Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 207

ÖN SÖZ

Elinizdeki eser, Gazi Üniversitesinde 1996 yılından beri okuttuğum


Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ders notlarının gözden geçirilmesi ile
meydana gelmiştir.Derslerimi anlatırken çağdaş Türk gençlerinin ilgi dikkat
ve hoşgörüsü ile karşılaştım.Onların farklı fikirlerde olsalar dahi gerçeğe âşık
olmaları kitabın yazılmasına ilham kaynağı olmuştur. Ders anlatma
tekniğimin gelişmesinde öğrencilerimin göstermiş olduğu heyecan, ilgi ve
eleştirilere müteşekkirim.
“Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi” dersi üniversitelerde ilk olarak 4 Mart
1934’te dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt tarafından okutulmaya
başlanmış ve bugüne kadar kesintisiz devam etmiştir. Dersin amacı Türkiye
Cumhuriyeti‘nin kuruluşunu hazırlayan şartları ve Cumhuriyet’in temel
fikirlerini incelemektir.
Dersin öğretimi sırasında edinmiş olduğum birikimlerimi bu kitap
aracılığıyla sizlerle paylaşmak istedim. Bu çalışma ile elde etmek istediğimiz
amaç tarih dersinin daha kolay anlaşılabilir olmasını sağlamaktan ibarettir.
Üniversite sonrası girilen kariyer sınavlarında tarih soruları artık önemli ve
kritik bir yer işgal etmeye başlamıştır. Sınavların zorluğunun ve
yapılamamasının önemli nedeni soruların yorumdan çok bilgiye açık
olmasıdır. Hatta bu bilgide aranılan şey konular arasındaki bağlantılar yani
farklılıklar ve benzerliklerdir. Mukayese yapabilmek için de bilmek
gerekmektedir. Türk tarihinin statik olmayışı belli bir noktada değil de değişik
coğrafyalarda değişik isimlerde varolması, aynı zamanda birden fazla Türk
devletinin varlığı, değişik kültür ve devletlerle ilişkide olması Türk tarihini
zorlaştıran başlıca etkenlerdir.
Bu nedenle ideallerindeki işlere girmeyi hedefleyen öğrencilerimize
yardımcı olması amacıyla sınavlardaki soruların incelenip takip edilmesi
sonucunda bu çalışmamız meydana gelmiştir. Bu çalışmamızda elbet
eksiklikler olacaktır, zamanla bunlar öğrencilerimizin değerli katkıları ile
giderilecek ve daha mükemmel bir hale gelecektir. Kitabın ortaya çıkmasında
benden yardımlarını esirgemeyen Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü’nün güzide öğrencileri Ali Ağırtopçu,
Osman Danışan ve Yaprak Taşdemir’e katkıları için ayrıca teşekkür ederim.
Kitabın tarih bilgisi ve eğitimimiz için faydalı olmasını dilerim.

Eylül 2009
ANKARA ​ ​ ​Dr. İlhan
AKSOY

İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜR VE UYGARLIĞI


ANAYURT: Altay-Sayan Dağları’ nın kuzeybatısı Tanrı Dağları’ nın
çevresidir.
İlk Kültürler:
Kelteminar, Anav Kültürü: MÖ. 5000-3000 hazırlık kültürüdür.
Abakan, Anav, Afanesyova, Andronova Kültürü: MÖ: 3000 Atın
evcilleştirildiği, hayvancılıkla uğraşıldığı belirlenmiştir.
Karasuk Kültürü: Maden işletme, dokuma, tekerlekli araba yapımı gibi
faaliyetlerin yapıldığı belirlenmiştir.
Nomad Kültürü: Atlı göçebe kültürüdür.
Türklerin ana yurtlarından göç etme nedenleri;
✓ Çin baskısı,
✓ İklim şartlarının değişmesi,
✓ Otlakların ve su kaynaklarının yetersizliği,
✓ Nüfus artışı,
✓ Boylar arası mücadele,
✓ Toprağın bölünmesi,
✓ Bağımsızlıklarına düşkün olmaları (bu neden ayrıca devlet
kurmalarında da etkili olmuştur).

Uyarı: ​
Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılmalarında
bağımsızlıklarına düşkün olmaları etkili olmuştur.

Türklerin bulundukları bölgeyi kolayca terk etmelerinde;

• ​Teşkilatçı olmaları
• ​Göçebe yaşamaları etkili olmuştur.
Uyarı: Göçlerin uzak bölgelere yapılmasında at ve arabalar etkili
olmuştur

Göçebe Yaşam Tarzını Benimseyen Topluluklarda;


• Mimarî yoktur.
• Şehir kültürüne geçilmemiştir.
• Töre denilen yazısız hukuk kuralları vardır.
• Geçim kaynağı hayvancılıktır.
• Sanat eserleri taşınabilir malzemeden yapılmıştır.
• Uzun süreli hapis cezaları yoktur.
• Feodal yapı, sınıf ayrımı ve kölelik yoktur.
M.Ö. Yapılan Göçler ​: Yakut, Çuvaşlar Sibirya’ya
Göç Etmeyenler ​: Hun, Göktürk, Uygur Devletlerini kurdular.
Asya’da Kurulan Türk Devletleri Avrupa’da Kurulan Türk Devletleri
• Asya Hunları (Mete) ➢ Avrupa Hunları (Kara Hun Devleti/Atilla)
• Göktürkler ➢ Avarlar
• Uygurlar ➢ Bulgarlar
• Kırgızlar ➢ Macarlar
• Akhunlar (Güney Hunları) ➢ Peçenekler
• Türgişler ➢ Kumanlar
➢ Uzlar (Oğuzlar)

İslam Öncesi Türk Kültürünün Genel Özellikleri:


• Türk kelimesi ilk defa siyasi bir ad olarak Gök-Türk Devleti tarafından
kullanılmıştır.
• Toprakların tarıma elverişli olmaması ve iklim koşullarının olumsuzluğu
Türklerin göçebe bir yaşam tarzını benimsemelerine yol açmıştır.
• Türklerde atlı göçebe (bozkır), konar-göçer (yaylak-kışlak) yaşam
egemendir.

İlk Türk Devletlerinde Devlet Yönetimi;

• ​
Devlet boyların birleşmesinden meydana gelen bir
konfederasyondur.

YORUM: ​
Merkeziyetçi bir yönetimin ol​madığını gösterir.
Türklerde Federasyon anlayışı Cumhuriyet’ in ilanına kadar
devam etmiş bu tarihten itibaren “üniter” devlet anlayışı
benimsenmiştir.

• ​İlk devlet teşkilatını Hun imparatoru Mete kurmuş ve kendinden


sonra kurulan bütün Türk devletlerine model teşkil etmiştir.

Hükümdarların kullandıkları unvanlar;


Kağan, Hun, Hakan, Tanyu, Şan-yu, Yab​gu, İlteber, İdi-kut,

Yabgu : ​ ​Batı kısmının yönetimini üstlenen hanedan


üyesi.

Şad : ​ ​Doğu kısmının yönetimini üstlenen kağanın büyük


oğlu.

Kut ​: ​
Kağana yönetme yetkisinin tanrı tara​fından
verilmesidir. Bu yetki kan bağı yoluyla babadan oğula geçer.

Buna göre,
• Devlet kısa sürede parçalanmıştır.
• Taht kavgaları meydana gelmiştir.
• Yönetim teokratik nitelik taşımaz.
• Saltanat sistemi oluşmuştur.
• Veraset sistemi uygulanmıştır.
• Yönetimde çok başlılığa neden olmuştur
• Devletin zayıflamasına ve yıkılmasına neden olmuştur

İSKİTLER (SAKALAR) ​
En eski Türk boylarındandır. Karadeniz’in kuzeyinde yaşamışlardır.
Heredot tarihinde İskitler hakkında bilgi vardır. Altın ve demir madenini
işleyerek kullanmışlardır. Yunanlılarla ticaret yapmışlar, Medlerle ve Perslerle
savaşmışlardır. Atı ehlileştirmişlerdir, göçebe topluluktur. Yakut Türklerinin
atalarıdır. Şu ve Alp Er Tunga Destanı İskitlere aittir. Bozkır kültürünün
temelini oluştururlar.

ASYA HUN DEVLETİ (MÖ.3.YY-MS.3.YY):


Orta Asya’da kurulan ilk Türk devletidir. İlk defa siyasi birliği
sağlamışlardır. Kurucusu Teoman’dır. Hunlar Teoman ve oğlu Mete
zamanında çok güçlendiler ve geniş bir alana yayıldılar. Çinliler, Hun
akınlarını engelleyebilmek için Çin Seddi’ni yaptılar. Hunlar Orta-Asya ticaret
yollarını “ipek yolu”nu ele geçirdi. Mete Çinlileri vergiye bağladı. Orduda
Onluk Sistemi uygulamıştır. M.Ö I. yüzyıl sonlarında Hunlar ikiye ayrıldı
(Kuzeyde Avrupa- Hunları, güneyde Akhunlar) ve Çin egemenliğine geçtiler.

AVRUPA HUNLARI (375-469):


Atilla zamanında en güçlü dönemlerini yaşadılar. Orta Avrupa‘ya
egemen oldular. Atilla’nın ölümünden sonra dağıldılar. Roma
İmparatorluğuna düzenledikleri seferler sonucunda Büyük Roma
İmparatorluğu ikiye ayrılarak yıkılmıştır. Bu olay sonucunda Eski Çağ
kapanmış Orta Çağ başlamıştır.

Kavimler Göçü ve Sonuçları:


Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra bazı kuvvetli Hun boyları Hazar
Denizi’nin kuzeyinden batıya doğru göç ettiler. Balamir komutasındaki Hunlar
önlerine çıkan kavimleri egemenlikleri altına aldılar. 375’lerde başlamış ve
500’lere kadar devam etmiştir.

Sonuçları:
- Roma İmparatorluğu’nun çöküşü hızlandı. 395’te ikiye ayrıldı. 476’da
Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
- Avrupa’nın etnik çehresi değişti. Bugünkü İngiltere, Fransa, İspanya,
Avusturya, Almanya gibi ülkeler kuruldu.
- Avrupa’da bir karışıklık dönemi yaşandı.
- Germenler Avrupa’ya yerleşti.
- Avrupa dilleri ve kültürleri Türklerden etkilendi. Nibelungen ve Leopold
gibi Türk edebiyatına uygun destanlar yazıldı.

GÖKTÜRKLER (552-658)
Hun Devleti’ nin parçalanmasından sonra Türkler Avarlar’ın
egemenliğine girmişti. Bumin Kağan Avarlara karşı ayaklanarak (552)
Göktürk Devletini Ötüken’de kurdu. Göktürkler yazıyı ilk kullanan ve adına ilk
defa Türk diyen kavimdir. Bu dönemde İpek Yolu, Göktürk, Sasani ve Bizans
Devletleri’ni karşı karşıya getirmiştir. İlk Türk-Bizans ittifakı Sasaniler’e karşı
bu dönemde olmuştur (571). Bundaki hedef doğu-batı ticaretini ele
geçirmektir
Bumin Kağan’ ın ölümünden sonra Göktürkler ikiye bölündüler ve iyice
zayıfladılar. 681 de Kutluk Kağan Göktürkleri yeniden bir araya getirerek II.
Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu kağanlığın en parlak dönemi Bilge Kağan,
Kültigin ve Vezir Tonyukuk dönemindedir. Göktürklerden günümüze kalmış
en önemli eser Orhun Kitabeleri’ dir. Bu yazıtlar Türklerin toplumsal,
ekonomik, kültürel yaşamını anlatır. Tanrılarını “Türk Tanrısı” ilan etmeleri
nedeniyle Ulus (millet) duygusunu geliştirmişlerdir. Göktürkler 745’de
Uygurlar tarafından yıkıldı ve yerine Uygur Devleti kuruldu.

UYGURLAR (745-840):
Önceleri Orhun Nehri boylarında yaşamışlardır. Daha sonraları Moğol ve
Kırgız saldırıları sonucu Doğu Türkistan’a yerleşmişlerdir. Uygurlar Karluk ve
Basmıllarla birleşerek Göktürk devletini yıkmışlardır. Yerleşik hayata geçen
ilk Türklerdir. Mani-heizm ve mimari gelişmiştir. Yerleşik hayata geçmelerinin
nedeni maniheizmdir. Mani dininin etkisinde kaldılar ve savaşçılık
yeteneklerini kaybettiler (mani dini et yemeyi yasaklıyordu). “Orta oyunu”nu
ilk sahneleyen de Uygurlar olmuştur. Mimaride gelişmişler, kâğıt ve matbaayı
(hareketli harf sistemini) kullanmışlardır. 18 harfli Uygur Türk alfabesini
oluşturmuşlardır.
En önemli eserleri, Karabalgasun Yazıtları, Hukuk Vesikalarıdır. İlk kâğıt
parayı ipek üzerine baskı yöntemiyle kullanan kavimdir. Tapınak, saray
yapımı ve iç süslemeler göçebe hayattan yerleşik hayata geçildiğinin bir
kanıtıdır. Türklerde ilk minyatür sanatını da Uygurlar başlatmıştır.
840’ta Kırgızlar tarafından yıkıldılar. Uygurlar, Moğol egemenliğinde iken
Müslüman olmuşlar ve Moğolların Türkleşmesini sağlamışlardır. Özbek ve
Çağatay Türkleri ve dilleri bu şekilde ortaya çıkmıştır.

DİĞER TÜRK DEVLETLERİ:


1) KIRGIZLAR: 840’ta Uygur Devleti’ ni yıkarak Ötüken’e yerleştiler.
Eserleri: Manas Destanı (en uzun destan), Yenisey Yazıtları ve Balballardır.
13. yy’da bugünkü Kırgızistan’a gelmişler, bu topraklar üzerinde
kurulmuşlardır. Bulundukları bölgeyi ve Ötüken’i Moğollara terk ederek Türk
kültürünün temellerinin yok olmasına neden olmuşlardır.
2) SİBİRLER (Göktürklerin ataları): Çeşitli boyların baskısıyla göç
ederek Kuzey Kafkasya’ya (Don–Volga arasına) yerleşmişlerdir. Hazar
Türkleri ile kaynaşmışlardır. Sibirya adını bu kavimden almıştır.
3) AKHUNLAR (Güney Hunları): İran bozkırında kuruluyorlar. Asya
Hun Devleti dağıldıktan sonra güneye inen Hun koludur.
4) AVARLAR: Balkanlara yerleşmişlerdir. Doğu Avrupa’nın etnik
yapısını değiştirmişlerdir. İstanbul’u kuşatan ilk Türk boyudur. Slavların
Germenlerle karışmasını engellemişlerdir
5) HAZARLAR (Göktürklerin devamı): Doğu Avrupa’da düzenli ilk
devleti kurmuşlardır. Museviliği benimsemişlerdir. Daha sonraları Hıristiyanlık
ve Müslümanlık da yayılmıştır.
6) BULGARLAR: Bulgarlar Hun boyları ile karışan Ogur adında bir Türk
boyundan gelmektedirler. Tuna Bulgarları (Boris Han)zamanında
Hıristiyanlığı benimseyerek Slavlaşırken, Kama Bulgarları (Elmas Han)
zamanında Müslümanlığı benimsemişlerdir (Kazan Türkleri).
7) TÜRGİŞLER: Yerleşik hayata geçmişlerdir. Emevilerin Orta Asya’ya
girerek yayılmalarını engellemişlerdir. Soğd alfabesini kullanmışlardır.
8) KARLUKLAR: Müslüman ilk Türk topluluklarıdır. 751 Talas
Savaşında Abbasileri desteklemişlerdir. Yağma ve Çiğil boylarıyla birleşip ilk
Müslüman Türk Devleti Karahanlı Devleti’ ni kurmuşlardır.
9) MACARLAR: Hıristiyanlaşmışlardır. Slavların aralarında girerek
onların birleşmelerini engellemişlerdir. Balkan topluluklarını
Cermenleşmekten kurtarmışlardır. Kanuni döneminde Osmanlı egemenliğine
girdiler.
10) UZLAR (OĞUZLAR): En büyük Türk boylarındandırlar. Selçuklu ve
Osmanlı Devletlerini kurmuşlardır.
11) PEÇENEKLER: Boy teşkilatında kalmışlar, devlet olamamışlardır.
Bizans’ta ücretli askerlik yaparlarken Malazgirt Savaşında Selçuklular
tarafına geçmişlerdir.
12) KIPÇAKLAR (KUMAN): Rusların Karadeniz’e inmelerini
engellemişler, Balkanların Slavlaşmalarını geciktirdiler. Oğuzlarla yaptıkları
mücadeleleri Dede Korkut Hikâyeleri’ ne konu olmuştur. Romanya Devleti’
nin kurulmasında önemli rol oynamışlardır.
İslam Öncesi Türk Devletlerinin Genel Özellikleri
1) Coğrafi şartların etkisiyle atlı göçebe kültürünü (Bozkır)
benimsemişlerdir. Boylar halinde yaşarlar. Bu nedenle merkezi yapı
görülmez. Federatif devlet anlayışı vardır. Ülke ikiye bölünerek yönetilir
(Doğu-Batı, Kuzey-Güney). Göçebe toplumlarda yerel kuvvetleri güçlü tutma
zorunluluğu vardır. Bu özellik yalnız Uygurlarda görülmemiştir.

2) Türk milletini (halkı) meydana getiren birimler

I. Oguş ​: Aile
II. Urug ​: Sülale
III. Bod-Boy :​ Boy(bey seçimle belirlenir)

IV. Bodun :​ Halk (Kağan-Han kavmin başıdır)Boy birliği.

V. İl-El :​ Devlet.

3) Yurt, Ülke: Toprak hükümdarın şahsi malı değildir. Ülke toprakları


hanedan ailesinin ortak malıdır. Hükümdarın sağlığında hanedan üyeleri de
yönetimde söz sahibidir. Bu durum Orta-Asya devletlerinin kısa sürede
yıkılmasına neden oldu. Hükümdarın ölümünden sonra yerine kimin
geçeceği kesin kurala bağlanmamıştır. Hakan merkezden ayrıldığında
hakanın tüm yetkilerini hatun kullanır.
Hakanın eşi Hatun;
• Gerektiğinde hakan adına devleti yönetir,
• Elçi kabul eder, meclis çalışmalarına katılırdı.
Yorum: Hatunun devlet yönetiminde etkili olduğunu, siyasi haklara
sahip olduğunu gösterir.

4) Hükümdarlık sembolleri:

Otağ ​: Çadır
Örgin ​: Taht
Tuğ ​: Sancak
Sorguç :​ Davul

Hil’at :​ Kaftan
5) Kağanın oturduğu başkente Ordu denir. Batıda Yabgu (genelde
Hakanın kardeşi olur) unvanıyla hanedandan bir kişi batının yönetiminden
sorumludur. İçişlerinde serbest dışişlerinde kağana bağlıdır.
6) Türk hükümdarları Gök Tanrının kendilerine bu dünyayı yönetme
yetkisi verdiğine inanmıştır. Bu yetkiye KUT denmektedir. Bu durum savaşçı
özelliklerinin gelişmesine ve dünya hâkimiyeti anlayışının doğmasına yol
açmıştır. Kut kan yoluyla geçtiği için hanedan üyelerinin tümünün kağan
olma hakkı vardır. Bu anlayışın en önemli sonucu taht kavgalarıdır.
7) Ülke eyaletlere bölünür eyaletlerin başında TİGİN denen erkek
çocuklar bulunur. Bunlar da içişlerinde serbesttir. Devleti oluşturan birimlerin
başında da bir yönetici olur. Her topluluk kendi başkanına tabidir. Bu nedenle
Türk Devletleri çabuk kurulabildikleri gibi çabuk da dağılmışlardır.
8) Devlet işlerinde kağana yardımcı olan siyasi, ekonomik, askeri
kararların alındığı meclise KURULTAY denir. Bu meclise katılma hakkı
olanlara Toygun adı verilir. Kağan olmadığında meclis Aygucı-Üge (Devlet
Müşaviri) tarafından yönetilir.
Üyeler: Hakan, hatun, hanedan üyeleri, boy beyleri, ordu komutanları,
merkez yöneticileridir.
Kurultayın Görevleri:
I. Hayvan ve insan sayımı yapmak
II. Kağanın TÖRE’ye uyup uymadığına bakmak
III. Ülkenin genel sorunlarını görüşmek
IV. Kağanı seçmek
V. Yüksek devlet görevlilerini yargılamak
*Kurultayın varlığı Türklerde monarşiyi olanaksız kılar*
İdarecilerin ve halkın uymak zorunda oldukları, devlet yönetimini ve
sosyal düzeni sağlayan, zamanın şartlarına göre kurultayca değiştirilen
yazısız hukuk kurallarına Töre denir. Törenin kaynağı halk, toy, kağandır.
Töre özel, kamu, ceza hukukunu içerir. Kağan baş yargıçtır. Hukuk
kurallarının yazılı hale getirlimesi Uygurların yerleşik hayata geçişiyle başlar.
Türklerin sözlü hukuk kuralları adı verilen Töre’leri daha sonra Moğollar
tarafından yazılı hale getirilerek “Cengiz Yasaları” oluşturulmuştur.
▪ Vatana ihanet.
• Adam öldürme
• Kadınlara tecavüz
• At çalma, savaştan kaçma.
• Diğer suçlar için tazminat ödenirdi
• Göçebe yaşamın gereği olarak uzun süreli hapis cezaları yoktur. Hapis
cezaları on günle sınırlıdır.
•Yazılı hukuk kuralları ilk kez Uygurlarda görülür.
Uyarı: Yerleşik yaşama geçinceye kadar hükümdarlar "otağ" denilen
çadırlarda otu​rurdu.
Kurultay (Toy); Devletin ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel işlerinin
görüşüldüğü yerdir.
• Boy beylerinden ve kağanın ailesinden oluşur.
• Meclis üyelerine "Toygun" denir.
• Danışma meclisidir.
• Kağanın yetkilerinin sınırsız olmadığını gösterir.
• Türklerde demokratik bir işleyişin olduğunu gösterir.
• ​
Hükümdar çocukları (Tigin, prens) küçük yaştan itibaren tecrübe
kazanmak için boy ve oy​makların başına yönetici olarak atanır.
Keneş Meclisi: Bilim adamlarından meydana gelir. Sürekli olarak
Kağanın yanında bulunan danışma meclisidir.
*Selçuklularda Âlimler ve İhtiyar Meclisi, Müşavere Meclisi;
Osmanlılarda ise Meclis-i Meşveret denir.*
Devlet işleri töreye göre yönetilir. Törenin üç kaynağı vardır;

1-Halk 2-Toy ​ ​3-Hakan


Törenin değişmeyen temel ilkeleri:

​ ​
1- Adalet 2- Eşitlik 3- İyilik ve insanlık

9) Devlet görevlileri
Ayguçı : Başbakan ​
Buyruk : Bakan ​
İç Buyruk ​: Saray işleri başkanı

Tarkan : Askeri yönetici

Apa ​: Sivil yönetici


Tudun ​: Vali, vergi memuru, denetmen

Tekin-Tigin :​ Kağanın çocukları

Sübaşı :​ Ordu komutanı

Bitikçi :​ Kâtip

Yargucu :​ Yargıç

Ağılığ :​ Hazineci

Tamgacı :​ Dış işlerinden sorumlu görevli

Hükümdarın Görevleri:
• Halkın huzur ve refahını sağlamak
• Adaletli olmak
• Ülkede güvenliği sağlamak.
• Fetih yapmak.
• Yoksulları korumak, açları doyurmak.
Bu durum sosyal devlet anlayışının varolduğunu gösterir.
10) Göçebe olanlarda ortak (toplumsal) mülkiyet, yerleşiklerde özel
mülkiyet gelişmiştir.

Ortak mülkiyet alanları: ​Otlaklar, yaylaklar ve sulak alanlar


Özel mülkiyet alanları: ​Çadır, hayvan ve taşınabilir eşya.
11) Ordu: Devletin önemli unsurudur. Askeri birlikler Metehan’ın onluk
sistemine göre düzenlenmiştir.
12) Din-İnanış
Totemizm: Hayvana tapma. En eski inanış Totemizm'dir. Totemizme
göre; kutsal sayılan hayvana "ongun" denir Kurt (böri) kutsal bir hayvan
olarak bilinir. Ongun olarak kabul edilir. Türklerin kurttan türeyiş efsanesi en
eski inançları olduğunu kanıtlar.
Doğu Kültürü: Dağ, tepe, kaya, ağaç, gibi coğrafi unsurların gizli
güçlerinin var olduğunadayanan inanç sistemidir.
Gök Tanrı İnancı: Tek yaratıcı olarak Gök Tanrı kabul edilir, Gök Tanrıya
kurbanlar sunulur. Kağan “Göğün Oğlu” kabul edilir. Ahiret inancı var. Bu
inanca göre, iyiler uçmaya (cennet), kötüler tamuya (cehennem) giderler.
Kurban kesme en önemli ibadet şeklidir.
Şamanizm: Sihire dayalı inançtır. Din ile sihri birleştiren kişiye Şaman,
Kam veya Baksı denir. Cennet (uçmak) veya Cehennem (tamu) anlayışı
vardır.
Aminizm: Ruhçuluk
Maniheizm'e göre; hayvansal gıdaları yemek yasaktır. Bu durum
Türklerin;
• Yaşayışlarına aykırıdır.
• Savaşçı özelliklerini zayıflatmıştır.
• Avcılık ve hayvancılığı terk etmesine yol açmıştır
• Yerleşik yaşama geçmesine neden olmuştur.
• Mimarînin gelişmesine neden olmuştur.
Türklerde benimsenen diğer dinler:
Musevilik (Hazar), Hıristiyanlık (Macar, Bulgar) İslamiyet (Oğuz) Mani-
heizm –Budizm (Uygur)
Uyarı: İslamiyet dışındaki dinleri benimseyenler Türklük
özelliklerini yitirmişlerdir.
Ölü Gömme Âdeti ve Ölümden Sonraki Hayat Anlayışı: Ölümden
sonraki hayata inanan Türkler mezarlarına (Kurgan) ölen kişinin atını,
eşyalarını da koymuşlardır. Mezarların başına Balbal denilen taş heykeller
dikmişlerdir. Ölü gömme törenlerine Yuğ denir.

13) Yazı-Dil-Edebiyat:
Göktürk-Orhun Alfabesi: 38 harften oluşur. Yazılı Türk edebiyatının ilk
örneği Göktürk Yazıtları bu alfabeyle yazılmıştır.
Uygur Alfabesi: 18 harften oluşur. Kitap basma tekniğini de bilen
Uygurlar çağdaş matbaanın esasını oluşturan hareketli harf sistemini
bulmuşlar ve kitap basmışlardır. Hat (yazı) sanatında ilerlemişlerdir. Uygurca
daha sonraları Moğolların resmi dili olmuştur.

Alfabeler
Göktürk Göktürkler
Uygur Uygurlar, Karahanlılar
Sanskrit (Hint) Akhunlar
Soğd (İran), İskitler
Arap Selçuklular, Osmanlılar Cezası ölüm
Kiril Orta Asya Türk devletleri
Latin (Avrupa) Türkiye Cumhuriyeti

Bu alfabelerden sadece iki tanesi Türklerin milli alfabesidir;


Göktürk ve Uygur Alfabeleri.
Sözlü Edebiyat:

Sav ​: ​Türklerin hayat felsefelerini yaşayışlarını anlatır.


Sagu ​: ​Ölen büyüklere söylenen sevgi sözleridir.
Koşuk ​: ​Şölen-Toy denilen kağan ziyafetlerinde, avlarda,
savaşlarda söylenen coşkulu şiirlerdir.
​DESTANLAR
Sümer Gılgamış-Tufan (Mezopotamya)
İskitler (Sakalar) Alp Er Tunga, Şu destanı
Hunlar Oğuz Kağan
Göktürkler Ergenekon, Bozkurt
Uygurlar Türeyiş, Göç, Kutludağ
Kırgızlar Manas (Dünyanın en uzun destanıdır)

Kitabeler:
• Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
• Türkler; Göktürk, Uygur, Soğd, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini
kullandılar.
• Türklere ait ilk yazılı kaynaklar Çinlilere aittir.
• Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.
• Yazıtlarda Türklerde demokrasi, Sosyal Devlet anlayışının gelişmiş
olduğuna dair kanıtlar bulunur.
• Orhun ve Yenisey yazıtları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
• Yenisey yazıtları, Kırgız Türklerinin mezar taşlarına yazdıkları
yazılardan oluşur. Bu yazıtla​rı ilk kez Finlandiyalı bilim adamı Heikel
incelemiştir.
• Türklerin bilinen ilk edebi metinleri Orhun Anıtları'dır. Anıtlar; Kültigin,
Bilge Kağan, ve Ve​zir Tonyukuk adlarına dikilmiştir.

Özellikleri-Önemi
• Türk tarihinin, edebiyatının, dilinin ilk yazılı kaynaklarıdır.
• Yoluğ Tigin tarafından yazılmış.
• Danimarkalı bilim adamı Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
• Bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü de Çin alfabesiyle yazılmıştır.
• Karabalgasun Kitabeleri Uygurlara aittir.

Uyarı: ​
Edebiyat, bilim, din alanlarından günümüze kalan eserler
Uygurlara aittir.

Yenisey Yazıtları: Kırgızlara ait balbal yazıları (6.yy)


Karabalgasun Yazıları: Uygurların hukuk vesikalarından oluşur.
Hukuk Vesikaları: Uygurlara aittir. Töre hükümlerinin bazılarını kanun
haline getirmişlerdir. Bu belgelerde alım-satım, borçlar, kira, siyaset konuları
yer almıştır. Yazılı sözleşmeleri kullanmışlardır. Uygurlar, Hint, İran
sanatından etkilenmişlerdir.
• Hun sanatının en önemli eseri "Pazırık Kurganı'ndan" çıkarılan kılıç,
yay, mızrak, eyer ta​kımları ve kadınlara ait süs eşyalarıdır.
• Pazırık bölgesindeki başka bir kurganda da dünyanın en eski halısı
bulunmuştur. (200x189cm)
• Keçeden yapılan otağ önemli sanat eserlerinden biridir.
• Kazakistan'ın Alma Ata şehri yakınlarında Eşik Kurganında "Altın
Elbiseli Adam" bulun​muştur.
• Kullanılan en yaygın müzik aleti kopuzdur.

14) Bilim-Sanat: Gökbilimi alanında bilgi birikimi vardır. 12 Hayvanlı


Türk Takvimi adında takvim düzenlemişlerdir. Âlimlere önem verilmiştir.
Devlet adamları bu kişileri yanlarında tutmuşlardır. Bu danışmanlara Tayanç-
Keneşçi, danışma meclisine ise Keneş Meclisi denmiştir.

15) Sosyal Yaşam:


• Oğuş (aile) = Urug (soy-oymak) = Boy (bod) = Budun (millet)
• Konar-göçer (yaylak-kışlak) yaşam egemendir.
• Kölelik yok, sınıf ayrımı yok.
• Otlaklar ve yaylalar devletin malıdır.
• En ünlü içecekleri kısrak sütünden yapılan "kımız" dır.
16) Ekonomik Yaşam:
▪ Ekonomik uğraş hayvancılıktır.
▪ İpek yolu Türklerle-Çinliler arasındaki çatışmaların ana nedenidir.
▪ Kürk yolu, İpek Ticaret Yolu'na paralel olarak uzanan yoldur.
▪ Para yerine kağanın mührü vurulmuş ipek ve kumaş parçaları
kullanılırdı.
Uygur ressamları: Bedizciler şekilleri ışık ve gölge sanatları olarak değil
daha çok çizgi olarak görmüşlerdir. Türklerde tahta oymacılığı, maden işçiliği
gelişmiştir. Pars, kaplan, kurt gibi hayvan figürleri eserlere işlenmiştir. En çok
helezon ve geometrik motif kullanılmıştır. Renkli taş işçiliği, kakmacılık,
kuyumculuk, halı-kilim dokumacılığı, ileri seviyededir.

Uyarı: Kubbeli türbeler ve köşe üçgenlerin ilk bulanlar Uygurlardır.


Resim: Eski Türk resminin yaratıcıları Uygurlardır. Minyatür, Fresk
sanatları oldukça geliş​miştir.

Uyarı: Maniheizm ve Budizm dinlerine ait minyatürler Türk resim


sanatının ilk örnekle​ridir.

*İslamiyet’le birlikte resim-heykel kullanılmayacaktır.*

TAKVİMLER
12 Hayvanlı Türk Takvimi İslam Öncesi Dönem’de kullanılmıştır
Takvimi Celali Selçuklular Dönemi’nde kullanılmıştır
Hicri İslam Sonrası Dönem ve Osmanlılarda
kullanılmıştır
Rumi Osmanlı’da vergi toplamak için kullanılmıştır
Miladi Cumhuriyet Dönemi’nde(1926) kullanılmıştır

​İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜR VE UYGARLIĞI​


1. Aşağıdaki kurumlardan hangisinin varlığı Türklerde monarşik yönetim anlayışını

olanaksız kılmıştır? ​ ​
A) Kağan ​B) Şaman ​C) Göçebelik
D) Kurultay ​E) Bodun

2. ​Türkler ilk mimari eserlerini hangi dönemde yaratmaya

başlamışlardır? ​
A) İskitler ​B) Asya Hunları ​
C) Hazarlar ​D) Göktürkler ​
E) Uygurlar

3. Tanrılarını “Türk Tanrısı” olarak ilan etmeleri nedeniyle ulus duygusunu geliştiren ilk

Türk devleti aşağıdakilerden hangisidir? ​


A) İskitler ​
B) Asya Hunları
C) Avrupa Hunları D) Göktürkler
E) Uygurlar

4. Yeni dinlerinin etkisi ile yerleşik hayata ilk geçen ve ilk şehir toplumunu kuran Türk
devleti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Avarlar ​B) Asya Hunları


C) Avrupa Hunları D) Göktürkler ​
E) Uygurlar
5. “Eski Türklerde, hükümdarlara devleti yönetme yetkisinin Gök-Tanrı tarafından verildiğine

inanılırdı” Hükümdarların devlet yönetme yetkisine ne ad verilirdi?


A) Şad B) Tigin ​C) Köni ​
D) Apa E) Kut ​
6. ​
Türkler tarih boyunca birçok etkinliklerin içinde yer almışlardır. Kurulan
birçok devlet içinde farklılığın en az yaşandığı alan aşağıdakilerden hangisinde
olmuştur?

A) Sosyal ​B) Dinsel


C) Sanatsal ​D) Ekonomik
E) Askeri

7. ​
Aşağıdaki Türk toplumlarından hangisi Bozkır kültürünün yayılmasında, atın
ehlileştirilmesinde ve madenin kullanımında kendinden sonra gelen diğer kavimlere
öncülük etmişlerdir?

A) Hunlar ​B) İskitler (Sakalar)


C) Göktürkler D) Oğuzlar ​
E) Uygurlar

8. ​
Türklerin İslamiyeti kabulünün ardından devlet yönetiminde etkisi azalan kişi
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?

A) Hatun ​B) Vezir ​


C) Komutan ​D) Katip ​
E) Vali

9. ​
Çağdaşı olan diğer kavimlerde var olmasına karşın, Türklerde kölelik
kurumunun olmayışının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Türklerin tabiat kuvvetlerine inanması


B) ​Göçebelikten dolayı mülkiyet anlayışının gelişmemesi
C) ​Sürekli taht mücadelelerinin yaşanması
D) ​İklim şartlarının değişmesi
E) ​Töre adı verilen kuralların yazısız olması
10. “Türklerde ölümden sonra hayatın devam ettiğine inanılırdı” Aşağıdakilerden hangisi bu

görüşü destekleyen bir gelenektir? ​


A) ​Ölen kişinin eşyalarıyla gömülmesi ​
B) ​Ölen kişinin mezarına balbal adı verilen taşların konulması
C) ​Cenazelerinde yuğ denilen törenin yapılması
D) ​Ölen kişinin ardından sagu denilen ağıtların yakılması
E) ​Ölen kişi için uçmak kavramının kullanılması

11. I. Göktürk ​II. Uygur ​


III. Soğd ​IV. Kiril ​V.
Latin

Yukarıdakilerden hangileri Türklerin milli alfabeleridir? ​


A) I ve II ​B) III ​C) IV ve V
D) V ​ ​E) II ve III
12. Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisi “Ulusal Kurtuluş Savaşı” sonucunda kurulan

ilk Türk devletidir? ​


A) Hunlar ​B) Göktürkler (II) ​
C) Uygurlar D) Oğuzlar ​
E) Karahanlılar

13. Aşağıdakilerden hangisi Türklerin göç nedenlerinden biri değildir?

A) ​Türklerin cihan hâkimiyeti düşüncesi


B) ​Kendi aralarındaki ve diğer kavimlerle olan mücadeleleri
C) ​Olumsuz iklim şartları
D) ​Nüfus artışı ve yetersiz topraklar
E) ​Dünya ticaret yollarının değişmesi ve Batının öneminin artması
14. Aşağıdakilerden hangisi, Türk devletlerinde ülkenin “hanedan üyelerinin” ortak malı

sayılmasının bir sonucu değildir? ​


A) ​Taht mücadelelerinin yaşanması
B) ​Merkezi otoritenin zayıflaması
C) ​Çok sayıda Türk devletinin kurulması
D) ​Güçlü orduların kurulması
E) ​Parçalanmanın hızlanması
15. Aşağıdaki gelişmelerden hangisinin Türklerde savaş yeteneğinin gelişmesine olumlu

bir etkisi olduğu söylenemez? ​


A) İslam dinine geçmeleri
B) Göçebe hayatı benimsemeleri
C) Sürek avları düzenlemeleri
D) Mani dinini benimsemeleri
E) Atın evcilleştirilmesi

16. Aşağıdakilerden hangisi Türklerde mimarî ve resim sanatının temsilcisi ve öncüsü

sayılmaktadır? ​
A) Hunlar ​B) İskitler ​
C) Göktürkler ​ ​D) Uygurlar
E) Avarlar

17. “Mete Han ; döneminde, yerleşik hayata sahip olan Çin’i işgal etmek yerine, vergiye

bağlamış, İpek Yolu ticaretinden de milletinin yararlanmasını sağlamıştır” ​


Diğer Türk devletlerinde de takip edilen Mete Han’ın bu siyasetinin temel nedeni
Aşağıdakilerden hangisidir?
A) Savaştan uzak durmak
B) Türkleri yerleşik kültüre alıştırmak
C) Türk kültürünü korumak
D) Dış saldırılara karşı tedbirli olmak
E) Ülke dışına göçleri önlemek

18. Eski Türklerde devlet yönetimiyle ilgili yargılardan hangisi söylenebilir?

A) Hakan, Tanrıdan aldığı yetki ile devleti yönetir ​


B) En büyük yetkili kurultaydadır ​
C) Devlet padişahın mutlak malıdır
D) Devlet yönetiminde hakandan sonra “Ayguçı” denilen vezir gelir
E) Ülke anayasa ile yönetilir

19. Aşağıdaki özelliklerden hangisi İslam öncesi Türk toplumlarında mutlak monarşinin
hâkimiyetini etkisiz kılar?
A) Göçebe olmaları
B) Kurultay’ın varlığı

C) Yerleşik hayatı benimsemeleri ​


D) Çeşitli dinlere inanmaları

E) Hakanın yokluğunda ülkeyi eşlerinin idare etmesi ​

20. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? ​


A) Uygur- Mani
B) Hun-Şaman
C) Karluk-Hıristiyan
D) Karahanlı-İslamiyet
E) Hazar-Musevi

21. “Hun Devleti bir hükümdar etrafında birleşen federal yapılı bir devlettir” Bu durum dikkate
alındığında ağıdaki yargılardan hangisine ulaşırız?

A) ​Merkeziyetçi bir devlettir


B) ​Değişik boyların birleşmesinden oluşan bir devlettir ​
C) ​Federal yönetimi uygulayan ilk devlettir
D) ​Orta Asya’yı egemenliği altına alan ilk Türk Devletidir
E) ​Devlet yönetimine hanedan üyelerinin de söz sahibi olduğu bir devlettir
22. Aşağıdakilerden hangisi Türklerin tarihin değişik dönmelerinde Orta Asya’dan göç
etmelerinin nedenlerinden birisi değildir?
A) Kuraklık
B) Taht mücadeleleri
C) İstiklallerinin tehlikeye düşmesi
D) Mani ve Buda dinlerini kabul etmeleri
E) Nüfus artışı
23. Türklerde sözlü edebiyat çok gelişmiştir. Sözlü edebiyatın türleri arasında;
I. Koşuk
II. Sagu
III. Kitabeler
gibi belgelerden hangileri yer alır?
A) Yalnız ​B) Yalnız II ​
C) II ve III ​D) I ve III E​ ) I ve II
24. Türklerde devlet töreye göre yönetilir ve toplum düzenini töre sağlardı. Törenin değişmeyen
ilkeleri arasında,

​I. Adalet ve eşitlik


​II. Bağımsızlık ve özgürlük

III. İyilik ve insanlık
Özelliklerinden hangileri yeralmaz?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) II ve III ​E) I ve III
25. İslamiyet öncesi Türk devletlerinin askeri ve sivil örgütlemede aşağıdaki devletler​den
hangisini örnek aldığı söylenebilir?

A) Göktürk ​B) Hun


C) Uygur ​D) Çin ​E) İran

26. ​Aşağıdakilerden hangisi Orhun yazıtları için söylenemez?


A) Türklerin kendilerine ait ilk yazılı belgele​ridir. ​
B) Bir yüzü Göktürk diğer yüzü Çin alfabe​siyle yazılmıştır.
C) İlk Türk edibi Yolluğ Tigin tarafından ya​zılmıştır. ​
D) Yöneticileri ve halkı bağımsızlık konu​sunda bilgilendirmektedir.
E) Veraset sisteminin önemi vurgulanmak​tadır

27. ​
Türklerin tarih sahnesine çıkışını anla​tan Türk destanı aşağıdakilerden
han​gisidir?

A) Manas ​ ​B) Türeyiş


C) Yaradılış ​D) Bozkurt
E) Oğuz Kağan

28. ​Aşağıdaki kavram ve açıklamalardan hangisi yanlış eşleştirilmiştir?


Kavram ​ ​Açıklama
A) Yuğ ​Cenaze töreni
B) Kurgan ​ ezar ​
M

C) Kam ​Prens
D) Balbal ​ ​Mezar taşı
E) Şaman ​Din adamı
29. ​
Aşağıdakilerden hangisi Orta Asya Türk huku​ku olan "töre"nin bir özelliği
değildir?
A) Zaman içinde meydana gelmiştir

B) Uyulması zorunlu kurallardır ​


C) Kurallar sadece devlet tarafından konulmuştur

D) Değişmez ilkeleri vardır ​


E) Kurallar zamanla değişmiştir

30. ​
Orta Asya Türklerinin sosyal ve ekonomik yaşamları birlikte düşünüldüğünde
aşağıdaki​lerden hangisinin en az geliştiği söylenebilir?

A) Zanaatkârlık ​B) Çadırcılık ​


C) Halıcılık ​D) Mimarî ​
E) Madencilik

31. ​
Orta Asya Türk toplumlarında en yaygın ibadet biçimi aşağıdakilerden
hangisidir?

​A) Kurban ​B) Yuğ ​


​C) Oruç ​ ​D) Ziyaret ​E) Haç
32. Gök-Tanrı dinini terk eden ilk Türk Devleti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gök-Türk ​B) Selçuklu ​


C) Karahanlı ​D) Türgiş ​
E) Uygur ​

33. ​
Orta Asya Türk Devletleri "demokratik" bir yapıya sahiptir diyen biri
görüşlerine aşağıdakilerden hangisini kanıt olarak gösterebilir?


A) Boy B) Töre ​
C) Kurultay ​D) Divan ​E) Toy

34. ​Aşağıdakilerden hangisi "Orhun Anıtları" ile ilgili bir özellik değildir?
A) İlk yazılı milli kaynaktır ​
B) Anıtlar Bilge Kağan adına dikilmiştir
C) İlk Türk alfabesiyle yazılmıştır
D) Türk sosyal yaşamı hakkında bilgi verir
E) Hakanın görevleri sayılır

35. ​
Orta Asya Türk Devletlerinde aşağıdakilerden hangisinin var olduğu
savunulmaz?

A) Meclis ​B) Köle sınıfı ​


C) Din adamları ​D) Dini törenler ​
E) Mahkemeler

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D E D E E E B A B A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A B E D D D C A B C
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B D D B B E C C C D
31 32 33 34 35

A E C B B

​İLK İSLAM TÜRK DEVLETLERİ TARİHİ


751 Talas Savaşı ile başlar. Müslüman Araplarla Türkler ilk kez 642
Nihavent Savaşı’ nda karşılaşmıştır. Emeviler döneminde Türgişler
İslamiyet’in Maveraünnehir bölgesinde ilerlemesini engellemiştir. Abbasiler
döneminde ilişkiler düzelmiştir. Talas Savaşı’ ndan sonra Türkler kitleler
halinde (Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri) İslamiyet’i benimsemişlerdir (751) .
Türklerin İslamiyet’e Katkıları
• İslamiyet’in koruyuculuğunu üstlendiler,
• Bizans ve Haçlılar ile mücadelelerde bulundular,
• İslamiyet’i dünya dini haline getirdiler.

KARAHANLILAR (840-1212):
• İlk Müslüman Türk devletidir.
• Resmi dil Türkçedir. Uygur alfabesini kullanmışlardır
• Ribat adlı ilk kervansarayları kurmuşlardır
• İlk medreseyi (Eyvanlı Medrese) ve Dar’ül Şifaları kurmuşlardır.
• İlk düzenli posta teşkilatını kurdular (Eşkinciler)
• İlk defa yatılı ve burslu öğrenci sistemi getirilmiştir.
• Eserler: Hazer Deragon Camii, Talhatan Baba Camii, Ayşe Bibi
Türbesi ve Semerkant Medresesi.
• Türkçe edebiyat dili olmuş ilk Türk İslam Edebiyatı doğmuştur.

Ahmet Yesevi Divan-ı Hikmet: İslam dinini yaymak için yazılmıştır


Edip Ahmet Yükneki Atabetü’l-Hakayık (Gerçeklerin Eşiği-Nasihatname):
Bilimin önemini anlatan ahlak kitabıdır.
Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi): Devlet yönetimi
hakkında bilgi veren bir siyasetnamedir.
Kaşgarlı Mahmut Divan’ül-Lügatit-Türk: Türkçe-Arapça sözlük
Farabi (870-950): Muallim-i Sani (2. Öğretmen) ve Al-Pharabius olarak
tanınan ünlü Türk düşünürüdür. İhsan-ül Ulum (Bilimlerin
sınıflandırılması) adlı eserinde ilimleri ilk kez tasnif etmiştir.
Eseri Latinceye çevrilmiştir. Pozitif bilimin babasıdır. Aristo
ve Eflatun’un görüşlerini İslam inancıyla uzlaştırmaya
çalışmış, ilk kez birleşmiş milletler anlayışından kavram
olarak bahsetmiştir. Başta Aristo olmak üzere Yunan
filozoflarının düşüncesinin İslam dünyasında tanınmasını ve
yayılmasını sağlar. Akılcılığın önemli savunucusudur.
İbn-i Sina Farabi'den etkilenmiştir. En önemli eseri El Kanun'dur.
Batıda tıp biliminin hükümdarı olarak tanınır. Tababetin
Hükümdarı ve Avicenna adıyla anılır. Kanun-fit Tıp adlı
eseri Latinceye çevrilmiş yıllarca Avrupa’da ders kitabı
olarak okutulmuştur
GAZNELİLER (962-1183):
• Gazneli Mahmut devrinde Hindistan’a İslam kültürü taşınmıştır.
• Gazneli Mahmut Abbasi halifesinden ilk defa Büyük Sultan unvanını
alıp tüm Müslümanların siyasi liderliğini devralmıştır.
• Selçuklularla yaptıkları Dandanakan Savaşı’ nda (1040) yenildiler.
• Sarayda Türkçe konuşulmasına rağmen resmi dil Farsça, eğitim dili
Arapçadır. (Firdevs’inin Şeyhname’ si, ünlü geometrici, fizikçi ve
coğrafyacı (enlem ve boylamı bulan) El Biruni’nin Asar-ı Bakiye’si bu
dönemde yazılmıştır.
• Eserler: Leşker-i Bazar Ulu Camii, Leşker-i Bazar Sarayı, Sultan
Mesut sarayı.
• 1183’de Gurlular tarafından yıkılır. Gazneli Mahmut sarayında ilim
adamlarını korumuştur.

UTBİ: Tarihçidir (Tarih-i Yemin).


FİRDEVSİ: Şehname: İran ulusal destanı
BİRUNİ: Fizik, matematik, astronomi, felsefe, coğrafya ve tarih çalışmaları ile
ünlüdür. Eseri: El Asar-ı Bakiye’dir. Dünya’nın çapını gerçeğe yakın
oranda hesaplamıştır. Hint kültürü ile mukayeseli dinler tarihi alanında
da eser vermiştir. Dünya’nın güneş etrafında bir yılda döndüğünü
söylemiş ve enlem-boylamı bulmuştur.

TOLUNOĞULLARI
868-905 yılları arasında Mısır ve Suriye’de babası Ferganalı bir Türk
olan Ahmed bin Tolun tarafından kurulmuştur. Samani hükümdarına esir
düşen Tolun, halife Memun’a hediye olarak gönderilmiştir. Mısır valisine
yardımcı olmak üzere tayin olunmuş, kısa zamanda müstakil bir idare
kurmuştur. Tolunoğulları döneminde Mısır, zengin bir hayat sürmüştür.
Ahmed bin Tolun, daha sonra Türkmen ve zencilerden oluşan bir askeri
teşkilat kurmuştur. Bu ordu Suriye’yi Tolunoğulları’na bağlamıştır. Ülkenin en
hayati unsuru olan sulama kanalları bu dönemde açılmış, Nil Nehri’nin
taşkınlıklarını önlemek için Nilometreler yapılmıştır. 904-905 yılında tekrar
Abbasilere bağlanmıştır.

AKŞİTLER
Mısır ve Suriye’de hüküm süren ikinci Türk hanedanıdır. Kurucusu
Muhammed bin Tuğç’tur. Halife Razi’den İhşid unvanını aldı (939) ve kurmuş
olduğu devlet İhşidiler adıyla anıldı. İhşid, prens veya hükümdar anlamında
Farsça bir unvandır ve Soğd ile Fergana’nın İranlı hükümdarları tarafından
kullanılmıştır. Fatımiler, Mısır’ı işgal ederek İhşidiler Devleti’ne son verdiler
(969).
Muhammed bin Tuğç, Ravza Adası’nda “muhtar” adı verilen bir bahçe,
hükümet binası (dar el-imare) yaptırmıştı. Kafur ise saraylar, iki camii, bir
hastane ve başkentte Kafuriyye bahçeleri inşa ettirmişti.

EYYUBİLER
Halep Atabeyi Nureddin Mahmud’un komutanlarından Selahaddin,
Haçlılarla işbirliği yapan Mısır’daki Fatımi Devleti’ne son vermişti (1171).
Burada güçlü bir idare kuran Selahaddin, Nureddin Mahmud’un ölümünden
sonra bağımsızlığını ilan etti (1174). Kurduğu devlet babasının adından
dolayı Eyyubiler olarak bilinir. Selahaddin Eyyubi, emrinde bulunan Türk
askerleriyle beraber Haçlılara karşı çetin mücadeleler verdi. Ünlü Hıttin
Savaşı ile Haçlıları Kudüs’ten çıkardı ve İslam dünyasında bir efsane haline
geldi (1187).
Eyyubi Devleti’nin sınırları kısa zamanda Mısır, Suriye, Güneydoğu
Anadolu ve Arabistan’ın güneyine kadar genişledi. Ancak Selahaddin
Eyyubi’nin ölümü üzerine devlet hanedan üyeleri tarafından paylaşıldı(1193).
Mısır’daki asıl kolordu komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı ve yerine
Memlûkler Devleti kuruldu (1250).

MEMLÜKLER
Tomanbay, Baybars, Kansu Gavri gibi hükümdarları olan ve Moğolları
tarihte ilk kez mağlup etmiş (Ayn Callut Savaşı) olan Türk devletidir. Ayn
Calut Savaşı’nda öncü birliklerin komutanı olan Baybars, Sultan Kutuz'u
öldürüp 1260 yılında kendi hükümranlığını ilan ettikten sonra, 1261 yılında
El-Muntasır'ı halife ilan etmiştir. Böylece halifelik, Bağdat'tan Kahire'ye
geçmiş ve Memluk Devleti’nin himayesine girmiştir. Sultan Baybars 1265
yılında hâlen Haçlıların elinde olan Suriye’deki kaleleri ele geçmiş, 1268
yılında ise bugünkü Antakya'ya saldırarak, Haçlı prensliğine son vermiştir.
Memlüklere Osmanlılar son vermiştir.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)


Oğuz Türklerinden oluşan devlet Tuğrul ve Çağrı Beylerce kuruldu.
Abbasileri Şii Büveyh baskısından kurtaran Tuğrul Bey Doğunun ve Batının
Sultanı unvanını aldı. İslam dünyasının koruyucusu ve lideri oldu. Halife,
ordu ve devlet başkanlığını kendisine bıraktı.
• B. Selçuklu Devleti 1040 Dandanakan Savaşı (Gazneliler- Büyük
Selçuklu Devleti) sonrasında Tuğrul ve Çağrı Beyler tarafından
Horasan bölgesinde kuruldu.
• Türklerin Anadolu'yu yurt edinmek için Bizans ile yaptıkları ilk savaş
1048 Pasinler'dir.
• Tuğrul, Abbasi halifesini Şii Büveyhoğulları Devleti'nin baskısından
kurtarmış, halife de Tuğ​rul'u "Doğunun ve Batının Hükümdarı" ilan
etmiştir.
• Alparslan 1071 Malazgirt Savaşı’nda Bizans’ı yendi. Türkler
Anadolu’ya yerleşmeye başladı. Anadolu’da ilk Türk beylikleri
kuruldu.
• Melikşah, veziri Nizamülmülk ile imparatorluğa en parlak devri yaşattı.
İlk divan kuruldu. Celali takvimi hazırlandı.
• İlk hat sanatı Selçuklularla başlamıştır.
• İlk İslam minyatür okulu Bağdat’ta Selçuklular döneminde açıldı.
• İKTA sistemini kullanan ilk Türk devletidir.
• Eserler: İsfahan Mescidi, Zevvare Mescidi, Kazvin Mescidi, Rey
Medresesi, Hargird Medresesi.
• 1141 Katvan Savaşı’ nda Karahıtaylılara yenilen devlet 1157 de
ortadan kalktı.
HARZEMŞAHLAR
Merkez Gürgenç olmak üzere 1097 tarihinde Atsız tarafından kuruldu.
Moğol saldırıları sonucunda zayıfladılar. Anadolu Selçukluları ile 1230′da
yaptıkları Yassı Çimen Savaşı’nda yenildiler. Moğol istilası sonrasında
topraklarını terk edip Anadolu Selçuklularına sığındılar.

Uyarı: Selçuklulara bağlı atabeylerden imparatorluğa dönüşen tek devlettir.

MOĞOL İMPARATORLUĞU
1196 yılında Timuçin, yani Cengiz Han tarafından başkent Karakurum
olmak üzere kuruldu. Cengiz Han 1227 yılında öldü. Cengiz Han ölmeden
önce eski bir Türk geleneğine uyarak topraklarını oğulları ve torunları
arasında paylaştırdı. Uyarı: Moğollar (Cengiz Han); Altınordu Hanlığı,
İlhanlılar, Çağatay Hanlığı ve Kubilay Hanlığı’nı kurdular.

TİMUR İMPARATORLUĞU
Timur tarafından 1335 yılında Semerkant merkez olmak üzere kuruldu.
1401 yılında Karakoyunlu Devleti’nin topraklarının büyük bir kısmını ele
geçirdi. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un Osmanlı Devleti’ne sığınması
üzerine Anadolu’ya girdi. 1402 yılında Çubuk Ovası’nda Osmanlı Devleti
ile Ankara Savaşı’nı yaptı ve Yıldırım Beyazıt’ı yendi. Timur’un
ölümünden sonra devlet parçalandı.

Uyarı: ​Bu dönem, ticaret ve bilimde özenli gelişmelerin olduğu


bir dönemdir. Astronomi alalında Uluğ Bey, edebiyat alanında
Ali Şir Nevai ve matematik alanında Ali Kuşçu gibi ünlü isimler
yetişti.

Eğitim
İlk medrese Tuğrul Bey tarafından Nişabur'da açılmıştır. Alparslan ve
Nizamülmülk burslu sistemle öğrenci alan akli ve dini eğitim yapan dünyanın
ilk üniversitesi olan Nizamiye Medresesi’ ni Bağdat’ta açmıştır. Bu okulda
İmam Gazali öğretmenlik yapmıştır. Nizamülmülk tarafından Nişabur’da
açılan ilk hastanede aynı zamanda tıp eğitimi verilmiştir. Büyük
Selçuklularda ilk medrese Tuğrul Bey zamanında Rey ve Nişabur'da
açılmıştır. En ünlüsü Nizam-ül Mülk tarafından Bağdat'ta kurulan Nizamiye
Medresesi'dir.
Medreselerin açılmasının temel nedenleri;
▪ Devletin memur ihtiyacının karşılama
▪ Yoksul ve yetenekli kişileri topluma kazandırma
▪ Batınilerin yıkıcı propagandasını etkisiz kılma
▪ Din adamı ihtiyacını karşılamada etkili olmuştur.
Eserler;
• Diyarbakır Ulu Cami
• İsfahan'da Mescid-i Cuma
• Kazvin'de Mescid-i Cami
• Merv'de Sultan Sencer Türbesi
• Rey'de Sultan Tuğrul Türbesi
• Tus'da İmam Gazali Türbesi
• Yesi'de Ahmet Yesevi Türbesi

UYARI: ​
İslam mimarisinde Büyük Selçukluların getirdiği en
büyük yenilik çadır şeklin​de yapılan kümbet denilen türbeler
yani anıt mezarlardır.

▪ Erzurum'da İlhanlı Devleti Yakutiye Medresesi’ ni yaptırmıştır.


▪ Hindistan'da Cihan Şah eşi Mümtaz Mahal için Tac Mahal'i
yaptırmıştır.

UYARI: ​
Eserin yapımından İstanbul'dan gelen Osmanlı mimarları
da çalışmıştır.

Tezhip : ​ ​
El yazmalı kitapları altın tozu ve boya kullanarak
çiçek ve nakışlarla süsleme

Fresko : ​
Yaş alçı üzerine ​ yapılan resim. Bina
süslemelerinde kullanılır.

Hat ​
: ​
Arap alfabelerini süslü olarak yazma. Cami ve
mescit süslemelerinde kullanılır.

Figür : ​ ​Resim ve heykel sanatında insan ve hayvan


biçimi.

Ebru ​: ​Kitap kapağı süsleme


Minyatür : ​ ​Türk - İslam dünyasında
en çok kullanılan
resim türü. Uygurlar tarafından geliş​tirilmiş, tüccarlar
kanadıyla İran'a gelmiştir. Kitap sayfalarını süslemek için
yapılan resim türüdür.

UYARI: ​
Minyatür, Osmanlı Devleti'nde dönemin siyasi ve sosyal
özelliklerini en iyi yansıtan sa​nat dalıdır.

B. Selçuklu mimarisinde; A. Selçuklu Mimarisi iç ve dış


süslemelerinde;
▪ Bitki motifleri ▪ Çini
▪ Hayvan resimleri ▪ Taş
▪ Yazı süsleme amacıyla ▪ Ahşap kullanmışlardır
kullanılmıştır

UYARI: İlk İslami minyatür okulu Bağdat'ta Büyük Selçuklular


tarafından kurulmuştur.
Özellikleri
1. Konusu toplum yaşamı ve yöneticilerdir.
2. Figürlerin büyüklüğü kişilerin rütbe ve mevkileriyle orantılıdır.
3. İnsan ve eşya boyutları küçültülerek verilir.
4. Işık, gölge ve oylum duygusunu yaratan renkli resim.
5. Manzara ve çiçek resimleri.
6. Perspektif yok.
7. Konu ayrıntılı çizilir

Nizamü’l Mülk Siyasetname: Sultanlara öğüt veren kitap


Ömer Hayyam Rubailer: Matematikçi, şair ve astronom, Celali takvimini
hazırladı.
Gazali İhyayı Ulumiddin: İslam âlimi, felsefeci. Dinin felsefeden
üstün olduğunu savunmuştur
Cuveyni Moğolların anlatıldığı bir tarih eseridir.
İbni Rüşt Aklı dinden üstün tutmuş. Batı’ daki akılcılık akımının Doğu’
daki temsilcisidir.
Harezmi Cebiri sistemleştirerek matematiğin önemli bir kolu haline
getirmiştir.
Abdullah El-Barani Trigonometrinin kurucusudur.
Buhari Türk hadis bilgini
Ali Şir Nevai Muhakemetü'l Lugateyn: Timur İmparatorluğu döneminde
Türkçe-Farsça sözlük olarak yazılmıştır. Türkçenin Farsçadan
üstünlüğü kanıtlanmaya çalışılmıştır.

UYARI: Gazneliler ve Büyük Selçuklularda saray ve ordu Türkçe


konuşur.


TÜRKİYE TARİHİ
Türkiye tarihi 1071 Malazgirt Savaşı ile başlar.
• Anadolu Türk Tarihi başladı.
• İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı sona erdi.
• Haçlı Seferleri'ne yol açtı.

Malazgirt Savaşı’ndan sonra Alparslan’ın komutanlarınca
Anadolu’da beylikler kuruldu. Bu beylikler;
▪ Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleridir.
▪ Anadolu'nun Türkleşmesinde ve fethinin hızlanmasında önemli roller
oynamışlardır.

Birinci Beylikler Dönemi


SALTUKLULAR Erzurum 1071-1201
MENGÜCEKLER Sivas, Erzincan, Kayseri 1072-1228
DANİŞMENTLER Sivas, Tokat, Niksar 1080-1175 Anadolu’daki ilk medrese
Niksar’dadır (Yağıbasan Medresesi)
ARTUKLULAR Urfa, Mardin, Diyarbakır 1401-1409
ÇAKA BEYLİĞİ İzmir (İstanbul’u kuşatan ilk Müslüman Türk Denizci Beyliği)

​ HAÇLI SEFERLERİ (1096-1270)

11. ve 13. yüzyıllarda Batılı Hıristiyanlar tarafından kutsal yerleri


Müslümanlardan almak için yapılmış olan büyük seferlere denir.
Sonuçları:
o Papanın ve kilisenin otoritesi sarsıldı
o Müslümanlarla Hıristiyanlar birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı
buldular
o Avrupalılar Akdeniz’de bir güç olarak belirdi.
o Doğu ile Batı arasındaki ticaret gelişti.
o Derebeylerinin güçleri azaldı.
o Bazı Akdeniz limanları gelişti.
o Pusula ve barut Avrupa’ya götürüldü.
o Avrupalılar Arap rakamlarını kullanmaya başladılar.
o Türklerin Avrupa’ya ilerleyişleri gecikti.

ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ (1077-1308)


Melikşah'ın komutanlarından Süleyman Şah tarafından İznik'te kuruldu.
Büyük Selçuklulara bağlı olarak kurulan devlet I. Kılıçarslan zamanında
bağımsız oldu. Haçlı Seferleri nedeniyle başkent Konya'ya taşındı. Ülke
hükümdar ailesinin ortak malıdır ilkesi burada da geçerliliğini devam ettirdi.
Devlet işleri de Divan-ı Saltanat’ta görüşülürdü.
I. Kılıçarslan: Anadoluda Türk birliğini sağladı. I. Haçlı Seferi’ne karşı
mücadele etti. Başkenti İznik’ten Konya’ya taşıdı. Çaka Beyliği’ ne son verdi.
I. Mesut: II. Haçlı Seferi’ne karşı mücadele etti. İlk madenî parayı
bastırdı.
II.Kılıçarslan: Danişmentlere son verdi. Bizans’la Miryakefalon
Savaşı’nı yaparak Anadolu’dan Türklerin atılamayacağını, Bizans ve
Hıristiyan dünyasına kabul ettirdi. (1176) Bizans savunmaya geçti. Ekonomik
gelişmeler yaşandı. İlk altın ve gümüş parayı bastırdı. Ülkeyi 11 oğlu
arasında paylaştırdı.
I. Gıyasettin Keyhüsrev: Deniz ticaretini geliştirmiştir. Karadeniz ticaret
yolunu denetim altına almıştır. Antalya’yı alarak burayı ithalat-ihracat limanı
yapmıştır.
I. İzzettin Keykavus: Tüm seferleri ticari amaçlıdır. Sinop limanını alıp
Karadeniz ticaretinde etkin oldu. Suriye ticaret yolunu açtırdı. Kıbrıs’la ticaret
antlaşması yaptı.Çok sayıda kervansaray yaptırdı.
I. Alaeddin Keykubat: Alanya’yı aldı. Tersane kurdurttu. Sınırlara
Türkmenler yerleştirdi. 1230’da Yassıçemen Savaşı’nda Harzemşahlar’ı
yendi.
II. Gıyasettin Keyhüsrev: İç karışıklık ve zayıflık devridir.
KÖSEDAĞ SAVAŞI (1240)
Anadolu Moğol egemenliğine girdi. Ticaret ve kültür merkezleri harap
oldu. Batı ilerleyişi durdu. Taht kavgaları arttı. II. Mesut’un ölümü ile devlet
yıkıldı.
Malazgirt Savaşı (1071), Kösedağ Savaşı (1240) ve Ankara Savaşı
(1405)’nın ortak sonucu Anadolu’da beylikler döneminin başlamasına
neden olmasıdır.

ANADOLU TÜRK BEYLİKLERİ DEVRİ


Anadolu Selçukluların yıkılmasından sonra kurulan beylikler siyasi
parçalanmaya yol açsalar da Anadolu’da Türk kültürüne katkı sağlamıştır.
(Mevlana, Yunus Emre, Dehhani, bu devirde yetişmiştir)
Yıldırım Beyazıt döneminde Osmanlı egemenliğine girip 1402 Ankara
Savaşı’ nda yeniden kurulsalar da sonunda hepsi Osmanlı egemenliğini
tanımıştır.

Karamanoğulları: Osmanlı ile en fazla mücadele eden beyliktir. 1277’de


Karamanoğlu Mehmet Bey Türkçe’yi resmi dil ilan etmiştir.
Germiyanoğulları: Kütahya-Denizli
Karesioğulları: Orhan Bey döneminde alınan denizci Beyliktir.
Candaroğulları: Kastamonu-Sinop
Menteşeoğulları: Muğla
Aydınoğulları ?J
Saruhanoğulları Manisa
Hamitoğulları Samsun
Ramazanoğulları Adana
Pervaneoğulları Sinop
Dulkadiroğulları Maraş
Osmanoğulları Söğüt, Bilecik

TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE KÜLTÜR-MEDENİYET


DEVLET YÖNETİMİ:
Devleti yönetme yetkisi tanrı adına halifeden alınmıştır. (Kut anlayışı
devam eder)
Gazneli Mahmut’a halife “Sultan” unvanını (Hükümdarlığı halife
tarafından tasdik edilen Gazneli Mahmut, sultan ünvanını ilk defa kullanan
hükümdar olarak tanınır.) verir. Tuğrul Bey “Doğunun ve Batının Sultanı”
unvanını almış, islamın koruyucusu olmuştur. Abbasi halifesi sadece dini
yetkili olarak kalmıştır.
• Türklerde Müslüman Araplar arasında ilk ilişki halife Ömer döneminde
İran'ın alınmasıyla gerçekleşmiştir.
• Türklerle Müslüman Araplar arasında ilk savaş halife Osman
döneminde Hazar Türkleri ile yapılmıştır.
• Türkler arasında İslamiyet 751 Talas Savaşı'ndan (Arap/Abbasi-Çin)
sonra yayılmaya başlamıştır.
• İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boyları Karluk, Yağma, Çiğil Türkleridir.
• Kurulan ilk Türk- İslam devleti Karahanlılar'dır.
Türklerin İslamiyet'i kabul etmelerinde;
1- Türkler arasında tek tanrı inancının yaygın olması,
2- Kurban geleneğinin bulunması,
3- Müslümanlarla ticari ilişkilerin gelişmesi,
4- Türklerdeki fetih anlayışıyla İslamiyet’teki cihat anlayışının benzerliği,
5- Öteki dünya inanışı etkili olmuştur.Ölümden sonra yaşama inanırlar.

UYARI: ​
Türkler İslam dinini kabul etmelerine rağmen öz
kimliklerini korumuşlardır. Bu da Türklerin etkili ve köklü bir
uygarlığa sahip olduklarının ve milli değerlerinin İslam’la
örtüştüğünün bir delilidir.

• Mısır'da kurulan ilk Türk- İslam devleti Tolunoğulları'dır.


• Tolunoğullarından sonra kurulan ve kutsal toprakları (Hicaz) denetimi
altına alan devlet İhşitler'dir.
• Asya'da kurulan ilk Türk - İslam devleti Karahanlılardır,
Kurucusu: Bilge Kül Kadir Han (Müslüman olunca Abdülkerim Satuk
Buğra Han) adını al​mıştır.
• Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri tarafından kurulmuştur.
• Gazneliler Devleti Afganistan topraklarında Alp Tigin tarafından
kurulmuştur.

UYARI: İlk “Sultan” unvanını Gazneli Mahmut kullanmıştır.

Hükümdarlık Unvanları:
Karahanlılar: Hakan, Han, Kağan, Arslan, Buğra, Tabgaç
B. Selçuklu ve Gazneliler: Sultan, Sultanı-ı Azam unvanlarını
kullanmışlardır.
Hükümdarlık Sembolleri: Hutbe okutmak, sikke (para) basmak, tuğra,
arma, unvan alma, çetr (hükümdar şemsiyesi), nevbet, mühür, tuğ, sancak,
otağ.
Merkez Teşkilatı: Hükümdar yasama, yürütme, yargı yetkilerini kullanır.
Devlet sorunları Büyük Divan’da (Divan-ı Mezalim) görüşülür.
Karahanlılarda:
• Hükümdar; Han, Kağan, Hakan unvanlarını kullanır.
• Hükümetin başında bulunan vezire Yuğruş denir.

• Tayangu ​: Hükümdarın görüşmelerini düzenler.


• Bitigçi ​: İç ve dış yazışmaları yapar.
• Ağıçı ​: Malî işlere bakar.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ:


Devlet işleri Divan-i Saltanat denilen Büyük Divan'da görüşülür. Bunun
yanında;

Divan-ı Tuğra ​: İç ve dış yazışmaları yapar.



Divan-ı İsraf : Askerî ve hukukî işler hariç devletin bütün işlerinin
teftişini yapar. Başkanına Müsrif denir.

Divan-ı Arz ​: Ordu işlerinden sorumludur.



Divan-ı İstifa ; Ekonomi ve malî işlere bakar.
Vezir ​: Sultanın mutlak vekilidir.
Anadolu Selçuklu Devleti’ nde ayrıca Pervanecilik Divanı da vardır.
Büyük Divan’ daki arazi defterlerindeki has ve dirliklerle ilgili karar
düzenleyen yerdir.

Taşra Teşkilatı:
Müslüman Türk devletlerinde, kendilerine bir bölgenin idaresi verilen
hanedan üyeleri Melik diye anılırdı. Bunlar yarı müstakil bir şekilde hareket
ederdi. Bulundukları bölgede merkezdekine benzer bir divan kuruluşuna da
sahiptiler. Ayrıca vezir ve askerî kuvvetleri vardı. Halife, sultan ve kendi
adlarına hutbe okutur, bağlı olarak para bastırırlardı. Melikler, merkezdeki
sultan tarafından temsil edilen en yüksek iktidarı tanırlardı. Siyasi temasları
veya giriştikleri savaşları, asıl devletin ana siyaseti çevresinde yürütürlerdi.
Ancak melik olmak, ülkenin bir parçasını şahsi mülk haline getirmek ve onu
kendi keyfine göre idare etmek değildi. Melikler illere vali olarak gönderilirken
yanlarına Atabey denilen öğretmenler verilir geleceğe hazırlanırdı.
(Selçuklularda Atabey, Osmanlılarda Lala)

Devlet Görevlileri:

Muhtesip ​: ​Belediye işlerine bakar


Şıhne, ​: ​Askerî vali
Kadı ​: ​Davalara bakar
Dizdar : ​ ​Kale komutanı
Subaşı : ​ ​Güvenlik, askerlik işlerine bakar.
Amil ​: ​Malî işlere bakar.
Kethüda : ​ ​Esnaf ve tüccarları denetler.
Tuğracı :​ ​Yazışmaları yapar
Pervaneci :​ ​ evlete ait toprakları, arazi kayıtları yapar,
D
has ve ikta topraklarını halka dağıtır.

Naip ​: ​
Sultan vekili, sultan merkezde olmadığında devlet
işlerine bakar. Eski Kurultayda Hatun’un görevini yapar.

Adalet Teşkilatı:
Şer’î Hukuk: Kaynağı din kurallarıdır. Davalara, vakıf, miras işlerine
kadılar bakar. Kadı kararlarının şüpheli olması durumunda Divan-ı
Mezalim’e başvurulabilir.
Kadılar Büyük Selçuklularda Bağdat’ta oturan Kadıyül-Kudat’a, Anadolu
Selçuklularında Konya’da oturan Kazil Kuzdat bağlıdırlar.
Örf’î Hukuk: Kaynağı törelerdir. Başkanına Emir-i Dat denir. Askerî
davalara A. Selçuklularında Kadıyı Leşger bakar.

ORDU TEŞKİLATI
1. Hassa Ordusu (Gulam): Gaznelilerde çoğunluğunu Türklerin
oluşturduğu ve kölelerden meydana gelen "Gulam" adı verilen ve üç ayda
bir maaş alan ordu bulunurdu. Hükümdarın kapıkulu askerleri yetiştirilen esir
çocuklarından oluşurdu.
2. Selçuklularda sultana bağlı maaşlı askerlerin oluşturduğu hassa
ordusu ve geliri doğ​rudan ikta (toprak) sistemiyle karşılaşan eyalet ordusu
bulunurdu.
3. İkta (Tımarlı Sipahiler) Ordusu: İkta sahiplerinin yetiştirdiği
Türklerden oluşan ordudur. Vilayet merkezindeki komutanına subaşı denir.
4. Türkmenler: Uçlarda bulunur. Daima savaşa hazırlardır.
5. Bağlı devlet ve beylik kuvvetleri
6. Selçuklular döneminde ilk Türk denizcisi Çaka Bey'dir.
Başkomutan sultandır. Anadolu Selçukluları donanmaya önem vermiş,
Sinop, Antalya, Samsun, Alaiye’de tersaneler kurmuşlardır. Anadolu
Selçuklularında ordu komutanına Emir-ül Ümera, donanma komutanına
Melik-ül Sevahil denir.

TOPRAK SİSTEMİ
Ekonominin temeli tarım ve hayvancılıktır. Anadolu Selçukluları ticareti
geliştirmişlerdir. (Düşük gümrük uygulamasını başlatmış, sigortacılık
sistemini geliştirmişlerdir)
▪ Türk-islam devletlerinde toprak hükümdar ailesinin ortak malıdır.
▪ B. Selçuklu Devleti'ne ait topraklar kullanım amaçlarına göre şu
bölümlere ayrılmıştır;
1. Mülk Topraklar: Görevlerinde başarılı olan devlet adamlarına
verilirdi.
2. İkta Topraklar: Topraklar vergi gelirlerine göre bölümlere
ayrılmıştır. Görev karşılığı dev​let memuru ve askerlere maaş olarak
ödenirdi
Bu Uygulama ile;
▪ Üretimin sürekli olması,
▪ Merkezi otoritenin güçlü tutulması,
▪ Toprak üzerinde denetim kurulması,
▪ Bütçeden para harcamadan asker yetiştirilmesi amaçlanmıştır.
Vakıf Arazi: Vergi gelirleri, hayır kurumları ve toplumsal ihtiyaçlar için
ayrılan arazidir

EKONOMİK SİSTEM:
Büyük Selçuklu topraklarından geçen İpek ve Baharat Yolları ticaretin
gelişmesini sağlamıştır. Ticareti geliştirmek için çok sayıda kervansaray ve
çarşı yapmışlardır.
Lonca Teşkilatı: Esnaflar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı
sağlamak amacıyla ku​rulmuş meslekî örgüttür.
Ahi Teşkilatı: Anadolu Selçuklularında oluşmuş Müslüman birliklerdir.
Kurucusu Ahi Evran’dır.

Bu kurumlar;
▪ Üretimi denetler.
▪ Fiyatları kontrol eder.
▪ Hammadde teminini sağlar.
UYARI: Ahilik dinsel yönü ağır basan meslekî örgüttür.

Büyük Selçuklularda ilk para Tuğrul Bey tarafından ,Anadolu


Selçuklularında ise Sultan Mesut döneminde basılmıştır.
Gümüş sikke:Dirhem
Altın sikke :Dinar

Gelir Kaynakları:
▪ Öşür, cizye, haraç, şer’î vergiler
▪ Savaşlarda elde edilen ganimetlerin 1/5'i
▪ Orman, tuzla ve maden gelirleri
▪ Gümrük gelirleri
▪ Bağlı devletlerin gönderdiği vergiler ve hediyeler
Beylikler ve Anadolu Selçuklularında
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ’NDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
11. ve 13.yy’da Anadolu’ya göçler sayesinde Anadolu Türkleşip
İslamlaşmıştır. Bunu sağlayanlar: Ahiler, gaziler, abdallar, bacılar, alperenler,
Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Mevlana’dır Halk
edebiyatının en önemli temsilcisi Aşık Paşa'dır.

Mevlana ​: Divan-ı Kebir, Mesnevi, Fih-i Mafih (Farsça).


Yunus Emre ​: Divan, Risalet-ül Nushiye (Türkçe).
Hacı Bektaşı Veli :​ Makalat (Arapça).
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE KULLANILAN SÖZLÜKLER
Kaşgarlı Mahmut: İlk Türk sözlüğü, Divan-ı Lügatit Türk(Türkçe-
Arapça).
Ali Şir Nevai :Muhakemet-ül Lugateyn(Türkçe-Farsça).
Codex-Cumanikus: Yazarı belli değil(Türkça Latince)
Şemsettin Sami: Kamus-ı Türkî(Türkçe-Osmanlıca)
14. yy’da Türk dili ve milli edebiyatı doğmuştur. Gülşehri, Aşık Paşa ve
Oruç Bey Türkçe eserler yazmışlardır.
• Danişmentlilerce Battalnâme Destanı yazıya geçirilmiştir. (Battal Gazi
Destanı Türk - Bizans mücadelesini anlatır)
• Anadolu’da ilk medrese Danişmentliler tarafından Tokat Niksar’da
yapılan Yağıbasan Medresesi’dir.
• Anadolu Selçuklularında ilk medrese II. Kılıçarslan tarafından
Kayseri’deki Koca Hasan Medresesi’dir. Bu dönemde Muhiyittin
Arabi, Sadrettin Konevi, Necmettin Daye (Siyasetname) yetişmiştir.

KÜLTÜR MEDENİYET
Külliyeler (Cami + Medrese)
Külliye sistemi Osmanlı ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin güçlü
olduğu dönemde iyi işlemekteydi.Bu devletler zayıflamaya başlayınca
vakıf sahipleri devletin içine nufuz etmeye başladı. Vakıftan elde edilen
gelir, vergiye tabi olmadığı için kaldırıldı. Bu kurum Karahanlılar ile
başlar ,3 Mart 1924 Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması ile son
bulur.
1) Vakıf: Camiye verilen merkezi araziye denir.
2) Bedesten: Cami arazisi içindeki çarşıya denir.
3) Aşevi: Cami arazisi içindeki imalathaneye denir.
4) Tabbhane: Hastaneden çıktıktan sonra hastaların kaldıkları
yere denir.
5) Şifahane: Yataklı hastaneye denir.
6) Bimarhane: Hastaların ayakta tedavi edildiği hastaneye denir.

• Anadolu’nun en eski külliyesi Mengücekler tarafından yapılan


Divriği’deki Divriği Külliyesi’dir.
• Anadolu Selçuklu D. tarafından yapılan ilk külliye Kayseri’deki Hunat
Hatun Külliyesidir.
• Anadolu’daki ilk kervansaray II. Kılıçarslan zamanında yapılan
Aksaray’daki Alay Han’dır
Anadolu Selçuklu Devleti çok büyük bir ticari kültüre sahiptir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nde ekonominin canlanmasında ve
büyümesinde ki en büyük etken KERVANSARAYlardır. Anadolu
Selçuklu Devleti’nde en fazla mimari eser Alaaddin Keykubat
döneminde oluşturulmuştur. Konya, İzmit, Kayseri illerindeki
yapıların tamamı Anadolu Selçuklu Devleti’ne aittir.

CAMİ / HAN/ SİFAHANE


SARAY MEDRESE
Kümbet KERVANSARAY BİMARHANE

KONYA Karatay Alaaddin Sultan İzzeddin


Kubadabat Sırçalı Taş Mescid Zazadin Keykavus
(Beyşehir) İnce Minareli Sırçalı Altınapa (Beyşehir)
Alaaddin Köşkü II. Kılıçarslan
Kümbeti
KAYSERİ Hacı Kılıç Hacı Kılıç Alay Han Gevher Nesibe
Keykubatiye Köşkü Çifte Minareli Alay Han Sultan Han Çifte Medrese
Kubadiye S. Avgunlu Çifte Kümbet Ağzıkara Han Hunat Hatun
Sahibiye Döner Kümbet Öresun Han
Siraceddin İsaklı Han
Hunat (Nevşehir)
SİVAS Gök Ulu (Divriği) Çiftlik Han Keykavus
Buruciye Turan Melek
Çifte Minareli (Divriği)
ERZURUM Çifte Minareli Emir Saltuk
Yakutiye Mama Hatun
KIRŞEHiR Caca Bey Melikgazi
Gözlemevi Kümbeti

Ulu Cami
DİYARBAKIR

​İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ

1. “Ribat” adı verilen kervansarayın ilk kurucusu olan Türk devleti aşağıdakilerden
hangisidir?

A) Karahanlılar ​B) Gazneliler


C) Selçuklular D) Karluklar ​
E) Osmanlılar

2. ​
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi ile Büyük Selçuklu Devleti’nin yükselme
süreci başlamıştır?

A) Bağdat’ın alınması ​
B) Pasinler Savaşı

C) Dandanakan Savaşı ​
D) Katvan Savaşı
E) Malazgirt Savaşı

3. ​
Mardin bölgesinde aşağıdakilerden hangisine ait eserler bulunmaktadır?
A) Artukoğulları
B) Candaroğulları
C) Karamanoğulları
D) Aydınoğulları
E) Germiyanoğulları

4. ​
Türklerde ordunun önemli bir bölümünü oluşturan “Gulam” teşkilatı ilk
olarak hangi devlet zamanında kurulmuştur?

A) Gazneliler ​
B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Karahanlılar
E) İhşitler

5. ​I. Artuklular
​II. Karesioğulları ​
III. Danişmentliler
Bu beyliklerden hangilerinin Anadolu’nun Türkleşmesine I. Beylikler döneminde katkısı
olmamıştır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve III ​E) II ve III
6. Aristo başta olmak üzere eski Yunan filozoflarının düşüncelerinin İslam dünyasında
yayılmasını sağlayan, ilmi sınıflandırmayı yaparak pozitif biliminde kurucusu sayılan ve
“Muallimi Sani” unvanıyla anılan ünlü Türk bilim adamı ve düşünür aşağıdakilerden
hangisidir?

A) Farabi ​B) İbn-i Sina ​


C) Gazali ​D) Kaşgarlı Mahmut
E) Ömer Hayyam

7. ​
Yazdığı pek çok eserle adından İslam dünyasında “Şeyh-i Ekber” diye söz
ettiren fikir ve tasavvuf adamı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Hacı Bektaş-ı Veli ​


B) Hacı Bayram-ı Veli
C) Mevlana
D) Muhyiddin Arabi
E) Yunus Emre

8. ​
Diyarbakır’da inşa edilen “Malabadi Köprüsü” hangi dönemde inşa
edilmiştir?
A) Büyük Selçuklu
B) Karamanoğulları
C) Osmanlı Devleti
D) Anadolu Selçuklu
E) Danişmentliler

9. ​
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı öncesi Türk-İslam devletlerinin tamamında
görülen özelliklerden birisidir?
A) Devleti, hanedanın malı saymaları
B) Anadolu’nun Türkleşmesini sağlamaları
C) Resmi dillerinin Türkçe olması
D) İslam dünyasına egemen olmaları
E) Haçlılarla mücadele etmeleri
10. “Anadolu Selçuklu hükümdarı Kutalmış Oğlu Süleyman Şah, geniş kapsamlı bir sözleşme
yayınlayarak Anadolu’daki bütün esir ve ırgatlara özgürlüklerini verdi. Yalnızca parasal veya
malla ödenebilecek bir vergiyle yükümlü kıldı.”

​Bu uygulama aşağıdakilerden hangisi ile alakalıdır? ​


A) İ​ kta sistemini başlatmasıyla ​

B) ​Devletin halk tarafından kabul görmesini sağlamaya


C) ​Anadolu siyasal birliğini sağlamaya
D) ​ alkı yönetime katmaya
H ​
E) ​ evlet kurumlarını genişletmeye ​
D
11. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu Selçuklu Devleti’ nin dağılmasından sonra kurulan
beyliklerden biri değildir?
A) Danişmentoğulları B) Aydınoğulları
C) Karamanoğulları D)Ramazanoğulları
E) Dulkadiroğulları
12. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde; İtalyan, Fransız, İranlı, Suriyeli ve Yahudilerin
Anadolu’ya; bazı Türkleri de Kıbrıs, Suriye ve Kırım gibi yerlere yerleştirmesinin
başlıca nedeni aşağıdaki alanlardan hangisinde görülen gelişmelerdir?

A) Tarım ​B) Mimari ​


C) Eğitim ​D) Savunma
E) Ticaret

13. Anadolu Selçuklu Devleti’nde malî işlerle ilgilenen divan aşağıdakilerden


hangisidir?


A) Divan-ı Ala B) Divan-ı Pervane

C) Divan- Tuğra ​D) Divan-ı İstifa


E) Divan-ı Arz

14. Ayşe Bibi Türbesi ilk Türk-İslam sanatı eserlerinden biridir. Bu eser aşağıdaki
devletlerden hangisi zamanında inşa edilmiştir?
A) Gazneliler
B) Karahanlılar
C) Büyük Selçuklular
D) Osmanlılar
E) Anadolu Selçukluları

15. Günümüze kadar kalan aşağıdaki eserlerden hangisi Mengüceklere aittir?


A) Mama Hatun Türbesi
B) Tepsi Minare
C) Buruciye Medresesi
D) Döner Kümbet
E) Divriği Ulu Camii

16. Bilimin ilerlemesinin önündeki en önemli engelin serbest düşüncenin olmayışının


olduğunu söyleyen; enlem ve boylam derecelerini hesaplayan ünlü bilim adamı
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gazali ​B) Harizmi


C) Birûni ​D) Farabi
E) Ömer Hayyam

17. Büyük Selçukluların Türk-İslam mimarisine kazandırdıkları en önemli yenilik


aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bimarhane ​B) Külliye


C) Eyvan ​D) Kümbet
E) Çinicilik

18. Aşağıdaki kurumlardan hangisi Türk-İslam ülkelerinde askerî işlerden sorumludur?


A) Divan-ı İsraf ​B) Divan-ı Arz
C) Divan-ı Tuğra ​D) Divan-ı İstifa
E) Divan-ı Saltanat

19. I. Karamanoğulları Beyliği,


​II. Anadolu Selçuklu Devleti,
​III. Büyük Selçuklu Devleti.
​Bunlardan hangisi Konya’yı merkez olarak kullanmıştır?
A) Yalnız I ​ ) Yalnız II
B
C) I ve II ​D) II ve III
E) I, II ve III

20. I. Dandanakan
​II. Miryakefalon
​III. Pasinler
​IV. Yassıçemen
​Yukarıdaki savaşlardan hangilerinde Türk devletleri karşı karşıya gelmiştir?
​A) I-III ​ ) II-III
C

​B) II-IV ​ ) I-IV


D

​E) III-IV

21. 13. yüzyılın ortalarında başlayan Moğol istilasının Anadolu için en olumlu sonucu

aşağıdakilerden hangisi olmuştur? ​


A) ​Anadolu Selçuklu Devleti’ nin güç kaybetmesi
B) ​Anadolu’ya gelen göçlerle Türk nüfusunun artması
C) ​Anadolu Türk birliğinin sağlanması
D) ​Anadolu’da beyliklerin ortaya çıkması
E) ​Haçlı Seferleri’nin sona ermesi

22. Aşağıdakilerden hangisi bilimin önemini anlatan bir eserdir?


A) ​Divan-ı Hikmet: Ahmet Yesevi
B) ​Atabet-ül Hakayık: Edip Ahmet
C) ​Kutat-gu Bilig: Yusuf Has Hacip
D) ​Divan-ül Lügat-it Türk: Kaşgarlı Mahmut
E) ​Şehname: Firdevsi

23. Konya’da bulunan


​I. İnce Minareli Cami,
​II. Karatay Medresesi,
​III. Sırçalı Medrese.
​gibi mimari eserler aşağıdaki dönemlerden hangisine aittir? (2001)
A) Osmanlılar ​
B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Anadolu beylikleri
E) Memlükler

24. “Türk-İslam devletlerinde Anadolu’da Darüşşifa ve Şifahane adı verilen günümüz


hastanelerinin işlevini gören yapılar ortaya konulmuştur. Bunların önemlilerinden birisi de
Kayseri’deki Gevher Nesibe Hatun Şifahanesi’dir.”


Bu şifahane hangi Türk-İslam topluluğu tarafından yaptırılmıştır? (2002)
A) Danişmentler
B) Saltuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Osmanlılar
E) Germiyanoğulları
25. Türk tarihinde ilk posta teşkilatını kuran devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gazneliler
B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Karahanlılar
E) İhşitler

26. Aşağıdakilerden hangisi Türk-İslam ülkelerinde hükümdarlık alametlerinden biri


değildir?

A) Hutbe okutmak ​B) Sancak


C) Nevbet ​D) Tuğra
E) Kaftan

27. İlk Haçlı Seferi aşağıdaki devletlerden hangisi zamanında düzenlenmiştir?



A) Osmanlılar B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Karahanlılar
E) Eyyübiler

28. Batıda “Avicenna” olarak bilinen ve “El-Kanun” adlı eserin yazarı Türk Bilim adamı
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Farabi ​B) İbn-i Sina



C) İbn-i Rüşd D) Gazali
E) Ömer Hayam

29. El yazması kitap ve levhaların altın tozu boya kullanılarak çiçek ve nakışlarla
süslenmesine ne ad verilir?

A) Tezhip ​B) Hat


C) Fersko ​D) Çinicilik
E) Minyatür

30. Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisi Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmiş ,
Arapçayı sadece dinî literatürde kullanmıştır?
A) Gazneliler
B) Karahanlılar
C) Büyük Selçuklu Devleti
D) Samanoğulları
E) Tolunoğulları

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A C A A B A D A A B
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A E D B E C D B C D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B B C C D E C B A B
​OSMANLI KÜLTÜR - MEDENİYETİ
DEVLET YÖNETİMİ
Yönetimin esası İslam hukuku, eski Türk töresi ve fethedilen bölgelerin
önceki uygulamalarına dayanır. Bütün teşkilat padişahın mutlak egemenliği
için kurulur. Osmanlı Devleti merkeziyetçi, gücünü ordudan alan mutlak
otoriteye dayalı bir devlet yapı​sına sahiptir.
Hükümdarlık Unvanları:
Padişah, Bey, Gazi, Sultan, Hakan, Han, Halife, Sultan-ül Berreyn,
Hakan-ül Bahreyn.

EGEMENLİK ANLAYIŞI
• Osman-Orhan Bey döneminde: Ülke hanedanının ortak malı
• Murat döneminde: Padişah ve oğullarının
• Fatih döneminde: Kardeş katli yasallaştı (ilk Türk veraset yasası)
• I. Ahmet döneminde Osmanlı hanedanı içinde en akıllı ve en büyük
olanın padişah olması esası “Ekber ve Erşad Yasası” Belirlendi.

YORUM:
Bu yenilik şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu kaldırdı (olumsuz).
Taht kavgalarına son verdi. Verasetteki belirsizlik ortadan kalktı (olumlu).
Monarşik+Teokratik yapıya ise 1517’de (Ridaniye Seferi) Yavuz Sultan Selim
döneminde kavuşacaktır. (1876 I. Meşrutiyete kadar).
16. yy sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince Anadolu’daki
sancaklara SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi. Burada bir Lala’nın yanında
devlet yönetiminde tecrübe kazanması sağlanırdı. Aynı dönemde
şehzadelerin sancağa çıkma usulüne son verilerek Kafes Sistemi getirildi.
III. Mehmet sancaklarda valilik yapan son padişah oldu.

Dönem Unvan Devlet Yapısı


Osman Bey Uç Beylik
Orhan Bey Beylikten devlete geçiş
I. Murat Sultan Merkezi devlet
II. Mehmet (Fatih) Padişah İmparatorluk
I. Selim (Yavuz) Halife Teokratik yapının güçlenmesi

Devletin merkeziyetçiliği güçlendirmeye yönelik aldığı önlemler:


1. Eski Türk devletlerinde uygulanan veraset sistemi değiştirilmiş,
devletin yönetimi tek elde toplanmıştır.
2."Kanunname-i Ali Osman" ile kardeş katli yasal hale gelmiştir.
3. Türk kökenli sadrazamların yerine devşirme kökenli sadrazamlar
getirilmiştir.
4. Müsadere yöntemi uygulanmıştır.
5. I. Ahmet döneminde "Ekber ve Erşad" kuralı getirilmiştir, "Kafes
Sistemi" uygulamasına geçilmiştir.
6. Toprakların mülkiyeti genellikle devletin elinde tutulmuştur.
• Ülke yönetiminde padişahın kesin egemenlik hakkı vardır. Bu hakkı
kanun, nizam ve tö​relere göre kullanırdı. Padişahın koyduğu kurallar
fermanlarla duyurulurdu.
• Padişahın mutlak otoritesi daha sonraki dönemlerde Sened-i İttifak,
Tanzimat, Islahat Fermanları ve Kanun-i Esasi ile sınırlandırılmıştır.
• Padişah çocukları (şehzadeler) çocuk yaşta lala denilen
danışmanlarıyla birlikte Anado​lu'daki sancaklara yönetici olarak
atanırlardı.
Amaç: Yönetim deneyimi kazanmak
Şehzade sancakları: Trabzon, Amasya, Konya, Manisa, Kütahya

UYARI: ​
Rumeli fetih bölgesi olduğu için şehzadeler bu bölgeye
gönderilmemiştir.

• Padişahlar ülkeyi Topkapı Sarayı'ndan yönetirdi. Saray Enderun (iç)


ve Birun (dış)dan olu​şur ve bu iki bölüm Babüs-Sade kapısıyla
birleşirdi.
• Devlet ve memleket işleri "Divan-ı Hümayun" adı verilen bir kurulda
görüşülürdü. Divan teşkilatı Orhan Bey döneminde kurulmuştur.
Divan-ı Hümayun
Divan teşkilatı II. Mahmut döneminde kaldırılmıştır.
Divan toplantıları Topkapı Sarayı'nda Kubbealtı'nda olurdu.

Divanın Özellikleri:
1. Devletin önemli işlerinin görüşülüp karara bağlandığı bir yer olduğu
için divan bir yürütme organıdır.
2. Önemli davalara baktığı için bir yüksek mahkemedir.
3. Son karar mercii padişah olduğu için danışma organıdır.
4. Yasama görevini yerine getirir.
5. Fatih döneminde çıkartılan "Kanunname-i Âli Osman" ile divan
başkanlığına sadrazam geti​rilmiştir.
Yorum: Bu durum sadrazamlık (sadaret) makamının önemini
arttırmıştır.
Sadrazamlar "Serdar-ı Ekrem" unvanıyla seferlere giderdi.

UYARI: İlk sadrazam Çandarlı Halil Paşa, son sadrazam Tevfik Paşadır.

Divan-ı Hümayun'un dışında görev yapan divanlar:

1. Galebe Divanı ​: Yabancı elçiler kabul edilir, asker maaşları


dağıtılır.

2. İkindi Divanı ​: Sadrazamın evinde yapılan toplantıdır.


3. Ayak Divanı ​: Halkın ve askerin hükümdarın huzuruna
çıkmasıdır.
• Divanda padişaha ait yetkiler üç kolun temsilcileri tarafından
kullanılırdı.

Sınıf Yetki Görevliler


Seyfiye Yönetim, Askerlik • ​Sadrazam
• ​Vezirler
• ​Kaptan-ı Derya
• ​Yeniçeri Ağası
İlmiye Eğitim, Adalet • ​Şeyhülislam
• ​Kazasker
Kalemiye Malî, İdarî (Bürokrasi) • ​Defterdar
• ​Nişancı
• ​Reis-ül küttap

Divanın Üyeleri:
Vezir-İ Azam (Sadrazam): Bugünkü anlamda başbakana eştir.Osmanlı
Devleti’ nde başlangıçta bir tane vezir vardı,vezir sayısının artması üzerine
birinci vezire Vezir-i Azam dendi. Vezir-i Azam, diğer vezirler ve devletin ileri
gelenlerinin başı ve hepsinin en ulusu sayılırdı. Vezir-i Azam, padişahın da
mutlak vekiliydi. Vekilliğin işareti ise padişah tarafından kendisine verilen
mührü, yani Mührü Hümayun idi. Fatih devri ile birlikte divana başkanlık
etmeye başlayan Vezir-i Azamlar, padişah savaşa gitmediği zamanlarda da
ordu komutanı olarak sefere çıkar ve Serdar-ı Ekrem unvanı alırdı. Vezir-i
Azamlar XVI. yüzyılla birlikte, en büyük vezir anlamına gelen Sadr-ı Azam
diye anılmaya başlanmış, sadrazamların yönetimdeki ağırlığı XVII. yüzyılla
birlikte giderek artmaya başlamıştı. Bu dönemde sadrazamlar devlet işlerini
kendi saraylarında yönetir olmuş, bu nedenle sadrazam sarayına, “yüksek
kapı” anlamına gelen “Bab-ı Ali” denmeye başlanmıştı.
Kubbealtı Vezirleri (Seyfiye): Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında
vezir sayısı birdi. Zamanla vezirlerin sayıları artarak, Orhan Bey döneminde
iki, Fatih döneminde dört, Kanuni döneminde yedi olmuştur. Vezir sayısının
çoğalması ile birinci vezire Vezir-i Azam denmiştir. Kaynaklara göre ilk Vezir-i
Azam, Çandarlı Halil Hayrettin Paşa’dır. Vezirler Divan-ı Hümayun’da Kubbe
Altı’nda toplanıp kendilerine verilen görevlerle uğraştıkları için, Kubbe Veziri
veya Kubbenişin diye de adlandırılmışlardır. Divanın doğal üyeleri olan
vezirler, üç tuğ taşır, maaş yerine kendisine tahsis edilen has gelirlerinden
faydalanırlardı.
Nişancı: Türklerde hükümdar ferman ve beratlarına “nişan”, bu işle
sorumlu kişiye de nişancı denirdi. Divan-ı Hümayun üyelerinden olan
Nişancı, derece ve protokole göre vezirlerden sonra gelirdi. Osmanlı
Devleti’nde ilk nişancının ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. İlmiye
sınıfından seçilen nişancı, birinci dereceden memur sınıfına girerdi.
Nişancının asıl görevi, padişah adına yazılan fermanlara, beratlara ve
namelere, padişahın imzası demek olan tuğra çekmekti. Padişah
mektuplarının yazım işi XVI. yüzyılla birlikte Reis-ül Küttaplar’a devredilince,
nişancılar sadece tuğra çekmekle görevlendirilmişlerdi. Nişancının bir başka
görevi de Tahrir Defterleri’ni düzenlemek, yani fethedilen toprakları has,
zeamet ve tımar olmak üzere gelirlerine göre ayırarak defterlere kaydedip,
bu toprakların dağıtımını yapmaktı.
Kaptan-ı Derya: Kanuni döneminde vezir rütbesiyle divanın doğal üyesi
oldu. Donanma ve denizlerden sorumludur. Tanzimat’ın ilanı ile birlikte
Kaptan-ı Derya, Bahriye Nazırı olarak anılmaya başlandı
Reis-ül küttap: Kâtiplerin reisi anlamına gelir, XVII. yüzyıla kadar,
Divan-ı Hümayun kâtipleri’nin şefi pozisyonunda olmasına rağmen, Divan’ın
asıl üyesi değildi. Bu dönemde nişancıya bağlı bir memur olarak çalışırdı.
XVI. yüzyılda Divan üyesi olarak kabul edilmiş ve dış işlerinden sorumlu hale
gelmişti. Reis-ül Küttap’ın görevleri kanunnamelerde şu şekilde
tanımlanmıştı; Padişah tarafından verilen hüküm ve kararları düzeltmek ve
tamamlamak, fermana uygun olarak emirler yazmak, padişah ile Vezir-i
Azama gelen mektupları tercüme ederek cevap yazmak idi.
Defterdarlar (Kalemiye): Osmanlı Devleti’nde malî işlerin başında
bulunan, bugünkü anlamda Maliye Bakanı görevini yerine getiren kişiye
Defterdar denirdi. Kaynaklara göre Osmanlı Devleti’nde ilk defterdar,
I.Murat’ın son zamanlarında veya I. Beyazıt’ın ilk yıllarında göreve
getirilmiştir. Diğer devlet memurluklarında da olduğu gibi, Osmanlı
Devleti’nin büyümesine paralel olarak, başlangıçta bir olan defterdar sayısı,
Fatih devrinde Anadolu ve Rumeli Defterdarı olmak üzere ikiye çıkarılmıştı.
Divandaki yerleri kazaskerlerden sonra gelen defterdarlar, devletin gelir ve
giderlerini yani bütçesini hazırlarlardı.
Şeyhülislam (İlmiye): Türk medrese kökenlidir. 16.yy dan sonra divana
katıldı. Divanda oy kullanamaz. Divanın doğal üyesi değildir. Toplantılara
katılarak alınan kararların dine uygunluğu konusunda görüş bildirir. Dine
uyup uymadığına dair fetva verirdi. Halifelik kurumunun Osmanlıya
geçmesiyle önemi arttı. Kaynaklarda geçen ilk şeyhülislam, II.Murat
dönemindeki Molla Şemseddin Fenari’dir. Osmanlı Devleti’nde, 1 Kasım
1922′de bu göreve getirilen son şeyhülislam, Medeni Mehmet Nuri
Efendi’ye kadar toplam 129 kişi bu makama geçmiştir.

Yorum: Devletin teokratik özelliğini gösterir.

NOT: Bunlardan başka eğer vezir rütbesine sahiplerse Yeniçeri Ağası ve


Kaptan-ı Derya da divan üyesi olur ve görüşmelere katılırdı.

Yeniçeri Ağası: Divan üyelerinden biri olan yeniçeri ağası, Yeniçeri


Ocağı’nın en üst kademedeki komutanıydı. Yeniçeri ağası, hem Yeniçeri
Ocağı hem de Acemi Ocağı işlerinden ve İstanbul’un asayişinden
sorumluydu. Padişahın Cuma Selamlığı’na çıkışında, emrindeki yeniçeriler
ile namaz çıkışında selamlıkta bulunurlardı. Savaşlarda padişahın
koruyucusu ve en yakın askeri olan yeniçeri ağası, Yeniçeri Ocağı’nın
komutanı olması ve padişahın tahtta kalmasının çoğu zaman yeniçerilerin
elinde olması nedeniyle, padişahın bir numaralı adamı idi. 1826 yılında
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ile yeniçeri ağalığı da tarihe karıştı.
Kazaskerler (İlmiye): Divanı Hümayun üyesi olan kadıaskerler şer’î
hükümler veren en yüksek görevlilerdi. Kaynaklara göre, Osmanlı
Devleti’nde, 1362′de I. Murat zamanında kurulan kazaskerlik makamı, ilk
defa Abbasiler döneminde görülmüştür. Anadolu Selçuklu Devleti’nde de
benzer bir makam göze çarpar. Yine kaynaklara göre Osmanlı Devleti’nde
kazaskerlik makamına ilk kez Bursa kadısı Çandarlı Kara Halil getirilmiştir.
Kazasker’in anlamı; asker kadısı, ordu kadısıdır. 1480′e kadar Kazasker
sayısı birken, bu tarihten itibaren Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak üzere
ikiye çıkmıştır. Rumeli kazaskeri, derece ve rütbe olarak Anadolu
kazaskerinden daha üstündü. Bu arada kazasker, rütbe ve protokol
bakımından vezirlerden hemen sonra gelirdi. Divan üyelerinden olan
Kazasker, Divan’da büyük davalara bakarlardı. Kazaskerler aynı zamanda,
padişah sefere çıktığında onunla birlikte sefere çıkmaya mecburlardır.
İlmiye sınıfından olan kazasker, XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti’nin en
önemli memurlarındandı. Fatih’ ten sonra Anadolu ve Rumeli olarak ikiye
ayrıldı. Kadılar da bunlara bağlıydı.
Görevleri;
•Önemli idarî ve askerî davalara bakarlar.
• Kadıların atamasını yaparlar.
• Müderrislerin atamasını yaparlar.
• Eğitim ve vakıf işlerinden sorumlulardır.
DİVANIN YAPISI
Osmanlılarda padişahın yetkisini kullanmak ya da emirlerini uygulamak
için görevlendirilmiş üç sınıf bulunuyordu. Bu sınıfların en üst yetkilileri
divanda temsil edilirdi. Bu sınıflar şunlardı:

1)- Seyfiye (Ehli Örf):


Osmanlı Devleti’ nde yönetim ve askerlik görevini yerine getiren
zümrelere denirdi. Ehli örf, ehli seyf ve ümera gibi isimler verilen bu sınıfın
Divan-ı Hümayun’ daki temsilcileri vezir-i azam ve vezirlerdi.
Divan dışında beylerbeyi, sancak beyleri, kapıkulu askerleri, tımarlı
sipahiler de bu grubun içindedir. Bunlar örfî uygulamadır. Yürütme yetkisini
padişah adına kullanırlar.

2)- İlmiye (Ehli Şer)


Medreselerde iyi eğitim görmüşlerdir. Devletin adalet, eğitim ve yargı
görevlerinden sorumlu gruptu. Ulema da denilen bu grubun üç önemli görevi
vardı:

a) ​
Tedris Görevi (Eğitim): Müderris ve muallimler tarafından
yürütülür.

b) ​
Kaza Görevi: Yargı görevleridir. Kadı yürütür. İslam hukuku
geçerlidir.

c) ​
İfta Görevi: (Fetva) Müftü fetva verir. Şeyhülislama bağlı,
kazaskere bağlı, kanunların uygunluğuna bakar.
Kadılar: Başlıca görevleri şunlardı:
▪ Merkezden gelen emirleri halka iletmek (İdari iş).
▪ Her türlü davaya (miras, ticaret, ceza) bakarak karar vermek
(Yargıçlık).
▪ Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, vakıf kurulması gibi sözleşmeleri
yapardı. (Noterlik).
▪ Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze
gönderirdi.

3)-Kalemiye (Ehli Kalem): Bürokrat sınıfıdır. En rütbelisi nişancı ve

defterdardır. İdarî ve malî işlerle uğraşılar. ​


UYARI: İlmiye sınıfı mensubu olan Kazasker ve Şeyhülislam doğuştan
Müslüman olmak zorunda.

Nişancı: (Kalemiyye): Divandan çıkarılan belgelerin üstüne padişahın


nişanı olan tuğrayı çektiği için Tuğracı da denilirdi. Nişancı kendisine bağlı
Reis-ül Küttap başkanlığında çeşitli kalemlerin, varsa merkez bürokrasinin
her türlü işlemlerini yapardı.
Görevleri:

1) ​
Görüşmelerin kayıtlarını tutarlar. Mühimme (Divan) defterine
kaydederler.

2) ​
Ferman, resmi padişah buyruğu, şeyhülislam onaylar.
Onaylama işleri fetva ile yapılır. Berat, padişahın kişilere verdiği
emir, hüküm veya görevlendirmedir.

3) ​
Sadrazamın ve padişahın dış ülkelerle olan yazışmalarını
hazırlar.

4) ​
Tapu tahrir defterini tutarlar. Devşirme ve Enderun
kökenlilerdir.
• Divan kararlarına ve fermanlara tuğra çeker.
• Divan toplantısının tutanaklarını tutar.
• Dirliklerin (tımar) yazımı ve dağıtımından sorumludur.
• Tapu-kadastro işlemlerini düzenler.

Diğer Divanlar

Sefer Divanı ​: Vezir-i azam sefere çıkarken kurulan divan


Ulufe Divanı ​: Yeniçeri maaşları için toplanan divan
Galebe Divanı :​ Yabancı elçilerin kabulü sırasında toplanır.

Ayak Divanı :​ Olağanüstü durumlarda toplanan divan

At Divanı :​ Sefer sırasında at üstünde yapılan toplantı


İstanbul Yönetimi:

Yeniçeri Ağası ​: Güvenlikten sorumlu


Taht Kadısı ​: Adalet işlerinden sorumlu
Şehremini ​: Belediye işlerinden sorumlu
MEMLEKET YÖNETİMİ
• Osmanlı Devleti'nin temel yönetim birimi eyalettir.
• Eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar köylere ayrılmıştır.

Eyaletler ​: Beylerbeyi tarafından yönetilir.


Sancaklar ​: Sancakbeyi tarafından yönetilir.
Kazalar ​: Yönetim ve adalet işlerine kadılar, güvenlik işlerini
subaşılar bakar.

Köyler ​: Sipahiler (II. Mahmut döneminde muhtarlar) tarafından


yönetilir.
• Osmanlı Devleti'nde ilk eyalet I. Murat döneminde merkezi Filibe
(Manastır) olarak kurulan Rumeli Beylerbeyliği'dir.
• Anadolu'da ilk eyalet merkezi Kütahya’da Yıldırım Beyazıt döneminde
Anadolu Beylerbeyliği olarak kuruldu.
Ülkenin idarî bölünüşündeki temel faktör vergi toplama yöntemidir. Buna
göre ülke 3 kısma ayrılmıştır:
1. Merkeze bağlı eyaletler
2. Saliyaneli eyaletler
3. İmtiyazlı eyaletler

1. Merkeze Bağlı Eyaletler (Saliyanesiz-Yıllıksız)


Osmanlı Devleti’nde taşra teşkilatı üç bölümden oluşmuştu. Bunlar;
Merkez bağlı eyaletler, bağlı beylik ve hükümetler ile özel yönetimi olan
eyaletlerdir. Osmanlı taşra teşkilatı tımar sistemi üzerine kurulmuştur lâkin
XVI. yüzyılla birlikte sınırların genişlemesi ile, ülkenin her yanında tımar
sistemi uygulanamamış, bazı bölgeler bu uygulamanın dışında tutulmuştu.
Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlere, “saliyanesiz”, tımar sisteminin
uygulanmadığı eyaletlere de “saliyaneli” eyalet denirdi. Saliyane, yıllık
demektir. Tımar sisteminin uygulanmadığı eyaletlerden alınan yıllık vergiye
de bu ad verilir. Saliyanesiz eyaletlerin bazıları; Rumeli, Bosna, Temeşvar,
Budin, Eğri, Zülkadinye, Şam, Halep, Raka, ve Kefe idi. Genellikle Anadolu
eyaletleridir; Anadolu, Karaman, Diyarbakır, Erzurum, Antep, Van, Kars,
Trabzon, Aydın.
• Yıllık vergi alınmaz.
• Tımar (dirlik) sisteminin uygulandığı eyaletlerdir.
• Yöneticileri merkezden atanır.
• Halkının çoğunluğu Türk ve Müslüman'dır.

2. ​Özel Yönetimli Eyaletler (Saliyaneli-Yıllıklı)


Tımar sisteminde, devlet tarafından tahsis edilmiş ve miktarı belirlenmiş
olan vergiye dirlik denirdi. Saliyaneli eyaletlerde tımar sistemi uygulanmadığı
için, buralardan yıllık vergi alınır, bu vergiye de yıllık anlamına gelen
“saliyane” denirdi. İl kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında oluşturulan bu
birimlerin toprakları kesinlikle dirliklere ayrılmaz, yıllık gelirleri iltizam
denilen, verginin peşin olarak alınması , şeklinde toplanırdı. Bu vergileri
toplayan kişilere de “mültezim” denirdi. Saliyaneli eyaletlerin başında;
Trablusgarp, Tunus, Cezayir, Mısır, Bağdat, Basra, Yemen ve Habeşistan
geliyordu. Merkezden uzak ve halkı Müslüman olan eyaletlerdir.
• İltizam sistemi uygulanır.
• Geliri yıllık olarak iltizam usulü ile mültezimler (tahsildarlar) tarafından
toplanırdı.
• Bu eyaletlerde TIMAR sistemi uygulanmazdı
Mültezim : Bu vergiyi toplayan kişilere denir.

UYARI: Bu sistemde devlet hazinesine nakit para akışı sağlanır.

• Eyaletlerde görevli asker, memur ve valiye "saliyane" denilen bir maaş


ödenirdi.
• Yöneticileri merkezden atanırdı.

3. İmtiyazlı Eyaletler
• İçişlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı'ya bağlıdır (özerk).
• Halkının çoğu gayrimüslim olduğu için bu eyaletlerden haraç ve cizye
alınırdı.
• Yöneticileri yöre halkı arasından seçilip merkez tarafından atanırdı.
• Yöneticileri han, bey, emir gibi unvanlar kullanırdı.
• Devlete yıllık vergi öderler ve savaş sırasında asker gönderirlerdi.
• Eflak, Boğdan, Erdel, Kırım, Bosna-Hersek, Macaristan, Hicaz (vergi
ver​mez, asker göndermez)

Taşradaki Diğer Görevliler:


Muhtesip: Çarşı ve pazarı denetler. Kalite ve fiyat kontrolü yapar.
Kapan Emini: Hale gelen malların vergilendirilmesi ve dağıtım işlerini
yapar.
Bac Emini: Zanaat ve ticaretle ilgili vergileri toplar.
Ayanlık: Arpalık usulü denilen eyalet ve sancaklar yüksek dereceli
memurlara gelir olarak dağıtılır. Arpalık sahipleri görev yerlerine gitmeyip
"Mütesellim" denilen vekiller atarlar. Bu kişilere de ayan denir. Ayanlar
zamanla taşrada devletin en yüksek yöneticileri haline geldiler.

UYARI: ​
1858 "Arazi Kanunu" ile devlete ait toprakların özel mülk
toprakları olmasına olanak sağlanmıştır. Böylece özel mülkiyet
yaygınlaştırılmıştır.

I. Enderun: (Fatih kuruyor)


Farsça bir kelime olan Enderun “iç” anlamına gelir. Enderun ve
Enderun’a mensup halk, devşirme denilen Hıristiyan çocukları ile savaşlarda
esir alınıp yetiştirilen gençler ve gönüllülerden oluşurdu. Devşirme kanununa
göre sekiz ve on sekiz yaşları arasında toplanan ve daha sonra boy,
gösteriş, ahlâk ve zekâ kriterleri kıstas alınarak seçilen bu gençler, önce
Edirne Sarayı, Galat Sarayı ve İbrahim Paşa Sarayı gibi saraylarda Türk-
İslam âdet ve geleneklerine göre yetiştirilir, ardından Enderun’daki ihtiyaca
göre buraya alınıp, kendilerine birer oda tahsis edilir, saray adabını
öğrendikten sonra, yeteneklerine göre devlet memurluklarına atanırlardı. Bu
odaların en önemlisine Hasoda denirdi. Padişahın özel hayatının geçtiği
sarayın iç bölümüdür. Burada padişahın hizmetine bakan güvenilir kimselerin
bulunduğu hizmet ve eğitim odaları ile harem bulunuyordu. Kısaca Enderun,
Osmanlı Devleti’ne, devlet memuru yetiştiren bir okuldu.
Enderun’daki odalar şunlardı.
a) Hasoda: Padişahın günlük hizmetine bakarlardı.
b) Hazine Odası: Padişahın özel hazinesine bakarlardı.
c) Kiler Odası: Yemek ve sofra hizmetini yaparlardı.
d) Seferli Odası: Berber, terzi, müzisyen gibi görevliler bulunurdu.
Devşirme usulüyle toplanan oğlanların içlerinden seçilenler Topkapı Sarayı’
na alınarak, sıkı bir disiplin altında yetiştirilirlerdi. Bunlara dinî bilgiler,
Arapça, Farsça gibi dersler ve pratik el sanatları öğretilirdi. Bunlara içoğlanı
denilirdi. Başarılı olanlar devlet adamı oluyordu.
Amaç saraya alınan içoğlanların gerçek bir dindar, devlet adamı, asker
ve seçkin nitelikli bir kişi olarak yetiştirmekti. Odalarda hem hizmet edip, hem
de eğitim gören iç oğlanlar sonra çıkma denilen bir atama usulüyle birun da
görevlendirilirdi.
HAREM: Arapça’da girilmesi yasak ve kutsal olan yer anlamına gelen
harem, Osmanlı saray yapısında önemli bir yer tutar. Harem-i Humayun
veya Harem Dairesi adı verilen bu kısım tamamen padişah kadınlarına
ayrılmıştı. Haremde bulunan kadınlar, Harem Ağası’nın kontrolündeydiler.
Hareme alınacak kadınlar itina ile seçilir, bunlar ya değişik ırklardan seçme
güzel kadınlar, ya da padişaha bazı devlet adamlarının göndermiş olduğu
kadınlardan oluşurdu. Bununla birlikte bir takım cariyeler, yani savaşlarda
esir alınan kadınlar da, Harem Ağası’nın seçimi ile hareme girebilirlerdi.
Harem-i Humayun aynı zamanda bilinenin aksine, padişahın giyim ve
kuşamı dahil tüm özel işlerinin düzenlendiği bir kurumdu. Saraya alınan
kızlar tıpkı iç oğlanları gibi sıkı bir eğitim görürlerdi. Eğer padişah tarafından
sarayda tutulmazlarsa çıkma ile saray dışında görevlendirilen Kapıkullarıyla
evlendirilirdi.
II. BİRUN:
Osmanlı Devleti’nin zamanla gelişip büyümesi sonucu, başlangıçta basit
ve sade olan saray teşkilatı yetersiz kalmış, sınırların hızla büyümesi ile
devlet memurlarının sayısı artmıştı. Bu durum saraya da yansımış, saray
görevlilerinin sayısı da artmıştı. Böylece iki terim ortaya çıkmıştı; Enderun
ve Birun. Farsça bir kelime olan ve “dış” anlamına gelen Birun, Osmanlı
sarayında dış hizmetlere bakan, sarayda yatıp kalkmak zorunda olmayan
padişah hocası, hekimbaşı, cerrahbaşı, hünkar imamı gibi kişilerin bağlı
olduğu kısımdı. Bu insanlara “Birun halkı” ya da “Dış halkı” denirdi. Birun
halkı, Enderun halkı’na göre daha üst seviyede idi. Birun terimi Tanzimat’ın
ilanı ile kullanılmamaya başlanmıştı. Birunda geniş bir yönetici kadro yer alır,
sarayın idarî işleri görülürdü.
Birundaki görevliler ve teşkilatları şunlardı:
a) Yeniçeriler
b) Bölük halkı (sipahiler, silahtar, sağ ve sol garipler ve ulufeciler)
c) Topçu ve cebeciler
d) Mehterler
e) Müteferrikalar: Enderundan çıkan iç oğlanlar, beyzade çocukları,
devletin ileri gelenlerinin çocuklarıdır.
Birundaki diğer görevliler:
Padişah Hocası: Şehzadelerin eğitimini yapar.
Hekimbaşı: Cerrahbaşı da denen doktor.
Çavuşlar ve Çavuşbaşı: Haberleşme, elçilik görevini yapar.
*Müneccimbaşı, mimarbaşı, seyisler, okçular, rikabdarlar, Darphane
emini vb…Divan-ı Hümayun memuru
Osmanlı Sarayları:
1326-Bursa-Hisariçi Sarayı (Orhan Bey)
1361-Edirne Sarayı (I.Murat)
1455-İstanbul Eski Saray (Fatih)
1464-Topkapı Sarayı (yeni saray) yapılmıştır (Fatih)
19. yy da Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan ve Yıldız Sarayları
yapılmıştır.
Haseki Sultan: Padişahın çocuğunu doğurmuş cariye. En önemlisi
Hürrem Sultandır.

MERKEZ TEŞKİLATINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER:


18. yy da değişmeler:
a) Tahta Osmanlı hanedan ailesinin en yaşlı üyesinin geçmesi, zamanla
devlet işlerinin sadrazamlara bırakılmasına sebep olmuştur. Sadrazamların
güçlenmesiyle BAB-I ALİ (Sadrazam Kapısı=Yüksek Kapı)’nin önemi
artmıştır.
b) 18. yy da devletlerarası ilişkiler ön plana çıkınca diplomasi önem
kazandı. Böylece Kalemiye sınıfının, özellikle de Reis-ül Küttab’ın, etkinliği
artmıştır. Reis-ül Küttap dış ilişkiler düzenleyen bir nitelik kazanmıştır.
II. Mahmut döneminde değişmeler:
I. 1826’dan itibaren BAB-I ALİ sadrazamın özel ikametgâhı olmaktan
çıkmış, devletin hükümet binası haline gelmiştir.
II. II. Mahmut zamanında divan Batı ülkelerinde olduğu gibi yeniden
düzenlenmiştir.
Hümayun yerine nezaretlerden (nazırlıklar=bakanlıklar) oluşan yeni bir
hükümet modeli oluşturulmuştur. Bu hükümet modeline Meclis-i Vükela,
Heyeti Vükela (Bakanlar Kurulu) veya Meclis-i Has denir. Böylelikle
sadrazamın yetkileri nazırlar arasında dağıtılmıştır. Bu nazırlıklar şunlardır:

ESKİ ​YENİ
Divan-ı Hümayun ​: ​Heyet-i Vükela
Sadrazam ​: ​Başvekil (Başbakan)
Sedaret Kethüdası :​ ​Dahiliye Nazırı (İçişleri)
Reisül Küttab : ​ ​ ariciye Nazırı (Dışişleri)
H

Defterdar ​: ​Maliye Nazırı


Kazasker ​: ​Adalet Bakanlığı
c) II. Mahmut zamanında yeni meclis ve komisyonlar kuruldu. Bunlar;
1. Dar-ı Şura-i Askeri:(Askeri işleri düzenlemek)
2. Dar-ı Şura-i Bab-ı Ali (İdare ve Bürokrasi)
3. Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye (Adalet işleri)
Bürokrat :Devlet yönetimi ile ilgilenen en üst kişilere denir.
1876’ya kadar süren dönemde yeni meclis ve komisyonlar kurulmuştur.

Bunlar:
a) Meclis-i Ali Tanzimat
b) Şura-i Devlet
c) Divan-ı Ahkam-ı Adliye’dir.
Ayrıca Tanzimat Dönemi’ nin bir başka yeniliği de Seraskerlik
makamının kurulmasıydı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı olan bu makam
sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu.
Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişmeler:
1876’da Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle Meşrutiyet Dönemi
başlamıştır. Yapılan seçimlerle iki meclis oluşturulmuştur. Bu meclis çift
parlamentolu bir meclistir.
a) Meclis-i Mebusan ​ ​
b) Ayan Meclisi(üyeleri padişah tarafından atanır)
OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI
Merkeze bağlı eyaletler; eyalet, sancak, kaza, köy şeklinde bölünmüştür.
Bu topraklarda tımar sistemi uygulanmıştır.
TOPRAK YÖNETİMİ
Osmanlı Devleti’nde toprak; miri arazi, mukataa, mülk ve vakıf olmak
üzere dört ana bölüme ayrılırdı.
1. MİRİ ARAZİ
Fatih’ten sonra doğrudan devlet idaresine alınıp ekip-biçmek şartıyla
sahiplerine bırakılan topraklardır. Toprağı işleyenler bir nevi kiracı
durumundaydılar. Alıp satamaz ve vakfedemezlerdir. Toprağın asıl sahibi
padişahtır. 1854 yılında yapılan düzenlemeyle(toprak reformu) padişahın
malı olan toprak halka dağıtılır.
a) DİRLİK:
Osmanlı Devleti’nde taşra teşkilatının temelini tımar sistemi
oluşturuyordu. Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş
karşılığı olarak askerlere ya da devlet görevlilerine ayırırdı. Bu gelir
kaynağına DİRLİK denirdi. Dirlikler 3’ e ayrılmıştı:
1) HAS: Padişah ve ailesine, sadrazama, vezirlere, beylerbeyi ve
sancak beylerine verilen geliri yüzbin akçeden fazla dirliklerdir.
2) ZEAMET: Savaşta üstün başarı göstermiş tımar sahipleri ile devlet
merkezlerindeki divan çavuşlarına, müteferrika, kâtipler, eyalet ve
sancaklardaki ileri gelen devlet görevlilerine verilen, yıllık vergi geliri yirmibin
ile yüzbin akçe arasındaki tüm dirliklerdir.
3) TIMAR: Savaşta sivrilmiş, tımar beyi olma özelliği kazanmış
sipahilere verilen üçbin ile yirmibin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir. Her
üçbin akçe başına tımar sahibi bir asker (cebelü) beslemek zorundadır.
AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk üçbin akçeyi, zeamet sahipleri yirmibin
akçeyi kendi geçimleri için ayırırdı. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her
üçbin akçesini, has ve zeamet sahipleri geri kalan gelirin her beşbin akçesini
teşkilatlı bir asker yetiştirmek için ayırmak zorundaydı.Gerektiğinde
yetiştirdiği askerlerle birlikte savaşa katılıyorlardı. Bu askerlere CEBELÜ
denirdi. Dirlik sahipleri kendilerine verilen toprakları Tımarlı sipahilerle birlikte
işlerdi. Ayrıca hasat zamanı köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini (öşür –
haraç) toplardı.
Tımarlı sipahi hangi durumlarda toprağı köylüden geri alabilirdi?
✓ Toprağını sebepsiz yere terk eden
✓ Üç yıl üst üste ekmeyen
✓ Nedensiz vergisini vermeyen köylüden toprağı geri alabilirdi.
Tımarlı sipahilerin köylülere karşı görevleri:
✓ Köylünün güvenliğini sağlamak
✓ Köylünün tohum, gübre ihtiyacını sağlamak
✓ Köylüye, vergisini en kolay şekilde ödemesinde yardımcı olmak

DİRLİK (TIMAR) SİSTEMİNİN YARARLARI:


1. Merkezde toplanması son derece zor olan vergiler bu şekilde daha
kolay toplanmıştır.
2. Bazı devlet görevlilerine maaş verilmekten kurtulmuş olunur.
3. Asker yetiştirmekten kurtulmuş olunur.
4.Toprak boş kalmamış üretim artmıştır.
5.Tımarlı siphahiler bulundukları bölgenin güvenliğini sağlamıştır.

NOT: ​
Tımar ve zeamet sistemi II. Mahmut zamanında kaldırılıp
başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlanmıştır.

b) Yurtluk: Geliri sınırları korumakla görevli askerlere ve akıncılara


bırakılmış olan topraklardır.
c) Ocaklık: Geliri kale muhafızı (dizdar) ve tersane giderlerine ayrılan
arazilerdir.
d) Paşmaklık: Geliri, padişah kızları ile ailelerine bırakılmış olan
arazilerdir.
e) Malikâneler: Üstün hizmet yapmış olan devlet memurlarına ayrılan
arazilerdir.
2. MUKATAA ARAZİ: Geliri doğrudan doğruya hazineye aktarılan
topraklardır. İltizam usulü ile toplanır. Özel yönetimi olan eyaletlerin geliri bu
şekilde toplanırdı.
3. MÜLK ARAZİ: Her türlü hakkı sahiplerine ait olup sahibi tarafından
serbest şekilde tasarruf edilebilen arazidir.
4. VAKIF ARAZİ: Geliri hayır kurumlarına bırakılan topraklardır. Bu
topraklar alınıp satılamaz.
İltizam Sistemi: Devlete ait bir gelirin ihale yoluyla şahsa verilmesine
iltizam denir. Devlet herhangi bir geliri üç yıl süreyle açık arttırmaya çıkarır.
Yüksek bedeli verene devredilirdi. İhaleyi kazanan kişiye mültezim denirdi.
Devlete ait topraklara da mukataa denirdi. Bu sistemin en güzel yanı devletin
acil para ihtiyacını karşılamasıdır. Zaman içerisinde tımar topraklarının
mukataa haline getirilerek mültezime verilmesi de yaygınlaşmıştır.
Tımarların mukataa haline getirilip Mültezime verilmesinin olumsuz
sonuçları:
1) Mültezim baskısı altında kalan halk vergisini ödeyememiş ve
toprağını terk etmiştir.
2) İltizamların genelde o bölgenin varlıklı kişilerine (ayanlar) verilmesi o
kişilerin merkeze karşı güç kazanmasına neden oldu, bu durum devlet
otoritesini sarsmıştır.
3) Valiler eskiden “tımarlı sipahiye” yaptırdıkları güvenlik ve askerlik
işlerini “sarıca sekban” denilen kapıda besledikleri askerlere yaptırmaya
başladılar. Daha sonradan levent adını alan bu askerler valilerin tayini çıkıp
işsiz kalınca eşkıyalık yapmaya başladılar.
İltizam yönetimi 1839 Tazimatın ilanının ardından kaldırılmışsa da
1855’de bu sisteme yeniden dönülmüştür.

İDARİ TEŞKİLAT

1. EYALETLER (BEYLERBEYİLİK): ​
Eyaletlerin başında Beylerbeyi bulunuyordu. Beylerbeyi Divan-ı
Hümayunun küçük bir kopyası olan “Eyalet Divanı”nın başıydı.
Eyalet Divan Üyeleri:
• Beylerbeyi: Eyaletin ve divanın başıdır. Hizmetinde KAPU HALKI
denilen çok sayıda görevli ve asker bulunurdu. Tayini çıktığında bu
maiyetini de beraberinde götürürdü.
• Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıdır. Eyaleti dışarıda
temsil ederdi.
• Eyalet Defterdarı: Malî işlerden sorumludur.
• Eyalet Kadısı: Yargı, belediye ve noterlik işlerine bakardı.
• Eyalet Subaşısı: Emniyet Müdürü görevini yerine getirirdi. Kadının
verdiği hükümleri ve merkezden gelen emirleri uygulardı.

Toprak Sisteminde Meydana Gelen Değişmeler:


1. Tımar sisteminin bozulmasıyla, dirlik toprakları miri mukaataya’ya
çevrilerek, yani gelirleri hazineye devredilerek, peşin alınan bir bedel
karşılığı üç yıllığına “İltizam”a verilmeye başlandı.

NOT: Mültezim denilen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka
baskı yapmışlardır. Bu da Celali İsyanları’na ve halkın (köylünün)
kente göç etmesine neden olmuştur.
2. Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar,
mültezimlere üç yıllık dönemler için değil, ömür boyu verilmeye başlandı. Bu
sisteme MALİKANE USULÜ denir. (1865’te).
3. “Malikane Usulüyle” sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa
Mukataaların yıllık kârları, paylara ayrılarak satılmaya başlandı. Bu usule de
ESHAM USULÜ (İç Borçlanma) denmiştir. (1775).
4. Tımar ve zeamet sistemi II. Mahmut zamanında kaldırılarak başta
valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlanmıştır.
5. 1854’te “Arazi Kanunnamesi” ile MÜLKİYET sistemine geçilerek,
uzun süre bir toprağı kullananlar o toprağın sahibi olmuşlardır (Zilliyet).
6. 1858’de çıkarılan bir başka ‘’arazi kanunu’’ ile tarım ürünlerinden
alınan çeşitli vergiler kaldırılarak, tek vergi olarak “AŞAR” vergisi yürürlüğe
konuldu.

AYAN VE EŞRAF:
Bir şehrin, bir köyün, ya da aşiretin ileri gelenlerine ayan ve eşraf denir.
Bu kişiler bulundukları bölgelerde en etkili ve zengin kişilerdi.
Ayan ve Eşrafın Güçlenmesinin Sebepleri
1. Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama
alanlar genellikle “ayanlar” oldu. Böylelikle dirlik sahiplerinin haklarını elinde
tutan ayanlar bulundukları yerleri yönetmeye başladılar.
2. Merkez teşkilatının bozulmasıyla “beylerbeyi” veya “sancak beyi”
olarak atananlar, makamlarına gitmeyerek o eyalet ya da sancaktaki ayanı
MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir. Ayanlar böylelikle devlet
gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir.

NOT: Ayanlar daha sonradan güçlenerek padişah II. Mahmut’a 1908’de


Senedi İttifak’ı imzalatarak kendilerininde bir güç ve otorite olarak
tanınmasını sağlayacaklarıdr.

Osmanlı Ekonomisinde Tarım


Osmanlı ekonomisinin en önemli sektörü tarımdır. 17. yüzyılın başlarına
kadar Osmanlı Devleti tarım ürünleri bakımından kendine yeten bir ülkeydi.
Ancak, zaman zaman karşılaşılan kuraklık, sel, isyanlar, göçler ve tımar
sisteminin bozulması üretim kayıplarına neden olmuştur. Özellikle hububat,
bağ-bahçe ziraatı ön plandayken, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da sanayinin
gelişmesi doğrultusunda tütün, pamuk gibi sanayi bitkilerinin üretimi önem
kazanmıştır. Ayrıca Avrupa’nın tarım ürünü ihtiyacı artınca Osmanlı Devleti’
nde geçimlilik düzeyde üretimden pazar ekonomisinin ihtiyaçlarını
karşılayacak bir üretim düzeyine gelinmiştir.
Osmanlı Ekonomisinde Hayvancılık
Hayvancılığın Osmanlı ekonomisine katkıları şunlardı:

1. ​
Tarım Alanında: Toprakları ekmek için öküz, manda gibi
hayvanlardan yararlanılıyordu.
2. Gıda Alanında: Etinden, yağında, sütünden yararlanılıyordu.
3. Sanayi Alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı
üretiminde hammadde olarak kullanılıyordu.
4. Ulaşım Alanında: At, katır, eşek gibi hayvanlar taşıma ve
ulaştırmada kullanılıyordu.
5. Maliye Alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan
vergiler devletin başlıca gelir kaynaklarını oluşturuyordu.

Osmanlı Ekonomisinde Madencilik


Osmanlı Devleti’nde madenler iltizam olarak dağıtılırdı. Çıkartılan
madenlerin çoğu ülke içinde işlenemediğinden dışarıya ihraç edilirdi.

NOT: ​
Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey
zamanındadır. Bilecik’in fethi ile buradaki demir madeni işletilmiştir.

Osmanlı Ekonomisinde Sanayi


Osmanlı Devleti’nde sanayi kesimi, esnaf birlikleri ve lonca halinde
teşkilatlanmıştı. Esnafın üretimi el emeği göz nuruna dayanıyordu. Bu
mevcut sanayi öncesi üretim, başlangıçta ülke ihtiyaçlarını karşılıyordu.
Ankara’da sof, Bursa’da ipekçilik, Selanik’te çuhacılık, Bulgaristan’da aba,
Kayseri, Manisa, ve Tokat’ta dericilik (debbağlık) yaygındı. Ayrıca Osmanlı
Devleti’nde savaş araç ve gereçlerini üretmek için fabrika ve imalathaneler
de kurulmuştu.
Tersane (gemi yapım yeri): İlk büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım
Bayezid tarafından Gelibolu’da yapıldı. Daha sonraki dönemlerde İstanbul,
Sinop, İzmit, Süveyş, Basra gibi sahillerde başka tersanelerde kuruldu.
Tophane: İstanbul’un fethinden önce Edirne ve Bursa’da, fetihten
sonrada İstanbul’da top döküm tesisleri kuruldu.
Baruthane: İlk baruthane Gelibolu’da kuruldu.

Gelir Kaynakları
A) Şer'î Vergiler
1. Öşür: Müslüman üreticiden ürünün onda biri oranında ayni olarak
alınan vergidir.
2. Haraç: Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerden, ellerindeki
topraklara karşılık alınan vergidir.
3. Cizye: Baş vergisi tabiriyle, gayrimüslimlerden her haneden yetişkin
erkek başına alınan vergidir.
4. Zekat: Zengin Müslümanlardan malı oranında alınan vergidir (1/40)

B) Örfi Vergiler ​
1. Avarız (Tekalif-i Örfiye): Olağanüstü durumlarda toplanırdı.
Sonradan sürekli hale getirildi.
2. İspenç: Müslüman olmayanlardan alınan arazi vergisi.
3. Çift Resmi: Toprak sahiplerinden mülkü oranında alınan arazi
vergisidir.
4. Derbent: Yol, köprü ve geçitlerden alınır.
5. Çift bozan: Toprağınını belirli bir süre boş bırakan köylüden alınan
vergidir.
6. Ağnam: Hayvancılık gelirlerinden alınır.
7. Bennak: Evlilik vergisi.
8. Mücerred: Bekar erkeklerden alınır.
9. Bac: Ticaret gelirlerinden alınır.
10. Cerimeler: Suçlulardan alınır.
11. İhtisap: Tüccar ve zanaatkârlardan alınır.

C) Diğer Gelirler
1. Savaş ganimetlerinin 1/5'i
2. Maden ve tuzla gelirleri
3. Gümrük gelirleri
4. Savaş tazminatları
5. Bağlı devlet ve beyliklerden alınan vergiler.

D) Devletin Giderleri
1. Ulema ve kadılara verilen maaşlar
2. Memurlara, kapıkulu askerlerine ve emeklilere verilen maaşlar
3. Culüs bahşişi
4. Bayındırlık ve imar harcamaları
5. Ordu ve donanmayı geliştirmek için yapılan harcamalar.
Avrupadaki Ekonomik Gelişmelerin Osmanlı Sanayisine Etkileri

1. ​
Coğrafi keşifler ile zenginleşen Avrupalılar artan tüketim
eğilimlerini, elde ettikleri altın ve gümüş ile dünya pazarından
karşılayınca esnaf hammadde bulmakta güçlük çekti.

2. ​Esnaflar Sanayi İnkılâbı’ndan sonra bol, ucuz ve en önemlisi


kapitülasyonlar nedeniyle düşük gümrüklü Avrupa mallarıyla rekabet
edemedi.

NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,
maaşları alan yeniçerilerin ve diğer grupların esnaflığı yeni bir
geçim yolu olarak görmesiydi. Bu durum esnaf teşkilatlarının
disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimi iyice
zorlamıştır.

Osmanlı Devleti’ nin sanayiyi geliştirmek için aldığı tedbirler:


1. Esnaf ve zanaatkârın ham madde bulamamasından dolayı sanayi
ham maddesinin ihracını yasaklamıştır.
2. Gelişmiş teknolojisiyle yeni imalathaneler açmıştır.
3. Islah-ı sanayi komisyonunu kurarak esnaf birliklerini canlandırmaya
ve onları şirketleştirmeye başlamıştır.
Osmanlı Devleti, Tanzimat Fermanı’yla ülkenin kalkınması için yabancı
sermayeden yararlanacağını açıklamıştı. Bu yolla Osmanlı ülkesinde
haberleşme ve ulaşımı geliştiren adımlar atılmıştır.
Kırım Savaşı sırasında ilk defa telgraf hattı döşenmiştir. Yine yeni bir
teknoloji olan “demir yolu” Osmanlı ülkesine girmiştir. Verilen imtiyazlarla
İngilizler Batı Anadolu hattını, Almanlar da Bağdat Demir Yolu’nu inşa
etmişlerdir. Karşılığında bu ülkelere demir yollarının her iki yanından 20’şer
km tasarruf hakkı olarak verilmiştir.

OSMANLILARDA TİCARET
Ticaretle ilgili deyimler:
Menzil: Yol üzerindeki konaklama noktaları.
Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından
yapılıyordu. Devlet, habercilerin çabuk gitmelerini sağlayacak dinlenmiş
atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için konaklama yerine yakın köy ve
kasabalardaki bazı aileleri bu iş için görevlendirdi. Buna “menzil teşkilatı”
denirdi.
Derbentçi: Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu.
Mekkari Taifesi (bugünkü otobüsçüler): Yolcu ve mal taşıma işlerini
meslek edinen esnaflara verilen addır.

OSMANLI TİCARET GELİRLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER:


1- ​
Coğrafi Keşifler’le beraber ticaret yollarının değişmesi (Ümit
Burnu’nun keşfi)

2- ​Kapitülasyonlar
3- ​Balta Limanı Anlaşması
KAPİTÜLASYONLAR:
Gümrük, hukuk ve ekonomik anlamda verilen ayrıcalıklara denir. İlk ticari
imtiyazlar Orhan Bey tarafından Cenevizlilere verildi. İstanbul’un fethinden
sonra Fatih Ceneviz ve Venediklilere ticari imtiyazlar tanıdı. Kanuni Sultan
Süleyman 1535’de Fransızlarla, Osmanlıların “AHİDNAME”, Fransızların
KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı. En önemli kapitülasyon 1535
Fransızlara verilmiştir.
Amacı: Cermen İmparatoru Şarlken’e karşı Hrıstiyan birliğini
parçalamak amacıyla verilmiştir.
NOT: I. Mahmut döneminde kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’yla
kaldırıldı.
Balta Limanı Anlaşması (1838): İngiltere ile II. Mahmut döneminde
imzalanmıştır. Bu anlaşmayla ihracattan alınan vergiler arttırılırken (%12),
ithalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5). II. Mahmut’un bu antlaşmadaki
amacı Mehmet Ali Paşa’ya ve Rusya’ya karşı İngiltere’nin desteğini
kazanmaktı.

NOT: ​
Balta Limanı Anlaşmasından sonra, önce İngiltere
ardından diğer Avrupa devletlerine aynı haklar genişletilerek
verilmiştir. Osmanlı ülkesi Avrupa’nın açık pazarı haline gelmiştir.

DIŞ BORÇLAR
Osmanlı Devleti bütçe açıkların kapatmak için önce halka yeni vergiler
getirmiş, yeterli olmayınca kaime adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı.
Buda yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda kalmıştı. İlk dış borç,
Abdülmecit döneminde Kırım Savaşı sırsında İngiliz ve Fransız
sarraflarından alındı. Yirmi yıl gibi kısa bir sürede Osmanlı Devleti borç
batağına saplandı.
1881’de yayınlanan ve adına Muharrem Kanunnamesi denilen bir
kararname ile iç ve dış borçlarının ödenmesi Duyun-ı Umumiye (Genel
Borçlar)denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir komisyona
bırakıldı. Osmanlı Devleti borçlarına için tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini
karşılık olarak gösterdi. Osmanlı borçları meselesi Lozan Barış Antlaşması
(24 Temmuz 1923) ile çözümlendi.
OSMANLILARDA MALİYE

Darphane ​: Para basılan yer


Akçe ​: Gümüş para
Sikke-i Sultani :​ Altın para

Sikke :​ Yuvarlak para.

Ayar :​ Madene bakır katılması.

Kağıt para :​ Abdülmecit zamanında (kaime).


Para: İlk Osmanlı parası Osman Bey (bakır para) tarafından bastırıldı.
Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş paraya Akçe denildi. Fatih
zamanında basılan altın paraya da Sultani adı verildi. Sonraki dönemlerde
çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştür. Bunlar KURUŞ, PARA, PUL,
METELİK, MECİDİYE’dir. İlk kâğıt para Abdülmecit döneminde basıldı.
Hazine bonosu niteliği taşıyan paraya Kaime denildi. Osmanlı’da 19.yy’a
kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden para basılmıştır.

OSMANLILARDA HUKUK
Osmanlı Devleti'nde hukuk şer'î ve örfî olmak üzere ikiye ayrılır.
I. ŞER’Î HUKUK (İslam hukuku= Fıkıh)
Kadı: Yargıçtır. Kadının kararlarına itiraz için Divan-ı Humayun’a
başvurulur.
Kaynağını; Kuran, hadis, icma ve kıyastan alır. Sadece
Müslüman’lara uygulanırdı. Gayrimüslim’ler (Zımmi) ise kendi din
kurallarına göre yargılanırdı. Şeriat 8 Nisan 1924 tarihine kadar
uygulanmıştır.
II. ÖRFÎ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş
kurallardır. Şerî kuralara aykırı olmaz. Örfî hukukun esaslar Kanunname
adıyla bir araya getirilmiştir.
NOT: Bilinen ilk Osmanlı kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet’in
kanunnamesi olan Kanunname-i Ali Osman’dır. Kanunî Sultan
Süleyman’ın kanunnamesi ise Kanun-i Kadim’dir.
Osmanlı Devleti'nde hukuk alanında Batı tarzı yapılan en önemli
düzenleme Tanzimat Fermanı'dır.
* Osmanlı'da hukuk birliği yoktur. Çok başlı bir hukuk sistemi vardır.
Örnek:
* Şeriat Mahkemeleri
* Nizamiye Mahkemeleri
* Patrikhane Mahkemeleri
* Konsolosluk Mahkemeleri
Osmanlı Devleti’ nde mahkeme tutanaklarına verilen isim Şer-î Sicili’ dir.
Osmanlı Mebusan Meclisi’nde milletvekillerinin konuşmalarını kaydeden
deftere Zabit Caridesi denir.
Uyarı: Bu durum çok ulusluluğun ve ümmetçilik anlayışının bir
sonucudur.
Osmanlı Devleti’nde Hukukun Uygulanışı Nasıldı?
Osmanlı Devleti’nde şerî ve örfî meseleler şerî mahkemelerde
çözümlenirdi. Mahkemelere kadılar yargıçlık eder, kadıların kararından
şüphe duyanlar Divan-ı Hümayun’a (yüksek mahkeme) başvururlardı.
Kazada küçük idarî birimlerde kadılık görevini naip üstlenmiştir. Mahkeme
kararlarının tutulduğu deftere şerîye sicilleri defterleri denirdi.
Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:
a-) II. Mahmut Döneminde Değişmeler:
1. Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere)
son verildi.
2. Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların
görüşülmesi için Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu.
3. İlk olarak Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi) kuruldu.
b) Tanzimat Dönemi’nde Değişmeler:
• 1840’da Ceza Kanunu (kısmen Fransızcadan tercüme) 1850’de
Ticaret Kanunu 1863’de de Deniz ve Ticaret Kanunu çıkarıldı.1868’de
Şurayı Devlet (DANIŞTAY) kuruldu.
• Karma mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki hâkimlerin yarısı
yabancı yarısı Osmanlı idi.
Uyarı: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması
devletin egemenlik anlayışıyla çelişmektedir.
✓ 1868’de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar
çalışarak medeni kanun niteliğindeki MECELLE’yi hazırladı.
c) Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişmeler:
1876’da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devleti’nde anayasa
hukukunun başlangıcıdır.

ORDU VE DONANMA
Osmanlı Beyliği kurulduğunda ordu şu güçlerden oluşmaktaydı;
1. Gönüllüler
2. Aşiret kuvvetleri
3. Akıncılar (Alperen)

UYARI: ​
İlk düzenli ordu yaya ve müsellem (atlı) adıyla Orhan Bey
döneminde kuruldu. Osmanlı ordusu üç bölümden oluşur;

A. Kapıkulu Ordusu
Devletin temel askerleridir. 3 ayda bir ulufe denilen maaş alırlardı.
Padişah değişikliğinde ise cülus bahşişi alırlardı (Yeniçeriler sadece
İstanbul’da görev yapmışlardır). Osmanlı Devleti, Rumeli yönünde gelişmeye
başlayınca sürekli bir orduya ihtiyaç duyulmuştu. Bu amaçla kullanılmaya
başlanan Devşirme sistemi ile savaşlarda esir alınan Hıristiyan gençlerden
veya Osmanlı egemenliğindeki Hıristiyan erkek çocuklarından, en gözde ve
en yetenekli olanlar seçilir, bunlar önce Anadolu’da sekiz yıl Türk köylülerinin
yanında Müslüman âdet ve gelenekleri ile yetiştirilir, ardından Acemi
Ocağı’na alınırdı. Bu kurum Kapıkulu Ocağı’nın çekirdeğini oluştururdu.
Acemi Ocağı’nda sekiz yıl eğitim alan bu gençler daha sonra Yeniçeri
Ocağı’na kaydedilirlerdi. Kapıkulu Ocağı toplam altı bölümden oluşurdu.
Bunlar, Yeniçeri Ocağı’na eleman yetiştiren Acemi Ocağı, Yeniçeri
Ocağı, ordunun silah ve cephanesinin bakım ve onarım işini yapan
Cebeciler, ordudaki top kullanımı ve top dökümü ile görevli Topçu Ocağı, bu
topları savaş alanına götürmekle görevli Top Arabacıları, havan topuna
benzer toplar kullanan Humbaracılar, kale kuşatmaları sırasında düşman
surları altına tünel kazarak, surları yıkmakla görevli Lağımcılar ve son olarak,
ordunun savaş sırasında su ihtiyacını karşılayan Sakalar’dır.

Devşirme Usulü
Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli kaynak
bulabilmek amacıyla devşirme usulü oluşturuldu. Balkan’larda yaşayan
Hristıyan ailelerin çocukları, ailelerinden alınarak İslam dinini, Türkçeyi ve
Türk gelenek göreneklerini öğrenmek için Türk ailelerin yanına yerleştirilirdi.
Tek çocuklu ailelerin çocukları alınmazdı. Daha sonra bu çocuklar acemi
oğlanlar ocağına gönderilirdi.
• 1362'te I. Murat tarafından devşirme sistemiyle oluşturulmuştur.
• Kapıkulu ordusu piyade ve süvariler olmak üzere iki bölüme ayrılır.

Kapıkulu Piyadeleri
1. Acemi Oğlanlar Ocağı: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker
yetiştirmek için kurulmuştur. Türk ailelerinin yanından gelen devşirme
çocukları burada askerî eğitimden sonra sınavdan geçirilir, başarılı olanlar
Enderun’a alınırdı. Diğerleri Kapıkulu ocaklarına dağıtılırdı.
2. Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir. Savaş
zamanında merkezde bulunur ve padişahı korurlardı. Barışta ise Divan
muhafızlığı yapmak, İstanbul’un güvenliğini sağlamak, sınırlardaki kalelerde
muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı.
• İstanbul'un, sarayın ve divanın koruyuculuğunu yapar.
• Askerlik dışında başka iş yapamazlar.
• Üç ayda bir ulufe adıyla maaş alırlar.
* Padişahların tahta çıkışında "cülus bahşişi",sefer sırasında da "sefer
bahşişi" adında pa​ra alırlardı. Bu uygulama 1826'da II. Mahmut zamanında
kaldırıldı.
3. Cebeci Ocağı: Silah bakım ve onarım işiyle uğraşırlar.
4. Topçular Ocağı: Topları döken askerlere denir. Osmanlılar topu ilk
defa I. Kosova Savaşı’nda kullandı(I. Murat).
5. Top Arabacıları: Top arabalarını yapar ve topları savaş meydanına
taşır.
6. Lağımcılar: Teknik sınıftır. Kalenin kuşatılması sırasında patlayıcıları
yerleştirirler.
7. Humbaracılar: Havan topu döker, el bombası yaparlar.
8. Sakalar: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırlar.
Kapıkulu Süvarileri (Atlıları)
Altı Bölük halkı da denirdi. Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden
üstünlerdir.
1. Sipahi: En seçkin askerlerden oluşturulmuştur. İstanbul'a yakın
çiftliklerde otururlar. Savaş sırasında padişah çadırını korurlardı.
2. Silahtar: Padişahın korumalarının silahlarını taşırlar.
3. Sağ Ulufeciler: Savaş ganimetlerini korurlar.
4. Sol Ulufeciler: Hazineyi korurlar.
5. Sağ Garipler: Padişahın sağında yer alan öncü güçlerdir.
6. Sol Garipler: Padişahın solunda yer alan öncü vurucu güçlerdir.

B. Eyalet Ordusu (Tımarlı Sipahiler)


Tımar sistemi daha önceki Müslüman Türk devletlerinde gördüğümüz
IKTA sisteminin Osmanlılar tarafından geliştirilmiş şekliydi. Tımarlı sipahiler
kendilerine DİRLİK verilen kişilerin beslemek zorunda olukları tamamı
Türklerden meydana gelen atlı askerlerdi. Savaş sırasında ordunun sağ ve
sol kanatlarında durarak, ordu merkezini yanlardan gelecek saldırırlara karşı
korurlardı.
* Tımar sipahilerinin besledikleri askerlerden oluşur.
* Barış zamanında bulundukları eyaletlerin güvenliğini sağlar (jandarma
görevi).
* Bulundukları bölgenin bayındırlık ve imar faaliyetlerini düzenler.
* Anadolu'dan seçilen askerlerden oluşur.
* Kayıtları tapu tahrir defterinde tutulur.
* Bu askerlere "cebelü" denir.

C. Yardımcı Kuvvetler
1. Azaplar: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve
kasaba halkı tarafından karşılanan gönüllü kuvvetlerdir. Bekâr Türk
gençlerinden oluşur. En önde savaşırlar.
2. Akıncılar: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif
süvari kuvvetleriydi. Başlıca görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek,
kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.
3. Derbent Askerleri: Yol, köprü ve geçitleri korur. Karşılığında bazı
vergilerden muaf tutu​lurlar.
4. Sakalar: Ordunun savaşta su ihtiyacını karşılar. Yaralıları taşır
(Sıhhiye birlikleri).
5. Yayalar: Yörükler ve müsellemler gibi geri hizmette bulunan
birliklerde vardır.
6. Deliler: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle “deli” olarak
adlandırılmışlardır.
7. Gönüllüler: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevlendirilirdi.
8. Beşliler: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler
sınırdaki kalelerin korunmasında görevlendirilirdi.
9. Yaya ve Müsellemler: Ordunun önünde giderek yoları ve köprüleri
onarırlardı.
10. Yardımcı Kuvvetler: Bir savaş zamanın da bağlı hükümetlerin
(Kırım, Eflak, Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım ederlerdi.
Bunlar içinden önemlisi Kırım kuvvetleriydi.

Donanma
Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliği’ni ele geçirince bu
beyliğin donanmasına da sahip olmuşlardır. Yıldırım Beyazıt tarafından
Gelibolu’da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında gelişmeye başlayan
donanma II. Beyazıt zamanında Kemal Reis’in, Kanuni zamanında da
Barbaros Hayrettin Paşanın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz’de en
üstün güç haline gelmiştir.
Donanma kaptanına: Kaptan-ı Derya, deniz askerlerine ise Levent
denirdi. Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat
Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis meşhur Türk denizcilerdir.
Osmanlı Devleti'nin ilk deniz gücünü Karesi Beyliği’nden alınan
donanma oluşturur.
• İlk tersane Yıldırım Beyazıt döneminde Gelibolu'da kuruldu.
• İlk deniz savaşı Çelebi Mehmet döneminde Venediklilerle yapılmış ve
başarısızlıkla sonuç​lanmıştır.
• Deniz askerlerine "Levent", komutanlarına “Kaptan-ı Derya" denir. En
önemli tersaneler; Gelibolu, Süveyş, İstanbul ve Rusçuk’tur.
• Donanmanın en güçlü olduğu dönem Kanuni döneminde Barbaros
Hayrettin'in kaptan-ı deryalığa getirildiği dönemdir. 1538 Preveze Zaferi’yle
Akdeniz, Osmanlı egemenliğine geçer.
• Denizlerde ilk büyük yenilgi 1571'de haçlılara karşı yapılan İnebahtı
Savaşı’dır.
• Donanmanın Akdeniz'deki son fethi 1669'da Girit'in alınmasıdır.

Osmanlı Donanması Dört Kez Yakılmıştır


1. 1571 İnebahtı Haçlılar
2. 1770 Çeşme Rusya
3. 1827 Navarin Rusya, İngiltere, Fransa
4. 1853 Sinop Rusya

OSMANLI ORDUSUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER VE SEBEPLERİ


Osmanlı ordusunda meydana gelen bozulmaların temelde iki nedeni
vardı.
1. Avrupa’daki Gelişmeler: Avrupa’da merkezi krallıkların
güçlenmesiyle daimi nitelikte ve yeni silahlar kullanan Batı ordularına karşı,
çoğunluğu tımar sahiplerinden oluşan Osmanlı ordusunun eskisi kadar
başarılı olamamıştır. Çünkü Avrupa orduları daimi olduklarından onlar için
“savaş zamanı” diye bir şey söz konusu değildi. Oysa tımarlı sipahi hasat
zamanı köyünde bulunmak, öşürünü toplamak düşüncesindeydi. Ayrıca yeni
savaş teknikleri ve silah kullanımı ancak kışlada özel eğitimle
verilebileceğinden tımarlı sipahinin savaşlarda etkisi kalmamıştı. Bu nedenle
tımarlılar 17.yy’dan sonra sadece yol ve istihkam işlerine bakan askerler
haline geldiler.
2. Tımar sisteminin bozulması: Tımar sisteminin bozulmasına bağlı
olarak kapıkulu ocakları da bozuldu.
Tımar Sisteminin Bozulmasının Meydan Getirdiği Sonuçlar

1. ​
Devlet ulufeli, tüfekli, kapıkulu askerinin sayısını artırmak
zorunda kaldı.

2. ​
Sayıları çoğalan kapıkullarına ulufe yetiştirmek güçleşti.
Hazinenin yükü arttı.

3. ​
Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu askerleri birbirine
karşı denge unsuru idiler. Tımarlı sipahiler kalkınca, kapıkulları
devlete hükmeder hale geldiler.

4. ​
Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca “devşirme sistemi” de bozuldu.
Devşirme olmayan kişiler de kapıkulu askeri yapıldı.

5. ​
Köylü, kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı. Bu
yüzden üretim azaldı.

Kapıkulu Ocaklarındaki Bozulmalar


Askerî alandaki başarısızlıkları önlemek için 17. yy’dan itibaren askerî
teşkilatta yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuldu. Ancak bu düzenlemelere
yeniçeri ocakları karşı koydu. Yeniçerilerin başlıca ayaklanmaları şunlardır:

1- ​
Yeniçeriler 17.yy’ın başında sadrazamın görevden alınması
için padişah III. Mehmet’i ayak divanına çağırmışlar padişah, istekleri
kabul etmek zorunda kalmıştır.

2- ​
Padişah II. Osman Lehistan Seferi sırasında yeniçerilerin
isteksiz davranışını görünce, sefer dönüşü Anadolu, Mısır ve
Suriye’den toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş,
ancak bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II. Osman’ı şehit
etmişlerdir.

3- ​
IV. Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini
kabul etmek zorunda kalmış, fakat sonra sert tedbirlerle onları
sindirmiştir.

4- ​
IV. Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler
1656’da devlet adamlarını öldürdüler.

5- ​
1687’de IV. Mehmet’i tahttan indirerek yerine II. Süleyman’ı
geçirdiler.

6- ​
Nizam-ı Cedit’i kuran III. Selim’i tahttan indirdiler(Kabakçı
Mustafa Ayaklanması).

Yeniçerilerin Ayaklanmalarının Başlıca Nedenleri:

1- ​
Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında
düzenlemeler yapmak istemeleri.

2- ​
Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının
yeniçerileri kışkırtmaları.

3- ​
Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıkları için, padişahları
tahttan indirerek yerine yenisini geçirmenin işlerine gelmesi.

4- ​
Pek çoğunun İstanbul’da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından
sefere gitmek istememeleri.

5- ​Maaşlarının düşük ayarlı para ile ödenmesi.


6- ​
Denge unsuru olan tımarlı sipahilerin ortadan kalkmasıyla
devlet içinde en etkili güç haline gelmeleri.

7- ​Tımar sisteminin çökmesiyle sayılarının ve güçlerinin artması.


Kapıkulu Ocaklarına Yapılan Islahatlar:
I. Mahmut (1730-1754) zamanında Fransız asıllı olan Humbaracı Ahmet
Paşa ordunun topçu ve humbaracı ocaklarını Avrupa yöntemlerine göre
ıslah etti. Ayrıca bu dönemde Hendesehane kuruldu.
III. Mustafa (1757-1774) zamanında topçu ocağı Baron Dö Tot
tarafından yeniden ıslah edildi.’’Sürat topçuları” adıyla yeni bir askerî birlik
kuruldu.
III. Selim (1789-1807) Nizam-ı Cedit adıyla yeni bir ordu kurdu.(1793)
a) II. Mahmut döneminde (1808-1839) sadrazam Alemdar Mustafa Paşa
Sekban-ı Cedit ocağını kurdu.
b) Alemdar Mustafa Paşa’nın öldürülmesi üzerine Sekban-ı Cedit
kapatıldı. II Mahmut Eşkinci adıyla yeni bir ocak kurdu.
c) II Mahmut 1826’da yeniçerileri ortadan kaldırdı. Bu olaya Osmanlı
tarihinde “Vakayı Hayriye” denir. Yeniçeri ocağının yerine Asakir-i
Mansure-i Muhammediye (Bu ordu aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin
tamamı Türklerden oluşan ilk milli ordusuydu) adında yeni bir ordu kuruldu.
Bu orduya daha sonra Nizamiye adı verildi. Komutanına da Serasker (Kara
Kuvvetleri Komutanı) denildi.
5- Tanzimat Devri’nde askerlik “vatan görevi” olarak kabul edildi (1843).
6- 1870’de “askeri zaptiye” teşkilatı (jandarma) kuruldu.

Osmanlılarda Vakıf Teşkilatı:

Vakıf : ​ ​
Bir Müslümanın malının bir bölümünü veya
tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir.

Vâkıf ​: ​Vakfeden kişiye denir.


Mevküf ​: ​Vakfedilen mala denir.
Mütevelli ​: ​Vakıf yöneticisine denir.
Vakfiye : ​ ​Kadı huzurunda düzenlenen, vakıf şartlarını
belirten sözleşmeye denir.
Vakıfların Önemi: Vakıflar yoluyla şehir, kasaba, köy gibi yerleşim
yerlerine cami, medrese, yol çeşme v.b bir çok yapı yapılmış, böylelikle
devlete imar konusunda yapılacak fazla bir şey kalmamıştır.

İmaret ​: Fakirlere ve öğrencilere yemek dağıtılan aş evidir.


Tabhane ​: Hastaneden çıkanların , kimsesizlerin barındığı yerdir.
Osmanlı Toplumu
Osmanlı Toplumunun Dinî Yapısı:
Osmanlı Devleti’nde yönetime katılmayan, geçimini tarım ile sanayi
alanında üretim yapmak, ticaretle uğraşmak yoluyla sağlayan ve devlete
vergi veren halka reaya deniliyordu.
Reaya çeşitli din, dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşuyordu.
Aynı din ve mezhepten gelen topluluklar bir “millet” sayılıyordu.

NOT: ​
Osmanlı Devleti’nde millet kavramı günümüzdeki
anlamından çok farklıdır. Aynı din ve mezhepten gelen topluluklar
millet sayılıyordu.

❖ Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler (İran), Boşnaklar ve


Arnavutlar.
❖ Ortodokslar: Ortodoksların devletle olan ilişkileri Fener Patrikhanesi
ve patrik tarafından yönetiliyordu. Patrik vezir seviyesindeydi.
Seçimle ve padişah onayı ile göreve başlardı.
❖ Ermeniler: Ermeniler monofizim denilen bir öğretiyi
benimsemişlerdir. Ortodoks kilisesi tarafından dinsizlikle
suçlanıyordu. Ayrı bir patriği bulunuyordu.
❖ Yahudiler: Osmanlı nüfusunda sayıları pek azdı. Özellikle ticarette
etkili olmuşlardır. Devletle olan ilişkilerini hahambaşı düzenliyordu.

​Osmanlı Toplumu
Yönetenler(Millet-i Hâkime): vergi Yönetilenler (Milleti Muhkeme): vergi
vermezler verirler

1. Yöneticiler (Ehli Örf) ▪ Reaya (köylü)


Sadrazam
▪ Esnaf
Enderun Çıkışlı
Divan Üyeleri ▪ Tüccar
Beylerbeyi ▪ Zanaatkar
2. Ümera (askerler)
3. Ulema
Şeyhulislam
Medrese Çıkışlı
Kazasker
Müderrisler
Kadılar

Sosyal Yaşam
Osmanlı toplum yapısı Avrupa'da olduğu gibi aralarında sosyal ve
ekonomik farklılıklar bu​lunan sınıflara ayrılmamıştır.
Yatay Hareketlilik: Bir yerden bir yere göç etme.
Dikey Hareketlilik: Sınıf atlama. Devletin hiyerarşik düzeni içerisinde
alttan yukarıya doğru yükselme.

Klasik (1450-1550) Osmanlı Sınıf Yapısı

1- YÖNETENLER (askerler):
A)İcraî Askerîler:
1. Maaşlılar
2. Zaimler ve Tımarlı Sipahiler
B) Ulema (İlmiye sınıfını oluşturanlar)

2-YÖNETİLENLER(Reaya):
A) Kentliler

​1. Lonca Esnafı


​2. Tüccarlar
B) Köylüler: Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar.

C) Göçebeler: Hayvancılıkla uğraşanlar.

NOT: ​
Yönetenler üretim yapmaz, vergi vermez, yönetilenler ise
üretim yapar ve vergi verir.

Yerleşim Durumuna Göre Osmanlı Toplumu


A)Şehirlerde Yaşayanlar:
1- ASKERÎLER (Devleti yöneten kısım): Osmanlı şehirlerinde seyfiye,
ilmiye ve kalemiyeden birçok görevli bulunurdu. Bu görevlilere “askerîler”
yada “ümera” denirdi. Askerî (yönetenler) ve reaya (yönetilenler) arasındaki
tek belirleyici fark askerilerin vergi vermemesi, reayanın ise vergi vermesiydi.
2- TACİRLER (Tüccar) Askerlik ve devlet memurluğu yapmıyorlardı.
Daha çok ticaretle uğraşıyorlardı. Bu sınıf azınlıkları temsil ediyordu.
3- ESNAF VE ZANAATKÂRLAR: İki tür teşkilat vardı.

Ahilik teşkilatı
Anadolu da 13. yy’da yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan
teşkilattır. Anadolu Selçukluları’nda sosyal düzenin sağlanmasında, Osmanlı
Devleti’nde ise kuruluşunda etkili olmuş teşkilattır. Büyük Selçuklular’da
İğdiş adını almışlardır.
• XIII. Yüzyılda A. Selçuklu Devleti'nin yıkılmaya yüz tuttuğu zamanlarda
sosyal düzeni sağlamak amacıyla kurulmuş dinsel nitelikli ekonomik örgüttür.
• Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda etkili olmuştur.
• Daha çok esnaf teşkilatı arasında yayıldıkları ve ahlâki disipline sa​hip
oldukları için tarikat olarak anılır.

Lonca teşkilatı
Osmanlı toplumunda esnaflar lonca adı verilen teşkilata sahiplerdi. Her
esnaf muhakkak bir loncaya üye olmak zorundaydı.
Loncaların görevleri:
1. Üye sayısını, üretilen malların kalitesini ve fiyatını belirlemek.
2. Esnaflar arasındaki haksız rekabeti engellemek.
3. Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek.
4. Üyelerine kredi sağlamak.
Her loncada yaşlılardan meydana gelen altı kişilik bir “ustalar kurulu”
vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.

Şeyh ​
: Çıraklık,ustalık törenlerini yönetir ve cezaların
uygulanmasını sağlardı.

Kethüda ​: Loncayı dışardan temsil eder, hükümetle ilişkileri


düzenlerdi.

Nakib ​: Şeyhi temsil eder, esnafla şeyh arasında aracılık


yapardı.

Yiğitbaşı ​: Disiplin işleriyle ilgilenir, esnafa hammadde dağıtımı


yapardı.

Ehl-i Hibre ​
: Mesleğin inceliklerini bilen, malların kalitesini
bildiren, fiyat belirleyen uzman (Bilirkişi).
Lonca Teşkilatıyla İlgili Devlet Görevlileri

Kadı ​
: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki
anlaşmazlıkları çözümler, yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini
onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib : Çarşı ve Pazar denetlemesinden sorumlu kişi(zabıta).
4)DİĞER GRUPLAR: Yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke
temsilcileri, köyden kente göç etmiş işsizler, seyyar satıcılardır.
A)Köylerde Yaşayanlar
1) Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150
dönüm arasındaki ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak
“Öşür” veya “haraç” vergisini öder, toprak vergisi olarak da Çift Resmi’ni
verirlerdi. Üç yıl toprağını ekmeyen veya terk eden çiftçinin toprağı
başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden Çiftbozan Akçesi adıyla bir vergi
alınırdı.
2) Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler çiftçinin denetimini yapar,
güvenliğini sağlarlardı.
3) Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az vergi
verenlere “muaf” denirdi. Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev
yapanlar, din görevlileri, ilim adamları muaflar içinde yer alırdı.
B) Göçebeler (Konargöçerler):
Türk oymaklarının başındakilere bey, Arap aşiretlerinin başındakilere
şeyh adı veriliyordu. Bunların devletle ilgili işlerini kethüda denilen
yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan konargöçerler, devlete hayvan
veya sürü başına ağıl resmi denilen bir vergi öderlerdi. Zorunlu vergi yoktu.

Osmanlıda nufus sayımı yapılmadan önce vergi verenlerin kayıtlarının


tutulduğu Mafesel Tahrir Defteri’nden nufusun sayısı hakkında bilgi
edinebilirz. Osmanlıda ilk nufus sayımı 1831 yılında II.Mahmut döneminde
yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk nufus sayımı 1927 yılında yapıldı.

EĞİTİM KURUMLARI
ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI
1-MEDRESELER: Medrese öğrencisine danişment, sohta, softa;
öğretmenine müderris denir.
• İznik Medresesi (Orhan Bey): ilk medresedir. Kayserili Davut ilk
müderristir.
• Sahn-ı Seman Medresesi (Fatih dönemi): Programını matematikçi Ali
Kuşçu yapmıştır.
• Süleymaniye Medresesi (Kanunî dönemi): Bu dönemde bilim alanda
önemli gelişmeler olmuştur.
NOT: Medresenin ilk kuruluşunda dinî, yükseliş döneminde ise ilmî
konular ağırlık basmıştır.
2-SIBYAN MEKTEPLERİ: Mahalle halkınca masrafları karşılanan ilkokul
düzeyindeki okullardır. II. Mahmut’a kadar sadece erkekler gidiyordu. 1926
Maarif Vekaleti Kanunu ile İlköğretim kız ve erkek çocuklara 5 yıl mecburi
hale getirildi.

EĞİTİM ÖZET:
• Temel eğitim kurumu medresedir. İlk Osmanlı medresesi Orhan Bey
döneminde İznik'te açıldı. (1330)
• Medreselerde eğitim; ilk dönem (Hariç), orta dönem (Dahil) ve yüksek
dönem (Sahn) olmak üzere üç bölümden oluşur.
• İlk Osmanlı müderrisi Kayserili Davut'tur.
• Fatih döneminde açılan Sahn-ı Seman ve Kanuni döneminde açılan
Süleymaniye Medre​seleri en ünlüleridir.
• Medrese mezunlarına ilmiye (ulema) mensubu denir. Bunlar; müftü,
kadı, müderris, ka​zasker ve din adamlarıdır.
• Külliye adı verilen mimarî yapıların içinde medreselerin yanında cami
aşevi ve hastane gibi kurumlarda bulunmaktadır.
• Duraklama döneminde medrese eğitimi bozulmaya başlar. "Beşik
uleması" sistemiyle müderrislik babadan oğla geçer.
• Medreseler Cumhuriyet Dönemi’ nde 3 Mart 1924'te kapatılmıştır.
• Sıbyan ve Mahalle Mektepleri cami yanlarında okuma-yazma öğretilen
kurumlardır.
✓ Sıbyan ve Mahalle Mektepleri: Kız-erkek karma ilköğretim
okullarıdır. II. Mahmut döneminde zorunlu hale geldi.
✓ Rüşdiye Mektepleri: II. Mahmut döneminde açılan ortaokullardır.
✓ İdadi ve sultani: Tanzimat Dönemi’nde açılan liselerdir.
✓ Darülfünun: Tanzimat Dönemi’ nde açılan üniversitelerdir.
✓ Medreseler: Eğitim sisteminin temelidir. Vakıflar tarafından kurulur.
İlk medrese Orhan Bey tarafından İznik’te kurulur. 3 Mart 1924’te
kaldırılmıştır.
✓ Enderun: II. Murat döneminde Edirne’de açılan saray okuluna
Enderun denir. Tam olarak Fatih Sultan Mehmet zamanında
faaliyete geçmiştir.
✓ İlk mülkiye mektebi II. Mahmut zamanında açıldı.
✓ Yüksek öğretim kurumları ise (Darülfünun) II. Meşrutiyet
zamanında açılmıştır.
✓ Enderun Mektebi üst düzey devlet yöneticilerinin (devşirme)
yetiştirildiği okuldur. I. Murat döneminde kurulmuş, Fatih
döneminde genişletilmiştir.
✓ Batı tarzı ilk teknik okul I. Mahmut döneminde (XVIII. Yüzyılda) açılan
Mühendishane-i Berri Hümayun 'dur.

SANAT
Mimarî
• Osmanlı mimarîsine ait eserler devlete başkentlik yapan Yenişehir,
İznik, İzmit, Edirne ve İstanbul'da bulunmaktadır.
• Klasik mimarî üslubun ilk örneği II. Beyazıt döneminde yapılan Beyazıt
Camii'dir.
• Klasik dönem Osmanlı mimarîsinin üstadı Mimar Sinan'dır. (XVI. yy)
• İstanbul'un en büyük camisi olan Sultan Ahmet Camii Sinan'ın
öğrencisi Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılmıştır (I.
Ahmet dönemi).
• XVIII. Yüzyılda, ilk kez Fransa'dan gelen Barok sanatının etkisinde
mimarî eserler yapıldı.

UYARI: Bunun ilk örneği Nuru Osmaniye Camii’dir. Daha sonra Laleli
Camii yapıldı. (1763)

• ​
Batı mimarîsinden etkilenerek yabancı mimarlar tarafından
Barok tarzı yapılan eserler:

▪ Dolmabahçe Sarayı ​: Abdülmecit Dönemi


▪ Beylerbeyi Sarayı ​: II. Abdülaziz Dönemi
▪ Çırağan Sarayı ​: II. Abdülhamit Dönemi
▪ Yıldız Sarayı ​: II. Abdülhamit Dönemi

* Topkapı Sarayı
* Rumeli Hisarı ​Fatih Dönemi
* Çinili Köşk ​

​Osmanlı Kültür ve Medeniyet


Coğrafya Piri Reis: Kitab-ül Bahriye
Seydi Ali Reis: Mirat’ül Memalik
Katip Çelebi: Cihannüma, Keşfu’z_zunun
Evliya Çelebi: Seyahatname
Astronomi Kadızade Rumi, Molla Lütfi, Ali Kuşçu, Hezarfen Ahmet Çelebi
Matematik Matrakçı Nasuh, Kadızade Rumi, Molla Lütfi, Sinan Paşa
Mimar Mimar Sinan: Sinan Paşa Camii, Topkapı Sarayı, Rüstem Paşa Kervansarayı,
B. Çekmece Köprüsü, Şehzade Camii (İstanbul)-Çıraklık döneminde,
Süleymaniye Camii-Külliyesi(İstanbul)-Kalfalık devri, Selimiye Camii-Külliyesi
(Edirne)-Ustalık devri, Hüsrev Paşa Camii (Van), Sokullu Mehmet Paşa Camii
(İstanbul), Piyale Paşa Camii(İstanbul), Muradiye Camii(Manisa), Mostar
Köprüsü
Mimar Mehmet Ağa: Sultanahmet Camii
Mimar Kemaleddin: Eski TBMM binası
Mimar Mehmet Tahir Ağa: Ayazma Camii, Laleli Külliyesi
Edebiyat Divan Edebiyatı: Ahmedi, Nesimi (Kuruluş dönemi), Fuzuli, Baki, (Kanuni
dönemi), Nefi (IV. Murat dönemi), Nedim (Lale Devri)
Halk Edebiyatı: Kul Ahmet, Hayali, Gevheri, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan,
Dadaloğlu.
Tekke Edebiyatı: Şeyh Edebalı, Mola Fenari (Mantık), Kaygusuz Abdal, Hacı
Bayramı Veli, Şeyh Galip
Tarih Naima, Peçevi, Aşık Paşa, Oruç Bey, Kemal Paşazade, Ahmet Cevdet Paşa
Hukuk Zembilli Ali Efendi, Cemali, Ebussuud Efendi, İbni Kemal, Ahmet Cevdet Paşa
(mecelle)
Tıp Geyikli Baba, Ahmedî
Güzel Minyatür:
Sanatlar Osmanlı Devleti'nde resmin yerini genel olarak minyatür almıştır. Buna karşın
Fatih İtalyan Rönesans sanatçısı Bellini'ye resmini yaptırmıştır.
Kanuni döneminde Matrakçı Nasuh (Nakkaş) Kanuni'nin Macaristan Seferi'nin
ve Barba​ros Hayrettin Paşa'nın Akdeniz Seferi'nin minyatürlerini yapmıştır.
Kanuni döneminde Nakkaş Nigari ve Nakkaş Osman (Eseri Surname)
eserleriyle öne çı​kan diğer sanatçılardır.
XVIII. Yüzyılda III. Ahmet'in hocası olan Nakkaş Levni minyatür sanatının en
ünlüsüdür.
Ebru: Kitap kapağı süslemeciliği
Kakmacılık: Üzerine açılan yuvalara gümüş, sedef gibi maddelerin kakıldığı
süsleme sanatı.
Hat: Amasyalı Şeyh Hamdullah hattatların piri sayılır.
Afyon Karahisarlı Ahmet bu dalın tanınmış diğer bir ismidir.
XVII. Yüzyılın ünlü hattat ustası Hafız Osman'dır.
Uyarı: Yazdığı kuran, taş basma tekniği ile çoğaltılıp, tüm İslam dünyasına
dağıtılmıştır.
Çini: Çini merkezleri İznik, Kütahya, Çanakkale, Bursa, Diyarbakır olmuştur.
Klasik Türk motifleri: Rumi, Hatayî, lotus, geometrik benzeme, hayvan, bitki ve
yıldız motifleridir. İznik Yeşil Camii Selçuklu motif geleneğinin yaşatıldığı bir
örnektir.
Bursa Yeşil Camii ve Türbesi, Topkapı Çinili Köşk ilk Osmanlı mozaik çini
sanatının örnekleridir.
Müzik: XV. Yüzyılın en tanınmış sanatçıları Hoca Hafız Abdülkadir Meraği
(İbnü Gaybi)’dir. 17.yy Mustafa Itri. 18.yy Mehmet Ağa, 3. Selim 19.yy: Dede
Efendi, Hacı Arif Bey
Tezhip: Altın boya ile yapılan kitap süsleme sanatıdır. Yapan kişiye müzehhip
denir. Baba Nakkaş , Kara Mehmet, Muhibbi (En önemli tezhip sanatı yapanlar)
Resim: Osman Hamdi Bey (Sanayi Nefise Mektebi’ni kurdu ayrıca Türk
müzeciliğinin de öncüsüdür.)
Uyarı: En ünlü eseri Kaplumbağa Terbiyecisi'dir.
XIX. yy. batı tarzı resmin en önemli temsilcisi Şeker Ahmet Paşa'dır.

MALİYE
• Osmanlı ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılıktır.
• Ticaret, kapitülasyonların da etkisiyle yabancı tüccarların (levantenler) ve
Müslüman olma​yan Osmanlı vatandaşlarının denetiminde bulunuyordu.
• Osmanlı Devleti adına ilk bakır para Osman Bey zamanında bastırılmıştır.
• İlk gümüş (akçe) para Orhan Bey zamanında bastırılmıştır.
• İlk altın (sikke) para Fatih Sultan Mehmet zamanında bastırılmıştır.
• II. Süleyman döneminde “mankur” adı verilen para bastırılmıştır.
• İlk kağıt para (Kaime-i Nakdiye-i Mutebere) Tanzimat Dönemi’nde
bastırılmıştır.(I. Abdülmecid dönemi)
• Abdülmecit döneminde “mecidiye” adı verilen madeni para bastırılmıştır.
• Devlet hazinesine "Hazine-i Amire", padişaha ait hazineye de "Hazine-i
Hassa" denir
• Osmanlılarda ilk mali örgüt I.Murat döneminde kurulmuştur.
• Geçmişe dönük ilk bütçe I.Mahmut döneminde yapılmıştır. Geleceğe
dönük ilk bütçeyi ise IV. Mehmet’in sadrazamı Tarhuncu Ahmet Paşa
1653 yılında yapmıştır.
• İlk bütçe açığı Kanuni Sultan Süleyman döneminde ortaya çıktı.
• Tanzimat Dönemi’nde dış borçları ödemek amacıyla “Duyun-u Umumiye”
(Genel Borçlar İdaresi) II. Abdülhamit tarafından çıkarılan Muharrem
Kararnamesi ile 1881’de kurulmuştur.
• Osmanlı Devleti’nde ilk banka 1847’de kurulan Bank-ı Dersaadet’tir. İkinci
Osmanlı bankası ise 1856’da Londra’da kurulan Bank-ı Osmanî’dir. Adı
sonradan Bank-ı Osmanî Şahane oldu.
• Tanzimat Dönemi’nde çiftçiye kredi sağlayan memleket sandıkları
kurulmuştur. Memleket sandıkları Ziraat Bankası’nın temelini
oluşturmuştur.
• 1838'de İngiltere ile yapılan Balta Limanı Ticaret Anlaşmasıyla Osmanlı
ekonomisi ta​mamen çökmüştür.
• Osmanlı Devleti’nde vergiler, Tekalif-i Şer’îyye ve Tekalif-i Örfîye
olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

UYARI: ​
1930 T.C Merkez Bankası'nın kurulmasıyla Osmanlı
bankasından para basma yetkisi alınır .

​OSMANLI KÜLTÜR VE
MEDENİYET

1. Osmanlı Devleti’nde Müslüman olmayanlardan askerlik yapmamaları karşılığında


alınan şer’î vergi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Öşür ​B) Çiftbozan


C) Cizye ​D) Avarız
E) Haraç

2. ​
Osmanlı Devleti’nde memurların ve halkın mallarının miras yoluyla
çocuklarına geçmesi hangi dönemde başlamıştır?
A) III. Selim
B) II. Mahmut
C) Tanzimat Fermanı
D) Islahat Fermanı
E) I. Meşrutiyet

3. ​
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde dirlik sahibinin görevlerinden
birisi değildir?

A) ​Cebelü yetiştirmek
B) ​Güvenliği ve asayişi sağlamak
C) ​Halkın ödeyeceği vergiyi toplamak
D) ​Suç işleyenleri cezalandırmak
E) ​Çağrıldığında savaşa gitmek

4. ​
Osmanlı Devleti’nde Avrupa ülkelerindeki gibi zengin bir burjuva sınıfının
oluşmamasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dinî yapı​B) Gaza politikası


C) Müsadere ​ ) Lonca sistemi
D
E) Kapitülasyonlar

5. ​Kazaskerin görevi aşağıdakilerden hangisidir?


A) ​Dışişlerine bakar
B) ​Kadı ve Müderrisleri tayin eder
C) ​Devletin gelir ve giderine bakar
D) ​Fethedilen yerlerin kayıtlarını tutar, tımarları dağıtır
E) ​Divanda alınan kararlar için fetva verir

6. ​Aşağıdakilerden hangisi Kapıkulu askerleri içinde yer almamaktadır?


A) Yeniçeri Ocağı ​ ) Topçu Ocağı
B

​ ) Cebeci Ocağı
C) Müsellemler D
E) Acemi oğlanları

7. ​Tımar sistemi hangi padişah döneminde kaldırılmıştır?


A) I. Abdülhamit ​ ) III. Mehmet
B

C) III. Selim D​ ) II. Mahmut ​


E) IV. Murat

8. ​Geliri doğrudan devlete bırakılan topraklara ne ad verilmektedir?


A) Vakıf ​ ) Ocaklık C​ ) Dirlik
B

D) Yurtluk ​ ) Mukataa
E

9. ​
Osmanlı Devleti’nde padişah devletin başı idi. Padişahlar devletin mutlak
hâkimi, idarî, askerî, malî ve hukukî yetkilerin kaynağıydı. Bu durum aşağıdakilerden
hangisinin bir kanıtıdır?
A) Hukuk devleti anlayışının
B) Merkezi devlet anlayışının
C) Laik devlet anlayışının
D) Demokratik devlet yapısının
E) Feodal devlet yapısının

10. Aşağıdakilerden hangisi, I. Meşrutiyet’le kabul edilen ilk Osmanlı Anayasası’nın


(Kanun-i Esasi) özelliklerinden biri değildir?

A) ​Yürütme yetkisinin padişahın elinde olması


B) ​Osmanlı Devleti’nin parlamenter sisteme geçmesi
C) ​Kişi hürriyetlerine geniş yer vermesi
D) ​Azınlıkların yönetimde yer alması
E) ​Yasama yetkisinin meclis tarafından tam olarak kullanılamaması

11. Osmanlı Devleti’nde aşağıdakilerden hangisine dirlik verilmez? ​


A) Müderris ​B) Sancakbeyi

C) Beylerbeyi D) Sadrazam
E) Tımarlı Sipahi

12. Osmanlı mimarîsi, aşağıdaki uygarlıklardan hangilerinin daha fazla etkisinde


kalmıştır?
A) Büyük Selçuklu-Anadolu Selçuklu
B) Abbasi-Bizans
C) Memlük-İran
D) Avrupa-Endülüs
E) Anadolu Selçuklu-Bizans
13. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde toprak yönetimi ile alakalı bir kavram
değildir?
A) Mültezim
B) Avarız
C) Öşür
D) Ocaklık
E) Dirlik

14. Avrupa’da olduğu gibi dünyanın birçok yerinde halk sınıflara ayrılmış, sınıflar arasına katı
kurallar getirilmişken, Osmanlı Devleti’nde halktan biri orduyla sefere gider, askeri
yeteneğini sergileyebilirse yönetici konumuna getirilebilirdi. Yine bir çiftçi çocuğu medrese

eğitimi alarak, ulema sınıfına girebilir ve burada yükselebilirdi. ​


​Bu durum aşağıdakilerden hangisinin kanıtıdır?
A) ​Osmanlı Devleti’nde halkın farklı haklara sahip olan sınıflara ayrıldığının
B) ​Osmanlı Devleti’nde asaletin değil, liyakatin göz önüne alındığının
C) ​Osmanlı ülkesinde yaşayan herkesin yönetim kadrolarında yer alabildiğinin
D) ​Kanunlar önünde herkesin eşit sayıldığının
E) ​Osmanlı Devleti’nde yöneticilerin ulema arasından geldiğinin
15. Osmanlı Devleti’nde üretimin sürekliliğini sağlamak için;


I. ​
Toprağını üç yıl süreyle ekmeyen üreticiden toprağın alınması ve çift bozan
vergisinin uygulanması


II. Toprağın ​ gelirine göre; has, zeamet ve tımar toprakları olarak
sınıflandırılması


III. ​
Toprak vergilerinin açık arttırma simsiyle satışa çıkarılması
uygulamalarından hangisine ya da hangilerine başvurulmuştur?

A) Yalnız I ​
B) Yalnız II

C) Yanız III ​
D) I ve II
E) I, II ve III

16. Aşağıdakilerden hangisinin, Osmanlı Devleti’nin merkeziyetçi özelliğini koruma ve


güçlendirmeye yönelik aldığı önlemlerden birisi olduğu öne sürülemez?

A) ​Kardeş katli yasasının çıkarılması


B) ​Ülke topraklarının padişah ve oğullarına ait olduğunun kabul edilmesi
C) ​Şehzadelerin sancaklara vali olarak gönderilmesi
D) ​Ekber ve Erşed sisteminin benimsenmesi
E) ​İltizam sisteminin benimsenmesi
17. Osmanlı Devleti’nde şeyhülislamlar yasaların uygunluğu ve uygulamalar konusunda
hükümdarların istekleri doğrultusunda fetvalar yayınlamıştır.

​Bu uygulama Osmanlı Devleti’nin,


​I. ​ utlak monarşik bir yapıya sahip olduğu
M

​II. ​ eleneklere bağlı olduğu


G

​III. ​ insel ilkeleri her şeyin üstünde kabul ettiği


D
yargılardan hangilerini doğrulmaktadır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yanız III


D) I ve III ​E) I, II ve III

18. I.Pençik ​
​II. Dirlik ​
​III. Lonca ​
​IV.Vakıf

Yukarıdakilerden hangilerinin ülkede üretimi denetleyip ekonomik
kalkınmayı hızlandırdığı söylenebilir?

A) II-III ​B) I-III ​C) II-III


D) II-IV ​E) III-IV
19. Osmanlı Devleti’nde hayvan sayısına göre alınan vergiye ne ad verilmektedir?

A) Ağnam ​
B) Çift bozan
C) Cizye
D) Bennak
E) Asiyab
20. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Dönemi özelliklerinden birisi değildir?

A) ​Hukukun üstünlüğü
B) ​Azınlıklara yönetime katılma hakkı tanınması
C) ​Osmanlıcılık ideolojisinin ortaya çıkması
D) ​Özel mülkiyet hakkının güvence altına alınması
E) ​Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa ülkesi sayılması

21. Fatih döneminde hızlanan Arapça ve Farsça sözcük​lerin Türkçe'ye karışması Osmanlıca
denilen yeni an​cak yapay bir dilin oluşmasına neden oldu.
Bu durum;
I. Türk kültürünün gelişimini olumsuz etkilemiştir.
II. Halkın yönetici kadrolara yabancılaşmasına zemin hazırlamıştır.
III. ​
Doğu klasiklerinin basımı yaygınlaşmıştır.
yargılarından hangilerini doğrular?

A) Yalnız I ​
B) I ve II ​
C) I ve III

D) II ve III ​ ​
E) I, II ve III

22. İlki II. Murat döneminde Edirne Sarayı'nın içinde açı​lan Enderun Mektebi, devşirme sistemi
içinde Müslümanlaştırılan zeki çocukların üst düzey devlet memuru olarak yetiştirildiği
kurumlardı.
Buna göre;
I. Devlet memuru olabilmek için Müslümanlığın temel koşul olduğu
II. Devlet kadrolarının özel eğitimden geçtiği
III. Şehzadelerin Enderun'da eğtildiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​
B) I ve II ​
C) I ve III

D) II ve III ​
E) I, II ve III

23. Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyıla kadar devlette gö​revli olabilmenin temel koşulu
Müslüman olmaktı. I. Abdülhamit yapmayı düşündüğü askerî ıslahatlarda daha fazla
yabancı uzmandan faydalanabilmek için bu koşu​lu kaldırdı.
Bu bilgiler dikkate alındığında;
I. Yabancı uzmanlardan yararlanmanın I. Abdülhamit'ten önce başladığı
II. Azınlıklara da devlet memuru olma hakkının tanın​dığı
III. XVIII. yüzyılda teokratik devlet anlayışının terkedildiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

24. Osmanlı ordusunun temelini oluşturan yeniçerilerin sa​yısı XVI. yüzyılın başlarında 10.000
civarında iken bu sayı kural dışı asker alımlarıyla XVI. yüzyılın sonların​da 30.000'e ulaştı.
Bu durumun;
I. Maaş giderlerinin artması
II. Yeniçeri Ocağı'nın etkinliğinin artması
III. Merkezi otoritenin güçlendirilmesi
gelişmelerinden hangilerine zemin hazırladığı söy​lenebilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III
25. Osmanlı Devleti'nin uzun yıllar farklı ulusları siya​sal çatısı altında bir arada
tutabilmesinde;
I. Yöresel, kültürel değerlere müdahale edilmemesi
II. Devşirme kökenlilerin üst düzey kadrolara getiril​mesi
III. Vergilendirmenin dinsel tercihlere göre yapılması
uygulamalarından hangilerinin daha önemli rol oy​nadığı savunulabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) I, II ve III
26. Osmanlı Devleti'nde Yükselme Dönemi'nden itibaren idarî ve askerî kadrolar daha çok
gayrimüslim aileler​den devşirilip, Müslümanlaştırılan ve Enderun ya da Yeniçeri Ocağı'nda
yetişen devşirmelerden oluşmaya başlamıştır.
Bu durumun,
I. Devletin teokratik özelliğinin zayıflaması
II. Devşirmelerin yönetimdeki etkinliklerinin artması
III. Gayrimüslümlere de yönetimde söz hakkı tanınma​sı
sonuçlarından hangilerine yol açtığı söylenebilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

27. Osmanlı Devleti;



Egemenliğin kaynağını tanrı olarak tanımlayan Osman Bey'in soyundan gelen
hükümdarların kişi​sel egemenliğine dayalı olarak yönetilen üç kıtada toprakları olan siyasal
bir güçtü.
Bu bilgilere dayanarak Osmanlı Devleti'nin;
I. Teokratik
II. Meşruti
III. Çok uluslu devlet
IV. Hanedan devleti
özelliklerinden hangilerine sahip olduğu savunula​bilir?

A) Yalnız II ​B) I ve II ​
C) III ve IV ​D) I, III ve IV
E) II, III ve IV

28. Osmanlı Devleti Tımar Sistemi ile;


I. Tarımsal üretimin sürekliliği sağlanmıştır.
II. Devlete yük olmadan güçlü bir ordunun örgütlen​mesi sağlanmıştır.
III. Göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi sağlanmıştır.
Bunlardan hangileri hazineden daha az para çıkma​sına yol açmıştır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

29. Osmanlılarda bütün sektörlerde ihtiyaç kadar üre​tim yapılması anlayışının


aşağıdakilerden hangisi​
ne neden olduğu söylenebilir?
A) Üretim araçlarının gelişmemesine
B) Kişilerin zenginleşmesine
C) Ticaretin artmasına
D) Ekonominin gerilemesine
E) ​Aşırı fiyat artışının olmasına

30. Osmanlı Devleti'nde loncaların görevlerinden bazıları;


I. Üye sayısını, üretilen malların kalitesini, fiyatını, kar oranını belirlemek
II. Üyeler arasında rekabeti önlemek
III. ​
Esnaf ile hükümet arasındaki ilişkileri düzenlemek
IV. Üyelerine kredi vermek, çalışamayan üyelerini ko​rumak, yoksullara yardım etmekti.
Bu görevlerden hangileri Osmanlılarda üretim artı​şını ve sermaye birikimini
engellemiştir?

A) I ve II ​B) II ve III ​C) I ve IV


D) II ve IV ​E) III ve IV
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C C D A B C D E B C
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A E B B A E A C A B
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B B A D A B D B A A

​ OSMANLI DEVLETİNİ KURTARMA ÇABALARI


Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nin Fransız İnkılâbı’nın
getirdiği yeni fikirlerden etkilenmemesi ve güç kaybına uğramaması mümkün
değildi. Viyana bozgunundan sonra askerî ve siyasî bakımdan kendisini
toparlayamayan Osmanlı Devleti ‘nin,mücadele halinde olduğu Batılı
devletlere önemli tavizler verdiği,artık eski gücünü kaybettiği ve yıkılma
sürecine girmiş olduğu anlaşılmaktadır. Değişen dünya sisteminde Osmanlı
Devleti’nin Batı’nın giderek artan baskısı karşısında geleneksel yapı ve
anlayış ile durabilmesi mümkün gözükmüyordu. 19. yüzyıl başlarında
asırlardır mücadele halinde bulunduğu Batılı devletler karşısında savaş
meydanlarında yaşanan başarısızlıkların askerî alanla sınırlı olmadığı
aşikârdı. Geleneksel devlet yapısı mevcut sıkıntıları bertaraf edecek beceriyi
gösteremediği için yapısal bazı tedbirlerin alınması kaçınılmaz bir hale
gelmişti.
Esasen 18. yüzyıldan çok önceleri devlet yapısındaki bozulmalarla ilgili
olarak tespitler yapıldığı ve aksaklıkların düzeltilmesi yönünde çabalar sarf
edildiğini görmekteyiz. Türk aydını askerî, idarî ve sosyal yapıda müşahede
ettikleri bozuklukların “Kanun-ı Kadim”e dönmek suretiyle ıslah edilmesi
halinde devletin eski kudretini tekrar kazanabileceğine inanıyordu. 17. yüzyıl
başlarında Koçi Bey, Sultan IV. Murat’a sunduğu risalesinde Kanuni'den
sonra mülkî ve askerî teşkilâtın yavaş yavaş nasıl bozulduğunu, Yeniçeri
Ocağı'nın bozulma sebeplerini, tımar ve zeamet usullerinin bozulması ve
devlet adamlarının alenen rüşvet almaya başlamaları gibi hususları ifade
etmiştir. Gerek Genç Osman gerekse IV. Murat zamanında yapılan reformlar
devletin Batının gerisinde kaldığı gerekçe ve endişesiyle yapılmamış olup bu
ihtimal göz önünde bulundurularak yapılmıştır. IV. Murat ilk devletin
işleyişindeki aksaklıkların ortaya çıkarılması amacıyla devlet adamı “Koçi
Bey”e ilk defa rapor hazırlatmıştır. Fakat devletin derin bürokrasisine
maalesef bu yenilikçi padişahlar da yenik düşecektir.
Osmanlı Devleti’nde düşünülen herhangi bir ıslahat, halk veya halkın
herhangi bir tabakası tarafından değil, bizatihi devlet eliyle yapılabilirdi.
Gerçekte de öyle olmuştur. Islahat ya açık düşünceli padişahlar ya da böyle
padişahların teveccühünü kazanan devlet adamlarınca yapılmıştır. Islahatlar,
daha ziyade padişah ve vezirlerin doğrudan doğruya yetki ve denetimleri
altında bulunan müesseselerde yapılmıştır. Bu anlamda 18. yüzyıldan önce
yapılan ıslahatlar, köklü yenilikler olmayıp, uzun ömürlü de olmamışlardır. Bu
dönemdeki ıslahat hareketleri ıslahatçıların kişilikleri ve varlıkları ile kaim
olmuş, onlardan sonra eski biçimine dönmüştür.

LALE DEVRİ (1718-1730)


III. Ahmet döneminde yapılan Prut (1711) ve Pasarofça (1716)
Antlaşma’larının verdiği geçici huzur sayesinde Sadrazam Damat İbrahim
Paşa’nın teşebbüsleriyle ıslahat hareketleri başlamıştır. Bu dönemde
girişilen imar ve kültür faaliyetlerinde Avrupa medeniyetinin tesirleri
görülmekle birlikte bu tür çabaların anlamsız ve gereksiz bir israf olarak
vasıflandırıldığı da bilinmektedir. Ancak bu devirden itibaren güzel sanatlar
ve düşüncenin Türkiye’de gelişmeye başladığı gözden kaçmamalıdır.
İlk kez bu devirde Avrupa’nın önemli merkezlerine elçiler gönderilmek
suretiyle Batı medeniyeti, yüzeysel de olsa tanınmıştır. Lale Devri’nde
yenileşme bakımından kayda değer en önemli olay matbaanın Osmanlı
Devleti’ne girmesidir. Bir Macar mühtedisi olan İbrahim Müteferrika ile Said
Efendi’nin teşebbüsleri ve Sadrazam İbrahim Paşa’nın desteğiyle İstanbul’da
ilk defa bir matbaanın kurulması sağlanmıştır. İlk matbaa 1727 yılında dinî
kitapların basılmaması şartıyla kurulmuştur. Matbaa, Avrupa’da
kuruluşundan 280 yıl sonra Osmanlı Devleti’ne girebilmiş ise de uzun süre
Türkçe kitap sayısında bir artış olmamıştır. Buna rağmen matbaanın
Osmanlı Devleti’ne girmesi Batı’daki gelişmelerin takip edilmesine ve
yeniliklerin yayılmasına imkân vermiştir.
“Lale Devri”nde yapılan yenilik hareketleri, yenileşme tarihimizde önemli
bir aşama olarak kabul edilir. Her ne kadar Sultan III. Ahmet’in ölümüyle Lale
Devri’nin sona erdiği kabul edilse de ıslahatların genel karakteri bakımından
III. Selim dönemine kadar yapılan bütün yenilik teşebbüslerini, ağırlığı askerî
alana münhasır olmakla birlikte, bu süreç içerisinde değerlendirmek gerekir.
Bu ıslahatlar arasında, I. Mahmut (1730-1754) ile II. Mustafa (1757-
1773) dönemlerinde yapılan , Humbaracı ve Topçu Ocakları’nın Batı tarzında
teşkilatlandırılması bulunmaktadır. Bu alandaki çabalar kısa süre sonra
Avrupalı uzmanlar ve mühendisler idaresinde yürütülmüştür. Bunlardan biri
aslen Fransız olup 1729’da Osmanlı Devleti’ne sığınan General Comte de
Bonneval’dir. Müslüman olduktan sonra Ahmet Paşa adını almış ve Topçu
Ocağı'nın modernleştirilmesiyle görevlendirilmiştir. 1734 yılında Humbaracı
Ocağı’nın ihtiyacı olan eğitimli asker yetiştirmek üzere, matematik ve fen
bilimlerinin öğretildiği Hendesehane açılmıştır. Ancak Hendesehane daha
sonra Yeniçeri Ocağı’nın baskısı sonucu kapatılacaktır. Bir diğer Avrupalı
uzman, 1773’de Fransa’dan getirtilen Baron de Tott’dur. Onun idaresinde
olmak üzere Mühendishane ve 1774’de de Topçu Ocağı’na bağlı Sürat
Topçuları Teşkilatı kurulmuştur. 1781 yılına kadar yaşayan bu teşkilat
Fransız subaylarının ülkelerine dönmeleri sebebiyle dağılacaktır.
I. Abdülhamit zamanında (1774-1789) ordunun teknik sınıflarının
modernleştirilmesine devam edilmiştir. 1776 yılında deniz subayı yetiştirmek
üzere Mühendishane-i Bahri-i Hümayun açılmış ve Fransız subaylarının
katkısıyla geliştirilmiştir.
Lale Devri, I. Abdülhamit’in ölümü ile sona ermiştir. Bu devirde açılan
askerî okullar 19. yüzyılda devleti ve toplumu tümüyle saracak olan
Batılılaşma hareketinin başlangıcı olmuştur.

Lale Devri Islahatları (1718-1730)


✓ Lale Devri; 1718'de imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayan ve
1730'da çıkan Patrona Halil İsyanı ile son bulan dönemin adıdır.
✓ Lale Devri ıslahatlarının en önemlisi, 1727 yılında Osmanlı
Devleti'nde kullanılmaya başlanan matbaadır.
✓ Matbaanın kullanılmaya başlamasından sonra, Üsküdar'da Dar-üt
Tıbat-ül Amire adıyla devlet matbaası kuruldu. Matbaada basılan ilk
eser ise Van-Kulu Lügatı’dır.
✓ Çeşitli semtlerde kütüphaneler, Yalova'da kağıt imalathanesi açıldı.
✓ Avrupa'yı yakından tanımak amacıyla Avrupa'ya ilk elçiler bu
dönemde gönderildi.
✓ Kumaş imalathaneleri açıldı.
✓ Yeniçeri Ocağı'ndan Tulumbacı Ocağı adıyla ilk defa bir itfaiye bölüğü
kuruldu.
✓ Çiçek aşısı ilk kez kullanıldı.
✓ Lale Devri ile Osmanlı Devleti resmen Batının teknik
üstünlüğünü kabul etmiştir. Bu dönemde Osmanlı Devleti ilk
defa askeri reformlar dışında farklı bir alanda reforma
yönelmiştir.

Patrona Halil İsyanı


✓ Lale Devri'nde yapılan ıslahatlar, ulemanın ve yeniçerilerin çıkarlarına
ters düşmüştü. Lale Devri ile birlikte artan lüks yaşantı, halkın
tepkisine yol açmıştı.
✓ Sadrazam Damat İbrahim Paşa, İran Seferi’ne gitmek istememişti.
✓ Patrona Halil ve Muslu Beşe isminde olan iki Arnavut önderliğindeki
bir grup 1730'da isyanı başlattılar.
✓ Vergilerden şikayetçi halk ve İran Seferi'ne katılmak istemeyen
yeniçeriler de isyana katıldı.
✓ Saraya giden asiler, padişah III. Ahmet'ten Damat İbrahim Paşa'nın
halli’ni istediler.
✓ Sadrazam kendilerine teslim edilince onu idam ettiler.
✓ Asiler, padişah III. Ahmet'i tahttan indirerek yerine I. Mahmut'u
geçirdiler.
✓ Patrona Halil İsyanı ile Lale Devri sona erdi.

I. Mahmut Dönemi Islahatları


✓ Yabancı uzmanlardan yararlanarak askerî alanda ıslahatlar yaptı.
✓ Aslen Fransız olan Humabaracı Ahmet Paşa'nın yardımıyla Osmanlı
ordusunun Topçu ve Humbaracı sınıflarında düzeltme yaptı.
✓ Humbaracı Ahmet Paşa orduyu, takım, bölük, tabur ve alay gibi
birimlere ayırdı.
✓ Subay yetiştirmek amacıyla ilk defa Kara Mühendishanesi açıldı.

III. Mustafa Dönemi Islahatları


✓ İlk önce maliyeye düzen verdi. Lüzumsuz devlet masraflarını keserek
hazineyi rahatlattı.
✓ Sadrazam Koca Ragıp Paşa'nın tavsiyesi üzerine, Topçu Ocağı'nın
başına Baron de Tot isminde bir Macar getirildi. Tot, Topçu Ocağı ve
tophaneyi düzenledi.
✓ Osmanlı ordusunda Sürat Topçuları ismiyle yeni bir sınıf oluşturdu.
✓ III. Mustafa, maliyeyi düzletmek için "Esham-ı Tahvilat" ismiyle ilk iç
borçlanma senetleri çıkardı.
✓ Deniz Mühendishanesi açıldı.

I. Abdulhamit Dönemi Islahatları


✓ Sadrazam Halil Hamid Paşa'nın yardımları ile orduda ıslahatlar yaptı.
✓ Topçu, Humbaracı ve Lağımcı ocaklarında yeni düzenlemeler yaptı.
✓ Cülüs bahşişi kaldırdı.
✓ Yeniçeri sayımı yapılarak ulufe sahteciliği önlenmek istendi.
✓ 1773 yılında Mühendishane-i Bahr-i Hümayun açıldı.

III. Selim Dönemi Islahatları


✓ Dönemin ünlü devlet adamlarına yapılacak ıslahatlar konusunda
rapor hazırlattı.
✓ Ordu ve maliye işlerine öncelik vererek ıslahatlara başladı.
✓ Yeniçeri Ocağı'na el sürmeden Nizam-ı Cedid Ocağı'nı kurdu.
✓ 1795 yılında Mühendishane-i Berr-i Hümayun açıldı.
✓ Nizam-ı Cedid ordusunun masraflarını karşılamak amacıyla İrad-ı
Cedid hazinesi oluşturuldu.
✓ Eğitim için Selimiye ve Levent kışlaları yapıldı
✓ Şeyhülislamın yetkilerini kısıtladı.
✓ Avrupa'ya sürekli elçiler gönderildi.
✓ Matbaa-i Amire’yi (Devlet Matbaası) kurdurdu.
Kabakçı Mustafa önderliğindeki yeniçeriler, devletin içinde bulunduğu
kötü durumu bahane ederek, ordunun Eflak ve Boğdan’da bulunmasından
doğan boşluğu da kullanarak III. Selim ve idaresine karşı ayaklanmışlardır
(1807). Ayaklanmanın asıl nedeni ise tutucu devlet bürokrasisi ve Nizam-ı
Cedid gibi modern yeniliklerin sindirilememesidir. Nizam-ı Cedid ıslahatlarına
karşı olanlar, yeniçerilerin de desteğini alarak İsyan çıkardılar.

XIX. ve XX. Yüzyıl Islahatları


Genel Özellikler
✓ XVIII. ve XIX. yüzyıl ıslahatlarının genelinde 1789 Fransız İhtilali ve
onun getirdiği ulusçuluk akımının izleri görülür.
✓ Sorunların çözümünde Avrupa ile yakınlaşmanın gerekli olduğu
görüldü.
✓ Osmanlı Devleti'nin Avrupa'ya yaklaşması ile, Avrupalılar azınlıkları
kullanarak Osmanlı Devleti'nin içişlerine karışma fırsatı buldu.
Sanayi Devrimi sonucunda hammadde ve pazar ihtiyacı artan bazı
Avrupa devletleri kapitülasyonları kullanarak Osmanlı Devleti'nin iç
işlerine karışmaya başladı.

1789 Fransız İhtilali ve Osmanlıya Etkileri


1789 Fransız İhtilali’nin esin kaynağı Amerikan Bağımsızlık Savaşı
olmuştur. Bu mücadelenin sonucunda liberal ekonomiyi benimseyen bir
devletin ortaya çıkması aynı zamanda Fransız Devrimi’ni de etkilemiştir.
Devrim ilkeler olarak Osmanlı aydınının ilgisini çekmemiştir. Zira Osmanlı
için “esaret, çifte standart ve asimilasyon”un zıttı olarak ortaya çıkan yeni
kavramlar bir anlam ifade etmiyordu. Osmanlı aydını o dönemde en çok
ilgilendiren şey ihtilâli yapanların “laik” tutumları idi. Osmanlının bu üç
kavramdan etkilenmediğini söylemek yanlış bir ifade olur (Sırp ve Yunan
Ayaklanmaları) yalnız bu etkilerin dış kaynaklı tahrik ve telkin yoluyla
olduğunu da bilmek gerekir. Bütün imparatorluklar daha 1815’te bu üç ilke
karşısında tedbir almak amacıyla bir araya gelirken, Osmanlı Devleti’nin
buna karşı reaksiyonu 50 yıl sonra 1839 Tanzimat Fermanı ile başlayacaktır.
Bu gelişme aynı zamanda Osmanlı Devleti’nde Osmanlıcılık fikri ideolojisinin
de başladığı zaman olacaktır. Bu süreç 1878 Berlin Anlaşması’nın imzalanıp
OMM’nin kapatılmasına kadar devam edecektir. Bu ilkeler;
• Hürriyet
• Eşitlik
• Milliyetçilik’tir.
Bu siyasal akımlar Osmanlı gibi çokuluslu imparatorlukların dağılma ve
yıkılma sürecini hızlandırmıştır. Fikir akımlarının ortaya çıkmasının temelinde
de aydınlanmanın temelinde de bu olay yatmaktadır.

IX. YÜZYIL
II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)
Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilen III. Selim’in yerine
getirilmiştir. Yenilik yanlısı olan Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın
desteği ile padişah olmuştur. II. Mahmut Osmanlı tarihine ıslahatları ile
damgasını vurmuş bir padişahtır. Islahatları her alana yayılmıştır. II. Mahmut
ile ayanlar arasında yapılan Sened-i İttifak’ta Alemdar Mustafa Paşa önemli
bir rol oynamıştır. Sened-i İttifak bazı yönleri ile İngilizlerin “Magna
Carta”sına benzetilmektedir. Alemdar çıkan bir ayaklanma neticesinde
öldürülünce uygulanamamıştır. II. Mahmut dönemi dış ilişkiler açısından ağır
problemlerle dolu bir dönem oldu. 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı, Sırp,
Yunan ve Arnavutluk ayaklanmaları, Sırbistan’ın özerkliğini kazanması,
1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması ve
Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması da bu dönemde
gerçekleşmiştir.

Sened-i İttifak (1808)


Sened-i İttifak, Osmanlı Devlet idaresinde padişahın mutlak otoritesini
sınırlandırma gayesi güden bir belge olması sebebiyle modern devlet
anlayışına ve Türk devlet geleneğine aykırı bir gelişmedir. Türk tarihindeki
yeri ise ilk “Amme Hukuku Kaidesi” olarak kabul edilmektedir.
II. Mahmut ile ayanlar arasında imzalanan bu belgeye göre:
• Ayanların feodalleşme düşüncesi bu oluşumun ortaya çıkmasında
etkili olmuştur.
• Ayanlar fiilen var olan haklarını yasallaştırmak istemişlerdir. Bu
nedenle Sened-i ittifak yapılmıştır.
• Ayanlar devlet otoritesini tanıyacak ve yapılacak ıslahatlara karşı
çıkmayacaktır.
• Buna karşılık ayanlar, bulundukları yerlerde devlet adına asker ve
vergi toplayabilecekler.
• Sened-i İttifak ile ilk defa devlet, ayanların varlığını tanıdı.

Özellikleri:
• Osmanlı padişahının yetkilerini kısıtlayan ilk belgedir.
• Osmanlı Devleti hukuken ayanları tanıdı.
• Osmanlı Devleti’nin ayanlara söz geçiremediğini gösterir.
• Vergi adaletini sağlamaya çalışmıştır (halka yeni vergiler getirmiştir).
• Sözleşme niteliğindedir.
• Halkın tamamına yönelik olmayıp belli bir zümrenin haklarını garanti
altına alan bir belgedir.
• Devlete ait topraklarda ayanlarında tasarruf etmesini serbest
bırakmıştır.
• Osmanlı padişahının mutlak otoritesini sarsmıştır.
• Osmanlı ve Türk devlet geleneğine aykırı bir gelişme olarak tarihe
geçmiştir.

Alemdar Mustafa Paşa Islahatları


IV. Mustafa dönemi sadrazamıdır. Kabakçı İsyanı'ndan sonra İstanbul'a
geldi. Kabakçı Mustafa'yı yakalayarak öldürttü.
✓ Saraya giderek III. Selim'i tahta çıkarmak istedi fakat IV. Mustafa
tarafından öldürülen III. Selim'in cesedi ile karşılaştı.
✓ IV. Mustafa'yı tahttan indirip II. Mahmut’u tahta çıkardı.
✓ Ülkedeki bütün ayanları İstanbul'a toplayıp, Sened-i İttifak'ın
imzalanmasını sağladı.
✓ Nizam-ı Cedid ordusuna benzer Sekban-ı Cedid ordusunu kurdu.
a- Devlet Yönetiminde Yapılan Yenilikler:
• Sened-i İttifak imzalanmıştır.
• Köy ve mahalle muhtarlıkları kurulmuştur.
• Posta ve polis karakolları kurulmuştur.
• Nüfus sayımı yapılmıştır.
• Eyaletlere askeri ve mülki açıdan yetkili valiler atanmıştır.
• Divan örgütü kaldırıldı ve yerine nazırlıklar (bakanlıklar) kurulmuştur.
• Kanun tüzük ve yönetmelik hazırlamak üzere komisyonlar
oluşturuldu.
o Meclis-i Vükela: Hükümet işleri için
o Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye: (Adalet İşleri Yüksek Meclisi)
Yeni yasa ve tüzük yapmak için (bugünkü Danıştay) ​
o Darü’ş-Şura-i Bab-ı Ali: Devlet memurlarının yargılanması için
kuruldu. (bugünkü Yargıtay)
• Askerî amaçlı ilk nüfus sayımı yapıldı (1831).
• Avrupa’ya daimi elçilikler açıldı.
• Pasaport uygulaması getirildi.
• Karantina servisi kuruldu.
• Tımar sistemi kaldırıldı.
• Memurların terfi atama işleri düzenlendi.
• Maliye ve evkaf nazırlıkları kuruldu.
• Müsadere usulüne son verildi. (Bununla mülkiyet hakkının güvence
altına alınması amaçlandı)
• Memurlara rütbe ve nişan verildi.

b) Askeri Alanda Yapılan Yenilikler:


• Nizam-ı Cedit yerine, Sekban-ı Cedit (1808) adlı yeni bir askerî
birlik kuruldu. Yeniçerilerin içinden iyi olanlardan ise Eşkinci Ocağı
(1825) adı verilen yeni bir sınıf oluşturuldu.
• Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Bu olay tarihte Vakayı Hayriye olarak
anılmıştır (1826). Bu kurumun kaldırılması neticesinde padişah
yönetime yeniden egemen olmuştur.
• Asakir-i Mansure-i Muhammediye adlı yeni ordu kuruldu (Sened-i
İttifak’ın bir sonucudur). Bu aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin de
ilk milli ordusu sayılmaktadır.
• Askerlik işlerini düzenlemek için Dar-ı Şura-yı Askerî kuruldu.
• Tımar sistemi kaldırıldığı için redif birlikleri kuruldu (1834).
• Bektaşilik tarikatı kaldırıldı.
c) Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Yenilikler
• Medreselerin yanında Avrupa tarzı modern eğitim kurumları açıldı.
Fakat bu uygulama faydaları yanı sıra toplumda kültür ikiliğine
neden olmuştur.
• Enderun kaldırılarak yerine Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mülkiye
Mektepleri açılmıştır.
• Başkentte ilköğretim mecburi hale geldi.
• Diplomat yetiştiren tercüme odaları açıldı.
• Avrupa’ya resmi öğrenciler gönderildi.
• İdadi(lise), Rüşdiye (orta okul) ve Mekteb-i Ulum-u Edebiye açıldı.
• Mehter kaldırılarak yerine Mızıka-i Hümayun kuruldu.
• Bazı okullarda yabancı dilde eğitim verilmeye başlandı.
• Takvim-i Vekayi adlı ilk resmi gazete çıkarıldı.
• Harbiye, Askerî Tıbbiye okulları açıldı.

d) Ekonomik Alanda Yapılan Yenilikler


• Dirlik sistemine son verildi.
• Osmanlı tüccarları gümrük vergilerinden muaf tutuldu.
• Tımar uygulamalarına son verilerek devlet memurlarına maaş
bağlandı.

Sırp İsyanı (1804-1878)


Ayaklanma Kara Yorgi liderliğinde gerçekleşmiştir. 1804-1812 yıllarında
Osmanlı-Rus Savaşı zamanında da devam etmiştir. Ayaklanmaların temel
nedeni Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik duygusu ve bağımsız devlet
kurma isteğidir. Osmanlı Devleti’nde Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik
akımından ilk etkilenen ulus Sırplar olmuştur. Sırpların bağımsızlık
sürecindeki anlaşmaları ise şunlardır;
• 1812 Bükreş Antlaşması ile ayrıcalık kazanmıştır.
• 1829 Edirne Antlaşması ile özerk bir yapıya kavuşuyor.
• 1878 Berlin Antlaşması ile bağımsız devlet olmuştur.

Bükreş Antlaşması (1812)


Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1812 tarihinde imzalandı. Antlaşma
maddeleri şu şekildeydi:
1. Eflak ve Boğdan Osmanlı Devleti’ne geri verilecek, ancak Osmanlı
Devleti, Eflak ve Boğdan beylerine görevini iade edecektir.
2. Beserabya Rusya’ya verilecek, Prut Irmağı sınır olacaktır.
3.Osmanlı Devleti, Sırbistan’a ayrıcalık verecektir. Bükreş Antlaşması ile
Osmanlı Devleti ilk defa kendisine bağlı bir ulusa ayrıcalık verdi.

Yunan İsyanı (1814-1829)


Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik akımı ve Rusya'nın Ortodoksluğu
kullanarak Yunanlıları kışkırtması bu isyanın en önemli nedenleri olmuştur.
Bunun yanı sıra Yunanlıların Bizans İmparatorlu’ğunu yeniden kurma
istekleri ve Avrupa’nın Yunanlıları ekonomik olarak desteklemesi de
ayaklanmanın önemli nedenlerindendir.
Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanmak amacıyla 1814 yılında tarihi
Etnik-i Eterya Cemiyeti’ni kurmuşlardır. İlk ayaklanma da Eflak’ta
başlamıştır. Ayaklanma Mora’ya sıçrayınca, Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan
yardım istenmiştir. Mehmet Ali Paşa yardımının karşılığı olarak Osmanlı
Devleti’nden Mora ve Girit valiliklerini de talep etmiştir. Mısırda güçlü bir
yönetim istemeyen İngiltere, Fransa ve Rusya Londra Konferansı’nda
Yunanlılara özerklik verilmesini istediler. Bu talebin reddedilmesi üzerine bu
üç devlet tarafından Osmanlı Devleti’nin Navarin’de demirlemiş olan
Osmanlı donanması yakıldı. Bu olaydan sonra başlayan Osmanlı-Rus
Savaşı sonucunda Kars ve Erzurum işgal edilince,talep edilen barış üzerine
1829 Edirne Antlaşması imzalandı ve Yunanistan’a bağımsızlık verildi.
• Avusturya Macaristan İmparatorluğu çok uluslu olduğu için Fransız
İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik akımına karşı çıkmıştır.
• Osmanlı Devleti’nde ilk isyan çıkaran millet Sırplar, bağımsız olan ilk
ulus ise Yunanlılar olmuştur.
• Fransa, 1830’da Akdeniz’de gücünü arttırabilmek için Cezayir’i işgal
etmiştir.

Mısır İsyanı (1833-1839)


Mısır’da güçlü bir yönetim oluşturan Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlı
yönetimine bağlı olmadığını her fırsatta göstermiştir. Arap İsyanı’nı bastırmış
Mora İsyanı’nın bastırılmasında Osmanlı Devleti’ne yardım etmiştir. Karşılık
olarak Adana ve Suriye valiliklerinin kendisine verilmesini istemiş; istekleri de
kabul edilmeyince Kavalalı Mehmet Ali Paşa Akka Kalesi’ni alarak
Kütahya’ya kadar ilerlemiştir. II Mahmut Rusya’dan yardım talep etmiştir.
Osmanlı-Rus yakınlaşmasını istemeyen İngiltere’nin arabuluculuğu ile
Kütahya antlaşması imzalanmıştır. Böylece Mısır, Suriye ve Girit valilikleri
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya Cidde ve Adana valilikleri de oğlu İbrahim
Paşa’ya verilmiştir. Osmanlı Devleti’nin bir iç sorunu olan Mısır sorunu
Kütahya Antlaşması ile uluslararası soruna dönüşmüştür.

Hünkâr İskelesi Antlaşması (1833)


Osmanlı Devleti, Kavalalı Mehmet Ali Paşa tehdidine ve İstanbul’dan
gitmeyen Rus askerlerine karşı önlem almak için Rusya ile Hünkâr İskelesi
Antlaşması imzalamıştır. Anlaşmaya göre Ruslar, Osmanlı istediği zaman
asker gönderecek, Rusya saldırıya uğrarsa Osmanlılar da savaş sırasında
boğazları Rusya lehine kapatacaktır. Bu madde, Uluslar arası Boğazlar
Sorunu’nun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Balta Limanı Ticaret Anlaşması (1838)


Osmanlı Devleti ve İngiltere arasında imzalanmıştır. Osmanlı Devleti’nin
bu anlaşmayı imzalamasının nedeni Hünkâr İskelesi Antlaşması ile
Rusya’nın etkisine girmek istememesi ve yeni bir Mısır İsyanı tehlikesine
karşı İngiltere’nin desteğini almak istemesidir. İngiltere ile yapılan 1838 Balta
Limanı Ticaret Anlaşması hem Tanzimat Fermanı’nın önünü açmış hem de
Osmanlı Devleti’nin Avrupalı zengin ülkelerin açık pazarı haline gelmesine
neden olmuştur. Bunlara rağmen Tanzimat Fermanı ile hukuk devletine gidiş
sağlanmıştır.

Anlaşmadan önce Anlaşmadan sonra


▪ İhracattan alınan vergi % 3’tü ▪ İhracattan alınan vergi %12’ye çıkarıldı
▪ İthalattan alınan vergi %3’tü ▪ İthalattan alınan vergi % 5’e çıkarıldı
▪ Yerli tüccarın ödediği iç gümrük vergisi ▪ Yerli tüccardan alınan iç gümrük vergisi
%8’di %8 olarak kaldı
▪ Yabancılardan alınan iç gümrük vergisi ▪ Yabancılardan alınan iç gümrük vergisi
%8’di kaldırılmıştır.

Balta Limanı Ticaret Anlaşmasının Önemli Sonuçları


• Osmanlı pazarında yabancı tüccarlar egemen olmaya başladı.
• Yerli tüccarlar yabancı tüccarlarla baş edemediği için ticaretten
çekilmeye başladı.
• Osmanlı Devleti dış ticaret politikası izleme hakkından vazgeçti.
• Osmanlı Devleti İngiltere’nin açık pazarı haline geldi.
• İngiltere bu ayrıcalıkları korumak için yüzyılın sonuna kadar Osmanlı
Devleti’ni korumaya çalıştı.
TANZİMAT (FERMANI) DÖNEMİ 1839-1876
Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839) Padişah II. Abdülmecit ve Sadrazam
Mustafa Reşit Paşa zamanında ilan edilmiştir. Giderek artan iç huzursuzluk
ve dış baskılar sebebiyle,devleti kurtarmak üzere yeni bir hamle yapma
zaruretinin bir sonucu olarak doğmuştur. Osmanlı Devleti varlığını kendi
kuvveti ile koruyamayacağını anlamasının ardından Avrupalı devletlerden
destek istemiştir. Bu gelişmenin sonucunda Osmanlıcılık fikri ideolojisi
başlamıştır.

Fermanın İlan Edilme Nedenleri:


• Mısır İsyanı sonucunda Rusya’yla imzalanan Hünkar İskelesi
Antlaşması ile ortaya çıkan boğazlar sorunu konusunda İngiltere ve
Fransa’nın desteğini almak,
• Azınlık hakları dolayısıyla iç işlerine müdahaleyi engellemek,
• Rusya’nın Osmanlıdaki Ortodoks halkları bahane ederek iç işlerimize
müdahalesini ve Ortodoksları kışkırtmasını engellemek,
• Osmanlı Devleti’nin bütünlüğünü korumak istemesi,
• Ülkede meydana gelen Müslim-Gayrimüslim ayrımcılığının önüne
geçmek istemesi,
• III. Selim ve II. Mahmut Islahatlarını yetersiz bulmak,

Fermanın Maddeleri:
• Müslim ve Gayrimüslim herkesin can, mal ve namusu güvence altına
alındı.
✓ Böylelikle Osmanlı Devleti’ni oluşturan zümreler eşit statüye
getirilmiştir.
• Herkes yasalar önünde eşit olacak.
✓ Bu madde ile soyutta olsa eşitlik ilkesi açıkça vurgulanır.
• Kimse yargılanmadan cezalandırılmayacaktı.
✓ Hukukun üstünlüğü ilk olarak kabul edilmiş oldu.
• Vergiler gelire göre ve herkesten toplanacaktı.
✓ Vergi adaleti ile toplumsal barış ve ekonomik nitelikli isyanlar
engellenmeye çalışılmıştır.
• Herkes mal-mülk edinebilecek ve miras bırakabilecekti.
✓ İlk kez mülk edinme hakkı yasallaştırılmış oldu.
• Askerlik vatan hizmeti şekline dönüştürülerek düzene koyulmuştur.
• Rüşvet ve iltimasın önüne geçebilmek maksadıyla sert kanunlar
çıkarılmıştır. Bu madde ile Osmanlı Devleti’nde rüşvetin varlığı ve
ciddi bir sorun olduğu da anlaşılmaktadır.

Önemi ve Özellikleri:
• Sultan I. Abdülmecit Fermanın girişinde bu hükümlere herkes gibi
kendisinin de uyacağını bildirmiştir. Böylelikle padişah kendi
yetkilerini kendisi sınırlandırmıştır.
• Kanunların geçerli ve her şeyin üstünde olması öngörülmüştür.
• Anayasal düzene geçişin ilk aşaması sayılır.
• Tanzimat Fermanı’nda yer almayan hak ve özgürlükler; ifade
özgürlüğü, siyasal haklar ve basın özgürlüğüdür.
• Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti’nin meşrutiyete geçmesinde
önemli bir aşamadır.
• Fermanda yer alan kanunların uygulanmasında her dindeki kişilerin
eşit olacağı ilkesi, o güne kadar sürdürülen İslam geleneğinden en
köklü ayrılışı temsil etmesi sebebiyle Müslüman ilkelerini ve
duygusunu en çok inciten ilke olmuştur. Tanzimat Fermanı’nın
uygulanabilirliğini engellemiştir.
• Devletle halk arasında açık ve kesin bir eşitlik kabulü mümkün
görülemediği için Avrupa devletlerinin siyasi telkinleri,
gayrimüslimlerin eğilimini kollamak ve tatmin etmek üzere ayrı hukuk
kuralları uygulanmaya başlanmıştır. Bu ikililik azınlık unsurların
ayrılık hislerini bir kat daha cesaretlendirmiştir.
• Bir taraftan eşitlikten bahsedilirken, diğer taraftan gayrimüslim
unsurlar hukukî ayrıcalıklarını güçlendirerek daha da imtiyazlı
duruma geliyorlardı.
• Mahkemelerin açık hale getirilmesi ile 1215 yılında İngiltere’de
imzalanan Magna Carta’yla benzerlik gösterir.
• Tanzimat eşitlik prensibi açısından ele alındığında Osmanlı Devleti’ni
çöküntüden kurtarmak maksadı ile ortaya atılan fikir akımlarından
Osmanlıcılık’ında başlangıcı sayılacaktır.
• Osmanlı Devleti dışa bağımlı ve güdümlü politika takip etmeye
başladı.
• Tanzimat Dönemi aydın kitlesi ile birlikte edabiyatı ve sanatı etkileyen
güçlü bir dönemdir.
• Osmanlının son dönemindeki “Jön-Türk” hareketi de bu dönemde
başlayacaktır.

Tanzimat Doğrultusunda Yapılan Yenilikler:


✓ Avrupa’dan ilk borç alma (1853 Kırım Savaşı).
✓ Türkçenin sadeleştirilmesi akımı başladı ( Şinasi, Namık Kemal vs).
✓ Batılı devletler Osmanlı Devleti’nin iç işlerine daha fazla müdahale
imkânı elde etmişlerdir.
✓ Vatan, millet, eşitlik ve adalet kavramları yaygınlaştı.
✓ İltizam kaldırıldı ve yerine vergi tahsildarları geldi.
✓ Yasaları hazırlama görevi Meclis-i Ahkâm-ı Adliye’ye verildi.
✓ Ceza, memurlar ve ticaretle ilgili yasalar Avrupa hukukundan
yararlanılarak yapıldı.
✓ İlk kâğıt para basıldı.
✓ Mecelle (İslam Medeni Hukuku) Ahmet Cevdet Paşa tarafından
hazırlandı.
✓ Mecburi askerlik ve toprak mülkiyeti kanunu çıkarıldı.
✓ İdarî alanda il, sancak, kaza, nahiye esasına geçildi. Vilayet
Nizamnamesi adı verilen bu düzenleme ile padişahın merkezi
otoritesi artmıştır.

MAGNA CARTA VE TANZİMAT FERMANI’NIN KARŞILAŞTIRILMASI


MAGNA CARTA TANZİMAT FERMANI
▪ Kral ile halk asında imzalandı. ▪ Padişah tek taraflı olarak ilan etti.
▪ Halkın yönetime karşı mücadelesi ▪ Halkın herhangi bir müdahalesi
sonucunda ilan edildi. olmadan padişah kendi iradesi ile ilan
etmiştir.
▪ Sözleşme niteliğindedir. ▪ Ferman özelliğindedir.

SENED-İ İTTİFAK VE TANZİMAT FERMANI’NIN KARŞILAŞTIRILMASI


SENED-İ İTTİFAK TANZİMAT FERMANI
▪ Sözleşme niteliğindedir. ▪ Ferman özelliğindedir.
▪ Feodalleşme düşüncesi vardır. ▪ Feodalleşmeyi kaldırmaya yöneliktir.
▪ Padişahın yetkileri kendi iradesi dışında ▪ Padişah yetkilerini kendi sınırlar.
sınırlandırılır.
▪ Belli bir kesimi kapsar. ▪ Tüm halkı kapsar.
▪ Kısa süreli olmuştur. ▪ Daha uzun südre uygulanmaya
çalışılmıştır.

Londra Mukavelenamesi (1840)


Londra Mukavelenamesi Avusturya, İngiltere, Rusya, Prusya ve
Osmanlı Devleti arasında imzalanmıştır. İngiltere’nin isteği ile toplanmıştır.
İngiltere’yi bu sözleşmenin yapılmasına iten neden Rusya’nın boğazlara
inmesini engellemek ve Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile kazandığı
ayrıcalıkları kaybetmek istememesidir. Londra Mukavelenamesi ile Mısır
Osmanlı Devleti’ne bağlanmış yönetimi de Kavalalı ailesine bırakılmıştır.
Girit, Cidde, Adana ve Suriye eyaletleri tekrar Osmanlı Devleti’ne
devredilmiştir. Mısır ise Osmanlı Devleti’ne vergi vermeye devam edecektir.
Mısır bu mukavelename sonunda iç işlerinde bağımsız dış işlerinde Osmanlı
Devleti’ne bağlı özerklik kazanmıştır.

Londra Anlaşması (1841)


İngiltere, Rusya, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti arasında
imzalanmıştır. Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın ardından boğazların güvenliği
açısından,Rusya’nın boğazlara ve Akdeniz’e inmesini istemeyen İngiltere’nin
boğazların yönetimini belirlemek maksadı ile yaptığı anlaşmadır. Londra
Anlaşması ile İngiltere aynı zamanda Uzak Doğu’daki sömürgelerini güvence
altına almış oluyordu. Boğazlar konusu ilk defa uluslar arası bir ortamda
görüşülmüş ve boğazlarla ilgili olarak ilk defa uluslar arası bir anlaşma
yapılmış olunuyordu.

Kırım Savaşı (1853-1856)


Nedenleri:
• Rusya’nın Akdeniz’e inme emelleri.
• Tanzimat Fermanı’nın ardından Osmanlı Devleti’nin ıslahatlarla
kendini güçlendirme çabasının Rusya’yı rahatsız etmesi.
• İngiltere’nin Rusya ile işbirliğine girmek istememesi.
• Balta Limanı Ticaret Anlaşması ile kazandığı ayrıcalıkları paylaşmak
istememesi .
• Fransa’nın Kudüs’teki Ortodoksların hamiliğine (koruyuculuğu) talip
olması.
Rusya bu gelişmeler sonucunda 1853’te Sinop Baskını ile Osmanlı
donanmasını yaktı. Osmanlı-Rus Savaşı böylece başlamış oldu. İngiltere,
Fransa, Piyemonte devletleri Osmanlı Devleti’ni bu savaşta yalnız
bırakmamıştır. Rusya bu savaşın sonucunda yenilerek Paris Anlaşması’nı
imzalanmıştır. İlk dış borç, Kırım Savaşı’nda İngiltere’den alınmıştır.

Paris Anlaşması (1856)


Paris Anlaşması’na İngiltere, Fransa, Rusya, Piyemonte ve Prusya da
katılmıştır (Prusya Kırım Savaşı’na katılmadığı halde barış görüşmelerine
katılmıştır). Osmanlı Devleti, Paris Anlaşması’ndan iyi haklar alabilmek
maksadı ile Islahat Fermanı’nı anlaşma öncesi kabul ederek azınlıklara
geniş ayrıcalıklar vermiştir. Bu durum Osmanlıcılık ideolojisinin “eşitlik”
prensibini olumsuz yönde etkilemiştir.

Maddeleri Önemi
▪ Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü ▪ Osmanlı Devleti ilk kez topraklarını
Avrupalı devletlerin güvencesi altına koruyamayacağını kabul etti.
alındı.
▪ Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti ▪ Osmanlı Devleti ilk kez bir Avrupa
sayılacak, Avrupa devletler hukukundan devleti olarak kabul edildi.
istifade edebilecek
▪ Osmanlı Devleti ve Rusya Karadeniz’de ▪ Osmanlı Devleti’nin bu savaşı Avrupa
savaş gemisi bulunduramayacak, devletlerinin sayesinde kazandığını
Karadeniz’de tersane kuramayacak. böylece Avrupalı devletlerin koşullarını
da göz ardı edemeyeceğini
göstermektedir.
▪ Karadeniz savaş gemilerine kapalı, ▪ İngiltere ve Fransa, Rusya’nın
ticaret gemilerine açık olacaktı. Akdeniz’de güçlü olmasını engellemiş
oldu.
▪ Osmanlı Devleti’nin, Eflak ve Boğdan’a ▪ Osmanlı, Avrupa devleti olmanın
özerklik vermesi kararlaştırıldı. diyetini Islahat Fermanı ile ödedi.
▪ Islahat Fermanı’nın uygulanmasına ▪ Karadeniz tarafsız bir deniz haline
büyük devletler karışmayacak. getirildi.
▪ Boğazlar konusunda 1841 Londra ▪ Rusya’nın Balkanlar’da egemenlik
Boğazlar Sözleşmesi’ndeki hükümler kurması engellendi.
geçerli olacak.
▪ Osmanlı Devleti, savaşı kazanan devlet
olmasına rağmen yenik devlet durumuna
düşürüldü.

ISLAHAT FERMANI (18 ŞUBAT 1856)


Islahat Fermanı II.Abdülmecit tarafından , İngiltere ve Fransa’nın
baskıları neticesinde ilan edilmiştir. Islahat Fermanı’nın ilan edilmesinde
Kırım Savaşı sonucunda imzalanan Paris Anlaşması’ndan iyi bir netice
almak istenmesinin büyük bir rolü vardır.. Bu fermanla Osmanlı Devleti’ndeki
Müslim ve Gayrimüslim eşitsizliğine son vermek amaçlanmıştır. Osmanlı
Devleti’nin çatısı altındaki bütün unsurları kucaklamayı hedeflemiştir. Bu
politika aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin uyguladığı Osmanlıcılık
politikasına da uygunluk gösteriyordu.

Fermanın Maddeleri
▪ Herkese din ve mezhep özgürlüğü tanınacak.
▪ Azınlıklara devlet memurluğu hakkı tanınacak (memuriyette din
değiştirme mecburiyeti kaldırılıyor).
▪ Patrikhanede alınan kararlar Bab-ı Ali onayı ile uygulanacak.
▪ Azınlıklar askerlik için nakdî bedel ödeyebilecekler.
▪ Azınlıklar hastane ve okul açılabilecek. Müslim-Gayrimüslim ayrımı
hukuken kaldırıldı.
▪ Karma mahkemeler açılacak ve mahkemeler herkese açık olacak.
▪ Kanunlar azınlık dillerine de çevrilecek. Herkes kendi dinine göre
yemin edecek
▪ Azınlıklar il meclislerine üye olabilecekler.
▪ Azınlıklara hakaret edilmeyecek.
▪ Rüşvet ve iltimas kaldırılacak.
▪ Şirket ve banka kurma hakları getirilmişti.
▪ Gayrimüslimler vergisini ödedikleri taktirde mal mülk edinebileceklerdi.
▪ İltizam usulü ve cizye vergisi kaldırılacak.
▪ İşkence, angarya ve şiddet kullanımı kaldırılacak.

Eğitim Alanındaki Islahatlar


✓ İlk kez kız öğrenciler için sanat ve öğretmen okulları açıldı.
✓ Darü'l Fünun, Darü'l Muallimin, Darü'l Muallimat, Mekteb-i Sultani ve
Mekteb-i Mülkiye açıldı.
✓ Batı dillerinden çeviriler yapıldı.
✓ İlk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval çıkartıldı.

TANZİMAT FERMANI ISLAHAT FERMANI

▪ Askerlik vatan görevi sayılmıştır. ▪ Bedelli askerlik uygulaması getirilmiştir.


▪ Müslim gayrimüslim herkese yöneliktir. ▪ Yalnızca azınlıklara yöneliktir.
▪ Padişah kendi iradesiyle ilan etmiştir. ▪ Fransa ve İngiltere’nin baskısıyla ilan
edilmiştir.
▪ Uygulanacağına dair Avrupa devletleri ▪ Uygulanacağına dair Avrupa devletleri
garanti vermemiştir garanti vermiştir.
II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ
II. Abdülhamit 1876 tarihinde, Abdülaziz’in hallinden sonra “Genç
Osmanlılar” denilen Osmanlıcılık ideolojisini benimsemiş olan devlet
adamları tarafından tahta geçirildi. Mithat Paşa önderliğindeki bu heyetin
dayatmaları sonucunda Kanun-i Esasi’yi tanıma zorunluluğuna binaen tahta
çıkarılan II. Abdülhamit bu anayasayı kabul ederek yürürlüğe koyacaktır.
Adına I.Meşrutiyet dediğimiz anayasal süreç 1876 Tersane Sözleşmesi
olarak tarihe geçmiştir. II. Abdülhamit döneminde İslamcılık fikri ideolojisi
benimsenmiştir. Bu dönemde eğitim-kültür ve sanat alanında yoğun bir
reforma gidildiği görülmektedir.

I. MEŞRUTİYET
Meşrutiyet, yasama meclisinin aktif görev yaptığı krallık yönetimidir
(Kral+anayasa+meclisin bir arada olduğu yönetim). I. Meşrutiyet’i ilan eden
padişah II. Abdülhamit’tir. Genç Osmanlılar’ın 1875’te Sırp, Bosna-Hersek
isyanları nedeniyle Balkan sorunlarını görüşmek için toplanan İstanbul
Konferansı’na engel olma düşüncesi meşrutiyetin ilanını hızlandırmıştır.
Genç Osmanlılar: Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Mithat Paşa gibi
daha çok edebiyatçı kimliğe sahip Batı tarzında yetişmiş Osmanlı
bürokratlarından oluşmuş bir gruptur. Batılı devletlerin azınlık haklarını
bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını
engellemek,Fransız İhtilali’nin etkilerini azaltmak, Rusların Pan Slavist
politikaları sonucu Slav ırkından olan insanları kışkırtmasına engel olmak,
Sırp, Bosna-Hersek isyanları nedeniyle İstanbul’da toplanacak konferansı
engellemek amacıyla ilan edilmiştir. İlanda Meşrutiyet yönetimi isteyen
Osmanlı aydınlarının çalışmaları da etkili olmuştur. I. Meşrutiyet Dönemi’nin
temel özelliği Osmanlı Devleti’nin anayasalı bir döneme girmiş olmasıdır.

Kanun-i Esasi (1876):


Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi, Prusya ve Belçika
anayasaları örnek alınarak yapılmıştır. Bu anayasa ile Osmanlı’ya
parlâmento kavramı girmiştir.
Maddeleri:
❖ Yasama yetkisi Mebusan Meclisin’e ve Ayan Meclisi’ne ait olacaktı.
❖ Ayan Meclisi üyeleri padişah tarafından atandığı için oylamaya
katılma hakları yoktu (Ayan Meclisi üyeleri ölünceye kadar
görevlerinde kalırlardı).
❖ Ayan Meclisi’nin varlığı bu dönemde ulusal egemenliğin önüne set
çekmiştir.
❖ Hükümet padişaha karşı sorumlu olacaktır.
❖ Yürütme yetkisi padişah başkanlığındaki bakanlar kuruluna aittir.
❖ Kanunların yapılmasında ve uygulanmasında son söz padişahın
olacaktır.
❖ Anayasanın 113. maddesi ile padişaha meclisi açma kapama yetkisi
verilmiştir. Böylelikle son söz hakkı padişaha verilmişti.
❖ Din, ırk ayrımı yapılmaksızın herkes devlet hizmetlerinden eşit
şekilde yararlanacaktır.
❖ Padişah, suçluları sürgüne gönderebilecektir.
❖ Devletin dinî İslam’dır maddesi anayasada yer almaktadır.
Önemi:
❖ Halka ilk kez yönetimde temsil etme hakkı tanınmıştır.
❖ Anayasal düzene geçilmiştir.
❖ Batılı anlamdaki ilk anayasadır.
❖ Mutlak monarşiden meşrutiyete geçilmiştir.
❖ Demokratik devlet düzenine geçiş süreci başlamıştır.
❖ Mutlak monarşi ve teokratik yapı devam ettirilmiştir.
❖ Türk siyasal tarihinde ilk parlâmenter sistem kurulmuştur.
❖ “Resmi dili Türkçedir” ifadesi bu anayasaya 1909’da, 31 Mart
Ayaklanması’ndan sonra girecektir. Bu anayasada ‘’dinî İslam’dır
ibaresiyle ilgili herhangi bir bilgi yoktur.

93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)


1876 yılında, Avrupalı Devletlerin Balkanlar'da kalıcı çözüm bulmak
amacıyla topladıkları İstanbul Konferansı'nda Balkanlar konusunda ağır
şartlar getirilmesi üzerine, Osmanlı Devleti şartları kabul etmemiş, daha
sonra düzenlenen Londra Konferansı da aynı şekilde sonuçlanmıştı.
İki konferansta da Osmanlı Devleti'nin şartları kabul etmemesi üzerine,
Rusya 1877 yılında Osmanlı Devleti'ne savaş açmıştı. Bu savaşta Plevne
savunması ile Gazi Osman Paşa büyük kahramanlıklar göstermiş, fakat
Rusların, Yeşilköy'e kadar ilerlemelerine engel olunamamıştı. Bunun üzerine
padişah II. Abdülhamit, barış isteğinde bulunmuş ve 3 Mart 1878'de Yeşilköy
(Ayestefanos) Antlaşması imzalanmıştı.

Ayastefanos Anlaşması (3 Mart 1878)


1. Sırbistan, Karadağ ve Romanya’ya bağımsızlık verilecektir.
2. Büyük Bulgaristan Krallığı kurulacaktır.
3. Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Bayezıt Rusya’ya bırakılacaktır.
4. Bosna ve Hersek özerkleştirilecektir.
5. Girit ve Ermenistan’da ıslahat yapılacaktır.
6. Teselya, Yunanistan’a bırakılacaktır.
7. Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecektir.

Berlin Konferansı’ndan Sonra Osmanlı-Avrupa ve Osmanlı-Balkan


İlişkileri, İngiltere’nin Kıbrıs’ı Alışı (1878)
1872’de Almanya, dünyanın dışlanmış diğer devletlerinden oluşan Üç
İmparatorluk Birliğini (Ligi) kurdu. Almanya, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu ve Rusya. Ancak 1878’de Almanya’nın, Rusya’nın aleyhine
yönelik kararlar alarak Berlin Anlaşması’ndaki tutumu nedeniyle Rusya bu
birlikten çekilmiştir. Berlin Anlaşması’ndan sonra Türk-Alman yakınlaşması
başlayacak bunun sonucunda da Osmanlı Devleti, Almanya’nın nüfuzuna
girecektir. Berlin Anlaşması ile aynı zamanda Osmanlı Devleti bütün
unsurları bir arada barındırma politikası olan Osmanlıcılıktan vazgeçerek
“İslamcılık” politikasına yönelecektir. Almanya’nın bu politikayı
desteklemesinin en önemli nedeni Orta Doğu’ya yönelik çıkarları ve İslam
sömürgelerinin bulunmaması gelmektedir. (II. Abdülhamit döneminde)
Kıbrıs, 1570 yılında Sokullu devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. Ada,
İngiltere tarafından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, güya adayı
Rus saldırılarına karşı korumak amacıyla, işgal edildi.
Tunus’un Fransızlar Tarafından İşgali (1881) Fransızlar, 1830′da
Cezayir’i işgal etti. Fransızlar, Berlin Konferansı’nda Tunus’a yerleşme
arzularını bildirdi. Fransa, 1881 yılında Tunus’u işgal etti.
Mısır’ın İngilizler Tarafından İşgali (1882) Mısır, 1517 yılında Yavuz
Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katıldı. 1869′da Süveyş
Kanalı’nın açılması ile Mısır’ın stratejik ve ekonomik önemi iyice arttı.
1881′de Fransızlar’ın Tunus’u işgali üzerine İngilizler harekete geçti. İngitere
1882 yılında Mısır’da çıkan isyanı bahane ederek Mısır’ı işgal etti.
Girit Sorunu ve Osmanlı-Yunan Savaşı (1897) 1878 Berlin
Antlaşması’nda Girit’e imtiyaz verilmesine rağmen, adada bulunan Rumlar
ile İstanbul arasındaki anlaşmazlıklar devam etti. 1896 yılında Girit’te çıkan
isyan sonunda, Yunanistan adaya asker çıkardı. Ertesi yıl Osmanlı-Yunan
Savaşı başladı. 1897 yılında Yunanistan ile bir antlaşma imzalandı. Bu
antlaşma ile;Girit’e muhtariyet verilmesi ve Yunanistan krallık soyundan bir
prensin Girit’e vali olarak tayin edilmesi kararlaştırıldı. 1908′de Venizelos,
Girit’i Yunan Krallığı adına yönettiğini ilan etti. Balkan Savaşları sonunda
Osmanlı Devleti, Girit’in Yunanistan’a ait olduğunu kabul etti.
Doğu Rumeli ve Bosna-Hersek 1878 Berlin Konferansı ile Bulgaristan
üç kısıma ayrıldı. 1885 yılında Filibe’de, Doğu Rumeli’yi, Bulgaristan’a
bağlamak amacıyla bir isyan çıktı. 1897′de Bulgaristan prensi, Osmanlı
Devleti tarafından, Doğu Rumeli valisi olarak kabul edildi. 1908′de (II.
Meşrutiyet’in ilan edildiği sırada) Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti. Aynı yıl
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ise Bosna-Hersek’i topraklarına
kattığını belirtti.
İttihat ve Teraki: 1889 yılında dört tıbbiyeli öğrenci tarafından Selanik’te
kuruldu. Kısa zamanda II. Abdülhamit ve istibdat (baskı) yönetimine karşı
olanların sığındıkları bir örgüt haline geldi. İmparatorluğun Balkan
coğrafyasında kuruldu ve gelişti, takibe alınınca batılı devletler tarafından,
özellikle İngiltere ve Fransa tarafından desteklendi. Düşüncelerini Meşveret
adını verdikleri yayın organı ile kamuoyuna duyurdular. 1912 İstanbul
kongresi ardından Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki ile yollarını askerlik
mesleğinin siyasetle bir arada yürütülmesi fikrine karşı olduğu gerekçesi ile
yollarını ayırmıştır.
23 Ocak 1913 tarihinde yönetimi ele geçirmek amacıyla Babıali
Baskını'nı gerçekleştiren İttihat ve Terakki Partisi bilfiil ülke yönetimine el
koydu. 1913-1918 yılları arasında ülke "İttihat ve Terakki Partisi" yönetimi
altında bulundu. Parti ileri gelenlerinden Enver Paşa'nın Alman yanlısı
siyaseti yüzünden Birinci Dünya Savaşı'na giren Osmanlı Devleti, savaşın
sonunda yenik düştü. 14 Kasım 1918'de Cemiyet kendini feshetti ve yerine
"Teceddüt Fırkası" kuruldu. I. TBMM’de varlıklarını Tesanüd Grubu içinde
devam ettiren ittihatçılar, 1926 yılının Haziran ayında Mustafa Kemal’e
yapılan İzmir suikastinda yer aldıkları için yargılandılar ve tamamen varlıkları
sona erdirildi.
İKİNCİ MEŞRUTİYET (1908)
Haziran 1908’de Rusya ve İngiltere’nin REVAL’de bir araya gelerek
Osmanlı Devleti’nin topraklarını paylaşmaları sonucunda,Makedonya’daki
İttihatçı subaylar ayaklanmış ve II. Abdülhamit’te Meşrutiyeti ilan etmiştir.
Reval’deki gerçek amaç; “Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan atmak ve
topraklarını paylaşmak”tır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile “Türkçülük” fikri ideolojisi
de iktidarda hayat bulmuş oluyordu.
Meşrutiyetin İlan Edilmesinin Nedenleri;
• Rusya'nın panislavist politikalarını engellemek.
• Milliyetçilik cereyanı ile ayaklanan Balkan milletlerini yönetime katarak
isyanı engellemek.
• Batılı devletlerin Osmanlı’nın iç işlerine karışmasını engellemek.
Sonuçları:
• Bakan olacak kişilerin onayı meclise verilmiştir. Mebusan Meclisi’ne
yetki üstünlüğü tanınmıştır.
• İlk kez toplanma ve cemiyet kurma hakkı verilmiştir. Bireysel hak ve
özgürlüklere yer verilmiştir.
• İlk kez siyasi partiler kurulmuştur
• Meclisin hükümeti denetleme yetisi sağlanmıştır.
• Hükümet, Mebusan Meclisi’ne karşı sorumludur.
• Yasa teklifi için gerekli olan padişah izni kaldırılmıştır.
• Yasama yetkisi Mebusan ve Ayanlar Meclisi’ne aittir.
• Hükümet, Mebusan Meclisi tarafından denetlenecek veya
düşürülebilinecek
• Padişahın meclisi açma kapama yetkisi kısıtlanmıştır.
• Savaşa ve barışa karar verme yetkisi meclise aittir.
• Padişahın sürgün ve sansür yetkisi kaldırıldı.

Meşrutiyetin İlanının İçeride Yarattığı Karışıklıklardan Yararlanarak;


1. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti
2. Girit Yunanistan’a bağlandı
3. Avusturya, Bosna-Hersek’i topraklarına kattı.

Kurulan Partiler:
➢ İttihat ve Terakki fırkası
➢ Ahrar Fırkası
➢ İttihadı Muhammedi fırkası
➢ Hürriyet ve itilaf Fırkası
➢ Ahali Fırkası
➢ Fedakaran-ı Millet Fırkası
➢ Vatan ve Hürriyet Cemiyeti-Şam (kurucusu Mustafa Kemal)

31 MART OLAYI (13 NİSAN 1909)


Meşrutiyet yönetimini yıkmaya yönelik gerici bir ayaklanmadır.
Ayaklanma Mahmut Şevket Paşa komutasında kurmay başkanlığını
Mustafa Kemal’in yaptığı “Harekat Ordusu” tarafından bastırıldı. Bu olay
aynı zamanda Mustafa Kemal’in tarih sahnesine ilk çıktığı yerdir.
Ayaklanmada rolü olduğu gerekçesi ile II. Abdülhamit meclis kararıyla
görevinden alındı.

31 Mart Olayı'nın Çıkmasında Etkili Olan Nedenler;


1. İttihat ve Terakki Partisi'nin iktidarı yeterince ele geçirememesi.
2. Ahrar Partisi'nin Meşrutiyet karşıtı çalışmaları.
3. Volkan Gazetesi ve İttihad-ı Muhammedi derneğinin Meşrutiyet karşıtı
çalışmaları.
4. Halkın Meşrutiyet’e ve gayrimüslimlerle olan eşitliğe sıcak
bakmamaları.
5. Ordudan atılan Meşrutiyet karşıtı subayların kışkırtmaları.
6. Bulgaristan'ın 5 Ekim 1908'de bağımsızlığını ilan etmesi.
7. 6 Ekim 1908'de Avusturya'nın, Bosna-Hersek'i işgali.

OSMANLI DEVLETİ’ NİN SON DÖNEMİNDEKİ FİKİR HAREKETLERİ


A. Batılılaşma:
• XVIII. Yüzyılda askerî alanda,
• Mahmut döneminde her alanda,
• Tanzimat Dönemi'nde toplumsal ve hukuk alanında,
• Meşrutiyet Dönemi'nde siyasi alanda,
• Meşrutiyet Dönemi'nde düşünce alanında gelişme göstermiştir.
B. Osmanlıcılık: Liberal bir anlayış olan Osmanlıcılık, Fransız İhtilali’nin
milliyetçilik fikrinden etkilenerek ortaya çıkmıştır. Din, dil, ırk ayrımı
gözetmeksizin herkesi Osmanlı vatandaşı kabul etmektir. Osmanlı Devleti;
I. Türkler
II. Türk olmayan Müslümanlar
III. Gayrimüslimlerden oluşmaktaydı.
Bu üç unsuru bir arada tutmak maksadı ile uygulanan politikaya
Osmanlıcılık adı verilmiştir. Bu dönem Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile
başlayıp 1878-Berlin Anlaşması’nın yapılmasına kadar aktif devam
edecektir. Osmanlıcılığın ülkeye fayda getirmeyeceği ise 1912-1913 de
çıkan Balkan Savaşları ile anlaşılmıştır. Bu ideoloji de aynı İslamcılık gibi
zaruret sonucunda ortaya çıkmıştır. Türkçülük ise tabiî şartlarla ortaya
çıkmıştır. Osmanlıcılık politikasının izlendiği yıllarda Osmanlı Devleti
İngiltere’ye dayalı bir dış politika anlayışı benimsedi.
Islahat Fermanı her ne kadar eşitlik adına olsa da gayrimüslimlere ve
azınlıklara getirdiği ayrıcalıklarla “eşitlik” prensibi zarar görmüştür. Bu
dönemin en önemli adımı Mithat Paşa tarafından hazırlanan 1876 Kanuni
Esasi’dir. Hazırlanan bu anayasa sayesinde Osmanlı tebaası parlâmentoda
temsil yetkisini kazanmış oldular. Özellikle gayrimüslimlerin yabancı
ülkelerden aldıkları cesaretle Osmanlı Devleti’nden ayrılma taleplerini
parlâmentoda dile getirmesi ise tarihte “93 Harbi” olarak bilinen 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı’nın çıkmasına neden olacaktır. Bu savaş da Osmanlı
Devleti’nin sonunu hazırlayacaktır.

UYARI: Gayrimüslim unsurların milliyetçilik akımına duydukları ilgi


nedeniyle başarılı olamamıştır.

C. İslamcılık (Ümmetçilik-Panislamizm): Zaruret sonucunda ortaya


çıkan bu politikanın uygulayıcı baş aktörü dönemin padişahı II.
Abdülhamit’tir. II. Abdülhamit’in halifelik makamını kullanma ideolojisinin yurt
içinde ve dışında destek bulmasında önemli bir katalizör görevi görmüştür.
Bu politika İslam dünyasında Ümmetçilik olarak da anılmıştır.
Gayrimüslimlerin ayrılma istekleri Osmanlı Devleti’ni bir faciaya sürüklemiş
ve 93 Harbi’nde ağır bir darbe almasına neden olmuş bu nedenle
imparatorluğun geride kalan Türk ve Türk olmayan Müslüman unsurlarını bir
arada tutmayı hedefleyen politika olan “İslamcılık” uygulanmaya konmuştur.
Bu politika gereğince Berlin-Hicaz demir yolu kurulmuştur. Bu projenin
gerçekleşmesi başta İngiltere olmak üzere birçok batılı sömürgeci devleti
rahatsız etmiştir. Almanya’nın Orta Doğu’ya açılması anlamına gelen bu
gelişme ve gerilimler dünyayı küresel bir savaşa kadar itecektir. Ümmetçilik
politikası ile Müslümanların birlikteliğini sağlayarak devleti parçalanmaktan
kurtarmayı amaçlayan bu ideolojinin geçersiz olduğu ise I. Dünya
Savaşı’nda anlaşılacaktır. Padişah ve halifenin “Cihad-ı Ekber” ilan etmesine
karşın hiçbir İslam ülkesinin buna uymayışı ve aksine Osmanlı’nın düşmanı
konumundaki İngilizlerle Arap tebaasının ittifak yapması (1916 Mc Mahon
Anlaşması) bu politikanın uygulanamayacağının bir delilini oluştur.
Uyarı: a) I. Dünya Savaşı'nda Arapların ayrı devlet kurma amacıyla
İngilizlerle işbirliği yapması nedeniyle başarılı olamadı.
b) Osmanlıcılık ve İslamcılık bir zaruret sonucunda ortaya
çıkmasına rağmen Türkçülük ilhamını ilmî çalışmalardan almıştır.
D. Türkçülük (Turancılık-Pantürkizm): Türkiye toprakları içerisinde
yaşayan ve kendini Türk olarak kabul eden yurttaş​lara dayanarak devletin
varlığını sürdürmesini amaçlayan bir görüştür. İttihat ve Terakki tarafından
savunulan bu görüşte Balkanlar​dan Türkistan'a kadar bütün Türkleri bir çatı
altında toplama amacı güdülmüştür ki buna da Turancılık adı verilmektedir.
I. Dünya Savaşı sırasında Kafkasya ve Galiçya Cepheleri bu ülküye hizmet
etmiştir. Hatta Azerbaycan Devleti de bunun sonucunda kurdurulmuştur.
İdeolojinin iktidarda hayat bulması II. Meşrutiyet’in ilanı ile olmuştur. 1913-
1918 yıllarına ise damgasını vuran bir ideolojik akımdır. Fikrin babası olarak
ortaya çıkan kişi ise Ziya Gökalp’tir.

Uyarı: ​
I. Dünya Savaşı'nda Kafkas Cephesi ve Galiçya Cephesi
bu amaç doğrultusunda kullanılmıştır.

1908-1913 KRONOLOJİSİ

1908 yılındaki gelişmeler:


Madde 1-Reval Görüşmeleri: İngiltere ve Rusya arasında yapılmıştır.
Dünya Savaşı sürecini başlatan ve Osmanlı Devleti topraklarının
paylaşıldığı ilk gizli antlaşmadır. Resneli Niyazi Bey ve Enver Bey bu
olayın üzerine Makedonya’da ayaklanmışlardır.

Madde 2-II.Meşrutiyet, Resneli Niyazi Bey ve Enver Bey sayesinde


ilan edilmiştir. I.Meşrutiyet’ten tek farkı II.Meşrutiyet’te parti
kurulmasına izin verilmiştir.

Madde 3-Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti.


Girit, Bulgaristan tarafından işgal edildi.
Bosna Hersek, Macaristan İmparatorluğu tarafından ilhak e
dildi.

1909 yılındaki gelişmeler:

Madde 1- 31 Mart Ayaklanması çıktı. Selanik’ten gelen Hareket Ordusu


bu ayaklanmayı bastırmıştır.Hareket Ordusı Mustafa Kemal ‘in tarih
sahnesine çıktığı ilk yerdir. 31 Mart Ayaklanması’ndan sonra
II.Abdülhamit tahtan indirildi yerine 5. Mehmet Reşat çıkarıldı.

Madde 2- 1876 Anayasası’nda demokratik düzenlemeler yapılmıştır.

1910 yılında kaydadeğer bir gelişme olmamıştır.

1911 yılındaki gelişmeler:

Madde 1-Trablusgarp Savaşı(İtalya-Osmanlı arasında) yapılmıştır.


Trablusgarp Savaşı Mustafa Kemal ‘in görev yaptığı bir cephedir(Derne
Tobruk) I.Dünya Savaşı öncesinde İtalyanlar bu savaş dolayısıyla
tarafsızlığını ilan etmiştir. (İtalya 19 yy da siyasi birliğini tamamladıktan
sonra Almanya’nın müttefiği olmuştur,Trablusgarp Savaşı’nda
tarafsızlığını ilan etmiştir, Londra Anlaşması’nda İngiltere’nin müttefiği
olmuştur).

1912 yılındaki gelişmeler:

Madde 1- I.Balkan Savaşı çıkmıştır.(Yunanistan,Bulgaristan,Sırbistan ve


Karadağ; Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmişlerdir. Bu savaştan sonra
:
Ege Adaları Sorunu ortaya çıktı.
Edirne ve Kırklareli elimizden çıktı.
Anadolu’ya kitlesel Balkan göçleri başladı.
Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
Makedonya,Kosava,Üsküp,Selanik, ve Batı Trakya elimizden çıktı

Madde 2-Uşi Anlaşması ile Trablusgarp tamamen İtalya’ya bırakıldı.12


Ada ve Lodos geçici olarak İtalya’ya bırakıldı. 1946da da tamamen
elimizden çıktı(II. Dünya Savaşı ile)

Madde 3-Büyük İttihat ve Terakki Kongresi yapıldı. Askerlik mesleğinin


siyasetle bir arada yürütülme fikrine Mustafa Kemal karşı çıkarak bu
kongreden sonra İttihat ve Terakki ile yollarını ayırdı.

1913 yılındaki gelişmeler:

Madde 1- Başbakan Kamil Paşa’nın Edirne ve Kırklareli ‘ni


Bulgaristan’a vermeyi düşünmesi, Enver Paşa önderliğinde Bab-ı Ali
Baskını’nın gerçekleşmesine neden olmuştur.

Madde 2- II.Balkan Savaşı çıkmıştır. Yunanistan,Sırbistan, ve Karadağ;


Bulgaristan’a savaş ilan etmiştir. Osmanlı Devleti Edirne ve
Kırklareli’ni Bulgaristan’ dan almıştır.
Enver Paşa; Trablusgarp Savaşı’nda, Bab-ı Ali Baskını’nda
,II.Meşrutiyetin ilan edilmesinde ,Edirne ve Kırklareli’nin geri
alınmasında önemli roller üstlenmiştir.

Madde 3- Londra, İstanbul ve Atina anltaşmaları imzalanmıştır.


Madde 3- Rusya,Osmanlı Devleti’nden boğazları istemiştir. Bu gelişme
üzerine İngiltere’ye sekiz parçalık donanma siparişi verilmiştir.

OSMANLI SİYASİ TARİHİ

1. I. İlk divan teşkilatı

​II. İlk Osmanlı medresesi


​III. Osmanlının Balkanlara ilk geçişi
​IV. Bursa’nın başkent olması
​Aşağıdaki padişahlardan hangisinin döneminde oluşturulmuştur?
A) Osman Bey B ​ ) Orhan Bey ​
C) I. Murat ​ ) I. Bayezit
D
E) II. Murat

2. ​Aşağıdakilerden hangisi Kuruluş Döneminde gerçekleşmemiştir?


A) ​İlk altın paranın bastırılması
B) ​İlk medresenin açılması
C) ​İlk tersanenin kurulması
D) ​Anadolu Beylerbeyliği’nin kurulması
E) ​Balkanlara kesin olarak yerleşilmesi

3. ​Aşağıdaki padişah-olay eleştirmesinden hangisi yanlıştır?


A) ​Osman Gazi-İlk paranın bastırılması
B) ​Orhan Gazi-İlk kez Balkanlara geçildi
C) ​I. Murat-İlk kez top kullanıldı
D) ​Yıldırım Beyazıt-Anadolu’da ilk kez Türk siyasal birliği kuruldu
E) ​II. Murat-İstanbul’un ilk kez kuşatılması,

4. Aşağıdakilerden hangisi II. Mahmut zamanında yapılan ıslahatlardan birisi değildir?


A) ​Nüfus sayımının yapılması
B) ​İlk resmi gazetenin yayımlanması
C) ​Tımar sisteminin kaldırılması
D) ​Divan teşkilatının kaldırılması
E) ​Nizam-ı Cedit’in kurulması

5. 23 Aralık 1876 Anayasası için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


A) ​Siyasal parti kurma hakkı vardır
B) ​Yürütmeyi denetleme işi padişahındır
C) ​Yargı güvenliği kesin değildir
D) ​Yasama yetkisi padişaha aittir
E) ​Egemenliğin kaynağı padişahtır

6. Aşağıdakilerden hangisi II. Meşrutiyet’in sonrasındaki gelişmelerden biri değildir?


A) ​Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi
B) ​Düyûn-u Umumiye’nin kurulması
C) ​Avusturya’nın, Bosna Hersek’i topraklarına katması
D) ​Girit’in Yunanistan’a bağlanması
E) ​31 Mart Ayaklanması’nın çıkması

7. Aşağıdaki devletlerden hangisi Balkan Savaşları sonucunda Osmanlı Devleti’nden


koparak bağımsızlığını ilan etmiştir?
A) Karadağ
B) Bulgaristan
C) Arnavutluk
D) Sırbistan
E) Romanya

8. 20. yüzyılın başlarında Almanya’nın birliğini tamamlaması sonucunda Osmanlı


Devleti’ne yaklaşarak Orta Doğu’ya yönelmesi ve İngiliz sömürgelerini tehdit etmesi,
İngiltere’yi aşağıdaki devletlerden hangisine yaklaştırmıştır?
A) Osmanlı Devleti
B) ABD
C) İtalya
D) Rusya
E) Avusturya-Macaristan İmp.

9. ​Tarihte ilk defa gerçek inkılâp niteliği kazanan olay aşağıdakilerden


hangisidir?

A) Bolşevik Devrimi ​
B) Amerikan Bağımsızlık S.
C) Rönesans hareketleri
D) 1815 Viyana Kongresi
E) Fransız İhtilali

10. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi ile kapitülasyonlar ilk defa kaldırılmıştır?


A) Tanzimat Fermanı
B) 93 Harbi
C) II. Meşrutiyet
D) I. Dünya Savaşı
E) I. Meşrutiyet

11. Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri tarafından paylaşıldığı ilk gizli anlaşma
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Reval Görüşmeleri ​
B) Londra Antlaşması ​
C) Sykes-Picot Antlaşması
D) McMahon Antlaşması
E) İstanbul Antlaşması

12. Osmanlı Devleti kurumlarındaki bozulmalara karşı ıslahat girişimlerine ilk olarak
hangi dönemde başlamıştır?
A) Yükselme Dön.
B) Duraklama Dön.
C) Gerileme Dön
D) Yıkılma Dön.
E) Tanzimat Dön.
13. Şark Politikası’nı oluşturan nedenler içinde aşağıdakilerden hangisi yer almaz?

A) Din B) Ekonomi

C) Coğrafi konum ​D) Göçler


E) Irk

14. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Fermanı ile Islahat Fermanı arasındaki


farklılıklardan birisidir?

A) ​Milliyetçi hareketleri engellemeyi amaçlamaları


B) ​Padişahın yetkilerini sınırlandırma
C) ​Hukuka bağlı devletin temellerini atma
D) ​Padişahın kendi iradesi sonucu düzenlenmeleri
E) ​Türklerle azınlıkları kaynaştırmayı amaçlamaları

15. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Osmanlı-Türk devlet geleneğine ters düşen bir
uygulama örneğidir?
A) Tanzimat Fermanı
B) Islahat Fermanı
C) Kanun-i Esasinin ilanı
D) Kanun-i Kadim’e uyulması
E) Sened-i İttifak’ın imzalanması

16. 1881 Abdülhamit döneminde yayımlanan “Muharrem Kanunnamesi” aşağıdakilerden


hangisi ile alakalıdır?
A) Mısır meselesi
B) Borçların ödenemeyeceği
C) Medeni Hukuk
D) Eğitim reformu
E) Boğazlar sorunu

17. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi 31 Mart Vakası’nın bir sonucu değildir?


A) ​II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi
B) ​Meşruti idarenin devam ettirilmesi
C) ​Vahdettin’in (VI. Mehmet) tahta çıkarılması
D) ​Anayasada padişahın, yetkilerini kullanış biçiminin değiştirilmesi
E) ​İttihat ve Terakki’nin yönetimde daha etkin olması

18. Aşağıdakilerden hangisinde Tanzimat Fermanı’nın yaptığı etki diğerlerine göre daha
fazladır?

A) Askerlik ​B) Ticaret ​


C) Sanayi ​D) Dış ilişkiler
E) Eğitim

19. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkan “31 Mart Ayaklanması”nın
benzeri bir ayaklanmadır?
A) Celali İsyanı
B) Kalenderoğlu İsyanı
C) Menemen Olayı
D) Patrona Halil İsyanı
E) Kabakçı Mustafa İsyanı

20. Osmanlı Devleti 1821'de Mora Yarımadası’nda günde​me gelen Rum Ayaklanması'nı Mısır
valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi koşuluyla
gönderdiği yardımla bastırabildi.
Bu durum Osmanlı Devleti'nde
I. Askerî açıdan güçsüz olduğu
II. Girit ve Mora'daki egemenliğinin sona erdiği
III. Merkezi otoritesinin zayıfladığı
Yargılarının hangilerinin varolduğunu kanıtlar?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II



C) Yalnız III D) I ve III ​E) I, II ve III
21. 1815 Viyana Kongresi'nde ulusal nitelikli ayaklanmala​rı bastırma, milliyetçilik akımına bağlı
olarak Avrupa'nın sınırlarının değişmesini engelleme kararı alan devlet​lerden olan İngiltere ve
Rusya 1821 Rum Ayaklanması'nın bastırılmasına tepki göstererek, 1827 Navarin Baskını'yla
Osmanlı donanmasını batırdılar.
Bu bilgiler dikkate alındığında bu devletlerin;
I. Viyana Kongresi kararlarıyla çeliştikleri
II. Rum Ayaklanması'nı destekledikleri
III. Osmanlı Devleti'ni rejim değişikliğine zorladıkları
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) II ve III ​E) I, II ve III

22.
- ​1840 Londra Konferansı'nda Mısır Sorunu Osmanlı Devleti'nin lehine çözüldü.
- ​1841 Londra Konferansı'nda boğazların yönetimi Osmanlı Devleti'ne bırakıldı
- ​
1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin top​rak bütünlüğü Batılı devletlerin
güvencesi altına alın​dı.
Bu gelişmeler dikkate alındığında;
I. Yaşananların Osmanlı Devleti'nin egemenlik hakkı ile çeliştiği
II. Osmanlı Devleti'nin uluslar arası konferanslarda belirleyici rol oynadığı
III. Azınlık sorununun uluslar arası soruna dönüştüğü
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) I ve II E​ ) II ve III

23. Osmanlı İmparatorluğu Mora Yarımadası'nı kaybetme​nin sıkıntısını yaşarken, 1830'da



Cezayir in işgaliyle karşılaşmış, olaya müdahale edemezken Fransa'ya yalnızca işgali "protesto"
ettiğini bildirmiştir.
Buna göre;
I. Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı
II. Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika'daki varlığının so​na erdiği
III. Osmanlı Devleti'nin askerî ve siyasi çöküş içinde ol​duğu
yargılarından hangilerini doğrular?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

24. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek Kanuni Esasi'nin kendisine verdiği
yetkiyi kullanan II. Abdülhamit, 13 Şubat 1878'de meclis çalışmalarını sü​resiz erteledi. Ülkeyi
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanına kadar istibdat rejimi ile yönetti. Bu süre içinde alacaklı devletler
tarafından kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi tüm kurumları ve toplumsal yaşamı sıkı bir
denetime al​dı.
Bu bilgiler dikkate alındığında;

I. ​Meşrutiyet yönetiminin kesintiye uğradığı


II. ​Dış politikadaki gelişmelerin iç politikayı da etkilediği
III. ​II. Abdülhamit'in anayasaya aykırı davrandığı
IV: ​Ekonomik bağımsızlığın kaybedildiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) I ve III ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) II ve IV ​E) I, II ve IV

25. 1877 yılında yapılan genel seçimlerde yaklaşık 50.000 Müslüman oyu ile bir milletvekili
seçilirken, azınlıklarda milletvekili seçebilecek oy sayısı 20.000 olmuştur.
Azınlıklara daha az oy ile milletvekili seçme hakkını tanımakla Osmanlı Devleti,
I. Devletin çok uluslu yapısını korumak
II. Demokrasi bilincini geliştirmek
III. Devletin parçalanmasını önlemek
IV. Toplumdaki eşitsizliği gidermek
amaçlarından hangilerini gerçekleştirmeye çalıştığı savunulabilir?

A) II ve III ​B) I ve III ​C) II ve IV


D) II, III ve IV ​E) I, II ve III
26. Hammadde ve pazar ihtiyaçlarının artması sonu​cunda sanayileşmiş devletlerin
giriştikleri rekabe​tin, I. Dünya Savaşı'nın temelinde yatan sebep ol​duğu düşünüldüğünde;
I. Milliyetçilik akımının yaygınlaşması
II. Ucuz hammadde ve pazar arayışına Almanya ve İtalya'nın da katılması
III. "Şark Sorunu"nun çözülmek istenmesi
olgularından hangilerinin paragraftaki gelişmenin doğmasında daha etkili olduğu
söylenebilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II



C) Yalnız III D) I ve III ​E) I, II ve III

27. XX. yüzyılın başlarında Osmanlı aydınları arasında Türkçülük akımı etkili olmaya başladı.
Bu düşünce akımının öne çıkması;
I. Farklı milletleri bir arada tutmaya yönelik akımların başarılı olmaması
II. Batılı devletlerin Osmanlı ülkesini sömürgeleştirme politikalarının yoğunlaşması
III. Batı'nın siyasal kavram ve kurumlarının benimsen​mesi
durumlarından hangileriyle açıklanabilir?

A) Yalnız I ​
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) I, II ve III

28. Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti, Batı Trak​ya, Makedonya ve Selanik'i kaybetti.
Bu topraklarda yaşayan Türklerin önemli bir bölümü de Anadolu'ya göç etti.
Yaşanan bu gelişmelerin;
I. İşsizlik ve konut sorunlarının daha da artması
II. Anadolu'daki kültürel çatışmaların yoğunlaşması
III. Sınırların daralması
sonuçlarından hangilerine neden olduğu söylene​bilir?

A) Yalnızl ​
B) Yalnız II ​
C) I ve II ​
D) I ve III ​
E) II ve III

29. ​I. Osmanlıcılık ​


​II. İslamcılık
​III. Türkçülük
Yukarıdaki fikir hareketlerinden hangisi bir zorlama sonucunda ortaya çıkmıştır?
A) Yalnız I

B) Yalnız II ​
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III

30. Aşağıdaki ideolojik yaklaşımlardan hangisi Osmanlı-Alman ittifakının önünü açarak


Osmanlıyı I. Dünya Savaşı sürecine sürüklemiştir?
A) Osmanlıcılık
B) İslamcılık
C) Türkçülük
D) Batıcılık
E) Turancılık
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B E E E A B C D B D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A C D D E B C E C D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
C A D E B B E D C B

​OSMANLI DEVLETİ’NİN ÇÖKÜŞÜ


1-1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı (24 N 1877-20 Ocak 1878) -93
Harbi
a-Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878)
b-Berlin Antlaşması (13 Haziran 1878)
2-Trablusgarp Savaşı (1911)
Nedenleri:
▪ Siyasi birliğini yeni tamamlayan İtalya’nın hammadde ve pazar
arayışına girmesi
▪ İtalya’nın tam karşısında bulunan Trablusgarp’a göz dikmesi
▪ İtalya’nın işgal için büyük devletlerden onay alması
▪ İtalya’nın Osmanlı’dan Trablusgarp’ı istemesi,
Habeşistan yenilgisini telafi etmek isteyen İtalya Osmanlı’nın iç ve
dış pazardaki güçsüzlüğünü fırsat bilerek Trablusgarp’a saldırdı. Avrupa’da
dengeyi korumak ve I. Dünya Savaşı öncesi bloklaşmaları kendi lehine
çevirmek isteyen İngiltere ve Fransa, İtalya’yı desteklemiştir. Mısır’ın İngiliz
denetiminde olması ve II. Abdülhamit’in de donanmayı Haliç’te tutması
nedeniyle Trablusgarp’a karadan ve denizden ordu sevk edilememiştir.
Gönüllü subaylar sayesinde halk örgütlenerek İtalyan işgali önlemeye
çalışılmıştır.
İngiltere, Fransa ve Rusya gibi devletler İtalya’yı, işgalde destelemesi
karşılığında İtalya’da Almanya ile birlikte olduğu bloktan ayrılmıştır.
Çanakkale Zaferi’nin etkisi ile İtilaf devletleri İtalya’yı, gizli yapılan Londra
Anlaşması ile Anadolu’dan (Ege ve Akdeniz) toprak ve ayrıcalıklar verme
vaadiyle kendi bloklarına çekmişlerdir.
Derne ve Tobruk Zaferi aynı zamanda Mustafa Kemal’in emperyalist
güçlere karşı ilk başarısıdır. İtalyanlar Libya’daki direnişi kırmak için Oniki
Ada ve Rodos’u işgal eder, Çanakkale Boğazı’nı abluka altına alır. Balkan
savaşının başlamasının ardından Osmanlı Devleti, İtalya ile UŞİ
Anlaşması’nı imzalar. Yunanlıların burayı işgal edebileceği endişesiyle
adaların yönetimi İtalya'ya bı​rakılmıştır. Daha sonra adalar, II. Dünya Savaşı
sonunda Yunanistan'a bırakılmıştır.

Uşi Anlaşması İle (1912):


1) Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya bırakıldı. (Osmanlı Kuzey Afrika’daki
son toprağını kaybeder)
2) 12 Ada ve Rodos Osmanlı Devleti’ne kalacak ama yönetimi geçici
olarak İtalya’ya bırakılacak (Osmanlı’nın Askerî ve siyasi olarak
güçsüz kaldığının göstergesi olan bir maddedir. Bunda adaları
Yunan işgalinden korumak amacı da vardır. Adalar II. Dünya Savaşı
sonunda Türkiye’nin istememesi üzerine Yunanistan’a bırakılacaktır).
3) Trablusgarp dinî yönden halifeye bağlı olacak
4) Bölgenin Duyun-u Umumiye’ye olan borçlarını İtalya ödeyecektir.
5) Bölgedeki kadıları Osmanlı tayin edecek, maaşları İtalyanlar
tarafından ödenecektir.

ÖNEMİ: ​
Mustafa Kemal’in emperyalist güçlere karşı ilk
başarısıdır. Bu mücadeleler gayrinizamî (dü​zensiz) savaştır.
3-Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-10 Ağustos 1913)
Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’ın birleşerek Osmanlı
Devleti’ne saldırısı sonucu gerçekleşmiştir. Bu saldırıda Osmanlının İtalya ile
savaş halinde olması ve güçsüzlüğü etkili olmuştur. Savaşın nedenleri;
▪ Balkan devletlerinin sınırlarını genişletme isteği,
▪ Milliyetçilik akımı,
▪ Rusya'nın ve Batı’lı devletlerin kışkırtması,
▪ Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik fikirlerinden Balkan uluslarının
etkilenmesi,
▪ Rusya’nın Panslavizm politikasını sürdürmesi,
▪ Yunanistan-Sırbistan-Bulgaristan ve Karadağ’ın Osmanlılara karşı
ittifak kurması
▪ Avrupalı devletlerin Balkanları desteklemesi.
Gelişme: İlk saldırı Karadağ tarafından başladı. Bulgarlar, Çatalca’ya
kadar ilerlediler. Başkent tehlikeye girdi. Yunanlılar, Sırplar ve Karadağlılar
Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattılar. Arnavutluk bu savaştan yararlanıp
bağımsızlığını ilan etti. Yunanlılar Ege adalarını işgal etti.

Sonuçlar:
▪ Osmanlı askerleri arasındaki siyasi çekişmeler, ordudaki cephane
yetersizliği, Osmanlının son zamanlardaki yetersizliği, savaşı
kaybetmemize yol açtı. Barış isteğimiz üzerine Londra Konferansı
toplandı.
▪ Ege adaları sorunu ortaya çıktı.
▪ Anadolu’ya, Balkan göçleri yaşandı.
▪ Bu konferansa İngiltere, Fransa, Ruysa, Almanya, İtalya ve Avusturya-
Macaristan katıldı.

Alınan Kararlar
▪ Osmanlı Midye-Enez çizgisinin batısında kalan toprakları terk edecek.
(Edirne ve Kırklareli dahil)
▪ Arnavutluk’un bağımsızlığını tanıyacak.
▪ Ege adalarının geleceğine büyük devletler karar verecek.
▪ Makedonya, Üsküp, Kosova, Selanik elimizden çıkmıştır.

Bab-ı Ali Baskını (1913)


Londra Anlaşması sonucunda Osmanlı büyük kayıplara uğradı.
Dönemin başbakanı Kamil Paşa’nın Edirne ve Kırklareli’nden, Bulgaristan
lehine feragat etmek istemesini gerekçe gösteren Enver Paşa önderliğindeki
İttihatçılar, Bab-ı Ali’yi basarak yönetime el koymuşlardır. Bu aynı zamanda
Türk siyasi tarihinin de ilk askerî darbesi olarak kabul edilir.

II. BALKAN SAVAŞI


Sebepler:
▪ Makedonya’nın Balkan ülkeleri tarafından paylaşılamaması.
▪ I.Balkan Savaşı’nda en fazla payın Bulgaristan tarafından alınması ve
diğerlerinin buna karşı çıkması
▪ Osmanlı Devleti’nin I. Balkan Savaşı'nda yenilmesi üzerine bölgede doğan
boşluk.
▪ Osmanlı Devleti'nden aldıkları toprakları paylaşamayan Balkan devletleri
birbirine düştü.
▪ Sırbistan, Makedonya'nın Bulgaristan'a verilmesine itiraz etti.
▪ Yunanistan, Makedonya'dan daha fazla toprak istedi.
▪ Romanya, Bulgaristan'dan Dobruca'yı istedi.
▪ Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'a savaş açtı.
▪ Romanya da Bulgaristan'a savaş açtı.
Gelişme: Balkanlarda Bulgaristan’a karşı ittifak oluştu. I. Balkan
Savaşı’na katılmayan Romanya’da bir pay alabilmek için bu savaşa katıldı.
Osmanlı Devleti de bundan yararlanarak Midye-Enez çizgisine geçerek
Edirne ve Kırklareli’ni geri aldı.

Sonuçlar:
▪ Balkan devletleri kendi aralarında Bükreş Antlaşması imzalayarak
sınırlarını belirlediler.
▪ Osmanlı Devleti, Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması imzaladı. Buna
göre;
1. Edirne-Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılarda kalacak.
2. Meriç nehri iki ülke arasında sınır olacak.
3. Bulgaristan’da yaşayan Türklere kültür ve din serbestliği
tanınacak.
▪ Osmanlı Devleti, Yunanistan ile Atina Antlaşması imzaladı. Buna
göre;
1. Yunanistan’da kalan Türkler için de Bulgaristan’da kalan Türklere
tanınan haklar tanınacak.
2. Adalar (Gökçeada ve Bozcaada dışında) Yunan işgalinde kalacak.
3. Selanik-Yanya ve Girit Yunanlılarda kalacak.
Genel Sonuçlar:
▪ Osmanlı Devleti’nin Balkan hakimiyeti sona ermiştir.
▪ Ege adaları elden çıkmıştır.
▪ Türkçülük politikası daha da etkili olmaya başlamıştır.
▪ Türk-Bulgar sınırı büyük ölçüde çizilmiş oldu.
▪ Batı Trakya Türkleri sorunu başladı.

4- Birinci Dünya Savaşı (1914-1918)


Savaş Avusturya - Macaristan veliahdının ve eşinin Saraybosna'da bir
Sırplı tarafından öldürülmesiyle başlar (28 Haziran 1914). I. Dünya
Savaşı’nın sebeplerini milliyetçilik, Sanayi İnkılâbı ve sömürgecilik yarışında
aramak gerekir.
I. Siyasi birliklerini geç tamamlayan ve hızla sanayileşen İtalya ve
Almanya sömürgecilik yarışına geç de olsa katılmışlardı. Özelikle Almanya
kısa sürede oldukça güçlenerek, İngiltere’nin sömürgelerine göz dikmişti.
Bunun sonucu İngiltere ile Almanya arasında ekonomik, siyasi ve askerî
bakımdan büyük bir rekabet başlamıştı.
II. İtalya da Almanya ile aynı kaderi paylaşıyordu.
III. Almanya siyasi birliğini kurarken Fransa’dan Alsas Loren bölgesini
almıştı. Bunun acısını unutmayan Fransa Almanya’ya karşı bir intikam
savaşı için fırsat kollamaktaydı.
IV. Rusya’nın Balkanlarda etkili olmak için izlediği Panslavizm politikası,
doğuya doğru yayılma emeli besleyen ve bünyesinde çok sayıda Slav
barındıran Avusturya-Macaristan’ı Rusya ile karşı karşıya getirdi. İngiltere de
Rusya’yı balkanlardaki politikasında serbest bırakmıştı(Reval görüşmeleri).
Rusya’nın Balkanlara yerleşmesini Almanya da istememekte idi. Almanya ve
Avusturya, Germen ırkından oldukları için aralarında yakınlık vardı.
V. Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasında da rekabet vardı.
Avrupa Devletleri arasındaki bu çıkar çatışmaları devletler arasında
bloklaşmaya neden oldu.

DEVLETLERARASI BLOKLAŞMALAR
İttifak (Bağlaşma) İtilaf (Anlaşma)
Almanya İngiltere
İtalya Fransa
Avusturya-Macaristan Rusya
Japonya
Sonradan Katılanlar Sonradan Katılanlar
Osmanlı Devleti İtalya (Çanakkale’nin etkisi ile)
Bulgaristan (Çanakkale’nin etkisi ile) Sırbistan
Romanya (Çanakkale’nin etkisi ile)
ABD
Yunanistan

UYARI: ​
İtalya, Avusturya-Macaristan ile sınır sorunlarının olması
ve Osmanlı'nın paylaşımından toprak verilmesi nedeniyle İtilaf
Grubuna geçer.

İlk cepheler Fransa ve Avrupa'da açılır. Marne Hattı’nda Almanya ilk


yenilgisini alır. Uzak Doğu'daki Alman sömürgelerini ele geçiren Japonya
amacına ulaştığını düşünerek savaştan ilk çekilen devlet olur. Yenildiği
gerekçesiyle savaştan ilk çekilen devletler ise Rusya, sonrasında Romanya
olmuştur. Bu savaş Avrupa savaşı iken Osmanlı Devleti’nin savaşa
girmesiyle dünya savaşı haline gelmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girme Nedenleri;


▪ Nefsi Müdafaa,
▪ Son yıllarda kaybedilen toprakların geri alınmak istenmesi,
▪ Almanya’nın savaşı kazanacağına olan inanç,
▪ İngiltere’ye sipariş verilen ve parası peşin olarak ödenen gemilerin
İngiltere tarafından el konup gönderilmemesi,
▪ Rus esaretindeki Türk devletlerini, Pantürkizm ile (Turancılık)
Rusya’ya karşı ayaklandırmak,
▪ İtilaf grubundaki büyük devletlerin yıllarca izlediği iki yüzlü politikalar,
▪ II.Abdülhamit döneminden beri süregelen Türk-Alman yakınlaşması,
▪ Siyasi yalnızlıktan kurtulma,
▪ Ekonomik bağımsızlığını sağlama (Kapitülasyon ve Düyun-u
Umumiye'den kurtulma),
Osmanlı Devleti’nin Almanya'nın Yanında Savaşa Girme Nedenleri;
• Almanya'nın savaşı kazanacağına inanması,
• İngiltere ve müttefiklerinin, Osmanlı Devleti’nin ittifak tekliflerini
reddetmesi,
• İngiltere'nin parası ödenen gemileri teslim etmemesi,
• Almanya'nın desteğiyle ekonomik ve siyasi bakımdan güçleneceğini
düşünmesi.
Almanya'nın Osmanlıyı kendi yanında savaşa sokmak istemesinin
nedenleri;
▪ Osmanlı Devleti'nin coğrafi konumundan yararlanmak, böylece
Almanya, petrol bölgelerini ele geçirir. Cephe sayısı artar, savaş
geniş alanlara yayılır ve Almanya'nın savaş yükü hafifler.
▪ Rusya, Osmanlı gücüyle etkisiz hale getirilir.
▪ Halifenin dinsel gücünden yararlanmak.

YORUM: ​
Almanya, Osmanlıya yaklaşarak; İngiltere, Fransa ve
Rusya'nın topraklarındaki Müslümanları ayaklandırmayı
planlıyor.

▪ Osmanlı'nın insan gücü ve hammadde olanaklarından yararlanmak.

UYARI: ​ Osmanlı Devleti ile Almanya arasında 2 Ağustos 1914'te


İttifak antlaşması imzalanır. İttifak gizli yapılmıştır.

Almanya, Osmanlı Devleti'ni bir an önce savaşa sokmak için iki gemisini
(Goben, Braslau) Osmanlı karasularına gönderir. Yavuz ve Midilli adını alan
bu gemilere Karadeniz’e açılma, Rus limanları, tersaneleri ve demirli
donanmalarını vurma emrini Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver
Paşa’dan almışlardır. Osmanlı 29 Ekim 1914’te fiilen savaşa girmiştir.
Savaşa girer girmez alınan ilk karar ise kapitülasyonların kaldırılması
olmuştur. Bu gelişme aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin neden savaşa
girme arzusunda olduğunun da bir göstergesidir.
CEPHELER
a-Kafkas Cephesi
Osmanlı-Rusya arasında oldu I. Dünya Savaşı’nda açılan ilk cephe
Ruslar tarafından Kafkasya’da açıldı. Turancılık emelleri doğrultusunda
hizmet etmiş ve Osmanlı Devleti sınırlarının ötesine geçerek Azerbaycan ve
Hazar Denizi’nin kuzeyine ilerleyebilmiştir. Almanya bu yolla Bakû petrollerini
de elde etmeyi amaçlamıştır.

UYARI: ​
Sarıkamış faciası nedeniyle Turancılık düşüncesi
geçerliliğini yitirir.

▪ Trabzon, Erzurum, Erzincan, Muş, Bitlis Rusların eline geçer (1926).

UYARI: ​
Çanakkale'den sonra Doğu cephesi komu​tanlığına
atanan Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u geri alır.

▪ Savaş sırasında Rusların kışkırtmasıyla ayaklanan Ermeniler 24 Nisan


1915'te çıkarılan TEHCİR kanu​nu İle Suriye ve Lübnan'a göç ettirilir.
▪ Rusya'da çıkan ihtilal sonucu göreve gelen Bolşevik yönetimi 3 Mart
1918 Brest-Litowsk Antlaşması ile savaştan çekilir. Kars, Ardahan ve Batum
Osmanlı'ya bırakılır.
Sarıkamış Kış Taarruzu adıyla başlatılan harekat soğuk, açlık, hastalık
ve Ermenilerin ihaneti sebebiyle başarısızlıkla sonuçlandı.
Ermeni Sorunu: Bu savaş sırasında Ermenilerin Ruslarla işbirliği
yapmaları ve Türkleri katletmeleri nedeniyle Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs
1915 Tehcir Kanunu (Göç Kanunu) çıkararak, Ermenileri zorunlu olarak
Suriye, Irak ve Lübnan’a göç ettirdi. Bu göç sırasında Ermeni
vatandaşlarının soğuk, hastalık vb. nedenlerle yollarda ölmesi günümüze
kadar özellikle Ermeniler ve Fransızlar tarafından soykırım olarak
değerlendirilmiştir. Unutulmamalıdır ki, bu savaş sırasında aynı nedenlerle
birçok Türk hayatını kaybetmiştir. Ermeniler soykırım iddiaları ile birçok Türk
elçi ve askeri ataşemizi öldürmüştür. Fransızların Cezayir’de yıllarca kurduğu
sömürge devletinin uyguladıkları soykırım olabilir,ancak Türk tarihinde ne
geçmişte ne de günümüzde böyle bir leke yoktur.
Ruslar 1916’da karşı taarruza geçtiler. Erzurum, Muş, Bitlis, Erzincan ve
Trabzon’u işgal ettiler. Çanakkale Savaşı’ndan sonra bölgeye atanan
Kolordu Komutanı Mustafa Kemal, Muş ve Bitlis’i geri almıştır.

UYARI: ​Osmanlı Devleti'nin kazanım elde ettiği tek cephedir.


b-Kanal Cephesi;
Osmanlı-İngiltere arasında olmuştur.
Nedeni:
• Osmanlı'nın Mısır'ı geri alma isteği,
• İngiliz sömürgelerinden İtilaf devletlerine ve Çanakkale’ye gelen
yardımı engellemek amacıyla açılmıştır.
Sonuç:
•Almanların gerekli desteği sağlayamaması,
•Ulaşım ve haberleşmedeki yetersizlikler nedeni ile başarılı olunamadı.

c- Çanakkale Cephesi
Nedenleri:
▪ Rusya’ya silah ve cephane yardımı yapmak (Baltık Denizi’ne Almanlar
hakim olduğu için, itilaf devletleri Rusya ile ilişki kuramıyorlardı).
▪ Boğazları ve İstanbul’u ele geçirip, Osmanlıları savaş dışı bırakmak.
▪ Osmanlı Devleti’nin Trakya ile Anadolu arasındaki bağlantısını
koparmak ve Trakya’dan Almanya’ya yeni bir cephe açmak.
▪ Balkan devletleri üzerinde baskı kurarak kendi yanlarında savaşa
girmelerini sağlamak.
▪ Rusya’dan yiyecek malzemesi (tahıl) temin etmek.
▪ Süveyş Kanalı üzerindeki Osmanlı baskısını kaldırmak.
Gelibolu Yarımadası'nda 17. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'in;
Anafartalar, Conkbayırı, Arı Burnu, Kireçtepe, Kemal Yeri'ndeki başarılı
savunma savaşları düşmana geçit vermez.

UYARI: ​
"Ben size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyo​rum" sözünü
Mustafa Kemal burada söylemiştir.

Sonuçları:
▪ I. Dünya Savaşı’nın uzamasına etki etti. (Bu durum savaşın yükünü
çeken İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki halkın tepkisine yol açtı)
▪ Her iki taraftan toplam beşyüzbin insanın ölümüne yol açtı.
▪ Yardım alamayan Rusya’da çıkan Bolşevik İhtilali sonucu çarlık rejimi
yıkıldı. Rusya savaştan çekildi.
▪ M. Kemal’in ülkede ve dünyada tanınmasını sağladı. (Bu başarılar M.
Kemal’in milli mücadelenin lideri olarak benimsenmesinde etkili oldu)
▪ İstanbul ve Anadolu’nun güvenliği sağlandı.
▪ Kararsızlık içinde olan Bulgaristan, ittifak devletleri yanında savaşa
katıldı. (Bulgaristan’ın savaşa katılmasıyla, Osmanlı Devleti ile
Almanya arasında kara bağlantısı sağlandı)
▪ Mustafa Kemal, ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak tanındı.
▪ Bulgaristan, İtalya ve Romanya devletleri bu savaşa Çanakkale
Zaferi’nin etkisiyle katılmışlardır.
▪ Dünya küresel güç dengeleri ABD lehine değişmiştir. İngiltere bu
savaşın ardından ABD’yi her fırsatta savaşa sokmak isteyecektir.

UYARI: ​Osmanlı Devleti'nin kesin başarı kazandığı tek cephedir.


SONUÇ: ​
Nusret Mayın gemisi ve Türk topçusunun başarısı
boğazlardan geçişi engeller.

d- Irak-Basra Cephesi
İngiltere-Osmanlı arasında olmuştur. İngilizler bu cepheyi açarak hem
petrol bölgelerini ele geçirmeyi hem de uzak doğudaki sömürge
imparatorluklarına giden yolu güvence altına almayı hedeflemiştir.
Nedeni:
• Petrol bölgelerinin Almanların eline geçmesini en​gellemek,
• Osmanlının İran üzerinden Hindistan'a saldırmasını engellemek
• Kuzeye çıkarak Rusya ile birleşmek

UYARI: ​
Osmanlı orduları Kutt-ül Ammare'de İngilizleri
yen​mesine rağmen, İngilizler Musul'a kadar ilerler.

e- Galiçya, Romanya, Makedonya Cephesi


Osmanlı Devleti müttefiklerinden gelen yardımı garanti altına almak ve
müttefiklerine yardım amacıyla bu cepheye girmiştir. Bu savaş Osmanlı
Devleti’nin sınırları dışında olmuştur. Turancılık emelleri bu cepheye
gidilmesinde önemli diğer faktördür zira dünyada Türklerin yoğun olduğu
bölgelerden bir diğeri de Balkanlardadır.

f- Yemen-Hicaz Cephesi
Kanal cephesinin devamıdır. Osmanlı ordusu İngiliz-Arap ateşi arasında
sıkışır. Bu cephede başarısız olunmasının en önemli nedeni Arap-İngiliz
ittifakıdır (Mc Mahon Anlaşması).

g- Suriye-Filistin Cephesi
Mustafa Kemal, Türk ordusunu Suriye'ye çekerek İngiliz-Arap
saldırılarını durdurur.

UYARI: ​Bu gelişmeler ümmetçilik düşüncesinin geçerlili​ğini


yitirdiğini gösterir.

SAVAŞIN SONA ERMESİ


Belçika’yı kısa sürede işgal eden Almanlar, Fransa’da Marn
Muharebeleri’nde durdurulmuştu (1914). Alman-Avusturya kuvvetleri Doğu
Avrupa’da Galiçya cephesinde Ruslara karşı başarılı oldular. Ancak
Avusturya-Macaristan, İtalya ile savaşlarda zor durumda kalmıştı. ABD’nin
savaşa katılması ile itilaf devletleri savaşı galip bitirmiş, İttifak devletleri de
sırasıyla ateşkes anlaşmaları imzalayarak savaştan çekilmişlerdi. Rusya’daki
Bolşevik İhtilâli’nin benzerinin, Almanya’da da yaşanabileceği korkusuyla
Almanlar savaştan çekildiler. Osmanlı Devleti de itilaf devletleri ile Mondros
Ateşkes Anlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi.

WİLSON İLKELERİ:
ABD savaşa girerken Başkan Wilson savaş sonunda imzalanacak barış
anlaşmalarının esaslarını belirlemiş ve itilaf devletlerinin de bu esaslara
uyması gerektiğini, hatta uymazlarsa savaşa katılmayacağını belirtmiştir.
İtilaf devletleri de sırf ABD’yi savaşa sokabilmek için kendi gizli paylaşım
planlarına uymayan bu ilkelere uyacaklarını belirtmişlerdi. Ancak savaş
sonunda imzalanan antlaşmalarda bu ilkeleri dikkate almadıkları
görülecektir. 14 madde olarak yayınlanan bu ilklerin temel maddeleri
şunlardır:
• Milletler arasındaki gizli antlaşmalara son verilecek, açık diplomasi
usulü uygulanacak,
• Kara suları dışındaki denizlerde gerek savaş halinde, gerek barış
halinde deniz trafiğinin serbest olması sağlanacak,
• Milletlerin üzerindeki ekonomik engeller kaldırılacak ve milletler eşit
sayılacak,
• Her millet silahlanmayı, iç güvenliğini sağlayacak seviyede tutacak,
• Sömürgelere ait bütün istekler, egemenlik sorunlarıyla ilgili halkın,
çıkarları da dikkate alınarak bir karara bağlanacak,
• Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk nüfusunun yoğunlukta olan kısımları
tartışmasız bir şekilde Türk egemenliğinde kalacak, fakat Türklerin
egemenliği altında bulunan diğer milletlerin güvenlikleri sağlanacak,
• Çanakkale Boğazı uluslar arası güvence altında bütün milletlerin
ticaret gemilerine açık olacak,
• Dünya barışını ve toprak bütünlüğünü korumak için bir uluslar arası
cemiyet kurulacak,
• Galip devletler, mağlup devletlerden toprak alamayacak,
• Yenenler yenilenlerden savaş tazminatı alabilecekler,
• Devletler arasında gizli anlaşmalar yapılmayacak,
• Milletlerin silahlanması sınırlandırılacak,
• Alsas-Loren Fransa’ya verilecektir,
• Bağımsız bir Polonya Devleti kurulacak,
UYARI: Wilson İlkeleri’nin Türkleri ilgilendiran konuları ;
* Boğazlar
*Azınlıkların devlet kurma yerleri
I. DÜNYA SAVAŞI’NIN GENEL SONUÇLARI
1. İmparatorluklar yıkıldı. (Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Almanya,
Rus Çarlığı)
2. Bu imparatorlukların topraklarında yeni devletler kuruldu.
(Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya, Irak, Suriye,
Kuveyt, Suudi Arabistan, Litvanya gibi)
3. Milliyetçilik güç kazandı.
4. Milyonlarca insan öldü. Şehirler, ülkeler tahrip oldu.
5. Yeni rejimler doğdu. (Faşizm, Nazizm, Komünizm)
6. Birçok ülkede cumhuriyet rejimi kuruldu. (Avusturya, Almanya,
Türkiye)
7. Japonya ve özellikle de ABD savaş ekonomisi politikası takip ederek
savaş zengini ülkeler haline geleceklerdir.
8. ABD, Avrupa ve Orta Doğu politikasında etkili bir güç olmaya başladı.
9. Milletler Cemiyeti kuruldu.
10. Sömürgecilik yerine manda yönetimleri ortaya çıktı.
11. İngiltere, Almanya’dan kurtulup, sömürgelerini korudu.
12. Osmanlı topraklarının paylaşılması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın
başlamasına neden oldu.
13. Bu savaşta ABD, Osmanlıya; Osmanlı da ABD’ye harp ilan
etmemişlerdir.

6- I. Dünya Savaşı Öncesinde ve Sırasında Yapılan Gizli


Antlaşmalar

Osmanlı Topraklarının Paylaşımını Öngören Gizli Antlaşmalar:


Antlaşma Devletler İçeriği
1. Reval İngiltere, Rusya I. Dünya savaşı sürecini başlatan ilk
gizli paylaşma projesi
2. Boğazlar Fransa , İngiltere, Boğazlar ve İstanbul Ruslara
(İstanbul) Rusya bırakılır.
Antlaşması
3. Londra İngiltere, Fransa, Trablusgarp, 12 Ada'nın İtalya'ya ait
Antlaşması Rusya, İtalya olduğu kabul edilir, Antalya ve çevresi
İtalya'ya verilir
Uyarı: Bu durum İtalya’nın itilaf
grubuna geçmesine yol açmıştır.
3.Petesburg İngiltere, Fransa, Doğu Anadolu Rusya'ya verilir.
Antlaşması Rusya
4. Sykes-Picot İngiltere-Fransa- • ​İngiltere Ürdün, Irak
Antlaşması: Rusya
• ​Rusya Doğu Anadolu,
Boğazlar
• ​Fransa Mersin-Hatay-Sivas
üçgeni arası
5. St. Jean De İngiltere-Fransa-İtalya • İzmir ve çevresi İtalya'ya bırakılır.
Mauranne
Antlaşması:
6. Mc Mahon İngiltere-Mekke şerifi Osmanlı Devleti'ne karşı
Antlaşması: Hüseyin ayaklanmaları duru​munda Araplara
bağımsızlık verilmesini öngörür.

* Gizli antlaşma programları Lenin’in ‘ Mavi Kitap ’ edlı eserinde


açıklanmıştır.
I. Dünya savaşı sonunda imzalanan barış anlaşmaları
İtilaf devletlerinin imzalanacak barış anlaşmalarının şartlarını
belirledikleri Paris Barış Konferansı’ndan sonra ittifak Devletleri ile tek tek
barış anlaşmaları imzalanmıştır.

1. ​
Almanya (Versay Anlaşması) 1919: Bu anlaşma ile Almanya,
Alsas-Loren’i, Fransa’ya vermiş, Afrika ve Büyük Okyanus’taki
sömürgelerini kaybetmiştir.Versay Anlaşması ile kontrol altına alınan
Almanya 1925 Locarno Anlaşması ile bu ku siyasi kuşatmadan
kurtulacaktır.

2. ​
Avusturya-Macaristan (Saint-Jermen) Sn Germen Anlaşması
1919: İmparatorluk toprakları üzerinde, Macaristan, Çekoslovakya ve
Yugoslavya devletleri kurulmuştur.

3. ​
Bulgaristan (Nöyyi Anlaşması) 1919: Bir kısım topraklarını
Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya’ya vermek zorunda kalmıştır.

4. ​
Macaristan (Trianon Anlaşması) 1919: Macaristan ayrılınca bu
devlet ile de anlaşma yapılmıştır.

5. ​Osmanlı (Sevr Anlaşması) 10 Ağustos 1920

• I.Dünya Savaş’ı Lozan Antlaşması’yla son bulmuştur.

​I. DÜNYA SAVAŞI VE MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI

1. ​
2. I. Dünya Savaşı çıktığı sırada Mustafa Kemal aşağıdaki görevlerden hangisinde
bulunuyordu?
A) Suriye’deki 7. Ordu
B) 9. Ordu Müfettişliği
C) Sofya Askerî Ataşeliği
D) Erzurum’daki 15. Kolordu
E) Trablusgarp’ta

3. Mondros Mütarekesi’nin ardından kurulan ilk direniş örgütü aşağıdakilerden


hangisidir?
A) Kars İslam Şurası
B) İslam İhtilal Komitesi
C) Trakya Paşaeli Cemiyeti
D) Kilikyalılar Cemiyeti
E) Redd-i İlhak Cemiyeti

4. Mondros Mütakeresi’ne aşağıdaki devletlerden hangisi konu olmuştur?


A)Rumlar
B)Ermeniler
C)Arnavutlar
D)Yunanlar
E)Bulgarlar

5. Aşağıdakilerden gelişmelerden hangisi diğerlerinden sonra ortaya çıkmıştır? ​


A) ABD’nin savaşa girmesi
B) Mondros Mütarekesi
C) Paris Barış Konferansı
D) Brest-Litowsk’un imzalanması
E) Wilson İlkeleri’nin yayınlanması

6. 20. yüzyılın başlarında Almanya’nın birliğini tamamlaması sonucunda Osmanlı


Devleti’ne yaklaşarak Orta Doğu’ya yönelmesi ve İngiliz sömürgelerini tehdit etmesi,
İngiltere’yi aşağıdaki devletlerden hangisine yaklaştırmıştır?

A) Osmanlı Devleti B) ABD ​


C) İtalya ​
D) Rusya
E) Avusturya-Macaristan İmp.

7. I. Dünya Savaşı öncesinde hangi iki batılı ülke Orta Doğu üzerinde çıkar çatışması
içine düşmüştür?

A) İngiltere-Rusya ​
B) Almanya-Fransa
C) Avusturya-Rusya
D) Almanya-İngiltere
E) İtalya-İngiltere
8. I. Dünya Savaşı’nın sonunda İtilaf devletleriyle mütarekeyi ilk imzalayan İttifak devleti
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?

A) Almanya ​B) Osmanlı Devleti



C) Macaristan D) Avusturya
E) Bulgaristan

9. ​3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litowsk Anlaşması, aşağıdakilerden hangisi


ile alakalıdır?
A) ​İtalya’nın taraf değiştirmesi
B) ​Avusturya’nın savaştan çekilmesi
C) ​ABD’nin savaşa girmesi
D) ​Romanya’nın savaştan çekilmesi
E) ​Rusya’nın I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesi

10. ​
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi İtilaf devletlerinin I. Dünya Savaşı
sırasında Osmanlı ülkesini paylaşmak için tasarladıkları planlarda değişiklik
yapmalarına neden olmuştur?
A) Rusya’nın savaştan çekilmesi
B) ABD’nin savaşa girmesi
C) Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi
D) Osmanlı’nın Çanakkale’deki zaferi
E) Arapların Osmanlıya isyan etmesi

11. I. Dünya Savaşı sırasında Arapların Osmanlı’ya isyan etmesine neden olan olay
aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Sykes-Picot Antlaşması
B) ​Ermenilerin Rus ordusu ile birlikte hareket ederek Doğu Anadolu’da Osmanlıya
isyanı

C) ​Sn. Jean De Maurienne Anlaşması


D) ​Londra Antlaşması
E) ​Mc. Mahon Antlaşması

12. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı sonunda imzaladığı anlaşma aşağıdakilerden


hangisidir?

A) Versay ​B) Mondros


C) Sevr ​D) Lozan
E) Paris

13. I. Dünya Savaşı’nda Rusya ile savaştığımız doğu cephesi aşağıdakilerden hangisi ile
kapanmıştır?
A) Lozan Barışı
B) Brest-Litowsk Anl.
C) Sevr Barışı
D) BükreşAnlaşması
E) Versay Anlaşması

14. Avrupa devletlerinin birbirine düşman iki bloğa bölünmesinde aşağıdakilerden


hangisi diğerlerine göre daha etkili olmuştur?

A) ​Milliyetçi ayaklanmalar
B) ​Dinsel farklılıklar
C) ​Sosyalist düşünce akımları
D) ​Ekonomik çıkarlar
E) ​Panislavizm ve Pancermenizm çekişmesi

15. I. Dünya Savaşı’nı bitiren anlaşmalara bakıldığında aşağıdakilerden hangisine


uyulmadığı dikkat çekmektedir?

A) ​Anlaşmalarda Wilson İlkeleri’ne uyulmadığına


B) ​Azınlık isteklerinin göz önüne alındığı
C) ​Çok uluslu imparatorlukların dağıldığının
D) ​Anlaşmaların içeriklerinin birbirinden çok farlı olduğunun
E) ​İttifak devletlerinin eşitliğe dayalı antlaşmalar imzaladığının
16. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılmasının savaş
üzerindeki etkilerinden biri değildir?

A) ​Savaşın geniş bir alana yayılması


B) ​İnsan ve malzeme kaybının artması
C) ​Savaşın uzaması
D) ​ABD’nin itilaf devletlerine katılması
E) ​Rusya’nın savaş yükünün artması

17. Rusya’nın I. Dünya Savaşı’ndan çekilmesinin sonuçları içerisinde aşağıdakilerden


hangisi yer almamaktadır?

A) ​Almanya’nın doğu cephesinde rahatlaması


B) ​İtilaf bloğu’nun zayıflaması
C) ​Gizli paylaşmalarda değişikliklerin olması
D) ​Kars, Ardahan ve Batum’un Osmanlı Devleti’ne geri verilmesi
E) ​Savaşın süresinin kısalması

18. Aşağıdakilerden hangisi Wilson İlkeleri’nde yer almamıştır?


A) ​Sınırlar savaş öncesi duruma getirilecek
B) ​Gizli anlaşmalar yapılmayacak
C) ​Galipler, mağluplardan tazminat almayacak
D) ​Osmanlı Devleti’nde Türklerin çoğunlukta bulunduğu yerlerin bağımsızlığı
sağlanacak

E) ​Dünya barışını korumak için uluslar arası cemiyet kurulacak

19. Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in Yunanistan’a verilmesine tepki gösteren devlet
aşağıdakilerden hangisidir?

A) İngiltere ​B) Rusya ​C) İtalya


D) Fransa ​E) Almanya

20. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı amaçlayan devletler içinde
aşağıdakilerden hangisi yer almamıştır?

A) İngiltere ​B) Fransa


C) Rusya ​D) ABD
E) İtalya

21. Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde kapitülasyonları


kaldırması ve gümrük vergilerini arttırmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Tam bağımsızlığını sağlamak


B) ​Sınırlarını genişletmek
C) ​Turancılık faaliyetlerini gerçekleştirmek
D) ​Sömürge sahibi olmak
E) ​Savaş dönemi zararlarını en aza indirmek ​

22. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi İtilaf Devletleri arasındaki ilişkilerin bozulmasına


zaman içerisinde bu bloğun parçalanmasına ortam yaratmıştır?

A) ​Sevr Anlaşması’nın Osmanlı Devleti’ne dayatılması


B) ​İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgali
C) ​Rusya’nın bu bloktan ayılması
D) ​Wilson İlkeleri’nin yayımlanması
E) ​İzmir’in işgal hakkının Yunanistan’a verilmesi

23. I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan barış anlaşmalarıyla ilgili olarak aşağıdaki
eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?

A) Versay-Almanya ​
B) Triyanon-Macaristan
C) Nöyyi-Bulgaristan
D) St.Germen-Romanya
E) Sevr-Osmanlı

24. Aşağıdaki devletlerden hangisi Çanakkale’nin etkisi ile I. Dünya Savaşına


katılmıştır?

A) Yunanistan B) ABD ​ ​

C) Bulgaristan D) İtalya E) Romanya

25. I. Dünya Savaşı’nı bitiren en son anlaşma aşağıdakilerden hangisidir?


A) Brest-Litowsk ​B) Sevr
C) Versay ​ ​D) Lozan
E) Paris Barış Konferansı

26. I. Dünya Savaşı’ndan ilk çekilen devlet aşağıdakilerden hangisidir? ​


A) Almanya ​B) Romanya ​
C) Rusya ​D) Japonya
E) Bulgaristan

27. I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinde en etkili olan devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Almanya ​B) Romanya
C) Rusya ​D) Amerika
E) Bulgaristan

28. I. Dünya Savaşı’nın büyümesinde etkili olan devlet aşağıdakilerden hangisidir?


A) Almanya ​B) Osmanlı ​C) Rusya
D) Japonya ​E) Bulgaristan

29. Osmanlı Devleti’nin itilaf devletleri tarafından paylaşıldığı ilk gizli anlaşma
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Reval Görüşmeleri ​
B) Londra Antlaşması
C) Sykes-Picot Antlaşması
D) McMahon Antlaşması
E) İstanbul Antlaşması

30. Osmanlı Devleti’nin savaştığı cephelerden hangisi İngilizlerin dünya siyasetindeki


rolünü ve konumunu tamamen etkilemiştir?

A) Çanakkale C. ​B) Kafkas C. ​


C) Kanal C. ​D) Galiçya C.
E) Irak C.

31. Wilson İlkeleri’ne dayanılarak temelleri Paris Barış Konferansı’nda atılan ve I. Dünya
Savaşı sonucunda barışı korumak maksadı ile kurulan uluslar arası örgüt
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kızıl Haç
B) NATO
C) İngiliz Muhibleri Cemiyeti
D) Milletler Cemiyeti
E) Wilson Prensipleri Cemiyeti

32. Mondros Mütarekesi’nin maddelerinden hangisi Wilson Prensipleri’ne aykırıdır?


A) ​Osmanlı Devleti müttefikleri ile ilişkilerini kesecek
B) ​Boğazlar tüm devletlere açılacak
C) ​Osmanlı ordusu terhis edilecek
D) ​İtilaf devletleri gerekli gördükleri yeri işgal edebilecek
E) ​Tersane, liman, tünel ve geçitler İtilaf devletlerinin denetimine verilecek

33. Aşağıdaki siyasi çalışmalardan hangisinde yer alan hükümler Osmanlı Devleti’nin
Mondros Mütarekesi’ni imzalamasını kolaylaştırmıştır?
A) İnsan Hakları Bildirgesi
B) Paris Barış Konferansı
C) Amiral Bristol Raporu
D) Wilson Prensipleri
E) Spa Ültimatomu

34. Aşağıdakilerden hangisinde İtilaf devletleri arasında görüş ayrılıkları meydana geldi?
A) Reval Görüşmeleri ​
B) Mondros Mütarekesi
C) Paris Barış Konferansı
D) Mudanya Mütarekesi
E) Sevr Anlaşması

35. Aşağıdaki uluslar arası gelişmelerden hangisi ile Misak-ı Milli kayıtsız şartsız
tanınmıştır?
A) Moskova Antlaşması
B) Gümrü Antlaşması
C) Londra Konferansı
D) Lozan Antlaşması
E) Ankara İtilafnamesi

36. “Amerika ve Japonya I. Dünya Savaşı’nda üretimlerini arttırarak ekonomilerini güçlendiren


ülkeler oldular. I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri; İngiltere,
Fransa ve İtalya’nın yanında yer alarak Almanya’ya karşı savaşa girmesinin ön koşulu
olarak itilaf devletlerinden “Wilson Prensipleri” adı verilen 14 maddelik şartları kabul
etmelerini istemiştir. Bunun kabul edilmesi üzerine de savaşa girmiştir.”
Yukarıdaki bilgiye dayanarak; aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A) ​
İtilaf devletlerini buna iten neden, savaşta Almanya ve müttefikleri karşısında
çaresiz kalmalarıdır

B) ​İtilaf devletleri savaşı tek başlarına kazanamayacaklarını anlamışlardır


C) ​Savaşın kendi lehlerine sonuçlanacağını gören itilaf devletleri ABD’nin de
bundan pay almasını istemiştir

D) ​Rusya gibi güçlü bir müttefikin savaştan çekilmesi itilaf devletlerini bu yola
itmiştir

E) ​
İtilaf devletlerinin savaşı kaybetmesi durumunda ABD’nin alacaklarını tahsil
edememesi bu ittifakın nedenlerinden biridir

37. I. Dünya Savaşı’na birçok devlet katılmıştır, aşağıdakilerden hangisi karşılıklı savaş
ilanında bulunduğumuz devletlerden birisi değildir?

A) Romanya ​B) Rusya ​


C) İtalya ​D) ABD
E) Sırbistan

38. Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra,


I. Adana,
II. Antalya,
III. Konya
​İllerinden hangileri İtalyanlar tarafından işgal edilmiştir?
A) Yalnız I ​ ) Yalnız II ​
B

C) Yalnız III D​ ) I ve II
E) II ve III

38. ​
Aşağıdaki görev bölgelerinden hangisi Mustafa Kemal’in General (Paşa)
rütbesine yükseldiği yerdir.

A) Çanakkale Cephesi ​
B) Sakarya Savaşı
C) Kafkas Cephesi
D) Filistin-Suriye Cephesi
E) Büyük Taarruz
39. ​Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki cephelerde gerilemesinin nedeni olan
gelişme aşağıdakilerden hangisidr?
A) Çanakkale Savaşı
B) Kanal cephesinin açılması
C) Mc. Mahon Antlaşması
D) Wilson Prensipleri
E) Mondros Mütakesi

40. ​ İngiltere’nin, sömürge imparatorluklarına giden yolu kontrol altına alma


maksadı ile çıkartma yaptığı bölgede yapılan Kuttül Ammara Savaşı ile büyük bir
yenilgiye uğramışlardır. Bu gelişme hangi cephede yaşanmıştır?
A) Irak cephesi
B) Kanal cephesi
C) Suriye Filistin cephesi
D) Yemen cephesi
E) Hicaz cephesi

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C B D C D D E E D E
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
C B D A D E C C D A
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
E D C D D D B A A D
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D D C B C D E C C A

​1918
ABD’nin savaşa girişi dengeleri değiştirmiştir, Osmanlı Devleti ve
müttefikleri için savaşı kazanmak artık bir ümit olmaktan çıkmıştır.
Bulgaristan’ın teslim olduğu gün, Almanya’da barış teşebbüsünde
bulunmaktan başka çare kalmadığını düşünerek barış görüşmelerine
başlamıştır. Bulgar cephesinin çökmesi ve Filistin, Irak cephelerindeki
yenilgiler üzerine Talat Paşa hükümeti ekim ayında istifa etmiştir. 14 Ekim
1918’de kurulan İzzet Paşa hükümetinin, 19 Ekim günü Osmanlı Mebusan
Meclisi’nde (OMM) okunan hükümet programı; ana hatlarıyla içte ve dışta
istikrarın sağlanması, Wilson Prensipleri’ne uygun bir barış anlaşmasının
yapılması gibi konuları içermekteydi.

MONDROS MÜTAREKESİ (30 EKİM 1918)

Osmanlı Devleti Adına: ​İtilaf Devletleri Adına:


• Hüseyin Rauf Orbay ​Amiral Calthorpe
• Reşat Hikmet Bey ​
• Sadullah Bey

25 maddeden oluşan Mondros Mütarekesi’nin 7. ve 24. maddeleri


(Ermenistan) Osmanlı Devleti’nin işgaline ve bölünmesine olanak
sağlamıştır.

Mondros Ateşkes Anlaşmasının Maddeleri


1. Çanakkale ve İstanbul boğazları açılacak, bu yerlerdeki askerî üsler
itilaf (anlaşma) devletlerinin denetimine bırakılacaktır.

UYARI: ​
Bu madde ile Trakya ve Anadolu’daki Türk toprakları
birbirinden ayrılmış oluyordu.

2. Ordu dağıtılacak, orduya ait silahlar, cephane donanımı ve taşıt


araçları itilaf devletlerine bırakılacaktır. Anadolu dışındaki Osmanlı
askerleri İtilaf devletlerine teslim edilecektir.
3. Donanma itilaf devletlerine teslim edilecektir.
▪ Osmanlı Devleti, iç güvenliği sağlamak üzere hafif silahlardan
oluşan yeterli sayıda jandarma birliği oluşturabilecektir.
▪ Toros tünelleri ile demir yolları itilaf devletlerine bırakılacaktır.
4. Bütün haberleşme ve ulaşım araçları itilaf devletlerinin denetimine
bırakılacaktır.
5. İtilaf devletleri güvenliklerini tehdit edici herhangi bir durumda stratejik
noktaları işgal edebilecektir. (Bu anlaşmanın 7.maddesidir)

UYARI: ​
Anlaşmanın en tehlikeli maddesidir. İtilaf devletlerine
istedikleri yerleri işgal etme hakkını tanımak, Osmanlı
Devleti’nin siyasi egemenliğini tehlikeye düşürmüştür. Türk
yurdu işgal edilebilecektir. İşgallere hukukî gerekçe
kazandırmıştır.

6. Osmanlı savaş esirleri itilaf devletlerinin elinde tutulacaktır.


7. Osmanlı Devleti, İtilaf devletlerinden ve Ermenilerden aldığı savaş
esirlerini hemen bırakacaktır.
8. Bütün yer altı ve yer üstü zenginliklerinin denetimi itilaf devletlerine
bırakılacaktır.
9. Vilayet-i Sitte denilen Doğu’daki altı ilde (Erzurum, Van, Diyarbakır,
Elazığ, Sivas, Bitlis) karışıklık çıkarsa bu iller itilaf devletleri
tarafından işgal edilebilecektir.

UYARI: ​
Böylece Doğu Anadolu topraklarına Ermenistan Devleti
kurulmasına olanak sağlanacaktır ki bu madde, anlaşmanın 24.
maddesidir.

10. Kapitülasyonlar genişletilerek sürdürülecektir.

Mondros Ateşkes Anlaşmasının Önemi ve Sonucu


▪ Bu anlaşma ile Osmanlı Devleti fiilen yok sayılmıştır.
▪ Adeta Ermeniler korunmuş, Türk halkının yaşama hakkı elinden
alınmış gibi gözüküyordu . Ancak Türk halkının bağımsızlık duygusu
pekişti, bölgesel direniş cemiyetleri kuruldu ve Kuva-i Milliye
hareketi başladı.
▪ Mustafa Kemal bu anlaşmaya Suriye’de görevli iken tepki gösterdi.
İstanbul’un işgaline hazırlandıklarını görünce de “Geldikleri gibi
giderler” diyerek tepkisini ve inancını ortaya koymuştur.
▪ Mondros Mütakeresi’nde boğazlar ve Ermeni Meselesi ABD’nin
dayatmasıdır.

MONDROS MÜTEREKESİ’NİN ARDINDAN İŞGAL EDİLEN YERLER

• 3 Kasım 1918 ​: Musul Eyaleti


• 13 Kasım 1918 ​: İstanbul (fiilen)
• 1 Aralık 1918 :​ Kars-Ardahan-Batum
21 Aralık 1918’de Osmanlı Mebusan Meclisi’de fesh edilmiştir. Bu
işgallere kalıcı olmaz kaydı ile Türk milleti büyük tepki göstermemiştir.
• İlk işgal edilen yer Musul'dur (3 Kasım 1918 İngiltere)
• İşgallere karşı ilk direniş Adana Dörtyol'da gerçekleşir.
• İlk Kuva-i Milliye hareketi Yunanlılara karşı İzmir Ödemiş'te gerçekleşir.

UYARI: ​
Türk ulusu en çok -kalıcı nitelikte olması nedeniyle-
Yunan ve Ermeni işgallerine tepki göstermiştir.

Kuva-i Milliye: Mondros Mütarekesi’nden sonra başlayan işgal


hareketine karşı İstanbul hü​kümeti gerekli tepkiyi göstermeyince Türk halkı
kendi kendini kurtarmak için silahlı direnişe başlamıştır. Bu direnişe Kuva-i
Milliye (Milli Kuvvetler) denilmiştir.

Özellikleri:
• İhtiyaçlarını halktan karşılar.
• Düzensizlerdir.
• Bölgesel niteliklidir
• Kendi liderlerinden emir alırlar.
• Hafif silahlarla donatılmıştır.
• Otorite tanımazlar.

Önemi:

• ​Düşmanın ilerleyişini yavaşlatmışlar.


YORUM: ​
Bu durum TBMM'ye yeni bir ordu kurma konusunda
zaman kazandırmıştır.

• Milli bilincin oluşmasında ve ulusal örgütlenmede etkili olmuşlardır.


• ​TBMM'ye karşı yapılan ayaklanmaları bastırmışlardır.
Kaldırılma Nedenleri:
• Düşmanı kesin olarak yurttan atamaması.
• Otorite tanımaz uygulamalarının, halkın gözünde meclisin saygınlığını
ve güvenilirliğini ze​delemesi

İŞGALCİ ÜLKELER

İNGİLTERE FRANSA İTALYA YUNANİSTAN


İŞGA Musul Çukurova Antalya İzmir
L
EDİL
EN
YERL
ER
Kerkük Adana Konya Aydın
Süleymaniye Mersin Burdur Manisa
Erbil Pozantı Aksaray Eskişehir
Kars Antep Haymana

Ardahan Maraş

Batum Urfa

NOT: Yapılan işgallere karşı bağımsızlığını ilk kazanan şehrimiz MARAŞ’tır.


Mondros Mütakeresi sonunda yapılan işgallerden ilk vazgeçen ülke
İTALYA’dır.

NOT: Ermeni Meselesi ilk defa Ayastefanos Antlaşması’nda


Şark Meselesi ilk defa Viyana Antlaşması’nda
Boğazlar Sorunu ilk defa Hünkâr İskelesi Antlaşması’nda
Ege Adaları Sorunu ilk defa Balkan Savaşları ve Uşi Antlaş
ması’nda gündeme gelmiştir.

PARİS BARIŞ KONFERANSI (18 OCAK 1919)


I. Dünya Savaşı’nı bitiren barış anlaşmalarının şartlarını görüşmek üzere
32 devlet bir araya geldi. I. Dünya Savaşı’nı bitiren anlaşmaların (Sevr hariç)
tamamı muhatap ülkelerin parlâmentolarında (meclislerinde) kabul edilmeleri
şartıyla yürürlüğe girmesi kararlaştırıldı. Bu toplantı aynı zamanda Cemiyet-i
Akvam’ın (Milletler Cemiyeti) kurulmasını sağladı. Osmanlı Devleti’ni
başbakan olarak Damat Ferit Paşa temsil etti. Gizli paylaşma projeleriyle
İtalyanlara bırakılan Ege bölgesinin Yunanistan’a verilmesi İngilizlerin
baskısıyla kabul edildi. Bu olayla birlikte itilaf devletleri arsındaki birliktelik
sarsılmaya başlamıştır. İtalya bu duruma bir tepki olarak II. İnönü Zaferi
ardından Anadolu’daki işgaline son verecektir.

Konferans'ın Sonuçları
✓ Anadolu'nun paylaşılmasına Yunanistan da katıldı.
✓ İngilizlerle İtalyanların arası açıldı.
✓ Yunanistan'a, İzmir ve çevresi ile İstanbul önlerine kadar Doğu
Trakya verildi.
✓ İtalyanlara ise Batı Akdeniz kıyıları bırakıldı. Konferans sonucunda
İtalya; Konya, Aksaray ve Antalya’yı işgal etti.
✓ İzmir’in İşgali=15 Mayıs 1919

Alınan Kararlar:
▪ Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)’ın kurulması kabul edildi.
▪ Mandacılık anlayışı benimsendi (Böylece sömürgecilik politikası
sürdürülmüştür sadece adı değişmiştir).
▪ Boğazların denetiminin itilaf devletlerine bırakılması kabul edildi.
▪ İngiliz işgalindeki Urfa, Antep ve Maraş Fransa’ya bırakıldı.
▪ Gizli anlaşmalarda İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi, Yunanistan’a
bırakıldı. Doğu Trakya’da Yunanistan’a veriliyordu.

UYARI: ​
Paris Konferansı itilaf devletleri arasında görüş
ayrılıklarının çıkmasına neden oldu. İtilaf devletleri arasında üç
yerde sorun çıkmıştır:
1)Paris Barış Konferansı (İngiltere-İtalya Ege bölgesi)
2)II. İnönü Zaferi (İtalya işgale son verir)
3)Sakarya Zaferi (Ankara Antlaşması)

19 MAYIS 1919 MUSTAFA KEMAL’İN SAMSUN’A ÇIKIŞI


Hazırlık dönemi olarak da anılan dönem; Mustafa Kemal Paşa'nın 19
Mayıs 1919 da Samsun'a çıkışından TBMM'nin açıldığı 23 Nisan 1920
arasındaki dönemi kapsar. 19 Mayıs 1919 milli mücadelenin resmen
başlama tarihi olarak kabul edilir. İstanbul'da bulunmasından hoşnut
olmayan hükümet M. Kemal’e 9. ordu (daha sonra 3. Ordu olacaktır)
Müfettişliği’ni önerince kabul etmiştir. Resmi görevi ile gerçek niyeti taban
tabana zıttır. Samsun'dan yazdığı ilk raporuyla hükümet ve itilaf devletlerine
ters düşmüştür. (Direnişi haklı bularak mandacılığın Türk halkı
tarafından kabul görülmeyeceğini belirtmiştir). M. Kemal’in Samsun’a
indiği anda asıl amacından ilk şüphelenen grup Rum’lar olmuştur. 9. Ordu
Müfettişliği’ne atanmasında aşağıdaki kurum ve kişilerin imzası vardır:

a) Padişah (VI. Mehmet Vahdettin) ​ ​


b) Genel Kurmay Başkanı (Şakir Paşa) ​
c) İstanbul Hükümeti (Damat Ferit Paşa) ​
d) İngiliz Hükümet Komiseri (Amiral Calthorpe)
Batı Anadolu Kuva-yı Milliye’si Balıkesir ve Alaşehir Kongresi’nden
sonra Batı cephesi denilen bir hat üzerinde savaşmıştır. Bu cephenin
komutanlığına Sivas Kongresi’nden sonra Ali Fuat Paşa atanmıştır.
Cephenin merkezi Balıkesir'dir.
ZARARLI CEMİYETLER
AZINLIKLARIN KURDUKLARI:
RUMLAR:
▪ Mavri Mira Cemiyeti: Amacı İzmir ve çevresi ile Doğu Trakya ve
İstanbul topraklarının Yunanistan’a katılmasını sağlamak. Bu
cemiyeti İstanbul Rum Patrikhanesi desteklemiştir. Yunan Kızıl Haçı
ve Göçmenler Cemiyeti gibi alt kuruluşları vardır.
▪ Etnik-i Eterya Cemiyeti: 1814’te Yunanistan’ın bağımsızlığını
sağlamak amacı ila kurulmuştu. Rum Patrikhanesi tarafından
yeniden yönlendirilerek faaliyete geçti.
▪ Pontus Rum Cemiyeti: Doğu Karadeniz bölgesinde yeni bir Rum
Devleti kurma amacı ile kuruldu.
▪ Küçük Asya Cemiyeti: Aydın’ın Yunanistan’a ilhakını amaçlıyordu
▪ Kordos Cemiyeti: Merkezi İstanbul’da bulunan Rum çetelerini
destekleyen bir cemiyettir.

UYARI: ​
Bu cemiyetlerin hepsi “Büyük Yunanistan” idealini
gerçekleştirmeyi amaçlıyordu
ERMENİLER:
I. Hınçak Komitesi (1885): Van’da kurulmuştur.
II. Armenakan Komitesi (1880): İlk kurulan Ermeni cemiyetidir.
III. Taşnak (Ermeni İhtilal Cemiyetleri Federasyonu) 1890:
Müslüman Osmanlı Vatandaşlarının Kurdukları Zararlı Cemiyetler:
1) Kürt Teâli ve Teâvün Cemiyeti
2) İngiliz Muhipleri Cemiyeti
3) Hürriyet ve İtilâf Fırkası
4) Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası
5) Şark-ı Karîb Çerkezleri Temîn-i Hukuk Cemiyeti
6) Wilson Prensipleri Cemiyeti
7) Teâli İslam Cemiyeti

İŞGALLER KARŞISINDA KURULAN MİLLİ YARARLI CEMİYETLER


Kuruluş Amacı ve Özellikleri:
▪ Yabancı devletlerin işgallerine ve azınlıkların etkinliklerine karşı
kuruldular.
▪ Bölgesel kurtuluş çareleri aradılar.
▪ Güçlerini halktan aldılar ve güdüm sistemine karşı çıktılar.
▪ Basın yayın yolu ile haklarını savunarak mücadele ettiler. Bu şekilde
dünya kamuoyunu uyarırken, milis güçler oluşturarak işgallere ve
azınlık faaliyetlerine karşı direndiler.
1) İslam İhtilal Cemiyeti: İşgaller karşısında kurulan İlk milli direniş
cemiyetidir.
2) Kars Millî İslam Şûrası
3) Türk Ocağı
4) Kızılay
5) Muallimler Cemiyeti
6) Millî Kongre
7) Trakya-Paşaeli Müdâfaa-i Hukuk-ı Heyet-i Osmaniyesi
8) İzmir Müdâfaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti
9) Müdâfaa-i Vatan Heyeti
10) İlhak-ı Red Heyeti
11) Vilâyat-ı Şarkiyye Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
12) Trabzon Muhâfaza-i Hukuk Cemiyeti
13) Kilikyalılar Cemiyeti’
14) Anadolu Kadınları Müdâfaa-i Vatan Cemiyeti
15) Karakol Cemiyeti
16) Mim Mim Cemiyeti

17) Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti ​


SAMSUN RAPORU
Dört maddeden oluşur.Yapılan işgaller haksız bulunmuştur.Manda ve
himayeye karşı ilk direniş ve ilk reddediş Samsun Raporu’yla ortaya
konmuştur.

28 MAYIS 1919 HAVZA GENELGESİ


Anadolu'da bulunan askerî birlik komutanlarıyla görüşüldükten sonra
yayınlanan genel​gede, İzmir'in işgalinin protesto edilmesi, silahların teslim
edilmemesi ve ordunun dağıtılmaması istenmiştir.
• İşgalleri protesto için miting düzenlenmesi emredildi.
✓ Bu yolla ulusal bilincin uyanması, ulusal birliğin sağlanması
amaçlanmıştır.
✓ Bu aynı zamanda Mondros Mütarekesi’ne karşı ilk resmi
açıklama –tepki niteliğindedir.
• Mustafa Kemal bu gelişme üzerine İstanbul’a geri çağırılacaktır.
• Mustafa Kemal’i ilk olarak geri çağıran ise İngilizler olmuştur.

22 HAZİRAN 1919 AMASYA GENELGESİ


• Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir.
✓ Savaşın gerekçesi belirtiliyor, ulus bilgilendiriliyor
• İstanbul hükümeti üzerindeki sorumluluğun icaplarını yerine
getirememektedir. Bu du​rum milletimizi yok olmuş gösteriyor.
✓ Bu maddeler milli mücadelenin gerekçe​sidir.
• Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
✓ Ulusal egemen​lik düşüncesi ilk defa ortaya çıkmıştır. Bununla
aynı zamanda, Cumhuriyet ve Demokrasi’ye geçileceği
vurgulanmıştır.
• Sivas’ta milli bir kongre toplanacaktır. Her ilden milletin güvenini
kazanmış üç delegenin, Müdafaa-i Hukuk ve beledi​yelerce seçilerek
Sivas'a gönderilmesi gerekmektedir.
✓ Milletin iradesi öne çıkar​tılmış, meclis düşüncesi
belirtilmektedir.
• Ulusal güçler hiçbir koşulda dağıtılmayacaktır.
✓ Mondros'a karşı çıkılmıştır. Ulusal mücadelenin
başlatılacağını gösterir.
• 10 Temmuz’da Erzurum’da Doğu ile ilgili kongre toplanacaktır.

Amasya Genelgesi’nin önemi


• Milli mücadelenin gerekçesini, amacını ve yöntemini belirtir.
• Milli mücadelenin başladığı ilan edilmiştir.
• İlk bağımsızlık beyannamesidir.
• Türk milleti ulusal bağımsızlık ve egemenlik mücadelesine
çağrılmıştır.
• İstanbul hükümetine ilk defa karşı çıkılmıştır.
• Ülkedeki egemenlik anlayışının değişeceğinden bahsedilmiştir.
• Milli egemenlik ilkesinin ilk defa burada bahsi geçmiştir.
• Kurtarıcı olarak padişahın, halifenin, manda ve himayenin yerini millet
ve milliyetçilik duygusu almıştır.
• Millilikten ve Türk milliyetçiliğinden bahsedilmiştir.
• Mustafa Kemal’in Osmanlı subayı olarak emir ve yetkilerini en son
kullandığı yer Amasya Genelgesi olmuştur.
• Yayınlanma amacı; milli mücadeleyi kişisel hareket olmaktan çıkarıp
ulusa maletmektir.
Genelge Mustafa Kemal, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy
tarafından imzalanmış, Cemal Paşa, Kazım Karabekir gibi komutanlar
tarafından da telgrafla onaylanmıştır.

AMAÇ: Genelgenin halk üzerinde daha fazla etkili olmasını sağlamak.

Sonuçta: Mustafa Kemal daha önceden İstanbul hükümeti tarafından


geri çağırılır, gitmeyince de 23 Haziran’da görevinden alınır. Genelgenin
duyulması üzerine Mustafa Kemal İstanbul'a çağrılmış ancak reddedince
görevinden alınmasına meydan vermeden 7-8 Temmuz 1919'da Erzurum'da
iken askerlik göre​vinden istifa etmiştir. Amasya Genelgesi’ne imza atanlar
arasından sadece Mustafa Kemal görevinden alınmıştır. Mustafa Kemal
Ağustos 1921 yılına kadar (Başkomutanlık Kanunu) sivil olarak kalacak​tır.
ERZURUM KONGRESİ (23 TEMMUZ - 7 AĞUSTOS 1919)
• Vatan bir bütündür bölünemez.
✓ Misakı Milli’den ilk bahis.
• Baskı altındaki Osmanlı hükümeti dağıtılırsa ulus tümden direnişe
geçecek
✓ Silahlı mücadele fikri.
• İstanbul hükümeti başarısız olursa geçici bir hükümet kurulacak
✓ Yeni bir devlet kurma fikri.
• Yeni kurulacak yönetim şeklinin Cumhuriyet olacağı belirtildi.
• Tam bağımsızlık fikrinden bahsedildi.
• Kuvay-ı Milliye’yi amil ve milli iradeyi hâkim kılma esası kabul edildi.
✓ Padişah ve hükümetin hâkimiyetine uyulmayacağı
belirtilmiştir.
• Hıristiyan unsurlara siyasi ve sosyal dengemizi bozacak imtiyazlar
verilemez.
✓ Tanzimat'la başlayan azınlık ayrıcalıkları sınırlandırılmıştır.
• Azınlıklara Tanzimat ve Islahat Fermanları ile tanınan haklara tepki
göstermişlerdir.
• Kapitülasyonlar reddedilecektir
• Toplanan ulusal güçler ve ulusal irade padişahlık ve halife makamını
da kurtaracaktır
✓ Bu karar ulusal egemenlik anlayışına aykırıdır. Fakat bununla
ulusun tamamının mücadeleye katılması amaçlanmaktadır
• İngiliz manda ve himayesi kabul edilmez . (İlk kez karşı çıkılmıştır)
• Mebusan Meclisi’nin derhal toplanması ve hükümeti denetlemesi
gerekmektedir.
✓ Milli hâkimiyeti güçlendirme isteği.

ÖNEMİ:
• Bölgesel nitelikli olmasına rağmen sonuçları itibariyle millidir.
• Doğudaki cemiyetler “Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı
altında birleştirildi.
• 9 kişilik Temsil Heyeti oluşturuldu.
• Albayrak Gazetesi kongrenin ve Temsil Heyeti’nin yayın organı
olarak görev yaptı.
• Misak-ı Milli’nin ilk kaleme alındığı yerdir.
• Mebusan Meclisi derhal toplanmalı ve hükümetin çalışmaları
denetlenmelidir.
✓ Ulusal mücadeleyle ilgili kararların meclis onayından geçerek
halka mal edilmesi is​teniyor. Ulusal mücadeleye yasallık
(hukukilik - meşruiyet) kazandırılmak isteniyor. İstanbul
Hükümeti'nin milli mücadeleye zarar vermesi önlenmeye
çalışılmıştır
• Mustafa Kemal, kurtuluş mücadelesinin lideri olarak kabul edilmiştir.
Bu kongre Mustafa Kemal’in ilk sivil başarısıdır.
Erzurum Kongresi’ni Vilayet-i Şarkıye-i Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
(Ermenilere karşı) ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti (Rum
Pontus) düzenlemiştir. (Sivas, Erzurum, Harput, Bitlis, Diyarbakır, Van)

BALIKESİR KONGRESİ (26-30 Temmuz 1919)


Başkanlığını Hacim Muhiddin'in yaptığı kongre Kuva-i Milliye’ yi
destekleyici kararlar almıştır. Batı Anadolu’daki direnişin örgütlenmesinde ve
Batı cephesinin kurulmasında önemli rol oynamıştır. Ancak Sivas
Kongresi’ne delege göndermemişlerdir. Bu kongrede padişaha bağlılık
bildirildiği gerekçesi ile “milli egemenlik” fikrinden yoksundur.

ALAŞEHİR KONGRESİ (16-25 AĞUSTOS 1919)


Erzurum ve Balıkesir Kongrelerinde alınan kararları gözden geçirmek,
bölgedeki direnişi genişletmek ve güçlendirmek, düzenli askerî teşkilatı tesis
etmek maksadı ile toplandı. İtilaf devletlerinin işgal hareketlerine ve manda
fikrine sıcak bakan bir tavrı olduğu gerekçesi ile bağımsızlık fikrinden yoksun
olduğu söylenebilir. Bu iki kongrenin Batı cephesinin oluşmasında doğrudan
rolleri vardır.

SİVAS KONGRESİ (4-11 EYLÜL 1919)


Toplantıya çağıran: Mustafa Kemal (Amasya Genelgesi’yle)
İstanbul hükümetinin tutumu: Elazığ valisi Ali Galip ile kongreyi

önleme girişiminde bulunmuşlardır. Bu girişim engellenmiştir.


Niteliği: Ulusaldır. (Delegeler yurdun her tarafından gelmiştir. Alınan
kararlar bütün yurdu ve milleti ilgilendirmiştir.)
ÖNEMİ:
• Tüm cemiyetler “Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti”
(ARMHC) adı altında birleştirildi
• Temsil heyeti (15) ilk kez hükümet gibi davranarak yürütme gücünü
kullanmıştır
✓ Batı Anadolu Kuva-yı Milliye Komutanlığı’na Ali Fuat Paşa
getirildi.
• Temsil Kurulu İstanbul'a karşı ilk siyasi başarısını elde etmiştir
• İrade-i Milliye gazetesi çıkarıldı.
• Manda ve himaye reddedildi (ABD_Mustafa Kemal bu konudaki kesin
ret fikri ile Sivas Kongresi’nde yalnız kalır.)
• Türk milli mücadele hareketinin Türk milletine mâledildiği yerdir.
• Mustafa Kemal ulusal liderliğe seçilmiştir.
• Sivas Kongresi Cumhuriyet Halk Partisi’nin de İlk kongresi
sayılmaktadır.

UYARI: ​
Başkanı Mustafa Kemal olan bu cemiyetin (A-RMHC)
görevi Halk Fırkası'nın kurulmasıyla sona ermiştir.

SİVAS KONGRESİ’NİN SONUÇLARI


• İstanbul ile Anadolu arasında iletişim koparıldı.
• Anadolu’ya hakim olamayan Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etti.
• Milli mücadeleye daha sempati ile yaklaşan Ali Rıza Paşa Hükümeti
kuruldu.
• İstanbul Hükümeti Temsil Heyeti ile görüşme talep etti (Amasya)

GENERAL HARBORD RAPORU (24 Eylül 1919)


• Anadolu’da Ermenilerin kesin surette çoğunluk olmadığı ve Ermeni
Devleti’nin kurulamayacağı kararlaştırıldı.
• Bu rapor sonucunda ABD Türk mandaterliği politikasını reddetti.

AMİRAL BRİSTOL RAPORU (12 EKİM 1919)


• Rumlar’ın Anadolu’da çoğunluk oluşturmadığı,
• Yunan işgali ve mezalimi karşısında Türk direnişinin haklılığı,
• Türk milli mücadelesinin haklılığını Dünya kamuoyuna duyuran ilk
yabancı kaynaktır.

MİLNE HATTI (3 Kasım 1919)


Anadolu'da geçici kaydıyla işgale girişen Yunanistan'ın bölgeye
yerleşme ve ilhak niyetine karşılık, işgaller sırasında Türklere karşı yaptıkları
mezalim ve davranışlarını gören müttefikler, Yunanlıların daha fazla
ilerlemesini istemiyorlardı. İtilaf devletleri kuvvetleriyle Türk millî kuvvetleri
arasına bir sınır çizilmesi kararı doğrultusunda General Milne tarafından
oluşturulan bu sınıra Milne Hattı denilmiştir. Milne Hattı ile sınırlandırılan
bölge yaklaşık 3 km. derinliğinde olup Kuşadası-Aydın-Ödemiş-Kasaba
(Turgutlu)-Manisa-Bergama hattının ilerisinde bulunmaktaydı.

KING GREEN RAPORU

Raporun genel görüşüne sinen fikri ABD mandaterliğine geçilmesinin


sakıncalı olacağıdır.

AMASYA GÖRÜŞMELERİ (MÜLAKATI) VE PROTOKOLÜ (20 - 22 EKİM)


• İstanbul Hükümeti adına Salih Paşa ile Temsil Heyeti adına Mustafa
Kemal arasında yapılan gizli görüşmedir.
• Osmanlı Mebusan Meclisi’nin toplanması için seçimlerin yapılması
kararlaştırıldı.
• Taraflar ilk defa birlikte hareket etmiştir.
• Temsil Heyeti Osmanlı Mebusan Meclisinin, İstanbul da değil de
Anadolu’nun güvenli bir şehrinde toplanmasını istemiştir. İstanbul
Hükümeti ise otoritesinin zayıflayacağı endişesiyle seçimlerin
yapılması ve meclisin toplanması dışındaki kararlara uymamıştır.
• Mustafa Kemal ilk defa Erzurum’dan milletvekili seçilmiştir.
Bu protokol ile Osmanlı Hükümeti Sivas Kongresi’nin kararlarını ve
Temsil Heyeti’nin varlığını resmen tanımıştır. Yalnız İstanbul Hükümeti de
Temsil Heyetinden varlığını sona erdirmesini talep etmiştir. Bunun üzerine
ise Mustafa Kemal Anadolu’da silah arkadaşları ile durum değerlendirmesi
yapmak üzere “Komutanlar Toplantısı”nı düzenlemiştir.

KOMUTANLAR TOPLANTISI (16 KASIM)


• Mustafa Kemal OMM’nin başkanlığına seçilecek.
• OMM’de “Müdafaa-i Hukuk” grubu kurulacak.
• Misak-ı Milli karaları olarak da bilinen Erzurum ve Sivas Kongrelerinde
kabul edilen kararlar da kabul edilecek.
• Temsil Heyeti görevine, OMM İstanbul’da yasama görevini yerine
getirene kadar devam edecek.

1920
2 0CAK 1920 SON OSMANLI MEBUSAN
MECLİSİNİN (OMM) AÇILMASI
Amasya protokolü gereğince yapılan seçimlerden bir siyasi parti gibi
çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti zaferle çıkmıştır.
Mustafa Kemal'de Erzurum mebusu se​çilmiştir. İtilaf devletleri meclisin
aleyhlerine karar alabileceğine inanmadığı için seçimlere ve meclisin
toplanmasına engel olmamışlardır.
• 168 milletvekilli ile meclisin açılışı yapılır (12 Ocak 1920).
• Meclis başkanlığına Reşat Hikmet seçilir.
• Mecliste “Felah-ı Vatan” grubu oluşturulur.

28 OCAK 1920 MİSAK-I MİLLİ’NİN KABULU


Kararları;
1. Osmanlı Devleti'nin Mondros Mütarekesi'ni imzaladığı 30 Ekim 1918
tarihinde düşman ordularının işgali altında bulunan Arap memleketlerinin
durumunun, halkın serbestçe verecekleri oya göre belirlenmesi gerekir. Bu
mütareke hududu içinde Türk ve İslam çoğunluğu bulunan kısımların tümü
hiç bir şekilde ayrılık kabul etmez bir bütündür.

UYARI: ​
Burada Arap ülkeleri Osmanlı Devleti’ne mi katılacak yoksa
bağımsız mı olacak? Buna Arap halkının karar vermesi
istenmektedir. Bu kararla vatanın sınırları kesin olarak saptanmış
oluyor. Sınırlar belirlenirken Mondros ve Türk çoğunluğu ölçüt
alınıyor. Yani, Mondros'tan sonra işgal edilen yerlerden İtilaf
devletleri çekilmelidir ve Türk çoğunluğu nerede ise orası Türklere
bırakılmalıdır.

2. Halkı ilk serbest kaldıkları zamanda başvurdukları halk oylaması ile


anavatana katılmış olan "üç liva" yani Kars, Ardahan, Batum için,
gerektiğinde serbestçe yeniden halk oylamasına başvurulmasını kabul
ederiz.

UYARI: ​Buralarda Türk çoğunluğu olduğu için halk oylaması


istenmiştir Bu kararda verilmek istenen mesaj: "Bu illerde Türklerin
olmadığını iddia ediyorsanız, geliniz halka soralım, hangi devletin
sınırları içinde kalmak istediklerine onlar karar versin."

3. Türkiye barışına bırakılan Batı Trakya'nın hukukî durumunun


saptanması da halkın tam bir hürlükle verecekleri oya uygun olmalıdır.
4. Hilafet merkezi ve Osmanlı Devleti'nin başkenti olan İstanbul şehriyle
Marmara Denizi’nin güvenliği, her türlü tehlikeden uzak olmalıdır. Akdeniz ve
Karadeniz boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılmasında, bizim ve
diğer bütün ilgili devletlerin vereceği karar geçerlidir.
5. Azınlık hakları, komşu memleketlerdeki Müslüman halkın aynı haktan
yararlanması şartıyla tarafımızdan kabul ve temin edilecektir.
UYARI: ​
Burada, ülkede yaşayan Müslüman olmayan halkın
korunacağı ve onlara çeşitli haklar tanınacağı belirtilmiş, ancak aynı
haklardan Balkanlarda bulunan Müslüman halkın da yararlanması
istenmiştir.

6. Her devlet gibi bizim de tam bağımsızlığa ve serbestliğe ihtiyacımız


vardır. Bu, yaşamımızın ve geleceğimizin temel kuralıdır. Bu nedenle siyasi,
adlî ve malî gelişmemizi önleyecek sınırlamalar kabul edilemez.
Borçlarımızın ödenmesi de kurallara aykırı olamaz. (Kapitülasyonlara ilk
ciddi tepki gösterilmiştir)

UYARI: ​
Bu karar şu anlama gelmektedir: Misak-ı Milli tam
bağımsızlığı amaçlayan bir belgedir. Siyasal, adlî ve malî
gelişmemizi engelleyecek hiç bir şart kabul edilmez. Kapitülasyonlar,
manda ve himaye açıkça reddedilir. Borçlarımızın ödenmesi,
bağımsızlık anlayışımıza aykırı olamaz. Düyun-u Umumiye'ye karşı
çıkılmıştır.

MİSAK-I MİLLİ’yi Meydana Getiren İç ve Dış Dinamikler

✓ Genelgeler (Havza-Amasya) ​
✓ Kongreler (Erzurum+Sivas)
✓ Mondros Mütarekesi sırasındaki sınırlar
✓ Wilson Prensipleri

MİSAK-I MİLLİ’NİN ÖNEMİ


✓ Misak-ı Milli’de ulusal egemenlik ilkesinden söz edilmemiştir.
✓ Sorunların, barışçı yollardan (halk oylaması) çözülmesinden yana
tavır takınılmış​tır. Halk oylamasından bahsedilerek diplomatik
çözümler ön planda tutulmuştur.
✓ Milli mücadelenin kesin programıdır.
✓ Milli sınırlar çizilmiştir.
✓ Amasya Görüşmesi'nden sonra ulusal mücadeleye yasallık
kazandıran ikinci belgedir.
✓ Parlâmentoda kabul edildiği için mili mücadeleye meşruluk
kazandırılmıştır.
✓ Tam bağımsızlık istenmiştir.
Misak-ı Milli'nin Kabul Edilmesinin Sonuçları
✓ Misak-ı Milli ile Türk ülkesinin sınırları kesin olarak çizildi.
✓ Milli mücadelenin hedefi tam bağımsızlık olarak belirlendi.
✓ Mebusan Meclisi kapatıldı, milletvekilleri ve aydınlar tutuklandı (11
Nisan).
✓ İstanbul resmen işgal edildi (16 Mart) .
✓ Ali Rıza Paşa’nın yerine başkanlığa Salih Paşa getirildi.
✓ Anadolu’da Yunan ilerleyişi başladı.
✓ İtilaf devletleri İstanbul'u resmen işgal edip, meclisi dağıtmalarına
karşın hükümete ve padi​şaha dokunmamışlardır. (Nedeni: Osmanlı
yönetimini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktır.)
✓ Ulukışla ve Geyve demir yolları tahrip edilir
✓ Seçimlerin yapılması ve Ankara'da yeni bir meclisin toplanması
çalışmaları başlatılır.
✓ Anadolu'dan İstanbul'a devletin malî kaynaklarının gönderilmesi
yasaklanır.
✓ Tutuklanan her bir meclis üyesine karşı Anadolu'da bir itilaf subayı
tutuklanacaktır.
✓ Anadolu'daki mücadelenin padişah adına yapıldığı açıklanır.

​KURTULUŞ SAVAŞI HAZIRLIK

1. Milli mücadele öncesinde ortaya çıkan zararlı cemiyetlerin Anadolu ve İstanbul’daki


faaliyetleri karşısında Mustafa Kemal tepkisini hangi yayın organı yardımıyla millete
duyurmuştur?

A) Volkan ​B) Meşveret


C) Minber ​D) Alemdar
E) Mesuliyet

2. ​
Kurtuluş Savaşı’nın “Hazırlık Dönemi” aşağıdakilerden hangisi ile sona
ermiştir?
A) Sevr’in imzalanması
B) Lozan’ın imzalanması
C) Düzenli ordunun kurulması
D) Cumhuriyetin ilanı
E) TBMM’nin kurulması

3. ​
Milli mücadelenin hazırlık evresinde, aşağıdaki bölgelerden hangisi Sivas
Kongresi’ne delege göndermeyerek bağımsız bir tutum izlemiştir?
A) Doğu Anadolu
B) Karadeniz
C) Güneydoğu Anadolu
D) İç Anadolu
E) Batı Anadolu

4. I. Balıkesir Kongresi
II. Alaşehir Kongresi
III. Erzurum Kongresi

​IV. Sivas Kongresi


Yukarıdaki kongrelerden hangilerinde manda ve himaye fikri reddedilmiştir? ​
A) I-II ​B) III-IV ​C) I-II-IV
D) II-III-IV ​E) II-III

5. ​Aşağıdakilerden hangisinin Misak-ı Milli’nin hazırlanmasında herhangi bir


rolü olmamıştır? ​
A) Amasya Genelgesi
B) Erzurum Kongresi
C) Son Osmanlı Mebusan Meclisi
D) Sivas Kongresi
E) TBMM

6. ​
Aşağıdakilerden hangileri Kurtuluş Savaşı esnasında toplanan kongrelerin
ortak özelliklerinden biri değildir?

A) ​İstanbul Hükümeti’ne açıkça karşı çıkmaları


B) ​Bölgelerin Türklüğünü kanıtlamaları
C) ​İşgal güçlerine karşı direnmeyi amaç edinmeleri
D) ​Kuvayı Milliye’yi desteklemeleri
E) ​Vatanın bütünlüğü prensibini savunmaları

7. I. Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu prensibi


II. Meclis Başkanı’nın aynı zamanda Bakanlar Kurulu’nun da başkanı olması
III. Devlet Başkanlığı makamının adının belirlenmemesi


Yukarıdaki maddelerden hangileri, yeni Türk Devleti’nin rejiminin Cumhuriyet
olacağının bir kanıtı sayılabilir?

A) I ​B) II ​C) III



D) I-II E) II-III

8. ​
9 Eylül 1923’te kurulan Halk Partisi aşağıdakilerden hangisinin bir
devamıdır?
A) ​Kuva-yı Milliye
B) ​İttihat ve Terakki Fr.
C) ​Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk C.
D) ​Hürriyet ve İtilaf Fr.
E) ​Heyet-i Temsiliye

9. ​
İşgaller karşısında yapılan Erzurum ve Sivas gibi kongrelere kayıtsız kalan
işgal devletleri aşağıdaki gelişmelerden hangisinin sonucunda Anadolu’da başlayan
hareketin ciddiyetini kavramışlardır?

A) ​İstanbul ile Anadolu arasındaki iletişimin koparılması


B) ​Misak-ı Milli’nin kabul edilmesi
C) ​Mebusan Meclisi’nin açılması
D) ​TBMM’nin açılması
E) ​Amasya Genelgesi’nin yayınlanması

10. I. Balıkesir Kongresi


II. Alaşehir Kongresi
III. Erzurum Kongresi
IV. Sivas Kongresi


Yukarıdaki kongrelerden hangisinde ya da hangilerinde bağımsızlık fikrinin tam
olarak oluşamadığını söylenebilinir?


A) I-II B) III-IV ​C) I-III
D) II-IV ​E) Yalnız I

11. I. Balıkesir Kongresi


​II. Alaşehir Kongresi
​III. Erzurum Kongresi

IV. Sivas Kongresi
Yukarıda belirtilen gelişmelerin hangisinde ya da hangilerinde “tam bağımsızlık” fikrinin
gelişmediğini söyleyebiliriz?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) III ve IV


D) I ve II ​E)Yalnız IV

12. Türk milli mücadele hareketinin ilk olarak Türk milletine mal edildiği yer
aşağıdakilerden hangisidir?

A) Amasya Genelgesi ​
B) Erzurum Kongresi
C) Sivas Kongresi
D) Havza Genelgesi
E) TBMM’nin açılması

13. Mustafa Kemal’in Samsun’a 9. Ordu Müfettişi olarak atanmasında geniş yetkilerle
donatıldığı görülür. Askerî ve Mülkî kurumlara emir verme yetkisi ve gücü de buradan
gelmektedir. Yetkilerinin kullanımında ona bu paylaşımı veren kurumlar içinde
aşağıdakilerden hangisi yer almamaktadır?
A) Osmanlı Padişahı
B) Osmanlı Sadrazamı
C) İngiliz İşgal Güçleri Komutanı ve İngiliz Hükümet Komiseri
D) Osmanlı Erkan-ı Harbi
E) Dahiliye Nazırı

14. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu kurtuluş hareketinin başlamasına temel teşkil


eder?

A) ​Mustafa Kemal’in Çanakkale cephesinde savaşmış olması


B) ​Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı
C) ​Düzenli ordunun kurulması
D) ​Bölgesel kongrelerin yapılmış olması
E) ​Sevr Anlaşması’nın yapılmış olması
15. Aşağıdakilerden hangisi Erzurum Kongresi’nde alınan kararlardan biri değildir?
A) ​Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz
B) ​
İstanbul hükümeti görev ve sorumluluğunu yerine getiremezse geçici bir
hükümet kurulacaktır

C) ​Manda ve himaye kesinlikle kabul edilemez


D) ​Kuva-yı Milliye’yi etkin, milli iradeyi hâkim kılmak esastır
E) ​
Vatanın bütünlüğünü, milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır

I. Yeni bir devletin kurulması ​


II. Manda ve himaye kabul edilemez
III. Tam bağımsızlığın sağlanması
16.Amasya Genelgesi’nin iki önemli özelliği yukarıdakilerden hangisidir?

A) II ​B) I C​ ) III
D) II-III ​ ) I-II
E

17I.Sulh ve Selâmeti Osmaniye Fırkası

​II. Teâli İslam Cemiyeti



III. Milli Kongre Cemiyeti
Yukarıdakilerden hangileri, bağımsızlığı amaçlayan milli cemiyetlerden biridir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

18.Erzurum Kongresi’nde işgale karşı alınan kararlar, İstanbul’daki işgal kuvvetleri


temsilcilerine, Batı Anadolu ve Trakya’daki milli kuruluşlara gönderilmiştir.
Bu durum kongrenin,
I. Ulusal olma,
II. Bağımsızlığı ilke edinme,
III. Doğu Anadolu illerinden gelen temsilcilerle toplanma
Özelliklerinden hangilerine kanıttır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III

19.Kurtuluş Savaşı’nda Batı Trakya’nın hukukî durumunun tespitinde halkın tam


serbestlikle vereceği oyla belirlenmesi gereği, aşağıdakilerin hangisinde yer almıştır?
A) Amasya Protokolleri
B) Misak-ı Milli
C) Erzurum Kongresi kararları
D) Sivas Kongresi kararları
E) Amasya Genelgesi

20.I. Düzenli ordunun kurulması


II. Tekâlif-i Milliye Emirleri’nin (Ulusal Yükümlülükler) çıkarılması


III. Saltanatın kaldırılması
Yukarıdakilerden hangileri Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında doğrudan etkili
olmuştur?

A) Yalnız I ​
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

21.“Havza Genelgesi’nin amacı, Türk milletini işgallere karşı uyarmak ve kitlesel tepki
göstermesini sağlamaktı.”
Aşağıdakilerden hangisi bu amacın hedefine ulaştığının kanıtıdır?

A) ​İzmir’in işgal edilmesi


B) ​İtilaf devletlerine karşı protesto ve mitinglerin yapılması
C) ​Osmanlı Mebuslar Meclisi’nin dağıtılması
D) ​İstanbul Hükümeti ile Amasya Görüşmeleri’nin yapılması
E) ​İstanbul’un işgal edilmesi
22.Amasya Genelgesi’nde yer alan aşağıdaki maddelerden hangisi mevcut siyasal ve
hukuksal düzenin yıkılmak istendiğine kanıt olarak gösterilebilinir?

A) ​Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir


B) ​Kongreye her ilden üç delege katılacaktır
C) ​Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kararı kurtaracaktır
D) ​Sivas’ta ulusal bir kongre toplanacaktır
E) ​Osmanlı Hükümeti, üzerine düşen görevi yerine getirmektedir.

23.Aşağıdaki kararlardan hangisi veya hangileri Erzurum Kongresi’nde alınmıştır?

A) ​Geçici bir hükümetin kurulabileceği kararının alınması


B) ​Manda ve himayenin ilk defa ret edilmesi
C) ​Temsil Kurulu’nun oluşturulması
D) ​Bütün milli cemiyetlerin birleşmesi.
E) ​Batı cephesi komutanlığına atama yapılması

24.Temsil Kurulu ilk defa nerede kurulmuştur?


A) Sivas Kongresi
B) TBMM
C) Balıkesir Kongresi
D) Erzurum Kongresi
E) Amasya Kongresi

25.Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nerede kurulmuştur?

A) Sivas Kongresi ​
B) Erzurum Kongresi
C) Amasya Kongresi
D) Batı Cephesi
E) Trakya Kongresi

26.Mondros Mütarekesi’nden sonra Batı’da kurulan ilk milli cemiyet aşağıdakilerden


hangisidir?
A) İzmir Redd-i İlhak
B) Şarki Anadolu
C) Trakya Paşaeli
D) Kilikyalılar
E) Trabzon Müdafaa-i Hukuk

27 I. Karşıt propagandaları etkisiz bırakmak


II. Yurt içi ve yurt dışında istihbarat çalışması yapmak
III. Milli amaçları duyurmak
için Ankara'da aşağıdakilerden hangisi kurul​muştur?

A) Anadolu Ajansı ​
B) Yeni Gün Gzt.
C) Ankara Ajansı
D) İrade-i Milliye Gzt.
E) Devlet Matbaası

28. I. İzmir'in işgalinin protesto edilmesi


II. Ordunun dağıtılmaması
Direktifleri ilk defa aşağıdakilerden hangisinde yer almıştır?

A) Amasya Kongresi ​
B) Havza Genelgesi
C) Erzurum Kongresi
D) Amasya Görüşmesi
E) Sivas Kongresi

29.İstanbul Hükümeti, Amasya Protokolü'nde yer alan "Temsil Kurulu'nun rızası olmadan
düşmanlarla barış görüşmelerine gidilme​mesi." kararını reddetmiş, "Mebusan Meclisi'nin
toplanması" kararını ise kabul etmiştir.
İstanbul Hükümeti'nin, Temsil Kurulu'na verilmek istenen yetkiyi kabul etmemek​le
ulaşmak istediği amaç, aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Milli birliği, beraberliği sağlamak


B) ​Merkezi otoriteyi korumak
C) ​İstanbul'un işgal edilmesini engellemek
D) ​İtilaf devletleri ile iyi ilişkiler geliştirmek
E) ​Temsil Kurulu'nu Osmanlı Mebuslar Meclisi'nde etkili hale getirmek

30.Erzurum Kongresi’nde “Azınlıklara, siyasal egemenliği ve sosyal dengeyi bozacak şekilde


yeni birtakım özel haklar verilmesi kabul edilmeyecektir.” kararı alınmıştır.
Bu karar aşağıdakilerden hangisine bir tepkidir? (KPSS 2007)

A) ​Her türlü işgal ve ayrıcalıklara


B) ​Azınlıkların İstanbul’da kalmasına
C) ​Azınlıkların kendi kültürlerini korumalarına
D) ​Patrikhane’nin Rumların dinî temsilcisi olmasına
E) ​Türkiye içindeki Müslüman olmayan azınlıkların Türk tebaası sayılmasına

31.Sivas Kongresi’nde aşağıdakilerden hangisiyle ilgili sorun çıkmıştır? (KPSS 2007)

A) ​Ali Fuat Cebesoy’un Umum Kuvayı milliye komutanlığına atanması


B) ​Milli cemiyetlerin birleştirilmesi
C) ​Erzurum Kongresi’ne katılan delegelerin Sivas Kongresi’ne de katılması
D) ​Manda yönetiminin kabul edilmesi önerisi
E) ​İstanbul Hükümeti temsilcisi Salih Paşa’yla Amasya’da görüşülmesi

32.Amasya Görüşmeleri’nde İstanbul Hükümeti ile Temsilciler Kurulu aşağıdaki konuların


hangisinde anlaşmaya varamamıştır? (KPSS 2007)

A) ​Ali Rıza Paşa’nın sadrazamlığa getirilmesi


B) ​Mebuslar Meclisi’nin toplanacağı yerin belirlenmesi
C) ​Barışın en kısa zamanda sağlanması
D) ​Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin hukukî bir kuruluş olarak
kabul edilmesi

E) ​Seçimlerin en kısa sürede yapılması

33.Kuvayı Milliye birliklerinin ilk defa birleştirilmesi fikri hangi aşamada kabul edilmiştir?
(KPSS 2008)

A) Amasya Genelgesi ​
B) Erzurum Kongresi
C) Sivas Kongresi
D) Balıkesir Kongresi
E) Pozantı Kongresi

34.Aşağıdakilerden hangisiyle azınlıklara ayrıcalıklar verilmeyeceği ilk kez açıklan​mıştır?


(KPSS 2008)

A) Amasya Genelgesi ​
B) Sivas Kongresi
C) Misak-ı Milli
D) Erzurum Kongresi
E) TBMM'nin kurulmasıyla

35. Damat Ferit Hükümeti'nin Sivas Kongresi sonrasında Temsil Kurulu'nun direnmesi
sonucunda görevden çekilmek zorunda kalması, Amasya Genelgesi'nin aşağıdaki
kararlarından hangisinin yerine getirildi​ğinin göstergesidir? (KPSS 2008)
A) Hükümet görevlerini yerine getirememek​tedir
B) Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
C) En kısa sürede Sivas'ta milli bir kurul top​lanmalıdır.
D) Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
E) ​Ordu dağıtılmayacak ve silahlar teslim edilmeyecektir.
36.Misak-ı Milli'de yer alan,
• Azınlık hakları komşu ülkelerdeki Türk ve Müslümanların hakları kadar olacaktır.
• Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya'nın geleceği konusunda halk oylaması yapılma​lıdır.
• Askerî, malî, siyasi ve adlî gelişmemizi sınırlayan ayrıcalıklar kaldırılmalıdır.

Kararlarına dayanarak;
I.Sorunlar barışçı ve demokratik yollarla çözülmelidir.
II.Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
III.Uluslararası eşitlik ilkesine uyulmalıdır.
Yargılarından hangilerine ulaşılabilir? (KPSS 2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) I, II, ve III ​E) I ve II

37. Sivas Kongresi'nde;


I. Kuva-i Milliye'nin etkin kılınması
II. Ali Fuat Paşa'nın Batı Cephesi, Genel Kuva-i Milli​ye Komutanlığı'na atanması
III. Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti'nin kurulması
IV. ​
Manda ve himayenin kabul edilmemesi kararları alındı.
Bunlardan hangilerinin ulusal güçleri birleştirme amacı ile alındığı söylenebilir?

A) Yalnız II ​B) Yalnız III ​


C) I ve II ​D) II ve III ​
E) I, II ve IV

38. “Sivas Kongresi'nde oluşturulan Temsil Heyeti, ulusal mücadeleye düşmanca tavır alan
Damat Ferit Hükü​meti görevden alınıncaya kadar İstanbul'la tüm ilişkile​rin kesilmesini
kararlaştırdı. Padişah Anadolu'daki oto​ritesini bütünüyle kaybeden Damat Ferit Hükümeti'ni
görevden almak zorunda kaldı.”
Bu gelişmeler dikkate alındığında;
I. Padişahın Temsil Heyeti'nin aldığı kararları destek​lediği
II. Anadolu hareketinin İstanbul'daki politikaları etkile​yecek konuma geldiği
III. Temsil Heyeti'nin Anadolu'daki otoritesinin daha da güçlendiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) I ve II ​D) II ve III
E) I, II ve III

39. Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti'nin temsilcisi Salih Paşa arasında yapılan Amasya
Görüşmesi'nin sonu​cunda üzerinde uzlaşılan kararları içeren Amasya Pro​tokolü imzalandı.
Bu durum;
I. İstanbul Hükümeti'nin Anadolu'daki otoritesini yeni​den sağladığı
II. Türkler arasındaki siyasi bölünmüşlüğün giderildiği
III. Temsil Heyeti'nin İstanbul Hükümeti'nce resmen tanındığı
IV. Temsil Heyeti'nin ulusal bağımsızlıkla ilgili ilkelerin​den ödün verdiği
yargılarından hangilerine kanıt olarak ileri sürüle​mez?

A) Yalnız I ​B) II ve III ​C) III ve IV


D) I, II ve IV ​E) I, III ve IV

40. Erzurum Kongresi'nde "Doğu illerinin birbirinden ve di​ğer Osmanlı illerinden ayrılması
hiçbir şekilde kabul
edilemez." kararı alınmıştır.
Bu karar;
I. Bölgede Ermeni Devleti kurulmasını önleme
II. İtilaf devletleri arasındaki çelişkilerden yararlanma
III. Sovyet Rusya'nın bölge topraklarını ele geçirmesi​ni önleme
hedeflerinden hangilerini gerçekleştirmeye yöne​liktir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

41. Erzurum ve Sivas Kongreleri'nde Mebuslar Meclisi'nin açılmasının istenmesinin;


I. Milli iradeyi İstanbul Hükümeti üzerinde etkili kıl​mak,
II. Mücadelede padişahın da desteğini kazanmak
III. İtilaf devletleri ile yeni bir antlaşma olanağı yarat​mak
amaçlarından hangilerini gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenebilir?
A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) II ve III
D) I ve III ​E) I, II ve III

42. Mustafa Kemal, kendisi gibi milletvekili seçilen arka​daşlarıyla Meclis-i Mebusan'ın
açılmasının hemen ön​cesinde Ankara'da biraraya gelerek, güvenlik gerekçe​siyle
katılmayacağı Meclisi Mebusan'ın başkanlığına aday gösterilip seçilmesinin sağlanmasını
istedi.
Mustafa Kemal'in tutumu;
I. İtilaf devletlerinin müdahalesi durumunda meclisi Anadolu'da toplantıya çağırma
II. Meclis-i Mebusan'da Anadolu hareketinin gücünü kanıtlama
III. Meclis-i Mebusan'da barış yanlısı kararlar alınma​sını engelleme
amaçlarından hangileriyle açıklanabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

43. “İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra toplanan Balıkesir ve Alaşehir
Kongreleri "İşgallere karşı İstanbul Hükümeti görevini yerine getirmi​yor." gerekçesiyle
toplanmıştı. Bu kongrelerde Batı cephes'nin örgütlenmesi kararlaştırılırken, saltanata
bağlılık da özellikle vurgulanmıştır.”
Buna göre;
I. İhtilalci nitelikte oldukları
II. Ulusal mücadeleyi destekledikleri
III. Mustafa Kemal'in politikalarını bütünüyle benimse​dikleri
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) II ve III ​E) I, II ve III
44 I. Ulusal sınırlar
II. Ulusal egemenlik
III. Azınlıklar
IV. Ulusal bağımsızlık
Misak-ı Milli Kararları yukarıdakilerden hangisine ilişkin karar içermemesiyle Amasya
Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarından farklı özelliğe sahiptir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) II ve IV ​E) II, III ve IV

45.“Havza Genelgesi yayınlandıktan sonra, İstanbul Hükü​meti, Mustafa Kemal'i halkın


gözünden düşürerek, ulu​sal mücadele hareketini yok etmek için gazetelerde "makam ve mevki
peşinde koşan, ihtiraslı, maceracı subay" açıklamalarında bulunmuştur.”


Amasya Genelgesi'nin aşağıdaki hangi maddesi, Türk Kurtuluş Hareketi'nin
kişisel değil ulusal bir hareket olduğunun kanıtıdır?

A) ​Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlike​dedir.


B) ​İstanbul Hükümeti sorumluluklarını yerine getirme​mektedir.
C) ​Ulusun geleceğini, ulusun azim ve kararı kurtara​caktır.
D) ​Her türlü etki ve denetimden uzak bir kurul gerekli​dir.
E) ​Doğu illeri adına Erzurum'da bir kongre toplanacak​tır.

46.Temsil Heyeti ile Osmanlı Hükümeti'nin temsilcisi Salih Paşa arasında imzalanan Amasya
Protokolü'nde yer
alan kararlardan bazıları şunlardı:
I. Meclis-i Mebusan'ın yeniden açılması için seçimler yapılacaktı.
II. Temsil Heyeti'nin bilgisi olmadan İtilaf devletleriyle görüşülmeyecek, antlaşma
imzalanmayacaktı.

III. ​
İşgalcilerle işbirliği yapan memurlar işten atılacaktı.
Bu kararlardan hangileri Osmanlı Hükümeti'nin si​yasal otoritesiyle çeliştiği için
reddedimiştir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) II ve III ​E) I, II ve III
47.Kongreler Dönemi'nde alınan,
I. Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalana​maz.
II. Hıristiyan unsurlara siyasi ve sosyal dengemizi bo​zacak ayrıcalıklar verilemez.
III. ​Manda ve himaye kabul edilemez.
IV. ​Temsil Kurulu Doğu Anadolu'yu temsil eder.
Kararlarından hangilerinin ulusal hareketi merkezi​leştirmeye ve tam bağımsızlığı
sağlamaya yönelik olduğu söylenebilir?

A) Yalnız III ​B) Yalnız IV ​C) II ve III


D) II, III ve İV ​E) I, II ve IV
48.
I. Amasya Genelgesi'nin bir heyet tarafından imzala​narak Anadolu'daki resmi ve sivil
makamlara gön​derilmesi
II. Sivas'ta ulusal bir kongre toplanması
III. Balıkesir ve Alaşehir kongrelerinin yapılması
IV. Mebuslar Meclisi'nin İstanbul'da açılmasının sağlanması
gelişmelerden hangileri mücadelenin ulusal bir kimlik altında toplanması amacına
uygun gelişme​lerdir?

A) I ve II ​B) II ve III ​C) III ve IV


D) II ve IV ​E) I, II ve IV
49.Amasya Genelgesi'nin gizli tutulan maddelerinde,
I. Askerî ve ulusal örgütler dağıtılmayacak
II. Askerî birliklerin komutanlıkları hiç bir suretle dev​redilmeyecek
III. Silah ve cephane kesinlikle elden çıkarılmayacak
IV. Bir yerin düşman işgaline uğraması, yalnız oradaki askerî birliği değil, tüm orduyu
ilgilendirecek
kararları yer almıştır.
Bu kararlar aşağıdakilerden hangisinin bir göster​gesi değildir?

A) ​Anlaşma devletleri arasında görüş ayrılığı yaratıldı​ğının


B) ​Mondros Ateşkes Anlaşması'nın tanınmadığının
C) ​Anlaşma devletlerine karşı isyanın başladığının
D) ​Osmanlı Hükümeti’nin komutanlıklara yapacağı ata​maların geçersizliğinin
sağlandığının

E) ​İşgaller karşısında ordunun bir bütün olarak davra​nacağının


50. Kurtuluş Savaşı'nın hazırlık döneminde aşağıdaki​lerden hangisinde ulusal
egemenliğin gerçekleş​mesine yönelik bir karar alınmamıştır?
A) Amasya Genelgesi
B) I. TBMM'de
C) Erzurum Kongresi
D) Sivas Kongresi
E) ​Misak-ı Milli kararlarında

51. Mustafa Kemal, Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin İstanbul dışında, başka bir şehirde
toplanmasını istemiştir.
Bu istekle,
I. Osmanlı Devleti'nin başkentini değiştirme
II. İstanbul Hükümeti'nin çalışmalarını denetleme
III. Ulusal iradenin bağımsız hareket edebilmesini sağ​lama
durumlarından hangilerinin amaçlandığı savunula​bilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve III ​E) II ve III

52. ​Londra Konferansı aşağıdakilerden hangisinden sona toplanmıştır?


A) Sakarya Savaşı ​
B) I. Dünya Savaşı ​
C) I. İnönü Savaşı ​
D) Başkomutanlık Savaşı
E) II. İnönü Savaşı

53. ​
TBMM açıldığında, kendisine karşı ayaklanmalar çıkmıştır. TBMM bu
ayaklanmaları önlemek amacıyla aşağıdaki yasalardan hangisin çıkartmamıştır?
A) Tekalif-i Milliye Kanunu
B) Hıyanet-i Vataniye Kanunu
C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
D) Takrir-i Sükûn Kanunu
E) Kabotaj Kanunu

54. ​
Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal, yasa gücünde emir çıkarma yetkisini
hangi unvanla kullanmıştır?

A) Temsilciler Kurulu ​
B) Başkomutan ​
C) Meclis Başkanı
D) Üçüncü Ordu Müfettişi
E) Yıldırım Orduları Komutanı

55. ​
Aşağıdakilerden hangisinin gerçekleştirilmesiyle ilgili kararlar Sivas
Kongresi’nde alınmıştır?

A) ​Batı cephesinin ikiye ayrılması


B) ​Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması
C) ​Temsilciler Kurulu merkezinin Ankara’ya taşınması
D) ​Mustafa Kemal’in meclis başkanı seçilmesi
E) ​Milletvekili seçimlerinin iki yılda bir yapılması

56. ​Aşağıdaki gelişmelerden hangisi “siyasal inkılap” niteliğinde bir gelişmedir?


A) ​Misak-ı Milli
B) ​Vatan bir bütündür bölünemez
C) ​Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin kurulması
D) ​Lozan Antlaşması
E) ​TBMMM’nin açılması

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C E E B E A A C D A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D C E B E E C D B C
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B C E D A C A B B A
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D B E D B D D D D A
41 42 43 44 45 46 47 48 49 50
A D B B C B D D A E
51 52 53 54 55 56
C C E B B E

​I. TBMM (23 NİSAN 1920-1923)


Ankara'da 23 Nisan 1920'de açılan meclise İstanbul'dan kaçan ve
yeniden ya​pılan seçimlerle seçilen milletvekilleri katılmıştır. Erzurum
Kongresi’nde alınan karar gereğince bu parlamentoda gayrimüslimlere ve
azınlıklara yer verilmemiştir. Meclis cuma günü dinî bir törenle açılmış ve
padişaha bağlılıklarını bildirmiştir. Bu meclis 1 Nisan 1923'e ka​dar görev
yapmıştır. İlk toplantının başkanlığını en yaşlı üye olan Şerif Bey yapmıştır.
Ulusal kurtuluş savaşını yürüten kurucu (devlet) bir meclistir. Ulusal
egemenlik esaslarına göre çalışmıştır. İngilizler, Anadolu’da başlayan
hareketlere başından beri fiili müdahalede bulunmamıştır. Hatta OMM’nin
toplanmasını da teşvik etmiştir. Bunun nedeni ise yapacakları anlaşmanın
(Sevr) maddelerini bu parlâmentoya kabul ettirmektir. Misak-ı Milli
kararlarının alınması sonucunda, OMM’yi dağıtıp milli mücadeleyi
engellemeyi amaçlamışlardır. İngilizlerin bu tavırlarıyla, hareketi ciddiye
almadıklarını söyleyebiliriz. İstiklal mücadelesinin ciddiyetini kavradıkları an
TBMM’nin açıldığı an olacaktır. Çünkü o güne kadar “mukavemet ve güç
gösterirsek dayanamazlar” görüşündeydiler. İstanbul’dan ayrılan
milletvekillerinin Ankara’da planlı ve kararlı bir şekilde ortaya çıkmaları
İngilizleri daha ciddi düşünmeye itmiştir. Bunda hiç şüphesiz Mustafa
Kemal’in “Temsil Heyeti”ni dağıtmamasının ve A-RMHC’nin büyük bir rolü
vardır.
Hakimiyet-i Milliye gazetesi çıkarılır. (Meclisin aldığı kararları Türk ve
dünya kamuoyuna duyurmak maksadıyla çıkarılmıştır.)
“TBMM’nin üstünde güç yoktur” ifadesiyle saltanat idaresine açıkça
karşı çıkılmış ve Osmanlı yönetimi yok sayılmıştır. I. TBMM’de güçler birliği
ilkesi ve meclis hükümeti sistemi kabul edilmiştir. Bu sistem Cumhuriyet’in
ilanına kadar devam etmiştir. TBMM açıldıktan sonra en önemli ilkesi
“Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” ifadesi olmuştur. MÖ. 209’dan
(Hun), 23 Nisan 1923 yılına kadar hakimiyetin kaynağı hükümdar iken, artık
bu anlayışın yerini millet olgusu almıştır. Bu açıdan TBMM’nin açılışı, yapılan
ilk siyasal inkılap olarak Cumhuriyet tarihimizde yerini almıştır.

TBMM’NİN AÇILIŞI VE İLK KARARLARI:


1. Hükümet teşkili zaruridir. Hükümet kurmak zorunludur. Kurulacak
hükümete "Meclis Hükümeti" denilmiş​tir. (Temsil Heyetinin görevi
sona ermiştir).
2- Geçicide olsa bir hükümet başkanı veya padişah vekili atamak doğru
değildir (Padişahın otoritesi tanınmamıştır).
3- Ulusal iradenin yurt kaderine doğrudan doğruya el koymasını kabul
etmek te​meldir, amaçtır. TBMM'nin üstünde bir güç yoktur (Osmanlı
yönetimi yok sayılmıştır). Mecliste yoğunlaşan millî iradeyle, fiilen
vatanın geleceğine el koymayı kabul eden ilkedir.
4- Türkiye Büyük Millet Meclisi, yasama ve yürütme yetkilerini üzerinde
toplamıştır (Güçler birliği kabul edil​miştir).
5- Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir heyet,
hükümet işlerine bakar. Meclis Başkanı bu heyetin de başkanıdır.
6- Padişah ile halife, baskı ve zorlamadan kurtulduğu zaman, meclisin
düzenleyeceği kanuni esaslar dairesinde vaziyetini alır.
7- Kurulan hükümetin başkanı, aynı zamanda meclisin de başkanı olan
Mustafa Kemal Paşa'dır
8- Meclisin adı (BMM) kendiliğinden oluşur. Başına Türk kelimesi 8
Şubat 1921'de Bakanlar Kurulu kararı ile eklenmiştir. Yapılan
Anayasada ve antlaşmalarda "Türkiye Devleti" adı yer almaya
başlamıştır

TBMM’DE ÇIKARILAN KANUNLAR


• İcra Vekilleri Heyeti: Bakanlar Kurulu (13 kişiden oluşur). Meclis ilk
gün 120 milletvekili ile açılmıştır. Temsil Heyeti, Türk İstiklâl Harbi’nin
hazırlık evresinde vardır. TBMM’nin açılmasıyla Temsil Heyeti İcra
Vekilleri Heyeti’ne dönüşür.
• Hıyanet-i Vataniye Kanunu: Asker kaçaklarına, casuslara, cephe
gerisi düzen bozucu faaliyetlere karşı çıkarıldı. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulmasında en etkin rolü üstlenen kanundur.
İstiklal Mahkemeleri bu kanunu uygulayan mahkemelerdir. İstiklal
Mahkemeleri’nin kurulması ile TBMM yargı gücünü de kullanmıştır.
• Nisab-ı Müzakere Kanunu: TBMM’nin çalışmalarını hızlandırmak
maksadıyla çıkarılan kanundur. Görüşme yeter çoğunluğudur. Bu
kanunla birlikte muhalefetin I. TBMM’deki etkinliği artmıştır.
• Tekâlif-i Milliye Kanunu: Milli mücadeleye ve TBMM’ye malî destek
sağlamak maksadı ile çıkarılan kanundur.
• Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: 20 Ocak 1921 Cumhuriyet Türkiyesi’nin
çıkardığı ilk anayasadır. (Türkiye Cumhuriyeti’nin 4 anayasası vardır:
1921-1924-1961-1982) Güçler birliği sisteminin anayasada kabul
edilmesinin temel amacı meclisi, milletin tek temsilcisi haline
getirmektir.
Mecliste Müdafaa-i Hukuk Grubu’na karşı gruba İkici Grup
denilmiştir.
Meclis homojen bir yapı arz etmez. Mecliste; Halk, Tenasüd, İstiklâl,
Islahat, İttihatçı, Mü​dafaa-i Hukuk grupları bulunuyordu. Meclisin açılışının
ardından iç ayaklanmalar başlamıştır.
Ayaklanmalar ve Nedenleri
• Ordunun dağıtılması,
• İstanbul Hükümeti’nin kışkırtmaları,
• İtilaf devletlerinin kışkırtmaları,
• Bazı Kuva-yı Milliye şeflerinin düzenli orduya karşı çıkması,
• Halkın dinî duygularının istismar edilmesi.

İstanbul Hükümeti’nin Doğrudan Çıkardığı Ayaklanmalar


Anzavur İsyanı: İlk Aznavur Ayaklanması, kasım 1919'da (TBMM
açılmadan önce) Susurluk Manyas civarında çıkmış ve Batı cephesinin
kurulması ile Ali Fuat Cebesoy tarafından bastırılmıştır. İkinci ayaklanma da
TBMM açıldıktan sonra çıkmış ve Çerkez Ethem tarafından bastırılmıştır.
Kuva-i İnzibatiye (Halifelik Ordusu): Kuvayı Milliye’ye karşı
oluşturulmuş bir örgüttür. 1920'de Düzce, Adapazarı dolaylarında çıkmış Ali
Fuat Paşa tarafından bastırılmıştır.
İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Birlikte Çıkardığı
Ayaklanmalar
Bolu, Düzce, Hendek, Adapazarı, Yozgat, Afyon, Bozkır, Milli Aşireti
(Urfa civarı) ayaklanmalarıdır. Milli Aşireti ayaklanması Fransa tarafından
desteklenmiştir.

Kuva-i Millîye yanlısı olup sonradan ayaklananlar


▪ Bunlar düzenli orduya tepki olarak ayaklanmışlardır.
▪ Demirci Mehmet Efe Ayaklanması’nı Refet Bey bastırmıştır.
▪ Çerkez Ethem Yunanlılara sığınmıştır. İsmet Paşa tarafından
bastırılmıştır.
▪ Yeşil Ordu Olayı: Çerkez Ethem ve kardeşleri Sovyet Rusya ile
TBMM’nin iradesi dışında görüşme yaparak Anadolu’daki işgale,
Rusya’dan gelecek ve çoğunluğunu Müslüman komünistlerin (bu
nedenle adı “yeşil” olmuştur) oluşturacağı bir ordu ile son verme
girişiminde bulunmuşlardır. Çerkez Ethem’in kuvvetleri oldukça
kalabalık ve güçlüydü. Kendilerine “Kuvayı Seyyare diyorlardı (hatta
gazete bile çıkarıyorlardı). Asıl işi yapan Ethem’in ağabeyi Reşit
olmasına rağmen bu durum TBMM ile Ethem’i karşı karşıya
getirmiştir. I. İnönü Zaferi öncesi Çerkez Ethem’in kuvvetlerinin
büyük bir çoğunluğunun düzenli orduya geçmesi sonucunda olay
kapanmıştır. Bu olayın en önemli sonucu ise düzenli orduya
tamamen geçilmesidir.

Azınlık Ayaklanmaları
• Doğu Anadolu ve Adana civarında ayaklanan Ermeni hareketleri
bastırılmıştır.
• Karadeniz kıyılarında ayaklanan Rumların bu hareketi ancak 1923
yılında bastı​rılmıştır.
TBMM'nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Tedbirler:
• Hıyanet-i Vatan Kanunu çıkartmıştır.
• İstanbul ile bütün ilişkiler kesilmiştir.
• İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.

UYARI: ​Ayaklanmalar nedeniyle Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması


gecikmiştir.

İstanbul Hükümetleri (Ekim Dönemlerinde Meydana Gelen Gelişmeler


1918-1922)

Ahmet İzzet Paşa: Mondros Mütarekesi (Sadrazam ve Harbiye Nazırı)


Damat Ferit Paşa: M. Kemal’in Samsun’a çıkışı,
Havza Genelgesi,
Amasya Genelgesi,
Erzurum Kongresi,
Sivas Kongresi,
Sevr Anlaşması,
Paris Barış Konferansı
Ali Rıza Paşa: Amasya Görüşmeleri,
SOMM’nin toplanması,
Misak-ı Milli
Salih Paşa: İstanbul’un resmen işgali
Tevfik Paşa: Londra Konferansı,
Mudanya Mütarekesi

SEVR ANLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)


Osmanlı Devleti’nin imzaladığı son anlaşmadır.

Osmanlı Devleti adına katılanlar: ​


• Hadi Paşa ​(Maarif Nazırı)
• Rıza Tevfik (​ Danıştay Başkanı)

• Reşad Halis ​(Bern Sefiri)


Toplam 15 ülke arasında yapılan ve 433 maddeden oluşan anlaşmadır.
18-26 Nisan 1920 San-Remo Konferansı’nda Sevr Anlaşması maddeleri
kaleme alınmıştır. Osmanlı Devleti bu karara itiraz edince Spa
Ültimatomu’nu (7 Temmuz) almış ve imzalamak durumunda kalmıştır.

Anlaşma Maddeleri;
• İstanbul, devletin başkenti olarak kalacak.
• Boğazlar, Türk üyesinin bulunmadığı bir komisyon tarafından idare
edilecek.
• Doğuda Ermenistan ve Kürdistan kurulacak.

• Arap topraklarında manda yönetimleri kurulacak. ​


• Yunanistan Doğu Trakya ile İzmir'i alacak.
• Uşi Antlaşmasıyla Osmanlılara bırakılan adalar Yunanistan'a
verilecek.
• İtalya'ya, 12 Ada, Antalya ve Konya bırakılacak.
• Suriye Fransa'ya, Irak İngiltere'ye bırakılacak.
• Ordunun ağır silahları olmayacak. İç güvenlik kuvveti 50.700'ü
geçmeyecek.
• Savaş tazminatı bütün işgalcilere verilecek.
• Kapitülasyonlar yeniden düzenlenecek.
• Azınlıklar askerlik yapmayacak, vergi vermeyecek.
Osmanlı Devleti’nin imzaladığı son anlaşma olan Sevr, Türk tarihinin en
ağır hükümlerini içermesi yanında Orta Anadolu'ya hapsedilmiş, malî
bağımsızlığı olmayan bir Türk Devleti’ni öngörmüştür. Bu anlaşma ile
Osmanlı Devleti fiilen sona ermiştir. TBMM 19 Ağustos 1920'de aldığı bir
kararla bu antlaşmayı onaylayanları vatan haini olarak ilan etmiştir.

Sevr Anlaşması Sonuçları : Sevr’de Vaat Edilen Yerleri Almak İçin;


• Yunan taarruzu başlar.
• Doğuda Ermeniler işgal hareketine girişirler.
• Rum-Pontus ayaklanmaları başlar.
• İç ayaklanmalar başlar (Aznavur, Kuvay-ı İnzibatiye, Bolu-Düzce)
• Kürt ayaklanmaları (Koçgiri) başlar.

Bilecik Buluşması
Damat Ferit Paşa Kabinesi’nin görevden çekilmesi üzerine Padişah VI.
Mehmet Vahdettin, yeni hükümeti kurma görevini Tevfik Paşa’ya verdi. Tevfik
Paşa, TBMM Hükümeti ile ilişkileri geliştirmek için Dahiliye Nazırı Ahmet
İzzet Paşa ile Bahriye Nazın Salih Paşa’yı görevlendirdi. Yapılan
görüşmelerden sonra 5 Aralık 1920′de Bilecik’te buluşma kararı alındı.
İstanbul Hükümeti adına Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa, TBMM Hükümeti
adına Mustafa Kemal ve İsmet Bey, Bilecik’te bir araya geldi. Bilecik tren
istasyonundaki görüşmeler sona erince Mustafa Kemal, heyetin İstanbul’a
dönmesine izin vermedi. Hep birlikte Ankara’ya dönüldü. Heyet üyeleri, bir
ay kadar Ankara’da kaldıktan sonra İstanbul’a geri döndüler.

​DOĞU CEPHESİ: GÜMRÜ ANTLAŞMASI


(3 ARALIK 1920 - ERMENİSTAN)
• TBMM’nin yaptığı ilk antlaşmadır.
• TBMM’nin uluslar arası alanda yaptığı ilk antlaşmadır.
• Doğu sınırlarını çizen ilk antlaşmadır.
• Ermenistan Misak-ı Milli’yi kabul eder.
• Ermenistan asılsız soykırım ve vatan iddialarından vazgeçer.
• TBMM’nin ilk askerî başarısıdır.
• Doğu sınırları güven altına alınmıştır.
• TBMM’yi tanıyan ilk devlet Ermenistan’dır.

İSTİKLAL SAVAŞININ MALİ KAYNAKLARI

İç Kaynaklar Dış Kaynaklar


Bağışlar Sovyetlerden gelen yardım
Özel vergiler ve Tekalif-i Milliye Fransız yardımı
İstanbul’dan gelen gizli yardımlar Hint Müslümanları
Duyun-ı Umumiye ve Reji Ambarları Azeri yardımı
Kıbrıs Türklerinden gelen yardım

1921
I. İNÖNÜ ZAFERİ (6-11 OCAK 1921)
Önemi:
✓ Yeni kurulan düzenli ordu ilk zaferini kazandı.
✓ Halkın TBMM'ye olan güveni arttı.
✓ Askere alma işleri kolaylaştı, asker kaçakları sorunu çözüldü.
✓ İtilaf devletleri arasında anlaşmazlık başladı.

Sonuçları:
• Londra Konferansı (21 Şubat-12 Mart 1921)
TBMM; Osmanlı, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapıldı.
Bonun sonucunda TBMM, İtilaf devletleri ve Osmanlı Devleti tarafından
resmen tanınmıştır.

• 1 Mart 1921 ​Türk-Afgan Dostluk Ve İşbirliği Antlaşması


Türkiye ile ittifak yapan ilk devlet

​ oskova Antlaşması
• 16 Mart 1921 M
Sovyet Rusya (Batum hariç) kısmen de olsa Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk
büyük devlettir. Bu bir ittifak antlaşmasıdır. Bu antlaşma ile Çarlık Rusya’sı
ve Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bütün anlaşmalar geçersiz
kılınmıştır.
• 20 Ocak 1921= Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Kabul edildi
• 12 Mart 1921= İstiklâl Marşı’nın Kabulü

II. İNÖNÜ ZAFERİ (23-31 MART 1921)


• İtalyanlar Anadolu’yu terk etmeye başladılar. Böylelikle İtilaf devletleri
arasındaki ilk çözülme de başlamış oldu.
• Anadolu’yu terk eden ilk devlet İtalya’dır.
• Mondros Mütarekesi ile başlayan işgal hareketinden ilk vazgeçme
İtalyanların çekilmesi ile olmuştur.

Eskişehir-Kütahya Savaşı (10-24 Temmuz 1921)


• Türk ordusu Sakarya Irmağı’nın doğusuna çekildi.
• Başkumandanlık Kanunu yayınlandı. (5 Ağustos)
• Tekalif-i Milliye Emirleri yayınlandı. (7-8 Ağustos)
• TBMM’nin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması gündeme geldi.

Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)


“Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.”
prensibinin uygulandığı savaştır.
• Saldırı üstünlüğü Türk ordusuna geçmişti.
• Mustafa Kemal’e Gazi’lik unvanı ve Mareşallik rütbesi verildi.
• İtilaf devletleri TBMM’ye ateşkes ve yeni barış önerisinde bulundu.
• Malta’daki Türk esirleri serbest bırakıldı.
• Kars Antlaşması (13 Ekim 1921) yapıldı.
TBMM=Sovyet Rusya+Azerbaycan+Gürcistan+Ermenistan arasında
yapıldı. Düzenli ordu ile ilk kazanılan toprak KARS’tır.Doğu sınırlarımızı
çizen son antlaşmadır.
• Ankara Antlaşması (İtilafnamesi) 20 Ekim 1921
✓ Fransızlar işgal ettikleri Güney bölgelerini Hatay hariç boşalttı.
✓ Fransa ile aramızdaki savaş hali sona erdi. Barış durumuna
geçirildi.
✓ Misak-ı Milli’yi kısmen de olsa (Hatay ve İskenderun hariç) kabul
eden ilk itilaf devleti Fransa oldu.
✓ Adana, Mersin, Tarsus, Kilis ve Antep tahliye edilerek Türkiye'ye
iade edildi.

UYARI: ​
Misak-ı Milli’den ödün verilmeyen iki antlaşma vardır;
Gümrü Antlaşması ve Mudanya Mütarekesi.

1922
BÜYÜK TAARRUZ
Dumlupınar-Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922)
9 Eylül 1922’de Yunan ordusu Anadolu’dan atılmış, kesin zafer
kazanılmıştır.
MUDANYA MÜTAREKESİ (3-11 EKİM)
TBMM=İngiltere+Fransa+İtalya arasında yapılmıştır
• Doğu Trakya savaşmadan geri alındı.
• Türk İstiklâl Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren ilk diplomatik
ve siyasi belgedir.
• İngiltere’de Llyod George Hükümeti’nin istifa etmesine neden oldu.
• Mücadelenin sıcak savaş dönemi sona erdi.
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 KASIM 1922)
• Lozan’a İstanbul Hükümeti’ninde davet edilmesi ve İstanbul’unda bu
çağrıya olumlu bakması,
• Devletteki iki başlılığa son vermek, kaldırılma nedenleridir.
• Siyasi alanda yapılan ilk inkılâptır.

I. LOZAN GÖRÜŞMELERİ (20 KASIM 1922-4 ŞU. 1923)


Heyet 178 kişiden oluşmaktadır. Yalnız görüşmelerde yetkili kılınan 3
asıl üye vardır. Bunlar:

1. İsmet İnönü ​Dış işleri Bakanı


2. Dr. Rıza Nur ​Sağlık Bakanı
3. Hasan Saka ​İktisat Bakanı
Lozan Görüşmeleri 4 Şubat 1923’de İngiltere’nin iktisadi kapitülasyonlar
konusundaki uzlaşmaz tutumu nedeniyle kesintiye uğrar. I. Lozan
Görüşmeleri esnasında yapılan tek antlaşma ise Türk-Yunan nüfus
mübadelesi antlaşmasıdır. Sonuç olarak Lozan Barış Antlaşması,
tamamlayıcı nitelikteki 17 sözleşme ve diğer metinlerle birlikte 24 Temmuz
1923 tarihinde taraflarca imzalandı. Büyük Millet Meclisi, bu antlaşma ve
eklerini 23 Ağustos’ta onayladı. Toplam 143 maddeden oluşan Lozan Barış
Antlaşması, beş ana bölüme ayrılmıştır:
1. Siyasi Hükümler
2. Malî Hükümler
3. Ekonomik Hükümler
4. Ulaşım, Haberleşme, Sağlık
5. Genel Hükümler
Lozan’da Karşılaşılan Problemler:

• İngiltere ​: Kapitülasyonlar ve Musul meselesi


• Fransa :​ Dış borçlar, Düyun-ı Umumiye, kapitülasyonlar

• ABD ​: Ermeni yurdu


• İslam Ülkeleri :​ Düyun-ı Umumiye, Kutsal emanetler.

LOZAN GÖRÜŞMELERİ ARA DÖNEMİNDEKİ SİYASİ GELİŞMELER


*İzmir İktisat Kongresi (17 Şubat 1923)
*TBMM’nin seçim kararı alması ve TBMM’nin tatil edilmesi
*ABD’nin Chester Projesi’nin ihalesini alması

BASIN
Milli Mücadele Yanlısı Anadolu Basını İstanbul Basını
• Albayrak (Erzurum Kong) • İkdam
• İrade-i Milliye (Sivas Kong) • Tasvir-i Efkâr
• Hâkimiyet-i Milliye (TBMM-Ankara) • Tevhid-i Efkar
• Yenigün (Ankara) • İleri
• Öğüt (Ankara) • Akşam
• Açık söz (Kastamonu) • Vakit
• Anadolu Ajansı (Ankara) • Tanin
• Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Milli Mücadele Karşıtı İstanbul
Umumiyesi gazeteleri
• Minber (Atatürk yazılarını yayımladı) • Peyam-ı Sabah
• Tercüman-ı Hakikat • Alemdar
• Ümit Dergisi
• Aydede

Ceride-i Resmiye ​: T.C.’nin ilk resmi gazetesidir. (7 Şubat 1921)


Takvim-i Vekayi ​: Osmanlının ilk resmi gazetesidir. (11 Kasım 1831)
Mustafa Kemal’in istihbarat içim çıkardığı gazeteler :
Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet – i Umumiyesi
Anadolu Ajansı

Aynı Tarih: Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı’nın çıkardığı resmi


gazetedir.​KURTULUŞ SAVAŞI​
1. TBMM ile ilk ateşkes antlaşması yapan itilaf devleti aşağıdakilerden hangisidir?

A) ABD B) İngiltere ​C) İtalya

D) Yunanistan E) Fransa

2. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi, yarattığı geniş tepki nedeniyle milli birliğin


sağlanmasında diğerlerinden daha etkili olmuştur?

A) ​Musul’un İşgali ​
B) ​İzmir’in İşgali
C) ​İstanbul’un İşgali
D) ​Sevr Anlaşması’nın imzalanması
E) ​M. Kemal’in müfettişlik görevinden istifası
3. 1919-23 arasındaki mücadele dönemini aşağıdakilerden hangisi ile ifade etmek doğru
olur?

A) İnkılâp hareketi ​
B) İstiklâl Mücadelesi
C) Devrim hareketi
D) İhtilâl hareketi
E) Ekonomik Kalkınma dönemi

4. 1876’da yürürlüğe giren Osmanlı Anayasası hangi olay sonucunda varlığını kesin
olarak kaybetmiştir?
A) TBMM’nin açılması
B) Saltanat’ın kaldırılması
C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
D) Cumhuriyet’in ilanı
E) Halifeliğin kaldırılması

5. Aşağıdakilerden hangisi I. TBMM’nin özelliklerinden birisi değildir?


A) ​Meclis hükümeti sisteminin benimsenmesi
B) ​Kuvvetler birliği ilkesinin benimsenmesi
C) ​Hükümet üyelerinin meclis başkanı tarafından seçilmesi
D) ​İhtilalci nitelik taşıması
E) ​Milletin tek temsilci kabul edilmesi
6. I. TBMM’de muhalefetin yürütme gücü üzerinde etkili olmasının en önemli nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hıyanet-i Vataniye Kanunu
B) Men-i Meskurat Kanunu
C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
D) Tekalif-i Milliye Kanunu
E) Nisab-ı Müzakere Kanunu
7. TBMM’yi oluşturan gruplar içinde ittihatçı kökenli olanlar aşağıdakilerin hangisi içinde
yer almaktadır?

A) Tesanüt Grubu ​
B) İstinat Grubu
C) Muhafaza-i Mukaddesat Grubu
D) Müdafaa-i Hukuk Grubu
E) Halk Zümresi

8. TBMM’nin aldığı kararlardan hangisi Türk milleti adına karar verme yetkisinin
kendisinde olduğunu gösteren bir kanıttır?

A) ​Yasam-yürütme gücü TBMM’ye aittir


B) ​TBMM’nin üstünde bir güç yoktur
C) ​Hükümet kurmak gereklidir
D) ​Meclisin seçtiği heyet, hükümet görevi yapar
E) ​Padişah ve halifenin durumu meclisin alacağı kararla belirlenecektir
9. Aşağıdakilerden hangisi TBMM’nin açılmasının sonuçlarından birisi değildir?
A) ​Yeni bir devletin kurulduğu resmen kabul edildi
B) ​Güçler birliği ilkesi ile hızlı ve etkin kararlar alınması sağlandı
C) İ​ tilaf devletleri Londra Konferansı’nı topladı ​
D) ​Ulusal egemenlik anlayışı kabul edildi
E) ​Temsil Heyeti’nin görevi sona erdi
10. Aşağıdakilerden hangisi I. TBMM ile ilgili doğru bir bilgi değildir?
A) ​Milletvekilleri Müdafaa-i Hukuk üyeleri arasından seçildi
B) ​Kurucu meclis özelliği taşır
C) ​Açılışı dinî törenle gerçekleşti
D) ​İstanbul’un resmen işgalinden sonra açıldı
E) ​İstanbul’dan kaçan Meclis-i Mebusan üyeleri de milletvekili kabul edildi
11. Osmanlı Devleti’nin, TBMM’nin açılmasına tepki göstermesi, mücadelenin özelikle
hangi temel amacından kaynaklanmaktadır?

A) Mili bağımsızlık ​
B) Milli egemenlik
C) Mandacılığın reddi
D) Kapitülasyonların reddi
E) Milli Birlik
12. TBMM’nin Osmanlı Devleti tarafından resmen tanınması hangi aşamada
gerçekleşmiştir?

A) Amasya Genelgesi ​
B) Amasya Görüşmeleri
C) Paris Barış Konferansı
D) Londra Konferansı
E) Mudanya Mütarekesi

13. Aşağıdakilerden hangisi egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir ilkesi ile doğrudan
alakalıdır?

A) ​Laikliğin kabulü
B) ​Mecellenin kaldırılarak Medeni Kanun’un getirilmesi
C) ​Tevhidi Tedrisat Kanunu
D) ​Takrir-i Sükûn Kanunu
E) ​TBMM’nin kurulması

14. Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleşen;


I. ​İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması
II. ​Takrir-i Sükun Yasası’nın çıkarılması
III. ​Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması
Yukarıdaki gelişmelerden hangileri mevcut düzeni korumaya yöneliktir?

A) Yalnız I ​C) Yalnız III


B) Yalnız II ​D) I-II
E) I-II-III

15. I. Tekâlif-i Milliye Emirleri


II. Hıyanet-i Vataniye Kanunu
III. Başkomutanlık Kanunu
I. TBMM tarafından çıkarılan yukarıdaki kanunların ortak amacı aşağıdakilerden
hangisidir?

A) ​Asker kaçaklarını önlemek


B) ​Milli bağımsızlığı sağlamak
C) ​Ordunun eksiklerini tamamlamak
D) ​Ordunun asker ihtiyacını karşılamak
E) ​Ayaklanmaları bastırmak

16. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi I. TBMM dönemindeki gelişmelerden birisi değildir?


A) ​Lozan Antlaşması’nın onaylanması
B) ​Vatanın düşmandan kurtarılması
C) ​Yeni bir anayasa düzenlenmesi
D) ​Yeni bir hükümet kurulması
E) ​İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması
17. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi için Misak-ı Milli adına ödün verilmeden
gerçekleştirildiğini söyleyebiliriz?

A) Gümrü Antlaşması ​
B) Ankara İtilafnamesi
C) Moskova Antlaşması
D) Kars Antlaşması
E) Lozan Antlaşması

18. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş aşamasında en etkili rol oynayan kanun
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?
A) Hıyanet-i Vataniye Kanunu
B) Tekalif-i Miliye Kanunu

C) Nisabı Müzakere Kanunu ​


D) Takrir-i Sükun Kanunu
E) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

19. 1921 Anayasası’nda;


​I. ​Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir
​II. ​Yasama, yürütme ve yargı yetkileri TBMM’ye aittir
​III. ​Din ve şeriat işleri TBMM’ye aittir

IV. ​Meclis başkanı aynı zamanda hükümetin de başkanıdır.
Buna göre 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun dayandığı temel ilkeler arasında
aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?

A) Ulusal egemenlik ​
B) Kabine sistemi
C) Güçler birliği ilkesi
D) Meclisin üstünlüğü
E) Laik olmayan yönetim

20. 1921 Anayasası’nda yer alan ve günümüze kadar değişmeden gelen bazı maddeler
şunlardır;
I. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
II. Yasama yetkisi TBMM’ye aittir.
III. Savaşa ve barışa karar verme yetkisi TBMM’ye aittir.
Bu maddelerden hangileri devlet yönetiminde halk iradesinin olacağının
göstergesidir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III

21. I. TBMM’nin kurulmasından sonraki ilk düzenleme aşağıdaki alanlardan hangisinde


olmuştur?
A) Askerî
B) Siyasi
C) Maliye
D) Yargı
E) Kültürel

22. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi sonucunda TBMM, İstanbul Hükümeti ile olan
bütün ilişkilerini kesmiştir?

A) ​Amasya Genelgesi
B) ​İzmir'in işgali
C) ​Sivas Kongresi
D) ​Mebusan meclisinin dağıtılması
E) ​Temsil Kurulu’nun Anakara’ya gelmesi

23. Aşağıdakilerden hangisi Fransızlarla yapılan Ankara Antlaşması’nın sonuçlarından


biri değildir?

A) ​Misakı Milli’yi ilk kabul eden İtilaf Devleti Fransa olmuştur.


B) ​Hatay dışarıda kalmak şartıyla bugünkü Suriye sınırı çizilmiştir.
C) ​İngiltere Anadolu politikasında yalnız kalmıştır.
D) ​Güney cephesi kapanmıştır.
E) ​Kurtuluş Savası’nın askerî safhası sona ermiştir.
24. İngilizler hangi antlaşma ile TBMM’yi tanımıştır?
A) Ankara ​B) Kars
C) Mudanya ​D) Lozan
E) Batum

25. Aşağıdaki antlaşmalardan hangisi ile İtilaf devletleri resmen TBMM’yi tanımıştır?

A) Kars B) Batum ​C) Moskova
D) Ankara ​E) Mudanya
26. TBMM’nin açılışında, Mustafa Kemal’in meclis’e verdiği önergede,
I. Meclis üstünlüğü,
II. Hükümet kurma zorunluluğu,
III. Meclis başkanının hükümetin de başkanı olması
Durumlarından hangileri belirtilmiştir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III

27. 20 Ekim 1921 tarihinde yapılan Ankara Antlaşması’nın,


I. ​
İskenderun bölgesinde oturanlardan Türk olanların, kültürlerini geliştirmek için
her türlü haktan yararlanması,

II. ​
Antlaşmanın onaylanmasından sonra Türkiye ile Suriye arasında gümrük
sözleşmesinin imzalanması için karma bir komisyon kurulması,

III. ​
İskenderun bölgesinde resmi dilin Türkçe olması
hükümlerinden hangilerinin Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine girmesinde
etkili olduğu savunulabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) I ve III ​E) II ve III
28. İlk TBMM'nin
I. İstiklal Marşı'nı kabul etmesi
II. Bazı vergileri artırması
III. Misak-ı Milli'yi ilke edinmesi
durumlarından hangileri ulusalcı niteliğine kanıt sayılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve III


D) II ve III ​E) I, II ve III
29. I.TBMM’de İttihat ve Terakki yanlılarının içinde yer aldığı grup aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Islahat Grubu B) Tesanüt Grubu

C) Halk Zümresi D) İstiklâl Grubu ​


E) Müdafaa-i Hukuk Grubu

30. İlk TBMM'nin açılmasıyla birlikte "Geçici bir hükümet reisi tanımak doğru değildir."
denilerek belirtilmek istenen aşağıdaki​lerden hangisidir?

A) ​Meclisin bağımsızlığı ve devamlılığı


B) ​Yönetim şeklinin daha netleşmediği
C) ​Osmanlı Hükümeti’nin geçici bir süre daha tanınması
D) ​Meclis'in üstünlüğü
E) ​Güçler birliği ilkesinin varlığı
31. Aşağıdaki isyanlardan hangisi, Kurtuluş Savaşı sırasında olanlardan biri değildir?
A) Çerkez Ethem İsyanı ​
B) Anzavur İsyanı
C) Şeyh Sait İsyanı
D) Yozgat İsyanı
E) Milli Aşireti İsyanı
32. TBMM’nin açılmasından sonra,
I. ​Mecliste gruplaşmaların oluşmaya başlaması,
II. ​Kuvayı-Milliye birliklerinin ihtiyaçlarının Milli Savunma Bakanlığı’nca
karşılanması,

III. ​
Batı ve Güney cephelerinin Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanması
gelişmelerinden hangileri, askerî gücün belli bir otoriteye bağlı olmasının gerekliliği
görüşünün uygulandığını gösterir? (KPSS 2007)
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III

33. “Anlaşma devletleri Londra’da toplanacak konferansa İstanbul Hükümeti’ni doğrudan,


TBMM Hükümeti’ni ise İstanbul Hükümeti aracılığıyla davet etmiş; Sadrazam Tevfik Paşa da
durumu Ankara’ya bildirip delegelerin saptanmasını istemiştir. “
Yalnız bu bilgiye dayanarak Anlaşma devletlerinin,

I. ​TBMM Hükümeti’nin dolaylı olarak konferansa davet edilmesi,


II. ​Osmanlı Devleti’nin hukuki varlığının korunması,
III. ​Türk tarafının yalnız TBMM Hükümeti tarafından temsil edilmesi
konularından hangilerine karşı oldukları söylenebilir? (KPSS 2007)
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) I, II ve III
34. Kurtuluş Savaşı’nda İtalya’nın, Anadolu’da işgal ettiği yerlerden çekilmeye
başlamasında aşağıdakilerden hangisinin etkili olduğu savunulabilir? (KPSS 2007)

A) ​TBMM Hükümetinin askerî ve siyasi alanda başarılı sonuçlar alması


B) ​Mudanya Anlaşması’nın imzalanması
C) ​Türk ordusunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi
D) ​Saltanatın kaldırılması
E) ​Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılması

35. I. Gümrü Antlaşması


​II. Moskova Antlaşması
​III. Ankara İtilafnamesi

IV. Mudanya Mütarekesi
Yukarıdaki gelişmelerden hangisinde Misakı Milli’den ödün verilmediği söylenebilir?

A) Yalnız I ​
B) Yalnız II
C) Yalnız IV
D) I, II, ve III
E) I ve IV
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
E B B B C E C B C A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B D E B B A A A B E
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B C E D E E D C B A
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
C E C A E

​I.TBMM (23 Nisan 1920-1 Nisan 1923)


I.TBMM’nin en önemli özelliği bu meclisin kurucu bir meclis olmasıdır.
Meclisin “kurucu” sıfatına uygun olarak çıkardığı en önemli kanun “Hıyanet-i
Vataniye Kanunu”dur (29 Nisan 1920). Devletin kurulma aşamasında
önemli işlev gören bu kanun İstiklal Mahkemeleri’nin (11 Eylül 1923)
kurulması ile güç kazanmıştır.
I. TBMM’de Gruplar:
1. Müdafaa-i Hukuk Grubu (Mustafa Kemal’in başında olduğu grup)
2. Tesanüt Grubu (Dayanışma, sendikalizmi savunan ittihatçılar)
3. İstiklal Grubu (İleri görüşlü gençlerden oluşur)
4. Halk Grubu (Bolşevizm’i savunan sol çizgideki grup)
5. Islahat Grubu (Düzeltme-yenileşme grubu)
I. TBMM muhalefetin etkili olduğu bir meclistir. I. grubun milletvekili
sayısı 262 iken muhalefeti içinde barındıran 2.grubun milletvekili ise 123’tür.
Sayısal çoğunluk her ne kadar I. grupta ise de, mevcut Nisabı-ı Müzakere
Kanunu ile muhalefet yürütme gücü üzerinde etkili olmuştur. Bu mecliste
asker ve din adamlarının sayısı diğer meslek gruplarına göre daha fazladır.
Askerle çoğunlukla I. grupta, din adamları ise 2. grupta yer almışlardır. Bu
güçlü muhalefet ve hükümet çekişmesine rağmen meclis birçok kanunun
çıkarılmasında uyumlu çalışmıştır. Örneğin 20 Ocak 1921 Anayasası’nın
(Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) ve 1 Kasım 1922 Saltanatın Kaldırılması
aşamasında da bu uyum görülmüştür. Saltanatın Kaldırılması ile anayasanın
1. maddesi arasında önemli bağlantı vardır. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir” ilkesini kabul eden meclisin, hâkimiyetin kaynağı olarak milleti
görmesi doğaldı. Bu anayasayı Osmanlı anayasasından ayıran temel
özellikte bu madde idi ki, Osmanlı anayasasında hâkimiyetin kaynağı olarak
padişah göstertilmişti. 1 Kasım 1922’de yapılan ise emanetin sahibine teslim
edilmesi ve millet egemenliğinin meşrulaştırılmasından başka bir şey
değildir. Yalnız Lozan Görüşmeleri’nin başlaması ile iktidar ve muhalefet
arasındaki problemler ciddi bir boyuta taşınmıştır. İlk kurulduğunda 2 yılda
bir seçim yapma kararı alan meclis 3 yıl olduğu halde seçimleri yapmamıştır.
Bu nedenle 1 Nisan 1923 tarihinde seçim kararı alarak meclis tatil edilmiştir.
I. TBMM’ de iktidar ve muhalefet arasında sorun olan 2 konu vardır. Birincisi
Mustafa Kemal’in Başkomutanlık Kanununun uzatılması ikincisi ise Lozan
Konferansı’dır.

​1 Kasım 1922 Saltanatın Kaldırılması


23 Nisan 1920' de TBMM'nin açılmasıyla saltanat yok sayılmıştır. Millet
egemenliğinin iktidarda olduğu bir rejimde saltanat kuruluna yer yoktur.
Saltanatın düşmanla işbirliği yapması, Lozan Konferansı öncesinde İtilaf
devletlerinin bu kurumu kullanma niyetleri, anlaşılınca kaldı​rılmıştır. Böylece;
▪ Laikliğe geçişin ilk aşaması gerçekleştirildi. ​
▪ TBMM, ülkenin tek temsilcisi haline geldi.
▪ Cumhuriyet’in İlanı için zemin hazırlandı.
Saltanat kaldırıldıktan sonra halifelik Osmanlı soyundan gelen
Abdülmecit Efendiye verildi.
4 Kasım 1922’de TBMM Hükümeti, İstanbul’un idaresine el koymuştur.
(Bu gelişmeden de anlaşılacağı üzere halifeyi tayin gücü meclisin
elindedir ve meclis bütün gücün üzerindedir. Yalnız bu mesele polemik
haline getirilecek, yani hilafet meclisin üstünde gösterilmeye çalışılınca
kaldırılma süreci hızlanacaktır.)

II. TBMM (11 Ağustos 1923-23 Nisan 1927)


II. TBMM’nin en önemli özelliği bu meclisin inkılâpçı bir meclis
olmasıdır. Takrir-i Sükun Kanunu (4 Mart 1925-1929) bu döneme
damgasını vuran ve meclise mutlak niteliğini kazandıran bir kanun olmuştur.
II. TBMM açıldığında sayısal çoğunluk % 90 oranında I. grubun elinde
bulunmaktaydı.I. TBMM’deki muhalefet burada birkaç kişi ile bağımsız
seçilebilmesi neticesinde herhangi bir grup oluşturmadan temsil edilmiştir.
Meclisin ilk imtihanı, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış
Antlaşması’nın TBMM tarafından 24 Ağustos 1923 tarihinde onaylanmasıyla
olmuştur. Bu başarı sonucunda Mustafa Kemal meclisteki grubunu 9 Eylül
1923 tarihinde Halk Fırkası haline getirmiş ve bu aşamada ilk olarak 13
Ekim’de Ankara’nın başkent olmasına dair kanunu kabul edilmiştir. 1921
Anayasası’nda kabul edilen “Meclis Hükümeti” sistemi ile bakanlar, meclis
içinden tek tek oylanarak seçilmekte idi. Bu durum meclis çalışmalarının
aksamasına neden oluyordu. 27 Ekim 1923’te Fethi Okyar başkanlığındaki
hükümetin istifa etmesi nedeni ile sonbahar bunalımı adıyla bilinen
hükümet bunalımı ortaya çıkmıştır. Yeni hükümet bir türlü kurulmadığı için
Cumhuriyet’in ilanı zorunlu hale gelmiştir. II. TBMM’nin almış olduğu en
önemli karar 29 Ekim 1923’te kabul edilen Cumhuriyet’in ilanı ile ilgili siyasal
inkılâp olmuştur. Cumhuriyet’in ilanının ardından ilk başbakan ise İsmet
İnönü olmuştur. Cumhuriyet; Atatürk’ün Temel Devrimi, Cumhuriyetçilik ise
en Temel İlkesidir.
Her ne kadar bu mecliste Mustafa Kemal sayısal çoğunluğu elinde
bulundursa da CHP’nin içinden kendisine karşı bir muhalefet hareketi
mevcuttur. Tek partinin meclis üzerindeki mutlak otoritesi ise 14 Haziran
1926’da Mustafa Kemal’e suikast girişiminin ardından yaşanacaktır.
Kapatılmış olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın mensupları TBMM’nin
çatısı altında bağımsız olarak siyasi hayatlarına devam ederken bu süreç
İzmir suikastı ile son bulacaktır. Aslında İzmir suikastı Mustafa Kemal ile eski
İttihatçılar arasında bir hesaplaşmaya dönüşmüş ve sonuçta da
İttihatçılığında kökü bu olayla kazınmıştır.
II. TBMM’nin İlk Çalışmaları Şunlardır:

• ​23 Ağustos 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nı onaylamıştır.


• ​
Ekim 1923’de Türk ordusu, İstanbul’a girerek İstanbul’un
yönetimini devralmıştır.

• ​
13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti
kabul edilmiştir.
• 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmiştir.

NOT: ​
Birinci TBMM bir ihtilal meclisi özelliğinde iken, ikinci
TBMM bir devrim meclisidir.

İnkılapların Genel Nitelikleri:


✓ İnkılaplar milli bağımsızlık sürecinde ortaya çıkmıştır.
✓ Bir yandan dışa karşı mücadele, aynı zamanda içeride saltanat ve
onun kurumlarına karşı yönelmiştir.
✓ İnkılaplar, sınıf temeli yerine halkın bütününü hedef almıştır.
✓ İnkılaplar, Osmanlı ıslahatlarından tamamen farklı olarak toplumun ve
kurumların tüm​den değişimini amaçlamıştır.
✓ İnkılaplar, çağdaşlarının aksine şiddete dayanamazlar.

Türk Devrimi'nin Amaçları Nelerdir?


✓ Genel Amacı: Türk toplumunu her yönüyle çağdaş uygarlık düzeyine
ulaştırmaktır.
✓ Toplumsal Amacı: Ümmet toplumundan ulus toplumuna, "kul" yerine
"yurttaş" tipi insan oluşturmak.
✓ Siyasal Amacı: Kişisel egemenlikten ulusal egemenliğe geçmek.
✓ Kültürel Amacı: Osmanlı İmparatorluğu'nun çok uluslu yapısı yerine,
çağdaş ve ulusal bir kültür oluşturmak.
✓ Ekonomik Amacı: Bağımsız ve ulusal bir ekonomik model
oluşturmak.
✓ Hukuksal Amacı: Çağdaş ve laik bir hukuk sistemi oluşturmak.

Türk Devrimi'nin Özellikleri


• Toplumun büyük bir kesiminin desteğini aldığı için toplumsal bir
harekettir.
• Fransız ve Rus devrimleri gibi şiddete dayanmaz.
• TBMM tarafından gerçekleştirildiği için demokratiktir.
• Dışarıda Emperyalizm'e karşı, içeride ise saltanat ve onun
kurumlarına karşı yapılmıştır.
• Evrenseldir.
• Bütün ulusun çıkarını hedef almıştır.
• Bir ihtiyaç ve zorunluluk sonucu ortaya çıkmıştır.
• Akılcı ve bilimsel yöntemlerle yapılmıştır.
​LOZAN VE SONRASI
1. ​

2. Şeyh Sait Ayaklanması’nı bastırmak maksadı ile çıkarılan kanun aşağıdakilerden


hangisidir?
A) Varlık Vergisi Kanunu

B) Hıyanet-i Vataniye Kanunu ​


C) Tekalif-i Milliye Kanunu
D) Takrir-i Sükun Kanunu
E) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu

3. Aşağıdakilerden hangisi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucularından birisi


değildir?
A) Kazım Karabekir Paşa
B) Refet (Bele) Paşa
C) Ali Fuat (Cebesoy) Paşa
D) Rauf Bey (Orbay)
E) Ali Fethi Bey (Okyar)

4. Mustafa Kemal’e Cumhuriyet’i ilan etmesi için uygun bir ortam hazırlayan olay
aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Mecliste hükümet sistemi nedeniyle bunalım çıkması


B) ​Şeyh Sait Ayaklanması’nın çıkması
C) ​Ekonomik sıkıntıların sona ermesi
D) ​Hanedanın yurt dışına çıkması
E) ​Çok partili sisteme geçilmesi

5. Şeyh Sait Ayaklanması meydana geldiği anda Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı


aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Ali Fethi Okyar


B) ​Kazım Karabekir
C) ​İsmet İnönü
D) ​Rauf Orbay
E) ​Fevzi Çakmak
6. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan ayıran nitelikler
içinde, aşağıdakilerden hangisinin var olduğu söylenemez?

A) ​Yabancı sermayeyi destekler


B) ​Yerinden yönetimi savunur ​
C) ​Ekonomide liberalizmi savunur
D) ​ umhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti başkanı olması gerektiğini savunur
C

E) ​Cumhuriyet rejimini savunur

7. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın CHP’den farklı olarak ön plana çıkardığı nitelikleri


arasında aşağıdakilerden hangisi yer almamaktadır?
A) ​Seçimlerin tek dereceli olmasını savunur
B) ​Liberalizmi savunur
C) ​Yabancı sermayeyi destekler
D) ​Merkeziyetçidir
E) ​Kadınların siyasal haklara sahip olması gerektiğini savunur

8. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Şeyh Sait Ayaklanması’nın bir sonucu değildir?


A) ​Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması
B) ​Şapka Devrimi
C) ​Tekke ve zaviyelerin kapatılması
D) ​Medreselerin kapatılması
E) ​Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkarılması

9. TCF’nin kuruluşuna öncülük edenler, M. Kemal’e hangi konuda muhalefet


etmemişlerdir?

A) ​Takrir-i Sükun Kanunu’nun çıkarılmasında


B) ​Ordunun siyasetten ayrılmasında
C) ​Hilafetin kaldırılması
D) ​Tekke ve zaviyelerin kapatılması
E) ​Siyasal inkılapların hızlanmasında

10. II. TBMM’nin açılmasının ardından gerçekleşen ilk siyasal inkılâp aşağıdakilerden
hangisidir?

A) ​Cumhuriyetin İlanı
B) ​Saltanat’ın Kaldırılması
C) ​Hilafetin Kaldırılması
D) ​24 Anayasası
E) ​Medeni Kanunun Kabulü

11. Aşağıdakilerden hangisi Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın programı içerisinde yer


almaz?

A) ​Serbest piyasa
B) ​Ilımlı devletçilik
C) ​Kambiyo kuru
D) ​Kadın hakları
E) ​Laiklik

12. Aşağıdaki isimlerden hangisi Atatürk dönemi başbakanlarından biri değildir?


A) ​Rauf Orbay
B) ​İsmet İnönü
C) ​Ali Fethi Okyar
D) ​Fevzi Çakmak
E) ​Kazım Karabekir

13. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın, Halk Fırkası tarafından kapatılmasının yasal

dayanağı aşağıdakilerden hangisidir? ​


A) Teşkilat-ı Esasiye K.
B) Kanun-i Esasi
C) İstiklal Mahkemeleri
D) Takrir-i Sükûn Kanunu
E) Hıyanet- Vataniye Kanunu

14. Aşağıdakilerden hangisi Takrir-i Sükûn Kanunu’nun bir sonucudur?


A) ​Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması
B) ​Milletvekillerinin yetkilerinin genişletilmesi
C) ​Çok partili hayata geçiş
D) ​Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin siyasi parti haline gelmesi ​
E) ​Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması

15. Aşağıdaki eşleştirmelerden hangisinde bir neden sonuç ilişkisi yoktur?


A) ​Şeyh Sait Ayaklanması-Takrir-i Sükûn Kanunu
B) ​Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası- Şeyh Sait Ayaklanması
C) ​Serbest Cumhuriyet Fırkası- Menemen Olayı
D) ​Demokrat Parti- 27 Mayıs Darbesi
E) ​Cumhuriyet Halk Fırkası- Cumhuriyet’in İlanı

16. İzmir suikasti için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?


A) ​Eski TCF üyeleri yargılanmıştır
B) ​İttihatçılar tarafından yapılmıştır
C) ​Meclisteki muhalefet son bulur
D) ​Olayda dış güçlerin etkisi vardır
E) ​Sanıkları İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanmıştır

17. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Takrir-i Sükûn Kanunu dönemi gelişmelerinden biri
değildir?
A) TCF’nin kapatılması
B) Tekke ve zaviyelerin kapatılması
C) Medreselerin kapatılması
D) Medeni Kanun’un kabulü
E) Şapka Devrimi
18. Takrir-i Sükun Kanunu aşağıdaki tarihlerden hangisinde yürürlüğe girmiştir?
A) 29 Nisan 1920
B) 24 Temmuz 1923

C) 3 Mart 1924 ​
D) 4 Mart 1925
E) 5 Nisan 1928
19. "İstanbul ve boğazlar TBMM Hükümeti’ne bırakılacak ancak anlaşma devletleri kuvvetleri
İstanbul’da kalacaktır."


Yukarıdaki hüküm aşağıdaki anlaşmaların hangisinde yer almaktadır?
A) Mondros Mütarekesi
B) Sevr Anlaşması
C) Mudanya Mütarekesi
D) Lozan Antlaşması
E) Montrö Sözleşmesi
20. Aşağıdakilerden hangisinin kurulması nedeniyle bir kişinin hem asker hem
milletvekili olması engellenmiş böylece ordu siyasetten ayrılmıştır?

A) ​Serbest Cumhuriyet Fırkası


B) ​İlk TBMM’nin açılması
C) ​Müdafai Hukuk Grubu’nun kurulması
D) ​Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması
E) ​Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kurulması
21. Aşağıdakilerden hangisi Lozan Görüşmeleri’nin kesilmesine neden olan
gelişmelerden biridir?

A) ​
Anlaşma devletlerinin, azınlık haklarının verilip verilmediğinin denetlenmesi
konusunda direnmesi

B) ​Anlaşma devletleri arasında görüş ayrılığı çıkması


C) ​Türk ordularının boğazlar ve Musul’a hareket etmesi
D) ​Sovyetler Birliği’nin yalnız boğazlarla ilgili konularda görüşmelere katılması
E) ​Saltanatın kaldırılması
22. Aşağıdakilerden hangisi, Şeyh Sait Ayaklanması’nı bastırmak amacıyla alınan
önlemlerden biri değildir?

A) ​İsyan çıkan bölgede sıkıyönetim ilan edilmesi


B) ​Halifeliğin kaldırılması
C) ​Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkarılması
D) ​İstiklal Mahkemeleri’nin kurulması
E) ​Bazı bölgelerde seferberlik ilan edilmesi

23. Aşağıdakilerden hangisi Lozan’da sınırlarla ilgili olarak görüşülen meselelerden biri
değildir?

A) ​Irak sınırı
B) ​Trakya sınırları ​
C) ​Adalar
D) ​Suriye sınırı
E) ​Sovyet sınırı

24. Lozan Konferansı’nda Türk heyetinin masadan kalkmasına ve görüşmelerin


kesilmesine neden olan özellikle hangi mesele olmuştur?

A) ​Türk–Yunan sınırı
B) ​Ermeni meselesi ​
C) ​Kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları
D) ​ dalar meselesi
A ​
E) ​Boğazlar meselesi

25. Lozan’da Avrupa’daki sınırlarla ilgili olarak hangi devletlerle görüşmeler yapılmıştır?

A) ​İngiltere-Fransa
B) ​Yunanistan-İtalya
C) ​Yunanistan-Bulgaristan
D) ​Yunanistan-İngiltere
E) ​Fransa-Yunanistan
26. I. Ekonomide liberalizmi savunması
II. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nden sonra kurulması
III. Başkanlığını Kâzım Karabekir’in yapması

​ Yukarıdakilerden hangileri, Serbest Cumhuriyet Partisi’yle ilgilidir? (KPSS 2007)


A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

26. Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Türkiye'yi uğ​raştıran;


I. Musul Sorunu
II. Yabancı Okullar Sorunu
III. Boğazlar Sorunu
IV. Hatay Sorunu
sorunlardan hangilerinin çözümü Türkiye'nin iç ve dış politikadaki konumunu artırdığı
söylenebilir?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) I ve IV
E) II, III ve IV
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D E A A E D B D A A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
E D E E D C D D D A
21 22 23 24 25 26

B E C C C E

​CUMHURİYET’İN İLANI
CUMHURİYET KAVRAMI
Dar anlamda cumhuriyet, monarşinin karşıtıdır. Yani, devlet
başkanlığının irsî olarak intikal etmediği devlet biçimidir. Geniş anlamda
cumhuriyet, demokratik yönetimdir. Yani, demokratik devlet biçimidir.
Devlet biçimi olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya zümreye
değil, toplumun tümüne ait olduğu devlettir (geniş anlamda cumhuriyet
tanımına benzemektedir). Hükümet biçimi olarak cumhuriyet, başta devlet
başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının seçim ilkesine göre
kurulmuş olduğu, bunların oluşumunda veraset ilkesinin rol oynamadığı
hükümet sitemidir (dar anlamda cumhuriyet tanımıyla aynıdır).
“Cumhuriyet” ile “monarşi” arasındaki önemli farklardan birisi
cumhuriyetin vatandaşlık, monarşinin uyrukluk kavramına dayanmasıdır.
Anayasanın 10. maddesinde ifadesini bulmuş olan eşitlik ilkesi
Cumhuriyetçiliğin doğal bir sonucudur. Milli egemenliğe geçişin en önemli
adımıdır. Hükümetin teknik sorunlarına çözüm getirilmiştir.
Cumhuriyet ilan edildiği gün “DİNÎ İSLAMDIR” maddesi anayasaya
eklenmiştir. Bu nedenle cumhuriyet devrimini laiklik içerisinde
sınıflandıramıyoruz. Bu madde istismar edilerek devlet başkanının halife
olması istenmiştir ki bu durumda hilafetin kaldırılma sürecini hızlandırmıştır.
Cumhuriyet’in ilan edilmesinin nedenleri, devletin rejiminin, devlet
başkanının belirsizliği ve meclis hükümeti sisteminin tıkanması olmuştur.

Nedir Cumhuriyet, egemenlik yetkisini kullanacakların, bu hakkı


seçimle elde ettikleri rejimdir.
Cumhuriyet'in İlanını Zorunlu Kılan Gelişmeler
• Saltanatın kaldırılmasıyla başlayan rejim tartışmaları ve devlet
başkanlığı sorunu.
• "Meclis hükümeti" sisteminin tıkanması. (Hükümet bunalımı, sonbahar
bunalımı)

UYARI: ​
Fethi Okyar Hükümeti istifa etmiş ve meclis yeni
hükümeti bir türlü seçememiş​ti.
Cumhuriyet'in ilanı ile
• Rejim sorunu.
• Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilerek devlet başkanlığı sorunu.
• "Meclis hükümeti" sisteminden "Kabine" sistemine geçilerek hükümet
sorunu çözülmüştür.

Cumhuriyet'in İlanının Önemi Nedir?


• Ulusal egemenlik ilkesi kesinleşti.
• Rejim sorunu çözülerek devletin hukuksal eksikliği giderildi.
• Kabine sistemine geçilerek yürütme yetkisi meclisten alındı.
• Kuvvetler birliği sisteminden vazgeçildi.
• Demokratikleşme yolunda çok önemli bir adım atıldı.
• Yeni devrimlere ortam hazırlandı.
• Halifeyi devlet başkanı olarak görerek bu kurumu güçlendirmeye
çalışan eski düzen yanlıla​rı büyük bir darbe yedi.

​Meclis Hükümeti Kabine Sistemi

• ​Üyeleri meclis içerisinden • ​Cumhurbaşkanı meclis


seçilir. üyelerinden birini başbakan olarak atar.
• ​Güçler birliğinin zorunlu bir • ​ ükümet
H üyelerini başbakan
sonucudur. seçer.
• ​Başbakan yoktur. • ​Cumhurbaşkanı’nın onayından
• ​Meclis başkanı bu kurulunda sonra meclis​ten güven oyu istenir.
başkanıdır. • ​Yürütme yetkisine sahiptir.
• ​Güçler ayrılığı sistemi egemendir.

Kabine sistemiyle oluşturulan hükümetin ilk başbakanı İsmet İnönü,


Cumhuriyet'in ilk meclis başkanı Fethi Okyar'dır.

UYARI: Atatürk ​
1923, 1927,1931 ve 1935 yıllarında
Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

SONUÇLAR
• Devlet rejiminin adı konulmuştur.
• Devlet başkanlığındaki belirsizlik giderilmiştir.
• Meclis hükümeti sisteminden kabine hükümeti sistemine geçilmiştir.
• Yürütme organına işlerlik kazandırılmıştır.
• Kurucu meclis, yerini inkılâp meclisine bırakmıştır.
• Güçler birliği sisteminin yürütme ayağı kabineye bırakılmıştır.
• Devrimleri gerçekleştirmeye uygun siyasal ortam oluşturulmuştur.
Meclis başkanlığı ile hükümet başkanlığının birbirinden ayrılması (meclis
hükümeti sisteminde kabine hükümeti sistemine geçilmesi) Cumhuriyet’in
ilanı ile olmuştur.

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI (3 Mart 1924)


NEDENLERİ
• Halifeliğin, cumhuriyet ve laiklik anlayışıyla bağdaşmaması.
• Cumhuriyet’in İlanı’ndan sonra bazı eski düzen yandaşlarının halifelik
kurumunu istismar etmesi.
• Halifeliğin, ulusal egemenlik ilkesiyle bağdaşmaması.
• Halifelik kurumunun, Cumhuriyet karşıtlarının yasal üssü haline
gelmesi.
• Halife Abdülmecit’in uyarılara rağmen padişah gibi devlet işlerine
karışması.
• Halife yanlılarının meclis çalışmalarını yavaşlatması.
• Bazı TBMM üyelerinin, halifeliği milletin üstünde bir güç olarak
görmesi.
• Halifenin korunması ile ilgili bazı devletlerin isteklerinin basında yer
alması.
• Devrimlerin yapılması yolundaki engellerin kaldırılmak istenmesi.
• Bu kurum aracılığıyla iç işlerimize karışma çabalarına engel
olunmuştur.
MADDELERİ: 3 Mart 1924 Tarihli Kanunlar
Laikliğe geçişin en önemli aşaması olarak kabul edilir, bu inkılâbın
yapılması sonucunda Ümmetçilik anlayışı sona ermiş ve ulusal egemenlik
anlayışı daha da benimsenmiştir. 3 Mart 1924 günü kabul edilen 431 sayılı
Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki
Haricine çıkarılmasına dair yasa ile hilafet makamı kaldırmıştır (md.1). Halife
ve hanedan mensupları yurt dışına çıkarılmıştır. Hilafetin kaldırılma meselesi
önce 2 Mart 1924’te Halk Fırkası’nda görüşülerek kabul edildi. 3 Mart’ta
toplanan meclis genel kuruluna ise üç ayrı kanun teklifi sunuldu:

I. Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi’yle 53 arkadaşının;


➢ Hilafetin kaldırılması---Yetkiler TBMM’ye(mündemiç)devredilmiştir.
➢ Osmanlı hanedanının Türkiye dışına çıkarılmasıyla ilgili kanun
teklifi

II. Siirt Mebusu Halil Hulki Efendi ve 50 arkadaşının;


➢ Şer’iye Vekâleti---Diyanet İşleri Başkanlığına dönüştürüldü (1961
Anayasası’na girmiştir)
➢ Evkaf Vekâleti----Vakıflar Genel Müdürlüğü’ ne dönüştürülmüştür.
➢ Erkan-ı Harbiye Vekâleti’nin kaldırılması---Genel Kurmay
Başkanlığı’na dönüştürüldü.

III. Manisa mebusu Vasıf Bey ve 50 arkadaşın;


➢ Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi (Tevhid-i Tedrisat) ---Milli Eğitim
Bakanlığı’na dönüştürüldü. (Önceden okullar Maarif, Sıhhıye ve
Şer’iye Vekaleti’ne bağlıydı) Sayıları 450 civarında olan medreseler
de kapatılmıştır)

ÖNEMİ
• Laik devlet anlayışı önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.
• Yeni uluslaşma sürecinin bir parçasıdır. Ancak devletin dininin İslam
olduğu ise bir anayasal kural olarak kalmıştır. Ulus devlet anlayışı tam
olarak gerçekleştirilmiştir.
• Eski düzen yanlılarının Cumhuriyet aleyhine kullanabilecekleri kurum
ortadan kaldırılmıştır.
• Devrimlerin önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.

3 Mart 1924’ten önce


• Osmanlı aile bireyleri yurt içinde bulunmaktaydı.
• Şeriye ve Evkaf Vekâleti (Din işleri Bakanlığı) kaldırılmıştır.
• Erkan-ı Harbiye Vekâleti (Savaş Bakanlığı)
• Tevlidi Tedrisat Yasası (Eğitim ve Öğretim Birliği Yasası) çıkarılmıştır
• Askerî görevliler de milletvekili seçilebiliyordu.

3 Mart 1924’ten sonra


• Osmanlı aile bireyleri, gelecekte saltanat ve halifelik iddiasında
bulunmaması için yurt dışına çıkarılmıştır.
• Diyanet İşleri Bakanlığı (1961 Anayasası düzenlemesi ile), Vakıflar
Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
• Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı kurulmuştur.
• Bütün eğitim kurumları Maarif Vekâleti’ne bağlanmıştır.
• Genelkurmay Başkanlığı siyaset dışında bırakılmıştır.
• İlköğretim kız ve erkek öğrencilere mecburi oldu.
• Kültür ikiliğini kaldırmak için medreseler kapandı.

1924 ANAYASASI (20 Nisan 1924)


1924 Anayasası II. TBMM tarafından hazırlanarak meclisin 20 Nisan
1924 günlü toplantısında üçte iki çoğunlukla kabul edilmiştir. Bu anayasanın
resmi adı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’dur. Bu Anayasa, 1876 ve 1921
anayasalarını açıkça yürürlükten kaldırmıştır ve “ikili anayasal duruma” son
vermiştir. 1924 Anayasası altı bölüm ve 105 (yüz beş) maddeden
oluşmaktadır.

TEMEL ÖZELLİKLERİ
1924 Anayasası’nın temel özellikleri şunlardır:
• Anayasa devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğunu (md. 1),
devletin dininin İslam dini olduğunu (md.2), egemenliğin ise kayıtsız-
şartsız ulusa ait olduğunu (md.3) belirtmektedir.
• 1924 Anayasası’nın en önemli özelliği, kurduğu hükümet sistemidir. Bu
Anayasa, meclis hükümeti sistemi ile parlâmenter rejim arasında
“karma sistemi” benimsemiştir.
Anayasanın meclis hükümeti sistemine yaklaşan özellikleri
şunlardır:

— ​
Türk milletini ancak TBMM temsil eder ve millet adına
egemenlik hakkını yalnız o kullanır.

— ​Yasama yetkisi ve yürütme kudreti TBMM’de belirlenir ve


onda toplanır.

— ​
Meclis, hükümeti her zaman denetleyebileceği ve
düşürebileceği halde, hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur.
Anayasanın parlamenter sisteme yaklaşan özellikleri ise şunlardır:
• Meclis, yasama yetkisini bizzat kullandığı halde, yürütme kudretini
ancak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kullanabilir. Teorik
olarak yürütme gücü mecliste olsa bile meclisin yürütme işlemlerini
bizzat yürütme yetkisi söz konusu değildir. Buna anayasa
hukukumuzda, “kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı” denilmektedir’.
• Hükümetin kuruluşu parlâmenter sisteme göredir. Buna göre
Başbakan meclis üyeleri arasından Cumhurbaşkanınca atanır.
Bakanlar, Başbakanca seçilip tamamı Cumhurbaşkanı tarafından
onandıktan sonra meclise sunulur ve güven istenir. Bakanlar Kurulu,
meclise karşı sorumludur.
• 1924 Anayasası’nda hükümetin kuruluş biçimi farklıdır. 1921
Anayasası’nın ilk biçiminde, bakanlar tek tek meclis tarafından
seçilmekteydi 1923 yılı değişikliğine göre ise, seçilen başbakan ve
bakanlar, Meclisin onayına sunulmaktaydı. 1924 Anayasası’nda ise,
meclisin bakanları onaylaması şartı kaldırılmış, sadece güven için
meclise sunulma ilkesi getirilmiştir. Dolayısıyla artık, bakanlık ve
başbakanlık sıfatı meclis onayı ile değil, Cumhurbaşkanınca oylama
anında kazanılacaktı. 1924 Anayasası hükümetin kolektif sorumluluk
ilkesini açıkça kabul etmiştir (md. 46).
• 1924 Anayasası sert bir anayasadır. Anayasa’nın 104. maddesine
göre, Anayasa değişikliği teklifinin meclis üye tamsayısı en az 1/3
(üçte biri) tarafından imzalanması şarttır. Kabul ise, meclis üye
tamsayısının 2/3 (üçte iki) oyuyla mümkündür. Ayrıca devletin şeklinin
Cumhuriyet olduğu hükmünün değiştirilemeyeceği kabul edilmiştir.
Böylece değiştirilemeyecek hükümler kategorisine ilk kez bu Anayasa
ile yer verilmiştir.
• Anayasanın 103. maddesi “Anayasanın üstünlüğü ilkesini”
benimsemiştir. Bu maddeye göre, Anayasa’nın hiçbir maddesi hiçbir
sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. Ayrıca,
hiçbir yasa Anayasa’ya aykırı olamaz. Ancak bu dönemde Anayasa
Mahkemesi bulunmadığı için bu düzenleme işlevsel değildir.
• Anayasa, temel hak ve özgürlükleri sıralamakla ve kısa açıklamada
bulunmakla yetinmiş, temel hakların korunması konusunda gerçek
hukukî güvenceler ortaya koymamıştır. Bu hak ve özgürlükler, Fransız
Devrimi’nden beri süregelmekte olan tabii hak anlayışına göre
düzenlenmiştir.

1924 ANAYASASINDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER


• 10 Nisan 1928’deki Anayasa değişiklikleriyle devletin dininin İslam
olduğu ifadesi, and metninde (md. 16 ve md. 18) yer alan “vallahi”
kelimesi ve meclisin yetkileri arasında sayılan şerî hükümlerin
uygulanması kuralı (md.26) kaldırılmıştır.
• 1929 da toprak reformu Anayasaya girmiştir
• 1930 yılında Türk kadınına, belediye seçimlerinde oy kullanma ve
aday olabilme imkanı verilmiştir. (Türk kadının ilk defa oy kullandığı
seçimler ise yine 1930 eylülünde belediye seçimlerine katılarak
olacaktır)
• 5 Ocak 1934’de yapılan değişikliklerle 10. ve 11. maddeler
değiştirilmiş, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmış ve seçmen
yaşı 18’den 22’ye çıkarılmıştır.
• 1937 yılında yapılan değişiklikle, CHP programındaki “altı ok”
Anayasaya alınmış ve devlet, “Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi,
halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçıdır.” biçiminde tanımlanmıştır. Buradaki
en önemli değişiklik ise “laiklik” ilkesinin getirilmesi olmuştur. Ayrıca,
75. maddede yer alan “Hiçbir kimse felsefi inancından, din, mezhep ve
tarikatından dolayı kınanamaz.” hükmündeki “tarikat” sözcüğü
çıkarılmıştır.
l924 ANAYASASI’NIN DİĞER HÜKÜMLERİ
• Başkentin Ankara olduğu hükme bağlanmıştır.
• Milletvekili seçilme yaşı otuz olarak belirlenmiş, milletvekili seçilme
yeterliliği, sorumsuzluk ve dokunulmazlık konuları düzenlenmiş ve
seçimlerin dört yılda bir yapılacağı hükmü kabul edilmiştir. Seçimlerin
bir yıl uzatılabileceği ile milletvekillerinin tüm milletin vekili oldukları
kabul edilmiştir.
• 1924 Anayasası’na göre, meclis tarafından ve bir seçim dönemi için
seçilecektir. Yeniden seçilmek mümkündür. Cumhurbaşkanı kabul
edilen kanunları on gün içinde yayımlar veya aynı süre içinde geri
gönderir (geciktirici veto). Cumhurbaşkanı kararları Başbakan ve ilgili
bakan tarafından imza edilir. Cumhurbaşkanı’nın dokunulmazlığa
sahip olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak Anayasa’nın
değiştirilmesinde Cumhurbaşkanı’na, veto gibi, herhangi bir yetki
verilmemiştir
• Tüzükler, Danıştay incelemesi sonucunda çıkarılır. Tüzüklerin yasaya
aykırılığı iddiası TBMM tarafından çözümlenir.
• Bakan, Danıştay ve Yargıtay başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet
Başsavcısı’nı yargılamak için Yüce Divan kurulacağı hükme
bağlanmıştır.
• Sıkıyönetim düzenlenmiş ve sıkıyönetimin Bakanlar Kurulu tarafından
süresi bir ayı aşmamak üzere ilan edileceği hükme bağlanmıştır.
• “Meclis yorumlarına” yalnızca bu dönemde yer verilmiştir.
• Anayasa, kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
verilmesi yetkisini TBMM’ye vermiştir.
• 1937 yılında yapılan değişiklikle kamulaştırma anayasaya girmiştir.

1924 ANAYASASININ UYGULANMASI


1924 Anayasası, 1946 yılına kadar tek-partili (1925’te Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası ve 1930’da Serbest Fırka hariç), 1946’dan sonra çok
partili bir rejim içinde uygulanmıştır.
10 Ocak 1945’de çıkarılan bir yasa ile Anayasa’nın dili baştan sona
Türkçeleştirilmiş ve “Teşkilatı Esasiye Kanunu”, “Anayasa” adını almıştır.
Demokrat Parti’nin dil devrimi konusundaki farklı anlayışı sonucu, 24 Aralık
1952’de çıkarılan yasa ile önceki Anayasa metni yeniden yürürlüğe
konulmuş, Anayasa yeniden “Teşkilatı Esasiye Kanunu” adını almıştır.
“1924 Anayasası aslında demokratik bir ruha sahip olmakla beraber,
“çoğulcu” değil, “çoğunlukçu” demokrasi anlayışını yansıtmaktadır.”
Çoğunlukçu demokrasi anlayışında, çoğunluğun iradesi her şeyin üstünde
tutulur. Çoğulcu demokrasi anlayışında ise, siyasal iktidar çeşitli merkezler
arasında bölüşülür ve dengelenir, çoğunluk karşısında azınlığın da hakları
vardır. Bu Anayasa çok partili yaşamın aksamadan işlemesini sağlayacak
hukuksal güvencelerden yoksundur. Bu eksiklikler özellikle, 1954-1960
döneminde ortaya çıkmış ve 27 Mayıs askerî müdahalesine ortam
hazırlamıştır.

1921 Anayasası 1924 Anayasası


yumuşak bir anayasadır. sert bir anayasadır.
29 Ekim 1923 tarihli 1928 Anayasa’dan ‘Dinî İslam’dır maddesi
değişiklikler: çıkarılmıştır
Türkiye bir cumhuriyettir 1929 Toprak reformu kanunlaştırılmıştır
T.C’nin dinî İslam’dır 1930 Türk kadını belediye seçimlerinde
Meclis hükümeti sisteminden 1932 Türk kadını muhtarlık seçimlerinde
Kabine sistemine geçilmiştir.
Cumhuriyet ilan edilmiştir.
1934 Milletvekilliği seçimlerinde (seçme ve seçilme
hakkını elde etti)
1937 Anayasa’ya Atatürk’ün 6 temel ilkesi girdi.
1945 Anayasa’nın dili Türkçeleştirilmiştir.
Çok partili hayata geçilmiştir.

(Bu Birleşmiş Milletler Örgütüne girişin bir ön


koşulu olmuştur.)
1946 Cumhuriyet Türkiye’sinde ilk defa birden fazla
siyasi parti seçime girmiştir.
1950 Gizli oy, açık sayım prensibi kabul edildi.

1952 Anayasa’nın dili eski haline getirilmiştir.

1921-1924 Anayasasının Ortak Özellikleri:


✓ Meclis hükümeti sistemi, parlâmenter sistem, karma sistem mevcuttur
✓ Güçler birliği, görevler ayrılığı prensibi var.(J.J.Rousseau)
✓ Çoğulcu değil, çoğunlukçu anlayış hakim.
✓ Kanunları yorumlama yetkisi TBMM’ye aittir.
✓ TBMM tüm güç ve kurumların üstündedir.
✓ TBMM yargı yetkisini İstiklâl Mahkemeleri kullanmıştır.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ (9 Eylül 1923)


9 Ağustos 1923’te Halk Fırkası adı ile kurulmuştur. Cumhuriyet’in
ilanından sonra Cumhuriyet Halk Fırkası adını almıştır (1924).
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasal partisidir. Mecliste oluşturulan
Müdafaa-i Hukuk Grubu’nun partileşmiş şeklidir. 1950 yılına kadar Türkiye
Cumhuriyeti’ni yöneten devrimleri gerçekleştiren ve yerleştiren partidir.
Mustafa Kemal tarafından kurulmuş ve parti programı altı Atatürk ilkesi
üzerine oturtulmuştur (Devletçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Laiklik,
Milliyetçilik, Devrimcilik).
Mustafa Kemal “Nutuk” adlı eserini, bu partinin kongre çalışmaları
sırasında okuyarak ilan etmiştir.

NOT: ​
Nutuk, 1919-1927 arasındaki olayları kapsayan ve Mustafa
Kemal tarafından kaleme alınan yapıttır.

TERAKKİPERVER CUMHURİYET FIRKASI (17 Kasım 1924)


Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Kazım Paşa (Karabekir), Ali Fuat
Paşa (Cebesoy), Rauf Bey (Orbay), Refet Paşa (Bele), Adnan Bey (Adıvar)
tarafından kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci siyasi, ilk muhalefet
partisidir. Kurucuları arasında (Kazım, Ali Fuat, Refet Paşalar gibi) asker
milletvekilleri bulunmaktadır.
3 Mart 1924’te çıkartılan yasa gereği ordunun siyasete alet edilebileceği
endişesi nedeniyle ordu mensuplarının milletvekili olamayacağı kabul
edilmiştir.
Parti, zamanla eski düzen yanlılarının merkezi olmuştur. Dini siyasete
alet etmiş, Şeyh Sait İsyanı’nın çıkmasında etkili olmuştur.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın yoğun muhalefeti üzerine
Başbakan İsmet Paşa (İnönü) istifa etmiş ve yerine Fethi Bey (Okyar)
atanmıştır.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın, Cumhuriyet Halk
Fırkası’ndan farkları şunlardır:
• Ekonomide liberalizmi savunmuştur. Devletçi ekonomiye karşı
olmuştur.
• Laikliği kabul etmiş; ama dini ön planda tutmuştur. Dine saygılı olma
ilkesi benimsenmiştir. Bu durum gericilerin partiye sızmasına neden
olmuştur.
• Ulusal egemenlik ilkelerinin uygulanmadığını savunmuştur.
• Merkeziyetçi yönetim yerine “yerinden yönetimi” savunmuştur.
• Yabancı sermayenin desteklenmesi gerektiğini savunmuştur.
• Cumhurbaşka’nının aynı zamanda parti başkanı olmaması gerektiğini
savunmuştur.
• Cumhurbaşkanı ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın meclise baskı
yaptığını savunmuştur.
5 Haziran 1925 yılında, Takrir-i Sükûn Yasası gereğince kapatılmıştır.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası laiklik ilkesini kötüye kullandığı için
kapatılmıştır.

ŞEYH SAİT AYAKLANMASI (13 Şubat 1925)


Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925 günü Genç ilinin Ergani ilçesine bağlı
Pİran Köyü’nde başlamıştır. Kısa zamanda genişleyen isyan hareketi
bölgede etkili olmuştur. İsyancılar önce Genç’i daha sonra Muş, Çapakçur,
Elazığ ve Palu’yu ele geçirdiler. 7 Mart’ta Diyarbakır’ı kuşattılarsa da başarılı
olamadılar. Daha sonra ordu birliklerinin orduya hâkim olmasıyla isyan
hareketi genişlemeye başladı. Şeyh Sait ve isyanın elebaşları 15 Nisan’da
ele geçirildi. Ancak isyanın bastırılması mayıs ayı sonunu bulmuştur. Şeyh
Sait ve Seyit Abdülkadir’in de dahil olduğu isyanın elebaşları, Takrir-i Sükun
Kanunu ile kurulan İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılanarak idama mahkum
edilmiştir. Fakat doğuda ağalığın, toprak beyliğinin, şeyhliğin, hülasa cismani
ve ruhani derebeylik nizamının temizlenmesi ve toprak reformu yolunda
köklü ve olumlu adımlar atılması mümkün olmadı.
Ayaklanmaya katılanların ortak nitelikleri (Şeyh, Seyyid, Mutasarrıf ve
Kürt Teali mensubu olmaları) ayaklanma karakterinin dinî olmaktan çok
sosyo-ekonomik nedenler içine almaktadır. Devletin o dönemde seyyidlere
ve din adamlarına askerlik görevini zorunlu kılması ve aşar vergisini
kaldırması sonucunda vatandaşla devlet arasında otoriter bir yapı
oluşturmuş olan derebeyleri ile karşı karşıya gelmesi ayaklanmanın temel
nedenlerini ortaya koymaktadır.
İstiklal Mahkemesi’nin vereceği idam kararlarına TBMM’nin onayı
gerekmiyordu. Mahkeme üyeleri 5 kişiden oluşuyordu ve halka açık
yapılıyordu. Sanıklar şahit getirebilir, delil sunabilir, kendini savunabilirlerdi
yalnız mahkeme kararlarını temyizi yoktu. Mahkemeler dinamik bir yapıya
sahip olup olay mahalline gidip yargılama yapabilirler ve mahkeme üyeleri
delil olmasa dahi vicdani kanaate göre hüküm verebilirlerdi. Mahkemeler
hukuku kurallarına göre değil devrim krallarına göre çalışmışlardır.

• ​
Halifeliğin kaldırılması, medreselerin kapatılmasına bazı
kesimlerin tepkisi,

• ​
İngiliz gizli servisinin Irak ile Türkiye arasında tampon Kürdistan
devleti kurma çabasının cumhuriyet karşıtlarını cesaretlendirmesi,

• ​
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının laiklik karşıtı politikalarının
rejim karşıtlarını cesaretlendirmesi,

• ​
Doğu ve Güneydoğu’da ayrılıkçı akımların gelişmesi nedeniyle
çıkmıştır.
Ayaklanma Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin Pİran köyünde başlamıştır.
Diyarbakır, Elazığ, Muş, Bitlis, Erzurum’a kadar yayılınca Başbakan Fethi
Bey (Okyar) istifa etmiş ve yerine yeniden İsmet Bey hükümeti (İnönü)
kurulmuştur.
Musul’a askeri operasyon için bekletilen Türk ordusu bölgeye
kaydırılmıştır. Bölgede kısmi seferberlik ilan edilmiştir. Hıyanet-i Vataniye
Yasası’na ek olarak 4 Mart 1925 Takrir-i Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası
çıkarılmış, ayrıca suçluların yargılanması için İstiklal Mahkemeleri
kurulmuştur. Takrir-i Sükûn Yasası gereğince Ankara ve Diyarbakır İstiklal
Mahkemeleri kararlarına dayanılarak Terakkiperver Cumhuriyet Partisi
kapatılmış, 1929 yılına kadar basına sansür getirilmiş rejimi eleştirmek
yasaklanmıştı Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaya yönelik bu
ayaklanma bastırılmıştır.

Şeyh Sait Ayaklanması özellikleri

• ​
Türkiye hükümeti’nin Laikleşmesine engel niteliğindeki ilk
ayaklanmadır.

• ​İstiklal Mahkemeleri’nin yeniden kurulmasına neden olmuştur.


• ​
Cumhuriyet ve devrimlerin henüz tam olarak yerleşmediğinin
önemli bir kanıtıdır.

• ​
Halkın ve meclisin çok partili sistem için hazır olmadığını ortaya
koymuştur.

• ​
Türkiye’yi dış politikada güçsüz bırakmıştır (1926 Ankara
Antlaşmasıyla Musul’un elden çıkması en olumsuz sonucu olmuştur).

MUSTAFA KEMAL’E SUİKAST GİRİŞİMİ (16 Haziran 1926)


İtthatçıların Mustafa Kemal’i ortadan kaldırarak yönetimi ele geçirmek
istemeleri ve rejim karşıtlarının çalışmaları (Ziya Hurşit, Saruhan Milletvekili
Şükrü, Eskişehir Milletvekili Arif) nedeniyle Mustafa Kemal’e bir suikast
girişimi olmuş; ancak başarılı olamamıştır. Mustafa Kemal, İzmir gezisini bir
gün geciktirince plan gerçekleşmemiş ve suikastçıları Sakız Adası’na
kaçıracak olan motorcu Giritli Şevki olayı güvenlik birimlerine ihbar etmiştir.
İzmir ve Ankara’da kurulan İstiklal Mahkemelerinde suçlular yargılanarak
cezalandırılmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti yönetiminde bulunan İttihat ve
Terakki taraftarları görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Bu olaydan sonra
Mustafa Kemal’e karşı böyle girişim bir daha olmamıştır.
ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMESİ
a) Serbest Cumhuriyet Fırkası (12 Ağustos 1930)
Serbest Cumhuriyet Fırkası Ali Fethi Bey tarafından kurulmuştur.
Serbest Cumhuriyet Fırkası;

• ​Ulusal iradeyi meclise tam olarak yansıtabilmek,


• ​Tek parti egemenliğine son vermek,
• ​
1929 dünya ekonomik krizine mecliste farklı yaklaşımlar
üretimini sağlamak,

• ​
TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkasının çalışmalarının
denetlenmesini sağlamak ve demokrasiyi daha sağlıklı işletebilmek
için kurulmuştur
Fethi Bey (Okyar) ve arkadaşları tarafından Mustafa Kemal’in isteği ile
kurulmuş bir partidir. Cumhuriyet’e ve devrimlere bağlıdır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin üçüncü siyasi, ikinci muhalefet partisidir. Serbest
Cumhuriyet Fırkası devletçilik ilkesini benimsememiştir.
Parti rejim karşıtlarının odaklandığı bir merkez haline gelince kurucuları
tarafından kapatılmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasından
sonra Menemen olayı olmuştur.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın, Cumhuriyet Halk Fırkasından
farkları şunlardır:
• Ekonomide liberalizmi savunmuştur.
• Yabancı sermayenin ülkeye girmesini amaçlamıştır.
• Seçimlerin tek dereceli olmasını savunmuştur.
• Kadınların siyasi haklara sahip olmasını savunmuş

b) Ahali Cumhuriyet Fırkası (29 Eylül 1930)


29 Eylül 1930 yılında Adana’da kurulmuştur Faaliyetlerde bulunamadan
21 Aralık 1930’da kapatılmıştır.

NOT: ​ Cumhuriyet döneminde ilk kez 1946 seçimlerinde birden fazla


parti seçimlere katılmıştır.

MENEMEN OLAYI (23 Aralık 1930)


Menemen olayı, Nakşibendî tarikatı liderlerinden Derviş Mehmet
öncülüğünde çıkarılmış bir ayaklanmadır. Ayaklanmanın nedeni, laik devlet
düzeni yerine İslam şeriat kurallarını egemen kılmak ve böylece kendi
çıkarlarını devam ettirme isteğidir.
Menemen hükümet konağına dini içerikli yazıların olduğu bayraklar
asılmıştır. İsyanı bastırmaya çalışan yedek subay öğretmen Kubilay şehit
edilmiştir.
Çok partili hayata geçiş denemelerinde din olgusu kullanılarak çıkartılan
bu ayaklanma laik devlet düzenini yıkmaya yönelik ikinci büyük
ayaklanmadır (İlki Şeyh Sait ayaklanmasıdır). Bu ayaklanmada bastırılmış
ve bölgede sıkıyönetim ilan edilmiştir. İsyancılar mahkemede yargılanmıştır.
Dini nitelikli bu ayaklanma halkın demokrasiyi henüz algılayamadığının
bir kanıtıdır.

BURSA OLAYI (1 Şubat 1933)


Bursa olayı, Atatürk’ün Türkçeyi geliştirmek, yabancı sözcükleri günlük
hayatımızdan çıkartmak ve dil sevgisini geliştirmek istemesi nedenleriyle
çıkmıştır. Müslümanları namaza çağıran ezanın ve kametin anlamlarını
bozmadan Türkçeye çevrilmesine bazı gruplar (Nakşibendî tarikatının üyeleri
Konyalı İbrahim liderliğinde) tepki göstererek olay çıkarmıştır.
1 Şubat 1933’te Bursa Ulu camiinde Türkçe ezan okunması ve kamet
getirilmesi yüzünden çıkan olay büyümeden elebaşları yakalanmış adalete
teslim edilmiştir.

DİĞER AYAKLANMALAR

a) VAGON Lİ OLAYI
Vagon Li şirketi, Türkiye de yataklı vagon şirketini elinde bulunduran bir
şirketti. Vagon Li şirketi bürolarında Fransızca konuşulurdu. Türkçe konuşan
memura şirket müdürünün ceza verdiğinin duyulmasından sonra
İstanbul’daki üniversite gençliği olaya tepki gösterisi yapmıştır.

b) TUNCELİ OLAYLARI
1937 de Tunceli’de yol, okul, karakol yapımına başlanması bazı aşiret
reislerini rahatsız etmiş, aşiret reislerinin desteği ve kışkırtması ile
ayaklanma çıkartılmıştır. Bu olaylarda bastırılmıştır.

c) AĞRI OLAYI
1930 yılında daha çok eşkıyalık niteliğinde olan bu hareket, hemen
bastırılmıştır.

ATATÜRK DÖNEMİNDE TBMM’NDE TEMSİL EDİLEN SİYASİ PARTİLER

TERAKKİPERVER
CUMHURİYET F. SERBEST CUMHURİYET F.
Par CUMHURİYET HALK
(17 KASIM 1924- (12 AĞUSTOS-
ti FIRKASI (9 EYLÜL 1923)
3 HAZİRAN 1925) 17 ARALIK 1930)

Kur
MUSTAFA KEMAL
uc KAZIM KARABEKİR ALİ FETHİ OKYAR
ATATÜRK
u

İlke Tam bağımsızlık Ferdi hürriyetlere taraftar Liberal-Serbest Piyasa


leri Laik Din düşüncesine ve ekonomisini savunur
Devletçi inançlara saygılı Kambiyo Kurunu savunur
Üniter Cumhuriyet rejimi Yabancı sermayeyle işbirliği
Liberalizm, demokrasi ister
İhracatı teşvik eder
Kadın Haklarını savunur, Laik
Kur Parti Sivas Kongresinde Parti CHP’ye karşı bir Parti Mustafa Kemal’in isteği
ulu kurulan Anadolu ve Rumeli muhalefet hareketi üzerine Ali Fethi Okyar
ş Müdafaa-i Hukuk olarak doğmuştur. tarafında kurulmuştur.
Cemiyetinin bir devamı
niteliğindedir. Hatta Parti
Sivas’ı I. Kongresi olarak
kabul eder.
Ka Nyon Konferansı (10 Eylül TCF 3 Haziran 1925 SCF’nin iktidar olma
pa 1937) Mustafa Kemal ile tarihinden CHP’nin temayülünün yarattığı hava,
nış İsmet İnönü’nün yollarının Bakanlar Kurulu kararı CHP mensuplarını rahatsız
ayrılmasına neden oldu. ile kapatılmıştır. Şeyh etmiş ayrıca yerel seçimlerdeki
Sonuç olarak İnönü 20 Eylül Sait Ayaklanması ise yolsuzluk iddiaları mecliste sert
1937’de sağlık koşullarını partinin kapatılma tartışmalara neden olmuştur.
bahane ederek görevinden gerekçesi olmuştur. Giderek büyüyen bu tartışmalar
istifa etti. M. Kemal ile Ali Fethi Beyi karşı
karşıya getirmiştir. Sonuçta
parti kendi kendini kapatma
kararı almıştır.

​KRONOLOJİ

1 Kasım1922 ​Saltanatın Kaldırılması


1 Nisan 1923 ​I. TBMM’nin seçim kararı alması
23 Nisan 1923 ​Lozan Konferansının ikinci safhasının başlaması
23 Temmuz 1923 ​Lozan Antlaşmasının imzalanması
11 Ağustos 1923 I​ I. TBMM açıldı ​
23 Ağustos 1923 ​Lozan Antlaşması II. TBMM’de onaylandı.
9 Eylül 1923 ​CHP Halk Fırkası adı ile kuruldu.
13 Ekim 1923 ​Ankara’nın başkent ilan edilmesi

29 Ekim 1923 ​Cumhuriyet ilan edildi

3 Mart 1924 ​Hilafet kaldırıldı.


20 Nisan 1924 T ​ .C. devletinin ikinci anayasası kabul edildi.
17 Kasım 1924 T ​ erakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
11 Şubat 1925 D ​ oğu’da Şeyh Sait ayaklanması başladı.
17 Şubat 1925 A ​ şar vergisi kaldırıldı.
4 Mart 1925 ​ akrir-i Sükun Kanunu yürürlüğe girdi.
T

4 Mart 1925 İ​ stiklal Mahkemeleri kuruldu.

22 Nisan 1925 Y ​ üksek Askeri şura kuruldu.


31 Mayıs 1925 Ş ​ eyh Sait ayaklanması bastırıldı.
3 Haziran 1925 T ​ CF hükümet tarafından kapatıldı.
23 Kasım 1925 D ​ anıştay (Şurayı Devlet) kuruldu.
25 Kasım 1925 K ​ ılık-kıyafet ve şapka inkılâbı
30 Kasım 1925 T ​ ekke ve Zaviyelerin kapatılması
17 Şubat 1926 T ​ ürk medeni kanununun kabulü
1 Mart 1926 ​Türk ceza kanunu kabul edildi
5 Haziran 1926 A​ nkara A. (Musul) İngiltere ile imzalandı.
14 Haziran 1926 İ​ zmir’de Mustafa Kemal Paşa’ya yapılacak suikast ortaya
çıktı.

15-20 Ekim 1927 ​


CHP 2. Kongresinde Nutuk okundu (1919-1927
arasındaki olaylar anlatılır)


10 Nisan 1928 24 Anayasasından “Dini islamdır” yasası çıkarıldı.

1 Kasım 1928 ​Harf inkılâbı yapıldı.


4 Mart 1929 ​Takrir-i Sükun Kanunu kaldırıldı.
12 Ağustos 1930 ​ erbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
S

17 Kasım 1930 S ​ erbest Cumhuriyet Fırkası kendi kendisini feshetti.


23 Aralık 1930 M​ enemen’de Öğretmen Teğmen Kubilay şehit edildi.
19 Şubat 1932 C ​ HP’nin gençlik teşkilatı sayılan halk evleri açıldı
18 Temmuz 1932 E ​ zan Türkçe okunmaya başlandı.
5 Aralık 1934 K​ adınlara milletvekili seçme seçilme hakkı verildi.
5 Şubat 1937 A ​ tatürk’ün temel ilkeleri (6 ok) anayasaya girdi
10 Kasım 1938 M ​ . Kemal Atatürk’ün vefatı
17 Nisan 1940 K ​ öy enstitüleri açıldı
1940 yılında uygulamaya konan Milli Korunma Kanunu ile tüketim
mallarının fiyatlarının denetim altına alınmasında Hükümete geniş yetkiler
tanınmıştır.

1942 ​Varlık vergisi


12 Haziran 1945 C ​ HP içindeki muhalif gurup 4’lü takrir verdi (Bayar,
Menderes, Köprülü, Koraltan)


7 Temmuz 1945 Milli Kalkınma Partisi kuruldu (Nuri Demirdağ)


21 Eylül 1945 Menderes ve Köprülü CHP’den atıldı

7 Ocak 1946 ​Demokrat Parti kuruldu



14 Mayıs 1950 Genel seçimler yapıldı


22 Mayıs 1950 Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Başkan Menderes oldu

10 Haziran 1950 ​Ezan Arapça okundu



22 Temmuz 1951 Atatürk aleyhinde işlenen suçlar hakkında kanun çıkarıldı


24 Şubat 1955 Bağdat Paktı yeniden kuruldu

19 Ağustos 1959 ​Bağdat Paktının adı CENTO oldu



25 Nisan 1962 Anayasa mahkemesi kuruldu

29 Aralık 1962 ​Milli Güvenlik Kurulu kuruldu


26 Haziran 1973 D ​ evlet Güvenlik Mahkemeleri kuruldu
28 Mayıs 2004 D​ evlet Güvenlik mahkemeleri kaldırılır
​İNKILAP TARİHİ KAVRAMLARI
DEVLET: Sınırları Belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan bir insan
topluluğunun yaşamını kolaylaştırmak için oluşturduğu ve varlığı diğer
devletlerce de tanınan bir aygıt (mekanizma) ve örgüttür.
Aslında bir anlamda da “devlet” demek, yasama ve yürütmeyi
düzenleyen aygıt ve örgüt demektir.
Ulus ya da Millet, tarihsel ve felsefi bir kavram; Halk ise daha sınırlı bir
zaman kesitini, özellikle içinde yaşanılan günü kapsayan sosyolojik bir
kavramdır.
Kentsoylu: 18. yüzyılın ikinci yarısında (1750) yeni oluşmaya başlayan
gruptur en bilinen adı ise “burjuvazi”dir. Fransız ihtilaline giden dünyanın
temelinde burjuva ile iktidar arasındaki çatışmanın rolü vardır! Burjuva
iktidara ortak olmak dahası iktidar olmak istediği zaman bu çabalara karşı
“Monarşik iktidar” şu iddiayı ortaya attı; “Meşru egemenliğin tek kaynağı
Tanrı’dır. Biz tanrının temsilcisiyiz” Buna karşılık olarak burjuvazi monarşik
iktidarın karşısına iki hipotezle çıktı.
I. Din ve dünya işlerinin birbirlerinden ayrı işler olduğu ki; biz buna
Laiklik diyoruz.
II. Meşru egemenliğin tek kaynağı halk ve halkın iradesidir ve Burjuvazi
işte bu gerekçeyle devrimine felsefi bir dayanak ta sağlamıştır. Fakat
zamanla sanayi inkılabı ile bilinçlenen ve örgütlenen proletarya (halk) iktidarı
almak isteyince Burjuva yeni bir kavram geliştirmek zorunda kaldı “Millet
Egemenliği”.!
Egemenlik milletindir (ulusundur) sözü “halkındır” şeklinde
algılanmamalıdır. “Halk egemenliği” kavramı Fransız ihtilalinin ortaya
çıkardığı bir akımdı. Bu anlayış çerçevesinde, egemenlik halkın değil
milletindi. Yani salt bugün, bu topraklar üzerinde yaşayan halkın değil,
geçmişte yaşamış olanların ve gelecekte yaşayacak olanların iradesi (istem)
ve egemenlikleri söz konusu oluyordu (buna “Milli İrade Teorisi”de
denmektedir).
Dil birliği, din birliği, ırk birliği, kültür birliği, ortak bir geçmiş gibi unsurlar
halk içindeki bağları güçlendirir. Ancak bugününü doyumsuz, yarın için ortak
umutları olmayan insanların arasındaki bağlar ne kadar güçlü olursa olsun
bir gün çözülür.
Ülke: Vatan ve yurt duygusal kavramlar. Ülke ise somut bir kavramdır.
Devletin kurulduğu alan yani sınırlanmış toprak parçasını en iyi açıklayan
sözcük “ülke”dir.
Hukuk: Toplum yaşamını düzenleyen ve bu yaşamı en uyumlu bir
şekilde sürdürmek amacına yönelik zorlayıcı kurallar dizisine hukuk adı
verilir. Hukuku felsefenin etkisinden kurtararak toplumların gelişim sürecine
bağlayan, hukuk kavramını sosyalleştiren, bir başka deyişle “hukuk
sosyolojisini” kuran düşünür Karl Marx olmuştur.
Ekonomi: Yeryüzünde insanların ihtiyaçları sınırsızdır. Ancak bu
gereksinimleri karşılayacak kaynaklar sınırlıdır. İşte bu sınırlı kaynakları
sınırsız ihtiyaçlar karşısında uygun değerlerle bir denge içinde dağıtma
çabasına “ekonomi” yada “iktisat” adını veriyoruz.
Ortak çıkarları ve beklentileri olan ve bunların bilincinde olan insanların
oluşturdukları gruplara sınıf adı verilir.
Toplumdaki ekonomik yararlanma imkânlarının ve siyasal yapıdaki
etkinliğin toplumun daha geniş kesimleri yararına hızlı bir şeklide
değiştirilmesine inkılâp ya da devrim denir.

ATATÜRK İLKELERİ
I. CUMHURİYETÇİLİK
“Cumhur” halk anlamına gelir. Cumhuriyet halk yönetimi olarak ifade
edilir. Cumhuriyet hem devlet yönetimi hem de hükümet şeklidir.
Dar anlamda cumhuriyet, monarşinin karşıtıdır. Yani devlet
başkanlığının ırsi olarak intikal etmediği devlet biçimidir. Geniş anlamda
cumhuriyet, demokratik yönetimdir. Yani, demokratik devlet biçimidir.

— ​
Devlet biçimi olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya
zümreye değil, toplumun tümüne ait olduğu devlettir (geniş anlamda
cumhuriyet tanımına benzemektedir).

— ​
Hükümet biçimi olarak cumhuriyet, başta devlet başkanı
olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının seçim ilkesine göre
kurulmuş olduğu, bunların oluşumunda veraset ilkesinin rol
oynamadığı hükümet sitemidir (dar anlamda cumhuriyet tanımıyla
aynıdır).

— ​
Cumhuriyetçilik ilkesi, Anayasalarımızın değiştirilemez
maddelerindendir.

— ​Cumhuriyetçilik ilkesi halkçılık ilkesi ile doğrudan ilgilidir.


Cumhuriyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılan devrimler şunlardır:
• TBMM’nin açılması
• 1921 ve 24 Anayasası’nın kabulü
• Saltanatın kaldırılması
• Siyasi partilerin kurulması
• Kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi.
• Ordunun siyasetten çekilmesi
NOT: ​
Atatürk’ün siyasi parti tartışmalarının dışında tutulmasını
sağladığı ve taviz vermediği ilkeler cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleridir.

NOT: ​
Erzurum kongresinde milli mücadelenin derhal toplanması ve
hükümet işlerinin denetimine verilmek istenmesi ulusal egemenlik,
ulusal birlik ve beraberlik ilkelerini gerçekleştirme amacına yöneliktir.

II. HALKÇILIK
Halk, belli bir zamanda belli bir devlette yaşayan insan topluluğudur.
Halkçılık ise ulus içindeki çeşitli insan gruplarının yararına bir siyaset
izlenmesi, halkın kendi kendini yönetmeye alıştırılmasıdır.

Halkçılık ilkesinin özellikleri

• ​Yasa önünde eşitliği kabul eder.


• ​Halkçılıkta hiçbir gruba, zümreye ayrıcalık yoktur.
• ​Ekonomik alanda halka ve devlete yükümlülük getirir.
• ​Sınıf mücadelesini reddeder ve sosyal dayanışmayı öngörür.
Halkçılık ilkesi doğrultusu yapılan devrimler şunlardır:

• ​Aşar vergisinin kaldırılması


• ​Medeni Yasa’nın kabulü
• ​Kadınlara siyasal hakların verilmesi
• ​Kılık-kıyafet Yasası ve Soyadı Yasasının kabulü
• ​1934 yılında çıkartılan bir Kanunla toplumsal
sınıflar ve
ayncalıkla belirten unvanların kaldırılması en çok halkçılık ilkesi ile
ilişkilidir.

NOT: Eğitim yaygınlaştırılması halkçılık ilkesiyle ilgilidir.

IIII. MİLLİYETÇİLİK
Millet, geçmişte, bugün yaşayan ve gelecekte yaşayacağı farz edilen
insan topluluğudur Milliyetçilik kişilerin ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi
ve yüceltmesi için diğer bireylerle çalışmaya bu çalışma bilincini diğer
kuşaklara da yansıtmaya denir.
Atatürk milliyetçiliğinin özellikleri:

• ​
Irkçı değildir. Dini, mezhebi, dili ne olursa olsun kendini Türk
gören herkesi Türk kabul eder. Ayrılıkçı değil, birleştiricidir.

• ​Eşitlik ilkesine bağlıdır.


• ​Her türlü sömürgeciliğe karşıdır.
• ​Akılcı, medeni, insani ve barışçıdır.
NOT: ​
Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
diyen Atatürk millet olmayı siyasi varlıkta birliğe bağlamıştır.

Milliyetçilik ilkesi doğrultusunda yapılan devrimler şunlardır:

• ​TBMM’nin açılması
• ​Kapitülasyonların kaldırılması
• ​İzmir İktisat Kongresinin toplanması
• ​Kabotaj Yasasının kabulü
• ​Türk Dil ve Tarih kurumlarının açılması
IV. DEVLETÇİLİK
Devlet, toplumbilimi açısından, toplumun belirli döneminde ortaya çıkan
örgütlenme modelidir. Siyaset bilimi açısından devlet, kurumsallaşmış
siyasal iktidar tipidir. Hukuk bilimi açısından ise, egemen kamu tüzel kişisidir.
Devletçilik, Devletin ekonomik alanda doğrudan doğruya müdahalesini
öngören sistemdir. Bu müdahale özel teşebbüsün yetersiz kaldığı
durumlarda ya da en güçlü erk’in müdahalesine ihtiyaç duyulduğunda söz
konusudur.
Devletçilik ilkesinin özellikleri

• ​Hakçılığın zorunlu sonucudur.


• ​Atatürkçü devletçilik yabancı sermayeye ve özel teşebbüse
karşı değildir, sadece denetime tabi tutar.

• ​Planlı ekonomiyi gerekli hale getirmiştir.


• ​Atatürk döneminde temel hedeflerden biri sanayi kuruluşlarına
öncelik vermekti. Fakat bu amaç için halkın kullanabileceği
sermayenin olmayışı devletçilik ilkesini zorunlu hale getirmiştir.

UYARI: ​
1929-39 Dünya sanayii üretim artışı %19 iken Türkiye'de
%96 olmuştur

V. LAİKLİK
Laiklik değişik şekillerde tanımlanabilir:
Hukuksal olarak laiklik, hukuk kurallarının din kuralarından ayrılması
ve hukuk kurallarının devlet tarafından konulmasıdır.
Sosyal olarak laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin
toplum hayatından çekilip Tanrı ile kul arasına bırakılmasıdır.
Siyasal olarak laiklik, kutsal din duygularının politikaya ve devlet
işlerine alet edilmemesidir.
Psikolojik olarak laiklik, din duygularının kul ile Allah arasında olması
ve bireyde hoşgörü duygusunun yerleşmesidir.

Laiklik ilkesinin özellikleri

• ​
Din ve devlet işleri birbirinden ayrılır; Devlet düzeni ve hukuk,
dine değil akla ve bilime dayandırılmıştı.

• ​Din ve mezhep dolayısıyla ibadet özgürlüğü korunur.


• ​Din ve mezhep ayrımı olmaksızın yasa önünde eşitlik
geçerlidir.

• ​Din duygularının çıkar amaçlı kullanımını engeller.


Laiklik ilkesi doğrultusunda yapılan devrimler şunlardır:
• Saltanatın ve Halifeliğin kaldırılması
• Şeriye ve Evkaf Vekâletinin kaldırılması
• Tevhidi Tedrisat Yasası
• 8 Nisan 1924 “Mehakim-i Şer'iyenin İlgasına ve Mehakim
Teşkilatına Ait Ahkamı Muadil Kanun" ile dinsel mahkemeler
kaldırılarak mahkemeler birleştirildi. Hukukun kaynağı Tanrı
olmaktan çıkarılıp insan ve modern bilim ilkesi kabul edildi
• 1925 Tekke, türbe ve zaviyelerin kapatılması
• 1926 Medeni Yasanın Kabulü
• 1928’de “TC. Devletinin dini İslam’dır.” ilkesinin anayasadan
çıkarılması. Meclis yemin törenlerinde kullanılan “Vallahi” kelimesi
çıkarıldı. Anayasadan “TBMM din işlerini düzenler” hükmü
çıkarıldı
• 1937’de Anayasaya laiklik ilkesinin eklenmesi

VI. DEVRİMCİLİK (= İNKILÂPÇILIK)


Devrim, bir halk hareketi ile sistemin yıkılarak yerine daha ilerici bir
siyasi düzenin kurulmasıdır. Devrim bu yönüyle ıslahat, ihtilal ve hükümet
darbesinden ayrılır.

• Islahat: ​ Mevcut sistemin korunarak aksaklıkların


giderilmesidir.

• ​
İhtilal: Mevcut düzene açıkça karşı çıkmayı ve onu yıkmayı
amaçlar. İnkılâbın bir aşamasıdır. Geriye dönükte olabilir. O zaman
irtica olur.

• ​
Hükümet darbesi: Toplumdaki sosyoekonomik yapıyı değil,
yöneticileri değiştirmeyi amaç edinen bir harekettir.
Devrimcilik (= inkılâpçılık) ilkesi doğrultusunda yapılan devrimler
şunlardır:

• ​İzmir İktisat Kongresi


• ​Aşar vergisinin kaldırılması
• ​Ziraat bankasının yeniden örgütlenmesi
• ​Tarım kredi kooperatiflerinin açılması
• ​Yüksek Ziraat Enstitülerinin kurulması
• ​Türkiye İş Bankasının kurulması
• ​Kabotaj Yasası
• ​Teşvik-i Sanayi Yasasının Çıkarılması
• ​Beş yıllık kalkınma planın hazırlanması
Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” sözü ilkelerinden devrimcilik
(= inkılâpçılık) ile ilgilidir. Çünkü çağdaşlaşmayı hedef almıştır. Altı Atatürk
ilkesi, Anayasaya 1937 yılında girmiştir.

V. ÇOK PARTİLİ REJİM DENEMELERİ


A. GENEL OLARAK
Demokratik rejim ülkeden ülkeye farklılık gösterse bile, demokratik
devletin vazgeçilmez unsurları bulunur.
Çoğulcu demokrasinin genel ilkeleri şunlardır:
• Siyasal çoğulculuk, Çoğulcu demokraside, iktidarları eleştirme, farklı
görüşleri ileri sürebilme ve seçimle iktidarı elde etme imkânları açıktır.
• Temsil: Çoğulcu demokrasi, temsili demokrasiye dayanır. yani halk
adına alınacak kararlar halkın temsilcileri aracılığıyla alınır. Ayrıca bu
sistem, halkoyu, halk vetosu gibi doğrudan demokrasinin araçlarının
uygulanmasına engel teşkil etmez.
• Seçim ilkesi: Çoğulcu demokrasinin en temel özelliklerinden birisi,
halk adına karar alanların, egemenliği kullananların demokratik
seçimlerle işbaşına gelmesidir. Seçimle işbaşına gelen çoğunluk
yönetme hakkına da sahip olur. Siyasi karar organlarının genel oya
dayanan serbest seçimlerle oluşması demokratik rejimler için
vazgeçilmezdir.
• Temel hakların korunması: Temel hakların ana yasalarda
düzenlenmesi, hukuk devleti ilkesi gereğince korunması gereklidir.

ATATÜRK DEVRİMLERİ (= İNKILÂPLARI)


LAİKLİK YOLUNDA YAPILAN DEVRİMLER
a) TOPLUMSAL ALANLARDA LAİKLEŞME

1. ​Kılık Kıyafette Yapılan Değişiklikler (25 Kasım 1925)


• ​25 Kasım 1925’te Şapka Yasası çıkartılarak fes, sarık vb.
başlıklar kaldırılmıştır.

• ​
3 Aralık 1934’de Kılık Kıyafet Yasası kabul edilmiştir. Bu
Yasaya göre, her dinin en üst düzey görevlisi ve dinsel mekânlar
haricinde dinsel kıyafet giyilmesi yasaklanmıştır.

• ​
Kadınların kıyafetlerinde değişikliğe gidilmemiştir. Kadın
kıyafetlerindeki değişiklik zamana bırakılmıştır.
2. Tekkelerin Zaviyelerin Ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Tarikatların çalışmalarını yürüttüğü tekke ve zaviyelerin din tacirlerince
istismar edilip din dışı faaliyet gösteren kurumlar haline dönüşmesi Laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleriyle bağdaşmaması gibi nedenlerle dinsel
sömürü merkezleri haline gelen tekke, zaviye, türbeler 2 Eylül 1925’te
hükümetin çıkardığı kararname ile kapatılmış 30 Kasım 1925’te çıkarılan
Yasa ile kapatılması onaylanmıştır.
Sonuçlar

• ​
Şeyh, molla, seyit, üfürükçü, derviş, mürit, dede, muskacı,
falcı gibi unvanlar yasaklanmıştır.
• ​
Büyük bilginlerin ve padişahların türbeleri kültür ve sanat
eseri kabul edilerek ziyarete açık tutulmuştur.
3. Soyadı Yasasının Kabulü (21 Haziran 1934)
Osmanlı sosyal hayatında soyadı kullanılmazdı. Bu durum adres ve
kimlik karmaşasına yol açmış resmi işlemlerin yürütülmesini zorlaştırmıştı.
Bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için 1934 yılında soyadı yasası
kabul edilmiştir. Bu kanunla Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı veri1miştir.

Sonuçlar
Sivil rütbe, madalya, nişanlılar ve belli bir kesime ayrıcalık ifade eden
hoca, ağa hafız, hazretleri, molla, paşa gibi unvanlar kaldırılmıştır.
• Herkes uygun gördüğü bir soyada kavuşmuştur.
4. Takvim Saat ve Ölçülerde Değişiklikler
Avrupalı devletlerle olan ekonomik ve resmi ilişkilerimizdeki aksaklığı
gidermek amacıyla 26 Aralık l925’te uluslararası takvim ve saat ölçüleri
kabul edilmiştir. 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girmiştir.


Devrimden Önce Devrimden Sonra


• Rumeli Hicri Takvim • Miladi Takvim (1 Ocak 1926)

• Arşın, endaze, kulaç ​• Metre (1 Nisan 1931)



• Okka, dirhem • Kilo (1 Nisan 1931)

• Hafta tatili Cuma ​• Hafta tatili Pazar


• Uluslar arası rakamlar kabul edildi (20 Mayıs 1928)
• Uluslararası saat sistemine geçildi (1 Ocak 1926)

NOT: ​
Toplumsal alanda yapılan İnkılâpların temel amacı çağdaş
uygarlık diye kabul edilen Batı medeniyeti seviyesine ulaşmaktır.

b) DEVLET VE TOPLUM KURUMLARININ LAİKLEŞMESİ


1. Hukukta Laikleşme
Hukuk, devlet tarafından konulan ve yaptırımı da yine devlet tarafından
sağlanan kurallar bütünüdür.

a. ​Hukuk’ta yeniliğin nedenleri:


• Devlet düzeninin sağlanmasında çağdaş hukukun gerekliliği
• Hukukta ikiliğin ortadan kaldırılmak istenmesi
• Mevcut hukuk kurallarının yeniden düzenlenme gerekliliği
• Hukukta din egemenliği yerine akıl ve bilim egemenliğinin
sağlanmak istenmesi
• Yasalar önünde eşitliğin tam olarak sağlanmak temennisi

b. ​Osmanlı Hukuk Anlayışının olumsuz yönleri


• Osmanlı Devlet hukukunun Sünni mezhebine göre düzenlenmesi
• Evlilikte kadın-erkek eşitliğinin olmaması (erkeklerde çok evlilik ve
boşanma hakkı varken kadınlarda bu hakların olmaması)
• Mahkemelerde iki kadının tanıklığının bir erkeğin tanıklığına eş
değer sayılması
• Mirasta kadın-erkek eşitsizliği (mirastan kız çocuklarının
yararlanmaması)
• Kapitülasyonlarla yabancılara ve azınlıklara sağlanan hukuksal
ayrıcalığın olması

c. ​Hukuktaki yenilikler
• ​Türk Medeni Yasası ​: İsviçre’den alınmıştır.
• ​Türk Ceza Yasası ​: İtalya’dan alınmıştır.
• ​İdare hukukuna ilişkin yasalar ​: Fransa’dan
alınmıştır.

• ​Türk Ticaret Yasası ​: Almanya’dan alınmıştır.


• ​Borçlar Yasası ​: İsviçre’den alınmıştır.
• ​Belediye Yasası ​: Kadınların belediye seçimlerine
katılması sağlamıştır.

• ​
Kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi: hukuk
alanında kadın erkek eşitliği tam olarak sağlanmıştı. Türk kadınları
seçme -seçilme hakları ile uzun süre bazı Avrupa ülkelerinin
kadınlarından daha önce siyasi haklara sahip olmuşlardır.

• ​
Anayasaya laiklik ilkesinin eklenmesi: 5 Şubat 1937’de
laiklik ilkesi anayasayla güvence altına alınmıştır.

d. Türk Medeni Yasası


İsviçre Medeni Yasası örnek alınarak hazırlanmış, 17 Şubat 1926’da
kabul edilmiş ve 4 Ekim l926’da yürürlüğe girmiştir.

Türk Medeni Yasası’nın Kazanımları


Türk Medeni Yasası’ndan önce

• ​Erkeklerde çok eşitlik ve dini nikâh vardır


• ​Erkeğin boşanma hakkı var; kadının yoktur.
• ​Mirasta kadının hakkı yoktur.
• ​Mahkemede tanıklıkta bir erkeğin tanıklığı iki kadının
tanıklığına eş değerdir.

• ​Kadınların istediği mesleğe girme hakkı yoktur.


Türk Medeni Yasası’ndan sonra

• ​Tek eşlilik ve resmi nikâh vardır.


• ​Erkeğin ve kadının boşanma hakkı vardır.
• ​Mirasta kadının hakkı vardır.
• ​Mahkemede tanıklıkta bir kadının tanıklığı bir erkeğin
tanıklığına eş değerdedir.

• ​Kadınların istediği mesleğe girme hakkı vardır.

​Hukuk Devrimleri

3 Nisan 1924 Avukatlık Kanunu


3 Nisan 1924 Hakim ve Adliye Mensup Resmi Kıyafet
8 Nisan 1924 Şeriye Mahk.
22 Nisan 1925 Kadastro Kanunu
23 Kasım 1925 ​ Şurayı Devlet (Danıştay)

17 Şubat 1926 ​ Türk Medeni Kanunu

1 Mart 1926 ​ Türk Ceza Kanunu

3 Mart 1926 ​ Hakimler Kanunu


22 Mart 1926 Memurin Kanunu
22 Nisan 1926 Borçlar Kanunu
29 Mart 1926 Türk Ticaret Kanunu
18 Haziran 1927 Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu
11 Nisan 1928 Temyiz Mahkemeleri (Yargıtay)
23 Mart 1928 Türk Vatandaşlığı Kanunu
4 Nisan 1929 Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
13 Mayıs 1929 ​ Deniz Kanunu

22 Mayıs 1930 ​ Askeri Ceza Kanunu


15 Mart 1931 Yeni Avukatlık Kanunu
9 Haziran 1932 İcra – İflas Kanunu
30 Haziran 1932 Polis Teşkilatı Kanunu
16 Haziran 1934 Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) Kanunu

22 Aralık 1934 Tapu Kanunu
15 Haziran 1938 Noter Kanunu
28 Haziran 1938 Cemiyetler (Dernekler) Kanunu

2. Kadın hakları
• Kadın haklarında ilk ve en önemli adım Türk Medeni Yasası’nın kabul
edilmesidir.

Türk tarihinde Kadınlara Tanınan Haklar

1847 ​: İrade-i seniyye, kadınlara eşit miras hakkı


1856 ​: Kadının köle ve cariye olması yasaklandı
1913 ​: Kadınlara devlet memuru olma hakkı tanındı
1924 ​: Tevhid-i Tedrisat ile birlikte eğitim öğretim hakkı
1926 ​: Nikah ve Boşanma Hakkı
1930 ​: Belediye başkanı seçme ve seçilme hakkı tanındı
1933 ​: Muhtar seçme ve seçilme hakkı tanındı
1934 ​
: Milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı (Genel oy
prensibine geçilmiştir)

1950 ​: İlk belediye başkanı (Mersin)


1966 ​: Aynı işi yapan kadın ve erkeğin aynı ücreti alması

1971 ​: İlk bakan(Türkan Akyol)


1989 ​: Kaymakamlık hakkı
1990 ​: Kadınların çalışmak için kocadan alınan izin kalktı
1991 ​: İlk kadın vali atandı

EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA LAİKLEŞME


1. Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın Kabulü (3 Mart 1924)
Bu kanunla eğitim-öğretim kurumları devlet denetimine alınarak tek
merkezde toplanmış ve Milli Eğitim Bakanlığı kurularak bu bakanlığa
bağlanmıştır.
Tevhidi Tedrisat Yasası,

• ​Eğitimi bilimsel özelliğe


• ​Eğitimde ikiliği ortadan
kaldırmak (Osmanlılardan gelen
modern ve geleneksel okulların kültür farklılığına yol açması)

• ​
Eğitimde çağdaşlaşmayı ve ulusallaşmayı sağlamak amacıyla
çıkarılmıştır.
Sonuçları

• ​Eğitim kurumları tek merkezde toplanmıştır.


• ​Yabancı okullara Türkçe kültür dersi eklenmiştir.
• ​Eğitimde laikleşme sağlanmıştır.
• ​Eğitimin kontrolü devletin eline geçmiştir.
• ​Eğitimde birlik sağlanmıştır.
• ​Yabancı okulların, eğitimi kullanarak siyasi ve dini propaganda
yapmaları engellenmiştir.

• ​İlköğretim zorunlu hale getirilmiştir.


• ​Medreselerin kapatılması sağlanmıştır.
NOT: ​Tevhidi Tedrisat Yasası’nın çıkarılmasıyla; medreselerin
kapatılması, şeriye ve evkaf vekâletinin kaldırılması, yabancı okulların
Türkiye Cumhuriyeti müfettişlerince denetlenmesi zorunlu hale
getirilmiştir.

2. Medreselerin Kapatılması (3 Mart 1924)


Osmanlı Devleti’nde medreseler devlet adamı yetiştirmek amacıyla
açılmıştır. İlk Osmanlı medresesini Orhan Bey İznik’te açmıştır. Daha sonra
devlet adamı yetiştirmek amacıyla Enderun açılmıştır. II. Murat sarayda
devşirme esasına dayalı ilk Enderun’u açmıştır. Medreselerin çağa uyum
sağlayamaması nedeniyle II. Mahmut batılı tarzda okullar açmıştır.
Batılı tarzda eğitim veren okullar ile klasik tarzda eğitim veren
medreselerin bir arada olması eğitimde ikiliğin oluşmasının temel nedeni
olmuştur.
Medreseler.

• ​Bu kurumlarda çağdışı eğitim verilmesi,


• ​Verilen eğitimle rejim karşıtı gençlerin yetiştirilmesi
• ​Eğitimde ikilik meydana getirmesi (dini eğitim-modern eğitim)
• ​Çok sayıda medrese, din adamına ihtiyaç olmaması nedeniyle
kapatılmıştır.
Sonucu:

• ​Eğitimde ikilik ortadan kaldırılmıştır.


• ​
Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın kabulünden sonra laik eğitim
yolunda ikinci önemli adım atılmıştır.

3. Maarif Vekâleti Hakkında Yasanın Kabulü (2 Mart 1926)


Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın kabulü ile maarif vekâleti tüm okulların
yönetimini ve denetimini kendisinde toplamıştır. Bu kanunla yabancı
okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya derslerinin Türk öğretmenlerce
okutulması kabul edilmiştir. Türkiye’deki yabancı okullarda bazı derslerin
Türk öğretmenlerce okutulması bağımsız devlet olmanın bir diğer kanıtıdır.

4. Yeni Türk Harfleri’nin Kabul Edilmesi (1 Kasım 1928)


Yeni Türk Harfleri,

• ​Arap alfabesi ile Türkçenin ses uyumu açısından uyuşmaması


• ​Eğitimi yaygınlaştırma ve çağdaşlaştırma,
• ​
Arap alfabesinin okunmasının ve yorumunun zor olması
nedenleriyle kabul edilmiştir.

Sonucu:
• Yeni alfabenin öğretilmesi için Millet Mektepleri açılmıştır.
• Eğitim faaliyetleri yaygınlaşmıştır.
• Okur-yazar oranı artmıştır.
• Batı uygarlığı ile yakınlaşmalar başlamıştır.
Millet Mektepleri: 1 Ocak 1929’da açılmıştır. Bu mekteplerde eğitim
kurs şeklinde verilmektedir. Radyo programlarınca desteklenen bu
mektepler, okuma-yazma oranının artmasını sağlamıştır.

5. Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması (15 Nisan 1931)


Türk tarihini araştırmak ve yeni kuşaklara doğru aktarmak; Selçuklu ve
Osmanlı ile sınırlı ümmetçi tarih anlayışını değiştirmek amacıyla kurulmuştur.
6. Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (12 Temmuz 1932)
Türk dilini geliştirmek, Türkçe’yi yabancı sözcüklerden arındırmak ve
Türkçe’yi bilim dili yapmak için kurulmuştur.

NOT: ​
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu siyasal iktidarlarca
müdahale edilmemesi için ayrı bütçelerle özerk bir yapıda
kurulmuşlardır.

7. Üniversitelerin açılması
• İstanbul Üniversitesi açılmıştır (2 Ağustos 1933).
• Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açılmıştır.
• Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.
8. Eğitimle ilgili diğer değişiklikler
• Güzel Sanatlar Akademisi kurulmuştur.
• Halk evleri açılmıştır (1932).
• Devlet Konservatuarı açılmıştır.

NOT: ​
Halkevleri 1932 yılında açılmıştır. Türk Ocaklar’ının bütün
şubeleri Halk Partisi’nin şubesi olarak “Halk Evleri” şeklinde yeniden
düzenlenmiştir. Böylece bu derneğinde siyasallaşma sürecinin de
önüne geçilmiştir. Yeni kurulan Türk Devleti’nin yenileşme ve değişim
çabalarının halka aktarıldığı oluşumdur. 1951 yılında kapatılmışlardır.

II. EKONOMİK ALANDAKİ GELİŞMELER


I. TBMM, 1 Mart 1922’de ekonominin hedeflerini belirlemeye çalışmıştır.
Buna göre;
— Gelir-gider dengesi kurulacaktır.
— Kamu görevi üstlenen kuruluşlar ulusallaştırılacaktır.
— Modern sanayicilik geliştirilecektir.
— Maden işletmeciliği yapacak olan özel sermayeler desteklenecektir.
— Tarım geliştirilecektir.

A. İZMİR İKTİSAT KONGRESİ (17 Şubat 1923)


İzmir İktisat Kongresi’nin toplanma amacı, yeni Türk devletinin ekonomik
politikasını şekillendirmektir. Kongrede alınan kararlar, Misak-ı iktisat olarak
belirlenmiştir.

İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar şunlardır:

• ​Aşar vergisi kaldırılmalıdır.


• ​
Toprak reformu yapılmalıdır. (Toprak ağalığına son vermek için
düşünülmüştür; ancak amacına ulaşamamıştır).

• ​Sanayileşmeye teşvik edilmelidir.


• ​El tezgâhlarından büyük fabrikalara geçilerek üretim
serileştirilmelidir

• Tarım ​ modernleştirilmelidir. İşçilerin yaşam koşulları


düzeltilmelidir.

• ​
Sanayide dışa bağımlılığı azaltmak için hammaddesi yurt
içinde bulunan sanayi dalları kullanılmalıdır.

• ​
Özel sektörün gerçekleştiremediği yatırımlar devlet eliyle
yapılmalıdır. (Ekonomide asıl sorumluluk devlette olduğu için).

• ​Özel sermayeye kredi sağlayacak devlet bankası kurulmalıdır.


• ​
Demiryolları yapılmalı ve demiryolu taşımacılığına ağırlık
verilmelidir.

NOT: Bu kararlar, ekonomide devletçilik ilkesinin uygulanacağının kanıtıdır.


İzmir İktisat Kongresi’nin başarıya ulaşamamasının nedeni, 1929 Dünya
ekonomik krizidir.

B. DİĞER GELİŞMELER

1. Merkez Bankasının Kurulması:


Merkez Bankası açılmadan önce Türk Parasının Kıymetini Koruma
Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunun amacı, 1929 Dünya ekonomik krizinin
etkilerini en aza indirmekti. Merkez Bankasının kurulması da bu kanun
sonucunda olmuştur. 1930’da Merkez Bankası’nın kurulması ile ülkenin para
politikaları belirlenmiştir. Merkez Bankası kuruluncaya kadar 1923-1930
sürecinde bu işlevi üstlenen kurum Osmanlı Bankası olmuştur.

2. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı:


1933–1938 yıllarını kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1934
yılında uygulanmaya konmuştur. Ekonomide Devletçilik ilkesi resmen
uygulanmaya başlanmıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın
hazırlanmasında, İzmir İktisat Kongresi’nde alınan karalardan istenilen
sonuçların alınamaması etkili olmuştur.

3. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı


Birinci beş yıllık kalkınma planı başarıyla sonuçlanmışken II. Beş Yıllık
Kalkınma Planı başarılı olamamıştır. İkinci Dünya Savaşı başlamıştır.
4. Kapitülasyonların Kaldırılması (1923)
5. İş Bankası’nın Kurulması (1924)
Özel girişimciye kredi sağlamak için kurulmuştur. Hint ve Uzak Doğu
Müslümanları’ndan Kurtuluş Savaşı için gelen yardımlarla, Mahmut Celal
Bayar tarafından kurulmuştur.
6. Yabancıların Kurduğu İşletmelerin Ulusallaştırılması
7. Kabotaj Yasası’nın Çıkartılması
Türk limanları arasında gemi işletme hakkı 19 Nisan 1926 Türkler’e
verilmiştir. Ulusal ekonominin oluşturulabilmesi açısından önemli bir
gelişmedir.

NOT: ​
Türkiye’de 1929 yılında uygulamaya konulan koruyucu
gümrük politikası (gümrük özgürlüğü), yerli malların kullanımını
arttırma ve dış ticaret açığını kapatma amaçlarına hizmet etmiştir.

8. Teşvik-i Sanayi Yasası’nın Çıkarılması (1927)


Teşvik-i Sanayi Yasası, özel teşebbüsün sanayi yatırımlarında
bulunmasını sağlamak ve özel sektörü desteklemek amacıyla çıkarılmıştır.
Bu kanunla bazı işletmelere ulaştırma kolaylığı sağlanmış; sanayi
kuruluşlarına ucuz devlet arazisi verilmesi öngörülmüş; taşıma, indirme,
vergi muafiyeti getirileceği kabul edilmiş; yerli ürünlerin ithal ürünlerden %10
pahalı da olsa devlet dairelerinde kullanılması esası benimsenmiştir.
Sonucu: Başarılı olunamamıştır. Nedenleri:
• Büyük yatırım yapabilecek özel sermayenin olmaması.
• 1929 Dünya ekonomik krizinin olması.
• Yabancı sermaye etkisinin devam etmesi
• Yeterli teknik bilgi birikiminin olmaması

NOT: ​
Teşvik-i Sanayi Yasası, kısa süreli de olsa dokuma,
çimento, şeker sektörlerinde başarı sağlayabilmiştir.

NOT: ​
Büyük yatırım yapabilecek özel sermayenin olmaması
nedeniyle büyük yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmiştir
(Devletçilik ilkesi gereği).

9. Yüksek Gümrük Uygulamasının Getirilmesi (1929)


10. Fabrikaların Açılması

• ​1933 yılında Sümerbank kurulmuştur.


• ​KİT’ler (Şişe Cam, Paşabahçe, Beykoz Ayakkabı, İzmit
Kâğıt, Karabük Demir-Çelik Fabrikaları) oluşturulmuştur.

• ​1936’da Türkiye Emlak Bankası kurulmuştur.


• ​1937’de Deniz Bank kurulmuştur.
• ​1938’de madenlerin çıkartılması ve işletilmesi için MTA ve
Etibank kurulmuştur.

• ​1938’de Devlet Ziraat İşletmesi kurulmuştur.


• ​1939’da Karabük Demir-Çelik Fabrikası kurulmuştur.
NOT: ​
Cumhuriyetin ilk yıllarında tarım, sanayi, ticaret ve
ulaştırma alanlarına öncelik verilmiştir. Turizme daha az önem
verilmiştir.

NOT: ​
Türkiye’de 1923–1933 yılları, çağdaşlaşmaya yönelik
çalışmaların en yoğun yaşandığı yıllardır.

III. TARIM ALANINDAKİ GELİŞMELER


A. AŞAR VERGİSİNİN KALDIRILMASI (17 Şubat 1925)
Aşar vergisi, vergi ödemekte zorlanan köylüyü rahatlatmak, üretimi
artırmak ve toprak ağalığına son vermek amacıyla kaldırılmıştır. Bu vergi
kaldırılarak aynı zamanda verginin tahsildarı durumunda olan mutasarrıflar
ve mültezimlerde de son bulmuştur. Bu yenilikle her ne kadar köylüyü
rahatlatmak amaçlanmışsa da asıl amaç vatandaş ile devlet arasında
bulunan otoriter mekanizmaların ortadan kaldırılmasıdır. Hatta Şeyh Sait
Ayaklanmasının tam da bu süreç içinde yaşanması ve ayaklanmanın Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile sınırlı kalması da feodal yapının bundan
rahatsız olduğunu ortaya koymuştur.
Sonucu:
Aşar vergisinin kaldırılmasıyla ilk kez bütçe açığı yaşanmaya
başlanmıştır.
B. DİĞER GELİŞMELER
1. Köylünün tohum, gübre ve tarım aleti alabilmesini sağlamak için
Tarım Kredi Kooperatifleri oluşturuldu.
2. Çiftçiye ucuz kredi verebilmek için Ziraat Bankası yeniden düzenlendi.
3. Tarımda üretimi ve kaliteyi artırmak için Yüksek Ziraat Enstitüsü
kuruldu.
4. 1926 yılında toprak reformu yapılmıştır. Ancak bu reform feodal
yapının korunması nedeniyle başarılı olmamıştır.
​İLKELER VE İNKILAPLAR
36. ​

1. ​
Aşağıdaki ilkelerden hangisi diğerlerinin var olabilmesi için gerekli ilk
koşuldur?

A) Milliyetçilik ​B) Devletçilik ​



C) Bağımsızlık D) Cumhuriyetçilik
E) Halkçılık

2. ​Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük Nutku hangi yıllar arasındaki olayları anlatır?
A) 1914-1933 ​ ) 1919-1927
B

C) 1881-1938 D ​ ) 1905-1933
E) 1908-1938

3. Aşağıdaki inkılâplardan hangisi diğerlerine göre daha sonra meydana gelmiştir?


A) Yeni harflerin kabulü
B) Şapka kanunu
C) Kadınlara seçme seçilme hakkı
D) Medeni kanunun kabulü
E) Hilafetin Kaldırılması

4. Köy Enstitülerinin kurulması hangi döneme rastlar?


A) Atatürk Dönemi ​
B) Milli Şef Dönemi
C) Menderes Dönemi
D) 60 Darbesi sonrası
E) I. TBMM Dönemi

5. Mustafa Kemal İnkılâplarını ilk olarak hangi alanda gerçekleştirmiştir?


A) Siyasal Alanda
B) Sosyal Alanda
C) Eğitim Alanında
D) Kültürel Alanda
E) Ekonomik Alanda

6. Aşağıdaki hukuki yeniliklerden hangisi “Mecelle”nin yerine getirilmiştir?


A) Ceza Kanunu
B) Medeni Kanun
C) Ticaret Kanunu
D) İcra iflas Kanunu
E) Anayasa

7. Atatürk ideolojisine temel olan siyasal ve hukuksal düşünceler aşağıdakilerden


hangisinden kaynaklanmıştır?
A) 1871 Paris Komünü
B) Amerikan Bağ. Savaşı
C) Bolşevik Devrimi
D) 1848 İhtilalleri
E) Fransız İhtilali
8. Fransız İhtilâli ile Türk İnkılâbı arasındaki benzerlik aşağıdakilerden hangisidir?
A) ​İkisinde de tabandan tavana doğru gerçekleşmiştir
B) ​İkisinde de toplumun karşı karşıya kaldığı sosyo-ekonomik buhranlar vardır
C) ​İkisinde de isyan ve ihtilâl evresi vardır
D) ​İkisi de kendi yönetimine karşı gerçekleşmiştir
E) ​Her ikisinde de sınıflar arası mücadele mevcuttur

9. ​
Cumhuriyeti ilan eden kadrolar hangi fikri ideolojinin tesiri altında
kalmışlardır?


A) Liberalizm B) İslâmcılık ​
C) Türkçülük ​D) Sosyalizm
E) Kapitalizm

10. Ezan’ın Türkçe olarak okunmaya başlaması hangi dönemde gerçekleşmiştir?


A) Atatürk Dönemi

B) Milli Şef Dönemi ​


C) Menderes
D) 60 Darbesi sonrası
E) Recep Peker Dönemi

11. “Soyadı Kanunu’yla ahlaka aykırı ve gülünç olan kelimelerin soyadı olarak kullanılması
yasaklanmıştır.”
Bu durumu aşağıdaki ilkelerden hangisinin doğrudan desteklediği savunulabilir?
A) Laiklik
B) Halkçılık
C) Devletçilik
D) İnkılapçılık
E) Cumhuriyetçilik
12. 10 Nisan 1928’de Türk Anayasası’nda yapılan değişiklik aşağıdakilerden hangisidir?
A) ​Kadınlara siyasal haklar tanınması
B) ​“Dini İslam’dır” maddesi kaldırıldı
C) ​Seçim sistemi değiştirildi
D) ​Temel hak ve özgürlükler geliştirildi
E) ​Güçler ayrılığı ilkesi benimsendi

13. Atatürk’ün altı temel ilkesi anayasaya hangi tarihte girmiştir?


A) 17 Şubat 1926
B) 5 Şubat 1937
C) 20 Nisan 1924
D) 10 Nisan 1928
E) 5 Aralık 1934

14. Aşağıdakilerden hangisi 1925-1930 yılları arasında yapılan inkılaplardan biri değildir?
A) Medeni kanunun kabulü
B) Harf inkılâbı
C) Tekke ve zaviyelerin kapatılması
D) Şapka inkılâbı
E) Kadınların seçme-seçilme hakkı


15. 1937’de Atatürk’le anlaşmazlığa düşen İsmet İnönü’nün yerine başbakanlığa
aşağıdakilerden hangisi getirilmiştir?
A) Rauf Orbay
B) Adnan Menderes
C) Ali Fethi Okyar
D) Celal Bayar
E) Kazım Karabekir

16. Aşağıdakilerden hangisi 1930-1938 yıları arasındaki inkılaplardan biri değildir?


A) Uluslararası rakamların kabulü
B) Soyadı kanunu
C) Türk Tarih Kurumu’nun kurulması
D) Üniversite reformu
E) Uluslararası ölçülerin kabulü

17. 1931 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasının ardından 1945’te


Türkiye’de kurulan ilk siyasal parti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Demokrat Parti ​
B) Milli Kalkınma Partisi
C) Hürriyet Partisi
D) Millet Partisi
E) Ahali Cumhuriyet Partisi
18. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar içinde aşağıdakilerden hangisinden başarılı
sonuç alınamamıştır?

A) ​Özel teşebbüsün yapamadığını devlet yapmalıdır


B) ​Demiryolları yapımı
C) ​Özel kesim desteklendi
D) ​Toprak reformu yapılması
E) ​Harf İnkılâbının yapılması

19. Yüksek Askeri Şûra hangi dönemde oluşturulmuştur?


A) Atatürk Dönemi
B) Milli Şef Dönemi
C) Menderes Dönemi
D) 60 Darbesi sonrası
E) İttihat ve Terakki Dönemi

20. Milli Güvenlik Kurulu’nun oluşumu hangi dönemde gerçekleşmiştir?


A) Atatürk Dönemi
B) Milli Şef Dönemi
C) Menderes Dönemi
D) 60 Darbesi sonrası
E) 1980 Darbesi sonrası

21. Köy Enstitüleri’nin kurulması hangi döneme rastlar?


A) Atatürk Dönemi
B) Milli Şef Dönemi
C) Menderes Dönemi
D) 60 Darbesi sonrası
E) 1980 Darbesi sonrası

22. Medreselerin kapatılması hangi evrede gerçekleşmiştir?


A) ​Cumhuriyetin İlanı
B) ​Tekke ve zaviyelerin kapatılması
C) ​Şeyh Sait Ayaklanması sonucunda
D) ​Hilafetin Kaldırılması
E) ​Medeni Kanunun Kabulü
23. Türk kadınının ilk kez oy kullandığı seçim ağıdakilerden hangisidir?
​ ​
A) 1928 B) 1932 C) 1930


D) 1935 E) 1934

24. Aşağıdaki inkılâplardan hangisi diğerlerine göre daha sonra meydana gelmiştir?
A) ​Yeni harflerin kabulü
B) ​Şapka kanunu
C) ​Kadınlara seçme seçilme hakkı
D) ​Medeni kanunun kabulü
E) ​Laiklik İlkesinin Anayasaya girmesi
25. 1924 Anayasası’ndan günümüze kadar olan sürede hangi ilke değişmeden kalmıştır?
A) ​Milli egemenlik ilkesi
B) ​Cumhurbaşkanlığı süresi
C) ​Seçimlere katılma hakkı
D) ​Güçler arasındaki ilişki
E) ​Meclisin bütün kurumlar ve gücün üstünde olduğu ilkesi

26. Millet Mektepleri hangi inkılâbın destekleyicisi olarak çıkarılmıştır?


A) Latin alfabesinin kabulü
B) Tevhid-i Tedrisat Kanunu
C) Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
D) Cumhuriyetin ilanı
E) Medreselerin kapatılması

27. Türkiye’de Meclis Hükümeti Sistemi’nden Kabine Sistemi’ne geçişi aşağıdakilerden


hangisi ifade eder?

A) ​1921 Anayasası
B) ​Saltanatın kaldırılması
C) ​Cumhuriyetin İlanı
D) ​1924 Anayasası
E) ​Hilafetin kaldırılması

28. Aşağıdakilerden hangisi ordunun siyaset üzerindeki etkisini azaltmaya yönelik


yapılan bir değişikliktir?

A) ​Milli Güvenlik Kurulu


B) ​Şer’iye ve Evkaf Vekaletinin Kaldırılması
C) ​1924 Anayasası
D) ​Düzenli ordunun kurulması
E) ​Erkân-ı Harbiye Vekaletinin Kaldırılması

29. Aşağıdakilerden hangisi “ulusal egemenlik”i amaçlayan bir ilkedir?


A) Halkçılık
B) Milliyetçilik
C) Cumhuriyetçilik
D) Devletçilik
E) Laiklik

30. Aşağıdaki Atatürk İlkeleri’nden hangisinin yerleşmesi için daha çok uğraş
verilmiştir?
A) Milliyetçilik

B) Cumhuriyetçilik ​
C) Laiklik
D) Halkçılık
E) Halkçılık

31. Aşağıdakilerden Atatürk dönemi politikalarından biri değildir?


A) ​Tasarruf ve Yerli Mallar Haftası
B) ​
Vatandaşın iktisadi, mali ve sosyal girişimlerine engel olan her türlü kamu
müdahalelerine son verilmesi ve özel girişime destek olunması

C) ​
Köylü ve çiftinin düşük faizle ve kolayca kredi alabilmesini sağlamak için Ziraat
Bankası’nın yeniden düzenlenmesi

D) ​Sabit Kur Politikası


E) ​Planlı Kalkınma Politikası

32. Aşağıdakilerden hangisi Anayasada öngörülen inkılâp kanunlarından biri değildir?


A) ​Tevhidi Tedrisat Kanunu
B) ​Şapka İnkılâbı Hakkında Kanun
C) ​Hıyaneti Vataniye Kanunu ​
D) ​Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun
E) ​Bazı Kisvelerin Giyilmeyeceği Hakkında Kanun

33. Aşağıdakilerden hangisi Laiklik ilkesinin öğelerinden biri değildir?


A) ​Resmi bir devlet dininin bulunmaması
B) ​Devlet yönetiminin din kurallarına tabi olmaması
C) ​Din değiştirmenin mahkeme kararı ile mümkün olması
D) ​Devletin din hizmetlerini bir kamu hizmeti olarak düzenlemesi
E) ​Toplumsal ilişkilerin din kurallarına tabi olmaması

34. I. Aşar Vergisi’nin kaldırılması


​II. Kadınlara siyasal hakların verilmesi
​III. Soyadı yasası
​Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Halkçılık ilkesi ile ilgilidir?
A) I ​ ) I-II C​ ) I-III
B

D) II-III ​ ) I-II-III
E
35. 1923-1930 arası dönemdeki liberal ekonomi anlayışı nerede kabul edilmiştir?
A) Lozan Konferansı
B) Mudanya Anlaşması
C) İzmir İktisat Kongresi
D) II. Beş Yıllık Kalkınma Planı
E) I. Beş Yıllık Kalkınma Planı
36. Sürekli değişimi ve yenilenmeyi öngören Atatürk İlkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkçılık ​B) Devletçilik ​
​ ) İnkılâpçılık
C) Devrimcilik D
E) Laiklik

37. Aşağıdakilerden hangisi 1930 yılı sonrasında Devletçiliğe geçirilmesinin


nedenlerinden değildir?
A) Halkçılık ilkesi
B) 1929 bunalımı
C) Dış borçları azaltmak
D) Milli sermaye yaratmak
E) Avrupa’daki bloklaşmalar

38. Tevhid-i Tedrisat’ın en önemli sonucu aşağıdakilerden hangisidir? ​


A) ​Halifeliğin kaldırılması
B) ​Latin harflerinin kabulü
C) ​Eğitimin devlet denetiminde laikleşmesi
D) ​Şeriye ve Evkaf vekâletinin kaldırılması
E) ​Tekke ve zaviyelerin kapatılması ​
39. Aşağıdakilerden hangisi 1930 sonrası dönemin özelliği değildir?
A) Sümerbank’ın açılması
B) Kapitülasyonların kaldırılması
C) Merkez Bankası’nın kurulması
D) Türkiye’nin OECD’ye üye olması
E) Planlı ekonomiye geçilmesi

40. Türkiye’de sanayinin en fazla geliştiği yıllar aşağıdakilerden hangisidir? ​


A) 1923-1930

B) 1930-1939 ​
C) 1960-1980
D) 1980-1985
E) 1939-1950


41. Aşağıdakilerden hangisi, Atatürk döneminde izlenen köycülük siyasetinin
sonuçlarından biri değildir?

A) ​Aşar Vergisi’nin kaldırılması


B) ​Orman Çiftliği’nin kurulması
C) ​Ziraat Bankası’nın açılması
D) ​Tarım Kredi Kooperatifleri’nin kurulması
E) ​Yüksek Ziraat Enstitüsü’nün kurulması
42. Aşağıdakilerden hangisi modern Cumhuriyet Türkiyesi’nin halkçılık anlayışına uygun
bir ifade değildir?

A) ​Demokratlık
B) ​Fertler arasında imtiyazsızlık
C) ​Sınıf mücadelesini kabul etmeme
D) ​Toplumun sosyal sınıf tabakalarına ayrılması
E) ​Fertler arasında eşitlik
43. Kanun önünde eşitliğin sağlanması ve her türlü ayrıcalığın reddi anlamına gelen
“Halkçılık” aşağıdakilerden hangisi ile alakalıdır?

A) Bağımsızlık ​B) Özgürlük



C) Devletçilik D) Demokrasi
E) Bağımsızlık

44. Aşağıdakilerden hangisi diğerlerinden sonra ortaya çıkmıştır?


A) Soyadı Kanunu
B) Takrir-i Sükûn Kanunu
C) Tekke ve zaviyelerin kapatılması
D) Türk Medeni Kanunu
E) Hilafetin kaldırılmasına dair kanun

45. Türkiye’de Devletçilik İlkesi hangi yıldan başlayarak uygulamaya konulmuştur?



A) 1927 B) 1929 ​C) 1933

D) 1939 E) 1940

46. Türkiye Cumhuriyeti aşağıdakilerden hangisini uygulayarak devlet ve vatandaş


arasındaki otoriter kurumların ve feodalleşmenin de ortadan kaldırmasını
hedeflemiştir?
A) Saltanatın kaldırılması
B) Cumhuriyetin ilanı
C) Kapitülasyonların kaldırılması
D) Aşar vergisinin kaldırılması
E) Medeni Kanunun kabulü

47. Aşağıdakilerden hangisi Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kapsamındadır?


A) ​Türk parasının korunması
B) ​Özel girişimciye kolaylık sağlaması
C) ​Ekonomiyle ilgili araştırmaların yapılması
D) ​Ekonomi ile ilgili gerekli planların yapılması
E) ​
Dünyadaki ekonomik dengelerin incelenmesi ve bunların Türkiye’ye olan
etkilerinin saptanması
48. Cumhuriyet Türkiyesi’nde kadınlara tanınan ilk hak aşağıdakilerden hangisidir?
A) ​Evlilikte edinilen malların ortak olması
B) ​Belediye seçimlerine katılma
C) ​Milletvekili seçilebilme
D) ​Kendi soyadını kullanabilme
E) ​Evlenme ve boşanmada erkekle eşit haklara sahip olma

49. Aşağıdaki konulardan hangisi Atatürk’ün Nutuk adlı eserinde yer alan konulardan
biri değildir?
A) Kapitülasyonların kaldırılması
B) Sakarya Savaşı
C) Harf İnkılâbı
D) Kongreler dönemi
E) İstiklal Mahkemeleri

50. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi 3 Mart 1924 tarihli kanunlar içerisinde yer
almamaktadır?

A) ​Hanedanın yurt dışına çıkarılması


B) ​Erkân-ı Harbiye’nin kaldırılması
C) ​Halifenin yetkilerinin TBMM’ye devredilmesi
D) ​Medreselerin kapatılması
E) ​Tekke ve zaviyelerin kapatılması

51. Halifeliğin kaldırılması üzerine yetkileri aşağıdaki kurumlardan hangisine


devredilmiştir?
A) Başbakanlığa
B) Cumhurbaşkanlığına
C) Genel Kurmay Başkanlığına
D) TBMM’ye
E) Diyanet İşlerine

52. Aşağıdakilerden hangisi “Halkçılık” ilkesinin uygulandığının bir kanıtı değildir?


A) ​Medeni kanunun kabulü
B) ​Kabotaj Kanununun çıkarılması
C) ​Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
D) ​Aşar vergisinin kaldırılması
E) ​Soyadı kanununun çıkarılması
53. “Özel sektörün endüstri, sanayi ve ticaret alanında etkin bir rol üstlenebilmesi maksadıyla
Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarılmıştır. Ancak bu sektör, bu kanunun sağladığı avantajları tam
olarak değerlendirememiştir.”

​Aşağıdakilerden hangisi bu durumun kanıtlarından biridir?


A) ​1929 ekonomik bunalımının Türkiye’yi de etkilemesi
B) ​Serbest Cumhuriyet Parti’nin kapatılması
C) ​I. Beş yıllık kalkınma planının hazırlanması
D) ​Menemen olayının çıkması
E) ​Devletçilik ilkesinden vazgeçilmesi

54. Türkiye’de Karma Ekonomik Model’in uygulanmaya konması aşağıdakilerden


hangisinin resmen başlandığının bir kanıtıdır?

A) Laiklik ​B) Devletçilik ​


C) Milliyetçilik ​ ) Halkçılık
D
E) İnkılâpçılık

55. I. Misak-ı Milli’nin Kabulü


​II. TBMM’nin açılması
​III. İstiklal Mahkemelerinin kurulması
​IV. Saltanat’ın kaldırılması
​V. Serbest Fırka’nın kapatılması

Yukarıdaki gelişmelerden hangisi Türkiye’de milli egemenliğin kuruluşu ile
ilgilidir?

A) I-II ​B) II-III ​C) III-IV


D) II-IV ​E) III-V

56. Türkiye’de genel oy ve gizli oy ilkeleri, sırasıyla hangi tarihte kabul edilmiştir?
A) 1934—1936 ​B) 1928—1934
C) l934—1950 D) 1950—1961​
E) 1961—1 980

57. “9 Aralık 1925 tarihinde yerli kumaştan elbise giyilmesine dair kanun çıkarılmıştır. “

Bu kanunun uygulamaya konulmasıyla,
I. dışa bağımlılığın azaltılması,
II. yerli üretimin desteklenmesi,
III. sanayileşmenin çabuklaştırılması
durumlarından hangilerine az da olsa katkı sağlandığı savunulabilir? (KPSS 2007)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III
58. I. Koruyucu gümrük politikası uygulanması
​II. Türk parasının değerini korumak için önlemler alınması

III. Âşar vergisinin kaldırılarak köylünün rahatlatılması
Yukarıdakilerden hangileri, ülke ticaretinin Türkiye’nin kontrolü altında bulundurulması
amacına yöneliktir? (KPSS 2007)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) II ve III
59. Aşağıdakilerden hangisi ile yerinden yönetim ilkesi kabul edilmiştir? (KPSS 2008)
A) TBMM’nin açılması
B) 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu
C) Cumhuriyetin İlanı
D) Hilafetin kaldırılması
E) 1924 Anayasası

60. I. Saltanatın Kaldırılması


​II. Cumhuriyetin İlanı ​
​III. Hilafetin Kaldırılması
​IV. Şapka İnkılâbı

V. TBMM’nin açılması
Yukarıda bahsedilen konulardan hangilerinin Laiklik ilkesi ile alakalı gelişmeler içerisinde
yer almamaktadır? (KPSS 2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) II ve V


D) I, II, ve III ​E) I ve II
61. “Türk kadınına 1930'da belediye, 1933’te muhtarlık ve 1934'te milletvekili seçme ve
seçilme hakkı tanınmıştır.”
Bu durum,
I. Siyasi eşitsizliği giderme,
II. Katılımcılığı arttırma,
III.Çok partili siyasi yaşama geçme
Amaçlarından hangilerine ulaşılmak is​tendiğinin göstergesidir? (2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I, II, ve III ​E) I ve II
62. “Cumhuriyet Dönemi'nde, topraksız köylülere toprak dağıtmak amacıyla "Toprak Reformu
Yasası" çıkarılmış, ancak başarılı olunama​mıştır.”
Bu durum,
I. Halkın ekonomik durumunun iyileştirilmesi​ne çalışıldığı,
II. Feodal yapıya son verilemediği,
III. Tarımsal üretimin arttırıldığı,
Yargılarından hangilerinin göstergesidir? (KPSS 2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I, II, ve III ​E) I ve II
63. Cumhuriyet Dönemi'nde,
I. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın hazır​lanması,
II. Aşar Vergisi'nin kaldırılması,
III.Sümerbank'ın kurulması,
Gelişmelerinden hangilerinin, sanayinin geliştirilmesine yönelik olduğu söylenebi​lir?
(KPSS 2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I, II, ve III ​E) I ve II

64. Cumhuriyet Dönemi'nde,


I. Kabotaj Kanunu'nun kabul edilmesi
II. Yabancıların elindeki işletmelerin millileşti​rilmesi,
III. ​
Teşvik-i Sanayi Yasası'nın çıkarılması
Uygulamalarından hangileri ekonomik bağımsızlığın sağlanmasıyla doğrudan il​gilidir?
(KPSS 2008)

A) Yalnız I ​B) Yalnız II



C) Yalnız III D) I, II, ve III
E) I ve II

65. Aşağıdakilerden hangisi Medeni Kanunu'nun kabulüyle Türk kadınına sağlanan


olanaklardan biri değildir? (KPSS 2008)
A) Seçme ve seçilme hakkı
B) İstediği mesleği seçebilmesi
C) Boşanma hakkını kullanabilmesi
D) Mahkemede eşit tanıklık hakkı
E) Mirasta eşitlik

66. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk Milliyetçiliğine bağlılık ilkesinin bir sonucu değildir?
A) Vatandaşların dilek ve şikâyetleri hakkında TBMM’ye başvurma haklarının olması
B) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
C) Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılması
D) Türk Milletinin birlikte yaşama arzusunu ve sahip olunan manevi mirası koruma amacını
paylaşan bireylerden oluşması
E) Türkiye Cumhuriyetinin resmi dilinin Türkçe olması

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B B C B A B E B C A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B B B E D A B D A D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B D C E A A C E B C
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D C D E C D A C A B
41 42 43 44 45 46 47 48 49 50
C D D A C D B E C E
51 52 53 54 55 56 57 58 59 60
D B C B D C E D B C
61 62 63 64 65 66

D D A D A A

​ATATÜRK DÖNEMİNDE TÜRKİYE


CUMHURİYETİ’NİN DIŞ POLİTİKASI

Temel ilkeler ​
• Tam bağımsızlıktan ödün vermemek.
• Yurtta barış, Dünya'da barış

• Ulusal sınırların dışına çıkmamak ​


• Gerçekçilik, barışçılık, güvenlik, akılcılık ve batıcılık.
• Ulusal güce dayanmak.
• Misak-ı Milli'yi barışçı yollarla gerçekleştirmek.
• Lozan'dan kalma sorunlarla ilgili devletlerle görüşerek çözmek.

I. YABANCI OKULLAR SORUNU


Lozan Barış Antlaşması’nda tüm yabancı ve azınlık okullarının Türk
yasalarına bağlı kalacağı kararı alınmıştı. 1925 yılında çıkarılan bir yasa ile
Türkiye’deki yabancı okullarda Türk Dili, Türk Tarihi ve Coğrafyası ile
Yurttaşlık Bilgisi dersleri Türk öğretmenler tarafından okutulacaktır. Bu
okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olacak ve Türk müfettişler tarafından
denetlenecektir. Bazı okullar itiraz etmiş; ancak uymayan okullar
kapatılmıştır. Avrupalı devletler kapitülasyonların getirdiği alışkanlıklarla
Türkiye'nin aldığı bu kararlara karşı çıkmıştır. En çok karşı çıkan ülke Fransa
olmuştur. Bunun nedeni ise Türkiye’de en çok okula Fransızların sahip
olmasıdır.
✓ Yabancı okullar MEB’e bağlandı.
✓ Bir müdür yardımcısı Türk olacak.
✓ Tüm kayıtlar Türkçe tutulacak.
✓ Bakanlık müfettişleri tarafından denetlenecek.
✓ Türkçe, Tarih, Coğrafya, Yurttaşlık Bilgisi gibi dersler Türk
öğretmenleri tarafından Türkçe okutulacak.
✓ Yabancı okullar misyonerlik faaliyetlerinde bulunmayacaktır kararları
alındı.

II. NÜFUS DEĞİŞİMİ (MÜBADELESİ)


Lozan Barış Antlaşması’nda, Batı Trakya Türkleri hariç Yunanistan’daki
Türkler ile İstanbul’daki Rumlar hariç, Türkiye’deki Rumların yer
değiştirilmesine karar verilmiştir. Ancak Yunanistan’ın, İstanbul’da daha fazla
sayıda Rum bırakabilmek için Batı Anadolu’daki Rumları İstanbul’a
yerleştirmeye başlaması, iki ülke arasında soğuk savaşa neden olmuştur.
Lozan Barış Antlaşması'nda Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus değişimi
öngörülmüştür.
✓ Batı Trakya'daki Türkler ve İstanbul’daki Rumlar göç kapsamı dışında
tutulmuştur.
✓ Yunanistan'ın, İstanbul’da daha fazla Rum bırakmak istemesi
görüşmeleri tıkamıştır.
✓ Bunun üzerine sorun Milletler Cemiyeti'ne bağlı yargı organı olan
"Lahey Adalet Divanı"na götürüldü. Sorun burada da çözülemeyince,
Türk - Yunan ilişkileri gerginleşti. Yunan Hükümeti Batı Trakya'daki
Türklerin mallarına el koyunca, Türk Hükümeti de İstanbul’daki Rum
mallarına el koydu.
✓ Sorun silahlı bir çatışmaya dönüşmeden, 1926'da başlayan ikili
görüşmeler sonucunda 1930'da Yunan başkanı Venizelos'un
Türkiye'yi ziyaretiyle çözümlenmiştir.
Sonucu:
İki ülke arasındaki nüfus değişimi 1930 yılında gerçekleşmiştir. Barış
süreci 9 Şubat 1934 yılında imzalanan Balkan Antantı ile gelişti. Bu barış
1950 yıllarına gelince Batı Trakya Türkleri, Kıbrıs Adası ve Ege Adaları
yüzünden bozulmuş, 1974 Kıbrıs Harekâtı ile sıcak savaşa dönüşmüştür.

III. MUSUL SORUNU (1924-1926)


Musul sorunu, Lozan Barış Antlaşması’nda çözümlenememiş; konuyu
İngiltere ve Türkiye’nin kendi aralarında tekrar ele almaları kararlaştırılmıştır.
Dokuz ay içinde sorunun çözümlenmesi zorunluluğunun getirilmiş olması
nedeniyle görüşmeler yapılmıştır. Musul sorununu çözmek için 1924'te Haliç
Konferansı toplanmıştır. Türkiye'yi Fethi Okyar temsil etmiştir. Bu arada
1925 yılında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde çıkan Şeyh Sait Ayaklanması
nedeniyle Musul’a askeri müdahaleden kaçınıldığı için bu isyan Musul
sorununun çözümünü geciktirmiştir.
✓ Sorun, 1924'de iki devlet arasında başlayan görüşmelerle
çözümlenmeye çalışıldı.
✓ Türkiye, bölgede halk oylaması (plebisit) ile sorunun çözümlenmesini
önerir.
✓ İngiltere, bu öneriye halkın eğitim düzeyinin düşük olduğu
gerekçesiyle karşı çıkar ve sorunu kendi kontrolündeki "Milletler
Cemiyeti" ne götürür.
✓ Bu gelişme Türkiye'nin içeride güçsüzleşmesine ve dolayısıyla dış
politikada da zayıflamasına yol açar.
İki devlet arasında antlaşma sağlanamayınca sorun Milletler Cemiyeti’ne
götürülmüştür. Milletler Cemiyeti’nin Türkiye aleyhine karar vermesi
nedeniyle sorun yüksek Adalet Divanı’na götürülmüş yine bir sonuç
alınamamıştır.
Sonuç:
5 Haziran 1926 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul sorunu
çözülmüştür. Musul Irak’a bırakılmıştır. Musul petrol gelirinden Irak
Hükümeti’nin payına düşenin % 10’u 25 yıl süre ile Türkiye’ye verilme kararı
alınmıştır.

IV. TÜRK - FRANSIZ İLİŞKİLERİ

• ​
Türkiye Suriye Sınırı: Hatay sorunu 30 Mayıs 1926’da
çözülmüştür.

• ​
Adana Mersin Demiryolları: Türkiye’nin kamulaştırmak
istediği Adana- Mersin demiryolunu, Fransız şirketi işlettiği için
sorunlar yaşanmıştır. Bu sorun 1929’da çözümlenmiştir.

• ​
Lozan’dan Kalan Osmanlı Borçları: 22 Haziran 1932’de
çözümlenmiştir.

• ​
Yabancı Okullar: Yabancı okullara Türk Tarihi, Coğrafyası ve
Türk Dili dersleri konulması ve bu derslerin Türk öğretmenlerce
verilmesine Fransa itiraz etmiş ancak itiraz iç sorun olduğu
gerekçesiyle tartışmaya açılmamıştır.

• ​
Bozkurt-Lotus Davası: Ege’de çarpışan iki yük gemisi (Türk
ve Fransız) ile ilgili bir sorundur. Bu olayın sonucunda kabotaj hakkını
elde edilecektir.

V. ​
TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE GİRMESİ
(18 Temmuz 1932)
Cemiyetin amaçları, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışı
korumak ve olası sorunlara barışçıl çözümler üretmektir.
Türkiye’nin diplomatik çözümden yana olduğunu bir kez daha duyurmak
ve uluslararası siyasi ilişkilerini geliştirmek amacıyla cemiyete katılmıştır.
ABD başkanı Wilson’un fikir babası olduğu Milletler Cemiyeti
kuruluşundan kısa bir süre sonra büyük devletlerin çıkarlarına hizmet eden,
taraf tutan kurum haline geldiği için II. Dünya Savaşı sonrasında
kapatılmıştır.

UYARI: ​
Milletler Cemiyeti'nde, Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili
önergeyi Portekiz ve Yunanistan temsilcileri vermiştir.
Türkiye'nin Cemiyete üye olması, Boğazlar sorununun
çözümünü kolaylaştırmıştır.

​VI. BALKAN ANTANTI (9 Şubat 1934)


Kurucular: Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya
Gerekçe: Almanya ve İtalya'nın hızla silahlanması ve Balkanlar’a
yönelik yayılmacı bir politikası izlemesi.
Amaç: Sınırların karşılıklı olarak güvence altına alınmasıdır.
Merkezi: Atina
Öncülük eden devletler: Türkiye ve Yunanistan.

UYARI: ​
Bulgaristan, Yunanistan ile aralarında sınır sorunları olduğu
ve Bulgaristan’ın topraklarını genişletmek istediği için, Arnavutluk ise
İtalya'dan çekindiği için ittifakta yer almaz.

ÖNEMİ: ​
Balkan Antantı ile Türkiye batı sınırlarını güvence altına
almış ve bölgesel barışın, dolayısıyla dünya barışının
sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Sonucu:

• ​Türkiye, Bulgaristan sınırı hariç batı sınırlarını güvenceye


almıştır.

• ​
Bulgaristan, Yunanistan’la arasındaki sınır sorunu, kaybettiği
toprakları geri alabilme düşüncesi gibi nedenlerle pakta imza
atmamıştır.
• Yugoslavya'nın Almanya ile işbirliğine yönelmesiyle pakt zayıflar, II.
Dünya Savaşı'nın fiilen başlamasıyla sona erer.

VII. MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 Temmuz 1936)


Barış Antlaşması’nda Boğazlar silahsız bölge ilan edilmiş ve Boğazlar’ın
yönetimi, başkanı Türk olan uluslararası komisyona bırakılmıştı. 1933’ten
itibaren Avrupa’da başlayan silahlanma, 1935’te İtalya’nın Habeşistan’a
saldırması, Almanya’nın Versailles (Versay) Antlaşması gereği askersiz
bölge ilan edilen Ren bölgesine asker göndermesi, Japonya’nın Mançurya’yı
işgal etmesi ve Milletler Cemiyeti üyeliğinden ayrılması ve II. Dünya Savaşı
tehlikesinin ortaya çıkması nedenlerinden dolayı Türkiye Boğazlar
Statüsü’nün yeniden gözden geçirilmesini istemiştir.
Avrupalı devletler, savaş öncesi boğazların egemenliğini Türkiye’ye
devretmekte sakınca görmeyince, Montrö Boğazlar Sözleşmesi
imzalanmıştır.
Sözleşmenin maddelerine göre:

• ​Boğazların yönetimi tümüyle Türkiye’ye bırakılmıştır.


• ​Türkiye’nin boğazın her iki yakasında asker bulundurması ve
koruması kabul edilmiştir.

• ​Ticaret gemilerinin geçişi serbest olmuştur.


• ​Savaş gemilerinin geçişine zaman ve ağırlık bakımından sınır
getirilmiştir. Türkiye savaşa girerse, boğazlardan geçişi istediği gibi
düzenlemesi kabul edilmiştir.

• ​
Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin savaş gemilerinin
geçişi, uluslararası hukuk kurallarına göre düzenlenmiştir.

UYARI: ​
Lozan'da boğazlar konusunda Türkiye'yi destekleyen
Sovyet Rusya, Montreux'de Türkiye'ye karşı tavır alır. Lozan'da
Türkiye'ye karşı olan İngiltere ise Montreux'de Türkiye'yi
destekler.

NOT: ​Hünkâr İskelesi Antlaşması ile başlayan Boğazlar Sorunu,


Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile sona ermiştir.

VIII. SADABAT PAKTI (9 Temmuz 1937),


Sadabat Paktı, Orta Doğu’da var olan güvenliği sağlamak, İtalya’nın
Habeşistan’a saldırması ve Türk-İran ilişkilerinde görülen olumlu gelişmeler
üzerine imzalanmıştır. Bu pakta, Türkiye, Irak, Afganistan ve İran katılmıştır.
Türkiye'nin paktta yer almasının nedeni, doğu sınırlarının güvenliğini
sağlamak ve bölgesel barışa katkıda bulunmaktır.

Sonucu:
Türkiye bu pakt sonucunda doğu sınırlarını güvence altına alınmıştır.

UYARI: ​
Suriye, Türkiye ile sınır sorunları (Hatay) olduğu için yer
almamıştır.

IX. İNÖNÜ HÜKÜMETİ’NİN DEĞİŞMESİ (25 Ekim 1937)


Mustafa Kemal ile İsmet İnönü arasında ekonomik ve siyasi
gelişmelerde farklı düşüncelerin oluşması nedeniyle İsmet İnönü görevi
bırakmıştır. Başbakanlıktan istifa eden İsmet İnönü yerine Celal Bayar
getirilmiştir.
NOT: İsmet İnönü, daha önce de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın
artan muhalefeti karşısında başbakanlığı Ali Fethi Bey’e bırakmıştı.

X. HATAY SORUNU (30 HAZİRAN 1939)


20 Ekim 1921 Ankara Antlaşması ile Hatay ve İskenderun özerk ve
resmi dili Türkçe olan bir yönetimin kurulması koşulu ile Fransa yönetimine
bırakılmıştı.
II. Dünya Savaşı öncesinde Fransa, Suriye üzerindeki mandasını
kaldırınca Suriye, Hatay üzerinde hak iddia etmiş ve Hatay’ın gelecekte
hangi ülkede kalacağı sorunu yeniden başlamıştı.
Türkiye Milletler Cemiyeti’ne başvurmuştu. Milletler Cemiyeti halk
oylaması yapılması kararı almıştır. Milletler Cemiyeti gözetiminde yapılan
halk oylaması sonucunda 2 Eylül l938’de Hatay Bağımsız Türk Devleti
kurulmuştur. Daha sonra Hatay Meclisi’nin aldığı karar ile Hatay 30 Haziran
1939’da Türkiye’ye katılmıştır.

NOT: ​
Hatay Türk Devleti’nin İlk cumhurbaşkanı TAYFUR SÖKMEN,
ilk Başbakanı ABDURRAHİM MELEK’TİR.
​DIŞ POLİTİKA

1. Atatürk döneminde (1923-1938) en uzun süre Dış İşleri Bakanlığı yapan devlet adamı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tevfik Rüştü Aras
B) Yusuf Hikmet Bayur
C) İsmet İnönü
D) Mahmut Esat Bozkurt
E) Numan Menemencioğlu

2. Aşağıdaki olaylardan hangisi Lozan’da aleyhimize bir karar olmasına rağmen daha
sonra Misak-ı Milliye uygun bir şekle getirilmiş bir gelişmedir?
A) Musul Meselesi
B) Boğazlar Meselesi
C) Dış borçlar
D) Nüfus mübadelesi
E) Azınlıklar

3. Türkiye gümrük özgürlüğüne hangi tarihte kavuşmuştur?


​ ​
A) 1923 B) 1925 C) 1929

D) 1935 ​E) 1936

4. “I. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sorunları çözmek amacıyla kurulan Milletler
Cemiyeti’ne Türkiye’de davet edilmiştir.”
Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam’a alınmasında onun aşağıdaki özelliklerinden hangisinin
etkili olduğu söylenebilir?

A) ​Milli mücadeleden beri barışçı bir politika takip etmesi


B) ​Çok partili sürece geçme çabaları
C) ​Ekonomik olarak güçlenmesi
D) ​Milli bir devlet olması
E) ​Kurtuluş savaşı vermesi
5. 10 Haziran 1930 tarihinde yapılan antlaşmayla Türkiye ile Yunanistan arasında çözülen
sorun aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Nüfus mübadelesi
B) ​Kıbrıs sorunu
C) ​Ege adalarının silahsızlandırılması
D) ​ azminat sorunu
T ​
E) ​Rodos ve Oniki Ada

6. Aşağıdakilerden hangisi 1923-32 dönemi Türk dış politikasında Türkiye ile Yunanistan
arasındaki temel problemlerden biri değildir?

A) Patrik Konstantin meselesi ​


B) Etabli anlaşmazlığı

C) Türk-Yunan sınırı ​
D) İstanbul Rumları meselesi
E) Mübadele meselesi

7. I. Sadabat Paktı

​II. Balkan Birliği Antantı


​III. Locarno Anlaşması ​
​IV. Montrö Sözleşmesi
​V. Lozan Antlaşması

Yukarıdakilerden hangileri, yaklaşan II. Dünya savaşı tehlikesine karşı
Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya yönelik gelişmelerdir?

A) I-III-V ​B) I-II-III ​C) I-III-IV


D) III-IV-V ​E) I-II-IV

8. 1931 'de Ankara'da Balkan Konferansı delegelerinin ka​tıldığı toplantıda Mustafa Kemal,
Balkan milletlerinin ta​rihi münasebetlerinden bahsederek Balkan Ittifakı'nın gerekliliği üzerinde
durmuştur.
Buna göre Türkiye'nin;
I. Dünya siyasetinde etkinliği olan bir devlet olma
II. Batıda ki egemenlik sınırlarını genişletme
III. Doğacak herhangi bir tehlikeye karşı önlem alma
hedeflerinden hangilerini gerçekleştirmek istediği söylenebilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve III


D) II ve III ​E) I ve II

9. Atatürkçülük’te dış politika ile ilgili bazı ilkeler şun​lardır;


I. Milli sınırlarımız içinde kalmak.
II. Gerçekleştiremeyeceğimiz emeller peşinde koşma​mak
III. Milletlerarası ilişkilerde eşitliğe dayanan karşılıklı ilişkiler, dostluklar ve ittifaklar kurmak.
IV. Diğer devletlerin iç politikalarından ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek.
Bu ilkelerden hangileri yayılmacı ve saldırgan bir politika izlenmeyeceğinin kanıtı
sayılabilir?

A) Yalnız IV ​B) I ve III ​C) II, III ve IV


D) I, III ve IV ​E) I, II ve III
10. I.Sadabat Paktı'nın imzalanması
​II.Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmesi
​III.Balkan Antantı'nın imzalanması
Gelişmelerinden hangileri "Yurtta Barış, Dünyada
Barış" ilkesi doğrultusunda gerçekleştirilmiştir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve III ​E) I, II ve III
11. Atatürk Dönemi'nde izlenen;
I. Ulusal gücümüze dayanarak sorunları çözmek
II. Ulusal sınırlarımız içinde kalmak
III. Türk toplumu içerisinde dinsel birliği sağlamak
IV. Yabancı devletlerin iç işlerimize karışmasını önle​mek
​İlkelerinden hangileri dış politika esaslarındandır?
A) I ve III ​ ) II ve IV C​ ) I ve IV
B

D) I ve II ​ ) I, II ve IV
E

12. Sovyet Rusya Boğazlar Sorunu'nda Türkiye'yi destek​lerken, 1936 Montrö Boğazlar
Konferansı görüşmele​rinde Türkiye ve İngiltere'ye karşı tavır almıştır.
Buna göre;
I. Siyasal dengelerin değiştiği
II. Sovyet Rusya'nın Türk-lngiliz yakınlaşmasına tepki gösterdiği
III. Sovyet Rusya'nın boğazlara egemen olmak istedi​ği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) I ve II


D) II ve IlI ​E) I, II ve III

13. II. Dünya Savaşı'nın çıkması olasılığının artması üzerine Türk Hükümeti'nin
sınırlarını korumak ve bölgesindeki devletlerle güç birliği yapmak için;
I. Nato'ya girme
II. Balkan Antantı'na katılma
III. Sadabat Paktı'na katılma ​
IV. Cemiyeti Akvam’a üye olma
politikalarından hangilerini uyguladığı savunulabi​lir?

A) Yalnız I ​B) I ve II ​C) II ve III


D) I ve IV ​E) I, II ve IV

14. “Balkan Antantı'nın yapılması sırasında yapılan gizli bir protokol ile, taraflardan biri
Balkanlı olmayan bir dev​let tarafından saldırıya uğrar ve bir Balkan devleti de saldırgana
yardım ederse, diğer taraflar saldırgana karşı birlikte savaşa girmeleri kararlaştırıldı.”


Balkan Antantı'nda yer alan bu maddeye dayana​rak;
I. Balkan devletleri arasında siyasi işbirliği sağlan​mıştır.
II. Balkan devletleri dış saldırıya karşı İttifak yapmışlardır.


III. Balkan devletleri yayılmacı bir amaç gütmüşlerdir.
yargılarından hangilerine ulaşılamaz?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve II ​E) I, II ve III
15. Atatürk "Uluslararası ilişkilerde siyasal bağımsızlı​ğın sağlanmasının ekonomik
bağımsızlığın sağlan​masına" bağlı olduğunu vurgulamıştır.
Atatürk'ün bu düşüncesiyle,
I. Kapitülasyonların Lozan Antlaşması'yla kaldırılması
II. Yabancı okulların Türk yasalarına göre öğretim fa​aliyetlerini düzenlemesinin sağlanması
III. Türkiye'deki Rumlarla, Yunanistan'daki Türklerin yer değiştirmesi
IV. Kabotaj Yasası'nın çıkartılması
gelişmelerinden hangilerinin aynı doğrultuda oldu​ğu söylenebilir?

A) I ve II ​B) I ve III ​C) I ve IV


D) II, III ve IV ​E) I, II ve IV
16. Dış politikada güçlü ve sözü geçer olmanın ön koşulu iç politikada güçlü olmaktır.
Cumhuriyet Dönemi'nde gündeme gelen;
I. Yabancı Okullar Sorunu'nun uluslararası soruna dönüşmesine izin verilmeden
çözümlenmesi
II. Şeyh Sait Ayaklanması’nın bastırılmasına rağmen Türklye-lrak sınırının Misak-ı Milli'ye
aykırı bir şekil​de çizilmesi
III. Halifeliğin kaldırılmasından sonra da İslam ülkele​riyle ilişkilerin geliştirilmesi
durumlarından hangileri yukarıdaki yargıyı doğru​lamaktadır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​C) Yalnız III


D) I ve III ​E) I, II ve III
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A B C A A C ECE E
11 12 13 14 15 16

E C C C C D

​ATATÜRK DÖNEMİ DÜNYA


Sovyetler Birliği'nin Kurulması ve Güçlenmesi
20. yy.ın başlarında mutlak bir biçimde yönetilen Rusya'da, nüfusun
çoğunluğunu oluşturan fakir köy​lüler ile işçilerin huzursuzluğu 1905
ayaklanmasına neden oldu. Petersburg ve Moskova'da "İşçi Sovyet​leri"
kuruldu. İsyan sert şekilde bastırıldı.
I. Dünya Savaşı Rusya'daki fakirliği iyice artırdı. Boğazlar kapalı olduğu
için dış yardım da alamayan Rusya'da, 8 Mart 1917'de gösteriler
(Petersburg'da) başladı. 12 Mart'ta "İşçilerin ve Askerlerin Sovyet'i" kuruldu.
15-16 Mart'ta Çar tahtı bırakmak zorunda kaldı ve devrimci hükümet kuruldu.
Devrimci Sosyalist Hükümet’in Alman Cephesi'ndeki ta​arruzu başarısız
olunca, 14 Ekim 1917'de Cumhuriyet ilan edildi. Hükümetin savaştan
çekilmesi üzerine köy​lülerin ayaklanması Rusya’yı iyice karıştı. Bolşevikler
(aşinalar) "Askeri Devrim Komitesi" kurdular. 7 Kasım 1917'de hükümet
darbesiyle Bolşevikler iktidarı ele ge​çirdi ve 8 Kasım'da Lenin Petersburg'a
geldi.
İhtilalden sonra Sovyet yöneticiler, genel kalkınma he​defleri ile Orta
Asya'daki özel amaçlarını belirlediler. Orta Asya (Türkistan) politikası iki
temel hedefe daya​nıyordu. Birincisi, bu bölgedeki kültürü yok etmek; di​ğeri
ise bu kültürün yerine Sovyet kültürü getirmekti. Bu amaca ulaşmak için,
a) İdari Sovyet Hakimiyeti,
b) iktisadi Sovyet Hakimiyeti,
c) Kültürsüzleştirme,
d) Sovyetleştirme,
e) Zorunlu göç politikalarım uyguladılar.
Sovyetler, idari amaçlarını gerçekleştirmek için Orta Asya'daki
potansiyel ve gerçek liderleri "temizleme ha​reketleri" ile ortadan kaldırıp,
yönetim kademelerine Rus yöneticileri yada Sovyet yanlılarını getirdi. İkti​sadi
amaçlarını gerçekleştirmek için Sovyetleri güç​lendirirken, Orta Asya
halklarını fakirleştirip Sovyetlere muhtaç hale getirdiler. Kültürsüzleştirme
amacıyla da Türkistan kültürüne şu üç açıdan saldırdılar;
a) Türkistan'ın parçalanması,
b) Türkistan'ın diğer Müslümanlardan ve Türkçe, Farsça konuşan
ülkelerden olduğu kadar tarihi geçmişinden de tecrid edilmesi,
c) Dini inanç ve değerlerin -bilhassa İslamiyet'in- tah​rip edilmesi ve
İslami kurumların bozulması.
Sovyetleştirmedeki amaç ise, kültüründen uzaklaştı​rılan gençleri Sovyet-
Rus kültürüne çekerek Türkis​tan'ı bir Rus Eyaleti haline getirmekti.
Sovyetleştirmede amaçlara ulaşıldığı söylenemez.
Zorunlu göçün amacı, homojen bir toplum yaratmak​tı. Bu nedenle
bölgeden pek çok Türk, Sibirya'ya sürü​lüp yerlerine Ruslar yerleştirildi.
Tüm bu gayretler neticesinde, bölge halkını ,günlük yaşamında bile,
Rusça'yı kullanan insanlara çevirdiler. Günümüzde bölge halkından
kendilerini tanımlamaları istendiğinde, etnik-bölgesel kimliklerini öne
çıkar​dıkları görülmüştür.
Sonuç olarak Sovyetler bu hedeflerinde tam olarak başarılı olamamıştır.
Çünkü bölgedeki insanlar Sovyetlerden ayrılmış, bağımsız devletler kurmuş,
kendi inanç ve kültürlerine yönelmeye başlamışlardır.

Japonya'daki Gelişmeler
16. yy.da Cizvit misyonerleri Japonya'da Hıristiyanlığı yaymaya
başlayınca, Japonlar Hıristiyanlık’ın tehlikeli ol​duğuna kanaat getirip,
Hıristiyanlığı ve yabancıların ülkeye girişini yasaklandı.
19. yy.ın ortalarından itibaren dünyaya açılım po​litikası izleyen Japonya,
1854'te Amerika ile Dostluk Antlaşması imzaladı. Bunu Rusya, İngiltere,
Hollanda ve Fransa ile yapılan antlaşmalar izledi. Bu gelişme​ler Japonya'nın
içe kapalı geçirdiği dönemin bittiğini gösteriyordu. Bu antlaşmaları ticaret
antlaşmaları iz​ledi. İkili antlaşmalar, Japonya'nın iç karışıklığa
sürük​lenmesine ve feodal döneminin tarihe karışmasına ne​den oldu.
Tokugava Şogunluğu yıkılırken, 1868'de Meiji Resto​rasyon Dönemi
başladı. Hakimiyet İmparatora geçti. Japonya'nın modern tarihi başladı.
Batılıların yüzyıllar içinde kurdukları sanayilerini, politik kurumlarını, mo​dern
toplumunu 20-30 yılda gerçekleştirdiler. Ülke her bakımdan gelişti. Bu durum
savaşlara neden ol​du. Çin ile yapılan savaşı (1894-1895) kazanıp Tay​van'ı
ele geçiren Japonlar, 1904-1905 savaşında da Rusya'yı yendiler ve 1910'da
da Kore'yi ilhak ettiler. 1912'de İmparator Meiji öldü. I. Dünya Savaşı'na tam
olarak katılmayan Japonya, II. Dünya Savaşı'nda ağır bir yenilgi aldı (1945).
Ülke altı yıl müttefiklerin kontrolünde kaldı. Bu dönemde tarım alanları
yeniden paylaştırıldı, aile şirketleri dağıtıldı, işçilere ve ka​dınlara çeşitli
haklar verildi. 1947'de liberal bir ana​yasa ilan edildi. 1951 San Francisco
Antlaşması ile Japonya dış ilişkiler kurma hakkını tekrar kazandı. Ja​ponya
1970'lerden itibaren uluslararası mali ve eko​nomik piyasa kuruluşlarının baş
aktörlerinden biri ha​line geldi.

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı


1929'da başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik
buhrana verilen isimdir. Buhran, Ku​zey Amerika ve Avrupa'yı merkez
almasına rağmen, dünyanın geri kalanında ,özellikle sanayileşmiş ülke​lerde,
yıkıcı etkiler meydana getirdi.

I. Dünya Savaşı Sonrası Dünyada Ekonomik Durum


Bu dönemde dünya ekonomisine etkilerinden dolayı önemli olan üç
devlet ABD, İngiltere ve Almanya'dır. ABD, 1924-1929 yılları arasında bir
stabilizasyon dev​resi geçirdi. Edindiği ihracat fazlası ile dünyanın kreditörü
oldu. ABD'de yeni gelişen sanayilere talebin fazla olması borsayı spekülatif
hale getirmişti. ABD bu nedenle 1928'de verdiği kredileri geri çekmek is​tedi
ise de, hesapsızca verdiği kredileri geri alamadı. İngiltere; savaş sonrası
ABD 'den alınan borçla kuru​lan altın standardıyla pound değer kazanınca
,ihracat azaldı ve daha fazla alım dışa çıktı. Bu da İngiltere'nin yeniden
borçlanmasına neden oldu.
Almanya ABD'nin istediği tazminat sorununu çöze​medi. Bunun üzerine
1924 Daves Planı ile ABD, Al​manya'ya yapılanmasını tamamlaması için
yeniden kredi verecek, yapılanmasını tamamlayan Almanya da ABD'ye
tazminatını ödeyecekti.

Krizin Nedenleri

1. ​
ABD ekonomisinin % 50'sinin 200 kadar holdin​gin elinde
olması (Bu tek bir holdingin bile iflası​nın ekonomiyi sarsacağının
göstergesiydi).

2. ​Bankaların kötü yapılanması, bankaların sermaye esasları,


rezerv ve kredi oranlarını belirleyen yasa​ların olmaması.

3. ​
Şirketlerin mali tablolarının güvenirliğini sağlayan yasaların
olmaması. (Bu nedenle yatırımcı, senedi​ni aldığı firma hakkında
yeterince bilgi sahibi ola​mıyordu).

4. ​
Ticari bankalar ile yatırım bankalarını ayıran yasa​ların
olmaması.

5. ​
ABD Başkanı Hoower'in ve ekibinin ekonomi ala​nındaki
tecrübesizliği. (Hoower liberal ekonomi anlayışına göre krizin
başlarında ekonomiye mü​dahale etmedi, daha sonraki müdahalesi
hem ge​cikmişti, hem de başarılı değildi. Hükümet altına bağlı
olmayan para basmayınca piyasada para bulunamadı ve reel sektör
küçüldü, işsizlik arttı).

6. ​ABD'nin verdiği kredileri geri alamaması


Krizin Patlak Vermesi; Kara Perşembe
New York Borsası, 1928'in başından 1929 Ekim ayı başına kadar
gittikçe yükseliyor ve yüksek fiyat/ka​zanç getiriyordu. Ancak, 3 Ekim 1929'a
gelindiğinde yukarıda belirtilen nedenlerle ilerleme durdu ve bir​kaç büyük
holdingin hisseleri düştü. Bu düşüş, 21 Ekim'de yabancı yatırımcıların
kağıtlarını ellerinden çıkarmalarıyla hızlandı ve "Kara Perşembe” olarak
anılan 24 Ekim 1929'da borsa dibe vurdu.

Sonuçları

1. ​1929 yılı fiyatlarıyla 4,2 milyon dolar yok oldu.


2. ​Bu süreçte 4000 banka battı.
3. ​Binlerce insan mal varlığını kaybetti.
4. ​Piyasada para yok olduğundan takas usulü (değiş-tokuş)
ekonomisine dönüldü.

5. ​İnsanların ruh sağlıkları bozuldu.


Bunalımdan Çıkış Gayretleri
Amerikanlar bu çöküşün faturasını Hoower'e kesti. 1933'te Roosevelt
ekonomik sistemde köklü değişik​likler vaat eden "New Deal" projesiyle iş
başına geldi. "New Deal" programı arzulanan sonuçları tam olarak
vermemiştir. Bu plana göre, ilk kez devlet Amerikan Ekonomisi’ne müdahale
ediyordu. Bu dönemde ilk kez merkez bankası kuruldu, bankacılık sistemini
dü​zeltmek için kanunlar yapıldı. Reel sektörde kârlılığın artırılmasına karar
verildi, üretim sınırlandı, çalışma saatleri azaltılarak işsizlik sorunu
çözümlenmeye çalışıldı. Altın ve döviz kuru bizzat başkan tarafından kontrol
edildi. Bu planın yeterince başarılı olmayan yönleri, devlet harcamalarının
ekonomiyi canlandır​maya yetmemesi, devletin ekonomideki payının
artmaması ve yatırımların yetersiz kalmasıydı.

Bunalım Sonrası Almanya


Krizi yenerek tam istihdama ulaşan ilk sanayi ülkesi Almanya'dır.
Almanya, enflasyonsuz orijinal finans​man yöntemleriyle iç piyasayı
canlandırırken, dış pi​yasa da malın malla mübadelesini gerçekleştirme
im​kanını sağlayan "counter-trading" modelini benimse​di. (Tarım
ekonomilerinin ihracat mallarını satın aldı ve onlara kendi sanayi ürünlerini
sattı)

Türkiye'ye Etkileri
Bu kriz karşısında Türkiye, kalkınmasını sağlayabil​mek için ihracat ve
ithalatını artırmak zorundaydı. Kri​zi aşmak için alınan tedbirler;

1. ​
Kliring ve takas sistemi uygulandı. (Kliring : Malını alanın,
malını alma ilkesine dayanır. Türk Hükü​meti birçok ülke ile kliring ve
takas antlaşması yaptı. Türkiye ile ticaret ve ödeme antlaşması
ya​pan ülkelerden ithalata öncelik verildi)

2. ​
İhraç mallarına kalite kontrol (Standardizasyon) getirildi.
1934'te bu iş için Türk-ofis kuruldu.

Krizin Genel Sonuçları

1. ​Reel sektör küçüldü ve işsizlik arttı.


2. ​Piyasalarda para olmayınca önce tüketim, aka​binde üretim
azaldı.

3. ​İnşaat faaliyetleri durdu.


4. ​
Tarım ürünü fiyatlarındaki % 40-60'lık düşüş çiftçi​leri ve kırsal
bölge nüfusunu olumsuz etkiledi.

5. ​
Madencilik alanı talep düşüklüğü nedeniyle buh​ranı en fazla
hisseden alan oldu.

6. ​Bu büyük bunalım, farklı ülkelerde farklı tarihlerde sona erdi.


ORTADOĞU
Ortadoğu'da Meydana Gelen Gelişmeler
Batılı ülkeler, Hindistan ve Çin'e "Uzakdoğu", Osman​lı ülkelerine
"Yakındoğu" adını verdiler. 1869'da Sü​veyş Kanalı açılınca deniz ticaretinde
büyük değişim​ler yaşandı. Avrupa-Hindistan-Çin deniz yolu kısalmış,
Akdeniz-Kızıldeniz-Hint Okyanusu limanları önem kazanmıştı. İngilizler bu
bölgeye “Ortadoğu" adını verdiler. ABD, bu bölgenin sınırlarını Kuzeybatı
Afrika kıyılarından Pakistan'a kadar geniş tutar.

Ortadoğu'nun Jeopolitik Önemi


Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının kesişme bölgesinde yer alan
Ortadoğu bir bütün olarak; kuzeyden Rusya, doğudan Hindistan, güneyden
Hint Okyanusu, gü​neybatıdan Afrika ülkeleri ve kuzeybatıdan Avrupa
ül​keleriyle sınırlıdır. Bölgedeki 18 devletin 2003'deki nüfusları 325 milyondur.
Bölgedeki dört büyük grup Türkler, Araplar, İranlılar ve Yahudilerdir.
Dünya ticaretinin tam bir kilit noktası olan Ortadoğu, Jeo-kültür levhalar
üzerinde sınır bölgesidir. Batıdan Avrupa, kuzeyden Rus, doğudan Asya ve
güneyden Afrika kültürleri ile sınırlıdır.
İstikrarsız bir bölge olan Ortadoğu, dünya savaşların​da ve barışlarında
kilit bölgedir. Büyük devletlerin kar​şılaşma bölgesidir. Bunda en büyük etken
petroldür. Bölge ülkeleri BM, İslam Ülkeleri Teşkilatı (İsrail hariç)'na üyedirler.
Türkiye ayrıca NATO üyesidir.

Ortadoğu'nun Yakın işgal Tarihi


Ortadoğu'da işgal üç aşamada gerçekleşmiştir:
1. Aşama: Misyonerlik faaliyetleri (Silahsız Haçlı se​ferleri). Bölgede
misyonerlik faaliyetleri 1815'te başla​mıştır. Misyonerlerin görevi;
Ortadoğu'daki insanların sosyal ilişkilerini, dini, ticari, idari, komşuluk
ve akra​balık ilişkilerini ayrıntılı olarak incelemektir.
2. Aşama: Bölgede siyasi sürtüşmeler çıkarmak gere​kirse ambargo
uygulamak amaçlanmıştır.

3. ​
Aşama: ABD, İngiltere, Fransa gibi Batılı Devletler Hint ve
İran körfezine ulaşan denizyolu ticaretini kon​trol altına almak için
Osmanlı sınırları dışında kalan Arap Yarımadası’nın kıyılarına
yerleştiler. Osmanlı İm​paratorluğu zayıflayınca İngiltere 1878'de
Kıbrıs'ı ve 1881'de Mısır'ı işgal etti. Osmanlı Devleti'nin yıkılma​sıyla
Ortadoğu'nun son toprakları da İngilizler ve Fransızlar arasında
paylaşıldı.
Büyük Güçlerin Ortadoğu Planları
Bugün için sayıları 181 bulan ülkelerin her biri, çok sa​yıda bölgeye
ayrılarak parçalanmak istenmektedir. Irak'ın Şii, Kürt ve Sünni bölgesi olarak
üçe bölünme​si hedeflenmektedir. Lübnan, beş bölgeye bölüne​cektir (Maruni-
Hıristiyan bölgesi, Müslüman bölgesi, Dürzi bölgesi, Şii bölgesi, İsrail'in
denetimi altındaki bölge). Suriye etnik yapısına uygun olarak, dört dev​lete
ayrılacaktır (Şii Alevi devleti, Sünni devleti, Şam'da buna düşman bir başka
Sünni Devleti, Dürzi Devleti). İran'ın, 5 parçaya bölünmesi planlanmakta​dır
(Irak Kürtleriyle birleşecek olan Kürt Devleti, Teb​riz-Azerbaycan Devleti, Şii
Arap Devleti, Doğuda Belücistan, Tahran merkezli İran Devleti). Mısır'ı
parçala​mak; Yukarı Mısır'da yedi milyonluk güçlü bir Hıristiyan azınlık
yaşamaktadır. Ülke, Kuzey ve Güney Mısır olarak ikiye bölünecektir.
Türkiye'nin, 5 parçaya bö​lünmesi planlanmaktadır (Ermenistan, Kürdistan,
Rum, Anadolu Türk Devletleri kurularak ve Batı Ana​dolu Yunanistan'a
verilecektir). Sudan, birbirine düş​man dört gruptan oluşturulmuştur. Ülke dört
parçaya ayrılacaktır. İsrail, Filistin'i kuşatma altındaki bölgele​re ayırmak
suretiyle muhtemel Filistin Devleti’nin top​rak bütünlüğünü engellemek
istemektedir.

ATATÜRK SONRASI TÜRKİYE VE DÜNYA


II. DÜNYA SAVAŞI (1939-1945)
Savaşın Nedenleri

1. ​
I. Dünya Savaşı sonunda yenilmiş olan Alman​ya'nın ağır
koşullar içeren Versay Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalması.

2. ​Nazilerin 1933'te Almanya'da iktidara gelmesi.


3. ​
Japonya'nın sömürge elde etme isteğiyle 1931'de Çin'in
Mançurya bölgesini işgal etmesi ve 1930'larda gücünü sürekli olarak
artırması.

4. ​
İtalya'da faşistlerin iktidara gelerek 1935'te Eti​yopya'yı işgal
etmesi.

5. ​
Milletler Cemiyeti'nin işgalleri önlemede ve barışı korumada
yetersiz kalması
Savaşın Başlaması
Alman ordularının 1 Eylül 1939 Polonya'yı işgal etme​sinden sonra, 3
Eylül 1939 İngiltere ve Fransa'nın Al​manya'ya savaş açmasıyla II. Dünya
Savaşı başladı.
Savaşın Tarafları
Mihver Devletleri; Almanya, İtalya ve Japonya.
Müttefik Devletler; Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB.

Savaşın Yayılması
Alman orduları kısa sürede Norveç, Danimarka, Bel​çika, Hollanda,
Lüksemburg ve Fransa'yı işgal ettiler. Savaş İsveç, İsviçre, İspanya ve
Portekiz dışında bü​tün Avrupa'ya yayıldı.
Alman ordularının Polonya'nın büyük kısmını işgaline tepki olarak, Doğu
Polonya'yı işgal eden SSCB kuv​vetleri olası bir Alman saldırısına karşı
batıda bir "tam​pon devletler" oluşturmak amacıyla üç Baltık Ülkesini
Estonya, Letonya ve Litvanya'yı işgal etti.

1. ​İtalya, 10 Haziran 1940'da savaşa girdi. İtalyan ve Alman


kuvvetleri Mısır'a saldırdılarsa da üstünlük İngilizlerde kaldı.

2. ​
Fransa'yı işgal edip, İngilizleri Avrupa'dan çıkaran Hitler,
SSCB üzerinden Ortadoğu'ya inmek için 22 Haziran 1941'de
SSCB'ye saldırdı. Stalingrad'da Almanları durduran SSCB kuvvetleri,
1943 yazında karşı saldırıya geçti.

3. ​7 Aralık 1941'de Japon kuvvetlerinin ABD'nin Pearl Harbour


deniz üssüne saldırması üzerine ABD, 8 Aralıkla Japonya'ya, 11
Aralıkla Almanya ve İtalya'ya savaş açtı.

Savaşın Bitişi

1. ​
İngiliz ve ABD askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet,
Mayıs 1943'te Kuzey Afrika'daki Alman ve İtalyan kuvvetlerini
çökertti.

2. ​ Almanlar uçaklarının büyük kısmını SSCB üzerine yollamış


olduğundan Avrupa'da 1941 Mayıs'ından itibaren hava üstünlüğü
İngilizlere geçti.

3. ​Mayıs 1944'te ise ABD, İngiliz ve Kanada kuvvet​leri


Normandiya çıkarması ile Fransa'ya girdiler ve 25 Ağustos 1944'te
Paris’i kurtardılar.

4. ​İtalya'da Benito Mussoîini Temmuz 1943'te istifa etmiş ve


İtalya 13 Ekim 1943'te Almanya'ya savaş ilan etmişti. Bunun üzerine
Almanlar İtalya'yı kontrol altına almışlardı. Ağustos 1944-Mayıs 1945
döneminde müttefikler İtalya'yı tamamen kontrol altına aldılar.
Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya, Çekoslovakya,
Arnavutluk'u işgal et​tikten sonra Haziran 1944'te batı yönünde büyük
bir saldırı başlatan SSCB kuvvetleri, 25 Nisan 1945'te Berlin’i
kuşattılar. Adolf Hitler 30 Nisan'da intihar etti. Almanların 8-9 Mayıs
1945'te gece ya​rısı teslim olmasıyla savaş Avrupa'da bitti.

5. ​
Uzak doğuda Japonlar karşısında üstünlüğü ele geçiren ABD,
savaşın bitişini hızlandırmak için 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya, 9
Ağustos 1945'te de Nagasaki'ye atom bombası attı (SSCB de 8
Ağustos 1945'te Japonya'ya savaş). Japonya'nın 2 Eylül 1945'te
resmen teslim olmasıyla 2. Dünya Savaşı sona erdi.

II. Dünya Savaşı Dönemindeki Konferanslar


Casablanca Konferansı (Ocak 1943)
ABD ve İngiltere arasında yapıldı. Konferansta Rusya üzenindeki Alman
baskısının hafifletilmesi, Alman​ya'ya karşı Balkanlarda ikinci cephenin
açılması, Tür​kiye'nin savaşa katılması ve mihver devletleri teslim oluncaya
kadar savaşılması kararları alındı.
Washington Konferansı (Mayıs 1943)
ABD ve İngiltere arasında yapıldı. Konferansta İtal​ya'nın işgal edilmesi,
Rusya üzerindeki Alman baskı​sının hafifletilmesi, Türkiye'nin savaşa
katılmasının sağlanması, Türk hava alanlarının kullanılarak Ro​manya
petrollerinin bombalanması, 1944'de Alman​ya'ya Fransa üzerinde ikinci
cephenin açılması karar​ları alındı.
Ayrıca, savaş sonrası barışı koruma sorumluluğunun ABD, SSCB,
İngiltere ve Çin'e verilmesi şeklindeki İn​giliz önerisini de ABD kabul etti.

Quebec Konferansı (Ağustos 1943)


İtalya'da Mussolini’nin devrilmesi üzerine İngiltere ve ABD arasında
yapılan bu konferansta, ikinci cephenin Fransa'da Normandiya'da
açılmasına karar verildi. 30 Ocak 1943'te Adana'da İngiliz Başbakanı W.
Churchill, İsmet Paşa'ya Türkiye'nin savaşa girmesi için bas​kı yapmışsa da
sonuç alamamış ve Türkiye'nin bir sü​re daha tarafsız kalmasına karar
verilmiştir.

I. Moskova Konferansı (Ekim 1943)


İngiltere, ABD ve SSCB arasında yapıldı. II. Dünya Savaşı'nın
yürütülmesi yanında savaş sonrası düzen​le ilgili ilk konferanstır.

Konferansta Alınan Kararlar


1. SSCB, Almanya'ya karşı kesin zafere kadar sava​şacağı konusunda
güvence verdi.
2. SSCB, savaştan sonra kurulacak olan uluslararası kuruluşu
destekleyeceği sözünü verdi {Böylece Milletler Cemiyeti'nin tasfiyesi
karara bağlandı).
3. Avusturya'nın işgale uğramış dost bir ülke olduğu kararı alındı.
4. Savaş sonrasında savaş suçlularının cezalandırıl​ması, Almanya'da
Nazizm'in ve İtalya'da Faşizm'in tasfiyesi kararı alindi.
Türkiye'den hava alanlarının kullanılmasının talep edilmesi, 1943 yılının
sonuna doğru da savaşa girmesinin istenmesi kararlaştırıldı.

Kahire Konferansı (Kasım 1943)


II. Dünya Savaşı sonrası Uzak Doğu'daki gelişmeleri değerlendirmek
için İngiltere, ABD ve Chiang Kai-Shek arasında geçti, fakat bir sonuca
ulaşılamadı. Konferansa İsmet Paşa da katıldı. Türkiye'nin savaşa girmesiyle
ilgili bir sonuca varılamamıştır.

Tahran Konferansı (Kasım - Aralık 1943)


İngiltere, ABD ve SSCB arasında yapılmıştır. Konfe​ransta, ikinci
cephenin tarihi 1 Mayıs 1944 olarak be​lirlendi. İngiltere'nin 2. cephe
Balkanlar’dan açılısın teklifi reddedildi, SSCB'nin Çin'in dört büyük devlet
arasına alınmaması isteği reddedildi. Polonya'nın sı​nırlan belirlendi.
Konferansta ABD ve İngiltere arasın​daki görüş ayrılıkları savaş sonrası
tasarıları için Stalin'i ümitlendirmiştir.
Potsdam Konferansı (Temmuz-Ağustos 1945)
Almanya'nın Potsdam kentinde İngiltere, ABD ve SSCB arasında
yapıldı. Diğer konferanslardan farklı olarak savaşın nasıl bitirileceği değil,
barışın nasıl sağlanacağı konuları görüşüldü.

II. Moskova Konferansı (Ekim 1944)


İngiltere ve SSCB arasında yapıldı. İngiltere'nin ama​cı Balkanlar ve Orta
Avrupa'ya SSCB'nin yayılmasını engellemekti. Churchill, Stalin'le Balkan
memleketle​rinin iki devlet arasında nüfuz bölgelerine ayrılması konusunda
bir anlaşmaya varmayı başardı. Polonya konusunda ise uzlaşma
sağlanamadı. Savaş sonrası Montrö Sözleşmesi'nin değiştirilmesi de kabul
edildi.

Yafta Konferansı (Şubat 1945)


Toplanma amacı, savaş sona ererken müttefikler ara​sında artan
sürtüşme ve görüş ayrılıklarını çözüme kavuşturmaktı. İngiltere, ABD ve
SSCB arasında ger​çekleşti. Konferansta, Almanya'nın savaş sonrası
si​lahsızlandırılması, Avrupa'nın etki alanlarının taraflar​ca belirlenmesi,
Birleşmiş Milletlerin kurulması (BM hazırlık konferansının ABD'nin San
Francisco kentin​de yapılması ve 1 Mart 1945 tarihinden önce Alman​ya'ya
savaş açan ülkelerin bu konferansa kurucu üye olarak katılabilmesi esasları
benimsendi. Bu nedenle Türkiye 23 Şubat 1945'te Almanya'ya savaş açtı)
Montrö Sözleşmesi'nin değiştirilmesi (SSCB'nin gün​deme getirdiği bu
konunun sonraki konferansta ele alınması kararlaştırıldı) konuları görüşüldü.

Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar


Polonya Sorunu
SSCB, Polonya ile 16 Ağustos 1945'te yaptıkları bir antlaşma ile
Polonya-SSCB sınırını Curzon Çizgisi olarak kabul ettirdi.

Almanya Sorunu
1. Almanya'nın ABD, Birleşik Krallık (İngiltere), Fransa ve SSCB
bölgelerine ayrılmasına,
2. Bu bölgelerde demokratik yönetimlerin kurulma​sına,
3. Alman savaş sanayisinin barış ekonomisinin ge​reksinimlerine göre
yapılandırılmasına,
4. Nazi kurumlarının ortadan kaldırılmasına,
5. Alman donanmasının büyük kısmının imhasına,
6. Savaş suçlularının yargılanmasına karar verildi.
Avusturya'nın Durumu
Avusturya ve başkenti Viyana, Almanya örneğinde ol​duğu gibi dört
devlet arasında işgal bölgelerine ayrıldı.

İtalya'nın Durumu
İtalya'nın 1943'ten beri demokrasi yolunda gösterdiği gelişmeler dikkate
alınarak bu ülkeye barış için önce​lik verilmesi ve barış hükümlerinin
yumuşak tutulma​sı kabul edildi.
İspanya'nın Durumu
Savaşa girmemekle beraber mihver devletleri ile iş​birliği yapan
İspanya'nın Birleşmiş Milletlere alınma​ması karan benimsendi.
İran'ın Durumu
Derhal boşaltılmasına karar verildi.

Romanya, Macaristan ve Bulgaristan'ın Durumu


Sovyet uydu devletleri olan bu ülkelerdeki komünist hükümetlerin barış
yapılmadan önce tanınmasını SSCB, ABD ve İngiltere'den istediyse de bu
isteği reddedildi.
Boğazlar
SSCB Boğazlardan üs talep etti. ABD ile İngiltere SSCB'nin boğazlardan
tam geçiş serbestliğine taraf​tar idiler. Konu ile ilgili karar alınmadı.
Boğazların yeni bir rejime sahip olması VB Amerika'nın da boğaz​larda söz
sahibi olması için uzlaşma sağlandı.

II. Dünya Savaşı ve Türkiye


Türkiye II. Dünya Savaşı'na katılmadı. 1939'da savaş olasılığı artınca
toprak bütünlüğünü korumak amacıy​la İngiltere ve Fransa ile görüşmeler
yapıldı. Görüşmeler sonucu Türkiye'nin "Barış Cephesi”nde yer al​dığını
açıklandı. 19 Ekim 1939'da Ankara'da Türkiye-İngiltere-Fransa ittifak
Antlaşması imzalandı; Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa
İngiltere ve Fransa yardımda bulunacak, Avrupa'da çıkacak bir savaş
Akdeniz'e yayılırsa Türkiye, İngiltere ve Fran​sa'ya yardım edecekti, İtalya'nın
savaşa katılmasıyla savaş Akdeniz'e yayılınca Türkiye'nin yükümlülükleri
gündeme geldi. Fakat Fransa kısa sürede teslim olup, İngiltere de bu konuda
ısrarlı davranmayınca Türkiye savaştan uzak kalmış oldu.
Almanlar 1941'de Balkanları tümüyle işgal edince İn​giltere, Türkiye'nin
Alman istilasına uğrayıp çıkarları​nın zedelenmesinden endişe etmiş ve
Türkiye'nin sa​vaşa girmesini istemiştir. SSCB'ye saldırması planlayan
Almanya'nın Türkiye'ye saldırmazlık anlaş​ması önermesi ve Türkiye'nin
bunu kabul etmesiyle Türkiye savaş dışında kalmıştır. (Haziran 1941) Buna
10 Ağustos 1941'de SSCB ve İngiltere'nin Tür​kiye'nin toprak bütünlüğüne
saygılı olduklarını ifade eden notaları izledi.
1942 yılı Almanya'nın ve İngiltere'nin Türkiye'yi sava​şa girmesi için
zorlamasıyla geçti. 1943'te müttefikle​rin savaşı kazanacağı ortaya çıkınca
savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetle​rinden
pay almak gibi görüşlerle İngiltere, Türkiye'yi müttefiklerin yanında savaşa
sokmak istedi. Türkiye savaşa girmeyince 1944'te Türkiye diplo​matik
baskıların sürmesi ve savaşın gidişatının netleş​mesi üzerine 2 Ağustos
1944'te Almanya ile, 6 Ocak 1945'te Japonya ile siyasal ilişkilerini kesti. 23
Şubat 1945'te BM'nin kurucu üyesi olabilmek için Alman​ya'ya savaş ilan etti.
Almanya'nın yenilgisi kesinleş​miş olduğundan Türkiye fiilen savaşa girmedi.

II. Dünya Savaşı'nın Sonuçları


III. Dünya Savaşı Döneminde Türkiye'de Meydana Gelen Olaylar
Milli Koruma Kanunu
1940 yılında uygulamaya konan Milli Korunma Kanunu ile tüketim
mallarının fiyatlarının denetim altına alınmasında hükümete geniş yetkiler
tanınmıştır. Ancak, bu kanun fiyatların kontrol altında tutulmasını
sağlayamamıştır. Savaş yıllarında aşırı değerlenen TL’nin değerini yeniden
ayarlamak üzere, 1946 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk devalüasyonu
yapılmıştır. Bu devalüasyon ile ithalatın kısılması ve ihracatın artırılması
hedeflenmiştir.
Köy Enstitüleri
İlkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 ta​rihli yasa ile açılan
bu okullar tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların
yakınla​rında açıldı. 1946'da bazı muhalif CHP'li milletvekille​ri bu okulların
müfredatında ve yapılanmasında kuru​luş amaçlarıyla uyuşmayan
değişiklikler yapılmasını sağladılar. 1944 yılında bir grup Türk aydınının bu
kurumlarda “komünizm propagandası yapılıyor” şeklindeki suçlamalara
sebep olmuştur. Bu olay tarihimizde “1944 Milliyetçilik Davası” olarak
anılmıştır. Önceleri "iş için iş içinde eğitim" ilkesi ile hareket eden bu okullar
giderek geleneksel, ezberci eğitimin yerleştiği öğretmen okullarına
dönüştürüldüler ve 1954'te kapatıldılar.

Ekmek Karnesi
Savaş, kıtlık gibi olağanüstü dönemlerde halkın gün​lük ekmek
istihkakının bağlandığı belgedir.

Varlık Vergisi
Olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek kârlılı​ğı vergilemek
amacıyla 11 Kasım 1942'de kanunla çı​karılmış olan olağanüstü servet
vergisinin adıdır. Aslında bu kanunun benzeri çağdaş ülkelerde olmasına ve
sadece yabancıları ilgili almayıp büyük menkul ve gayri menkul sahiplerini
hedef almasına rağmen bu vergi sadece Türkiye’ye has ve yabancılara
yönelik olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Varlık Vergisi Kanunu ile tahsil edilen vergi 1942 büt​çesinin % 80'inî
oluşturmuştur. Bu vergilerin % 87'si gayrimüslim, % 7'si müslüman
mükelleflere yüklen​miştir. Bu vergiyi ödeyemeyen veya ödemeyen kişile​rin
Aşkale'de kurulan çalışma kampına gönderilerek borçlarını bedenen
çalışarak ödemeleri kararı alınmıştır. Bu kampta 1000'i aşkın kişi
çalıştırılmıştır.
Varlık Vergisi uygulaması gayrimüslim nüfusun Türki​ye'den göçünü
hızlandırmış ve 1923'ten sonra uygar bir düzene sahip olduğu düşünülen
Türkiye'nin ima​jını dünya kamuoyunda olumsuz yönde etkilemiştir.

II. Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye Siyasi Etkileri


II. Dünya Savaşı başlarken, Türkiye batı demokrasile​ri ile işbirliği yaptı.
Savaşın Akdeniz'e, Balkanlara ve Ortadoğu'ya yayılmasını önlemek istedi.
Türkiye Al​manya ile imzalanan 18 Haziran 1941 Saldırmazlık Paktı'na kadar
Almanya'nın mihver devletleri yanında savaşa girmesi yönündeki baskısına
maruz kaldı. Rusların Almanları geri püskürterek karşı saldırıya geçmeleri
Türkiye üzerindeki Alman baskısını azalır​ken, müttefik baskısını artırdı.
İngiltere, ABD ve SSCB Türkiye'nin ısrarla kendi yanlarında savaşa girmesini
istediler. Büyük devletlerin Tahran Konferansı'nda Türkiye'nin harbe girmesi
kararı alınınca, İnönü savaşa katılmayı savunma için gerekli malzemenin
veril​mesine bağlamıştır. Kahire Konferansı'nda ABD, Tür​kiye'ye yardım
yetiştirilemeyeceğinden savaşa girmesine neden olmadığını açıkladı.
Yalta Konferansı'nda ise SSCB'nin Boğazların statü​sünü değiştirme
isteği üzerine, ABD ve İngiltere Bo​ğazların statüsünün korunmasını
savunarak Türk egemenliğini ihlal edecek statüye taraftar olmadıkla​rını
açıklamışlardır.
Her türlü siyasi baskıya karşın Türkiye, bu savaşta tarafsız kalmasına
rağmen savaşın yıkıntısının etkilerinden korunamamıştır.
Türk Dış Politikası’nın bu başarısının en önemli neden​lerinden biri,
devleti yönetenlerin l. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni savaşa sokup
sonunda yıkan ge​lişmeleri iyi değerlendirmeleri ve yakın tarihten ders alarak
aynı hataları tekrarlamamalarıdır.

Savaş Sonrası Türkiye'nin Dış Politikası


Sovyet Rusya'nın Türkiye Üzerindeki İstekleri
Almanların yenilgisi Avrupa'nın dengesini SSCB lehi​ne bozmuş, bu
durum Türkiye için çok tehlikeli ol​muştur. SSCB, Mart 1945"te verdiği nota ile
1925'te iki taraf arasında imzalanan “Dostluk ve Saldırmazlık Paktı”nın
feshedildiğini Türkiye'ye bildirmiştir. Türkiye, SSCB ile anlaşmaya çalışmışsa
da sınırda değişiklik, boğazlarda SSCB'ye üs verilmesi ve Montrö
Sözleşmesi'nin yeniden düzenlenmesi istekleriyle karşılaş​mıştır. Bu durum
karşısında Türkiye SSCB'nin saldırı​sına uğradığı takdirde bağımsızlığını ve
toprak bütün​lüğünü tek başına da olsa koruma kararlılığında dün​yaya ilan
etmiştir.
SSCB baskısının devam etmesi üzerine, Türkiye bo​ğazların rejimi ile
ilgili bir konferansı ABD'nin katılma​sı, Türkiye'nin egemenlik haklarının ve
güvenliğinin tehlikeye atılmaması şartı ile kabul edebileceğini bil​dirmiştir.
SSCB'nin bu tehtidleri Ortadoğu ile ilgilen​mesine neden olmuştur.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ ABD'nin Türkiye'yi Desteklemesi


Truman Doktrini
ABD başkanı Truman'ın Batı dünyasının savunması için çok önemli bir
yerde bulunan Türkiye ve Yunanistan'ı SSCB karşısında yalnız bırakmak
istememesi ve bu iki ülkeye yardım etme kararı alması sonucu 12 Temmuz
1947'de Türkiye ile ABD arasında Türkiye'ye yapılacak yardımla ilgili bir
antlaşma imzalanmıştır. Truman Doktrini soğuk savaşın ilk adımlarını
oluştu​rurken Doğu Avrupa ve Balkanlardaki bölünmeyi de çok daha kesin
çizgileriyle ortaya koymuş, Doğu Avrupa'da iki kutuplu ve iki bloklu bir denge
sistemi or​taya çıkarmıştır.

Marshall Planı
ABD'de 1948'de dört yıl süreli "iktisadi ve işbirliği ka​nunu" kabul
edilmiştir. Kanunun öncülüğünü yapan ABD Dışişleri Bakanı General
Marshall'dır. Marshall Planı, savaşta yıkılmış olan Avrupa'nın kalkınması için
hazırlanmış bir plan olduğu halde Türk hükümetinin isteğini dikkate alan
ABD hükümeti, Türkiye'ye Mars​hall yardımı yapmayı kabul etmiştir. Böylece
dört yılı kapsayan (1947-1952) Marshall Planı yardımı alınmış​tır. SSCB ise
bu plana karşı çıkmıştır.

1950-1960 Yıllarındaki Gelişmeler


Kore Savaşı (1950-1954)
Sovyet işgali altındaki Kuzey Kore, 1950'de Güney Kore'ye saldırınca
konu ile ilgili BM ortak tedbirler al​mıştır. Bu askeri tedbire Türkiye 4500 kişilik
birlikle katılmıştır. Bu birliklerin Kore'deki başarısı, Türkiye'nin itibarını
artırmıştır. Yalnız Kore’ye asker yollanırken hükümetin meclis kararını
beklemeksizin acil olarak bakanlar kurulu kararı ile Kore’ye asker yollaması,
iç siyasi krize yol açmıştır.

Kuzey Atlantik Paktına Katılma


4 Nisan 1949'da imzalanan Kuzey Atlantik Paktı ile oluşturulan güvenlik
mekanizmasına Avrupa'da ko​münist tehlikenin arttığını gören ABD'nin diğer
üyele​ri de ikna etmesi ile Türkiye ve Yunanistan eşit şartlar​da Şubat 1952'de
katılmışlardır.

Balkan İttifakı
II. Dünya Savaşı sonrasında Komünist Rus Emperya​lizmine karşı
savunma amacıyla kurulan ittifak, Türk-Yunan dostluğu üzerine gelişmiştir.
Bu dostluk Kıbrıs meselesi ile bozulunca ittifak önemini kaybetmiştir.

Bağdat Paktı (CENTO)


Türkiye ile Irak arasında 24 Şubat 1955'te Bağdat'ta imzalanan pakta
sonradan İngiltere, Pakistan ve İran da katılmıştır. Arap dünyasının tepkisi
nedeniyle ABD pakta katılmamıştır. Paktın amacı Ortadoğu'da barış ve
güvenliği sağlamak, üye ülkeler arasında işbirliği​ni artırmaktı. 1958 Irak
İhtilali sonrası Irak hükümeti pakttan ayrılmış ve paktın adı da "Merkez
Antlaşma Teşkilatı" yanı "Cento" olmuştur.

Kıbrıs Meselesi
Kıbrıs sorunu, 1954-1959 döneminde Türk-Yunan hü​kümetleri arasında
Kıbrıslı Rumların Kıbrıs'ı Yunanis​tan ile birleştirmek (Enosis) istemesi
sonucu ortaya çıkan resmi anlaşmazlık olayıdır.
İkinci Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye Ekonomik Etkileri
Türkiye'de savaş boyunca yarı seferberlik havası de​vam etmiş, yetişkin
nüfusun askere alınması üretim hacminde düşüşe neden olmuştur. Savunma
harca​maları arttığı için savaş öncesi planlanan yatırımların yapılması yerine,
mevcut yatırımların korunması temel politika olarak benimsenmiştir. Bu
dönemde Türki​ye'nin ekonomi politikasını 1940'da çıkarılan ve hükü​mete
ekonomiye müdahalede sınırsız yetki veren "Milli Korunma Kanunu"
belirlemiştir. Bu yasa devlet​çilik politikasının bir uzantısıdır.
Bu dönemde Türkiye'nin ihraç ürünlerine olan talep artmıştır. Yani
tarımsal kesimin gelirleri artmıştır. An​cak köylünün büyük kısmı silah altına
alındığı için üretim esasında azalmış ve kazançlı olan pazara dö​nük büyük
çiftçi olmuştur. Gelişmiş ülkelerin savaş üretimleri azaldığından ve Milli
Korunma Kanunu'da kısıtlamalar getirdiğinden bu dönemde ithalat
azal​mıştır. İhracat da artınca Türkiye'nin attın ve döviz re​zervleri artmıştır.
Yalnız sermaye birikimini devletin yürütmesi, sanayide olumlu gelişmelerin
ortaya çık​masını engellemiştir. İthalatın ve yerli üretimin azal​ması sonucu
ortaya çıkan kıtlık, devletin seferberliği para basarak finanse etme çabası ile
birleşince enf​lasyon artmıştır. Bu dönemde biriken olağanüstü ser​vetleri
vergileyerek seferberlik finansmanına katkı sağlamak için 1942'de "Varlık
Vergisi" kanunu çıkarıl​dı. Bu kanunun öncelikle gayrimüslimlere uygulan​ması
Kurtuluş Savaşı'ndan beri süre gelen yerli tüccarların azınlıkların yerini alma
politikasına katkı sağ​ladı. Savaşın sona ermesiyle çıkarılan "Çiftçiyi
Top​raklandırma Kanunu 11 Haziran 1945" bir süre sonra fiilen uygulamadan
kaldırıldı.

Savaş Sonrası Dönemdeki Ekonomik Gelişmeler


Savaş sonrasında, Türkiye savaş döneminde devletçilik ilkesi
doğrultusunda hazırladığı planı kaldırmış ye​rine Mashall yardım programına
katılmayı sağlayacak 1947 Türkiye iktisadi Kalkınma Planı'nı hazırlamıştır.
Dış kredilere dayanan bu plan tarım, haberleşme, su​lama, enerji, demirçelik,
maden ve sanayi alanlarını etkinlik noktaları kabul ediyor ve tarımsal gelişme
üzerinde odaklaşıyordu. Sonunda Türkiye 1948'de yardım kapsamına
alınarak OEEC'ye üye olmuştur. Bu yolda CHP iktidarı tarafından başlatılan
süreç, 1950 sonrasında DP tarafından sürdürülmüştür.

Genel Sonuç
Türkiye stratejik konumu itibariyle II. Dünya Savaşı'nın siyasal, sosyal,
ekonomik sonuçlarından etki​lenmiş, savaş sırasında yaşadığı yalnızlık
siyasetini aşmaya çalışmıştır. Sovyetlerin emperyalist baskıları​na maruz
kalınca ABD'ye yakınmış, gelişen ekonomik-siyasal olaylara bağımlı olarak
Batı siyasetinde yer almaya başlamıştır. Ekonomik sıkıntıları aşmak için
ABD'den dış yardım sağlamış ve uluslararası ekonomik ortaklıklarda yer
almıştır, içteki devletçilik siyaseti, çok partili yaşama geçişle yerini liberalizme
bırakmıştır.

YUMUŞAMA (DETANT) DÖNEMİ


Uluslararası ilişkilerde Yeni Etkenler ve Değişimler
II. Dünya Savaşı'ndan sonra egemen güçler arasında iki kutuplu ve iki
bloklu bir denge sistemi ortaya çık​mıştır. Bu dönemde güçler dengesi veya
güç üstün​lüğü esas olmuş, Batı ve Doğu diye ikiye ayrılan bir dünyada
"Soğuk Savaş" denilen bir mücadele sür​müştür. Kore Savaşı gibi, blokları
karşı karşıya geti​ren, bölgesel "Sıcak Savaşlar" da görülmüştür.
1950-1962 dönemi bloklararası gerginliğin sürdüğü, Doğu-Batı
çatışmasının sertleştiği Soğuk Savaş dö​nemi olmuş, 1962'den sonra
bloklararasında önce bir yumuşama, sonra da devletlerarası ilişkilerde
önemli değişimler başlamıştır.

Yumuşama
İlk kez Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı ilişkilerin​de çatışma ve
gerginliğin azaldığı tarihsel bir dönemi tanımlamak için kullanılan yumuşama
tabiri; farklı ekonomik, toplumsal, siyasal sistemlere sahip ülke grupları
arasında barış içinde yaşamayı uzun süreli ve kapsamlı bir işbirliğini,
gerginliğin aşamalı ve bi​linçli olarak azaltılmasını öngören bir politikadır.

Yumuşamanın Mimarları
ABD'de 1961'de J. Kennedy ile birlikte iktidara gelen ekip "tedrici cevap"
taktiğini ortaya koydu. SSCB si​lah üstünlüğüne güvendiğinden kısmi
çatışmaları teş​vik etmek ve başlatmaktan kaçınmıyordu. SSCB'nin 1958'de
Batı Berlin'in serbest bir kent statüsü kazan​ması yönündeki atom savaşı
tehtidi, 1961'de Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin Berlin Duvan'nı inşa
et​mesiyle son buldu. Bundan sonra SSCB ve ABD dünyadaki nükleer
silahları karşılıklı olarak sınırlama​ya çaba gösterdiler. 1963'te atmosferde,
atmosfer dı​şındaki uzayda ve deniz altında nükleer denemeleri yasaklayan
Moskova Antlaşması imzalandı.

ABD'Ii Yöneticilerin Pekin Ziyareti


Çin'in dış politikası hem SSCB, hem de ABD emper​yalizmine karşı
çıkmak ve Üçüncü Dünya Ülkeleri ile işbirliği yapmak çizgisi üzerindeydi.
SSCB tehtidi kar​şısında ABD, güvenlik strateji dengesi kurmak için Çin'e
yaklaştı. Çin de iki süper güçten birini seçmek zorundaydı. 1971'de Ulusal
Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'in ve 1972'de Başkan Nixon'un Pe​kin
ziyareti ilişkileri normalleştirdi.

Helsinki Nihai Senedi (Helsinki Sonuç Belgesi)


Ağustos 1975'te Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de düzenlenen
Avrupa'da Güvenlik ve İşbirliği Konferansı'nın (S.S.C.B, Avrupa ülkeleri ve
Kanada arasında imzalanan) sonunda ilan edilen sonuç bildirgesidir. II.
Dünya Savaşı sonunda değişen kuvvet ilişkilerini yansıtacak bir antlaşmanın
yapılmamış olması, Avrupa'daki siyasi istikrarsızlığın nedenlerinden biridir.
Batı Almanya'nın Doğu Almanya'yı tanıyan (SSCB dı​şındaki) Doğu Avrupa
ülkeleriyle ilişkilerini kesmesi, Il. Dünya Savaşı sonrasında Polonya ve
Çekoslovak​ya ile arasında ortaya çıkan sınırları tanımaması, Av​rupa'deki
istikrarsızlığın önemli unsurlarındandı.
Doğu Bloku'ndan kaynaklanan "Avrupa'da güvenlik ve istikrar" fikri,
Soğuk Savaş döneminde Avrupa'daki sınırları (Almanya'nın ve Berlin'in
bölünmüşlüğü sorunları) meşrulaştırma amacına yöneliktir. Doğu Bloku'nun
Avrupa güvenliğine ilişkin önerilerini Batı, dikkate almamıştır. 1960'ların
sonunda ve 1970'ler başında, ABD ve SSCB arasında stratejik silahların
sı​nırlandırılmasına ilişkin antlaşmanın imzalanması ve 1969'da Batı
Almanya'nın Polonya ve Çekoslovakya ile olan doğu sınırlarını tanıması ve
Doğu Almanya ile ilişkiye girmeyi kabul etmesi ile meydana gelen
yu​muşama ortamında, Batı, Avrupa güvenliği konusun​da görüşmelere
girişmeyi kabul etmiş, buna paralel oiarak "Karşılıklı ve Dengeli Kuvvet
indirimleri" müza​kerelerine de başlanmasını önermiştir. Doğu Bloku bu
öneriyi kabul etmesiyle Avrupa Güvenlik ve İşbirli​ği Konferansı, 15 Ocak
1973'de Helsinki'de çalışma​larına başlamıştır ve 1 Ağustos 1975'te Helsinki
Nihai Senedi (Arnavutluk hariç) imzalanmıştır. Sened 35 imzacı devlet
arasındaki ilişkilere rehberlik edecek 10 temel ilkeyi ortaya koymuştur.
AGİK'in anayasası sa​yılan 10 ilke şunlardır:
1. Egemen eşitlik ve egemenliğe saygı
2. Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehtidinden kaçınma
3. Sınırların ihlal edilmezliği
4. Devletlerin toprak bütünlüğünün korunması
5. Anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözümü
6. İçişlerine karışmama
7. İnsan hakları ve temel özgürlüklere saygı
8. Halkların eşit haklardan ve kendi kaderlerini tayin hakkından
yararlanması
9. Devletlerarasında işbirliği
10. ​Uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerin iyi niyetle
yerine getirilmesi
Helsinki Nihai senedi 3 bölüme ayrılmıştır:
1. Avrupa güvenliği ile ilgili sorunlar
2. Çevre, teknoloji, bilim ve ekonomi alanında işbirliği
3. İnsani boyut ve diğerlerinde işbirliği
AGİK'in toplanması ısrarında bulunan Doğu Bloku'nun bununla güttüğü
Avrupa'nın o zamanki sınır​larının tanınması amacına karşılık Batılılar,
insancıl alanda işbirliği taleplerini karşı öneri olarak kabul et​tirerek 1990
başlarında komünist rejimlerin çökme​sinde etkin bir rol oynayan insan
haklarına saygı kavramına Doğu Bloku'nda güncelik kazandırmışlardır.
AGİK, 1994 Budapeşte zirvesine kadar üye devletle​rin anlaşmazlık
noktalarına çözüm aradıkları bir mü​zakere forumu özelliğini korumuştur.
Nihai senet, uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir belge ol​mayıp siyasi
bağlayıcılığa sahip bulunmaktadır

Yumuşama Dönemi Çatışmaları


Nükleer Silah Yarışı ve Soğuk Savaşa Son Verme Çabaları
Soğuk Savaş yıllarında ABD ve SSCB hızla bir silah​lanma yarışına
girmişti. 1945-1952 döneminde ABD nükleer tekeli elinde tutmuşsa da
SSCB'nin kıtalararası füze sistemini geliştirmesi iki süper güç arasında
nükleer dengenin kurulmasının başlangıcı oldu. Nük​leer bir savaşın
yaratacağı tahribatın uyandırdığı en​dişe büyük devletleri barış içinde
yaşama çarelerine yöneltmişti. Bu amaçla 16 Mayıs 1960'da Paris'te Zir​ve
Konferansı yapılması kararlaştırıldı. Fakat devletler arasında görüş ayrılıkları
vardı. SSCB II. Dünya Savaşı'nın Avrupa'ya getirdiği statünün tanınmasını
ve Ba​tı Berlin'in özel bir statüye kavuşturulmasını, ABD ise iki Almanya'nın
bir konfederasyon şekline girmesini ve soğuk savaşı sona erdirecek Zirve
Konferansı'nın toplanmasını istiyordu. SSCB ile bir konferansta gö​rüşmenin
yarar sağlamayacağına inanan Fransa kon​feransın toplanmasını istemiyor,
1956 Süveyş Harekatı'ndaki başarısızlığını unutturmak isteyen İngiltere ise
konferansın toplanmasını istiyordu. Bu konferans 5 Mayıs 1960'da SSCB
liderinin ülkesinin sınırları için​deki iki ABD casus uçağının düşürüldüğünü
açıkla​ması, bunun için ABD'nin özür dilemesini istemesi ve ABD'nin bu isteği
reddetmesi sonucu Sovyet dele​gasyonunun Paris'ten geri dönmesiyle
toplanamadı.

Küba Bunalımı ve Bloklararası İlişkilere Etkisi (1962)


Fidel Castro'nun 1959’da Küba'da iktidarı ele geçir​mesiyle kıyılarına 90
mil uzaklıktaki bir adada komü​nist rejimin yerleşmesinden endişe eden ABD,
Castro karşıtlarının Nisan 1961'de sonuçsuz kalan Domuzlar Körfezi
çıkartmasını destekledi. Daha sonra Küba'da Sovyet füze üslerinin varlığını
öğrenen ABD, buna kar​şı harekete geçince Küba bunalımı doğdu. ABD
başkanı Kennedy, Kruşçev'den ABD'nin büyük kısmını vurabilen nükleer
başlıklı füzeleri Küba'dan sökmesini istedi. ABD donanması da Küba'yı
kuşattı. Kruşçev füzelerin sökülmesine karşılık olarak ABD'nin de Avrupa ve
Türkiye'deki Sovyet topraklarına yöneltilmiş füzeleri kaldırmasını istedi, iki
süper devlet arasındaki çatışma riski 28 Ekim 1962'de Kruşçev'in Küba'daki
Sovyet füzelerini sökerek ülkesine götürmesiyle sona erdi. Bu olay ABD ve
SSCB'nin politik ve askeri alanda dengeye ulaştığını göstermiş ve taraflar
arasında yumuşamaya neden olmuştur.

Nükleer Silahları Sınırlandırma Antlaşmaları (1963-1970)


5 Ağustos 1963'de ABD, SSCB ve İngiltere arasında imzalandı. Dünya
devletlerinin çoğu bu antlaşmayı olumlu karşılarken, ilk nükleer denemesini
1960'da yapan Fransa ile nükleer çalışmalarını sürdüren Çin ve Fransa bu
üç devletin nükleer tekelini sürdürmek istemelerine karşı oldukları için bu
antlaşmayı kabul etmediler. Bu antlaşma nükleer tehtidi kaldırmak ve​ya
azaltmaktan çok bloklar arasındaki gerginliğin yu​muşamasına katkı
sağlamıştır.
Nükleer Silahların ve Diğer Kitlesel Yoketme Araçları​nın Okyanus
Tabanına ve Onun Altındaki Toprağa Yerleştirilmesinin Yasaklanması
Antlaşması
Bu antlaşma SSCB ve ABD arasında imzalandı. BM genel kurulunca
kabul edildi (7 Aralık 1970).

SALT 1 (Stratejik Silahları Sınırlandırma Görüşmeleri-1)


Kasım 1969'da Helsinki'de başlayan süreç sonucun​da ABD ve SSCB,
26 Mayıs 1972'de Moskova'da sa​hip olacakları silahlara nicelik ve nitelik
bakımından sınırlamalar getiren antlaşmayı imzaladılar.

SALT 2
21 Kasım 1972'de Cenevre'de başladı. 3 Mart 1974'te Moskova'da
nükleer sistemlerin sınırlandırılmasıyla il​gili antlaşma imzalandı. 24 Kasım
1974'teki Vladivostok Toplantısı ile Salt 2’nin taslağı üzerinde anlaşıldı. Buna
göre iki ülkeden her biri en fazla 2400 nükleer silah taşıyıcısına sahip
olacaktı. Salt 2 Antlaşması 18 Haziran 1979'da iki taraf arasında imzalandı.
Yalnız Amerikan Kongresi getirilen sınırlamalar ile Amerikan stratejik
üstünlüğünün Sovyetlere kaptırıldığı gerek​çesiyle bu antlaşmayı
reddettiğinden antlaşma yürür​lüğe konulamadı.
Salt 2'ye, SSCB'nin 1979 Afganistan'ı işgali öldürücü bir darbe
vurmuştur. SSCB'nin Afganistan'ı işgali Amerikan kamuoyunda, dedant ve
silahsızlanma ko​nusunda Sovyetlerin samimi olmadığı ve yumuşama​yı kendi
yayılma ve genişleme tasarıları için uygun bir fırsat olarak gördüğü şeklinde
değerlendirildi.

ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN ATMOSFERE ve UZAYA YAYILMASI,


DENİZLERİN ÖNEMİNİN ÇOĞALMASI
Uluslararası ilişkilerin Atmosfere Yayılması
İlk "yapma uydu"nun 1957'de SSCB, 1958'de de ABD tarafından uzaya
fırlatılmasından sonra bu alanda rekabet ortaya çıkmış ve şiddetlenerek
devam et​miştir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra uluslararası hayat​ta ön planda
yer almak isteyen devletler daha çok bi​lim ve teknolojiye dayanmaya
başlamışlardır. Bu ba​kımdan uzay başarıları üstünlük simgesi sayılmıştır.
Uzay çalışmalarını yürüten devletlerin bu alandaki ba​şarılarını, kendi ve
dünya kamuoylarına karşı kullanmaya başlamalarıyla bir "uzay
propagandası" ve "fü​ze diplomasisi" dönemine girilmiştir. Uzay
çalışmala​rının tüm devletleri etkilemeye başlaması uzayda egemenliği ve
diğer konuları kapsayan "uzay huku​ku" tartışmalarını başlatmış, bu arada
BM'de, 1959'da "Uzayın Barışçı Amaçta Kullanılması Komitesi" kurulmuştur.
BM'nin çalışmaları sonucunda hazır​lanan "Ay ve Diğer Gök Cisimleri Dahil,
Uzayın Araş​tırılması ve Kullanılmasında Devletlerin Çalışmalarını Yönetecek
ilkelere ilişkin Antlaşma" genel kurulda kabul edilmiş ve 10 Kasım 1967'de
yürürlüğe girmiş​tir. Buna göre uzay çalışmaları, bütün insanlığın yarar ve
çıkarlarına uygun olarak yapılacak, uzay ve gök ci​simleri bütün insanlığın
çalışma alanları sayılacak, ça​lışmalarda uluslararası barış ve güvenliğin
korunma​sı, uluslararası iş birliği ve anlayışın desteklenmesi sağlanacaktı.
Böylece uzay ve gök cisimlerinin huku​ki statüsü saptanmış, buna
uluslararası bir nitelik ve​rilmiştir.

Uluslararası ilişkilerde Denizlerin Öneminin Çoğalması


Deniz hukukuna yazılı bir biçim verilmek istenmesi ile ilgili ilk resmi
girişim Milletler Cemiyeti'nce yapılmış fakat başarı sağlanamamıştır. İkinci
girişim 1947'de BM çerçevesinde olmuştur. Şubat-Nisan 1958 Ce​nevre
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı, deniz hukukuyla ilgili şu dört
antlaşma metnini kabul etmiştir: "Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi",
"Açık Denizler Sözleşmesi", "Kıta Sahanlığı Sözleş​mesi", "Açık Denizlerde
Balıkçılık ve Canlı Kaynakla​rın Korunmasına Dair Sözleşme".
Cenevre sözleşmelerindeki hukuki boşluklar BM ön​cülüğünde "Üçüncü
Deniz Hukuku Konferansının" toplanmasına yol açmıştır. 1974'de Karakas'ta
topla​nan konferansın amacı, deniz hukukuna yeni bir şe​kil vermek, daha
önce kesin kurallar getirilememiş olan kıta sahanlığı, denizlerin ne şekilde
kullanılaca​ğı gibi konuları bir esasa bağlamaktı. Dokuz yıllık bir süreç
sonucunda hazırlanan sözleşme 30 Nisan 1982'de Türkiye, ABD, Venezuela
ve İsrail'in kullan​dıkları dört aleyhte oya karşın kabul edilmiştir.

Yeni Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi ile Belir​lenen Bazı


Hususlar
⬥ Kıyı şeridi bulunan ülkeler daha önce 3 mil olan kara sularını 12 mile
çıkarabilecektir. (Bunun Ege Denizi'nde uygulanması, Yunanistan'a
haksız bir üstünlük sağlayacağı gibi Türk gemi ve uçakları​nın Ege ve
Akdeniz'e çıkışlarını sınırlayacağı için Türkiye buna itiraz etmiş ve
Ege gibi yarı kapalı denizlerin bu genel ilkenin dışında tutulmasını
is​temiştir. Bu isteği kabul edilmeyen Türkiye sözleş​menin
oylanmasında red oyu vermiş ve sözleşme ile sonuç belgesini
imzalamamıştır).
⬥ Kıyı şeridine sahip ülkeler 20 millik ekonomik böl​geye sahip
olabilecektir.
⬥ Savaş gemileri de dahil bütün gemiler barışçı amaçlarla boğazlardan
ve karasularından geçebi​lecektir.
⬥ Ekonomik bölge sınırlarını aşan denizler ise "in​sanlığın ortak
mirası”dır.

Savaş Karşıtları, Vietnam Savaşı'na Tepkiler


Vietnam'a asker gönderilmesi ABD'de çalkantılara neden oldu.
Amerikan gençliği Vietnam Savaşı'nın ve orada ölme gereğinin nedenini
anlayamıyordu. Bu savaş, Amerikan kamuoyu için nedeni anlaşılamayan
manasız ve amaçsız bir savaş haline gelmişti. ABD Kongresi de Başkan
Johnson'un aleyhine dönmeye başlamış ve başkanın yanlış değerlendirme
ile kendi​lerini yanılttığını söylemeye başlamışlardı.
Amerika'nın Avrupalı müttefikleri de, Vietnam Savaşı ile ilgili Amerika'nın
kendilerine yeterince danışmadı​ğına inandıkları için bu savaşa tepki
göstermişlerdi. En fazla tepkiyi ise Fransa verdi.

Keşmir Sorunu
1947'de Pakistan ve Hindistan, İngiltere’den bağım​sızlıklarını ilan
ettiklerinde, Keşmirler seçim haklarını Pakistan'dan yana kullanmışlarsa da
Keşmir'in yöne​ticisi Hari Singh ülkeyi para karşılığında Hindistan'a verip
İngiltere’ye kaçınca Keşmir Sorunu ortaya çıktı. Keşmir 151.000
kilometrekareden oluşan sırtını Himalayalara veren bir ülkedir. 1947'de
Pakistan Keş​mir'in % 30'unu almasıyla Keşmir; Azad (özgür) Keş​mir ve
Hindistan kontrolündeki Keşmir olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hindistan'ın
kontrolü altındaki Keş​mir'in nüfusu 13 milyondur ve halkın % 90'ı
Müslümandır. İlerleyen yıllarda Çin'in Keşmir'in Aksai Çin yaylasını işgal
etmesi, Hindistan'a karşı Çin-Pakistan dostluğunu başlatmıştır. Bu sorun
nedeniyle Pakistan ve Hindistan üç kez savaşmışlardır. 1947'de seçilmiş
Keşmir Meclisi Pakistan'a katılma kararı aldı. 24 Ekim 1947'de özgür (azad)
Keşmir Hü​kümeti resmen ilan edildi. Hindistan'ın itirazıyla böl​gede halk
oylaması yapılması kararı alındı. Bu halk oylaması Hindistan'ın engellemeleri
sonucu yapıla​madı.
BM Güvenlik Konseyi 1948, 1949 ve 1957 tarihli ka​rarla Keşmirlilere
kendi geleceğini tayin (seif-determi-nation) hakkını vermişse de Hindistan bu
duruma karşı geldiği için sorun çözümlenememektedir.

Ezilen Keşmirler
Tek amaçlan Keşmir'in uluslararası hukukun öngör​düğü halk oylaması
ile Pakistan'a bağlanması olan Keşmirliler ile ilgili Uluslararası Af Örgütü ve
İnsan Hakları Gözetim Ajansı'nın tespitleri şöyledir;
⬥ Katliamlar devam etmektedir.
⬥ İnsanlar kaçırılmakta ve ortadan kaybolmaktadır.
⬥ Kadınlara tecavüz vakaları olmaktadır.
⬥ Tutuklulara işkence yapılmaktadır.
⬥ Keyfi gözaltına alma ve tutuklamalar sürmektedir.
⬥ Adil yargılama hakkı tutuklular için yoktur.
⬥ Mala, mülke kasıtlı olarak zarar verilmektedir.
⬥ Toplantı, gösteri, düşünce açıklama hakları ve din özgürlüğü
kısıtlanmıştır.
Tüm bu uygulamalar sonucu günümüzde 1,5 milyon Keşmirli
Pakistan'da mülteci olarak yaşamaktadır.
Keşmir’de yıllarca süren intifada sorunun askeri bir çözümünün
olmadığı, çözümün halk oylaması ol​duğunu ortaya koymuştur, Hindistan ile
ekonomik, siyasi ve askeri iş birliğini art​tırma amaçlarından dolayı Batı
dünyası Keşmir'deki hukuk ve insanlık dışı olaylara seyirci kalmaktadır.
Kurulduğunda KKTC'yi Bangladeş ile birlikle tanıyan (maalesef
sonradan batılı ülkelerin ambargo tehtidiyle bu kararı geri almak zorunda
bırakılan) Kurtuluş Savaşı'nda bize maddi manevi yardımcı olan, Kıbrıs Barış
Harekatı sırasında bize silah yardımı yapan (bir çok sivil ve asker
Pakistanlı'nın Kıbrıs'ta ordumuzla beraber gönüllü savaşmak için yazıldığı
bilinmektedir), önemli füze sistemlerine Türk isimlerini veren Pa​kistan'ı
desteklemek, Türkiye için bir borçtur.

SPOR ve SİYASET İLİŞKİSİ


SSCB'nin Afganistan'ı işgalini (1979) protesto eden ABD ve yanlısı
ülkeler (Türkiye dahil) 1980 olimpiyat​larını boykot edince, 1984 Los Angeles
olimpiyatları​nı da güvenlik gerekçesiyle SSCB ve Doğu Blok'u ül​keleri
(Romanya hariç) boykot etmişlerdir,

Bağlantısızlar Hareketi
Kendilerini hiçbir güç bloğuna dahil veya hariç olarak saymayan 100'ün
üzerinde ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası bir oluşumdur.
1979'da I. Havana Bildirisi'ne göre birliğin amacı, "Üye ülkelerin
bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini,
sömürgecilik, yayılmacılık, ırkçılık ,dış baskı, istila, işgal ve dış müdahaleden
korumaktır. Üye ülkeler dünya nüfusunun % 50'den fazlasını, BM üyelerinin
2/3'ünü oluşturmaktadır.

Bandung Konferansı
Endonezya'nın Bandung kentinde 18-24 Nisan 1955'te toplanan ve yeni
bağımsızlığını kazanan Asya-Afrika devletlerini bir araya getiren
konferanstır. Konferans Asya-Afrika tipi bağlantısızlık ile Doğu Blok'u tipi
"barış içinde bir arada yaşama" arasında bir uzlaşmaya dayandığından,
dünya politikasında barıştan yana etkili bir güç oluşturma anlamındaki
"olumlu" tarafsızlığın tam bir örneği olarak kabul edil​memektedir. Çünkü
konferans sonunda yayımlanan bildiri olumlu etkileri ilan etmişse de
uygulamada vur​gu daha çok "olumsuz" yön üzerine yapılmıştır.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin de katıldığı bu konferansın etkileri
"bağlantısızların dünya politikasına ağırlıklarını koymaları döneminin"
başlamasına katkı sağlamıştır.

ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI
1948 Arap-İsrail Savaşı
14 Mayıs 1948'de İsrail’in kurulmasından sonra genel bir Arap taarruzu
ile savaş başladı. Gerilla mücadele​si şeklinde başlayan savaş, Mısır, Suriye,
Ürdün, Lübnan, Irak ve Suudi Arabistan'ın da katılmasıyla büyü​müş ve 7
Ocak 1949'da Rodos Adası'nda imzalanan ateşkes antlaşmasıyla son
bulmuştur.
Süveyş Krizi
1952'de Cemal Abdulnasır, Mısır'da iktidara geldiğin​de Süveyş Kanalı
Batılı devletlerce kontrol edilen Ka​nal Şirketi'ndeydi. Bu kanal yoluyla
Avrupalı devletler Körfez ülkelerinden petrol alıyordu. Abdulnasır ülkesini
İsrail kar​şısında askeri açıdan güçlendirmek maksadıyla Sovyetlerden silah
almıştır. Mısır, İhtiyacı olan krediyi Amerika ve İngiltere'den sağlaya​mayınca
Süveyş Kanalı'nı millileştirdiğini açıkladı. Ab​dulnasır Kanal Şirketi'nin
hisselerinin değerini sahip​lerine ödeyeceğini açıkladıysa da İngiltere ile
Fransa bunu kabul etmediler.
1956'da İsrail, İngiliz ve Fransız gizli ittifakının Mısır ordusunu yenerek
Kanal Bölgesi'ni işgal etmesine hem ABD, hem de SSCB cephe aldı.
SSCB'nin Lon​dra ve Paris'e atom bombası atma tehtidi karşısında İngiltere
ve Fransa bölgeden çıktılar.
ABD'nin bu kriz sırasında İngiltere ve Fransa'yı yalnız bırakmasının
nedenleri ise; müttefikleri olan ingiltere ve Fransa'nın emparyalist politika
izlemeleri, Doğu ve Batı blokları arasında bir savaşın çıkmasını istememe​si
ve bölgede Batı karşıtı akımların güçlenip Arapların, Sovyetlere
yanaşmasından endişe duymasıydı.
Savaşın bitişiyle BM Gazze şeridine ve Sina Yarımadası’na Mısır-İsrail
Savaşı çıkmasını önlemek için Ba​rış Gücü yerleştirdi. (Bu güç 1967'de
bölgeden çekil​di)

Krizin Sonuçları
⬥ II. Dünya Savaşı öncesinde dünyaya egemen olan Avrupa
devletlerinin zayıfladığı ve ABD'siz birşey yapamayacakları ortaya
çıkmıştır.
⬥ İngiltere Falkland Adaları Savaşı'na kadar ABD'nin desteği olmadan
hiç harekat yapmamış​tır.
⬥ ABD'ye güvenilemeyeceğini anlayan Fransa, nük​leer silah geliştirme
çalışmalarını başlatmış ve NATO'nun askeri kanadından çekilmiştir.
⬥ Cemal Abdulnasır'ın Arap dünyasında gücü ve prestiji artmıştır.
⬥ Mısır'ın ayakta kalması, İngiltere ve Fransa'nın za​yıfladığının ortaya
çıkması kolonilerin bağımsız​laşma sürecini hızlandırmıştır.
⬥ Sovyetlerin bölgede prestiji hızla artmıştır.

1967 Arap - İsrail (Altı Gün) Savaşı


Nedenleri
⬥ Filistinlilerin yurtlarından çıkarılmalarının sorumlu​su olarak Yahudileri
görmeleri ve İsrail sınırını aşa​rak gerilla faaliyetlerinde bulunmaları
⬥ İsrail birliklerinin Filistin kamplarını vurmaları
⬥ Kasım 1966'da bir İsrail birliğinin Ürdün hududu​nu geçerek katliam
yapması
⬥ Nisan 1967'de İsrail uçaklarının Suriye topçuları​na ateş açmaları
⬥ Mayıs 1967'de Mısır'ın Tiran Boğazı’nı İsrail gemi​lerine kapatması
⬥ İsrail'in Tiran Boğazı’ndan geçecek İsrail gemilerine müdahaleyi
savaş nedeni savaşacağını ilan etmesi

Gelişmeler ve Savaşın Sonuçlanması


Mayıs 1967'de Mısır, Ürdün, Irak ve Kuveyt olağanüs​tü ha! ilan ettiler. 19
Mayıs 1967'de Sina Yarımadası'ndaki BM Barış Gücü yerini Mısır ordusuna
bıraktı.
Amerikan 6. Filosu 24 Mayıs 1967'de Doğu Akdeniz'e yaklaştı. SSCB de
Akdeniz Filosu'nu güçlendirdi.
30 Mayıs 1967'de Ürdün ve Mısır bir savunma antlaş​ması imzaladı.
Suudi Arabistan ve Irak birlikleri Ür​dün'e geldi. Savaş İsrail ile Mısır, Ürdün
ve Suriye ara​sında gerçekleşti.
Asker sayısı Arapların yarısı, tank ve uçak sayısı ise Arapların üçte biri
kadar olan İsrail; Mısır'a karşı taar​ruz, Suriye ve Ürdün'e karşı savunma
harbi uygulayıp, Mısır or​dusunu yendikten sonra Suriye ve Ürdün karşıda
sal​dırıya geçerek savaşı kazanmıştır.

Savaşın Sonuçlan
⬥ İsrail Süveyş Kanalı'na kadar olan toprakları ele geçirdi.
⬥ Israil-Ürdün sınırı Israii lehine düzenlendi
⬥ Arap halklarının İsıail'e karşı kin ve nefreti aitti.
⬥ Arap devletleri arasında İsrail’e karşı işbirliğinin zorunlu olduğa
anlaşıldı.
⬥ Arap devletleri İsrail'i durdurmak için Mısır ve Su​riye'ye tüm
olanaklarını sundular.
⬥ Sovyetler Arap askerlerinin eğitimi İçin Akdeniz'e deniz üssü kurdu
(Bu durum NATO ve Türkiye'nin Akdeniz egemenliğini olumsuz
etkiledi)
Arapların yenilgisinde İsrail ordusunun teşkilatlanmış ve modern
silahlarla donatılmış olmasının yanında, Araplar arasında ülkü birliğinin
oluşmaması, mezhep ve rejim farklılıkları, ortak düşmana kesin darbeyi
vu​racak işbirliğinden yoksun olmaları (ortak bir başko​mutan yoktu) etkili
olurken, İsrail'de milli şuur teşek​kül etmiş, ülkenin küçük olmasından dolayı
seferber​lik 72 saat içinde hayata geçirilebilmişti.

1973 Arap - İsrail Savaşı


Savaş Öncesi Siyasi Durum
1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra ümitlerini BM toplantılarına ve ABD-
SSCB görüşmelerine bağlayan Araplar, sorunun çözümlenememesiyle
ümitsizliğe düşmüşlerdir. Arap topraklarının kurtarılması için tek yolun,
topyekün mücadele olduğu gören Mısır, Suri​ye ve Ürdün askeri hazırlıklara
başlamışlardır.
İsrail Golan Tepeleri, Ürdün nehrinin batı yakası, Gazze şeridi ve Şarm
el Şeyh üzerindeki isteklerinden ödün vermeyince, Mısır ve Suriye Nisan
1973’de askeri harekat hakkında görüş birliğine vardılar. Savaş, İsrail'in en
büyük bayramını kutladığı gün (Yom Kippur) 6 Ekim 1973'de Suriye'nin
saldırmasıyla başladı. İsrail ordusu başlangıçta Suriye cephesinde taarruz,
Mısır cephesinde savunma savaşları yaptı. Suriye ordularını yenen İsrail
ordusu Sina Yarımadası'nda karşı saldırıya geçerek kaybettiği yerleri geri
aldı ve Mısır ordusunu da yendi. 26 Ekim 1973'de sa​vaş bitti. Bu savaşta
tüm Arap ülkeleri Mısır ve Suri​ye'ye her türlü yardımda bulundular. Savaş
sonrasında İsrail ABD'ye daha bağımlı hale geldi. Suudi Arabistan'ın başını
çektiği ve İsrail'i destekleyen ülkelen hedef alan petrol ambargosu Mart
1974'e kadar sür​dü.
Arap-İsrail savaşlarının sonucunda İsrail için amaç gerçekleşmiş olup,
tespit edilen amaç doğrultusunda İsrail Devleti kurutmuş, bekası için gerekli
şartlar önemli ölçüde sağlanmıştır. Araplar ise başlangıçta tespit edilen
amaçları gerçekleştirememişlerdir.

FİLİSTİN SORUNU
19. yüzyıl sonlarından itibaren Filistin'e gelip yerleşen siyonistlerce
ülkelerinden zoria çıkarılmış ve göçmen olarak çeşitli ülkelerde zor şartlar
altında yaşamak zo​runda bırakılmış 5 Milyon Filistinli'nin ülkelerine dön​me
ve bağımsız bir devlet kurma mücadelelerinin oluşturduğu sorunlar
bütünüdür. Siyonistler, II. Abdülhamit’e bölgede bağımsız bir devlet kurma
taleplerini ilettilerse de bu talepleri reddedildi. I. Dünya Savaşı sonrasında
Filistin İngiltere'nin mandası altına girdi. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord
Balfaur, 1917'de yayınladığı bir deklarasyonda, Filistin'de Yahudilere bir yurt
temini için İngiliz hükümetinin çalışacağını belirtti. 1917-1948 döneminde
377 bin Yahudi gelmiş ve böl​genin demografik yapısı Filistinliler aleyhine
değiş​miştir. Bu dönemde Yahudiler burada bağımsız bir devlet kurma
çalışmaları yapmışlardır. 1945'te Yahu​diler İngiltere'den Filistin'de bir Yahudi
devletinin ku​rulması İçin karar almasını istediler. Arap devletlerini kaybetmek
istemeyen İngiltere, sorunu BM'ye havale etti.
BM sorunla ilgili özel bir komisyon kurdu. Bu komis​yonun bölgede iki
ayrı devlet kurulmasını öngören planı Kasım 1947'de BM genel kurulunda 13
olumsuz oya karşı 33 olumlu oy ile kabul edildi (Türkiye olum​suz oy
2 2
vermiştir). Yahudi devleti 14.100 km , Arap devleti ise 11.500 km olacaktı.
Filistinliler BM'nın ka​rarını red ederken, Siyonistler kararı olumlu buldular
fakat Kudüs için önerilen statüyü benimsemediler (Kudüs BM'nin vesayetine
veriliyordu). İngiltere'nin Filistin'den çekildiği, (14 Mayıs 1948) İsrail'in
kuruldu​ğu ilan edildi. Arap birliğine bağlı askerler İsrail'e saldırdıysalar da
İsrail bu savaşta Filistin'in büyük bölü​münü, Ürdün, Batı Şeria bölgesini,
Mısır ise Gazze şeridini ele geçirdi. Kudüs'ün doğusuna Ürdün, batı​sına
İsrail el koydu. Böylece Filistin paylaşılmış oldu.
1967 Arap-İsrail Savaşı'nda İsrail Ürdün'ün elindeki Batı Şeria'yı ve
Mısır'ın elindeki Gazze şeridini işgal etti. Bir milyondan fazla Filistinli komşu
Arap ülkelerine (özellikle Ürdün'e) göç etti. Kısa süre sonra Ür​dün'den
çıkarılan Filistinliler Lübnan'a gittiler.
1964'de Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuru​lana kadar Filistin
halkının haklı talepleri Arap ülkele​rince dile getiriliyordu. FKÖ'nün başına
1968'de Yaser Arafat getirildi. FKÖ, 1969'da Filistin'de laik ve demokratik bir
devlet kurul​ması amacıyla çalışacağını açıkladı. 1973 Arap-İsrail Savaşı'nda
da Arapların yenilmeleri Filistinlilerin gele​ceğini olumsuz etkiledi, FKÖ İsrail'e
karşı tedhişe yö​nelerek sesini duyurduysa da, dünya kamuoyundan şiddetli
tepki aldı. 1974'de Mısır ve Ürdün FKÖ'yü Fi​listin halkının tek meşru
temsilcisi olarak kabul ettiler. Diğer dünya ülkeleri ve uluslararası teşkilatlar
da bu yönde karar aldılar. Aynı yıl BM Filistinli göçmenlerin "Ülkelerine geri
dönme ve tazminat alma hakları" ol​duğunu belirtti. Arap birliğine tam üye
olan FKÖ, bir​çok ülkede temsilcilikler açtı. Mısır ve İsrail arasında​ki Camp
David antlaşmaları İsrail'in Sina Yarımadası'ndan çekilmesini, Batı Şeria ve
Gazze şeridinde Fi​listinlilere özerklik verilmesini öngörüyordu. Filistinli​ler
önerilen özerkliği kabul etmemişlerdir.
Temmuz 1980'de İsrail Doğu Kudüs'ü ilhak ederek İsrail'in bölünmez
başkenti olduğunu ilan etti. Haziran 1982'de İsrail Lübnan'ı işgal edince,
FKÖ uluslararası gücün denetiminde merkezini Tunus'a taşıdı.
Eylül 1982'de ABD, Filistin sorununun çözümü öner​diği için Reagan
Barış Planına göre, barış görüşmele​rinde Filistinlileri Ürdün temsil edecek,
Batı Şeria ve Gazze şeridinde kurulacak özerk red yönetim Ür​dün'e
bağlanacaktı. Bu planı Filistinliler red etti.
FKÖ Aralık 1987'de silaha başvurmaksızın sapan, taş v.b. malzemelerle
çatışmayı ve grev, işe gitmeme, dükkanları açmama yöntemlerini öngören
intifada hareketini başlatması üzerine İsrail şiddete ve teröre başvurunca
Filistinliler arasında milli bilinç gelişti.
1988'de Ürdün'ün Batı Şeria ile her türlü hukuk bağı​nı kopardığını
açıklamasından sonra Filistin devletini kurma çalışmaları hızlandı.
Cezayir'de toplanan Filis​tin millî konseyi Filistin devletinin kurulduğunu
açıkla​dı. Böylece Filistin sorunu yeni bir döneme girmiş ol​du.
Filistin devletini 100'e yakın ülke tanıdı. ABD ve İsrail ise karara karşı
çıktı. Cezayir deklerasyonu ile FKÖ, İsrail'in varlığını tanıdı. Aralık 1988'de
Arafat'ın BM Genel Kurulu'nda terörizme karşı olduğu açıklama​sıyla ABD de
FKÖ ile temas kurdu.
Türk dış politikası açısından Filistin sorunu; Türki​ye'nin bu sorunla ilk
kez 1947'de Filistin'in taksimi planının BM genel kurulunda görüşülmesi
sırasında oidu. 1964'e kadar batı yanlısı politika izleyen Türki​ye, Arap
ülkeleriyle ve Filistinlilerle yollan ayırmıştır. 1964'ten sonra çok yönlü bir dış
politika izlemeye başlayan Türkiye Ortadoğu İslam ülkeleri ve Doğu bloku
ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye başladı. Türkiye islam Konferansı Teşkilatı
toplantılarına katılınca ilişki​ler daha da gelişti. Türkiye 1976'da FKÖ'yü tanıdı
ve Ankara'da temsilcilik açmasına izin verdi. Türkiye O tadoğu ülkeleriyle
ilişkileri geliştirmenin yolunun Filis​tinlilerin yanında olmaktan geçtiğini
anlamıştı. 1980 askeri müdahalesinden sonra Türkiye'nin İsrail ile iliş​kileri
maslahatgüzar seviyesine indirmesi. Arap dün​yasında olumlu etki yaptı.
Türkiye'nin İsrail'i ilk tanı​yan ülkelerden biri olma özelliği Arap ülkelerinde
Tür​kiye'nin imajını uzun süre olumsuz yönde etkiledi.
15 Kasım 1988'de ilan edilen bağımsız Filistin'i ilk ta​nıyan ülkelerden
birinin Türkiye olması müslüman ül​kelerde memnuniyetle karşılanırken, İsrail
ve ABD'de şaşkınlığa neden oldu, Türkiye Filistinlilerin haklı da​vasını
desteklemektedir.

Camp David Antlaşması'nın Ortadoğu Barış Sürecine Etkileri


Mısır ile İsrail arasında Camp David antlaşmalarının imzalanması, Arap
dünyasını çok fazla karıştırmış ve günümüze kadar gelen gelişmelerin
kapısını açmıştır. 18 Ocak 1974'te Mısır ve İsrail arasında imzalanan Si​na
Antlaşması Amerikan diplomasisi için bir başarıdır. Mısır-ABD ilişkileri de
büyük ölçüde gelişmiştir. 31 Mayıs 1974'de İsrail ile Suriye arasında ABD'nin
bir antlaşma sağlaması ABD'nin Ortadoğu politikasında​ki tesirini daha da
artırmıştır.
1974'de ABD ile Suriye arasında ilişkilerin tekrar ku​rulması kararı alındı.
Mısır, İsrail ile 1975'te İmzaladığı antlaşma ile Sina'dan biraz toprak
kazanınca bu du​rum Mısır'ı İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi​ni
sağlamada, ABD'ye dayanmaya sevk etti. Mısır'ın ABD'ye ve Batı'ya eğilim
göstermesinde ekonomik sı​kıntı etkili olmuştur, İsrail savaşları Mısır'ın
ekonomisi​ni bozmuştu. Mısır'ın Arap devletlerinden ABD'den ekonomik
yardım alması SSCB'yi rahatsız etmiştir. Mısır’ın 1977'de SSCB ile 1971'de
imzalanmış olan Dostluk ve İşbirliği Antlaşması'nı ve Sovyet donanma​sının
Mısır limanlarından yararlanmasını sağlayan antlaşmayı feshetmesi ABD'yi
memnun etmiştir. SSCB bu şoku atlatmak için Mısır ile geniş çerçeveli bir
antlaşma yaptıysa da Mısır daha ileri gitmedi.
1977'de İsrail hükümeti bütün meselelerin müzakere​sinde esnek bir
tutum alacağını bildirince, İsrail ile Mı​sır arasındaki hava iyice yumuşamıştır.
Mısır kalıcı bir barış istediğini bildirmiş, bu barışında yabancı toprakların
işgaline dayalı olamayacağını savunmuştur. İsrail ise 1948'deki topraklarda
bir vatana sahip olma haklarının olduğunu ve müzakerelere hazır olduğunu
bildirmiştir.
Bu diyalogu Arap ülkeleri tepki ile karşıladı. 17 Eylül 1978'de ABD, Mısır
ve İsrail arasında Camp David ant​laşmaları imzalandı. ABD bu antlaşmaları
"tanık" sıfatıyla imzalamaktaydı.
Camp David antlaşmaları iki çerçeve antlaşmadan oluşmaktaydı.
Bunlardan biri Ortadoğu barışının esaslarını çizmekte, Batı Şeria ile Gazze
ve Filistin meselesini ele almaktaydı. Diğeri ise İsrail-Mısır ara​sındaki barışın
esaslarını çizmekte yani Sina Yarıma​dası’nı konu edinmekteydi. Bu
antlaşmalarının tatbi​kinde Ürdün de bir taraftı. Ayrıca BM Güvenlik
Konseyi'nin konu ile ilgili kararını prensip olarak alıyordu. Batı Şeria ve
Gazze, yani Filistin Meselesi ile ilgili ant​laşmaya göre bu iki toprakta
Filistinlilere muhtariyet verilecekti. Beş yıllık bir geçici devreyi kapsayacak
olan bu muhtariyet döneminde İsrail bu iki topraktaki asker sayısını asgariye
indirecekti, İsrail ile Ürdün arasında barış müzakereleri İsrail’in güvenliğini
sağ​layacak düzenlemeler yapılacaktı.
İsrail-Mısır barışına ait çerçeve antlaşma ise üç ay içinde bir barış
antlaşmasının İmzası ile, İsrail'in iki-üç yıl içinde Sina'dan tamamen
çekilmesini öngörüyor​du. Kudüs meselesinde uzlaşma olmayınca imzala​nan
antlaşmada bu konuya değinilmedi. Bu mesele daha sonra İsrail ile Mısır
arasında ve Filistin muhtari​yeti meselesinde büyük görüş ayrılıklarına sebep
ola​caktır.

OPEC Petrol Bunalımı, Brent (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü)


Petrol ihraç eden ve bilinen petrol rezervlerinin 2/3'ünü ellerinde
bulunduran 12 ülkenin oluşturduğu konfederasyondur.

OPEC'e Üyelik
9-14 Eylül 1960'da Bağdat'ta toplanan bir konferans ile resmen OPEC
kurulmuştur. Kurucu üyeleri Suudi Arabistan, İran, Kuveyt ve Venezüella'dır.
Resmi dili ingilizce olan sonradan Katar (1961), Cezayir (1969), Nijerya
(1971), Gaban (1995) ve Angola (2007) katıl​mıştır. Kurucu üyelerin diğer
üyelerden farklı olarak veto hakkı vardır. OPEC, petrol fiyatlarını ve üretim
miktarlarını belirler. Ancak uygulamada Örgüt'ün aldı​ğı kararlara uyulmasını
fiilen sağlayacak bir mekaniz​ma yoktur. Bu nedenle üyeler çoğu kez alınan
karar​lara uymamaktadırlar.
Rezervler; Dünya petrol rezervlerinin % 2,5'i Nijer​ya'da, % 3'ü Libya'da,
% 5'i Rusya'da, % 5,6'sı Vene​züella'da, % 7'si Kuveyt'te, % 7'si Birleşik Arap
Emir​liklerinde, % 8'i Irak'ta, % 10'u İran'da, % 13 Kana-da'da, % 20'si Suudi
Arabistan'da bulunmaktadır. Dünya'nın en büyük petrol tüketicisi olan ABD
yılda harcadığı 7,5 milyar varilin yansını ithal etmektedir. Dünya petrol
rezervinin % 1,4'ü ABD'dedir. ABD bu oranla dünyanın 14. büyük üreticisidir.

İRAN-IRAK SAVAŞI (1980-1988)


Savaş Öncesinde İran-Irak ilişkileri İran'ın 1937 İran-Irak sınır
antlaşması ile Irak'a bırakı​lan Şatt-ül Arap'ı ABD'nin desteği ile almak
istemesi (1969), Irak'taki Kürtleri Bağdat hükümetine karşı desteklemesi ve
1971'de körfez adalarını işgali ve bu adalardan çıkmaması nedeniyle ilişkiler
gergindi.
İran'da Şiiliğin savunucu Humeyni'nin Şah ailesini yönetimden
uzaklaştırarak iktidara gelmesi ilişkileri iyice bozdu. Bağdat'taki hükümet,
İran'daki Şii hükü​metin Irak'taki Şiiieri, Sünni iktidara karşı kışkırtma​sından
endişe ediyordu. Bu arada Irak'ın İran'daki Arap bölgesi Huzistan'a özerklik
verilmesini savun​ması ilişkileri daha da gerginleştirmiştir.

Savaşın Başlaması ve Gelişmesi


İran ordusu, Humeyni'nin yüksek rütbeii subayları tasfiye etmesinden
dolayı zayıf olduğu izlenimini uyandırmıştı. Irak, İran'dan askerlerini iki ülke
arasın​da anlaşmazlık konusu olan bölgeden çekmesini is​tedi, İran'ın bu
isteği reddetmesi üzerine de 22 Eylül 1980'de Irak ordusu İran sınırını geçti.
(Irak 16 Eylül 1980'de Şatt-ül-Arap Anlaşması'nı feshettiğini açık​lamıştı). Irak
baskın ve zaferleri ile başlayan savaş İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına
dönüştü. Yıp​ratma savaşlarında insan kaynağını ve ekonomik gü​cü daha
fazla olan İran avantajlı idi. Irak ve İran birbir​lerinin petrol tesislerine ve petrol
taşıyan gemilerine saldırınca sanayisi için petrole ihtiyaç duyan ABD bu
savaşta İran'daki müttefiki olan şahı devirdiği için Humeyni iktidarı
desteklemedi. 1967'de diplomatik ilişki​lerini kestiği Irak ile diplomatik ilişki
kurdu ve savaş boyunca Irak'ı destekledi.
Savaş tarafların birbirlerine kesin üstünlük kuramaması sonucu Ağustos
1988'de Ateşkes yapılması ile sona erdi. Ancak, İran'ın topraklarındaki tüm
Iraklı as​kerlerin çekilmesini istemesi ve Irak'ın Şatt-ül-Arap su yolu üzerinde
ortak denetim kurulmasında ısrar et​mesi, nedeniyle sonuç alınamadı.
1990'da Irak Ku​veyt'i işgal edince ABD ile savaşa tutuşma ihtimali ne​deniyle
İran'dan aldığı toprakları geri vermiş, böylece barış gerçekleşmiştir.

Savaşın Sonuçları
⬥ Yaklaşık bir milyon insan öldü.
⬥ Savaş 150 milyar $ maddi zarara neden oldu.
⬥ İran-Irak sınırı değişmedi.
⬥ İki taraf birbirlerinin petrol tesislerine saldırdığı için petrol üretimi
düştü petrol fiyatları arttı.
⬥ Savaş sırasında aldığı borçları ödemekte zorla​nan Irak, 1990'da
Kuveyt'e saldırarak oradaki pet​rol kuyularını ele geçirmeye çalıştı.
⬥ Savaş sırasında İran'da muhalefet tamamen tasfi​ye edildi ve islam
Devrimi kalıcı hale geldi.
⬥ İran uluslararası ilişkilerde yalnız kaldı.
⬥ Savaş silahları ve araçları bakımından dışa ba​ğımlılığın zararını
gören İran, kendi silah sanayisi​ni kurmaya başladı.

TÜRK DIŞ POLİTİKASI (1960-1980)


Bu dönemde Türk dış politikasının birinci önemli un​suru Kıbrıs Meselesi,
ikinci önemli unsuru ABD ile olan ilişkiler olmuştur. ABD ile olan ilişkiler
Kıbrıs me​selesinin iniş çıkışlarına göre değişen bir yapı göster​miştir.
1970'lerde Türk-Yunan ilişkilerinde ortaya çı​kan Ege Meseiesi'nde ABD,
Türkiye ve Yunanistan'a eşit ağırlık vermiştir. Türk-ABD ilişkilerinin 1964 ve
1974 Kıbrıs buhranlarında ağır sarsıntılar geçirmesi Türk-Sovyet ilişkilerinin
gelişmesine neden olmuştur.
Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinin temel fak​törü İsrail olmuştur.
Arapların Kıbrıs Meseiesi'nde ve BM'de Türkiye'yi desteklemeleri ve Arap
ülkelerinin İsrail ve Kıbrıs Meseleleri arasında bağ kurmasıyla Türkiye, İsrail
politikasına yeni bir şekil vermiştir. Bu durum ilk kez 1967 Arap-İsrail
Savaşı'nda kendisini göstermiştir.

Kıbrıs Buhranları
Kıbrıs'ın iki buhranı Kıbrıs Rumlarının Enosis'ten (Kıb​rıs'ı Yunanistan'a
katma planı) vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasası'nın Türklere tanıdığı
hakları kabullenememiş olmalarından çıkmıştır.
Kıbrıs Cumhuriyei'nin 1960 Anayası'na göre Kıbrıs'ın 5 büyük şehrinde
Türklerin ve Rumların ayrı belediye​leri olacaktı. Kıbrıs Cumhurbaşkanı
Makarios'un bu şehirlerde tek belediye kurulmasını ve bu belediyer-lerde
Türklerin nüfusları oranında temsil edilmesi Kıb​rıs Türk toplumu ve Türkiye
kabul etmedi (1962). Makarios 30 Kasım 1963'de Kıbrıs ile doğrudan ilgili
devletlere 13 konuda Kıbrıs Anayasası'nda değişiklik yapılmasını önerdi.
Türk toplumunu azınlık durumuna düşüren bu öneriyi Türkiye reddetti.
Rumlar 24 Aralık 1963'de Lefkoşe'de 24 Türk'ü şehid edince Türk jet​leri
Kıbrıs üzerinde uçtu ve Türkiye Garanti Antlaşma​sı gereğince Yunanistan ve
ingiltere'yi harekete geçir​di. Bu üç devlet Lefkoşe'de iki kesim arasına
girerek "Yeşil Hat”tı oluşturdular.
İngiltere'nin teklifi ile yapılan Londra Konferansı'nda (15 Ocak 1964)
Türk ve Yunan tarafı uzlaşma sağla​yamadı. Türkiye, Kıbrıs'ta Türklerin
varlığının devam etmesi için federal bir sistemin kurulması ve güvenlik
önlemlerinin artırılmasının gerektiğini kavradı. Rumlar ise tam bağımsızlık
diyorlardı. Bundan amaçlan Türk​leri azınlık durumuna düşürmek ve ileri
adımda Enosis'i gerçekleştirmekti.
Garanti Antlaşması'nda imzası olan İngiltere Kıbrıs Buhranı'na çok
bulaşmak istememiş ve adaya 10000 kişilik NATO kuvveti yerleştirilmesini
önererek ABD'yi işin içine çekmek istemiştir (NATO kuvveti önerisini Türkiye
kabul etmiş, Kıbrıs Rumları ise reddetmiştir).

Kıbrıs'ta Rumların Türklere saldırıları devam edince Türkiye adaya


müdahaleyi düşünmüş bunun üzerine BM Meseleye el koymuştur (4 Mart
1964). BM adaya barış gücü yerleştirirken, Kıbrıs Meseiesi'nin barışçı
yollardan çözümü için bir arabulucu atamıştır.
4 Nisan 1964'te Türkiye'nin ada ile bağlarını kopar​mak isteyen
Makarios, Zürich ve Londra Antlaşmaları​nın ayrılmaz bir parçası olan ittifak
antlaşmasını fes​hetti. Türkiye bu feshi kabul etmemiş, Yunanistan ise
desteklemiştir. Makarios'un SSCB ile ilişkilerini geliş​tirmesi ve Kıbrıs'ta
mecburi askerlik sistensin! kurarak Rumları askere alması üzerine Türkiye 7
Haziran 1964'te çıkarma yapmaya karar vermiştir. Diplomatik yoldan
Türkiye'yi bu kararından vazgeçiremeyen ABD başkanı Johnson ise
Başbakan ismet İnönü'ye gönderdiği ifadesi ağır ve tehtid dolu mektubunda
Garanti Antlaşmasının tam işletilmediğini bu nedenle Türkiye'ye henüz
müdahale hakkının doğmadığını, bu müdahalenin SSCB'nin Türkiye'ye
saldırmasına neden olabileceğini ve bu durumda NATO'nun müt​tefiklerinin
onayı olmadan adaya müdahale eden Tür​kiye'ye savunmayacağını, ABD'nin
vermiş olduğu si​lahları Türkiye'nin Kıbrıs'ta kullanamayacağını belirt​miş ve
ayrıntılı görüşmeler için Türk başbakanının Washington'a gelmesinden
memnunluk duyacağını belirtmiştir (Bu mektup, Türk kamuoyunda ABD'ye
karşı güveni çok sarsmıştır).
İsmet İnönü mektuba 13 Haziran'da cevap verdi. Yu​muşak ifadeler
içeren mektubunda İsmet İnönü; "Mektubun yazılış tarzı ve muhtevası
Türkiye için ha​yal kırıcı olmuştur. Bu son teşebbüsle birlikte Kıbrıs'a
müdahale ihtiyacı dördüncüdür. Kıbrıs Rumları silah​lanırken ve Yunanistan
bunu desteklerken Türkiye'nin uyarılarına rağmen ABD bir şey yapmamıştır.
Birbirle​rine karşı antlaşmalardan doğan sorumlulukları red​deden devletler
arasında ittifaktan söz edilebilir mi? Türkiye'nin anlayışına göre NATO,
saldırıya uğrayan üyesine derhal yardım etmelidir." demiştir.
İsmet inönü 21 Haziran'da ABD'ye gitmiştir. Görüş​meler sonucu
Türklerin korunması için garanti ve gü​venlik tedbirlerinin artırılması,
Türkiye'nin ada üzerin​deki yetkilerinin artırılmasını ABD kabul etmiştir. Ayrı​ca
Kıbrıs Meselesi'ni çözmesi için ABD eski dışişleri bakanı Dean Acheson
aracı olarak atanmıştır.
Acheson 1964'te Cenevre'de hazırladığı planla Türk tarafının
egemenliğine Karpas Yarımadası'nın bırakıl​masını, Kıbrıs'ın Rum kesiminde
kalan Türklerin yo​ğun oldukları 5 bölgede kanton veya mahalli muhta​riyet
öneriyordu ki bu bölgelerin toplamı Kıbrıs'ın % 30'u kadar ediyordu. Türkiye
bu plana sıcak bakmış-sa da Rumların Türklere karşı yeni bir katliama
kalkış​ması üzerine Türk jetleri 8-9 Ağustos'ta Rum mevzile​rini bombaladı.
Makarios'un SSCB'den yardım iste​mesi üzerine SSCB "askeri saldırıda
bulunmakla Tür​kiye'nin sorumluluk aldığını" belirtmekle yetinmiş, Türkiye ise
Kıbrıs olaylarını SSCB'ye anlatarak destek istemiştir.
Rum mevzilerinin bombalanması Atina'da telaş mey​dana getirmiş ve
Yunan hükümeti meselenin barışçı yollardan çözümlenmesini istemiştir.
Bununla bera​ber Yunanistan Kıbrıs'a yeni birlikler sevketrniştir.
1965'de ise BM'nin Türkleri adada azınlık durumuna düşüren planını
Türkiye red etti. 1967'ye kadar Yunanistan ve Türkiye arasında yapı​lan
görüşmeler, Rumların konuyu BM'de halletmek istemesi ve Yunanistan'daki
hükümet buhranları ne​deniyle sonuç vermedi.

1967 Kıbrıs Buhranı


Yunanistan'da Nisan 1967 askeri darbesinden sonra kurulan hükümet
Kıbrıs konusu ile ilgili "Kıbrısta azın​lık haklarının dikkate alınması suretiyle
Enosis'i barış​çı müzakerelerle sağlama gayesindeyiz" açıklaması​nı yaparak
Enosisten vazgeçmediklerini belirtmiştir.
Haziran 1967'den itibaren Yunan Hükümeti Batı Trakya'daki Türklere
karşı baskıyı artırmıştır. Yunan cunta​sının Batı Trakya'y Kıbrıs'a karşı bir koz
olarak kullanmaya sevkeden olay 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın baş​laması
olmuştur. Yunan cuntası bu savaşın yarattığı atmosferi Enosis ideali için
kullanmaya çalışmıştır.
9 Eylül 1967'de Keşan'da yapılan görüşmelerde Yu​nan hükümeti
Türkiye'ye Enosis'i tanımasına karşılık, Batı Trakya sınırında bazı tavizler
vereceklerini önermişse de Türkiye bunu kabul etmemiştir. Bu gelişmelerden
sonra Türkiye Kıbrıs Meselesi'ndeki 4 politikasını açıklamıştır.
1) Yürürlükteki antlaşmaların, tarafların rızası olma​dan
değiştirilmemesi,
2) Kıbrıs'ta iki toplumdan hiçbirinin diğerine hükmet​memesi,
3) Kıbrıs Meselesi'ne Enosis dışında bir çözüm aran​ması,
4) Lozan Antlaşması ile kurulmuş olan dengenin bo​zulmaması (Türk-
Yunan ilişkilerinde "Lozan Den​gesi" meselesinin ortaya çıkmasının
nedeni Yuna​nistan'ın Türkiye ile savaş ihtimaline karşı Türki​ye'ye
yakın adaları silahlandırması ve Batı Trakya Türklerine baskı
uygulamasıdır).
Bu dönemde Yunanistan'da Amerikan yanlısı askerle​rin Cunta hükümeti
kurması nedeniyle SSCB-Türkiye ilişkileri gelişmiş ve SSCB; Kıbrıs
devletinin bağımsız​lığını ve toprak bütünlüğü vurgulayan, Kıbrıs'taki Türkleri
milli toplum olarak kabul ettiğini gösteren bir açıklama yapmıştır.
Kasım 1967'de Rum Milli Muhafız Kuvvetlerinin Türk​lere karşı harekete
geçmesi üzerine Türk hükümeti, "Yunanistan ile dost ve müttefik
hükümetlere" çıkar​ma niyetini bildirmiş ve bu niyetten vazgeçmesinin şartı
olarak tethişci Grivas'ın adadan alınmasının ve Kıbrıs'a 1964'ten sonra
yığılmış olan 12000 Yunan as​kerinin adadan çekilmesinin gerektiğini
bildirmiştir. Türk hükümeti isteklerinin yerine getirilmesi üzerine savaş
hazırlığına son vermiştir (2 Aralık 1967 Antlaş​ması). Buhranın bitmesinden
sonra Kıbrıs Türkleri 1960 tarihli Anayasa bütün kuralları ile uygulanıncaya
kadar Kıbrıs Geçici Türk Yönetimini (Kendi işlerini görmek üzere) kurdular.
Bu gelişme Türkiye'nin fede​ral devlet tezine uygundu.
2 Aralık 1967 Antlaşması Türk-Yunan ilişkilerini yumu​şatmış, Kıbrıslı
Rumlarda Türklere uyguladıkları kısıt​lamaları kaldırmışlardır. BM de bu
yumuşak havayı değerlendirerek toplumlar arası görüşmeleri (Kıbrıs’taki
Türk ve Rum toplumları) başlatmıştır.

1974 Kıbrıs Buhranı ve Kıbrıs Harekatı


Haziran 1968'de başlayan "toplumlararası görüşmeler"de 1974'e
gelindiğinde Rumların Enosis'ten vaz​geçmemeleri nedeniyle mesafe
alınamamıştı.
Türkiye'nin Mayıs 1974'te, Ege Denizi'nin milletlera​rası sularında ve
Türkiye'ye göre de Türkiye'nin kıt'a sahanlığını içinde, petrol araştırmalarına
başlaması üzerine, Yunanistan bu suların, kendisinin kıt'a sa​hanlığı içinde
bulunduğu iddia edince Türkiye ile Yu​nanistan arasında yeni bir anlaşmazlık
konusu olarak kıt'a sahanlığı sorunu çıktı. Bu dönemde Makarios'un
Yunanistan ile arası açılmıştı,
Toplumlararası görüşmelerin uzamasından rahatsız olan ve Makarios ile
arası açılan Cunta hükümeti 15 Temmuz 1974'te eski EOKA tethişçilerinden
Nikos Sampson'a yaptırdığı darbe ile Makarios'u devirdi ve Sampson'a
Kıbrıs Elen Cumhuriyeti'ni ilan ettirdi. Bu yeni idareyi Türkiye tanımadı.
Çünkü, Kıbrıs Anayasa​sı ve Kıbrısla ilgili antlaşmalar ihlal edilmişti.
Türkiye Garanti Antlaşması'na dayanarak İngiltere ile beraber adaya
müdahale etmek istedi ise de mesele​nin BM ve NATO vasıtasıyla çözümünü
isteyen İngiltere buna yanaşmadı. ABD ve Yunan Cuntası Türki​ye'nin tek
başına müdahalesine ihtimal vermiyordu. ABD böyle bir durumda adaya
kendilerinin de asker çıkaracağını söyledi.
Bu gelişmeler üzerine Türkiye 20 Temmuz 1974'te Harekatı'nı başlattı ve
22 Temmuz akşamı ateşkes ya​pıldı. Bu birinci harekat sonrası Türk
kuvvetleri Girne-Lefkoşe yolunu kontrol altına aldı. Ne var ki durum as​keri
bakımdan tehlikeli ve yetersizdi. BM bu harekat üzerine derhal harekete
geçti. Çünkü Türk-Yunan Sa​vaşı ihtimali iyice artmıştı. Bu sırada Yunanistan
hükü​meti istifa etti ve Constantin Karamanlis yeni hüküme​ti kurdu. Kıbrıs'ta
da Sampson'un yerini Glafkos Klerides aldı.
BM'nin girişimiyle İngiltere, Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan 25-
30 Temmuz Cenevre görüşmele​ri sonucu Cenevre Deklarasyonu
yayımlandı. Buna göre; adada 1960 Anayasal düzeni yeniden kurula​cak,
taraflar 30 Temmuz 1974'teki sınırlarını genişlet​meyecek, bu çizgide BM
kuvvetlerinin kontrolü altın​da güvenlik bölgesi tesis edilecek Kıbrıs Rum ve
Yu​nan kuvvetlerin muhasarası altındaki Türk bölgeleri BM korumasına
alınacak, anayasal düzenin yeniden tesisi için 3 devletin dışişleri bakanları 8
Ağustos'ta Cenevre'de tekrar buluşacaktı. Birinci Cenevre Kon​feransı
Türkiye açısından başarılı olmuştu.
İkinci Cenevre Konferansı 8 Ağustos'ta gerginlik için​de başladı ve 14
Ağustos'ta dağıldı. Çünkü Yunan-Rum tarafı 30 Temmuz Deklarasyonu'na
uymuyor, ikinci görüşmelerde Türk tarafının coğrafi esasa da​yalı federatif
sistemini reddediyordu. Bunun üzerine Türkiye görüşmeleri kesti ve aynı gün
(14 Ağustos) ikinci Kıbrıs Harekatı'nı başarıyla yaptı ve 16 Ağus​tos'ta BM'nin
önerdiği ateşkes teklifini kabul etti. Türk silahlı kuvvetlen Magusa-Lefkoşe-
Lefke-Kokkina çiz​gisine ulaşarak adanın % 38'ini ele geçirmişti. Birinci
harekatı bir hukuki müdahale olarak gören dünya devletleri ikinci harekata
işgal olarak bakmıştır. En sert tepkiyi Yunanistan, ABD ve SSCB vermiştir.

Kıbrıs Meselesi'nin Gelişmeleri


BM, 1 Kasım 1974'te Türk askerinin Kıbrıs'tan çekil​mesini ve Ada'da iki
toplumun eşitlik esası üzerinde görüşmelere başlaması istemiştir. Fakat
Türkiye buna uymamıştır.
13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. BM Güvenlik
Konseyi bu kararı kınamıştır. Toplumlararası görüşmelerin birincisi 28 Nisan-
1 Ma​yıs 1975'te Viyana'da yapıldı. Ardından Viyana'da 4 görüşme daha
yapıldı, ama sonuç alınamadı.
KTFD Başkanı Rauf Denktaş ile Makarios arasında Ocak 1977'de
yapılan zirve toplantısında; federal bir cumhuriyet kurulması ve toprak
düzenlemesinin eko​nomik yeterlilik-verimlilik prensibine göre belirlenme​si
kararlaştırıldı. Fakat görüşmeler sonraki aşamalar​da tıkandı. Türkiye'ye
ABD'nin uyguladığı ambar​go 1978'de kaldırılınca ABD aktif olarak işin içine
girdi ve hazırladığı Kıbrıs Planı'nı BM Genel Sekreteri vasıta​sıyla Kıbrıs'taki
Türk ve Rum tarafına iletti.
Amerikan planı, federal sistemi kabul etmekle bera​ber, Kıbrıs Türk
toplumunun haklarını 1960 Anayasası'nırı gerisine götürüyor, Türklere
ayrılacak toprakla​rı küçültüyor, Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesini Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin asker ve silahtan arındırılması​nı öngörüyor, Garanti
Antlaşmasfnı bertaraf ederek Türkiye'nin Kıbrıs'la bağlarını kesiyordu. Bu
plan Tür​kiye'nin aleyhinde idi, ama Türkiye'ye sunulmadığı için Türkiye'nin
reddi söz konusu değildi. Bu plan Kıb​rıs Rumlarını da memnun etmedi.
Dolayısıyla Ameri​kan Planı da işi çözemedi.
Bundan sonra toplumlararası görüşmeler tekrar baş​ladıysa da
Türkiye'de 12 Eylül 1980 darbesi meydâana gelince görüşmeler aksadı.
Kıbrıs Türkleri yeni bir barış paketini Rum tarafına sunduysa da
Yunanistan'da sosyalist Pasok Partisi 1981'de iktidara gelin​ce Türkiye'ye
karşı düşmanlık kampanyası başlattı ve
"Toplumlararası görüşmeleri", "milletlerarası platfor​ma" çekmek istedi.
Bu gayretler çözümü iyice zorlaştırdıysa da Türkiye'ye zarar vermedi

Amerika Birleşik Devletlerinin Tepkileri


1963-1964 Kıbrıs krizindeki Johnson mektubundan sonra, 1974 Kıbrıs
krizi Türk-ABD ilişkilerine ikinci bir darbe indirdi ve Şubat 1975'ten itibaren
ABD, Türki​ye'ye silah ambargosu uygulamaya başladı.
ABD-Türk ilişkilerine Ecevit hükümetinin (1974 Sampson darbesi
öncesinde) haşhaş ekimi yasağını kaldır​ması da bir darbe indirmişti. Gerald
Ford ile ABD dı​şişleri ve savunma bakanlıkları Türkiye'ye ambargo
konulmasına karşı çıktılarsa da (Kıbrıs Barış Harekat​ları nedeniyle) ABD
kongresinin etkisi ile Şubat 1975-Eylül 1978 döneminde Türkiye'ye silah
ambargosu uygulanmasını önleyemediler. (Silah ambargosunun nedeni
Kıbrıs harekatlarında Türkiye'nin ABD'nin ver​diği silahları kullanmasıydı).
Ambargo kararı ile Türk-ABD ilişkileri Kıbrıs Meselesi'ne bağlanmış
oluyordu. Ambargoya Türkiye'nin tepkisi 13 Şubat 1975'te KTFD kurmak
olmuştur.
Başkan Ford'un gayretleriyle ABD kongresi Mayıs 1975'te başkana
ambargoyu kaldırma yetkisi verdiy​se de, ABD temsilciler meclisi bunu
reddedince (24 Temmuz 1975), Türk hükümeti 25 Temmuz'da ABD'ye
verdiği bir nota ile 1969 tarihli Türk Amerikan Savunma işbirliği Antlaşmasfnı
yürürlükten kaldırdı​ğını ve Türkiye'deki bütün Amerikan üs ve tesislerinin
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "kontrol ve gözetimi" altına gireceğini bildirdi.
Türkiye bu kararı uygulayınca Tür​kiye tarafından parası ödenmiş 185 milyon
dolarlık askeri malzeminin Türkiye'ye şevkine Temsilciler Meclisi izin verdi.
1976'da ilişkiler yumuşamaya baş​ladı. 26 Mart 1976'da ABD ile hayata
geçmeyecek olan Savunma İşbirliği Antlaşması imzalandı (ABD bu
antlaşmaya göre Türkiye'ye 1 milyar dolarlık askeri yardım yapacaktı. Bu
antlaşmanın yerine 29 Mart 1980'de Savunma ve Ekonomik İşbirliği
Antlaşması imzalandı). 1976 ABD seçimlerini Jimmy Carter kazandı.
1978'de Türkiye'de tekrar başbakan olan Ecevit'in Sovyetlere ziyaret
yapması ve Haziran 1978'de bir siyasi belge imzalaması ABD ve NATO
tarafından tepki ile karşılandı. Bu tepkinin azaltılması ve ambar​gonun
kalkması için Ecevit, Kıbrıs'ta mühim bir taviz verdi. (Kıbrıs'ın Maraş
bölgesine 35000 Rum göçme​ni yerleşebilecek ve geçici bir idare
kurulabilecekti).

Türkiye-SSCB ilişkileri
1950-1960 arasında Türkiye-SSCB ilişkileri soğuk bir dönem yaşamıştır.
27 Mayıs 1960 darbesi ile Ameri​ka'ya bağlı bir iktidarın düşürülmesini fırsat
bilen SSCB Türkiye'ye yanaşmışsa da askeri idarenin batı ittifaklarına sadık
kalması nedeniyle SSCB umduğu​nu bulamadı. Makarios'un bağlantısızlık
politikası Hoşnut ettiği ve Doğu Akdeniz stratejisi bakımından işlerine
yaradığı için daima Makarios'u desteklediler. I. Kıbrıs harekatı hariç Kıbrıs
sorununda daima Türki​ye'nin karşıstnda yer aldılar, çünkü Türkiye'nin adayı
kısmende olsa almasının Kıbrıs'ı bir NATO üssü hali​ne getireceğinden
korkuyorlardı. 1947-1964 döne​minde Türkiye NATO'dan fazla ABD'yi
güvenliğinin temel dayanağı yapmıştı ki, 1964 Johnson mektubu Türk-ABD
ilişkilerini soğuk bir döneme sokarken SSCB ile ilişkilerin düzelmeye
başlamasına neden ol​muştur. 1964'ten bu yana Türkiye-SSCB ilişkilerinin en
önemli unsuru mütekabiyet (karşılıklılık)tır. 21 Ocak 1965'te SSCB Enosis'e
karşı olduğunu, iki top​lumlu federal sistemin Kıbrıs için bir çözüm şekli
ola​cağını belirtmişlerdir. 1965 Ağustosunda SSCB tk kredi yoluyla ve bedeli
ihraç ürünlerimizle ödenmek üzere, Türkiye'de sınai tesisler kurmaları
konusunda antlaşmaya varılmış ve 1965 Adalet Partisi hükümeti sırasında
tesisler inşa edilmiştir (İskenderun Demir Çelik Sanayi, izmir Aliağa
Rafinerisi, Şeydi Şehir Alüminyum Kompleksi gibi).
1968'de başlayan sol hareketler teröre dönüşürken sosyalist ülkelerdeki
basın yayın organları Türki​ye'deki rejim aleyhinde yayınlar yapınca 1970'li
yıllar​la birlikte Türk-Sovyet ilişkilerindeki bu tatlı hava sona ermeye
başlamıştır. Türkiye'nin Kıbrıs harekatları Tür​kiye-SSCB ilişkilerini bozarken
Yunanistan da askeri cuntanın iş başından çekilmesi Karamanlis
hüküme​tinin kurulması ve Yunanistan'ın NATO'dan çıkması SSCB'yi
Yunanistan'a yaklaştırmıştır. 1975-1978 arasında silah ambargosu nedeniyle
ABD-Türkiye ilişkilerinin bozulmasını SSCB değerlen​diremedi. SSCB'nin
ambargonun kaldırılmasından rahatsız olması Türkiye'yi memnun
etmemiştir. 1980'deki askeri yönetim ile ABD'deki Reegan hükü​metinin
ilişkileri geliştirmesi SSCB'yi memnun etme​di. 12 Eylül idaresi SSCB ile de
ilişkileri yumuşatmış​tır.

Türk-Yunan İlişkileri
1960-1980 dönemi Türk-Yunan ilişkilerini, 1974 önce​si ve 1974 sonrası
diye ele almak gerekir. 1974 önce​sinde ilişkiler Kıbrıs Sorunu etrafında
dönmüş ve Ba​tı Trakya Türkleri, Ege adalarının silahlandırılması gibi
sorunlar daha geri planda kalmıştır. 1974 sonrası Türk-Yunan ilişkileri
Kıbrıs'tan uzaklaşmış ve Ege De​nizi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlarda kıt'a
sahanlığı, karasularının genişliği, hava kontrol sahası gibi so​runlardır. Lozan
Antlaşmast'na aykırı olarak Yunanis​tan'ın Ege adalarını silahlandırması
Türkiye'nin daima üzerinde durduğu bir konudur.
Sonuç olarak 1954 Kıbrıs buhranı ile bozulan ilişkiler 1959 Londra ve
Zürich antlaşmaları ile yumuşama göstermişse de Yunanistan'ın Enosis'ten
vazgeçme​mesi nedeniyle Atatürk dönemindeki dostluk havası
yakalanamadı.

Türkiye ve Ortadoğu
Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinde üç farklı dönem vardır:
I.Dönem (1950-1960); Bu dönemde Türkiye, SSCB'nin Ortadoğu'ya
sızmak istemesi Arap ülkelerinin de bu sızmayı kolaylaştırıcı davranışlarda
bulunmaları nedeniyle Ortadoğu ülkeleri ile çatışma içerisinde olmuştur.
Bunun için NATO'ya girmiştir.
Il. Dönem (1963-1973); 1963-1964 Kıbrıs buhranın​dan 1973 petrol
krizine kadar olan dönem ise Türki​ye'nin Ortadoğu ve Arap ülkelerine
yaklaşma politika​sına ağırlık verdiği dönemdir. 1964 Johnson mektubu bu
politika değişikliğinde etkili olurken 1965'te BM'de 14 Arap ülkesinin Kıbrıs'la
ilgili Türkiye aleyhinde oy kullanması Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerindeki
za​yıflığı anlamasına yardımcı olmuştur. Türkiye 1965'ten itibaren "Arap
memleketlerinin meşru dava​larında anlayış ve desteğini ortaya koyma"
politikası izleyerek İsrail sorununda Araplara taviz vermenin ilk işaretini
ortaya koymuştur. Türkiye 1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında topraklarındaki
üslerin ABD tarafın​dan Araplara karşı kullanılamayacağını açıklayarak ve
İsrail'e karşı savaşan Mısır, Ürdün ve Suriye'ye yiyecek-giyecek yardımı
yaparak Ortadoğu'ya açılma​ya çalışmıştır.
BM'de daima Arap ülkelerini destekleyen İsrail'in iş​gal ettiği topraklardan
çekilmesini isteyen Türkiye İsrail'in güvenlikli ve kabul edilmiş sınırlara sahip
olma hakkını da tanımıştır. Türkiye başlangıçta Filistin me​selesinde "Filistin
halkının meşru haklan" kavramına bağlı kalırken 1970'lerin sonlarına doğru"
Filistinlilerin bağımsız devlet kurma haklarına" doğru bir kayma yapmıştır.
Çünkü Türkiye'nin Araplardan kredi ile pet​rol almaya ve bu faturayı ödemek
için Arap ülkelerine ihracatını artırmaya ihtiyacı vardı.
III. Dönem (1973 sonrası); 1973 petrol krizi etkili ol​muştur. Türkiye'nin
Ortadoğu ve tüm İslam ülkelerine daha fazla yaklaşması 21 Ağustos
1989'daki Mescid-i Aksa yangınına verdiği sert tepki ile olmuştur. Türki​ye bu
olay sonrası 1969'da Fas'ta toplanan İslam Zir​ve Toplantısı'na katılmış
Araplar ile ilişkilerini güçlen​dirmiştir. Türkiye kendi içindeki laiklik anlayışı
nede​niyle 1981'de Taif'te yapılan islam Zirvesi'ne kadar, (Bu zirvede
Türkiye'yi Başbakan Bülent Ulusu temsil etti) islam zirvelerine hep dışişleri
bakanı seviyesinde katılmış bu durum Arap ve islam dünyasında Türki​ye'nin
laiklik prensibinin yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. 1973 Arap-İsrail
Savaşı'nda Türkiye Arapla​rın yanında yer almış ve Filistinlilerin bağımsız
devlet kurma hakkı üzerinde durmuştur.
Arap dünyasında tepkilerle karşılanan Camp David antlaşmalarını
Türkiye de reddetmiştir. Türkiye'nin Arapları destekleyen politikaları,
Türkiye'nin NATO üyesi olması ve İsrail ile diplomatik ilişkileri kesme​mesi
nedeniyle Arap ülkelerini tam olarak tatmin et-memişsede Türkiye Arapları
hep desteklemiş ve İsrail 1980'de Doğu Kudüs'ü Batı Kudüs'e ilhak ettiğini
ilan edince ve elçiliklerin "İsraillilerin ebedi ve değiş​mez başkenti Kudüs'e"
taşınmasını isteyince Türkiye ilhakı ve elçiliğin taşınmasını reddetmiştir.
1980 darbesi ile Türkiye'nin Ortadoğu politikası yeni bir dinamizm
kazanmıştır, İsrail'in 1956'da Mısır'a sal​dırması üzerine büyük elçisini geri
çeken ve diploma​tik ilişkileri maslahat güzarı seviyesine indiren Türki​ye,
ikinci katip seviyesine indirmişti. Türkiye ayrıca 1981'de İsrail'in Golan
Tepelerini ilhak kararını tanı​mamıştır.
İlerleyen süreçte Cezayir'de bağımsızlığını ilan eden Filistin Devleti'ni
Türkiye'nin ilk tanıyan ülkelerden bi​ri olması Türkiye'nin Ortadoğu
politikasının iyi sonuç​lar verdiğini göstermektedir.

Yunanistan'ın NATO'ya Dönmesi


Kıbrıs buhranı sırasında NATO'nun askeri kanadın​dan çıkan
Yunanistan, Haziran 1977'de NATO'ya mü​racaat ederek ittifakın askeri
kanadına "Türkiye tehli​kesi" nedeniyle dönmek istediğini bildirmiştir. Yunan
teklifine göre Yunanistan izmir'deki NATO karargahı​na dönmeyecek fakat
Kuzey Yunanistan'da ayrı bir NATO karargahı kurulacaktı. Ege Denizi'ndeki
hava harekat sorumluluğu yani hava kontrol sahası 1974'ten önce olduğu
gibi Yunanistan'a ait olacaktı. NATO'nun diğer üyeleri bu durumu kabul
ederken Türkiye Yunanistan'ın teklifini çıkarlarına aykırı buldu​ğu için
Yunanistan'ın NATO'ya dönmesini veto etti. Haziran 1979'da NATO
başkomutanlığına getirilen general Rogers'in hazırladığı plan Türk ve Yunan
ta​rafınca kabul edilmiş ve Türkiye'nin vetosunu geri çekmesi ile Yunanistan
20 Ekim 1980'de NATO'nun askerî kanadına tekrar geri dönmüştür. Bu
gelişme Ekim 1981'de Yunanistan'da sosyalist partinin iktida​ra gelmesi
nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerinde bir yu​muşama havasının oluşmasına
imkan tanımamıştır.

Asala
20 Ocak 1975'te Lübnan Beyrut'ta kurulan Hınçak Partisi yanlısı ve
Marksist-Leninist doğrultuda siyasi görüşe sahip olan Asala 20 Ocak 1975'te
Beyrut'taki dünya kiliseler birliği bürosuna yaptığı bombalı saldı​rı ile adını
duyurdu. Asala kendisini uluslararası dev​rim hareketinin bir parçası olarak
kabul etmekte, Tür​kiye ile müttefiklerini düşman saymakta ve Ermeni
davasının ancak silahlı mücadele ile çözümlenebile​ceği görüşünü
savunmaktadır.

Amacı
⬥ 1915 yılında Türkiye'de meydana geldiğini iddia ettikleri "Sözde
Ermeni Soykırtımı'nın" Türk devletince itirafını sağlamak,
⬥ Türkiye'yi bu sözde soykırım nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak,
⬥ Türkiye'nin işgal ettiğini iddia ettikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu
yöremizdeki toprakların sözde yasal sahiplerine yani Ermenilere
iadesini sağlamak ve bu maksatla;
a) Bu topraklar üzerinde müstakil bir Ermeni dev​leti kurmak,
b) Bu toprakları Ermenistan Cumhuriyeti'ne bağlı bir Cumhuriyet
haline getirmek.

Yoğun Faaliyet Alanları


ASALA Ermeni Terör Örgütü, Türk temsilciliklerine yö​nelik silahlı
eylemlerini en çok Fransa'da gerçekleştir​miştir. Lübnan'dan sonra en büyük
hareket üssü ola​rak bu ülkeyi kullanmıştır. Bu ülkede hareket serbest​liği
bulunan Ermeni militanlar, Fransız yönetiminden ve Ermeni kuruluşlarından
almış oldukları destekle rahatlıkla eylem yapabilmektedirler. Ayrıca ABD,
Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Suriye, İran ve Kanada gibi devletlerde de
faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Türkiye'nin Ermenilerin Politikalarına Karşı izlediği Politikalar


Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde en önemli konu Ermenilerin "soykırım
iddiaları”dır. Bu konuda Ermeni diasporası Ermenistan'daki milliyetçi
kesimden yo​ğun destek alınca Ermenistan-Türkiye ilişkileri bir tür​lü olumlu
yönde geiişememektedir. Bu konunun Er​menistan iç siyasetinde de
kullanılmasıyla soykırım konusu uluslararası bir özellik kazanmıştır. Temmuz
2008'de Kazakistan'da düzenlenen AGİT Zirvesi'nde Ermenistan'ın bir kez
daha soykırım iddialarını gün​deme getirmesi nedeniyle konu tekrar ele alındı
ve Türkiye'nin Ermenistan'a 2005 yılında yaptığı tarihçi​ler komisyonu
kurulması önerisi doğru bir adım ola​rak kabul edildi. Bu öneriyi
benimsemeyen Taşnak Partisi ve Milliyetçi Ermeniler bu konunun
irdelenme​sini bile istememekte ve AGİT'in bu kararını kabul et​memektedirler.
Bu kesim Sözde Ermeni Soykırımfnın Türkiye tarafından kabul edilmesini ve
Türkiye'nin Er​menistan'a tazminat ödemesini istemektedir. Toprak talepleri
de bu isteklerden sonra gündeme getirile​cektir. Ermenistan'da, ülkenin çok
ciddi sosyal, siya​si ve ekonomik problemleri olduğunu belirterek soy​kırım
iddiasının geri planda tutulmasını ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurulmasını
isteyenler de vardır. Böylece Ermenistan içine düştüğü yalnızlıktan ve Rus
baskı​sından kurtulacaktır. Bugün Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik
bir ilişki dahi bulunmamaktadır.

Türkiye’de Meydana Gelen Siyasi, Sosyal, Kültürel ve Ekonomik


Gelişim

27 Mayıs 1960 Askeri Müdahalesi


27 Mayıs 1960’da 38 subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi yönetime el
koymuş, kabul ettiği 1 sayılı kanunla, 1924 Anayasasının birçok hükmünü
değiştiren geçici bir Anayasa düzeni kurmuştur.

Bu Anayasaya göre:

— ​Milli Birlik Komitesi, TBMM’nin yetkilerine sahiptir.


— ​Komite, yasama yetkisini bizzat, yürütme gücünü de Devlet
Başkanınca atanan ve Komite üyelerince uygun görülen Bakanlar
Kurulu eliyle kullanacaktır. MBK, bakanları denetleyip, istediği
takdirde onları değiştirebilecektir.

— ​ Düşürülen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanları, eski


iktidar milletvekillerini yargılamak üzere Yüksek Adalet Divanı
kurulacaktır. Geçici Anayasaya göre Devlet Başkanlığı makamı,
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başkomutan ve MBK Başkanlığı
sıfatlarını kendisinde birleştirmiştir. Yüksek Adalet Divanı
Cumhurbaşkanını, Başbakanı, bakanları ve Demokrat Parti
milletvekillerini tutuklamış ve Divan çok sayıda ağır hapis, ömür boyu
hapis ve ölüm cezası vermiştir.

1961 ANAYASASI
MBK, 13 Aralık 1960’da kabul ettiği 157 sayılı Yasa ile yeni bir anayasa
hazırlamak için Kurucu Meclis kurulmasına karar vermiştir. Ülkemizde 1960
ve 1981 de kurulan Kurucu Meclisler, anayasayı yapmanın yanında yasama
yetkisini de kullanmıştır.
Bu dönemde Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de görevine başlamıştır.
Kurucu Meclisin başlıca amacı yeni bir anayasa hazırlamak ve yeni seçim
yasasını en kısa zamanda tamamlamaktı.
Kurucu Meclis, iki kanattan oluşmuştur:
1. Milli Birlik Komitesi: MBK daha geniş yetkilere sahiptir. Bakanların
atanması ve görevden alınması yetkileri yine bu organın elindedir.
2. Temsilciler Meclisi: Temsilciler Meclisi genel oya dayanmamıştır.
Üyelerin bir bölümü iki dereceli seçimle gelen kişilerden bir bölümü siyasi
partilerin seçtiği temsilcilerden, bir bölümü de çeşitli organlardan (yargı,
üniversiteler, barolar, basın, öğretmenler esnaf kuruluşla, sendikalar, ticaret
odaları) gelen üyelerden oluşmuştur. Bir kısım üyeler ise, doğrudan Devlet
Başkanı ve MBK tarafından seçilmiştir. Temsilciler Meclisine Demokrat
Partiden üye alınmamıştır.
Kurucu Meclis bir süre sonra Anayasayı yapmış ve Anayasa halkoyuna
sunularak % 61.5 kabul oyu ile kesinleşmiştir. Halkoylaması ile yan
doğrudan demokrasinin bir aracı hukukumuzda yer bulabilmiştir. 15 Ekim
1961 seçimlerinden sonra TBMM 25 Ekim 1961’de toplanmış, böylece MBK
dönemi sona ermiştir.

1961 Anayasasının Özellikleri

• ​
1924 Anayasasında yer alan Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet
olduğu ilkesi tartışmasız ve görüşmesiz olarak kabul edilmiştir.
• 1924 Anayasasında yer alan milliyetçi devlet kavramına, 1961
Anayasasında yer verilmemiş, buna karşılık başlangıç bölümünde
Türk milliyetçiliği ve milli devlet ifadeleri benimsenmiştir. Anayasa,
halkçılık, devletçilik ve inkılâpçılık ilkelerine yer vermemiştir.
• 1961 Anayasası “insan haklarına dayanan devlet”, “demokratik devlet”,
“sosyal devlet”, ‘hukuk devleti” gibi ilkeleri kabul etmiştir. Bu ilkelerden
hukuk devleti ilkesi gibi bazılarının temelleri eski Anayasalarımızda
mevcut iken, “sosyal devlet” ilkesi tamamıyla bu Anayasanın bir
yeniliğidir.
• 1961 Anayasası, “Ulus, egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara
göre, yetkili organlar eliyle kullanır.” diyerek, Meclisi tek egemen organ
olmaktan çıkarıp, Anayasadaki organlardan birisi durumuna getirmiştir.
• Seçmen yaşını belirtmeyen Anayasa, seçimlere hâkim olacak ilkeleri
açıkça düzenlemiştir. 1924 Anayasasında açıkça yer almayan hukuk
devleti ilkesi, 1961 Anayasasında açıkça belirtilmiştir. Ayrıca hukuk
devletinin gerekli unsurları bu Anayasada düzenlenmiştir.
1961 Anayasası “Anayasanın üstünlüğü” ilkesini daha açık vurgulamış
ve kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek maksadıyla Anayasa
Mahkemesi kurulmuştur. Anayasa ayrıca hâkimlerin bağımsızlığını sağlamak
üzere Yüksek Hâkimler Kurulunu getirmiş, Yargıtay, Danıştay, Askeri
Yargıtay uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri tek tek
düzenlemiştir.

• ​
Anayasa kuvvetlerin yumuşak ayrılığını benimsemiş ve
parlamenter sistemi kabul etmiştir. Özellikle, yargı bağımsızlığı bütün
güvenceleri ile gerçekleştirilmiştir. Bu Anayasa ayrıca Devlet
iktidarının sınırlandırılması konusunda yenilikler getirmiştir. Yasama
organının Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan oluşan iki
meclisli yapısı bu durumun en önemli örneğidir.

• ​
Çoğulcu toplum yapısı geliştirilmiştir. Sivil toplum örgütlerinin
geliştirilmesi sağlanmıştır. Bu bağlamda 1924 Anayasasında hüküm
bulunmamasına rağmen 1961 Anayasası siyasi partileri siyasi
demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak kabul etmiştir.
İşçilere ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkının tanınması,
işçilere toplu sözleşme ve grev hakkının tanınması, herkesin önceden
izin almaksızın dernek kurma hakkının belirtilmesi, meslek
kuruluşlarının, organlarını kendilerinin ve kendi üyeleri arasından
seçmesinin benimsenmesi, bunların seçilmiş organlarının yargı
kararına dayanmadan görevden çoğulcu toplum yapısını
geliştirilmesini sağlayan diğer hükümler olarak sıralanabilir.

• ​
Devlet iktidarının sadece yatay düzeyde değil, dikey düzeyde
de paylaşılmasına önem veren 1961 Anayasası, yerel yönetimleri de
güçlendirmiştir. Yerinden yönetimlerin karar organlarının seçimle
geleceği ilkesini ve halkça seçilen organların bu sıfatlarını kazanıp
kaybetmeleri konusundaki denetimin yargı yolu ile olacağı kuralı
benimsenmiştir.

• ​
Sosyal haklar ve ödevler, ilk defa sistematik olarak 1961
Anayasasında düzenlenmiştir.

• ​
Milli Güvenlik Kurulu ile Diyanet İşleri Başkanlığı, ilk kez 1961
Anayasasında düzenlenmiştir. 1961 Anayasası, Sayıştayı, yargı
bölümünde değil, yürütme içerisinde düzenlemiştir. Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kurulacağına ilişkin hüküm, 1971 değişiklikleri ile
Danıştay ile ilgili olan 140. maddeye eklenen bir fıkra ile öngörülmüş;
ancak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden bir yüksek mahkeme
olarak söz edilmemiştir.
12 Mart Muhtırası ve Anayasa Değişiklikleri
1960’ların sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlayan siyasal şiddet
ortamının ve terör eylemlerinin önlenememesi, Anayasaya yöneltilen
suçlamaları arttırmıştır. 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri bir
“muhtıra” vererek ordu desteğinde bir “partiler üstü” hükümet kurmuş ve
Anayasada değişiklikler yapılması gündeme gelmiştir.
1961 Anayasasında 1969-1974 yıllan arasında yedi kez değişiklik
yapılmıştır. Fakat bu dönemde yapılan en önemli değişiklikler 12 Mart
döneminde çıkarılan yasalarla (22 Eylül 1971 ve 20 Mart 1973 tarihli
değişiklikler) olmuştur. Bu Anayasa değişiklikleri ile

Yürütme güçlendirilmiştir. Buna göre;


▪ Bakanlar Kuruluna ilk kez yasa hükmünde kararname çıkarma yetkisi
verilmiştir.
▪ Bakanlar Kurulu, yasal sınırları içinde vergi ve benzeri mali
yükümlülüklerin saptanmasında yetkili kılınmıştır.
▪ TBMM’nin gensoru yetkisini kullanması sınırlandırılmıştır.
▪ Üniversite özerkliği zayıflatılmış ve TRT’nin özerkliği kaldırılmıştır.
▪ 1961 Anayasası ile kurulan Milli Güvenlik Kurulunun etkisi arttırılmıştır.
Kurulun, “yardımcılık etmek” görevi, “tavsiye etmek” biçiminde
değiştirilmiştir.
▪ Sıkıyönetimin sebepleri arttırılmış ve askeri otorite güçlendirilmiştir.

Temel hak ve özgürlükler sınırlandırılmıştır.


Buna göre:

— ​
Temel hakların sınırlandırılmasında, genel sınırlama sebepleri
kategorisi kabul edilmiştir.

— ​
Bazı temel haklara özel sınırlama sebepleri getirilmiştir.
Hâkim kararı olmadan gazete toplatılabilmesi, tutuklanan kişinin en
yakın mahkemeye gönderilme süresinin kırk sekiz saate ve toplu
suçlarda on beş güne çıkarılması belli hallerde derneklerin hâkim
kararı olmadan faaliyetten men edilebileceği, memurların sendika
üyesi olamayacakları üniversite öğretim üyelerinin siyasi partilere
üye olmalarının yasaklanması gibi.

Yargı denetimine sınırlamalar getirilmiştir. Buna göre:

— ​
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuş ve askeri yargının
yetki alanı genişletilmiştir.

— ​
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurularak bu mahkemelerin
üyelerinin atanmasında Bakanlar Kurulunun aday göstermesi usulü
benimsenmiştir. 2004 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle Devlet
Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmıştır.

— ​
Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerini sadece şekil
bakımından denetleyebileceği ve Mahkemeye TBMM’de grubu
bulunmayan partilerin dava açamayacakları kabul edilmiştir.
Adalet Bakanının, Yüksek Hâkimler Kuruluna oy sahibi olarak katılması
sağlanmıştır.

12 EYLÜL 1980 Askeri Müdahalesi


12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koymuştur. Birçok
Devlet yetkisini kendisinde toplayan Milli Güvenlik Konseyi, Devlet, Konsey
ve Genelkurmay Başkanı Org. Kenan Evren ve diğer kuvvet
komutanlarından oluşmuştur. Aynı komutanlar 12 Eylül harekâtından çok
önce (27 Aralık 1979’da) birlikte imzalarıyla Cumhurbaşkanına bir “uyarı
mektubu” sunmuşlardır
12 Eylül müdahalesinin amacı Milli Güvenlik Konseyinin 1 numaralı
bildirisinde şöyle açıklanmıştır: “...ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve
beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek,
Devletin otoritesini ve varlığını yeniden tesis etme, demokratik düzenin
işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırma...”.

NOT: ​
27 Mayıs 1960’da bir grup küçük ve orta rütbeli subay yönetime
el koyarken, 12 Eylül 1980’de ordu, Genelkurmay Başkanının ve
kuvvet komutanlarının yönetiminde, bir bütün olarak kendi hiyerarşisi
içinde yönetime el koymuştur.

27 Ekim 1980’de kabul edilen Anayasa Düzeni Hakkında Yasaya göre,


yasama yetkisi Milli Güvenlik Konseyi tarafından, Cumhurbaşkanına ait
görevler ise Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanı tarafından
kullanılacaktır.
Bu geçici dönemde Bakanlar Kurulunun görevleri, 21 Eylül 1980’de
Bülent Ulusu başkanlığındaki ve sivillerden oluşan Bakanlar Kurulu
tarafından yürütülecektir. Milli Güvenlik Konseyi, Bakanlar Kurulunun
programını görüşüp Hükümete güvenoyu vermiş, böylece yürütme görevi
Hükümete bırakılmıştır.

N. 1982 ANAYASASI
Askeri rejim, önceki askeri müdahalede olduğu gibi yeni bir anayasa
hazırlanarak siyasal sistemin şekillendirilmesine karar vermiştir. 1981 tarihli
ve 2485 sayılı Kanunla Kurucu Meclis oluşturularak, Anayasa yapma
sürecinin başlatılacağı hükme bağlanmıştır. Kurucu Meclis, Milli Güvenlik
Konseyi ve Danışma Meclisi olmak üzere iki kanattan oluşmuştur.
Sivil kanadı temsil eden Danışma Meclisi, her ilin tespit ettiği adaylar
arasından Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilen yüz yirmi üye ve
Konseyce doğrudan atanan kırk üye olmak üzere yüz altmış üyeden
oluşmuştur. Danışma Meclisi 23 Kasım 1981’de kendi üyeleri arasından on
beş kişiden oluşan bir Anayasa Komisyonu seçmiştir. Komisyon tarafından
hazırlanan taslak 17 Temmuz 1982’de Danışma Meclisine sunulmuş, burada
iki kez görüşüldükten sonra 23 Eylül 1982’de kabul edilmiştir.

1982 Anayasasının Özellikleri


1. Olaycı (Kazuistik) Yöntemle Hazırlanması
1982 Anayasası 1961 Anayasasına oranla daha olaycı (kazuistik) bir
yöntemle hazırlanmıştır. 1961 Anayasası 157 madde ve 11 geçici madde,
1982 Anayasası 177 madde ve 16 geçici maddeden oluşmuştur. 1982
Anayasasının hemen tüm maddeleri daha uzun ve ayrıntılıdır.
İki Anayasanın da olaycı (kazuistik) nitelikte olmasının nedeni, her
ikisinin de bir tepki anayasası olmasında aranabilir. Ancak olaycı (kazuistik)
yöntemin tercih edilmesi, anayasaların sosyal gelişmelerin gerisinde kalma
tehlikesini beraberinde getirmektedir.

2. Katı Bir Anayasa Olması


Katı anayasa’ genel olarak değiştirilmesi normal kanunlardan daha güç
şartlara ve usullere bağlanan ve değiştirilemeyecek hükümlerinin mevcut
olduğu anayasadır.
1982 Anayasası 1961 Anayasasından daha katı bir nitelik taşır. Çünkü:
• 1982 Anayasasında değiştirilemeyecek hükümlerin sayısı arttırılmıştır.
1924 ve 1961 Anayasalarında sadece, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir”
hükmünün değiştirilmesi ve değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği hükme
bağlanmıştı. Oysaki 1982 Anayasası ilk üç madde için bu hükmü kabul
etmiştir.

• ​
Anayasa değişikliklerinde 1961 Anayasası döneminde olmayan
bir onay safhası eklenmiştir. Cumhurbaşkanına, onaylamadığı
anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma yetkisi verilmiştir.

• ​
Cumhurbaşkanlığına anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları
geri gönderme yetkisi kabul edilmiştir. Oysa 1924 ve 1961
Anayasalarında cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi mevcut değildi.

3. Bir “Geçiş Dönemi” Öngörmesi


1982 Anayasası bir geçiş dönemi öngörmüştür. Bu “geçiş dönemi”
Anayasanın altıncı kısmında yer alan geçici hükümlerle düzenlenmiştir. Buna
göre:

• ​
Anayasa halkoylaması sonucunda kabul edildiğinde Konsey
Başkanı Cumhurbaşkanı seçilmiş sayılacaktır. Konsey ise
Cumhurbaşkanlığı Konseyine dönüşecektir.

• ​Belirli kişiler için beş veya on yıllık siyaset yasağı getirilmiştir.


4. ​
Otorite-Özgürlük Dengesinde Otoritenin Ağırlığını
Arttırması ve Yürütme Organını Güçlendirmesi
1982 Anayasası özgürlüklere karşı güçlü devlet ve otoriter idare
kavramlarına geniş yer vermiş ve özellikle yürütmeyi, yasama ve yargı
karşısında daha da güçlendirerek otoritenin ağırlığını arttırmıştır. Yürütme
içerisinde ise parlamenter sistemle bağdaşmayacak oranda
Cumhurbaşkanlığı makamı güçlendirilmiştir.

5. Az Katılımcı Demokrasi Modelinin Benimsenmesi


1982 Anayasası daha az katılmacı bir demokrasi modeli benimsemiştir.
1982 Anayasası belli ölçüde depolitizasyonu, yani siyasetten uzaklaştırmayı
amaçlamıştır. Buna göre:

— ​
Siyasi partiler yurt dışında örgütlenemezler ve faaliyette
bulunamazlar, kadın kolu, gençlik kolu ve vakıf kuramazlar.
— ​
Siyasi partiler, dernek, sendika, kooperatif ve meslek
kuruluşları ile siyasi ilişki kuramazlar ve onlardan destek alamazlar.

NOT: ​
Seçim döneminin beş yıla çıkarılması, ara seçimin 1961
Anayasasına göre daha zor koşullara bağlanması gibi hükümler de bu
amaca verilebilecek örnekler arasında sayılabilir.

6. Sisteme İşlerlik Kazandıracak Çözümlerin Benimsenmesi


1982 Anayasası siyasal sistemde ortaya çıkan tıkanıkları giderici çözüm
yollan öngörmüştür. Buna göre;

• ​
1982 Anayasası ile dördüncü turda da Cumhurbaşkanı
seçilemezse, TBMM seçimlerinin herhangi bir karar almaya gerek
olmaksızın kendiliğinden yenilenmesi hükmü benimsenmiştir. Oysa
1961 Anayasasında böyle bir hüküm olmadığı için aylarca
Cumhurbaşkanının seçilemediği olmuştur.

• ​
1961 Anayasası döneminde Meclis Başkanlığı seçiminde salt
çoğunluk şartından vazgeçilmediği için bu konuda da tıkanıklıklar
yaşanmıştır. 1982 Anayasası ile Meclis Başkanlığı seçiminde
dördüncü turda en fazla oy alan kimsenin Meclis Başkanı olacağı
kabul edilmiştir.

• ​
1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesine Meclis
tarafından üye seçiliyordu ve bu konuda da tıkanmalar yaşanıyordu.
1982 Anayasası, yasama organı tarafında Anayasa Mahkemesine üye
seçilmesi usulüne son vermişti’-.

• ​
1982 Anayasası ile çift meclis sisteminden vazgeçilerek
yasama süreci basitleştirilmiştir.

NOT: ​
Parlamenter sistemdeki tıkanıklıkları giderme amacına
yönelmiş bu tür kurum ve kurallar, anayasa hukukunda
rasyonelleştirilmiş parlamentarizm olarak adlandırılır. Dolayısıyla 1982
Anayasası parlamentarizmi kabul etmiş

7. İnkılap Kanunlarının Korunması


MADDE 174. — Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş
uygarlık seviyesinin üs​tüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâik​lik
niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının,
Anayasasının halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bu​lunan
hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve
yorumlanamaz ilkesi yer almaktadır.

1. ​3 Mart 1924 tarihli ve 430 saydı Tevhidi Tedrisat Kanunu;


2. ​
25 Kasım 1925tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisâsı Hakkında
Kanun;

3. ​
30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle
Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men
ve İlgasına Dair Kanun;

4. ​
17 Şubat 1926 tarihli ve 743.sayılı Türk Kanunu Medenisiyle
kabul edilen, evlenme akdi​nin evlendirme memuru önünde
yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu
maddesi hükmü;

5. ​
20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Uluslar arası rakamların
Kabulü Hakkında Kanun;

6. ​
1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve
Tatbiki hakkında Kanun;

7. ​
28 Kasım 1934 tarihli ve 2590 sayı​lı Efendi, Bey, Paşa gibi
Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına dair Kanun;

8. ​
3 Aralık 1934 tarihli ve 2596 sa​yılı Bazı Kisvelerin
Giyilemeyeceğine Dair Ka​nun.

KÖRFEZ SAVAŞI (2 AĞUSTOS 1990)


Körfez Savaşı, İran-ırak savaşı sonrası Irak’ın silahlanmaya devam
etmesi ve Irak’ın Kuveyt’in Basra’ya bağlı olduğunu iddia ederek Kuveyt’i
almak istemesi üzerine çıkmıştır.
2 Ağustos 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal ve ilhak edilmesiyle başlamıştır.
Bu durum karşısında Birleşmiş Milletler Irak’ın işgalden koşulsuz
vazgeçmesini istemiş ve bu ülkeye ambargo koymuştur. 17 Ocak 1991 ‘de
Uluslararası Güç Körfez harekâtına başlamıştır.
26 Şubat 199l’de Kuveyt, Irak işgalinden kurtarılmıştır.

NOT: ​
199l’de Irak’ın 36 paralelin kuzeyinde uçak, ağır silah
bulundurmamasını kontrol etmek amacıyla çekiç güç kurulmuştur.

AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak 1951’de kuruldu.
Kurucu üyeler; Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya,
Lüksembourg tarafından imzalanan Paris antlaşmasıyla kurulmuştur
(FABHİL).

Türkiye AB İlişkileri

1959 = ​AET’ye ortaklık için başvurdu


1963 = ​AET ile Ankara Antlaşması yapıldı
1964 = ​Türkiye-AET Ankara Antlaşması yürürlüğe girdi
1970 = ​Türkiye ile Katma protokolü imzalanmıştır
1982 = ​Avrupa Topluğu, Türkiye ile ilişkilerini dondurma kararı
aldı

1987 = ​Türkiye AB’ye Tam üyelik için başvuru yaptı


1994 = ​Türkiye Avrupa Gümrük Birliği'ne girdi.
1996 = ​Türkiye AB arasında Gümrük Birliği oluşturuldu
1999 = ​Türkiye’ye adaylık statüsü tanındı
2001 = ​AB Bakanlar Konseyi Türkiye için Katılım Ortaklık
Belgesini kabul etti

2004 = ​
Adaylık Müzakerelerinin 3 Ekim 2005’te başlatılması
kararlaştırıldı
--AB siyasi bütünleşme sürecini tamamlayan anlaşma hangisidir?

Nice antlaşması.
--AB den yaptığı halk oylamasıyla ayrılan devlet hangisidir?

Grönland (1985’te AB’den ayrıldı)


--1972-1994 Referandumla AB topluluğuna katılmama kararı alan
devlet?

Norveç
--AB üyesi olmadığı halde Gümrük Birliği olan devletler?
Andora, Liechtenstein, San Marino
--AB’ye üye olmayan ülkeler?
Norveç, İsviçre, İzlanda
--AB ye aday ülkeler kimlerdir?
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ

--AB ile müzakereleri devem eden ülkeler?


Türkiye(2005), Hırvatistan(2005), Makedonya(2004)
--AB’ye son katılan 2 ülke?
Bulgaristan ve Romanya
--Türkiye-AB müzakerelerinin başlatılmasına karar verildiğinde AB
dönem başkanı kim?
İngiltere
--AB’nin hangi organı demokratiktir?
AB Parlamentosu
--AB tam üyelik müzakerelerinin başlatılması kararını son ana kadar
engellemek isteyen dev?
Avusturya
--AB üyesi olduğu halde Euro kullanmayan devlet kimlerdir?
İngiltere, Danimarka, İsveç
--AB Anayasasını Referandumla kabul etmeyen devletler?
Fransa ve Hollanda
--AB’nin ilk para birimi hangisiydi?
ECU
--AB üyesi olmadığı halde Euro kullana devlet hangisidir?
San Marino
--Annapolis Konferansı içeriği nedir?
Filistin ve İsrail arası barış görüşmeleridir. 45 Ülkenin temsilcileri
katılmıştır.
--Medeniyetler İttifakı nerde toplanmıştır?
2005 yılından beri toplanan ve şimdi Türkiye ve İspanyanın eş
başkanlığını yaptığı Medeniyetler İttifakı son toplantısını İspanya’da yaptı
--Schengen Antlaşması konusu nedir?
AB üye ülkeler arası sınırların kaldırılması tek vizeyle dolaşma
özgürlüğüdür 24 ülke imzalamıştır Polonya ile Almanya arasında sınır
kaldırılmıştır
--Lizbon Antlaşması nedir?
Fransa ve Hollanda’nın AB Anayasasını referandumla reddinden sonra
tekrar görüşüldüğü antlaşmadır. Bu antlaşmaya göre 27 ülke (İrlanda hariç)
kendi parlamentolarında anayasayı onaylayacaklar. (Bayrak ve Milli Marş
belirtilmemiş, Dönem Başkanlığı yerine 2,5 yıllığına Başkanlık sistemi
getirilecek) 2009 da onaylanması planlanıyor
--Kyoto Protokolünü en son hangi devlet imzaladı? Avusturalya

Not= ​
Kyoto Protokolü 2012 de sona eriyor BM İklim Konferansı
Bali adasında toplandı alınan karar 2009 da bir taslak
hazırlanacak bu taslağın konusu 2013 ten sonra ne yapılacağı
görüşülecek. 2009 dan itibaren iki ayda bir konuyla ilgili toplantı
yapılacaktır.

-- Nabuko Projesi: Türkiye'den AB ülkelerine doğal gaz taşımak


amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı
projesidir. Avrupa'nın en büyük doğal gaz tedarikçisi konumundaki
Rusya'dan yapılan sevkiyata alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB
tarafından desteklenmektedir. Bu projede yer alan ülkeler; Avusturya,
Almanya, Macaristan Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’dir.

Aktüel Sorular

1. 1975 yılında Arnavutluk hariç tüm Avrupa devletlerinin katılımıyla yürürlüğe konan
Hel​sinki Nihai Senedi'nin amaçları arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Devletlerin eşitliği ve egemenliği ilkelerine saygılı olma
B) Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinden kaçınma
C) Birbirlerinin sınırlarına saygılı olma
D) İnsanların temel hak ve özgürlüklerini koruma
E) Avrupa dışında geri kalmış ülkelere yardımcı olma

2. I. Türkiye'nin "Sözde Ermeni Soykırımı" tanı​masını sağlamak


​Il. Kıbrıs'taki Türklere baskı yaparak Türkiye'ye göçe zorlamak

III. Doğu Anadolu Bölgesi'nde bir Ermenistan devletinin kurulmasını sağlamak
Yukarıdakilerden hangileri ASALA terör örgü​tünün amaçları arasındadır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II C) Yalnız III ​D) I ve III


E) II ve III

3. I. Filistin Kurtuluş Örgütü'nün Güney Lübnan'a yerleşmesi


II. Lübnan'da Müslümanlarla Hıristiyanlar ara​sında çatışmaların olması
IIl. Arap devletlerinin Ortadoğu'da bir İsrail Devletine karşı çıkması
Yukandakiîerden hangileri İsrail'in Lübnan'a saldırmasına neden olan gelişmeler
arasında​dır?
A) Yalnız I ​C) Yalnız III
B) Yalnız II ​D) l ve II
E) II ve lIl

4. Sovyetler Birliği’nin yayılmacı politikasını en​gellemek amacıyla 1949'da oluşturulan


NATO'ya karşı Sovyetler Birliği’nin öncülüğünde aşağıdaki uluslararası örgütlerden
hangisi kurulmuştur?
A) Varşova Paktı
B) Birleşmiş Milletler
C) Bağdat Paktı
D) Kafkasya Antantı
E) OPEC

5. “SSCB II, Dünya Savaşı'nın sonuna doğru İşgal ettiği bazı Avrupa ülkelerinde komünist
hükü​metlerin kurulmasını sağlayarak etki alanını ge​nişletmiştir.”
Aşağıdakilerden hangisi bu devletlerden biri değildir?
A) Polonya

B) Romanya ​
C) Yunanistan
D) Yugoslavya
E) Bulgaristan

1.
2.
3.
4.
5.
6. Küba'da Fidel Castro'nun 1959 yılında yöneti​mi ete geçirmesinden sonra ülkesine füze
kalkanları yerleştirmesi aşağıdakilerden han​gisinde verilen devletlerin arasının
açılması​na neden olmuştur?
A) İngiltere - ABD
B) Sovyet Rusya - ABD
C) İngiltere- Almanya
D) Sovyet Rusya - İngiltere
E) Fransa - Almanya

7. I. SSCB
​II. ABD
​III. Almanya
II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Türki​ye yukarıdaki devletlerden hangileriyle
so​runlar yaşamıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8. “Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kıbrıs Sorunu'nun çözümü için yapılan uluslararası
görüş​melerde Araplar Türkiye'yi desteklemektedir.”
Buna karşılık Türkiye'ye aşağıdaki devletler​den hangisine karşı Ortadoğu'da Arapları
destekleyici bir dış politika takip etmeye baş​lamıştır?
A) İran
B) İsrail
C) Lübnan
D) Sovyet Rusya
E) ABD

9. Soğuk Savaş döneminde Moskova ile Was​hington arasında Kırmızı Telefon Hattı'nın
ku​rulma amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) ​Herhangi bir kriz halinde çıkabilecek nükleer savaşları önlemek


B) ​Uluslararası ticareti geliştirmek
C) ​ABD İle Sovyet Rusya halkları arasında kültü​rel bağları geliştirmek
D) ​Dünyada çıkabilecek ulusçu ayaklanmalara anında müdahale etmek
E) ​Nükleer denemelerin birlikte yürütülmesini sağlamak

10. ​
1969 yılında Helsinki'de başlayan ve daha sonra Viyana, Moskova ve Cenevre
gibi şehir​lerde devam eden "Stratejik Silahlan Sınırlan​dırma Görüşmelerinin (SALT)
amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Savaş olan ülkelere anında müdahale etmek
B) Ülkeler arasında kültürel bağlan geliştirmek
C) Doğu ve Batı blokları arasında savaş tehlike​sini ortadan kaldırmak
D) Nükleer silah denemelerinin su altında veya havada yapılmasını sağlamak
E) ABD ile Sovyet Rusya'nın dünyadaki ekono​mik çıkarlarını korumak

11. ​
ABD'nin II. Dünya Savaşı’na girmesine neden olan gelişme aşağıdakilerden
hangisidir?

A) ​Almanya'nın Balkanları işgal etmesi


B) ​Müttefik devletlerin Kuzey Afrika'yı ele geçir​mesi
C) ​Japonya'nın Pearl Harbour'daki askeri üsleri bombalaması
D) ​Fransa'nın Alman orduları karşısında yenile​rek teslim olması
E) ​Rusların Almanya'ya karşı cephelerde başa​rısız sonuçlar alması
12. ​
I. Nükleer Denemelerin Kısmen Yasaklanması Antlaşmasının imzalanması
II. Sovyet Rusya'nın Küba'ya füze kalkanları yerleştirmesi
III. Stratejik Silahlan Sınırlandırma Görüşmeleri​nin (SALT) anlaşmayla sonuçlanması
Yukarıdakilerden hangileri İkinci Dünya Sava​şı sonrasında oluşan Doğu ve Batı
blokları arasındaki Soğuk Savaş Dönemi'nin yumuşa​masında etkili olmuştur?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) I ve II
E) I ve III

13. ​
Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılması;
I. Ülke sınırlarının daralması,
II. Rejiminin değişmesi,
III. Ekonomik sıkıntıların ortaya çıkması.
gelişmelerinden hangilerine neden olmuştur?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) I ve II
E) I, II ve II
CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
E D A ACBDBA C
11 12 13

C E E

​DEMOKRASİ TÜRLERİ
Doğrudan Demokrasi: Nüfusu az, ekonomisi yüksek ülkelerde
uygulanır. Burada yasalar ve önemli kararlar halk tarafından oylanır. Örnek:
İdamı kaldıralım mı?
İsviçre, Danimarka, Lüksemburg gibi ülkeler böyledir. Anayasa ve tüm
yasalar halka sorulur.
Yarı Doğrudan Demokrasi: Halk yetkilerini meclisle paylaşır. Halkın
yönetime katılımı daha azdır. Örneğin; askerliğin kaldırılmasının veya
kaldırılmamasının halka sorulması. Anayasa değişikliği ve bazı yasalar
kesinlikle halka sorulur.
Temsili Demokrasi: Halkın yetkilerini meclise devretmesidir. Türkiye
bunu uygular.

Dünya Demokratik Türkiye Demokratik Merkezi Otorite (Anti- Yönetim sistemleri


Gelişim Süreci Gelişim Süreci Demokrasi)
İlk Çağ; Antik Yunan Kurultay Monarşi M.Ö 209 Monarşi M.Ö 209
(Hun İmp)
Roma Sened-i İttifak (1808) 1453 Fatih S. Mehmet Mutlak Monarşi
Kanunname-i Ali 1453
Osman
Orta Çağ; Manga Tanzimat Fermanı 1517 Ridaniye Seferi- Mutlak+Teorik Monarşi
Karta (1839) Halifelik 1517
(modern devlet
anlayışına geçiş)
1776 ABD’nin Islahat Fermanı (1856) 1552 Kanuni S. Meşruti Monarşi 1876
Kurulması (İlk (Yabancılara memur Süleyman Kanun-i
Cumhuriyete burada olma hakkı tanındı) Kadim
geçiliyor)
I. Meşrutiyet (1876) 1809 Ayanlığın Meclis Hükümeti Sistemi
(Belçika ve Prusya kaldırılması 23 Nisan 1920
1789 Fransız İhtilali anayasası esas alındı)
→1921 ve 1924
Anayasalarını Atatürk
yaptı (J.J.Rousseau’dan
etkilendi)
Kabine sistemi
29 Ekim 1923
(Rousseau’nun Güçler
Birliği’ni savunur)
II. Meşrutiyet (1908) 1826 Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılması.
II. Mahmut

TBMM’nin açılması (23 1878 -Osmanlı


Nisan 1920) Mebusan Meclisinin
feshi. II. Abdülhamit
Cumhuriyet’in ilanı (29 Parlamenter Sistem
Ekim 1923) (Güçler Ayrılığı)→
Montesqueu’nun
anlayışı. 1961 Anayasası

✓ Sened-i İttifak ve Islahat Fermanı’nda zorlama vardır.


✓ Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, I.Meşrutiyet, II. Meşrutiyette
amaç Osmanlı halkını kaynaştırmaktır.
✓ I.Meşrutiyet’in ilanı ile Meşruti Monarşi’ye geçilmiştir.
✓ Bu gelişim süreci içinde Türklerde en az değişikliğe uğrayan kurum
ordu olmuştur
✓ En çok gelişmenin yaşandığı alan ise mimari’de olmuştur.
✓ 23 Nisan 1920’ye kadar hakimiyetin kaynağı Kağan/Padişah iken
bundan sonra millet olmuştur.
✓ 1920’ye kadar Türklerde Federasyon-Devlet anlayışı varken bu
tarihten sonra Üniter-Devlet anlayışına geçilmiştir.

NOT: ​
Komünizm, Fransız ihtilalinin yaydığı milliyetçilik akımına karşı
alternatif olarak doğmuştur.

ATATÜRK DÖNEMİ İNÖNÜ DÖNEMİ MENDERS DÖNEMİ 1961 Anayasası


Danıştay kuruldu (1925) Milli koruma Ezanın Arapça Sendikalar: (Sendikal
kanunu okunmasına başlandı Haklar)
1940

Yargıtay kuruldu (1928) Varlık vergisi Kore’ye asker gönderildi. TRT


1942

Sayıştay kuruldu (1934) Köy Enstitüleri NATO’ya girildi. Anayasa Mahkemesi


1940

Ezan Türkçeleştirildi BM örgütüne girildi Atatürk aleyhine işlenen Diyanet İşleri


(1932) 1945 suçlar koruma altına Başkanlığı
alınarak Atatürk Koruma
Kanunu çıkarıldı.
Halkevleri kuruldu. IMF→1947 CENTO (Bağdat Paktı) DİE
(1932) →anlaşmaları üyeliği imzalandı (1959).
İran, Irak, Suriye, Türkiye
yapıldı (sonradan Mısır’da katıldı)
Millet mektepleri açıldı IBRD (Dünya DPT
(1929) Bankası)

Yüksek Askeri Şura Çok partili hayata Üniversitelere


(YAŞ) kuruldu (1925) geçiş 1945 özerklik----1971
değişikliği

Genel Kurmay KHK (Kanun


Başkanlığı (1924) Hükmünde
Kararname) Yetkisi
1.Beş Yıllık Kalkınma DGM
Planı (1933-1938)

2.Beş Yıllık Kalkınma Cumhurbaşkanlığı 7


Planı (1938-1943) yıl ve tek sefer olarak
belirlendi
Tek dereceli seçim
sistemi getirildi
Nispi Temsil
Sistemine geçildi
1965

Sendikal haklar, üniversitelere özerklik ve nispi temsil sistemi 1980


darbesine zemin hazırlamıştır.
1982 ANAYASASI
1982 Anayasası’nın değiştirilmez hükümleri:
1. Devletin şekli (Cumhuriyet)
2. Cumhuriyet’in nitelikleri (6 temel ilke, bütünleyici ilkeler, sosyal-hukuk
devleti)
3. Devletin bütünlüğü (Üniter yapı)
✓ Resmi dili
✓ Bayrağı
✓ Milli Marşı
✓ Başkenti

1982 Anayasası’na Göre Devletin Amaç ve Görevleri


✓ Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumak
✓ Ülke bütünlüğünü korumak
✓ Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak
✓ Kişilerin ve toplum refahını, huzur ve mutluluğu sağlamak
✓ Kişilerin temel hak ve özgürlüklerini sınırlayan siyasal, sosyal ve
ekonomik engelleri kaldırmak

1982 Anayasası’nın Yenilikleri


✓ Daha az katılımcı bir demokrasi var.
✓ TBMM üyeliği 4 yılla sınırlandırıldı.
✓ YÖK kuruldu.
✓ Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu oluşturuldu.

YASAMA-YÜRÜTME ve YARGI

Yasama: ​Türk Milleti adına TBMM’ye aittir.


Yürütme: ​Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna aittir.
Yargı: ​Türk Milleti adına bağımsız mahkemelere aittir.
TBMM’NİN YETKİ ve GÖREVLERİ
✓ Kanun koyma, değiştirme, kaldırma
✓ Bakanlar Kurulu’na güvenoyu vermek
✓ Bakanlar Kurulu’nun çalışmalarını denetlemek
✓ Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma yetkisi vermek
✓ Bütçe tasarı görüşmelerini oylamak (kabul veya reddetmek)
✓ Para basmak, savaş ilan etmek, uluslararası anlaşmaları onaylamak
✓ TBMM’nin 3/5’i ile genel veya özel af ilan etmek
✓ Olağanüstü hali onaylamak veya reddetmek
✓ Seçimlerin yenilenmesine karar vermek
✓ Kendi üyelerine komisyon kurmak
✓ RTÜK üyelerini seçmek
✓ Meclis, kendi üzerindeki yetkilerinin bir kısmını Bakanlar Kurulu’na
yetki kanunu çerçevesinde KHK yetkisi verebilir.

KHK (Kanun Hükmünde Kararname)


Temel hak, kişi hak ve ödevleri düzenlemez.
✓ TBMM, Ekim ayının ilk günü toplanır; en çok 3 ay tatil yapma hakkı
vardır.
✓ TBMM’nin olağanüstü hallerde toplanma durumu:

1. ​Cumhurbaşkanın
2. ​TBMM Başkanı’nın isteği ile toplanır
ERKEN SEÇİM ŞARTLARI
1. Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği başbakan, 45 gün içinde
hükümeti kuramadığı veya güvenoyu alamadığı takdirde
2. Başbakan’ın istifası ile yeni Bakanlar Kurulu 45 gün içinde
oluşturulamaz yada güvenoyu alamazsa, TBMM Başkanı’na danışan
Cumhurbaşkanı seçimi yeniler.
3. 4. tur oylama sonucunda Cumhurbaşkanı seçilememiş olursa
4. TBMM’nin isteği halinde

ARA SEÇİMLER
1. Genel seçimlerin üzerinden 30 ay geçmeden olmaz.
2. Genel seçimlere 1 yıl kala ara seçim olmaz.
3. Genel seçimler savaş nedeniyle 1 yıl uzatılabilir.
4. Boşalan üyelerin sayısı %5 (28 kişi) olursa 3 ay içinde yapılır.
5. Bir ilin TBMM’de üyesi kalmazsa yapılır.
6. Ara seçimler her seçim döneminde 1 defaya mahsus yapılır.

MİLLETVEKİLLİĞİNİN DÜŞÜRÜLMESİ
1. Özürsüz yada izinsiz 1 ayda 5 birleşim gününe katılmayan
milletvekilleri salt çoğunlukla düşer.
2. Partisi kendisi yüzünden kapatılan milletvekillerinin milletvekilliği
düşer.
3. Yüce Divan’a sevk edilip suçlu bulunursa meclis tarafından düşürülür.
4. Milletvekilliğiyle bağdaşmayan herhangi bir iş yaparsa (=vatan
hainliği) milletvekilliği düşer.
YÜKSEK MAHKEMELER
1. Anayasa Mahkemesi
2. Yargıtay
3. Danıştay
4. Askeri Yargıtay
5. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
6. Uyuşmazlık Mahkemesi
Bu mahkemelerin kararlarının temyizi kesinlikle yoktur.

ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖREVLERİ


1. Kanun, KHK, TBMM iç tüzüğünün Anayasa’ya uygunluğunu denetler.
2. Anayasa değişikliklerini şekil bakımından inceler.
3. Siyasi partileri Sayıştay’dan aldığı yardımla mali açıdan denetler.
4. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açacağı dava ile siyasi partileri
kapatır.
5. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması yada
milletvekilliklerinin düşülmesi sonucu iptal davalarına bakar.
6. Aşağıdaki görevlileri, Görevleriyle ilgili suçtan dolayı ‘’YÜCE DİVAN’’
sıfatıyla yargılar;
✓ Cumhurbaşkanı
✓ Bakanlar Kurulu üyeleri
✓ Anayasa Mahkemesi
✓ Danıştay → Bunların başkan ve üyeleri ile başsavcıları
✓ Yargıtay
✓ Askeri Yargıtay
✓ Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
✓ Cumhuriyet Başsavcısı Vekili
✓ Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
✓ Sayıştay Başkan ve Üyeleri

Anayasa Mahkemesi Kimlerden Oluşur?


Anayasa mahkemesi 11 asil, 4 yedek üyeden oluşur.

​Asil ​Yedek
Danıştay ​2 ​1
Yargıtay ​2 ​2
Askeri Yargıtay ​1 ​---
Askeri Yüksek İdare Mah. ​1 ​---
Sayıştay ​1 ​--- ​
YÖK ​3 ​---
(istediğini) ​1 ​1
Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri
• 40 yaşını doldurmuş-65 yaşa kadar
• 15 yıl mesleki deneyimi olan → kişiler seçilir.
• Üniversite mezunu 11. kişiyi bu şartları sağlayan bireyler arasından
Cumhurbaşkanı seçer.
• Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhurbaşkanı atar.
• Uyuşmazlık Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin bir alt kolu gibidir.
Anayasa Mahkemesi’nin birimleri arasında yer almaz.

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER
Türkiye’nin Kurucu Üye Sıfatıyla Üye Olduğu Kuruluşlar
1. Birleşmiş Milletler Örgütü (BMÖ)
2. İslam Kalkınma Bankası
3. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
4. İslam Konferansı Örgütü
5. Avrupa Konseyi
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜ
1. Vesayet Konseyi: Kendi kendini idare edemeyen ülkeleri idare eder.
(Somali, Afganistan, Bosna)
2. Güvenlik Konseyi:
BM Barış Gücü Askerleri’nin bağlı olduğu birimdir.
3. Sosyal ve Ekonomik Konsey: Savaşlara yol açabilecek sosyo-
ekonomik nedenleri ortadan kaldırmaya çalışır.
4. Sekreterya: BMÖ’nün yönetim organıdır. (BM’ye 191 ülke üyedir)
5. Genel Kurul: BMÖ’nün yürütme organıdır.
6. Uluslararası Adalet Divanı: Ülkeler arasındaki problemlerin
görüşüldüğü yerdir.

BM’NÜN VETO HAKKI OLAN DEVLETLER


1. Fransa
2. İngiltere
3. Rusya
4. Çin
5. ABD

BMÖ’ye Bağlı Kurumlar


✓ UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu)
✓ FAO (Gıda ve Tarım Örgütü)
✓ ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü)(1932)
✓ UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı)
✓ UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu)
✓ HABİTAT (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun alt koludur. Nüfus
hareketlerini inceler)
✓ UNCHR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği)
✓ UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu)
✓ UNIFEM (Dünya Kadın Fonu)
✓ UNIDO (Dünya Sanayi Kalkınma Örgütü) [Ekonomisi zayıf ülkelere
yardım eder]
✓ WHO (Dünya Sağlık Örgütü)
✓ UNU (Birleşmiş Milletler Üniversitesi) (Merkezi Tokyo’dadır)
✓ WTO (Dünya Ticaret Örgütü)
✓ ILACO (Uluslararası Ticaret Örgütü)
✓ IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası-Dünya Bankası)
✓ SDR , Dünya Bankası’nın ortak para birimidir.
✓ WTUO (Dünya Turizm Örgütü, Merkezi İspanya’dadır)

G8 ÜLKELERİ (Gelişmiş 8 Ülke)

1. ​ABD
2. ​İngiltere
3. ​Almanya
4. ​Fransa
5. ​İtalya
6. ​Japonya
7. ​Kanada
8. ​Rusya (en son katılan devlettir)
​Genel Sorular I​

1. ​ Türk Tarihi'ne ait,


I. Divan-ı Hikmet,
II. Kutadgu Bilig,
III. Yenisey Yazıtları
Eserlerinden hangilerinin İslamiyet öncesi Türk tarihine ait olduğu söylenebilir?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III

2. ​
Türk devletlerinde, dini ve ulusal günlerde, ayrıca kazanılan zaferlerden sonra
tüm milletin katıldığı şölenler düzenlenirdi.
Toy adı verilen şölenlerin düzenlenmesi aşağıdakilerden hangisinin güçlenmesini
sağlamıştır?
A) Toplumsal dayanışmanın
B) Sosyal farklılıkların
C) Monarşik yapının
D) Bozkır yaşam tarzının
E) Federatif sistemin

3. ​
I. Tek tanrı inancı vardır.
II. Ölümden sonra yaşam anlayışı hakimdir.
III. Ateş en önemli unsurudur.
Yukarıdakilerin hangileri Göktanrı inanışının özellikleri arasında gösterilebilir?

A) Yalnız I. ​B) Yalnız II.


C) Yalnız III. ​D) I ve II.
E) I, II, III

4. ​Büyük Selçukluların Türk-İslam mimarisine kazandırdıkları en önemli yenilik


aşağıdakilerden hangisidir? ​
A) Bimarhane B ​ ) Külliye
C) Eyvan ​ ) Kümbet
D

E) Çinicilik ​

5. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlıda merkezi otoritenin artması ile ilgili değildir?


A) Vakayı Hayriye
B) ​Kanunname-i Ali Osman
C) ​Kanun-i Kadim
D) ​Hilafet
E) ​Sened-i İttifak

6. I. Karantina servisi kuruldu ​


II. İlk gazete çıkarıldı ​ ​
II. İlköğretimin zorunlu hale gelmesi
Yukarıda verilen gelişmeler hangi padişah döneminde meydana gelmiştir?
A) I. Mahmut

B) II. Mahmut ​
C) III. Selim

D) Abdülmecit ​
E) II. Abdülhamit

7. Aşağıdaki dönemlerden hangisi ile halk ilk defa padişahın yanında yönetime katılma
hakkı kazanmıştır?

A) Islahat Fermanı ​
B) Sened-i İttifak ​
C) Tanzimat Fermanı

D) I. Meşrutiyet ​
E) II. Meşrutiyet

8. I. İlk posta pulunun çıkartılması ​


II. İlk Osmanlı Bankasının kurulması
III. Polis örgütünün kurulması
IV. İlk muhtarlıkların kurulması
Yukarıdaki gelişmeler aşağıdaki dönemlerden hangisinde gerçekleşmiştir?
A) II. Mahmut
B) Tanzimat
C) I. Meşrutiyet
D) II. Meşrutiyet
E) II. Abdülhamit

9. Amasya Genelgesi'nin aşağıdaki maddelerinden hangisi, ileride yönetim şeklinin


değişeceğinin bir kanıtı olabilir?

A) ​İşgallere karşı ortak hareket edilecektir. ​


B) ​Ordular kesinlikle dağıtmayacaktır. ​
C) ​Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığı tehlikededir. ​
D) ​ nadolu'nun en güvenli yeri olan Sivas'ta milli bir kongre toplanmalıdır
A

E) ​Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. ​

10. ​
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı sırada Mustafa Kemal
aşağıdaki görevlerden hangisini sürdürmekteydi?

A) ​XV. Kolordu Komutanlığı ​


B) ​XVI. Kolordu Komutanlığı ​
C) ​Anafartalar Grup Komutanlığı ​
D) ​Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı
E) ​VII. Ordu Komutanlığı ​

11. ​
Aşağıdakilerden hangisi milli varlığa yararlı cemiyetler arasında yer almaz?
A) Hürriyet ve İtilaf

B) Milli Karakol ​
C) Kilikyalılar

D) Redd-i İlhak ​
E) Milli Kongre ​
12. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın;
I. Osmanlı Devleti kömür ve akaryakıt ihraç etmeyecek.
II. Çanakkale ve İstanbul Boğazları geçişe açılacak.
III. Güvenliği sağlamak için Türklerden küçük bir jandarma birliği oluşturulacak.
hükümlerinden hangilerinin Anadolu halkını kendi içinde çatışmaya düşürebileceği
söylenebilir?

A) Yalnız I. ​B) Yalnız II.



C) Yalnız III. D) I ve II.
E) II ve III.

13. ​
Meşrutiyet'in ikinci kez ilanını çabuklaştıran dış etken aşağıdakilerden
hangisidir?

A) ​Reval Görüşmeleri'nin yapılması


B) ​Wilson Prensipleri'nin yayınlanması
C) ​Bulgaristan'ın bağımsız olmas ​
D) ​Rusya'nın Avusturya ile Bohemya Antlaşması'nı imzalaması
E) ​II. Balkan Savaşı'nın başlaması

14. ​
23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisi adıyla açılan meclisin, adının başına
Türkiye sözcüğü eklenerek TBMM olmuştur. Bu durumun aşağıdakilerden hangisi için
bir hazırlık olduğu savunulamaz?

A) ​Devlete ulusal nitelik kazandırma


B) ​Devletin adını belirtme
C) ​Ülkeyi ulusal sınırlarla tanımlama
D) ​Kurtuluş Savaşını milliyetçiliğe dayandırma
E) ​Turancılık fikrine sahip çıkma

15. ​
Cumhuriyet Dönemi kanunlarında aşağıdaki hangi iki ilke temel esas olarak
alınmıştır?
A) Milliyetçilik – Laiklik
B) Halkçılık – İnkılapçılık
C) Milliyetçilik – Halkçılık
D) Devletçilik – Cumhuriyetçilik
E) Halkçılık – Laiklik

16. ​“İnsanlar inanış ve ibadetlerinde özgürdür” yargısı,


I. Ulusçuluk
II. Cumhuriyetçilik
III. Laiklik
İlkelerinden hangilerini doğrudan destekler?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) I ve II ​D) Yalnız III
E) III ve III

17. ​
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kanun teklif etmeye
yetkilidir?

A) Danıştay ​
B) Milli Güvenlik Kurulu ​
C) Anayasa Mahkemesi ​
D) Milletvekilleri

E) Cumhurbaşkanı ​

18. ​
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine aşağıdakilerden
hangisi karar verir?

A) ​Türkiye Büyük Millet Meclisi ​


B) ​Milli Güvenlik Kurulunun görüşünü alarak Bakanlar Kurulu ​
C) ​ umhurbaşkanı ​
C

D) ​Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu ​


E) ​Bakanlar Kurulu ​

19. ​Aşağıdakilerden hangisi TBMM'nin görevleri arasında gösterilemez?


A) ​Bakanlar Kurulu'nun aldığı olağanüstü hâl ve sıkıyönetim kararını onaylamak
B) ​RTÜK üyelerini seçmek
C) ​Kanun Hükmünde Kararname çıkarmak ve yayımlamak
D) ​Para basılmasına, paradan sıfır atılmasına ve paranın adının değiştirilmesine
karar vermek ​

E) ​Kanun koymak, değiştirmek, kaldırmak veya anayasayı değiştirmek

20. ​Aşağıdakilerden hangisi Devlet Denetleme Kurulu'nca denetlenemez?


A) Kızılay Vakfı ​
B) Ankara Barosu ​
C) Ziraat Bankası

D) Danıştay ​
E) Kamu Emekçileri Sendikası

21. ​
Aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanın yürütme ile ilgili yetkileri arasında
gösterilemez?
A) Başbakanı atamak
B) Rektörleri seçmek ​
C) YÖK üyelerini seçmek
D) Genel Kurmay Başkanı'nı atamak
E) Kanunları yayımlamak

22. ​
Cumhurbaşkanın hastalığı veya yurtdışına çıkması durumunda;
I. Dışişleri Bakanı
II. Cumhurbaşkanlığı sekreterliği
III. TBMM Başkanı
gibi görevlilerden hangileri vekâlet eder?

A) Yalnız I. ​B) Yalnız II. ​


C) I ve III. ​D) Yalnız III ​
E) I, II ve III ​

23. ​
Aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanının yürütme ile ilgili olan görev ve
yetkileri arasında gösterilemez?

A) ​Başbakanı atamak ​
B) ​Mili Güvenlik Kurulu toplantılarına başkanlık etmek ​
C) ​ BMM'yi olağanüstü toplantıya çağırmak ​
T

D) ​Devlet Denetleme Kurumu'na inceleme ve araştırma talimatı vermek


E) ​YÖK üyelerini seçmek
24. 1982 Anayasası'na göre;
I. Seçme ve seçilme hakkı
II. Yaşama hakkı
III. Din ve vicdan özgürlüğü
gibi anayasal güvence altına alınan haklardan hangilerinin kullanılması için Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olma zorunluluğu vardır?

A) Yalnız I. ​B) Yalnız III ​


C) I ve II. ​D) II ve III. ​
E) I, II ve III

CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B A D D E B C B E D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A C A E A D D A C D
21 22 23 24

E D C A

Genel Sorular II

1. ​I. Saban
​II. Tahıl öğütme taşı

III. Orak
Yukarıda verilen malzemelerden hangilerinin varlığı Uygurların yerleşik yaşama
geçtiğinin kesin kanıtıdır?
A) Yalnız I

B) Yalnız II. ​
C) Yalnız III.

D) I ve III. ​
E) II ve III.

2. ​Asya Hun Devleti'nde yaşanan,


I. Türklerin bir bayrak altında toplanması,
II. İpek Yolu denetiminin Çin'e geçmesi,
III. Askeri alanda onlu sistemin uygulanması
Gelişmelerinden hangilerinin, Hunların ekonomik faaliyetlerini doğrudan etkilediği
söylenebilir?
A) Yalnız I

B) Yalnız II ​
C) Yalnız III.

D) I ve II. ​
E) I ve III. ​
3. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türklerin göçebe yaşamalarının bir sonucu
olarak değerlendirilemez?

A) ​Mimarinin gelişmemesi
B) ​Hayvancılığın ana geçim kaynağı olması
C) ​Ülkenin, hanedanın ortak malı sayılması ​
D) ​Taşınabilir sanat eserlerinin çok olması
E) ​Uzun süreli hapis cezalarının görülmemesi

4. ​Aşağıdaki eserlerden hangisi Türkçenin Farsçaya üstünlüğü kanıtlamak için


yazılmış bir eserdir? ​
A) Kutagu Bilig
B) Divan’ul Lugat-it Türk
C) Muhakemet’ül Lügateyn
D) Codeks Kumanikus
E) Şehname

5. ​I. Osmanlıcılık ​ ​II.


İslamcılık III. Türkçülük ​
Osmanlı Devleti Fransız İhtilalinin etkilerini azaltmak amacıyla 19. yy’da ortaya attığı
fikir akımları aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) I ve III ​ ) I ve II ​
D
E) I, II ve III

6. I. ​Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi


I​ I. ​Avusturya’nın, Bosna Hersek’i işgali
I​ II. ​Girit’in Yunanlılar tarafından ilhakı
Yukarıdaki gelişmelere ortam hazırlayan olay aşağıdakilerden hangisidir?
A) 93 Harbi
B) Berlin Anlaşması
C) I. Meşrutiyet
D) II. Meşrutiyet
E) Tanzimat F.

7. Batılı devletlerin Türkleri Anadolu’dan atma projesi demek olan “Şark Meselesi” ilk
defa nerede ortaya atılmıştır?

A) Paris Konferansı ​
B) Viyana Kongresi ​ ​
C) Reval Görüşmeleri ​
D) Londra Konferansı ​
E) Berlin Konferansı

8. II. Abdülhamit tarafında döneminde uygulamaya konulan siyasi düşünce


aşağıdakilerden hangisidir?

A) Batıcılık ​B) Osmanlıcılık



C) İslamcılık D) Turancılık
E) Adem-i Merkeziyetçilik

9. ​
Şeyh Said Ayaklanmasının dış destekli bir ayaklanma olduğu
düşünüldüğünde ve o dönem Türkiye’nin dış sorunları göz önünde
bulundurulduğunda, bu ayaklanmanın arkasında hangi devletin olduğu söylenebilir?

A) Fransa ​B) İtalya ​


C) Rusya ​D) ABD ​
E) İngiltere

10. ​
Türkiye’de 1929 yılından itibaren uygulamaya konulan koruyucu gümrük
politikasının,

​I. Devletçilik
​II. Ulusçuluk

III. İnkılapçılık
İlkelerinden hangileriyle doğrudan ilişkili olduğu savunulabilir?
A) Yalnız I

B) Yalnız II ​
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, III

11. Türkiye’de,

I. ​Kadınlara da siyasal hakların tanınması


II. ​Milletvekilliğin belli bir süre ile sınırlandırılması
III. ​Cumhuriyet’in ilan edilmesi
Gelişmelerinden hangileri için toplumun belli bir siyasal olgunluğa erişmesinin
önemli olduğu savunulabilir?

A) Yalnız I ​
B) Yalnız II

C) Yalnız III ​
D) I ve III
E) II ve III

12. ​
Milli Mücadele Dönemi'nde, Mondros Ateşkes Antlaşması'na ve Osmanlı
yönetimine ilk kez açıkça karşı çıkılan belge aşağıdakilerden hangisidir?
A) Samsun Raporu
B) Havza Genelgesi
C) Amasya Genelgesi
D) Teşkilat-ı Esasiye
E) Misak-ı Milli

13. ​Aşağıdakilerden hangisi Erzurum Kongresi'nin kararları arasında yer almaz?


A) ​ emsil Heyeti tüm yurdun söz hakkına sahiptir. ​
T

B) ​ lusal sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz. ​


U

C) ​ lusal güçleri etkin, ulusal iradeyi egemen kılmak esastır. ​


U

D) ​Hristiyan unsurlara siyasi ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar


tanınamaz ​
E) ​Manda ve himaye kabul edilemez.

14. ​
Sivas ve Erzurum kongrelerinin toplanacağı kararı aşağıdakilerden hangisi
ile Türk halkına duyurulmuştur?

A) Kanun-i Esasi'yle ​
B) Samsun Raporu'yla
C) Havza Genelgesi'yle
D) Misak-ı Milli'yle
E) Amasya Tamimi'yle

15. ​
Mustafa Kemal'in Havza Genelgesi'ni yayınlama sebepleri arasında
aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?

A) ​Orduların terhis edilmesini önlemek


B) ​Mebusan Meclisi'nin toplanmasını sağlamak
C) ​Ulusal cemiyetlerin yaygınlaşmasını sağlamak
D) ​Milli kuvvetlerin kurulmasını teşvik etmek
E) ​İtilaflara karşı protestolar başlatmak ​
16. Amasya Görüşmeleri'nin;

​I. ​İşgallere karşı hep birlikte karşı konulacak.



II. ​İstanbul Hükümeti, Temsil Kurulu'nun rızası olmadan İtilaflarla görüşme
yapmayacak.


III. ​
Mebusan Meclisi'nin toplanması için bir an önce seçime gidilecek.
kararlarından hangileri, otoritesini zayıflatacağı düşüncesi ile padişah tarafından
kabul edilmemiştir?
A) Yalnız I.

B) Yalnız II. ​
C) Yalnız III.

D) I ve II. ​
E) II ve III.

17. ​
Yasama yürütme ve yargının tek kişinin egemenliğinde toplandığı sisteme
verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mutlak monarşi
B) Parlamenter sistem
C) Başkanlık sistemi
D) Yarı başkanlık sistemi
E) Meclis hükümeti sistemi
18. ​
1982 Anayasası'na göre, ülkemiz aşağıdaki hükümet sistemi ve
modellerinden hangisini benimsemiştir?

A) ​Yarı Başkanlık Sistemi - Kabine Sistemi ​


B) ​Parlamenter Sistem - Meclis Hükümeti Sistemi ​
C) ​ arma Sistem - Meclis Hükümeti Sistemi ​
K

D) ​ arlamenter sistem - Kabine Sistemi ​


P

E) ​Başkanlık Sistemi - Kabine Sistemi

19. ​Aşağıdakilerden hangisi parlamenter sistem için söylenemez?


A) ​ uvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. ​
K

B) ​ ürütme, yasamanın hukuksal varlığına son verebilir. ​


Y

C) ​Bakanlar Kurulu, meclise karşı siyasal olarak sorumludur. ​


D) ​ evlet başkanı doğrudan doğruya halk tarafından seçilmez. ​
D

E) ​Devlet Başkanı Cumhurbaşkanıdır.

20. ​
Aşağıdakilerden hangisi demokratik hukuk devletinin özellikleri arasında
gösterilemez?

A) ​Güçler birliği ilkesine dayanması


B) ​Birden çok siyasi partinin varlığı
C) ​Yasama ve yürütmenin işlemlerinin yargı denetiminde olması ​
D) ​Yargı bağımsızlığına sahip olması
E) ​İnsan haklarının güvence altına alınması ​

21. ​
1982 Anayasası'na göre, milletvekili olabilmek için aşağıdaki koşullardan
hangisine sahip olmak zorunlu değildir?

A) ​30 yaşını tamamlamış olmak ​


B) ​İlkokul mezunu olmak ​
C) ​Devlet aleyhine işlenen suçlardan hüküm giymemiş olmak ​
D) ​ ısıtlı olmamak
K ​
E) ​Hükümlü olmamak

22. ​
"Genel oy" ilkesi aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak ifade
edilmiştir?

A) ​
Kişiler arasında cinsiyet, servet ve statü ayrımı gözetilmeksizin herkesin oy
kullanabileceğini ifade eder.

B) ​Herkesin bir oy hakkına sahip olmasını ifade eder. ​


C) ​Tüm ülke genelinde oy kullanılacağını ifade eder.
D) ​Kişiler arasında ırk ayrımı gözetilmeksizin, herkesin birer oy kullanabileceğini
ifade eder

E) ​
Bazı meslek gruplarının oy kullanabilse de siyasi partilere üye olmayacağını
ifade eder.
23. ​
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri
sürdükleri düşüncelerden sorumlu tutulamazlar.
Aşağıdakilerden hangisi milletvekillerine tanınan bu ayrıcalığa verilen addır?
A) Siyasi dokunulmazlık
B) Bağdaşmazlık
C) Yasama sınırsızlığı
D) Mutlak dokunulmazlık
E) Yasama sorumsuzluğu

24. ​
Aşağıdaki kişilerden hangisi meclis içinde ya da dışında bir siyasi parti
grubunun çalışmalarına katılamaz?
A) Devlet bakanı
B) Başbakan

C) İdari amirler ​
D) TBMM Meclisi Başkanı
E) Siyasi Parti Grubu Başkan Vekilleri

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D B C C D D B C E D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D C A E B C A D B A
21 22 23 24

A A E D

Genel Sorular III

1. ​
Asya Hun Devleti'nin hükümdarlarından Çi-Çi, "Boyun eğmeyeceğiz. Çünkü Türkler
kuvveti takdir eder, tâbi olmayı hakir görür. Savaşçılığımız sayesinde adı yabancıları titreten
millet olduk. Biz ölsek de, çocuklarımız, torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır."
demiştir.
Buna göre, Türklerle ilgili aşağıdaki çıkarımlardan hangisine varılamaz?

A) ​Diplomatik alanda büyük başarılar elde ettiklerine ​


B) ​Bağımsızlıklarına düşkün olduklarına
C) ​Savaşçı bir yapıya sahip olduklarına
D) ​Cihan hâkimiyeti fikrini benimsediklerine ​
E) ​Himaye altına girmeyi utanç verici bulduklarına

2. ​
Uygurların,
I. Maniheizm ve Budizm'i benimsemesi,
II. Yerleşik hayata geçmesi,


III. Tarım faaliyetlerinde bulunması
özelliklerinden hangileri, Uygurların Çinlilerden etkilendiğinin doğrudan kanıtıdır?

A) Yalnız I. ​B) Yalnız II.



C) Yalnız III D) I ve II
E) I, II ve III

3. ​Orhun Abideleri ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?


A) ​Türk edebiyatının ilk yazılı örneğidir.
B) ​Uygur Alfabesi ile yazılmıştır.
C) ​Siyasetname özelliği vardır.
D) ​Çin ile yaşanan mücadeleler de anlatılmıştır.
E) ​Halkın ve devletin karşılıklı görevleri belirtilmiştir
4. ​
Aşğ kurumlardan hangisi Anadolu Selçuklularında ticareti güvenlik içinde
geliştirmeye yönelik yapılan sanat eserlerinden birisidir?
A) Vakıflar

B) İmarethaneler ​
C) Kervansaraylar ​
D) Bimarhaneler
E) Külliyeler

5. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı devletinin 93 Harbi sonrası kaybettiği yerlerden birisi


değildir?
A) Mısır
B) Cezayir
C) Trablusgarp

D) Kıbrıs ​
E) Tunus

6. ​
Boğazlar sorununun uluslararası alanda bir sorun olarak ilk ortaya çıkması
aşağıdaki anlaşmalardan hangisi ile olmuştur?

A) Bükreş A. ​
B) Edirne A
C) Hünkâr İskelesi A.
D) Paris A.
E) Berlin A.

7. ​
Osmanlı Devleti aşğ. anlaşmalardan hangisi ile kendi topraklarını
koruyamayacak kadar zayıfladığını resmen kabul etmiştir?
A) Küçük Kaynarca A.

B) Berlin A. ​
C) Kütahya A. ​
D) Edirne A ​
E) Paris A.

8. ​
İngiltere’nin aşağıdaki bölgelerden hangisini işgal etmesi Osmanlı Devletinin
Trablusgarp savaşında İtalya karşısında savunmasını zayıflatmıştır?
A) Mısır
B) Hicaz
C) Yemen

D) Kıbrıs ​
E) Irak

9. ​
Cumhuriyet rejimi, Erzurum Kongresi’nin aşağıdaki kararlarından hangisinin
doğrudan bir sonucu olarak görülebilir?

A) ​Geçici bir hükümet kurulmalıdır


B) ​Manda ve Himaye kabul edilemez
C) ​Ulusal sınırlar içinde vatan bir bütündür ​
D) ​Ulusal iradeyi egemen kılmak esastır
E) ​Kararları temsil kurulu uygulayacaktır

10. ​
Osmanlı devleti kurulduğu yıllarda “toprak” hanedanın malıdır ilkesi yerini
“toprak”ın millete verilmesi ilkesi ilk olarak hangi aşamada benimsenmiştir?

A) II Mahmut Dönemi ​
B) Tanzimat Dönemi ​
C) I. Meşrutiyet Dönemi

D) II. Meşrutiyet Dönemi ​


E) Cumhuriyet Dönemi
11. ​Amasya Genelgesinde yer alan hükümlerden bazıları şunlardır;
​I. ​Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir
​II. ​ lusun bağımsızlığını kendi iradesi sağlayacaktır
U

​III. İ​ stanbul Hükümeti görevini yerine getirememektedir

​Bu hükümlerden hangileri devletin yönetim şeklinin de hedef alındığının kanıtı


olarak gösterilebilir?
A) Yanlız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III

12. ​
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Milli Mücadelenin hazırlık evresindeki
gelişmeleri içermektedir?
A) Havza Gen
B) Erzurum Kong.
C) Misakı Milli

D) Sevr Anl. ​
E) Komutanlar Toplantısı

13. ​
Cumhuriyet dönemi bir Ulusal Egemenlik rejimidir. Bu yönetim şeklinde halk
temsil yoluyla yönetimde yer alır. Aşağıdakilerden hangisinin bu sistemin dışında yer
aldığı savunulabilir?
A) Siyasi partiler
B) Meslek kuruluşları
C) Parlamenterler
D) Seçmenler
E) Parlamento

14. ​
Cumhuriyet’in ilk yıllarında demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesi için çok
partili hayata geçiş denemeleri yapılmış, iktidardaki Halk Partisinin karşısında
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kurulmuştur. Buna göre Terakkiperver partisi ile
ilgili,

​I. Rejim karşıtı kurulduğu


​II. Muhalefet partisi olduğu

III. Çok partili sisteme karşı olduğu
Yargılarından hangileri söylenebilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II


C) Yalnız III ​D) I ve II
E) II ve III

15. ​
Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyetin ilanını gerekli kılan bir dış etken
olarak kabul edilebilir?

A) ​Sık sık hükümet bunalımları çıkması


B) ​Saltanatın kaldırılmış olması
C) ​Kurtuluş Savaşı’nın sona ermiş olması ​
D) ​Lozan görüşmelerinin sonuçlanması
E) ​Türkiye’den rejimi belli olmayan devlet diye bahsedilmesi

16. ​
Aşağıdakilerden hangisinin Cumhuriyet’in ilanından önceki gelişmeler
arasında gösterilmesi doğru olmaz?

A) ​Lozan Antlaşması’nın onaylanması


B) ​Ankara’nın başkent ilan edilmesi
C) ​Halk Fırkası’nın kurulması
D) ​Türk ordusunun İstanbul’a girmesi
E) ​Başbakanı Cumhurbaşkanının ataması
17. 1982 Anayasası ile ilgili olarak;

I. ​Devletin dili Türkçedir.


II. ​Sosyal devlettir.
III. ​İnsan haklarına saygılı bir devlettir.
IV. ​Çoğulcu demokrasi anlayışı uygulanır.
Hükümlerinden hangileri anayasanın değiştirilemeyecek hükümleri arasındadır?

A) Yalız II ​B) Yalnız IV ​


C) I, II ve III ​D) II ve IV ​
E) I, II, III ve IV

18. ​
Sınırları bir bütün ve parçalanamaz tek millet, tek devlet tek hukuk sisteminin
geçerliği olduğu devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Üniter Devlet
B) Federal Devlet
C) Teokratik Devlet
D) Sosyal Devlet
E) Otokratik Devlet

19. ​
Devletin şeklini, teşkilatını, organlarını ve bu organların birbirleriyle olan
ilişkilerini, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen hukuk dalı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) İdare hukuku
B) Ceza hukuku
C) Anayasa hukuku
D) Devletler genel hukuku
E) Vergi hukuku

20. ​
Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ilkesi doğru bir biçimde ifade edilmiştir?

A) ​Anayasa hükümleri yasama, yürütme, yargı organlarını, idare makamlarını ve


kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. ​

B) ​ erkes kanun önünde eşittir. Kişiler arasında dil, din, ırk ayrımı
H

yapılmaz. ​
C) ​Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir. ​
D) ​Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan

faaliyetler biçiminde kullanılamaz. ​


E) ​
Temel hak ve hürriyetler, anayasanın özüne ve ruhuna, demokratik toplum
düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı bir biçimde

sınırlandırılamaz. ​

21. 1982 Anayasası'na göre;


I. Seçme ve seçilme hakkı
II. Yaşama hakkı
III. Din ve vicdan özgürlüğü
Gibi anayasal güvence altına alınan haklardan hangilerinin kullanılması için Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı olma zorunluluğu vardır?
A) Yalnız I.
B) Yalnız III.
C) I ve II.
D) II ve III.
E) I, II ve III.

22. ​
1982 Anayasası'nda yer alan hükümlerden hangisi bireye tanınan sosyal ve
ekonomik haklar arasında gösterilemez?

A) ​Ailenin korunması ​
B) ​Sosyal güvence ​
C) ​Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
D) ​ onut hakkı
K ​
E) ​Eğitim ve öğrenim hakkı

23. ​
Aşağıdaki anayasalarımızdan hangisiyle birlikte kuvvetler ayrılığı ilk defa tam
olarak benimsenmiştir?
A) 1961 Anayasası
B) 1924 Anayasası
C) 1921 Anayasası
D) Kanun-i Esasi
E) 1982 Anayasası

24. ​
Aşağıdakilerden hangisi Kamu hukukunun içerisinde değerlendirilemez?
A) Ceza Hukuku
B) Borçlar Hukuku
C) İcra ve İflas Hukuku
D) Vergi Hukuku
E) Anayasa Hukuku

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A A B C B C E A D B
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D D B B D E C A C A
21 22 23 24

A C A B

Genel Sorular III

1. Bizans imparatoru II. Justinianos’un Göktürk Hükümdarı İstemi Kağan’a elçi


göndermesi aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) Ön Asya’nın İki devlet arasında paylaşılmasının ​


B) İki devlet arasında diplomatik ilişkiler kurulduğunun
C) ​Göktüklerle ittifak kurmak istediğinin
D) ​Bizansın Göktürklerden çekindiğinin
E) ​İmparator Justinianos’un İstemi Kağana bağlılık bildirdiğinin
2. ​
Orta Asya’dan yapılan Türk göçlerinin nedenleri arasında
I. Çin egemenliğine karşı çıkılması
II. Boylar arası çatışmaların yaşanması
III. Kuraklığın başlaması


Bunlardan hangilerinde siyasi etkenler daha belirleyici olmuştur.
A) Yalnız I

B) Yalnız II ​
C) I ve II

D) II ve III ​
E) I, II ve III

3. 18 Harften oluşan Uygur alfabesinin varlığını günümüze kadar koruması,


I. Uygurların kültürlerine sahip çıktıkları
II. Alfabenin Moğol Cengiz hükümdarlığı ve Karahanlılar tarafından kullanılması
III. Uygurların ulusal alfabe kullandıkları
Yargılarından hangilerine kanıt oluşturmaktadır?
A) Yalnız I

B) Yalnız II ​
C) I ve II

D) II ve III ​
E) I, II ve III

4. Anadolu Selçuklu Devletinde kendilerine bir bölgenin yönetimi verilen hanedan üyelerinin,
para bastırma, savaş açma ve siyasi görüşme yapma hakkı yoktu
Bu uygulamanın ;
I. Merkezi otoriteyi güçlendirme
II. Devletin parçalanmasını önleme
III. Hanedan üyelerini vali gibi kullanma
Amaçlarından hangilerine yönelik olduğu savunulabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III

5. Osmanlı Divanında alınan kararlarda son söz hakkının padişaha ait olması,
I. Divanın son karar organı olmaktan çok bir danışma organı olduğu
II. Padişahın divanın kararlarını göz önünde bulundurmadığı
III. Egemenlikte padişahın mutlak yetkili olduğu
Yargılarından hangilerini doğrulamaktadır?

A) Yalnız I ​B) Yalnız III ​


C) I ve II ​D) I ve III ​
E) I, II ve III

6. XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda,


I. Tımar sisteminin bozulması
II. Tarımsal üretimin azalması
III. Köylünün vergi yükünün arttırılması
Durumlarından hangisinde verilen sıraya göre gerçekleşmiştir?

A) I,II, III ​B) I, III, II



C) II, I, III D) II, III, I
E) III, II, I

7. Osmanlı İmparatorluğunun ilk özel gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval hangi dönemde
çıkarılmıştır?

A) Lale Devri ​B) III. Selim ​


C) II. Mahmut D) Tanzimat ​ ​
E) Meşrutiyet
8. Osmanlı Devletinde aşağıdaki eserlerden hangisinin yapımında dış borçlanmaya
gidilmemiştir?
A) Dolambahçe Sarayı
B) Yıldız Sarayı
C) Beylerbeyi Sarayı
D) Suveyş Kanalı
E) Berlin-Hicaz Demiryolu

9. ​
Sevr anlaşmasında, “Boğazların uluslar arası bir komisyonun yönetimine
bırakılarak, bütün devletlerin gemilerine açık bırakılması” hükmünün bulunması aşağıdaki
yargılardan hangisini kuvvetlendirir?

A) Boğazlar uluslar arası hukuka uygun bir statü kazanmıştır ​


B) İstanbul hükümetinin görüşleri esas alınmıştır

C) ​Lozan konferansı kararları çiğnenmiştir


D) ​
Boğazlar konusunda Misak-ı Milli esasları uygulanmıştır
E) Osmanlı yönetiminin Boğazlar üzerinde etkinliği kalmamıştır

10. ​
I. TBMM, kendisinin üstünde bir kuvvet tanımamakla aşağıdakilerden
hangisini yok saymış olamaz?
A) Saltanatı
B) İstanbul Hükümetini
C) Ulusal İradeyi
D) Osmanlı yönetimi
E) Padişahı

11. ​I. Londra Konferansı ​


​II. Paris Barış Konferansı
​III. II. İnönü zaferi
​IV. Ankara Anlaşması
​V. Moskova Anlaşması
Kurtuluş savaşı sırasında İtilaf devletleri arasında bir takım görüş ayrılıkları ve
anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Yukarıdaki gelişmelerden hangileri bunlardandır?
A) I, II
B) I, II, III
C) II, III, IV
D) II, III, IV
E) I, II, III, IV

12. ​I. ​TBMM’nin kendisinin üstünde bir güç tanımaması


​II. ​Ankara’da TBMM Hükümetinin kurulması

III. ​Mudanya Ateşkes Anlaşmasında İstanbul’un TBMM’ye bırakılması
Gelişmelerinden hangileri, Osmanlı yönetiminin yok sayıldığını göstermektedir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız III ​


C) I ve II ​D) I ve III ​
E) I, II ve III

13. ​
TBMM tarafından Mustafa Kemal’e verilen “Başkomutanlık” yetkisinin süresi
dolup, yenilenmesi gündeme geldiğinde bazı üyelerin buna karşı çıkması
aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?

A) ​Mustafa Kemal’e muhalefet olduğunun


B) ​Başkomutanlığın yok sayıldığının
C) ​Çoğunluğunun padişah yanlısı olduğunun
D) ​Başkomutanlığın yerine getirilemediğinin
E) ​Milletvekillerinin tamamen uzaklaştıklarının
14. ​
Lozan Barış görüşmeleri öncesinde Türk heyetinin tam olarak taviz
vermediği konular aşağıdakilerden hangisi olmuştur?

A) ​Musul-Dış Borçlar-Boğazlar ​
B) ​Azınlık hakları-Ermeni Yurdu- Kapitülasyonlar
C) ​Kapitülasyonlar-Batı Trakya-Musul ​
D) ​Ermeni Yurdu- Musul- Dış Borçlar
E) ​Boğazlar- Dış Borçlar- Kapitülasyonlar
15. ​
Atatürk’ün sağlığında çok isteyip de gerçekleştirdiğini göremediği
gelişmelerden biri, çok partili hayata geçilmesidir. Bu gelişmeyi önleyen unsurlar
arasında,

​I. Şeyh Sait Ayaklanmasının çıkması


​II. Menemen Olayı’nın yaşanması

III. Rejimin henüz oturmamış olması
Durumlarından hangilerinin bulunduğu savunulabilir?

A) Yalnız I ​B) I ve II
C) I ve III ​
D) II ve III
E) I, II ve III
16. Kabul ettiği bir kanunla Saltanata son veren TBMM, yine aynı kanunla Hilafetin devam
ettiğini bildirmiş ve Osman oğulları ailesinden Abdülmecit Efendi’yi Halife tayin
etmiştir. Bu duruma bakarak,

​I. ​Daha fazla tepki oluşmasının önlenmeye çalışıldığı


​II. ​Halifeliğin dışarıda Türkiye’ye karşı koz olarak kullanılmasının önlendiği

III. ​Halifelik kurumunun Cumhuriyet içerisinde devamından yana olduğu
Yargılarından hangilerine ulaşılabilir?

A) Yalnız I ​B) Yalnız II ​


C) Yalnız III ​D) II ve III ​
E) I, II ve III

17. 1982 Anayasası'nda yer alan;

I. ​Siyasi faaliyetlerde bulunma


II. ​Seçme ve seçilme
III. ​Özel mülkiyet edinme
IV. ​Kanuni Hakim Güvencesi
gibi haklardan hangileri yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklardandır?

A) Yalız I ​B) Yalnız III


C) I ve II ​D) II ve III
E) I, II ve III

18. ​
Aşağıdakilerden hangisi özel hukukun bir alanıdır?
A) Vergi Hukuku
B) Hava Hukuku
C) İş Hukuku
D) Bankacılık Hukuku
E) Ticaret Hukuku

19. Toplumsal yaşamı düzenleyen;


I. Kanunlar
II. Anayasa
III. Örf ve adetler
IV. Ahlak kuralları
Gibi hukuk kurallarından hangileri yazılı hukuk kuralları arasında gösterilir?

A) Yalnız II ​B) I ve II ​
C) II ve IV ​
D) I, II ve IV ​
E) I, II, III ve IV

20. Aşağıdaki bakanlardan hangileri seçim kararı alındıktan sonra görevlerinden istifa
etmek zorundadır?
I. Adalet Bakanı
II. Ulaştırma Bakanı
III. Dışişleri Bakanı
IV. İçişleri Bakanı
A) Yalnız II ​B) Yalnız IV ​
C) I, II, III ve IV ​ ) I ve IV ​
D
E) I, II ve IV

21. ​
1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki işlemlerden hangisine karşı dava açılması
yasaklanamaz?
A) Yüksek Askeri Şura kararlarına
B) Memurlara verilen kınama cezalarına
C) Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili işlemlere
D) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlere
E) Sıkıyönetim komutanlarının işlemlerine

22. ​Siyasi partilere ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?


A) Bireyin siyasi partilere üye olması hususunda yaş sınırlandırması yoktur.
B) Vatandaşlar siyasi partilere üye olma veya parti kurma hakkına sahiptir.
C) Siyasi partilerin tüzük, yönetmelikleri ve programları anayasanın temel esaslarına aykırı
hükümler bulunduramaz.
D) Kamu görevlileri siyasi partilere üye olamaz.
E) Siyasi partilere devlet bütçesinden para yardımı yapılır

23. ​
Aşağıdakilerden hangisi 1982 anayasasının başlangıç bölümünde yer
almamıştır?

A) ​12 Eylül 1980 harekâtının meşruluğu


B) ​Atatürk medeniyetçiliği
C) ​Milli egemenlik
D) ​Kuvvetler birliği
E) ​Anayasanın ve hukukun üstünlüğü
24. ​Aşağıdakilerden hangisi devleti oluşturan olmazsa olmaz manevi unsurdur?
A) Vatan ​ ) Millet
B

C) Egemenlik D ​ ) Topluluk
E) Ülke

CEVAP ANAHTARI

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B C E E D A D B E C
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D E A B B A C E B E
21 22 23 24

B A A C

You might also like