Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 57

1 - İngilizce selamlaşma

Genel selamlaşma kalıpları (Resmi)

Merhaba
Hello

Günaydın / İyi günler / İyi akşamlar


Good morning / Good afternoon / Good evening

Nasılsınız?
How are you?

Nasılsınız?
How are you doing?

Tanıştığıma memnun oldum.


Nice to meet you.

Tanıştığımıza memnun oldum.


It’s nice to meet you.

Tanıştığımıza memnun oldum.


I’m pleased to meet you.

Sizinle tanışmak bir zevk.


It’s a pleasure to meet you.

Sizi gördüğüm için memnunum.


I’m glad to see you.

Nasılsınız?
How do you do?

Genel selamlaşma (Resmi olmayan)

Merhaba
Hi

Merhaba
Hey

Naber?
What’s up?

Nasıl gidiyor?
How’s it going?

Görüşmeyeli nasılsın?
How have you been?

Ne var ne yok?
What’s new?

Nasıl gidiyor?
What’s going on?
İşler (durumlar) nasıl?
How are things?

Günün nasıl?
How’s your day?

Günün nasıl geçiyor?


How’s your day going?

Seni görmek güzel.


Good to see you.

Uzun zamandır görmediğiniz birini selamlamak.

Uzun zamandır görüşemedik.


Long time no see.

Uzun zaman oldu.


It’s been a while.

Uzun zaman oldu.


It’s been a long time.

Çok uzun zaman oldu.


It’s been such a long time.

Çok uzun zaman oldu.


It’s been too long.

Seni tekrar gördüğüme çok sevindim.


I’m so happy to see you again.

Vay canına, seni tekrar görmek çok güzel!


Wow, it’s so good to see you again!

Neler yapıyorsun?
What have you been up to?

Çok iyiyim, teşekkür ederim.Peki sen?


I’m doing very well, thank you. And you?

Ben iyiyim teşekkür ederim.


I’m fine, thank you.

Harika, teşekkür ederim. Sen nasılsın?


Great, thanks. How are you?

Fena değil. Sen?


Not bad. You?

Daha iyisi olmazdı. Peki ya sen?


Couldn’t be better? How about you?

Harika, teşekkürler.
Wonderful, thank you.

2 - İngilizce nasıl veda edilir

Güle güle
Goodbye

Hoşça kal
Bye

Şimdilik hoşça kal!


Bye for now!

Görüşürüz!
See you!

Yakında görüşürüz!
See you soon!

Sonra görüşürüz!
See you later!

Sonra konuşuruz!
Talk to you later!

Sonra görüşürüz.
Catch up with you later.

Umarım yakında görüşürüz.


I hope to see you soon.

Bir dahaki sefere görüşürüz.


See you next time.

Seni yakında görmek için sabırsızlanıyorum.


I’m looking forward to seeing you soon.

Seninle tanışmak güzeldi.


It was nice meeting you.

Seni tanımak gerçekten güzeldi.


It’s been really nice knowing you.

Bir zevkti, yakında konuşuruz.


It has been a pleasure, we’ll speak soon.

Seni görmek gerçekten harikaydı, sonra görüşürüz.


It was really great to see you, catch you later.

Her şey gönlünce olsun, hoşça kal.


All the best, bye.

Kendine iyi bak!


Take care!
Bağlantıda kalalım.
Stay in touch.

Seni gerçekten özleyeceğim.


I’m really going to miss you.

Şimdi gitmem lazım.


I’ve got to go now.

3 - İngilizce üzgünüm nasıl söylenir


Özür İfadeleri

Üzgünüm…
I’m sorry…

Çok üzgünüm…
I’m so sorry…

Çok üzgünüm…
I’m very sorry…

Çok üzgünüm...
I’m terribly sorry…

Üzgünüm, bunu yapmak istemedim.


Sorry, I didn’t mean to do that.

Bunun için üzgünüm.


Sorry about that.

Beni affedebilir misin?


Can you forgive me?

...için özür dilerim…


I apologize for…

Beni affet lütfen.


Please forgive me.

Sana bir özür borçluyum.


I owe you an apology.

Bunun için beni suçlayabilirsin.


You can blame me for this.

Senden nasıl özür dilemeliyim?


How should I apologize to you?

Affınıza sığınırım.
I beg your pardon.

Özür dilerim, bu benim hatam.


Sorry, it’s my fault.

Seni beklettiğim için özür dilerim.


Sorry for keeping you waiting.

Affedersin, geciktim!
Sorry, I’m late!

Bir özrü kabul etmek için şu ifadeleri kullanabilirsiniz:

Her şey yolunda! (Sorun yok)


That’s all right!

Bunun için endişelenme. (Dert etme)


Don’t worry about it.

Unut gitsin!
Forget it!

Sorun değil.
No problem.

Boşver. Gerçekten önemli değil.


Never mind. It doesn’t really matter.

Önemli bir şey yok.


No big thing.

Bu senin hatan değil.


It’s not your fault.

Lütfen kendini suçlama.


Please don’t blame yourself.

Bunun hakkında hiçbir şey düşünme.


Think nothing of it.

4 - Kendini tanıtmak

Merhaba. Benim ismim …


Hello. My name is …

Merhaba. Ben …
Hi. I’m …

Tanıştığıma memnun oldum. Ben …


Nice to meet you. I’m …

Tanıştığımıza memnun oldum. Ben …


Pleased to meet you. I’m …

Seni görmek bir zevk. Ben…


It’s a pleasure to see you. I’m…

Kendimi tanıtabilir miyim? Ben…


May I introduce myself? I’m…

Nasılsınız? Benim ismim…


How do you do? My name is…

Kendimi tanıtayım. Ben …


Let me introduce myself. I’m …

Kendimi tanıtmak isterim. Ben …


I’d like to introduce myself. I’m …

Diğerlerini tanıtmak:

John, seni Mary ile tanıştırmak istiyorum.


John, I’d like to introduce you to Mary.

John, lütfen Mary ile tanış.


John, please meet Mary.

John, Mary ile tanışmanı istiyorum.


John, I’d like you to meet Mary.

John, Mary ile tanıştın mı?


John, have you met Mary?

John, seni Mary ile tanıştırayım.


John, let me introduce you to Mary.

John, bu Mary. Mary, bu John.


John, this is Mary. Mary, this is John.

Kendinizi veya başkalarını tanıtırken faydalı cevaplar:

Tanıştığıma memnun oldum.


Nice to meet you.

Sizinle tanışmak bir zevk.


I’m pleased to meet you.

Sizinle tanışmak bir zevk..


It’s a pleasure to meet you.

Tanıştığımıza sevindim.
Glad to meet you.

Nasılsınız?
How do you do?

5 - Teşekkür ve minnettarlık ifadeleri:

Teşekkürler.
Thank you.

Teşekkürler.
Thanks.

Çok teşekkürler.
Thank you very much.
Çok teşekkürler!
Thanks a lot!

Çok teşekkürler.
Many thanks.

İçten teşekkür ederim.


Sincerely thanks.

Çok teşekkür ederim!


Thank you so much!

Yardımın için milyonlarca teşekkürler.


Thanks a million for your help.

Yardımın için gerçekten minnettarım.


I really appreciate your help.

Çok naziksin.
You are so kind.

Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.


I don’t know how to express my thanks.

Minnettarlığımı gösterecek kelime yok!


There are no words to show my appreciation!

Yaptığın şey benim için çok şey ifade ediyor.


What you’ve done means a lot to me.

Çok naziksin.
That’s so kind of you.

Benim günümü yaptın (Günüme mutluluk kattın)


You’ve made my day.

Sana çok şey borçluyum.


I owe you a great deal.

Her şey için kalbimin derinliklerinden teşekkür ederim.


Thank you from the bottom of my heart for everything.

Sana nasıl teşekkür edebilirim?


How can I ever possibly thank you?

Rica ederim!
You’re welcome!

Benim için zevkti.


It was my pleasure.

Memnuniyetle.
My pleasure.
Önemli değil!
Don’t mention it.

Unut gitsin.
Forget it.

Önemli değil.
No big deal.

Önemli değildi.
It’s was nothing.

Bunun hakkında hiçbir şey düşünme.


Think nothing of it.

Sana yardım edebildiğime sevindim.


I’m glad that I can help you.

6 - Zaman hakkında konuşmak

Saat kaç?
What time is it?

Saat kaç?
What’s the time?

Bana saati söyleyebilir misin?


Could you tell me the time?

Saat kaç biliyor musun?


Do you know what time it is?

Ne kadar zamandır bekliyorsun?


How long have you been waiting?

Bu öğleden sonra boş vaktin var mı?


Do you have free time this afternoon?

Ne zaman (saat) buluşabiliriz?


What time can we meet?

Vakit öldürmek için ne yapmalıyız?


What should we do to kill time?

Saat on.
It’s ten o’clock.

Gece yarısı.
It’s midnight.

Şimdi saat sabahın 6'sı.


It’s 6 A.M now.

Akşam 8'de görüşürüz.


See you at 8 P.M.
Size tam olarak ne zaman varacağımızı söyleyemem.
I can’t tell you exactly what time we will arrive.

Artık çok geç.


It’s too late now.

Saatim durmuş.
My watch is stopped.

Saatim geri kalıyor.


My watch is slow.

Hiçbir şey yapmadan zaman kaybetmeyin.


Don’t waste your time doing nothing.

Bu kadar geç olduğunu düşünmemiştim.


I didn’t think it was so late.

Çok vaktimiz var.


We have plenty of time.

Bana biraz daha zaman ver.


Give me a little more time.

Ayrılma zamanı.
It’s time to leave.

Neredeyse eve gitme vakti geldi.


It’s almost time to go home.

Zaman çok hızlı geçti.


Time went by so fast.

Süpermarket sabah 9'da açılıyor.


The supermarket opens at 9 a.m.

Ders sabah 8'de başlıyor.


The class starts at 8 in the morning.

7 - İngilizce biliyor musunuz?

İngilizce konuşbiliyor musunuz?


Can you speak English?

Ne zamandır İngilizce öğreniyorsun?


How long have you been learning English?

Biraz konuşabilir misin, lütfen?


Could you speak up a little, please?

Lütfen tekrar söyler misiniz?


Could you please say that again?

Lütfen bunu tekrarlar mısınız?


Could you please repeat that?

Bunu benim için heceler misin?


Would you mind spelling that for me?

Bu kelimeyi nasıl telaffuz ediyorsunuz?


How do you pronounce this word?

Bununla ne demek istiyorsun?


What do you mean by this?

Özür dilerim, ne demek istiyorsun?


I’m sorry, what do you mean?

Bu şeyin İngilizce adı nedir?


What is this thing called in English?

Kaç dil konuşabiliyorsun?


How many languages can you speak?

Biraz İngilizce konuşurum.


I speak a little English.

İngilizceyi çok iyi konuşabiliyorum.


I can speak English very well.

İngilizcen mükemmel.
Your English is excellent.

Keşke senin gibi akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilseydim.


I wish I could speak English fluently like you.

Lütfen yavaş konuşun.


Please speak slowly.

Lütfen söylediklerinizi tekrar edin.


Please repeat what you said.

İngilizce konuşmaktan korkuyorum.


I’m afraid to speak English.

Üzgünüm, İngilizcem pek iyi değil.


Sorry, my English is not quite good.

Ne sıklıkla İngilizce konuşuyorsun?


How often do you speak English?

İngilizceyi çok iyi okuyabiliyorum ama konuşamıyorum.


I can read English very well, but I can’t speak.

İngilizce konuşmamı geliştirmek istiyorum.


I would like to improve my English speaking.

İyi bir telaffuzun var.


You have good pronunciation.
8 - İngilizce iltifat ifadeleri

İyi iş!
Good job!

Aferin!
Well done!

Harika!
Fantastic!

Mükemmel!
Perfect!

Bu harika!
That’s great!

İyi iş!
Nice work!

Harika!
Excellent!

Bu gerçekten dikkate değer.


That’s really remarkable.

İyi notlar dilerim!


Good grades!

Ne güzel bir elbise!


What a nice dress!

Harika görünüyorsun.
You look great.

Bu yemek lezzetli.
This dish is delicious.

O takım elbisenin içinde çok iyi görünüyorsun.


You look very good in that suit.

Bu kravat sana çok yakışmış.


This tie looks nice on you.

Güzel bir sesin var.


You have a nice voice.

Çok yakışıklı görünüyorsun.


You look very handsome.

Saç kesimini beğendim.


I like your haircut.

Ne güzel bir ev!


What a beautiful house!

Ne güzel bir daire!


What a nice apartment!

Konuşmanız için gerçekten hayranlığımı ifade etmeliyim.


I really must express my admiration for your speech.

Övgü almak:

Bunu söylemen ne hoş.


How kind of you to say so.

Bunu söylemen çok hoş.


It’s nice of you to say so.

Bunu söylemen çok nazik bir davranış.


It’s very kind of you to say that.

Gerçekten mi? Aslında bundan pek emin değilim.


Really? I’m not sure about that, actually.

Teşekkürler.
Thank you.

Çok teşekkürler.
Thanks a lot.

Beğendiğine sevindim.
I’m glad you like it.

Gerçekten bir şey değildi.


It was nothing really.

Bunu duyduğuma sevindim.


I’m delighted to hear that.

İltifatın için teşekkürler.


Thanks for your compliment.

9 - İngilizce şikayet ifadeleri:

Bunu söylediğim için üzgünüm ama…


I’m sorry to say this but…

Sana söylemekten nefret ediyorum ama…


I hate to tell you but…

...için kızgınım.
I’m angry about…

Bir şikayetim var…


I have a complaint to make…

....ile ilgili bir sorun var gibi görünüyor…


There seems to be a problem with…

Korkarım küçük bir sorun var…


I’m afraid there is a slight problem with…

Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama…


Sorry to bother you but…

... dan dolayı memnun değilim.


I’m not satisfied with…

.... iyi bir fikir olmaz.


Wouldn’t be a good idea to…

Görünüşe göre yanlış bir şeyler var…


There appears to be something wrong with…

Bekliyordum ama...
I was expecting… but…

Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama…


Sorry to bother you but…

... hakkında şikayet etmek istiyorum.


I want to complain about…

Korkarım ki ... hakkında bir şikayetim var...


I’m afraid I’ve got a complaint about…

....hakkında bir şikayette bulunmam gerekiyor…


I have to make a complaint about…

....nedenini anlamıyorum.
I don’t understand why…

Kusura bakmayın ama bir sorun var...


Excuse me but there is a problem…

Sakıncası yoksa…?
Would you mind…?

Şikayeti kabul etme ifadeleri:

Çok üzgünüm ama bu bir daha asla olmayacak.


I’m so sorry, but this will never happen again.

Üzgünüm, bir daha aynı hatayı yapmayacağımıza söz veriyoruz.


I’m sorry, we promise never to make the same mistake again.

Sana ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.


I can’t tell you how sorry I am.

Keşke hiç yaşanmasaydı.


I wish I never happened.
Şikayeti reddetme ifadeleri:

Üzgünüz, bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok.


Sorry, there is nothing we can do about it.

Üzgünüm ama bu bizim suçumuz değil.


Sorry but it’s not our fault.

Korkarım ki bu konuda yapabileceğimiz pek bir şey yok.


I’m afraid there isn’t much we can do about it.

10 - Beğenilenleri ve beğenilmeyenleri ifade etmek:

Köpekleri severim.
I like dogs.

Yemek yapmayı seviyorum.


I love cooking.

Futbol oynamaktan zevk alıyorum.


I enjoy playing football.

Pizzaya bayılırım.
I’m crazy about pizza.

Rock müziğe bayılırım.


I’m fond of rock music.

Tenis sever misin? Evet, severim.


Do you like tennis? Yes, I do.

Beğenmediğini ifade etme:

Ondan hoşlanmıyorum.
I don’t like him.

Bu insanlara tahammül edemiyorum.


I can’t stand these people.

Bu kokuya dayanamıyorum.
I can’t stand this smell.

Bulaşık yıkamayı sevmiyorum.


I don’t like washing dishes.

Dişçiye gitmekten nefret ediyorum.


I hate going to the dentist.

11 - Kesinlik ve belirsizlik ifadeleri:

Emin misin?
Are you sure?

Bundan emin misin?


Are you sure about it?
Bu konuda emin misin?
Are you certain about it?

Sence bu doğru mu?


Do you think it is true?

Öyle mi düşünüyorsun?
Do you think so?

Ne kadar eminsin?
How sure are you?

Evet, eminim.
Yes, I am certain.

Yüzde yüz eminim…


I’m a hundred percent certain …

Kesinlikle eminim.
I’m absolutely sure.

Bundan hiç şüphem yok.


I have no doubt about it.

Bundan eminim..
I’m sure about it.

... hakkında herhangi bir şüphe olabileceğini sanmıyorum.


I don’t think there can be any doubt about ….

Tabii ki.
Of course.

Ben olumluyum.
I’m positive.

Bundan oldukça eminim.


I’m quite sure about it.

Bundan hiç şüphem yok.


I’m no doubt about it.

Kesinlikle eminim ki…


I’m absolutely certain that…

Bundan emin değilim.


I’m not sure about it.

Şüpheliyim.
I doubt it.

...hakkında gerçekten emin değilim.


I’m not really sure about…
Kesin olarak bilmiyorum...
I don’t know for sure…

Bu çok düşük bir ihtimal.


It’s very unlikely.

Kendi şüphelerim var.


I have my own doubts.

Sanmıyorum
I don’t think so.

Bunun doğru olduğuna inanmıyorum.


I don’t believe this is true.

Kafamda bazı şüpheler var ki…


There’s some doubt in my mind that …

Yüzde yüz emin değilim.


I’m not a hundred percent sure.

Henüz bilmiyorum.
I don’t know yet.

12 - İngilizce davet ifadeleri

Yürüyüşe çıkmak ister misin?


Do you feel like going for a walk?

Bu gece sinemaya gitmek ister misin?


Do you want to go to the movies tonight?

Kağıt oynamak ister misin?


Would you like to play cards?

Bir fincan kahve ister misin?


Would you like a cup of coffee?

Bir fincan çaya ne dersin?


What about a cup of tea?

Yarın bizimle öğle yemeği yemeni istiyorum.


I would like you to have lunch with us tomorrow.

Bu gece sinemaya gitmek ister miydin?


Would you be interested in going to the movies tonight?

Neden yarın benimle bir öğle yemeği yemiyorsun?


Why don’t you have lunch with me tomorrow?

Bir yürüyüş için bana katılmaya ne dersin?


How about joining me for a walk?

Yarın sabah seni kahvaltıya davet ediyorum.


I invite you to have breakfast with me tomorrow morning.
Bir daveti kabul etmek:

Nazik davetiniz için teşekkür ederim..


Thank you for your kind invitation.

Teşekkür etmek isterim.


I’d love to, thanks.

Bunu yapmaktan memnuniyet duyarım.


I’ll be glad to do so.

Teşekkürler, bunu çok isterim.


Thanks, I’d like that very much.

Bu güzel bir fikir.


That’s a great idea.

Beni akşam yemeğine davet ettiğin için teşek ederim.


Thanks for inviting me to dinner.

Bu çok hoş.
It’s very nice of you.

Nazik davetiniz için çok teşekkürler. Size katılacağım.


Many thanks for your kind invitation. I’ll join you.

Tabi ki.Teşekkür ederim


Sure. Thank you.

Memnuniyetle!
With pleasure!

Daveti Reddetmek:

Davetinizi reddettiğim için üzgünüm.


I’m sorry to refuse your invitation.

Yapamam, üzgünüm. Çalışmam gerekiyor.


I can’t, sorry. I have to work.

Davetiniz için teşekkürler ama şu an meşgulüm.


Thanks for your invitation but I’m busy now.

Korkarım ki, gelemeyeceğim.


I’m afraid I won’t be able to come.

Korkarım ki, yarın meşgulüm.


I’m afraid I am busy tomorrow.

Üzgünüm, çok isterdim ama bir randevum var.


Sorry, I’d love to but I have an appointment.

Gerçekten yapabileceğimi sanmıyorum, üzgünüm.


I really don’t think I can, sorry.
Çok naziksiniz ama davetinizi kabul edemem.
That’s very kind of you, but I can’t accept your invitation.

13 - İngilizce istek ifadeleri:

Bana kitabı verebilir misin?


Can you give me the book?

Lütfen yağmurluğunuzu çıkarır mısınız?


Could you please take off your raincoat?

Lütfen beni dişçiye götürür müsünüz?


Could you please take me to the dentist?

Benim için pencereyi açar mısın lütfen?


Would you mind opening the window for me, please?

Bilgisayarımı tamir etme nezaketini gösterir misiniz?


Would you be kind enough to repair my computer?

Beni süpermarkete götürebileceğini düşünüyor musun?


Do you think you could take me to the supermarket?

Beni eve götürmeni rica edebilir miyim?


Could I ask you to take me home?

Bana ne olduğunu anlatır mısın?


Can you tell me what happened?

Doğum günü partime gelir misin?


Would you come to my birthday party?

Sabah 8'de buraya gelmen mümkün mü?


Would it be possible for you to come here at 8 A.M?

İstekleri kabul etme ifadeleri:

Tabii ki, memnuniyetle…


Sure, I’d be glad to…

Memnuniyet duyarım…
I’d be happy to …

Elbette. Bir dakika.


Sure. Just a moment.

Sorun değil.
No problem.

Elbette.
Of course.

Kesinlikle.
Certainly.
Peki! Tamam.
All right.

İstekleri reddetme ifadeleri:

Üzgünüm, yapamam.
I’m sorry, I can’t.

Üzgünüm ama …
I’m sorry, but …

Çok isterdim ama…


I’d loved to, but …

Bunu söylediğim için üzgünüm …


Sorry to say that …

Kulağa harika geliyor ama…


It sounds great, but …

14 - İngilizce teklif cümleleri:

Bir şeyler içmek ister misin?


Would you like something to drink?

Kapıyı açmamı ister misin?


Would you like me to open the door?

Sana yardım edebilir miyim?


Can I help you?

Sana yardım edebilir miyim?


Can I give you a hand?

Sana yardım edeyim.


Let me help you.

Telefona cevap vermemi ister misin?


Would you like me to answer the phone?

Biraz daha çay ister misin?


Do you want some more tea?

Televizyonu kapatmamı ister misin?


Do you want me to turn down the TV?

Seni havaalanına götürmekten mutluluk duyarım.


I’d happy to take you to the airport.

Sana bir fincan kahve ikram edebilir miyim?


May I offer you a cup of coffee.

Teklifleri kabul etme ifadeleri:


Evet, lütfen.
Yes, please.

Evet, isterdim.
Yes, I’d love to.

Evet. Bu harika olur.


Yes. That would be great.

Evet lütfen, bu çok güzel olur.


Yes please, that would be lovely.

Evet, sakıncası yoksa.


Yes, If you wouldn’t mind.

Çok naziksiniz.
That’s very kind of you.

Kulağa hoş geliyor.


That sounds nice.

Teşekkürler. İsterim..
Thank you. I’d like to.

Teklifleri reddetme ifadeleri:

Hayır, teşekkürler.
No, thanks.

Önemli değil. Ben bunu kendim yapabilirim.


It’s Ok. I can do it myself.

Nezaketiniz için teşekkür ederim ama bunu kendim yapabilirim.


Thank you for your kindness but I can do it myself.

Merak etme. Bunu yapabilirim.


Don’t worry. I can do it.

Bunu takdir ediyorum ama kendim yapabilirim.


I appreciate that but I can do it myself.

15 - İngilizce izin isteme ifadeleri:

Kaleminizi kullanabilir miyim lütfen?


Can I use your pen, please?

Buraya oturabilir miyim?


Can I sit here?

Burada otursam sorun olur mu?


Is it okay if I sit here?

Sana bir soru sorabilir miyim?


Can I ask you a question?
Bilgisayarınızı kullanabilir miyim?
May I use your computer?

İçeri gelebilir miyim?


May I come in?

Kitabınıza bir göz atabilir miyim?


Can I take a look at your book?

Televizyonu kapatsam sorun olur mu?


Do you mind if I turn down the TV?

Telefonunuzu kullanmamın bir sakıncası var mı?


Do you mind if I use your phone?

Pencereyi açmamın bir sakıncası var mı?


Would you mind if I opened the window?

Sakıncası yoksa, sigara içmek istiyorum.


If you don’t mind, I’d like to smoke.

Acaba arabanı birkaç günlüğüne ödünç alabilir miyim?


I wonder if I could borrow your car for a few days.

Telefonunu ödünç alsam sorun olur mu?


Would it be all right if I borrowed your phone?

Elbette.
Sure.

Elbette, devam edin.


Sure, go ahead.

Sorun değil.
No problem.

Evet, yapabilirsiniz.
Yes, you can.

Lütfen rahat olun.


Please feel free.

Umursamam. (Benim açımdan sorun yok)


I don’t mind.

Korkarım ki hayır.
I’m afraid not.

Korkarım ki, yapamazsın.


I’m afraid, but you can’t.

Üzgünüm ama bu mümkün değil.


I’m sorry, but that’s not possible.

Hayır, yapamazsın
No, you cannot.

Bunu yapamazdın.
You couldn’t do that.

Üzgünüm, izniniz yok.


Sorry, you are not permitted.

16 - Öneride bulunmak ve öğüt vermek:

Her gün İngilizce öğrenmeye çalışmalısın.


You should try to learn English everyday.

Bence eve erken gitmelisin.


I think you should go home early.

Neden bir İngiliz kulübüne katılmıyorsun?


Why don’t you join an English club?

Erken kalksan iyi olur.


You’d better wake up early.

Akşam yemeğini birlikte yiyelim.


Let’s have dinner together.

Benimle bir kahve içmeye ne dersin?


What about having a cup of coffee with me?

Sinemaya gitmeye ne dersin?


How about going to the cinema?

Bu pazar günü piknik yapmanın iyi bir fikir olacağını düşünmüyor musun?
Don’t you think it would be a good idea to have a picnic this Sunday.

Senin yerinde olsam onu arardım.


If I were you, I’d call her.

Biraz kestirmeni (uyumanı) öneririm.


I suggest that you take a nap.

Bu tişörtü denemek isteyebilirsin.


You may want to try on this T-shirt.

Belki yanına bir şemsiye alabilirsin.


Perhaps you could take an umbrella with you.

Daha fazla çalışmanızı şiddetle tavsiye ederim.


I strongly advise you to do more work out.

Biraz dinlenmeni tavsiye ederim.


I recommend that you get some rest.

Biraz daha uyumak senin için daha iyi.


It’s better for you to sleep a little more.
Önerileri Kabul Etme:

Teşekkürler, yapacağım.
Thanks, I’ll do it.

Kulağa hoş geliyor.


It sounds good.

Güzel bir fikre benziyor.


That sounds like a good idea.

Teşekkürler. Bu iyi bir öneri.


Thanks. It’s a good suggestion.

Bence sen haklısın.


I think you’re right.

Neden ben bunu düşünmedim ki?


Why didn’t I think of that?

Önerileri reddetmek:

Hayır, tercih etmem.


No, I’d rather not.

Sanmıyorum.
I don’t think so.

Ben öyle hissetmiyorum.


I don’t feel like it.

Hayır, bu iyi bir fikir değil.


No, I don’t this it’s a good idea.

Ne kötü bir fikir!


What a bad idea!

17 - İngilizce sempati ifadeleri:

Bu çok kötü.
That’s too bad.

Bu çok üzücü.
That’s so sad.

Üzgünüm. Ne kötü bir şans!


I’m sorry. What bad luck!

Umarım işler yakında daha iyi olur.


I hope things get better soon.

Yakında düzelecektir.
It would be OK soon.

Umarım yakında daha iyi hissedersin.


I hope you feel better soon.

Ne yazık!
What a pity!

Bu korkunç.
Oh, that’s terrible.

Sabırlı olun, yakında daha iyi olacaktır.


Be patient, it would be better soon.

Sana ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.


I can’t tell you how sorry I am.

Bunu duyduğum için üzüldüm.


Oh, I am sorry to hear that.

Nasıl hissettirdiğini biliyorum.


I know how it feels.

Sana sempati duyuyorum.


I take my sympathy to you.

Buna çok üzülmüş olmalısın.


You must be very upset about it.

Durumunuzu anlayışla karşılıyorum.


I sympathize with your condition.

Çok naziksiniz.
It’s very kind of you.

Çok teşekkürler.
Thank you very much.

İyi olur, teşekkür ederim.


It would be Ok, thanks.

Anlayışınız için teşekkürler.


Thanks for your sympathy.

Desteğin için teşekkürler.


Thanks for your support.

18 - İngilizce bilgi almak için soru ifadeleri:

Bana otobüs terminaline nasıl gideceğimi söyler misin?


Could you tell me how to get to the bus station?

O yaşlı adamı tanıyor musun?


Do you know that old man?

Bu arabanın fiyatı ne kadar biliyor musun?


Do you know how much is this car costs?
Nereden şemsiye alınacağını biliyor musun?
Do you happen to know where to buy an umbrella?

Bana saatin kaç olduğunu söyleyebilir misin?


Can you tell me what the time is?

Adınızı bilmek istiyorum.


I’d like to know your name.

Bu fikir hakkında ne düşündüğünüzü bilmek istiyorum.


I’d like to know what you think about this idea.

Acaba toplantının neden iptal edildiğini söyleyebilir misiniz?


I wonder if you could tell me why the meeting was canceled?

Bu makinenin nasıl kullanıldığı hakkında bir fikriniz var mı?


Do you have any idea how to use this machine?

Onun nerede yaşadığını öğrenebilir misin?


Could you find out where she lives?

Bahçıvanlık hakkında bir kitap arıyorum.


I’m looking for a book about gardening.

19 - Tahmin ifadeleri:

Burada yeni biri gibi görünüyorsunuz.


It looks like you’re new here.

Görünüşe göre ne olduğunu bilmiyorsun.


It looks like you don’t know what happened.

Belki de cevabı biliyordur.


Perhaps she knows the answer.

Şimdi saat 9'u geçti diyebilirim.


I’d say it’s over 9 A.M now.

Bir tahminde bulunmam gerekirse, onun 40 yaşında olduğunu söylerdim.


If I had to take a guess, I’d say he’s 40.

Belki o işini bırakmak istiyordur.


Maybe he wants to quit his job.

Belki yağmur yağacak.


Maybe it’s going to rain.

Yanlış yapıyor olma ihtimalin var.


Chances are you’re doing it wrong.

O bu konuda haklı olabilir.


He could be right about it.

Sanırım sen 30 yaşından büyüksün.


I guess you are over 30 years old.
Söylemesi zor ama bence bu en iyi İngilizce kursu.
It’s difficult to say, but I think this is the best English course.

Pek emin değilim ama sanırım bu son sabah treni.


I’m not really sure, but I think this is the last morning train.

20 - İngilizce sorgulayıcı ifadeler:

Neden bu kadar geç kaldığını açıklayabilir misin?


Can you explain why you were so late?

E-postama cevap vermen neden bu kadar uzun sürdü?


How come it has taken you so long to reply to my email?

İşi neden zamanında bitirmediğini anlamıyorum.


I don’t understand why you never finished the work on time.

Bu sabahki toplantıya neden katılmadığını söyleyebilir misin?


Can you tell me why you didn’t attend the meeting this morning?

Neden doğruyu söylemedin?


Why is it that you didn’t tell the truth?

Bunu kendi başına yaptığına inanmamı mı bekliyorsun?


Do you expect me to believe you did this by yourself?

21 - Umut ve arzu ifadeleri:

Umarım, yakında seni görürüm.


I hope to see you soon.

Umarız o çok yakında iyileşir.


Let’s hope he will get better soon.

İşlerin daha iyi olacağına inanıyorum.


I believe things will get better.

İnşallah yarın güneşli olur.


Hopefully, it’ll be sunny tomorrow.

Gösteriyi kazanacağına dair umudum devam ediyor.


I keep hoping that she will win the show.

Yağmurun durmasını isterdim.


I wish it would stop raining.

Şanslıysak, zamanında oraya ulaşırız.


If we’re lucky, we’ll arrive there on time.

Kısmetse, o bu gece eve erken gidecek.


With any luck, she will go home early tonight.

Yeni bir araba almak istiyorum.


I would like to buy a new car.
Doktor olmak istiyorum.
I want to be a doctor.

Gerçekten istediğim bir daireye sahip olmak.


What I really want is to have an apartment.

22 - Fikirleri sorma ifadeleri:

Bu sorun hakkında ne düşünüyorsun?


What do you think about this problem?

Yeni evim hakkında ne düşünüyorsun?


What do you think of my new house?

Bununla ilgili bir fikriniz var mı?


Do you have any thoughts on that?

Bu durum hakkında nasıl hissediyorsun?


How do you feel about that?

Senin görüşün nedir?


What is your opinion?

Herhangi bir fikrin var mı?


Do you have any idea?

Bu konu hakkında herhangi bir fikriniz var mı?


Do you have any opinion on this matter?

Senin görüşün nedir?


What’s your view?

Lütfen bana bu konu hakkındaki fikrinizi söyleyin.


Please tell me your opinion on this subject.

Bununla ilgili görüşünüz nedir?


What is your opinion about that?

Raporla ilgili düşüncelerinizi bana söyler misiniz?


Can you give me your thoughts on the report?

Onun davranışları hakkında ne hissediyorsun?


What are your feelings about his behavior?

Bu konudaki görüşlerinizi duymak isterim.


I’d like to hear your views on this matter.

23 - Fikir verme ifadeleri:

Sanırım bir ev satın almalıyız.


I think we need to buy a house.

Bence bu, konuşma İngilizcesi öğrenmek için en iyi web sitesi.


In my opinion, this is the best website for learning Spoken English.
Bence yeni bir araba satın almamalıyız.
I don’t think we should get a new car.

Şahsen, senin haklı olduğunu düşünüyorum.


Personally, I think you’re right.

Benim bakış açıma göre, o sınıfın en iyi öğrencisi.


From my point of view, she is the best student in the class.

Bana kalırsa bu tişört sana yakışmıyor.


As far as I’m concerned, this T-shirt doesn’t suit you.

Benim şahsi görüşüm onun bir yalancı olduğudur.


My personal view is that he is a liar.

Benim açımdan, bu dünyadaki en güzel ada.


In my point of view, this is the most beautiful island on earth.

Bana öyle geliyor ki kayboluyoruz.


It seems to me that we get lost.

Bana göre, yapılacak doğru şey bu.


To my mind, it’s the right thing to do.

Şahsen doğru yolda olduğumuza inanıyorum.


I personally believe we’re in the right way.

Bir görüşe katılma ifadeleri:

Bu kesinlikle doğru.
This is absolutely right.

Daha fazla anlaşamazdım.


I couldn’t agree more.

Sana tamamen katılıyorum.


I completely agree with you.

Bu görüşe katılıyorum.
I agree with this opinion.

Bir görüşe katılmama ifadeleri:

Sana katılmıyorum
I don’t agree with you.

Bence sen hatalısın.


I think you’re wrong.

Öyle düşünmüyorum.
I don’t think so.

Korkarım ki seninle aynı fikirde değilim.


I’m afraid I can’t agree with you.
24 - İngilizce randevu ifadeleri:

14'ünde buluşabilir miyiz?


Can we meet on the 14th?

Önümüzdeki Cuma buluşabilir miyiz?


Can we meet next Friday?

14'ünde müsait misin?


Are you available on the 14th?

Gelecek hafta boş musun?


Are you free next week?

Bu akşam buluşalım.
Let’s meet this evening.

Seninle ne zaman konuşabilirim?


When can I talk to you?

Seninle yarın öğleden sonra buluşabilir miyim?


Can I meet you tomorrow afternoon?

Yarın öğleden sonraya ne dersin?


How about tomorrow afternoon?

Önümüzdeki Pazartesi sizin için uygun mu?


Is next Monday convenient for you?

Bu hafta müsait zamanınız var mı?


Do you have any time available this week?

Seninle ne zaman buluşmak uygun olur?


When would be a good time to meet you?

Bugün akşam uygun olur mu?


Would today evening be all right?

Pazar gününe bana randevu verebilir misiniz?


Can you give me an appointment on Sunday?

Randevu kabul etmek:

Elbette. Geleceğim.
Sure. I’ll come.

Evet, Pazar günü iyi olur.


Yes, Sunday is fine.

Cuma günü mükemmel olurdu.


Friday would be perfect.

O saatte orada olacağım.


I’ll be there at that time.
Randevu iptali ve reddetme ifadeleri:

Afedersiniz. O saatte başka bir randevum var.


Sorry. I have another appointment at that time.

Üzgünüm. Gelemem.
I’m sorry. I can’t come.

Korkarım 14'ünde yapamam.


I’m afraid I can’t on the 14th.

Üzgünüm, Pazar günü yapamam.


I’m sorry, I won’t be able to make it on Sunday.

Afedersiniz. Başarabileceğimi sanmıyorum.


Sorry. I don’t think I can make it.

25 - İngilizce korku ve kaygı ifadeleri:

Karanlıktan korkar mısın?


Are you afraid of the dark?

Geceleri yalnız kalmaktan korkuyorum.


I’m afraid of being alone at night.

Yılanlardan korkarım.
I’m scared of snakes.

Örümceklerden korkarım.
I’m frightened of spiders.

Korkuyorum.
I am terrified.

Çok kolay korkarım.


I get scared very easily.

Dışarıdan gelen sesi duyduğumda korktum.


I was terrified when I heard the noise outside.

Onun sağlığı için endişeleniyorum.


I’m worried about her health.

Korkma.
Don’t be afraid.

Çok önemli değil.


It’s not a big deal.

Önemli değil.
It is nothing.

Korkacak bir şey yok.


There is nothing to be afraid of.
Rahat ol.
Take is easy.

Sakin ol.
Calm down.

26 - İngilizce söz verme ifadeleri:

İşi zamanında bitireceğime söz veriyorum.


I promise that I will finish the job on time.

Sana söz veriyorum, gerçek bu.


I promise you that that’s the truth.

Yemin ederim seni asla bırakmayacağım.


I swear I will never leave you.

Yemin ederim seni yüzüstü bırakmayacağım.


I swear I won’t let you down.

Sizi temin ederim ki yarın sabah kitabı iade edeceğim.


I assure you that I will return the book tomorrow morning.

Sizi temin ederim ki zamanında orada olacağım.


I assure you that I will be there on time.

İnan bana, seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.


Believe me, I won’t make you disappointed.

İnan bana, yapabilirim.


Trust me, I can do it.

Teşekkürler.
Thank you.

Sana inanıyorum.
I believe you.

Pekala. Sözünde dur.


All right. Keep your promise.

Umarım sözlerini tutarsın.


I hope you will keep your words.

Sadece zamanın cevaplamasına izin ver.


Just let the time answer it.

27 - İngilizce hataları kabul etme ifadeleri:

Kabul etmeliyim ki, yanılmışım.


I have to admit that I was wrong.

Yaptığım şeyin yanlış olduğunu kabul ediyorum.


I admit what I’ve done is wrong.
Ben böyle olmamalıyım.
I shouldn’t be like this.

Afedersiniz. Bunun benim hatam olduğunu biliyorum.


Sorry. I know this was my fault.

Bu konudan tamamen ben sorumluyum.


I’m fully responsible for this matter.

Bir hata yaptım.


I have made a mistake.

Benim hatalarım. Beni affet.


It’s my mistakes. Forgive me.

Evet, suçu kabul ediyorum.


Yes, I take the blame.

Suçlanacak olan bendim.


I was the one to blame.

Üzgünüm. Bunu yapmamalıydım.


I’m sorry. I shouldn’t have done that.

Ben asla o şekilde niyet etmemiştim..


I never intended it that way.

Önemli değil!
Don’t mention it.

Bırak gitsin.
Let it go.

Bu iyi.
That’s fine.

Sadece sakin ol.


Just take it easy.

Bir daha yapma.


Don’t do it again.

Unut gitsin. Önemli değil.


Forget it. It doesn’t matter.

Bu iyi olurdu.
That would be okay.

Bunun için endişelenme.


Don’t worry about it.

Sorun değil
It’s okay
28 - İngilizce tercih ifadeleri
Tercihlerle ilgili sorular:

Hangisini tercih edersin, futbol mu voleybol mu?


Which do you prefer, football or volleyball?

Hangisini daha çok seversin, çayı mı kahveyi mi?


Which do you like better, tea or coffee?

Sıcak kahve mi yoksa buzlu kahve mi tercih edersin?


Do you prefer hot coffee or ice coffee?

Yürüyüşe çıkmayı mı yoksa film izlemeyi mi tercih edersin?


Would you prefer to go for a walk or see a movie?

Benimle akşam yemeği yemeyi mi tercih ederdin?


Would you rather have dinner with me?

Çayı kahveye tercih ederim.


I prefer tea to coffee.

Biraz su içmeyi tercih ederim.


I’d prefer to have some water.

Çayı kahveden daha çok severim.


I like tea better than coffee.

Kitap okumayı tercih ederim.


I prefer reading books.

Yavaş koşmayı, hızlı koşmaya tercih ederim.


I prefer jogging to running.

Taşrada yaşamaktansa şehirde yaşamayı tercih ederim.


I’d prefer living in a city to living in the country.

Eve gitmeyi tercih ederim.


I would rather go home.

Dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.


I’d rather stay at home than go out.

Yürüyüşe çıkmaktansa biraz kestirmeyi tercih ederim.


I’d rather take a nap than go for a walk.

Golf oynamaktansa futbol oynamayı tercih ederim.


I’d rather play football than golf.

29 - İngilizce sebep ve etki ifadeleri:

Sana yardım ediyorum çünkü senden hoşlanıyorum.


I help you because I like you.

Çok çalışıyorum çünkü sınavı geçmek istiyorum.


I study hard because I want to pass the exam.
Nereye gideceğimize dair hiçbir fikrimiz olmadığı için eve gitmeliyiz.
We have to go home since we have no idea where to go next.

Artık çok geç olduğu için acele etmeniz gerekiyor.


You need to hurry up since it’s very late now.

Yağmur yağdığı için dışarı çıkamıyorum.


I can’t go out as it’s raining.

Şişman olduğum için hızlı koşamıyorum.


I can’t run fast as I’m too fat.

Seni seviyorum, bu yüzden seni mutlu etmek için her şeyi yapacağım.
I love you, so I will do everything to make you happy.

Hiçbir şey yemedim, bu yüzden şimdi çok açım.


I didn’t eat anything, so I’m very hungry now.

Kötü hava koşulları nedeniyle pikniği iptal etmek zorunda kaldık.


We had to cancel the picnic because of bad weather.

Bunu senin yüzünden yaptım.


I did it because of you.

Fırtına nedeniyle uçuş iptal edildi.


The flight was canceled due to the storm.

Trafik sıkışıklığı nedeniyle eve geç geldim.


I came home late due to the traffic jam.

O çok çalışmadı. Sonuç olarak, görevden alındı.


He didn’t work hard. As a result, he was fired.

Bu akşam meşguldüm.
Bu nedenle partinize gelemedim.
I was busy this evening.
Therefore, I couldn’t come to your party.

O çalışkanlığı sayesinde, zam aldı.


Thanks to his hard work, he got a raise.

30 - İngilizce duygu ifadeleri:

Nasıl hissediyorsun?
How are you feeling?

İyi misin?
Are you Ok?

Her şey yolunda mı?


Is everything alright?

Sorun nedir?
What’s wrong?
Sorun ne?
What’s the matter?

Bunun hakkında konuşmak ister misin?


Do you want to talk about it?

Şu anda çok mutluyum.


I’m very happy right now.

Şu an daha mutlu olabileceğimi sanmıyorum.


I don’t think I can be any happier right now.

Biraz üzgün hissediyorum.


I feel a little sad.

Zor bir gündü.


It’s been a difficult day.

O onu çok kızdırdı.


He made her very angry.

Bütün gün moralim bozuk.


I ‘ve been in a bad mood all day.

Onun davranışına kızdım.


I’m mad at his behavior.

Bugün kendimi çok depresif hissediyorum.


I feel very depressed today.

31 - İngilizce telefonda konuşma ifadeleri:

John'la konuşabilir miyim, lütfen?


Can I speak to John, please?

John'la konuşmak istiyorum.


I’d like to speak to John.

Sizi aktaracağım. Hatta kalın lütfen.


I’ll put you through. Hold the line, please.

Şimdi sizi bağlayacağım.


I’ll connect you now.

Üzgünüm, o başka bir görüşme yapıyor.


’m sorry, he’s on another call.

Üzgünüm, şu anda müsait değil.


I’m sorry, he’s not available at the moment.

Lütfen daha sonra tekrar arayın.


Please call back later.

Ondan beni aramasını isteyebilir misin?


Could you ask him to call me?

Bir mesaj bırakmak ister misiniz?


Would you like to leave a message?

Kim konuşuyor?
Who’s speaking?

Kim arıyor, lütfen?


Who’s calling, please?

Kimin aradığını sorabilir miyim?


Could I ask who’s calling?

İsminizi ögrenebilir miyim, lütfen?


Can I have your name, please?

Kiminle konuşuyorum?
Who am I talking to?

Konuşan Mary.
It’s Mary speaking.

Şu anda konuşmak uygun mu?


Is it convenient to talk at the moment?

Üzgünüm, yanlış numara olmalı.


Sorry, you must have the wrong number.

Afedersiniz. Sanırım yanlış numarayı çevirdiniz.


Sorry. I think you’ve dialed the wrong number.

Bir dakika bekleyin.


Hang on for a moment.

Kontörüm bitmek üzere.


I’m about to run out of credit.

Size hangi numaradan ulaşabilirim?


What number can I reach you at?

Kiminle konuşmak istiyorsunuz?


Who do you want to talk to?

Hatta kalın, lütfen.


Hold the line, please.

Çok zayıf bir sinyal alıyorum.


I’ve got a very weak signal.

Beni iyi duyabiliyor musun?


Can you hear me OK?

Lütfen yüksek sesle konuşabilir misiniz?


Could you please speak up?
Afedersiniz. Bunu anlayamadım. Tekrar söyler misiniz, lütfen?
Sorry. I didn’t catch that. Could you say it again, please?

32 - İngilizce arkadaş edinmek:

Tanıştığıma memnun oldum.


It’s nice to meet you.

Adınız nedir?
What’s your name?

Ben john.
I’m John.

Üzgünüm, adınızı anlayamadım.


I’m sorry, I didn’t catch your name.

Nerelisiniz?
Where are you from?

Ben ABD'liyim.
I’m from the U.S.

Seni buraya ne getirdi?


What brings you here?

Tatildeyim.
I’m on holiday.

Telefon numaranız nedir?


What’s your phone number?

Telefon numaranızı alabilir miyim?


Could I take your phone number?

Adresinizi alabilir miyim?


May I have your address?

Facebook'ta hesabınız var mı?


Are you on Facebook?

Kiminle yaşıyorsunuz?
Who do you live with?

Kendi başıma yaşıyorum.


I live on my own.

Arkadaşlarımla yaşıyorum.
I live with my friends.

Kaç yaşındasınız?
How old are you?

30 yaşındayım.
I’m 30.

Doğum günün ne zaman?


When’s your birthday?

16 Haziran.
It’s 16th June.

33 - İngilizce yol tarifi sormak:

Affedersiniz, kitapçının nerede olduğunu biliyor musunuz?


Excuse me, do you know where the bookstore is?

Buradan tren istasyonuna nasıl gidebilirim?


How can I get to the train station from here?

Afedersiniz, otobüs terminaline nasıl gideceğimi söyler misiniz?


Excuse me, could you tell me how to get to the bus station?

Bana postaneye giden yolu gösterebilir misiniz?


Can you show me the way to the post office?

Afedersiniz, hastane nerede?


Excuse me, where is the hospital?

Harita üzerinde gösterebilir misiniz?


Can you show me on the map?

Havaalanına gitmenin en iyi yolu nedir?


What’s the best way to get to the airport?

Havaalanına gitmenin en hızlı yolu nedir?


What’s the fastest way to the airport?

Stadyum buraya ne kadar uzaklıkta?


How far is it to the stadium from here?

Bu hangi cadde?
What street is this?

Polis karakoluna giden yol bu mu?


Is this the way to the police station?

Buralara yakın süper market var mı?


Is there a supermarket near here?

Bana benzin istasyonunu tarif eder misiniz?


Can you give me directions to the gas station?

34 - İş ve meslekler:

Ne iş yaparsınız?
What do you do?

Ne iş yapıyorsun? (Yaşamak için ne iş yapıyorsunuz?)


What do you do for a living?

Yarı zamanlı bir işim var.


I’ve got a part-time job.

Nerede çalışıyorsun?
Where do you work?

Ben evden çalışıyorum.


I work from home.

Bir fabrikada çalışıyorum.


I work in a factory.

Mesleğiniz nedir?
What is your occupation?

Doktor olarak çalışıyorum.


I work as a doctor.

İş arıyorum.
I’m looking for a job.

Ben öğretmenim.
I’m a teacher.

Şu anda çalışmıyorum.
I’m not working at the moment.

İşsizim.
I’m unemployed.

Evrak işlerini yaparım.


I do the paperwork.

Kendi işim var.


I have my own business.

İşini seviyor musun?


Do like your job?

35 - İngilizce'de katılma ve katılmama ifadeleri:

Tamamen katılıyorum.
I completely agree.

Kesinlikle haklısın.
You’re absolutely right.

Sana tamamen katılıyorum.


I agree with you entirely.

Sana tamamiyle katılıyorum.


I totally agree with you.
Daha fazla katılamazdım.
I couldn’t agree more.

Aynen öyle.
Exactly.

Kesinlikle!
Absolutely!

Haklısın.
You’re right.

Ben de!
Me too!

Katılıyorum.
I agree.

Ne demek istediğini tam olarak anlıyorum!


I see exactly what you mean!

Bu tam olarak düşündüğüm şey.


That’s exactly what I think.

Bunda hiç şüphe yok.


There is no doubt about it.

Bir noktaya kadar katılıyorum ama...


I agree up to a point, but …

Bu kısmen doğru ama…


That’s partly true, but …

Bu doğru olabilir ama…


That may be true, but…

Amacını anlıyorum, ama…


I see your point, but …

Sanırım öyle ama…


I guess so, but…

Bu çok açık görünüyor, ama…


That seems obvious, but…

Bundan pek emin değilim.


I’m not so sure about that.

Katılmıyorum!
I don’t agree!

Sana katılmıyorum.
I don’t agree with you.

Ben tamamen katılmıyorum!


I totally disagree!

Üzgünüm ama katılmıyorum.


I’m sorry, but I disagree.

Kesinlikle hayır!
Absolutely not!

Korkarım ki seninle aynı fikirde olamam.


I’m afraid I can’t agree with you.

Bu doğru değil!
That’s not right!

Bu her zaman doğru değildir.


That’s not always true.

Sanmıyorum.
I don’t think so.

Hayır, bu doğru değil.


No, that’s not true.

Mümkün değil! (Olamaz)


No way!

36 - Anlama üzerine ifadeler:

Anlıyor musun?
Do you understand?

Beni takip ediyor musun?


Are you following me?

Ne demek istediğimi anlıyor musun?


Do you understand what I mean?

Ne dediğimi anlıyor musun?


Do you understand what I’m saying?

Sorusu olan var mı?


Any questions?

Anladın mı?
Got it?

Anlayış eksikliğini ifade etmek:

Anlamadım.
I don’t get it.

Üzgünüm, amacınızı anlamadım.


Sorry, I didn’t get your point.

Ne demek istiyorsun?
What do you mean?

Amacını anladığımdan emin değilim.


I’m not sure I got your point.

Kusura bakmayın ama tam olarak anlamadım.


I beg your pardon, but I don’t quite understand.

Seni pek takip etmiyorum.


I don’t quite follow you.

Üzgünüm. Ne demek istediğini anlamıyorum.


I’m sorry. I don’t understand what you mean.

Üzgünüm, ne dediğini tam olarak duymadım.


Sorry, I didn’t quite hear what you said.

Açıklama istemek:

Bunu açıklar mısınız, lütfen?


Could you clarify that, please?

Bunu açıklar mısınız, lütfen?


Could you explain that, please?

Bununla ne demek istiyorsun?


What do you mean by that?

Lütfen söylediğini tekrar söyleyebilir misin?


Could you say that again, please?

Tekrar edebilir misin, lütfen?


Could you repeat, please?

Farklı bir şekilde ifade edebilir misiniz, lütfen?


Could you put it differently, please?

Açıklama ifadeleri:

Üzgünüm, açıklamama izin verin…


Sorry, let me explain…

Bunu sizin için açıklığa kavuşturalım…


Let me clarify it for you…

Farklı şekilde anlatmak…


To put it differently…

Başka bir şekilde ifade edeyim…


Let me put it in another way…

Anlayış göstermek:

Anlıyorum.
I see.
Anlıyorum.
I understand.

Anladım.
I got it.

Tamam, ne demek istediğini anladım.


Ok, I got what you mean.

Ne demek istediğini anlıyorum.


I understand what you mean.

37 - İngilizce pişmanlık ifadeleri:

Keşke partinize gelseydim!


I wish I had come to your party!

Keşke daha çok çalışsaydım.


I wish I had worked harder.

Keşke bu kadar çok yemeseydim.


If only I hadn’t eaten so much.

Keşke daha dikkatli sürseydim.


If only I had driven more carefully.

Partinize gelmeliydim.
I should have come to your party.

Daha çok çalışmalıydım.


I should have worked harder.

Bu kadar çok yememeliydim.


I shouldn’t have eaten so much.

Daha dikkatli sürmeliydim.


I should have driven more carefully.

Partinize gelmediğim için üzgünüm.


I regret not coming to your party.

Daha fazla çalışmadığıma pişmanım.


I regret not working harder.

Çok yemek yediğime pişmanım.


I regret eating so much.

Seni yalnız bıraktığıma pişmanım.


I regret leaving you alone.

Fırsatım varken yapmadığım şeyler için pişmanım.


I regret the things I didn’t do when I had the chance.

38 - İngilizce tebrik ifadeleri:


Tebrikler!
Congratulations!

Harika!
Great!

Aferin!
Well done!

Lütfen en içten tebriklerimi kabul edin…


Please accept my warmest congratulations…

Size tebriklerimi sunmama izin verin.


Let me offer you my congratulations.

Sizi tebrik etmek istiyorum...


I’d like to congratulate you on …

Sizi tebrik etmeme izin verin ...


Let me congratulate you on ...

Terfiniz için tebrik ederim!


Congratulations on your promotion!

Mezuniyetiniz için tebrik ederim.


Congratulations on your graduation!

Tebrikler! Bunu hak ettin!


Congratulations! You deserve it!

Bu mükemmeldi. Tebrikler!
That was excellent. Congratulations!

İyi dilekte bulunmak:

En iyi dileklerimle!
Best wishes!

Yeni işinizde en iyi dileklerimle!


Best wishes on your new job!

İyi şanslar!
Best of luck!

Sana iyi şanslar!


Good luck to you!

Her şey gönlünce olsun…


All the best…

Mutlu bir evlilik hayatı dilerim.


Wish you a happy married life.

Teşekkürler.
Thanks.

Çok teşekkürler.
Thanks so much.

Milyonlarca kez teşekkürler.


Thanks a million.

Çok teşekkürler.
Thanks a lot.

Nezaketin için teşekkür ederim.


Thank you for your kindness.

Çok naziksiniz.
It’s very kind of you.

Çok naziksin.
It’s very nice of you.

Desteğin için teşekkürler.


Thanks for your support.

Nazik sözlerin için teşekkürler.


Thanks for your kind words.

39 - İngilizce sorumluluk ifadeleri:

Şimdi yapmak zorunda mıyım?


Do I have to do it now?

Ona bir mesaj bırakmam gerekiyor mu?


Do I need to leave her a message?

İsteği kabul etmeli miyim?


Must I accept the request?

Toplantıya katılmak zorunda değilim, değil mi?


I don’t have to attend the meeting, do I?

Ofise bu kadar erken gitmek zorunda mısın?


Do you have to get to the office so early?

Bu kadar çok çalışmak zorunda mısın?


Must you work so hard?

Onlarla gitmem şart mı?


Is it necessary for me to go with them?

Onlara gerçeği söylemeliyim.


I must tell them the true.

Sana yardım etmek için elimden gelen her şeyi yapmalıyım.


I must do everything I can to help you.
Bugün raporu göndermem gerekiyor.
I have to send the report today.

Yarına kadar orada olmalıyım.


I have to be there by tomorrow.

Şimdi gitmek zorundayım.


I have to go now.

Onu havaalanından almam gerekecek.


I’ll have to pick her up from the airport.

Bu yönergeyi izlemeniz gereklidir.


It is necessary that you follow this guideline.

Bunu yapmayı reddedemem.


I can’t refuse to do that.

Bundan kaçınamam.
I can’t avoid it.

Masayı temizlemek benim sorumluluğum.


It is my responsibility to clear the table.

Bunu yapmak benim görevim.


It’s my duty to do it.

Başka seçeneğim yok.


I have no other choice.

40 - İngilizce ilgisizliği ifade etmek:

Kimin umrunda!
Who cares!

Umurumda değil!
I don’t care!

Umursamıyorum.
I don’t mind.

Ne yaparsan yap, umurumda değil.


I don’t mind whatever you do.

Benim için fark etmez.


It makes no difference to me.

İstediğini yap. Umurumda değil.


Do what you like. I don’t care.

Benim için önemli değil.


It doesn’t matter to me.

Ne yani?
So what?
Benim için hepsi aynı.
It’s all the same to me.

Neden umursayayım ki?


Why should I care?

Bu senin kararın.
It’s your decision.

Ben aldırmazdım.
I wouldn’t mind.

İstediğin gibi yap.


Do as you like.

Her ne istersen.
Whatever you want.

Ne istersen söyleyebilirsin.
You can say whatever you like.

Daha az umursayamazdım.
I couldn’t care less.

41 - İngilizce insanların sözünü kesmek:

Böldüğüm için kusura bakmayın ama...


Excuse me for interrupting, but…

Böldüğüm için üzgünüm ama….


Sorry for interrupting but….

Bir dakika ara verebilir miyim?


May I interrupt for a minute?

Burada bir şey söyleyebilir miyim?


May I say something here?

Seni bir dakika orada durdurabilir miyim?


Can I stop you there for a moment?

Bir dakika, .... istiyorum.


Just a moment, I’d like to….

Üzgünüm, sadece şunu söyleyebilir miyim…


Sorry, Could I just mention that…

Araya girmek istemem ama. . .


I don’t mean to intrude, but . . .

Bir söz alabilir miyim?


May I have a word?

Afedersiniz ama…
Excuse me, but…

Sözünüzü kesmemin sakıncası var mı?


Do you mind if I interrupt you?

Kusura bakmayın anlayamadım, son noktayı tekrarlamak mümkün mü?


Sorry, I didn’t catch that, is it possible to repeat the last point?

Bu önemli bir nokta olsa da, eklemek de önemli…


While that is an important point, it’s also important to add…

Sakıncası yoksa bir şeye değinmek istiyorum.


If you don’t mind, I’d like to mention something.

Araya girdiğim için özür dilerim ama sorabilir miyim...


Sorry to butt in, but may I just ask…

Bir sonraki noktaya geçmeden önce şunu ekleyebilir miyim…?


Before we move on to the next point, may I add…?

Devam etmeden önce bir şey söylemek istiyorum.


Before you move on, I’d like to say something.

Buraya gelebilseydim. Bence….


If I could just come in here. I think….

Buraya bir şey ekleyebilir miyim?


Can I just add something here?

42 - İngilizce sağlık ve hastalık hakkında konuşmak:

Sorun nedir?
What’s the problem?

Belirtileriniz neler?
What are your symptoms?

Bugün nasıl hissediyorsun?


How are you feeling today?

Daha iyi hissediyor musun?


Are you feeling any better?

Herhangi bir alerjiniz var mı?


Do you have any allergies?

Ne zamandır böyle hissediyorsun?


How long have you been feeling like this?

Almak için herhangi bir ilaç var mı?


Do you have any medicine to take?

Genel hastalıklar hakkında konuşmak:

Hafif bir baş ağrım var.


I’ve got a slight headache.

Boğazım ağrıyor.
I’ve got a sore throat.

Yüksek tansiyonum var.


I have a high blood pressure.

Sırtımda ağrı var.


I have pain in my back.

Çok acı çekiyorum.


I’m in a lot of pain.

Başım dönüyor.
My head is spinning.

Nefes almakta zorluk çekiyorum.


I’m having difficulty breathing.

Bu aralar pek iyi uyuyamıyorum.


I’m not sleeping very well at the moment.

Çok iyi hissetmiyorum.


I’m not feeling very well.

43 - İngilizce yeteneklerin ifade edilmesi:

Bu masayı kaldırabilir misin?


Can you lift this table?

İngilizce konuşabiliyor musunuz?


Can you speak English?

Bana yardımcı olabilir misiniz?


Can you help me?

Piyano çalabilir misin?


Can you play the piano?

Bu hafta sonu doğum günü partime gelebilir misin?


Will you able to come to my birthday party this weekend?

Bu gece benimle dışarı çıkabilir misin?


Are you able to go out with me tonight?

5 dil konuşabiliyorum.
I can speak 5 languages.

2 kilometre yüzebilirim.
I can swim 2 kilometers.

Sana yardım edemem.


I can’t help you.
Doğum günü partine gelemeyeceğim.
I won’t be able to come to your birthday party.

Önümüzdeki hafta seni görebileceğim.


I will be able to see you next week.

Bu kursu bitirdiğimde, iyi bir iş bulabileceğim.


When I finish this course, I will be able to find a good job.

Ben çocukken çok iyi futbol oynardım.


When I was a child I could play football very well.

Dün onu ziyaret edemedim.


I was not able to visit him yesterday.

44 - İngilizce iyi haber verme ifadeleri:

Sana güzel bir haberim var…


I’ve got some good news for you…

Sana biraz iyi haberlerim var…


I’ve got a bit of good news for you…

Size söylemekten gerçekten çok memnunum…


I’m really pleased to tell you…

Bunu size bildirmekten gerçekten çok mutluyum…


I’m really happy to inform you that…

Sana harika bir haberim var…


I have some amazing news for you…

Bunun için hazır mısın? Sana bazı harika haberlerim var….


Are you ready for this? I’ve got some great news for you….

Bunu sana söylemek için çok heyecanlıyım…


I’m so excited to tell you that …

İyi haberlere yanıt vermek:

Bunu duyduğuma çok sevindim!


I’m so glad to hear that!

Bu harika!
That’s great!

Kulağa harika geliyor!


Sounds great!

Bu harika!
That’s wonderful!

İnanılmaz!
Incredible!
Müthiş! Paylaşımın için teşekkür ederim.
Wonderful! Thank you for sharing.

Gerçekten mi? Ciddi misin?


Really? Are you serious?

Buna inanamıyorum!
I can’t believe that!

45 - İngilizce kötü haber verme ifadeleri:

Korkarım size kötü bir haberim var…


I’m afraid I’ve got some bad news for you…

Çok üzgünüm ama...


I’m so sorry but…

Bunu sana söylemek zorunda olduğum için üzgünüm…


I’m sorry to have to tell you that …

Biliyorum duymak istediğin bu değil ama...


I know this isn’t what you want to hear but…

Sana haber vermekten korkuyorum...


I’m afraid to inform you of …

Bu size söylemek istemediğim bir sorumluluk…


It is my unfortunate duty to tell you that …

Bunu söylemek zorunda kaldığım için gerçekten kötü hissediyorum, ama…


I really feel bad to have to say this, but …

Gerçekten nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama…


I really don’t know how to say it, but …

Kötü haberlere yanıt vermek:

Bunu duyduğuma üzüldüm...


I’m sorry to hear that…

Kendini çok kötü hissediyor olmalısın…


You must be feeling terrible …

Bu korkunç!
That’s awful!

Çok kötü!
Too bad!

Zavallı seni!
Poor you!

Lütfen en derin sempatimi kabul edin.


Please, accept my deepest sympathy.
Ne zaman konuşmaya ihtiyacın olursa, beni araman yeterli...
Anytime you need to talk, just call me …

Yapabileceğim bir şey varsa, bana haber vermen yeterli…


If there’s anything I can do, just let me know…

46 - İngilizce hayal kırıklığı ifadeleri:

Bu çok kötü.
That’s too bad.

Büyük bir hayal kırıklığı!


How disappointing!

Bu çok hayal kırıklığı yaratıyor!


That’s so disappointing!

Ah hayır, ne ayıp!
Oh no, what a shame!

Bu büyük bir utanç.


It’s a great shame.

Bu biraz hayal kırıklığı yaratıyor, öyle değil mi!


It’s a little bit disappointing, isn’t it!

Benim beklentilerimi karşılamadı.


It didn’t live up to my expectations.

Ne yazık!
What a pity!

Ne hayal kırıklığı!
What a letdown!

Ne aylaklık ama!
What a bummer!

Bu bir bela!
That’s a nuisance!

Daha iyisini yapabileceğini düşündüm.


I thought you could do better.

Hayatımda hiç bu kadar hayal kırıklığına uğramadım.


I’ve never been so disappointed in my life.

Düşündüğüm kadar iyi değildi.


It wasn’t as good as I thought it would be.

47 - İngilizce talimat verme ifadeleri:

Nasıl yapabilirim…?
How do I…?
Bana nasıl yapılacağını gösterebilir misin…?
Can you show me how to…?

Nasıl yapılacağını biliyor musun?


Do you know how to…?

Nasıl giderim…?
How do I go about…?

Sen ne önerirsin?
What do you suggest?

İlk adım nedir?


What is the first step?

... için en iyi yol nedir?


What is the best way to…?

Talimat vermek:

İlk sen…
First, you…

Ardından, sen..
Then, you…

Sonra, sen...
Next, you…

Son olarak sen…


Lastly, you…

İlk yapacağın şey…


The first thing you do is…

Başlamadan önce, (..... yapmalısın)


Before you begin, (you should…)

Başlamak için en iyi yer…


The best place to begin is…

Ben .... ile başlardım.


I would start by…

Daha sonra,
After that,

Bir sonraki adım,…


The next step is to…

Yapacağın bir sonraki şey…


The next thing you do is…

Bunu yaptıktan sonra, ...


Once you’ve done that, then…
Bunu bitirdikten sonra....
When you finish that, then…

Son adım…
The last step is…

Yapacağın son şey…


The last thing you do is…

Sonunda,…
In the end,…

Bitirdiğinizde,…
When you’ve finished,…

Tüm adımları tamamladığınızda,…


When you’ve completed all the steps,…

48 - İngilizce yasaklama ifadeleri:

Yapılması yasaktır…
It is forbidden to…

....için izniniz yok.


You are not allowed to …

Buna izin verilmiyor…


You are not permitted to…

....yapılması yasaktır.
It is prohibited to …

Yapmamalısın …
You must not …

Değilsin...
You are not to…

Yapamazsın...
You can’t…

Bu alanda sigara içmeniz yasaktır.


You are not allowed to smoke in this area.

Burada yüzmek yasaktır.


It is forbidden to swim here.

Çimlerde yürümek yasaktır.


It is prohibited to walk on the grass.

Bundan kimseye bahsetmemelisin.


You must not tell anyone about it.

Pencereyi açık bırakmamalısınız.


You must not leave the window open.

Geç kalmanıza izin verilmiyor.


You are not permitted to be late.

49 - İngilizce şok ifadeleri:

.... duyunca şok oldum.


I was shocked to hear…

Hepimiz tam bir şok içindeyiz.


We’re all in complete shock.

Kim tahmin edebilirdi ki?


Who could have predicted it?

Hayretler içinde kaldım...


I was stunned by…

Haber tam bir şok etkisi yarattı.


The news came as a complete shock.

Beklediğim en son şey buydu.


That’s the last thing I expected.

Dalga geçiyorsun!
You’re kidding!

Asla tahmin edemezdim.


I’d never have guessed.

Aman Tanrım! Gerçekten mi?


Oh, my god! Really?

50 - İngilizce suçlama ifadeleri:

Bu senin suçun.
It’s your fault.

Bu senin hatan.
It’s your mistake.

Bunu senin yaptığına inanamıyorum.


I can’t believe that you did it.

Nasıl böyle bir şey yaparsın?


How could you do such a thing?

Aklını mı kaçırdın?
Are you out of your mind?

Tanrı aşkına ne düşünüyordun?


What on earth were you thinking?

Bence suçlanacak olan kişi sensin.


I think you are the one to blame.

Sanırım bunu yapabilecek olan kişi sensin.


I think you are the one who could have done it.

Birini suçlama ifadeleri:

Bunu yapan sen olmalısın.


It must have been you who did it.

Bence bunu yapabilecek tek kişi sensin.


I think you’re the only person who could have done it.

Yanlış bir şey yapıyor olmalısın.


You must be doing something wrong.

Suçlamayı kabul etme ifadeleri:

Üzgünüm. Bu benim hatam.


I’m sorry. It’s my fault.

Yaptığım şeyler için üzgünüm.


I’m sorry for the things I’ve done.

Gerçekten üzgünüm. Bunu kastetmedim.


I’m really sorry. I didn’t mean to.

Hatam için üzgünüm.


Sorry for my fault.

Bu benim sorumluluğum. Özür dilerim.


It’s my responsibility. I’m sorry.

Haklısın! Bu benim hatam. Üzgünüm.


You’re right! It’s my fault. I’m sorry.

Suçlamayı reddetmek:

Bu doğru değil.
It’s not true.

Benim hatam değil.


It’s not my fault.

Suçlanacak olan ben değilim.


I’m not the one to blame.

Ben yapmadım.
I didn’t do it.

Yanılıyorsun. Ben değildim.


You’re wrong. It wasn’t me.

You might also like