Professional Documents
Culture Documents
YENİSİ
YENİSİ
Eylül 2009
ANKARA Dr. İlhan
AKSOY
Uyarı:
Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılmalarında
bağımsızlıklarına düşkün olmaları etkili olmuştur.
• Teşkilatçı olmaları
• Göçebe yaşamaları etkili olmuştur.
Uyarı: Göçlerin uzak bölgelere yapılmasında at ve arabalar etkili
olmuştur
•
Devlet boyların birleşmesinden meydana gelen bir
konfederasyondur.
YORUM:
Merkeziyetçi bir yönetimin olmadığını gösterir.
Türklerde Federasyon anlayışı Cumhuriyet’ in ilanına kadar
devam etmiş bu tarihten itibaren “üniter” devlet anlayışı
benimsenmiştir.
Kut :
Kağana yönetme yetkisinin tanrı tarafından
verilmesidir. Bu yetki kan bağı yoluyla babadan oğula geçer.
Buna göre,
• Devlet kısa sürede parçalanmıştır.
• Taht kavgaları meydana gelmiştir.
• Yönetim teokratik nitelik taşımaz.
• Saltanat sistemi oluşmuştur.
• Veraset sistemi uygulanmıştır.
• Yönetimde çok başlılığa neden olmuştur
• Devletin zayıflamasına ve yıkılmasına neden olmuştur
İSKİTLER (SAKALAR)
En eski Türk boylarındandır. Karadeniz’in kuzeyinde yaşamışlardır.
Heredot tarihinde İskitler hakkında bilgi vardır. Altın ve demir madenini
işleyerek kullanmışlardır. Yunanlılarla ticaret yapmışlar, Medlerle ve Perslerle
savaşmışlardır. Atı ehlileştirmişlerdir, göçebe topluluktur. Yakut Türklerinin
atalarıdır. Şu ve Alp Er Tunga Destanı İskitlere aittir. Bozkır kültürünün
temelini oluştururlar.
Sonuçları:
- Roma İmparatorluğu’nun çöküşü hızlandı. 395’te ikiye ayrıldı. 476’da
Batı Roma İmparatorluğu yıkıldı.
- Avrupa’nın etnik çehresi değişti. Bugünkü İngiltere, Fransa, İspanya,
Avusturya, Almanya gibi ülkeler kuruldu.
- Avrupa’da bir karışıklık dönemi yaşandı.
- Germenler Avrupa’ya yerleşti.
- Avrupa dilleri ve kültürleri Türklerden etkilendi. Nibelungen ve Leopold
gibi Türk edebiyatına uygun destanlar yazıldı.
GÖKTÜRKLER (552-658)
Hun Devleti’ nin parçalanmasından sonra Türkler Avarlar’ın
egemenliğine girmişti. Bumin Kağan Avarlara karşı ayaklanarak (552)
Göktürk Devletini Ötüken’de kurdu. Göktürkler yazıyı ilk kullanan ve adına ilk
defa Türk diyen kavimdir. Bu dönemde İpek Yolu, Göktürk, Sasani ve Bizans
Devletleri’ni karşı karşıya getirmiştir. İlk Türk-Bizans ittifakı Sasaniler’e karşı
bu dönemde olmuştur (571). Bundaki hedef doğu-batı ticaretini ele
geçirmektir
Bumin Kağan’ ın ölümünden sonra Göktürkler ikiye bölündüler ve iyice
zayıfladılar. 681 de Kutluk Kağan Göktürkleri yeniden bir araya getirerek II.
Göktürk Devleti’ni kurdu. Bu kağanlığın en parlak dönemi Bilge Kağan,
Kültigin ve Vezir Tonyukuk dönemindedir. Göktürklerden günümüze kalmış
en önemli eser Orhun Kitabeleri’ dir. Bu yazıtlar Türklerin toplumsal,
ekonomik, kültürel yaşamını anlatır. Tanrılarını “Türk Tanrısı” ilan etmeleri
nedeniyle Ulus (millet) duygusunu geliştirmişlerdir. Göktürkler 745’de
Uygurlar tarafından yıkıldı ve yerine Uygur Devleti kuruldu.
UYGURLAR (745-840):
Önceleri Orhun Nehri boylarında yaşamışlardır. Daha sonraları Moğol ve
Kırgız saldırıları sonucu Doğu Türkistan’a yerleşmişlerdir. Uygurlar Karluk ve
Basmıllarla birleşerek Göktürk devletini yıkmışlardır. Yerleşik hayata geçen
ilk Türklerdir. Mani-heizm ve mimari gelişmiştir. Yerleşik hayata geçmelerinin
nedeni maniheizmdir. Mani dininin etkisinde kaldılar ve savaşçılık
yeteneklerini kaybettiler (mani dini et yemeyi yasaklıyordu). “Orta oyunu”nu
ilk sahneleyen de Uygurlar olmuştur. Mimaride gelişmişler, kâğıt ve matbaayı
(hareketli harf sistemini) kullanmışlardır. 18 harfli Uygur Türk alfabesini
oluşturmuşlardır.
En önemli eserleri, Karabalgasun Yazıtları, Hukuk Vesikalarıdır. İlk kâğıt
parayı ipek üzerine baskı yöntemiyle kullanan kavimdir. Tapınak, saray
yapımı ve iç süslemeler göçebe hayattan yerleşik hayata geçildiğinin bir
kanıtıdır. Türklerde ilk minyatür sanatını da Uygurlar başlatmıştır.
840’ta Kırgızlar tarafından yıkıldılar. Uygurlar, Moğol egemenliğinde iken
Müslüman olmuşlar ve Moğolların Türkleşmesini sağlamışlardır. Özbek ve
Çağatay Türkleri ve dilleri bu şekilde ortaya çıkmıştır.
I. Oguş : Aile
II. Urug : Sülale
III. Bod-Boy : Boy(bey seçimle belirlenir)
V. İl-El : Devlet.
4) Hükümdarlık sembolleri:
Otağ : Çadır
Örgin : Taht
Tuğ : Sancak
Sorguç : Davul
Hil’at : Kaftan
5) Kağanın oturduğu başkente Ordu denir. Batıda Yabgu (genelde
Hakanın kardeşi olur) unvanıyla hanedandan bir kişi batının yönetiminden
sorumludur. İçişlerinde serbest dışişlerinde kağana bağlıdır.
6) Türk hükümdarları Gök Tanrının kendilerine bu dünyayı yönetme
yetkisi verdiğine inanmıştır. Bu yetkiye KUT denmektedir. Bu durum savaşçı
özelliklerinin gelişmesine ve dünya hâkimiyeti anlayışının doğmasına yol
açmıştır. Kut kan yoluyla geçtiği için hanedan üyelerinin tümünün kağan
olma hakkı vardır. Bu anlayışın en önemli sonucu taht kavgalarıdır.
7) Ülke eyaletlere bölünür eyaletlerin başında TİGİN denen erkek
çocuklar bulunur. Bunlar da içişlerinde serbesttir. Devleti oluşturan birimlerin
başında da bir yönetici olur. Her topluluk kendi başkanına tabidir. Bu nedenle
Türk Devletleri çabuk kurulabildikleri gibi çabuk da dağılmışlardır.
8) Devlet işlerinde kağana yardımcı olan siyasi, ekonomik, askeri
kararların alındığı meclise KURULTAY denir. Bu meclise katılma hakkı
olanlara Toygun adı verilir. Kağan olmadığında meclis Aygucı-Üge (Devlet
Müşaviri) tarafından yönetilir.
Üyeler: Hakan, hatun, hanedan üyeleri, boy beyleri, ordu komutanları,
merkez yöneticileridir.
Kurultayın Görevleri:
I. Hayvan ve insan sayımı yapmak
II. Kağanın TÖRE’ye uyup uymadığına bakmak
III. Ülkenin genel sorunlarını görüşmek
IV. Kağanı seçmek
V. Yüksek devlet görevlilerini yargılamak
*Kurultayın varlığı Türklerde monarşiyi olanaksız kılar*
İdarecilerin ve halkın uymak zorunda oldukları, devlet yönetimini ve
sosyal düzeni sağlayan, zamanın şartlarına göre kurultayca değiştirilen
yazısız hukuk kurallarına Töre denir. Törenin kaynağı halk, toy, kağandır.
Töre özel, kamu, ceza hukukunu içerir. Kağan baş yargıçtır. Hukuk
kurallarının yazılı hale getirlimesi Uygurların yerleşik hayata geçişiyle başlar.
Türklerin sözlü hukuk kuralları adı verilen Töre’leri daha sonra Moğollar
tarafından yazılı hale getirilerek “Cengiz Yasaları” oluşturulmuştur.
▪ Vatana ihanet.
• Adam öldürme
• Kadınlara tecavüz
• At çalma, savaştan kaçma.
• Diğer suçlar için tazminat ödenirdi
• Göçebe yaşamın gereği olarak uzun süreli hapis cezaları yoktur. Hapis
cezaları on günle sınırlıdır.
•Yazılı hukuk kuralları ilk kez Uygurlarda görülür.
Uyarı: Yerleşik yaşama geçinceye kadar hükümdarlar "otağ" denilen
çadırlarda otururdu.
Kurultay (Toy); Devletin ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel işlerinin
görüşüldüğü yerdir.
• Boy beylerinden ve kağanın ailesinden oluşur.
• Meclis üyelerine "Toygun" denir.
• Danışma meclisidir.
• Kağanın yetkilerinin sınırsız olmadığını gösterir.
• Türklerde demokratik bir işleyişin olduğunu gösterir.
•
Hükümdar çocukları (Tigin, prens) küçük yaştan itibaren tecrübe
kazanmak için boy ve oymakların başına yönetici olarak atanır.
Keneş Meclisi: Bilim adamlarından meydana gelir. Sürekli olarak
Kağanın yanında bulunan danışma meclisidir.
*Selçuklularda Âlimler ve İhtiyar Meclisi, Müşavere Meclisi;
Osmanlılarda ise Meclis-i Meşveret denir.*
Devlet işleri töreye göre yönetilir. Törenin üç kaynağı vardır;
1- Adalet 2- Eşitlik 3- İyilik ve insanlık
9) Devlet görevlileri
Ayguçı : Başbakan
Buyruk : Bakan
İç Buyruk : Saray işleri başkanı
Tarkan : Askeri yönetici
Bitikçi : Kâtip
Yargucu : Yargıç
Ağılığ : Hazineci
Hükümdarın Görevleri:
• Halkın huzur ve refahını sağlamak
• Adaletli olmak
• Ülkede güvenliği sağlamak.
• Fetih yapmak.
• Yoksulları korumak, açları doyurmak.
Bu durum sosyal devlet anlayışının varolduğunu gösterir.
10) Göçebe olanlarda ortak (toplumsal) mülkiyet, yerleşiklerde özel
mülkiyet gelişmiştir.
13) Yazı-Dil-Edebiyat:
Göktürk-Orhun Alfabesi: 38 harften oluşur. Yazılı Türk edebiyatının ilk
örneği Göktürk Yazıtları bu alfabeyle yazılmıştır.
Uygur Alfabesi: 18 harften oluşur. Kitap basma tekniğini de bilen
Uygurlar çağdaş matbaanın esasını oluşturan hareketli harf sistemini
bulmuşlar ve kitap basmışlardır. Hat (yazı) sanatında ilerlemişlerdir. Uygurca
daha sonraları Moğolların resmi dili olmuştur.
Alfabeler
Göktürk Göktürkler
Uygur Uygurlar, Karahanlılar
Sanskrit (Hint) Akhunlar
Soğd (İran), İskitler
Arap Selçuklular, Osmanlılar Cezası ölüm
Kiril Orta Asya Türk devletleri
Latin (Avrupa) Türkiye Cumhuriyeti
Kitabeler:
• Türkçe, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlıdır.
• Türkler; Göktürk, Uygur, Soğd, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini
kullandılar.
• Türklere ait ilk yazılı kaynaklar Çinlilere aittir.
• Türk adının geçtiği ilk Türkçe metindir.
• Yazıtlarda Türklerde demokrasi, Sosyal Devlet anlayışının gelişmiş
olduğuna dair kanıtlar bulunur.
• Orhun ve Yenisey yazıtları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
• Yenisey yazıtları, Kırgız Türklerinin mezar taşlarına yazdıkları
yazılardan oluşur. Bu yazıtları ilk kez Finlandiyalı bilim adamı Heikel
incelemiştir.
• Türklerin bilinen ilk edebi metinleri Orhun Anıtları'dır. Anıtlar; Kültigin,
Bilge Kağan, ve Vezir Tonyukuk adlarına dikilmiştir.
Özellikleri-Önemi
• Türk tarihinin, edebiyatının, dilinin ilk yazılı kaynaklarıdır.
• Yoluğ Tigin tarafından yazılmış.
• Danimarkalı bilim adamı Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
• Bir yüzü Göktürk alfabesiyle, bir yüzü de Çin alfabesiyle yazılmıştır.
• Karabalgasun Kitabeleri Uygurlara aittir.
Uyarı:
Edebiyat, bilim, din alanlarından günümüze kalan eserler
Uygurlara aittir.
TAKVİMLER
12 Hayvanlı Türk Takvimi İslam Öncesi Dönem’de kullanılmıştır
Takvimi Celali Selçuklular Dönemi’nde kullanılmıştır
Hicri İslam Sonrası Dönem ve Osmanlılarda
kullanılmıştır
Rumi Osmanlı’da vergi toplamak için kullanılmıştır
Miladi Cumhuriyet Dönemi’nde(1926) kullanılmıştır
olanaksız kılmıştır?
A) Kağan B) Şaman C) Göçebelik
D) Kurultay E) Bodun
başlamışlardır?
A) İskitler B) Asya Hunları
C) Hazarlar D) Göktürkler
E) Uygurlar
3. Tanrılarını “Türk Tanrısı” olarak ilan etmeleri nedeniyle ulus duygusunu geliştiren ilk
4. Yeni dinlerinin etkisi ile yerleşik hayata ilk geçen ve ilk şehir toplumunu kuran Türk
devleti aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şad B) Tigin C) Köni
D) Apa E) Kut
6.
Türkler tarih boyunca birçok etkinliklerin içinde yer almışlardır. Kurulan
birçok devlet içinde farklılığın en az yaşandığı alan aşağıdakilerden hangisinde
olmuştur?
7.
Aşağıdaki Türk toplumlarından hangisi Bozkır kültürünün yayılmasında, atın
ehlileştirilmesinde ve madenin kullanımında kendinden sonra gelen diğer kavimlere
öncülük etmişlerdir?
8.
Türklerin İslamiyeti kabulünün ardından devlet yönetiminde etkisi azalan kişi
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?
9.
Çağdaşı olan diğer kavimlerde var olmasına karşın, Türklerde kölelik
kurumunun olmayışının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
sayılmaktadır?
A) Hunlar B) İskitler
C) Göktürkler D) Uygurlar
E) Avarlar
17. “Mete Han ; döneminde, yerleşik hayata sahip olan Çin’i işgal etmek yerine, vergiye
19. Aşağıdaki özelliklerden hangisi İslam öncesi Türk toplumlarında mutlak monarşinin
hâkimiyetini etkisiz kılar?
A) Göçebe olmaları
B) Kurultay’ın varlığı
21. “Hun Devleti bir hükümdar etrafında birleşen federal yapılı bir devlettir” Bu durum dikkate
alındığında ağıdaki yargılardan hangisine ulaşırız?
27.
Türklerin tarih sahnesine çıkışını anlatan Türk destanı aşağıdakilerden
hangisidir?
C) Kam Prens
D) Balbal Mezar taşı
E) Şaman Din adamı
29.
Aşağıdakilerden hangisi Orta Asya Türk hukuku olan "töre"nin bir özelliği
değildir?
A) Zaman içinde meydana gelmiştir
30.
Orta Asya Türklerinin sosyal ve ekonomik yaşamları birlikte düşünüldüğünde
aşağıdakilerden hangisinin en az geliştiği söylenebilir?
31.
Orta Asya Türk toplumlarında en yaygın ibadet biçimi aşağıdakilerden
hangisidir?
33.
Orta Asya Türk Devletleri "demokratik" bir yapıya sahiptir diyen biri
görüşlerine aşağıdakilerden hangisini kanıt olarak gösterebilir?
A) Boy B) Töre
C) Kurultay D) Divan E) Toy
34. Aşağıdakilerden hangisi "Orhun Anıtları" ile ilgili bir özellik değildir?
A) İlk yazılı milli kaynaktır
B) Anıtlar Bilge Kağan adına dikilmiştir
C) İlk Türk alfabesiyle yazılmıştır
D) Türk sosyal yaşamı hakkında bilgi verir
E) Hakanın görevleri sayılır
35.
Orta Asya Türk Devletlerinde aşağıdakilerden hangisinin var olduğu
savunulmaz?
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D E D E E E B A B A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A B E D D D C A B C
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B D D B B E C C C D
31 32 33 34 35
A E C B B
KARAHANLILAR (840-1212):
• İlk Müslüman Türk devletidir.
• Resmi dil Türkçedir. Uygur alfabesini kullanmışlardır
• Ribat adlı ilk kervansarayları kurmuşlardır
• İlk medreseyi (Eyvanlı Medrese) ve Dar’ül Şifaları kurmuşlardır.
• İlk düzenli posta teşkilatını kurdular (Eşkinciler)
• İlk defa yatılı ve burslu öğrenci sistemi getirilmiştir.
• Eserler: Hazer Deragon Camii, Talhatan Baba Camii, Ayşe Bibi
Türbesi ve Semerkant Medresesi.
• Türkçe edebiyat dili olmuş ilk Türk İslam Edebiyatı doğmuştur.
TOLUNOĞULLARI
868-905 yılları arasında Mısır ve Suriye’de babası Ferganalı bir Türk
olan Ahmed bin Tolun tarafından kurulmuştur. Samani hükümdarına esir
düşen Tolun, halife Memun’a hediye olarak gönderilmiştir. Mısır valisine
yardımcı olmak üzere tayin olunmuş, kısa zamanda müstakil bir idare
kurmuştur. Tolunoğulları döneminde Mısır, zengin bir hayat sürmüştür.
Ahmed bin Tolun, daha sonra Türkmen ve zencilerden oluşan bir askeri
teşkilat kurmuştur. Bu ordu Suriye’yi Tolunoğulları’na bağlamıştır. Ülkenin en
hayati unsuru olan sulama kanalları bu dönemde açılmış, Nil Nehri’nin
taşkınlıklarını önlemek için Nilometreler yapılmıştır. 904-905 yılında tekrar
Abbasilere bağlanmıştır.
AKŞİTLER
Mısır ve Suriye’de hüküm süren ikinci Türk hanedanıdır. Kurucusu
Muhammed bin Tuğç’tur. Halife Razi’den İhşid unvanını aldı (939) ve kurmuş
olduğu devlet İhşidiler adıyla anıldı. İhşid, prens veya hükümdar anlamında
Farsça bir unvandır ve Soğd ile Fergana’nın İranlı hükümdarları tarafından
kullanılmıştır. Fatımiler, Mısır’ı işgal ederek İhşidiler Devleti’ne son verdiler
(969).
Muhammed bin Tuğç, Ravza Adası’nda “muhtar” adı verilen bir bahçe,
hükümet binası (dar el-imare) yaptırmıştı. Kafur ise saraylar, iki camii, bir
hastane ve başkentte Kafuriyye bahçeleri inşa ettirmişti.
EYYUBİLER
Halep Atabeyi Nureddin Mahmud’un komutanlarından Selahaddin,
Haçlılarla işbirliği yapan Mısır’daki Fatımi Devleti’ne son vermişti (1171).
Burada güçlü bir idare kuran Selahaddin, Nureddin Mahmud’un ölümünden
sonra bağımsızlığını ilan etti (1174). Kurduğu devlet babasının adından
dolayı Eyyubiler olarak bilinir. Selahaddin Eyyubi, emrinde bulunan Türk
askerleriyle beraber Haçlılara karşı çetin mücadeleler verdi. Ünlü Hıttin
Savaşı ile Haçlıları Kudüs’ten çıkardı ve İslam dünyasında bir efsane haline
geldi (1187).
Eyyubi Devleti’nin sınırları kısa zamanda Mısır, Suriye, Güneydoğu
Anadolu ve Arabistan’ın güneyine kadar genişledi. Ancak Selahaddin
Eyyubi’nin ölümü üzerine devlet hanedan üyeleri tarafından paylaşıldı(1193).
Mısır’daki asıl kolordu komutanlarından Aybeg tarafından yıkıldı ve yerine
Memlûkler Devleti kuruldu (1250).
MEMLÜKLER
Tomanbay, Baybars, Kansu Gavri gibi hükümdarları olan ve Moğolları
tarihte ilk kez mağlup etmiş (Ayn Callut Savaşı) olan Türk devletidir. Ayn
Calut Savaşı’nda öncü birliklerin komutanı olan Baybars, Sultan Kutuz'u
öldürüp 1260 yılında kendi hükümranlığını ilan ettikten sonra, 1261 yılında
El-Muntasır'ı halife ilan etmiştir. Böylece halifelik, Bağdat'tan Kahire'ye
geçmiş ve Memluk Devleti’nin himayesine girmiştir. Sultan Baybars 1265
yılında hâlen Haçlıların elinde olan Suriye’deki kaleleri ele geçmiş, 1268
yılında ise bugünkü Antakya'ya saldırarak, Haçlı prensliğine son vermiştir.
Memlüklere Osmanlılar son vermiştir.
MOĞOL İMPARATORLUĞU
1196 yılında Timuçin, yani Cengiz Han tarafından başkent Karakurum
olmak üzere kuruldu. Cengiz Han 1227 yılında öldü. Cengiz Han ölmeden
önce eski bir Türk geleneğine uyarak topraklarını oğulları ve torunları
arasında paylaştırdı. Uyarı: Moğollar (Cengiz Han); Altınordu Hanlığı,
İlhanlılar, Çağatay Hanlığı ve Kubilay Hanlığı’nı kurdular.
TİMUR İMPARATORLUĞU
Timur tarafından 1335 yılında Semerkant merkez olmak üzere kuruldu.
1401 yılında Karakoyunlu Devleti’nin topraklarının büyük bir kısmını ele
geçirdi. Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’un Osmanlı Devleti’ne sığınması
üzerine Anadolu’ya girdi. 1402 yılında Çubuk Ovası’nda Osmanlı Devleti
ile Ankara Savaşı’nı yaptı ve Yıldırım Beyazıt’ı yendi. Timur’un
ölümünden sonra devlet parçalandı.
Eğitim
İlk medrese Tuğrul Bey tarafından Nişabur'da açılmıştır. Alparslan ve
Nizamülmülk burslu sistemle öğrenci alan akli ve dini eğitim yapan dünyanın
ilk üniversitesi olan Nizamiye Medresesi’ ni Bağdat’ta açmıştır. Bu okulda
İmam Gazali öğretmenlik yapmıştır. Nizamülmülk tarafından Nişabur’da
açılan ilk hastanede aynı zamanda tıp eğitimi verilmiştir. Büyük
Selçuklularda ilk medrese Tuğrul Bey zamanında Rey ve Nişabur'da
açılmıştır. En ünlüsü Nizam-ül Mülk tarafından Bağdat'ta kurulan Nizamiye
Medresesi'dir.
Medreselerin açılmasının temel nedenleri;
▪ Devletin memur ihtiyacının karşılama
▪ Yoksul ve yetenekli kişileri topluma kazandırma
▪ Batınilerin yıkıcı propagandasını etkisiz kılma
▪ Din adamı ihtiyacını karşılamada etkili olmuştur.
Eserler;
• Diyarbakır Ulu Cami
• İsfahan'da Mescid-i Cuma
• Kazvin'de Mescid-i Cami
• Merv'de Sultan Sencer Türbesi
• Rey'de Sultan Tuğrul Türbesi
• Tus'da İmam Gazali Türbesi
• Yesi'de Ahmet Yesevi Türbesi
UYARI:
İslam mimarisinde Büyük Selçukluların getirdiği en
büyük yenilik çadır şeklinde yapılan kümbet denilen türbeler
yani anıt mezarlardır.
UYARI:
Eserin yapımından İstanbul'dan gelen Osmanlı mimarları
da çalışmıştır.
Tezhip :
El yazmalı kitapları altın tozu ve boya kullanarak
çiçek ve nakışlarla süsleme
Fresko :
Yaş alçı üzerine yapılan resim. Bina
süslemelerinde kullanılır.
Hat
:
Arap alfabelerini süslü olarak yazma. Cami ve
mescit süslemelerinde kullanılır.
UYARI:
Minyatür, Osmanlı Devleti'nde dönemin siyasi ve sosyal
özelliklerini en iyi yansıtan sanat dalıdır.
TÜRKİYE TARİHİ
Türkiye tarihi 1071 Malazgirt Savaşı ile başlar.
• Anadolu Türk Tarihi başladı.
• İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı sona erdi.
• Haçlı Seferleri'ne yol açtı.
Malazgirt Savaşı’ndan sonra Alparslan’ın komutanlarınca
Anadolu’da beylikler kuruldu. Bu beylikler;
▪ Anadolu'da kurulan ilk Türk beylikleridir.
▪ Anadolu'nun Türkleşmesinde ve fethinin hızlanmasında önemli roller
oynamışlardır.
UYARI:
Türkler İslam dinini kabul etmelerine rağmen öz
kimliklerini korumuşlardır. Bu da Türklerin etkili ve köklü bir
uygarlığa sahip olduklarının ve milli değerlerinin İslam’la
örtüştüğünün bir delilidir.
Hükümdarlık Unvanları:
Karahanlılar: Hakan, Han, Kağan, Arslan, Buğra, Tabgaç
B. Selçuklu ve Gazneliler: Sultan, Sultanı-ı Azam unvanlarını
kullanmışlardır.
Hükümdarlık Sembolleri: Hutbe okutmak, sikke (para) basmak, tuğra,
arma, unvan alma, çetr (hükümdar şemsiyesi), nevbet, mühür, tuğ, sancak,
otağ.
Merkez Teşkilatı: Hükümdar yasama, yürütme, yargı yetkilerini kullanır.
Devlet sorunları Büyük Divan’da (Divan-ı Mezalim) görüşülür.
Karahanlılarda:
• Hükümdar; Han, Kağan, Hakan unvanlarını kullanır.
• Hükümetin başında bulunan vezire Yuğruş denir.
Taşra Teşkilatı:
Müslüman Türk devletlerinde, kendilerine bir bölgenin idaresi verilen
hanedan üyeleri Melik diye anılırdı. Bunlar yarı müstakil bir şekilde hareket
ederdi. Bulundukları bölgede merkezdekine benzer bir divan kuruluşuna da
sahiptiler. Ayrıca vezir ve askerî kuvvetleri vardı. Halife, sultan ve kendi
adlarına hutbe okutur, bağlı olarak para bastırırlardı. Melikler, merkezdeki
sultan tarafından temsil edilen en yüksek iktidarı tanırlardı. Siyasi temasları
veya giriştikleri savaşları, asıl devletin ana siyaseti çevresinde yürütürlerdi.
Ancak melik olmak, ülkenin bir parçasını şahsi mülk haline getirmek ve onu
kendi keyfine göre idare etmek değildi. Melikler illere vali olarak gönderilirken
yanlarına Atabey denilen öğretmenler verilir geleceğe hazırlanırdı.
(Selçuklularda Atabey, Osmanlılarda Lala)
Devlet Görevlileri:
Naip :
Sultan vekili, sultan merkezde olmadığında devlet
işlerine bakar. Eski Kurultayda Hatun’un görevini yapar.
Adalet Teşkilatı:
Şer’î Hukuk: Kaynağı din kurallarıdır. Davalara, vakıf, miras işlerine
kadılar bakar. Kadı kararlarının şüpheli olması durumunda Divan-ı
Mezalim’e başvurulabilir.
Kadılar Büyük Selçuklularda Bağdat’ta oturan Kadıyül-Kudat’a, Anadolu
Selçuklularında Konya’da oturan Kazil Kuzdat bağlıdırlar.
Örf’î Hukuk: Kaynağı törelerdir. Başkanına Emir-i Dat denir. Askerî
davalara A. Selçuklularında Kadıyı Leşger bakar.
ORDU TEŞKİLATI
1. Hassa Ordusu (Gulam): Gaznelilerde çoğunluğunu Türklerin
oluşturduğu ve kölelerden meydana gelen "Gulam" adı verilen ve üç ayda
bir maaş alan ordu bulunurdu. Hükümdarın kapıkulu askerleri yetiştirilen esir
çocuklarından oluşurdu.
2. Selçuklularda sultana bağlı maaşlı askerlerin oluşturduğu hassa
ordusu ve geliri doğrudan ikta (toprak) sistemiyle karşılaşan eyalet ordusu
bulunurdu.
3. İkta (Tımarlı Sipahiler) Ordusu: İkta sahiplerinin yetiştirdiği
Türklerden oluşan ordudur. Vilayet merkezindeki komutanına subaşı denir.
4. Türkmenler: Uçlarda bulunur. Daima savaşa hazırlardır.
5. Bağlı devlet ve beylik kuvvetleri
6. Selçuklular döneminde ilk Türk denizcisi Çaka Bey'dir.
Başkomutan sultandır. Anadolu Selçukluları donanmaya önem vermiş,
Sinop, Antalya, Samsun, Alaiye’de tersaneler kurmuşlardır. Anadolu
Selçuklularında ordu komutanına Emir-ül Ümera, donanma komutanına
Melik-ül Sevahil denir.
TOPRAK SİSTEMİ
Ekonominin temeli tarım ve hayvancılıktır. Anadolu Selçukluları ticareti
geliştirmişlerdir. (Düşük gümrük uygulamasını başlatmış, sigortacılık
sistemini geliştirmişlerdir)
▪ Türk-islam devletlerinde toprak hükümdar ailesinin ortak malıdır.
▪ B. Selçuklu Devleti'ne ait topraklar kullanım amaçlarına göre şu
bölümlere ayrılmıştır;
1. Mülk Topraklar: Görevlerinde başarılı olan devlet adamlarına
verilirdi.
2. İkta Topraklar: Topraklar vergi gelirlerine göre bölümlere
ayrılmıştır. Görev karşılığı devlet memuru ve askerlere maaş olarak
ödenirdi
Bu Uygulama ile;
▪ Üretimin sürekli olması,
▪ Merkezi otoritenin güçlü tutulması,
▪ Toprak üzerinde denetim kurulması,
▪ Bütçeden para harcamadan asker yetiştirilmesi amaçlanmıştır.
Vakıf Arazi: Vergi gelirleri, hayır kurumları ve toplumsal ihtiyaçlar için
ayrılan arazidir
EKONOMİK SİSTEM:
Büyük Selçuklu topraklarından geçen İpek ve Baharat Yolları ticaretin
gelişmesini sağlamıştır. Ticareti geliştirmek için çok sayıda kervansaray ve
çarşı yapmışlardır.
Lonca Teşkilatı: Esnaflar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı
sağlamak amacıyla kurulmuş meslekî örgüttür.
Ahi Teşkilatı: Anadolu Selçuklularında oluşmuş Müslüman birliklerdir.
Kurucusu Ahi Evran’dır.
Bu kurumlar;
▪ Üretimi denetler.
▪ Fiyatları kontrol eder.
▪ Hammadde teminini sağlar.
UYARI: Ahilik dinsel yönü ağır basan meslekî örgüttür.
Gelir Kaynakları:
▪ Öşür, cizye, haraç, şer’î vergiler
▪ Savaşlarda elde edilen ganimetlerin 1/5'i
▪ Orman, tuzla ve maden gelirleri
▪ Gümrük gelirleri
▪ Bağlı devletlerin gönderdiği vergiler ve hediyeler
Beylikler ve Anadolu Selçuklularında
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ’NDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
11. ve 13.yy’da Anadolu’ya göçler sayesinde Anadolu Türkleşip
İslamlaşmıştır. Bunu sağlayanlar: Ahiler, gaziler, abdallar, bacılar, alperenler,
Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Mevlana’dır Halk
edebiyatının en önemli temsilcisi Aşık Paşa'dır.
KÜLTÜR MEDENİYET
Külliyeler (Cami + Medrese)
Külliye sistemi Osmanlı ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin güçlü
olduğu dönemde iyi işlemekteydi.Bu devletler zayıflamaya başlayınca
vakıf sahipleri devletin içine nufuz etmeye başladı. Vakıftan elde edilen
gelir, vergiye tabi olmadığı için kaldırıldı. Bu kurum Karahanlılar ile
başlar ,3 Mart 1924 Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin kaldırılması ile son
bulur.
1) Vakıf: Camiye verilen merkezi araziye denir.
2) Bedesten: Cami arazisi içindeki çarşıya denir.
3) Aşevi: Cami arazisi içindeki imalathaneye denir.
4) Tabbhane: Hastaneden çıktıktan sonra hastaların kaldıkları
yere denir.
5) Şifahane: Yataklı hastaneye denir.
6) Bimarhane: Hastaların ayakta tedavi edildiği hastaneye denir.
Ulu Cami
DİYARBAKIR
1. “Ribat” adı verilen kervansarayın ilk kurucusu olan Türk devleti aşağıdakilerden
hangisidir?
2.
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi ile Büyük Selçuklu Devleti’nin yükselme
süreci başlamıştır?
A) Bağdat’ın alınması
B) Pasinler Savaşı
C) Dandanakan Savaşı
D) Katvan Savaşı
E) Malazgirt Savaşı
3.
Mardin bölgesinde aşağıdakilerden hangisine ait eserler bulunmaktadır?
A) Artukoğulları
B) Candaroğulları
C) Karamanoğulları
D) Aydınoğulları
E) Germiyanoğulları
4.
Türklerde ordunun önemli bir bölümünü oluşturan “Gulam” teşkilatı ilk
olarak hangi devlet zamanında kurulmuştur?
A) Gazneliler
B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Karahanlılar
E) İhşitler
5. I. Artuklular
II. Karesioğulları
III. Danişmentliler
Bu beyliklerden hangilerinin Anadolu’nun Türkleşmesine I. Beylikler döneminde katkısı
olmamıştır?
7.
Yazdığı pek çok eserle adından İslam dünyasında “Şeyh-i Ekber” diye söz
ettiren fikir ve tasavvuf adamı aşağıdakilerden hangisidir?
8.
Diyarbakır’da inşa edilen “Malabadi Köprüsü” hangi dönemde inşa
edilmiştir?
A) Büyük Selçuklu
B) Karamanoğulları
C) Osmanlı Devleti
D) Anadolu Selçuklu
E) Danişmentliler
9.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı öncesi Türk-İslam devletlerinin tamamında
görülen özelliklerden birisidir?
A) Devleti, hanedanın malı saymaları
B) Anadolu’nun Türkleşmesini sağlamaları
C) Resmi dillerinin Türkçe olması
D) İslam dünyasına egemen olmaları
E) Haçlılarla mücadele etmeleri
10. “Anadolu Selçuklu hükümdarı Kutalmış Oğlu Süleyman Şah, geniş kapsamlı bir sözleşme
yayınlayarak Anadolu’daki bütün esir ve ırgatlara özgürlüklerini verdi. Yalnızca parasal veya
malla ödenebilecek bir vergiyle yükümlü kıldı.”
A) Divan-ı Ala B) Divan-ı Pervane
14. Ayşe Bibi Türbesi ilk Türk-İslam sanatı eserlerinden biridir. Bu eser aşağıdaki
devletlerden hangisi zamanında inşa edilmiştir?
A) Gazneliler
B) Karahanlılar
C) Büyük Selçuklular
D) Osmanlılar
E) Anadolu Selçukluları
20. I. Dandanakan
II. Miryakefalon
III. Pasinler
IV. Yassıçemen
Yukarıdaki savaşlardan hangilerinde Türk devletleri karşı karşıya gelmiştir?
A) I-III ) II-III
C
E) III-IV
21. 13. yüzyılın ortalarında başlayan Moğol istilasının Anadolu için en olumlu sonucu
Bu şifahane hangi Türk-İslam topluluğu tarafından yaptırılmıştır? (2002)
A) Danişmentler
B) Saltuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Osmanlılar
E) Germiyanoğulları
25. Türk tarihinde ilk posta teşkilatını kuran devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gazneliler
B) Büyük Selçuklular
C) Anadolu Selçukluları
D) Karahanlılar
E) İhşitler
28. Batıda “Avicenna” olarak bilinen ve “El-Kanun” adlı eserin yazarı Türk Bilim adamı
aşağıdakilerden hangisidir?
29. El yazması kitap ve levhaların altın tozu boya kullanılarak çiçek ve nakışlarla
süslenmesine ne ad verilir?
30. Aşağıdaki Türk devletlerinden hangisi Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmiş ,
Arapçayı sadece dinî literatürde kullanmıştır?
A) Gazneliler
B) Karahanlılar
C) Büyük Selçuklu Devleti
D) Samanoğulları
E) Tolunoğulları
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A C A A B A D A A B
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A E D B E C D B C D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B B C C D E C B A B
OSMANLI KÜLTÜR - MEDENİYETİ
DEVLET YÖNETİMİ
Yönetimin esası İslam hukuku, eski Türk töresi ve fethedilen bölgelerin
önceki uygulamalarına dayanır. Bütün teşkilat padişahın mutlak egemenliği
için kurulur. Osmanlı Devleti merkeziyetçi, gücünü ordudan alan mutlak
otoriteye dayalı bir devlet yapısına sahiptir.
Hükümdarlık Unvanları:
Padişah, Bey, Gazi, Sultan, Hakan, Han, Halife, Sultan-ül Berreyn,
Hakan-ül Bahreyn.
EGEMENLİK ANLAYIŞI
• Osman-Orhan Bey döneminde: Ülke hanedanının ortak malı
• Murat döneminde: Padişah ve oğullarının
• Fatih döneminde: Kardeş katli yasallaştı (ilk Türk veraset yasası)
• I. Ahmet döneminde Osmanlı hanedanı içinde en akıllı ve en büyük
olanın padişah olması esası “Ekber ve Erşad Yasası” Belirlendi.
YORUM:
Bu yenilik şehzadeler arasındaki rekabet duygusunu kaldırdı (olumsuz).
Taht kavgalarına son verdi. Verasetteki belirsizlik ortadan kalktı (olumlu).
Monarşik+Teokratik yapıya ise 1517’de (Ridaniye Seferi) Yavuz Sultan Selim
döneminde kavuşacaktır. (1876 I. Meşrutiyete kadar).
16. yy sonlarına kadar şehzadeler 14-15 yaşlarına gelince Anadolu’daki
sancaklara SANCAKBEYİ olarak gönderilirlerdi. Burada bir Lala’nın yanında
devlet yönetiminde tecrübe kazanması sağlanırdı. Aynı dönemde
şehzadelerin sancağa çıkma usulüne son verilerek Kafes Sistemi getirildi.
III. Mehmet sancaklarda valilik yapan son padişah oldu.
UYARI:
Rumeli fetih bölgesi olduğu için şehzadeler bu bölgeye
gönderilmemiştir.
Divanın Özellikleri:
1. Devletin önemli işlerinin görüşülüp karara bağlandığı bir yer olduğu
için divan bir yürütme organıdır.
2. Önemli davalara baktığı için bir yüksek mahkemedir.
3. Son karar mercii padişah olduğu için danışma organıdır.
4. Yasama görevini yerine getirir.
5. Fatih döneminde çıkartılan "Kanunname-i Âli Osman" ile divan
başkanlığına sadrazam getirilmiştir.
Yorum: Bu durum sadrazamlık (sadaret) makamının önemini
arttırmıştır.
Sadrazamlar "Serdar-ı Ekrem" unvanıyla seferlere giderdi.
UYARI: İlk sadrazam Çandarlı Halil Paşa, son sadrazam Tevfik Paşadır.
Divanın Üyeleri:
Vezir-İ Azam (Sadrazam): Bugünkü anlamda başbakana eştir.Osmanlı
Devleti’ nde başlangıçta bir tane vezir vardı,vezir sayısının artması üzerine
birinci vezire Vezir-i Azam dendi. Vezir-i Azam, diğer vezirler ve devletin ileri
gelenlerinin başı ve hepsinin en ulusu sayılırdı. Vezir-i Azam, padişahın da
mutlak vekiliydi. Vekilliğin işareti ise padişah tarafından kendisine verilen
mührü, yani Mührü Hümayun idi. Fatih devri ile birlikte divana başkanlık
etmeye başlayan Vezir-i Azamlar, padişah savaşa gitmediği zamanlarda da
ordu komutanı olarak sefere çıkar ve Serdar-ı Ekrem unvanı alırdı. Vezir-i
Azamlar XVI. yüzyılla birlikte, en büyük vezir anlamına gelen Sadr-ı Azam
diye anılmaya başlanmış, sadrazamların yönetimdeki ağırlığı XVII. yüzyılla
birlikte giderek artmaya başlamıştı. Bu dönemde sadrazamlar devlet işlerini
kendi saraylarında yönetir olmuş, bu nedenle sadrazam sarayına, “yüksek
kapı” anlamına gelen “Bab-ı Ali” denmeye başlanmıştı.
Kubbealtı Vezirleri (Seyfiye): Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında
vezir sayısı birdi. Zamanla vezirlerin sayıları artarak, Orhan Bey döneminde
iki, Fatih döneminde dört, Kanuni döneminde yedi olmuştur. Vezir sayısının
çoğalması ile birinci vezire Vezir-i Azam denmiştir. Kaynaklara göre ilk Vezir-i
Azam, Çandarlı Halil Hayrettin Paşa’dır. Vezirler Divan-ı Hümayun’da Kubbe
Altı’nda toplanıp kendilerine verilen görevlerle uğraştıkları için, Kubbe Veziri
veya Kubbenişin diye de adlandırılmışlardır. Divanın doğal üyeleri olan
vezirler, üç tuğ taşır, maaş yerine kendisine tahsis edilen has gelirlerinden
faydalanırlardı.
Nişancı: Türklerde hükümdar ferman ve beratlarına “nişan”, bu işle
sorumlu kişiye de nişancı denirdi. Divan-ı Hümayun üyelerinden olan
Nişancı, derece ve protokole göre vezirlerden sonra gelirdi. Osmanlı
Devleti’nde ilk nişancının ne zaman görevlendirildiği bilinmemektedir. İlmiye
sınıfından seçilen nişancı, birinci dereceden memur sınıfına girerdi.
Nişancının asıl görevi, padişah adına yazılan fermanlara, beratlara ve
namelere, padişahın imzası demek olan tuğra çekmekti. Padişah
mektuplarının yazım işi XVI. yüzyılla birlikte Reis-ül Küttaplar’a devredilince,
nişancılar sadece tuğra çekmekle görevlendirilmişlerdi. Nişancının bir başka
görevi de Tahrir Defterleri’ni düzenlemek, yani fethedilen toprakları has,
zeamet ve tımar olmak üzere gelirlerine göre ayırarak defterlere kaydedip,
bu toprakların dağıtımını yapmaktı.
Kaptan-ı Derya: Kanuni döneminde vezir rütbesiyle divanın doğal üyesi
oldu. Donanma ve denizlerden sorumludur. Tanzimat’ın ilanı ile birlikte
Kaptan-ı Derya, Bahriye Nazırı olarak anılmaya başlandı
Reis-ül küttap: Kâtiplerin reisi anlamına gelir, XVII. yüzyıla kadar,
Divan-ı Hümayun kâtipleri’nin şefi pozisyonunda olmasına rağmen, Divan’ın
asıl üyesi değildi. Bu dönemde nişancıya bağlı bir memur olarak çalışırdı.
XVI. yüzyılda Divan üyesi olarak kabul edilmiş ve dış işlerinden sorumlu hale
gelmişti. Reis-ül Küttap’ın görevleri kanunnamelerde şu şekilde
tanımlanmıştı; Padişah tarafından verilen hüküm ve kararları düzeltmek ve
tamamlamak, fermana uygun olarak emirler yazmak, padişah ile Vezir-i
Azama gelen mektupları tercüme ederek cevap yazmak idi.
Defterdarlar (Kalemiye): Osmanlı Devleti’nde malî işlerin başında
bulunan, bugünkü anlamda Maliye Bakanı görevini yerine getiren kişiye
Defterdar denirdi. Kaynaklara göre Osmanlı Devleti’nde ilk defterdar,
I.Murat’ın son zamanlarında veya I. Beyazıt’ın ilk yıllarında göreve
getirilmiştir. Diğer devlet memurluklarında da olduğu gibi, Osmanlı
Devleti’nin büyümesine paralel olarak, başlangıçta bir olan defterdar sayısı,
Fatih devrinde Anadolu ve Rumeli Defterdarı olmak üzere ikiye çıkarılmıştı.
Divandaki yerleri kazaskerlerden sonra gelen defterdarlar, devletin gelir ve
giderlerini yani bütçesini hazırlarlardı.
Şeyhülislam (İlmiye): Türk medrese kökenlidir. 16.yy dan sonra divana
katıldı. Divanda oy kullanamaz. Divanın doğal üyesi değildir. Toplantılara
katılarak alınan kararların dine uygunluğu konusunda görüş bildirir. Dine
uyup uymadığına dair fetva verirdi. Halifelik kurumunun Osmanlıya
geçmesiyle önemi arttı. Kaynaklarda geçen ilk şeyhülislam, II.Murat
dönemindeki Molla Şemseddin Fenari’dir. Osmanlı Devleti’nde, 1 Kasım
1922′de bu göreve getirilen son şeyhülislam, Medeni Mehmet Nuri
Efendi’ye kadar toplam 129 kişi bu makama geçmiştir.
a)
Tedris Görevi (Eğitim): Müderris ve muallimler tarafından
yürütülür.
b)
Kaza Görevi: Yargı görevleridir. Kadı yürütür. İslam hukuku
geçerlidir.
c)
İfta Görevi: (Fetva) Müftü fetva verir. Şeyhülislama bağlı,
kazaskere bağlı, kanunların uygunluğuna bakar.
Kadılar: Başlıca görevleri şunlardı:
▪ Merkezden gelen emirleri halka iletmek (İdari iş).
▪ Her türlü davaya (miras, ticaret, ceza) bakarak karar vermek
(Yargıçlık).
▪ Nikah sözleşmesi, şirket kurulması, vakıf kurulması gibi sözleşmeleri
yapardı. (Noterlik).
▪ Avarız denilen olağanüstü durumlardaki vergileri toplar, merkeze
gönderirdi.
1)
Görüşmelerin kayıtlarını tutarlar. Mühimme (Divan) defterine
kaydederler.
2)
Ferman, resmi padişah buyruğu, şeyhülislam onaylar.
Onaylama işleri fetva ile yapılır. Berat, padişahın kişilere verdiği
emir, hüküm veya görevlendirmedir.
3)
Sadrazamın ve padişahın dış ülkelerle olan yazışmalarını
hazırlar.
4)
Tapu tahrir defterini tutarlar. Devşirme ve Enderun
kökenlilerdir.
• Divan kararlarına ve fermanlara tuğra çeker.
• Divan toplantısının tutanaklarını tutar.
• Dirliklerin (tımar) yazımı ve dağıtımından sorumludur.
• Tapu-kadastro işlemlerini düzenler.
Diğer Divanlar
3. İmtiyazlı Eyaletler
• İçişlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı'ya bağlıdır (özerk).
• Halkının çoğu gayrimüslim olduğu için bu eyaletlerden haraç ve cizye
alınırdı.
• Yöneticileri yöre halkı arasından seçilip merkez tarafından atanırdı.
• Yöneticileri han, bey, emir gibi unvanlar kullanırdı.
• Devlete yıllık vergi öderler ve savaş sırasında asker gönderirlerdi.
• Eflak, Boğdan, Erdel, Kırım, Bosna-Hersek, Macaristan, Hicaz (vergi
vermez, asker göndermez)
UYARI:
1858 "Arazi Kanunu" ile devlete ait toprakların özel mülk
toprakları olmasına olanak sağlanmıştır. Böylece özel mülkiyet
yaygınlaştırılmıştır.
ESKİ YENİ
Divan-ı Hümayun : Heyet-i Vükela
Sadrazam : Başvekil (Başbakan)
Sedaret Kethüdası : Dahiliye Nazırı (İçişleri)
Reisül Küttab : ariciye Nazırı (Dışişleri)
H
Bunlar:
a) Meclis-i Ali Tanzimat
b) Şura-i Devlet
c) Divan-ı Ahkam-ı Adliye’dir.
Ayrıca Tanzimat Dönemi’ nin bir başka yeniliği de Seraskerlik
makamının kurulmasıydı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı olan bu makam
sadrazam ve şeyhülislama eşit tutuldu.
Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişmeler:
1876’da Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle Meşrutiyet Dönemi
başlamıştır. Yapılan seçimlerle iki meclis oluşturulmuştur. Bu meclis çift
parlamentolu bir meclistir.
a) Meclis-i Mebusan
b) Ayan Meclisi(üyeleri padişah tarafından atanır)
OSMANLI TAŞRA TEŞKİLATI
Merkeze bağlı eyaletler; eyalet, sancak, kaza, köy şeklinde bölünmüştür.
Bu topraklarda tımar sistemi uygulanmıştır.
TOPRAK YÖNETİMİ
Osmanlı Devleti’nde toprak; miri arazi, mukataa, mülk ve vakıf olmak
üzere dört ana bölüme ayrılırdı.
1. MİRİ ARAZİ
Fatih’ten sonra doğrudan devlet idaresine alınıp ekip-biçmek şartıyla
sahiplerine bırakılan topraklardır. Toprağı işleyenler bir nevi kiracı
durumundaydılar. Alıp satamaz ve vakfedemezlerdir. Toprağın asıl sahibi
padişahtır. 1854 yılında yapılan düzenlemeyle(toprak reformu) padişahın
malı olan toprak halka dağıtılır.
a) DİRLİK:
Osmanlı Devleti’nde taşra teşkilatının temelini tımar sistemi
oluşturuyordu. Devlet bazı bölgelerin vergi gelirlerini hizmet veya maaş
karşılığı olarak askerlere ya da devlet görevlilerine ayırırdı. Bu gelir
kaynağına DİRLİK denirdi. Dirlikler 3’ e ayrılmıştı:
1) HAS: Padişah ve ailesine, sadrazama, vezirlere, beylerbeyi ve
sancak beylerine verilen geliri yüzbin akçeden fazla dirliklerdir.
2) ZEAMET: Savaşta üstün başarı göstermiş tımar sahipleri ile devlet
merkezlerindeki divan çavuşlarına, müteferrika, kâtipler, eyalet ve
sancaklardaki ileri gelen devlet görevlilerine verilen, yıllık vergi geliri yirmibin
ile yüzbin akçe arasındaki tüm dirliklerdir.
3) TIMAR: Savaşta sivrilmiş, tımar beyi olma özelliği kazanmış
sipahilere verilen üçbin ile yirmibin akçe yıllık vergi geliri olan dirliklerdir. Her
üçbin akçe başına tımar sahibi bir asker (cebelü) beslemek zorundadır.
AÇIKLAMA: Tımar sahipleri ilk üçbin akçeyi, zeamet sahipleri yirmibin
akçeyi kendi geçimleri için ayırırdı. Tımar sahipleri geri kalan gelirin her
üçbin akçesini, has ve zeamet sahipleri geri kalan gelirin her beşbin akçesini
teşkilatlı bir asker yetiştirmek için ayırmak zorundaydı.Gerektiğinde
yetiştirdiği askerlerle birlikte savaşa katılıyorlardı. Bu askerlere CEBELÜ
denirdi. Dirlik sahipleri kendilerine verilen toprakları Tımarlı sipahilerle birlikte
işlerdi. Ayrıca hasat zamanı köylünün yetiştirdiği ürünün vergisini (öşür –
haraç) toplardı.
Tımarlı sipahi hangi durumlarda toprağı köylüden geri alabilirdi?
✓ Toprağını sebepsiz yere terk eden
✓ Üç yıl üst üste ekmeyen
✓ Nedensiz vergisini vermeyen köylüden toprağı geri alabilirdi.
Tımarlı sipahilerin köylülere karşı görevleri:
✓ Köylünün güvenliğini sağlamak
✓ Köylünün tohum, gübre ihtiyacını sağlamak
✓ Köylüye, vergisini en kolay şekilde ödemesinde yardımcı olmak
NOT:
Tımar ve zeamet sistemi II. Mahmut zamanında kaldırılıp
başta valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlanmıştır.
İDARİ TEŞKİLAT
1. EYALETLER (BEYLERBEYİLİK):
Eyaletlerin başında Beylerbeyi bulunuyordu. Beylerbeyi Divan-ı
Hümayunun küçük bir kopyası olan “Eyalet Divanı”nın başıydı.
Eyalet Divan Üyeleri:
• Beylerbeyi: Eyaletin ve divanın başıdır. Hizmetinde KAPU HALKI
denilen çok sayıda görevli ve asker bulunurdu. Tayini çıktığında bu
maiyetini de beraberinde götürürdü.
• Beylerbeyi Kethüdası: Beylerbeyinin yardımcısıdır. Eyaleti dışarıda
temsil ederdi.
• Eyalet Defterdarı: Malî işlerden sorumludur.
• Eyalet Kadısı: Yargı, belediye ve noterlik işlerine bakardı.
• Eyalet Subaşısı: Emniyet Müdürü görevini yerine getirirdi. Kadının
verdiği hükümleri ve merkezden gelen emirleri uygulardı.
NOT: Mültezim denilen iltizam sahipleri daha fazla vergi toplamak için halka
baskı yapmışlardır. Bu da Celali İsyanları’na ve halkın (köylünün)
kente göç etmesine neden olmuştur.
2. Devletin artan masraflarının karşılanması için Mukataalar,
mültezimlere üç yıllık dönemler için değil, ömür boyu verilmeye başlandı. Bu
sisteme MALİKANE USULÜ denir. (1865’te).
3. “Malikane Usulüyle” sağlanan gelirlerde yetmeyince, bu defa
Mukataaların yıllık kârları, paylara ayrılarak satılmaya başlandı. Bu usule de
ESHAM USULÜ (İç Borçlanma) denmiştir. (1775).
4. Tımar ve zeamet sistemi II. Mahmut zamanında kaldırılarak başta
valiler olmak üzere devlet memurları maaşa bağlanmıştır.
5. 1854’te “Arazi Kanunnamesi” ile MÜLKİYET sistemine geçilerek,
uzun süre bir toprağı kullananlar o toprağın sahibi olmuşlardır (Zilliyet).
6. 1858’de çıkarılan bir başka ‘’arazi kanunu’’ ile tarım ürünlerinden
alınan çeşitli vergiler kaldırılarak, tek vergi olarak “AŞAR” vergisi yürürlüğe
konuldu.
AYAN VE EŞRAF:
Bir şehrin, bir köyün, ya da aşiretin ileri gelenlerine ayan ve eşraf denir.
Bu kişiler bulundukları bölgelerde en etkili ve zengin kişilerdi.
Ayan ve Eşrafın Güçlenmesinin Sebepleri
1. Tımar topraklarının mukataaya çevrilmesiyle, bu toprakları iltizama
alanlar genellikle “ayanlar” oldu. Böylelikle dirlik sahiplerinin haklarını elinde
tutan ayanlar bulundukları yerleri yönetmeye başladılar.
2. Merkez teşkilatının bozulmasıyla “beylerbeyi” veya “sancak beyi”
olarak atananlar, makamlarına gitmeyerek o eyalet ya da sancaktaki ayanı
MÜTESELLİM (vekil) olarak görevlendirmiştir. Ayanlar böylelikle devlet
gücünün temsilcisi durumuna gelince daha da güçlenmişlerdir.
1.
Tarım Alanında: Toprakları ekmek için öküz, manda gibi
hayvanlardan yararlanılıyordu.
2. Gıda Alanında: Etinden, yağında, sütünden yararlanılıyordu.
3. Sanayi Alanında: Yünü ve derisi giyim, dokuma ve ayakkabı
üretiminde hammadde olarak kullanılıyordu.
4. Ulaşım Alanında: At, katır, eşek gibi hayvanlar taşıma ve
ulaştırmada kullanılıyordu.
5. Maliye Alanında: Hayvanlardan ve hayvansal ürünlerden alınan
vergiler devletin başlıca gelir kaynaklarını oluşturuyordu.
NOT:
Osmanlılarda ilk madenin işletilmesi Osman Bey
zamanındadır. Bilecik’in fethi ile buradaki demir madeni işletilmiştir.
Gelir Kaynakları
A) Şer'î Vergiler
1. Öşür: Müslüman üreticiden ürünün onda biri oranında ayni olarak
alınan vergidir.
2. Haraç: Osmanlı topraklarında yaşayan gayrimüslimlerden, ellerindeki
topraklara karşılık alınan vergidir.
3. Cizye: Baş vergisi tabiriyle, gayrimüslimlerden her haneden yetişkin
erkek başına alınan vergidir.
4. Zekat: Zengin Müslümanlardan malı oranında alınan vergidir (1/40)
B) Örfi Vergiler
1. Avarız (Tekalif-i Örfiye): Olağanüstü durumlarda toplanırdı.
Sonradan sürekli hale getirildi.
2. İspenç: Müslüman olmayanlardan alınan arazi vergisi.
3. Çift Resmi: Toprak sahiplerinden mülkü oranında alınan arazi
vergisidir.
4. Derbent: Yol, köprü ve geçitlerden alınır.
5. Çift bozan: Toprağınını belirli bir süre boş bırakan köylüden alınan
vergidir.
6. Ağnam: Hayvancılık gelirlerinden alınır.
7. Bennak: Evlilik vergisi.
8. Mücerred: Bekar erkeklerden alınır.
9. Bac: Ticaret gelirlerinden alınır.
10. Cerimeler: Suçlulardan alınır.
11. İhtisap: Tüccar ve zanaatkârlardan alınır.
C) Diğer Gelirler
1. Savaş ganimetlerinin 1/5'i
2. Maden ve tuzla gelirleri
3. Gümrük gelirleri
4. Savaş tazminatları
5. Bağlı devlet ve beyliklerden alınan vergiler.
D) Devletin Giderleri
1. Ulema ve kadılara verilen maaşlar
2. Memurlara, kapıkulu askerlerine ve emeklilere verilen maaşlar
3. Culüs bahşişi
4. Bayındırlık ve imar harcamaları
5. Ordu ve donanmayı geliştirmek için yapılan harcamalar.
Avrupadaki Ekonomik Gelişmelerin Osmanlı Sanayisine Etkileri
1.
Coğrafi keşifler ile zenginleşen Avrupalılar artan tüketim
eğilimlerini, elde ettikleri altın ve gümüş ile dünya pazarından
karşılayınca esnaf hammadde bulmakta güçlük çekti.
NOT: Esnafı zorlayan başka bir konuda şehirlere göç eden köylünün,
maaşları alan yeniçerilerin ve diğer grupların esnaflığı yeni bir
geçim yolu olarak görmesiydi. Bu durum esnaf teşkilatlarının
disiplinli yapısını bozmuş, artan esnaf sayısı geçimi iyice
zorlamıştır.
OSMANLILARDA TİCARET
Ticaretle ilgili deyimler:
Menzil: Yol üzerindeki konaklama noktaları.
Menzil Teşkilatı: Haberleşme TATAR denilen ulaklar tarafından
yapılıyordu. Devlet, habercilerin çabuk gitmelerini sağlayacak dinlenmiş
atları ve yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için konaklama yerine yakın köy ve
kasabalardaki bazı aileleri bu iş için görevlendirdi. Buna “menzil teşkilatı”
denirdi.
Derbentçi: Ana yolların, boğaz ve geçitlerin güvenliğinden sorumluydu.
Mekkari Taifesi (bugünkü otobüsçüler): Yolcu ve mal taşıma işlerini
meslek edinen esnaflara verilen addır.
2- Kapitülasyonlar
3- Balta Limanı Anlaşması
KAPİTÜLASYONLAR:
Gümrük, hukuk ve ekonomik anlamda verilen ayrıcalıklara denir. İlk ticari
imtiyazlar Orhan Bey tarafından Cenevizlilere verildi. İstanbul’un fethinden
sonra Fatih Ceneviz ve Venediklilere ticari imtiyazlar tanıdı. Kanuni Sultan
Süleyman 1535’de Fransızlarla, Osmanlıların “AHİDNAME”, Fransızların
KAPİTÜLASYON dediği anlaşmayı yaptı. En önemli kapitülasyon 1535
Fransızlara verilmiştir.
Amacı: Cermen İmparatoru Şarlken’e karşı Hrıstiyan birliğini
parçalamak amacıyla verilmiştir.
NOT: I. Mahmut döneminde kapitülasyonlar sürekli hale getirildi.
NOT: Kapitülasyonlar 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması’yla
kaldırıldı.
Balta Limanı Anlaşması (1838): İngiltere ile II. Mahmut döneminde
imzalanmıştır. Bu anlaşmayla ihracattan alınan vergiler arttırılırken (%12),
ithalattan alınan vergiler azaltılıyordu (%5). II. Mahmut’un bu antlaşmadaki
amacı Mehmet Ali Paşa’ya ve Rusya’ya karşı İngiltere’nin desteğini
kazanmaktı.
NOT:
Balta Limanı Anlaşmasından sonra, önce İngiltere
ardından diğer Avrupa devletlerine aynı haklar genişletilerek
verilmiştir. Osmanlı ülkesi Avrupa’nın açık pazarı haline gelmiştir.
DIŞ BORÇLAR
Osmanlı Devleti bütçe açıkların kapatmak için önce halka yeni vergiler
getirmiş, yeterli olmayınca kaime adı verilen hazine tahvillerini çıkarmıştı.
Buda yeterli olmayınca dış borca yönelmek zorunda kalmıştı. İlk dış borç,
Abdülmecit döneminde Kırım Savaşı sırsında İngiliz ve Fransız
sarraflarından alındı. Yirmi yıl gibi kısa bir sürede Osmanlı Devleti borç
batağına saplandı.
1881’de yayınlanan ve adına Muharrem Kanunnamesi denilen bir
kararname ile iç ve dış borçlarının ödenmesi Duyun-ı Umumiye (Genel
Borçlar)denilen üyeleri alacaklı ülkeler tarafından seçilen bir komisyona
bırakıldı. Osmanlı Devleti borçlarına için tuz, tütün, ipek ve damga vergilerini
karşılık olarak gösterdi. Osmanlı borçları meselesi Lozan Barış Antlaşması
(24 Temmuz 1923) ile çözümlendi.
OSMANLILARDA MALİYE
Para: İlk Osmanlı parası Osman Bey (bakır para) tarafından bastırıldı.
Orhan Bey zamanında bastırılan gümüş paraya Akçe denildi. Fatih
zamanında basılan altın paraya da Sultani adı verildi. Sonraki dönemlerde
çeşitli isimlerde sikkeler piyasaya sürülmüştür. Bunlar KURUŞ, PARA, PUL,
METELİK, MECİDİYE’dir. İlk kâğıt para Abdülmecit döneminde basıldı.
Hazine bonosu niteliği taşıyan paraya Kaime denildi. Osmanlı’da 19.yy’a
kadar altın ve gümüş gibi değerli madenlerden para basılmıştır.
OSMANLILARDA HUKUK
Osmanlı Devleti'nde hukuk şer'î ve örfî olmak üzere ikiye ayrılır.
I. ŞER’Î HUKUK (İslam hukuku= Fıkıh)
Kadı: Yargıçtır. Kadının kararlarına itiraz için Divan-ı Humayun’a
başvurulur.
Kaynağını; Kuran, hadis, icma ve kıyastan alır. Sadece
Müslüman’lara uygulanırdı. Gayrimüslim’ler (Zımmi) ise kendi din
kurallarına göre yargılanırdı. Şeriat 8 Nisan 1924 tarihine kadar
uygulanmıştır.
II. ÖRFÎ HUKUK: Türk gelenek ve göreneklerine göre düzenlenmiş
kurallardır. Şerî kuralara aykırı olmaz. Örfî hukukun esaslar Kanunname
adıyla bir araya getirilmiştir.
NOT: Bilinen ilk Osmanlı kanunnamesi Fatih Sultan Mehmet’in
kanunnamesi olan Kanunname-i Ali Osman’dır. Kanunî Sultan
Süleyman’ın kanunnamesi ise Kanun-i Kadim’dir.
Osmanlı Devleti'nde hukuk alanında Batı tarzı yapılan en önemli
düzenleme Tanzimat Fermanı'dır.
* Osmanlı'da hukuk birliği yoktur. Çok başlı bir hukuk sistemi vardır.
Örnek:
* Şeriat Mahkemeleri
* Nizamiye Mahkemeleri
* Patrikhane Mahkemeleri
* Konsolosluk Mahkemeleri
Osmanlı Devleti’ nde mahkeme tutanaklarına verilen isim Şer-î Sicili’ dir.
Osmanlı Mebusan Meclisi’nde milletvekillerinin konuşmalarını kaydeden
deftere Zabit Caridesi denir.
Uyarı: Bu durum çok ulusluluğun ve ümmetçilik anlayışının bir
sonucudur.
Osmanlı Devleti’nde Hukukun Uygulanışı Nasıldı?
Osmanlı Devleti’nde şerî ve örfî meseleler şerî mahkemelerde
çözümlenirdi. Mahkemelere kadılar yargıçlık eder, kadıların kararından
şüphe duyanlar Divan-ı Hümayun’a (yüksek mahkeme) başvururlardı.
Kazada küçük idarî birimlerde kadılık görevini naip üstlenmiştir. Mahkeme
kararlarının tutulduğu deftere şerîye sicilleri defterleri denirdi.
Osmanlı Hukuk Düzeninde Meydana Gelen Değişmeler:
a-) II. Mahmut Döneminde Değişmeler:
1. Görevden alınan memurların mallarına el koyma usulüne (müsadere)
son verildi.
2. Memurların yargılanması, hükümet ile halk arasındaki davaların
görüşülmesi için Meclis-i Vala-i Ahkam-ı Adliye kuruldu.
3. İlk olarak Adalet Bakanlığı (Nezareti Deavi) kuruldu.
b) Tanzimat Dönemi’nde Değişmeler:
• 1840’da Ceza Kanunu (kısmen Fransızcadan tercüme) 1850’de
Ticaret Kanunu 1863’de de Deniz ve Ticaret Kanunu çıkarıldı.1868’de
Şurayı Devlet (DANIŞTAY) kuruldu.
• Karma mahkemeler kuruldu. Karma mahkemelerdeki hâkimlerin yarısı
yabancı yarısı Osmanlı idi.
Uyarı: Yabancıların Türk mahkemelerinde yargıç olarak yer alması
devletin egemenlik anlayışıyla çelişmektedir.
✓ 1868’de AHMET CEVDET PAŞA başkanlığında bir kurul on yıl kadar
çalışarak medeni kanun niteliğindeki MECELLE’yi hazırladı.
c) Meşrutiyet Döneminde Meydana Gelen Değişmeler:
1876’da ilan edilen Kanuni Esasi Osmanlı Devleti’nde anayasa
hukukunun başlangıcıdır.
ORDU VE DONANMA
Osmanlı Beyliği kurulduğunda ordu şu güçlerden oluşmaktaydı;
1. Gönüllüler
2. Aşiret kuvvetleri
3. Akıncılar (Alperen)
UYARI:
İlk düzenli ordu yaya ve müsellem (atlı) adıyla Orhan Bey
döneminde kuruldu. Osmanlı ordusu üç bölümden oluşur;
A. Kapıkulu Ordusu
Devletin temel askerleridir. 3 ayda bir ulufe denilen maaş alırlardı.
Padişah değişikliğinde ise cülus bahşişi alırlardı (Yeniçeriler sadece
İstanbul’da görev yapmışlardır). Osmanlı Devleti, Rumeli yönünde gelişmeye
başlayınca sürekli bir orduya ihtiyaç duyulmuştu. Bu amaçla kullanılmaya
başlanan Devşirme sistemi ile savaşlarda esir alınan Hıristiyan gençlerden
veya Osmanlı egemenliğindeki Hıristiyan erkek çocuklarından, en gözde ve
en yetenekli olanlar seçilir, bunlar önce Anadolu’da sekiz yıl Türk köylülerinin
yanında Müslüman âdet ve gelenekleri ile yetiştirilir, ardından Acemi
Ocağı’na alınırdı. Bu kurum Kapıkulu Ocağı’nın çekirdeğini oluştururdu.
Acemi Ocağı’nda sekiz yıl eğitim alan bu gençler daha sonra Yeniçeri
Ocağı’na kaydedilirlerdi. Kapıkulu Ocağı toplam altı bölümden oluşurdu.
Bunlar, Yeniçeri Ocağı’na eleman yetiştiren Acemi Ocağı, Yeniçeri
Ocağı, ordunun silah ve cephanesinin bakım ve onarım işini yapan
Cebeciler, ordudaki top kullanımı ve top dökümü ile görevli Topçu Ocağı, bu
topları savaş alanına götürmekle görevli Top Arabacıları, havan topuna
benzer toplar kullanan Humbaracılar, kale kuşatmaları sırasında düşman
surları altına tünel kazarak, surları yıkmakla görevli Lağımcılar ve son olarak,
ordunun savaş sırasında su ihtiyacını karşılayan Sakalar’dır.
Devşirme Usulü
Kapıkulu ocakları kurulduktan sonra bu ocaklara sürekli kaynak
bulabilmek amacıyla devşirme usulü oluşturuldu. Balkan’larda yaşayan
Hristıyan ailelerin çocukları, ailelerinden alınarak İslam dinini, Türkçeyi ve
Türk gelenek göreneklerini öğrenmek için Türk ailelerin yanına yerleştirilirdi.
Tek çocuklu ailelerin çocukları alınmazdı. Daha sonra bu çocuklar acemi
oğlanlar ocağına gönderilirdi.
• 1362'te I. Murat tarafından devşirme sistemiyle oluşturulmuştur.
• Kapıkulu ordusu piyade ve süvariler olmak üzere iki bölüme ayrılır.
Kapıkulu Piyadeleri
1. Acemi Oğlanlar Ocağı: Yeniçeri ve diğer Kapıkulu ocaklarına asker
yetiştirmek için kurulmuştur. Türk ailelerinin yanından gelen devşirme
çocukları burada askerî eğitimden sonra sınavdan geçirilir, başarılı olanlar
Enderun’a alınırdı. Diğerleri Kapıkulu ocaklarına dağıtılırdı.
2. Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu ocaklarının en önemlisidir. Savaş
zamanında merkezde bulunur ve padişahı korurlardı. Barışta ise Divan
muhafızlığı yapmak, İstanbul’un güvenliğini sağlamak, sınırlardaki kalelerde
muhafızlık yapmak gibi görevleri vardı.
• İstanbul'un, sarayın ve divanın koruyuculuğunu yapar.
• Askerlik dışında başka iş yapamazlar.
• Üç ayda bir ulufe adıyla maaş alırlar.
* Padişahların tahta çıkışında "cülus bahşişi",sefer sırasında da "sefer
bahşişi" adında para alırlardı. Bu uygulama 1826'da II. Mahmut zamanında
kaldırıldı.
3. Cebeci Ocağı: Silah bakım ve onarım işiyle uğraşırlar.
4. Topçular Ocağı: Topları döken askerlere denir. Osmanlılar topu ilk
defa I. Kosova Savaşı’nda kullandı(I. Murat).
5. Top Arabacıları: Top arabalarını yapar ve topları savaş meydanına
taşır.
6. Lağımcılar: Teknik sınıftır. Kalenin kuşatılması sırasında patlayıcıları
yerleştirirler.
7. Humbaracılar: Havan topu döker, el bombası yaparlar.
8. Sakalar: Kapıkulu askerlerinin sularını taşırlar.
Kapıkulu Süvarileri (Atlıları)
Altı Bölük halkı da denirdi. Derece ve maaş yönünden yeniçerilerden
üstünlerdir.
1. Sipahi: En seçkin askerlerden oluşturulmuştur. İstanbul'a yakın
çiftliklerde otururlar. Savaş sırasında padişah çadırını korurlardı.
2. Silahtar: Padişahın korumalarının silahlarını taşırlar.
3. Sağ Ulufeciler: Savaş ganimetlerini korurlar.
4. Sol Ulufeciler: Hazineyi korurlar.
5. Sağ Garipler: Padişahın sağında yer alan öncü güçlerdir.
6. Sol Garipler: Padişahın solunda yer alan öncü vurucu güçlerdir.
C. Yardımcı Kuvvetler
1. Azaplar: Kelime anlamı bekâr demektir. Masrafları kendi şehir ve
kasaba halkı tarafından karşılanan gönüllü kuvvetlerdir. Bekâr Türk
gençlerinden oluşur. En önde savaşırlar.
2. Akıncılar: Sınır boylarında oturan Türklerden meydana gelen hafif
süvari kuvvetleriydi. Başlıca görevleri; ordunun keşif hizmetlerini görmek,
kaçan düşmanı kovalamak, düşmanı oyalamaktı.
3. Derbent Askerleri: Yol, köprü ve geçitleri korur. Karşılığında bazı
vergilerden muaf tutulurlar.
4. Sakalar: Ordunun savaşta su ihtiyacını karşılar. Yaralıları taşır
(Sıhhiye birlikleri).
5. Yayalar: Yörükler ve müsellemler gibi geri hizmette bulunan
birliklerde vardır.
6. Deliler: Düşmana korkusuzca saldırmaları nedeniyle “deli” olarak
adlandırılmışlardır.
7. Gönüllüler: Sınırdaki kasaba ve şehirleri korumakla görevlendirilirdi.
8. Beşliler: Her beş haneden bir kişi alınarak oluşturulan bu birlikler
sınırdaki kalelerin korunmasında görevlendirilirdi.
9. Yaya ve Müsellemler: Ordunun önünde giderek yoları ve köprüleri
onarırlardı.
10. Yardımcı Kuvvetler: Bir savaş zamanın da bağlı hükümetlerin
(Kırım, Eflak, Boğdan) askerleri de Osmanlı ordusuna yardım ederlerdi.
Bunlar içinden önemlisi Kırım kuvvetleriydi.
Donanma
Osmanlılar Orhan Bey zamanında Karesi Beyliği’ni ele geçirince bu
beyliğin donanmasına da sahip olmuşlardır. Yıldırım Beyazıt tarafından
Gelibolu’da bir tersane yapılmıştır. Fatih zamanında gelişmeye başlayan
donanma II. Beyazıt zamanında Kemal Reis’in, Kanuni zamanında da
Barbaros Hayrettin Paşanın Osmanlı hizmetine girmesiyle Akdeniz’de en
üstün güç haline gelmiştir.
Donanma kaptanına: Kaptan-ı Derya, deniz askerlerine ise Levent
denirdi. Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Salih Reis, Piri Reis, Murat
Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis meşhur Türk denizcilerdir.
Osmanlı Devleti'nin ilk deniz gücünü Karesi Beyliği’nden alınan
donanma oluşturur.
• İlk tersane Yıldırım Beyazıt döneminde Gelibolu'da kuruldu.
• İlk deniz savaşı Çelebi Mehmet döneminde Venediklilerle yapılmış ve
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
• Deniz askerlerine "Levent", komutanlarına “Kaptan-ı Derya" denir. En
önemli tersaneler; Gelibolu, Süveyş, İstanbul ve Rusçuk’tur.
• Donanmanın en güçlü olduğu dönem Kanuni döneminde Barbaros
Hayrettin'in kaptan-ı deryalığa getirildiği dönemdir. 1538 Preveze Zaferi’yle
Akdeniz, Osmanlı egemenliğine geçer.
• Denizlerde ilk büyük yenilgi 1571'de haçlılara karşı yapılan İnebahtı
Savaşı’dır.
• Donanmanın Akdeniz'deki son fethi 1669'da Girit'in alınmasıdır.
1.
Devlet ulufeli, tüfekli, kapıkulu askerinin sayısını artırmak
zorunda kaldı.
2.
Sayıları çoğalan kapıkullarına ulufe yetiştirmek güçleşti.
Hazinenin yükü arttı.
3.
Eyaletlerdeki tımarlı sipahiler ile kapıkulu askerleri birbirine
karşı denge unsuru idiler. Tımarlı sipahiler kalkınca, kapıkulları
devlete hükmeder hale geldiler.
4.
Kapıkulu askeri ihtiyacı artınca “devşirme sistemi” de bozuldu.
Devşirme olmayan kişiler de kapıkulu askeri yapıldı.
5.
Köylü, kapıkulu askeri olmak isteyince toprağını bıraktı. Bu
yüzden üretim azaldı.
1-
Yeniçeriler 17.yy’ın başında sadrazamın görevden alınması
için padişah III. Mehmet’i ayak divanına çağırmışlar padişah, istekleri
kabul etmek zorunda kalmıştır.
2-
Padişah II. Osman Lehistan Seferi sırasında yeniçerilerin
isteksiz davranışını görünce, sefer dönüşü Anadolu, Mısır ve
Suriye’den toplayacağı askerle yeniçerileri kaldırmayı düşünmüş,
ancak bunu öğrenen yeniçeriler ayaklanarak II. Osman’ı şehit
etmişlerdir.
3-
IV. Murat saltanatının ilk yıllarında yeniçerilerin isteklerini
kabul etmek zorunda kalmış, fakat sonra sert tedbirlerle onları
sindirmiştir.
4-
IV. Mehmet zamanında zorbalıkları devam eden yeniçeriler
1656’da devlet adamlarını öldürdüler.
5-
1687’de IV. Mehmet’i tahttan indirerek yerine II. Süleyman’ı
geçirdiler.
6-
Nizam-ı Cedit’i kuran III. Selim’i tahttan indirdiler(Kabakçı
Mustafa Ayaklanması).
1-
Padişah ve diğer devlet adamlarının yeniçeri ocaklarında
düzenlemeler yapmak istemeleri.
2-
Saray entrikaları sonucu vezir veya diğer devlet adamlarının
yeniçerileri kışkırtmaları.
3-
Padişah değişikliğinde cülus bahşişi aldıkları için, padişahları
tahttan indirerek yerine yenisini geçirmenin işlerine gelmesi.
4-
Pek çoğunun İstanbul’da esnaflık gibi işlerle uğraşmalarından
sefere gitmek istememeleri.
Vakıf :
Bir Müslümanın malının bir bölümünü veya
tamamını hayır amacıyla bağışlamasına denir.
NOT:
Osmanlı Devleti’nde millet kavramı günümüzdeki
anlamından çok farklıdır. Aynı din ve mezhepten gelen topluluklar
millet sayılıyordu.
Osmanlı Toplumu
Yönetenler(Millet-i Hâkime): vergi Yönetilenler (Milleti Muhkeme): vergi
vermezler verirler
Sosyal Yaşam
Osmanlı toplum yapısı Avrupa'da olduğu gibi aralarında sosyal ve
ekonomik farklılıklar bulunan sınıflara ayrılmamıştır.
Yatay Hareketlilik: Bir yerden bir yere göç etme.
Dikey Hareketlilik: Sınıf atlama. Devletin hiyerarşik düzeni içerisinde
alttan yukarıya doğru yükselme.
1- YÖNETENLER (askerler):
A)İcraî Askerîler:
1. Maaşlılar
2. Zaimler ve Tımarlı Sipahiler
B) Ulema (İlmiye sınıfını oluşturanlar)
2-YÖNETİLENLER(Reaya):
A) Kentliler
NOT:
Yönetenler üretim yapmaz, vergi vermez, yönetilenler ise
üretim yapar ve vergi verir.
Ahilik teşkilatı
Anadolu da 13. yy’da yayılmış olan esnaf, zanaatkâr ve işçileri toplayan
teşkilattır. Anadolu Selçukluları’nda sosyal düzenin sağlanmasında, Osmanlı
Devleti’nde ise kuruluşunda etkili olmuş teşkilattır. Büyük Selçuklular’da
İğdiş adını almışlardır.
• XIII. Yüzyılda A. Selçuklu Devleti'nin yıkılmaya yüz tuttuğu zamanlarda
sosyal düzeni sağlamak amacıyla kurulmuş dinsel nitelikli ekonomik örgüttür.
• Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda etkili olmuştur.
• Daha çok esnaf teşkilatı arasında yayıldıkları ve ahlâki disipline sahip
oldukları için tarikat olarak anılır.
Lonca teşkilatı
Osmanlı toplumunda esnaflar lonca adı verilen teşkilata sahiplerdi. Her
esnaf muhakkak bir loncaya üye olmak zorundaydı.
Loncaların görevleri:
1. Üye sayısını, üretilen malların kalitesini ve fiyatını belirlemek.
2. Esnaflar arasındaki haksız rekabeti engellemek.
3. Esnaf ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek.
4. Üyelerine kredi sağlamak.
Her loncada yaşlılardan meydana gelen altı kişilik bir “ustalar kurulu”
vardı. Bunların en yaşlısı başkan olur ve ŞEYH adını alırdı.
Şeyh
: Çıraklık,ustalık törenlerini yönetir ve cezaların
uygulanmasını sağlardı.
Ehl-i Hibre
: Mesleğin inceliklerini bilen, malların kalitesini
bildiren, fiyat belirleyen uzman (Bilirkişi).
Lonca Teşkilatıyla İlgili Devlet Görevlileri
Kadı
: Lonca birliklerinin en üst makamıydı. Esnaf arasındaki
anlaşmazlıkları çözümler, yukarıda belirtilen altı kişilik kurulun seçilmesini
onaylar veya görevden alırdı.
Muhtesib : Çarşı ve Pazar denetlemesinden sorumlu kişi(zabıta).
4)DİĞER GRUPLAR: Yabancı tüccarlar, seyyahlar, yabancı ülke
temsilcileri, köyden kente göç etmiş işsizler, seyyar satıcılardır.
A)Köylerde Yaşayanlar
1) Çiftçiler: Bunlar dirlik sahiplerinden veya devletten aldıkları 50-150
dönüm arasındaki ÇİFTLİK denilen toprakları işlerlerdi. Ürün vergisi olarak
“Öşür” veya “haraç” vergisini öder, toprak vergisi olarak da Çift Resmi’ni
verirlerdi. Üç yıl toprağını ekmeyen veya terk eden çiftçinin toprağı
başkasına verilirdi. Bu takdirde bu kişiden Çiftbozan Akçesi adıyla bir vergi
alınırdı.
2) Tımar Beyleri: Köylerde yaşayan beyler çiftçinin denetimini yapar,
güvenliğini sağlarlardı.
3) Muaflar: Köylüler arasında hiç vergi vermeyen veya çok az vergi
verenlere “muaf” denirdi. Derbentçiler, emekli sipahiler, kalelerde görev
yapanlar, din görevlileri, ilim adamları muaflar içinde yer alırdı.
B) Göçebeler (Konargöçerler):
Türk oymaklarının başındakilere bey, Arap aşiretlerinin başındakilere
şeyh adı veriliyordu. Bunların devletle ilgili işlerini kethüda denilen
yardımcıları yürütürdü. Hayvancılıkla uğraşan konargöçerler, devlete hayvan
veya sürü başına ağıl resmi denilen bir vergi öderlerdi. Zorunlu vergi yoktu.
EĞİTİM KURUMLARI
ÖRGÜN EĞİTİM KURUMLARI
1-MEDRESELER: Medrese öğrencisine danişment, sohta, softa;
öğretmenine müderris denir.
• İznik Medresesi (Orhan Bey): ilk medresedir. Kayserili Davut ilk
müderristir.
• Sahn-ı Seman Medresesi (Fatih dönemi): Programını matematikçi Ali
Kuşçu yapmıştır.
• Süleymaniye Medresesi (Kanunî dönemi): Bu dönemde bilim alanda
önemli gelişmeler olmuştur.
NOT: Medresenin ilk kuruluşunda dinî, yükseliş döneminde ise ilmî
konular ağırlık basmıştır.
2-SIBYAN MEKTEPLERİ: Mahalle halkınca masrafları karşılanan ilkokul
düzeyindeki okullardır. II. Mahmut’a kadar sadece erkekler gidiyordu. 1926
Maarif Vekaleti Kanunu ile İlköğretim kız ve erkek çocuklara 5 yıl mecburi
hale getirildi.
EĞİTİM ÖZET:
• Temel eğitim kurumu medresedir. İlk Osmanlı medresesi Orhan Bey
döneminde İznik'te açıldı. (1330)
• Medreselerde eğitim; ilk dönem (Hariç), orta dönem (Dahil) ve yüksek
dönem (Sahn) olmak üzere üç bölümden oluşur.
• İlk Osmanlı müderrisi Kayserili Davut'tur.
• Fatih döneminde açılan Sahn-ı Seman ve Kanuni döneminde açılan
Süleymaniye Medreseleri en ünlüleridir.
• Medrese mezunlarına ilmiye (ulema) mensubu denir. Bunlar; müftü,
kadı, müderris, kazasker ve din adamlarıdır.
• Külliye adı verilen mimarî yapıların içinde medreselerin yanında cami
aşevi ve hastane gibi kurumlarda bulunmaktadır.
• Duraklama döneminde medrese eğitimi bozulmaya başlar. "Beşik
uleması" sistemiyle müderrislik babadan oğla geçer.
• Medreseler Cumhuriyet Dönemi’ nde 3 Mart 1924'te kapatılmıştır.
• Sıbyan ve Mahalle Mektepleri cami yanlarında okuma-yazma öğretilen
kurumlardır.
✓ Sıbyan ve Mahalle Mektepleri: Kız-erkek karma ilköğretim
okullarıdır. II. Mahmut döneminde zorunlu hale geldi.
✓ Rüşdiye Mektepleri: II. Mahmut döneminde açılan ortaokullardır.
✓ İdadi ve sultani: Tanzimat Dönemi’nde açılan liselerdir.
✓ Darülfünun: Tanzimat Dönemi’ nde açılan üniversitelerdir.
✓ Medreseler: Eğitim sisteminin temelidir. Vakıflar tarafından kurulur.
İlk medrese Orhan Bey tarafından İznik’te kurulur. 3 Mart 1924’te
kaldırılmıştır.
✓ Enderun: II. Murat döneminde Edirne’de açılan saray okuluna
Enderun denir. Tam olarak Fatih Sultan Mehmet zamanında
faaliyete geçmiştir.
✓ İlk mülkiye mektebi II. Mahmut zamanında açıldı.
✓ Yüksek öğretim kurumları ise (Darülfünun) II. Meşrutiyet
zamanında açılmıştır.
✓ Enderun Mektebi üst düzey devlet yöneticilerinin (devşirme)
yetiştirildiği okuldur. I. Murat döneminde kurulmuş, Fatih
döneminde genişletilmiştir.
✓ Batı tarzı ilk teknik okul I. Mahmut döneminde (XVIII. Yüzyılda) açılan
Mühendishane-i Berri Hümayun 'dur.
SANAT
Mimarî
• Osmanlı mimarîsine ait eserler devlete başkentlik yapan Yenişehir,
İznik, İzmit, Edirne ve İstanbul'da bulunmaktadır.
• Klasik mimarî üslubun ilk örneği II. Beyazıt döneminde yapılan Beyazıt
Camii'dir.
• Klasik dönem Osmanlı mimarîsinin üstadı Mimar Sinan'dır. (XVI. yy)
• İstanbul'un en büyük camisi olan Sultan Ahmet Camii Sinan'ın
öğrencisi Mimar Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapılmıştır (I.
Ahmet dönemi).
• XVIII. Yüzyılda, ilk kez Fransa'dan gelen Barok sanatının etkisinde
mimarî eserler yapıldı.
UYARI: Bunun ilk örneği Nuru Osmaniye Camii’dir. Daha sonra Laleli
Camii yapıldı. (1763)
•
Batı mimarîsinden etkilenerek yabancı mimarlar tarafından
Barok tarzı yapılan eserler:
* Topkapı Sarayı
* Rumeli Hisarı Fatih Dönemi
* Çinili Köşk
MALİYE
• Osmanlı ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılıktır.
• Ticaret, kapitülasyonların da etkisiyle yabancı tüccarların (levantenler) ve
Müslüman olmayan Osmanlı vatandaşlarının denetiminde bulunuyordu.
• Osmanlı Devleti adına ilk bakır para Osman Bey zamanında bastırılmıştır.
• İlk gümüş (akçe) para Orhan Bey zamanında bastırılmıştır.
• İlk altın (sikke) para Fatih Sultan Mehmet zamanında bastırılmıştır.
• II. Süleyman döneminde “mankur” adı verilen para bastırılmıştır.
• İlk kağıt para (Kaime-i Nakdiye-i Mutebere) Tanzimat Dönemi’nde
bastırılmıştır.(I. Abdülmecid dönemi)
• Abdülmecit döneminde “mecidiye” adı verilen madeni para bastırılmıştır.
• Devlet hazinesine "Hazine-i Amire", padişaha ait hazineye de "Hazine-i
Hassa" denir
• Osmanlılarda ilk mali örgüt I.Murat döneminde kurulmuştur.
• Geçmişe dönük ilk bütçe I.Mahmut döneminde yapılmıştır. Geleceğe
dönük ilk bütçeyi ise IV. Mehmet’in sadrazamı Tarhuncu Ahmet Paşa
1653 yılında yapmıştır.
• İlk bütçe açığı Kanuni Sultan Süleyman döneminde ortaya çıktı.
• Tanzimat Dönemi’nde dış borçları ödemek amacıyla “Duyun-u Umumiye”
(Genel Borçlar İdaresi) II. Abdülhamit tarafından çıkarılan Muharrem
Kararnamesi ile 1881’de kurulmuştur.
• Osmanlı Devleti’nde ilk banka 1847’de kurulan Bank-ı Dersaadet’tir. İkinci
Osmanlı bankası ise 1856’da Londra’da kurulan Bank-ı Osmanî’dir. Adı
sonradan Bank-ı Osmanî Şahane oldu.
• Tanzimat Dönemi’nde çiftçiye kredi sağlayan memleket sandıkları
kurulmuştur. Memleket sandıkları Ziraat Bankası’nın temelini
oluşturmuştur.
• 1838'de İngiltere ile yapılan Balta Limanı Ticaret Anlaşmasıyla Osmanlı
ekonomisi tamamen çökmüştür.
• Osmanlı Devleti’nde vergiler, Tekalif-i Şer’îyye ve Tekalif-i Örfîye
olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
UYARI:
1930 T.C Merkez Bankası'nın kurulmasıyla Osmanlı
bankasından para basma yetkisi alınır .
OSMANLI KÜLTÜR VE
MEDENİYET
2.
Osmanlı Devleti’nde memurların ve halkın mallarının miras yoluyla
çocuklarına geçmesi hangi dönemde başlamıştır?
A) III. Selim
B) II. Mahmut
C) Tanzimat Fermanı
D) Islahat Fermanı
E) I. Meşrutiyet
3.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde dirlik sahibinin görevlerinden
birisi değildir?
A) Cebelü yetiştirmek
B) Güvenliği ve asayişi sağlamak
C) Halkın ödeyeceği vergiyi toplamak
D) Suç işleyenleri cezalandırmak
E) Çağrıldığında savaşa gitmek
4.
Osmanlı Devleti’nde Avrupa ülkelerindeki gibi zengin bir burjuva sınıfının
oluşmamasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
) Cebeci Ocağı
C) Müsellemler D
E) Acemi oğlanları
D) Yurtluk ) Mukataa
E
9.
Osmanlı Devleti’nde padişah devletin başı idi. Padişahlar devletin mutlak
hâkimi, idarî, askerî, malî ve hukukî yetkilerin kaynağıydı. Bu durum aşağıdakilerden
hangisinin bir kanıtıdır?
A) Hukuk devleti anlayışının
B) Merkezi devlet anlayışının
C) Laik devlet anlayışının
D) Demokratik devlet yapısının
E) Feodal devlet yapısının
14. Avrupa’da olduğu gibi dünyanın birçok yerinde halk sınıflara ayrılmış, sınıflar arasına katı
kurallar getirilmişken, Osmanlı Devleti’nde halktan biri orduyla sefere gider, askeri
yeteneğini sergileyebilirse yönetici konumuna getirilebilirdi. Yine bir çiftçi çocuğu medrese
I.
Toprağını üç yıl süreyle ekmeyen üreticiden toprağın alınması ve çift bozan
vergisinin uygulanması
II. Toprağın gelirine göre; has, zeamet ve tımar toprakları olarak
sınıflandırılması
III.
Toprak vergilerinin açık arttırma simsiyle satışa çıkarılması
uygulamalarından hangisine ya da hangilerine başvurulmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yanız III
D) I ve II
E) I, II ve III
18. I.Pençik
II. Dirlik
III. Lonca
IV.Vakıf
Yukarıdakilerden hangilerinin ülkede üretimi denetleyip ekonomik
kalkınmayı hızlandırdığı söylenebilir?
A) Ağnam
B) Çift bozan
C) Cizye
D) Bennak
E) Asiyab
20. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Dönemi özelliklerinden birisi değildir?
A) Hukukun üstünlüğü
B) Azınlıklara yönetime katılma hakkı tanınması
C) Osmanlıcılık ideolojisinin ortaya çıkması
D) Özel mülkiyet hakkının güvence altına alınması
E) Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa ülkesi sayılması
21. Fatih döneminde hızlanan Arapça ve Farsça sözcüklerin Türkçe'ye karışması Osmanlıca
denilen yeni ancak yapay bir dilin oluşmasına neden oldu.
Bu durum;
I. Türk kültürünün gelişimini olumsuz etkilemiştir.
II. Halkın yönetici kadrolara yabancılaşmasına zemin hazırlamıştır.
III.
Doğu klasiklerinin basımı yaygınlaşmıştır.
yargılarından hangilerini doğrular?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III
22. İlki II. Murat döneminde Edirne Sarayı'nın içinde açılan Enderun Mektebi, devşirme sistemi
içinde Müslümanlaştırılan zeki çocukların üst düzey devlet memuru olarak yetiştirildiği
kurumlardı.
Buna göre;
I. Devlet memuru olabilmek için Müslümanlığın temel koşul olduğu
II. Devlet kadrolarının özel eğitimden geçtiği
III. Şehzadelerin Enderun'da eğtildiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III
23. Osmanlı Devleti'nde XVIII. yüzyıla kadar devlette görevli olabilmenin temel koşulu
Müslüman olmaktı. I. Abdülhamit yapmayı düşündüğü askerî ıslahatlarda daha fazla
yabancı uzmandan faydalanabilmek için bu koşulu kaldırdı.
Bu bilgiler dikkate alındığında;
I. Yabancı uzmanlardan yararlanmanın I. Abdülhamit'ten önce başladığı
II. Azınlıklara da devlet memuru olma hakkının tanındığı
III. XVIII. yüzyılda teokratik devlet anlayışının terkedildiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
24. Osmanlı ordusunun temelini oluşturan yeniçerilerin sayısı XVI. yüzyılın başlarında 10.000
civarında iken bu sayı kural dışı asker alımlarıyla XVI. yüzyılın sonlarında 30.000'e ulaştı.
Bu durumun;
I. Maaş giderlerinin artması
II. Yeniçeri Ocağı'nın etkinliğinin artması
III. Merkezi otoritenin güçlendirilmesi
gelişmelerinden hangilerine zemin hazırladığı söylenebilir?
A) Yalnız II B) I ve II
C) III ve IV D) I, III ve IV
E) II, III ve IV
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C C D A B C D E B C
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A E B B A E A C A B
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B B A D A B D B A A
IX. YÜZYIL
II. MAHMUT DÖNEMİ (1808-1839)
Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilen III. Selim’in yerine
getirilmiştir. Yenilik yanlısı olan Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa’nın
desteği ile padişah olmuştur. II. Mahmut Osmanlı tarihine ıslahatları ile
damgasını vurmuş bir padişahtır. Islahatları her alana yayılmıştır. II. Mahmut
ile ayanlar arasında yapılan Sened-i İttifak’ta Alemdar Mustafa Paşa önemli
bir rol oynamıştır. Sened-i İttifak bazı yönleri ile İngilizlerin “Magna
Carta”sına benzetilmektedir. Alemdar çıkan bir ayaklanma neticesinde
öldürülünce uygulanamamıştır. II. Mahmut dönemi dış ilişkiler açısından ağır
problemlerle dolu bir dönem oldu. 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı, Sırp,
Yunan ve Arnavutluk ayaklanmaları, Sırbistan’ın özerkliğini kazanması,
1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanması ve
Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın ayaklanması da bu dönemde
gerçekleşmiştir.
Özellikleri:
• Osmanlı padişahının yetkilerini kısıtlayan ilk belgedir.
• Osmanlı Devleti hukuken ayanları tanıdı.
• Osmanlı Devleti’nin ayanlara söz geçiremediğini gösterir.
• Vergi adaletini sağlamaya çalışmıştır (halka yeni vergiler getirmiştir).
• Sözleşme niteliğindedir.
• Halkın tamamına yönelik olmayıp belli bir zümrenin haklarını garanti
altına alan bir belgedir.
• Devlete ait topraklarda ayanlarında tasarruf etmesini serbest
bırakmıştır.
• Osmanlı padişahının mutlak otoritesini sarsmıştır.
• Osmanlı ve Türk devlet geleneğine aykırı bir gelişme olarak tarihe
geçmiştir.
Fermanın Maddeleri:
• Müslim ve Gayrimüslim herkesin can, mal ve namusu güvence altına
alındı.
✓ Böylelikle Osmanlı Devleti’ni oluşturan zümreler eşit statüye
getirilmiştir.
• Herkes yasalar önünde eşit olacak.
✓ Bu madde ile soyutta olsa eşitlik ilkesi açıkça vurgulanır.
• Kimse yargılanmadan cezalandırılmayacaktı.
✓ Hukukun üstünlüğü ilk olarak kabul edilmiş oldu.
• Vergiler gelire göre ve herkesten toplanacaktı.
✓ Vergi adaleti ile toplumsal barış ve ekonomik nitelikli isyanlar
engellenmeye çalışılmıştır.
• Herkes mal-mülk edinebilecek ve miras bırakabilecekti.
✓ İlk kez mülk edinme hakkı yasallaştırılmış oldu.
• Askerlik vatan hizmeti şekline dönüştürülerek düzene koyulmuştur.
• Rüşvet ve iltimasın önüne geçebilmek maksadıyla sert kanunlar
çıkarılmıştır. Bu madde ile Osmanlı Devleti’nde rüşvetin varlığı ve
ciddi bir sorun olduğu da anlaşılmaktadır.
Önemi ve Özellikleri:
• Sultan I. Abdülmecit Fermanın girişinde bu hükümlere herkes gibi
kendisinin de uyacağını bildirmiştir. Böylelikle padişah kendi
yetkilerini kendisi sınırlandırmıştır.
• Kanunların geçerli ve her şeyin üstünde olması öngörülmüştür.
• Anayasal düzene geçişin ilk aşaması sayılır.
• Tanzimat Fermanı’nda yer almayan hak ve özgürlükler; ifade
özgürlüğü, siyasal haklar ve basın özgürlüğüdür.
• Tanzimat Fermanı Osmanlı Devleti’nin meşrutiyete geçmesinde
önemli bir aşamadır.
• Fermanda yer alan kanunların uygulanmasında her dindeki kişilerin
eşit olacağı ilkesi, o güne kadar sürdürülen İslam geleneğinden en
köklü ayrılışı temsil etmesi sebebiyle Müslüman ilkelerini ve
duygusunu en çok inciten ilke olmuştur. Tanzimat Fermanı’nın
uygulanabilirliğini engellemiştir.
• Devletle halk arasında açık ve kesin bir eşitlik kabulü mümkün
görülemediği için Avrupa devletlerinin siyasi telkinleri,
gayrimüslimlerin eğilimini kollamak ve tatmin etmek üzere ayrı hukuk
kuralları uygulanmaya başlanmıştır. Bu ikililik azınlık unsurların
ayrılık hislerini bir kat daha cesaretlendirmiştir.
• Bir taraftan eşitlikten bahsedilirken, diğer taraftan gayrimüslim
unsurlar hukukî ayrıcalıklarını güçlendirerek daha da imtiyazlı
duruma geliyorlardı.
• Mahkemelerin açık hale getirilmesi ile 1215 yılında İngiltere’de
imzalanan Magna Carta’yla benzerlik gösterir.
• Tanzimat eşitlik prensibi açısından ele alındığında Osmanlı Devleti’ni
çöküntüden kurtarmak maksadı ile ortaya atılan fikir akımlarından
Osmanlıcılık’ında başlangıcı sayılacaktır.
• Osmanlı Devleti dışa bağımlı ve güdümlü politika takip etmeye
başladı.
• Tanzimat Dönemi aydın kitlesi ile birlikte edabiyatı ve sanatı etkileyen
güçlü bir dönemdir.
• Osmanlının son dönemindeki “Jön-Türk” hareketi de bu dönemde
başlayacaktır.
Maddeleri Önemi
▪ Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü ▪ Osmanlı Devleti ilk kez topraklarını
Avrupalı devletlerin güvencesi altına koruyamayacağını kabul etti.
alındı.
▪ Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti ▪ Osmanlı Devleti ilk kez bir Avrupa
sayılacak, Avrupa devletler hukukundan devleti olarak kabul edildi.
istifade edebilecek
▪ Osmanlı Devleti ve Rusya Karadeniz’de ▪ Osmanlı Devleti’nin bu savaşı Avrupa
savaş gemisi bulunduramayacak, devletlerinin sayesinde kazandığını
Karadeniz’de tersane kuramayacak. böylece Avrupalı devletlerin koşullarını
da göz ardı edemeyeceğini
göstermektedir.
▪ Karadeniz savaş gemilerine kapalı, ▪ İngiltere ve Fransa, Rusya’nın
ticaret gemilerine açık olacaktı. Akdeniz’de güçlü olmasını engellemiş
oldu.
▪ Osmanlı Devleti’nin, Eflak ve Boğdan’a ▪ Osmanlı, Avrupa devleti olmanın
özerklik vermesi kararlaştırıldı. diyetini Islahat Fermanı ile ödedi.
▪ Islahat Fermanı’nın uygulanmasına ▪ Karadeniz tarafsız bir deniz haline
büyük devletler karışmayacak. getirildi.
▪ Boğazlar konusunda 1841 Londra ▪ Rusya’nın Balkanlar’da egemenlik
Boğazlar Sözleşmesi’ndeki hükümler kurması engellendi.
geçerli olacak.
▪ Osmanlı Devleti, savaşı kazanan devlet
olmasına rağmen yenik devlet durumuna
düşürüldü.
Fermanın Maddeleri
▪ Herkese din ve mezhep özgürlüğü tanınacak.
▪ Azınlıklara devlet memurluğu hakkı tanınacak (memuriyette din
değiştirme mecburiyeti kaldırılıyor).
▪ Patrikhanede alınan kararlar Bab-ı Ali onayı ile uygulanacak.
▪ Azınlıklar askerlik için nakdî bedel ödeyebilecekler.
▪ Azınlıklar hastane ve okul açılabilecek. Müslim-Gayrimüslim ayrımı
hukuken kaldırıldı.
▪ Karma mahkemeler açılacak ve mahkemeler herkese açık olacak.
▪ Kanunlar azınlık dillerine de çevrilecek. Herkes kendi dinine göre
yemin edecek
▪ Azınlıklar il meclislerine üye olabilecekler.
▪ Azınlıklara hakaret edilmeyecek.
▪ Rüşvet ve iltimas kaldırılacak.
▪ Şirket ve banka kurma hakları getirilmişti.
▪ Gayrimüslimler vergisini ödedikleri taktirde mal mülk edinebileceklerdi.
▪ İltizam usulü ve cizye vergisi kaldırılacak.
▪ İşkence, angarya ve şiddet kullanımı kaldırılacak.
I. MEŞRUTİYET
Meşrutiyet, yasama meclisinin aktif görev yaptığı krallık yönetimidir
(Kral+anayasa+meclisin bir arada olduğu yönetim). I. Meşrutiyet’i ilan eden
padişah II. Abdülhamit’tir. Genç Osmanlılar’ın 1875’te Sırp, Bosna-Hersek
isyanları nedeniyle Balkan sorunlarını görüşmek için toplanan İstanbul
Konferansı’na engel olma düşüncesi meşrutiyetin ilanını hızlandırmıştır.
Genç Osmanlılar: Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Mithat Paşa gibi
daha çok edebiyatçı kimliğe sahip Batı tarzında yetişmiş Osmanlı
bürokratlarından oluşmuş bir gruptur. Batılı devletlerin azınlık haklarını
bahane ederek Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını
engellemek,Fransız İhtilali’nin etkilerini azaltmak, Rusların Pan Slavist
politikaları sonucu Slav ırkından olan insanları kışkırtmasına engel olmak,
Sırp, Bosna-Hersek isyanları nedeniyle İstanbul’da toplanacak konferansı
engellemek amacıyla ilan edilmiştir. İlanda Meşrutiyet yönetimi isteyen
Osmanlı aydınlarının çalışmaları da etkili olmuştur. I. Meşrutiyet Dönemi’nin
temel özelliği Osmanlı Devleti’nin anayasalı bir döneme girmiş olmasıdır.
Kurulan Partiler:
➢ İttihat ve Terakki fırkası
➢ Ahrar Fırkası
➢ İttihadı Muhammedi fırkası
➢ Hürriyet ve itilaf Fırkası
➢ Ahali Fırkası
➢ Fedakaran-ı Millet Fırkası
➢ Vatan ve Hürriyet Cemiyeti-Şam (kurucusu Mustafa Kemal)
Uyarı:
I. Dünya Savaşı'nda Kafkas Cephesi ve Galiçya Cephesi
bu amaç doğrultusunda kullanılmıştır.
1908-1913 KRONOLOJİSİ
A) Bolşevik Devrimi
B) Amerikan Bağımsızlık S.
C) Rönesans hareketleri
D) 1815 Viyana Kongresi
E) Fransız İhtilali
11. Osmanlı Devleti’nin İtilaf Devletleri tarafından paylaşıldığı ilk gizli anlaşma
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Reval Görüşmeleri
B) Londra Antlaşması
C) Sykes-Picot Antlaşması
D) McMahon Antlaşması
E) İstanbul Antlaşması
12. Osmanlı Devleti kurumlarındaki bozulmalara karşı ıslahat girişimlerine ilk olarak
hangi dönemde başlamıştır?
A) Yükselme Dön.
B) Duraklama Dön.
C) Gerileme Dön
D) Yıkılma Dön.
E) Tanzimat Dön.
13. Şark Politikası’nı oluşturan nedenler içinde aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A) Din B) Ekonomi
15. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Osmanlı-Türk devlet geleneğine ters düşen bir
uygulama örneğidir?
A) Tanzimat Fermanı
B) Islahat Fermanı
C) Kanun-i Esasinin ilanı
D) Kanun-i Kadim’e uyulması
E) Sened-i İttifak’ın imzalanması
18. Aşağıdakilerden hangisinde Tanzimat Fermanı’nın yaptığı etki diğerlerine göre daha
fazladır?
19. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkan “31 Mart Ayaklanması”nın
benzeri bir ayaklanmadır?
A) Celali İsyanı
B) Kalenderoğlu İsyanı
C) Menemen Olayı
D) Patrona Halil İsyanı
E) Kabakçı Mustafa İsyanı
20. Osmanlı Devleti 1821'de Mora Yarımadası’nda gündeme gelen Rum Ayaklanması'nı Mısır
valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Girit ve Mora valiliklerinin kendisine verilmesi koşuluyla
gönderdiği yardımla bastırabildi.
Bu durum Osmanlı Devleti'nde
I. Askerî açıdan güçsüz olduğu
II. Girit ve Mora'daki egemenliğinin sona erdiği
III. Merkezi otoritesinin zayıfladığı
Yargılarının hangilerinin varolduğunu kanıtlar?
22.
- 1840 Londra Konferansı'nda Mısır Sorunu Osmanlı Devleti'nin lehine çözüldü.
- 1841 Londra Konferansı'nda boğazların yönetimi Osmanlı Devleti'ne bırakıldı
-
1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü Batılı devletlerin
güvencesi altına alındı.
Bu gelişmeler dikkate alındığında;
I. Yaşananların Osmanlı Devleti'nin egemenlik hakkı ile çeliştiği
II. Osmanlı Devleti'nin uluslar arası konferanslarda belirleyici rol oynadığı
III. Azınlık sorununun uluslar arası soruna dönüştüğü
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
24. 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek Kanuni Esasi'nin kendisine verdiği
yetkiyi kullanan II. Abdülhamit, 13 Şubat 1878'de meclis çalışmalarını süresiz erteledi. Ülkeyi
1908'de II. Meşrutiyet'in ilanına kadar istibdat rejimi ile yönetti. Bu süre içinde alacaklı devletler
tarafından kurulan Duyun-u Umumiye İdaresi tüm kurumları ve toplumsal yaşamı sıkı bir
denetime aldı.
Bu bilgiler dikkate alındığında;
25. 1877 yılında yapılan genel seçimlerde yaklaşık 50.000 Müslüman oyu ile bir milletvekili
seçilirken, azınlıklarda milletvekili seçebilecek oy sayısı 20.000 olmuştur.
Azınlıklara daha az oy ile milletvekili seçme hakkını tanımakla Osmanlı Devleti,
I. Devletin çok uluslu yapısını korumak
II. Demokrasi bilincini geliştirmek
III. Devletin parçalanmasını önlemek
IV. Toplumdaki eşitsizliği gidermek
amaçlarından hangilerini gerçekleştirmeye çalıştığı savunulabilir?
27. XX. yüzyılın başlarında Osmanlı aydınları arasında Türkçülük akımı etkili olmaya başladı.
Bu düşünce akımının öne çıkması;
I. Farklı milletleri bir arada tutmaya yönelik akımların başarılı olmaması
II. Batılı devletlerin Osmanlı ülkesini sömürgeleştirme politikalarının yoğunlaşması
III. Batı'nın siyasal kavram ve kurumlarının benimsenmesi
durumlarından hangileriyle açıklanabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) I, II ve III
28. Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti, Batı Trakya, Makedonya ve Selanik'i kaybetti.
Bu topraklarda yaşayan Türklerin önemli bir bölümü de Anadolu'ya göç etti.
Yaşanan bu gelişmelerin;
I. İşsizlik ve konut sorunlarının daha da artması
II. Anadolu'daki kültürel çatışmaların yoğunlaşması
III. Sınırların daralması
sonuçlarından hangilerine neden olduğu söylenebilir?
A) Yalnızl
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B E E E A B C D B D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A C D D E B C E C D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
C A D E B B E D C B
ÖNEMİ:
Mustafa Kemal’in emperyalist güçlere karşı ilk
başarısıdır. Bu mücadeleler gayrinizamî (düzensiz) savaştır.
3-Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-10 Ağustos 1913)
Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ’ın birleşerek Osmanlı
Devleti’ne saldırısı sonucu gerçekleşmiştir. Bu saldırıda Osmanlının İtalya ile
savaş halinde olması ve güçsüzlüğü etkili olmuştur. Savaşın nedenleri;
▪ Balkan devletlerinin sınırlarını genişletme isteği,
▪ Milliyetçilik akımı,
▪ Rusya'nın ve Batı’lı devletlerin kışkırtması,
▪ Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik fikirlerinden Balkan uluslarının
etkilenmesi,
▪ Rusya’nın Panslavizm politikasını sürdürmesi,
▪ Yunanistan-Sırbistan-Bulgaristan ve Karadağ’ın Osmanlılara karşı
ittifak kurması
▪ Avrupalı devletlerin Balkanları desteklemesi.
Gelişme: İlk saldırı Karadağ tarafından başladı. Bulgarlar, Çatalca’ya
kadar ilerlediler. Başkent tehlikeye girdi. Yunanlılar, Sırplar ve Karadağlılar
Osmanlı ordularını yenilgiye uğrattılar. Arnavutluk bu savaştan yararlanıp
bağımsızlığını ilan etti. Yunanlılar Ege adalarını işgal etti.
Sonuçlar:
▪ Osmanlı askerleri arasındaki siyasi çekişmeler, ordudaki cephane
yetersizliği, Osmanlının son zamanlardaki yetersizliği, savaşı
kaybetmemize yol açtı. Barış isteğimiz üzerine Londra Konferansı
toplandı.
▪ Ege adaları sorunu ortaya çıktı.
▪ Anadolu’ya, Balkan göçleri yaşandı.
▪ Bu konferansa İngiltere, Fransa, Ruysa, Almanya, İtalya ve Avusturya-
Macaristan katıldı.
Alınan Kararlar
▪ Osmanlı Midye-Enez çizgisinin batısında kalan toprakları terk edecek.
(Edirne ve Kırklareli dahil)
▪ Arnavutluk’un bağımsızlığını tanıyacak.
▪ Ege adalarının geleceğine büyük devletler karar verecek.
▪ Makedonya, Üsküp, Kosova, Selanik elimizden çıkmıştır.
Sonuçlar:
▪ Balkan devletleri kendi aralarında Bükreş Antlaşması imzalayarak
sınırlarını belirlediler.
▪ Osmanlı Devleti, Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması imzaladı. Buna
göre;
1. Edirne-Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılarda kalacak.
2. Meriç nehri iki ülke arasında sınır olacak.
3. Bulgaristan’da yaşayan Türklere kültür ve din serbestliği
tanınacak.
▪ Osmanlı Devleti, Yunanistan ile Atina Antlaşması imzaladı. Buna
göre;
1. Yunanistan’da kalan Türkler için de Bulgaristan’da kalan Türklere
tanınan haklar tanınacak.
2. Adalar (Gökçeada ve Bozcaada dışında) Yunan işgalinde kalacak.
3. Selanik-Yanya ve Girit Yunanlılarda kalacak.
Genel Sonuçlar:
▪ Osmanlı Devleti’nin Balkan hakimiyeti sona ermiştir.
▪ Ege adaları elden çıkmıştır.
▪ Türkçülük politikası daha da etkili olmaya başlamıştır.
▪ Türk-Bulgar sınırı büyük ölçüde çizilmiş oldu.
▪ Batı Trakya Türkleri sorunu başladı.
DEVLETLERARASI BLOKLAŞMALAR
İttifak (Bağlaşma) İtilaf (Anlaşma)
Almanya İngiltere
İtalya Fransa
Avusturya-Macaristan Rusya
Japonya
Sonradan Katılanlar Sonradan Katılanlar
Osmanlı Devleti İtalya (Çanakkale’nin etkisi ile)
Bulgaristan (Çanakkale’nin etkisi ile) Sırbistan
Romanya (Çanakkale’nin etkisi ile)
ABD
Yunanistan
UYARI:
İtalya, Avusturya-Macaristan ile sınır sorunlarının olması
ve Osmanlı'nın paylaşımından toprak verilmesi nedeniyle İtilaf
Grubuna geçer.
YORUM:
Almanya, Osmanlıya yaklaşarak; İngiltere, Fransa ve
Rusya'nın topraklarındaki Müslümanları ayaklandırmayı
planlıyor.
Almanya, Osmanlı Devleti'ni bir an önce savaşa sokmak için iki gemisini
(Goben, Braslau) Osmanlı karasularına gönderir. Yavuz ve Midilli adını alan
bu gemilere Karadeniz’e açılma, Rus limanları, tersaneleri ve demirli
donanmalarını vurma emrini Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver
Paşa’dan almışlardır. Osmanlı 29 Ekim 1914’te fiilen savaşa girmiştir.
Savaşa girer girmez alınan ilk karar ise kapitülasyonların kaldırılması
olmuştur. Bu gelişme aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin neden savaşa
girme arzusunda olduğunun da bir göstergesidir.
CEPHELER
a-Kafkas Cephesi
Osmanlı-Rusya arasında oldu I. Dünya Savaşı’nda açılan ilk cephe
Ruslar tarafından Kafkasya’da açıldı. Turancılık emelleri doğrultusunda
hizmet etmiş ve Osmanlı Devleti sınırlarının ötesine geçerek Azerbaycan ve
Hazar Denizi’nin kuzeyine ilerleyebilmiştir. Almanya bu yolla Bakû petrollerini
de elde etmeyi amaçlamıştır.
UYARI:
Sarıkamış faciası nedeniyle Turancılık düşüncesi
geçerliliğini yitirir.
UYARI:
Çanakkale'den sonra Doğu cephesi komutanlığına
atanan Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u geri alır.
c- Çanakkale Cephesi
Nedenleri:
▪ Rusya’ya silah ve cephane yardımı yapmak (Baltık Denizi’ne Almanlar
hakim olduğu için, itilaf devletleri Rusya ile ilişki kuramıyorlardı).
▪ Boğazları ve İstanbul’u ele geçirip, Osmanlıları savaş dışı bırakmak.
▪ Osmanlı Devleti’nin Trakya ile Anadolu arasındaki bağlantısını
koparmak ve Trakya’dan Almanya’ya yeni bir cephe açmak.
▪ Balkan devletleri üzerinde baskı kurarak kendi yanlarında savaşa
girmelerini sağlamak.
▪ Rusya’dan yiyecek malzemesi (tahıl) temin etmek.
▪ Süveyş Kanalı üzerindeki Osmanlı baskısını kaldırmak.
Gelibolu Yarımadası'nda 17. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'in;
Anafartalar, Conkbayırı, Arı Burnu, Kireçtepe, Kemal Yeri'ndeki başarılı
savunma savaşları düşmana geçit vermez.
UYARI:
"Ben size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum" sözünü
Mustafa Kemal burada söylemiştir.
Sonuçları:
▪ I. Dünya Savaşı’nın uzamasına etki etti. (Bu durum savaşın yükünü
çeken İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki halkın tepkisine yol açtı)
▪ Her iki taraftan toplam beşyüzbin insanın ölümüne yol açtı.
▪ Yardım alamayan Rusya’da çıkan Bolşevik İhtilali sonucu çarlık rejimi
yıkıldı. Rusya savaştan çekildi.
▪ M. Kemal’in ülkede ve dünyada tanınmasını sağladı. (Bu başarılar M.
Kemal’in milli mücadelenin lideri olarak benimsenmesinde etkili oldu)
▪ İstanbul ve Anadolu’nun güvenliği sağlandı.
▪ Kararsızlık içinde olan Bulgaristan, ittifak devletleri yanında savaşa
katıldı. (Bulgaristan’ın savaşa katılmasıyla, Osmanlı Devleti ile
Almanya arasında kara bağlantısı sağlandı)
▪ Mustafa Kemal, ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak tanındı.
▪ Bulgaristan, İtalya ve Romanya devletleri bu savaşa Çanakkale
Zaferi’nin etkisiyle katılmışlardır.
▪ Dünya küresel güç dengeleri ABD lehine değişmiştir. İngiltere bu
savaşın ardından ABD’yi her fırsatta savaşa sokmak isteyecektir.
d- Irak-Basra Cephesi
İngiltere-Osmanlı arasında olmuştur. İngilizler bu cepheyi açarak hem
petrol bölgelerini ele geçirmeyi hem de uzak doğudaki sömürge
imparatorluklarına giden yolu güvence altına almayı hedeflemiştir.
Nedeni:
• Petrol bölgelerinin Almanların eline geçmesini engellemek,
• Osmanlının İran üzerinden Hindistan'a saldırmasını engellemek
• Kuzeye çıkarak Rusya ile birleşmek
UYARI:
Osmanlı orduları Kutt-ül Ammare'de İngilizleri
yenmesine rağmen, İngilizler Musul'a kadar ilerler.
f- Yemen-Hicaz Cephesi
Kanal cephesinin devamıdır. Osmanlı ordusu İngiliz-Arap ateşi arasında
sıkışır. Bu cephede başarısız olunmasının en önemli nedeni Arap-İngiliz
ittifakıdır (Mc Mahon Anlaşması).
g- Suriye-Filistin Cephesi
Mustafa Kemal, Türk ordusunu Suriye'ye çekerek İngiliz-Arap
saldırılarını durdurur.
WİLSON İLKELERİ:
ABD savaşa girerken Başkan Wilson savaş sonunda imzalanacak barış
anlaşmalarının esaslarını belirlemiş ve itilaf devletlerinin de bu esaslara
uyması gerektiğini, hatta uymazlarsa savaşa katılmayacağını belirtmiştir.
İtilaf devletleri de sırf ABD’yi savaşa sokabilmek için kendi gizli paylaşım
planlarına uymayan bu ilkelere uyacaklarını belirtmişlerdi. Ancak savaş
sonunda imzalanan antlaşmalarda bu ilkeleri dikkate almadıkları
görülecektir. 14 madde olarak yayınlanan bu ilklerin temel maddeleri
şunlardır:
• Milletler arasındaki gizli antlaşmalara son verilecek, açık diplomasi
usulü uygulanacak,
• Kara suları dışındaki denizlerde gerek savaş halinde, gerek barış
halinde deniz trafiğinin serbest olması sağlanacak,
• Milletlerin üzerindeki ekonomik engeller kaldırılacak ve milletler eşit
sayılacak,
• Her millet silahlanmayı, iç güvenliğini sağlayacak seviyede tutacak,
• Sömürgelere ait bütün istekler, egemenlik sorunlarıyla ilgili halkın,
çıkarları da dikkate alınarak bir karara bağlanacak,
• Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk nüfusunun yoğunlukta olan kısımları
tartışmasız bir şekilde Türk egemenliğinde kalacak, fakat Türklerin
egemenliği altında bulunan diğer milletlerin güvenlikleri sağlanacak,
• Çanakkale Boğazı uluslar arası güvence altında bütün milletlerin
ticaret gemilerine açık olacak,
• Dünya barışını ve toprak bütünlüğünü korumak için bir uluslar arası
cemiyet kurulacak,
• Galip devletler, mağlup devletlerden toprak alamayacak,
• Yenenler yenilenlerden savaş tazminatı alabilecekler,
• Devletler arasında gizli anlaşmalar yapılmayacak,
• Milletlerin silahlanması sınırlandırılacak,
• Alsas-Loren Fransa’ya verilecektir,
• Bağımsız bir Polonya Devleti kurulacak,
UYARI: Wilson İlkeleri’nin Türkleri ilgilendiran konuları ;
* Boğazlar
*Azınlıkların devlet kurma yerleri
I. DÜNYA SAVAŞI’NIN GENEL SONUÇLARI
1. İmparatorluklar yıkıldı. (Avusturya-Macaristan, Osmanlı, Almanya,
Rus Çarlığı)
2. Bu imparatorlukların topraklarında yeni devletler kuruldu.
(Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya, Irak, Suriye,
Kuveyt, Suudi Arabistan, Litvanya gibi)
3. Milliyetçilik güç kazandı.
4. Milyonlarca insan öldü. Şehirler, ülkeler tahrip oldu.
5. Yeni rejimler doğdu. (Faşizm, Nazizm, Komünizm)
6. Birçok ülkede cumhuriyet rejimi kuruldu. (Avusturya, Almanya,
Türkiye)
7. Japonya ve özellikle de ABD savaş ekonomisi politikası takip ederek
savaş zengini ülkeler haline geleceklerdir.
8. ABD, Avrupa ve Orta Doğu politikasında etkili bir güç olmaya başladı.
9. Milletler Cemiyeti kuruldu.
10. Sömürgecilik yerine manda yönetimleri ortaya çıktı.
11. İngiltere, Almanya’dan kurtulup, sömürgelerini korudu.
12. Osmanlı topraklarının paylaşılması, Türk Kurtuluş Savaşı’nın
başlamasına neden oldu.
13. Bu savaşta ABD, Osmanlıya; Osmanlı da ABD’ye harp ilan
etmemişlerdir.
1.
Almanya (Versay Anlaşması) 1919: Bu anlaşma ile Almanya,
Alsas-Loren’i, Fransa’ya vermiş, Afrika ve Büyük Okyanus’taki
sömürgelerini kaybetmiştir.Versay Anlaşması ile kontrol altına alınan
Almanya 1925 Locarno Anlaşması ile bu ku siyasi kuşatmadan
kurtulacaktır.
2.
Avusturya-Macaristan (Saint-Jermen) Sn Germen Anlaşması
1919: İmparatorluk toprakları üzerinde, Macaristan, Çekoslovakya ve
Yugoslavya devletleri kurulmuştur.
3.
Bulgaristan (Nöyyi Anlaşması) 1919: Bir kısım topraklarını
Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya’ya vermek zorunda kalmıştır.
4.
Macaristan (Trianon Anlaşması) 1919: Macaristan ayrılınca bu
devlet ile de anlaşma yapılmıştır.
1.
2. I. Dünya Savaşı çıktığı sırada Mustafa Kemal aşağıdaki görevlerden hangisinde
bulunuyordu?
A) Suriye’deki 7. Ordu
B) 9. Ordu Müfettişliği
C) Sofya Askerî Ataşeliği
D) Erzurum’daki 15. Kolordu
E) Trablusgarp’ta
7. I. Dünya Savaşı öncesinde hangi iki batılı ülke Orta Doğu üzerinde çıkar çatışması
içine düşmüştür?
A) İngiltere-Rusya
B) Almanya-Fransa
C) Avusturya-Rusya
D) Almanya-İngiltere
E) İtalya-İngiltere
8. I. Dünya Savaşı’nın sonunda İtilaf devletleriyle mütarekeyi ilk imzalayan İttifak devleti
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?
10.
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi İtilaf devletlerinin I. Dünya Savaşı
sırasında Osmanlı ülkesini paylaşmak için tasarladıkları planlarda değişiklik
yapmalarına neden olmuştur?
A) Rusya’nın savaştan çekilmesi
B) ABD’nin savaşa girmesi
C) Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi
D) Osmanlı’nın Çanakkale’deki zaferi
E) Arapların Osmanlıya isyan etmesi
11. I. Dünya Savaşı sırasında Arapların Osmanlı’ya isyan etmesine neden olan olay
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sykes-Picot Antlaşması
B) Ermenilerin Rus ordusu ile birlikte hareket ederek Doğu Anadolu’da Osmanlıya
isyanı
13. I. Dünya Savaşı’nda Rusya ile savaştığımız doğu cephesi aşağıdakilerden hangisi ile
kapanmıştır?
A) Lozan Barışı
B) Brest-Litowsk Anl.
C) Sevr Barışı
D) BükreşAnlaşması
E) Versay Anlaşması
A) Milliyetçi ayaklanmalar
B) Dinsel farklılıklar
C) Sosyalist düşünce akımları
D) Ekonomik çıkarlar
E) Panislavizm ve Pancermenizm çekişmesi
19. Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in Yunanistan’a verilmesine tepki gösteren devlet
aşağıdakilerden hangisidir?
20. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı amaçlayan devletler içinde
aşağıdakilerden hangisi yer almamıştır?
23. I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan barış anlaşmalarıyla ilgili olarak aşağıdaki
eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
A) Versay-Almanya
B) Triyanon-Macaristan
C) Nöyyi-Bulgaristan
D) St.Germen-Romanya
E) Sevr-Osmanlı
A) Yunanistan B) ABD
C) Bulgaristan D) İtalya E) Romanya
27. I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinde en etkili olan devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Almanya B) Romanya
C) Rusya D) Amerika
E) Bulgaristan
29. Osmanlı Devleti’nin itilaf devletleri tarafından paylaşıldığı ilk gizli anlaşma
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Reval Görüşmeleri
B) Londra Antlaşması
C) Sykes-Picot Antlaşması
D) McMahon Antlaşması
E) İstanbul Antlaşması
31. Wilson İlkeleri’ne dayanılarak temelleri Paris Barış Konferansı’nda atılan ve I. Dünya
Savaşı sonucunda barışı korumak maksadı ile kurulan uluslar arası örgüt
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kızıl Haç
B) NATO
C) İngiliz Muhibleri Cemiyeti
D) Milletler Cemiyeti
E) Wilson Prensipleri Cemiyeti
33. Aşağıdaki siyasi çalışmalardan hangisinde yer alan hükümler Osmanlı Devleti’nin
Mondros Mütarekesi’ni imzalamasını kolaylaştırmıştır?
A) İnsan Hakları Bildirgesi
B) Paris Barış Konferansı
C) Amiral Bristol Raporu
D) Wilson Prensipleri
E) Spa Ültimatomu
34. Aşağıdakilerden hangisinde İtilaf devletleri arasında görüş ayrılıkları meydana geldi?
A) Reval Görüşmeleri
B) Mondros Mütarekesi
C) Paris Barış Konferansı
D) Mudanya Mütarekesi
E) Sevr Anlaşması
35. Aşağıdaki uluslar arası gelişmelerden hangisi ile Misak-ı Milli kayıtsız şartsız
tanınmıştır?
A) Moskova Antlaşması
B) Gümrü Antlaşması
C) Londra Konferansı
D) Lozan Antlaşması
E) Ankara İtilafnamesi
A)
İtilaf devletlerini buna iten neden, savaşta Almanya ve müttefikleri karşısında
çaresiz kalmalarıdır
D) Rusya gibi güçlü bir müttefikin savaştan çekilmesi itilaf devletlerini bu yola
itmiştir
E)
İtilaf devletlerinin savaşı kaybetmesi durumunda ABD’nin alacaklarını tahsil
edememesi bu ittifakın nedenlerinden biridir
37. I. Dünya Savaşı’na birçok devlet katılmıştır, aşağıdakilerden hangisi karşılıklı savaş
ilanında bulunduğumuz devletlerden birisi değildir?
C) Yalnız III D ) I ve II
E) II ve III
38.
Aşağıdaki görev bölgelerinden hangisi Mustafa Kemal’in General (Paşa)
rütbesine yükseldiği yerdir.
A) Çanakkale Cephesi
B) Sakarya Savaşı
C) Kafkas Cephesi
D) Filistin-Suriye Cephesi
E) Büyük Taarruz
39. Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki cephelerde gerilemesinin nedeni olan
gelişme aşağıdakilerden hangisidr?
A) Çanakkale Savaşı
B) Kanal cephesinin açılması
C) Mc. Mahon Antlaşması
D) Wilson Prensipleri
E) Mondros Mütakesi
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C B D C D D E E D E
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
C B D A D E C C D A
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
E D C D D D B A A D
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D D C B C D E C C A
1918
ABD’nin savaşa girişi dengeleri değiştirmiştir, Osmanlı Devleti ve
müttefikleri için savaşı kazanmak artık bir ümit olmaktan çıkmıştır.
Bulgaristan’ın teslim olduğu gün, Almanya’da barış teşebbüsünde
bulunmaktan başka çare kalmadığını düşünerek barış görüşmelerine
başlamıştır. Bulgar cephesinin çökmesi ve Filistin, Irak cephelerindeki
yenilgiler üzerine Talat Paşa hükümeti ekim ayında istifa etmiştir. 14 Ekim
1918’de kurulan İzzet Paşa hükümetinin, 19 Ekim günü Osmanlı Mebusan
Meclisi’nde (OMM) okunan hükümet programı; ana hatlarıyla içte ve dışta
istikrarın sağlanması, Wilson Prensipleri’ne uygun bir barış anlaşmasının
yapılması gibi konuları içermekteydi.
UYARI:
Bu madde ile Trakya ve Anadolu’daki Türk toprakları
birbirinden ayrılmış oluyordu.
UYARI:
Anlaşmanın en tehlikeli maddesidir. İtilaf devletlerine
istedikleri yerleri işgal etme hakkını tanımak, Osmanlı
Devleti’nin siyasi egemenliğini tehlikeye düşürmüştür. Türk
yurdu işgal edilebilecektir. İşgallere hukukî gerekçe
kazandırmıştır.
UYARI:
Böylece Doğu Anadolu topraklarına Ermenistan Devleti
kurulmasına olanak sağlanacaktır ki bu madde, anlaşmanın 24.
maddesidir.
UYARI:
Türk ulusu en çok -kalıcı nitelikte olması nedeniyle-
Yunan ve Ermeni işgallerine tepki göstermiştir.
Özellikleri:
• İhtiyaçlarını halktan karşılar.
• Düzensizlerdir.
• Bölgesel niteliklidir
• Kendi liderlerinden emir alırlar.
• Hafif silahlarla donatılmıştır.
• Otorite tanımazlar.
Önemi:
İŞGALCİ ÜLKELER
Ardahan Maraş
Batum Urfa
Konferans'ın Sonuçları
✓ Anadolu'nun paylaşılmasına Yunanistan da katıldı.
✓ İngilizlerle İtalyanların arası açıldı.
✓ Yunanistan'a, İzmir ve çevresi ile İstanbul önlerine kadar Doğu
Trakya verildi.
✓ İtalyanlara ise Batı Akdeniz kıyıları bırakıldı. Konferans sonucunda
İtalya; Konya, Aksaray ve Antalya’yı işgal etti.
✓ İzmir’in İşgali=15 Mayıs 1919
Alınan Kararlar:
▪ Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti)’ın kurulması kabul edildi.
▪ Mandacılık anlayışı benimsendi (Böylece sömürgecilik politikası
sürdürülmüştür sadece adı değişmiştir).
▪ Boğazların denetiminin itilaf devletlerine bırakılması kabul edildi.
▪ İngiliz işgalindeki Urfa, Antep ve Maraş Fransa’ya bırakıldı.
▪ Gizli anlaşmalarda İtalya’ya bırakılan İzmir ve çevresi, Yunanistan’a
bırakıldı. Doğu Trakya’da Yunanistan’a veriliyordu.
UYARI:
Paris Konferansı itilaf devletleri arasında görüş
ayrılıklarının çıkmasına neden oldu. İtilaf devletleri arasında üç
yerde sorun çıkmıştır:
1)Paris Barış Konferansı (İngiltere-İtalya Ege bölgesi)
2)II. İnönü Zaferi (İtalya işgale son verir)
3)Sakarya Zaferi (Ankara Antlaşması)
UYARI:
Bu cemiyetlerin hepsi “Büyük Yunanistan” idealini
gerçekleştirmeyi amaçlıyordu
ERMENİLER:
I. Hınçak Komitesi (1885): Van’da kurulmuştur.
II. Armenakan Komitesi (1880): İlk kurulan Ermeni cemiyetidir.
III. Taşnak (Ermeni İhtilal Cemiyetleri Federasyonu) 1890:
Müslüman Osmanlı Vatandaşlarının Kurdukları Zararlı Cemiyetler:
1) Kürt Teâli ve Teâvün Cemiyeti
2) İngiliz Muhipleri Cemiyeti
3) Hürriyet ve İtilâf Fırkası
4) Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası
5) Şark-ı Karîb Çerkezleri Temîn-i Hukuk Cemiyeti
6) Wilson Prensipleri Cemiyeti
7) Teâli İslam Cemiyeti
ÖNEMİ:
• Bölgesel nitelikli olmasına rağmen sonuçları itibariyle millidir.
• Doğudaki cemiyetler “Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı
altında birleştirildi.
• 9 kişilik Temsil Heyeti oluşturuldu.
• Albayrak Gazetesi kongrenin ve Temsil Heyeti’nin yayın organı
olarak görev yaptı.
• Misak-ı Milli’nin ilk kaleme alındığı yerdir.
• Mebusan Meclisi derhal toplanmalı ve hükümetin çalışmaları
denetlenmelidir.
✓ Ulusal mücadeleyle ilgili kararların meclis onayından geçerek
halka mal edilmesi isteniyor. Ulusal mücadeleye yasallık
(hukukilik - meşruiyet) kazandırılmak isteniyor. İstanbul
Hükümeti'nin milli mücadeleye zarar vermesi önlenmeye
çalışılmıştır
• Mustafa Kemal, kurtuluş mücadelesinin lideri olarak kabul edilmiştir.
Bu kongre Mustafa Kemal’in ilk sivil başarısıdır.
Erzurum Kongresi’ni Vilayet-i Şarkıye-i Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
(Ermenilere karşı) ve Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti (Rum
Pontus) düzenlemiştir. (Sivas, Erzurum, Harput, Bitlis, Diyarbakır, Van)
UYARI:
Başkanı Mustafa Kemal olan bu cemiyetin (A-RMHC)
görevi Halk Fırkası'nın kurulmasıyla sona ermiştir.
1920
2 0CAK 1920 SON OSMANLI MEBUSAN
MECLİSİNİN (OMM) AÇILMASI
Amasya protokolü gereğince yapılan seçimlerden bir siyasi parti gibi
çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti zaferle çıkmıştır.
Mustafa Kemal'de Erzurum mebusu seçilmiştir. İtilaf devletleri meclisin
aleyhlerine karar alabileceğine inanmadığı için seçimlere ve meclisin
toplanmasına engel olmamışlardır.
• 168 milletvekilli ile meclisin açılışı yapılır (12 Ocak 1920).
• Meclis başkanlığına Reşat Hikmet seçilir.
• Mecliste “Felah-ı Vatan” grubu oluşturulur.
UYARI:
Burada Arap ülkeleri Osmanlı Devleti’ne mi katılacak yoksa
bağımsız mı olacak? Buna Arap halkının karar vermesi
istenmektedir. Bu kararla vatanın sınırları kesin olarak saptanmış
oluyor. Sınırlar belirlenirken Mondros ve Türk çoğunluğu ölçüt
alınıyor. Yani, Mondros'tan sonra işgal edilen yerlerden İtilaf
devletleri çekilmelidir ve Türk çoğunluğu nerede ise orası Türklere
bırakılmalıdır.
UYARI:
Bu karar şu anlama gelmektedir: Misak-ı Milli tam
bağımsızlığı amaçlayan bir belgedir. Siyasal, adlî ve malî
gelişmemizi engelleyecek hiç bir şart kabul edilmez. Kapitülasyonlar,
manda ve himaye açıkça reddedilir. Borçlarımızın ödenmesi,
bağımsızlık anlayışımıza aykırı olamaz. Düyun-u Umumiye'ye karşı
çıkılmıştır.
✓ Genelgeler (Havza-Amasya)
✓ Kongreler (Erzurum+Sivas)
✓ Mondros Mütarekesi sırasındaki sınırlar
✓ Wilson Prensipleri
2.
Kurtuluş Savaşı’nın “Hazırlık Dönemi” aşağıdakilerden hangisi ile sona
ermiştir?
A) Sevr’in imzalanması
B) Lozan’ın imzalanması
C) Düzenli ordunun kurulması
D) Cumhuriyetin ilanı
E) TBMM’nin kurulması
3.
Milli mücadelenin hazırlık evresinde, aşağıdaki bölgelerden hangisi Sivas
Kongresi’ne delege göndermeyerek bağımsız bir tutum izlemiştir?
A) Doğu Anadolu
B) Karadeniz
C) Güneydoğu Anadolu
D) İç Anadolu
E) Batı Anadolu
4. I. Balıkesir Kongresi
II. Alaşehir Kongresi
III. Erzurum Kongresi
6.
Aşağıdakilerden hangileri Kurtuluş Savaşı esnasında toplanan kongrelerin
ortak özelliklerinden biri değildir?
Yukarıdaki maddelerden hangileri, yeni Türk Devleti’nin rejiminin Cumhuriyet
olacağının bir kanıtı sayılabilir?
8.
9 Eylül 1923’te kurulan Halk Partisi aşağıdakilerden hangisinin bir
devamıdır?
A) Kuva-yı Milliye
B) İttihat ve Terakki Fr.
C) Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk C.
D) Hürriyet ve İtilaf Fr.
E) Heyet-i Temsiliye
9.
İşgaller karşısında yapılan Erzurum ve Sivas gibi kongrelere kayıtsız kalan
işgal devletleri aşağıdaki gelişmelerden hangisinin sonucunda Anadolu’da başlayan
hareketin ciddiyetini kavramışlardır?
Yukarıdaki kongrelerden hangisinde ya da hangilerinde bağımsızlık fikrinin tam
olarak oluşamadığını söylenebilinir?
A) I-II B) III-IV C) I-III
D) II-IV E) Yalnız I
12. Türk milli mücadele hareketinin ilk olarak Türk milletine mal edildiği yer
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Amasya Genelgesi
B) Erzurum Kongresi
C) Sivas Kongresi
D) Havza Genelgesi
E) TBMM’nin açılması
13. Mustafa Kemal’in Samsun’a 9. Ordu Müfettişi olarak atanmasında geniş yetkilerle
donatıldığı görülür. Askerî ve Mülkî kurumlara emir verme yetkisi ve gücü de buradan
gelmektedir. Yetkilerinin kullanımında ona bu paylaşımı veren kurumlar içinde
aşağıdakilerden hangisi yer almamaktadır?
A) Osmanlı Padişahı
B) Osmanlı Sadrazamı
C) İngiliz İşgal Güçleri Komutanı ve İngiliz Hükümet Komiseri
D) Osmanlı Erkan-ı Harbi
E) Dahiliye Nazırı
A) II B) I C ) III
D) II-III ) I-II
E
III. Saltanatın kaldırılması
Yukarıdakilerden hangileri Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında doğrudan etkili
olmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
21.“Havza Genelgesi’nin amacı, Türk milletini işgallere karşı uyarmak ve kitlesel tepki
göstermesini sağlamaktı.”
Aşağıdakilerden hangisi bu amacın hedefine ulaştığının kanıtıdır?
A) Sivas Kongresi
B) Erzurum Kongresi
C) Amasya Kongresi
D) Batı Cephesi
E) Trakya Kongresi
A) Anadolu Ajansı
B) Yeni Gün Gzt.
C) Ankara Ajansı
D) İrade-i Milliye Gzt.
E) Devlet Matbaası
A) Amasya Kongresi
B) Havza Genelgesi
C) Erzurum Kongresi
D) Amasya Görüşmesi
E) Sivas Kongresi
29.İstanbul Hükümeti, Amasya Protokolü'nde yer alan "Temsil Kurulu'nun rızası olmadan
düşmanlarla barış görüşmelerine gidilmemesi." kararını reddetmiş, "Mebusan Meclisi'nin
toplanması" kararını ise kabul etmiştir.
İstanbul Hükümeti'nin, Temsil Kurulu'na verilmek istenen yetkiyi kabul etmemekle
ulaşmak istediği amaç, aşağıdakilerden hangisidir?
33.Kuvayı Milliye birliklerinin ilk defa birleştirilmesi fikri hangi aşamada kabul edilmiştir?
(KPSS 2008)
A) Amasya Genelgesi
B) Erzurum Kongresi
C) Sivas Kongresi
D) Balıkesir Kongresi
E) Pozantı Kongresi
A) Amasya Genelgesi
B) Sivas Kongresi
C) Misak-ı Milli
D) Erzurum Kongresi
E) TBMM'nin kurulmasıyla
35. Damat Ferit Hükümeti'nin Sivas Kongresi sonrasında Temsil Kurulu'nun direnmesi
sonucunda görevden çekilmek zorunda kalması, Amasya Genelgesi'nin aşağıdaki
kararlarından hangisinin yerine getirildiğinin göstergesidir? (KPSS 2008)
A) Hükümet görevlerini yerine getirememektedir
B) Ulusun bağımsızlığını yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
C) En kısa sürede Sivas'ta milli bir kurul toplanmalıdır.
D) Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikededir.
E) Ordu dağıtılmayacak ve silahlar teslim edilmeyecektir.
36.Misak-ı Milli'de yer alan,
• Azınlık hakları komşu ülkelerdeki Türk ve Müslümanların hakları kadar olacaktır.
• Kars, Ardahan, Batum ve Batı Trakya'nın geleceği konusunda halk oylaması yapılmalıdır.
• Askerî, malî, siyasi ve adlî gelişmemizi sınırlayan ayrıcalıklar kaldırılmalıdır.
Kararlarına dayanarak;
I.Sorunlar barışçı ve demokratik yollarla çözülmelidir.
II.Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
III.Uluslararası eşitlik ilkesine uyulmalıdır.
Yargılarından hangilerine ulaşılabilir? (KPSS 2008)
38. “Sivas Kongresi'nde oluşturulan Temsil Heyeti, ulusal mücadeleye düşmanca tavır alan
Damat Ferit Hükümeti görevden alınıncaya kadar İstanbul'la tüm ilişkilerin kesilmesini
kararlaştırdı. Padişah Anadolu'daki otoritesini bütünüyle kaybeden Damat Ferit Hükümeti'ni
görevden almak zorunda kaldı.”
Bu gelişmeler dikkate alındığında;
I. Padişahın Temsil Heyeti'nin aldığı kararları desteklediği
II. Anadolu hareketinin İstanbul'daki politikaları etkileyecek konuma geldiği
III. Temsil Heyeti'nin Anadolu'daki otoritesinin daha da güçlendiği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
39. Temsil Heyeti ile İstanbul Hükümeti'nin temsilcisi Salih Paşa arasında yapılan Amasya
Görüşmesi'nin sonucunda üzerinde uzlaşılan kararları içeren Amasya Protokolü imzalandı.
Bu durum;
I. İstanbul Hükümeti'nin Anadolu'daki otoritesini yeniden sağladığı
II. Türkler arasındaki siyasi bölünmüşlüğün giderildiği
III. Temsil Heyeti'nin İstanbul Hükümeti'nce resmen tanındığı
IV. Temsil Heyeti'nin ulusal bağımsızlıkla ilgili ilkelerinden ödün verdiği
yargılarından hangilerine kanıt olarak ileri sürülemez?
40. Erzurum Kongresi'nde "Doğu illerinin birbirinden ve diğer Osmanlı illerinden ayrılması
hiçbir şekilde kabul
edilemez." kararı alınmıştır.
Bu karar;
I. Bölgede Ermeni Devleti kurulmasını önleme
II. İtilaf devletleri arasındaki çelişkilerden yararlanma
III. Sovyet Rusya'nın bölge topraklarını ele geçirmesini önleme
hedeflerinden hangilerini gerçekleştirmeye yöneliktir?
42. Mustafa Kemal, kendisi gibi milletvekili seçilen arkadaşlarıyla Meclis-i Mebusan'ın
açılmasının hemen öncesinde Ankara'da biraraya gelerek, güvenlik gerekçesiyle
katılmayacağı Meclisi Mebusan'ın başkanlığına aday gösterilip seçilmesinin sağlanmasını
istedi.
Mustafa Kemal'in tutumu;
I. İtilaf devletlerinin müdahalesi durumunda meclisi Anadolu'da toplantıya çağırma
II. Meclis-i Mebusan'da Anadolu hareketinin gücünü kanıtlama
III. Meclis-i Mebusan'da barış yanlısı kararlar alınmasını engelleme
amaçlarından hangileriyle açıklanabilir?
43. “İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra toplanan Balıkesir ve Alaşehir
Kongreleri "İşgallere karşı İstanbul Hükümeti görevini yerine getirmiyor." gerekçesiyle
toplanmıştı. Bu kongrelerde Batı cephes'nin örgütlenmesi kararlaştırılırken, saltanata
bağlılık da özellikle vurgulanmıştır.”
Buna göre;
I. İhtilalci nitelikte oldukları
II. Ulusal mücadeleyi destekledikleri
III. Mustafa Kemal'in politikalarını bütünüyle benimsedikleri
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
Amasya Genelgesi'nin aşağıdaki hangi maddesi, Türk Kurtuluş Hareketi'nin
kişisel değil ulusal bir hareket olduğunun kanıtıdır?
46.Temsil Heyeti ile Osmanlı Hükümeti'nin temsilcisi Salih Paşa arasında imzalanan Amasya
Protokolü'nde yer
alan kararlardan bazıları şunlardı:
I. Meclis-i Mebusan'ın yeniden açılması için seçimler yapılacaktı.
II. Temsil Heyeti'nin bilgisi olmadan İtilaf devletleriyle görüşülmeyecek, antlaşma
imzalanmayacaktı.
III.
İşgalcilerle işbirliği yapan memurlar işten atılacaktı.
Bu kararlardan hangileri Osmanlı Hükümeti'nin siyasal otoritesiyle çeliştiği için
reddedimiştir?
51. Mustafa Kemal, Osmanlı Mebuslar Meclisi'nin İstanbul dışında, başka bir şehirde
toplanmasını istemiştir.
Bu istekle,
I. Osmanlı Devleti'nin başkentini değiştirme
II. İstanbul Hükümeti'nin çalışmalarını denetleme
III. Ulusal iradenin bağımsız hareket edebilmesini sağlama
durumlarından hangilerinin amaçlandığı savunulabilir?
53.
TBMM açıldığında, kendisine karşı ayaklanmalar çıkmıştır. TBMM bu
ayaklanmaları önlemek amacıyla aşağıdaki yasalardan hangisin çıkartmamıştır?
A) Tekalif-i Milliye Kanunu
B) Hıyanet-i Vataniye Kanunu
C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
D) Takrir-i Sükûn Kanunu
E) Kabotaj Kanunu
54.
Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal, yasa gücünde emir çıkarma yetkisini
hangi unvanla kullanmıştır?
A) Temsilciler Kurulu
B) Başkomutan
C) Meclis Başkanı
D) Üçüncü Ordu Müfettişi
E) Yıldırım Orduları Komutanı
55.
Aşağıdakilerden hangisinin gerçekleştirilmesiyle ilgili kararlar Sivas
Kongresi’nde alınmıştır?
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C E E B E A A C D A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D C E B E E C D B C
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B C E D A C A B B A
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D B E D B D D D D A
41 42 43 44 45 46 47 48 49 50
A D B B C B D D A E
51 52 53 54 55 56
C C E B B E
Azınlık Ayaklanmaları
• Doğu Anadolu ve Adana civarında ayaklanan Ermeni hareketleri
bastırılmıştır.
• Karadeniz kıyılarında ayaklanan Rumların bu hareketi ancak 1923
yılında bastırılmıştır.
TBMM'nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Tedbirler:
• Hıyanet-i Vatan Kanunu çıkartmıştır.
• İstanbul ile bütün ilişkiler kesilmiştir.
• İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.
Anlaşma Maddeleri;
• İstanbul, devletin başkenti olarak kalacak.
• Boğazlar, Türk üyesinin bulunmadığı bir komisyon tarafından idare
edilecek.
• Doğuda Ermenistan ve Kürdistan kurulacak.
Bilecik Buluşması
Damat Ferit Paşa Kabinesi’nin görevden çekilmesi üzerine Padişah VI.
Mehmet Vahdettin, yeni hükümeti kurma görevini Tevfik Paşa’ya verdi. Tevfik
Paşa, TBMM Hükümeti ile ilişkileri geliştirmek için Dahiliye Nazırı Ahmet
İzzet Paşa ile Bahriye Nazın Salih Paşa’yı görevlendirdi. Yapılan
görüşmelerden sonra 5 Aralık 1920′de Bilecik’te buluşma kararı alındı.
İstanbul Hükümeti adına Ahmet İzzet Paşa ve Salih Paşa, TBMM Hükümeti
adına Mustafa Kemal ve İsmet Bey, Bilecik’te bir araya geldi. Bilecik tren
istasyonundaki görüşmeler sona erince Mustafa Kemal, heyetin İstanbul’a
dönmesine izin vermedi. Hep birlikte Ankara’ya dönüldü. Heyet üyeleri, bir
ay kadar Ankara’da kaldıktan sonra İstanbul’a geri döndüler.
1921
I. İNÖNÜ ZAFERİ (6-11 OCAK 1921)
Önemi:
✓ Yeni kurulan düzenli ordu ilk zaferini kazandı.
✓ Halkın TBMM'ye olan güveni arttı.
✓ Askere alma işleri kolaylaştı, asker kaçakları sorunu çözüldü.
✓ İtilaf devletleri arasında anlaşmazlık başladı.
Sonuçları:
• Londra Konferansı (21 Şubat-12 Mart 1921)
TBMM; Osmanlı, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapıldı.
Bonun sonucunda TBMM, İtilaf devletleri ve Osmanlı Devleti tarafından
resmen tanınmıştır.
oskova Antlaşması
• 16 Mart 1921 M
Sovyet Rusya (Batum hariç) kısmen de olsa Misak-ı Milli’yi tanıyan ilk
büyük devlettir. Bu bir ittifak antlaşmasıdır. Bu antlaşma ile Çarlık Rusya’sı
ve Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bütün anlaşmalar geçersiz
kılınmıştır.
• 20 Ocak 1921= Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Kabul edildi
• 12 Mart 1921= İstiklâl Marşı’nın Kabulü
UYARI:
Misak-ı Milli’den ödün verilmeyen iki antlaşma vardır;
Gümrü Antlaşması ve Mudanya Mütarekesi.
1922
BÜYÜK TAARRUZ
Dumlupınar-Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922)
9 Eylül 1922’de Yunan ordusu Anadolu’dan atılmış, kesin zafer
kazanılmıştır.
MUDANYA MÜTAREKESİ (3-11 EKİM)
TBMM=İngiltere+Fransa+İtalya arasında yapılmıştır
• Doğu Trakya savaşmadan geri alındı.
• Türk İstiklâl Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren ilk diplomatik
ve siyasi belgedir.
• İngiltere’de Llyod George Hükümeti’nin istifa etmesine neden oldu.
• Mücadelenin sıcak savaş dönemi sona erdi.
SALTANATIN KALDIRILMASI (1 KASIM 1922)
• Lozan’a İstanbul Hükümeti’ninde davet edilmesi ve İstanbul’unda bu
çağrıya olumlu bakması,
• Devletteki iki başlılığa son vermek, kaldırılma nedenleridir.
• Siyasi alanda yapılan ilk inkılâptır.
BASIN
Milli Mücadele Yanlısı Anadolu Basını İstanbul Basını
• Albayrak (Erzurum Kong) • İkdam
• İrade-i Milliye (Sivas Kong) • Tasvir-i Efkâr
• Hâkimiyet-i Milliye (TBMM-Ankara) • Tevhid-i Efkar
• Yenigün (Ankara) • İleri
• Öğüt (Ankara) • Akşam
• Açık söz (Kastamonu) • Vakit
• Anadolu Ajansı (Ankara) • Tanin
• Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Milli Mücadele Karşıtı İstanbul
Umumiyesi gazeteleri
• Minber (Atatürk yazılarını yayımladı) • Peyam-ı Sabah
• Tercüman-ı Hakikat • Alemdar
• Ümit Dergisi
• Aydede
A) Musul’un İşgali
B) İzmir’in İşgali
C) İstanbul’un İşgali
D) Sevr Anlaşması’nın imzalanması
E) M. Kemal’in müfettişlik görevinden istifası
3. 1919-23 arasındaki mücadele dönemini aşağıdakilerden hangisi ile ifade etmek doğru
olur?
A) İnkılâp hareketi
B) İstiklâl Mücadelesi
C) Devrim hareketi
D) İhtilâl hareketi
E) Ekonomik Kalkınma dönemi
4. 1876’da yürürlüğe giren Osmanlı Anayasası hangi olay sonucunda varlığını kesin
olarak kaybetmiştir?
A) TBMM’nin açılması
B) Saltanat’ın kaldırılması
C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu
D) Cumhuriyet’in ilanı
E) Halifeliğin kaldırılması
A) Tesanüt Grubu
B) İstinat Grubu
C) Muhafaza-i Mukaddesat Grubu
D) Müdafaa-i Hukuk Grubu
E) Halk Zümresi
8. TBMM’nin aldığı kararlardan hangisi Türk milleti adına karar verme yetkisinin
kendisinde olduğunu gösteren bir kanıttır?
A) Mili bağımsızlık
B) Milli egemenlik
C) Mandacılığın reddi
D) Kapitülasyonların reddi
E) Milli Birlik
12. TBMM’nin Osmanlı Devleti tarafından resmen tanınması hangi aşamada
gerçekleşmiştir?
A) Amasya Genelgesi
B) Amasya Görüşmeleri
C) Paris Barış Konferansı
D) Londra Konferansı
E) Mudanya Mütarekesi
13. Aşağıdakilerden hangisi egemenliğin kayıtsız şartsız milletindir ilkesi ile doğrudan
alakalıdır?
A) Laikliğin kabulü
B) Mecellenin kaldırılarak Medeni Kanun’un getirilmesi
C) Tevhidi Tedrisat Kanunu
D) Takrir-i Sükûn Kanunu
E) TBMM’nin kurulması
A) Gümrü Antlaşması
B) Ankara İtilafnamesi
C) Moskova Antlaşması
D) Kars Antlaşması
E) Lozan Antlaşması
18. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş aşamasında en etkili rol oynayan kanun
aşağıdakilerden hangisi olmuştur?
A) Hıyanet-i Vataniye Kanunu
B) Tekalif-i Miliye Kanunu
A) Ulusal egemenlik
B) Kabine sistemi
C) Güçler birliği ilkesi
D) Meclisin üstünlüğü
E) Laik olmayan yönetim
20. 1921 Anayasası’nda yer alan ve günümüze kadar değişmeden gelen bazı maddeler
şunlardır;
I. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
II. Yasama yetkisi TBMM’ye aittir.
III. Savaşa ve barışa karar verme yetkisi TBMM’ye aittir.
Bu maddelerden hangileri devlet yönetiminde halk iradesinin olacağının
göstergesidir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, II ve III
22. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi sonucunda TBMM, İstanbul Hükümeti ile olan
bütün ilişkilerini kesmiştir?
A) Amasya Genelgesi
B) İzmir'in işgali
C) Sivas Kongresi
D) Mebusan meclisinin dağıtılması
E) Temsil Kurulu’nun Anakara’ya gelmesi
25. Aşağıdaki antlaşmalardan hangisi ile İtilaf devletleri resmen TBMM’yi tanımıştır?
A) Kars B) Batum C) Moskova
D) Ankara E) Mudanya
26. TBMM’nin açılışında, Mustafa Kemal’in meclis’e verdiği önergede,
I. Meclis üstünlüğü,
II. Hükümet kurma zorunluluğu,
III. Meclis başkanının hükümetin de başkanı olması
Durumlarından hangileri belirtilmiştir?
II.
Antlaşmanın onaylanmasından sonra Türkiye ile Suriye arasında gümrük
sözleşmesinin imzalanması için karma bir komisyon kurulması,
III.
İskenderun bölgesinde resmi dilin Türkçe olması
hükümlerinden hangilerinin Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine girmesinde
etkili olduğu savunulabilir?
30. İlk TBMM'nin açılmasıyla birlikte "Geçici bir hükümet reisi tanımak doğru değildir."
denilerek belirtilmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?
III.
Batı ve Güney cephelerinin Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanması
gelişmelerinden hangileri, askerî gücün belli bir otoriteye bağlı olmasının gerekliliği
görüşünün uygulandığını gösterir? (KPSS 2007)
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız IV
D) I, II, ve III
E) I ve IV
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
E B B B C E C B C A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B D E B B A A A B E
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B C E D E E D C B A
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
C E C A E
•
13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti
kabul edilmiştir.
• 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etmiştir.
NOT:
Birinci TBMM bir ihtilal meclisi özelliğinde iken, ikinci
TBMM bir devrim meclisidir.
4. Mustafa Kemal’e Cumhuriyet’i ilan etmesi için uygun bir ortam hazırlayan olay
aşağıdakilerden hangisidir?
10. II. TBMM’nin açılmasının ardından gerçekleşen ilk siyasal inkılâp aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Cumhuriyetin İlanı
B) Saltanat’ın Kaldırılması
C) Hilafetin Kaldırılması
D) 24 Anayasası
E) Medeni Kanunun Kabulü
A) Serbest piyasa
B) Ilımlı devletçilik
C) Kambiyo kuru
D) Kadın hakları
E) Laiklik
17. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Takrir-i Sükûn Kanunu dönemi gelişmelerinden biri
değildir?
A) TCF’nin kapatılması
B) Tekke ve zaviyelerin kapatılması
C) Medreselerin kapatılması
D) Medeni Kanun’un kabulü
E) Şapka Devrimi
18. Takrir-i Sükun Kanunu aşağıdaki tarihlerden hangisinde yürürlüğe girmiştir?
A) 29 Nisan 1920
B) 24 Temmuz 1923
C) 3 Mart 1924
D) 4 Mart 1925
E) 5 Nisan 1928
19. "İstanbul ve boğazlar TBMM Hükümeti’ne bırakılacak ancak anlaşma devletleri kuvvetleri
İstanbul’da kalacaktır."
Yukarıdaki hüküm aşağıdaki anlaşmaların hangisinde yer almaktadır?
A) Mondros Mütarekesi
B) Sevr Anlaşması
C) Mudanya Mütarekesi
D) Lozan Antlaşması
E) Montrö Sözleşmesi
20. Aşağıdakilerden hangisinin kurulması nedeniyle bir kişinin hem asker hem
milletvekili olması engellenmiş böylece ordu siyasetten ayrılmıştır?
A)
Anlaşma devletlerinin, azınlık haklarının verilip verilmediğinin denetlenmesi
konusunda direnmesi
23. Aşağıdakilerden hangisi Lozan’da sınırlarla ilgili olarak görüşülen meselelerden biri
değildir?
A) Irak sınırı
B) Trakya sınırları
C) Adalar
D) Suriye sınırı
E) Sovyet sınırı
A) Türk–Yunan sınırı
B) Ermeni meselesi
C) Kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları
D) dalar meselesi
A
E) Boğazlar meselesi
25. Lozan’da Avrupa’daki sınırlarla ilgili olarak hangi devletlerle görüşmeler yapılmıştır?
A) İngiltere-Fransa
B) Yunanistan-İtalya
C) Yunanistan-Bulgaristan
D) Yunanistan-İngiltere
E) Fransa-Yunanistan
26. I. Ekonomide liberalizmi savunması
II. Terakkiperver Cumhuriyet Partisi’nden sonra kurulması
III. Başkanlığını Kâzım Karabekir’in yapması
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D E A A E D B D A A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
E D E E D C D D D A
21 22 23 24 25 26
B E C C C E
CUMHURİYET’İN İLANI
CUMHURİYET KAVRAMI
Dar anlamda cumhuriyet, monarşinin karşıtıdır. Yani, devlet
başkanlığının irsî olarak intikal etmediği devlet biçimidir. Geniş anlamda
cumhuriyet, demokratik yönetimdir. Yani, demokratik devlet biçimidir.
Devlet biçimi olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya zümreye
değil, toplumun tümüne ait olduğu devlettir (geniş anlamda cumhuriyet
tanımına benzemektedir). Hükümet biçimi olarak cumhuriyet, başta devlet
başkanı olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının seçim ilkesine göre
kurulmuş olduğu, bunların oluşumunda veraset ilkesinin rol oynamadığı
hükümet sitemidir (dar anlamda cumhuriyet tanımıyla aynıdır).
“Cumhuriyet” ile “monarşi” arasındaki önemli farklardan birisi
cumhuriyetin vatandaşlık, monarşinin uyrukluk kavramına dayanmasıdır.
Anayasanın 10. maddesinde ifadesini bulmuş olan eşitlik ilkesi
Cumhuriyetçiliğin doğal bir sonucudur. Milli egemenliğe geçişin en önemli
adımıdır. Hükümetin teknik sorunlarına çözüm getirilmiştir.
Cumhuriyet ilan edildiği gün “DİNÎ İSLAMDIR” maddesi anayasaya
eklenmiştir. Bu nedenle cumhuriyet devrimini laiklik içerisinde
sınıflandıramıyoruz. Bu madde istismar edilerek devlet başkanının halife
olması istenmiştir ki bu durumda hilafetin kaldırılma sürecini hızlandırmıştır.
Cumhuriyet’in ilan edilmesinin nedenleri, devletin rejiminin, devlet
başkanının belirsizliği ve meclis hükümeti sisteminin tıkanması olmuştur.
UYARI:
Fethi Okyar Hükümeti istifa etmiş ve meclis yeni
hükümeti bir türlü seçememişti.
Cumhuriyet'in ilanı ile
• Rejim sorunu.
• Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçilerek devlet başkanlığı sorunu.
• "Meclis hükümeti" sisteminden "Kabine" sistemine geçilerek hükümet
sorunu çözülmüştür.
UYARI: Atatürk
1923, 1927,1931 ve 1935 yıllarında
Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
SONUÇLAR
• Devlet rejiminin adı konulmuştur.
• Devlet başkanlığındaki belirsizlik giderilmiştir.
• Meclis hükümeti sisteminden kabine hükümeti sistemine geçilmiştir.
• Yürütme organına işlerlik kazandırılmıştır.
• Kurucu meclis, yerini inkılâp meclisine bırakmıştır.
• Güçler birliği sisteminin yürütme ayağı kabineye bırakılmıştır.
• Devrimleri gerçekleştirmeye uygun siyasal ortam oluşturulmuştur.
Meclis başkanlığı ile hükümet başkanlığının birbirinden ayrılması (meclis
hükümeti sisteminde kabine hükümeti sistemine geçilmesi) Cumhuriyet’in
ilanı ile olmuştur.
ÖNEMİ
• Laik devlet anlayışı önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.
• Yeni uluslaşma sürecinin bir parçasıdır. Ancak devletin dininin İslam
olduğu ise bir anayasal kural olarak kalmıştır. Ulus devlet anlayışı tam
olarak gerçekleştirilmiştir.
• Eski düzen yanlılarının Cumhuriyet aleyhine kullanabilecekleri kurum
ortadan kaldırılmıştır.
• Devrimlerin önündeki en büyük engel kaldırılmıştır.
TEMEL ÖZELLİKLERİ
1924 Anayasası’nın temel özellikleri şunlardır:
• Anayasa devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğunu (md. 1),
devletin dininin İslam dini olduğunu (md.2), egemenliğin ise kayıtsız-
şartsız ulusa ait olduğunu (md.3) belirtmektedir.
• 1924 Anayasası’nın en önemli özelliği, kurduğu hükümet sistemidir. Bu
Anayasa, meclis hükümeti sistemi ile parlâmenter rejim arasında
“karma sistemi” benimsemiştir.
Anayasanın meclis hükümeti sistemine yaklaşan özellikleri
şunlardır:
—
Türk milletini ancak TBMM temsil eder ve millet adına
egemenlik hakkını yalnız o kullanır.
—
Meclis, hükümeti her zaman denetleyebileceği ve
düşürebileceği halde, hükümetin meclisi feshetme yetkisi yoktur.
Anayasanın parlamenter sisteme yaklaşan özellikleri ise şunlardır:
• Meclis, yasama yetkisini bizzat kullandığı halde, yürütme kudretini
ancak Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle kullanabilir. Teorik
olarak yürütme gücü mecliste olsa bile meclisin yürütme işlemlerini
bizzat yürütme yetkisi söz konusu değildir. Buna anayasa
hukukumuzda, “kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı” denilmektedir’.
• Hükümetin kuruluşu parlâmenter sisteme göredir. Buna göre
Başbakan meclis üyeleri arasından Cumhurbaşkanınca atanır.
Bakanlar, Başbakanca seçilip tamamı Cumhurbaşkanı tarafından
onandıktan sonra meclise sunulur ve güven istenir. Bakanlar Kurulu,
meclise karşı sorumludur.
• 1924 Anayasası’nda hükümetin kuruluş biçimi farklıdır. 1921
Anayasası’nın ilk biçiminde, bakanlar tek tek meclis tarafından
seçilmekteydi 1923 yılı değişikliğine göre ise, seçilen başbakan ve
bakanlar, Meclisin onayına sunulmaktaydı. 1924 Anayasası’nda ise,
meclisin bakanları onaylaması şartı kaldırılmış, sadece güven için
meclise sunulma ilkesi getirilmiştir. Dolayısıyla artık, bakanlık ve
başbakanlık sıfatı meclis onayı ile değil, Cumhurbaşkanınca oylama
anında kazanılacaktı. 1924 Anayasası hükümetin kolektif sorumluluk
ilkesini açıkça kabul etmiştir (md. 46).
• 1924 Anayasası sert bir anayasadır. Anayasa’nın 104. maddesine
göre, Anayasa değişikliği teklifinin meclis üye tamsayısı en az 1/3
(üçte biri) tarafından imzalanması şarttır. Kabul ise, meclis üye
tamsayısının 2/3 (üçte iki) oyuyla mümkündür. Ayrıca devletin şeklinin
Cumhuriyet olduğu hükmünün değiştirilemeyeceği kabul edilmiştir.
Böylece değiştirilemeyecek hükümler kategorisine ilk kez bu Anayasa
ile yer verilmiştir.
• Anayasanın 103. maddesi “Anayasanın üstünlüğü ilkesini”
benimsemiştir. Bu maddeye göre, Anayasa’nın hiçbir maddesi hiçbir
sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. Ayrıca,
hiçbir yasa Anayasa’ya aykırı olamaz. Ancak bu dönemde Anayasa
Mahkemesi bulunmadığı için bu düzenleme işlevsel değildir.
• Anayasa, temel hak ve özgürlükleri sıralamakla ve kısa açıklamada
bulunmakla yetinmiş, temel hakların korunması konusunda gerçek
hukukî güvenceler ortaya koymamıştır. Bu hak ve özgürlükler, Fransız
Devrimi’nden beri süregelmekte olan tabii hak anlayışına göre
düzenlenmiştir.
NOT:
Nutuk, 1919-1927 arasındaki olayları kapsayan ve Mustafa
Kemal tarafından kaleme alınan yapıttır.
•
Halifeliğin kaldırılması, medreselerin kapatılmasına bazı
kesimlerin tepkisi,
•
İngiliz gizli servisinin Irak ile Türkiye arasında tampon Kürdistan
devleti kurma çabasının cumhuriyet karşıtlarını cesaretlendirmesi,
•
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının laiklik karşıtı politikalarının
rejim karşıtlarını cesaretlendirmesi,
•
Doğu ve Güneydoğu’da ayrılıkçı akımların gelişmesi nedeniyle
çıkmıştır.
Ayaklanma Diyarbakır’ın Ergani ilçesinin Pİran köyünde başlamıştır.
Diyarbakır, Elazığ, Muş, Bitlis, Erzurum’a kadar yayılınca Başbakan Fethi
Bey (Okyar) istifa etmiş ve yerine yeniden İsmet Bey hükümeti (İnönü)
kurulmuştur.
Musul’a askeri operasyon için bekletilen Türk ordusu bölgeye
kaydırılmıştır. Bölgede kısmi seferberlik ilan edilmiştir. Hıyanet-i Vataniye
Yasası’na ek olarak 4 Mart 1925 Takrir-i Sükûn (Huzuru Sağlama) Yasası
çıkarılmış, ayrıca suçluların yargılanması için İstiklal Mahkemeleri
kurulmuştur. Takrir-i Sükûn Yasası gereğince Ankara ve Diyarbakır İstiklal
Mahkemeleri kararlarına dayanılarak Terakkiperver Cumhuriyet Partisi
kapatılmış, 1929 yılına kadar basına sansür getirilmiş rejimi eleştirmek
yasaklanmıştı Laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmaya yönelik bu
ayaklanma bastırılmıştır.
•
Türkiye hükümeti’nin Laikleşmesine engel niteliğindeki ilk
ayaklanmadır.
•
Halkın ve meclisin çok partili sistem için hazır olmadığını ortaya
koymuştur.
•
Türkiye’yi dış politikada güçsüz bırakmıştır (1926 Ankara
Antlaşmasıyla Musul’un elden çıkması en olumsuz sonucu olmuştur).
•
TBMM’de Cumhuriyet Halk Fırkasının çalışmalarının
denetlenmesini sağlamak ve demokrasiyi daha sağlıklı işletebilmek
için kurulmuştur
Fethi Bey (Okyar) ve arkadaşları tarafından Mustafa Kemal’in isteği ile
kurulmuş bir partidir. Cumhuriyet’e ve devrimlere bağlıdır. Türkiye
Cumhuriyeti’nin üçüncü siyasi, ikinci muhalefet partisidir. Serbest
Cumhuriyet Fırkası devletçilik ilkesini benimsememiştir.
Parti rejim karşıtlarının odaklandığı bir merkez haline gelince kurucuları
tarafından kapatılmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasından
sonra Menemen olayı olmuştur.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın, Cumhuriyet Halk Fırkasından
farkları şunlardır:
• Ekonomide liberalizmi savunmuştur.
• Yabancı sermayenin ülkeye girmesini amaçlamıştır.
• Seçimlerin tek dereceli olmasını savunmuştur.
• Kadınların siyasi haklara sahip olmasını savunmuş
DİĞER AYAKLANMALAR
a) VAGON Lİ OLAYI
Vagon Li şirketi, Türkiye de yataklı vagon şirketini elinde bulunduran bir
şirketti. Vagon Li şirketi bürolarında Fransızca konuşulurdu. Türkçe konuşan
memura şirket müdürünün ceza verdiğinin duyulmasından sonra
İstanbul’daki üniversite gençliği olaya tepki gösterisi yapmıştır.
b) TUNCELİ OLAYLARI
1937 de Tunceli’de yol, okul, karakol yapımına başlanması bazı aşiret
reislerini rahatsız etmiş, aşiret reislerinin desteği ve kışkırtması ile
ayaklanma çıkartılmıştır. Bu olaylarda bastırılmıştır.
c) AĞRI OLAYI
1930 yılında daha çok eşkıyalık niteliğinde olan bu hareket, hemen
bastırılmıştır.
TERAKKİPERVER
CUMHURİYET F. SERBEST CUMHURİYET F.
Par CUMHURİYET HALK
(17 KASIM 1924- (12 AĞUSTOS-
ti FIRKASI (9 EYLÜL 1923)
3 HAZİRAN 1925) 17 ARALIK 1930)
Kur
MUSTAFA KEMAL
uc KAZIM KARABEKİR ALİ FETHİ OKYAR
ATATÜRK
u
KRONOLOJİ
10 Nisan 1928 24 Anayasasından “Dini islamdır” yasası çıkarıldı.
7 Temmuz 1945 Milli Kalkınma Partisi kuruldu (Nuri Demirdağ)
21 Eylül 1945 Menderes ve Köprülü CHP’den atıldı
22 Mayıs 1950 Celal Bayar Cumhurbaşkanı, Başkan Menderes oldu
24 Şubat 1955 Bağdat Paktı yeniden kuruldu
ATATÜRK İLKELERİ
I. CUMHURİYETÇİLİK
“Cumhur” halk anlamına gelir. Cumhuriyet halk yönetimi olarak ifade
edilir. Cumhuriyet hem devlet yönetimi hem de hükümet şeklidir.
Dar anlamda cumhuriyet, monarşinin karşıtıdır. Yani devlet
başkanlığının ırsi olarak intikal etmediği devlet biçimidir. Geniş anlamda
cumhuriyet, demokratik yönetimdir. Yani, demokratik devlet biçimidir.
—
Devlet biçimi olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişiye veya
zümreye değil, toplumun tümüne ait olduğu devlettir (geniş anlamda
cumhuriyet tanımına benzemektedir).
—
Hükümet biçimi olarak cumhuriyet, başta devlet başkanı
olmak üzere, devletin başlıca temel organlarının seçim ilkesine göre
kurulmuş olduğu, bunların oluşumunda veraset ilkesinin rol
oynamadığı hükümet sitemidir (dar anlamda cumhuriyet tanımıyla
aynıdır).
—
Cumhuriyetçilik ilkesi, Anayasalarımızın değiştirilemez
maddelerindendir.
NOT:
Erzurum kongresinde milli mücadelenin derhal toplanması ve
hükümet işlerinin denetimine verilmek istenmesi ulusal egemenlik,
ulusal birlik ve beraberlik ilkelerini gerçekleştirme amacına yöneliktir.
II. HALKÇILIK
Halk, belli bir zamanda belli bir devlette yaşayan insan topluluğudur.
Halkçılık ise ulus içindeki çeşitli insan gruplarının yararına bir siyaset
izlenmesi, halkın kendi kendini yönetmeye alıştırılmasıdır.
IIII. MİLLİYETÇİLİK
Millet, geçmişte, bugün yaşayan ve gelecekte yaşayacağı farz edilen
insan topluluğudur Milliyetçilik kişilerin ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi
ve yüceltmesi için diğer bireylerle çalışmaya bu çalışma bilincini diğer
kuşaklara da yansıtmaya denir.
Atatürk milliyetçiliğinin özellikleri:
•
Irkçı değildir. Dini, mezhebi, dili ne olursa olsun kendini Türk
gören herkesi Türk kabul eder. Ayrılıkçı değil, birleştiricidir.
• TBMM’nin açılması
• Kapitülasyonların kaldırılması
• İzmir İktisat Kongresinin toplanması
• Kabotaj Yasasının kabulü
• Türk Dil ve Tarih kurumlarının açılması
IV. DEVLETÇİLİK
Devlet, toplumbilimi açısından, toplumun belirli döneminde ortaya çıkan
örgütlenme modelidir. Siyaset bilimi açısından devlet, kurumsallaşmış
siyasal iktidar tipidir. Hukuk bilimi açısından ise, egemen kamu tüzel kişisidir.
Devletçilik, Devletin ekonomik alanda doğrudan doğruya müdahalesini
öngören sistemdir. Bu müdahale özel teşebbüsün yetersiz kaldığı
durumlarda ya da en güçlü erk’in müdahalesine ihtiyaç duyulduğunda söz
konusudur.
Devletçilik ilkesinin özellikleri
UYARI:
1929-39 Dünya sanayii üretim artışı %19 iken Türkiye'de
%96 olmuştur
V. LAİKLİK
Laiklik değişik şekillerde tanımlanabilir:
Hukuksal olarak laiklik, hukuk kurallarının din kuralarından ayrılması
ve hukuk kurallarının devlet tarafından konulmasıdır.
Sosyal olarak laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin
toplum hayatından çekilip Tanrı ile kul arasına bırakılmasıdır.
Siyasal olarak laiklik, kutsal din duygularının politikaya ve devlet
işlerine alet edilmemesidir.
Psikolojik olarak laiklik, din duygularının kul ile Allah arasında olması
ve bireyde hoşgörü duygusunun yerleşmesidir.
•
Din ve devlet işleri birbirinden ayrılır; Devlet düzeni ve hukuk,
dine değil akla ve bilime dayandırılmıştı.
•
İhtilal: Mevcut düzene açıkça karşı çıkmayı ve onu yıkmayı
amaçlar. İnkılâbın bir aşamasıdır. Geriye dönükte olabilir. O zaman
irtica olur.
•
Hükümet darbesi: Toplumdaki sosyoekonomik yapıyı değil,
yöneticileri değiştirmeyi amaç edinen bir harekettir.
Devrimcilik (= inkılâpçılık) ilkesi doğrultusunda yapılan devrimler
şunlardır:
•
3 Aralık 1934’de Kılık Kıyafet Yasası kabul edilmiştir. Bu
Yasaya göre, her dinin en üst düzey görevlisi ve dinsel mekânlar
haricinde dinsel kıyafet giyilmesi yasaklanmıştır.
•
Kadınların kıyafetlerinde değişikliğe gidilmemiştir. Kadın
kıyafetlerindeki değişiklik zamana bırakılmıştır.
2. Tekkelerin Zaviyelerin Ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Tarikatların çalışmalarını yürüttüğü tekke ve zaviyelerin din tacirlerince
istismar edilip din dışı faaliyet gösteren kurumlar haline dönüşmesi Laik
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilkeleriyle bağdaşmaması gibi nedenlerle dinsel
sömürü merkezleri haline gelen tekke, zaviye, türbeler 2 Eylül 1925’te
hükümetin çıkardığı kararname ile kapatılmış 30 Kasım 1925’te çıkarılan
Yasa ile kapatılması onaylanmıştır.
Sonuçlar
•
Şeyh, molla, seyit, üfürükçü, derviş, mürit, dede, muskacı,
falcı gibi unvanlar yasaklanmıştır.
•
Büyük bilginlerin ve padişahların türbeleri kültür ve sanat
eseri kabul edilerek ziyarete açık tutulmuştur.
3. Soyadı Yasasının Kabulü (21 Haziran 1934)
Osmanlı sosyal hayatında soyadı kullanılmazdı. Bu durum adres ve
kimlik karmaşasına yol açmış resmi işlemlerin yürütülmesini zorlaştırmıştı.
Bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için 1934 yılında soyadı yasası
kabul edilmiştir. Bu kanunla Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı veri1miştir.
Sonuçlar
Sivil rütbe, madalya, nişanlılar ve belli bir kesime ayrıcalık ifade eden
hoca, ağa hafız, hazretleri, molla, paşa gibi unvanlar kaldırılmıştır.
• Herkes uygun gördüğü bir soyada kavuşmuştur.
4. Takvim Saat ve Ölçülerde Değişiklikler
Avrupalı devletlerle olan ekonomik ve resmi ilişkilerimizdeki aksaklığı
gidermek amacıyla 26 Aralık l925’te uluslararası takvim ve saat ölçüleri
kabul edilmiştir. 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girmiştir.
Devrimden Önce Devrimden Sonra
• Rumeli Hicri Takvim • Miladi Takvim (1 Ocak 1926)
NOT:
Toplumsal alanda yapılan İnkılâpların temel amacı çağdaş
uygarlık diye kabul edilen Batı medeniyeti seviyesine ulaşmaktır.
c. Hukuktaki yenilikler
• Türk Medeni Yasası : İsviçre’den alınmıştır.
• Türk Ceza Yasası : İtalya’dan alınmıştır.
• İdare hukukuna ilişkin yasalar : Fransa’dan
alınmıştır.
•
Kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi: hukuk
alanında kadın erkek eşitliği tam olarak sağlanmıştı. Türk kadınları
seçme -seçilme hakları ile uzun süre bazı Avrupa ülkelerinin
kadınlarından daha önce siyasi haklara sahip olmuşlardır.
•
Anayasaya laiklik ilkesinin eklenmesi: 5 Şubat 1937’de
laiklik ilkesi anayasayla güvence altına alınmıştır.
Hukuk Devrimleri
2. Kadın hakları
• Kadın haklarında ilk ve en önemli adım Türk Medeni Yasası’nın kabul
edilmesidir.
•
Eğitimde çağdaşlaşmayı ve ulusallaşmayı sağlamak amacıyla
çıkarılmıştır.
Sonuçları
Sonucu:
• Yeni alfabenin öğretilmesi için Millet Mektepleri açılmıştır.
• Eğitim faaliyetleri yaygınlaşmıştır.
• Okur-yazar oranı artmıştır.
• Batı uygarlığı ile yakınlaşmalar başlamıştır.
Millet Mektepleri: 1 Ocak 1929’da açılmıştır. Bu mekteplerde eğitim
kurs şeklinde verilmektedir. Radyo programlarınca desteklenen bu
mektepler, okuma-yazma oranının artmasını sağlamıştır.
NOT:
Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu siyasal iktidarlarca
müdahale edilmemesi için ayrı bütçelerle özerk bir yapıda
kurulmuşlardır.
7. Üniversitelerin açılması
• İstanbul Üniversitesi açılmıştır (2 Ağustos 1933).
• Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açılmıştır.
• Yüksek Ziraat Enstitüsü açılmıştır.
8. Eğitimle ilgili diğer değişiklikler
• Güzel Sanatlar Akademisi kurulmuştur.
• Halk evleri açılmıştır (1932).
• Devlet Konservatuarı açılmıştır.
NOT:
Halkevleri 1932 yılında açılmıştır. Türk Ocaklar’ının bütün
şubeleri Halk Partisi’nin şubesi olarak “Halk Evleri” şeklinde yeniden
düzenlenmiştir. Böylece bu derneğinde siyasallaşma sürecinin de
önüne geçilmiştir. Yeni kurulan Türk Devleti’nin yenileşme ve değişim
çabalarının halka aktarıldığı oluşumdur. 1951 yılında kapatılmışlardır.
•
Sanayide dışa bağımlılığı azaltmak için hammaddesi yurt
içinde bulunan sanayi dalları kullanılmalıdır.
•
Özel sektörün gerçekleştiremediği yatırımlar devlet eliyle
yapılmalıdır. (Ekonomide asıl sorumluluk devlette olduğu için).
B. DİĞER GELİŞMELER
NOT:
Türkiye’de 1929 yılında uygulamaya konulan koruyucu
gümrük politikası (gümrük özgürlüğü), yerli malların kullanımını
arttırma ve dış ticaret açığını kapatma amaçlarına hizmet etmiştir.
NOT:
Teşvik-i Sanayi Yasası, kısa süreli de olsa dokuma,
çimento, şeker sektörlerinde başarı sağlayabilmiştir.
NOT:
Büyük yatırım yapabilecek özel sermayenin olmaması
nedeniyle büyük yatırımlar devlet eliyle gerçekleştirilmiştir
(Devletçilik ilkesi gereği).
NOT:
Türkiye’de 1923–1933 yılları, çağdaşlaşmaya yönelik
çalışmaların en yoğun yaşandığı yıllardır.
1.
Aşağıdaki ilkelerden hangisi diğerlerinin var olabilmesi için gerekli ilk
koşuldur?
2. Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük Nutku hangi yıllar arasındaki olayları anlatır?
A) 1914-1933 ) 1919-1927
B
C) 1881-1938 D ) 1905-1933
E) 1908-1938
9.
Cumhuriyeti ilan eden kadrolar hangi fikri ideolojinin tesiri altında
kalmışlardır?
A) Liberalizm B) İslâmcılık
C) Türkçülük D) Sosyalizm
E) Kapitalizm
11. “Soyadı Kanunu’yla ahlaka aykırı ve gülünç olan kelimelerin soyadı olarak kullanılması
yasaklanmıştır.”
Bu durumu aşağıdaki ilkelerden hangisinin doğrudan desteklediği savunulabilir?
A) Laiklik
B) Halkçılık
C) Devletçilik
D) İnkılapçılık
E) Cumhuriyetçilik
12. 10 Nisan 1928’de Türk Anayasası’nda yapılan değişiklik aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kadınlara siyasal haklar tanınması
B) “Dini İslam’dır” maddesi kaldırıldı
C) Seçim sistemi değiştirildi
D) Temel hak ve özgürlükler geliştirildi
E) Güçler ayrılığı ilkesi benimsendi
14. Aşağıdakilerden hangisi 1925-1930 yılları arasında yapılan inkılaplardan biri değildir?
A) Medeni kanunun kabulü
B) Harf inkılâbı
C) Tekke ve zaviyelerin kapatılması
D) Şapka inkılâbı
E) Kadınların seçme-seçilme hakkı
15. 1937’de Atatürk’le anlaşmazlığa düşen İsmet İnönü’nün yerine başbakanlığa
aşağıdakilerden hangisi getirilmiştir?
A) Rauf Orbay
B) Adnan Menderes
C) Ali Fethi Okyar
D) Celal Bayar
E) Kazım Karabekir
A) Demokrat Parti
B) Milli Kalkınma Partisi
C) Hürriyet Partisi
D) Millet Partisi
E) Ahali Cumhuriyet Partisi
18. İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar içinde aşağıdakilerden hangisinden başarılı
sonuç alınamamıştır?
D) 1935 E) 1934
24. Aşağıdaki inkılâplardan hangisi diğerlerine göre daha sonra meydana gelmiştir?
A) Yeni harflerin kabulü
B) Şapka kanunu
C) Kadınlara seçme seçilme hakkı
D) Medeni kanunun kabulü
E) Laiklik İlkesinin Anayasaya girmesi
25. 1924 Anayasası’ndan günümüze kadar olan sürede hangi ilke değişmeden kalmıştır?
A) Milli egemenlik ilkesi
B) Cumhurbaşkanlığı süresi
C) Seçimlere katılma hakkı
D) Güçler arasındaki ilişki
E) Meclisin bütün kurumlar ve gücün üstünde olduğu ilkesi
A) 1921 Anayasası
B) Saltanatın kaldırılması
C) Cumhuriyetin İlanı
D) 1924 Anayasası
E) Hilafetin kaldırılması
30. Aşağıdaki Atatürk İlkeleri’nden hangisinin yerleşmesi için daha çok uğraş
verilmiştir?
A) Milliyetçilik
B) Cumhuriyetçilik
C) Laiklik
D) Halkçılık
E) Halkçılık
C)
Köylü ve çiftinin düşük faizle ve kolayca kredi alabilmesini sağlamak için Ziraat
Bankası’nın yeniden düzenlenmesi
D) II-III ) I-II-III
E
35. 1923-1930 arası dönemdeki liberal ekonomi anlayışı nerede kabul edilmiştir?
A) Lozan Konferansı
B) Mudanya Anlaşması
C) İzmir İktisat Kongresi
D) II. Beş Yıllık Kalkınma Planı
E) I. Beş Yıllık Kalkınma Planı
36. Sürekli değişimi ve yenilenmeyi öngören Atatürk İlkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkçılık B) Devletçilik
) İnkılâpçılık
C) Devrimcilik D
E) Laiklik
B) 1930-1939
C) 1960-1980
D) 1980-1985
E) 1939-1950
41. Aşağıdakilerden hangisi, Atatürk döneminde izlenen köycülük siyasetinin
sonuçlarından biri değildir?
A) Demokratlık
B) Fertler arasında imtiyazsızlık
C) Sınıf mücadelesini kabul etmeme
D) Toplumun sosyal sınıf tabakalarına ayrılması
E) Fertler arasında eşitlik
43. Kanun önünde eşitliğin sağlanması ve her türlü ayrıcalığın reddi anlamına gelen
“Halkçılık” aşağıdakilerden hangisi ile alakalıdır?
49. Aşağıdaki konulardan hangisi Atatürk’ün Nutuk adlı eserinde yer alan konulardan
biri değildir?
A) Kapitülasyonların kaldırılması
B) Sakarya Savaşı
C) Harf İnkılâbı
D) Kongreler dönemi
E) İstiklal Mahkemeleri
50. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi 3 Mart 1924 tarihli kanunlar içerisinde yer
almamaktadır?
56. Türkiye’de genel oy ve gizli oy ilkeleri, sırasıyla hangi tarihte kabul edilmiştir?
A) 1934—1936 B) 1928—1934
C) l934—1950 D) 1950—1961
E) 1961—1 980
57. “9 Aralık 1925 tarihinde yerli kumaştan elbise giyilmesine dair kanun çıkarılmıştır. “
Bu kanunun uygulamaya konulmasıyla,
I. dışa bağımlılığın azaltılması,
II. yerli üretimin desteklenmesi,
III. sanayileşmenin çabuklaştırılması
durumlarından hangilerine az da olsa katkı sağlandığı savunulabilir? (KPSS 2007)
66. Aşağıdakilerden hangisi Atatürk Milliyetçiliğine bağlılık ilkesinin bir sonucu değildir?
A) Vatandaşların dilek ve şikâyetleri hakkında TBMM’ye başvurma haklarının olması
B) Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü
C) Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk sayılması
D) Türk Milletinin birlikte yaşama arzusunu ve sahip olunan manevi mirası koruma amacını
paylaşan bireylerden oluşması
E) Türkiye Cumhuriyetinin resmi dilinin Türkçe olması
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B B C B A B E B C A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B B B E D A B D A D
21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
B D C E A A C E B C
31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
D C D E C D A C A B
41 42 43 44 45 46 47 48 49 50
C D D A C D B E C E
51 52 53 54 55 56 57 58 59 60
D B C B D C E D B C
61 62 63 64 65 66
D D A D A A
Temel ilkeler
• Tam bağımsızlıktan ödün vermemek.
• Yurtta barış, Dünya'da barış
•
Türkiye Suriye Sınırı: Hatay sorunu 30 Mayıs 1926’da
çözülmüştür.
•
Adana Mersin Demiryolları: Türkiye’nin kamulaştırmak
istediği Adana- Mersin demiryolunu, Fransız şirketi işlettiği için
sorunlar yaşanmıştır. Bu sorun 1929’da çözümlenmiştir.
•
Lozan’dan Kalan Osmanlı Borçları: 22 Haziran 1932’de
çözümlenmiştir.
•
Yabancı Okullar: Yabancı okullara Türk Tarihi, Coğrafyası ve
Türk Dili dersleri konulması ve bu derslerin Türk öğretmenlerce
verilmesine Fransa itiraz etmiş ancak itiraz iç sorun olduğu
gerekçesiyle tartışmaya açılmamıştır.
•
Bozkurt-Lotus Davası: Ege’de çarpışan iki yük gemisi (Türk
ve Fransız) ile ilgili bir sorundur. Bu olayın sonucunda kabotaj hakkını
elde edilecektir.
V.
TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE GİRMESİ
(18 Temmuz 1932)
Cemiyetin amaçları, I. Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışı
korumak ve olası sorunlara barışçıl çözümler üretmektir.
Türkiye’nin diplomatik çözümden yana olduğunu bir kez daha duyurmak
ve uluslararası siyasi ilişkilerini geliştirmek amacıyla cemiyete katılmıştır.
ABD başkanı Wilson’un fikir babası olduğu Milletler Cemiyeti
kuruluşundan kısa bir süre sonra büyük devletlerin çıkarlarına hizmet eden,
taraf tutan kurum haline geldiği için II. Dünya Savaşı sonrasında
kapatılmıştır.
UYARI:
Milletler Cemiyeti'nde, Türkiye'nin üyeliğiyle ilgili
önergeyi Portekiz ve Yunanistan temsilcileri vermiştir.
Türkiye'nin Cemiyete üye olması, Boğazlar sorununun
çözümünü kolaylaştırmıştır.
UYARI:
Bulgaristan, Yunanistan ile aralarında sınır sorunları olduğu
ve Bulgaristan’ın topraklarını genişletmek istediği için, Arnavutluk ise
İtalya'dan çekindiği için ittifakta yer almaz.
ÖNEMİ:
Balkan Antantı ile Türkiye batı sınırlarını güvence altına
almış ve bölgesel barışın, dolayısıyla dünya barışının
sağlanmasına katkıda bulunmuştur.
Sonucu:
•
Bulgaristan, Yunanistan’la arasındaki sınır sorunu, kaybettiği
toprakları geri alabilme düşüncesi gibi nedenlerle pakta imza
atmamıştır.
• Yugoslavya'nın Almanya ile işbirliğine yönelmesiyle pakt zayıflar, II.
Dünya Savaşı'nın fiilen başlamasıyla sona erer.
•
Karadeniz’de kıyısı bulunan devletlerin savaş gemilerinin
geçişi, uluslararası hukuk kurallarına göre düzenlenmiştir.
UYARI:
Lozan'da boğazlar konusunda Türkiye'yi destekleyen
Sovyet Rusya, Montreux'de Türkiye'ye karşı tavır alır. Lozan'da
Türkiye'ye karşı olan İngiltere ise Montreux'de Türkiye'yi
destekler.
Sonucu:
Türkiye bu pakt sonucunda doğu sınırlarını güvence altına alınmıştır.
UYARI:
Suriye, Türkiye ile sınır sorunları (Hatay) olduğu için yer
almamıştır.
NOT:
Hatay Türk Devleti’nin İlk cumhurbaşkanı TAYFUR SÖKMEN,
ilk Başbakanı ABDURRAHİM MELEK’TİR.
DIŞ POLİTİKA
1. Atatürk döneminde (1923-1938) en uzun süre Dış İşleri Bakanlığı yapan devlet adamı
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tevfik Rüştü Aras
B) Yusuf Hikmet Bayur
C) İsmet İnönü
D) Mahmut Esat Bozkurt
E) Numan Menemencioğlu
2. Aşağıdaki olaylardan hangisi Lozan’da aleyhimize bir karar olmasına rağmen daha
sonra Misak-ı Milliye uygun bir şekle getirilmiş bir gelişmedir?
A) Musul Meselesi
B) Boğazlar Meselesi
C) Dış borçlar
D) Nüfus mübadelesi
E) Azınlıklar
4. “I. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası sorunları çözmek amacıyla kurulan Milletler
Cemiyeti’ne Türkiye’de davet edilmiştir.”
Türkiye’nin Cemiyet-i Akvam’a alınmasında onun aşağıdaki özelliklerinden hangisinin
etkili olduğu söylenebilir?
A) Nüfus mübadelesi
B) Kıbrıs sorunu
C) Ege adalarının silahsızlandırılması
D) azminat sorunu
T
E) Rodos ve Oniki Ada
6. Aşağıdakilerden hangisi 1923-32 dönemi Türk dış politikasında Türkiye ile Yunanistan
arasındaki temel problemlerden biri değildir?
C) Türk-Yunan sınırı
D) İstanbul Rumları meselesi
E) Mübadele meselesi
7. I. Sadabat Paktı
8. 1931 'de Ankara'da Balkan Konferansı delegelerinin katıldığı toplantıda Mustafa Kemal,
Balkan milletlerinin tarihi münasebetlerinden bahsederek Balkan Ittifakı'nın gerekliliği üzerinde
durmuştur.
Buna göre Türkiye'nin;
I. Dünya siyasetinde etkinliği olan bir devlet olma
II. Batıda ki egemenlik sınırlarını genişletme
III. Doğacak herhangi bir tehlikeye karşı önlem alma
hedeflerinden hangilerini gerçekleştirmek istediği söylenebilir?
D) I ve II ) I, II ve IV
E
12. Sovyet Rusya Boğazlar Sorunu'nda Türkiye'yi desteklerken, 1936 Montrö Boğazlar
Konferansı görüşmelerinde Türkiye ve İngiltere'ye karşı tavır almıştır.
Buna göre;
I. Siyasal dengelerin değiştiği
II. Sovyet Rusya'nın Türk-lngiliz yakınlaşmasına tepki gösterdiği
III. Sovyet Rusya'nın boğazlara egemen olmak istediği
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
13. II. Dünya Savaşı'nın çıkması olasılığının artması üzerine Türk Hükümeti'nin
sınırlarını korumak ve bölgesindeki devletlerle güç birliği yapmak için;
I. Nato'ya girme
II. Balkan Antantı'na katılma
III. Sadabat Paktı'na katılma
IV. Cemiyeti Akvam’a üye olma
politikalarından hangilerini uyguladığı savunulabilir?
14. “Balkan Antantı'nın yapılması sırasında yapılan gizli bir protokol ile, taraflardan biri
Balkanlı olmayan bir devlet tarafından saldırıya uğrar ve bir Balkan devleti de saldırgana
yardım ederse, diğer taraflar saldırgana karşı birlikte savaşa girmeleri kararlaştırıldı.”
Balkan Antantı'nda yer alan bu maddeye dayanarak;
I. Balkan devletleri arasında siyasi işbirliği sağlanmıştır.
II. Balkan devletleri dış saldırıya karşı İttifak yapmışlardır.
III. Balkan devletleri yayılmacı bir amaç gütmüşlerdir.
yargılarından hangilerine ulaşılamaz?
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A B C A A C ECE E
11 12 13 14 15 16
E C C C C D
Japonya'daki Gelişmeler
16. yy.da Cizvit misyonerleri Japonya'da Hıristiyanlığı yaymaya
başlayınca, Japonlar Hıristiyanlık’ın tehlikeli olduğuna kanaat getirip,
Hıristiyanlığı ve yabancıların ülkeye girişini yasaklandı.
19. yy.ın ortalarından itibaren dünyaya açılım politikası izleyen Japonya,
1854'te Amerika ile Dostluk Antlaşması imzaladı. Bunu Rusya, İngiltere,
Hollanda ve Fransa ile yapılan antlaşmalar izledi. Bu gelişmeler Japonya'nın
içe kapalı geçirdiği dönemin bittiğini gösteriyordu. Bu antlaşmaları ticaret
antlaşmaları izledi. İkili antlaşmalar, Japonya'nın iç karışıklığa
sürüklenmesine ve feodal döneminin tarihe karışmasına neden oldu.
Tokugava Şogunluğu yıkılırken, 1868'de Meiji Restorasyon Dönemi
başladı. Hakimiyet İmparatora geçti. Japonya'nın modern tarihi başladı.
Batılıların yüzyıllar içinde kurdukları sanayilerini, politik kurumlarını, modern
toplumunu 20-30 yılda gerçekleştirdiler. Ülke her bakımdan gelişti. Bu durum
savaşlara neden oldu. Çin ile yapılan savaşı (1894-1895) kazanıp Tayvan'ı
ele geçiren Japonlar, 1904-1905 savaşında da Rusya'yı yendiler ve 1910'da
da Kore'yi ilhak ettiler. 1912'de İmparator Meiji öldü. I. Dünya Savaşı'na tam
olarak katılmayan Japonya, II. Dünya Savaşı'nda ağır bir yenilgi aldı (1945).
Ülke altı yıl müttefiklerin kontrolünde kaldı. Bu dönemde tarım alanları
yeniden paylaştırıldı, aile şirketleri dağıtıldı, işçilere ve kadınlara çeşitli
haklar verildi. 1947'de liberal bir anayasa ilan edildi. 1951 San Francisco
Antlaşması ile Japonya dış ilişkiler kurma hakkını tekrar kazandı. Japonya
1970'lerden itibaren uluslararası mali ve ekonomik piyasa kuruluşlarının baş
aktörlerinden biri haline geldi.
Krizin Nedenleri
1.
ABD ekonomisinin % 50'sinin 200 kadar holdingin elinde
olması (Bu tek bir holdingin bile iflasının ekonomiyi sarsacağının
göstergesiydi).
3.
Şirketlerin mali tablolarının güvenirliğini sağlayan yasaların
olmaması. (Bu nedenle yatırımcı, senedini aldığı firma hakkında
yeterince bilgi sahibi olamıyordu).
4.
Ticari bankalar ile yatırım bankalarını ayıran yasaların
olmaması.
5.
ABD Başkanı Hoower'in ve ekibinin ekonomi alanındaki
tecrübesizliği. (Hoower liberal ekonomi anlayışına göre krizin
başlarında ekonomiye müdahale etmedi, daha sonraki müdahalesi
hem gecikmişti, hem de başarılı değildi. Hükümet altına bağlı
olmayan para basmayınca piyasada para bulunamadı ve reel sektör
küçüldü, işsizlik arttı).
Sonuçları
Türkiye'ye Etkileri
Bu kriz karşısında Türkiye, kalkınmasını sağlayabilmek için ihracat ve
ithalatını artırmak zorundaydı. Krizi aşmak için alınan tedbirler;
1.
Kliring ve takas sistemi uygulandı. (Kliring : Malını alanın,
malını alma ilkesine dayanır. Türk Hükümeti birçok ülke ile kliring ve
takas antlaşması yaptı. Türkiye ile ticaret ve ödeme antlaşması
yapan ülkelerden ithalata öncelik verildi)
2.
İhraç mallarına kalite kontrol (Standardizasyon) getirildi.
1934'te bu iş için Türk-ofis kuruldu.
5.
Madencilik alanı talep düşüklüğü nedeniyle buhranı en fazla
hisseden alan oldu.
3.
Aşama: ABD, İngiltere, Fransa gibi Batılı Devletler Hint ve
İran körfezine ulaşan denizyolu ticaretini kontrol altına almak için
Osmanlı sınırları dışında kalan Arap Yarımadası’nın kıyılarına
yerleştiler. Osmanlı İmparatorluğu zayıflayınca İngiltere 1878'de
Kıbrıs'ı ve 1881'de Mısır'ı işgal etti. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla
Ortadoğu'nun son toprakları da İngilizler ve Fransızlar arasında
paylaşıldı.
Büyük Güçlerin Ortadoğu Planları
Bugün için sayıları 181 bulan ülkelerin her biri, çok sayıda bölgeye
ayrılarak parçalanmak istenmektedir. Irak'ın Şii, Kürt ve Sünni bölgesi olarak
üçe bölünmesi hedeflenmektedir. Lübnan, beş bölgeye bölünecektir (Maruni-
Hıristiyan bölgesi, Müslüman bölgesi, Dürzi bölgesi, Şii bölgesi, İsrail'in
denetimi altındaki bölge). Suriye etnik yapısına uygun olarak, dört devlete
ayrılacaktır (Şii Alevi devleti, Sünni devleti, Şam'da buna düşman bir başka
Sünni Devleti, Dürzi Devleti). İran'ın, 5 parçaya bölünmesi planlanmaktadır
(Irak Kürtleriyle birleşecek olan Kürt Devleti, Tebriz-Azerbaycan Devleti, Şii
Arap Devleti, Doğuda Belücistan, Tahran merkezli İran Devleti). Mısır'ı
parçalamak; Yukarı Mısır'da yedi milyonluk güçlü bir Hıristiyan azınlık
yaşamaktadır. Ülke, Kuzey ve Güney Mısır olarak ikiye bölünecektir.
Türkiye'nin, 5 parçaya bölünmesi planlanmaktadır (Ermenistan, Kürdistan,
Rum, Anadolu Türk Devletleri kurularak ve Batı Anadolu Yunanistan'a
verilecektir). Sudan, birbirine düşman dört gruptan oluşturulmuştur. Ülke dört
parçaya ayrılacaktır. İsrail, Filistin'i kuşatma altındaki bölgelere ayırmak
suretiyle muhtemel Filistin Devleti’nin toprak bütünlüğünü engellemek
istemektedir.
1.
I. Dünya Savaşı sonunda yenilmiş olan Almanya'nın ağır
koşullar içeren Versay Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalması.
4.
İtalya'da faşistlerin iktidara gelerek 1935'te Etiyopya'yı işgal
etmesi.
5.
Milletler Cemiyeti'nin işgalleri önlemede ve barışı korumada
yetersiz kalması
Savaşın Başlaması
Alman ordularının 1 Eylül 1939 Polonya'yı işgal etmesinden sonra, 3
Eylül 1939 İngiltere ve Fransa'nın Almanya'ya savaş açmasıyla II. Dünya
Savaşı başladı.
Savaşın Tarafları
Mihver Devletleri; Almanya, İtalya ve Japonya.
Müttefik Devletler; Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB.
Savaşın Yayılması
Alman orduları kısa sürede Norveç, Danimarka, Belçika, Hollanda,
Lüksemburg ve Fransa'yı işgal ettiler. Savaş İsveç, İsviçre, İspanya ve
Portekiz dışında bütün Avrupa'ya yayıldı.
Alman ordularının Polonya'nın büyük kısmını işgaline tepki olarak, Doğu
Polonya'yı işgal eden SSCB kuvvetleri olası bir Alman saldırısına karşı
batıda bir "tampon devletler" oluşturmak amacıyla üç Baltık Ülkesini
Estonya, Letonya ve Litvanya'yı işgal etti.
2.
Fransa'yı işgal edip, İngilizleri Avrupa'dan çıkaran Hitler,
SSCB üzerinden Ortadoğu'ya inmek için 22 Haziran 1941'de
SSCB'ye saldırdı. Stalingrad'da Almanları durduran SSCB kuvvetleri,
1943 yazında karşı saldırıya geçti.
Savaşın Bitişi
1.
İngiliz ve ABD askerlerinden oluşan 100 bin kişilik bir kuvvet,
Mayıs 1943'te Kuzey Afrika'daki Alman ve İtalyan kuvvetlerini
çökertti.
5.
Uzak doğuda Japonlar karşısında üstünlüğü ele geçiren ABD,
savaşın bitişini hızlandırmak için 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya, 9
Ağustos 1945'te de Nagasaki'ye atom bombası attı (SSCB de 8
Ağustos 1945'te Japonya'ya savaş). Japonya'nın 2 Eylül 1945'te
resmen teslim olmasıyla 2. Dünya Savaşı sona erdi.
Almanya Sorunu
1. Almanya'nın ABD, Birleşik Krallık (İngiltere), Fransa ve SSCB
bölgelerine ayrılmasına,
2. Bu bölgelerde demokratik yönetimlerin kurulmasına,
3. Alman savaş sanayisinin barış ekonomisinin gereksinimlerine göre
yapılandırılmasına,
4. Nazi kurumlarının ortadan kaldırılmasına,
5. Alman donanmasının büyük kısmının imhasına,
6. Savaş suçlularının yargılanmasına karar verildi.
Avusturya'nın Durumu
Avusturya ve başkenti Viyana, Almanya örneğinde olduğu gibi dört
devlet arasında işgal bölgelerine ayrıldı.
İtalya'nın Durumu
İtalya'nın 1943'ten beri demokrasi yolunda gösterdiği gelişmeler dikkate
alınarak bu ülkeye barış için öncelik verilmesi ve barış hükümlerinin
yumuşak tutulması kabul edildi.
İspanya'nın Durumu
Savaşa girmemekle beraber mihver devletleri ile işbirliği yapan
İspanya'nın Birleşmiş Milletlere alınmaması karan benimsendi.
İran'ın Durumu
Derhal boşaltılmasına karar verildi.
Ekmek Karnesi
Savaş, kıtlık gibi olağanüstü dönemlerde halkın günlük ekmek
istihkakının bağlandığı belgedir.
Varlık Vergisi
Olağanüstü savaş koşullarının yarattığı yüksek kârlılığı vergilemek
amacıyla 11 Kasım 1942'de kanunla çıkarılmış olan olağanüstü servet
vergisinin adıdır. Aslında bu kanunun benzeri çağdaş ülkelerde olmasına ve
sadece yabancıları ilgili almayıp büyük menkul ve gayri menkul sahiplerini
hedef almasına rağmen bu vergi sadece Türkiye’ye has ve yabancılara
yönelik olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Varlık Vergisi Kanunu ile tahsil edilen vergi 1942 bütçesinin % 80'inî
oluşturmuştur. Bu vergilerin % 87'si gayrimüslim, % 7'si müslüman
mükelleflere yüklenmiştir. Bu vergiyi ödeyemeyen veya ödemeyen kişilerin
Aşkale'de kurulan çalışma kampına gönderilerek borçlarını bedenen
çalışarak ödemeleri kararı alınmıştır. Bu kampta 1000'i aşkın kişi
çalıştırılmıştır.
Varlık Vergisi uygulaması gayrimüslim nüfusun Türkiye'den göçünü
hızlandırmış ve 1923'ten sonra uygar bir düzene sahip olduğu düşünülen
Türkiye'nin imajını dünya kamuoyunda olumsuz yönde etkilemiştir.
Marshall Planı
ABD'de 1948'de dört yıl süreli "iktisadi ve işbirliği kanunu" kabul
edilmiştir. Kanunun öncülüğünü yapan ABD Dışişleri Bakanı General
Marshall'dır. Marshall Planı, savaşta yıkılmış olan Avrupa'nın kalkınması için
hazırlanmış bir plan olduğu halde Türk hükümetinin isteğini dikkate alan
ABD hükümeti, Türkiye'ye Marshall yardımı yapmayı kabul etmiştir. Böylece
dört yılı kapsayan (1947-1952) Marshall Planı yardımı alınmıştır. SSCB ise
bu plana karşı çıkmıştır.
Balkan İttifakı
II. Dünya Savaşı sonrasında Komünist Rus Emperyalizmine karşı
savunma amacıyla kurulan ittifak, Türk-Yunan dostluğu üzerine gelişmiştir.
Bu dostluk Kıbrıs meselesi ile bozulunca ittifak önemini kaybetmiştir.
Kıbrıs Meselesi
Kıbrıs sorunu, 1954-1959 döneminde Türk-Yunan hükümetleri arasında
Kıbrıslı Rumların Kıbrıs'ı Yunanistan ile birleştirmek (Enosis) istemesi
sonucu ortaya çıkan resmi anlaşmazlık olayıdır.
İkinci Dünya Savaşı'nın Türkiye'ye Ekonomik Etkileri
Türkiye'de savaş boyunca yarı seferberlik havası devam etmiş, yetişkin
nüfusun askere alınması üretim hacminde düşüşe neden olmuştur. Savunma
harcamaları arttığı için savaş öncesi planlanan yatırımların yapılması yerine,
mevcut yatırımların korunması temel politika olarak benimsenmiştir. Bu
dönemde Türkiye'nin ekonomi politikasını 1940'da çıkarılan ve hükümete
ekonomiye müdahalede sınırsız yetki veren "Milli Korunma Kanunu"
belirlemiştir. Bu yasa devletçilik politikasının bir uzantısıdır.
Bu dönemde Türkiye'nin ihraç ürünlerine olan talep artmıştır. Yani
tarımsal kesimin gelirleri artmıştır. Ancak köylünün büyük kısmı silah altına
alındığı için üretim esasında azalmış ve kazançlı olan pazara dönük büyük
çiftçi olmuştur. Gelişmiş ülkelerin savaş üretimleri azaldığından ve Milli
Korunma Kanunu'da kısıtlamalar getirdiğinden bu dönemde ithalat
azalmıştır. İhracat da artınca Türkiye'nin attın ve döviz rezervleri artmıştır.
Yalnız sermaye birikimini devletin yürütmesi, sanayide olumlu gelişmelerin
ortaya çıkmasını engellemiştir. İthalatın ve yerli üretimin azalması sonucu
ortaya çıkan kıtlık, devletin seferberliği para basarak finanse etme çabası ile
birleşince enflasyon artmıştır. Bu dönemde biriken olağanüstü servetleri
vergileyerek seferberlik finansmanına katkı sağlamak için 1942'de "Varlık
Vergisi" kanunu çıkarıldı. Bu kanunun öncelikle gayrimüslimlere uygulanması
Kurtuluş Savaşı'ndan beri süre gelen yerli tüccarların azınlıkların yerini alma
politikasına katkı sağladı. Savaşın sona ermesiyle çıkarılan "Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu 11 Haziran 1945" bir süre sonra fiilen uygulamadan
kaldırıldı.
Genel Sonuç
Türkiye stratejik konumu itibariyle II. Dünya Savaşı'nın siyasal, sosyal,
ekonomik sonuçlarından etkilenmiş, savaş sırasında yaşadığı yalnızlık
siyasetini aşmaya çalışmıştır. Sovyetlerin emperyalist baskılarına maruz
kalınca ABD'ye yakınmış, gelişen ekonomik-siyasal olaylara bağımlı olarak
Batı siyasetinde yer almaya başlamıştır. Ekonomik sıkıntıları aşmak için
ABD'den dış yardım sağlamış ve uluslararası ekonomik ortaklıklarda yer
almıştır, içteki devletçilik siyaseti, çok partili yaşama geçişle yerini liberalizme
bırakmıştır.
Yumuşama
İlk kez Soğuk Savaş döneminde Doğu-Batı ilişkilerinde çatışma ve
gerginliğin azaldığı tarihsel bir dönemi tanımlamak için kullanılan yumuşama
tabiri; farklı ekonomik, toplumsal, siyasal sistemlere sahip ülke grupları
arasında barış içinde yaşamayı uzun süreli ve kapsamlı bir işbirliğini,
gerginliğin aşamalı ve bilinçli olarak azaltılmasını öngören bir politikadır.
Yumuşamanın Mimarları
ABD'de 1961'de J. Kennedy ile birlikte iktidara gelen ekip "tedrici cevap"
taktiğini ortaya koydu. SSCB silah üstünlüğüne güvendiğinden kısmi
çatışmaları teşvik etmek ve başlatmaktan kaçınmıyordu. SSCB'nin 1958'de
Batı Berlin'in serbest bir kent statüsü kazanması yönündeki atom savaşı
tehtidi, 1961'de Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin Berlin Duvan'nı inşa
etmesiyle son buldu. Bundan sonra SSCB ve ABD dünyadaki nükleer
silahları karşılıklı olarak sınırlamaya çaba gösterdiler. 1963'te atmosferde,
atmosfer dışındaki uzayda ve deniz altında nükleer denemeleri yasaklayan
Moskova Antlaşması imzalandı.
SALT 2
21 Kasım 1972'de Cenevre'de başladı. 3 Mart 1974'te Moskova'da
nükleer sistemlerin sınırlandırılmasıyla ilgili antlaşma imzalandı. 24 Kasım
1974'teki Vladivostok Toplantısı ile Salt 2’nin taslağı üzerinde anlaşıldı. Buna
göre iki ülkeden her biri en fazla 2400 nükleer silah taşıyıcısına sahip
olacaktı. Salt 2 Antlaşması 18 Haziran 1979'da iki taraf arasında imzalandı.
Yalnız Amerikan Kongresi getirilen sınırlamalar ile Amerikan stratejik
üstünlüğünün Sovyetlere kaptırıldığı gerekçesiyle bu antlaşmayı
reddettiğinden antlaşma yürürlüğe konulamadı.
Salt 2'ye, SSCB'nin 1979 Afganistan'ı işgali öldürücü bir darbe
vurmuştur. SSCB'nin Afganistan'ı işgali Amerikan kamuoyunda, dedant ve
silahsızlanma konusunda Sovyetlerin samimi olmadığı ve yumuşamayı kendi
yayılma ve genişleme tasarıları için uygun bir fırsat olarak gördüğü şeklinde
değerlendirildi.
Keşmir Sorunu
1947'de Pakistan ve Hindistan, İngiltere’den bağımsızlıklarını ilan
ettiklerinde, Keşmirler seçim haklarını Pakistan'dan yana kullanmışlarsa da
Keşmir'in yöneticisi Hari Singh ülkeyi para karşılığında Hindistan'a verip
İngiltere’ye kaçınca Keşmir Sorunu ortaya çıktı. Keşmir 151.000
kilometrekareden oluşan sırtını Himalayalara veren bir ülkedir. 1947'de
Pakistan Keşmir'in % 30'unu almasıyla Keşmir; Azad (özgür) Keşmir ve
Hindistan kontrolündeki Keşmir olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hindistan'ın
kontrolü altındaki Keşmir'in nüfusu 13 milyondur ve halkın % 90'ı
Müslümandır. İlerleyen yıllarda Çin'in Keşmir'in Aksai Çin yaylasını işgal
etmesi, Hindistan'a karşı Çin-Pakistan dostluğunu başlatmıştır. Bu sorun
nedeniyle Pakistan ve Hindistan üç kez savaşmışlardır. 1947'de seçilmiş
Keşmir Meclisi Pakistan'a katılma kararı aldı. 24 Ekim 1947'de özgür (azad)
Keşmir Hükümeti resmen ilan edildi. Hindistan'ın itirazıyla bölgede halk
oylaması yapılması kararı alındı. Bu halk oylaması Hindistan'ın engellemeleri
sonucu yapılamadı.
BM Güvenlik Konseyi 1948, 1949 ve 1957 tarihli kararla Keşmirlilere
kendi geleceğini tayin (seif-determi-nation) hakkını vermişse de Hindistan bu
duruma karşı geldiği için sorun çözümlenememektedir.
Ezilen Keşmirler
Tek amaçlan Keşmir'in uluslararası hukukun öngördüğü halk oylaması
ile Pakistan'a bağlanması olan Keşmirliler ile ilgili Uluslararası Af Örgütü ve
İnsan Hakları Gözetim Ajansı'nın tespitleri şöyledir;
⬥ Katliamlar devam etmektedir.
⬥ İnsanlar kaçırılmakta ve ortadan kaybolmaktadır.
⬥ Kadınlara tecavüz vakaları olmaktadır.
⬥ Tutuklulara işkence yapılmaktadır.
⬥ Keyfi gözaltına alma ve tutuklamalar sürmektedir.
⬥ Adil yargılama hakkı tutuklular için yoktur.
⬥ Mala, mülke kasıtlı olarak zarar verilmektedir.
⬥ Toplantı, gösteri, düşünce açıklama hakları ve din özgürlüğü
kısıtlanmıştır.
Tüm bu uygulamalar sonucu günümüzde 1,5 milyon Keşmirli
Pakistan'da mülteci olarak yaşamaktadır.
Keşmir’de yıllarca süren intifada sorunun askeri bir çözümünün
olmadığı, çözümün halk oylaması olduğunu ortaya koymuştur, Hindistan ile
ekonomik, siyasi ve askeri iş birliğini arttırma amaçlarından dolayı Batı
dünyası Keşmir'deki hukuk ve insanlık dışı olaylara seyirci kalmaktadır.
Kurulduğunda KKTC'yi Bangladeş ile birlikle tanıyan (maalesef
sonradan batılı ülkelerin ambargo tehtidiyle bu kararı geri almak zorunda
bırakılan) Kurtuluş Savaşı'nda bize maddi manevi yardımcı olan, Kıbrıs Barış
Harekatı sırasında bize silah yardımı yapan (bir çok sivil ve asker
Pakistanlı'nın Kıbrıs'ta ordumuzla beraber gönüllü savaşmak için yazıldığı
bilinmektedir), önemli füze sistemlerine Türk isimlerini veren Pakistan'ı
desteklemek, Türkiye için bir borçtur.
Bağlantısızlar Hareketi
Kendilerini hiçbir güç bloğuna dahil veya hariç olarak saymayan 100'ün
üzerinde ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası bir oluşumdur.
1979'da I. Havana Bildirisi'ne göre birliğin amacı, "Üye ülkelerin
bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini,
sömürgecilik, yayılmacılık, ırkçılık ,dış baskı, istila, işgal ve dış müdahaleden
korumaktır. Üye ülkeler dünya nüfusunun % 50'den fazlasını, BM üyelerinin
2/3'ünü oluşturmaktadır.
Bandung Konferansı
Endonezya'nın Bandung kentinde 18-24 Nisan 1955'te toplanan ve yeni
bağımsızlığını kazanan Asya-Afrika devletlerini bir araya getiren
konferanstır. Konferans Asya-Afrika tipi bağlantısızlık ile Doğu Blok'u tipi
"barış içinde bir arada yaşama" arasında bir uzlaşmaya dayandığından,
dünya politikasında barıştan yana etkili bir güç oluşturma anlamındaki
"olumlu" tarafsızlığın tam bir örneği olarak kabul edilmemektedir. Çünkü
konferans sonunda yayımlanan bildiri olumlu etkileri ilan etmişse de
uygulamada vurgu daha çok "olumsuz" yön üzerine yapılmıştır.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin de katıldığı bu konferansın etkileri
"bağlantısızların dünya politikasına ağırlıklarını koymaları döneminin"
başlamasına katkı sağlamıştır.
ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI
1948 Arap-İsrail Savaşı
14 Mayıs 1948'de İsrail’in kurulmasından sonra genel bir Arap taarruzu
ile savaş başladı. Gerilla mücadelesi şeklinde başlayan savaş, Mısır, Suriye,
Ürdün, Lübnan, Irak ve Suudi Arabistan'ın da katılmasıyla büyümüş ve 7
Ocak 1949'da Rodos Adası'nda imzalanan ateşkes antlaşmasıyla son
bulmuştur.
Süveyş Krizi
1952'de Cemal Abdulnasır, Mısır'da iktidara geldiğinde Süveyş Kanalı
Batılı devletlerce kontrol edilen Kanal Şirketi'ndeydi. Bu kanal yoluyla
Avrupalı devletler Körfez ülkelerinden petrol alıyordu. Abdulnasır ülkesini
İsrail karşısında askeri açıdan güçlendirmek maksadıyla Sovyetlerden silah
almıştır. Mısır, İhtiyacı olan krediyi Amerika ve İngiltere'den sağlayamayınca
Süveyş Kanalı'nı millileştirdiğini açıkladı. Abdulnasır Kanal Şirketi'nin
hisselerinin değerini sahiplerine ödeyeceğini açıkladıysa da İngiltere ile
Fransa bunu kabul etmediler.
1956'da İsrail, İngiliz ve Fransız gizli ittifakının Mısır ordusunu yenerek
Kanal Bölgesi'ni işgal etmesine hem ABD, hem de SSCB cephe aldı.
SSCB'nin Londra ve Paris'e atom bombası atma tehtidi karşısında İngiltere
ve Fransa bölgeden çıktılar.
ABD'nin bu kriz sırasında İngiltere ve Fransa'yı yalnız bırakmasının
nedenleri ise; müttefikleri olan ingiltere ve Fransa'nın emparyalist politika
izlemeleri, Doğu ve Batı blokları arasında bir savaşın çıkmasını istememesi
ve bölgede Batı karşıtı akımların güçlenip Arapların, Sovyetlere
yanaşmasından endişe duymasıydı.
Savaşın bitişiyle BM Gazze şeridine ve Sina Yarımadası’na Mısır-İsrail
Savaşı çıkmasını önlemek için Barış Gücü yerleştirdi. (Bu güç 1967'de
bölgeden çekildi)
Krizin Sonuçları
⬥ II. Dünya Savaşı öncesinde dünyaya egemen olan Avrupa
devletlerinin zayıfladığı ve ABD'siz birşey yapamayacakları ortaya
çıkmıştır.
⬥ İngiltere Falkland Adaları Savaşı'na kadar ABD'nin desteği olmadan
hiç harekat yapmamıştır.
⬥ ABD'ye güvenilemeyeceğini anlayan Fransa, nükleer silah geliştirme
çalışmalarını başlatmış ve NATO'nun askeri kanadından çekilmiştir.
⬥ Cemal Abdulnasır'ın Arap dünyasında gücü ve prestiji artmıştır.
⬥ Mısır'ın ayakta kalması, İngiltere ve Fransa'nın zayıfladığının ortaya
çıkması kolonilerin bağımsızlaşma sürecini hızlandırmıştır.
⬥ Sovyetlerin bölgede prestiji hızla artmıştır.
Savaşın Sonuçlan
⬥ İsrail Süveyş Kanalı'na kadar olan toprakları ele geçirdi.
⬥ Israil-Ürdün sınırı Israii lehine düzenlendi
⬥ Arap halklarının İsıail'e karşı kin ve nefreti aitti.
⬥ Arap devletleri arasında İsrail’e karşı işbirliğinin zorunlu olduğa
anlaşıldı.
⬥ Arap devletleri İsrail'i durdurmak için Mısır ve Suriye'ye tüm
olanaklarını sundular.
⬥ Sovyetler Arap askerlerinin eğitimi İçin Akdeniz'e deniz üssü kurdu
(Bu durum NATO ve Türkiye'nin Akdeniz egemenliğini olumsuz
etkiledi)
Arapların yenilgisinde İsrail ordusunun teşkilatlanmış ve modern
silahlarla donatılmış olmasının yanında, Araplar arasında ülkü birliğinin
oluşmaması, mezhep ve rejim farklılıkları, ortak düşmana kesin darbeyi
vuracak işbirliğinden yoksun olmaları (ortak bir başkomutan yoktu) etkili
olurken, İsrail'de milli şuur teşekkül etmiş, ülkenin küçük olmasından dolayı
seferberlik 72 saat içinde hayata geçirilebilmişti.
FİLİSTİN SORUNU
19. yüzyıl sonlarından itibaren Filistin'e gelip yerleşen siyonistlerce
ülkelerinden zoria çıkarılmış ve göçmen olarak çeşitli ülkelerde zor şartlar
altında yaşamak zorunda bırakılmış 5 Milyon Filistinli'nin ülkelerine dönme
ve bağımsız bir devlet kurma mücadelelerinin oluşturduğu sorunlar
bütünüdür. Siyonistler, II. Abdülhamit’e bölgede bağımsız bir devlet kurma
taleplerini ilettilerse de bu talepleri reddedildi. I. Dünya Savaşı sonrasında
Filistin İngiltere'nin mandası altına girdi. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord
Balfaur, 1917'de yayınladığı bir deklarasyonda, Filistin'de Yahudilere bir yurt
temini için İngiliz hükümetinin çalışacağını belirtti. 1917-1948 döneminde
377 bin Yahudi gelmiş ve bölgenin demografik yapısı Filistinliler aleyhine
değişmiştir. Bu dönemde Yahudiler burada bağımsız bir devlet kurma
çalışmaları yapmışlardır. 1945'te Yahudiler İngiltere'den Filistin'de bir Yahudi
devletinin kurulması İçin karar almasını istediler. Arap devletlerini kaybetmek
istemeyen İngiltere, sorunu BM'ye havale etti.
BM sorunla ilgili özel bir komisyon kurdu. Bu komisyonun bölgede iki
ayrı devlet kurulmasını öngören planı Kasım 1947'de BM genel kurulunda 13
olumsuz oya karşı 33 olumlu oy ile kabul edildi (Türkiye olumsuz oy
2 2
vermiştir). Yahudi devleti 14.100 km , Arap devleti ise 11.500 km olacaktı.
Filistinliler BM'nın kararını red ederken, Siyonistler kararı olumlu buldular
fakat Kudüs için önerilen statüyü benimsemediler (Kudüs BM'nin vesayetine
veriliyordu). İngiltere'nin Filistin'den çekildiği, (14 Mayıs 1948) İsrail'in
kurulduğu ilan edildi. Arap birliğine bağlı askerler İsrail'e saldırdıysalar da
İsrail bu savaşta Filistin'in büyük bölümünü, Ürdün, Batı Şeria bölgesini,
Mısır ise Gazze şeridini ele geçirdi. Kudüs'ün doğusuna Ürdün, batısına
İsrail el koydu. Böylece Filistin paylaşılmış oldu.
1967 Arap-İsrail Savaşı'nda İsrail Ürdün'ün elindeki Batı Şeria'yı ve
Mısır'ın elindeki Gazze şeridini işgal etti. Bir milyondan fazla Filistinli komşu
Arap ülkelerine (özellikle Ürdün'e) göç etti. Kısa süre sonra Ürdün'den
çıkarılan Filistinliler Lübnan'a gittiler.
1964'de Kudüs'te Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kurulana kadar Filistin
halkının haklı talepleri Arap ülkelerince dile getiriliyordu. FKÖ'nün başına
1968'de Yaser Arafat getirildi. FKÖ, 1969'da Filistin'de laik ve demokratik bir
devlet kurulması amacıyla çalışacağını açıkladı. 1973 Arap-İsrail Savaşı'nda
da Arapların yenilmeleri Filistinlilerin geleceğini olumsuz etkiledi, FKÖ İsrail'e
karşı tedhişe yönelerek sesini duyurduysa da, dünya kamuoyundan şiddetli
tepki aldı. 1974'de Mısır ve Ürdün FKÖ'yü Filistin halkının tek meşru
temsilcisi olarak kabul ettiler. Diğer dünya ülkeleri ve uluslararası teşkilatlar
da bu yönde karar aldılar. Aynı yıl BM Filistinli göçmenlerin "Ülkelerine geri
dönme ve tazminat alma hakları" olduğunu belirtti. Arap birliğine tam üye
olan FKÖ, birçok ülkede temsilcilikler açtı. Mısır ve İsrail arasındaki Camp
David antlaşmaları İsrail'in Sina Yarımadası'ndan çekilmesini, Batı Şeria ve
Gazze şeridinde Filistinlilere özerklik verilmesini öngörüyordu. Filistinliler
önerilen özerkliği kabul etmemişlerdir.
Temmuz 1980'de İsrail Doğu Kudüs'ü ilhak ederek İsrail'in bölünmez
başkenti olduğunu ilan etti. Haziran 1982'de İsrail Lübnan'ı işgal edince,
FKÖ uluslararası gücün denetiminde merkezini Tunus'a taşıdı.
Eylül 1982'de ABD, Filistin sorununun çözümü önerdiği için Reagan
Barış Planına göre, barış görüşmelerinde Filistinlileri Ürdün temsil edecek,
Batı Şeria ve Gazze şeridinde kurulacak özerk red yönetim Ürdün'e
bağlanacaktı. Bu planı Filistinliler red etti.
FKÖ Aralık 1987'de silaha başvurmaksızın sapan, taş v.b. malzemelerle
çatışmayı ve grev, işe gitmeme, dükkanları açmama yöntemlerini öngören
intifada hareketini başlatması üzerine İsrail şiddete ve teröre başvurunca
Filistinliler arasında milli bilinç gelişti.
1988'de Ürdün'ün Batı Şeria ile her türlü hukuk bağını kopardığını
açıklamasından sonra Filistin devletini kurma çalışmaları hızlandı.
Cezayir'de toplanan Filistin millî konseyi Filistin devletinin kurulduğunu
açıkladı. Böylece Filistin sorunu yeni bir döneme girmiş oldu.
Filistin devletini 100'e yakın ülke tanıdı. ABD ve İsrail ise karara karşı
çıktı. Cezayir deklerasyonu ile FKÖ, İsrail'in varlığını tanıdı. Aralık 1988'de
Arafat'ın BM Genel Kurulu'nda terörizme karşı olduğu açıklamasıyla ABD de
FKÖ ile temas kurdu.
Türk dış politikası açısından Filistin sorunu; Türkiye'nin bu sorunla ilk
kez 1947'de Filistin'in taksimi planının BM genel kurulunda görüşülmesi
sırasında oidu. 1964'e kadar batı yanlısı politika izleyen Türkiye, Arap
ülkeleriyle ve Filistinlilerle yollan ayırmıştır. 1964'ten sonra çok yönlü bir dış
politika izlemeye başlayan Türkiye Ortadoğu İslam ülkeleri ve Doğu bloku
ülkeleriyle ilişkileri geliştirmeye başladı. Türkiye islam Konferansı Teşkilatı
toplantılarına katılınca ilişkiler daha da gelişti. Türkiye 1976'da FKÖ'yü tanıdı
ve Ankara'da temsilcilik açmasına izin verdi. Türkiye O tadoğu ülkeleriyle
ilişkileri geliştirmenin yolunun Filistinlilerin yanında olmaktan geçtiğini
anlamıştı. 1980 askeri müdahalesinden sonra Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri
maslahatgüzar seviyesine indirmesi. Arap dünyasında olumlu etki yaptı.
Türkiye'nin İsrail'i ilk tanıyan ülkelerden biri olma özelliği Arap ülkelerinde
Türkiye'nin imajını uzun süre olumsuz yönde etkiledi.
15 Kasım 1988'de ilan edilen bağımsız Filistin'i ilk tanıyan ülkelerden
birinin Türkiye olması müslüman ülkelerde memnuniyetle karşılanırken, İsrail
ve ABD'de şaşkınlığa neden oldu, Türkiye Filistinlilerin haklı davasını
desteklemektedir.
OPEC'e Üyelik
9-14 Eylül 1960'da Bağdat'ta toplanan bir konferans ile resmen OPEC
kurulmuştur. Kurucu üyeleri Suudi Arabistan, İran, Kuveyt ve Venezüella'dır.
Resmi dili ingilizce olan sonradan Katar (1961), Cezayir (1969), Nijerya
(1971), Gaban (1995) ve Angola (2007) katılmıştır. Kurucu üyelerin diğer
üyelerden farklı olarak veto hakkı vardır. OPEC, petrol fiyatlarını ve üretim
miktarlarını belirler. Ancak uygulamada Örgüt'ün aldığı kararlara uyulmasını
fiilen sağlayacak bir mekanizma yoktur. Bu nedenle üyeler çoğu kez alınan
kararlara uymamaktadırlar.
Rezervler; Dünya petrol rezervlerinin % 2,5'i Nijerya'da, % 3'ü Libya'da,
% 5'i Rusya'da, % 5,6'sı Venezüella'da, % 7'si Kuveyt'te, % 7'si Birleşik Arap
Emirliklerinde, % 8'i Irak'ta, % 10'u İran'da, % 13 Kana-da'da, % 20'si Suudi
Arabistan'da bulunmaktadır. Dünya'nın en büyük petrol tüketicisi olan ABD
yılda harcadığı 7,5 milyar varilin yansını ithal etmektedir. Dünya petrol
rezervinin % 1,4'ü ABD'dedir. ABD bu oranla dünyanın 14. büyük üreticisidir.
Savaşın Sonuçları
⬥ Yaklaşık bir milyon insan öldü.
⬥ Savaş 150 milyar $ maddi zarara neden oldu.
⬥ İran-Irak sınırı değişmedi.
⬥ İki taraf birbirlerinin petrol tesislerine saldırdığı için petrol üretimi
düştü petrol fiyatları arttı.
⬥ Savaş sırasında aldığı borçları ödemekte zorlanan Irak, 1990'da
Kuveyt'e saldırarak oradaki petrol kuyularını ele geçirmeye çalıştı.
⬥ Savaş sırasında İran'da muhalefet tamamen tasfiye edildi ve islam
Devrimi kalıcı hale geldi.
⬥ İran uluslararası ilişkilerde yalnız kaldı.
⬥ Savaş silahları ve araçları bakımından dışa bağımlılığın zararını
gören İran, kendi silah sanayisini kurmaya başladı.
Kıbrıs Buhranları
Kıbrıs'ın iki buhranı Kıbrıs Rumlarının Enosis'ten (Kıbrıs'ı Yunanistan'a
katma planı) vazgeçmemeleri ve 1960 Anayasası'nın Türklere tanıdığı
hakları kabullenememiş olmalarından çıkmıştır.
Kıbrıs Cumhuriyei'nin 1960 Anayası'na göre Kıbrıs'ın 5 büyük şehrinde
Türklerin ve Rumların ayrı belediyeleri olacaktı. Kıbrıs Cumhurbaşkanı
Makarios'un bu şehirlerde tek belediye kurulmasını ve bu belediyer-lerde
Türklerin nüfusları oranında temsil edilmesi Kıbrıs Türk toplumu ve Türkiye
kabul etmedi (1962). Makarios 30 Kasım 1963'de Kıbrıs ile doğrudan ilgili
devletlere 13 konuda Kıbrıs Anayasası'nda değişiklik yapılmasını önerdi.
Türk toplumunu azınlık durumuna düşüren bu öneriyi Türkiye reddetti.
Rumlar 24 Aralık 1963'de Lefkoşe'de 24 Türk'ü şehid edince Türk jetleri
Kıbrıs üzerinde uçtu ve Türkiye Garanti Antlaşması gereğince Yunanistan ve
ingiltere'yi harekete geçirdi. Bu üç devlet Lefkoşe'de iki kesim arasına
girerek "Yeşil Hat”tı oluşturdular.
İngiltere'nin teklifi ile yapılan Londra Konferansı'nda (15 Ocak 1964)
Türk ve Yunan tarafı uzlaşma sağlayamadı. Türkiye, Kıbrıs'ta Türklerin
varlığının devam etmesi için federal bir sistemin kurulması ve güvenlik
önlemlerinin artırılmasının gerektiğini kavradı. Rumlar ise tam bağımsızlık
diyorlardı. Bundan amaçlan Türkleri azınlık durumuna düşürmek ve ileri
adımda Enosis'i gerçekleştirmekti.
Garanti Antlaşması'nda imzası olan İngiltere Kıbrıs Buhranı'na çok
bulaşmak istememiş ve adaya 10000 kişilik NATO kuvveti yerleştirilmesini
önererek ABD'yi işin içine çekmek istemiştir (NATO kuvveti önerisini Türkiye
kabul etmiş, Kıbrıs Rumları ise reddetmiştir).
Türkiye-SSCB ilişkileri
1950-1960 arasında Türkiye-SSCB ilişkileri soğuk bir dönem yaşamıştır.
27 Mayıs 1960 darbesi ile Amerika'ya bağlı bir iktidarın düşürülmesini fırsat
bilen SSCB Türkiye'ye yanaşmışsa da askeri idarenin batı ittifaklarına sadık
kalması nedeniyle SSCB umduğunu bulamadı. Makarios'un bağlantısızlık
politikası Hoşnut ettiği ve Doğu Akdeniz stratejisi bakımından işlerine
yaradığı için daima Makarios'u desteklediler. I. Kıbrıs harekatı hariç Kıbrıs
sorununda daima Türkiye'nin karşıstnda yer aldılar, çünkü Türkiye'nin adayı
kısmende olsa almasının Kıbrıs'ı bir NATO üssü haline getireceğinden
korkuyorlardı. 1947-1964 döneminde Türkiye NATO'dan fazla ABD'yi
güvenliğinin temel dayanağı yapmıştı ki, 1964 Johnson mektubu Türk-ABD
ilişkilerini soğuk bir döneme sokarken SSCB ile ilişkilerin düzelmeye
başlamasına neden olmuştur. 1964'ten bu yana Türkiye-SSCB ilişkilerinin en
önemli unsuru mütekabiyet (karşılıklılık)tır. 21 Ocak 1965'te SSCB Enosis'e
karşı olduğunu, iki toplumlu federal sistemin Kıbrıs için bir çözüm şekli
olacağını belirtmişlerdir. 1965 Ağustosunda SSCB tk kredi yoluyla ve bedeli
ihraç ürünlerimizle ödenmek üzere, Türkiye'de sınai tesisler kurmaları
konusunda antlaşmaya varılmış ve 1965 Adalet Partisi hükümeti sırasında
tesisler inşa edilmiştir (İskenderun Demir Çelik Sanayi, izmir Aliağa
Rafinerisi, Şeydi Şehir Alüminyum Kompleksi gibi).
1968'de başlayan sol hareketler teröre dönüşürken sosyalist ülkelerdeki
basın yayın organları Türkiye'deki rejim aleyhinde yayınlar yapınca 1970'li
yıllarla birlikte Türk-Sovyet ilişkilerindeki bu tatlı hava sona ermeye
başlamıştır. Türkiye'nin Kıbrıs harekatları Türkiye-SSCB ilişkilerini bozarken
Yunanistan da askeri cuntanın iş başından çekilmesi Karamanlis
hükümetinin kurulması ve Yunanistan'ın NATO'dan çıkması SSCB'yi
Yunanistan'a yaklaştırmıştır. 1975-1978 arasında silah ambargosu nedeniyle
ABD-Türkiye ilişkilerinin bozulmasını SSCB değerlendiremedi. SSCB'nin
ambargonun kaldırılmasından rahatsız olması Türkiye'yi memnun
etmemiştir. 1980'deki askeri yönetim ile ABD'deki Reegan hükümetinin
ilişkileri geliştirmesi SSCB'yi memnun etmedi. 12 Eylül idaresi SSCB ile de
ilişkileri yumuşatmıştır.
Türk-Yunan İlişkileri
1960-1980 dönemi Türk-Yunan ilişkilerini, 1974 öncesi ve 1974 sonrası
diye ele almak gerekir. 1974 öncesinde ilişkiler Kıbrıs Sorunu etrafında
dönmüş ve Batı Trakya Türkleri, Ege adalarının silahlandırılması gibi
sorunlar daha geri planda kalmıştır. 1974 sonrası Türk-Yunan ilişkileri
Kıbrıs'tan uzaklaşmış ve Ege Denizi üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlarda kıt'a
sahanlığı, karasularının genişliği, hava kontrol sahası gibi sorunlardır. Lozan
Antlaşmast'na aykırı olarak Yunanistan'ın Ege adalarını silahlandırması
Türkiye'nin daima üzerinde durduğu bir konudur.
Sonuç olarak 1954 Kıbrıs buhranı ile bozulan ilişkiler 1959 Londra ve
Zürich antlaşmaları ile yumuşama göstermişse de Yunanistan'ın Enosis'ten
vazgeçmemesi nedeniyle Atatürk dönemindeki dostluk havası
yakalanamadı.
Türkiye ve Ortadoğu
Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinde üç farklı dönem vardır:
I.Dönem (1950-1960); Bu dönemde Türkiye, SSCB'nin Ortadoğu'ya
sızmak istemesi Arap ülkelerinin de bu sızmayı kolaylaştırıcı davranışlarda
bulunmaları nedeniyle Ortadoğu ülkeleri ile çatışma içerisinde olmuştur.
Bunun için NATO'ya girmiştir.
Il. Dönem (1963-1973); 1963-1964 Kıbrıs buhranından 1973 petrol
krizine kadar olan dönem ise Türkiye'nin Ortadoğu ve Arap ülkelerine
yaklaşma politikasına ağırlık verdiği dönemdir. 1964 Johnson mektubu bu
politika değişikliğinde etkili olurken 1965'te BM'de 14 Arap ülkesinin Kıbrıs'la
ilgili Türkiye aleyhinde oy kullanması Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerindeki
zayıflığı anlamasına yardımcı olmuştur. Türkiye 1965'ten itibaren "Arap
memleketlerinin meşru davalarında anlayış ve desteğini ortaya koyma"
politikası izleyerek İsrail sorununda Araplara taviz vermenin ilk işaretini
ortaya koymuştur. Türkiye 1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında topraklarındaki
üslerin ABD tarafından Araplara karşı kullanılamayacağını açıklayarak ve
İsrail'e karşı savaşan Mısır, Ürdün ve Suriye'ye yiyecek-giyecek yardımı
yaparak Ortadoğu'ya açılmaya çalışmıştır.
BM'de daima Arap ülkelerini destekleyen İsrail'in işgal ettiği topraklardan
çekilmesini isteyen Türkiye İsrail'in güvenlikli ve kabul edilmiş sınırlara sahip
olma hakkını da tanımıştır. Türkiye başlangıçta Filistin meselesinde "Filistin
halkının meşru haklan" kavramına bağlı kalırken 1970'lerin sonlarına doğru"
Filistinlilerin bağımsız devlet kurma haklarına" doğru bir kayma yapmıştır.
Çünkü Türkiye'nin Araplardan kredi ile petrol almaya ve bu faturayı ödemek
için Arap ülkelerine ihracatını artırmaya ihtiyacı vardı.
III. Dönem (1973 sonrası); 1973 petrol krizi etkili olmuştur. Türkiye'nin
Ortadoğu ve tüm İslam ülkelerine daha fazla yaklaşması 21 Ağustos
1989'daki Mescid-i Aksa yangınına verdiği sert tepki ile olmuştur. Türkiye bu
olay sonrası 1969'da Fas'ta toplanan İslam Zirve Toplantısı'na katılmış
Araplar ile ilişkilerini güçlendirmiştir. Türkiye kendi içindeki laiklik anlayışı
nedeniyle 1981'de Taif'te yapılan islam Zirvesi'ne kadar, (Bu zirvede
Türkiye'yi Başbakan Bülent Ulusu temsil etti) islam zirvelerine hep dışişleri
bakanı seviyesinde katılmış bu durum Arap ve islam dünyasında Türkiye'nin
laiklik prensibinin yanlış anlaşılmasına neden olmuştur. 1973 Arap-İsrail
Savaşı'nda Türkiye Arapların yanında yer almış ve Filistinlilerin bağımsız
devlet kurma hakkı üzerinde durmuştur.
Arap dünyasında tepkilerle karşılanan Camp David antlaşmalarını
Türkiye de reddetmiştir. Türkiye'nin Arapları destekleyen politikaları,
Türkiye'nin NATO üyesi olması ve İsrail ile diplomatik ilişkileri kesmemesi
nedeniyle Arap ülkelerini tam olarak tatmin et-memişsede Türkiye Arapları
hep desteklemiş ve İsrail 1980'de Doğu Kudüs'ü Batı Kudüs'e ilhak ettiğini
ilan edince ve elçiliklerin "İsraillilerin ebedi ve değişmez başkenti Kudüs'e"
taşınmasını isteyince Türkiye ilhakı ve elçiliğin taşınmasını reddetmiştir.
1980 darbesi ile Türkiye'nin Ortadoğu politikası yeni bir dinamizm
kazanmıştır, İsrail'in 1956'da Mısır'a saldırması üzerine büyük elçisini geri
çeken ve diplomatik ilişkileri maslahat güzarı seviyesine indiren Türkiye,
ikinci katip seviyesine indirmişti. Türkiye ayrıca 1981'de İsrail'in Golan
Tepelerini ilhak kararını tanımamıştır.
İlerleyen süreçte Cezayir'de bağımsızlığını ilan eden Filistin Devleti'ni
Türkiye'nin ilk tanıyan ülkelerden biri olması Türkiye'nin Ortadoğu
politikasının iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir.
Asala
20 Ocak 1975'te Lübnan Beyrut'ta kurulan Hınçak Partisi yanlısı ve
Marksist-Leninist doğrultuda siyasi görüşe sahip olan Asala 20 Ocak 1975'te
Beyrut'taki dünya kiliseler birliği bürosuna yaptığı bombalı saldırı ile adını
duyurdu. Asala kendisini uluslararası devrim hareketinin bir parçası olarak
kabul etmekte, Türkiye ile müttefiklerini düşman saymakta ve Ermeni
davasının ancak silahlı mücadele ile çözümlenebileceği görüşünü
savunmaktadır.
Amacı
⬥ 1915 yılında Türkiye'de meydana geldiğini iddia ettikleri "Sözde
Ermeni Soykırtımı'nın" Türk devletince itirafını sağlamak,
⬥ Türkiye'yi bu sözde soykırım nedeni ile tazminat ödemeye zorlamak,
⬥ Türkiye'nin işgal ettiğini iddia ettikleri Doğu ve Güneydoğu Anadolu
yöremizdeki toprakların sözde yasal sahiplerine yani Ermenilere
iadesini sağlamak ve bu maksatla;
a) Bu topraklar üzerinde müstakil bir Ermeni devleti kurmak,
b) Bu toprakları Ermenistan Cumhuriyeti'ne bağlı bir Cumhuriyet
haline getirmek.
Bu Anayasaya göre:
1961 ANAYASASI
MBK, 13 Aralık 1960’da kabul ettiği 157 sayılı Yasa ile yeni bir anayasa
hazırlamak için Kurucu Meclis kurulmasına karar vermiştir. Ülkemizde 1960
ve 1981 de kurulan Kurucu Meclisler, anayasayı yapmanın yanında yasama
yetkisini de kullanmıştır.
Bu dönemde Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de görevine başlamıştır.
Kurucu Meclisin başlıca amacı yeni bir anayasa hazırlamak ve yeni seçim
yasasını en kısa zamanda tamamlamaktı.
Kurucu Meclis, iki kanattan oluşmuştur:
1. Milli Birlik Komitesi: MBK daha geniş yetkilere sahiptir. Bakanların
atanması ve görevden alınması yetkileri yine bu organın elindedir.
2. Temsilciler Meclisi: Temsilciler Meclisi genel oya dayanmamıştır.
Üyelerin bir bölümü iki dereceli seçimle gelen kişilerden bir bölümü siyasi
partilerin seçtiği temsilcilerden, bir bölümü de çeşitli organlardan (yargı,
üniversiteler, barolar, basın, öğretmenler esnaf kuruluşla, sendikalar, ticaret
odaları) gelen üyelerden oluşmuştur. Bir kısım üyeler ise, doğrudan Devlet
Başkanı ve MBK tarafından seçilmiştir. Temsilciler Meclisine Demokrat
Partiden üye alınmamıştır.
Kurucu Meclis bir süre sonra Anayasayı yapmış ve Anayasa halkoyuna
sunularak % 61.5 kabul oyu ile kesinleşmiştir. Halkoylaması ile yan
doğrudan demokrasinin bir aracı hukukumuzda yer bulabilmiştir. 15 Ekim
1961 seçimlerinden sonra TBMM 25 Ekim 1961’de toplanmış, böylece MBK
dönemi sona ermiştir.
•
1924 Anayasasında yer alan Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet
olduğu ilkesi tartışmasız ve görüşmesiz olarak kabul edilmiştir.
• 1924 Anayasasında yer alan milliyetçi devlet kavramına, 1961
Anayasasında yer verilmemiş, buna karşılık başlangıç bölümünde
Türk milliyetçiliği ve milli devlet ifadeleri benimsenmiştir. Anayasa,
halkçılık, devletçilik ve inkılâpçılık ilkelerine yer vermemiştir.
• 1961 Anayasası “insan haklarına dayanan devlet”, “demokratik devlet”,
“sosyal devlet”, ‘hukuk devleti” gibi ilkeleri kabul etmiştir. Bu ilkelerden
hukuk devleti ilkesi gibi bazılarının temelleri eski Anayasalarımızda
mevcut iken, “sosyal devlet” ilkesi tamamıyla bu Anayasanın bir
yeniliğidir.
• 1961 Anayasası, “Ulus, egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara
göre, yetkili organlar eliyle kullanır.” diyerek, Meclisi tek egemen organ
olmaktan çıkarıp, Anayasadaki organlardan birisi durumuna getirmiştir.
• Seçmen yaşını belirtmeyen Anayasa, seçimlere hâkim olacak ilkeleri
açıkça düzenlemiştir. 1924 Anayasasında açıkça yer almayan hukuk
devleti ilkesi, 1961 Anayasasında açıkça belirtilmiştir. Ayrıca hukuk
devletinin gerekli unsurları bu Anayasada düzenlenmiştir.
1961 Anayasası “Anayasanın üstünlüğü” ilkesini daha açık vurgulamış
ve kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemek maksadıyla Anayasa
Mahkemesi kurulmuştur. Anayasa ayrıca hâkimlerin bağımsızlığını sağlamak
üzere Yüksek Hâkimler Kurulunu getirmiş, Yargıtay, Danıştay, Askeri
Yargıtay uyuşmazlık Mahkemesi gibi yüksek mahkemeleri tek tek
düzenlemiştir.
•
Anayasa kuvvetlerin yumuşak ayrılığını benimsemiş ve
parlamenter sistemi kabul etmiştir. Özellikle, yargı bağımsızlığı bütün
güvenceleri ile gerçekleştirilmiştir. Bu Anayasa ayrıca Devlet
iktidarının sınırlandırılması konusunda yenilikler getirmiştir. Yasama
organının Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan oluşan iki
meclisli yapısı bu durumun en önemli örneğidir.
•
Çoğulcu toplum yapısı geliştirilmiştir. Sivil toplum örgütlerinin
geliştirilmesi sağlanmıştır. Bu bağlamda 1924 Anayasasında hüküm
bulunmamasına rağmen 1961 Anayasası siyasi partileri siyasi
demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak kabul etmiştir.
İşçilere ve kamu görevlilerine sendika kurma hakkının tanınması,
işçilere toplu sözleşme ve grev hakkının tanınması, herkesin önceden
izin almaksızın dernek kurma hakkının belirtilmesi, meslek
kuruluşlarının, organlarını kendilerinin ve kendi üyeleri arasından
seçmesinin benimsenmesi, bunların seçilmiş organlarının yargı
kararına dayanmadan görevden çoğulcu toplum yapısını
geliştirilmesini sağlayan diğer hükümler olarak sıralanabilir.
•
Devlet iktidarının sadece yatay düzeyde değil, dikey düzeyde
de paylaşılmasına önem veren 1961 Anayasası, yerel yönetimleri de
güçlendirmiştir. Yerinden yönetimlerin karar organlarının seçimle
geleceği ilkesini ve halkça seçilen organların bu sıfatlarını kazanıp
kaybetmeleri konusundaki denetimin yargı yolu ile olacağı kuralı
benimsenmiştir.
•
Sosyal haklar ve ödevler, ilk defa sistematik olarak 1961
Anayasasında düzenlenmiştir.
•
Milli Güvenlik Kurulu ile Diyanet İşleri Başkanlığı, ilk kez 1961
Anayasasında düzenlenmiştir. 1961 Anayasası, Sayıştayı, yargı
bölümünde değil, yürütme içerisinde düzenlemiştir. Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinin kurulacağına ilişkin hüküm, 1971 değişiklikleri ile
Danıştay ile ilgili olan 140. maddeye eklenen bir fıkra ile öngörülmüş;
ancak Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden bir yüksek mahkeme
olarak söz edilmemiştir.
12 Mart Muhtırası ve Anayasa Değişiklikleri
1960’ların sonlarına doğru ortaya çıkmaya başlayan siyasal şiddet
ortamının ve terör eylemlerinin önlenememesi, Anayasaya yöneltilen
suçlamaları arttırmıştır. 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri bir
“muhtıra” vererek ordu desteğinde bir “partiler üstü” hükümet kurmuş ve
Anayasada değişiklikler yapılması gündeme gelmiştir.
1961 Anayasasında 1969-1974 yıllan arasında yedi kez değişiklik
yapılmıştır. Fakat bu dönemde yapılan en önemli değişiklikler 12 Mart
döneminde çıkarılan yasalarla (22 Eylül 1971 ve 20 Mart 1973 tarihli
değişiklikler) olmuştur. Bu Anayasa değişiklikleri ile
—
Temel hakların sınırlandırılmasında, genel sınırlama sebepleri
kategorisi kabul edilmiştir.
—
Bazı temel haklara özel sınırlama sebepleri getirilmiştir.
Hâkim kararı olmadan gazete toplatılabilmesi, tutuklanan kişinin en
yakın mahkemeye gönderilme süresinin kırk sekiz saate ve toplu
suçlarda on beş güne çıkarılması belli hallerde derneklerin hâkim
kararı olmadan faaliyetten men edilebileceği, memurların sendika
üyesi olamayacakları üniversite öğretim üyelerinin siyasi partilere
üye olmalarının yasaklanması gibi.
—
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuş ve askeri yargının
yetki alanı genişletilmiştir.
—
Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurularak bu mahkemelerin
üyelerinin atanmasında Bakanlar Kurulunun aday göstermesi usulü
benimsenmiştir. 2004 yılında yapılan Anayasa değişiklikleriyle Devlet
Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmıştır.
—
Anayasa Mahkemesinin anayasa değişikliklerini sadece şekil
bakımından denetleyebileceği ve Mahkemeye TBMM’de grubu
bulunmayan partilerin dava açamayacakları kabul edilmiştir.
Adalet Bakanının, Yüksek Hâkimler Kuruluna oy sahibi olarak katılması
sağlanmıştır.
NOT:
27 Mayıs 1960’da bir grup küçük ve orta rütbeli subay yönetime
el koyarken, 12 Eylül 1980’de ordu, Genelkurmay Başkanının ve
kuvvet komutanlarının yönetiminde, bir bütün olarak kendi hiyerarşisi
içinde yönetime el koymuştur.
N. 1982 ANAYASASI
Askeri rejim, önceki askeri müdahalede olduğu gibi yeni bir anayasa
hazırlanarak siyasal sistemin şekillendirilmesine karar vermiştir. 1981 tarihli
ve 2485 sayılı Kanunla Kurucu Meclis oluşturularak, Anayasa yapma
sürecinin başlatılacağı hükme bağlanmıştır. Kurucu Meclis, Milli Güvenlik
Konseyi ve Danışma Meclisi olmak üzere iki kanattan oluşmuştur.
Sivil kanadı temsil eden Danışma Meclisi, her ilin tespit ettiği adaylar
arasından Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilen yüz yirmi üye ve
Konseyce doğrudan atanan kırk üye olmak üzere yüz altmış üyeden
oluşmuştur. Danışma Meclisi 23 Kasım 1981’de kendi üyeleri arasından on
beş kişiden oluşan bir Anayasa Komisyonu seçmiştir. Komisyon tarafından
hazırlanan taslak 17 Temmuz 1982’de Danışma Meclisine sunulmuş, burada
iki kez görüşüldükten sonra 23 Eylül 1982’de kabul edilmiştir.
•
Anayasa değişikliklerinde 1961 Anayasası döneminde olmayan
bir onay safhası eklenmiştir. Cumhurbaşkanına, onaylamadığı
anayasa değişikliklerini halkoyuna sunma yetkisi verilmiştir.
•
Cumhurbaşkanlığına anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları
geri gönderme yetkisi kabul edilmiştir. Oysa 1924 ve 1961
Anayasalarında cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi mevcut değildi.
•
Anayasa halkoylaması sonucunda kabul edildiğinde Konsey
Başkanı Cumhurbaşkanı seçilmiş sayılacaktır. Konsey ise
Cumhurbaşkanlığı Konseyine dönüşecektir.
—
Siyasi partiler yurt dışında örgütlenemezler ve faaliyette
bulunamazlar, kadın kolu, gençlik kolu ve vakıf kuramazlar.
—
Siyasi partiler, dernek, sendika, kooperatif ve meslek
kuruluşları ile siyasi ilişki kuramazlar ve onlardan destek alamazlar.
NOT:
Seçim döneminin beş yıla çıkarılması, ara seçimin 1961
Anayasasına göre daha zor koşullara bağlanması gibi hükümler de bu
amaca verilebilecek örnekler arasında sayılabilir.
•
1982 Anayasası ile dördüncü turda da Cumhurbaşkanı
seçilemezse, TBMM seçimlerinin herhangi bir karar almaya gerek
olmaksızın kendiliğinden yenilenmesi hükmü benimsenmiştir. Oysa
1961 Anayasasında böyle bir hüküm olmadığı için aylarca
Cumhurbaşkanının seçilemediği olmuştur.
•
1961 Anayasası döneminde Meclis Başkanlığı seçiminde salt
çoğunluk şartından vazgeçilmediği için bu konuda da tıkanıklıklar
yaşanmıştır. 1982 Anayasası ile Meclis Başkanlığı seçiminde
dördüncü turda en fazla oy alan kimsenin Meclis Başkanı olacağı
kabul edilmiştir.
•
1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesine Meclis
tarafından üye seçiliyordu ve bu konuda da tıkanmalar yaşanıyordu.
1982 Anayasası, yasama organı tarafında Anayasa Mahkemesine üye
seçilmesi usulüne son vermişti’-.
•
1982 Anayasası ile çift meclis sisteminden vazgeçilerek
yasama süreci basitleştirilmiştir.
NOT:
Parlamenter sistemdeki tıkanıklıkları giderme amacına
yönelmiş bu tür kurum ve kurallar, anayasa hukukunda
rasyonelleştirilmiş parlamentarizm olarak adlandırılır. Dolayısıyla 1982
Anayasası parlamentarizmi kabul etmiş
3.
30 Kasım 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle
Türbelerin Şeddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men
ve İlgasına Dair Kanun;
4.
17 Şubat 1926 tarihli ve 743.sayılı Türk Kanunu Medenisiyle
kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde
yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu
maddesi hükmü;
5.
20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Uluslar arası rakamların
Kabulü Hakkında Kanun;
6.
1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve
Tatbiki hakkında Kanun;
7.
28 Kasım 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi
Lâkap ve Unvanların Kaldırıldığına dair Kanun;
8.
3 Aralık 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin
Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
NOT:
199l’de Irak’ın 36 paralelin kuzeyinde uçak, ağır silah
bulundurmamasını kontrol etmek amacıyla çekiç güç kurulmuştur.
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak 1951’de kuruldu.
Kurucu üyeler; Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İtalya,
Lüksembourg tarafından imzalanan Paris antlaşmasıyla kurulmuştur
(FABHİL).
Türkiye AB İlişkileri
2004 =
Adaylık Müzakerelerinin 3 Ekim 2005’te başlatılması
kararlaştırıldı
--AB siyasi bütünleşme sürecini tamamlayan anlaşma hangisidir?
Nice antlaşması.
--AB den yaptığı halk oylamasıyla ayrılan devlet hangisidir?
Norveç
--AB üyesi olmadığı halde Gümrük Birliği olan devletler?
Andora, Liechtenstein, San Marino
--AB’ye üye olmayan ülkeler?
Norveç, İsviçre, İzlanda
--AB ye aday ülkeler kimlerdir?
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ
Not=
Kyoto Protokolü 2012 de sona eriyor BM İklim Konferansı
Bali adasında toplandı alınan karar 2009 da bir taslak
hazırlanacak bu taslağın konusu 2013 ten sonra ne yapılacağı
görüşülecek. 2009 dan itibaren iki ayda bir konuyla ilgili toplantı
yapılacaktır.
Aktüel Sorular
1. 1975 yılında Arnavutluk hariç tüm Avrupa devletlerinin katılımıyla yürürlüğe konan
Helsinki Nihai Senedi'nin amaçları arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Devletlerin eşitliği ve egemenliği ilkelerine saygılı olma
B) Kuvvet kullanmaktan veya kuvvet kullanma tehdidinden kaçınma
C) Birbirlerinin sınırlarına saygılı olma
D) İnsanların temel hak ve özgürlüklerini koruma
E) Avrupa dışında geri kalmış ülkelere yardımcı olma
5. “SSCB II, Dünya Savaşı'nın sonuna doğru İşgal ettiği bazı Avrupa ülkelerinde komünist
hükümetlerin kurulmasını sağlayarak etki alanını genişletmiştir.”
Aşağıdakilerden hangisi bu devletlerden biri değildir?
A) Polonya
B) Romanya
C) Yunanistan
D) Yugoslavya
E) Bulgaristan
1.
2.
3.
4.
5.
6. Küba'da Fidel Castro'nun 1959 yılında yönetimi ete geçirmesinden sonra ülkesine füze
kalkanları yerleştirmesi aşağıdakilerden hangisinde verilen devletlerin arasının
açılmasına neden olmuştur?
A) İngiltere - ABD
B) Sovyet Rusya - ABD
C) İngiltere- Almanya
D) Sovyet Rusya - İngiltere
E) Fransa - Almanya
7. I. SSCB
II. ABD
III. Almanya
II. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Türkiye yukarıdaki devletlerden hangileriyle
sorunlar yaşamıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I ve III
E) II ve III
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8. “Türkiye ile Yunanistan arasındaki Kıbrıs Sorunu'nun çözümü için yapılan uluslararası
görüşmelerde Araplar Türkiye'yi desteklemektedir.”
Buna karşılık Türkiye'ye aşağıdaki devletlerden hangisine karşı Ortadoğu'da Arapları
destekleyici bir dış politika takip etmeye başlamıştır?
A) İran
B) İsrail
C) Lübnan
D) Sovyet Rusya
E) ABD
9. Soğuk Savaş döneminde Moskova ile Washington arasında Kırmızı Telefon Hattı'nın
kurulma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
10.
1969 yılında Helsinki'de başlayan ve daha sonra Viyana, Moskova ve Cenevre
gibi şehirlerde devam eden "Stratejik Silahlan Sınırlandırma Görüşmelerinin (SALT)
amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Savaş olan ülkelere anında müdahale etmek
B) Ülkeler arasında kültürel bağlan geliştirmek
C) Doğu ve Batı blokları arasında savaş tehlikesini ortadan kaldırmak
D) Nükleer silah denemelerinin su altında veya havada yapılmasını sağlamak
E) ABD ile Sovyet Rusya'nın dünyadaki ekonomik çıkarlarını korumak
11.
ABD'nin II. Dünya Savaşı’na girmesine neden olan gelişme aşağıdakilerden
hangisidir?
13.
Almanya'nın Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik ayrılması;
I. Ülke sınırlarının daralması,
II. Rejiminin değişmesi,
III. Ekonomik sıkıntıların ortaya çıkması.
gelişmelerinden hangilerine neden olmuştur?
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
E D A ACBDBA C
11 12 13
C E E
DEMOKRASİ TÜRLERİ
Doğrudan Demokrasi: Nüfusu az, ekonomisi yüksek ülkelerde
uygulanır. Burada yasalar ve önemli kararlar halk tarafından oylanır. Örnek:
İdamı kaldıralım mı?
İsviçre, Danimarka, Lüksemburg gibi ülkeler böyledir. Anayasa ve tüm
yasalar halka sorulur.
Yarı Doğrudan Demokrasi: Halk yetkilerini meclisle paylaşır. Halkın
yönetime katılımı daha azdır. Örneğin; askerliğin kaldırılmasının veya
kaldırılmamasının halka sorulması. Anayasa değişikliği ve bazı yasalar
kesinlikle halka sorulur.
Temsili Demokrasi: Halkın yetkilerini meclise devretmesidir. Türkiye
bunu uygular.
NOT:
Komünizm, Fransız ihtilalinin yaydığı milliyetçilik akımına karşı
alternatif olarak doğmuştur.
YASAMA-YÜRÜTME ve YARGI
1. Cumhurbaşkanın
2. TBMM Başkanı’nın isteği ile toplanır
ERKEN SEÇİM ŞARTLARI
1. Cumhurbaşkanı’nın görevlendirdiği başbakan, 45 gün içinde
hükümeti kuramadığı veya güvenoyu alamadığı takdirde
2. Başbakan’ın istifası ile yeni Bakanlar Kurulu 45 gün içinde
oluşturulamaz yada güvenoyu alamazsa, TBMM Başkanı’na danışan
Cumhurbaşkanı seçimi yeniler.
3. 4. tur oylama sonucunda Cumhurbaşkanı seçilememiş olursa
4. TBMM’nin isteği halinde
ARA SEÇİMLER
1. Genel seçimlerin üzerinden 30 ay geçmeden olmaz.
2. Genel seçimlere 1 yıl kala ara seçim olmaz.
3. Genel seçimler savaş nedeniyle 1 yıl uzatılabilir.
4. Boşalan üyelerin sayısı %5 (28 kişi) olursa 3 ay içinde yapılır.
5. Bir ilin TBMM’de üyesi kalmazsa yapılır.
6. Ara seçimler her seçim döneminde 1 defaya mahsus yapılır.
MİLLETVEKİLLİĞİNİN DÜŞÜRÜLMESİ
1. Özürsüz yada izinsiz 1 ayda 5 birleşim gününe katılmayan
milletvekilleri salt çoğunlukla düşer.
2. Partisi kendisi yüzünden kapatılan milletvekillerinin milletvekilliği
düşer.
3. Yüce Divan’a sevk edilip suçlu bulunursa meclis tarafından düşürülür.
4. Milletvekilliğiyle bağdaşmayan herhangi bir iş yaparsa (=vatan
hainliği) milletvekilliği düşer.
YÜKSEK MAHKEMELER
1. Anayasa Mahkemesi
2. Yargıtay
3. Danıştay
4. Askeri Yargıtay
5. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
6. Uyuşmazlık Mahkemesi
Bu mahkemelerin kararlarının temyizi kesinlikle yoktur.
Asil Yedek
Danıştay 2 1
Yargıtay 2 2
Askeri Yargıtay 1 ---
Askeri Yüksek İdare Mah. 1 ---
Sayıştay 1 ---
YÖK 3 ---
(istediğini) 1 1
Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri
• 40 yaşını doldurmuş-65 yaşa kadar
• 15 yıl mesleki deneyimi olan → kişiler seçilir.
• Üniversite mezunu 11. kişiyi bu şartları sağlayan bireyler arasından
Cumhurbaşkanı seçer.
• Anayasa Mahkemesi üyelerini Cumhurbaşkanı atar.
• Uyuşmazlık Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’nin bir alt kolu gibidir.
Anayasa Mahkemesi’nin birimleri arasında yer almaz.
ULUSLARARASI ÖRGÜTLER
Türkiye’nin Kurucu Üye Sıfatıyla Üye Olduğu Kuruluşlar
1. Birleşmiş Milletler Örgütü (BMÖ)
2. İslam Kalkınma Bankası
3. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı
4. İslam Konferansı Örgütü
5. Avrupa Konseyi
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜ
1. Vesayet Konseyi: Kendi kendini idare edemeyen ülkeleri idare eder.
(Somali, Afganistan, Bosna)
2. Güvenlik Konseyi:
BM Barış Gücü Askerleri’nin bağlı olduğu birimdir.
3. Sosyal ve Ekonomik Konsey: Savaşlara yol açabilecek sosyo-
ekonomik nedenleri ortadan kaldırmaya çalışır.
4. Sekreterya: BMÖ’nün yönetim organıdır. (BM’ye 191 ülke üyedir)
5. Genel Kurul: BMÖ’nün yürütme organıdır.
6. Uluslararası Adalet Divanı: Ülkeler arasındaki problemlerin
görüşüldüğü yerdir.
1. ABD
2. İngiltere
3. Almanya
4. Fransa
5. İtalya
6. Japonya
7. Kanada
8. Rusya (en son katılan devlettir)
Genel Sorular I
2.
Türk devletlerinde, dini ve ulusal günlerde, ayrıca kazanılan zaferlerden sonra
tüm milletin katıldığı şölenler düzenlenirdi.
Toy adı verilen şölenlerin düzenlenmesi aşağıdakilerden hangisinin güçlenmesini
sağlamıştır?
A) Toplumsal dayanışmanın
B) Sosyal farklılıkların
C) Monarşik yapının
D) Bozkır yaşam tarzının
E) Federatif sistemin
3.
I. Tek tanrı inancı vardır.
II. Ölümden sonra yaşam anlayışı hakimdir.
III. Ateş en önemli unsurudur.
Yukarıdakilerin hangileri Göktanrı inanışının özellikleri arasında gösterilebilir?
E) Çinicilik
B) II. Mahmut
C) III. Selim
D) Abdülmecit
E) II. Abdülhamit
7. Aşağıdaki dönemlerden hangisi ile halk ilk defa padişahın yanında yönetime katılma
hakkı kazanmıştır?
A) Islahat Fermanı
B) Sened-i İttifak
C) Tanzimat Fermanı
D) I. Meşrutiyet
E) II. Meşrutiyet
10.
Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı sırada Mustafa Kemal
aşağıdaki görevlerden hangisini sürdürmekteydi?
11.
Aşağıdakilerden hangisi milli varlığa yararlı cemiyetler arasında yer almaz?
A) Hürriyet ve İtilaf
B) Milli Karakol
C) Kilikyalılar
D) Redd-i İlhak
E) Milli Kongre
12. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın;
I. Osmanlı Devleti kömür ve akaryakıt ihraç etmeyecek.
II. Çanakkale ve İstanbul Boğazları geçişe açılacak.
III. Güvenliği sağlamak için Türklerden küçük bir jandarma birliği oluşturulacak.
hükümlerinden hangilerinin Anadolu halkını kendi içinde çatışmaya düşürebileceği
söylenebilir?
13.
Meşrutiyet'in ikinci kez ilanını çabuklaştıran dış etken aşağıdakilerden
hangisidir?
14.
23 Nisan 1920 de Büyük Millet Meclisi adıyla açılan meclisin, adının başına
Türkiye sözcüğü eklenerek TBMM olmuştur. Bu durumun aşağıdakilerden hangisi için
bir hazırlık olduğu savunulamaz?
15.
Cumhuriyet Dönemi kanunlarında aşağıdaki hangi iki ilke temel esas olarak
alınmıştır?
A) Milliyetçilik – Laiklik
B) Halkçılık – İnkılapçılık
C) Milliyetçilik – Halkçılık
D) Devletçilik – Cumhuriyetçilik
E) Halkçılık – Laiklik
17.
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kanun teklif etmeye
yetkilidir?
A) Danıştay
B) Milli Güvenlik Kurulu
C) Anayasa Mahkemesi
D) Milletvekilleri
E) Cumhurbaşkanı
18.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine aşağıdakilerden
hangisi karar verir?
D) Danıştay
E) Kamu Emekçileri Sendikası
21.
Aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanın yürütme ile ilgili yetkileri arasında
gösterilemez?
A) Başbakanı atamak
B) Rektörleri seçmek
C) YÖK üyelerini seçmek
D) Genel Kurmay Başkanı'nı atamak
E) Kanunları yayımlamak
22.
Cumhurbaşkanın hastalığı veya yurtdışına çıkması durumunda;
I. Dışişleri Bakanı
II. Cumhurbaşkanlığı sekreterliği
III. TBMM Başkanı
gibi görevlilerden hangileri vekâlet eder?
23.
Aşağıdakilerden hangisi Cumhurbaşkanının yürütme ile ilgili olan görev ve
yetkileri arasında gösterilemez?
A) Başbakanı atamak
B) Mili Güvenlik Kurulu toplantılarına başkanlık etmek
C) BMM'yi olağanüstü toplantıya çağırmak
T
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B A D D E B C B E D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
A C A E A D D A C D
21 22 23 24
E D C A
Genel Sorular II
1. I. Saban
II. Tahıl öğütme taşı
III. Orak
Yukarıda verilen malzemelerden hangilerinin varlığı Uygurların yerleşik yaşama
geçtiğinin kesin kanıtıdır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II.
C) Yalnız III.
D) I ve III.
E) II ve III.
B) Yalnız II
C) Yalnız III.
D) I ve II.
E) I ve III.
3. Aşağıdakilerden hangisi İslamiyet öncesi Türklerin göçebe yaşamalarının bir sonucu
olarak değerlendirilemez?
A) Mimarinin gelişmemesi
B) Hayvancılığın ana geçim kaynağı olması
C) Ülkenin, hanedanın ortak malı sayılması
D) Taşınabilir sanat eserlerinin çok olması
E) Uzun süreli hapis cezalarının görülmemesi
7. Batılı devletlerin Türkleri Anadolu’dan atma projesi demek olan “Şark Meselesi” ilk
defa nerede ortaya atılmıştır?
A) Paris Konferansı
B) Viyana Kongresi
C) Reval Görüşmeleri
D) Londra Konferansı
E) Berlin Konferansı
9.
Şeyh Said Ayaklanmasının dış destekli bir ayaklanma olduğu
düşünüldüğünde ve o dönem Türkiye’nin dış sorunları göz önünde
bulundurulduğunda, bu ayaklanmanın arkasında hangi devletin olduğu söylenebilir?
10.
Türkiye’de 1929 yılından itibaren uygulamaya konulan koruyucu gümrük
politikasının,
I. Devletçilik
II. Ulusçuluk
III. İnkılapçılık
İlkelerinden hangileriyle doğrudan ilişkili olduğu savunulabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) I, III
11. Türkiye’de,
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III
12.
Milli Mücadele Dönemi'nde, Mondros Ateşkes Antlaşması'na ve Osmanlı
yönetimine ilk kez açıkça karşı çıkılan belge aşağıdakilerden hangisidir?
A) Samsun Raporu
B) Havza Genelgesi
C) Amasya Genelgesi
D) Teşkilat-ı Esasiye
E) Misak-ı Milli
14.
Sivas ve Erzurum kongrelerinin toplanacağı kararı aşağıdakilerden hangisi
ile Türk halkına duyurulmuştur?
A) Kanun-i Esasi'yle
B) Samsun Raporu'yla
C) Havza Genelgesi'yle
D) Misak-ı Milli'yle
E) Amasya Tamimi'yle
15.
Mustafa Kemal'in Havza Genelgesi'ni yayınlama sebepleri arasında
aşağıdakilerden hangisi gösterilemez?
III.
Mebusan Meclisi'nin toplanması için bir an önce seçime gidilecek.
kararlarından hangileri, otoritesini zayıflatacağı düşüncesi ile padişah tarafından
kabul edilmemiştir?
A) Yalnız I.
B) Yalnız II.
C) Yalnız III.
D) I ve II.
E) II ve III.
17.
Yasama yürütme ve yargının tek kişinin egemenliğinde toplandığı sisteme
verilen ad aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mutlak monarşi
B) Parlamenter sistem
C) Başkanlık sistemi
D) Yarı başkanlık sistemi
E) Meclis hükümeti sistemi
18.
1982 Anayasası'na göre, ülkemiz aşağıdaki hükümet sistemi ve
modellerinden hangisini benimsemiştir?
20.
Aşağıdakilerden hangisi demokratik hukuk devletinin özellikleri arasında
gösterilemez?
21.
1982 Anayasası'na göre, milletvekili olabilmek için aşağıdaki koşullardan
hangisine sahip olmak zorunlu değildir?
22.
"Genel oy" ilkesi aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak ifade
edilmiştir?
A)
Kişiler arasında cinsiyet, servet ve statü ayrımı gözetilmeksizin herkesin oy
kullanabileceğini ifade eder.
E)
Bazı meslek gruplarının oy kullanabilse de siyasi partilere üye olmayacağını
ifade eder.
23.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, ileri
sürdükleri düşüncelerden sorumlu tutulamazlar.
Aşağıdakilerden hangisi milletvekillerine tanınan bu ayrıcalığa verilen addır?
A) Siyasi dokunulmazlık
B) Bağdaşmazlık
C) Yasama sınırsızlığı
D) Mutlak dokunulmazlık
E) Yasama sorumsuzluğu
24.
Aşağıdaki kişilerden hangisi meclis içinde ya da dışında bir siyasi parti
grubunun çalışmalarına katılamaz?
A) Devlet bakanı
B) Başbakan
C) İdari amirler
D) TBMM Meclisi Başkanı
E) Siyasi Parti Grubu Başkan Vekilleri
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
D B C C D D B C E D
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D C A E B C A D B A
21 22 23 24
A A E D
1.
Asya Hun Devleti'nin hükümdarlarından Çi-Çi, "Boyun eğmeyeceğiz. Çünkü Türkler
kuvveti takdir eder, tâbi olmayı hakir görür. Savaşçılığımız sayesinde adı yabancıları titreten
millet olduk. Biz ölsek de, çocuklarımız, torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır."
demiştir.
Buna göre, Türklerle ilgili aşağıdaki çıkarımlardan hangisine varılamaz?
2.
Uygurların,
I. Maniheizm ve Budizm'i benimsemesi,
II. Yerleşik hayata geçmesi,
III. Tarım faaliyetlerinde bulunması
özelliklerinden hangileri, Uygurların Çinlilerden etkilendiğinin doğrudan kanıtıdır?
B) İmarethaneler
C) Kervansaraylar
D) Bimarhaneler
E) Külliyeler
D) Kıbrıs
E) Tunus
6.
Boğazlar sorununun uluslararası alanda bir sorun olarak ilk ortaya çıkması
aşağıdaki anlaşmalardan hangisi ile olmuştur?
A) Bükreş A.
B) Edirne A
C) Hünkâr İskelesi A.
D) Paris A.
E) Berlin A.
7.
Osmanlı Devleti aşğ. anlaşmalardan hangisi ile kendi topraklarını
koruyamayacak kadar zayıfladığını resmen kabul etmiştir?
A) Küçük Kaynarca A.
B) Berlin A.
C) Kütahya A.
D) Edirne A
E) Paris A.
8.
İngiltere’nin aşağıdaki bölgelerden hangisini işgal etmesi Osmanlı Devletinin
Trablusgarp savaşında İtalya karşısında savunmasını zayıflatmıştır?
A) Mısır
B) Hicaz
C) Yemen
D) Kıbrıs
E) Irak
9.
Cumhuriyet rejimi, Erzurum Kongresi’nin aşağıdaki kararlarından hangisinin
doğrudan bir sonucu olarak görülebilir?
10.
Osmanlı devleti kurulduğu yıllarda “toprak” hanedanın malıdır ilkesi yerini
“toprak”ın millete verilmesi ilkesi ilk olarak hangi aşamada benimsenmiştir?
A) II Mahmut Dönemi
B) Tanzimat Dönemi
C) I. Meşrutiyet Dönemi
12.
Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Milli Mücadelenin hazırlık evresindeki
gelişmeleri içermektedir?
A) Havza Gen
B) Erzurum Kong.
C) Misakı Milli
D) Sevr Anl.
E) Komutanlar Toplantısı
13.
Cumhuriyet dönemi bir Ulusal Egemenlik rejimidir. Bu yönetim şeklinde halk
temsil yoluyla yönetimde yer alır. Aşağıdakilerden hangisinin bu sistemin dışında yer
aldığı savunulabilir?
A) Siyasi partiler
B) Meslek kuruluşları
C) Parlamenterler
D) Seçmenler
E) Parlamento
14.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında demokrasinin yerleşmesi ve gelişmesi için çok
partili hayata geçiş denemeleri yapılmış, iktidardaki Halk Partisinin karşısında
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kurulmuştur. Buna göre Terakkiperver partisi ile
ilgili,
15.
Aşağıdakilerden hangisi Cumhuriyetin ilanını gerekli kılan bir dış etken
olarak kabul edilebilir?
16.
Aşağıdakilerden hangisinin Cumhuriyet’in ilanından önceki gelişmeler
arasında gösterilmesi doğru olmaz?
18.
Sınırları bir bütün ve parçalanamaz tek millet, tek devlet tek hukuk sisteminin
geçerliği olduğu devlet aşağıdakilerden hangisidir?
A) Üniter Devlet
B) Federal Devlet
C) Teokratik Devlet
D) Sosyal Devlet
E) Otokratik Devlet
19.
Devletin şeklini, teşkilatını, organlarını ve bu organların birbirleriyle olan
ilişkilerini, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen hukuk dalı aşağıdakilerden
hangisidir?
A) İdare hukuku
B) Ceza hukuku
C) Anayasa hukuku
D) Devletler genel hukuku
E) Vergi hukuku
20.
Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ilkesi doğru bir biçimde ifade edilmiştir?
B) erkes kanun önünde eşittir. Kişiler arasında dil, din, ırk ayrımı
H
yapılmaz.
C) Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir.
D) Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle
bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan
sınırlandırılamaz.
22.
1982 Anayasası'nda yer alan hükümlerden hangisi bireye tanınan sosyal ve
ekonomik haklar arasında gösterilemez?
A) Ailenin korunması
B) Sosyal güvence
C) Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı
D) onut hakkı
K
E) Eğitim ve öğrenim hakkı
23.
Aşağıdaki anayasalarımızdan hangisiyle birlikte kuvvetler ayrılığı ilk defa tam
olarak benimsenmiştir?
A) 1961 Anayasası
B) 1924 Anayasası
C) 1921 Anayasası
D) Kanun-i Esasi
E) 1982 Anayasası
24.
Aşağıdakilerden hangisi Kamu hukukunun içerisinde değerlendirilemez?
A) Ceza Hukuku
B) Borçlar Hukuku
C) İcra ve İflas Hukuku
D) Vergi Hukuku
E) Anayasa Hukuku
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A A B C B C E A D B
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D D B B D E C A C A
21 22 23 24
A C A B
Bunlardan hangilerinde siyasi etkenler daha belirleyici olmuştur.
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
4. Anadolu Selçuklu Devletinde kendilerine bir bölgenin yönetimi verilen hanedan üyelerinin,
para bastırma, savaş açma ve siyasi görüşme yapma hakkı yoktu
Bu uygulamanın ;
I. Merkezi otoriteyi güçlendirme
II. Devletin parçalanmasını önleme
III. Hanedan üyelerini vali gibi kullanma
Amaçlarından hangilerine yönelik olduğu savunulabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
5. Osmanlı Divanında alınan kararlarda son söz hakkının padişaha ait olması,
I. Divanın son karar organı olmaktan çok bir danışma organı olduğu
II. Padişahın divanın kararlarını göz önünde bulundurmadığı
III. Egemenlikte padişahın mutlak yetkili olduğu
Yargılarından hangilerini doğrulamaktadır?
7. Osmanlı İmparatorluğunun ilk özel gazetesi olan “Tercüman-ı Ahval hangi dönemde
çıkarılmıştır?
9.
Sevr anlaşmasında, “Boğazların uluslar arası bir komisyonun yönetimine
bırakılarak, bütün devletlerin gemilerine açık bırakılması” hükmünün bulunması aşağıdaki
yargılardan hangisini kuvvetlendirir?
10.
I. TBMM, kendisinin üstünde bir kuvvet tanımamakla aşağıdakilerden
hangisini yok saymış olamaz?
A) Saltanatı
B) İstanbul Hükümetini
C) Ulusal İradeyi
D) Osmanlı yönetimi
E) Padişahı
13.
TBMM tarafından Mustafa Kemal’e verilen “Başkomutanlık” yetkisinin süresi
dolup, yenilenmesi gündeme geldiğinde bazı üyelerin buna karşı çıkması
aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?
A) Musul-Dış Borçlar-Boğazlar
B) Azınlık hakları-Ermeni Yurdu- Kapitülasyonlar
C) Kapitülasyonlar-Batı Trakya-Musul
D) Ermeni Yurdu- Musul- Dış Borçlar
E) Boğazlar- Dış Borçlar- Kapitülasyonlar
15.
Atatürk’ün sağlığında çok isteyip de gerçekleştirdiğini göremediği
gelişmelerden biri, çok partili hayata geçilmesidir. Bu gelişmeyi önleyen unsurlar
arasında,
A) Yalnız I B) I ve II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III
16. Kabul ettiği bir kanunla Saltanata son veren TBMM, yine aynı kanunla Hilafetin devam
ettiğini bildirmiş ve Osman oğulları ailesinden Abdülmecit Efendi’yi Halife tayin
etmiştir. Bu duruma bakarak,
18.
Aşağıdakilerden hangisi özel hukukun bir alanıdır?
A) Vergi Hukuku
B) Hava Hukuku
C) İş Hukuku
D) Bankacılık Hukuku
E) Ticaret Hukuku
A) Yalnız II B) I ve II
C) II ve IV
D) I, II ve IV
E) I, II, III ve IV
20. Aşağıdaki bakanlardan hangileri seçim kararı alındıktan sonra görevlerinden istifa
etmek zorundadır?
I. Adalet Bakanı
II. Ulaştırma Bakanı
III. Dışişleri Bakanı
IV. İçişleri Bakanı
A) Yalnız II B) Yalnız IV
C) I, II, III ve IV ) I ve IV
D
E) I, II ve IV
21.
1982 Anayasası'na göre, aşağıdaki işlemlerden hangisine karşı dava açılması
yasaklanamaz?
A) Yüksek Askeri Şura kararlarına
B) Memurlara verilen kınama cezalarına
C) Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili işlemlere
D) Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlere
E) Sıkıyönetim komutanlarının işlemlerine
23.
Aşağıdakilerden hangisi 1982 anayasasının başlangıç bölümünde yer
almamıştır?
C) Egemenlik D ) Topluluk
E) Ülke
CEVAP ANAHTARI
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
B C E E D A D B E C
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
D E A B B A C E B E
21 22 23 24
B A A C