Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 59

ISL410 Uluslararası İşletmecilik

Prof. Dr. Zehra Nuray Nişancı


zehranuray.nisanci@ikcu.edu.tr


21.02.2023
Sınav: Hem makale hem slayt konularından sorulacak. Test & 2-3 soru klasik

Sunum: Sunum dersi geçmek için bir kuraldır. Örneğin; yabancı bir ülkenin pazarı ya da bir
uluslararası organizasyonu tanıtmamızı istiyor. Bunu yaparken 3-4 kişilik bir grup
oluşturarak yapmamız gerekiyor. IR bazında AB’yi bilen birisiysek AB ile ekonomik ve ticari
ilişkilerimizi açıklayacak şekilde bir sunum hazırlayabiliriz. 10-15 dakikalık bir sunum olucak.
Vize ya da Final döneminden bir tanesinde sisteme yüklenecek.

Her hafta bir makale özetlenecek.

7. Ehtiyar, R. (2003). Kültürel Sinerji: Uluslararası İşletmelere Yönelik Kavramsal Bir


İrdeleme. Akdeniz Universitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakultesi Dergisi, 3(5).
8. Yeşil, S. (2007). Uluslararası ortaklıklar: Kültürel Farklılıklar ve bu farklılıkların üst yönetim
grubunun çalışma ve performansına etkileri. Kocaeli Ün. Sos. Bil. En. Der.(13), 232-246.
9. Karaeminoğulları, A. G. A., Doğan, A. G. A. & Bozkurt, A. G. S. (2009). Kültürlerarası
adaptasyon envanteri (Cross Cultural Adaptability Inventory-CCAI) üzerine bir araştırma.
Süleyman Demirel Ü.İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 14(1).

10. Temizel, H.Turan, E. Ve Temizel, M. (2008). Küresel İşletmecilikte Ülkelerin Sosyo-


kültürel Yapılarından Kaynaklanan Sorunlar. Selçuk Üni. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
(19), 459-474.
11. Zerenler, M., Türker, N., & Şahin, E. (2007). Küresel Teknoloji, Araştırma-Geliştirme (Ar-
Ge) Ve Yenilik İlişkisi. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1(17), 653-667.
12. Aktaş, K. (2015). Uluslararası İşletmelerde Stratejik Yönetim. Uluslararası Yönetim ve
Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3(1), 16.

13. Ünsar, S. (2007). Uluslararasi işletmelerde Üretim Stratejileri. Journal of Yaşar


University, 2(7), 695-708.
14. Koçak, N. (2013). Uluslararası otel işletmelerinin büyüme stratejileri: Hilton Worldwide
Türkiye örneği. Dokuz Eylül Üni. İşl.Fak. Derg. 14(2),89-08.
15. Tuna, O. (2001). Türkiye için lojistik ve denizcilik stratejileri: uluslararası ve bölgesel
belirleyiciler.
2

Önce makalenin künyesini vereceğiz

Sonrasında bu makale neden yazılmış, bu konu neden önemli, hangi yöntem kullanılmış,
amacı ve vurguladığı nokta nedir, hangi sonuca ulaşılmış?

200-250 kelime olarak özetlenecek

Düzgün bir şekilde PDF formatında sisteme yüklenecek

Vize haftasına kadar 7 makale okunup özetlenecek.

1. Çelik, O. (1999). Küreselleşme Sürecinde Firmalar Arası Stratejik İşbirliği. Ankara


Üniversitesi SBF Dergisi, 54(01).
2. Kıvılcım, F. (2013). Küreselleşme Olgusu ve Çokuluslu Şirketlerin Küreselleşme Süreci
Üzerindeki Rolü. Ekonomi Bilimleri Dergisi, 5(2).
3. Yeşil, S. (2010). Küreselleşme ve işletmelerin küreselleşme süreçleri: karşılaşılan fırsatlar
ve tehditler. Ekonomik ve Sosyal Araştırma Dergisi.
4. Yüksel, E.& Sarıdoğan, E. (2011). Uluslararası Ticaret teorileri Ve Paul R. Krugman’ın
katkıları. Öneri dergisi, 9(35), 199-206.

5. Özbozkurt, O. B. (2020).Uluslararası İşletmeciliğin Makro Çevresi ve Riskleri. In Econder


2020 3rd. International Economics, Business and Social Sciences Congress (p. 155).

6. Yetgin, Muhammed Ali (2020). Covid-19'un Küresel İletişim ve Teknoloji Şirketleri


Üzerindeki Etkilerine İlişkin Stratejik Bir Araştırma In Econder 2020 3rd. International
Economics, Business and Social Sciences Congress (p.107)

Uluslararası İşletmeciliğin Önemi, Kapsamı, Ulusal İşletmecilikten Farkı


ve Riskleri
Uluslararası İşletmeciliğin Önemi
● Dünya ticaretinin yarısı çokuluslu işletmeler tarafından (500’e yakın çokuluslu işlt.
dünya alışverişinin yarısından fazlası) gerçekleştirilmektedir.
● 2015 yılından sonra 2016 yılında dünya mal ticareti yüzde 3,2 küçülerek 15,96 trilyon
dolara gerilemişti. 2017 yılında ise miktar olarak yüzde 3,6 ve değer olarak ise yüzde
8 büyümüştür. Dünya mal ticareti 2017 yılında 17,25 trilyon dolar olarak
gerçekleşmiştir.
● Covid-19 salgını, 2020 yılında dünya ekonomisi ve ticaretinde sert daralamaya yol
açmıştır. Dünya mal ticareti 2020 yılında miktar olarak yüzde 5,3 ve değer olarak ise
3

yüzde 7,4 küçülerek 18,35 trilyon dolardan 17,0 trilyon dolara indi. Özellikle geçen
yılın ilk ve ikinci çeyreğindeki daralmalar, bu yüksek küçülmede belirleyici oldu.
Ancak 2020 yılının dördüncü çeyreğinden itibaren dünya mal ticareti yeniden
büyüme sürecine girdi.
● 164 ülkenin üye olduğu Dünya Ticaret Örgütü'nün (WTO) "2019 Dünya Ticaret
İstatistikleri" raporu bilgilerine göre, geçen 2018 yılı dış ticaretin büyüme hızının
azalmasında, dünya ihracatında yüzde 37 paya sahip Avrupa ve yüzde 35 paya sahip
Asya'daki ihracat düşüşü etkili olmuştur.
● Birçok işletmenin faaliyetlerinde ülke dışındaki işler büyük rol oynamaya
başlamıştır.
● “Global ekonomideki yerimiz nedir?” sorusunu her ülke kendisine sormaktadır.
İşletmelerin üst düzey yöneticileri uluslararası işletmecilik konusunda eğitim
almaktadır. ABD’nin 100 büyük işlt. Ceolarının %79’u Uluslararası İşletmecilik
eğitiminin gerekli olduğunu vurgulamıştır.

→İşletmeler kâr amaçlı kurulan, maddi ve beşeri unsurların bir araya geldiği yapılardır.
İşletme sahibinin tek amacı kâr elde etmektir. Her örgüt bir işletme değildir ancak her
işletme bir örgüttür.

→Örgütler ise bir amacı gerçekleştirmek üzere birden fazla bireyin bir araya gelerek
oluşturduğu bir yapıdır. Kâr amaçlı olabilir de olmayabilir de. En küçük örgütsel birim
“aile”dir. Örgütlerde de işletmeler gibi amaçlar mevcuttur ancak bu kâr amacı olmak
zorunda değildir. Sivil toplum kuruluşları kâr amaçları gütmezler.
● Dünyanın en değerli markaları ?
○ İntel, HSBC, Vodafone, Mrcedes-Benz, Shell, Volkswagen, BMW, IBM, Coca-
Cola, Volvo, Calvin Clein vb. (2016 yılı)
○ Apple Marka değeri: 128,303
○ Samsung Marka değeri: 81,716
○ Google Marka değeri: 76,683
● Bağımsız danışmanlık firması Brand Finance, 2017 için "dünyanın en değerli
markaları" araştırmasının sonuçlarına göre, 6 yıldır zirvede olan Apple, liderliği
Google'a kaptırdı
○ Google (109,5 milyar dolar); Apple (107.10 milyar dolar); Amazon (106,4).
● 2018 için hazırlanan rapora göre Dünyanın En Değerli Markaları listesinin ilk
sıralarında yer alan markalar şöyle
○ Apple (~214 $m)
○ Google (~156 $m)
○ Amazon (~101 $m)
4

○ Microsoft (~93 $m)


○ Coca Cola (66 $m)
○ Samsung (60 $m)
○ Toyota (53 $m)
○ Mercedes (49 $m)
○ Facebook (45 $m)
○ McDonald’s (43 $m)
○ Intel (43 $m)
○ IBM (43 $m)

● Londra merkezli Kantar araştırma şirketi, 2021 yılının en değerli 100 markasını
açıkladı. 2020 yılında Corona virüs pandemisinin etkisiyle yaşanan küresel kriz
nedeniyle birçok şirket zor günler geçirirken, bazı şirketler ise pandemi dönemi
marka değerlerini artırdı.
● 2021'in en değerli 100 markasının toplam değeri yüzde 42 artarak 7 trilyon dolara
ulaşırken, listenin art arda üçüncü kez ilk sırasında toplam marka değerini yüzde 64
artarak 683 milyar dolar olan Amazon yer aldı.
● 2021'in en değerli markalarının sıralaması şöyle
○ Amazon %64 büyüyerek 683 milyar dolar (101-2018)
○ Apple %74 büyüyerek 612 milyar Dolar (214-2018)
○ Google %42 büyüyerek 458 milyar Dolar (156-2018)
○ Microsoft %26 büyüyerek 410,27 milyar Dolar (93-2018)
○ Tencent, %60 büyüyerek 240.93 milyar Dolar
○ Facebook, %54 büyüyerek 226.74 milyar Dolar
○ Alibaba, %29 büyüyerek 196.91 milyar dolara ulaştı.
5

● 2022’nin en değerli markalarının sıralaması;


○ Amazon – 299,3 milyar dolar
○ Apple – 297,5 milyar dolar
○ Google – 281,4 milyar dolar
○ Microsoft – 191,6 milyar dolar
○ Walmart – 113,8 milyar dolar
○ Samsung – 99,7 milyar dolar
○ ICBC – 69,5 milyar dolar
○ Verizon – 67,4 milyar dolar
○ Tesla – 66,2 milyar dolar
○ Tiktok – 5,7 milyar dolar
○ Hindistan - %1,35
○ Diğer - %7,89
● Ülkelere göre marka değeri sıralaması
○ Amerika Birleşik Devletleri -%49,75
○ Çin - %17,87
○ Almanya - %5,99
○ Japonya - %5,32
○ Fransa - %4,14
○ Birleşik Krallık - %3,50
○ Güney Kore - %2,44
○ Kanada - %1,75
○ Hindistan - %1,35
○ Diğer - %7,89

● Gaziantep: Küresel ekonomide sadece iç pazara çalışarak, kapalı bir ekonomi


şeklinde var olmanın artık mümkün olmadığını vurgulayan GTO Yönetim Kurulu
Başkanı Tuncay Yıldırım, Gaziantep olarak bu durumun uzun yıllardır farkında
olduklarını ve bu farkındalığın kendilerini güçlü bir ihracatçı yaptığını ifade etmiş.
2021 yılını 10 milyar doların üzerinde ihracat yaparak ve 2.9 milyar dolar dış ticaret
fazlası vererek kapattıklarını, bu gücün sürdürülebilirliği açısından Türkiye Ticaret
Merkezleri şeklindeki oluşumları GTO olarak çok önemsediklerini belirtmiştir.

28.02.2023

Uluslararası İşletmeciliğin Önemini Arttıran Nedenler


6

● Teknolojik gelişmeler; iletişim ve bilgi teknolojisindeki çarpıcı gelişmeler.


Gelişmekte olan bir ülkeye marka değeri yüksek bir takım yeni methodları
kullanabilen firmaların yatırım yapıyor olması aslında gelişmekte olan ülke için yeni
teknolojileri kullanabilme şansı yaratıyor. İletişim ve bilişim teknolojileri de bunlara
dahildir. Bu gelişmeler dünyadaki bütün işletmelerde uluslararası faaliyetlere
girmelerine yardım etmektedir.
● Rekabet; uluslararası işletmenin ev sahibi ülkeye girişi rekabeti teşvik etmektedir.
Rekabet ortamının sınırları genişlediğinde bir uluslararası işletme ülkemize
girdiğinde, ulusal işletmemizin rekabet sınırları da uluslararası işletme ile birlikte
genişletmekte ve rekabet gücü kazanma ve ulusal sınırların dışında faaliyet
gösterme eğilimlerini arttırma yönünde teşvik etmektedir.
● Standardizasyon; ürünlerin tasarım ve şartnamesinde evrensel standartların
kullanılması. Herhangi bir ürünün üretiminde evrensel ebatlar ve standartlar
kullanılması uluslararası işletmeciliğin önemini arttırmaktadır.
● Uluslararası İşletmeciliğin Politik Etkisi; Hükümetler tarafından sınırların
uluslararası ticaret ve yatırımlara açılması, ekonomik entegrasyon ve globalleşme,
küresel ekonomi, pazarlama faaliyetlerinin hızla ortaya çıkması gibi faktörler
uluslararası işletmeciliğin önemini arttıran temel etmenlerdir. Turgut Özal
sayesinde Türkiye devletinde uluslararası işletmeler ülkemizde etkinliğini
başlatmıştır. Örneğin Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’nın bazı ülkelerle ticaretini
durdurması gibi durumlar bazen sorunlar yaratabiliyor. Küresel ekonomi,
işletmelerin uluslararası işletme pazarına açılmasında yardımcı rol oynamaktadır.

Uluslararası işletmecilik, çoğu ülke ekonomisi için hava benzeri bir konum
kazanmıştır. Varlığı çoğu zaman fark edilmeyebilir ancak yokluğunun ciddi olumsuz
sonuçları olur. Uluslararası işletmecilik kalkınmaya katkı sağlamakta, ülkelerin
kaynaklarını daha etkili kullanmalarına yardımcı olmakta ve dünya ekonomisinde
karşılıklı bağlantı ve çok çeşitli ürünlere erişim olanağı sağlamaktadır. Bu yüzden,
hükümetler sınırlarını yabancı ticaret ve yatırıma giderek daha fazla açmak istemektedir.
Yapılan araştırmalara göre, yurtdışına ürün satan işletmeler, satmayan işletmelere
göre istihdama daha fazla katkı sağlamakta ve çalışanlara daha yüksek ücretler
ödemektedir. Uluslararası işletmecilik sayesinde az gelişmiş ülkelerin gelişmesi
hızlanmıştır. Çin, Hindistan, Güneydoğu Asya ülkeleri ve Doğu Avrupa ülkeleri, faal
uluslararası tacirler haline gelmiştir. Bu ülkelerdeki varlıklı vatandaşların sayısı hızlı bir
biçimde artmaktadır. Maddi kazanç açısından, pek çok gelişmekte olan ülke
ekonomilerindeki hane halkları televizyon, buzdolabı ve diğer kitlesel üretilen
7

ürünlerin sahipliğinde büyük artış yaşamışlardır. Ürünler, sermaye ve teknolojinin


serbest dolaşımı önde gelen bu kazanımın nedenlerden biridir. Ayrıca, uluslararası
ticaret ve yatırımla ilişkili olan yükselen kalkınma, okuma yazma oranları, beslenme
ve sağlık koşullarında önemli iyileştirmelere yol açmaktadır. Ticaret ve yatırım,
özgürlük ve demokrasiyi pekiştirmekte ve ülkeler arası çatışma riskini
düşürebilmektedir. Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelere baktığımızda gelişmiş ekonomileri
sayesinde çatışma oranlarının çok daha düşük olduklarını görebiliriz. Küresel ekonomide
rekabet üstünlüklerini sürdürmek isteyen işletmeler, sınır ötesi işletmeciliğe
katılmakta ve gereken bilgi ve yetenekleri elde etmektedir. Uluslararasılaşma
işletmelerin büyümesi ve daha fazla kâr elde etmesi için sayısız fırsat sunmaktadır.
Ek olarak, uluslararası işletmecilik, işletmelerin faaliyetlerinin verimliliğini yükseltmektedir.
Üretim faktörleri, işlevleri ve destek hizmetleri nerede ucuz ve nitelikli ise oradan temin
edilme yoluna gidilmektedir. Uluslararasılaşma işletmelere rakipleriyle rekabette yeni
araçlar sunmaktadır.

Uluslararası İşletmeciliğin Fonksiyonları


● Uluslararası İşletmenin İşlevleri: Üretim, Pazarlama, Finans, Muhasebe, İnsan
kaynakları yönetimi, Yönetim, Karar alma, Halkla ilişkiler, Ar-Ge işlevleri, Tedarik
○ Büyük işletmelerde aslında birbirine benzer fonksiyonlar farklı şekilde
ayrıştırılarak birden fazla kişi tarafından yürütülmektedir. Muhasebe buna
dahil değildir çünkü bizim ülkemizde muhasebe biriminin bağımsız bir denetmen
tarafından denetlenmesi gerekmektedir. İşletmelerin fonksiyonları nasılsa,
uluslararası işletmecilikte fonksiyonlar aynıdır, hatta belki daha geniş ve
kapsamlıdır. Bazen ek şubeler açmaları gerekebiliyor ya da farklı dağıtım
firmaları tarafından da sürdürülebiliyor. Bu sebeple ulusal işletmelerden
daha kapsamlıdır.)
● Yönetim Fonksiyonları: Planlama, Örgütleme, Yürütme, Eşgüdüm, Denetim.
Bunların dışında yönetimin liderlik, etkileme, eğitim, oryantasyon gibi
fonksiyonlardan da bahsedilmektedir.
○ Kaç tane insan istihdam edilecek, hangi birimlere kaç kişi alınacak, ne kadar
makine ve teçhizat alınması gerek gibi konular da örgütlemeye dahildir.
Örgütleme, maddi ve beşeri unsurların bir araya getirilmesinin bütününü
kapsamaktadır. Eşgüdüm denilen şey, planlanılan şeylerin ne kadar kordine
bir şekilde gerçekleştiğinin denetlendiği bir durumdur. Eşgüdüm basitçe
kordinasyon demektir. Yönetim fonksiyonları ilkokul öğrencisinden tutun da
bir işletme yöneticisine kadar hepimiz bunları günlük hayatımızda
kullanmaktayız. Bir ev hanımı olan anne günlük yaptığı yemekten tutun da
8

çocuğunun dersleri, ödevleri gibi çeşitli konulardan sorumludur ve bunların


koordine bir şekilde yapılması onun fonksiyonudur.

Uluslararası İşletmeciliğin Kapsamı


Uluslararası işletmecilik kapsamında incelenen başlıca temel konular;

1. Uluslararası işletme ile ev sahibi ülke/host country arasındaki ilişkiler;


2. Ülke hükümetleri ile işletme arasındaki ilişkiler,
3. Ev sahibi ülkelerin, sosyal, kültürel, politik, yasal ve ekonomik sistemleri

Uluslararası İşletmeciliğin Ulusal İşletmecilikten Farkı


1. Uluslararası işletmecilik ulusal işletmecilikten kültürel çevre açısından farklılık
gösterir.
2. İşletmenin faaliyet gösterdiği her ülke kültürel açıdan farklıdır. Başarılı olmak için
kültürel öğelerin iyi analiz edilmesi gereklidir. Uluslararası işletmecilik daha
çeşitli ve karmaşık faaliyetlerden oluşmaktadır.
a. Örneğin Hindistan’da inek kutsal sayıldığı için buradan birisi oraya gidip
orada inek satışı yapamaz. Aynı şey domuz etinin Türkiye’de satılmamasında
da görülebilir. Bir ülkede tutan bir fikrin diğer ülkelerde de işe yarayacağının
garantisi yoktur. Bu sebeple biir yere gidildiği zaman oranın kültürel
çevresinin özellikleri dikkate alınmalıdır.
3. Ev sahibi ülkede, ana ülkeden farklı ne kadar değişik kültür varsa sorunlar o
kadar büyüyecek demektir. Eğer uluslararası işletmeler, sadece kendi kültürlerini
göz önüne alıyor ve kendi kurallarının üstünlüğüne inanıyorlarsa (etnosentirik
tutum) ve ev sahibi ülkede Amerikan ekolü, Alman ekolü gibi ekoller yaratmaya
çalışıyorlarsa beklemedikleri inatçı bir direnişle karşılaşabilirler
4. Uluslararası işletmecilik ulusal işletmecilikten yasal çevre açısından farklılık
gösterir. İşletmenin faaliyet özgürlüğü, farklı devlet yasaları, kanun, tüzük ve
yönetmelikler kapsamlı analiz edilmelidir. Ev sahibi ülkenin yasalarına
itaatsizlik, işletmenin mali durumu, imajına zarar verebilir.

Uluslararası İşletmeciliğin Riskleri


Bir ülkeden diğerine yapılan yatırımlarda her iki ülkeye sağlanacak kazanç ve riskler neler
olabilir? Ülkeler neden ticaret yaparlar?

● Bir Avrupa çokuluslu işletmesinin Türkiye’ye yapacağı satış veya bu işletmenin


Türkiye’de kurduğu üretim tesisi aracılığıyla yapacağı satış hep aynı amaca yöneliktir.
Yani kâr amaçlıdır.
9

● Sanayi devrimine kadar olan dönemde uluslararası ticaret devletlerin otoritesi


altında gerçekleşmiştir. Devletin hedefleri, ticaretin hedefleri olarak kabul edilmiştir.
1500’lü yıllarda Ticaretin faydaları Avrupa’da belirgin biçimde ortaya çıkmıştır.
Çünkü devletler ticaret sayesinde sömürge devletler haline getirilebilmişler ve bu
sayede bazı ülkeler nüfuzlarını genişletme imkanına sahip olabilmişlerdir.
● Uluslararasılaşma sürecinde işletmelerin karşılaştığı çeşitli riskler vardır. Her işletme,
bu süreçte dört tür riskle karşılaşabilir. İşletmeler bunları ölçmeli ve
yönetebilmelidir.
● Ticari risk: Zayıf ortaklar, strateji uygulama sorunları, rekabet yoğunluğu, piyasaya
giriş zamanlaması vb.
● Kültürel risk: Kültürlerarası farklılıklar, müzakere yöntemleri, karar verme biçimleri,
etik sorunlar açısından toplumlar birbirlerinden farklıdır.
● Finansal risk: Kurdan etkilenme, dış vergileme sistemi, enflasyon.
● Ülkesel risk: Devlet müdahalesi, koruma politikaları, ticaret ve yatırım engelleri,
bürokrasi, formaliteler, idari gecikme ve yolsuzluk, fikri mülkiyet haklarının
korunması, yabancı firma aleyhine yasalar, ekonomik başarısızlıklar, politik kargaşa
ve istikrarsızlık.

07.03.2023

Uluslararası İşletmeciliğin Tanımlanması ve Terminolojisi


● IB Tanımlaması: Kendi ülkeleri dışında en az bir ülkede herhangi bir ticari
faaliyet yürüten işletmeler uluslararası işletmeciliğe başlamış olur. Uluslararası
işletmecilikte ana tema, faaliyetlerin yerel sınırlar dışında birden fazla ülkede
gerçekleştirilmesidir. En basit şekli, ithalat/ihracat, ileri aşama dolaysız yabancı
yatırım olabilir.
● IB Neleri İfade Eder?
○ Uluslararası İşletmecilik; işletmeler tarafından düzenlenen ve ulusal sınırların
dışında yürütülen her türlü işletmecilik faaliyetidir.
○ Uluslararası İşletmecilikte işletmenin niteliği, faaliyet gösterilen ülke sayısı ve
yatırım şekline göre değişmektedir.
○ Uluslararası işletmecilik faaliyetleri büyük oranda özel işletmeler tarafından
üstlenilmektedir.
● IB Terminoloji:
○ Uluslararası İş / International Business; İşletmeler tarafından ulusal
sınırların dışında yürütülen faaliyetlerin bütünüdür. Uluslararası ticaret,
10

Uluslararası bankacılık, uluslararası reklamcılık, uluslararası tedarik


faaliyetleri, uluslararası satış, uluslar arası lojistik faaliyetleri, v.b.
○ Uluslararası İşletme / International Business; İşletmenin iki veya daha
çok bağımsız ülke içinde veya ülkeler arasında faaliyet göstermesidir. Özel
veya kamu sektörüne ait girişimlerin çeşitli ülke sınırları içinde kaynak, mal,
hizmet vb. hareketlerini kapsayan tüm faaliyetlerini kapsamaktadır.
○ Uluslararası Yönetim/International Management; Uluslararası çevrede
organizasyonun maddi ve beşeri kaynaklarını etkili biçimde kullanması,
dinamik denge durumunu koruyarak global amaçlarına ulaşma süreci olarak
tanımlanır. Bir işletmenin, ülkesinin sınırları dışında tek bir ülke veya
birçok ülke ile ilişkilerinde yönetim fonksiyonlarını kullanmasıdır.
○ Uluslararası İşletme/International Company; Kendi ülkesi dışında bir veya
daha fazla ülkede faaliyet gösteren işletmedir. Çok uluslu ve global işletme
kavramları yerine de kullanılmaktadır. Önemli olan kendi ülke sınırları
dışında, herhangi bir bölge veya ülkede faaliyet göstermektir.
○ Çokuluslu İşletme/Multinational Company; İki veya daha fazla ülkede,
mülkiyeti kısmen veya tamamen kendisine ait olarak üretim, pazarlama
faaliyetlerini yürüten, kendisine ait, vizyon, misyon ve işletme stratejileri
olan, bunları tüm bağlı kuruluşlarında uygulayan işletmelerdir.
■ Uluslararası Ticaret Odası’nın İstanbul’da toplanan 22. Kongresinin bir
raporuna göre, bir uluslararası işletmenin yabancı ülkelerdeki üretimi,
toplam üretimin % 25-30’unu geçtiği zaman, yabancı ülkelerdeki
kârlar, toplam kârların önemli bir oranına sahipse ve yabancı
ülkelerdeki personeli, toplam personelin önemli bir oranına ulaşmış
ise bu işletmeye “çok uluslu işletme” denilebilir.
■ II.Dünya savaşından sonraki dönemde işletmelerin faaliyet boyutları
değişmiştir.
■ Çok Uluslu işletme ile yatırım yapılan ülkeler arasındaki ilişkiler önemli
bir konudur. ÇUİ’lerin karekteristik özelliği büyüklüğüdür.
■ Bazı büyük ÇUİ’ lerin bütçeleri pek çok küçük ülkenin bütçesini
geçmektedir. Uluslararası ilişkilerde ekonomik güçler, geniş finansal
kaynaklar, lobi çalışmaları nedeniyle güçlü bir etki potansiyeline
sahiptir.
■ Teknoloji transferinin en önemli aktörü durumunda olan ÇUİ’ler
sermaye ve teknoloji yoğun sektörlere yaptıkları yatırımlar yoluyla
gelecekte hangi bölge ve ülkelerin rekabetlerini dolayısıyla
refahlarını sürdüreceklerini belirlemektedirler.
11

■ ÇUİ’ler farklı özelliklere sahip olabilmektedirler. Bu, Çok Uluslu


İşletmeleri tanımlamayı güçleştirmektedir. Tanımlama ölçütleri:
● Faaliyet gösterilen ülke sayısı,
● Ülke dışında mülkiyet edinme durumu,
● Üst yönetimin milliyeti,
● Ciro,
● Personel sayısı, sık kullanılan ölçütlerdir
■ I.Dünya savaşı sonrası ülkelerarası ticaretteki engellerin kaldırılması,
işletmelerin farklı ülkelerde yatırım yapmalarına sebep olmuştur. 1908
yılında General Motors İngiltere, Fransa ve Almanya’da otomobil
üretim işletmeleri kuran ve çok uluslu olan ilk işletmedir.
■ İngiltere Deterjan işletmesi Lever Brothers ile Hollandalı Dutch
Margarin Union işletmesi birleşerek Unilever’i meydana getirmiştir
(1929). Unilever, ilk modern uluslararası işletmeciliğe bir
örnektir. Bundan sonra diğer Avrupa işletmeleri ülke dışında faaliyet
göstermeye başladılar. Örneğin: Nestle, Philips, ICI, Royal Dutch Shell
○ Global İşletme/Global Firms: Faaliyetlerini dünya çapında sürdüren, ileri
teknoloji kullanan, global ürün, fiyat, pazarlama politikaları yürüten, dünya
vatandaşı yöneticiler tarafından yönetilen işletmeler küresel işletmelerdir.
Aynı ürünü, aynı şekilde, her yerde üreten ve satışa sunan şirketler.
○ Uluslarötesi İşletme/Transnational Corporation: İşlemenin mülkiyet ve
yönetimi çok farklı uluslardan oluşan kişilere ait ise, işletmenin yapı ve
faaliyetlerinde ulusal bir kimlikten söz edilemez. Çok uluslu işletmelerin
politik, ekonomik, ideolojik sınırları tanımadığı belirtilmektedir.
○ Uluslarötesi İşletmeler/Transnational firms: Dünya çapında etkinliği,
esnekliği, öğrenme yeteneği olan işletmelerdir. Daha karmaşık faaliyetlerin,
ilişkilerin yönetimi söz konusu olmaktadır. İKY kapsamı geniş, üretim,
pazarlama, satış, Ar-Ge faaliyetlerinin kapsamı sınırlar ötesidir. Uluslararası
işletmeler, üretim, pazarlama, satış stratejileri açısından farklılık gösterirler..
Ulusal işletmelerin hedef kitlesi ve onları etkilemede kullanacağı stratejiler ile
dünyanın birçok ülkesindeki tüketicileri hedef kitle olarak seçen işletmelerin
stratejileri birbirinden farklı olmaktadır.
○ Uluslarüstü işletme/Supranational Corporation; Uluslararası bir anlaşma
ile kurulan uluslararası bir organ tarafından tescil ve kontrol edilmek, bu
organa vergi ödemek suretiyle varlığını sürdüren gerektiğinde yasal olarak
milliyetini ortadan kaldıran işletmedir. Ör: EFTA (The European Free Trade
Association/Avrupa Serbest Ticaret Birliği.
12

○ Çokuluslu Teşebbüs/Multinational Enterprise: Hem yerel hem de


denizaşırı faaliyetlerde bulunan çok uluslu veya uluslarötesi işletme olarak
da anılabilen işletmeler/girişimlerdir.
■ Ana ülke/Parent country: ÇU işletmelerin menşeinin bulunduğu
ülkedir. Örn: Mikrosoft’un ana ülkesi Amerika, Fiat’ın ana ülkesi
İtalya’dır.
■ Ev sahibi ülke/host country: ÇU işletmelerin yatırım yaptığı ülkeyi
ifade eder. Örn: Toyota’nın ülkemizde yaptığı Joint Venture’de Türkiye
ev sahibi ülkedir.
■ Üçüncü ülke/Third country: Ana ülke ve ev sahibi ülke dışında kalan,
ÇUİ faaliyetlerine çeşitli şekillerde katılan işletmelerdir. Örn: Üretim
faktörlerinin tedariki, bilgi ve yönetici transferi ile ilgili katılım olabilir.

Uluslararası İşletmeciliğin Faaliyetleri


Uluslararası işletmecilik faaliyetleri 2 ana kategoriye ayrılmaktadır;

1. Uluslararası Ticaret: İşletme, ürün-hizmet ithalat ve ihracatıyla meşgul olduğunda


dış ticaret gerçekleşir.
2. Uluslararası Yatırım: Ortaklık, lisans anlaşması, anahtar teslim projeler v.b. gibi,
kaynak transferinin söz konusu olduğu faaliyetlerdir.

14.03.2023

Uluslararası İşletmeciliğin Tarihi


Uluslararası İşletmeciliğin tarihi belli dönemler içerisinde incelenebilir. 1500’lü yıllardan çok
önce milattan öncelere kadar uzanan bir dönemdir. 1500-1850 yılları arası birinci dönem;
1850-1914 yılları arası ikinci dönem; 1914-1945 yılları arası üçüncü dönem; 1945-1970&80
yılları arası dördüncü dönem ve daha sonra da 1990 ve sonrasında küreselleşme dönemi
olarak ayrılır.

1. Dönem 1500 - 1850 Yılları Arası


● C. Columbus ve arkadaşlarının denizlere açılmasıyla başlamış, 1850’lerde Sanayi
devrimi ile son bulmuştur. Bu dönem ticarette büyük ölçüde denizcilik bilgisi ve
becerisi önem taşımıştır. İpek ve baharat yollarının etkisiyle birçok ülke
zenginleşmiştir.
13

● İpek Yolu tek bir yok yolmayıp zamana ve özellikle dönemin siyasi şartlarına bağlı
olarak yeniden açılan yollardan müteşekkil bir yol şebekesiydi. Tarihi İpek Yolu
güzergahları;
○ Kuzey - Batı Yolu (Karadeniz)
○ Orta - Batı Yolu (İran, Akdeniz, Roma)
○ Güney - Batı Yolu (Afganistan, İran, Hindistan)
○ Doğu Yolu (Sian)
● Çin’in yeniden canlandırmak istediği tarihi İpek Yolu, Orta Asya ülkeleri (Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan), Afganistan, Pakistan, İran ve
Kafkasya ülkeleri (Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan) arasında yer almaktadır.
● Milattan yüzyıllar önce Mısırlılar, daha sonra da Romalılar, Çinlilerden ipek satın
alırlardı. Ulaşım ise daha sonra İpek Yolu adı verilen güzergahları izleyen kervanlarla
sağlanırdı. Baharat Yolu, eski çağlarda Uzakdoğu’yu Batı’ya bağlayan ticaret
yollarından birisiydi. Baharat günümüzden binlerce yıl önce Doğu ülkelerinde
kullanılıyordu.
● Orta Çağ Avrupasında soyluların sofralarına da girince çok önemli bir ticaret
ürünü haline geldi, ama pahalı olması nedeniyle ancak varlıklı kimseler satın
alabiliyordu. Aslında tarçın, kakule, zencefil ve zerdeçalk satışına dayanan baharat
ticaretini Çinliler Milattan önce başlatmıştı. Baharat, Doğu’dan Avrupa’ya iki ayrı
yoldan gelirdi. Bunlardan birisi Orta Asya üzerinden geçen İpek Yoluydu. Ama İpek
Yolu asıl olarak eski çağlarda Çin İpeğinin Roma’ya taşındığı yoldu. Öbür yol ise
Hindistan ve Sri Lanka’dan Kızıldeniz’deki Akabe Körfezine, Yemen kıyılarına
ve Basra Körfezine gelen denizyoluydu. Bu kıyılardaki limanlarda gemilerden
boşaltılan baharat karayoluyla Fenike ve Filistin kıyılarına, Mısır’da
İskenderiye’ye ve Karadeniz’e ulaştırılırdı. Sonra yine denizyoluyla Avrupa’ya
taşınırdı.
● 1500-1850 dönemi, çeşitli bireylerin ülke dışında şanslarını denemek ve dış
ülkelerden satın aldıkları malları Avrupa’ya göndererek büyük karlar sağladığı
dönemdir. Bu dönemde tüccarlar, uzak kıtlatda yaptıkları yolculuklarda edindikleri
kıymetli madenler, ipekler, baharatlar ve esirleri ülkelerinde çok büyük karlar
getirerek satmışlardır. Bu ticaretin riskleri de büyük olmuştur. Bu tür ticari faalitetler
sonucu ortaya çıkan ilk büyük İngiliz, Fransız ve Hollanda işletmeleri günümüz
Çok Uluslu İşletmelere öncülük etmiştir. Bu dönemde toplumda mutlak hakim
güç işletmelerdir. İlk büyük ticaret işletmeleri, İngiltere’deki “British India Company”,
Hollanda’daki “Dutch East India Company” ve “The Hudson’s Bay Company”.

2. Dönem 1850-1914 Yılları Arası


14

● Coğrafi keşifler tamamlanmış, ülkelerin ticari bağları iyice gelişmiştir. Bu dönemin


en önemli özelliği büyük işletmelerin kurulmuş olmasıdır. Büyük çiftliklerde
üretilen tarım ürünleri ve işlenmiş maden cevherleri ticaretin konusunu oluşturmuş,
tarım ve madencilik alanında yatırımlar önem kazanmıştır. Avrupalı yatırımcılar
denizaşırı ülkelere yatırım yapmaya başlamıştır. Büyük riskler üstlenmişlerdir.

3. Dönem 1914-1945 Yılları Arası


● 1. ve 2. Dünya savaşlarının işletmeler üzerinde yaptığı etkiler gündeme gelmiştir.
ÖZellikle 1929 Ekonomik Buhranı, tüm dünyayı derinden etkilemiştir. Ulusal
ekonomik sistemler, kamu desteği ile hayatını devam ettirebilmiştir. 2. Dünya
savaşı ile ekonomik daralmalar devam etmiştir.
● Çok uluslu işletmeler, 1. Dünya sacvaşından sonraki yıllarda artış göstermiştir.
Otomobil sanayinde dış ülkelere yapılan yatırımlar ön plana çıkmıştır. General
Motors İngiltere, Fransa ve Almanya’da otomobil üretim işletmeleri kuran ve çok
uluslu olan ilk işletmedir.
● Modern çok uluslu ilk işletme 1929 yılında kurulan Unilever kabul edilebilir.
Hollanda’nın Rotterdam kentinde ve İngiltere’nin başkenti Londra’da olmak üzere iki
merkezi bulunan tüketim malları şirketidir. 400’e yakın tescilli markası bulunmasına
rağmen Unilever bunlardan en çok gelir getiren 14 tanesine odaklanmış
durumdadır. Türkiye’de de bir çoğu tanıdık olan markalar şu şekildedir; Axe, Dove,
Omo, Becel, Heartbrand, Hellmann’s, Knorr, Lipton, Lux, Magnum, Rama, Rexona,
Sunsilk ve Surf. Dünya çapında 149.000 üzerinde çalışanı bulunan şirket ana
operasyonel bölüme ayrılmıştır. Yiyecek, içecek ve dondurma, ev bakım ürünleri,
kişisel bakım ürünleri.
● Fortun şirketler içerisinde Unilever, 147. sırada ve yaklaşık 59 milyar dolar
geliri var. Diğer modern çok uluslu işletme örnekleri; Nestle, Philips, Shell, ilk
modern çokuluslu işletmelerin temelini oluşturmuştur. Ayrıcalıklar
döneminde, ÇUİ’lerin oluşmasına etki eden sebeplerden biri 1929 Ekonomik
Krizidir.
● 1929 Ekonomik krizinin bir nedeni de 1880lerde ortaya çıkan, 1929’larda en üst
düzeye oluşan Klasik Yönetim Teorisidir. KY, etkinlik ve verimlilik temel hedeflidir.
Klasik Yönetim ilkelerine uygun çalışan işletmeler, üretimlerini hızla arttırmış, ancak
talep bulamamışlardır. Bundan sonra ellerinde kalan ürünleri kendi ülkeleri dışına
satma amacıyla işletmeler yurt dışına yatırım yapmaya başlamışlardır.

4. Dönem 1949-1970 Yılları Arası


● 1945li yıllar bu dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. 1. ve 2. Dünya savaşları
nedeniyle çok uluslu işletmelern yayılması yavaşlamıştır. 2.DS sonrası yaşanan siyasi
15

çekişmeler ve Soğuk Savaş, uluslararası işletmelerin davetsiz olarak görülmesine


sebep olmuş, bu dönemde çokça yeni bağımsız ülke ortaya çıkmıştır. Bunlardan
bazıları ülkelerine yabancı işletmelerin yatırım yapmasına izin verirken, bazıları
vermemiştir.
● Bu dönem tüm kararsızlıklara ve değişimlere rağmen işletmeler için küresel bir
genişleme dönemi oluşturmuştur. Haberleşme sistemlerinde yaşanan gelişmeler,
işletmelerin uzak pazarlara girmelerine olanak sağlamıştır. Her türlü malı üreten
ABD işletmeleri, 1950-60 artasında dünyaya açılmaya başlamışlar ve
uluslararasılaşma konusunda bir Amerikan fenomeni haline gelmiştir.
● 1970’li yıllarda Amerikan İşletmeleri için ulusararasılaşmanın çekiciliği
azalmaya başlamıştır. Yeni yatırımların sayısında önceki yıllara göre azalma
gözlenmiştir. 1970-75li yıllarda Amerikan işletmeleri yabancı ülkelerdeki
yatırımlarının %10’unu satmışlardır. Ev sahibi ülkeler ÇU işletmelerin ülkeleri
üzerindeki etkilerinin farkına varmışlardır.
● Ev sahibi ülkeler, ÇUİ’lerin ekonomik, sosyal ve siyasal etkilerini sorgulamaya
başlamış ve ÇUİ’lere bazı sınırlamalar getirilmiştir. Tarifeler ve vergiler, ithalat
kotaları, ihracat taahhütleri ve sınırlamaları, yerel üretim, yerel kaynak kullanımı,
fiyatlar, kâr hisseleri, yönetim kadrosunun uyruğu gibi sınırlamalar söz konusu
olmuştur.
○ Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu’nun kısaltılması GTİP’dir. Ülkemizde GTİP
Gümrük Tarife Cetvelinde 12’li koda verilen isimdir. Tüm dünyada her ülkenin
kendi tarife cetvelinin esasını Armonize Sistem oluşturmaktadır. Resmi adı
Armonize Mal Tanımı ve Kodlama Sistemi olan Armonize Sistem/Tarife
Cetveli, uluslararası ticarete konu olan tüm mallar için kullanılan
uluslararası bir ticari sınıflandırma sistemidir. Tüm ürünler belirli bir
mantık ve sistematik çerçevesinde sınıflandırılmıştır. Uluslararası düzeyde bu
sistemle ilgili düzenlemeler, Dünya Gümrük Örgütü tarafından
yapılmaktadır. Türkiye’de tarife cetvelinden sorumlu olan kurum Gürmük ve
Ticaret Bakanlığı’dır. Gümrüklerde ürünler bu kodlar üzerinden işlem
görmektedir. Her bir eşya grubu için bir GTİP bulunmaktadır. Tarife cetveli 21
bölüm ve 96 fasıldan oluşmaktadır. Örneğin, tüm ülkelerin gümrüklerinde
0409.00 GTİP Kodu denildiğinde “tabii bal” anlaşılmaktadır.
● 1970li yıllardan sonra ABD işletmelerinin egemenliği sonra ermeye
başlamıştır. Avrupa ve Japon işletmeleri kaynak tasarrufu ve enerji yeterliliği
konusunda daha etkili ve tedbirli davranmışlar ve büyük avantajlar elde etmeye
başlamışlar, giderek uluslararası arenada daha çok yer almaya başlamışlardır.
16

● 1980li yıllarda rekabet hızla artmaya devam etmiş, teknoloji transferleri


fazlalaşmıştır. 1990’lı yıllarda dünya tam anlamı ile global ekonominin etkisine
girmiştir. Ülkelerarası ticari savaşlar gündeme gelmiştir.
● 1980li yılların başından beri farklı ülkelerdeki yönetim uygulamaları
karşılaştırılmıştır. 1960’tan 1980’e kadar Japonya’da verimlilik, Kuzey Amerika’dan 3.5
kat daha fazla artış göstermiştir. İstenilen bu farkın sebenini bulmaktır. Bunun
öncelikle kültür, daha sonra yenilik ve inovasyonla ilişkili olduğu söylenebilir.
● Bir ülkenin yenilik ve inovasyon sürecinde başarısı, ülkenin bilim ve teknoloji
sistemiyle üretim arasındaki etkileşimi gerektirir. Bu sağlanabilirse ne olurun
günümüze en yakın iki çarpıcı örneği Japonya ve Güney Kore; sağlanamazsa ne
olurun en çarpıcı örneği de çöken Sovyetler Birliği’dir.
● 1990lı Yılların Sonu ve 2000li Yıllardaki Gelişmeler&Global Yeniden Yapılanma:
Bu dönemde ABD, Japonya ve diğer ülkeler arasında global ortamdaki rekabet daha
fazla artmıştır. ASEAN (Güney Doğu Asya Milletler Birliği), AB, NAFTA (Kuzey
Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) gibi bölgesel ticaret blokları pazar
bütünleşmelerine neden olmuştur.
○ NAFTA, Kanada, ABD ve Meksika devletlerinin 1989’da kurdukları ticari ve
ekonomik birliktir.
○ ASEAN, 1967 yılında kurulmuştur. Endonezya, Malezya, Tayland, Filipinler,
Singapur, Bruney, Vietnam, Laos, Myanmar ve Kamboçya üyeleridir.
○ Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi, 25 Mayıs 1981 tarihinde kurulan
konsey Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap
Emirliklerinden oluşur. Birleşik ekonomik anlaşma 11 Kasım 1981 tarihinde
Riyad’da imzalanmıştır. Bu ülkeler Körfez İşbirliği Ülkeleri olarak tanımlanır.
● Bu dönemde yeni pazar bölünmeleri ortaya çıkmıştır. Eski Sovyet ülkeleri, Doğu
Avrupa dağınık ve istikrarsız pazarlara dönüşmüştür. Çin hem düşük maliyetli
işgücü ve üretim kapasitesiyle, hem de bilgisayar, telekomünikasyon
araçlarıyla mücevherat, kola gibi çok çeşitli ürünlere açık bir pazar haline
gelmiştir ve giderek en önemli ekonomik güç haline gelmeye başlamıştır.
● Pazarların globalleşmesi her türlü sektörden işletmelerin uluslararasılaşması pek
çok pazarın yerelden globale veya bölgesele doğru kayması olarak ele alınabilir.Tüm
dünyanın karmaşık ilişkiler içinde büyük bir pazara dönüşmesi pazarın
küreselleşmesidir. En önemli özelliği parçaların ayrı ayrı değil, birbirine bağımlı
hareket eden bir yapı olmasıdır.
● Elektronik, bilgisayar, otomotiv, kimya, telekomünikason ve daha pek cok
endüstride üretim, ulusal sinirlarin disina çıkmıştır. Sadece üretim degil, hizmet
ve perakende isletmeleri de, globallesmeden payini almistir. Bankacılık,
17

Sigortacilik, Reklamcilik, Pazar Arastirmalari, Turizm isletmeleri restoran ve otel


zincirleri, araba kiralama, TV kanallari vs. tüm dünyaya hizmet vermeye baslamistir.
● Isletme yönetimleri de globallesmeden payini almistir. Rekabet çevresi genislemis,
rekabet avantaji yakalamada yenilikçilik, bilgi odaklilik ve bilgi yönetimi, müsteri
veya çalisan odaklılık gibi unsurlar ön plana cikmaya baslamistir ve tüm bu
unsurlar açisindan isletmeler dünya ölçeginde bakis açisi gelistirmeye
baslamislardir.
Globalleşmenin Temel Nedenleri Nelerdir?
● Sinirlar ötesi iletisim ve seyahat,
● Yeni ürün ve fikirleri daha genis cografi alanda test etme istegi,
● Degisik kaynak kullanma firsatlarini degerlendirme beklentileri,
● Rekabetin ulusal sinirlari asmast,
● Cesitlendirmeye gitme ve riski genis alana yayma istegi
● Bilisim teknolojilerindeki gelismeler,
● Tasimacilk sistemi ve lojistikte yasanan gelismeler; hammadde, çelik, otomobil gibi
kargolarin düsük maliyetle, en az zararla taşinabilmesi,
● Bilgisayar destekli tasarim ve üretim sistemleri; farkli isgücünün birlikteligi,
● Global Pazar altyapisi: Muhasebe vb.

Uluslararası İşletmecilik Alanında Türkiye’deki Gelişmeler


Türkiye’de ekonomik alanda en çok gündeme gelen konular, enflasyon, işsizlik ve ödemeler
dengesidir. 1980 ve sornasında yabancı yatırımları teşvik için etkin tedbirler alınmıştır.

24 Ocak kararları olarak bilinen ekonomik istikrar tedbirleri kapsamında yabancı yatırımlar
teşvik edilmiştir.

1980 sonrası dönem serbest piyasa ve yabancı yatırım açısından önemli gelişmelerin
yaşandığı yıllardır. Özellikle kamu kurumlarının özelleştirilmesi ve devletin hacminin
küçültülmesi çalışmaları bu dönemde yoğunlaşmıştır.

24 Ocak 1980 Kararları ile ekonomik alanda ciddi bir yapılanmanın ilk adımları atılmıştır. Bu
ekonomi politikalarının hedeflenen başlıca amaçları;

● Ekonominin dış piyasayla rekabete girmesinin sağlanması


● Yabancı sermatenin ülke içindeki yatırımlara özendirilmesi
● İhracatın arttırılması
● Ekonomide devlet sektörünün küçültülmesi
● Devletin ekonomik alana olan müdahalesinin en aza indirilmesi
● Özel sektörde sermaye birikiminin teşvik edilip özendirilmesi
18

● Bunlara bağlı olarak da piyasa mekanizmalarının özgürce işlemesinin sağlanması


olarak sıralanmaktadır.

1990-2000’li yıllarda küreselleşme ve mali piyasaların bütünleşmesi türk işletmelerine dışa


açılma şansı tanımıştır. Ülkemizdeki işletmeciliğin büyümesinin yanı sıra başta Rusya ile
Doğu Bloğu ve Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere dünyasın birçok bölgesinde yeni
işletmelerin oluşturulması sağlanmıştır. Türkiye’de yabancı yatırımlar ve bunların getireceği
kazançlar birçok sorunun çözümü olarak görülmektedir. Türkiye’ye en fazla yatırım
yapan ülkeler aynı zamanda Türkiye’nin en çok dış ticaret ilişkisi olduğu AB ülkeleridir.
Ülkemize en çok doğrudan sermaye girişi yapan ülkeler; Avusturya, Fransa, Almanya ve
Hollanda’dır.

Türkiye’de yabancı yatırım yapan şirketlerin, toptan ve perakende ticaret, imalat sanayi ve
gayrimenkul kiralama gibi faaliyetlerinin olduğu görülmektedir. Türkiye’de uluslararası
sermayeli imalat sanayi işletmeleri içinden birinci sırada kimyasal madde ve ürünler
imalatı vardır. Daha sonra, gıda ürünleri, içecek ve tütün imalatı ile tekstil ürünleri
imalatı diğer alt sektörlerdedir.

21.03.2023

Uluslararası İşletmeciliğin Çevresi ve Uluslararası İşletmecilikte


Karlılaşılan Güçlükler
Uluslararası İşletmeciliğin Çevresi
Çevre, örgütün sınırları dışında kalan her şey olarak tanımlanabilir. İşletmenin hayatını,
gelişimini etkileyen bütün güçleri ifade etmektedir. Uluslararası işletmelerin başa çıkması
zor konuların başında dış çevre şartları gelmektedir.

Örgütün sınırları dışında kalan her türlü fiziksel ve sosyal faktör işletmenin dış çevresini
oluşturan birer etmendir. Bu etmenlerin başında demografik yapı, ekonomik koşullar,
siyasal koşullar, kültürel yapı, hukuki koşullar, coğrafi ve teknolojik koşullar
sayılabilir. Eğer işletme, uluslararası pazarlarda faaliyet gösteriyorsa bu etmenlerin etkileri
de farklı düzeylerde olacaktır.

İşletme faaliyetlerinde etkili olan “Dış Çevre Faktörleri” şöyle sıralanabilir;


Sosyo-ekonomik (Socioeconomic) Faktörler: İnsan nüfusunun dağılımı, özellikleri, yaş
grubu ve kullanılan sosyal medya ilişkisi gibi.
19

Finansal (Financial) Faktörler: Enflasyon oranları, vergilendirme, kur, uluslararası


organizasyonların kararları

Yasal (Legal) Faktörler: Uyulması gereken yasal prosedürler.

Rekabet (Competitive) Faktörleri: Rakiplerin çeşitleri, sayısı, faaliyet konuları.

Dağıtım (Distributive) Faktörleri: Ürün ve servis dağıtımını sağlayan acenteler.

Ekonomik (Economic) Faktörleri: İşletmenin iş yapma gücünü etkileyen faktörler (GSMH,


ürün birim maliyetleri gibi).

Fiziksel (Physical) Faktörler: Topografik yapı, doğal kaynaklar, iklim vb.

Politik (Political) Faktörler: Politik iklim, milliyetçilik, muhafazakârlık gibi.

Sosyo-kültürel (Sociocultural) Faktörler: Ev sahibi ülke alışkanlıkları, inançları, adetleri,


gelenekleri, yaşam tarzı. (Dil, tutum ve inançlar, maddi kültür, sosyal kurumlar, eğitim,
estetik, din).

Emek (Labor): İşgücü becerisi, tavırlar, sözleşmeler.

Teknoloji (Technological): Teknik beceri ve ekipmanın, üretimi ve kaynakları nasıl


etkilediği, özellikle kâr amaçlı örgütler olarak işletmeler açısından önemlidir.

Dış çevresel güçler yanında «kontrol edilebilir» çevresel güçler/iç güçler de bulunmaktadır;

Kontrol Edilebilir Çevresel Güçler / İç Güçler


Üretim faktörleri (emek, sermaye, doğal kaynaklar) ile İşletmenin işlevlerini (üretim, finans,
pazarlama gibi) etkileyen tüm faktörleri kapsamaktadır. İç çevresel güçler daha kolay
kontrol altına alınabilen güçlerdir.

İç çevresel güçler, işletmenin kontrol edilemeyen değişkenlere uyum sağlayabilmesi


için yönlendirilmelidir. Ör. NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması)’nın kabulü, bu
üç ülkeyle iş yapan tüm ülkeleri etkilemektedir. Amerika’nın Irak ambargosu, Irak ile
ticaret yapan birçok ülkeyi etkilemiştir. Dış çevredeki politik istikrarsızlıklar, işletmeleri
çok yakından etkiler.

Uluslararası işletmecilikte Etkili Olan Üç Değişik Çevre


● Yerel Çevre (Domestic environment): İşletmenin menşeinin bulunduğu (ana ülke)
yerel/ulusal çevredir. Yerel çevre, diğer iki çevreye göre daha tanıdık ve daha
bildiktir; daha kolay algılanır ve daha kolay yönetilebilir. Örneğin, ülkede
20

iktidardaki politik partinin eğilimleri daha kolay tahmin edilebilir. Buna göre,
ürün/pazar stratejileri oluşturulabilir.
● Yabancı Çevre (Foreign environment): İşletmenin kendi ülkesi sınırları dışında
faaliyet gösterdiği, hizmette bulunduğu çevredir. Yabancı çevre faktörlerinin
işletmeye olan etkisi ve riskleri daha fazla olabilir. Yerel çevredeki bazı değişimler,
Ör. Yabancı sermayeyi sınırlama, yerel çevre için avantaj sağlayabilirken çok
uluslu işletme için büyük risk içerebilir.
● Uluslararası Çevre (International environment): Yerel ve uluslararası çevre ile
uluslararası organizasyonları, (entegrasyonlar, işbirliklerini), uluslararası hukuk
kurallarını kapsamaktadır. Örneğin, 1990 yılında Körfez savaşı, Amerika’nın
ambargo uygulaması, ülke ekonomileri ve çok uluslu işletmeleri etkilemiştir.
Uluslararası çevre içerisinde yer alan uluslararası entegrasyonlar ve işbirlikleri üç
grupta incelenebilir;
○ Dünya Çapında Organizasyonlar; Dünya Bankası
○ Bölgesel Ekonomik İşbirlikleri; Ör.NAFTA, AB
○ Endüstri Anlaşmaları; Ör.OPEC

28.03.2023

Küreselleşme & Globalleşme


Küreselleşme Nedir?
Küreselleşme - daha entegre ve birbirine bağımlı bir dünya ekonomisine doğru kayma
olarak ele alınabilir. Dünya kendi kendine yeten ulusal ekonomilerden birbirine bağımlı,
entegre bir küresel ekonomik sisteme doğru ilerliyor.

Piyasaların Küreselleşmesi Ne Demektir?


● Ulusal pazarlar birleşiyor
● "Alman pazarı" veya "Amerikan pazarı" hakkında konuşmak artık mantıklı değil
● Bunun yerine, "küresel pazar”ı düşünmek gerekiyor
● Ticaret engelleri giderek azalıyor; bu da, ürünlerin küresel olarak satılmasını
kolaylaştırıyor.
● Firmalar dünya çapında aynı temel ürünleri sunarak bu eğilimi teşvik ediyor.
● Her büyüklükte işletme piyasaların küreselleşmesine fayda sağlamakta ve
katkıda bulunmaktadır.
21

● ABD’de 2006 – 2012 yılları arasında başlatılmış olan tüm teknoloji ve mühendislik
şirketlerinin dörtte birlik bölümünde en az bir göçmen ortak olarak bulunmaktadır.
● Tüm ABD ihracatçılarının %97'sinin 500'den fazla çalışanı var
● Tüm küçük ve orta ölçekli Alman şirketlerinin %98'i uluslararası pazarlara katılıyor.

Türkiye’de KOBİ'ler 2020 yılında toplam girişim sayısının %99,8'ini oluşturuyor.


Buna karşılık; istihdamın %72'sini, personel maliyetinin %49,2'sini, cironun %49,4'ünü,
üretim değerinin %42,7'sini ve faktör maliyetiyle katma değerin %41,3'ünü oluşturuyor.
2020 yılına ilişkin toplam ihracatın %36,4'ü, ithalatın ise %24'ü KOBİ'ler tarafından
gerçekleştirilmiştir.

Üretimin Küreselleşmesi Nedir?


İşletmeler, toprak, emek, enerji ve sermaye gibi üretim faktörlerinin maliyet ve
kalitesinde ulusal farklılıklardan faydalanmak için tüm dünyadaki mal ve hizmet
kaynaklarından yararlanmaktadır. Amaç;

● Genel maliyet yapılarını düşürmek


● Ürün sunumlarının kalitesini veya işlevselliğini artırmak

Neden Global Kurumlara İhtiyaç Var?


● Küresel kurumlar; küresel pazarı yönetmeye, düzenlemeye ve güvenliği
sağlamaya yardımcı olmaktadırlar.
● Küresel ticaret sistemini yönetmek için çok uluslu anlaşmaların kurulmasını teşvik
etmektedirler.
● Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT)
● Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
● Uluslararası Para Fonu (IMF)
● Dünya Bankası
● Birleşmiş Milletler (BM)
● G20

Küresel Kuruluşlar Ne Yaparlar?


● Dünya Ticaret Örgütü-WTO(GATT/ Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel
Anlaşması);
22

○ Dünya ticaret sistemini güvenliğe kavuşturur


○ Ulus devletlerin, ticaret anlaşmalarında belirtilen kurallara uymalarını sağlar.
○ Ticaret ve yatırım için daha düşük engeller konulmasını teşvik eder
○ “Gelişmekte olan ülkelerin çok taraflı ticaret sistemiyle bütünleşmesine
aracılık ve yardım eder”
○ “Şu andaki üye sayısı 164 olup, yaklaşık 25 ülkenin üyelik görüşmeleri devam
etmektedir.”
○ “Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye 26 Mart 1995 tarihinden itibaren DTÖ'ye
kurucu üye olmuştur”

● IMF/Uluslararası Para Fonu;


○ Uluslararası para sistemini düzenler.
○ Kriz halinde olan ülkeler için nihai başvuru kaynağı olur.
○ Borcunu ödemeyen ülkeler arasında arabuluculuk yapar.
○ 1944’te kurulmuş; 1947’de fiilen faaliyet göstermeye başlamıştır. Aynı yıl
Türkiye üye olmuştur.
○ IMF’nin kredileri, düşük miktardadır. Buna rağmen ülkeler IMF’den kredi
almak isterler. Çünkü IMF’nin bir ülkeye kredi veriyor olması demek; diğer
ülkelerin de o ülkeye karşı rahatlıkla borç verecekleri anlamına gelir. Bu
aşamada IMF ülkeler için bir yeşil ışık anlamı taşır.
○ Uluslararası Para Fonu’na 189 ülke üyedir. Birleşmiş milletler verilerine göre,
ülke sayısı 250’nin üzerindedir.
○ Uluslararası Para Fonu/IMF, ekonomik istikrarın nasıl sağlanacağı, finansal
krizlerin nasıl önleneceği ve yaşam standartlarının nasıl geliştirileceği ile ilgili
tavsiyeler sunar.
○ Uluslararası Para Fonu/IMF’in, borçlanma kaynağı 693 milyar ABD Dolarıdır.
Toplam kota 661 milyar ABD Dolarıdır.
○ En büyük rakamlarla borcu olan ülkeler, Arjantin, Ukrayna, Yunanistan ve
Mısır’dır
○ 31 Agustos 2022 itibaryla IMF'nin cesitli üye ülkelere tahsis ettigi toplam
imkân yaklasik 161 milyar dolardir. Bu tutarin simdiye kadar 30 milyar
dolarlik bölümü kullanilmis durumdadir.
○ Mevcut durum itibartyla IMF'den en yüksek imkân kullanmis olan
ekonomi 13,4 milyar dolarla Arjantin'dir
○ Bugün itibaryla Türkiye'nin IMF'de yaklasik 6,2 milyar dolar tutarinda
kotasi, tahsis edilmis yaklasik 7,2 milyar dolar dolayinda özel ekme
23

hakki (SDR) bulunmaktadir. IMF'ye üye oldugu 1947 yilindan bu yana


Türkiye 19 IMF programi uygulamis, son program 2008 yilinda ve bu
programdan kaynaklanan borç ödemesini de 2013 yilinda tamamlamistır.
○ IMF/Uluslararası Para Fonu verilerine göre, 63 trilyon dolarlık borcun
%58,5'ini ABD, Çin ve Japonya oluşturuyor. Dünyadaki hükümetlerin toplam
borcu 63 trilyon dolara denk geliyor. ABD, Çin ve Japonya'nın toplam borcu,
küresel hükümet borçların yüzde 58,5'ini oluşturuyor.
○ IMF/Uluslararası Para Fonu verilerine göre; ABD, 19,94 trilyon dolarla "küresel
hükümet borçları ligi"nin zirvesinde yer alıyor. ABD'nin yıllık geliri 18,5 trilyon
dolar. Söz konusu borcun milli gelire oranı yüzde 107 olarak hesaplanıyor. 11
trilyon dolarla ikinci sırada Japonya var. Çin hükümetinin toplam borcu 5
trilyon doları buluyor.
○ IMF/Uluslararası Para Fonu ile stand-by anlaşması süreci, 1 Ocak
1961'de ilk anlaşmanın imzalanmasıyla başladı. IMF’e Türkiye'nin borcu
28 Ocak 2013 itibariyle sıfırlandı.
○ 2012 yılında ek kaynak arayışında olan IMF'ye Türkiye'nin 5 milyar dolarlık
destek taahhüdünde bulunduğu, ancak bunun Fon tarafından henüz
kullanılmadığı ifade edilmektedir. IMF'nin web sitesinin "Türkiye: Fon'a verdiği
krediler" sayfasında, 5 milyar dolarlık taahhüdün en son 30 Eylül 2019
tarihinde yenilendiği bildirilmekte.

● Dünya Bankası (IMF ile beraber 1944)


○ 189 üye ülkeye sahip Dünya Bankası’nın ana hedefi, dünyadaki yoksulluğu
azaltmaktır. Altyapı projeleri için düşük faizli krediler yoluyla ekonomik
kalkınmayı teşvik eden Dünya Bankası, beş benzersiz kalkınma kurumundan
oluşur.
■ Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası (IBRD);
■ Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA);
■ Uluslararası Finans Kuruluşu(IFC);
■ Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu
■ Uluslararası Yatırım İhtilafları Uzlaşma Merkezi
○ Türkiye’nin 2000 yılından bu yana kaydettiği performansın oldukça
etkileyici olduğu; bu performansın merkezinde, istihdam ve gelirlerin
artmasını sağlayan ve Türkiye’yi bir üst-orta gelirli ülke haline getiren
makroekonomik ve mali istikrarın yattığı ifade edilmektedir. 2002-2012
24

döneminde yoksulluk oranı yarı yarıya inmiş, aşırı yoksulluk oranı daha da
hızlı düşmüştür

● Birleşmiş Milletler (1945)


○ Uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesini sağlar,
○ Uluslararasında dostça ilişkiler geliştirir
○ Uluslararası sorunların çözümünde ve insan haklarına saygıyı artırmada
işbirliği yapar
○ Ulusların eylemlerini uyumlaştırmak için kurulmuş bir merkezdir.
○ G20: Büyük ulusların 2008-2009 küresel finansal krizine koordine edilmiş
bir politika tepkisi başlatmaya çalıştıkları forumdur. G20, 19 ülke ve
Avrupa Birliği'nden oluşuyor. Bu ülkeler Türkiye'nin yanı sıra Almanya,
ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney
Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada,
Meksika, Rusya ve Suudi Arabistan olarak sıralanıyor. Ev sahibi ülke, G20
üyelerinin haricinde istediği ülkeleri de toplantıya çağırabiliyor. Bu kapsamda
Buenos Aires'teki zirveye Arjantin'in davetlisi olarak Hollanda ve Şili de
katılmıştır
○ Dünya nüfusunun %66’sına sahip olan G- 20 ülkeleri, dünya ekonomik
üretiminin %85’ini, uluslararası ticaretin %75’ini ve uluslararası yatırımın
%80’ini gerçekleştirmektedir
■ Mallar, hizmetler ve sermayenin serbest dolaşımı için engeller azalıyor
■ Gümrük vergileri ortalaması %4
■ Doğrudan Yabancı Yatırım için daha elverişli ortam
■ 2009 yılı dünya geneli doğrudan yabancı yatırım 15.5 Trilyon dolar
■ Küresel üretimde kolaylıklar

Sürdürülebilir Küreselleşme Nedir?


● Teknolojik değişim
● Mikroişlemciler ve telekomünikasyon
● İnternet ve World Wide Web
● Ulaştırma teknolojisi
● Yaşam tarzlarında ve iş yaşamında çok köklü değişiklikler

Küreselleşme Firmalar İçin Ne Anlama Geliyor?


● Firmalar için ticaret ve yatırımda daha düşük engeller,
25

● Tek bir ülke yerine dünyayı pazar olarak görme


● Bu faaliyet için en uygun yerde üretim
● Firmalar yerel pazarlarını yabancı firmalar tarafından saldırı altında bulabilirler
● Ulaşım maliyetlerini düşürür
● Küresel pazarlar yaratmaya yardımcı olur ve firmaların üretimlerini ekonomik,
coğrafi olarak ayrı konumlara dağıtmalarına izin verir
● Düşük maliyetli bilgi işleme ve iletişim
● Firmalar global olarak dağınık üretim merkezleri yaratabilir ve yönetebilir
● Düşük maliyetli global iletişim ağı
● Elektronik bir küresel pazar yaratmaya yardım eder
● Küresel iletişim ağı ve küresel medya
● Dünya çapında bir kültür ve küresel tüketici ürün pazarı sunar

Şirketlerin hayatta kalmaları küresel rekabete endekslidir. Gelişmiş ülkelerde


asgari saat ücreti 6 dolarken, gelişmekte olan ülkelerde çok düşük, Mesela Çin’de 30 senttir.
Küresel rekabette düşük maliyetlerle çalışan şirketlerle mücadele etme zor olabilir.
Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olduktan sonra işgücü maliyetinde büyük bir artış
yaşanan Çin’in üretim üssü olarak cazibesi azalıyor.

Yaşanan Değişimler
● Daha çok kadın ve birbirinden farklı birey örgütlere iştirak ediyor,
● Kurumsal küçülme ve geçici personel istihdamı çalışanlarla işverenler arasındaki
bağı koparıyor,
● Küresel rekabet, çalışanların daha esnek ve hızlı değişimlerle başa çıkmalarını
gerektiriyor.
● Küresel durgunluk, yarın için endişe getiriyor.
● Ekonomik baskılara cevap verebilmek;
○ 2008 yılında ABD ekonomisi durgunluğa girdiğinde neredeyse tüm dünya
durgunluğa girmişti. İşten çıkarma, işini kaybetme, işini korumak için daha
düşük ücretle çalışma vs. yaşanmıştı.
● Ekonomik koşulların zorlaştığı dönemlerde etkili yönetimin itibarı artar.
○ İşletme büyürken, onu herkes yönetebilir. Ancak zorlu dönemlerde bu çok
zordur. «Kötü zamanlarda iyi ve kötü yönetim arasındaki fark, hayatta kalmak
ile iflas etmek arasındaki farktır»
○ Entreprise Rent-A-Car, 51 yıllık tarihinde hiç işçi çıkarmamış, 2001-2002 11
Eylül saldırıları sonrasında bile. Ancak 2008-2009 döneminde 1000 kişi
çıkarmak zorunda kalmış, Gentex Corp. yöneticisi, işten çıkarma politikamız
bile yoktu diyor.
26

Uluslararası bir şirkette yönetici iseniz;

● Farklı bir ülkeye gitme ihtimaliniz vardır ve burada farklı ihtiyaçlar, farklı tutumlar ve
özlemle baş etmek zorunda kalabilirsiniz,
● Farklı kültürlerden insanlarla çalışmanız halinde onların kültürlerinin, dinlerinin,
coğrafyalarının kendilerini nasıl şekillendirdiğini bilmeniz ve yönetim şeklinizi onlara
uydurmanız gerekir.
● Çalışanları yönetmek her zaman zordur. Kötü dönemlerde yönetmek, iyi
dönemlerde yönetmekten çok farklı yaklaşımlar gerektirebilir.
● Dünya küresel bir köy haline gelmiş, yöneticilerin yaptıkları işin tanımı değişmiştir.

İşgücü Çeşitliliğinin Yönetimi

● Örgütler için en büyük zorluklardan birisi, farklı olan insanlara adapte olmaktır.
Bu zorluğa işgücü çeşitliliği deniyor.
● Küreselleşme, farklı ülkelerden insanlar arası farklılıklara odaklanıyor. Bütün
ülkelerde sayısız çeşitlilik (ırk, dil, din, cinsiyet, yaş, eğitim seviyesi, fiziksel ve
psikolojik beceri vs.) ve göçmen var. Bütün bu işgücü çeşitliliğini yönetebilmek
küresel bir sorundur.

Küresel Ekonominin Değişen Demografik Özellikleri


Dört eğilim önemlidir:

1. Dünya üretiminde ve dünya ticaret görünümünde yaşanan değişim küreselleşmeye


uyum sağlamak, daha entegre ve birbirine bağımlı bir dünyaya uyum sağlamak
demektir.
2. Doğrudan yabancı yatırım görünümünde yaşanan değişim
3. Çok Uluslu İşletmenin Doğasında yaşanan değişim
4. Değişen dünya düzeni
● ABD şirketi Exxson Mobil, gelirinin %75’ini ABD dışındaki satışlardan elde ediyor.
● Finlandiya merkezli Nokia çalışanlarını gelişmekte olan ülkelerden tercih ediyor,
● Bütün büyük otomobil üreticileri, üretimlerini farklı ülkelerde yapıyor,
● Honda Ohio, Ford Brezilya, Wolkswogen Meksika, Mercedes ve BMV Güney Afrika’da
üretim yapıyor.

Dünya Üretimi ve Dünya Ticareti Nasıl Değişti?


● 1960'da ABD, dünya ekonomisindeki etkinliğin %40'ından fazlasını oluşturuyordu.
Ancak 2009 yılına gelindiğinde ABD’de bu oran sadece %24’tür.
● Diğer gelişmiş ülkelerde de benzer bir eğilim meydana geldi
27

● Buna karşın, gelişmekte olan ülkeler tarafından gerçekleştirilen dünya üretiminin


payı artıyor
● 2020 yılına kadar dünya ekonomisindeki etkinliğin %60'ından fazlasının gelişmekte
olan ülkeler tarafından gerçekleştirilmesi bekleniyor

Yabancı Doğrudan Yatırım Nasıl Zamanla Değişti?


1960'lı yıllarda ABD'li firmalar dünya çapında doğrudan yabancı yatırımın yaklaşık
üçte ikisini gerçekleştirmekteydi. Günümüzde ABD, dünya genelinde DYY akışlarının
beşte birinden daha azını gerçekleştirmektedir. Diğer gelişmiş ülkeler benzer bir akış izledi.
Gelişmekte olan ülkeler tarafından gerçekleştirilen DYY‘ın payı artmıştır. Gelişmekte olan
ülkeler, özellikle Çin, aynı zamanda DYY için popüler bölge haline gelmiştir.
Ortadoğu’daki çalkantıya rağmen Türkiye 2014 yılında Batı Asya Bölgesi’nin en fazla
doğrudan yatırım çeken ülkesi olmuştur.

Türkiye’nin, 2014 yılında Batı Asya Bölgesi’nin en fazla doğrudan yatırım çeken ülkesi
olması, ülkemizin uluslararası yatırımcılar nezdindeki güvenli liman vasfına ve Türkiye’nin iş
ortamı anlamında da uluslararası konjonktüre gösterdiği uyuma işaret etmektedir.

Dünya’da uluslararası doğrudan yatırımlar (UDY) 2016 yılında zayıf ekonomik büyüme ve
çok uluslu şirketlerin kararlarını etkileyecek nitelikte makroekonomik adımları da içeren
bazı politika riskleri sebebiyle %2 oranında hafif bir şekilde azalarak 1,76 trilyon ABD
Dolarına gerilemiştir.

Uluslararası Ticaret Teorileri


Uluslararası ticaret teorileri, uluslararası serbest ticaretin, belirli koşullar altında,
ülkeler için önemli refah artışları sağlayacağını ortaya koymaya çalışmaktadır. Geliştirilen
teoriler, ülkelerin doğal ve kazanılmış üstünlüklerindeki dinamizmine bağlı olarak değişim
göstermekte ve gelişmektedir. Özellikle Onsekizinci Yüzyılın ikinci yarısında araştırmacılar
ve akademisyenler, uluslararası ticaretin önemini, faydalarını ve bazı ülkelerin ticaret
yoluyla neden diğerlerine oranla daha fazla gelişip, zenginleştiğini anlamaya çalışmışlardır.

Özellikle son iki yüzyılda araştırmacılar tarafından ortaya atılan teoriler, «Klasik
Uluslararası Ticaret Teorileri» olarak bilinmektedir. Bunlara bakmadan önce,
endüstriyel devrim öncesinde ekonomik ve siyasal bir doktrin olan Merkantilizme
bakmak gerekir.

Merkantilizm
28

Klasik Teori öncesi dönem genellikle 1500- 1850 yılları arası Colomb ve
arkadaşlarının denizlere açılmasıyla başlayan ve 1850’lerde Sanayi devrimi ile son bulan
dönemdir. Bu dönemde ticaret, çoğunlukla denizcilik bilgisi ve becerisi ile şekillenmiş ve
önem kazanmıştır. İpek ve baharat yollarının güzergahında olan birçok ülke zenginleşmiştir.
Bu dönemde bireyler, ülkeleri dışından satın aldıkları malları Avrupa’ya göndererek büyük
kârlar sağlamışlardır. Bu dönem, tüccarların uzak kıtalarda yaptıkları yolculuklarda
edindikleri kıymetli madenler, ipekler, baharatlar ve esirleri ülkelerinde çok büyük
kârlar getirerek sattıkları dönemdir. Bu dönemin ticaretinde riskler de büyük olmuştur.
Merkantilizm, feodalitenin yerine ulus devletlerin kurulmakta olduğu bir döneme ait
görüşleri yansıtmaktadır. Bu anlayışa göre, bir ulusun zenginliği, altın, gümüş gibi değerli
sahip olunan madenlerin miktarına bağlıdı. Temel ilke, devlet denetimi altında ülkeye
değerli maden girişini sağlayacak dış satımı arttırmak, maden çıkışına sebep olan dış alımı
ise sınırlamaktır.

Bir ulusun zenginliği, sahip olunan değerli maden stoklarının miktarı ile
ilişkilidir. Merkantilist anlayışta; Ülkelerin zenginleşmesi için diğer bir ülkenin
fakirleşmesi gereklidir, Bir ülke diğer ülkelerin aleyhine çalışırsa istediği değerli
madenlerden oluşan kaynak birikimini sağlayabilir, Bu ilkeler, ülkelerarası ticarette bir
uyumu değil, çatışmayı getirir.

Bunların dışında merkantilistler, bir malın değerinin, üretimde kullanılan emek


miktarına göre belirlenebileceği görüşünü de benimsemişlerdir. Ayrıca kârın, üretim
sürecinde değil, değişim süreci sonucunda elde edildiğini kabul etmişlerdir. Yani
Merkantilistler, dış ticaret kapsamında mal değişimlerinde yüksek kârlar elde etmişlerdir.
Onlara göre mallar, emekle ifade edilen maliyetlerden daha yüksek fiyatla satıldığı için,
maliyetlerin üzerinde bir kâr elde etme imkanı doğmuş olacaktır. Merkantilistlere göre dış
ticaret, maliyetin üstünde bir artı değerin elde edilebileceği bir alan olarak
değerlendirilebilir. Bu görüş, merkantilistlerin dış ticarete neden bu denli önem
verdiklerini de açıklamaktadır.

Mutlak Üstünlükler Teorisi - Adam Smith


Mutlak üstünlükler Teorisi, Uluslararası ticaret teorisi, Klasik İktisat Okulu’nun ya da
Klasik Liberalizmin kurucusu olarak kabul edilen, Adam Smith’in, “Ulusların Zenginliği”
adlı çalışmasına dayanmaktadır. Bu teoride «uluslararası ticaretin yönü, miktarı,
bileşimi, hükümetin değil, pazarın kontrolünde olmalıdır» görüşü hakimdir.

Mutlak üstünlükler Teorisi, serbest piyasa koşullarında her bir ulusun, hızlı ve verimli
olarak üretebileceği bir üründe uzmanlaşması gerektiğini savunmaktadır. Üretilenlerin bir
kısmı, başka yerlerde daha hızlı ve verimli üretilen malların karşılığını ödemek üzere ihraç
29

edilmelidir. Bu teoriye göre, belirli bir malın üretiminde bir ülke mutlak maliyetler
yönünden öbür ülkeye göre üstünlüğe sahip olsa da, bu iki ülke arasındaki ticaretten
ülkeler yarar sağlayacaktır. Bu tür ilişki, her iki ülkenin de refahını arttıracaktır.

İngiltere pamuklu ürünlerin, Almanya ise tahıl ürünlerinin üretiminde uzmanlaşmalıdır.

Teoriye göre, üretilen bu mallar, işçilerin aynı sermaye araçları ile çalışmaları
durumunda hangisini daha verimli ya da daha ucuza ürettiklerine göre
kıyaslanmaktadır. Buna göre İngiltere Almanya’ya pamuk ihraç edip, tahıl ithal etmelidir.

Mukayeseli üstünlükler Teorisi - David Ricardo


Mukayeseli üstünlükler Teorisi, “The Principles of Political Economy” kitabında Smith’in
düşüncelerini bir adım ileriye götürmüştür. Ricardo’ya göre, bir ülke her iki malın
üretiminde de mutlak üstünlüğe sahip değilse, uluslararası ticaretten yine de yarar
sağlayabilir. Mukayeseli üstünlükler Teorisi’nin bazı varsayımları şöyledir;

● Uluslararası Ticaret iki ülke arasında yapılır


● Ticarete sadece iki mal konu olur
● Nakliye, sigorta gibi masraf yoktur
● Ticaret takas yolu ile olmaktadır
● Üretim faktörleri içerde hareketli, ülkeler arasında değildir
● Maliyetler üretim miktarına bağlı değil, sabittir
● Teknoloji, faktör arzları ve işgücü veri kabul edilmiştir
● Ekonomi tam kullanımdadır.

İngiltere’nin kumaş üretimindeki üstünlüğü 8 kat, içecek üretimindeki üstünlüğü ise 2 kattır.
Mutlak Üstünlükler Teorisine göre bu şartlarda dış ticaret yapılmamalı, her iki malı
da ülke, kendi sınırları içinde üretmelidir.
30

Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’ne göre, İngiltere kumaş üretmeli, içeceği ise Portekiz’den
ithal etmelidir. İngiltere kumaş üretiminde, Portekiz içecek üretiminde uzmanlaşmaya
gitmelidir. Sonuç olarak, karşılaştırmalı üstünlükler olsa da her iki ülke de dış
ticaretten kazançlı çıkar.

«Uluslararası ticaretin temelini karşılaştırmalı maliyet avantajlarına bağlayan


Ricardo, bu biçimde uzmanlaşmanın, dış ticareti ve büyümeyi olumlu etkileyeceğini ileri
sürmüştür» Bu teorinin de kendi içinde eksiklikleri vardır.

Faktör Donanımı Teorisi - Eli Heckscher & Bertil Ohlin


Faktör Donanımı Teorisi, Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’ne farklı bir yorum
getirmekte ve onun bir parçası olarak kabul edilmektedir. Faktör Donanımı Teorisi’ne göre,
ülkeler arasındaki farklı göreceli maliyetlerin arkasında yatan temel neden, üretim
faktörlerinin ülkeler arasındaki farklı dağılımıdır. Her ülke, farklı oranlarda üretim
faktörüne sahiptir. Bu teoriye göre, ülkenin sahip olduğu üretim faktörlerinin göreceli
miktarı, uluslararası ticarette o ülkenin hangi sektörde mukayeseli üstünlük sağlayacağını
belirlemektedir. Bir ülke göreceli olarak en fazla sahip olduğu üretim faktörleri
aracılığıyla başarı sağlayabilir.

Faktör Donanımı Teorisi’ne göre, bir ülke en fazla sahip olduğu üretim faktörünü
göreceli olarak yoğun biçimde kullanan malları ihraç; en az sahip olduğu üretim
faktörleriyle üretilen malları ithal ederse dış ticarette başarı sağlayabilir. Örneğin,
Türkiye ve Almanya Tekstil ve Otomotiv sektöründe karşılaştırılabilir. Türkiye üretim
faktörlerinde emeğe, Almanya ise sermayeye sahiptir. Tekstilin emek yoğun, otomotivin
sermaye yoğun olduğu düşünülürse, bu teoriye göre Türkiye tekstilde, Almanya otomotivde
mukayeseli üstünlüğe sahip olacaktır.

Leontief Paradoksu - Walssly Leontief


Leontief, ABD ihracatının yoğun, ithalatının emek olduğuyla ilgili kanıyı sınamak için
çalışmalar yapmıştır. Mukayeseli Üstünlük Teorisine ters düşen sonuçlara sahip
olduğundan paradoks olarak değerlendirilmiştir.

Leontief Teorisi’nin, bir Amerikan işçisinin bir yabancı işçiye kıyasla üç kat daha
verimli çalıştığını söylemesi Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’nin varsayımına tamamen ters
düşmüştür. Bu varsayım gereği emek ile sermayenin iki ülkede de aynı verimliliğe
sahip olması gerekmektedir.

Mukayeseli Üstünlükler Teorisi’nin en önemli yorumlarından bir diğeri, malın her iki
ülkede aynı teknoloji ile üretildiği varsayımıdır. Leontief tarafından bu varsayımın
31

sarsılması, Heckscher ile Ohlin’ den sonraki dış ticaret kuramlarına teknoloji boyutunun
eklenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur.

Görüldüğü gibi, 1 milyon dolar değerindeki ihraç malı üretmek için geçerli olan emek, aynı
değerde ithalat ikamesi mallarının üretimi için gerekli emekten daha fazla.

Leontief’in bulguları, Amerika’nın emek yoğun mallar ihraç edip, sermaye yoğun
mallar ithal ettiğini göstermiştir. Oysa dünyanın en zengin sermaye stoğuna sahip
Amerika, sermaye yoğun mallar ihraç edip, emek yoğun mallar ithal etmeliydi.

Benzer Talep Yapıları Teorisi - Staffan Burenstam Linder


İktisatçı Linder, uluslararası ticaretin, gelir düzeyi benzer ülkeler arasında
gelişeceğini savunmuştur. Bir ülkenin talep yapısının, gelir düzeyine bağlı olarak
biçimleneceği varsayılırsa, ticaret, benzer talep yapılarının bir fonksiyonu olarak ortaya
çıkmaktadır. Talep Yaklaşımına göre, uluslararası ticaret, benzer gelir düzeylerine
(talep yapılarına) göre biçimlenmektedir.

Buna göre Dünya ticaretinde, gelişmiş ülkelerin kendi aralarında yoğunluk


kazanacağı beklenmektedir. Bu sonuç, Dünya Ticaretinin yaklaşık %60-75’inin gelişmiş
sanayileşmiş ülkeler arasında olduğu gözlemleriyle tutarlı gözükmektedir. Bu mantıktan
hareketle, gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki ticaretin, göreceli olarak
düşük düzeyde kalacağı; kendi aralarında ise yoğunluk kazanacağı beklenmektedir.

Ürün Hayat Eğrisi Teorisi - Raymond Vernon


Ürün Hayat Eğrisi Teorisi’nin varsayımları şöyledir;

● Teknik yenilik ve faydalı ürünler üretmek için büyük ölçekli sermaye ve kalifiye işçilik
gereklidir,
● Ürünün kendisi ve üretilme metotları önemlidir.

Ürün Hayat Eğrisinin Evreleri Şunlardır:


32

Yenilik Evresi: Bu dönemde yeni ürün yaşama geçirilir. AR/GE için kalifiye işçilik gereklidir.
Üretici için talebin fiyat esnekliği oldukça düşüktür. İkame malların pazara girmesiyle
esneklik yükselecektir.

Gelişme Evresi: Bu dönemde ürün üretime hazır hale gelmiştir. Pazara yeni ikame mallar
girmeye başlamış, talebin fiyat esnekliği de giderek yükselmiştir.

Olgunlaşma-Standartlaştırma Evresi: Ürünün bu son döneminde, ürünün üretim


teknolojisi yoğunlaşmış ve standartlaşmıştır. Firmalararası rekabet artmış, sektördeki firma
sayısı azalma eğilimine girmiştir. Bu son evre, az gelişmiş ülkeler için önem taşımaktadır.

Bu dönem, az gelişmiş ülkelere teknoloji transferi sürecinin gerçekleştiği dönemdir.


Bazı sanayi ürünlerinde geçerli bu duruma, “sanayinin uluslararası yeniden dağılımı”
denmektedir. Sanayinin gelişmiş ülkelerden az gelişmiş ülkelere doğru yeniden dağılımı
sürecinde Çok Uluslu İşletmeler belirleyici rol oynamaktadır.

Ölçek Ekonomileri ve Monopolcü Rekabet Teorisi - Poul Krugman


Krugman’ın 1979 yılında geliştirdiği ve 1980 yılında ilerlettiği modelin temel önermesi şu
şekildedir: Ülkeler, benzer teknoloji, faktör donanımı, maliyet yapıları ve tercihlere sahip
olsa bile, tekelci rekabet koşulları altında ürün çeşitlendirmesinin yaratacağı fayda artışı
ve içsel ölçek ekonomilerinin yaratacağı maliyet avantajları sayesinde serbest dış
ticaretten kazanç sağlarlar.

Modelin varsayımları şunlardır;

● İki ülke
● Tek bir mal üretimi
● Tek girdi (emek) kullanımı
● Firmalar için içsel pozitif ekonomiler söz konusudur. Üretim kapasitesi arttıkça
ortalama maliyetler azalmaktadır. Firmaların maliyet fonksiyonu doğrusaldır.
● Tekelci rekabet piyasası söz konusudur. Piyasaya giriş çıkış serbest ve uzun
dönemde normal üstü kâr yoktur.
● Firmalar sıfır maliyetlerle ürün farklılaştırması yapmaktadır.
● Her firma kendi farklılaştırdığı ürün üzerinde belirli derecede tekel gücüne sahiptir.
Ancak piyasaya serbest giriş olması tekel karlarını sıfırlar.
● Ülkelerin teknoloji yapıları ve tercihleri özdeş olup büyüklükleri farklı olabilir.
● Ülkeler arasında endüstri-içi ticaret söz konusudur.
● Tüketiciler çok sayıda fonksiyonları ürün çeşitliliğine göre artmaktadır.
33

A) Ölçek Ekonomileri: Paul Krugman tarafından geliştirilen bu teoriye göre, «bazı


mallarda üretim maliyetleri, üretim hacmine/ölçeğine bağlıdır» esasına
dayanmaktadır. Uluslararası ticarette ölçek ekonomileri, önemli bir etkendir. Bazı
sektörlerde küçük ölçekli firmaların büyük ölçekli firmalarla rekabetini güçleştirir. Bunun
sonucu olarak ölçek ekonomisi özelliğine sahip mallar, çok sayıda küçük üretici
firmalar yerine, az sayıdaki büyük firmalar tarafından üretilirler. Ölçek ekonomilerinin
büyük firmalara bir üstünlük sağlayıp sağlamayacağı bunların içsel ya da dışsal oluşuna
bağlıdır.

a. İçsel Ölçek Ekonomileri: Firmanın kendi üretim ölçeği arttığında ortalama


birim maliyetlerin düştüğü durumdur. Otomotiv sanayi, Toyota, Opel gibi dev
işletmeler buna örnektir.
b. Dışsal Ölçek Ekonomileri: Sanayi kolundaki üretim hacminin genişlemesi
durumunda işletmenin Ekonomileri maliyetleri düşme gösteriyorsa «dışsal
ölçek ekonomileri» söz konusudur. Örneğin, bilgisayar sektöründe yarı
geçişken chip imalatı gibi.

Ölçek ekonomileri, uluslararası ticaret açısından bazı sonuçlar doğurmaktadır;

● Ülkeleri, bu tür sanayi kollarında uzmanlaşmaları için teşvik eder,


● Uluslararası ticarette tüketiciye belli bir malın değişik türlerini sunarak refahın
arttırılmasına katkı yapar,
● Ölçek ekonomileri, maliyetleri düşürerek üretim ve zevkler yönünden benzer ülkeler
arasında kârlı bir ticaret yapma olanağı sunar,
● Ülke, iç piyasada tüketicilerin satın alacakları çok sayıda maldan az miktarda
üretmek yerine, ölçek ekonomisine sahip birkaç endüstri dalında
uzmanlaşmaya giderek, diğer ihtiyaç mallarını dışardan ithal eder.

B) Monopolcü Rekabet Teorisi: Yeni olan bu teori, bir malın değişik türlerinin, neden
hem ihraç hem de ithal edilmekte olduğunu açıklamaktadır. Ölçek ekonomisinde
uzmanlaşmaya gidilen sanayi dallarında belirli mal türleri üretilir, ihraç edilerek dışarıdan
değişik türler sağlanır. Gerçek dünyada ülkeler, hem endüstriler arası hem de endüstri
içi mallar alanında ticaret yaparlar. Bu hipotezden çıkan sonuçlara göre bir ülke
mukayeseli üstünlüğe sahip olduğu endüstri dallarında net olarak bir ihracatçı
durumundadır. Fakat bu endüstri ürünlerinden bazılarını da dışarıdan ithal ederler. Benzer
biçimde ülkenin mukayeseli üstünlüğe sahip olmadığı endüstrilerdeki ürünleri yurt
dışına ihraç etmesi de söz konusu olabilir. Yine monopolcü rekabet hipotezine göre,
ülkeler faktör donanımı bakımından ne derece birbirlerine benzerlerse aralarındaki
ticaretin o kadar büyük bir bölümü endüstri içi nitelikte olur. Ör. Avrupa Birliği
34

Ulusların Rekabet Edebilme Avantajı - Michael Porter


Uluslararası ticareti ve günümüz şartlarını en iyi açıklayan teoridir. Porter’ın
araştırmaları bu teori için temel kabul edilmektedir. Porter, Harvard Business School’da
1980’lerde bu konuda araştırmalar yapmıştır. Ulusların Rekabet Edebilme Avantajı
Kuramına göre, uluslararası rekabetin modeli endüstriden endüstriye değişebilir. Bu
teoriye göre, bir ulusun rekabet edebilme gücü endüstrinin kapasitesine ve
yeniliklere bağlıdır. Porter, Ulusal Rekabet avantajını sağlayan dört değişik faktör
belirlemiştir. Bunlara, “Porter’ın Elması” adı verilmiştir. Bu faktörler;

1.Üretim faktörleri: Bir ulusun üretim faktörleri, diğer uluslarla belirli endüstrilerde
rekabet etmesini sağlar. Üretim faktörleri uluslararası ticarette rol oynayan önemli
faktörlerin başında gelmekte.

2.Talep Durumu: İşletmeler öncelikle ulusal pazarlarda rekabet koşullarıyla başa çıkmak
zorundadırlar. Özellikle yüksek rekabet olan sektörlerde ayakta kalabilen işletmeler
uluslararası pazarlarda daha dayanıklı olacak ve rekabet koşullarında daha kolay
mücadele edebilecektir.

3. İlişkili ve Destekleyici Endüstriler: Porter’e göre, birbirleriyle ilişkili endüstrilerdeki


işletmelerle faaliyetlerini sürdüren firmalar bilgi akışında avantajlı hale gelirler ve
uluslararası rekabette üstünlük sağlarlar.

4.Firma Stratejisi, Yapısı ve Rekabet: İşletmelerin nasıl ortaya çıktığı, organize


olduğu, yönetildiği, öncelikle ulusal pazarlarda rekabet koşullarının doğasını
oluşturmaktadır. Bunlar, ulusal çevrenin özelliklerini yansıtmakta. Porter’ın elması,
küresel ölçekte rekabet edebilen şirketlerin nasıl geliştiğini anlamada önemlidir.

04.04.2023 VİZE HAFTASI

11.04.2023

Uluslararası İşletmeciliğe Hazırlık


Uluslararası İşletmecilikte Bilginin Önemi
Bilgi, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde faaliyet gösteren işletmeler için oldukça
önemlidir. Ancak uluslararası düzeyde bilginin önemi yerelden daha fazladır. Bunun
35

nedeni, uluslararası çevrenin çok karmaşık ve hızla değişen bir yapıya sahip
olmasıdır. Ulusal/yerel işletmelerle uluslararası işletmeler arasında bilginin önemindeki
farklılığa neden olan değişkenler dört temel başlık altında toplanabilir;

Yeni Değişkenler: Yeni ülkeler ve yeni sınırlar, yeni değişkenler demektir. Farklı para
birimleri, farklı vergiler ve vergi oranları, farklı lojistik ve taşımacılık şekilleri gibi. Ayrıca her
bir farklı ülke için farklı uluslararası ticaret yöntemleri, ihracat- ithalat, ortak girişim, lisans
anlaşmaları, franchising veya doğrudan yatırım yöntemleri tercih edilebilir. Bunların
tümünde işletme, farklı süreçler ve farklı sorumluluklarla karşılaşmak durumundadır.

Yeni Çevresel Faktörler: Her yeni ülke, farklı teknolojik, kültürel, sosyal, politik, ekonomik
sistemlere sahiptir. Yine hedef kitlenin tercihleri, gelir düzeyleri, yaş ve cinsiyet oranları gibi
demografik özellikleri birbirinden farklıdır. İşletme, bunların tümünü dikkate almak
durumundadır.

Anlaşılamayan Faktörlerin Sayısının Artması: İşletmeler yeni bir uluslararası pazara


girdikleri zaman çevresel ve özellikle de bireysel ilişkileri yeniden öğrenme ihtiyacı
duymaktadırlar. Her farklı ülke, farklı ilişki türlerini barındırmaktadır. Her bir uluslararası
pazarın yapısı ve yapıyı şekillendiren bileşenler birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle
işletme, tüm bileşenlere ilişkin bilgilere ihtiyaç duymaktadır.

Tanımlanan Rekabetin Sınırı: İşletmeler yeni bir uluslararası pazara girdiklerinde yerel
pazarlarda karşılaştıkları rekabetten çok daha fazlasıyla karşılaşacaklardır. Ör. Bir firma
ulusal düzeyde ketçap üretirken sadece yerel ketçap üreticileriyle rekabet edecekken, uzak
doğu pazarlarında kendisini, soya sosu üreticileriyle de rekabet halinde bulabilecektir.

Yerel ve Uluslararası Bilgi Toplama


● Çekici ülke pazarı için ön hazırlık aşamasında temel soru: Hakkında bilgi
toplanmak istenen Pazar hangisidir?
● Sektörel Pazar potansiyelinin tahmini aşamasında temel soru: Seçilen
pazardaki potansiyel talep ne kadardır?
● İşletme satışlarının potansiyel analizi aşamasında temel soru: İşletmenin ürün
ve hizmetleri hedef pazarda nasıl çekici hale getirilebilir?

Birincil ve İkincil Veri Kaynakları


Uluslararası işletmecilikte veri ve bilgi toplama işi oldukça önemlidir. İşletmeler genel veya
özel durumlar için birçok alanda veriye ihtiyaç duymaktadırlar. Veriler çok çeşitli
kaynaklardan ve çok çeşitli metotlarla elde edilebilir.
36

BİRİNCİL VERİ: İşletme özel bilgilere ihtiyaç duyduğunda gündeme gelen verileridir.
Mevcut X pazarındaki satışlarımız ne kadardır? İşgücü kalifiye midir? Ürün paketinde yapılan
değişiklik satışlar üzerinde nasıl etkili olabilir? Fiyattaki %10 değişiklik talebi nasıl etkiler?
Birincil veri elde etmede araştırma tekniğinin seçimi bir takım faktörlere bağlı
olmaktadır. Öncelikle elde edilmek istenen verinin niteliğinin belirlenmesi ve
tanımlanması gerekmektedir. Sonra veri toplama tekniğinin belirlenmesi işine
geçilebilir.

Birincil Veri Toplama Yöntemleri:

● Görüşmeler (Interview, uzman bireylerle görüşmeler)


● Odak Grupları (Focus Groups, 7-10 kişi, 2-4 saat tartışırlar)
● Gözlem (Observation)
● İncelemeler (Surveys)
● Tecrübe (Experimentation)

İKİNCİL VERİ: İşletme, diğer organizasyonlar, firmalar tarafından toplanmış verilerden


faydalanma yoluna gidebilir.

İkincil Veri Kaynakları:

● Hükümetler
● Uluslararası organizasyonlar (OECD, IMF).
● Ticari birlikler
● Bilgi servisi yapan kuruluşlar,
● Ticari danışmanlık firmaları,
● Araştırma firmaları,
● Ticaret sanayi odaları,
● Rehberler ve gazeteler,
● Elektronik bilgi servisleri(internet),
● Diğer işletmeler

Uluslararası Bilgi Sistemi


İşletmeler, ülke dışı faaliyetleri nedeniyle çoğu zaman çok çeşitli bilgilere acil olarak
ihtiyaç duymaktadırlar. Bu süreç içerisinde bilginin sistematik olarak toplanması, analiz
edilmesi, elde edilen bilgiler ışığında karar verilmesi ve bilginin amaçlara uygun olarak
dağıtılması önemlidir.

Uluslararası bilgi sisteminin yararlı olabilmesi için;

● Bilgi konuyla ilgili olmalı,


37

● Doğru zaman dilimini kapsamalı,


● Esnek olmalı,
● Doğru olmalı,
● Bilgi sistemi geniş ve çeşitli olmalı,
● Her an kullanıma hazır olmalı.

Bilgi Toplama ve İşleme Süreci


● Sistematik Bilgi,
● Analiz etme,
● Karar verme,
● Amaçlara uygun olarak bilgiyi dağıtma

Uluslararası İşletmelerin Ev Sahibi Ülke İle İlgili İhtiyaç Duyduğu Bilgiler


Genel Nitelikteki Bilgiler: Uluslararası işletmelerin ev sahibi ülke pazarlarına girerken
ihtiyaç duyacağı bilgiler istatistiki bilgilerdir. Genel nitelikteki bilgiler şu konuları
kapsamaktadır;

Kültürel Bilgiler: İnanç ve değerler, nüfusun eğitim ve meslek eğilimi, nüfus artış
oranı gibi.

Ekonomik Bilgiler: kişi başına düşen milli gelir, gelir dağılımı, ekonomik gelişme
oranı, para birimi, ticari politikalar, döviz olanakları gibi.

Demografik Bilgiler: nüfus ve dağılımı, konuşulan diller, yaş, cinsiyet vb. oranlar
gibi.

Ticari Bilgiler; ithalat ve ihracat rakamları, temel ithal ve ihraç ürünleri, ticaret
merkezleri, üretim işletmeleri, kredi olanakları, döviz kuru gibi.

Diğer Genel Nitelikteki Bilgiler; temel ulaşım imkanları, basın yayın araçları, ölçü
birimleri, deniz, kara, hava limanları, hükümet biçimi, siyasi istikrar gibi. olabilir.

Diğer Özel Nitelikli Bilgiler; müşteri talepleri, ihtiyaçları ve eğilimleri gibi özel
bilgiler.

Uluslararası Pazar ve Pazarlama Araştırması


Uluslararası İşletmeciliğe hazırlık çalışmaları içerisinde önemli başlıklardan biri de
Uluslararası Pazar ve Pazarlama Araştırması yapmaktır. Şayet araştırma belli bir hedef
kitle ile sınırlandırılmışsa ve bu hedef kitlenin tercihleri ve davranışlarıyla ilişkili
38

derinlemesine bir araştırma yapmak gerekiyorsa bu, pazar araştırmasıdır. Pazarlama


araştırması, pazar araştırmasını da kapsayan daha geniş ve belli aşamalardan oluşan
sistematik bir araştırmadır.

İşletmeler, endüstriyel devrim sonrası çevrelerinde çok derinden yaşanan


değişimlere şahit olmuşlardır. Bu değişimler, işletmeleri de yaşamlarına devam edebilmek
ve sürdürülebilirliği sağlamak için değişimlere uyma sürecini yaşamalarına sebep olmuştur.

İşletmeler, pazar koşullarının ve artan rekabetin neden olduğu hızlı değişime ayak
uydurdukları, sürekli gelişmeyi sağlayabildikleri derecede rekabet etme güçlerini
arttırabilmektedirler. Günümüz dünyasında birey düzeyinde tüketici istekleri önceliklidir. Bu
da, pazar ve pazar dinamiklerinin devamlı izlenmesini gerektirmektedir. Bu süreç, bilgi
teknolojileri temelli pazarlama araştırmasını daha önemli hale getirmiştir.

Uluslararası Pazarlama Araştırmasının Aşamaları

Problemin Tanımlanması: Örneğin neden Marmara Bölgesi’nde satış rakamları


artmaktayken Ege Bölgesi’nde tersi bir durum söz konusudur?

Araştırma Modeli ve Yönteminin Belirlenmesi: Yukardaki problemi çözebilmek


için en doğru veri toplama yönteminin ne olduğunun belirlenmesi gerekir. Anket
uygulamaları, telefon görüşmeleri ya da odak grup çalışmaları izlenebilecek
yöntemlerden bazılarıdır. Burada örneklem seçimi de önemlidir. Burada da
farklı metotlardan yararlanılabilir. Örneklem, bilginin toplanacağı altkümenin
belirlenmesidir. Araştırma evrenini temsil etmektedir ve araştırma sonunda tüm
evrene genelleme yapılabilmektedir.

Bilgi Kaynaklarının Tespiti: Bilgilerin nereden toplanacağına karar verilmesi


aşamasıdır.

Bilgilerin Fiilen Toplanması: Süreç içerisinde gerek duyulacak tüm veri ve bilgilerin
toplandığı aşamadır.

Bilgilerin Analizi: Verilerin nasıl analiz edileceği, herhangi bir yazılım programının
kullanılıp kullanılmayacağı ve eğer kullanılacağına karar verildiyse kullanılan
programlarla verilerin ve bilgilerin analizinin yapıldığı aşamadır.

Bulguların Sunulması: Araştırmanın son aşamasında, elde edilen bulguların


raporlanması ve ilgililere sunulması gerçekleşmektedir.

Yabancı Pazar Potansiyeli Araştırma Süreci ve Araştırma Sürecinde Bilgi ve Veri


I. Basamak: Hangi yabancı pazarlar detaylı araştırmayı hak ederler?
39

II. Basamak: Seçilen her pazarda mevcut talebin belirlenmesi çalışmaları.

III. Basamak: İşletme satışlarının yabancı pazarlardaki durumu. Ürün ve hizmetler nasıl
çekici hale getirilebilir?

İşletmeler temel veri akışlarını zenginleştirmek ve bilgiye çevirmek için farklı


metotlar kullanabilirler. Veri, olguların harf, sayı, renk gibi sembollerle ifade edilmesi iken;
bilgi, herhangi bir konu ile ilgili verilerin bir araya gelmesi ile oluşan açıklayıcı ifadeler
bütünüdür.

Bilgi, toplanan, organize edilen, yorumlanan ve belli bir yöntemle etkin karar
vermeyi gerçekleştirmek amacıyla ilgili birime iletilmiş olan; belli bir amaç doğrultusunda
süreçlenen; yararlı biçime dönüştürülmüş, kullanıcıya değer sağlayan veriler olarak ele
alınmaktadır. Yani, en kısa tanımıyla bilgi, işlenmiş “veri”dir. Ör. Çin, ithalat, ihracat,
Coronavirüs ve 2020 yılı gibi ifadeler veri iken, bunların kullanıldığı «Çin’de 2020 yılında
Coronavirüs nedeniyle ithalat ve ihracat azaldı» şeklindeki bir ifade bilgidir.

Bilgi teknolojileri, işletmeler açısından kritik öneme sahiptir. Yönetimlere,


verileri doğru, hızlı, ekonomik ve esnek bir şekilde toplama, kaydetme, işleme, iletme, geri
getirme ve gösterme olanağı sağlamaktadır.

Verileri Bilgiye Çevirme Mekanizmaları (3 Tür Mekanizma)


1. ÇEVRE İNCELEMESİ (ENVIRONMENTAL SCANNING): İşletmeler, yeni gelişmeleri
izlemek ve çevrede yaşanan değişimleri bilmek ihtiyacındadırlar. Bu amaçla, çok
çeşitli ve çok uluslu bazı organizasyonlar ve çevresel araştırma grupları
oluşmuştur. İşletmeler bunlardan bilgi toplayabilir. Bu kuruluşlar uluslararası
ekonomik, politik, sosyal olaylar hakkında sürekli çalışmalar yapar, veri toplar
ve ihtiyaç halinde talep edilen bilgileri dağıtırlar. Çok uluslu organizasyonların
topladıkları ve paylaştıkları bilgileri işletmeler -Strateji ve uzun dönem politikaları, -
Hareket planları, -Yıllık bütçe hazırlıkları ve -Yönetim için eğitim tecrübeleri vs. gibi
alanlarda kullanabilirler.
a. Çevresel araştırmalar birçok yolla yapılabilmektedir. Yabancı ülkelerdeki,
yaş, cinsiyet, gelir seviyesi, meslek, eğitim düzeyi, etnik köken gibi
demografik verileri, sosyal ve ekonomik özellikleri incelemek ve bunları
işletmelerin kullanabilecekleri veriler haline getirmek kullanılan
yollardan birisidir.
b. Medya analizleri; gazete, dergi, bülten gibi kitle iletişim araçlarını tarayarak
o ana kadar oluşmuş ve bundan sonra da oluşacak trendleri ortaya koymaya
yönelik çalışmalardır.
40

c. Bilgi toplamak üzere özel bir çalışma grubu oluşturmak; İşletmeler, kendi
bünyelerinde bir çalışma grubu kurarak bilgileri birinci veya ikinci elden elde
etmeye çalışabilirler.
2. DELPHI ÇALIŞMALARI (DELPHI STUDIES): İşletmeler, olaylara dayanan verilerden
elde edilen bilginin zenginleştirilmesi için yaratıcılığa da yer veren teknikler
kullanmaktadırlar. Bunlardan biri Delphi yöntemidir. Delphi yöntemi, grup
üyelerinin yüz yüze gelmediği bir tekniktir. Uluslararası işletmeler için iyi bir
yöntemdir. Üyelerin bir araya gelme zorunluluğu yoktur. Sorulara verilen farklı
yanıtların ortalaması alınmaktadır. Delphi yöntemi, tipik olarak kendi
konusunda uzman olan iyi seçilmiş 30 katılımcı ile gerçekleştirilebilir. Örneğin,
Davranış Bilimleri, Uluslararası İşletmecilik veya iktisat bilimi konusunda uzman
bireyler bir araya gelebilirler. Delphi’nin temel amacı, alternatif gelecekleri
tanımlamaktır. Birkaç çeşit prosedür uygulanabilir ve bilgisayardan destek alınabilir.
3. SENARYO OLUŞTURMAK (SCENARIO BUILDING): Uluslararası faaliyetlerde
uzmanlar gelecekte oluşabilecek olaylar, değişimler hakkında mevcut verileri
değerlendirerek senaryo oluşturup, geleceği önceden tahmin etme yolunu
seçebilirler. Senaryo yazarken tüm olasılıkların tanımlanmasına dikkat edilmelidir.
Her türlü senaryoda farklı plan ve süreçler tercih edilebilir ve A, B planları
oluşturulabilir. Mevcut durumlara göre gerçekleştirilen planlar veya senaryolar,
geleceği önceden tahmin etmede yetersiz kalabilir. Ör. İşletmenin gelecekteki
teknolojisi üzerine senaryo yazarken şu an kullanılan teknolojinin gelecekte eskimesi
gözden uzak tutulmamalıdır. Senaryolar, tüm olasılıkları dikkate alarak
oluşturulmalıdır. Uluslararası işletmecilikte nicel verilerden daha çok nitel veriler
önem taşımaktadır. Veriler çok çeşitli kaynaklardan elde edilebilir. Nicel veriler,
sayısal verileri incelemeyi gerektirir. Nitel verileri elde etmek için işletmelerin
araştırma yapması gerekmektedir.

18.04.2023 & 25.04.2023 & 02.05.2023

Uluslararasılaşma Süreci ve Uluslararası Pazarlara Giriş Yöntemleri I


Uluslararasılaşma, işletmelerin artan uluslararasi faaliyetlere girmesidir. Uluslararasılaşma
derecesi birçok boyut açisindan ele alınabilir.
41

Operasyon yöntemi; işletmeler, değişik yöntemler kullanabilirler. Önceleri ithalat, ihracat


yöntemlerini kullanırken, sonralari, ortakliklar veya doğrudan yabanci yatirim yöntemi
tercih edilebilir.

Satılacak mallar; Yeni bir ürün mü? Var olan bir ürünün genişletilmesi mi?

Hedef pazarlar nerede? ilk etapta yakın, daha sonra uzak pazarlar..

Örgütsel kapasite; işletmenin kaynakları, mali yapısı, örgütsel yapısı vs.

Uluslararasılaşmanın Aşamaları
● 1.aşama: Dış talep/ürünlere ilişkin bilgi talebi ile uluslararasılaşma başlamış olur
● 2.aşama: Dış satış yöneticisi ve ekibi/dış satıştan sorumlu bir yönetici ve ekibinin
oluşturulması
● 3.aşama: Dış satis bölümü ve doğrudan satış
● 4.aşama: Satış şubeleri ve bagli kuruluşlar/faaliyet gösterilen ülkelerde satis subeleri
veya işletmeye bağli kuruluslar kurulma aşaması
● 5.aşama: Dıs ülkelerde montaj/montaj yapılmamış ürünlerin gümrük vergileri ve
ulastirma maliyetleri, bitmis ürününkinden daha düşük olabilir.
● 6. aşama: Dış ülkelerde üretim/bu aşamaya ulaşan işletme, ülkelere göre piyasa
araştırmaları, her ülke piyasasına uygun tutundurma, dağıtım ve satış programları
geliştirmiş demektir.

Uluslararasılaşma Süreci
İthalat ve İhracat Aşaması: Bir işletmenin dış piyasalarla tanıştığı ilk adımdır. İşletmeler
neden ihracat yaparlar? Bunun temel iki sebebi olabilir.

Birincisi, yerel kaynaklardan daha ucuz girdi maliyetleri varsa bu ithalata sebep olmaktadır.

İkincisi, yerel faaliyetlerle yapılan üretimi, var olan pazarları korumak veya yeni pazarlar
elde etmek için dış pazarlara satmak amacındadır.

Doğrudan Satış ve Pazarlama Aşaması: İhracat sonrası işletmeler ikinci adımda ürünlerini
doğrudan kendileri pazarlayacak şekilde satış veya pazarlama birimleri kurabilirler.

Dışarıda Ortak Üretim Aşaması: Dış ülkelerden birinden bir ortak ile yabancı ülkede ortak
üretim yapma aşamasıdır ki bu uluslararası işletmenin en etkili adımlarından biridir.

Ortak Yatırım: Uluslararasılaşmanın en önemli adımlarından biridir. Bu aşamada


işletme birçok değişkeni dikkate almak zorundadır. Ölçek ekonomisi, arz kapasitesi, üretim
esnekliği gibi.
42

Dışarıda Doğrudan Üretim Aşaması: Bu aşamada işletme kendi üretim tesisini, dış ülkede
ortaksız kendi başına kurmaktadır.

Global Entegrasyon Aşaması: İşletmenin küresel bir işletmeye dönüşmesi aşamasıdır.


Küresel stratekilerin tercih edilmesi gereken aşamadır.

Uluslararasılaşma Sürecini Etkileyene Faktörler


● Öğrenme Etkisi: Konu ile ilgili tecrübeleri
● Ölçek Ekonomisi
● Üretim sürecinin esnekliği ve arz potansiyeli
● İthalat kısıtlamaları ve ihracat teşvikleri
● Rakip frimaların davranışları
● Uluslararası taşıma maliyetleri ve idari harcamalar

İşletmeler Neden Uluslararasılaşma Sürecini Yaşar?


● Üst düzey yönetimler
● Ülke içi pazar doygunluğu
● Ortak girişim teklifleri
● Yeni arayışlar
● Yurtiçi keskin rekabet
● Daha çok kar elde edebilme fırsatı
● Üretim faktörlerine daha kolay erişim

İşletmelerin Uluslararasılaşma Nedenleri


● İçsel Nedenler
● İç Yasal Engeller
● İşletmenin üstün yönlerinin değerlendirilmesi
● İşletmenin örgüt yapısının sağladığı yararlar
● Dışsal Nedenler
● Ülkeler arasındaki ticaret engellerinin kaldırılması ve uluslararası organizasyonların
etkisi
● Ar-Ge ve teknolojik yenilikler
● Üretim faktörlerinin elde edilme kolaylıkları

Uluslararası Pazarlara Giriş Yöntemleri


43

İşletmelerin uluslararası pazarlara giriş yöntemleri çok çeşitlidir. İşletmenin hedefleri,


büyüklüğü, kapasitesi, rekabet gücü, siyasi koşullar vs. gibi birçok faktörl bu yöntemlerden
hangisini tercih edeceği üzerinde etkilidir.

1. İhracat: Uluslararası pazarlara girmenin en basit ve en çok kullanılan


yöntemlerinden birisidir.
a. Doğrudan İhracat: Birçok işletme dünya pazarlarına ulaşmak için gerekli
kaynak, deneyim ve pazar bağlantılarından yoksundur. Bu durumlarda
işletmeler ürün ve hizmetlerini dünya pazarlarına ulaştıracak ticari
kuruluşlardan yardım isterler. Dolaysız ihracatta yönetim, işletme içinden
birine ihracat işiyle ilgilenme görevini vermelidir. Satış yöneticilerine ihracatı
geliştirme sorumluluğu verilebilir. Ayrı bir ihracat bölümü kurulabilir. Ev
sahibi ülkede satış şubesi kurma yoluna gidilebilir. Örneğin, Kodak Mexico’da
fabrika kurmadan önce, ithalat işiyle uğraşmıştır.
b. Dolaylı İhracat: Ana ülkedeki ihracatçılar işi yaparlar. Özel uzmanlık
gerektirmez, maliyeti daha düşüktür. Ana ülkedeki ihracatçılar arasında
üreticiler için satış yapan temsilciler; denizaşırı müşteriler için alım yapan
temsilciler; kendi hesaplarına alım satım yapan ihracat tüccarları; denizaşırı
üretilen malları kullanan işletmeler sayılabilir. İhracata yeni başlayan
işletmeler genellikle dolaylı ihracatı tercih ederler çünkü ihracat hacmi
arttıkça işletmeler dolaysız ihracata daha çok yönelir. Dolaylı ihracat
yapan işletmeler daha az pazarlama ve stoklama maliyetlerine sahip olurlar.
2. Ortaklıklar
a. Lisans Anlaşmaları:
i. Dış piyasalara girmenin nispeten kolay yollarından birisidir. Lisans
anlaşmalarında lisansör (lisans veren) bir üretim sürecini, tekniğini,
marka ve patentleri bir bedel karşılığında lisans alana satmaktadır.
Lisans Anlaşması lisansörü ve lisansiye (lisans alan) kapsayan bir
yabancı pazara giriş yöntemidir.
ii. Lisans verenler patentler ve buluşları, telif haklarını, markalarını,
metotlar ve programlarını, ticaret ve pazar bilgilerini lisansiyeye
verebilirler.
iii. Lisans anlaşmasında lisansör dış yatırım yapmakta ve bunun için
sermaye harcamayarak riske grimemektedir. Lisans alan firma
lisansöre sattığı her ürün için “Royalty - İşletme Payı” olarak
adlandırılan belirli bir pay ödemektedir.
iv. Avantajları: Lisansör pazara daha kolay girebilir, teknoloji transferi
olumlu olur
44

v. Dezavantajları: Hatalı üretim ve kayıt dışılılık marka imajını etkiler


b. Sözleşmeli Üretim:
i. İşletmenin ev sahibi ülkede üretim faaliyeti için yatırım yapmasını
gerektirmeyen bir ortaklık türüdür. Uluslararası pazarlama
faaliyetlerine katılan işletmenin dış pazarda bir üretim birimi kurması
gerekmemektedir. Nike örnek verilebilir.
ii. Dış pazarda üretim yapma iç pazara göre daha düşük maliyetli olduğu
zaman tercih edilen bir yöntemdir. Özellikle iş gücü maliyeti avantajı
ve ortağın deneyimlerinden faydalanma olanağı sağlar.
iii. Dezavantajı karın paylaşımı konusundaki anlaşmazlıklardır.
c. Yönetim Sözleşmesi:
i. Ev sahibi ülkeye doğrudan bir yatırım gerektirmeyen yalnızca
yönetim bilgi tecrübesinin transfer edilmesiyle gerçekleşen bir
ortaklık türüdür. Yönetim sözleşmesiyle bilgi ve tecrübe ihracatı
gerçekleşmektedir. Örnek; Hilton Oteller Zinciri
ii. Sözleşme, ücret karşılığı kar payı alma ya da ortak olma şeklinde
olabilir. Genellikle diğer ortaklık türleriyle birlikte kullanılmaktadır.
iii. Yapılan hatalar ÇUİ’nin imajını etkilemektedir. Bunu engelleyebilmek
için ÇUİ Joint Venture anlaşması yanında yönetim sözleşmesi
anlaşması da yapılmaktadır. Tek başına yönetim sözleşmesi
diğerlerine göre düşük risk taşımaktadır. Fakat kısa süreli olması
ve sınırlı kazanç sağlaması olasıdır.
d. Montaj Operasyonları
i. Yurtdışında üretim işine girilmek istendiğinde dış pazarda ihracat ve
yerel üretimin karışımı olan montaj orta ya da uzlaştırıcı bir yoldur.
Montaj, üretim yönetimi stratejilerinden biridir.
ii. Bu stratejide parçalar avantajlı olan çeşitli ülkelere imal edilir.
iii. Hassas işçilik isteyen montajlar işçiliğin bol ve ücretin ucuz olduğu
yerlerde yapılabilir. Bu yöntem elektronik malzeme üretiminde
yaygındır.
e. Joint Venture:
i. Ortak girişim yöntemidir. Genelde farklı uluslardan firmalar
arasında oluşturulan ortaklıklar için kullanılan bir kavramdır.
Ortaklardan en az biri, üretm pazarlama ve dağıtım
faaliyetlerinin yürütüldüğü ülkenin dışından olduğu ortak
girişimlerdir.
45

ii. Çoğunlukla yabancı bir işletmenin yerli bir işletmeyle ortaklık


kurması sonucu uluslararası joint venture oluşmaktadır. İki ya da
daha çok işletmenin ortak şekilde yeni bir işletme kurmalasıyla
oluşur ve ortaklardan hukuken bağımsız bir işletmedir.
iii. Join Venture, bir pazara girenin kolay, bazen de tek yoludur.
Yabancı ortak, riski yerel işletme işe paylaşmaktadır. Yerel işletme ev
sahibi ülkenin değerli bilgilerini yabancı ortak ile paylaşmaktadır.
iv. Siyasi avantajlar sağlayabilir
v. Maliyetlerde düşme gerçekleşebilir
vi. Rakiplere karşı teknik üstünlük sağlanabilir
vii. Yabancı işletme ev sahibi ülkedeki kaynaklara kolay ulaşabilmektedir.
viii. Ev sahibi ülkede ÇUİ üzerindeki baskılar azalmaktadır ve ülke pazarına
giriş kolaylaşmaktadır.
ix. Dezavantajı: Teknoloji transferi nedeniyle kontrol kaybı mümkün
olabilir.
f. Konsorsuyum:
i. Büyük çaplı taahhüt işlerinde ulusal ve uluslararası bir ihaleyi
kazanabilmek için aynı/farklı ülkelerde aynı dalda veya farklı
uzmanlıklardan işletmeler finansal, teknolojik olanaklarını birleştirip
işbirliği yapmaktadır.
ii. İşletmeler hukuki ve ekonomik açıdan bağımsızdır. Süreklilik arz
etmezler
iii. Sözleşmeye dayalı bir ortaklık ilişkisi kurulmuş olmaktadır.
g. Anahtar Teslim Projeler:
i. İşletme, tüm faaliyetlerin planlanması ve hazırlıkların yapılmasından
sorumludur. Uluslararası işletme anahtar teslim bir iş yapıyorsa
proje tamamlanınca yetki ve sorumluluklar yerel işletme ve
personele devredilir.
ii. Genelde Avrupa ve Japon firmaları iyi finanse edilmiş paket
sunma yeteneğine sahiptirler. Çok ileri teknoloji gerektirmeyen
işlerde Hindistan, Kore, Türkiye gibi ülkeler avantaj elde edebilirler.
iii. Avantajları: Projenin tamamlanması durumunda Uİ üksek bir ücret
almaktadır. Bu projeler kârlıdır. Son teknoloji uzmanlık, kalite,
uygun maliyet önemlidir.
h. Yap - İşlet - Devret:
i. Bir ülkenin temel altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde iş
finansmanı sağlayan, özel kesime açılmayı amaçlayan yeni bir
46

uygulamadır. Bu yöntemle elektrik santralleri, barajlar, karayolları,


hava alanları vb yapılmaktadır.
ii. Konsorsiyum oluşturulur ve konsorsiyum finansman, proje
hazırlama, yatırım, tesisin işletilmesi faaliyetlerini kendisi yerine
getirir.
iii. Projeyi fiilen uygulama, tesisin işletilmesi için yerel bir işletmeyle
anlaşma yoluna gidilir. Örneğin, Ankara Metrosu
iv. Uluslararası işletmeciliğin neredeyse zorunlu hale geldiği
günümüzde sadece büyük işletmeler değil küçük işletmelerin de
bu faaliyetlere odaklandığı görülmektedir.
v. ABD küçük işletmeleri arasında her beş firmadan ikisinin
uluslararası satışları mevcuttur.
i. Franchising:
i. Ürün ve hizmetlerin üreticiden tüketiciye en etkin biçimde
ulaşmasını sağlayan dağıtım sistemidir. Bu sistem lisans
anlaşmasına benzemektedir. Fakat bütün pazar programlarını
kapsamaktadır. Bu Pazar programları, kurumsal imaj kullanılan
pazarlama teknikleri, marka adı, marka imajı ve işletmecilik
yöntemlerini içermektedir.
ii. Franchising bir pazarlama ve dağıtım yöntemidir. Franchising
veren işletmeler, ürün veya hizmetlerini daha geniş kitlelere daha az
yatırım ve daha düşük maliyetle, aynı zamanda yorulmadan ulaştırma
imkanı bulmaktadırlar.
iii. Franchising; bir marka, patent ya da telif hakkı sahibinin, başka
bir kişiye belli süre ve koşullar dahilinde bu hakların kullanımına
izin verdiği düzenlemelere verilen genel addır. Bağlı olan girişimci
(Franchisee) yasal olarak bağımsız olmasına rağmen ekonomik
açıdan franchise verene (Franchisor) bağlıdır. Veren (Franchisor)
ve alan (franchisee) arasında ayrıntılı bir sözleşme vardır. Franchisor
daha güçlüdür, kendi ismiyle faaliyet gösterir.
iv. Franchisor (franchise veren); gelişmiş bir üretim, işletme ve
pazarlama sistemine, ticari isme ve tescilli bir markaya sahip olup, bir
franchising anlaşması çerçevesinde iş sistemini, ticari ismini ve
markasını kullandıran ana firmadır
v. Franchisee (franchise alan); ana firmanın isim ve sistemi
çerçevesinde iş yapabilme hakkının karşılığını, yapılan franchising
sözleşmesinde belirtilen şartlar dahilinde kullanan gerçek veya tüzel
47

kişidir. Franchisee (franchise alan), işletmesini bağımsız olarak


yönetmekte, isim, işletme hakkı ya da marka ve diğer hizmetler
karşılığında bir bedel ödemektedir
1. Patent: bir buluş belgesidir. Buluş sahibinin buluş konusu
ürünü belirli bir süre üretme, kullanma, satma veya ithal etme
hakkıdır. Bu hakkı gösteren belgeye “Patent” denir. Buluşu
yapılan neredeyse her şey patent koruması kapsamına dahildir.
Buluşu yapılan ürünün bütün hakları patent sahibine ait olur,
ondan izinsiz kullanılamaz
2. Telif hakkı, bir fikir veya sanat eserini ortaya koyan kişinin, bu
eserden doğan haklarının hepsidir. Herhangi bir bilgi veya
düşünce ürününün kullanılması ve yayılması ile ilgili hakların,
yasalarla belirli kişilere verilmesidir. Kısaca, orijinal bir yapıtın,
eserin kopyalanmasına veya kullanılmasına izin vermeme
hakkıdır.
3. Marka, resim veya harfle yapılan işarettir. Bir ticari malı,
herhangi bir nesneyi tanıtmaya, benzerinden ayırmaya yarayan
özel ad veya işarettir. Bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir
başka işletmeninkinden ayıran kişi adları dahil, her türlü
kelimeler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya
ambalajları gibi, görüntülenebilen, yayınlanabilen ve
çoğaltılabilen her türlü işaretlerdir. Marka günümüz rekabet
şartlarında bir isim olmanın ötesinde ürüne bir kimlik,
kişilik katan, tüketicilerin algılarıyla şekillenen, ürün
tercihlerinde tüketicilere rehberlik eden bir işletme varlığı
olarak kabul edilmektedir. Markalar, işletme ile tüketici/alıcı
arasında ilişkiyi oluşturan, şekillendiren bir araçtır
vi. Franchising alınacak işletmeyle ilgili detaylı araştırma yapılmak
zorundadır. Sözleşmedeki kuralların dikkatle incelenmesi gerekir.
Sistemin maliyeti, kârlılık oranları, bölgede tutunup tutunamayacağı,
memnun kalınmadığı takdirde sözleşmeyi fesh etme hakkı konusunda
hangi zaman diliminin geçerli olacağı gibi soruların cevaplanması
gerekir. Bu konuda uzman yardımı gerekebilir.
vii. AVANTAJLARI:
1. Franchisor, işletmeyi alana, işletmenin kuruluş yerinin seçimi,
işletmenin kuruluşu ile ilgili süreç ve sonrasında da pazarlama,
48

promosyon, çalışanların eğitimi gibi birçok konuda danışmanlık


hizmeti verilebilmektedir.
2. Yeni iş kuran girişimcilerin karşılaştığı sorunların büyük bir
kısmı girişimcinin tecrübesizliğinden kaynaklanmaktadır.
Franchisor’un tecrübelerinden faydalanma avantajıyla girişimci
başarılı olma şansını arttırmaktadır.
3. Franchise veren işletmenin faaliyetlerinin başarısının
kanıtlanmış olmasıdır. Bilinen bir markadan franchising alan
girişimcinin başarılı olma ihtimali artmaktadır
4. Franchising yöntemiyle işletme, büyük bir yapının parçası
haline gelmektedir.
5. Franchisor’ın finansal konularda yol göstermesi de bir
avantajdır.
viii. DEZAVANTAJLARI:
1. Başlangıç maliyetleri yüksektir.
2. Kazandığını franchisor ile paylaşmak durumundadır.
3. Bağımsız hareket edememe ve özgürlüğün sınırlanması söz
konusudur.
4. Marka firmanın itibarının zedelenmesi.
5. Ürün kalitesinde düşüş.
6. Önemli sorun, global bir stratejinin kontrol ve koordinasyonu
kolay değildir.
ix. FRANCHISINGIN ÜÇ TEMEL UNSURU BULUNMAKTADIR:
1. En az iki işletme tarafından sürekli bir ilişki için oluşturulur.
2. Ayrıcalığı veren ile alan arasında yükümlülüklerin açıkça
belirlendiği bir sözleşme vardır. Anlaşmada ayrıcalığı veren
daha güçlü görülmekte yaptırım gücü bulunmaktadır.
3. Franchisee, franchisor’un ismi ile faaliyet göstermektedir.
x. Franchise sözleşmesiyle alınan hizmet, yardım ve teminat karşılığında
belirli bir ücret ödenmektedir. Faaliyetin başlamasından önce
sermayenin sağlanması zorunlu bulunmaktadır. Franchiese alanlar
ana firmanın denetim ve kısıtlamalarının gereksiz olduğunu
düşünebilir.
xi. Gereken sorumluluğun taşınmaması durumunda Çok Uluslu İşletme
Yabancı ülkede itibarını kaybedebilir. Marka imajı olumsuz
etkilenebilir. Çok Uluslu İşletmeler bu olumsuzlukları önlemek için
kontrol mekanizmaları geliştirmektedir.
49

xii. Standardizasyon: standart ürün ve hizmet, bu tür anlaşmaların


başarılı olabilmesi için gerekmektedir. Franchising en hızlı büyüyen
Pazar stratejisidir. Doğu Avrupa, Rusya ve Çin’de gelişen yeni
pazarlar bu anlaşmalar için oldukça uygundur. Kanada ABD’li
franchisorlar için en önemli pazardır. Daha sonra Japonya ve
İngiltere gelmektedir.
xiii. Uluslararası alanda karşılaşılan sorunlardan biri de yabancı hükümet
müdahalesidir. Yetki verilenlerin seçimi ve eğitimi de temel
problemlerden biridir. Franchising verilen işletme büyüdükçe yetki
verilenlerin yetersiz kalması söz konusu olabilir.
xiv. 2018 yılında 50 milyar dolara ulaşma hedefli franchise sektörü,
halihazırda 3 bin zincir işletmenin sahip olduğu 60 bin şube sayısı ile
büyümeyi sürdürmektedir. Türkiye, zincir sayısıyla Avrupa birincisi.
Ufrad verilerine göre, Türkiye'de franchising sektörü son 5 yılda
yüzde 180 gibi rekor bir büyüme göstermiştir.
xv. Bu büyüme 200 bin kişiye yeni istihdam alanı yaratmıştır.
Franchise sektörünün 2023 franchise hedefi ise 100 milyar
dolarlık bir hacme ulaşmak. Tüm dünyada franchise sistemi ve
düzenlenen franchise fuarları tek sektöre hitap etmiyor ve sistem ile
entegre 60’dan fazla iş kolu bulunuyor
xvi. Franchising ekosistemine 2019 yılında 10 binden fazla girişimci
dahil olduğu; Türkiye’deki zincir işletmelerin sayısı 3 bin 500’e,
zincir işletmelere bağlı şube sayısı ise 65 bine ulaştığı bildiriliyor.
xvii. «205 Türk markasının da yurtdışına açıldığı belirtilmekte. Bu
rakamlar göstermektedir ki markalar artık sadece hizmet
ihracatında önemli bir oyuncu değil ülke ekonomisinin
kalkınması ve Türkiye’nin yurtdışında tanınması için de önemli
bir araç haline gelmiştir»
xviii. Birçok sektörden Franchising örnekleri verilebilir. Bunların pek çoğu,
fast-food restoranları (McDonald’s, Pizza Hut, Burger King),
konaklama endüstrisi (Hilton Otelleri Travelodge, Hospitality
Inns), kiralama servisleri (Budget, Avis car rental, Entreprise)
hizmet sektöründe bulunmaktadır.
xix. Franchising alanında ödüllü ulusal bir markaya örnek: Mado. 2002
yılında Mado Türkiye’nin Franchising Sistemi’ni en iyi uygulayan
marka ödülünü almış.
50

xx. Franchising alanında ödüllü bir diğer ulusal marka: Gönül


Kahvesi. Ekovitrin dergisinin düzenlediği 'Yılın Starları Ödül
Töreni'nde 2017 yılı için «Yılın En Başarılı Franchise Markası»
ödülünü almaya hak kazandı. 2014 de Washington'da "Dünya
Kalite Ödülü"nü almış. Haziran 2015 de Londra'da "Avrupa Kalite
Ödülü" ile Aralık 2016 da Almanya/Berlin'de düzenlenen ödül
töreninde ESQR's İsviçre Quality Choice Prize ödülünü almış.
xxi.
3. Doğrudan Yabancı Yatırım:

a. Bu tarz yatırımlar iki değişik yolla yapılmaktadır. Birincisi, ÇUİ kendi üretim
tesislerini yabancı ülkede kendisi kurma yoluna gitmektedir. İkincisi, başka bir
işletmeyi satın almaktır. Başlıca nedenler: taşıma maliyetlerinin yükselmesi,
yüksek vergi, ithalat kotaları, hükümet teşvikleri, düşük işgücü ücreti gibi çok
farklı nedenler olabilir. En önemli neden ise ev sahibi ülkede bir ölçüde politik
ve ekonomik istikrarın sağlanmış olmasıdır.

b. Ev sahibi ülkede yerel bir işletmeyi satın alma Uluslararası pazara hızlı
bir şekilde girme yöntemlerinden biridir. Örneğin: Renault satış
organizasyonları, dağıtım şebekeleri için American Motors’u satın almıştır.

c. Bir diğer yöntem ise Portföy Yatırımıdır. Portföy yatırım ülkeler arası fon
akışını ifade eder. Ev sahibi ülkede borsada satışa arz edilen hisse senedi ve
tahvillerin diğer ülke yatırımcıları tarafından alınması ülkeler arası fon akışını
ifade eder. Örnek olarak, İran bazı Avrupa işletmelerinin hisse senetlerini
satın almaktadır. 1990’lı yıllarda özellikle gelişmekte olan ülkelere yönelik
portföy yatırımları, özel sermaye akımlarının önemli bir kısmını oluşturmuş ve
özel sermaye hareketleri içerisindeki banka kredilerinin payı azalırken portföy
yatırımlarının payı artmıştır.

d. Portföy yatırımlarındaki artışın en büyük nedeni ise gelişmekte olan


ülkelerin sermaye piyasalarındaki olumlu gelişmelerle İlgilidir.Portföy
çeşitlendirmesi yoluyla yatırımcıların riskleri azaltma isteği de bu artışı
etkileyen faktörlerden biridir.

e. Sonuç olarak, doğrudan yabancı yatırımların yerli ekonomiye olumlu ve


olumsuz katkıları yoğun bir şekilde tartışılsa da, sermaye birikimine katkıda
bulundukları açıktır. Doğrudan yabancı yatırımların, geldiği ülkeye en
önemli katkısı ülkenin dış kaynaklara bağımlılığını azaltmakta, yönetim
51

bilgisini artırmakta ve insan sermayesi birikimine katkıda


bulunmaktadır.

f. 1990’lı yıllarda Türkiye ekonomisi, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu


gibi yoğun sermaye giriş ve çıkışlarına sahne olmuştur. Sermaye
ihracatçısının en önemli hedefi kâr elde etmektir. Bu doğrultuda yatırımcının
yatırım yapacağı ülkeyi belirlerken değerlendireceği hususlar da vardır.

g. Yatırım yapılacak ülkenin ekonomik ve politik istikrarı, yabancı


sermayeye karşı tutumu, yatırım yapılacak ürünün veya hizmetin
piyasa durumu, ülkenin alt yapısı gibi konular yatırım kararını etkiler.
Günümüzde birçok işletme için uluslararası faaliyet olmazsa olmazdır.
Uluslararası pazarlara girişte ise, birçok faktör dikkate alınarak en uygun
pazara giriş yöntemi tercih edilmelidir.

Uluslararası pazarlarda faaliyete geçecek işletmeler için bir takım zorluklar vardır;
● Uluslararası piyasaalrı takip etmek
● Fırsatları yakalamak ve pazar bulmak
● Potansiyel pazarlara uygun ürün geliştirmek
● Potansiyel pazarlardaki müşteri taleplerini dikkate almak
● Seyahatler, fuar ve tanıtım masraflarına katılmak
● Yasal ve bürokratik işlemleri yürütmek

Tüm bu zorluklarla birlikte, dolaylı ya da dolaysız ihracat işletmelere dış ülkelerle sürekli
bir ilişki sağlamaktadır. Kendileri doğrudan üstlenmeseler de genel olarak işletmeler ve
küçük veya ortak büyüklükteki işletmeler aracı kuruluşlardan faydalanabilmektedirler.

Hangi Aracılar Kullanılmaktadır?


● İhracat yönetimi işletmeler / Komisyoncu veya Dağıtıcı İşletmeler: Birbirleri ile
rekabet içinde olmayan üretici işletmelerin özelleştirilmiş yetki ile yetkilendirildikleri
ve onların ihracat departmanı gibi çalışan profesyonel ve bağımsız firmalardır.
Bunlar, ürün, hizmet ve pazar bazında işletmenin ihracat faaliyetlerini
kolaylaştırmaktadırlar. Örnek, Asya pazarı ve ısıtıcı ürün grupları.
● Uluslararası Kolaylaştırıcılar: İşletmenin ihtiyaç duyduğu bilgiyi sağlayarak
kolaylaştıran 2 tip uluslararası kolaylaştırıcı bulunmaktadır.
○ Özel Sektör Kolaylaştırıcıları: Bankalar, muhasebe ve danışmanlık
işletmeleri, uluslararası firsatlara dikkat çekmede rol oynamaktadır. Ticaret
odaları, mesleki kuruluşlar, uluslararası ticareti teşvik etmektedir.
52

○ Kamu Sektörü Kolaylaştırıcıları: Ev sahibi ülke hükümetleri işletmelerin


uluslararası faaliyetlerini kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. İşletmelere kaynak,
araştırma raporları, finansal bilgiler, raporlar vermektedirler.
● Webb - Pomerene / Birleşmelere izin veren kuruluşlar
● Ticaret Şirketleri

09.05.2023 & 16.05.2023

Uluslararası Çevre, Uluslararası Organizasyonlar ve Ödemeler Dengesi


Uluslararası Çevre
Uluslararası işletmecilikte yerel, yabancı ve uluslararası çevreden bahsedilebilir. Bu
bölümde uluslararası çevre daha detaylı bir biçimde ele alınmaktadır.

GLOBALLEŞME

Enformasyon çağı, bilgi toplumu, globalleşme 21.yüzyılın yeni kavramları olmuştur.


Globalleşme kavramı ülkeler arasındaki ekonomik, politik, siyasal ilişkilerin yaygınlaşması ve
gelişmesi, ideolojik içerikli kutuplaşmaların çözülmesi, farklı kültürel inanç ve beklentilerin
daha iyi tanınması gibi olguları içermektedir. Küreselleşme, ülkelerin kendine özgü
maddi, manevi değerlerinin kültürel birikimlerinin milli sınırları aşarak dünya
çapında yayılmasına işaret eder ve globalleşme dışa açılmak isteyen işletmeler için
önemlidir. Uluslararası çevre çok iyi analiz edilmelidir. Globalleşme ya da küreselleşme
adımları işletmelerce sağlam atılmalıdır.

II. Dünya Savaşından sonra kurulan organizasyonlar Birleşmiş Milletler, Dünya


Bankası, IMF, globalleşme kavramının öne çıkmasında etkili olmuşlardır.

BÖLGESELLEŞME

Genellikle coğrafi olarak birbirine yakın ülkelerin entegrasyona, işbirliğine gitmeleri


olarak bilinmektedir. 1980’ler, bölgesel işbirliklerinin yoğunlaştığı bir dönemin başlangıcıdır.
1980’ li yıllarda uluslararası ticarette bölgeselleşme süreci kapsamında yakın coğrafyayı
paylaşan ülkeler, serbest ticaret anlaşmaları ile aralarındaki ticareti serbestleştirici
girişimlerde bulunmuşlardır. Günümüzde de bölgeselleşme, globalleşmenin önüne
geçmektedir. Bölgeselleşme globalleşmeye bir alternatif değildir. Biri diğerini tamamlayan
iki temel olgudur.
53

Dünya Ticaret Örgütü (WTO) bölgesel oluşumlara olanak sağlamaktadır. Siyasi


sorunların çözümlenmesi durumunda bölgeselleşme süreci hızlanmaktadır.

ENTEGRASYON VE İŞBİRLİĞİ

Ticaret Entegrasyonu: Ticareti engelleyen sınırların ortadan kaldırılmasıdır.

Faktör Entegrasyonu: ülkeler arasındaki üretim faktörleri hareketlerine serbestlik


tanınmasıdır.

Politika Entegrasyonu: Ulusal ekonomik politikalar ile uluslararası ilişkileri uyumlaştırma


sürecidir.

Tam Entegrasyon: İşbirliklerinin hepsinin birleşmesi sonucu ortaya çıkar; esas kriteri aynı
mal ve hizmet fiyatlarının her yerde aynı olmasıdır.

KÜMELENME

İş kümeleri birbiriyle ilişkili işletmelerin ve kurumların belirli bir coğrafi alanda


(yörede) yoğunlaşması ile oluşur. Ortaya çıkan iktisadi değerin oluşumuna katkıda bulunan
sektör kurum ve kuruluşların tamamını kapsar. İş kümeleri dağıtım kanallarına, müşterilere,
birbirini tamamlayan ürünlerin üreticilerine kadar uzanır. Üniversiteler, standardizasyon
kurumları düşünce kuruluşları, mesleki eğitim kurumları, teknik destek sağlayan kamu
kurumları, özel kuruluşlar da iş kümelerinin aktörleri arasında yer alır.

İş kümesi bir olgudur ve herhangi bir müdahale, proje organizasyondan bağımsız


olarak var olan bir sistemdir. Kümelenmenin üç temel özelliği vardır; yakınlık, ağ
oluşturma, ve uzmanlaşma.

Küme çalışmalarının en önemli aktörü devletlerdir. Devletler bir tür “küme


kolaylaştırıcısı” olarak hareket ederler. Güçlü bir kümenin parçası olan işletme, tek
başına hareket eden işletmelerden daha hızlı büyür. Çünkü güçlü bir küme, bir işletmenin
en iyi yaptığı işe odaklanmasını kolaylaştırır.

Uzman tedarikçilerin, uzman işgücünün, destek kuruluşlarının olması da işletmenin


rekabetçi gücünü artırmaktadır. Dolayısıyla uluslararası işletmecilik faaliyetleri açısından
olumlu gelişmeler olarak kabul edilir.

Uluslararası Organizasyonlar
Bölgesel Ekonomik Entegrasyonlar ve İşbirlikleri
54

Endüstri Anlaşmaları

Dünya Çapında Organizasyonlar

Birleşmiş Milletler: İngiliz, Amerikan ve Sovyetler Birliği temsilcileri 1 Ocak 1942’de


Washington’ da Birleşmiş Milletler Bildirisini imzalamışlardır. Türkiye katılım tarihi 24 Ekim
1945’tir. Birleşmiş milletler tüm dünya ülkelerine açıktır, coğrafi kısıtlamaları yoktur. Başlıca
amaçları;

● Uluslararası dostça ilişkiler geliştirmek


● Ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda işbirliği sağlamak
● Üyelerin dış politikalarını uyumlaştıran bir merkez olmaktır.

Başlıca organları;

● Genel Kurul
● Güvenlik Konseyi
● Ekonomik ve Sosyal Meclis
● Vesayet Meclisi
● Uluslararası Adalet Divanı
● Sekreterlik

ECOSOC (Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi) kapsamında;

● UNCTAD Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı


● UNICEF Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu
● UNDP Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
● WFP Dünya Gıda Programı
● UNCOF BM Sermaye Kalkınma Fonu
● UNHCR BM Mülteciler Yüksek Komisyonu
● ACC İdari Koordinasyon Komitesi

Dünya Bankası: Uluslar arası para fonu ile birlikte 1944 tarihinde ABD de toplanan
Birleşmiş Milletler Para ve Finans Konferansında kurulmuştur. Dünya Bankasının faaliyetleri
arasında, gelişmekte olan ekonomileri etkileyen krizler, acil durumlar ve savaş sonrası
rehabilitasyon ihtiyaçları önemli bir yer oluşturmuştur. Dünya bankasının temel amacı,
dünya üzerindeki açlık ve fakirliğin ortadan kaldırılmasıdır. İçinde 5 ana grup yer
almaktadır;

● Uluslararası Yeniden Yapılanma Kalkınma Bankası


● Uluslararası Kalkınma Birliği
55

● Uluslararası Mali İşbirliği


● Çok taraflı Yatırımlar Garanti Ajansı
● Uluslararası Yatırım Anlaşmaları
● Çözüm Merkezi

Uluslararası Para Fonu: 1944 yılında ABD'nin New Hampshire eyaletindeki Bretton
Woods'da kurulan ve 1947'de fiilen çalışmaya başlayan milletlerarası ekonomik
meselelerle uğraşan bir teşkilattır. Küresel finansal düzeni takip etmek, borsa, döviz
kurları, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı
zamanda teknik ve finansal destek sağlamak gibi görevleri bulunan uluslararası bir
organizasyondur.

Ödemeler Dengesi
Ödemeler dengesi bir ülke ekonomisinin en önemli göstergesidir. Ödemeler dengesi, bir
ülke ile diğer dünya ülkeleri arasında gerçekleşen ekonomik işlemleri gösteren bir
tablodur.

Ödemeler dengesi bir ülkenin bir yıllık bir dönem içerisinde dış satımlardan elde ettiği
dövizler ile dış satımlar nedeniyle borçlandığı döviz miktarını göstermektedir.

Ödemeler dengesi, yurt içinde yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin, diğer ekonomiler ile olan
ilişkilerini üç ana piyasa açısından istatiksel olarak açıklar.

Ödemeler bilançosu, belirli bir tarihteki bir durumu gösteren bir rapor değil, belli bir
dönem boyunca gerçekleşen olayların kaydıdır. Rusya’dan bize gelen bir turist, Türk
işletmelerinden hizmet satın alır. Bu durumda Rusya Türkiye’den hizmet ithal ediyor,
Türkiye Rusya’ya hizmet ihraç ediyor demektir.

Üç ana piyasa;

• Mal-hizmet piyasası

• Faktör piyasası

• Sermaye piyasası

Uluslararası İşletmecilik Faaliyetlerini Zorlaştıran Yabancı Çevresel Güçler


Sosyo-Kültürel Güç
56

Uluslararası işletmelerin ev sahibi ülkelerdeki zorluklarından biri kültür farklılıklarının


işletmecilikle ilgili birçok konuyu doğrudan etkilemesidir. Duyguların dışavurumu ile ilgili
normlar kültürlere göre farklılık gösterir.

Uluslararası işletme, sadece kendi kültürlerini göz önüne alıyor, kendi kurallarının
üstünlüğüne inanıyorsa bu durum, ETNOSENTRİK TUTUMU yansıtır.

Kültür, bir toplumun davranışlarını biçimlendiren, her topluma ayrı bir çevre olma özelliği
kazandıran, her topluma kendi şeklini veren kural ve sorumlulukların meydana getirdiği bir
bütündür. Kültür, uzun zaman önce saptanmış ve kabul görmüş davranışsal normları
kapsar. Bu normlar, tarihsel bir birikim sonucu oluşur ve içinde yaşanılan toplumun
özelliklerini bünyesinde toplayarak o toplumun kültürel mirasını oluşturur. Yapılan bir
araştırmada kültürün 160’tan fazla tanımı olduğu tespit edilmiştir. Kültür, insan
hayatındaki maddi ve manevi tüm yaşam pratiklerini içeren dinamik bir kavramdır ve
yaşama dair her ne varsa tümünü kapsayan inançlar ve değerler manzumesidir. Kültür
kişinin bakış açısını etkileyen bir kavramdır.

Kültür, bilimsel bir kavram olarak, toplumu meydana getiren fertlerin, hem kendi
aralarındaki, hem kendileri ile toplum arasındaki, hem de toplumlar arasındaki
ilişkileri düzenler. İnsan davranışları kültürün bir yansımasıdır. Kültür, insanların doğuştan
getirdikleri yetenek ve özellikler olmayıp, sonradan kazandıkları psiko-sosyal alışkanlıklar ve
çeşitli davranış kalıplarıdır.

Kültür kavramına ilk kez “insanın yaşama tarzı” anlamının yüklenmesi 1750’ li yıllara rastlar.
İlk kez Voltaire tarafından insan zekasının oluşumu, gelişimi ve geliştirilmesi anlamında
kullanılmıştır. Taylor’a göre, “kültür, bilgiyi, imanı, sanat ve ahlakı, örf ve adetleri, ferdin
bağlı olduğu bir cemiyetin üyesi olması sebebiyle kazandığı alışkanlıkları ve bütün
maharetleri içine alan karmaşık bir bütündür”

Kültür, gelenek ve görenekleri, yöresel bilgi, beceri ve davranış kalıplarını


içermektedir.

Gelenek, bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup
kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve
davranışlardır.

Kültür = f(Toplum, İnsan, Muhteva, Öğrenme)

Günümüzde Uluslararası işletmelerde egemen olan düşünce global düşün, yerel davran
felsefesidir. Bunun için Uluslararası İşletmeler diğer kültürlerle yaşamayı
öğrenmelidir. Uluslararası işletme yönetici seçiminde, kültürel duyarlılık, farklı kültürleri
öğrenme becerisi gibi kriterler esas alınmaktadır.
57

Değerler ve Kültür

Kültürlerarası farklılıkları analiz etmek için Hofstede tarafından yapılan çalışma,40 ülkede
116 binden fazla IBM çalışanı ile gerçekleştirilmiş, toplumlarda beş değer açısından farklılık
tespit edilmiştir. Bu değerler, güç mesafesi, bireyselciliğe karşı toplulukçuluk, erilliğe karşı
dişillik, belirsizlikten kaçınma, uzun vadeye karşı kısa vadeye dönüklüktür.

● Güç mesafesi; gücün eşit olmayan bir biçimde dağılımını kabul etme derecesidir.
Bireyselci toplumlarda ben, diğerlerinde biz duygusu hakimdir. Yüksek erillik
derecesi, erkekler ve kadınlar için ayrı rollerin kabul edildiğine işaret eder.
● Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu kültürlerde insanlar, belirsizlik ve
muğlaklık durumlarından aşırı endişe duyarlar. Uzun vadeye dönük olanlar, geleceğe
bakarlar, tutumlu olmaya, sabırlı olmaya değer verirler.

Kültürlerarası İletişimde Karşılaşılan Zorluklar

Kültürel iletişim politik ve ekonomik varlıkları kapsadığında uluslararası ilişkiler sıfatını alır.
Teknoloji gelişimi, globalleşme, sosyal medya, uluslararası iletişim ve ilişkilerin gelişiminde
oldukça etkili olmuştur. Uluslararası işletmecilik, 1990’lı yıllarda çok hızlı bir şekilde
gelişmeye başlamıştır.

Kültürel öğeler, her ülkede farklı şekilde toplumu ve yaşam biçimini etkilemektedir.
Uluslararası işletmelerin kültürel farklılıklara duyarlı olmaları, gittikleri ülkede tutunmaları
açısından oldukça önemlidir.

→Haire-Ghiselli-Porter, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi kuramının geçerliğini 14 ülke 3641


yönetici üzerinde test etmişler. Yöneticilerin hepsinin tüm ihtiyaç kademelerine önem
verdikleri sonucuna ulaşmışlar. Nevis, farklı kültürlerde farklı ihtiyaç sıralaması
olduğunu bulgulamıştır. Nevis, Çin’de ihtiyaçları, ait olma(1), fizyolojik(2), güvenlik(3),
kendini toplumun hizmetinde tamamlama olarak ele almış.

→Hofstede, 30 ülkede 60 bin katılımcı ile gerçekleştirdiği araştırmasında, kendini


tamamlama ve saygı görme ihtiyaçlarının, profesyoneller ve yöneticiler açısından; diğer
ihtiyaçların niteliksiz çalışanlar açısından önemli olduğunu bulgulamış.

→Herzberg’in Çift Faktör Teorisi ve Mc Clelland’ın başarı ihtiyacı kuramı açısından da


toplumlar farklılık gösterebilir.

İngiliz Yöneticiler: Katılımcı bir tutum

Genel olarak Avrupa Yöneticileri: Katılımcı bir tutum

Amerikan Yöneticiler: Demokratik bir tutum


58

Japon Yöneticiler: Güvenlik odaklı ve Ataerkil bir tutum

Ortadoğulu Yöneticiler: Otoriter bir tutum

Hollandalı Yöneticiler: Hint, Alman ve İtalyana göre daha otoriter

Demografi: Ülkelerdeki demografik unsurlar toplumları farklılaştırır.

İş ve Meslek; Çoğu toplumlarda zengin olmak, servet sahibi olmak, refah içinde yaşamak
vs. bir yaşama amacıdır. Bu konuda toplumlar arasında farklılıklar vardır. Avrupa ve Kuzey
Amerika ülkelerinde çalışma konusunda bu ahlak kurallarının etkisi büyük ölçüde
hissedilirken bazı ülkelerde çalışma sadece ihtiyaç karşılamakla eş anlamlıdır.

Protestan Ahlakı: Max Weber tarafından araştırılmıştır. Dini reformların sonucunda ortaya
çıkan Protestan ahlakının kapitalizmin yükselmesine neden olan başlıca kuralları içerdiğini
savunmuştur. İnsanların çok çalışması iyi ahlakı simgelerken, işsiz, başıboş dolanmak hoş
bir durum olarak karşılanmaz. Çalışmak, bir erdemdir.

Politik Güç

Fiziksel ve Çevresel Güç

Ekonomik Güç

İşgücü

Finansal Güç

Hukuki Güç

Sosyo-Kültürel Bileşenler - 9 Adet


1. Dil
59

2. Tutumlar ve inançlar
3. Maddi Kültür
4. Sosyal Kurumlar
5. Eğitim
6. Estetik
7. Din
8. Kanuni Özellikler
9. Siyasi Yapı

Dil ve Sosyal Çeşitlilik: Dil, ait olduğu toplumun kültürel özelliklerini yansıtan en önemli
unsurdur. Uluslararası işletmecilikte dil problemi faaliyetler açısından zorluklar doğurur.
Birçok ev sahibi ülkede değişik diller konuşulması, çokuluslu işletmeyi o ülkedeki
faaliyetlerinin yönetilmesi konusunda zora sokmaktadır.

Sözsüz iletişim kapsamında işaret ve hareketler kültürler arasında farklı anlamlara


gelebilmektedir.

23.05.2023

30.05.2023 - Telafi Dersi

5 - 18 Haziran 2023 Final Haftası

You might also like