Professional Documents
Culture Documents
T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dali
T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dali
DANIŞMAN
Doç. Dr. Hakan KARAGÖZ
ISPARTA - 2019
(SABANCI, Sevgi Nur, 674 Numaralı (H. 1243-1248 / M. 1828-1832)
Şer‘iye Siciline Göre Denizli’nin Sosyal Ve İktisadi Yapısı, Yüksek Lisans Tezi,
Isparta, 2019)
ÖZET
Osmanlı siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının aydınlatılmasında şer‘iye sicilleri
birinci elden bilgi sunması dolayısıyla önemli bir başvuru kaynağıdır. Özellikle şehir tarihi
araştırmalarında önemi daha da artmaktadır. 19. yüzyılın başında kaza ölçeğinde bir şehir
olan Denizli’nin tarihi ele alınırken birinci elden kaynak olarak bu sicillerden yararlanıldı.
i
(SABANCI, Sevgi Nur, Social And Economic Structure Of Denizli According
To The Sharia Registry No 674 (H 1243-1248 / AD 1828-1832), Master’s Thesis,
Isparta, 2019)
ABSTRACT
The book titled “Social and Economic Structure of Denizli According to the Register of
Sharia No 674“ (H 1243-1248 / AD 1828-1832) illuminates a short period of
Denizli. Assessment of the social and economic life of Denizli were evaluated based on
effects of the political events in the Mahmut II period in Denizli, mainly the reformations,
military demands, taxation, facilitation of social order and social issues..
In the introduction a summary of the history of Denizli, the studies on the judicial
institution, sharia courts,position of sharia judges, and the registers of these courts are
presented. In the first part, the book of Sharia Registry No 674 was introduced. It was found
that there was a conflict between this book and the Population Registryof 1831 due to the
numbering error by the Department of Ottoman Archives . Hijri and Gregorian dates of the
records in the book were given with document types. In addition, court provision summaries
have been added. In the second chapter, the administrative structure of Denizli is discussed
at the scale of town, neighborhoods and villages. In addition, local goverment and the
voivodes who are governing on behalf of Treasury were explained. In the secondchapter,
military demands were examined. In this context, the book carries traces of the first years of
reform efforts by Mahmud II; The disbandment of theJanissary Corps, establishment of
Mansure Army, as well as demands of soldiers due to Ottoman-Russian War, Mehmet Ali
Pasha Rebellion, defense of Dardanelles Strait and Damascus Eventswere examined. In the
thirdchapter, the economic issues such as the budgeting of monetary and material provisions
for the capital, transportation, printing of new money and taxation are evaluated with respect
to Denizli at city scale. Fourth chapter is devoted to Tereke records, social issues such as
restoration and maintaining social order, minoritites and public trusts. In order to maintain
the social order, it was deducedthat the state constantly published and announced new
articles of law, struggled with rouge soldiers (delibaslar), sent non-Muslim prisoners of war
back to their homelands, and urged minorities to live basedon their own traditions. In the
conclusion chapter, a brief evaluation of the book was made and it was seen that there were
mainly political issues. In order to better understand the subject during the study, information
was presented in tabulated form as much as possible.
After all these evaluations, supportingtexts from the book and a transcription of the
original Denizli Sharia Registry No 674 were attached at the end.
ii
İÇİNDEKİLER
TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ..................................................................... i
YEMİN METNİ ......................................................................................................... ii
ÖZET............................................................................................................................ i
ABSTRACT ................................................................................................................ ii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ............................................................ v
TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................ vi
ÖN SÖZ ..................................................................................................................... vii
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1
BİRİNCİ BÖLÜM
DENİZLİ’NİN İDARİ YAPISI
İKİNCİ BÖLÜM
ASKER TALEPLERİ
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DENİZLİ’DE EKONOMİK HAYAT
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DENİZLİ’DE SOSYAL HAYAT
iii
SONUÇ .................................................................................................................... 142
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 147
EKLER .................................................................................................................... 155
674 NUMARALI DENİZLİ ŞER‘İYE SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU .... 160
ÖZ GEÇMİŞ ........................................................................................................... 427
iv
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
v
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1: D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Fon Kodu ve Gömlek Numaraları: ................. 11
Tablo 2: D.Ş.S. Milli Kütüphane Kayıt Numaraları, Başlangıç ve Bitiş Tarihleri ile
Belge Sayıları: ........................................................................................................ 12
Tablo 3: 674 Numaralı D.S.Ş.’de Bulunan Belge Türleri ve Tarihleri: ................................. 16
Tablo 4: 16.-20. Yüzyıllar Arasında Denizli Merkez ve Tâbî Kazaları: ................................ 41
Tablo 5: 16. ve 20. Yüzyıllar Arasında Denizli Mahalleleri .................................................. 47
Tablo 6: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Denizli Köyleri ve Günümüzde İsimleri Devam
Eden Köyler: ........................................................................................................... 52
Tablo 7: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Kütahya Sancağı’ndan ve Denizli Kazası’ndan
İstenen Askerler: ..................................................................................................... 74
Tablo 8: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Çanakkale
Boğazı Muhafazası, Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Şam Vakası Dolayısıyla
Görevlendirilen Komutanlar: .................................................................................. 74
Tablo 9: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Denizli ve Tâbî Kazaları
Ödeme Miktarları: .................................................................................................. 95
Tablo 10: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Vergi Mükellefi Mahallelerin
Ödeme Miktarları: ................................................................................................ 97
Tablo 11: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterlerine Göre Vergi Mükellefi Köylerin
Ödeme Miktarları: ................................................................................................ 99
Tablo 12: 674 Numaralı D.Ş.S.’de Kayıtlı Terekelere Ait Özet Bilgiler: ............................ 123
vi
ÖN SÖZ
19. yüzyılın başlarında dünya 1789 Fransız İhtilalı’nin etkisi altında bulunuyordu.
İmparatorlukları tedirgin eden bu siyasi atmosfer Osmanlı Devleti’ni de şüphesiz etkilemiş
bulunuyordu. Devletini dağılmaktan kurtarmak isteyen Ⅲ. Selim hatırı sayılır bir dizi ıslahat
yapmıştı. Kendi yerine de ıslahatçı bir başka padişahı, Ⅱ. Mahmut’u yetiştirmişti. Ancak Ⅱ.
Mahmut 1826 yılına kadar çalkantılarla geçen 18 yıllık bir süreyi sabırla beklemişti. Vakay-ı
Hayriye ile birlikte ıslahat faliyetlerine girişmişti. Sultan Mahmut’un bu çalışmaları
Tanzimat Fermanı’na zemin hazırlamıştır.
İncelenen dönemde yabancı tüccarların (müstemen) ülkeye girişi yoğunlaşmaya
başlamıştı. Müstemenlerin azınlıklarla etkileşime girmeleri Osmanlı Devleti’ni rahatsız etmiş
ve Devlet tebasını korumak için bir dizi tedbir almıştı. Azınlık isyanlarıyla mücadelenin
devam ettiği bu dönemde aynı zamanda azınlıkların hamisi Ruslarla hem doğuda hem batıda
savaşlar yaşanmıştı. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Mehmet Ali Paşa İsyanı dolayısıyla
hazırlanan ordunun finansmanı devletin hayati meselesi haline gelmişti. Osmanlı Devleti bir
taraftan sınırlarını korumaya çalışırken merkezileşme çabası içerisindeydi. Ekonomik
sorunların zirvede olduğu bu süreçte devlet sık sık sikke tağşişlerine başvurmak zorunda
kalmıştı. Elbette ki bütün bu sorunların çözüm merciği Osmanlı tebasıydı. Sürekli halktan
para ve asker talep edilmekteydi. Bu sebeple halkın mağduriyetine mani olmak amacıyla
devamlı adâletnâmeler yayınlanmıştır. Osmanlı Devleti bu dönemde böylesine ince bir çizgi
üzerinde ayakta kalma mücadelesi vermiştir.
Isparta - 2019
Sevgi Nur SABANCI
vii
GİRİŞ
1. ŞER‘İYE MAHKEMESİ VE OSMANLI’DA KADILIK
A. Şer‘iye Mahkemesi
“İnsanların eşit şartlarda yaşamadıkları ve üst bir güç tarafından müdahale
edilmedikçe kuvvetin hakkı daima ayaklar altına aldığı tarih boyunca şahit olunan bir
gerçektir. Bu sebeple daha üç kişinin bir araya geldiği ilk insan topluluğunun
kurulmaya başladığı en eski zamanlardan beri zayıfların haklarını aramak için
aralarındaki akıllı ve nüfuzlu diğer bir kimseye başvurmak ihtiyacı duydukları
düşünülürse hak, adalet, dava ve kaza meselerinin insanlık tarihi ile yaşıt olduğunu
düşünmek gerekir” 1 . Osmanlı Devleti bütün kurumlarını geliştirirken kendinden
önceki medeniyetlerden etkilenmişti. İslam Öncesi Türk Devletleri’nden, Türk-İslam
Devletleri’nden ve yaşadığı coğrafyadan miras aldığı adalet ilkesini de kendi
yorumlarını ekleyerek geliştirmiş ve sonuçta kendine özgü bir hukuk sistemi
kurmuştu. Uygulanan bu hukuk sisteminin aksamasından kaynaklanan sorunları
çözmekle mükellef kurum mahkemelerdi.
1
Münir Atalar, “Şer‘iyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c. 4, Ankara, 1980, s. 303.
2
Mehmet Akif Aydın, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, s. 341.
3
Ahmet Akgündüz, Şer‘iye Sicilleri, c. 1, İstanbul, 1998, s. 76.
4
Fahrettin Atar, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, s. 339.
5
Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlıda Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Osmanlı, c. 6,
YTY, Ankara, 1999, s. 461; Aydın, a.g.m., s. 341.
1
cemaat mahkemeleri ve ülke içinde geçici statüde bulunan yabancıların (müstemen)
kendi aralarındaki sorunlarını çözen konsolosluk mahkemeleri Osmanlı yargısının
çok renkliliğine işaret etmekteydi 6 . Çok farklı unsurları bünyesinde barındıran
Osmanlı Devleti’nde ihtiyaçtan dolayı böyle bir görüntünün ortaya çıktığı
anlaşılmaktadır.
6
Aydın, a.g.m., s. 342.
7
Aydın, a.g.m., s. 342; Mehmet Ali Ünal, “Kadı”, Ahilik Ansiklopedisi, c. 2, Ankara, 2014, s. 42.
8
Fendoğlu, a.g.m., s. 464-465.
9
Mustafa Akdağ, Türkiye’nin, İktisadi ve İçtimai Tarihi, c. 2, Cem Yayınları, İstanbul, 1995, s. 58.
10
Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, c. 6, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 1999, s. 435.
2
B. Kadılık
Ancak herkes kadı olamazdı. Osmanlı kadısında aranan bir takım şartlar vardı.
Kadının tam ehliyetli olması ve hür olması şarttır. Buna göre küçükler, bunaklar,
dilsizler ve tarafların seslerini duyamayacak kadar sağır olanlar kadı olamazlar.
Kadının Müslüman olması şarttır. Zira kadılık görevi şer‘i hükümleri icra görevidir.
Dolayısıyla şer‘i hükümlere inanmayanların kadılık yapması makbul değildir 13 .
Ayrıca kadılar yargı görevinin onurunu koruyacak ahlaki özelliklere sahip olmak
zorundaydılar14.
11
İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilât ve İdare Tarihi, Cedit Neşriyat, Ankara, 2012, s. 261.
12
Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 12, İstanbul,
1990, s. 429.
13
Akgündüz, a.g.e., s. 70.
14
Yusuf Sancak-Emre Kıyak, “Günümüz Türkçesiyle Mecelle’nin On Altıncı Kitabı Kitâbü’l Kazâ
(Günümüz Düzenlemeleriyle Karşılaştırmalı Bir İnceleme)”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, c. 22, S. 2, Konya, 2014, s. 60.
15
Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2011, s. 339.
16
Akgündüz, a.g.e., s. 68.
17
Ortaylı, a.g.e, s. 266.
18
Ünal, “Kadı”, s. 41.
3
yargıdan sorumludur 19 . Görüldüğü gibi kazaya ait adli görevlerin yanında beledi,
askeri ve mülki bütün sorumluklar kaza kadılarına aittir. Denizli kaza statüsünde bir
kent olduğu için voyvodaların etkinliklerini artırdığı döneme kadar Denizli’nin
yönetiminde en etkin kişi kadıdır.
Her türlü alacak, borç ve miras davaları ile arazi ihtilafı, ehl-i örf, reaya ve
esnafla ilgili her türlü anlaşmazlıklar kaza kadıları tarafından halledilmekteydi.
Ayrıca ilmiye sınıfına mensup, müderris, mütevelli ve vakıf görevlilerinin tayin ve
azilleri de kadının arzı ile mümkün olurdu. Esnaf örgütlerinde çalışan şeyh, kethüda,
ahi baba gibi görevliler kadının önerisi ile atanırdı20. Sefer sırasında geçilecek yol,
köprü ve çeşmelerin tamiri ile erzak temini de kadıların sorumluluğundaydı21.
Görev alanı bu kadar geniş olan kadıya suç işlemesi durumunda ceza
uygulanıyor muydu? Osmanlı Devleti’nde kadılık teminatı vardı; kadılara siyaset
cezası uygulanmazdı. Kadı görevini ifa ederken kasıt, kusur ve ihmal olmaksızın
taraflardan birine verdiği zarardan sorumlu değildir. Böyle bir durumda zarar
beytülmal denilen devlet hazinesinden ödenirdi. Ancak kadı kasıtlı ve kusurlu
davranması sebebiyle verdiği zararı kendi malından ödemek zorundadır. Mesela
delilleri yeterince incelemeden birinin ölümüne karar vermesi halinde ölenin diyetini
19
Songül Ulutaş, 19.Yüzyılda Tarsus’ta Ekonomik ve Sosyal Yaşam (1850-1914), Tarsus Ticaret ve
Sanayi Odası Yayınları, Mersin, 2015, s. 95.
20
Ünal, “Kadı”, s. 42; Ayrıntı için bkz. F. Şamil, Arık “Osmanlılar’da Kadılık Müessesi”, OTAM, S.
8, Ankara, 1997, s. 1-71.
21
Ortaylı, a.g.e., s. 269.
22
Halil Cin, S. Gül Akyılmaz, Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite ve Osmanlı Düzeni,
Konya, 1995, s. 223.
23
Ünal, “Kadı”, s. 42.
24
Akdağ, a.g.e., s. 65.
4
kendi malından karşılamak zorundadır. Kadılar cezayı gerektiren bir suç
işlediklerinde diğer insanlar gibi cezalandırılırlardı25.
2. ŞER‘İYE SİCİLLERİ
25
Atar, “Kadı”, s. 69.
26
Ekrem Buğra, Ekinci, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, Arı Sanat Yayınları, İstanbul,
2004, s. 240-241.
27
İlhan Tekeli, “Tanzimattan Cumhuriyete Kentsel Dönüşüm”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul, 1985, s. 883.
28
Mehmet Beşirli, “Kent Tarihi Açısından Şer‘iye Sicilleri ve Çankırı Şer‘iye Sicillerinin Toplu
Kataloğu Üzerine”, Çankırı Araştırmaları Dergisi, S. 4, 2009, s. 38.
5
şer‘iye sicilleri, sicillat-ı şer‘iye, kadı defterleri, mahkeme defterleri, zabt-ı vakâyi
sicilleri veya sicillat defterleri denilmekteydi29.
Osmanlı dönemine ait şer‘iye sicilleri içerisinde birçok kayıt türleri vardır. Bu
belgelerden ilâm, hüccet ve tereke kayıtları bizzat mahkemedeki işlemler sonucu
oluşanlar olup genellikle sicil defterlerinin ön kısmında yer alan “sicil-i mahfuz”
bölümüne kaydedilirdi. Merkezden gelen belgelerin suretleri ise arka kısmında yer
alan “sicil-i mahfûz defterlü” denilen kısma kaydedilirdi 32 . Dolayısıyla birinci
bölümdeki kayıtlar genelde sosyal ve kültürel hayatla ilgili ipuçları verirken, ikinci
bölüm siyasi gelişmelerden haber vermektedir. İncelenen defterde böyle bir ayrıma
gidilmediği, belgelerin karışık kaydedildiği görülmüştür.
Bazı sicillerin ise sadece belli davalarla ilgili kayıtları ihtiva ettiği
bilinmektedir. Mesela Havass-ı Refia (Eyüp) Mahkemesi özel görevli olarak su
davalarına baktığı için bu mahkeme sicillerinin tamamı su kayıtlarını ihtiva
etmektedir. Kadının gördüğü davalarla ilgili Zabt-ı Dava Defterleri, merkeze
herhangi bir konuda yaptığı bir bildirim veya talep için yazdığı kayıtları tuttuğu İlâm
Defterleri, yetki belgesi olan hüccetleri kaydettiği Hüccet Defterleri, miras ve
taksimle ilgili tuttuğu kayıtları içeren Tereke ve Kassâm Defterleri ile evlenme
bilgilerini içeren Enkiha/Nikâh Defterleri gibi defter türlerini görmekteyiz 33.
29
Akgündüz, a.g.e., s. 17.
30
Yunus Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, s. 8.
31
Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, s. 9.
32
Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, s. 9.
33
Muhammed Ceyhan, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‘iye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik
Açıdan Tahlili”, OTAM, S. 29, Bahar, 2011, s. 65.
6
fiyatları, şehirlerin fiziki yapısı, örf ve adetleri, yürürlükteki hukuk uygulamaları,
vergiler, halkın devlet görevlileriyle olan ilişkileri, imar ve tereke kayıtları, iskân
tarihi ile ilgili bilgiler sicillerde görülen başlıca konulardır. Bundan başka tıp tarihi,
halk hekimliği, esnaf listeleri, şehir ölçeğinde yaşayan dini ve etnik grupların birlikte
yaşama kültürleri gibi konulara da sicillerde rastlanabilmektedir34.
Dolaysıyla İslam hukukunun ideal bir hukuk değil, uygulanabilir bir hukuk
olduğunu, İslam hukukunun durağan değil dinamik bir yapıya sahip olduğunu
sicillerden izlemek mümkündür. Ayrıca sicillerde örfi hukukla şer‘i hukukun uyum
içinde devam eden beraberliği de görülmüştür35.
34
Vehbi Günay, “Balkan Şehir Tarihleri Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicillerinin Envanter ve
Kataloglarının Tespiti Hakkında”, EÜEFTİD, c. ⅩⅤⅢ, S. 2, Aralık, İzmir, 2003, s. 77.
35
Ömer Lütfi Barkan, “Kanun-Nâme”, İA, c. 6, Eskişehir, 2001, s. 190.
36
Ali Akyıldız, “Yakınçağ Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Araştırmalarında Kaynak Sorunları:
Arşiv ve Arşiv Dışı Malzemenin Önemi”, İsam Araştırmaları Dergisi, S. 2, İstanbul, 1998, s. 1.
37
Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları (Şer‘iye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve Bibliyografya”,
TALİD, c. 1, S. 1, s. 306.
38
Fatih Gedikli, “Osmanlı Hukuk Kaynağı Olarak Şeri’ye Sicilleri”, TALİD, c. 3, S. 5, 2005, s. 191.
39
Gedikli, a.g.m., s. 190; Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCFD,
c. 1, S. 2, Ankara, 1943, s. 96.
7
Ülkü’de yayımlanan ve sicillere dikkat çeken yazıları siciller üzerine yapılan
çalışmaların ilklerindendir. Uzunçarşılı, sicillerin Türk tarihinin aydınlatılmasında
önemli katkısına dikkat çekmekte ve sicilleri kilise arşivleriyle kıyaslamaktadır.
Mümtaz Yaman ise sicilleri hazine-i evrak mesabesinde bir memba olarak
tanımlamaktadır40.
Bu ilk çalışmalar ses getirmiş olmalı ki Maarif Vekâleti 3 Kasım 1941 tarihli
kararı ile muhtelif yerlerde bulunan sicillerin müze ve kütüphanelere devredilmesini
sağlamıştır41.
Tarih kurgusu içinde sicilleri bir kaynak olarak ele alanların ilki Halil
İnalcık’tır. İnalcık, 1954’te “15. Asır Türkiye İktisadi İçtimai Tarihi Kaynakları” ve
1960’larda yayınladığı “Bursa 1: ⅩⅤ. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair
Vesikalar” adlı makalesinde iktisat kurgusu yaparken sicillerin ve devlet arşivlerinin
birlikte kullanılması vurgusu yapmıştır. Çalışması bu konuda iyi bir örnek kabul
edilmektedir43.
Sicillerle ilgili ilk kapsamlı neşir faaliyeti Halit Ongan tarafından 1958 ve
1974 tarihlerinde Ankara Sicilleri Ⅰ-Ⅱ başlığı ile yayımlanmıştır44. Ancak şurası bir
gerçektir ki Osmanlı Arşiv Kaynakları’nın ilk neşri Türkiye’den daha önce
Avrupa’da, başta Avusturya ve Macaristan gibi ülkelerde başlamıştır 45 . İnalcık,
40
Uğur, “Mahkeme Kayıtları…”, s. 306.
41
Gedikli, a.g.m., s. 188.
42
M. Çağatay Uluçay, “Manisa Şeri’ye Sicillerine Dair Bir Araştırma”, Türkiyat Mecmuası, c. 10,
1953, s. 286-287.
43
Uğur, “Mahkeme Kayıtları…”, s. 306.
44
Uğur, “Mahkeme Kayıtları”, s. 306.
45
Fekete Lajos, “Türk Vesikalarının Neşri ve Bu İşin Arzettiği Meseleler”, (çev: Tayyip Gökbilgin),
Belleten, c. Ⅴ, S. 20, Ankara, 1995, TTKB, s. 608; Yurt dışına ait sicillerle ilgili en erken çalışmaların
Bosna sicilleri üzerine başladığı bilinmektedir. Bosna Hersek’te bulunan arşiv malzemesi
Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü’nde, Gazi Hüsrev Bey
Kütüphanesi’nde, Saraybosna Şehir Tarihi Arşivi’nde, Bosna Hersek Arşivi’nde, Bosna Hersek
Üniversitesi ile Milli Kütüphanesi’nde ve Eski Ortadoks Kilisesi’nde toplanmıştır. Sofya Milli
Kütüphanesi’nde bulunan 312 sicilden 187 tanesinin kataloğu Yücel Özkaya tarafından
yayımlanmıştır. Mihail Guboğlu da yayımladığı katalog ile yaklaşık 250 sicil defterinin fişlerini
çıkarmış ve Bulgaristan’daki yaklaşık 1.000 sicil defteri ile 700.000 Türkçe belgenin varlığına dikkat
çekmiştir. Budin ve Macaristan’a ait siciller Viyana’daki milli kütüphaneye nakledilmiştir.
8
“Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak” adlı makalesinde Osmanlı
İmparatorluğu’na girmiş ülkelerde bu vesikaların dağınık, belirsiz ve karmaşık
olmakla birlikte büyük bir yığın teşkil ettiğini ifade etmektedir46.
Sicillerle ilgili ilk ciddi katalog çalışması Osman Ersoy tarafından yapılmıştır.
Ersoy 1963 yılı itibari ile 6196 adet sicilin bulunduğunu söylemiş ve 2422 adet sicil
defterinin kataloğunu yayımlamıştır. Ayrıca sicillerin nerede bulunduğunu da
belirtmiştir47.
Makedonya Devlet Arşivi’nde 195 ciltlik bir sicil koleksiyonu bulunmaktadır. Manastır’a ait 101 adet
sicilin mikrofilmi alınarak Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne getirilmiştir. (Günay, a.g.m., s. 74- 76).
46
İnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, s. 99.
47
Ayrıntı için bkz, Osman Ersoy, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, AÜDTCFD, c.
ⅩⅩⅠ, S. 3-4, Ankara, 1963, s. 34-65.
48
Ayrıntı için bkz, Mücteba İlgürel, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S. 28-
29, İstanbul, 1975, s. 123-166.
49
Ayrıntı için bkz, Yusuf Halaçoğlu, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S. 30,
İstanbul, 1976, s. 99-108.
50
Ayrıntı için bkz, Osman Ersoy, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅢ, S. 24,
Ankara, 1979-1980, s. 1-20.
51
Ayrıntı için bkz, Ahmet Akgündüz, Şeri’ye Sicilleri, c. 1, s. 83.
52
Ayrıntı için bkz, Yusuf Oğuzoğlu, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅠⅤ, S.
25, Ankara. 1981, s. 343-360; Bu çalışmada Konya Mevlana Müzesi’ndeki Konya, Karaman, Akşehir,
9
ile Mustafa Öztürk 54 , Mehmet Ali Demirbaş 55 ve Rıfat Özdemir 56 tarafından da
sicillerin kataloğu yayımlanmıştır.
Ancak hem yurt içinde hem de yurt dışında katalog çalışmalarının tam
anlamıyla bitiğinden söz etmek mümkün değildir. Hala yeni siciller ortaya
çıkmaktadır. Mesela Erzincan’a ait geç tarihli 4 adet sicil yeni bulunmuştur. Kars ve
Erzurum’a ait siciller hala bulunamamıştır. Kıbrıs’a ait 56 adet sicil yakın zamanda
keşfedilmiştir. Nüket ve Nuri Adıyeke Girit defterleri üzerinde çalışmaktadırlar58.
Beyşehir, Ilgın, Bozkır, Seydişehir, Hadim, Isparta, Burdur, Yalvaç, Uluborlu, kentlerine ait sicillerin
kataloğu yayımlanmıştır.
53
Diyarbakır ve Gaziantep sicillerinin kataloğunu yayımlamıştır.
54
Mehmet Kayıran-Mustafa Öztürk, “Tokat ve Antalya Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”,
1. Askeri Tarih Semineri, Ankara, 1983, s. 131-158.
55
Ayrıntı için bkz, Mehmet Ali Demirbaş, “Tire Şeri’ye Sicilleri Kataloğu”, EÜEFTİD, c. Ⅶ, İzmir,
1992, s. 289-297.
56
Ayrıntı için bkz, Rıfat Özdemir, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, c. 1, S. 1, Elağzı, 1987, s. 191-198.
57
Kenan Yıldız, Osmanlı Araştırmaları, S. 48, 2016, s. 487-489.
58
Gedikli, a.g.m., s. 197-198.
59
Gedikli, a.g.m., s. 188.
10
heyet tarafından başlanmıştır. 2019 yılı içinde tamamlanması planlanmaktadır.
Buradaki veriler konunun uzmanları tarafından değerlendirilecek ve önemli bilimsel
sonuçlara ulaşma şansı elde edilecektir.
A. Şekil Özellikleri
674 numaralı D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, MŞH. ŞSC.d. kodu ve
1082 sıra numarası ile kayıtlı defterdir. Orijinal numarası 674 olup Milli Kütüphane
tarafından verilen numaradır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi katalog numarası sehven
675 olarak yazılmıştır.
Tablo 1: D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kayıt, Fon Kodu ve Gömlek Numaraları61:
60
Ersoy, a.g.m., s. 6.
61
Hümeyra Karabıyık, Denizli’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat’tan Ⅱ. Meşrytiyet’e Kadar),
(Doktora Tezi), Ankara, 2012, s. 11.
62
Çalışmaya konu olan defterdir. Fon kodu ve gömlek numarası doğru, kayıt numarası yanlış
verilmiştir. 675 Denizli Nüfus Defteri’nin Milli Kütüphane tarafından verilen kayıt numarasıdır.
11
Tablo 2: D.Ş.S. Milli Kütüphane Kayıt Numaraları, Başlangıç ve Bitiş Tarihleri ile Belge
Sayıları63:
Genel itibari ile bir sayfada 30-40 arası satır bulunmakla birlikte bazı
sayfalarda 40 ve üzeri satırın olduğu da görülmüştür. Defterde boşluklar, üzeri
çizilmiş ve tekrar yazılmış yerler bulunmaktadır. Defterde ters yazılmış hükümler
63
Karabıyık, a.g.t., s. 10-11.
64
Çalışımaya konu olan defterdir.
12
bulunmamaktadır. Tamamı Türkçe yazılmıştır. Sadece defterin bittiğini gösteren ve
Ali Derûnî Efendi tarafından mühürlenen son kısım Arapça olarak yazılmıştır. Defter
genel olarak okunaklı, yıpranmamış ve temiz bir görüntüye sahiptir. Yazı stili
defterin tamamında benzerlik göstermekte ve aynı kâtip tarafından yazıldığı
görüntüsü bulunmaktadır. Yazı şekli rikadır.
Defterde ilk hüküm tevzî defterlerinin altı ayda bir İstanbul’a gönderilmesi ile
son hüküm de Denizli mahalle ve köylerine ait tevzî ile ilgilidir. Arşiv görevlileri
tarafından numaralandırılmış 122 hüküm yer almaktadır. 12 sayısı iki hükme sehven
verilmiştir. 86 numaralı hüküm iki defa yazılmıştır. Numaralandırılmamış olan
hükümler bir önceki hükmün uzantısı kabul edilip yapılan Türkçe çeviri yazısında bir
önceki hüküm numarasının önüne (a), (b), (c) şeklinde yazılarak gösterilmiştir 65 .
Böylece 122 tane numaralandırılmış, 12 sayısı iki hükme sehven verilmiş, 86. hüküm
tekrar yazılmış, 27 tane de numaralandırılmamış olmak üzere 151 tane hüküm
bulunmaktadır.
B. Teknik Özellikleri
Çalışılan sicil defterinde ferman, berat, buyruldu, tereke vb. birçok belge
bulunmaktadır. Bu belgeler asılları olmayıp kâtip tarafından sicile yazılan
suretleridir. Bu sebeple hükmün asıllarında bulunan diplomatik özeklikleri bütünüyle
bu belgelerde bulmak mümkün değildir. Buna mukabil belgelerde genel olarak davet,
unvan, elkab, nakil-iblağ, emir-hüküm, te’kid-tehdit, tarih, mahalli tahrir rükûn ve
şartları bulunmaktadır66.
65
D.Ş.S., 674/17(a) 18(a), 23(a), 26(a), 27(a), 36(a), 38(a), 39(a), 40(a), 43(a), 43(b), 44(a), 48(a),
51(a), 56(a), 60(a),60(b), 71(a), 70(b), 81(a), 88(a), 92(a), 93(a), 99 (a), 102(a), 105(a), 117 (a); (674
defter numarası olup ardından gelen sayı hüküm numarasını göstermektedir).
66
Tayyip Gökbilgin, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleoğrafya ve
Diplomatik İlmi, İstanbul, 1992, s. 53.
67
Gökbilgin, a.g.e., s. 56.
68
D.Ş.S., 674/4, 35, 38, 50.
69
D.Ş.S., 674/2, 20, 47, 48, 48(a), 76, 77, 78, 81(a), 97, 105, 106.
13
şeklindedir. Yüksek payeli kadıların elkabları ise “akza kuzâtü’l müslimin evlâ
vülâtü’l muvahhidin ma‘denü’l-fazli ve’l-yakîn rafi‘u i‘lâmiş-şerîfe ve’d-din vârisü
ulûmi’l enbiyâ” 72 şeklinde daha övgü doludur. Dergâh-ı âli kapıcıbaşılarından,
mütesellimlere, voyvodalara, vücûh-ı memleket iş erlerine “iftihârü’l emâcîd ve’l
ekârim”, veya “mefâhirü’l-emâsil ve’l akran” 73 , vezirlere “düstûr-ı mükerrem”
ifadesi kullanılmaktadır. 74 Bazı hükümlerde ise hiçbir elkaba rastlanmaktadır.
“Cümleye hitâben sâdır olan fermân-ı âlişanım (emr-i âlişan) ma‘lum ola ki” 75
şeklinde bir ifade ile başlamaktadır. Defterdeki hükümlerin tek kişiye 76 yazıldığı
görüldüğü gibi bir den çok kişiye77 yazıldığı da görülmektedir.
70
D.Ş.S., 674/3, 21, 22, 35, 36, 39, 50, 73, 115.
71
D.Ş.S., 674/17, 19, 60(a), 66, 109, 110, 111, 112.
72
D.Ş.S., 674/10.
73
D.Ş.S., 674/15, 19, 20, 21, 28, 35, 36, 39, 50, 52, 64, 66, 76, 81, 82, 85, 87, 95, 101, 102(a), 105,
106, 107, 112.
74
D.Ş.S., 674/38, 41(a), 47, 48, 72, 74, 75.
75
D.Ş.S., 674/4, 27, 27(a), 41, 44, 60, 98.
76
D.Ş.S., 674/9, 10.
77
D.Ş.S., 674/14, 15, 36, 78, 81, 82, 85.
78
İlhan Şahin-Feridun Emecen, Ⅱ. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, TDAV,
İstanbul, 1994, s. ⅩⅠⅩ.
79
Şahin-Emecen, a.g.e., s. ⅩⅠⅩ.
14
duaları kullanılmıştır. Ancak bu duaların defterde hem elkab kısmında geçtiği hem
de nakil-iblâğ kısmından sonra geldiği görülmektedir.
C. Belgelerin Tasnifi
80
D.Ş.S., 674/14, 40, 76, 77, 78.
81
D.Ş.S., 674/3/14, 15, 17, 21.
82
Şahin-Emecen, a.g.e., s. ⅩⅠⅩ.
83
D.Ş.S., 674/1, 2, 9, 41.
84
D.Ş.S., 674/18, 18(a), 19, 23, 26.
85
Torashan Özdamar, “176 Numaralı Besni Şer‘iye Sicili’nin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi”,
(Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2016, s. 19; Bu kadı sicilindeki 153 belgenin tamamı nafaka,
mihr, miras, nikâh akdi, alacak, sirkat (hırsızlık), arazi satışı, ev sınırları, ortak su kullanımıyla ilgili
uyuşmazlık ve eşin evden gitmesiyle ilgili sorunlardan oluşmaktadır.
15
defterlü” kısmı gibidir. Çünkü bu dönemde siciller eski zenginliğini kaybetmiştir. Bu
sebeple defterde 7 tane tereke ve bir tane nikâh akdi dışında kalan hükümler genelde
siyasi ve ekonomik hükümlerdir. Ancak elbette bu siyasi ve ekonomik hükümlerden
sosyal ve kültürel hayatla ilgili birçok yoruma ulaşmak mümkündür. Defterde
genelde fermânlar, buyruldular, tevzî defterleri, adaletnâmeler ile tayin ve atamaya
ait hükümler yer almaktadır. Örneğin Aşağıdaki tabloda bulunan belgelerin % 50’den
fazlası ferman ve buyruldudan oluşmaktadır. Geriye kalan belgelerin büyük bir kısmı
da Paşa Sancağı’ndan gelen tevzîlerle Denizli Merkez Kaza’ya ait tevzîlerden
oluşmaktadır.
Fermana
1 dair t. y. 15 Ferman (29.Z.1243/13.07.1828)
buyruldu
2 Ferman (7.Z.1243/20.06.1828) 16 Ferman (07.M.1244/20.07.1828)
3 Buyruldu (07.Z.1243/20.06.1828) 17 Ferman (13.M.1244/26.07.1828)
4 Ferman t. y. 17 (a) Hüccet (11.C.1245/19.12.1828)
5 Tevzî (17.Z.1243/30.06.1828) 18 Tevzî (13.Z.1243/26.06.1828)
6 Tevzî (17.Z.1243/30.06.1828) 18 (a) Tevzî (10.M.1244/23.07.1828)
7 Tevzî (17.Z.1243/04.07.1828) 19 Buyruldu (25.M.1244/07.08.1828)
8 Ferman t. y. 20 Ferman (05.S.1244/17.08.1828)
9 Ferman (17.Z.1243/04.07.1828) 21 Buyruldu (05.S.1244/17.08.1828)
10 Ferman t. y. 22 Buyruldu (07.S.1244/19.08.1828)
Fermana
11 Hüccet (25.Z.1243/08.07.1828) 23 dair (07.S.1244/19.08.1828)
buyruldu
12- Hüccet- (20.Z.1243/03.07.1828)
24 Ferman (11.S.1244/23.08.1828)
1286 Ferman (27.Z.1243/10.07.1828)
13 Mektup (27.Z.1243/10.07.1828) 25 Ferman (15.S.1244/27.08.1828)
14 Ferman (04.Z.1243/17.06.1828) 26 Ferman (01.Ra.1244/01.09.1828)
26 (a) Ferman (01.Ra.1244/01.09.1828) 40 Ferman t. y.
27 Ferman (02.Ra.1244/02.09.1828) 40 (a) Ferman (09.Za.1244/13.05.1829)
27 (a) Ferman (13.N.1244/19.03.1829) 41 Ferman t. y.
28 Ferman (15.R.1244/25.10.1828) 42 Tevzî (17.L.1244/22.04.1829)
29 Buyruldu t. y. 43 Ferman t. y.
30 Tevzî t. y. 43 (a) Hüccet (11.Z.1244/22.06.1829)
31 Tevzî t. y. 43 (b) Tevzî (01.M.1245/03.07.1829)
32 Tevzî t. y. 44 Buyruldu (14.R.1244/24.10.1828)
33 Tevzî (13.Ca.1244/21.11.1828) 44 (a) Tevzî t. y.
34 Buyruldu t. y. 45 Tevzî t. y.
Fermana
35 dair (25.N.1244/31.03.1829) 46 Tevzî (05.M.1245/07.07.1829)
buyruldu
86
12 sayısı iki hükme birden verilmiştir.
16
36 Ferman (05.Ca.1244/13.11.1828) 47 Ferman (15.M.1245/07.07.1829)
36 (a) Tevzî t. y. 48 Ferman (29.Z.1245/21.06.1830)
37 Tereke (10.Ca.1244/18.11.1828) 48 (a) Ferman (29.Z.1245/21.06.1830)
38 Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 49 Mektup (01.R.1245/30.09.1829)
38 (a) Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 50 Buyruldu (15.R.1245/14.10.1829)
39 Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 51 Mektup (17.R.1245/16.10.1829)
39 (a) Mürasele (01.N.1244/08.04.1829) 51 (a) Tevzî (21.R.1245/20.10.1829)
52 Tevzî (25.Z.1245/17.06.1830) 67 Tevzî t. y.
53 Tevzî (25.R.1245/24.10.1829) 68 Tevzî (19.Z.1245/11.06.1830)
54 Tevzî (25.Ra.1244/05.19.1828) 69 Tereke (05.Z.1245/28.05.1830)
55 Tevzî t. y. 70 İlam (29.R.1246/17.10.1830)
56 Tevzî (26.C.1245/23.12.1829) 71 Hüccet (29.R.1246/17.10.1830)
71(a)- Tereke- (29.R.1246/17.10.1830)-
56 (a) Buyruldu (27.Ş.1245/21.02.1830)
71(b) Mürasele (01.M.1246/22.06.1830)
57 Ferman t. y. 72 Ferman (11.M.1246/02.07.1830)
58 Ferman t. y. 73 Buyruldu t. y.
59 Ferman (11.N.1245/06.03.1830) 74 Ferman (15.M.1246/06.07.1830)
60 Ferman (25.N.1245/20.03.1830) 75 Ferman t. y.
60 (a) Ferman (25.N.1245/20.03.1830) 76 Ferman t. y.
60 (b) Narh (14.Za.1245/07.05.1830) 77 Ferman t. y.
61 Tevzî (05.L.1245/30.03.1830) 78 Ferman t. y.
62 Tevzî (16.L.1245/10.04.1830) 79 Hüccet (23.R.1246/11.10.1830)
63 Temessük (27.Za.1245/20.05.1830) 80 Hüccet (01.S.1246/22.07.1830)
64 Buyruldu (27.Za.1245/20.05.1830) 81 Mektup (29.Ş.1246/12.02.1831)
65 Tevzî (15.R.1245/14.10.1829) 81 (a) Ferman (29.Ş.1246/12.02.1831)
66 Ferman (17.Z.1245/09.06.1830) 82 Buyruldu (25.S.1246/15.08.1830)
83 Ferman (29.Ş.1246/12.02.1831) 100 Tevzî (10.Za.1246/01.05.1831)
84 Temessük (15.Ca.1247/22.10.1831) 101 Ferman t. y.
85 Ferman (29.R.1246/17.10.1830) 102 Ferman (29.L.1246/12.04.1831)
Tevzi- (01.C.1246/17.11.1830)-
86-86 102 (a) Ferman (15.Ra.1246/03.09.1830)
Tevzî (01.C.1246/17.11.1830)
87 Ferman (15.N.1246/27.02.1831) 103 Buyruldu (15.Ra.1246/03.09.1830)
88 Tevzî (17.C.1246/03.12.1830) 104 Buyruldu (29.L.1246/12.04.1831)
89-90 Ferman (21.C.1246/07.12.1830) 105 Ferman (22.L.1246/05.04.1831)
91 Tereke (15.C.1246/01.12.1830) 105 (a) Ferman (22.L.1246/05.04.1831)
92 Tereke (01.C.1246/17.11.1830) 106 Ferman (06.N.1246/18.02.1831)
(12.B.1246/27.12.1830)-
92 (a) Tereke 107 Ferman (10.N.1246/22.02.1831)
(29.Ş.1246/12.02.1831)
93- Ferman- (07.B.1246/22.12.1830)-
108 Mürasele (03.R.1247/11.09.1831)
93(a) Tevzî (29.Ş.1246/12.02.1831)
94 Temessük (09.C.1246/25.11.1830) 109 Ferman (13.B.1247/18.12.1831)
95 Temessük (09.C.1246/25.11.1830) 110 Ferman (25.R.1247/03.10.1831)
96 Buyruldu (09.C.1246/25.11.1830) 111 Ferman (27.R.1247/05.10.1831)
(20.M.1247/01.07.1831)-
97 Ferman t. y. 112 Ferman
(25.R.1247/03.10.1831)
98 Ferman (21.N.1246/05.03.1831) 113 Tereke (07.C.1247/13.11.1831)
99 Ferman (21.N.1246/05.03.1831) 114 Temessük (13.B.1247/18.12.1831)
99 (a) Hüccet t. y. 115 Buyruldu (13.B.1247/18.12.1831)
116 Tevzî (07.Ca.1247/14.10.1831) 119 Tevzî t. y.
117 Tevzî (29.Ş.1247/02.02.1832) 120 Tevzî (15.Za.1247/16.04.1832)
117
Narh (23.Z.1247/24.05.1832) 121 Tevzî (25.M.1248/24.06.1832)
(a)
118 Buyruldu (07.L.1247/10.03.1832) 122 Tevzî (25.M.1248/24.06.1832)
17
D. Defterde Tarihlendirme
87
Yücel Dağlı-Cumhure Üçer, Tarih Çevirme Klavuzu, c. V, Ankara, 1997, s. 91-100.
88
D.Ş.S., 674/ 3, 5, 6.
89
D.Ş.S., 674/37, 70, 71, 92.
90
D.Ş.S., 674/15, 102, 104, 81(a).
91
D.Ş.S., 674/80, 86.
92
Recep Karacakaya-İsmail Yücedağ, Osmanlı Arşiv Vesikaları, İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul,
2013, s. 32.
93
D.Ş.S., 674/70, 71, 83, 107, 100.
94
D.Ş.S., 674/18(a), 37, 40, 41, 83, 100, 107, 113.
95
Karacakaya-Yücedağ, a.g.e., s. 32.
96
D.Ş.S., 674/54, 56.
18
beş ay olduğu halde arka arkaya kaydedildiği için tarihlendirmede kronolojiyi
bozduğu görülmüştür97.
E. Hüküm Özetleri
1. Her kazanın tevzî defterlerinin her altı ayda bir merkeze gönderilmesine
dair hükümdür.
3. Rusya ile savaşacak asker sayısı yeterli olmadığından Kütahya’dan yüz elli
beş adet asker gönderilmesiyle ilgilidir.
4. Rusya’nın ilan ettiği harbin öncekiler gibi memleket davası olmayıp din-i
mübin kavgası olduğundan cihada hazır olunmasıyla ilgilidir.
5. Kütahya ile Denizli Hâssı kazalarından Bahr-i Sefid Boğaz muhafazası için
gönderilen askerlerin altı aylık mahiyeleri için Denizli Hâssı kazalarının payına
düşen miktara dair hükümdür.
97
D.Ş.S., 674/69, 70.
19
memleketlerine gönderilmeleri ve bir daha İstanbul’a ayak bastırılmamalarına dair
hükümdür.
12. Terekenin tamamının Denizli’de veraseti teslim almaya vasi tayin edilen
Katırcıoğlu Elhâc Ali b. Elhâc İbrahim elinden kardeşi Cafer tarafından alındığına
dair hükümdür.
17. Vergi ve tevzî defterlerinin kontrol edilmesi için her altı ayda bir
İstanbul’a gönderilmesiyle ilgilidir.
18. Bin iki yüz kırk üç senesine mahsuben Denizli Hâssı ve bağlı
kazalarından senede iki taksitle mukâtaa idaresi için yapılan tahsilâta ve hizmet
edenlere yapılan masraflara dair Kütahya’dan yapılan tevzîdir.
20
18(a). Bin iki yüz kırk üç senesine mahsuben Denizli Hâssı ve bağlı
kazalarından senede iki taksitle mukâtaa idaresi için yapılan tahsilâtın Denizli ve
mahallelerine taksimiyle ilgilidir.
19. Anadolu valileri için senede iki defa Anadolu’daki liva ve kazalardan
tahsis buyrulan imdad-ı seferiyelerin yerlerinden hemen tahsili ile gönderilmesine
dairdir.
21. Saltanatın rızasına uygun din ve devlet yolunda güzel çalışmalar yapan
Kütahya Mütesellimi Mehmet Emin Ağa’nın Kethüdalık hizmetine atanması ve
yerine vekâleten Feyzullah Ağa’nın bakmasına dair hükümdür.
23. Görev yerlerine giden bazı vezir, mir-i miran, mübaşir ve bazı diğer
görevlilerin karşılıksız olarak halktan yem ve yiyecek alıp zulmettikleri
duyulduğundan bu durumun önüne geçilmesi ile ilgili hükümdür.
26. İstanbul ve üç belde halkının yiyecek ve bazı kurumlar tayinatı için kışlık
zahirenin şimdiden tedarik edilerek Ambar-ı âmire’ye konmak üzere gönderilmesine
dair hükümdür.
26(a). Bazı vali, hâkim, voyvoda ve ayanın kendilerine ait aidatlara kanaat
etmeyip çeşitli bahane ve isimlerle halktan para aldıkları anlaşılmıştır. Bu durum
21
üzerine devlet erkânın uyarılmasını bahane eden halkın vergilerini ödemek
istemediğine ve tedbir alınmasına dair emirdir.
27. Bazı vali, hâkim, voyvoda ve ayanın kendilerine ait aidatlara kanaat
etmeyip yolculukları esnasında halktan bedelsiz olarak yem ve yiyecek aldıklarına
dairdir.
30. 1243 senesine dair Kütahya kazalarından talep edilen hıntadan Denizli
Hâssı kazaları payına düşen miktarlardır.
31. Kütahya arpa semeninin Denizli mahalle ve köylerine yapılan tevzî ile
ilgilidir.
34. Osmanlı topraklarında hiç kimsenin bir yerden başka bir yere mürûr
tezkiresi almadan gönderilmemesine dairdir.
22
36(a). Buğday hissesinden Denizli Kazası’nın payına düşen 9.900 İstanbul
keyli hıntadan Denizli ve köylerine taksim olunan miktarı gösterir paylarıdır.
38. Bahr-i Sefîd Boğazı muhafazası için hazırlanan askerlerin hızlıca boğaza
gönderilmeleri ve gecikmiş hınta sevkiyatına dair hükümdür.
39. Moskof keferesine karşı gaza ve cihat etmek için işe yarar 2.000 genç
asker temininin geciktiği, askerlerin ivedilikle gönderilmesi gerektiği ve bu konuda
ihmali olanların cezalandırılacağına dair emirdir.
40. Anadolu ve Rumeli'nin her tarafı ziraata uygun olduğu halde boş
durmasının uygun olmadığı, bu durumun önüne geçilmesi gerektiği, gerekirse halka
tohum ve çift hayvanı tedarik edilerek toprakların ekilip biçilmesinin sağlanmasına
dairdir.
43. Denizli Hâssı kazalarından Asitane lâzımesi için 1243 senesine mahsup
hazırlanan zahireden Ezine’nin Kadı Köyü hissesine düşen zahirenin ödenmesi
23
maddesinden dolayı karışıklık çıkmıştır. İhtilafın ortadan kaldırılmasına ve asayişin
teminine dair hükümdür.
44. Daha önce Mısır Darphânesi’nde basılan düşük ayarlı altının halk
arasında tedavülünün yasaklandığına dairdir.
45. 1244 senesine mahsuben Denizli ve bağlı kazaların ruz-ı Hızır tevzî
defteridir.
46. 1244 senesi ruz-ı Hızır tevzînden Denizli Merkez Kaza’ya isabet eden
kısımdır.
48(a). Denizli Kazası enfiyeciliğinin emanet usulü ile bir seneliğine Denizli
nâibine ihale edildiğine dairdir.
50. Rusya ile bir müddettir devam eden savaş sulhla neticelendiğinden sulh
yapıldı diye tedbirin elden bırakılmaması gerktiğine dair emirdir.
24
51. Asâkir-i Hâssa-i Muhammediye süvarisi için daha önce Denizli
Kazası’ndan yazılanlardan firar edenlerin bulunmasına dairdir.
53. Bin iki yüz kırk dört senesine mahsuben Padişah tarafından istenilen
buğdaydan Denizli Kazası’na isabet eden miktarlar hakkındadır.
54. Bin iki yüz kırk dört senesine mahsuben Padişah tarafından istenilen
arpadan Denizli Kazası’nın paylarına düşen miktarlar hakkındadır.
56. Senede iki defa salyane tertibinden dolayı Denizli kazalarına tevzî ve
taksim olunan miktardan Denizli Kazası’nın payına düşen miktara dairdir.
57. İstanbul lâzımesi için tahsili gereken buğdaydan halkın elinde bakaya
kalan miktarın yarısının affedildiğine, diğer kısmın ise tahsil edilerek İstanbul’a
gönderilmesine dair hükümdür.
58. İstanbul’un ihtiyaçları için gerekli hınta ticaretine dair usuller ile deniz ve
kara yoluyla buğdayın İstanbul’a gönderilmesine dairdir.
25
60(a). İstanbul’un ihtiyaçları için buğday ve arpa talep edildiği, ancak Denizli
Hâssı ve Buldan Kazası için bunun aynen uygulanamayacağı, bir miktar hınta ve
şa‘ir affına dairdir.
60(b). İki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır’da kasap esnafına verilen narh ile
ilgilidir.
64. Daha önce Denizli voyvodası olan Osman Ağa’nın başarılarından dolayı
iki yüz kırk beş senesine mahsûben Denizli voyvodalığının tekrar kendisine ihale ve
iltizam olması, bunun hem kendine hem devlet erkânına duyurulmasına dairdir.
65. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzî defteridir.
67. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsûben Denizli Voyvodası’nın mübâyacı
İbrahim Bey’e verdiği on bir bin üç yüz kırk sekiz kuruşun Denizli ve tâbî
kazalarına, Denizli mahalle ve köylerine taksimine dairdir.
68. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzînden Denizli
Kazası’nın payına düşen miktara dairdir.
69. Denizli Hâssı Voyvodası El-Hâc Abdullah Ağa’nın vefatı üzerine Denizli
Kazası’nda satılan eşyalarının defteridir.
70. Vasi Mehmet Efendi’nin müteveffa voyvodanın terekesi ile ilgili sunduğu
ilâm suretidir.
26
71. Müteveffa voyvodanın Denizli halkından alacağının kalmadığını; bu
durumun terekeye vasi tayin edilen Mehmet Enis Efendi tarafından duyurulmasına
dair “Hüccet-i Şer‘iye” suretidir. Belgenin altında on yedi kişilik “şuhûdü’l-hâl”
listesi yer almaktadır.
73. Anadolu valileri olan vüzera için “mal-ı imdâd-ı hazariyenin” ilk
taksitinin Muharremin birinci gününden itibaren toplanmasına dair Kütahya
kaymakamlığından gönderilen buyruldudur.
75. Tevzî defterlerine devlet tarafından belirlenen harç miktarının dışında bir
kuruş dahi eklenmemesine ve terekelerle ilgili alınacak harçlara dairdir.
76. Bazı madrabaz tüccarların ve “ehl-i örf” taifesinin halkın elinden afyonu
bedava alıp sattıkları anlaşılmıştır. Bu durumun önüne geçilmesine dair hükümdür.
77. Bazı malların, mühürlü tezkeresi olan tüccarlar tarafından alınıp satılması
gerektiğine, buna rağmen “ehl-i örfün” bu malların ticaretini yaptığına, bundan
dolayı halkın mağdur olduğuna ve “ehl-i örfün” men edilmesi gerektiğine dairdir.
27
80. Nikâh akdidir.
82. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusuna tâbi olup sıla-i rahim etmek
için tezkire verilenlerden taşkınlık yapanların cezalandırılmasına dair “Divan-ı
Eyâlet-i Anadolu’dan ve cânib-i seraskîreden” buyruldudur.
85. Bazı kazaların istida sunmalarından dolayı vergilerini yarım veya üçte bir
oranında verdiği, bu sebeple diğer hanelerin ağır vergi yükü altında ezildikleri
anlaşılmıştır. Bu sebeple “ehl-i İslam” ve reaya halkın durumlarının tekrar tespit
edilerek vergilendirmeye gidilmesi gerekmektedir. Ayrıca “terk-i vatan” ile başka
mahallere göç edenler, göçeli on yılı geçmemişse eski mahallerine geri gönderilip
deftere hisselerine düşen vergi tarhı ile birlikte yazılmalıdırlar. Bu hususları içeren
fermân-ı âlişandır.
86. Bin iki yüz kırk altı senesine dair rûz-ı Kasım ref‘i menzil vergisinin
ikinci taksitinin Denizli ve kazalarına dağılımına dairdir.
88. Bin iki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır tevzî defterinin dökümü ile Denizli
ve tâbî kazalarına düşen miktara dairdir.
28
fermân-ı âlişandır. (Aynı hükmün elkâb kısmına ayrı hüküm numarası, devamına
ayrı hüküm numarası verildiği için birleştirerek verildi).
91. Denizli Ermeni taifesinden bir kişinin borcu terekesinden fazla olduğu
için terekesinin mahkemeye düşmesi üzerine tereke dökümüne dairdir.
92. Denizli Rum taifesinden bir kişinin borcu terekesinden çok olduğu için
terekesinin mahkemeye düşmesi üzerine tereke dökümüne dair.
93(a). Senede iki defa alınan “mâl-ı hazariye ve ref‘-i menzil” vergisinin
Kütahya’dan gelen buyruldu ile Denizli ve tâbî kazalarına düşen miktarının
dökümüne dairdir.
94. Bin iki yüz kırk altı senesine dair Denizli ve tevâibi mukâtaasının ve
avârız vergisinin Tavaslı Osman Ağa’ya iltizam olunmasına dair iltizam
zabtnâmesinin gönderildiğine dairdir.
29
99. Bir önceki hükümde de beyan edildiği gibi ziyade vergiler eklenen
defterlerin onaylanmadan mahalline geri gönderileceğine dair hükümdür.
100. 1246 senesine ait Denizli ve tâbî kazalarının tevzî defteri dökümü,
kazalar, karyeler ve mahallelere taksimine dairdir.
106. Askerin ihtiyacı için lazım olan yünün tedarikiyle ilgili sancaklara
gönderilen hükümdür.
30
109. Gököyük Kazası’na tâbî Bozalan Karyesi’nde mutasarrıf olduğu arsaya
bina yaptırmak istemeyenleri merkeze şikâyet eden Mehmet Ali adlı kimsenin
şikâyetinin yerinde çözülmesine dair Gököyük Kazası nâibine gönderilen hükümdür.
113. Denizli halkından olup vârisi olmadığı için terekesi beytülmala düşen
Deli Ayşe’nin terekesidir.
116. 1246 senesine mahsûben rûz-ı Kasım tevzî defterinin Denizli mahalle ve
köylerine taksimidir.
117. 1247 senesine mahsûben Denizli Kazası hissesine düşen doksan iki nefer
asker bedellerinin mahalle ve köylere taksimine dairdir.
117(a). 1247 senesi rûz-ı Hızır kasap esnafına verilen narh defteridir.
118. Anadolu Serdarı ve Mısır Valisi tayin edilen Hüseyin Paşa’nın asi Mısır
Valisi Mehmet Ali Paşa’yı durdurmasına dair görevlendirilmesi üzerine kendi
görevini ilan etmek üzere gönderdiği buyruldusudur.
31
119. Arabistan taraflarına gönderilen askerin ve Mehmet Paşa’nın masraf
defteri ve bunun Denizli ve tâbî kazalarına düşen paylarını gösteren defterdir.
120. İki yüz beş mekkâre beygiri ve iktiza eden masraflarının Denizli ve tâbî
kazalarına taksimine dairdir.
121. 1247 senesi rûz-ı Kasım’dan itibaren altı aylık kalyoncu bedelinin
Denizli ve tâbî kazalarına taksimine dairdir.
122. Bin iki yüz kırk yedi senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzîatından
Denizli’ye isabet eden miktarın mahalle ve karyelere taksimidir.
122(a). Denizli nâibi Ali Derûnî Efendi’nin defterin tamam olduğuna dair
ifadesi ve mührüdür. Hüküm değildir.
4. DENİZLİ TARİHİ
98
Besim Darkot, “Denizli”, İA, c. 3, İstanbul, 1946, s. 527.
99
Celal Şimşek, “Tarihin İçinden; Laodikeia’dan Lâdik’e Denizli”, Denizli Tanrıların Kutsadığı Vadi,
YKY, Aralık, 2011, s. 85.
100
Strabon, Coğrafya, (Anadolu), Kitap Ⅻ, ⅫⅠ, ⅩⅣ, (çev. Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul, s. 79.
101
Şimşek, a.g.m., s. 86.
32
üstünde, Karya ve Frigya arasındaki intikal sahasında bulunmaktadır. Bu sebeple
bölgenin tarihi çok köklü ve zengindir102.
102
Darkot, a.g.m., s. 528; Şimşek, a.g.m., s. 87.
103
Vital Cuinet, “Denizli Sancağı 1890’lardan Denizli Panoraması”, (çev: Ersel Topraktepe), Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, YKY, Aralık, 2011, s. 240.
104
Şimşek, a.g.m., s. 88.
105
Anadolu’da Lâdik adıyla anılan başka yerleşim yerleri de bulunmaktadır. Denizli (Lâdik) dışında
Samsun Lâdik, Konya Lâdik, Yozgat İli Çekerek İlçesi Gümüşsu Köyü Lâdik, Tokat Gökçeli İlçesi
Lâdik, Amasya merkez Lâdik sayılabilir. (Darkot, a.g.m., s. 528; Şimşek, a.g.m., s. 88; Baykara,
a.g.m., s.156; Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993, s. 505).
106
Şimşek, a.g.m., s. 88.
107
Bilge Umar, İlk Çağda Türkiye Halkı, İstanbul, 1999, s. 524.
108
Şimşek, a.g.m., s. 88.
33
yaşamıştır. Özellikle erken Bizans döneminde İncil’de adı geçen kutsal bir kent ve
Frigya’nın yönetim merkezidir109.
109
Şimşek, a.g.m., s. 88-93.
110
Tuncer Baykara, “Denizli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, s. 156.
111
Baykara, a.g.m., s. 156.
112
Çoşkun Alptekin, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 8, İstanbul, 1989,
s. 237.
113
Darkot, a.g.m., s. 528.
114
Faruk Sümer, “Mesut Ⅰ”, İA, c. 29, Ankara, 2004, s. 341.
115
Ahmet bin Mahmut, Selçuk-Nâme Ⅱ, (haz. Erdoğan Merçil), 1001 Temel Eser, İstanbul, 1977, s.
149.
116
Faruk Sümer, “Selçuklular”, İA, c. 36, İstanbul, 2009, s. 381; Tuncer Baykara, Denizli Tarihi 1070-
1429, Fakülte Matbası, İstanbul, 1969, s. 18.
117
Darkot, a.g.m., s. 528.
34
Sultanlar, Denizli’nin ilk alperenleridir118. Ⅰ. Gıyâseddin Alaşehir Savaşı’nı (1211)
İznik İmparatoru Lascaris’e karşı kazanmasına rağmen Sultan bir Rum askeri
tarafından şehit edilmişti 119 . Bunun üzerine bölge iki devlet arasında sınır olarak
kalmıştır. Bu savaştan sonra Denizli yöresinde elli yıl sürecek bir barış dönemi
başlamıştır. Bölgede Türkler sürekli çoğalmışlardır. Çünkü doğudan gelen
Türkmenler batıya gidemediklerinden hep bu sahaya yığılmışlardır. Anadolu’nun en
yoğun Türkmen nüfusu burada toplanmıştır. Türkler bu barış döneminde
Laodikeia’nın dağılmasıyla yeni bir iskân yeri aradılar. Sonunda şimdiki yerinde
Denizli Kalesi yapılarak bugünkü şehrin temelleri atılmış oldu120.
118
Baykara, a.g.m., s.156
119
Ali Sevim, “Keyhüsrev Ⅰ”, İA, c. 25, Ankara, 2002, s. 348; Feridun Emecen-Mükrimün Halil
Yinanç, “Alaşehir”, İA, c. 2, İstanbul, 1989, s. 342.
120
Baykara, a.g.m., s. 156.
121
Darkot, a.g.m., s. 529.
122
Alptekin, a.g.m., s. 318.
123
Baykara, a.g.m., s. 157.
124
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1969, s. 40.
125
Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTKY, Ankara, 2006, s. 309.
126
Baykara, a.g.m., s.156; Merçil, a.g.e., s. 309.
127
Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 45; M.Çetin Varlık, “Germiyanoğulları”, Doğuştan
Günümüze İslam Tarihi, c. 8, İstanbul, 1990, s. 494-495.
35
şehzade Bayezid buraya sancak beyi tayin edilmiştir. Bayezid’in kardeşi Yakup’u
katlettirmesini bahane eden Anadolu Beyleri Osmanlı’ya karşı birleşti. Bu durumdan
yaralanan Germiyanoğlu Yakup Bey de kardeşine çeyiz olarak verilen toprakları geri
aldı. Yıldırım’ın Saruhan, Menteşe ve Aydın Beylikleri’ni zapt etmesinden
endişelenen Yakup Bey Yıldırım’ı hediyelerle karşıladı ise de İpsala Kalesi’ne
hapsedilmekten kurtulamamıştır. Böylece 1390 yılında bütün Germiyan İli
Osmanlılar’a geçmiştir 128 . Dolayısıyla 1390 tarihinden Ankara Savaşı’na kadar
Denizli Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.
128
Varlık, “Germiyanoğulları”, s. 497; Halil İnalcık, “Bayezid Ⅰ”, İA, c. 5, İstanbul, 1992, s. 232.
129
Baykara, a.g.m., s. 157; Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 50.
36
BİRİNCİ BÖLÜM
130
Turan Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, Ankara, 2000, s. 47.
131
Fehamettin Başar, Osmanlı Eyâlet Tevcihatı (1717-1730), TTKY, Ankara, 1997, s. 1; Cin,
Akyılmaz, a.g.e., s. 208.
132
Cin, Akyılmaz, a.g.e., s. 209.
133
Nejat Göyünç, “Osmanlı Devletinde Taşra Teşkilatı (Tazimat’a Kadar)”, Osmanlılar, c. 6, YTY,
Ankara, 1999, s. 77.
134
Göyünç, a.g.m., s. 77.
37
Sultan Süleyman’ın şehzadelerinin Kütahya’yı idare ettikleri on iki yıllık dönemde
merkez yine Ankara olmuştur 135 . Protokolde Rumeli, Mısır ve Budin’den sonra
dördüncü sırada yer alan Anadolu Eyaleti daima birinci sınıf eyaletlerdendir136.
Her eyaletin bir merkez sancağı vardı ve bu merkez sancağına paşa sancağı
denirdi 137 . Paşa sancağında beylerbeyi veya buna eşit değerde mîr-i miranlar
otururdu. Beylerbeyi sefere memur olduğu zaman yerine vekil olarak mütesellim
denilen bir kişi bırakırdı138.
A. Kazalar
Yönetimde ilk kademe olan kaza birimi hiçbir kasaba veya şehir olmaksızın
sırf köyler grubu halinde teşkil edilmiş olan kazalardır 142 . Elbette ki bu durum
Türkmenler arasında yaygın olarak görülen konar-göçer hayatın bir gereğidir. Bunun
dışında bir şehir merkezi olup “nefs” tabir edilen kazalar da vardı. Konumuz olan
Denizli Kazası ikinci kaza türüne örnek oluşturmaktadır; nefs-i Denizli’dir.
38
Bunlardan Asi Karaağaç Hamid Sancağı’na, Tavas Menteşe Sancağı’na, bugünkü
vilayetin büyük kısmını teşkil eden Homa, Kıklı, Çal, Baklan, Denizli, Honaz,
Sarayköy ve Buldan Kütahya Merkez Sancağı’na bağlanmıştır143. Denizli Ⅱ. Bayezid
döneminde Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir liva’nın merkezidir ve oğlu Alemşah burada
ikamet etmiştir144 . 1520 tarihli deftere göre ise Kütahya Sancağı’na bağlı kazalar
arasında yine Denizli ve Honaz isimleri geçmektedir145.
Çalışmaya konu olan 674 nolu Şeri‘ye Sicil Defteri H.1243-1248 / M.1828-
1832 tarihleri arasına aittir. Bu defterde asker talep edilen Denizli Hâssı kazaları
“Kazâ-i Denizli, Kazâ-i Ezine, Kazâ-i Çaharşamba, Kazâ-i Honaz, Kazâ-i Gököyük”
olarak geçmektedir 149 . 1243 senesi rûz-ı Hızır tevzî defterinde ise Denizli Hâssı
143
Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 49.
144
Darkot, a.g.m, s. 530.
145
Turan Gökçe, “Anadolu Vilayeti’ne Dâir 919 (1513) Tarihli Kadı Defteri”, EÜEFTİD, S. ⅠⅩ,
1994, s. 235-236; Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50.
146
Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye ( Denizli ) Kazâsı, s. 50-51.
147
Seyid Ali Kahraman, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (7-10 Kitaplar),
İstanbul, 2016, s. 113.
148
Kahraman, a.g.e., s. 114.
149
D.Ş.S., 674/5, 17, 44, 86, 88, 100,119.
39
Kazaları arasında Çarşamba ismi yerine Buldan isminin geçtiği görülmektedir150. 18.
yüzyılın sonunda avârız ve nüzul ile imdad-ı hazariye ve seferiye vergileri ile ilgili
belgelerde de Buldan ismi geçmekteydi 151 . Bazı hükümlerde Çarşamba ve Ezine
kazalarının özellikle Lâzkiye kazasına tabi olduğu “Kazâ-i Ezine-i Lâzkiye”, “Kazâ-i
Çarşamba-i Lâzkiye” şeklinde belirtilmişti152. Bu kazalardan Gököyük Kazası bazen
vergi dağılımında geçmemektedir153. Hükümlerde Denizli’den “Lâzkiye nâm-ı diğer
Denizli Kazâsı” şeklinde bahsedildiği ve her iki isminin birlikte kullanıldığı da
görülmektedir 154 . Bu dönemde Denizli’nin, Anadolu Beylerbeyliği’nin merkez
sancağı Kütahya’ya bağlı olduğu “Kütahya Sancağı’nda vâki‘ kazâlardan Denizli
Hâssı Kazâları” şeklindeki ifadelerden anlaşılmaktadır155.
1836 yılına gelince Osmanlı idari teşkilatında yeni bir dönem başladı. Eski
Eyaletler tamamen ortadan kaldırıldı. Bunun sonucunda Denizli Kütahya’dan ayrıldı
ve 1845 yılında “Denizli Hâssı Kaymakamlığı” adıyla sancak olarak Aydın
Eyaleti’ne bağlandı 156 . Aydın Eyaleti 1864 yılında kabul edilen Teşkilat-ı Vilayet
Nizamnâmesi ile kaldırılmıştır157. Denizli 1867 ıslahatında Menteşe ile birleştirilmiş
ve yine Aydın’a bağlanmıştır. 10 Mart 1883 tarihinde Denizli Sancağı yeniden
kurularak Rumeli Beylerbeyi Rütbeli Hasan Hayri Paşa ilk Denizli Sancağı
158
mutasarrıfı olmuştur . Zira vilayetlerin idaresi valilere, sancakların idaresi
150
D.Ş.S., 674/18, 28, 51(a), 52, 60(a), 61, 65.
151
Tanju Demir, Kadı Sicillerine Göre Denizli (1774-1812), Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür
Yayınları, Denizli, 2017, s. 20.
152
D.Ş.S., 674/17, 19, 32, 33, 42, 67, 73, 121.
153
D.Ş.S., 674/55.
154
Çalışılan defterde şehrin tarihi adı Lâzkiye ve modern ismi Denizli birlikte kullanılmıştır. Lâdik
veya Lâzkiye’den Denizli’ye geçiş serüvenini seyyahların hatıralarından izlemek mümkündür.
Denizli’ye yakın bir yerde yaşayan Aksarayî şehri 1211’de Lâdik olarak adlandırıken 1277’de
Tonguzlu olarak adlandırmıştır. (Baykara, a.g.e.,s. 37.) Böylece Lâdik’ten Denizli’ye geçiş serüveni
de 13. yüzyılın sonunda başlamıştır. Seyyah İbn-i Batuta 1332’de ziyaret ettiği bu şehre “Lâzik Balad
el Hanâzir” denildiğini yazarak domuz (Hanâzir) kelimesine geçişi ifade etmiştir. Şehir bugünkü
ismini almadan önce Donguzlu (Donuzlu-Tonuzlu) şeklinde adlandırılıyordu. Bu ad
Germiyanoğullarına ait bir kitabede de geçmektedir. (Baykara, a.g.m., s. 156). 1671 yılında Denizli’ye
gelen Evliya Çelebi de bu şehri Dar-ı ma (su yurdu) Kalesi şeklinde adlandırmıştır. “Bu şehrin dört
tarafını nice bin akarsular ve nice göller kuşattığı için Denizli ismi verilmiştir. Yoksa denizden doğu
tarafına dört merhale uzaktır” ifadesi ile Denizli adının denizle ilgisi olmadığını söylemiştir. Büyük
olasılıkla ovanın sulak olması ve gölden kaynaklanır şekilde modern kentin ismi Denizli olmuştur.
Antik dönemde Lykos’un önemli bir kolunu denize akan ırmak olarak ifade etmeleri de Denizli adını
doğrular niteliktedir. (Kahraman, a.g.e., s. 113; Şimşek, a.g.m., s. 108).
155
D.Ş.S., 674/1, 2, 14, 20, 35, 36, 50, 77, 78, 82.
156
Baykara, a.g.m., s. 158; Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazası, s. 52;
Karabıyık, a.g.t., s. 27.
157
Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s. 51.
158
Baykara, a.g.m., s.158; Necmi Ülker, “ⅩⅩ.Yüzyılda Denizli Sancağı”, PAÜEFD, S. 5, Denizli,
1999, s. 15.
40
mutasarrıflara, kazaların idaresi kaymakamlara, nahiyelerin idaresi müdürlere
bırakılmıştır 159 . Denizli, Sarayköy ve Buldan’ın yanında Tavas’ında dâhil olduğu
sancak 1884’de Çal, 1888’de Garbi Karaağaç’ın (Acıpayam) katılmasıyla
genişlemiştir. 1890’larda sancak idari olarak altı kaza ve dört nahiyeden oluşur.
Bunlarda toplam 385 köy bulunmaktadır. Honaz, Kadıköy, Baklan (Dedeköy),
Aberle sancağın nahiyeleridir 160 . H.1308/1890 tarihli Aydın Vilayet Salnamesi’ne
göre Tavas 52.925, Çal 42.316, Acıpayam 37.517 nüfusuyla, merkez kaza
Denizli’nin nüfusunu geçmektedir. Denizli’nin nüfusu 35.727’dir. Aynı kazalar
nüfusta olduğu gibi vergi matrahında da Denizli’yi geride bırakmışlardır161.
No 1519-1520-1530 163 16. yüzyılın sonu164 674 D.Ş.S.’ye göre 2018 165
1 Nahiyey-i Lâzıkıyye Kazâ-i Denizli Kazâ-i Denizli Denizli
( merkez ) ( merkez ) ( merkez ) ( merkez )
2 Nahiyey-i İbili Ezine-i Lâzıkıyye Kazâ-i Ezine Sarayköy
Babadağ166
3 Nahiyey-i Kaş-Yenice Çarşamba-i Kazâ-i Çarşamba Buldan
Lâzıkıyye Güney167
4 Nahiyey-i Aydost Gököyük Kazâ-i Gököyük
5 Honaz168 Honaz
159
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. Ⅷ, s. 309.
160
Cuinet, a.g.m., s. 236.
161
İbrahim Câvid, Aydın Vilayet Salnamesi R.1307/H.1308, (haz. Murat Babuçoğlu-Cengiz Eroğlu-
Abdulkerim Şahin), Türkiye Belediyeler Birliği, Salnameler Dizisi, S. 1, TTKB, Ankara 2010, s. 490.
162
Bugünkü Denizli ilçeleri; Acıpayam (Asi Karaağaç/Garbi Karaağaç), Babadağ
(Beşikkaya/Kadıköy), Baklan (Dedeköy), Bekilli, Beyağaç, Bozkurt, Buldan, Çal (Demirciköy),
Çameli (Karaman/Cumayanı), Çardak, Çivril, Güney, Honaz, Kale, Sarayköy, Serinhisar (Kızılhisar)
ve Tavas (Yarengüme)’dır. Merkezefendi ve Pamukkale Denizli’nin merkez ilçeleridir. (Gökçe,
ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 52).
163
Temettuat defterlerine göre. (Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50-
51).
164
Selahattin Özçelik, “ⅩⅠⅩ. Yüzyıl Ortalarında Denizli Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı
Hakkında Gözlemler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1, s. 207.
165
Sadece eski ilçelerin sınırları içinde bulunan yeni ilçeler verildi. (Denizli İlçeleri,
pamukkalegovtr.blogspot.com).
166
Ezine Kazası’nın merkezi Sarayköy’dür. Babadağ (Kadıköy) ise nüfusu Ezine’den daha fazla olan
bir köydür ve Ezine’ye bağlıdır. Meslek çeşitliliği açısından da daha zengindir. (Özçelik, a.g.m., 231.)
167
Çarşamba Kazası Budan ve Güney ilçelerini kapsamaktaydı. (Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda
Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50-51).
168
Honaz Denizli’deki en eski kaza merkezidir. Her ne kadar 17. yüzyılın sonunda Denizli Hâssı
hudutlarında görünse de bu durum geçicidir. Honaz’ın 18. yüzyılın son yıllarında tamamen Denizli
Kazası’na bağlandığı anlaşılmaktadır. (Özçelik, a.g.m., s. 207).
41
B. Mahalleler
Yaşadığı bölgeden çıkarılma olayı ile ilgili çalışılan defterde bir hüküm
bulunmaktadır. Buna göre Buldan’a bağlı Kaş-Yeniceli Şerif oğlu Haşim, kardeşi
Mehmet, Gönenli Mehmet, Ovacıklı Hacı Mustafa ve Denizli ahalisinden Hacı
Çakıroğlu Hacı Mehmet adlı kimseler yanlış hareketlerinden dolayı Çeşme’ye sürgün
edilmişlerdir. Kişilerin suçları belirtilmemiştir. On beş aydır Çeşme’de cezalarını
çekmektedirler. Aileleri memleketlerinde, kendileri ise Çeşme’de sefil
durumdadırlar. Denizli Voyvodası Hacı Abdullah Ağa bu kişilerin affedilip
memleketlerine gönderilmeleri konusunda Padişaha ariza sunup istirham etmiştir.
Bunun üzerine Çeşme Muhafızı Tavaslı Osman Ağa’ya ferman gönderilmiştir. Buna
göre bu kişilerin işleriyle meşgul olmak ve fesada karışmamak şartıyla
memleketlerine geri dönmeleri kararlaştırılmıştır173.
42
olan devlet memurlarını görevden aldırılabilmekteydi 174 . Mesela 1812 yılında
Denizli Müftüsü Hacı Mustafa Efendi “su-i hal” davranışlarından ötürü Şeyhülislam
Dürrizâde Abdullah Efendi tarafından görevden alınmış yerine Hacı Mustafa Efendi
tayin edilmişti. Ancak iki ay sonra Mustafa Efendi’nin de aynı sebeple görevinden
175
azledildiği görülmüştü . Ancak bazen mahallelinin ehl-i örfün cezalarını
sonlandırmakta da etkin rol oynadıkları anlaşılmaktadır. 1788 yılında Padişah
tarafından eski Denizli Müftüsü Fındık Abdurrahman affedilmişti. Borca batması ve
kötü hali sebebiyle İstanköy’e sürgün edilen müftünün perişan haline ahalinin
acıması ve Padişah’a müracaat etmesi sebebiyle eski müftü sürgün cezasından
kurtulmuştu176.
174
Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 15, 2003/2, s. 105.
175
D.Ş.S., 673/144(a), 149. (673 numaralı D.Ş.S.’nin transkripsiyonunu yaparak İstifade etmemi
sağlayan Ali Kılcı’ya teşekkür ederim).
176
D.Ş.S., 673/18.
177
Kıvrım, a.g.m., 250.
178
Kıvrım, a.g.m., s. 244.
179
Düzbakar, a.g.m., s. 100.
180
Ergenç, a.g.m., s. 69.
43
gayrimüslim nüfusun bulunduğu anlaşılmaktadır181. İncelenen defterin verilerinden
anlaşıldığı üzere Denizli’de azınlıklarla Müslümanlar ayrı mahallelerde
yaşamaktadırlar. Ermeniler Zimmiyan Mahallesi olarak geçen kendilerine ait bir
182
mahallede yaşamaktadırlar . Bu mahallenin eski adı Kefere Mahallesi’dir. Bu
mahalle aynı zamanda Acem Mahallesi olarak da adlandırılmıştır. İran’dan göçen
Ermeniler oturduğu için bu adla anıldığı düşünülmektedir 183 . Denizli’de yaşayan
Rumlar da kendi adları ile anılan Rum Mahallesi’nde yaşamaktadırlar184. Tabi bu
durum bir Hristiyanın Müslüman mahallesinde oturamayacağı, ekonomik ve sosyal
ilişki içinde olamayacağı anlamına gelmez. Denizli’de azınlıklarla Müslümanlar her
ne kadar ayrı mahallelerde yaşasalar da aralarında sıkı bir ticari ilişkinin olduğu
görülmektedir. Mesela Rum Mahallesi sakinlerinden Duhancı Haralanbo’nun
ölümünden sonra ailesi dışında borçlu olduğu yedi kişiden dördü Müslüman’dır185.
Yine Ermeni taifesinden vefat eden Basmacı Agob’un dükkân ortağı Müslüman’dır.
Ancak sosyal düzenin bozulması durumunda devlet, her milletin kendi mahallerinde
oturmasını zorunlu tutabiliyordu. Bunun yanı sıra düzeni bozan gruplar şehir dışına
hatta ülke dışına sürülebiliyordu. 674 numaralı D.Ş.S. defterindeki 1828 tarihli bir
fermâna göre Beyoğlu, Galata ve Boğaziçi’nin “münasebetsiz mahallerinde ikamet
eylemeleri caiz olmadığından” bazı Ermenilerin Kumkapı, Samatya ve Hasköy gibi
Ermeni reayası mahallelerinde oturmaları sağlanmalıdır. Hükümetin isteği üzerine
İstanbul’un nizamını bozan bazı Ankaralı Ermeniler memleketlerine gönderilmiştir.
Bu sorunlar sadece İstanbul’da yaşanmamaktadır. Fesadın yaygınlaşmasını
engellemek gaysiyle Ermenilerin yaşadığı bölgelere de fermânlar gönderilmiştir.
Kadim ayinlerine muhalefet eden Ermeni reayası ve fesada karışan papazların
oturdukları yerlerden en yakın iskelelere gönderilmesi ve sürgün edilmesi
Denizli’deki idarecilerden istenmiştir186.
181
Yasemin Avcı, Bir Osmanlı Anadolu Kentinde Tanzimat Reformları ve Kentsel Dönüşüm: Denizli
(1839-1908), Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 127.
182
D.Ş.S., 674/8, 9, 10, 83, 91.
183
Demir, a.g.e., s. 116.
184
D.Ş.S., 674/92.
185
D.Ş.S., 674/92.
186
D.Ş.S., 674/9.
187
Kıvrım, a.g.m., s. 237.
44
vardı. İmamlar kadının arzı üzerine padişah beratıyla atanırdı. İmamlar kadının tabii
yardımcısıydı; düzenin sağlanması, mahallenin gerekli İslami adab ve ahlak ölçüleri
içinde yaşaması ve dini vecibelerin yerine getirilmesi imamların
sorumluluğundaydı188.
188
Kemal Beydilli, “İmam; Osmanlı’da İmamlık”, İA, c. ⅩⅩⅡ, İstanbul, 2000, s. 181.
189
Miraç Tosun, “18.Yüzyıl Trabzon’unda Namaz İbadetinin Önemi ve İmamlar”, Journal of Studies
Black Sea, S. 22, 2017, s. 22.
190
Aydoğan Demir, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Terk-i Salât Edenlerle İlgili Fermanı”, TİD, S. 2,
1984, s. 52.
191
Esra Yıldız, “Osmanlı Devleti’nde Namazla İlgili Tenbihnâmeler”, Din ve Hayat, S. 26, İstanbul,
2015, s. 68-69.
192
D.Ş.S., 674/18, 55.
193
D.Ş.S., 674/18.
45
Namaza ve oruca devamı sağlamak dışında imamlar mahallede ikamet
edenler hakkında tam bilgi sahibi olmalıydılar. Mahallelinin kimliklerini
belirlenmesi, gelen yabancıların veya yeni taşınanların tespiti, yeni gelenlerin
kefalete bağlanması ve ikâmetlerinin belirlenmesi imamların vazifeleriydi. Mürûr
tezkireleriyle ilgili işlemler, ikâmetgâh ve kimlik belgelerinin tanzimi de imamlar
tarafından yerine getiriliyordu. İmamlar mahallede kefilsiz yaşayanların da
sorumluluğunu alırlardı194. Tanzimat’tan sonra imamların idari görevlerini muhtarlar
devralmışlardır. İlk muhtar ataması Ⅱ. Mahmut döneminde yapılmış ve Tanzimatla
birlikte yaygınlaşmıştır195.
194
Beydilli, a.g.m., s. 181.
195
Ayrıntı için bkz., Ali Akyıldız, “Muhtar”, İA, c. 31, İstanbul, 2006, s. 52.
46
Tablo 5: 16. ve 20. Yüzyıllar Arasında Denizli Mahalleleri
196
Gökçe, a.g.e., s. 87-88.
197
Demir, a.g.e., s. 30-31,
198
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54, 55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117, 120,
122. (tevzi defterlerine göre).
199
Mehmet Şeker-Nilgün Çevik, Denizli-1831 Nüfus Sayımı Prosopografisi (Grup Biyoğrafisi), İzmir,
2007, s. 19-20.
200
Karabıyık, a.g.t., s. 32-34.
201
Burada varlıklarını devam ettiren tarihi Denizli Mahalleleri verildi. (Demir, a.g.e., s. 30-31).
47
41 Köycükoğlu202 Küpçükoğlu
42 Altuntop Altuntop
43 Ayvasu Ayvasıra
44 Mızraboğlu
45 Hüseyin Hüseyin
Efendi Efendi
46 Hacı Fakih Hacı Fakih
47 Çömez Efendi Çömez
Efendi/ Muhık
Çömez
48 Diğer Feslikan
Feslegan
49 Hasan Efendi Hasan
Efendi
50 Diğer Hacı
Fakih
51 Kavaklıbağ
52 Diğer Kayalık Kayalar
53 Suluayrım
54 Kızılkanat Kızılkanat
55 Kirişhâne Kirişhâne
56 Uzun Hacı
57 İlbadı İlbadı İlbadı
Denizli yer adları konusunda çalışma yapan Levent Kurgun mahalle ve köy
isimlerini yapı, boy, mevki, su, bitki, yapay, tanımlayıcı, yükselti, hatıra adı ve
benzeri gruplara ayırmıştır 204 . Bu anlamda 674 numaralı D.Ş.S.’de ismi geçen
mahalle ve köyleri değerlendirmek gerekirse; Şemikler, Saruhan, Kınıklı, Karaman,
Kaşıkçı, Karahasanlı, Şamlı gibi boy adalarının; Saray, Cami-i Kebir, Kurşunlu,
202
Bu mahalle Tanju Demir tarafından Kübcükoğlu olarak okunmuştur. (Demir, a.g.e., s. 30.)
203
Kurşunlu Camii (Sultan Alemşah Cami) Denizli’nin en eski camisidir. Bu sebeple Kurşunlu
Mahallesi de en eski Denizli mahallesi olmalıdır. Ayrıntı için bkz. (Mustafa Murat Öntuğ, “18.
Yüzyılda Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini Yapılar”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve
Kültür Sempozyumu, c.1, Denizli, 2007, s. 195).
204
Levent Kurgun, Denizli İli Yer Adları, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), c. 1, Denizli, 2002, s. 115-
158.
48
Alacamescid, Manastır, Eskihisar, Tekke, Kale gibi yapı adlarının yoğunlukta olduğu
görülmüştür.
205
D.Ş.S., 674/30, 36(a), 53, 62.
206
Demir, a.g.e., s. 29.
49
Kurşunlu Saraylar, Meydan Delikliçınar adlarıyla devam ederken; Kayalık aynı
isimle varlığını devam ettirmiştir. Bu mahallelerden Gazi Emir Mahallesi ilk defa
ⅩⅤⅢ. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu mahalle 1828-1832 yılları arasında görülmesine
207
rağmen 1831 Denizli Nüfus Defteri’nde ve 1830-1902 tarihleri arasında
görülmemektedir. Ayrıca zamanımıza ismi ulaşan mahallelerden değildir. İlk defa
674 numaralı D.Ş.S.’de karşımıza çıkan iki mahalle ise Hacik ve Araplar’dır208. Her
ikisinin de isimleri zamanımıza ulaşmamıştır.
Ayrıca 18. yüzyılda Denizli’de bulunan mektep, medrese, cami, mescit, tekke
ve zaviyeler hakkında yazılmış Öntuğ’a ait makalede bunların dışında farklı mahalle
ve mevki isimleri verilmiştir. Bunlar; Paşa Kozlar Mevki, Tuz Pazarı Yanı, Halil Ağa
Bağı, Halil Ağa Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Mengenli Mahallesi, Hacı Mehmet
Efendi Mahallesi, Hocalar Mahallesi, Şeyhler Mahallesi, Gümüşçay Mahallesi,
Gümüş Çayır Mahallesi, Gazelcioğlu Mahallesi, Dede Ağa Mahallesi, Ayşe Pınar
Yolu Mahallesi, Kıylak Mahallesi, Kaymaklı Mahallesi’dir. Delikli Çınar
Mahallesi’nin diğer adı Hacı Mahmut, Çaybaşı Mahallesi’nin diğer adı da Çayırbaşı
Mahallesi olarak verilmiştir. Yukarıda ismi geçen Öküzbattı Mahallesi ile isim
benzerliği olan iki ayrı mahalle adı geçmektedir. Bunlar Öküz Bağı ve Öküz
Bâdi’dir. İlbadı Mahallesi de Elbâdi Mahallesi olarak verilmiştir210.
C. Köyler
Sözlükte mahalle, semt, sokak, yöre anlamına gelen köy sürekli iskân
yerlerinin en küçüğünü ifade eder 211 . Osmanlı Devleti litaratüründe köy yerine
Arapça karye ve çoğulu olan kura kelimesi kullanılmıştır. Çalışılan defterde köyler
Karye-i Karcı, Karye-i Kınık şeklinde adlandırılmaktadır. Yaşayışları açısından
207
Karabıyık, a.g.t., s. 32-34.
208
D.Ş.S., 674/36, 62, 88.
209
D.Ş.S., 674/31, 37, 68, 79, 102.
210
Öntuğ, a.g.m., s.189-199.
211
Osman Gümüşçü-Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Köy”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, s. 85.
50
birbirine benzeyen ailelerin oluşturdukları köyler tıpkı mahalleler gibi bir mabet
etrafında kurulmuşlardır. Kamu idarelerinin en küçüğünü oluşturan köyler, köy
kethüdaları (gayrimüslim köylerde kocabaşılar) tarafından yönetilmektedir212.
212
Gümüşçü-Küçükaşcı, a.g.m., s. 86-87.
213
Halil İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, İstanbul
1996, s. 1-14.
214
Bülent Özdemir-İsmail Arslan, “Orda Bir Köy Var Uzakta; 19. Yüzyıl Osmanlı Köy Toplumunda
Sosyo-Kültürel İlişkiler Ve Değişim: Balıkesir Örneği”, İnternational Journal of Social Science, S. 6,
2013, s. 24.
215
Gümüşçü-Küçükaşcı, a.g.m., s. 87.
216
Özçelik, a.g.m., s. 230.
51
köylerdir217. Emirsultan, Şamlı, Kale, Eldenizli, Dereköy ise köy listelerine sonradan
eklenen köylerdendir218.
Tablo 6: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Denizli Köyleri ve Günümüzde İsimleri Devam Eden
Köyler:
217
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 36(a), 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54,55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117,
120, 122.
218
D.Ş.S., 674/56.
219
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 36(a), 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54, 55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117,
120, 122.
220
Aynı isimle günümüzde varlıklarını devam ettirenler verildi.
52
26 Karcı Başkarcı
27 Bereketler (Karcı’nın mah.) Bereketler
28 Hallaçlar (Karcı’nın mah.) Hallaçlar
29 Hisar (Karcı’nın mah.) Hisar
221
Karabıyık, a.g.e., s. 37.
222
D.Ş.S., 674/56.
223
D.Ş.S., 674/16, 43, 71, 109, 110.
224
D.Ş.S., 674/92(a), 99(a).
53
2. DENİZLİ’DE YÖNETİM
Hazineye bağlı yerlere ise hazine yöneticileri tarafından her yıl Mart ayı
başında voyvoda atanmaktadır. Bunlara arşiv belgelerinde hâvassı hümâyûn
225
Demir, a.g.e., s. 48.
226
Muzaffer Çetin-İbrahim İmamoğlu, Arşiv Belgeleri Işığında Tavaslı Osman Ağa, Denizli Büyük
Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2018, s. 11; Çadırcı, a.g.e., s. 30.
54
voyvodaları, miri mukâtaat voyvodaları denilmiştir 227. Bu voyvodalar bir yıllığına
atanmış olsalar da sık sık yer değiştirenler ya da birkaç yıl görevde kalanlar
oluyordu228. Devlet için önemli olan gelirlerin vaktinde hazineye ulaşması ve halka
zulüm edilmemesiydi. Bu şartları sağlayanların uzun süre voyvodalık yapabildikleri
anlaşılmaktadır. Mesela Tavaslı Osman Ağa uzun yıllar Denizli’de bu görevi devam
ettirmiştir229.
227
Avcı, a.g.e., s. 65.
228
Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s. 29.
229
D.Ş.S., 674/63, 64, 94, 95, 96, 114, 115.
230
Tanju Demir tarafından Ⅲ. Selim’in annesi sehven Gülruh Sultan olarak verilmiştir. Aynı bilgi
Tanju Demir’den alıntı ile Yasemin Avcı tarafından da kullanılmıştır. (Demir, a.g.e., s. 48; Avcı,
a.g.e., s. 65). Ⅲ. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’dır. (Sevgi Parlak, “Mihrişah Valide Sultan
Külliyesi”, İA, c. 30, İstanbul, 2005, s. 42). 673 numaralı D.Ş.S.’nin 52. hükmünde Denizli
Kasabası’nda Gülruh Sultan Vakfı’na ait senelik 1.600 akçe gelire sahip bir kervansarayın varlığından
bahsedilmektedir.
231
Demir, a.g.e., s. 52-55.
232
Çadırcı, a.g.e., s. 15.
55
geçmektedir233. Ezine Kazası’na bağlı Kadı Karyesi’nde çıkan bu fesadın kaynağını
araştırmak üzere Padişah tarafından Şerif Mehmet Nâyâb Efendi özel mübaşir olarak
tayin edilmiştir 234 . Ancak Denizli Voyvodası Şeyh Mustafa Efendi ve kardeşine
itibar edilmediği anlaşılmaktadır. Çünkü daha sonra Denizli voyvodası olarak Hacı
Abdullah Ağa karşımıza çıkmaktadır. Ancak Abdullah Ağa da kısa bir süre sonra
vefat etmiştir. Bunun üzerine söz konusu kazalar Dergâh-ı âli Kapıcıbaşılarından
Tavaslı Osman Ağa’ya ihale ve iltizam olunmuştur. “Hatt-ı Hümâyûn-ı şâhâne”
gereğince mukâtaa 238.594,5 kuruşa, Denizli ve Honaz kazaları avârızları da 5.256
kuruşa Osman Ağa’ya verilmiştir 235 . Kendisine dışarıdan müdahale ve taarruz
olunmaması için Darphâne-i Âmire’den zabtnâme verilmiştir. Sicildeki hüküm
kayıtlarında Denizli kadısı başta olmak üzere diğer memleket iş erlerine “mûmâ-
ileyhin voyvodalığından haberdar olup, kendinize voyvoda ve zâbit bilip” memleketi
hak ve adaletle uyum içinde idare edin denilmektedir236.
233
Çetin-İmamoğlu, a.g.e., s. 36-37.
234
D.Ş.S., 674/43.
235
D.Ş.S., 674/63.
236
D.Ş.S., 674/64, 96.
237
D.Ş.S., 674/94.
238
D.Ş.S., 674/114.
239
D.Ş.S., 674/95, 115.
240
D.Ş.S., 674/63, 94, 114.
241
D.Ş.S., 674/103.
56
ardından da Menteşe Mütesellimi olmuştur. Kendisine aynı zamanda Bodrum
tersanesinde kalyon yaptırma görevi verilmiştir. 1785 yılında Osmanlı Donanması’na
yeni bir kalyon kazandıran Ömer Ağa’nın yerine oğlu Osman Ağa geçmiştir.
Ailenin en etkin üyesi Osman Ağa’dır. 19. yüzyılın başında Tavas Ayanı
olarak görülen Osman Ağa’yı Sultan Ⅱ. Mahmut Sırp İsyanı üzerine Belgrat
Kalesi’ne gönderir. Buradaki başarıları üzerine kendisisine en üst düzey unvanlardan
olan Kapıcıbaşılık rütbesi verilir242. Aynı zamanda Yunan İsyanı’nı bastırmada da
görev alır. Bu olaylar sırasında kendine Çeşme Muhafızlığı verilmiştir. Bu arada
bizzat kendisine Padişah tarafından donanma için bir kalyon yaptırma görevi verilir.
Osman Ağa bu kalyonu kendi kişisel parası ile yaptırır. 1821 yılında Osman Ağa
Denizli Voyvodası unvanı ile karşımıza çıkmaktadır. Kısa bir süre Şeyh Mustafa Ağa
ve Abdullah Ağa’nın voyvodalığından sonra bu göreve yukarıda bahsedilen
gelişmeler üzerine yine Osman Ağa getirilir. Yunan İsyanı sırasındaki hizmetlerinin
karşılığı olarak da Menteşe Sancağı Mütesellimi olur. Artık Osman Ağa Batı
Anadolu’nun askeri ve ticari kapısı olan Çeşme Muhafızlığı’nın yanı sıra Tavas,
Denizli ve Menteşe sorumlusudur243. Mehmet Ali Paşa İsyanı sırasında aynı zamanda
Marmaris Muhafızlığı görevi de kendisine verilir. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim
Paşa’ya Anadolu’daki birçok komutan ve idareci itaat ettiği halde, Osman Ağa’nın
itaat etmemesi sultanın yanındaki değerini artırır. Bunun sonucunda gelirleri iki
katına çıkarılarak ödüllendirilir244. Tavaslı Osman Ağa’nın bütün bu işleri tek başına
kendisinin yürütmesi mümkün görünmediğinden Denizli’deki işlerini Denizli Vekili
Mehmet Ali Ağa yürütmüştür245.
242
D.Ş.S., 674/64, 94, 95, 103, 105, 106, 112, 115.
243
Osman Ağa 1829-1832 yılları arasında Menteşe Mütesellimliği ve Denizli Voyvodalığı görevini
sürdürmüştür. 1833 yılında görevinden azledilse de ertesi yıl aynı göreve tekrar getirilmiştir. Osman
Ağa Tanzimattın ilanıyla birlikte ilk Denizli Muhassılı olarak atanmıştır. Osman Ağa şahsında,
Tanzimat reformlarına karşı çıkan halkın tepkisiyle karşılaştı ve kısa süre sonra görevinden alındı.
Ancak bir süre sonra Menteşe Kaymakamı olarak karşımıza çıkan Osman Ağa zimmetine para
geçirmek suçundan Rodos’a sürgün edilse de tekrar görevine iade edilmiştir. Defalarca mahkeme
edilmesine rağmen 1852 yılına kadar Osman Ağa’nın bölgede geniş yetkilerle görevlerine devam
etmesi merkezi hükümetin kendinden kolayca vazgeçemediğini göstermektedir. (Avcı, a.g.e., s. 67-
75). Güçlü bir ayan ailesi olan Tavaslızâdelerden Ali Ağa’nın da 1881-1891 yılları arasında Denizli
yönetiminde etkin olduğu anlaşılmaktadır. (Avcı, a.g.e., s. 135-136).
244
Çetin-İmamoğlu, a.g.e., s. 36-38.
245
D.Ş.S., 674/120, 122.
57
daha etkin görevler aldığı yukarı da anlatılanlardan anlaşılmaktadır. Ⅲ. Selim ilk defa
yargı ile yürütmeyi birbirinden ayırmak istemiş ve bazı yenilikler yapmıştır246. Ⅱ.
Mahmut zamanında İhtisap Nazırlığı’nın kurulmasıyla belediye işleri bunlara
devredilmiştir. Güvenlik işleri de voyvodaların kapı halkı tarafından
yürütülmektedir. Dolayısıyla kadıların yetki alanları doğal olarak daralmıştır. Buna
rağmen defterden edinilen bilgiye göre kadıların yargı işi dışında vergilerin dağıtımı
ve defterlerin İstanbul’a altı ayda bir gönderilmesi, esnaf şeyhlerinin, ayan ve muhtar
gibi görevlilerin seçimi gibi işlerde etkin oldukları anlaşılmaktadır. Kadının ilâmı
olmadan ya da sicile kayıt yaptırmadan hiçbir işlemin geçerliliği olmazdı. Vakıf
kurumunun bütün işlemleri, miras dağıtımı, vasi tayini, alım-satım senetlerinin kayda
geçirilerek onaylanması, vergi gelirlerinin tutanak altına alınarak merkeze
gönderilmesi ve diğer noterlik işlemleri de kadılara ait yükümlülüklerdendi.
246
Çadırcı, a.g.e., s. 81.
247
D.Ş.S., 674/39(a).
248
D.Ş.S., 674/71(b).
249
D.Ş.S., 674/108; Bunlardan başka karşımıza Kütahya Sancağı’nı ilgilendiren atama işlemleri de
çıkmaktadır; buna göre Kütahya Sancağı Mütesellimi Mehmet Emin Ağa dine, devlete ve saltanata
sadakatinden dolayı Padişahın yanında makbul olduğundan Dersaadet‘e çağrılarak Kethüdalık
hizmetine tayin olunmuştur. Kütahya Sancağı Kethüdası Feyzullah Ağa ise Kütahya Sancağı Umûru
Mütesellimliği idaresine tayin olunmuştur. İlerleyen dönemde de Kütahya Paşa Sancağı
Mütesellimi’nden ahali hoşnut ve razı olduğundan yine aynı bedelle mütesellimlik Halil Kâmili
Ağa’ya tekrar verilmiştir. (D.Ş.S., 674/21, 101).
58
İKİNCİ BÖLÜM
ASKER TALEPLERİ
Yeni ordunun Seraskerlik görevini ilk üstlenen kişi Yeniçeri Ağası olup
isyanın bastırılmasında Padişahın yanında yer alan Ağa Hüseyin Paşa’dır. Daha
sonra bu makamı “Şeyhü’l-vüzerâ” Koca Hüsrev Paşa devralmıştır. Mehmet Hüsrev
Paşa, 1827-1836 tarihleri arasındaki ilk Seraskerlik döneminde modern bir ordu
kurmayı başarmıştır. Seraskerlik makamı Yeniçeri Ağalığı yerine kurulmuş olup
Başkomutanlık ile Harbiye Nazırlığı’nı birleştiren bir görevdir. Yeniçeri Ağası’nın
İstanbul’un güvenliği (İstanbul Muhafızlığı) ve yangın söndürme gibi sorumlulukları
250
Gültekin Yıldız, Neferin Adı Yok, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 174.
251
Yıldız, a.g.e, s. 142-144.
252
Yıldız, a.g.e., s. 174
59
da bu görev tanımına girmektedir 253 . Bu ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere
Asâki-i Masûre Hazinesi kurulmuştur. Bu hazineye yeni kaynak bulmak elbette
önemli bir sorundu. Bunun için ihtisap rüsûmu alınmaya başlanmıştı. Ağır vergi
yükü altında ezilen halktan bu vergiye karşı tepki gecikmedi. Hem bu vergiyi koyan
hem de batı adetlerinin yayıcısı olarak gördükleri Hüsrev Paşa’ya karşı İstanbul’da
faaliyetler başladı. Dolayısıyla Paşa’nın kurmuş olduğu Mansûre Ordusu tehlikeye
girdi254. Aslında 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Edirne’nin düşmesi yeni
orduya karşı tepkilerin İstanbul’da yükselmesine sebep olmuştu. Yeniçerilerin geri
geleceğine dair söylentiler ocağın tasfiyesi sürecinde zarar görmüş birçok zümrenin
temennisiydi. Bu tepkinin iktidara karşı bir meydan okumaya dönmemesi için
Hüsrev Paşa, “1826 Haziranından sonra ikinci bir terör politikasını devreye sokmuş”,
kendine dolayısıyla hükümete hoş görünmeyenleri ya idam ya da sürgün ettirmişti.
Üç yıl önce ocak kaldırıldığında nasıl İstanbul sokakları cesetlerle dolduysa yine aynı
manzara yaşanmıştı. “Yeniçeri olma şüphesi uyandırmak” 255 suçundan cezalar
kesilmiş ve tepkiler bastırılmıştı. Böylece Sekban-ı Cedit ve Eşkinci Ocağı’nın
akıbetine uğramaktan Serasker ordusunu kurtarmıştı.
253
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara, 1984, s. 81.
254
Halil İnalcık, “Hüsrev Paşa”, İA, c. 19, İstanbul, 1999, s. 41-45.
255
Yıldız, a.g.e., s. 68-69.
60
uyarılmıştır 256 . Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından üç yıl sonra bile bu konuyla
ilgili emirlerin gelmesi ocağı ortadan kaldırmanın çok da kolay olmadığını ve zaman
aldığını göstermektedir.
256
D.Ş.S., 674/49.
257
D.Ş.S., 674/90.
258
D.Ş.S., 674/93.
259
Yıldız, a.g.e., s. 176.
61
kurulacak ordu için en önemli ihtiyaç insan ve para idi. Bu sebeple vergi ve askerlik
için müsait nüfusu görmek isteyen Ⅱ. Mahmut bir sayım yaptırmak istedi. 1828-1829
260
döneminde sayım yapılmaya başlanmıştı . Sayıma ilk olarak İstanbul’dan
başlanmış ancak 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması üzerine bu iş
tamamlanamamıştı261. Edirne Anlaşması’nın ardından 1830-1831 döneminde yeni bir
nüfus sayımı daha yapıldı 262 . 1831 yılında yapılan bu nüfus sayımı, Osmanlı
Devleti’nin modern anlamda ilk nüfus ve mülk sayımıdır263.
62
tamamına yakını Müslüman olan ve genelde ana dili Türkçe olan askerlerden
oluşmalıydı. Denizli ve tâbî kazalarında bu tanımlamaya uygun yaklaşık 3.500
kişinin varlığı, bölgeden sürekli asker taleplerine sebep olmuş ve bölge “asker
yatağı” olarak tanımlanmıştı. Devlet, asker ve vergi mükelleflerinin tesbitinde
aksaklıkların olmaması için sayım işini sürekli hale getirmek istemişti270.
270
Nüfus sayımı ile ilgili 3 Ekim 1831 tarihinde Denizli’ye ulaşan emre göre nüfus sayımı yapıldıktan
sonra ölenlerin, doğanların, taşralardan kazalara gelenlerin tespiti için defterlerin üç ayda bir Başkente
gönderilmesi istenmiştir. Ancak üç ayda bir defterlerin iki şehir arasında gelip gitmesinin hem işleri
zorlaştırdığı hem de tashih işinin layıkıyla yapılamadığı anlaşılmıştır. Ancak bu kadar düzene girmiş
bir konu ihmal edilmemeliydi. Bunun için Rumeli’nin ve Anadolu’nun her bir kazasına veya duruma
göre birkaç kazasına “emin ve mu‘temed” birer mukayyid tayin edilmeliydi. Bunlara görevli oldukları
vilayetten yeterli miktarda maaş verilecek ve halktan kaydiye veya başka bir adla ayrıca ücret talep
edilmeyecekti. Kaydediciler yeni doğan çocukları ve ölenleri isim ve tarihleriyle, başka
memleketlerde olup da vilayetlerine gelenleri, hacca gidenleri ve Asâkir-i Mansûre için İstanbul’a
gidenleri kaydetmek üzere görevlendirileceklerdi. Bu görevde memurlara Müslüman halkın tespitinde
muhtarlar, mütevelliler ve halkın ileri gelenleri, gayrimüslim halkın sayımında ise kocabaşılar
yardımcı olacaklardı. Hazırlanan bu belgelerin imzalı suretleri altı ayda bir Başkente gönderilecek ve
merkezdeki defterler güncellenmiş olacaktı. Bu işlerin aksaması durumunda hâkimler ve defter
nazırları cezalandırılacaktı. (D.Ş.S., 674/112).
271
D.Ş.S., 674/2. Hatta bizzat padişahın kendisi saraydan ayrılarak Rami Çiftliği’ne gelmiş ve konun
ehemmiyetini göstermek istemiştir. (D.Ş.S., 674/29).
272
Yıldız, a.g.e., s. 49.
273
Yıldız, a.g.e., s. 143.
63
tehdidi karşısında tebasının dini duygularını galeyana getirerek gönüllülük esasına
dayalı bir ordu düzenleme ihtiyacı ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler Cumhuriyet
Türkiyesi’nde devam eden zorunlu askerliğin de temeli oldu.
Devletin yeni askere ihtiyacı ne kadar şiddetli olsa da asker seçme konusunda
seçici davrandığı görülür. Sultan Mahmut’un ifadesiyle “Dersaadetim matrutlarından
olmamak” şartı getirilmişti. Böylece askerin içine İstanbul’dan kovulan “Yeniçeri
eskilerinin” karıştırılmaması hedeflenmişti. Nitekim Mansûre Ordusu’nun kurulduğu
ilk aylarda ilk Serasker Ağa Hüseyin Paşa’nın tahkikatı sonucunda başta Üsküdar
Kışlası olmak üzere İstanbul’daki kışlalarda iki bine yakın “sabık Yeniçeri” tespit ve
tasfiye edilmişti274.
Sicilden anlaşıldığı kadarıyla devlet halkını askere çağrırken hem ikna hem
de tehdit metodunu birlikte kullanmıştır. Aslında bu durum “Nefir-i aam” olarak
adlandırılan “zorunlu gönüllülük” çağrısıdır276. Osmanlı Devleti tebasına, ben seni
manevi duygularını harekete geçirerek askerliğe motive etmeye çalıştım, olmazsa
zorla gelirsin mesajı vermiştir. Hangi dilden anlarsanız ona göre gelin, ama mutlaka
gelin der gibidir. Bizzat padişaha cihat çağrısı yaptırılması ve cihat çağrısında kadın
fiğürünün kullanılması dikkat çekicidir. Hanedandan Fatma Sultan yine 12 yaşından
70 yaşına kadar herkesi cepheye çağırmaktadır277. Savaş hem doğuda hem de batıda
bütün şiddeti ile devam ederken geçerli şer‘i özrü bulunmadığı halde cepheye
274
Yıldız, a.g.e., s. 68-69.
275
Yıldız, a.g.e., s. 143.
276
Yıldız, a.g.e., s. 219; D.Ş.S., 674/3.
277
D.Ş.S., 674/24; Bu cihad çağrısı 1828 yılında yapılmıştır. Fatma Sultan, Ⅱ. Mahmut’un eşi Fatma
Başkadınefendi olamaz, çünkü 1809’da ölmüştür. En uzun yaşayan Fatma isimli kızı 1810-1825
yılları arasında yaşamıştır. Ⅱ. Mahmut’tan önceki padişahlardan Ⅲ. Selim’in çocuğu olmadığı gibi, Ⅰ.
Abdülhamid ve Ⅲ. Mustafa’nın bu dönemlerde yaşayan Fatma isimli kızlarının olmadığı anlaşılmıştır.
O halde Fatma Sultan Hanedana mensup başka bir hanımdır. (Yılmaz Öztuna, Ⅱ. Mahmut, Ankara,
1989, s. 13-15).
64
gitmeyenler, asi olarak cezalandırılacaktı. Cezalar ise Şeyhülislamlık tarafından
kesilmişti ki bu ceza hayal ve hatıra gelmez bir akıbet olup pis vücutların kafalardan
ayrılmasıdır. Burada görüldüğü gibi tehdit metodu kullanılmıştır 278 . Adeta her
durumda öleceksiniz, pisipisine ölmektense onurunuzla şehit olun denilmiş gibidir.
Devlet, savaş devam ederken bir taraftan da ekonomiyi ayakta tutma gayreti
içindeydi. Bu sebeple çiftçi ve esnafın cepheye gitmesini istememişti279. Ancak “Rus
keferesi” Purut Nehri’ni geçerek Boğdan’a girince işler değişti. Bu durumda İstanbul
tehlikeye girdi ve ordu Tuna sahiline sevkedildi280. Bundan böyle daha önce askere
gitmemek için geçerli olan mazeretlerin artık geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Artık
çiftçiyim, esnafım, talebeyim, devlet hizmetindeyim, tüccarım demeden herkes
cepheye gidecekti. Bu konuda her kim rehavet gösterirse bu kişiler kadılık tarafından
derhal Anadolu Seraskerliği’ne bildirilecekti. Asker ihtiyacı o kadar şiddetlidir ki bu
konuda hatası olanlar kendilerini savunma hakkı dahi verilmeden
cezalandırılacaktır281.
Daha sonra Kütahya ve tâbî kazalarından 200 nefer süvari daha istenmiştir284.
155 nefer piyade ve 200 nefer süvari askerlerinin ihtiyaçları için Denizli ve bağlı
kazalarına 3.880 kuruş borç düşmektedir. Bu miktardan Denizli Merkez Kazası’nın
payı 1.575 kuruştur285.
Ruslara karşı 1829 yılında Kütahya Sancağı kazalarından 2.000 asker daha
talep edilmiştir. Ancak Denizli, Honaz, Gököyük, Çarşamba ve Ezine kazaları
istenen askerleri, İstanbul’a zamanında ulaştıramamışlardır. Bu durum üzerine
278
D.Ş.S., 674/15, 21.
279
D.Ş.S., 674/12.
280
D.Ş.S., 674/4.
281
D.Ş.S., 674/15, 21.
282
D.Ş.S., 674/2.
283
D.Ş.S., 674/3.
284
D.Ş.S., 674/15.
285
D.Ş.S., 674/7.
65
Anadolu Eyaleti Divanı’ndan gönderilen buyrulduya göre acele istenen sayıda asker
tedarik edilmelidir. Ayrıca gecikmesine sebep olan sorumlular cezalandırılacaktır286.
286
D.Ş.S., 674/39.
287
D.Ş.S., 674/14.
288
D.Ş.S., 674/4.
289
D.Ş.S., 674/35; Kendisine Darendeli Mehmet İzzet Paşa veya Topal Mehmet İzzet Paşa da denir.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasında görev aldı. Koca Hüsrev Paşa’nın yerine Kaptan-ı Derya oldu.
Hem Ⅱ. Mahmut hem de Abdülmecid zamanında Sadrazamlık yaptı.(Cevdet Küçük, “İzzet Mehmet
Paşa”, Aİ, c. 23, İstanbul, 2001, s. 559-560).
290
Yıldız, a.g.e., s. 219.
66
cepheye akraba ve evlatlarından her kim bulunur ise onlar gönderilmelidir. Bu
yaklaşımla askerlerin teslim olması ya da akrabalarının devlete yardım etmesi
amaçlanmışdır. Söz konusu askerler bulunamadığı takdirde her nefere karşılık iki
nefer asker gönderilecektir 291 . Bu sebeple sorumlular, firarî askerleri bulmak için
yoğun bir gayret göstermiş olmalıdırlar.
Devletin, başta sefer olmak üzere bazı önemli meseleleri halkın ileri
gelenleriyle görüştüğü anlaşılmaktadır. “Moskof keferesi” üzerine “sefer-i hümâyûn”
tertip edildiğinden dolayı bu sefer ve bazı hususları müzakere etmek üzere Denizli
Kazası'na tâbî Dere Karyeli Veliyyüddin ve Tüysüz Şeyh Mustafa ve Çakırzâde Hacı
Mustafa ve Hamildi oğlu Hacı Mustafa ve Şükrü oğlu Hacı Mehmed ve Çizmeci
Hacı Ahmed oğlu Hacı Mustafa ve Kâfi Karyeli Hasan ve Hacı Hüseyinzâde Hafız
Hüseyin ve Honaz Kazası sakinlerinden Şeyh Mehmed ve Hasan Beyoğlu Ahmed ve
Veli, Hacı Mustafa ve Çarşamba-i Lâzkıye Kazası'na tâbî Köynü Karyesi
sakinlerinden Hacı Hasan ve Veli ve Hacı Mahmud ve Hacı Süleyman isimli kişiler
ile ileri gelenlerden söz anlar kimseler İstanbul’a davet edilmektedir. Anlaşıldığına
göre devlet önemli konularda halkın ileri gelenleriyle fikir alış verişinde bulunmuş ve
çözüm arayışına girmiştir. Devlet, 16 kişinin ismini vererek Denizli voyvodasından
bu kişileri göndermesini istemiştir. Ayrıca istişare vasıflarına sahip başka kişiler
varsa onların da eklenmesi talebinde bulunulmuştur. Bu konunun öneminden dolayı
Sadrazam çuhadarlarından Hüseyin mübaşir olarak görevlendirilmiştir292.
291
D.Ş.S., 674/51.
292
D.Ş.S., 674/16.
293
D.Ş.S., 674/50.
67
Eyaleti Divânı ve Seraskeri tarafından Kütahya Mütesellimi Halil Kâmilî Ağa’ya
verilmiştir. Ağa da kedisine gelen buyruldu suretini Denizli’ye gönderek Denizli
yönetimini bu konuda bilgilendirmiştir294.
Çanakkale dünya deniz ticaretinin ana güzergâhı üzerinde olduğu için her
zaman ekonomik ve siyasi çatışmaların odağındadır. Heredot tarafından tarihin
başlangıcı olarak kabul edilen, tarihin ilk dünya savaşı Troia Savaşları burası için
yapılmıştır. Bu savaştan 3.000 yıl sonra Ⅰ. Dünya Savaşı’nın en önemli savaşı
Çanakkale Savaşları’nın yine aynı topraklarda olması bölgenin dünya tarihini
295
şekillendirmedeki rolünü göstermesi açısından önemlidir . Boğazlar sadece
Anadolu’nun güvenliği için değil aynı zamanda Akdeniz’e sahildar diğer ülkelerin
güvenliği için de hayati ve stratejik ehemmiyete sahiptir296.
294
D.Ş.S., 674/50.
295
Yasemin Nemlioğlu Koca, “Dardanelles, Hellespont, Çanakkale: Çanakkale Haritaları”, Çanakkale
Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl 15, S. 22, Bahar, 2017, s. 110.
296
Salih Murat Hatip, Çanakkele Boğazı (Bahr-i Sefid Boğazı) Savunma sistemi 1770-1918, (Doktora
Tezi), Ankara, 2013, s. 12-13.
297
Mustafa Selçuk, “Çanakkale Savaşları Sırasında Osmanlı Hükümeti’ni ve Padişahı İstanbul’dan
Taşıma Planları”, Atatürk Araştırma Merkezi, s. 14.
298
Yıldız, a.g.e., s. 174.
68
Yunanistan’a ayrıcalık verilmesini istediler. Ancak bu talebi Osmanlı kabul
etmeyince müttefik Avrupa Donanması, Osmanlı-Mısır müttefik donanmasını
Navarin’de yaktı 299 . Bu Osmanlı Donanması’nın başına gelen üçüncü büyük
felaketti 300 . Bu sebeple 674 numaralı defterde Bahr-i Sefid Boğazı’nın korunması
için asker talepleri ve ihtiyaçlarının giderilmesiyle ilgili tevzî defterleri ile hükümler
yer almaktadır301.
299
Yalçınkaya, a.g.m., s. 185-186.
300
Osmanlı Donanması Tarihte 4 büyük felaketle karşılaşmıştır; İnebahtı Deniz Savaşı (1571), Çeşme
Yangını (1770), Navarin Olayı (1827), Sinop Baskını (1853).
301
D.Ş.S., 674/5, 6, 7, 102(a).
302
D.Ş.S., 674/22, 29.
303
D.Ş.S., 674/5, 29, 38, 87, 102(a).
304
D.Ş.S., 674/22, 29.
305
D.Ş.S., 674/38.
306
Yıldız, a.g.e., s. 217.
69
Denizli voyvodalarının en önemli ödeme kalemlerinden biri Boğaz
muhafazasında görevli askerlerin ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Çanakkale Boğazı
muhafazası için Kütahya ve tâbî kazalarından gönderilen 680 nefer askerden 75
neferin ihtiyaçlarını karşılamak Denizli Hâssı kazalarına aittir. Denizli’nin ödemesi
tevzîlere göre 37.500 kuruştur307. Kütahya ve tâbî kazaları voyvodaları Başkentte
bulunan sarraflarla anlaşarak bu paranın aylık ödenmesi konusunda görüş birliğine
varmışlardır308. Bu konuda Abdullah Ağa Kütahya Mütesellimi Halil Kâmilî Ağa’ya
Denizli’nin borcu konusunda yazılı taahhüdde bulunmuştur. Ancak bu arada Denizli
Voyvodası Abdullah Ağa vefat etmiştir. Yeni Voyvoda Osman Ağa Denizli halkının
yıllık ödeme yaptığını belirterek son üç ayın ödemesini reddetmiştir. Anlaşıldığı
kadarıyla her ay için 3.000 kuruş ödenmiş olup toplam sekiz aylık tutar 27.000
kuruştur. Hatta bir aylık fazladan ödeme yapılmıştır. Buna rağmen sık sık Kütahya
Mütesellimi tarafından akçe talep edilmektedir. Bu durumdan rahatsız olan Denizli
Voyvodası Osman Ağa bu konuda Padişaha şikâyette bulunmuş ve fukara halkın zor
durumda olduğunu ifade etmiştir. Voyvoda “sefer gâilesi” olduğundan Boğaz
muhafazası için asker bedeliyesi istenmemesini talep etmiştir 309 . Yeni Voyvoda
Osman Ağa, Abdullah Ağa’nın taahhüdü kendisine yazılı olarak gösterildiği halde
Padişahın buyruğu olmadan ikna olmamıştır. Voyvodanın “irâde-i seniyye talluk
etmedikçe” ödeme yapmayacağını bildirmesi üzerine ferman gönderilmiş ve
voyvoda ağa ikna edilmiştir310.
70
Denizli’nin böyle bir yükümlülük altına girmemesi gerekmekteydi. Konu
Defterdarlığa havale edilmiş ve Darphâne-i Âmire’den araştırılmıştır. Bunun üzerine
Denizli’nin hâs toprağı olmasından dolayı böyle bir yükümlüğünün olmadığı
anlaşılmıştır. Artık Denizli 11 nefer kalyoncu göndermek zorunda değildir. Bu
sayıda kalyoncu neferinin Kütahya Sancağı’nın diğer kazalarından “uyuşturulması
hususu” emredilmiştir. Durum tespiti yapıldıktan sonra sonuç Osman Ağa’ya ve
Kütahya Mütesellimi’ne bir emr-i sâmî (sadrazam buyruldusu) ile duyurulmuştur312.
Görüldüğü gibi Voyvoda Osman Ağa merkezi hükümete karşı haklarını kolaylıkla
savunabilmişti. Hatta yukarıda görüldüğü gibi Padişah iradesi olmadan iş
yapmayacağını dayatabilmekte ve bizzat kendisine Padişah iradesi gönderilmektedir.
312
D.Ş.S., 674/104.
313
D.Ş.S., 674/18, 45, 55, 88, 100, 121; Denizli’den tahsil edilen bu kalyoncu neferi ücretinin 1798
tarihinde de 36.500 guruş olduğu görülmüştür. Yaklaşık 45 yıl sonra 37.500 guruş olan bu bedelin çok
az değişmesi dikkat çekicidir. (D.Ş.S., 673/121).
71
denizden asker sevk etmiş ve Akka Kalesi’ni kuşatmıştır. Din ve dünyasını tehlikeye
atmaması için “taraf-ı devlet-i aliyyeden kendisine tenbihnâmaler tahrir” edildiği
halde olumlu cevap vermemiştir. Akka Kalesi’ni muhasaraya devam ile Suriye’de
ilerleyişini sürdürmüştür. Budan dolayı kendisine şer‘i cezanın uygulanması lâzım
gelmiştir. Durum üzerine Hâssa, Mansûre ve diğer sınıftan askerlerin komutanı Ağa
Hüseyin Paşa, gönderdiği buyruldu ile görevini Anadolu’da bulunan bütün devlet
erkânına duyurmuş hem de kendisine gerekli her türlü yardımı talep etmiştir314.
314
D.Ş.S., 674/118.
315
Yıldız, a.g.e., s. 220-221.
316
Akşin, a.g.e., s. 11; Ali Sevim-Yaşar Yücel, Türkiye Tarihi, c. 4, Ankara, 1972, s. 215.
72
Paşa yaklaşık altı ay sonra affedilerek devlet hizmetine geri dönmüştür. Son görev
yeri olan Şam Valiliği’ne atanmıştır. Bu göreve, Şam Valiliği’nden alınan Mehmet
Emin Rauf Paşa’nın yerine getirilmiştir. Görevi, Rauf Paşa’nın toplayamadığı ihtisap
vergisini toplamak hem de merkez aleyhine faliyetlerine devam eden Mehmet Ali
Paşa’ya engel olmaktı. Ancak bu son görevi Şam Vakası diye bilinen olayla trajik bir
şekilde sona ermiştir 317 . Bu sefer esnasında Denizli ve tâbî kazalarından Selim
Mehmet Paşa emrine 300 nefer asker gönderilmişti. Bu askerlerden 92 adedi Denizli
Merkez Kaza’ya aittir. Bu dönemde firar ve salgın hastalıklardan dolayı asker
eksiklerinin giderilmesinde sürekli talepte bulunulan yerler arasında Kütahya ve
kazalarının olduğu anlaşılmaktadır318. Paşanın emrine verilen bu askerler için 51.000
kuruş ödeyen Denizli’nin tâbi kazalarıyla birlikte ödemesi gereken meblağ 140.000
kuruş olarak belirtilmiştir. “Arabistan canibine” gönderilen ordu, yol güzergâhında
olduğu için Denizli ve bağlı kazalarından geçmiştir. Bu esnada yapılan masraf
Denizli ve tâbî kazalarına 173.589 kuruşluk bir yük getirmiştir319.
Hem Selim Mehmet Paşa hem de Hüseyin Paşa ordularının yükünü taşımak
için olsa gerek Denizli ve tâbî kazalarından 205 adet mekkâre beygiri istenmiştir.
Merkez Kaza’nın bu konuda yapması gereken ödeme 63.600 kuruşa karşılık
gelmiştir320. Görüldüğü gibi bu sefer dolayısıyla Denizli ve tâbî kazaları son altı ayda
ağır bir ekonomik yük altına girmiştir. Aşağıda bu savaşlar için Denizli’den istenen
askerler ve görevli komutanlarla ilgili bilgiler tablo halinde gösterilmiştir.
317
Aysel Yıldız, “Mehmet Selim Sırrı Paşa”, İA, c. EK-2, İstanbul, 2016, s. 233-235; Selim Mehmet
Paşa eşrafla iyi geçinip halkı yeni vegilere hazırlama yönündeki talimatlara uymayarak şehirde büyük
bir ayaklanmanının başlamasına sebep olmuştur. Tıpkı Alemdar Mustafa Paşa gibi kapandığı kalede
oturduğu barut sandığını ateşe verek ölmüştür. (Yıldız, a.g.e., s. 276.)
318
Yıldız, a.g.e., s. 223.
319
D.Ş.S., 674/116, 117, 118.
320
D.Ş.S., 674/116, 117, 119.
73
Tablo 7: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Kütahya Sancağı’ndan ve Denizli Kazası’ndan İstenen
Askerler:
Tablo 8: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Çanakkale Boğazı
Muhafazası, Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Şam Vakası Dolayısıyla Görevlendirilen Komutanlar:
321
D.Ş.S., 674/2, 14, 39.
322
D.Ş.S., 674/22, 29, 38.
323
D.Ş.S., 674/117.
74
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1. EKONOMİK POLİTİKA
İncelenen D.Ş.S. defterinde 1830 ve 1832 yıllarına ait rûz-ı Hızır’da kasap
esnafına verilen narh cetvellerine rastlanmıştır329. Ancak dört yıllık dönemde başka
bir narh belgesi bulunmamaktadır. Bu narh “ber-mutâd” veya öteden beri diye tarif
edilen 6 Mayıs günü-Hıdırellez için her daim kesilmiş bir narhtır. Birisi 7 Mayıs,
diğeri 24 Mayıs tarihli olarak deftere kaydedilmiştir. 1830 senesine dair narhta bir
kıyye yani 1282 gram kuzu eti 46 para iken 1832 senesinde 58 paradır. Buradan
hareketle fiyat artışları konusunda fikir sahibi olunabilir. Burada kuzu etinin sene de
324
Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesi”, Uluslararası Osmanlı İstanbul’u
Sempozyumu 2, İstanbul, 2014, s. 103.
325
Adam Smith, Ulusların Zenginliği, (çev: Metin Saltoğlu), Ankara, 2007, s. 251.
326
Akdağ, a.g.e., s. 85.
327
Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, İstanbul, 2013, s. 133.
328
Mübahat Kütükoğlu, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşitli Eşya ve Hizmet
Fiyatları”, TED, c. 9, İstanbul, 1978, s. 3.
329
D.Ş.S., 674/(60), 117(a).
75
% 13’den fazla zamlandığı anlaşılmaktadır. Yine buradan 15 kıyyelik (yaklaşık 20
kilo) bir kuzunun 29 kuruşa denk olabileceği tespit edilebilir330.
330
Bir kuruşun 40 paraya eşit olduğu bilgisinden hareketle bu sonuca ulaşıldı.
331
Arif Bilgin, “ⅩⅥ ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Sarayın İaşesi”, Osmanlı, c. 9, YTY, Ankara, 1999, s. 204.
332
Genç, a.g.m., s. 49.
333
Genç, a.g.e., s. 53.
334
Kütükoğlu, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşitli Eşya ve Hizmet
Fiyatları”, s. 3.
335
Bilindiği gibi bu durum bazı tarihçilere göre Avrupa’da ki değişimi ve dönüşümü gerçekleştiren
Burjuva Sınıfı gibi bir sınıfın Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkmasına engel olmuştur. Bu sınıftan
yoksunluk ıslahatların halk eliyle değil de siyasi kadrolarla yapılmasına sebep olmuştur. Halk
tarafından benimsenmediği için de ıslahatlar kalıcı olmamıştır. (Genç, a.g.e., s. 48; Pamuk, a.g.m., s.
21).
336
Çadırcı, a.g.e., s. 6-7.
337
Reftiye gümrüğü: Osmanlı toprakları dâhilinde bir yerden bir yere veya bir ecnebi memlekete
nakledilen mallardan alınan gümrük vergisi. (Ünal, a.g.s., s. 557).
76
istemişlerdi. Devlet bu konuda tedbir almıştır. Buna göre şeker, çit338 ve sair eşyadan
oluşan bu mallar, hangi kazada açılıp satılacaksa bu kazanın ihtisap memurları
tarafından vergisi alınacaktı. Malın kıymetinden kuruşta üç para vergi alınacak ve
defteri tutulacaktı. Tutulan imzalı defterler yakın bölgelerde İzmir’e, uzak bölgelerde
de İstanbul’a gönderilecekti339. Böylece hem dışarıdan gelen mallar kontrol edilmiş
oluyor hem de vergi kaçakçılığının önüne geçilmiş oluyordu.
338
Hindistan kökenli desenli pamuklu bez. (Ünal, a.g.s., s. 173).
339
D.Ş.S., 674/78.
340
Tabakoğlu, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İaşesi”, s. 102.
341
Bilgin, a.g.m., s. 204.
342
Fidan, a.g.m., s. 307.
343
D.Ş.S., 674/26.
77
İstanbul’a iaşenin yetersiz gelmesi ya da gelmemesi durumunun yarattığı en
büyük etki kıtlıktır. Kıtlık yüz binlerin ayaklanmasına neden olabildiği gibi devletin
istikbalini de tehdit edebilirdi. Bu sebeple devlet İstanbul’un ihtiyaçlarının artması
üzerine 1748 yılında “mukayese nizamı” adı altında bir uygulama başlatmıştır. Bu
nizama göre kazalar kendilerine yakın iskelelere; Denizli ve tâbî kazaları da
Mudanya İskelesine bağlanmıştır344. Buna göre sadece reaya değil askeri kesim de
halktan aldıkları öşür mahsüllerini derhal iskelelere nakletmek zorundaydı.
Mukayese zahiresi vergi değildi ve asker taifesinden olmak bu yükümlülükten
kurtulmayı sağlamıyordu. Bazen taahhüt edilmiş zahire, yıllık ürünün düşük çıkması,
kıtlık, sel, çekirge istilası, kış mevsiminin erken gelmesi ya da reayanın ürünü
belirlenen fiyattan satmak istememesi gibi nedenlerle iskeleye zamanında
yetişmeyebiliyordu 345 . Mesela H. 1243 senesi mahsulünden İstanbul’un ihtiyaçları
için evliye-i selase (Kütahya, Uşak, Denizli) kazalarından buğday talep edilmişti.
Buğdayın fiyatı önceden belirlenmiş olup mübâyaacı tarafından satın alınarak
Mudanya İskelesine ulaştırılacaktı. Ancak bazı kötü niyetli kimseler buğdayın fiyatı
artar diye halkı zaman zaman kandırmışlar ve buğdayın Mudanya İskelesi’ne
zamanında ulaşması engellemişlerdi. Bu fesada sebep olanları bulup tahkik etmek de
devleti meşgul eden önemli sorunlardandı346. Mudanya İskelesi’ne ulaşan ürünler
hava şartlarının uygun olduğu durumda derhal İstanbul’a gönderiliyordu. Hava
şartlarının müsait olmadığı veya ürünlerin hepsini bir araya toplamanın zorunlu
olduğu hallerde ürünler, çoğu vakıflar tarafından yaptırılan depolarda bekletiliyordu.
Ayrıca ürünleri İstanbul’a götüren gemicilerden herhangi bir adla harç
alınmamaktaydı 347 . Amaç taşımacılığı teşvik ederek İstanbul iaşesinin zamanında
ulaşmasını sağlamaktı.
344
D.Ş.S., 674/25, 26.
345
Fatmaana Fidan, “Osmanlı’da Zahire Mübaşiri Olmak: Ziştovili Hacı Ali Örneği (1749-1755)”,
AÜDTCFD, c. 56, S. 2, Ankara, 2016, s. 303.
346
D.Ş.S., 674/25.
347
Cafer Çiftçi, Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi ve Gümrüğü, Bursa, 2012, s. 83.
78
kazalarının kile başına yirmi parayı aşan üretim masrafı olabileceği tahmin edilmiş
ve kile başına altı buçuk kuruş takdir edilmişti. Aradaki iki kuruşluk fark oldukça
fazladır. Bölge buğdayının dayanıklılığından dolayı daha fazla fiyat verilmiş
olmalıdır. Bundan başka buğday ve arpa İstanbul ahalisi, Bilâd-ı selase (Üsküdar,
Galata, Beyoğlu), Tersane-i Âmire, Tophane-i Âmire, Evkaf-ı Hümâyun, Ambar-ı
Âmire, Süvar-i Hâssa, Istılab-ı Âmire ve sair yerler için istenmiştir348.
İstanbul’un zahire ihtiyacı 19. yüzyıl öncesine kadar yarı resmi yarı özel
statüde kabul edilen kapan tüccarları tarafından temin ediliyordu. Ancak bunların
özellikle kışın İstanbul’un ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalması üzerine devlet
Zahire Nezareti’ni kurmuştu 349 . Bu nezaret İstanbul’un zahire işlerini bütünüyle
düzenleyen bir iktisadi devlet teşebbüsü niteliğindeydi. Zahire Nezareti’nin asıl
önemli fonksiyonu kapan tüccarlarına yardımcı olması dışında, devlet adına
doğrudan satın alma yapabilmesiydi. Nezaret, malların temini için memurlar
görevlendirir ve alımlarda bunlara öncelik tanınırdı. Dolayısıyla devlet kaliteli ve
ucuz mal satın alabilirdi. Nezaret İstanbul’da kendine ait miri depolarında biriktirdiği
zahireyi ihtiyaç zamanlarında İstanbul fırınlarına dağıtıyordu350.
348
D.Ş.S., 674/26, 59.
349
Zahire Nazırlığı Ⅲ. Selim döneminde İstanbul’un un ve ekmek ihtiyacını karşılamak amacıyla
kurulmuştur. Ebubekir Ratip Efendi nazırlığa getirilmiştir. Darphâne ve İrad-ı Cedit Hazinesi’nden
sağlanan destekle Zahire Hazinesi de kurulmuştur. (Çadırcı, a.g.e., s. 104).
350
Tevfik Güran, “İstanbul’un İaşesinde Devletin Rolü (1793-1839)”, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası, c. 44, S. 1-4, 1986, s. 247-248; Bilgin, a.g.m., s. 208.
351
D.Ş.S., 674/28, 30.
79
payın üçte birinden fazlasını ödemeyi taahhüt etmiştir. Ancak harç hisseleriyle
birlikte bu ödemenin 13.569 kuruşa yükseldiği anlaşılmaktadır. Yaklaşık 4.000
kuruşa yaklaşan harç hisselerinin fazlalığı dikkat çekmektedir. Bu bedel, neredeyse
Denizli’den istenen ücretin yarısına karşılık gelmektedir352.
Denizli ve tâbî kazaları aynı zamanda arpa mübâyaasından da 7.250 kile arpa
hazır edeceklerdi. Kilesi beşer kuruştan 36.000 kuruşluk miktar kazalar arasında pay
353
edilmişti . Görüldüğü gibi arpa ve buğday arasında bir kuruşluk fark
bulunmaktadır. Savaşın olmadığı dönemde talep edilen buğday ve arpa miktarlarında
bir azalmanın olduğu görülmüştür. Denizli Merkez Kazası için rayiç buğday 5.100
kuruş, arpa 1.820 kuruş olarak belirlenmiştir 354 . Savaş döneminde atların ve yük
hayvanlarının ihtiyaçlarından dolayı arpanın daha fazla istendiği anlaşılmaktadır.
Devlet, İstanbul’un iaşesi için ürünü aynen tahsil etmek isterdi. Mesela 1829
senesine ait olmak üzere Kütahya, Karahisar (Afyon) ve Sultanönü (Eskişehir)
Sancaklarından da 50.000 kile arpa aynî olarak istenmiştir 355 . Arpa veya buğday
geçerli bir sebeple aynî olarak tahsil edilememişse nakdiye çevrilebilirdi. Ancak bu
şartlarda belirlenen rayiç bedel halktan daha yüksek alınıyordu. Çünkü serbest
piyasada satılan ürünler devletin verdiği rayiç bedellerden çok daha pahalı oluyordu.
Devlet, bu uygulama ile zararını telafi etmeye çalışıyordu356.
1829 senesine ait Denizli ve Buldan kazalarının mübâyaa hissesi olan 14.000
kile buğday ile 5.500 kile arpa aynen tahsil edilmek istenmekteydi. Ancak bunu
gerçekleştirmek mümkün olmadığından buğday bedelinin voyvodanın sarrafı Canik
tarafından Zahire Nezareti’ne ödenmesi kararlaştırılmıştı. Buğdayın 77.000 kuruş
olan bedelinden 50.000 kuruşu sarraf tarafından ödenmişti. Kalan miktar için ise
sarraf taahhütte bulunmuştu357. Ancak halkın zor durumda olmasından dolayı istenen
352
D.Ş.S., 674/36(b).
353
D.Ş.S., 674/32.
354
D.Ş.S., 674/51(a), 53, 54.
355
D.Ş.S., 674/59.
356
Güran, a.g.m., s. 247-248; Bilgin, a.g.m., s. 208.
357
Burada sarrafların Osmanlı Devleti’nin ekonomik hayatında ne denli etkili oldukları görülmektedir.
Sarraf adeta voyvodanın bankası gibidir. Sarraflar devlet görevlileriyle devlet adına iş tutmaktadırlar.
Zamanla bu gelişmelerin Osmanlı Devletinde bankacılığın kurulmasına zemin hazırladığı söylenebilir.
80
arpa affedilmişti. Daha önce ertelenen zahire de mübarek günlerin hatırına
affedilmişti. Burada hatırı güdülen ay 1245 yılı Ramazan ayıdır358.
358
D.Ş.S., 674/60(a); Aynı hükmün üç ay sonra tekrarlandığı görülmektedir. Nedeni ile ilgili herhangi
bir açıklama yapılmamıştır. Pekiştirme amacıyla gönderilmiş olabilir. (D.Ş.S., 674/66).
359
Fidan, a.g.m., s. 303.
360
D.Ş.S., 674/38.
361
Güran, a.g.m., s. 247.
362
D.Ş.S., 674/58.
81
Yukarıda bahsedilen gelişmeler serbest piyasa şartlarına geçişin ilk
aşamasıdır. Gerçekten de döneme şahitlik eden 674 numaralı D.Ş.S.’de 1830
tarihinden sonraki iki yıllık dönemde mübâyaa zahiresi ile ilgili emir
bulunmamaktadır. Nihayet 1839 Tanzimat Fermanı’yla miri mübâyaa tamamen
kaldırılmıştır. Böylece İstanbul’un iaşesi tamamıyla serbest piyasa şartlarına
bırakılmıştır363.
Sicil defterindeki Haziran 1830 tarihli bir fermana göre İstanbul, Mora ve
Yanya’da miri enfiye kârhanelerini idareye memur kişilerin bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bu kârhaneleri sadece güvenilir kişiler idare edebilmekteydi.
Eminler ve tayin ettikleri adamları “serbestiyet üzere” enfiyeyi imal edip diledikleri
mahalde alım-satım yapabilmektelerdi. Denizli’de miri kârhânelerinden başka eski
veya yeni kârhâne kurulmuşsa bunlar yıktırılacak ve enfiyeler devlet adına emin ve
363
Güran, a.g.m., s. 255.
364
D.Ş.S., 673/11.
365
Demir, a.g.e., s. 79.
82
adamları tarafından zapt edilecekti. Bu duruma aykırı hareket edenler olursa
Müslüman olanlar kalebentlik, gayrimüslim olanlar da İstanbul’a gönderilerek kürek
cezasıyla cezalandırılacaktı. Bu işi yapanlar yabancı tüccar (müstemen) taifesinden
ise ellerinde bulunan enfiyeler miri fiyatıyla satın alınacak; kendileri de cezaları
kesilmek üzere elçilerine teslim edilecekdi 366 . Burada ilgi çeken husus yabancı
tüccarların elinde olan tütünler satın alınırken, yerli tüccarların mallarına el
konulmasıdır. Bu da devletlerarası anlaşma gereği olmalıdır. Bütün bunlara rağmen
yine de kaçakçılık yapanlar olursa derbentçiler tarafından tutulacak ve mallarına
devlet adına el konulacaktı. Hiçbir şekilde Denizli’de bulunan idareciler burası
vakıftır yahut mukâtaadır diye eminlere müdahalede bulunmayacaklardı367.
Mukâtaalar H. 1244 senesi Haziran başından bir sonraki yılın Mayıs sonuna
kadar bir seneliğine Paşaya verilmişti. Duhan (tütün) fidanları tarlada iken dönümleri
ölçülecek ve dönüm başına ikişer buçuk kuruş resmi miri (vergi) ödenecekti. Her
dönümden 40 vukıyye (okka) tütün çıkacağı varsayılarak gümrük vergisi alınacaktı.
Bu vergiye yüzde yüz zam yapılmıştı369. Denizli Duhan Mukâtaası da aynı şartlarda
verilmiştir. Defterde verilen kişinin isim yeri boş bırakılarak yazılmamıştır.
Muhtemelen aynı kişiye, Anadolu Valisi Vezir Paşa’ya verilmiştir370. H. 1246 senesi
Denizli Kazası Enfiyeciliği de bir yıllığına İstanbul Duhan Gümrüğü Emini Hacı
Mustafa’ya verilmiştir371. Görüldüğü gibi devlet tününü bütün aşamalarında kontrol
altında tutmuştur. İç gümrük tarifesi uygulamış ve kaçakçılığın önüne geçmeye
çalışmıştır. Tütünle ilgili işleri güvenilir insanlara havale etmeye dikkat etmiştir.
366
D.Ş.S., 674/48(a), 105.
367
D.Ş.S., 674/48(a), 105.
368
D.Ş.S., 674/48.
369
D.Ş.S., 674/48.
370
D.Ş.S., 674/48(a).
371
D.Ş.S., 674/105.
83
İstanbul için önemli ürünlerden biri de afyondur. En eski tıbbi bitkilerden biri
olan haşhaş uyuşturucu elde edilen bir bitki olduğu için kötü kullanımlarda kişi ve
toplum hayatını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bu sebeple ekimi ve alım-satımı
şimdi olduğu gibi Osmanlı döneminde de kontrol altında tutulmuştur. 18. ve 19. yüz
yıllarda afyon üretimi ve ihracatı devlet için önemli bir konuydu. İngiltere başta
olmak üzere Avrupa ve ABD Osmanlı afyonunun alıcısıydı. Manisa, Afyon, Konya,
Kütahya, Isparta ve Denizli afyon üretiminde önde gelen kentlerdendi 372 . 1830
yılında Anadolu’da üretilen afyonu bazı tüccarlar ve yöneticiler halktan ucuz fiyata
alıp yabancı tüccarlara satarak halkın üzerinden külliyetli para kazanmışlardı. Halkın
emeğini korumak isteyen devlet, bu konuda tedbir almış ve afyonun sadece İzmir
İhtisap Nazırı’ndan tezkire alan tüccarlar tarafından satın alınabileceğini
kararlaştırmıştı. Bu uygulamaya yed-i vahid; kısaca tekel usulü denilmekteydi. Tekel
usulü bir malın devlet tarafından satın alınıp yine devlet tarafından satılması
demekti 373 . Uygulamaya göre afyon sahiplerine parası peşin verilecek ve 250
dirhemden ibaret bir çekisine üç kuruş vergi ödenecekti. Bu para Asâkir-i Mansûre
Ordusu’nun harcamaları için ayrılacaktı. Tezkireli tüccarlar bu ürünü İzmir’e
getirerek İhtisap Nazırı’na kârlarıyla birlikte satacaklardı. Yed-i vâhidden fiyatı
belirlenen ürün İstanbul ve diğer Müslüman memleketler ile ecnebi tüccarlara İhtisap
Nazırı Ömer Lütfi aracılığıyla satılacaktı. Vezirler, mütesellimler, voyvodalar ve
diğer yöneticiler bu işe hiçbir şekilde karışmayacaklardı. Sözü edilen kimselere
rüşvet aldıkları ve halkı ezdikleri için tehditli uyarılar yapılmıştı374.
Revgan-ı zeyt (zeytinyağı), palamut, şem-i asel (bal mumu), yapağı, rişte-i
Ankara ve tiftik (Ankara ipliği ve tiftiği), gökboya, mazı (meşe ağacı meyvesi-boya
sanayinde kullanılır) ve kuru incir hem İstanbul’un ihtiyaçlarındandı hem de önemli
ihraç maddelerindendi. Ancak alınan bütün önlemlere rağmen dönemin deyimiyle
“muhtekir ve madrabaz” tüccar taifesi yöneticilerle işbirliği yaparak bu malları
halktan ucuza alıp gizlice dışarı satıyordu. Bu durumda hem halk zarar görüyor hem
de devlet kantariye vergisini alamadığı için hazine zarara uğruyordu. Ayrıca
İstanbul’da bu malların kıtlığı yaşanıyordu. Bu ürünlerin ihracatını denetim altına
almak için ürünlerin ihraç edildiği İzmir şehrine atanan İzmir İhtisap Nazırı’na geniş
372
Nuran Taşlıgil-Güven Şahin, “Tarihsel Süreçte Haşhaş (Papaver somniferum L.) ve Afyon”, Tarih
Okulu Dergisi, S. XXXIV, Haziran, 2018, s. 164-179; D.Ş.S., 674/76.
373
Ünal, a.g.s., s. 728.
374
D.Ş.S., 674/76.
84
yetkiler verilmişti. Bu ürünler de baş muhasebe payesiyle İzmir İhtisap Nazırı olan
Ömer Lütfi Efendi’nin tezkire verdiği tüccarlar tarafından alınacaktı 375 . Devlet iç
piyasa için önemli gördüğü bu mallara daha üretim aşamasında el koyuyordu. Daha
sonra satın alarak büyük şehirlerde depoluyordu. Bu mallar eminler vasıtasıyla
esnafa dağıtılıyor ve devletin belirlediği fiyatlar üzerinden satışları yapılıyordu.
İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerin ihtiyacı karşılandıktan sonra kalan kısmı
ihraç ediliyordu.
375
Çadırcı, a.g.e., s. 117; D.Ş.S., 674/77.
376
D.Ş.S., 674/107.
377
Zeki Tekin, “İstanbul Debbağhaneleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi
Dergisi, S. 8, Ankara, 1997, s. 353.; Mediha Güler, “Türk Dericilik Sanayi ve Beykoz Fabrikası”,
Gazi Üniversitesi Endüstri Sanatları Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 3, Haziran, 1995, s. 72.
85
senelik ihtiyacı için 75.000 top aba üretilecekti. İhtiyaç duyulan yün miktarı ise
250.000 kıyyeydi. Bunun sağlanması için başvurulan sancakların başında
378
Hüdavendigar, Saruhan, Karesi ve Kütahya bulunuyordu . Bu iş Bergama
Voyvodalığı’na ek olarak kendisine Karasi Sancağı Mütesellimliği emanet edilen
Şerif Ağa’ya verilmişti. Ancak yünün tedarikinde sıkıntılar yaşanmaktaydı. Bunun
sebebi yünün yurt dışına satılmasıydı. Bu durumun önüne geçmek için mübâyaacılar
tarafından ürüne değerinde ve peşin paranın ödenmesi kararlaştırılmıştı. Kaçakçılığı
önlemek gayesiyle Kütahya Sancağı ve tâbî kazalarından yün satın alma görevi
mübâyaacı tayin edilen Süleyman Bey ve Hacı Ahmet Ağa’ya verilmişti379. Ancak
Denizli de Kütahya Sancağına bağlı olduğu halde, hâs toprağı olduğu için ayrı bir
statüye sahipti. Bu sebeple Denizli Hâssı dâhilinde bulunan yapağının satın alma
işine merkezden gönderilen bu mübâyaacılar karışmayacaktı. Denizli yapağısını
mübâyaa işi Denizli Voyvodası Tavaslı Osman Ağa’ya ihale edilmişti380. 1831 senesi
yapağı tertibinde Denizli’den istenen miktar 10.000 kıyyedir 381. Bu şartlarda Denizli
ordu için ihtiyaç duyulan yünün % 4’lük miktarını karşılamıştır. Hızlı bir şekilde
tedarik edilen yünler, işlenmek üzere develer vasıtasıyla Karasi Sancağı’ndaki
fabrikaya ulaştırılacaktır382.
674 numaralı D.Ş.S.’ye göre 1828 ve 1832 tarihleri arasında asker talepleri ve
ordunun ihtiyaçlarıyla ilgili oldukça fazla belgenin olduğu görülmüştür. Çünkü bu
378
D.Ş.S., 674/106; Demir, a.g.e., s. 80.
379
D.Ş.S., 674/106, 97.
380
D.Ş.S., 674/103.
381
D.Ş.S., 674/106.
382
D.Ş.S., 674/106.
383
Çadırcı, a.g.e., s. 118.
86
tarihler arasında Ruslar Osmanlı Devleti’ne hem doğudan hem de batıdan saldırmış
bulunuyordu. Ayrıca Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa da isyan etmişti. Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılmasının arkasından yeni ordunun hızlı bir şekilde kurulması
gerekiyordu. Bütün bu gelişmeler sık sık devletin halka müracat etmesine sebep
oluyordu. Kazalar düzenli ordu için yükümlü oldukları askerleri tedarik ettiklerinden
başka “sefer gailesi” nedeniyle ihtiyaca göre asker gönderiyorlardı. Aynı zamanda
cihat çağrıları devam ediyordu. İşte bütün bu askeri grupların ihtiyaçları olan gıda ve
teçhizatı hazır edip istenen bölgeye ulaştırmak dönemin ulaşım olanakları
düşünüldüğünde oldukça büyük bir sorun oluşturuyordu.
Devlet, zahire nakli, orduya ait mühimmatın taşınması, sefere çıkan ordunun
diger ihtiyaçlarının sefer güzergâhına ulaştırılması ve devlet binalarında sürekli
ihtiyaç olan yük hayvanlarının tedariki için sürekli deve, bargir (at-beygir) ve katır
(ester) talep etmekteydi. 1828 yılına gelindiğinde İstanbul’da bulunan bu tür yük
hayvanları ya ölmüş veya iş göremez (amel mânde) olmuşlardı. Devlet binalarının
ihtiyacı olan hayvanlar dahi orduya ait ahırlardan gitmekteydi. Bu sebeple Tersâne,
Baruthâne, Humbarahâne, Tophâne ve sair devlet binalarında istihdam olunmak
üzere Anadolu taraflarından ester mübâyaasına karar verilmişti. Bu emir
çerçevesinde Kütahya Sancağı’ndan da yirmi katar katır istenmekteydi. Her bir
katarda beş baş bulunmak üzere toplam istenen yük hayvanı yüz baş (rees) katırdır.
Devlet bunların genç ve kuvvetli olmasını ve mükemmel semer takımları ve
harbendeleriyle (yük hayvanı bakıcısı-katırcı) birlikte hazır edilmesini istemişti.
Devlet her bir hayvan için 25 kuruş ödeyecekti384. 1787 yılında da talep edilen yük
hayvanlarından her birine 25 kuruş ödenmişti. Aradan kırk yıl geçmesine rağmen
fiyatın değişmemiş olduğu görülmektedir385. Ancak buğdayın kilesi 1783’te 60 akçe,
1795’te 2 kuruş, 1808’de 4 kuruş, 1828-1832 yılları arasında ise Denizli’de 4,5 ile
6,5 kuruş arasında değişiklik göstermişti. Ancak yük hayvanları fiyatlarında bir
değişimin yaşanmaması ilgi çekicidir386.
384
D.Ş.S., 674/20.
385
Demir, a.g.e., s. 79.
386
Demir, a.g.e., s. 73; D.Ş.S., 674/26, 59.
87
verilecekti. Bu taşımacılık ücreti H. 1244 senesi Kasım ayı tevzîne 31.500 kuruş
olarak yansıtılmıştı387.
4. SİKKE TAĞŞİŞLERİ
387
D.Ş.S., 674/38(a), 45.
388
Ünal, a.g.s., s. 457.
389
D.Ş.S., 674/120.
390
Ruhi Özcan, “Osmanlı Devletinde ⅩⅤⅡ. Yüzyılda Yapılan Sikke Tağşişleri”, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, S. 17, Konya, 2005, s. 238.
88
hükümetleri bu sisteme çoğu zaman dokunmadı 391 . Bölgesel sikkelerin üzerine
sadece dönemin Osmanlı Padişahlarının isimleri eklendi392. Batı ve iç Anadolu ile
birlikte Balkanlar akçe/sultani düzenindeki çekirdek bölgeler olarak kaldı. Öte
yandan Avusturya, Polonya ve Alman Sikkeleri merkezden uzak Eflak, Boğdan ve
Macaristan’da geniş ölçüde kullanılmaktaydı. Kırım’da ise sikkeler yerel hanlar
adına darp edilmekteydi. Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ta da Avrupa sikkeleri
yaygın bir şekilde dolaşmaktaydı393.
Fetihlerin durması, sürekli asker besleme ihtiyacı, uzun süren Avusturya, İran
ve Rus Harpleri hazineye ağır yükler getirmekteydi. Celali eşkıyası ve Levent taifesi
dolayısıyla halkın maruz kaldığı maddi ve manevi baskılar, emniyet ve asayişin
ortadan kalkmasına ve köylünün toprağının terk etmesine sebep oldu 394 . İltizam
sisteminin yaygınlaşmasıyla devletin taşradaki mali ve siyasi otoritesi zayıfladı.
Sonuçta kırsal vergilerin büyük bir kısmının para biçiminde tahsil edilmesi hem
kırsal hem de kentsel ekonomilerde para talebinin artmasına sebep oldu395.
391
Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu‘nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1600-1914), c. 2, İstanbul,
2004, s. 1066.
392
Ekrem Erdem, “Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası: Dönmesel Bir Analiz”, Bankacılar
Dergisi, S. 56, 2006, s. 13.
393
Pamuk, a.g.e., s. 1066-1067.
394
M. Münir Aktepe, “ⅩⅤⅢ. Asrın İlk Yarısında İstanbul’un Nüfus Meselesine Dair Bazı Vesikalar”,
İÜEFTD, c. 9, Eylül, 1958, s. 13.
395
Tekeli, a.g.m., s. 1088.
396
Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, s. 128-129.
397
Pamuk, a.g.e., s. 1071.
398
Erdem, a.g.m., s. 16.
89
1690-1844 tarihleri arası nispeten nisbi bir istikrarın sağlandığı ve büyük
çaplı bir milli paraya dönüş hareketinin yaşandığı bir dönem olmuştur. Zira
İstanbul’daki darphânelerde uzun bir aradan sonra tekrar mangır ve gümüş sikkeler
basılmıştır. Bu yeni Osmanlı gümüş sikkesi 18. yüzyıl boyunca imparatorluğun para
sisteminin merkezinde yer almıştır. Ancak Ⅲ. Selim’in ilk yıllarında Rusya ve
Avusturya’ya karşı yürütülen savaşların finansmanı kısmen tutturulan istikrarı
bozmuş ve 1789’da büyük bir tağşiş kararı alınmıştır. Bu tağşişde kuruşun gümüş
içeriği ve gramı üç de bir oranında düşürülmüştür399.
399
Erdem, a.g.m., s. 17.
400
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara, 1984, s. 111.
401
Mehmet Esat Sarıcaoğlu, “Ⅱ.Mahmut Devri Para Politikaları”, Türkler, c. ⅩⅠⅤ, YTY, Ankara,
2002, s. 722.
402
Lewis, a.g.e., s. 111.
403
Çadırcı, a.g.e., s. 108-109.
90
gir olmağıyla” 404 denilmekte ve yeni sikke basımına sebep olarak Rus Savaşı
gösterilmekteydi. Bundan dolayı devlet hazinesinin çoğaltılması hedeflenmektedir.
Ancak sürekli sikke tağşişleriyle paranın değerinin düşmesi halkta tepkilere sebep
olacağı için para basımına manevi bir boyut kazandırılmak istenmiş ve Cihadiye
isimli sikkenin bastırılması konusunda şeyhülislamlıktan onay alınmıştı. Bu gümüş
sikkenin 1 kuruşluk, 5 kuruşluk, 20 paralık ve 100 paralık ufaklıkları da bastırılmıştı.
Hayriye isimli altın sikke ile Cihadiye isimli gümüş sikke için fiyat belirlenmiş ve bu
fiyatlarla tedavüle girmeleri amaçlanmıştı 405 . Ancak halk elindeki değerli paraları
daha değersiz olan yeni paralarla değiştirmek istememişti. Devlet, yeni paraların
kullanımı konusunda toplumu ikna etme gayretindeydi. Hükümete göre sıkıntılar
ortadan kalktıktan sonra bu paralar yine asıl sikkelerle değiştirilecekti. Ancak iş
şansa bırakılmamış eski paraların yenileriyle değiştirimesi için mübâyaacılar tayin
edilmişti. Satın alma işinde görevli memurlar bu paraları Darphâne-i Âmire adına
belirlenen fiyattan satın alacaklardı. Böylece eski paraların yenileri ile değiştirilmesi
hızlandırılmış olacaktı. Eğer beldeye mübâyaacı tayin edilmemişse toplanan paralar
kayıtları tutularak, İstanbul’a gelip-giden görevlilerle gönderilebilecekti406.
404
D.Ş.S., 674/27(a).
405
D.Ş.S., 674/41(a).
406
D.Ş.S., 674/44, 47.
407
D.Ş.S., 674/47.
91
sonuna kadar sürmüş, Tanzimat’tan sonra yapılan yeni değişikliklerle birlikte uzun
yıllar devam etmiştir408.
5. VERGİLER
Bu iki çeşit vergi dışında şer‘iata uyup uymadığı çok fazla düşünülmeden
alınan vergiler de bulunmaktadır. “Avârız-ı divaniyye” denilen bu vergiler,
başlangıçta ancak sefer için gerek duyulduğunda alınmışken gitgide sürekli hale
getirilmiştir. “İstanbul’un ve ordunun ihtiyacı için istenen zahire veya bedeli, sefer
esnasında ordunun ihtiyacı için istenen koyun, sığır, deve veya ücreti, kürekçi ve
kalyoncu neferi veya bedelleri, “avârız ve nüzül” akçesi, “imdad-ı hazariye” ve
“imdad-ı seferiye”, sürsat, beldar, lağımcı, fırın, nefîr-i aam, iane-i cihâdiyye, iştira,
izn-i sefine, konak masrafı, kereste bedeli, yol resmi… gibi vergiler bu
cümledendir” 411 . Bu tür vergiler o kadar çok tekrarlanıyordu ki “tekâlif-i şâkka”
denilen ağır vergiler sınıfına girebiliyordu; bazı yöneticilerin de zamanın ulaşım ve
haberleşme şartlarını kullanarak halka zulmettikleri ve yasa dışı vergiler toplamaya
çalıştıkları anlaşılmaktadır. Sürekli gönderilen adaletnâmelerle bu durum önlenmeye
çalışılmıştır. Ancak uzun süren savaşlar ve isyanlar devleti sık sık halka başvurmak
zorunda bırakmıştır.
408
Çadırcı, a.g.e., s. 111.
409
Ahmet Tabakoğlu, “Tekâlif ”, İA, c. 40, İstanbul, 2011, s. 336.
410
Çadırcı, a.ge., s. 105-106.
411
Ömer Lütfi Barkan, “Avârız”, İA, 1997, c. 2, s. 13; Çadırcı, a.g.e., s. 105-106; İşbilir, “Nüzül”, s.
312.
92
yıllık gelirlerinden, paraların ise işletilmesiyle elde edilen kârlarından yardım edilir,
ana kaynağına dokunulmazdı. Avârız vakıfları hem Müslümanların hem de
gayrimüslimlerin ihtiyaçlarına sarf edilirdi412.
1828 yılına ait Anadolu valileri için istenen “imdâd-ı hazariye” ve Anadolu
Serâskeri için istenen “imdâd-ı seferiyeden” Denizli Merkez Kazası’nın hissesi 786
kuruşa karşılık gelmişti. Bu paranın 131 kuruşu harç ve mübaşiriye hizmeti olarak
tanımlanmıştı. Bu vergiyi toplamak için yapılan % 17 oranındaki masraf da oldukça
yüksektir. Bu vergiler zaman elverişli ise tevzi defterlerine, değilse mübaşir
gönderilerek özel olarak toplatılmaktaydı. Denizli’de bu vergilerin bazen ayrıca
toplandığı415, bazen de tevzî defterlerine eklendiği görülmektedir416. Genellikle 954
kuruş olarak alınan bu vergi Osmanlı-Rus Savaşı dolayısıyla 1829 Kasım tevzîne
412
Mehmet İpşirli, “Avârız Vakfı”, İA, c. 4, İstanbul, 1991, s.109.
413
Tabakoğlu, “Tekâlif”, s. 337; Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 100; Ünal, a.g.s., s. 686.
414
Çadırcı, a.g.m., s. 145-146.
415
D.Ş.S., 674/19, 73, 93(a).
416
D.Ş.S., 674/55, 65, 88, 100, 121.
93
2.724 kuruş olarak yansımıştı. Görüldüğü gibi savaş dolayısıyla bu vergi yükü üç
katına yakın artmıştır 417.
417
D.Ş.S., 674/55.
418
Çadırcı, a.g.e., s. 145.
419
D.Ş.S., 674/45, 100, 121.
420
Ali Açıkel-Abdurrahman Sağırlı, “Tokat Şer‘iye Sicillerine Göre Salyane Defterleri (1771-1840)”,
İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 41, İstanbul, 2005, s. 95-96; Vehbi Günay, “Yerel Kayıtlar
Işığında ⅩⅤⅢ. Yüzyıl Sonlarında İzmir”, TİD, c. ⅩⅩⅤ, S. 1, Temmuz, 2010, s. 295.
421
D.Ş.S., 674/17, 18, 19, 45, 55, 65, 121, 122; Ruz-ı Hızır tevzî, Mayıs ayı tevzî demektir. Denizli ve
bağlı kazalarının kış harcamalarını gösteren kayıtlardır.
422
D.Ş.S., 674/19, 55,86, 88, 100, 116; Ruz-ı Kasım tevzî, Kasım ayı tevzî demektir. Denizli ve bağlı
kazalarının yaz harcamalarını gösteren kayıtlardır.
423
Ünal, a.g.s., s. 686.
424
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 100; Ünal, a.g.s., s. 686.
94
her kaza kendi masraflarını ekliyordu. “Harc-ı imza”, “kalemiye”, “kethüdaiye” ve
“maktûat” gibi mahkeme giderleri de hesaplandıktan sonra her kazanın kendi tevzî
defteri ortaya çıkıyordu. Senede iki defa hazırlanan bu tevzîler kentlerin vergi
mükellefi mahalle ve köylerine paylaştırılıyor ve bu masraflar halktan tahsil
ediliyordu425.
Ayrıca hükümet, yerel idarecilerin halka haksız yere vergi yüklememesi için
bu tevzî defterlerini altı ayda bir İstanbul’a istemişti426. Defterler tetkik edildikten
sonra uygun olan defterler sadaret makamından onaylanıp geri gönderilecekti.
Böylece yolsuzluklar önlenmeye çalışılmış ve yukarıda bahsedilen ayan, voyvoda ve
memleket ileri gelenleri tarafından hazırlanan vergi kalemlerine onay verilmiş
oluyordu. Bu onay işi sicilde “sah keşide” olarak tanımlanmaktaydı427. Sah işareti;
doğrudur manasına gelen sahihtir kelimesinin kısatılmışı olan bir işarettir428.
Tablo 9: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Denizli ve Tâbî Kazaları Ödeme
Miktarları:
KAZA 1828429 1829430 1829431 1830432 1830433 1831434 1831435 1832436 1832437
Denizli 59605 69765 71650 43875 35472 46530 51776,5 63600 59750
Ezine 39705 46510 47425 29250 23750 31020 34000 41800 39810
Çarşamba 29800 34875 35300 21900 17850 23260 25500 31850 29870
Honaz 19350 23260 23725 14575 11925 15515 17000 21300 19905
Gököyük 14892 17437 17627 10950 8925 11726 11500 1539 14925
Yekûn 163352 191847 195727 120550 97772 128051 140000 173589 164260
425
D.Ş.S., 674/5, 17, 18, 19, 25, 26, 28, 32, 33, 42, 45, 51, 55, 61, 65, 67, 73, 88, 93(a), 100, 116, 119.
426
Merkezi idare taşranın halka haksız vergi yüklemesini engellemek amacıyla ilk defa bu uygulamayı
Ⅲ. Selim döneminde 1792 yılı Aralık ayında gönderdiği bir fermanla başlatmıştır. (Yakup Akkuş,
“Osmanlı Maliyesi Literatüründe İhmal Edilmiş Bir Tartışma: Tevzi Defterlerinden Vergi-i
Mahsusaya Geçiş”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 65/1, İstanbul, 2017, s. 9).
427
D.Ş.S., 674/1, 17, 98.
428
Ünal, a.g.s, s. 584.
429
D.Ş.S., 674/18.
430
D.Ş.S., 674/45.
431
D.Ş.S., 674/55.
432
D.Ş.S., 674/65.
433
D.Ş.S., 674/ 88.
434
D.Ş.S., 674/100.
435
D.Ş.S., 674/116.
436
D.Ş.S., 674/119.
437
D.Ş.S., 674/121.
95
Yukarıdaki tablo incelendiğinde Denizli ve tâbî kazalarının vergi yükü 1829
yılından sonra azalmaya başlamıştır. Rusya ile savaş bittiği için askeri harcamaların
azalması halkın üzerindeki vergi yükünü hafifletmiştir. En düşük vergi 1830 yılının
ikinci dönemine ait olup 97.772 kuruştur ve savaşın bittiği döneme aittir. En yüksek
vergi yükü 191.847 ve 195.727 kuruş ile savaşın devam ettiği 1829 yılı Kasım ve
Mayıs tevzîlerine aittir. Ayrıca 1831 yılından itibaren Arabistan olayları ve Mehmet
Ali Paşa İsyanı’ndan dolayı verginin tekrar yükselme seyrine geçtiği görülmektedir.
Bu dönemde askeri harcamalar o kadar yüksek bir oran oluşturuyordu ki sadece bu
harcamaları gösteren tevzîler hazırlanıyordu. Mesela Arabistan canibine giden
Mehmet Paşa’nın Denizli ve tâbî kazalarına masrafı 183.589 kuruşluk büyük bir
yekûn oluşturuyordu ve bu masrafları gösteren ayrı bir tevzî defteri hazırlanmıştı438.
Aynı yıl içinde Rakka Valisi emrine gönderilecek piyade ve süvari neferlerinin
masrafları ve sayılarını gösteren ayrıca bir tevzî defteri daha hazırlanmıştı. Bu
defterin Denizli ve kazaları üzerine yükü 53.000 kuruştur 439 . 1832 yılının ilk
dönemine ait başka bir tevzi defteri de 205 adet mekkâre beygiri ile ilgilidir. Denizli
ve tâbî kazalarından istenen bu beygirler için nefs-i Deniz’linin ödemesi gereken
meblağ 67.975 kuruştur. Bu değerlendirmelere göre Denizli Merkez Kazası, H. 1246
Haziran ayı ile H.1247 Mayıs ayı arasındaki bir yıllık dönemde 250.746 kuruşluk bir
ödeme yapmak zorunda kalmıştır.
438
D.Ş.S., 674/119.
439
D.Ş.S., 674/117.
440
D.Ş.S., 674/5, 17, 19, 32, 33, 42, 44, 73, 86.
441
D.Ş.S., 674/19, 32, 33, 42.
442
D.Ş.S., 674/28, 51, 61, 65, 88, 100.
443
D.Ş.S., 674/43(a).
96
Tablo 10: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Vergi Mükellefi Mahallelerin Ödeme
Miktarları:
Saray 1680 2075 2035 1385 1260 1415 1195 1625 1905
Meydan 1700 2111 2022 1401 1250 1495 1225 1635 1850
Kürkçüler 1660 20100 1230 1420 1285 1515 1215 1610 1610
Athoy 2530 3095 3045 2055 1825 2115 1765 2200 2535
Asil Bey 745 905 855 598 480 640 455 600 720
Alacamescid 650 835 750 545 415 535 315 440 506
Eceler 75 100 120 70 70 80 80 150 120
Güzerlik 1080 1355 1305 925 755 988 680 815 935
Gide Bostan 410 515 510 455 375 475 355 465 506
Cami-i Kebir 1680 2075 2075 1375 1150 1415 1115 1425 1635
Debbağlar 1690 2135 2095 1420 1260 1515 1195 1645 1945
Abdülkuddüs 1520 1735 1385 1160 925 1225 755 950 1100
Kuramaz 805 1035 1015 690 595 735 480 600 695
Kayacık 1355 1675 1640 1123,5 985 1205 901,5 1250 1485
Çarmıd 1050 1250 1230 795 715 835 885 750 862
Gazi Emir 775 1115 1095 970 580 705 465 715
Kurşunlu 1785 2170 2205 1450 1295 1535 1230 1645 1945
Araplar 250 350 400 225 530 260 230 300 250
Zimmiyan 5195 6480 6380 4330 4000 4710 3850 5500 6350
Hacik Bezirgân 500
Yekûn 26635 51111 31392 22392,5 19750 23398 18391,5 24105 27669
444
D.Ş.S., 674/18(a).
445
D.Ş.S., 674/46.
446
D.Ş.S., 674/56.
447
D.Ş.S., 674/68.
448
D.Ş.S., 674/88.
449
D.Ş.S., 674/100.
450
D.Ş.S., 674/116.
451
D.Ş.S., 674/120.
452
D.Ş.S., 674/122.
453
D.Ş.S., 674/18(a), 30, 31, 36(a).
454
Demir, a.g.e., s. 47.
97
Zimmiyan 1.055 kuruş öderken, 6.480 kuruşa kadar ödeme yaptığı olmuştur. 1812 ile
1829 yılları arasında bu mahallenin ödemesi altı kat artmıştır 455 . Ancak Eceler
mahallesinde hemen hemen hiçbir değişme olmamıştır; 95 kuruş olan payı 100
kuruşa yükselmiştir456. Zimmiyan Mahallesi kendisine en yakın ödeme yapan Ahtoy
Mahallesi’nin iki katından daha fazla ödeme yapmaktadır. Zimmiyan, Ahtoy, Saray,
Meydan, Kürkçüler, Cami-i Kebir, Debbağlar ve Kurşunlu mahalleleri yüksek ödeme
yapan mahallelerdendir. Hacik, Araplar, Gazi Emir, Çarmıd, Kuramaz, Alacamescid,
Gide Bostan, Asil Bey mahalleleri düşük ölçekli, Güzerlik, Abdülkuddüs, Kayacık
mahalleleri ise orta ölçekli mahallelerdir.
455
İleriki dömemlerde bu mahallenin zenginliği azınlıkların yönetimde etkin bir rol oynamasına sebep
olmuştur. 1881 yılında yapılan ve 1893’te yayımlanan nüfus sayım sonuçlarına göre Denizli Merkez
Kazası’nın 35.673 olan nüfusunun % 93.6’sı Müslümanlardan % 5.4’ü gayrimüslimlerden
oluşmaktadır. Bu orana rağmen 1878-1908 yılları arasında Denizli İdare Meclisi’nin dört azasınadan
birinin, 1888 yılından sonra da ikisinin gayrimüslimlerden oluştuğu görülmüştür. (Avcı, a.g.e., s. 135-
137). Aynı durum Denizli Belediye Meclisi için de geçerlidir. (Avcı, a.g.e., s. 167-169). Bu kadar az
nüfusa sahip oldukları halde azınlıklar nasıl oluyordu da kent yönetiminde bu denli etkin
olabiliyorlardı. 1877 yılında yürürlüğe girenVilayet Belediye Kanunu’na göre yıllık en az 50 kuruş
emlak vergisi verenler seçme hakkına, 100 kuruş emlak vergisi ödeyenler ise seçilme hakkına sahip
olmuşlardı. (Avcı, a.g.e., s. 164-165). Dolayısıyla nüfusları az olmasına rağmen azınlıklar
zenginliklerinden dolayı yönetimde de etkin bir rol üstlenmiş bulunuyorlardı.
456
D.Ş.S., 674/46.
98
Tablo 11: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterlerine Göre Vergi Mükellefi Köylerin Ödeme
Miktarları:
Karcı 16960 20690 20240 13740 12880 14280 12455 15150 17400
Kethüda 1500 1980 1945 1320 1185 1395 1175 1550 1790
Kınıklı 1250 1570 1575 1050 975 1105 935 1285 1480
Eskihisar 425 555 550 375 310 395 395 405 475
Goncaali 595 770 760 513 475 565 475 675 780
Gerzele 3400 4150 3950 2660 2375 2815 2270 2975 3425
Kaşıkçı 1055 1375 1348 975 880 1040 885 1030 1335
Karahasanlı 2000 2730 2780 1740 1425 1825 1395 1825 2105
Tekye 385 455 440 285 235 305 240 315 315
Bağbaşı 635 740 730 500 440 545 455 615 715
Göveçlik 1760 2150 2140 1435 1250 855 1250 1615 1925
Saruhan 800 990 985 685 575 710 590 935 1085
Manastır 3250 4155 4055 2760 2325 2910 2175 2785 3120
Karaman 1170 1490 1462 1005 935 1075 935 1150 1380
Kurudere 855 1070 950 700 625 745 655 860 925
Hacıeyüplü 2100 2550 2485 1570 1325 1615 1235 1550 1810
Şemikler 1600 2115 2190 1410 1245 1495 1225 1665 1035
Çakmak 6150 6625 6480 4360 3975 4375 3900 4950 5700
Kebir 335 350 334 240 200 250 185 250 285
Kayıhan 685 605 595 400 365 430 360 445 525
Zeytun 470 575 570 384 315 405 460 485 455
Emir Sultan 450
Şamlı 250
Kale 125
Eldenizli 125
Dereköy 125
Yekûn 47380 57690 57639 38107 34315 39135 33190 42515 47750
99
68’lik ve % 60’lık dilimi oluşturmaktadır. Dokumacılıkta dördüncü sırada olmasına
rağmen en zengin köy olan Karcı’nın meslek çeşitliliği oldukça fazladır; katırcılık,
karcılık, çömlekçilik, bardakçılık, odunculuk gibi üretim ve taşımacılığa bağlı
mesleklerin Karcı ekonomisini beslediği söylenebilir466.
466
Özçelik, a.g.m., s. 227.
467
D.Ş.S., 674/46, 56, 121.
468
Ünal, a.g.s., s. 304.
469
Özçelik, a.g.m., s. 230.
470
D.Ş.S., 674/45.
100
39500 kuruş Ber-mu‘tâd öteden beri beş kazâlardan voyvodaya mahsûs olan
i‘ane-i mukâta‘a
18750 kuruş bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hâzîne[sine] âid
olan matlûb buyurulmuş olan 75 nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi
03000 kuruş Bâ-emr-i âli senede iki taksît ile cânib-i hazîne-i âmireye ber-
mu‘tâd ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli
71250 kuruş
12550 kuruş Hil‘at bahâ ve ber mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine
öteden beri verilegelen
95420 kuruş
103975 kuruş
101
006250 kuruş Hâne-i avârız ber-mu‘tâd-ı kadîm471
122035 kuruş
127380 kuruş
031500 kuruş İzmir'den Bandırma İskelesi'ne zahîre nakl için bâ-emr-i âlî
matlûb deve kirâsı
009700 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na olan asâkirin üç aylık mâhiyesi bâ-emr-i
âlî
169780 kuruş
009000 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na müretteb olan asâkirin üç aylık mâhiye
matlûb buyurulan asâkirin Kütahya Mahkemesi'nden muhrec pusula mûcebince
005800 kuruş İki yüz kırk beş senesine mahsûben aded-i ağnâm bedeli
002651 Bâlâda zikr olunan tertîbât-ı seferiyeden müstesnâ olarak harc-ı i‘lâm
ve harc-ı defter
102
189389 kuruş
190789
191847 kuruş
472
D.Ş.S., 674/20,120.
473
En çok rastlanan ödemelerden biri hizmet kalemidir. Bir hükümde 32 defa geçmiştir. (D.Ş.S.,
674/88); 1828 yılında Kütahya Merkez Kazası’ndan gönderilen Denizli ve tâbî kazaları bütçesi
163.353 kuruştur. Bu paranın 9.495 kuruşunun hizmet ve beygir ücreti olarak harcandığı
görülmektedir. (D.Ş.S., 674/18).
103
olarak ödenen 8.500 kuruş ile mutat olarak ödenen 6.250 kuruş avarız vergisi ve
5.200 kuruş Çukur Tımar’ı bedeli de hatırı sayılır miktarlardır. Defter harcı olarak da
2.651 kuruş alınmıştır. Bu son bedel toplam bütçenin % 1,4’üne karşılık gelmektedir.
Ayrıca Hazne-i Âmire’ye mutad olarak iki taksitle ödenen menzil bedelinden başka,
konak tamiratı ve teşrifatı, ağnam bedeli ile hazariye ve seferiye vergileri de bu tevzî
de görülen ödemelerdendir.
Ağnam bedeli adı altında tevzî defterlerinde yer alan vergi, sürü sahiplerinden
kırkta bir oranında alınan bir vergidir. 11. yüzyılın sonundan itibaren Denizli’de
Türkmen varlığı görülmekle birlikte 13. yüzyılın başından itibaren yoğunlaşmıştır.
Osmanlı Devleti’nin 1692-1865 yılları arasında uyğuladığı Fırka-i İslâhiye İskânı
dolayısıyla Avşar oymaklarının Denizli ve çevresine yerleşmesi sonucunda bölgede
Türkmen nüfusu daha da artmıştır475. Yerleşik hayata geçmeyen ve sicilde “yörükân
tâifesi” olarak adlandırılan Türkmen gruplarından alınan bu vergi genellikle Hızır
tevzîlerinde kayıtlıdır. Bazen karşımıza Asâkir-i Mansûre veya Kasım tevzîlerinde de
çıkmaktadır. Yılda bir kere toplanan bedel 5.800 veya 5.850 kuruştur476. Denizli ve
tâbî kazalarının payında dört yıl içinde belirgin bir fiyat artışı görülmemiştir.
474
Münir Atalar, “Türklerin Kâbe’ye Yaptığı Ekonomik Yardımlar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, c. 31, S.1, Ankara, 1990, s. 268.
475
Adnan M. Kaya- Hakan Karagöz, “Denizli ve Çevresinde Avşar Türkmenleri”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S. 32, Isparta, 2014, s. 40.
476
D.Ş.S., 674/32, 45, 65, 121.
104
Osmanlı Devleti’nde merkezle taşra arasındaki iletişimin sağlanabilmesi
ulakların hızlı hareket etmesine bağlıydı. Bu sebeple ana yolların üzerinde belli
aralıklarla “Menzilhâne” denilen durak evleri yapılmıştı. Aynı zamanda sefer
sırasında askerlerin toplanması ve ihtiyaçlarının tedarikinde de bu kurumlar önem
taşıyordu. Menzilhâneler 1824 yılına kadar iltizam usulü ile işlettirilmişti. Bu
tarihten sonra kira usulü ile işletilmeye başlandı. Buna göre menzilhâneyi kiralayan
kiracıbaşı masraflarını deftere kaydedecek ve bu masraflar altı ayda bir tevzîlere
eklenerek halktan toplanacaktı. Kiracıbaşı onarım, hayvan, yem ve yiyecek
ücretlerini alınacak kira parası ile karşılayacaktı 477 . 1830 yılında kiracıbaşılara
konaklayanlardan saat başına 1 para almaları gerektiğine dair emir gelmişti 478. 1828-
1832 yılları arasında altı ayda bir tevzî defterlerine 3.000 kuruş menzil bedelinin
eklendiği görülmektedir. Denizli ve tâbî kazalarının yıllık menzilhâne masrafı 6.000
kuruştur 479 . Kütahya Sancağı’nın yıllık menzil ücreti se 30.000 kuruştur 480 . Bu
şartlarda Denizli Kütahya Sancağı’na ait menzil giderlerinin % 20’sini
karşılamaktadır.
477
Çadırcı, a.g.e., s. 75.
478
D.Ş.S., 674/88.
479
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88, 100, 121.
480
D.Ş.S., 674/86.
481
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88, 100, 121.
482
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88.
105
dağıtma, sefere katılma gibi işlerle meşgul oluyorlardı 483 . Ayanların yaptıkları
masraflar da halka yansıtılıyordu.
483
Çadırcı, a.g.e., s. 34-35.
484
D.Ş.S., 674/45, 65, 121.
485
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 111-123.
486
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 129.
106
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
1. TEREKELER
Miras davalarında bizzat dava mahalline giderek gerekli tahkikatı yapıp bir
neticeye vardıktan sonra, davayı hükme bağlayan ve terekeyi varisler arasında taksim
eden şer‘i memurlara kassam denmekteydi. Yönetici zümrenin terekelerini taksim
edenlere askerî kassam, reâyânın terekesini bölüştürenlere de beledî/şehrî kassam
denirdi489.
Tereke taksiminde görev, miras taksim işinin mahkemeye intikali ile başlardı.
Ya varislerden birinin müracatı ya da mahkemenin terekeye müdahale hakkının
doğmasıyla tereke mahkemeye intikal ederdi. Mahkemenin müdahale hakkı ise varisi
olmayan terekeler, küçük çocukların olması ve devlete borcu olan terekelerle
sınırlıydı 490 . Kassam, kâtip ve bilirkişi heyeti (ehl-i hibre) marifetiyle terekenin
bulunduğu yerde ve mirasçıların huzurunda her bir eşyanın fiyatını belirler ve
yazardı. Terekenin vakıflara veya devlete borcu varsa öncelikle bu borçlar tahsil
edilirdi. Satışı gereken eşyalar yine kassamın gözetiminde çarşıda müzayedeye
çıkarılarak satılırdı 491 . Elde edilen gelirden teçhiz ve tekfin masrafları karşılanır,
varsa borçları ödenirdi. Borçların ödenmesinden sonra vasiyetler yerine getirilir ve
487
Tahsin Özcan, “Muhallefât”, İA, İstanbul, 2005, c. 30, s. 406; Ünal, a.g.s., s. 679.
488
İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler Ⅰ, Ankara 2004, s.
142.
489
Said Öztürk, “Kassâm”, İA, c. 24, İstanbul, 2001, s. 579-580.
490
Öztürk, “Kassam”, s. 579-580.
491
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1984, s. 124; Öztürk,
“Kassam”, s. 581.
107
kalan mallar mirasçılar arasında paylaştırılırdı. Ölen kimsenin mirasçısı yoksa tereke
beytülmala intikal ederdi492.
Tereke metinlerinin giriş bölümünde müteveffa hakkında genel bir bilgi yer
alırdı; kökeni, öldüğü yer, medeni durumu ve mirasçılarının kim olduğu kaydedilirdi.
Bu bölümün sonunda mirasa ilişkin mal listesinin resmen düzenlendiği tarih yer
alırdı. Burada standart bir şekilde hicri takvim kullanılmıştır 493 . İkinci kısımda
malların ayrıntılı bir dökümü verilirdi. Malların fiyatı da karşısına yazılırdı 494 .
Terekenin minhâ adı verilen kısmında borçlar, masraflar ve mihr-i müeccel
miktarları belirtilirdi. Mahkeme harçları ve vergiler düşülmeden miras
paylaştırılmazdı. 1830 yılında Kütahya ve tâbî kazaları hâkimlerinin terekeden
kuruşta 1 para alması istenmişti495. Son bölümde ise miras bölüm tabloları (hisseler)
bulunurdu496.
492
Özcan, a.g.m., s. 406.
493
Songül Ulutaş, “Bir Tereke Defterinin Penceresinden 1904-1909 Yılları Arasında Tarsus”,
Kebîkeç, S. 21, 2006, s. 176.
494
Özcan, a.g.m., s. 407.
495
D.Ş.S., 674/88.
496
Ulutaş, a.g.m., s. 176.
497
D.Ş.S., 674/37, 69, 92(a), 113.
498
D.Ş.S., 674/91.
499
D.Ş.S., 674/92.
500
D.Ş.S., 674/11, 12.
108
Elimizdeki en zengin ve geniş çaplı tereke H. 1244 senesi Mart başından H.
1245 senesi Nisan başına kadar 13 ay süreyle Denizli Voyvodası iken vefat eden
Abdullah Ağa’ya aittir. Voyvodanın nerede öldüğü hakkında bir bilgi
bulunmamaktadır. Ancak eceliyle ölmüştür. Muhallefâtına iki küçük kızı ve bir
küçük oğlu mirasçı olduğu için İstanbul’da oturan kardeşi Mehmet Efendi vasî tayin
edilmiştir. Kızlarının ismi terekede geçmemekte ancak isimlerinin bilindiği (isimleri
malum) belirtilmektedir, oğlunun adı Mehmet’tir. Voyvoda Ağa’nın eşiyle ilgili
herhangi bir bilgi yoktur. Terekenin bir kısmı vasî Mehmet Efendi tarafında
İstanbul’a gönderilmiştir. Bunlar satılmayıp ailede kalması gereken kısmı olmalıdır.
Müzayedede satılan eşyalardan elde edilen gelir 22.828 kuruş 27 paradır.
Sandığından çıkan nakitlerin miktarı 57.755 kuruştur. Sarraf Bedros zimmetinde
mevcut parası 9.946 kuruştur. Denizli ve tâbî kazaları ambarlarında bulunan buğday
bedeli ise 97.198 kuruştur. Yörükan taifesi üzerinde olup tahsil olunan davar akçesi
7.520 kuruştur. Kaza halkının ödeme sözü verdikleri 21.471 kuruş ile yörükân taifesi
üzerinde kalan 5.939 kuruş tahsil edilememiştir. Bütün bunların toplamı terekenin
tamamını oluşturmaktadır ve terke 221.657 kuruş 27 para değerindedir. Sabit
borçları, teçhiz ve tekvin masrafları ve defter harcıyla birlikte masrafları toplamda
27.387,5 kuruştur. Masraflar tereke toplamından çıkarıldığında kalan miktar 194.270
kuruş 7 paradır. Ancak zikredilen kaza ahalilerinin ödemeye yükümlü oldukları,
avârız vergilerinin yoğunluğundan dolayı ödeyemedikleri 21.471 kuruş çıkarıldığı
zaman terekeden kalan miktar 173.801 kuruştur. Bu para vasî eliyle İstanbul’a
ulaştırılmıştır. Müteveffanın Denizli ve tâbi kazalarından “habbe-i vahide” alacağı
kalmadığına dair ilâm verilerek konu netleştirilmiştir501. Terekenin vasî Mehmet Enis
Efendi terekeyi İstanbul’a ulaştırdıktan sonra tekrar Denizli’ye dönmüştür. Mahkeme
ve kaza ahalileri huzurunda hiçbir alacakları kalmadığına dair hüccet vermiştir. Bu
hüccet metni sicile kaydedildiği gibi mahkemede hazır bulunan ve şuhûdü’l-hâl
denilen kişiler tarafından da onaylanmıştır. Metnin altında bu kişilerin isimleri
kayıtlıdır502.
501
D.Ş.S., 674/70.
502
D.Ş.S., 674/71.
503
D.Ş.S., 674/37.
109
voyvodaya ait masraf 1.007 kuruştur 504 . Yine diğer terekelerde kişinin kullandığı
günlük eşyaları ve bir miktar nakit bulunurken, voyvodanın terekesinde farklı
kayıtlar yer almaktadır. Sandığından çıkan 57.755 kuruş 505 , Denizli ve kazaları
ambarlarında bulunan deri, darı, buğday ve arpa keyli, davar akçeleri, yörüklerden
alınan yayla kira bedeli, aşar vergisi ve Sarrâf Bedros zimmetinde olan 9.946 kuruş
13 para miktarındaki para ile eşyaları gibi506.
Bu terekede iki tane sarrafın ismi geçmektedir. Sarraf Markos’a verilen 3.550
kuruş ve sarraf Bedros zimmetinde olan 9.946 kuruş değerindeki para miktarı
oldukça fazladır. Osmanlı devlet görevlileri görevlerini yerine getirebilmek, ailelerini
ve kapı halkını geçindirebilmek için imparatorluğu yutmuş olan ekonomik ağların bir
parçası olmuşlardı. Padişahtan başlayarak bürokrasinin en alt kademesine kadar ehl-i
örf, sarraflara daha sonraları da özel bankalara başvurmuşlardı507. Voyvoda ile Sarraf
Bedros ve Markos arasındaki bu ekonomik ilişki de durumun ispatı niteliğindedir. Bu
arada sarraflardan ikisinin de gayrimüslim olması dikkat çekicidir. Hatta
voyvodaların devlete olan ödemelerini sarraflar aracılığı ile yaptıkları ve devletin
bundan haberdar olduğu, çıkan anlaşmazlıkların çözümü için de hükümler
gönderildiği anlaşılmaktadır508. Özellikle mukâtaalar iltizama verilirken “kavî”-güçlü
sarraf kefaleti isteniyor ve üstelik kefalet iltizam zabtnâmesine ekleniyordu509. 1815
tarihinde Denizli ve tâbî mukâtaası kendisine verilen Kaptan-ı Derya Kara Mehmet
Paşa’nın vefatı üzerine sarrafı Agob, Divan-ı Hümayun’a müracat ederek
alacaklarını tahsil etmek istemişti510.
504
D.Ş.S., 674/69.
505
Voyvodanın sandığından çıkan altınların ayrıntılı olarak dökümü verilmiştir. (D.Ş.S., 674/71(a)).
506
D.Ş.S., 674/70.
507
Kasaba, a.g.e., s. 137.
508
D.Ş.S., 674/87.
509
D.Ş.S., 673/162, 180, 190.
510
D.Ş.S., 673/178.
511
D.Ş.S., 674/71(a).
110
Voyvodanın 110 kuruşluk berber takımı, 121 kuruşluk ibrik ve leğeni ile 213
kuruşluk 41 adet havlusu ve peştamalı ile zengin bir banyo takımına sahip olduğu
söylenebilir. Ayrıca güzel kokuların da tercih edildiği görülmektedir. Bakır üzerine
yaldızlı 6 adet 200 kuruş değerinde buhurdan, gül suyu serpmek için 50 kuruşluk
pirinç gülebdan ve dirhemi 218 kuruş değerinde 34 kuruşluk güzel koku veren ud
ağacı bu kanaati oluşturmaktadır.
512
Betül Çiftçi, “Osmanlı’da Ev ve Eşyaları (17. Yüzyılda ‘Ayıntab Örneği)”, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 14, S. 2, 2017, s. 466.
111
hazineye dönüşecektir. Denizli Merkez Kaza’nın 1828 yılında 655 kuruş imdad-ı
seferiye 513 , 1829 yılı kasım ayı tevzînde mahallelerin 6.480 kuruş ile 100 kuruş
514
arasında vergi ödediği dikkate alındığında miktarın büyüklüğü daha iyi
anlaşılabilir. Diğer terekelerle karşılaştırıldığında da en pahalı kürkün 41,5 kuruş,
entarinin ise 35 kuruş olduğu tespit edilmektedir515. Ayrıca Rum Mahallesinde yarım
ev hakkının 800 kuruş 516 , çarşıda yarım dükkân payının da 600 kuruş olduğu
hatırlandığında Voyvoda Ağa’nın lüks giyindiğini söylemek mümkündür.
112
İlk defa Ⅰ. Murat zamanında oğlu Bayezid’in düğünü sırasında Osmanlı sarayında
kullanıldığı anlaşılan şekerin 16. yüzyılın ilk yarısına ait Anadolu ve Karaman
Vilayetleri Muhasebe Defterleri’nde düzenli olarak alım-satımının yapıldığı
görülmektedir. 18. yüzyılın sonlarından itibaren İmparatorluğun büyük şehirlerinde
halk tarafından da kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır518. Ancak lüks gıda sınıfına
girdiği için her ailenin sofrasına girdiği de söylenemez.
Yemekler genelde ortadaki büyük ve tek tabaktan yendiği için terekede tabak
sayısı az olmakla birlikte bol miktarda kaşık bulunmaktadır; 19 adet hoşaf kaşığı,
kemik kaşık, 12 adet kullanılmış kaşık, mahlût (karışık), def’a kaşık şeklinde 8 adet
kaşık kaydı bulunmaktadır. Karışık kaşığın kaç tane olduğu bilinmese de toplamda
40’dan fazla kaşığın olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum konakta aynı anda birçok
kişinin yemek yiyebildiği izlenimini vermektedir. Osmanlı Devleti’nde Sarayın
518
Zafer Karademir, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Şeker Üretim ve Tüketimi (1500-1700)”, OTAM,
37/Bahar, 2015, s. 183-196.
519
Ünal, a.g.s., 441.
113
kentlerde minyatürü olan konaklar, saray hayatını topluma taşıyan unsurlar olarak
görev yapmıştır. Kaşık-çatal kullanma âdetinin Ⅱ. Mahmut’la Osmanlı toplumuna
girdiği bilindiğine göre voyvoda konağında bu kadar kaşığın olması bu görüşü
desteklemektedir.
520
Damarsız has cam ve bundan yapılmış eşya, kristal. (Ünal, a.g.s., 121).
521
Fekete Lajos, “ⅩⅤⅠ. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyip Gökbilgin),
Belleten, c. ⅩⅬⅠⅠⅠ, S. 170, (Nisan 1979)’dan ayrıbasım, TTKB, Ankara, 1979, s. 458.
114
Yer döşemesi olarak terekede halıya rastlanmamıştır. Fiyatları 6 kuruş ile 22
kuruş arasında değişen 5 adet kilim bulunmaktadır. Ev tefrişatının bir parçası olarak
300 kuruş değerinde 3 tane çekmecenin olduğu görülmektedir. Bu çekmeceler
kıyafetleri koymak için kullanılmış olabilir. Kendisi bir Voyvoda olması dolayısıyla
mutlaka hesap işleri de olabileceğinden bu çekmecelere kâğıt ve kalemleri ile yazılı
evrakını sakladığı da düşünülebilir. Ancak bu fikri uyandıracak sadece 25,5 kuruş
değerinde Acemkâri divitten başka bir bulguya ulaşılamamıştır. Üzeri masa görevi
görebilecek bu çekmecelerin üzerine 70 kuruşluk şamdan tablası konulabilir.
Terekede bulunan tek iskemle de 12 kuruş değerindedir ve modern hayatı çağrıştıran
bir unsur olarak çekmecelerin yanında yer bulabilir.
522
İpek karışığı pamukla yapılmış renkli entarilik kumaştır. Genellikle doğu memleketlerine has bu
kumaşın atkısı pamuk, çözgüsü ipektir. (Develioğlu, a.g.s., 610; Kevser Gürcan Yardımcı, “Osmanlı
Dönemi Dokuma Sanatı Ürünlerinden Örnekler”, International Journal of Cultural and Social Studies,
S. 2, 2016, s. 224).
523
Çadır kumaşı. (Develioğlu, a.g.s., s. 178).
524
Üzerine safran sarısı dallar eklenmiş ince ipekli kumaş. En fazla sarık, perde, yorgan ve başörtüsü
olarak kullanılırdı. (Ünal, a.g.s., s. 2-3).
525
Üzerine renkli çiçek veya desen basılmış bir kumaş türüdür. Genelde pamuklu kumaş üzerine
basmacılık yapılırdı. (Yardımcı, a.g.m., s. 226).
526
ⅩⅤⅢ. Yüzyıldan sonra Üsküdarda dokunmaya başlanan atkısı ve çözgüsü ipekten bir kumaş olup
Selimiye Kışlası’nın adı verilmiştir. Kadın-erkek entarilerinde ve çocuk kaftanlarında kullanılmıştır.
(Yardımcı, a.g.m., s. 232).
527
Al veya lacivert zemin üzerine altı renk çubuklu (yollu) olarak dokunan kumaş cinsidir. Bu yollu
kumaşlara kitabî ve alaca da denir. (Fikri Salman, “Türk Kumaş Sanatında Görülen Geleneksel
Kumaş Çeşitlerimiz”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S. 6, 2004, s. 18).
528
Bez hemen her bölgede dokunan ve günlük ihtiyaçları karşılamak üzere üretilen pamuklulara
verilen addır. Yatak çarşafı, iç çamaşırı ve gömlek yapımında kullanılır. (Yardımcı, a.g.m., s. 232).
529
Ham ipekle dokunmuş, krep ve bürümcük örgü arasında bir kumaş türüdür. Bir çizgisi ipek, diğeri
pamuktan çizgili bir kumaş olup genelde başörtüsü olarak kullanılırdı. (Salman, a.g.m., s. 22).
530
ⅩⅤⅢ. yüzyılın ikinci yarısına ait bir kumaştır. İpek ve klaptanla dokunmuştur. Dokuma esnasında
ince metal ile her çiçek ayrı ayrı işlendiğinden dokuması uzun sürmektedir. Sakızlı, allı, direkli,
beyazlı, takatuka, mık tepsi gibi çeşitleri vardır. (Yardımcı, a.g.m., s. 233; Ünal, a.g.s., 611). Miktarı
belirtilmemiş olmakla birlikte terekede yer alan en pahalı kumaşlardandır. 120 kuruş değerindedir.
531
Yüksek rütbeli ulemanın giydikleri geniş cübbe olup, Yeniçeri zabit ve ümerası da bir benzerini
giyerdi. (Ünal, a.g.s., 122).
115
532 533
entari, pembezar gömlek gibi tanımlamalardan şâli , kadife , sandanlı
(sandallı) 534 , alaca 535 , pembezar 536 adlı kumaşların da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Pamuklu dokumalar içinde en çok adı geçenler; bez, mendil, tülbent, basma, yazma,
kutnî, alaca, meydâniye, boğasi ve kirpasdır 537 . Terekede bez, mendil, yağlık,
tülbent, yazma, alaca, kutnî, basma gibi pamuklu dokumalar bulunmasına karşın
Denizli’nin ünlü boğasi 538 bezinin isim olarak geçmediği görülmüştür. Ancak bu
pamuklu eşyalardan bazıları boğasi bezinden yapılmış olabilir. Ayrıca bazı
kumaşların geldikleri bölgelere göre adlandırıldığı görülmektedir; yemenî, bursakâri,
çetarî şam, kutnî şam kumaş çeşitlerinde olduğu gibi.
532
Tiftik keçisi yününden ipekle karıştırılarak dokunan ve özellikle badem desenli işlemeleri olan
kumaşlara şal denilmekteydi. Bunların desensiz olanlarına da şâli denirdi. (Yardımcı, a.g.m., s. 225).
533
Yoğun havlı yüzeye sahip ipek, pamuk veya yünden yapılmış parlak görünümlü bir kumaş olup
sade, nakışlı ve altınlı kadife olmak üzere çeşitleri bulunmaktadır. ( Ünal, a.g.s., s. 364-365).
534
İpek-pamuk karışımı çizgili bir kumaştır. Çizgili kumaşın bir çizgisi ipek, diğer çizgisi pamuktan
dokunur. Bunların dallı ve beneklileri de vardır. İstanbul Kapalı Çarşı’da bu kumaşların satıldığı
Sandan Bedesteni bulunuyordu. (Salman, a.g.m., s. 37; Ünal, a.g.s.,s. 593).
535
Pamuk veya ketenden yapılmış bir dokuma çeşididir. Sade ve düz renkli olanlarına ak bez, renkli
çiçekli olanlarına alaca denilmektedir. (Salman, a.g.m., s. 17).
536
Altı pamuklu, üstü bükümlü ipekle dokunmuş gömleklik kumaştır. (Salman ,a.g.m., s. 36).
537
Yardımcı, a.g.m., s. 223.
538
Bugünkü Amerikan bezine benzeyen ve kaput bezini andıran bir kumaş çeşidi olup, eskiden
kaftanlara astar olarak kullanılırdı. Bu kumaş el eğirmesi ya da çıkrıkta bükülen pamuk ipliğinden
dokunurdu. (Salman, a.g.m., s. 21).
539
Çadırcı, a.g.e., s. 9.
540
Çuhadan daha seyrek dokunan kaba ve yün bir kumaş olup sıcak tuttuğu için asker kıyafetlerinde
tercih edilmiştir. (Salman, a.g.m., s. 39).
541
Yünden dokunmuş kaba ve kalınca kumaş ve bu kumaştan yapılan giyecek. (Ünal, a.g.s., s. 2).
116
Eskiden kumaşlar ve kıyafetler bohçalanarak saklanır ve taşınırdı. Bu sebeple
Voyvoda terekesinde bol miktarda bohça bulunmaktadır. Aynı amaçla hurçlar da
kullanılmıştır. Ancak konaklarda bulunabilecek pahalı bir eşya olduğu; telâtin hurç
220 kuruş, telâtin hurç bir çift 220 kuruş ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bunlar
seyahatlerde valiz yerine kullanılmış olmalıdır. Kıyafetlerin bohçalanıp oldukça
süslü esvap çuvallara konulması yörükler arasında yaygın bir uygulamadır. Terekede
bulunan boğça heybe kaydı bu uygulamayı çağrıştırmaktadır. Ayrıca saklama ve
taşıma işinde kullanılabilecek sandık ve sepet kayıtları da mevcuttur.
542
D.Ş.S., 674/97, 103, 106.
543
Emine Dingeç, “18. Yüzyılın İkinci Yarısında Saray Atlarının Binit Takımları”, Uludağ
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 20, 2011, s. 3.
544
Dingeç, a.g.m., s. 12.
117
Ayrıca 150 kuruş değerindeki tahteravan da bu grupta zikredilebilecek
eşyalardandır545.
545
Tahteravan dört veya sekiz kişi veya iki katır tarafından taşınan nakil vasıtası. (Ünal, a.g.s., s. 663).
546
D.Ş.S., 674/37.
547
D.Ş.S., 674/92(a).
118
Elde bulunan defterde iki tane gayrimüslim terekesi, borcu terekesinden daha
fazla olduğu için alacaklılarının talebi üzerine mahkemeye intikal etmiştir. Denizli
Ermeni taifesinden İzmirli Basmacı Agob vefat etmiştir. Çarşıda bulunan yarısı
kendisine ait 600 kuruşluk dükkânı, İzmir’de oturan Tekofor tarafından satın
alınmıştır. 150 kuruş dükkân kirası ile birlikte 750 kuruşluk mal varlığından, 75
kuruş vergi düşüldükten sonra 675 kuruş borçlularına alacakları nispetinde
dağıtılmıştır. Bu paranın 526 kuruş 10 parası İzmir’li Tekofor’a kalmıştır. Çünkü
Tekofor’a 5.000 kuruş borcu bulunmaktadır. Toplamda basmacı Agob’un 6.400
kuruş borcu bulunmaktaydı. 675 kuruşu terekesiyle ödenebilmiş, 5.725 kuruş borcu
kalmıştır548.
Ayrıca defterde kime ait olduğu belli olmayan bir kayda rastlanmaktadır.
Kaza tevzî ile ilgili bir hükmün devamında müftü efendinin hanında olup mahkeme
yoluyla satılan çeşitli eşyanın listesi fiyatlarıyla birlikte verilmiştir. Bu eşyaların
satışından 534 kuruş elde edilmiştir. 8 kuruş mahkeme ücreti olarak kesilmiş olmalı
ki 526 kuruş devlet hazinesine devredilmiştir. Ne bir vefattan ne de terekelerde
548
D.Ş.S., 674/91.
549
D.Ş.S., 674/92.
550
D.Ş.S., 674/37, 69, 70, 71, 91, 92, 92(a), 113.
119
bulunan borçlu ve alacaklı listesinden bahsedilmiştir. Eşyalar tam bir tereke
görüntüsü vermektedir; bu listede 100 kuruşluk kürk ve iki tane kitabın yanı sıra
entari, şal, gömlek gibi kıyafetlerden başka kilim, seccade, heybe gibi ev eşyaları da
bulunmaktadır 551 . Muhtemelen daha önce konu edilen bir terekenin dökümü
verilmiştir.
551
D.Ş.S., 674/17(a).
552
D.Ş.S.,674/91.
553
D.Ş.S.,674/92.
554
D.Ş.S.,674/92(a).
555
D.Ş.S.,674/11.
556
D.Ş.S.,674/69.
557
D.Ş.S.,674/37.
558
D.Ş.S.,674/11.
559
D.Ş.S.,674/91, 92(a).
120
gayrimüslimlere getirdiği kısıtlamaların yanında Ortodoks mezhebinin tâbîlerine köle
edinmeyi yasaklaması etkilidir 560 . Terekelere çocuklar açısından bakıldığında bir
tanesinde ikisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk bulunmaktadır561. Diğerlerinde
çocuktan bahsedilmediği için bu konuda yorum yapılabilecek yeterli bilgiye
ulaşılamamıştır.
Terekelerde geçen kitap isimleri ise şunlardır; Kur‘an-ı Kerim 564 , Şifay-ı
Şerif565, Cami‘i Sağir566 ve İnşâ kitabı’dır567. Kur‘an-ı Kerim terekede bulunuyorsa
mutlaka ilk sırada yer almaktadır. Diğer kitaplar listelenirken böyle bir zorunluluk
gözetilmemiştir. Terekelerde sadece bir tane Kuran-ı Kerim’e rastlanmış olup
voyvoda terekesinde yer almaktadır ve yukarıdaki usule uygun olarak terekenin ilk
sırasında adı geçmektedir. Burada Kur’an-ı Kerim, Kelam-ı Kadim olarak geçmekte
olup ücreti yerine saygı gereği hediyesi denilmektedir. Hediyesi 200 kuruştur. Zimmî
terekelerinde kitaba rastlanılmamıştır.
560
Karaca-Karacan, a.g.m., s. 361.
561
D.Ş.S., 674/69.
562
Hülya Canbakal, “Barkan’dan Bu Yana Tereke Çalışmaları”, Vefatının 30. Yıldönümünde Ö. L.
Barkan: Türkiye Tarihçiliğine Katkıları Etkileri Sempozyumu, 2009, s. 6.
563
Avcı, a.g.e., s. 127.
564
D.Ş.S., 674/69.
565
D.Ş.S., 674/17(a). Şifây-ı Şerif, gönüllerde peygamber sevgisini tutuşturmak ve O’nu bütün
yönleriyle tanıtmak gayesiyle 9 asır önce Endülüslü Kadı İyaz tarafından yazılmıştır. (M. Yaşar
Kandemir, “Eş-Şifa”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, s. 134).
566
D.Ş.S., 674/17(a). Cami‘i Sağir ⅩⅤⅠ. Asrın başlarında Süyûtî tarafından derlenmiş hadis
kitabıdır. (Mücteba Uğur, “El-Câmiu’s-Sagir”, İA, c. 7, İstanbul, 1993, s. 113).
567
D.Ş.S., 674/37.
121
belde, şehir kethüdası, yağcı, kalaycı, boyacı, kırmızı boyacı, bahçivan, değirmenci,
yorgancı, berber, hâfız, hasırcı, ekmekçi, rençber, molla, münâdî (dellâl)568,imam ve
569
terzi gibi meslekler tespit edilebilmektedir . Ayrıca yörükân taifesinden
bahsedildiğine göre çobanlıkta bölgede yapılan mesleklerdendir. Terekelerde
boyacılara olan borçlardan bahsedildiğinden çulhacılık (dokumacılık) da yapılan
mesleklerdendir. Bilindiği gibi çulhacılık evlerde halkın çoğu tarafından ikinci bir
geçim kaynağı olarak yapıldığından genellikle meslek olarak ismi geçmemektedir.
Nitekim 1831 nüfus sayımı sonucu ortaya çıkan meslekler arasında da yer
almamaktadır570.
568
Münâdîlik tam zamanlı bir meslek olmasa da para karşılığı yapıldığı için yarım zamanlı bir meslek
olarak kabul edilebilir.
569
D.Ş.S., 674/55, 113.
570
Gökçe, a.g.m., s. 179-180.
571
Canbakal, a.g.m., s. 1.
122
kıymetindeki elbisesi gözden kaçmamaktadır572. Voyvoda Ağa’nın en pahalı kıyafeti
olan kaftanının 317 kuruş değerinde olduğunu hatırlandığında zamanımızda olduğu
gibi kadın kıyafetlerinin o dönemde de pahalı olduğu söylenebilir. Denizli sicillerinin
dört yılını kapsayan 674 nolu defterde de 7 tane tereke kaydının olduğu yukarıda
belirtilmişti. Bahsedildiği gibi voyvoda terekesi oldukça zengindir. Diğer sicillerin de
okunmasıyla birlikte Denizli için geniş çaplı tereke çalışmaları yapılabilir.
Yukarıdaki terekelere ait bazı bilgiler tablo haline getirilerek aşağıda özetlenmiştir.
Tablo 12: 674 Numaralı D.Ş.S.’de Kayıtlı Terekelere Ait Özet Bilgiler:
A. Mürûr Tezkiresi
572
D.Ş.S., 673/186, 189(a). 198, 199.
573
Müftü Efendi’nin hanında olup da satılan çeşitli eşya listesidir.
123
artış görülmüştü 574 . Dolayısıyla devletin eşkıyalık faaliyetlerini engellemek ve
düzeni sağlamak adına aldığı tedbirlerden biri de mürûr tezkiresi uygulamasıdır. 16.
yüzyılda yol hükmü adı verilen bu belgenin tarihi Venedik ve Fransız tüccarlara
verilen ahitnâmelerle yerleşim ve seyahat izni anlamına gelen ilcannâmelere kadar
dayanmaktadır575.
Yol tezkireleri sadece sivil halkı ilgilendiren bir konu da değildi. Sürekli
savaşların olduğu bu dönemde asker kaçaklarının önlenmesi devletin hayati
meselelerinden biriydi. Bu sebeple askerlere sıla izinleri mürûr tezkireleriyle birlikte
verilmişti. Asâkir-i Mansûre Kanunnâmesi’ne göre senede bir defa beş askerden
birine yakın bölgelerde ikâmet edenler için altı, uzakta olanlar için sekiz aya kadar
sıla izni verilecekti; izin dönüşümlü olarak uygulanacaktı 578 . Kanunnâmeye göre
askerlik 12 yıl olduğu için askerlerin bütün askerlik hayatları boyunca iki defa sıla
izni kullanabileceği söylenebilir. Eldeki sicil kaydına göre Asâkir-i Mansûre zabit ve
neferleri “müddet-i malume zarfında” memleketlerine gidip ailelerini ziyaret edip
sürelerini tamamladıktan sonra taburlarına geri döneceklerdi. Görüldüğü gibi sıla
izninin ne kadar olduğu belirtilmemişti. Aynı tarihlerde Amasya’ya sıla izni için dört
579
ay süre verilmişti . Demek ki şartlara göre tezkire sürelerinde değişiklik
574
Mesut Aydıner, “ⅩⅤⅢ. Yüzyılın İkinci Yarısında Denizli ve Aydın Bölgesinin Ekonomik Durumu
ve Eşkiyalık Olaylarının Sosyo- Ekonomik Yapıya Etkileri”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve
Kültür Sempozyumu, c. 1, Denizli, 2007, s. 421.
575
Hamiyet Sezer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Seyahat İzinleri (18. Ve 19. Yüzyıl)”, AÜDTCF
Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 21, S. 33, s. 108-109.
576
Mübahat Kütükoğlu, “Murûr Tezkiresi”, İA, c. 32, İstanbul, 2006, s. 60-61.
577
D.Ş.S., 674/34.
578
Sadık Çetin-Ayhan Doğan, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusunun Kurulması ve
Amasya’ya Yansımaları”, Gaziantep University Journal of Social Sciences, S. 17 (3), 2017, s. 1177.
579
Ayrıntı için bkz. (Çetin-Doğan, a.g.m., s. 1180).
124
yapılabilmekteytedi580. Ancak sıla izni için yola çıkan askerlerden bazılarının nizama
aykırı hareketleri olduğu ettiği tesbit edilmişti. Asker ihtiyacının bu denli fazla
olduğu bu dönemde askerlere öncelikle nasihat edilmesi ve ıslahlarına çalışılması
tercih edilmişti. Ancak yine de ıslah olmayıp askerlik şanına aykırı hareket edenler
hakkında şikâyet dilekçeleri düzenlenmeliydi. Bu dilekçelere işledikleri suçlar,
davacıları ve kendi isimleri birlikte kaydedilecekti. Kabahat sahipleri ilâm
kâğıtlarıyla birlikte acele Padişahın iradesine teslim edilmeliydi. Islah çalışmalarına
rağmen yine de suç işleyen askerlere “İhtilâl-i Nizam Kanunnâmesi” üzere muamele
edilecekti581. Görüldüğü gibi devlet zor günler geçirmekte ve düzeni sağlamak için
olağan üstü şartlara sahip kanunlar çıkarmaktaydı.
580
D.Ş.S., 674/82.
581
D.Ş.S.,674/82.
582
D.Ş.S., 674/34.
583
D.Ş.S., 674/105(a).
125
B. Şikâyet Hakkının Kullanımı
Türk devlet geleneği, adaleti değişmez bir töre veya yasanın tarafsızlıkla
uygulanması şeklinde anlar584. Kutadgu Bilig’e göre de memleket tutmak için zengin
bir halka, zengin bir halk için ise adalete ihtiyaç vardır 585 . Adaletin sağlanması
kanunların doğru uygulanmasıyla mümkündür. Osmanlı kanunları “padişahın emir
ve fermânlarının bir araya getirilmiş şekli olan kanunnâmeler ile şer‘i şerifden
müteşekkil idi” 586. Bunların uygulanmasından birinci dereceden sultan sorumluydu.
Arz-ı hâller yazılı olabildiği gibi sözlü de olabilirdi. Divân-ı Hümâyun, İkindi
ve Cuma Divanları ve taşrada Eyalet Divanları gibi en yetkili idari organların başlıca
görevleri arasında arz-ı hâlleri değerlendirmek vardı589. Bu durum vatandaşın devlete
doğrudan müracaat edip sorunlarını çözebilmesi açısından dikkate değer bir
uygulamadır. Aynı zamanda idareciler için bir otokontrol mekanizmasıdır.
584
Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 139.
585
Yusuf Has Hacip, Kutatgu Bilig, Reşit Rahmeti Arat Neşri, İstanbul, 2006, s. 931.
586
Ömer Lütfi Barkan, “Kanûn-Nâme”, c. 6, İA, s. 192.
587
Halil İnanlcık, Osmanlıda Devlet, Hukuk, Adalet, İstanbul, 2000, s. 75; Cin-Akyılmaz, a.g.e., s.
322-323.
588
Reaya, asker, zımmî, müslüman herkesin şikâyet için arz sunma hakkı vardır. Bütün bir kaza
halkını temsil edenler doğrudan doğruya kadıya gidip onun vasıtasıyla arz-ı hâl’de bulunabilirlerdi.
Buna arz-ı mahzar da denir. Yahut kazada halkın belli bir kesiti, tüccar veya esnaftan bir grup da
başvurabilirdi. Yahut halktan bir şahıs kendi başına doğrudan arz-ı hâlde bulunabilirdi. Genellikle
askeri-resmi kişilerin dilekçesi için yalnızca arz kelimesi kullanılmıştır. (İnalcık, Osmanlıda Devlet,
Hukuk, Adalet, s. 50-51; Mehmet İpşirli, “Arzuhal”, İA, c. 3, İstanbul, 1991, s. 347).
589
İpşirli, “Arzuhal”, s. 347.
126
gezmesi, Cuma selamlığı, bayram namazı, türbe ziyareti, ava çıkması, sefer gidiş ve
dönüşleri ve eyaletlere gizli veya açık gönderdiği mehayif müfettişi ve casusları
aracılığı da zulüm ortaya çıkabilirdi 590. Öyle ki bazı Osmanlı Padişahları halkla daha
fazla görüşebilmek için her Cumayı başka bir camide geçirmeye gayret
etmişlerdir591.
590
İnalcık, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, s. 77; İpşirli, “Arzuhal”, s. 37.
591
Hüseyin Dikme, “Osmanlı’da Halkla İlişkiler Sultan Abdülaziz Dönemi Örneği”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 5, S. 21, s. 302.
592
Halil İnalcık-Günsel Renda, Osmanlı Uygarlığı, c. 1, İstanbul, 2003, s. 221.
127
Mehmet Nâyâb Efendi özel mübaşir olarak tayin edilmişti. Ancak Şerif Nâyâb
Efendi’nin görevini yerine getirmesi de halkın üzerine 24.841 kuruşluk vergi yükü
getirmişti. Bu tür olayların yaşanmaması için sürekli tenbihnâmaler
yayınlanmaktaydı593.
Bu dönemde devletin ince bir çizgi üzerinde sıkıntılı bir dönemi atlatmak için
mücadele ettiği görülmektedir. Uzun süren seferlerden dolayı halk ağır
yükümlülükler altında ezilmiştir. Şikâyette bulunan bazı kişiler vergiden muaf
tutulmuş, bazıları da üçte birini veya yarısını ödemiştir. Bu durumda ödenmeyen
hisseler de halkın vergi ödeyen kısmının omuzlarına yüklenmiştir. Bu durumda
avârız ve cizye hususunun tekrar düzenlenmesi için reayadan aralık aralık şikâyetin
geldiği görülmektedir. Buna binaen emr-i şerifler yazılmış ve ahalinin tahammülüne
göre vergilerin düzenlenmesi için çalışmalar yapılmıştı. Halk âlâ, evsat ve edna
şeklinde sınıflandırılacak ve tahammüllerine göre vergiye tabi olacaklardı 594. Daha
önce vergi defterlerinin altı ayda bir merkeze gönderilmesi istenirken, şimdi üç ayda
bir istenmesi devletin denetimi artırma çabası içinde olduğunu göstermekteydi595.
593
D.Ş.S., 874/22, 23, 27, 26(a), 27, 74.
594
D.Ş.D., 674/85.
595
D.Ş.D., 674/98.
596
D.Ş.D., 674/102.
597
D.Ş.D., 674/104.
128
Denizli Voyvodası Abdullah Ağa’nın göndermiş olduğu başka bir arîza ile
Buldan Nahiyesi ahalisinden Kaş Yeniceli Şerif oğlu Haşim, kardeşi Mehmet,
Gönenli Mehmet ve Ovacıklı Hacı Mustafa ile Denizli halkından Hacı Çakır oğlu
Mehmet isimli kişilerin affedilmesini istemişti. Bu kişiler işledikleri suçlar
dolayısıyla Denizli’den Çeşme sınırlarına kovulmuşlardı. On beş ayı aşkın bir süredir
cezalarını çekmekteydiler. Kendileri bir tarafta aileleri bir tarafta sıkıntı içindeydi.
Bu konu ile ilgili Çeşme Muhafızı Osman Ağa’ya bu kişileri memleketleri Denizli’ye
göndermeleri hususunda ferman gönderilmiştir. Bundan böyle kazanın genel
işleyişine karışmamak, fesada meyletmemek ve kendi çift ve çubuklarıyla meşgul
olmak şartıyla bu kişiler serbest bırakılmışlardı598.
598
D.Ş.S., 674/52.
599
D.Ş.D., 674/77.
600
D.Ş.D., 674/97.
601
D.Ş.D., 674/109.
129
olmaktaydı. Bu sebeple Çarşamba ve Gököyük nâibleri konuyu yerinde ve tarafların
huzurunda çözmeleri için divandan emir almışladı602.
Eski Türk devlet geleneğine göre tebanın Hakan üzerindeki haklarından biri,
halktan birinin diğerine baskı kurmasına meydan vermemek, bütün yolları emin
602
D.Ş.D., 674/110, 111.
603
D.Ş.S., 674/83.
604
1831 tarihinde Denizli ve kazalarına 10 adet gazete gönderilmişti. Sicilde gönderilen gazetelerin
ücretleri talep edilmişti. Gazetenin tanesi 120 kuruştan 1200 kuruş tahsil edilmiş ve tahsilâtı gösterir
tahvil yazılarak ilgili memura teslim edilmişti. Görüldüğü gibi resmi gazetenin ilk nüshası kaza
ölçeğinde bir kente gönderilmiş bulunmaktaydı. Gazetenin tanesinin çok pahalı olması dikkat
çekmektedir. (D.Ş.S., 674/84).
605
Sema Öner, “Türk Basınının İlk Resmi Gazetesi Takvîm-i Vekâyi’de Padişah Portresine İlişkin
Haberler”, Yıldız Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, s. 151-152.
130
tutup yolları yol kesen haydutlardan temizlemektir 606 . Osmanlı Devleti de 16.
yüzyılın ikinci yarısına kadar tebasına karşı bu görevini başarıyla yerine getirmişti.
Ancak 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu’da Celali ve Suhte
ayaklanmalarıyla başlayan, sosyal düzeni bozan iç olaylar zinciri başlamıştı. Daha
sonra levendat ve sipahilerin eşkıyalık hareketlerine delibaş taifesi de katılmıştı.
Devlet görevlilerinin başta devr vasıtasıyla olmak üzere çeşitli şekillerde görevlerini
suistimal ederek halka zulüm etmeleri bu iç isyanların bastırılmasını zorlaştıran bir
unsurdur.
606
Hacip, a.g.e., s. 931
607
Ünal, a.g.s., s. 189.
608
Abdülkadir Özcan, “Deli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, s. 132.
609
D.Ş.S., 674/60, 72.
610
Özcan, a.g.m, s. 133-134.
611
Şerife Korkmaz, “Âsi ve Eşkıya: Delilbaşı Kadıkıran Mehmet Ağa 1825-1834”, Kebikeç, S. 33,
2012, s. 151.
131
Delil Ocağı’nın resmen kaldırılması kararında 1828-1829 Osmanlı-Rus
Savaşı’nda işe yarayacak bir hizmet ve gayretlerinin görülmemesi de etkili
olmuştur612.
İncelenen defterde delil taifesinin kaldırılması ile ilgili bir ferman yer
almaktadır. Buna göre delil taifesi öteden beri Devlet-i Âliyye’nin yarar ve şecâ‘at
şi‘ar askerlerindendir. Bunların gaza ve cihatta yararlılıklarına şahit olunmuştur.
Ancak deliller kapısız duruma düştüklerinde halka etmedikleri zulüm kalmamıştır.
Her ne kadar terbiyelerine bakılmışsa da ıslahlarının mümkün olmayacağı aşikâr
olduğu için kaldırılmasına karar verilmiştir. Bundan dolayı kendi işleriyle meşgul
olmak üzere gruplar halinde ruhsat verilerek memleketlerine gönderilmeliydiler.
Bunların bir anda salıverilmesi taşkınlıklara sebep olabileceği için tedbir alınmış ve
gruplar halinde gönderilmeleri uygun görülmüştü. Bu uygulama esnasında yaşanacak
taşkınlıklara karşı Cenab-ı Hakkın hediyesi olan halkın korunması hususunda tedbir
alınması gerekmekteydi613.
132
Osman İsyanı’nı bastırmak üzere Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa görevlendirilmişti617.
Devlet, eşkıya ile baş edemediği takdirde ise pazarlığa oturmuş ya affetmiş ya da
mansıp verip devlet kademesine almıştır. Mesela maiyetiyle birlikte eşkıyalık yapan
ve uzun yıllar devleti uğraştıran Kadıkıran 1832 yılında devlet hizmetine
çağrılmıştı618.
D. Esirlerin Gönderilmesi
617
D.Ş.S., 673/96.
618
Mehmet Ali Ünal, “Devlet İçi İktidar Mücadelesinin Bir Unsuru Olarak Eşkıyalık Ve Ayrılıkçı
Hareketler”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Samsun, 2017, s. 3; Korkmaz, a.g.m., s. 152.
619
Çadırcı, a.g.e., s. 68.
620
Çadırcı, a.g.e., s. 71-72.
621
Bir köle efendisi tarafından özgür bırakıldığı zaman isterse veya ihtiyaç duyarsa özellikle yolculuk
esnasında işine yarayacak ıtıknâme denilen bir belge alırdı. Azadlık belgesi de denilen bu belge kadı
huzurunda iki kişinin şahitliğinde verilir ve kişinin özgürlüğünün delili (hüccet) olurdu. (Hüseyin
Bayarslan, “ Osmanlı Devleti’nde Köleleştirme Ve Azat etme Yöntemleri”, Ulakbilge, c. 5, S.10,
2017, s. 449).
133
defterleri tutulup bu defterler İstanbul’a gönderilecekti 622 . Sultana göre belki de
istemeyerek Osmanlı toplumunda yaşayacak bu zümre toplumsal hayatı olumsuz
etkileyebilirdi. Ayrıca kendileri de Osmanlı mülkünde yaşamaktan mutlu
olmayacaklardı. Bu sebeple Sultan Mahmut köleliğin kaldırılmasına zemin
hazırlayan önemli bir adım atmış oluyordu.
3. DENİZLİ’DE AZINLIKLAR
622
D.Ş.S., 674/80.
623
Nihat Engin, “Köle”, İA, c. 26, Ankara, 2002, s. 247.
624
Stanford Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c. 1, İstanbul, 1982, s. 215.
625
Ortaylı, a.g.m., s. 997.
626
Bilal Yıldız, Denizli (Lazkiye) Sancağı’nda Gayrimüslimler (1876-1935), Denizli Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2014, s. 227.
134
sürdürmüş oluyordu627. Her millet topluluğunun yönetimi, Bâb-ı âli ile ilişkileri ve
adlî meseleleri bunların yöneticileri tarafından yürütülürdü 628 . Mahallerin dini
başkanları (imam, haham, papaz) resmen hükümetin temsilcisi sayılırdı. Bunlar
padişahtan fermanlarını alır, halka duyurur ve uygularlardı. Her millet genel olarak
kendi mahallerinde güvenliği sağlar; gece bekçilerini tutardı. Mahalleler kendi sokak
süpürücülerini ve lamba yakıcılarını tutmak ve gönüllü bir yangın söndürme ekibi
kurmak zorundaydılar629. Mahalle sisteminin getirdiği kapalı yapı azınlıkların milli
benliklerini korumasında en önemli etkendir. Bu durum 19. yüzyıl boyunca ve 20.
yüzyıl başlarında görülen azınlık sorunlarının başlıca sebebi olarak kabul
edilebilir 630 . Hal böyle olunca Osmanlı Devleti uyguladığı millet sistemiyle
azınlıkların milli benliklerini korumasına sebep olmuş ve kendi dağılışına zemin
hazırlamıştır denilebilir.
627
Stanford Shaw, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, Türkiye Ansiklopodesi, c. 4,
İletişim Yayınları, (çev: Ahmet Günlük), İstanbul, 1985, s. 1002.
628
İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğunda Millet”, Tanzimttan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopodesi, c. 4, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 998).
629
Stanford Shaw, “Osmanlı Kentinin Yapısı”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 1,
İstanbul, 1985, s. 228
630
Shaw, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, s. 1002.
631
Ortaylı, a.g.m., s. 999.
135
murahhaslar tayin ederken Patrikhâne de papazların gereği gibi tahkik olunması için
kocabaşılar tayin etmeliydi. Murahhaslar ve Patrikhânenin görevlendirdiği
kocabaşıların iyi halini görüp senet verdiği papazların memleketlerinde ve
görevlerinde kalmaları sağlanacaktı. Senet alamayanlar ise en yakın iskelelere ve
Çanakkale Boğazı tarafına gönderilerek memleket dışına kovulacaktı. Ermeni
reayadan bir daha böyle uygunsuz hallerin olmamasına gayret edilecekti. Ayrıca bu
konu Ermeni milleti yaşayan kentlere etraflıca yazılacak ve konunun çözümüne itina
gösterilecekti 632 . Ermeni reaya bölgesi olduğu için bu emirler Denizli’ye de
gönderilmişti. Patrikhâneye gönderilen emirden anlaşıldığına göre devlet Ermenilerin
“kadim ayinlerini” korumalarını istemektedir. Bu durumda Osmanlı’nın zorla
İslamlaştırma politikasına girişmediği aksine azınlıkların kendi inaçları üzere
yaşamaları için gayret sarfettiği söylenebilir.
674 numaralı D,Ş.S.’de kayıtlı hükme göre İstanbul Ermeni Patriği Bogos
Divân-ı Hümâyûna arzuhal ile Ermenilerin evlerini kendi Ermeni milletlerine icar
632
D.Ş.S., 674/9.
633
Reşat Kasaba, Dünya, İmparatorluk ve Toplum, İstanbul, 2005, s. 136; Çadırcı, a.g.e., s. 362.
634
Yıldız, a.g.e., s. 190.
635
Maurice M.Cerası, Osmanlı Kenti, (çev: Aslı Ataöv), İstanbul, 1999, Yapı Kredi Yayınları, s. 50.
136
etmeyip, yabancılara kiraya verdiklerini, Efrenc (Frenk-Avrupalı) taifesinden kız
alıp, kendi kızlarını da onlarla nikâh etmek istediklerini bildirmekteydi. Rahip
Bogos, “Nizâm-ı kadîmelerine” aykırı bu davranışlarından dolayı kendi milletini
Padişaha şikâyet etmişti636.
636
D.Ş.S., 67/10.
637
Osmanlı Devlenti’nde nikâhların kadı tarafından veya kadıdan alınan izinnâme ile imam veya
ruhâni reis tarafından kıyılması esastır. Din adamalarına umumi bir nikâh kıyma izni ve yetkisi
verilmemiştir. Her münferid nikâh için özel bir izin ve izinnâme verilmesi yoluna gidilmiştir. Bu tür
bir uygulama her nikâh esnasında hukuki şartların oluşup oluşmadığının kadı tarafından kontrolüne
imkân sağlamıştır. Hukuki şartlar oluştuktan sonra azınlıklar isterlerse imam veya kendi ruhani
reislerine nikâh kıydırabilirlerdi. Ancak 674 nolu defter dört yıllık bir süreyi kapsamasına rağmen bir
tane nikâh kaydına rastlanmıştır. Bu kayıt da Müslümanlara ait bir nikâh kaydıdır. (D.Ş.S., 674/80;
İsmail Kurt, “Şeriyye Sicilleri ve Bâb-ı Meşihat (Şeyhü’il İslamlık) Kayıtları Işığında Osmanlı’da
Nikâh Uygulamaları”, Dinlerde Nikâh, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı, İzmir, 2012, s. 451).
638
Yıldız, a.g.e., s. 233.
639
D.Ş.S., 674/10.
137
Ayrıca defterde yanmış olan Ermeni kilisesinin “heyet-i aslîsi” üzere tamir ve
inşası hususunda Ermeni milletinin Padişahtan müsaade istemesi üzerine gönderilen
bir hüküm de yer almaktadır. Elimizdeki sicil kaydına göre bu durum fetva
makamından sorulmuştu. Şeyhülislam, kiliseye herhangi bir ek yapılmaksızın
yanmadan önceki haline uygun olarak tamir edebileceklerine dair fetva vermişti.
Buna göre kilisede keşif ve ölçüm yapılıp tamiratı gerçekleşecekti640.
640
D.Ş.S., 674/83.
641
Ali Güler, “Osmanlı Devleti’nde Gayri Müslimlerin Din-İbadet, Eğitim-Öğretim Hüriyetleri ve Bu
Bakımdan “Kilise Defterleri’nin” Kaynak Olarak Önemi (4 Numaralı Kilise Defterlerinden Örnek
Fermanlar)”, OTAM, S. 9, s. 160.
642
D.Ş.S., 674/81(a).
138
Çalışılan sicil defterinde azınlıklara ait üç adet tereke kaydına da
rastlanmıştır. Bu terekelerden bir tanesi Rum reayaya, iki tanesi de Ermeni reayaya
aittir643. Bunlar tereke bahsinde incelenmiştir.
4. DENİZLİ’DE VAKIFLAR
643
D.Ş.S., 674/91, 92.
644
Ortaylı, a.g.e., s. 312.
645
Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s. 227.
646
Nazif Öztürk, “Sosyal Siyaset Açısından Osmanlı Dönemi Vakıfları”, Osmanlı, c. 5, YTY, Ankara,
1999, s. 39.
647
Ayrıntı için bkz, Murat Çizakça, “Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları”,
Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul, 2000, (www.tusev.org.tr), s. 22.
648
17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’nın en zengin şehirlerinden Paris ve Londra’da 500 bin civarındaki
nüfusun % 40 kadarının fakir olduğu, ellişer bin kişilik bir dilenci kitlesinin sokakları doldurduğu
görülmekteydi. 1736 yılında yapılan bir teftiş raporuna göre ise İstanbul’da 322 kişinin dilendiği,
hepsinin gayrimüslim olduğu ve bunların sadece 70’inin dilenecek kadar fakir olduğu tespit edilmişti.
Bu 70 kişiye Pazar günleri kilise önünde dilenme izni verilmiştir. (Mehmet Genç, “Klasik Osmanlı
Sosyal-İktisadî Sistemi ve Vakıflar”, Vakıflar Dergisi, S. 42, Aralık 2014, s. 16). Buradan elbetteki
vakıf medeniyetinin gayrimüslimleri dışladığı anlamı çıkarılamaz. Belki müslüman toplumun
birbirlerini kollama konusunda kendi mahallelerinde daha aktif oldukları söylenebilir.
139
Değişik dönemlerde vakıflar üzerinde yapılan araştırmalar, Türk iktisadi
hayatının ortalama % 16’sına vakıfların hâkim olduğunu göstermektedir. Ömer Lütfi
Barkan’ın Anadolu Eyaleti’nin 1530-1540 tarihleri arasındaki tahrirleri üzerinde
yaptığı araştırmalar da bu eyaletten sağlanan gelirlerin % 17’sinin vakıfların elinde
olduğunu göstermiştir. Aynı yüzyılda İstanbul örneğine bakıldığı zaman büyük
sultan vakıfları haricinde İstanbul’da 4.000’inin üzerinde ev, 5.717 dükkân, 28
kervansaray, 19 han, 38 bezhâne, 18 mahzen, 14 bodrum, 68 fırın, 199 köy, 40
mezra, 228 değirmen vakfedilmiş bulunuyordu 649 . Bu durum vakıfların ne kadar
zengin ve çeşitli hizmet birimlerine sahip olduğunu gösteren bir örnektir.
674 nolu defterde bu konuyla ilgili bir hüküm mevcuttur. Buna göre Denizli
Kazası Kaymakzâde Mahallesi sakinlerinden Kaymakzâde Mehmet adlı kişi bir
medrese inşa ettirmişti. Kendisi de vefatından önce bu medresede müderristi. Bu
medresede görev yapan Hacı Süleyman, Bayramyeri Kapısı yakınlarında dört adet
649
Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul, 2012, s. 37-38.
650
D.Ş.S., 674/79.
651
Çizakça, a.g.m., s. 26.
652
Ortaylı, a.g.e., s. 314.
140
dükkânın gelirlerini sağlığında almaktaydı. Vefatından sonra bu dükkânların gelirleri
oğulları Süleyman, Ali, Mustafa ve İsmail’in tasarrufuna geçmişti. Hatibzâde
Mehmet adındaki başka bir müderris ise bu dükkânların gelirlerinin hayatı boyunca
Hacı Süleyman’a vefatından sonra da medresede eğitim gören talebelere ait
olduğunu iddia etmişti; konu ile ilgili bilgilerin ise Evkaf Muhasebe Defteri’nde
kayıtlı olduğunu bildirmişti. Kardeşler ise bu dükkânların evladî (zürrî) vakıf
olduğunu iddia etmişler; Hatibzâde’nin kendilerine müdahale ettiğini bildirmişlerdi.
Konunun İstanbul’a ulaşması üzerine, meselenin mahallinde ve kadı mahkemesinde,
tarafların huzurunda karara bağlanması istenmiştir. Kim iddiasını ispat edebilirse
653
mahkeme hükmünü onun lehine verecektir . Ancak konunun nasıl karara
bağlandığı ile ilgili kayıt elimizde bulunmamaktadır.
Osmanlı Devleti’nde Sultandan başka hiç kimse tımar, iltizam ve hâs benzeri
gelirleri vakfedemezdi; ancak mülkler vakfedilebilirdi. Bundan dolayı vakıflar tarım
bölgelerinde nispeten daha az, kent çevrelerinde daha fazlaydı654. Denizli çarşısında
150 dükkân, Karaoğlan ve Tevâbî, Sağma, Tekne, Tümüs, Dereler, Kabaağaç
çiftlikleri vakıfların tasarrufundaydı 655 . Ayrıca 18. yüzyılın sonlarında şehirde 20
medrese, 6 tekke, 24 cami ve mescit bulunuyordu656. Bu kurumların ihtiyaçları ve
görevli ücretleri de vakıflar tarafından karşılanıyordu.
Ⅱ. Mahmut bütün vakıfları tek bir yetki altında toplamak amacıyla Evkaf
Müdürlüğü’nü (daha sonra Nezareti) kurmuştur. Böylece Sultan kendisine direnç
gösteren ulemanın gücünü kırmak ve vakıfların fazla parasını kendi elinde
merkezileştirmek istiyordu. Kendisi de bir süre Evkaf Nazırlığı yapmış olan Mustafa
Nuri Paşa’ya göre Sultan Mahmut “vakıfların hamisi olacakken muhribi olmuştur”.
Kendinden sonra gelen idareciler vakıfların gelirlerini devlet hizmetinde
kullanmışlardır. O kadar ki birçok cami ve diğer kurumlar onarım için ödenek
bulamaz duruma gelmişlerdir657.
653
D.Ş.S., 674/102.
654
Lewis, a.g.e., s. 93.
655
Demir, a.g.e., s. 56.
656
Demir, a.g.e., s. 33.
657
Lewis, a.g.e., s. 94-95.
141
SONUÇ
Şer‘iye Sicilleri Türk tarihinin birinci elden kaynaklarındandır. Tahminlere
göre Osmanlı arşiv kaynaklarının %1’lik bir bölümü günümüz Türkçesine
çevrilmiştir. Herhangi bir konuda, bir zaman veya mekân kesitini alıp incelemek
istediğinizde metin çeviri çalışmalarının yetersiz olduğu durumlarda birinci elden
kaynak istenildiği kadar kullanılamamaktadır. Çünkü kaynağa aslından ulaşıp metin
çevirisi yapmak tarihçiliğin ağır işçilik kısmını oluşturmakta ve zaman almaktadır.
Yeterli belgenin kullanılmaması da gerçek sonuca ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
Mesela çalışılan defterde yedi tane tereke kaydına rastlanmıştır. Yedi terekeden
hareketle ulaşılan sonuçlar gerçeği yeterince yansıtmayabilir. Ancak on altı tane
Denizli sicili terekesinden hareketle bir çalışma yapılsa ilmi veriler açısından doğru
yorumlara ulaşmak mümkün olabilir.
Bilindiği gibi siciller şehir tarihi, hukuk tarihi, edebiyat tarihi, ekonomi tarihi
ve sosyoloji gibi birçok alanda birinci elden veri sunmaktadır. Mesela Türkiye’nin
siyasi gündemini meşgul eden bir konu olması açısından azınlık hakları konusunda,
çalışılan defterde bulunan birkaç hükümden ciddi sonuçlara ulaşmak mümkündür.
Ermenilerle ilgili hükümlere bakıldığında azınlıklarla devlet arasındaki diyalog bütün
açıklığı ile göstermektedir ki devlet azınlıkların benliklerini korumasını istemiştir.
Yabancı tüccar taifesi tarafından Ermenilerin asimile edilmesine müsaade
edilmemektedir. Bu durumda denilebilir ki günümüz meselelerine tarihin
penceresinden deliller bulmak ve çözüme katkıda bulunmak mümkün olabilir.
Kent yöneticilerinin görevlerindeki daralma ve genişlemeler de sicillerden
okunabilmektedir. 1826 tarihinde İhtisap Nazırlığı’nın kurulmasıyla birlikte kadının
birçok görevleri bunlar tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Vergi toplama ve
güvenlik işleri de voyvodalar tarafından yürütülmeye başlanınca kadıların idaredeki
fonksiyonları giderek azalmıştır. Kadı adeta bir noter görevi görmüştür. 1828-1832
yılları arasındaki defterde de bu durum görülmektedir. Yedi tane tereke, bir tane
nikâh akdi dışındaki belgeler ya İstanbul’dan ya da Kütahya Sancağı’ndan gelmiştir.
Belgeler genellikle ferman, buyruldu ve tevzi defterlerinden oluşmaktadır. Ferman ve
buyrulduların konuları da genelde asker talepleri, sefere çıkan paşaların yol
ihtiyaçlarının karşılanması, vergilerin zamanında ödenmesi ve halkın ağır yük altında
ezilmemesine dair; genelde siyasi ve ekonomik konulardır. Bunlar da Denizli
142
ölçeğinden ziyade ülke genelini ilgilendiren belgelerdir. Bu sebeple Denizli’deki
sosyal hayatla ilgili fazla bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Voyvodaların yönetimde etkinliğinin artdığı bu dönemde Denizli
voyvodalarının doğrudan merkeze bağlı oldukları gözlemlenebilmektedir. Her ne
kadar Denizli voyvodaları Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezini yönetiyor
olsalar da merkezden; Darphane-i Âmire tarafından tayin edildikleri için ve “serbest”
kaydından dolayı Kütahya’ya karşı rahat hareket edebiliyorlardı. Voyvoda Osman
Ağa Kütahya müteselliminin istediği 11 nefer kalyoncuyu reddetmiş ve durumu
merkeze bildirmişti. Konu Darphâneden araştırılmış ve ağa haklı bulunmuştu.
Aslında Ⅱ. Mahmut dönemi ayanlarla mücadele içinde geçmiştir. Ancak bir
ayan ailesinden olan Tavaslı Osman Ağa yönetimde etkin bir figür olarak karşımıza
çıkmaktadır. Tavas Ayanı, Çeşme Muhafızı, Menteşe Mütesellimi, Marmaris
Muhafızı ve Denizli Voyvodası Osman Ağa’nın kalyon yaptırmak gibi görevlerini de
düşündüğümüzde ne kadar büyük bir yük altına girdiğini söyleyebiliriz. Mehmet Ali
Paşa İsyanı dolayısıyla Anadolu’daki birçok idareci İbrahim Paşa’ya bağlılığını
bildirirken Osman Ağa’nın itaat etmemesi Sultanın güvenini hak etmiş bir ayan
olduğunu gösterir. Hatta bu itaatinin bedeli olarak İbrahim Paşa idamını istese de
Sultanı tarafından idamdan kurtarılacaktır.
1828-1832 tarihleri arasında Denizli mahalleleri incelendiğinde 1831 nüfus
sayımında ismi geçen mahallelerle 674 numaralı D.Ş.S. defterinde geçen
mahallelerin birkaç istisna haricinde neredeyse tamamen farklı olduğu görülmüştür.
İsmi değişmeden karşımıza çıkan tek mahalle Kayalık Mahallesi’dir. Saray
Mahallesi Aksaray, Asil Bey Mahallesi Sabık Müftü, Cami-i Kebir Mahallesi Uçancı
adını almıştır. Araplar ve Hacik mahalleleri de ilk defa 674 numaralı defterde
karşımıza çıkmış mahallelerdir. Yukarıda anlatıldığı gibi günümüze ulaşan Denizli
mahallelerinin serüvenini sicillerden izlemek mümkün olmuştur. Aynı durum köyler
için de geçerlidir. Aslında Denizli köylerinin kent ekonomisini besleyen köyler
olduğu görüldü. Bu köylerin büyük bir kısmının Denizli’nin mahallesi haline geldiği
tespit edilmiştir. Defterde ismi geçen 26 köyden 18’inin aynı adla varlıklarını
zamanımıza kadar devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Bu defterde vergi yükümlüsü
olan köylerle 1831 nüfus sayımında ismi geçen köylerden sadece Şemikler ve
Kethüda köylerinin ortak olduğu görüldü.
143
Ⅱ. Mahmut’un devlet-halk arasındaki diyaloğu güçlendirmek ve sosyal
düzeni sağlamak adına yaptığı önemli çalışmalara da bu defterden ulaşmak
mümkündür. Bu bağlamda Takvim-i Vekayi’nin ilk Türkçe nüshası kaza ölçeğindeki
bir kente ulaşmıştır. Önemli ıslahatlarından mürûr tezkiresiyle ilgili uygulamaların
amacı asker kaçaklarını önlemek, iç güvenliği sağlamak ve büyük şehirlere göçü
engellemektir. Eşkıya çetelerinin önüne geçmek için bu tezkire ile ilgili sürekli
fermanlar gelmiştir. Bu dönemde iç güvenliği sağlamanın devlet için önemli bir
sorun olduğu anlaşılmaktadır. Nüfus sayımı da önem verilen bir çalışma olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle vergi ve asker yükümlülerini tespit amacıyla
yapılmıştır. Bu çalışmanın önemli ve zaman alıcı olduğu vurgulanmıştır. Emeklerin
boşa gitmemesi için de kayıtların sürdürülmesi istenmiştir. Sebeple mukayyit denilen
kaydedici memurlar atanmıştır. Bunlar doğanları ve ölenleri kaydedeceklerdir. Bu
sayıma göre Denizli nüfusu, tahmini olarak bağlı olduğu Kütahya Sancağı nüfusuna
yakın, çevresinde bulunan Isparta ve Antalya’dan daha fazla, İzmir nüfusunun üçte
biri civarındadır. Tahmini olarak Denizli Merkez Kazası 15.690 kişi
barındırmaktadır.
İncelenen dört yıllık dönemin en önemli meselelerinden biri asker talepleridir.
Asakir-i Mansûre-i Muhammediye’nin asker ihtiyaçları henüz tamamlanamamıştır.
1827 yılında donanma yakıldığı için Çanakkale Boğazı Muhafızlığı’nın önemi
artmıştır. Osmanlı-Rus Savaşı devam etmektedir. Mısır meselesi ve Suriye olayları
bu yıllarda devleti zor durumda bırakmıştır. Bu sebeple sürekli asker talepleri ve bu
taleplerden dolayı düzenlenen asker tevzîleri karşımıza çıkmaktadır. Bu
yükümlülüklerden halk yorgun düşmüş hatta isyan bile görülmüştür. Denizli Vakası
denilen bu olay için gönderilen mübaşir de halkın üzerine ayrıca ekonomik yük
getirmiştir.
Bu savaşlar esnasında görevli paşaların ve hanedan üyelerinin hayat
hikâyelerinden kesitler karşımıza çıkmaktadır. Mesela Rus savaşı esnasında görevli
Sadrazam ve Ⅱ. Ordu Komutanı Selim Mehmet Paşa gayretsizliğinden dolayı
görevinden alınmıştır. Ancak altı ay sonra affedilerek Suriye’ye gönderilmiştir.
Ayrıca vezirlerin şeyhi olarak tanımlanan Hüsrev Mehmet Paşa’nın bu dönemde
Anadolu Valisi olduğu anlaşılmaktadır. Padişahın Rami Çiftliğinde askere talim
yaptırdığı, hanedandan Fatma Sultan’ın cihat çağrısı yaptığı görülüyor. Devletin dört
bir yanda mücadele ettiği bu dönemde şehzade Abdülaziz’in doğumu halka
144
müjdelenmiştir. Halktan şehzade için dua istenmektedir. Görüldüğü gibi İstanbul
hem sevincine hem üzüntüsüne halkı ortak etmektedir. Şehzade hicri takvime göre
1245 yılında Şaban ayının 15’inde Berat Gecesi’nde yani 09.02.1830 tarihinde
dünyaya gelmiştir.
Bu dönemde ülke Avrupalı tüccarların istilası altındadır. Bunlara bazı
görevliler ve Avrupa Tüccarı denilen azınlık tüccarlar da destek olmuştur. Bu
durumda kaçakçılığın önlenmesi ve halkın ürettiği ürünün değerinde alınması için
tedbirler artırılmıştır. Kaçakçılık başta İstanbul olmak üzere ülke ihtiyacının
karşılanmasını zorlaştırıyordu. Her zaman olduğu gibi devletin en önemli
sorunlarından biri İstanbul’un iaşesi meselesiydi. “Kütahya Sancağı kazaları zahire
yatağı yerler” olduğu için sürekli buğday talepleri ile karşıkarşıyadır. Bölgenin
buğdayı dayanıklı Akdeniz buğdayı olduğu için fiyatı yüksek tutulmuştur. Başka
yerlerin buğdayına dört buçuk kuruş veren devlet, Kütahya ve kazaları buğdayına altı
buçuk kuruş vermiştir. Bütün gayretlere rağmen zahire tedariki sıkıntılara yol
açmıştır. Bazen halk affedilmiş, bazen de ihtiyacın şiddetinden dolayı dilekçeleri
kabul görmeyip zahire halktan yine alınmıştır.
Kadı defterleri Osmanlı ekonomi ve para tarihi açısından da uzmanına
kıymetli bilgiler sunmaktadır. Bu defterde Osmanlı tarihinin en büyük tağşişine
şahitlik eden hükümler mevcuttur. Osmanlı kuruşunun içindeki gümüş 0,5 gramla
tarihinin en düşük değerini görmüştür. Sürekli savaşların yaşanmasından dolayı
devlet para darlığı yaşamıştır. Özellikle Rus savaşı dolayısıyla yeni para basılmıştır.
Bu yıllarda Hayriye adlı altın para ile Cihadiye isimli gümüş para bastırılmıştır. Bu
paraları eski paralarla değiştirmek için mübaşirler görevlendirilmiştir. Her tağşişin
paranın içindeki değerli madeni düşürdüğünü bilen halk bu değişime çok sıcak
bakmamıştır.
Sicil defterinde en çok görülen belge türlerinden biri de tevzî defterleridir.
Defterde bu dönemde toplanan birçok vergi çeşidi görülebilmektedir; avarız, imdad-ı
hazariye ve seferiye, tersane ve menzil giderleri, kalyoncu bedeli, Kütahya Sancağı
ile merkezden gelen tatar, ulak, mübaşir gibi görevlilerin ücretleri, kamu binalarının
tamirat ve teşrifat giderleri, Haremeyn sancağına verilen, zahire bedelleri, ağnam
bedelleri, askerlerin yol masrafları, yük hayvanları ücretleri başlıca vergilerdendir.
Ayrıca adaletnâmelerle yasaklandığı halde sürekli alınan hilat baha, bohça baha gibi
ödeme çeşitleri de görülmüştür. 1778 yılında mahallelerin vergi yükü 6.839 kuruş
145
iken 50 yıl sonra (1828) 26.635 kuruş olmuştur. Bir yıl sonra ise (1829) 51.111
kuruşa yükselmiştir. Özellikle Osmanlı Rus-Savaşı dolayısıyla masrafın birden bire
artığı görülmüştür. Bu artışlar karşısında halkın vergi yükü altında ezildiği tahmin
etmek mümkündür.
Köylerin mahallelerin iki katı ödeme yaptıkları görülmektedir. Bu durum
köylerdeki iş kollarının zenginliği ile açıklanabilir. Genellikle bu köylerde,
çulhacılık, kökboyacılık, karcılık, katırcılık, çömlekçilik, bardakçılık, odunculuk,
hasırcılık gibi meslekler yaygındır.
Terekeler açısından sicili ele aldığımızda zengin bir defter değildir. Elde 7
tane tereke bulunmaktadır. Sayının azlığı genellemelere ulaşmayı engellemektedir.
Ayrıca terekelerin askeriyeye ait, kadın terekesi, Rum veya Ermeni terekesi, çocuklu
terekeler gibi bir grup oluşturamaması da yorum yapma fırsatı vermemektedir. Bu
durumda terekelerde çocuk sayısı, eş sayısı, mihir ve benzeri konular ile ilgili
herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır. Ancak elde bulunan Denizli voyvodasının
terekesi oldukça zengin ve bol malzemelidir. Voyvoda terekesini diğer terekelerle
karşılaştırmak mümkündür. Voyvodaya ait eşya fiyatlarıyla halka ait eşya fiyatları
karşılaştırabilir. Mesela halktan birine ait gömlek 13 kuruş iken voyvodaya ait olan
gömlek 225 kuruştur. Voyvodanın teçhiz-tekvin masrafı 1.007 kuruş iken, eski
Denizli nâibi tabisi Ömer bin Abdullah’ın 65 kuruş, Deli Ayşe’nin ise 35 kuruştur.
Yine sicillerden hareketle devlet ve halk arasındaki ilişkiye şahitlik etmek
mümkündür. Yayınlanan adaletnâmeler ve halkın yazmış olduğu arzûhaller bu
konuda bilgiler içermektedir. Çalışılan defterde devletin sürekli halktan vergi ve
asker talep ederken bir taraftan da halkın ezilmemesi konusunda gösterdiği gayreti
izlemek mümkündür. Voyvoda Abdullah Ağa’nın cezaya çarptırılan ve İzmir’de
bulunan kişilerin affedilmesini istemesi ve affedilmeleri, Ermenilerin yanmış
kilisesini tamir ettirmesi, halkın buğday ve arpa yükümlülüğünden muaf tutulması,
arazisine ev yaptırmak isteyen vatandaşa engel olanların önüne geçilmesi,
voyvodanın 680 nefer asker bedeli ile 11 nefer kalyoncu göndermekten kurtulması
gibi örnekler sorunlara merkezin çözüm bulduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak bu çalışma Denizli’nin 4 yıllık tarihine (1828-1832) mütevazı
bir katkı sunmaya çalışmıştır. Umulur ki konusunda uzman araştırmacılar 674
numaralı D.Ş.S. Defteri’nin Transkripsiyonundan daha fazla istifade edebilirler.
146
KAYNAKÇA
1. Arşiv Belgeleri
674 Nolu Denizli Şer‘iye Sicili
2. Telif Eserler
AÇIK, Turan, “Mahalle ve Camii: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mahalle Tipleri
Hakkında Trabzon Üzerinden Bir Değerlendirme”, OTAM, 35/Bahar, 2014,
ss.1-39.
AÇIKEL, Ali,-SAĞIRLI, Abdurrahman, “Tokat Şer‘iye Sicillerine Göre Salyane
Defterleri ( 1771-1840)”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 41, İstanbul,
2005, ss. 95-146.
AKDAĞ, Mustafa, Türkiye’nin, İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cem Yayınları, İstanbul,
1995, c. 2.
AKMAN, Eyüp, “İlk Nüfus Sayımında Taşköprü (1830)”, Uluslararası Taşköprü
Pompeiopolis Bilim Kültür Sanat Araştırmaları Sempozyumu, Kastamonu,
2017, ss. 1507-1518.
ALPTEKİN, Coşkun, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c.
8, Çağ Yayınları, İstanbul, 1989, ss. 209-383.
AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer‘iye Sicilleri, c. 1, İstanbul, 1998.
AKKUŞ, Yakup, “Osmanlı Maliyesi Literatüründe İhmal Edilmiş Bir Tartışma:
Tevzi Defterlerinden Vergi-i Mahsusaya Geçiş”, İstanbul Üniversitesi Tarih
Dergisi, S. 65/1, İstanbul, 2017, ss. 29-62.
AKŞİN, Sinan, “Osmanlı Devleti (1600-1908)”, Türkiye Tarihi, Cem Yayınları, ss.
73-187.
AKTEPE, M.Münir, “ⅩⅤⅢ. Asrın İlk Yarısında İstanbul’un Nüfus Meselesine Dair
Bazı Vesikalar”, İÜEF Tarih Dergisi, c. 9, S. 13, Eylül, 1958, ss. 1-30.
AKYILDIZ, Ali, “Yakınçağ Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Araştırmalarında
Kaynak Sorunları: Arşiv ve Arşiv Dışı Malzemenin Önemi”, İslam
Araştırmaları Dergisi, S. 2, İstanbul, 1998, ss. 165-170.
____________ ; “Muhtar”, İA, c. 31, İstanbul, 2006, ss. 51-53.
ARIK, F. Şamil, “Osmanlılar’da Kadılık Müessesi”, OTAM, S. 8, Ankara, 1997, ss.
1-71.
ATALAR, Münir, “Şer‘iyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c. Ⅳ, Ankara,
1980, ss. 303-328.
_____________; “Türklerin Kâbe’ye Yaptığı Ekonomik Yardımlar”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 31, S.1, Ankara, 1990, ss. 261-270.
ATAR, Fahrettin, “Mahkeme”, İA, Ankara, c. 27, 2003, ss. 338-341.
AVCI, Yasemin, Bir Osmanlı Anadolu Kentinde Tanzimat Reformları ve Kentsel
Dönüşüm: Denizli (1839-1908), Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010.
AYDIN, M.Akif, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, ss. 341-344.
BARKAN, Ö. Lütfi, “Avârız”, İA, c. 2, 1997, ss. 13-19.
____________; “Kanun-nâme”, İA, c. 6, Eskişehir, 2001, ss. 185-196.
BAŞAR, Fehamettin., Osmanlı Eyâlet Tevcihatı (1717-1730), TTKY, Ankara, 1997.
BAYKARA, Tuncer, Denizli Tarihi (1070-1429), Fakülte Matbası, İstanbul, 1969.
____________; “Denizli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, ss. 155-159.
147
Hüse BAYARSLAN, Hüseyin “ Osmanlı Devleti’nde Köleleştirme Ve Azat etme
Yöntemleri”, Ulakbilge, c. 5, S.10, 2017, ss. 439-452.
BAYINDIR, Abdülaziz, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, Yeni Türkiye
Yayınları, c. 6, Ankara, 1999, ss. 429-447.
BELGE, Murat, Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür, İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları, İstanbul, 2005.
BEŞİRLİ, Mehmet, “Kent Tarihi Açısından Şer‘iye Sicilleri ve Çankırı Şer‘iye
Sicillerinin Toplu Kataloğu Üzerine”, Çankırı Araştırmaları Dergisi, Kasım,
2009, ss. 35-40.
BEYDİLLİ, Kemal “İmam; Osmanlı’da İmamlık”, İA, c. ⅩⅩⅡ, İstanbul, 2000,
ss.181-186.
BİLGİN, Arif, “ⅩⅥ ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Sarayın İaşesi”, Osmanlı, c. 9, YTY,
Ankara, 1999, ss. 204-211.
CANBAKAL, Hülya, “Barkan’dan Bu Yana Tereke Çalışmaları” , Vefatının 30.
Yıldönümünde Ö. L. Barkan: Türkiye Tarihçiliğine Katkıları, Etkileri
Sempozyumu, 2009, ss. 1-7.
CÂVİD, İbrahim, Aydın Vilayet Salnamesi R.1307/ H.1308, (haz: Murat Babuçoğlu,
Cengiz Eroğlu, Abdulkerim Şahin), Türkiye Belediyeler Birliği, Salnameler
Dizisi, S. 1, TTKB, Ankara, 2010.
CERASI, Maurice M., Osmanlı Kenti, (çev: Aslı Ataöv). YKY, İstanbul, 1999.
CEYHAN, Muhammet, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‘iyye Sicil Defterlerinin
Muhteva ve Diplomatik Açıdan Tahlili”, OTAM, S. 29, Bahar, 2011, ss. 49-
82.
CİN, Halil-AKYILMAZ, S. Gül, Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite
ve Osmanlı Düzeni, Konya, 1995.
CUİNET, Vital, “Denizli Sancağı 1890’larda Denizli Panoraması”, Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, (çev: Ersel Topraktepe), YKY, Aralık, 2011, ss.
236-245.
ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik
Yapısı, TTKY, Ankara, 2013.
ÇETİN, Muzaffer-İMAMOĞLU, İbrahim, Arşiv Belgeleri Işığında Tavaslı Osman
Ağa, Denizli Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2018.
ÇETİN, Sadık-DOĞAN, Ayhan, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusunun
Kurulması ve Amasya’ya Yansımaları”, Gaziantep University Journal of
Social Sciences, S. 17 (3), 2017, ss. 1174-1185.
ÇİFTÇİ, Betül, “Osmanlı’da Ev ve Eşyaları (17. Yüzyılda ‘Ayıntab Örneği)”,
Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 14, S.
2(2017), ss. 461-476.
ÇİFTÇİ, Cafer, Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi ve Gümrüğü, Bursa, 2012.
ÇİZAKÇA, Murat, “Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları”,
Bahçeşehir Üniversitesi 1, (www.tusev.org.tr), İstanbul, 2000, ss. 21-31.
DAĞLI, Yücel-ÜÇER, Cumhure., Tarih Çevirme Klavuzu, c. Ⅴ, Ankara, 1997.
DARKOT, Besim, “Denizli”, İA, c. 3, ss. 527-531.
DEMİR, Aydoğan, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Terk-i Salât Edenlerle İlgili
Fermanı”, TİD, S. 2, 1984, ss. 46-53.
DEMİR, Tanju, Kadı Sicillerine Göre Denizli (1774-1812), Denizli Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2017.
DEMİRBAŞ, M. Ali, “Tire Şer’iye Sicilleri Kataloğu”, TİD, c. Ⅶ, İzmir, 2015, ss.
289-295.
148
DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kıtabevi,
Ankara, 2011.
DİKME, Hüseyin, “Osmanlıda Halkla İlişkiler Sultan Abdülaziz Dönemi Örneği”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 5, S. 21, Bahar, 2012, ss. 293-
305.
DİNGEÇ, Emine, “18. Yüzyılın İkinci Yarısında Saray Atlarının Binit Takımları”,
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 12,
S. 20, 2011/1, ss.1-20.
DÜZBAKAR, Ömer “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 5, 2003/2, ss.
97-105.
EKİNCİ, E. Buğra, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, Arı Sanat Yayınları,
İstanbul, 2004
EMECEN, Feridun-YİNANÇ, M. Halil, “Alaşehir”, İA, c. 26, İstanbul, 1989, ss.
342-343.
ENGİN, Nihat, “Köle”, İA, c. 26, Ankara, 2002, ss. 246-248.
ERDEM, Ekrem, “Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası: Dönmesel Bir Analiz”,
Bankacılar Dergisi, S. 56, 2006, ss. 9-28.
ERSOY, Osman, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru” AÜDTCFD,
Ankara, 1963, c. ⅩⅩⅠ, S. 3-4, ss. 33-65.
_____________ “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅢ, S. 24,
Ankara, 1980, s. 1-20.
FENDOĞLU, H.Tahsin, “Osmanlıda Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”,
Osmanlı, c. 6, YTY, Ankara, 1999, ss. 453-465.
FİDAN, Fatmaana, “Osmanlıda Zahire Mübaşiri Olmak: Ziştovili Hacı Ali Örneği
(1749-1755)”, AÜDTCFD, c. 56, S. 2, Ankara, 2016, ss. 302-318.
GEDİKLİ, Fethi, “Osmanlı Hukuk Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicilleri”, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi, c. 3, S. 5, İstanbul, 2005, ss. 187-213.
GENÇ, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul, 2012.
_____________; “Klasik Osmanlı Sosyal-İktisadî Sistemi ve Vakıflar”, Vakıflar
Dergisi, S. 42, Aralık, 2014, ss. 9-18.
GÖKBİLGİN, Tayyip, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde
Osmanlı Paleoğrafya ve Diplomatik İlmi, İstanbul, 1992.
GÖKÇE, Turan, “1830 Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına Göre Denizli Şehri Nüfusu
Hakkında Bir Değerlendirme”, EÜEFTİD, S. ⅤⅠ, İzmir, 1994, ss.169-182.
_____________; ⅩⅥ.ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, Ankara, 2000.
_____________; Anadolu Vilayeti’ne Dâir 919 (1513) Tarihli Kadı Defteri,
EÜEFTİD, S. ⅠⅩ, İzmir, 1994, ss. 215-259.
GÖYÜNÇ, Nejat, “Osmanlı Devletinde Taşra Teşkilatı (Tazimat’a Kadar)”,
Osmanlılar, c. 6, YTY, Ankara, 1999, ss. 77-86.
GÜL, Caner-GÜLMEZ, Kerim, 49 Numaralı Nüfus Defteri (1285-1295/1870-1880),
(Mezuniyet Tezi), Lefkoşa, 2005.
GÜLER, Mediha, “Türk Dericilik Sanayi ve Beykoz Fabrikası”, Gazi Üniversitesi
Endüstri Sanatları Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 6, Haziran, 1995, ss. 71-75.
GÜLER, Ali, “Osmanlı Devleti’nde Gayri Müslimlerin Din-İbadet, Eğitim-Öğretim
Hüriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterlerinin” Kaynak Olarak Önemi (4
Numaralı Kilise Defterlerinden Örnek Fermanlar)”, OTAM, S. 9, ss. 155-175.
GÜMÜŞÇÜ, Osman-KÜÇÜKAŞCI, M. Sabri, “Köy”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, ss.
85-87.
149
GÜNAY, Vehbi, “Balkan Şehir Tarihleri Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicillerinin
Envanter ve Kataloglarının Tespiti Hakkında”, EÜEFTİD, c. ⅩⅤⅠⅠⅠ, S. 2,
İzmir, 2003, ss. 71-82.
GÜNEŞ, Mehmet “Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları içeren
Kayıtların Tahlili”, Akademik Bakış, c. 8, S.15, Kış, 2014. ss. 221-240.
GÜRAN, Tevfik, “İstanbul’un İaşesinde Devletin Rolü (1793-1839)”, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, c. 44, S. 1-4, 1986, ss. 239-275.
HALAÇOĞLU, Yusuf, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S.
30, İstanbul, 1976, ss. 99-108.
______________; “Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi,
Çağ Yayınları, c. 12, İstanbul, 1990, ss. 312-453.
HACİP, Yusuf Has, Kutatgu Bilig, Reşit Rahmeti Arat Neşri, İstanbul, 2006.
HATİP, Salih M., “Çanakkele Boğazı (Bahr-i Sefid Boğazı) Savunma Sistemleri
1770-1918”, (Doktora Tezi), Ankara, 2013.
İLGÜREL, Mücteba, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S.
28-29, İstanbul, 1975, ss. 123-166.
İNALCIK, Halil, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCFD, c. 1,
S. 2, Ankara, 1943.
______________; “Bayezid Ⅰ”,İA, c. 5, İstanbul, 1992, ss. 231-234.
______________;“Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve
Ekonomi, İstanbul, 1996.
______________ ; Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, İstanbul, 2000.
______________ ; “Hüsrev Paşa”, İA, c. 19, İstanbul, 2002, ss. 41-45.
______________ ; Osmanlı ve Modern Türkiye, İstanbul, 2013.
İNALCIK, Halil-RENDA, Gülsen, Osmanlı Uygarlığı, c.1, İstanbul, 2003.
İPŞİRLİ, Mehmet, “Arzuhal”, İA, c. 3, İstanbul, 1991, ss. 447-448.
______________ ; “Avârız Vakfı”, İA, c. 4, İstanbul, 1991, ss. 109-109.
İŞBİLİR, Ömer, “Nüzul”, İA, c. 33, İstanbul, 2007, ss. 311-312.
KAHRAMAN, S. Ali, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 7-10.
Kitaplar, İstanbul, 2016.
KANDEMİR, M. Yaşar “Eş-Şifa”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, ss. 134-138.
KARADEMİR, Zafer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Şeker Üretim ve Tüketimi
(1500-1700)”, OTAM, 37/Bahar, 2015, ss.181-218.
KARAL, E. Ziya, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü Matbası, Ankara, 1995.
______________ ; Osmanlı Tarihi, c. Ⅰ, TTKB, Ankara, 2011.
______________ ; Osmanlı Tarihi, c. Ⅷ, TTKB, Ankara, 2011.
KARABIYIK, Hümeyra, Denizli’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat’tan Ⅱ.
Meşrytiyet’e Kadar), (Doktora Tezi), Ankara, 2012.
KARACA, Behset-KARACAN, Kadir, “1842 Tarihinde (3751 ve 3752 Numaralı
Nüfus Defterine Göre) Baf, Kukla ve Hirsofi Kazalarındaki Gayrimüslim ile
Müslim Reayanın Nüfus ve Toplum Yapısı”, Kitapsever Bir Tarihçi Prof. Dr.
Ali Birinci Armağanı, Polis Akademisi Yayınları, Ankara 2017, ss. 331-376.
KARACAKAYA, Recep-YÜCEDAĞ, İsmail, Osmanlı Arşiv Vesikaları, İdeal
Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2013.
KASABA, Reşat, Dünya, İmparatorluk ve Toplum, İstanbul, 2005.
KAYA, Adnan M.-KARAGÖZ, Hakan, “Denizli ve Çevresinde Avşar Türkmenleri”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S. 32,
Isparta, 2014. ss. 29-66.
150
KAYIRAN, Mehmet,- ÖZTÜRK, Mustafa, “Tokat ve Antalya Şeri’ye Sicillerinin
Toplu Kataloğuna Doğru”, 1. Askeri Tarih Semineri, Ankara, 1983, ss. 131-
158.
KIVRIM, İsmail, “Osmanlı Mahallesinde Gündelik Hayat (17. Yüzyılda Gaziantep
Örneği)”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 8, 2009, ss. 231-
255.
KORKMAZ, Şerife, “Âsi ve Eşkıya: Delilbaşı Kadıkıran Mehmet Ağa 1825-1834”,
Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, S. 33, 2012, ss.
149-172.
KURGUN, Levent, Denizli İli Yer Adları, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), c. 1,
Denizli, 2002.
KURT, İsmail, “Şeriyye Sicilleri ve Bâb-ı Meşihat (Şeyhü’il İslamlık) Kayıtları
Işığında Osmanlı’da Nikâh Uygulamaları”, Dinlerde Nikâh, İslâmî İlimler
Araştırma Vakfı, İzmir, 2012, ss. 447-469.
KÜÇÜK, Cevdet, “İzzet Mehmet Paşa”, Aİ, c. 23, İstanbul, 2001, ss. 559-560.
KÜTÜKOĞLU, S.Mübahat, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da
Çeşitli Eşya ve Hizmet Fiyatları”, TED, c. 9, İstanbul, 1978, ss. 59-83.
______________ ; “Murûr Tezkiresi”, İA, c. 32, İstanbul, 2006, ss. 60-61.
LAJOS, Fekete “ⅩⅤⅠ. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyip
Gökbilgin), Belleten, c. ⅩⅬⅠⅠⅠ, S. 170, (Nisan 1979)’dan ayrıbasım,
TTKB, Ankara, 1979, ss. 457-480.
______________ ; “Türk Vesikalarının Neşri ve Bu işin Arzettiği Meseleler”, (çev.
Tayyip Gökbilgin), Belleten, c. Ⅴ, S. 20, Ankara, 1995, TTKB, ss. 607-616.
LEWIS, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara,
1984.
MAHMUT, Ahmet B., Selçuk-Nâme Ⅱ, (haz. Erdoğan Merçil), 1001 Temel Eser,
İstanbul, 1977.
MERÇİL, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTKY, Ankara, 2006.
NEMLİOĞLU KOCA, Yasemin, “Dardanelles, Hellespont, Çanakkale: Çanakkale
Haritaları”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl 15, S. 22, Bahar, 2017,
ss. 109-134.
OĞUZOĞLU, Yusuf, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, AÜDTCFTD,
c. ⅩⅠⅤ, S. 25, Ankara, 1981, ss. 343-360.
ORTAYLI, İlber, “Osmanlı İmparatorluğunda Millet”, Tanzimat’tan Cumhuriyete
Türkiye Ansiklopodesi, c. 4, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss. 996-101.
______________ ; Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler
Ⅰ, 2. Baskı, Ankara, 2004.
______________ ; Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, 4. Baskı, Cedit Neşriyat,
Ankara, 2012.
ÖNER, Sema, “Türk Basınının İlk Resmi Gazetesi Takvîm-i Vekâyi’de Padişah
Portresine İlişkin haberler”, Yıldız Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dergisi, ss. 149-168.
ÖNTUĞ, Mustafa M. “18. Yüzyılda Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini
Yapılar”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1,
Denizli, 2007, ss. 189-199.
ÖRENÇ, Ali F., “Kalyoncu”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, ss.10-13.
ÖZCAN, Abdülkadir, “Deli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, ss. 132-135.
ÖZCAN, Ruhi, “Osmanlı Devletinde ⅩⅤⅡ. Yüzyılda Yapılan Sikke Tağşişleri”,
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.17, Konya, 2005.
151
ÖZCAN, Tahsin, ‘‘Muhallefât ’’, İA, c. 30, İstanbul, 2005, ss. 406-407.
ÖZÇELİK, Selahattin, “ⅩⅠⅩ. Yüzyıl Ortalarında Denizli Kazası’nın Sosyo-
Ekonomik Yapısı Hakkında Gözlemler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi
Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1, Denizli, 2007, ss. 227-241.
ÖZDAMAR, Toroshan, 176 Numaralı Besni Şer‘iye Sicili’nin Transkripsiyonu ve
Değerlendirmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2016.
ÖZDEMİR, Bülent-ARSLAN, İsmail, “Orda Bir Köy Var Uzakta; 19. Yüzyıl
Osmanlı Köy Toplumunda Sosyo-Kültürel İlişkiler Ve Değişim: Balıkesir
Örneği”, İnternational Journal of Social Science, S. 6, 2013, ss. 21-32.
ÖZDEMİR, Rıfat, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, c. 1, S. 1, Elazığ, 1987, ss.191-198.
ÖZER, Ergenç “Osmanlı Şehirlerindeki “Mahalle”nin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”,
Osmanlı Araştırmaları, c. Ⅳ, İstanbul, 1984, ss. 69-78.
ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, c. 12. İstanbul, 1983.
______________; Ⅱ. Mahmut, Ankara, 1989.
ÖZTÜRK, Nazif, “Sosyal Siyaset Açısından Osmanlı Dönemi Vakıfları”, Osmanlı,
c. 5, YTY, Ankara, 1999, ss. 34-42.
ÖZTÜRK, Said, “Kassâm”, İA, c. 24, İstanbul, 2001, ss. 579-582.
PAMUK, Şevket, Osmanlı İmparatorluğu‘nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1600-
1914), c. 2, İstanbul, 2004.
PARLAK, Sevgi, “Mihrişah Valide Sultan Külliyesi”, İA, c. 30, İstanbul, 2005, ss.
42-44.
SALMAN, Fikri, “Türk Kumaş Sanatında Görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz”,
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S. 6, 2004. ss. 13-42.
SANCAK, Yusuf-KIYAK, Emre, “Günümüz Türkçesiyle Mecelle’nin On Altıncı
Kitabı Kitâbü’l Kazâ (Günümüz Düzenlemeleriyle Karşılaştımalı Bir
İnceleme)”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 22, S. 2, Konya,
2014, ss. 45-105.
SARICAOĞLU, M. Esat, “Ⅱ.Mahmut Devri Para Politikaları”, Türkler, c. ⅩⅠⅤ,
YTY, Ankara, 2002, ss. 721-732.
SELÇUK, Mustafa, “Çanakkale Savaşları Sırasında Osmanlı Hükümetini ve Padişahı
İstanbul’dan Taşıma Planları”, Atatürk Araştırma Merkezi, (Atam.gov.tr), ss.
1-18.
SEVİM, Ali-YÜCEL, Yaşar, Türkiye Tarihi, c. 4, Ankara, 1992.
SEVİM, Ali, “Keyhüsrev Ⅰ”, İA, c. 25, Ankara, 2002, ss. 347-349.
SEZER, Hamiyet, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Seyahat İzinleri (18. ve 19. Yüzyıl)”,
AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 21, S.33, ss. 105-124.
SHAW, Stanford, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c. 1, İstanbul, 1982.
______________; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, (çev. Ahmet
Günlük), Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 4, İletişim
Yayınları, İstanbul, 1985, ss.102-106.
______________; “Osmanlı Kentinin Yapısı”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopedisi, c.1, İstanbul, 1985, ss. 228-231.
SMİTH, Adam., Ulusların Zenginliği, (çev. Metin Saltoğlu), Ankara, 2007.
STRABON, Coğrafya,(Anadolu), Kitap Ⅻ, ⅫⅠ, ⅩⅣ, (çev. Adnan Pekman),
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.
SÜMER, Faruk, “Mesut Ⅰ”, İA, c. 29, Ankara, 2004, ss. 339-342.
_____________; “Selçuklular”, İA, c. 36, İstanbul, 2009, ss. 365-371.
152
ŞAHİN, İlhan-EMECEN, Feridun, Ⅱ.Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm
Defteri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994.
ŞEKER, Mehmet-ÇEVİK, Nilgün, Denizli-1831 Nüfus Sayımı Prosopografisi (Grup
Biyografisi), İzmir, 2007.
ŞİMŞEK, Celal, “Tarihin içinden; Laodikeia’dan Lâdik’e Denizli”, Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, YKY, Aralık, 2011, ss. 85-109.
TABAKOĞLU, Ahmet, “Tekâlif”, İA, c. 40, İstanbul, 2011, ss. 336-337.
____________; “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesi”, Uluslararası Osmanlı
İstanbul’u Sempozyumu 2, İstanbul, 2014, ss. 99-169.
TANERİ, Aydın, Türk Devlet Geleneği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul,
1993.
TAŞLIGİL, Nuran-ŞAHİN, Güven “Tarihsel Süreçte Haşhaş (Papaver somniferum
L.) ve Afyon”, Tarih Okulu Dergisi, S. XXXIV, Haziran, 2018, ss.163-196.
TEKELİ, İlhan, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kentsel Dönüşüm”, Tanzimat’tan
Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul, 1985, ss. 878-890.
TEKİN, Zeki “İstanbul Debbağhâneleri”, OTAM, S. 8, Ankara, 1997, ss. 348-364.
TOSUN, Miraç, “18.Yüzyıl Trabzon’unda Namaz İbadetinin Önemi ve İmamlar”,
Journal of Black Sea Studies, 2017, S. 22, ss. 59-72.
UĞUR, Mücteba, “El-Câmiu’s-Sagir”, İA, c. 7, İstanbul, 1993, ss. 113-114.
UĞUR, Yunus, “Şer‘iye Sicilleri”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, ss. 8-11.
____________; “Mahkeme Kayıtları (Şeriye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve
Bibliyografya”, TALİD, c. 1, S. 1, ss. 305-344.
ULUÇAY, M. Çağatay, “Manisa Şeriye Sicillerine Dair Bir Araştırma”, Türkiyat
Mecmuası, c. 10, 1953, ss. 286-298.
ULUTAŞ, Songül, 19.Yüzyılda Tarsus’ta Ekonomik ve Sosyal Yaşam (1850-
1914),Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası Yayınları, Mersin, 2015.
____________; “Bir Tereke Defterinin Penceresinden 1904-1909 Yılları Arasında
Tarsus”, Kebîkeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, S. 21,
2006, ss. 175-195.
UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993.
____________; İlk Çağda Türkiye Halkı, İstanbul, 1999.
UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri,
TTKB, Ankara, 1969.
____________; Osmanlı Tarihi, c. 2, 4. Baskı, Ankara, 1983.
____________; Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1984.
ÜLKER, Necmi, “ⅩⅩ.Yüzyılda Denizli Sancağı”, PAÜEFD, S. 5, Denizli, 1999.
ÜNAL, M. Ali, OsmanlıTarih Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2011.
_____________; “Devlet İçi Mücadelesinin Bir Unsuru Olarak Eşkıyalık ve
Ayrılıkçı Hareketler”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Samsun,
2017, ss. 3-11.
_____________; “Kadı”, Ahilik Ansiklopedisi, c. 2, Ankara, 2014, ss. 41-44.
VARLIK, M. Çetin, “Germiyanoğulları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 8,
Çağ Yayınları, İstanbul, 1990, ss. 487-513.
_____________; “Anadolu Eyaletinin Kuruluşu ve Gelişmesi”, Osmanlılar, c. 6,
YTY, Ankara, 1999, ss. 123-129.
YARDIMCI, G. Kevser, “Osmanlı Dönemi Dokuma Sanatı Ürünlerinden Örnekler”,
International Journal of Cultural and Social Studies, S. 2, 2016, ss. 219-241.
YILDIZ, Aysel, “Mehmet Selim Sırrı Paşa”, İA, c. EK-2, İstanbul, 2016, ss. 233-235.
153
YILDIZ, Bilal, Denizli (Lazkiye) Sancağı’nda Gayrimüslimler (1876-1935), Denizli
Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2014.
YILDIZ, Esra, “Osmanlı Devleti’nde Namazla İlgili Tembihnâmeler”, Din ve Hayat,
S. 26, İstanbul, 2015, ss. 65-69.
YILDIZ, Gültekin, Neferin Adı Yok, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009.
YILDIZ, Kenan, Osmanlı Araştırmaları, S. 48, 2016, ss.487-489.
154
EKLER
155
BELGE 2: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 2, Hüküm 6, H. 17 Z [1]243 / M. 30. 06. 1828 Tarihli Tevzî
Defteri Kaydı.
156
BELGE 3: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 40, Hüküm 71, H. Selh-i R [1]246 / M. 17. 10. 1830 Tarihli
Hüccet-i Şer‘iye Kaydı.
157
BELGE 4: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 55, Hüküm 92(a), H. 12 B [1]246 / M. 27. 12. 1830 Tarihli
Tereke Kaydı.
158
BELGE 5: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 69, Hüküm 114, H. 13 B [1]247 / M. 18. 12. 1831 Tarihli
Temessük Kaydı.
159
674 NUMARALI DENİZLİ ŞER‘İYE SİCİLİNİN
TRANSKRİPSİYONU
ÇEVİRİ NOTU:
SAYFA 1
HÜKÜM 1
160
Muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre mevâdd-ı zulmiyenin her tarafdan ref‘ ve
imhâsıyla şerî‘at-i mutahhare-i hazret-i peygambârînin mâ-hüve hakkuhâ icrâsı
husûslarını mutazammın balâsı-yı hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûn-ı şâhânemle
müveşşâh bundan akdem Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ısdâr ve hâssam
hasekilerine tisyâr olunan mufassal ve meşrûh evâmir-i celîle-i şâhânemde tenbîh ve
iş‘âr olunduğu üzre memleketlerde olan tekâlîf ve tevzî‘ât vesâirlerinin hakîkati
anlaşılmak her bir kazânın tevzî‘ defteri altı ayda bir kere Dersadet'ime gönderilerek
bu tarafda masârıfât-ı vâkı‘alarının tetkîkât ve tenkîhâtına ihâle ve enzâr-ı dikkat ve
ba‘dehû makâm-ı Sadâret'den bi'r-rü’ye deftere sah keşîde olunarak masârıf-ı
sahîhanın mikdâr-ı tasrîhiyle tevzî‘ine ruhsatı hâvî emr-i âlî ile mahalline i‘âde birle
öteden beri tevzî‘ât-ı vâkı‘a ba‘zı kazâda hâne ve ba‘zı mahalde çift i‘tibâriyle ve
re‘âyâ karyelerinde dahi orak hesâbıyla oluna geldiğinden defter-i musahhahda ve
gerek verilecek emr-i âlîde ta‘yîn ve tasrîh olunacak mikdâra göre ol kazânın tahrîr-i
karyesine hâne ve çift ve orak başına kaç kuruş isâbet ederse ana göre tevzî‘ ve
tahsîline mübâşeret kılınması tenbihât derc ve tebyîn olunmuş ve bu husûs umûr-ı
mu‘tenâdan olmak mülâbesesiyle işbu defter-i tevzî‘âtın bu tarafda tetkîkât ve
tenkîhâtı maslahat-ı ehemine mevâlî-i fihâmdan hâlâ Harameyn Müfettişi akzâ
kuzâti'l-müslimîn Mevlânâ Mehmed İzzet -zîdet fezâiluhû- bi'l-intihâb mahsûs
me’mûr ve ta‘yîn kılınmış olmakdan nâşî irâde-i seniyyemle Kütahya Sancağı'ndan
Bahr-i Sefîd Boğazı Muhâfızı ma‘iyyetine müretteb asâkirin iktizâ eden altı aylık
mâhiyeleri olmak üzere Dersaadetime gönderilmiş mümzâ mezbûr defterin yekûnü
yüz kırk bir bin kuruşa bâliğ olmuş ve defter-i mezkûr mevlânâ-yı mûmâ-ileyhe
lede'l-havâle ol dahi muktezâ-yı me’mûriyeti üzre ba‘de'l-mütâla‘a ol vechle tevzî‘i
iktizâ eylediğini mübeyyin zîr-i defterde imzâ ve temhîr etmiş ve bi'l-fi‘l sadr-ı
a‘zam-ı sütûde şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü'l-himem tarafından bi'r-rü’ye
defter-i sah keşîde kılınarak defter-i mezkûr i‘âde ve irsâl kılınmış olmakla siz ki
mütesellimîn kapıcabaşı kuzât ve nüvvâb ve sâ’ir-i mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i
şerîfimde sâlifü'z-zikr yüz kırk bir bin kuruş ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifetiyle livâ-i
mezbûrun hâvî olduğu kazâlar ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘ayet ederek
tevzî‘ ve taksîm ve yerli yerinde tah cem‘iyle ve tahsîli ile mahallerine te’diye ve
teslîme dikkat ve işbu yüz kırk bir bin kuruşun kazâlara hîn-i tevzî‘inde defter-i
mezkûra bir akçe zam ve ilâve olunmak veyahut mübâşiriye ve talsîldâriye nâmıyla
ziyâde akçe ahz ve tahsîl kılınmak lâzım gelir ise bi't-tahkîk mütecâsir olanların
161
haklarından gelineceği muhakkak ve mukarrer olduğuna binâ’en ana göre amel ve
harekete ikdâm ve ihtimâm ve hilâfından tehâşî ve ittikâ-i tâm eylemeniz fermânım
olmağın işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve tisyâr olunmuşdur imdi keyfiyet
ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i muharrer amel ve harekete ve infâz-ı emr ve
irâde-i şâhânemle ifâ-yı levâzım-ı sadâkate dâmen-i dermeyân mübâşeret ve meblağ-
ı mezbûrun sûret-i tevzî‘i ve mikdâr-ı tahsîli bu tarafda dahi ma‘lûm olmak için
lâzım gelen i‘lâmının Dersa‘adetime irsâl ve takdîmine müsâra‘at ve muğâyir-i
merzâ irâ’et ve ruhsat ile nefsinizi mühlikeye ilkâdan gâyetü'l-gâye tehâşî ve
mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki ber-
mûceb-i buyuruldu askerîden ve kezâlik mütesellim-i Kütahya'dan
SAYFA 2
HÜKÜM 2
162
olarak bu bâbda fî sebîlillâh gazâ ve cihâd kâffe-i ehl-i îmâna farz-ı ayn olduğundan
keyfiyyeti herkes bilip taraf taraf sevk olunan asker kifâyet etmediği takdirce icrâ-yı
farîza-i cihâd ve gazâ ve iʻlâ-yı kelimetüllahi'l-ulyâniyyet-i hâlisasıyla on iki
yaşından yetmiş yaşına kadar kâffe-i ehl-i îmân lede'l-iktizâ semt-i gazâ ve cihâdda
azîmet etmek üzre hâzır ve âmâde olmaları her tarafa neşr olunan evâmir-i aliyyemle
iʻlân ve tenbîh olunmuş ise de işin gelişine nazaran Anadolu ve Rumeli câniblerinden
hudûdlara meʼmûr ve taʻyîn kılınan asâkir derece-i kifâyede olmadığından îcâb ve
iktizâsına göre emr-i gazâ ve cihâda sevk ve irsâl olunmak üzre Anadolu'nun baʻzı
münâsib mahallerinden Dersaadet'e biraz asker tertîbi lâzım gelmiş olduğuna binâʼen
livâ-i mezbûr kazâlarından mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla başıbağlı ve
işe yarar yüz elli beş nefer esker tertîb ve muktedir sergerde ile Dersaadetime irsâl ve
tesrîb olunması husûsuna evâmir-i aliyyem taʻalluk etmekle siz ki kuzât ve nüvvâb
ve mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde livâ-i mezbûr
kazâlarından müretteb olan müretteb olan askere halel gelmemek üzre matlûb olan
sâlifü'z-zikr yüz elli beşer neferi dahi mukaddemkiler gibi güzîde ve bahadır ve cenk
ve harbe kâdir tâmmü'l-esliha ve başıbağlı ve muntazam olarak ve içlerinden bir
neferi Dersaadetim matrûtlarından olmayarak tez elden tedârik ve techîz ve aʻmâl ve
idâre-i askere muktedir sergerde ile derhâl Dersaadetime ihrâc ve irsâle mezîd ikdâm
ve müsâraʻat eylemeniz fermânım olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr
ve ber-vech-i taʻcîl ile irsâl ve tisyâr olunmuşdur imdi bu husûs mevâdd-ı sâireye
mukîs olmayarak mücerred dîn-i mübîn hizmeti olduğundan bu bab da irade-i
sadakat edenlerin emek ve zahmetleri zayiʻ olmayıp iki cihanda rekafet-i? hasenesi
müşâhede olunacağı vâreste-i kayd-ı beyân olmakla uşbu emrimi tarafınıza vardığı
gibi şu yüz elli beş nefer dahi sâlifü'l-beyân kazâlardan gâyet güzîde ve tüvânâ ve
tâmmü'l-esliha ve muntazam olarak ve zinhâr matrûd takımından olmayarak tedârik
ve muktedir başbuğuyla ale'l-acele Dersaadetime irsâle mezîd ihtimâm ve mübâderet
eylemeniz sizden katʻî matlûb-ı mülûkânem idiği maʻlûmunuz oldukda ber-vech-i
meşrûh amel ve hareket ve infâz ve irâde-i şâhânem ile îfâ-yı muktezâ-yı kâr güzârî
ve hizmete bezl-i kudret ve bu emr ve tenbîhe iğmâz ve rehâvet ve aʻzâr-ı vâhiye
îrâdıyla imrâr-ı vakti mûcib hareket vukûʻunu tecvîz ile mesʼûl ve muʻâteb olmakdan
gâyetü'l-gâye tehâşî ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur ve vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâʻ ve levâzımi'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâʻat makrûnuyla amel
163
ve hareket hilâfını vazʻ ve tecvîzden hazer ve mücanebet eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfeme iʻtimâd kılasız.
Kayd şud
Mûcebince buyuruldu
SAYFA 2
HÜKÜM 3
164
olan beş ve Ezine Kazâsı hissesi olan dört nefer ve Honaz Kazâsı hissesi olan üç
nefer ve Gököyük Kazâsı hissesi olan üç nefer ki cem‘an yirmi yedi nefer askeri
mukaddemkiler gibi güzîde ve bahadır ve cenk ü harbe kâdir tâmmü'l-esliha ve başı
bağlu olarak tanzîm ve ta‘yîn olunan mübâşirîne teslîmen ma‘iyyetlerine adamlar
terfîk ile serî‘an tarafımıza irsâl ve tavsîle mezîd ihtimâm ve dikkat eylemeniz
bâbında kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu ısdâr ve irsâl olunmuşdur bi-
mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mantûk-ı emr-i âlî ve ber-mûceb-i
buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesin deyü.
SAYFA 2
HÜKÜM 4
165
ve mala ve cana bakmayıp cihâd çalışmak için ordû-yı hümâyûn ve Tuna sevâhilinde
cüyûş-ı muvahhidîn sevk olunmuş ise de Rusyalının bu günlerde hudûd-ı şarkiyeye
dahi tehattî ve tecâvüz etmesi melhûz olduğundan hâlâ Erzurum Vâlîsi ve bi'l-istiğlâl
Şark Cânibi Seraskeri sadr-ı sâbık devletli Galib Paşa hazretleri ma‘iyyetine Anadolu
câniblerinden fevc fevc asker sevk olunmuş ise de adüvv-i dîn-i mübîn-ı hazele?
karîn bu def‘a belâsını bulup niyyet-i bâtılası başına dönmeğin eltâf-ı ilâhiyyeden
ümid ve me’mûlümüz ise de kâffe-i ehl-i İslâm an-samîmi'l-bâl mansûriyet-i
muvahhidîn ve makhuriyet-i a‘dâ-yı dîn için cevâmi‘ ve mesâcidde akîb-i salât-i
mefrûzada da‘avât-ı hayriyeye iştiğâl ve muvâzabet ve ehl-i İslâm'dan gayret-i
dîniyyeleri üzre kendi hâheş ve rızâlarıyla mâlen ve bedenen gazâ ve cihâda gitmek
murâd edenleri olur ise bi't-teşrîf Şark cânibine sevk ve i‘zâm ettirilmesi ettirilmesi
bâbında meclise hitâben sâdır olan fermân-ı âlîşândır.
SAYFA 3
HÜKÜM 5
166
Fî 17 Z sene [1]243
Kazâ-i Denizli
15250 kuruş
15 nefer süvari
10 nefer piyade
Kazâ-i Ezine
10170 kuruş
10 nefer süvari
07 piyade nefer
Kazâ-i Çarşamba
7625 kuruş
7 nefer süvari
5 nefer piyade
Kazâ-i Honaz
5090 kuruş
5 nefer süvari
4 nefer piyade
Kazâ-i Gököyük
167
3819 kuruş
3 nefer süvari
2 nefer piyade
Yekûn
41954 Yalnız kırk bir bin dokuz yüz elli dört kuruşdur.
40 nefer süvari
28 nefer piyade
SAYFA 3
HÜKÜM 6
Denizli Kazâsı'nın ber-vech-i bâlâ hissesine isâbet eden on beş bin iki yüz elli
kuruş ile on beş nefer süvari ve on nefer piyade ve süvari neferâtının beher neferine
verilecek beş yüz ellişer kuruşdan sekiz bin iki yüz elli kuruş ve piyade neferâtının
beher neferine verilecek yüz altmış kuruşdan bin altı yüz kuruş ve kazâ-i mezbûr
kurâlarından Karcı Karyesi perişanü'l-hâl olmakla cümle ma‘rifetleriyle i‘âne olunan
beş yüz kuruş ki cem‘an yirmi beş bin altı yüz kuruş cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i
şer‘le kazâ-i mezbûrun kurâ ve mahallâtına sâbıklarına kıyâsen ta‘dîl ve tesviye
şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm ve tahsîli için ağa-yı mûmâ-ileyh yedine i‘tâ olunan
mümzâ defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur.
Fî 17 Z sene [1]243
168
Mahalle-i Kuramaz 240 kuruş
169
Karye-i Kara Hasanlı 850 kuruş
Yekûn
25600 kuruş
170
SAYFA 3
HÜKÜM 7
Fi 21 Z sene [1]243
SAYFA 3
HÜKÜM 8
İşbu emr-i âlîşânımda münderic olan husûsât harf be-harf icrâ olunup ilâ
mâşâallâhü te‘âlâ mer‘i ve düstûrü'l-amel tutularak hilâfına hareket bir zamânda
tecvîz olunmaya şöyle ki bu husûs mücerred asayiş-i hâl-i ra‘iyyet ve intizâm-ı mülk
ve millet irâde-i hayriyesiyle teşebbüs ve ikdâm olunmuş bir mâdde-i mühimme
olmakla muğâyiri hareket mahz-ı habâset olacağı zâhir ve âşikâr olduğundan ve
makûlenin hakkında eşedd-i ukûbât ile mu‘âmele olunacağı cümleye beyân ve i‘lân
olunup ana göre işbu fermân-ı vâcibü'l-imtisâl-i şâhânemin muğâyiri ednâ hareket bir
171
zamânda vukû‘a gelmemesine ve mezâmin-i münîfesinin harf be-harf infâz ve
icrâsına bi'l-ittifâk takayyüd-i tâm ve sa‘y-i mâ-lâ kelâm oluna deyü bâlâsına keşîde
buyurulan mübârek ve mastûr hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne ile mu‘anven
emr-i âlîşânımın sûretidir ki aynıyla mahallinden nakl olunmuşdur.
SAYFA 3
HÜKÜM 9
172
re‘âyâ mahallâtına nakl ve iskân ettirilmesi ve taşralarda ba‘zı memleketlerde olan o
misillü müfsid papaslar dahi mahallerinden evâmir-i şerîfemle nasb olunmuş büyük
Ermeni Murahhasları ma‘rifetleriyle bi't-taharrî bildirilip semt ve münâsib olan
iskelelere gönderilerek kezâlik Akdeniz tarafına def‘ olunması husûslarına irâde-i
seniyyem ta‘alluk ederek iktizâları mukaddem ve mu’ahhar tarafına buyuruldular
ısdârıyla tenbîh ve taşralrdaki müfsid papaslar husûsu bi'l-fi‘l sadr-ı a‘zam-ı sütûde
şiyem ve vekîl-i mutlak kaviyyü'l-himem cânibinden vülât ve mutasarrifîne tahrîr ve
iş‘âr kılınmışsa da ber-vefk-i matlûb ve ale'd-devâm teftîşe ve icrâlarına gereği gibi
dikkat ve ihtimâm olunması lâzimeden ve ez-cümle zikr olunan müfsid papas
takımından ba‘zıları tebdîl-i hey’et ve tağyîr-i kıyâfet ile ihtifâ eylemeleri ihtimâline
mebnî o makûleler gereği gibi tahrîr olunarak zâhire ihrâc ve tard ve def‘lerine i‘tinâ
ve dikkat olunmak üzre Patrikhâne tarafından dahi kocabaşılar ta‘yîniyle memâlik-i
mahrûsada bulunan bi'l-cümle Ermeni papaslarının hâl keyfiyetlerini gereği gibi
tahrîr ve tecessüs ettirderek yedlerinde tarafından mezbûr sened bulunmayan müfsid
papaslar mahallerinde bulunan murahhasalar maʻrifetiyle olduklarınin hâkim ve
zâbıtına haber verilerek derhâl anların maʻrifetleriyle ahz ve Bahr-i Sefîd tarafına
tard ve defʻ olunmak üzre sevâhile karîb olan iskelelere gönderilmesi husûsuna
gereği gibi dikkat ve sıhhati irâde-i mülûkânem muktezâsından olmak mülâbesesiyle
sen dahi ana göre hareket ve bu makûle müfsidleri ketm ve ihfâ ve tesâhüb ve
himâyeye mütecâsir olanlar ibreten li's-sâirîn tertîb-i cezâ kılınacaklarını silkinden
lâzım gelenlere etrâfıyla ifâde ve tefhîm birle baʻde'l-yevm millet-i mersûmenin bu
makûle müfsidlerden gereği gibi tasfiye ve tathîrleriyle bir dahi muğâyir-i şurût-ı
raʻiyyet millet-i mersûme derûnunda ednâ derece uygunsuzluk hareket ve muğâyir-i
usûl-i raʻiyyet ve münâfî-i âyîn-i millet hâlât vukûʻa gelmemesi bu vesîle ırz ve
edebleriyle meşgûl olan reʻâyâ-yı saltanat-ı seniyyeme dahi bir gûne teʻâddî ve
rencîde olunmaması husûsuna sarf-ı vüsʻ kudret ve hilâf vazʻına irâʼet-i ruhsatla
mesʼûl ve muʻâteb olmakdan be-gâyet tehâşî ve mücânebet eylemen fermânım sahîfe
pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı pâdişâhânem mûcebince
tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve bâlâsı hatt-ı
şerîf-i şevket redîf şâhânemle tevşîhan yedine iʻtâ olunmuşdur imdi işbu emr-i
şerîfimi Patrikhânede hakîkati ve mazmûnu bundan böyle ilâ mâ-şâallâhü'r-rahmân
düstûrü'l-amel tutulmak üzre birer kıtʻa sûreti dahi memâlik-i mahrûsamda Ermeni
reʻâyâsı ve murahhasları bulunan mahallere irsâl ve tisyâr ve keyfiyet etrâfıyla
173
tarafından tahrîr ve işʻâr olunarak her bir mahalde harf be-harf tenfîz ve icrâsı ve
bâlâda beyân olunan müfsid papas makûlelerin külliyen millet-i mersûme
derûnundan tard ve defʻleriyle fîmâ baʻd tavr-ı raʻiyyetden hâric bir gûne
uygunsuzulk vukûʻa gelmemesi esbâbının istihsâh ve istikmâline vüfûr iʻtinâ ve
dikkat ve baʻde'l-yevm ol makûle müfsidleri bir mahalde istishâba cesâret eden her
kim olur ise olsun beher hâl hakkında lâzım gelen teʼdîbât-ı şedîde bilâ-imhâl icra
kılınmak keyfiyetini ifâde ve işʻâra mübâderet ve sen dahi şu husûsa kemâliyle
ikdâm ve dikkat ve fesâda medhali olmayanlara sû-i zan ile özrü mûcib hareketden
mücanebet ve işbu tenbîhât-ı pâdişâhânemin icrâsı husûsunda bir gûne müsâmaha
sûreti hakkında mûcib-i vehâmet ve müstevcib-i teʼdîb ve nedâmet olacağını
muhakkak bilip ana göre amel ve hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye tehâşî ve
mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle târîh fî 21 Z sene [1]243
SAYFA 4
HÜKÜM 10
174
mürtekib makûleleri hânelerinin bir tarafında kendileri sâkin ve bir tarafın Efrenç
tâʼifesine îcâr eylediklerinden birbirleriyle ihtilât edip teʼehhül etmek murâd
eylediklerinde kendi milletlerinden teʼehhüle rağbet etmeyip Efrenc tâʼifesinden
teʼehhül ve kendi kızlarını dahi Efrenc milletine tezvîc ve âyîn-i kadîmlerini dahi
terk birle Efrenc âyinine sülûk eylediklerinden bu makûle fesâdın milletleri beyninde
menʻ ve defʻi lâzime-i vakit ve hâlden olduğun bildirip husûs-ı mezbûr için verilen
evâmir-i aliyyem mûcebince Efrenç Milleti ile Ermeni tâʼifesini bir hânede sâkin
olmayıp ve evâmir-i aliyyeme muhâlif ve âyînlerine muğâyir Efrenc milletinden kız
alıp vermemek eğer hilâfı hareket ederi olur ise bilâd-ı baʻîdeye nefy ve teʼdîb
olunacakları dûş-ı heveslerine tefhîm olunarak işbu fesâdın menʻi ve defʻine ihtimâm
ve dikkat ve mahalle imâmlarına dahi taraf-ı şerʻden muhkem tenbîh ve teʼkîd ile
âyînlerine muğâyir reʻâyâya nikâh eylememeleri için bir kıtʻa emr-i âlîşânım
sudûrunu istidʻâ-yı inâyet eylediği ecilden Hazîne-i âmiremde mahfûz Piskopos
Mukâtaʻası defterlerine nazar olundukda patrikleri olduğu Ermeniyân tâʼifesinden
Beyoğlu ve Galata ve Boğaziçi'nde olan reʻâyâ mutasarrıf oldukları hânelerinde
kendileri mütemekkin ve bu baʻzan tahammülü olan menâzilin müsteʼcirleri yine
milletlerinden olup milel-i âhardan olmamak ve kızlarını dahi âyinleri üzre Ermeni
tâʼifesine verip cell-i âhâra vermemek ve nizâm-ı kadîmelerinden iken bir müddetden
beri baʻzıları hânelerinin bir tarafında kendileri sâkin ve taraf-ı âharını Efrenc
milletine îcâr eylediklerinden mâʻadâ âyinlerine muğâyir kızlarına dahi Efrenc
tâʼifesinden zevk ve Efrenc kızlarını kendileri tezevvüc eylediklerinden bu vechle
hareketleri fesâda müʼeddî bir keyfiyet olmakla bu makûle memnûʻât nizâm-ı
kadîmelerini muğâyir olup fîmâ baʻd Ermeni tâʼifesinin hâneleri Efrenc milletine îcâr
olunmayıp ve kızları kendi milletine milel-i âhara tezvîc ve milel-i âhardan tezevvüc
eylememek ve eğer hilâf hareket ederi olur ise teʼdîb olunmak üzre emr-i şerîfim
mukaddemâ lede'l-istidʻâ ol vakitde kuyûda mürâcaʻat olundukda patrikliğine dâhil
İstanbul ve Galata ve Üsküdar ve Hâslar ve sâʼir kazâ ve nevâhîde sâkin Ermeniyân
reʻâyâsının âyinleri üzre nikâhları ve patrik-i mersûm veyahut tarafından taʻyîn
eylediği vekîllerinedn gayri kimesne karışmayıp ve âyîn-i kadîmleri üzre bir dahi
avratı boşamalı olsa ve avrat üzerine avrat almak ziyâde âyînlerine muhâlif olmakla
ol makûlelere ruhsat verilmeyip teʼdîbi ve güşmâl oluna deyü bâlâsı hatt-ı hümâyûn-ı
şevket-makrûn-ı şâhânemle muʻanven patrik-i mersûmun yedine iʻtâ olunan berât-ı
âlîşân şurûtunda musarrah olduğuna binâʼen o makûle âyinlerine muğâyir hareket
175
olmamak ve baʻzı târik-i âyîn müfsidler mahalle imâmlarına iğfâl ve itmâʻ ile
teʼehhül ve tezevvüc eden er ve avratların zevc ve zevce-i âharları olduğu maʻlûmları
değil iken kendi takrîrleri üzere nikâh eylediklerinden milletleri derûnunda nice türlü
ihtilâl ve nizâm halellerini mûcib olduğundan Rum ve Ermeni reʻâyâsından cins-i
âhar üzre olan Efrenc tâʼifesine vermek âyinlerinin muğâyiri olduğundan papazları
cevâb verdiğinden tâife-i mersûm istediği reʻâyâ kızlarını istishâb ve Galata
Voyvodası'na varıp bu kızı tezevvüc edeceğim deyü ifâde ve bir mikdâr akçe
iʻtâsıyla voyvodadan aldıkları izin tezkiresini baʻzı kenar mahkemelerde nüvvâb ve
mahallât imâmlarına vardıklarında reddiyle cevâb verilerek menʻ ve defʻi husûsuna
ihtimâm ve dikkat olunmak için emr-i âlîşânım sudûru lede'l-istidʻâ ol vakitde
kuyûda mürâcaʻat olundukda İstanbul ve Galata ve Hâslar ve sâʼir kazâ ve nevâhîde
sâkin Ermeni reʻâyâsının âyinleri üzre nikâhlarını patrik veyahut tarafından taʻîn
eylediği vekîllerinden gayri kimesne karışmamak üzere bu verilen berât-ı âlîşân
şurûtunda musarrah olduğu ve mukaddemâ bu husûs için emr-i âlîşân verilmiş iken
bu esnâda bu makûle âyinlerine rağbet etmeyip târik-i âyîn müfsidlerden zikr olunan
mahallerde ve gerek sâir taraflarda mahalle imâmlarından iğmâz ve itmâʻ ile henüz
teʼehhül ve tezevvüc eden er ve avratların zevc ve zevce-i âharlarının olduğu
maʻlûmları değil iken takrîrleri üzre nikâh eylediklerinden milletleri derûnunda
ihtilâl-i nizâm-ı hâllerini mûcib ve nicelerine sirâyet ve ekser âyîn-i kadîmlerine terk
ve fesâdları yevmen fe-yevmen mütezâyid ve rabtları bir vechle mümkün
olmadığından mahall-i mezbûrda vâkiʻ mahallât imâmlarına taraf-ı şerʻden tenbîh
olunup âyînlerine muhâlif nikâh câiz olmayan kefereye nikâh ettirilmemek için
tevârîh-i muhtelife ile emsâline verilen evâmir-i aliyyenin teʼkîdini hâvî bin iki yüz
otuz sekiz senesi Cemâziye'l-âhirin dördüncü günü emr-i âlîşân verildiği derkenar
olmakla imdi derkenarı mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur.
SAYFA 5
HÜKÜM 11
176
Ağa ibn-i Ali'nin verâseti li-eb er karındaşı Cafer ile Erzurum'da sâkinler diğer li-eb
er karındaşları Ahmed ve Abdülkadir'e münhasıra olduğu lede'ş-şer‘i'l-enver zâhir ve
mütehakkık oldukdan sonra gâ’ibân-ı mezbûrânın hisse-i irsiyelerini ahz ve hıfz ve
vereselerine irsâl ve îsâle kıbel-i şer‘den vasî nasb olunan mezbûr Cafer talebiyle
tahrîr ve bey‘ olunan bir nefer Rum câriyesi semenidir ki ber vech-i âtî zikr olunur.
Fî 25 Z sene [1]243
SAYFA 5
HÜKÜM 12
Meblağ-ı merkûm altı yüz yirmi beş kuruş ile hîn-i fevtinde yanında mevcûd
emvâl ve eşyâsını ber-mûceb-i defter-i kassâm İzmir'de tahrîr ve takdîm olunan altı
yüz yedi kuruş dört para kıymetli eşyasını medîne-i Denizli'de veresesine teslîme
vasî nasb olunan Katırcı oğlu El-hâc Ali b. El-hâc İbrahim yedinden merkûm Cafer
bi't-tamâm ve'l-kemâl ahz ahz ve kabz eylediği işbu mahalle şerh verildi.
SAYFA 5
HÜKÜM 12
Serasker Paşa ma‘iyyetinde istihdâm gönüllü askeri için gelen emr-i âlî
mefhûmu
177
seraskerîde istihdâm olunmasını ve gönderilen kimesne çiftçi ve marîz ve derbeder
ve Dersaadet matrûdlarından olmamak şartıyla gayret-i dîniyyeleri olan ehl-i İslâm'ın
gönderilmeleri bâbında sâdır olan bir kıt‘a emr-i âlîşân ilâ âhirihî
Fî 27 Z sene [1]243
SAYFA 5
HÜKÜM 13
Fî 27 Z sene [1]243
SAYFA 6
HÜKÜM 14
Cümleye ma‘lûm olduğu üzre advâ-yı dîn-i mübîn olan Moskov keferesi
ümmet-i merhûme-i Muhammediye hakkında cibillî ve …? derkâr olan sû-i kasd ve
ihâneti icrâ ve hafazallâhü te‘âlâ bîzâ-i beyzâ-yı mensûr-ı İslâmiyeyi kesr ve iftâ
178
zu‘m-ı bâtılıyla kuvvet ve miknete dayanarak mağrûrâne memâlik-i İslâmiyeyi taraf
taraf mehâc ve iftihâm etmekde ve Anadolu ve Rumeli cânibinden sevk ve tebyîn
olunan guzât-ı muvahhidîn dahi muktezâ-yı gayret-i dîniyyeleri üzre ref‘-i sâib-i a‘dâ
maslahatla uğraşmakda iseler de kefere-i düzah karînin kesretine nazaran el-hâletü
hâzihî mevcûd olan asâkir-i zafer me’âsir mukâbele-i a‘dâya gayret-i kâfî olacağı
zâhir ve bu sefer esfâr-ı sâbıkaya mukîs olmayıp kefere-i makhûrenin bu tavr
hareketine göre gazâ ve cihâd kâffe-i ehl-i İslâma beş vakit namaz gibi farz-ı ayn
olmuş ve farziyyeti vâcibü'l-inkıyâd-ı pâdişâhânemle te’kîd eylemiş olduğundan
ma‘azallâhi te‘âlâ bu farz kat‘îdir her kim bilâ-özr-i şer‘î ta‘allül ve muhâlefet eder
ise âsim ve âsî olarak müstehıkk-ı mücâzât olacağı cânib-i şerî‘at-i garrâdan beyân
buyurulmuş olduğuna binâ’en memâlik-i mahrûsamda eli silâh tutan ve harbe ve
darbe kâdir olan ehl-i îmân durup oturacak ve katl olmayıp mücerred muhâfaza-i dîn-
i mübîn ve muhârese-i memâlik-i müslimîn için mukâbele-i düşmanda bulunan dîn
karındaşlarımızın imdâdına erişip üzerlerine farz-ı ayn olan emr-i gazâ ve cihâdı
icrâya çalışmaları lâzime-i zimmet-i diyânet ve râtıbe-i uhde-i hamiyet idiği cümleye
müstağnî-i ta‘rîf ve iş‘âr olmakdan nâşî Kütahya Sancağı'ndan çiftçi ve çoban ve
aceze ve alîl makûlesinden ve matrûd takımından olmayarak on iki yaşından yetmiş
yaşına kadar eli ve ayağı tutar cenk ve işe yarar ve esliha kullanır piyade ve süvari
bi'l-cümle ehl-i İslâm'ın ale'l-umûm Anadolu Vâlîsi ve Bolu ve Viranşehir ve
Kastamonu ve Ankar ve Kengırı ve Eskişehir sancakları mutasarrıf ve bi'l-istiklâl
asâkir-i mansûre seraskeri düstûr-ı mükerrem müşîr-i müfehham nizâmü'l-âlem
Hüsrev Mehmed Paşa -edâmallâhü te‘âlâ iclâluhû- ma‘iyyetinde istihdâm olunmak
ve cümlesi gönüllü olarak hasbeten lillâhi te‘âlâ emr-i gazâ ve cihâdda bulunmak
üzre Dersaadetime i‘zâm ve irsâl kılınmaları husûsu siz ki kuzât ve nüvvâb ve
mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz bu def‘a serasker-i müşârun-ileyh cânibinden
sizlere buyuruldu tenbîh ve iş‘âr ve mahsûs mübâşir dahi ba‘s ve tisyâr kılınmış
olmakla mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla serasker-i müşârun-ileyhin
tıbkı tahrîr ve tenbîhi vechle livâ-i mezbûrun on iki yaşından yetmiş yaşına kadar
büyük ve küçük umûmen erbâb-ı harb ve darbının süvari ve piyade gönüllü olarak fî
sebîlillâh ikâme-i farîza-i gazâ ve cihâd için seyr-i serî‘le Dersaadetime erişmeleri
emrine kemâl-i ikdâm ve mübâderet eylemeniz fermânım olmağın tenbîhen ve
ikdâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve (…) ile tisyâr olunmuşdur imdi
bu sefer esfâr-ı sâbıkaya mukîs olmayıp ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf gazâ ve cihâd
179
ferden ferdâ kâffe-i ehl-i îmâna farz-ı ayn olmuş idiğinden bu emr-i dînde ibrâz-ı
gayret ve sadâkat edenler dâreynde kat ender kat mükâfât-ı hasenesini müşâhede
edecekleri misillü ma‘azallâhi te‘âlâ hilâfını irtikâb edenler dünyâda pençe-i gazb-ı
şâhânemden tahallus girîbân edeceklerinden başka hafazahullâhü te‘âlâ firâr ani'r-
rızâ ekber kebâirden olmak mülâbesesiyle rûz-ı cezâda dahi azâb-ı elîme giriftâr
olacaklarında şüphe olmadığı zâhir ve celî olmakla işbu emrim tarafınıza vardığı gibi
bir an ve bir dakîka imrâr-ı vakti tecvîz etmeyerek livâ-i mezbûrun piyade ve süvari
cümleten gönüllü olmak ve çiftçi ve rençber ve marîz ve derbeder makûlesinden ve
matrûd takımından olmamak ve mürettebât-ı sâireye halel gelmemek üzre on iki
yaşından yetmiş yaşına kadar umûmen erbâb-ı harb ü darbın ma‘iyyet-i serasker-i
müşârun-ileyhde emr-i gazâ ve cihâda istihdâm olunmak üzre ucâleten ve
müsâra‘aten Dersaadetime sevk ve irsâl husûsuna bi'l-ittifâk kemâl ve ikdâm ve
sür‘at eylemeniz kat‘î matlûb-ı pâdişâhânem idiği ve bu emr-i dînde her kim ta‘allül
ve muhâlefet ederse ben gitmem falân gitsin lakırdılarına cür’et eder ise şer‘-i şerîfe
ve emr-i ulü'l-emre adem-i itâ‘at eylemiş olacaklarından o makûlelerin icrâ-yı cezâ-
yı sezâlarında dakîka fevt olunmayacağı cezmen ve yakînen ma‘lûmunuz oldukda
ana göre davranıp icrâ-yı emr ve irâde-i kâtı‘a-i mülûkâneme bi'l-ittihâd sarf-ı vüs‘
ve kudret ve zinhâr ve iğmâz ve rehâvet ve imrâr-ı vakit misillü ref‘ ve hâlât
vukû‘undan gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda meşrûh üzre şeref-yâfte-i
sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at
makrûnuyla âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasız.
Kad vasalehû
Fî 4 Z sene [1]243
SAYFA 6
HÜKÜM 15
180
ilmuhüm-ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân zikri âtî asker tahrîr ve ihrâcına me’mûr ve
hânemiz arkadaşlarından Arif Ağa ve a‘yân ve muhtârân ve voyvodegân ve zâbitân
ve vücûh-ı ahâlî ve sâir iş erleri ve sınır sâhibleri -zîde kadruhüm- inhâ olunur ki,
Ber-muktezâ-yı vakt ü hâl düşen maslahata göre semt-i gazâ ve cihâda sevk
ve irsâl olunmak üzre Anadolu'nun ba‘zı münâsib mahallerinden Dersaadet'e biraz
asâkir-i nusret me’âsir tertîbi lâzım gelmiş olduğundan ber-muktezâ-yı irâde-i aliyye
Kütahya Sancağı kazâlarından dahi mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla başı
bağlu ve işe yarar yüz on beş nefer piyade asker tertib ve muktedir sergerde ile
Dersaadet'e sevk ve tesrîre ikdâm ve sür‘at olunmak bâbında şeref-bahşâ-yı sahîfe
sudûr olan fermân-ı celili'ş-şân mukaddem gönderilmiş ve mu’ahhar asâkir-i
matlûbe-i merkûme iki yüz nefer dahi süvari zam ve ilâve olunmak emr ve
tenbîhâtını mutazammın sudûr eden emr-i âlî dahi irsâl olunmuş olduğundan
muktezâ-yı gayret ve diyânetleriniz üzre sâlifü'l-beyân iki kıt‘a fermân-ı celili'l-
ünvân mantûk-ı münîfi vechle yüz elli beş nefer piyade ve iki yüz nefer sürgüne
cem‘an üç yüz elli beş nefer asâkirin güzîde ve tüvânâ olarak tedârik ve tahrîr ve
muktedir sergerde nasbıyla bu günlerde Dersaadet'e eriştirilmesi emr-i ehemine bi'l-
vücûh dikkat eyleyecekleriniz bâhir ve âşikârsa da cümleye ma‘lûm olduğu vechle
düşman-ı dîn-i hazelân karîn Rusyalı keferesinin sû-i kasd ve ihâneti ve etrâf ve
eknâfdan sâir düşmenânı dahi tahrîk ve kendiye teb‘iyet birle taraf be-taraf hücûm
eyleyerek dîn ve devlet-i aliyye ve kâffe-i İslâmiyân-ı îrâs-ı shasâr ve mel‘anet
etmekde olduğu derkâr ve ma‘âzallâhü te‘âlâ maslahat bir tarafdan sıkışmış olduğu
bâhir ve âşikâr ve bu takdîrce olduğu bâhir ve âşikâr ve bu takdîrce mukâbele-i bi'l-
misl kâ‘idesine ri‘âyet kılınarak ve bu vakt evkât-ı sâireye ve işbu sefer-i azîme
esfâr-ı sâbıkalara kıyâs tutulmayarak îfâ-yı ve icrâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve a‘dâ-
yı kelimetullâhi'l-ulyâ eden kâffe-i mü’minîn ve muvahhidîn üzerlerine lâzım gelmiş
olduğu bedîhî bedîdâr ve bu bâbda ferd-i âferideden ben esnâfım ve ben erbâb-ı
ticâretim veyahut ketebeden ve gerek talebe-i ulûmdan veyahut hademe-i devlet-
mendim demeyip cümleten kalkıp düşman-ı dîn-i mübîn üzerlerine guluvv ve hücûm
ve îsâl-i savlet ve izhâr-ı celâdet eylemek îcâb ve iktizâ eylemiş olduğundan livâ-i
mezkûr dâhilinde vâki‘ kâffe-i kazâ ve kasabât ve kurâda kâin mü’minîn ve
muvahhidînin çoban ve çiftçi makûlesi alîl ve marîz olmayıp on iki yaşından altmış
yaşına kadar eli ve ayağı tutar ve harbe ve darbe muktedir ve esliha kullanur şecî‘ ve
181
bahadır kimesnelerin ale'l-umûm ma‘iyyet-i âcizânemizde istihdâm olunmak ve
cümlesi gönüllü olarak hasbeten lillâhi te‘âlâ Dersaadet'e celb kılınmak irâde-i
seniyye-i hazret-i pâdişâhî muktezâsından idiği sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyh ve
kuzât ve nüvvâb efendiler ve muhâtabûn sâirlersiz zikr ve beyân olunduğu vechle
işbu sefer husûsu başka mâddeye kıyâs olunur makûlesinden olmadığından ve bu
bâbda her kimden betâet ve rehâvetden ve me’mûl gayr-i hâlât ve keyfiyet vukû‘a
gelir ise isim ve şöhretleriyle cânib-i şerî‘at-i garrâdan i‘lâma mübâderet ve ibtidâ-yı
emirden tarafıma ihzâr ve mukaddime-i gazâ niyyet-i hâlisânesiyle bi-hakkın hüdâ-yı
lem yezel kendi yedd-i âcizânem bilâ-emân ve bilâ-su’al hemen ser-i menhûsunu
vücûd-ı levs-i âlûdundan kat‘ ve tefrîk eyleye hüküm muhakkak idiği ma‘lûmunuz
oldukda vusûl buyuruldukda hemen küçük ve büyük demeyip erbâb-ı harbden
bulunanları gönüllü olmak şartıyla fi sebîlillâh cihâd ve gazâ için ber-vech-i sür‘at
tahrîr ve tedârik ve mübâşir-i mûmâ-ileyhe terfîkan doğru tarafımıza irsâl ve tisyâr a
bi'l-ittifâk gayrete mübâderet ve zikr olunduğu üzre me’mûl gayr-i hâlât vukû‘
bulursa haklarınızda derkâr olacak vehâmet âkıbeti muhakkak bilip ana göre harekete
dikkat ve sen ki mübâşir-i mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzerine
şu asâkir-i İslâm'ın livâ-i mezkûrdan gâyetü'l-gâye işe yarar olarak serî‘an tahrîk ve
bi'l-istishâb Dersaadet'e tesyîrine ibtidâr ve mübâderet ve hilâfını mazmûnu
buyuruldu etvâr-ı nâ-bercâ vukû‘undan kemâliyle ittikâ-i tâm ve mücânebet
eylemeniz bâbında dîvân-ı Anadolu ve Seraskerîden işbu buyuruldu tahrîr ( )ile irsâl
olunmuşdur. Bi-mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mûceb-i buyuruldu amel ve
hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye tehâşî ve mübâ‘adet eyleyesin deyü
SAYFA 7
HÜKÜM 16
182
El-hâletü hâzihî Moskov keferesi üzerine sefer-i hümâyûnum tahakkukuna
binâ’en ba‘zı mehâmm-ı seferiye ve husûsât-ı sâire müzâkeresi zımnında Denizli
Kazâsı'na tâbi‘ Dere Karyeli Veliyyüddin ve Tüysüz Şeyh Mustafa ve Çakırzâde El-
Hâc Mustafa ve Hamildi oğlu El-Hâc Mustafa ve Şükrü oğlu El-Hâc Mehmed ve
Çizmeci El-Hâc Ahmed oğlu El-Hâc Mustafa ve Kafi Karyeli Hasan ve El-Hâc
Hüseyinzâde Hafız Hüseyin ve Honaz Kazâsı sâkinlerinden Şeyh Mehmed ve Hasan
Bey oğlu Ahmed ve Veli Hâcı Mustafa ve Çarşamba-i Lazkiye Kazâsı'na tâbi‘
Köynü Karyesi sâkinlerinden El-Hâc Hasan ve Veli ve Hâcı Mahmud ve Hâcı
Süleyman nâm kimesneler ile vücûhdan sâir söz anlar mevsûkü'l-kelim kimesnelerin
Dersaadetime celbi lâzım gelmekden nâşî siz ki nâibler ve voyvoda-i mûmâ-
ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde merkûmları ve sâir vücûhdan çend nefer söz anlar
kimesneleri mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zam çuhadarlarından Hüseyin -zîde
kadruhûya- terfîkan Dersaadetime i‘zâm ve irsâle ikdâm ve mübâderet eylemeniz
fermânım olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve mübâşir-i mûmâ-
ileyh ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda isimleri muharrer kesân ile vücûhdan çend
nefer mevsûkü'l-kelim kimesneleri ta‘yîn olunan mübâşir-i mûmâ-ileyhe terfîkan
Dersaadetime irsâle ihtimâm ve dikkat eylemeniz irâde-i seniyyem muktezâsından
idiği ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı emr ve irâde-i
seniyyeme ihtimâm ve dikkat ve hilâfından ittikâ ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında
sâdır olan emr-i âlî
Fî 7 M sene [1]244
SAYFA 7
HÜKÜM 17
183
Muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre mevâdd-ı zulmiyenin her tarafdan ref‘ ve
imhâsıyla şerî‘at-ı mutahhara-i hazret-i peygamberînin mâ hüve hakkihâ icrâsı
husûslarına mutazammın bi'r-re’y hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûn-ı pâdişâhânemle
müveşşah bundan akdem Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ısdâr ve hâssam
hasekileriyle tisyâr olunan mufassal ve meşrûh evâmir-i pâdişâhânemle tenbîh ve
iş‘âr olunduğu üzre memleketlerde olan tekâlîf ve tevzî‘ât defâtirlerinin hakîkati
anlaşılmak için her bir kazânın tevzî‘i defteri altı ayda bir kere Dersaadetime
gönderilerek bu tarafda masârıfât-ı vâkı‘alarının tetkîkât ve tenkîhâtına ihâle-i enzâr-ı
dikkat ve ba‘dehû makâm-ı Sadâretden bâlâ-yı defterde keşîde olunarak masârıf-ı
sahîhanın mikdâr-ı tasrîhiyle tevzî‘a ruhsatı hâvî emr-i âlî ile mahalline i‘âde birle
öteden beri tevzî‘ât-ı vâkı‘a ba‘zı kazâda hâne ba‘zı mahalde çift i‘tibâriyle ve re‘âyâ
karyelerinde dahi orak hesâbıyla ola geldiğinden defter-i sahîhde ve gerek verilecek
emr-i âlîde ta‘yîn ve tasrîh olunacak mikdâra göre ol kazânın her bir karyesine hâne
ve çift ve orak başına kaç kuruş isâbet eder ise ana göre tevzî‘ ve tahsîline mübâşeret
kılınması tenbîhâtı derc ve tebyîn olunmuş ve bu husûs umûr-ı mu‘tenâdan olmak
mülâbesesiyle işbu defâtir-i tevzî‘âtın bu tarafda tedkîkât ve tenkîhâtı maslahat
ehemmine mevâlî-i fihâmımdan hâlâ Harameyn Müfettişi akzâ kuzâti'l-müslimîn
Mevlânâ Mehmed İzzet -zîde fezâiluhû- bi'l-intihâb me’mûr ta‘yîn kılınmış
olmakdan nâşî bu def‘a Denizli Kazâsı'nın iki yüz kırk üç senesi rûz-ı Hızır
i‘tibâriyle Dersaatime gönderilen mümzâ ve muharrer tevzî‘ defterinin yekûnu bir
yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşa bâliğ olmuş ve defter-i mezkûr mevlânâ-yı
mûmâ-ileyhe lede'l-havâle ol dahi muktezâ-yı me’mûriyeti üzre ba‘de'l-mutâla‘a ol
vechle tevzî‘ ve tahsîli iktizâ eylediğini mübeyyin zîr-i deftere imzâ ve temhîr etmiş
ve bi'l-fi‘l sadr-ı a‘zam sütûde şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü'l-himem tarafından
bâlâsı deftere sah keşîde kılınarak defter-i mezkûr i‘âde ve irsâl kılınmış olmakla siz
ki nâib ve voyvoda ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde sâlifü'z-zikr bir
yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşu ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifetiyle kazâ-i
mezkûr ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet olunarak tevzî‘ ve taksîm ve yerli
yerinden cem‘ ve tahsîl ile mahallerine te’diye ve teslîmine dikkat ve meblağ-ı
mezbûrun hîn-i tevzî‘inde bunca zam ve ilâve olunmak veyahut tahsîlât nâmıyla veya
[nâm-ı âharla] akçe ahz ve tahsil kılınmak lâzım gelir ise bi't-tahkîk mütecâsir
olanların haklarından gelineceği muhakkak ve mukadder olduğuna binâ’en ana göre
amel ve harekete ikdâm ve ihtimâm-ı tâm eylemeniz bâbında fermânım olmağın işbu
184
emr-i şerîfim ısdâr ve tisyâr olunmuşdur imdi keyfiyet ma‘lûmunuz oldukda ber-
vech-i muharrer amel ve hareketle îfâ-yı levâzım-ı sadâkate dâmen-i dermiyân gayret
ve meblağ-ı mezbûrun kazâlara sûret-i tevzî‘i ve tahsîli bu tarafda dahi ma‘lûm
olmak için i‘lâmâtın Dersaadetime irsâl ve takdîmine müsâra‘at ve muğâyir-i vaz‘a
irâ’et-i ruhsat ile nefsinizi tehlikeye ilkâdan gâyetü'l-gâye tehâşî ve mücânebet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyuruldu ki vusûl buldukda bu
bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve
lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnu makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından mübâ‘adet
eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd eyleyesin.
Kazâ-i Denizli
786
678 kuruş
185
217 kuruş İmdâdiye-i seferiye ve taksît-i evvel
280 kuruş
Kazâ-i Honaz
09 Hizmet-i mübâşiriye
106 kuruş
Kazâ-i Gököyük
79 kuruş
SAYFA 8
HÜKÜM 17(a)
Fî 11 C sene [1]245
186
Köhne Entari, 7 kuruş
Abânî, 15 kuruş
Çakşır, 15 kuruş
Gömlek, 13 kuruş
Uçkur 2 kuruş
187
Müsta‘mel beyaz entari 6 kuruş
Tabanca 8 kuruş
Kilim 6 kuruş
Seccâde 46 kuruş
Kilim 5 kuruş
Kilim 6 kuruş
Şemsiye 3 kuruş
Fes 6 kuruş
188
Şifâ-yı şerîf 1 aded
Çizme ve resim 22
Cem‘an yükûn
526 kuruş
SAYFA 9
HÜKÜM 18
Tevzî‘ defteridir.
İşbu bin iki yüz kırk üç senesine mahsûben Hâss-ı Denizli ve tevâbi‘i
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘a idâresi için cevz-i ma‘dûd
ta‘bîriyle ber mu‘tâd-ı kadîm Denizli Hâssı voyvodası bulunanlara tahsîsen tahsîline
ta‘alluk buyurulmuş olan irâde-i seniyye mûcebince gayr-i ez afv taksît-i evveli olan
rûz-ı Hızır ve taksît-i sânîsi dahi rûz-ı Kasım duhûllerinde olmakla taksît-i ûlâ-yı
mezkûr ile kazâhâ-i mezkûrede umûr-ı mühimme ve matlûbât-ı sâire ile bâ-emr-i âlî
ve bâ-buyuruldu âmed şud eden mübâşirân ve müste‘cilân ve sâ’ir hademeye verilen
hizmet-i mübâşiriye ve ücret-i bargiriye ve masrûfât-ı sâ’ire kazâhâ-i mezkûrenin
hukkâm ve zâbitânı ve ihtiyârları ma‘rifetleriyle ve ma‘rifet-i şer‘le ba‘de'l-hesâb zîr-
i defterde tasrîh ve beyân olunduğu vechle terâküm etmiş olan mebâliği sâbıklarına
kıyâsen kazâhâ-i mezkûreye ta‘dîli ve tesviye şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm ve her
birleri hisse-i mefrûzalarını edâya ta‘ahhüd ederek mümzâ defterini tahsîline
me’mûre teslîm olunmasını matlûb etmeleriyle berâ-yı tahsîl hâlâ hâss-ı mezkûre
voyvodası Şeyh Mustafa Ağa'ya verilen rûz-ı Hızır tevzî‘inin mümzâ ve memhûr
defteridir ki ber vech-i âtî zikr olunur.
189
Fî 13 Z sene [1]243
18750 kuruş Emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hazînesine âid olan
matlûb-ı âlî buyurulmuş olan yetmiş beş nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi
03000 kuruş Bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile cânib-i âmireye mu‘tâd olan
ref‘-i menzil bedelinin taksît-i ûlâsı
00350 kuruş Zikr olunan taksît-i ûlâ olmak üzere mütesellim-i mûmâ-ileyh
cânibinden bedel-i mezkûru getiren Salih ve Mehmed Ağa'ya cümle ma‘rifetiyle
verilen ücret-i beygir ve harcirâh
72775 kuruş
190
00310 kuruş bâlâda zikr olunan bedel akçesinin isti‘câline mütesillim-i
mûmâ-ileyh cânibinden bâ-buyuruldu gelen Tatar Emin Ağa'ya verilen hizmet ve
ücret-i beygir
77635 kuruş
03880 kuruş Zikr olunduğu üzre Bahr-i Sefîd Boğazı'na Kütahya cânibinden
gönderilmiş olan asâkirin yol masârıfı için bâ-irâde-i seniyye nasb olunan vekîl-i
harc çâkerîlerine verilmiş olan akçe vefâ etmeyip fazla olan masârıfdan Kütahya
mahkemesinden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince kazâhâ hisselerine isâbet eden
00497 kuruş Bâlâda zikr olunan Bahr-i Sefîd Boğazında olan neferâtın
mâhiyeleri matlûbuna mütesellim-i mûmâ-ileyhtarafından bâ-buyuruldu gelen
Mübâşir Eyüb Ağa'ya hizmet ve ücret-i beygir
82948 kuruş
00250 kuruş Bâlâda zikr olunan doksan dört neferin gönderilmezden akdem
isti‘câline mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibinden gelen Tatar Mehmed Ağa'ya verilen
hizmet ve ücret-i beygir
191
00183 kuruş Evkât-ı hamsede mefrûzanın vaktiyle edâ olunması bâbında
sâdır olan emr-i âlînin bir kıt‘a sûretiyle mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibinden
buyurulduyla gelen mübâşir ve hizmet-i ücret
00350 kuruş Nisvândan mâ‘adâ mecmû‘ zükûrun fîmâ ba‘d zer sim ile
masnû‘ ise isti‘câlinden ictinâb eylemeleri bâbında sâdır olan emr-i âlînin bir kıt‘a
sûretiyle gelen mübâşiriye
83856 kuruş
0595 kuruş Neferât-ı mezkûrenin matlûbuna emr-i âlî ile mütesellim-i mûmâ-
ileyh cânibinden gelen Said Efendi'ye verilen hizmet ve ücret-i beygir
00100 kuruş bâlâda zikr olunduğu üzre simli elbise men‘ine dâir sâdır olan
fermân-ı âlî ile gelen devlet-i aliyye Tatarı Mustafa Ağa'ya verilen hizmet
89001 kuruş
00100 kuruş Murûr tezkiresinin te’kîdi hâvî sâdır olan fermân-ı âlî ile vurûd
eden Devlet-i aliyye tatarına verilen hizmet
192
02000 kuruş Kezâlik Çukur timarı nâmıyla Anadolu vâlîlerinin
buyuruldusuyla ashâbına verilmekde olan timarların Denizli ve tevabi‘i
kasabalarında mahalleri olmadığından defter-i tevzî‘e idhâl olunan
01000 kuruş Nefs-i Denizli a‘yânı bulunanlara öteden beri verilmekde olan
mu‘tâdiye
93451 kuruş
100051 kuruş
001250 kuruş İşbu tevzî‘ defteri bâ-irâde-i seniyye derbâr-ı adâlet medâra
getiren Muhtarândan Mehmed Ali Ağa ve Mustafa Ağa'ya cümle ma‘rifetiyle verilen
harcirâh ve ücret-i beygir
163352 kuruş
Yalnız bir yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşdan tevzî‘i iktizâ eder.
193
Kazâ-i Ezine 39705 kuruş
Ta‘allaka nazarî
SAYFA 9
HÜKÜM 18(a)
İşbu bin iki yüz kırk üç senesine mahsûben Hâss-ı Denizli ve tevâbi‘
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘ayı idâresi için ceviz-i ma‘dud
ta‘bîriyle ber-mu‘tâd-ı kadîm Denizli Hâssı voyvodaları bulunanlara tahsîsen
tahsîline müte‘allik buyurulmuş olan irâde-i seniyye mûcebince afv-i taksît evvel ve
rûz-ı Hızır ve taksît-i sânî dahi rûz-ı Kasım duhûllerinde olmakla taksîti ûlâsı mezkûr
ile senede iki taksît ile verilen Kalyoncu bedelinin taksît-i sânîsi devletli Serasker
paşa efendimizin semere-i mukâta‘asıyla kazâhâ-i mezkûrdan umûr-ı mühimme ve
matlûbât-ı sâire ile bâ-emr-i âlî ve bâ-buyuruldu âmed şud eden mübâşirine ve
müste‘cilân ve sâir hademeye verilen hizmet-i mübaşiriye ve ücret-i beygir ve
masrûfât-ı sâire kazâhâi mezkûrenin hukkâm ve zâbitânı ve sa‘adetli voyvoda ağa ve
muhtârân ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘le Dersaadet'e takdîm olunan mümzâ defterin
bâlâsına makâm-ı sadâret-penâhîden sah keşîdesiyle tevzi‘a ruhsatı hâvî sâdır olan
fermân-ı celili'ş-şânda tasrîh ve beyân olunan bir yük altmış üç bin üç yüz elli iki
kuruşa kazâhâ-i mezkûrenin hukkâm ve zâbitânı ve muhtârân ma‘rifetleri ve
ma‘rifet-i şer‘le meblağ-ı mezkûrun sâbıklarına kıyâsen ta‘dîl ve tesviye şurûtu üzre
tevzî‘ ve taksîm olundukda nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbet eden elli dokuz bin altı
yüz beş kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağanın kethüdâ vekâletlerine dört bin
194
kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm odabaşıya iki yüz kuruş ve şehir kethüdâsına iki yüz elli
kuruş ve Karcı Karyesi'ne i‘âne olunan beş bin kuruş ber-mu‘tâd ilâve ücret-i beygir
bin beş yüz kuruş ve Hacı Eyüblü Karyesi'ne ber-mu‘tâd hasır bahâsı iki yüz bir
mu‘tâd-ı kadîm kabristân mütevellîsi ve civâriye ve İncirpınar makûlesine verilen elli
kuruş hâkimü'l-vakt efendiye ber-mu‘tâd-ı kadîm verilen harc-ı defter ve harc-ı
i‘lâmât-ı cesime üç bin yedi yüz elli kuruş ber-mu‘tâd-ı kadîm kethüdâ ve
hüddâmlarına beş yüz kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm mahkeme kâtibi El-Hâc Şaban
Efendi yedi yüz elli kuruş ber-mu‘tâd-ı kadîm iki nefer muhzıra altmış kuruş ki
cem‘an yetmiş dört bin yedi yüz altmış beş kuruşa resîde olup cümle ma‘rifeti ve
ma‘rifet-i şer‘iyle tevzî‘ ve sâlyâne keş mahallât defterlerine taksîm ve her birleri
kabûl ve hisse-i musîbelerini edâya ta‘ahhüd etmeleriyle li-ecli't-tahsil hâs-ı mezkûr
voyvodası sa‘âdetli Şeyh Mustafa Ağa yedine verilen kazâ-yı mezkûrun mümzâ ve
memhûr defteridir ki ber-vech-i âti zikr u beyân olunur.
195
Mahalle-i Kuramaz 805 kuruş
196
Karye-i Goncaali 595 kuruş
SAYFA 10
HÜKÜM 19
197
ve ma‘rifetiniz ve cümle ittifâk ve ittihâdlarıyla serî‘an ve âcilen yerli yerinden ve
îcâb iktizâ edenlerden cem‘ ve tahsîl ve müşârun-ileyh efendimizin hazîne-i
devletlerine tavsîl olunmak için i‘lâmıyla kabza-i memure tevdî‘an tarafımıza irsâl ve
tisyâra mübâderet ve bu bahâne ile fukarâ ziyâde şeyler tarh ve taksîminden ziyâde
hazer ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu
ısdâr ve Enderun Çavuşlarından Süleyman Ağa ile tisyâr olunmuşdur bi-mennihî
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-minvâl-i muharrer ve ber-mûceb-i buyuruldu amel
ve hareket ve hilâfından be-gâyet hazer ve mücânebet eyleyesin deyü
Kad vasale
Fî 25 M sene [1]244
Kazâ-i Denizli
786 kuruş
678 kuruş
198
021,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye
280 kuruş
Kazâ-i Honaz
09 Hizmet-i mübâşiriye
106 kuruş
Kazâ-i Gököyük
Temme'l-kelâm
SAYFA 10
HÜKÜM 20
199
dâ‘iyânı ve zâbıtân ve sâir iş erleri -zîde kadruhüm- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl
olıcak maʻlûm ola ki,
200
cem‘ ve tedârik ve mübâşirine terfîkan irsâle sa‘y ve gayret ve bu bahâne ile tecrîm
ve tekdîrden ve bir gûne te‘âddî ve iz‘âcdan tevakkî ve mübâ‘adet eyleyesin ve sen
ki mübâşir-i merkûmsun sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre mahalline varıp
yedine verilen ale'l-hesâb akçeyi ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifet ve ittihâdlarıyla
tevzî‘ ve taksîm ve ol mikdâr esterânı bi'l-istishâb getirip Istabıl-ı âmireme teslîme
müsâra‘at eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i
şerîf-i âlîşânımın mazmûn-ı münîfi ile âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd
kılasız.
Fî 5 S sene [1]244
Kayd şud.
SAYFA 11
HÜKÜM 21
Şerî‘at şi‘âr Kütahya Kâdısı fazîletli efendi -zîde fazluhû- ve şerâyi‘ şi‘âr
livâ-i mezbûrun hâvî olduğu kazâların kâdıları fazîletli efendiler -zîde fazluhüm- ve
kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri -zîde kadruhüm- inhâ
olunur ki,
201
ise mûmâ-ileyh Feyzullah Ağa'nın istikâmet ile mevsûf ve gayret-i diyânetiyle
me’lûf olduğu hasebiyle ağayı Kütahya Sancağı'nın umûr-ı mütesellimliği idâresine
tarafımızdan asâleten bu def‘a nasb ve ta‘yîn kılınmış olduğu siz ki efendiler ve
vücûh-ı memleket ve sâirlerisiz ma‘lûm-ı dirâyet melzûmunuz oldukda cümleye
ma‘lûm olduğu vechle a‘dâ-yı dîn-i mübîn ve mehîn-i şerî‘at-i cenâb-ı seyyidü'l-
mürselîn Moskov keferesi ümmet-i Muhammediye üzerine tehâcüm ve niyyet-i
fâsidesine mebnî mukâbele-i bi'l-misl şerâitine ri‘ayet-i gazâ ve cihâd ve kâffe-i ehli-
i İslâm üzerine fraz olmuş olduğuna binâ’en Kütahya Sancağı'nda çiftçi ve çoban ve
işe yaramaz makûlelerinden olmayarak on iki yaşından yetmiş yaşına kadar eli ve
ayağı tutar harb ve darbe kâdir olanlar hasbeten lillâhi te‘âlâ gönüllü olarak emr-i
cihâd merâsimini icrâ zımnında aceleten Dersaadet'e ma‘iyyet-i hâlisânemize
gelmeleri irâde-i kâtı‘a-i hazret-i cihân-dârî muktezâsından olmakla ol bâbda şeref
efzâ-yı sudûr olan evâmir-i celîleti'l-ünvân ile buyuruldularımız mukaddem ve
mu’ahhar irsâl ve tisyâr kılınmış ve peyder pey asâkir-i nusret me’âsir gelmiş ve
gelmekde ise işbu vakitler evkât-ı sâireye kıyâs olmayıp dîn ve devletimizin düşman-
ı ekberi olan bir tarafdan bilâd-ı İslâmiye'ye tehâtî ve tecâvüz ederek maslahat
gâyetü'l-gâye sıkışmış ve davranıp oturacak ve duracak zamânlar olmamağıyla nefs-i
Kütahya'dan ve hâvî olduğu kazâların ba‘zı mahallerinden alemler küşâd ve ağaları
nasb olunmuş ise karârı karâra ta‘lîk ederek hâli üzre durduğu lede't-tahkîk
ma‘lûmumuz olmakla işbu husûs mevâdd-ı seferiye ve umûr-ı dîniyyeden olup ednâ
mertebe rehâvet ve tekâsül edenler dünyâ ve âhiretde necât ve selâmet bulamayacağı
bi'd-defe‘ât bildirilmiş ve te’kîd kılınmış ise de bundan sonra avk te’hîr gûne hareket
ve hilâfına cesâret edenleri olur ise her kimler olur ise olsun o makûlelerin
haklarından hayal ve hâtıra gelmez ukûbet ile icrâ olunacağı âşikâr ve iğmâz
müsâmaha olunacağı bedîdâr olmağıyla asâkir-i mürettebeyi hâtıra ve gönüle
bakmıyarak ve geceyi gündüze katarak ve iki konağı bir ederek bir an ve bir sâ‘at
kadar tarafımıza eriştirilmesine bi'l-ittifâk ve'l-ittihâd teşmîr-i sâk dikkat eyleyesiz ve
sen ki mütesellim ağa mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre umûr-ı
mütesellimliğe dâir mesâlih-i lâzimenin rü’yet ve temşiyetine dikkat ve işbu
mazmûn-ı buyuruldu muktezâsınca şu asâkir maslahatına dâmen-i dermiyân gayret
ve tahsîlât-ı emvâl-i mîriyeye ve husûsât-ı mühimme-i Devlet-i aliyyede ikdâm ve
sür‘at ve vedî‘a-i cenâb-ı Rabbü'l-izzet olan sekene-i ahâlî fukarâsının sıyânet ve
cibâyeti esbâbının dahi dâimen istihsâline mübâderet ve cânib-i seniyyü'l-menâkıb-ı
202
hazret-i pâdişâhîye cümleden isticlâb-ı da‘avât-ı hayriyeye mübâşeret ve hilâf-ı
mazmûn-ı buyuruldu ednâ mertebe tekâsül ve kusûrdan mübâ‘adet eylemeniz için
me’mûriyetiniz hâvî te’kîd ve isti‘câlen ve ikdâmen ve ifhâmen Dîvân-ı Eyâlet-i
Anadolu ve Seraskerîden işbu buyuruldu ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur inşâallâhü
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfını
tevcîzden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eyleyesiz deyü
Kad vasale
Fi 5 S sene [1]244
Kayd şud
SAYFA 11
HÜKÜM 22
203
kazâlarınız tarafına gelmiş oldukları muhâfız-ı müşârun-ileyh efendimiz tarafından
vurûduyla işbu buyuruldumuza mevzû‘an gönderilmiş olan defterden dahi
ma‘lûmunuz oldukda imdi siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz siz ber tıbk-ı irâde-i
şâhâne mukaddem ve bu def‘a firâren kazâlarınız tarafına vurûd eden hâinleri birer
hâl buldurup mahall-i me’mûriyetlerine i‘âde olunmak için bu tarafa irsâl eylemeniz
lâzımeden iken iğmâz-ı ayn ve tekâsül eylemeniz mûceb-i istiğrâb olunup muğâyir-i
rızâ-yı hazret-i pâdişâhî olmakla vusûl-i buyuruldumuzda mukaddem ve mu’ahhar
zuhûr eden firârîleri beher hâl buldurup savb-ı me’mûrelerine i‘âde olunmak için bu
tarafa irsâl ve tavsîle müsâra‘at bulunmadıkları sûretde yerlerine güzîde ve tüvânâ ve
tâmmü'l-esliha olarak ol mikdâr asâkir tedârik ve seyr-i serî‘ ile tarafımıza irsâl ve
tesbîre mezîd ihtimâm ve dikkat ve hilâfını tecvîzden mübâ‘adet eylemeniz bâbında
kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu tahrîr ve irsâl olunmuşdur. Bir
müddetden beri ba‘zı vülât ve hukkâm ve voyvoda ve a‘yân kendilerine mahsûs olan
âidât ve ma‘âşâta adem-i kanâ‘at birle zîr-i idârelerinde olan fukarâdan tekâlîf-i
sahîha ve matlûbât-ı seferiyyeden mâ‘adâ kendi cerr-i menfa‘atleri için fukarâdan
bilâ-mûceb akçe almak ve aralıkda şuna buna bî-asıl azv ve töhmet ve istinâd-ı
kabâhat ile fukarâ-yı ra‘iyyeti çift ve çubuk ve davarlarını sattırarak kendi tecrîm ve
tağrîm etmek misillü hilâf-ı şerî‘at-i garrâ ve muğâyir harekete ictirâ eyledikleri
tahkîk olunduğuna binâ’en fîmâ ba‘d vülât ve hukkâm voyvoda ve a‘yân kendilerine
mahsûs olan âidât-ı kadîmeye kanâ‘at birle tekâlîf-i sahîha ve mürettebât-ı
seferiyeden başka kendi nefisleri için bir akçe almamak ve bir kimesnenin cünha ve
kabâhati vukû‘unda darb ve tazir ve hadd-i kısâs misillü lâzım gelenlere ahkâm-ı
şer‘iyyesi ne ise icrâ olunup bir akçe cerîme almamak tenbîhâtına dâir bâlâları hatt-ı
hümâyûn-ı übbehet makrûn-ı pâdişâhânem müveşşah Anadolu ve Rumeli'nin üçer
kollarına mufassal ve meşrûh ısdâr ve tisyâr kılınmış olan evâmir-i celîle-i
mülûkânenin meâli münîfi ba‘zı müfsid ve muhrik mukûleleri kendü meram-ı
mefsedet encâmlarına göre tağyîr ve tahrîf ederek fukarâ kâffe-i tekâlifden mu‘âf
kılınmışdır deyü bir takım sade dil kimesneleri tağlît ve iğfâl ile matlûbât-ı mîriye ve
mürettebât-ı seferiyyenin ta‘tîline bâ‘is ve bâdî oldukları bu def‘a bi'l-ihbâr vâsıl-ı
sâmi‘a-i şehriyârânem olup fukarâ ve zu‘efâ-i zât-ı hilâfet simât-ı mülûkânem ve
vedî‘a-i cenâb-ı hâlikü'l-berâyâ olmak mülâbesesiyle kâffe-i mezâlim ve
te‘addiyâtdan himâyet ve sıyânetleri nezd-i mekârim-vefd-i pâdişâhânemde matlûb
ve mültezim olduğu misillü mürettebât-ı Devlet-i aliyye ve mehâmm-ı saltanat-ı
204
seniyyenin dahi ta‘tîl ve te’hîrinden elzem idiği zâhir ve cemî‘-i zamânda ve
husûsiyle Devlet-i aliyyemin taraf taraf böyle derkâr olan böyle bir meşgûliyeti
hengâmında mürettebât-ı seferiyenin ta‘tîline cesâret gâyet uygunsuzluk bir keyfiyet
olduğundan ba‘de ez-în dahi bu misillü muhtere‘ât ile bir mahalde tekâlif-i mühimme
ve mühimmât-ı Devlet-i aliyyenin ta‘tîl ve te’hîr kılındığı haber alınır ise bi't-taharrî
cesâret edenlerin icrâ-yı te’dîblerine ibtidâr olunacağı bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî
siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kazâ ve
kasabât ve kurâ ahâlîsine ifâde ve ta‘yîn ile kazânıza müretteb olan matlûbât-ı mîriye
ve mehâmm-ı seniyye tekâlîf-i sahîha her ne ise cümlesini yerli yerinden îcâb ve
iktizâ edenlerden tamâmen ve kâmilen tahsîl ve mahallerine te’diye ve teslîme
mübâderet bundan o misillü hilâf-ı tefevvühüne ibtidâr edenler olur ise icrâ-yı
te’diyeleri için isim ve şöhretleriyle keyfiyeti Dersaadetime işâret eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır ve mûcebince Kütahya Mütesellim buyuruldusu varid
Fi 7 S sene [1]244
SAYFA 12
HÜKÜM 23
205
nusret makrûn-ı pâdişâhânem tahakkukuna mebnî Anadolu ve Rumeli câniblerinden
mücerred îfâ-yı farîza-i gazâ ve cihâd için semt-i gazâ ve cihâd için sevk olunan
vüzerâ ve me’mûrîn ve asâkirin esnâ-yı râhda ve yiyeceklerini kendi akçeleriyle
almaları gayr-i câiz ve mukaddemce sünûh eden irâde-i seniyyem vakt-i hazarda
fukarânın beyhûde masârıfdan vikâyeleri garazından ibâret olup bu misillü kuzât ve
muvahhidîn imdâd ve i‘ânete herkese lâzime-i zimmet idiği emr-i bâriz olmakdan
nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî-i fihâm ve kuzât ve nüvvâb ve
sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet-i ve idârenizde
kâin kazâ ve kasabât ahâlîsine ifâde ve tebyîn ile bundan böyle sefere me’mûrîn ve
ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir me’mûrîn ve asâkirden her kim olur ise
olsun esnâ-yı râhda kazâlarınıza lede'l-vurûd birer gecelik iktizâ eden yem ve
yiyeceklerin i‘tâ ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve isrâ olunması husûsuna mezîd
ikdâm ve mübâderet eylemeniz bâbında fermânım olmağın tenbîhen ve ikdâmen
mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve hâssam hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân Seyyid Mehmed Emin ile tisyâr olunmuşdur. Mûcebince Kütahya
Mütesellimi buyuruldusu varıp
Kad vasalehû
Fî 7 sene [1]244
SAYFA 12
HÜKÜM 23(a)
İşbu iki yüz kırk dört senesi mâh-ı Muharremi'l-harâmının yedinci yevm-i
Cumartesi Fatıma Sultan aleyhi'ş-şân -etâlallâhü te‘âlâ tâli‘ ve nusretehûna dâir
vurûd eden sûret-i emr-i âlî işbu mahalle kayd
Fî 11 S sene [1]244
206
SAYFA 12
HÜKÜM 24
Fî 11 S sene [1]244
SAYFA 12
HÜKÜM 25
Fî 15 S sene [1]244
207
SAYFA 12
HÜKÜM 26
208
SAYFA 13
HÜKÜM 26(a)
209
şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kazâ ve kasabât ve kurâ
ahâlîsine ifâde ve tebyîn ile kazâlarınıza müretteb olan matlûbât-ı mîriye ve
mehâmm-ı seferiye ve tekâlîf-i sahîha her ne ise cümlesini yerli yerinden îcâb ve
iktizâ edenlerden tamâmen ve kâmilen tahsîl ve mahallerine i‘tâ ve tesbîle mübâderet
bundan böyle o misillü hilâf-ı rızâ kelâm tefevvühüne ibtidâr edenler olur ise icrâ-yı
te’diyeleri için isim ve şöhretleriyle keyfiyeti Dersaadetime tahrîr ve işâret eylemeniz
fermânım olmağın tenbîhen ve ikdâmen mahsûs işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve
hâssa hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Ahmed Şemseddin -zîde kadruhû-
ile tisyâr olunmuşdur.
SAYFA 13
HÜKÜM 27
210
lâzime-i zimmet idiği emr-i bâriz olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i
mîrân ve mevâlî-i [fihâm] ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i
şerîfimde zîr-i hükûmet-i ve idârenizde kâin kazâ ve kasabât ahâlîsine ifâde ve tebyîn
ile bundan böyle sefere me’mûr ve ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir
me’mûrîn ve askerîden her kim olur ise olsun esnâ-yı râhda kazâlarınıza lede'l-vurûd
birer gecelik iktizâ eden yem ve yiyeceklerin i‘tâ ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve
isrâ olunması husûsuna mezîd ikdâm ve mübâderet eylemeniz fermânım olmağın
tenbîhen ve ikdâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve hâssa
hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Ahmed Şemseddin ile tisyâr olunmuşdur
imdi bâlâda beyân olunduğu vechle bundan böyle sefere ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-
i mîrân ve me’mûrîn ve askerîden her kim olursa olsun esnâ-yı râhda taht-ı hükûmet
ve kazâlarınıza dâhil olur ise fakat birer gecelik lâzım gelen yem ve yiyecekleri i‘tâ
ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve isrâ olunması ve bu vesîle ile sahîh sefere sefere
me’mûr olanlardan mâ‘adâ şuna buna müft ü meccânen nesne ahziyle fukarâ izrâr
olunmaması husûsuna bi'l-ittifâk mezîd ikdâm ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı
pâdişâhânem idiği ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i muharrer amel ve harekete ve
infâz-ı emr ve irâde-i mülûkânemle îfâ-yı muktezâ-yı fermanberi ve sadâkate bi'l-
ittihâd sarf-ı vüs‘ ve kudret ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki
Fi 2 Ra sene [1]244
SAYFA 13
HÜKÜM 27(a)
Fî 13 N sene [1]244
211
SAYFA 14
HÜKÜM 28
Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk üç senesine mahsûben beher
kile altışar buçuk kuruş olarak Kütahya Sancağı'nda vâki‘ kazâlardan müretteb yüz
elli bin keyl râyic hıntasından Denizli Hâssı kazâlarının Kütahya Mahkemesi'nden
muhrec pusula mûcebince hisselerine musîb hıntanın tahsîli bâbında ısdâr ve tisyâr
olunan emr-i şerîfimin vusûlünde ve kazâhâ-i merkûm ahâlîlerinin fakr-i hâlleri
cihetiyle akvât-ı yevmiyelerini tedârikde âciz kaldıklarından bu makûle râyic
mübâya‘asının misli mesbûk olmadığından ve hisse-i mübâya‘alarının gerek aynen
ve gerek bedelen edâsına bir türlü kudret-yâb olamadıklarından bahisle hâllerine
merhameten afvi niyâzında olduklarını kazâhâ-i merkûme kâdîları i‘lâm ve ahâlîleri
mahzarlarında tahrîr ve inhâ eyledikleri ecilden tertîbi keyfiyeti ba‘de'l-ihrâc iktizâsı
ricâl-i Devlet-i aliyyemden zahîre nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid
Ahmed –dâme mecduhû-dan isti‘lâm olundukda Dersaadetimde zahîrenin şiddet-i
lüzûmuna mebnî zehâyir-i mezbûr mîrî feyisiyle tertîb olunmayıp fukarâ ve zü‘efâya
bâr olmamak ve kimesneye cây-ı i‘tizâr kalmamak için râyic-i vakte bi't-tatbîk tertîb
olunmuş olduğundan bu bâbda mu‘âfiyet iddi‘ası muğâyir-i irâde-i seniyyem
olacağından başka ber-muktezâ-yı vakt ve hâl bu makûle irâde-i seniyyem sünûhu ve
ittifâk-ı ârâ ile karâr-gîr olan mürettebâtın habbe-i vâhidesinin afvi ve tenzîli tecvîz
olunur hâlâtdan olmadığından te’kîdi hâvî ahd-i karîbde verilen emr-i şerîfim mûceb
ve muktezâsı üzre kazâhâ-i mezbûr hisseleri olan zehâyirin vakit ve zamânıyla tahsîl
ve tesbîline müsâra‘at ve bundan böyle bu makûle i‘lâm ve mahzar takdîmiyle imrâr-
ı vakti mûcib hâlât vukû‘a gelmemesine i‘tinâ ve dikkat olunmak için te’kîdi ve
212
isti‘câli hâvî emr-i şerîfim ısdâr muktezâ-yı maslahat idiğini memhûren i‘lâm
eylediği bâ-takarrur lede'l-arz mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i
seniyyem ta‘alluk etmekle ber-vech-i muharrer amel ve hareket olunmak fermânım
olmağın te’kîdi ve isti‘câli hâvî işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve irsâl olunmuşdur
imdi keyfiyet-i irâde-i seniyyem siz ki mübâya‘acılar ve kuzât ve mübâşir ve
voyvoda ve a‘yân ve zâbitân ve vücûh-ı memleket ve iş erlerisiz mantûk-ı emr-i
şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda mûceb ve muktezâsı üzre amel ve hareket birle
fermânım olduğu ve bâlâda bast ve beyân kılındığı üzre kazâhâ-i merkûme hisseleri
olan zehâyirin vakit ve zamânıyla tahsîl ve tesbîline müsâra‘at ve bundan böyle bu
makûle i‘lâm ve mahzar takdîmiyle imrâr-ı vakti mûcib hâlât vukû‘a gelmemesine
i‘tinâ ve dikkat ve hilâfından be-gâyet tehâşî ve mücânebet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i serîf-i âlîşân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve
lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnuyla âmil olasın şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd
kılasız.
Fî 15 R sene [1]244
Râyic-i hıntadan
Hisse-i harcla
Hisse-i hınta
Hisse-i hınta
213
Hisse-i hınta
Hisse-i hınta
Cem‘an yekun
SAYFA 14
HÜKÜM 29
214
müşârun-ileyh buyuruldusu tevfîk-i kalemi'd-dakik cenâb-ı Sübhânî ve hüsn-i
teveccühât-ı mekârim gâyât-ı şehenşâhîde kâtibler tahrîr ve gün be-gün teksîr ve
tevkîri ile tahrîr olunan asâkir-i mansûre-i Muhammediye'nin cümleye ma‘lûm
olduğu vechle dîn ve devletinizin düşman olan Rusya gavuru her tarafdan bilâd-ı
İslâmiyeye hücûm ve tahattî ve tecâvüz ettiği hasebiyle ba‘zı mahâll ve mevâki‘ ve
muzâ‘afe ve sû be-sû irsâl olunduğuna bina’en ve asker-i hâssa ve Tophane-i âmire
ve Tersâne-i ma‘mûre asâkir taburlarına noksân tertîb etmiş olduğu ecilden asâkir-i
mansûre-i Muhammediye'nin kesret ve vefreti bu makûle sa‘y ve himmet cümle
ümmet-i Muhammed üzerlerine farîza-i zimmet olduğuna mebnî bundan akdem bâ-
fermân-ı âlî livâ-i mezkûrdan matlûb olunan ma‘lûmü'l-mikdâr asâkiri cümle
ma‘rifeti ve ittifâklarıyla tahrîr olunmakda ise de îcâb-ı vakt ve hâle nazaran te’hîr ve
terâhîsi bir vechle câiz olmayıp bir an akdem ve bir saat mukaddem cem‘ ve tahrîr ve
iki konağı bir ederek Dersaadet'e eriştirilmesi lâzimeden olmağıyla bu dahi Kütahya
Sancağı Mütesellimi buyuruldusudur şevketli kerametli veliyy-i ni‘met-i âlem-penâh
pâdişâhımız şehenşâhî mansûrü'l-ceyş ve'l-ilm efendimiz hazretleri livâ-i şerîf-i
nusret elif-i hazret-i seyyidü'l-enbiyâ aleyhi efdalü't-tahiyyâ efendimiz bi'l-istishâb
Sarây-ı vâlâ-yı hümâyûnlarından alem keşâ-yı hareket ve bi'n-nasr ve'l-ikbâl Rami
Çiftliği mahalle sâye bahş-ı iclâl ve şevket olduklarından hareket-i bâhiri'l-bereket-i
hümâyûnları şâyiʻaten kulûb-ı gâye-i a‘dâ-yı dîne aks endâz ra‘b ve hirâs olarak
inşâallah her tarafdan advâ-yı dîn beynimiz olan kefere-i li‘ân ve dehr ve vâdî-i kahr
ve inhizâm olması dergâh-ı
SAYFA 15
HÜKÜM 30
İşbu iki yüz kırk üç senesi Kütahya Sancağı kazâlarından bâ-emr-i âlî matlûb-
ı cihândârî buyurulan râyic-i hıntadan Kütahya Sancağı sedd-i muhtefî olan Kütahya
Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘î mûcebince Havâss-ı Denizli kazâlarına isâbet
eden ma‘lûmü'l-mikdâr râyic-i hınta ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle tevzî‘ ve
taksîm olunup ber-vech-i âtî mahallât ve kurâhâya isâbet eden zikr-i âtî beyân eder.
215
Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 110 kuruş râyic-i hıntadan
216
Karye-i Eskihisar 25 kuruş
Maktû‘lar 75 kuruş
Mu‘attal şud
217
SAYFA 15
HÜKÜM 31
Bâ-pusula-i Kütahya şa‘îr semeni olarak yirmi bin sekizyüz elli kuruş gönüllü
asâkir-i mansûre ve masârıfı bakâyâsı iki bin iki yüz sekiz kuruş ve hâkim efendi'ye
yedi yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi'ne Bereketler mahallesiyle Cellahlar
Mahallesi'ne in‘âm bin kuruş ve Şehir Mahallesi'nden pesmânde kalan iki yüz elli
kuruş min-haysi'l-mecmû‘ yirmi beş bin elli sekiz buçuk kuruşa bâliğ olup ma‘rifet-i
şer‘ tevzî‘ olunmuşdur.
218
Mahalle-i Kurşunlu 585 kuruş
219
Karye-i Kayıhan 225 kuruş
SAYFA 16
HÜKÜM 32
İşbu iki yüz kırk üç senesine mahsûben matlûb-ı hazret-i cihândârî buyurulan
şa‘îr mübaya‘asından Kütahya Mahkemesi'nden muhrec mümzâ pusula-i şer‘iyye
mûcebince Denizli ve tevâbi‘i kazâlarına isâbet eden yedi bin iki yüz keyl-i İstanbul
beher kilesi beşer kuruşdan otuz altı bin kuruş ve taksîm ol ve sâir idhâl olunan
asâkir-i mansûrenin tevzî‘ defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur
36000 kuruş Beher kile-i beşer kuruşdan yed ibin iki yüz kile İstanbul şa‘îr
semeni
44950 kuruş
02967 yirmi yedi nefer asâkir-i mansûre için bâ-defter müfredât verilen
03918,5 kuruş Elli dört nefer asakir-i mansure için bâ-defter-i müfredât
verilen
220
01850 kuruş Mukaddem gönderilen yirmi sekiz nefer piyade ve otuz altı nefer
süvari asâkiri için olan tevzî‘ akçesi vefâ etmeyip bâ-pusula-i şer‘iyye verilen
57020,5 kuruş
Cem‘an yekûn
SAYFA 16
HÜKÜM 33
Fi 13 Ca sene [1]244
221
Kazâ-i Honaz 278 keyl hınta
SAYFA 16
HÜKÜM 34
Men‘-i murûr hakkında ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olan nizâm-ı müstahsene üzre
memâlik-i mahrûsa-i şâhânede bir mahalden bir mahalle ferd-i âferîde tezkiresiz
salıverilmemesi ve taşralardan Dersaadet'de görülecek bir gûne maslahat-ı sahîhası
var ise mahallinden yedlerine murûr tezkiresi verilip maslahat-ı sahîhası olmayanlara
murûr tezkiresi verilmemesi bir mahalden bir mahalle ve Deraliyye'ye ve
Deraliyye'den taşralara murûr ubûr edenlerin yedlerinde bulunan tezkirelerine
me’mûrlar taraflarından lâyıkıyla em‘ân-ı nazar ve dikkat olunması ve Anadolu'nun
müntehâ-yı hudûdunda kâffe-i mahaller için verilen murûr tezkireleri târîhi üç ve
vasat olan mahallerin târîhi nihâyet iki ay tecâvüz etmiş veyahut târîh mahkûk ve
sahte veyahut isim ve eşkâlinde uygunsuz anlanursa fakat ruhsat verilmeyip hemen
tevkîf olunarak gereği gibi istintâk olundukda eğriliğine ve fesâd me’mûl olunmayıp
ehl-i ırz gürûhundan ise yedinde bulunan atîk tezkiresi ahz ve müceddeden eşkâli
tasrîhiyle yedine tezkire i‘tâsı ve eğer uygunsuz ise ve ehl-i fesâddan ise derhâl hapse
ilkâ ve keyfiyeti Dersaadet'e tahrîr olunması ve öteden beri memnû‘ olmağın bundan
böyle salıverilmemesi ve Deraliyye'den hukkâmlara i‘tâ olunan kazâ mühürleri
hükkâmların çekmeceleri üzerinde durup rast gelen hademe-i mahkeme ve eşbâ‘ hafî
ve celi alıp diledikleri tezkireleri mühürlememeleri ve ba‘zan dahi Dersaadet
matrûdlarından bir neferin salıverilmemeleri husûsuna bi kıt‘a mektûb-ı sâmî hazret-i
kâimakâmî varır
SAYFA 17
HÜKÜM 35
222
Cümleye ma‘lûm olduğu vechle dîn ve vatan-ı aliyyemizin düşmanı olan
Moskov keferesi geçen seferlerde ahâlî-i İslam tarafından lâyıkıyla kılıç yemeyerek
birer takrîb ile ferceyâb-ı istidrâc olmakdan nâşî günden güne gurûr ve istikbâr-ı
kâfirânesini artırarak birkaç koldan memâlik-i İslâmîye hücûm ve iktihâmına mebnî
taraf-ı Devlet-i aliyyeden dahi ber-mûceb-i şerî‘at-i garrâ ve müste‘înen billâhi te‘âlâ
tedârikât-ı seferiye ve tertîbât-ı cihâdiyeye kıyâm olunarak Anadolu ve Rumeli
taraflarından piyade ve süvari külliyetli asker tertîbiyle iktizâ [eden] mahallere
mükemmel ordular ta‘yîn olunmak lillâhi'l-hamd ve'l-minne vukû‘bulan
muhârebelerde cünûd-ı muvahhidîn âsâr-ı fevz ve nusretle muğtenim olmuş ise de
küffâr-ı düzah karâr kırıldığına bakmayarak ba‘zı istibdâriye var kuvvet sarf etmekde
olduğundan sadr-ı sâbık Selim Mehmed Paşa Efendimiz İkinci Ordû-yı Hümâyûn ile
Dersaadet'den ihrâc ve i‘zâm olunmuş ise de muktezâ-yı me’mûriyetini rehâvet ve
adem-i gayreti rûnümâ olduğuna mebnî makâm-ı sipehsalârîden azliyle yerine sâbık
kaptan-ı deryâ veliyyü'n-ni‘am devletli Mehmed İzzet Paşa Efendimiz hazretleri nasb
ve ta‘yin buyurulmuş ve bundan böyle yaz ve kış denilmeyerek kâffe-i me’mûrînin
bir tarafdan serbest ve hareket ve azîmetleriyle bir kadem akdem mahall-i
me’mûriyetlerine erişip hidemât-ı gazâ ve cihâdda bulunmaları husûsuna irâde-i
seniyye ta‘alluk etmiş olmağıyla ol bâbda cümleye hitâben bir kıt‘a emr-i celîli'ş-şân
şeref-rîz-i sudûr ve rikâb-ı hümâyûn kâimakâm tatarlarından Elhâc Osman Ağa
mübâşeretiyle vurûd etmiş ve bir kıt‘a sûreti ihrâc ve işbu buyuruldumuz derûnuna
mevzû‘an tarafınıza gönderilmiş olduğu siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhsiz keyfiyet
irâde-i seniyye-i hazret-i cihândârî mantûk-ı sûret-i emr-i şerîf-ı mezkûrdan
ma‘lûmun oldukda o günü infâz-ı emr irâde-i seniyyenin icrasına dikkat ve hilâfını
tecvizden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında ber-mûceb-i emr-i âlî
kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu tahrîr ile irsâl olunmuşdur. Bi-mennihî
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mantûk-ı emr-i âlî ve ber-mûceb-i buyuruldu amel
ve hareket ve mûcebince cânib-i Devlet-i aliyyeden emr-i âlîşândır.
Kad vasale
Fî 25 N sene [1]244
223
SAYFA 17
HÜKÜM 36
Fi 5 Ca sene [1]244
224
SAYFA 17
HÜKÜM 36(a)
Râyic-i hıntadan Denizli Kazâsı'na isâbet [eden] dokuz bin dokuz yüz keyl-i
İslambûlî hıntadan Denizli ve kurâsına taksîm olunan defterdir ki ber-vech-i âtî zikr
olunur.
225
Mahalle-i Zimmiyân 625 kuruş
226
Karye-i Zeytun 55 kuruş
SAYFA 18
HÜKÜM 37
227
Müsta‘mel yağmurluk 22 kuruş
Tas 5 kuruş
Cem‘an yekun
1941,5 kuruş yalnız bin dokuz yüz kırk bir buçuk kuruşdur.
Minhâ el-ihrâcât
228
Techîz ve tekfîn bâ-vasiyyet 65 kuruş
Sahhü'l-bâkî 1799 kuruş yalnız bin yedi yüz doksan dokuz buçuk kuruşdur.
SAYFA 19
HÜKÜM 38
229
evâmir-i aliyyem ısdâr ve tisyâr olunmuş ve müte‘ahhid oldukları va‘deleri dahi
hulûl etmiş ise de zehâyir-i merkûmenin henüz zuhûr etmediği bi't-tahkîk istihbâr
olunmuş olduğuna ve Dersaadetimde ise zahîrenin şiddet-i lüzûmu ber kemâl
olduğundan başka kad vasalenâ fî 23 L sene [1]244 sûret-i emr-i âlîşân hâlâ Bahr-i
Sefîd Boğazı Muhâfızı ve Seraskeri sadr-ı esbak devletli Seyyid Ali Paşa Efendimiz
ma‘iyyetine emr-i muhâfazada istihdâm olunmak üzre Kütahya Sancağı kazâlarından
şurût-ı müstahsene vechle başı bağlı olarak bâ-emr-i âlî müretteb ve matlûb
buyurulan altı yüz seksen neferin aynen ihrâcı bâbında sâdır olan buyuruldu teslim
Kütahya fi 23 L sene [1]244
Fî 23 L sene [1]244
SAYFA 19
HÜKÜM 39
230
huzûrumuzda isbât-ı vücûd eylemek üzre Kütahya Sancağı'ndan bâ-emr fermânı hâvî
tertîb ve matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan tâmmü'l-esliha güzîde ve tüvânâ iki bin
nefer asâkir bundan akdem tevzî‘ ve taksîm olundukda Kütahya Mahkemesi'nden
muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince sâlifü'z-zikr Denizli ve Honaz ve Gököyük ve
Çarşamba ve Ezine kazâlarının hissesine isâbet eden asker matlûb buyurulduğu
vechle güzîde ve tüvânâ olarak hemen serî‘an tedârik ve Kütahya'ya i‘zâmları
muktezâ-yı diyânetden ve me’mûriyet-i İslâmiyeden ise de her bir elviye ve
eyâletlerden matlûb buyurulan asâkir fevc fevc Dârüssaltanat-i seniyyeye gelip ve
Ordû-yı hümâyûna gidip ve düşman-ı dîn ve devlet-i aliyye karşısında merdâne ve
can siperâne çalışmakda olmalarıyla kazâhâ-yı mezkûrların hisseleri el-hâletü hâzihî
gönderilmemiş olduğu tahkîk kılınmış bu vechle hareket ve rehâvetiniz şer‘an ve
kânûnen sebeb olanların te’dîb ve cezâları îcâb etmiş olmakla aklınızı başınıza
devşirip işbu vakitleri evkâf-ı sâireye kıyâs etmeyip muktezâ-yı İslâmiyet ve
diyânetleri üzre hisse-i mu‘ayyeneniz olan asâkiri serî‘an ihrâc ve Kütahya'ya sevk
ve irsâl edip maazallâhi te‘âlâ bundan böyle bir gûnâ te’hîr ve tevkîfi mesmû‘ olunur
hakkınızda mu‘amele-i şurût-ı cezâ olunacağını yakînen bilip vusûl-i
buyuruldumuzda geceyi gündüze katarak bi'l-ittifâk hisse-i şâyi‘anız olan asâkiri
ihrâc ve serî‘an ve âcilen irsâl ve tisyâr eylemeniz bâbında te’kîden ve isti‘câlen ve
ihtimâmen dîvân-ı eyâlet-i Anadolu'ya sâir ve cânib-i Seraskerî'den işbu buyuruldu
tahrîr ve irsâl olunmuşdur.
İnşâallâh vusûlünde
Fî 23 L sene [1]244
SAYFA 19
HÜKÜM 39(a)
231
Ber-vech-i mansıb mutasarrıf olduğumuz Denizli Kazâsı'nın umûr-ı niyâbeti
şer‘iyyesi işbu bin iki yüz kırk dört senesi Ramazan-ı şerîfesi gurresinden zabt etmek
üzre tarafımızdan cenâb-ı şerîfe ihâle ve tevfîz olunmuşdur gerekdir ki kazâ-i
merkûm gurre-i mezbûrdan zabt edip beyne'l-ahâlî icrâ-yı ahkâm-ı şer‘iyyede sa‘y-i
cemîl ve vâki‘ olan muhallefât-ı mevtâyı askeriyeyi mûcib-i tahrîr ve terkîm ve
beyne'l-verese bi'l-farîzati'ş-şer‘iyye tevzî‘ ve taksîm eyleyip câdde-i şer‘i nebevîden
inhirâfa cevâz göstermeyesin ve's-selâm.
SAYFA 19
HÜKÜM 40
232
memâlik-i Anadolu'da bu mâddeye hukkâm ve zâbitân taraflarından adem-i takayyüd
ve ihtimâm mübâderet ile el-hâletü hâzihî ol mahaller zirâ‘atden hâlî kalmış idiği bu
def‘a bi'l-ihbâr tahkîk kerde-i şâhânem olup bu hakîkat kasabât ve kurâda mutavattin
rençberânın temettu‘ât mahsûlünden bî-behre olarak emr-i ta‘ayyüşde zahmet ve
meşakkat ve zehâir husûsunda ibâdullâhın düçar-ı müzâyaka ve zarûret olmalarıyla
bâdî ve min-külli'l-vücûh rızâ-yı yümn irtizâ-yı mülûkâneme münâfî olup zamân-ı
adâlet-iktirân-ı pâdişâhânemde kâffe-i ibâdullahın refâh-ı hâlleriyle memâlik-i
mahrûsa-i mülûkânemin eyâdî ve ümrânı ehass-ı metâlib-i dâverânem olduğu misillü
taraf-ı şâhânemden mansûb vülât ve mutasarrifîn ve sâir hukkâm ve zâbitânın ale'l-
umûm farîza-i zimmet ve vâcibe-i uhde-i me’mûriyetleri idiği zâhir ve bu emr-i
ehemde hilâf hareket o makûle me’mûrînin icrâ-yı te’dîblerini ittibâ‘ edeceği bedîhî
ve bâhir olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve
nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz ba‘de'l-yevm bu husûsa kemâliyle takayyüd ve
dikkat ederek mukaddemâ şeref-rîz-i sudûr olan emr-i şerîfim taht-ı hükûmetinizde
kâin mahallerde hâlî tarla bırakılmayıp cümlesinin ektirilip biçtirilmesi esbâbını
istihsâle bi'l-ittifâk ihtimâm ve sarf-ı makderet eylemeniz bâbında fermânım olmağın
te’kîden ve ikdâmen ve tenbîhen ve ihtimâmen rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu
emr-i celîli'l-kadrim dahi ısdâr ve sadr-ı a‘zam kethüdâsı Mehter Kethüdâsı kıdvetü'l-
emâsil ve'l-akrân Ali -zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bu husûs mevâdd-ı
sâireye mukîs olmayıp icrâsında hayr ve nef‘inin herkese şümûlüne nazaran
takayyüd ve ihtimâmında nusret-i külliyesi cümleye âid olmağıyla keyfiyet havza-i
hükûmetinizde lâzım gelenlere etrâfıyla ifâde ve tefhîm ederek kazâ ve kasabât ve
kurâ ahâlîsinden hiç birini başıboş nâfile gezdirmeyip hâlî olan yerleri o misillülere
ektirdip biçtirmeğe ve erbâb-ı zirâ‘atden olup da kudreti olmayanlara dahi voyvoda
ve a‘yân vekîlleri taraflarından ve sâir ashâb-ı servet ve iktidâr câniblerinden tohum
ve hayvân i‘tâsıyla i‘âne olunarak mecmû‘ tarlaların zirâ‘at olunması vesâilinin
istikmâline mezîd akdem ve sa‘y-i mâ-lâ kelâm eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem
idiği ve bu emr-i ehemde ednâ derece kusûr ve rehâvet ve sânî betâet bâlâda beyân
olunduğ vechle cesâret edenler haklarında müntic-i vehâmet olduğu
233
SAYFA 20
HÜKÜM 40(a)
Cümleye ma‘lûm olduğu üzre el-hâletü hâzihî kaç senelerdir taraf-ı Devlet-i
aliyyemden Rum eşkiyâsının te’dîb ve gûşmâl ve taht-ı ra‘iyyete ircâ‘ ve idhâlleri
için ibrâz olunan ikdâmât-ı mütevâliye ve ale'l-husûs asıl adüvvi-i dîn ve devletimiz
olan Moskovlunun dahi i‘lân-ı harbi vukû‘uyla sefer-i hümâyûnum îcâb ederek bir
seneden beri bi-avnillâhi te‘âlâ Rumeli ve Anadolu taraflarında ve sevâhil
câniblerinde müte‘addir ordu ve mu‘askerler ve bahren ihrâc olunacak Donanmâ-yı
hümâyûnum tanzîmâtı için icrâ olunmuş olmakda olan tertîbât-ı külliyenin inşâallâhü
te‘âlâ bu sene-i mübârekede bir vakt-i matlûb semere-i celîlesi müşâhedesiyle kâffe-i
ümmet-i Muhammedi karîben şu beliye-i müstevliyeden istihlâs için her bir tertîbât
ve tedârikâta evvelkiden on kat ziyâde ikdâm ve ihtimâm olunmak lâzım gelmiş ve
bu cihetle tetimmât-ı harbiyeden olan mühimmât-ı cihâdiyye ve zehâir-i külliye ve
asker aylıkları vesâir lâzimât ve mukteziyâtın bilâ-kusûr mihver-i lâyıkında idâre ve
rü’yeti için hazâin-i beytü'l-mâlin tevfîri sûretine bakılmak îcâb edep ale'l-husûs
böyle vakitde mu‘âmelât-ı nâssın teshîline medâr-ı küllîsi olan nukûd ve sîmin teksîri
iktizâ eylemiş olmakdan nâşî mücerred teshîl-i maslahat-ı cihâdiyye ve def‘-i
zarûret-i âmme için vakit ve hâle göre gaşy-i hâlisinden artık olarak muvakkaten bir
234
nev‘ sim sikke-i şâhânem darbı emr-i meşrû‘ olduğu bu def‘a Babü Şeyhü'l-islâmîde
akd olunan encümen-i şûrâda taraf-ı şer‘-i enverden beyân ve dikkat olunduğuna
binâ’en bundan böyle kâffe-i memâlik-i mahrûsamda tedâvül etmeleri ve bi-mennihî
te‘âlâ hitâm-ı gavâil-i seferiyyede yine asıl sikke-i haseneye tebdîl olunmak üzre
gaşy-i hâlisinden artık ve cihâdiye ismiyle müsemmâ olarak nev‘-i cedîd sim sikke-i
şâhânem kat‘ ve darb olunması ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olduğundan teshîlen li-
mesâlihi'l-ibâd ol vechle tanzîm ve icrâsı husûsuna irâde-i hayriyyet mu‘tâd-ı
mülûkânem ta‘alluk edip ol bâbda sahîfe pirâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-
makrûn-ı mülûkânem mûcebince beşer kuruşluk ve yüz paralık ve bir kuruşluk ve
yirmi paralık olmak üzre mücedded sikke-i şâhânem kat‘ ve darb olunmuş olduğu ve
el-yevm Darbhâne-i âmiremde kat‘ ve darb olunmakda olan Hayriye ismiyle
müsemmâ altın sikke-i hasene-i şâhânem kemâ kâne yine kat‘ ve darb olunacağından
bu vesîle ile gerek zikr olunan Hayriye sikke-i hasenenin ve gerek mukaddem ve
mu’ahhar bi'-d-defe‘ât evâmir-i aliyyemle te’kîd olunan ecnâs nukûd ve atîkanın
zinhâr fiyât-ı mukarrerelerinden bir akçe ziyâdeye alınıp verilmemesi ve işbu sikke-i
cedîde bi-mennihî te‘âlâ ba‘de hitâmi'l-gâile yine asıl sikke-i şâhâneme tebdîl
olunacağına mebnî beyne'n-nâs fiyât-ı mezkûre üzre muvakkaten tedâvül edip hiç
birisi zinhâr fiyât-ı mukarreresini tecâvüz etmemesi husûsu bu def‘a dârü'l-hilâfeti'l-
aliyyemde bâlâ mahallerde lâzım gelenlere ekîden tenbîh kılınmış ve husûs-ı mezbûr
taraf taraf evâmir-i celîle-i mülûkâneme neşr ve tisyârıyla cümleye bildirilmiş
olmakla siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz vech-i meşrûh üzre amel ve harekete ihtimâm ve dikkat ve hilâfını
tecvîzden ittikâ ve mübâ‘adet eylemeniz fermânım olmağın i‘lâmen ve ifhâmen ve
te’kîden ve ihtimâmen rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim
ısdar ve sadr-ı a‘zam kethüdâsı mehterleri kethüdâsı kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Ali -
zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bu vechle sikke-i cedîde ihtiyârından
maksûd-ı aslî mücerred îcâb-ı vakt-i hâlden nâşî şer‘-i şerîfin mesâ‘ı vechle mutlakâ
umûr-ı cihâdı teshîl ve ref‘-i zarûret-i ibâdı tahsîl ümniye-i hayriyyesine mebnî
olmakla siz dahi keyfiyeti cümleye i‘lân ve işâ‘a ederek işbu sikke-i cedîde-i
cihâdiyye bi-mennihî te‘âlâ gavâil-i seferiye tekmîlinde Darbhâne-i âmiremden yine
kadîm sikke-i hasene-i mülûkâneme tebdîl olunmak üzre muvakkaten kâffe-i
memâlik-i mahrûsa-i şâhânemde tedâvül edeceği misillü zîr-i hükûmetinizde kâin
mahallerde dahi beyne'n-nâs tedâvülüyle gerek bunun ve gerek Darbhâne-i âmiremin
235
kemâ kâne kat‘ ve darb olunmakda olan hayriyye altınının ve sâir ecnâs nukûdun
zinhâr fiyât-ı mukarreresinden bir akçe ziyâdeye alınıp verilmemesi ve ziyâdeye alıp
vermeğe cesâret eden her kim olur ise olsun bilâ-emân icrâ-yı te’dîbât-ı lâyıkalarına
bi'l-ihtimâm kemâliyle ihtimâm ve mübâderet ve'l-hâsıl mukaddem ve mu’ahhar
şeref efzâ-yı sahâyif sudûr olan evâmir-i şerîfem mûcebince fiyât-ı nukûd
mâddesinin tatarruk-ı halelden vikâyesi esbâbını istihsâle vufûr sa‘y ve gayret
eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu emr-i ehemde kusûr ve rehâvete
mütecâsir olanlar haklarında mes’ûliyet ve vehâmet olacağı ma‘lûmunuz oldukda
ber-minvâl-i muharrer amel ve hareket ve ittikâ ve emr ve evâmir-i şâhânemle îfâ-yı
levâzım-ı kâr güzârî ve sadâkate bezl-i vüs‘ ve kudret ve hilâfından gâyetü'l-gâye
tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki (…) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr
olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla
amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i
şerîfe i‘timâd kılasız.
Vasale ileyna
Fî 9 Za sene [12]44
SAYFA 21
HÜKÜM 41
236
şâhânem olup işbu men‘-i murûr husûsu için şimdiye kadar sunûh ve sudûr eden emr
ve irâde-i seniyyenin kemâ yenbeğî infâz ve icrâsında bu gûne tekâsül ve betâet ile
tezkiresiz firârî ve serseri makûlesinin murûrlarına ve ale'l-husûs düşman-ı dîn olan
Moskovlu üzerine derkâr olan sefer-i hümâyûnuma mebnî cihâd ve gazâ için Ordû-yı
hümâyûnuma müretteb ihrâc olan askerlerin firârlarına ruhsat ve cevâz gösterilmesi
ve evâmir-i aliyye-i pâdişâhâneme adem-i imtisâl mahmûl ve belki diyânetsizliğe
masrûf olmak lâzım geleceği bedîdâr ve eğer bundan sonra dahi murûr ve ubûr
edenlerden tezkiresizlere dikkat olunmayıp bir mahalde asâkir-ı medînenin firârîleri
vukû‘ bulursa firâr eden her kaç nefer ise zecren lehû ol mahalden yerlerine ol
mikdar nefer ahz ve ihrâc olunacağından mâ‘adâ ol kazânın hâkim ve a‘yânı ve
vücûh haklarında mücâzât-ı sû-i a‘mâlleri olmak üzre mu‘amele-i âhar iktizâ edeceği
zâhir ve âşikâr olmakdan nâşî siz ki muhâtabûn-ı ileyhimsiz aklınızı başınıza devşirip
ve kendinizi mühlikeye ilkâ etmeyip fîmâ ba‘d zîr-i hükûmetinizde olan lazım
memer ve ma‘ber ve sâir adam firârîsi maznûn olan dağ yollarını kemâliyle sedd ü
bend ederek tezkiresiz şahs-ı vâhidin bir mahalle salıverilmemek ve ale'l-husûs
Ordû-yı hümayûnuma müretteb askerden hiç ferd firâra yol bulamamak üzre işbu
men‘-i murûr nizâmına dâir bi'd-defe‘ât sudû eden emr ve irâde-i seniyyemin harf
be-harf kâmilen infâzıyla icrâsına ale'd-devâm be-gâyet ihtimâm ve dikkat ve bir
vakitde hilâf-ı vaz‘ ve hareket vukû‘uyla mazhar-ı ukûbet olmakdan nefsinizi
vikâyeye mübâderet eylemeniz bâbında emrü celîli'ş-şânım sâdır olmuşdur.
SAYFA 21
HÜKÜM 42
İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i sâlî matlûb-ı hazret-i
cihândârî buyurulan Kütahya Sancağı'nda ve Havâss-ı Denizli kazâlarından Kütahya
Mahkemesi'nden muhrec mümzâ pusula mûcebince üç yüz altmış nefer asâkirin
başbuğuna verilecek bin sekiz yüz kuruş ve asâkir-i mezkûrun alemdârına ve
çavuşuna bahşiş ve hil‘at bihâlarına yedi yüz kuruş ve hâcegân-ı Dîvân-ı
hümâyûndan devletli Nâyâb Efendi'nin yevmiye masârıfına ale'l-hesâb idhâl olunan
bin altmış iki buçuk kuruş ve murûr ubûr eden mübâşirâne verilen hizmet-i
mübâşiriye ale'l-hesâb iki bin kuruş ile Mudanya İskelesi'ne nakl olacak râyic-i hınta
deve kirası beş bin kuruş ki min-haysi'l-mecmû‘ ve tahsîldâriye dahi bin kuruş
237
cem‘an on üç bin beş yüz kuruşa bâliğ olup ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle
Denizli kazâlarına taksîm olunan mebâliğdir ki ber-vech-i âtî zikr eder.
Fi 17 L sere [1]244
Neferen
Yalnız nefs-i Denizli hissesine isâbet eden yüz otuz bir nefere verilecek yirmi
altı bin iki yüz kuruş ve beş kazâ tevzî‘âtından isâbet eden dört bin yedi yüz elli
kuruş ve asâkir-i mezkûrun hurûclarına kadar yevmiye masârıfları ile ve iki re’s
beygir semeni ve sâiriyle bin beş yüz kuruş ve hâkimü'l-vakt efendinin harc-ı i‘lâmât
ve cümleden ikrâm binbeş yüz kuruş Deraliyye'ye giden sâ‘iye ücret ve kâtibiye elli
kuruş ve huddâmiye elli kuruş min-haysi'l-mecmû‘ otuz altı bin yüz on kuruşa bâliğ
olduğu işbu mahalle şerh verilmişdir. Ve Arablar mahallesinedn yetmiş kuruş tenzîl
238
Mahalle-i Abdülguddüs 700 kuruş
239
Karye-i Şemikler 820 kuruş
Cem‘an yekûn 36030 kuruş Yalnız otuz altı bin otuz kuruşdur.
SAYFA 22
HÜKÜM 43
240
seniyyemden mahsûs mübâşir ta‘yîn olunan Şerîf Mehmed Nâyâb -zîde mecduhû- ve
mefahirü'l-emâsil ve'l-akrân Denizli Voyvodası Vekili ve sâir zâbitân ve vücûh-ı
memleket ve bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak
ma‘lûm ola ki,
241
ı saltanat-ı seniyyemden me’mûr ve ta‘yîn kılınmak husûsuna irâde-i seniyye-i
tâcdârânem ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şehriyârânem sahîfe
pîrâ-yı sudûr olmağıyla muktezâ-yı me’mûriyetin üzre bu tarafdan serî‘an hareket ve
hâss-ı mezbûre varıp mazmûnu emr ve irâde-i şâhânemi büyük ve küçük herkese
i‘lân ve işâ‘at ve böyle vakitda bu misillü nâ be-câ hareket-ı rızâ-yı hazret-i bârîye
münâfî ve ulü'l-emrin hilâfı olduğundan başka nâmûs-ı dîn ve İslâmiyeye gayr-i
şâyân olduğu lâzım gelenlerin mesâmi‘-i intibâhlarına gereği gibi tefhîm ve telkîn
ederek herkesin yerli yerine def‘ ve ik‘âd ile tekevvün eden şûriş ve ihtilâlin
mübeddel-i hüsn-i ahvâl olması vesâilini istikmâle kemâliyle ihtimâm ve dikkat ve
keyfiyet-i indifâ‘ ve ihtilâfâtı derbâr-ı şevket-karâr-ı mulûkaneme tahrîrle emr ve
irâde-i şehriyârânem şeref-rîz-i sudûr ve sünûh edinceye kadar sen ol tarafda ikâmet
ile icrâ-yı levâzım-ı kârgüzârî ve sadâkate bezl-i vüs‘ ve kudret eylemen fermânım
olmağın me’mûriyyetini hâvî rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu emr-i celîli'l-
kadrim ısdâr ve yedine i‘tâ olunmuşdur imdi seni miyâne-i emsâlinden bi'l-intihâb bu
husûsa ma‘iyyetinden maksûd hâss-ı mezbûrda vukû‘ bulan şu ihtilâl ve ihtilâfâtın
def‘iyle asâyiş ve emniyet-i ahâlî ve ra‘iyyet esbâbının istihsâli kaziyesine mebnî
olmakla ana göre icrâ-yı me’mûriyetle ibrâz-ı hüsn hizmet ve sadâkate vufûr sa‘y ve
gayret ve bir gûnâ nâ-mülâyim vaz‘ ve hareket vukû‘unu tecvîzden ittikâ ve
mübâ‘adet eyleyesin ve siz ki nâibler ve müftü ve ulemâ ve e’imme ve hutebâ ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı emr-i şerîfimle sizin dahi meczûmunuz olarak icrâ-yı
muktezâsı mûcib ve muktezâsı üzre amel ve harekete bi'l-ittifak ihtimâm ve
mübâderet ve hilâfını def‘ ve hâlât hudûsünü tecvîz ile mazhar-ı eşedd-i ikâb
olmakdan ziyâde hazer ve mücânebet eylemen bâbında fermân-ı âlîşân
SAYFA 22
HÜKÜM 43(a)
İşbu iki yüz kırk dört senesi mâh-ı Zilka‘desinin on birinci günü târîhiyle
müverrah nefs-i Denizli'de vâki‘ Sûk-ı Sultânî'de hıntanın beher kilesi kırk kuruş
furuht olunmağıyla bi-hikmetillâhi te‘âlâ işbu mahalle kayd ve şerh verilmişdir. Fî 11
Z sene [1]244
242
SAYFA 22
HÜKÜM 43(b)
SAYFA 23
HÜKÜM 44
İzzet-mend ağa
243
mâddesi esâs-ı nizâmât-ı mülkiyeden ve el-hâletü hâzihî cemî‘-i mesâlihin merkez-i
idâresi olan Darbhâne-i âmirenin vikâye-i usûl ve nizâmı ferâiz-i hâliyeden olmak
mülâbesesiyle husûs-ı mezbûrun cemî‘-i memâlik-i mahrûsada önü kestirilmesi
lâzım gelmiş ve müte‘allik olan irâde-i kâtı‘a-i şâhâne mûcebince zikrolunan kem-
ayâr altının tedavül ve revâcdan men‘iyle kimesnenin alıp vermesi Dersaadet'de
sarrâfân tâifesine ve sâir îcâb ve iktizâ edenlere tenbîh olunmuş ve sûret-i hâl
mevki‘-i ticâret olan Anadolu ve Rumeli'nde kâin mahallere dahi tarafımızdan
mahsûs tahrîrât irsâliyle te’kîd kılınmış olmakla sen dahi bundan böyle sâlifü'z-zikr
Hayriye altınına şebîh Mısır Darbhânesi'nde kat‘ ve neşr olunmuş olan kem-ayâr
altın ve ol taraflarda bey‘ ve şirâya arz olundukda bildiğimiz şey değildir ve fiyâtı
dahi bilmeyiz ve almayız deyü tecâhülâne mu‘amele ibrâzıyla altın-ı mezkûrun
külliyen revâcdan sukûtunu mûcib vesâilin istihsâlinde zımnında keyfiyetin iktizâ
edenlere lisanen tenbîhle önü kestirilmesi husûsuna mezîd i‘tinâ ve dikkat ve bu
bâbda ale'd-devâm takayyüd ve nezâret eylemen için mahsûs işbu kâime ve irsâl
olunmuşdur. İnşâallâhü te‘âlâ vusûlünde ber-vech-i muharrer harekete mübâderet
eyleyesiz.
Fî 14 R sene [12]44
SAYFA 23
HÜKÜM 44(a)
Gököyük hissesine
17437,5 kuruş
244
SAYFA 23
HÜKÜM 45
İşbu iki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının ber-
mu‘tâd-ı kadîm rûz-ı Hızır tevzî‘i defteridir zîrde beyân şud
39500 kuruş Ber-mu‘tâd öteden beri beş kazâlardan voyvodaya mahsûs olan
i‘ane-i mukâta‘a
18750 kuruş bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hâzîne[sine] âid
olan matlûb buyurulmuş olan 75 nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi
000000
03000 kuruş Bâ-emr-i âli senede iki taksît ile cânib-i hazîne-i âmireye ber-
mu‘tâd ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli
71250 kuruş
12550 kuruş Hil‘at bahâ ve ber mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine
öteden beri verilegelen
95420 kuruş
245
02335 kuruş Efendî-i mûmâ-ileyhin me’kûlâtı ve meşrûbâtı masârıfâtı
103975 kuruş
122035 kuruş
127380 kuruş
031500 kuruş İzmir'den Bandırma İskelesi'ne zahîre nakl için bâ-emr-i âlî
matlûb deve kirâsı
009700 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na olan asâkirin üç aylık mâhiyesi bâ-emr-i
âlî
169780 kuruş
009000 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na müretteb olan asâkirin üç aylık mâhiye
matlûb buyurulan asâkirin Kütahya Mahkemesi'nden muhrec pusula mûcebince
005800 kuruş İki yüz kırk beş senesine mahsûben aded-i ağnâm bedeli
246
001257 kuruş Kırk iki senesine mahsûben taksît-i sânî 9 ve hizmet-i
bedeliyesine 30
002651 Bâlâda zikr olunan tertîbât-ı seferiyeden müstesnâ olarak harc-ı i‘lâm
ve harc-ı defter
189389 kuruş
190789
191847 kuruş
SAYFA 24
HÜKÜM 46
İşbu iki yüz kırk dört senesi Rûz-ı Hızır tevzî‘inden nefs-i Denizli hissesine
isâbet eden ber-vech-i âtî zikr eder.
Fî 5 M sene [1]245
247
02000 kuruş Def‘a ber-mu‘tâd-ı kadîm dîvân kâtibine
76965 kuruş
86415 kuruş
90365 kuruş
01250 kuruş Kırk dört senesi Rûz-ı Kasım tevzî‘inden sâbıkâ Denizli Nâibi
Mehmed İzzet Efendi'nin ale'l-hesâb me’hûzü
248
Mahalle-i Saray 2075 kuruş
92025 kuruş
249
Karye-i Kınıklı 1570 kuruş
250
SAYFA 24
HÜKÜM 47
251
esnâda İznikmind tarafında Altıncı oğlu Saht Bey ve Etmekçibaşı İsmail ve Orsağır
Hüseyin ve Hancı Kastamonulu Hâcı Mehmed ile Tekke'de mütemekkin Zanayir
oğulları demekle meşhûr İstirati ve Orek Bolu'da Babik damadı Artin ve oğlu Begos
nâm zimmîler ve sâir bu makûle ba‘zı eşhâs hilâf-ı emr ve tenbîh harekete cesâretle
ecnâs altın alıp vermesi kendilerine kâr ittihâz etmiş ve memnû‘ olan Mısır altınını
celb ve neşr etmekle i‘tibâr etmiş oldukları münfetiha taraf taraf neşr olunan casuslar
haber vermiş olup istikrâr-ı fiyât nukûd mâddesini cemî‘-i mu‘âmelâtın esâsı
olduğundan bunca tenbîhât-ı seniyye-i şâhânenin üzerine böyle ifsâd-ı mu‘âmelâtı
mûcib hareketden el çekilmediği sûretde artık bundan sonra hilâf-ı tenbîh cesâret eden
ve ruhsat verenlere kat‘â emân ve zamân verilmeyip her kim olur ise olsan haber
alındığı gibi hemen siyâset olunmak üzre firâr verilmiş ve şimdilik herkesi îkâzen
bâlâda isimleri muharrer eşhâs-ı merkûmenin her birerleri birer tarafa nefy ve tağrîb
olunmuş ve siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet taht-ı hükûmet ve zîr-i idârenizde kâin kazâ ve kasabât ve
kurâhâ ahâlîlerine i‘lân ve işâ‘at ve fîmâ ba‘d bu kâr-ı mekrûha mütecâsir olanlar
haklarında böyle nefy ile iktifâ etmeyip birer hâl-i siyâset mu‘âmelesi icrâ
olunacağında şüphe olmadığını herkesin mesâmi‘-i intibâhîlerine ifâde ve tefhîm birle
bi-eyyin ve kezâlik bu emr-i memnû‘dan keff-i yed ve mücânebet eylemeleri esbâbını
istihsâle bi'l-ittifâk ihtimâm ve dikkat ve ba‘de'l-yevm herkesin ellerinde bulunan o
makûle ecnâs nukûd zinhâr ve zinhâr ketm ve ihfâ olunmayarak ve ziyâde alınıp
verilmeyerek mübâya‘âcı bulunan mahallerde mübâya‘acılara verilmesi ve
mübâya‘âcı olmayan mahallerde dahi memleket tarafından cânib-i mîrîye gelecek
mürettebâta mahsûben hesâbı vechle bu tarafa gönderilmesi husûsuna irâde-i kâtıbe-i
mülûkânem müte‘allik olup ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı mülûkânem
sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olmakla mantûku münîfi üzre amel ve harekete mübâderet
eylemeniz bâbında fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve îkâzen vekâlet-i
müstetâbımdan mahsûsan emr-i celîli'ş-şân ısdâr ve rikâb-ı hümâyûn hüddâmbaşı
…?yasakçı kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Mîr Mehmed Emîn -zîde mecduhû- ile tisyâr
olunmuşdir imdi işbu fiyat-ı nukûd mâddesi mevâdd-ı uhrâya bir vechle kıyâs kabûl
etmeyip ziyâde ihtimâm ve dikkat olunacak umûr-ı ehemden olmak hasebiyle bu
makûle kâffe-i me’mûrîn taraflarından kemâ yenbeğî nezâret ve dikkat olunarak ba‘de
ez-în herkesin ellerinde bulunan o makûle ecnâs nukûd zinhâr ve zinhâr ketm ve ihfâ
olunmayıp ve ziyâde alınıp verilmeyip mübâya‘acı bulunan mahallerde mübâya‘acıya
252
teslîm ettirilmesi ve mübâya‘acı bulunmayan yerlerde dahi memleket tarafından cânib-
i mîrîye gelecek mürettebâta mahsûben hesâbı üzre Dersaadetime irsâl olunması
veyahut civârlarda mübâya‘acı bulunan memleket gönderip tebdîl ettirilmesi ve revâcı
memnû‘ olan cedîd ve müşevveş Mısır altını hiçbir yerde alınıp verilmemesi
husûslarına bi'l-ittifâk ve ziyâde ihtimâm ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı
cihândârânemi idiği ve bu husûsun hafiyen taharrî için taraf taraf casuslar neşr ve irsâl
olunmuş olduğundan her kim ecnâs nukûd fiyâtı asliyesinden bir akçe ziyâdeye alıp
vermeğe cesâret eder ise mu‘âmele-i te’dîb yalnız cür’et edenlere münhasır olmayıp ol
memleketde vâlî ve hâkim ve zâbitânı haklarında icrâ olunacağı ma‘lûmunuz oldukda
ana göre davranıp infâz ve irade-i mülûkânem îfâ-yı muktezâ-yı kâr-şinâsî rü’yetine
vüfûr sa‘y ve gayret ve muğâyir-i vaz‘ tecevvüz ile nefsinizi mühlikeye ilkâdan be-
gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnu itâ‘at makrûnuyla amel ve
hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfeme
i‘timâd kılasız.
Fî 15 M sene [1]245
SAYFA 25
HÜKÜM 48
253
Hâcegân-ı Dîvân-ı hümâyûnumdan İstanbul Duhân Gümrüğü Emîni
kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Mahmud Edhem -zîde mecduhûnun- takdîm eylediği
memhûr takrîri mefhûmunda bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mukâta‘ât
hazînesi tarafından nezâret ile emr ve idâresi ber-vech-i emânet uhdesine ihâle ve
tefvîz olunan İstanbul ve tevâbi‘ Duhân gümrükleri mukâta‘asının merbûtâtından
olan Duhân gümrükleri mukâta‘âtından Kütahya ve Karahisar-ı Sâhib ve Sultanönü
ve Hamideli Sancaklarının resm-i dönüm ve gümrük-i duhân mukâta‘asını iki yüz
kırk dört senesi Haziran ibtidâsından Mayıs'ı gâyetine gelince bir sene-i kâmile zabt
ve idâre eylemek üzre ma‘a zamm-ı misl on bir bin yüz elli bedel-i iltizâm ve
mu‘teber sarrâf kefâletiyle siz ki vezîr-i müşârun-ileyhsin sana ihâle olunmuş
olmakla zabtın için şurûtu derciyle emr-i şerîfim i‘tâsını tahrîr ve istid‘â eylediği
ecilden Hazîne-i âmiremde mahfûz olan Ma‘den Mukâta‘ası defterlerine nazar
olundukda İstanbul ve Arabistan ve tevâbi‘ Duhân gümrükleri mukâta‘asının
merbûtâtından olan Duhâ gümrükleri mukâta‘âtından Kütahya ve Karahisar-ı Sahib
ve Sultanönü ve Hamideli sancaklarının muhtevî olduğu mahallerde zer‘ olunan
duhân fidanları tarlalarında iken dönümleri mesâha olunup beher dönümden ikişer
buçuk kurş resm-i mîrî ve kalemiye ve tahsîldâriyelerin cihet-i ma‘îşeti için onar para
ve kâdı için ikişer para cem‘ ve tahsîl ettirile ve livâ-i mezkûrenin hâvî olduğu
mahallerde zer‘ olunan duhân fidanları tarlalarında iken dönümleri ba‘de'l-mesâha
beher dönümü kırkar vukıyye aded i‘tibâr olunarak beher vukıyyesinden kaba duhân
misillü alınagelen sekizer paranın üzerine bir misl zam ile ma‘a zamm-ı cedîd on
altışar para resm-i gümrükleri cem‘ ve tahsîl olunmak ve bu duhân dönümü ile duhân
gümrükleri hâviye olup bir yere hâsıl kayd olunmuş olmayıp mu‘âf gayri mu‘âf dâhil
olmak muktezî olmağın min-külli'l-vücûh serbestiyet üzre zabt ve rabt ettirilip
havâss-ı hümâyûnum voyvodaları ve kurâ zâbitleri beyleri kezâlik selâtîn-i izâm ve
vüzerâ-yı kiram ve sâir evkâf mütevellîleri ve ze‘âmet ve tîmâr sâhibleri ve
müteferrika ve çavuş ve sâir askerî ve ehl-i örf tâifesine bir tarîk ile müdâhale ve
mu‘âraza ettirilmemek şurûtundan idiği mukayyed olmakla isimleri şurût mûcebince
amel olunmak fermânım olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfim vardıkda sâdır olan
emrim üzre amel edip dahi duhân gümrüğü tahsîl nizâmı şurûtu vech-i meşrûh üzre
olduğu Hazîne-i âmirem defterlerinde mukayyed olmakla livâ-i mezkûrun dönüm ve
gümrükleri sene-i mezkûreye mahsûben tarafından zabt ve rabt ve itmâm-ı tahsîlât ve
rusûmât mûcib-i şurût cem‘ ve tahsîl ve ahz u kabz ettirilmesi husûsuna bezl-i cell-i
254
himmet eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ-ileyhimsiz siz dahi emr-i
şerîfime imtisâl ve mütâba‘at eyleyesiz şöyle
SAYFA 26
HÜKÜM 48(a)
255
ise zâbıtı ma‘rifetiyle ahz ve kal‘a bend ve ehl-i zimmet re‘âyâdan ise Deraliyyeme
ihzâr ve vaz‘-ı kürek olunmak için Dersaadet'ime arz ve i‘lâm olunmak ve
müste’men tâifesi yedlerinde bulunan enfiyeleri mîrî fiyâtıyla cânib-i mîrî için zabt
ve mübâya‘a olunup kendileri elçileri ma‘rifetiyle te’dîb olunmak ve enfiye i‘mâl ve
furuht edenlerin kârhâneleri sedd ü bend olunmaları iktizâ eyledikde hukkâm ve
zâbitân taraflarından hilâf-ı nizâm mahkeme harcı ve âidât mutâlebesi ve sâir bahâne
ile ta‘tîl-i maslahatı mûcib olacak hâlâtdan mücânebet olunmak a‘yân ve zâbitân
taraflarından enfiye emînlerine işbu mahal vakıfdır yahut mukâta‘adır deyü
muhâlefet ettirilmemek ve hilâf-ı nizâm enfiye i‘mâl ve furuht edenlerin enfiyeleri
zabtında da‘vâya tesaddî ederi olur ise mahallinde istimâ‘ olunmayıp Dersaadetime
havâle olunmak ve sırren getirenleri esnâ-yı râhda derbend bekçileri ahz eyledikde
mevcûd olan enfiyeleri cânib-i mîrî için zabt olunmak mukâta‘a-i mezbûrun
düstûrü'l-amel tutulan şurût nizâm-ı mer‘iyyesinden idiği mukayyed olmağıyla
mûcebince amel ve hareket olunmak fermânım olmağın emâneten zabtını hâvî işbu
emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki kâdî ve voyvoda ve
zâbitân-ı mûmâ-ileyhimsiz bâlâda tahrîr ve beyân olunduğu üzre mukâta‘a-i mezbûr
mülhakâtı kalem-i mezbûrdan ifrâz olunan Lazkiye nâm-ı diğer Denizli Kazâsı'na
enfiye çiftliği sene-i mezbûre mahsûben ber-vech-i emânet merkûma ihâle olmuş
olduğu ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i şurût zabt ve idâresi husûsuna mu‘âvenet ve
hilâf-ı nizâm taraf-ı âhardan dahl ve ta‘arruz ettirilmemesine mezîd gayret eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki
SAYFA 26
HÜKÜM 49
256
devlet-i aliyye düşmanı nankör bâtıllar ve ocak-ı mülgâ gayretkeşi hâinler Edirne
vak‘asına muzmer olan fesâdın izhârına vesîle sayarak asâkir-i mansûre ve İstanbul
hakkında dile alınmaz ve müslümânlığa sığmaz türlü erâcîf ve tefevvühüne cesâret
etmiş olmalarıyla bu makûle müfsidlerin köklerinin kazınması lâzime-i zimmet-i
himmet-i mülkdârîden olduğuna binâ’en bi't-taharrî Dersaadet'de ele geçip cünhası
sâbit olanlar Dersaadet'de ve ba‘zı dahi mahallerinde tertîb-i cezâ ve kânûn-ı siyâset
icrâ birle el-hamdülillâhi te‘âlâ Âsitâne-i aliyye tathîr ve ehl-i ırz gürûhunun
âsâyişleri tevfîr kılındığı işidilmişdi cümle ümmet-i Muhammed yek-vücûd olup her
tarafında herkesin râhat ve ârâmişler matlûb ve mültezim olduğundan bu usûlün her
cânibde icrâsıyla cümlenin istirâhatleri tahsîli lâzım geldiğinden başka ülkenizde
bulunan sancaklarda dahi ortalık yatışmazdan mukaddem ma‘âzallâhi te‘âlâ şu mülgâ
gayret keşliği etmiş ve erâcîf ve meved? hüsn kelâm söylemiş adam olduğu bir
sûretle haber alınır ise tarafınıza mûcib-i hacâlet olup biz dahi sizleri tekdîr
edeceğimden imdi sancağınız derûnundan bundan akdemce o makûle boş boğazlık
etmiş ve yeniçerilik gayreti ve iddi‘âsı eylemiş var ise gadr ve himâyeden ve garaz-ı
nefsâniyetden ârî olarak ba‘dehû îcâbı icrâ kılınmak üzre isim ve şöhretiyle ve
hakîkatiyle keyfiyetini ale's-sıhha iş‘ârına ve fîmâ ba‘d hilâf-ı rızâ-yı âlî hiç
kimesnenin hareket ve üzerlerine lâzım olmayacak kelâm-ı müvehhaş ve erâcîf
söylememeleri esbâbının istihsâline ale'd-devâm mezîd ihtimâm ve dikkat eylemeniz
cümlenizden matlûb-ı âlî ve matlûbum idiği beyânıyla işbu şukka-i mahsûsa tahrîr ve
tesyîr olunmuşdur bi-mennihî te‘âlâ vusûlünde mûcib ve muktezâsı vechle amel ve
harekete dikkat eyleyesiz.
SAYFA 27
HÜKÜM 50
Şerâyi‘ şi‘âr Kütahya Kâdîsı fazîletli efendi ile livâ-i mezkûrun hâvî olduğu
kazâların kuzât ve nüvvâbı efendiler -zîde fasluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân
Silahşörân-ı Hâssa'dan Kütahya Sancağı Mütesellimi izzetli Halil Kamilî Ağa -zîde
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân-ı vilâyet ve vücûh-ı memleket ve
muhzırân-ı kazâ ve bi'l-cümle iş erleri –zîde mekâdirühüm- inhâ olunur ki,
257
Be-tevfîkillâhi te‘âlâ ve ihsânihî Devlet-i ebedi'd-devâmla Rusya Devleti
beyninde bir müddetden beri vâki‘ olan muhârebe ve kifâh mücerred emn ve âsâyiş-i
bilâd ve refâh ve râhat-ı fukarâ-yı ibâd niyyet-i hayriyye hâlisasıyla mübeddel-i sulh
ve salâh olmağıyla irâde-i merâhim mu‘tâde-i hazret-i zıllullâhî te‘alluk buyurularak
Devlet-i aliyye-i sermedi'l-karâr ile devlet-i müşârun-ileyhâ taraflarından bu husûs
hayriyet nusûs için me’mûrlar bu sene-i mübâreke mâh-ı Rebî‘ü'l-ûlâsının on beşinci
günü mâdde-i musâlaha-i hayriyyeye karâr ve hüsn-i hitâm vererek tarafeyn
birbirleriyle senedleşmiş olduklarından sâbıkâ Ordû-yı hümâyûn ve hâlâ Asâkir-i
Mansûre-i Muhammediye Seraskeri Kâimakâmı Vezîr-i sütûde tedbîr devletli âtıfetli
Mehmed Halil Rifat Paşa hazretleri tasdîknâme-i hümâyûn-ı müsâlemet-makrûn ile
bu def‘a taraf-ı şeref-i şâhâneden büyük elçi nasb ve ta‘yîn buyurularak mashûben
bi's-selâm Petersburg cânibine irsâl ve i‘zâm kılınmış ve bu husûs memâlik-i
mahrûsa-i şâhâne ahâlîlerinin avâil-i seferiye ve askeriye cihetleriyle düçâr oldukları
meşakkat ve ıstırâblarından rehâyâb olarak bir zamân-ı asâyiş ve istirâhat eylemeleri
irâde-i aliyye ve niyyet-i hayriye-i hâlisasıyla vukû‘ bulmuş olmağın siz ki efendiler
ve mütesellim-i mûmâ-ileyhimsiz ve muhâtabûn-ı sâiresiz işbu inâyet-i celîle ve
rahm ve şefkat-i seniyyenin kadrini bilerek cümlemize ve cümlenize farîza-i vakit
olan devâm-ı eyyâm-ı ömr ve devlet ve ikbâl-i hazret-i hilâfet-penâhî da‘avât-ı
hayriyesinin küçük ve büyük ez-can u dil müdâvemet eylemeniz üzre i‘lân-ı
musâlaha-i hayriyeyi hâvî ve bu misillü mesâlih esnâsında boş bırakılmayıp hudûd
başlarında tarafeyn askeri dahi silâh ve bisâtlarıyla hâzır bulunmak şurûtundan ve
kavâ‘id-i mer‘iyye-i seferiyyeden olduğundan işte sulh olmuş ve iş bitmiş deyü
bundan akdemce bâ-emr-i âlî sancağınızdan matlûb buyurulan asâkirden tecehhüz ve
ihrâc üzre bulunanlar dahi te’hîr olunmayıp ihrâclarına mübâderet olunmak bâbında
tenbîhi muhtevî dîvân-ı eyâlet-i Anadolu ve elviye-i sâire ve cânib-i Seraskerî'den
işbu buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve ile irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde
ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleye
deyü
Kad vasale
Fî 15 R sene [1]245
258
SAYFA 27
HÜKÜM 51
259
merkûmları bi-eyyi vechin kâne ol tarafda buldurup beheriyle ma‘an memleket
tarafından dahi bir nefer gönderilmesi ve merkûmlar bulunmadığı hâlde beher
neferin yerine memleket tarafından tüvânâ iki nefer zâbıtı merkûma teslîmen bu
tarafa irsâl ve isbâl buyurulması me’mûl idiği beyânı vesîka-i muhâvenetimiz
olmuşdur bi-mennihî te‘âlâ ledâ şerefi'l-vusûl ber-vech-i muharrer husûs-ı mezbûre
sa‘y ve gayretleri me’mûl-ı hâlisânemizdir.
Kad vasale
Fî 17 R sene [1]245
SAYFA 27
HÜKÜM 51(a)
Fi 21 R sene [1]245
14000 kuruş
260
0910 kuruş Hisse-i Buldan
4999 kuruş
5000 kuruş
SAYFA 28
HÜKÜM 52
Denizli Hâssı kazâlarına tâbi‘ Buldan Nâhiyesi ahâlîsinden Kaş Yeniceli Şerif
oğlu Haşim ve kardeşi Mehmed ve Gönenli Mehmed ve Ovacıklı Hâc Mustafa ve
nefs-i Denizli vücûhundan Hâc Çakır oğlu Hâc Mehmed nâm kimesnelerin hilâf-ı
rıza hareketleri inhâ olunarak li-ecli't-te’dîb hâs-ı mezbûr derûnundan tard ve def‘leri
lâzım geldiğine ve sen ki muhâfız kapıcıbaşı mûmâ-ileyhsin merkûmlar
müte‘allikâtından bulunduklarına mebnî bundan akdem sâdır olan emr-i şerîfim
mûcebince merkûmlar ma‘iyyetine gönderilmiş ise de müddet-i me’mûriyetleri on
beş mâhı mütecâviz olduğundan kendileri ol tarafda ve iyâl evlâdları
memleketlerinde sefil ve sergerdân oldukları beyânıyla merhameten afv ve ıtlâkları
husûsuna müsâ‘ade-i seniyyem erzânî kılınması hâssam silalşörlerinden hâlâ Denizli
Voyvodası kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân El-Hâc Abdullhah -zîde mecduhû- tarafından
bu def‘a derbâr-ı merhamet medâr-ı mülûkâneme vârid olan arîzada istid‘â ve
istirhâm olunması ol bâbda verilen bir kıt‘a i‘lâm dahi takdîm kılınmış olup iktizâsı
ricâl-i devlet-i aliyyemden hâlâ Darbhâne-i âmirem nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-
ekârim Es-Seyyid Abdurrahman Nâkız -dâme mecduhû-dan lede'l-isti‘lâm fîmâ ba‘d
umûr-ı kazâya karışmayıp kendi çift ve çubuklarıyla meşgûl olmak ve bir gûnâ fesâd
tarafına meyl eyledikleri ihsâs olunur ise te’dîb olunmak şartıyla merkûmların hâs-ı
261
mezbûre avdetleri husûsu re’ye menût idiğini i‘lâm etmekle vech-i meşrûh üzre afv
ve ıtlâk olunmaları fermânım olmağın imdi merkûmların şurût-ı mezkûre ile afv ve
ıtlâklarına müsâ‘ade-i aliyye erzânî kılındığı ma‘lûmun oldukda keyfiyeti gûş-ı
hûşlarına telkîn ve tefhîm birle tahliye-i sebîllerine mübâderet eylemek bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda ol bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet
eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Fî 25 Z sene [1]245
SAYFA 28
HÜKÜM 53
İki yüz kırk dört senesine mahsûben matlûb-ı tâcdârî buyurulan râyic-i
hıntadan nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbed eden beş bin yüz keyl-i İstanbulî tevzî‘ ve
taksîm şud.
Fî 25 R sene [1]245
262
Mahalle-i Eceler 4kuruş
263
Karye-i Tekye 20 kuruş
Maktû‘ât 75 kuruş
Ber-vech-i bâlâ zikr olunan cem‘an yekûn keyl-i İstanbulî 5100 kuruş
SAYFA 29
HÜKÜM 54
İki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli kazâhâlarından bâ-emr-i âlî
matlûb-ı cihândârî buyurulan râyic-i şa‘îr kazâ-i mezkûr mahallâ’ ve kurâlarına
ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle tevzî‘ ve taksîm olunan defterdir ki ber-vech-i
âtî zikr ve beyân eder.
Fî 25 Ra sene [1]244
264
Mahalle-i Ahtoy keyl-i İstanbulî şa‘îr 65 kuruş
265
Karye-i Karcı 340 kuruş
Maktû‘at 40 kuruş
266
SAYFA 29
HÜKÜM 55
İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben Havâss-ı Denizli ve tevâbi‘i
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘ayı idâresi için cevz-i ma‘dûd
ta‘bîriyle ber-mu‘tâd-ı kadîm
39000 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm öteden beri beş kazâdan voyvoda ağa
hazretlerine verilegelen i‘âne-i mukâta‘a
37500 kuruş Kırk dört senesine mahsûben buyurulan taksît-i evvel ve sânî
bedeliye-i kalyoncu
00150 kuruş Şütürân isti‘câli için vurûd eden Pehlivan Arab'a verilen hizmet
78050 kuruş
267
00500 kuruş Şütürân isti‘câli için Deraliyye'den vurûd eden ocak tatarı
Ahmed Ağa'ya hizmet
00600 kuruş Umûr-ı memleket için tevzî‘ ve neşri getirdiği için Tatar Osman
Ağa'ya verilen harcirâh
82520 kuruş
86580 kuruş
88023,5 kuruş
03903 kuruş A‘yân-ı belde Hâcı Mustafa Ağa'ya ma‘rifetiyle bir müddetden
beri mübâşiriye verilen yevmiye
268
00158 kuruş Cânib-i gazâya ârız olan seferlilere izâfe olunan semer ve eğer
bahâları
00250 kuruş Deve mâddesi için İzmir'e gönderilen husûsî mübâşire verilen
harcirâh
93009,5 kuruş
00300 kuruş Selefimiz zamânında vurûd etmiş olan İbrahim Ağa'ya verilen
râyic-i mübâşiriye hizmet
00250 kuruş Def‘a sâbık voyvoda vaktinde gelen Rüstem Ağa'ya verilen
pesmânde hizmeti
00500 kuruş Menzil nizâmına Kütahya'dan gelen Tatar ağasına verilen hizmet
00600 kuruş Deve isti‘câli için sâbık İzmir Muhâfızı hazretleri tarafından
gelen tatara verilen
97079 kuruş
00800 kuruş Tertîb-i sânî devesi için İzmir'e gönderilen Hâcı Hızır ve Hâcı
Mehmed Ağa'ya verilen
269
00500 kuruş Tertîb-i sânî devesi için Deraliyye'den gelen ocak tatarına
verilen
98794 kuruş
100844 kuruş
104566 kuruş
270
000250 kuruş Afyon muhtekire verilmemek için Kütahya'dan gelen bâ-
buyuruldu mübâşirine verilen
105541 kuruş
125921 kuruş
000850 kuruş Asker için Kütahya'dan gelen Hâcı Bekir Ağa'ya verilen
127791 kuruş
000150 kuruş Def‘a Mübâya‘a için Kütahya'dan gelen kâtib efendiye verilen
hizmet
129316 kuruş
271
00017 kuruş Mübâya‘acının tatarına verilen hizmet
000550 kuruş Sâbık voyvodanın defterini getiren tarar Hasan Ağa'ya verilen
000450 kuruş Tertîb-i sânî devesi için Kütahya'dan gelen kavvasa verilen
130606 kuruş
000200 kuruş Def‘ afirârî asker için Kütahya'dan gelen Hasan Efendi'ye
verilen
131383 kuruş
001250 kuruş İşbu nizâm için gelen Çavuş Ahmed Ağa'ya ve adamına verilen
000300 kuruş Çavuş ve oda başıya mühr endâzlık ile gelen Kütahya tatar
odabaşına
133299 kuruş
000120 kuruş Kasım tevzî‘inden olmak üzre Hacik Bâzergan yediyle verilen
272
133630 kuruş
135030 kuruş
140245 kuruş
003012 kuruş Kırk dört senesi taksît-i sânî yük ref‘i menzil
000200 kuruş İşbu üç kalem akçe ile Hâcı Mustafa Kütahya'ya gönderdikde
verilen
163302 kuruş
273
000300 kuruş Def‘a menzil için Kütahya'dan gelen Osman Ağa'ya verilen
167727 kuruş
173527 kuruş
176977 kuruş
195727 kuruş
SAYFA 31
HÜKÜM 56
İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i âlî senede iki def‘a
salyâne tertîbine binâen Denizli kazâlarının hukkâm ve zâbitânı ve ihtiyârân ve
vücûh-ı ahâlî ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘iyle tevzî‘ ve taksîm olunan meblağdan
nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet eden bâ-pusula-i şer‘iyye yetmiş bir bin altı
274
yüz elli kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm olmakla öteden beri voyvoda ağa hazretlerinin
kethüdâ ve kâtiblerine dört bin kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm odabaşı iki yüz kuruş ve
şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi ahâlîlerine cümleden ikrâm ve
in‘âm altı bin kuruş ve Hâc Eyüblü Karyesi'ne hasır bahâsı iki yüz kuruş ve
Kabristan mütevellîsine ve civâriye dahi elli kuruş ve hâkimü'l-vakt efendiye harc-ı
i‘lâmât ve harc-ı defter üç bin iki yüz elli kuruş ve kethüdâ ve hüddâmlarına ber-
mu‘tâd-ı kadîm beş yüz kuruş ve kâtib-i mahkeme Hâcı Süleyman Efendi'ye yüz elli
kuruş ve iki nefer muhzıra altmış kuruş ve mekkârecibaşıya üç bin dört yüz ve sâbıkâ
Denizli nâibi Mehmed İzzet Efendi'nin mahkeme masârıfı doksan kuruş ve efedî-i
mûmâ-ileyhin vaktinde sarf olan cam parası yirmi altı kuruşn min-haysi'l-mecmû‘
seksen dokuz bin sekiz yüz yirmi altı kuruşa bâliğ olup ol vechle ta‘dîl ve tesviye
şurûtuna ri‘âyet olunarak cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘île tevzî‘ ve taksîm olunup
öteden beri salyânekeş olan mahallere ve kurâlarına tevzî‘ ve taksîm olunup li-ecli't-
tahsîl havâs-ı Denizli Voyvodası silahşörân hademesinden atûfetli Elhâc Abdullah
Ağa hazretlerine i‘tâ olunan mümzâ ve mahtûm salyâne defteridir ki ber-vech-i âtî
zikr olunur.
Fi 26 C sene [1]245
275
Mahalle-i Derebostan 510 kuruş
276
Karye-i Kurudere 950 kuruş
Maktû‘ât
Cem‘an yekûn 89826 kuruş yalnız seksen dokuz bin sekiz yüz yirmi altı
kuruşdur.
SAYFA 31
HÜKÜM 56(a)
277
Fermân sûreti ve buyuruldî-i sâmîleri dahi vurûd işbu mahalle kayd olundu
Fi 27 Ş sene [1]245
SAYFA 31
HÜKÜM 57
278
fermânım olduğu ve bâlâda beyân ve sûret-i defterde iyân kılındığı vechle fakat sene-
i mezbûre mahsûben elviyehâ-i mezbûrdan müretteb mezkûrü'l-mikdâr râyic
zehâyirinden şimdiye değin gayr-i ez tahsîlâtı fukarâ zimmetlerinde ne mikdâr
zehâyir kalmış ise rahmen li'l-fukarâ nısfı afv olunup ve nısf-ı âharı olan zehâyiri
ma‘rifetiniz ve ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ittifâkıyla hemen bir uçdan mübâya‘acıya
teslîm merbût iskelelere serî‘an ve âcilen nakl ve tenzîl ve iskelelerde müddehar
zahîre ile bir an akdem sefînelere tahmîlen Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireye
teslîmi husûsuna ziyâde i‘tinâ ve dikkat ve bu bâbda vukû‘a gelen eltâf ve inâyât-ı
şâhânemin tezekkürü zımnında devâm-ı eyyâm-ı ömr ve devletim ed‘iyesine
muvâzabat eylemelir husûsuna dikkat oluna deyü emr-i alîşân.
SAYFA 32
HÜKÜM 58
279
âmireme ol vechle olmak lâzım geldiğinden ber-minvâl-i muharrer livâ-i mezkûr
kazâlarından kusûr gelecek zehâyirin mahallinde revâcı üzre ma‘rifet-i şer‘ ve cümle
ittifâkıyla bi't-terâzî kat‘-ı fiyâtı kaç kuruş ise îzâhen ve tafsîlen keyfiyet bâ-i‘lâm ve
tahrîrât beher sene Dersaadetime inhâ ve keyfiyyeti cümlenin ma‘lûmu olup herkes
zahîresini yakın semt ve civâr olan iskelelere nakl ve tenzîl ederek tedârikli
bulunmaları için evâmir-i şerîfem ısdâr hâs mâllarına irâde-i seniyyem ta‘alluk edip
ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem şeref-bahş-ı sahîfe sudûr olan
evâmir-i şerîfem ısdâr ve irsâl olunmuş olmağıyla mütesellim-i mûmâ-ileyhsin sana
dahi işbu emr-i âlîşânım mahsûs irsâl olunmuş imdi vusûlünde keyfiyyet-i irâde-i
seniyye-i şâhânemi zîr-i idârenizde olan etrâf kazâ ve kurâ ahâlîlerine i‘lân ederek
herkes zahîresini şimdiden semt ve civâr olan iskelelere nakl ve tenzîl edip tedârikli
bulunmada ve fîmâ ba‘d sâye-i adâlet-vâye-i şâhânemde râyic nâmıyla zahîre tertîb
olunarak mübâya‘acı ta‘yîn olunmayıp bâlâda tafsîl olunduğu üzre bi't-terâzî
bahâsıyla peşînen ashâbına i‘tâ olunacak ecnâs zehâyir verilmesi ve ticâret talebi
elzem edenler haklarında bir gûne müdâhalesi olmaması ve verilen zehâyirin fiyât ne
vechle kat‘ olunur ise keyfiyeti Dersaadetime bildirilmesi ve bu vesîle ile şer ve şirret
ashâb-ı ihtikâra ahâlîden ehadi beyânıyla alıp bey‘a tüccâra Âsitâne'nin şa‘îr
husûsuna vurûd eden emr-i âlî.
SAYFA 32
HÜKÜM 59
280
nâtık olduğu üzre livâ-i mezkûrdan müretteb elli bin keyl şa‘îri ma‘rifet-i şer‘ ve
ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifeti ile serî‘an ve âcilen tahsîl ve bir an akdem
Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireme teslîmi husûsuna i‘tinâ ve dikkat eylemeniz
fermânım olmağın isti‘câline hâvî işbu emr-i şerîf-i celîli'l-kadrim ısdâ ve irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde keyfiyet irâde-i seniyye-i şâhâne mantûk-ı emr-i âlî
kadîmedn ma‘lûmunuz oldukda ve bâlâda beyân olduğu ve iyân kılındığı vechle
ta‘yînât-ı mezkûr lâzimesi için sene-i merkûme mahsûben elviye-i mezkûrdan tertîb
elli bin keyl şa‘îri ma‘rifetiniz ve ma‘rifet-i şer‘iyle ve cümle ittifâkıyla serî‘an ve
âcilen bir an akdem Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireme teslîmi husûsuna sa‘y ve
gayret eylemeniz bâbında emr-i âlîşânım sâdır buyurdum ki hükm-i şerîfimle
Fi 11 N sene [1]245
SAYFA 32
HÜKÜM 60
281
ve irâde-i isâbet ifâde-i mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tarafından vüzerâ-ı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb
ve sâir mûmâ-ileyhimsiz size ve memâlik-i Anadolu'da olan bilcümle vüzerâ-yı
izâmıma ve sâir iktizâ edenlere bundan akdem başka başka mekâtib tahrîr ve
tesyîriyle keyfiyyet inhâ ve tenbîh olunmuş ve Ordû-yı hümâyûnum cânibine dahi
iş‘âr ve tezbîr olunarak ol tarafda olan delîleri dahi vilâyetlerine gidip zirâ‘at ve
hirâsetlerine meşgûl olmak üzre takım takım ruhast verilerek cümlesi memleketlerine
gönderilmiş ve bu husûs bu def‘a dahi her tarafa evâmir-i şerîfem ısdar ve neşriyle
buyurulmuş olmakla vusûl-i fermân-ı celîli'ş-şânımda sen dahi sûret-i emr ve irâde-i
seniyyemi civâr-ı hükûmet ve idârenizde kâin mahallerde iktizâ edenlere ve o
makulelere gereği gibi tefhîm ve telkîn birle ba‘de ez-în başlı başına bir ehad delîl
kalpağı iksâ ve serseri geşt ü güzâr etmeyip cümlesi vilâyetlerinde ırz ve edebleriyle
olmak ve bunlar böyle hareket edip de hirâset ve zirâ‘ate meşgûl oldukları hâlde
hiçbir tarafdan mümâna‘at olunmayıp ancak içlerinde yine kapısız sûretiyle icrâ-yı
fesâd ve mel‘anet ihtirâ ederleri olur ise hemen ol vakit mahallerinden üzerlerine
varılıp tenkîl ve istîsâlleriyle zât-ı hilâfet-simât-ı şehriyârânem ve vedî‘a-i cenâb-ı
hâlık-ı kibriyâ olan fukarâ ve zu‘efâ ve aceze ve re‘âyâya üzerlerinden indifâ‘-ı şer
ve mazarratları esbâbını istihsâl kılınması husûslarına bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve
sarf-ı makderet eylemeniz fermânım olmağın sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı
hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem mantûku üzre tenbîhen ve te’kîden ve ikdâmen
rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Selîm –zîde kadruhû ile tisyâr
olunmuşdur imdi bâlâda muharrer ve mûcebince bir kıt‘a dahi buyuruldunuz
Kütahya'dan vurud
Fî 25 N sene [1]245
SAYFA 33
HÜKÜM 60(a)
282
zâbitân ve iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola
ki,
Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk dört senesine mahsûben
Kütahya Sancağı'ndan bâ-fermân-ı âlîşânım matlûb olunan râyic zehâyirinden
Denizli Hâssı ve Buldan kazâlarının hisse-i mübâya‘aları olan on dört bin keyl hınta
ile beş bin beş yüz kile şa‘îrin aynen i‘tâsı uyamayacağından hıntanın birer kile beşer
kuruş bedele rabt olunarak voyvoda-i mûmâ-ileyhin Sarrâfı Canik tarafından tahsîl
olunması ve şa‘îr merhameten afv kılınması husûsu bundan akdem inhâ olunmuş
olmakdan nâşî hınta-i mezbûrenin bahâsı hesâb ve kuyûd-ı lâzimesi ihrâc olunarak
iktizâsı ricâl-i devlet-i aliyyemden hâlâ Zahîre nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim
Es-Seyyid El-Hâc Veli -dâme mecduhû'dan- bi'l-isti‘lâm hınta-i mürettebenin beher
kile beşer buçuk kuruşdan iktizâ eden yetmiş yedi bin kuruşun elli bin kuruş
mersûmdan tahsîl ve emâneten Zahîre Hazînesi'ne teslîm olunarak kusûrunu dahi
çend gün zarfında teslîme Sarrâf-ı mersûm müte‘ahhid olmuş ise de mu’ahharan
râyic zehâyiri hakkında sunûh eden irâde-i seniyye-i şâhânem mûcebince mârru'l-
beyân Denizli Hâssı ve Buldan kazâlarının râyic mübâya‘asından hisseleri olan
mezkûrü'l-mikyâl hınta ve şa‘îrin eyyâm-ı mübârekeye ri‘ayeten ve fukarâya
merhameten afviyle ve navul kalemine kaydıyla ifâde-i hâli mutazammın emr-i
şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk edip ol vechle kalem-i mezbûre
kayd olunmuş olmağıyla ifâde-i hâli mutazammın işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki nâibler ve voyvoda ve a‘yân ve zâbitân-ı mûmâ-
ileyhim ve iş erlerisiz keyfiyet irâde-i seniyyem mantûk-ı emr-i şerîfimden
ma‘lûmunuz oldukda mûcib ve muktezâ-yı emr-i şerîfime imtisâl ve mütâba‘at
ederek devâm-ı ömr-i devletim ed‘iyesine muvâzabat eylemelerini kazâeteyn-i
müzbûreteyn ahâlîlerine tenbîh ve tefhîme mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı
âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre
Kad vasale
Fi 25 N sene [1]245
283
SAYFA 33
HÜKÜM 60(b)
İki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır da öteden beri ma‘rifet-i şer‘ ve cümle
ma‘rifetleriyle kasab esnâfına verilen narh ber-vech-i âtî zikr olunur.
Fi 14 Za sene [1]245
42 46 32 92
36
SAYFA 34
HÜKÜM 61
Bin iki yüz kırk dört senesi matlûb-ı hazret-i şehriyârî buyurulan mübâya‘a
hıntasının beher keyl-i İstanbûlî beş buçuk kuruşdan iktizâ eden masrûfâtı ve
mebâliğin güzeştesi devletli İbrahim Paşa hazretlerinin murûrlarında masârıf ve
hediyeleri ve masârıf-ı sâire beş kazâ ahâlîleri ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘ ta‘dîl ve
tesviye şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm olunan defter kaydıdır ki ber-vech-i âtî zikr
olunur.
Fî 5 L sene [12]45
38600 kuruş
284
965 kuruş
39565 kuruş
Kazâ-i Ezine
25400 kuruş
26035 kuruş
19782 kuruş
13017,5 kuruş
9840 kuruş
Cem‘an yekûn
105600 kuruş
285
002640 kuruş birer paradan harc-ı ümerâ
SAYFA 34
HÜKÜM 62
İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i âlî Denizli ve
kazâlarından matlûb-ı pâdişâhî buyurulan râyic hınta mübâya‘asından beher keyl-i
İstanbûlî beşer buçuk kuruşdan iktizâ eden masrûfâtı ve güzeşte-i mebâliği ile
İbrahim Paşa Efendimizin murûrlarında vâki‘ olan masârıfıyla ve harc-ı ümerâ beş
kazâ ahalîleri muvâcehelerinde ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ittifâkıyla ve ma‘rifetleriyle
tevzî‘ olunan mebâliğdir ki ber-vech-i âtî zikr eder.
Fî 16 L sene [1]245
286
Mahalle-i Alacamescid 332,5 kuruş
Mahallât
287
Karye-i Kayıhan 285 kuruş
Cem‘an yekûn
40625 kuruş
SAYFA 35
HÜKÜM 63
288
olunan havâss-ı celile-i şâhâneden Kütahya Sancağı'nda kâin hâshâ-i Denizli ve
tevâbi‘i mukâta‘ası işbu iki yüz kırk beş senesine mahsûben Hâc Abdullah Ağa
uhdesine ihâle ve iltizâm olunup zabtı için bundan mukaddem zabtına tahrîr ve i‘tâ
olunmuş ise de mûmâ-ileyh bu def‘a ecel-i mev‘ûdesiyle vefât etmiş ve bu takrîb
mukâta‘a-i mezbûre işbu iki yüz kırk beş senesi Mart'ı ibtidâsından ve merbût olan
avârızlarını dahi iki yüz kırk altı senesi Muharrem'i gurresinden i‘tibâren sene-i
kâmile ber-vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt ve rabt eylemek üzre
der‘uhdesinde iltizâmına tâlib ve râğıb olan iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âlî
Kapıcıbaşılarından izzetli Davaslı Osman Ağa -dâme mecduhû-ya ihâle ve iltizâm
olunması husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkâne ta‘alluk ederek ol bâbda şeref efzâ-yı
sahîfe sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince
mukâta‘a-i mezbûre sâbıkı vechle yalnız iki yük otuz sekiz bin beş yüz doksan dört
buçuk kuruş ve merbût olan Denizli ve Honaz kazâları avârızı dahi ma‘a mâl ve
harc-ı aklâm beş bin iki yüz elli altı kuruş ki cem‘an iki yük kırk üç bin sekiz yüz elli
buçuk kuruş bedel-i iltizâm ile der‘uhde-i iltizâm olup ağa-yı mûmâ-ileyh dahi
iltizâm ve kabûl birle bedel-i iltizâmı olan meblağ-ı mezbûru vakit ve zamânıyla
ceyb-i hümâyûn-ı mülûkâne hazînesine edâ ve teslîm eylemek üzre hazîne-i
mezkûreye memhûr deyn ve temessükü vermeğin gerekdir ki ağa-yı mûmâ-
ileyhmukâta‘a-i mezbûreyi iki yüz kırk beş senesi Mart'ı ibtidâsından sene-i
merkûme Şubat'ı gâyetine değin ve merbût olan avârız-ı mezkûreyi dahi bin iki yüz
kırk altı senesi Muharrem'i gurresinden sene-i merkûme Zilhiccesi gâyetine değin
sene-i kâmile cem‘ ve tevâbi‘ ve levâhıkıyla ve luhûkuyla ber-vech-i serbestiyet zabt
ve rabt ve vedî‘atullâh olan ahâlî ve fukarâsını kemâ yenbeğî te’mîn ve himâye
ederek vâki‘ olan mahsûlât ve rusûmât ve tayyârâtı her ne ise kânûn-ı kadîm
olageldiği üzre ahz ve kabz edip zabt ve rabtına vechen mine'l-vücûh taraf-ı âhardan
müdâhale ve ta‘arruz olunmamak [için] cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu zabtnâme
tahrîr ve imlâ ve ağa-yı mûmâ-ileyh yedine i‘tâ olundu.
289
SAYFA 35
HÜKÜM 64
290
buyuruldu tahrîr ve ağa-yı mûmâ-ileyh tarafına ba‘s ve tesyîr kılınmışdır inşâallâhü
te‘âlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve harekete mübâderet ve hilâfından
be-gâyet tehâşî ve mücânebet eyleyesiz deyü.
Kad vasalehû
Fî 27 Za sene [1]245
SAYFA 36
HÜKÜM 65
İşbu bin iki yüz kırk beş senesine mahsûben ber-mu‘tâd-ı kadîm rûz-ı Hızır
tevzî‘ine idhâl olunan mebâliğ defteridir ki ber-vech-i âti zikr ve beyân olunur.
Fî 15 R sene [12]45
39500 kuruş Ber-mu‘tâd beş kazâdan voyvoda ağalara mahsûs olan i‘âne
03000 kuruş Bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile cânib-i Hazîne-i âmireme
mu‘tâd olan ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli
73500 kuruş
85000 kuruş
291
01350 kuruş Mensûcât bedeli
0350 kuruş Kırk altı senesine mahsûben taksît-i sânî mâl-ı hazariye 150 kuruş
ve hizmet-i mübâşiriye 300 kuruş
95264,5 kuruş
00300 kuruş Ref‘-i menzil bedeli için Kütahya'dan gelen kavasa verilen
hizmet
00250 kuruş Kütahya'dan menzil nizâmı için gelen tatara verilen hizmet
00100 kuruş Kütahya'dan gelen asâkir isti‘câline gelen tatara verilen hizmet
97260 kuruş
03877,5 kuruş Kara Halil zâde mübâşiri Abdullah Efendi'nin yüz on yedi
günlük yevmiye masârıfı
116338 kuruş
292
120578 kuruş
Harrarahû
SAYFA 36
HÜKÜM 66
Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk dört senesine mahsûben
Kütahya Sancağı'ndan bâ-fermân-ı âlîşânım matlûb olan râyic zehâyirinden Denizli
ve Buldan kazâlarının hisse-i mübâya‘aları olan on dört bin keyl hınta ile beş bin beş
yüz keyl şa‘îrin aynen i‘tâsı uyamayacağından hıntanın beşer kuruş bedele rabt
293
olunarak voyvoda-i mûmâ-ileyhin Sarrâfı Canik tarafından tahsîl olunması ve şa‘îr
merhameten afv kılınması husûsu bundan akdem inhâ olunmuş olmakdan nâşî hınta-i
mezbûrun bahâsı hesâb ve kuyûd-ı lâzimesi ihrâc olunarak iktizâsı ricâl-i devlet-i
aliyyemden hâlâ Zahîre Nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid El-Hâc Veli -
dâmet mecduhû-dan bi'l-isti‘lâm hınta-i mürettebe-i mezbûrun beher keyli beşer
buçuk kuruşdan iktizâ eden yetmiş yedi bin kuruş elli bin kuruş mersûmdan tahsîl ve
emâneten zahîre hazînesine teslîm olunarak kusûru dahi çend rûz zarfında teslîm
sarrâf-ı mersûm müte‘ahhid olmuş ise de mu’ahharan râyic zehâyiri hakkında sünûh
eden irâde-i seniyye-i şâhânem mûcebince mârru'l-beyân Denizli Hâssı ve Buldan
kazâlarının râyic mübâya‘asından hisseleri olan mezkûrü'l-mikyâl hınta ve şa‘îrin
eyyâm-ı mübârekeye ri‘âyeten ve fukarâya merhameten afv ile navul kalemine kayd
ile ifâde-i hâli mutazammın emr-i şerîfimi ısdârı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk
edip ol vechle kalem-i mezbûre kayd olunmuş olmakla ifâde-i hâli mutazammın işbu
emr-i âlîşâım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki nâib ve voyvodalar ve
zâbitân-ı mûmâ-ileyhimsiz ve iş erlerisiz keyfiyyet-i irâde-i seniyyem mantûku emr-i
şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda mûcib ve muktezâsı emr-i şerîfime imtisâlen ve
mütâba‘at ederek devâm-ı eyyâm-ı ömr-i devletim ed‘iyesine muvâzabat
eylemelerini fukarâ-yı kazâeteyn-i mezbûreteyn ahâlîlerine tenbîh ve tefhîm
mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu
emr-i şerîf-i âlîşânımın mazmûn-ı münîfi birle âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i
şerîfime i‘timâd kılasız
SAYFA 37
HÜKÜM 67
İki yüz kırk üç senesine mahsûben Denizli Voyvodası Buldânî Kara Halil
oğlu Şeyh Mustafa zehâyir râyic mübâya‘acı İbrahim Bey'e verdiği on bir bin üç yüz
294
kırk sekiz kuruş bu def‘a beş kazâhâ ahâlîlerine tevzî‘ ve taksîm olunup beher kazâya
isâbet eden
Ber-vech-i bâlâda nefs-i nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet eden dört bin
iki yüz kuruş bu def‘a Denizli mahallâtına ve kurâlarına tevzî‘ olunan
295
Mahalle-i Kayacık 85 kuruş
296
Karye-i Bağbaşı 45 kuruş
Cem‘an yekûn
SAYFA 37
HÜKÜM 68
Senede iki def‘a salyâne olması için bâ-emr-i âlîye imtisâlen iki yüz kırk beş
senesine mahsûben vâki‘ olan rûz-ı Hızır tevzî‘inden nefs-i Denizli Kazâsı hissesine
isâbet eden bâ-pusula kırk altı bin sekiz yüz yetmiş beş kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm
voyvoda kethüda ve kâtiblerine dört bin kuruş şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve
mekkârecibaşıya üç bin kuruş ve Hacı Eyüblü Karyesi'ne hasır bahâsı iki yüz kuruş
kabristânı ve İncirpınarı mütevellîlerine elli kuruş harc-ı defter ve imzâ ve harc-ı
i‘lâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve Katib-i mahkeme yüz elli kuruş iki nefer muhzıra
altmış kuruş ta‘mîr-i mahkeme iki yüz ve Karcı Karyesi'ne cümlenin i‘ânesi dört bin
beş yüz kuruş ba‘zı perişânü'l-hâl olan kurâ ve mahallâta i‘âne iki yüz yirmi dokuz
buçuk kuruş min-haysi'l-mecmû‘ altmış bin beş yüz altmış dört buçuk kuruşa bâliğ
olup
Fî 19 Z sene [1]245
297
Mahalle-i Asil Bey 598 kuruş
298
Karye-i Saruhan 685 kuruş
Mahallât
22083,5 kuruş
60564,5 kuruş
299
Temmet el-kitâb
SAYFA 38
HÜKÜM 69
Fî 5 Z sene [1]245
300
Çakşur şalvar 120 kuruş
Yelek 12 kuruş
301
Berber takımı 110 kuruş
Boğça 10 kuruş
Don 22 kuruş
302
[…] 46,5 kuruş
Hırdavat 8 kuruş
Tesbîh 15 kuruş
Çarşaf 31 kuruş
303
Kutnî entari 1 aded, 105 kuruş
Peşkir 22 kuruş
304
Makrame 5 aded 120 kuruş
İskemle 12 kuruş
Entari 46 kuruş
305
Şalı cebe 36 kuruş
Basma 26 kuruş
Hurda 9 kuruş
Çarşaf 25 kuruş
Kırta 21 kuruş
306
Kısa kürek 53 kuruş
Tuzluk 13 kuruş
Namrasya 15 kuruş
İşleme 36 kuruş
Çakşur 35 kuruş
Biniş 61 kuruş
307
Def‘a entari 70 kuruş
Boğça 3 kuruş
…? 7 kuruş 15 para
Fes 17 kuruş
Seccâde 86 kuruş
Fes 10 kuruş
Perde 25 kuruş
308
Mak‘ad 3 aded, 80 kuruş
Entari 46 kuruş
Boğça 10 kuruş
Parçalar 17 kuruş
Seccâde 10 kuruş
309
Yastık 3 aded, 15 kuruş
Tesbîh 4 kuruş
Silâhlık 34 kuruş
Sofra 8 kuruş
Perde 13 kuruş
Fes 6 kuruş
Eldivan 3 kuruş
Fes 11 kuruş
Makrame 3 kuruş
Hırdavat 30 kuruş
310
Lüle 3,5 kuruş
Çubuk 28 kuruş
Afir? 50 kuruş
Bursakârı 31 kuruş
Altıparmak 72 kuruş
Afir 65 kuruş
311
Altıparmak Şam 80 kuruş
Boğça 2 kuruş
Çorab 3 kuruş
İhrâm 15 kuruş
Sofra 40 kuruş
Boğça 6 kuruş
312
Yedek örtüsü 16 kuruş
Minder 26 kuruş
Kavuk 10 kuruş
Kilim 6 kuruş
Hırdavat 20 kuruş
Kilim 6 kuruş
Heğbe 2 kuruş
313
Bukağı 3 kuruş
Sandık 16 kuruş
Kemer 5 kuruş
Seccâde 20 kuruş
Üzengi 13 kuruş
Palan 52 kuruş
Çevre 2 kuruş
Ibrık 1 kuruş
Enfiye 5 kuruş
314
Def‘a tepsi 7 kuruş
Başlık 7 kuruş
Kürek 2 kuruş
Dülbend 15 kuruş
Şeker 50 kuruş
Kurşunca 8 kuruş
Dülbend 15 kuruş
315
Def‘a katır re’s 1, 350 kuruş
316
Bakır üzerine yaldız buhurdan 6 aded, 200 kuruş
1003 kuruş
8024 kuruş
Barzan anbarında olan şa‘îr keyl Denizli 261 aded, fiyat 7 kuruş
1829 kuruş
Konak anbarında olan deri keyl-i Denizli 271 aded, fiyat 8 kuruş
2168 kuruş
132 kuruş
22130 kuruş
Kezâlik Buldan Kazâsı kurâlarına tanzîm olunan hınta ve şa‘îr ve deri 7901
kuruş
317
Ezine-i Lazkiye anbarında olan ahâlîye verilen keyl-i Ezine, 248 aded, fiyat 3
kuruş 7224 kuruş
Ezine ve Buldan'dan ve Sarayköyü'ne der anbar olan hınta keyl-i Ezine, aded
1520, fiyat 8 kuruş
12160 kuruş
Ezine anbarında mevcûd olan hasır deri keyl-i Ezine, 300 aded, fiyat 3 kuruş
900 kuruş
Ezine anbarında mevcûd olan hasır deri keyl-i Ezine, 170 aded, fiyat 4 kuruş
680 kuruş
360 kuruş
Ezine ve Buldan ve Honaz kazâlarına verilen davar, 480 aded, fiyat 14 kuruş
6720 kuruş
Denizli kurâlarına yaz va‘desiyle verilen keyl-i Denizli darı 429 keyl, ve şa‘îr
342 keyl fiyat 10 kuruş
7368 kuruş
318
Denizli kurâlarına verilen deri keyl-i Denizli, 190,5 keyl, fiyat 11
2370 kuruş
975 kuruş
Honaz'ın deri a‘şârından rençberân üzerlerinde olan deri 795 keyl-i Denizli,
fiyat 8 kuruş
6360 kuruş
Sûk-ı Sultânî'de furuht hınta etmekçi esnâfına verilen 168 keyl, fiyat 22 kuruş
3696 kuruş
Sağma anbarından Denizli'ye gelen melez keyl, 200 keyl, fiyat 20 kuruş, 2000
kuruş
Yörük Akoğlu Musa Bey zimmetinde bakâyâ kalan mîr-i merkûm yaylada
bulunmak hasebiyle kendilerinden bilâ-tahsîl ber-mûceb-i defter-i müteveffâ kayd
şud 1550 kuruş
319
Kazanlar Âşıklı aşîretiden bakâyâ kalan diğer aşîret-i merkûm yaylada
olmakla kendilerinden bilâ-tahsîl ber-mûceb-i defter-i mütevefffâ kayd şud 4589
kuruş
Sûk-ı Sultânî'de yağhânede mevcûd şa‘îr 305 keyl-i Denizli, fiyat 65 kuruş,
1830 kuruş
Sûk-ı Sultânî'de Müftü Efendi hânında olan şa‘îr 150 keyl-i Denizli, fiyat 6
kuruş, 900 kuruş
Hân-ı mezkûrda olan kuru deri 40 keyl, fiyat 5 kuruş, 200 kuruş
Memleket için İbrahim Paşa murûr ubûr eden mübâşirân bâ-hüccet-i şer‘iyye
20471 kuruş
Erganlı Karyesi'nde rençberân üzerlerinde olan deri 245 keyl, fiyat 8 kuruş
1960 kuruş
680 kuruş
Yekûn 221657 kuruş yalnız iki yük yirmi iki bin beş yüz elli sekiz kuruşdur.
320
Müteveffâ El-Hâc Abd Ağa'nın masârıfât ve techîz tekfîn ve voyvoda
müteferrikasına verilen ber-vech-i âtî zikr olunur. Fî 25 Z sene [1]245
321
Mirahora verilen 30 kuruş
Ezine ve Denizli'de ve Honaz'da olan a‘şâr anbar kirasına verilen 1002 kuruş
SAYFA 40
HÜKÜM 70
Müteveffâ voyvoda Hâcı Abdullah Ağa'nın biraderi Mehmed Efendi ile der-i
devlet medâra takdîm olunan i‘lâm sûretidir.
Bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının voyvodası
iken ecel-i mev‘ûdüyle vefât eden silahşörân-ı hâssadan El-Hâc Abdullah merkûmun
Ağa'nın bi'l-cümle muhallefâtı zükûr ve inâsdan olan sığârına hasren ba‘de'l-intikâl
müteveffâ-yı li-ebeveyn er karındaşı ve eytâm-ı mezkûrânın bâ-hüccet-i şer‘iyye vasiyy-i
mansûbları Deraliyye sekenesinden Mehmed Enis Efendi abd-i dâ‘îleri medîne-i Denizli'ye
vurûd ve tereke-i müteveffâdan bâ-defter-i müfredât aynen Deraliyye'ye irsâl eylediği
eşyâdan mâ‘adâ bi'l-cümle ahâlî ve vasiyy-i merkûm ma‘rifetiyle ve ma‘rifet-i şer‘le Sûk-ı
Sultânî'de bi'l-müzâyede muhallefât-ı müteveffâ-yı merkûm yalnız yirmi iki bin sekiz yüz
yirmi sekiz kuruş yirmi yedi paraya bâliğ olduğu ve nukûd-ı mevcûdesi yalnız elli yedi bin
yedi yüz elli beş kuruş ile sarrâfı Bedros zimmetinde mevcûd olan yalnız dokzu bin dokuz
yüz kırk altı kuruş idiği ve medîne-i Denizli ve tevâbi‘i kazâlarında mevcûd anbarlarda
322
bulunan ve ahâlî zimmetlerinde olup tahsîl kılınmış olan zehâyir akçesi yalnız doksan yedi
bin yüz doksan sekiz kuruş ve kazâhâ-yı mezkûrûn ahâlîleri zimmetlerinde olup bu def‘a
tahsîl olunan davar akçesi yalnız yedi bin beş yüz yirmi kuruş ve ahâlî-i kazâhâ-i mezkûrûn
vakt-i vâsi‘de edâya bâ-hüccet-i şer‘iyye müte‘ahhid oldukları yalnız yirmi bin dört yüz
yetmiş bir kuruş ile yörükân tâifesi üzerlerinde alacağı olan yalnız beş bin dokuz yüz otuz
dokuz kuruş ki min-haysi'l-mecmû‘ yekûnu muhallefât yalnız iki yük yirmi bir bin altı yüz
elli yedi kuruş yirmi yedi paraya bâliğ olup duyûn-ı müsbitesi ve masârıfât-ı musahhahası
ber-mûceb-i defter-i mümzâ yalnız yirmi yedi bin üç yüz seksen yedi buçuk kuruş lede't-
tenzîl sahhü'l-bâkî yalnız bir yük doksan dört bin iki yüz yetmiş kuruş yedi para kalmış ise
bu esnâda kazâhâ-yı mezkûre ahâlîlerine bi-takdîr-i Hüdâ ba‘zı avârızât-ı mâni‘a vukû‘uyla
edâya vakitleri müsâ‘id olmayıp vakt-i vâsi‘de edâya müte‘ahhid oldukları yalnız yirmi bin
dört yüz yetmiş bir kuruş mebâliğ-i mezkûrdan lede'l-ifrâz bâkî bir yük yetmiş üç bin sekiz
yüz bir kuruş vasiyy-i merkûm yedine tevdî‘an Deraliyye'ye isbâl olunduğu ve müteveffâ-yı
mezbûrun Denizli ve tevâbi‘i kazâlarında ber-vech-i meşrûh habbe-i vâhide alacağı
kalmadığı bi'l-cümle ahâlî-i kazâ ve vasiyy-i merkûm gelip meclis-i şer‘a takrîr ve işbu
takrîrimizi der-bâr-ı ma‘delet karâra i‘lâm ediyor deyü iltimâs etmelerine evvelki vâki‘ü'l-
hâldir bi'l-iltimâs pâye-i serîr-i a‘lâya i‘lâm olundu bâkî el-emrü li-hazret-i men lehü'l-
emrindir.
SAYFA 40
HÜKÜM 71
Havâss-ı Denizli ve tevabi‘i kazâlarının bin iki yüz kırk dört senesinin Mart'ı
ibtidâsından kırk beş senesi Nisan ibtidâsına değin on üç mâh zabt ve idârelerine
mu‘ammer olan silahşörân-ı hâssadan El-Hâc Abdullah Ağa ecil-i mev‘ûdüyle târîh-i
mezkûrda fevt olup bi'l-cümle terekesi sulbî sağîr oğlu ve sulbiye sağîretân
kerîmelerine hasren intikâl eyledikden sonra müteveffâ-yı merkûmun li-ebeveyn
kardeşi Deraliyye sekenesinden Mehmed Enis Efendi nâm kimesne Deraliyye-i
ebedi'd-devâmdan sağîrân-ı mezkûrân üzerine bâ-hüccet-i şer‘iyye vasî nasb ve
ta‘yîn olunarak Denizli'ye vurûd ve vesâyeti hasebiyle Denizli ve tevâbi‘i kazâları
ahâlîleri meclis-i şer‘-i nebevîde hâzırûn oldukları hâlde kardeşi merhûmun eşhur-ı
323
mezkûrûnda voyvodalığı evânında bi'l-cümle muhâsebelerini yegân yegân rü’yet ve
ahâlî-i kazâhâ-i mezkûrun zimmetlerinde bir akçe ve bir habbe mâl-ı eytâmdan
kalmadığını vasiyy-i merkûm meclis-i şer‘de cemm-i gafîz muvâcehesinde ikrâr ve
i‘tirâf ve ahâlî-i merkûmûn yedlerine vesâyetim hasebiyle ibrâ hücceti i‘tâ olunan
deyü takrîr ve takrîrini muhâtabûn-ı merkûmûn lede'l-istimâ‘ ve gıbbe't-tasdîki'ş-şer‘
mâ vaka‘a bi't-taleb işbu vesîka-i enîka alâ mâ hüve'l-hakîka ketb ve imlâ ve ahâlî-i
merkûmûn yedlerine i‘tâ olunmuşdur.
Şuhûdü'l-hâl:
Karaöyüklü Mustafa
324
Karaağaç Kazâsı'ndan Tayganlı Molla Abdurrahman
SAYFA 41
HÜKÜM 71(a)
49281 kuruş
51000 kuruş
SAYFA 42
HÜKÜM 71(b)
325
İzzet-meâb şerî‘at nisâb Mevlânâ Mehmed Şakir Efendi kâmiyâb
SAYFA 42
HÜKÜM 72
Ma‘lûm ola ki cümleye ma‘lûm olduğu vechle Delîl tâifesi öteden beri devlet-
i aliyyemin yarar ve şecâ‘at şi‘âr zümre-i askeriyesinden ma‘dûd ve ma‘iyyetlerinde
bulundukları vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir ile me’mûriyet-i gazâ ve cihâda
yararlıkları meşhûd iken sonradan içlerine ba‘zı bed-tabî‘at habâset ihtisâs ve hâlet
kerde mezbûreyi ittihâz-ı melce-i te‘addî ve habâset ile kapısız oldukları vakitde
orada burada serseri geşt ü güzâr ederek fukarâ hakkında etmedikleri mezâlim ve
te‘addiyât kalmamış olduğu derkâr ve vüzerâ ve mîr-i mîrân ma‘iyyetinde
bulundukları mahaller ahâlîsi dahi şer ve mazarratlarından bîzâr olmuş ve bâ-husûs
şimdilerde me’mûr oldukları mahallerde dahi hiçbir işe yaramayıp ancak iz‘âc ve
izrâr-ı ibâd-ı fukarâyı iğbâr etmiş olmaları hasebiyle her ne kadar te’dîb ve
terbiyelerine bakılmış ise de bir vechle ıslâhları mümkün olmayacağı âşikâr
olmakdan nâşî fîmâ ba‘d tâife-i mezbûreden hiçbir mahalde istihdâm olunmayıp ve
326
anlar dahi başlarına delî kalpağı iksâ etmeyip cümlesi ırz ve edebleriyle
vilâyetlerinde zirâ‘at ve hirâsetlerine meşgûl olmaları husûsuna emr ve irâde-i isâbet
ifâde-i mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından siz
ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz size ve memâlik-i Anadolu'da olan bilcümle vüzerâ-yı izâmıma ve sâir
iktizâ edenlere bundan akdem başka başka mekâtib tahrîr ve tesyîriyle keyfiyyet inhâ
ve tenbîh olunmuş ve Ordû-yı hümâyûnum cânibine dahi iş‘âr ve tezbîr olunarak ol
tarafda olan velîlere dahi vilâyetlerine gidip zirâ‘at ve hirâsetleriyle meşgûl olmak
üzre takım takım ruhsat verilerek cümlesi memleketlerine gönderilmiş ve bu husûs
bu def‘a dahi her tarafa evâmir-i şerîfem ısdar ve tisyârıyla bildirilmiş olmakla vusûl-
i emr-i âlîşânımda siz dahi sûret-i emr ve irâde-i seniyyem havza-i hükûmet ve
idârenizde kâin mahallerde iktizâ edenlere ol makûlelere gereği gibi tefhîm ve telkîn
birle ba‘de ez-în başlı başına bir ehad delîl kalpağı iktisâ ve serseri geşt ü güzâr
etmeyip cümlesi vilâyetlerinde ırz ve edebleriyle olmak ve bunlar bu vechle hareket
edip de hirâset ve zirâ‘atleriyle meşgûl oldukları hâlde bir tarafdan hiç mümâna‘at
olunmayıp ancak içlerinde yine kapısız sûretiyle icrâ-yı fesâd ve mel‘anet ihtirâ
ederleri olur ise hemen oldukları mahallerde üzerlerine varılıp tenkîl ve istîsâlleriyle
zât-ı hilâfet-simât-ı şehriyârâneme vedî‘a-i cenâb-ı hâlık-ı berâyâ olan fukarâ ve
zu‘efâ ve aceze ve re‘âyâ üzerlerinden indifâ‘-ı şer ve mazarratları esbâbını istihsâl
kılınmak husûslarına bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve sarf-ı makderet eylemeniz
bâbında fermânım olmağın sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-
makrûn-ı şâhânem mantûku münîfi üzre tenbîhen ve te’kîden ve ikdâmen rikâb-ı
müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum tatarlarından
kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Selîm -zîde kadruhû ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda
muharrer tenbîhât-ı şâhâne ne vechle harekete bi'l-ittihâz mezîd i‘tinâ ve mübâderet
eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği bu bâbda iğmâz ve tesâmüh ile hilâfı vaz‘
ve hâlât vukû‘ bulduğu haber alınır ise sonra mes’ûl ve mu‘âteb olacağınızda şüphe
olmadığı ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i meşrûh amel ve hareket ve infâz-ı emr
ve fermân-ı hidîvânemle îfâ-yı levâzım-ı kârgüzârî ve sadâkate vüfûr sa‘y ve gayret
ve muğâyir-i vaz‘ ve irâ’et-i ruhsatdan be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin
327
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyle amel ve hareket eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfe
i‘timâd kılasın.
Fî 11 M sene [1]246
SAYFA 42
HÜKÜM 73
328
Kazâ-i Denizli
327,5 kuruş
032,5 kuruş
032,5 kuruş
392,5 kuruş
Kazâ-i Ezine
282,5 kuruş
028 kuruş
028 kuruş
338,5 kuruş
108,5 kuruş
011 kuruş
011 kuruş
130 kuruş
Kazâ-i Honaz
44 kuruş
04,5 kuruş
04,5 kuruş
53 kuruş
329
Kazâ-i Gököyük
33 kuruş
033,5 kuruş
03,5 kuruş
40 kuruş
SAYFA 42
HÜKÜM 74
330
mîr-i mîrân ve sâir me’mûrîn ve askerîden murûr ubûr edenlere kazâlar ahâlîsi
tarafından bir sudan başka meccânen yem ve yiyecek ve sâir şey verilmeyip asker
kendi akçeleriyle mâlzemelerini getirerek zinhâr bu bâbda fukarâ-yı memlekete bir
akçenin zarar ve hasâr isâbet ettirilmemesini emmr-i ehemm be-gâyet iʻtina ve
ihtimâm eylemeniz fermânım olmağın iʻlân ve tenbîhen ve ikdâmen ve teʼkîden
rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân seyyid Ebûbekir –zîdehû- ile
tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu vechle baʻde'l-yevm zîr-i hükûmet ve
idârenizde vâkiʻ kazâ ve kasabâtdan geçen bi'l-cümle meʼmûrîn-i Devlet-i aliyyem
ve sâire için cânib-i vilâyetden bir sudan mâʻadâ meccânen yem ve yiyecek
verilmeyip herkes kendi akçesiyle alarak fukarâ-yı memleket bir vechle izrâr
olunmaması esbâbını istihsâle bi'l-ittifâk ikdâm ve dikkat eylemeniz katʻî matlûb-ı
mülûkânem idiği ve iğmâz ve rehâvetler muğâyir-i hâlât hudûsüne bir vechle rızâ-yı
maʻdelet irtizâ-yı pâdişâhânem olmadığı maʻlûmunuz oldukda bu husûsda ber-
minvâl-i muharrer amel ve harekete ve infâz-ı emr ve tenbîhât-ı mülûkâneme sarf-ı
vüsʻ ve kudret ve hilâf vazʻ ve tecevvüzden tevakkî ve mübâʻadet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.
15 M sene [1]246
SAYFA 43
HÜKÜM 75
331
sahîhasından hâkim-i şerʻ-i şerîf olanlar harc-ı defter ve imzâ olarak kuruş başına
birer para almak ve umûr-ı mühimme-i devlet ve mesâlih-i vilâyet için iktizâ eden
arz ve iʻlâmlardan başka harc almamak ve defter-i tevzîʻa ziyâde bir akçe idhâl
olunmamak ve birbirlerine garaz icrâsı veyahut bi-gayr-i hakkın celb-i mâl dâʻiye-i
fâsidesiyle hilâfen inhâ ve iştikâ ederek hasm ittihâz eyledikleri kimesneler ile hîn-i
mürâfaʻada şiddetleri zâhir ve sâbit olup şerʻan menʻ olunan daʻvâlardan hâkim
taraflarından mahsûl defʻi nâmıyla muğâyir-i fetevâ-yı şerîfe bir akçe ve bir habbe
alınmamak ve şerʻan hükm olunan deʻâvîden dahi resm-i âdîden ziyâde bir şeyʼ
mutâlebe ve ahz kılınmamak ve vâkiʻ olan mevtâ-yı askerîyeyi ve gayr-i askeriyenin
sağîr ve sağîresi veyahut gâibde vârisi olmayıp tahrîri îcâb etmeden tereke bir türlü
cebr ve tazyîk ile tahrîrden ve bitirmeden ve resm-i kısmet nâmıyla nesne
mutâlebesinden mücânebet olunmak ve veresesi sağîr veyahut gâibde vârisi olmayıp
mûcib-i tahrîr olan müteveffânın terekesi tahrîr ve terkîm ve baʻdehû ihrâc techîz ve
tekfîn ve duyûn-ı müsbite rüʼyet vasâyâsı var ise edâdan sonra eğer bâkî kalır ise alâ
mâ-farazallâh beyne'l-verese tevzîʻ ve taksîm ettirilip tereke-i bâkiyeden ücret-i
kassâmiye maʻa kâtibiye ve hüddâmiye min-haysi'l-mecmûʻ fukehâ-i izâm -
rahimehumullâhü teʻâlâ- hazerâtının taʻyîn buyurduğu ücret-i kassâm rub‘ü'l-öşr
zekât mesʼelesi bin kuruşda yirmi beş kuruşdan mâʻadâ bir şeyi taleb olunmamak ve
nafaka ve vesâyet hüccetlerinden ücret alımak bâbında Anadolu ve Rumeli'nin üçer
kollarına tevârîh-i muhtelife ile müteʻaddid evâmir-i şerîfem ısdâr ve tisyâr kılınmış
ise de bu esnâda ba‘zı mahallerde mevâdd-ı merkûmeden dolayı fukarâ-yı ra‘iyyeti
tecrîm ve izrâr olunmakda ve hususiyle ref‘-i resm dedikleri kalemiye yine
alınmakda olduğu vâsıl-ı sâmi‘a-i şehriyârânem olduğu bu keyfiyet şer‘-i şerîfin hilâf
ve min-külli'l-vücûh rızâ-yı mülûkâneme münâfî olduğuna binâen fîmâ ba‘d her
tarafdan mukaddem husûs-ı mezbûre i‘tinâ ve dikkat olunarak bâlâda mezkûr
nizâmların harf be-harf icrâsına ikdâm ve ihtimâm olunmak fermânım olmağın şeref-
yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı pâdişâhânem mantûk-ı münîfi
üzre tenbîhen ve te’kîden ve tahzîren rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i şerîfim ısdâr
ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân El-Hâc
Mehmed -zîde kadruhû- ile tisyâr kılınmışdır imdi zamân-ı sa‘d iktirân-ı
pâdişâhânemde kâffe-i aceze ve zu‘efâ ve âmme re‘âyâ ve berâyânın cemî‘-i zulm ve
te‘addiyâtdan vikâyeleriyle sâye-i merhamet-vâye-i cihândârânemde asâyiş ve
râhatları ehass-ı metâlib-i dâverânemiz idiği ve husûs-ı mezbûr zımnında bu def‘a
332
dahi Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına başka başka evâmir-i aliyyem ısdâr ve
irsâl kılındığı siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân-ı mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz
oldukda nizâmât-ı mezkûrenin havza-i hükûmetinizde bi'l-cümle kazâlarda harf be-
harf icrâsıyla muğâyir-i vaz‘ ve hâlât vukû‘a gelmemesi esbâbını istihsâle bezl-i cel
miknet eyleyesin ve bundan sonra dahi hilâfına cesâret ederi olur ise o makûlelerin
te’dîbât-ı lâzimeleri icrâ olunmak üzre isim ve şöhretleriyle Dersaadetime keyfiyyeti
inhâya mübâderet eyleyesiz ve siz ki mevâlî ve kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ-ileyhimsiz
mazmûn-ı emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz oldukda mûceb ve muktezâsı üzre
amel ve hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.
SAYFA 43
HÜKÜM 76
333
istihsâl-i esbâb-ı refâh ve râhatlarına bi-tevfikillâhi te‘âla tertîb ve tahrîr ve teksîr ve
tevkîrine muvaffak olunan asâkir-i mansûre-i Muhammediye masârıf-ı lâ-yuhsâsına
medâr olmak ve işbu afyon ticâreti yed-i ihtikârlarından kurtarılmak garazıyla
afyonun bey‘i ve şirâsı İzmir İhsitâbı Nâzırı tarafından tezkire ile müslim ve re‘âyâ
tüccârına hâzır olunarak anlar dahi mahallinden ashâbından bi't-terâzî almak ve
mübâya‘a olunan afyonun beher çekisine asâkir-i mansûre masârıfına tahsîsen üç
kuruş resm-i mîrî ahz ve tahsîl kılınmak üzre nizâma rabt ile iktizâ eden mahallere
mü’ekked evâmir-i aliyyeme ısdâr ve tisyâr kılınmış ise de el-hâletü hâzihî rivâyet ve
istihbâr olunduğuna göre ba‘zı ehl-i ırz gürûhu ve muhtekir makûleleri bu kâr-ı
mekrûhdan fâriğ olmayarak ve fukarâ-yı ra‘iyyet dahi afyon mahsûllerini mevki‘-i
ticâret olan mahallere nakl ile furuht edemeyerek bu cihetle memâlik-i mahrûmda
husûle gelen afyonun katî küllî menâfi‘ ve fevâid-i dîn-i devletimin işine yaramayan
bir takım bunun muhtekirlerin yedlerinde kaldığı bi't-tahkîki ma‘lumu âşikâr
olduğuna binâ’en fukarâ-yı ra‘iyyetin o misillü ehl-i örf ve muhtekir tâifesinin rahne
ve mazarratlarından külliyen tahlîsleriyle sâye-i mekârim-vâye-i pâdişâhânemde
iktisâb-ı kâr ve menfa‘atlerini mûcib ve asâkir masârıfına bir nev‘ menâfi‘ ve
fevâidde müstelzim ve müstevcib olmak üzre husûs-ı mezbûrun bir hüsn sûret ve
nizâmına ve tetkîki lâzım gelmekden nâşî fîmâ ba‘d memâlik-i Anadolu'da husûle
gelen afyon İzmir İhtisâbı tarafından yedlerine tezkire verilmiş olan tüccâr tâifesi
mahallerinde ashâbından bi't-terâzî fiyât-ı lâyıkasıyla mübâya‘a ve esmânını an-
nakdin ashâbına i‘tâ ederek ve mübâya‘a edecekleri afyonun bir dirhemini hafî ve
celî mahall-i âhara furuht etmeyerek cümlesini İzmir'e nakl ile beher çekisine tahsîs
kılınmış olan üç kuruş resm-i mîrîsini ba‘de'l-edâ kâr-ı şer‘îsini münâsebet vechle
zam ile cânib-i mîrî için medîne-i İzmir'de ihtisâb nâzırına furuht edip ba‘dehû yed-i
vâhidden i‘tibâr ile nâzırı mûmâ-ileyh tarafından İstanbul ve memâlik-i İslâmiye ve
düvel-i ecnebiye tüccârına bey‘ olunması ve afyon mahsûlünün ol vechle ashâbından
bi't-terâzî bey‘ ve şirâ yedinde memhûr tezkire olan müslim ve re‘âyâ tüccârına
münhasır olduğundan bundan böyle vüzerâ ve mîr-i mîrân ve mütesellim ve
voyvodegân ehl-i örf ile yedlerinde tezkireleri bulunmayan tüccâr ve muhtekir ve
madrabâz makûleleri taraflarından afyon bey‘ ve şirâsına vechen mine'l-vücûh dahl
ve ta‘arruz olunmaması eğer bundan sonra dahi kâr-ı menfa‘at zu‘miyle fukarânın
afyon mahsûllerini gerek tav‘an ve gerek kerhen mübâya‘a eylemelir lâzım gelir ve
ber-takrîb mahall-i âhara afyon nakl ve furuht olunur veyahut afyon ticâretine avâid
334
mutâlebesiyle cevr ve ezâ eyledikleri bi't-tahkîk Dersaadeime inhâ olunur ise hâl ve
şânlarına göre icrâ-yı te’dîbâtlarına ibtidâr kılınması ve afyon mahsûlü cins-i vâhid
olduğu derkâr ise rençber tâifesinden ba‘zıları hâsıl eyledikleri afyonlarına tam‘a
mebnî zerdalü ve eriklerin ve sâir meyve hamîresi karıştırarak furuht eylemek
âdetleri olmağıyla bundan böyle afyon tüccâr ma‘iyyetlerine afyon mümeyyizleri
terfîk ve ta‘yîn olunacağından herkes afyonunu hey’et-i asliyesi üzre sâfi ve temiz
olarak furuht eyleyip içine âhar cins bir şey karıştırmış olduğu tebeyyün eyledikde
mahall-i âhara furuhtu memnû‘iyyeti cihetiyle üzerinde kalıp çürüyerek mütezarrir
olacağı derkâr ise de mücerred kendinin kesb-i yedi olacağı ecilden an-kasdin hîle
katılmış afyon cânib-i mîrî için mübâya‘a olunmayıp ve afyon tüccârı dahi fukarânın
sâfî ve hable afyonlarına mahlûta verdin diyerek bî-vech gadr sevdâsında olurlar ise
fenâ denilen bi'n-nefs sâhibini İzmir'e getirdip mîrî kıymetlerine baktırarak
mahlûtiyyeti sahîh olur ise yarar değil ise ashâbına terk ve afyonun mahlûtiyyeti
olmayıp sâfî ve hâlis olarak tüccârın irtikâb-ı nefsâniyetlerinden neş’et eylediği
anlaşılırsa o makûle muzırr-ı ibâd olan tüccârın te’dîbât-ı lâyıkası icrâ ve afyon
ticâretinden men‘ ve tard olunması ve tüccâr-ı merkûme hâlis ve sâfî olan afyonun
iki yüz elli dirheminden ibâret bir çekisini ashâbından bi't-terâzî her kaç kuruşa
mübâya‘a ederler ise ol mahallin hâkim ve zâbitânından memhûrlu sened alıp afyon
ile ihtisâb-ı mezkûre getirmesi ve hukkâm ve zâbitân bu vesîle ile afyon ticâretinden
ve ashâbından bir nesne taleb ve ahz etmeyip ederi olur ise lede't-tahkîk te’dîb
olunması ve afyon tüccârı dahi mübâya‘a eyledikleri afyonu doğru ihtisâb-ı mezkûre
getirmeyerek mahall-i âhara furuht veyahut içine bir şey karıştırdığı ifâde olunur ise
te’dîb ve ticâretden teb‘îd kılınması ve afyon ashâbı dahi mahsûllerini kendileri
İzmir'e getirerek ihtisâb-ı mezkûre furuht eylemek eyledikde sadedinde o makûle
tüccâr ve sâir taraflarından kat‘â müdâhale ve mümâna‘at olunmaması husûsları bu
def‘a ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olarak ve bu vechle tanzîmine irâde-i seniyye-i
mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-i makrûn-ı şâhânem sahîfe
pîrâ-yı sudûr olmuş ve afyon-ı mezkûrun bu vechle mübâya‘a olunması için ihtisâb-ı
mezkûre cânib-i mîrîden mikdâr-ı vâfî sermâye i‘tâsıyla iktizâ eden mahallere başka
başka evâmir-i şerîfem ısdâr ve tisyâr kılınmış olmağıyla siz ki kuzât ve nüvvâb ve
mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz siz dahi keyfiyeti zîr-i idârenizde kâin mahaller
ahâlîsine ifâde ve tefhîm birle bu husûsun ale'd-devâm icrâ ve infâzıyla istikmâl-i
esbâb-ı âsâyiş-i fukarâ ve zü‘efâ bi'l-ittifâk sarf ve sa‘y ve kudret ve zinhâr ve zinhâr
335
hilâf-ı vaz‘ ve hâlât vukû‘unu tecvîzden nefsinizi mühlikeye ilkâdan sıyânet
eylemeniz fermânım olmağın i‘lâmen ve tenbîhen ve ifhâmen ve ihtimâmen işbu
emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ( ) ile irsâl olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu
vechile zîr-i idârenizde kâin mahallerde husûle gelen afyon İzmir İhtisâbı tarafından
yedlerinde tezkiresi olan tüccâra verilip ve bu türlü sâir ehl-i örf tâifesine ve yedinde
tezkiresi olmayan tüccâra hafî ve celi bir dirhem afyon verildiği haber alınır ise
satılan afyon cânib-i mîrî için zabt olunacağından başka ol (…) icrâ kılınacağı ve ol
misillü tüccârın verilecek afyonun mikdâr-ı bahâsıyla tüccârın isim ve şöhretlerini
mübeyyin yedlerine kazâlar taraflarından i‘lâmlar i‘tâsıyla doğru medîne-i İzmir'e
gönderilmesi matlûb-ı mülûkânem idiği ve yedinde tezkiresi olmayan tüccâra bir
dirhem afyon verildiği haber alınır ise satılan afyon cânib-i mîrî için zabt
olunacağından başka ol mahallin hâkim ve zâbitânı haklarında lâzım gelen te’dîbât-ı
şedîde bilâ-imhâl icrâ kılınacağı ma‘lûmunuz oldukda vech-i meşrûh üzre amel ve
hareketle infâz-ı ve emr-i fermân-ı şehriyârânem bi'l-ittihâd ve mezîd ihtimâm ve
mübâderet ve muğâyir-i hâl ve hareketi tevcîzden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet
eyleyesiz ve sen ki ihtisâb nâzırı mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyet ve
lâzime-i gayret ve sadâkatin üzre tarafından mu‘temed ve mevsûk tüccâr memhûr
tezkire i‘tâsıyla zikr olunan kazâlara irsâl ederek ve sûret-i irâde-i seniyyemi etrâfıyla
kendilere beyân ve tefhîm eyleyerek bâlâda muharrer olan tenbîhât-ı pâdişâhânemin
kâmilen icrâsıyla fukarâ ve zu‘efânın gadr ve te‘âddîden vikâyetlerini ve ehemm
asâkir masârıfına medâr olmak üzre taraf-ı Devlet-i aliyyeme tahsîl-i menâfi‘ ve kuvâ
ve mûcib olur hidemât-ı memdûhe vücûde getirilmesine sarf-ı vüs‘ ve kudret ve
muğâyir hareket vukû‘unu irâet ve ruhsatdan be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet
eyleminiz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfim
vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre
SAYFA 44
HÜKÜM 77
336
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân ve sâir zâbitân ve vücûh-ı memleket
-zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,
337
muğâyir-i vaz‘ tecâvüzden ve nefsinizi mühlikeye ilkâdan sıyânet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfimle
SAYFA 45
HÜKÜM 78
338
iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Ömer Lütfi -dâme mecduhû- bu defʻa bâ-takrîr ifâde
etmekden nâşî inhâsı vechle amel ve harekete mübâderet olunmak fermânım olmağın
iʻlâmen ve tenbîhen rikâb-ı müstetâbımla mahsûsen işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( )
ile tisyâr olunmuşdur. İmdi siz ki kuzât ve nüvvâbı ve mütesellim ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz taht ve idârenizde kâin her hangi kazâ ve kasaba ve kurâda o makûle
İzmir'den nakl ile furuht olunacak mârru'z-zikr emtiʻa ve eşyânın İzmir İhtisâbı
tarafından bâyiʻi olan tüccârın yedine verilen ruhsat tezkiresine ol kazâ veyahut
kasabanın muhtesib veyahut hâkim ve zâbıtı tarafından evvel emirde bakılıp tezkire-i
mezkûrede satılacak emtiʻa ve eşyânın İzmir'de yed-i âhara tedâvülü ihfâ olundukda
müsteʼmen mâlı oludğu muharrer ise furuht olunup müslim ve reʻâyâ tüccârı
yedlerine geçtikden sonra İzmir'de ahzi îcâb eden reftiye gümrüğü ve damgasına
mukâbil ol memleketin râyic-i vaktine tevfîkan kuruşda altı para hesâbıyla rusûmât-ı
mîriyesi müşterîsinden evvel şehir ve kasabanın ihtisâbı ve meʼmûru veya hâkim
veyâ zâbıt maʻrifetiyle başkaca defter tutularak ve maʻrifet-i şerʻiyle ahz ve tahsîl ve
İzmir'e karîb ise İzmir ihtisâbı tarafından bilinse Dersaadetime birer akçe ayda bir
kere mümzâ defteriyle irsâl ve tavsîl birle hazîne-i mezkûreye teslîm kılınmasın
irâde-i seniyye-i mülûkânem muktezâsından idiği ve bu husus sâir iktizâ eden
mahallere dahi başka başka evâmir-i şerîfem tastir ve tesyîr ve tavsîle tenbîh kılındığı
maʻlûmun oldukda ber-vech-i meşrûʻ amel ve hareket birle infâz-ı emr ve fermân-ı
hümâyûnuma mezîd iʻtirâ ve sarf-ı makderet ve ol vechle vâridât-ı mîriyeye ve
devlet-i aliyyemin kesr ve tedennîden vikâyesiyle îfâ-yı levâzım-ı mehâmm şinâsa
vüfûr saʻy ve gayret ve hilâfı hareket vukûʻunu tecvîzden hazer ve mücânebet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki [emr-i] şerîfimle
vusûl buldukda
SAYFA 45
HÜKÜM 79
339
şerʻde yedine teslîm ve ol dahi kabz ve kabûl edip meblağ-ı mezkûrun nemâsı olur
ise yalnız seksen kuruşdan altmış kuruş imâm olan kimesneye ve yirmi kuruşu
müʼezzinine berâ-yı vezaif teslîm eylemesini taʻahhüd eylediği işbu mahalle şerh
verilmişdir.
Fi 23 R sene [1]246
SAYFA 45
HÜKÜM 80
SAYFA 45
HÜKÜM 81
340
vatanlarını arzu ederek ve kirâren vemirâren mesmuʻ olduğu vechle sâhiblerine haber
etmekdikleri müsellem ve el-hâletü hâzihî sâye-i mekârim vâye-i hazret-i şâhâneden
âsâyiş-i âmme zuhûruna ve bunlar müddet-i medîde hizmet edip İslâm'a gelmemeleri
cihetiyle gözleri memleketlerinde bulunduğuna mebnî bu hâl ile el-yevm dîn-i İslâm'ı
kabûl etmeyip hristiyan olarak cebrîye istihdâm olunmakda olunan var ise ashâbı
taraflarından ıtk ve azad olunarak memleketlerine gönderildiği halde hem memâlik-i
şâhâne maʻmur ve hem de ashâbı min-cihetin meşkûr olacağı emr-i gayrihim
olduğundan bu sûretin icrâsı …? bi't-tesebbüb keyfiyyet icab edenlere i‘lân ve sûret-i
merkûmenin icrâsı fakat şimdiye kadar dîn-i İslâm'ı kabûl etmeyenler hakkında idiği
îzâh ve beyân olunmuş olmakla siz dahi idârenizde olan kasabât ve nevâhî ve kurâda
o makûle hristiyan olarak İslâm var ise ashâbını tahkîk ve nezdinize celb ile bunların
muğâyiri dîniyyeden dolayı hayr etmeyeceklerini ve nasârâ ve nasrâniyenin
istihdâmında adem-i cevazını …? sûretle ifâde ve beyân ve işbu irâde zinhâr şeref-i
İslâm ile müşerref olanlar haklarında olmadığından ma‘azâllâhi te‘âlâ tağlît ve iğfâl
ile o misillülere tecâvüz ettirilmeyip ve farz-ı muhâl ol makûle ederi olur ise ber-
muktezâ-yı diyânet men‘-i küllî ile men‘ olarak sade hristiyanlık üzre olanlar
hakkında idiği tefhîm ve i‘lân idiği o misillülerin ya‘nî el-yevm hristiyan olup
memleketlerine gitmek arzusunda olanların ıtk ve azâdlarıyla mikdâr-ı kifâye harclık
i‘tâ ve memleketlerine isrâsı husûsunun istihsâline mübâderet ve böyle
memleketlerine gönderilenlerin defterini irsâl ve takdîme dikkat eylemeniz için
mektûb tahrîr ve irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde ber-vech-i muharrer
hareket eyleyesiz ve's-selâm.
SAYFA 46
HÜKÜM 81(a)
341
mefhûmunda Denizli Kazâsı'nda el-hâletü hâzihî külliyetlü re‘âyâ mevcûd olup
senevî pek çok müskirât ta‘sîr ve taktîr ve bey‘ ü şirâ olunmakda olduğunu erbâb-ı
vukûfdan tahkîk olunmuş olduğundan ve kazâ-i mezbûrun kadîm maktû‘ları yoğise
de her ne mahalde müskirât ta‘sîr ve taktîr olunursa re‘âyânın kifâf-ı nefsi için
mikdâr-ı cüz’îleri ifrâzından sonra mâ‘adâsı âhara bey ve şirâ için olduğundan îcâb
eden rusûm-ı zecriyenin tahsîli zecriye mukâta‘asının bâ-hatt-ı şevket-makrûn-ı
şâhânem düstûrü'l-amel tutulan şurûtundan ve rusûmât-ı mezkûr asâkir-i mansûre
masârıfına tahsîsen mukâta‘ât cizyesi mürettebâtından olmak mülâbesesiyle tezâyüd-
i hâsılâtı irâde-i seniyyem muktezâsından idiğine binâ’en kazâ-i merkûmda mevcûd
olan müskirât senki âmil-i merkûmsun ma‘rifetinle alâ vechi'r-rikka vezn ve istimâre
olunark iki yüz kırk beş senesine mahsûben îcâb eden rusûm-ı zecriyesinin tahsîli ve
bâ-defter-i mümzâ Dersaadetime irsâl ve zecriye sandığına teslîm bâbında şurûtu
derciyle bir kıt‘a emr-i şerîfim ısdârı husûsunu inhâ ve tahrîr etmekle kuyûda lede'l-
mürâca‘a memâlik-i mahrûsamda her ne mahalde hamir ve arak ve ta‘sîr ve taktîr
olunur ise senede bir kere beher kıyyesinden dörder para ve arak emsâli müskirâtın
beher kıyyesinden sekizer para rusûm-ı zecriyesi tahsîl olunmak ve bâğât ashâbı olan
devlet-i aliyyem re‘âyâsının bağlarında hâsıl olan üzümden ta‘sîr ve taktîr-i müskirât
eyledikleri hengâmda tahsîle ve ticâret için furuht eyledikleri hamir ve arak ve
müskirât-ı sâireden kendi nefisleri için kifâyet edecek mikdârı cüzîleri ifrâzından
sonra mâ‘adâsı âhara furuht için ol makûle âhara furuht için olanlardan ber-mûceb-i
şurût tahsîli lâzım gelen rusûm-ı zecriyesinin (…) tahsîli ve zirâ‘at için furuht olunan
hamir ve arakın beher kıyyesinden resm zâyi‘ ve telef olmamasına bi'l-ittifâk
ihtimâm ve dikkat olunmak ve kendi nefisleri için kifâyet edecek mikdâr-ı
cüzîlerinden resm mutâlebe re‘âyâyı rencîde ettirilmekden mücânebet olunmak ve
eğer ehl-i İslâm'dan da bulunur ise ehl-i İslâm'ın rızkı olmamağıyla re‘âyâya ifrâz
olunduğu misillü mikdar-ı cüz’î ifrâz etmeyip şurût-ı mûcebince rusûm-ı zecriyesi
tamam tahsîl olunmak ve olunacak resm husûsunda re‘âyâdan bir ferdin imtiyâzı
olmayıp havâs ve evkâf ve voynugan ve hâne-keşen ve mandıracı ve doğancı ve su
yolcu ve menzilci ve bi'l-cümle serbest mukâta‘at ve serhad dâhillerinde ta‘sîr-i
hamir ve taktîr-i arak edenlerden mu‘teber ve her ne makûle olur ise olsun ta‘sîr ve
taktîr eyledikleri gibi rusûm-ı zecriyesi alınıp ve bu bizim re‘âyâmızın mâlıdır deyü
kimesne tarafından müdâhale olunmamak zecriye mukâta‘âtının bâ-hatt-ı hümâyûn-ı
şevket makrûn düstûrü'l-amel tutulan nizâm şurûtundan idiği Başmuhasebe'den
342
derkenar olmakla mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsunu irâde-i aliyyem ta‘alluk
etmekle kazâ-i mezkûrun sene-i merkûmeye mahsûben zecriyesi ber-vech-i emânet
ma‘rifetinle yerli yerinden şurûtu mûcebince cem‘ ve tahsîl ve mümzâ defteri getirip
zecri sandığına teslime mübâderet eylemeniz babında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur.
Kad vasale
SAYFA 47
HÜKÜM 82
343
rızâ-yı âlî hâlât-ı reddiyeden mücânebet edenler zâbitân ve neferât her kim bulunur
ise asâkir-i pâdişâhîden bulundukları ecilden mertebe ve pâyelerine Deraliyye'de
vilâyetlerinden ri‘âyet olunduğu misillü ve vedi‘a-i Hüdâ olan fukarânın dahi her
hâlde ve cemî‘-i zamânda himâyet ve sıyânet ve muğâyir-i rızâ bir tarafdan
incidilmeyerek müsterihü'l-hâl olacakları esbâbının istihsâline dikkat ve kâffe-i
me’mûrîne farîza-i zimmet bulunduğuna mebnî asâkir-i mezkûreden gabâvet-i
zihinle bir dakîka var edip hemen tecâvüze cesâret edenler gerek derûn-ı şehirden ve
gerek kazâ ve kurâda hen hangi alay ve taburdan olur ise olsun rızâ-yı âlî ve nizâm-ı
pâdişâhî mütâhi harekete eder bulunur ve uygunsuzluğu duyurulur veyahut
vazîfesinden hâric umûr-ı vilâyete ve mevâdd-ı ra‘iyyete ve hukkâm ve me’mûrların
işlerine bî-vech karışır ise te’dîb için tarafımızdan gönderilerek ihlâl-i nizâm ve
kânûnnâme muktezâsı üzre nizâmca ve zâbitçe müstehık oldukları terbiyeleri icrâ
kılınacağı siz ki mütesellim efendi-i mûmâ-ileyhimâ ve muhâtabûn-ı ve sâiresiz
ma‘lûmunuz oldukda güzelce idâre ile men‘ ettirilmesi ve işbu buyuruldu mahkeme
sicill-i mahfûza kaydıyla bu vechle vukû‘ bulan ifâdeden ve mazmûn-ı buyuruldu
ifhâmdan sonra eğer terbiye olmayıp da şân-ı asâkir-i mansûreye münâfî harekâtda
bulunur ve ısrâr ederi olur ise ber-vech-i muharrer terbiye olmak için hemen
mürtekib oldukları kabâhat ve cünhaları ve da‘vâcıları ve isim resmiyle sahîhan bâ-
i‘lâm-ı şer‘î ve arîza tahrîr ve işbu i‘lâm kağıtları sâhib-i kabâhat ile beraber
mukayyeden tesyîre sür‘at ve'l-hâsıl rûh-ı âlem ve sebeb-i âsâyiş-i kâffe-i ümem olan
pâdişâhımız efendimizin irâde-i merâhim vâye-i hüsrevâne ve makâsıd-ı me‘âlî
şehriyârâneleri muktezâ-yı münîfi üzre dâimâ ve her bir mâddede adâletin icrâsına
müsâberet ve müslim ve re‘âyâ ve iyâl evlâdları hiçbir gûne bir tarafdan mikdâr-ı
zerre incinmeyip cümlesinden taraf-ı eşref-i hazret-i mülûkâneye da‘avât-ı hayriye
aldırmağa mezîd gayret ve ma‘azallâhü te‘âlâ li-garazin icrâ-yı nefsâniyet veyahut
bir cihetden hilâf-ı irtikâb olur veyahut böyle hareket-i nâ-marziyede bulunurdan
tam‘-ı hâmma tebe‘iyet ve hâtır ri‘âyeten ketm ve tasahhub olunur ise lede't-tahkîk
bu işe cesâret eden dahi bilâ-emân te’dîb olacağı muhakkakdan olmakla ana göre
dikkat eylemeniz bâbında Divan-ı eyâlet-i Anadolu'dan ve bi'l-istiğlâl cânib-i
seraskerîden işbu buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve tarafınıza tisyâr olunmuşdur bi-
mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki mûcebince amel ve hareket ve hilâfından be-
gâyet hazer ve mücânebet eyleyesin deyü
344
Fî 25 S sene [1]246
SAYFA 48
HÜKÜM 83
Hüve
Denizli Kasabası derûnunda kâin Ermeni milletine mahsûs olan bir bâb kilise
bundan akdem muhterik olduğundan hey’et-i aslîsi üzre ta‘mîr ve inşâsına müsâ‘ade-
i seniyye-i mülûkânem bî-diriğ ve erzân kılınması millet-i mersûme tarafından istid‘â
ve istirhâm olunmuş idiğine mebnî kilise-yi mezbûr ba‘de'l-mu‘âyene keyfiyeti inhâ
olunmak üzre isti‘lâmı hâvî rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından tahrîr ve tastîr
kılınan mektûb mûcebince kilise-yi mezkûrun keşf ve misâha olundukda tûlen on
dokuz zirâ‘ ve arzan on üç buçuk zirâ‘ ve kâmeten altı zirâ‘ hey’et-i asliyesi olup
cidârlarının bir buçuk zirâ‘ enliği dâhil olarak ihrâc olunan sûretiyle kilise-i
mezkûrenin asıl cevfi tûlen on altı zirâ‘ ve arzan on buçuk zirâ‘ kaldığı ve kapısı
önünde etrâf-ı selâsesi açık sundurma ta‘bîr olunur üstü poşideli üç zirâ‘ dahi mahalli
olduğu tebeyyün eylediği bu def‘a bâ-i‘lâm inhâ olunmuş ve muktezâ-yı şer‘îsi bi'l-
fi‘l Şeyhü'l-islâm ve müfti'l-enâm olan Yâsîncizâde a‘lemü'l-ulemâi'l-mütebahhirîn
efdalü'l-füdelâi'l-müteverri‘in Mevlânâ Es-Seyyid Abdülvahhab -edâmallâhü te‘âlâ
fezâuluhû- dan lede'l-istiftâ bir karyede vaki‘ kilise-i kadîme muhterik oldukda
erbâbı hey’et-i asliyesine nesne ziyâde etmeksizin vaz‘-ı kadîmi üzre ta‘mîre kâdir
olurlar mı el-cevâb olurlar deyü bir kıt‘a fetevâ-yı şerîfe verilip keyfiyet hâk-i pây-ı
mekârim peymâ-yı şâhâneme lede'l-arz ber-mûceb-i fetevâ-yı şerîfe ta‘mîr ve inşâsı
husûsuna ruhsat-ı seniyye-i pâdişâhânem erzân kılınarak ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı
şevket-makrûn-ı mülûkânem sahîfe pîrâ-yı sudûr olmuş olmakdan nâşî mantûk-ı
münîfi ve verilen fetevâ-yı şerîfe mü’eddâsı üzre amel olunmak fermânım olmağın
345
ruhsatı hâvî işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( ) İle tisyâr olunmuşdur. İmdi kilise-yi
mezkûrun tûlen ve arzan ve kadden ve vüs‘aten hey’et-i aslîsini bir karış ve bir
parmak tecâvüz etmemek şartıyla mesâğ-ı şer‘-i şerîf olduğu vechle bilâ-tevsî‘ velâ
terfî‘ vaz‘-ı kadîm ve hey’et-i aslîsi üzre ta‘mîr ve inşâsı husûsuna müsâ‘ade-i
aliyye-i mülûkânem erzân kılındığı ve bu vesîle ile re‘âyâdan bir akçe alınmak ve
vaz‘-ı kadîminden ziyâde nesne ihdâsına irâ’et-i ruhsat olunmak lâzım gelir ise
cesâret edenler mes’ûl ve mu‘âteb olacaklarına şüphe olduğu siz ki nâib ve voyvoda
ve sâ’ir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz oldukda ana göre amel ve harekete dikkat ve
hilâfı vaz‘ı tecvîzden tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur buyurdum ki (…) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref
yâfte-i sûdur olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at
makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
SAYFA 48
HÜKÜM 84
Fî 15 Ca sene [1]247
346
SAYFA 50
HÜKÜM 85
347
husûs-ı hayriyet mensûs bu kere etrâflı ve dikkatli tutularak tedâbîr-i lâzimesinin
icrâsıyla zıll-i zalîl-i cihândârânemde müstezıl ve mahmî olan bi'l-cümle fukarâ-lyı
ra‘iyyet ve aceze-i vilâyetin sâye-i hümâ vâye-i hidîvânemde istihsâl-i esbâb-ı
âsâyişleri irâde-i kâtı‘a-i şâhâne ve emr-i pâdişâhânem muktezâsından olmakdan nâşî
şu mâdde için birkaç def‘a akd olunan Meclis-i Şûrâ'da hüsn sûreti bi't-te’emmül
lede'l-müzâkere tekâlîf mâddesinin tahkîkiyle ta‘dîl ve tesviye ve şurûtunun cümle
hakkında icrâsı ve cizye evrâkının dahi her bir re‘âyânın hâl ve tahammüllerine göre
esnâf-ı selâse i‘tibâriyle i‘tâsı ecdâd-ı izâmım zamânlarında dahi olduğu misillü
beherhâl memâlik-i mahrûsamda bulunan ehl-i İslâm ve re‘âyânın evvel emirde
taraf-ı devlet-i aliyyemden me’mûrlar ve muharrirler ta‘yîniyle tahrîr ve tektîb-i
defter olunarak her kasaba ve kurâda bulunan sağîr ve kebîr ehl-i İslâm ve re‘âyânın
ikrârı bilinmek sûretiyle hâsıl olacağı cümle tarafından beyân birle ol vechle
memâlik-i mahrûsamdan iktizâ eden mahallere taraf-ı Devlet-i aliyyemden mahsûs
me’mûrlar ve muharrirler gönderilmiş ve sen ki mûmâ-ileyhsin senin derkâr olan
dirâyet ve sadâkatine mebnî Denizli Hâssı'nın hâvî olduğu kazâlarda bulunan ehl-i
İslâm ve re‘âyânın tahrîri mâddesine dahi senin me’mûriyetin husûsuna irâde-i
seniyye-i mülûkâne ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı
pâdişâhânem sahîfe pîrâ-yı sudûr olmuş olmakla muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre
serî‘an bu tarafdan hareket ve savb-ı me’mûre varıp zikr olunan kazâların ehl-i İslâm
ve re‘âyâdan olan kâffe-i ahâlîsini ma‘rifetin ve cümle ma‘rifet ve ittifâkıyla tahrîre
şürû‘ ve mübâşeret birle ehl-i İslâm için başka ve re‘âyâ için başka defter tutularak
sağîr ve kebîr hiç birisi geriye kalmayarak cümlesini sâkin oldukları mahallerin isim
ve şöhretleriyle sebt ve terkîm ve ba‘dehû iktizâ-yı hüsn-i nizâmına bakılmak için
ahâlînin mikdâr ve kemiyyetini mübeyyin defterlerinin Dersaadetime îsâl ve
takdîmine mübâderet ve bundan böyle re‘âyânın cizye evrâkı muktezâ-yı şer‘-i enver
esnâf-ı selâse i‘tibâriyle verilecek olmakdan nâşî re‘âyânın hîn-i tahrîrinde sinleri ve
hâl ve keyfiyetleri gereği gibi anlaşılarak ve yedlerinde bulunan cizye kağıtlarına
dahi bakılarak a‘lâya müstehık ise a‘la ve evsat ve ednâya lâyık ise evsat ve ednâ
deyü isimleri üzerlerine işâret olunması ve yedlerinde cizye kağıdı bulunmayıp
tezkire ibrâz edenlerin dahi hâlleri bi't-tahkîk tahrîr kılınması husûsuna mübâderet ve
bir kasaba ve karyenin defterde mukayyed ra‘iyyet ve ra‘iyyeti oğullarından terk-i
vatan ile âhar mahallere gidenler vardıkları yerlerde avârızhâne kayd olunmamış ve
sâkin olalı on seneyi tecâvüz etmemiş olduğu hâlde o misillüler kaldırılıp asıl
348
ra‘iyyet kayd olundukları kasaba ve kurâya nakl ve iskân ettirilmek iskân şurûtundan
olmak mülâbesesiyle Denizli Hâssı'nın kazâ ve kurâsında o makûle yabancı müslim
ve re‘âyâ var ise anlar için başka defter tutularak hâl ve keyfiyet ve mukaddemden
sâkin oldukları kasaba ve karyenin isim ve şöhretleriyle sebt ve kayd olunup
defterinin Dersaadetime îsâl ve takdîmi imrârına kemâl-i ikdâm ve müsâra‘at ve
tahrîr olunacak ehl-i İslâm ve re‘âyânın birazı ba‘de zamân fevt olup helâk olmak
veyahut li-ecli'l-maslaha diyâr-ı âhara gitmek ve taşralarda bunlardan dahi
vilâyetlerine gelmek ve yeniden çocuk tevellüd etmek cihetleriyle bu husûsun ardı
boşanılmak lâzım gelir ise bu kadar tekellüf ile husûle gelecek nizâmın pek az
vakitde muhtel ve müşevveş olunmasını mûcib olacağı zâhir olmak hasebiyle bundan
böyle nizâm dâimen ve müstemirren icrâsı zımnında tahrîr olunan ehl-i İslâm ve
re‘âyâdan fevt ve helâk olanların isimleri defterden terkîn ve taşradan gelecek ve
yeniden tevellüd edeceklerin isimleri müceddeden sebt ve terkîm olunarak
Dersaadetimde olan kaydları dahi tashîh ve tenfîh olunmak üzre üç mâhda bir kere
defterleri bu tarafa gönderilerek nizâm-ı mezkûrun tatarruk-ı halelden vikâyesi
vesâiliniin istihsâline sadaka rü’yet ve ba‘zı karyeler fi'l-asl köprücü ve derbendci
misillü nâm ile mukaddemâ mu‘âf kayd olunup ma‘a hâzâ şimdilerde hiç hizmetleri
kalmayarak fakat mu‘âfiyetleri bekâsıyla tekâlîf-i vâkı‘adan hisseleri sâir aceze-i
ahâlî ve re‘âyaya tarh ve tahmîl olunarak bu keyfiyet dahi aman emânetullâh olan
fukarâ ve zu‘efâya tekâlîf hisselerinin ağır düşmesini mûcib ve iz‘âc ve idrârlarını
müstelzim ve müstevcib olmak şu husûsa dahi i‘tinâ ile bî-lüzûm olan bu makûle
mu‘âfiyetler hangi karyelerde ise refte tahrîr ve işârete dikkat eylemek fermânım
olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve yedine i‘tâ olunmuşdur imdi bu
husus mevâdd-ı sâireye mukîs olmayıp bi-avnihî te‘âlâ âmme-i ibâdullâh hakkında
bi'l-vücûh refâh ve râhatı müntic olacak umûr-ı hayriyyeden olduğuna binâen bu
bâbda sünûh ve sudûr eden irâde-i ma‘delet âde-i hidivânemin icrâsına cümle
tarafından kemâliyle ikdâm ve dikkat lâzimeden olmakla göreyim seni mebcûl
olduğun kâr güzârî ve dirâyet muktezâsı ve bâlâda tahrîr ve beyân olunan vesâyâ ve
tenbîhât iktizâsı üzre mârru'z-zikr Denizli Hâssı'nın kazâ ve kurâsında bulunan
mecmû‘ ehl-i İslâm ve re‘âyâ inzimâm-ı re’y-i ma‘rifetin ve cümle inzimâmıyla
tahrîr birle iktizâ-yı hüsn ve nizâmına bakılmak üzre defterlerinin Dersaadetime îsâl
ve takdîmine müsâra‘at olunması mâddesi hakkında olan irâde-i seniyyemin dahi
icrâsına mezîd ihtimâm ve dikkat ve o makûle köprülere ve derbendlere merbûtiyet
349
ile mu‘âf olanhların dahi deftere işâret olunmasına mezîd i‘tinâ ve sarf-ı reviyyet
eylemek kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ma‘lûmun oldukda ber-vech-i tahrîr infâz-ı
emr ve tenbîhât-ı şâhânemle icrâ-yı levâzım-ı me’mûriyet ve sadâkate vüfûr sa‘y ve
gayret eyleyesin siz ki kapıcıbaşı ve a‘yânlar ve sâir mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı
emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz olarak mûceb ve muktezâsı üzre amel ve
harekete bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve mübâderet ve mevâdd-ı mezkûrenin minvâl-i
muharrer üzre icrâsından maksûd mücerred ahâlî-i memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyetin
istihsâl-i kemâl-i asâyiş ve istirâhatleri irâde-i seniyyeme mebnî idiği zâhir ve ru
nümûd olmakdan nâşî bu bâbda hizmet-i mübâşiriyeden dolayı fukarâ ve ze‘efâya
bâr olmamak üzre me’mûr-ı mûmâ-ileyhin iktizâ eden harcırahı ve harclığı bu
tarafdan cânib-i seniyyü'l-menâkıb-ı şâhânemden kendisine inâyet ve i‘tâ kılınmış
olduğuna ve memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyete nâfi‘ maslahata me’mûriyeti cihetiyle
ol tarafda bulunduğu hengâmda fakat bu mâddeye mahsûs olmak üzre îcâb eden
me’kûlât-ı …?memleket tarafından rü’yet olunmakda bir gûne beis olmayacağına
binâ’en me’mûr-ı mûmâ-ileyhin zikr olunan kazâlarda ikâmet eylediği müddetde
lüzûm ve iktizâsı vechle yalnız me’kûlâtı cânib-i vilâyetden i‘tâ olunup bundan başka
hizmet-i mübâşiriye ve hediye nâmı ve nâm-ı âhar ile ahâlî-i fukarâdan bir akçe ve
bir habbe tahsîl ve i‘tâsı misillü vaz‘ ve hâlet vukû‘undan be-gâyet hazer ve
mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur vusûl buldukda bu
bâbda şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından be-gâyet hazer ve
mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
SAYFA 52
HÜKÜM 86
Senede iki def‘a tevzî‘ine irâde-i seniyye ta‘alluk birle Kütahya Sancağı'ndan
bâ-emr-i âlî matlûb otuz bin kuruş ref‘-i menzil bedelinden kırk altı senesine vâki‘
350
kırk beş senesi rûz-ı Kasım i‘tibâriyle taksît-i sânîsi olan yalnız on beş bin kuruşdan
Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının hisse-i musîbeleri ber-mûceb-i pusula-i şer‘iyye
3012,5 kuruş
SAYFA 52
HÜKÜM 87
351
Deraliyyemden sarrâfları tarafından mâh be-mâh i‘tâsı husûs karâr verilmiş ve husûs-
ı mezbûr hissesinden mâ‘adâsı mahalline teslîm olmuş olduğundan işbu husûs-ı
mezbûr voyvoda-i sâbık Abdullah tarafına yazılarak sarrâf tarafına iş‘ârı mütesellim-
i mûmâ-ileyhe tahrîr ve inhâ etmiş ise de ol vechle tahrîrât irsâli iktizâ etmeyeceğini
îmâ etmiş merkûm Abdullah'ın vefâtına mebni husûs-ı mezbûr sen ki voyvoda-i
mûmâ-ileyhsin sana bi't-tahrîr lede'l-mütâla‘a mâhiye-i mezbûr bâ-irâde-i seniyyem
afv olundu diyerek cevâb yazmış ve afvi husûsuna irâde-i aliyye ta‘alluk eden
Cumâde'l-âhir ve Receb ve Şa‘bân mâhiyeleri olduğu beyân olunarak müteveffâ-yı
mûmâ-ileyhin mahfûz olan tahrîrât tarafına gönderilmiş ise de mâhiye-i mezbûreyi
hâss-ı mezbûr ahâlîsi tamâmen te’diye etmişlerdir deyü inhâ olunmuş ve ahâlî-i
mezbûrenin te’diye eylediklerini senedât matlûb kılınmış ise de mâhiye-i mezbûrenin
tahsîline bir gûne irâde-i seniyye ta‘alluk etmedikçe vermeyeceğini îmâ etmiş
olduğunu ve mâhiye-i mezbûreden ber-mûceb-i pusula şer‘î hâs-ı mezbûr kazâlarına
beher mâh üçer bin yüz elli yedi kuruş isâbet edeceğini beyân ederek mâhiye üçer
bin dokuz yüz elli yedişer kuruşun üç aylık lâzım gelen on bir bin sekiz yüz bu kadar
kuruşun hâss-ı mezbûrun ahâlîsinden tahsîli bâbında emr-i şerîfim i‘tâsı husûsuna
müsâ‘ade-i aliyyem erzân kılınmasını tahrîr ve inhâ eylediğin ecilden kuyûd-ı lâzime
ba‘de'l-ihrâc iktizâsına ricâl-i devlet-i aliyyemden Darbhane-i âmirem nâzırı
iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid Ali Rıza -dâme mecduhû- isti‘lâm olundukda
boğaz-ı mezkûr muhâfaza ve me’mûr-ı asâkirin mâhiyeleri için livâ-i mezbûrdan
müretteb altı yüz seksen neferin beheri otuzar kuruşdan îcâb eden yirmi bin dört yüz
kuruşun beher mâh sarrâfları tarafından tahsîl ve hazîne-i âmireme teslîmi için iki
yüz kırk beş senesi evâhir-i Muharreminde ilmuhaberin ve boğaz-ı mezkûr
muhâfazası için livâ-i mezbûrda kazâlardan müretteb olan neferât-ı mezbûrenin
beheri mâhiyesi otuzar kuruşdan tahsîl olunmak üzre yirmi bin dört yüz kuruş
bedelâtının iki yüz kırk beş senesi Cumâde'l-âhiresi gurresinden i‘tibâren afvi
husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk ederek ol bâbda i‘mâl-i hâli müş‘ir emr-i şerîfim
verilmiş idiği ve mâhiye-i mezbûreden hâs-ı mezbûra isâbet eden mebâliğin tahsîline
dâir emr-i şerîfim verildiğinin kaydı bulunmadığı kuyûddan müstebân olmakla bu
sûretde mâhiye-i mezbûre mâh-ı mezkûr gurresinden i‘tibâren afv olunmuş olduğuna
binâen meâl-i inhâya nazaran mâhiye-i mezbûrdan bâ-pusula-ı şer‘iyye hâss-ı
mezbûr kazâları ahâlîsine mâhiye üçer bin dokuz yüz elli yedişer isâbet ederek üç
aylık on bir bin sekiz yüz bu kadar kuruşun henüz i‘tâ olunmadığı vâki‘ ise
352
ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘iyle tahsîl ve mütesellim-i mûmâ-ileyh tarafına i‘tâ ve
teslîm olunmak bâbında sana hitâben emr-i şerîfim ısdârı menût-ı re’y-i âlîşânım
idiğini i‘lâm eylediği bâ-takrîr lede'l-arz mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsuna
irâde-i aliyyem ta‘alluk edip ol vechle amel ve harekete mübâderet eylemen
fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi
vusûlünde keyfiyyet irâde-i aliyyem mantûku emr-i şerîfimden ma‘lumun oldukda
fermân olduğu ve bâlâda bast u beyân kılındığı üzre mâhiye-i mezbûreden bâ-pusula-
i şer‘iyye hâss-ı mezbûr kazâları ahâlîsine mâhiye üçer bin dokuz yüz elli yedişer
kuruş isâbet ederek üç aylık on bir bin sekiz yüz bu kadar kuruşun henüz i‘tâ
olunmadığı vâki‘ ise ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘iyle tahsîl ve mütesellim-i mûmâ-
ileyh tarafına edâ ve teslîm olunması husûsuna mezîd i‘tinâ ve dikkat eyleyesin ve
sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle amel ve hareket
eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.
Fi 15 N sene [12]46
SAYFA 53
HÜKÜM 88
Senede iki def‘a tevzî‘ine irâde ta‘alluk birle bin iki yüz kırk beş senesi rûz-ı
Hızır ibtidâsından kırk altı senesi rûz-ı Kasımına değin altı mâh zarfında Hâss-ı
Denizli ve tevâbi‘i kazâlarından bâ-emr-i âlî matlûb buyurulan mâl-ı imdâd-ı
hazariye ve ref‘-i menzil bedelinin taksît-i sânîsi ve kalyoncu bedelinin taksît-i evveli
ve murûr ve ubûr eden mübâşirân hizmetleri ve masârıfları ve masârıfât-ı sâire bi'l-
cümle kazâlar ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘le yegân yegân hesâb olundukda yalnız
doksan yedi bin yedi yüz yetmiş iki buçuk kuruşa bâliğ olduğunun defteridir ki zîrde
beyân olunur.
Fi 17 C sene [1246
00954,4 kuruş
353
03000 kuruş sene [12]45 Taksît-i sânî bedel-i ref‘-i menzil
18750 kuruş sene [12]46 Taksît-i evvel bedel-i kalyoncu nefer 75 aded an-
kazâhâ-i Denizli ve Honaz
28804 kuruş
79654 kuruş
02985 kuruş Bâ-emr-i âlî isbâl olunan asâkir 60 aded nefer harclıkları ve
ma‘iyyetlerine giden adamlar harcirâhı
83339 kuruş
00180 kuruş Murûr ve ubûra konak verilmesi için gelen mübâşire hizmet
00150 kuruş Tâife-i hukkâm kuruş birer para terekeden almalarına dair gelene
hizmet
00405 kuruş Afyon ve şem‘-i asel ve sâir muhtekir verilmesi için gelene
hizmet
354
02750 kuruş Konak emri kable'l-vurûd murûr ve ubûra verilegelen konak
masârıfları
86824 kuruş
02750 kuruş Tâife-i delîlân tecâvüz etmemeleri için derbend ve ma‘ber olan
mahaller vaz‘ olunan adamlara ücret
90424 kuruş
00150 kuruş Senede iki def‘a tevzî‘ olunmak için gelene hizmet
00150 kuruş İslâm'ı kabul etmeyen üserâ vilâyetlerine gitmeleri için gelene
hizmet
00150 kuruş Kiracı başıları sa‘at başına birer para almaları için gelene hizmet
91014 kuruş
01785 kuruş Otuz dokuz nefer firârî asâkirin masârıfıyla ma‘iyyetlerine giden
adamların harcirâhları
00210 kuruş Afyon ve şem‘-i asel ve sâir İzmir ihtisâbına verilmesi için
gelene hizmet
93919 kuruş
355
93919,5 kuruş nakl-i yekûn
00120 kuruş Kiracıların sâ‘at başına birer para almaları için Deraliyye'den
gelene hizmet
97772 kuruş
Yalnız doksan yedi bin yedi yüz yetmiş iki buçuk kuruşdur.
Fi 17 C sene [1]246
356
00300 kuruş Odabaşıya
39972 kuruş
45528 kuruş
04500 kuruş Sucular 500 kuruş, Hisariçi 500 kuruş, Bereketler 3500 kuruş
54520 kuruş
357
Saray 1260 kuruş
Alacamescid 415kuruş
Eceler 70 kuruş
Gerebostan 375kuruş
358
Karye-i Çakmak 3975 kuruş
Maktû‘ât 700kuruş
359
39 nefer işbu asâkirden bâkî kalmış deyü matlub nâ-makbûl 19 nefer yeni
tertîb 60 neferden müteşekkil 12 aded cem‘an fi 23 Ra sene [12]46 Hacı Kara
Mustafa yediyle Kütahya'ya irsâli
SAYFA 54
HÜKÜM 89
Emr-i âlîşân
SAYFA 54
HÜKÜM 90
360
münâsib mahallerde dahi kondurulmadığından sefîl olarak bu cihetle içlerinden
ba‘zısı bi'z-zarûr firâr etmekde oldukları bu def‘a bi'l-ihbâr tahkîk kılınıp neferât-ı
merkûme mücerred îfâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve i‘lâ-yı kelimetullâhi'l-ulyâ niyyet-
i hayriyesiyle tertîb ve tanzîm olunmuşken asâkir-i mansûre taburları ikmâli için celb
olunmakda olduğundan herhâlde kendilerine ri‘ayet olunarak lâyıkıyla bakılıp sefâlet
ve firârdan muhâfazaları husûsuna i‘tinâ ve dikkat cümle me’mûrîne lâzime-i zimmet
iken bi'l-aks iğmâz ve tesâmüh sûretlerine hîzân olunması uygunsuz keyfiyet olduğu
zâhir ve min külli'l-vücûh rızâ-yı meyâmin irtizâ-yı mülûkâneme münâfî ve muğâyir
olmakla siz ki vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz zikr olunan taburları noksânları ikmâli için mahallerinden
gönderilmiş olan neferât her hanginizin taht-ı hükûmet ve kazâlarınıza vurûd eder ise
münâsib mahfûz mahallere kondurularak kendilere güzelce bakılarak bir gûnâ sefâlet
ve muzâyaka çektirilmemesi ve herhâlde firârdan muhâfazaları husûsuna kemâl-i
ihtimâm ve dikkat eylemeniz fermânım olmağın tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsen
işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tatarlarından
kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Osman -zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi neferât-
ı merkûmeden zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kasabât ve kurâya vurûd edenleri
münâsib ve mahfûz mahallere kondurup ve lâyıkıyla baktırıp kat‘â sefâlet ve
müzâyaka çektirilmemesi ol vechle firârdan muhâfazaları esbâbının istihsâline mezîd
sa‘y ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu bâbda iğmâz ve
müsâmaha misillü vaz‘ ve hâlete bir vechle câiz olmadığı ma‘lûmunuz oldukda ber-
vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı emr ve irâde-i seniyyeme vufûr akdem ve
gayret ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i
sudûr olan vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla âmil
olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasız.
Vasale
Fi 21 C sene [1]246
361
SAYFA 55
HÜKÜM 91
750 kuruş
675 kuruş
Yalnız altı yüz yetmiş beş kuruş guremâ tarîkiyle ashâb-ı düyûna taksîm ve
teslîm olunduğu zîrde beyân olundu.
5000 kuruş
400 kuruş
362
300 kuruş aldığı
400 kuruş
50 kuruş
170 kuruş
80 kuruş
363
SAYFA 55
HÜKÜM 92
Sağirûna bâ-ma‘rifet-i şer‘ tahsîl olunup gelen meblağ 498 kuruş 10 para
Cem‘an yekûn
2507 kuruş
2257 kuruş
1979 kuruş
Yalnız bin dokuz yüz yetmiş dokuz kuruş taksîm-i guremâ olduğunun isim ve
şöhretiyle zîrde beyân olunur.
364
Honazlı Hacı Hasan'a
909 kuruş
75 kuruş
Duhâncı Mehmed'e
130 kuruş
Boyacı Kostanti
1000 kuruş
Moşko Bahçivan
700 kuruş
236 kuruş
057 guremâsı
365
Zevcesi Azte'ye
879 kuruş
Kardeşi Kostanti'ye
1200 kuruş
Fî 12 B sene [1]246
Menzili 1 aded, 1600 kuruş(İşbu menzili on sekiz mâh mehil ile mahkeme
muhzırı Musa iştirâ eylemişdir)
300 kuruş
120 kuruş
366
Hâcı Bacaksız
115 kuruş
46 kuruş
102 kuruş
40 kuruş
Solakoğlu Süleyman'a
1190 kuruş
478 kuruş
25 kuruş
10 kuruş
Hâcı Hafız'a
10 kuruş
4 kuruş
4,5 kuruş
1 kuruş
367
Berber oğluna
13 kuruş
5 kuruş
Manastırlılara
17,5 kuruş
6 kuruş
200 kuruş
60 kuruş
Kırcalı Mustafa'ya
33 kuruş
13 kuruş
700 kuruş
260 kuruş
2000 kuruş
368
565 kuruş kıbel-i şer‘den ale'l-hesâb verilmişdir.
150 kuruş
60 kuruş
SAYFA 56
HÜKÜM 93
369
zarûr firârı ihtiyâr etmekde ve bu tarafdan me’zunen sılasına giden asâkir-ı mansûre
neferâtına bakılmayıp me’kûlât ve mâlzemeleri tedârikinde giriftâr-ı ıstırâb ve
zarûret olmakda oldukları bu def‘a vâsıl-ı sem‘-i mekârim-menbaʻ-ı pâdişâhânem
olup neferât-ı merkûme mücerred ebnâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve i‘lâ-yı
kelimetullâhi'l-ulyâ niyyet-i hâlisasıyla tertîb olunmuş olduğundan mukaddemlerde
lâzime-i hürmet ve ri‘âyetleri icrâsına i‘tinâ ve dikkat kâffe-i me’mûrîne vâcibe-i
zimmet idiği zâhir ve bunlar delîl ve tüfenkçi tâifesi misillü vardıkları yerlerde olur
olmaz şey istemeyerek bulduklarına kanâ‘at eder makûleden olmak ve taşralrda kâin
memâlik ve hânümân dahi öteden beri misâfir ile me’lûf bulunmak hasebiyle neferât-
ı merkûme vardıkları yerlerde mütesellim ve voyvoda ve a‘yân ve vücûh ve sâir
hânümân konaklarında müsâferet sûretiyle beytûtet ettirildiği hâlde fukarâya dahi bâr
olmayacakları bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî ba‘de ez sene dahi gerek bu tarafdan
me’zûnen sılasına giden ve gerek memleketlerinden Dersaadetime avdet eden asâkir-
i mansûre esnâ-yı râhda beytûtet edecekleri mahallerde ahâlî ve fukarâya bir gûne
bâr olmamak ve me’kûlâtları ve masârıfından dolayı tevzî‘ defterine bir nesne idhâl
olunmamak üzre kazâ ve kasabât ve kurâ ve mütesellim ve voyvoda ve a‘yânı ve
vücûh ve kurâ ihtiyârları ve sâir hânümân konaklarına müsâfir ettirilip haklarında
merâsim-i mihmândârî icrâ ve asâkir-i mezkûre silkine idhâl olmak üzre kazâlardan
bi't-tertîb buyurup Dersaadetime gelmekde olan neferât haklarında dahi kezâlik
mu‘âmele-i hürmetin îfâsıyla müreffehen ve sâlimen savb-ı maksûdlarına iyâb ve
zihâb emr-i ehemmine kemâl-i ikdam ve dikkat ve gider olduklarında dahi yanlarına
müstevî cebeli neferâtı terfî‘iyle yollarda firâra fırsat-yâb olamayacakları vesâilini
istikmâle sa‘y ve gayret olmak fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve ihtimâmen
mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâm
tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Tatar Mehmed Emin -zîde kadruhû- ile irsâl
olunmuşdur.
Fî 7 B sene [1]246
İmdi bâlâda beyân olunduğu o misillü neferât hilâl-i tarîkde dâhil oldukları
mahalde haklarında merâsim-i mihmân-nüvâzî ve hürmet icrâ ve firârdan ve
muhâfazaları mâddesine takayyüd ve i‘tinâ birle firârdan savb-ı maksûda îsâlleri
husûsuna ikdâm ve mübâret olunmak matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu bâbda iğmâz
370
ve rehâvet ve kusûr ve gaflet ile ba‘de'l-yevm yollarda zarûret ve müzâyaka
çektirildiği haber alınmak veyahut o misillü neferât-ı mürettebeden bir mahalle firârı
vukû‘ bulmak lâzım gelir ise firâr edenlerden tamâmen ol kazâdan tazmîn
ettirileceğinden gayri bu keyfiyet hâkim ve a‘yân ve zâbitân haklarında dahi mûceb-i
itâb ve mes’ûliyet olduğu siz ki vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrânı ve mevâlî ve kuzât ve
nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i muharrer amel ve
hareket ve bu vesîle fukarâ ve zü‘efâ tecrîm ve idbâr olunmayarak kazâlardan murûr
ve ubûr edenlere bir sudan mâ‘adâ müft ü meccânen yem ve yiyecek verilmemesine
dâir mukaddem sudûr eden irâde-i seniyyemin ale'd-devâm infâz ve icrâsıyla ahâlî-i
memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyetin gadrden mücânebet ve sıyâneti esbâbının istihsâline
vüfûr ihtimâm ve bezl-i makdûr hâlâtı vaz‘ı tahrîr
SAYFA 57
HÜKÜM 93(a)
Senede iki def‘a vâlî-i vâlâ şân efendilerimize verilegelen mâl ve mevâdd-ı
hazariye iş bu bin iki yüz kırk altı senesi Recebi'l-ferd itibariyle taksît-i sânîsi Dîvân-
ı Anadolu'dan bâ-buyuruldu gelene iʻtâ şud.
Fî 15 B sene [1]246
954,5 kuruş
İşbu kırk altı senesi rûz-ı Hızır'ı iʻtibâriyle Kütahya Sancağı kazâlarından
maʻa Denizli ve tevâbiʻi kazâlarından mürette ve matlûb-ı cihândârî buyurulan refʻ-i
371
menzil bedeliyesinin taksît-i evveli olan on beş bin beş yüz kuruşdan Denizli ve
tevâbiʻi kazâ hisselerine musîb ber-mûceb-i pusulahâ-i şerʻiyye îcâb eden mebâliğ
zîrde beyân şud.
Fi 29 L sene [1]246
3012,5 kuruş
SAYFA 57
HÜKÜM 94
372
efzâ-yı sahîfe-i sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne
mûcebince mukâtaʻa-i mezbûre sâbıkı vechle yalnız iki yük otuz sekiz bin beş yüz
doksan dört buçuk ve merbût olan Denizli ve Honaz kazâları avârızını dahi maʻa mâl
ve harc-ı aklâm beş bin iki yüz elli kuruş ki cemʻan iki yük kırk üç bin sekiz yüz elli
buçuk kuruş bedel-i iltizâm ile derʻuhde ve iltizâm olunup ağa-yı mûmâ-ileyh dahi
iltizâm ve kabûl birle bedeli iltizâmı olan mebâliği mezbûr vakt ü zamânıyla ceyb-i
hümâyûn-ı mülûkâne hazînesine edâ ve teslîm eylemek üzre hazîne-i mezkûreye bir
kıtʻa memhûr deyn temessükü verilmeğin gerekdir ki ağa-yı mûmâ-[ileyh] mukâtaʻa-
i mezbûre işbu iki yüz kırk altı senesi Mart'ı ibtidâsından Şubat'ı gâyetine değin bir
sene-i kâmile cemîʻ-i tevâbiʻ ve levâhıkıyla ber-vech-i serbestiyet yedd-i vâhidden
zabt ve rabt vedîʻa-i Hüdâ olan ahâlî ve fukarâsını kemâ yenbeğî teʼmîn ve himâye
ederek vâkiʻ olan mahsûlâta ve rusûmâta ve tayyârâtı her ne ise kânûn-ı kadîm ve ola
geldiği üzre ahz u kabz edip cevhen mine'l-vücûh taraf-ı âhardan müdâhale ve
taʻarruz olunmamak için cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu zabtnâme tahrîr ve imlâ
ve ağa-yı mûmâ-ileyh yedine iʻtâ olundu.
Fi 9 C sene 1246
Hâlisü'l-fakîr
SAYFA 57
HÜKÜM 95
373
olup idâreye muvaffak olduğun ecilden bu defʻa inâyet-bahş ve sahîfe-i sudûr
buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince işbi iki yüz
kırk altı senesine mahsûben dahi sâbıkı vechle uhdenize ihâle ve iltizâm olunup
kaʻâde-i zabtnâmesi iʻtâ olunmuş olmakla mecbûl olduğun fikr ve âşinâyı ve rağbet-i
perverî iktizâsınca ve öteden beri ola geldiği
SAYFA 58
HÜKÜM 96
Vech üzre hâss-ı mezbûru sene-i merkûme Mart'ı ibtidâsından ve merbût olan
avârızlarını dahi iki yüz kırk yedi senesi Muharrem'i gurresinden iʻtibâren sene-i
kâmile cemʻ ve tevâbiʻi ve levâhıkıyla ber-vech-i serbestiyet yedd-i vâhidden zabt u
rabt birle mehâmm-ı Devlet-i aliyyemi ber-vefk-i matlûb-ı âlî i idare ve rüʼyet ve
acele ile hüsn âmize ve ülfet ve himâye ve sıyânet ve fukarâ ve zuʻefâ defʻ-i mezâlik
ve refʻ-i erâzil ve eşkiyâ emr-i ehemmine dikkat ederek cânib-i cenâb-ı zıllullâhî için
herkesden daʻavât-ı hayriye isticlâbına mezîd iʻtinâ ve dikkat ve herhâlde hüsn
harekete gayret eyleyesin ve siz ki muhâtâbûn-ı mûmâ-ileyhimsiz sizler dahi ağa-yı
mûmâ-ileyhin kemâ kâne voyvodalığı ibkâsından haberdâr olup bundan böyle dahi
mûmâ-ileyhi kendinize voyvoda ve zabıta bilip maʻrifet-i şerʻ-i şerîf ve kânûn-ı
münîf olan umûrda reʼyine mütâbaʻat birle mehâmm-ı devlet-i aliyyenin emr ve
fermân buyurulduğu vechle rüʼyet-i umûr-ı memleket hak ve adl üzre idâre ve
tesviyesine bi'l-ittifâk saʻy ve gayret ve duʻa-yı tezâyüd-i eyyâm-ı ömr ve şevket-i
hazret-i pâdişâhîye muvâzabat eylemeniz zımnında cânib-i Darbhâne-i âmîreden işbu
buyuruldu tahrîr ve ağa-yı mûmâ-ileyh tarafına baʻs ve tesyîr kılınmışdır inşâallâhü
teʻâlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından tehâşî ve
mücânebet eyleyesin.
Fi 9 C sene 1246
374
SAYFA 58
HÜKÜM 97
375
fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi
vusûlünde keyfiyyet-i irâde-i aliyyem mantûku emr-i şerîfimden maʻlûmunuz
oldukda fermânım olduğu ve bâlâda bast u beyân kılındığı üzre fi mâ baʻd livâ-i
mezbûrda husûle gelen yapağı ve yün mahall-i âhara verilmeyip cümlesi râyici
tarafeynin rızâlarıyla îcâb eden bahâsı an-nakdin ashâbına verilerek maʻrifet ve
maʻrifet-i mûmâ-ileyhimâ maʻrifeti mübâyaʻa ve cemʻi husûsuna müsâraʻat ve bu
husûsda ehemm-i umûr-ı devlet-i aliyyemden olduğundan başka fukarâyı bir gûne
gadr olmayıp bi't-terâzî beyʻ ve şirâ kıbelinden idiğinden bu mâddeye tarafından dahi
her bâr dikkat ve tahrîr birle mesʼûl ve muʻâteb olmadan hazer ve mücânebet
eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb ve meʼmûr-ı mûmâ-ileyhimsiz siz dahi emr-i
şerîfimle amel ve hareket ve hilâf-ı rızâ ve muğâyir-i emrim hareketden tevakkî ve
mübâʻadet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle sudur olan işbu emr-i celîli'ş-şân mazmûnu münîfi birle âmil olasız şöyle
bilesiz alâmet-i şerîfe iʻtimâd kılasız.
SAYFA 59
HÜKÜM 98
376
olunmakda iken sefer-i hümâyûnum vukûʻuyla tevzîʻât mâddesine lâyıkıyla dikkat
olunmayarak yine eski usûle gidilmekde olduğu gelen defterlerden nümâyân ve sefer
gâilesinin ber taraf olması cihetiyle bâr-ı tekâlifin tahkîkiyle himâyet-i fukarâ
hususuna ihtimâm ve iʻtinâ olunmak kâffe-i meʼmûrîne lâzime-i zimmet idiği bedîhî
ve iyân olduğuna binâʼen baʻde ez-în tevârüd ederek tevzîʻ-i fıkarâtda fâhiş fukarâyı
gadri müstelzim şeyler görünür ise de makbûl ve muʻteber olmayarak derhâl
mahalline iʻâde ve bu husûsa cesâret edenler dahi teʼdîb ve muʼâheze olunacağı
keyfiyeti rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından mektûblar tahrîriyle bildirilmiş
sefer takrîbiyle Anadolu ve Rumeli câniblerinden semt-i gazâ ve cihâda azîmet
edenlerin birer gecelik yem ve yiyecekleri kazâları taraflarından verilmesi irâde
kılınmış ise de hitâm-ı seferden sonra anın dahi feshine yine usûl-i sâbıka üzre
kazâlardan murûr ubûr eden hademe ve meʼmûrîn-i sâireye bir sudan mâʻadâ müft ü
meccânen yem ve yemek verilmeyip fakat asâkir-i mansûre taburları noksânlarının
ikmâl zımnında Dersaadetime iʻlân ve baʻzı sılasına giden ve avdet eden asâkir-i
mansûre neferâtının yollarda zahmet ve meşakkat çekmemeleri zımnında memleket
aʻyânları ve hânedanları konaklarında birer gece müsâferet tarîkiyle beytûtetleriyle
bu bâbda ferdin bir akçe ve bir habbe iltimâsı dahi muʼahharan Anadolu ve
Rumeli'nin üç kollarına evâmir-i celîle-i şâhâneme neşriyle müʼekked tenbîh
olunmuş ise de yine peyder pey vurûd eden defâtir-i tevzîʻâtı o makûle murûr ve
ubûr eden masârıfâtı ve tüfenkçi sekban mâhiyeleri ve hadd-i iʻtidâlden ziyâde
mübâşirân ücreti nâm ve sâir bunlara [müşâbih] nâmlar ile bir takım beyhûde ve
memnûʻ şeyler idhâl olunmakda idiği zâhir ve bu keyfiyet bi'l-vücûh rızâ-yı maʻdelet
irtizâ-yı mülûkâneme muğâyir olarak fîmâ baʻd gelen defterlerde yine o misillü
memnûʻ ve hâheş şeyler gönderilirse bir vechle kabûl olunmayarak defterlerine
mahalline iʻâde olunacağından gayri
SAYFA 59
HÜKÜM 99
Hangi kazâlardan gelmiş ise ol kazânın hâkimi ve aʻyânı ve sâir zâbitânı dahi
mesʼûl ve muʻateb olacakları mukarerr ve muhakkak olmakla ana göre baʻde'l-yevm
tevzîʻ defterlerine kazâların vâkiʻ olacak sahîh masraflarından mâʻadâ bu misillü bir
377
takım masârıf-ı beyhude idhâl olunmayıp murûr ve ubûrda dahi fakat taburlar
noksânının ikmâli zımnında Dersaadetime gelen ve baʻzı sılasına giden ve avdet eden
asâkir-i mansûre neferâtının aʻyânları ve hânedânlar müsâferetlerine riʻâyet olunup
bu mâddeden dolayı tevzîʻât defterlerine bir şey ilave kılınmayarak her hâlde fukarâ-
yı raʻiyyetin tahkîk-i tekâlifi ve masârıfları husûsuna kemâl-i iʻtinâ ve dikkat
olunmak fermânım olmağın tenbîhen ve teʼkîden ve ihtimâmen ve mahsûsen işbu
emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve sadr-ı aʻzam kethüdâsı mehterbaşısı kıdvetü'l-emâcid
ve'l-aʻyân Selim -zîde mecduhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu
vechle baʻde'l-yevm kazâlardan gelen defâtir-i tevzîʻâta o misillü şeyler idhâl
olunmayarak sahîh masârıf-ı memleket tahrîr ve idhâl ile himâyet-i fukarâ ve sıyânet-
i aceze ve zuʻefâ emr-i ehemminin istihsâl ve istikmâline mezîd ihtimâm ve
mübâderet olunmak matlûbu katʻî cihândârânem idiğini ve bu bâbda iğmâz ve
rehâvet ve tamʻ-ı yük ve rağbet ile sahîh masârıf-ı memleketden başka seneler idhâl
olunmak lâzım gelir ise gelen defterler kabûl olunmayarak iʻâde olunacağından gayri
cesâret edenler haklarında mûcib-i itâb mesʼûliyet olduğu siz ki vüzerâ-yı müşâr ve
mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz maʻlûmunuz
oldukda ber-vech-i muharrer amel ve hareketle ve irâde-i hidivâneme bi'l-ittifâk
iʻtinâ ve sarf-ı kudret ve hilâf-ı vakʻ tecâvüzden be-gâyet tevakkî ve mübâʻadet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfimle
vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre
Fi 21 N sene [1]246
378
SAYFA 60
HÜKÜM 99(a)
379
SAYFA 61
HÜKÜM 100
Senede iki defʻa tevzîʻine irâde-i seniyye taʻalluk birle bin iki yüz kırk altı
senesi ibtidâ-i Rûz-ı Kasım'ından işbu rûz-ı Hızırına değin altı mâh zarfında hâss-ı
Denizli ve tevâbiʻi kazâlarından bâ-evâmir-i seniyye matlûb buyurulan mâl-ı
hazariye ve kalyoncu bedelenin taksît-i sânîsi ve refʻ menzil bedelinin taksît-i evveli
ve murûr ve ubûr eden mübâşirân hizmetleriyle masârıfât-ı sâire bi'l-cümle kazâlar
maʻrifetleri ve maʻrifet-i şerʻle hesâb olundukda bir yük yirmi sekiz bin elli yedi
kuruşa bâliğ olduğunun defter-i mümzâsıdır ki ber-vech-i âtî zikr ve beyân olunur.
003014 kuruş Refʻ-i menzil bedelinin taksît-i evveli der sene [12]46
083764 kuruş
001500 kuruş Dâhil-i mukâtaʻa olan hân-ı kebîr ihrâk olmakla ber-muʻtâd ve
tevzîʻ-i ezmân olunagelen icâresi
380
101267 kuruş
111218 kuruş
118810 kuruş
121865 kuruş
000120 kuruş Mekkar nizâmı için bâ-emr-i âlî gelen tatara hizmet
381
000090 kuruş Asâkir-i mansûra firârîleri için Kütahya'dan gelene hizmet
122465 kuruş
001640 kuruş Türkmen ve Isparta sancaklarına sıla için murûr ve ubûr eden
asâkir-i mansûrenin beygirleri kiraları
128051 kuruş Yalnız bir yük yirmi sekizbin elli bir kuruşdur.
382
Nefs-i medîne-i Denizli tevzîʻizi der vakt-i rûz-ı Hızır fi 25 Zilkaʻde sene
1246
54030 kuruş
60093 kuruş
64053 kuruş
383
Mahalle-i Kürkcüler 1515 kuruş
384
Karye-i Hâcı Eyüblü 1615 kuruş
385
SAYFA 62
HÜKÜM 101
386
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâʻ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı münîfi itâʻat makrûnuyla âmil olasız şöyle bilesiz alamet-i şerîfe iʻtimâd
kılasız.
SAYFA 63
HÜKÜM 102
387
gıbbe'l-edâ ber mantûk-ı emr-i âlîşânım mûmâ-ileyh Hatibzâde Mehmed nâm
kimesne ber-vech-i meşrûh ve kasaba-i merkûmenin tescîl-i şer‘î ve teslîm ile'l-
mütevellî olduğuna beyyine-i âdisi taleb olundukda kırk beş gün dahi lede'l-imhâl
ber-nehc-i şer‘î isbât-ı beyyineden izhâr-ı acz etmekle müteveffâ El-Hâc Süleyman'ın
oğulları merkûmûn Süleyman ve Ali ve Mustafa ve İsmail pederlerinin vefâtına
değin mezkûrun ber-vech-i mülkiyet mutasarrıf olduğun kasaba-i mezkûr
sekenesinden El-Hâc Mehmed b. Mehmed b. Mehmed nâmân kimesnelerin li-ecli'ş-
şehâde meclis-i şer‘a hâzırûn olup mûmâ-ileyh Mehmed Müderris muvâcehesinde
her biri müttefikü'l-lafz ve'l-ma‘nâ edâ-yı şehâdet-i şer‘iyye eylediklerinden ba‘de't-
tezkiye ber-mantûk-ı fermân-ı âlîşân ve fetevâ-yı Şeyhü'l-islâmı dekâkîn-i
mezkûreler evlâd-ı merkûmûna irsen intikâl ederek mülk-i mevrûsları idiği inde'ş-
şer‘i'l-enver tebeyyün etmekle mûcebiyle ba‘de'l-hükm mu‘ârazadan menî‘
olunduğunu i‘lâm-ı mezkûr meâlinden müstebân olmakla mazmûn-ı i‘lâm verilen
emr-i şerîfin kaydı bâlâsına şerhle mahalline ifade-i hâl müş‘ir-i emr-i şerîfim ısdârı
bâbında merkûmûnun merbût olan arzuhâlleri inhâ ve istid‘â-yı inâyet
eylediklerinden nâşî muhâsebe-i mezkûre kuyûduna mürâca‘at olundukda merkûmûn
Süleyman ve Ali ve Mustafa ve İsmail nâmûn kimesnelerin bundan akdem Dîvân-ı
hümâyûnuma takdîm eyledikleri bir kıt‘a arzuhâlleri mefhûmunda Denizli
Kasabası'nda Bayramyeri Kapısı kurbunda kal‘a zahrında kâin dört bâb dükkân
babaları El-Hac Süleyman mülkiyet üzre mutasarrıf iken fevt oldukda mülkü
olduğunu dekâkîn-i mezkûreler irsen kendilerine münhasır olup âharın alâkası
yoğiken kazâ-i mezkûreden Kaymakzâde Mehmed nâm sâhibü'l-hayrın binâ eylediği
medresenin müderris Hatîbzâde Mehmed nâm kimesne zuhûra gelip bî-vech ve bilâ-
sened babalarından mevrûs dekâkîn-i mezkûreleri dershânesinde beş gün ders ta‘lîm
edenlere meşrûta ve merbûtdur deyü ber-takrîb yedine ahz eylediği şerîfimle
teğallüben zabt sevdâsıyla gadr-i küllî eylediğinden bahisle müderris-i merkûmenin
ol vechle vâki‘ olan müdâhale ve te‘addîsinin mahallinde ma‘rifet-i şer‘iyle men‘ ve
def‘ bâbında mukaddemâ bir kıt‘a emr-i şerîfim sudûrunu tahrîr ve istid‘â eyledikleri
ecilden kuyûda mürâca‘at olundukda Denizli Kazası'nda vâki‘ Kaymakzâde Mehmed
nâm sâhibü'l-hayrin binâ eylediği medresenin bâ-berât-ı askerî tederrüslük cihetine
mûmâ-ileyh Mehmed b. Musa mutasarrıf olduğuna binâen medîne-i Denizli
mahallâtından Kaymakzâde Mahallesi sâkinlerinden müderris-i kirâmından
müteveffâ El-Hâc Süleyman b. İsmail nefs-i Denizli sûkunda Bayramyeri Kapısı
388
kurbunda kal‘a zahrında dört kıt‘a dükkânı vakf ve tescîl ve dekâkîn-i mezkûrelere
dershânesinde müderris olanlara şart ve ta‘yîn olunduğu vakfiyesinde mukayyed
dekâkîn-i mezkûrelerini müderrisliği hasebiyle ber-mûceb-i berât-ı zabt etmek murâd
eyledikde ashâb-ı a‘râzdan ba‘zı kesân zuhûr ve zabt u rabtına bî-vech ve bilâ-sened
fuzulen müdâhale ve vakf-ı şerîfin ihtilâlini mûcib hâlâta tasaddî eylediği inhâ ve
mahallinde şer‘iyle görülüp ol vechle zâhir olan müdâhalenin men‘ ve def‘ ettirmek
bâbında mukaddemâ emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â etmekden nâşî kuyûduna
mürâca‘at ve muktezâsı suâl olundukda medîne-i Denizli mahallâtından Kaymakzâde
Mahallesi sâkinlerinden müderris-i kirâmdan El-Hâc Süleyman b. İsmail meclis-i
şer‘de takrîr-i kelâmında nefs-i Denizli sûkunda Bayramyeri Kapısı kurbunda kal‘a
zahrında dört kıt‘a dükkânı târîh-i mezbûrda yirmi sene mukaddem üstadı
Kaymakzâde El-Hâc Mehmed kendisi müderris olup kendi etyab mâlından nefsi için
binâ edip vefâtına kadar vakfiye üzre ekl edip ba‘de vefât ol dershânede müderris
olup haftada beş gün des ta‘lîm edenlere vakf-ı sahîh ile vakf edip vefâtından sonra
bizler halîfesi olmakla medrese-i latîfenin berât-ı şerîf-i âlîşânla müderris olmakla
tasarruf üzre iken merkûm El-Hâc Mehmed'in binâ eylediği eserden kedûr-ı evâmir
ve murûr-ı eyyâm ile harâbe müşrif olduğundan ben dahi atyeb mâlımdan
müceddeden dört dükkân binâ eyledim müderrisliğim hasebiyle vefâtıma kadar ekl
edip ba‘de vefât dershânemde beş gün tederrüs ta‘lîm eden müderrislere vakf-ı sahîh-
i şer‘î ile vakf eyledim bu vakfiye kavlim ve takrîrim tahrîr olunup yedime hüccet ve
Denizli mahkemesinden mahfûza müseccele kayd olunmuş dedikde gıbbe't-tasdîki'ş-
şer‘î mâ hüve'l-vâki‘ ketb ve tahrîr olunup mûmâ-ileyh yedine bu vakfiyye fî evâil-i
Zilka‘de sene seb‘a ve seb‘în ve mi’e ve elf târîhiyle ref‘ ve i‘tâ ve ol târîhde
medîne-i Denizli'de hilâfete müvellâ olan El-Hâc Mehmed Said ve Muslihidîn zâde
Salih -zîde ilmuhumâ- imzâlarıyla mümzât olup bin iki yüz on dört senesi
Şevval'inde sâdır olan fermân-ı âlîşânla muhâsebe-i mezkûreyi bi-ibâretihâ kayd
olunduğu ve dekâkîn-i mezkûre vâkıf-ı mûmâ-ileyhin muhâsebe-i mezkûreye
kaydolan vakfiye-i ma‘mûlün bihâsında musarrah olduğu vechle vakf ve tescîl ve
dershâne-i mezkûrede beş gün ders ta‘lîm eden müderrislere meşrût ve ta‘yîn
kılınmış olup henüz uhdesinde kayıdla bâ-berâ’ verilmediği muhâsebe-i mezkûreden
berât-ı askerî müderrisliği sâhib-i arzuhâl uhdesinde idiği Seraskerî rûznâmçesinden
ihrâc olunmuş olmakla bu sûretde inhâ olunduğu üzre dekâkîn-i mezkûre müderris-i
mûmâ-ileyhin zabt ve taraf-ı âhardan hilâf-ı şart-ı vâkıf ve muğâyir-i vakfiye-i
389
ma‘mûlün bihâ bî-vech ve bilâ-sened fuzûlen bir gûne müdâhale vukû‘a gelmeyip ol
vechle zâhir olan müdâhalenin men‘ ve def‘ ettirmek mahallinde şer‘-i şerîfe havâle
ile emr-i şerîfim i‘tâsı iktizâ eylediği derkenar olunmağın muktezâ-yı derkenarı üzre
mahallinde şer‘le rü’yet ve vâki‘ olan müdâhalenin men‘ ve def‘i bâbında nâibi ve
voyvodasına hitâben bin iki yüz yirmi altı senesi Şevvâl'inin altıncı gününde emr-i
şerîf-i âlîşân ısdâr ve i‘tâ olunduğu muhâsebe-i mezkûreden ba‘de'l-ihrâc husûs-ı
mezkûrun muktezâ-yı şer‘îsi i‘lâm olunmak üzre Anadolu Kâdıaskeri Meşrebzâde
Abdurrahman –edâmallâhü te‘âlâ fezâiluhûdan- isti‘lâm olundukda Denizli
Kazâsı'nda vâki‘ Kaymakzâde müteveffâ Mehmed'in binâ eylediği medresesinin
dershânesinde müderris olan müteveffâ El-Hâc Süleyman b. İsmail hâl-i hayâtında
atyeb mâlından kazâ-i mezbûre sûkunda kâin Bayramyeri nâm mahal kurbunda kale
zahrında dört aded dükkân binâ edip gallesini kendi hayâ’da oldukça nefsine ba‘de'l-
vefât medrese-i merkûmede müderris olanlara bi-tarîki'l-vasiyyet vakf ve gallesini
şart ve ta‘yîn eylediği sûret-i vakfiye-i merkûmdan zâhir ve nümâyân ise de lakin
ashâb-ı arzuhâl mezkûr El-Hâc Süleyman'ın oğulları olup mazmûn-ı vakfiye-i
merkûmeyi ittikâr birle dekâkîn-i merkûmeyi ber-vech-i mülkiyet yedlerinden mûris
olmak üzre zabt ve tasarruf sadedinde olmalarıyla evvel emirde mahallinde huzûr-ı
şer‘de hâlâ medrese-i merkûmenin bâ-berât-ı askerî müderris olan merkûm Memmed
-zîde ilmuhû- ashâb-ı arzuhâl muvâcehelerinde mazmûn-ı vakfiye-i merkûmeyi
beyyine-i âdile ile isbât eder ise kemâ kâne vakf olmak üzre yedinde ibkâ olunmak
gerçi ber-vech-i meşrûh isbâtdan izhâr-ı acz eder ise dekâkîn-i merkûme evlâd-ı
zükûralara irsen intikâl edeceği muktezâ-yı şer‘-i şerîf idiği ve tarafeyn mahallinde
huzûr-ı şer‘îde hâzır oldukları hâlde lede't-terâfü‘ ihkâk-ı hak olunmak bâbında sana
hitâben emr-i şerîfim ısdârı husûsu re’y-i savâb idiği kâdıasker-i müşârun-ileyh
memhûr i‘lâm etmeğin i‘lâmı mûcebince mahallinde şer‘iyle görülmek bâbında işbu
sene-i mübâreke Rebî‘ü'l-evvelinin on sekizinci gününde dahi emr-i şerîf-i âlîşânım
ısdâr ve i‘tâ olunduğu muhâsebe-i mezkûreden ba‘de'l-ihrâc ve muktezâsı lede's-suâl
husûs-ı mezkûr dekâkîn-i mezkûrelerin vakfiye nizâ‘ına dâir mevâddan ve sudûr
eden emr-i âlîşânım mahalline lede'l-vurûd tarafeyn bi'l-muvâcehe terâfü‘-i şer‘
olunarak mülkiyeti ba‘de'l-hükm mu‘ârazadan men‘ olunduğu mahalline ifâde-i hâle
müş‘ir emr-i şerîfim ısdâr ve istid‘â-yı inâyet olunduğu merbût olan arzuhâlleri
mefhûmundan müstebân olmakla bu sûretde mazmûn-ı i‘lâm verilen emr-i şerîfimin
kayd bâlâsına şerh verilerek i‘lâmı hâli mutazammın emr-i şerîfim ısdârı re’y-i
390
âlişânıma menût idiği muhâsebe-i mezkûreden derkenar olunmakla ber-vech-i
muharrer mazmûn-ı i‘lâm verilen emr-i şerîfimin kaydı bâlâsına şerh verilmekle imdi
mûcebince i‘lâm-ı hâli mutazammın fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki
hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre i‘lâm-ı hâl mutazammın şeref-
yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîfim mûcebince husûs-ı mezbûrun Hazîne-i âmirem
defterlerinde kayd bâlâsına mazmûn-ı i‘lâm şerh verilmişdir ol dahi mantûk-ı emr-i
şerîim ma‘lûmun oldukda mûceb ve muktezâsı üzre amel ve harekete mübâderet
eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasız.
SAYFA 64
HÜKÜM 102(a)
391
seniyyem üzre asâkir-i mezkûrenin bedeli otuzar kuruşdan birle kat‘ ile beher mâh
îcâb eden yirmi bin dört yüz kuruş kırk dört senesi Ramazân-ı şerîfi gurresinden
i‘tibâren livâ-i mezbûrun hâvî olduğu kazâlar ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna
ri‘âyet olunarak tevzî‘ ve taksîm ve yerli yerinden cem‘ ve tahsîl ile muhâfaza-i
mezkûre hizmetlerinde istihdâm olacak asker masârıfına sarf olunmak üzre beher üç
ayda bir kere Dersaadetime irsâl olunmak bâbında iki yüz kırk dört senesinde evâil-i
Şa‘ban'da başka ve sefer gâilesi ve Rum fesâdı bir tarafdan olduğuna binâen livâ-i
mezbûr kazâlarından muhâfaza-i mezkûr zımnında müretteb olan mezkûrü'l-mikdâr
asker bedeliyesinin iki yüz kırk beş senesi Cumâde'l-âhiresi gurresinden i‘tibâren
terahhümen li'l-fükarâ afvi için başka evâmir-i aliyyem verilmiş olduğu derkenar
olunmağıyla bu sûretde bedeliye-i mezkûrenin afvini mutazammın ifâde-i hâl
siyâkında Dîvân-ı hümâyûnum tarafından emr-i şerîfim ısdârı bi'l-fi‘l baş defterdârım
iftihârü'l-ümerâi'l-ekârim Ali Necib Bey -dâme uluvvuhû- bâ-takrîr ifâde ve ifhâm
etmekden nâşî vech-i meşrûh üzre amel olunmak fermânım olmağın i‘lâmen ve
ifhâmen ve mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve ile irsâl olunmuşdur imdi
Bahr-i Sefîd Boğazı muhâfazası için livâ-i mezbûrda vâki‘ kazâlardan müretteb olan
asker bedeliyesi de ber-vech-i muharrer sâdır olan emr-i şerîfim mûcebince iki yüz
kırk beş senesi Cemâziye'l-uhrâsı gurresinden i‘tibâren afv kılınmış olduğu
ma‘lûmun oldukda bundan böyle hâss-ı mezbûr kazâlarından bedeliye nâmıyla akçe
mutâlebesinden keff-i yed ve mücânebet eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve
hareket eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
Kad vasale
15 Ra sene [1]246
392
SAYFA 65
HÜKÜM 103
Gayret-mendim ağa
Fi 15 Ra sene [12]46
SAYFA 65
HÜKÜM 104
393
kadem min-külli'l-vücûh serbest üzre zabt olunup vâlîler ve mutasarrifîn ve sâir
taraflarından kudûmiye ve kaftan bahâ ve rikâbiye ve devr nâmı ve sâir türlü tekâlîf
mutâlebesiyle ahâlîsi ve re‘âyâsı rencîde olunmayıp kâffe-i te‘addiyâtdan himâyet ve
sıyânet birle her bir husûsları voyvodaları ma‘rifetiyle rü’yet olunmak şurût-ı
serbestîlerinden olduğundan hilâf-ı şart-ı serbestiyet hâss-ı mezkûr kazâlarından ol
vechle kalyoncu neferâtı mutâlebesiyle vâki‘ olan te‘âddî ve rencîdenin men‘i ve
def‘i husûsunu nâzır-ı mûmâ-ileyh i‘lâm eylediğini mûmâ-ileyh defterdâr efendi bâ-
takrîr inhâ ve ifâde etmiş ve ber-mûceeb-i serbestiyet hâss-ı mezkûr kazâlarından
taleb olunan hissenin tahvîli lâzım gelerek ba‘de ez-în hâss-ı mezbûr kazâlarından o
makûle hilâf-ı nizâm hisse taleb olunmayıp neferât-ı merkûmenin Kütahya
Sancağı'nın sâir kazâlarından tamâmen iktizâsına göre uyuşturulması husûsu
tarafımızdan Kütahya mütesellimine yazılmış olmakla ifâde-i hâl siyâkında kâime
tahrîr ve irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde herhâlde icrâ-yı levâzım-ı
hamiyyet mübâderet eyleyesin.
SAYFA 65
HÜKÜM 105
Enfiyenin fermânıdır.
394
Temmuz'u gâyetine gelince bir sene-i kâmile zabt eylemek üzre ber-vech-i emânet
ihâle olmakla şurûtu mûcebince bir kıt‘a emr-i şerîf sudûrunu dergâh-ı mu‘allâm
kapıcıbaşılarından hâlâ İstanbul ve Duhan Gümrüğü Emini iftihârü'l-emâcid ve'l-
ekârim El-Hâc Mustafa -dâme mecduhû- bâ-takrîr inhâ etmekden nâşî Hazîne-i
âmiremde mahfûz Başmuhasebe'ye defterlerine nazar olundukda zamân-ı zabtı
Ağustos ibtidâsından olan memâlik-i mahrûsam enfiye mukâta‘ası mülhakâtından
Deraliyyem ve Mora ve Yanya'da vâki‘ mîrî enfiye kârhânelerini idâreye me’mûr
emîn olanların zikr olunan kârhânelerde enfiye i‘mâli ve diledikleri mahallerde
serbestiyet üzre bey‘ ve furuhtu kendileri taraflarından ta‘yîn olunan adamlarına
mahsûs olup âharı enfiye i‘mâli ve furuht eylememek ve enfiye husûsuna vüzerâ-yı
izâm ve mîr-i mîrân-ı kirâm ve evkâf mütevellîleri ve kurâ zâbitleri ve havâss-ı
hümâyûn voyvoda ve mütesellimleri subaşıları ve sâir askerî ve ehl-i örf tâifesi
taraflarından vechen mine'l-vücûh dahl ve ta‘arruz olunmamak ve mîrî
kârhânelerinden mâ‘adâ mukaddem ve mu’ahhar ihdâs olunan kârhâneler her ne
mahalde bulunur ise sedd ü bend bulunan enfiyeleri emîn ve adamları ma‘rifetiyle
cânib-i mîrî için zabt u girift olunup muğâyir-i şurût edenleri olur ise o makûleleri li-
ecli't-te’dîb ehl-i İslâm'dan ise zâbıtı ma‘rifetiyle ahz ve kal‘a bend ve ehl-i zimmet
re‘âyâdan ise Deraliyyem'e ihzâr ve vaz‘-ı kürek olunmak için Dersaadetime arz ve
i‘lâm olunmak ve müste’men tâifesi yedlerinde bulunan enfiyeleri mîrî fiyâtıyla
cânib-i mîrî için zabt ve mübâya‘a olunup kendi elçileri ma‘rifetiyle te’dîb olunmak
ve enfiye i‘mâli ve furuht edenlerin kârhâneleri sedd ü bend olunmak iktizâ
eyledikde hukkâm ve zâbitân taraflarından hilâf-ı nizâm mahkeme harcı ve aidât
mutalebesiyle ve sâir bahâne ile ta‘tîl-i maslahat-ı mîrîyeye bâ‘is olacak hâlâtdan
mücânebet olunmak ve a‘yân ve zâbitân taraflarından enfiye emînlerine işbu mahal
vakıfdır veyahut mukâta‘adır deyü muhâlefet ettirilmeyip ve hilâf-ı nizâm enfiye
i‘mâli ve furuht edenlerin enfiyeleri zabtında da‘vâya tesaddî ederi olursa mahallinde
istimâ‘ olunmayıp Dersaadetime havâle olunmak ve sırran getirenleri esnâ-yı râhda
derbendcileri ahz eylediklerinde mevcûd olan enfiyeleri cânib-i mîrî için zabt
olunmak mukâta‘a-i mezbûrun düstûrü'l-amel tutulan şurût-ı nizâm-ı mer‘iyyesinden
idiği mukayyed olmakla ber-mûceb-i şurût emr-i şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i
aliyyem ta‘alluk etmekle ol vechle amel ve hareket olunmak fermânım olmağın
zabtını hâvî işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde voyvoda
ve kâdı ve zâbitân ve sâir mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet-i irâde-i aliyyem ve şurût-ı
395
mezkûr mantûkundan ve emr-i şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda fermân olunduğu
vechle
SAYFA 66
HÜKÜM 105(a)
396
tecevvüzden tevakkî ve mübâ‘adet eyleyesiz ve siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân
ve sâir mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz oldukda
mûceb ve muktezâsı dâimen ve müstemirren infâz ve icrâsıyla hilâf ve muğâyiri
vâk‘ı vukû‘a gelmemesi esbâbını istihsâle kemâl-i i‘tinâ ve mübâderet eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.
Fî 22 L sene [1]246
SAYFA 66
HÜKÜM 106
397
tertîb-i mezbûrdan Denizli Kazâsı'ndan sâlifü'z-zikr tertîb olunan on bin vukıyye yün
asâkir-i mezkûrenin elbise-i şitâiye ve ta‘lîm abalarına müretteb ve mahsûs olarak
ikdâm-ı umûr-ı mehâmm-ı saltanat-ı seniyyemden olduğundan bir an te’hîrine ve
mahall-i âhara furuhtuna ve a‘zâr-ı vâhiye îrâdıyla rızâ ve cevâz gösterilmeyeceğine
mebnî alâ eyy-i hâlin sen ki voyvoda-i mûmâ-ileyhsin ma‘rifetin ve ma‘rifet-i
şer‘iyle ve mübâşir-i mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve cümle ma‘rifeti ve ittifâkıyla ol mikdâr
yünü ber-minvâl-i muharrer tamâmen ve kâmilen yerli yerinden mübâya‘a ve tahsîl
ve mahalline tavsîl olunması husûsuna ziyâde i‘tinâ ve dikkat eylemen fermânım
olmağın mahsûsen işbu emr-i şerîf-i âlîşânım ısdârı ve mübâşir-i mûmâ-ileyh irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde keyfiyet-i irâde-i seniyye-i mülûkânem mantûku emr-i
şerîfimden ma‘lumun oldukda fermânım olduğu ve bâlâda tafsîl ve beyân kılındığı
vechle kazâ-i mezbûre tahsîs kılınan on bin kıyye yünü asâkir-i mezkûrenin elbise-i
şitâiye ve ta‘lîm abalarına müretteb ve mahsûs olarak ikdâm-ı umûr-ı mehâmm-ı
saltanat-ı seniyyemden olduğundan avk ve tevekkî ve mahâll-i sâire furuhtu tecvîz
olunur mevâddan olmayacağına mebnî ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşir-i
mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve cümle ma‘rifet ve ittifâkıyla bilâ-tevakkuf tamâmen ve
kâmilen yerli yerinden mübâya‘a ve tahsîl ve mahalline irsâl ve tavsîl olunması
husûsuna ziyâde ikdâm ve dikkat eyleyesin ve sen ki mübâşir-i mûmâ-ileyhsin sen
dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre kazâ-i mezbûre varıp mezkûrü'l-mikdâr yünü
voyvoda-i mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşeretinle fiyât-ı mu‘tedil
ile îcâb eden bahâsı yedinde olan mîrî akçesinden an-nakdin ashâbına te’diye ederek
tamâmen ve serî‘an mübâya‘a ve tahsîl ve mikdâr develere istikrâsıyla mahalline
nakl ve tavsîl ile îfâ-yı me’mûriyete ziyâde i‘tinâ ve dikkat eyleyesin ve sizin kâdı ve
zâbitân ve sâir mûmâ-ileyhimâsız siz dahi mûceb-i emr-i şerîfimle amel ve harekete
ve hilâfından be-gâyet hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hüküm
398
SAYFA 67
HÜKÜM 107
399
idâresine iktizâ eden palamud sâbıkları vechle esnâf tarafından te’diye ve ikmâl
olundukdan sonra fazla kalarak mahâll-i sâireye furuht olunacak palamudun bâlâda
beyân olunduğu vechle ticâreti husûsu için muhtekir ve madrabaz makûlesine ve sâir
tüccâra tarafından tezkire verilmeyip ancak tâcir-i mûmâ-ileyh ile hizmetinde
istihdâm edeceği adamlarına ruhsat tezkiresi i‘tâ ve fazla olan palamudun sâbık
nizâmı mûcebince resm-i mîrî ve ruhsatiyesini tâcir-i mûmâ-ileyhtarafından ahz
ederek ol vechle yedd-i vâhidden bey‘ ve şirâ ettirilmesi irâde-i aliyyem
muktezâsından idiği ma‘lûmun oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı
irâde-i seniyyeme ihtimâm ve dikkat ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemen
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda
vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-
imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket eyleyesin şöyle bilesin
alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasın.
…?
Mehmed Şakir
SAYFA 67
HÜKÜM 108
İzzet-meâb şerî‘at nisâb Mevlânâ Eşref kuzât-ı kirâmdan Ali Derunî Efendi
kâmyâb
400
üçüncü gününden tarafımızdan cenâb-ı şerîflerine ihâle ve tefvîz olunmuşdur
gerekdir ki kazâ-i merkûmu mâh-ı mezbûrenin üçüncü gününden zabt edip beyne'l-
ahâlî icrâ-yı ahkâm-ı şer‘iyyede ve vâki‘ olan muhallefât-ı mevtâ-yı askeriyenin
mûceb-i tahrîr olanlarını tahrîr ve terkîm ve beyne'l-verese bi'l-farîzati'ş-şer‘iyye
tevzî‘ ve taksîm eyleyip câdde-i şer‘-i nebevîden ser-i mû inhirâfa cevâz
göstermeyesin
SAYFA 68
HÜKÜM 109
401
ve mahzûru olmadığı ahâlî muvâcehesinde şer‘an sâbit ola merkûmların bî-vech
vâki‘ olan müdâhale ve mümâna‘atların men‘ ve def‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf
ve emr-i hümâyûnuma muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı merkûm için bir dahi
emrim varmalı eylemeyesin şöyle bilip alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.Fî 25 R sene
[1]247 târîh emr-i âlîşân fî selh-i R sene [1]242
SAYFA 68
HÜKÜM 110
402
tatbîk ederek ber-vech-i hakkâniyet rü’yet birle fi'l-hakîka i‘lâm olunduğu üzre
ecânibden olan merkûmların müdâhaleleri bî-vech ve hilâf-ı kânûn idiği inde'ş-şer‘
tebeyyün ve tahakkuk eder ise men‘ ve ref‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf ve kânûn-ı
münîfe ve emr-i hümâyûnuma muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı mezbûr için
bir dahi emrim varmalı eylemeyesin şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.
Fî 5 L sene [1]246
SAYFA 68
HÜKÜM 111
403
emrim üzre amel dahi sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin husûs-ı mezbûru şer‘-i şerîfe ve
bâlâda muharrer olan kânûn-ı münîfe tatbîk ederek ber-vech-i hakkâniyet rü’yet birle
fi'l-hakîka ecânibden olan kimesnelerin mârru'z-zikr yerleri zabt dâ‘iyesiyle
müdâhaleleri bî-vech ve hilâf-ı kânûn idiği inde'ş-şer‘ tebeyyün ve tahakkuk eder ise
men‘ ve def‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf ve kânûn-ı münîfe ve emr-i âlîşânıma
muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı mezbûr için dahi adam varmalı eylemeyesin
şöyle bilip alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.
SAYFA 69
HÜKÜM 112
404
kaydda bakılamayacağı vâzıhâtdan ve bu mâdde-i hayriye etrâfıyla bakılamadığı
hâlde bunca tekellüf ile vusûle gelmiş olan nizâmın az vakitde muhtel müşevveş
olması sûret-i hâlden nümâyân olduğuna binâ’en bundan böyle nizâm-ı mezkûrun
dâimâ ve müstemirrân bu vech-i suhûlet icrâsı zımnında Rumeli ve Anadolu'nun her
bir kazâsına veyahut sağîr kazâların bir kaçına mahallerinde münâsib vechle baltalık
ahâlîsinden emîn ve mu‘temed birer mukayyid ta‘yîn ve cânib-i vilâyetden mikdâr-ı
vâfî ma‘âş dahi tahsîs kılınıp zikr olunan mukayyidler mahsûs olan ma‘âşlarına
kanâ‘at eylemeyerek kaydiyye nâmı ve nâm-ı âhar ile kimesneden bir akçe almayıp
dâimâ hizmet-i lâzimesinde kıyâm ve ihtimâm birle ba‘de'l-yevm tevellüd eden
çocukların isim mâ bâkî isimlerinin altına târîhiyle ve fevt olanların dahi kezâlik
târîhiyle kayd ve diyâr-ı âharda olup vilâyetine gelenler ve bâ-hücec-i şerîf veyahut
mücâveret tarîkiyle Harameyni'l-muhteremeyn veya-asker-i mansûreye ilhâk
olunmak üzre İslambol veya taşraya azîmet veya bulunduğu mahalden çıkıp âhar
mahalle nakillerin her birerleri kayd ve sebt ile bu emr-i ehemme kemâ yenbeğî
takayyüd ve dikkat olunmak için Anadolu cânibinden gerekse elviyyede ve Rumeli
tarafında her bir kazâda mütehayyirûn-ı vücûh ve nâ-mücrib ve müstakîmü'l-etvâr bir
nâzır defter ta‘yîn kılınarak nâzır-ı merkûm dahi bu husûsa kemâliyle dikkat ve
nezâret etmek ve cesîmce kazâlarda umûr-ı mahalliyeyi rü’yet eden muhtâr ve
mütevellî nâmıyla bulunan kimesneler ve muhtâr ve mütevellîsi olmayan kazâlarda
dahi e’imme ve ihtiyârlar duhûl ve hurûc eden ve gerek tevellüd ve vefât edenleri alâ
vechi's-sıhhat ihbâr ve inhâ eylemek üzre muharrer olarak me’mûr kılınıp ve
mahallerinde ne mikdâr veled zükûr tevellüd etmiş ve ne kadar fevt olmuş ve bi'l-
îcâb kaç nefer kimesne taşra gidip kaç kişi gelmiş ise isim şöhretleriyle yazılıp
Rumeli cânibende ise kurâdan kazâya ve Anadolu tarafında ise kazâlar kürsi-i
elviyyeye mümzâ sûret irsâl ve kazâ ve elviyyeden dahi vâlî ve mutasarrıf ve
mütesellim ve a‘yânlar ma‘rifetiyle beher altı mâhda bir kere Dersaadetime ba‘s ve
irsâl olunmak ve re‘âyânın dahi pâbis ve kocabaşıları ihbâra me’mûr içlerinden hâlik
ve mütevellid olanları ve taşra gidip gelenleri kayd ve işâret ettirmek ve işbu sûretin
icrâsından maksûd olan tahrîr defterinin lâyıkı vechle tashîh ve tenekkuh olunması
garazından olmak mülâbesesiyle ihbâr me’mûr olanlar iğmâz ve rehâvetle ifâdesi
lâzım gelen keyfiyyâtı ihbâr ve ifâde de kusûr ederler ise hukkâm ve nâzır-ı defter
câniblerinden vâlî ve mutasarrıf ve mütesellim ve a‘yân ve voyvodalar taraflarına
i‘lâm ve ifâde olunarak lâzım gelen te’dîbât-ı lâyıkaları icrâ olunmak ve Rumeli
405
cânibinde olan kazâların kazâlardan Dersaadetime ve Anadolu'da bulunan kazâlardan
kürsiyyü elviyyeye ol vech inhâ ve ihbârda bir gûnâ tekâsül vukû‘a gelir ise lede't-
tahkîk ol mahallerin hâkimi ve defter nâzırı te’dîb ve terbiye kılınmak üzre taht-ı
râbıta bend ve kolluğu husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkânem ta‘alluk edip ol vakte
hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn-ı şâhânem sahîfe pirâ-yı sudûr olmuş ve keyfiyyete
memâlik-i Anadolu ve Rumeli'ne mahsîû evâmir-i aliyyem tasdîr ve tesyîr ile
bildirilmiş olmakla siz ki voyvoda ve nâibler ve a‘yân ve sâir mûmâ-ileyhimsiz
vusûl-i emr-i şerîfimde siz dahi taht-ı hükûmetinizde ve idârenizde kâin kazâlardan
cesîm olanlarının her birerlerine başka ve sağîr kazâların dahi ikisi üçü birleştirerek
başka mukayyidler nasb edip cânib-i memleketde tahsîs olunacak ma‘âşdan mâ‘adâ
kaydiye nâmı ve nâm-ı âhar ile kimesneden habbe-i vâhide ahz ettirdirilmesi ve
bundan başka her bir kazâya mütehayyizân-ı vücûhdan mücerreb ve müstakîm
nâzırlar nasb ve derûnlarında muhtâr ve mütevellî bulunan kazâlarda anları
bulunmayan mahallerde kazâdan eimme ve ağyârlarını ve re‘âyânın pâbiş ve
kocabaşlarını ihbâra me’mûr ve ta‘yîn ederek nizâm-ı mezkûrun minvâl-i muharrer
üzre ibkâ ve icrâsına ve tahrîr kılınan defterlerin zikr olunan kazâların taraflarından
beher altı mâhda bir def‘a Dersaadetime takdîmine ihtimâm ve dikkat eylemeniz
fermânım olmağın i‘lâmen ve tenbîhen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve öyle tisyâr
olunmuşdur imdi bâlâda muharrer olan emr-i tenbîhât-ı mülûkânemin dâimen ve
müstemirren kemâ yenbeğî icrâsıyla bir vakitde hilâf-ı vaz‘ ve hâlât vukû‘a
gelmemekle esbâbının isti‘câline bi'l-ittifâk mezîd i‘tinâ ve sarf-ı rü’yet eylemeniz
kat‘a matlûb-ı şâhânem idiği ve hilâf-ı nizâm bir günâ hâl ve hareket vukû‘a ile lâzım
gelmek gelir ise mütecâsir olanların icrâ-yı te’dîblerinde dakîka fevt olunmayacağı
ma‘lûmunz oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareket ve icrâ-yı emr ve irâde-i
hidîvâneme sarf-ı vüs‘ kudret ve hilâfından be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda ol bâbda
vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-
imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.
Fî 25 R sene
406
SAYFA 69
HÜKÜM 113
033,5 kuruş
Mine'l-ihrâcât
407
SAYFA 70
HÜKÜM 114
Fi 13 B sene [1]247
408
SAYFA 70
HÜKÜM 115
409
te‘âlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve harekete mübâderet ve hilâfından
gâyet tehâşî ve mücânebet eyleyesin.
Fî 13 B sene [1]247
SAYFA 70
HÜKÜM 116
İşbu iki yüz kırk altı senesine mahsûben rûz-ı Kasım tevzî‘i vakti duhûl ve
güzâr etmekle beş kazâhâ tevzî‘inden bâ-pusula nefs-i Denizli Kazâsı sehmine isâbet
eden otuz iki bin yüz otuz kuruş öteden beri mu‘tâd olan kethüdâ ve kâtiblerine dört
bin kuruş ve odabaşıya iki yüz kuruş ve şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve
kabristân mütevellîsine ve incirpınar mütevellîsi ve civârına dahi elli kuruş ve sâbıkâ
Denizli nâibi Şâkir Efendi'nin muhâkemiye ve hârc-ı dâirelerine masârıf-ı ta‘mîriye
yedi yüz iki kuruş ve mekkârecibaşıya iki bin kuruş veregelenler ile Halıcılar
ahâlîlerine in‘âm beş bin kuruş ve hâkimü'l-vakit efendi hazretlerine harc-ı defter ve
harc-ı cesîm i‘lâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve ber mu‘tâd-ı kadîm kethüdâ ve
hüddâmiye beş yüz kuruş ve kâtib-i mahkemeye yüz elli kuruş ve ihzâriye altmış
kuruş ve a‘yân-ı Denizli Hâcı Mustafa Ağa'nın masârıfı yüz seksen altı kuruş bu
def‘a mahkemenin muhtâc-ı ta‘mîrine olan mûceb-i defter bin yüz elli kuruş yedi
senesinin Cemâziye'l-evveli mukayyid ve nâkillerine ale'l-hesâb verilen bin kuruş
Cârullah ve Alacamescid Mahallesi'nden ve Kebîr Karyesi'nden kalan kesr-i bekâ
dört yüz kırk sekiz buçuk kuruş ki cem‘an elli bir bin yedi yüz yetmiş altı buçuk
kuruşa bâliğ olup cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘iyle ta‘dîl ve tesviye şurûtuna
ri‘ayet olunarak tevzî‘ ve taksîm olunup li-ecli't-tahsîl Denizli Vekîli şerâfetli
Mehmed Ali Ağa yedine i‘tâ olunan mümzâ sâlyâne defteridir ki ber-vech-i âtî zikr
eder.
Fî 7 Ca sene [1]247
410
Mahalle-i Ahtoy 1765 kuruş
411
Karye-i Kınıklı 935 kuruş
51000 kuruş Asâkir tevzî‘inden hisse-i nefs-i Denizli (Haleb cânibine bâ-emr-
i âlî Mehmed Paşa ma‘iyyetine gönderilen üç yüz nefer asker masârıfâtı)
412
34000 kuruş Hisse-i Ezine-i Lazkiye
140000 kuruş
SAYFA 71
HÜKÜM 117
İşbu iki yüz kırk yedi senesine mahsûben Rakka Vâlîsi müşârun-ileyh
hazretleri ma‘iyyetinde mevcûd bulunmak için irâde-i aliyye müte‘allik bu def‘a
Denizli ve tevâbi‘at kazâlarıdan bâ-emr-i âlî matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan
süvari ve piyade olarak üç yüz nefer asâkirden nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet
eden doksan iki nefer asâkirin muktezî lâzime ve ulûfeleri yegân yegân muhâsebe
olunup elli bir bin kuruşa bâliğ olup ve ahâlî-i Bereketlerin za‘îfü'l-hâllerine
merhameten in‘âm olunan iki bin kuruş ki cem‘an elli üç bin kuruşa bâliğ olmakla
ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet olunarak ber-mu‘tâd-ı kadîm salyânekeş olan
mahallât ve kurâhâlarına tevzî‘ ve taksîm olunan Denizli Vekîli şerâfetli Mehmed Ali
Ağa'ya i‘tâ olunan mümzâ mahtûm defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur.
413
Mahalle-i Alacamescid 315 kuruş 1 nefer
414
Karye-i Kebîr 200 kuruş
SAYFA 71
HÜKÜM 117(A)
İki yüz kırk yedi senesinin rûz-ı Hızırı sene-i merkûmun mâh-ı Zilhiccesi'ne
tesâdüf etmekle ber-mu‘tâd cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘le kasab esnâfına
verilen narh defteridir ki zikr olunur
23 Z sene [1214]7
415
SAYFA 72
HÜKÜM 118
416
Dersaadet'den hareketle Haleb tarafına doğru müteveccih ve azîmetimiz mukarrer
olmakla iʻlân-ı meʼmûriyetimizi şâmil işbu buyuruldumuz ısdâr ve zikr olunan
menşûr-ı celîli'ş-şânın bir kıtʻa sûretiyle maʻan Tatar odabaşımız Mehmed Ali tisyâr
olunmuşdur vusûlünde keyfiyet-i meʼmûriyetimiz sûret-i emr-i şerîfden tafsîlen
maʻlûmunuz oldukda mûceb-i muktezâsıyla âmil olasız deyü.
Fi 7 L sene [12]47
SAYFA 73
HÜKÜM 119
04905 kuruş İzmir Taburu Hâc Şakir Ağa'nın Denizli'de olan masârıfâtı
mûceb-i defter
44138 kuruş
417
01162 kuruş Mûmâ-ileyhin Çarşamba'da olan masârıfâtı mûceb-i defter
49940 kuruş
53884 kuruş
39 89
309789 kuruş
418
169789 kuruş
176089 kuruş
002500 kuruş
173589 kuruş
SAYFA 73
HÜKÜM 120
İşbu iki yüz kırk yedi senesine mahsûben Denizli ve tevâbiʻâtı kazâlarından
bâ-emr-i âlî ve matlûb-ı cihândârî buyurulan iki yüz beş mekkârî beygir iktizâ eden
mâlzemeleri ve sâir takımları ve masârıf-ı sâireleri dahi sâlifü'z-zikr kazâhânın
hukkâm ve zâbitleri ve ihtiyârları muvâcehelerinde maʻrifet-i şerʻ ve bi'l-cümle
ittifâk ve maʻrifetleriyle yegân yegân muhâsebe olunup taʻdîl ve tesviye şurûtuna
riʻâyet olunarak tevzîʻ ve taksîm olundukda nefs-i Denizli hissesine isâbet bâ-pusula
altmış üç bin altı yüz veregelenler ahâlîlerine cümleden ikrâm iʻâne beş bin kuruş ve
baʻzı mahallâta geri kalan iki yüz yetmiş beş kuruş min-haysi'l-mecmûʻ altmış yedi
bin dokuz yüz beş kuruşa bâliğ olmağın maʻrifet-i şerʻ ve cümle ihbâr ve ahâlî
maʻrifetleriyle tevzîʻ ve taksîm ve öteden beri salyâne keş olan mahallâta ve kazânın
419
kezâlik tevzîʻ ve taksîm ve li-ecli't-tahsîl Denizli Vekîli Mehmed Ali Ağa'ya teslîm
olunan defter-i mümzâdır ki ber-vech-i âtî zikr olunur.
Fi 15 Za sene [12]47
420
Karcı Karyesi 15150 kuruş
421
Cemʻan yükûn
24270 kuruş
43705 kuruş
67975 kuruş
SAYFA 74
HÜKÜM 121
İşbu iki yüz kırk yedi senesinin rûz-ı Kasım'ından rûz-ı Hızır'ına gelince altı
mâhda havâss-ı Denizli ve tevâbiʻâtı kazâlarına tahsîl icâb eden Kalyoncu
bedeliyesiyle voyvodalara tahsîs kılınan maʻrifet-i şerʻ ve cümle ittifâkıyla iʻâne-i
mâl-ı mukâtaʻa ve mâl-ı avârız ve refʻ-i menzil masârıfât-ı sâireler tevzîʻ ve teslîm
olundukda nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbet eden.
83890 kuruş
197344 kuruş
422
05850 kuruş Kırk sekiz senesinin ağnâm bedeliyesi
110544 kuruş
01500 kuruş Otuz dokuz senesi voyvodası müteveffâ Hâcı Mustafa Ağa'nın
bakâyâsından bâkî kalan mektûb-ı sâmî
117944 kuruş
02250 kuruş Bâ-irâde-i aliyye asâkir ihrâcına meʼmûr Arif Ağa'nın masârıfına
128219 kuruş
041866 kuruş
164260 kuruş
423
SAYFA 74
HÜKÜM 122
Bâ-emr-i âlî senede iki defʻa tahsîs kılınan işbu iki yüz kırk yedi senesine
mahsûben sene-i mezbûre mahsûb olarak rûz-ı Hızır tevzîʻâtından bâ-pusula
Denizli'ye isâbet eden elli dokuz bin yedi yüz elli kuruş ve ber-muʻtâd kethüdâ ve
kâtiblerine dört bin kuruş şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş Hacı Eyüblü Karyesi'ne
hasır bahâsı iki yüz elli kuruş ve kabristan mütevellîsine ve muhâfız-ı İzmir
muhâfazasına yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi'ne iʻâne beş bin kuruş ve odabaşıya iki
yüz kuruş ve kâtib-i mahkeme Hâcı Süleyman Efendi'ye kalemiye yüz elli kuruş ve
muhzıra altmış kuruş ve Kiracıbaşıya on bin beş yüz kuruş ve muʻtâd-ı kadîm harc-ı
defter ve harc-ı iʻlâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve huddâmiye ve kethüdâsına beş
yüz kuruş bu târîhden nâzır-ı nüfûs-ı defter Mustafa Ağa'ya mâhiyesi yüz yirmişer
kuruş altı aylık yedi yüz yirmi kuruş ki cemʻan yetmiş yedi bin dokuz yüz doksan beş
kuruşa bâliğ olup maʻrifet-i şerʻ ve cümle ittifâklarıyla yegân yegân muhâsebe ve
taʻdîlen tesviye şurûtuna riʻâyet olunarak tevzîʻ ve taksîm olunup li-ecli't-tahsîl
Mehmed Ali Ağa yedine işbu salyâne defteri mümzâ iʻtâ olunmuşdur.
Fi 25 M sene [12]48
424
Mahalle-i Alacamescid 506 kuruş
425
Karye-i Eskihisar 475 kuruş
Cemʻan yükun
77995 kuruş
SAYFA 74
HÜKÜM 122(a)
Temme'l-kelâm ceffe'l-kalem
426
ÖZ GEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler :
Adı ve Soyadı : Sevgi Nur Sabancı
Doğum Yeri ve Yılı :Mut / 1972
Medeni Hali : Evli
Eğitim Durumu :
Lisans Öğrenimi :İnönü Üniversitesi Tarih Öğretmenliği
Yüksek lisans Öğrenimi :Süleyman Demirel Üniversitesi
Yeniçağ Tarihi
İş Deneyimi :
427