roman ve evren vardır.
Bu evrenlerde kartlar, karakterler, ortam, mekânlar (şato, düğün salonu) ortakken, Görünmez
Kentler’de özellikle kent ve mekânları, Yolcu’da ise özellikle romanlar çakışır.

Borges’in Babil efsanesinden yola çıkarak oluşturduğu İki Kral ve İki Labirent
metninde iki kralın labirentlerinin çıkılmazlığı konusunda rekabet ettikleri görünmektedir:
Krallardan birisi, mimar ve büyücülerden en karmaşık labirenti oluşturmalarını istemiştir.
(Borges, 1988). Nitekim Borges ve Calvino’nun amacı içinden çıkılmaz karmaşık bir
labirent inşa etmektir.
78

Buradaki ifadeyle labirent kurucu, içerisindeki kişileri çaresiz bırakarak labirentin


ortasına çeker (Hofstadter, 2011). Bu kurgudaki girift dünyaların hareketliliğinin
yinelemelerle gerçekleştiği ifade edilir. Bu tekrarlılık, yarıda kesilen ya da kişilerin değiştiği
telefon hikâyesi üzerinden aktarılır. Böylece tekrarlarla merkeze doğru zikzaklar çizilir.
Benzer şekilde Yolcu’da romanlar yarım kalır ve yeni romanlar öncekilerin yerini alır.
Karakter zoraki olarak ilk romana yani merkeze döndürülür. Görünmez Kentler’de bu ilişki
Venedik ve diğer kentler arasında gerçekleşir. Olasılıklar arasındaki zikzaklar nasıl
gerçekleşir? İleri harekette bir alttaki yeni dünyaya doğru hareket edildiği, geride ise üst
dünyadaki her şeyin tekrar ele alındığı belirtilir. Üst dünya tüm olasılıkların gözlemlendiği
gerçek evrendir. Görünmez Kentler ve Yolcu’da ara bölümler bu evrenlerdir.

Calvino metinlerinde ara bölümlerde, gerçek dünyada, mekânı sabit kılarak okurun
baş dönmesini azaltır. Böylece yeni olasılıklar için bir merkez elde edilir. Şato’da anlatının
gerçekleştiği şato; Görünmez Kentler’de imparatorluğun merkezi yani saray; Yolcu’da
kitapçı, evler vd… Biçem Alıştırmaları’nda tek düzeyde eşzamanlı çoğalmalar söz
konusudur. Mekânlar (metro ve gar) benzer şekilde sabit kalırken, perspektifler ve
karakterlerin nitelikleri değişir.

İç içe geçen avlular arası geçişlerin girmek için değil, çıkmak için yapıldığı
belirtilmektedir (Calvino, 2020b). Bu ifade dünyalar arası geçişi imler ve mekân eşik görevi
görür. Benzer yapılanma Anastasiada görünür: “Üç gün hep güneye gidersen, karşına, iç içe
kanallarla sırılsıklam … Anastasia dikiliverir.” (Calvino, 2020a) Kanallar; olasılıklar arası
geçiş, eşik, görevini görür ve hızlılıkla sıçramalar gerçekleşir (Şekil 4.5).

Şekil 4. 5 İç içe geçme ve eşikler (Frantzen’den, 2017).


79

Calvino iç içe geçen yapıları kendi içerisinde de çoğaltır. Merkezde girift yapıdaki
üç ayrı eş kare kentin her birinin kendi içinde dört ayrı geçişli ibadet yerine sahip olduğu
ifade edilir (Calvino, 2020a). Bu iki ayrı yapılanma farklı gerçeklik düzeylerini simgeler.
Pentesilea kenti dış ve merkez arasındaki ileri geri hareketlerle çoğalan iç içe geçmiş bir
kenttir. Kent merkezi ve dışarısının birbirine karıştığı bu kentte karakter merkezi, hiçliği,
aramaktadır. Görüldüğü üzere hızlılık ve iç içe geçmeler, çoğalmaları ve hiçliğe giden
kurguyu yaratır. Labirent mekân yapısı bu kurguyu destekler ve okuru içeri hapseder. İç içe
geçen olay ve mekân kümelerinden sonra bir diğer ayrı başlık altında irdelediğim hızlılık
teması olan konu dışına çıkmaları ele alıyorum. Bu tema iç içe geçmeler gibi bir diğer
kapsayıcı ve özel hızlılık temasıdır. Bu sebeple ayrı bir başlık altında ele alınması gerektiğini
düşünüyorum. Konu dışına sıçramaların olaylarla birlikte mekânlarda da gözlemlenmesi
hedeflenmektedir.

4.1.2.2. Konu dışına çıkmalar

Hızlılık başlığı altında tekrarlardan ve konu dışına çıkmalardan bahsedilmektedir.


Yazarın belirttiği gibi şiirin farklı çoğalma teknikleri ile farklı alanlara, coğrafyalara ve
simgelere ulaşan anlatım tarzı vardır (Calvino, 2021). Konu dışına çıkmada ustalaşmış
Laurence Sterne, 1759’da yayımladığı Tristram Shandy Beyefendi'nin Hayatı ve Görüşleri
kitabında karakterin biyografisi haricindeki her şeyden bahseder. Öyle ki ortada Beyefendi’yi
görmek neredeyse imkânsızdır. Yazar konudan konuya sıçrayarak sınırlarda dolaşır. Burada
konu dışına çıkmalar eş zamanlı anlatıların da oluşmasını sağlar. Konu, vaaz okuyanken
vaaza geçer ardından ibadet mekânında olması gerekenlerden bahsedilir, tarihsel benzetme
ile konu harbe gelir, sonra tekrar vaaz ve yapılan yorumun üslubu, vaazın içeriği ve yazarı,
felsefi tartışma ve diğer bir kilise ve nihayet vaazla birlikte Beyefendi’nin çıkışı (Sterne,
1999)… Ana karakter öylece belirir ve kaybolur. Kitap bu şekilde sohbet havasında, konu
dışı akla gelen her şeyin rastgele verilmesi ile sürer.

Calvino, konu dışına çıkmaların sinyalini çoğu zaman önceden haber verir. Bu geçiş
sürecinin geciktirilmesi kurgu içi olasılıkların tüketilmesiyle gerçekleşir. Öykücü kadının
gizli tuttuklarının fazlalığından ve gizlilikleri açacak olduğunda diğerlerinin kendi
hikâyelerini yazmak için yarıştığından bahsedilmektedir (Calvino, 2017). Bu, hikâyenin
tamamlanmasına diğer bir ifadeyle arka plandaki gerçekliğin görünmesinin geciktirilmesine
80

işaret eder. Sonuçta ise tüm hikâyelerin aynı noktada çakıştığından bahsedilir. Burası
romanın merkezidir. Konu dışına çıkmalar burada manzarayla sağlanır: Ormandan çöle
çıkıldığı ifade edilmektedir. Asıl evren orman iken çöl burada konu dışı mekândır. Ayrıca
mekân, konu dışına çıkmayı sağlamıştır. Görünmez Kentler’de konu dışına çıkmalar kentin
diğer versiyonları ve çeşitli olasılıklar üzerinden ya da yeni olasılıkların netleşmesiyle
gerçekleştirilir.

Yolcu’daki ilk romanda yazar eşzamanlı anlatıları ve konu dışına çıkmayı belirsizlik
içindeki manzaranın anlatısıyla bildirir: Burada mekân görünmez kente uzanır; duvarın ise
bu iki kenti sınırlandırdığı ve karakterin diğer kente geçişini engellediği belirtilir. Bu net
görünen yer mevcut olasılıkken, duvar iki ayrı dünyanın eşik noktasıdır. Karakterin ve bir
sonraki olasılığın belirsizliği hissettirilir. Karakter sınırda dolaşarak diğer belirsiz ihtimalleri
gözlemler ve bu ihtimallerin evrene dahil olup olmayacağını sorgular (Calvino, 2020b).
1
Benzer bir konu dışına çıkma istasyon dışındaki bir mekânla imlenir. Bu mekân konunun
kapsadığı mekânın dışındaki karanlık ve eşzamanlı olasılıklardan biridir: Buradaki ifadeyle
ticari mekân (dükkan), ana mekânın hemen çeperinde karanlık yerde konumlanmıştır. Burası
bir önceki örneğin aksine bu dünyaya ait konu dışı bir mekândır. Tüm bu konu dışı mekanlar
karanlıktır ve aydınlatıldığında anlatıya dahil olur.

Balzac (2007) konu dışına çıkmalar ile kentte gidilecek yerlerin adresini
kesinleştirerek Paris kentini yaratır. Calvino’nun da belirttiği gibi konu dışına çıkmalarla
Paris’in haritası çizilerek cenazeler ile hikâye son bulur (Balzac, 2007; Calvino’dan, 2021).
Benzer şekilde Görünmez Kentler’de kentlerin yön ve mesafeleri belirlenerek Venedik’in
planı çizilir. Yazar Gezgin’in gidilecek kentleri, ulaşım yöntemi ve yönlerle tarif ettiğini
belirtir (Calvino, 2020a). “Üç gün hep güneye gidersen” “üç sıradağın ötesinde” “üç gün at
koşturur...” (Calvino, 2020a) gibi ifadeler Calvino’nun konu dışına çıkmalarda üç
kullanımını kesinlik yaratmak için kullandığını gösterir.

“Bir iki kez barın içinden geçerek görünmez kente açılan kapıdan dışarı baktım ve
1

karanlığın oluşturduğu duvar her seferinde beni gerisingeri sisli kentle demiryolu rayları
arasında asılı kalmış bu aydınlık zindana yolladı … [Kent] kaldı ki romanın dışında mı kalır
yoksa mürekkep karası onu içine alıp yoğurur mu, bu da belli değil.” (Calvino, 2020b)
81

Barthes’in (2013) de ifade ettiği gibi “metin, açıklama nesnesi … dil alanı, bir tür
sonsuz olası konu dışına sapmaların geçiş yeri”dir. Hızlılıktaki dönüşüm eyleminin
sağlanmasında, konu dışına çıkmalar anahtar roldedir. Eşzamanlı olasılıklar arası geçişte
mekân, değişimin ana nesnesi olarak çıkar karşımıza. Çizelge 4.2’de göründüğü gibi
mekânlar, hızlılık yaratmak amacıyla kullanılmıştır. Bu başlık altında hızlılık pasajlarında
hangi mekânların nasıl elde edildiği verilmiştir. Kitapları burada ayrı ayrı analiz ederken
aynı tekniği kullanan mekânları aynı kategori içinde veriyorum. İlk romanda kent ana
dönüşüm mekânıdır. Saray ise kentin merkezinde sabit kılınan mekândır ki bu sabitlik
kurgular arasında geçişi sağlayan dönüşüm mekânıdır. Kent ise dönüşümle, isim
değiştirerek, mimari yapı ve detaylarla, kentteki yaşamla, iç içe geçerek, hayal edilerek,
parçalanarak ve sıçrayarak, eşzamanlı çoğalarak, konu dışına çıkmalarla ve konumu
verilerek hızlılığa ulaşır (Calvino, 2017). İkinci romanda şato ve han dönüşümle,
merkezileşerek, iç içe geçerek, sıçramalarla, sabit kılarak, konu dışına çıkmalarla ve
anımsamalarla hızlılığı imler (Calvino, 2020a). Yolcu ise bunu mekânlar, hastane, konut ve
kilisede dönüşümle; istasyonda modernleştirerek, iç içe geçerek, konu dışına çıkarak; kentsel
yapı, detay ve süslemelerde yok ederek ve sadeleştirerek; kitapçı ve evleri sabit kılarak;
avluda iç içe geçmelerle; duvarda eşik göreviyle, dükkânda konu dışına çıkmalarla sağlar
(Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Üç romanda da mekânlar değişmekle birlikte dönüşüm, iç
içe geçmeler, konu dışına çıkmalar ve mekânı sabit kılma ortak tekniklerdir. Yazar üç
romanda da, hızlılığı çeşitlendirir ve tekrara düşmez. Bu metinlerin diğer bir ortak özelliği
ise bir sonraki başlık altında irdelenecek olan kesinliktir (Calvino, 1994). Kesinlik temasını
netlik ve ölçülülük üzerinden ele alıyorum.

4.1.3. Kesinlik (Exactitude)

Calvino’ya göre dil, sistemli kullanılmalıdır (Calvino, 1994a). Bu amaçla yazar


oulipocu matematiksel kesinliği edebi metinde vazgeçilmez unsur kılar. Şiir,
duyumsanmasını matematiksel kurallara dayandırmaktadır (Calvino, 2021). Calvino bu
temayı şu şekilde tanımlar: Tam ölçülü planlama; net, anlaşılır ve daimi hayali görsel imge;
üslup ve anlatı nesnesinde tam netlik. Üçlemenin geometrik kurgusu, yazarın kesinlik
kullanımındaki çeşitliliğini gösterir (Bkz. Şekil 1.2). Calvino’nun kesinliği detaylı anlatım,
sistemlilik, kristalleşme, simetrik mekân ve görsel efekt konularına göre ilerleyecektir.
82

Mekânsal detaylar gerçekliği artırır. Çeşitli alanlarda çokça roman ve tiyatro gibi
türler vermiş Honore De Balzac (1799-1850) sistemli üretimde usta ve geleneksel romanda
öncüdür. Calvino’nun dikkat çektiği Balzac’ın Çakalların Başı Ferragus romanında mimari
teknik ifadelerle mekâna dair kesinlik yaratılmaktadır: “Çift pencereli, berbat küçük evler
vardır. Kuzeye bakan ve yılda ancak üç dört defa güneş alan daracık sokaklar” (Balzac,
2007). Calvino da mekânı kesin detaylarla betimler: “Merdivenli yolların kaç basamaktan
oluştuğundan, kemer kavislerinin açı derinliğinden, çatıların hangi kurşun levhâlârla
kaplandığından söz edebilirim sana” (Calvino, 2020a). Sayılabilirlik, açı ve malzeme
metinsel mekânda kesinliği yaratan detaylardır.

Çizelge 4. 2 Hızlılık temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl
Kent Dönüşümle, isim değiştirerek,
mimari yapı ve detaylarla, kentteki
Görünmez yaşamla, iç içe geçerek, hayal
Kentler edilerek, parçalanarak ve
sıçrayarak, eşzamanlı çoğalarak,
konu dışına çıkmalarla ve konumu
verilerek
Saray Mekânı sabit kılarak.
Şato, han Dönüşümle, merkezileşerek, iç içe
Şato geçerek, sıçramalarla, sabit kılarak,
konu dışına çıkmalarla ve
anımsamalarla
Mekânlar, hastane, konut, kilise Dönüşümle
İstasyon Modernleştirerek, iç içe geçerek,
konu dışına çıkmalarla
Kentsel yapı, detay ve süslemeleri Yok ederek, sadeleştirerek
Yolcu Kitapçı, evler Mekânı sabit kılarak
Avlular İç içe geçerek
Duvar Eşik göreviyle
Dükkân Konu dışına çıkmalarla

Yazarın ifadesine göre Stendhal süreksiz bir düzende farklı lego gibi hareket eden
parçalardan oluşan hareketli toz bulutu bütününü hedeflemektedir (Calvino, 2021). Yazar
Stendhal’ın bu üslubunun kristalleşmiş yapısından bahseder. Burada sistem, çoğalmaların
önünü açar. Calvino’ya göre Stendhal çok önemli ve önemsiz olguları bağdaştırır. Önemli
olgular, sıradan görünen detaylarla anımsatılabilir ve imgeye dönüşebilir. Parma
Manastırı’nda mekânsal kesinlik: “Merdiven, ortalarına doğru, yüz sekseninci basamakta,
83

kuzeydeki geniş bir avlunun güney yanından geçiyordu. Burada çok hafif, çok dar bir demir
köprü vardı, ortasında da bir kapıcı beklerdi.” (Stendhal, 2017) Yazar mekânsal detaylarla
kesinliği çeşitlendirir. Bunu yapı ve unsurlarını ikiye bölerek, net sayıyla niteleyerek, kesin
yönlendirmelerle gerçekleştirir.

Sistemli çerçeve içerisinde sıralanan olaylar ve detaylar, kesinliği veren temel faktör
olarak oulipocular tarafından benimsenmiştir. Calvino metinlerinde konumların net olarak
belirlenmesi için kesin tarifler kullanır. Çakalların Başı Ferragus’taki konumsal kesinlik
yazarı etkilemiş görünmektedir: Burada belirtildiği gibi yok oluş şehirden belli uzaklıkta,
merkezde Seine kıyılarında gerçekleşmektedir (Balzac, 2007). Benzer şekilde: “mezarlığın
planına bakarak, ‘Madam Jules, Mareşal Lefebvre Sokağı, 4 numaralı yolda” iki mekân
arasındaki dükkânla mezarlık arasında bağ kurulur (Balzac, 2007). Plandaki kesinlik ve
mekân detaylarının art arda sıralanması gerçekliği sağlar. Calvino, Venedik planını
oluştururken her kentten diğerine ilerlemek için güzergahı tarifler: “İnsan oradan yola çıkar,
üç gün hep doğuya giderse, Diomira'da bulur kendisini. Kentin altmış gümüş kubbesi, bütün
tanrıların bronzdan heykelleri, kalay kaplı yolları, kristal bir tiyatrosu, bir kulenin tepesinde
her sabah öten altın bir horozu vardır.” (Calvino, 2020a) Burada konumsal kesinlik, kent
mimarisine dair geometrik ve malzeme detayları; kenti zihinde kesin biçimde canlandırır.

Perec’in 1978 yılında yayınladığı Yaşam Kullanma Kılavuzu adlı romanı, 10x10’luk
satranç tahtası modelinin bina kesitine uyarlandığı, atın hareketiyle odalar arası ilişkilerden
elde edilmiş hareketli bina anlatısıdır. Perec bu süreci farklı yüzeylerin (bina, satranç ve
yapboz) ortak şemasını etkin kılarak aktive eder. Levent Şentürk 2016’da yayınladığı, bir
Gezgin’in ansiklopedik nitelikte kaleme aldığı Yengeç Baladı: Mekânsiklopedi adlı
kitabındaki Georges Perec: Saklambaç Oynayan Çocuk başlıklı yazısında Yaşam Kullanma
Kılavuzu’nu ele alır. Yazarın bahsettiği gibi kesit ile entegre olmuş satranç planından elde
edilen grid, bilinen anlamından farklı düzleme çekilerek edebi anlatının da altlığı olmuştur
(Şentürk, 2016b). Eğlenmek amaçlı yazılan bu kitapta oyunun tekniğine göre ilerleyen
anlatılar, çeşitliliği ve kurguyu takip eder. Odaların her biri hayali evrenin mimarisinin
detaylı ve sembolik anlatısı haline gelir. Atın odadan odaya, anlatıdan anlatıya,
sıçrayışlarıyla elde edildiği romanda yapboz sanatının nitelikleri ön plana çıkar: Yazarın
ifadesine göre yapboz temelde parçaların bağlantılarından oluşan bütüncül şekildir (Perec,
2009). Calvino da aynı şekilde kentin, detayların bağlarından oluştuğunu belirtir (Calvino,
84

2020a). Kent ve yapboz burada iki ayrı yorumdur, ortak yanları ise yapılarıdır. Bina ve
odaları arasındaki ilişki, Görünmez Kentler ve onu anlatan kentler arasındaki ilişki ile
benzerdir. Her ikisi de satranç tahtasının kısıtlarını kullanmaktadır. Perec, burada Calvino
ile benzer şekilde mekânın detaylı mimari ve betimsel anlatısıyla zamanı ekonomik kullanır.
Dolayısıyla detayların art arda sıralanması ile konu uzatılır ve mekâna dair detaylar
gerçekliği sağlar:

“Giriş bölümü hemen hemen tam bir kare şeklinde, oldukça geniş bir
alan. En dipte, sol taraftaki kapı mahzenlere açılıyor: ortada asansör;
dövülmüş demirden kapısına bir yazı asılmış; sağda merdiven girişi. Duvarlar
açık yeşil lake, yerde sık dokunmuş bir halı var. Sol taraftaki duvarda, kapıcı
odasının camlı kapısı dantelli perdelerle süslenmiş. Odanın önünde ayakta
duran bir kadın” (Perec, 2009).

Calvino (1994) kesinlik temasının iki yönünden bahsetmektedir: İlki zihinsel uzamda
hareket eden arka plandaki kurgudur. Calvino’ya göre arzunun, hiçliğe doğru gidişinde
karakterlerin devinimini sabitleyen kesin bir tasarım vardır (Calvino, 2021). Bu kesin
tasarım, kurgu diğer bir ifadeyle metnin arka planıdır. Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da
karakterin bulunduğu mekânı diğer mekândan ayıran parmaklıklı boşluğun, tüm hakikatin
ve nedenlerin kendisi olduğu belirtilmektedir. Karakterin buradan diğer mekânı izlediğinden
bahsedilmektedir (Calvino, 2014). Bu ayırıcı eleman, çerçeve, metne genel bakışı sağlar.
Benzer göstergeler yaratmayı hedefleyen diğer bir yazar Ovidius’tur. Calvino kitap boyunca
göğün betimlemesinde geçen düşünsel biçimden bahsetmektedir. “Gök haritası gibi ideal
modellerin görselleştirilmesindeki kesinlikten de söz ediyorum.” (Calvino, 2021). Bu
ifadeyle Dönüşümler’deki düzen konusuna değinilmektedir. Burada dünya ve gökyüzünün
simetrik şekilde merkeziyle birlikte beş parçaya bölündüğü belirtilmektedir (Ovidius, 1994).
Böylece anlatı için geometrik altlık sağlanmıştır. Ovidius “mimar Daedalus… Şaşırtıcı
girintiler, çıkıntılar yapmış içiçe… mimar bile güç bulmuş eşiği, öyle/ Yanıltıcıydı yapı”
(Ovidius, 1994) ifadesiyle sistemli kurgudan bahseder.

Calvino, anlatı düzeyleri yaratırken Ovidius gibi evreni kurgunun altlığı olarak
kullanır: “Andria öyle bir sanatla kurulmuş ki, kentteki her sokak bir gezegenin yörüngesini
izliyor, ortak yaşam alanları olan bina ve yerler, yıldız kümelerinin düzenini ve Antares,
Alpheratz, Kapella, Sefeidler gibi en parlak yıldızların konumunu aynen yineliyor.”
(Calvino, 2020a) Görüldüğü gibi gök planı kesin bir şekilde kentin planını yansıtır. Buradaki
85

olayların eşzamanlı ilerlediği ve sürekli değiştiği belirtilir. Calvino’nun farklı anlatı


düzeyleri arasında sürekli bir güncelleme vardır. Değişiklikler, tüm düzeylerde gözlenir.

Kesinliğin amacı bir şeyler duyumsatmaktır. Yazarın ifade ettiği gibi kentin anlamı,
detaylarda gizlenmiştir: Bir halıdaki sabit düzenin herkeste farklı çağrışımlar yapması gibi
(Calvino, 2020a) (Ek Açıklamalar-B). Calvino bunu kesinlik teması altında yeni göstergeler
yaratarak yapar. Örneğin kentin planı halının deseninde gizlenir. Bu planda kente dair tüm
yaşam alanları ve ilişkileri mevcuttur. Üstelik yazar için bu halı planı kentin içinde
duyumsananlardan çok daha fazlası olmakla kalmaz kentin planını orantılı ve mimarisine
uygun yansıtır. Dolayısıyla halı kentin imgesi haline gelir ve kent farklı düzlemde elde edilir.
Kentteki yapıların ve yapı unsurlarının diziliminin hafızalarda kalıcı etkisi olduğu
vurgulanır. Nitekim kurgu anımsatmak amacı da taşır.

Calvino’nun ifadesine göre kesinlik ve iç içe geçmeleri göstermek için kent oldukça
iyi bir seçenektir (Calvino, 1994a). Bunun için yazar Görünmez Kentler’de kent imgesinden
yola çıkarak çatallanmış olası kentler yarattığından bahsetmektedir. Belirtildiği gibi
buradaki dizilim ve gizli kurgu, detaylarda kesin bir yaratıcı düzene işaret eder. Yazarın
ifadesine göre yeni sistemde esas olan nesnelerin gizli düzenidir (Calvino, 2020a). Bir kenti
saran ağlar nasıl ki detaylarda gizliyse düzenin kesin temsili olan satranç oyununda da aynı
şekildedir. Satranç tahtasındaki bu çizgiler kurgunun kendisidir.

Calvino’nun diğer bir kesinlik koşulu ise nesnelerle dolu yerde, nesnelerin tam bir
imgesel ifadeye bürünmesidir (Calvino, 1994a). Zora, kente dair çokça detayın belli bir
düzende verilmesiyle aktarılır: “Bakır saatin, berberin çizgili perdesinin, dokuz fıskiyeli
çeşmenin” (Calvino, 2020a) (Ek Açıklamalar-C) ve daha nice kent ve diğer detaylı
unsurların bulunduğu bulmacadır bu kent. Ayrıca bu detayların benzerlik ya da zıtlıkla elde
edilen anımsatıcı yönü vurgulanır. Yolcu’da bunu eylemlerle genişletir Calvino. Yazarın
ifadesiyle eylemler sıralanır ve bu olaylar defterde numaraların dizilmesiyle yansıma bulur,
tüm bunların dolu şekilde ve düzenli vuku bulduğu ifade edilir (Calvino, 2020b). Nesneler
ya da eylemlerde doluluk kurgunun tekrarını ortaya çıkarır. Bunların çok kısa aralıklarla
verilmesi, detayların anımsatma gücünü artırır. Meyhane benzer şekilde iç mekândaki
detaylar ve sıralı olaylarla canlandırılır (Calvino, 2017). Tüm bu yöntemler kesin kurguyu
ortaya çıkarır.
86

Diğer Calvino faktörü ise yapının belirli imgelere çağrışım yapmasıdır (Calvino,
1994a). Bu çağrışımlar kültürel ya da varoluşsal algılara dayanabilir. Hafiflik temasının
yükselerek her zihinde ferahlık sağlaması ya da yapının sisteminin düzeni ve kesinliği
imlemesi gibi. Burada Calvino göstergelerin anlatısına odaklandığını ifade etmektedir
(Calvino, 2020b). Yazar kesinlik imlemesini, mimari strüktürdeki düzen ve nesnelerle
destekler: Belli sayıda taşıyıcının yukarısına saplanmış üst örtü, hafifliği ve kesinliği
simgeleyen nesneleri çevreler. Taşıyıcılardaki düzen ve netlik; sıralı detaylar mekânı ve
anlatıyı kesinleştirir. Burada güçlü ve engin çevresel oluşumlara karşı gözlemevi, zayıf ve
yıkılasıdır. Bu nitelemeler yapının zayıflığını zıtlıkla kesinleştirir.

Calvino insanın sonsuzluk algısındaki korkudan ancak net olmayan eşzamanlı


olasılıkların çoğulluğunda kurtulabildiğini belirtmektedir (Calvino, 1994a). Calvino bu
başlık altında geçen geometrik hesaplar ve olasılıkların, konu dışına sapmaların
sınırlandırılmasında kullanılacağını ifade eder. Bu amaçla mekân, sınırlandırıcı imge halini
alır. Nitekim gözlemevinin, Yolcu’da mekânsal sınırlandırma ve çoğaltım merkezi olduğu
belirtilir (Calvino, 2020b). Bu sınırlar kurmaca dünyalar arasındaki kalıcı, geçiş ve çoğaltım
bölgeleridir. Evrenin bu bölgelerinde kurmaca dünyalar planlanır. Planlamaların iki ayrı
millete ait dünyanın sınırındaki konutlarda yapıldığı belirtilir. Görüldüğü üzere mekân, hem
dünyalar arasındaki sınırlandırıcı hem de sınırların kendisidir. Diğer bir geçiş alanı konumu
net, manzarası belirsiz istasyondur: Bu asıl mekân dışında, iki nokta arasında kalan bölgenin
geçişi imleyebileceği ve bu bölgenin sis ve karla gizlendiği belirtilir.

Sınırlandırma ve yok oluşa giden sistem mekânı merkeze alır. Farklı iki olasılığın,
belirli eylemlerle boşlukta çakıştığı ve bu eylem merkezlerinin Demir Köprü olduğu belirtilir
(Calvino, 2020b). Biri sonsuza kadar devam etmek isterken diğer grup bu devamlılığı kesme
niyetindedir. Olasılıklar arası bu savaş, düzenli sistemin sınırlandırmaları ile çözülecektir.
Bu olasılıkların çakışmalarının mekânın dış hatlarını çizmesi gerektiği ifade edilmektedir.
Tüm hikâyelerin şatoda kesişmesi ve ormandan kaçanların burada karşılaşması yani
olasılıkların çakışması, hiçliğin bir mekân olduğunu gösterir (Calvino, 2017). Mekân burada
oulipocu üretimdeki en önemli anlamı, sonsuzluğu, barındırır. Benzer şekilde Venedik
hiçliğin kendisidir ve diğer kentlerin eşzamanlı çoğaltıldığı merkezi kaynaktır (Calvino,
2020a). Kentin ikiye bölünmesi ve kadın ile erkek karakterin ayrılması da iki ayrı olasılığı
imler (Calvino, 2020b).
87

Hiçliğin ve çoğalmanın diğer bir sembolü kristaldir. Yazar net geometrisiyle ve ışığı
kırmasıyla bu imgeyi en iyi sembol olarak niteler (Calvino, 2020a). Net geometri
görüntülerin net biçimde elde edilmesini, ışığı kırma görüntülerin çoğaltılmasını sağlar.
Üstelik yazar bu sembolün cansız ve canlı arasındaki dönüşümü gerçekleştirdiğini belirtir.
Nitekim dönüşüm sonrasında yeni oluşumu sağlayan kristaldir. Bu ifade kristalin, geometrik
kesinlik temasının temel imgesi olabileceğini göstermektedir. Dolayısıyla kristal
Calvino’nun eserlerindeki dönüşümün sihirli nesnesidir: Yazarın ifadesiyle herhangi bir
başlangıç, ardından gelen olaylar silsilesinin düzenini belirsizlik içinde ortaya çıkarıyor ve
bu düzende mekânlar ve boyutları ve yeni kentler, kristal, elde ediliyor. İşte kristal, öylesine
görünen oluşumların planlı ve düzenli kurgusunu yaratır.

Burada karakterin kafasının toprak formuna geçişine benzer olarak elmasın toza
dönüştüğü ifade edilmektedir (Calvino, 2020d). Her madde atomlarına ayrışmaktadır. Bütün
dağılmakta ve muhtemel yeni kristaller için yeniden bir araya gelmektedir. Yazar tüm bu
parçacıkları içinde barındıran kristalin dünyasını düşlediğini ifade etmektedir. İtalyan Mimar
ve tasarımcı Luigi Serafini’nin 1983 yılında yayınladığı bilinmeyen bir dilde yazılan
uydurma türlerin ansiklopedik kitabı Codex Seraphinianus’da kristalleşme açıkça görünür
(Şekil 4.6). Burada kristaller parçalanarak yeni bir kristalleşme için hazırlanır. Zamanla bu
kristal de yeterince büyüyecek ve eski parçalardan meydana gelen yeni bir yapılanma
görünecektir. Kristal de eylemler, kentler ve romanlar gibi genişler. Kristalin yayılmasının
diğer kristale temas ettiği noktada durduğu ifade edilmektedir. Bu nokta, sistemin kesin
sınırlarıdır. Dolayısıyla kristal, hem genişleyen hem sınırlandıran yapıya sahiptir. Kesinlik
temasında düzen, detaylı dizilim ve kristalleşmeden sonra üçlemede sıkça kullanılan bir
diğer kesinlik kullanımı olan simetriyi irdeliyorum. Bu kullanımın; mekânları en
duyumsanabilir şekilde yansıtması, konuyu simetrik mekânlar başlığı altında ele almayı
teşvik etmiştir. Ayrıca bu temanın yoğun, özel ve ayrı bir konu olması sebebiyle de ayrı
başlık altında irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

4.1.3.1. Simetrik mekânlar

Simetri, metnin kurgusundaki bölücü unsur olmanın yanı sıra yeni bir oluşumun
önünü açan, en sık kullanılan çoğaltım tekniğidir. Nitekim kesinliği en net hissettiren
tekniktir de. Yazarın ifadesiyle metnin anlamı simetrik kurguya dayanır (Calvino, 1983).
88

Yazar Dönüşümler’de her hikâyenin simetrik tekrarlarıyla helezon şeklini aldığını belirtir
(Calvino, 2021). Ovidius (1994) bu dönüşümü yer ve gökteki simetriler ile sağlar. Burada
bahsedildiği gibi çok sayıda iç içe hikâyeler, geçmişe gitme ve kopmalarla oluşmaktadır
(Homeros, 2008). Odesa’da şairin kitabın yarısına kadar olan kısmın şemasını oluşturduğu
belirtilmektedir. Denilebilir ki simetrik şemada başlangıç ve geriye dönüş kurgulanmıştır.
Benzer şekilde Bauci kenti Görünmez Kentler’in simetrik noktasıdır (Calvino, 2020a).
Romanlar da aynı şekilde Altıncı Bölüm ve bir sonraki roman arasındaki simetri
merkezinden çoğalır (Calvino, 2020b).

Şekil 4. 6 Kristalleşmede dönüşüm (Serafini’den, 1983).

Calvino simetriyi önceki eserlerinde de kullanmıştır. İkiye Bölünen Vikont nesne ve


karakterlerin simetrisi üzerine kurulmuştur (Calvino, 2020c). Burada Vikont’un iki parçaya
ayrıldığı belirtilir ve metin boyunca bu parçalanmalar devam eder. Yazar her şeyin
parçalanarak ikiye ayrılmasını arzular (Calvino, 2000c). Bu parçalanmada varlık iki zıt
parçaya ayrılır ve kötü parçadan kurtulmak amaçlanır. Vikont tam da bu amaçla parçalanmış
zıt ve kesin nitelikleri iki ayrı karakterde barındırmıştır. Belirtildiği gibi parçalar bütünün
anlamsızlığına karşı anlamlıdır ve parçalardaki önemli nitelikler bu şekilde elde edilir.
Karakterdeki simetri özelliği Örümceklerin Yuvalandığı Patika’da da vardır: Kişi kendi
diğer gözüne ateş ederek yaralanmış ve sonucunda yüzünün iki tarafı farklı renk ve desene
bürünmüştür (Calvino, 2014). Gökteki villa için “altısı sağda, altısı soldadır burçların”
(Ovidius, 1994) betimlemesi yapılır. Böylece mekân, klasiklerde simetrinin merkezine
yerleşir. Yazar oulipo öncesi kişi ve nesnelerde yarattığı simetriyi mekânda yaratır.
89

Parçalanma, postmodernizmle ikiden çok parçaya ulaşır. Bu amaçla Calvino Venedik’i


parçalar ve kenti anılara, arzulara, incelere, görünmezlere böler.

Valdrada’da yaşayan insanlar yazarın ifadesine göre kentin bütünlüğünün


farkındalardır (Calvino, 2020a). Yazar asıl kentin, simetrik kente kaynaklık ettiğinden
bahseder: İki ayrı Valdrada (Şekil 4.7) vardır ve bunlar yer ile gök gibi birbirini takip eder.
Burada bahsi geçen imgesel kentin yeni kent tarafından takip edilmesi, yok oluşu simgeler.
Dolayısıyla yeni imgeler oluşacak ve mevcut zaman anı haline gelecektir. Eusapia diğer
simetrik kenttir. Bu Liisa Aaltio’nun (2017) resminde göründüğü gibi kent yer altı ve yer
üstü olmak üzere ikiye bölünür (Şekil 4.7). Yer altındaki, üstteki kentin yeniden
canlandırılmış halidir. Nitekim ölülerin yukarıdan aşağıya götürüldüğü belirtilir. Yeni kent
tüm sıralı olay ve kentsel detaylarla birlikte kesinleştirilir. Bersabea kentinin de benzer
şekilde yer altında kendini tekrarlayan ikizi olduğu belirtilir (Calvino, 2020a). İki kent
birbirine zıt nitelikler taşır. Alttakinin mimarisinde farklı ve kötü malzemelerin kullanıldığı
belirtilir. Dolayısıyla kent, Vikont gibi diğer yarısıyla zıt özellikler taşır.

Eudossia kentinin simetrik yapısı ise kentin temsili olan halı deseni ile aktarılır. Bu
desenlerin sürekli tekrarlandığı belirtilir (Calvino, 2020a). Bu, kentin unsurlarının sürekli
yinelendiğine işaret eder. İkiz kentlerden diğeri Cloe, simetrik hareketlerle sonsuza kadar
gider ve bu hareketliliğin merkezinde mekânlar bulunur. Üst örtü altları ve meydanlarda
karşılıklı etkileşimlerin gerçekleştiği ifade edilir. Bu mekânlar, simetrik kenti ikiye ayıran
dünyalar arası iletişim noktalarıdır. Yolcu’da iç mekânda benzer ayrılma görünür.
Üniversitedeki oda detaylarla doldurulduktan sonra, mekânda kitaplığın merkeze
yerleştirilmesiyle simetri yaratılır (Calvino, 2020b). Merkezi figür iki karakterin arasında
engeldir. Burada iki dünya arasında iletişim kurulduğu düşünülebilir. Eşik ise mekânsal bir
detaya dönüşmüştür. Diğer bir kesinlik tekniği ise bu dünyalara görsel efektler ile netlik
kazandırmaktır. Bu tema özellikle Yolcu ve Şato’nun kesinlik yaratma yöntemidir. Hem bu
sebepten hem de ayrı bir kesinlik teması olmasından dolayı görsel efektler konusunun, ayrı
başlık altında ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir sonraki bölümde mekânda bu
teknikle yaratılan kesinliği irdeliyorum.
90

Şekil 4. 7 Simetrik kentler: a) Valdrada (Frantzen’den, 2018), b) Eusapia (Aaltio’dan, 2017).

4.1.3.2. Görsel efektler

Kesinlik, sadece sistem ve detaylarla değil aynı zamanda imgenin net olarak
algılanmasıyla da mümkündür. Sisli görseller, nesneler ve buğulu cam; görselin netliğini
etkileyen unsurlar olarak karşımıza çıkar. İfade edilene göre Garipler Sokağı Sakinleri’nde,
Londra kentinde nesneleri belli belirsiz gösteren sis; kentin her yerinde farklı yoğunluk ve
renktedir (Dickens, 2021b). Yazar kesinliği öznel kullanımla çeşitlendirir. Görsel efektleri
kullanmanın en iyi tarafı dilediğini dilediğin kadar göstermektir. Belirtildiği gibi en yoğun
yer kentin ortasıdır; mekân buraya girenin rolünü saklar ve karakter kaybolsa dahi başka
versiyonunu sahneye getirir. Sis mekânla birlikte; gizler, yok eder ya da dönüştürür. Adeta
karakter makinesi bulunan metinde, çoğalmaların mekânlarda gerçekleştiği görünür. Sis,
Calvino’da da aynı fonksiyonları görür. Yazarın ifadesiyle şehir ve bitki sis içinde kaybolur
ardından karakter kendini doğada, merkezde, bulur (Calvino, 2017). Böylece görsel
oyunlarla başka sahneye geçilmiştir. Sis burada kenti silip, başka ortamda yeni olasılığa
geçerek çok daha önemli bir geçiş görevi üstlenir. Kent ve doğa arasındaki sis, kenti doğaya
dönüştürerek modernizme de karşı durmaktadır. Dolayısıyla dönüşüm aşaması, iki yazarda
da kesin olarak silikleştirilir. Calvino’nun sisinin manzarayı ve hiçliği örtmesi gibi Dante’nin
sisi de uçurumu gizler (Dante, 2011).

Meyhane efektlerle kesinlik kazanmıştır (Calvino, 2017). Karanlık, mum ve sis


burada da görüntünün netliğini etkiler. Calvino romana görsel efektle giriş yapar: Dumanın
hikâyenin hem başlangıcını hem de metnini görünmez kıldığı belirtiliyor (Calvino, 2020b).
91

Bu etki iki ayrı görevi yerine getiriyor ve metinde somut bir kesinlik elde ediliyor.
Yukarıdaki ifade ile edebi metin ve görsel kesinlik iç içe geçer: Trendeki buhar ve metindeki
belirsizlik… Burada kullanılan buğulu cam, buhar ve görme bozukluğu kesinliği etkiler.
Aynı zamanda dumanın, karakteri yok ettiği ifade edilir. Yazar, bu kullanımları genişletir ve
belirsizliği çeşitli olasılıklara bağlar. Görme bozukluğu ya da kızarması, aşırı aydınlatma
amaçlı konulan ayna ve nesnelerden gelen belli tondaki ışık aynı görevi görür. Yazar
olasılıkları okura kendisi sunarak sadece konuyu uzatmaz çoğalmaları da kontrol eder.
Olasılıkların yazar tarafından verilmesi, okuma hazzını da artırır.

Görsel efektlerdeki belirsizliğin hedefi hiçliği duyumsatmaktır. Nitekim yazarın


ifadesiyle aydınlatma ve metnin görevi, efektlerden sıyrılıp görünürlük kazanan şeyleri
hiçliğe ulaştırmaktır (Calvino, 2020b). Özetle tüm beliren şeyler sürekli yinelenecektir.
Durak da görsel efektlerle kaybolur: Mekânın derinlerde, sis ve loş ışık içinde bulunduğu
belirtilir. Özetle ışık, mekânın kesinliğiyle oynar. Doğal ışık ise bu diyagramda kullanılan
gölgelendirme tekniğidir.

Buğulu cam ve karanlık, iki tren arasında belirsizlik yaratmaktadır (Calvino, 2020b).
Bu belirsizlik kadın karaktere yani diğer dünyaya ulaşmayı engellemekle kalmıyor, dünyalar
arasındaki sınırı da vurguluyor. Nitekim trenler arasındaki boşluk geçiş bölgesidir. Keza
başka örnekte dumanın kenti dönüştürdüğü, kentte buhar ve saydamlık yarattığı belirtilir
(Calvino, 2020a). Burada geleneksel mekândan modern kentlere dönüşümle, belirsizliğin
azaldığı görülür.

Mekân karakterlerin silikleştirilmesi ve dönüştürülmesi için de kullanılır. Kent;


havada duran varlıkların, kirlenmiş nesnelerin ve çok daha fazlasının karakteri görünmez
kılmaya çalıştığı arka plandır (Calvino, 2020b). Yazar opak nesnelerle kesin bir görünmezlik
elde etmeyi amaçlar. İç mekânda da kentte olduğu gibi kesinlik yaratılır ve dönüşüm
gerçekleşir. Gizlenen karakterlerin yarattığı gölgeler odada belirsizlik yaratmaktadır. Bu
gölgeler romandaki tüm olası karakterlerdir ve sırası gelen karakter görünürleşir. Başka bir
odanın virane halinin mum ışığının etkisiyle gizlendiği belirtilir. Böylece hikâyenin sona
yaklaştığının gizlenmesi mekân üzerinden aktarılır.
92

Kesinliğin mekânla ilişkisi, aşağıdaki Çizelge 4.3’de örnekler üzerinden verilmiştir.


Burada, üçlemedeki kesinlik temalı örneklerde hangi mekânların nasıl elde edildiği
sunulmuştur. Kitapları burada ayrı ayrı analiz ederken aynı tekniği kullanan mekânları aynı
kategori içinde veriyorum. İlk romanda merdiven basamak sayısıyla; kemer açısıyla; üst
örtüler kaplama malzemesi ve sayısıyla; kent mesafeyle, nesnelerle, mekânla, net bir olayla,
geometriyle, detayların dizilimiyle, satranç tahtası ve yörüngeler ve geometrik desenlerle
eşleşmesiyle, orantılı planıyla, mekân dizilimleriyle, merkezilikle ve simetriyle; çeşme
sayısıyla, diğer üst örtüler ve meydanlar eşik göreviyle; Şato’da ise kent sisle; meyhane
karanlık, gölgeler ve sisle kesinliği elde eder (Calvino, 2017, 2020a). Yolcu’da ise istasyon
detayların çokluğuyla ve dizilimle; gözlemevi düzenli strüktür, sıralı detaylar ve
sınırlandırmayla; konut eşik göreviyle; köprü parmaklıklarla bölerek; oda dolu detaylarla,
simetriyle; tren buğulu cam, buhar, görme bozukluğu, yansıma, ışıklar, karanlık, saydamlık,
gizleme ve silikleştirmeyle; durak sis ve loş ışıkla; oda loş ışıkla kesinlik yaratır (Calvino,
2020b). Görünmez Kentler şekilde göründüğü gibi kesin geometri ve ölçülerle; Şato ve
özellikle Yolcu görsel efektlerle kesinlik temasına gerçekleştirir. Yolcu ayrıca sık sık
sistemin kesinliğini de imler.

Kesinlik teması sistemlilik, detayların dizilimi, kristalleşme, simetri ve görsel efekt


tekniklerine göre irdelendikten sonra yazarın diğer bir teması olan, metne zihinsel görsellik
kazandırdığı görünürlüğü ele alıyorum. Mimarlığı en çok ilgilendiren ve çevirisinin en sık
yapıldığı tema da budur. Nitekim Calvino görsel imgeler yaratmak için özellikle kent ve
mekânı sıkça kullanır. Bir sonraki başlık altında metinsel mekâna görünürlük kazandırılması
yönünde yazarın ölçütlerini ve metinsel mekânlarını irdeliyorum.

4.1.4. Görünürlük (Visibility)

Görünürlük, metinlerin yarattığı görsel algıdır. Bu temada görsel yaratıların


mekândaki etkilerini, metinler üzerinde irdeliyorum. Temanın alt başlıkları ise görsel
metaforlar ve perspektiftir. Bu başlık altında görünürlüğü sağlayan örnekleri irdeliyorum.
Calvino, görünürlüğü mekândaki ulaşım ağları ve mekânın nitelikleri ile gerçekleştirir.
Örneğin yazarın ifadesiyle üniversitedeki sınıf, ikincil merdivenden gidilen engin girişli
mekândır (Calvino, 2020b). Bu tema, tam da bu örnekteki gibi mimari sirkülasyon ve
diyagramlara yönelik zihinsel canlandırma yapar.
93

Çizelge 4. 3 Kesinlik temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl?
Merdiven Basamak sayısıyla
Kemer Açısıyla
Çatı, Kubbe Kaplama malzemesiyle,
sayısıyla
Mesafeyle, nesnelerle,
mekânla, net bir olayla,
Görünmez geometriyle, detayların
Kentler dizilimiyle, satranç tahtası ve
Kent yörüngeler ve geometrik
desenlerle eşleşmesiyle,
orantılı planıyla, mekân
dizilimleriyle, merkezilikle ve
simetriyle
Çeşme Sayısıyla
Üst örtüler ve meydanlar Eşik göreviyle
Kent Sisle
Şato
Meyhane Karanlık, gölgeler ve sisle
Detayların çokluğuyla ve
İstasyon dizilimle

Gözlemevi Düzenli strüktür, sıralı


detaylar ve sınırlandırmayla
Konut Eşik göreviyle
Yolcu Köprü Parmaklıklarla bölerek
Oda Dolu detaylarla, simetriyle
Buğulu cam, buhar, görme
Tren bozukluğu, yansıma, ışıklar,
karanlık, saydamlık, gizleme
ve silikleştirmeyle
Durak Sis ve loş ışıkla
Oda Loş ışıkla

Calvino görünürlük için mekânı arka plana yerleştirir: Öncelikle dış mekân, ardından
iç mekân verilir; en son mekândaki nesneye ve asıl konuya odaklanılır (Calvino, 2020b).
Burada mekân için sade bir şema çizilirken bazı örneklerde de arka plan detaylı verilir. Bu
detaylar, olaylar için altlık oluşturacaktır: İsidora’nın önce mekânsal detayları, ardından
kentteki yaşamla ilgili detaylar sıralanır (Calvino, 2020a).1 Burada da anlatı dört aşamalı

1
“Burada evlerin salyangoz kabuklarıyla kaplı helezoni merdivenleri vardır … bir yabancı,
iki kadın arasında bocaladığında, burada daima bir üçüncüsüne rastlar ve horoz dövüşleri
burada bahisçilerin kanlı kavgalarına dönüşür.” (Calvino, 2020a, s. 60)
94

gerçekleşir: Önce manzara, ardından mekân, sonra karakter ve imge verilir (Calvino, 2020b).
Tepe, konumuyla verildikten sonra; terasta kadın karakter betimlenir. Bu görüntünün başka
evrene ait olduğu ise havada asılı kalmış geometrik formla imlenir. Dolayısıyla yazar anlatıyı
genelden özele doğru görünürleştirir ve bu süreçte mekân ikinci temel ögedir.

Metnin düşsel ayrıntılarla dolu olan görsel şeması, özgürlük alanı yaratarak mimari
üslupları barındırır. Öncelikle eş birimlerden oluşan çerçeve sistem çizilir (Calvino, 2020a).
Bu birimler her türlü oluşumu ve dönüşümü destekler. Birimlerde mimari unsurların egemen
olduğu belirtilir. Bu çerçevede her canlının bu mimari unsurlara dağılarak hareket halinde
oldukları ifade edilir (Ek Açıklamalar-D). Her hareket ya da olay mekânla birlikte ayrı bir
birimde görselleştirilir. Böylece yazar edebiyattaki mimari detayların, görünürlüğü
yaratmadaki işlevini ortaya koyar. Yazarın mimarlık disiplinine hakim olması sayesinde tüm
bu detaylar edebiyattan mimariye uzanan süreci de beraberinde getirir. Benzer anlatım ve
görünürlük tekniğiyle tarot kartları yan yana dizilir ve metinsel anlatı grafik anlatıma
çevrilir. Tarot kartları metinde mimari görsellerle karşılık bulur ve böylece olaylar için arka
plan oluşturulur: Adalet kartında olayların geçme tonozlu yapının önünde geçtiğinden ve
şövalyenin başka şövalye ile karşılaştığından bahsedilmektedir (Calvino, 2017).

Yazarın ifadesine göre Kader Çarkı kartında altın kenti kuracak olan mekanizmadan
ve bu mekanizmanın işlemesinde rol alan insan benzeri yaratıklardan bahsedilir. Bu kartın
insan ve diğer türlerin birbiri arasındaki dönüşümünü imlediği belirtilir (Calvino, 2017). Bu
dönüşüm mekanizması kenti ve türleri yineler. Sırası gelen bu kart bir önceki ve bir sonraki
kartlarda dönüşüm yaratır. Dolayısıyla görsele imgesel anlam yüklenir.

Yazarın ifadesiyle olasılıklar ve kent haritası parçalanırken anlatıcı, rahatlar ve


karşısına çıkacak kişilerden kurtulmanın planlarını yapar (Calvino, 2020b). Olasılıkların
parçalanması çizimle görünür kılınır. Burada hikâyenin sonlanmasıyla ilgili mücadele söz
konusudur. Parçalanma arttıkça yeni olasılıklar, yani hikâyeler, artar ve mücadele uzar. Bu
mücadele ya da savaş, oyunculdur.

Mekânsal detaylar, görünürlüğün elde edilmesinde kullanılır. Bu detaylar karakter,


mekân, nesne ve olaylardır. Tüm bu unsurlar eşzamanlı vuku bulur. Parçalanma sonucunda
görseller toz bulutu gibi hafifleyerek en sonunda hiçliğe varır. Yazar bilinen gerçekliğe
95

ulaştıktan sonra fantastik görselleri öne çıkarır. Bilinen kent artık bilinmeyen canlılarla,
hayallerde kurgulanır: Bu garip canlılar “kütüphane bodrumlarından gün ışığına çıkıyor,
sütun başlıklarından ve yağmur oluklarından atlıyor.” (Calvino, 2020a)

Calvino detayları art arda dizerek mekânı öyle betimler ki tüm detaylar imgesel
bütünlük kazanır. Yazarın ifadesiyle içeri giren yabancının fark edildiği mekân ve ortamı
imleyen detaylar şöyledir: İstasyona girişte masadakilerin kâğıtları ve bedenlerini kullanım
tarzları, mimikleri, içecek içme detayları, hayvanın bedensel tepkisi, para makinesinden
gelen ses (Calvino, 2020b)... Özetle mekânın kendine özgü betimsel detayları vardır.
Nitekim görselin detayları, kendisini imleyen mekânın sınırlarına göre görünürlük kazanır.
Bu imgelem ya da görsel çağrışımların metinsel boyutunu görsel metaforlar başlığı altında
inceliyorum. Nitekim bu temanın görünürlükle bağı olsa dahi çok kapsamlı olması sebebiyle
ayrı başlıkta ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Metaforlar, görünürlükten farklı olarak
dolaylı, imgesel, anlatıma başvurur.

4.1.4.1. Görsel metaforlar

Calvino metinde gizil, metaforik ve sezgisel olanı öne koyar (Calvino, 2021). İki
çeşit imgesel anlatımdan bahseder: ilki metinden görsele, diğeri görselden metinedir
(Calvino, 1994a). Yazarın ifadesiyle görsel imgeler, metinlerinin temelidir. Bu imgeler
geometrik şemalardır (Bkz. Şekil 1.2). İmgelerin düzen dahilinde geliştiği ve alternatif
üretimlere yer ayrıldığı ifade edilmektedir. Her üretim ya da detay, geometrik şemayı
anımsatacak şekilde kurgulanır. Yazarın kesinlik ile birlikte ortaya koyduğu geometrik
düzende görsel imgeleme ağırlık verilir: Dörtgen şemada kartların, çeşitli şekillerde
okunabileceği belirtilir (Calvino, 2017). Böylece grafik anlatımının ve metinsel dizilimin,
kesinlik temasıyla karşılık bulduğu görülür. Bu kapalı yapı, tıpkı matematikteki sayılar gibi
bağımsız bilgi ve dil alanının özelliğini yansıtır. Alman İmpatoru’nun ifadeleri bu yapıyı
özetler: “Düşman, Montmartre’a ve Montparnasse’a dayandı, Ménilmontant ile
Montereau’da gedikler açıldı, Dauphin ile Lilas Kapıları alev alev yanıyor.” (Calvino, 2017)
Bu sıralama dörtgendeki özne ve olay sıralamasıdır. Calvino’nun bu birleştirici anlatı aracı,
tarotları yeni iletişim aracı olarak edebiyata kazandırmıştır. Yazar tarotların buradaki
kullanımının daha önceki simgesel çalışmalardan bağımsız, kartların kendi aralarındaki
dizilimine göre gerçekleştiğini ve dizilime göre kendi içinde hareket alanı oluşturduğunu
96

belirtmektedir. Calvino iki bölümün kurgusunu kıyaslar: Meyhane’de güzergah ilk


romandan farklı ve karmaşıktır. Bu düzende kartların aynı hikâyede dahi tekrarlandığı ve
metnin unsurlarının, katalog görevi gördüğü belirtilir. Böylece öznel detay ve kart yorumları
ile dizilim, yeni bir fantezi dünyası yaratmıştır.

Görselden metine, metinden görsele doğru ilerleyen süreçte mekân odak noktasıdır.
Detaylar ise bir önceki bölümde anlatıldığı gibi mekânı imliyor. Kentin eskidiği ve tükendiği
detaylarla aktarılıyor (Calvino, 2017). Virane yapıların pencerelerinin, loş atmosferde
cesedin gözlerini hatırlattığı belirtiliyor. Böylece mimari yapı kişiselleştiriliyor ve olasılığın
tükenmesi mekân üzerinden aktarılıyor. Bu süreç görselden, mekândan, yola çıkarak mekân
(görsel) detaylarını aktarıyor; ardından bu detayları daha bilindik bir şeyle, yani insanla,
bağdaştırıyor. Dolayısıyla metinde, görselden görsele uzanan süreç söz konusudur; mekân
ise, metaforların temel kullanım alanıdır. Yazar bu teknikle, mekânı daha anlaşılır ve canlı
kılıyor. Sonuçta ise kurmaca gerçekçilik kazanıyor, arka plan görünürleşiyor.

Yazar mekândaki metaforları insan, hayvan ve nesne arasında da yapar. Anlatıcı


kavga ettiği karakterin saçlarını hayvan tüyüne benzeyen sağlam fırçayla eşleştirilir
(Calvino, 2020b). Bu varlıklar arasındaki ortak nitelikler, anlam, benzerliği mümkün kılar.
Böylece anlatılmak istenen karakterin saçlarının görüntüsü farklı düzeylerde örneklerle
kuvvetlendirilir.

Yazar görünürlükle hiçlik ve sistemi nasıl imler? Tesadüfi şekilde oluşan sanatçı
topluluğunun ilişkilerinin korunmasından ve bunların parçalanan mumyaları
anımsattığından bahsedilmektedir (Calvino, 2020b). Burada görünürlükle, sistemli yapı ve
hafiflik imlenir. Topluluktaki bireyler sistemdeki nirengi noktalarıdır. Dolayısıyla yazar,
sistemi detaylarla yaratır ve farklı düzlemde elde eder. Sistemi imlerken mekân bir diğer
önemli öge haline gelir. Anlatıcı “bağlantıları kopmuş bir iner kalkar köprü” ifadesiyle
birbirinden kopuk hikâyelerin bütününü oluşturan yapıyı niteler (Calvino, 2017). Mimari
yapı edebi metindeki bağı imleyen unsur haline gelir. Dolayısıyla metin içerisinde mimari
ögenin çevirisi söz konusudur. Bu çeviri mimari yapının anlamına göre yapılır ki köprü
mimaride de burada da bağlayıcıdır. Karakter bağlantı noktalarındaki araştırmacılara,
geometrik desenlerin neye işaret ettiğini sorar (Calvino, 2020b). Burada imlenen sistem ve
eşiklerin duyumsanması, görsellerle elde edilir. Kentin; geometrik ulaşım alt yapısıyla, toz
97

bulutlarına benzer şekilde yığılan konutlarıyla ve doğal felaketleriyle dışa büyüyen sistemin
çizimi olduğu belirtilir (Calvino, 2020a). Geometri, sistemi; felaketler, yok olan olasılıkları
imler. Kent mimarisi, düzenli sistemi ve hareketliğiyle dönüşümün ve hiçliğin göstergesi
haline gelir.

Ütopik doğa manzarasında da metaforlar gözlenir. Kart görselinin ardından ortam


betimlenir (Calvino, 2017). Değnek onlusu kartının yorumunda, ağaçların sivri dalları ve
hayvanın dış yapısı eşleştirilir. Ağaçlar kişileştirilerek karttaki nesneler gibi keskin şekilde
karşı karşıya gelir. Burada kart ve yorumlar arasındaki ortak anlam; incelik, sivrilik ve karşı
karşıyalıktır. Böylece doğa, metinde grafik anlatımının karşısında konumlanır.

Yazar mekânı, manzara ve doğa metaforlarıyla canlandırır. Öncelikle düşsel bir


ortam kurar ve bu ortam yüksek tepelikli yerdir (Calvino, 2020b). Bu düşsel tepelik öğretim
görevlisinin odasını yansıtır. Tepeler arasındaki düşsel mesafe, karakterle öğretim görevlisi
arasındaki mesafeye işaret eder. İmgesel anlatı bu kadarla da sınırlı kalmaz ve yazar bu
ulaşılmazlığı, mekândaki kitaplığın doğadaki yoğun bitkilere benzer şekilde sıralı olmasıyla
ve anlaşılmaz metinlerle aktarır. Çevirmen asansörle katları gezerken saçları, sık bitki
topluluğunu andıran gençten ve kapının demirlerle çevrildiğinden bahseder. Sık saçlar, bitki
topluluğu ve demirler, yoğunlukta kesişir. Böylece yazar farklı unsurlarla sistemi imler.
Asansör burada olasılıklar, mekânlar, arasındaki geçiş aracıdır ve demir sistem tüm
katlardaki mekânları kısıtlar. Katların kurak toprakları hatırlattığı ve yapının tesisattan
işaretler barındıran eski mekân olduğu belirtiliyor. Tesisat izleri, demir çerçeve gibi geriye
kalan yapı detayları, hiçliğe işaret eder. Nitekim çevirmen geçmişteki olasılıkları izler.
Kadın karakter de benzer şekilde raftaki kitapların odayı çevrelemesini, yeşilin ormanı
sarmasıyla özdeşleştirir. Böylece iç mekân ve nesneler arasındaki anlamsal bağ, doğayla
karşılık bulur.

İkiye Bölünen Vikont’ta parmağın gidilecek yeri işaret ettiği belirtilir (Calvino,
2020c). Burada parmaktan ziyade ilettiği anlam önemlidir. Calvino (2014) Örümceklerin
Yuvalandığı Patika’da da görsel metaforları kurguya dahil eder. Karakter, meyhanede
diğerlerinin sur gibi durmasıyla engellendiğini belirtmektedir. Mekân burada imgesel
yönüyle karşımıza çıkar. Mekânda masanın etrafındakilerin yapısal olarak ağaca
benzetilmesiyle kişilerin duruşu canlandırılır. Nitekim karakterler otururken ağaç gibi
98

derinlere kök salmıştır. Aynı benzetme Atalarımız’da görünür: Karakter beklemekten kök
salacağını belirtmektedir (Calvino, 2020c).

Calvino mekânsal detayları ve arka planı, belli anlamları iletmek için işaret
sisteminin bütünleyicisi olarak kullanır. Kadın karakterin mutfağı betimlenmekte her
parçanın ve düzenin imgesel anlamına değinilmektedir (Calvino, 2020b). Yazar her zamanki
gibi öncelikle manzarayı ve yapıyı betimler: Karakter kıyıdan etrafı dik olmayan duvarlarla
çevrili, çoklu kapalı korkulukları olan, sessiz doğaya ve yer altı kaynaklarına benzetilen ücra
kalenin köşesine ilerler. Kapalı korkuluklar, yapının korunaklılığı ve benzetmeler; sessizliği
ve terk edilmişliği imler. Bu terk edilmişlik; geçmiş olasılıkları, karakterin farklı hikâyede
rol alan kendisine bakmasıyla resmeder. Manzara metale benzerliğiyle ve sessizliğiyle anılır.
Burada nesneler ve düzeni, hiçliği imlerken geçişlerin kısa zamanda gerçekleştiği belirtilir.
Bu geçiş sonrasında karşı tepedeki yani dünyadaki kadın karakter ve mekân betimlenir.

Yazarın mekânsal detayları, dilin unsurlarıdır. Bu unsurlar ile görsel imgeler


yaratılır. İbadet mekânında dini nesneler sıralanır ve her biri kendi özel anlamını taşır
(Calvino, 2020a). Yazar böylece dildeki her parçayı kendine özgü kılmanın önemini
vurgular. Kafeteryadaki makine, buhar ve sesiyle trene benzetilir (Calvino, 2020b). Böylece
nesne, bulunduğu mekândan farklı bir yeri ve şeyi anlatır. Calvino’nun (2020a) ifadesiyle
mimari yapıya işaret edilmiyorsa yapı form ve konumu, fonksiyonunu belirtir. Bu yapı ve
nesnelerin farklı olgularla bağlanmasının öneminden bahsedilir. Kadın adlarının kentlerle,
mimari formun yapının fonksiyonuyla eşleşmesi gibi… “Büfenin barını işleten yaşlı adamın,
sinyal verircesine basıncını yükselttiği kahve makinesi, tren gibi ıslık çalıp buhar salıyor”
(Calvino, 2020b).

Calvino mimari yapıyı, kendisinden bağımsız mekân üslup ve detaylarıyla eşleştirir.


Belirtildiği gibi saray yapısı; artık kullanılmayan, eski bir mekânın görünüşüne ve üslubuna
benzetilir (Calvino, 2020b). Mekânın eski hali, yapının ıssız konumuna ve geçmişe işaret
eder. Yazar benzetmelerle anılarda gezinir. Buradaki bahse göre, kent kıymetli madenden
yapılmış ancak görünüşünün aksine yavaş yavaş eskimiştir. Olasılıklar yavaşça tüketilirken
geçiş, mekânın dönüşümüyle imlenir. Yazar labirent mimarisi kurar ve bunu kitapların
niteliklerine göre imler. Okuması kolaydan zora doğru giden bu kitaplar labirentinin en zorlu
çatışmalarının görüldüğü yerinde, merkezde, kuleye ulaşıldığı belirtiliyor. Böylece nesne,
99

mekânı tasvir eder ve mekân Şato gibi evrenin merkezine yerleştirilir. Yazar bu kuleleri,
dünyaları, sistemli geometrik hareketlerle çoğaltmakta. Nitekim her kitap grubu yeni
olasılıktır.

Şato’daki anlatı, kartlardaki grafik anlatımıyla pekiştirilir ve alanlar arasında anlam


alışverişi, çeviri, yapılır. Güç Arkanasında anlatıcının aslan ile özdeşleştirildiği
belirtilmektedir (Calvino, 2017). Burada ifade edildiği gibi ardından gelen Asılan kartıyla
ise anlatıcının soyguna uğrayarak asıldığı anlatılmaktadır. Bu metaforlar plan ve mimari
unsurlarla da ilişkilendirilir. Denge Arkanası, asılı kalmış anlatıcının çeşmeden gelen kız
tarafından kurtarılmasını anlatır. Kupa Birlisinin ise pınarın ve bu pınardan su içmenin
temsili olduğu belirtilmektedir. Yazarın ifadesiyle Değnek Dokuzlusundaki gür yeşil alan ve
karttaki çizgisellik anlatıcının geçtiği orman yolunu hatırlatmaktadır. Bu çizgisellik,
hikâyenin yukarıdan bakışla ormanın plan çizimini ortaya koymaktadır. Belirtildiği gibi
karttaki sıralı daireler “kentin caddelerinin her iki yanında uzanan altın gökdelenlerin
görkemli kubbelerini” anımsatır (Calvino, 2017). Burada kartların mimari planı imleme
gücü açığa çıkar. Yazarın ifadesiyle Dünya Arkanası her tarafı kalelerle dolu, yüksek
duvarlarla çevrili kenti; Kule çerçevenin demir boşlukları arasından ölülerin düşürülüşünü
niteler. Dolayısıyla mekân kullanılarak hikâyeler yaratılır. Aşk kartında karakterin hayvana
dönüşerek mekândan ayrıldığı belirtilir. Mekân hikâyeler arası geçiş yeridir.

Calvino’nun (2017) ifadesiyle orman yasasına göre toplumların aşırılıkları dünyanın


sonunu getirecek ve her şey yok olacaktır. “Çok büyük kentlerin yaşadığı kriz doğanın
yaşadığı krizin diğer yüzüdür.” (Calvino, 2020a) Bu krizi Şato ele alır: Doğa ile kent sert
şekilde birbirinden ayrılır ve ikisi de yinelenerek yok olmaya doğru ilerler. Mahkeme Kartı
orman ve kent arasındaki ilişkiyi sorguluyor ve sonun geldiğine işaret ediyor (Calvino,
2017). “Gün gelecek bir tüy, Nemrut Kule’sini yıkacaktır.” (Calvino, 2017) Bu ifadede
hafiflik temsili tüyün ağırlığı yok edeceği ve hiçliğe ulaşılacağı anlaşılır. Burada mimari
yapı, yok olmanın eşiği ve hafifliğin karşıtıdır.

“Dünya parçalanıyor ve beni de kendi çözülmesinin içine çekmeye çalışıyor.”


(Calvino, 2020b) Kar tanesi tek başına anlamsızken çığa karışınca anlam kazanmakta ve
bütün içinde yok olmaktadır (Karasu, 1982). Burada çığa katılmaktan korkan kar tanesinin,
toplum içinde yok olmaktan korkan bireyselci insan olduğu çıkarımını yapmak mümkün
100

görünmekte. Denize Giren Bir Kadının Serüveni’nde “en önemsediği, suyla içli dışlılıktı,
kendini dingin denizin bir parçası saymaktı. Yeni mayo tam bu izlenimi vermişti” (Calvino,
2007) ifadesi ile karakterin doğayla bütünleşmesinin arzusu anlatılmaktadır. Dolayısıyla her
şeyin tek bir bütüne dönüşmesi söz konusudur.

Calvino’ya (2020a) göre kent ve betimsel ifadesi ayırt edilmesi gereken iki
kavrayıştır ancak aradaki ilişkinin anlaşılması gerekir. Yazara göre betimlemeler, imgesel
anlamlarla göstergelere işaret eder: Kentin varlıklı olmasını yalnızca gösterişli nesnelerle
sarılı mimari detayların sağlayacağı ve bunu konutların kirli cephelerinin ve trafik
karmaşasının gösterdiği belirtilir (Ek Açıklamalar-E). Dolayısıyla kentin niteliği, zıtlıklarda
gözlenir. Olivia, kent detayları ve zıt göstergeleri üzerine kurulmuş modern kentin
simgesidir. Yazarın belirttiği gibi Argia, toprakla dolu ve merdiveni ters dönmüştür. Bu
toprak yapının gökyüzünü anımsattığı belirtilir. Kent solucan yuvalarına işaret eder ve
ulaşım merdivenlerle yukarıdan aşağıyadır. Dolayısıyla kent yer-gök zıtlığına göre
dönüşmüş ve farklı iki yaşam formu iç içe geçmiştir. Benzer dönüşüm Laudomia’da
gözlenir. Bu kentin geçmiş ve gelecek olasılıklarını bir arada barındıran yapısı kum saatine
benzetilir.

Görsel metaforlar özellikle mekân, doğa, nesne, hayvan ve kart gibi farklı
göstergelerle yaratılmaktadır. Yazar mekânı ve manzarayı benzerlik yaratmak amacıyla
çeşitli rollerde kullanır. Mimari imgeler aynı zamanda eşik, hiçlik ve sisteme işaret eder.
Yazar, tüm bunları modern kent düzleminde kurar. Mekânın niteliğini gözlemleme fırsatı
sağlayacak diğer tema perspektiftir. Bu tema görünürlükten farklılaşarak ayrı bir konu haline
gelmiştir. Ayrıca yazarın görünürlük içinde geçen bu yöntemindeki ustalığını ortaya
çıkarmak için analizleri, ayrı sunmak faydalı olacaktır. Sonraki başlıkta bu temayı mekânla
ilişkili analiz ediyorum.

4.1.4.2. Perspektif ve mekân ilişkisi

Calvino, görünürlüğü sağlarken çeşitli teknikler kullanır. Mimaride daha hızlı ve net
şekilde gözlemlenebilecek tekniklerden birisi olan perspektif de bunlardan birisidir. Yazar
kitapta bakış açılarının ve uzaklığın kent izlenimlerini etkilediğinden bahsetmektedir
(Calvino, 2020a). Arzu gelecek ihtimalleri, anı yaşanmış ihtimalleri imler. Duyguların
101

belirlediği bu kavramlar bakış açısına göre farklılaşır. İrene kentinin uzaktan ve yakından
bakışa göre değiştiği ifade edilir. Ayrıca kente girerken ve temelli çıkarken kentin isminin
de değiştiğinden bahsedilir. Bu bilgi kentin yinelenmesine işaret eder. Dolayısıyla mesafe
ve perspektifle kente farklı görünürlükler kazandırmak yani kentleri çoğaltmak amaçlanır.

Zemrude bakış açıların göre farklılaşan kenttir (Calvino, 2020a). Anlatıcının


ifadesiyle mutluyken kentin yüksekleri ve hafif detayları, gerginken kentin alçak noktaları
ve kirlilikleri göze çarpar. Görünürlük burada zıtlıkla sağlanır. Her ikisinin de aynı hakikat
düzeyinde olduğu belirtilir. Yazar asıl kenti parçalar ve sonra aynı özellikteki parçaları
bütüncül kılar. Böylece tek kentten, çoklu ve birbirinden farklı kentler ortaya çıkar. Tüm bu
farklılıklar kentlere bakış açısıyla şekillenir. Bu sebeple de her kent grubu diğeriyle
eşzamanlı ve aynı düzeydedir.

Biçem Alıştırmaları’nda (Queneau, 2010) verilenlere göre hikâyede iki farklı bağlam
vardır. İlkinde metroda bir adamın başından geçen sıradan olaylar aktarılır. Bu olaylar gerek
adamın gerek farklı kişilerin gözünden anlatılarak farklı olasılıklar ortaya koyulur. Metrodan
sonra dışarıda tekrar aynı adama rastgelinir. Ortada birbirinden sıradan iki olay var. Bunlar
hangi bakış açılarıyla, kimlerin gözünden, nasıl bir tanımlamayla ve hangi üslupla kaç farklı
şekle girebilir? Yazar bu sorulara verilecek çeşitliliği ortaya koyar. Eco’nun (2002) belirttiği
gibi notasyon metni, geri kalan metinler için temel noktayı oluşturmaktadır. Nitekim bu
notasyonla olaylar belli düzende çoğaltılabilecektir.

Yolcu’da anlatılar farklı konumlardaki farklı kişilerin gözünden gerçekleşir ve


böylece mekân eşzamanlı olarak farklı açılardan görünür kılınır. Dolayısıyla mekân
görüntüleri de olaylarla birlikte çoğalır. Yazar bakışını bardaki kadına odaklar ve paralel
olarak erkek karakter de kadına odaklanır (Calvino, 2020b). Biri yukarıdan ya da dışarıdan
diğeri ise içeriden iki ayrı perspektif, tek çerçeveye alınır. Karakterin bakış açısına göre
farklı mekânsal detaylar verilir. İçeri giren yabancı erkek karakter, mekânın arkasına
odaklanır ve burada gözlemlediği nesneler betimlenir. Aynı esnada mekânın girişini ve bu
karakteri gözlemleyen ve tüm bunları aktaran ana karakterdir. Burada yazar iki ayrı
perspektif elde etmekle kalmaz iç içe geçen perspektifler de oluşturur.
102

Bakış açılarındaki farklılıklar manzarayla genişletilir ve böylece kent anlatısı


çeşitlenir: Despina’ya karadan ve denizden olmak üzere iki farklı yolla ulaşıldığı belirtilir
(Calvino, 2020a). Bu ikisinde kentin farklı algılandığı ifade edilir. Karadan bakan, kenti hafif
detaylarıyla ve yüksek yapılarıyla hayal ederken kenti gemiye benzetir. Diğer taraftan bakan
da zengin “kalın kireç duvarlı, taş avlularında”n saraya giden ağır kenti yüksek ve hafifletici
detaylarla düşler. Fillide’de çoklu kent perspektifleri söz konusudur: Tüm konumlardan
kente bakışta, detaylarla birlikte görüntülerin çoğaltıldığı ifade edilir.

Görünürlüğün mekânla ilişkisi, aşağıdaki Çizelge 4.4’de verilmiştir. Burada,


görünürlük temalı örneklerde hangi mekânların nasıl elde edildiği görünmektedir. Kitapları
burada ayrı ayrı analiz ederken aynı tekniği kullanan mekânları aynı kategori içinde
veriyorum. İlk romanda kent mimari ve diğer detaylarla, sisteme benzetilerek, görsel
metaforlarla, farklı perspektiflerle ve mesafeyle, zıtlıkla, eşzamanlı çoğalmalarla; ibadet
mekânı detaylarla; saray perspektifle; Şato’da geçme tonozlu yapı ve altın kent kart
göstergeleriyle; kent görsel metaforik detaylarla; köprü görsel metaforlarla; peyzaj yapıları
ve mimari plan kart göstergeleriyle görünürlüğü sağlar (Calvino, 2017, 2020a). Yolcu’da ise
merdiven, kent, mekân ve iç mekân görünürlükle; teras geometrik ve diğer imgelerle; kent,
plan çizimine dair bilgilerle; kütüphane bodrumu ve sütun başlıkları hayali kurgularla; oda,
kale, kafeterya, saray, kırtasiye görsel metaforlarla; tesisat ve pencere demirleri sisteme
benzetilerek; mekân, detaylarla ve perspektifle; mimari yapı form ve konumuyla bunu elde
eder (Calvino, 2020b). Göründüğü gibi detaylı anlatım ve görsel metaforlar üçlemede
görünürlük yaratan ortak yöntemlerdir. Yolcu ve Görünmez Kentler’in yöntemlerinin çoğu
ise ortaktır. Yazar şu ana kadarki tüm tema ve yöntemlerle her şeyi çoğaltmayı amaçlar. Bir
sonraki temada ise bu amaçla yapılan hamleleri ele alıyorum ve bunların mekânda nasıl
kullanıldığını analiz ediyorum.

4.1.5. Çokluk (Multiplicity)

Çokluğun sonu geciktirdiğinden ilk bölümlerde bahsedilmişti. Nitekim oulipocuların


temel amacı da budur. Calvino’ya göre çokluk modern dönemin önemli eserleri arasındaki
ilişkiyi kuran kalıcı olması gereken bir temadır (Calvino, 1994a). Bu başlık altında nelerin
nasıl çoğaltıldığını ele alıyorum ve çokluğu mekânla ilişkilendiriyorum. Çokluğun alt
başlıkları kalıcılık ve bütünlüktür. Yazar, Han’ın Gezgin’e kendisinden kaçınılmaz sonu
103

gizlemesinin nedenini sormasına dikkat çekilir (Calvino, 2020a). Bu bizlere yazarın kurguyu
bilinçli olarak gizli tuttuğuna işaret eder. Polo’nun ifadesine göre son kentten önceki tüm
kentler kül olmuştur ve kendisi bu külleri toplamaktadır. Bu küller mutsuzluk artığı olarak
görülmektedir. Mutluluk yeni kentler ve yeni olasılıklar demektir. Yazarın ifadesine göre
ancak eski kurgular anlaşıldığında potansiyeller hesaplanabilir hale gelecektir. Diğer bir
ifadeyle sistem çözüldüğünde ve kurgudaki boşluklar görüldüğünde geriye kalan hikâyelerin
sayısı saptanabilecektir.

Çizelge 4.4 Görünürlük temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl
Kent Mimari ve diğer detaylarla,
sisteme benzetilerek, görsel
metaforlarla, farklı
Görünmez perspektiflerle ve mesafeyle,
Kentler zıtlıkla, eşzamanlı çoğalmalarla
İbadet mekânı Detaylarla
Saray Perspektifle
Geçme tonozlu yapı, altın kent Kart göstergeleriyle
Şato Kent Görsel metaforik detaylarla
Köprü Görsel metaforlarla
Peyzaj yapıları, mimari plan Kart göstergeleriyle
Merdiven, kent, mekân ve iç mekân, Görünürlükle
Teras Geometrik ve diğer imgelerle
Kent Plan çizimine dair bilgilerle
Yolcu Kütüphane bodrumu, sütun başlıkları Hayali kurgularla
Oda, kale, kafeterya, saray, kırtasiye Görsel metaforlarla
Tesisat ve pencere demirleri Sisteme benzetilerek
Mekân Detaylarla, perspektifle
Mimari yapı Form ve konumuyla

Katlanma, çoğalma ya da genişleme birer çokluk eylemleridir (Calvino, 1994a). Bu


tekniklerle çeşitli olasılıklar elde edilir. Görünmez Kentler, kentler bütünü diğer ifadeyle
temsili yumaktır. Calvino kentin parçalarını farklı başlıklar altında toplayarak sonuçta
bütüne, kentin kendisine, ulaşmaktadır (Calvino, 2020a). Pentesilea kenti konu dışına
çıkmalarla çoğalır. Bu kent ve eşzamanlı yansımalarının birbirine karıştığı ve yumak haline
geldiği görülmektedir. Yazar geçmişleri de birbirlerine düğümlenmiş çoklu ve yoğun yapılar
olarak ifade etmektedir (Calvino, 2020b). Şato de Venedik gibi olasılıkları çoğaltır ve
çokluğun imgesi haline gelir (Calvino, 2017). Şato bunu hikâye anlatıları ve dünyalar
arasındaki sıçramalarla elde eder. Benzer şekilde Yolcu’da kırtasiyeyle diğer mekânlar
104

arasındaki zikzaklardan oluşan bir plan çizer (Calvino, 2020b). Kırtasiye yani ana mekân
romanları çoğaltarak çokluğa ulaşır.

Tüm kentler ya da olasılıklar yumağı arasından tercih edilen, mevcut anlatıyı


oluşturur. Dorotea’da anlatıcı, önünde farklı alternatifler içeren yollardan birini seçtiğinden
bahsetmektedir (Calvino, 2020a). Bu seçim yazarın romanı oluşturma sürecine işaret eder.
Yazar iki kent arasındaki yolların çokluğuna verdiği önemden bahseder. Nitekim kentte
ulaşım alternatifleri geliştirilerek özgürlük alanı genişletilir ve son geciktirilir. Smereldina
kentinde çakışan ulaşım ağlarından birinin tercih edilebileceğinden bahsedilir. Burada belirli
güzergahlar vardır ve her iki nokta arasında olasılıklar artar. Olasılıkların zikzaklar çizdiği
belirtilir. Burada olasılıklar geometrik kurguya göre çoğalmaktadır. Gezgin ve Han arasında
geçen diyalogda çoklu olasılıklar dile getirilirken seçilen olasılıktan da bahsedilir (Calvino,
2020a). Her olasılık mekân ya da manzarayla birlikte verilir. Tüketilip geriye kalan izbe
imparatorluğun merkezinde ise sarayın asma bahçeleri olduğundan bahsedilir. Kent merkezi
seçilen bu mekân, çoğalmaların da merkezidir.

Calvino olayları çoğaltırken mekân ve mekândaki ögelere odaklanır: Kadın


karakterin üniversitedeki odada belirmesi üzerine bunun nasıl gerçekleştiği yönünde
tahminler yürütülür (Calvino, 2020b). Buradaki ihtimaller kentler arasındaki yollar gibi
çoğaltılır. Diğer taraftan konum belirsizleştirilerek de çokluk elde edilir. Gönderilen
zarfların belirsiz betimlemelere sahip bir bölgeden geldiği belirtilir. Zarfların alındığı yer
sabitken, geldiği yer değişkendir. Bu değişkenlik olasılıkların sayısını belirler.

Şato’da ise çokluk kart dizilim ve esneklikleriyle elde edilir. Yazar tarotların
kullanımının daha önceki göstergebilimsel tespitlere göre değil kartların kendi aralarındaki
dizilimine göre gerçekleştiğini ve bu dizilime göre kendi içinde hareket alanı oluşturduğunu
belirtmektedir (Calvino, 2017). Calvino burada söz ve kart dizilimleriyle oyuncul kurgu
yaratır. Kitapta ifade edilene göre varlık deneyimlerle yorumlanır. Kılıç Şövalyesi kartına
yüklenen çeşitli anlamlar olasılıkları çoğaltmaya yarayan bir çabadır. Tarot kartıyla yaratılan
olasılıklar mekâna bağlı olarak çoğalır: Bu kartla birinin düğünü böldüğü ya şövalyenin
Değnek Dokuzlusunun daha önce çıkmasından dolayı düğünü yarıda bırakıp tam teçhizatlı
şekilde ormana döndüğü veya ikisinin de gerçekleştiği belirtilir.
105

Olasılıklar zihinsel olarak artırılır. Mekân farklı olasılıklarla çoğaltılır: Burada ifade
edilen göre farklı yöntemler ve aygıtlarla aydınlatarak (görsel efektlerle), çoklu nesneleri
sıralayarak, imgesel şeyleri kullanarak, farklı renk ve tonlar yaratarak, nesneleri
çeşitlendirerek (Calvino, 2020b)… Yazar burada mekânı çoğaltırken aydınlatmalarla
hafiflik, dolu detaylar ve görsel efektlerle kesinlik, imgesellikle görünürlük, olasılıklar arası
aktif geçişle hızlılık ve mekân içi detaylarla çokluk içinde çokluğu kullanır. Nitekim
Calvino, en önemli oulipocu amaç için tüm temaları yani yöntemleri belirlemiş ve bu
örnekler de bunlara işaret etmektedir. Yazar kesin bir vakitte ulaştığı, kristalleştirme arzusu
duyduğu mimari yapıyı kişiselleştirir ve görünür kılar. Burada kesinlik ve görünürlükle
mekân genişletilir.

Calvino’yla benzer üslup ve yöntemlere sahip, diğer bir oulipocu yazar Georges
Perec’tir. Yazar özellikle Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda Calvino gibi mekânsal çokluk
üzerine son derece kesin geometriye sahip bir sistem kurar. Matematiksel düzenin ve
işlemlerin ön plana çıktığı bu sistemde olasılıklar, günler, kenar sayıları vd. hesaplanır.
Bartlebooth yirmi yılda beş yüz kere “yedi yüz elli parçalık” yapbozu bozup yeniden ve
yeniden kuracaktır (Perec, 2009). Rastgele ilerleyen bir süreç var gibidir ancak bunun böyle
olmadığı ilerledikçe anlaşılır. Metaforik anlatımlar ve varyasyonlar kendini yansıtan
matematiksel sistemi imler. Detaylar farklı yerlerde, farklı şekillerde kullanılarak illüzyon
yaratılır. Yapbozlardaki eş parçaların farklı görüntülerle yapboz yapanı yanılttığından
bahsedilir.

Perec’e göre olasılıklar arası bağlantılar zıt, büyük oranda amaçtan yoksun ve küçük
anımsamalarla gerçekleştirilmelidir: “Bir İtalya gölünün kıyısındaki küçük bir köyün
arkasından Manhattan gökdelenleri, yüzücüleri izleyen kayakçılar, mum ışığında bir akşam
yemeği ve maytaplar, bir demiryolu ve bir uçak bir bakara masası ve bir demiryolu, vb.
Winckler” (Perec, 2009). Bunları tespit etmenin tek yolu ise duyulardır. Sistem detayların
tekrarıyla elde edilir.

Bu kitaba göre binadaki alt katları da dahil eden hareketli mekanizma, Perec’in
satranç düzlemini binanın boy kesitine uygulamasının olasılıkları artıran bir avantajıdır
(Şentürk, 2016b). Perec hikâyelere başlamadan önce koleksiyon oluşturur: “Bunlar onar
ögeden oluşan listelerdi. Envanterler pozisyon ve aktivite adlı iki grubun altında, kumaşlar
106

ya da materyaller, renk, alıntılar, aksesuarlar, mücevherler, sayı, rol, okuma, müzik, resimler,
kitaplar, yemek, içki, periyot, stil, mobilya çiçekler gibi birçok değişkenin önceden
sıralandığı listelerdi.” (Şentürk, 2016b) Böylece yazar sistem ve içeriğini önceden belirlemiş
olur. Fedora kentinin ortasında metal kaplı birbirinin aynısı olan ortak nesneye sahip odaların
bulunduğu ancak her nesnenin kenti farklı şekillerde gösterdiği belirtilir (Calvino, 2020a).
Yazar, Perec gibi geometrik bina sistemi kurar ve her oda ayrı bir anlatı ya da dünyayı
oluşturur (Şekil 4.8). İki kitabın da kurgusu zaten satranç tahtasıdır. Bu bina olasılıkların
çoğaltıldığı hiçlik yani kurgu merkezidir. Buradaki nesne kentin göstergesidir. Sunulan
olasılıkların her biri kentten bağımsız yaratılardır.

Tschumi’nin görüşüne göre mekân, hareket ve olaylar geleneksel olandan farklı bir
yapıda yeniden şekillenecektir (Tshumi, 1994). Yazar olaylarla mekânın ilişkisini
irdelemektedir. Ona göre farklı bir programla, farklı hareket türleri ve mekânların
alışılmadık kombinasyonları mümkündür. Burada ifade edildiği gibi gerçekliğin sunumunda
manipülasyonlar, karşıtlıklar ve zıtlıklar gibi bazı değişiklikler söz konusudur. Mimari
okumada sınırların ötesine geçmek istediğini belirten yazar tekil bakış açısından çoklu olan
bakış açısına geçmenin yollarını göstermektedir. Tshumi’nin (1994) Manhattan
Transkriptleri’nde (algısal oyunlarla birlikte mekâna entegre edilen farklı hareket desenleri
ve beklentiye uymayan farklı figürlerle yeni kombinasyonlar üretilmektedir. Bu çalışmalar
mimari anlatıyı, aktif ve algılarla oynayan farklı boyuta taşımıştır. Yazara göre bu okumalar
kendi iç mantığında yorumlanır. Belirtildiği gibi planları çakıştırarak ve üst üste koyarak
manipüle etmek ve farklı ihtimaller vermek esas amaçtır. Farklı deneyimlere sebep olan
boşluklar ve mekânsal dizilimler okumaları da değiştirir. Sekanslar basit bir dizilimden öteye
geçerek, kişisel yorumlarla sonsuz okumalara sebep olur. Dolayısıyla tüm perspektif
oyunları, katlamalar ve mekân-olay bağımsızlığı, çokluğu amaçlar.

Yazarın ifadesiyle mekânsal dizilimler belli sisteme göredir (Tschumi, 2017).


Mimarideki bu sistemli yapı matematiksel sistem gibi özgürlüğü ve çoğalmayı sağlar.
Yazarın ifadesiyle sekans aslolan sistem yani ifade aracıdır. Bir şeklin, şekil olmaktan ziyade
ilettiği anlamın öneminden bahsedilmektedir. Diyagramlar bu anlam yüklü özelliğiyle
üçlemedeki matematiksel sistemin karşısında yer alır. Diğer bir ifadeyle dizilim ya da sekans
ya da kurgu, üçlemedeki gibi mimaride de anlamı ileten yapının kendisidir. Dolayısıyla
yapılandırmacı mimaride esas olan sistemdir. Mimarlık, mekân ve olay bütününün temsili
107

haline gelir. Dizilim, sistemli yapı, görsel algı oyunları, öznellik ve çoğalmalar gibi
mimarideki yenilikler, mimari okumalarla üçlemeyi yakınlaştırır ve iki disiplin arasındaki
çevirileri de mümkün kılar. Yazara göre mimari katmanlar sözdizisimsel anlam vermektedir
(Kanekar, 2015). Nitekim diyagramlar, edebi metnin sistemi gibi parçaları arasındaki
değişimleri mümkün kılar. Her değişim sadece edebiyatta değil, mimari düzlemde de karşılık
bularak çokluğu sağlar. Özetle iki alan da sistemiyle çokluğu imler.

Şekil 4. 8 Çokluk temasıyla Fedora kenti (Frantzen’den, 2017).

Burada niteleyici unsurların farklı olasılıklarla kullanımı söz konusudur: “Baltık ve


Letonya limanları, Çin limanlan, Madagaskar, Şili limanları, Teksas limanları” (Perec, 2009)
ve daha nice limanlar… Limanların çoğaltılması konuyu uzatma amacı taşıyan diğer çokluk
yöntemidir. Benzer bir yönelim Yolcu’da karşımıza çıkar: Kitaplar çeşitlendirilir ve
zihindeki tüm dökümü çıkarılır (Calvino, 2020b). Fillide kentinde köprülerin, pencerelerin
ve yer kaplamalarının çokluğunun verdiği mutluluktan bahsedilir (Calvino, 2020a)1. Bu kent

1
Kent unsurları çoğaltılır: “kavisli köprüler, üstü kapalı, kirişli köprüler, dubalı, parapetleri
işlemeli asma köprüler … çift kanatlı kemerli pencereler, dar ve sivri kafesli pencereler,
konik, üstlerinde aypencere ya da gülpencere … iri çakıllar, büyük karo taşlar, parke taşlar,
küçük taşlar, beyaz mavi seramik levhâlâr” (Calvino, 2020a).
108

yapısal unsurların kataloğu haline gelir. Tüm bu çeşitlendirmeler anlatıyı uzatan, çoğaltan
ve akla gelebilecek ihtimalleri gözler önüne seren amaçlara sahiptir.

“Dekoratör’ün … Mekânın yeniden taslaklandırılması, ışığın abartılarak yeniden


dağıtımı, üslupların karıştırılması” yöntemleriyle olasılıklar çoğaltılır (Perec, 2009). Metin
mekânsal ve diğer çoğalmalarla yeni olasılıklar doğurur ve bütün değişir. Yazar lipogram
gibi kelime oyunları ve farklı bakış açıları ile anlatıları bozuşturma yoluna gider ve algı
oyunları oynar. Bu yinelemeler en ilginç olana yönelmektedir. Oyundaki en uyumsuz
parçaların bir araya getirilmesi ile elde edilen kandırmacalar metnin kavrayışını geciktirir.
Gezgin ve Ernes Marana aracılığıyla kurgunun gizlenmesi ve hiçbir bilginin öylece
verilmemesi, romanların temel amacı haline gelir (Calvino, 2020a, 2020b). Yazarın bunu
yapma sebebi “daha sonra daha etkili biçimde şaşırtmak için”dir (Perec, 2009).

Fillide, yazara göre çoklu alternatif yapılarıyla eğlencelidir ve yolları boşlukta belirli
noktalardan geçer. Bu kent sonsuzluk içinde belirli geometriye sahip güzergâh üstünde
hareket serbestliği veren yapıya sahiptir. Yazarın ifadesine göre bu yollar arasında yapılacak
seçim anıların etkisiyle olacaktır (Calvino, 2020a). Her birey farklı potansiyellere sahip
olduğundan bu kurgu deneyimin öznelliğini ön plana çıkarır. Kent mekânlarının, buradaki
noktalar arasındaki çizgiye göre konumlandığı belirtilir. Bu düzenli sistem çokluğun hareket
alanı ve sınırlarıdır. Yazar Smereldina kentinde görünür ve görünmez kurguyu aktarır:
Anlatıcının ifadesiyle kent planı tüm alt yapıyı görünür kılarken, kentin tamamını kapsayan
yere dikey çizilen eğrinin görünmezliğinden bahsedilir. Bu spiral geometri, görünmez
kurguya işaret eder. Şekil 4.9’da göründüğü gibi burada kesit ve planla birlikte kent
diyagramlaştırılmış ve edebi metin mimariye çevrilmiştir. Kalıcılık, çokluk içinde özel ve
sisteme işaret eden oldukça kayda değer bir temadır. Yazar sistemin kalıcılığını tüm bu
temaların temel kısıtı olarak kullanır. Oulipocular ve Calvino için çokluk, kalıcı sistemde
gerçekleşmelidir. Bir sonraki bölümde de bahsi geçen sistemin, geometrik kurgunun,
kalıcılığını ve içeriğin geçiciliğini ele alıyorum.

4.1.5.1. Kalıcılık

Kalıcılık geometrik kurgunun kendisiyken geçicilik anılar ve nesnelerdir. Yazarın


belirttiği gibi parçalar hareket edip kenti boşaltınca geriye kurgu kalacaktır (Calvino, 2020a).
109

Dolayısıyla yinelemelerde sabit kalan kurgudur. Yazarın da belirttiği gibi Kozmokomik aşk
ve kayıp, geçicilik-kalıcılık, kurgu-hakikat gibi konuları işler (Calvino, 2020d; Barth, 1980).
Üçleme bu ifadeleri bir adım öteye taşır ve kalıcı geometrik kurguyu oluşturur. Bu kurguda
içerikler farklı birleşimlerle çoğalır ve sırayla çerçeveler dolar. Yaşanan her olasılıktan sonra
içerikler kaybolmaya başlar ve sistem daha da görünürleşir. Finalde ise tüm olasılıklar
tükenir, sisteme ulaşılır. Kent ve şato sistemdeki kalıcılık ve çokluk merkezleridir (Calvino,
2017, 2020a). Romanlar, bu merkezi mekânlardaki sıçramalarla genişler.

Şekil 4. 9 Smereldina kent planı ve spiral (Pilotto’dan, 2021).

Ersilia, göçebe kentidir (Calvino, 2020a). Burada yaşayanların kenti kent yapan
sistemi ortaya çıkarmak amacıyla insanlar arasındaki yakınlık, ticaret, yönetici sınıf,
imgeselliğe göre farklı tarzlarda kenti ördükleri belirtilir. Bu unsurlar arasındaki ilişkiler
kentin kurgusudur. Halk burada kentin izlerini açığa çıkarır. Örüntüler tamamlandığında ve
kentte yer kalmadığında, kentin, sistem hariç, taşındığı ifade edilir. Yazarın ifadesiyle halk
kentin sistemin kendisi olduğunu düşünür. Buradaki yıkım ve yapımın aynı kurguda
yinelenip durduğu belirtilir.

Yazar iç içe geçen sistemle kentleri çoğaltır. Mimari yapının yapılma aşamalarının
ve yapı unsurlarının tekrarlandığından bahsedilir (Calvino, 2020a). Böylece yapının
defalarca yıkılıp yeniden kurulduğu anlaşılır. Buradaki ifadeyle yinelemenin sebebi kenti
kurmaktır. Özetle kentleri çoğaltmak, kentin yeni yorumlarını elde etmektir. Gomel’in
(2014) ifadesiyle yapı ya da kent parçası çoklu anlam ifade ederek temsiliyet aracına, dile,
dönüşür. Sistem yinelendikçe kentin anlamı kuvvetlenir.
110

Anılardaki mekânlar geçiciliğe vurgu yapar: Maurilia değişmiş mekânları ve anıları


resimlerle gösterir (Calvino, 2020a). Burada sadece meydan sabittir, diğer mekânlar ya
dönüşmüş ya da yok olmuştur. Meydan, şato gibi dönüşümün merkezi olabilir. Yazarın ifade
ettiği gibi her şeyiyle yinelenen kenttir Clarice. Yinelemeler gelenekselden modern kente
dönüşümle gerçekleşir. İlk kentin taşıyıcılarının yıkıldığı ve kentteki taşınabilir her şeyin
yok edilmeye çalışıldığı ifade edilir. Modern düzendeki tüketim ve yinelenme arzusuyla kent
çoğalır. Sabit kalanların yer, sağlam şeyler ve isimler olduğu belirtilir. Sağlam ve kalıcı
taşıyıcı sistem parçası, çoğaltılıp yeniden kullanılırken anımsatıcı rolündedir. Bu parça,
postmodernizmdeki gibi farklı yapılara entegre edilir. Buradaki oyunun, parçaların yeterince
karıştırılmasıyla biçimlendiği belirtilmektedir.

Yazarın ifadesiyle geçici kent, zamanı geldiğinde strüktürü parçalanıp başka boşluğu
dolduran kenttir; sabit kent ise detaylardan oluşan kentin biçimidir (Calvino, 2020a). Geçici
kentteki mimari yapılar ve malzemeleri tekrar kullanılacaktır. Dolayısıyla kentin üç boyutlu
sistemi kalıcıdır ve mimari, farklı şekillerde yinelenir. Yazarın mekân ve kişiler gibi bir
görünüp bir kaybolduğu belirtilir (Calvino, 2020b). Tıpkı yazarın anıları gibi tüm deneyimler
yer yer görünürleşerek çoğalır. Kalıcı ve geçici ögeler yinelenirken elde edilen tüm
olasılıklar tek bir bütünü imler. Tüm kentlerin Venedik’i, tüm romanların tek bir romanı
imlemesi gibi… Çokluk tek bir şeyden yola çıkar ve tekrar o şeye döner. Bu teklik ya da
hiçlik bütüncüllükle elde edilir. Her şeyin bütün içinde kaybolması arzusuna dair örnekleri
bir sonraki bütünlük teması altında ele alıyorum.

4.1.5.2. Bütünlük

Üçlemedeki olasılıklar tek bir bütünü imler. Bütünlük, Calvino’nun çokluğu hiçliğe
ulaştırma tekniğidir. Her şey bütün içerisinde eriyip yok olmayı arzular. Bu bütünlük
içerisinde hiçliğe karışmayı arzulayan kar tanesi, tek başına anlamsızken çığa karışınca
anlam kazanmakta ve bütün içinde yok olmaktadır (Karasu, 1982). Bütün ya da gösteren,
arkasında eşzamanlı diğer potansiyelleri taşır. Görünmez Kentler’de tüm kentler tek bir kenti
imler (Calvino, 2020a). Kent anıları içine çeken ve büyüyen süngere benzetilir. İç içe geçen
kurguyu imleyen bu benzetme, kurgunun merkezindeki çoğaltıcı, asıl kente de işaret eder.
Şato’da ise kartlar ve hikâyeler bütünü amaçlanır (Calvino, 2017).
111

Yazarın verdiği bilgilere göre aynalar, sonsuz yansıtmalar ve teke indirgeme


özelliğiyle bütünün ruhunun keşfedilebileceğini düşündürtüyordu (Calvino, 2020b). Calvino
bu romanda amacının, nesneleri çoklu gösteren müze yaratmak olduğunu açıklıyor. Çokluk
burada kitaptan kütüphane yaratmak gibi benzer özelliklere sahip şeyler arasında gerçekleşir.
Yazar elde ettiği bu metinlerin de aynı şekilde çoğalması gerekliğini vurgular. Roman
parçalanır ve tekrar tekrar kurulur. Aynalar galerisinde, aldatmaca kişilerle yazarın
gizlenmesinin amaçlandığı belirtilir. Nitekim bu belirsizlik kaosu artıracak ve okurun
merakını daha da artıracaktır. Ayna ise burada çokluğun ve yanılgının sembolü haline gelir.

Her yaprak düşüşünün hafif yağmur ile uçan tüyleri hatırlattığı, zemine düşüşler
gerçekleştikten sonra da burada aydınlık bir biçimin oluştuğu belirtilir (Calvino, 2020b). Her
düşüşün izdüşümü kesin ve hafif şekilde elde edilir ve sonunda geriye sadece kesin geometri
yani hiçlik kalır. Dolayısıyla çokluk, benzer ancak kendinden farklı bir bütüne işaret ederek
sona ulaşır. Bütünde her yaprağın farklı düzeyi oluşturduğu ve aralarında mesafe olduğu
belirtilir. Her yinelenme kendi çerçevesinde gerçekleşir. Burada bir olay, süperpoze edilerek
çoğaltılmakta ve düşüş, yani asıl eylem, vurgulanmaktadır.

Bir Tane Yapmak İçin Çok Fazla Hayat Gidiyor (Yaz) şiirindeki ifadelere göre
çoğulluğun tekil yüzü vardır ve çokluk oyununda iğne deliği kadar dar bir yerden ancak bazı
seçimler geçer (Calvino, 1986; Montale, 1998). Burada otomatik seçimlerden mantıksız
olanların elendiği sistemin varlığından bahsetmek mümkün görünmektedir. Calvino
Yolcu’da seçtiği kitaba doğru yol alırken, fethedilmesi gereken topraklar (kaleler ve kuleler)
gibi grup halinde yer alan diğer olasılıkları sıralar (Calvino, 2020b). Burada sonsuz
olasılıklar arasındaki geçiş ve eleme sürecini aktarır.

Calvino Diderot’un (1713-1784) Kaderci Jachues ve Efendisi eserini çok çeşitli ve


ebedi anti-roman, üst-roman ve hiper-roman olarak yorumlamaktadır (Calvino, 2021).
Yazarın belirttiği gibi Diderot çoklu yolları teke indirger, Queneau ise bu çokluğu
indirgemeden devam eder. Kaderci Jacques’ta Efendi; kaderi, olasılıklar arasından
yaşanacakları, sorgular (Diderot, 1984). Burada olasılıklardan bir kısmı ortaya koyulurken
biriyle hikâyeye devam edilmektedir. Biçem Alıştırmaları’nda ise tek hikâye farklı
üsluplarla çoğalarak bir bütünü oluşturmaktadır. Calvino’nun da belirttiği gibi Biçem
Alıştırmalar’ı ve yazarın diğer metinleri, kesin planda çeşitli söyleyişlerin uygulandığı
112

çoğaltma teknikleri ile büyüyen yapıtlardır (Calvino, 2021). Borges da Calvino’yla aynı
konuya dikkat çeker: Kurmacada çokluklardan birinin tercih edildiğini ancak Ts’ui Pen’in
tüm olasılıkları ele alarak hikâyeleri genişlettiği belirtilmektedir (Borges, 1988). Böylece
zaman ve olasılıkların da çoğaldığı belirtilir. Yolcu’daki telefon sahneleri benzer bir
çoğalmadır: Anlatıcıya göre roman ve telefon aynı kaos ve korkunun simgesidir (Calvino,
2020b). Karakterin ifadeleri olasılıkların tükenerek yok oluşu ve mecburi uyulan role karşın
duyulan tedirginliği iletir. En başta karakterin bulunduğu mekânın hissettirilmesi gerekliği
vurgulanır. Mekân burada dönüşümün yaşandığı ve yeni olasılığın doğduğunun habercisidir.
İlerleyen sahnelerde telefonla ilgili türlü olasılıklar türetilerek son geciktirilir. Telefon,
burada çokluğun simgesidir. Karakterin, telefonla ilgili yaşayabileceği tüm deneyimler
eşzamanlı yaratılır. Göründüğü üzere karakter, mekân (ev) ve olaya dair dönüşümler için
öncelikle sabit bir mekân belirlenir. Anlatıcı yaşadığı konuttan ya da yakınlardaki konuttan
gelen telefon arama sesinin ihtimallerle bağını kurar. Kitaba göre herhangi bir telefon
buradaki kişiyle bağlantı kurulabileceğini işaret ediyor, öyle olmasa dahi bunlardan birisi
gerçekleşebilecek bir ihtimaldir. Nitekim önemli olan tercih yapmak değil çoklu olasılıkları
bir arada vermektedir.

Zoe’da yaşam ve kentin bütünselliği vurgulanır (Calvino, 2020a). Bu kentte her


şeyin, eylemler ve mimari detaylar, farklı yerlerde tekrarlandığı ifade edilir. Bu tekrarların
yanıltıcılığından bahsedilir. Yazarın ifadesiyle kent tüm bu özellikleriyle parçalanamaz bir
bütündür. Bu kentte detayların çokluğu bütünü oluşturur. Tekrarlanan şeyler kentin kendisi
haline gelir. Nitekim tekrarlamalar kenti imge haline getirecektir.

Han ile Gezgin arasındaki diyalogda bütünün ve bütünü oluşturan parçaların


öneminden bahsedilir (Calvino, 2020a). Kemerin ancak taşla var olabileceği ve taşın
kemerin biçimini oluşturduğu takdirde mühim olduğu belirtilir. Dolayısıyla burada biçim ve
parçanın ayrılmaz bütünlüğünün önemine ve aradaki ilişkiye dikkat çekilir.

Çokluk ve mekân ilişkisi, Çizelge 4.5’de verilmiştir. Göründüğü gibi çokluk


metinlerinde hangi mekânların nasıl elde edildiği analiz edilmiştir. İlk romanda kent
çoğalarak, genişleyerek, yollar artırılarak, çoklu temsiller yaratarak, spiral geometriyle,
kalıcılıkla ve hareketlilikle, yinelenerek, geçicilikle, bütünlükle; köprüler, pencereler ve yer
kaplamaları çoğalarak; taşıyıcılar yinelenerek, kombinasyonlarla; mimari yapılar
113

yinelenmelerle, geçicilikle; kemer bütünlükle; Şato’da şato çoğaltarak ve kalıcılıkla; düğün


salonu çoğaltarak; Yolcu’da ise kırtasiye ve oda çoğaltarak; istasyon nesnelerin dizilimiyle,
görsel efektlerle, kesinlikle, çoğalmayla, imgesellikle; üniversite görsel metaforlarla; müze,
bütünlükle, aldatmacalarla; kütüphane bütünlükle; kaleler ve kuleler görsel metaforlarla; ev
olayların çoğaltılmasıyla çokluğa işaret edilir (Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Çoğalarak
çokluğun elde edilmesi üç romanda da ortaktır. Yazar Görünmez Kentler ve Yolcu’da
çokluğu çeşitlendirip kalıcılık ve bütünlük temasını farklı mekânlarla vurgular. Dolayısıyla
üç roman da çokluğu kullanır ve çeşitlendirir. Bütünde, düzenli geometrik sistemde, aynı
birim ya da ölçülerin tekrarlı kullanımı tutarlı bir sistemi ortaya koyar. Çoklukta bütünlük
temasından sonra bir diğer bölümde tutarlılığı irdeliyorum. Bu tema, hakkında bir şey
yazılamadan kalmıştır. Bu sebeple bu temadaki analizleri yazarın diğer metinlerine göre
yürütüyorum.

Çizelge 4. 5 Çokluk temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl
Kent Çoğalarak, genişleyerek, yollar
artırılarak, çoklu temsiller
yaratarak, spiral geometriyle,
kalıcılıkla ve hareketlilikle,
Görünmez yinelenerek, geçicilikle,
Kentler bütünlükle
Köprüler, pencereler ve yer kaplamaları Çoğalarak
Taşıyıcılar Yinelenerek, kombinasyonlarla
Mimari yapılar Yinelenmelerle, geçicilikle
Kemer Bütünlükle
Şato Çoğaltarak, kalıcılıkla
Şato
Düğün salonu Olasılıkları çoğaltarak
Kırtasiye, oda Çoğaltarak
İstasyon Nesnelerin dizilimiyle, görsel
efektlerle, kesinlikle, çoğalmayla,
imgesellikle
Yolcu Üniversite Görsel metaforlarla
Müze, Bütünlükle, aldatmacalarla
Kütüphane Bütünlükle
Kaleler ve kuleler Görsel metaforlarla
Ev Olayların çoğaltılmasıyla
114

4.1.6. Tutarlılık (Consistency)

Calvino’nun tutarlılığı oranlarda ve olayların diziliminde kendisini gösterir. Çokluk


yaratılırken elde edilen olasılıklar tutarlılığa göre seçilir. Keza kesinlik de sistemin
tutarlılığıyla bağlantılıdır. Oran ve uyum buradaki geometrik kurguda gözlenir (Bkz. Şekil
1.2). Bu kurgusal sistem simetriktir ve tutarlı ölçülerin tekrarlanmasıyla gerçekleşir. Yazarın
kentleri de bu tutarlılığı yansıtır. Anlatıcının ifadesiyle arka planda, görüntüleri oluşturan
kurallar ve tutarlı düzendir; bunun en güçlü temsilcisi ise satrançtır (Calvino, 2020a). Bu
oyunun olasılıkların planlanması yerine olasılıkları rastgele yaratan öneminden bahsedilir.
Satranç oyunu, kuralları ve tutarlı oranlarıyla, çokluk ve tutarlılık makinesidir. Oulipocuların
yaratmaya çalıştığı sistem de tam olarak böyle bir yaratıcı ögeye işaret eder.

Kentteki mekân ve zamanın, gök planına ve dikey kesişen çizgilere göre oluştuğu
belirtilir (Calvino, 2020a). Kent mimarisinin astrolojiye dayanarak on iki parçaya ayrıldığı,
her parçaya giriş çıkışların evrensel olaylara göre verildiği ifade edilir. Amacın ise evrenin
bilimselliğinin ve göksel olanın taklit edilmesi olduğu belirtilir. Burada gökteki düzen ve
oranlar kullanılır. Kentin tüm unsurlarının bu orana göre oluşturulması kesin bir tutarlılığı
sağlar. Yazar tutarlılığın kullanım alanını genişletirken kent planını nesnedeki biçimin
uyumundan yola çıkarak aktarır. Anlatıcının ifadesiyle kent ulaşım ağları, üst üste binen
konutları ve felaketlerle evrenin planıdır. Böylece çeviride tutarlılığın temel unsur olduğu
ortaya koyulur. Nitekim farklı düzeydeki planlar arasındaki çevirilerin anlamlı olması ancak
buna bağlıdır. Dolayısıyla yazar evrenin, gökyüzünün ve nesnelerin uyumlarını kentle
ilişkilendirerek tutarlılık göstergelerini çeşitlendirir.

Gezgin’in ifadesiyle kentler, sistemi takas ederek aynı oran ve orantıyı yakalıyor
(Calvino, 2020a). Çokluk burada da sistemin tutarlılığına göre elde edilmektedir. Han’ın
haritalarının, kelimelerdeki unsurlara paralel olarak uyumlu olasılıkların her birini muhafaza
ettiği belirtilir. Dolayısıyla haritalar geçmiş ve gelecek tüm olasılıkları kaydeder ve her biri
aynı sistemi imler.

Yazarın yeni olasılıklar için eskiyi terk ettiğini belirttiği Clarice kentinin yapısal
elemanları arasındaki ilişki, tutarlı bir oluşumu işaret eder (Calvino, 2020a). Sistemin tüm
115

elemanlarının diğer olasılıklara uyarlanmak için parçalanarak taşındığı belirtilir. Sistem


tutarlı bir bütündür ve yeni olasılıklara uyum sağlayacak şekilde dönüşür.

Calvino mantıklı çokluklar yaratarak kenti tutarlılığın ve uyumun göstergesi haline


getirir. Yazarın ifadesiyle kent, eski olasılıklar ve geometrik sınırların bağından oluşur
(Calvino, 2020a). Burada ilk durumun orantısal yanına dikkat çekilir. Her durumsa ölçü ve
konumuyla imlenir. Örneğin bir canlının hareketi, altındaki çatı eğimiyle ve buradaki bir
önceki durumla ilişkilendirilir. Tüm olaylar ilişkilidir ve birbirini mantıksal tutarlılıkla takip
eder. Yazar öncelikle matematiksel bir konum, arka plan, oluşturur ve sonraki tüm eylem ve
konumları bu konuma göre belirler. Yani bir güzergah belirler ve olayları bu güzergahtaki
noktalara sabitler. Bunu da mantıksal bir dizgeye göre sıralarken ortamı başlangıç noktası
haline getirir.

Bir bütün olan boyuttaki parçaların faklı olasılıklardaki yerleşimi uygunluk olarak
adlandırılmaktadır (Vitruvius, 1874). Uygunluk tutarlılığa denk gelir ki kesin düzeni imler.
Yazara göre düzen ve mimaride düzen kavramı maddi değil soyut temsil oluşturmaktır
(Forty, 2012). Bu temsil biçimin tutarlılığı üzerinedir. Satranç tahtasındaki şema tutarlı bir
biçimdir. Mimari malzeme ve sözcükler eşdeğer tutulurken, malzemenin stabil olmasının
yapının stabil olmasındaki yeterliliği sorgulanmaktadır (Hofstadter, 2011). Yazar yapının
esas taşıyıcısının sistemin tutarlılığı olduğunu imler. Nitekim tutarlılık ve orantı ya da denge
olmadığında yapı ayakta duramayacaktır.

Otomatik seçime karşın oulipocular mantıklı seçimler yapmanın yollarını arar.


Calvino tam da bu sebeple tutarlılığı mantıksal dizgenin ölçütü sayar. Dizgenin tutarlılığı
kendi evreninde tüm yorumların ilişkili olmasına bağlanmaktadır (Hofstadter, 2011). Bu
kavramda dış dünyayla ilişkinin tutarlı olması gerektiği belirtilmektedir. Nitekim otomatik
seçim anlamsız sonuçlar yani dizgeler meydana getirebilecektir ve bunu ancak ve ancak
mantıklı seçimlerle düzene koyulabilecek ve tutarlılık sağlanacaktır. Tutarsızlığın gerçekliğe
bağlı olarak mantıksal tutarsızlık gibi farklı çeşitleri olduğu belirtilmektedir. Bu tutarsızlığı
önlemek için metnin ögeleri akla yatkın şekilde dizilmelidir. Pomi’nin Görünmez Kentler
oyunu, kurallı ve tutarlı sistemi imler (Şentürk, 2016a). Kentler, çoklu düzeyde mantıksal
dizilime göre yaratılır. Öncelikle imgeler parçalanır ve her biri “kelimeler, yerler, nesneler,
kişiler”e göre kategorize edilir (Şentürk, 2016a). Ardından bu parçalar çoklu düzeylerde elde
116

edilir ve anlatılar oluşur. Öncelikle kartlar tutarlı şekilde dizilir, ardından küpler, çizimler ve
metin. Böylece anlatıda mantıksal dizilimle tutarlı çokluk ve çeviriler elde edilmiş olur.

Tutarlılık olayların anlatısındaki ögelerin mantıklı eşleşmesine dayanır. Yolcu’da


tüm nitelikler, özneleriyle mantıklı şekilde ilişkilendirilir. Burada detaylar ve olaylar art arda
dizilirken her olay ilişkili olduğu özneyle birleşir: mali hesaplar, önemli konuşmaların
geçtiği ortamdaki şaşkınlık, ekonomistlerin aramaları, mimari planın kısımları, sözlerle
anımsanan hayvanın ağzı, plan yapanın duruşu, süperpoze edilmiş resimler, yol çizgileri olan
plan, hareket eden araçlar (Calvino, 2020b)… Tek amaca hizmet eden olayların dizilimleri
akla yatkındır: Araçların siparişi ve ardından mekâna doğru hareketi, etraflarında
korumaların belirmesi, araçlara kişi görüntüleri eklenmesi, ticari binanın reklam tabelası ve
iç mekânları… Her olay bir öncekine bağlı olarak verilir ve böylece ilişkiler ağı ortaya çıkar.
Calvino bu sebeple olayları manzara ve mekâna bağlı kılar. Nitekim manzara ve mekân
olayları bağlayan en gerçekçi ve somut ögelerdir. Hareketlilik nesneyle, mekân detayları
binayla, kişiler araçlarla bağdaştırılır. Sıralama öncelik sonralığa göre yapılarak mantıksal
tutarlılık yakalanır. Böylece çokluk, tutarlılıkla kontrol altına alınır.

Güneş kartında güneşi elleriyle başının üstüne kaldırmış olan çıplak bir erkek
koşmaktadır (Calvino, 2017). Burada iki farklı yorumdan bahsedilir. İlki, doğrudan anlam,
havanın aydınlık olmasına diğeri, dolaylı anlam, hikâyenin öncesinde kurulmuş olan
mekânın (düğün salonu) çevresinde hareket halindeki çıplak çocuğa işaret eder. Anlatıcının
ifadesine göre bu kartın diğer yorumları da şunlardır: Şövalyeye ait güneş sembolü olan
pelerinin çocuğun üzerinde bulunmasından dolayı şövalyenin çocuğun ardından koşması ya
da bu çocuğun ormandaki kadınla olan bağını anlamak istemesidir. Göründüğü gibi
olasılıklar zihindeki anlamlı ilişkilerden yola çıkılarak ortaya koyulmuştur. Buradaki
şövalye ve mekân önceki kartın yorumudur ve bu yüzden yeni kartın olasılıklarını belirler.
Sonuçta kartın anlamı öncesi ve sonrasıyla ilişkilidir. Yazar kartların alegorik anlamının
öneminden bahseder. Buradaki hikâyelerde yapılan da görsellerin zihinsel iletişimle
canlandırılmasıdır. Kulenin yıkılmasında iki farklı ihtimalden bahsedilmektedir: birincisi
yıldırım, diğeri elektrik santrali. Dolayısıyla bir yapının parçalanması için mantıklı
olasılıklar öne sürülür.
117

Calvino dizilimin mantıksal tutarlılığı konusunda kenti oldukça yetkin ve bilinçli


kullanır. Ev sayısının baca sayısıyla orantılı kullanımı ve tersi yönde kullanımın mümkün
olmaması bunu gösterir (Calvino, 2020a). Aynı zamanda farklı bölgelerdeki eş mimari
çoğalmalar da tutarlılık ve orantıyı destekler. Burada mimari çoğalmalar sayısal olarak
verilir. Baca sayısının evden fazla olması ve diğer sayısal veriler tutarlı bütüne işaret eder.
Buradaki dizilime göre önce kurgu, mimari plan, ardından bu plandaki duvarlar üstünde
yükselen köprü ve onunda üstündeki yüksek yapılar verilir. Böylece kurgu, arka planla
başlar ve giderek katmanlar artırılır. Dolayısıyla mimarideki akla yatkın dizilimlerle
mantıksal tutarlılık elde edilir. Burada köprünün iki tarafı bağlaması, surların kenti
çevrelemesi ve kanalın kenti parçalara ayırması da özne ve fonksiyon tutarlılığını ortaya
koyar. Böylece, mekân dizgenin temel unsuru haline gelir.

Calvino (2021) Queneau için yazınsal Fransızcayı “kendi içinde bir dil olarak, bütün
saflığıyla korumak ister” ifadesiyle oulipo’nun dilsel bütünlüğü sağlama hedefini ortaya
koyar. Yazarın görüşüne göre mitoslar, kendi sınırları ve malzemesi dahilinde
yorumlanmalıdır. Bu bütüncül dil yapısı, içsel tutarlılığı önceler. Burada ifade edildiği gibi
yazar sistemli ve planlı dünya yaratmanın peşindedir. Nitekim tutarlılık, ancak ve ancak
düzenli bir kurguda yaratılabilecektir. Diğer bir ifadeyle “kısıt altında” üretim ve kesinlik,
tutarlılığın ön şartıdır. Bir Şairin Serüveni’nde sessizlik, duyulan ve bir şeyin bütünündeki
sesler olarak tanımlanır (Calvino, 2013). Sessizlik ya da hiçlik kendi yaratı evrenini yani dil
alanını imler.

Kentler, şato ve kırtasiye gerek olayların gerek mekânsal unsurların tutarlı bütünüdür
(Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Bu tutarlılık kurgusal evrenlerin inandırıcılığını sağlar.
Tutarlılığın mekânla ilişkisine dair örnekler Çizelge 4.6’da verilmiştir. Burada hangi
mekânların nasıl elde edildiği analiz edilmiştir. İlk romanda kent mekânların geometrik
kurguya göre düzenlenmesiyle, simetriyle, orantısallıkla, tutarlılıkla, mantıksal tutarlılıkla
ve sistemle; ev orantısallıkla; Şato’da düğün salonu, kule mantıksal tutarlılıkla ve
yorumlarla; mekân, mantıksal tutarlılıkla ve kartlar arasındaki ilişkilerle; kırtasiye mantıksal
tutarlılıkla; Yolcu’da mimari plan, şato mantıksal tutarlılıkla; mekân mantıksal tutarlılıkla ve
olaylar arasındaki ilişkilerle tutarlılığa işaret eder. Mekânsal tutarlılık mantıksal dizilimle
elde edilir. Orantısallığı ise Görünmez Kentler’de görürüz. Bu son konu yani tutarlılıktan
118

sonra Amerika Dersleri’ndeki tüm temaların üçlemedeki mekânlarla ilişkisi üzerine yapılan
analizler değerlendirilecektir.

4.2. Bölüm Sonu Değerlendirmesi

Calvino’nun oulipocu üçlemesinin mekânsal niteliklerinin keşfi ve imgeselliğinin


ardındaki sistemin anlaşılabilmesi için Amerika Dersleri kavramlarından yararlanılmıştır
(Calvino, 1994a, 2017, 2020a, 2020b). Bu çerçevede irdelenen metinsel mekânların
kavramlarla ilişkisi ele alınmıştır. Üçlemedeki (Görünmez Kentler, Şato, Yolcu) metinsel
mekânların buradaki tüm kavramlarla (Hafiflik, Hızlılık, Kesinlik, Görünürlük, Çokluk,
Tutarlılık) ilişkili olduğu tespit edilmiş ve romanların oluşumundaki imgesellik açığa
çıkarılmıştır. Bunların yanı sıra kavramlardaki diğer alt başlıkların da üçlemenin üretiminde
etkili olduğu anlaşılmıştır. Bu üç roman “kısıt altında” çokluğun sağlandığı metinlerdir.
Nitekim olasılıklar geometrik sistemlere göre üretilmiştir. Ayrıca bu geometrik sistem
kavramlarla ayrılmaz bir bütündür.

Çizelge 4. 6 Tutarlılık temasının mekânlarla sağlanması.


Üçleme Mekân ve unsurları Nasıl
Kent Mekânların geometrik kurguya
göre düzenlenmesiyle,
Görünmez simetriyle, orantısallıkla,
Kentler tutarlılıkla, mantıksal tutarlılıkla
ve sistemle
Ev Orantısallıkla
Düğün salonu, kule Mantıksal tutarlılıkla ve
yorumlarla
Şato Mekân, Mantıksal tutarlılıkla ve kartlar
arasındaki ilişkilerle
Kırtasiye Mantıksal tutarlılıkla
Mimari plan, şato Mantıksal tutarlılıkla
Yolcu Mekân Mantıksal tutarlılıkla ve olaylar
arasındaki ilişkilerle

Kavram merkezli bu çalışmada edebi mekânlar irdelenmiştir. Amerika Dersleri ile


de yazarın kavramsal açılımları kendi eserlerini analiz etmek için kullanılmıştır. Kavramlarla
üçlemedeki mekânlar arasında sıkı ilişkiler gözlemlenmiştir. Nitekim üç romanda da
mekânsal pasajların büyük çoğunluğu kavramlara karşılık gelmiştir. Yapılan çalışmalar
119

sonucunda üç romandaki edebi sistemin ve bütünleyicisi olan metinsel mekânların nasıl


üretildiği anlaşılır kılınmıştır.

Amerika Dersleri’yle üçlemenin detaylı analiz edilebileceği ve mekânların


niteliklerinin tespit edilebileceği görülmüştür. Ayrıca kavramsal açılımlarla ilişkili verilen
sistemin tespiti de kapsamlı yapılabilmiştir. Bu kitap disiplinlerarasılıkta yetkin bir
işlevdedir. Üç romanda da mekânların çeşitli işlevlerde kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu
çeşitlilik kavramlara göre farklılaşır. Romanlarda, ortak ya da benzer mekânlar ve yöntemler
keşfedilmiştir. Çoğu zaman da ortak mekânlar ortak yöntemlerle çoğaltılmıştır. Üç romanda
da benzer yöntemler kullanılmakla beraber yer yer farklı yöntemler de görülmüştür.

Üçlemede mekânların; kavramsal analizlere göre karakterler, olay ve zaman gibi


temel rolde olduğu tespit edilmiştir. Mekân, burada merkezi unsurdur ve analizlerde de
merkezi roldedir ya da merkezi rolleri desteklemektedir. Yani mekân ya anlatılandır ya da
olayların arka planıdır. Özetle mekân, üçlemenin vazgeçilmez unsurudur. Calvino, bir diğer
oulipocu Yazar Perec’le birlikte klasiklerdeki manzara kullanımını mekâna aktarmıştır. İkili,
mekânı merkezi ya da temel unsur kılarak ve özgün yöntemlerle çeşitlendirerek edebiyatta
öncü isimler haline gelmiştir. Dolayısıyla burada yazarın geometrik sistemi ve mekân
kullanımındaki yetkinliğine bakarak Görünmez Kentler’in ve neredeyse bahsi hiç geçmeyen
Şato ve Yolcu’nun, mekânsal niteliklerine karşın, mimarlıktaki etkisinin ne kadar az
olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim yazar üçlemede mimarlık disiplinine
göründüğünden çok daha fazlasını sunmuş ve mimariyi çok önemli yere koymuştur.

‘Hafiflik’ yazarın klasiklerden esinlenerek benimsediği ilk ve en yoğun kullandığı


temalardan birisidir. Yazar burada ve diğer temalarda da geleneksel kullanımların çok
ötesine geçer. Her şeyden önce mekân daha önce neredeyse hiç bu kadar önemli yer
tutmamıştır edebiyatta. Bu başlıkta üç romanın hafifletici mekânsal örneklere sahip olduğu
görülmüştür. Hafiflik diğer temalar gibi romanların her yerine yayılmıştır. Nesnelere,
mekâna, manzaraya, doğaya… Burada mekânın ve diğer her şeyin hafiflik yaratmak
amacıyla kullanıldığı gözlemlenmiştir. Üç romanda da çeşitli mimari yapı ve unsurların
yükselerek hafiflemesi ortaktır. Ayrıca havada asılı kalma, aydınlatma, incelme, parçalanma
gibi yöntemlerle de hafifliğin elde edildiği gözlenmiştir. Bu temanın diğer bir işaret ettiği
120

şey hiçliktir. Hiçliğe her şeyin parçalanarak hafiflemesi sonucu ulaşılır. Özetle hiçlikten
hiçliğe hafifleyerek gidilmektedir.

‘Hızlılık’, bir diğer önemli kavram ve üçlemenin oluşumundaki temel çokluk


yöntemidir. Olasılıklar, hızlılık sayesinde genişler ve yinelenir. Nitekim hızlı geçişler
sayesinde romanlar dallanıp budaklanabilir. Bu kavramın karakterler, mekânlar, manzaralar
ve olaylar arasındaki geçişleri imlediği tespit edilmiştir. Dönüşüm klasiklerde de hızlılığın
gerçekleşmesini sağlayan temel yöntemdir. Calvino, bu yöntemi çeşitlendirerek özgün bir
kullanım sunar okurlara. Kentler, şato ve ve Yolcu’daki mekânlar bu sayede yinelenir
(Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Mekân, olayların dönüşümdeki bütünleyicisi hatta
çoğaltılması amaçlanan unsur olarak karşımıza çıkar. Örneğin Görünmez Kentler’de amaç
kentleri çoğaltmaktır. Bunun için her romanda dönüşümün emaresi mekânlardır. Mekânlar
görüldüğü gibi dönüşümün arka planı da olmuştur. Dolayısıyla mekân tüm dönüşümlerin
destekleyicisidir. Ayrıca yazar, mekânı dönüştürerek kurguyu gerçekçi kılar. Bu tema
altındaki konu dışına çıkmaların ve iç içe geçmelerin de mekânların oluşmasında etkili
olduğu gözlenmiştir. Bu yöntemlerin yanı sıra mekânlar isim değiştirerek, zihinde
kurgulanarak, parçalanarak ve sıçramalarla, eşzamanlı çoğalmalarla, merkezi dönüşüm yeri
haline gelerek, anımsatarak, modernleştirerek, silerek, geçişi sağlayarak da hızlılığı imler.
Dolayısıyla hızlılığın temel imgelemlerden olduğu ortaya koyulmuştur.

‘Kesinlik’ sistemi imleyen bir diğer önemli temadır. Bu kavram özellikle de


mekânsal sınırlara işaret eder. Nitekim mekân burada sınırlılığı en net imleyen unsurdur.
Burada çeşitli mekânların çeşitli kesinlik yöntemleriyle anlatıldığı tespit edilmiştir. Kesinlik
kendi içinde çeşitlenir. Bunlardan birisi olan görsel efektler üç romanda da görünür. Simetri
edebi kurguda mevcutken mekânda kullanımı Görünmez Kentler ve Yolcu’da karşımıza
çıkar. Kesinlik bu tez çalışmasında göründüğü gibi çoklu detayların bir arada verilmesi ve
netlikle sağlanmıştır. Görünmez Kentler’de kesinliğin daha çok netlikle; diğer iki romanda
görsel efektlerle elde edildiği gözlenmiştir (Calvino, 2017, 2020a, 2020b). Yolcu burada
kesinliği sık sık sistemle ilişkilendirir. Burada kesinliğin verilenler dışında ölçüler, mesafe,
desenler, orantı, dizilim ve geometri, netlik ve gizlilikle sağlandığı tespit edilmiştir. Mimari
üretimlerde ise kesin ölçülerle, detaylarla, simetriyle ve görsel efektlerle elde edilir.
121

‘Görünürlük’ özellikle mekânsal anlamda önem kazanmıştır. Yazar mekânları


detaylarla ve yanı sıra görsel metaforlarla görünür kılar. Şato başlı başına görsel
metaforlardan esinlenmiştir. Buradaki grafiksel kartlar romanın ve mekânların
yorumlanmasında kullanılır. Diğer iki roman da aynı şekilde görsel imgelemleri metine
yayar. Kentler ve diğer bir sürü mekân ve mekânsal unsurlar görsel metaforlarla
oluşturulmuştur. Ayrıca sistem de mekânla görünür kılınır. Dolayısıyla yazarın üçlemeyi ve
mekânlarını görsel imgelerden yola çıkarak ürettiği söylenebilir. Perspektif de Görünmez
Kentler ve Yolcu’da gözlemlenen mekânın yaratılmasındaki bir diğer yöntemdir. Görünürlük
bu yöntemlerin yanı sıra zıtlıkla, eşzamanlı çoğalmalarla, geometrik imgelerle, plan çizim
bilgileriyle, düşsellikle, mimari form ve konumla da sağlanır. Mimari düzeyde ise detaylarla,
görsel metaforlarla, farklı üsluplara çağrışımla ve perspektifle elde edilir.

Calvino ve oulipocuların temelde “kısıt altında” çokluğu amaçladığından, tezin


başlarında bahsedilmişti. Yazar tam da bu amaçla her şeyi çoğaltır: Mekânı, kentleri,
karakterleri, kartları, doğayı, romanları… Mekân çokluğun en önemli unsurlarındadır.
‘Çokluk’, belirli sisteme göre elde edilmiş ve buradaki diğer kavramlar çokluğa ve hiçliğe
ulaşmayı amaçlar. Bu başlık altındaki kalıcılık sistemi imler. Geçicilik ise deneyimlerdir. Üç
romanda da kalıcı sistem ve geçici deneyimler çoğaltılır ve bu sırada sistem yinelenir.
Burada mekânın da kalıcılığı imlediği görülmüştür. Bütünlükse buradaki çoklukların tek
bütüne ulaşmasıdır (Kent, kartlar ve roman gibi). Mekânsal bütünlük ise Görünmez Kentler
ve Yolcu’da karşımıza çıkar. Dolayısıyla yazarın çokluk teması üçlemenin özetidir. Diğer
çokluk yöntemleri genişleme, artırma, imgesellik, geometri, hareketlilik, kombinasyon,
görsel efektler ve kesinliktir. Mimaride ise çoğaltmalarla, eşzamanlı olasılıklarla,
kombinasyonlarla, imgelerle, geometrik sistemle, kalıcılıkla, yinelenmelerle ve bütünlükle
edebi çokluk karşılık bulmuştur.

‘Tutarlılık’ temasının sistemin ve metnin ön şartı olduğu görülmüştür. Bu tema


çoklukta ve sistemde akla uygun olasılıklar için gereklidir. Yazar bu temayla, anlamlı
çoğalmaların yolunu açarak oulipocu amacını gerçekleştirir. Dolayısıyla üçleme, sistem ve
içerik olarak tutarlıdır. Üç romanda da mekânların oluşturulmasında ortak yöntem mantıksal
tutarlılıktır. Görünmez Kentler’de ise bu oluşum geometrik kurguyla, simetriyle,
orantısallıkla ve sistemle çeşitlenir. Buradaki mimari örnekler ise strüktürdeki orantısallık
ve uyumla tutarlı kılınarak iki disiplin arasında anlam transferi gerçekleştirilmiştir.
122

Üçlemenin, yazarın oulipo öncesi metinleriyle ve klasiklerle ilişkili olduğu tespit


edilmiştir. Yazar oulipocu yöntemleri kullanmış ve hiçliği hedeflemiştir. Bu üç romanda
mekân, Huizinga’nın (2006) tanımlarına göre oyunculdur. Yazar mekânı sınırlandırarak,
öznel şekilde kurgulayarak, konumunu vererek, çoğaltarak, tesadüfi bir unsur haline
getirerek oyuncul hale getirir. Ayrıca mekânı yanıltıcı unsur olarak kullanarak da bunu
sağlar. Calvino buradaki tüm temaları çokluğa ulaşmak amacıyla kullandığı için tüm bu
kavramlar oyunculdur.

Bu tez çalışmasında üçlemenin edebi yapısı, nasıl üretildiği, arkasındaki imgesel


yapının ve en önemlisi mekânların nasıl oluştuğu Amerika Dersleri kavramsal açılımlarının
da yardımıyla tespit edilmiştir (Calvino, 1994a, 2007, 2020a, 2020b). Böylece üç romandaki
belirsizlik ve bilinmezlik ortadan kaldırılmış, Amerika Dersleri kavramlarının üçlemedeki
metin ve mekân analizleri için kullanılabileceği görülmüştür. Nitekim daha önce yapılan
çalışmalar üç romanı imgesel alt yapısıyla birlikte ele almamıştır. Ayrıca Amerika Dersleri
de bu bağlamda kullanılmamıştır. Yazar mekân üretiminde buradaki yöntemlerle adeta çoklu
mekânlar kütüphanesi kurmuştur. Buradaki analizlerin, yazarın ve üçlemenin anlaşılmasını
sağlayacağını ve üçlemenin daha bilinçli ve yaygın kullanılması konusunda özellikle
mimarlara fikir vereceğini düşünüyorum. Ayrıca bu çalışma yazarın Amerika Dersleri’nde
eleştirel kavramlarının farklı alanlarda kullanımını da çeşitlendirmiştir. Bu kitap sistemli
üretim ve değerlendirmeyi mümkün kılar. Üç romanda da farklı dil (tarot gibi) ve
göstergelerin kullanıldığı gözlenmiştir. Kavramlar ve metinsel mekânlar arasındaki
çevirilerle mekânların anlamı kuvvetlendirilmiştir. Bu anlam alışverişiyle, disiplinlerarası ve
deneysel üretimler için çeşitli yöntemler sunulur. Mekân burada çeşitli anlamlar taşır ve
göstergeler haline gelir. Bazen hiçliğin bazen kalıcılığın, bazen çokluğun yansıması olur.
Sonuçta yazarın mekânları kavramsal yaratı ve imgelere göre oluşturduğu doğrulanmıştır.
Bir sonraki bölümde tüm bu analizlerle tezin genel değerlendirmesini yapıyorum.
123

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

Italo Calvino’nun oulipocu üçlemesini oluşturan, Görünmez kentler (2020a), Şato


(2017) ve Yolcu (2020b), devasa bir mekân kataloğudur adeta. Bu üç roman ve romanlardaki
mekânlar gizemini bugün hâlâ korumaktadır. Görünmez Kentler diğer romanların aksine
mimarlar arasında daha fazla tanınır. Buna rağmen hem Görünmez Kentler’de hem Şato hem
de Yolcu’da işleyen imgeselliğin ardındaki mekanizma ve mekânların nasıl kurulduğu çok
az bilinir. Üç roman mekânsal nitelikleriyle diğer edebi türlerden ayrılır ve bambaşka bir
konuma yerleşir. Buradaki bilinmezliği ve bu mekânsal hazineyi aydınlatmak niyetiyle bir
çalışma yürütülmüştür. Üçlemenin ne olduğu, nasıl kurulduğu ve sorgulanmıştır. Bu amaçlar
doğrultusunda Calvino’nun eleştirel yapıtı Amerika Dersleri’nden (1994) faydalanılmıştır.
Kitap yapıtlarının ve klasiklerin bir değerlendirmesidir. Bu değerlendirmeler, kavramların
üçlemenin analizinde kullanılabileceğini düşündürür. Keza bu kavramlar mekânlarla
ilgiliydi; buradaki sistemi ve mekânları analiz etmek için de oldukça uygun görünmekteydi.
Mekânlar Amerika Dersleri kavramlarıyla karşılık buluyordu. Öyleyse neden tüm mekânlar
bu kavramlara göre analiz edilmesin? Bahse konu romanların bu kavramsal açılımlarla
analiz edilebileceğini ve soruların bu yöntemlerle cevaplanabileceğini varsayıyorum.

Bu sorularla birlikte, öncelikle yazarın edebi hayatını analiz etmek gerekmiştir.


Böylece üçlemenin nasıl oluştuğu tarihsel bağlamıyla anlaşılır kılınabilmiştir. Yazarın Yeni
Gerçekçilikle başladığı edebiyat yolculuğu boyunca fantezi tutkusu olduğu görülmüştür. Bu
tutku gitgide artacaktır. Bunun yanı sıra bu dönemde karşımıza çıkan düzen, simetri, görsel
imgeler, geometri (örneğin üçgen), gizem yaratma arzusu, kurgunun zihinde
canlandırılması, zıtlıklar (örneğin kentin eski ve yeni hali), asıl mesajı sona saklaması
üçlemede de görülecektir. Ayrıca Calvino, buradan itibaren oyunculluğu benimser, modern
kentleri betimler ve Görünmez Kentler’de zirveye ulaşır. Klasikleri Niçin Okumalı? (2021)
yazarın edebiyattaki ilerleyişini ve üçlemenin klasiklerle bağını anlamak açısından oldukça
faydalı olmuştur. Nitekim yazarın metinlerini kurarken klasiklerden etkilendiğini ortaya
çıkarıyorum (Örneğin Müşterek Dostumuz ve Binbir Gece Masalları’ndaki zıtlıklardan).

Calvino, deneyselcilerden nesneyi temel almaları ve Gerçeküstücülerden de rastgele


çokluk teknikleriyle ayrılır. Nitekim yazar tüketimi geciktirmeyi amaçlar ve bunun için
124

ekonomik anlatımı, düzeni ve çokluğu benimser. Sonunda öznel, bilinçli ve kurallı üretim
yapabileceği, “kısıt altında yazma” mottosu olan oulipo ile karşılaşır. Oulipocular
deneyselcilerin aksine nesneyi değil hiçliği hedefler. Ayrıca matematik ve edebiyatı
sentezleyerek disiplinlerarası çalışmalar yürütürler. Yazar, oulipo’nun kurucusu
Queneau’nun sözcük oyunlarından ve matematiksel çokluğundan etkilenir. Borges’in
kavramsal göstergelerle ilgili çalışmalarının etkisi ise, Görünmez Kentler’de (kent
başlıklarının kadın adlarına karşılık gelmesi) karşımıza çıkar. Oulipo’nun ikinci dönemine
damga vuran Perec de oulipocu klinamen yöntemiyle, akla uygun çoğalmaların yolunu
açarak yazara aradığı özgürlüğü sunar. Dolayısıyla bilinçli çoğaltım tavrı, kombinasyonellik,
oyunculluk, hiçlik ve tüm olasılıkları tüketme arzusu, oulipocu yaklaşımlara denk gelir.
Dolayısıyla üç romanın da oulipocu üçleme olarak adlandırılmasını buradaki analizlerle
açıklamış oluyorum.

Üçlemenin ve mekânlarının nasıl oluştuğunu irdeleyebilmek için, yazınsal


analizlerle, tarihsel arka planı derinleştiriyorum. Çalışmayı tarihsel bağlamdan, mekân ve
kavram ilişkisine doğru ilerleterek kapsamlı bir analiz gerçekleştirmeyi amaçlıyorum.
Burada üçlemenin edebi yapısını, diğer yazarlarla ve yazarın diğer eserleriyle birlikte ele
alıyorum. Böylece romanların bağlantılarını ve anlaşılırlığını kuvvetlendiriyorum. Üç
romandaki ortak özeliklerin başında geometrik sistemdeki (satranç, dörtgen, spiral) ve
dildeki (jestler ve kartlar gibi) çeşitlilik gelir. Merkezilik, simetri ve kapalılık öne çıkar.
Geometrik sistem özgün yorumlarla (tarot yorumlarında olduğu gibi) öznel zamanda işler.
Diller, çevirilerle çoğaltılır. Bu kurmacalarda iç içe geçen dünyalar arasındaki hareketin
sıçrayışlarla, simetrik ve zikzak hareketlerle gerçekleştiği ve dünyaların üst üste bindirilerek
çoğaldığı, genişlediği görülür. Bu hareket, şeylerin (karakter, nesne, manzara, mekân, bakış
açısı, konum ve olay) dönüşümleriyle sağlanır. Ayrıca mekân ya da manzara dönüştürür de.
Mimari yapı ve detaylar, manzara, desen, doğa ve evren bu dönüşümler sırasında eşik görevi
görür. Mekân bunlar dışında anlatıcı ya da arka plandır ve kurgu gibi sınırlandırılır.
Dolayısıyla yazar mekânı vazgeçilmez unsur haline getirir. Ayrıca gerçek ve kurmaca iç içe
geçerek kaos yaratılır, okur yapıtın içine çekilir. Yazar, üç romanı da kurgunun kalıcılığı ve
içeriğin geçiciliği üzerine kurar. İçerikte modernizm ve bireyselciliğe dikkat çekilir.
Dejavularla ve benzetmelerle geçmiş anımsatılır ve kurgu imlenir. Nitekim yazar, kurguyu
örtük ve belirsiz (örneğin sisle) şekilde verir. Zıtlıklar ve mesafeli duruş, benimsenen diğer
yaklaşımlardır. Zoraki karakter ise Yolcu ve Görünmez Kentler’de karşımıza çıkar.
125

Dolayısıyla bu analizlerle üçlemenin kurgusunun ve edebi özelliklerinin saptandığını;


mekânsal analizler için gerekli bilgilerin sağlandığını düşünüyorum.

Kavramlar, gerek üçlemede gerek disiplinlerarası çalışmalarda (burada edebi ve


mimari disiplinler ele alınmıştır) önemli yer tutar. Amerika Dersleri kavramlarından
üçlemeye uzanan süreç, diğer bir unsur olan mimarinin de dahil edilmesiyle, üçlü çeviri ağını
ortaya çıkarır. Böylece üç ayrı dil etkileşimi gerçekleştirilir. Böylece kavramın dil ile ilişkisi
ortaya koyulacak ve çevirilerle de iki disiplin arasındaki ilişki için zemin hazırlanacaktır.

Dil; ifade alanında görünen, bu alana göre çeşitlenen, iletilmesi amaçlanan ifade
birimleri yani göstergedir. Her disiplin kendi kapalı dil sistemine sahiptir (satranç dili,
Amerika Dersleri’nde beden hareketleri…). Dil, farklı alanlarda çeşitli göstergeler yaratır ve
zihindeki anlamın somut bir şeyle kesişmesiyle ortaya çıkar ki bunlar iletişim kanallarıdır
(sözler, kavram, satranç tahtası, diyagram…). Özetle dil ifade alanından ayrı ve daha
üstündür. Buna rağmen iletişim kanalı olmadan var olamaz. Dolayısıyla dil ve iletişim kanalı
ayrılmaz bir bütündür ancak birbirinden de farklıdır. Burada zihinsel olan dilin, iletişim
kanalları ile somutlaştırılması söz konusudur.

Kavram metnin karşılığı olabilir ki bu tezde de bu amaçlanır. Nitekim kavram ifadeyi


oluşturandır. Dizilim, dili oluşturan temel faktördür. Dil, bu dizilimle somutlaşır ve anlam
kazanır. Bir kelime ya da diyagram parçası dizilime göre anlam kazanır (Şato’daki kartlar
gibi). Kombinasyonlarda da dilin yapısı sayesinde, eşanlamlı göstergelerin dönüşümleri de
karşılık bulabilir. Calvino Görünmez Kentler’deki gibi yeni kavramlar yaratmayı hedefler,
böylece anlamları ve çevirileri artırır. Bunu kent adları ve bu adlara karşılık gelen kadın
adlarıyla sağlar: Yolcu’da roman başlıklarının romanın içeriğine karşılık gelmesi gibi.
Şato’da ise kart grafikleri, isimler ve yorumları üç ayrı çeviriye işaret eder. Amerika Dersleri
ile birlikte kavramların yazarın temel göstergelerinin başında geldiği görülür. Buradaki
sonuçlara göre kavram; edebi yazıda ve mimaride temel gösterge, üretimin çıkış noktası,
olabilir ki böylece diyagramla aynı anlamın ileticisi olur. Çeviri sayesinde ise öznel çokluk
anlam transferiyle sağlanır ki bu da oulipocu amaca denk düşer.

Calvino, klasiklerdeki manzaranın fonksiyonunu, üçlemede mekânla derinleştirir.


Ötesi mekânı derinleştirir ve mekânı öncü kılar. Bu metinsel mekânların her birini
126

kavramlarla ilişkisi göre analiz etmeyi hedefliyorum. Bu tezde üçleme ve mekânlarının nasıl
oluşturulduğunu ortaya koymayı amaçlıyorum. Bu çalışmaların mekânın yaratımında
mimari ve edebi olarak önemli keşifler sağlayacağını da savlıyorum. Bunun için metinsel
mekânların karşısına mimari mekânları yerleştiriyorum. Burada Amerika Dersleri
kavramlarını kitaptaki gibi ayrı ayrı ele alıyorum ve böylece detaylı analizler elde etmeyi
hedefliyorum. Calvino’nun üç romanının da buradaki kavramlara göre kurulduğu
görülmektedir. Öyle ki tüm kavramlar, metne yayılmış vaziyettedir. Ayrıca her biri diğeriyle
iç içe geçmekte ve konu uzatılarak öznel ve sistemli çoğaltımlar desteklenmektedir.
Kavramlar, üçlemenin analizini mümkün kılmıştır. Bu kavramlar üç romanın sistemini ve
nasıl oluştuklarını açıklamaktadır. Ortak yönelimlerin çokluğu onların aynı kategoride
değerlendirilmesini de açıklar. Mekânın burada merkezi unsur ya da merkezi unsurun
vurgulayıcısı olduğu ve yazınsal anlamda bambaşka bir seviyeye çıkarıldığı gözlemlenir.
Dolayısıyla mekân anlatıcı veya vurgulayandır. Ayrıca; kavramlar, hem edebi hem de
mekânsal olarak metnin arkasında işleyen mekanizmanın kendisidir.

Yazar ‘Hafiflik’ temasıyla her şeyden başta da mekândan ağırlığı kaldırır. Üç


romanda da ortak ve sık kullanılan hafifleme tekniği yükselmedir. Bunlardan başka havada
asılı kalma, aydınlatma, incelme, parçalanma gibi yöntemler kullanılır. Yazar her şeyi
parçalarına ayırarak hafifletir ve hiçliğe ulaşır.

Çoğalmalar ‘Hızlılık’la elde edilir. Bu temayla olasılıktan olasılığa (karakterler,


mekânlar, manzaralar ve olaylar) sıçramalarla evren genişler. Mekân burada dönüşüm
nesnesi, dönüştürücü ve dönüşümün belirtisidir. Diğer bir ifadeyle mekân da hikâyelerle
birlikte yinelenir ve bu sayede gerçeklik sağlanır. Bu kavram altındaki ‘Konu dışına
çıkmalar’ın ve ‘İç içe geçmeler’in üç romanın oluşumunu açıkladığı gözlenmiştir. Ayrıca
bunlar dışında çeşitli hızlılık yöntemleri de (isim değiştirme ve parçalanma gibi)
saptanmıştır.

‘Kesinlik’ üçlemede sistemi ve mekânın sınırlarını imler. Bu tema çoklu detaylarda


ve netlikle sağlanır. Buradaki ‘Görsel efektler’ üç romanda, ‘Simetrik mekânlar’ Görünmez
Kentler ve Yolcu’da geçer. Bunun dışında çeşitli mekân ve unsurları, çeşitli yöntemlerle
kesinliği imler.
127

‘Görünürlük’ üçlemede sıralı detaylar ve ‘Görsel Metaforlar’ üzerine kuruludur. Bu


temayla mekân ve sistem görünür kılınır. Dahası yazar her şeyi görsel imgelerden yola
çıkarak oluşturur. ‘Perspektif ve mekân ilişkisi’ ise Görünmez Kentler ve Yolcu’da gözlenir.
Ayrıca çeşitli görünürlük yöntemleri görünür.

Oulipocu üçlemede amaç her şeyi sistem dahilinde çoğaltmaktır. ‘Çokluk’ sisteme
ulaşmayı amaçlar. Olasılıklar bitince de hiçlik elde edilir. Diğer kavramlar ise çokluğa ve
hiçliğe ulaşmayı sağlar. Çokluk oyuncul teknikleri de ön plana çıkarır. ‘Kalıcılık’ burada
sistemin kendisiyken geçicilik içeriktir. Çokluk ve kalıcılık üç romandaki mekânlarda
karşımıza çıkarken ‘Bütünlük’ Görünmez Kentler ve Yolcu’da görünür. Bu çokluk
yöntemleri (mesela kombinasyon) çeşitlenir.

‘Tutarlılık’ (yazılamasa da) kurgunun öncülüdür. Mantıklı çokluğun elde edilmesi


(tam da oulipocu amaçla) ve metnin kurulması buna bağlıdır. Üçlemede tutarlılık hakimdir
ki bu, hem sistemde hem de içerikte devamlılık gösterir. Görünmez Kentler’de tutarlılık
çeşitlenir (geometrik kurguyla, orantısallıkla) (Calvino, 2020a). Satranç, buradaki tutarlı
oyunun en net göstergesidir.

Yazar mekânsal kullanımları, gelenekseldeki kullanımların ötesine taşır ve mekânı


hiç olmadığı kadar merkeze alır. Böylece kurmacada gerçekliği artırır. Ayrıca özgün mekân
kullanımlarıyla ustalığını ortaya koyar. Buradaki mekânlar, varsayıldığı gibi hem çeşitlilik
hem kullanılan yöntemler bakımından eşsizdir. Tüm bunlar mekânın ve üçlemenin oyuncul
tarafını ortaya çıkarır. Bu tezde mekân ve diğer edebi unsurların aynı ya da benzer tekniklerle
çeşitlendiği gözlenmiştir. Metinsel mekân ve kavramlar arasında çeviriler
gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla Amerika Dersleri kavramları sayesinde bu çalışma,
oulipocu üçlemeyle ilgili çok az bilinen ya da hiç bilinmeyen yönlere dair açılımlar getirme
ve mekânsal kullanımların ardında işleyen mekanizmayı açığa çıkarma iddiasındadır.

Bu romanlardaki mekânların farklı yöntemlerle analiz edilmesi de mümkündür ancak


görüldüğü gibi Amerika Dersleri kavramları üçleme için oldukça kapsayıcıdır ve analizlerin
yapılmasını kolaylaştırmıştır. Nitekim yazar yapıtlarını nasıl oluşturduğunu detaylı şekilde
vermiştir. Bu kavramların, Ennis’in (1992) çalışmasındaki sonuçlara paralel olarak
disiplinlerarası çalışmalarda da (mimarlık, görsel sanatlar ve edebiyat) uygulanabilecek
128

kapsamda olduğu gözlenmiştir. Diğer bir ortak nokta ise disiplinlerarası çalışmalarda öznel
çoğalmanın ön plana çıkarılmasıdır. Coleman’ın (2000) çalışmasıyla benzer şekilde metin
ve mimari arasındaki çevirilerin anlam düzeyi üzerinden gerçekleşebildiği savlanmıştır.
Ayrıca bu tezde Chiesa’nın (2005) tezindeki gibi Calvino’nun mekânlarının görsel imge
yaratma amacı taşıdığı ortaya koyulmuştur. Ancak hiçbir çalışma oulipocu üçlemenin nasıl
ortaya çıktığına dair cevaplar aramaz.

Böyle bir çalışmanın literatüre katkısının üçlemenin nasıl ortaya çıktığını, arkasında
işleyen mekanizmayı ve mekânlarının nasıl üretildiğini anlaşılır kılması olduğu
varsayılabilir. Calvino ve oulipocu üçlemesinin aydınlatılması özellikle de mimarlık
okullarındaki çalışmalarda işlevsel olabilir. Nitekim bu üç roman daha bilinçli
kullanılabilecektir ki bu da üretimleri artırabilir; aynı zamanda üçlemedeki diğer romanlara
da kapı aralayabilir. Bu disiplinlerarası sürece kavramların dahil edilmesi, iki disiplin
(edebiyat ve mimari) arasındaki üretimleri çeşitlendirir. Nitekim kavramlar, mimaride
üretimin itici gücü olmaya devam etmektedir. Bu çalışma iki disiplin arasında yapılan
çalışmalardan yalnızca birisi elbette. Dolayısıyla bu tezin, Italo Calvino’nun oulipocu
üçlemesi (romanlardan her biri için), Amerika Dersleri, mimarlık ve edebiyat konusunda
yapılacak çalışmalara katkı sağlayabileceğini düşünüyorum.
129

KAYNAKLAR DİZİNİ

Aaltio, L. (2017). Eusapia. Erişim: https://lithub.com/art-inspired-by- Italo-calvinos-


invisible-cities/, Erişim tarihi: 06.08.2022.

Alighieri, D. (1969). İlahi komedya (3. Baskı). Altın Klasikler.

Alighieri, D. (2011). İlahi komedya (12. Baskı). Oğlak Klasikleri.

Ariosto, O. (2009). Orlando Furioso. The Belknap Press of Harvard University Press.

Balzac, H. D. (2007). Çakalların başı Ferragus. Merkez Kitapçılık.

Barth, J. (1980). The literature of replenishment. The Atlantic Monthly (1971-1981), 245,
70. Erişim: https://www.proquest.com/magazines/literature-
replenishment/docview/204146929/se-2?accountid=16716, Erişim tarihi:
02.12.2021.

Barthes, R. (2013). Dilin çalışma sesi. Yapı Kredi Yayınları.

Bellos, D. (2019). Georges Perec: a life in words. David R. Godine.

Berensel, E. (2021). Tepeye kıvrılarak tırmanan yol. Erişim:


https://www.instagram.com/p/CTE2oaPgqCF/, Erişim tarihi: 21.12.2021.

Bergson, H. (2005). Matter and memory (Trans. by N. M. Paul, W. S. Palmer) (8nd ed.).
Zone Books.

Berkman, N. (2020). Italo Calvino’s oulipian clinamen. MLN, 135(1), 255-280. Erişim:
https://www.academia.edu/43091890/Italo_Calvinos_Oulipian_Clinamen, Erişim
tarihi: 20.03.2022.

Bilir, S. (2019). Bir çeviri nesnesi olarak mekân ve “Biçem Alıştırmaları” metni üzerinden
disiplinlerarası bir çeviri araştırması [Sanatta Yeterlik Tezi, Hacettepe Üniversitesi
Güzel Sanatlar Enstitüsü]. YÖK Ulusal Tez Merkezi.
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=deZbJCLaCQ1VRS-
bXlpd7g&no=wm0beofwsu-F54cPxU80AA

Borges, J. L. (1988). Yolları çatallanan bahçe (Çev. Ö. Fatih). İletişim Yayınları.

Borges, J. L. (1999). Selected non-fictions (Trans. by E. Allen, S. Jill Levine, E. Weinberger).


New York.

Braune, S. (2010). From lucretian atomic theory to joycean etymic theory. Journal of Modern
Literature, 33 (4), 167-181. https://doi.org/10.2979/jml.2010.33.4.167
130

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Bray, J., Gibbons, A., Mchale, B., Whıte, J., Murphy, R., Stockwell, P., Gavıns, J., Lee, B.,
Arx-Scouras, D., Mıller, T., Baetens, J., Berry, R. M., Frıedman, E. G., Nıelsen, A.
L., Gopal, P., Olsen, L., Mclaughlın, R. L., Connell, L., Wınkıel, L., Ulmer, G. L.,
Bernstein, C., Epstein, A., Prınz, J., Mead, P., Alber, J., Nıelsen, H. S., Rıchardson,
B., Epsteın, A., Ryan, M. L., Kacandes, I., Gomel, E., Chute, H., Tomasula, S.,
Hayles, N. K., Montfort, N., Cıccorıcco, D., Tomasula, S., Ensslın, A., Elıas, A. J.
(Eds.). (2012). The routledge companion to experimental literature. Routledge.

Britannica, T. Editors of Encyclopaedia. (2017). Ramon Llull. Encyclopedia Britannica.


Erişim: https://www.britannica.com/biography/Ramon-Llull, Erişim tarihi:
01.12.2022.

Calvino, I. (1983). Italo Calvino on “Invisible Cities.”. Columbia: a Journal of Literature


and Art, 8, 37-42. Erişim: http://www.jstor.org/stable/41806854, Erişim tarihi:
12.12.2021.

Calvino, I. (1994a). Amerika dersleri (Çev. K. Atakay). Can Yayınları.

Calvino, I. (1994b). Üç deneme (Çev. B. Karasu) (2. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (1996). Kitaplarımdan birini nasıl yazdım (Çev. M. Rifat, S. Rifat). Üstmetin.

Calvino, I. (2013). Öyküler (Çev. K. Atakay, E. Y. Cendey, S. Sayıt, R. Teksoy) (2. Baskı).
Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2014). Örümceklerin yuvalandığı patika (Çev. K. Atakay). Yapı Kredi


Yayınları.

Calvino, I. (2015). Cybernetics and ghosts. Dalkey Archive Press.

Calvino, I. (2017). Kesişen yazgılar şatosu (Çev. S. Sayıt) (6. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2019). Sunuş (Ed.), Örümceklerin yuvalandığı patika (6. Baskı, s. 7-25). Yapı
Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2020a). Giriş (Ed.), Görünmez kentler (Çev. I. Saatçioğlu) (28. Baskı, s. 19-47).
Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2020a). Görünmez kentler (Çev. I. Saatçioğlu) (28. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2020b). Bir kış gecesi eğer bir yolcu (Çev. E. Y. Cendey) (19. Baskı). Yapı Kredi
Yayınları.

Calvino, I. (2020b). Sunuş (Ed.), Bir kış gecesi eğer bir yolcu (19. Baskı, s. 7-15). Yapı Kredi
Yayınları.
131

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Calvino, I. (2020c). Atalarımız: ikiye bölünen Vikont, ağaca tüneyen baron, varolmayan
şövalye (Çev. R. Teksoy, F. Erdem, N. G. Işık) (6. Baskı). Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2020d). Bütün kozmokomik öyküler (Çev. E. Y. Cendey ve Ş. Gezgin) (6. Baskı).
Yapı Kredi Yayınları.

Calvino, I. (2021). Klasikleri niçin okumalı? (Çev. K. Atakay) (8. Baskı). Yapı Kredi
Yayınları.

Chappell, R. (2017). Libros: Las ciudades invisibles / Italo Calvino. Erişim: illustration-
based-on-octavia-from-invisible-cities-by-rebecca-chappell,
https://indibur.cl/2017/12/09/las-ciudades-invisibles- Italo-calvino/illustration-
based-on-octavia-from-invisible-cities-by-rebecca-chappell/, Erişim tarihi:
07.06.2022.

Chattopadhyay, A. (2020). Mathematical possibilities in modernism: can literature be a


system. Journal of Humanistic Mathematics, 10 (1), 295-316. http://doi: 10.5642/
jhummath.202001.13

Chiesa, L. (2005). Space as storyteller: Benjamin, Marinetti, Calvino and


Perec (Publication No. 3202802) [Doctoral dissertation, California University].
Available from ProQuest Dissertations & Theses Global; ProQuest One Academic.
(305033151). https://search.proquest.com/dissertations-theses/space-as-storyteller-
benjamin-marinetti-calvino/docview/305033151/se-2?accountid=16716

Coleman, N. (2000). Inventing an exemplary architecture: The function of utopia in


architectural imagination (Publication No. 9989581) [Doctoral dissertation,
Pennsylvania University]. Available from ProQuest Dissertations & Theses Global;
ProQuest One Academic. (304614914). https://search.proquest.com/dissertations-
theses/inventing-exemplary-architecture-function-utopia/docview/304614914/se-
2?accountid=16716

Deleuze, G. (1997). Bergsonism (Trans. by G. H. Tomlinson, B. Habberjam) (4th ed.). Zone


Books.

Di Gennaro, P. (2014). Changing words: reading time and space in electronic literature.
Between, 4 (8), 1-14, https://doi.org/10.13125/2039-6597/1308

Dickens, C. (2021a). Müşterek dostumuz cilt 2 (Çev. A. Biçen) (3. Baskı). İthaki Yayınları.

Dickens, C. (2021b). Müşterek dostumuz cilt 1 (Çev. A. Biçen) (3. Baskı). İthaki Yayınları.

Diderot, D. (1984). Kaderci Jacques ile efendisi (Çev. Adnan Cemgil). Sosyal Yayınlar.
132

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Dotti, M. (2006). Erişim: http://www-


en.sergiobonellieditore.it/news/disegni/img1/maurizio_dotti_g.jpg, Erişim tarihi:
06.06.2022.

Duncan, D. (2012). Calvino, Llull, Lucretius: two models of literary combinatorics. Comparative
Literature, 64:1, 93–109. Erişim: http://www.jstor.org/stable/41412159, Erişim tarihi:
25.08.2022.

Duran, J. P. (2016). From the experimental to experimentalism. Italo Calvino and Julio
Cortázar in Paris (1963-1973) [Doctoral thesis, College London University].
https://discovery.ucl.ac.uk/id/eprint/1476294

Eco, U. (2002). On translating Queneau’s exercices de style into Italian. The Translator,
8(2), 221-239. https://doi: 10.1080/13556509.2002.10799133

Eisenman, P. (1984). The end of the classical: the end of the beginning, the end of the
end. Perspecta, 21, 155–173. https://doi.org/10.2307/1567087

Ennis, K. L. (1992). Interpreting Calvino: salon and studio, a methodology for discovery
(Italo Calvino) [Master’s Thesis, Rice University].
https://hdl.handle.net/1911/13572.

Eyuboğlu, İ. Z. (1994). Dönüşümler üstüne (Ed.), Dönüşümler (s. 7-20). Panel Yayınları.

Forester, G.N., Nicholls, M.J. (2017). The oulipo (6nd ed.). Verbivoracious Press.

Forty, A. (2012). Words and buildings. Thames& Hudson.

Frantzen, K. P. (2017). Italo Calvino’s ‘Invisible Cities’, Illustrated (Again). Erişim:


https://www.archdaily.com/805442/ Italo-calvinos-invisible-cities-illustrated-again,
Erişim tarihi: 24.08.2022.

Frantzen, K. P. (2018). Valdrada. Erişim: https://www.archdaily.com/906742/intricate-


illustrations-of- Italo-calvinos-invisible-cities/5bfe9f8408a5e52c1e000159-
intricate-illustrations-of- Italo-calvinos-invisible-cities-photo, Erişim tarihi:
06.08.2022.

Frye, N. (1990). Anatomy of criticism (10th ed.). Princeton Unıversıty Press.


133

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Gay, F. (2015). “…A pattern so subtle it could escape the termite’s gnawing.” eidetic
categories and values at play on chessboard of Italo Calvino’s Invisible Cities.
Disegno & Citta. Cultura Arte Scienza Informazione.
https://www.academia.edu/15172346/_a_pattern_so_subtle_it_could_escape_the_te
rmites_gnawing_Eidetic_categories_and_values_at_play_on_chessboard_of_Calvi
nos_Invisible_Cities_un_disegno_cos%C3%AC_sottile_da_sfuggire_al_morso_del
le_termiti_categorie_eidetiche_e_valori_in_gioco_sulla_scacchiera_de_Le_Citt%C
3%A0_invisibili

Gomel, E. (2014). Narrative space and time: representing impossible topologies in


literature. Routledge. https://doi.org/10.4324/9781315889528

Hofstadter, D. R. (2011). Gödel-Escher-Bach-bir ebedi gökçe belik (Çev. E. Akça, H.


Koyukan). Pinhan Yayıncılık.

Homeros. (2008). Odysseia (Çev. A. Erhat ve A. Kadir) (21. Baskı). Can Yayınları.

Huizinga, J. (2006). Homo ludens (Çev. M.A. Kılıçbay) (2. Baski). Ayrıntı Yayınları.

Hume, K. (1992). Introduction (Ed.). The Modern Language Review, 88(3), 1-6. Oxford
University Press. https://doi.org/10.2307/3734986

Jeannet, A. (2000). Under the radiant sun and the crescent moon: Italo Calvino’s storytelling.
University of Toronto Press.

Kanekar, A. (2015). Architecture’s pretexts. Routladge.

Karasu, B. (1982). Kısmet büfesi. Adam Yayıncılık.

Knowles, D. J. (2015). A redemption of meaning in three novels by Italo Calvino. English


Honors Papers.

Lescure, J. (2013). Brief history of the oulipo. N. Wardrip-Fruin & N. Monrfort (Eds.), The
New media reader (s. 172-176). The Mit Press.

Lewis, D. (1978). Truth in fiction. American Philosophical Quarterly, 15(1), 37-46. Erişim:
http://www.jstor.org/stable/20009693, Erişim tarihi: 07.09.2021.

Llull, R. (2007). Ramon Llull - Ars Magna Fig 1.png. Erişim:


https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Ramon_Llull_-_Ars_Magna_Fig_1.png,
Erişim tarihi: 01.12.2022.

Lucretius. (1974). Evrenin yapısı. Hürriyet Yayınları.

Madden, M. (2005). 99 ways to tell a story: Exercises in style. Chamberlain Bros.


134

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Malone, M., Mileaf, J.A., Laxton, S., Bailey, B., Hage, E. (2010). Introduction. Chance
Aesthetics, 2(7), 45-67. Mildred Lane Kemper Art Museum.
https://www.academia.edu/8584844/Chance_Aesthetics

Markus, T. A., Cameron, D. (2002). The words between the spaces. Routledge.

Mccaffery, S. (2001). Prior to meaning: the protosemantic and poetics. Nortwstern


University Press.

Modena, L. (2011). Italo Calvino’s architecture of lightness: the utopian imagination in an


age of urban crisis. Routledge.

Montale, E. (1965). Eugenio Montale selected poems (Trans. by G. Cambon). New


Directions.

Montale, E. (1998). Collected Poems 1920-1954 (Trans. by J. Galassi). Farrar Straus.

Montale, E. (2020). Eugenio Montale. Erişim:


https://www.britannica.com/biography/Eugenio-Montale. Erişim tarihi: 15.05.2021.

Motte F. M. Jr. (2015). Oulipo: a primer of potential literature (Ed.). Dalkey Archive Press.

Nachtomy, O. (2016). Leibniz, Calvino, possible worlds and possible cities, philosophy and
fiction. Journal of Early Modern Studies, 5(2), 53-79. Erişim:
https://www.academia.edu/31603863/Leibniz_and_Calvino_Possible_Worlds_and_
Possible_Cities_Philosophy_and_Fiction_JEMS, Erişim tarihi: 24.11.2022.

Ovidius (1994). Dönüşümler (Çev. İ. Z. Eyuboğlu). Panel Yayınları.

Pavese, C. (2005). Tepedeki Ev (2. Baskı). Can Yayınları.

Peirce, C. S. (1998). The essential peirce. Selected Philosophical Writings, 2, 13. Indiana
University Press. Erişim: http://www.jstor.org/stable/j.ctt16gz4vr, Erişim tarihi:
12.11.2021.

Perec, G. (2009). Yaşam kullanma kılavuzu (Çev. İ. Yerguz) (4. Baskı). İmge Kitabevi
Yayınları.

Pilotto, C. (2021). Città (in)visibili: la tesi di Camilla Pilotto è un progetto editoriale sul
celebre romanzo di Calvino. Erişim: https://www.frizzifrizzi.it/2021/07/26/citta-
invisibili-la-tesi-di-camilla-pilotto-e-un-progetto-editoriale-sul-celebre-romanzo-di-
calvino/, Erişim tarihi: 20.08.2022.

Puente, K. (2018). Intricate illustrations of Italo Calvino's ‘Invisible Cities’. Erişim:


https://www.archdaily.com/906742/intricate-illustrations-of- Italo-calvinos-
invisible-cities, Erişim tarihi: 04.06.2022.
135

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Priani, E. (2021). Ramon Llull. The Stanford Encyclopedia of Philosophy, E. N. Zalta (Ed.).
Erişim: <https://plato.stanford.edu/archives/spr2021/entries/llull/, Erişim tarihi:
01.12.2022.

Queneau, R. (2010). Biçem alıştırmaları (Çev. A. Ekici). Sel Yayınları.

Saussure, D. F. (1998). Genel dilbilim dersleri (Çev. B. Vardar). Multilingual Yayınları.

Schires, M. (2019). Illustrated dictionary of architecture helps visualize design concept.


Erişim: https://www.archdaily.com/917697/illustrated-dictionary-of-architecture-
helps-visualize-design-concepts, Erişim tarihi: 19.08.2022.

Serafini, L. (1983). Codex seraphinianus. Abbeville Press.

Sicari, I. (2016). (Re)Defining a literary genre: how Italo Calvino’s postmodern (hyper)novels
became “philosophical allegories” in the USSR. Ulbandus Review, 17, 42–61.
Erişim: http://www.jstor.org/stable/ulbarevi.17.42., Erişim tarihi: 25.11.2022

Stendhal (2017). Parma Manastırı (Çev. S. Tiryakioğlu) (6. Baskı). Can Yayınları.

Stendhal (2017). Sunuş (Ed.), Parma Manastırı (Çev. S. Tiryakioğlu) (6. Baskı, s. 9-13).
Can Yayınları.

Sterne, L. (1999). Tristram Shandy Beyefendi’nin hayatı ve görüşleri (Çev. N. Yavuz). Yapı
Kredi Yayınları.

Stevenson, R. L. (2020). Binbir gece polisiyeleri (Çev. F. Göçer). Alfa Yayınları.

Şentürk, L. (2016a). “Görünmez Kentler”i yeniden ziyaret. Yirmibir, 151, 28-30.


https://xxi.com.tr/i/gorunmez-kentleri-yeniden-ziyaret

Şentürk, L. (2016b). Yengeç baladı: mekânsiklopedi. Kült Neşriyat Yayın.

Şentürk, L. (2017). Düz olmayan mekânlar için resimli sözlükçe. Erişim:


https://t24.com.tr/k24/yazi/duz-olmayan-mekânlar-icin-resimli-sozlukce, Erişim
tarihi: 23.11.2021.

Şentürk, L. (2018). Calvino's Invisible Cities revisited. Archdesign’18, 2, 664-679. Erişim:


https://www.academia.edu/37535675/Calvinos_Invisible_Cities_Revisited_2018_A
rchdesign_conference_paper_

Şentürk, L. (2020). 199+ / Pomi'den Sonra Mimarlık / Architecture After Pomi. Yort Yayın.
https://www.academia.edu/45120448/199_Pomiden_Sonra_Mimarl%C4%B1k_Arc
hitecture_After_Pomi
136

KAYNAKLAR DİZİNİ (devam)

Tabbi, J. (2010). Electronic literature as world literature; or, the universality of writing under
constraint. Poetics Today, 31(1), 17-50. https://doi.org/10.1215/03335372-2009-013

Tschumi, B. (1994). The Manhattan transcripts. Academy Editions.

Tschumi, B. (1996). Architecture and discussion. Mit Press.

Tschumi, B. (2017). Mimarlık ve kopma (Çev. A. Tümertekin). Janus Yayıncılık.

Vitruvius, M. (1874). The architecture of Marcus Vitruvius Pollio (Cited in J. Gwilth).


London.

Vittorini, E. (1971). Sicilya konuşmaları (Çev. G. Çapan). E Yayınları.

Vittorini, E. (2020). Elio Vittorini. Erişim: https://www.britannica.com/biography/Elio-


Vittorini. Erişim tarihi: 17.05.2020.
137

EK AÇIKLAMALAR

Ek Başlık Sayfa
Numarası

Ek Açıklamalar-A Kentin Yok Edilerek Hafifletilmesi 138

Ek Açıklamalar-B Kent Detaylarının Kenti Anımsatması 139

Ek Açıklamalar-C Nesnelerle Dolu Kesinlik Kenti Zora 140

Ek Açıklamalar-D Detaylarla Mimaride Görünürlük Yaratılması 141

Ek Açıklamalar-E Kent Detaylarının Zenginliği İmlemesi 142


138

Ek Açıklamalar-A: Kentin Yok Edilerek Hafifletilmesi

“Kentimizdeki geniş Prospettiva Caddesi'nde yürürken, dikkate


almamaya karar verdiğim konuları zihnimden siliyorum. Cephesi taşıyıcı
heykellerle, sütunlarla, korkuluklarla, sütun temelleriyle, Dor rölyeflerle
yüklü bir bakanlık yapısının yanından geçiyorum ve onu dümdüz, düşey bir
yüzeye, mat bir cam levhaya, göze batmadan mekânı sınırlayan panoya
dönüştürmek arzusu geçiyor içimden. Ama böyle yalınlaşmış olsa da o yapı
üzerimde dehşetli bir baskı yaratıyor: Onu olduğu gibi yok etmeye karar
veriyorum; çıplak toprakta onun yerine sütü andıran bir gökyüzü yükseliyor.
Aynı biçimde öteki üç bakanlığı, iki bankayı ve büyük şirketlere ait iki
gökdeleni de siliyorum. Dünya öylesine karmaşık, dolaşık ve fazlasıyla yüklü
ki, biraz aydınlık bakabilmek için seyreltmek gerekiyor, seyreltmek.”
(Calvino, 2020b)
139

Ek Açıklamalar-B: Kent Detaylarının Kenti Anımsatması

“Düz ve yuvarlak hatlar boyunca motiflerini yineleyen simetrik


figürlerden oluşan, tüm örgüsü boyunca her birini ayrı ayrı izleyebileceğin
nefis renkte ipliklerle dokunmuş bu halının deseni kadar Eudossia'ya
benzemeyen hiçbir şey yoktur ilk bakışta. Ama durup onu dikkatle
incelediğinde, halıdaki her noktanın kentteki her noktayla ilişki içinde
olduğunu, kentte var olan ve senin trafiğe, kalabalığa, itiş kakışa takılarak
gözden kaçırdığın her şeyin aralarındaki gerçek ilişkiye göre düzenlenmiş
şekliyle desende bulunduğunu anlarsın. Eudossia'nın tüm kargaşasından
senin yarım yamalak yakalayabildiğin görüntü, katırların anırmasından, is
lekeleri ve balık kokularından öteye geçmez; oysa halı, kentte belli bir
noktanın bulunduğunu ve onun gerçek oranlarını, en küçük ayrıntılarına
gizlenmiş geometrik yapısını ancak o noktadan gösterdiğini kanıtlar sana.

Eudossia'da kaybolmak kolay: ama bakışlarını halı üzerinde


yoğunlaştırdığın an, geniş bir halka çizerek seni gerçek varış noktana,
erguvan renkli o kapalı alana sokuveren koyu kırmızı, çivit mavisi ya da mor-
kırmızı bir iplikte aradığın sokağı buluverirsin. Her Eudossia'lı halının sabit
düzenine bakarak, kendi özel kent imgesini, kendi bunalımını düşünür ve
arabesklerin arasında gizlenmiş bir yığın yanıtı, kendi yaşamının hikâyesini,
kaderin cilvelerini bulabilir orada.” (Calvino, 2020a)
140

Ek Açıklamalar-C: Nesnelerle Dolu Kesinlik Kenti Zora

“Zora'nın, her noktasıyla akılda kalma gibi bir özelliği vardır. Gözün,
tıpkı tek bir notasını bile yerinden oynatamadığın ya da değiştiremediğin bir
müzik partisyonundaki gibi birbirini izleyen şekiller üzerinde gezinme
biçiminde gizlidir Zora'nın sırrı. Zora'nın nasıl olduğunu ezbere bilen biri,
uyuyamadığı gecelerde kentin yollarında yürüdüğünü hayal eder ve bakır
saatin, berberin çizgili perdesinin, dokuz fıskiyeli çeşmenin, yıldızlar âlimine
ait cam kulenin, karpuzcu dükkânının, münzevi ile aslan heykelinin, Türk
hamamının, köşedeki kahvenin, limana giden kestirme yolun birbirini
izleyişindeki düzeni hatırlar. Akıllardan çıkmayan bu kent bir zırhtır, ya da
herkesin anımsamak istediği şeyleri karelerine yerleştirebileceği bir çapraz
bulmaca: ünlü kişilerin adları, erdem, sayılar, maden ve bitki türleri, savaş
tarihleri, yıldız kümeleri, bir konuşmanın bölümleri. Her fikirle güzergâhın
her noktası arasında, belleğin anlık çağrışımlar yapmasına yarayacak bir
benzerlik ya da bir zıtlık ilişkisi kurulabilir. Öyle ki dünyanın en bilge kişileri
Zora'yı ezbere bilenlerdir.” (Calvino, 2020a, s. 66).
141

Ek Açıklamalar-D: Detaylarla Mimaride Görünürlük Yaratılması

“Haklı olarak Laudomia, yeni doğacaklara da aynı genişlikte bir alan


ayırmış. Bu mekân, onların sonsuz kabul edilen sayıları ile orantılı değil
elbette, ama tamamıyla boş olduğundan ve niş, çıkma ve yivlerin egemen
olduğu bir mimariyle çevrelendiğinden ve de yeni doğacaklara istenen
boyutları verip onları fare büyüklüğünde, ipekböcekleri veya karıncalar veya
karınca yumurtaları gibi düşünebileceğinden, onları duvardaki her çıkmanın,
her rafın, her sütun altlığının, her sütun başlığının üzerinde ayakta ya da
çömelmiş, sıra sıra ya da dağınık bir şekilde bir araya toplanmış, gelecekteki
yaşamlarında yapacakları işlerle meşgul olduklarını hayal etmeni
engelleyecek hiçbir şey yok” (Calvino, 2020a, s. 182).
142

Ek Açıklamalar-E: Kent Detaylarının Zenginliği İmlemesi

“Eğer sana üretimi ve kazancıyla zengin kent Olivia'dan söz


ediyorsam, kentin refahını anlatmak için yapabileceğim tek şey çift kemerli
pencere önlerindeki ipek püsküllü minderler serpiştirilmiş sedirleriyle telkari
saraylardan söz etmek; bir avlunun kafesli kapısı ardında uzanan, üzerinde
beyaz bir tavuskuşunun kuyruğunu açtığı çimenliği döner su fıskiyeleri
suluyor. Ama sen bu konuşmadan Olivia'yı evlerin duvarlarına yapışan bir
kurum ve yağ bulutunun sardığını, kalabalık yollarda manevra yapan
römorkların yayaları duvarlara sıkıştırıp ezdiğini hemen anlarsın.” (Calvino,
2020a, ss. 105-106).

You might also like