Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 437

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ


SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI

674 NUMARALI (H. 1243-1248 / M. 1828-1832) ŞER‘İYE SİCİLİNE


GÖRE DENİZLİ’NİN SOSYAL VE İKTİSADİ YAPISI

Sevgi Nur SABANCI


1230204521

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN
Doç. Dr. Hakan KARAGÖZ

ISPARTA - 2019
(SABANCI, Sevgi Nur, 674 Numaralı (H. 1243-1248 / M. 1828-1832)
Şer‘iye Siciline Göre Denizli’nin Sosyal Ve İktisadi Yapısı, Yüksek Lisans Tezi,
Isparta, 2019)

ÖZET
Osmanlı siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının aydınlatılmasında şer‘iye sicilleri
birinci elden bilgi sunması dolayısıyla önemli bir başvuru kaynağıdır. Özellikle şehir tarihi
araştırmalarında önemi daha da artmaktadır. 19. yüzyılın başında kaza ölçeğinde bir şehir
olan Denizli’nin tarihi ele alınırken birinci elden kaynak olarak bu sicillerden yararlanıldı.

“674 Numaralı (H. 1243-1248 / M. 1828-1832) Şer‘iye Sicili’ne Göre Denizli’nin


Sosyal ve İktisadi Yapısı” başlığı altında incelenen defter Denizli’nin kısa bir dönemini
aydınlatmaktadır. Ⅱ. Mahmut Dönemi siyasi olaylarının Denizli’ye yansımaları, asker
talepleri, vergi çeşitleri, sosyal düzeni sağlama çalışmaları, tereke defterleri gibi konular
değerlendirilerek Denizli’nin sosyal ve ekonomik hayatı aydınlatılmaya çalışıldı.

Giriş bölümünde şer‘iye mahkemeleri, kadılık kurumu, şer‘iye sicilleri üzerine


yapılan çalışmalar ve Denizli tarihi hakkında bir özet sunuldu. Ardından 674 Numaralı
D.Ş.S. Defteri’nin tanıtımı yapıldı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi tarafından yapılan
numaralandırma hatasından dolayı bu defter ile 1831 tarihli Nüfus Defteri arasında bir
karışıklığın olduğu tespit edildi. Defterde bulunan kayıtların Hicri ve Miladi tarihleri belge
türleriyle birlikte verildi. Ayrıca hüküm özetleri eklendi. Birinci Bölüm’de Denizli’nin idarî
yapısı kaza, mahalle ve köy ölçeğinde ele alındı. Ayrıca hazine adına Denizli’yi yöneten
voyvodalardan ve voyvodalık kurumundan bahsedildi. İkinci Bölüm’de asker talepleri
incelendi. Bu bağlamda Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’nin kuruluşu ve ihtiyaçlarının
karşılanması, Osmanlı-Rus Savaşı, Mehmet Ali Paşa İsyanı, Çanakkale Boğazı Muhafazası
ve Şam Vakası dolayısıyla asker talepleri ele alınmıştır. Üçüncü Bölüm’de ise İstanbul
iaşesinin temini, taşımacılık, yeni para basımı ve vergiler gibi ekonomik konular Denizli
ölçeğindeki yansımalarıyla birlikte değerlendirilmiştir. Dördüncü Bölüm terekeler, sosyal
düzeni sağlama çabaları, azınlıklar ve vakıflar başlıkları altında sosyal konulara ayrılmıştır.
Sosyal düzeni sağlama adına devletin sürekli adaletnâmeler yayınladığı, delilbaşılarla
mücadele ettiği, Müslüman olmayan esirleri memleketlerine gönderdiği, azınlıkları kendi
gelenekleri üzere yaşamaya sevk ettiği görülmüştür. Sonuç bölümünde defterin kısa bir
değerlendirmesi yapılmış ve daha ziyade siyasi ağırlıklı konuların olduğu görülmüştür.
Çalışma esnasında konunun daha iyi anlaşılması için bilgiler tablolar haline getirilmeye
çalışılmıştır.

Bütün bu değerlendirmelerden sonra defterden örnek metinler verilmiş ve ardından


674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicili’nin Transkripsiyonu eklenerek çalışma tamamlanmıştır.

Anahtar Sözcükler: Denizli, Denizli Şer‘iye Sicilleri, Ⅱ.Mahmut, Tereke, Asâkir-i


Mansûre-i Muhammediye, 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı.

i
(SABANCI, Sevgi Nur, Social And Economic Structure Of Denizli According
To The Sharia Registry No 674 (H 1243-1248 / AD 1828-1832), Master’s Thesis,
Isparta, 2019)

ABSTRACT

The Sharia registers are an important source of reference in providing first-hand


information for the elucidation of political, economic and social life in Ottoman era. In
particular, these documents have great importance in historical studies of Ottoman cities and
towns.In this study, sharia registers were used as a first-hand sourceto study the history of
Denizli which a small scale town at the beginning of the 19th century.

The book titled “Social and Economic Structure of Denizli According to the Register of
Sharia No 674“ (H 1243-1248 / AD 1828-1832) illuminates a short period of
Denizli. Assessment of the social and economic life of Denizli were evaluated based on
effects of the political events in the Mahmut II period in Denizli, mainly the reformations,
military demands, taxation, facilitation of social order and social issues..
In the introduction a summary of the history of Denizli, the studies on the judicial
institution, sharia courts,position of sharia judges, and the registers of these courts are
presented. In the first part, the book of Sharia Registry No 674 was introduced. It was found
that there was a conflict between this book and the Population Registryof 1831 due to the
numbering error by the Department of Ottoman Archives . Hijri and Gregorian dates of the
records in the book were given with document types. In addition, court provision summaries
have been added. In the second chapter, the administrative structure of Denizli is discussed
at the scale of town, neighborhoods and villages. In addition, local goverment and the
voivodes who are governing on behalf of Treasury were explained. In the secondchapter,
military demands were examined. In this context, the book carries traces of the first years of
reform efforts by Mahmud II; The disbandment of theJanissary Corps, establishment of
Mansure Army, as well as demands of soldiers due to Ottoman-Russian War, Mehmet Ali
Pasha Rebellion, defense of Dardanelles Strait and Damascus Eventswere examined. In the
thirdchapter, the economic issues such as the budgeting of monetary and material provisions
for the capital, transportation, printing of new money and taxation are evaluated with respect
to Denizli at city scale. Fourth chapter is devoted to Tereke records, social issues such as
restoration and maintaining social order, minoritites and public trusts. In order to maintain
the social order, it was deducedthat the state constantly published and announced new
articles of law, struggled with rouge soldiers (delibaslar), sent non-Muslim prisoners of war
back to their homelands, and urged minorities to live basedon their own traditions. In the
conclusion chapter, a brief evaluation of the book was made and it was seen that there were
mainly political issues. In order to better understand the subject during the study, information
was presented in tabulated form as much as possible.
After all these evaluations, supportingtexts from the book and a transcription of the
original Denizli Sharia Registry No 674 were attached at the end.

Keywords: Denizli, Denizli Sharia Registry, Mahmut II, Tereke,Mansure Army,


1828-1829 Ottoman-Russian War.

ii
İÇİNDEKİLER
TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ..................................................................... i
YEMİN METNİ ......................................................................................................... ii
ÖZET............................................................................................................................ i
ABSTRACT ................................................................................................................ ii
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ ............................................................ v
TABLOLAR DİZİNİ ................................................................................................ vi
ÖN SÖZ ..................................................................................................................... vii
GİRİŞ .......................................................................................................................... 1

BİRİNCİ BÖLÜM
DENİZLİ’NİN İDARİ YAPISI

1. DENİZLİ’NİN İDARİ STATÜSÜ .................................................................. 37


A. Kazalar ........................................................................................................... 38
B. Mahalleler ...................................................................................................... 42
C. Köyler............................................................................................................. 50
2. DENİZLİ’DE YÖNETİM ................................................................................ 54

İKİNCİ BÖLÜM
ASKER TALEPLERİ

1. ASÂKİR-İ MANSÛRE-İ MUHAMMEDİYE................................................ 59


2. OSMANLI-RUS SAVAŞI (1828-1829) ........................................................... 63
3. ÇANAKKALE BOĞAZI MUHAFAZASI ..................................................... 68
4. MEHMET ALİ PAŞA İSYANI ....................................................................... 71

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DENİZLİ’DE EKONOMİK HAYAT

1. EKONOMİK POLİTİKA ................................................................................ 75


2. İSTANBUL İAŞESİNİN TEMİNİ .................................................................. 77
3. DENİZLİ’DEN İSTENEN YÜK HAYVANLARI ........................................ 86
4. SİKKE TAĞŞİŞLERİ ...................................................................................... 88
5. VERGİLER ....................................................................................................... 92

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DENİZLİ’DE SOSYAL HAYAT

1. TEREKELER ................................................................................................. 107


2. DENİZLİ’DE SOSYAL DÜZENİ SAĞLAMA ÇABALARI ..................... 123
A. Mürûr Tezkiresi ........................................................................................... 123
B. Şikâyet Hakkının Kullanımı......................................................................... 126
C. Delil Taifesi ile Mücadele ............................................................................ 130
D. Esirlerin Gönderilmesi ................................................................................. 133
3. DENİZLİ’DE AZINLIKLAR ....................................................................... 134
4. DENİZLİ’DE VAKIFLAR ............................................................................ 139

iii
SONUÇ .................................................................................................................... 142
KAYNAKÇA .......................................................................................................... 147
EKLER .................................................................................................................... 155
674 NUMARALI DENİZLİ ŞER‘İYE SİCİLİNİN TRANSKRİPSİYONU .... 160
ÖZ GEÇMİŞ ........................................................................................................... 427

iv
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ

a.g.e. : Adı geçen eser


a.g.m. : Adı geçen makale
a.g.s. : Adı geçen sözlük
a.g.t. : Adı geçen tez
AÜDTCFD : Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi
bkz : Bakınız
BTT : Büyük Türkiye Tarihi
c. : Cilt
çev : Çeviren
DGİT : Doğuştan Günümüze İslam Tarihi
D.Ş.S. : Denizli Şer‘iye Sicili
EÜEFTİD : Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih İnceleme Dergisi
H. : Hicri
haz : Hazırlayan(lar)
İÜEFTD : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi
İA : İslam Ansiklopedisi
mah. : Mahallesi
M. : Miladi
OTAM : Osmanlı Tarih Araştırmaları ve Uygulama Merkezi
PÜEFD : Pamukkale Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
s : Sayfa
ss : Sayfadan sayfaya
S : Sayı
TAD : Tarih Araştırmaları Dergisi
TALİD : Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
TCTA : Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi
TDAV : Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı
TED : Tarih Enstitüsü Dergisi
TTKB : Türk Tarih Kurumu Basımevi
TTKY : Türk Tarih Kurumu Yayınevi
ty : Tarih yok
YKY : Yapı Kredi Yayınları
YTK : Yeni Türkiye Yayınları

v
TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1: D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Fon Kodu ve Gömlek Numaraları: ................. 11
Tablo 2: D.Ş.S. Milli Kütüphane Kayıt Numaraları, Başlangıç ve Bitiş Tarihleri ile
Belge Sayıları: ........................................................................................................ 12
Tablo 3: 674 Numaralı D.S.Ş.’de Bulunan Belge Türleri ve Tarihleri: ................................. 16
Tablo 4: 16.-20. Yüzyıllar Arasında Denizli Merkez ve Tâbî Kazaları: ................................ 41
Tablo 5: 16. ve 20. Yüzyıllar Arasında Denizli Mahalleleri .................................................. 47
Tablo 6: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Denizli Köyleri ve Günümüzde İsimleri Devam
Eden Köyler: ........................................................................................................... 52
Tablo 7: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Kütahya Sancağı’ndan ve Denizli Kazası’ndan
İstenen Askerler: ..................................................................................................... 74
Tablo 8: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Çanakkale
Boğazı Muhafazası, Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Şam Vakası Dolayısıyla
Görevlendirilen Komutanlar: .................................................................................. 74
Tablo 9: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Denizli ve Tâbî Kazaları
Ödeme Miktarları: .................................................................................................. 95
Tablo 10: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Vergi Mükellefi Mahallelerin
Ödeme Miktarları: ................................................................................................ 97
Tablo 11: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterlerine Göre Vergi Mükellefi Köylerin
Ödeme Miktarları: ................................................................................................ 99
Tablo 12: 674 Numaralı D.Ş.S.’de Kayıtlı Terekelere Ait Özet Bilgiler: ............................ 123

vi
ÖN SÖZ

19. yüzyılın başlarında dünya 1789 Fransız İhtilalı’nin etkisi altında bulunuyordu.
İmparatorlukları tedirgin eden bu siyasi atmosfer Osmanlı Devleti’ni de şüphesiz etkilemiş
bulunuyordu. Devletini dağılmaktan kurtarmak isteyen Ⅲ. Selim hatırı sayılır bir dizi ıslahat
yapmıştı. Kendi yerine de ıslahatçı bir başka padişahı, Ⅱ. Mahmut’u yetiştirmişti. Ancak Ⅱ.
Mahmut 1826 yılına kadar çalkantılarla geçen 18 yıllık bir süreyi sabırla beklemişti. Vakay-ı
Hayriye ile birlikte ıslahat faliyetlerine girişmişti. Sultan Mahmut’un bu çalışmaları
Tanzimat Fermanı’na zemin hazırlamıştır.
İncelenen dönemde yabancı tüccarların (müstemen) ülkeye girişi yoğunlaşmaya
başlamıştı. Müstemenlerin azınlıklarla etkileşime girmeleri Osmanlı Devleti’ni rahatsız etmiş
ve Devlet tebasını korumak için bir dizi tedbir almıştı. Azınlık isyanlarıyla mücadelenin
devam ettiği bu dönemde aynı zamanda azınlıkların hamisi Ruslarla hem doğuda hem batıda
savaşlar yaşanmıştı. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı ve Mehmet Ali Paşa İsyanı dolayısıyla
hazırlanan ordunun finansmanı devletin hayati meselesi haline gelmişti. Osmanlı Devleti bir
taraftan sınırlarını korumaya çalışırken merkezileşme çabası içerisindeydi. Ekonomik
sorunların zirvede olduğu bu süreçte devlet sık sık sikke tağşişlerine başvurmak zorunda
kalmıştı. Elbette ki bütün bu sorunların çözüm merciği Osmanlı tebasıydı. Sürekli halktan
para ve asker talep edilmekteydi. Bu sebeple halkın mağduriyetine mani olmak amacıyla
devamlı adâletnâmeler yayınlanmıştır. Osmanlı Devleti bu dönemde böylesine ince bir çizgi
üzerinde ayakta kalma mücadelesi vermiştir.

Bu ana başlıkların Denizli ölçeğinde yansımaları 674 Numaralı Denizli Şer‘iye


Sicili’nden izlenebilmektedir. Daha önce herhangi bir çalışmaya konu olmamış bu defter
ışığında ele alınan bu çalışma ile 1828-1832 yılları arasında Denizli’de yaşanan siyasi, sosyal
ve ekonomik olaylara ışık tutulmaya çalışılmıştır.

Yüksek Lisans Tezi olarak yaptığım bu çalışmamda desteklerinden dolayı tez


danışmanım Doç. Dr. Hakan Karagöz hocama, Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal hocama ve
Denizli Kültür, Turizm ve Tanıtım Dairesi Başkanı Hüdaverdi Otaklı’ya ve ekibine teşekkür
ederim. Ayrıca çalışmalarım esnasında bana karşı gösterdikleri sabır ve destekten dolayı
eşim ve çocuklarıma da teşekkür ederim.

Isparta - 2019
Sevgi Nur SABANCI

vii
GİRİŞ
1. ŞER‘İYE MAHKEMESİ VE OSMANLI’DA KADILIK

A. Şer‘iye Mahkemesi
“İnsanların eşit şartlarda yaşamadıkları ve üst bir güç tarafından müdahale
edilmedikçe kuvvetin hakkı daima ayaklar altına aldığı tarih boyunca şahit olunan bir
gerçektir. Bu sebeple daha üç kişinin bir araya geldiği ilk insan topluluğunun
kurulmaya başladığı en eski zamanlardan beri zayıfların haklarını aramak için
aralarındaki akıllı ve nüfuzlu diğer bir kimseye başvurmak ihtiyacı duydukları
düşünülürse hak, adalet, dava ve kaza meselerinin insanlık tarihi ile yaşıt olduğunu
düşünmek gerekir” 1 . Osmanlı Devleti bütün kurumlarını geliştirirken kendinden
önceki medeniyetlerden etkilenmişti. İslam Öncesi Türk Devletleri’nden, Türk-İslam
Devletleri’nden ve yaşadığı coğrafyadan miras aldığı adalet ilkesini de kendi
yorumlarını ekleyerek geliştirmiş ve sonuçta kendine özgü bir hukuk sistemi
kurmuştu. Uygulanan bu hukuk sisteminin aksamasından kaynaklanan sorunları
çözmekle mükellef kurum mahkemelerdi.

“Osmanlı Devleti’nde mahkemeler, Türk-İslam adli geleneğinin devrine


nispetle gelişmiş bir örneğidir”. Mahkemeler meclisi-i şer‘, mahfil-i şer‘2, mehâkim-i
şer‘iye, meclis-i şer‘i enver veya meclis-i şer‘i nebevi gibi adlarla anılmaktaydı3.

Osmanlı mahkemeleri tek dereceli mahkemelerdir. Ancak hâkimin


yanılabileceği veya kasıtlı davranabileceği hesaba katılarak, ilgili tarafların belirli
esaslar çerçevesinde karara itiraz etme hakkı esas olarak benimsenmişti 4 . Divân-ı
Hümâyun, Cuma Divânı ile İstanbul ve Bilâd-ı selâse (Üsküdar, Galata, Eyüp)
kadılarının iştirakiyle toplanan Çarşamba Divânı yüksek mahkemelerdir 5 . Mısır
Divânı, Rumeli Kazaskerlik Divânı, Beylerbeyi Eyalet Meclisleri ve sefere çıkan
vezirlerin bölge kadılarının katılımıyla yaptıkları toplantılar da yüksek mahkeme
görevi görüyorlardı. Bu mahkemeler dışında kilise ve sinagoglar bünyesinde kurulan

1
Münir Atalar, “Şer‘iyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c. 4, Ankara, 1980, s. 303.
2
Mehmet Akif Aydın, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, s. 341.
3
Ahmet Akgündüz, Şer‘iye Sicilleri, c. 1, İstanbul, 1998, s. 76.
4
Fahrettin Atar, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, s. 339.
5
Hasan Tahsin Fendoğlu, “Osmanlıda Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”, Osmanlı, c. 6,
YTY, Ankara, 1999, s. 461; Aydın, a.g.m., s. 341.

1
cemaat mahkemeleri ve ülke içinde geçici statüde bulunan yabancıların (müstemen)
kendi aralarındaki sorunlarını çözen konsolosluk mahkemeleri Osmanlı yargısının
çok renkliliğine işaret etmekteydi 6 . Çok farklı unsurları bünyesinde barındıran
Osmanlı Devleti’nde ihtiyaçtan dolayı böyle bir görüntünün ortaya çıktığı
anlaşılmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde mahkemelerin dışında bazı anlaşmazlıkların şimdiki


anlamda arabuluculuk yöntemiyle tarikat, esnaf teşkilatı, boy ve kabile liderleri
tarafından mahalli gelenekler ışığında çözüldüğüne de sıklıkla rastlanmaktaydı7. Bu
durum mahkemelerin yükünü azaltması açısından önemlidir.

Osmanlı Devleti’nde sistematik bir temyiz usulünün olmaması kadıların keyfi


davrandıklarını göstermez. Kadıların vermiş olduğu hükümler her zaman müftülerin
ilmi denetimine açık olmuştur. Şeyhülislam ve müftülerin fetvaları kadıya yol
gösterir; ancak asla onu bağlamazdı. Kadılar kararlarının Divân-ı Hümâyun’da
bozulmasını istemedikleri için yaygın bir şekilde fetva mecmualarını kullanmışlardı8.
Bu fetvalar, mahkeme kararlarının şeriata, hükümdarların hazırladıkları kanunlara ve
cemaatlerin örf ve geleneklerine uygunluk durumlarını tespit ediyordu9. Bu durum
hem şer‘i, hem örfi hem de yerel geleneklere göre hüküm veren kadı için önemli bir
kolaylık sağlamaktaydı.

İslam hukuk tarihinde yargılamanın aleniliği genel bir ilke olarak


benimsenmiştir. Yargılama cami, kadının evi veya kadının bulunduğu herhangi bir
mekânda yapılabilirdi. Bir yerin mahkeme binası olarak kullanılması ve duruşmanın
burada yürütülmesi bir zorunluluk değildi 10 . Ancak 1828-1832 yılları arasında
Denizli’de bir mahkeme binasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Tevzî defterlerinde bu
mahkeme binasının tamiri için gerekli para miktarları görülmektedir.

Osmanlı hukuk tarihinde en köklü değişiklik Tanzimat’tan sonra meydana


gelmiştir. Bu dönemde tek hâkimli klasik Osmanlı mahkemeleri yerini çok hâkimli
mahkemelere bırakmıştır.

6
Aydın, a.g.m., s. 342.
7
Aydın, a.g.m., s. 342; Mehmet Ali Ünal, “Kadı”, Ahilik Ansiklopedisi, c. 2, Ankara, 2014, s. 42.
8
Fendoğlu, a.g.m., s. 464-465.
9
Mustafa Akdağ, Türkiye’nin, İktisadi ve İçtimai Tarihi, c. 2, Cem Yayınları, İstanbul, 1995, s. 58.
10
Abdülaziz Bayındır, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, c. 6, Yeni Türkiye Yayınları,
Ankara, 1999, s. 435.

2
B. Kadılık

“Osmanlı Devleti’nde beylik döneminden beri fethedilen yerlere hukuku


temsilen bir kadının, idareyi temsilen bir subaşının tayini, yerleşmiş bir gelenekti”11.
İlk defa Dursun Fakih Karacahisar’a kadı tayin edilmiş, hutbe Osman Gazi adına
okunmuştu12.

Ancak herkes kadı olamazdı. Osmanlı kadısında aranan bir takım şartlar vardı.
Kadının tam ehliyetli olması ve hür olması şarttır. Buna göre küçükler, bunaklar,
dilsizler ve tarafların seslerini duyamayacak kadar sağır olanlar kadı olamazlar.
Kadının Müslüman olması şarttır. Zira kadılık görevi şer‘i hükümleri icra görevidir.
Dolayısıyla şer‘i hükümlere inanmayanların kadılık yapması makbul değildir 13 .
Ayrıca kadılar yargı görevinin onurunu koruyacak ahlaki özelliklere sahip olmak
zorundaydılar14.

Bütün ilmiye mensupları gibi kadıları da yetiştiren kurum medreselerdi.


Medreseden mezun olan danişmentler şimdiki diploma yerine geçecek icazetlerini
alırlardı15. Ardından, matlap defterlerine yazılırlardı. Bunlara mülâzım denirdi16. Bir
aday mülâzemette en az üç yıl kalıp mesleği öğrendikten sonra yevmiyesi en düşük
kaza kadılıklarında Anadolu veya Rumeli kazaskerinin dairesine intisap ederek
göreve başlarlardı. Görev sonunda mâzuliyet denilen bir bekleme sürecinden sonra
bir üst derecedeki kazaya tayinlerini beklerlerdi. Kaza kadılıklarının en yüksek
derecesini tamamlayanlar merkeze dönerlerdi. Böylece mevleviyet payeli sancak
17
merkezlerine tayinlerini beklerlerdi . Dolayısıyla kadılıklar kadıların görev
yaptıkları kaza bölgelerinin durumuna göre kaza kadıları ve sancak-eyalet kadıları
olarak ayrılmışlardır18. Kadı eğer kaza kadısı ise ehl-i örfe tabi görevliler de dâhil
olmak üzere tüm kaza idaresinin başıdır. Ancak eyalet ve sancak kadısı ise
yöneticilerin başı kadı değil, beylerbeyi veya sancakbeyidir. Yani kadı sadece

11
İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilât ve İdare Tarihi, Cedit Neşriyat, Ankara, 2012, s. 261.
12
Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 12, İstanbul,
1990, s. 429.
13
Akgündüz, a.g.e., s. 70.
14
Yusuf Sancak-Emre Kıyak, “Günümüz Türkçesiyle Mecelle’nin On Altıncı Kitabı Kitâbü’l Kazâ
(Günümüz Düzenlemeleriyle Karşılaştırmalı Bir İnceleme)”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, c. 22, S. 2, Konya, 2014, s. 60.
15
Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2011, s. 339.
16
Akgündüz, a.g.e., s. 68.
17
Ortaylı, a.g.e, s. 266.
18
Ünal, “Kadı”, s. 41.

3
yargıdan sorumludur 19 . Görüldüğü gibi kazaya ait adli görevlerin yanında beledi,
askeri ve mülki bütün sorumluklar kaza kadılarına aittir. Denizli kaza statüsünde bir
kent olduğu için voyvodaların etkinliklerini artırdığı döneme kadar Denizli’nin
yönetiminde en etkin kişi kadıdır.

Her türlü alacak, borç ve miras davaları ile arazi ihtilafı, ehl-i örf, reaya ve
esnafla ilgili her türlü anlaşmazlıklar kaza kadıları tarafından halledilmekteydi.
Ayrıca ilmiye sınıfına mensup, müderris, mütevelli ve vakıf görevlilerinin tayin ve
azilleri de kadının arzı ile mümkün olurdu. Esnaf örgütlerinde çalışan şeyh, kethüda,
ahi baba gibi görevliler kadının önerisi ile atanırdı20. Sefer sırasında geçilecek yol,
köprü ve çeşmelerin tamiri ile erzak temini de kadıların sorumluluğundaydı21.

Kadılar kazanın belediye işlerini de görürlerdi. Narhların tanzimi, kontrolü,


esnafın teftişi, stokçuluğun önlenmesi görev alanları içindeydi 22 . Kadı, şehir
kethüdası, çöpçübaşı, mimarbaşı, esnaf kethüdaları, pazarbaşı ve muhtesip gibi
kişilerden oluşan belediye meclisinin başkanı idi. Vergilerin toplanması da başlıca
görevlerindendi 23 . Kadı aynı zamanda bulunduğu kazanın asayişini merkezden
yollanan subaşı veya zâim olarak adlandırılan ehl-i örften bir memurla
yürütmekteydi24.

Görev alanı bu kadar geniş olan kadıya suç işlemesi durumunda ceza
uygulanıyor muydu? Osmanlı Devleti’nde kadılık teminatı vardı; kadılara siyaset
cezası uygulanmazdı. Kadı görevini ifa ederken kasıt, kusur ve ihmal olmaksızın
taraflardan birine verdiği zarardan sorumlu değildir. Böyle bir durumda zarar
beytülmal denilen devlet hazinesinden ödenirdi. Ancak kadı kasıtlı ve kusurlu
davranması sebebiyle verdiği zararı kendi malından ödemek zorundadır. Mesela
delilleri yeterince incelemeden birinin ölümüne karar vermesi halinde ölenin diyetini

19
Songül Ulutaş, 19.Yüzyılda Tarsus’ta Ekonomik ve Sosyal Yaşam (1850-1914), Tarsus Ticaret ve
Sanayi Odası Yayınları, Mersin, 2015, s. 95.
20
Ünal, “Kadı”, s. 42; Ayrıntı için bkz. F. Şamil, Arık “Osmanlılar’da Kadılık Müessesi”, OTAM, S.
8, Ankara, 1997, s. 1-71.
21
Ortaylı, a.g.e., s. 269.
22
Halil Cin, S. Gül Akyılmaz, Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite ve Osmanlı Düzeni,
Konya, 1995, s. 223.
23
Ünal, “Kadı”, s. 42.
24
Akdağ, a.g.e., s. 65.

4
kendi malından karşılamak zorundadır. Kadılar cezayı gerektiren bir suç
işlediklerinde diğer insanlar gibi cezalandırılırlardı25.

Ancak incelenen Ⅱ. Mahmut Dönemi birçok alanda olduğu gibi Şer‘iye


Mahkemeleri alanında da köklü değişimlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu
cümleden olarak 1826 yılında merkezde İhtisap Nezareti ve taşrada İhtisap
Müdürlükleri kurulunca şehirlerin belediye ve asayiş ile ilgili işleri bunlara
bırakılmıştır. Şehrin imar ve inşasıyla ilgili işleri 1831 yılında kurulan Ebniye-i
Hâssa Nezaretine, taşraların mali ve idari işleri ise 1840 yılında buralara
gönderilmeye başlanan muhassıllara verilince, kadıların fonksiyonları tedricen
azalmıştır26. Kadının bu faal konumu kaybetmesinde Tanzimat’la birlikte askeri sınıf
üyesi yöneticilerin maaşlı memurlar haline gelmesi, lonca sisteminin kaldırılması,
mahalle kethüdasının görevini muhtarların üstlenmesi ve avârız sandıklarına el
27
konulması etkili olmuştur . Özellikle kapitülasyonların imkânlarını kullanan
yabancılar mahkemeler, okullar, hastaneler ve şirketlerle kurumsal statüde güçlerini
artırmışlardı. Bu sebeple İslam hukukunun yanı sıra herkese uygulanabilecek adaleti,
eşitliği sağlayacak, dış baskılara son verecek, azınlıkların milliyetçi duygularını
bastıracak batı usulü kanunlara ve Nizâmiye Mahkemelerine bir arada yer verici bir
hukuk reformu benimsenmiştir. Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak kadıların görev
alanlarında ve mahkemelerin kapsamında daralma ve değişiklik görülmüştür 28 .
Bundan hareketle sicil defterleri eski zenginliğini kaybetmiştir. Bu dönemi
kapsaması dolayısıyla incelenen defterde sosyal hayatla ilgili bilgilerden ziyade
siyasi hayata dair gelişmeler yer almaktadır.

2. ŞER‘İYE SİCİLLERİ

Osmanlı mahkemelerinde merkezden ve diğer üst makamlardan gelen


belgeleri, insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini,
hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren her türlü yazılı kayıtları ihtiva eden defterlere

25
Atar, “Kadı”, s. 69.
26
Ekrem Buğra, Ekinci, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, Arı Sanat Yayınları, İstanbul,
2004, s. 240-241.
27
İlhan Tekeli, “Tanzimattan Cumhuriyete Kentsel Dönüşüm”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul, 1985, s. 883.
28
Mehmet Beşirli, “Kent Tarihi Açısından Şer‘iye Sicilleri ve Çankırı Şer‘iye Sicillerinin Toplu
Kataloğu Üzerine”, Çankırı Araştırmaları Dergisi, S. 4, 2009, s. 38.

5
şer‘iye sicilleri, sicillat-ı şer‘iye, kadı defterleri, mahkeme defterleri, zabt-ı vakâyi
sicilleri veya sicillat defterleri denilmekteydi29.

Şer‘iye sicillerinin tarihi Osmanlı Devleti’nden önceye dayanmaktadır.


Memluklar, Selçuklular ve İlhanlılar dönemine ait bazı mahkeme kayıtlarının
zamanımıza ulaştığı bilinmektedir 30 . Osmanlı Devleti’ne ait şer‘iye sicillerinden
günümüze kadar ulaşabilen en eski sicil Bursa Şer‘iye Sicilleri’dir. Bu sicil 1455
yılından başlamaktadır 31 . Osman Bey döneminden beri kadı tayini olduğuna göre
siciller de bu kadar eskiye dayanmalıdır. Ancak günümüze ulaşamamışlar veya
henüz ortaya çıkarılamamışlardır.

Osmanlı dönemine ait şer‘iye sicilleri içerisinde birçok kayıt türleri vardır. Bu
belgelerden ilâm, hüccet ve tereke kayıtları bizzat mahkemedeki işlemler sonucu
oluşanlar olup genellikle sicil defterlerinin ön kısmında yer alan “sicil-i mahfuz”
bölümüne kaydedilirdi. Merkezden gelen belgelerin suretleri ise arka kısmında yer
alan “sicil-i mahfûz defterlü” denilen kısma kaydedilirdi 32 . Dolayısıyla birinci
bölümdeki kayıtlar genelde sosyal ve kültürel hayatla ilgili ipuçları verirken, ikinci
bölüm siyasi gelişmelerden haber vermektedir. İncelenen defterde böyle bir ayrıma
gidilmediği, belgelerin karışık kaydedildiği görülmüştür.

Bazı sicillerin ise sadece belli davalarla ilgili kayıtları ihtiva ettiği
bilinmektedir. Mesela Havass-ı Refia (Eyüp) Mahkemesi özel görevli olarak su
davalarına baktığı için bu mahkeme sicillerinin tamamı su kayıtlarını ihtiva
etmektedir. Kadının gördüğü davalarla ilgili Zabt-ı Dava Defterleri, merkeze
herhangi bir konuda yaptığı bir bildirim veya talep için yazdığı kayıtları tuttuğu İlâm
Defterleri, yetki belgesi olan hüccetleri kaydettiği Hüccet Defterleri, miras ve
taksimle ilgili tuttuğu kayıtları içeren Tereke ve Kassâm Defterleri ile evlenme
bilgilerini içeren Enkiha/Nikâh Defterleri gibi defter türlerini görmekteyiz 33.

Halk dilekçeleri, belediye ve güvenlik işleri, yasaklar, bölgede yetişen


ürünler, takribi nüfus, tımar teşkilatı, isyanlar, yiyecek, giyecek, mal ve eşya

29
Akgündüz, a.g.e., s. 17.
30
Yunus Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, s. 8.
31
Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, s. 9.
32
Uğur, “Şer‘iye Sicilleri”, s. 9.
33
Muhammed Ceyhan, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‘iye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik
Açıdan Tahlili”, OTAM, S. 29, Bahar, 2011, s. 65.

6
fiyatları, şehirlerin fiziki yapısı, örf ve adetleri, yürürlükteki hukuk uygulamaları,
vergiler, halkın devlet görevlileriyle olan ilişkileri, imar ve tereke kayıtları, iskân
tarihi ile ilgili bilgiler sicillerde görülen başlıca konulardır. Bundan başka tıp tarihi,
halk hekimliği, esnaf listeleri, şehir ölçeğinde yaşayan dini ve etnik grupların birlikte
yaşama kültürleri gibi konulara da sicillerde rastlanabilmektedir34.

Dolaysıyla İslam hukukunun ideal bir hukuk değil, uygulanabilir bir hukuk
olduğunu, İslam hukukunun durağan değil dinamik bir yapıya sahip olduğunu
sicillerden izlemek mümkündür. Ayrıca sicillerde örfi hukukla şer‘i hukukun uyum
içinde devam eden beraberliği de görülmüştür35.

Sicillerden fermanların halk nezdinde nasıl karşılandığı, yankıları ve bunların


uygulanmasında sorunların çıkıp çıkmadığı test edilebilir36. Belgeler karşılaştırmalı
olarak kullanılmadığı takdirde yanlış sonuçlara ulaşılabilir. Halil İnalcık sicilleri
pratik hayatı yansıtması açısından merkez arşivlerinden ve diğer kaynaklardan ortaya
çıkan bilgileri test edici bir unsur olarak görmektedir37.

Ayrıca şer‘iye sicillerinin tarih çalışmalarında önemli belge eksikliklerini


giderdiğini söylemek mümkündür; Nejat Göyünç’e göre kayıp mühimme
defterlerinden dolayı eksik olan fermanları sicillerden çıkarmak mümkündür 38 .
Siciller aynı zamanda günümüz insanının ihtiyaçlarına yönelik pratik hizmetler de
sunmaktadır; sicillerde kayıtlı olan vakfiyeler Bulgaristan, Kıbrıs ve Yunanistan
vatandaşı olan Türklerin ilgili devletlere karşı hak arayışlarında hukuki bir
dayanaktır. Yukarıda ki örnekler kısıtlı olmakla birlikte sicil defterleri içerisindeki
vesikalar, tarihin birçok meselelerini ortaya çıkaran değerli kaynaklardır39.

Araştırmacılar Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren sicillere ilgi göstermeye


başlamışlardır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın 1935’te “Şer‘i Mahkeme Sicilleri” ve
Mümtaz Yaman’ın yine “Şer‘i Mahkeme Sicilleri” başlıklı Ankara Halk Evi Dergisi

34
Vehbi Günay, “Balkan Şehir Tarihleri Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicillerinin Envanter ve
Kataloglarının Tespiti Hakkında”, EÜEFTİD, c. ⅩⅤⅢ, S. 2, Aralık, İzmir, 2003, s. 77.
35
Ömer Lütfi Barkan, “Kanun-Nâme”, İA, c. 6, Eskişehir, 2001, s. 190.
36
Ali Akyıldız, “Yakınçağ Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Araştırmalarında Kaynak Sorunları:
Arşiv ve Arşiv Dışı Malzemenin Önemi”, İsam Araştırmaları Dergisi, S. 2, İstanbul, 1998, s. 1.
37
Yunus Uğur, “Mahkeme Kayıtları (Şer‘iye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve Bibliyografya”,
TALİD, c. 1, S. 1, s. 306.
38
Fatih Gedikli, “Osmanlı Hukuk Kaynağı Olarak Şeri’ye Sicilleri”, TALİD, c. 3, S. 5, 2005, s. 191.
39
Gedikli, a.g.m., s. 190; Halil İnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCFD,
c. 1, S. 2, Ankara, 1943, s. 96.

7
Ülkü’de yayımlanan ve sicillere dikkat çeken yazıları siciller üzerine yapılan
çalışmaların ilklerindendir. Uzunçarşılı, sicillerin Türk tarihinin aydınlatılmasında
önemli katkısına dikkat çekmekte ve sicilleri kilise arşivleriyle kıyaslamaktadır.
Mümtaz Yaman ise sicilleri hazine-i evrak mesabesinde bir memba olarak
tanımlamaktadır40.

Bu ilk çalışmalar ses getirmiş olmalı ki Maarif Vekâleti 3 Kasım 1941 tarihli
kararı ile muhtelif yerlerde bulunan sicillerin müze ve kütüphanelere devredilmesini
sağlamıştır41.

Sicillere ilgi gösteren ilk araştırmacılardan M. Çağatay Uluçay’ın Manisa


Sicilleri üzerine yaptığı çalışma önemlidir. Uluçay’ın bu eseri şehir tarihçiliği
alanında yapılan çalışmaların ilki olarak kabul edilmektedir42.

Tarih kurgusu içinde sicilleri bir kaynak olarak ele alanların ilki Halil
İnalcık’tır. İnalcık, 1954’te “15. Asır Türkiye İktisadi İçtimai Tarihi Kaynakları” ve
1960’larda yayınladığı “Bursa 1: ⅩⅤ. Asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair
Vesikalar” adlı makalesinde iktisat kurgusu yaparken sicillerin ve devlet arşivlerinin
birlikte kullanılması vurgusu yapmıştır. Çalışması bu konuda iyi bir örnek kabul
edilmektedir43.

Sicillerle ilgili ilk kapsamlı neşir faaliyeti Halit Ongan tarafından 1958 ve
1974 tarihlerinde Ankara Sicilleri Ⅰ-Ⅱ başlığı ile yayımlanmıştır44. Ancak şurası bir
gerçektir ki Osmanlı Arşiv Kaynakları’nın ilk neşri Türkiye’den daha önce
Avrupa’da, başta Avusturya ve Macaristan gibi ülkelerde başlamıştır 45 . İnalcık,

40
Uğur, “Mahkeme Kayıtları…”, s. 306.
41
Gedikli, a.g.m., s. 188.
42
M. Çağatay Uluçay, “Manisa Şeri’ye Sicillerine Dair Bir Araştırma”, Türkiyat Mecmuası, c. 10,
1953, s. 286-287.
43
Uğur, “Mahkeme Kayıtları…”, s. 306.
44
Uğur, “Mahkeme Kayıtları”, s. 306.
45
Fekete Lajos, “Türk Vesikalarının Neşri ve Bu İşin Arzettiği Meseleler”, (çev: Tayyip Gökbilgin),
Belleten, c. Ⅴ, S. 20, Ankara, 1995, TTKB, s. 608; Yurt dışına ait sicillerle ilgili en erken çalışmaların
Bosna sicilleri üzerine başladığı bilinmektedir. Bosna Hersek’te bulunan arşiv malzemesi
Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü’nde, Gazi Hüsrev Bey
Kütüphanesi’nde, Saraybosna Şehir Tarihi Arşivi’nde, Bosna Hersek Arşivi’nde, Bosna Hersek
Üniversitesi ile Milli Kütüphanesi’nde ve Eski Ortadoks Kilisesi’nde toplanmıştır. Sofya Milli
Kütüphanesi’nde bulunan 312 sicilden 187 tanesinin kataloğu Yücel Özkaya tarafından
yayımlanmıştır. Mihail Guboğlu da yayımladığı katalog ile yaklaşık 250 sicil defterinin fişlerini
çıkarmış ve Bulgaristan’daki yaklaşık 1.000 sicil defteri ile 700.000 Türkçe belgenin varlığına dikkat
çekmiştir. Budin ve Macaristan’a ait siciller Viyana’daki milli kütüphaneye nakledilmiştir.

8
“Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak” adlı makalesinde Osmanlı
İmparatorluğu’na girmiş ülkelerde bu vesikaların dağınık, belirsiz ve karmaşık
olmakla birlikte büyük bir yığın teşkil ettiğini ifade etmektedir46.

Sicillerle ilgili ilk ciddi katalog çalışması Osman Ersoy tarafından yapılmıştır.
Ersoy 1963 yılı itibari ile 6196 adet sicilin bulunduğunu söylemiş ve 2422 adet sicil
defterinin kataloğunu yayımlamıştır. Ayrıca sicillerin nerede bulunduğunu da
belirtmiştir47.

İkinci katalog çalışması 1975 yılında Mücteba İlgürel tarafından yayımlanmış


olup yayımlanan defterler Topkapı Sarayı Müzesi Arşiv’inde yer almaktadır48.

Üçüncü çalışma Yusuf Halaçoğlu tarafından 1976 yılında yayımlanmıştır. Bu


çalışmada Adana Müzesi’nde bulunan 449 adet (üçü ferman) defterin kataloğu
yayımlanmıştır49.

Yine bu çalışmaların devamı olarak Osman Ersoy tarafından dördüncü


katalog da yayımlanmıştır. Bu çalışmada toplam defter sayısı 1080’dir50. İncelenen
defter bu katalogda 148 numara ile kayıtlıdır. O dönemde Denizli Şer‘iye Sicilleri
Afyon Müzesi’nde bulunmaktadır. Toplam 16 tane Denizli sicil defterinin kataloğu
yayımlanmıştır. Defterler H. 1189-1320/M. 1775-1903 tarihleri arasına aittir.

Beşinci katalog çalışması da Ahmet Akgündüz tarafından hazırlanmıştır.


İstanbul Müftülüğü’ndeki 883 sicil defterinin yanı sıra Bursa Müzesi’ndeki 827,
Diyarbakır Müzesi’ndeki 335, Konya Müzesi’ndeki 400, İzmir Müzesi’ndeki 600
küsur, Gaziantep Müzesi’ndeki 200 küsur defterin kataloğu yayımlanmıştır 51 . Bu
çalışmalarının yanı sıra Yusuf Oğuzoğlu52, İbrahim Yılmazçelik53, Mehmet Kayıran

Makedonya Devlet Arşivi’nde 195 ciltlik bir sicil koleksiyonu bulunmaktadır. Manastır’a ait 101 adet
sicilin mikrofilmi alınarak Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne getirilmiştir. (Günay, a.g.m., s. 74- 76).
46
İnalcık, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, s. 99.
47
Ayrıntı için bkz, Osman Ersoy, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, AÜDTCFD, c.
ⅩⅩⅠ, S. 3-4, Ankara, 1963, s. 34-65.
48
Ayrıntı için bkz, Mücteba İlgürel, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S. 28-
29, İstanbul, 1975, s. 123-166.
49
Ayrıntı için bkz, Yusuf Halaçoğlu, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S. 30,
İstanbul, 1976, s. 99-108.
50
Ayrıntı için bkz, Osman Ersoy, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅢ, S. 24,
Ankara, 1979-1980, s. 1-20.
51
Ayrıntı için bkz, Ahmet Akgündüz, Şeri’ye Sicilleri, c. 1, s. 83.
52
Ayrıntı için bkz, Yusuf Oğuzoğlu, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅠⅤ, S.
25, Ankara. 1981, s. 343-360; Bu çalışmada Konya Mevlana Müzesi’ndeki Konya, Karaman, Akşehir,

9
ile Mustafa Öztürk 54 , Mehmet Ali Demirbaş 55 ve Rıfat Özdemir 56 tarafından da
sicillerin kataloğu yayımlanmıştır.

Katalog çalışmaları konusunda Bilgin Aydın, İlhami Yurdakul, Ayhan Işık,


İsmail Kurt ve Esra Yıldız tarafından hazırlanmış olan İstanbul Şer‘iye Sicilleri
Vakfiyeler Kataloğu da önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Bu çalışma da
İstanbul’da bulunan 27 Osmanlı mahkemesinden (Maliye Beytülmal Kassâmlığı
hariç) 26 mahkemeye ait kadı sicillerindeki toplam 9.867 vakfiye kataloğu gün
yüzüne çıkarılmıştır57.

Ancak hem yurt içinde hem de yurt dışında katalog çalışmalarının tam
anlamıyla bitiğinden söz etmek mümkün değildir. Hala yeni siciller ortaya
çıkmaktadır. Mesela Erzincan’a ait geç tarihli 4 adet sicil yeni bulunmuştur. Kars ve
Erzurum’a ait siciller hala bulunamamıştır. Kıbrıs’a ait 56 adet sicil yakın zamanda
keşfedilmiştir. Nüket ve Nuri Adıyeke Girit defterleri üzerinde çalışmaktadırlar58.

Şer‘iye sicilleri üzerine bugüne kadar yapılan katalog çalışmalarının dışında


metin çeviri yazıları (bazı doktora, yüksek lisans, lisans tezleri gibi) ve sicile dayalı
çalışmalar hızla artmaktadır 59 . Ancak bunların sayısını tesbit etmek mümkün
olmamakla birlikte, çalışmaların yetersiz olduğu söylenebilir.

Üniversiteler kendi şehirlerinin sicillerini Tarih ve Edebiyat bölümlerinin


lisans ve yüksek lisans öğrencilerine çalıştırarak belli bir zaman dilimi içinde
okunmasını sağlayabilirler. Ancak bu çalışma bazı üniversiteler için kolay olsa da,
bazıları için zaman alıcıdır. Zira Denizli’ye ait 16 sicil bulunduğu halde Osman
Ersoy’un kaydına göre Ankara’ya ait 319, Bursa’ya ait 794 sicil bulunmaktadır.
Denizli Şer‘iye Sicilleri’nin transkripsiyon çalışmalarına Pamukkale
Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Ünal başkanlığındaki bir

Beyşehir, Ilgın, Bozkır, Seydişehir, Hadim, Isparta, Burdur, Yalvaç, Uluborlu, kentlerine ait sicillerin
kataloğu yayımlanmıştır.
53
Diyarbakır ve Gaziantep sicillerinin kataloğunu yayımlamıştır.
54
Mehmet Kayıran-Mustafa Öztürk, “Tokat ve Antalya Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”,
1. Askeri Tarih Semineri, Ankara, 1983, s. 131-158.
55
Ayrıntı için bkz, Mehmet Ali Demirbaş, “Tire Şeri’ye Sicilleri Kataloğu”, EÜEFTİD, c. Ⅶ, İzmir,
1992, s. 289-297.
56
Ayrıntı için bkz, Rıfat Özdemir, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, c. 1, S. 1, Elağzı, 1987, s. 191-198.
57
Kenan Yıldız, Osmanlı Araştırmaları, S. 48, 2016, s. 487-489.
58
Gedikli, a.g.m., s. 197-198.
59
Gedikli, a.g.m., s. 188.

10
heyet tarafından başlanmıştır. 2019 yılı içinde tamamlanması planlanmaktadır.
Buradaki veriler konunun uzmanları tarafından değerlendirilecek ve önemli bilimsel
sonuçlara ulaşma şansı elde edilecektir.

3. DEFTERİN ŞEKİL VE TEKNİK ÖZELLİKLERİ

A. Şekil Özellikleri
674 numaralı D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde, MŞH. ŞSC.d. kodu ve
1082 sıra numarası ile kayıtlı defterdir. Orijinal numarası 674 olup Milli Kütüphane
tarafından verilen numaradır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi katalog numarası sehven
675 olarak yazılmıştır.

Osman Ersoy tarafından yayımlanan şer‘iye sicilleri kataloğunda defter


numarası 148, tarih aralığı 1244-1247 olarak verilmiştir 60 . Elde bulunan bilgi
formunda başlangıç tarihi 1243, bitiş tarihi ise 1248’dir. Aynı zamanda cildin iç
kapağında 1244-1247 tarihleri ile no 148, yeni no 178 bilgileri mevcuttur.

Aşağıda D.Ş.S. ile ilgili Milli Kütüphane ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne


ait bilgiler tablo halinde gösterilmiştir.

Tablo 1: D.Ş.S. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kayıt, Fon Kodu ve Gömlek Numaraları61:

Başbakanlık Osmanlı Arşivi Kayıt Numarası Fon Kodu ve Gömlek Numarası


Denizli; 670 MŞH. ŞSC.d. 1078
Denizli; 671 MŞH. ŞSC.d. 1079
Denizli; 672 MŞH. ŞSC.d. 1080
Denizli; 673 MŞH. ŞSC.d. 1081
Denizli; 675 MŞH. ŞSC.d. 108262
Denizli; 676 MŞH. ŞSC.d. 1083
Denizli; 677 MŞH. ŞSC.d. 1084
Denizli; 678 MŞH.ŞSC.d. 1085
Denizli; 679 MŞH.ŞSC.d. 1086
Denizli; 179 MŞH. ŞSC.d. 3586
Denizli; 184 MŞH. ŞSC.d. 3587
Denizli; 185 MŞH. ŞSC.d. 3588
Denizli; 186 MŞH.ŞSC.d. 3589
Denizli;187 MŞH.ŞSC.d. 3590
Denizli; 188 MŞH. ŞSC.d. 3591
Denizli; 189 MŞH. ŞSC.d. 3592
Denizli; 190 MŞH. ŞSC.d. 3593

60
Ersoy, a.g.m., s. 6.
61
Hümeyra Karabıyık, Denizli’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat’tan Ⅱ. Meşrytiyet’e Kadar),
(Doktora Tezi), Ankara, 2012, s. 11.
62
Çalışmaya konu olan defterdir. Fon kodu ve gömlek numarası doğru, kayıt numarası yanlış
verilmiştir. 675 Denizli Nüfus Defteri’nin Milli Kütüphane tarafından verilen kayıt numarasıdır.

11
Tablo 2: D.Ş.S. Milli Kütüphane Kayıt Numaraları, Başlangıç ve Bitiş Tarihleri ile Belge
Sayıları63:

Kayıt Numaraları Hicri Tarih Miladi Tarih Belge Sayıları

670 1189-1192 1775-1778 131


671 1195-1201 1781-1787 177
672 1205-1206 1791-1792 154
673 1202-1233 1788-1818 237
67464 1243-1248 1828-1832 122
675 1246 1830-1831 Nüfus Yoklama Defteri
676 1248-1258 1832-1842 147
677 1268-1272 1852-1856 301
678 1269-1283 1853-1866 101
679 1286-1292 1869-1875 632
680 1272-1302 1856-1885 551
681 1292-1300 1875-1883 500
682 1300-1307 1883-1890 850
683 1307-1309 1890-1891 913
684 1310-1313 1892-1896 816
685 1316-1320 1898-1903 1192
686 - 1927 1347

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne ait tablo incelendiğinde 674 numaralı defterin


atlandığı görülmektedir. 675 numara Nüfus Yoklama Defteri’ne ait olduğu halde
yanlışlıkla 674 numaralı deftere verilmiştir. Yani defterin kayıt numrası yanlış, fon
ve gömlek numarası doğru verilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi tablosunda Nüfus
Defteri gösterilmemiştir. Milli Kütüphane tarafından hem sicil defterleri hem de
Nüfus Yoklama Defteri numaralandırılarak gösterilmiştir. Çalışılan defterin orijinal
numarası 674 olup Milli Kütüphane tarafından verilmiştir. Çalışmada orjinal
numarası olan 674 esas alındı. Bu iki tablo karşılaştırma imkânı vermesi için birlikte
gösterilmiştir. Böylece kayıp defteri tesbit etmek mümkün olmuştur.

Defterin ölçüsü 17 cm. x 37 cm. ebadındadır. Defter varak usulü ile


numaralandırılmış olup 74 adet varaktan oluşmaktadır. Defter ciltli ve ebrusuzdur.
Siyah karton cildinde hafif yıpranma vardır.

Genel itibari ile bir sayfada 30-40 arası satır bulunmakla birlikte bazı
sayfalarda 40 ve üzeri satırın olduğu da görülmüştür. Defterde boşluklar, üzeri
çizilmiş ve tekrar yazılmış yerler bulunmaktadır. Defterde ters yazılmış hükümler
63
Karabıyık, a.g.t., s. 10-11.
64
Çalışımaya konu olan defterdir.

12
bulunmamaktadır. Tamamı Türkçe yazılmıştır. Sadece defterin bittiğini gösteren ve
Ali Derûnî Efendi tarafından mühürlenen son kısım Arapça olarak yazılmıştır. Defter
genel olarak okunaklı, yıpranmamış ve temiz bir görüntüye sahiptir. Yazı stili
defterin tamamında benzerlik göstermekte ve aynı kâtip tarafından yazıldığı
görüntüsü bulunmaktadır. Yazı şekli rikadır.

Defterde ilk hüküm tevzî defterlerinin altı ayda bir İstanbul’a gönderilmesi ile
son hüküm de Denizli mahalle ve köylerine ait tevzî ile ilgilidir. Arşiv görevlileri
tarafından numaralandırılmış 122 hüküm yer almaktadır. 12 sayısı iki hükme sehven
verilmiştir. 86 numaralı hüküm iki defa yazılmıştır. Numaralandırılmamış olan
hükümler bir önceki hükmün uzantısı kabul edilip yapılan Türkçe çeviri yazısında bir
önceki hüküm numarasının önüne (a), (b), (c) şeklinde yazılarak gösterilmiştir 65 .
Böylece 122 tane numaralandırılmış, 12 sayısı iki hükme sehven verilmiş, 86. hüküm
tekrar yazılmış, 27 tane de numaralandırılmamış olmak üzere 151 tane hüküm
bulunmaktadır.

B. Teknik Özellikleri

Çalışılan sicil defterinde ferman, berat, buyruldu, tereke vb. birçok belge
bulunmaktadır. Bu belgeler asılları olmayıp kâtip tarafından sicile yazılan
suretleridir. Bu sebeple hükmün asıllarında bulunan diplomatik özeklikleri bütünüyle
bu belgelerde bulmak mümkün değildir. Buna mukabil belgelerde genel olarak davet,
unvan, elkab, nakil-iblağ, emir-hüküm, te’kid-tehdit, tarih, mahalli tahrir rükûn ve
şartları bulunmaktadır66.

Defterdeki hükümler genelde elkab başlangıçlı belgelerdir. Yazının muhatabı


olan kimsenin vasıflarıyla başlamaktadır67. Hitap kısmı da denilen bu kısımda hüküm
kime yazılmışsa bulunduğu yeri, görevi bazen eski görevi zikredilmiştir68. Kadılara
yazılan hükümlerde genelde “mefâhirü’l (kıdvetü’l) kuzât ve’l-hukkâm ma‘denü’l-
fezâil ve’l-kelam” 69 veya “şerây-i şi‘âr” 70 , “kıdvetün nüvvâbi’l müteşerrin” 71

65
D.Ş.S., 674/17(a) 18(a), 23(a), 26(a), 27(a), 36(a), 38(a), 39(a), 40(a), 43(a), 43(b), 44(a), 48(a),
51(a), 56(a), 60(a),60(b), 71(a), 70(b), 81(a), 88(a), 92(a), 93(a), 99 (a), 102(a), 105(a), 117 (a); (674
defter numarası olup ardından gelen sayı hüküm numarasını göstermektedir).
66
Tayyip Gökbilgin, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde Osmanlı Paleoğrafya ve
Diplomatik İlmi, İstanbul, 1992, s. 53.
67
Gökbilgin, a.g.e., s. 56.
68
D.Ş.S., 674/4, 35, 38, 50.
69
D.Ş.S., 674/2, 20, 47, 48, 48(a), 76, 77, 78, 81(a), 97, 105, 106.

13
şeklindedir. Yüksek payeli kadıların elkabları ise “akza kuzâtü’l müslimin evlâ
vülâtü’l muvahhidin ma‘denü’l-fazli ve’l-yakîn rafi‘u i‘lâmiş-şerîfe ve’d-din vârisü
ulûmi’l enbiyâ” 72 şeklinde daha övgü doludur. Dergâh-ı âli kapıcıbaşılarından,
mütesellimlere, voyvodalara, vücûh-ı memleket iş erlerine “iftihârü’l emâcîd ve’l
ekârim”, veya “mefâhirü’l-emâsil ve’l akran” 73 , vezirlere “düstûr-ı mükerrem”
ifadesi kullanılmaktadır. 74 Bazı hükümlerde ise hiçbir elkaba rastlanmaktadır.
“Cümleye hitâben sâdır olan fermân-ı âlişanım (emr-i âlişan) ma‘lum ola ki” 75
şeklinde bir ifade ile başlamaktadır. Defterdeki hükümlerin tek kişiye 76 yazıldığı
görüldüğü gibi bir den çok kişiye77 yazıldığı da görülmektedir.

Defterdeki hükümlerin hitap kısmından sonra genellikle her hükmün


yazılmasına sebep olan olaylar hakkında bilgi verilmektedir. Osmanlı diplomatik
dilinde nakil veya iblâğ denilen bu bölümde konun özeti, olayla ilgisi bulunan
kimselerin adı, memuriyeti veya rütbesi de verilmiştir. Bu bölüm hükümlerde en
uzun kısmı oluşturmaktadır78.

Nakil veya iblâğ bölümünün ardından dua rüknü gelmektedir. Dua


formüllerinde hükümdarlar için “tâbe serâhu”, şehzadeler için “tâle bekâhû”, vezirler
için “adâmallahu te‘âlâ (me’âliyehû)”, beylerbeyi için “dâme ikbâlehû”, sancak
beyleri için “dâme izzühû”, saray-ı âmire ağları için “dâmet me’âlihi”, defter emirleri
için “zîde kadruhû”, ahurbaşılar için “zîde izzühû” veya “zide mecduhû”, kadılar
için “zîde fezâiluhû” ifadeleri kullanılmıştır 79. Defterde kadı ve naipler için “zîde
fazlûhüm”, mütesellimler ve gümrük eminleri için “zîde mecduhû”, voyvoda, ayan,
vücûh-ı memleket ve bi’l cümle iş erleri için “zîde mecduhû”, “zîde kadruhum”,
Ermeni patriği için “hutimet avâkıbühû bi’lhayr”, vezirler için “adâmallâhü te‘âlâ
iclâluhû”, dergâh-ı âlî kapıcılarına, zahîre ve ihtisap nâzırlarına “dâme mecduhû”

70
D.Ş.S., 674/3, 21, 22, 35, 36, 39, 50, 73, 115.
71
D.Ş.S., 674/17, 19, 60(a), 66, 109, 110, 111, 112.
72
D.Ş.S., 674/10.
73
D.Ş.S., 674/15, 19, 20, 21, 28, 35, 36, 39, 50, 52, 64, 66, 76, 81, 82, 85, 87, 95, 101, 102(a), 105,
106, 107, 112.
74
D.Ş.S., 674/38, 41(a), 47, 48, 72, 74, 75.
75
D.Ş.S., 674/4, 27, 27(a), 41, 44, 60, 98.
76
D.Ş.S., 674/9, 10.
77
D.Ş.S., 674/14, 15, 36, 78, 81, 82, 85.
78
İlhan Şahin-Feridun Emecen, Ⅱ. Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm Defteri, TDAV,
İstanbul, 1994, s. ⅩⅠⅩ.
79
Şahin-Emecen, a.g.e., s. ⅩⅠⅩ.

14
duaları kullanılmıştır. Ancak bu duaların defterde hem elkab kısmında geçtiği hem
de nakil-iblâğ kısmından sonra geldiği görülmektedir.

Bu bölümden sonra emir hüküm kısmı gelmektedir. “Emr-i şerîfim ısdâr ve


tisyar olunmuştur imdi siz ki; emr-i celîli’l-kadrim ısdâr ile tisyâr olunmuştur imdi
buyurdum ki”80, “vüsûlünde gerektir ki”, “iş bu buyruldu leffen tarafına gönderilmiş
olduğu siz ki” şeklinde başlayan bölümde muhatap olan kimse veya kimselere neler
yapması gerektiği veya nelerin yapılamayacağı hususunda bazı talimatlar verilmiştir.
Diplomatik terimde bu talimatlara emir-hüküm denilmektedir. Bu kısım bazen o
kadar kısa geçmektedir ki nakil-iblâğ kısmına izafeten ‘‘buyurdum ki”, “hükm-i
şerifim vardukda”, “vüsûlünde gerektir ki”, “bu bâbda”, “vech-i meşrûh üzere’’
denilerek amel edilmesi istenip kısa kesilmektedir81. Talimatların bazen tehdit veya
te’kid ile bittiği de olurdu. Bununla şüphesiz konunun ehemmiyeti belirtilmekte
verilenlerin geciktirilmeksizin yerine getirilmesi istenmektedir82. Bu hususa binaen
“muğayyir-i merzâ irâ‘et ve ruhsat ile nefsinizi mülhikeye ilkadan gayetü’l-gâye
tehâşi ve mücanebet eylemeniz”, “aklınızı başınıza devşirip ve kendinizi mülhikeye
ilka etmeyip” şeklinde ve benzeri ifadelerin tehdit ve te’kid belirttiğini
görmekteyiz83. Fermanlar “şöyle bilesiz alâmet-i şerifeme itimad kılasız” şeklinde,
buyruldular ise “elinizdeki hükümler deyü emr-i alişan, vürûd eden emr-i âli,
buyurdum ki hükm-i şerifimle” şeklinde bitmektedir. Tevzi veya salyene defterleri
ise “ber vech-i âti zikr eder” şeklinde tamamlanmıştır. Sonunda bazı hükümlerin
kimlere gönderildiğine dair bilgiler de yer almaktadır84.

C. Belgelerin Tasnifi

Genelde sicillerde sosyal ve kültürel hayatla ilgili belgeler yoğunlukta olduğu


halde85 ele alınan defterde siyasi ve askeri hükümler ağırlıktadır. Çünkü bu defter
genelde İstanbul merkezden ve Paşa Sancağı merkezden gelen hükümlerin
çoğunlukta olduğu bir defterdir. Karışık yazılmış sicil defterlerinin “sicil-i mahfuz

80
D.Ş.S., 674/14, 40, 76, 77, 78.
81
D.Ş.S., 674/3/14, 15, 17, 21.
82
Şahin-Emecen, a.g.e., s. ⅩⅠⅩ.
83
D.Ş.S., 674/1, 2, 9, 41.
84
D.Ş.S., 674/18, 18(a), 19, 23, 26.
85
Torashan Özdamar, “176 Numaralı Besni Şer‘iye Sicili’nin Transkripsiyonu ve Değerlendirmesi”,
(Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2016, s. 19; Bu kadı sicilindeki 153 belgenin tamamı nafaka,
mihr, miras, nikâh akdi, alacak, sirkat (hırsızlık), arazi satışı, ev sınırları, ortak su kullanımıyla ilgili
uyuşmazlık ve eşin evden gitmesiyle ilgili sorunlardan oluşmaktadır.

15
defterlü” kısmı gibidir. Çünkü bu dönemde siciller eski zenginliğini kaybetmiştir. Bu
sebeple defterde 7 tane tereke ve bir tane nikâh akdi dışında kalan hükümler genelde
siyasi ve ekonomik hükümlerdir. Ancak elbette bu siyasi ve ekonomik hükümlerden
sosyal ve kültürel hayatla ilgili birçok yoruma ulaşmak mümkündür. Defterde
genelde fermânlar, buyruldular, tevzî defterleri, adaletnâmeler ile tayin ve atamaya
ait hükümler yer almaktadır. Örneğin Aşağıdaki tabloda bulunan belgelerin % 50’den
fazlası ferman ve buyruldudan oluşmaktadır. Geriye kalan belgelerin büyük bir kısmı
da Paşa Sancağı’ndan gelen tevzîlerle Denizli Merkez Kaza’ya ait tevzîlerden
oluşmaktadır.

Tablo 3: 674 Numaralı D.S.Ş.’de Bulunan Belge Türleri ve Tarihleri:

Belge Tarihler Belge Belge Tarihler


Belge
Türü ( H./M.) No Türü ( H./M.)
No

Fermana
1 dair t. y. 15 Ferman (29.Z.1243/13.07.1828)
buyruldu
2 Ferman (7.Z.1243/20.06.1828) 16 Ferman (07.M.1244/20.07.1828)
3 Buyruldu (07.Z.1243/20.06.1828) 17 Ferman (13.M.1244/26.07.1828)
4 Ferman t. y. 17 (a) Hüccet (11.C.1245/19.12.1828)
5 Tevzî (17.Z.1243/30.06.1828) 18 Tevzî (13.Z.1243/26.06.1828)
6 Tevzî (17.Z.1243/30.06.1828) 18 (a) Tevzî (10.M.1244/23.07.1828)
7 Tevzî (17.Z.1243/04.07.1828) 19 Buyruldu (25.M.1244/07.08.1828)
8 Ferman t. y. 20 Ferman (05.S.1244/17.08.1828)
9 Ferman (17.Z.1243/04.07.1828) 21 Buyruldu (05.S.1244/17.08.1828)
10 Ferman t. y. 22 Buyruldu (07.S.1244/19.08.1828)
Fermana
11 Hüccet (25.Z.1243/08.07.1828) 23 dair (07.S.1244/19.08.1828)
buyruldu
12- Hüccet- (20.Z.1243/03.07.1828)
24 Ferman (11.S.1244/23.08.1828)
1286 Ferman (27.Z.1243/10.07.1828)
13 Mektup (27.Z.1243/10.07.1828) 25 Ferman (15.S.1244/27.08.1828)
14 Ferman (04.Z.1243/17.06.1828) 26 Ferman (01.Ra.1244/01.09.1828)
26 (a) Ferman (01.Ra.1244/01.09.1828) 40 Ferman t. y.
27 Ferman (02.Ra.1244/02.09.1828) 40 (a) Ferman (09.Za.1244/13.05.1829)
27 (a) Ferman (13.N.1244/19.03.1829) 41 Ferman t. y.
28 Ferman (15.R.1244/25.10.1828) 42 Tevzî (17.L.1244/22.04.1829)
29 Buyruldu t. y. 43 Ferman t. y.
30 Tevzî t. y. 43 (a) Hüccet (11.Z.1244/22.06.1829)
31 Tevzî t. y. 43 (b) Tevzî (01.M.1245/03.07.1829)
32 Tevzî t. y. 44 Buyruldu (14.R.1244/24.10.1828)
33 Tevzî (13.Ca.1244/21.11.1828) 44 (a) Tevzî t. y.
34 Buyruldu t. y. 45 Tevzî t. y.
Fermana
35 dair (25.N.1244/31.03.1829) 46 Tevzî (05.M.1245/07.07.1829)
buyruldu

86
12 sayısı iki hükme birden verilmiştir.

16
36 Ferman (05.Ca.1244/13.11.1828) 47 Ferman (15.M.1245/07.07.1829)
36 (a) Tevzî t. y. 48 Ferman (29.Z.1245/21.06.1830)
37 Tereke (10.Ca.1244/18.11.1828) 48 (a) Ferman (29.Z.1245/21.06.1830)
38 Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 49 Mektup (01.R.1245/30.09.1829)
38 (a) Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 50 Buyruldu (15.R.1245/14.10.1829)
39 Buyruldu (23.L.1244/28.04.1829) 51 Mektup (17.R.1245/16.10.1829)
39 (a) Mürasele (01.N.1244/08.04.1829) 51 (a) Tevzî (21.R.1245/20.10.1829)
52 Tevzî (25.Z.1245/17.06.1830) 67 Tevzî t. y.
53 Tevzî (25.R.1245/24.10.1829) 68 Tevzî (19.Z.1245/11.06.1830)
54 Tevzî (25.Ra.1244/05.19.1828) 69 Tereke (05.Z.1245/28.05.1830)
55 Tevzî t. y. 70 İlam (29.R.1246/17.10.1830)
56 Tevzî (26.C.1245/23.12.1829) 71 Hüccet (29.R.1246/17.10.1830)
71(a)- Tereke- (29.R.1246/17.10.1830)-
56 (a) Buyruldu (27.Ş.1245/21.02.1830)
71(b) Mürasele (01.M.1246/22.06.1830)
57 Ferman t. y. 72 Ferman (11.M.1246/02.07.1830)
58 Ferman t. y. 73 Buyruldu t. y.
59 Ferman (11.N.1245/06.03.1830) 74 Ferman (15.M.1246/06.07.1830)
60 Ferman (25.N.1245/20.03.1830) 75 Ferman t. y.
60 (a) Ferman (25.N.1245/20.03.1830) 76 Ferman t. y.
60 (b) Narh (14.Za.1245/07.05.1830) 77 Ferman t. y.
61 Tevzî (05.L.1245/30.03.1830) 78 Ferman t. y.
62 Tevzî (16.L.1245/10.04.1830) 79 Hüccet (23.R.1246/11.10.1830)
63 Temessük (27.Za.1245/20.05.1830) 80 Hüccet (01.S.1246/22.07.1830)
64 Buyruldu (27.Za.1245/20.05.1830) 81 Mektup (29.Ş.1246/12.02.1831)
65 Tevzî (15.R.1245/14.10.1829) 81 (a) Ferman (29.Ş.1246/12.02.1831)
66 Ferman (17.Z.1245/09.06.1830) 82 Buyruldu (25.S.1246/15.08.1830)
83 Ferman (29.Ş.1246/12.02.1831) 100 Tevzî (10.Za.1246/01.05.1831)
84 Temessük (15.Ca.1247/22.10.1831) 101 Ferman t. y.
85 Ferman (29.R.1246/17.10.1830) 102 Ferman (29.L.1246/12.04.1831)
Tevzi- (01.C.1246/17.11.1830)-
86-86 102 (a) Ferman (15.Ra.1246/03.09.1830)
Tevzî (01.C.1246/17.11.1830)
87 Ferman (15.N.1246/27.02.1831) 103 Buyruldu (15.Ra.1246/03.09.1830)
88 Tevzî (17.C.1246/03.12.1830) 104 Buyruldu (29.L.1246/12.04.1831)
89-90 Ferman (21.C.1246/07.12.1830) 105 Ferman (22.L.1246/05.04.1831)
91 Tereke (15.C.1246/01.12.1830) 105 (a) Ferman (22.L.1246/05.04.1831)
92 Tereke (01.C.1246/17.11.1830) 106 Ferman (06.N.1246/18.02.1831)
(12.B.1246/27.12.1830)-
92 (a) Tereke 107 Ferman (10.N.1246/22.02.1831)
(29.Ş.1246/12.02.1831)
93- Ferman- (07.B.1246/22.12.1830)-
108 Mürasele (03.R.1247/11.09.1831)
93(a) Tevzî (29.Ş.1246/12.02.1831)
94 Temessük (09.C.1246/25.11.1830) 109 Ferman (13.B.1247/18.12.1831)
95 Temessük (09.C.1246/25.11.1830) 110 Ferman (25.R.1247/03.10.1831)
96 Buyruldu (09.C.1246/25.11.1830) 111 Ferman (27.R.1247/05.10.1831)
(20.M.1247/01.07.1831)-
97 Ferman t. y. 112 Ferman
(25.R.1247/03.10.1831)
98 Ferman (21.N.1246/05.03.1831) 113 Tereke (07.C.1247/13.11.1831)
99 Ferman (21.N.1246/05.03.1831) 114 Temessük (13.B.1247/18.12.1831)
99 (a) Hüccet t. y. 115 Buyruldu (13.B.1247/18.12.1831)
116 Tevzî (07.Ca.1247/14.10.1831) 119 Tevzî t. y.
117 Tevzî (29.Ş.1247/02.02.1832) 120 Tevzî (15.Za.1247/16.04.1832)
117
Narh (23.Z.1247/24.05.1832) 121 Tevzî (25.M.1248/24.06.1832)
(a)
118 Buyruldu (07.L.1247/10.03.1832) 122 Tevzî (25.M.1248/24.06.1832)

17
D. Defterde Tarihlendirme

İncelenen defter H. 7 Z Sene 1243 / M. 20. 06. 1828 ve H. 25 M Sene 1248 /


M. 24. 06. 183287 tarihleri arasını kapsamaktadır. Defter 4 yıl 4 günlük bir zaman
dilimini içine almaktadır.

Tarihlendirmeler genellikle Fî 29 L Sene 246 şeklinde kısaltılarak yazılmıştır.


Aslında sene 1246’dır, 1 rakamı yazılmamıştır. Tarihlerde gün ve yıl rakamla, ay
genellikle Arapça rumuzlarıyla yazılmıştır 88 . Nadiren de olsa ayların isimlerinin
yazıldığı kayıtlara da rastlanmaktadır. Fî 13 Zilhicce Sene 246 örneğinde olduğu
gibi89. Fî selh-i L Sene 24690, Fî gurre-i S Sene 24691 tarihlendirmelerinde olduğu
gibi günler rakamla belirtilmemiş selh (ayın son günü), gurre (ayın ilk günü) şeklinde
de kaydedilmiştir92. Fî evahir-i [ayın son günleri (21-29 arası)], Fî evâil-i [ayın ilk
günleri (1-10 arası)], Fî evâsıt [ayın ortası (11-20 arası)] şeklinde tarihlendirilmeler
de kullanılmıştır93. Fî‘l yevmi’l hâmisi aşer min şehri cumâde’l ûla li-sene erba‘a ve
erba‘în ve mieteyn ve elf 94 şeklinde tamamen yazıyla yazılmış tarihlendirme de
görmekteyiz. Burada yevmi’l hâmisi ifadesinden kasıt haftanın beşinci günü yani
Perşembe günüdür. Zira Osmanlı takviminde haftanın birinci günü Pazar olarak
kabul edilmektedir95. Yukarıdaki tarihlendirmede ay Cemâziye’l-evvel ayıdır. Sene
cümlenin sonundan başına doğru yazılmalıdır ve 1244 şeklinde okunmalıdır.

Genelde belgelerin tarihlendirilmesinde kronolojik sıraya uyulmuştur. Ancak


bazen 1830’lu tarihlere gelindiğinde 1828 ve 1829 yıllarına ait hükümlere
rastlanabilmektedir. Bu durumun genelde tevzî defterlerine veya vergilere ait olduğu
görülmektedir 96 . Ayrıca tereke ile ilgili işlemler kişinin vefatından belli bir süre
sonra sonuçlanıp gerekli mercilere ulaştığı için hükümlerin tarihlendirilmesinde
kronolojiyi bozmaktadır. Mesela aynı tereke ile ilgili gönderilen iki hüküm arasında

87
Yücel Dağlı-Cumhure Üçer, Tarih Çevirme Klavuzu, c. V, Ankara, 1997, s. 91-100.
88
D.Ş.S., 674/ 3, 5, 6.
89
D.Ş.S., 674/37, 70, 71, 92.
90
D.Ş.S., 674/15, 102, 104, 81(a).
91
D.Ş.S., 674/80, 86.
92
Recep Karacakaya-İsmail Yücedağ, Osmanlı Arşiv Vesikaları, İdeal Kültür Yayıncılık, İstanbul,
2013, s. 32.
93
D.Ş.S., 674/70, 71, 83, 107, 100.
94
D.Ş.S., 674/18(a), 37, 40, 41, 83, 100, 107, 113.
95
Karacakaya-Yücedağ, a.g.e., s. 32.
96
D.Ş.S., 674/54, 56.

18
beş ay olduğu halde arka arkaya kaydedildiği için tarihlendirmede kronolojiyi
bozduğu görülmüştür97.

E. Hüküm Özetleri

[Hükümler defterdeki numaralarına göre özetlenmiştir. Hüküm


numarası verilmeyenler bir önceki hükmün uzantısı kabul edilmiş; bir önceki
hüküm numarasının önüne (a), (b), (c) şeklinde adlandırılarak verilmiştir.]

1. Her kazanın tevzî defterlerinin her altı ayda bir merkeze gönderilmesine
dair hükümdür.

2. Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne harp ilan etmesinden dolay asker kifâyet


etmediği için on iki yaşından yetmiş yaşına kadar herkesin cihada katılabilecek
şekilde hazır olması ile ilgilidir.

3. Rusya ile savaşacak asker sayısı yeterli olmadığından Kütahya’dan yüz elli
beş adet asker gönderilmesiyle ilgilidir.

4. Rusya’nın ilan ettiği harbin öncekiler gibi memleket davası olmayıp din-i
mübin kavgası olduğundan cihada hazır olunmasıyla ilgilidir.

5. Kütahya ile Denizli Hâssı kazalarından Bahr-i Sefid Boğaz muhafazası için
gönderilen askerlerin altı aylık mahiyeleri için Denizli Hâssı kazalarının payına
düşen miktara dair hükümdür.

6. Denizli Kazası’nın payına düşen toplam 25.600 kuruşun mahalle ve


köylere tevzî ile ilgilidir.

7. Daha önce Kütahya’dan istenilen piyade ve süvarilerin yolda ihtiyaçları


olan yiyecek, içecek ve diğer ihtiyaçları için kazalara yapılan döküme dairdir.

8. Gönderilen padişah emrine harfiyen riayet edilmesine dair hükümdür.

9. Gerek İstanbul gerekse başka şehirlerdeki Ermeniler arasında ayin ve


usullerine aykırı hareket edenlerin artmaya başlamasından ötürü bu tür
uygunsuzluklara yeltenenlerin özellikle İstanbul’daki Ankaralı Ermenilerin

97
D.Ş.S., 674/69, 70.

19
memleketlerine gönderilmeleri ve bir daha İstanbul’a ayak bastırılmamalarına dair
hükümdür.

10. Ermenilerin evlerini Ermenilerden başkasına kiraya vermemelerine ve


Efrenc taifesinden kız alıp kız vermek gibi adetlerine aykırı iş yapanların sürgün
edilmelerine dair hükümdür.

11. Aslen Erzurumlu olup, Tavaslızâde Osman Ağa’nın maiyetinde iken


İzmir’de Eski Kara Osmanzâde Han’ında misafirken ölen Hasan Ağa b. Ali’nin
veraseti hakkında hükümdür.

12. Terekenin tamamının Denizli’de veraseti teslim almaya vasi tayin edilen
Katırcıoğlu Elhâc Ali b. Elhâc İbrahim elinden kardeşi Cafer tarafından alındığına
dair hükümdür.

12. Serasker Paşa’nın yanında çalıştırılacak gönüllü askerler için gelen


emirdir.

14. Gönüllü askerlerle ilgili sadır olan emirdir.

15. Gaza ve cihat mahallerine gönderilmek üzere Anadolu’nun bazı münasip


yerlerinden Dersaadet’e asker gönderilmesi icap ettiğinden Kütahya ve kazalarından
da asker gönderilmesi hakkında hükümdür.

16. Moskof keferesi üzerine sefer söz konusu olduğundan konunun


müzakeresi için Denizli ve köylerinden sözlerine güvenilir bazı kimselerin istişâre
için Dersaadet’e gönderilmesiyle ilgili hükümdür.

17. Vergi ve tevzî defterlerinin kontrol edilmesi için her altı ayda bir
İstanbul’a gönderilmesiyle ilgilidir.

17(a). Müftünün hanında olup kanun marifetiyle satılan eşyanın listesidir.

18. Bin iki yüz kırk üç senesine mahsuben Denizli Hâssı ve bağlı
kazalarından senede iki taksitle mukâtaa idaresi için yapılan tahsilâta ve hizmet
edenlere yapılan masraflara dair Kütahya’dan yapılan tevzîdir.

20
18(a). Bin iki yüz kırk üç senesine mahsuben Denizli Hâssı ve bağlı
kazalarından senede iki taksitle mukâtaa idaresi için yapılan tahsilâtın Denizli ve
mahallelerine taksimiyle ilgilidir.

19. Anadolu valileri için senede iki defa Anadolu’daki liva ve kazalardan
tahsis buyrulan imdad-ı seferiyelerin yerlerinden hemen tahsili ile gönderilmesine
dairdir.

20. Tersane havuzları, Baruthâne çarkları, Humbarahâne ve Tophâne gibi


yerlerde kullanılmak üzere katır teminine dair hükümdür.

21. Saltanatın rızasına uygun din ve devlet yolunda güzel çalışmalar yapan
Kütahya Mütesellimi Mehmet Emin Ağa’nın Kethüdalık hizmetine atanması ve
yerine vekâleten Feyzullah Ağa’nın bakmasına dair hükümdür.

22. Daha önce Kütahya Sancağı’ndan fermanla istenen ve Çanakkale’ye


gönderilen askerlerden firar edenlerin yakalanmasına dair emirdir.

23. Görev yerlerine giden bazı vezir, mir-i miran, mübaşir ve bazı diğer
görevlilerin karşılıksız olarak halktan yem ve yiyecek alıp zulmettikleri
duyulduğundan bu durumun önüne geçilmesi ile ilgili hükümdür.

23(a). 1244 senesi Muharrem ayının yedinci (Cumartesi) günü Fatıma


Sultan’dan gelen cihat emrinin suretidir.

24. Moskof keferesi Osmanlı topraklarına saldırdığından 12-70 yaş arasındaki


herkesin orduya katılmasına dair emirdir.

25. Dersaadet’in ihtiyacı olan hıntanın Mudanya İskelesi’ne zamanında


nakline dair emirdir.

26. İstanbul ve üç belde halkının yiyecek ve bazı kurumlar tayinatı için kışlık
zahirenin şimdiden tedarik edilerek Ambar-ı âmire’ye konmak üzere gönderilmesine
dair hükümdür.

26(a). Bazı vali, hâkim, voyvoda ve ayanın kendilerine ait aidatlara kanaat
etmeyip çeşitli bahane ve isimlerle halktan para aldıkları anlaşılmıştır. Bu durum

21
üzerine devlet erkânın uyarılmasını bahane eden halkın vergilerini ödemek
istemediğine ve tedbir alınmasına dair emirdir.

27. Bazı vali, hâkim, voyvoda ve ayanın kendilerine ait aidatlara kanaat
etmeyip yolculukları esnasında halktan bedelsiz olarak yem ve yiyecek aldıklarına
dairdir.

27(a). Moskof keferesi üzerine sefer yapılacaktır. Bu sebeple evvelkilerden


on kat daha ziyade hazırlık gerektiğinden yeni sikkenin basımına karar verildiğine
dair hükümdür.

28. İstanbul’un ihtiyacı için Kütahya kazalarının payına düşen hınta


hissesinin tahsiliyle Mudanya İskelesi’ne nakline dairdir.

29. Moskof keferesinin hilelerinden emin olmak için Kütahya’dan tertip


edilip Bahr-i Sefid Boğazı Muhafızı’nın emrine verilen askerlerden firar edenlerin
bulunması, bulunamayanların yerine yenilerinin gönderilmesine dair hükümdür.

30. 1243 senesine dair Kütahya kazalarından talep edilen hıntadan Denizli
Hâssı kazaları payına düşen miktarlardır.

31. Kütahya arpa semeninin Denizli mahalle ve köylerine yapılan tevzî ile
ilgilidir.

32. 1243 senesine mahsuben padişah tarafından istenen arpa alımından ve


Asâkir-i Mansûre masraflarından Denizli ve bağlı kazalarının payına düşen tevzî
defteridir.

33. Denizli ve kazalarından talep edilen buğday hissesinin ilgililerden


tahsiline dairdir.

34. Osmanlı topraklarında hiç kimsenin bir yerden başka bir yere mürûr
tezkiresi almadan gönderilmemesine dairdir.

35. Moskof keferesiyle mücadele için Anadolu ve Rumeli taraflarından


piyade ve süvari külliyetli asker hazırlanarak gereken yerlere gönderilmesine dairdir.

36. Anadolu ve Rumeli taraflarında ziraata gerekli önemin gösterilerek boş


arazi durdurulmamasına dairdir.

22
36(a). Buğday hissesinden Denizli Kazası’nın payına düşen 9.900 İstanbul
keyli hıntadan Denizli ve köylerine taksim olunan miktarı gösterir paylarıdır.

37. Aslen Çemişgezek Kasabası halkından olup, eski Denizli nâibi


Mevâlizâde Esseyyid Hafız Mustafa Ahsen Efendi’nin tâbîlerinden iken ölen Ömer
b. Abdullah’ın terekesidir.

38. Bahr-i Sefîd Boğazı muhafazası için hazırlanan askerlerin hızlıca boğaza
gönderilmeleri ve gecikmiş hınta sevkiyatına dair hükümdür.

38(a). İstanbul’a ulaşması gereken zahire için Denizli’den istenen şütürân


tertibine dairdir.

39. Moskof keferesine karşı gaza ve cihat etmek için işe yarar 2.000 genç
asker temininin geciktiği, askerlerin ivedilikle gönderilmesi gerektiği ve bu konuda
ihmali olanların cezalandırılacağına dair emirdir.

39(a). Denizli nâibliğinin bu sene Ramazan ayı başından itibaren Kadı


Esseyyid Mehmed Arif Efendi’ye tevcih edildiğine dair hükümdür.

40. Anadolu ve Rumeli'nin her tarafı ziraata uygun olduğu halde boş
durmasının uygun olmadığı, bu durumun önüne geçilmesi gerektiği, gerekirse halka
tohum ve çift hayvanı tedarik edilerek toprakların ekilip biçilmesinin sağlanmasına
dairdir.

40(a). Sırf cihat işlerinin kolaylaştırılması ve halkın zaruretlerinin giderilmesi


için geçici olarak Cihadiye ismiyle sim sikke basılmasının uygun görüldüğü,
sikkelerin değerinin altında alınıp satılmaması hakkındadır.

41. Osmanlı topraklarında kimsenin mürûr tezkiresi olmadan dolaşmaması


hususunda daha önce çıkarılan emre titizlikle riayet edilmesine dairdir.

42. Çeşitli masraflar için 1244 senesine mahsuben Kütahya Sancağı ve


Denizli Hâssı kazalarına dağıtılan masraflar listesidir.

43. Denizli Hâssı kazalarından Asitane lâzımesi için 1243 senesine mahsup
hazırlanan zahireden Ezine’nin Kadı Köyü hissesine düşen zahirenin ödenmesi

23
maddesinden dolayı karışıklık çıkmıştır. İhtilafın ortadan kaldırılmasına ve asayişin
teminine dair hükümdür.

43(a). 1244 senesinin Zilkade ayının on birinci günü Denizli’nin merkezinde


bulunan Suk-ı Sultâni’de buğdayın her bir kilesinin kırk kuruşa satıldığına dairdir.

43(b). Darphâne âmiri tarafından gönderilen mübaşir ücretinin Denizli ve tâbî


kazalarına taksimine dairdir.

44. Daha önce Mısır Darphânesi’nde basılan düşük ayarlı altının halk
arasında tedavülünün yasaklandığına dairdir.

44(a). Denizli ve kazalarına ait taksimattır. Ancak neye dair olduğu


belirtilmemiştir.

45. 1244 senesine mahsuben Denizli ve bağlı kazaların ruz-ı Hızır tevzî
defteridir.

46. 1244 senesi ruz-ı Hızır tevzînden Denizli Merkez Kaza’ya isabet eden
kısımdır.

47. Darphânede basımı tamamen terk olunan ve halk arasında dolaşımı


yasaklanan eski altın, beyaz akçe ve diğer nakit paralar kimin elinde bulunursa sikke-
i haseneye çevrilmek üzere görevlilere verilmesine dairdir.

48. Kütahya, Karahisar-ı Sahib, Sultanönü ve Hamideli sancaklarının dönüm


resmi ve duhân gümrüğü mukâtaasının iltizamı hakkındadır.

48(a). Denizli Kazası enfiyeciliğinin emanet usulü ile bir seneliğine Denizli
nâibine ihale edildiğine dairdir.

49. Boş boğazlık edip Yeniçerilik gayreti ve iddiasında bulunanların tespit


edilerek halkın fesadına çalışanların bu hareketlerinden vazgeçmelerinin sağlanması
ile ilgili hükümdür.

50. Rusya ile bir müddettir devam eden savaş sulhla neticelendiğinden sulh
yapıldı diye tedbirin elden bırakılmaması gerktiğine dair emirdir.

24
51. Asâkir-i Hâssa-i Muhammediye süvarisi için daha önce Denizli
Kazası’ndan yazılanlardan firar edenlerin bulunmasına dairdir.

51(a) Denizli ve tâbî kazalarının payına düşen rayiç hınta ve şa‘ir


miktarlarına dairdir.

52. Denizli’nin Buldan Nahiyesi’nden isimleri zikredilen bazı kimselerin


Padişahın rızasına aykırı hareketlerinden dolayı bu nahiyeden uzaklaştırıldığı, on beş
aydır cezalı oldukları, evlatlarının sefil olduğu ve merhameten affedildiklerine dair
hükümdür.

53. Bin iki yüz kırk dört senesine mahsuben Padişah tarafından istenilen
buğdaydan Denizli Kazası’na isabet eden miktarlar hakkındadır.

54. Bin iki yüz kırk dört senesine mahsuben Padişah tarafından istenilen
arpadan Denizli Kazası’nın paylarına düşen miktarlar hakkındadır.

55. Denizli Hâssı ve bağlı kazalarının taksitlerini gösteren imzalı defterleri ve


paylarına düşen miktarları hakkındadır.

56. Senede iki defa salyane tertibinden dolayı Denizli kazalarına tevzî ve
taksim olunan miktardan Denizli Kazası’nın payına düşen miktara dairdir.

56(a). Şaban ayının on beşinde Berat Gecesi Abdülaziz isimli şehzade


dünyaya geldiğinden duaya devam edilmesine dairdir.

57. İstanbul lâzımesi için tahsili gereken buğdaydan halkın elinde bakaya
kalan miktarın yarısının affedildiğine, diğer kısmın ise tahsil edilerek İstanbul’a
gönderilmesine dair hükümdür.

58. İstanbul’un ihtiyaçları için gerekli hınta ticaretine dair usuller ile deniz ve
kara yoluyla buğdayın İstanbul’a gönderilmesine dairdir.

59. İstanbul ambarlarının ve Hâssa süvarilerinin arpa ihtiyaçlarının Kütahya,


Karahisar ve Sultanönü sancaklarından tedariki ile ilgilidir.

60. Delibaş taifesinin bulundukları mahallerde işe yaramayıp, halka eziyet


ettiklerinin anlaşıldığı, terbiyeleri için çalışıldığı, ancak sonuç alınamadığı, bundan
dolayı ortadan kaldırılması gerektiğine dair fermandır.

25
60(a). İstanbul’un ihtiyaçları için buğday ve arpa talep edildiği, ancak Denizli
Hâssı ve Buldan Kazası için bunun aynen uygulanamayacağı, bir miktar hınta ve
şa‘ir affına dairdir.

60(b). İki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır’da kasap esnafına verilen narh ile
ilgilidir.

61. Mübâya hıntası ve İbrahim Paşa’nın gelişi üzerine masraflar tevzî


defterinin Denizli ve kazalarına taksimi ile ilgilidir.

62. Denizli tevzî defterinin mahalle ve karyelere taksimine dairdir.

63. Kütahya Sancağı’nda oturan Denizli ve tevâib-i mukâtaası kendisine ihale


edilmiş olduğu halde ölen Hacı Abdullah Ağa yerine, Dergâh-ı âli Kapıcıbaşılarından
Tavaslı Osman Ağa’ya mukâtaanın ihale ve iltizam olunması ile ilgili Darphâne-i
âmireden zaptnâme gönderildiğine dairdir.

64. Daha önce Denizli voyvodası olan Osman Ağa’nın başarılarından dolayı
iki yüz kırk beş senesine mahsûben Denizli voyvodalığının tekrar kendisine ihale ve
iltizam olması, bunun hem kendine hem devlet erkânına duyurulmasına dairdir.

65. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzî defteridir.

66. Denizli Hâssı ve Buldan kazalarından talep edilen hıntanın ödenmesi ve


şa‘irin affedildiğine dairdir.

67. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsûben Denizli Voyvodası’nın mübâyacı
İbrahim Bey’e verdiği on bir bin üç yüz kırk sekiz kuruşun Denizli ve tâbî
kazalarına, Denizli mahalle ve köylerine taksimine dairdir.

68. Bin iki yüz kırk beş senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzînden Denizli
Kazası’nın payına düşen miktara dairdir.

69. Denizli Hâssı Voyvodası El-Hâc Abdullah Ağa’nın vefatı üzerine Denizli
Kazası’nda satılan eşyalarının defteridir.

70. Vasi Mehmet Efendi’nin müteveffa voyvodanın terekesi ile ilgili sunduğu
ilâm suretidir.

26
71. Müteveffa voyvodanın Denizli halkından alacağının kalmadığını; bu
durumun terekeye vasi tayin edilen Mehmet Enis Efendi tarafından duyurulmasına
dair “Hüccet-i Şer‘iye” suretidir. Belgenin altında on yedi kişilik “şuhûdü’l-hâl”
listesi yer almaktadır.

71(a). Müteveffa voyvodanın sandığından çıkan ve Darphâne’ye irsal olunan


akçenin defteridir.

71(b) Denizli kazası “ahkâm-ı şer‘iyyesi” 1246 senesi Muharrem ayının


başından itibaren Mevlana Mehmet Şakir Efendi’ye ihale olunmuştur.

72. Delil taifesinin görevlerine son verilip, ziraatla uğraşmalarının sağlanması


ve sorun çıkaranların itaat altına alınmasına dairdir.

73. Anadolu valileri olan vüzera için “mal-ı imdâd-ı hazariyenin” ilk
taksitinin Muharremin birinci gününden itibaren toplanmasına dair Kütahya
kaymakamlığından gönderilen buyruldudur.

74. Devlet erkânının yolculukları esnasında ihtiyaçlarını kendi paralarıyla


almaları, halktan bedava yem ve yiyecek talep etmemelerine, sadece bir gecelik
ihtiyaçlarının karşılanmasına dair emirdir.

75. Tevzî defterlerine devlet tarafından belirlenen harç miktarının dışında bir
kuruş dahi eklenmemesine ve terekelerle ilgili alınacak harçlara dairdir.

76. Bazı madrabaz tüccarların ve “ehl-i örf” taifesinin halkın elinden afyonu
bedava alıp sattıkları anlaşılmıştır. Bu durumun önüne geçilmesine dair hükümdür.

77. Bazı malların, mühürlü tezkeresi olan tüccarlar tarafından alınıp satılması
gerektiğine, buna rağmen “ehl-i örfün” bu malların ticaretini yaptığına, bundan
dolayı halkın mağdur olduğuna ve “ehl-i örfün” men edilmesi gerektiğine dairdir.

78. İzmir’den Anadolu’ya satılan mallara reftiye gümrüğü uygulanmasına ve


bu konuda özellikle Efrenc taifesinin takibine dair emirdir.

79. Danaoğlu Mahallesi’nde yaptırılan mescit için kurulan vakıfa, bu vakfa


tayin edilen mütevelliye ve vakfedilen 400 kuruşun nemasından kime ne kadar
verileceğine dairdir.

27
80. Nikâh akdidir.

81. Savaş esirlerinden ve İslam memleketlerinden satın alınıp askerlik vesaire


görevlerde bulunanlar ve gönüllü İslam’a girenler hariç, memleketlerine dönmek
isteyenlerin sahipleri tarafından azâd olunarak, memleketlerine gönderilmesine dair
hükümdür.

81(a). Denizli Hâssı ve tâbî kazalarında üretilen alkollü içeceklerden alınacak


vergiye dairdir.

82. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye ordusuna tâbi olup sıla-i rahim etmek
için tezkire verilenlerden taşkınlık yapanların cezalandırılmasına dair “Divan-ı
Eyâlet-i Anadolu’dan ve cânib-i seraskîreden” buyruldudur.

83. Yanan Ermeni kilisesinin inşasına dair fermân-ı âlîşândır.

84. Yayımlanan Takvîm-i Vekâyi Gazetesi’nin Denizli Hâssı ve tâbî


kazalarına düşen miktarının ödenmesine dairdir.

85. Bazı kazaların istida sunmalarından dolayı vergilerini yarım veya üçte bir
oranında verdiği, bu sebeple diğer hanelerin ağır vergi yükü altında ezildikleri
anlaşılmıştır. Bu sebeple “ehl-i İslam” ve reaya halkın durumlarının tekrar tespit
edilerek vergilendirmeye gidilmesi gerekmektedir. Ayrıca “terk-i vatan” ile başka
mahallere göç edenler, göçeli on yılı geçmemişse eski mahallerine geri gönderilip
deftere hisselerine düşen vergi tarhı ile birlikte yazılmalıdırlar. Bu hususları içeren
fermân-ı âlişandır.

86. Bin iki yüz kırk altı senesine dair rûz-ı Kasım ref‘i menzil vergisinin
ikinci taksitinin Denizli ve kazalarına dağılımına dairdir.

87. Bahr-i Sefîd Boğazı muhafazasına memur askerlerin mâhiyeleri için


gönderilen hükümdür.

88. Bin iki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır tevzî defterinin dökümü ile Denizli
ve tâbî kazalarına düşen miktara dairdir.

89-90. Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye askerlerinin kazalardan ikmali


esnasında ihtiyaçlarının karşılanması ve böylece firarlarının engellenmesine dair

28
fermân-ı âlişandır. (Aynı hükmün elkâb kısmına ayrı hüküm numarası, devamına
ayrı hüküm numarası verildiği için birleştirerek verildi).

91. Denizli Ermeni taifesinden bir kişinin borcu terekesinden fazla olduğu
için terekesinin mahkemeye düşmesi üzerine tereke dökümüne dairdir.

92. Denizli Rum taifesinden bir kişinin borcu terekesinden çok olduğu için
terekesinin mahkemeye düşmesi üzerine tereke dökümüne dair.

92(a). Denizli Müslüman mahallesinden bir kişinin borcu terekesinden fazla


olduğu için terekesinin mahkemeye düşmesi üzerine alacaklıların isimleriyle birlikte
aldıkları miktarın dökümüne dairdir.

93. Asâkir-i Mansûre askerlerinin yollarda rezil olmamalarına ve bu arada


fukara halkın ezilmemesine dair hükümdür.

93(a). Senede iki defa alınan “mâl-ı hazariye ve ref‘-i menzil” vergisinin
Kütahya’dan gelen buyruldu ile Denizli ve tâbî kazalarına düşen miktarının
dökümüne dairdir.

94. Bin iki yüz kırk altı senesine dair Denizli ve tevâibi mukâtaasının ve
avârız vergisinin Tavaslı Osman Ağa’ya iltizam olunmasına dair iltizam
zabtnâmesinin gönderildiğine dairdir.

95. İltizam zaptnâmesinin Osman Ağa’ya ulaştırıldığına dairdir.

96. Yukarıdaki hükümlerde geçen vergileri halkın Osman Ağa’ya ödemesine


dair Darphâne-i âmîreden buyruldudur.

97. Merkez ordusunun ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan yün ve


yapağının satın alınması konusunda Kütahya Sancağı ve tâbî kazalarına gönderilen
fermân-ı âlişandır.

98. Tevzî defterlerinin altı ayda bir İstanbul’a gönderilmesi ve Cenab-ı


Hakkın hediyesi olan halkın ezilmemesi için ziyade vergilerin konulmamasına,
Anadolu ve Rumeli taraflarından gaza için çıkanların bir günlük ihtiyaçlarının
karşılanmasına dair hükümdür.

29
99. Bir önceki hükümde de beyan edildiği gibi ziyade vergiler eklenen
defterlerin onaylanmadan mahalline geri gönderileceğine dair hükümdür.

99(a). Denizli Evkafına ait 1246 yılının namaz defteridir.

100. 1246 senesine ait Denizli ve tâbî kazalarının tevzî defteri dökümü,
kazalar, karyeler ve mahallelere taksimine dairdir.

101. Kütahya Sancağı mütesellimliğinin kendisinden hoşnut olunmasından


dolayı bin ikiz yüz kırk altı senesinde aynı kişiye tekrar verildiğine dair fermândır.

102. Denizli Kazası’nda bulunan dört tane dükkânın vakıf mı mülk mü


olduğunun yerinde araştırılmasına dair Denizli nâibine gönderilen hükümdür.

102(a). Denizli ve kazalarından Bahr-i Sefid Boğazı muhafazası için istenen


altı yüz seksen nefer asker bedellerinin gönderilmesine dair hükümdür.

103. Denizli yapağı mübâyaasının Denizli Voyvodası Tavaslı Osman Ağa’ya


ihale edilmiş olduğuna dair Kütahya mütesellemine gönderilen emr-i sâmîdir.

104. Denizli’den istenen on bir nefer kalyoncudan vazgeçildiğine dair Denizli


Voyvodası Osman Ağa’ya gönderilen emr-i sâmîdir.

105. Enfiyeciliğin devlet adına alınıp satılması, bu kurala uymayanların


cezalandırılacağına dair fermândır.

105(a). Darphâne-i âmireden çıkan mühürlerle mürûr tezkilerinin


mühürlenmesi ve mazul kadıların tezkireleri mühürlememesine dair hükümdür.

106. Askerin ihtiyacı için lazım olan yünün tedarikiyle ilgili sancaklara
gönderilen hükümdür.

107. Devletin ihtiyacından fazla olan palamudun alım ve satımının Derviş


Abdülfettah ve hizmetinde istihdam edeceği adamalarına ruhsat tezkiresi ile
yaptırılmasına dairdir.

108. Denizli Kazası umûr-ı niyâbetinin Ali Derûnî Efendi’ye ihale


olunduğuna dairdir.

30
109. Gököyük Kazası’na tâbî Bozalan Karyesi’nde mutasarrıf olduğu arsaya
bina yaptırmak istemeyenleri merkeze şikâyet eden Mehmet Ali adlı kimsenin
şikâyetinin yerinde çözülmesine dair Gököyük Kazası nâibine gönderilen hükümdür.

110. Ekip durduğu tarlasına dışarıdan insanların musallat olmaları sebebiyle


ekemediğini merkeze şikâyet eden Çarşamba Kazası sakinlerinden Hacı Gazizâde
Ali’nin sorununun Çarşamba Kazası nâibi tarafından yerinde çözülmesine dair
emirdir.

111. Bir önceki hüküm Gököyük Kazası nâibine de gönderilmiştir.

112. Anadolu ve Rumeli’nin bütün kaza ve köylerinde doğan, ölen,


Haremeyn’e giden, askere giden ve başka bir mahalle göç edenlerin deftere
kaydedilmesi ve bu defterlerin altı ayda bir merkeze gönderilmesine dairdir.

113. Denizli halkından olup vârisi olmadığı için terekesi beytülmala düşen
Deli Ayşe’nin terekesidir.

114. Denizli Hâssı ve tâbî kazaları mukâtaa ve avârızının Osman Ağa’ya


iltizam edilmesine dair Darphâne-i âmireden gönderilen zabtnâmedir.

115. Denizli voyvodası Osman Ağa’ya birkaç senedir uhdesinde bulunan


avârız önceki başarılarından dolayı tekrar verilmiştir. Bu konuda kendisine zabtnâme
gönderilmiştir. Zabtnâmede halkın ezilmemesi ve korunmasına ehemmiyet verilmesi
ve diğer devlet erkânından da Osman Ağa’nın voyvodalığını bilip ona göre hareket
etmesi istenmiştir. Bu hususları içiren Darphâne-i âmire buyruldusudur.

116. 1246 senesine mahsûben rûz-ı Kasım tevzî defterinin Denizli mahalle ve
köylerine taksimidir.

117. 1247 senesine mahsûben Denizli Kazası hissesine düşen doksan iki nefer
asker bedellerinin mahalle ve köylere taksimine dairdir.

117(a). 1247 senesi rûz-ı Hızır kasap esnafına verilen narh defteridir.

118. Anadolu Serdarı ve Mısır Valisi tayin edilen Hüseyin Paşa’nın asi Mısır
Valisi Mehmet Ali Paşa’yı durdurmasına dair görevlendirilmesi üzerine kendi
görevini ilan etmek üzere gönderdiği buyruldusudur.

31
119. Arabistan taraflarına gönderilen askerin ve Mehmet Paşa’nın masraf
defteri ve bunun Denizli ve tâbî kazalarına düşen paylarını gösteren defterdir.

120. İki yüz beş mekkâre beygiri ve iktiza eden masraflarının Denizli ve tâbî
kazalarına taksimine dairdir.

121. 1247 senesi rûz-ı Kasım’dan itibaren altı aylık kalyoncu bedelinin
Denizli ve tâbî kazalarına taksimine dairdir.

122. Bin iki yüz kırk yedi senesine mahsuben rûz-ı Hızır tevzîatından
Denizli’ye isabet eden miktarın mahalle ve karyelere taksimidir.

122(a). Denizli nâibi Ali Derûnî Efendi’nin defterin tamam olduğuna dair
ifadesi ve mührüdür. Hüküm değildir.

4. DENİZLİ TARİHİ

Anadolu’nun güneybatısında Büyük Menderes havzasında, vilayet merkezi


olan Denizli, iskelesi olan İzmir’e 261 kilometre mesafededir 98 . Denizli İli’nin
bulunduğu Çürüksu (Lykos) Ovası güneyde Babadağ (Salbakos) silsilesi, kuzeyde
Çökelez Dağı, doğuda Honaz (Kadmos) Dağı, batıda ise Buldan Sazak Dağı ile
çevrilidir99. Antik coğrafyacı Strabon’a göre Denizli Ovası’nı sulayan Çürüksu Nehri
birçok yerde yer altından akar ve sonra yüzeye çıkar. Bu husus bölgenin depremlere
neden olan boşluklarla dolu olduğunu gösterir. Bu nedenle Laodikeia kadar hiç bir
ülke böylesine depremlere hedef olamaz100.

Çürüksu Ovası aynı zamanda Afyon’dan başlayan ve Aydın’a kadar uzanan


fay hattına bağlı olarak bol termal su kaynaklarına sahiptir. Bölgede çok zengin ve
kaliteli traverten ocakları bulunur101. Denizli Ovası verimli toprakları ve müsait yayla
ve otlakları ile tarihin en eski çağlarından beri iskân mıntıkası olmuştur. Ege Denizi
kıyılarını İç Anadolu üzerinden Suriye ve Mezopotamya’ya bağlayan önemli bir yol

98
Besim Darkot, “Denizli”, İA, c. 3, İstanbul, 1946, s. 527.
99
Celal Şimşek, “Tarihin İçinden; Laodikeia’dan Lâdik’e Denizli”, Denizli Tanrıların Kutsadığı Vadi,
YKY, Aralık, 2011, s. 85.
100
Strabon, Coğrafya, (Anadolu), Kitap Ⅻ, ⅫⅠ, ⅩⅣ, (çev. Adnan Pekman), Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul, s. 79.
101
Şimşek, a.g.m., s. 86.

32
üstünde, Karya ve Frigya arasındaki intikal sahasında bulunmaktadır. Bu sebeple
bölgenin tarihi çok köklü ve zengindir102.

Bölgede bu zengin tarihe ışık tutan birçok höyük bulunmaktadır. Bu höyükler


içinde üç tanesi önemlidir. Bunlar Kollossia (Honaz), Hierapolis (Pamukkale) ve
Asopos Tepesi (Eskihisar)’dir103.

Laodikeia, Asopos Tepesi (Eskihisar), Denizli’nin atası olan antik kenttir.


Denizli Belediyesi sınırları içinde yer alan bu antik kent, il merkezinin 6 km.
kuzeyinde Eskihisar, Goncali, Bozburun köyleri sınırları içinde yer alır. Başlıçay,
Gümüşçay ve Çürüksu ırmaklarıyla çevrili yüksek bir platform üzerinde
kurulmuştur104.

Roma döneminden önce kurulan bu şehre kutsallık atfedildiğini görmekteyiz.


Zeus Laodikeus, kentin önde gelen kurucu ve baş tanrısı olarak saygı görmüştür. Bu
antik kente MÖ. 3. yüzyılın ortalarında Selevkos Kralı Ⅱ. Antiokhos tarafından eşi
kraliçe Laodike’nın adı verilmiştir. Türkler zamanla kraliçeye atfedilen bu şehri diğer
Laodikeia’larda olduğu gibi Lâdik veya Lâdikıye olarak adlandırmışlardır105. Zeus
Laodikeus ile Ⅱ. Antiokhos’un karısı Laodike’nin ismi arasındaki benzerlik de
dikkat çekicidir 106 . Anlaşıldığına göre bu antik şehir Hristiyanlığın da önemli
şehirlerinden birisidir107. Batı Anadolu’da Roma döneminde kurulan yedi kiliseden
biri Laodikeia’da kurulmuştur. MÖ. 188’de Roma ve Pergamon Krallıklarının ittifakı
karşısında savaşı kaybeden Selevkoslar bölgeyi Pergamon Krallığı’na terk etmek
zorunda kalmıştır. Pergamon kralının ölmesi ve vasiyeti üzerine bölge Roma’ya
bağlanmıştır. MÖ. 129 yılından itibaren ise Batı Anadolu Küçük Asya Eyaleti’ne
bağlı konsüller tarafından yönetilmiştir 108 . Yine Roma döneminde kente kutsiyet
izafe etme adına Tapınak Koruyuculuğu unvanı verildiğini ve vergiden muaf
tutulduğunu görmekteyiz. Kent en parlak dönemini 1-3. ve 4-5. yüzyıllarda

102
Darkot, a.g.m., s. 528; Şimşek, a.g.m., s. 87.
103
Vital Cuinet, “Denizli Sancağı 1890’lardan Denizli Panoraması”, (çev: Ersel Topraktepe), Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, YKY, Aralık, 2011, s. 240.
104
Şimşek, a.g.m., s. 88.
105
Anadolu’da Lâdik adıyla anılan başka yerleşim yerleri de bulunmaktadır. Denizli (Lâdik) dışında
Samsun Lâdik, Konya Lâdik, Yozgat İli Çekerek İlçesi Gümüşsu Köyü Lâdik, Tokat Gökçeli İlçesi
Lâdik, Amasya merkez Lâdik sayılabilir. (Darkot, a.g.m., s. 528; Şimşek, a.g.m., s. 88; Baykara,
a.g.m., s.156; Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993, s. 505).
106
Şimşek, a.g.m., s. 88.
107
Bilge Umar, İlk Çağda Türkiye Halkı, İstanbul, 1999, s. 524.
108
Şimşek, a.g.m., s. 88.

33
yaşamıştır. Özellikle erken Bizans döneminde İncil’de adı geçen kutsal bir kent ve
Frigya’nın yönetim merkezidir109.

Türkler Ⅺ. yüzyılın son çeyreğinde Denizli topraklarına gelmişler ancak


burada canlı bir sosyal hayatla karşılaşmamışlardır. Bölgenin en önemli şehri
Laodikeia gerilemiş, savunma tesisleri ihmal edilmiş, siyasi merkezi sarp bir tepe
üzerindeki kalesiyle daha uygun görünen Honaz’a geçmiştir. 1071 yılında Afşin Bey
hem bir takip görevini yerine getirmek hem de Anadolu içlerinin durumunu anlamak
amacıyla yaptığı akınlarda Honaz’a kadar gelmiş ve burayı almışsa da bu hâkimiyet
geçici olmuştur110.

Malazgirt Zaferi’nden sonra Denizli toprakları çok geçmeden Türklerin eline


geçmiştir111. Ancak Ⅰ. Kılıç Arslan’ın Ⅰ. Haçlı Seferi’nde mağlup olması üzerine
Denizli elimizden çıkmıştır. Ancak Bizans, Denizli’yi kısa süre sonra tekrar Türklere
terk etmek zorunda kalmıştır112. 1119 yılına gelindiğinde Ⅰ. Mesut’la arası açılan
Juannis Comnenus Selçuklu bölge valisi Emir Başara’yı yenerek Denizli’yi ele
geçirmiştir 113 . 1119’dan 1196 yılına kadar Denizli sürekli Türk akınlarına maruz
kaldıysa da tam olarak ele geçirilememiştir114. Ⅰ. Gıyâseddin Dönemi’nde Denizli ve
yöresi ele geçirilmiştir. Ancak kardeşi Ⅱ. Süleyman’la saltanat mücadelesine
girdiğinden dolayı Denizli’den çıkmak zorunda kalmıştır115. Bu sebeple Denizli ve
Antalya şehirlerinin fethi Ⅰ. Gıyâseddin Keyhüsrev’in Ⅱ. Sultanlığı Dönemi’nde
116
1207’de gerçekleşmiştir . Bizans’ın Latinler tarafından zabtından sonra
İmparatorluğunu İznik’te kuran Teodor Lascaris, Laodikeia’yı ve Honaz’ı Ⅰ.
Gıyâseddin Keyhüsrev’e terk etmek zorunda kalmıştır117. Bu fetih hareketleri halk
arasında bazı efsanelere konu olmuştur. Nitekim Çivril yöresinde Beyce Sultan,
Denizli’de Mehmet ve Server Gaziler, Acıpayam’da Yatağan Baba ve Abdi Bey

109
Şimşek, a.g.m., s. 88-93.
110
Tuncer Baykara, “Denizli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, s. 156.
111
Baykara, a.g.m., s. 156.
112
Çoşkun Alptekin, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 8, İstanbul, 1989,
s. 237.
113
Darkot, a.g.m., s. 528.
114
Faruk Sümer, “Mesut Ⅰ”, İA, c. 29, Ankara, 2004, s. 341.
115
Ahmet bin Mahmut, Selçuk-Nâme Ⅱ, (haz. Erdoğan Merçil), 1001 Temel Eser, İstanbul, 1977, s.
149.
116
Faruk Sümer, “Selçuklular”, İA, c. 36, İstanbul, 2009, s. 381; Tuncer Baykara, Denizli Tarihi 1070-
1429, Fakülte Matbası, İstanbul, 1969, s. 18.
117
Darkot, a.g.m., s. 528.

34
Sultanlar, Denizli’nin ilk alperenleridir118. Ⅰ. Gıyâseddin Alaşehir Savaşı’nı (1211)
İznik İmparatoru Lascaris’e karşı kazanmasına rağmen Sultan bir Rum askeri
tarafından şehit edilmişti 119 . Bunun üzerine bölge iki devlet arasında sınır olarak
kalmıştır. Bu savaştan sonra Denizli yöresinde elli yıl sürecek bir barış dönemi
başlamıştır. Bölgede Türkler sürekli çoğalmışlardır. Çünkü doğudan gelen
Türkmenler batıya gidemediklerinden hep bu sahaya yığılmışlardır. Anadolu’nun en
yoğun Türkmen nüfusu burada toplanmıştır. Türkler bu barış döneminde
Laodikeia’nın dağılmasıyla yeni bir iskân yeri aradılar. Sonunda şimdiki yerinde
Denizli Kalesi yapılarak bugünkü şehrin temelleri atılmış oldu120.

Moğol istilası sırasında Ortak Saltanat Dönemi’nde Ⅱ. İzzeddin Keykâvus


Lâdik’i Mihail Paleolog’a iade etti121. Hatta Baycu’dan kaçan Ⅱ. İzzeddin Denizli’ye
giderek İmparator’a sığındı122. Türklere ait topraklar arasında adeta mahsur vaziyette
bulunan bu Bizans garnizonu uzun müddet tutunamadı ve kesin olarak Türk
hâkimiyetine girdi. Ancak Denizli’yi ele geçiren bölgedeki Türkmen beyleriydi123.
Türkmen beylerini bertaraf eden Selçuklular, şehri bir serleşker merkezi olarak Vezir
Sahip Ata’nın oğullarına ikta olarak vermişlerdir. Şehir bir müddet
Sahipataoğullarıyla Kütahya Germiyanlıları arasında gidip gelmiştir 124 . 13. Asrın
sonundan itibaren bir asra yakın müddet Denizli havalisini İnançoğulları (Lâdik)
Beyliği yönetmiştir 125 . 1368’de Denizli şehrini Germiyanlılar’ın ele geçirmesiyle
İnançoğulları Beyliği sona ermiştir126.

Germiyan Beyi Süleyman Bey, Karamanoğulları ve Osmanlılar arasında


sıkışıp kalınca beyliğinin muhafazası için Osmanlılarla akrabalık kurmayı tercih etti.
Kızı Devlet Hatun’u Ⅰ. Murat’ın oğlu Bayezid’le evlendirdi. Süleyman Bey kızına
çeyiz olarak Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Emet topraklarını verdi 127 . Daha sonra

118
Baykara, a.g.m., s.156
119
Ali Sevim, “Keyhüsrev Ⅰ”, İA, c. 25, Ankara, 2002, s. 348; Feridun Emecen-Mükrimün Halil
Yinanç, “Alaşehir”, İA, c. 2, İstanbul, 1989, s. 342.
120
Baykara, a.g.m., s. 156.
121
Darkot, a.g.m., s. 529.
122
Alptekin, a.g.m., s. 318.
123
Baykara, a.g.m., s. 157.
124
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1969, s. 40.
125
Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTKY, Ankara, 2006, s. 309.
126
Baykara, a.g.m., s.156; Merçil, a.g.e., s. 309.
127
Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 45; M.Çetin Varlık, “Germiyanoğulları”, Doğuştan
Günümüze İslam Tarihi, c. 8, İstanbul, 1990, s. 494-495.

35
şehzade Bayezid buraya sancak beyi tayin edilmiştir. Bayezid’in kardeşi Yakup’u
katlettirmesini bahane eden Anadolu Beyleri Osmanlı’ya karşı birleşti. Bu durumdan
yaralanan Germiyanoğlu Yakup Bey de kardeşine çeyiz olarak verilen toprakları geri
aldı. Yıldırım’ın Saruhan, Menteşe ve Aydın Beylikleri’ni zapt etmesinden
endişelenen Yakup Bey Yıldırım’ı hediyelerle karşıladı ise de İpsala Kalesi’ne
hapsedilmekten kurtulamamıştır. Böylece 1390 yılında bütün Germiyan İli
Osmanlılar’a geçmiştir 128 . Dolayısıyla 1390 tarihinden Ankara Savaşı’na kadar
Denizli Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır.

1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Timur bölgeyi İpsala Kalesi’nden kaçmayı


başaran Ⅱ. Yakup Bey’e vermiştir. Denizli’nin tekrar Osmanlı idaresine geçmesi 26
yıl sonra gerçekleşmiştir. Yakup Bey Karamanoğullarıyla ittifak yaptığı ve şehzade
Mustafa olayına karıştığı halde Ⅱ. Murat’ın kendisine gösterdiği yakınlık dolayısıyla,
yaşının ilerlediği bir sırada Edirne’ye giderek Padişahla görüşmüştür. Ⅱ. Murat’a
ölümünden sonra beyliğini Osmanlı’ya devrettiğini vasiyet etmiştir. Böylece 1429
yılında Ⅱ. Yakup Bey’in ölümüyle Denizli kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine
girmiştir129.

128
Varlık, “Germiyanoğulları”, s. 497; Halil İnalcık, “Bayezid Ⅰ”, İA, c. 5, İstanbul, 1992, s. 232.
129
Baykara, a.g.m., s. 157; Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 50.

36
BİRİNCİ BÖLÜM

DENİZLİ’NİN İDARİ YAPISI

1. DENİZLİ’NİN İDARİ STATÜSÜ

Denizli, Türk fetihleri sırasında Antalya’dan itibaren başlayan Kütahya,


Kastamonu kavisi üzerindeki ucun güney batı kanadını teşkil etmesinden dolayı
genellikle uç vilayeti olarak isimlendirilmiştir130.

Denizli’nin Anadolu Selçukluları zamanında idaresinin Sahipataoğullarına


verildiği ve bir serleşkerlik merkezi olduğu bilinmektedir. Ayrıca İlhanlılar
zamanında vezir Reşidüddin’in oğluna ikta olarak verilmesi, bir asra yakın bir süre
de İnançoğullarına başkentlik yapması önem verilen bir şehir olduğunu gösterir.
1429 yılında Osmanlı Devleti sınırlarına kesin olarak dâhil olan Denizli Kazası’nın
Osmanlı idaresindeki yerine geçmeden önce Osmanlı taşra teşkilatına kısaca bir göz
atmak gerekir. Zira yukarıda değinilen tarihi gelişmeler Denizli’ye Osmanlı idari
teşkilâtının temel yönetim birimi olan kaza statüsünü getirmiştir.

Osmanlı Devlet teşkilatı merkez ve taşra olmak üzere iki grupta


incelenmektedir. Merkezi idarenin dışında kalan bölgelere taşra denilmektedir. Taşra
teşkilatının en büyük parçasını eyaletler oluşturmaktadır. Eyaletler (beylerbeyliği)
sancaklara (liva), sancaklar kazalara, kazalar da nahiyelere ayrılmıştır 131 . Eyaletin
idari bir birim olarak öne çıkması Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri’nin
kurulmasıyladır132.

Rumeli Beylerbeyliği 1362 yılında Ⅰ. Murat tarafından kurulmuş olup


eyaletin paşa sancağı görevini Edirne, Sofya ve nihayet Manastır üstlenmiştir133.

1393 tarihinde de Yıldırım Bayezid tarafından merkezi Ankara olmak üzere


Anadolu Beylerbeyliği kurulmuştur 134 . Ⅱ. Mehmet zamanında 1451 tarihinde
Anadolu Eyaleti’nin merkezi Ankara’dan alınıp Kütahya’ya verilmiştir. Kanuni

130
Turan Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, Ankara, 2000, s. 47.
131
Fehamettin Başar, Osmanlı Eyâlet Tevcihatı (1717-1730), TTKY, Ankara, 1997, s. 1; Cin,
Akyılmaz, a.g.e., s. 208.
132
Cin, Akyılmaz, a.g.e., s. 209.
133
Nejat Göyünç, “Osmanlı Devletinde Taşra Teşkilatı (Tazimat’a Kadar)”, Osmanlılar, c. 6, YTY,
Ankara, 1999, s. 77.
134
Göyünç, a.g.m., s. 77.

37
Sultan Süleyman’ın şehzadelerinin Kütahya’yı idare ettikleri on iki yıllık dönemde
merkez yine Ankara olmuştur 135 . Protokolde Rumeli, Mısır ve Budin’den sonra
dördüncü sırada yer alan Anadolu Eyaleti daima birinci sınıf eyaletlerdendir136.

Her eyaletin bir merkez sancağı vardı ve bu merkez sancağına paşa sancağı
denirdi 137 . Paşa sancağında beylerbeyi veya buna eşit değerde mîr-i miranlar
otururdu. Beylerbeyi sefere memur olduğu zaman yerine vekil olarak mütesellim
denilen bir kişi bırakırdı138.

Konumuz olan Denizli Kazası’nın bağlı olduğu eyalet ise Anadolu


Eyaleti’dir. Anadolu Eyaleti on yedi sancaktan meydana gelmektedir. Bunlar;
Kütahya, Saruhan (Manisa), Hüdavendiğar (Bursa), Aydın, Menteşe (Muğla), Bolu,
Hamit (Isparta), Ankara, Kangırı (Çankırı), Kastamonu, Karahisar-ı Sahib (Afyon),
Kocaeli, Biga, Karasi (Balıkesir), Sultanönü (Eskişehir), Alaiyye (Alanya) ve Teke
(Antalya) sancaklarıdır139. Eyaletin paşa sancağı Kütahya’dır140. Kütahya Germiyan
olarak da isimlendirilmekte olup bugünkü Kütahya, Uşak ve Denizli illeri
141
üzerindedir . Görüldüğü gibi Denizli Kazası vezir tahtı merkez sancağı
Kütahya’nın kazalarından biridir.

A. Kazalar

Yönetimde ilk kademe olan kaza birimi hiçbir kasaba veya şehir olmaksızın
sırf köyler grubu halinde teşkil edilmiş olan kazalardır 142 . Elbette ki bu durum
Türkmenler arasında yaygın olarak görülen konar-göçer hayatın bir gereğidir. Bunun
dışında bir şehir merkezi olup “nefs” tabir edilen kazalar da vardı. Konumuz olan
Denizli Kazası ikinci kaza türüne örnek oluşturmaktadır; nefs-i Denizli’dir.

Osmanlı Devleti Germiyanoğulları’ndan Denizli ve yöresini aldıktan sonra bu


toprakları genel fetih metotlarına uygun olarak, coğrafi konumları ve sair
hususiyetlerine göre kazalar halinde üçe bölerek üç ayrı sancağa bağlamıştır.
135
M.Çetin Varlık, “Anadolu Eyaletinin Kuruluşu ve Gelişmesi”, Osmanlılar, c. 6, YTY, Ankara
1999, s.123.
136
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, c. 12, İstanbul, 1983, s. 18.
137
İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. 2, 4. Baskı, Ankara, 1983, s. 579.
138
Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 12, İstanbul,
1990, s. 367.
139
Varlık, a.g.m., s. 123.
140
Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, s. 577.
141
Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s. 19.
142
Akdağ, a.g.e., s. 60.

38
Bunlardan Asi Karaağaç Hamid Sancağı’na, Tavas Menteşe Sancağı’na, bugünkü
vilayetin büyük kısmını teşkil eden Homa, Kıklı, Çal, Baklan, Denizli, Honaz,
Sarayköy ve Buldan Kütahya Merkez Sancağı’na bağlanmıştır143. Denizli Ⅱ. Bayezid
döneminde Anadolu Eyaleti’ne bağlı bir liva’nın merkezidir ve oğlu Alemşah burada
ikamet etmiştir144 . 1520 tarihli deftere göre ise Kütahya Sancağı’na bağlı kazalar
arasında yine Denizli ve Honaz isimleri geçmektedir145.

16. ve 17. asırlarda Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi olan Kütahya


Sancağı’nı oluşturan idari birimlerden biri “Lâzıkıyye Kazâsı’dır”. Kazayı meydana
getiren nahiyeler ise; “Nahiye-i Lâzıkıyye (merkez), Nahiye-i İbili, Nahiye-i Kaş-
Yenice, Nahiye-i Aydos’dur”. “Lâzıkıyye Merkez Nahiyesi” hemen hemen bugünkü
Denizli merkez ilçesinin hudutları dâhilindeki sahayı kapsamaktadır 146 . 16. asrın
ikinci yarısında Aydos Nahiyesi Gököyük, İbili Nahiyesi Ezine, Kaş-Yenice
Nahiyesi Çarşamba namıyla kazadan ayrılarak müstakil kadılık olmuştur. Evliya
Çelebi 1671 tarihinde “Dar-ı ma (su yurdu)” Denizli’yi ziyaret ettiği zaman; “hükmü
altında beş kaza yerdir; Evvela Denizli Kazâsı, Ezineâbad Kazâsı, Çarşambaâbad
Kazâsı, Gököyük Kazâsı ve Honaz Kazâsı. Bu beş kazâ yakın olmakla Denizli Hâssı
hudutlarındadır” 147 şeklindeki ifadesiyle 17. yüzyıl Denizli idari yapılanmasını
tanımlamaktadır. Bu durumda Honaz Kazası’da 17. yüzyılda Denizli’ye bağlıdır.
Yine Denizli Kazası, Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesine göre Bağdat Fatihi Sultan
Ⅳ. Murat tarafından fermanla kızı Kaya Sultan’a ebedi ve mülk olarak hayat boyu,
çocuklarına, çocuklarının çocuklarına her türlü vergiden muaf hâs olarak
verilmiştir148.

Çalışmaya konu olan 674 nolu Şeri‘ye Sicil Defteri H.1243-1248 / M.1828-
1832 tarihleri arasına aittir. Bu defterde asker talep edilen Denizli Hâssı kazaları
“Kazâ-i Denizli, Kazâ-i Ezine, Kazâ-i Çaharşamba, Kazâ-i Honaz, Kazâ-i Gököyük”
olarak geçmektedir 149 . 1243 senesi rûz-ı Hızır tevzî defterinde ise Denizli Hâssı

143
Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 49.
144
Darkot, a.g.m, s. 530.
145
Turan Gökçe, “Anadolu Vilayeti’ne Dâir 919 (1513) Tarihli Kadı Defteri”, EÜEFTİD, S. ⅠⅩ,
1994, s. 235-236; Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50.
146
Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye ( Denizli ) Kazâsı, s. 50-51.
147
Seyid Ali Kahraman, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi, (7-10 Kitaplar),
İstanbul, 2016, s. 113.
148
Kahraman, a.g.e., s. 114.
149
D.Ş.S., 674/5, 17, 44, 86, 88, 100,119.

39
Kazaları arasında Çarşamba ismi yerine Buldan isminin geçtiği görülmektedir150. 18.
yüzyılın sonunda avârız ve nüzul ile imdad-ı hazariye ve seferiye vergileri ile ilgili
belgelerde de Buldan ismi geçmekteydi 151 . Bazı hükümlerde Çarşamba ve Ezine
kazalarının özellikle Lâzkiye kazasına tabi olduğu “Kazâ-i Ezine-i Lâzkiye”, “Kazâ-i
Çarşamba-i Lâzkiye” şeklinde belirtilmişti152. Bu kazalardan Gököyük Kazası bazen
vergi dağılımında geçmemektedir153. Hükümlerde Denizli’den “Lâzkiye nâm-ı diğer
Denizli Kazâsı” şeklinde bahsedildiği ve her iki isminin birlikte kullanıldığı da
görülmektedir 154 . Bu dönemde Denizli’nin, Anadolu Beylerbeyliği’nin merkez
sancağı Kütahya’ya bağlı olduğu “Kütahya Sancağı’nda vâki‘ kazâlardan Denizli
Hâssı Kazâları” şeklindeki ifadelerden anlaşılmaktadır155.

1836 yılına gelince Osmanlı idari teşkilatında yeni bir dönem başladı. Eski
Eyaletler tamamen ortadan kaldırıldı. Bunun sonucunda Denizli Kütahya’dan ayrıldı
ve 1845 yılında “Denizli Hâssı Kaymakamlığı” adıyla sancak olarak Aydın
Eyaleti’ne bağlandı 156 . Aydın Eyaleti 1864 yılında kabul edilen Teşkilat-ı Vilayet
Nizamnâmesi ile kaldırılmıştır157. Denizli 1867 ıslahatında Menteşe ile birleştirilmiş
ve yine Aydın’a bağlanmıştır. 10 Mart 1883 tarihinde Denizli Sancağı yeniden
kurularak Rumeli Beylerbeyi Rütbeli Hasan Hayri Paşa ilk Denizli Sancağı
158
mutasarrıfı olmuştur . Zira vilayetlerin idaresi valilere, sancakların idaresi

150
D.Ş.S., 674/18, 28, 51(a), 52, 60(a), 61, 65.
151
Tanju Demir, Kadı Sicillerine Göre Denizli (1774-1812), Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür
Yayınları, Denizli, 2017, s. 20.
152
D.Ş.S., 674/17, 19, 32, 33, 42, 67, 73, 121.
153
D.Ş.S., 674/55.
154
Çalışılan defterde şehrin tarihi adı Lâzkiye ve modern ismi Denizli birlikte kullanılmıştır. Lâdik
veya Lâzkiye’den Denizli’ye geçiş serüvenini seyyahların hatıralarından izlemek mümkündür.
Denizli’ye yakın bir yerde yaşayan Aksarayî şehri 1211’de Lâdik olarak adlandırıken 1277’de
Tonguzlu olarak adlandırmıştır. (Baykara, a.g.e.,s. 37.) Böylece Lâdik’ten Denizli’ye geçiş serüveni
de 13. yüzyılın sonunda başlamıştır. Seyyah İbn-i Batuta 1332’de ziyaret ettiği bu şehre “Lâzik Balad
el Hanâzir” denildiğini yazarak domuz (Hanâzir) kelimesine geçişi ifade etmiştir. Şehir bugünkü
ismini almadan önce Donguzlu (Donuzlu-Tonuzlu) şeklinde adlandırılıyordu. Bu ad
Germiyanoğullarına ait bir kitabede de geçmektedir. (Baykara, a.g.m., s. 156). 1671 yılında Denizli’ye
gelen Evliya Çelebi de bu şehri Dar-ı ma (su yurdu) Kalesi şeklinde adlandırmıştır. “Bu şehrin dört
tarafını nice bin akarsular ve nice göller kuşattığı için Denizli ismi verilmiştir. Yoksa denizden doğu
tarafına dört merhale uzaktır” ifadesi ile Denizli adının denizle ilgisi olmadığını söylemiştir. Büyük
olasılıkla ovanın sulak olması ve gölden kaynaklanır şekilde modern kentin ismi Denizli olmuştur.
Antik dönemde Lykos’un önemli bir kolunu denize akan ırmak olarak ifade etmeleri de Denizli adını
doğrular niteliktedir. (Kahraman, a.g.e., s. 113; Şimşek, a.g.m., s. 108).
155
D.Ş.S., 674/1, 2, 14, 20, 35, 36, 50, 77, 78, 82.
156
Baykara, a.g.m., s. 158; Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅤⅡ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazası, s. 52;
Karabıyık, a.g.t., s. 27.
157
Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s. 51.
158
Baykara, a.g.m., s.158; Necmi Ülker, “ⅩⅩ.Yüzyılda Denizli Sancağı”, PAÜEFD, S. 5, Denizli,
1999, s. 15.

40
mutasarrıflara, kazaların idaresi kaymakamlara, nahiyelerin idaresi müdürlere
bırakılmıştır 159 . Denizli, Sarayköy ve Buldan’ın yanında Tavas’ında dâhil olduğu
sancak 1884’de Çal, 1888’de Garbi Karaağaç’ın (Acıpayam) katılmasıyla
genişlemiştir. 1890’larda sancak idari olarak altı kaza ve dört nahiyeden oluşur.
Bunlarda toplam 385 köy bulunmaktadır. Honaz, Kadıköy, Baklan (Dedeköy),
Aberle sancağın nahiyeleridir 160 . H.1308/1890 tarihli Aydın Vilayet Salnamesi’ne
göre Tavas 52.925, Çal 42.316, Acıpayam 37.517 nüfusuyla, merkez kaza
Denizli’nin nüfusunu geçmektedir. Denizli’nin nüfusu 35.727’dir. Aynı kazalar
nüfusta olduğu gibi vergi matrahında da Denizli’yi geride bırakmışlardır161.

Osmanlı Devleti’nin son yıllarında müstakil mutasarrıflık olan Denizli’ye


nihayet Cumhuriyet’ten hemen sonra yeni kazalar da katılmış ve şehir bugünkü
şeklini almıştır162. Denizli ve tâbî kazalarının tarihi seyri aşağıda gösterilmiştir.

Tablo 4: 16.-20. Yüzyıllar Arasında Denizli Merkez ve Tâbî Kazaları:

No 1519-1520-1530 163 16. yüzyılın sonu164 674 D.Ş.S.’ye göre 2018 165
1 Nahiyey-i Lâzıkıyye Kazâ-i Denizli Kazâ-i Denizli Denizli
( merkez ) ( merkez ) ( merkez ) ( merkez )
2 Nahiyey-i İbili Ezine-i Lâzıkıyye Kazâ-i Ezine Sarayköy
Babadağ166
3 Nahiyey-i Kaş-Yenice Çarşamba-i Kazâ-i Çarşamba Buldan
Lâzıkıyye Güney167
4 Nahiyey-i Aydost Gököyük Kazâ-i Gököyük
5 Honaz168 Honaz

159
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. Ⅷ, s. 309.
160
Cuinet, a.g.m., s. 236.
161
İbrahim Câvid, Aydın Vilayet Salnamesi R.1307/H.1308, (haz. Murat Babuçoğlu-Cengiz Eroğlu-
Abdulkerim Şahin), Türkiye Belediyeler Birliği, Salnameler Dizisi, S. 1, TTKB, Ankara 2010, s. 490.
162
Bugünkü Denizli ilçeleri; Acıpayam (Asi Karaağaç/Garbi Karaağaç), Babadağ
(Beşikkaya/Kadıköy), Baklan (Dedeköy), Bekilli, Beyağaç, Bozkurt, Buldan, Çal (Demirciköy),
Çameli (Karaman/Cumayanı), Çardak, Çivril, Güney, Honaz, Kale, Sarayköy, Serinhisar (Kızılhisar)
ve Tavas (Yarengüme)’dır. Merkezefendi ve Pamukkale Denizli’nin merkez ilçeleridir. (Gökçe,
ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 52).
163
Temettuat defterlerine göre. (Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50-
51).
164
Selahattin Özçelik, “ⅩⅠⅩ. Yüzyıl Ortalarında Denizli Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı
Hakkında Gözlemler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1, s. 207.
165
Sadece eski ilçelerin sınırları içinde bulunan yeni ilçeler verildi. (Denizli İlçeleri,
pamukkalegovtr.blogspot.com).
166
Ezine Kazası’nın merkezi Sarayköy’dür. Babadağ (Kadıköy) ise nüfusu Ezine’den daha fazla olan
bir köydür ve Ezine’ye bağlıdır. Meslek çeşitliliği açısından da daha zengindir. (Özçelik, a.g.m., 231.)
167
Çarşamba Kazası Budan ve Güney ilçelerini kapsamaktaydı. (Gökçe, ⅩⅤⅠ. ve ⅩⅦ.Yüzyıllarda
Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, s. 50-51).
168
Honaz Denizli’deki en eski kaza merkezidir. Her ne kadar 17. yüzyılın sonunda Denizli Hâssı
hudutlarında görünse de bu durum geçicidir. Honaz’ın 18. yüzyılın son yıllarında tamamen Denizli
Kazası’na bağlandığı anlaşılmaktadır. (Özçelik, a.g.m., s. 207).

41
B. Mahalleler

Osmanlı şehirlerinde mahalle birbirini tanıyan ve kefalet sistemiyle


birbirlerinin davranışlarından sorumlu sosyal dayanışma içinde olan kişilerden
oluşmuş bir topluluğun yaşadığı yerdir169. Mahalle aynı zamanda kişinin meşruiyet
kazandığı toplumsal bir zemindir. Bir kişinin şahitlik yapabilmesi veya hakkında
şahitlik yapılabilmesi de mahalle dediğimiz bu sosyal ünitede tanınmasına
bağlıdır170. Mahallesinde iyi ya da kötü tanınıyor olmak kişinin suçlu veya masum
olduğunun kanıtlanmasında önemli bir unsurdur 171 . Hatta cami cemaatine devam
etmeyenler tanınılırlığı az olduğu için potansiyel tehlike kabul edilmekte bu durum
mahalleden ihraçlarına bile sebep olabilmekteydi172. Bu durumda mahallenin kendi
inanç ve ahlak anlayışı üzerinden bireye yaklaştığı ve kendine benzetemediklerini
dışarı attığı söylenebilir. Mahalleden çıkarılan birinin de istediği mahalleye
yerleşmesi mümkün olmadığına göre mahallenin sosyal düzeni sağlamadaki etkinliği
ortaya çıkmaktadır.

Yaşadığı bölgeden çıkarılma olayı ile ilgili çalışılan defterde bir hüküm
bulunmaktadır. Buna göre Buldan’a bağlı Kaş-Yeniceli Şerif oğlu Haşim, kardeşi
Mehmet, Gönenli Mehmet, Ovacıklı Hacı Mustafa ve Denizli ahalisinden Hacı
Çakıroğlu Hacı Mehmet adlı kimseler yanlış hareketlerinden dolayı Çeşme’ye sürgün
edilmişlerdir. Kişilerin suçları belirtilmemiştir. On beş aydır Çeşme’de cezalarını
çekmektedirler. Aileleri memleketlerinde, kendileri ise Çeşme’de sefil
durumdadırlar. Denizli Voyvodası Hacı Abdullah Ağa bu kişilerin affedilip
memleketlerine gönderilmeleri konusunda Padişaha ariza sunup istirham etmiştir.
Bunun üzerine Çeşme Muhafızı Tavaslı Osman Ağa’ya ferman gönderilmiştir. Buna
göre bu kişilerin işleriyle meşgul olmak ve fesada karışmamak şartıyla
memleketlerine geri dönmeleri kararlaştırılmıştır173.

Mahallelinin aynı zamanda görevli kişiler üzerinde de etkili oldukları


anlaşılmaktadır. Mesela mahalleli görevini yapmayan veya ahlaki durumu sorunlu
169
Ergenç Özer, “Osmanlı Şehirlerindeki “mahalle”nin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”, Osmanlı
Araştırmaları, c. Ⅳ, İstanbul, 1984, s. 69.
170
Turan Açık, “Mahalle ve Camii: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mahalle Tipleri Hakkında Trabzon
Üzerineden Bir Değerlendirme”, OTAM, 35/Bahar, 2014, s.16.
171
İsmail Kıvrım, Osmanlı Mahallesinde Gündelik Hayat (17. Yüzyılda Gaziantep Örneği), Gaziantep
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 8, 2009, s. 243.
172
Açık, a.g.m., s. 18.
173
D.Ş.S., 674/52.

42
olan devlet memurlarını görevden aldırılabilmekteydi 174 . Mesela 1812 yılında
Denizli Müftüsü Hacı Mustafa Efendi “su-i hal” davranışlarından ötürü Şeyhülislam
Dürrizâde Abdullah Efendi tarafından görevden alınmış yerine Hacı Mustafa Efendi
tayin edilmişti. Ancak iki ay sonra Mustafa Efendi’nin de aynı sebeple görevinden
175
azledildiği görülmüştü . Ancak bazen mahallelinin ehl-i örfün cezalarını
sonlandırmakta da etkin rol oynadıkları anlaşılmaktadır. 1788 yılında Padişah
tarafından eski Denizli Müftüsü Fındık Abdurrahman affedilmişti. Borca batması ve
kötü hali sebebiyle İstanköy’e sürgün edilen müftünün perişan haline ahalinin
acıması ve Padişah’a müracaat etmesi sebebiyle eski müftü sürgün cezasından
kurtulmuştu176.

Mahalleli müteselsil (zincirleme) olarak birbirine kefildir. Özellikle eşkıyalık


olaylarının had sayfa ulaştığı dönemlerde görevli memurlar huzurunda mahallelinin
birbirlerine kefil olmaları istenmiştir. Kefili olmayanların hapsedilip firarlarının
önlenmesine çalışılmış, kefilsiz şahsın ikâmetine mahalleli izin vermemiştir177.

Kefil sistemi suçluların bulunmasında da etkin bir role sahipti. İşlenen


suçların faili bulunmadığı zaman cezanın tüm mahalle halkından alınması şeklinde
uygulamalar görülüyordu. Bu uygulama İslam hukukunda kasame olarak
adlandırılmaktadır 178 . Bundan dolayı karanlıkta kalma ihtimali olan pek çok olay
mahalleli tarafından kadıya bildirilmiştir179.

Kimi araştırmacılara göre İslam şehirlerinin en önemli özelliği çeşitli dinsel


ve etnik gruplara göre bölge ve semtlere ayrılmasıdır. Osmanlı şehirleri de bu
özelliği sergilemektedir. Genelde insanlar dinsel kimliklerine uygun mahallelerde
yaşamayı tercih etmektedirler. Bu durum gelenek ve inanç birliğine sahip insanların
birlikte yaşamasının daha kolay olmasından kaynaklanmaktadır 180 . Bu dönemde
Denizli’de % 96 civarında bulunan Müslüman nüfusa karşılık % 4 civarında

174
Ömer Düzbakar, “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 15, 2003/2, s. 105.
175
D.Ş.S., 673/144(a), 149. (673 numaralı D.Ş.S.’nin transkripsiyonunu yaparak İstifade etmemi
sağlayan Ali Kılcı’ya teşekkür ederim).
176
D.Ş.S., 673/18.
177
Kıvrım, a.g.m., 250.
178
Kıvrım, a.g.m., s. 244.
179
Düzbakar, a.g.m., s. 100.
180
Ergenç, a.g.m., s. 69.

43
gayrimüslim nüfusun bulunduğu anlaşılmaktadır181. İncelenen defterin verilerinden
anlaşıldığı üzere Denizli’de azınlıklarla Müslümanlar ayrı mahallelerde
yaşamaktadırlar. Ermeniler Zimmiyan Mahallesi olarak geçen kendilerine ait bir
182
mahallede yaşamaktadırlar . Bu mahallenin eski adı Kefere Mahallesi’dir. Bu
mahalle aynı zamanda Acem Mahallesi olarak da adlandırılmıştır. İran’dan göçen
Ermeniler oturduğu için bu adla anıldığı düşünülmektedir 183 . Denizli’de yaşayan
Rumlar da kendi adları ile anılan Rum Mahallesi’nde yaşamaktadırlar184. Tabi bu
durum bir Hristiyanın Müslüman mahallesinde oturamayacağı, ekonomik ve sosyal
ilişki içinde olamayacağı anlamına gelmez. Denizli’de azınlıklarla Müslümanlar her
ne kadar ayrı mahallelerde yaşasalar da aralarında sıkı bir ticari ilişkinin olduğu
görülmektedir. Mesela Rum Mahallesi sakinlerinden Duhancı Haralanbo’nun
ölümünden sonra ailesi dışında borçlu olduğu yedi kişiden dördü Müslüman’dır185.
Yine Ermeni taifesinden vefat eden Basmacı Agob’un dükkân ortağı Müslüman’dır.
Ancak sosyal düzenin bozulması durumunda devlet, her milletin kendi mahallerinde
oturmasını zorunlu tutabiliyordu. Bunun yanı sıra düzeni bozan gruplar şehir dışına
hatta ülke dışına sürülebiliyordu. 674 numaralı D.Ş.S. defterindeki 1828 tarihli bir
fermâna göre Beyoğlu, Galata ve Boğaziçi’nin “münasebetsiz mahallerinde ikamet
eylemeleri caiz olmadığından” bazı Ermenilerin Kumkapı, Samatya ve Hasköy gibi
Ermeni reayası mahallelerinde oturmaları sağlanmalıdır. Hükümetin isteği üzerine
İstanbul’un nizamını bozan bazı Ankaralı Ermeniler memleketlerine gönderilmiştir.
Bu sorunlar sadece İstanbul’da yaşanmamaktadır. Fesadın yaygınlaşmasını
engellemek gaysiyle Ermenilerin yaşadığı bölgelere de fermânlar gönderilmiştir.
Kadim ayinlerine muhalefet eden Ermeni reayası ve fesada karışan papazların
oturdukları yerlerden en yakın iskelelere gönderilmesi ve sürgün edilmesi
Denizli’deki idarecilerden istenmiştir186.

Şehir örgütlenmesinde mahalle aynı zamanda bir yönetim birimidir 187 . Bu


yönetim biriminin başı imamdır. Bu sebeple mahalle imamlığının özel bir konumu

181
Yasemin Avcı, Bir Osmanlı Anadolu Kentinde Tanzimat Reformları ve Kentsel Dönüşüm: Denizli
(1839-1908), Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 127.
182
D.Ş.S., 674/8, 9, 10, 83, 91.
183
Demir, a.g.e., s. 116.
184
D.Ş.S., 674/92.
185
D.Ş.S., 674/92.
186
D.Ş.S., 674/9.
187
Kıvrım, a.g.m., s. 237.

44
vardı. İmamlar kadının arzı üzerine padişah beratıyla atanırdı. İmamlar kadının tabii
yardımcısıydı; düzenin sağlanması, mahallenin gerekli İslami adab ve ahlak ölçüleri
içinde yaşaması ve dini vecibelerin yerine getirilmesi imamların
sorumluluğundaydı188.

Osmanlı yöneticilerinin en önemli meselelerinden biri toplumsal kontrolü


sağlamaktır. Bu kontrolü sağlamada genelde dinin, özelde namaz ibadetinin ayrı bir
yeri vardır. Özellikle namazın birlikte yapılan bir ibadet olması, bu kontrolün
sağlanmasında namazı işlevsel hale getirmiştir189. Bu sebeple sürekli cemaate devam
etmek ve özellikle Cuma Namazı teşvik ediliyordu. Bu bağlamda Cuma
Hutbeleri’nin ümmet şuuru oluşturmasında ve devlet-halk arasındaki bağın
kurulmasında ne kadar etkili bir fonksiyon icra ettiğini tahmin etmek mümkündür.
“Târik-i salât olanları tembih ve tehdîd idüp evkat-ı hamsede edâ-i salât etdüresiz,
temerrüt ve inat idenlerin şerle haklarından gelesiz”190 şeklinde fermanların öteden
beri gönderildiği anlaşılmaktadır. Ⅱ. Mahmut döneminde de “binay-ı İslam’dan olan
savm ve salâta meyelan etmez olup belki bazı cehele indinde terk-i salât ma’azallâh-i
Teâlâ mübah derecesine varmış olmakla (…) salât vakti geldikte her kim ki cami’i
şerife varıp cemaate devam etmez ise te’dîp olunacağı cümleye beyan” şeklinde
devam eden fermanlar yayımlanmıştır. İfadelerden anlaşıldığı kadarıyla beş vakit
namaz ve oruca halkın devam etmesi konusunda teşvik edileceği, teşviğe
uymayanların cezalandırılacağı bildirilmekteydi191. 674 numaralı defterde böyle bir
ferman bulunmamaktadır. Ancak daha önce bu konuda ferman gönderildiği fermanı
getiren görevli ücretinin talep edilmesinden anlaşılmaktadır. Ayrıca halkın
kıyafetiyle ilgili fermanların da geldiği anlaşılmaktadır. Defterde sarıklara dikkat
edilmesi gerektiğine dair gelen mübaşire verilen ücret de tevzî defterlerine
işlenmiştir 192 . Ayrıca erkeklerin altın ve gümüş ile süslenmiş kıyafetler giymesi
yasaklanmıştır193.

188
Kemal Beydilli, “İmam; Osmanlı’da İmamlık”, İA, c. ⅩⅩⅡ, İstanbul, 2000, s. 181.
189
Miraç Tosun, “18.Yüzyıl Trabzon’unda Namaz İbadetinin Önemi ve İmamlar”, Journal of Studies
Black Sea, S. 22, 2017, s. 22.
190
Aydoğan Demir, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Terk-i Salât Edenlerle İlgili Fermanı”, TİD, S. 2,
1984, s. 52.
191
Esra Yıldız, “Osmanlı Devleti’nde Namazla İlgili Tenbihnâmeler”, Din ve Hayat, S. 26, İstanbul,
2015, s. 68-69.
192
D.Ş.S., 674/18, 55.
193
D.Ş.S., 674/18.

45
Namaza ve oruca devamı sağlamak dışında imamlar mahallede ikamet
edenler hakkında tam bilgi sahibi olmalıydılar. Mahallelinin kimliklerini
belirlenmesi, gelen yabancıların veya yeni taşınanların tespiti, yeni gelenlerin
kefalete bağlanması ve ikâmetlerinin belirlenmesi imamların vazifeleriydi. Mürûr
tezkireleriyle ilgili işlemler, ikâmetgâh ve kimlik belgelerinin tanzimi de imamlar
tarafından yerine getiriliyordu. İmamlar mahallede kefilsiz yaşayanların da
sorumluluğunu alırlardı194. Tanzimat’tan sonra imamların idari görevlerini muhtarlar
devralmışlardır. İlk muhtar ataması Ⅱ. Mahmut döneminde yapılmış ve Tanzimatla
birlikte yaygınlaşmıştır195.

Mahalle aynı zamanda mali bir ünitedir. Mahalleli ekonomik


yükümlülüklerini avârız hanesi denilen ölçü birimine göre yerine getiriyordu.
Vergiler mahalleler arasında paylaştırılıyordu. Bu sebeple Osmanlı mahallelerinin
tarihi seyri vergi defterlerinden takip edilebilmektedir. 674 numaralı defterde sürekli
vergi yükümlüsü olan 19 tane mahalle bulunmaktadır. Zamanla yeni bir mahallenin
eklendiği de görülmüştür; bu mahalle Hacik mahallesidir. Bu mahallelerin tarihi
seyri tablo 5’de gösterilmiştir.

194
Beydilli, a.g.m., s. 181.
195
Ayrıntı için bkz., Ali Akyıldız, “Muhtar”, İA, c. 31, İstanbul, 2006, s. 52.

46
Tablo 5: 16. ve 20. Yüzyıllar Arasında Denizli Mahalleleri

No 1530-1571196 1778-1797197 1828-1832198 1830 Nüfus 1830- 2019 Denizli


Sayımı 199 1902200 Mahalleleri
201

1 Kuddüs Abdülkuddüs Abdülkuddüs


2 Ahi-Dudu Ahi-Toy Ahtoy Atalar
3 Alaca-Mescid Alaca-Mescid Alaca-Mescid
4 Araplar
5 Asil Bey Asıl Bey Asil Bey Sabık Müftü Sabık Eski Müftü
Müftü/Eski
Müftü
6 Cami-i Kebir Cami-i Kebir Cami-i Kebir Uçancı Uçancıbaşı
7 Kupa Mescidi Carullah Carullah Sırakapılar
8 Debbağlar Debbağlar Debbağlar Uçancıbaşı
9 Gidebostan
10 Ece(ler) Eceler Eceler Saraylar
11 Gazi Emir Gazi Emir
12 Gezirlik Gezirlik Güzerlik Gürcan
13 Hammam Kayacık Kayalık Kayalık Kayalık Kayalık
14 Samuri Kuramaz Kuramaz
15 Kurşunlu Kurşunlu Kurşunlu Saraylar
16 Kürekçiler Kürekçiler Kürekçiler
17 Meydan Meydan Meydan
18 Saray Saray Saray Aksaray Aksaray Saraylar
19 Kefere Zimmiyan Zimmiyan Uçancıbaşı
20 Hacik
21 Hacı Alamut
22 Hergele
23 Hoca Sinan
24 Kadı Emre
25 Yayacı
26 Medrese
27 Değirmenönü Değirmenönü
28 Delikliçınar Delikliçınar Delikliçınar Delikliçınar
29 Esemolla Mollabağ Mollabağ
30 Çaybaşı Çaybaşı Çaybaşı
31 Fesligan Feslegan Feslikan Feslikan
32 Hacı Kaplan Hacı Kaplan Hacı Kaplan Kaplanlar
33 Topraklık Topraklık Topraklık
34 Pelidlibağ Pelidlibağ Pelitlibağ
35 Yorganbattı Yorganbattı Yorganbattı
36 Efendiler Horselaz Horsalaz
37 İncirlipınar İncirlipınar İncirlipınar
38 Öküzbattı
39 Sırakapular
40 Kuyupınar

196
Gökçe, a.g.e., s. 87-88.
197
Demir, a.g.e., s. 30-31,
198
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54, 55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117, 120,
122. (tevzi defterlerine göre).
199
Mehmet Şeker-Nilgün Çevik, Denizli-1831 Nüfus Sayımı Prosopografisi (Grup Biyoğrafisi), İzmir,
2007, s. 19-20.
200
Karabıyık, a.g.t., s. 32-34.
201
Burada varlıklarını devam ettiren tarihi Denizli Mahalleleri verildi. (Demir, a.g.e., s. 30-31).

47
41 Köycükoğlu202 Küpçükoğlu
42 Altuntop Altuntop
43 Ayvasu Ayvasıra
44 Mızraboğlu
45 Hüseyin Hüseyin
Efendi Efendi
46 Hacı Fakih Hacı Fakih
47 Çömez Efendi Çömez
Efendi/ Muhık
Çömez
48 Diğer Feslikan
Feslegan
49 Hasan Efendi Hasan
Efendi
50 Diğer Hacı
Fakih
51 Kavaklıbağ
52 Diğer Kayalık Kayalar
53 Suluayrım
54 Kızılkanat Kızılkanat
55 Kirişhâne Kirişhâne
56 Uzun Hacı
57 İlbadı İlbadı İlbadı

674 numaralı Denizli sicilindeki mahalleler incelendiğinde bazı mahalle


isimlerinin meslek isimlerinden oluştuğu görülmektedir. Debbağlar, Kürekçiler gibi.
Bu durumda mahallelerde aynı meslek gruplarından insanların bir arada oturdukları
anlaşılmaktadır. Aynı zamanda mahallelerin isimleri merkezinde bulunan mabetten
de kaynaklanabiliyordu. Alacamescid, Cami-i Kebir, Kurşunlu, örneklerinde olduğu
gibi 203 . Ayrıca manevi veya siyasi kimliklere sahip kişilerin isimlerini taşıyan
mahalleler de bulunmaktadır. Ahtoy (Ahi-Toy), Asil Bey, Gazi Emir, Gidebostan
(Gide Mestan), Carullah mahalleleri gibi.

Denizli yer adları konusunda çalışma yapan Levent Kurgun mahalle ve köy
isimlerini yapı, boy, mevki, su, bitki, yapay, tanımlayıcı, yükselti, hatıra adı ve
benzeri gruplara ayırmıştır 204 . Bu anlamda 674 numaralı D.Ş.S.’de ismi geçen
mahalle ve köyleri değerlendirmek gerekirse; Şemikler, Saruhan, Kınıklı, Karaman,
Kaşıkçı, Karahasanlı, Şamlı gibi boy adalarının; Saray, Cami-i Kebir, Kurşunlu,

202
Bu mahalle Tanju Demir tarafından Kübcükoğlu olarak okunmuştur. (Demir, a.g.e., s. 30.)
203
Kurşunlu Camii (Sultan Alemşah Cami) Denizli’nin en eski camisidir. Bu sebeple Kurşunlu
Mahallesi de en eski Denizli mahallesi olmalıdır. Ayrıntı için bkz. (Mustafa Murat Öntuğ, “18.
Yüzyılda Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini Yapılar”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve
Kültür Sempozyumu, c.1, Denizli, 2007, s. 195).
204
Levent Kurgun, Denizli İli Yer Adları, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), c. 1, Denizli, 2002, s. 115-
158.

48
Alacamescid, Manastır, Eskihisar, Tekke, Kale gibi yapı adlarının yoğunlukta olduğu
görülmüştür.

Denizli mahalleleri tablolardan incelendiğinde bazı sonuçlara


ulaşılabilmektedir; 674 numaralı defterde vergi ödemekle yükümlü olan mahalleler
1828 yılı Haziran ayından 1832 yılı Haziran ayına kadar hemen hemen aynıdır.
205
Sadece Hacik Mahallesi’nin eklendiği görülmektedir . Ancak 1831 nüfus
sayımında adı geçen mahalleler birkaç istisna dışında farklıdır. Hiçbir değişime
uğramadan karşımıza çıkan sadece Kayalık Mahallesi’dir. Saray Mahallesi Aksaray
adını almıştır. Tanju Demir’in tespitlerine göre Asil Bey Mahallesi Sabık Müftü,
Cami-i Kebir Mahallesi ise Uçancı adını almıştır. Diğer mahallelerin isimleri hiçbir
şekilde uyuşmamaktadır. Bu durumu zamanla mahallelerin büyüdüğü veya
bölündüğü yahut bazılarının zamanla isim değiştirdiği teziyle 206 açıklamak yeterli
görünmemektedir. Bazı mahallelerin veya köylerin vergiden muaf olması, vakıf,
çiftlik yahut mukâtaa arazisi olması gibi durumlar tevzî defterlerinde isminin
geçmemesine sebep olabilir. Ancak bütün mahalle ve köylerin nüfus sayımında
sayılmış olması gerektiğine göre vergi yükümlülüğü olsun ya da olmasın hepsinin
ismini nüfus sayım listesinde görmemiz gerekirdi. 1831 sayımında adı geçmeyen
mahalle ve köylerin 1828 ve 1832 yılları arasında 674 numaralı deftere ait tevzî
defterlerinde aynı şekilde geçtikleri görülmektedir. Denizli Nüfus Defteri’nde adı
geçen Efendiler (Horselaz/Horsalaz/Hursuluz), Değirmenönü, Delikliçınar, Esemolla
(Mollabağ), Çaybaşı, Fesligan, Hacı Kaplan, Topraklık, Pelitlibağ, Yorganbattı
mahalleleri önceki yüzyıllarda ismi geçen mahallelerdir. Öküzbattı, Kuyupınar,
Köycükoğlu, Altuntop, Ayvasıra, Mızraboğlu, Hacı Fakih, Hüseyin Efendi, Muhık
Çömez, Hasan Efendi, Hacı Molla Ömer, Diğer Fesligan, Diğer Hacı Fakih,
Kavaklıbağ, Suluayrım, Kızılkanat, Uzunhacı, Kirişhâne, İlbadı mahallelerine ise ilk
defa rastlanmıştır. Ayrıca ilgi çeken bir durum da ilk defa Denizli Nüfus Defteri’nde
karşımıza çıkan mahallelerin bazıları ⅩⅠⅩ. yüzyılda varlıklarını devam ettirseler de
günümüze sadece İlbadı Mahallesi’nin eski ismiyle ulaştığı görülmektedir. Çalışılan
defterde vergi yükümlüsü olan mahallelerden Ahtoy (Ahi-Toy) Atalar, Asil Bey
Eskimüftü, Cami-i Kebir Uçancıbaşı, Debbağlar Uçancıbaşı, Eceler Saraylar,
Güzerlik Gürcan, Zimmiyan Uçancıbaşı, Abdülkuddüs Musa, Carullah Sırakapılar,

205
D.Ş.S., 674/30, 36(a), 53, 62.
206
Demir, a.g.e., s. 29.

49
Kurşunlu Saraylar, Meydan Delikliçınar adlarıyla devam ederken; Kayalık aynı
isimle varlığını devam ettirmiştir. Bu mahallelerden Gazi Emir Mahallesi ilk defa
ⅩⅤⅢ. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu mahalle 1828-1832 yılları arasında görülmesine
207
rağmen 1831 Denizli Nüfus Defteri’nde ve 1830-1902 tarihleri arasında
görülmemektedir. Ayrıca zamanımıza ismi ulaşan mahallelerden değildir. İlk defa
674 numaralı D.Ş.S.’de karşımıza çıkan iki mahalle ise Hacik ve Araplar’dır208. Her
ikisinin de isimleri zamanımıza ulaşmamıştır.

Ayrıca 674 numaralı D.Ş.S.’de vergi mükellefi listelerinde


karşılaşmadığımız, farklı hükümlerde ismi geçen Kaymakzâde, Çaybaşı, Rum
Mahallesi, Yorganbattı, Bereketler, Cellahlar, Şehir Mahallesi ve Danaoğlu
mahalleleri de bulunmaktadır 209 . Bu mahallelerden Bereketler ve Cellahlar Karcı
Köyü’nün mahalleleridir.

Ayrıca 18. yüzyılda Denizli’de bulunan mektep, medrese, cami, mescit, tekke
ve zaviyeler hakkında yazılmış Öntuğ’a ait makalede bunların dışında farklı mahalle
ve mevki isimleri verilmiştir. Bunlar; Paşa Kozlar Mevki, Tuz Pazarı Yanı, Halil Ağa
Bağı, Halil Ağa Mahallesi, Çarşı Mahallesi, Mengenli Mahallesi, Hacı Mehmet
Efendi Mahallesi, Hocalar Mahallesi, Şeyhler Mahallesi, Gümüşçay Mahallesi,
Gümüş Çayır Mahallesi, Gazelcioğlu Mahallesi, Dede Ağa Mahallesi, Ayşe Pınar
Yolu Mahallesi, Kıylak Mahallesi, Kaymaklı Mahallesi’dir. Delikli Çınar
Mahallesi’nin diğer adı Hacı Mahmut, Çaybaşı Mahallesi’nin diğer adı da Çayırbaşı
Mahallesi olarak verilmiştir. Yukarıda ismi geçen Öküzbattı Mahallesi ile isim
benzerliği olan iki ayrı mahalle adı geçmektedir. Bunlar Öküz Bağı ve Öküz
Bâdi’dir. İlbadı Mahallesi de Elbâdi Mahallesi olarak verilmiştir210.

C. Köyler

Sözlükte mahalle, semt, sokak, yöre anlamına gelen köy sürekli iskân
yerlerinin en küçüğünü ifade eder 211 . Osmanlı Devleti litaratüründe köy yerine
Arapça karye ve çoğulu olan kura kelimesi kullanılmıştır. Çalışılan defterde köyler
Karye-i Karcı, Karye-i Kınık şeklinde adlandırılmaktadır. Yaşayışları açısından

207
Karabıyık, a.g.t., s. 32-34.
208
D.Ş.S., 674/36, 62, 88.
209
D.Ş.S., 674/31, 37, 68, 79, 102.
210
Öntuğ, a.g.m., s.189-199.
211
Osman Gümüşçü-Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Köy”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, s. 85.

50
birbirine benzeyen ailelerin oluşturdukları köyler tıpkı mahalleler gibi bir mabet
etrafında kurulmuşlardır. Kamu idarelerinin en küçüğünü oluşturan köyler, köy
kethüdaları (gayrimüslim köylerde kocabaşılar) tarafından yönetilmektedir212.

Halil İnalcık’a göre “Asya tipi denen imparatorlukların çoğunda sosyo-


ekonomik yapının hücresi olan aile emeğine dayalı çift, bu imparatorlukların
oluşumunu belirlemiş ve ayakta kalmasını sağlamıştır. (…) Bunlara köylü
imparatorluklar demek abartı olmayacaktır. (…) Köylü kitlelerin açık ya da örtük
desteği olmaksızın Osmanlı İmparatorluğu da doğmaz ve ayakta kalamazdı” 213 .
Gerçekten de Osmanlı Devleti’nde tarım alanları geleneksel köy topluluklarından
oluşuyordu. Köylüler devlete ait topraklarda tarım-hayvancılık yapar ve ürünlerin bir
kısmı ile raiyyet vergilerini öderdi. Görüldüğü gibi Osmanlı köylüsü hem kendi
geçimini sağlıyor, hem de egemen askeri sınıfın gelirini oluşturuyordu. Dolayısıyla
devletin zenginliğinin temeli olan tarım, köylüler tarafından yapılıyordu 214 . Bazı
köyler ise vakıf köyü olduğundan vergilerini vakfa öderdi. Köylerin bazıları da
derbentçi, köprücü, çeltikçi, kürekçi, yağcı, kuşçu türünden bazı hizmetleri
yapıyorlar ve karşılığında avârız-ı divaniye gibi vergilerden muaf oluyorlardı215.

Kurulduğundan bu yana bir cazibe merkezi olan Denizli’nin bu özelliğini


devam ettirmesinde etrafında kurulmuş bazı köylerin etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Bu köyler adeta Denizli’nin birer modeli durumundadır. Köy olmalarına rağmen
mesleki iş bölümleri tarım dışı şekillenmiştir. Bu köyler de dokumacılık ve alt dalları
olan faaliyet alanları gelişmiştir. Bu köyler Gerzele (Yeşilköy-Servegazi), Göveçlik,
Karamanlı, Karcı köyleri ile ⅩⅠⅩ. yüzyıl ortalarında Karcı’ya bağlı birer mahalle
olan Bereketler, Hallaçlar ve Hisar gibi yerleşim yerleridir 216. 674 numaralı defterde
Karcı, Kethüda, Kınıklı, Manastır, Çakmak, Hâcıeyüblü, Saruhan, Karahasanlı,
Kebir, Karaman, Kaşıkçı, Göveçlik, Kurudere, Eskihisar, Goncali, Şemikler,
Bağbaşı, Zeytun, Tekye, Gerzele ve Kayıhan sürekli vergi yükümlüsü olan

212
Gümüşçü-Küçükaşcı, a.g.m., s. 86-87.
213
Halil İnalcık, “Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi, İstanbul
1996, s. 1-14.
214
Bülent Özdemir-İsmail Arslan, “Orda Bir Köy Var Uzakta; 19. Yüzyıl Osmanlı Köy Toplumunda
Sosyo-Kültürel İlişkiler Ve Değişim: Balıkesir Örneği”, İnternational Journal of Social Science, S. 6,
2013, s. 24.
215
Gümüşçü-Küçükaşcı, a.g.m., s. 87.
216
Özçelik, a.g.m., s. 230.

51
köylerdir217. Emirsultan, Şamlı, Kale, Eldenizli, Dereköy ise köy listelerine sonradan
eklenen köylerdendir218.

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi burada isimleri geçen Başkarcı, Şamlı,


Karamanlı, Karahasanlı, Eskihisar, Gerzele, Saruhan, Şemikler, Göveçlik, Goncaali,
Bağbaşı, Zeytinköy, Tekke, Kayıhan, Bereketler, Kınıklı, Hallaçlar, Hisar ve Kale
köylerinin büyük çoğunluğu Denizli’nin mahalleleri veya köyleri olarak varlıklarını
sürdürmektedirler. Mahallelerin birçoğu isim değiştirdiği halde tablolardan da
anlaşıldığı gibi köylerin birçoğunun aynı adla varlıklarını zamanımıza kadar
taşıdıkları anlaşılmaktadır. Aşağıdaki tabloda 1828-1832 yılları arasında vergi
mükellefi olan köylerle zamanımıza varlıklarını taşıyan köyler birlikte verilmiştir.

Tablo 6: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Denizli Köyleri ve Günümüzde İsimleri Devam Eden
Köyler:

No 674 Numaralı D.Ş.S.’ye 2019’da İsimleri Devam


Göre219 Edenler220
1 Şamlı Aşağı Şamlı
2 Kethüda
3 Kınıklı Kınıklı
4 Manastır
5 Çakmak
6 Hacıeyüblü Hacıeyüblü
7 Saruhan Saruhan
8 Karahasanlı Karahasanlı
9 Kebir
10 Karaman Karamanlı
11 Kaşıkçı
12 Göveçlik Göveçlik
13 Kurudere Kurudere
14 Eskihisar Eskihisar
15 Goncaali Goncali
16 Şemikler Şemikler
17 Bağbaşı Bağbaşı
18 Zeytun Zeytinköy
19 Gerzele Gerzele-Yeşilköy-Servergazi
20 Kayıhan Kayıhan
21 Tekye Tekke
22 Kale Kale
23 Emirsultan
24 Eldenizli Eldenizli
25 Dereköy

217
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 36(a), 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54,55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117,
120, 122.
218
D.Ş.S., 674/56.
219
D.Ş.S., 674/6, 18(a), 30, 36(a), 42, 43(b), 44(a), 51(a), 53, 54, 55, 56, 62, 67, 68, 88, 100, 116, 117,
120, 122.
220
Aynı isimle günümüzde varlıklarını devam ettirenler verildi.

52
26 Karcı Başkarcı
27 Bereketler (Karcı’nın mah.) Bereketler
28 Hallaçlar (Karcı’nın mah.) Hallaçlar
29 Hisar (Karcı’nın mah.) Hisar

Bu köylerin dışında ⅩⅠⅩ. yüzyılda Denizli’de Abdullah Ağa, Aşağı ve


Yukarı Şamlı, Cedid Ecirli, Dereköy, Emirler/Emirli, Eymir/Eğmir, İsmail Efendi,
Salih Ağa ve Yeğen Ağa çiftlikleri bulunmaktadır. Bu dönemde çiftlik köyden farklı
olarak toprağı bir şahsa ait olan, üzerinde kiracı ve ortakçıların yaşadığı geniş arazi
parçalarını ifade ediyordu. Köy ve çiftlikler arasındaki en önemli fark ise köylerde
halk toprağı tasarruf hakkına sahip olmasına rağmen, çiftliklerde kiracı veya ortakçı
durumundaydı221.

1831 Denizli Nüfus Defteri’nde ise köy ve çiftliklerden sadece Karye-i


Kethüda, Yeğen Ağa Çiftliği, Kal’a Çiftliği, Karye-i Şemikler, Büyükköy,
Çeltükcü, Kara Kova, Yukarı Şamlı, Aşağı Şamlı, Çiftlik Emirleri, Cedid-i Çiftlik ve
Ecirli, Koyunluköy ve Gümüşçay isimleri geçmektedir. Bunların içinde sadece
Kethüda ve Şemikler 674 numaralı defterde ismi sürekli vergi mükellefi olarak geçen
köylerdendir. Şamlı, Kale, Emirsultan ve Dereköy ise sonradan bu defterlere
eklenen, nadiren vergi yükümlüsü olan köylerdendir222.

Defterde başka sebeblerle Denizli’ye bağlı Kâfi, Çarşamba’ya bağlı Köynü,


Ezine’ye bağlı Kadı, Gököyük’e bağlı Bozalan, Karaağaç’a bağlı Tayganlı köyleri ile
Buldan kasabasına bağlı Nasuli adlı mahallin ismi de geçmektedir. Karaöyük
köyünün nereye bağlı olduğu belirtilmemiştir223. Nereye bağlı olduğu ve idari statüsü
belli olmayan Kırca, Kızılcabölük ile Denizli’ye bağlı Kule, Alagözlü, Köşklü,
Büyükköy, Kavaklı, Kâhya, Çamlı, Azadlık, Koçova ve Kaymakzâde adlı yerleşim
birimleri de yer almaktadır 224 . Bunlardan Büyükköy nüfus sayım defterinde ismi
geçen köylerdendir.

221
Karabıyık, a.g.e., s. 37.
222
D.Ş.S., 674/56.
223
D.Ş.S., 674/16, 43, 71, 109, 110.
224
D.Ş.S., 674/92(a), 99(a).

53
2. DENİZLİ’DE YÖNETİM

1828-1832 tarihleri arasında Denizli’de adından en çok bahsedilen


yöneticinin voyvoda olduğu görülmektedir. Tımar sisteminin bozulması iltizam ve
mukâtaa usulünün yaygınlaşması voyvodalık kurumunun gelişmesinde ve
yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Özellikle 18. yüzyıldan itibaren para sıkıntısının
artması, geliri fazla küçük bölgelerin doğrudan hazineye bağlanarak yönetilmesine
sebep olmuştur. Bu geliri fazla küçük bölgelerden Denizli, Bolu, Yeniil, Bozok,
Uşak, Tokat, Ayaş, Beypazarı, Antep, İzmir, Manisa, Giresun, Mudanya, İnegöl,
Soma, Edremit, Domaniç, Bilecik, Bergama, Viranşehir gibi merkezler voyvodalar
tarafından idare edilmeye başlanmıştır225.

Voyvodalar, kendilerine verilen sancaktan küçük gelir bölgesinin hem


yöneticileri hem de hazine gelirlerini toplayan tahsildarıydılar. Aynı zamanda bu
gelirleri merkezi hazinenin tahsis ettiği harcama alanlarına sevk etmekten de
sorumluydular. Kent veya kasabanın güvenliğini sağlamakla, istendiğinde asker
toplayıp sefere katılmakla yükümlüydüler. Kale askerlerinin ihtiyaçlarını vaktinde
göndermek, emredilen yerlere asker ve erzak tedarik etmek de önemli
görevlerindendi. Hatta 18. yüzyılın sonlarında Ruslara karşı yapılan savaşta zor
durumda kalan devlet, voyvodalardan şahsi servetleriyle asker tertip etmelerini
istemiştir. Ayrıca hazine voyvodalarının yönetimine bırakılan yerlere vali ve
mütesellimler karışamazlardı. Sancak dâhilinde diye vergi isteyemezlerdi 226.

Atamaları ve görevleri bakımından voyvodaları iki grupta toplayabiliriz;


birincisi vali ve mutasarrıfların kendi adlarına görevlendirdikleri voyvodalar, ikincisi
ise geliri doğrudan hazineye aktarılan yerlere, hazine yöneticileri tarafından atanan
voyvodalardır. Valiler daha çok geliri kendilerine arpalık olarak bırakılan yörenin,
ileri gelenleri arasından buyruldu ile voyvoda atadıkları gibi kapı halklarından birini
de görevlendirebiliyorlardı.

Hazineye bağlı yerlere ise hazine yöneticileri tarafından her yıl Mart ayı
başında voyvoda atanmaktadır. Bunlara arşiv belgelerinde hâvassı hümâyûn

225
Demir, a.g.e., s. 48.
226
Muzaffer Çetin-İbrahim İmamoğlu, Arşiv Belgeleri Işığında Tavaslı Osman Ağa, Denizli Büyük
Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2018, s. 11; Çadırcı, a.g.e., s. 30.

54
voyvodaları, miri mukâtaat voyvodaları denilmiştir 227. Bu voyvodalar bir yıllığına
atanmış olsalar da sık sık yer değiştirenler ya da birkaç yıl görevde kalanlar
oluyordu228. Devlet için önemli olan gelirlerin vaktinde hazineye ulaşması ve halka
zulüm edilmemesiydi. Bu şartları sağlayanların uzun süre voyvodalık yapabildikleri
anlaşılmaktadır. Mesela Tavaslı Osman Ağa uzun yıllar Denizli’de bu görevi devam
ettirmiştir229.

Denizli ve Tâbî Mukâtaası Denizli, Ezine, Çarşamba, Honaz ve Gököyük


kazalarından elde edilen gelirleri kapsamaktaydı. Bu mukâtaa 1774-1788 yılları
arasında Cezayirli Gazi Hasan Paşa’ya verilmişti. Paşa’ya Buldan Zeameti, Karakoğa
Mukâtaası, Karahayıt Çiftliği, Han-ı Kebir ve Denizli çarşısındaki vakıf
dükkânlarının gelirleri de bırakılmıştı. Kendisinin ölümünden sonra bu gelirler
Darphane-i Âmire tarafından zapt edilmişti. 1792 yılında da bu gelirler Ⅲ. Selim’in
annesine Valide Sultan Hassı olarak verilmişti 230 . Artık bundan böyle Denizli ve
Tâbî Mukâtaası Hâshay-ı Denizli ve Tâbî Mukâtaası adıyla anılacaktı231. Denizli ve
Tâbî Muktâası’nın voyvodaları Mukâtaat Hazinesi tarafından tayin ediliyordu. Ancak
1832 yılında yapılan düzenleme ile diğer Anadolu Eyaleti sancak ve kazalarıyla
birlikte Denizli Kazası da Mansûre Hazinesine devredilmiştir232.

1828-1832 yılları arasında Denizli’de üç voyvodanın görev yaptığı


anlaşılmaktadır. Bunlar Şeyh Mustafa Ağa, Hacı Abdullah Ağa ve Tavaslı Osman
Ağa’dır. Anlaşıldığı kadarıyla Şeyh Mustafa Ağa İle Osman Ağa arasında husumet
bulunmaktadır. Halktan bir kısmı Şeyh Mustafa ve kardeşine karşı isyan etmiştir.
Ancak Voyvoda Şeyh Mustafa Ağa kardeşini vekil bırakarak İstanbul’a gitmiştir;
eski Voyvoda Osman Ağa taraftarlarının kendisine karşı isyan çıkardığına Padişahı
ikna etmeye çalışmıştır. Arşiv belgelerinde bu olay Denizli Hadisesi olarak

227
Avcı, a.g.e., s. 65.
228
Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Türk Tarih
Kurumu Yayınları, Ankara, 2013, s. 29.
229
D.Ş.S., 674/63, 64, 94, 95, 96, 114, 115.
230
Tanju Demir tarafından Ⅲ. Selim’in annesi sehven Gülruh Sultan olarak verilmiştir. Aynı bilgi
Tanju Demir’den alıntı ile Yasemin Avcı tarafından da kullanılmıştır. (Demir, a.g.e., s. 48; Avcı,
a.g.e., s. 65). Ⅲ. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’dır. (Sevgi Parlak, “Mihrişah Valide Sultan
Külliyesi”, İA, c. 30, İstanbul, 2005, s. 42). 673 numaralı D.Ş.S.’nin 52. hükmünde Denizli
Kasabası’nda Gülruh Sultan Vakfı’na ait senelik 1.600 akçe gelire sahip bir kervansarayın varlığından
bahsedilmektedir.
231
Demir, a.g.e., s. 52-55.
232
Çadırcı, a.g.e., s. 15.

55
geçmektedir233. Ezine Kazası’na bağlı Kadı Karyesi’nde çıkan bu fesadın kaynağını
araştırmak üzere Padişah tarafından Şerif Mehmet Nâyâb Efendi özel mübaşir olarak
tayin edilmiştir 234 . Ancak Denizli Voyvodası Şeyh Mustafa Efendi ve kardeşine
itibar edilmediği anlaşılmaktadır. Çünkü daha sonra Denizli voyvodası olarak Hacı
Abdullah Ağa karşımıza çıkmaktadır. Ancak Abdullah Ağa da kısa bir süre sonra
vefat etmiştir. Bunun üzerine söz konusu kazalar Dergâh-ı âli Kapıcıbaşılarından
Tavaslı Osman Ağa’ya ihale ve iltizam olunmuştur. “Hatt-ı Hümâyûn-ı şâhâne”
gereğince mukâtaa 238.594,5 kuruşa, Denizli ve Honaz kazaları avârızları da 5.256
kuruşa Osman Ağa’ya verilmiştir 235 . Kendisine dışarıdan müdahale ve taarruz
olunmaması için Darphâne-i Âmire’den zabtnâme verilmiştir. Sicildeki hüküm
kayıtlarında Denizli kadısı başta olmak üzere diğer memleket iş erlerine “mûmâ-
ileyhin voyvodalığından haberdar olup, kendinize voyvoda ve zâbit bilip” memleketi
hak ve adaletle uyum içinde idare edin denilmektedir236.

Denizli Voyvodası Osman Ağa’nın devletin güvenini kazanması üzerine


1246 237 ve 1247 238 yıllarına ait mukâtaa ve avârız gelirlerini toplama işi yine
kendisine verilmiştir. Kendisine kimsenin müdahale etmemesi için yine tarafına
iltizam zabtnâmesi ulaştırılmıştır239. Devletin her üç yıl için istediği iltizam ve avarız
bedeli toplam 243.850,5 kuruş olup sabit kalmıştır. Yıldan yıla bir değişim
gözlenmemiştir240. Osman Ağa’nın devlete güven tesis etmiş olmasından olmalıdır ki
asker için gerekli yapağı mübâyası da kendisine verilmiştir241.

Voyvoda Osman Ağa’nın Denizli ve çevresinde uzun yıllar önemli görevler


yaptığı anlaşılmaktadır. Osman Ağa Denizli, Muğla ve Aydın bölgesinin en güçlü
ailelerinden biri olan Tavaslızâdeler ailesine mensuptur. Aile 18. yüzyılın
başlarından itibaren Osmanlı taşra yönetiminde etkin bir güce sahip olmuştur. Aile
Ahmet Ağa ile birlikte tarih sahnesine çıkmıştır. Aynı aileden Ömer Ağa ile birlikte
adından söz ettirir duruma yükselmiştir. Çünkü Ömer Ağa ilkin Tavas Mütesellimi

233
Çetin-İmamoğlu, a.g.e., s. 36-37.
234
D.Ş.S., 674/43.
235
D.Ş.S., 674/63.
236
D.Ş.S., 674/64, 96.
237
D.Ş.S., 674/94.
238
D.Ş.S., 674/114.
239
D.Ş.S., 674/95, 115.
240
D.Ş.S., 674/63, 94, 114.
241
D.Ş.S., 674/103.

56
ardından da Menteşe Mütesellimi olmuştur. Kendisine aynı zamanda Bodrum
tersanesinde kalyon yaptırma görevi verilmiştir. 1785 yılında Osmanlı Donanması’na
yeni bir kalyon kazandıran Ömer Ağa’nın yerine oğlu Osman Ağa geçmiştir.

Ailenin en etkin üyesi Osman Ağa’dır. 19. yüzyılın başında Tavas Ayanı
olarak görülen Osman Ağa’yı Sultan Ⅱ. Mahmut Sırp İsyanı üzerine Belgrat
Kalesi’ne gönderir. Buradaki başarıları üzerine kendisisine en üst düzey unvanlardan
olan Kapıcıbaşılık rütbesi verilir242. Aynı zamanda Yunan İsyanı’nı bastırmada da
görev alır. Bu olaylar sırasında kendine Çeşme Muhafızlığı verilmiştir. Bu arada
bizzat kendisine Padişah tarafından donanma için bir kalyon yaptırma görevi verilir.
Osman Ağa bu kalyonu kendi kişisel parası ile yaptırır. 1821 yılında Osman Ağa
Denizli Voyvodası unvanı ile karşımıza çıkmaktadır. Kısa bir süre Şeyh Mustafa Ağa
ve Abdullah Ağa’nın voyvodalığından sonra bu göreve yukarıda bahsedilen
gelişmeler üzerine yine Osman Ağa getirilir. Yunan İsyanı sırasındaki hizmetlerinin
karşılığı olarak da Menteşe Sancağı Mütesellimi olur. Artık Osman Ağa Batı
Anadolu’nun askeri ve ticari kapısı olan Çeşme Muhafızlığı’nın yanı sıra Tavas,
Denizli ve Menteşe sorumlusudur243. Mehmet Ali Paşa İsyanı sırasında aynı zamanda
Marmaris Muhafızlığı görevi de kendisine verilir. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim
Paşa’ya Anadolu’daki birçok komutan ve idareci itaat ettiği halde, Osman Ağa’nın
itaat etmemesi sultanın yanındaki değerini artırır. Bunun sonucunda gelirleri iki
katına çıkarılarak ödüllendirilir244. Tavaslı Osman Ağa’nın bütün bu işleri tek başına
kendisinin yürütmesi mümkün görünmediğinden Denizli’deki işlerini Denizli Vekili
Mehmet Ali Ağa yürütmüştür245.

Kadıların durumuna gelince; 16. yüzyılın ikinci yarısına kadar kaza


yönetiminde birinci yetkili kişinin kadı olduğu bilinmekle birlikte artık voyvodaların

242
D.Ş.S., 674/64, 94, 95, 103, 105, 106, 112, 115.
243
Osman Ağa 1829-1832 yılları arasında Menteşe Mütesellimliği ve Denizli Voyvodalığı görevini
sürdürmüştür. 1833 yılında görevinden azledilse de ertesi yıl aynı göreve tekrar getirilmiştir. Osman
Ağa Tanzimattın ilanıyla birlikte ilk Denizli Muhassılı olarak atanmıştır. Osman Ağa şahsında,
Tanzimat reformlarına karşı çıkan halkın tepkisiyle karşılaştı ve kısa süre sonra görevinden alındı.
Ancak bir süre sonra Menteşe Kaymakamı olarak karşımıza çıkan Osman Ağa zimmetine para
geçirmek suçundan Rodos’a sürgün edilse de tekrar görevine iade edilmiştir. Defalarca mahkeme
edilmesine rağmen 1852 yılına kadar Osman Ağa’nın bölgede geniş yetkilerle görevlerine devam
etmesi merkezi hükümetin kendinden kolayca vazgeçemediğini göstermektedir. (Avcı, a.g.e., s. 67-
75). Güçlü bir ayan ailesi olan Tavaslızâdelerden Ali Ağa’nın da 1881-1891 yılları arasında Denizli
yönetiminde etkin olduğu anlaşılmaktadır. (Avcı, a.g.e., s. 135-136).
244
Çetin-İmamoğlu, a.g.e., s. 36-38.
245
D.Ş.S., 674/120, 122.

57
daha etkin görevler aldığı yukarı da anlatılanlardan anlaşılmaktadır. Ⅲ. Selim ilk defa
yargı ile yürütmeyi birbirinden ayırmak istemiş ve bazı yenilikler yapmıştır246. Ⅱ.
Mahmut zamanında İhtisap Nazırlığı’nın kurulmasıyla belediye işleri bunlara
devredilmiştir. Güvenlik işleri de voyvodaların kapı halkı tarafından
yürütülmektedir. Dolayısıyla kadıların yetki alanları doğal olarak daralmıştır. Buna
rağmen defterden edinilen bilgiye göre kadıların yargı işi dışında vergilerin dağıtımı
ve defterlerin İstanbul’a altı ayda bir gönderilmesi, esnaf şeyhlerinin, ayan ve muhtar
gibi görevlilerin seçimi gibi işlerde etkin oldukları anlaşılmaktadır. Kadının ilâmı
olmadan ya da sicile kayıt yaptırmadan hiçbir işlemin geçerliliği olmazdı. Vakıf
kurumunun bütün işlemleri, miras dağıtımı, vasi tayini, alım-satım senetlerinin kayda
geçirilerek onaylanması, vergi gelirlerinin tutanak altına alınarak merkeze
gönderilmesi ve diğer noterlik işlemleri de kadılara ait yükümlülüklerdendi.

Bu dönemde Denizli’nin kadı vekilleri olan nâibler tarafından idare edildiği


anlaşılmaktadır. Buna göre Denizli Kazası’na 1829 yılı Nisan ayında Mevlânâ
Kuzât-ı Kiram’dan Es-Seyid Mehmet Arif Efendi tayin olunmuştur 247 . Özellikle
muhallefât-ı askeriye konusunda şer‘i nebevîden ayrılmaması istenmektedir. Bir yıl
sonra bu göreve Mevlânâ Mehmet Şakir Efendi getirilmiştir. Şakir Efendi bu görevi
Hasan El-Kadı adına yürütecektir248. Daha sonra aynı görev defteri sona erdiren Ali
Derunî Efendi’ye verilmiştir. Ali Derunî Efendi de bu görevi İbrahim El-Kadı adına
yürütecektir249.

246
Çadırcı, a.g.e., s. 81.
247
D.Ş.S., 674/39(a).
248
D.Ş.S., 674/71(b).
249
D.Ş.S., 674/108; Bunlardan başka karşımıza Kütahya Sancağı’nı ilgilendiren atama işlemleri de
çıkmaktadır; buna göre Kütahya Sancağı Mütesellimi Mehmet Emin Ağa dine, devlete ve saltanata
sadakatinden dolayı Padişahın yanında makbul olduğundan Dersaadet‘e çağrılarak Kethüdalık
hizmetine tayin olunmuştur. Kütahya Sancağı Kethüdası Feyzullah Ağa ise Kütahya Sancağı Umûru
Mütesellimliği idaresine tayin olunmuştur. İlerleyen dönemde de Kütahya Paşa Sancağı
Mütesellimi’nden ahali hoşnut ve razı olduğundan yine aynı bedelle mütesellimlik Halil Kâmili
Ağa’ya tekrar verilmiştir. (D.Ş.S., 674/21, 101).

58
İKİNCİ BÖLÜM
ASKER TALEPLERİ

1. ASÂKİR-İ MANSÛRE-İ MUHAMMEDİYE

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin Ⅲ. Selim tarafından oluşturulan ilk çağdaş


ordusu Nizam-ı Cedit, Kabakçı Mustafa İsyanı’yla ortadan kaldırılmıştı. Ⅱ. Mahmut
tarafından kısa sürede bu ordunun yerine Sekban-ı Cedit Ocağı oluşturulduysa da bu
ocak Bayraktar Mustafa Paşa’nın ölümüyle sonuçlanan başka bir ayaklanmaya
kurban gitmişti. Sultan Mahmut’un yeni kurduğu Eşkinci Ocağı ise Yeniçerilerin son
kez isyanı etmesine sebep olmuştu. Bu isyan Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında
kaldırılmasıyla neticelenmişti.

Ⅱ. Mahmut Vakay-i Hayriye denilen bu olaydan üç gün sonra askere


yazılanlarla talime başlamış ve Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu’nu
kurmuştu. Hükümet ilk olarak İstanbul’da 8 tertipten oluşan 12.000 kişilik bir ordu
kurmayı hedeflemiş ve iki ayın sonunda 7.000 civarında asker sayısına ulaşmıştı250.
Asâkir-i Mansûre Kanunnamesi’ne göre yeni ordunun insan kaynağı Anadolu ve
Rumeli kasaba ve köylerinde yaşayan yerleşik nüfusa dayandırılmalıydı. Askerlerin
tamamına yakının Müslüman olması, büyük çoğunluğunun da ana dili Türkçe
olanlardan tercih edilmesi hedeflenmişti251. Kütahya ve tâbî kazaları bu tanımlamaya
uyduğu için sürekli asker talepleri devam etmişti. Vilayetler dışında kurulmuş ilk
birlikler olarak Konya ve Kütahya tertipleri dikkat çekmektedir. Bu birlikler Rum
İsyanı sebebiyle İstanbul’a getirilmişti252.

Yeni ordunun Seraskerlik görevini ilk üstlenen kişi Yeniçeri Ağası olup
isyanın bastırılmasında Padişahın yanında yer alan Ağa Hüseyin Paşa’dır. Daha
sonra bu makamı “Şeyhü’l-vüzerâ” Koca Hüsrev Paşa devralmıştır. Mehmet Hüsrev
Paşa, 1827-1836 tarihleri arasındaki ilk Seraskerlik döneminde modern bir ordu
kurmayı başarmıştır. Seraskerlik makamı Yeniçeri Ağalığı yerine kurulmuş olup
Başkomutanlık ile Harbiye Nazırlığı’nı birleştiren bir görevdir. Yeniçeri Ağası’nın
İstanbul’un güvenliği (İstanbul Muhafızlığı) ve yangın söndürme gibi sorumlulukları

250
Gültekin Yıldız, Neferin Adı Yok, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009, s. 174.
251
Yıldız, a.g.e, s. 142-144.
252
Yıldız, a.g.e., s. 174

59
da bu görev tanımına girmektedir 253 . Bu ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere
Asâki-i Masûre Hazinesi kurulmuştur. Bu hazineye yeni kaynak bulmak elbette
önemli bir sorundu. Bunun için ihtisap rüsûmu alınmaya başlanmıştı. Ağır vergi
yükü altında ezilen halktan bu vergiye karşı tepki gecikmedi. Hem bu vergiyi koyan
hem de batı adetlerinin yayıcısı olarak gördükleri Hüsrev Paşa’ya karşı İstanbul’da
faaliyetler başladı. Dolayısıyla Paşa’nın kurmuş olduğu Mansûre Ordusu tehlikeye
girdi254. Aslında 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Edirne’nin düşmesi yeni
orduya karşı tepkilerin İstanbul’da yükselmesine sebep olmuştu. Yeniçerilerin geri
geleceğine dair söylentiler ocağın tasfiyesi sürecinde zarar görmüş birçok zümrenin
temennisiydi. Bu tepkinin iktidara karşı bir meydan okumaya dönmemesi için
Hüsrev Paşa, “1826 Haziranından sonra ikinci bir terör politikasını devreye sokmuş”,
kendine dolayısıyla hükümete hoş görünmeyenleri ya idam ya da sürgün ettirmişti.
Üç yıl önce ocak kaldırıldığında nasıl İstanbul sokakları cesetlerle dolduysa yine aynı
manzara yaşanmıştı. “Yeniçeri olma şüphesi uyandırmak” 255 suçundan cezalar
kesilmiş ve tepkiler bastırılmıştı. Böylece Sekban-ı Cedit ve Eşkinci Ocağı’nın
akıbetine uğramaktan Serasker ordusunu kurtarmıştı.

İstanbul’da yaşanan bu olaylar 1829 tarihli bir hükümle Denizli devlet


ricaline yansıtılmıştı. Bu hükümde anlatılanlara göre 1828-1829 Osmanlı-Rus
Savaşı’nın arkasından “Musâlaha-i Hayriye” olarak adlandırılan Edirne Antlaşması
imzalanmıştır. Ancak bu savaş esnasında “Edirne Vakası” olarak tanımlanan
Edirne’nin elden çıkması olayı Yeniçeri taraftarlarının yeni ordu aleyhine
faliyetlerine sebep olmuştur. “Ocağ-ı mülga gayretkeşleri hainler” ifadesiyle
tanımlanan grup bu başarısızlığa sebep olarak Asâkir-i Mansûre askerlerini
göstermektedirler. Sicile göre bu olayı bahane eden ocak aleyhtarları İstanbul ve
Mansûre askerleri ile ilgili dile alınmaz ve Müslümanlığa sığmaz türlü laflar
etmektedirler. Yukarıda anlatıldığı gibi İstanbul bunlardan temizlenmiştir. Kütahya
Sancağı dâhilinde Yeniçerilik gayreti güdenler olursa, cezaları kesilmek üzere isim
ve şöhretleriyle, merkeze bildirileceklerdir. Anadolu kentlerinde böyle bir karışıklık
ihtimali merkezi hükümeti endişelendirdiği için yerel yöneticiler tehditlerle

253
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara, 1984, s. 81.
254
Halil İnalcık, “Hüsrev Paşa”, İA, c. 19, İstanbul, 1999, s. 41-45.
255
Yıldız, a.g.e., s. 68-69.

60
uyarılmıştır 256 . Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından üç yıl sonra bile bu konuyla
ilgili emirlerin gelmesi ocağı ortadan kaldırmanın çok da kolay olmadığını ve zaman
aldığını göstermektedir.

Ayrıca 1830 yılında Denizli’ye gönderilen fermana göre Anadolu’daki bazı


kazalardan tertip edilen Asâkir-i Mansûre neferlerinin yolculukları esnasında
uğradıkları kasaba ve köylerde lâyıkıyla bakılmadıkları ve bundan dolayı firar
ettikleri anlaşılmaktadır. Hükme göre bu askerler “îfây-ı fâriza-i cihâd” amacıyla
oluşturulmuşlardır. Bu sebeple askerlere itina ile bakılmalı ve bu hususta gereken
tedbirler alınmalıdır257. Bu konuda 07.12. 1830 tarihinde hüküm gönderildiği halde
önemine binaen on beş gün sonra bir hüküm daha gönderilmiştir. Orduya yeni katılan
ve sıla için memleketlerine gidip gelen askerlerin ihtiyaçlarını karşılamak bütün
memurların üzerine vacip olarak tanımlanmıştır. Ayrıca bu askerler “delil ve
tüfenkçi” taifesi gibi vardıkları yerlerde olur olmaz şeyler istememekte, bulduklarıyla
yetinmektedirler. Gelen emre göre öteden beri misafir ağırlamaya alışkın olan
mütesellim, voyvoda, ayan, vücûh ve sairlerinin konaklarında askerler
ağırlanmalıydı. Böylece firarların önüne de geçilmiş olacaktı. Halk gelip-gidenlere
sudan başka nesne vermeyecekti. Ayrıca bu askerlere masraf edildi diye tevzî
defterlerine ek vergi yüklenmeyecekti. Böylece fukara ahaliye yük olunmayacaktı.
Bütün bunlara rağmen firar eden askerler olur ise ihmali olan kazalardan firar eden
asker sayısınca asker istenecek ve ihmali olan görevliler cezalandırılacaktı 258.

Başlangıçta 15 kuruş olan piyade neferi aylığına ve 24 kuruş olan süvari


neferi aylığına ek olarak tayinât, kıyafet ve silahın da devlet tarafından verilmesi
orduya katılmayı cazip hale getirmekteydi. Ancak yeni orduya yazılan bir nefer 12
yıl askerlik yapacaktı. Sivil hayata geçip evlenip ziraat ve ticaretle uğraşabilmesi için
bu süre halka çok fazla gelmişti. Asker firarlarıyla ilgili sürekli uyarıların gelmesinde
ve asker taleplerine istenen ilginin gösterilmemesinde bu sürenin uzunluğu etkili
olmuştur259.

Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusu için yapılan en önemli


çalışmadan biri de nüfus sayımıdır. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasının ardından yeni

256
D.Ş.S., 674/49.
257
D.Ş.S., 674/90.
258
D.Ş.S., 674/93.
259
Yıldız, a.g.e., s. 176.

61
kurulacak ordu için en önemli ihtiyaç insan ve para idi. Bu sebeple vergi ve askerlik
için müsait nüfusu görmek isteyen Ⅱ. Mahmut bir sayım yaptırmak istedi. 1828-1829
260
döneminde sayım yapılmaya başlanmıştı . Sayıma ilk olarak İstanbul’dan
başlanmış ancak 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nın başlaması üzerine bu iş
tamamlanamamıştı261. Edirne Anlaşması’nın ardından 1830-1831 döneminde yeni bir
nüfus sayımı daha yapıldı 262 . 1831 yılında yapılan bu nüfus sayımı, Osmanlı
Devleti’nin modern anlamda ilk nüfus ve mülk sayımıdır263.

Sayım esnasında askerlik ve vergi mükellefiyeti esasına göre kayıtlar


yapıldı;14 yaşından 40 yaşına kadar olup askerliğe elverişli bulunan kişiler için
“mim” işareti konuldu264. Bu işaret kırmızı kalemle konuldu ve sayımın askerlikle
ilgili olduğu gizlenmiş oldu 265. Bu sayımına göre Denizli’de 7.487 neferan 266 358
rûus 267 , Honaz’da 2.502 neferan 65 rûus, Ezine’de 5.632 neferan 155 rûus,
Çarşamba’da 4.254 neferan 7 rûus, Gököyük’te 1.843 neferan tespit edilmişti. Söz
konusu beş adet kazanın mim işareti konulan neferan sayıları ise; Denizli’de 1.174,
Honaz’da 371, Ezine’de 948 Çarşamba’da 643 ve Gököyük’te 343 adettir. Toplam
sayı 3.479’dur 268 . Böylece Devlet 14 ile 40 yaş arası erkekleri tespit ederek yeni
kurulan Mansûre Ordusu için Denizli ve kazalarından askere alabileceği sayıyı net
olarak görmüş bulunuyordu 269 . Yukarıda da belirtildiği gibi Asâkir-i Mansûre
Kanunnamesi’ne göre yeni ordu Anadolu ve Rumeli kasaba ve köylerinde yaşayan,
260
Özellikle askerlik için müsait nüfusu tesbit etmek amaçlandığı için orduya asker vermeyen Lahsa,
Basra, Yemen, Mısır, Tunus, Cezayir, Trablusgarp ve Habeş eyaletlerinde sayım yapılmamıştır.
(Caner Gül-Kerim Gülmez, 49 Numaralı Nüfus Defteri (1285-1295/1870-1880), (Mezuniyet Tezi),
Lefkoşa, 2005, s. ⅩⅠⅤ).
261
Behset Karaca-Kadir Karacan, 1842 Tarihinde (3751 ve 3752 Numaralı Nüfus Defterine Göre)
Baf, Kukla ve Hirsofi Kazalarındaki Gayrimüslim ile Müslim Reayanın Nüfus ve Toplum Yapısı,
Kitapsever Bir Tarihçi Prof. Dr. Ali Birinci Armağanı, Polis Akademisi Yayınları, Ankara, 2017, s.
335.
262
Mehmet Güneş, “Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları İçeren Kayıtların Tahlili,
Akedemik Bakış, c. 8, S.15, Kış, 2014, s. 227.
263
Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nufüs Sayımı 1831, Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü Matbası, Ankara, 1995, s. 22; Gökçe, a.g.m., s. 171.
264
Eyüp Akman, “İlk Nüfus Sayımında Taşköprü (1830)”, Uluslararası Taşköprü Pompeiopolis Bilim
Kültür Sanat Araştırmaları Sempozyumu, Kastamonu, 2017, s. 1510.
265
Akman, a.g.m. s. 4.
266
Vergi ve askerlik yükümlüsü erkekleri ifade etmektedir.
267
Gayrimüslim halkı tanımlamaktadır.
268
Karal, a.g.m., s. 125.
269
Bu sayıma göre Denizli’de 7.845 erkek nüfusa karşı bu kadar kadın nüfus olabileceği tezinden
hareketle 15.690 kişinin yaşadığı tahmin edilebilir. Aynı nüfus sayımı sonuçlarına göre tahmini olarak
Isparta’da 12.600, Antalya’da 13.000, Anadolu’nun gözde şehri İzmir’de 44.000 kişi yaşıyordu.
Anadolu Eyaleti’nin merkezi Kütahya’da ise 16-17 bin kişi yaşıyordu. (Çadırcı, a.g.e., s. 49). Buna
göre Denizli nüfusunun azımsanmayacak sayıda ve bağlı olduğu Kütahya nüfusuna oldukça yakın
miktarda olduğu görülmektedir.

62
tamamına yakını Müslüman olan ve genelde ana dili Türkçe olan askerlerden
oluşmalıydı. Denizli ve tâbî kazalarında bu tanımlamaya uygun yaklaşık 3.500
kişinin varlığı, bölgeden sürekli asker taleplerine sebep olmuş ve bölge “asker
yatağı” olarak tanımlanmıştı. Devlet, asker ve vergi mükelleflerinin tesbitinde
aksaklıkların olmaması için sayım işini sürekli hale getirmek istemişti270.

2. OSMANLI-RUS SAVAŞI (1828-1829)

Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, Asâkir-i Mansûre-i Muhamediye Ordusu yeni


kurulmuş ve 1827 yılında Osmanlı Donanması Navarin’de yakılmıştı. Bu şartları
değerlendiren Ruslar doğuda Kars ve Erzurum’u işgal edip Trabzon’a kadar
ulaşmışlardı. Batıda da Edirne’yi işgal edip İstanbul’u tehdit etmeye başlamışlardı.

Bu savaşın başlaması üzerine bizzat Padişah tarafından asker talebinde


bulunulmuştur. D.Ş.S.’de geçen kayıtlardan anlaşıldığı üzere bu savaş “evvelkiler
gibi hudûdu mülk da‘vası olmayıp mücerred dîn-i mubin kavgası” olduğundan “fi
sebîlillah gazâ ve cihâd kâffe-i ehl-i imana farz-ı ayn” olmuştur 271 . Padişahın bu
ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla “her mümin muti bir asker” olarak orduya
katılmalıdır272. Bu anlayış Osmanlı askerlik sisteminde yeni bir sürecin başlangıcı
olmuştur. Askerlerin kendi rızalarıyla gönüllülük esasına göre askere yazılmaları,
“ücretli askerlikten zorunlu yurttaş askerliğine doğru geçişe” zemin hazırlamıştır273.
Zira Osmanlı Devleti yıllarca cephelerde Yeniçeriler ve Tımarlı Sipahilerden oluşan
ücretli askerlerle savaşmıştır. Bu dönemde devlet yeni ordunun kuruluşunu henüz
tamamlayamamıştı. Zira yeterli ekonomik güce de sahip değildi. Bu sebeple Rus

270
Nüfus sayımı ile ilgili 3 Ekim 1831 tarihinde Denizli’ye ulaşan emre göre nüfus sayımı yapıldıktan
sonra ölenlerin, doğanların, taşralardan kazalara gelenlerin tespiti için defterlerin üç ayda bir Başkente
gönderilmesi istenmiştir. Ancak üç ayda bir defterlerin iki şehir arasında gelip gitmesinin hem işleri
zorlaştırdığı hem de tashih işinin layıkıyla yapılamadığı anlaşılmıştır. Ancak bu kadar düzene girmiş
bir konu ihmal edilmemeliydi. Bunun için Rumeli’nin ve Anadolu’nun her bir kazasına veya duruma
göre birkaç kazasına “emin ve mu‘temed” birer mukayyid tayin edilmeliydi. Bunlara görevli oldukları
vilayetten yeterli miktarda maaş verilecek ve halktan kaydiye veya başka bir adla ayrıca ücret talep
edilmeyecekti. Kaydediciler yeni doğan çocukları ve ölenleri isim ve tarihleriyle, başka
memleketlerde olup da vilayetlerine gelenleri, hacca gidenleri ve Asâkir-i Mansûre için İstanbul’a
gidenleri kaydetmek üzere görevlendirileceklerdi. Bu görevde memurlara Müslüman halkın tespitinde
muhtarlar, mütevelliler ve halkın ileri gelenleri, gayrimüslim halkın sayımında ise kocabaşılar
yardımcı olacaklardı. Hazırlanan bu belgelerin imzalı suretleri altı ayda bir Başkente gönderilecek ve
merkezdeki defterler güncellenmiş olacaktı. Bu işlerin aksaması durumunda hâkimler ve defter
nazırları cezalandırılacaktı. (D.Ş.S., 674/112).
271
D.Ş.S., 674/2. Hatta bizzat padişahın kendisi saraydan ayrılarak Rami Çiftliği’ne gelmiş ve konun
ehemmiyetini göstermek istemiştir. (D.Ş.S., 674/29).
272
Yıldız, a.g.e., s. 49.
273
Yıldız, a.g.e., s. 143.

63
tehdidi karşısında tebasının dini duygularını galeyana getirerek gönüllülük esasına
dayalı bir ordu düzenleme ihtiyacı ortaya çıktı. Bütün bu gelişmeler Cumhuriyet
Türkiyesi’nde devam eden zorunlu askerliğin de temeli oldu.

Devletin yeni askere ihtiyacı ne kadar şiddetli olsa da asker seçme konusunda
seçici davrandığı görülür. Sultan Mahmut’un ifadesiyle “Dersaadetim matrutlarından
olmamak” şartı getirilmişti. Böylece askerin içine İstanbul’dan kovulan “Yeniçeri
eskilerinin” karıştırılmaması hedeflenmişti. Nitekim Mansûre Ordusu’nun kurulduğu
ilk aylarda ilk Serasker Ağa Hüseyin Paşa’nın tahkikatı sonucunda başta Üsküdar
Kışlası olmak üzere İstanbul’daki kışlalarda iki bine yakın “sabık Yeniçeri” tespit ve
tasfiye edilmişti274.

Bu savaş esnasında asker ihtiyacı o kadar çok artmıştı ki 12 yaşından 70


yaşına kadar herkes askere katılmalıydı. 12 yaşında bir çocuğun ve 70 yaşında bir
ihtiyarın gönüllü asker olması düşünülemez. Ayrıca devlet her zaman askerinin
seçkin ve güçlü (güzide ve tüvânâ) olmasını ister. Mansûre Kanunnamesine göre de
askerler en az 15, en fazla 25-30 ya da fiziki durumları uygun ise 40 yaşında “güzide
ve tüvânâ” olabilirler 275 . Ancak ihtiyacın şiddetinden dolayı yaş aralığının geniş
tutulduğu görülmüştür.

Sicilden anlaşıldığı kadarıyla devlet halkını askere çağrırken hem ikna hem
de tehdit metodunu birlikte kullanmıştır. Aslında bu durum “Nefir-i aam” olarak
adlandırılan “zorunlu gönüllülük” çağrısıdır276. Osmanlı Devleti tebasına, ben seni
manevi duygularını harekete geçirerek askerliğe motive etmeye çalıştım, olmazsa
zorla gelirsin mesajı vermiştir. Hangi dilden anlarsanız ona göre gelin, ama mutlaka
gelin der gibidir. Bizzat padişaha cihat çağrısı yaptırılması ve cihat çağrısında kadın
fiğürünün kullanılması dikkat çekicidir. Hanedandan Fatma Sultan yine 12 yaşından
70 yaşına kadar herkesi cepheye çağırmaktadır277. Savaş hem doğuda hem de batıda
bütün şiddeti ile devam ederken geçerli şer‘i özrü bulunmadığı halde cepheye

274
Yıldız, a.g.e., s. 68-69.
275
Yıldız, a.g.e., s. 143.
276
Yıldız, a.g.e., s. 219; D.Ş.S., 674/3.
277
D.Ş.S., 674/24; Bu cihad çağrısı 1828 yılında yapılmıştır. Fatma Sultan, Ⅱ. Mahmut’un eşi Fatma
Başkadınefendi olamaz, çünkü 1809’da ölmüştür. En uzun yaşayan Fatma isimli kızı 1810-1825
yılları arasında yaşamıştır. Ⅱ. Mahmut’tan önceki padişahlardan Ⅲ. Selim’in çocuğu olmadığı gibi, Ⅰ.
Abdülhamid ve Ⅲ. Mustafa’nın bu dönemlerde yaşayan Fatma isimli kızlarının olmadığı anlaşılmıştır.
O halde Fatma Sultan Hanedana mensup başka bir hanımdır. (Yılmaz Öztuna, Ⅱ. Mahmut, Ankara,
1989, s. 13-15).

64
gitmeyenler, asi olarak cezalandırılacaktı. Cezalar ise Şeyhülislamlık tarafından
kesilmişti ki bu ceza hayal ve hatıra gelmez bir akıbet olup pis vücutların kafalardan
ayrılmasıdır. Burada görüldüğü gibi tehdit metodu kullanılmıştır 278 . Adeta her
durumda öleceksiniz, pisipisine ölmektense onurunuzla şehit olun denilmiş gibidir.

Devlet, savaş devam ederken bir taraftan da ekonomiyi ayakta tutma gayreti
içindeydi. Bu sebeple çiftçi ve esnafın cepheye gitmesini istememişti279. Ancak “Rus
keferesi” Purut Nehri’ni geçerek Boğdan’a girince işler değişti. Bu durumda İstanbul
tehlikeye girdi ve ordu Tuna sahiline sevkedildi280. Bundan böyle daha önce askere
gitmemek için geçerli olan mazeretlerin artık geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Artık
çiftçiyim, esnafım, talebeyim, devlet hizmetindeyim, tüccarım demeden herkes
cepheye gidecekti. Bu konuda her kim rehavet gösterirse bu kişiler kadılık tarafından
derhal Anadolu Seraskerliği’ne bildirilecekti. Asker ihtiyacı o kadar şiddetlidir ki bu
konuda hatası olanlar kendilerini savunma hakkı dahi verilmeden
cezalandırılacaktır281.

Bu savaş için Kütahya Sancağı’ndan İstanbul’a gönderilmek üzere 155 nefer


talep edilmekteydi 282. Bu sayının Denizli ve tâbî kazalarına düşen hissesi 28 adet
nefer olup Denizli 13, Çarşamba 5, Ezine 4, Honaz 3 ve Gököyük 3 nefer asker
yükümlüsüdür283.

Daha sonra Kütahya ve tâbî kazalarından 200 nefer süvari daha istenmiştir284.
155 nefer piyade ve 200 nefer süvari askerlerinin ihtiyaçları için Denizli ve bağlı
kazalarına 3.880 kuruş borç düşmektedir. Bu miktardan Denizli Merkez Kazası’nın
payı 1.575 kuruştur285.

Ruslara karşı 1829 yılında Kütahya Sancağı kazalarından 2.000 asker daha
talep edilmiştir. Ancak Denizli, Honaz, Gököyük, Çarşamba ve Ezine kazaları
istenen askerleri, İstanbul’a zamanında ulaştıramamışlardır. Bu durum üzerine

278
D.Ş.S., 674/15, 21.
279
D.Ş.S., 674/12.
280
D.Ş.S., 674/4.
281
D.Ş.S., 674/15, 21.
282
D.Ş.S., 674/2.
283
D.Ş.S., 674/3.
284
D.Ş.S., 674/15.
285
D.Ş.S., 674/7.

65
Anadolu Eyaleti Divanı’ndan gönderilen buyrulduya göre acele istenen sayıda asker
tedarik edilmelidir. Ayrıca gecikmesine sebep olan sorumlular cezalandırılacaktır286.

Bu savaş esnasında görev yapan ve Osmanlı Tarihi’nde iz bırakan


komutanların ismi ve icraatları da bu sicilde geçmektedir. Bu dönemde Asâkir-i
Mansûre Seraskeri Hüsrev Mehmet Paşa’dır. Paşa aynı zamanda Anadolu Valisi ve
Bolu, Viranşehir, Kastamonu, Ankara, Kengırı(Çankırı), Eskişehir Sancakları
Mutasarrıfıdır287.

Rusya’ya karşı doğu hududunu güçlendirmek için ise Erzurum Valisi ve


Şark Canibi Seraskeri Galip Paşa görevlendirilmiştir. Anadolu taraflarından Paşa’nın
emrine kendi rızalarıyla malen ve bedenen cihat etmek isteyenler sevkedilmiştir288.

Bu savaş esnasında önemli bir görev değişikliğine de şahit olunmaktadır.


Sicilden anlaşıldığına göre din ve vatanın düşmanı “Moskof keferesi” yeterince kılıç
yemediğinden gurur ve öfkesi artarak birkaç koldan saldırmaktaydı. Böyle bir
zamanda Ⅱ. Ordu Komutanı ve aynı zamanda Sadrazam Selim Mehmet Paşa
göstermiş olduğu rehavet ve gayretsizliğinden dolayı görevinden azledilmişti. Yerine
eski Kaptan-ı Derya Mehmet İzzet Paşa atanmıştı289.

Bu savaş devam ederken asker kaçaklarıyla mücadele de devleti uğraştıran


önemli konulardandır. 1829 yılında Kütahya’dan gönderilen 750 kişilik piyade ve
süvari sayısı firarlardan dolayı 487 kişiye düşmüştür. Askerlerin yaklaşık yarısı firar
ettiğinden Rumeli Ordusu’nun kışlık ordugâhı Şumnu’dan Merkeze şikâyet yazıları
gelmiştir. Hatta bu askerlerin İstanbul üzerinden geldiği hatırlatılmakta, silahı
290
olmayanlara hiç olmazsa bir tüfek verilmesi talebinde bulunulmaktadır .
Denizli’den gönderilen dört nefer süvari de elbiseleriyle birlikte firar etmiştir. Bu
askerlerin Denizli köylerinde olduğu tahkikat sonucunda anlaşılmıştır. Kendilerine
verilen değerin kıymetini bilmeyen bu askerler isimleri elinde yazılı bulunan vesika
zâbiti Ahmet Çavuşa teslim edilmelidir. Eğer firariler bulunamaz ise onların yerine

286
D.Ş.S., 674/39.
287
D.Ş.S., 674/14.
288
D.Ş.S., 674/4.
289
D.Ş.S., 674/35; Kendisine Darendeli Mehmet İzzet Paşa veya Topal Mehmet İzzet Paşa da denir.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasında görev aldı. Koca Hüsrev Paşa’nın yerine Kaptan-ı Derya oldu.
Hem Ⅱ. Mahmut hem de Abdülmecid zamanında Sadrazamlık yaptı.(Cevdet Küçük, “İzzet Mehmet
Paşa”, Aİ, c. 23, İstanbul, 2001, s. 559-560).
290
Yıldız, a.g.e., s. 219.

66
cepheye akraba ve evlatlarından her kim bulunur ise onlar gönderilmelidir. Bu
yaklaşımla askerlerin teslim olması ya da akrabalarının devlete yardım etmesi
amaçlanmışdır. Söz konusu askerler bulunamadığı takdirde her nefere karşılık iki
nefer asker gönderilecektir 291 . Bu sebeple sorumlular, firarî askerleri bulmak için
yoğun bir gayret göstermiş olmalıdırlar.

Devletin, başta sefer olmak üzere bazı önemli meseleleri halkın ileri
gelenleriyle görüştüğü anlaşılmaktadır. “Moskof keferesi” üzerine “sefer-i hümâyûn”
tertip edildiğinden dolayı bu sefer ve bazı hususları müzakere etmek üzere Denizli
Kazası'na tâbî Dere Karyeli Veliyyüddin ve Tüysüz Şeyh Mustafa ve Çakırzâde Hacı
Mustafa ve Hamildi oğlu Hacı Mustafa ve Şükrü oğlu Hacı Mehmed ve Çizmeci
Hacı Ahmed oğlu Hacı Mustafa ve Kâfi Karyeli Hasan ve Hacı Hüseyinzâde Hafız
Hüseyin ve Honaz Kazası sakinlerinden Şeyh Mehmed ve Hasan Beyoğlu Ahmed ve
Veli, Hacı Mustafa ve Çarşamba-i Lâzkıye Kazası'na tâbî Köynü Karyesi
sakinlerinden Hacı Hasan ve Veli ve Hacı Mahmud ve Hacı Süleyman isimli kişiler
ile ileri gelenlerden söz anlar kimseler İstanbul’a davet edilmektedir. Anlaşıldığına
göre devlet önemli konularda halkın ileri gelenleriyle fikir alış verişinde bulunmuş ve
çözüm arayışına girmiştir. Devlet, 16 kişinin ismini vererek Denizli voyvodasından
bu kişileri göndermesini istemiştir. Ayrıca istişare vasıflarına sahip başka kişiler
varsa onların da eklenmesi talebinde bulunulmuştur. Bu konunun öneminden dolayı
Sadrazam çuhadarlarından Hüseyin mübaşir olarak görevlendirilmiştir292.

İncelenen defterde bu savaşı bitiren sulh anlaşmasından da bahsedilmektedir.


“Devlet-i Aliyye-i Sermedi’l karâr ile devlet-i müşârun ileyhâ (…) musâlaha-i
hayriyeye karar ve hüsn-i hitam vererek tarefyn birbirleriyle senetleşmiş
olduklarından” denilerek bu anlaşmanın yapılacağı müjdelenmiştir. Ancak “sulh
olmuş ve iş bitmiş deyû”293 talep edilen askerin tehir olunmaması istenmiş ve Rus
tehdidinin devamlılığına işaret edilmiştir. Edirne Anlaşması’nı imzalamak üzere
Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Seraskeri Kaymakamı Mehmet Halil Rifat Paşa
büyük elçi tayin edilerek Petersburg’a gönderilmiştir. Sicile göre bu savaştan dolayı
halk büyük ızdırap ve meşakkat yaşamıştır. Halkın ferahlaması ve istirahat
edebilmesi için anlaşmanın yapılacağı halka müjdelenmelidir. Bu görev Anadolu

291
D.Ş.S., 674/51.
292
D.Ş.S., 674/16.
293
D.Ş.S., 674/50.

67
Eyaleti Divânı ve Seraskeri tarafından Kütahya Mütesellimi Halil Kâmilî Ağa’ya
verilmiştir. Ağa da kedisine gelen buyruldu suretini Denizli’ye gönderek Denizli
yönetimini bu konuda bilgilendirmiştir294.

3. ÇANAKKALE BOĞAZI MUHAFAZASI

Çanakkale dünya deniz ticaretinin ana güzergâhı üzerinde olduğu için her
zaman ekonomik ve siyasi çatışmaların odağındadır. Heredot tarafından tarihin
başlangıcı olarak kabul edilen, tarihin ilk dünya savaşı Troia Savaşları burası için
yapılmıştır. Bu savaştan 3.000 yıl sonra Ⅰ. Dünya Savaşı’nın en önemli savaşı
Çanakkale Savaşları’nın yine aynı topraklarda olması bölgenin dünya tarihini
295
şekillendirmedeki rolünü göstermesi açısından önemlidir . Boğazlar sadece
Anadolu’nun güvenliği için değil aynı zamanda Akdeniz’e sahildar diğer ülkelerin
güvenliği için de hayati ve stratejik ehemmiyete sahiptir296.

Osmanlı için Boğazların tehlikeye girmesi aynı zamanda İstanbul’un


dolayısıyla devletin tehlikeye girmesi anlamına geliyordu. Bu sebeple Boğazların
korunması devletin birinci meselesi haline gelmiştir. Zaman zaman başkentin
Anadolu şehirlerinden Eskişehir ve Bursa’ya taşınması dahi gündeme gelmiştir.
Hatta saraydaki ve müzelerdeki bazı değerli eşyalar Eskişehir’e taşınmıştır297.

Rum İsyanı ile birlikte İstanbul’un ve Boğazların güvenliğini sağlamak için


İstanbul’da oluşturulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye’ye ait ilk 8 tertip, Eylül
1826’dan itibaren ihtiyaç bölgelerine kaydırılmıştır. Bunlardan birinci tertip
Çanakkale Boğazı ile Sakız ve Midilli adaları muhafazasına, 2. Tertip Eğriboz’a, 4-6
tertipler Rumeli Ordusu’na gönderilmiştir298. Rumlar bu sırada başta Rusya olmak
üzere birçok Avrupa devletinin desteğini aldılar. Osmanlı Devleti de Avusturya’nın
desteğini aldığı halde bu isyanı bastırmakta yetersiz kaldı. Bunun üzerine Osmanlı
Devleti Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Paşa, Mora ve Girit
valilikleri karşılığında isyanı bastırdı. Petersburg Görüşmeleri’nde Avrupalılar

294
D.Ş.S., 674/50.
295
Yasemin Nemlioğlu Koca, “Dardanelles, Hellespont, Çanakkale: Çanakkale Haritaları”, Çanakkale
Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl 15, S. 22, Bahar, 2017, s. 110.
296
Salih Murat Hatip, Çanakkele Boğazı (Bahr-i Sefid Boğazı) Savunma sistemi 1770-1918, (Doktora
Tezi), Ankara, 2013, s. 12-13.
297
Mustafa Selçuk, “Çanakkale Savaşları Sırasında Osmanlı Hükümeti’ni ve Padişahı İstanbul’dan
Taşıma Planları”, Atatürk Araştırma Merkezi, s. 14.
298
Yıldız, a.g.e., s. 174.

68
Yunanistan’a ayrıcalık verilmesini istediler. Ancak bu talebi Osmanlı kabul
etmeyince müttefik Avrupa Donanması, Osmanlı-Mısır müttefik donanmasını
Navarin’de yaktı 299 . Bu Osmanlı Donanması’nın başına gelen üçüncü büyük
felaketti 300 . Bu sebeple 674 numaralı defterde Bahr-i Sefid Boğazı’nın korunması
için asker talepleri ve ihtiyaçlarının giderilmesiyle ilgili tevzî defterleri ile hükümler
yer almaktadır301.

Çanakkale adı 19. yüzyılın başlarından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.


674 numaralı D.Ş.S.’de “Çanakkalesi”302 veya “Bahr-i Sefid Boğazı Muhafızlığı”303
şeklinde bölgeden bahsedilmiştir. Çanakkale adını, Sultan Ⅱ. Mehmet tarafından
yaptırılan Kale-i Sultaniye’den (Çimenlik Kalesi-1462) ve bölgedeki seramik
faaliyetlerinden almıştır.

Konunun önemine binaen Boğaz’ın korunması hususunda asker sayısını


sürekli artırmaya yönelik tedbirlerin alındığı görülmüştür. Kütahya Sancağı ve
Denizli Hâssı kazalarından Çanakkale Boğazı muhafazasına 1.000 asker
gönderilmiştir. Sicile göre 1828 yılında bu askerlerin altı aylık ihtiyaçları için Denizli
ve tâbî kazaları 41.954 kuruş ödemekle yükümlüdür 304 . Ayrıca 1829 yılında 680
nefer askerin Boğaz muhafazası için acele gönderilmesi istenmiştir305. 1829 yılında
Ruslar’ın Edirne’yi işgal edip İstanbul’a yürüme ihtimali belirince Hükümet Biga
Sancağı’nda ne kadar eh-i İslam varsa Boğaz’a sevk edilmesini talep etmiştir. Hatta
zorunlu askerlikten muaf tutulmuş Payitaht ahalisinden 12-40 yaş arası Müslüman’ın
Boğaz ve İstanbul muhafazası için askere çağrılması kararlaştırılmıştır. Bu kıstaslara
306
uygun İstanbul’da 80.000 kişi tespit edilmiştir . Özellikle Boğaz’a yakın
sancaklardan asker sevkiyatı yapılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Kütahya ve tâbî
kazaları da bu yakın sancaklardan biri olarak sürekli asker talebi ile karşı karşıya
kalmıştır.

299
Yalçınkaya, a.g.m., s. 185-186.
300
Osmanlı Donanması Tarihte 4 büyük felaketle karşılaşmıştır; İnebahtı Deniz Savaşı (1571), Çeşme
Yangını (1770), Navarin Olayı (1827), Sinop Baskını (1853).
301
D.Ş.S., 674/5, 6, 7, 102(a).
302
D.Ş.S., 674/22, 29.
303
D.Ş.S., 674/5, 29, 38, 87, 102(a).
304
D.Ş.S., 674/22, 29.
305
D.Ş.S., 674/38.
306
Yıldız, a.g.e., s. 217.

69
Denizli voyvodalarının en önemli ödeme kalemlerinden biri Boğaz
muhafazasında görevli askerlerin ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Çanakkale Boğazı
muhafazası için Kütahya ve tâbî kazalarından gönderilen 680 nefer askerden 75
neferin ihtiyaçlarını karşılamak Denizli Hâssı kazalarına aittir. Denizli’nin ödemesi
tevzîlere göre 37.500 kuruştur307. Kütahya ve tâbî kazaları voyvodaları Başkentte
bulunan sarraflarla anlaşarak bu paranın aylık ödenmesi konusunda görüş birliğine
varmışlardır308. Bu konuda Abdullah Ağa Kütahya Mütesellimi Halil Kâmilî Ağa’ya
Denizli’nin borcu konusunda yazılı taahhüdde bulunmuştur. Ancak bu arada Denizli
Voyvodası Abdullah Ağa vefat etmiştir. Yeni Voyvoda Osman Ağa Denizli halkının
yıllık ödeme yaptığını belirterek son üç ayın ödemesini reddetmiştir. Anlaşıldığı
kadarıyla her ay için 3.000 kuruş ödenmiş olup toplam sekiz aylık tutar 27.000
kuruştur. Hatta bir aylık fazladan ödeme yapılmıştır. Buna rağmen sık sık Kütahya
Mütesellimi tarafından akçe talep edilmektedir. Bu durumdan rahatsız olan Denizli
Voyvodası Osman Ağa bu konuda Padişaha şikâyette bulunmuş ve fukara halkın zor
durumda olduğunu ifade etmiştir. Voyvoda “sefer gâilesi” olduğundan Boğaz
muhafazası için asker bedeliyesi istenmemesini talep etmiştir 309 . Yeni Voyvoda
Osman Ağa, Abdullah Ağa’nın taahhüdü kendisine yazılı olarak gösterildiği halde
Padişahın buyruğu olmadan ikna olmamıştır. Voyvodanın “irâde-i seniyye talluk
etmedikçe” ödeme yapmayacağını bildirmesi üzerine ferman gönderilmiş ve
voyvoda ağa ikna edilmiştir310.

Ayrıca Denizli’den 11 nefer yeni kalyoncu daha talep edilmiştir. Kalyoncular,


Kaptan Paşa veya tersane yetkilileri tarafından belirlenen ihtiyaca göre belirli bir
ücret karşılığında belirli bir süre için gemilerde çalıştırılmak üzere istihdam
edilirlerdi. Osmanlı askerlerinin gedikli/kadrolu sınıfından değillerdi. İhtiyaçları
talep edilen kazalardan temin edilirdi. Eskiden beri kalyoncu talep edilen Batı
Anadolu illeri arasında Balıkesir, Manisa, İzmir, Muğla, Antalya ve Alanya illeri
bulunmaktadır. Ancak Denizli bu kentler arasında yer almamaktadır 311. Buna rağmen
Denizli’den 11 nefer kalyoncu talep edilmiştir. Bu hususa Denizli Voyvodası Osman
Ağa itiraz etmiştir. Ağaya göre kalyoncu talebine geçmişten bir örnek olmadığı için
307
D.Ş.S., 674/102(a).
308
Voyvoda Abdullah Ağa’nın terekesinde Sarraf Bedros’la alış-veriş yaptığına dair kayıt
bulunmaktadır. (D.Ş.S., 674/69).
309
D.Ş.S., 674/102(a).
310
D.Ş.S., 674/87.
311
Ali Fuat Örenç, “Kalyoncu”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, s. 11.

70
Denizli’nin böyle bir yükümlülük altına girmemesi gerekmekteydi. Konu
Defterdarlığa havale edilmiş ve Darphâne-i Âmire’den araştırılmıştır. Bunun üzerine
Denizli’nin hâs toprağı olmasından dolayı böyle bir yükümlüğünün olmadığı
anlaşılmıştır. Artık Denizli 11 nefer kalyoncu göndermek zorunda değildir. Bu
sayıda kalyoncu neferinin Kütahya Sancağı’nın diğer kazalarından “uyuşturulması
hususu” emredilmiştir. Durum tespiti yapıldıktan sonra sonuç Osman Ağa’ya ve
Kütahya Mütesellimi’ne bir emr-i sâmî (sadrazam buyruldusu) ile duyurulmuştur312.
Görüldüğü gibi Voyvoda Osman Ağa merkezi hükümete karşı haklarını kolaylıkla
savunabilmişti. Hatta yukarıda görüldüğü gibi Padişah iradesi olmadan iş
yapmayacağını dayatabilmekte ve bizzat kendisine Padişah iradesi gönderilmektedir.

Sonuç olarak Denizli 11 nefer yeni kalyoncu göndermese de 75 nefer boğaz


askeri ücreti Denizli ve tâbî kazalarından iki taksitle düzenli olarak alınmıştır. Her
taksit 18.750 kuruş olmak üzere toplam yıllık 37.500 kuruş tahsil edilmiştir313.

4. MEHMET ALİ PAŞA İSYANI

Bağımsız Yunan Devleti’nin kurulması üzerine Mora Valiliği’ni elde


edemeyen Mehmet Ali Paşa Ⅱ. Mahmut’dan Girit ve Suriye Valiliklerini istemişti.
Paşa, teklifi kabul edilmeyince oğlu İbrahim Paşa’yı Suriye üzerine göndermişti.
İbrahim Paşa’nın Kütahya’ya kadar ilerlemesi üzerine İstanbul tehlikeye girmiş ve
Sultan Ⅱ. Mahmut, İngiltere ve Fransa’dan yardım istemiştir. Bu iki devlet “Osmanlı
Devleti’nin iç meselesidir” diyerek yardım talebini reddedilmiştir. Gelişmeler
üzerine Ⅱ. Mahmut “denize düşen yılana sarılır” meşhur sözünü söyleyerek
Rusya’dan yardım istemiştir. Rus Donanması’nın İstanbul’a gelmesi üzerine İngiltere
ve Fransa bu durumdan rahatsız olmuşlardır.

Yukarıda özetlenen olaylar üzerine D.Ş.S.’deki hüküme göre; Hüseyin Paşa,


Mehmet Ali Paşa’ya karşı hem Anadolu Seraskeri hem de Mısır Valisi tayin
edilmiştir. Ağa Hüseyin Paşa’nın emrine 60.000 kişilik ordu verilmiştir. Mehmet Ali
Paşa nefsâni hastalıklarından dolayı Padişahın rızasına uygun olmayan bir iş yapmış
ve isyan etmiştir. Mehmet Ali Paşa Sayda Valisi üzerine hem karadan hem de

312
D.Ş.S., 674/104.
313
D.Ş.S., 674/18, 45, 55, 88, 100, 121; Denizli’den tahsil edilen bu kalyoncu neferi ücretinin 1798
tarihinde de 36.500 guruş olduğu görülmüştür. Yaklaşık 45 yıl sonra 37.500 guruş olan bu bedelin çok
az değişmesi dikkat çekicidir. (D.Ş.S., 673/121).

71
denizden asker sevk etmiş ve Akka Kalesi’ni kuşatmıştır. Din ve dünyasını tehlikeye
atmaması için “taraf-ı devlet-i aliyyeden kendisine tenbihnâmaler tahrir” edildiği
halde olumlu cevap vermemiştir. Akka Kalesi’ni muhasaraya devam ile Suriye’de
ilerleyişini sürdürmüştür. Budan dolayı kendisine şer‘i cezanın uygulanması lâzım
gelmiştir. Durum üzerine Hâssa, Mansûre ve diğer sınıftan askerlerin komutanı Ağa
Hüseyin Paşa, gönderdiği buyruldu ile görevini Anadolu’da bulunan bütün devlet
erkânına duyurmuş hem de kendisine gerekli her türlü yardımı talep etmiştir314.

Görüldüğü gibi devlet Rum İsyanı ve Rus Savaşı’nın ardından oldukça


yıpranmış ve Mehmet Ali Paşa’yı ikna etmek için elinden geleni yapmıştır. Ancak
Mısır Valisi kendine güvenini sürdürmüştür. Nitekim burada ismi geçen Hüseyin
Paşa 29 Temmuz 1832 tarihinde İbrahim Paşa tarafından bozguna uğratılmıştır. Bu
savaş esnasında askerlerden bir kısmı “geçimini savaşlarda kendilerini/bedenlerini
kiralamakla kazanan ücretli emekten” bir kısmı da “gönüllü, bir iş sözleşmesi
olmaksızın orduya sevk edilen “kaza askerleri” ve “nefir-i aam” denilen
“aylıksız/mahiyesiz” askerlerden” oluşmaktaydı. Bu isyan için 1832 yılında
Anadolu’dan çıkarılmış 5.800 askerin kimisi yolda firar ederken, yarısı hastalanarak
geri dönmüş ve ancak yarısı cepheye ulaşabilmişti 315 . Görüldüğü üzere Osmanlı
seferberlik çağrılarından istenilen sonucu elde edememişti.

Bu savaş sonucunda İngiltere ve Fransa’nın ara buluculuğu sonucunda


Kütahya Anlaşması (1833) imzalanmıştır. Buna göre Mehmet Ali Paşa Mısır’a ek
olarak Suriye ve Girit Valiliklerini, oğlu İbrahim Paşa da Cidde’den başka Adana,
Halep ve Şam Valiliklerini almıştır 316 . Her iki taraf da anlaşmadan memnun
kalmamıştır. Çünkü Mehmet Ali Paşa Osmanlı Devleti’ni ele geçirebileceği halde
Avrupalı Devletler buna engel olmuştur. Osmanlı Devleti’de istemediği halde bir
valisine birçok valiliğini vermek zorunda kalmıştır. Mısır meselesinin bundan
sonraki aşamasında M. Ali Paşa Mısır’da bağımsızlığını ilan etmiş ve üzerine
gönderilen Osmanlı Ordusu’nu Nizip’te yenmiştir. (24 Haziran 1839).

Bu dönemde Suriye bölgesinde de karışıklıklar bulunmaktadır. Rus Harbi


dolayısıyla İkinci Ordu Komutanlığı’ndan ve Sadrazamlıktan alınan Selim Mehmet

314
D.Ş.S., 674/118.
315
Yıldız, a.g.e., s. 220-221.
316
Akşin, a.g.e., s. 11; Ali Sevim-Yaşar Yücel, Türkiye Tarihi, c. 4, Ankara, 1972, s. 215.

72
Paşa yaklaşık altı ay sonra affedilerek devlet hizmetine geri dönmüştür. Son görev
yeri olan Şam Valiliği’ne atanmıştır. Bu göreve, Şam Valiliği’nden alınan Mehmet
Emin Rauf Paşa’nın yerine getirilmiştir. Görevi, Rauf Paşa’nın toplayamadığı ihtisap
vergisini toplamak hem de merkez aleyhine faliyetlerine devam eden Mehmet Ali
Paşa’ya engel olmaktı. Ancak bu son görevi Şam Vakası diye bilinen olayla trajik bir
şekilde sona ermiştir 317 . Bu sefer esnasında Denizli ve tâbî kazalarından Selim
Mehmet Paşa emrine 300 nefer asker gönderilmişti. Bu askerlerden 92 adedi Denizli
Merkez Kaza’ya aittir. Bu dönemde firar ve salgın hastalıklardan dolayı asker
eksiklerinin giderilmesinde sürekli talepte bulunulan yerler arasında Kütahya ve
kazalarının olduğu anlaşılmaktadır318. Paşanın emrine verilen bu askerler için 51.000
kuruş ödeyen Denizli’nin tâbi kazalarıyla birlikte ödemesi gereken meblağ 140.000
kuruş olarak belirtilmiştir. “Arabistan canibine” gönderilen ordu, yol güzergâhında
olduğu için Denizli ve bağlı kazalarından geçmiştir. Bu esnada yapılan masraf
Denizli ve tâbî kazalarına 173.589 kuruşluk bir yük getirmiştir319.

Hem Selim Mehmet Paşa hem de Hüseyin Paşa ordularının yükünü taşımak
için olsa gerek Denizli ve tâbî kazalarından 205 adet mekkâre beygiri istenmiştir.
Merkez Kaza’nın bu konuda yapması gereken ödeme 63.600 kuruşa karşılık
gelmiştir320. Görüldüğü gibi bu sefer dolayısıyla Denizli ve tâbî kazaları son altı ayda
ağır bir ekonomik yük altına girmiştir. Aşağıda bu savaşlar için Denizli’den istenen
askerler ve görevli komutanlarla ilgili bilgiler tablo halinde gösterilmiştir.

317
Aysel Yıldız, “Mehmet Selim Sırrı Paşa”, İA, c. EK-2, İstanbul, 2016, s. 233-235; Selim Mehmet
Paşa eşrafla iyi geçinip halkı yeni vegilere hazırlama yönündeki talimatlara uymayarak şehirde büyük
bir ayaklanmanının başlamasına sebep olmuştur. Tıpkı Alemdar Mustafa Paşa gibi kapandığı kalede
oturduğu barut sandığını ateşe verek ölmüştür. (Yıldız, a.g.e., s. 276.)
318
Yıldız, a.g.e., s. 223.
319
D.Ş.S., 674/116, 117, 118.
320
D.Ş.S., 674/116, 117, 119.

73
Tablo 7: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre Kütahya Sancağı’ndan ve Denizli Kazası’ndan İstenen
Askerler:

1828-1829 Osmanlı-Rus Çanakkale Boğazı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve


Savaşı321 Muhafızlığı322 Şam Vakası323

Kütahya ve tâbî kazaları;

1- 155 nefer piyade (1828).

- Denizli ve tâbî kazaları Kütahya ve tâbî kazaları; Kütahya ve tâbî kazaları;


payı; 28 nefer piyade.
1-1000 nefer. 1- 300 nefer (1832).
2- 200 nefer süvari (1828)
2- 680 nefer (1829). - Denizli ve tâbî kazaları payı;
- Denizli ve tâbî kazaları 92 nefer.
payı; 40 nefer süvari. - Denizli ve tâbî kazaları payı; 75
nefer.
3- 2.000 nefer asker (1829).

Denizli ve tâbî kazaları


belirtilmemiş.

Tablo 8: 674 Numaralı D.Ş.S.’ye Göre 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı, Çanakkale Boğazı
Muhafazası, Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Şam Vakası Dolayısıyla Görevlendirilen Komutanlar:

Çanakkale Boğazı Muhafızlığı


1828-1829 Osmanlı-Rus Mehmet Ali Paşa İsyanı
Savaşı ve Şam Vakası
(Bahr-i Sefid Boğazı Muhâfızlığı)

1-Anadolu Valisi ve Serasker


Hüsrev Mehmet Paşa.
1-Anadolu Seraskeri ve
2-Sadrazam ve Ⅱ. Ordu Mısır Valisi Ağa Hüseyin
Komutanı Selim Mehmet Paşa.
Paşa.
1-Hafız Ali Paşa.
2-Şam Valisi Selim
3-Ⅱ. Ordu Komutanı Mehmet Mehmet Paşa.
İzzet Paşa.

4-Erzurum Valisi ve Şark


Canibi Seraskeri Galip Paşa

321
D.Ş.S., 674/2, 14, 39.
322
D.Ş.S., 674/22, 29, 38.
323
D.Ş.S., 674/117.

74
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DENİZLİ’DE EKONOMİK HAYAT

1. EKONOMİK POLİTİKA

Osmanlı Devleti iktisadî faaliyetlere tüketici açısından bakan iaşecilik ilkesini


benimsemiştir. Piyasada mal arzının mümkün olduğu kadar yüksek düzeyde
tutulması esas hedeftir. Bu durumun temel sebebi yaşanan dönem itibari ile ulaşımın
zor ve pahalı, verimliliğin ise düşük olmasıdır. Bu sebeple devlet, malları üreticiden
tüketiciye ulaştırana kadar piyasayı sıkı şekilde kontrol etmiştir324. Öncelikle tüketici,
325
ikinci planda üretici korunmak istenmiştir . Bu sebeple “dev bir işletme
özelliğindeki devlet kadı ve ileri gelenler aracılığı ile eşya ve yiyecek fiyatlarını narh
kesme yoluyla sabitlemiştir” 326 . Devlet, düşük fiyat verdiği zaman üreticinin
ekonomiden çekilme ihtimali olduğunu göz önünde tutarak, doğru fiyat belirlenmeye
çaba göstermiştir. Bu faaliyetin adı narh olup, ordu ve halkın geçimiyle ilgili hayati
alanlarda uygulanmıştır 327 . Narh, olağan ve olağan üstü hallerde olmak üzere iki
şekilde uygulanıyordu. Olağan durumlarda mevsimlik veya Ramazan arefesinde,
olağan üstü hallerde ise kuraklık, savaş, sikke tağşişi ve benzeri durumlarda
konuluyordu328.

İncelenen D.Ş.S. defterinde 1830 ve 1832 yıllarına ait rûz-ı Hızır’da kasap
esnafına verilen narh cetvellerine rastlanmıştır329. Ancak dört yıllık dönemde başka
bir narh belgesi bulunmamaktadır. Bu narh “ber-mutâd” veya öteden beri diye tarif
edilen 6 Mayıs günü-Hıdırellez için her daim kesilmiş bir narhtır. Birisi 7 Mayıs,
diğeri 24 Mayıs tarihli olarak deftere kaydedilmiştir. 1830 senesine dair narhta bir
kıyye yani 1282 gram kuzu eti 46 para iken 1832 senesinde 58 paradır. Buradan
hareketle fiyat artışları konusunda fikir sahibi olunabilir. Burada kuzu etinin sene de

324
Ahmet Tabakoğlu, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesi”, Uluslararası Osmanlı İstanbul’u
Sempozyumu 2, İstanbul, 2014, s. 103.
325
Adam Smith, Ulusların Zenginliği, (çev: Metin Saltoğlu), Ankara, 2007, s. 251.
326
Akdağ, a.g.e., s. 85.
327
Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, İstanbul, 2013, s. 133.
328
Mübahat Kütükoğlu, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşitli Eşya ve Hizmet
Fiyatları”, TED, c. 9, İstanbul, 1978, s. 3.
329
D.Ş.S., 674/(60), 117(a).

75
% 13’den fazla zamlandığı anlaşılmaktadır. Yine buradan 15 kıyyelik (yaklaşık 20
kilo) bir kuzunun 29 kuruşa denk olabileceği tespit edilebilir330.

Osmanlı Devleti’nde iç ve dış ticaretin temel amacı da iç piyasanın ihtiyacını


karşılamaktı 331 . Bu ihtiyaçlar karşılandıktan sonra kalan mallar, ihraç edilirdi.
İthalatın ise hiçbir sınırlamaya tabi tutulmaksızın yapılmasına müsade edilirdi 332 .
Çünkü ithalat yurt içinde ihtiyaç duyulan ya hiç üretilmeyen veya az miktarda
üretilen malların getirilmesi hedeflendiği için tercih edilen bir durumdu.

19. yüzyılın başlarına kadar kuramsal olarak iç ve dış ticaret devletin


denetiminde sürdürülmekte, esnaf loncaları aracılığı ile üretim ve tüketim
denetlenmekteydi. Yüksek düzeyde kâr sağlamak sıkı ceza tehditleriyle
engellenmişti333. Belirlenen fiyatın üstünde satış yapanlar affedilmemiş, dükkânları
önünde falakaya yatırılmakla kalmayıp ıslahı nefis edinceye kadar İstanbul dışına
sürülmüştür 334 . Böylece devlet düzeni bozacak sosyal bir zümrenin doğmasına
müsaade etmemiştir335.

Ancak 19. yüzyılın başlarında kapitülasyonların tanıdığı kolaylık sayesinde


ülke, adeta “müstemen” denilen Avrupalı tüccarlar ile “Avrupa tüccarı” denilen
Osmanlı uyruğundaki azınlıkların oluşturduğu tüccar gruplarının istilası altındaydı.
Dış ticarette kaçakçılık büyük boyutlara ulaşmıştı336. Kaçakçılığı önlemek amacıyla
reftiye gümrüğü337 uygulaması başlatılmıştı. İthal mallarla ilgili D.Ş.S.’de geçen bir
hükme göre; İzmir şehrine yabancı tüccarlar tarafından getirilen malları Anadolu’da
satmak isteyen yerli tüccarlar, reftiye gümrüğü ödemek zorundaydılar. Ancak
tüccarlar Anadolu içlerindeki kasabalarda bu malları alarak vergiden kurtulmak

330
Bir kuruşun 40 paraya eşit olduğu bilgisinden hareketle bu sonuca ulaşıldı.
331
Arif Bilgin, “ⅩⅥ ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Sarayın İaşesi”, Osmanlı, c. 9, YTY, Ankara, 1999, s. 204.
332
Genç, a.g.m., s. 49.
333
Genç, a.g.e., s. 53.
334
Kütükoğlu, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da Çeşitli Eşya ve Hizmet
Fiyatları”, s. 3.
335
Bilindiği gibi bu durum bazı tarihçilere göre Avrupa’da ki değişimi ve dönüşümü gerçekleştiren
Burjuva Sınıfı gibi bir sınıfın Osmanlı Devleti’nde ortaya çıkmasına engel olmuştur. Bu sınıftan
yoksunluk ıslahatların halk eliyle değil de siyasi kadrolarla yapılmasına sebep olmuştur. Halk
tarafından benimsenmediği için de ıslahatlar kalıcı olmamıştır. (Genç, a.g.e., s. 48; Pamuk, a.g.m., s.
21).
336
Çadırcı, a.g.e., s. 6-7.
337
Reftiye gümrüğü: Osmanlı toprakları dâhilinde bir yerden bir yere veya bir ecnebi memlekete
nakledilen mallardan alınan gümrük vergisi. (Ünal, a.g.s., s. 557).

76
istemişlerdi. Devlet bu konuda tedbir almıştır. Buna göre şeker, çit338 ve sair eşyadan
oluşan bu mallar, hangi kazada açılıp satılacaksa bu kazanın ihtisap memurları
tarafından vergisi alınacaktı. Malın kıymetinden kuruşta üç para vergi alınacak ve
defteri tutulacaktı. Tutulan imzalı defterler yakın bölgelerde İzmir’e, uzak bölgelerde
de İstanbul’a gönderilecekti339. Böylece hem dışarıdan gelen mallar kontrol edilmiş
oluyor hem de vergi kaçakçılığının önüne geçilmiş oluyordu.

2. İSTANBUL İAŞESİNİN TEMİNİ

Osmanlı Devleti’nde iaşe denildiğinde, İstanbul merkezli taşımacılık akla


gelmektedir. Zahire sevkiyatı ile ilgili her türlü karar İstanbul’un ihtiyaçları göz
önünde tutularak alınmaktadır. Zahire üretimi yapan her kaza ihtiyaç fazlasını
öncelikli olarak İstanbul’a nakletmek zorundadır340. İstanbul’un kendine yetebilen bir
şehir olmaması, ortaçağın kısıtlı ulaşım imkânları, devlet için İstanbul’un iaşesi
meselesini yıkılışa kadar güncelliğini kaybetmeyen bir konu haline getirmiştir. Zira
İstanbul iaşesinin temini merkezi hükümetin otoritesini güçlendiren ve içtimai düzeni
sağlayan bir vasıtasıdır341.

İstanbul’a gerekli olan hububat Eflak-Boğdan Eyaletleri ile Tuna iskeleleri ve


Anadolu’dan da Kocaeli ve Karasi illerinden geliyordu. Bununla beraber kıtlık
zamanlarında Kefe’den, Trabzon ve Samsun iskeleleri vasıtasıyla Erzurum ve
Sivas’tan da hububat getirtiliyordu. Karadeniz ve Tuna’dan satın alınan hububat bir
yıl içinde tüketilmediği takdirde çürüdüğünden buralardan gelen ürünler İstanbul’un
günlük ihtiyacına ayrılıyordu. Diğer taraftan Akdeniz sahillerinden gelen hububat
daha uzun süreler muhafaza edilebildiğinden depolanmaktaydı. Bu sebeple İstanbul’a
gelen hububatın % 85,81 Karadenizden, % 14,2 Akdenizden satın alınıyordu 342 .
Çalışılan sicilde Kütahya Sancağı kazaları “zahire yatağı yerler” olarak tanımlanmış
ve Denizli ve tâbî kazalarından da devletin ihtiyacı için buğday istenmiştir343. Denizli
ve tâbî kazaları Akdeniz Bölgesi’nde olduğu için buğdayı uzun ömürlüdür. Bölgenin
İstanbul’a yakın olması hem de buğdayının depolanabilir nitelikte olması Denizli’nin
sürekli buğday talebiyle karşılaşmasına sebep olmuştur.

338
Hindistan kökenli desenli pamuklu bez. (Ünal, a.g.s., s. 173).
339
D.Ş.S., 674/78.
340
Tabakoğlu, “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İaşesi”, s. 102.
341
Bilgin, a.g.m., s. 204.
342
Fidan, a.g.m., s. 307.
343
D.Ş.S., 674/26.

77
İstanbul’a iaşenin yetersiz gelmesi ya da gelmemesi durumunun yarattığı en
büyük etki kıtlıktır. Kıtlık yüz binlerin ayaklanmasına neden olabildiği gibi devletin
istikbalini de tehdit edebilirdi. Bu sebeple devlet İstanbul’un ihtiyaçlarının artması
üzerine 1748 yılında “mukayese nizamı” adı altında bir uygulama başlatmıştır. Bu
nizama göre kazalar kendilerine yakın iskelelere; Denizli ve tâbî kazaları da
Mudanya İskelesine bağlanmıştır344. Buna göre sadece reaya değil askeri kesim de
halktan aldıkları öşür mahsüllerini derhal iskelelere nakletmek zorundaydı.
Mukayese zahiresi vergi değildi ve asker taifesinden olmak bu yükümlülükten
kurtulmayı sağlamıyordu. Bazen taahhüt edilmiş zahire, yıllık ürünün düşük çıkması,
kıtlık, sel, çekirge istilası, kış mevsiminin erken gelmesi ya da reayanın ürünü
belirlenen fiyattan satmak istememesi gibi nedenlerle iskeleye zamanında
yetişmeyebiliyordu 345 . Mesela H. 1243 senesi mahsulünden İstanbul’un ihtiyaçları
için evliye-i selase (Kütahya, Uşak, Denizli) kazalarından buğday talep edilmişti.
Buğdayın fiyatı önceden belirlenmiş olup mübâyaacı tarafından satın alınarak
Mudanya İskelesine ulaştırılacaktı. Ancak bazı kötü niyetli kimseler buğdayın fiyatı
artar diye halkı zaman zaman kandırmışlar ve buğdayın Mudanya İskelesi’ne
zamanında ulaşması engellemişlerdi. Bu fesada sebep olanları bulup tahkik etmek de
devleti meşgul eden önemli sorunlardandı346. Mudanya İskelesi’ne ulaşan ürünler
hava şartlarının uygun olduğu durumda derhal İstanbul’a gönderiliyordu. Hava
şartlarının müsait olmadığı veya ürünlerin hepsini bir araya toplamanın zorunlu
olduğu hallerde ürünler, çoğu vakıflar tarafından yaptırılan depolarda bekletiliyordu.
Ayrıca ürünleri İstanbul’a götüren gemicilerden herhangi bir adla harç
alınmamaktaydı 347 . Amaç taşımacılığı teşvik ederek İstanbul iaşesinin zamanında
ulaşmasını sağlamaktı.

Ayrıca “erbab-ı vukufdan” tahkik ettirildiğine göre H. 1243 senesi bereketli


geçmişti. Ancak halkın sıkıntısı da dikkate alınmış; zahireye üçer buçuk ve dörder
kuruş takdir edilmişken masrafın artmasında dolayı bir miktar zam yapılmasına karar
verilmişti. Buna göre buğdayın fiyatı Navul Kalemi tarafından bazı yerler için dörder
buçuk, bazı yerler için de beşer kuruş olarak belirlenmiştir. Kütahya Sancağı

344
D.Ş.S., 674/25, 26.
345
Fatmaana Fidan, “Osmanlı’da Zahire Mübaşiri Olmak: Ziştovili Hacı Ali Örneği (1749-1755)”,
AÜDTCFD, c. 56, S. 2, Ankara, 2016, s. 303.
346
D.Ş.S., 674/25.
347
Cafer Çiftçi, Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi ve Gümrüğü, Bursa, 2012, s. 83.

78
kazalarının kile başına yirmi parayı aşan üretim masrafı olabileceği tahmin edilmiş
ve kile başına altı buçuk kuruş takdir edilmişti. Aradaki iki kuruşluk fark oldukça
fazladır. Bölge buğdayının dayanıklılığından dolayı daha fazla fiyat verilmiş
olmalıdır. Bundan başka buğday ve arpa İstanbul ahalisi, Bilâd-ı selase (Üsküdar,
Galata, Beyoğlu), Tersane-i Âmire, Tophane-i Âmire, Evkaf-ı Hümâyun, Ambar-ı
Âmire, Süvar-i Hâssa, Istılab-ı Âmire ve sair yerler için istenmiştir348.

İstanbul’un zahire ihtiyacı 19. yüzyıl öncesine kadar yarı resmi yarı özel
statüde kabul edilen kapan tüccarları tarafından temin ediliyordu. Ancak bunların
özellikle kışın İstanbul’un ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalması üzerine devlet
Zahire Nezareti’ni kurmuştu 349 . Bu nezaret İstanbul’un zahire işlerini bütünüyle
düzenleyen bir iktisadi devlet teşebbüsü niteliğindeydi. Zahire Nezareti’nin asıl
önemli fonksiyonu kapan tüccarlarına yardımcı olması dışında, devlet adına
doğrudan satın alma yapabilmesiydi. Nezaret, malların temini için memurlar
görevlendirir ve alımlarda bunlara öncelik tanınırdı. Dolayısıyla devlet kaliteli ve
ucuz mal satın alabilirdi. Nezaret İstanbul’da kendine ait miri depolarında biriktirdiği
zahireyi ihtiyaç zamanlarında İstanbul fırınlarına dağıtıyordu350.

İncelenen sicil defterinin verilerine göre; buğdayın fiyatını artırdığı halde


devlet zaman zaman halktan buğday tedarik etmekte zorlanmıştı. H. 1243 senesi
buğdayı için Denizli Hâssı kazaları ahalileri, fakirliklerinden dolayı gerek aynen
gerek bedelen hisselerine düşen miktarı ödeyemeyecekleri için hallerine merhameten
aflarını istemişlerdi. Bu durumu izah için merkeze kadılar ilâm, halk da mahzar
göndermişti. Durum Zahire Nazırı Seyyid Ahmet’e tetkik ettirilmişti. Lakin netice
itibarıyla zahirenin şiddetli lüzumundan dolayı hissenin ödenmesi gerekmekteydi.
Denizli ve tâbî kazaları 4.500 kileye karşılık 27.000 kuruş ödeyeceklerdi. Kütahya
Sancağı kazaları hissesi ise 150.000 kileydi. Buna göre Denizli ve tâbî kazaları
hissesi Kütahya Sancağı hissesinin % 3’lük dilimini karşılamaktadır351. Bu hisseden
Denizli Merkez Kaza’nın payı 9.900 kuruştur. Bu durumda Denizli kazalarına düşen

348
D.Ş.S., 674/26, 59.
349
Zahire Nazırlığı Ⅲ. Selim döneminde İstanbul’un un ve ekmek ihtiyacını karşılamak amacıyla
kurulmuştur. Ebubekir Ratip Efendi nazırlığa getirilmiştir. Darphâne ve İrad-ı Cedit Hazinesi’nden
sağlanan destekle Zahire Hazinesi de kurulmuştur. (Çadırcı, a.g.e., s. 104).
350
Tevfik Güran, “İstanbul’un İaşesinde Devletin Rolü (1793-1839)”, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Mecmuası, c. 44, S. 1-4, 1986, s. 247-248; Bilgin, a.g.m., s. 208.
351
D.Ş.S., 674/28, 30.

79
payın üçte birinden fazlasını ödemeyi taahhüt etmiştir. Ancak harç hisseleriyle
birlikte bu ödemenin 13.569 kuruşa yükseldiği anlaşılmaktadır. Yaklaşık 4.000
kuruşa yaklaşan harç hisselerinin fazlalığı dikkat çekmektedir. Bu bedel, neredeyse
Denizli’den istenen ücretin yarısına karşılık gelmektedir352.

Denizli ve tâbî kazaları aynı zamanda arpa mübâyaasından da 7.250 kile arpa
hazır edeceklerdi. Kilesi beşer kuruştan 36.000 kuruşluk miktar kazalar arasında pay
353
edilmişti . Görüldüğü gibi arpa ve buğday arasında bir kuruşluk fark
bulunmaktadır. Savaşın olmadığı dönemde talep edilen buğday ve arpa miktarlarında
bir azalmanın olduğu görülmüştür. Denizli Merkez Kazası için rayiç buğday 5.100
kuruş, arpa 1.820 kuruş olarak belirlenmiştir 354 . Savaş döneminde atların ve yük
hayvanlarının ihtiyaçlarından dolayı arpanın daha fazla istendiği anlaşılmaktadır.

Devlet, İstanbul’un iaşesi için ürünü aynen tahsil etmek isterdi. Mesela 1829
senesine ait olmak üzere Kütahya, Karahisar (Afyon) ve Sultanönü (Eskişehir)
Sancaklarından da 50.000 kile arpa aynî olarak istenmiştir 355 . Arpa veya buğday
geçerli bir sebeple aynî olarak tahsil edilememişse nakdiye çevrilebilirdi. Ancak bu
şartlarda belirlenen rayiç bedel halktan daha yüksek alınıyordu. Çünkü serbest
piyasada satılan ürünler devletin verdiği rayiç bedellerden çok daha pahalı oluyordu.
Devlet, bu uygulama ile zararını telafi etmeye çalışıyordu356.

1829 senesine ait Denizli ve Buldan kazalarının mübâyaa hissesi olan 14.000
kile buğday ile 5.500 kile arpa aynen tahsil edilmek istenmekteydi. Ancak bunu
gerçekleştirmek mümkün olmadığından buğday bedelinin voyvodanın sarrafı Canik
tarafından Zahire Nezareti’ne ödenmesi kararlaştırılmıştı. Buğdayın 77.000 kuruş
olan bedelinden 50.000 kuruşu sarraf tarafından ödenmişti. Kalan miktar için ise
sarraf taahhütte bulunmuştu357. Ancak halkın zor durumda olmasından dolayı istenen

352
D.Ş.S., 674/36(b).
353
D.Ş.S., 674/32.
354
D.Ş.S., 674/51(a), 53, 54.
355
D.Ş.S., 674/59.
356
Güran, a.g.m., s. 247-248; Bilgin, a.g.m., s. 208.
357
Burada sarrafların Osmanlı Devleti’nin ekonomik hayatında ne denli etkili oldukları görülmektedir.
Sarraf adeta voyvodanın bankası gibidir. Sarraflar devlet görevlileriyle devlet adına iş tutmaktadırlar.
Zamanla bu gelişmelerin Osmanlı Devletinde bankacılığın kurulmasına zemin hazırladığı söylenebilir.

80
arpa affedilmişti. Daha önce ertelenen zahire de mübarek günlerin hatırına
affedilmişti. Burada hatırı güdülen ay 1245 yılı Ramazan ayıdır358.

Bütün gayretlere rağmen kazaların mukayese zahireleri bir sonraki sene


alınmak üzere bakaya olarak kalabiliyordu359. 1828 yılına ait olmak üzere Kütahya,
Sultanönü ve Karahisar sancaklarından istenen zahireden büyük oranda eksiklerin
kaldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenden ötürü, zahirenin şiddetli lüzumundan dolayı
henüz hasat mevsimi gelmeden gereken tedbirlerin alınması hususunda idareciler
uyarılmıştı360. Ancak bakaya kalmasına rağmen yine ödenemediği anlaşılmaktadır.

1830’lu yıllarda İstanbul nüfusunun 450.000 dolaylarında olduğu


söylenmektedir. Bir kişinin yıllık buğday ihtiyacının 205 kilogram (yaklaşık 8 kile)
olduğu kabul edilirse bu nüfusa göre 92.000 tonun üzerinde buğdaya ihtiyaç
duyulmaktaydı361. Bu ihtiyacı karşılamak devlet için o kadar sıkıntılı bir konudur ki
bazen usul değişiklikleri yapmak zorunda kalmıştır. 1830 yılı Mart ayında henüz
hasat yapılmadan üç-dört ay önce idareciler zahire tedariki ile ilgili değişiklikler
konusunda bilgilendirilmişlerdi. Buna göre İstanbul’dan külliyetli sermaye ve
kayıklarıyla çıkan tüccarlar iskelelerden alış-veriş yapacaklardı. Devlet mübâyaacı
tayin etmeyecekti. Mübâyaacılar devlet adına alış-veriş yapan beratlı tüccarlardı.
Ancak çoğunluğu Müslüman olmayan bu yerli tüccarlar, İstanbul için zahire satın
alma işinde, sürekli yolsuzluklar yapmışlardı. Bunun üzerine Sultan Ⅱ. Mahmut
1830 senesinden itibaren rayiç mübâyaaya son vermişti. Buna göre peşin parasını
ödeyen tüccarlar bizzat mal sahibinden zahireyi satın alacaklardı. Alış-verişte her
bölge için belirlenen fiyatlar esas kabul edilecekti. Herkesin zahiresini civar
iskelelere zamanında ulaştırabilmesi için bu durum kaza ahalilerine birkaç ay
önceden duyurulmalıydı. Bu iş sadece kapan tüccarlarına mahsus olmayıp iktidar
sahiplerinden ve ticaret ehlinden olanlar da alış-veriş yapma hakkına sahip
olabileceklerdi. Hatta üreticilerin veya tüccarların karadan ya da denizden zahireyi
İstanbul’a ulaştırıp bizzat İstanbul’da satma şansları da bulunmaktaydı362.

358
D.Ş.S., 674/60(a); Aynı hükmün üç ay sonra tekrarlandığı görülmektedir. Nedeni ile ilgili herhangi
bir açıklama yapılmamıştır. Pekiştirme amacıyla gönderilmiş olabilir. (D.Ş.S., 674/66).
359
Fidan, a.g.m., s. 303.
360
D.Ş.S., 674/38.
361
Güran, a.g.m., s. 247.
362
D.Ş.S., 674/58.

81
Yukarıda bahsedilen gelişmeler serbest piyasa şartlarına geçişin ilk
aşamasıdır. Gerçekten de döneme şahitlik eden 674 numaralı D.Ş.S.’de 1830
tarihinden sonraki iki yıllık dönemde mübâyaa zahiresi ile ilgili emir
bulunmamaktadır. Nihayet 1839 Tanzimat Fermanı’yla miri mübâyaa tamamen
kaldırılmıştır. Böylece İstanbul’un iaşesi tamamıyla serbest piyasa şartlarına
bırakılmıştır363.

İstanbul’un en önemli ihtiyaçlarından biri de et ihtiyacıdır. Ancak sürü


sahiplerinden onda bir oranında devlet adına, devletin belirlediği fiyat üzerinden
koyun satın alınması anlamına gelen mübâyaa ağnamının yapıldığına dair defterde
bir kayda rastlanmamıştır. Ancak 1788 tarihli sicil kaydına göre Anadolu
kazalarından İstanbul ve ordunun ihtiyacı için koyun satın alınması istenmiştir. Buna
göre İstanbul’un et ihtiyacı Rumeli kazalarından tedarik edilmekteyken et ihtiyacının
artması ve sefer dolayısıyla, ücreti peşin ödenmek üzere Anadolu taraflarından koyun
mübâyaasına karar verilmişti 364 . O halde Denizli ve tâbî kazalarından 1828-1832
yılları arasında ihtiyaç duyulmadığı için koyun satın alınmamıştı.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kahve enfiye gibi keyif verici maddeler toplumun


hemen her kesimi tarafından talep edildiği için bunlar da İstanbul’un
ihtiyaçlarındandı. Bu maddelerin İstanbul’a ulaştırılması da diğer ürünler gibi belli
bir düzen içerisinde gerçekleşmekteydi. Bu ürünler kahve veya enfiye resmi adı
altında vergilendirilir ve izinsiz ihraç edilmemesi için sık sık emirler gönderilirdi.
Ancak kaçakçılık önlenemediği gibi İstanbul’a gönderilmek üzere limanlara kadar
gönderilen mallar bazı yöneticiler veya tüccarlar tarafından alıkonulur; ya Anadolu
içlerinde el altından satılır ya da yurt dışına çıkarılırdı365.

Sicil defterindeki Haziran 1830 tarihli bir fermana göre İstanbul, Mora ve
Yanya’da miri enfiye kârhanelerini idareye memur kişilerin bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bu kârhaneleri sadece güvenilir kişiler idare edebilmekteydi.
Eminler ve tayin ettikleri adamları “serbestiyet üzere” enfiyeyi imal edip diledikleri
mahalde alım-satım yapabilmektelerdi. Denizli’de miri kârhânelerinden başka eski
veya yeni kârhâne kurulmuşsa bunlar yıktırılacak ve enfiyeler devlet adına emin ve

363
Güran, a.g.m., s. 255.
364
D.Ş.S., 673/11.
365
Demir, a.g.e., s. 79.

82
adamları tarafından zapt edilecekti. Bu duruma aykırı hareket edenler olursa
Müslüman olanlar kalebentlik, gayrimüslim olanlar da İstanbul’a gönderilerek kürek
cezasıyla cezalandırılacaktı. Bu işi yapanlar yabancı tüccar (müstemen) taifesinden
ise ellerinde bulunan enfiyeler miri fiyatıyla satın alınacak; kendileri de cezaları
kesilmek üzere elçilerine teslim edilecekdi 366 . Burada ilgi çeken husus yabancı
tüccarların elinde olan tütünler satın alınırken, yerli tüccarların mallarına el
konulmasıdır. Bu da devletlerarası anlaşma gereği olmalıdır. Bütün bunlara rağmen
yine de kaçakçılık yapanlar olursa derbentçiler tarafından tutulacak ve mallarına
devlet adına el konulacaktı. Hiçbir şekilde Denizli’de bulunan idareciler burası
vakıftır yahut mukâtaadır diye eminlere müdahalede bulunmayacaklardı367.

Haziran 1830’da İstanbul Duhan Gümrüğü (tütün) Mukâtaası'ndan olan


Kütahya, Karahisar-ı Sahip, Sultanönü ve Hamideli sancaklarının duhan mukâtaaları,
Anadolu Valisi Vezir Paşa’ya 11.150 kuruş iltizam bedeli ve muteber sarraf
368
kefaletiyle ihale olunmuştu . Sarraf kefaleti istenmesi, sarrafların Osmanlı
ekonomisinde giderek artan etkinliklerini göstermesi açısından önemlidir. Sarraflar
bugünün bankaları gibi hizmet vermekteydiler. Sarraf, Paşa adına peşin olarak bedeli
ödüyor, daha sonra faiziyle birlikte Paşadan geri alıyordu.

Mukâtaalar H. 1244 senesi Haziran başından bir sonraki yılın Mayıs sonuna
kadar bir seneliğine Paşaya verilmişti. Duhan (tütün) fidanları tarlada iken dönümleri
ölçülecek ve dönüm başına ikişer buçuk kuruş resmi miri (vergi) ödenecekti. Her
dönümden 40 vukıyye (okka) tütün çıkacağı varsayılarak gümrük vergisi alınacaktı.
Bu vergiye yüzde yüz zam yapılmıştı369. Denizli Duhan Mukâtaası da aynı şartlarda
verilmiştir. Defterde verilen kişinin isim yeri boş bırakılarak yazılmamıştır.
Muhtemelen aynı kişiye, Anadolu Valisi Vezir Paşa’ya verilmiştir370. H. 1246 senesi
Denizli Kazası Enfiyeciliği de bir yıllığına İstanbul Duhan Gümrüğü Emini Hacı
Mustafa’ya verilmiştir371. Görüldüğü gibi devlet tününü bütün aşamalarında kontrol
altında tutmuştur. İç gümrük tarifesi uygulamış ve kaçakçılığın önüne geçmeye
çalışmıştır. Tütünle ilgili işleri güvenilir insanlara havale etmeye dikkat etmiştir.

366
D.Ş.S., 674/48(a), 105.
367
D.Ş.S., 674/48(a), 105.
368
D.Ş.S., 674/48.
369
D.Ş.S., 674/48.
370
D.Ş.S., 674/48(a).
371
D.Ş.S., 674/105.

83
İstanbul için önemli ürünlerden biri de afyondur. En eski tıbbi bitkilerden biri
olan haşhaş uyuşturucu elde edilen bir bitki olduğu için kötü kullanımlarda kişi ve
toplum hayatını ciddi anlamda tehdit etmektedir. Bu sebeple ekimi ve alım-satımı
şimdi olduğu gibi Osmanlı döneminde de kontrol altında tutulmuştur. 18. ve 19. yüz
yıllarda afyon üretimi ve ihracatı devlet için önemli bir konuydu. İngiltere başta
olmak üzere Avrupa ve ABD Osmanlı afyonunun alıcısıydı. Manisa, Afyon, Konya,
Kütahya, Isparta ve Denizli afyon üretiminde önde gelen kentlerdendi 372 . 1830
yılında Anadolu’da üretilen afyonu bazı tüccarlar ve yöneticiler halktan ucuz fiyata
alıp yabancı tüccarlara satarak halkın üzerinden külliyetli para kazanmışlardı. Halkın
emeğini korumak isteyen devlet, bu konuda tedbir almış ve afyonun sadece İzmir
İhtisap Nazırı’ndan tezkire alan tüccarlar tarafından satın alınabileceğini
kararlaştırmıştı. Bu uygulamaya yed-i vahid; kısaca tekel usulü denilmekteydi. Tekel
usulü bir malın devlet tarafından satın alınıp yine devlet tarafından satılması
demekti 373 . Uygulamaya göre afyon sahiplerine parası peşin verilecek ve 250
dirhemden ibaret bir çekisine üç kuruş vergi ödenecekti. Bu para Asâkir-i Mansûre
Ordusu’nun harcamaları için ayrılacaktı. Tezkireli tüccarlar bu ürünü İzmir’e
getirerek İhtisap Nazırı’na kârlarıyla birlikte satacaklardı. Yed-i vâhidden fiyatı
belirlenen ürün İstanbul ve diğer Müslüman memleketler ile ecnebi tüccarlara İhtisap
Nazırı Ömer Lütfi aracılığıyla satılacaktı. Vezirler, mütesellimler, voyvodalar ve
diğer yöneticiler bu işe hiçbir şekilde karışmayacaklardı. Sözü edilen kimselere
rüşvet aldıkları ve halkı ezdikleri için tehditli uyarılar yapılmıştı374.

Revgan-ı zeyt (zeytinyağı), palamut, şem-i asel (bal mumu), yapağı, rişte-i
Ankara ve tiftik (Ankara ipliği ve tiftiği), gökboya, mazı (meşe ağacı meyvesi-boya
sanayinde kullanılır) ve kuru incir hem İstanbul’un ihtiyaçlarındandı hem de önemli
ihraç maddelerindendi. Ancak alınan bütün önlemlere rağmen dönemin deyimiyle
“muhtekir ve madrabaz” tüccar taifesi yöneticilerle işbirliği yaparak bu malları
halktan ucuza alıp gizlice dışarı satıyordu. Bu durumda hem halk zarar görüyor hem
de devlet kantariye vergisini alamadığı için hazine zarara uğruyordu. Ayrıca
İstanbul’da bu malların kıtlığı yaşanıyordu. Bu ürünlerin ihracatını denetim altına
almak için ürünlerin ihraç edildiği İzmir şehrine atanan İzmir İhtisap Nazırı’na geniş

372
Nuran Taşlıgil-Güven Şahin, “Tarihsel Süreçte Haşhaş (Papaver somniferum L.) ve Afyon”, Tarih
Okulu Dergisi, S. XXXIV, Haziran, 2018, s. 164-179; D.Ş.S., 674/76.
373
Ünal, a.g.s., s. 728.
374
D.Ş.S., 674/76.

84
yetkiler verilmişti. Bu ürünler de baş muhasebe payesiyle İzmir İhtisap Nazırı olan
Ömer Lütfi Efendi’nin tezkire verdiği tüccarlar tarafından alınacaktı 375 . Devlet iç
piyasa için önemli gördüğü bu mallara daha üretim aşamasında el koyuyordu. Daha
sonra satın alarak büyük şehirlerde depoluyordu. Bu mallar eminler vasıtasıyla
esnafa dağıtılıyor ve devletin belirlediği fiyatlar üzerinden satışları yapılıyordu.
İstanbul başta olmak üzere diğer şehirlerin ihtiyacı karşılandıktan sonra kalan kısmı
ihraç ediliyordu.

674 numaralı D.Ş.S.’de bu ürünlerden palamudun alım ve satımının yed-i


vahidden yapılması hususuyla ilgili verilere rastlanmştır. Buna göre Mukâtaat
Hazinesine bağlı olan İzmir İhtisabı İzmir, Aydın, Saruhan, Suğla, Menteşe, Teke,
Karahisar-ı Sahip, Hüdavendigar, Karasi, Biga ve Kütahya sancaklarından hâsıl olan
palamudu tezkireli tüccarlar vasıtasıyla satın alıyordu. Bu defa bizzat Mukâtaat
Hazinesi Nazırı merkezden tüccar tayin etmişti. Alım-satım işini tayin edilen tüccar
Derviş Abdülfettah ve onun tezkire vereceği tüccarlar, devletin belirlediği bedel
üzerinden yapacaktı. Görüldüğü gibi devlet tekelindeki bu malları satın alacak
tüccarlar, İzmir İhtisabı tarafından belirlenirken bu defa merkezden tayin
edilmişti.376.

Debbağhaneler, ordunun ihtiyacı olan kırba, müşk, maslak, dağarcık,


donanma gemilerine hartuç, barut kesesi için tirşe, dikimcilere sahtiyan verirlerdi.
Sarayın ve Hâs ahırların deri ihtiyacını da giderirlerdi 377 . Ordunun ve halkın
ihtiyaçları açısından deri işlemeciliği hayati öneme sahipti. Palamut un haline
getirilerek dericilikte kullanıldığı için İstanbul’un ve ordunun önemli ihtiyaç
maddelerinden biri haline gelmişti.

Ordunun kıyafet ihtiyacı için yapağı (ilkbaharda kırkılan koyun yünü)


oldukça önemli bir maddeydi. Özellikle yeni ordunun kurulmuş olması, savaşların
sürekliliği ve gönüllü asker talepleri yapağıya olan ihtiyacı artırmış bulunmaktaydı.
Bu yüne askerlerin “elbise-i şitâiye” (kış elbiseleri) ve abaları için ihtiyaç
duyulmaktaydı. 1831-1832 yün tertibinde Balıkesir Aba Fabrikası’nda askerin

375
Çadırcı, a.g.e., s. 117; D.Ş.S., 674/77.
376
D.Ş.S., 674/107.
377
Zeki Tekin, “İstanbul Debbağhaneleri”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi
Dergisi, S. 8, Ankara, 1997, s. 353.; Mediha Güler, “Türk Dericilik Sanayi ve Beykoz Fabrikası”,
Gazi Üniversitesi Endüstri Sanatları Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 3, Haziran, 1995, s. 72.

85
senelik ihtiyacı için 75.000 top aba üretilecekti. İhtiyaç duyulan yün miktarı ise
250.000 kıyyeydi. Bunun sağlanması için başvurulan sancakların başında
378
Hüdavendigar, Saruhan, Karesi ve Kütahya bulunuyordu . Bu iş Bergama
Voyvodalığı’na ek olarak kendisine Karasi Sancağı Mütesellimliği emanet edilen
Şerif Ağa’ya verilmişti. Ancak yünün tedarikinde sıkıntılar yaşanmaktaydı. Bunun
sebebi yünün yurt dışına satılmasıydı. Bu durumun önüne geçmek için mübâyaacılar
tarafından ürüne değerinde ve peşin paranın ödenmesi kararlaştırılmıştı. Kaçakçılığı
önlemek gayesiyle Kütahya Sancağı ve tâbî kazalarından yün satın alma görevi
mübâyaacı tayin edilen Süleyman Bey ve Hacı Ahmet Ağa’ya verilmişti379. Ancak
Denizli de Kütahya Sancağına bağlı olduğu halde, hâs toprağı olduğu için ayrı bir
statüye sahipti. Bu sebeple Denizli Hâssı dâhilinde bulunan yapağının satın alma
işine merkezden gönderilen bu mübâyaacılar karışmayacaktı. Denizli yapağısını
mübâyaa işi Denizli Voyvodası Tavaslı Osman Ağa’ya ihale edilmişti380. 1831 senesi
yapağı tertibinde Denizli’den istenen miktar 10.000 kıyyedir 381. Bu şartlarda Denizli
ordu için ihtiyaç duyulan yünün % 4’lük miktarını karşılamıştır. Hızlı bir şekilde
tedarik edilen yünler, işlenmek üzere develer vasıtasıyla Karasi Sancağı’ndaki
fabrikaya ulaştırılacaktır382.

Bu dönemde başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletleri, Osmanlı


yöneticilerinin bu ürünleri devlet tekeline almasına karşı çıkıyorlardı. Bazı devlet
adamlarının da desteğini alan Avrupalı tüccarlar, bu ürünlerin serbest piyasada işlem
görmesi için idareyi ikna etmeye çalışıyorlardı. Nihayet 1838 Balta Limanı Ticaret
Anlaşması’yla birçok üründe tekel usulü ortadan kaldırılmıştır383. Bu durum yabancı
tüccarların işine yaramış ve kıymetli mallar kolayca ihraç edilmiştir. Bu şartlarda
Osmanlı Devleti’nden ucuz ham madde alan yabancı devletler işlenmiş mamul
maddelerle Osmanlı pazarlarına hâkim olmuşlardır.

3. DENİZLİ’DEN İSTENEN YÜK HAYVANLARI

674 numaralı D.Ş.S.’ye göre 1828 ve 1832 tarihleri arasında asker talepleri ve
ordunun ihtiyaçlarıyla ilgili oldukça fazla belgenin olduğu görülmüştür. Çünkü bu

378
D.Ş.S., 674/106; Demir, a.g.e., s. 80.
379
D.Ş.S., 674/106, 97.
380
D.Ş.S., 674/103.
381
D.Ş.S., 674/106.
382
D.Ş.S., 674/106.
383
Çadırcı, a.g.e., s. 118.

86
tarihler arasında Ruslar Osmanlı Devleti’ne hem doğudan hem de batıdan saldırmış
bulunuyordu. Ayrıca Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa da isyan etmişti. Yeniçeri
Ocağı’nın kaldırılmasının arkasından yeni ordunun hızlı bir şekilde kurulması
gerekiyordu. Bütün bu gelişmeler sık sık devletin halka müracat etmesine sebep
oluyordu. Kazalar düzenli ordu için yükümlü oldukları askerleri tedarik ettiklerinden
başka “sefer gailesi” nedeniyle ihtiyaca göre asker gönderiyorlardı. Aynı zamanda
cihat çağrıları devam ediyordu. İşte bütün bu askeri grupların ihtiyaçları olan gıda ve
teçhizatı hazır edip istenen bölgeye ulaştırmak dönemin ulaşım olanakları
düşünüldüğünde oldukça büyük bir sorun oluşturuyordu.

Devlet, zahire nakli, orduya ait mühimmatın taşınması, sefere çıkan ordunun
diger ihtiyaçlarının sefer güzergâhına ulaştırılması ve devlet binalarında sürekli
ihtiyaç olan yük hayvanlarının tedariki için sürekli deve, bargir (at-beygir) ve katır
(ester) talep etmekteydi. 1828 yılına gelindiğinde İstanbul’da bulunan bu tür yük
hayvanları ya ölmüş veya iş göremez (amel mânde) olmuşlardı. Devlet binalarının
ihtiyacı olan hayvanlar dahi orduya ait ahırlardan gitmekteydi. Bu sebeple Tersâne,
Baruthâne, Humbarahâne, Tophâne ve sair devlet binalarında istihdam olunmak
üzere Anadolu taraflarından ester mübâyaasına karar verilmişti. Bu emir
çerçevesinde Kütahya Sancağı’ndan da yirmi katar katır istenmekteydi. Her bir
katarda beş baş bulunmak üzere toplam istenen yük hayvanı yüz baş (rees) katırdır.
Devlet bunların genç ve kuvvetli olmasını ve mükemmel semer takımları ve
harbendeleriyle (yük hayvanı bakıcısı-katırcı) birlikte hazır edilmesini istemişti.
Devlet her bir hayvan için 25 kuruş ödeyecekti384. 1787 yılında da talep edilen yük
hayvanlarından her birine 25 kuruş ödenmişti. Aradan kırk yıl geçmesine rağmen
fiyatın değişmemiş olduğu görülmektedir385. Ancak buğdayın kilesi 1783’te 60 akçe,
1795’te 2 kuruş, 1808’de 4 kuruş, 1828-1832 yılları arasında ise Denizli’de 4,5 ile
6,5 kuruş arasında değişiklik göstermişti. Ancak yük hayvanları fiyatlarında bir
değişimin yaşanmaması ilgi çekicidir386.

1829 yılında ise hükümet İzmir’de bulunan zahirenin Bandırma iskelesine


zamanında ulaştırılabilmesi için Denizli ve tâbî kazalarından 750 adet deve
kiralamasını istenmişti. Şütürbân denilen bu deve sahiplerine ücretleri peşin olarak

384
D.Ş.S., 674/20.
385
Demir, a.g.e., s. 79.
386
Demir, a.g.e., s. 73; D.Ş.S., 674/26, 59.

87
verilecekti. Bu taşımacılık ücreti H. 1244 senesi Kasım ayı tevzîne 31.500 kuruş
olarak yansıtılmıştı387.

Askeri naliyat işlerinde kullanılan hayvanlara mekkâre deniyordu. At, katır,


deve gibi hayvanlarla ordunun her türlü ağırlığı taşınıyordu. Sefer zamanlarında
halkın elindeki hayvanlar da kiraları ödenerek veya satın alınarak
kullanılabiliyordu388. 1832 yılında Mehmet Ali Paşa İsyanı’ndan dolayı Denizli ve
tâbî kazalarından 205 adet mekkâre beygiri yine semer takımları ve sair
malzemeleriyle birlikte tedarik edilmişti. Bu yükümlülükten dolayı Denizli Merkez
Kazası’nın ödemesi gereken pay 67.975 kuruş olmuştur. Kütahya Sancağı ve diğer
kazaların yükümlülükleri belirtilmediği için Denizli’nin payı konusunda yorum
yapılamamaktadır389. Ancak kazaların senede iki defa ödediği tevzilerle karşılaştırma
yapmak mümkündür. 1832 yılında Denizli Kasım ayı vergisini 77.995 kuruş olarak
ödemiştir. Görüldüğü gibi mekkâre beygiri tertibatı merkez kazanının senede iki defa
ödediği tevzilerden birine yakın miktardadır.

4. SİKKE TAĞŞİŞLERİ

Osmanlı Devletinde artan büyük mali ihtiyaçlar sebebiyle para darlığı Ⅱ.


Mehmet Dönemi’nden itibaren şiddetle hissedilmişti. Kıymetli maden azlığı
dolayısıyla bu dönemde, akçenin ağırlığı ve içeriği tam altı kez düşürülmüştü.
Günümüz deyimiyle devaluasyon yapılmıştı. Bu tağşişler gümüş darlıklarına karşı
rahatlama getirdiyse de bu durum uzun sürmemişti 390 . Aynı padişah zamanında
1479’da ilk altın paranın bastırılmasıyla Osmanlı Devleti’nde ilk defa çift metalli
sisteme geçilmişti.

Osmanlı Devleti’nin tam anlamıyla bir İmparatorluk haline gelmesiyle


birlikte akçe ve sultaniye dayalı Osmanlı para düzeni giderek daha karmaşık hale
gelmişti. Yeni elde edilen bölgeler zaten kendi başlarına iyi kurulmuş bir para
sistemine sahipti. İktisadi bozulma ve olası sosyal kargaşa korkusundan Osmanlı

387
D.Ş.S., 674/38(a), 45.
388
Ünal, a.g.s., s. 457.
389
D.Ş.S., 674/120.
390
Ruhi Özcan, “Osmanlı Devletinde ⅩⅤⅡ. Yüzyılda Yapılan Sikke Tağşişleri”, Türkiyat
Araştırmaları Dergisi, S. 17, Konya, 2005, s. 238.

88
hükümetleri bu sisteme çoğu zaman dokunmadı 391 . Bölgesel sikkelerin üzerine
sadece dönemin Osmanlı Padişahlarının isimleri eklendi392. Batı ve iç Anadolu ile
birlikte Balkanlar akçe/sultani düzenindeki çekirdek bölgeler olarak kaldı. Öte
yandan Avusturya, Polonya ve Alman Sikkeleri merkezden uzak Eflak, Boğdan ve
Macaristan’da geniş ölçüde kullanılmaktaydı. Kırım’da ise sikkeler yerel hanlar
adına darp edilmekteydi. Cezayir, Tunus ve Trablusgarp’ta da Avrupa sikkeleri
yaygın bir şekilde dolaşmaktaydı393.

Fetihlerin durması, sürekli asker besleme ihtiyacı, uzun süren Avusturya, İran
ve Rus Harpleri hazineye ağır yükler getirmekteydi. Celali eşkıyası ve Levent taifesi
dolayısıyla halkın maruz kaldığı maddi ve manevi baskılar, emniyet ve asayişin
ortadan kalkmasına ve köylünün toprağının terk etmesine sebep oldu 394 . İltizam
sisteminin yaygınlaşmasıyla devletin taşradaki mali ve siyasi otoritesi zayıfladı.
Sonuçta kırsal vergilerin büyük bir kısmının para biçiminde tahsil edilmesi hem
kırsal hem de kentsel ekonomilerde para talebinin artmasına sebep oldu395.

Amerika’nın keşfinden sonra Avrupa pazarlarının değerli madenlere


boğulması iki misline varan bir fiyat artışına sebep olmuştu. Fiyatlar Devrimi denilen
bu hareket tüm Avrupa’da ve Osmanlı’da derin sosyal hareketlere yol açmıştı.
1585’de büyük devaluasyon yaşanmıştı396. 1586’dan sonra akçenin gümüş içeriği %
44 oranında düşürülmüştü. Bu durum Osmanlı parası için yeni bir istikrarsızlıktı.
1584’de tağşişden hemen önce 100 dirhemden kesilen akçe miktarı 450 iken,
tağşişden sonra 800’e çıkmıştır. 1669’da ise 100 dirhemden 1.400 akçe kesilmiştir.
Sabit oranlı vergilerin tağşişe ayarlanması istikrarsızlığı hat safhaya ulaştırılmıştır397.
Osmanlı piyasalarını yabancı paraların istilası sonucu 17. yüzyıl başlarında 40 kadar
olan darphâne sayısı yüzyılın ortalarına gelindiğinde 4’e inmiştir398.

391
Şevket Pamuk, Osmanlı İmparatorluğu‘nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1600-1914), c. 2, İstanbul,
2004, s. 1066.
392
Ekrem Erdem, “Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası: Dönmesel Bir Analiz”, Bankacılar
Dergisi, S. 56, 2006, s. 13.
393
Pamuk, a.g.e., s. 1066-1067.
394
M. Münir Aktepe, “ⅩⅤⅢ. Asrın İlk Yarısında İstanbul’un Nüfus Meselesine Dair Bazı Vesikalar”,
İÜEFTD, c. 9, Eylül, 1958, s. 13.
395
Tekeli, a.g.m., s. 1088.
396
Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, s. 128-129.
397
Pamuk, a.g.e., s. 1071.
398
Erdem, a.g.m., s. 16.

89
1690-1844 tarihleri arası nispeten nisbi bir istikrarın sağlandığı ve büyük
çaplı bir milli paraya dönüş hareketinin yaşandığı bir dönem olmuştur. Zira
İstanbul’daki darphânelerde uzun bir aradan sonra tekrar mangır ve gümüş sikkeler
basılmıştır. Bu yeni Osmanlı gümüş sikkesi 18. yüzyıl boyunca imparatorluğun para
sisteminin merkezinde yer almıştır. Ancak Ⅲ. Selim’in ilk yıllarında Rusya ve
Avusturya’ya karşı yürütülen savaşların finansmanı kısmen tutturulan istikrarı
bozmuş ve 1789’da büyük bir tağşiş kararı alınmıştır. Bu tağşişde kuruşun gümüş
içeriği ve gramı üç de bir oranında düşürülmüştür399.

Osmanlı parası değer kaybetmeye devam etmiş; savaşlar ve ıslahatlardan


dolayı devlet harcamalarının hızla artması Ⅱ. Mahmut döneminde de çok yoğun
sikke tağşişlerine sebep olmuştur. 1808 ve 1830 yılları arası altın sikke 35, gümüş
sikke 37 kere tağşişe uğramıştır400. Ⅱ. Mahmut tahta çıktığında Osmanlı kuruşunun
içinde 5,9 gram gümüş vardı. 31 yıllık saltanatı içerisinde gümüş miktarı 0,5 gram ile
en düşük değere indikten sonra 1832 yılında 0,94 grama çıkarılmıştır. Altın sikkenin
tağşiş oranı ise gümüşe göre daha sınırlı kalmış; % 20’lik bir değer kaybına
uğramıştır. Bunun nedeni ise devletin maaşlar dâhil yükümlü olduğu tüm ödemeleri
sadece gümüş kuruşlarla yapmasıdır401. Sonunda Osmanlı kuruşunun değeri dönemin
itibarlı parası İngiliz sterlini karşısında giderek azalmış; 1740’da 5,7 olan kur,
1844’de 110 olarak gerçekleşmiştir402.

Ⅱ. Mahmut döneminde Cedit Rumî veya Yazılı Mahmudiye ve Atik (Eski)


Rumî ayarında Sûrre Altını, Adlî Altın, Cedit Adlî Altın, Hayriye ve Mahmudiye adlı
altın sikkeler ile Altmışlık, Metelik ve Cihadiye adlı gümüş sikkeler bastırılmıştır.
Ayrıca Yaldız Altını, Macar Altını, Fındık Altını, Mısır Altını ve Riyal-ı Frengi
denilen altınlarda piyasa da dolaşmaktaydı.403.

Çalışılan defterde sikke tağşişleri ile ilgili 4 adet hüküm bulunmaktadır.


“Moskof keferesi üzerine sefer-i hümâyun bu sene evvelkinden on kata ziyade
tedârikâta ihtimâm üzere gışşy-i hâlisinden olarak sikke-i cedîd-i şâhâne darb karâr-

399
Erdem, a.g.m., s. 17.
400
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara, 1984, s. 111.
401
Mehmet Esat Sarıcaoğlu, “Ⅱ.Mahmut Devri Para Politikaları”, Türkler, c. ⅩⅠⅤ, YTY, Ankara,
2002, s. 722.
402
Lewis, a.g.e., s. 111.
403
Çadırcı, a.g.e., s. 108-109.

90
gir olmağıyla” 404 denilmekte ve yeni sikke basımına sebep olarak Rus Savaşı
gösterilmekteydi. Bundan dolayı devlet hazinesinin çoğaltılması hedeflenmektedir.
Ancak sürekli sikke tağşişleriyle paranın değerinin düşmesi halkta tepkilere sebep
olacağı için para basımına manevi bir boyut kazandırılmak istenmiş ve Cihadiye
isimli sikkenin bastırılması konusunda şeyhülislamlıktan onay alınmıştı. Bu gümüş
sikkenin 1 kuruşluk, 5 kuruşluk, 20 paralık ve 100 paralık ufaklıkları da bastırılmıştı.
Hayriye isimli altın sikke ile Cihadiye isimli gümüş sikke için fiyat belirlenmiş ve bu
fiyatlarla tedavüle girmeleri amaçlanmıştı 405 . Ancak halk elindeki değerli paraları
daha değersiz olan yeni paralarla değiştirmek istememişti. Devlet, yeni paraların
kullanımı konusunda toplumu ikna etme gayretindeydi. Hükümete göre sıkıntılar
ortadan kalktıktan sonra bu paralar yine asıl sikkelerle değiştirilecekti. Ancak iş
şansa bırakılmamış eski paraların yenileriyle değiştirimesi için mübâyaacılar tayin
edilmişti. Satın alma işinde görevli memurlar bu paraları Darphâne-i Âmire adına
belirlenen fiyattan satın alacaklardı. Böylece eski paraların yenileri ile değiştirilmesi
hızlandırılmış olacaktı. Eğer beldeye mübâyaacı tayin edilmemişse toplanan paralar
kayıtları tutularak, İstanbul’a gelip-giden görevlilerle gönderilebilecekti406.

Bu dönemde Mısır darphânesinde Hayriye isimli altına alternatif düşük ayar


bir altın bastırılmıştı. Kendi bastırdığı paralarla kendi piyasasını kurup ekonomisini
konrol altına almak isteyen Ⅱ. Mahmut’u bu durum rahatsız etmişti. Zira düşmanına
karşı ordu hazırlamak için düşük ayarlı para bastıran Sultan’a, başka bir rakibi para
silahıyla saldırmıştı. Bu sebeple Mısır parasıyla alış-veriş yapılması İstanbul başta
olmak üzere bütün Osmanlı mülkünde yasaklanmalıydı. Asıl hedef bu altının
tamamen ortadan kaldırılmasıydı. Ancak, bunca tembihe rağmen fiyat istikrarını
bozan ve yasaklanan Mısır altınını piyasaya süren kişiler bulunmaktaydı. Hatta
Müslüman ve zimmî sekiz kişi bu işe tevessül ettikleri için yaşadıkları beldeden
çıkarılmışlardı407. Böylece devlet bu konunun kendisi için ne kadar önemli olduğunu
göstermiş oluyordu.

Savaşın da bittiği göz önüne alınarak 1833 yılında yeni düzenlemeler


yapılmış, yeni gümüş sikkeler bastırılmıştır. Bu düzenleme Ⅱ. Mahmut döneminin

404
D.Ş.S., 674/27(a).
405
D.Ş.S., 674/41(a).
406
D.Ş.S., 674/44, 47.
407
D.Ş.S., 674/47.

91
sonuna kadar sürmüş, Tanzimat’tan sonra yapılan yeni değişikliklerle birlikte uzun
yıllar devam etmiştir408.

5. VERGİLER

Diğer İslam Devletlerinde olduğu gibi Osmanlı’da da vergiler “şer‘i” ve “


örfi” olarak ikiye ayrılıyordu 409 . Çiftçi reayadan alınan öşür, resm-i çift, resm-i
ağnam gibi vergilerle ticari faaliyetlerden elde edilen baçlar “tekâlif-i şer‘iyye” türü
vergilerdir. Şer‘i vergiler dışında kalan ve devlet tarafından halka yüklenen “tekâlif-i
örfiye” aslında şer‘iatin kaynaklarından biri olan örfe dayanan vergilerdir. Devletin
yönetim ve güvenlik görevlerini yerine getiren kamu görevlilerine hizmetleri
karşılığı vermekte olduğu bu vergilerin miktar ve çeşitleri bölgelere ve zamana göre
farklılık göstermektedir. Cürüm ve cinayet, arûs, bennak, mücerret ve benzeri pek
çok vergi bu türe girmektedir410.

Bu iki çeşit vergi dışında şer‘iata uyup uymadığı çok fazla düşünülmeden
alınan vergiler de bulunmaktadır. “Avârız-ı divaniyye” denilen bu vergiler,
başlangıçta ancak sefer için gerek duyulduğunda alınmışken gitgide sürekli hale
getirilmiştir. “İstanbul’un ve ordunun ihtiyacı için istenen zahire veya bedeli, sefer
esnasında ordunun ihtiyacı için istenen koyun, sığır, deve veya ücreti, kürekçi ve
kalyoncu neferi veya bedelleri, “avârız ve nüzül” akçesi, “imdad-ı hazariye” ve
“imdad-ı seferiye”, sürsat, beldar, lağımcı, fırın, nefîr-i aam, iane-i cihâdiyye, iştira,
izn-i sefine, konak masrafı, kereste bedeli, yol resmi… gibi vergiler bu
cümledendir” 411 . Bu tür vergiler o kadar çok tekrarlanıyordu ki “tekâlif-i şâkka”
denilen ağır vergiler sınıfına girebiliyordu; bazı yöneticilerin de zamanın ulaşım ve
haberleşme şartlarını kullanarak halka zulmettikleri ve yasa dışı vergiler toplamaya
çalıştıkları anlaşılmaktadır. Sürekli gönderilen adaletnâmelerle bu durum önlenmeye
çalışılmıştır. Ancak uzun süren savaşlar ve isyanlar devleti sık sık halka başvurmak
zorunda bırakmıştır.

Bütün bu vergileri ödemekte halkın güçlük çekmesi üzerine avârız vakıfları


kurulmuştur. Bu vakıflar akar veya para olarak tahsis edilen vakıflardır. Akarların

408
Çadırcı, a.g.e., s. 111.
409
Ahmet Tabakoğlu, “Tekâlif ”, İA, c. 40, İstanbul, 2011, s. 336.
410
Çadırcı, a.ge., s. 105-106.
411
Ömer Lütfi Barkan, “Avârız”, İA, 1997, c. 2, s. 13; Çadırcı, a.g.e., s. 105-106; İşbilir, “Nüzül”, s.
312.

92
yıllık gelirlerinden, paraların ise işletilmesiyle elde edilen kârlarından yardım edilir,
ana kaynağına dokunulmazdı. Avârız vakıfları hem Müslümanların hem de
gayrimüslimlerin ihtiyaçlarına sarf edilirdi412.

Vergiler Osmanlı Devleti vergi ıstılahına göre hane halkından tahsil


ediliyordu. Devletin tahrir defterlerinde nüfus “avârız hânesi” ve “hâne-i gayr-ı
avârız” olarak ikiye ayrılıyordu. Buna göre hâne bir evde oturan evli çifttir. Avarız
hânesi ise 3, 5, 7, 10, 15, evden oluşan vergi birimidir. Bazı yerlerde 20’ye ve 50’ye
kadar hâne sayısı çıkabilmektedir. Mesela Osmanlı donanması için kürekçi
istendiğinde 250 hâne başına bir kürekçi çıkarılıyordu. Bu avârız hâneleri dağıtılan
vergiyi kendi aralarında paylaşıyorlardı413.

Bu vergilerden “imdâd-ı hazariye” valilerin savaş olmayan yıllardaki


masraflarını karşılamak üzere gerek oldukça alınan bir vergidir. “İmdâd-ı seferiye”
ise seferberlik ilan edildiğinde valilerin sefer esnasında yapacakları olağanüstü
masraflarını karşılamak üzere konulmuş bir vergidir. Ancak bu vergiler 19. yüzyılın
başından itibaren senede iki taksitle düzenli olarak toplanmaya başlamıştır. Halkın en
çok yakındığı, belirlenip toplanmasında yolsuzlukların çok yapıldığı bir vergi
çeşididir. Mesela 1818 yılında Bursa’da toplanan 250 kuruşluk “hisse-i hazariyenin”
500 kuruşluk mübaşiriye hizmeti ve halktan yem ve yiyecek istenerek toplanması Ⅱ.
Mahmut’un adaletnâme yayınlamasına sebep olmuştu414.

1828 yılına ait Anadolu valileri için istenen “imdâd-ı hazariye” ve Anadolu
Serâskeri için istenen “imdâd-ı seferiyeden” Denizli Merkez Kazası’nın hissesi 786
kuruşa karşılık gelmişti. Bu paranın 131 kuruşu harç ve mübaşiriye hizmeti olarak
tanımlanmıştı. Bu vergiyi toplamak için yapılan % 17 oranındaki masraf da oldukça
yüksektir. Bu vergiler zaman elverişli ise tevzi defterlerine, değilse mübaşir
gönderilerek özel olarak toplatılmaktaydı. Denizli’de bu vergilerin bazen ayrıca
toplandığı415, bazen de tevzî defterlerine eklendiği görülmektedir416. Genellikle 954
kuruş olarak alınan bu vergi Osmanlı-Rus Savaşı dolayısıyla 1829 Kasım tevzîne

412
Mehmet İpşirli, “Avârız Vakfı”, İA, c. 4, İstanbul, 1991, s.109.
413
Tabakoğlu, “Tekâlif”, s. 337; Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 100; Ünal, a.g.s., s. 686.
414
Çadırcı, a.g.m., s. 145-146.
415
D.Ş.S., 674/19, 73, 93(a).
416
D.Ş.S., 674/55, 65, 88, 100, 121.

93
2.724 kuruş olarak yansımıştı. Görüldüğü gibi savaş dolayısıyla bu vergi yükü üç
katına yakın artmıştır 417.

“Bedeli avârız ve nüzul” adı ile anılan vergi de olağanüstü durumlarda


toplandığı halde 19. yüzyılda düzenli olarak toplanan vergilerden biri olmuştur. Her
sancakta kaç avârız hânesi bulunduğu Hazine-i âmirede saklı defterde kayıtlı idi. Bu
defterdeki hânelerden alınacak avârız ve nüzul miktarları belirlenir, mübaşiriye ücreti
de eklenerek ilgili kente gönderilirdi418. Ancak 1828-1832 yılları arasında avârızların
ayrıca toplanmayıp tevzî defterleri içine alındığı görülmektedir. Denizli’ye ait
avârızın Mayıs ayı tevzîlerinde yer aldığı ve 6.250 kuruş olduğu tespit edilmiştir419.

Ayrıca eyaletlerin mahalli harcamalarını karşılamak maksadıyla da halktan


vergi talep edilirdi. Bu masraflar için tanzim edilen defterlere “tevzî‘-salyane-vilayet
masraf defterleri” denir420. Defterlere kaydedilen masraflar her yıl vali, mütesellim,
voyvodalar, memleketin ileri gelenleri ve kadılar tarafından müştereken belirlenir ve
şer‘iye sicillerine rûz-ı Hızır421 ve rûz-ı Kasım422 itibariyle iki taksitle alınmak üzere
kaydedilirdi423. Bunun haricinde idari amirler tarafından ekseriye keyfi tertip olunan
vergilerin kaydedildiği defterler ise Aralık tevzî olarak adlandırıldı. Aralık tevzî 1830
yılında Ⅱ. Mahmut tarafından bir fermanla kesin olarak yasaklanmış ve
kaldırılmıştır 424 . İncelenen defter bu yılı kapsamasına rağmen ilgili fermana
rastlanmamıştır.

Denizli, Kütahya Sancağı’na bağlı olduğu için bazı vergi yükümlülükleri


ortaktır. Bu sebeple Denizli ve tâbî kazalarının ödemesi gereken pay Kütahya
Merkez Sancağı tarafından ayrıntılı dökümü verilerek hazırlanmaktaydı. Ayrıca
Denizli, Ezine, Honaz, Çarşamba ve Gököyük hisseleri ayrılarak mühürlü pusula ile
Denizli Merkez Kazası’na gönderiliyordu. Kütahya’dan isabet eden hissenin üzerine

417
D.Ş.S., 674/55.
418
Çadırcı, a.g.e., s. 145.
419
D.Ş.S., 674/45, 100, 121.
420
Ali Açıkel-Abdurrahman Sağırlı, “Tokat Şer‘iye Sicillerine Göre Salyane Defterleri (1771-1840)”,
İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 41, İstanbul, 2005, s. 95-96; Vehbi Günay, “Yerel Kayıtlar
Işığında ⅩⅤⅢ. Yüzyıl Sonlarında İzmir”, TİD, c. ⅩⅩⅤ, S. 1, Temmuz, 2010, s. 295.
421
D.Ş.S., 674/17, 18, 19, 45, 55, 65, 121, 122; Ruz-ı Hızır tevzî, Mayıs ayı tevzî demektir. Denizli ve
bağlı kazalarının kış harcamalarını gösteren kayıtlardır.
422
D.Ş.S., 674/19, 55,86, 88, 100, 116; Ruz-ı Kasım tevzî, Kasım ayı tevzî demektir. Denizli ve bağlı
kazalarının yaz harcamalarını gösteren kayıtlardır.
423
Ünal, a.g.s., s. 686.
424
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 100; Ünal, a.g.s., s. 686.

94
her kaza kendi masraflarını ekliyordu. “Harc-ı imza”, “kalemiye”, “kethüdaiye” ve
“maktûat” gibi mahkeme giderleri de hesaplandıktan sonra her kazanın kendi tevzî
defteri ortaya çıkıyordu. Senede iki defa hazırlanan bu tevzîler kentlerin vergi
mükellefi mahalle ve köylerine paylaştırılıyor ve bu masraflar halktan tahsil
ediliyordu425.

Ayrıca hükümet, yerel idarecilerin halka haksız yere vergi yüklememesi için
bu tevzî defterlerini altı ayda bir İstanbul’a istemişti426. Defterler tetkik edildikten
sonra uygun olan defterler sadaret makamından onaylanıp geri gönderilecekti.
Böylece yolsuzluklar önlenmeye çalışılmış ve yukarıda bahsedilen ayan, voyvoda ve
memleket ileri gelenleri tarafından hazırlanan vergi kalemlerine onay verilmiş
oluyordu. Bu onay işi sicilde “sah keşide” olarak tanımlanmaktaydı427. Sah işareti;
doğrudur manasına gelen sahihtir kelimesinin kısatılmışı olan bir işarettir428.

Aşağıda Deniliz’ye ait 1828-1832 yılları arasında düzenlenen tevzî


defterlerinin kaza, mahalle ve köylere ait paylarını gösteren tablolar ve bu tablolarla
ilgili yorumlar yer almaktadır.

Tablo 9: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Denizli ve Tâbî Kazaları Ödeme
Miktarları:
KAZA 1828429 1829430 1829431 1830432 1830433 1831434 1831435 1832436 1832437
Denizli 59605 69765 71650 43875 35472 46530 51776,5 63600 59750
Ezine 39705 46510 47425 29250 23750 31020 34000 41800 39810
Çarşamba 29800 34875 35300 21900 17850 23260 25500 31850 29870
Honaz 19350 23260 23725 14575 11925 15515 17000 21300 19905
Gököyük 14892 17437 17627 10950 8925 11726 11500 1539 14925
Yekûn 163352 191847 195727 120550 97772 128051 140000 173589 164260

425
D.Ş.S., 674/5, 17, 18, 19, 25, 26, 28, 32, 33, 42, 45, 51, 55, 61, 65, 67, 73, 88, 93(a), 100, 116, 119.
426
Merkezi idare taşranın halka haksız vergi yüklemesini engellemek amacıyla ilk defa bu uygulamayı
Ⅲ. Selim döneminde 1792 yılı Aralık ayında gönderdiği bir fermanla başlatmıştır. (Yakup Akkuş,
“Osmanlı Maliyesi Literatüründe İhmal Edilmiş Bir Tartışma: Tevzi Defterlerinden Vergi-i
Mahsusaya Geçiş”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 65/1, İstanbul, 2017, s. 9).
427
D.Ş.S., 674/1, 17, 98.
428
Ünal, a.g.s, s. 584.
429
D.Ş.S., 674/18.
430
D.Ş.S., 674/45.
431
D.Ş.S., 674/55.
432
D.Ş.S., 674/65.
433
D.Ş.S., 674/ 88.
434
D.Ş.S., 674/100.
435
D.Ş.S., 674/116.
436
D.Ş.S., 674/119.
437
D.Ş.S., 674/121.

95
Yukarıdaki tablo incelendiğinde Denizli ve tâbî kazalarının vergi yükü 1829
yılından sonra azalmaya başlamıştır. Rusya ile savaş bittiği için askeri harcamaların
azalması halkın üzerindeki vergi yükünü hafifletmiştir. En düşük vergi 1830 yılının
ikinci dönemine ait olup 97.772 kuruştur ve savaşın bittiği döneme aittir. En yüksek
vergi yükü 191.847 ve 195.727 kuruş ile savaşın devam ettiği 1829 yılı Kasım ve
Mayıs tevzîlerine aittir. Ayrıca 1831 yılından itibaren Arabistan olayları ve Mehmet
Ali Paşa İsyanı’ndan dolayı verginin tekrar yükselme seyrine geçtiği görülmektedir.
Bu dönemde askeri harcamalar o kadar yüksek bir oran oluşturuyordu ki sadece bu
harcamaları gösteren tevzîler hazırlanıyordu. Mesela Arabistan canibine giden
Mehmet Paşa’nın Denizli ve tâbî kazalarına masrafı 183.589 kuruşluk büyük bir
yekûn oluşturuyordu ve bu masrafları gösteren ayrı bir tevzî defteri hazırlanmıştı438.
Aynı yıl içinde Rakka Valisi emrine gönderilecek piyade ve süvari neferlerinin
masrafları ve sayılarını gösteren ayrıca bir tevzî defteri daha hazırlanmıştı. Bu
defterin Denizli ve kazaları üzerine yükü 53.000 kuruştur 439 . 1832 yılının ilk
dönemine ait başka bir tevzi defteri de 205 adet mekkâre beygiri ile ilgilidir. Denizli
ve tâbî kazalarından istenen bu beygirler için nefs-i Deniz’linin ödemesi gereken
meblağ 67.975 kuruştur. Bu değerlendirmelere göre Denizli Merkez Kazası, H. 1246
Haziran ayı ile H.1247 Mayıs ayı arasındaki bir yıllık dönemde 250.746 kuruşluk bir
ödeme yapmak zorunda kalmıştır.

Vergi taksimatında Denizli ve tâbî kazalarının sıralaması; “Kazâ-i Denizli,


Kazâ-i Ezine, Kazâ-i Çarşamba, Kazâ-i Honaz, Kazâ-i Gököyük” şeklindedir440. Bu
sıralama aynı zamanda asker yükümlülüğü açısından da büyükten küçüğe doğru bir
sıralamadır441. Genelde buğday talebiyle alakalı hükümlerde Çarşamba Kazası yerine
Buldan ismi geçmektedir 442 . Başka bir hükümde de bu listeye Karaahmetli
Kazası’nın eklendiği görülmektedir443.

438
D.Ş.S., 674/119.
439
D.Ş.S., 674/117.
440
D.Ş.S., 674/5, 17, 19, 32, 33, 42, 44, 73, 86.
441
D.Ş.S., 674/19, 32, 33, 42.
442
D.Ş.S., 674/28, 51, 61, 65, 88, 100.
443
D.Ş.S., 674/43(a).

96
Tablo 10: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterleri’ne Göre Vergi Mükellefi Mahallelerin Ödeme
Miktarları:

1828 1829 1829 1831 1832 1832


MAHALLE 444 445 446 1830447 1830448 449 1831450 451 452

Saray 1680 2075 2035 1385 1260 1415 1195 1625 1905
Meydan 1700 2111 2022 1401 1250 1495 1225 1635 1850
Kürkçüler 1660 20100 1230 1420 1285 1515 1215 1610 1610
Athoy 2530 3095 3045 2055 1825 2115 1765 2200 2535
Asil Bey 745 905 855 598 480 640 455 600 720
Alacamescid 650 835 750 545 415 535 315 440 506
Eceler 75 100 120 70 70 80 80 150 120
Güzerlik 1080 1355 1305 925 755 988 680 815 935
Gide Bostan 410 515 510 455 375 475 355 465 506
Cami-i Kebir 1680 2075 2075 1375 1150 1415 1115 1425 1635
Debbağlar 1690 2135 2095 1420 1260 1515 1195 1645 1945
Abdülkuddüs 1520 1735 1385 1160 925 1225 755 950 1100
Kuramaz 805 1035 1015 690 595 735 480 600 695
Kayacık 1355 1675 1640 1123,5 985 1205 901,5 1250 1485
Çarmıd 1050 1250 1230 795 715 835 885 750 862
Gazi Emir 775 1115 1095 970 580 705 465 715
Kurşunlu 1785 2170 2205 1450 1295 1535 1230 1645 1945
Araplar 250 350 400 225 530 260 230 300 250
Zimmiyan 5195 6480 6380 4330 4000 4710 3850 5500 6350
Hacik Bezirgân 500
Yekûn 26635 51111 31392 22392,5 19750 23398 18391,5 24105 27669

Denizli mahalleleri tablodan incelendiğinde en yüksek vergi ödemesini


Zimmiyan, en düşük vergi ödemesini ise Eceler Mahallesi’nin yaptığı
görülmektedir 453 . Eceler Mahallesi 100 kuruş vergi öderken Zimmiyan Mahallesi
6.480 kuruş gibi yüksek bir oranda vergi ödemiştir. Bu miktar Denizli ve tâbî
kazalarının mutat olarak ödediği hane-i avarızdan daha yüksektir. Bu durumda
mahallelerin büyüklük küçüklük farkı ve Zimmiyan Mahallesi’nin
gayrimüslimlerden oluşması dolayısıyla meslek gruplarının daha zengin olması etken
olabilir. 1812 yılında da bu mahallelerde durumun aynı olduğu anlaşılmaktadır. Yine
en yüksek payı Zimmiyan Mahallesi öderken en düşük pay Eceler’indir 454. Ancak
15-20 yıl içinde mahallelerin mali yükünün oldukça fazla arttığı görülmüştür;

444
D.Ş.S., 674/18(a).
445
D.Ş.S., 674/46.
446
D.Ş.S., 674/56.
447
D.Ş.S., 674/68.
448
D.Ş.S., 674/88.
449
D.Ş.S., 674/100.
450
D.Ş.S., 674/116.
451
D.Ş.S., 674/120.
452
D.Ş.S., 674/122.
453
D.Ş.S., 674/18(a), 30, 31, 36(a).
454
Demir, a.g.e., s. 47.

97
Zimmiyan 1.055 kuruş öderken, 6.480 kuruşa kadar ödeme yaptığı olmuştur. 1812 ile
1829 yılları arasında bu mahallenin ödemesi altı kat artmıştır 455 . Ancak Eceler
mahallesinde hemen hemen hiçbir değişme olmamıştır; 95 kuruş olan payı 100
kuruşa yükselmiştir456. Zimmiyan Mahallesi kendisine en yakın ödeme yapan Ahtoy
Mahallesi’nin iki katından daha fazla ödeme yapmaktadır. Zimmiyan, Ahtoy, Saray,
Meydan, Kürkçüler, Cami-i Kebir, Debbağlar ve Kurşunlu mahalleleri yüksek ödeme
yapan mahallelerdendir. Hacik, Araplar, Gazi Emir, Çarmıd, Kuramaz, Alacamescid,
Gide Bostan, Asil Bey mahalleleri düşük ölçekli, Güzerlik, Abdülkuddüs, Kayacık
mahalleleri ise orta ölçekli mahallelerdir.

455
İleriki dömemlerde bu mahallenin zenginliği azınlıkların yönetimde etkin bir rol oynamasına sebep
olmuştur. 1881 yılında yapılan ve 1893’te yayımlanan nüfus sayım sonuçlarına göre Denizli Merkez
Kazası’nın 35.673 olan nüfusunun % 93.6’sı Müslümanlardan % 5.4’ü gayrimüslimlerden
oluşmaktadır. Bu orana rağmen 1878-1908 yılları arasında Denizli İdare Meclisi’nin dört azasınadan
birinin, 1888 yılından sonra da ikisinin gayrimüslimlerden oluştuğu görülmüştür. (Avcı, a.g.e., s. 135-
137). Aynı durum Denizli Belediye Meclisi için de geçerlidir. (Avcı, a.g.e., s. 167-169). Bu kadar az
nüfusa sahip oldukları halde azınlıklar nasıl oluyordu da kent yönetiminde bu denli etkin
olabiliyorlardı. 1877 yılında yürürlüğe girenVilayet Belediye Kanunu’na göre yıllık en az 50 kuruş
emlak vergisi verenler seçme hakkına, 100 kuruş emlak vergisi ödeyenler ise seçilme hakkına sahip
olmuşlardı. (Avcı, a.g.e., s. 164-165). Dolayısıyla nüfusları az olmasına rağmen azınlıklar
zenginliklerinden dolayı yönetimde de etkin bir rol üstlenmiş bulunuyorlardı.
456
D.Ş.S., 674/46.

98
Tablo 11: 674 Numaralı D.Ş.S. Tevzî Defterlerine Göre Vergi Mükellefi Köylerin Ödeme
Miktarları:

1828 1829 1830 1830 1831 1831 1832 1832


KÖY 457 1829458 459 460 461 462 463 464 465

Karcı 16960 20690 20240 13740 12880 14280 12455 15150 17400
Kethüda 1500 1980 1945 1320 1185 1395 1175 1550 1790
Kınıklı 1250 1570 1575 1050 975 1105 935 1285 1480
Eskihisar 425 555 550 375 310 395 395 405 475
Goncaali 595 770 760 513 475 565 475 675 780
Gerzele 3400 4150 3950 2660 2375 2815 2270 2975 3425
Kaşıkçı 1055 1375 1348 975 880 1040 885 1030 1335
Karahasanlı 2000 2730 2780 1740 1425 1825 1395 1825 2105
Tekye 385 455 440 285 235 305 240 315 315
Bağbaşı 635 740 730 500 440 545 455 615 715
Göveçlik 1760 2150 2140 1435 1250 855 1250 1615 1925
Saruhan 800 990 985 685 575 710 590 935 1085
Manastır 3250 4155 4055 2760 2325 2910 2175 2785 3120
Karaman 1170 1490 1462 1005 935 1075 935 1150 1380
Kurudere 855 1070 950 700 625 745 655 860 925
Hacıeyüplü 2100 2550 2485 1570 1325 1615 1235 1550 1810
Şemikler 1600 2115 2190 1410 1245 1495 1225 1665 1035
Çakmak 6150 6625 6480 4360 3975 4375 3900 4950 5700
Kebir 335 350 334 240 200 250 185 250 285
Kayıhan 685 605 595 400 365 430 360 445 525
Zeytun 470 575 570 384 315 405 460 485 455
Emir Sultan 450
Şamlı 250
Kale 125
Eldenizli 125
Dereköy 125
Yekûn 47380 57690 57639 38107 34315 39135 33190 42515 47750

Mahallelerin ve köylerin ödeme miktarları tablolardan incelendiğinde


köylerin neredeyse mahallelerin iki katı ödeme yaptıkları görülmektedir. Mesela
1829 Hızır tevzînde Denizli Merkez Kazaya ait 92.005 kuruşluk payın 33.115
kuruşunu mahalleler, 58.890 kuruşunu köyler ödemiştir. Bu durumun sebeplerinden
biri adeta Denizli’nin birer modeli olan bu köylerin tarımdan ziyade çulhacılık
(dokumacılık) ve bağlı sektörleriyle ilgilenmeleridir. Bu gün Servergazi olarak
bilinen Gerzele’nin % 90’ı dokumacılıkla geçinmektedir. Göveçlik ve şu anda
Denizli mahallelerinden biri olan Karamanlı’nın dokumacılıkla geçinme oranı %
457
D.Ş.S., 674/18(a).
458
D.Ş.S., 674/46.
459
D.Ş.S., 674/56.
460
D.Ş.S., 674/18(a).
461
D.Ş.S., 674/88.
462
D.Ş.S.,674/100.
463
D.Ş.S.,674/116.
464
D.Ş.S.,674/120.
465
D.Ş.S., 674/120.

99
68’lik ve % 60’lık dilimi oluşturmaktadır. Dokumacılıkta dördüncü sırada olmasına
rağmen en zengin köy olan Karcı’nın meslek çeşitliliği oldukça fazladır; katırcılık,
karcılık, çömlekçilik, bardakçılık, odunculuk gibi üretim ve taşımacılığa bağlı
mesleklerin Karcı ekonomisini beslediği söylenebilir466.

Bu köylerden Hacıeyüplü köyü hasır üretmektedir. Bu hasırlara yapılan


ödemeler genellikle 200-250 kuruş olup yaz ve kış tevzîlerine yansıtılmıştır 467 .
Sarayların, kışlaların, konakların ihtiyacı için dokutulan bu hasırların sazları Manyas
Ovası’ndan vergi mükellefiyeti karşılığı tedarik edilirdi 468 . Zamanımızın kırmızı
halıları denilebilecek hasırlar, çamurlu yollara padişah, vezir gibi büyük devlet
görevlileri geldiğinde serilirdi. Dolayısıyla bu köyün meslek çeşitliliğini artırdığı ve
Denizli ekonomisini güçlendirdiği söylenebilir469.

Köylere ait tablo incelendiğinde şu sonuçlara ulaşılabilmektedir: Köyler


içinde en düşük ödemeyi Tekye Karyesi, en yüksek ödemeyi ise Karcı Karyesi
üstlenmiştir. 1829 Hızır tevzînde Tekye 455 kuruş ödeme yaparken Karcı 20.690
kuruş ödeme yapabilmektedir. 1812 yılında 6.000 kuruş ödeme yapan Karcı’nın
yükümlülüğü 1829 yılında üç katından daha fazla artmıştır. 1812 yılında Tekye ise
175 kuruş ödemiştir. Bu köyün ödemesi de üç kata yakın artmıştır. En yüksek vergi
ödeyen Karcı köyünü Çakmak takip etmektedir. Karcı’nın ödemesi Çakmak’ın üç
katından daha fazladır. Karcı, Çakmak, Gerzele, Manastır ve Şemikler yüksek
vergiye tâbî köylerdir. Dereköy, Kale, Eldenizli, Şamlı, Emir Sultan, Zeytun,
Kayıhan, Kebir, Bağbaşı, Kurudere, Goncali ve Eskihisar köyleri az miktarda vergi
ödemektedirler. Kethüda, Kınıklı, Kaşıkçı, Karahasanlı, Göveçlik, Karaman ve
Şemikler ise orta ölçekli ödeme yapan köyler olarak tanımlanabilir.

Bir örnekten hareketle tevzî defterindeki vergi çeşitliliği görülebilir; 1244


senesine ait Denizli ve tâbî kazalarının Hızır tevzî defterinde kaydedilmiş olan
yükümlülükleri aşağıda gösterilmiştir470: (1829 yılı kış dönemi harcamaları: Hızır-
Mayıs Tevzî)

466
Özçelik, a.g.m., s. 227.
467
D.Ş.S., 674/46, 56, 121.
468
Ünal, a.g.s., s. 304.
469
Özçelik, a.g.m., s. 230.
470
D.Ş.S., 674/45.

100
39500 kuruş Ber-mu‘tâd öteden beri beş kazâlardan voyvodaya mahsûs olan
i‘ane-i mukâta‘a

18750 kuruş bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hâzîne[sine] âid
olan matlûb buyurulmuş olan 75 nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi

03000 kuruş Bâ-emr-i âli senede iki taksît ile cânib-i hazîne-i âmireye ber-
mu‘tâd ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli

10000 kuruş Boğça bahâ ve ber-mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine


öteden beri verilegelen

71250 kuruş

12550 kuruş Hil‘at bahâ ve ber mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine
öteden beri verilegelen

10000 kuruş Hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyûndan atûfetli Nâyâb Efendi'ye bâ-


mektûb-ı sâmî verilen hizmet

01300 kuruş Der‘aliye’ye efendî-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle gönderilen


harcirâh

00370 kuruş Yine efendî-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle Deraliyye'ye gönderilen


sâ‘îlere

95420 kuruş

00320 kuruş Def‘a Kütahya’ya efendî-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle gönderilen


üç harcirâh

01950 kuruş Mûmâ-ileyh atûfetli Nâyâb verilen esb bahâ

02335 kuruş Efendî-i mûmâ-ileyhin me’kûlâtı ve meşrûbâtı masârıfâtı

03950 kuruş Konak mefrûşâtı ber-mu‘tâd-ı kadîm üç günlük ta‘âmiye

103975 kuruş

008500 kuruş Ber-mu‘tâd Harameyn-i şerîfeyn sandığına verilecek

101
006250 kuruş Hâne-i avârız ber-mu‘tâd-ı kadîm471

02000 kuruş Çukur timar bedeli

0001350 kuruş Mensûcât

122035 kuruş

0001750 kuruş Konak ta‘mîri

001500 Hân-ı kebîr

001858 kuruş Mart'dan bu ana kadar murûr ve ubûr eden mübâşirâna

000197 kuruş Bir müddetden beri konak bekçisine verilen masârıfât

127380 kuruş

000600 kuruş Mübâşirânın yevmiyeleri müstesnâ deve? verilen

000500 kuruş Mübâşirâna ale'l-hesâb verilen hizmet-i mübâşiriye

031500 kuruş İzmir'den Bandırma İskelesi'ne zahîre nakl için bâ-emr-i âlî
matlûb deve kirâsı

009700 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na olan asâkirin üç aylık mâhiyesi bâ-emr-i
âlî

169780 kuruş

009000 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na müretteb olan asâkirin üç aylık mâhiye
matlûb buyurulan asâkirin Kütahya Mahkemesi'nden muhrec pusula mûcebince

005800 kuruş İki yüz kırk beş senesine mahsûben aded-i ağnâm bedeli

001257 kuruş Kırk iki senesine mahsûben taksît-i sânî ve hizmet-i


bedeliyesine

002651 Bâlâda zikr olunan tertîbât-ı seferiyeden müstesnâ olarak harc-ı i‘lâm
ve harc-ı defter

102
189389 kuruş

000600 Memleketden Deraliyye'ye gönderilen tatara harcirah

000800 kuruş Kütahya Eyâlet devletli Hüsrev Paşa Efendi'nin îfâsına

001000 kuruş A‘yân-ı beldeye kahve bahâsı

190789

000120 kuruş Kütahya'dan tecessüs gelen müretteb

000588 kuruş Deve mübâşiriyle vurûd eden Hasan Bey'in Kütahya


Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince hizmet-i mübâşiriye

000350 kuruş Hazariye ve ref‘-i menzil tahsîline gelen Kütahya Nesim


Ağa'nın adamının hizmet-i mübâşiriyesi

191847 kuruş

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi Denizli ve tâbî kazalarına ait en yüksek


ödemenin 39.500 kuruşla voyvoda mutadiyesi olduğu görülmektedir. Voyvodaya ait
12.500 kuruş hilat baha ve 10.000 kuruşluk bohça baha ile bu miktar 62.000 kuruşa
yükselmektedir ki yekûnun % 32’sinden fazladır. Ayrıca senede iki taksit şeklinde
Tersane-i Âmire’ye ödenen 18.750 kuruş değerindeki ödeme 75 nefer kalyoncu
bedelidir. Çanakkale Boğazı’ndaki askerler için gönderilen 9.000 ile 9.700 kuruş
yemek ücretleriyle birlikte asker masrafı olarak 37.452 kuruş ödenmiştir. Bu rakam
toplam sayının yaklaşık % 20’sine denk gekmektedir. Üçüncü büyük ödeme
İzmir’den Bandıma İskelesi’ne taşınacak zahire için gerekli develere ödenen kira
bedelidir ki 31.500 kuruşla % 16,5’luk bir orandır472. Ezine Kazası’na bağlı Kadı
Karyesi’nde zahire ödemek istemeyenlerin çıkardığı fesadı ortadan kaldırmak üzere
gönderilen merkez görevlisinin masrafı 20.225 kuruştur. Diğer mübaşiriye ve hizmet
ücretleriyle birlikte bu miktar 24.841 kuruşluk büyük bir yekûn oluşturmaktadır.
Bütçenin % 13’ü bu şekilde harcanmıştır473. Haremeyn-i şerifeyn sancağına düzenli

472
D.Ş.S., 674/20,120.
473
En çok rastlanan ödemelerden biri hizmet kalemidir. Bir hükümde 32 defa geçmiştir. (D.Ş.S.,
674/88); 1828 yılında Kütahya Merkez Kazası’ndan gönderilen Denizli ve tâbî kazaları bütçesi
163.353 kuruştur. Bu paranın 9.495 kuruşunun hizmet ve beygir ücreti olarak harcandığı
görülmektedir. (D.Ş.S., 674/18).

103
olarak ödenen 8.500 kuruş ile mutat olarak ödenen 6.250 kuruş avarız vergisi ve
5.200 kuruş Çukur Tımar’ı bedeli de hatırı sayılır miktarlardır. Defter harcı olarak da
2.651 kuruş alınmıştır. Bu son bedel toplam bütçenin % 1,4’üne karşılık gelmektedir.
Ayrıca Hazne-i Âmire’ye mutad olarak iki taksitle ödenen menzil bedelinden başka,
konak tamiratı ve teşrifatı, ağnam bedeli ile hazariye ve seferiye vergileri de bu tevzî
de görülen ödemelerdendir.

“Haremeyn-i şerifeyn sancağına ber-mutad” olarak tanımlanan verginin her


yıl düzenli olarak Hızır tevzîlerine eklenen miktarı 8.500 kuruştur. Yukarıda verilen
1829 yılı kış-Hızır tevzînin % 4,4’lük kısmını oluşturmaktadır. Mekke ve
Medine’nin onarımı ve bakımı, Arap göçebelerinin iaşeleri, İstanbul’dan Mekke’ye
ulaşan yolun bakım ve onarımı, Şam’dan Medine ve Mekke’ye ulaşan su ve yiyecek
depolarının onarımı-bakımı, Surre Emini tarafından götürülen paralar ve hediyeler,
Mısır ve Suriye’den götürülen hububat, hacıların güvenliğini sağlama, vakıfların ve
medreselerin ihtiyaçlarını karşılama, İstanbul’da yapılan törenler ve Surre
Alayları’nın yol masrafları devlet hazinesi için büyük bir yekûn oluşturuyordu474. Bu
masraflara senede Denizli ve tâbî kazaları da yukarıda belirtilen miktarla katılmış
oluyordu.

Ağnam bedeli adı altında tevzî defterlerinde yer alan vergi, sürü sahiplerinden
kırkta bir oranında alınan bir vergidir. 11. yüzyılın sonundan itibaren Denizli’de
Türkmen varlığı görülmekle birlikte 13. yüzyılın başından itibaren yoğunlaşmıştır.
Osmanlı Devleti’nin 1692-1865 yılları arasında uyğuladığı Fırka-i İslâhiye İskânı
dolayısıyla Avşar oymaklarının Denizli ve çevresine yerleşmesi sonucunda bölgede
Türkmen nüfusu daha da artmıştır475. Yerleşik hayata geçmeyen ve sicilde “yörükân
tâifesi” olarak adlandırılan Türkmen gruplarından alınan bu vergi genellikle Hızır
tevzîlerinde kayıtlıdır. Bazen karşımıza Asâkir-i Mansûre veya Kasım tevzîlerinde de
çıkmaktadır. Yılda bir kere toplanan bedel 5.800 veya 5.850 kuruştur476. Denizli ve
tâbî kazalarının payında dört yıl içinde belirgin bir fiyat artışı görülmemiştir.

474
Münir Atalar, “Türklerin Kâbe’ye Yaptığı Ekonomik Yardımlar”, Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dergisi, c. 31, S.1, Ankara, 1990, s. 268.
475
Adnan M. Kaya- Hakan Karagöz, “Denizli ve Çevresinde Avşar Türkmenleri”, Süleyman Demirel
Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S. 32, Isparta, 2014, s. 40.
476
D.Ş.S., 674/32, 45, 65, 121.

104
Osmanlı Devleti’nde merkezle taşra arasındaki iletişimin sağlanabilmesi
ulakların hızlı hareket etmesine bağlıydı. Bu sebeple ana yolların üzerinde belli
aralıklarla “Menzilhâne” denilen durak evleri yapılmıştı. Aynı zamanda sefer
sırasında askerlerin toplanması ve ihtiyaçlarının tedarikinde de bu kurumlar önem
taşıyordu. Menzilhâneler 1824 yılına kadar iltizam usulü ile işlettirilmişti. Bu
tarihten sonra kira usulü ile işletilmeye başlandı. Buna göre menzilhâneyi kiralayan
kiracıbaşı masraflarını deftere kaydedecek ve bu masraflar altı ayda bir tevzîlere
eklenerek halktan toplanacaktı. Kiracıbaşı onarım, hayvan, yem ve yiyecek
ücretlerini alınacak kira parası ile karşılayacaktı 477 . 1830 yılında kiracıbaşılara
konaklayanlardan saat başına 1 para almaları gerektiğine dair emir gelmişti 478. 1828-
1832 yılları arasında altı ayda bir tevzî defterlerine 3.000 kuruş menzil bedelinin
eklendiği görülmektedir. Denizli ve tâbî kazalarının yıllık menzilhâne masrafı 6.000
kuruştur 479 . Kütahya Sancağı’nın yıllık menzil ücreti se 30.000 kuruştur 480 . Bu
şartlarda Denizli Kütahya Sancağı’na ait menzil giderlerinin % 20’sini
karşılamaktadır.

Konak tamiri-teşrifatı ve mahkeme tamiri gibi kamu mallarının bakımıyla


ilgili ödemelerin de defterde olduğu görülmektedir. Bu harcamaların 1.750 kuruşla
7.600 kuruş arasında değişen fiyatlarla tevzîlerde geçtiği analşılmaktadır. Her tevzîye
eklenen sabit bir fiyatın ihtiyaca göre arttığı gözlenmiştir. 1828 ve 1829 yıllarına ait
ödemeler 1.750 kuruş iken 1830 yılında bu rakamın birden bire 7.600 kuruş olduğu
görülmektedir. Bu yıl konaktaki 11 hademe odası tamir ve teşrif edilmiştir. Bunun
sonunda halktan 7.600 kuruş, sonraki dönemde de 5.300 kuruş tahsil edilmiştir481. Bu
miktar Denizli ve tâbî kazaları için oldukça yüksek bir ödemedir.

Başka bir ödeme kalemi de “ayan-ı belde” olarak geçmektedir. Kütahya


mahkemesinden gelen tevzî defterlerine 1.000 kuruş olarak yansımıştır 482 . Her ne
kadar ayanlık kaldırılmış olsa da halkın ileri gelenlerinden biri mahkeme görevlileri
veya mahallelerden 2-3 kişinin katılımıyla yapılan seçim sonucu iş başına
geliyorlardı. Devlet emriyle güvenliği sağlama, asker sevk etme, vergi toplama ve

477
Çadırcı, a.g.e., s. 75.
478
D.Ş.S., 674/88.
479
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88, 100, 121.
480
D.Ş.S., 674/86.
481
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88, 100, 121.
482
D.Ş.S., 674/18, 45, 65, 88.

105
dağıtma, sefere katılma gibi işlerle meşgul oluyorlardı 483 . Ayanların yaptıkları
masraflar da halka yansıtılıyordu.

Han-ı Kebir Cezayirli Hasan Paşa’ya geliri bırakılan yerlerden birisiydi.


Paşanın vefat etmesinden sonra bütün gelirleri Darphâne-i Âmire tarafından Denizli
Voyvodalarına iltizama verilmişti. Han-ı Kebir’in kirası 1.500 kuruş olarak Hızır
tevzîlerinde görülmüştür484.

1807’den itibaren tevzî defterleri masraf kalemlerinin türünde ve sayısında


artışlar görülmektedir. Genel olarak masraf kalemleri içinde askeri harcamalar
birinci, merkez görevlerin giderleri ikinci, imdadiyeler üçüncü, nakliye giderleri
dördüncü, harç ve tahsildariye ücretleri beşinci, menzil giderleri altıncı, borç ve faiz
giderleri yedinci, merkez sancağından gelen görevlilerin masrafları sekizinci, merkez
kaza ve tâbî kazaların görevli ücretleri dokuzuncu sırada yer almaktadır 485. Genel
olarak yukarıdaki yorumun 674 numaralı D.Ş.S. için de geçerli olduğu
görülmektedir.

Aslında incelediğimiz tevzî defterleri Osmanlı Devleti’ne ait son tevzîlerdir.


Zira Kasım 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanıyla herkesin gelir durumuna göre vergi
vermesi esası kabul edildiğinden tevzî (salyane) defterleri ile toplanan örfi vergiler
kaldırılmıştır. Yerine “an cemâ‘atin vergi” diye adlandırılan tek bir vergi
uygulaması getirilmiştir486.

483
Çadırcı, a.g.e., s. 34-35.
484
D.Ş.S., 674/45, 65, 121.
485
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 111-123.
486
Açıkel-Sağırlı, a.g.m., s. 129.

106
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

DENİZLİ’DE SOSYAL HAYAT

1. TEREKELER

Muhallefât, metrukât da denilen tereke kısaca ölen bir insanın ardında


bıraktığı eşya, para, mülk ve borçların toplamıdır487. Kişinin vefatından sonra geride
bıraktığı mallar ve borçlar bütün toplumlarda olduğu gibi Osmanlı toplumunda da
zaman zaman sorunlara sebep olmaktaydı. “Geleneksel toplumlarda insanlar
sorunlarını kendileri çözecekken gidip de resmi makamlara başvurmazlardı. Aile
mirasını kendileri taksim ederdi; bu bir aile sırrıydı” 488 . Ancak bazı durumlarda
miras taksimi dava konusu olabilirdi. Ehl-i örfün mirası ise mutlaka resmi makamlar
tarafından taksim edilirdi.

Miras davalarında bizzat dava mahalline giderek gerekli tahkikatı yapıp bir
neticeye vardıktan sonra, davayı hükme bağlayan ve terekeyi varisler arasında taksim
eden şer‘i memurlara kassam denmekteydi. Yönetici zümrenin terekelerini taksim
edenlere askerî kassam, reâyânın terekesini bölüştürenlere de beledî/şehrî kassam
denirdi489.

Tereke taksiminde görev, miras taksim işinin mahkemeye intikali ile başlardı.
Ya varislerden birinin müracatı ya da mahkemenin terekeye müdahale hakkının
doğmasıyla tereke mahkemeye intikal ederdi. Mahkemenin müdahale hakkı ise varisi
olmayan terekeler, küçük çocukların olması ve devlete borcu olan terekelerle
sınırlıydı 490 . Kassam, kâtip ve bilirkişi heyeti (ehl-i hibre) marifetiyle terekenin
bulunduğu yerde ve mirasçıların huzurunda her bir eşyanın fiyatını belirler ve
yazardı. Terekenin vakıflara veya devlete borcu varsa öncelikle bu borçlar tahsil
edilirdi. Satışı gereken eşyalar yine kassamın gözetiminde çarşıda müzayedeye
çıkarılarak satılırdı 491 . Elde edilen gelirden teçhiz ve tekfin masrafları karşılanır,
varsa borçları ödenirdi. Borçların ödenmesinden sonra vasiyetler yerine getirilir ve

487
Tahsin Özcan, “Muhallefât”, İA, İstanbul, 2005, c. 30, s. 406; Ünal, a.g.s., s. 679.
488
İlber Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim, Makaleler Ⅰ, Ankara 2004, s.
142.
489
Said Öztürk, “Kassâm”, İA, c. 24, İstanbul, 2001, s. 579-580.
490
Öztürk, “Kassam”, s. 579-580.
491
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1984, s. 124; Öztürk,
“Kassam”, s. 581.

107
kalan mallar mirasçılar arasında paylaştırılırdı. Ölen kimsenin mirasçısı yoksa tereke
beytülmala intikal ederdi492.

Tereke metinlerinin giriş bölümünde müteveffa hakkında genel bir bilgi yer
alırdı; kökeni, öldüğü yer, medeni durumu ve mirasçılarının kim olduğu kaydedilirdi.
Bu bölümün sonunda mirasa ilişkin mal listesinin resmen düzenlendiği tarih yer
alırdı. Burada standart bir şekilde hicri takvim kullanılmıştır 493 . İkinci kısımda
malların ayrıntılı bir dökümü verilirdi. Malların fiyatı da karşısına yazılırdı 494 .
Terekenin minhâ adı verilen kısmında borçlar, masraflar ve mihr-i müeccel
miktarları belirtilirdi. Mahkeme harçları ve vergiler düşülmeden miras
paylaştırılmazdı. 1830 yılında Kütahya ve tâbî kazaları hâkimlerinin terekeden
kuruşta 1 para alması istenmişti495. Son bölümde ise miras bölüm tabloları (hisseler)
bulunurdu496.

İncelenen defterde 7 tane tereke bulunmaktadır. Bu terekelerden 5 tanesi


Müslümanlara 497 , 1 adedi Ermenilere 498 , 1 adedi de Rumlara 499 aittir. Ayrıca
önceden işlem görmüş aynı terekeyle ilgili iki kayıt yer almaktadır; Erzurum
ahalisinden olan ve Tavaslı Osman Ağa’nın tâbîlerinden olan Hasan Ağa İbn-i Ali
İzmir’de Eski Kara Osmanzâde Hanı’nda misafir olarak kaldığı sırada vefat etmiştir.
Hasan Ağa’nın ölümü sırasında yanında bulunan emval ve eşyası İzmir kassâmı
tarafından tahrir ve taksim olunmuştur. Kardeşi Cafer terekesine vasî tayin edilmiştir.
Mirası kardeşi Cafer, Ahmet ve Abdülkadir arasında paylaştırılacaktır. Müteveffaya
ait Rum cariye Azimera’nın bedeli olarak 625 kuruş ile 607 kuruş 4 para kıymetli
eşyası vasî tayin edilen Katırcıoğlu İbrahim tarafından Denizli’de, kardeşi vasî
Cafer’e beş gün önce teslim edilmiştir. Bu bilgilerin kayıtlı olduğu hüccet defterde
yer almaktadır500.

492
Özcan, a.g.m., s. 406.
493
Songül Ulutaş, “Bir Tereke Defterinin Penceresinden 1904-1909 Yılları Arasında Tarsus”,
Kebîkeç, S. 21, 2006, s. 176.
494
Özcan, a.g.m., s. 407.
495
D.Ş.S., 674/88.
496
Ulutaş, a.g.m., s. 176.
497
D.Ş.S., 674/37, 69, 92(a), 113.
498
D.Ş.S., 674/91.
499
D.Ş.S., 674/92.
500
D.Ş.S., 674/11, 12.

108
Elimizdeki en zengin ve geniş çaplı tereke H. 1244 senesi Mart başından H.
1245 senesi Nisan başına kadar 13 ay süreyle Denizli Voyvodası iken vefat eden
Abdullah Ağa’ya aittir. Voyvodanın nerede öldüğü hakkında bir bilgi
bulunmamaktadır. Ancak eceliyle ölmüştür. Muhallefâtına iki küçük kızı ve bir
küçük oğlu mirasçı olduğu için İstanbul’da oturan kardeşi Mehmet Efendi vasî tayin
edilmiştir. Kızlarının ismi terekede geçmemekte ancak isimlerinin bilindiği (isimleri
malum) belirtilmektedir, oğlunun adı Mehmet’tir. Voyvoda Ağa’nın eşiyle ilgili
herhangi bir bilgi yoktur. Terekenin bir kısmı vasî Mehmet Efendi tarafında
İstanbul’a gönderilmiştir. Bunlar satılmayıp ailede kalması gereken kısmı olmalıdır.
Müzayedede satılan eşyalardan elde edilen gelir 22.828 kuruş 27 paradır.
Sandığından çıkan nakitlerin miktarı 57.755 kuruştur. Sarraf Bedros zimmetinde
mevcut parası 9.946 kuruştur. Denizli ve tâbî kazaları ambarlarında bulunan buğday
bedeli ise 97.198 kuruştur. Yörükan taifesi üzerinde olup tahsil olunan davar akçesi
7.520 kuruştur. Kaza halkının ödeme sözü verdikleri 21.471 kuruş ile yörükân taifesi
üzerinde kalan 5.939 kuruş tahsil edilememiştir. Bütün bunların toplamı terekenin
tamamını oluşturmaktadır ve terke 221.657 kuruş 27 para değerindedir. Sabit
borçları, teçhiz ve tekvin masrafları ve defter harcıyla birlikte masrafları toplamda
27.387,5 kuruştur. Masraflar tereke toplamından çıkarıldığında kalan miktar 194.270
kuruş 7 paradır. Ancak zikredilen kaza ahalilerinin ödemeye yükümlü oldukları,
avârız vergilerinin yoğunluğundan dolayı ödeyemedikleri 21.471 kuruş çıkarıldığı
zaman terekeden kalan miktar 173.801 kuruştur. Bu para vasî eliyle İstanbul’a
ulaştırılmıştır. Müteveffanın Denizli ve tâbi kazalarından “habbe-i vahide” alacağı
kalmadığına dair ilâm verilerek konu netleştirilmiştir501. Terekenin vasî Mehmet Enis
Efendi terekeyi İstanbul’a ulaştırdıktan sonra tekrar Denizli’ye dönmüştür. Mahkeme
ve kaza ahalileri huzurunda hiçbir alacakları kalmadığına dair hüccet vermiştir. Bu
hüccet metni sicile kaydedildiği gibi mahkemede hazır bulunan ve şuhûdü’l-hâl
denilen kişiler tarafından da onaylanmıştır. Metnin altında bu kişilerin isimleri
kayıtlıdır502.

Voyvodanın terekesi diğer terekelere göre oldukça farklı özelliklere sahiptir.


Mesela diğer terekelerden birinde teçhiz ve tekvin masrafı 65 kuruş iken 503

501
D.Ş.S., 674/70.
502
D.Ş.S., 674/71.
503
D.Ş.S., 674/37.

109
voyvodaya ait masraf 1.007 kuruştur 504 . Yine diğer terekelerde kişinin kullandığı
günlük eşyaları ve bir miktar nakit bulunurken, voyvodanın terekesinde farklı
kayıtlar yer almaktadır. Sandığından çıkan 57.755 kuruş 505 , Denizli ve kazaları
ambarlarında bulunan deri, darı, buğday ve arpa keyli, davar akçeleri, yörüklerden
alınan yayla kira bedeli, aşar vergisi ve Sarrâf Bedros zimmetinde olan 9.946 kuruş
13 para miktarındaki para ile eşyaları gibi506.

Bu terekede iki tane sarrafın ismi geçmektedir. Sarraf Markos’a verilen 3.550
kuruş ve sarraf Bedros zimmetinde olan 9.946 kuruş değerindeki para miktarı
oldukça fazladır. Osmanlı devlet görevlileri görevlerini yerine getirebilmek, ailelerini
ve kapı halkını geçindirebilmek için imparatorluğu yutmuş olan ekonomik ağların bir
parçası olmuşlardı. Padişahtan başlayarak bürokrasinin en alt kademesine kadar ehl-i
örf, sarraflara daha sonraları da özel bankalara başvurmuşlardı507. Voyvoda ile Sarraf
Bedros ve Markos arasındaki bu ekonomik ilişki de durumun ispatı niteliğindedir. Bu
arada sarraflardan ikisinin de gayrimüslim olması dikkat çekicidir. Hatta
voyvodaların devlete olan ödemelerini sarraflar aracılığı ile yaptıkları ve devletin
bundan haberdar olduğu, çıkan anlaşmazlıkların çözümü için de hükümler
gönderildiği anlaşılmaktadır508. Özellikle mukâtaalar iltizama verilirken “kavî”-güçlü
sarraf kefaleti isteniyor ve üstelik kefalet iltizam zabtnâmesine ekleniyordu509. 1815
tarihinde Denizli ve tâbî mukâtaası kendisine verilen Kaptan-ı Derya Kara Mehmet
Paşa’nın vefatı üzerine sarrafı Agob, Divan-ı Hümayun’a müracat ederek
alacaklarını tahsil etmek istemişti510.

Ayrıca müteveffa Voyvoda Abdullah Ağa’nını sandığından çıkan ve


Darphâneye gönderilen akçenin defteri beyan edilmiştir. Nisfiye, Adliye, Fındık
rub‘iyesi, Adli rub‘iye, Fındık, Gremse gibi kırkbeşlik paralara rastlanmıştır 511 .
Bunların geneli Ⅱ. Mahmut ve Ⅲ. Ahmet zamanında basılmış çeşitli paralardır.

504
D.Ş.S., 674/69.
505
Voyvodanın sandığından çıkan altınların ayrıntılı olarak dökümü verilmiştir. (D.Ş.S., 674/71(a)).
506
D.Ş.S., 674/70.
507
Kasaba, a.g.e., s. 137.
508
D.Ş.S., 674/87.
509
D.Ş.S., 673/162, 180, 190.
510
D.Ş.S., 673/178.
511
D.Ş.S., 674/71(a).

110
Voyvodanın 110 kuruşluk berber takımı, 121 kuruşluk ibrik ve leğeni ile 213
kuruşluk 41 adet havlusu ve peştamalı ile zengin bir banyo takımına sahip olduğu
söylenebilir. Ayrıca güzel kokuların da tercih edildiği görülmektedir. Bakır üzerine
yaldızlı 6 adet 200 kuruş değerinde buhurdan, gül suyu serpmek için 50 kuruşluk
pirinç gülebdan ve dirhemi 218 kuruş değerinde 34 kuruşluk güzel koku veren ud
ağacı bu kanaati oluşturmaktadır.

Kuran-ı Kerimi bulunan tek tereke sahibi Voyvodanın 86 kuruşla 10 kuruş


arasında fiyatları bulunan 9 adet seccadesi ve en pahalısı 45 kuruş olan 43 adet
tesbihi bulunmaktadır. 45 kuruşluk bu tesbih başrehber tesbih olarak
tanımlanmaktadır. Seccadelerin çuha, beyaz ve def‘a (az kullanılmış) türleri
bulunmaktadır. En pahalı olanı, türü belirtilmemiş bir seccadedir ve yukarıda
belirtildiği gibi 86 kuruştur. Seccade sayısının az olması dikkat çekmektedir. Ancak
halıların da seccade olarak kullanıldığı bilinmektedir512.

Voyvodayı kullandığı kıyafetler açısından değerlendirmek gerekirse; en


pahalısı 120 kuruş en ucuzu 9 kuruş olmak üzere 14 adet şalvara, en pahalısı 107
kuruş en ucuzu 12,5 kuruş olmak üzere 25 adet entariye, 220 kuruş ile 70 kuruş
arasında değişen fiyatlarıyla 6 adet kürke sahiptir. Voyvodanın, 240 kuruş ile 28
kuruş arasında değişen fiyatlarıyla 18 adet zırhı (cebe), 250 ve 317 kuruş değerinde
iki adet kaputu vardır. 225 kuruş ile 12,2 kuruş arasında değişen fiyatlarıyla 12 adet
gömleğe, 93,5 kuruş ile 70 kuruş arasında değişen fiyatlarıyla 9 adet kuşağa sahip
Voyvodanın, zengin bir gardıroba sahip olduğunun söylemek mümkündür. Ayrıca
destar, kavuk, fes ve başlık olarak tanımlanan çeşitli başlıklarının yanı sıra; yelek,
don, eldiven, çorap, tülbent, çevre, yağlık, uçkur, uçkur makramesi, kemer, pabuç ve
çizme gibi kişisel kullanım eşyaları da bulunmaktadır.

Voyvodanın, bu kıyafetlerden 120 kuruşluk şalvarı, 225 kuruşluk gömleği,


107 kuruşluk entariyi seçtiğini kabul edelim. Bunların üstüne 317 kuruş değerindeki
kaputunu, kendini güvende hissetmek için 240 kuruşluk cebesini ve 143 kuruş
değerindeki başlığını tercih ettiğini hayal edelim. Biryol marka 300 kuruşluk saatini
ve 57 kuruşluk tütün tablasını koymak için de 93,5 kuruşluk Trablus kuşağını
bağladığı düşünüldüğünde Voyvoda Ağa adeta 1.602,5 kuruşluk yürüyen bir

512
Betül Çiftçi, “Osmanlı’da Ev ve Eşyaları (17. Yüzyılda ‘Ayıntab Örneği)”, Kahramanmaraş Sütçü
İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 14, S. 2, 2017, s. 466.

111
hazineye dönüşecektir. Denizli Merkez Kaza’nın 1828 yılında 655 kuruş imdad-ı
seferiye 513 , 1829 yılı kasım ayı tevzînde mahallelerin 6.480 kuruş ile 100 kuruş
514
arasında vergi ödediği dikkate alındığında miktarın büyüklüğü daha iyi
anlaşılabilir. Diğer terekelerle karşılaştırıldığında da en pahalı kürkün 41,5 kuruş,
entarinin ise 35 kuruş olduğu tespit edilmektedir515. Ayrıca Rum Mahallesinde yarım
ev hakkının 800 kuruş 516 , çarşıda yarım dükkân payının da 600 kuruş olduğu
hatırlandığında Voyvoda Ağa’nın lüks giyindiğini söylemek mümkündür.

Voyvodanın, yukarıda bahsedilen tütün tablasından başka tütün keseleri,


tütün içmeye yarayan 22 adet çubuğu ve bu çubuklara takılan bir tane lüle başlığı
bulunmaktadır. Lüle başlığı bir tane olduğuna göre kişisel kullanım eşyasıdır. Bu
başlıkları muhtemelen herkes yanında taşıyordu. Anlaşıldığı kadarıyla Ağa tütünü
hem kendisi içmekte hem de misafirlerine ikram etmektedir. Uzunlukları 30-40
santim ile 2-2,5 metre arasında değiştiği bilinen tütün çubuklarının fazlalığı bu
kanaatin oluşmasına sebep olmuştur. Zira eskiden saray ve konaklarda bu çubukları
hazırlayan ve misafirlere ikram eden çubukçu ve ateşçi gibi hizmetkârlar vardı517.
Terekenin minhâ denilen borçlar kısmında ayvaz denilen bu hizmetçilere ödenen
yıllık 168 kuruştan bahsedilmektedir. Ayrıca tütünün toz haline getirilip buruna
çekilen şekli olan enfiyenin de kullanıldığı anlaşılmaktadır; çünkü terekede 5 kuruş
değerinde enfiye ve 5 tane enfiye yemenisi bulunmaktadır. Bunlardan başka nargile
ve nargile başlığının (marpuç) bulunması, her türlü tütün kullanımının mevcut
olduğunu göstermektedir.

Tütün tiryakisi yanında elbet kahve de ister. Terekeye bu açıdan bakıldığında;


fincan 3,5 kuruş, değirmen kahve 25,5 kuruş, değirmen 10 kuruş, tepsi fincan 8,5
kuruş ve üç adet kahve şerbet güğümü 50 kuruş bilgileri yer almaktadır. Bu bilgiler
konakta kahvenin de tütün kadar tüketildiği izlenimini vermektedir. Üç adet kahve
şerbet güğümü ifadesi, kahvenin yanında şerbet ikramı yapıldığı kanaati
oluşturmaktadır. Terekede kahvenin dışında bulunan tek gıda maddesi, 50 kuruş
değerindeki şekerdir. Terekede şekerin kahve ve şerbet yapımında kullanıldığı
düşünülebilir. Fincanlardan sonra verilmiş olması da bu fikri destekler niteliktedir.
513
D.Ş.S., 674/19.
514
D.Ş.S., 674/46.
515
D.Ş.S., 674/17(a).
516
D.Ş.S., 674/92.
517
Ünal, a.g.s., s. 175.

112
İlk defa Ⅰ. Murat zamanında oğlu Bayezid’in düğünü sırasında Osmanlı sarayında
kullanıldığı anlaşılan şekerin 16. yüzyılın ilk yarısına ait Anadolu ve Karaman
Vilayetleri Muhasebe Defterleri’nde düzenli olarak alım-satımının yapıldığı
görülmektedir. 18. yüzyılın sonlarından itibaren İmparatorluğun büyük şehirlerinde
halk tarafından da kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır518. Ancak lüks gıda sınıfına
girdiği için her ailenin sofrasına girdiği de söylenemez.

Terekede mutfak eşyalarının da geniş yer tuttuğu görülmektedir.


Kenarlarındaki halka veya deliklere geçirilmiş bir kaytanla toplanıp yere açıldığında
ekmek ve yemek konan genellikle meşinden yapılmış daire şeklindeki sofra ile
yanında peşkir birlikte kayıtlıdır. Sofra peşkir 130 ve 32 kuruşluk ikili takım
kaydından başka sofra, peşkir, geçme kesesi 144 kuruş, peşkir 22 kuruş, işleme
(muhtetemelen sofra) 36, sofra 8, def’a işleme sofra 42 ve 16,5 kuruş bilgileri yer
almaktadır. Burada bahsedilen peşkir bugünkü anlamda sofra bezi olmalıdır. Peşkirin
üzerine sofra sini yerine konulmaktadır. Sofraların deriden yapılmış olması
yemeklerin dökülmesi durumunda yer döşemelerini korumuş oluyordu. Terekede bol
miktarda makrama kaydı bulunmaktadır; uçgur makraması (2 adet), omuz makraması
(10 adet) ve makrama (38 adet) kayıtlarından anlaşıldığı kadarıyla makramalar çok
amaçlı kullanılabilmektedirler. Makrama, kenarı işlemeli başörtüsü, havlu, mendil,
peştamal gibi eşyaları tanımladığına 519 göre kâğıt peçetelerin olmadığı dönemlerde
makrama denilen bu mendiller sofrada peçete yerine kullanılmış olmalıdır. Daha
büyük olan omuz makramalarını toplantı ve davetlerde görevliler omuzlarına atmış
olmalıdırlar. Yakın zamana kadar düğün ve mevlütlerde tabaklara sabunlanmış
küçük el bezleri konulurdu. Görevlinin elindeki sabunlanmış beze elini silen misafir,
ardından görevlinin omzundaki havlu ile elini kurulardı.

Yemekler genelde ortadaki büyük ve tek tabaktan yendiği için terekede tabak
sayısı az olmakla birlikte bol miktarda kaşık bulunmaktadır; 19 adet hoşaf kaşığı,
kemik kaşık, 12 adet kullanılmış kaşık, mahlût (karışık), def’a kaşık şeklinde 8 adet
kaşık kaydı bulunmaktadır. Karışık kaşığın kaç tane olduğu bilinmese de toplamda
40’dan fazla kaşığın olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum konakta aynı anda birçok
kişinin yemek yiyebildiği izlenimini vermektedir. Osmanlı Devleti’nde Sarayın

518
Zafer Karademir, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Şeker Üretim ve Tüketimi (1500-1700)”, OTAM,
37/Bahar, 2015, s. 183-196.
519
Ünal, a.g.s., 441.

113
kentlerde minyatürü olan konaklar, saray hayatını topluma taşıyan unsurlar olarak
görev yapmıştır. Kaşık-çatal kullanma âdetinin Ⅱ. Mahmut’la Osmanlı toplumuna
girdiği bilindiğine göre voyvoda konağında bu kadar kaşığın olması bu görüşü
desteklemektedir.

30 kuruşluk ufak kâse-çanak kaydından birçok küçük kâsenin olduğu


anlaşılmaktadır. Bu kâseler, muhtemelen eskilerin su tası dedikleri cinsten su içmeye
yarayan ve başka maksatlarla da kullanılan küçük kaplardır. Kâse, hoşaf kâsesi ve 2
tanesi 8 kuruş değerinde Kütahya kâsesi ayrıca kaydedilmiştir. Terekede 3 tane
bardak görülmektedir. Bir tanesi 40 kuruş değerinde oldukça pahalı ufak billur520
bardak, diğer ikisi 40 kuruş değerinde elmas taş bardak olarak tanımlanmıştır. O
dönemde cam eşya oldukça az bulunduğundan kıymetlidir. Diğer iki bardak ise
elmasla süslendiği için değerli olmalıdır. Terekede bulunan en pahalı mutfak eşyası
200 kuruş değerindeki sarı tepsidir. Bu kadar pahalı olması ve sarı renkli olması altın
kaplama olma ihtimalini güçlendirmektedir. Bunlardan başka 40 kuruş değerindeki
leğen tepsinin yanında 7 kuruşluk bir tepsi ve 13 kuruşluk bir tuzluk da
bulunmaktadır.

Voyvoda terekesine, ev tefrişatı açısından baktığımızda kişisel kullanım


eşyalarına göre daha mütevazı ve az sayıda olduğu görülmektedir. İşleme yorgan 72
kuruş, 50 ve 60 kuruş değerinde iki adet def’a yorgandan başka fiyatları 14 kuruş ile
38 kuruş arasında değişen 5 adet çarşaf, 200 kuruş değerinde 24 adet yastık, iki adet
minder ve yastık yüzü yatak takımlarını oluşturmaktadır. Yatakların gece açılıp
gündüz toplandığı, bazı yastıkların duvara dayanarak bırakıldığı anlaşılmaktadır521.
Türk toplumunda bu gün de bu gelenek devam etmektedir. Bu yastıklardan 8
tanesinin kadife yastık olması gündüzleri duvara veya makatlara yaslanarak
kullanılan yastıklar olabileceğini düşündürmektedir. Ev tefrişatında alçak ayaklı sedir
olarak tanımlanan 7 adet makat bulunması bu duruma işaret etmektedir. Bunlardan
çuha makat en pahalısı olup 101 kuruştur. Terekede bulunan tek şilte ihtiyaca göre
oradan oraya sürüklenen ince minder olmalıdır. Ayrıca 25 ve 13 kuruş değerinde iki
tane perde bulunmaktadır. Görüldüğü gibi bir voyvoda konağı için bu eşyalar
oldukça az sayıdadır.

520
Damarsız has cam ve bundan yapılmış eşya, kristal. (Ünal, a.g.s., 121).
521
Fekete Lajos, “ⅩⅤⅠ. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyip Gökbilgin),
Belleten, c. ⅩⅬⅠⅠⅠ, S. 170, (Nisan 1979)’dan ayrıbasım, TTKB, Ankara, 1979, s. 458.

114
Yer döşemesi olarak terekede halıya rastlanmamıştır. Fiyatları 6 kuruş ile 22
kuruş arasında değişen 5 adet kilim bulunmaktadır. Ev tefrişatının bir parçası olarak
300 kuruş değerinde 3 tane çekmecenin olduğu görülmektedir. Bu çekmeceler
kıyafetleri koymak için kullanılmış olabilir. Kendisi bir Voyvoda olması dolayısıyla
mutlaka hesap işleri de olabileceğinden bu çekmecelere kâğıt ve kalemleri ile yazılı
evrakını sakladığı da düşünülebilir. Ancak bu fikri uyandıracak sadece 25,5 kuruş
değerinde Acemkâri divitten başka bir bulguya ulaşılamamıştır. Üzeri masa görevi
görebilecek bu çekmecelerin üzerine 70 kuruşluk şamdan tablası konulabilir.
Terekede bulunan tek iskemle de 12 kuruş değerindedir ve modern hayatı çağrıştıran
bir unsur olarak çekmecelerin yanında yer bulabilir.

Abdullah Ağa’nın terekesinde bol miktarda kumaş çeşitleri bulunmaktadır;


bunlar kutnî şam 522 çetarî şam 523 , abanî 524 , basma 525 , selimiye 526 , altıparmak 527 ,
beyaz bez 528 , bursaçekmesi 529 , savaî (sevayi) 530 , gibi kumaşlardır. Bu kumaşların
bazılarının kullanılmamış, bazılarının da def’a (az kullanılmış) ve köhne (eski)
oldukları anlaşılmaktadır. Ancak bu kumaşların ne amaçla kullanıldıklarına dair bir
bilgi bulunmamaktadır. Ayrıca bu kumaşların dışında kullanılan eşyalardan bazıları
da kumaş çeşitleriyle tanımlanmıştır; şâli biniş531, kadife yastık, sandanlı cebe, alaca

522
İpek karışığı pamukla yapılmış renkli entarilik kumaştır. Genellikle doğu memleketlerine has bu
kumaşın atkısı pamuk, çözgüsü ipektir. (Develioğlu, a.g.s., 610; Kevser Gürcan Yardımcı, “Osmanlı
Dönemi Dokuma Sanatı Ürünlerinden Örnekler”, International Journal of Cultural and Social Studies,
S. 2, 2016, s. 224).
523
Çadır kumaşı. (Develioğlu, a.g.s., s. 178).
524
Üzerine safran sarısı dallar eklenmiş ince ipekli kumaş. En fazla sarık, perde, yorgan ve başörtüsü
olarak kullanılırdı. (Ünal, a.g.s., s. 2-3).
525
Üzerine renkli çiçek veya desen basılmış bir kumaş türüdür. Genelde pamuklu kumaş üzerine
basmacılık yapılırdı. (Yardımcı, a.g.m., s. 226).
526
ⅩⅤⅢ. Yüzyıldan sonra Üsküdarda dokunmaya başlanan atkısı ve çözgüsü ipekten bir kumaş olup
Selimiye Kışlası’nın adı verilmiştir. Kadın-erkek entarilerinde ve çocuk kaftanlarında kullanılmıştır.
(Yardımcı, a.g.m., s. 232).
527
Al veya lacivert zemin üzerine altı renk çubuklu (yollu) olarak dokunan kumaş cinsidir. Bu yollu
kumaşlara kitabî ve alaca da denir. (Fikri Salman, “Türk Kumaş Sanatında Görülen Geleneksel
Kumaş Çeşitlerimiz”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S. 6, 2004, s. 18).
528
Bez hemen her bölgede dokunan ve günlük ihtiyaçları karşılamak üzere üretilen pamuklulara
verilen addır. Yatak çarşafı, iç çamaşırı ve gömlek yapımında kullanılır. (Yardımcı, a.g.m., s. 232).
529
Ham ipekle dokunmuş, krep ve bürümcük örgü arasında bir kumaş türüdür. Bir çizgisi ipek, diğeri
pamuktan çizgili bir kumaş olup genelde başörtüsü olarak kullanılırdı. (Salman, a.g.m., s. 22).
530
ⅩⅤⅢ. yüzyılın ikinci yarısına ait bir kumaştır. İpek ve klaptanla dokunmuştur. Dokuma esnasında
ince metal ile her çiçek ayrı ayrı işlendiğinden dokuması uzun sürmektedir. Sakızlı, allı, direkli,
beyazlı, takatuka, mık tepsi gibi çeşitleri vardır. (Yardımcı, a.g.m., s. 233; Ünal, a.g.s., 611). Miktarı
belirtilmemiş olmakla birlikte terekede yer alan en pahalı kumaşlardandır. 120 kuruş değerindedir.
531
Yüksek rütbeli ulemanın giydikleri geniş cübbe olup, Yeniçeri zabit ve ümerası da bir benzerini
giyerdi. (Ünal, a.g.s., 122).

115
532 533
entari, pembezar gömlek gibi tanımlamalardan şâli , kadife , sandanlı
(sandallı) 534 , alaca 535 , pembezar 536 adlı kumaşların da kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Pamuklu dokumalar içinde en çok adı geçenler; bez, mendil, tülbent, basma, yazma,
kutnî, alaca, meydâniye, boğasi ve kirpasdır 537 . Terekede bez, mendil, yağlık,
tülbent, yazma, alaca, kutnî, basma gibi pamuklu dokumalar bulunmasına karşın
Denizli’nin ünlü boğasi 538 bezinin isim olarak geçmediği görülmüştür. Ancak bu
pamuklu eşyalardan bazıları boğasi bezinden yapılmış olabilir. Ayrıca bazı
kumaşların geldikleri bölgelere göre adlandırıldığı görülmektedir; yemenî, bursakâri,
çetarî şam, kutnî şam kumaş çeşitlerinde olduğu gibi.

Dokumacılıkta Osmanlı Devleti oldukça iyi durumdaydı. Ancak 19. yüzyılın


başından itibaren yabancı malların Osmanlı pazarlarını işgal etmesiyle gerileme
başlamıştı. Fransa’dan çuha, saten, pamuklu, İngiltere’den kadife, Hindistan’dan
ipekli kumaşlar, Rusya’dan kürkler gelmekteydi. Üst düzey yöneticiler ile halkın
varlıklı kesimi bu mallara ilgi gösteriyordu. Avrupa ülkelerinin seri, ucuz ve
alternatifli ürünleri karşısında Osmanlı dokumaları eskisi kadar alıcı bulmuyordu539.
Buna rağmen voyvodanın terekesinde daha ziyade yerli kumaşlar ağırlıktadır. Ancak
220, 250 ve 317 kuruşluk kürk ve kaput gibi pahalı kıyafetlerinin kumaşları yabancı
kaynaklı olabilir. Bunların cinsleri terekede belirtilmemiştir.

Terekelerin dışında 674 numaralı D.Ş.S.’de Mansûre Ordusu için istenen


kumaş cinsleri de görülmektedir; şayak 540 ve aba 541 özellikle askerler için istenen
kumaşlardır542.

532
Tiftik keçisi yününden ipekle karıştırılarak dokunan ve özellikle badem desenli işlemeleri olan
kumaşlara şal denilmekteydi. Bunların desensiz olanlarına da şâli denirdi. (Yardımcı, a.g.m., s. 225).
533
Yoğun havlı yüzeye sahip ipek, pamuk veya yünden yapılmış parlak görünümlü bir kumaş olup
sade, nakışlı ve altınlı kadife olmak üzere çeşitleri bulunmaktadır. ( Ünal, a.g.s., s. 364-365).
534
İpek-pamuk karışımı çizgili bir kumaştır. Çizgili kumaşın bir çizgisi ipek, diğer çizgisi pamuktan
dokunur. Bunların dallı ve beneklileri de vardır. İstanbul Kapalı Çarşı’da bu kumaşların satıldığı
Sandan Bedesteni bulunuyordu. (Salman, a.g.m., s. 37; Ünal, a.g.s.,s. 593).
535
Pamuk veya ketenden yapılmış bir dokuma çeşididir. Sade ve düz renkli olanlarına ak bez, renkli
çiçekli olanlarına alaca denilmektedir. (Salman, a.g.m., s. 17).
536
Altı pamuklu, üstü bükümlü ipekle dokunmuş gömleklik kumaştır. (Salman ,a.g.m., s. 36).
537
Yardımcı, a.g.m., s. 223.
538
Bugünkü Amerikan bezine benzeyen ve kaput bezini andıran bir kumaş çeşidi olup, eskiden
kaftanlara astar olarak kullanılırdı. Bu kumaş el eğirmesi ya da çıkrıkta bükülen pamuk ipliğinden
dokunurdu. (Salman, a.g.m., s. 21).
539
Çadırcı, a.g.e., s. 9.
540
Çuhadan daha seyrek dokunan kaba ve yün bir kumaş olup sıcak tuttuğu için asker kıyafetlerinde
tercih edilmiştir. (Salman, a.g.m., s. 39).
541
Yünden dokunmuş kaba ve kalınca kumaş ve bu kumaştan yapılan giyecek. (Ünal, a.g.s., s. 2).

116
Eskiden kumaşlar ve kıyafetler bohçalanarak saklanır ve taşınırdı. Bu sebeple
Voyvoda terekesinde bol miktarda bohça bulunmaktadır. Aynı amaçla hurçlar da
kullanılmıştır. Ancak konaklarda bulunabilecek pahalı bir eşya olduğu; telâtin hurç
220 kuruş, telâtin hurç bir çift 220 kuruş ifadelerinden anlaşılmaktadır. Bunlar
seyahatlerde valiz yerine kullanılmış olmalıdır. Kıyafetlerin bohçalanıp oldukça
süslü esvap çuvallara konulması yörükler arasında yaygın bir uygulamadır. Terekede
bulunan boğça heybe kaydı bu uygulamayı çağrıştırmaktadır. Ayrıca saklama ve
taşıma işinde kullanılabilecek sandık ve sepet kayıtları da mevcuttur.

Silahşörân-ı Hassa’dan Abdullah Ağa’nın terekesinde doğal olarak at binit


takımlarının da olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti’nde at ve silahı başta padişah
olmak üzere hanedan üyeleri ile padişahın yetki verdiği askerî denilen devlet
görevlileri kullanabiliyordu. Reayanın silah kullanması ve ata binmesi yasaktı.
Ancak görevliler atlarını teşrifatta belirlenen kurallara göre donatabilmekteydi 543 .
Eğerlerin üzerine kesme veya hâşe (haşa-gaşya-gâşiye) denilen örtüler
örtülmekteydi. Ağa’nın binit takımları içinde bunlardan 10,5 kuruş ve 7 kuruş 15
para değerinde eğer örtüsü olarak isimlendirilmiş iki parça ile 13 kuruşluk bir tane
gâşiye bulunmaktadır. Ayrıca aynı maksatla kullanılan 16 kuruşluk yedek örtüsü
mevcuttur. Yedek örtüsünün asıllarından pahalı oluşu dikkat çekicidir. Çuha gömlek
esb (10,5 kuruş) ve 3 adet keçe (13 kuruş) de aynı maksatla kullanılmış olmalıdır.
24, 26, 38 ve 71,5 kuruş değerinde dört tane eğer takımı bulunmaktadır. Bunlardan
pahalı eğer takımı telâtin (deri) olanıdır. Palan ise yük hayvanlarına vurulan bir
eğerdir 544 , terekede bir tane olup 52 kuruş değerindedir. Bunlardan başka 100
kuruşluk katır takımları, 13 kuruşluk üzengi ile kayış lebeb olarak isimlendirilen 8,5
kuruş değerinde deriden örülmüş at başlığı ve 3 kuruşluk bukağı bulunmaktadır. 34
kuruş değerinde bir tane de silahlık kaydı bulunmaktadır. Ancak binit takımlarının
bir parçası mı, yoksa başka bir silahlık mı belli değildir. Binit takımının bir parçası
olması ihtimali daha yüksektir. Çünkü binit takımlarında genelde silahlık bulunurdu.

542
D.Ş.S., 674/97, 103, 106.
543
Emine Dingeç, “18. Yüzyılın İkinci Yarısında Saray Atlarının Binit Takımları”, Uludağ
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 20, 2011, s. 3.
544
Dingeç, a.g.m., s. 12.

117
Ayrıca 150 kuruş değerindeki tahteravan da bu grupta zikredilebilecek
eşyalardandır545.

Terekede ayrıca hırdavat olarak kaydedilmiş ve isimleri verilmemiş eşyalar


üç kez kaydedilmiştir. 30, 20 ve 8 kuruşluk bu kayıtlardan başka hurda adıyla anılan
9 ve 4,5 kuruşluk eşyalar da kaydedilmiştir. Bunlar sayıca fazla, değeri az eşyalardır.
Terekede bir sınıflandırmaya tabi tutmadığımız bazı eşyalar da bulunmaktadır; kısa
kürek 53 kuruş, kürek 2 kuruş, iki adet şemsiye 12 kuruş, heybe 2 kuruş, harar 2
kuruş gibi

Defterde varisi olmadığı için beytülmala devredilen bir tereke daha


bulunmaktadır. Eski Denizli nâibi Seyyid Hâfız Mustafa Ahsen Efendi’nin
tâbîlerinden, aslen Çemişgezekli olan Ömer bin Abdullah vefat etmiştir. Bilinen bir
varisi olmadığı için terekesine devlet el koymuştur. Terekenin vasî olan Çaybaşı
Cami imamı Hacı Süleyman ve beytülmal eminiyle birlikte tereke tahrir edilmiş ve
eşyaları satılmıştır. Borçların çıkarılmasından sonra kalan miktar 1.799 kuruştur.
1.438 kuruş Osman Ağa zimmetinde bulunmaktadır ve muhzır Mustafa marifetiyle
İstanbul’a götürülerek hazineye teslim edilecektir. Ancak 361 kuruşluk kaybı
gösteren bir bilgi bulunmamaktadır546.

Başka bir Müslüman terekesi de Yorganbattı Mahallesi’nden El-Hâc


Mercan’a aittir. Bu tereke borçları terekesinden daha fazla olduğu için mahkemeye
düşmüştür. Kendisinin 1.600 kuruş değerinde evi vardır. Ev on sekiz ay mehil ile
mahkeme muhzırı Musa’ya satılmıştır. Tezgâhı ile birlikte 500 kuruş değerinde bir
dükkânından başka diğer eşyalarından 115 kuruş ve boya parası olarak 225
bulunmaktadır. Kimlere ne kadar borcu olduğu alacaklılarının isimleriyle birlikte
listelenmiştir. Ayrıca yukarıda bahsedilen parasından alacaklılara belirli oranlarda
ödeme yapılmıştır. Toplam 2.440 kuruş varlığı bulunan Hacı Mercan’ın 4.559 kuruş
borcu bulunmaktadır. 1.668 kuruşu ödenmiştir. Evi satın alan Muhzır Musa kalan
borcunu on sekiz ay içinde tamamen diğer alacaklılara ödeyeceğine dair mühürlü
senet vermiştir. Buna göre Hacı Mercan’ın 2.119 kuruş borcu ödenememiştir547.

545
Tahteravan dört veya sekiz kişi veya iki katır tarafından taşınan nakil vasıtası. (Ünal, a.g.s., s. 663).
546
D.Ş.S., 674/37.
547
D.Ş.S., 674/92(a).

118
Elde bulunan defterde iki tane gayrimüslim terekesi, borcu terekesinden daha
fazla olduğu için alacaklılarının talebi üzerine mahkemeye intikal etmiştir. Denizli
Ermeni taifesinden İzmirli Basmacı Agob vefat etmiştir. Çarşıda bulunan yarısı
kendisine ait 600 kuruşluk dükkânı, İzmir’de oturan Tekofor tarafından satın
alınmıştır. 150 kuruş dükkân kirası ile birlikte 750 kuruşluk mal varlığından, 75
kuruş vergi düşüldükten sonra 675 kuruş borçlularına alacakları nispetinde
dağıtılmıştır. Bu paranın 526 kuruş 10 parası İzmir’li Tekofor’a kalmıştır. Çünkü
Tekofor’a 5.000 kuruş borcu bulunmaktadır. Toplamda basmacı Agob’un 6.400
kuruş borcu bulunmaktaydı. 675 kuruşu terekesiyle ödenebilmiş, 5.725 kuruş borcu
kalmıştır548.

Başka bir tereke de Denizli Rumlarından duhancı Haralanbo’ya aittir. Borcu


terekesinden fazla olduğu için alacaklılarının talebi üzerine tereke mahkemeye intikal
etmiştir. Vergiler çıktıktan sonra kalan 1.979 kuruşluk meblağ alacaklılarına,
borcunun oranına göre pay edilmiştir. Mahkeme % 10 civarında terekeden pay
almıştır549.

Sicilde bir adet kadın terekesi bulunmaktadır. Kayalık Mahallesi’nde oturan


Abdullah kızı Deli Ayşe’nin terekesine mirasçısı olmadığı için hazine el koymuştur.
500 kuruşluk bağı ve 33,5 kuruş hırdavat dışında hiçbir mal varlığından
bahsedilmemiştir. Muhtemelen akli dengesi sonradan bozulmuş olmalıdır ki
kendisine “nâ-mizaç” iken bakan kişiye 17 kuruş ödenmiştir. Bu hastalığından dolayı
da kendisine deli sıfatı takılmış olmalıdır. Teçhiz ve tekvin 34 kuruş tutmuştur.
Resmi âdi 53,5 ve beytülmal 53,5 kuruş, mahkeme harcı da 35 kuruş olmak üzere
terekeyi hazineye aktarma karşılığı olarak toplam 142 kuruş ücret alınmıştır. Geriye
kalan 384 kuruş hazineye aktarılmıştır550.

Ayrıca defterde kime ait olduğu belli olmayan bir kayda rastlanmaktadır.
Kaza tevzî ile ilgili bir hükmün devamında müftü efendinin hanında olup mahkeme
yoluyla satılan çeşitli eşyanın listesi fiyatlarıyla birlikte verilmiştir. Bu eşyaların
satışından 534 kuruş elde edilmiştir. 8 kuruş mahkeme ücreti olarak kesilmiş olmalı
ki 526 kuruş devlet hazinesine devredilmiştir. Ne bir vefattan ne de terekelerde

548
D.Ş.S., 674/91.
549
D.Ş.S., 674/92.
550
D.Ş.S., 674/37, 69, 70, 71, 91, 92, 92(a), 113.

119
bulunan borçlu ve alacaklı listesinden bahsedilmiştir. Eşyalar tam bir tereke
görüntüsü vermektedir; bu listede 100 kuruşluk kürk ve iki tane kitabın yanı sıra
entari, şal, gömlek gibi kıyafetlerden başka kilim, seccade, heybe gibi ev eşyaları da
bulunmaktadır 551 . Muhtemelen daha önce konu edilen bir terekenin dökümü
verilmiştir.

Terekeleri aile durumları açısından incelediğimiz zaman gayrimüslim


terekelerden ikisinde de eşin olduğu ve tereke sahiplerinin eşlerine borçlarının
bulunduğu görülmektedir. Basmacı Agop’un karısına 170 kuruş borcu
bulunmaktadır. Mevcut paradan alacağı oranında karısı Tekori’ye 18 kuruş 5 para
552
ödeme yapılmıştır . Diğer gayrimüslim terekesi Rum Mahallesi’nden Duhancı
Haralanbo’ya aittir. Karısı Azte’ye 879 kuruş borcu bulunmaktadır. Mevcut parası
alacaklılarına borcu nispetinde dağıtılmıştır. Karısına düşen miktar 317 kuruştur553.
Müslüman terekelerinden bir tanesinin eş durumu hakkında bilgi sahibi
olunabilmektedir. Yorganbattı Mahallesi sakinlerinden Hacı Mercan’ın terekesinden
karısına 150 kuruşluk “mihr-i mü’eccel” borcuna karşılık 60 kuruşluk ödeme
yapılmıştır554. Diğer terekelerin eşlerine dair herhangi bir bilgi yoktur. Bir tereke ile
ilgili kayıtta bedeli belirtilen Rum cariyeden 555 bir diğerinde de geri gönderilen bir
Arap cariyeden556 başka bir terekede de hastalığında tereke sahibine bakan bir Arap
cariyeden ve ona ödenen 25 kuruştan bahsedilmektedir557. İzmir’de vefat eden Hasan
Ağa’nın Rum cariyesi 625 kuruşa satılmış ve miktar kardeşlerinden vasî tayin edilen
Cafer Ağa’ya teslim edilmiştir558. Cariyenin bedelini, karşılaştırma imkânı vermesi
açısından başka terekelerde satılan dükkânların fiyatını belirtmekte fayda vardır. Söz
konusu dükkânların bedeli 500 kuruş ve yarım dükkân 600 kuruş olarak
verilmiştir559. Demek ki bir cariye edinmek bir dükkân sahibi olmaya hemen hemen
eş değerdir. Dolayısıyla toplumda yaygın bir uygulama olmamalıdır. Ancak
cariyelere Müslüman terekelerinde rastlanmıştır. Gayrimüslim terekelerinde cariye
yahut köleden bahsedilmemiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında Osmanlı hukukunun

551
D.Ş.S., 674/17(a).
552
D.Ş.S.,674/91.
553
D.Ş.S.,674/92.
554
D.Ş.S.,674/92(a).
555
D.Ş.S.,674/11.
556
D.Ş.S.,674/69.
557
D.Ş.S.,674/37.
558
D.Ş.S.,674/11.
559
D.Ş.S.,674/91, 92(a).

120
gayrimüslimlere getirdiği kısıtlamaların yanında Ortodoks mezhebinin tâbîlerine köle
edinmeyi yasaklaması etkilidir 560 . Terekelere çocuklar açısından bakıldığında bir
tanesinde ikisi kız biri erkek olmak üzere üç çocuk bulunmaktadır561. Diğerlerinde
çocuktan bahsedilmediği için bu konuda yorum yapılabilecek yeterli bilgiye
ulaşılamamıştır.

Genellikle terekelerde gayrimüslimler ve kadınlar gerçek nüfuslarına oranlı


olarak temsil edilmemişlerdir 562 . İncelenen defterde bu hüküm kadınlar açısından
doğrudur. Çünkü bir tane kadın terekesi vardır. Bu sebeple incelenen terekelerde
kadınlar açısından yorumlanabilecek bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak yedi terekeden
ikisi gayrimüslimlere ait olduğuna göre nüfuslarına oranla daha yüksek düzeyde
temsil edildikleri söylenebilir. Zira incelenen bölgede zimmîler oldukça az sayıdadır;
bu dönemde Denizli’de % 96 civarında bulunan Müslüman nüfusa karşılık % 4
civarında gayrimüslim nüfusun bulunduğu bilinmektedir563.

Terekelerde geçen kitap isimleri ise şunlardır; Kur‘an-ı Kerim 564 , Şifay-ı
Şerif565, Cami‘i Sağir566 ve İnşâ kitabı’dır567. Kur‘an-ı Kerim terekede bulunuyorsa
mutlaka ilk sırada yer almaktadır. Diğer kitaplar listelenirken böyle bir zorunluluk
gözetilmemiştir. Terekelerde sadece bir tane Kuran-ı Kerim’e rastlanmış olup
voyvoda terekesinde yer almaktadır ve yukarıdaki usule uygun olarak terekenin ilk
sırasında adı geçmektedir. Burada Kur’an-ı Kerim, Kelam-ı Kadim olarak geçmekte
olup ücreti yerine saygı gereği hediyesi denilmektedir. Hediyesi 200 kuruştur. Zimmî
terekelerinde kitaba rastlanılmamıştır.

Terekeleri meslekler açısından ele aldığımızda; basmacı, duhâncı (tütüncü),


esnaf, yüncü, neccâr (marangoz), sarraf, aşçı, ayvaz (konak hizmetçisi), voyvoda,
nâib, mahkeme muhzırı, mahkeme kâtibi, hâkim, kazasker çuhadarı, müftü, ayan-ı

560
Karaca-Karacan, a.g.m., s. 361.
561
D.Ş.S., 674/69.
562
Hülya Canbakal, “Barkan’dan Bu Yana Tereke Çalışmaları”, Vefatının 30. Yıldönümünde Ö. L.
Barkan: Türkiye Tarihçiliğine Katkıları Etkileri Sempozyumu, 2009, s. 6.
563
Avcı, a.g.e., s. 127.
564
D.Ş.S., 674/69.
565
D.Ş.S., 674/17(a). Şifây-ı Şerif, gönüllerde peygamber sevgisini tutuşturmak ve O’nu bütün
yönleriyle tanıtmak gayesiyle 9 asır önce Endülüslü Kadı İyaz tarafından yazılmıştır. (M. Yaşar
Kandemir, “Eş-Şifa”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, s. 134).
566
D.Ş.S., 674/17(a). Cami‘i Sağir ⅩⅤⅠ. Asrın başlarında Süyûtî tarafından derlenmiş hadis
kitabıdır. (Mücteba Uğur, “El-Câmiu’s-Sagir”, İA, c. 7, İstanbul, 1993, s. 113).
567
D.Ş.S., 674/37.

121
belde, şehir kethüdası, yağcı, kalaycı, boyacı, kırmızı boyacı, bahçivan, değirmenci,
yorgancı, berber, hâfız, hasırcı, ekmekçi, rençber, molla, münâdî (dellâl)568,imam ve
569
terzi gibi meslekler tespit edilebilmektedir . Ayrıca yörükân taifesinden
bahsedildiğine göre çobanlıkta bölgede yapılan mesleklerdendir. Terekelerde
boyacılara olan borçlardan bahsedildiğinden çulhacılık (dokumacılık) da yapılan
mesleklerdendir. Bilindiği gibi çulhacılık evlerde halkın çoğu tarafından ikinci bir
geçim kaynağı olarak yapıldığından genellikle meslek olarak ismi geçmemektedir.
Nitekim 1831 nüfus sayımı sonucu ortaya çıkan meslekler arasında da yer
almamaktadır570.

Tereke çalışmalarında “bir konak efendisinin”, “alt kademedeki bir


askerînin”, rençberandan bir Müslüman’ın veya zimmî reayanın terekeleri
karşılaştırmalı olarak incelenebilir. Böylece dönemin sosyal, iktisadî ve kültürel
hayatı konusunda çok geniş yorumlara ulaşmak mümkündür. Tereke defterleriyle
ilgili çalışmalar günümüzde gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bilindiği gibi terekelerle
ilgili ilk çalışmaları yapan Ömer Lütfi Barkan’dır. Barkan’ın “Edirne Askeri
Kassamına Ait Tereke Defterleri” adlı çalışması Osmanlı tarihçisini iktisadî tarihten
kültür tarihine uzanan engin olanaklara sahip bir kaynakla tanıştırmıştır 571. Ancak
Denizli ile ilgili daha geniş tereke çalışmalarının yapılabilmesi için Denizli’ye ait
daha fazla deftere ulaşmak gerekmektedir. 670, 671, 672, 673 nolu sicilleri inceleyen
Tanju Demir 42 yıllık sürede 32 tane terekeye ulaştığında bahsetmektedir. 673
numaralı Denizli sicil defterinde de 9 tane tereke kaydı bulunmaktadır. Özellikle
93.783 kuruş değerindeki Hacı Hasan bin Abdullah’ın, 109.033 kuruş değerindeki
Yanyalı zimmi Meycü’nün, 77.440 kuruş değerindeki Aliye binti Hacı Hasan’ın,
49.309 kuruş değerindeki Ayşe binti Hayrullah’ın, 41.434 kuruş değerindeki Ayşe
binti Hüseyin’in terekeleri oldukça zengin ve değerli bilgiler içermektedir. Bu
terekeler içinde şaşılacak şekilde kadın terekelerinin fazlalığı ve zenginiği dikkat
çekmekte ve karşılaştırmalı olarak incelenmeyi beklemektedir. Yine kadın
terekelerinde mihir miktarlarının yüksek olduğu görülmüştür. Ayşe binti Hüseyin’in
mihri 10.000 kuruş olarak kayıtlıdır. Ayrıca Ayşe binti Hayrullah’ın 1.400 kuruş

568
Münâdîlik tam zamanlı bir meslek olmasa da para karşılığı yapıldığı için yarım zamanlı bir meslek
olarak kabul edilebilir.
569
D.Ş.S., 674/55, 113.
570
Gökçe, a.g.m., s. 179-180.
571
Canbakal, a.g.m., s. 1.

122
kıymetindeki elbisesi gözden kaçmamaktadır572. Voyvoda Ağa’nın en pahalı kıyafeti
olan kaftanının 317 kuruş değerinde olduğunu hatırlandığında zamanımızda olduğu
gibi kadın kıyafetlerinin o dönemde de pahalı olduğu söylenebilir. Denizli sicillerinin
dört yılını kapsayan 674 nolu defterde de 7 tane tereke kaydının olduğu yukarıda
belirtilmişti. Bahsedildiği gibi voyvoda terekesi oldukça zengindir. Diğer sicillerin de
okunmasıyla birlikte Denizli için geniş çaplı tereke çalışmaları yapılabilir.

Yukarıdaki terekelere ait bazı bilgiler tablo haline getirilerek aşağıda özetlenmiştir.

Tablo 12: 674 Numaralı D.Ş.S.’de Kayıtlı Terekelere Ait Özet Bilgiler:

Tereke Terekeden Teçhiz-


İlgili Mahkemeye
Sahibinin Mesleği Kalan Tekvin
Hükümler İntikal Sebebi
Adı Miktar Masrafları
Ömer bin Eski Denizli Varisinin
D.Ş.S., 674/37. 1.438 kuruş 65 kuruş
Abdullah nâibi tâbisi olmaması
D.Ş.S., El-Hâc Denizli ve tâbî
Varislerinin 173.801
674/69,70,71,71 Abdullah kazaları 1.007 kuruş
çocuk olması kuruş
(a). Ağa voyvodası
Borcunun
Agob 5.725 kuruş
D.Ş.S., 674/91. Basmacı terekesinden Belirtilmemiş
(Ermeni) borçlu
fazla olması
Borcunun
Haralanbo 3.750 kuruş
D.Ş.S., 674/92. Duhancı terekesinden Belirtilmemiş
(Rum) borçlu
fazla olması
Borcunun
D.Ş.S., El-Hâc 3.279 kuruş
Belirtilmemiş terekesinden Belirtilmemiş
674/92(a). Mercan borçlu
fazla olması
Deli Aişe
Varisinin
D.Ş.S., 674/113. bint-i Belirtilmemiş 340 kuruş 35 kuruş
olmaması
Abdullah
D.Ş.S.,
_ _ _ 526 kuruş _
674/17(a)573.

2. DENİZLİ’DE SOSYAL DÜZENİ SAĞLAMA ÇABALARI

A. Mürûr Tezkiresi

17. ve 18. yüzyıllarda yaşanan uzun savaşlar devletin bütün dengelerini


bozmuş; idari ve mali bunalımlara sebep olmuştu. Bu durum bitmek bilmeyen
eşkıyalık olaylarına zemin hazırlamıştı. 18. yüzyılın ilk yarısından 19. yüzyılın ikinci
yarısına kadar olan süreçte eşkıya çetelerinin sayısında ve faaliyetlerinde büyük bir

572
D.Ş.S., 673/186, 189(a). 198, 199.
573
Müftü Efendi’nin hanında olup da satılan çeşitli eşya listesidir.

123
artış görülmüştü 574 . Dolayısıyla devletin eşkıyalık faaliyetlerini engellemek ve
düzeni sağlamak adına aldığı tedbirlerden biri de mürûr tezkiresi uygulamasıdır. 16.
yüzyılda yol hükmü adı verilen bu belgenin tarihi Venedik ve Fransız tüccarlara
verilen ahitnâmelerle yerleşim ve seyahat izni anlamına gelen ilcannâmelere kadar
dayanmaktadır575.

Ⅱ. Mahmut Dönemi’nde de iç güvenliği sağlamak ve büyük şehirlere


özellikle İstanbul’a göçü engellemek gayesiyle mürûr tezkiresi uygulamasına hız
verilmiştir. 1830’lu yıllara doğru daha da önem kazanan tezkireleri yerli ve yabancı
herkes almak zorundaydı 576 . Bundan böyle ellerinde yerel mahkemelerce onaylı
geçiş izni bulunmayanların geçerli bir mazereti olmaksızın İstanbul’a girmelerine ya
da kentten ayrılmalarını izin verilmeyecekti. Bir mahalden başka bir mahalle gidecek
kişiler için de aynı uygulama geçerliydi. Tezkirelerin süresi uzak bölgeler için üç ay,
yakın bölgeler için iki ay olarak belirlenmişti. Bu süre sivil halk için geçerliydi577.

Yol tezkireleri sadece sivil halkı ilgilendiren bir konu da değildi. Sürekli
savaşların olduğu bu dönemde asker kaçaklarının önlenmesi devletin hayati
meselelerinden biriydi. Bu sebeple askerlere sıla izinleri mürûr tezkireleriyle birlikte
verilmişti. Asâkir-i Mansûre Kanunnâmesi’ne göre senede bir defa beş askerden
birine yakın bölgelerde ikâmet edenler için altı, uzakta olanlar için sekiz aya kadar
sıla izni verilecekti; izin dönüşümlü olarak uygulanacaktı 578 . Kanunnâmeye göre
askerlik 12 yıl olduğu için askerlerin bütün askerlik hayatları boyunca iki defa sıla
izni kullanabileceği söylenebilir. Eldeki sicil kaydına göre Asâkir-i Mansûre zabit ve
neferleri “müddet-i malume zarfında” memleketlerine gidip ailelerini ziyaret edip
sürelerini tamamladıktan sonra taburlarına geri döneceklerdi. Görüldüğü gibi sıla
izninin ne kadar olduğu belirtilmemişti. Aynı tarihlerde Amasya’ya sıla izni için dört
579
ay süre verilmişti . Demek ki şartlara göre tezkire sürelerinde değişiklik

574
Mesut Aydıner, “ⅩⅤⅢ. Yüzyılın İkinci Yarısında Denizli ve Aydın Bölgesinin Ekonomik Durumu
ve Eşkiyalık Olaylarının Sosyo- Ekonomik Yapıya Etkileri”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve
Kültür Sempozyumu, c. 1, Denizli, 2007, s. 421.
575
Hamiyet Sezer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Seyahat İzinleri (18. Ve 19. Yüzyıl)”, AÜDTCF
Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 21, S. 33, s. 108-109.
576
Mübahat Kütükoğlu, “Murûr Tezkiresi”, İA, c. 32, İstanbul, 2006, s. 60-61.
577
D.Ş.S., 674/34.
578
Sadık Çetin-Ayhan Doğan, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusunun Kurulması ve
Amasya’ya Yansımaları”, Gaziantep University Journal of Social Sciences, S. 17 (3), 2017, s. 1177.
579
Ayrıntı için bkz. (Çetin-Doğan, a.g.m., s. 1180).

124
yapılabilmekteytedi580. Ancak sıla izni için yola çıkan askerlerden bazılarının nizama
aykırı hareketleri olduğu ettiği tesbit edilmişti. Asker ihtiyacının bu denli fazla
olduğu bu dönemde askerlere öncelikle nasihat edilmesi ve ıslahlarına çalışılması
tercih edilmişti. Ancak yine de ıslah olmayıp askerlik şanına aykırı hareket edenler
hakkında şikâyet dilekçeleri düzenlenmeliydi. Bu dilekçelere işledikleri suçlar,
davacıları ve kendi isimleri birlikte kaydedilecekti. Kabahat sahipleri ilâm
kâğıtlarıyla birlikte acele Padişahın iradesine teslim edilmeliydi. Islah çalışmalarına
rağmen yine de suç işleyen askerlere “İhtilâl-i Nizam Kanunnâmesi” üzere muamele
edilecekti581. Görüldüğü gibi devlet zor günler geçirmekte ve düzeni sağlamak için
olağan üstü şartlara sahip kanunlar çıkarmaktaydı.

Ancak incelenen sicil defterinin verilerinden anlaşıldığı üzere güvenlik


sorunlarının başlıca sebeplerinden biri güvenliği sağlamakla görevli memurların
ihmalleriydi. İstanbul’dan hâkimlere gönderilen tezkire mühürleri çekmeceler
üzerinde rastgele durmaktaydı. Mahkeme hademeleri tarafından açıktan ya da gizli
olarak bu mühürler kullanılmaktaydı 582 . Hatta aktif görevde olmayan kadılar dahi
kendileriyle muhabbeti olan kişilere mürûr tezkiresi verbiliyordu. Bu durumun önüne
geçmek isteyen hükümet yeni tedbir alma yoluna gitmişti. Gelişmeler üzerine
kadılar, verdikleri tezkirelerin üzerine İstanbul’dan gönderilen ve kullanım hakkı
sadece kendilerine ait olan tezkire mühürlerini, mahkeme mühürleriyle birlikte
vuracaklardı 583 . Böylece diğer mahkeme görevlileri ile mazul kadıların mühürleri
kullanması engellenmiş olacaktı.

Ancak Mürûr Tezkiresi Nizamnâmesi’ne yeterince ehemmiyet verilmediği


anlaşılmaktadır. Bu konuda defalarca Padişah emri geldiği halde aksaklıkların devam
ettiği görülmüştür. Görüldüğü gibi mürûr tezkiresi iç güvenliğin sağlanması, asker
firarlarının önlenmesi, özellikle İstanbul başta olmak üzere kent ve kasabalara giriş-
çıkışların kontrol edilmesi açısından önemlidir.

580
D.Ş.S., 674/82.
581
D.Ş.S.,674/82.
582
D.Ş.S., 674/34.
583
D.Ş.S., 674/105(a).

125
B. Şikâyet Hakkının Kullanımı

Türk devlet geleneği, adaleti değişmez bir töre veya yasanın tarafsızlıkla
uygulanması şeklinde anlar584. Kutadgu Bilig’e göre de memleket tutmak için zengin
bir halka, zengin bir halk için ise adalete ihtiyaç vardır 585 . Adaletin sağlanması
kanunların doğru uygulanmasıyla mümkündür. Osmanlı kanunları “padişahın emir
ve fermânlarının bir araya getirilmiş şekli olan kanunnâmeler ile şer‘i şerifden
müteşekkil idi” 586. Bunların uygulanmasından birinci dereceden sultan sorumluydu.

Ancak devlet otoritesini temsil edenlerin reayaya karşı bu otoriteyi zaman


zaman kötüye kullanmaları kanun, hak ve adalete aykırı tutumları olabilmekteydi;
bazen düzen bozucu bizzat devletin adamlarıydı. Bu sebeple Osmanlı Padişahları
olağanüstü tedbirlerle bu durumları yasaklayan olağanüstü beyannâme şeklinde
hükümler yayımlamışlardı 587 . Bu hükümlere adâletnâmeler denir. Adaletnâmelerin
yayımlanmasında halkın şikâyetleri etkiliydi. Çünkü Osmanlı Devleti’nde halkın
doğrudan doğruya hükümdara ulaşma hakkı vardır. Kaynaklarda rika, ruk‘a, mahzar,
kâğıt şeklinde de geçen arz-ı hâl en tabi bir hak olarak kullanılmıştı. Arşivlerdeki on
binlerce arz-ı hâl örneği başlangıçtan itibaren bu hakkın kullanıldığını
göstermektedir588.

Arz-ı hâller yazılı olabildiği gibi sözlü de olabilirdi. Divân-ı Hümâyun, İkindi
ve Cuma Divanları ve taşrada Eyalet Divanları gibi en yetkili idari organların başlıca
görevleri arasında arz-ı hâlleri değerlendirmek vardı589. Bu durum vatandaşın devlete
doğrudan müracaat edip sorunlarını çözebilmesi açısından dikkate değer bir
uygulamadır. Aynı zamanda idareciler için bir otokontrol mekanizmasıdır.

Zulüm, yalnız davanın şikâyetle ortaya çıkmasıyla değil bizzat hükümdarın


sıkı denetimiyle de ortaya çıkabilirdi. Padişahın halk arasında tebdili kıyafet ederek

584
Aydın Taneri, Türk Devlet Geleneği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 139.
585
Yusuf Has Hacip, Kutatgu Bilig, Reşit Rahmeti Arat Neşri, İstanbul, 2006, s. 931.
586
Ömer Lütfi Barkan, “Kanûn-Nâme”, c. 6, İA, s. 192.
587
Halil İnanlcık, Osmanlıda Devlet, Hukuk, Adalet, İstanbul, 2000, s. 75; Cin-Akyılmaz, a.g.e., s.
322-323.
588
Reaya, asker, zımmî, müslüman herkesin şikâyet için arz sunma hakkı vardır. Bütün bir kaza
halkını temsil edenler doğrudan doğruya kadıya gidip onun vasıtasıyla arz-ı hâl’de bulunabilirlerdi.
Buna arz-ı mahzar da denir. Yahut kazada halkın belli bir kesiti, tüccar veya esnaftan bir grup da
başvurabilirdi. Yahut halktan bir şahıs kendi başına doğrudan arz-ı hâlde bulunabilirdi. Genellikle
askeri-resmi kişilerin dilekçesi için yalnızca arz kelimesi kullanılmıştır. (İnalcık, Osmanlıda Devlet,
Hukuk, Adalet, s. 50-51; Mehmet İpşirli, “Arzuhal”, İA, c. 3, İstanbul, 1991, s. 347).
589
İpşirli, “Arzuhal”, s. 347.

126
gezmesi, Cuma selamlığı, bayram namazı, türbe ziyareti, ava çıkması, sefer gidiş ve
dönüşleri ve eyaletlere gizli veya açık gönderdiği mehayif müfettişi ve casusları
aracılığı da zulüm ortaya çıkabilirdi 590. Öyle ki bazı Osmanlı Padişahları halkla daha
fazla görüşebilmek için her Cumayı başka bir camide geçirmeye gayret
etmişlerdir591.

Anadolu’daki anarşi ortamının ortaya çıkması Kanuni Dönemi’nin sonlarına


kadar uzanmaktadır. Zamanla anarşi o kadar devasa boyutlara ulaştı ki Celalilerden
kurtulmak isteyen köylüler yerlerini bırakıp kitleler halinde kaçmaya başladılar. Bu
olay tarihte Büyük Kaçgun adıyla anılmaktadır. Olay üzerine 1609’da Ⅰ. Ahmet’in
ilan ettiği âdaletnâme idari kadronun içine düştüğü durumu göstermesi açısından
dikkate değerdir. Bu âdaletnâmede “siz vilayeti dolaşıp suçluları izleme göreviniz
için değil fakat yalnız kanuna aykırı olarak halktan para toplamak için devre
çıkmaktasınız… Birisi ağaçtan düşmüş olsa siz buna bir katl süsü vererek o köye
gidip yerleşiyor, sözde katili ortaya çıkarmak için köylüleri zincire vurmak veya
dövmek suretiyle onlara kötü muamele yapıyorsunuz. Sonra öşr-i diyet adı altında
yüzlerce altın veya guruş altıktan başka salgun adı altında köylüden ücretsiz at, katır,
arpa, saman, odun, ot, koyun, kuzu, tavuk, yağ, bal, vesair yiyecek topluyorsunuz”
denilmektedir 592.

Üç asır geçmesine rağmen ⅩⅠⅩ. Yüzyılın başlarında benzer sorunların


yaşandığı anlaşılmaktadır. İncelenen defterde bu konuyla ilgili birçok hüküm
bulunmaktadır. Anlaşıldığına göre halk, yönetici kadrodan vergiler ve sefer
yükümlülüğünden başka kendi çıkarları için talepte bulunduklarından şikâyetçidir.
Oysa idareciler kendilerine mahsus olan “âidât-ı kadîme” ile yetinmeliydiler.
İdarecilerin kendi nefisleri için halktan sudan başka bir şey talep etmeleri ve
ihtiyaçları olan yem ve yiyecekleri satın almaları konusunda sürekli uyarılaması
başka bir soruna sebep olmuştu. Bu durumu suistimal eden bazı gruplar halkı
kandırmış ve verginin toplanmasına engel olmak istemişlerdi. Hatta Ezine Kazası’nın
Kadı köyünde bu konuyla ilgili “fitne ve fesat” ortaya çıkmıştı. Bu fesadı ortadan
kaldırmak ve konunun yerinde çözülmesi için için bizzat Padişah tarafından Şerif

590
İnalcık, Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, s. 77; İpşirli, “Arzuhal”, s. 37.
591
Hüseyin Dikme, “Osmanlı’da Halkla İlişkiler Sultan Abdülaziz Dönemi Örneği”, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 5, S. 21, s. 302.
592
Halil İnalcık-Günsel Renda, Osmanlı Uygarlığı, c. 1, İstanbul, 2003, s. 221.

127
Mehmet Nâyâb Efendi özel mübaşir olarak tayin edilmişti. Ancak Şerif Nâyâb
Efendi’nin görevini yerine getirmesi de halkın üzerine 24.841 kuruşluk vergi yükü
getirmişti. Bu tür olayların yaşanmaması için sürekli tenbihnâmaler
yayınlanmaktaydı593.

Bu dönemde devletin ince bir çizgi üzerinde sıkıntılı bir dönemi atlatmak için
mücadele ettiği görülmektedir. Uzun süren seferlerden dolayı halk ağır
yükümlülükler altında ezilmiştir. Şikâyette bulunan bazı kişiler vergiden muaf
tutulmuş, bazıları da üçte birini veya yarısını ödemiştir. Bu durumda ödenmeyen
hisseler de halkın vergi ödeyen kısmının omuzlarına yüklenmiştir. Bu durumda
avârız ve cizye hususunun tekrar düzenlenmesi için reayadan aralık aralık şikâyetin
geldiği görülmektedir. Buna binaen emr-i şerifler yazılmış ve ahalinin tahammülüne
göre vergilerin düzenlenmesi için çalışmalar yapılmıştı. Halk âlâ, evsat ve edna
şeklinde sınıflandırılacak ve tahammüllerine göre vergiye tabi olacaklardı 594. Daha
önce vergi defterlerinin altı ayda bir merkeze gönderilmesi istenirken, şimdi üç ayda
bir istenmesi devletin denetimi artırma çabası içinde olduğunu göstermekteydi595.

Önemli bir istid‘anın Denizli Voyvodası Osman Ağa tarafından yazıldığı


anlaşılmaktadır. Ağa’ya göre sürekli akçe talebinde bulunulduğundan Denizli halkı
sıkıntı içindedir. Voyvoda, Bahr-i Sefid Boğazı muhafazası için istenilen 680 nefer
asker bedeliyesi hissesinden Denizli halkının muaf tutulmasını istemekteydi. Bu
talep kabul olunmuş ve 1245 senesine ait ödemeden halk muaf tutulmuştu596. Ayrıca
Kütahya Sancağı’ndan 50 nefer kalyoncu talep edilmişti. Denizli Hâssı hissesine de
11 nefer kalyoncu düşmekteydi. Osman Ağa’ya göre Denizli Kazası’nın “serbest
üzere zapt olunması” dolayısıyla bu 11 neferi gönderme mecburiyeti yoktu.
Durumun Defterdar Efendi ve Darphâne Nazırı tarafından sağlaması yapıldıktan
sonra Denizli’den 11 neferin istenemeyeceği belirtilmişti 597 . Bu durumun merkez
tarafından anlaşılması Denizli Voyvodası Osman Ağa’nın bireysel itirazı üzerine
gerçekleşmişti.

593
D.Ş.S., 874/22, 23, 27, 26(a), 27, 74.
594
D.Ş.D., 674/85.
595
D.Ş.D., 674/98.
596
D.Ş.D., 674/102.
597
D.Ş.D., 674/104.

128
Denizli Voyvodası Abdullah Ağa’nın göndermiş olduğu başka bir arîza ile
Buldan Nahiyesi ahalisinden Kaş Yeniceli Şerif oğlu Haşim, kardeşi Mehmet,
Gönenli Mehmet ve Ovacıklı Hacı Mustafa ile Denizli halkından Hacı Çakır oğlu
Mehmet isimli kişilerin affedilmesini istemişti. Bu kişiler işledikleri suçlar
dolayısıyla Denizli’den Çeşme sınırlarına kovulmuşlardı. On beş ayı aşkın bir süredir
cezalarını çekmekteydiler. Kendileri bir tarafta aileleri bir tarafta sıkıntı içindeydi.
Bu konu ile ilgili Çeşme Muhafızı Osman Ağa’ya bu kişileri memleketleri Denizli’ye
göndermeleri hususunda ferman gönderilmiştir. Bundan böyle kazanın genel
işleyişine karışmamak, fesada meyletmemek ve kendi çift ve çubuklarıyla meşgul
olmak şartıyla bu kişiler serbest bırakılmışlardı598.

Yine halkın tüccarlara ve kendi çıkarları için bu tüccarlar tarafından


kullanılan ehl-i örfe karşı korunduğu görülmekteydi. Buna göre Anadolu’da
yetiştirilen ve İzmir’e nakil edilen palamut, revgan-ı zeyt, şem‘i asel ve yapağı, rişle-
i Ankara, gökboya, mazı ve kuru incir halktan İzmir İhtisap Memurluğu’nun
tezkiresine sahip tüccarlar tarafından satın alınacaktı. Ancak bu kurala uymayıp hala
bu malların ticaretini yapan memur ve tüccarlara karşı halk korunmak istenmişti599.
Ayrıca askeriyenin ihtiyacı olan yapağıyı halk dışarı satmayacak, devlete satacaktı.
Bu konuda halka zulüm edilmeyecek, yün hak ettiği fiyattan peşin olarak satın
alınacaktı600.

Çalışılan defterde Divan-ı Hümâyûna yapılan bireysel bir başvuru


görülmektedir. Buna göre Gököyük Kazası’na tâbî Bozalan Karyesi’nde tasarruf
ettiği arsa üzerine ev yaptırmak isteyen Mehmet Ali adlı kişi bir arzuhâl ile Divan’a
başvurmuştu. Kendisine bazı kimselerin müdahale ile arsası üzerine ev yaptırmak
istemediklerinden şikâyetçiydi. Divan tarafından Gököyük nâibine konuyu yerinde
ve tarafların huzurunda çözmesi için görev verilmişti601.

Divana yapılan başka bir kişisel başvuru da Çarşamba-i Lâzkiye Kazası


sakinlerinden Hacı Gâzizâde Ali’ye aittir. Ali’nin “tapu temessükü ile mutasarrıf
olduğu” ve öşür vergisini ödediği toprağını ekmesine dışarıdan bazı kimseler engel

598
D.Ş.S., 674/52.
599
D.Ş.D., 674/77.
600
D.Ş.D., 674/97.
601
D.Ş.D., 674/109.

129
olmaktaydı. Bu sebeple Çarşamba ve Gököyük nâibleri konuyu yerinde ve tarafların
huzurunda çözmeleri için divandan emir almışladı602.

Azınlıkların da dilekçe yazarak sorunlarına çözüm arayışı içinde oldukları


görülmektedir. Ermeniler yanmış kiliselerinin tamiri için padişaha müracaat
etmişlerdi. Şeyhülislamlıktan konu sorulmuş ve kilisenin tamiratına izin verilmişti603.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşıldığı üzere gerek ferdi gerekse ehl-i örf


aracılığı ile yapılan başvuruların divan tarafından çözüme kavuşturulduğu veya
mahallinde çözülmesi konusunda hassas davranıldığı görülmektedir. Bu durumun
devlet ve halk bütünleşmesine katkıda bulunduğu söylenebilir. Dönemin ulaşım
şartlarında her zaman merkeze ulaşmak kolay olmasa da ulaşılabilirlik yöneticiler
üzerinde merkezin baskısını hissettiren bir unsur olarak varlığını sürdürmüştür.
Nitekim Sultan Mahmut’un 1834’te posta teşkilatını kurmasıyla merkeze ulaşmak
daha da kolaylaşmıştır.

Sultan Ⅱ. Mahmut’un önemli icraatlarından biri de 11 Kasım 1831 yılında


Takvîm-i Vekâyi adlı ilk resmi gazeteyi yayımlamasıdır. Sicilde bu gazetenin ilk
nüshasının Denizli’ye ulaştığını gösteren bir kayıt bulunmaktadır604. Gazete devlet
görevlileri, aydınlar, kent ve kasaba ileri gelenleri ile yabancı devlet temsilciliklerine
dağıtılıyordu. Gazetede kanunnameler, iç haberler, bilimsel konular, tartışma
yaratacak makalelerin yanı sıra dönemin padişahına ilişkin çeşitli bilgiler yer
almaktaydı 605 . Halkın yönetimle ilgili gelişmelerden haberdar olması devlete
güvenini ve bağlılığını artırmıştır. Dolayısıyla gazetenin toplumsal düzenin ve
birlikteliğin sağlanmasında katkısı söz konusudur.

C. Delil Taifesi ile Mücadele

Eski Türk devlet geleneğine göre tebanın Hakan üzerindeki haklarından biri,
halktan birinin diğerine baskı kurmasına meydan vermemek, bütün yolları emin
602
D.Ş.D., 674/110, 111.
603
D.Ş.S., 674/83.
604
1831 tarihinde Denizli ve kazalarına 10 adet gazete gönderilmişti. Sicilde gönderilen gazetelerin
ücretleri talep edilmişti. Gazetenin tanesi 120 kuruştan 1200 kuruş tahsil edilmiş ve tahsilâtı gösterir
tahvil yazılarak ilgili memura teslim edilmişti. Görüldüğü gibi resmi gazetenin ilk nüshası kaza
ölçeğinde bir kente gönderilmiş bulunmaktaydı. Gazetenin tanesinin çok pahalı olması dikkat
çekmektedir. (D.Ş.S., 674/84).
605
Sema Öner, “Türk Basınının İlk Resmi Gazetesi Takvîm-i Vekâyi’de Padişah Portresine İlişkin
Haberler”, Yıldız Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, s. 151-152.

130
tutup yolları yol kesen haydutlardan temizlemektir 606 . Osmanlı Devleti de 16.
yüzyılın ikinci yarısına kadar tebasına karşı bu görevini başarıyla yerine getirmişti.
Ancak 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu’da Celali ve Suhte
ayaklanmalarıyla başlayan, sosyal düzeni bozan iç olaylar zinciri başlamıştı. Daha
sonra levendat ve sipahilerin eşkıyalık hareketlerine delibaş taifesi de katılmıştı.
Devlet görevlilerinin başta devr vasıtasıyla olmak üzere çeşitli şekillerde görevlerini
suistimal ederek halka zulüm etmeleri bu iç isyanların bastırılmasını zorlaştıran bir
unsurdur.

Aslında deliller hudut bölgelerinde bulunan ve serhatkulu denilen gruplardan


birisiydi. Çoğu Türk olan iri yarı, cesaret ve şecaatleriyle tanınmış akıncılara
benzeyen hafif atlı bir sınıf idi. Akıllının cesaret edemeyeceği işlere cesaret etmeleri
sebebiyle deli sıfatıyla anılmışlardır 607 . 16. yüzyıl kaynaklarından Tabakatü’l-
memâlik’te deliler, divaneler; Mohâçnâme’de ise dilîrler, dilâverler şeklinde geçen
delilere sonraları delil denmesinin makul bir izahı yoktur 608 . İncelenen defterde
bulunan iki hükümde de delil tabiri kullanılmıştır609.

Deliler, 17. yüzyılın sonlarından itibaren Anadolu’daki vezir ve


beylerbeylerinin maiyetlerinde muhafız olarak görev almışlardır. Sekban, sarıca ve
leventlerin kaldırılmasıyla taşradaki üst yöneticilerin emrinde sadece deliller
kalmıştır. Bu dönemde iç güvenlikten vali ve mütesellimler sorumluydu. Bunlar
kendi olanaklarıyla besledikleri ve kapı halkı denilen delillerle bu görevi yerine
getiriyorlardı. Efendilerinin sık sık görevden alınması delillerin işsiz, güçsüz ve
başsız kalmalarına sebep olmuştu. Kendilerine yeni bir kapı buluncaya kadar köylere
saldırmışlar, halktan gelgeç akçesi toplayarak kendilerini ve atlarını besletmişlerdi610.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması üzerine dağılan ocak mensuplarıyla birleşerek
soygunlarını artırmışlardı 611 . Güvenlikten sorumlu iken güvenliği bozan bir unsur
olarak uzun süre devleti uğraştırmışlardı.

606
Hacip, a.g.e., s. 931
607
Ünal, a.g.s., s. 189.
608
Abdülkadir Özcan, “Deli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, s. 132.
609
D.Ş.S., 674/60, 72.
610
Özcan, a.g.m, s. 133-134.
611
Şerife Korkmaz, “Âsi ve Eşkıya: Delilbaşı Kadıkıran Mehmet Ağa 1825-1834”, Kebikeç, S. 33,
2012, s. 151.

131
Delil Ocağı’nın resmen kaldırılması kararında 1828-1829 Osmanlı-Rus
Savaşı’nda işe yarayacak bir hizmet ve gayretlerinin görülmemesi de etkili
olmuştur612.

İncelenen defterde delil taifesinin kaldırılması ile ilgili bir ferman yer
almaktadır. Buna göre delil taifesi öteden beri Devlet-i Âliyye’nin yarar ve şecâ‘at
şi‘ar askerlerindendir. Bunların gaza ve cihatta yararlılıklarına şahit olunmuştur.
Ancak deliller kapısız duruma düştüklerinde halka etmedikleri zulüm kalmamıştır.
Her ne kadar terbiyelerine bakılmışsa da ıslahlarının mümkün olmayacağı aşikâr
olduğu için kaldırılmasına karar verilmiştir. Bundan dolayı kendi işleriyle meşgul
olmak üzere gruplar halinde ruhsat verilerek memleketlerine gönderilmeliydiler.
Bunların bir anda salıverilmesi taşkınlıklara sebep olabileceği için tedbir alınmış ve
gruplar halinde gönderilmeleri uygun görülmüştü. Bu uygulama esnasında yaşanacak
taşkınlıklara karşı Cenab-ı Hakkın hediyesi olan halkın korunması hususunda tedbir
alınması gerekmekteydi613.

Delillerle mücadelede yeterince başarılı olunamayınca dört ay sonra ferman


tekrar gönderilmişti 614 . Anlaşıldığı kadarıyla celali, sipahi, suhte ve levendat
ayaklanmaları gibi delibaş taifesiyle mücadele de devleti uzun süre uğraştırmıştır.
Yöneticiler delillerle mücadelede yeterince başarılı olamayınca, halkın kendi kendini
savunabileceği, civar köy ve kasabalardan da yardım isteyebileceğine dair Sultan Ⅱ.
Mahmut tarafından ferman gönderilmiştir. Bunun şeriata uygun olduğu da
vurgulanmıştır 615 . Ⅱ. Mahmut 1829 yılında delil teşkilatını resmen kaldırdıysa da
kalıntıları ile mücadele uzun süre devam etmişti. Deliller en çok Akşehir, Konya,
Karaman ve Kütahya bölgesinde yerleşmiş bulunuyorlardı. Genel olarak devlet bu
durumlarda önce mahalli güçlerle isyanı bastırmaya çalışmıştır. Bab-ı âli bu sefer
Akşehir civarında toplanan 2.000 civarındaki delil taifesine karşı, önce Karaman
Valisi Esat Paşa’yı nasihatçi olarak gönderilmişti. Ancak nasihat sonuçsuz kalınca
Konya Ayanı Süleyman Bey’in emrindeki askerlerle bunları ortadan kaldırılmak
zorunda kamıştı 616 . Büyük çaplı isyanlarda bir vezirin serdar tayin edildiği de
oluyordu. Mesela 1798 yılında Tırnova ve civarında isyan eden Vidinli Bâsyânoğlu
612
Yıldız, a.g.e., s. 166.
613
D.Ş.D., 674/60.
614
D.Ş.D., 674/72.
615
Çadırcı, a.g.e., s. 67.
616
Yıldız, a.g.e., s. 168.

132
Osman İsyanı’nı bastırmak üzere Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa görevlendirilmişti617.
Devlet, eşkıya ile baş edemediği takdirde ise pazarlığa oturmuş ya affetmiş ya da
mansıp verip devlet kademesine almıştır. Mesela maiyetiyle birlikte eşkıyalık yapan
ve uzun yıllar devleti uğraştıran Kadıkıran 1832 yılında devlet hizmetine
çağrılmıştı618.

Girişilen askeri yenilikler sonucu 1834-1836 yılları arasında Redif örgütü


kurulmuş ve iç güvenlik bir süre bunlara emanet edilmiştir. Redif askerleri şehir
merkezlerinde, önemli yol kavşaklarında ve derbentlerde nöbet tutmuşlar, devriye
gezmişlerdir. Tanzimat’ın ilanından sonra ise güvenlik görevi yeni kurulan Zaptiye
Nezareti’ne devredilmiştir. Böylece can ve mal güvenliğinin sağlanmasında önemli
bir adım atılmıştır619.

Ayrıca iç güvenliğin sağlanmasında mahalle halkının birbirine kefil olmaları,


dışarıdan gelenlere Hancılar Kethüdası’nın kefil olması ve zaman zaman halkın
elinden silahların toplanması da etkili olmuştur620.

D. Esirlerin Gönderilmesi

1830 yılında Sultan Ⅱ. Mahmut tarafından esirlerle ilgili bir ferman


yayımlanmıştı. Fermanda geçen ifadelere göre, Devlet-i Âliye’ye isyan eden
mahallerden esirler elde edilmişti. Bunlardan yaradılışları İslam’a girmeye müsait
olanlar “şeref-i İslam’la müşerref olmuşlardı”. Bazıları da eski dinleri üzere
yaşamaya devam ediyorladı. Sultana göre bu ikinci grubun gözleri
memleketlerindeydi. Bunlardan memleketlerine gitmek isteyenler tespit edilmeli ve
621
ellerine azaldık belgeleri verilerek memleketlerine gönderilmeliydiler. Aynı
zamanda yolculukları esnasında kendilerine yetecek kadar harçlık verilerek yolda
sıkıntı çekmemeleri de düşünülmüştü. Ayrıca memleketlerine gönderilenlerin

617
D.Ş.S., 673/96.
618
Mehmet Ali Ünal, “Devlet İçi İktidar Mücadelesinin Bir Unsuru Olarak Eşkıyalık Ve Ayrılıkçı
Hareketler”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Samsun, 2017, s. 3; Korkmaz, a.g.m., s. 152.
619
Çadırcı, a.g.e., s. 68.
620
Çadırcı, a.g.e., s. 71-72.
621
Bir köle efendisi tarafından özgür bırakıldığı zaman isterse veya ihtiyaç duyarsa özellikle yolculuk
esnasında işine yarayacak ıtıknâme denilen bir belge alırdı. Azadlık belgesi de denilen bu belge kadı
huzurunda iki kişinin şahitliğinde verilir ve kişinin özgürlüğünün delili (hüccet) olurdu. (Hüseyin
Bayarslan, “ Osmanlı Devleti’nde Köleleştirme Ve Azat etme Yöntemleri”, Ulakbilge, c. 5, S.10,
2017, s. 449).

133
defterleri tutulup bu defterler İstanbul’a gönderilecekti 622 . Sultana göre belki de
istemeyerek Osmanlı toplumunda yaşayacak bu zümre toplumsal hayatı olumsuz
etkileyebilirdi. Ayrıca kendileri de Osmanlı mülkünde yaşamaktan mutlu
olmayacaklardı. Bu sebeple Sultan Mahmut köleliğin kaldırılmasına zemin
hazırlayan önemli bir adım atmış oluyordu.

İlk savaş esirleri Ⅱ. Murat zamanında elde edilmiştir. Savaş esirlerinin


giderek azalması Osmanlı’da köle ticaretinin artışına sebep olmuştur. 19. yüzyıl
başlarına kadar bütün dünyada serbest olan köle ticareti Osmanlı’da da belli kurallar
içinde sadece Müslümanlar tarafından yapılabilmekteydi. İstanbul’da esir ticaretinin
yapıldığı esir pazarı, Sultan Abdülmecid’in emriyle 1847’de kapatılmışsa da bazı
esirciler bu işi kaçak olarak sürdürmüşlerdir. Kanun-i Esasi’de de köle ticareti kesin
olarak kaldırılmıştır. Ancak İmparatorluğun sonuna kadar az da olsa kaçak olarak bu
iş sürdürülmüştür623.

3. DENİZLİ’DE AZINLIKLAR

Osmanlı’da azınlıklar millet kelimesiyle tanımlanıyordu. Millet kelimesi


şimdiki anlamda etnik yapıyı tanımlamıyordu. Arapçadaki milla kelimesinin karşılığı
624
olup dinsel topluluk anlamına gelmekteydi . Mesela tamamı Ermenice
konuşmasına rağmen Gregoryen, Katolik ve Protestanlar ayrı gruplar
oluşturmuşlardı. Bunlar aynı mahallede oturmazlar, birbirlerin okullarına
625
gitmezlerdi. Cemaatler arasında evlilik görülmezdi . Denizli’de de yakın
mahallelerde oturmalarına rağmen Ermenilerle Rumlar arasında evlilik
görülmemişti626.

Osmanlı Devleti halka karşı yetkisini yönetim, maliye ve askerlikle


sınırlandırıyodu. Öğretim, haberleşme, sosyal güvenlik, adalet ve benzeri konuları ise
yukarıda bahsedilen din temelli millet topluluklarına bırakıyordu. Böylece millet
grupları kendi kurumlarını, kendi dillerinde, kendi dini liderleri öncülüğünde

622
D.Ş.S., 674/80.
623
Nihat Engin, “Köle”, İA, c. 26, Ankara, 2002, s. 247.
624
Stanford Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c. 1, İstanbul, 1982, s. 215.
625
Ortaylı, a.g.m., s. 997.
626
Bilal Yıldız, Denizli (Lazkiye) Sancağı’nda Gayrimüslimler (1876-1935), Denizli Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2014, s. 227.

134
sürdürmüş oluyordu627. Her millet topluluğunun yönetimi, Bâb-ı âli ile ilişkileri ve
adlî meseleleri bunların yöneticileri tarafından yürütülürdü 628 . Mahallerin dini
başkanları (imam, haham, papaz) resmen hükümetin temsilcisi sayılırdı. Bunlar
padişahtan fermanlarını alır, halka duyurur ve uygularlardı. Her millet genel olarak
kendi mahallerinde güvenliği sağlar; gece bekçilerini tutardı. Mahalleler kendi sokak
süpürücülerini ve lamba yakıcılarını tutmak ve gönüllü bir yangın söndürme ekibi
kurmak zorundaydılar629. Mahalle sisteminin getirdiği kapalı yapı azınlıkların milli
benliklerini korumasında en önemli etkendir. Bu durum 19. yüzyıl boyunca ve 20.
yüzyıl başlarında görülen azınlık sorunlarının başlıca sebebi olarak kabul
edilebilir 630 . Hal böyle olunca Osmanlı Devleti uyguladığı millet sistemiyle
azınlıkların milli benliklerini korumasına sebep olmuş ve kendi dağılışına zemin
hazırlamıştır denilebilir.

Osmanlı İmparatorluğu’nda birinci kalabalık azınlık grubu Rumlar, ikinci


grup ise Ermenilerdir631. Denizli yöresinde ise azınlıklardan Ermenilerin daha fazla
sayıda bulunduğu ve bir miktar Rum’un da yaşadığı bilinmektedir. 1831 tarihli nüfus
sayımına göre Denizli’de 7.487 neferan nüfusa karşılık 358 gayrimüslim erkek nüfus
bulunmaktadır. Eldeki sicilden anlaşıldığına göre Ermeni re‘âyâsından bazıları
“kadim ayinlerinin” (geleneklerinin) aksine davranışlarda bulunmaktadırlar.
Hükümet daha önce bu hususları yasaklayan hükümler göndermiştir. Ancak bunlar
hem İstanbul’da hem de memleketin başka kentlerinde uygunsuz davranışlarına
devam etmektedirler. Ermeni Patriği’nden İstanbul’da bulunan esnaflık, sarraflık ve
ticaretle uğraşan bu Ankaralı Ermenilerin ailleriyle birlikte bir daha İstanbul’a ayak
basmamak üzere geldikleri vilayetlere gönderilmesi istenmişti. “Müfsit” papaz
takımından ve nisa taifesinden taşralı olanlar şehirleri Bandırma ve Mihaliç’e
gönderilmeliydi. İstanbul yerlisi olanların ise Beyoğlu, Galata ve Boğaziçi’nde
oturmaları münasip görülmemiş Kumkapı, Samatya ve Hasköy Ermeni reaya
mahallelerine gönderilmeleri uygun görülmüştü. Bu emrin tatbiki için devlet

627
Stanford Shaw, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, Türkiye Ansiklopodesi, c. 4,
İletişim Yayınları, (çev: Ahmet Günlük), İstanbul, 1985, s. 1002.
628
İlber Ortaylı, “Osmanlı İmparatorluğunda Millet”, Tanzimttan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopodesi, c. 4, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, s. 998).
629
Stanford Shaw, “Osmanlı Kentinin Yapısı”, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 1,
İstanbul, 1985, s. 228
630
Shaw, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, s. 1002.
631
Ortaylı, a.g.m., s. 999.

135
murahhaslar tayin ederken Patrikhâne de papazların gereği gibi tahkik olunması için
kocabaşılar tayin etmeliydi. Murahhaslar ve Patrikhânenin görevlendirdiği
kocabaşıların iyi halini görüp senet verdiği papazların memleketlerinde ve
görevlerinde kalmaları sağlanacaktı. Senet alamayanlar ise en yakın iskelelere ve
Çanakkale Boğazı tarafına gönderilerek memleket dışına kovulacaktı. Ermeni
reayadan bir daha böyle uygunsuz hallerin olmamasına gayret edilecekti. Ayrıca bu
konu Ermeni milleti yaşayan kentlere etraflıca yazılacak ve konunun çözümüne itina
gösterilecekti 632 . Ermeni reaya bölgesi olduğu için bu emirler Denizli’ye de
gönderilmişti. Patrikhâneye gönderilen emirden anlaşıldığına göre devlet Ermenilerin
“kadim ayinlerini” korumalarını istemektedir. Bu durumda Osmanlı’nın zorla
İslamlaştırma politikasına girişmediği aksine azınlıkların kendi inaçları üzere
yaşamaları için gayret sarfettiği söylenebilir.

19. yüzyılın başında özellikle liman kentlerinde devlet dışı arenanın ve


yabancı tüccarların etkisi her geçen gün artıyordu. Yüzyılın ilk yarısında İzmir’de 20
farklı ülkenin çok sayıda tüccarı, 17 ülkenin konsolosluğu bulunuyordu. Bilindiği
gibi İzmir bir liman kentiydi ve bundan dolayı bir çekim gücüne sahipti. İzmir
Anadolu şehirlerinin kraliçesi, İyonya’nın tacı ve Anadolu’nun mücevheri gibi
ifadelerle tanımlanmaktaydı 633 . Hatta şehirde ticaret o kadar canlıydı ki devlet,
askerin ihtiyacı olan silahı İzmir’deki Marsilyalı, İtalyan ve Alman tüccarlardan
temin ediyordu 634. Öte yandan devletin merkeziliği yeniden kazandığı bu devrede
ayanlar okullar, fabrikalar ve ticarethaneler inşa ederek tekrar ve farklı bir şekilde
kentlere dönmüşler ve canlı bir sosyal hayatın yaşanmasına katkı sağlamışlardı635.
Böyle bir ortamda diğer liman kentleri gibi İzmir’de de gayrimüslim azınlığın
yabancı tüccarlara hayranlıkla yaklaşıp onlarla karışıp kaynaşmak istedikleri
anlaşılmaktadır. Ermenilerin yabancı tüccar taifesiyle kurduğu sosyal ilişkiyi,
tebasını koruma refleksi ile reddeden devlet, İzmir’e ve İzmir’e yakınlığı dolayısıyla
da Denizli’ye bu konuyla ilgili hüküm göndermişti.

674 numaralı D,Ş.S.’de kayıtlı hükme göre İstanbul Ermeni Patriği Bogos
Divân-ı Hümâyûna arzuhal ile Ermenilerin evlerini kendi Ermeni milletlerine icar

632
D.Ş.S., 674/9.
633
Reşat Kasaba, Dünya, İmparatorluk ve Toplum, İstanbul, 2005, s. 136; Çadırcı, a.g.e., s. 362.
634
Yıldız, a.g.e., s. 190.
635
Maurice M.Cerası, Osmanlı Kenti, (çev: Aslı Ataöv), İstanbul, 1999, Yapı Kredi Yayınları, s. 50.

136
etmeyip, yabancılara kiraya verdiklerini, Efrenc (Frenk-Avrupalı) taifesinden kız
alıp, kendi kızlarını da onlarla nikâh etmek istediklerini bildirmekteydi. Rahip
Bogos, “Nizâm-ı kadîmelerine” aykırı bu davranışlarından dolayı kendi milletini
Padişaha şikâyet etmişti636.

Rahibin şikâyeti üzerine Efrenc taifesi olarak tanımlanan bu tüccar kesimiyle


Ermenilerin evliliklerini engelleme gayesiyle tedbirler alınmıştı. Padişahtan gelen
emre göre artık reaya nikâhlarını, patriğin verdiği berat üzere sadece patrik veya
patriğin tayin ettiği vekiller kıyacaktı. İmam ve nüvvâbların bundan böyle Ermeni ve
637
Rum taifesine nikâh kıyamayacağı bildirilmişti . Avrupalı tüccarlar Galata
voyvodasından evlenmek için izin tezkiresi alıp bu tezkire ile nikâh kıydırıyorlardı.
Kenar mahalle imamları yahut nâibler bunların durumlarını bimedikleri için bu
nikâhları kıymaktaydı. Oysaki Ermenilerin kadim geleneklerinde boşanmak ve eş
üstüne eş almak yoktu. Denizli’de gayrimüsliler arasında iki eşliliğin olmadığı,
sadece ilk eşin vefatından dolayı az sayıda ikinci evliliğin yapıldığı görülmüştür638.
Ancak Efrenc taifesiyle evlilik yapmak için geleneklerine aykırı davranıp
boşanmışlar veya ikinci eşle evlenmişlerdi. Bu durumun önüne geçmek için nikâhlar
İstanbul, Galata, Üsküdar, Haslar ve diğer kazalarda Ermeni reayasının ayinleri üzere
patrik veya onun tayin edeceği vekilleri tarafından kıyılacaktı. Bu kural Rumlar için
de geçerliydi. Böylece nikâhlar tek elden kıyıldığı için kontrol daha kolay
sağlanacaktı. Artık bu fermana göre Denizli’de de azınlıkların nikâhlarını asla imam
veya kadı kıymayacaktı. Böylelikle Efrenc tüccarlarıyla azınlıkların kültürel
etkileşimi ve evlilikleri engellenmeye çalışılmıştı. Bu konuda beş yıl öncesinden
başlamak üzere aralıklarla hüküm gönderilmiş ancak bu durumların devam ettiği
görülmüştü639.

636
D.Ş.S., 67/10.
637
Osmanlı Devlenti’nde nikâhların kadı tarafından veya kadıdan alınan izinnâme ile imam veya
ruhâni reis tarafından kıyılması esastır. Din adamalarına umumi bir nikâh kıyma izni ve yetkisi
verilmemiştir. Her münferid nikâh için özel bir izin ve izinnâme verilmesi yoluna gidilmiştir. Bu tür
bir uygulama her nikâh esnasında hukuki şartların oluşup oluşmadığının kadı tarafından kontrolüne
imkân sağlamıştır. Hukuki şartlar oluştuktan sonra azınlıklar isterlerse imam veya kendi ruhani
reislerine nikâh kıydırabilirlerdi. Ancak 674 nolu defter dört yıllık bir süreyi kapsamasına rağmen bir
tane nikâh kaydına rastlanmıştır. Bu kayıt da Müslümanlara ait bir nikâh kaydıdır. (D.Ş.S., 674/80;
İsmail Kurt, “Şeriyye Sicilleri ve Bâb-ı Meşihat (Şeyhü’il İslamlık) Kayıtları Işığında Osmanlı’da
Nikâh Uygulamaları”, Dinlerde Nikâh, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı, İzmir, 2012, s. 451).
638
Yıldız, a.g.e., s. 233.
639
D.Ş.S., 674/10.

137
Ayrıca defterde yanmış olan Ermeni kilisesinin “heyet-i aslîsi” üzere tamir ve
inşası hususunda Ermeni milletinin Padişahtan müsaade istemesi üzerine gönderilen
bir hüküm de yer almaktadır. Elimizdeki sicil kaydına göre bu durum fetva
makamından sorulmuştu. Şeyhülislam, kiliseye herhangi bir ek yapılmaksızın
yanmadan önceki haline uygun olarak tamir edebileceklerine dair fetva vermişti.
Buna göre kilisede keşif ve ölçüm yapılıp tamiratı gerçekleşecekti640.

Gayrimüslimlere ileri düzeyde din hürriyeti sağlayan Osmanlı Devlet’inde


yeni ibadethâne yapımı ve mevcutlarının onarımı ile ilgili bazı kısıtlamalara
gidilmiştir. İbadethânelerin işleyişlerine karışılmamakla beraber yeni eklemeler ve
değişiklik yapılmamasına özellikle dikkat edilmiştir641. Yukarıda incelenen hükümde
de bu konunun ispatı görülmektedir.

Azınlıkları da ilgilendiren başka bir emre göre Şubat 1831 tarihinde


Denizli’de yeni bir vergilendirmenin başladığı görülmektedir. Bu vergi “rusûm-ı
zecriye” denilen alkollü içecekler vergisidir. İlgili hükümden anlaşıldığı kadarıyla
önceleri Denizli halkı böyle bir vergi ödememiştir. Ancak külliyetli reaya olduğu ve
bunların “müskirat” sıktıklarının anlaşılması üzerine bu içkiden vergi talep edilmişti.
Galata Nazırı ve Zecriye Muhassılı Mir Mehmet Nuri’nin bu durumu “erbab-ı
vukuftan” tetkik etmesi sonucu bu karar alınmıştı. Mukâtaat cizyesine ait olan
zecriye vergisi Asâkir-i Mansûre masraflarına ayrılacaktı. Bu hükümde ilginç bir
durum daha yer almaktadır. Eğer zecriyeyi sıkanlar zimmî reayadan ise kendi
nefislerine yetecek kadar miktarın kendilerine bırakılması, kalanının satın alınması
istenmekteydi. Hatta reayayı rencide etmemek adına kendilerinde kalan kısımdan
vergi alınmamalıydı. Eğer müskiratı sıkanlar ehl-i İslam’dan ise müskirat ehl-i
İslam’ın rızkı olmadığından kendilerine bırakılmayıp tamamının satın alınması
gerekmekteydi642.

640
D.Ş.S., 674/83.
641
Ali Güler, “Osmanlı Devleti’nde Gayri Müslimlerin Din-İbadet, Eğitim-Öğretim Hüriyetleri ve Bu
Bakımdan “Kilise Defterleri’nin” Kaynak Olarak Önemi (4 Numaralı Kilise Defterlerinden Örnek
Fermanlar)”, OTAM, S. 9, s. 160.
642
D.Ş.S., 674/81(a).

138
Çalışılan sicil defterinde azınlıklara ait üç adet tereke kaydına da
rastlanmıştır. Bu terekelerden bir tanesi Rum reayaya, iki tanesi de Ermeni reayaya
aittir643. Bunlar tereke bahsinde incelenmiştir.

4. DENİZLİ’DE VAKIFLAR

Tarihçilere göre İslam coğrafyasında şehirleri oluşturan mimari ve içtimaî


manzara vakıfların eseridir 644 . Osmanlı İmparatorluğunun toprakları da vakıf
medeniyeti tarafından inşa edilmişti. Osmanlı hükümet kavramı içine kamu
hizmetleri girmediği için bu hizmetlerin giderleri özel gelirlerle karşılanıyordu 645 .
İşte bu ihtiyaç İslam toplumlarında vakıf geleneğinin oluşmasına sebep olmuştur. Bu
geleneğe göre imkânı olan herkes bir hayır eseri yaptırır, buna gücü yetmeyenler bir
cami veya mektep tamir ettirir, bunu da yapamayanlar hiç değilse bir çeşme
yaptırırdı646. Büyük hizmetleri tek başına yerine getirmek mümkün olmadığına göre
insanlar örgütlenerek bu çalışmaları yapıyorlardı. Örgütlü ve gönüllülük esasına göre
çalışan vakıflar cami, han, hamam, medrese, kervansaray, aşevi gibi kurumların
yapımını, tamirini ve görevli ücretlerini karşılıyorlardı. Ayrıca vakıflar kuş
beslemekten, kışın kar altındaki kurtları beslemeye, çocuklara kır gezisi yaptırmaktan
gelinlik kızlara çeyiz düzmeye, oradan da sefere çıkan askerin ihtiyacını karşılamaya
kadar geniş bir yelpazede hizmet vermekteydiler 647 . Ayrıca vakıflar fakirliğin
dilencilik düzeyine kadar inmesini önlemeyi başaran bir kurum olduğundan toplum
hayatı için kıymetliydi648. Bütün bu sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti kendinden
önceki mirası yeni unsurlarla zenginleştirerek vakıf tarihini yeni bir aşamaya
getirmiştir.

643
D.Ş.S., 674/91, 92.
644
Ortaylı, a.g.e., s. 312.
645
Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, s. 227.
646
Nazif Öztürk, “Sosyal Siyaset Açısından Osmanlı Dönemi Vakıfları”, Osmanlı, c. 5, YTY, Ankara,
1999, s. 39.
647
Ayrıntı için bkz, Murat Çizakça, “Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları”,
Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul, 2000, (www.tusev.org.tr), s. 22.
648
17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’nın en zengin şehirlerinden Paris ve Londra’da 500 bin civarındaki
nüfusun % 40 kadarının fakir olduğu, ellişer bin kişilik bir dilenci kitlesinin sokakları doldurduğu
görülmekteydi. 1736 yılında yapılan bir teftiş raporuna göre ise İstanbul’da 322 kişinin dilendiği,
hepsinin gayrimüslim olduğu ve bunların sadece 70’inin dilenecek kadar fakir olduğu tespit edilmişti.
Bu 70 kişiye Pazar günleri kilise önünde dilenme izni verilmiştir. (Mehmet Genç, “Klasik Osmanlı
Sosyal-İktisadî Sistemi ve Vakıflar”, Vakıflar Dergisi, S. 42, Aralık 2014, s. 16). Buradan elbetteki
vakıf medeniyetinin gayrimüslimleri dışladığı anlamı çıkarılamaz. Belki müslüman toplumun
birbirlerini kollama konusunda kendi mahallelerinde daha aktif oldukları söylenebilir.

139
Değişik dönemlerde vakıflar üzerinde yapılan araştırmalar, Türk iktisadi
hayatının ortalama % 16’sına vakıfların hâkim olduğunu göstermektedir. Ömer Lütfi
Barkan’ın Anadolu Eyaleti’nin 1530-1540 tarihleri arasındaki tahrirleri üzerinde
yaptığı araştırmalar da bu eyaletten sağlanan gelirlerin % 17’sinin vakıfların elinde
olduğunu göstermiştir. Aynı yüzyılda İstanbul örneğine bakıldığı zaman büyük
sultan vakıfları haricinde İstanbul’da 4.000’inin üzerinde ev, 5.717 dükkân, 28
kervansaray, 19 han, 38 bezhâne, 18 mahzen, 14 bodrum, 68 fırın, 199 köy, 40
mezra, 228 değirmen vakfedilmiş bulunuyordu 649 . Bu durum vakıfların ne kadar
zengin ve çeşitli hizmet birimlerine sahip olduğunu gösteren bir örnektir.

674 numaralı D.Ş.S.’de yapılan bir mütevelli tayininden bahsedilmektedir.


Buna göre Danaoğlu Mahallesi’nde Hacı Hüseyin bir mecsit bina etmiş, mahallenin
sakinleri de “vakıf-ı mü’ebbed ile 400 kuruş” vakfetmişlerdi. Mahalle sakinlerinden
sadakati ile öne çıkmış Hacı Ali Ağa mütevelli ve emin tayin edilmişti. 400 kuruş
mahkeme huzurunda kendisine teslim edilmişti. Meblağın neması olur ise altmış
kuruş imama, yirmi kuruş da müezzine verilecekti 650 . Görüldüğü gibi mahalle
sakinlerinden güvenilir bir kişiye bu meblağ, kadı önünde teslim edilerek olaya
resmiyet kazandırılmıştı.

Bilindiği Ⅱ. Mahmut’un müsadere sistemini kaldırmasına kadar Osmanlı


Devleti’nde memurlar tam anlamıyla mülkiyet hakkına sahip olamamışlardı. Her an
müsadere tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları için mallarını garanti altına almak
istemişlerdi. Mallarını ancak vakfa dönüştürerek yani Allah’ın mülkiyetine geçirerek
koruyabilmişlerdi 651 . Kurucu aile ve evlatlarının yararına kurulan bu vakıflara,
Evladî veya Zurrî Vakıflar deniyordu ki Osmanlı vakıflarının çoğunluğunu
oluşturmaktaydı. Bu vakıfların mütevellileri de vakfedenin evladı soyundan
gelmekteydi652.

674 nolu defterde bu konuyla ilgili bir hüküm mevcuttur. Buna göre Denizli
Kazası Kaymakzâde Mahallesi sakinlerinden Kaymakzâde Mehmet adlı kişi bir
medrese inşa ettirmişti. Kendisi de vefatından önce bu medresede müderristi. Bu
medresede görev yapan Hacı Süleyman, Bayramyeri Kapısı yakınlarında dört adet

649
Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul, 2012, s. 37-38.
650
D.Ş.S., 674/79.
651
Çizakça, a.g.m., s. 26.
652
Ortaylı, a.g.e., s. 314.

140
dükkânın gelirlerini sağlığında almaktaydı. Vefatından sonra bu dükkânların gelirleri
oğulları Süleyman, Ali, Mustafa ve İsmail’in tasarrufuna geçmişti. Hatibzâde
Mehmet adındaki başka bir müderris ise bu dükkânların gelirlerinin hayatı boyunca
Hacı Süleyman’a vefatından sonra da medresede eğitim gören talebelere ait
olduğunu iddia etmişti; konu ile ilgili bilgilerin ise Evkaf Muhasebe Defteri’nde
kayıtlı olduğunu bildirmişti. Kardeşler ise bu dükkânların evladî (zürrî) vakıf
olduğunu iddia etmişler; Hatibzâde’nin kendilerine müdahale ettiğini bildirmişlerdi.
Konunun İstanbul’a ulaşması üzerine, meselenin mahallinde ve kadı mahkemesinde,
tarafların huzurunda karara bağlanması istenmiştir. Kim iddiasını ispat edebilirse
653
mahkeme hükmünü onun lehine verecektir . Ancak konunun nasıl karara
bağlandığı ile ilgili kayıt elimizde bulunmamaktadır.

Osmanlı Devleti’nde Sultandan başka hiç kimse tımar, iltizam ve hâs benzeri
gelirleri vakfedemezdi; ancak mülkler vakfedilebilirdi. Bundan dolayı vakıflar tarım
bölgelerinde nispeten daha az, kent çevrelerinde daha fazlaydı654. Denizli çarşısında
150 dükkân, Karaoğlan ve Tevâbî, Sağma, Tekne, Tümüs, Dereler, Kabaağaç
çiftlikleri vakıfların tasarrufundaydı 655 . Ayrıca 18. yüzyılın sonlarında şehirde 20
medrese, 6 tekke, 24 cami ve mescit bulunuyordu656. Bu kurumların ihtiyaçları ve
görevli ücretleri de vakıflar tarafından karşılanıyordu.

Ⅱ. Mahmut bütün vakıfları tek bir yetki altında toplamak amacıyla Evkaf
Müdürlüğü’nü (daha sonra Nezareti) kurmuştur. Böylece Sultan kendisine direnç
gösteren ulemanın gücünü kırmak ve vakıfların fazla parasını kendi elinde
merkezileştirmek istiyordu. Kendisi de bir süre Evkaf Nazırlığı yapmış olan Mustafa
Nuri Paşa’ya göre Sultan Mahmut “vakıfların hamisi olacakken muhribi olmuştur”.
Kendinden sonra gelen idareciler vakıfların gelirlerini devlet hizmetinde
kullanmışlardır. O kadar ki birçok cami ve diğer kurumlar onarım için ödenek
bulamaz duruma gelmişlerdir657.

653
D.Ş.S., 674/102.
654
Lewis, a.g.e., s. 93.
655
Demir, a.g.e., s. 56.
656
Demir, a.g.e., s. 33.
657
Lewis, a.g.e., s. 94-95.

141
SONUÇ
Şer‘iye Sicilleri Türk tarihinin birinci elden kaynaklarındandır. Tahminlere
göre Osmanlı arşiv kaynaklarının %1’lik bir bölümü günümüz Türkçesine
çevrilmiştir. Herhangi bir konuda, bir zaman veya mekân kesitini alıp incelemek
istediğinizde metin çeviri çalışmalarının yetersiz olduğu durumlarda birinci elden
kaynak istenildiği kadar kullanılamamaktadır. Çünkü kaynağa aslından ulaşıp metin
çevirisi yapmak tarihçiliğin ağır işçilik kısmını oluşturmakta ve zaman almaktadır.
Yeterli belgenin kullanılmaması da gerçek sonuca ulaşmayı zorlaştırmaktadır.
Mesela çalışılan defterde yedi tane tereke kaydına rastlanmıştır. Yedi terekeden
hareketle ulaşılan sonuçlar gerçeği yeterince yansıtmayabilir. Ancak on altı tane
Denizli sicili terekesinden hareketle bir çalışma yapılsa ilmi veriler açısından doğru
yorumlara ulaşmak mümkün olabilir.
Bilindiği gibi siciller şehir tarihi, hukuk tarihi, edebiyat tarihi, ekonomi tarihi
ve sosyoloji gibi birçok alanda birinci elden veri sunmaktadır. Mesela Türkiye’nin
siyasi gündemini meşgul eden bir konu olması açısından azınlık hakları konusunda,
çalışılan defterde bulunan birkaç hükümden ciddi sonuçlara ulaşmak mümkündür.
Ermenilerle ilgili hükümlere bakıldığında azınlıklarla devlet arasındaki diyalog bütün
açıklığı ile göstermektedir ki devlet azınlıkların benliklerini korumasını istemiştir.
Yabancı tüccar taifesi tarafından Ermenilerin asimile edilmesine müsaade
edilmemektedir. Bu durumda denilebilir ki günümüz meselelerine tarihin
penceresinden deliller bulmak ve çözüme katkıda bulunmak mümkün olabilir.
Kent yöneticilerinin görevlerindeki daralma ve genişlemeler de sicillerden
okunabilmektedir. 1826 tarihinde İhtisap Nazırlığı’nın kurulmasıyla birlikte kadının
birçok görevleri bunlar tarafından yürütülmeye başlanmıştır. Vergi toplama ve
güvenlik işleri de voyvodalar tarafından yürütülmeye başlanınca kadıların idaredeki
fonksiyonları giderek azalmıştır. Kadı adeta bir noter görevi görmüştür. 1828-1832
yılları arasındaki defterde de bu durum görülmektedir. Yedi tane tereke, bir tane
nikâh akdi dışındaki belgeler ya İstanbul’dan ya da Kütahya Sancağı’ndan gelmiştir.
Belgeler genellikle ferman, buyruldu ve tevzi defterlerinden oluşmaktadır. Ferman ve
buyrulduların konuları da genelde asker talepleri, sefere çıkan paşaların yol
ihtiyaçlarının karşılanması, vergilerin zamanında ödenmesi ve halkın ağır yük altında
ezilmemesine dair; genelde siyasi ve ekonomik konulardır. Bunlar da Denizli

142
ölçeğinden ziyade ülke genelini ilgilendiren belgelerdir. Bu sebeple Denizli’deki
sosyal hayatla ilgili fazla bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Voyvodaların yönetimde etkinliğinin artdığı bu dönemde Denizli
voyvodalarının doğrudan merkeze bağlı oldukları gözlemlenebilmektedir. Her ne
kadar Denizli voyvodaları Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezini yönetiyor
olsalar da merkezden; Darphane-i Âmire tarafından tayin edildikleri için ve “serbest”
kaydından dolayı Kütahya’ya karşı rahat hareket edebiliyorlardı. Voyvoda Osman
Ağa Kütahya müteselliminin istediği 11 nefer kalyoncuyu reddetmiş ve durumu
merkeze bildirmişti. Konu Darphâneden araştırılmış ve ağa haklı bulunmuştu.
Aslında Ⅱ. Mahmut dönemi ayanlarla mücadele içinde geçmiştir. Ancak bir
ayan ailesinden olan Tavaslı Osman Ağa yönetimde etkin bir figür olarak karşımıza
çıkmaktadır. Tavas Ayanı, Çeşme Muhafızı, Menteşe Mütesellimi, Marmaris
Muhafızı ve Denizli Voyvodası Osman Ağa’nın kalyon yaptırmak gibi görevlerini de
düşündüğümüzde ne kadar büyük bir yük altına girdiğini söyleyebiliriz. Mehmet Ali
Paşa İsyanı dolayısıyla Anadolu’daki birçok idareci İbrahim Paşa’ya bağlılığını
bildirirken Osman Ağa’nın itaat etmemesi Sultanın güvenini hak etmiş bir ayan
olduğunu gösterir. Hatta bu itaatinin bedeli olarak İbrahim Paşa idamını istese de
Sultanı tarafından idamdan kurtarılacaktır.
1828-1832 tarihleri arasında Denizli mahalleleri incelendiğinde 1831 nüfus
sayımında ismi geçen mahallelerle 674 numaralı D.Ş.S. defterinde geçen
mahallelerin birkaç istisna haricinde neredeyse tamamen farklı olduğu görülmüştür.
İsmi değişmeden karşımıza çıkan tek mahalle Kayalık Mahallesi’dir. Saray
Mahallesi Aksaray, Asil Bey Mahallesi Sabık Müftü, Cami-i Kebir Mahallesi Uçancı
adını almıştır. Araplar ve Hacik mahalleleri de ilk defa 674 numaralı defterde
karşımıza çıkmış mahallelerdir. Yukarıda anlatıldığı gibi günümüze ulaşan Denizli
mahallelerinin serüvenini sicillerden izlemek mümkün olmuştur. Aynı durum köyler
için de geçerlidir. Aslında Denizli köylerinin kent ekonomisini besleyen köyler
olduğu görüldü. Bu köylerin büyük bir kısmının Denizli’nin mahallesi haline geldiği
tespit edilmiştir. Defterde ismi geçen 26 köyden 18’inin aynı adla varlıklarını
zamanımıza kadar devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Bu defterde vergi yükümlüsü
olan köylerle 1831 nüfus sayımında ismi geçen köylerden sadece Şemikler ve
Kethüda köylerinin ortak olduğu görüldü.

143
Ⅱ. Mahmut’un devlet-halk arasındaki diyaloğu güçlendirmek ve sosyal
düzeni sağlamak adına yaptığı önemli çalışmalara da bu defterden ulaşmak
mümkündür. Bu bağlamda Takvim-i Vekayi’nin ilk Türkçe nüshası kaza ölçeğindeki
bir kente ulaşmıştır. Önemli ıslahatlarından mürûr tezkiresiyle ilgili uygulamaların
amacı asker kaçaklarını önlemek, iç güvenliği sağlamak ve büyük şehirlere göçü
engellemektir. Eşkıya çetelerinin önüne geçmek için bu tezkire ile ilgili sürekli
fermanlar gelmiştir. Bu dönemde iç güvenliği sağlamanın devlet için önemli bir
sorun olduğu anlaşılmaktadır. Nüfus sayımı da önem verilen bir çalışma olarak
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle vergi ve asker yükümlülerini tespit amacıyla
yapılmıştır. Bu çalışmanın önemli ve zaman alıcı olduğu vurgulanmıştır. Emeklerin
boşa gitmemesi için de kayıtların sürdürülmesi istenmiştir. Sebeple mukayyit denilen
kaydedici memurlar atanmıştır. Bunlar doğanları ve ölenleri kaydedeceklerdir. Bu
sayıma göre Denizli nüfusu, tahmini olarak bağlı olduğu Kütahya Sancağı nüfusuna
yakın, çevresinde bulunan Isparta ve Antalya’dan daha fazla, İzmir nüfusunun üçte
biri civarındadır. Tahmini olarak Denizli Merkez Kazası 15.690 kişi
barındırmaktadır.
İncelenen dört yıllık dönemin en önemli meselelerinden biri asker talepleridir.
Asakir-i Mansûre-i Muhammediye’nin asker ihtiyaçları henüz tamamlanamamıştır.
1827 yılında donanma yakıldığı için Çanakkale Boğazı Muhafızlığı’nın önemi
artmıştır. Osmanlı-Rus Savaşı devam etmektedir. Mısır meselesi ve Suriye olayları
bu yıllarda devleti zor durumda bırakmıştır. Bu sebeple sürekli asker talepleri ve bu
taleplerden dolayı düzenlenen asker tevzîleri karşımıza çıkmaktadır. Bu
yükümlülüklerden halk yorgun düşmüş hatta isyan bile görülmüştür. Denizli Vakası
denilen bu olay için gönderilen mübaşir de halkın üzerine ayrıca ekonomik yük
getirmiştir.
Bu savaşlar esnasında görevli paşaların ve hanedan üyelerinin hayat
hikâyelerinden kesitler karşımıza çıkmaktadır. Mesela Rus savaşı esnasında görevli
Sadrazam ve Ⅱ. Ordu Komutanı Selim Mehmet Paşa gayretsizliğinden dolayı
görevinden alınmıştır. Ancak altı ay sonra affedilerek Suriye’ye gönderilmiştir.
Ayrıca vezirlerin şeyhi olarak tanımlanan Hüsrev Mehmet Paşa’nın bu dönemde
Anadolu Valisi olduğu anlaşılmaktadır. Padişahın Rami Çiftliğinde askere talim
yaptırdığı, hanedandan Fatma Sultan’ın cihat çağrısı yaptığı görülüyor. Devletin dört
bir yanda mücadele ettiği bu dönemde şehzade Abdülaziz’in doğumu halka

144
müjdelenmiştir. Halktan şehzade için dua istenmektedir. Görüldüğü gibi İstanbul
hem sevincine hem üzüntüsüne halkı ortak etmektedir. Şehzade hicri takvime göre
1245 yılında Şaban ayının 15’inde Berat Gecesi’nde yani 09.02.1830 tarihinde
dünyaya gelmiştir.
Bu dönemde ülke Avrupalı tüccarların istilası altındadır. Bunlara bazı
görevliler ve Avrupa Tüccarı denilen azınlık tüccarlar da destek olmuştur. Bu
durumda kaçakçılığın önlenmesi ve halkın ürettiği ürünün değerinde alınması için
tedbirler artırılmıştır. Kaçakçılık başta İstanbul olmak üzere ülke ihtiyacının
karşılanmasını zorlaştırıyordu. Her zaman olduğu gibi devletin en önemli
sorunlarından biri İstanbul’un iaşesi meselesiydi. “Kütahya Sancağı kazaları zahire
yatağı yerler” olduğu için sürekli buğday talepleri ile karşıkarşıyadır. Bölgenin
buğdayı dayanıklı Akdeniz buğdayı olduğu için fiyatı yüksek tutulmuştur. Başka
yerlerin buğdayına dört buçuk kuruş veren devlet, Kütahya ve kazaları buğdayına altı
buçuk kuruş vermiştir. Bütün gayretlere rağmen zahire tedariki sıkıntılara yol
açmıştır. Bazen halk affedilmiş, bazen de ihtiyacın şiddetinden dolayı dilekçeleri
kabul görmeyip zahire halktan yine alınmıştır.
Kadı defterleri Osmanlı ekonomi ve para tarihi açısından da uzmanına
kıymetli bilgiler sunmaktadır. Bu defterde Osmanlı tarihinin en büyük tağşişine
şahitlik eden hükümler mevcuttur. Osmanlı kuruşunun içindeki gümüş 0,5 gramla
tarihinin en düşük değerini görmüştür. Sürekli savaşların yaşanmasından dolayı
devlet para darlığı yaşamıştır. Özellikle Rus savaşı dolayısıyla yeni para basılmıştır.
Bu yıllarda Hayriye adlı altın para ile Cihadiye isimli gümüş para bastırılmıştır. Bu
paraları eski paralarla değiştirmek için mübaşirler görevlendirilmiştir. Her tağşişin
paranın içindeki değerli madeni düşürdüğünü bilen halk bu değişime çok sıcak
bakmamıştır.
Sicil defterinde en çok görülen belge türlerinden biri de tevzî defterleridir.
Defterde bu dönemde toplanan birçok vergi çeşidi görülebilmektedir; avarız, imdad-ı
hazariye ve seferiye, tersane ve menzil giderleri, kalyoncu bedeli, Kütahya Sancağı
ile merkezden gelen tatar, ulak, mübaşir gibi görevlilerin ücretleri, kamu binalarının
tamirat ve teşrifat giderleri, Haremeyn sancağına verilen, zahire bedelleri, ağnam
bedelleri, askerlerin yol masrafları, yük hayvanları ücretleri başlıca vergilerdendir.
Ayrıca adaletnâmelerle yasaklandığı halde sürekli alınan hilat baha, bohça baha gibi
ödeme çeşitleri de görülmüştür. 1778 yılında mahallelerin vergi yükü 6.839 kuruş

145
iken 50 yıl sonra (1828) 26.635 kuruş olmuştur. Bir yıl sonra ise (1829) 51.111
kuruşa yükselmiştir. Özellikle Osmanlı Rus-Savaşı dolayısıyla masrafın birden bire
artığı görülmüştür. Bu artışlar karşısında halkın vergi yükü altında ezildiği tahmin
etmek mümkündür.
Köylerin mahallelerin iki katı ödeme yaptıkları görülmektedir. Bu durum
köylerdeki iş kollarının zenginliği ile açıklanabilir. Genellikle bu köylerde,
çulhacılık, kökboyacılık, karcılık, katırcılık, çömlekçilik, bardakçılık, odunculuk,
hasırcılık gibi meslekler yaygındır.
Terekeler açısından sicili ele aldığımızda zengin bir defter değildir. Elde 7
tane tereke bulunmaktadır. Sayının azlığı genellemelere ulaşmayı engellemektedir.
Ayrıca terekelerin askeriyeye ait, kadın terekesi, Rum veya Ermeni terekesi, çocuklu
terekeler gibi bir grup oluşturamaması da yorum yapma fırsatı vermemektedir. Bu
durumda terekelerde çocuk sayısı, eş sayısı, mihir ve benzeri konular ile ilgili
herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır. Ancak elde bulunan Denizli voyvodasının
terekesi oldukça zengin ve bol malzemelidir. Voyvoda terekesini diğer terekelerle
karşılaştırmak mümkündür. Voyvodaya ait eşya fiyatlarıyla halka ait eşya fiyatları
karşılaştırabilir. Mesela halktan birine ait gömlek 13 kuruş iken voyvodaya ait olan
gömlek 225 kuruştur. Voyvodanın teçhiz-tekvin masrafı 1.007 kuruş iken, eski
Denizli nâibi tabisi Ömer bin Abdullah’ın 65 kuruş, Deli Ayşe’nin ise 35 kuruştur.
Yine sicillerden hareketle devlet ve halk arasındaki ilişkiye şahitlik etmek
mümkündür. Yayınlanan adaletnâmeler ve halkın yazmış olduğu arzûhaller bu
konuda bilgiler içermektedir. Çalışılan defterde devletin sürekli halktan vergi ve
asker talep ederken bir taraftan da halkın ezilmemesi konusunda gösterdiği gayreti
izlemek mümkündür. Voyvoda Abdullah Ağa’nın cezaya çarptırılan ve İzmir’de
bulunan kişilerin affedilmesini istemesi ve affedilmeleri, Ermenilerin yanmış
kilisesini tamir ettirmesi, halkın buğday ve arpa yükümlülüğünden muaf tutulması,
arazisine ev yaptırmak isteyen vatandaşa engel olanların önüne geçilmesi,
voyvodanın 680 nefer asker bedeli ile 11 nefer kalyoncu göndermekten kurtulması
gibi örnekler sorunlara merkezin çözüm bulduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak bu çalışma Denizli’nin 4 yıllık tarihine (1828-1832) mütevazı
bir katkı sunmaya çalışmıştır. Umulur ki konusunda uzman araştırmacılar 674
numaralı D.Ş.S. Defteri’nin Transkripsiyonundan daha fazla istifade edebilirler.

146
KAYNAKÇA
1. Arşiv Belgeleri
674 Nolu Denizli Şer‘iye Sicili
2. Telif Eserler
AÇIK, Turan, “Mahalle ve Camii: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mahalle Tipleri
Hakkında Trabzon Üzerinden Bir Değerlendirme”, OTAM, 35/Bahar, 2014,
ss.1-39.
AÇIKEL, Ali,-SAĞIRLI, Abdurrahman, “Tokat Şer‘iye Sicillerine Göre Salyane
Defterleri ( 1771-1840)”, İstanbul Üniversitesi Tarih Dergisi, S. 41, İstanbul,
2005, ss. 95-146.
AKDAĞ, Mustafa, Türkiye’nin, İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cem Yayınları, İstanbul,
1995, c. 2.
AKMAN, Eyüp, “İlk Nüfus Sayımında Taşköprü (1830)”, Uluslararası Taşköprü
Pompeiopolis Bilim Kültür Sanat Araştırmaları Sempozyumu, Kastamonu,
2017, ss. 1507-1518.
ALPTEKİN, Coşkun, “Türkiye Selçukluları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c.
8, Çağ Yayınları, İstanbul, 1989, ss. 209-383.
AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer‘iye Sicilleri, c. 1, İstanbul, 1998.
AKKUŞ, Yakup, “Osmanlı Maliyesi Literatüründe İhmal Edilmiş Bir Tartışma:
Tevzi Defterlerinden Vergi-i Mahsusaya Geçiş”, İstanbul Üniversitesi Tarih
Dergisi, S. 65/1, İstanbul, 2017, ss. 29-62.
AKŞİN, Sinan, “Osmanlı Devleti (1600-1908)”, Türkiye Tarihi, Cem Yayınları, ss.
73-187.
AKTEPE, M.Münir, “ⅩⅤⅢ. Asrın İlk Yarısında İstanbul’un Nüfus Meselesine Dair
Bazı Vesikalar”, İÜEF Tarih Dergisi, c. 9, S. 13, Eylül, 1958, ss. 1-30.
AKYILDIZ, Ali, “Yakınçağ Osmanlı Sosyo-Ekonomik Tarihi Araştırmalarında
Kaynak Sorunları: Arşiv ve Arşiv Dışı Malzemenin Önemi”, İslam
Araştırmaları Dergisi, S. 2, İstanbul, 1998, ss. 165-170.
____________ ; “Muhtar”, İA, c. 31, İstanbul, 2006, ss. 51-53.
ARIK, F. Şamil, “Osmanlılar’da Kadılık Müessesi”, OTAM, S. 8, Ankara, 1997, ss.
1-71.
ATALAR, Münir, “Şer‘iyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c. Ⅳ, Ankara,
1980, ss. 303-328.
_____________; “Türklerin Kâbe’ye Yaptığı Ekonomik Yardımlar”, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 31, S.1, Ankara, 1990, ss. 261-270.
ATAR, Fahrettin, “Mahkeme”, İA, Ankara, c. 27, 2003, ss. 338-341.
AVCI, Yasemin, Bir Osmanlı Anadolu Kentinde Tanzimat Reformları ve Kentsel
Dönüşüm: Denizli (1839-1908), Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010.
AYDIN, M.Akif, “Mahkeme”, İA, c. 27, Ankara, 2003, ss. 341-344.
BARKAN, Ö. Lütfi, “Avârız”, İA, c. 2, 1997, ss. 13-19.
____________; “Kanun-nâme”, İA, c. 6, Eskişehir, 2001, ss. 185-196.
BAŞAR, Fehamettin., Osmanlı Eyâlet Tevcihatı (1717-1730), TTKY, Ankara, 1997.
BAYKARA, Tuncer, Denizli Tarihi (1070-1429), Fakülte Matbası, İstanbul, 1969.
____________; “Denizli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, ss. 155-159.

147
Hüse BAYARSLAN, Hüseyin “ Osmanlı Devleti’nde Köleleştirme Ve Azat etme
Yöntemleri”, Ulakbilge, c. 5, S.10, 2017, ss. 439-452.
BAYINDIR, Abdülaziz, “Osmanlı’da Yargının İşleyişi”, Osmanlı, Yeni Türkiye
Yayınları, c. 6, Ankara, 1999, ss. 429-447.
BELGE, Murat, Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür, İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları, İstanbul, 2005.
BEŞİRLİ, Mehmet, “Kent Tarihi Açısından Şer‘iye Sicilleri ve Çankırı Şer‘iye
Sicillerinin Toplu Kataloğu Üzerine”, Çankırı Araştırmaları Dergisi, Kasım,
2009, ss. 35-40.
BEYDİLLİ, Kemal “İmam; Osmanlı’da İmamlık”, İA, c. ⅩⅩⅡ, İstanbul, 2000,
ss.181-186.
BİLGİN, Arif, “ⅩⅥ ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Sarayın İaşesi”, Osmanlı, c. 9, YTY,
Ankara, 1999, ss. 204-211.
CANBAKAL, Hülya, “Barkan’dan Bu Yana Tereke Çalışmaları” , Vefatının 30.
Yıldönümünde Ö. L. Barkan: Türkiye Tarihçiliğine Katkıları, Etkileri
Sempozyumu, 2009, ss. 1-7.
CÂVİD, İbrahim, Aydın Vilayet Salnamesi R.1307/ H.1308, (haz: Murat Babuçoğlu,
Cengiz Eroğlu, Abdulkerim Şahin), Türkiye Belediyeler Birliği, Salnameler
Dizisi, S. 1, TTKB, Ankara, 2010.
CERASI, Maurice M., Osmanlı Kenti, (çev: Aslı Ataöv). YKY, İstanbul, 1999.
CEYHAN, Muhammet, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‘iyye Sicil Defterlerinin
Muhteva ve Diplomatik Açıdan Tahlili”, OTAM, S. 29, Bahar, 2011, ss. 49-
82.
CİN, Halil-AKYILMAZ, S. Gül, Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite
ve Osmanlı Düzeni, Konya, 1995.
CUİNET, Vital, “Denizli Sancağı 1890’larda Denizli Panoraması”, Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, (çev: Ersel Topraktepe), YKY, Aralık, 2011, ss.
236-245.
ÇADIRCI, Musa, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik
Yapısı, TTKY, Ankara, 2013.
ÇETİN, Muzaffer-İMAMOĞLU, İbrahim, Arşiv Belgeleri Işığında Tavaslı Osman
Ağa, Denizli Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2018.
ÇETİN, Sadık-DOĞAN, Ayhan, “Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Ordusunun
Kurulması ve Amasya’ya Yansımaları”, Gaziantep University Journal of
Social Sciences, S. 17 (3), 2017, ss. 1174-1185.
ÇİFTÇİ, Betül, “Osmanlı’da Ev ve Eşyaları (17. Yüzyılda ‘Ayıntab Örneği)”,
Kahraman Maraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, c. 14, S.
2(2017), ss. 461-476.
ÇİFTÇİ, Cafer, Osmanlı Döneminde Mudanya İskelesi ve Gümrüğü, Bursa, 2012.
ÇİZAKÇA, Murat, “Osmanlı Dönemi Vakıflarının Tarihsel ve Ekonomik Boyutları”,
Bahçeşehir Üniversitesi 1, (www.tusev.org.tr), İstanbul, 2000, ss. 21-31.
DAĞLI, Yücel-ÜÇER, Cumhure., Tarih Çevirme Klavuzu, c. Ⅴ, Ankara, 1997.
DARKOT, Besim, “Denizli”, İA, c. 3, ss. 527-531.
DEMİR, Aydoğan, “Kanuni Sultan Süleyman’ın Terk-i Salât Edenlerle İlgili
Fermanı”, TİD, S. 2, 1984, ss. 46-53.
DEMİR, Tanju, Kadı Sicillerine Göre Denizli (1774-1812), Denizli Büyükşehir
Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2017.
DEMİRBAŞ, M. Ali, “Tire Şer’iye Sicilleri Kataloğu”, TİD, c. Ⅶ, İzmir, 2015, ss.
289-295.

148
DEVELİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kıtabevi,
Ankara, 2011.
DİKME, Hüseyin, “Osmanlıda Halkla İlişkiler Sultan Abdülaziz Dönemi Örneği”,
Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 5, S. 21, Bahar, 2012, ss. 293-
305.
DİNGEÇ, Emine, “18. Yüzyılın İkinci Yarısında Saray Atlarının Binit Takımları”,
Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 12,
S. 20, 2011/1, ss.1-20.
DÜZBAKAR, Ömer “Osmanlı Döneminde Mahalle ve İşlevleri”, Uludağ
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 5, 2003/2, ss.
97-105.
EKİNCİ, E. Buğra, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, Arı Sanat Yayınları,
İstanbul, 2004
EMECEN, Feridun-YİNANÇ, M. Halil, “Alaşehir”, İA, c. 26, İstanbul, 1989, ss.
342-343.
ENGİN, Nihat, “Köle”, İA, c. 26, Ankara, 2002, ss. 246-248.
ERDEM, Ekrem, “Osmanlı Para Sistemi ve Tağşiş Politikası: Dönmesel Bir Analiz”,
Bankacılar Dergisi, S. 56, 2006, ss. 9-28.
ERSOY, Osman, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru” AÜDTCFD,
Ankara, 1963, c. ⅩⅩⅠ, S. 3-4, ss. 33-65.
_____________ “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, TAD, c. ⅩⅢ, S. 24,
Ankara, 1980, s. 1-20.
FENDOĞLU, H.Tahsin, “Osmanlıda Kadılık Kurumu ve Yargının Bağımsızlığı”,
Osmanlı, c. 6, YTY, Ankara, 1999, ss. 453-465.
FİDAN, Fatmaana, “Osmanlıda Zahire Mübaşiri Olmak: Ziştovili Hacı Ali Örneği
(1749-1755)”, AÜDTCFD, c. 56, S. 2, Ankara, 2016, ss. 302-318.
GEDİKLİ, Fethi, “Osmanlı Hukuk Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicilleri”, Türkiye
Araştırmaları Literatür Dergisi, c. 3, S. 5, İstanbul, 2005, ss. 187-213.
GENÇ, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, İstanbul, 2012.
_____________; “Klasik Osmanlı Sosyal-İktisadî Sistemi ve Vakıflar”, Vakıflar
Dergisi, S. 42, Aralık, 2014, ss. 9-18.
GÖKBİLGİN, Tayyip, Osmanlı İmparatorluğu Medeniyet Tarihi Çerçevesinde
Osmanlı Paleoğrafya ve Diplomatik İlmi, İstanbul, 1992.
GÖKÇE, Turan, “1830 Genel Nüfus Sayımı Sonuçlarına Göre Denizli Şehri Nüfusu
Hakkında Bir Değerlendirme”, EÜEFTİD, S. ⅤⅠ, İzmir, 1994, ss.169-182.
_____________; ⅩⅥ.ve ⅩⅦ. Yüzyıllarda Lâzıkıyye (Denizli) Kazâsı, Ankara, 2000.
_____________; Anadolu Vilayeti’ne Dâir 919 (1513) Tarihli Kadı Defteri,
EÜEFTİD, S. ⅠⅩ, İzmir, 1994, ss. 215-259.
GÖYÜNÇ, Nejat, “Osmanlı Devletinde Taşra Teşkilatı (Tazimat’a Kadar)”,
Osmanlılar, c. 6, YTY, Ankara, 1999, ss. 77-86.
GÜL, Caner-GÜLMEZ, Kerim, 49 Numaralı Nüfus Defteri (1285-1295/1870-1880),
(Mezuniyet Tezi), Lefkoşa, 2005.
GÜLER, Mediha, “Türk Dericilik Sanayi ve Beykoz Fabrikası”, Gazi Üniversitesi
Endüstri Sanatları Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 6, Haziran, 1995, ss. 71-75.
GÜLER, Ali, “Osmanlı Devleti’nde Gayri Müslimlerin Din-İbadet, Eğitim-Öğretim
Hüriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterlerinin” Kaynak Olarak Önemi (4
Numaralı Kilise Defterlerinden Örnek Fermanlar)”, OTAM, S. 9, ss. 155-175.
GÜMÜŞÇÜ, Osman-KÜÇÜKAŞCI, M. Sabri, “Köy”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, ss.
85-87.

149
GÜNAY, Vehbi, “Balkan Şehir Tarihleri Kaynağı Olarak Şer‘iye Sicillerinin
Envanter ve Kataloglarının Tespiti Hakkında”, EÜEFTİD, c. ⅩⅤⅠⅠⅠ, S. 2,
İzmir, 2003, ss. 71-82.
GÜNEŞ, Mehmet “Osmanlı Dönemi Nüfus Sayımları ve Bu Sayımları içeren
Kayıtların Tahlili”, Akademik Bakış, c. 8, S.15, Kış, 2014. ss. 221-240.
GÜRAN, Tevfik, “İstanbul’un İaşesinde Devletin Rolü (1793-1839)”, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, c. 44, S. 1-4, 1986, ss. 239-275.
HALAÇOĞLU, Yusuf, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S.
30, İstanbul, 1976, ss. 99-108.
______________; “Osmanlı Devlet Teşkilatı”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi,
Çağ Yayınları, c. 12, İstanbul, 1990, ss. 312-453.
HACİP, Yusuf Has, Kutatgu Bilig, Reşit Rahmeti Arat Neşri, İstanbul, 2006.
HATİP, Salih M., “Çanakkele Boğazı (Bahr-i Sefid Boğazı) Savunma Sistemleri
1770-1918”, (Doktora Tezi), Ankara, 2013.
İLGÜREL, Mücteba, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, İÜEFTD, S.
28-29, İstanbul, 1975, ss. 123-166.
İNALCIK, Halil, “Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak”, AÜDTCFD, c. 1,
S. 2, Ankara, 1943.
______________; “Bayezid Ⅰ”,İA, c. 5, İstanbul, 1992, ss. 231-234.
______________;“Köy, Köylü ve İmparatorluk”, Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve
Ekonomi, İstanbul, 1996.
______________ ; Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet, İstanbul, 2000.
______________ ; “Hüsrev Paşa”, İA, c. 19, İstanbul, 2002, ss. 41-45.
______________ ; Osmanlı ve Modern Türkiye, İstanbul, 2013.
İNALCIK, Halil-RENDA, Gülsen, Osmanlı Uygarlığı, c.1, İstanbul, 2003.
İPŞİRLİ, Mehmet, “Arzuhal”, İA, c. 3, İstanbul, 1991, ss. 447-448.
______________ ; “Avârız Vakfı”, İA, c. 4, İstanbul, 1991, ss. 109-109.
İŞBİLİR, Ömer, “Nüzul”, İA, c. 33, İstanbul, 2007, ss. 311-312.
KAHRAMAN, S. Ali, Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 7-10.
Kitaplar, İstanbul, 2016.
KANDEMİR, M. Yaşar “Eş-Şifa”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, ss. 134-138.
KARADEMİR, Zafer, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Şeker Üretim ve Tüketimi
(1500-1700)”, OTAM, 37/Bahar, 2015, ss.181-218.
KARAL, E. Ziya, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı 1831, Başbakanlık
Devlet İstatistik Enstitüsü Matbası, Ankara, 1995.
______________ ; Osmanlı Tarihi, c. Ⅰ, TTKB, Ankara, 2011.
______________ ; Osmanlı Tarihi, c. Ⅷ, TTKB, Ankara, 2011.
KARABIYIK, Hümeyra, Denizli’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Tanzimat’tan Ⅱ.
Meşrytiyet’e Kadar), (Doktora Tezi), Ankara, 2012.
KARACA, Behset-KARACAN, Kadir, “1842 Tarihinde (3751 ve 3752 Numaralı
Nüfus Defterine Göre) Baf, Kukla ve Hirsofi Kazalarındaki Gayrimüslim ile
Müslim Reayanın Nüfus ve Toplum Yapısı”, Kitapsever Bir Tarihçi Prof. Dr.
Ali Birinci Armağanı, Polis Akademisi Yayınları, Ankara 2017, ss. 331-376.
KARACAKAYA, Recep-YÜCEDAĞ, İsmail, Osmanlı Arşiv Vesikaları, İdeal
Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2013.
KASABA, Reşat, Dünya, İmparatorluk ve Toplum, İstanbul, 2005.
KAYA, Adnan M.-KARAGÖZ, Hakan, “Denizli ve Çevresinde Avşar Türkmenleri”,
Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S. 32,
Isparta, 2014. ss. 29-66.

150
KAYIRAN, Mehmet,- ÖZTÜRK, Mustafa, “Tokat ve Antalya Şeri’ye Sicillerinin
Toplu Kataloğuna Doğru”, 1. Askeri Tarih Semineri, Ankara, 1983, ss. 131-
158.
KIVRIM, İsmail, “Osmanlı Mahallesinde Gündelik Hayat (17. Yüzyılda Gaziantep
Örneği)”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 8, 2009, ss. 231-
255.
KORKMAZ, Şerife, “Âsi ve Eşkıya: Delilbaşı Kadıkıran Mehmet Ağa 1825-1834”,
Kebikeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, S. 33, 2012, ss.
149-172.
KURGUN, Levent, Denizli İli Yer Adları, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), c. 1,
Denizli, 2002.
KURT, İsmail, “Şeriyye Sicilleri ve Bâb-ı Meşihat (Şeyhü’il İslamlık) Kayıtları
Işığında Osmanlı’da Nikâh Uygulamaları”, Dinlerde Nikâh, İslâmî İlimler
Araştırma Vakfı, İzmir, 2012, ss. 447-469.
KÜÇÜK, Cevdet, “İzzet Mehmet Paşa”, Aİ, c. 23, İstanbul, 2001, ss. 559-560.
KÜTÜKOĞLU, S.Mübahat, “1009 (1600) Tarihli Narh Defterine Göre İstanbul’da
Çeşitli Eşya ve Hizmet Fiyatları”, TED, c. 9, İstanbul, 1978, ss. 59-83.
______________ ; “Murûr Tezkiresi”, İA, c. 32, İstanbul, 2006, ss. 60-61.
LAJOS, Fekete “ⅩⅤⅠ. Yüzyılda Taşralı Bir Türk Efendi Evi”, (çev. M. Tayyip
Gökbilgin), Belleten, c. ⅩⅬⅠⅠⅠ, S. 170, (Nisan 1979)’dan ayrıbasım,
TTKB, Ankara, 1979, ss. 457-480.
______________ ; “Türk Vesikalarının Neşri ve Bu işin Arzettiği Meseleler”, (çev.
Tayyip Gökbilgin), Belleten, c. Ⅴ, S. 20, Ankara, 1995, TTKB, ss. 607-616.
LEWIS, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, (çev. Metin Kıratlı), TTKY, Ankara,
1984.
MAHMUT, Ahmet B., Selçuk-Nâme Ⅱ, (haz. Erdoğan Merçil), 1001 Temel Eser,
İstanbul, 1977.
MERÇİL, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTKY, Ankara, 2006.
NEMLİOĞLU KOCA, Yasemin, “Dardanelles, Hellespont, Çanakkale: Çanakkale
Haritaları”, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Yıl 15, S. 22, Bahar, 2017,
ss. 109-134.
OĞUZOĞLU, Yusuf, “Şeri’ye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, AÜDTCFTD,
c. ⅩⅠⅤ, S. 25, Ankara, 1981, ss. 343-360.
ORTAYLI, İlber, “Osmanlı İmparatorluğunda Millet”, Tanzimat’tan Cumhuriyete
Türkiye Ansiklopodesi, c. 4, İletişim Yayınları, İstanbul, 1985, ss. 996-101.
______________ ; Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim Makaleler
Ⅰ, 2. Baskı, Ankara, 2004.
______________ ; Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, 4. Baskı, Cedit Neşriyat,
Ankara, 2012.
ÖNER, Sema, “Türk Basınının İlk Resmi Gazetesi Takvîm-i Vekâyi’de Padişah
Portresine İlişkin haberler”, Yıldız Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dergisi, ss. 149-168.
ÖNTUĞ, Mustafa M. “18. Yüzyılda Denizli’deki Eğitim Kurumları ve Dini
Yapılar”, Uluslararası Denizli ve Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1,
Denizli, 2007, ss. 189-199.
ÖRENÇ, Ali F., “Kalyoncu”, İA, c. Ek-2, İstanbul, 2016, ss.10-13.
ÖZCAN, Abdülkadir, “Deli”, İA, c. 9, İstanbul, 1994, ss. 132-135.
ÖZCAN, Ruhi, “Osmanlı Devletinde ⅩⅤⅡ. Yüzyılda Yapılan Sikke Tağşişleri”,
Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.17, Konya, 2005.

151
ÖZCAN, Tahsin, ‘‘Muhallefât ’’, İA, c. 30, İstanbul, 2005, ss. 406-407.
ÖZÇELİK, Selahattin, “ⅩⅠⅩ. Yüzyıl Ortalarında Denizli Kazası’nın Sosyo-
Ekonomik Yapısı Hakkında Gözlemler”, Uluslararası Denizli ve Çevresi
Tarih ve Kültür Sempozyumu, c. 1, Denizli, 2007, ss. 227-241.
ÖZDAMAR, Toroshan, 176 Numaralı Besni Şer‘iye Sicili’nin Transkripsiyonu ve
Değerlendirmesi, (Yüksek Lisans Tezi), Kahramanmaraş, 2016.
ÖZDEMİR, Bülent-ARSLAN, İsmail, “Orda Bir Köy Var Uzakta; 19. Yüzyıl
Osmanlı Köy Toplumunda Sosyo-Kültürel İlişkiler Ve Değişim: Balıkesir
Örneği”, İnternational Journal of Social Science, S. 6, 2013, ss. 21-32.
ÖZDEMİR, Rıfat, “Şer’iye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru”, Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, c. 1, S. 1, Elazığ, 1987, ss.191-198.
ÖZER, Ergenç “Osmanlı Şehirlerindeki “Mahalle”nin İşlev ve Nitelikleri Üzerine”,
Osmanlı Araştırmaları, c. Ⅳ, İstanbul, 1984, ss. 69-78.
ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, c. 12. İstanbul, 1983.
______________; Ⅱ. Mahmut, Ankara, 1989.
ÖZTÜRK, Nazif, “Sosyal Siyaset Açısından Osmanlı Dönemi Vakıfları”, Osmanlı,
c. 5, YTY, Ankara, 1999, ss. 34-42.
ÖZTÜRK, Said, “Kassâm”, İA, c. 24, İstanbul, 2001, ss. 579-582.
PAMUK, Şevket, Osmanlı İmparatorluğu‘nun Sosyal ve Ekonomik Tarihi (1600-
1914), c. 2, İstanbul, 2004.
PARLAK, Sevgi, “Mihrişah Valide Sultan Külliyesi”, İA, c. 30, İstanbul, 2005, ss.
42-44.
SALMAN, Fikri, “Türk Kumaş Sanatında Görülen Geleneksel Kumaş Çeşitlerimiz”,
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, S. 6, 2004. ss. 13-42.
SANCAK, Yusuf-KIYAK, Emre, “Günümüz Türkçesiyle Mecelle’nin On Altıncı
Kitabı Kitâbü’l Kazâ (Günümüz Düzenlemeleriyle Karşılaştımalı Bir
İnceleme)”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 22, S. 2, Konya,
2014, ss. 45-105.
SARICAOĞLU, M. Esat, “Ⅱ.Mahmut Devri Para Politikaları”, Türkler, c. ⅩⅠⅤ,
YTY, Ankara, 2002, ss. 721-732.
SELÇUK, Mustafa, “Çanakkale Savaşları Sırasında Osmanlı Hükümetini ve Padişahı
İstanbul’dan Taşıma Planları”, Atatürk Araştırma Merkezi, (Atam.gov.tr), ss.
1-18.
SEVİM, Ali-YÜCEL, Yaşar, Türkiye Tarihi, c. 4, Ankara, 1992.
SEVİM, Ali, “Keyhüsrev Ⅰ”, İA, c. 25, Ankara, 2002, ss. 347-349.
SEZER, Hamiyet, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Seyahat İzinleri (18. ve 19. Yüzyıl)”,
AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 21, S.33, ss. 105-124.
SHAW, Stanford, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, c. 1, İstanbul, 1982.
______________; “Osmanlı İmparatorluğu’nda Azınlıklar Sorunu”, (çev. Ahmet
Günlük), Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 4, İletişim
Yayınları, İstanbul, 1985, ss.102-106.
______________; “Osmanlı Kentinin Yapısı”, Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye
Ansiklopedisi, c.1, İstanbul, 1985, ss. 228-231.
SMİTH, Adam., Ulusların Zenginliği, (çev. Metin Saltoğlu), Ankara, 2007.
STRABON, Coğrafya,(Anadolu), Kitap Ⅻ, ⅫⅠ, ⅩⅣ, (çev. Adnan Pekman),
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.
SÜMER, Faruk, “Mesut Ⅰ”, İA, c. 29, Ankara, 2004, ss. 339-342.
_____________; “Selçuklular”, İA, c. 36, İstanbul, 2009, ss. 365-371.

152
ŞAHİN, İlhan-EMECEN, Feridun, Ⅱ.Bayezid Dönemine Ait 906/1501 Tarihli Ahkâm
Defteri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1994.
ŞEKER, Mehmet-ÇEVİK, Nilgün, Denizli-1831 Nüfus Sayımı Prosopografisi (Grup
Biyografisi), İzmir, 2007.
ŞİMŞEK, Celal, “Tarihin içinden; Laodikeia’dan Lâdik’e Denizli”, Denizli
Tanrıların Kutsadığı Vadi, YKY, Aralık, 2011, ss. 85-109.
TABAKOĞLU, Ahmet, “Tekâlif”, İA, c. 40, İstanbul, 2011, ss. 336-337.
____________; “Osmanlı Döneminde İstanbul’un İâşesi”, Uluslararası Osmanlı
İstanbul’u Sempozyumu 2, İstanbul, 2014, ss. 99-169.
TANERİ, Aydın, Türk Devlet Geleneği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul,
1993.
TAŞLIGİL, Nuran-ŞAHİN, Güven “Tarihsel Süreçte Haşhaş (Papaver somniferum
L.) ve Afyon”, Tarih Okulu Dergisi, S. XXXIV, Haziran, 2018, ss.163-196.
TEKELİ, İlhan, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Kentsel Dönüşüm”, Tanzimat’tan
Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul, 1985, ss. 878-890.
TEKİN, Zeki “İstanbul Debbağhâneleri”, OTAM, S. 8, Ankara, 1997, ss. 348-364.
TOSUN, Miraç, “18.Yüzyıl Trabzon’unda Namaz İbadetinin Önemi ve İmamlar”,
Journal of Black Sea Studies, 2017, S. 22, ss. 59-72.
UĞUR, Mücteba, “El-Câmiu’s-Sagir”, İA, c. 7, İstanbul, 1993, ss. 113-114.
UĞUR, Yunus, “Şer‘iye Sicilleri”, İA, c. 39, İstanbul, 2010, ss. 8-11.
____________; “Mahkeme Kayıtları (Şeriye Sicilleri): Literatür Değerlendirmesi ve
Bibliyografya”, TALİD, c. 1, S. 1, ss. 305-344.
ULUÇAY, M. Çağatay, “Manisa Şeriye Sicillerine Dair Bir Araştırma”, Türkiyat
Mecmuası, c. 10, 1953, ss. 286-298.
ULUTAŞ, Songül, 19.Yüzyılda Tarsus’ta Ekonomik ve Sosyal Yaşam (1850-
1914),Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası Yayınları, Mersin, 2015.
____________; “Bir Tereke Defterinin Penceresinden 1904-1909 Yılları Arasında
Tarsus”, Kebîkeç İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi, S. 21,
2006, ss. 175-195.
UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İstanbul, 1993.
____________; İlk Çağda Türkiye Halkı, İstanbul, 1999.
UZUNÇARŞILI, İ. Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri,
TTKB, Ankara, 1969.
____________; Osmanlı Tarihi, c. 2, 4. Baskı, Ankara, 1983.
____________; Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara, 1984.
ÜLKER, Necmi, “ⅩⅩ.Yüzyılda Denizli Sancağı”, PAÜEFD, S. 5, Denizli, 1999.
ÜNAL, M. Ali, OsmanlıTarih Sözlüğü, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2011.
_____________; “Devlet İçi Mücadelesinin Bir Unsuru Olarak Eşkıyalık ve
Ayrılıkçı Hareketler”, Osmanlı’dan Günümüze Eşkıyalık ve Terör, Samsun,
2017, ss. 3-11.
_____________; “Kadı”, Ahilik Ansiklopedisi, c. 2, Ankara, 2014, ss. 41-44.
VARLIK, M. Çetin, “Germiyanoğulları”, Doğuştan Günümüze İslam Tarihi, c. 8,
Çağ Yayınları, İstanbul, 1990, ss. 487-513.
_____________; “Anadolu Eyaletinin Kuruluşu ve Gelişmesi”, Osmanlılar, c. 6,
YTY, Ankara, 1999, ss. 123-129.
YARDIMCI, G. Kevser, “Osmanlı Dönemi Dokuma Sanatı Ürünlerinden Örnekler”,
International Journal of Cultural and Social Studies, S. 2, 2016, ss. 219-241.
YILDIZ, Aysel, “Mehmet Selim Sırrı Paşa”, İA, c. EK-2, İstanbul, 2016, ss. 233-235.

153
YILDIZ, Bilal, Denizli (Lazkiye) Sancağı’nda Gayrimüslimler (1876-1935), Denizli
Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, Denizli, 2014.
YILDIZ, Esra, “Osmanlı Devleti’nde Namazla İlgili Tembihnâmeler”, Din ve Hayat,
S. 26, İstanbul, 2015, ss. 65-69.
YILDIZ, Gültekin, Neferin Adı Yok, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2009.
YILDIZ, Kenan, Osmanlı Araştırmaları, S. 48, 2016, ss.487-489.

154
EKLER

BELGE 1: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil


Defteri’nde Geçen Sayfa 2, Hüküm 4, H. [1]7 Z 1243 / M. 30. 06. 1828 Tarihli
Ferman Kaydı.

155
BELGE 2: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 2, Hüküm 6, H. 17 Z [1]243 / M. 30. 06. 1828 Tarihli Tevzî
Defteri Kaydı.

156
BELGE 3: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 40, Hüküm 71, H. Selh-i R [1]246 / M. 17. 10. 1830 Tarihli
Hüccet-i Şer‘iye Kaydı.

157
BELGE 4: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 55, Hüküm 92(a), H. 12 B [1]246 / M. 27. 12. 1830 Tarihli
Tereke Kaydı.

158
BELGE 5: H. 1243-1248 / M. 1828-1832 Tarihli 674 Numaralı Denizli Şer‘iye Sicil
Defteri’nde Geçen Sayfa 69, Hüküm 114, H. 13 B [1]247 / M. 18. 12. 1831 Tarihli
Temessük Kaydı.

159
674 NUMARALI DENİZLİ ŞER‘İYE SİCİLİNİN
TRANSKRİPSİYONU

ÇEVİRİ NOTU:

[ ] Parantez içinde yazılan kelimeler anlam bütünlüğü açısından ilave


edilmiştir.

…? Okunamayan kelimeleri göstermektedir.

(…) Defterin fiziki sebeplerinden dolayı eksik olan yerlerini


göstermektedir.

( ) Kâtip tarafından boş bırakılan yerleri göstermektedir

? Okunuşunda tereddüt olan yerleri göstermektedir.

Defterin Hüküm ve hüccet numaralarında yanlışlıklar bulunmaktadır.


Arşiv görevlileri tarafından verilen numaralara göre çeviri yapıldı. Hüküm
veya hüccet numarası verilmeyenler bir önceki hükmün uzantısı kabul edilip,
bir önceki hüküm numarasının önüne (a), (b), (c), şeklinde adlandırılarak
gösterildi.

MŞH.SŞC.d 1082 (674)

SAYFA 1

HÜKÜM 1

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâ’im dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Kütahya
Mütesellimi Mehmed Emin -dâme mecduhû-ve mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm
Kütahya Sancağı'nda vâki‘ kazâların kuzât ve nüvvâbı -zîde fazhühüm- ve
mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân aʻyân ve sâ’ir zâbitân ve vücûh-ı memleket ve bi'l-cümle
iş erleri -zîde kadruhüm- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm ola ki,

160
Muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre mevâdd-ı zulmiyenin her tarafdan ref‘ ve
imhâsıyla şerî‘at-i mutahhare-i hazret-i peygambârînin mâ-hüve hakkuhâ icrâsı
husûslarını mutazammın balâsı-yı hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûn-ı şâhânemle
müveşşâh bundan akdem Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ısdâr ve hâssam
hasekilerine tisyâr olunan mufassal ve meşrûh evâmir-i celîle-i şâhânemde tenbîh ve
iş‘âr olunduğu üzre memleketlerde olan tekâlîf ve tevzî‘ât vesâirlerinin hakîkati
anlaşılmak her bir kazânın tevzî‘ defteri altı ayda bir kere Dersadet'ime gönderilerek
bu tarafda masârıfât-ı vâkı‘alarının tetkîkât ve tenkîhâtına ihâle ve enzâr-ı dikkat ve
ba‘dehû makâm-ı Sadâret'den bi'r-rü’ye deftere sah keşîde olunarak masârıf-ı
sahîhanın mikdâr-ı tasrîhiyle tevzî‘ine ruhsatı hâvî emr-i âlî ile mahalline i‘âde birle
öteden beri tevzî‘ât-ı vâkı‘a ba‘zı kazâda hâne ve ba‘zı mahalde çift i‘tibâriyle ve
re‘âyâ karyelerinde dahi orak hesâbıyla oluna geldiğinden defter-i musahhahda ve
gerek verilecek emr-i âlîde ta‘yîn ve tasrîh olunacak mikdâra göre ol kazânın tahrîr-i
karyesine hâne ve çift ve orak başına kaç kuruş isâbet ederse ana göre tevzî‘ ve
tahsîline mübâşeret kılınması tenbihât derc ve tebyîn olunmuş ve bu husûs umûr-ı
mu‘tenâdan olmak mülâbesesiyle işbu defter-i tevzî‘âtın bu tarafda tetkîkât ve
tenkîhâtı maslahat-ı ehemine mevâlî-i fihâmdan hâlâ Harameyn Müfettişi akzâ
kuzâti'l-müslimîn Mevlânâ Mehmed İzzet -zîdet fezâiluhû- bi'l-intihâb mahsûs
me’mûr ve ta‘yîn kılınmış olmakdan nâşî irâde-i seniyyemle Kütahya Sancağı'ndan
Bahr-i Sefîd Boğazı Muhâfızı ma‘iyyetine müretteb asâkirin iktizâ eden altı aylık
mâhiyeleri olmak üzere Dersaadetime gönderilmiş mümzâ mezbûr defterin yekûnü
yüz kırk bir bin kuruşa bâliğ olmuş ve defter-i mezkûr mevlânâ-yı mûmâ-ileyhe
lede'l-havâle ol dahi muktezâ-yı me’mûriyeti üzre ba‘de'l-mütâla‘a ol vechle tevzî‘i
iktizâ eylediğini mübeyyin zîr-i defterde imzâ ve temhîr etmiş ve bi'l-fi‘l sadr-ı
a‘zam-ı sütûde şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü'l-himem tarafından bi'r-rü’ye
defter-i sah keşîde kılınarak defter-i mezkûr i‘âde ve irsâl kılınmış olmakla siz ki
mütesellimîn kapıcabaşı kuzât ve nüvvâb ve sâ’ir-i mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i
şerîfimde sâlifü'z-zikr yüz kırk bir bin kuruş ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifetiyle livâ-i
mezbûrun hâvî olduğu kazâlar ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘ayet ederek
tevzî‘ ve taksîm ve yerli yerinde tah cem‘iyle ve tahsîli ile mahallerine te’diye ve
teslîme dikkat ve işbu yüz kırk bir bin kuruşun kazâlara hîn-i tevzî‘inde defter-i
mezkûra bir akçe zam ve ilâve olunmak veyahut mübâşiriye ve talsîldâriye nâmıyla
ziyâde akçe ahz ve tahsîl kılınmak lâzım gelir ise bi't-tahkîk mütecâsir olanların

161
haklarından gelineceği muhakkak ve mukarrer olduğuna binâ’en ana göre amel ve
harekete ikdâm ve ihtimâm ve hilâfından tehâşî ve ittikâ-i tâm eylemeniz fermânım
olmağın işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve tisyâr olunmuşdur imdi keyfiyet
ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i muharrer amel ve harekete ve infâz-ı emr ve
irâde-i şâhânemle ifâ-yı levâzım-ı sadâkate dâmen-i dermeyân mübâşeret ve meblağ-
ı mezbûrun sûret-i tevzî‘i ve mikdâr-ı tahsîli bu tarafda dahi ma‘lûm olmak için
lâzım gelen i‘lâmının Dersa‘adetime irsâl ve takdîmine müsâra‘at ve muğâyir-i
merzâ irâ’et ve ruhsat ile nefsinizi mühlikeye ilkâdan gâyetü'l-gâye tehâşî ve
mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki ber-
mûceb-i buyuruldu askerîden ve kezâlik mütesellim-i Kütahya'dan

Kad vasale ileyna

SAYFA 2

HÜKÜM 2

Mutâlebe-i âsâkir-i mansûreye dâir sûret-i emr-i âlîdir

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm meʻâdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâkiʻ kazâların kuzât ve nüvvâb -zîde fazluhüm ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-
aʻyân livâ-i mezbûr Mütesellimi -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân
aʻyân ve voyvodegân ve vücûh-ı memleket -zîde kadruhüm- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn
vâsıl olıcak maʻlûm ola ki,

Cümleye maʻlûm olduğu üzre bu defʻa Rusyalı memâlik-i mahrûsa-i


şâhâneme tecâvüz ve tehattî ile iʻlan-ı harb etmiş olduğundan ittihâz olunan usûl
ittihâz ve ittifâk üzre memâlik-i mahrûsamda tertîb olunan asâkir-i nusret-mesâsir
iktizâsına göre hudûd-ı garbiye ve şarkiyeye sevk ve tesyîr olunması ve livâ-i mezbûr
kazâlarından dahi saltanat-ı seniyyemin usûl ve levâzımına tatbîken başı bağlı olarak
muktedir başbuğla müretteb olan asker dahi Bahr-i Sefîd Boğazı Muhâfazası'na sevk
ve irsâl olunmak üzre mukaddemce mahsûsen emr-i şerîfim tasdîr ve tesyîr kılınmış
ve Rusyalu'nun evvel ve âhir millet-i İslâmiye hakında menvi-yi zamîri olan sû-i
kasd ve ihânet ve kurduğu dolab-ı melʻanet ve mefsedete nazaran bu muhârebe
evvelkiler gibi devletçe hudûd-ı mülk daʻvâsı olmayıp mücerred dîn-i mübîn kavgası

162
olarak bu bâbda fî sebîlillâh gazâ ve cihâd kâffe-i ehl-i îmâna farz-ı ayn olduğundan
keyfiyyeti herkes bilip taraf taraf sevk olunan asker kifâyet etmediği takdirce icrâ-yı
farîza-i cihâd ve gazâ ve iʻlâ-yı kelimetüllahi'l-ulyâniyyet-i hâlisasıyla on iki
yaşından yetmiş yaşına kadar kâffe-i ehl-i îmân lede'l-iktizâ semt-i gazâ ve cihâdda
azîmet etmek üzre hâzır ve âmâde olmaları her tarafa neşr olunan evâmir-i aliyyemle
iʻlân ve tenbîh olunmuş ise de işin gelişine nazaran Anadolu ve Rumeli câniblerinden
hudûdlara meʼmûr ve taʻyîn kılınan asâkir derece-i kifâyede olmadığından îcâb ve
iktizâsına göre emr-i gazâ ve cihâda sevk ve irsâl olunmak üzre Anadolu'nun baʻzı
münâsib mahallerinden Dersaadet'e biraz asker tertîbi lâzım gelmiş olduğuna binâʼen
livâ-i mezbûr kazâlarından mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla başıbağlı ve
işe yarar yüz elli beş nefer esker tertîb ve muktedir sergerde ile Dersaadetime irsâl ve
tesrîb olunması husûsuna evâmir-i aliyyem taʻalluk etmekle siz ki kuzât ve nüvvâb
ve mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde livâ-i mezbûr
kazâlarından müretteb olan müretteb olan askere halel gelmemek üzre matlûb olan
sâlifü'z-zikr yüz elli beşer neferi dahi mukaddemkiler gibi güzîde ve bahadır ve cenk
ve harbe kâdir tâmmü'l-esliha ve başıbağlı ve muntazam olarak ve içlerinden bir
neferi Dersaadetim matrûtlarından olmayarak tez elden tedârik ve techîz ve aʻmâl ve
idâre-i askere muktedir sergerde ile derhâl Dersaadetime ihrâc ve irsâle mezîd ikdâm
ve müsâraʻat eylemeniz fermânım olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr
ve ber-vech-i taʻcîl ile irsâl ve tisyâr olunmuşdur imdi bu husûs mevâdd-ı sâireye
mukîs olmayarak mücerred dîn-i mübîn hizmeti olduğundan bu bab da irade-i
sadakat edenlerin emek ve zahmetleri zayiʻ olmayıp iki cihanda rekafet-i? hasenesi
müşâhede olunacağı vâreste-i kayd-ı beyân olmakla uşbu emrimi tarafınıza vardığı
gibi şu yüz elli beş nefer dahi sâlifü'l-beyân kazâlardan gâyet güzîde ve tüvânâ ve
tâmmü'l-esliha ve muntazam olarak ve zinhâr matrûd takımından olmayarak tedârik
ve muktedir başbuğuyla ale'l-acele Dersaadetime irsâle mezîd ihtimâm ve mübâderet
eylemeniz sizden katʻî matlûb-ı mülûkânem idiği maʻlûmunuz oldukda ber-vech-i
meşrûh amel ve hareket ve infâz ve irâde-i şâhânem ile îfâ-yı muktezâ-yı kâr güzârî
ve hizmete bezl-i kudret ve bu emr ve tenbîhe iğmâz ve rehâvet ve aʻzâr-ı vâhiye
îrâdıyla imrâr-ı vakti mûcib hareket vukûʻunu tecvîz ile mesʼûl ve muʻâteb olmakdan
gâyetü'l-gâye tehâşî ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur ve vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâʻ ve levâzımi'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâʻat makrûnuyla amel

163
ve hareket hilâfını vazʻ ve tecvîzden hazer ve mücanebet eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfeme iʻtimâd kılasız.

Kad vasale ileynâ fî 7 [1]243

Kayd şud

Mûcebince buyuruldu

SAYFA 2

HÜKÜM 3

Şerâyiʻ nisâr Denizli ve Ezine ve Çarşamba Gököyük ve Honaz kazâları


kâdîları ve nâibleri fazîletli efendiler ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-akrân ve a‘yân Denizli
Hâss-ı celîlesi Voyvodası sa‘âdetli ağa -zîde mecdûhu- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-
akrân vücûh-ı ahâlî ve iş erleri -zîdet kadruhum- inhâ olunur ki

İcra-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve i‘lâ-yı kelimetullâhi'l-ulyâ niyyet-i hâlisasıyla


on iki yaşından yetmiş yaşına kadar kâffe-i ehl-i îmân lede'l-iktizâ semt-i gazâ ve
cihâda azîmet etmek üzere hâzır ve âmâde olmaları irâde-i kerâmet ifâde-i hazret-i
pâdişâhî olmakdan nâşî Anadolu ve Rumeli câniblerinden hudûdlara me’mûr ve
ta‘yîn kılınmış olan asker derece-i kifâyede olmamış idiğinden Kütahya Sancağı
kazâlarından olan mürettebât-ı sâ’ireye halel gelmemek ve Dersa‘âdet ve mutarrad
olandan olmamak üzre başı bağlu ve işe yarar yüz elli beş nefer asker tertîb ve
Dersa‘âdet'e tesrîr olunması husûsuna irâde-i seniyye ta‘alluk edip ol bâbda
tarafımıza hitâben şeref efzâ-yı sahîfe sudûr eden bir kıt‘a fermân-ı celîl nişân vurûd
etmiş ve bir kıt‘a sûreti ihrâcıyla işbu buyuruldu leffen tarafınıza gönderilmiş olduğu
siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet-i irâde-i seniyye sûret-i emr-i şerîf-i
mezkûrdan dahi ma‘lûmunuz oldukda işbu asker hâvî umûr-ı dîniyye ve mürettebât-ı
seferiyyeden olmakla bu makûle tertîbât-ı seferiyede bi-cümle seyyân ve yeksân olup
iddi‘â-yı istisnâ eylenmek ile imrâr-ı vakti mûcib harekete cür’et ederek mes’ûl ve
mu‘âteb ve eşed ukûbete giriftâr olmayarak nefsenizi vikâye ve tahlîs birle hemen
güzîde ve tüvânâ ve tâmmü'l-esliha olarak bir gün akdem ve bir dakîka mukaddem
tarafımıza irsâl etmek üzre Denizli Kazâsı hissesi on üç ve Çarşamba Kazâsı hissesi

164
olan beş ve Ezine Kazâsı hissesi olan dört nefer ve Honaz Kazâsı hissesi olan üç
nefer ve Gököyük Kazâsı hissesi olan üç nefer ki cem‘an yirmi yedi nefer askeri
mukaddemkiler gibi güzîde ve bahadır ve cenk ü harbe kâdir tâmmü'l-esliha ve başı
bağlu olarak tanzîm ve ta‘yîn olunan mübâşirîne teslîmen ma‘iyyetlerine adamlar
terfîk ile serî‘an tarafımıza irsâl ve tavsîle mezîd ihtimâm ve dikkat eylemeniz
bâbında kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu ısdâr ve irsâl olunmuşdur bi-
mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mantûk-ı emr-i âlî ve ber-mûceb-i
buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesin deyü.

Kad vasale ileynâ târîh fî 7 Z sene [1]243

SAYFA 2

HÜKÜM 4

Cümleye ma‘lûm olduğu vechle Rusyalı evvel ve âhir Devlet-i aliyye-i


Muhammeddiye hakkında derkâr olan husûmeti icrâya mukdim olarak Rum milletine
serbest tahsîli iddi‘âsında izhâr eylediği inâd ve ısrârı mücerred umûm İslâmiyân
aleyhine kurduğu sû-i kasd ve ihânet ed‘iyesinden nâşî olarak bunun üzerine i‘lân-ı
harb ettiği hâlde evvelkiler gibi hudûd ve memleket da‘vâsı olmayıp mücerred dîn-i
mübîn-i kavgası olacağından Rumeli ve Anadolu hânedânlarından Âsitâne'ye celb
olarak cümle ehl-i İslam yek-vücûd olup ittifâk edip Rusyalı'nın şer‘an ve aklen bir
vechle câiz olmayan tekâlîf-i keririyesi cânib-i saltanat-ı seniyyeden i‘lân ve işâ‘at
olunarak ber-muktezâ-yı diyânet ve hamiyet cem‘iyyet-i umûm ve millet-i İslâmiye
beyninde hakîkî ve samîmî akd ve akd ve te’sîs olunan usûl-i ittifâk ve ittihâd üzre
îcâb ve iktizâsı ve cümle memâlik-i mahrûsatü'l-mesâlik-i şâhâneden tez elden
külliyetli asker tertîb ve iktizâ eden mahallere tesrîr olunmuş ve lede'l-iktizâ on iki
yaşından yetmiş yaşına varınca mecmû‘-ı ehl-i İslâm ayaklanıp cihâd fî sebîlillâh
farîzası icrâ olunacağı takrîr olunmuş ise de Rusyalı mâh-ı Şevvâl-i şerîfin yirmi
üçüncü günü Purut Nehri'nden tecâvüz ve memleket-i Boğdan'a vusûl ile i‘lân-ı harb
etmiş ve millet-i İslâmiye'nin düşman-ı tabî‘îsi olduğu evvel ve âhir bilinmiş
olduğundan taraf-ı saltanat-ı seniyyeden hemen avn ve inâyet-i bârîye tevekkül ve
imdâd ve imdâd-ı rûhâniyet-i hazret-i peygamberîye tevessül ve istinâd ile mukâbil
bi'l-misl levâzımının icrâsına kıyâm olunarak büyük ve küçük dîn-i mübîn yolunda

165
ve mala ve cana bakmayıp cihâd çalışmak için ordû-yı hümâyûn ve Tuna sevâhilinde
cüyûş-ı muvahhidîn sevk olunmuş ise de Rusyalının bu günlerde hudûd-ı şarkiyeye
dahi tehattî ve tecâvüz etmesi melhûz olduğundan hâlâ Erzurum Vâlîsi ve bi'l-istiğlâl
Şark Cânibi Seraskeri sadr-ı sâbık devletli Galib Paşa hazretleri ma‘iyyetine Anadolu
câniblerinden fevc fevc asker sevk olunmuş ise de adüvv-i dîn-i mübîn-ı hazele?
karîn bu def‘a belâsını bulup niyyet-i bâtılası başına dönmeğin eltâf-ı ilâhiyyeden
ümid ve me’mûlümüz ise de kâffe-i ehl-i İslâm an-samîmi'l-bâl mansûriyet-i
muvahhidîn ve makhuriyet-i a‘dâ-yı dîn için cevâmi‘ ve mesâcidde akîb-i salât-i
mefrûzada da‘avât-ı hayriyeye iştiğâl ve muvâzabet ve ehl-i İslâm'dan gayret-i
dîniyyeleri üzre kendi hâheş ve rızâlarıyla mâlen ve bedenen gazâ ve cihâda gitmek
murâd edenleri olur ise bi't-teşrîf Şark cânibine sevk ve i‘zâm ettirilmesi ettirilmesi
bâbında meclise hitâben sâdır olan fermân-ı âlîşândır.

SAYFA 3

HÜKÜM 5

Tevzî‘-i defter-i asâkir ve mâhiye-i Boğaz

Kütahya Sancağı ile Denizli Hâssı kazâlarından bundan akdem bâ-irâde-i


seniyye Bahr-i Sefîd Boğazı Muhâfazası'na sevk olunan bin nefer asâkirin altı aylık
mâhiyeleri bâ-emr-i âlî matlûb buyurulan yüz kırk bir bin kuruşdan Kütahya
Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince Denizli Hâssı kazâlarına isâbet
eden yirmi yedi bin üç yüz elli dört kuruş ile hâss-ı mezkûrda Boğaz-ı mezkûre giden
asâkirden defter-i müfredât firâr eden kırk sekiz neferin beher neferine bedel olmak
üzre ikişer yüz kuruşdan dokuz bin altı yüz kuruş ve bu def‘a Dersaâdet'e matlûben
gidecek piyade ve süvari neferâtlarının râhî rasta me’kûlât ve meşrûbât ve başbuğuna
ve mübâşirine verilmek üzre cümle kazâhâ ma‘rifetleriyle ber-vech-i tahmîn beş bin
kuruş ki cem‘an kırk bir bin dokuz yüz elli dört kuruş ve neferât-ı mezkûru hâss-ı
mezkûrun hâvî oldğu kazâların hâkimleri ve vücûh ve iş erleri ma‘rifeti ve hâss-ı
mezkûr voyvodası atûfetli Mustafa Ağa ma‘rifet ve ma‘rifet-i şer‘le sâbıklarına
kiyâsen beş aded kazâya ta‘dîl ve tesviye şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm olunan meblağ
ve neferâtın defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur.

166
Fî 17 Z sene [1]243

Kazâ-i Denizli

15250 kuruş

15 nefer süvari

10 nefer piyade

Kazâ-i Ezine

10170 kuruş

10 nefer süvari

07 piyade nefer

Kazâ-i Çarşamba

7625 kuruş

7 nefer süvari

5 nefer piyade

Kazâ-i Honaz

5090 kuruş

5 nefer süvari

4 nefer piyade

Kazâ-i Gököyük

167
3819 kuruş

3 nefer süvari

2 nefer piyade

Yekûn

41954 Yalnız kırk bir bin dokuz yüz elli dört kuruşdur.

40 nefer süvari

28 nefer piyade

SAYFA 3

HÜKÜM 6

Denizli Kazâsı'nın ber-vech-i bâlâ hissesine isâbet eden on beş bin iki yüz elli
kuruş ile on beş nefer süvari ve on nefer piyade ve süvari neferâtının beher neferine
verilecek beş yüz ellişer kuruşdan sekiz bin iki yüz elli kuruş ve piyade neferâtının
beher neferine verilecek yüz altmış kuruşdan bin altı yüz kuruş ve kazâ-i mezbûr
kurâlarından Karcı Karyesi perişanü'l-hâl olmakla cümle ma‘rifetleriyle i‘âne olunan
beş yüz kuruş ki cem‘an yirmi beş bin altı yüz kuruş cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i
şer‘le kazâ-i mezbûrun kurâ ve mahallâtına sâbıklarına kıyâsen ta‘dîl ve tesviye
şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm ve tahsîli için ağa-yı mûmâ-ileyh yedine i‘tâ olunan
mümzâ defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur.

Fî 17 Z sene [1]243

Mahalle-i Ahtoy 840 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 670 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddûs 540 kuruş

Mahalle-i Gâzî Emîr 243 kuruş

168
Mahalle-i Kuramaz 240 kuruş

Mahalle-i Kürkçüler 570 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 290 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 586 kuruş

Mahalle-i Eceler 30 kuruş

Mahalle-i Asîl Bey 190 kuruş

Mahalle-i Meydan 570 kuruş

Mahalle-i Derebostan 115 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 610 kuruş

Mahalle-i Alaca Mescid 255 kuruş

Mahalle-i Kayacık 410 kuruş

Mahalle-i Cârullah 300 kuruş

Mahalle-i Saray 590 kuruş

Mahalle-i Arablar 150 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 1318 kuruş

Karye-i Karcı 5561 kuruş

Karye-i Kethüdâ 502 kuruş

Karye-i Kınıklı 455 kuruş

Karye-i Eskihisar 145 kuruş

Karye-i Goncaali 204 kuruş

Karye-i Gerzele 1380 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 305 kuruş

169
Karye-i Kara Hasanlı 850 kuruş

Karye-i Tekke 140 kuruş

Karye-i Bağbaşı 200 kuruş

Karye-i Göveçlik 630 kuruş

Karye-i Saruhan 252 kuruş

Karye-i Manastır 1142 kuruş

Karye-i Karaman 330 kuruş

Karye-i Kurudere 330 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 841 kuruş

Karye-i Şemikler 681 kuruş

Karye-i Çakmak 2210

Karye-i Kebîr 140 kuruş

Karye-i Kayıhan 250 kuruş

Karye-i Zeytun 135 kuruş

Maktû‘lar 400 kuruş

Yekûn

08517 kuruş mahallât

17082 kuruş kurâhâ

25600 kuruş

170
SAYFA 3

HÜKÜM 7

Bundan akdem Kütahya Sancağı'ndan bâ-emr-i âlî matlûb-ı cihândârî


buyurulan yüz elli beş nefer piyade ve iki yüz süvarinin esnâ-yı râhda me’kûlât ve
meşrûbât ve levazım-ı mukteziyelerine Kütahya'dan nasb olunan Vekîl-i hârc
ma‘rifetiyle sarf olunmak üzre cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘le tevzî‘ olunan
yirmi bin kuruşdan Kütahya Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince
Denizli kazâları hisselerine isâbet eden üç bin sekiz yüz seksen kuruş üzerine iki
nefer mübâşirîne buyuruldular zahrında tahrîr olunduğu üzre verilen dört yüz yirmi
beş kuruş ki cem‘an dört bin üç yüz beş kuruşdan Ezine Kazâsı'na isâbet eden bin on
kuruş ve Çarşamba Lazkiye Kazâsı'na isâbet eden yedi yüz seksen beş kuruş ve
Honaz Kazâsı'na isâbet eden beş yüz yirmi kuruş ve Gököyük Kazâsı'na isâbet eden
üç yüz yetmiş beş kuruş ve Denizli Kazâsı'na isâbet eden bin beş yüz yetmiş beş
kuruş bâlâda tahrîr olunan mahallât ve kurâlarına cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘île
tevzî‘ ve taksîm olan mahallât ve kurâlara verilen temhîrli pusula-i şer‘iyyelerinin
zeyline işbu taksîmden isâbet eden meblağ vaz‘ ve temhîr olunduğu işbu mahalle
şerh verildi.

Fi 21 Z sene [1]243

SAYFA 3

HÜKÜM 8

Hatt-ı Hümâyûn Sûreti

İşbu emr-i âlîşânımda münderic olan husûsât harf be-harf icrâ olunup ilâ
mâşâallâhü te‘âlâ mer‘i ve düstûrü'l-amel tutularak hilâfına hareket bir zamânda
tecvîz olunmaya şöyle ki bu husûs mücerred asayiş-i hâl-i ra‘iyyet ve intizâm-ı mülk
ve millet irâde-i hayriyesiyle teşebbüs ve ikdâm olunmuş bir mâdde-i mühimme
olmakla muğâyiri hareket mahz-ı habâset olacağı zâhir ve âşikâr olduğundan ve
makûlenin hakkında eşedd-i ukûbât ile mu‘âmele olunacağı cümleye beyân ve i‘lân
olunup ana göre işbu fermân-ı vâcibü'l-imtisâl-i şâhânemin muğâyiri ednâ hareket bir

171
zamânda vukû‘a gelmemesine ve mezâmin-i münîfesinin harf be-harf infâz ve
icrâsına bi'l-ittifâk takayyüd-i tâm ve sa‘y-i mâ-lâ kelâm oluna deyü bâlâsına keşîde
buyurulan mübârek ve mastûr hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne ile mu‘anven
emr-i âlîşânımın sûretidir ki aynıyla mahallinden nakl olunmuşdur.

SAYFA 3

HÜKÜM 9

Kıdvetü a‘yanü'l-Mesîhiyye Ermeni Patriği-hutimet avâkibühû bi'l-hayr-


tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olacak ma‘lûm ola ki,

Saltanat-ı seniyye-i dâimü'l-karârın cizye güzâr Ermeni re‘âyâsından ba‘zıları


kadîm âyinlerine ve usûl-i ra‘iyyetin hilâfı ictisâr etmekde ve bu makûlelerin aralık
aralık men‘leri esbâbına teşebbüs olunmuş ise de kesret-i meşâğilden nâşî lâyıkıyla
ikdâm ve takayyüd olunmadığına mebnî gerek Âsitâne-i aliyyemde ve gerek
memâlik-i mahrûsamın sâir mahallerinde bu tavırlı olanlar tekessür etmekde
olduklarından bundan böyle dahi bu bâbda iğmâz olunmak lâzım gelse şîrâze-i
nizâm-ı ra‘iyyet külliyen halel pezîr olacağı zâhir ve tahkîk olunduğuna göre bu
makûle uygunsuzluğa cesâret edenlerin ekseri bir müddetden beri Dersa‘âdetimde
sarrâflık ve esnâflık ve ticâret sûretiyle temekkün etmiş olan Ankaralı re‘âyâsı
olduğu bedîhî ve bâhir olduğuna binâ’en mücerred nizâm hâl-i ra‘iyyeti istishâl
zımnında Dersaadetimde bulunan o misillü Ankaralı Ermeni re‘âyâsı fîmâ ba‘d
Âsitâne-i sa‘âdetime ayak basmamak üzre iyâl ve evlâdlarıyla takım takım
vilâyetlerine tard ve def‘ kılınmış ve sâir memleketli şerîri takımın dahi içlerinden
eski hâllerinden rücû‘ etmeyen bu tarafda kalması muzır olanlar taşralarda birer
münâsib mahallerde ve bu mâddenin asıl menşe’ ve bâdîsi olan bir takım müfsid
papas takımından Dersaadetimde bulunanlar dahi …? tarafına ve Ermeni nisâ
tâ’ifesinden bir takım sade dil olanlarını dahi izlâle çalışmakda olan marabin ta‘bîr
olunur …? dahi taşralı olanlar memleketlerine ve şehirleri Bandırma ve Mihaliç ref‘
olunmaları ve sâ’ir ahdân tâ’ifesinden eski hâllerinden rücû‘ ile milletçe kabûl
olunacakların dahi fîmâ ba‘d Beyoğlu ve Galata ve Boğaziçi'nin münâsebetsiz
mahallerinde ikâmet eylemeleri câiz olmadığından ol semtlerde hânesi olanlar
kaldırılıp Âsitâne-i sa‘âdetimde Kumkapı ve Samatya ve Hasköy misillü Ermeni

172
re‘âyâ mahallâtına nakl ve iskân ettirilmesi ve taşralarda ba‘zı memleketlerde olan o
misillü müfsid papaslar dahi mahallerinden evâmir-i şerîfemle nasb olunmuş büyük
Ermeni Murahhasları ma‘rifetleriyle bi't-taharrî bildirilip semt ve münâsib olan
iskelelere gönderilerek kezâlik Akdeniz tarafına def‘ olunması husûslarına irâde-i
seniyyem ta‘alluk ederek iktizâları mukaddem ve mu’ahhar tarafına buyuruldular
ısdârıyla tenbîh ve taşralrdaki müfsid papaslar husûsu bi'l-fi‘l sadr-ı a‘zam-ı sütûde
şiyem ve vekîl-i mutlak kaviyyü'l-himem cânibinden vülât ve mutasarrifîne tahrîr ve
iş‘âr kılınmışsa da ber-vefk-i matlûb ve ale'd-devâm teftîşe ve icrâlarına gereği gibi
dikkat ve ihtimâm olunması lâzimeden ve ez-cümle zikr olunan müfsid papas
takımından ba‘zıları tebdîl-i hey’et ve tağyîr-i kıyâfet ile ihtifâ eylemeleri ihtimâline
mebnî o makûleler gereği gibi tahrîr olunarak zâhire ihrâc ve tard ve def‘lerine i‘tinâ
ve dikkat olunmak üzre Patrikhâne tarafından dahi kocabaşılar ta‘yîniyle memâlik-i
mahrûsada bulunan bi'l-cümle Ermeni papaslarının hâl keyfiyetlerini gereği gibi
tahrîr ve tecessüs ettirderek yedlerinde tarafından mezbûr sened bulunmayan müfsid
papaslar mahallerinde bulunan murahhasalar maʻrifetiyle olduklarınin hâkim ve
zâbıtına haber verilerek derhâl anların maʻrifetleriyle ahz ve Bahr-i Sefîd tarafına
tard ve defʻ olunmak üzre sevâhile karîb olan iskelelere gönderilmesi husûsuna
gereği gibi dikkat ve sıhhati irâde-i mülûkânem muktezâsından olmak mülâbesesiyle
sen dahi ana göre hareket ve bu makûle müfsidleri ketm ve ihfâ ve tesâhüb ve
himâyeye mütecâsir olanlar ibreten li's-sâirîn tertîb-i cezâ kılınacaklarını silkinden
lâzım gelenlere etrâfıyla ifâde ve tefhîm birle baʻde'l-yevm millet-i mersûmenin bu
makûle müfsidlerden gereği gibi tasfiye ve tathîrleriyle bir dahi muğâyir-i şurût-ı
raʻiyyet millet-i mersûme derûnunda ednâ derece uygunsuzluk hareket ve muğâyir-i
usûl-i raʻiyyet ve münâfî-i âyîn-i millet hâlât vukûʻa gelmemesi bu vesîle ırz ve
edebleriyle meşgûl olan reʻâyâ-yı saltanat-ı seniyyeme dahi bir gûne teʻâddî ve
rencîde olunmaması husûsuna sarf-ı vüsʻ kudret ve hilâf vazʻına irâʼet-i ruhsatla
mesʼûl ve muʻâteb olmakdan be-gâyet tehâşî ve mücânebet eylemen fermânım sahîfe
pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı pâdişâhânem mûcebince
tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve bâlâsı hatt-ı
şerîf-i şevket redîf şâhânemle tevşîhan yedine iʻtâ olunmuşdur imdi işbu emr-i
şerîfimi Patrikhânede hakîkati ve mazmûnu bundan böyle ilâ mâ-şâallâhü'r-rahmân
düstûrü'l-amel tutulmak üzre birer kıtʻa sûreti dahi memâlik-i mahrûsamda Ermeni
reʻâyâsı ve murahhasları bulunan mahallere irsâl ve tisyâr ve keyfiyet etrâfıyla

173
tarafından tahrîr ve işʻâr olunarak her bir mahalde harf be-harf tenfîz ve icrâsı ve
bâlâda beyân olunan müfsid papas makûlelerin külliyen millet-i mersûme
derûnundan tard ve defʻleriyle fîmâ baʻd tavr-ı raʻiyyetden hâric bir gûne
uygunsuzulk vukûʻa gelmemesi esbâbının istihsâh ve istikmâline vüfûr iʻtinâ ve
dikkat ve baʻde'l-yevm ol makûle müfsidleri bir mahalde istishâba cesâret eden her
kim olur ise olsun beher hâl hakkında lâzım gelen teʼdîbât-ı şedîde bilâ-imhâl icra
kılınmak keyfiyetini ifâde ve işʻâra mübâderet ve sen dahi şu husûsa kemâliyle
ikdâm ve dikkat ve fesâda medhali olmayanlara sû-i zan ile özrü mûcib hareketden
mücanebet ve işbu tenbîhât-ı pâdişâhânemin icrâsı husûsunda bir gûne müsâmaha
sûreti hakkında mûcib-i vehâmet ve müstevcib-i teʼdîb ve nedâmet olacağını
muhakkak bilip ana göre amel ve hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye tehâşî ve
mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle târîh fî 21 Z sene [1]243

Kad vasale ileynâ

SAYFA 4

HÜKÜM 10

Akzâ kuzâtü'l-müslimîn evlâ vülâtü'l-muvahhidîn maʻdenü'l-fazli ve'l-yakîn


râfiʻu iʻlami'ş-şerîfe ve'd-dîn vârisü ulûmi'l-enbiyâ ve'l-mürselîn el-muhtassu bi-
mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-muʻîn Mevlânâ İzmir Kâdısı -zîdet fezâiluhû- tevkîʻ-i refîʻ-i
hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm ola ki,

İstanbul ve tevâbiʻi Ermeniyânı patriği Bogos nâm râhib Divân-ı


Hümâyûnuma memhûr arzuhâl edip hâlâ patrikleri olduğu Ermeniyân tâʼifesinden
memâlik-i mahrûsati'l-mesâlik-i pâdişâhânemde sâkin reʻâyâ mutasarrıf oldukları
müddetlerinde kendileri sâkin ve baʻzan tahammülü olan menâzili yine Ermeni
tâifesine îcâr edip milel-i âhara îcâr etmemek ve bâ-evâmir-i aliyyem memnûʻâtdan
ve nizâm-ı kadîmelerine muğâyir olan Efrenc tâʼifesine kız verip ve kız almamak ve
bu makûle fesâda her kim cesâret eder ise nefy ve teʼdîb olmak üzre bundan akdem
menʻ ve defʻi için ekîd ve şedîd evâmir-i aliyyem sâdır olmuşiken bir müddetden beri
medîne-i İzmir ve civârında olan kazâ ve kurâda sâkin reʻâyâdan baʻzı müfsid ve

174
mürtekib makûleleri hânelerinin bir tarafında kendileri sâkin ve bir tarafın Efrenç
tâʼifesine îcâr eylediklerinden birbirleriyle ihtilât edip teʼehhül etmek murâd
eylediklerinde kendi milletlerinden teʼehhüle rağbet etmeyip Efrenc tâʼifesinden
teʼehhül ve kendi kızlarını dahi Efrenc milletine tezvîc ve âyîn-i kadîmlerini dahi
terk birle Efrenc âyinine sülûk eylediklerinden bu makûle fesâdın milletleri beyninde
menʻ ve defʻi lâzime-i vakit ve hâlden olduğun bildirip husûs-ı mezbûr için verilen
evâmir-i aliyyem mûcebince Efrenç Milleti ile Ermeni tâʼifesini bir hânede sâkin
olmayıp ve evâmir-i aliyyeme muhâlif ve âyînlerine muğâyir Efrenc milletinden kız
alıp vermemek eğer hilâfı hareket ederi olur ise bilâd-ı baʻîdeye nefy ve teʼdîb
olunacakları dûş-ı heveslerine tefhîm olunarak işbu fesâdın menʻi ve defʻine ihtimâm
ve dikkat ve mahalle imâmlarına dahi taraf-ı şerʻden muhkem tenbîh ve teʼkîd ile
âyînlerine muğâyir reʻâyâya nikâh eylememeleri için bir kıtʻa emr-i âlîşânım
sudûrunu istidʻâ-yı inâyet eylediği ecilden Hazîne-i âmiremde mahfûz Piskopos
Mukâtaʻası defterlerine nazar olundukda patrikleri olduğu Ermeniyân tâʼifesinden
Beyoğlu ve Galata ve Boğaziçi'nde olan reʻâyâ mutasarrıf oldukları hânelerinde
kendileri mütemekkin ve bu baʻzan tahammülü olan menâzilin müsteʼcirleri yine
milletlerinden olup milel-i âhardan olmamak ve kızlarını dahi âyinleri üzre Ermeni
tâʼifesine verip cell-i âhâra vermemek ve nizâm-ı kadîmelerinden iken bir müddetden
beri baʻzıları hânelerinin bir tarafında kendileri sâkin ve taraf-ı âharını Efrenc
milletine îcâr eylediklerinden mâʻadâ âyinlerine muğâyir kızlarına dahi Efrenc
tâʼifesinden zevk ve Efrenc kızlarını kendileri tezevvüc eylediklerinden bu vechle
hareketleri fesâda müʼeddî bir keyfiyet olmakla bu makûle memnûʻât nizâm-ı
kadîmelerini muğâyir olup fîmâ baʻd Ermeni tâʼifesinin hâneleri Efrenc milletine îcâr
olunmayıp ve kızları kendi milletine milel-i âhara tezvîc ve milel-i âhardan tezevvüc
eylememek ve eğer hilâf hareket ederi olur ise teʼdîb olunmak üzre emr-i şerîfim
mukaddemâ lede'l-istidʻâ ol vakitde kuyûda mürâcaʻat olundukda patrikliğine dâhil
İstanbul ve Galata ve Üsküdar ve Hâslar ve sâʼir kazâ ve nevâhîde sâkin Ermeniyân
reʻâyâsının âyinleri üzre nikâhları ve patrik-i mersûm veyahut tarafından taʻyîn
eylediği vekîllerinedn gayri kimesne karışmayıp ve âyîn-i kadîmleri üzre bir dahi
avratı boşamalı olsa ve avrat üzerine avrat almak ziyâde âyînlerine muhâlif olmakla
ol makûlelere ruhsat verilmeyip teʼdîbi ve güşmâl oluna deyü bâlâsı hatt-ı hümâyûn-ı
şevket-makrûn-ı şâhânemle muʻanven patrik-i mersûmun yedine iʻtâ olunan berât-ı
âlîşân şurûtunda musarrah olduğuna binâʼen o makûle âyinlerine muğâyir hareket

175
olmamak ve baʻzı târik-i âyîn müfsidler mahalle imâmlarına iğfâl ve itmâʻ ile
teʼehhül ve tezevvüc eden er ve avratların zevc ve zevce-i âharları olduğu maʻlûmları
değil iken kendi takrîrleri üzere nikâh eylediklerinden milletleri derûnunda nice türlü
ihtilâl ve nizâm halellerini mûcib olduğundan Rum ve Ermeni reʻâyâsından cins-i
âhar üzre olan Efrenc tâʼifesine vermek âyinlerinin muğâyiri olduğundan papazları
cevâb verdiğinden tâife-i mersûm istediği reʻâyâ kızlarını istishâb ve Galata
Voyvodası'na varıp bu kızı tezevvüc edeceğim deyü ifâde ve bir mikdâr akçe
iʻtâsıyla voyvodadan aldıkları izin tezkiresini baʻzı kenar mahkemelerde nüvvâb ve
mahallât imâmlarına vardıklarında reddiyle cevâb verilerek menʻ ve defʻi husûsuna
ihtimâm ve dikkat olunmak için emr-i âlîşânım sudûru lede'l-istidʻâ ol vakitde
kuyûda mürâcaʻat olundukda İstanbul ve Galata ve Hâslar ve sâʼir kazâ ve nevâhîde
sâkin Ermeni reʻâyâsının âyinleri üzre nikâhlarını patrik veyahut tarafından taʻîn
eylediği vekîllerinden gayri kimesne karışmamak üzere bu verilen berât-ı âlîşân
şurûtunda musarrah olduğu ve mukaddemâ bu husûs için emr-i âlîşân verilmiş iken
bu esnâda bu makûle âyinlerine rağbet etmeyip târik-i âyîn müfsidlerden zikr olunan
mahallerde ve gerek sâir taraflarda mahalle imâmlarından iğmâz ve itmâʻ ile henüz
teʼehhül ve tezevvüc eden er ve avratların zevc ve zevce-i âharlarının olduğu
maʻlûmları değil iken takrîrleri üzre nikâh eylediklerinden milletleri derûnunda
ihtilâl-i nizâm-ı hâllerini mûcib ve nicelerine sirâyet ve ekser âyîn-i kadîmlerine terk
ve fesâdları yevmen fe-yevmen mütezâyid ve rabtları bir vechle mümkün
olmadığından mahall-i mezbûrda vâkiʻ mahallât imâmlarına taraf-ı şerʻden tenbîh
olunup âyînlerine muhâlif nikâh câiz olmayan kefereye nikâh ettirilmemek için
tevârîh-i muhtelife ile emsâline verilen evâmir-i aliyyenin teʼkîdini hâvî bin iki yüz
otuz sekiz senesi Cemâziye'l-âhirin dördüncü günü emr-i âlîşân verildiği derkenar
olmakla imdi derkenarı mûcebince amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur.

SAYFA 5

HÜKÜM 11

Fi'l-asl Erzurum ahâlîsinden Davazlızâde Osman Ağa'nın etbâ‘larından olup


medîne-i İzmir'de Eski Kara Osmanzâde Hân'ında müsâfiren fevt olan olan Hasan

176
Ağa ibn-i Ali'nin verâseti li-eb er karındaşı Cafer ile Erzurum'da sâkinler diğer li-eb
er karındaşları Ahmed ve Abdülkadir'e münhasıra olduğu lede'ş-şer‘i'l-enver zâhir ve
mütehakkık oldukdan sonra gâ’ibân-ı mezbûrânın hisse-i irsiyelerini ahz ve hıfz ve
vereselerine irsâl ve îsâle kıbel-i şer‘den vasî nasb olunan mezbûr Cafer talebiyle
tahrîr ve bey‘ olunan bir nefer Rum câriyesi semenidir ki ber vech-i âtî zikr olunur.

Rum câriyesi Azimera 625 kuruş

Fî 25 Z sene [1]243

SAYFA 5

HÜKÜM 12

Meblağ-ı merkûm altı yüz yirmi beş kuruş ile hîn-i fevtinde yanında mevcûd
emvâl ve eşyâsını ber-mûceb-i defter-i kassâm İzmir'de tahrîr ve takdîm olunan altı
yüz yedi kuruş dört para kıymetli eşyasını medîne-i Denizli'de veresesine teslîme
vasî nasb olunan Katırcı oğlu El-hâc Ali b. El-hâc İbrahim yedinden merkûm Cafer
bi't-tamâm ve'l-kemâl ahz ahz ve kabz eylediği işbu mahalle şerh verildi.

Fi'l-yevmi'l-hâmis ve'l-ışrîn min Zilhicceti'ş-şerîfe li-sene selâse ve erba‘în ve


mi’eteyn ve elf.

SAYFA 5

HÜKÜM 12

Serasker Paşa ma‘iyyetinde istihdâm gönüllü askeri için gelen emr-i âlî
mefhûmu

Advâ-yı dîn-i mübîn olan Moskov keferesinin ümmet-i merhûme-i


Muhammediye hakkında derkâr olan sû-i kasdı ve ihâneti memâlik-i İslâmiye'ye
taraf taraf muhâceme eylemekde olduğundan bu def‘a gazâ ve cihâd kâffe-i ehli-i
İslâm'a beş vakit namaz gibi farz-ı ayn olup on iki yaşından yetmiş yaşına kadar harb
ü darbe kâdir kâr güzâr olanlardan gönüllü olarak cümlenin varıp ma‘iyyet-i hazret-i

177
seraskerîde istihdâm olunmasını ve gönderilen kimesne çiftçi ve marîz ve derbeder
ve Dersaadet matrûdlarından olmamak şartıyla gayret-i dîniyyeleri olan ehl-i İslâm'ın
gönderilmeleri bâbında sâdır olan bir kıt‘a emr-i âlîşân ilâ âhirihî

Kad vasale ileynâ

Fî 27 Z sene [1]243

SAYFA 5

HÜKÜM 13

Rumeli ve Anadolu'da tertîb olunan bedelât isti‘câli sadr-ı a‘zam mektûbu


ma‘iyyetinde hidivilerine irsâl ve tesyîre cümlenin ta‘ahhüdleri bi'l-iltimâs Kütahya
Sancağı'nın hâvî olduğu ve Denizli Hâssı tevâbi‘i kazâlarıyla on dokuz kazânın
ahvâl-i hâliye cihetiyle Rumeli ve Anadolu'da vâki‘ kazâlarda ta‘dîl ve tesviye
şurûtuna ri‘ayetle her birinden bedelât tertîb olunan mürettebâtdan ez-gayr-i teslîmât
matlûbâtından Denizli bakâsının isti‘câli hâvî sudûr eden sadr-ı a‘zam mektûbu

Fî 27 Z sene [1]243

SAYFA 6

HÜKÜM 14

Gönüllü askeri bâbında sâdır olan emr-i âlî

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâki‘ kazâların kuzât ve nüvvâbı -zîde fazlühüm- ve kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân livâ-i mezbûr Mütesellimi Mehmed Emin -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-
emâsil ve'l-akrân voyvodegân ve a‘yân ve vücûh-ı memleket ve bi'l-cümle iş erleri -
zîde kadruhum- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Cümleye ma‘lûm olduğu üzre advâ-yı dîn-i mübîn olan Moskov keferesi
ümmet-i merhûme-i Muhammediye hakkında cibillî ve …? derkâr olan sû-i kasd ve
ihâneti icrâ ve hafazallâhü te‘âlâ bîzâ-i beyzâ-yı mensûr-ı İslâmiyeyi kesr ve iftâ

178
zu‘m-ı bâtılıyla kuvvet ve miknete dayanarak mağrûrâne memâlik-i İslâmiyeyi taraf
taraf mehâc ve iftihâm etmekde ve Anadolu ve Rumeli cânibinden sevk ve tebyîn
olunan guzât-ı muvahhidîn dahi muktezâ-yı gayret-i dîniyyeleri üzre ref‘-i sâib-i a‘dâ
maslahatla uğraşmakda iseler de kefere-i düzah karînin kesretine nazaran el-hâletü
hâzihî mevcûd olan asâkir-i zafer me’âsir mukâbele-i a‘dâya gayret-i kâfî olacağı
zâhir ve bu sefer esfâr-ı sâbıkaya mukîs olmayıp kefere-i makhûrenin bu tavr
hareketine göre gazâ ve cihâd kâffe-i ehl-i İslâma beş vakit namaz gibi farz-ı ayn
olmuş ve farziyyeti vâcibü'l-inkıyâd-ı pâdişâhânemle te’kîd eylemiş olduğundan
ma‘azallâhi te‘âlâ bu farz kat‘îdir her kim bilâ-özr-i şer‘î ta‘allül ve muhâlefet eder
ise âsim ve âsî olarak müstehıkk-ı mücâzât olacağı cânib-i şerî‘at-i garrâdan beyân
buyurulmuş olduğuna binâ’en memâlik-i mahrûsamda eli silâh tutan ve harbe ve
darbe kâdir olan ehl-i îmân durup oturacak ve katl olmayıp mücerred muhâfaza-i dîn-
i mübîn ve muhârese-i memâlik-i müslimîn için mukâbele-i düşmanda bulunan dîn
karındaşlarımızın imdâdına erişip üzerlerine farz-ı ayn olan emr-i gazâ ve cihâdı
icrâya çalışmaları lâzime-i zimmet-i diyânet ve râtıbe-i uhde-i hamiyet idiği cümleye
müstağnî-i ta‘rîf ve iş‘âr olmakdan nâşî Kütahya Sancağı'ndan çiftçi ve çoban ve
aceze ve alîl makûlesinden ve matrûd takımından olmayarak on iki yaşından yetmiş
yaşına kadar eli ve ayağı tutar cenk ve işe yarar ve esliha kullanır piyade ve süvari
bi'l-cümle ehl-i İslâm'ın ale'l-umûm Anadolu Vâlîsi ve Bolu ve Viranşehir ve
Kastamonu ve Ankar ve Kengırı ve Eskişehir sancakları mutasarrıf ve bi'l-istiklâl
asâkir-i mansûre seraskeri düstûr-ı mükerrem müşîr-i müfehham nizâmü'l-âlem
Hüsrev Mehmed Paşa -edâmallâhü te‘âlâ iclâluhû- ma‘iyyetinde istihdâm olunmak
ve cümlesi gönüllü olarak hasbeten lillâhi te‘âlâ emr-i gazâ ve cihâdda bulunmak
üzre Dersaadetime i‘zâm ve irsâl kılınmaları husûsu siz ki kuzât ve nüvvâb ve
mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz bu def‘a serasker-i müşârun-ileyh cânibinden
sizlere buyuruldu tenbîh ve iş‘âr ve mahsûs mübâşir dahi ba‘s ve tisyâr kılınmış
olmakla mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla serasker-i müşârun-ileyhin
tıbkı tahrîr ve tenbîhi vechle livâ-i mezbûrun on iki yaşından yetmiş yaşına kadar
büyük ve küçük umûmen erbâb-ı harb ve darbının süvari ve piyade gönüllü olarak fî
sebîlillâh ikâme-i farîza-i gazâ ve cihâd için seyr-i serî‘le Dersaadetime erişmeleri
emrine kemâl-i ikdâm ve mübâderet eylemeniz fermânım olmağın tenbîhen ve
ikdâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve (…) ile tisyâr olunmuşdur imdi
bu sefer esfâr-ı sâbıkaya mukîs olmayıp ber-muktezâ-yı şer‘-i şerîf gazâ ve cihâd

179
ferden ferdâ kâffe-i ehl-i îmâna farz-ı ayn olmuş idiğinden bu emr-i dînde ibrâz-ı
gayret ve sadâkat edenler dâreynde kat ender kat mükâfât-ı hasenesini müşâhede
edecekleri misillü ma‘azallâhi te‘âlâ hilâfını irtikâb edenler dünyâda pençe-i gazb-ı
şâhânemden tahallus girîbân edeceklerinden başka hafazahullâhü te‘âlâ firâr ani'r-
rızâ ekber kebâirden olmak mülâbesesiyle rûz-ı cezâda dahi azâb-ı elîme giriftâr
olacaklarında şüphe olmadığı zâhir ve celî olmakla işbu emrim tarafınıza vardığı gibi
bir an ve bir dakîka imrâr-ı vakti tecvîz etmeyerek livâ-i mezbûrun piyade ve süvari
cümleten gönüllü olmak ve çiftçi ve rençber ve marîz ve derbeder makûlesinden ve
matrûd takımından olmamak ve mürettebât-ı sâireye halel gelmemek üzre on iki
yaşından yetmiş yaşına kadar umûmen erbâb-ı harb ü darbın ma‘iyyet-i serasker-i
müşârun-ileyhde emr-i gazâ ve cihâda istihdâm olunmak üzre ucâleten ve
müsâra‘aten Dersaadetime sevk ve irsâl husûsuna bi'l-ittifâk kemâl ve ikdâm ve
sür‘at eylemeniz kat‘î matlûb-ı pâdişâhânem idiği ve bu emr-i dînde her kim ta‘allül
ve muhâlefet ederse ben gitmem falân gitsin lakırdılarına cür’et eder ise şer‘-i şerîfe
ve emr-i ulü'l-emre adem-i itâ‘at eylemiş olacaklarından o makûlelerin icrâ-yı cezâ-
yı sezâlarında dakîka fevt olunmayacağı cezmen ve yakînen ma‘lûmunuz oldukda
ana göre davranıp icrâ-yı emr ve irâde-i kâtı‘a-i mülûkâneme bi'l-ittihâd sarf-ı vüs‘
ve kudret ve zinhâr ve iğmâz ve rehâvet ve imrâr-ı vakit misillü ref‘ ve hâlât
vukû‘undan gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda meşrûh üzre şeref-yâfte-i
sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at
makrûnuyla âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasız.

Kad vasalehû

Fî 4 Z sene [1]243

SAYFA 6

HÜKÜM 15

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim dergâh-ı âlî kapıcıbaşılarından Kütahya


Mütesellimi izzetli Mehmed Emin -zîde mecduhû- ve şerî‘at şi‘âr Kütahya kâdîları
ve Kütahya Sancağı'nın hâvî olduğu kazâların nâibleri fazîletli efendiler -zîde

180
ilmuhüm-ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân zikri âtî asker tahrîr ve ihrâcına me’mûr ve
hânemiz arkadaşlarından Arif Ağa ve a‘yân ve muhtârân ve voyvodegân ve zâbitân
ve vücûh-ı ahâlî ve sâir iş erleri ve sınır sâhibleri -zîde kadruhüm- inhâ olunur ki,

Ber-muktezâ-yı vakt ü hâl düşen maslahata göre semt-i gazâ ve cihâda sevk
ve irsâl olunmak üzre Anadolu'nun ba‘zı münâsib mahallerinden Dersaadet'e biraz
asâkir-i nusret me’âsir tertîbi lâzım gelmiş olduğundan ber-muktezâ-yı irâde-i aliyye
Kütahya Sancağı kazâlarından dahi mürettebât-ı sâireye halel gelmemek şartıyla başı
bağlu ve işe yarar yüz on beş nefer piyade asker tertib ve muktedir sergerde ile
Dersaadet'e sevk ve tesrîre ikdâm ve sür‘at olunmak bâbında şeref-bahşâ-yı sahîfe
sudûr olan fermân-ı celili'ş-şân mukaddem gönderilmiş ve mu’ahhar asâkir-i
matlûbe-i merkûme iki yüz nefer dahi süvari zam ve ilâve olunmak emr ve
tenbîhâtını mutazammın sudûr eden emr-i âlî dahi irsâl olunmuş olduğundan
muktezâ-yı gayret ve diyânetleriniz üzre sâlifü'l-beyân iki kıt‘a fermân-ı celili'l-
ünvân mantûk-ı münîfi vechle yüz elli beş nefer piyade ve iki yüz nefer sürgüne
cem‘an üç yüz elli beş nefer asâkirin güzîde ve tüvânâ olarak tedârik ve tahrîr ve
muktedir sergerde nasbıyla bu günlerde Dersaadet'e eriştirilmesi emr-i ehemine bi'l-
vücûh dikkat eyleyecekleriniz bâhir ve âşikârsa da cümleye ma‘lûm olduğu vechle
düşman-ı dîn-i hazelân karîn Rusyalı keferesinin sû-i kasd ve ihâneti ve etrâf ve
eknâfdan sâir düşmenânı dahi tahrîk ve kendiye teb‘iyet birle taraf be-taraf hücûm
eyleyerek dîn ve devlet-i aliyye ve kâffe-i İslâmiyân-ı îrâs-ı shasâr ve mel‘anet
etmekde olduğu derkâr ve ma‘âzallâhü te‘âlâ maslahat bir tarafdan sıkışmış olduğu
bâhir ve âşikâr ve bu takdîrce olduğu bâhir ve âşikâr ve bu takdîrce mukâbele-i bi'l-
misl kâ‘idesine ri‘âyet kılınarak ve bu vakt evkât-ı sâireye ve işbu sefer-i azîme
esfâr-ı sâbıkalara kıyâs tutulmayarak îfâ-yı ve icrâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve a‘dâ-
yı kelimetullâhi'l-ulyâ eden kâffe-i mü’minîn ve muvahhidîn üzerlerine lâzım gelmiş
olduğu bedîhî bedîdâr ve bu bâbda ferd-i âferideden ben esnâfım ve ben erbâb-ı
ticâretim veyahut ketebeden ve gerek talebe-i ulûmdan veyahut hademe-i devlet-
mendim demeyip cümleten kalkıp düşman-ı dîn-i mübîn üzerlerine guluvv ve hücûm
ve îsâl-i savlet ve izhâr-ı celâdet eylemek îcâb ve iktizâ eylemiş olduğundan livâ-i
mezkûr dâhilinde vâki‘ kâffe-i kazâ ve kasabât ve kurâda kâin mü’minîn ve
muvahhidînin çoban ve çiftçi makûlesi alîl ve marîz olmayıp on iki yaşından altmış
yaşına kadar eli ve ayağı tutar ve harbe ve darbe muktedir ve esliha kullanur şecî‘ ve

181
bahadır kimesnelerin ale'l-umûm ma‘iyyet-i âcizânemizde istihdâm olunmak ve
cümlesi gönüllü olarak hasbeten lillâhi te‘âlâ Dersaadet'e celb kılınmak irâde-i
seniyye-i hazret-i pâdişâhî muktezâsından idiği sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyh ve
kuzât ve nüvvâb efendiler ve muhâtabûn sâirlersiz zikr ve beyân olunduğu vechle
işbu sefer husûsu başka mâddeye kıyâs olunur makûlesinden olmadığından ve bu
bâbda her kimden betâet ve rehâvetden ve me’mûl gayr-i hâlât ve keyfiyet vukû‘a
gelir ise isim ve şöhretleriyle cânib-i şerî‘at-i garrâdan i‘lâma mübâderet ve ibtidâ-yı
emirden tarafıma ihzâr ve mukaddime-i gazâ niyyet-i hâlisânesiyle bi-hakkın hüdâ-yı
lem yezel kendi yedd-i âcizânem bilâ-emân ve bilâ-su’al hemen ser-i menhûsunu
vücûd-ı levs-i âlûdundan kat‘ ve tefrîk eyleye hüküm muhakkak idiği ma‘lûmunuz
oldukda vusûl buyuruldukda hemen küçük ve büyük demeyip erbâb-ı harbden
bulunanları gönüllü olmak şartıyla fi sebîlillâh cihâd ve gazâ için ber-vech-i sür‘at
tahrîr ve tedârik ve mübâşir-i mûmâ-ileyhe terfîkan doğru tarafımıza irsâl ve tisyâr a
bi'l-ittifâk gayrete mübâderet ve zikr olunduğu üzre me’mûl gayr-i hâlât vukû‘
bulursa haklarınızda derkâr olacak vehâmet âkıbeti muhakkak bilip ana göre harekete
dikkat ve sen ki mübâşir-i mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzerine
şu asâkir-i İslâm'ın livâ-i mezkûrdan gâyetü'l-gâye işe yarar olarak serî‘an tahrîk ve
bi'l-istishâb Dersaadet'e tesyîrine ibtidâr ve mübâderet ve hilâfını mazmûnu
buyuruldu etvâr-ı nâ-bercâ vukû‘undan kemâliyle ittikâ-i tâm ve mücânebet
eylemeniz bâbında dîvân-ı Anadolu ve Seraskerîden işbu buyuruldu tahrîr ( )ile irsâl
olunmuşdur. Bi-mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mûceb-i buyuruldu amel ve
hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye tehâşî ve mübâ‘adet eyleyesin deyü

Kad vasale ileynâ

Fî selh-i Z sene [1]243

SAYFA 7

HÜKÜM 16

Denizli ve Honaz ve Çarşamba-i Lazkiye'de Bekri ve Denizli Hâssı


Voyvodası Şeyh Mustafa tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

182
El-hâletü hâzihî Moskov keferesi üzerine sefer-i hümâyûnum tahakkukuna
binâ’en ba‘zı mehâmm-ı seferiye ve husûsât-ı sâire müzâkeresi zımnında Denizli
Kazâsı'na tâbi‘ Dere Karyeli Veliyyüddin ve Tüysüz Şeyh Mustafa ve Çakırzâde El-
Hâc Mustafa ve Hamildi oğlu El-Hâc Mustafa ve Şükrü oğlu El-Hâc Mehmed ve
Çizmeci El-Hâc Ahmed oğlu El-Hâc Mustafa ve Kafi Karyeli Hasan ve El-Hâc
Hüseyinzâde Hafız Hüseyin ve Honaz Kazâsı sâkinlerinden Şeyh Mehmed ve Hasan
Bey oğlu Ahmed ve Veli Hâcı Mustafa ve Çarşamba-i Lazkiye Kazâsı'na tâbi‘
Köynü Karyesi sâkinlerinden El-Hâc Hasan ve Veli ve Hâcı Mahmud ve Hâcı
Süleyman nâm kimesneler ile vücûhdan sâir söz anlar mevsûkü'l-kelim kimesnelerin
Dersaadetime celbi lâzım gelmekden nâşî siz ki nâibler ve voyvoda-i mûmâ-
ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde merkûmları ve sâir vücûhdan çend nefer söz anlar
kimesneleri mübâşir ta‘yîn olunan sadr-ı a‘zam çuhadarlarından Hüseyin -zîde
kadruhûya- terfîkan Dersaadetime i‘zâm ve irsâle ikdâm ve mübâderet eylemeniz
fermânım olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve mübâşir-i mûmâ-
ileyh ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda isimleri muharrer kesân ile vücûhdan çend
nefer mevsûkü'l-kelim kimesneleri ta‘yîn olunan mübâşir-i mûmâ-ileyhe terfîkan
Dersaadetime irsâle ihtimâm ve dikkat eylemeniz irâde-i seniyyem muktezâsından
idiği ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı emr ve irâde-i
seniyyeme ihtimâm ve dikkat ve hilâfından ittikâ ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında
sâdır olan emr-i âlî

Kad vasale ileynâ

Fî 7 M sene [1]244

SAYFA 7

HÜKÜM 17

Tevzî‘ olunup tahsîline dâir sâdır olan emr-i âlîşândır

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Denizli Kazâsı nâibi Mevlânâ -zîde ilmuhû-


ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Denizli Hâssı Voyvodası Şeyh Mustafa -zîde
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân zâbitân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri -
zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

183
Muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre mevâdd-ı zulmiyenin her tarafdan ref‘ ve
imhâsıyla şerî‘at-ı mutahhara-i hazret-i peygamberînin mâ hüve hakkihâ icrâsı
husûslarına mutazammın bi'r-re’y hatt-ı hümâyûn-ı adâlet-makrûn-ı pâdişâhânemle
müveşşah bundan akdem Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ısdâr ve hâssam
hasekileriyle tisyâr olunan mufassal ve meşrûh evâmir-i pâdişâhânemle tenbîh ve
iş‘âr olunduğu üzre memleketlerde olan tekâlîf ve tevzî‘ât defâtirlerinin hakîkati
anlaşılmak için her bir kazânın tevzî‘i defteri altı ayda bir kere Dersaadetime
gönderilerek bu tarafda masârıfât-ı vâkı‘alarının tetkîkât ve tenkîhâtına ihâle-i enzâr-ı
dikkat ve ba‘dehû makâm-ı Sadâretden bâlâ-yı defterde keşîde olunarak masârıf-ı
sahîhanın mikdâr-ı tasrîhiyle tevzî‘a ruhsatı hâvî emr-i âlî ile mahalline i‘âde birle
öteden beri tevzî‘ât-ı vâkı‘a ba‘zı kazâda hâne ba‘zı mahalde çift i‘tibâriyle ve re‘âyâ
karyelerinde dahi orak hesâbıyla ola geldiğinden defter-i sahîhde ve gerek verilecek
emr-i âlîde ta‘yîn ve tasrîh olunacak mikdâra göre ol kazânın her bir karyesine hâne
ve çift ve orak başına kaç kuruş isâbet eder ise ana göre tevzî‘ ve tahsîline mübâşeret
kılınması tenbîhâtı derc ve tebyîn olunmuş ve bu husûs umûr-ı mu‘tenâdan olmak
mülâbesesiyle işbu defâtir-i tevzî‘âtın bu tarafda tedkîkât ve tenkîhâtı maslahat
ehemmine mevâlî-i fihâmımdan hâlâ Harameyn Müfettişi akzâ kuzâti'l-müslimîn
Mevlânâ Mehmed İzzet -zîde fezâiluhû- bi'l-intihâb me’mûr ta‘yîn kılınmış
olmakdan nâşî bu def‘a Denizli Kazâsı'nın iki yüz kırk üç senesi rûz-ı Hızır
i‘tibâriyle Dersaatime gönderilen mümzâ ve muharrer tevzî‘ defterinin yekûnu bir
yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşa bâliğ olmuş ve defter-i mezkûr mevlânâ-yı
mûmâ-ileyhe lede'l-havâle ol dahi muktezâ-yı me’mûriyeti üzre ba‘de'l-mutâla‘a ol
vechle tevzî‘ ve tahsîli iktizâ eylediğini mübeyyin zîr-i deftere imzâ ve temhîr etmiş
ve bi'l-fi‘l sadr-ı a‘zam sütûde şiyem ve vekîl-i mutlak-ı kaviyyü'l-himem tarafından
bâlâsı deftere sah keşîde kılınarak defter-i mezkûr i‘âde ve irsâl kılınmış olmakla siz
ki nâib ve voyvoda ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde sâlifü'z-zikr bir
yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşu ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifetiyle kazâ-i
mezkûr ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet olunarak tevzî‘ ve taksîm ve yerli
yerinden cem‘ ve tahsîl ile mahallerine te’diye ve teslîmine dikkat ve meblağ-ı
mezbûrun hîn-i tevzî‘inde bunca zam ve ilâve olunmak veyahut tahsîlât nâmıyla veya
[nâm-ı âharla] akçe ahz ve tahsil kılınmak lâzım gelir ise bi't-tahkîk mütecâsir
olanların haklarından gelineceği muhakkak ve mukadder olduğuna binâ’en ana göre
amel ve harekete ikdâm ve ihtimâm-ı tâm eylemeniz bâbında fermânım olmağın işbu

184
emr-i şerîfim ısdâr ve tisyâr olunmuşdur imdi keyfiyet ma‘lûmunuz oldukda ber-
vech-i muharrer amel ve hareketle îfâ-yı levâzım-ı sadâkate dâmen-i dermiyân gayret
ve meblağ-ı mezbûrun kazâlara sûret-i tevzî‘i ve tahsîli bu tarafda dahi ma‘lûm
olmak için i‘lâmâtın Dersaadetime irsâl ve takdîmine müsâra‘at ve muğâyir-i vaz‘a
irâ’et-i ruhsat ile nefsinizi tehlikeye ilkâdan gâyetü'l-gâye tehâşî ve mücânebet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyuruldu ki vusûl buldukda bu
bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve
lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnu makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından mübâ‘adet
eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfe i‘timâd eyleyesin.

Kad vasale ileynâ

Târîh fî 13 M sene [1]244

Kazâ-i Denizli

655 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksît-i evvel

065,5 kuruş Harc-ı bâb

065,5 Hizmet-i mübâşiriye

786

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye

565 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksît-i evvel

056,5 kuruş Harc-ı bâb

056,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

678 kuruş

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye

185
217 kuruş İmdâdiye-i seferiye ve taksît-i evvel

0218,5 kuruş Harc-ı bâb

021,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

280 kuruş

Kazâ-i Honaz

87 kuruş İmdâdiye-i seferiye ve taksît-i evvel

09 kuruş Harc-ı bâb

09 Hizmet-i mübâşiriye

106 kuruş

Kazâ-i Gököyük

66 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksit-i evvel

06,5 kuruş Harc-ı bâb

06,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

79 kuruş

SAYFA 8

HÜKÜM 17(a)

Müftü efendinin hanında olup ma‘rifet-i şer‘le furuht olunan eşyâ


mütenevvi‘adır ki ber-vech-i âtî zikr eder.

Fî 11 C sene [1]245

Köhne şal cebe, 1 adet, 3,5 kuruş

186
Köhne Entari, 7 kuruş

Abânî, 15 kuruş

Çuha köhne cebe, 32 kuruş

Salta marka 6 kuruş

Kürk, 41,5 kuruş

Çakşır, 15 kuruş

Basma entari köhne, 3 kuruş

Köhne cebe, 6 kuruş

Köhne kısa entari, 2 kuruş

Gömlek, 13 kuruş

Köhne çakşır, 2 kuruş

Hırdavât 2,5 kuruş

Pabuç çift 2,5 kuruş

Köhne fes 1 kuruş

Uçkur 2 kuruş

Köhne şal 8 kuruş

Köhne abdestlik 7 kuruş

Def‘a köhne cebe 8 kuruş

Müsta‘mel çetari entari basma entari 30 kuruş

Köhne biniş 12 kuruş

Basma beyaz hakî entari 35 kuruş

Beyaz hırdavat 15 kuruş

187
Müsta‘mel beyaz entari 6 kuruş

Köhne abânî entari 6 kuruş

Eski bohça 9 kuruş

Şalvar-ı akalide 10 kuruş

Müsta‘mel nâka kürk 100 kuruş

Tabanca 8 kuruş

Kilim 6 kuruş

Def‘a kilim 12 kuruş

Seccâde 46 kuruş

Def‘a seccâde 30 kuruş

Def‘a müsta‘mel seccâde 21 kuruş

Köhne ihrâm 5 kuruş

Kilim 5 kuruş

Kilim 6 kuruş

Def‘a kaba seccâde 6 kuruş

Köhne seccâde 3 kuruş

Şemsiye 3 kuruş

Heğbe-i kalide 3 kuruş

Def‘a heğbe 4 kuruş

Fes 6 kuruş

Çubuk takımı 3 kuruş

Câmi‘-i sağîr kitâbı 1 aded

188
Şifâ-yı şerîf 1 aded

Çizme ve resim 22

Cem‘an yükûn

534 kuruş yalnız beş yüz otuz dört kuruşdur

526 kuruş

Hurrire bi-ma‘rifet-i Emîn-i Beytü'l-mâl ve'ş-şer‘ nemekahû el-fakîrü ileyhi


azze şânuhû Esseyyid Mehmed Arif el-müvelle'l-hilâfe bi-kazâ-i Denizli -ufiye anhü-

Esseyyid Mehmed Arif

SAYFA 9

HÜKÜM 18

Tevzî‘ defteridir.

İşbu bin iki yüz kırk üç senesine mahsûben Hâss-ı Denizli ve tevâbi‘i
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘a idâresi için cevz-i ma‘dûd
ta‘bîriyle ber mu‘tâd-ı kadîm Denizli Hâssı voyvodası bulunanlara tahsîsen tahsîline
ta‘alluk buyurulmuş olan irâde-i seniyye mûcebince gayr-i ez afv taksît-i evveli olan
rûz-ı Hızır ve taksît-i sânîsi dahi rûz-ı Kasım duhûllerinde olmakla taksît-i ûlâ-yı
mezkûr ile kazâhâ-i mezkûrede umûr-ı mühimme ve matlûbât-ı sâire ile bâ-emr-i âlî
ve bâ-buyuruldu âmed şud eden mübâşirân ve müste‘cilân ve sâ’ir hademeye verilen
hizmet-i mübâşiriye ve ücret-i bargiriye ve masrûfât-ı sâ’ire kazâhâ-i mezkûrenin
hukkâm ve zâbitânı ve ihtiyârları ma‘rifetleriyle ve ma‘rifet-i şer‘le ba‘de'l-hesâb zîr-
i defterde tasrîh ve beyân olunduğu vechle terâküm etmiş olan mebâliği sâbıklarına
kıyâsen kazâhâ-i mezkûreye ta‘dîli ve tesviye şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm ve her
birleri hisse-i mefrûzalarını edâya ta‘ahhüd ederek mümzâ defterini tahsîline
me’mûre teslîm olunmasını matlûb etmeleriyle berâ-yı tahsîl hâlâ hâss-ı mezkûre
voyvodası Şeyh Mustafa Ağa'ya verilen rûz-ı Hızır tevzî‘inin mümzâ ve memhûr
defteridir ki ber vech-i âtî zikr olunur.

189
Fî 13 Z sene [1]243

39500 kuruş Bâlâ şerhde zikr olunduğu voyvoda-i mûmâ-ileyhin mu‘tâdiyesi

18750 kuruş Emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hazînesine âid olan
matlûb-ı âlî buyurulmuş olan yetmiş beş nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi

03000 kuruş Bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile cânib-i âmireye mu‘tâd olan
ref‘-i menzil bedelinin taksît-i ûlâsı

11175 kuruş Denizli voyvodasından çend nefer vücûd bâ-irâde-i seniyye


Dersaadet'e gidip iki taksît verilmesini müte‘ahhid oldukları hınta ve şa‘îr ve ganem
bedellerini Kütahya hâkimi ve mütesellimi taraflarından vurûd eden pusula-i şer‘iyye
ve buyuruldu mûcebiyle nice kazâhâ-i mezkûr hisselerine isâbet eden mebâliğin
taksît-i sânîsi

00350 kuruş Zikr olunan taksît-i ûlâ olmak üzere mütesellim-i mûmâ-ileyh
cânibinden bedel-i mezkûru getiren Salih ve Mehmed Ağa'ya cümle ma‘rifetiyle
verilen ücret-i beygir ve harcirâh

72775 kuruş

00100 kuruş Bedeliye-i mezkûrenin mütesellim-i mûmâ-ileyh canibine


gönderilmiş olan taksît-i evvelinin vurûdunda noksan deyü matlûb olunup
mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibine verilen

04200 kuruş Bahr-i sefîd Boğazı'na Hâss-ı Denizli'den tertîb Kütahya


cânibine gönderilmiş olan yüz doksan dört neferden râh-ı rasta firâr edip mütesellim-
i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle Kütahya'da tanzîm olunup tarafından buyuruldu ki matlûb
eylediği yirmi bir neferin masârıfı

00250 kuruş Bâlâda zikr olunduğu üzre mütesellim-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle


tanzîm olunan yirmi bir neferin masârıfını matlûbuna bâ-buyuruldu gelen mübâşire
verilen hizmet ve ücret-i beygir

190
00310 kuruş bâlâda zikr olunan bedel akçesinin isti‘câline mütesillim-i
mûmâ-ileyh cânibinden bâ-buyuruldu gelen Tatar Emin Ağa'ya verilen hizmet ve
ücret-i beygir

ma‘rifetiyle Kütahya'da tanzîm olunup tarafından buyurulduyla matlûb


eylediği bir neferin masârıfı

77635 kuruş

00550 kuruş Vukû‘bulan teveccühât-ı hümâyûndan Anadolu Eyâleti uhde-i


seraskerîye ibkâ buyurulduğunu i‘lân zımnında mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibine
bâ-buyuruldu gelen Tatar Hüseyin Ağa'ya verilen 150 kuruş ve dâirelerine mu‘tâdiye
hizmeti nâmıyla verilen

03880 kuruş Zikr olunduğu üzre Bahr-i Sefîd Boğazı'na Kütahya cânibinden
gönderilmiş olan asâkirin yol masârıfı için bâ-irâde-i seniyye nasb olunan vekîl-i
harc çâkerîlerine verilmiş olan akçe vefâ etmeyip fazla olan masârıfdan Kütahya
mahkemesinden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince kazâhâ hisselerine isâbet eden

00385 kuruş Zikr olunan fazla masârıfının matlûbuna mütesellim-i mûmâ-


ileyh cânibinden bâ-buyuruldu gelen mübâşir Hasan Ağa'ya verilen hizmet ve ücret-i
beygir

00497 kuruş Bâlâda zikr olunan Bahr-i Sefîd Boğazında olan neferâtın
mâhiyeleri matlûbuna mütesellim-i mûmâ-ileyhtarafından bâ-buyuruldu gelen
Mübâşir Eyüb Ağa'ya hizmet ve ücret-i beygir

82948 kuruş

00250 kuruş Bâlâda zikr olunan doksan dört neferin gönderilmezden akdem
isti‘câline mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibinden gelen Tatar Mehmed Ağa'ya verilen
hizmet ve ücret-i beygir

191
00183 kuruş Evkât-ı hamsede mefrûzanın vaktiyle edâ olunması bâbında
sâdır olan emr-i âlînin bir kıt‘a sûretiyle mütesellim-i mûmâ-ileyh cânibinden
buyurulduyla gelen mübâşir ve hizmet-i ücret

00350 kuruş Nisvândan mâ‘adâ mecmû‘ zükûrun fîmâ ba‘d zer sim ile
masnû‘ ise isti‘câlinden ictinâb eylemeleri bâbında sâdır olan emr-i âlînin bir kıt‘a
sûretiyle gelen mübâşiriye

00125 kuruş Firârî Emîr oğlu Hüseyin'in ihzârına mütesillim-i mûmâ-ileyh


cânibinden bâ-buyuruldu gelen gavvâsına verilen hizmet ve ücret-i beygir

83856 kuruş

04075 kuruş Bi-tevfîkillâh derdest-i tahrîr olunmakda olan asâkir-i mansûre-i


Muhammedi'ye'ye ilhâk için bâ-emr-i âlî matlûb buyurulan yirmi yedi neferine kisve
ve harclıkları ve yol ve Mihaliç'den sefîne masârıfları ve ma‘iyyetlerinde altı nefer
süvarinin beygir ücretleri

0595 kuruş Neferât-ı mezkûrenin matlûbuna emr-i âlî ile mütesellim-i mûmâ-
ileyh cânibinden gelen Said Efendi'ye verilen hizmet ve ücret-i beygir

00375 kuruş Emvâl-i mîrî ve matlûbât-ı âlînin vaktiyle mahallerine edâ


olunması bâbında Anadolu Vâlîsinin buyuruldusuyla gelen mübâşir Mustafa Ağa'ya
verilen hizmet

00100 kuruş bâlâda zikr olunduğu üzre simli elbise men‘ine dâir sâdır olan
fermân-ı âlî ile gelen devlet-i aliyye Tatarı Mustafa Ağa'ya verilen hizmet

89001 kuruş

00100 kuruş Murûr tezkiresinin te’kîdi hâvî sâdır olan fermân-ı âlî ile vurûd
eden Devlet-i aliyye tatarına verilen hizmet

01350 kuruş Mir-i mîrân mensûhât timarı nâmıyla Anadolu vâlîlerinin


buyuruldusuyla ashâbına verilmekde olan timarları Denizli ve tevâbi‘i kazâlarında
mahalleri olmadığından defter-i tevzî‘a idhâl olunan

192
02000 kuruş Kezâlik Çukur timarı nâmıyla Anadolu vâlîlerinin
buyuruldusuyla ashâbına verilmekde olan timarların Denizli ve tevabi‘i
kasabalarında mahalleri olmadığından defter-i tevzî‘e idhâl olunan

01000 kuruş Nefs-i Denizli a‘yânı bulunanlara öteden beri verilmekde olan
mu‘tâdiye

93451 kuruş

02600 kuruş Denizli Voyvodası bulunanların mutfak masârıfına medâr olmak


üzre öteden beri cânib-i vilâyetden verilen mu‘tâdiye

01750 kuruş Denizli Voyvodalarına mahsûs olan konağının bâ-defter-i


müfredât ta‘mîr masârıfâtı

02000 kuruş Denizli kazâlarından Buldan ve Gököyük ve Honaz kazâları


perişânü'l-hâl olmakla cümle ma‘rifetiyle i‘âne olunan

00250 kuruş Mütesellim-i mûmâ-ileyhtarafından ref‘-i menzil bedelinin


isti‘câline gelen mübaşir Raif Ağa'ya hizmet ve ücret-i beygir

100051 kuruş

001250 kuruş İşbu tevzî‘ defteri bâ-irâde-i seniyye derbâr-ı adâlet medâra
getiren Muhtarândan Mehmed Ali Ağa ve Mustafa Ağa'ya cümle ma‘rifetiyle verilen
harcirâh ve ücret-i beygir

050000 kuruş Kütahya Vâlîsi müşârun-ileyh efendimiz hazretleri tarafından


verilen semere-i mukâta‘a-i mu‘tâdiye

010000 kuruş Bâlâda zikr olunan mebâliğin güzeştesine

002051 kuruş Bâlâda zikr olunan tertîb-i seferiyyeden müstesnâ olarak


bâkîsinden bâ-emr-i âlî kuruş başına birer para da harc olunan

163352 kuruş

Yalnız bir yük altmış üç bin üç yüz elli iki kuruşdan tevzî‘i iktizâ eder.

Kazâ-i Denizli 59605 kuruş

193
Kazâ-i Ezine 39705 kuruş

Kazâ-i Buldan 29800 kuruş

Kazâ-i Honaz 19350 kuruş

Kazâ-i Gököyük 14892 kuruş

Ta‘allaka nazarî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed İzzet el-memûr-ı Ezine -


gufira lehû-

Cem‘an yekun163352 kuruş

SAYFA 9

HÜKÜM 18(a)

İşbu bin iki yüz kırk üç senesine mahsûben Hâss-ı Denizli ve tevâbi‘
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘ayı idâresi için ceviz-i ma‘dud
ta‘bîriyle ber-mu‘tâd-ı kadîm Denizli Hâssı voyvodaları bulunanlara tahsîsen
tahsîline müte‘allik buyurulmuş olan irâde-i seniyye mûcebince afv-i taksît evvel ve
rûz-ı Hızır ve taksît-i sânî dahi rûz-ı Kasım duhûllerinde olmakla taksîti ûlâsı mezkûr
ile senede iki taksît ile verilen Kalyoncu bedelinin taksît-i sânîsi devletli Serasker
paşa efendimizin semere-i mukâta‘asıyla kazâhâ-i mezkûrdan umûr-ı mühimme ve
matlûbât-ı sâire ile bâ-emr-i âlî ve bâ-buyuruldu âmed şud eden mübâşirine ve
müste‘cilân ve sâir hademeye verilen hizmet-i mübaşiriye ve ücret-i beygir ve
masrûfât-ı sâire kazâhâi mezkûrenin hukkâm ve zâbitânı ve sa‘adetli voyvoda ağa ve
muhtârân ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘le Dersaadet'e takdîm olunan mümzâ defterin
bâlâsına makâm-ı sadâret-penâhîden sah keşîdesiyle tevzi‘a ruhsatı hâvî sâdır olan
fermân-ı celili'ş-şânda tasrîh ve beyân olunan bir yük altmış üç bin üç yüz elli iki
kuruşa kazâhâ-i mezkûrenin hukkâm ve zâbitânı ve muhtârân ma‘rifetleri ve
ma‘rifet-i şer‘le meblağ-ı mezkûrun sâbıklarına kıyâsen ta‘dîl ve tesviye şurûtu üzre
tevzî‘ ve taksîm olundukda nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbet eden elli dokuz bin altı
yüz beş kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağanın kethüdâ vekâletlerine dört bin

194
kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm odabaşıya iki yüz kuruş ve şehir kethüdâsına iki yüz elli
kuruş ve Karcı Karyesi'ne i‘âne olunan beş bin kuruş ber-mu‘tâd ilâve ücret-i beygir
bin beş yüz kuruş ve Hacı Eyüblü Karyesi'ne ber-mu‘tâd hasır bahâsı iki yüz bir
mu‘tâd-ı kadîm kabristân mütevellîsi ve civâriye ve İncirpınar makûlesine verilen elli
kuruş hâkimü'l-vakt efendiye ber-mu‘tâd-ı kadîm verilen harc-ı defter ve harc-ı
i‘lâmât-ı cesime üç bin yedi yüz elli kuruş ber-mu‘tâd-ı kadîm kethüdâ ve
hüddâmlarına beş yüz kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm mahkeme kâtibi El-Hâc Şaban
Efendi yedi yüz elli kuruş ber-mu‘tâd-ı kadîm iki nefer muhzıra altmış kuruş ki
cem‘an yetmiş dört bin yedi yüz altmış beş kuruşa resîde olup cümle ma‘rifeti ve
ma‘rifet-i şer‘iyle tevzî‘ ve sâlyâne keş mahallât defterlerine taksîm ve her birleri
kabûl ve hisse-i musîbelerini edâya ta‘ahhüd etmeleriyle li-ecli't-tahsil hâs-ı mezkûr
voyvodası sa‘âdetli Şeyh Mustafa Ağa yedine verilen kazâ-yı mezkûrun mümzâ ve
memhûr defteridir ki ber-vech-i âti zikr u beyân olunur.

Fi'l-yevmi's-sâbi‘ aşer min şehr-i Muharremi'l-harâm li-sine erba‘a ve erba‘în


ve mi’eteyn ve elf.

Mahalle-i Ahtoy 2530 kuruş

Mahalle-i Meydan 1700 kuruş

Mahalle-i Saray 1680 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 1660 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 745 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 650 kuruş

Mahalle-i Eceler 75 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 1080 kuruş

Mahalle-i Derebostan 410 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1680 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1690 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddûs 1520 kuruş

195
Mahalle-i Kuramaz 805 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1355 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 1050 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 775 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1785 kuruş

Mahalle-i Arablar 250 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 5195 kuruş

Karye-i Karcı 16960 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1500 kuruş

Karye-i Kınıklı 1250 kuruş

Karye-i Manastır 3250 kuruş

Karye-i Çakmak 6150 kuruş

Karye-i Hâcı Eyüblü 2100 kuruş

Karye-i Saruhan 800 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 2000 kuruş

Karye-i Kebîr 335 kuruş

Karye-i Karaman 1170 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1055 kuruş

Karye-i Göveçlik 1760 kuruş

Karye-i Kurudere 855 kuruş

Karye-i Eskihisar 425 kuruş

196
Karye-i Goncaali 595 kuruş

Karye-i Şemikler 1600 kuruş

Karye-i Bağbaşı 635 kuruş

Karye-i Zeytun 470 kuruş

Karye-i Tekye 385 kuruş

Karye-i Gerzele 3400 kuruş

Karye-i Kayıhan 635 kuruş

Maktû‘ât 800 kuruş

Min-haysi'l-mecmû‘ 74765 kuruş

SAYFA 10

HÜKÜM 19

Şerâyi‘ şi‘âr Denizli ve Honaz ve Ezine ve Çarşamba ve Gököyük kazâlarının


kuzât ve nüvvâbı fazîletli efendiler -zîde fazluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân
Voyvodası izzetli ağa -zîde mecduhû- ve kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân vücûh-ı
memleket ve iş erleri ve muhtârân-ı sâire -zîdet mekâdirühüm- inhâ olunur ki

Anadolu vâlîleri bulunan vüzerâ-yı izâm efendilerimiz hazerâtına senede iki


taksîtile Anadolu Eyâleti'nde vâki‘ elviye ve kazâlardan bâ-fermân-ı âlî ta‘yîn ve
tahsîs buyurulan imdâd-ı hazariye bâ-irâde-i vâlî-i vâlâ şân-ı eyâlet-i Anadolu
Serasker-i zafer rehber devletli veliyyü'n-ni‘am efendimiz hazretlerine seferiye
olmak üzere tahsîs kılınmış mâl-ı imdâd-ı seferiyenin iki yüz kırk dört senesi re’sü'l-
harâm i‘tibâriyle vakit ve zamânı hulûl etmiş ve mâl-ı seferiye-i mezkûre ta‘cîl ale't-
ta‘cîl yerli yerinden cem‘ ve tahsîl ve hazine-i devletlerine irsâl ve tavsîl olunmak
husûsuna i‘tinâ olunmak emr ve fermân buyurulmuş olmakla Kütahya Mahkemesi
sicill-i mahfûzasından muhrec pusula-i şer‘iyyeleri işbu buyuruldumda matviyyen
taraflarınıza irsâl ve tisyâr kılınmış olduğu siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz
keyfiyet ma‘lûm-ı dirâyet melzûmları oldukda ber-mûceb-i pusula-i mezkûre
kazâlarınız hisselerine musîb olan mâl-ı imdâd-ı seferiye mebâliğini ma‘rifet-i şer‘

197
ve ma‘rifetiniz ve cümle ittifâk ve ittihâdlarıyla serî‘an ve âcilen yerli yerinden ve
îcâb iktizâ edenlerden cem‘ ve tahsîl ve müşârun-ileyh efendimizin hazîne-i
devletlerine tavsîl olunmak için i‘lâmıyla kabza-i memure tevdî‘an tarafımıza irsâl ve
tisyâra mübâderet ve bu bahâne ile fukarâ ziyâde şeyler tarh ve taksîminden ziyâde
hazer ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu
ısdâr ve Enderun Çavuşlarından Süleyman Ağa ile tisyâr olunmuşdur bi-mennihî
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-minvâl-i muharrer ve ber-mûceb-i buyuruldu amel
ve hareket ve hilâfından be-gâyet hazer ve mücânebet eyleyesin deyü

Kad vasale

Fî 25 M sene [1]244

Kazâ-i Denizli

655 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksît-i evvel

065,5 kuruş Harc-ı bâb

065,5 Hizmet-i mübâşiriye

786 kuruş

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye

565 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksît-i evvel

056,5 kuruş Harc-ı bâb

056,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

678 kuruş

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye

217 kuruş İmdâdiye-i seferiye ve taksît-i evvel

0218,5 kuruş Harc-ı bâb

198
021,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

280 kuruş

Kazâ-i Honaz

87 kuruş İmdâdiye-i seferiye ve taksît-i evvel

09 kuruş Harc-ı bâb

09 Hizmet-i mübâşiriye

106 kuruş

Kazâ-i Gököyük

66 kuruş İmdâd-ı seferiye ve taksit-i evvel

06,5 kuruş Harc-ı bâb

06,5 kuruş Hizmet-i mübâşiriye

Temme'l-kelâm

El-fakîrü ileyhi azze Nemekahû şânuhû Mevâlîzâde Esseyyid Hafız Mustafa


Enis el-müvelle'l-hilâfe bi-medînet Denizli -gufira lehümâ-

Esseyyid Hafız Mustafa Enis

SAYFA 10

HÜKÜM 20

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâki‘ kazâların kâdıları ve nâibleri -zîde fazhühüm- ve kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân Kütahya Sancağı Mütesellimi -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-
akrân zikri âtî esterânın mübâya‘a ihrâcına husûsuna mübâşir ta‘yîn olunan ve

199
dâ‘iyânı ve zâbıtân ve sâir iş erleri -zîde kadruhüm- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl
olıcak maʻlûm ola ki,

Tersâne-i âmirem havuzları ve Baruthâne-i ma‘mûrem çarkları ve


Humbarahâne ve Tophâne ve mahâll-i sâirede istihdâm olunmak üzre Anadolu
cânibinden ester mübâya‘a olunmayıp hizmet-i mezkûrda müstahdem esterândan
mürd ve amel mânde olanlar ile ebniye-i mîrîyede istihdâm olunan esterân dahi
mevcûd ahırdan verildiğine mebnî esterân-ı mîriyyenin kılleti derkâr olduğundan
hidemât-ı seniyyemde istihdâm olunmak üzre sâbıkı misillü Anadolu cânibinden
esterân tertîb ve mübâya‘ası husûsuna irâde-i aliyyem ta‘alluk etmekle sen ki
mütesellim-i mûmâ-ileyhsin mevkûfâtdan ihrâc ve derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an
irsâl bir kıt‘a memhûr ve mümzâ sûret-i defter nâtık olduğu üzre Kütahya Sancağı
kazâlarından tertîb olunan yirmi katar esterânın birer katarı beşer re’s olarak her bir
katarına yüz yirmi beşer kuruşdan iki bin beş yüz kuruş ve Âsitâne-i sa‘âdetime
gelince nafaka ve bahâ olarak bin beş yüz akçeden iki yüz elli kuruş ki cem‘an bin
yedi yüz elli kuruşun nısfı hîn-i vurûdunda edâ olunmak şartıyla diğer nısfı ber-vech-
i peşin Hazîne-i âmireden ifrâz ve mübâşirine tevdî‘an irsâl olunan bin üç yüz yetmiş
beş kuruş kazâlara tevdî‘ ve taksîm ve teslîm ederek güçlü ve kuvvetli ve genç olmak
üzre kâmil semer ve takım ve harbendeleriyle ucâleten ve müsâra‘aten mübâya‘a ve
Âsitâne-i sa‘adetime irsâl ve Istabıl-ı âmireme teslîmi husûsuna mezîd sa‘y ve gayret
eylemen fermânım olmağın işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâ ve mübâşir-i mûmâ-ileyh
ile tisyâr olunmuşdur imdi vusûlünde bâlâda beyân ve sûret-i defterde iyân kılındığı
üzre livâ-i mezkûr kazâlarından tertîb olunan yirmi katar esterânın güçlü ve kuvvetli
olarak serî‘an mübâya‘a ve ihrâcı muktezâ-yı irâde-i aliyyemden idiği ma‘lûmun
oldukda fermûde-i hümâyûnum üzre kazâhâ-i merkûmeden tertîb ve matlûb olunan
ol mikdâr katar esterânın mübâşirine teslîmen irsâl meblağ-ı mezbûr kazâlara tevzî‘
ve teslîm ederek güçlü ve kuvvetli ve genç olmak üzre mükemmel semer ve takım ve
harbendeleriyle ucâleten ve müsâra‘aten mübâya‘a ve Dersaadetime irsâl ve Istabıl-ı
âmireme teslîm husûsuna mübâderet eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb ve a‘yân ve
zâbıtân ve sâir mûmâ-ileyhimsiz siz dahi mûcib-i emr-i şerîfimle amel ve harekete
dikkat ve hilâf-ı rızâ ve muğâyir-i fermân bu bâbda ednâ mertebe tekâsül ve rehâvet
vukû‘u ihsâs olunu ise bir vechle cevâba kâdir olmayıp mes’ûl ve mu‘âteb olacağınız
emr-i muhakkak olmağıyla ana göre ol mikdâr esterânı gâyet güzîde ve tüvânâ olarak

200
cem‘ ve tedârik ve mübâşirine terfîkan irsâle sa‘y ve gayret ve bu bahâne ile tecrîm
ve tekdîrden ve bir gûne te‘âddî ve iz‘âcdan tevakkî ve mübâ‘adet eyleyesin ve sen
ki mübâşir-i merkûmsun sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre mahalline varıp
yedine verilen ale'l-hesâb akçeyi ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifet ve ittihâdlarıyla
tevzî‘ ve taksîm ve ol mikdâr esterânı bi'l-istishâb getirip Istabıl-ı âmireme teslîme
müsâra‘at eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i
şerîf-i âlîşânımın mazmûn-ı münîfi ile âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd
kılasız.

Kad vasale ileynâ

Fî 5 S sene [1]244

İşbu emr-i celîli'ş-şân mûcebince Kütahya Sancağı Mütesellimi tarafından


vurûd eden mûceb-i emr-i âlî buyuruldu.

Kayd şud.

SAYFA 11

HÜKÜM 21

Şerî‘at şi‘âr Kütahya Kâdısı fazîletli efendi -zîde fazluhû- ve şerâyi‘ şi‘âr
livâ-i mezbûrun hâvî olduğu kazâların kâdıları fazîletli efendiler -zîde fazluhüm- ve
kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri -zîde kadruhüm- inhâ
olunur ki,

Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Kütahya Sancağı Mütesellimi izzetli


Mehmed Emin Ağa'nın öteden beri din devlet-i aliyyeye lâyık ve rızâ-yı saltanat-ı
seniyyeye muvâfık hidemât-ı vâkı‘aları ve sadâkat-i dirâyetleri ind-i hayyizânemizde
makbûl ve merğûb olduğuna binâ’en bundan akdem Dersaadet'e tarafımıza celb birle
murahhas ve müstakil olarak kethüdâlık hizmetimize nasb ve ta‘yîn olunarak ilbâs-ı
hil‘at ve tarafından kethüdâları izzetli Feyzullah Ağa'yı livâ-i mezbûr kâimakâmının

201
ise mûmâ-ileyh Feyzullah Ağa'nın istikâmet ile mevsûf ve gayret-i diyânetiyle
me’lûf olduğu hasebiyle ağayı Kütahya Sancağı'nın umûr-ı mütesellimliği idâresine
tarafımızdan asâleten bu def‘a nasb ve ta‘yîn kılınmış olduğu siz ki efendiler ve
vücûh-ı memleket ve sâirlerisiz ma‘lûm-ı dirâyet melzûmunuz oldukda cümleye
ma‘lûm olduğu vechle a‘dâ-yı dîn-i mübîn ve mehîn-i şerî‘at-i cenâb-ı seyyidü'l-
mürselîn Moskov keferesi ümmet-i Muhammediye üzerine tehâcüm ve niyyet-i
fâsidesine mebnî mukâbele-i bi'l-misl şerâitine ri‘ayet-i gazâ ve cihâd ve kâffe-i ehli-
i İslâm üzerine fraz olmuş olduğuna binâ’en Kütahya Sancağı'nda çiftçi ve çoban ve
işe yaramaz makûlelerinden olmayarak on iki yaşından yetmiş yaşına kadar eli ve
ayağı tutar harb ve darbe kâdir olanlar hasbeten lillâhi te‘âlâ gönüllü olarak emr-i
cihâd merâsimini icrâ zımnında aceleten Dersaadet'e ma‘iyyet-i hâlisânemize
gelmeleri irâde-i kâtı‘a-i hazret-i cihân-dârî muktezâsından olmakla ol bâbda şeref
efzâ-yı sudûr olan evâmir-i celîleti'l-ünvân ile buyuruldularımız mukaddem ve
mu’ahhar irsâl ve tisyâr kılınmış ve peyder pey asâkir-i nusret me’âsir gelmiş ve
gelmekde ise işbu vakitler evkât-ı sâireye kıyâs olmayıp dîn ve devletimizin düşman-
ı ekberi olan bir tarafdan bilâd-ı İslâmiye'ye tehâtî ve tecâvüz ederek maslahat
gâyetü'l-gâye sıkışmış ve davranıp oturacak ve duracak zamânlar olmamağıyla nefs-i
Kütahya'dan ve hâvî olduğu kazâların ba‘zı mahallerinden alemler küşâd ve ağaları
nasb olunmuş ise karârı karâra ta‘lîk ederek hâli üzre durduğu lede't-tahkîk
ma‘lûmumuz olmakla işbu husûs mevâdd-ı seferiye ve umûr-ı dîniyyeden olup ednâ
mertebe rehâvet ve tekâsül edenler dünyâ ve âhiretde necât ve selâmet bulamayacağı
bi'd-defe‘ât bildirilmiş ve te’kîd kılınmış ise de bundan sonra avk te’hîr gûne hareket
ve hilâfına cesâret edenleri olur ise her kimler olur ise olsun o makûlelerin
haklarından hayal ve hâtıra gelmez ukûbet ile icrâ olunacağı âşikâr ve iğmâz
müsâmaha olunacağı bedîdâr olmağıyla asâkir-i mürettebeyi hâtıra ve gönüle
bakmıyarak ve geceyi gündüze katarak ve iki konağı bir ederek bir an ve bir sâ‘at
kadar tarafımıza eriştirilmesine bi'l-ittifâk ve'l-ittihâd teşmîr-i sâk dikkat eyleyesiz ve
sen ki mütesellim ağa mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre umûr-ı
mütesellimliğe dâir mesâlih-i lâzimenin rü’yet ve temşiyetine dikkat ve işbu
mazmûn-ı buyuruldu muktezâsınca şu asâkir maslahatına dâmen-i dermiyân gayret
ve tahsîlât-ı emvâl-i mîriyeye ve husûsât-ı mühimme-i Devlet-i aliyyede ikdâm ve
sür‘at ve vedî‘a-i cenâb-ı Rabbü'l-izzet olan sekene-i ahâlî fukarâsının sıyânet ve
cibâyeti esbâbının dahi dâimen istihsâline mübâderet ve cânib-i seniyyü'l-menâkıb-ı

202
hazret-i pâdişâhîye cümleden isticlâb-ı da‘avât-ı hayriyeye mübâşeret ve hilâf-ı
mazmûn-ı buyuruldu ednâ mertebe tekâsül ve kusûrdan mübâ‘adet eylemeniz için
me’mûriyetiniz hâvî te’kîd ve isti‘câlen ve ikdâmen ve ifhâmen Dîvân-ı Eyâlet-i
Anadolu ve Seraskerîden işbu buyuruldu ısdâr ve ( ) ile irsâl olunmuşdur inşâallâhü
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfını
tevcîzden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eyleyesiz deyü

Kad vasale

Fi 5 S sene [1]244

Mûcebince buyuruldu mütesellim-i Kütahya

Kayd şud

SAYFA 11

HÜKÜM 22

Şerâyi‘ şi‘âr Denizli ve Honaz ve Gököyük ve Çarşamba ve Ezine kazâları


kâdıları ve nâibleri fazîletli efendiler -zîde fazluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân
voyvoda izzetli ağa -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân vücûh-ı ahâlî ve
bi'l-umûm iş erleri -zîdet kadruhum- inhâ olunur ki

Bundan akdem Kütahya Sancağı'ndan bâ-fermân-ı âlî müretteb ve matlûb ve


Çanakkalesi'ne ba‘s ve tesrîr olunan asâkir-i nusret me’âsir ve mahall-i
me’mûriyetlerinde cânib-i Devlet-i aliyyeden verilmiş olan ta‘yînât ve me’kûlâtları
beleğan mâ belağ kâfî ve vâfî ise de dîn kalpazanı olup sînesinde nesâim-i îmânı
olmayan makûleleri habâset ve ihaneti izhâr birle oldukları mahalden birer takrîb
vilâyetleri tarafına firâr etmiş oldukları kal‘a-i mezkûre muhâfızı ve seraskeri devletli
veliyyü'n-ni‘am efendimiz tarafından derbâr-ı ma‘delet karâra bildirilmiş ve ol
vechle hâin-i dîn ve devlet olan eşhâs bed-bahtilerin beher hâl bulundukları
mahalden ahz ve girift ve mukayyeden ve mağlûlen savb-ı me’mûrelerine i‘âde
olunması muktezâ-yı irâde-i seniyyeden olup keyfiyet irâde-i seniyye akdemce
selefimiz cânibinden iş‘âr olunmuş ise de asâkir-i mezkûreden akdem firâr
edenlerden başka bu def‘a dahi kazâlarınızdan olarak seksen altı nefer asâkir firâr ve

203
kazâlarınız tarafına gelmiş oldukları muhâfız-ı müşârun-ileyh efendimiz tarafından
vurûduyla işbu buyuruldumuza mevzû‘an gönderilmiş olan defterden dahi
ma‘lûmunuz oldukda imdi siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz siz ber tıbk-ı irâde-i
şâhâne mukaddem ve bu def‘a firâren kazâlarınız tarafına vurûd eden hâinleri birer
hâl buldurup mahall-i me’mûriyetlerine i‘âde olunmak için bu tarafa irsâl eylemeniz
lâzımeden iken iğmâz-ı ayn ve tekâsül eylemeniz mûceb-i istiğrâb olunup muğâyir-i
rızâ-yı hazret-i pâdişâhî olmakla vusûl-i buyuruldumuzda mukaddem ve mu’ahhar
zuhûr eden firârîleri beher hâl buldurup savb-ı me’mûrelerine i‘âde olunmak için bu
tarafa irsâl ve tavsîle müsâra‘at bulunmadıkları sûretde yerlerine güzîde ve tüvânâ ve
tâmmü'l-esliha olarak ol mikdâr asâkir tedârik ve seyr-i serî‘ ile tarafımıza irsâl ve
tesbîre mezîd ihtimâm ve dikkat ve hilâfını tecvîzden mübâ‘adet eylemeniz bâbında
kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu tahrîr ve irsâl olunmuşdur. Bir
müddetden beri ba‘zı vülât ve hukkâm ve voyvoda ve a‘yân kendilerine mahsûs olan
âidât ve ma‘âşâta adem-i kanâ‘at birle zîr-i idârelerinde olan fukarâdan tekâlîf-i
sahîha ve matlûbât-ı seferiyyeden mâ‘adâ kendi cerr-i menfa‘atleri için fukarâdan
bilâ-mûceb akçe almak ve aralıkda şuna buna bî-asıl azv ve töhmet ve istinâd-ı
kabâhat ile fukarâ-yı ra‘iyyeti çift ve çubuk ve davarlarını sattırarak kendi tecrîm ve
tağrîm etmek misillü hilâf-ı şerî‘at-i garrâ ve muğâyir harekete ictirâ eyledikleri
tahkîk olunduğuna binâ’en fîmâ ba‘d vülât ve hukkâm voyvoda ve a‘yân kendilerine
mahsûs olan âidât-ı kadîmeye kanâ‘at birle tekâlîf-i sahîha ve mürettebât-ı
seferiyeden başka kendi nefisleri için bir akçe almamak ve bir kimesnenin cünha ve
kabâhati vukû‘unda darb ve tazir ve hadd-i kısâs misillü lâzım gelenlere ahkâm-ı
şer‘iyyesi ne ise icrâ olunup bir akçe cerîme almamak tenbîhâtına dâir bâlâları hatt-ı
hümâyûn-ı übbehet makrûn-ı pâdişâhânem müveşşah Anadolu ve Rumeli'nin üçer
kollarına mufassal ve meşrûh ısdâr ve tisyâr kılınmış olan evâmir-i celîle-i
mülûkânenin meâli münîfi ba‘zı müfsid ve muhrik mukûleleri kendü meram-ı
mefsedet encâmlarına göre tağyîr ve tahrîf ederek fukarâ kâffe-i tekâlifden mu‘âf
kılınmışdır deyü bir takım sade dil kimesneleri tağlît ve iğfâl ile matlûbât-ı mîriye ve
mürettebât-ı seferiyyenin ta‘tîline bâ‘is ve bâdî oldukları bu def‘a bi'l-ihbâr vâsıl-ı
sâmi‘a-i şehriyârânem olup fukarâ ve zu‘efâ-i zât-ı hilâfet simât-ı mülûkânem ve
vedî‘a-i cenâb-ı hâlikü'l-berâyâ olmak mülâbesesiyle kâffe-i mezâlim ve
te‘addiyâtdan himâyet ve sıyânetleri nezd-i mekârim-vefd-i pâdişâhânemde matlûb
ve mültezim olduğu misillü mürettebât-ı Devlet-i aliyye ve mehâmm-ı saltanat-ı

204
seniyyenin dahi ta‘tîl ve te’hîrinden elzem idiği zâhir ve cemî‘-i zamânda ve
husûsiyle Devlet-i aliyyemin taraf taraf böyle derkâr olan böyle bir meşgûliyeti
hengâmında mürettebât-ı seferiyenin ta‘tîline cesâret gâyet uygunsuzluk bir keyfiyet
olduğundan ba‘de ez-în dahi bu misillü muhtere‘ât ile bir mahalde tekâlif-i mühimme
ve mühimmât-ı Devlet-i aliyyenin ta‘tîl ve te’hîr kılındığı haber alınır ise bi't-taharrî
cesâret edenlerin icrâ-yı te’dîblerine ibtidâr olunacağı bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî
siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kazâ ve
kasabât ve kurâ ahâlîsine ifâde ve ta‘yîn ile kazânıza müretteb olan matlûbât-ı mîriye
ve mehâmm-ı seniyye tekâlîf-i sahîha her ne ise cümlesini yerli yerinden îcâb ve
iktizâ edenlerden tamâmen ve kâmilen tahsîl ve mahallerine te’diye ve teslîme
mübâderet bundan o misillü hilâf-ı tefevvühüne ibtidâr edenler olur ise icrâ-yı
te’diyeleri için isim ve şöhretleriyle keyfiyeti Dersaadetime işâret eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır ve mûcebince Kütahya Mütesellim buyuruldusu varid

Kad vasale ileynâ

Fi 7 S sene [1]244

SAYFA 12

HÜKÜM 23

Memâlik-i mahrûsatü'l-mesâlik cümle vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrân ve


mevâlî-i fihâm ve kâffe-i kuzât ve nüvvâba ve kezâlik cümlesine hitâb bir müddetden
beri ba‘zı vüzerâ ve mîr-i mîrân mansıbları cânibine azîmetlerinde ve hademe-i
mübâşîrîn ve hademe-i mübâşirîn savb-ı me’mûriyetlerine iyâb ve zehâblarında esnâ-
yı râhda uğradıkları kazâlarda müft ü meccânen yem ve yiyecek ahziyle bilâ-mûceb
fukarâya bâr oldukları tahkîk kılındığına mebnî fîmâ ba‘d murûr ubûr eden vüzerâ ve
mîr-i mîrân ve hademe ve mübâşirân yem ve yiyeceğine kendiye lâzım olan şeyleri
akçesiyle alıp ahâlî-i fukarâdan bir sudan başka nesne mutâlebe olunmaması ve
kazâlar taraflarından i‘tâ kılınmaması akdemce Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına
ısdâr ve tisyâr olunan evâmir-i aliyyemle tenbîh ve te’kîd kılınmış olduğundan ile'l-
ân mûceb ve muktezâsı icrâ olunmakda ise de el-hâletü hâzihî sefer-i hümâyûnum

205
nusret makrûn-ı pâdişâhânem tahakkukuna mebnî Anadolu ve Rumeli câniblerinden
mücerred îfâ-yı farîza-i gazâ ve cihâd için semt-i gazâ ve cihâd için sevk olunan
vüzerâ ve me’mûrîn ve asâkirin esnâ-yı râhda ve yiyeceklerini kendi akçeleriyle
almaları gayr-i câiz ve mukaddemce sünûh eden irâde-i seniyyem vakt-i hazarda
fukarânın beyhûde masârıfdan vikâyeleri garazından ibâret olup bu misillü kuzât ve
muvahhidîn imdâd ve i‘ânete herkese lâzime-i zimmet idiği emr-i bâriz olmakdan
nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî-i fihâm ve kuzât ve nüvvâb ve
sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet-i ve idârenizde
kâin kazâ ve kasabât ahâlîsine ifâde ve tebyîn ile bundan böyle sefere me’mûrîn ve
ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir me’mûrîn ve asâkirden her kim olur ise
olsun esnâ-yı râhda kazâlarınıza lede'l-vurûd birer gecelik iktizâ eden yem ve
yiyeceklerin i‘tâ ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve isrâ olunması husûsuna mezîd
ikdâm ve mübâderet eylemeniz bâbında fermânım olmağın tenbîhen ve ikdâmen
mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve hâssam hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân Seyyid Mehmed Emin ile tisyâr olunmuşdur. Mûcebince Kütahya
Mütesellimi buyuruldusu varıp

Kad vasalehû

Fî 7 sene [1]244

SAYFA 12

HÜKÜM 23(a)

İşbu iki yüz kırk dört senesi mâh-ı Muharremi'l-harâmının yedinci yevm-i
Cumartesi Fatıma Sultan aleyhi'ş-şân -etâlallâhü te‘âlâ tâli‘ ve nusretehûna dâir
vurûd eden sûret-i emr-i âlî işbu mahalle kayd

Fî 11 S sene [1]244

206
SAYFA 12

HÜKÜM 24

Ve Moskovlu keferesinin memâlik-i İslâmiye'ye hücûm etmekle ehl-i İslâm


ve'l-îmân olanların umûmen silâhların kapıp on iki yaşından yetmiş yaşına varınca
ordû-yı hümâyûna vurûd ve luhûklarına zuhûr eden sûret-i emr-i âlîşân işbu mahalle
kayd şud

Fî 11 S sene [1]244

SAYFA 12

HÜKÜM 25

Elviye-i selâseden tertîb olunan Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için kırk üç


senesi mahsûlünden olmak üzre ve Mudanya İskelesi'ne nakl ve tenzîl olunmak üzre
mübâya‘a-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle elviye-i selâse kazâlarından fiyât-ı
ma‘lûmesiyle müretteb ve matlûb olunan iki yük yirmi bin keyl râyic hıntanın
Dersaadetimde şiddet-i lüzûmu derkâr ise de kazâhâ-yı mezkûrdan müretteb asâkir
matlûbât-ı cihetiyle ve türlü a‘zâr-ı vâhiye taraflarından îrâdıyla şu vakitde bu misillü
zahîre mâddesi gibi umûr-ı mehâmm-ı ve vâcibü'l-ihtimâmın ta‘tîle bâdî olmakda
ber-vech-i muharrer hınta-i mezbûrenin Dersaadetimde şiddet-i lüzûmuna mebnî
vakit ve zamânıyla nakli ve tenzîli fukarâya mûcib-i suhûlet olmak üzre cümleye
gayret vâcibeden iken ba‘zı erbâb-ı tam‘ ve muhtekir makûleleri dahi zahîrenin
bahâsı ziyâdeye çıkar mülâhazasıyla ahâlîyi iğfâl birle vakit ve zamânıyla hınta-i
mezkûrenin iskeleye nakli ukde-i te’hîr ettirilmekde ve düçâr oldukları bu vak‘a
tahkîk ve istihbâr olunmasın ve hazm-ı i‘tiyâta ri‘âyet hınta-i mürettebe-i mezkûrenin
harman yerlerinden evvel be-evvel tahsîl ve Mudanya İskelesi'ne sevk ve tenzîl birle
kabzına me’mûr mübâya‘acı mûmâ-ileyhe teslim

Fî 15 S sene [1]244

207
SAYFA 12

HÜKÜM 26

Âsitâne-i sâ‘âdetim ve bilâd-ı selâse sekenesinin me’kûlât ve asâkir-i mansûre


ve Tophâne-i âmirem ve Tersâne-i ma‘mûrem ta‘yînâtı ve Evkâf-ı hümâyûn imârât
ve sa’ir mu‘ayyenât-ı lâzimesi için mâh be-mâh Anbar-ı âmirem mevcûdundan iki
yüz elli bin kile zahîrenin i‘tâsı beherhâl lâzimeden ve avârızât-ı ma‘lûme cihetiyle
Bahr-i Sefîd ve Siyah'ın insidâdından nâşî tarafeyn iskelelerinde zahîre vurûdun
gayr-i melhûz olmakla ber-muktezâ-yı vakit ve hâl merâsim-i hazm ve i‘tiyâta ri‘ayet
ile hâliye ve mevsim-i şitâ lâzimesi içini şimdiden külliyetli zahîrenin bulunan
mahallerden tedârik ve anbar-ı âmireme celb ve iddihâr vesâilinin istikmâli ferâiz-i
hâliyeden olup bi-inâyetillâhi te‘âlâ mahsûl-i cedîd dahi idrâk etmiş olmakla öteden
beri Kütahya Sancağı'nın kazâları zahîre yatağı yerler olduğu ve fi'llâhi'l-mecd ve'l-
menn bu sene-i mübâreke mahsûlâtlarından kâfî feyz ve bereket derkâr idiği erbâb-ı
vukûfdan tahkîk ve istihbâr olunmuş olmakla ve livâ-i mezbûrun sinîn-i sâbıkada
dahi Dersaadetim lâzimesi için hasbe'l-îcâb râyic-i zehâyiri tertîb oluna gelmiş ise de
taleb üzre tertîb olunmayıp ancak erbâb-ı vukûfun ifâdelerine nazaran bu def‘a tertîb
olunacak olan zahîrenin mültezimü'l-mikdârın emr-i tahsîli hakkında bir gûne bâr
olmayacağı zâhir ve ber-vech-i muharrer zahîreye üçer buçuk kuruş ve dörder kuruş
fiyât takdîr oluna gelmişken îcâbât-ı vakt ve hâl ile fukarânın masârıfât-ı kesîresi
cihetiyle derkâr olan münharit-i iştimâllerine terahhümen birer mikdâr zam ile hadd-i
i‘tidâle iblâğ ber-mûceb-i defter gayr-i ez navul ve ma‘âş ba‘zılarına beşer ve
ba‘zılarına dörder buçuk Kütahya Sancağı tertîbine dahi kile altı buçuk kuruş takdîr
olunmuş olduğu ve masârıfât-ı sâiresi dahi beher kilede yirmişer parayı tecâvüz
edeceği mukarrer olarak takdîr olunduğu vechle tanzîmine müsâ‘ade olunursa
mukdim ve kârgüzâr me’mûrlar ta‘yîniyle îcâb eden bahâlarına mahsûben
me’mûruna külliyetli akçe îfâ ve me’mûrîn dahi bîlâ-cevr ve ezâ ashâbına nakden
i‘tâ birle hemen zehâyir-i merkûmenin kemâl-i münakkah olarak harman yerlerinden
tahsîl Mudanya İskelesi'ne tenzîlen sefâyine tahmîlen Dersaadetime celb olunmasını
hâvî

208
SAYFA 13

HÜKÜM 26(a)

Cümleye hitâb sâdır buyurulan fermân-ı celili'ş-şân

Bir müddetden beri ba‘zı vülât ve hukkâm ve voyvoda ve a‘yân kendilerine


mahsûs olan âidât ve mukannenâte adem-i kanâ‘at birle zîr-i idârelerinde olan
kazâlardan tekâlîf-i sahîha ve matlûbât-ı mîriye ve mürettebât-ı seferiyeden mâ‘adâ
kendi cerr-i menfa‘atleri için fukarâdan bilâ-mûcib akçe almak ve aralıkda şuna buna
bî-asıl azv ve töhmet ve isnâd-ı kabâhat ile fukarâ-yı ra‘iyyetin çift ve çubuk ve
davarlarını sattırarak kendilerini tecrîm ve tagrîm etmek misillü hilâf-ı şerî‘at-i garrâ
ve muğâyir-i rızâ harekete ictirâ eyledikleri tahkîk olunduğuna binâ’en fîmâ ba‘d
vülât ve hukkâm ve voyvoda ve a‘yân kendilerine mahsûs olan âidât-ı kadîmeye
kanâ‘at birle tekâlîf-i sahîha ve mürettebât-ı sâireden sâireden başka kendi nefisleri
için bir akçe ve bir habbe almamak ve bir kimesnenin cünha ve kabâhati vukû‘unda
darb a ta‘zîr ve hadd-i kısâs misillü lâzım gelen ahkâm-ı şerîyyesi ne ise icrâ olunup
bir akçe cerîme alınmamak tenbîhâ’ına dâir bâlâları hatt-ı hümâyûn-ı übbehet-
makrûn-ı pâdişâhâne ile müveşşah Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına mufassal ve
meşrûh ısdâ ve tisyâr kılınmış olan evâmir-i celîle-i mülûkânemin me’âl-i münîfi
ba‘zı müfsid ve muhrik makûleleri kendü meram-ı mefsedet encâmlarına göre tağyîr
ve tahrîf ederek fukarâ kâffe-i tekâlifden mu‘âf kılınmışdır deyü bir takım sade dil
kimesneleri tağlît ve iğfâl ile matlûbât-ı mîriye ve mürettebât-ı seferiyyenin ta‘tîline
bâ‘is ve bâdî oldukları bu def‘a bi'l-ihbâr vâsıl-ı sâmi‘a-i şehriyârânem olup fukarâ
ve zu‘efâ-i zât-ı hilâfet simât-ı mülûkânem ve vedî‘a-i cenâb-ı hâlikü'l-berâyâ olmak
mülâbesesiyle kâffe-i mezâlim ve te‘addiyâtdan himâyet ve sıyânetleri nezd-i
mekârim-mevfûr-ı pâdişâhânemde matlûb ve mültezim olduğu misillü mürettebât-ı
Devlet-i aliyye ve mehâmm-ı saltanat-ı seniyyenin dahi te‘hîr ve ta‘tîlden vikâyesi
ehem ve elzem idiği zâhir ve cemî‘-i zamânda ve husûsiyle Devlet-i aliyyemin taraf
taraf derkâr olan böyle bir meşgûliyeti hengâmında mürettebât-ı seferiyenin ta‘tîline
cesâret gâyet uygunsuzluk bir keyfiyet olduğundan ba‘de ez-în dahi bu misillü
muhtere‘ât ile bir mahalde tekâlif-i mühimme ve mürettebât-ı Devlet-i aliyyemin
ta‘tîl ve te’hîr kılındığı haber alınır ise bi't-taharrî cesâret edenlerin icrâ-yı
te’dîblerine ibtidâr olunacağı bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve
mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i

209
şerîfimde keyfiyeti zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kazâ ve kasabât ve kurâ
ahâlîsine ifâde ve tebyîn ile kazâlarınıza müretteb olan matlûbât-ı mîriye ve
mehâmm-ı seferiye ve tekâlîf-i sahîha her ne ise cümlesini yerli yerinden îcâb ve
iktizâ edenlerden tamâmen ve kâmilen tahsîl ve mahallerine i‘tâ ve tesbîle mübâderet
bundan böyle o misillü hilâf-ı rızâ kelâm tefevvühüne ibtidâr edenler olur ise icrâ-yı
te’diyeleri için isim ve şöhretleriyle keyfiyeti Dersaadetime tahrîr ve işâret eylemeniz
fermânım olmağın tenbîhen ve ikdâmen mahsûs işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve
hâssa hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Ahmed Şemseddin -zîde kadruhû-
ile tisyâr olunmuşdur.

Kad vasale ileynâ târîh

Fi gurre-i Ra sene [1]244

SAYFA 13

HÜKÜM 27

Tekrar cümleye hitâben zuhûr eden emr-i âlî

Bir müddetden beri ba‘zı vüzerâ ve mîr-i mîrân mansıbları cânibine


azîmetlerinde ve hademe ve mübâşirîn dahi savb-ı me’mûrlarına iyâb ve
zehâblarında esnâ-yı râhda uğradıkları kazâlardan müft ü meccânen yem ve yiyecek
ahziyle bilâ-mûceb fukarâya bâr oldukları tahkîk kılındığına mebnî fîmâ ba‘d murûr
ve ubûr eden vüzerâ ve mîr-i mîrân ve hademe ve mübâşirân yem ve yiyeceğe dâir
kendilerine lâzım olan şeyleri akçesiyle alıp ahâlî-i fukarâdan bir sudan başka nesne
mutâlebe olunmaması ve kazâlar taraflarından dahi i‘tâ kılınmaması mukaddemce
Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ısdâr ve tisyâr olunan evâmir-i aliyyemle
tenbîh ve te’kîd kılınmış olduğundan ile'l-ân mûceb ve muktezâsı icrâ olunmakda ise
de el-hâletü hâzihî sefer-i hümâyûn-ı nusret makrûn-ı pâdişâhânem tahakkukuna
mebnî Anadolu ve Rumeli câniblerinden mücerred îfâ-yı farîza-i gazâ ve cihâd için
semt-i gazâ ve cihâda sevk ve ta‘yîn kılınan vüzerâ ve me’mûrîn ve asâkirin esnâ-yı
râhda ve yiyecekleri kendi akçeleriyle almaları gayr-i câiz ve mukaddemce sünûh
eden irâde-i seniyyem vakt-i hazarda fukarânın beyhûde masârıfdan vikâyeleri
garazından ibâret olup bu misillü kuzât ve muvahhidîne imdâd ve i‘ânete herkese

210
lâzime-i zimmet idiği emr-i bâriz olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i
mîrân ve mevâlî-i [fihâm] ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i
şerîfimde zîr-i hükûmet-i ve idârenizde kâin kazâ ve kasabât ahâlîsine ifâde ve tebyîn
ile bundan böyle sefere me’mûr ve ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir
me’mûrîn ve askerîden her kim olur ise olsun esnâ-yı râhda kazâlarınıza lede'l-vurûd
birer gecelik iktizâ eden yem ve yiyeceklerin i‘tâ ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve
isrâ olunması husûsuna mezîd ikdâm ve mübâderet eylemeniz fermânım olmağın
tenbîhen ve ikdâmen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve hâssa
hasekilerinden kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Ahmed Şemseddin ile tisyâr olunmuşdur
imdi bâlâda beyân olunduğu vechle bundan böyle sefere ta‘yîn kılınan vüzerâ ve mîr-
i mîrân ve me’mûrîn ve askerîden her kim olursa olsun esnâ-yı râhda taht-ı hükûmet
ve kazâlarınıza dâhil olur ise fakat birer gecelik lâzım gelen yem ve yiyecekleri i‘tâ
ve ferdâsı ileriki kazâya sevk ve isrâ olunması ve bu vesîle ile sahîh sefere sefere
me’mûr olanlardan mâ‘adâ şuna buna müft ü meccânen nesne ahziyle fukarâ izrâr
olunmaması husûsuna bi'l-ittifâk mezîd ikdâm ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı
pâdişâhânem idiği ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i muharrer amel ve harekete ve
infâz-ı emr ve irâde-i mülûkânemle îfâ-yı muktezâ-yı fermanberi ve sadâkate bi'l-
ittihâd sarf-ı vüs‘ ve kudret ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki

Kad vasale ileynâ

Fi 2 Ra sene [1]244

SAYFA 13

HÜKÜM 27(a)

Cümleye ma‘lûm olmağıyla Moskov keferesinin üzerine sefer-i hümâyûn bu


sene evvelkinden on kata ziyâde tedârikâta ihtimâm üzre gışşy-i hâlisinden olarak
sikke-i cedîd-i şâhâne darb karâr-gîr olmağıyla tefrîk ile

Emr-i âlî zuhûr etmiş

Fî 13 N sene [1]244

211
SAYFA 14

HÜKÜM 28

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâ’im dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Kütahya
Sancağı Râyic Mübâya‘acısı İbrahim Bey -dâme mecduhû- ve mefâhirü'l-kuzât ve'l-
hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Denizli Hâssı kazâların kâdıları ve nâibleri -
zîde fazhühüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân livâ-i mezbûr kazâlarından müretteb
mübâya‘a hıntasının Mudanya İskelesi'ne sevkine me’mûr Dergâh-ı mu‘allâm
gediklilerinden Hasan ve hâss-ı mezbûr voyvodası -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-
emâsil ve'l-akrân aʻyân ve zâbitân ve vücûh-ı memleket ve iş erleri -zîde kadruhüm-
tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm ola ki,

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk üç senesine mahsûben beher
kile altışar buçuk kuruş olarak Kütahya Sancağı'nda vâki‘ kazâlardan müretteb yüz
elli bin keyl râyic hıntasından Denizli Hâssı kazâlarının Kütahya Mahkemesi'nden
muhrec pusula mûcebince hisselerine musîb hıntanın tahsîli bâbında ısdâr ve tisyâr
olunan emr-i şerîfimin vusûlünde ve kazâhâ-i merkûm ahâlîlerinin fakr-i hâlleri
cihetiyle akvât-ı yevmiyelerini tedârikde âciz kaldıklarından bu makûle râyic
mübâya‘asının misli mesbûk olmadığından ve hisse-i mübâya‘alarının gerek aynen
ve gerek bedelen edâsına bir türlü kudret-yâb olamadıklarından bahisle hâllerine
merhameten afvi niyâzında olduklarını kazâhâ-i merkûme kâdîları i‘lâm ve ahâlîleri
mahzarlarında tahrîr ve inhâ eyledikleri ecilden tertîbi keyfiyeti ba‘de'l-ihrâc iktizâsı
ricâl-i Devlet-i aliyyemden zahîre nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid
Ahmed –dâme mecduhû-dan isti‘lâm olundukda Dersaadetimde zahîrenin şiddet-i
lüzûmuna mebnî zehâyir-i mezbûr mîrî feyisiyle tertîb olunmayıp fukarâ ve zü‘efâya
bâr olmamak ve kimesneye cây-ı i‘tizâr kalmamak için râyic-i vakte bi't-tatbîk tertîb
olunmuş olduğundan bu bâbda mu‘âfiyet iddi‘ası muğâyir-i irâde-i seniyyem
olacağından başka ber-muktezâ-yı vakt ve hâl bu makûle irâde-i seniyyem sünûhu ve
ittifâk-ı ârâ ile karâr-gîr olan mürettebâtın habbe-i vâhidesinin afvi ve tenzîli tecvîz
olunur hâlâtdan olmadığından te’kîdi hâvî ahd-i karîbde verilen emr-i şerîfim mûceb
ve muktezâsı üzre kazâhâ-i mezbûr hisseleri olan zehâyirin vakit ve zamânıyla tahsîl
ve tesbîline müsâra‘at ve bundan böyle bu makûle i‘lâm ve mahzar takdîmiyle imrâr-
ı vakti mûcib hâlât vukû‘a gelmemesine i‘tinâ ve dikkat olunmak için te’kîdi ve

212
isti‘câli hâvî emr-i şerîfim ısdâr muktezâ-yı maslahat idiğini memhûren i‘lâm
eylediği bâ-takarrur lede'l-arz mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i
seniyyem ta‘alluk etmekle ber-vech-i muharrer amel ve hareket olunmak fermânım
olmağın te’kîdi ve isti‘câli hâvî işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve irsâl olunmuşdur
imdi keyfiyet-i irâde-i seniyyem siz ki mübâya‘acılar ve kuzât ve mübâşir ve
voyvoda ve a‘yân ve zâbitân ve vücûh-ı memleket ve iş erlerisiz mantûk-ı emr-i
şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda mûceb ve muktezâsı üzre amel ve hareket birle
fermânım olduğu ve bâlâda bast ve beyân kılındığı üzre kazâhâ-i merkûme hisseleri
olan zehâyirin vakit ve zamânıyla tahsîl ve tesbîline müsâra‘at ve bundan böyle bu
makûle i‘lâm ve mahzar takdîmiyle imrâr-ı vakti mûcib hâlât vukû‘a gelmemesine
i‘tinâ ve dikkat ve hilâfından be-gâyet tehâşî ve mücânebet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu emr-i serîf-i âlîşân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve
lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnuyla âmil olasın şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd
kılasız.

Kad vasale ileynâ

Fî 15 R sene [1]244

Râyic-i hıntadan

Hisse-i harcla

Kazâ-i Denizli 9900 kuruş

Hisse-i hınta

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye 6600 kuruş

Hisse-i hınta

Kazâ-i Buldan 4950 kuruş

213
Hisse-i hınta

Kazâ-i Honaz 3300 kuruş

Hisse-i hınta

Kazâ-i Gököyük 2250 kuruş

Cem‘an yekun

Hasene-i İstanbulî 27000 kuruş

SAYFA 14

HÜKÜM 29

Kütahya Sancağı'nın hâvî olduğu kazâlardan ve civâr ahâlîlerinin ta‘ahhüdleri


cihetiyle bundan akdem Çanakkalesi muhâfazası ve mühâresesi zımnında tertîb ve
başbuğları ma‘iyletleriyle tesrîb asâkirin mahall-i muhâfazada zarûret çektirilmeyip
harclıkları vilâyetleri tarafındanuydurulmağa ve mâhiyeleri için cem‘ ve tahsîl ve
asker-i merkûme te’diye ve teslîm olunmasına binâ’en sudûr buyurulan Kütahya
Mütesellimi ve bunun emsâli Serasker Vezîr-i müşârun-ileyh efendimizin ekîdü'l-
mazmûn buyuruldu emr-i üslûblarıdır. Dîn ve devletimizin düşman-ı ekber olan
Moskovlu keferesinin mekr ve münâferetinden emîn ve sâlim olmak niyyet-i
hâlisasıyla bundan mukaddem vücûh ve ahâlîlerinin mikdârları vechle Kütahya
Sancağı'ndan tertîb ve bâ-irâde-i seniyye cenâb-ı cihândârî Bahr-i Sefîd Boğazı
Muhâfızlığı ve Serasker El-Hâc Hâfız Ali Paşa ma‘iyyetine irsâl ve tesrîb bin nefer
askerden bu ana değin aralık aralık birer ikişer ba‘zı irtikâbkâr firâr eden neferâtın
yerlerine müte‘ahhid-i mezkûrenin mûcebince firârî-i merkûme bulunmadığı sûretde
güzîde ve tüvânâ asâkir tahrîr ve doğru tarafımıza irsâle mübâderet ve asâkir-i
mezkûre Başbuğ Nasuhzâde Ahmed Ağa'nın arîzasında livâ-i mezkûr kazâlarından
Çal Kazası'na askerî Yüzbaşısı Ahmed nâm Habeş askerinin adem-i zabta ve rabtına
adem-i dikkatle keyfiyet Bâb-ı aliyyeye takdîm olundukda ve seraskeri Vezîr-i

214
müşârun-ileyh buyuruldusu tevfîk-i kalemi'd-dakik cenâb-ı Sübhânî ve hüsn-i
teveccühât-ı mekârim gâyât-ı şehenşâhîde kâtibler tahrîr ve gün be-gün teksîr ve
tevkîri ile tahrîr olunan asâkir-i mansûre-i Muhammediye'nin cümleye ma‘lûm
olduğu vechle dîn ve devletinizin düşman olan Rusya gavuru her tarafdan bilâd-ı
İslâmiyeye hücûm ve tahattî ve tecâvüz ettiği hasebiyle ba‘zı mahâll ve mevâki‘ ve
muzâ‘afe ve sû be-sû irsâl olunduğuna bina’en ve asker-i hâssa ve Tophane-i âmire
ve Tersâne-i ma‘mûre asâkir taburlarına noksân tertîb etmiş olduğu ecilden asâkir-i
mansûre-i Muhammediye'nin kesret ve vefreti bu makûle sa‘y ve himmet cümle
ümmet-i Muhammed üzerlerine farîza-i zimmet olduğuna mebnî bundan akdem bâ-
fermân-ı âlî livâ-i mezkûrdan matlûb olunan ma‘lûmü'l-mikdâr asâkiri cümle
ma‘rifeti ve ittifâklarıyla tahrîr olunmakda ise de îcâb-ı vakt ve hâle nazaran te’hîr ve
terâhîsi bir vechle câiz olmayıp bir an akdem ve bir saat mukaddem cem‘ ve tahrîr ve
iki konağı bir ederek Dersaadet'e eriştirilmesi lâzimeden olmağıyla bu dahi Kütahya
Sancağı Mütesellimi buyuruldusudur şevketli kerametli veliyy-i ni‘met-i âlem-penâh
pâdişâhımız şehenşâhî mansûrü'l-ceyş ve'l-ilm efendimiz hazretleri livâ-i şerîf-i
nusret elif-i hazret-i seyyidü'l-enbiyâ aleyhi efdalü't-tahiyyâ efendimiz bi'l-istishâb
Sarây-ı vâlâ-yı hümâyûnlarından alem keşâ-yı hareket ve bi'n-nasr ve'l-ikbâl Rami
Çiftliği mahalle sâye bahş-ı iclâl ve şevket olduklarından hareket-i bâhiri'l-bereket-i
hümâyûnları şâyiʻaten kulûb-ı gâye-i a‘dâ-yı dîne aks endâz ra‘b ve hirâs olarak
inşâallah her tarafdan advâ-yı dîn beynimiz olan kefere-i li‘ân ve dehr ve vâdî-i kahr
ve inhizâm olması dergâh-ı

SAYFA 15

HÜKÜM 30

İşbu iki yüz kırk üç senesi Kütahya Sancağı kazâlarından bâ-emr-i âlî matlûb-
ı cihândârî buyurulan râyic-i hıntadan Kütahya Sancağı sedd-i muhtefî olan Kütahya
Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘î mûcebince Havâss-ı Denizli kazâlarına isâbet
eden ma‘lûmü'l-mikdâr râyic-i hınta ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle tevzî‘ ve
taksîm olunup ber-vech-i âtî mahallât ve kurâhâya isâbet eden zikr-i âtî beyân eder.

Mahalle-i Ahtoy 135 kuruş râyic-i hıntadan kile-i Denizli

215
Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 110 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Abdülkuddüs 90 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Gazi Emir 45 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Kuramaz 45 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Kürkcüler 100 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Güzerlik 50 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Kurşunlu 100 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Eceler 3 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Asil Bey 33 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Meydan 95 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Derebostan 15 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Debbağlar 100 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Alacamescid 45 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Kayacık 75 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Çarmıd 50 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Saray 95 kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Arablar 25kuruş râyic-i hıntadan

Mahalle-i Zimmiyân 250 kuruş

Hacik Bazergan 50 kuruş

Karye-i Karcı 900 kuruş

Karye-i Kethüda 90 kuruş

Karye-i Kınıklı 80 kuruş

216
Karye-i Eskihisar 25 kuruş

Karye-i Goncaali 32 kuruş

Karye-i Gerzele 200 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 50 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 140 kuruş

Karye-i Tekye 20 kuruş

Karye-i Bağbaşı 30 kuruş

Karye-i Göveçlik 100 kuruş

Karye-i Saruhan 45 kuruş

Karye-i Manastır 180 kuruş

Karye-i Karaman 55 kuruş

Karye-i Kurudere 45 kuruş

Karye-i Hâcı Eyüblü 135 kuruş

Karye-i Şemikler 100 kuruş

Karye-i Çakmak 380 kuruş

Karye-i Kebîr 20 kuruş

Karye-i Kayhan 35 kuruş

Karye-i Zeytun 20 kuruş

Maktû‘lar 75 kuruş

Mu‘attal şud

217
SAYFA 15

HÜKÜM 31

Bâ-pusula-i Kütahya şa‘îr semeni olarak yirmi bin sekizyüz elli kuruş gönüllü
asâkir-i mansûre ve masârıfı bakâyâsı iki bin iki yüz sekiz kuruş ve hâkim efendi'ye
yedi yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi'ne Bereketler mahallesiyle Cellahlar
Mahallesi'ne in‘âm bin kuruş ve Şehir Mahallesi'nden pesmânde kalan iki yüz elli
kuruş min-haysi'l-mecmû‘ yirmi beş bin elli sekiz buçuk kuruşa bâliğ olup ma‘rifet-i
şer‘ tevzî‘ olunmuşdur.

Mahalle-i Ahtoy 830 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 630 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddus 490 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 265 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 260 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 570 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 295 kuruş

Mahalle-i Saray 585 kuruş

Mahalle-i Eceler 030 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 195 kuruş

Mahalle-i Meydan 550 kuruş

Mahalle-i Derebostan 125 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 590 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 250 kuruş

Mahalle-i Kayacık 430 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 300 kuruş

218
Mahalle-i Kurşunlu 585 kuruş

Mahalle-i Arablar 150 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 1360 kuruş

Karye-i Karcı 5500 kuruş

Karye-i Kethüda 525 kuruş

Karye-i Kınıklı 445 kuruş

Karye-i Eskihisar 145 kuruş

Karye-i Goncaali 210 kuruş

Karye-i Gerzele1300 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 305 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 825 kuruş

Karye-i Tekye 130 kuruş

Karye-i Bağbaşı 200 kuruş

Karye-i Göveçlik 620 kuruş

Karye-i Saruhan 250 kuruş

Karye-i Manastır 1050 kuruş

Karye-i Karaman 335 kuruş

Karye-i Kurudere 400 kuruş

Karye-i Hâcı Eyüblü 790 kuruş

Karye-i Şemikler 670 kuruş

Karye-i Çakmak 216 kuruş

Karye-i Kebîr 130 kuruş

219
Karye-i Kayıhan 225 kuruş

Karye-i Zeytun 140 kuruş

Cem‘an yekûn 25118,5 kuruş

SAYFA 16

HÜKÜM 32

Denizli ve hâvî olduğu kazâlardan matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan râyic-i


hınta tâife-i rençberana ve ashâb-ı çiftlikâta ve voyvodegan ve mültezimîn inbâ

İşbu iki yüz kırk üç senesine mahsûben matlûb-ı hazret-i cihândârî buyurulan
şa‘îr mübaya‘asından Kütahya Mahkemesi'nden muhrec mümzâ pusula-i şer‘iyye
mûcebince Denizli ve tevâbi‘i kazâlarına isâbet eden yedi bin iki yüz keyl-i İstanbul
beher kilesi beşer kuruşdan otuz altı bin kuruş ve taksîm ol ve sâir idhâl olunan
asâkir-i mansûrenin tevzî‘ defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur

05850 kuruş ağnâm bedeli

36000 kuruş Beher kile-i beşer kuruşdan yed ibin iki yüz kile İstanbul şa‘îr
semeni

01000 kuruş Husus-ı mezkûr için gönderilen adamlara verilen harcirâh

04100 kuruş Taksîm husûsuna müsâ‘ade olunmak için Kütahya


mütesellimine gönderilen hediye ve Said Efendi'ye verilen

44950 kuruş

02967 yirmi yedi nefer asâkir-i mansûre için bâ-defter müfredât verilen

03918,5 kuruş Elli dört nefer asakir-i mansure için bâ-defter-i müfredât
verilen

01000 kuruş Asâkir-i mansûre-i Muhammediye husûslarına olan masârıf

02334 Taksît-i evvel ve ma‘a hizmet

220
01850 kuruş Mukaddem gönderilen yirmi sekiz nefer piyade ve otuz altı nefer
süvari asâkiri için olan tevzî‘ akçesi vefâ etmeyip bâ-pusula-i şer‘iyye verilen

57020,5 kuruş

Kazâ-i Nefs-i Denizli 20850 kuruş

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye 13900 kuruş

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye 10425 kuruş

Kazâ-i Honaz 6960 kuruş

Kazâ-i Gököyük 4885,5 kuruş

Cem‘an yekûn

57020,5 kuruş Yalnız elli yedi bin yirmi buçuk kuruşdur.

SAYFA 16

HÜKÜM 33

Denizli ve hâvî olduğu kazâlardan matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan râyic-i


hıntanın tâife-i rençberâna ve ashâb-ı çiftlikân ve voyvodegan ve mültezimîn inbâları
temhîr ve ashab-ı çiftligân ve tâife-i rençberânın tohumluk ve yemeklikleri ba‘de'l-
ifrâz kusûrlarından hisse-i mübâya‘aları tahsîl olunmak bâbında sâdır olan emr-i âlî
mûcebince Denizli ve hâvî olduğu kazâlar kemâliyle taharrî ve tecessüs ve bir zer
hafâ kalmayarak bi'l-umûm bulunan mahaller devr-i keyl olunup ber vech-i âtî zikr
olunur.

Fi 13 Ca sene [1]244

Kazâ-i Denizli 603 keyl hınta

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye 532 keyl hınta

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye 501 keyl hınta

221
Kazâ-i Honaz 278 keyl hınta

Kazâ-i Gököyük 85 keyl hınta

SAYFA 16

HÜKÜM 34

Men‘-i murûr hakkında ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olan nizâm-ı müstahsene üzre
memâlik-i mahrûsa-i şâhânede bir mahalden bir mahalle ferd-i âferîde tezkiresiz
salıverilmemesi ve taşralardan Dersaadet'de görülecek bir gûne maslahat-ı sahîhası
var ise mahallinden yedlerine murûr tezkiresi verilip maslahat-ı sahîhası olmayanlara
murûr tezkiresi verilmemesi bir mahalden bir mahalle ve Deraliyye'ye ve
Deraliyye'den taşralara murûr ubûr edenlerin yedlerinde bulunan tezkirelerine
me’mûrlar taraflarından lâyıkıyla em‘ân-ı nazar ve dikkat olunması ve Anadolu'nun
müntehâ-yı hudûdunda kâffe-i mahaller için verilen murûr tezkireleri târîhi üç ve
vasat olan mahallerin târîhi nihâyet iki ay tecâvüz etmiş veyahut târîh mahkûk ve
sahte veyahut isim ve eşkâlinde uygunsuz anlanursa fakat ruhsat verilmeyip hemen
tevkîf olunarak gereği gibi istintâk olundukda eğriliğine ve fesâd me’mûl olunmayıp
ehl-i ırz gürûhundan ise yedinde bulunan atîk tezkiresi ahz ve müceddeden eşkâli
tasrîhiyle yedine tezkire i‘tâsı ve eğer uygunsuz ise ve ehl-i fesâddan ise derhâl hapse
ilkâ ve keyfiyeti Dersaadet'e tahrîr olunması ve öteden beri memnû‘ olmağın bundan
böyle salıverilmemesi ve Deraliyye'den hukkâmlara i‘tâ olunan kazâ mühürleri
hükkâmların çekmeceleri üzerinde durup rast gelen hademe-i mahkeme ve eşbâ‘ hafî
ve celi alıp diledikleri tezkireleri mühürlememeleri ve ba‘zan dahi Dersaadet
matrûdlarından bir neferin salıverilmemeleri husûsuna bi kıt‘a mektûb-ı sâmî hazret-i
kâimakâmî varır

SAYFA 17

HÜKÜM 35

Şerî‘at şi‘âr Kütahya Sancağı'nın hâvî olduğu kazâların kuzât ve nüvvâbı


fazîletli efendiler -zîdet fezâilühüm- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân vücûh-ı ahâlî ve
bi'l-umûm iş erleri -zîdet mekâdiruhum- ba‘de't-tahiyyeti'l-vâfiye inhâ olunur ki

222
Cümleye ma‘lûm olduğu vechle dîn ve vatan-ı aliyyemizin düşmanı olan
Moskov keferesi geçen seferlerde ahâlî-i İslam tarafından lâyıkıyla kılıç yemeyerek
birer takrîb ile ferceyâb-ı istidrâc olmakdan nâşî günden güne gurûr ve istikbâr-ı
kâfirânesini artırarak birkaç koldan memâlik-i İslâmîye hücûm ve iktihâmına mebnî
taraf-ı Devlet-i aliyyeden dahi ber-mûceb-i şerî‘at-i garrâ ve müste‘înen billâhi te‘âlâ
tedârikât-ı seferiye ve tertîbât-ı cihâdiyeye kıyâm olunarak Anadolu ve Rumeli
taraflarından piyade ve süvari külliyetli asker tertîbiyle iktizâ [eden] mahallere
mükemmel ordular ta‘yîn olunmak lillâhi'l-hamd ve'l-minne vukû‘bulan
muhârebelerde cünûd-ı muvahhidîn âsâr-ı fevz ve nusretle muğtenim olmuş ise de
küffâr-ı düzah karâr kırıldığına bakmayarak ba‘zı istibdâriye var kuvvet sarf etmekde
olduğundan sadr-ı sâbık Selim Mehmed Paşa Efendimiz İkinci Ordû-yı Hümâyûn ile
Dersaadet'den ihrâc ve i‘zâm olunmuş ise de muktezâ-yı me’mûriyetini rehâvet ve
adem-i gayreti rûnümâ olduğuna mebnî makâm-ı sipehsalârîden azliyle yerine sâbık
kaptan-ı deryâ veliyyü'n-ni‘am devletli Mehmed İzzet Paşa Efendimiz hazretleri nasb
ve ta‘yin buyurulmuş ve bundan böyle yaz ve kış denilmeyerek kâffe-i me’mûrînin
bir tarafdan serbest ve hareket ve azîmetleriyle bir kadem akdem mahall-i
me’mûriyetlerine erişip hidemât-ı gazâ ve cihâdda bulunmaları husûsuna irâde-i
seniyye ta‘alluk etmiş olmağıyla ol bâbda cümleye hitâben bir kıt‘a emr-i celîli'ş-şân
şeref-rîz-i sudûr ve rikâb-ı hümâyûn kâimakâm tatarlarından Elhâc Osman Ağa
mübâşeretiyle vurûd etmiş ve bir kıt‘a sûreti ihrâc ve işbu buyuruldumuz derûnuna
mevzû‘an tarafınıza gönderilmiş olduğu siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhsiz keyfiyet
irâde-i seniyye-i hazret-i cihândârî mantûk-ı sûret-i emr-i şerîf-ı mezkûrdan
ma‘lûmun oldukda o günü infâz-ı emr irâde-i seniyyenin icrasına dikkat ve hilâfını
tecvizden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında ber-mûceb-i emr-i âlî
kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu tahrîr ile irsâl olunmuşdur. Bi-mennihî
te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mantûk-ı emr-i âlî ve ber-mûceb-i buyuruldu amel
ve hareket ve mûcebince cânib-i Devlet-i aliyyeden emr-i âlîşândır.

Kad vasale

Fî 25 N sene [1]244

223
SAYFA 17

HÜKÜM 36

Şerî‘at şi‘âr Kütahya Sancağı'nın hâvî olduğu kazâların kuzât ve nüvvâbı


fazîletli efendiler -zîdet fezâilühüm- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân voyvodeganı
izzetli ağa -zîdet mekâdiruhum- ve vücûh-ı ahâlî ve bi'l-umûm iş erleri -zîde
kadruhüm- ba‘de't-tahiyyeti'l-vâfiye inhâ olunur ki

Cenâb-ı Vâhibü'l-atâyânın eltâf-ı aliyye-i sübhâniye ve a‘tâf-ı mâ-lâ nihâye


samadâniyesiyle memâlik-i mahrûsati'l-mesâlik-i şâhânenin ekser mahalleri arâzî-i
münbite ile muhât olmuş ise de bir müddetdir Anadolu ve Rumeli taraflarında zirâ‘at
ve hiraset mâddesine lâyıkıyla dikkat ve gayret olunmayarak tarlaların çoğu zer‘ ve
zirâ‘atden hâlî durmakda ve bi-hikmetillâhi te‘âlâ birkaç seneden beri ba‘zı
mahallerine mezrû‘ât cerâd müstevlî olarak zarûret çekmekde oldukları derkâr ve
işbu zer‘ ve zirâ‘at mâddesi ise akvât-ı beşeriyyenin cüz’-i uzmâ olan zehâyir-i
mukteziyenin menâtı ve ahâlî-i fukarânın ta‘ayyüşlerinin medârı olmak hasebiyle bir
mahalde hâlî arâzî ve tarla bırakılmayıp cümlesinin ekilip biçilmesi feyz ve inâyet-i
cenâb-ı Rabbü'l-âlemîn ile zehâyir husûsunda tevessü‘-i akvât-ı ibâdullâhı müstelzim
olacağında şüphe olmadığı bedîhî ve âşikâr olmakdan nâşî kâffe-i kazâ ve kasabâtdan
sefere giden voyvoda ve a‘yânların mahallerinde bulunan vekîlleri taraflarından bu
hususa müstakillen takayyüd ve nezâret olunarak ahâlîden ferd-i âferîde başıboş
gönderilmeyip hâlî olan tarlaların o makûlelere ektirilip biçtirilmesi ve erbâb-ı
zirâ‘atden olup tohum ve hayvânı olmayanlara taraflarından ve gerek sâir erbâb-ı
iktidâr cânibinden lüzûmu mikdârı tohum ve hayvân i‘tâsı ile hiçbir hâlî arâzî tarla
bırakılmayarak cümlesinin zirâ‘at ve hirâset olunması husûsuna irâde-i seniyye-i
hazret-i tâcdârî ta‘alluk buyurulmuş olmağıyla ol bâbda cümleye hitâben bir kıt‘a
fermân-ı şerîf-i âlîşân şeref-rîz-i sudûr ve rikâb-ı hümâyûn kâimakâmı tatar ağası El-
Hâc Osman Ağa mübâşeretiyle vurûd etmiş bir kıt‘a sûreti ihrâc işbu buyuruldu
leffen tarafınıza gönderilmiş oduğu siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet
irâde-i seniyye mantûku fermân-ı şerîf-i mezkûrdan dahi ma‘lûmunuz oldukda kâffe-
i kazâ ve kasabâta ve kurâ ahâlîsinden hiç birini başıboş gönderilmeyip hâlî olan
yerleri o makûlelere ektirip mûcebince emr-i âlî zuhûru

Fi 5 Ca sene [1]244

224
SAYFA 17

HÜKÜM 36(a)

Râyic-i hıntadan Denizli Kazâsı'na isâbet [eden] dokuz bin dokuz yüz keyl-i
İslambûlî hıntadan Denizli ve kurâsına taksîm olunan defterdir ki ber-vech-i âtî zikr
olunur.

Mahalle-i Ahtoy 330 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 270 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddüs 210 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 112 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 112 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 250 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 125 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 250 kuruş

Mahalle-i Eceler 7 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 77 kuruş

Mahalle-i Meydan 242 kuruş

Mahalle-i Derebostan 37 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 250 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 112 kuruş

Mahalle-i Kayacık 187 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 125 kuruş

Mahalle-i Saray 237 kuruş

Mahalle-i Arablar 62 kuruş

225
Mahalle-i Zimmiyân 625 kuruş

Mahalle-i Hacik 125 kuruş

Karye-i Karcı 2250 kuruş

Karye-i Kethüda 225 kuruş

Karye-i Kınıklı 185 kuruş

Karye-i Eskihisar 62 kuruş

Karye-i Goncaali 80 kuruş

Karye-i Gerzele 490 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 125 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 3455 kuruş

Karye-i Tekye 40 kuruş

Karye-i Bağbaşı 75 kuruş

Karye-i Göveçlik 245 kuruş

Karye-i Saruhan 105kuruş

Karye-i Manastır 440 kuruş

Karye-i Karaman 137 kuruş

Karye-i Kurudere 80 kuruş

Karye-i Hâcı Eyüblü 310 kuruş

Karye-i Şemikler 250 kuruş

Karye-i Çakmak 890 kuruş

Karye-i Kebîr 45 kuruş

Karye-i Kayıhan 80 kuruş

226
Karye-i Zeytun 55 kuruş

Maktû‘â’ 150 kuruş

SAYFA 18

HÜKÜM 37

Bâdî-i defter oldur ki

Denizli nâibi selefimiz Mevâlîzâde Es-Seyyid Hafız Mustafa Ahsen


Efendi'nin etbâ‘larından olup fi'l-asl Çemişgezek Kasabası ahâlîlerinden iken bundan
akdem bi-emrillâhi te‘âlâ vefât eden Ömer b. Abdullah nâm müteveffânın sûret-i
zâhirde vâris-i ma‘rûf ve ma‘rûfesi olmayıp kâffe-i terekesi ma‘rifet-i şer‘ ve
ma‘rifet-i emîn-i beytü'l-mâl ve vasî-i muhtârı olan Çaybaşı Câmii‘-i şerîf İmâm El-
Hâc Süleyman Efendi ma‘rifetile tahrîr ve bi'l-müzâyede furuht olunan eşyâ-yı
mütenevvi‘a terekesinin semenleri ve müteveffâ-yı mezbûrun indinde zuhûr eden
nukûd-ı mevcûdenin adedidir ki ber-vech-i âtî zikr ve beyân eder.

Hurrire fi'l-yevmi'l-hâmisi aşer min şehri Cumâde'l-ûlâ li-sene erba‘a ve


erba‘în ve mi’eteyn ve elf.

Nukûd-ı mevcûde 1380 kuruş

Müsta‘mel şal 17 kuruş

Müsta‘mel çuha abdestlik 40 kuruş

Köhne çuha şalvar 26 kuruş

Çuha yelek 9 kuruş

Müsta‘mel entari 12 kuruş

Çuha salta marka 25 kuruş

Çuha salta 45 kuruş

Köhne kayak kürkü 12,5 kuruş

227
Müsta‘mel yağmurluk 22 kuruş

Fes çuha paça 7 kuruş

Köhne yorgan 8 kuruş

Kebe müsta‘mel 11 kuruş

Çivid kısa alaca entari 25 kuruş

Cedîd çuha biniş 90 kuruş

Trablus kuşağı 60 kuruş

Tas 5 kuruş

Tozluk ve çevre 10 kuruş

İbrişim kese 5 kuruş

Bir çift katı 8 kuruş

Köhne peştamal bohça 2 kuruş

Tesbih siyah 3 kuruş

Köhne heybe 3 kuruş

Eğer takımı 23 kuruş

İnşâ kitâbı 3 kuruş

Peşto 1 çift 90 kuruş

Cem‘an yekun

561,5 kuruş semen-i eşyâ

1380 kuruş nukûd ber-vech-i bâlâ

1941,5 kuruş yalnız bin dokuz yüz kırk bir buçuk kuruşdur.

Minhâ el-ihrâcât

228
Techîz ve tekfîn bâ-vasiyyet 65 kuruş

Hastalığında hizmet eden Arab câriyeye bâ-vasiyyet müsbet 25 kuruş

Vasiyy-i muhtârı Süleyman Efendi'ye bâ-vasiyyet müsbet 52,5 kuruş

Yekunü'l-ihrâcât 142,5 kuruş yalnız yüz kırk iki buçuk kuruşdur.

Sahhü'l-bâkî 1799 kuruş yalnız bin yedi yüz doksan dokuz buçuk kuruşdur.

Ma-bihi'z-zikr meblağdan 1092 kuruş Muhzır Musa'da ve 346 kuruş eşyâdan


zimem-i nâsda olup bi't-tahsîl cem‘an 1438 kuruşa bâliğ olmakla devletli veliyyü'n-
ni‘am Osman Ağa zimmetinde Muhzır Musa ma‘rifetiyle Deraliyye'ye irsâl etmek
için teslîm şud.

Fî 13 Zilhicce sene [1]246

SAYFA 19

HÜKÜM 38

Düstûr-ı mükerrem Seyyid Ali Paşa Efendimiz hazretlerinin ma‘iyyetiyle


Boğaz-ı mezkûr muhâfazası için livâ-i mezbûrda vâki‘ kazâlardan usûl-i müstahsene
üzre müretteb olan altı yüz seksen nefer askerin serî‘an tedârik ve ihrâc ve boğaz-ı
mezkûre sevk ve irsâl kılınması bâbında sûret-i emr-i âlî fî 14 L sene [1]244 Kütahya
ve Karahisar-ı Sahib ve Sultanönü sancaklarında vâki‘ kazâlardan iki yüz kırk üç
senesine mahsûben mübâya‘acı mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle mübâya‘asına irâde-i
seniyye ta‘alluk eden râyic-i zehâyirle mîrî tertîbâtı olan zehâyirden gayri ez-tahsîlât
mîrî tertîbâtından kusûr kalan yedi bin üç yüz kırk iki keyl hınta ile râyic
tertîbâtından kezâlik kusûr kalan bir yük elli bir bin kırk üç buçuk keyl hınta ve
yetmiş bin keyl şa‘îrin birer vakt-i mev‘ûd ile ahâlîleriyle kabzına me’mûre te’yiye
ve teslîme müte‘ahhid olmuş oldukları bu bâbda ta‘ahhüdlerini mübeyyin ve
müte‘ahhid kesânın esâmîlerini mübeyyin tevârüd eden i‘lâmât-ı şer‘iyye ve defâtir-i
mümzâ kaydı mahalline şerh verilerek muktezâ-yı ta‘ahhüdleri üzre zehâyir-i
merkûmenin va‘deleri hulûlünde sür‘at-i tahsîl ve tesbîli isti‘câlini hâvî mezkûr

229
evâmir-i aliyyem ısdâr ve tisyâr olunmuş ve müte‘ahhid oldukları va‘deleri dahi
hulûl etmiş ise de zehâyir-i merkûmenin henüz zuhûr etmediği bi't-tahkîk istihbâr
olunmuş olduğuna ve Dersaadetimde ise zahîrenin şiddet-i lüzûmu ber kemâl
olduğundan başka kad vasalenâ fî 23 L sene [1]244 sûret-i emr-i âlîşân hâlâ Bahr-i
Sefîd Boğazı Muhâfızı ve Seraskeri sadr-ı esbak devletli Seyyid Ali Paşa Efendimiz
ma‘iyyetine emr-i muhâfazada istihdâm olunmak üzre Kütahya Sancağı kazâlarından
şurût-ı müstahsene vechle başı bağlı olarak bâ-emr-i âlî müretteb ve matlûb
buyurulan altı yüz seksen neferin aynen ihrâcı bâbında sâdır olan buyuruldu teslim
Kütahya fi 23 L sene [1]244

Denizli kazâlarının kuzât ve nüvvâbına ve voyvodasına hitâben el-hâletü


hâzihî İzmir'de mevcûd zehâirin Bandırma İskelesi'ne nakli zımnında lâzım gelen
ücretleri me’mûru tarafından nakden ashâbına verilmek üzre mukaddemâ Denizli
kazâlarından beş yüz voyvoda-i sâbık dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından
iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Osman -dâme mecduhû- tarafından ve
müte‘allikâtından iki yüz elli ki cem‘an yedi yüz elli mahar şütürân tertîb olunarak
şütürân-ı merkûm serî‘ân tedârik ve ihrâc ve bir kadem akdem İzmir'e ba‘s ve tisyâr
kılınması husûsu için siz ki

Fî 23 L sene [1]244

SAYFA 19

HÜKÜM 39

Şerî‘at şi‘âr Denizli ve Gököyük ve Honaz ve Çarşamba kazâlarının nâibi


efendi -zîde fazluhû- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Denizli voyvodası izzetli
Mustafa Ağa -zîde mecduhû- ve vücûh-ı memleket ve sâir iş erleri -zîdet kadruhüm-
inhâ olunur ki

Dîn ve devletimizin düşmanı olan Moskov keferesinin cümle ümmet-i


Muhammede ma‘lûm olduğu vechle derkâr olan sû-i kasd ve ihâneti ve bu hareket-i
adâveti esfâr-ı sâbıkalarda olmuş ve görülmüş olduğundan mukâbele bi'l-misl
şurûtunu icrâda kâffe-i ehl-i îmân dahi ittifâk-ı ârâ ile emr-i gazâ ve cihâdı îfâ
eylemek lâzım gelmiş olduğundan Şa‘bân-ı şerîf gurresinde Dersaadet'e vurûd ve

230
huzûrumuzda isbât-ı vücûd eylemek üzre Kütahya Sancağı'ndan bâ-emr fermânı hâvî
tertîb ve matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan tâmmü'l-esliha güzîde ve tüvânâ iki bin
nefer asâkir bundan akdem tevzî‘ ve taksîm olundukda Kütahya Mahkemesi'nden
muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince sâlifü'z-zikr Denizli ve Honaz ve Gököyük ve
Çarşamba ve Ezine kazâlarının hissesine isâbet eden asker matlûb buyurulduğu
vechle güzîde ve tüvânâ olarak hemen serî‘an tedârik ve Kütahya'ya i‘zâmları
muktezâ-yı diyânetden ve me’mûriyet-i İslâmiyeden ise de her bir elviye ve
eyâletlerden matlûb buyurulan asâkir fevc fevc Dârüssaltanat-i seniyyeye gelip ve
Ordû-yı hümâyûna gidip ve düşman-ı dîn ve devlet-i aliyye karşısında merdâne ve
can siperâne çalışmakda olmalarıyla kazâhâ-yı mezkûrların hisseleri el-hâletü hâzihî
gönderilmemiş olduğu tahkîk kılınmış bu vechle hareket ve rehâvetiniz şer‘an ve
kânûnen sebeb olanların te’dîb ve cezâları îcâb etmiş olmakla aklınızı başınıza
devşirip işbu vakitleri evkâf-ı sâireye kıyâs etmeyip muktezâ-yı İslâmiyet ve
diyânetleri üzre hisse-i mu‘ayyeneniz olan asâkiri serî‘an ihrâc ve Kütahya'ya sevk
ve irsâl edip maazallâhi te‘âlâ bundan böyle bir gûnâ te’hîr ve tevkîfi mesmû‘ olunur
hakkınızda mu‘amele-i şurût-ı cezâ olunacağını yakînen bilip vusûl-i
buyuruldumuzda geceyi gündüze katarak bi'l-ittifâk hisse-i şâyi‘anız olan asâkiri
ihrâc ve serî‘an ve âcilen irsâl ve tisyâr eylemeniz bâbında te’kîden ve isti‘câlen ve
ihtimâmen dîvân-ı eyâlet-i Anadolu'ya sâir ve cânib-i Seraskerî'den işbu buyuruldu
tahrîr ve irsâl olunmuşdur.

İnşâallâh vusûlünde

Fî 23 L sene [1]244

SAYFA 19

HÜKÜM 39(a)

Yâ Fettâh Yâ Rezzâk Yâ Alîm Yâ Gafûr Yâ Gaffâr

İzzet-meâb şerî‘at nisâb Mevlânâ kuzât-ı kirâmdan Es-Seyyid Mahmed Arif


Efendi kâmiyâb ba‘de't-tahiyyeti'l-vâfiye inhâ olunur ki,

231
Ber-vech-i mansıb mutasarrıf olduğumuz Denizli Kazâsı'nın umûr-ı niyâbeti
şer‘iyyesi işbu bin iki yüz kırk dört senesi Ramazan-ı şerîfesi gurresinden zabt etmek
üzre tarafımızdan cenâb-ı şerîfe ihâle ve tevfîz olunmuşdur gerekdir ki kazâ-i
merkûm gurre-i mezbûrdan zabt edip beyne'l-ahâlî icrâ-yı ahkâm-ı şer‘iyyede sa‘y-i
cemîl ve vâki‘ olan muhallefât-ı mevtâyı askeriyeyi mûcib-i tahrîr ve terkîm ve
beyne'l-verese bi'l-farîzati'ş-şer‘iyye tevzî‘ ve taksîm eyleyip câdde-i şer‘i nebevîden
inhirâfa cevâz göstermeyesin ve's-selâm.

SAYFA 19

HÜKÜM 40

Anadolu'nun sağ kolu yemîn ve yesârıyla nihâyetine varınca vüzerâ-yı izâm


ve mîr-i mîrâ-ı kirâm ve sâirlerine hitâben sâdır olan emr-i âlîşân-ı cenâb-ı vâhibü'l-
atâyânın eltâf-ı aliyye-i sübhâniyye ve a‘tâf-ı mâ-lâ nihâye-i Samâdaniyyesine
memâlik-i mahrûsatü'l-mesâlik-i şâhânenin ekser mahalleri arâzî-i münbite ile muhât
olmak mülâbesesiyle ahâlî ellerinde bulunan o makûle mahalleri zirâ‘ate rağbet
eyledikleri takdîrce bi-inâyetillâhi te‘âlâ feyz ve bereket husûlüyle zehâyir husûsunda
hiçbir tarafda zarûret çekilmeyeceği zâhir ve âşikâr iken bir müddetden beri Anadolu
ve Rumeli taraflarında zirâ‘at ve hirâset mâddesine lâyıkıyla dikkat ve rağbet
olunmayarak tarlaların çoğu zer‘ ve harsden hâlî durmakda ve bi-hikmetihillâhi
te‘âlâ birkaç senedir ba‘zı mahaller mezrû‘âta cerâd müstevlî olarak ol taraf ahâlîsi
zarûret çekmekde oldukları derkâr işbu zirâ‘at mâddesi ise akvât-ı beşeriyyenin cüz’-
i a‘zamı olan zehâyir-i mukteziyenin menâtı ve ahâlî-i fukarânın ta‘ayyüşlerinin
medârı olmak hasebiyle bir mahalde hâlî arâzî ve tarla bırakılmayıp cümlesinin ekilip
biçilmesi feyz ve inâyet-i cenâb-ı Rabbü'l-âlemîn ile zehâyir husûsunda tevessü‘-i
akvât-ı ibâdullâhı müstelzim olacağında şüphe olmadığı bedîhî ve bedîdâr olmakdan
nâşî fîmâ baʻd Anadolu ve Rumeli'nde kâin kazâ ve kasabâtdan sefere giden voyvoda
ve a‘yânların yerlerinde bulunan vekîlleri taraflarından bu hususa müstakillen
takayyüd ve nezâret olunarak ahâlîlerinden ferd-i âferîde başıboş gönderilmeyip hâlî
olan tarlaların o makûlelere ektirilip biçtirilmesi ve erbâb-ı zirâ‘atden olup tohum ve
hayvânı olmayanlara taraflarından ve gerek sâir erbâb-ı iktidâr câniblerinden lüzûmu
mikdârı tohum ve hayvân i‘tâsı ile hiçbir hâlî arâzî ve tarla bırakılmayarak
cümlesinin zirâ‘at ve hirâset olunması husûsları bundan akdem Anadolu Rumeli'nin
üçer kollarına evâmir-i aliyyem ısdâr ve tisyârıyla tenbîh ve iş‘âr olunmuş ise de

232
memâlik-i Anadolu'da bu mâddeye hukkâm ve zâbitân taraflarından adem-i takayyüd
ve ihtimâm mübâderet ile el-hâletü hâzihî ol mahaller zirâ‘atden hâlî kalmış idiği bu
def‘a bi'l-ihbâr tahkîk kerde-i şâhânem olup bu hakîkat kasabât ve kurâda mutavattin
rençberânın temettu‘ât mahsûlünden bî-behre olarak emr-i ta‘ayyüşde zahmet ve
meşakkat ve zehâir husûsunda ibâdullâhın düçar-ı müzâyaka ve zarûret olmalarıyla
bâdî ve min-külli'l-vücûh rızâ-yı yümn irtizâ-yı mülûkâneme münâfî olup zamân-ı
adâlet-iktirân-ı pâdişâhânemde kâffe-i ibâdullahın refâh-ı hâlleriyle memâlik-i
mahrûsa-i mülûkânemin eyâdî ve ümrânı ehass-ı metâlib-i dâverânem olduğu misillü
taraf-ı şâhânemden mansûb vülât ve mutasarrifîn ve sâir hukkâm ve zâbitânın ale'l-
umûm farîza-i zimmet ve vâcibe-i uhde-i me’mûriyetleri idiği zâhir ve bu emr-i
ehemde hilâf hareket o makûle me’mûrînin icrâ-yı te’dîblerini ittibâ‘ edeceği bedîhî
ve bâhir olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve
nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz ba‘de'l-yevm bu husûsa kemâliyle takayyüd ve
dikkat ederek mukaddemâ şeref-rîz-i sudûr olan emr-i şerîfim taht-ı hükûmetinizde
kâin mahallerde hâlî tarla bırakılmayıp cümlesinin ektirilip biçtirilmesi esbâbını
istihsâle bi'l-ittifâk ihtimâm ve sarf-ı makderet eylemeniz bâbında fermânım olmağın
te’kîden ve ikdâmen ve tenbîhen ve ihtimâmen rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu
emr-i celîli'l-kadrim dahi ısdâr ve sadr-ı a‘zam kethüdâsı Mehter Kethüdâsı kıdvetü'l-
emâsil ve'l-akrân Ali -zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bu husûs mevâdd-ı
sâireye mukîs olmayıp icrâsında hayr ve nef‘inin herkese şümûlüne nazaran
takayyüd ve ihtimâmında nusret-i külliyesi cümleye âid olmağıyla keyfiyet havza-i
hükûmetinizde lâzım gelenlere etrâfıyla ifâde ve tefhîm ederek kazâ ve kasabât ve
kurâ ahâlîsinden hiç birini başıboş nâfile gezdirmeyip hâlî olan yerleri o misillülere
ektirdip biçtirmeğe ve erbâb-ı zirâ‘atden olup da kudreti olmayanlara dahi voyvoda
ve a‘yân vekîlleri taraflarından ve sâir ashâb-ı servet ve iktidâr câniblerinden tohum
ve hayvân i‘tâsıyla i‘âne olunarak mecmû‘ tarlaların zirâ‘at olunması vesâilinin
istikmâline mezîd akdem ve sa‘y-i mâ-lâ kelâm eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem
idiği ve bu emr-i ehemde ednâ derece kusûr ve rehâvet ve sânî betâet bâlâda beyân
olunduğ vechle cesâret edenler haklarında müntic-i vehâmet olduğu

233
SAYFA 20

HÜKÜM 40(a)

Düstûrûn-ı mükerremûn müşîrûn-ı mefahhamûn nizâmü'l-âlem müdebbirû


umûri'l-cumhûr bi'l-fikri's-sâkıb mütemmimû mehâmmi'l-enâm bi'r-re’yi's-sâib
mümehhidû bünyâni't-devle ve'l-ikbâl müşeyyidû erkâni's-sa‘âde ve'l-iclâl el-
mahûfûn bi-sunûf-i avâtifi'-l-meliki'l-a‘lâ Anadolu'nun sağ kolu yemîn ve yesârıyla
nihâyetine varınca vâki‘ vüzerâ-yı izâm -edâmallâhü te‘âlâ iclâlühüm- ve e‘âzimü
ümerâi'l-kirâm efâhimü'l-küberâi'l-fihâm ûlü'l-kadri ve'l-ihtirâm ashâbü'l-izzi ve'l-
ihtişâm el-muhtassûne bi-mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-a‘la mîr-i mîrâ-ı kirâm -dâme
ikbâlühüm- ve ekâdî kudâti'l-müslimîn evlâ vülâtü'l-muvahhidîn me‘âdinü'l-fezâil
ve'l-yakîn râfi‘û i‘lâmü'ş-şerî‘a ve'd-dîn vârisû ulûmü'l-enbiyâ-i ve'l-mürselîn el-
muhtessûne bi-mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-mu‘în mevâlî-i fihâm -zîdet fezâilühüm- ve
mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm kuzât ve nüvvâb –zîde
fazlühüm- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân mütesellimîn ve voyvodegân ve a‘yân ve
vücûh-ı eyâlet bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl
olıcak ma‘lûm ola ki,

Cümleye ma‘lûm olduğu üzre el-hâletü hâzihî kaç senelerdir taraf-ı Devlet-i
aliyyemden Rum eşkiyâsının te’dîb ve gûşmâl ve taht-ı ra‘iyyete ircâ‘ ve idhâlleri
için ibrâz olunan ikdâmât-ı mütevâliye ve ale'l-husûs asıl adüvvi-i dîn ve devletimiz
olan Moskovlunun dahi i‘lân-ı harbi vukû‘uyla sefer-i hümâyûnum îcâb ederek bir
seneden beri bi-avnillâhi te‘âlâ Rumeli ve Anadolu taraflarında ve sevâhil
câniblerinde müte‘addir ordu ve mu‘askerler ve bahren ihrâc olunacak Donanmâ-yı
hümâyûnum tanzîmâtı için icrâ olunmuş olmakda olan tertîbât-ı külliyenin inşâallâhü
te‘âlâ bu sene-i mübârekede bir vakt-i matlûb semere-i celîlesi müşâhedesiyle kâffe-i
ümmet-i Muhammedi karîben şu beliye-i müstevliyeden istihlâs için her bir tertîbât
ve tedârikâta evvelkiden on kat ziyâde ikdâm ve ihtimâm olunmak lâzım gelmiş ve
bu cihetle tetimmât-ı harbiyeden olan mühimmât-ı cihâdiyye ve zehâir-i külliye ve
asker aylıkları vesâir lâzimât ve mukteziyâtın bilâ-kusûr mihver-i lâyıkında idâre ve
rü’yeti için hazâin-i beytü'l-mâlin tevfîri sûretine bakılmak îcâb edep ale'l-husûs
böyle vakitde mu‘âmelât-ı nâssın teshîline medâr-ı küllîsi olan nukûd ve sîmin teksîri
iktizâ eylemiş olmakdan nâşî mücerred teshîl-i maslahat-ı cihâdiyye ve def‘-i
zarûret-i âmme için vakit ve hâle göre gaşy-i hâlisinden artık olarak muvakkaten bir

234
nev‘ sim sikke-i şâhânem darbı emr-i meşrû‘ olduğu bu def‘a Babü Şeyhü'l-islâmîde
akd olunan encümen-i şûrâda taraf-ı şer‘-i enverden beyân ve dikkat olunduğuna
binâ’en bundan böyle kâffe-i memâlik-i mahrûsamda tedâvül etmeleri ve bi-mennihî
te‘âlâ hitâm-ı gavâil-i seferiyyede yine asıl sikke-i haseneye tebdîl olunmak üzre
gaşy-i hâlisinden artık ve cihâdiye ismiyle müsemmâ olarak nev‘-i cedîd sim sikke-i
şâhânem kat‘ ve darb olunması ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olduğundan teshîlen li-
mesâlihi'l-ibâd ol vechle tanzîm ve icrâsı husûsuna irâde-i hayriyyet mu‘tâd-ı
mülûkânem ta‘alluk edip ol bâbda sahîfe pirâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-
makrûn-ı mülûkânem mûcebince beşer kuruşluk ve yüz paralık ve bir kuruşluk ve
yirmi paralık olmak üzre mücedded sikke-i şâhânem kat‘ ve darb olunmuş olduğu ve
el-yevm Darbhâne-i âmiremde kat‘ ve darb olunmakda olan Hayriye ismiyle
müsemmâ altın sikke-i hasene-i şâhânem kemâ kâne yine kat‘ ve darb olunacağından
bu vesîle ile gerek zikr olunan Hayriye sikke-i hasenenin ve gerek mukaddem ve
mu’ahhar bi'-d-defe‘ât evâmir-i aliyyemle te’kîd olunan ecnâs nukûd ve atîkanın
zinhâr fiyât-ı mukarrerelerinden bir akçe ziyâdeye alınıp verilmemesi ve işbu sikke-i
cedîde bi-mennihî te‘âlâ ba‘de hitâmi'l-gâile yine asıl sikke-i şâhâneme tebdîl
olunacağına mebnî beyne'n-nâs fiyât-ı mezkûre üzre muvakkaten tedâvül edip hiç
birisi zinhâr fiyât-ı mukarreresini tecâvüz etmemesi husûsu bu def‘a dârü'l-hilâfeti'l-
aliyyemde bâlâ mahallerde lâzım gelenlere ekîden tenbîh kılınmış ve husûs-ı mezbûr
taraf taraf evâmir-i celîle-i mülûkâneme neşr ve tisyârıyla cümleye bildirilmiş
olmakla siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz vech-i meşrûh üzre amel ve harekete ihtimâm ve dikkat ve hilâfını
tecvîzden ittikâ ve mübâ‘adet eylemeniz fermânım olmağın i‘lâmen ve ifhâmen ve
te’kîden ve ihtimâmen rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim
ısdar ve sadr-ı a‘zam kethüdâsı mehterleri kethüdâsı kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Ali -
zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bu vechle sikke-i cedîde ihtiyârından
maksûd-ı aslî mücerred îcâb-ı vakt-i hâlden nâşî şer‘-i şerîfin mesâ‘ı vechle mutlakâ
umûr-ı cihâdı teshîl ve ref‘-i zarûret-i ibâdı tahsîl ümniye-i hayriyyesine mebnî
olmakla siz dahi keyfiyeti cümleye i‘lân ve işâ‘a ederek işbu sikke-i cedîde-i
cihâdiyye bi-mennihî te‘âlâ gavâil-i seferiye tekmîlinde Darbhâne-i âmiremden yine
kadîm sikke-i hasene-i mülûkâneme tebdîl olunmak üzre muvakkaten kâffe-i
memâlik-i mahrûsa-i şâhânemde tedâvül edeceği misillü zîr-i hükûmetinizde kâin
mahallerde dahi beyne'n-nâs tedâvülüyle gerek bunun ve gerek Darbhâne-i âmiremin

235
kemâ kâne kat‘ ve darb olunmakda olan hayriyye altınının ve sâir ecnâs nukûdun
zinhâr fiyât-ı mukarreresinden bir akçe ziyâdeye alınıp verilmemesi ve ziyâdeye alıp
vermeğe cesâret eden her kim olur ise olsun bilâ-emân icrâ-yı te’dîbât-ı lâyıkalarına
bi'l-ihtimâm kemâliyle ihtimâm ve mübâderet ve'l-hâsıl mukaddem ve mu’ahhar
şeref efzâ-yı sahâyif sudûr olan evâmir-i şerîfem mûcebince fiyât-ı nukûd
mâddesinin tatarruk-ı halelden vikâyesi esbâbını istihsâle vufûr sa‘y ve gayret
eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu emr-i ehemde kusûr ve rehâvete
mütecâsir olanlar haklarında mes’ûliyet ve vehâmet olacağı ma‘lûmunuz oldukda
ber-minvâl-i muharrer amel ve hareket ve ittikâ ve emr ve evâmir-i şâhânemle îfâ-yı
levâzım-ı kâr güzârî ve sadâkate bezl-i vüs‘ ve kudret ve hilâfından gâyetü'l-gâye
tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki (…) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr
olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at-makrûnuyla
amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i
şerîfe i‘timâd kılasız.

Tahrîren fî evâhir-i şehr-i Cumâde'l-âhir sene erba‘a ve erbâ‘in ve mi’eteyn


ve elf.

Vasale ileyna

Fî 9 Za sene [12]44

SAYFA 21

HÜKÜM 41

Cümleye hitâben sâdır olan emr-i âlîşân

Men‘-i murûr hakkında karâr-gîr olan nizâm iktizâsınca mukaddem ve


mu’ahhar ol bâbda tenbîhâtı celîle-i şâhânemi hâvî şeref-rîz-i sudûr olan evâmir-i
aliyyemle keyfiyet irâde-i seniyyemde cümle tefhîm ve hilâfı hareket vukû‘a
gelmemek üzre bu husûsa cümle tarafından ale'd-devâm mezîd dikkat ve ihtimâm
olunması etrâfıyla tahrîr ve terkîm olunmuşiken el-hâletü hâzihî ekser mahallerde
yine bu emr-i vâcibü'l-i‘tinâda iğmâz ve müsâmaha ile murûr ubûr edenlere [mâni‘]
olunmamak hattâ Ordû-yı hümâyûn-ı nusret-makrûnum için tertîb ve ihrâc olunan
asâkirden ba‘zıları esnâ-yı râhde firâr etmekde olduğu bu def‘a tahkîk-kerde-i

236
şâhânem olup işbu men‘-i murûr husûsu için şimdiye kadar sunûh ve sudûr eden emr
ve irâde-i seniyyenin kemâ yenbeğî infâz ve icrâsında bu gûne tekâsül ve betâet ile
tezkiresiz firârî ve serseri makûlesinin murûrlarına ve ale'l-husûs düşman-ı dîn olan
Moskovlu üzerine derkâr olan sefer-i hümâyûnuma mebnî cihâd ve gazâ için Ordû-yı
hümâyûnuma müretteb ihrâc olan askerlerin firârlarına ruhsat ve cevâz gösterilmesi
ve evâmir-i aliyye-i pâdişâhâneme adem-i imtisâl mahmûl ve belki diyânetsizliğe
masrûf olmak lâzım geleceği bedîdâr ve eğer bundan sonra dahi murûr ve ubûr
edenlerden tezkiresizlere dikkat olunmayıp bir mahalde asâkir-ı medînenin firârîleri
vukû‘ bulursa firâr eden her kaç nefer ise zecren lehû ol mahalden yerlerine ol
mikdar nefer ahz ve ihrâc olunacağından mâ‘adâ ol kazânın hâkim ve a‘yânı ve
vücûh haklarında mücâzât-ı sû-i a‘mâlleri olmak üzre mu‘amele-i âhar iktizâ edeceği
zâhir ve âşikâr olmakdan nâşî siz ki muhâtabûn-ı ileyhimsiz aklınızı başınıza devşirip
ve kendinizi mühlikeye ilkâ etmeyip fîmâ ba‘d zîr-i hükûmetinizde olan lazım
memer ve ma‘ber ve sâir adam firârîsi maznûn olan dağ yollarını kemâliyle sedd ü
bend ederek tezkiresiz şahs-ı vâhidin bir mahalle salıverilmemek ve ale'l-husûs
Ordû-yı hümayûnuma müretteb askerden hiç ferd firâra yol bulamamak üzre işbu
men‘-i murûr nizâmına dâir bi'd-defe‘ât sudû eden emr ve irâde-i seniyyemin harf
be-harf kâmilen infâzıyla icrâsına ale'd-devâm be-gâyet ihtimâm ve dikkat ve bir
vakitde hilâf-ı vaz‘ ve hareket vukû‘uyla mazhar-ı ukûbet olmakdan nefsinizi
vikâyeye mübâderet eylemeniz bâbında emrü celîli'ş-şânım sâdır olmuşdur.

SAYFA 21

HÜKÜM 42

İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i sâlî matlûb-ı hazret-i
cihândârî buyurulan Kütahya Sancağı'nda ve Havâss-ı Denizli kazâlarından Kütahya
Mahkemesi'nden muhrec mümzâ pusula mûcebince üç yüz altmış nefer asâkirin
başbuğuna verilecek bin sekiz yüz kuruş ve asâkir-i mezkûrun alemdârına ve
çavuşuna bahşiş ve hil‘at bihâlarına yedi yüz kuruş ve hâcegân-ı Dîvân-ı
hümâyûndan devletli Nâyâb Efendi'nin yevmiye masârıfına ale'l-hesâb idhâl olunan
bin altmış iki buçuk kuruş ve murûr ubûr eden mübâşirâne verilen hizmet-i
mübâşiriye ale'l-hesâb iki bin kuruş ile Mudanya İskelesi'ne nakl olacak râyic-i hınta
deve kirası beş bin kuruş ki min-haysi'l-mecmû‘ ve tahsîldâriye dahi bin kuruş

237
cem‘an on üç bin beş yüz kuruşa bâliğ olup ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle
Denizli kazâlarına taksîm olunan mebâliğdir ki ber-vech-i âtî zikr eder.

Fi 17 L sere [1]244

Kazâ-i Denizli 4750 kuruş

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye 3500 kuruş

Kazâ-i Honaz 1750 kuruş

Kazâ-i Çarşamba 2375 kuruş

Kazâ-i Gököyük 1178,5 kuruş

Neferen

Nefs-i Denizli nefer 131 aded

Hisse-i Ezine-i Lazkiye nefer 88 aded

Hisse-i Honaz nefer 44 aded

Hisse-i Çarşamba-i Lazkiye nefer 65 aded

Hisse-i Gököyük 32 aded

Yalnız nefs-i Denizli hissesine isâbet eden yüz otuz bir nefere verilecek yirmi
altı bin iki yüz kuruş ve beş kazâ tevzî‘âtından isâbet eden dört bin yedi yüz elli
kuruş ve asâkir-i mezkûrun hurûclarına kadar yevmiye masârıfları ile ve iki re’s
beygir semeni ve sâiriyle bin beş yüz kuruş ve hâkimü'l-vakt efendinin harc-ı i‘lâmât
ve cümleden ikrâm binbeş yüz kuruş Deraliyye'ye giden sâ‘iye ücret ve kâtibiye elli
kuruş ve huddâmiye elli kuruş min-haysi'l-mecmû‘ otuz altı bin yüz on kuruşa bâliğ
olduğu işbu mahalle şerh verilmişdir. Ve Arablar mahallesinedn yetmiş kuruş tenzîl

Mahalle-i Ahtoy 2135 kuruş

Mahalle-i Gâzi Emir 385 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 460 kuruş

Mahalle-i Kayacık 615 kuruş

238
Mahalle-i Abdülguddüs 700 kuruş

Mahlle-i Kurşunlu 865 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 830 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 810 kuruş

Mahalle-i Derebostan 185 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 485 kuruş

Mahalle-i Saray 1680 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 295 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 325 kuruş

Mahalle-i Eceler 45 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 830 kuruş

Mahalle-i Saray 810 kuruş

Mahalle-i Meydan 775 kuruş

Mahalle-i Arablar 170 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 2245 kuruş

Karye-i Karcı 8500 kuruş

Karye-i Manastır 1625 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 515 kuruş

Karye-i Eskihisar 185 kuruş

Karye-i Kurudere 425 kuruş

Karye-i Goncaali 290 kuruş

Karye-i Tekye 185 kuruş

239
Karye-i Şemikler 820 kuruş

Karye-i Zeytun 220 kuruş

Karye-i Bağbaşı 265 kuruş

Karye-i Kayman 265 kuruş

Karye-i Gerzele 1685

Karye-i Göveçlik 860 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1020 kuruş

Karye-i Hâcı Eyüblü 920 kuruş

Karye-i Kebîr 180 kuruş

Karye-i Kethüdâ 830 kuruş

Karye-i Kınıklı 6250 kuruş

Karye-i Çakmak 29200 kuruş

Karye-i Saruhan 400 kuruş

Karye-i Karaman 575 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1055 kuruş

Maktû‘ât 400 kuruş

Cem‘an yekûn 36030 kuruş Yalnız otuz altı bin otuz kuruşdur.

SAYFA 22

HÜKÜM 43

Mefâhirü'l-ulemâ'i'l-mütehakkikîn Denizli ve Ezine kazâları nâibleriyle müftü


ve ulemâ ve e’imme ve hutebâ -zîde ilmuhum- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân
Hâcegân-ı Dîvân-ı hümâyûnumdan olup zikri âtî husûsa bu def‘a taraf-ı saltanat-ı

240
seniyyemden mahsûs mübâşir ta‘yîn olunan Şerîf Mehmed Nâyâb -zîde mecduhû- ve
mefahirü'l-emâsil ve'l-akrân Denizli Voyvodası Vekili ve sâir zâbitân ve vücûh-ı
memleket ve bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak
ma‘lûm ola ki,

Darbhâne-i âmiremden zabt ve idâre olunmakda olan havâss-ı celîle-i


şâhânemden Denizli Hâssının hâvî olduğu kazâlardan Âsitâne-i şevket âşiyânem
lâzimesi için kırk üç senesine mahsûben müretteb zehâirden Ezine Kazâsı'na tâbi‘
Kadı Karyesi hissesine musâb zehâyirin te’diyesi mâddesinden dolayı ba‘zı
mefsedetkârların gürûh-ı sebük-müğâzânı tahrîk ve iğfâları sebebiyle hâss-ı
mezbûrda bilâ-mûceb şîrâze pâş zuhûr olan nâire-i fitne ve fesâd gün be-gün müşte‘il
ve müntehib ve bu cihetiyle ahâlî-i memleket ve aceze-i ra‘iyyetin asâyiş ve
emniyetleri münselib olduğu bi'l-ihbâr tahkîk-kerde-i şâhânesi olmuş ve mu’ahharan
hâss-ı mezbûr voyvodası Şeyhzâde kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Mustafa -zîde
kadruhû- dahi tarafından yerini voyvoda vekîlini nasb ederek Dersaadetime vurûd
etmiş olup rü’yet olunduğuna göre hâdise-i mezkûrenin zuhûru mücerred zikr olunan
Kadı Karyesi ahâlîsi hisse-i mübâya‘alarını vermekde vâki‘ olan imtinâ‘larından
neş’et ederek aslı ve fer‘i olmadığı tebeyyün eder gibi olmuş ise de zamân-ı adâlet
iktirân-ı şâhânemde kâffe-i ahâli-i bilâd ve aceze-i ibâdın refâh-ı hâl ve âsâyiş ve
itminân-ı bâllerini mûcib olur esbâbın istihsâli akdem merâm-ı celîle-i şâhânemden
olan Denizli Hâssının inhilâl-i şîrâze-i nizâmıyla ahâlîsinin insilâb-ı emniyet ve
istirâhatlerini mü’eddî hâlât-ı nâ-becâ vukû‘a gelmesi min-külli'l-vücûh rızâ-yı irtizâ-
yı tâcdârâneme münâfî olduğu âşikâr iken hâss-ı mezbûr ahâlîsi bu dakîkalara sarf-ı
ezhân etmeyerek böyle bî-asıl nizâ‘ peydâ ve ihtirâ‘ teslîmât-ı mâl-ı fukarâyı
müstelzim fitne ve fesâd îkâ‘ı misillü harekete cür’et cemî‘-i zamânda ve husûsiyle
böyle hengâm-ı seferde salâbet-i dîniyye ve şe‘âyir-i İslâmiyeye yakışır şey olmadığı
ve bi'l-vücûh rızâ-yı şâhânemin dahi hilâfı idiği vâreste-i kayd ve işâret ne hâl ise
hâss-ı mezbûrda bu cihetle tehaddüs eden şûriş ve ihtilâlin def‘iyle ahâlî-i
memleketin refâh ve âsâyişlerini mûcib olur esbâbının istihsâli mütehattim-i vefret-i
himmet-i pâdişâhânem olduğundan bu mâddeye hademe-i devlet-i aliyyemden
dirâyetkâr ve mücerrebü'l-etvâf birinin ta‘yîn ve irsâli ıtfâ ve teskîn âteş-i fitne ve
fesâd herkesin yerli yerine def‘i ve ik‘âd olunması lâzım gelip sen ki mûmâ-ileyhsin
senin evsâf-ı mevsûfe ile ittisâfın derkâr olmak mülâbesesiyle husûs-ı mezbûre taraf-

241
ı saltanat-ı seniyyemden me’mûr ve ta‘yîn kılınmak husûsuna irâde-i seniyye-i
tâcdârânem ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şehriyârânem sahîfe
pîrâ-yı sudûr olmağıyla muktezâ-yı me’mûriyetin üzre bu tarafdan serî‘an hareket ve
hâss-ı mezbûre varıp mazmûnu emr ve irâde-i şâhânemi büyük ve küçük herkese
i‘lân ve işâ‘at ve böyle vakitda bu misillü nâ be-câ hareket-ı rızâ-yı hazret-i bârîye
münâfî ve ulü'l-emrin hilâfı olduğundan başka nâmûs-ı dîn ve İslâmiyeye gayr-i
şâyân olduğu lâzım gelenlerin mesâmi‘-i intibâhlarına gereği gibi tefhîm ve telkîn
ederek herkesin yerli yerine def‘ ve ik‘âd ile tekevvün eden şûriş ve ihtilâlin
mübeddel-i hüsn-i ahvâl olması vesâilini istikmâle kemâliyle ihtimâm ve dikkat ve
keyfiyet-i indifâ‘ ve ihtilâfâtı derbâr-ı şevket-karâr-ı mulûkaneme tahrîrle emr ve
irâde-i şehriyârânem şeref-rîz-i sudûr ve sünûh edinceye kadar sen ol tarafda ikâmet
ile icrâ-yı levâzım-ı kârgüzârî ve sadâkate bezl-i vüs‘ ve kudret eylemen fermânım
olmağın me’mûriyyetini hâvî rikâb-ı müstetâbımdan mahsûsen işbu emr-i celîli'l-
kadrim ısdâr ve yedine i‘tâ olunmuşdur imdi seni miyâne-i emsâlinden bi'l-intihâb bu
husûsa ma‘iyyetinden maksûd hâss-ı mezbûrda vukû‘ bulan şu ihtilâl ve ihtilâfâtın
def‘iyle asâyiş ve emniyet-i ahâlî ve ra‘iyyet esbâbının istihsâli kaziyesine mebnî
olmakla ana göre icrâ-yı me’mûriyetle ibrâz-ı hüsn hizmet ve sadâkate vufûr sa‘y ve
gayret ve bir gûnâ nâ-mülâyim vaz‘ ve hareket vukû‘unu tecvîzden ittikâ ve
mübâ‘adet eyleyesin ve siz ki nâibler ve müftü ve ulemâ ve e’imme ve hutebâ ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı emr-i şerîfimle sizin dahi meczûmunuz olarak icrâ-yı
muktezâsı mûcib ve muktezâsı üzre amel ve harekete bi'l-ittifak ihtimâm ve
mübâderet ve hilâfını def‘ ve hâlât hudûsünü tecvîz ile mazhar-ı eşedd-i ikâb
olmakdan ziyâde hazer ve mücânebet eylemen bâbında fermân-ı âlîşân

SAYFA 22

HÜKÜM 43(a)

İşbu iki yüz kırk dört senesi mâh-ı Zilka‘desinin on birinci günü târîhiyle
müverrah nefs-i Denizli'de vâki‘ Sûk-ı Sultânî'de hıntanın beher kilesi kırk kuruş
furuht olunmağıyla bi-hikmetillâhi te‘âlâ işbu mahalle kayd ve şerh verilmişdir. Fî 11
Z sene [1]244

242
SAYFA 22

HÜKÜM 43(b)

Kırk dört senesine mahsûben sâbıkâ havâss-ı Denizli Voyvodası Şeyh


Mustafa Ağa'nın kâffe-i muhâsebesine me’mûr devletli emîn-i Darbhâne-i âmire
efendinin taraf-ı devletlerinden bâ-emr-i âlî me’mûr buyurulan Hasan Ağa'nın
hizmet-i mübâşiriyesinden kazâhâya isâbet eden ber-vech-i âtî zikr eder.

Fî gurre-i M sene [1]245

Kazâ-i Denizli 3000 kuruş

Kazâ-i Ezine-i Lazkiye 2000 kuruş

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye 1500 kuruş

Kazâ-i Honaz 1000 kuruş

Karaahmedli 187,5 kuruş

Gököyük 562,5 kuruş

Cem‘an yekûn 8250 kuruş

SAYFA 23

HÜKÜM 44

İzzet-mend ağa

Cümleye ma‘lûm olduğu üzre sikke-i şâhâne mâddesi umûr-ı mülkiyeye


dokunur mesâlihde olduğundan ale'd-devâm bu husûsa dikkat ve ihtimâm olunmak
lâzimeden ve bundan akdem Mısır Darbhânesi'nde Hayriye ism-i sebîbiyle? mersûm
altına şebîh kem-ayâr altın kat‘ ve neşrine ibtidâr olunmuş ise de muğâyir-i rızâ-yı âlî
olduğundan iktizâ edenlere bâ-tenbîh zikr olunan kem-ayâr altının revâcı men‘
olunmuş ve hattâ Dersaadet'de beyne'n-nâs tedavül ve revâc dahi tabî‘atiyle metrûk
ve mu‘attal hükmüne girmiş ise de taşralarda ba‘zı mahallerde ahâlî ve fukarâya
olduğunu bildirmeyerek alıp vermekde oldukları haber alınmış ve hâlbuki sikke

243
mâddesi esâs-ı nizâmât-ı mülkiyeden ve el-hâletü hâzihî cemî‘-i mesâlihin merkez-i
idâresi olan Darbhâne-i âmirenin vikâye-i usûl ve nizâmı ferâiz-i hâliyeden olmak
mülâbesesiyle husûs-ı mezbûrun cemî‘-i memâlik-i mahrûsada önü kestirilmesi
lâzım gelmiş ve müte‘allik olan irâde-i kâtı‘a-i şâhâne mûcebince zikrolunan kem-
ayâr altının tedavül ve revâcdan men‘iyle kimesnenin alıp vermesi Dersaadet'de
sarrâfân tâifesine ve sâir îcâb ve iktizâ edenlere tenbîh olunmuş ve sûret-i hâl
mevki‘-i ticâret olan Anadolu ve Rumeli'nde kâin mahallere dahi tarafımızdan
mahsûs tahrîrât irsâliyle te’kîd kılınmış olmakla sen dahi bundan böyle sâlifü'z-zikr
Hayriye altınına şebîh Mısır Darbhânesi'nde kat‘ ve neşr olunmuş olan kem-ayâr
altın ve ol taraflarda bey‘ ve şirâya arz olundukda bildiğimiz şey değildir ve fiyâtı
dahi bilmeyiz ve almayız deyü tecâhülâne mu‘amele ibrâzıyla altın-ı mezkûrun
külliyen revâcdan sukûtunu mûcib vesâilin istihsâlinde zımnında keyfiyetin iktizâ
edenlere lisanen tenbîhle önü kestirilmesi husûsuna mezîd i‘tinâ ve dikkat ve bu
bâbda ale'd-devâm takayyüd ve nezâret eylemen için mahsûs işbu kâime ve irsâl
olunmuşdur. İnşâallâhü te‘âlâ vusûlünde ber-vech-i muharrer harekete mübâderet
eyleyesiz.

Fî 14 R sene [12]44

SAYFA 23

HÜKÜM 44(a)

Kazâ-i Denizli 69765 kuruş

Kazâ-i Ezine 46510 kuruş

Kazâ-i Çarşamba 34875 kuruş

Kazâ-i Honaz hissesine 23260 kuruş

Gököyük hissesine

17437,5 kuruş

244
SAYFA 23

HÜKÜM 45

İşbu iki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının ber-
mu‘tâd-ı kadîm rûz-ı Hızır tevzî‘i defteridir zîrde beyân şud

39500 kuruş Ber-mu‘tâd öteden beri beş kazâlardan voyvodaya mahsûs olan
i‘ane-i mukâta‘a

18750 kuruş bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile Tersâne-i âmire hâzîne[sine] âid
olan matlûb buyurulmuş olan 75 nefer kalyoncu bedeliyesinin taksît-i sânîsi

000000

03000 kuruş Bâ-emr-i âli senede iki taksît ile cânib-i hazîne-i âmireye ber-
mu‘tâd ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli

10000 kuruş Boğça bahâ ve ber-mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine


öteden beri verilegelen

71250 kuruş

12550 kuruş Hil‘at bahâ ve ber mu‘tâd-ı kadîm voyvoda ağa hazretlerine
öteden beri verilegelen

10000 kuruş Hâcegân-ı Dîvân-ı hümâyûndan atûfetli Nâyâb Efendi'ye bâ-


mektûb-ı sâmî verilen hizmet

01300 kuruş Der‘aliyyeye efendi-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle gönderilen


harcirâh

00370 kuruş Yine efendî-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle Deraliyye'ye gönderilen


sâ‘îlere

95420 kuruş

00320 kuruş Def‘a Kütahya'ye efendî-i mûmâ-ileyh ma‘rifetiyle gönderilen


üç harcirâh

01950 kuruş Mûmâ-ileyh atûfetli Nâyâb verilen esb bahâ

245
02335 kuruş Efendî-i mûmâ-ileyhin me’kûlâtı ve meşrûbâtı masârıfâtı

03950 kuruş Konak mefrûşâtı ber-mu‘tâd-ı kadîm üç günlük ta‘âmiye

103975 kuruş

008500 kuruş Ber-mu‘tâd Harameyn-i şerîfeyn sandığına verilecek

006250 kuruş Hâne-i avârız ber-mu‘tâd-ı kadîm

05200 kuruş Çukur timar bedeli

0001350 kuruş Mensûcât

122035 kuruş

0001750 kuruş Konak ta‘mîri

001500 Hân-ı kebîr

001858 kuruş Mart'dan bu ana kadar murûr ve ubûr eden mübâşirâna

000197 kuruş Bir müddetden beri konak bekçisine verilen masârıfât

127380 kuruş

000600 kuruş Mübâşirânın yevmiyeleri müstesnâ deve? verilen

000500 kuruş Mübâşirâna ale'l-hesâb verilen hizmet-i mübâşiriye

031500 kuruş İzmir'den Bandırma İskelesi'ne zahîre nakl için bâ-emr-i âlî
matlûb deve kirâsı

009700 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na olan asâkirin üç aylık mâhiyesi bâ-emr-i
âlî

169780 kuruş

009000 kuruş Bahr-i Sefîd Boğazı'na müretteb olan asâkirin üç aylık mâhiye
matlûb buyurulan asâkirin Kütahya Mahkemesi'nden muhrec pusula mûcebince

005800 kuruş İki yüz kırk beş senesine mahsûben aded-i ağnâm bedeli

246
001257 kuruş Kırk iki senesine mahsûben taksît-i sânî 9 ve hizmet-i
bedeliyesine 30

002651 Bâlâda zikr olunan tertîbât-ı seferiyeden müstesnâ olarak harc-ı i‘lâm
ve harc-ı defter

189389 kuruş

000600 Memleketden Deraliyye'ye gönderilen tatara harcirah

000800 kuruş Kütahya Eyâlet devletli Hüsrev Paşa Efendi'nin îfâsına

000000 vürud eden Kütahya mütesellimi ağa hazretlerinin alemdarına

001000 kuruş A‘yân-ı beldeye kahve bahâsı

190789

000120 kuruş Kütahya'dan tecessüs gelen müretteb

000588 kuruş Deve mübâşiriyle vurûd eden Hasan Bey'in Kütahya


Mahkemesi'nden muhrec pusula-i şer‘iyye mûcebince hizmet-i mübâşiriye

000350 kuruş Hazariye ve ref‘-i menzil tahsîline gelen Kütahya Nesim


Ağa'nın adamının hizmet-i mübâşiriyesi

191847 kuruş

SAYFA 24

HÜKÜM 46

İşbu iki yüz kırk dört senesi Rûz-ı Hızır tevzî‘inden nefs-i Denizli hissesine
isâbet eden ber-vech-i âtî zikr eder.

Fî 5 M sene [1]245

69765 kuruş Bâ-pusula-i şer‘iyye Süleyman'a

02000 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm voyvoda kethüdâlarına

247
02000 kuruş Def‘a ber-mu‘tâd-ı kadîm dîvân kâtibine

030000 kuruş Darbhâne-i âmire mübâşiri Hasan Ağa'nın hizmet-i mübâşiriye

00200 kuruş Odabaşıya verilen

76965 kuruş

00250 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm şehir kethüdâsına

06000 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm Karcı Karyesi'ne i‘âne

03000 kuruş Kiracıbaşıya ücret

00200 kuruş Hâc Eyüblü Karyesi'ne hisse bahâsı

86415 kuruş

00050 kuruş Kabristan ve İncirpınar mütevellilerine 00050 kuruş

03250 kuruş Harc-ı defter ve harc-ı imzâ

00500 kuruş Def‘a hâkimü'l-vakt efendinin kethüdâsına 25 ve hüddâmlarına


250 kuruş

00150 kuruş Mahkeme Kâtibi Elhâc Süleyman Efendi'ye kalemiye

90365 kuruş

00060 kuruş İki nefer muhzıra

00180 kuruş Kemal Hacı İbrahim'in harcirâhından Denizli hissesi

00150 kuruş Mahkeme ta‘mîri

01250 kuruş Kırk dört senesi Rûz-ı Kasım tevzî‘inden sâbıkâ Denizli Nâibi
Mehmed İzzet Efendi'nin ale'l-hesâb me’hûzü

92005 kuruş Yalnız doksan iki bin beş kuruşdur.

Mahalle-i Ahtoy 3095 kuruş

Mahalle-i Meydan 2111 kuruş

248
Mahalle-i Saray 2075 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 20100 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 1250 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 905 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 835 kuruş

Mahalle-i Eceler 100 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 1355 kuruş

Mahalle-i Derebostan 515 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 2075 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 2135 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 1735 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 1035 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1675 kuruş

Mahalle-i Gaziemir 1115 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 2170 kuruş

Mahalle-i Arablar 350 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 6480 kuruş

Cem‘an yekûn-ı mahallât 33115 kuruş

58890 kuruş kurâhâ

92025 kuruş

Karye-i Karcı 20690 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1980 kuruş

249
Karye-i Kınıklı 1570 kuruş

Karye-i Manastır 4155 kuruş

Karye-i Çakmak 6625 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 2550 kuruş

Karye-i Saruhan 990 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 2730 kuruş

Karye-i Kebîr 350 kuruş

Karye-i Karaman 1490 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1375 kuruş

Karye-i Göveçlik 2150 kuruş

Karye-i Kurudere 1070 kuruş

Karye-i Eskihisar 555 kuruş

Karye-i Goncaali 770 kuruş

Karye-i Şemikler 2115 kuruş

Karye-i Bağbaşı 740 kuruş

Karye-i Zeytun 575 kuruş

Karye-i Gerzele 4150 kuruş

Karye-i Kayıhan 605 kuruş

Karye-i Tekye 455 kuruş

Maktû‘ât 1200 kuruş

250
SAYFA 24

HÜKÜM 47

Düstûrûn-ı mükerremûn müşîrûn-ı mefahhamûn nizâmü'l-âlem müdebbirû


umûri'l-cumhûr bi'l-fikri's-sâkıb mütemmimû mehâmmi'l-enâm bi'r-re’yi's-sâib
mümehhidû bünyâni't-devle ve'l-ikbâl müşeyyidû erkâni's-sa‘âde ve'l-iclâl el-mahûfû
bi-sunûf-i avâtifi'-l-meliki'l-a‘lâ Anadolu'nun sağ kolu yemîn ve yesârıyla nihâyetine
varınca vâki‘ vüzerâ-yı izâm -edâmallâhü te‘âlâ iclâlühüm- ve e‘âzimü ümerâi'l-
kirâm efâhimü'l-küberâi'l-fihâm ûlü'l-kadri ve'l-ihtirâm ashâbü'l-izzi ve'l-ihtişâm el-
muhtassûne bi-mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-a‘la mîr-i mîrâ-ı kirâm -dâme ikbâlühüm- ve
ekâdî kudâti'l-müslimîn evlâ vülâtü'l-muvahhidîn me‘âdinü'l-fezâil ve'l-yakîn râfi‘û
i‘lâmü'ş-şerî‘a ve'd-dîn vârisû ulûmü'l-enbiyâ-i ve'l-mürselîn el-muhtessûne bi-
mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-mu‘în mevâlî-i fihâm -zîdet fezâilühüm- ve mefâhirü'l-
kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm kuzât ve nüvvâb -zîde fazlühüm- ve
mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân mütesellimîn ve voyvodegân ve a‘yân ve vücûh-ı eyâlet
bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola
ki,

Darbhâne-i âmiremde kat‘ ve darbı külliyen terk olunan ve beyne'n-nâs revâcı


men‘-i küllî ile memnû‘ atîk ecnâs altın ve beyaz akçe ve nukûd-ı sâire her kimin
yedinde bulunur ise sikke-i hasene-i cedîdeye tebdîl kılınmak üzre taraf taraf me’mûr
kılınan mübâya‘acılar ma‘rifetiyle Darbhâne-i âmirem için fiyât-ı mukarreresi üzre
mübâya‘a ettirilip mübâya‘acılardan mâ‘adâ eyâdî-i nasda tedâvül etmemesi o makûle
olup verenler bi't-tahkîk ele geçtikde te’dîbât-ı lâyikaları icrâ olunması ve bu husûs
vülât ve mutasarrifîn ve mîr-i mîrân ve mütesellimîn ve voyvoda ve zâbitân ve sâir
me’mûrîn taraflarından îcâb eden vakt-i ihtimâmda tecvîz müsâmaha vukû‘ bulur ise
anlar dahi işbu husûs zımnında mes’ûl ve mu‘âteb olacakları mukaddem ve mü’ahhar
sahâyif pîrâ-yı sudûr-ı izâmdan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı mülûkânem
muktezâsından olarak ol bâbda bi'd-defe‘ât Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına ve
mevki‘-i ticâret olan sâir mahallere evâmir-i aliyyem neşriyle cümleye bildirilmiş
olduğuna mebnî bu kâr-ı mekrûhdan ihtirâz ve mücânebet herkese vazîfe-i zimmet ve
zâbitân taraflarından ale'd-devâm nezâret ve dikkat olunması vâcibe-i uhde-i sadâkat
ve me’mûriyet iken bu husûsa yine takayyüd olunmayarak ba‘zı erbâb-ı tam‘ ve zâbıta
öteden beri bu emr-i memnû‘a münâfî harekâta cür’et etmekde oldukları ve hattâ bu

251
esnâda İznikmind tarafında Altıncı oğlu Saht Bey ve Etmekçibaşı İsmail ve Orsağır
Hüseyin ve Hancı Kastamonulu Hâcı Mehmed ile Tekke'de mütemekkin Zanayir
oğulları demekle meşhûr İstirati ve Orek Bolu'da Babik damadı Artin ve oğlu Begos
nâm zimmîler ve sâir bu makûle ba‘zı eşhâs hilâf-ı emr ve tenbîh harekete cesâretle
ecnâs altın alıp vermesi kendilerine kâr ittihâz etmiş ve memnû‘ olan Mısır altınını
celb ve neşr etmekle i‘tibâr etmiş oldukları münfetiha taraf taraf neşr olunan casuslar
haber vermiş olup istikrâr-ı fiyât nukûd mâddesini cemî‘-i mu‘âmelâtın esâsı
olduğundan bunca tenbîhât-ı seniyye-i şâhânenin üzerine böyle ifsâd-ı mu‘âmelâtı
mûcib hareketden el çekilmediği sûretde artık bundan sonra hilâf-ı tenbîh cesâret eden
ve ruhsat verenlere kat‘â emân ve zamân verilmeyip her kim olur ise olsan haber
alındığı gibi hemen siyâset olunmak üzre firâr verilmiş ve şimdilik herkesi îkâzen
bâlâda isimleri muharrer eşhâs-ı merkûmenin her birerleri birer tarafa nefy ve tağrîb
olunmuş ve siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet taht-ı hükûmet ve zîr-i idârenizde kâin kazâ ve kasabât ve
kurâhâ ahâlîlerine i‘lân ve işâ‘at ve fîmâ ba‘d bu kâr-ı mekrûha mütecâsir olanlar
haklarında böyle nefy ile iktifâ etmeyip birer hâl-i siyâset mu‘âmelesi icrâ
olunacağında şüphe olmadığını herkesin mesâmi‘-i intibâhîlerine ifâde ve tefhîm birle
bi-eyyin ve kezâlik bu emr-i memnû‘dan keff-i yed ve mücânebet eylemeleri esbâbını
istihsâle bi'l-ittifâk ihtimâm ve dikkat ve ba‘de'l-yevm herkesin ellerinde bulunan o
makûle ecnâs nukûd zinhâr ve zinhâr ketm ve ihfâ olunmayarak ve ziyâde alınıp
verilmeyerek mübâya‘âcı bulunan mahallerde mübâya‘acılara verilmesi ve
mübâya‘âcı olmayan mahallerde dahi memleket tarafından cânib-i mîrîye gelecek
mürettebâta mahsûben hesâbı vechle bu tarafa gönderilmesi husûsuna irâde-i kâtıbe-i
mülûkânem müte‘allik olup ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı mülûkânem
sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olmakla mantûku münîfi üzre amel ve harekete mübâderet
eylemeniz bâbında fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve îkâzen vekâlet-i
müstetâbımdan mahsûsan emr-i celîli'ş-şân ısdâr ve rikâb-ı hümâyûn hüddâmbaşı
…?yasakçı kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Mîr Mehmed Emîn -zîde mecduhû- ile tisyâr
olunmuşdir imdi işbu fiyat-ı nukûd mâddesi mevâdd-ı uhrâya bir vechle kıyâs kabûl
etmeyip ziyâde ihtimâm ve dikkat olunacak umûr-ı ehemden olmak hasebiyle bu
makûle kâffe-i me’mûrîn taraflarından kemâ yenbeğî nezâret ve dikkat olunarak ba‘de
ez-în herkesin ellerinde bulunan o makûle ecnâs nukûd zinhâr ve zinhâr ketm ve ihfâ
olunmayıp ve ziyâde alınıp verilmeyip mübâya‘acı bulunan mahallerde mübâya‘acıya

252
teslîm ettirilmesi ve mübâya‘acı bulunmayan yerlerde dahi memleket tarafından cânib-
i mîrîye gelecek mürettebâta mahsûben hesâbı üzre Dersaadetime irsâl olunması
veyahut civârlarda mübâya‘acı bulunan memleket gönderip tebdîl ettirilmesi ve revâcı
memnû‘ olan cedîd ve müşevveş Mısır altını hiçbir yerde alınıp verilmemesi
husûslarına bi'l-ittifâk ve ziyâde ihtimâm ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı
cihândârânemi idiği ve bu husûsun hafiyen taharrî için taraf taraf casuslar neşr ve irsâl
olunmuş olduğundan her kim ecnâs nukûd fiyâtı asliyesinden bir akçe ziyâdeye alıp
vermeğe cesâret eder ise mu‘âmele-i te’dîb yalnız cür’et edenlere münhasır olmayıp ol
memleketde vâlî ve hâkim ve zâbitânı haklarında icrâ olunacağı ma‘lûmunuz oldukda
ana göre davranıp infâz ve irade-i mülûkânem îfâ-yı muktezâ-yı kâr-şinâsî rü’yetine
vüfûr sa‘y ve gayret ve muğâyir-i vaz‘ tecevvüz ile nefsinizi mühlikeye ilkâdan be-
gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûnu itâ‘at makrûnuyla amel ve
hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfeme
i‘timâd kılasız.

Kad vasale ileynâ

Ve mûcebince Kütahya Mütesellimi tarafından buyuruldî-i sâmî dahi kayd


şud.

Fî 15 M sene [1]245

SAYFA 25

HÜKÜM 48

Düstûr-ı mükerrem müşîr-i mefahham nizâmü'l-âlem müdebbirû umûri'l-


cumhûr bi'l-fikri's-sâkıb mütemmimü mehâmmi'l-enâm bi'r-re’yi's-sâib mümehhidü
bünyâni'd-devle ve'l-ikbâl müşeyyidü erkâni's-sa‘âde ve'l-iclâl el-mahûfû bi-sunûf-i
avâtifi'-l-meliki'l-a‘lâ Anadolu Vâlîsi vezîrim paşa -edâmallâhü te‘âlâ iclâluhû- ve
mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya ve Karahisar-ı
Sâhib ve Sultanönü ve Hamideli Sancaklarının hâvî olduğu mahallerin kâdıları ve
nâibleri –zîde fazluhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

253
Hâcegân-ı Dîvân-ı hümâyûnumdan İstanbul Duhân Gümrüğü Emîni
kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Mahmud Edhem -zîde mecduhûnun- takdîm eylediği
memhûr takrîri mefhûmunda bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mukâta‘ât
hazînesi tarafından nezâret ile emr ve idâresi ber-vech-i emânet uhdesine ihâle ve
tefvîz olunan İstanbul ve tevâbi‘ Duhân gümrükleri mukâta‘asının merbûtâtından
olan Duhân gümrükleri mukâta‘âtından Kütahya ve Karahisar-ı Sâhib ve Sultanönü
ve Hamideli Sancaklarının resm-i dönüm ve gümrük-i duhân mukâta‘asını iki yüz
kırk dört senesi Haziran ibtidâsından Mayıs'ı gâyetine gelince bir sene-i kâmile zabt
ve idâre eylemek üzre ma‘a zamm-ı misl on bir bin yüz elli bedel-i iltizâm ve
mu‘teber sarrâf kefâletiyle siz ki vezîr-i müşârun-ileyhsin sana ihâle olunmuş
olmakla zabtın için şurûtu derciyle emr-i şerîfim i‘tâsını tahrîr ve istid‘â eylediği
ecilden Hazîne-i âmiremde mahfûz olan Ma‘den Mukâta‘ası defterlerine nazar
olundukda İstanbul ve Arabistan ve tevâbi‘ Duhân gümrükleri mukâta‘asının
merbûtâtından olan Duhâ gümrükleri mukâta‘âtından Kütahya ve Karahisar-ı Sahib
ve Sultanönü ve Hamideli sancaklarının muhtevî olduğu mahallerde zer‘ olunan
duhân fidanları tarlalarında iken dönümleri mesâha olunup beher dönümden ikişer
buçuk kurş resm-i mîrî ve kalemiye ve tahsîldâriyelerin cihet-i ma‘îşeti için onar para
ve kâdı için ikişer para cem‘ ve tahsîl ettirile ve livâ-i mezkûrenin hâvî olduğu
mahallerde zer‘ olunan duhân fidanları tarlalarında iken dönümleri ba‘de'l-mesâha
beher dönümü kırkar vukıyye aded i‘tibâr olunarak beher vukıyyesinden kaba duhân
misillü alınagelen sekizer paranın üzerine bir misl zam ile ma‘a zamm-ı cedîd on
altışar para resm-i gümrükleri cem‘ ve tahsîl olunmak ve bu duhân dönümü ile duhân
gümrükleri hâviye olup bir yere hâsıl kayd olunmuş olmayıp mu‘âf gayri mu‘âf dâhil
olmak muktezî olmağın min-külli'l-vücûh serbestiyet üzre zabt ve rabt ettirilip
havâss-ı hümâyûnum voyvodaları ve kurâ zâbitleri beyleri kezâlik selâtîn-i izâm ve
vüzerâ-yı kiram ve sâir evkâf mütevellîleri ve ze‘âmet ve tîmâr sâhibleri ve
müteferrika ve çavuş ve sâir askerî ve ehl-i örf tâifesine bir tarîk ile müdâhale ve
mu‘âraza ettirilmemek şurûtundan idiği mukayyed olmakla isimleri şurût mûcebince
amel olunmak fermânım olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfim vardıkda sâdır olan
emrim üzre amel edip dahi duhân gümrüğü tahsîl nizâmı şurûtu vech-i meşrûh üzre
olduğu Hazîne-i âmirem defterlerinde mukayyed olmakla livâ-i mezkûrun dönüm ve
gümrükleri sene-i mezkûreye mahsûben tarafından zabt ve rabt ve itmâm-ı tahsîlât ve
rusûmât mûcib-i şurût cem‘ ve tahsîl ve ahz u kabz ettirilmesi husûsuna bezl-i cell-i

254
himmet eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ-ileyhimsiz siz dahi emr-i
şerîfime imtisâl ve mütâba‘at eyleyesiz şöyle

SAYFA 26

HÜKÜM 48(a)

Kıdvetü'l-kuzât ve'l-hukkâm ma‘denü'l-fezâil ve'l-kelâm Mevlânâ Lazkiye


diğer nâm Denizli Kâdısı -zîde fazluhû- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-akrân Denizli
Voyvodası -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân zâbitân ve iş erleri -zîde
kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûnum Havâs Hazînesi tarafından zabt ve


idâre olunmak üzre mevkûfâtdan İstanbul Duhân gümrüğüne rabt ile idâresi ber-
vech-i emânet uhdesine ihâle ve tefvîz kılınan vâridât-ı cesîme-i mîriyeden memâlik-
i mahrûsam enfiye mukâta‘ası mülhakâtından Kütahya ve tevâbi‘i kaleminden ifrâz
olunan Lazkiye nâm-ı diğer Denizli Kazâsı enfiyeciliği bin iki yüz kırk dört senesi
Ağustos ibtidâsından Temmuz'u gâyetine gelince bir sene-i kâmile zabt ve rabt
eylemek üzre … nâm kimesneye ber-vech-i emânet ihâle olmağıyla zabt ve idâresi
için şurûtu mûcebinc bir kıt‘a emr-i şerîfim sudûrunu hâlâ İstanbul Duhân Gümrük
Emîni Hâcegân-ı Dîvân-ı hümâyûnumdan kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Mahmud
Edhem -zîde mecduhû- bâ-takrîr inhâ ve istid‘â etmekle kuyûda mürâca‘at
olundukda zamân-ı zabtı Ağustos ibtidâsından olan memâlik-i mahrûsam enfiye
mukâta‘ası mülhakâtından Deraliyyem'de ve Mora ve Yanya'da mîrî enfiye
kârhânelerini idâreye me’mûr emîn olanların zikr olunan kârhânelerde enfiye i‘mâl
ve diledikleri mahallerde serbestiyet üzre bey‘i ve furuhtunu kendilere ve
taraflarından me’mûr ve ta‘yîn olunan adamlarına mahsûs olup âharı enfiye i‘mâl ve
furuht eylememek ve enfiye husûsuna vüzera-yı izâm ve mîr-i mîrân-ı kirâm evkâf
mütevellîleri ve kurâ zâbitleri ve havâss-ı hümâyûnum voyvoda ve mütesellim ve
subaşıları ve sâir askerî ve ehl-i örf tâifesi taraflarından vechen mine'l-vücûh dâhl ve
ta‘arruz olunmamak ve mîrî kârhânelerinden mâ‘adâ mukaddem ve mu’ahhar ihdâs
olunan kârhâneler her ne mahalde bulunur ise sedd ü bend ve bulunan enfiyeleri
emîn ve adamları ma‘rifetiyle zecren leh cânib-i mîrîsi için zabt ve girift olunup
muğâyir-i şurût hareket edenleri olur ise ol makûleleri li-ecli't-te’dîb ehl-i İslâm'dan

255
ise zâbıtı ma‘rifetiyle ahz ve kal‘a bend ve ehl-i zimmet re‘âyâdan ise Deraliyyeme
ihzâr ve vaz‘-ı kürek olunmak için Dersaadet'ime arz ve i‘lâm olunmak ve
müste’men tâifesi yedlerinde bulunan enfiyeleri mîrî fiyâtıyla cânib-i mîrî için zabt
ve mübâya‘a olunup kendileri elçileri ma‘rifetiyle te’dîb olunmak ve enfiye i‘mâl ve
furuht edenlerin kârhâneleri sedd ü bend olunmaları iktizâ eyledikde hukkâm ve
zâbitân taraflarından hilâf-ı nizâm mahkeme harcı ve âidât mutâlebesi ve sâir bahâne
ile ta‘tîl-i maslahatı mûcib olacak hâlâtdan mücânebet olunmak a‘yân ve zâbitân
taraflarından enfiye emînlerine işbu mahal vakıfdır yahut mukâta‘adır deyü
muhâlefet ettirilmemek ve hilâf-ı nizâm enfiye i‘mâl ve furuht edenlerin enfiyeleri
zabtında da‘vâya tesaddî ederi olur ise mahallinde istimâ‘ olunmayıp Dersaadetime
havâle olunmak ve sırren getirenleri esnâ-yı râhda derbend bekçileri ahz eyledikde
mevcûd olan enfiyeleri cânib-i mîrî için zabt olunmak mukâta‘a-i mezbûrun
düstûrü'l-amel tutulan şurût nizâm-ı mer‘iyyesinden idiği mukayyed olmağıyla
mûcebince amel ve hareket olunmak fermânım olmağın emâneten zabtını hâvî işbu
emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki kâdî ve voyvoda ve
zâbitân-ı mûmâ-ileyhimsiz bâlâda tahrîr ve beyân olunduğu üzre mukâta‘a-i mezbûr
mülhakâtı kalem-i mezbûrdan ifrâz olunan Lazkiye nâm-ı diğer Denizli Kazâsı'na
enfiye çiftliği sene-i mezbûre mahsûben ber-vech-i emânet merkûma ihâle olmuş
olduğu ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i şurût zabt ve idâresi husûsuna mu‘âvenet ve
hilâf-ı nizâm taraf-ı âhardan dahl ve ta‘arruz ettirilmemesine mezîd gayret eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki

Kad vasale târîh

Fî selh-i Z sene [1]245

SAYFA 26

HÜKÜM 49

İzzetli mürüvvetli hamiyyetkârım ağa-yı muhterem ve faziletli Kâdı Efendi


hazerâtı ve sâir vücûh-ı belde ağası inhâ olunur ki

Tevfîk-i Hakla bu def‘a vukû‘ bulan musâlaha-i hayriyenin keyfiyeti ve asker


cihetinde ne gûnâ durulacağı işbu buyuruldumuzda beyân kılınmış olup lâkin dîn ve

256
devlet-i aliyye düşmanı nankör bâtıllar ve ocak-ı mülgâ gayretkeşi hâinler Edirne
vak‘asına muzmer olan fesâdın izhârına vesîle sayarak asâkir-i mansûre ve İstanbul
hakkında dile alınmaz ve müslümânlığa sığmaz türlü erâcîf ve tefevvühüne cesâret
etmiş olmalarıyla bu makûle müfsidlerin köklerinin kazınması lâzime-i zimmet-i
himmet-i mülkdârîden olduğuna binâ’en bi't-taharrî Dersaadet'de ele geçip cünhası
sâbit olanlar Dersaadet'de ve ba‘zı dahi mahallerinde tertîb-i cezâ ve kânûn-ı siyâset
icrâ birle el-hamdülillâhi te‘âlâ Âsitâne-i aliyye tathîr ve ehl-i ırz gürûhunun
âsâyişleri tevfîr kılındığı işidilmişdi cümle ümmet-i Muhammed yek-vücûd olup her
tarafında herkesin râhat ve ârâmişler matlûb ve mültezim olduğundan bu usûlün her
cânibde icrâsıyla cümlenin istirâhatleri tahsîli lâzım geldiğinden başka ülkenizde
bulunan sancaklarda dahi ortalık yatışmazdan mukaddem ma‘âzallâhi te‘âlâ şu mülgâ
gayret keşliği etmiş ve erâcîf ve meved? hüsn kelâm söylemiş adam olduğu bir
sûretle haber alınır ise tarafınıza mûcib-i hacâlet olup biz dahi sizleri tekdîr
edeceğimden imdi sancağınız derûnundan bundan akdemce o makûle boş boğazlık
etmiş ve yeniçerilik gayreti ve iddi‘âsı eylemiş var ise gadr ve himâyeden ve garaz-ı
nefsâniyetden ârî olarak ba‘dehû îcâbı icrâ kılınmak üzre isim ve şöhretiyle ve
hakîkatiyle keyfiyetini ale's-sıhha iş‘ârına ve fîmâ ba‘d hilâf-ı rızâ-yı âlî hiç
kimesnenin hareket ve üzerlerine lâzım olmayacak kelâm-ı müvehhaş ve erâcîf
söylememeleri esbâbının istihsâline ale'd-devâm mezîd ihtimâm ve dikkat eylemeniz
cümlenizden matlûb-ı âlî ve matlûbum idiği beyânıyla işbu şukka-i mahsûsa tahrîr ve
tesyîr olunmuşdur bi-mennihî te‘âlâ vusûlünde mûcib ve muktezâsı vechle amel ve
harekete dikkat eyleyesiz.

Fî gurre-i R sene [1]245

SAYFA 27

HÜKÜM 50

Şerâyi‘ şi‘âr Kütahya Kâdîsı fazîletli efendi ile livâ-i mezkûrun hâvî olduğu
kazâların kuzât ve nüvvâbı efendiler -zîde fasluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân
Silahşörân-ı Hâssa'dan Kütahya Sancağı Mütesellimi izzetli Halil Kamilî Ağa -zîde
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân-ı vilâyet ve vücûh-ı memleket ve
muhzırân-ı kazâ ve bi'l-cümle iş erleri –zîde mekâdirühüm- inhâ olunur ki,

257
Be-tevfîkillâhi te‘âlâ ve ihsânihî Devlet-i ebedi'd-devâmla Rusya Devleti
beyninde bir müddetden beri vâki‘ olan muhârebe ve kifâh mücerred emn ve âsâyiş-i
bilâd ve refâh ve râhat-ı fukarâ-yı ibâd niyyet-i hayriyye hâlisasıyla mübeddel-i sulh
ve salâh olmağıyla irâde-i merâhim mu‘tâde-i hazret-i zıllullâhî te‘alluk buyurularak
Devlet-i aliyye-i sermedi'l-karâr ile devlet-i müşârun-ileyhâ taraflarından bu husûs
hayriyet nusûs için me’mûrlar bu sene-i mübâreke mâh-ı Rebî‘ü'l-ûlâsının on beşinci
günü mâdde-i musâlaha-i hayriyyeye karâr ve hüsn-i hitâm vererek tarafeyn
birbirleriyle senedleşmiş olduklarından sâbıkâ Ordû-yı hümâyûn ve hâlâ Asâkir-i
Mansûre-i Muhammediye Seraskeri Kâimakâmı Vezîr-i sütûde tedbîr devletli âtıfetli
Mehmed Halil Rifat Paşa hazretleri tasdîknâme-i hümâyûn-ı müsâlemet-makrûn ile
bu def‘a taraf-ı şeref-i şâhâneden büyük elçi nasb ve ta‘yîn buyurularak mashûben
bi's-selâm Petersburg cânibine irsâl ve i‘zâm kılınmış ve bu husûs memâlik-i
mahrûsa-i şâhâne ahâlîlerinin avâil-i seferiye ve askeriye cihetleriyle düçâr oldukları
meşakkat ve ıstırâblarından rehâyâb olarak bir zamân-ı asâyiş ve istirâhat eylemeleri
irâde-i aliyye ve niyyet-i hayriye-i hâlisasıyla vukû‘ bulmuş olmağın siz ki efendiler
ve mütesellim-i mûmâ-ileyhimsiz ve muhâtabûn-ı sâiresiz işbu inâyet-i celîle ve
rahm ve şefkat-i seniyyenin kadrini bilerek cümlemize ve cümlenize farîza-i vakit
olan devâm-ı eyyâm-ı ömr ve devlet ve ikbâl-i hazret-i hilâfet-penâhî da‘avât-ı
hayriyesinin küçük ve büyük ez-can u dil müdâvemet eylemeniz üzre i‘lân-ı
musâlaha-i hayriyeyi hâvî ve bu misillü mesâlih esnâsında boş bırakılmayıp hudûd
başlarında tarafeyn askeri dahi silâh ve bisâtlarıyla hâzır bulunmak şurûtundan ve
kavâ‘id-i mer‘iyye-i seferiyyeden olduğundan işte sulh olmuş ve iş bitmiş deyü
bundan akdemce bâ-emr-i âlî sancağınızdan matlûb buyurulan asâkirden tecehhüz ve
ihrâc üzre bulunanlar dahi te’hîr olunmayıp ihrâclarına mübâderet olunmak bâbında
tenbîhi muhtevî dîvân-ı eyâlet-i Anadolu ve elviye-i sâire ve cânib-i Seraskerî'den
işbu buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve ile irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde
ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleye
deyü

Kad vasale

Fî 15 R sene [1]245

Serkâtib efendinin mektûbudur.

258
SAYFA 27

HÜKÜM 51

Sa‘âdetli şevketli mekremetli birader ağamız ağa hazretleri

Asâkir-i hâssa-i Muhammediye süvâri için bundan akdem Denizli


Kazâsı'ndan vurûd eden tahrîr olunmuş olan neferâtdan leffen irsâl olunan pusulada
muhar malumül-ism dört nefer kazâ-i mezbûrda vâki‘ ba‘zı kurâ sükkânından olup
merkûmlar akdemce beylik elbiseleriyle firâr etmeş ve el-yevm vilâyetlerinde olduğu
tahkîk olunmuş olduğundan bu makûle sunûf-ı askerden firâr edenler hangi
memleketden olur ise ve hangi mahalde bulunur ise ol memleketde hâkim ve zâbıtı
derhâl buldurup taburuna i‘âde etmesi nizâm-ı müstahsene ve kânûnnâme-i hümâyûn
iktizâ eder idiği derkâr ve husûsiyle böyle cihâd ve gazâya mahsûs asâkirden
olduklarına mebnî sâye-i vâye-i hazret-i cihândârîde bir cihetle muzâyakaları
olmadığı âşikâr olduğundan başka haklarında vâki‘ hürmet ve ri‘âyetin şükrünü
bilmeyerek bu misilli firâr etmeği irtikâb edenleri beherhâl oldukları mahalde zâbıtı
ma‘rifetiyle buldurup taburu cânibine irsâl olunması irâde-i seniyye-i şâhâne
muktezâsından olmakla merkûmlar şimdiye kadar buldurup taburu tarafına irsâl
olunmaması cenâbınızın ve sâir me’mûrların müsâmaha ve müsâ‘adesinden neş’et
etmiş bir keyfiyet olmadığında iştibâh olmadığına mebnî merkûmlar bi-eyy-i vechin
kâne buldurup hâmil-i vesîka zâbiti Ahmed Çavuş'a teslîmen gönderilmesi ve
bunların haklarında müsâmaha ve iğmâz olunarak bu def‘a dahi gönderilmediği
taharrî ve tecessüsden hâli olunmayacağından her hangi mahalde bulunur ise
bulunduğu mahalde zâbiti mazhar-ı gazab ve giriftâr-ı eşedd-i ukûbet olacağı bî-
iştibâh idiği ma‘lûmunuz oldukda ana göre tarafınızdan ikdâm ve ihtimâm olunarak
firâr-ı merkûmları beher hâl ele getirilip zâbiti merkûma teslîme himmet ve
bulunmadığı hâlde firâr-ı merkûmların ol tarafda akrabâ ve evlâdından her kim
bulunur ise merkûmların yerine gönderilmesi kat‘î matlûb-ı mülûkâne idiği ma‘lûm-ı
sa‘âdetleri buyuruldukda ma‘âzallâhi te‘âlâ bu bâbda iğmâz ve rehâvet vâki‘ olur ise
vehâmet ve nedâmeti tarafınıza râci‘ olacağı ve bundan böyle askeriyeden bu misillü
firâr etmiş olur ise bilinip veyahut duyulduğu hâlde ve geriye i‘âde kılınmadığı
sûretde ol memleketde zâbit ve hâkim mazhar-ı ceza ve ukûbet olacağında şüphe
olmayıp memleket zâbıtı bulunanlar nefislerini vikâyeten bu bâbda dahi kemâliyle
dikkat ve gayret etmeğin mecbûl oldukları gayret ve himmetleri iktizâsı üzre

259
merkûmları bi-eyyi vechin kâne ol tarafda buldurup beheriyle ma‘an memleket
tarafından dahi bir nefer gönderilmesi ve merkûmlar bulunmadığı hâlde beher
neferin yerine memleket tarafından tüvânâ iki nefer zâbıtı merkûma teslîmen bu
tarafa irsâl ve isbâl buyurulması me’mûl idiği beyânı vesîka-i muhâvenetimiz
olmuşdur bi-mennihî te‘âlâ ledâ şerefi'l-vusûl ber-vech-i muharrer husûs-ı mezbûre
sa‘y ve gayretleri me’mûl-ı hâlisânemizdir.

Kad vasale

Fî 17 R sene [1]245

Mustafa Nuri Kâtib-i süvar-ı hazret-i cihândâr

SAYFA 27

HÜKÜM 51(a)

Denizli kazâhâlarından bâ-emr-i âlî matlûb-ı hazret-i cihândârî buyurulan


râyic-i hıntadan nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet eden hınta râyic-i İstanbul

Fi 21 R sene [1]245

Nefs-i Denizli hınta 5100 kuruş

3400 kuruş Ezine-i Lazkiye

2550 kuruş Buldan

1700 kuruş Hisse-i Honaz

1250 kuruş Hisse-i Gököyük

14000 kuruş

Kazâhâ-yı mezkûrdan matlûb-ı cihândârî buyurulan râyic-i şa‘îr keyl-i


İstanbulî 1820 kuruş

1213 kuruş Hisse-i Ezine-i Lazkiye

260
0910 kuruş Hisse-i Buldan

0607 kuruş Hisse-i Honaz

0450 kuruş Hisse-i Gököyük

4999 kuruş

5000 kuruş

SAYFA 28

HÜKÜM 52

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-ekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-devâm dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından hâlâ Çeşme
Muhâfızı Tavaslı Osman -dâme mecdûhu- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak
ma‘lûm ola ki,

Denizli Hâssı kazâlarına tâbi‘ Buldan Nâhiyesi ahâlîsinden Kaş Yeniceli Şerif
oğlu Haşim ve kardeşi Mehmed ve Gönenli Mehmed ve Ovacıklı Hâc Mustafa ve
nefs-i Denizli vücûhundan Hâc Çakır oğlu Hâc Mehmed nâm kimesnelerin hilâf-ı
rıza hareketleri inhâ olunarak li-ecli't-te’dîb hâs-ı mezbûr derûnundan tard ve def‘leri
lâzım geldiğine ve sen ki muhâfız kapıcıbaşı mûmâ-ileyhsin merkûmlar
müte‘allikâtından bulunduklarına mebnî bundan akdem sâdır olan emr-i şerîfim
mûcebince merkûmlar ma‘iyyetine gönderilmiş ise de müddet-i me’mûriyetleri on
beş mâhı mütecâviz olduğundan kendileri ol tarafda ve iyâl evlâdları
memleketlerinde sefil ve sergerdân oldukları beyânıyla merhameten afv ve ıtlâkları
husûsuna müsâ‘ade-i seniyyem erzânî kılınması hâssam silalşörlerinden hâlâ Denizli
Voyvodası kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân El-Hâc Abdullhah -zîde mecduhû- tarafından
bu def‘a derbâr-ı merhamet medâr-ı mülûkâneme vârid olan arîzada istid‘â ve
istirhâm olunması ol bâbda verilen bir kıt‘a i‘lâm dahi takdîm kılınmış olup iktizâsı
ricâl-i devlet-i aliyyemden hâlâ Darbhâne-i âmirem nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-
ekârim Es-Seyyid Abdurrahman Nâkız -dâme mecduhû-dan lede'l-isti‘lâm fîmâ ba‘d
umûr-ı kazâya karışmayıp kendi çift ve çubuklarıyla meşgûl olmak ve bir gûnâ fesâd
tarafına meyl eyledikleri ihsâs olunur ise te’dîb olunmak şartıyla merkûmların hâs-ı

261
mezbûre avdetleri husûsu re’ye menût idiğini i‘lâm etmekle vech-i meşrûh üzre afv
ve ıtlâk olunmaları fermânım olmağın imdi merkûmların şurût-ı mezkûre ile afv ve
ıtlâklarına müsâ‘ade-i aliyye erzânî kılındığı ma‘lûmun oldukda keyfiyeti gûş-ı
hûşlarına telkîn ve tefhîm birle tahliye-i sebîllerine mübâderet eylemek bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda ol bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet
eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Kad vasale ileynâ

Fî 25 Z sene [1]245

SAYFA 28

HÜKÜM 53

İki yüz kırk dört senesine mahsûben matlûb-ı tâcdârî buyurulan râyic-i
hıntadan nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbed eden beş bin yüz keyl-i İstanbulî tevzî‘ ve
taksîm şud.

Fî 25 R sene [1]245

Mahalle-i Ahtoy 1655 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 135 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 105 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 56 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 56 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 125 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 62 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 125 kuruş

262
Mahalle-i Eceler 4kuruş

Mahalle-i Asil Bey 36,5 kuruş

Mahalle-i Meydan 2111 kuruş

Mahalle-i Derebostan 18,5 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 125 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 50 kuruş

Mahalle-i Kayacık 93,3 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 62,5 kuruş

Mahalle-i Saray 2075 kuruş

Mahalle-i Arablar 31 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 312,5 kuruş

Mahalle-i Hacik 50 kuruş

Cem‘an yekûn-ı 1852 kuruş keyl-i İstanbulî hınta-i râyic

Karye-i Karcı 1125 kuruş

Karye-i Kethüdâ 120 kuruş

Karye-i Kınıklı 100 kuruş

Karye-i Saruhan 52,5 kuruş

Karye-i Kayıhan 40 kuruş

Karye-i Gerzele 295 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 62,5 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 172,5 kuruş

263
Karye-i Tekye 20 kuruş

Karye-i Goncaali 40 kuruş

Karye-i Göveçlik 122,5 kuruş

Karye-i Eskihisar 31kuruş

Karye-i Manastır 210 kuruş

Karye-i Kurudere 45 kuruş

Karye-i Karaman 70 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 155 kuruş

Karye-i Şemikler 125 kuruş

Karye-i Çakmak 445 kuruş

Karye-i Kebîr 20 kuruş

Karye-i Bağbaşı 38 kuruş

Karye-i Zeytun 27,5 kuruş

Maktû‘ât 75 kuruş

Ber-vech-i bâlâ zikr olunan cem‘an yekûn keyl-i İstanbulî 5100 kuruş

SAYFA 29

HÜKÜM 54

İki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli kazâhâlarından bâ-emr-i âlî
matlûb-ı cihândârî buyurulan râyic-i şa‘îr kazâ-i mezkûr mahallâ’ ve kurâlarına
ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ma‘rifetleriyle tevzî‘ ve taksîm olunan defterdir ki ber-vech-i
âtî zikr ve beyân eder.

Fî 25 Ra sene [1]244

264
Mahalle-i Ahtoy keyl-i İstanbulî şa‘îr 65 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 45 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 35 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 20 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 28 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 45 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 23 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 45 kuruş

Mahalle-i Eceler 1,5 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 13 kuruş

Mahalle-i Meydan 41 kuruş

Mahalle-i Derebostan 6,6 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 45 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 17 kuruş

Mahalle-i Kayacık 35 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 22 kuruş

Mahalle-i Saray 40 kuruş

Mahalle-i Arablar 12 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 112,5 kuruş

Cem‘an yekûn-ı keyl-i İstanbulî şa‘îr 651,5 kuruş

265
Karye-i Karcı 340 kuruş

Karye-i Kethüdâ 52 kuruş

Karye-i Kınıklı 35 kuruş

Karye-i Saruhan 20 kuruş

Karye-i Kayıhan 14 kuruş

Karye-i Gerzele 98,5 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 23,5 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 60 kuruş

Karye-i Tekye 6 kuruş

Karye-i Goncaali 16,5 kuruş

Karye-i Göveçlik 52,5 kuruş

Karye-i Eskihisar 12,5 kuruş

Karye-i Manastır 75 kuruş

Karye-i Kurudere 18 kuruş

Karye-i Karaman 25 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 52,5 kuruş

Karye-i Şemikler 47 kuruş

Karye-i Çakmak 150 kuruş

Karye-i Kebîr 6 kuruş

Karye-i Zeytun 11 kuruş

Karye-i Bağbaşı 14 kuruş

Maktû‘at 40 kuruş

266
SAYFA 29

HÜKÜM 55

Bâ‘is-i nemîka oldur ki

İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben Havâss-ı Denizli ve tevâbi‘i
kazâlarından senede iki taksît ile umûr-ı mukâta‘ayı idâresi için cevz-i ma‘dûd
ta‘bîriyle ber-mu‘tâd-ı kadîm

Denizli Hâssı voyvodası bulunanlar tahsîsen tahsîline ta‘alluk buyurulmuş


olan irâde-i seniyye mûcebince gayr-i ez afv taksît-i evveli olan rûz-ı Hızır taksît-i
sânîsi rûz-ı Kasım hulûlünde olmakla işbu taksît-i sânî mezkûruyla kazâhâ-i
mezkûreden ol umûr-ı mühimme ve matlûbât-ı sâire ile bâ-emr-i âlî ve bâ-buyuruldu
vâlî âmed şud eden mübâşirâna ve müsta‘cilâna ve hademe-i sâireye ve ücret-i beygir
ve masârıfât-ı sâire-i kazâhâ-i mezkûrenin hukkâm ve zâbitânı ve ihtiyârları
ma‘rifetleriyle ve ma‘rifet-i şer‘le ba‘de'l-hesâb zirde tasrîh ve beyân olunduğu
vechle terâküm etmiş olan mebâliği sâbıklarına kıyâsen kazâhâ-i mezkûre ahâlîleri
ta‘dîl ve tesviye şurûtu üzre her birleri hisse-i mukarrerelerini edâya ta‘ahhüd
eyledikleri mümzâ defteridir ki ber [vech-i] âtî zikr eder.

39000 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm öteden beri beş kazâdan voyvoda ağa
hazretlerine verilegelen i‘âne-i mukâta‘a

37500 kuruş Kırk dört senesine mahsûben buyurulan taksît-i evvel ve sânî
bedeliye-i kalyoncu

00300 kuruş Hazariye tahsîlene bâ-buyuruldu Kütahya'dan vurûd eden


mübâşirâne verilen hizmet

00600 kuruş Mübâya‘a mübâşir Zenci Ağa'ya verilen hizmet-i mübâşiriye

00150 kuruş Şütürân isti‘câli için vurûd eden Pehlivan Arab'a verilen hizmet

78050 kuruş

00120 kuruş Kütahya'dan gönderilen asker ma‘iyyetle irsâl olunan


Delibaşı'ya verilen harcirâh

267
00500 kuruş Şütürân isti‘câli için Deraliyye'den vurûd eden ocak tatarı
Ahmed Ağa'ya hizmet

03250 kuruş Deve mübâşiri Za‘îm İsmail Ağa'ya verilen hizmet

00600 kuruş Umûr-ı memleket için tevzî‘ ve neşri getirdiği için Tatar Osman
Ağa'ya verilen harcirâh

82520 kuruş

00700 kuruş Altın fermânıyla Kütahya'dan gelen Hüseyin Ağa'ya verilen


hizmet-i mübâşiriye

02000 kuruş Kütahya Mütesellimi hazretlerine ruz-ı Kasım tevzî‘inden sâbıkâ


hâkim efendinin harc-ı imzâsına bâkî kalan

00360 kuruş Kadıköylü Terzi İbrahim râyic-i zahîresiyle Mudanya'ya


gönderildikde verilen harcirâh

86580 kuruş

001730 kuruş Vurûd eden mübâşirâna verilen duhân ve harîk bahâ

00500 kuruş Çanakkalesine müretteb mâhiye tahsîline Kütahya beher şehri


Hâcı Mehmed Ağa'ya verilen hizmet

00500 kuruş Deve isti‘mâli için bâ-buyuruldu Kütahya'dan gelen Osman


Ağa'ya hizmet

00270 kuruş Firârî asker mâddesi için bâ-buyuruldu Kütahya'dan kavvasa


verilen

88023,5 kuruş

00675 kuruş Bâ-buyuruldu Kütahya'dan vurûd eden kâtib efendiye verilen


kırk beş senesi mâl-ı hazariye hizmeti ve deve isti‘câli hizmeti evveline

03903 kuruş A‘yân-ı belde Hâcı Mustafa Ağa'ya ma‘rifetiyle bir müddetden
beri mübâşiriye verilen yevmiye

268
00158 kuruş Cânib-i gazâya ârız olan seferlilere izâfe olunan semer ve eğer
bahâları

00250 kuruş Deve mâddesi için İzmir'e gönderilen husûsî mübâşire verilen
harcirâh

93009,5 kuruş

00505,5 kuruş Konak odaları için tanzîm olunan tefrîşât

00954,5 kuruş Kırk beş senesine mahsûben Kütahya'ya gönderilen taksît-i


evvel-i mâl-ı hazariye

00300 kuruş Selefimiz zamânında vurûd etmiş olan İbrahim Ağa'ya verilen
râyic-i mübâşiriye hizmet

00600 kuruş Def‘a sâbık voyvoda zamânında gelen Derviş Efendi'nin


pesmânde hizmet-i mübâşiriyesi

95369 kuruş nakl-i yekûn

00360 kuruş Def‘a sâbık voyvoda vaktinde gelen Osman Ağa'nın


mübâşiriyesiyle verilen hizmet

00250 kuruş Def‘a sâbık voyvoda vaktinde gelen Rüstem Ağa'ya verilen
pesmânde hizmeti

00500 kuruş Menzil nizâmına Kütahya'dan gelen Tatar ağasına verilen hizmet

00600 kuruş Deve isti‘câli için sâbık İzmir Muhâfızı hazretleri tarafından
gelen tatara verilen

97079 kuruş

00800 kuruş Tertîb-i sânî devesi için İzmir'e gönderilen Hâcı Hızır ve Hâcı
Mehmed Ağa'ya verilen

00300 kuruş İşbu harcirâhdan istediğinden tekrar Hâcı Mehmed Ağa'ya


verilen harcirâh

269
00500 kuruş Tertîb-i sânî devesi için Deraliyye'den gelen ocak tatarına
verilen

00115 kuruş Evkâf-ı hamseye müdâvemeti hâvî bâ-buyuruldu Kütahya


Mütesellimi Ağanın adamına verilen hizmet

98794 kuruş

00850 kuruş Kütahya'dan gelen asker mübâşiri Abdullah Ağa'ya verilen


hizmet

00250 kuruş Murûr ubûr eden dikkat olunmasına hâvî bâ-buyuruldu


Kütahya'dan Ali Ağa'ya verilen hizmet

00500 kuruş Kırk üç senesi bakâyâsıyla kırk dört senesi kalyoncu


bedeliyesinin tahsîline Kütahya'dan gelen mübâşire verilen

00450 kuruş Çanakkalesi mâhiyesi isti‘câline bâ-buyuruldu Kütahya'dan


gelen tatara verilen hizmet

100844 kuruş

001320 kuruş Serdarzâde ile a‘yân-ı beldenin beynlerinde zuhûr eden


sekâmet

001252 kuruş Vücûh Ali Ağa'nın mübâşirâna verdiği yevmiye

000600 kuruş Mekkarecibaşı mübâşirâne verdiği yevmiye

000550 kuruş Kâtib efendiye verilen esb bahâsı

104566 kuruş

000350 kuruş Def‘a Çanakkalesi mâliyesinden gayr-i ez teslîm bâkî meblağın


tahsîline gelen Yasin Ağa'ya verilen hizmet

003200 kuruş Asker mâddesi için Kütahya'ya gönderilen tatara verilen


harcirâh

000175 kuruş Tecessüs ve tenbîhi hâvî Kütahya'dan bâ-buyuruldu gelen


tatara verilen hizmet

270
000250 kuruş Afyon muhtekire verilmemek için Kütahya'dan gelen bâ-
buyuruldu mübâşirine verilen

105541 kuruş

007500 kuruş Murûr ve ubûr eden sarf olunan pekâkende masârıfâtı

012500 kuruş Mâl-ı mukâta‘adan fukarâ maslahatlarına sarf olunan akçe


Gözçetesi?

000250 kuruş Ber mu‘tâd-ı kâtibiye

000130 kuruş Mübâya‘a mâddesi için bâ-buyuruldu Kütahya'dan gelen


mübâşire verilen

125921 kuruş

000250 kuruş Seferlilere verilen

000170 kuruş Firârî asker için bâ-buyuruldu Kütahya'dan mübâşire verilen

000850 kuruş Asker için Kütahya'dan gelen Hâcı Bekir Ağa'ya verilen

000600 kuruş Memleket akçeden Deraliyye'ye gönderilen tatara verilen

127791 kuruş

000150 kuruş Def‘a Mübâya‘a için Kütahya'dan gelen kâtib efendiye verilen
hizmet

000075 kuruş Denizli'den Kütahya çavuşana ber-mu‘tâd-ı kadîm verilen

000400 kuruş Firârî ve eşkiyâ mâddesi için Kütahya'dan bâ-buyuruldu gelen


mübâşire verilen

001100 kuruş Def‘a mübâya‘a için Kütahya'dan gelen Sakallı ağasına ve


adamına verilen

129316 kuruş

000120 kuruş Firârî asker için Kütahya'dan gelen tatara verilen

271
00017 kuruş Mübâya‘acının tatarına verilen hizmet

000550 kuruş Sâbık voyvodanın defterini getiren tarar Hasan Ağa'ya verilen

000450 kuruş Tertîb-i sânî devesi için Kütahya'dan gelen kavvasa verilen

130606 kuruş

130606 kuruş nakl-i yekun

000120 kuruş Mübâya‘a isti‘câline bâ-buyuruldu Kütahya'dan gelen tatara


verilen

000077 kuruş Firârî asker için Kütahya'dan gelen tatara verilen

000200 kuruş Def‘ afirârî asker için Kütahya'dan gelen Hasan Efendi'ye
verilen

000380 kuruş Nizâm askerini Kütahya'ya getirdikleri yayalara verilen

131383 kuruş

001250 kuruş İşbu nizâm için gelen Çavuş Ahmed Ağa'ya ve adamına verilen

000150 kuruş İşbu nizâmlar ma‘iyyetiyle Kütahya'ya kadar gönderilen


Ahmed alemdârı verilen harcirâh

000300 kuruş Çavuş ve oda başıya mühr endâzlık ile gelen Kütahya tatar
odabaşına

000216 kuruş İşbu gönderilen askerlere pabuç bahâsı

133299 kuruş

000050 kuruş Sâ‘îye verilen harcirâh

000120 kuruş Kasım tevzî‘inden olmak üzre Hacik Bâzergan yediyle verilen

000061 kuruş Bâlâda mezkûr asker için alınan urgan bahâsı

000100 kuruş Mübâya‘a isti‘câline gelen buyurulduyla Kütahya'dan gelen


mübâşire verilen

272
133630 kuruş

000280 kuruş Mübâya‘âcı tarafından gelen Sakallı Ağasına verilen

000200 kuruş Def‘a mübâya‘acı tatarına verilen

000170 kuruş Sârıklara dikkat olunmasına dâir Kütahya'dan gelen mübâşire


verilen

000750 kuruş Mübâya‘a mübâşiri Ahmed Ağa'ya verilen hizmet

135030 kuruş

004000 kuruş Hâkim efendi hazretlerine harc-ı i‘lâmât ve muhâsebe voyvoda-


i sâbık i‘lâmât-ı sâire

000250 kuruş Deve isti‘câli için bâ-buyuruldu Kütahya'dan Sakallı ağasına


verilen

000800 kuruş Mübâya‘a için Deraliyye'ye gönderilen tatara verilen harcirâh

000165 kuruş Men‘-i murûr için Kütahya'dan gelen tatara verilen

140245 kuruş

017120 kuruş Çanakkalesine müretteb olarak Kütahya'ya gönderilen altı aylık


asker mâhiyesi

003012 kuruş Kırk dört senesi taksît-i sânî yük ref‘i menzil

002724 kuruş Kırk beş senesi i‘tibâriyle verilen imdâd-ı seferiye

000200 kuruş İşbu üç kalem akçe ile Hâcı Mustafa Kütahya'ya gönderdikde
verilen

163302 kuruş

001200 kuruş Çanakkalesi mâhiyesi için devletli Hasan Paşa Efendimizin


buyuruldusuyla gelen Ahmed Ağa'ya verilen hizmet

000325 kuruş Mübâya‘a mâddesi için mu’ahharan Kütahya'dan gelen


mukarrerâtı Ahmed Ağa'ya verilen hizmet

273
000300 kuruş Def‘a menzil için Kütahya'dan gelen Osman Ağa'ya verilen

002000 kuruş Ber-mu‘tâd-ı kadîm a‘yâniye ve sâir masârıf-ı müteferrika

000600 kuruş Kütahya çavuşlarına ve hademelerine verilen

167727 kuruş

005800 kuruş Kütahya Eyaleti Mutasarrıfı devletli Hüsrev Paşa Efendimizin


hediye-i seferinden Denizli ve kazâlarına isâbet eden

173527 kuruş

003450 kuruş Âmed-i seferiyeden mâ‘adâsından birer para harc-ı imzâ

176977 kuruş

018750 kuruş Kırk üç senesi bedeliye-i kalyoncu sâbık voyvoda Şeyh


Mustafa Ağa bakâyâsından

195727 kuruş

Hisse-i Denizli 71650 kuruş

Hisse-i Ezine-i Lazkiye 47425 kuruş

Hisse-i Çarşamba-i Lazkiye 35300 kuruş

Hisse-i Honaz 23725 kuruş

SAYFA 31

HÜKÜM 56

Bâdî-i hurûf oldur ki

İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i âlî senede iki def‘a
salyâne tertîbine binâen Denizli kazâlarının hukkâm ve zâbitânı ve ihtiyârân ve
vücûh-ı ahâlî ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘iyle tevzî‘ ve taksîm olunan meblağdan
nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet eden bâ-pusula-i şer‘iyye yetmiş bir bin altı

274
yüz elli kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm olmakla öteden beri voyvoda ağa hazretlerinin
kethüdâ ve kâtiblerine dört bin kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm odabaşı iki yüz kuruş ve
şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi ahâlîlerine cümleden ikrâm ve
in‘âm altı bin kuruş ve Hâc Eyüblü Karyesi'ne hasır bahâsı iki yüz kuruş ve
Kabristan mütevellîsine ve civâriye dahi elli kuruş ve hâkimü'l-vakt efendiye harc-ı
i‘lâmât ve harc-ı defter üç bin iki yüz elli kuruş ve kethüdâ ve hüddâmlarına ber-
mu‘tâd-ı kadîm beş yüz kuruş ve kâtib-i mahkeme Hâcı Süleyman Efendi'ye yüz elli
kuruş ve iki nefer muhzıra altmış kuruş ve mekkârecibaşıya üç bin dört yüz ve sâbıkâ
Denizli nâibi Mehmed İzzet Efendi'nin mahkeme masârıfı doksan kuruş ve efedî-i
mûmâ-ileyhin vaktinde sarf olan cam parası yirmi altı kuruşn min-haysi'l-mecmû‘
seksen dokuz bin sekiz yüz yirmi altı kuruşa bâliğ olup ol vechle ta‘dîl ve tesviye
şurûtuna ri‘âyet olunarak cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘île tevzî‘ ve taksîm olunup
öteden beri salyânekeş olan mahallere ve kurâlarına tevzî‘ ve taksîm olunup li-ecli't-
tahsîl havâs-ı Denizli Voyvodası silahşörân hademesinden atûfetli Elhâc Abdullah
Ağa hazretlerine i‘tâ olunan mümzâ ve mahtûm salyâne defteridir ki ber-vech-i âtî
zikr olunur.

Fi 26 C sene [1]245

Mahalle-i Ahtoy 3045 kuruş

Mahalle-i Meydan 2022 kuruş

Mahalle-i Saray 2035 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1640 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 1230 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 1230 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 855 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 750 kuruş

Mahalle-i Eceler 120 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 1305 kuruş

275
Mahalle-i Derebostan 510 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 2075 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 2095 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 1385 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 1015kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 1095 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 2205 kuruş

Mahalle-i Arablar 400 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 6330 kuruş

Karye-i Karcı 20240 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1945 kuruş

Karye-i Kınıklı 1575 kuruş

Karye-i Manastır 4055 kuruş

Karye-i Çakmak 6480 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 2485 kuruş

Karye-i Saruhan 985 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 2780 kuruş

Karye-i Kebîr 334 kuruş

Karye-i Karaman 1462kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1348 kuruş

Karye-i Göveçlik 2140 kuruş

276
Karye-i Kurudere 950 kuruş

Karye-i Eskihisar 550 kuruş

Karye-i Goncaali 760 kuruş

Karye-i Şemikler 2190 kuruş

Karye-i Bağbaşı 730 kuruş

Karye-i Zeytun 570 kuruş

Karye-i Gerzele 3950 kuruş

Karye-i Kayıhan 595 kuruş

Karye-i Tekye 440 kuruş

Maktû‘ât

Emirsultan 450 kuruş

Şamlı 250 kuruş

Kale 125 kuruş

Alagözlü? 125 kuruş

Dereköy 125 kuruş

Cem‘an yekûn 89826 kuruş yalnız seksen dokuz bin sekiz yüz yirmi altı
kuruşdur.

SAYFA 31

HÜKÜM 56(a)

İşbu Şa‘bâni'l-mu‘azzamın on beşinci berât-ı şerîf gecesi sülâle-i pak hilâfet


penâhîden Abdülaziz ismiyle bir şâhzâde civân-baht efendimiz dünyâya teşrîf
buyurmuşlardır du‘â-yı hayriyeye müdâvemet cümleye elzem olmağıyla işbu
mahalle şerh verilmişdir.

277
Fermân sûreti ve buyuruldî-i sâmîleri dahi vurûd işbu mahalle kayd olundu

Fi 27 Ş sene [1]245

SAYFA 31

HÜKÜM 57

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için memâlik-i mahrûsamdan müretteb râyic


zehâyiri işbu bin iki yüz kırk beş senesinden i‘tibâren külliyen iki yüz kırk dört
senesi râyic tertîbinden gayr-i ez tahsîlâtı kusûr-ı ahâlî zimmetlerinde bakâyâ kalmış
ise nısfları rahmen li'l-fukarâ afvleriyle nısf-ı âharının Dersaadetime tesbîli ve bi-
mennihî te‘âlâ evvel-i baharda işbu râyic tertîbi bütün bütün ahâlî üzerlerinden
kaldırılıp tüccâr ve sâir ma‘rifetleriyle mübâya‘a birle sâye-i ma‘delet-vâye-i
şâhânemde memâlik-i mahrûsam ahâlîsi âsûde hâl ve müsterîhü'l-bâl olarak evkât-
güzâr olmaları husûsuna irâde-i seniyye-i kerâmet-âde-i mülûkane ta‘alluk edip ol
bâbda şeref bahş-ı sudûr olan hatt-ı hümayûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem mûcebince
her bir mahalle başka başka başka evâmir-i şerîfem ısdâr buyurulmuş olmakla imdi
siz ki mütesellimler ve mübâya‘âcı ve kuzât ve nüvvâb ve a‘yân ve zâbitân ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz derûn-ı emr-i şerîfime mevzûkân irsâl olunan memhûr ve mümzâ
sûret defter nâtık olduğu üzre Kütahya ve Karahisar ve Sultanönü sancaklarında
müretteb olan yüz yirmi beş bin kile hıntadan şimdiye değin bi't-tahsîl iskelelere nakl
ve der anbar olunan zahîreden mâ‘adâ fukarâ zimmetlerinde ne mikdâr bakâyâ
kalmış ise nısfı rahmen li'l-fukarâ afvleriyle nısf-ı âharı ma‘rifetiniz ve ma‘rif-i
şer‘ile cümle ma‘rifet ve ittifâkıyla serî‘an ve âcilen hemen merbût oldukları
iskelelere nakl ve tenzîl ve iskele anbarlarında mevcûd ve müddehar zahîre ile bir
uçdan sefînelere tahmîlen bir an akdem ve bir sâ‘at mukaddem Dersaadetime irsâl ve
Anbar-ı âmireme teslîmi husûsuna mezîd sa‘y ve gayret ve tertîb-i mezkûrdan
mübâya‘âcısı tarafına ne mikdâr zahîre verilmiş ve fiyât-ı mîrîyesi ashâbına tevzî‘
teslîm olunmuşdur hesâbı rü’yet olunmak için memhûr ve mümzâ defteri ahâlîden bir
nefer mu‘temed adam mübâya‘âcıyla Dersaadetime gelip alâ vechi's-sıhha bilinip
kaleme kayd olunması iktizâ etmekle ana göre amel ve harekete müsâra‘at eylemeniz
fermânım olmağın isti‘câli hâvî işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi
vusûlünde irâde-i şâhânem mantûk-ı emr-i şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda

278
fermânım olduğu ve bâlâda beyân ve sûret-i defterde iyân kılındığı vechle fakat sene-
i mezbûre mahsûben elviyehâ-i mezbûrdan müretteb mezkûrü'l-mikdâr râyic
zehâyirinden şimdiye değin gayr-i ez tahsîlâtı fukarâ zimmetlerinde ne mikdâr
zehâyir kalmış ise rahmen li'l-fukarâ nısfı afv olunup ve nısf-ı âharı olan zehâyiri
ma‘rifetiniz ve ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ittifâkıyla hemen bir uçdan mübâya‘acıya
teslîm merbût iskelelere serî‘an ve âcilen nakl ve tenzîl ve iskelelerde müddehar
zahîre ile bir an akdem sefînelere tahmîlen Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireye
teslîmi husûsuna ziyâde i‘tinâ ve dikkat ve bu bâbda vukû‘a gelen eltâf ve inâyât-ı
şâhânemin tezekkürü zımnında devâm-ı eyyâm-ı ömr ve devletim ed‘iyesine
muvâzabat eylemelir husûsuna dikkat oluna deyü emr-i alîşân.

SAYFA 32

HÜKÜM 58

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için memâlik-i mahrûsamdan mübâya‘a olunan


râyic zehâyirinin iki yüz kırk beş senesinden i‘tibâren bi-mennihî te‘âlâ evvel-i
baharda sâye-i hümâ vâye-i mülûkânemden müstekar ve müstezil olan neferâtın
âsâyiş-i hâl ve ârâmiş-i bâki'l-bâlleri zımnında bütün bütün üzerlerinden def‘ ve
ref‘le mevsim-i deryâ hâli tüccâr tâifesi külliyetli sermaye ile kayıklar techîz ederek
Dersaadetimden badbân keşâ-yı azîmet birle Anadolu ve Rumeli taraflarında kâin
iskelelerde buldukları zehâyire …?hakkâniyet icrâ olunup ve ashâb-ı zehâyirin
mâlının başı uçdan bulunarak vâki‘ olacak mefâsid ve mekâidin def‘iyle şer‘-i şerîfe
tevâfuk edecek sûretiyle alınıp verilmesi ve her bir mahallin ve râyici üzre bi't-terâzî
mübâya‘a ve îcâb eden bahâsı bi-temâmihî peşînen ashâb yedlerine i‘tâ kılınarak
mübâya‘a ettikleri zehâyiri doğru Dersaadetime getirip canbâzân ashâbına furuht ve
îcâb eder ise Anbar-ı âmirem için mübâya‘a olunması mânend-i ticâret bâbı meftûh
oldukdan Kapan-ı Dakîke mahsûs olmayıp da ashâb-ı iktidârdan ve mahallerinde
olan ashâb-ı zehâyirden ticâret tarîkiyle ettikleri zehâyiri olanlardan her kim olur ise
olsun alış veriş etmek ve müddeharı olan zehâyir beren ve bahren Dersaadetime
gönderip kendileri dahi satmak ve ol mahallin râyici ber siyâkda olunup tenzîli bâyi‘i
beynlerinde bi't-terâzî kat‘ olunan fiyâtın mukayyed olduğundan ana göre kavli ve
münâsibi vechle ticâreti …? olunarak gerek Çanakzâde ve sâire ve gerek Anbar-ı

279
âmireme ol vechle olmak lâzım geldiğinden ber-minvâl-i muharrer livâ-i mezkûr
kazâlarından kusûr gelecek zehâyirin mahallinde revâcı üzre ma‘rifet-i şer‘ ve cümle
ittifâkıyla bi't-terâzî kat‘-ı fiyâtı kaç kuruş ise îzâhen ve tafsîlen keyfiyet bâ-i‘lâm ve
tahrîrât beher sene Dersaadetime inhâ ve keyfiyyeti cümlenin ma‘lûmu olup herkes
zahîresini yakın semt ve civâr olan iskelelere nakl ve tenzîl ederek tedârikli
bulunmaları için evâmir-i şerîfem ısdâr hâs mâllarına irâde-i seniyyem ta‘alluk edip
ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem şeref-bahş-ı sahîfe sudûr olan
evâmir-i şerîfem ısdâr ve irsâl olunmuş olmağıyla mütesellim-i mûmâ-ileyhsin sana
dahi işbu emr-i âlîşânım mahsûs irsâl olunmuş imdi vusûlünde keyfiyyet-i irâde-i
seniyye-i şâhânemi zîr-i idârenizde olan etrâf kazâ ve kurâ ahâlîlerine i‘lân ederek
herkes zahîresini şimdiden semt ve civâr olan iskelelere nakl ve tenzîl edip tedârikli
bulunmada ve fîmâ ba‘d sâye-i adâlet-vâye-i şâhânemde râyic nâmıyla zahîre tertîb
olunarak mübâya‘acı ta‘yîn olunmayıp bâlâda tafsîl olunduğu üzre bi't-terâzî
bahâsıyla peşînen ashâbına i‘tâ olunacak ecnâs zehâyir verilmesi ve ticâret talebi
elzem edenler haklarında bir gûne müdâhalesi olmaması ve verilen zehâyirin fiyât ne
vechle kat‘ olunur ise keyfiyeti Dersaadetime bildirilmesi ve bu vesîle ile şer ve şirret
ashâb-ı ihtikâra ahâlîden ehadi beyânıyla alıp bey‘a tüccâra Âsitâne'nin şa‘îr
husûsuna vurûd eden emr-i âlî.

SAYFA 32

HÜKÜM 59

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için Âsitâne-i sa‘âdetim ve âşiyân şâhânem ve


süvâr-ı hâssam ve Istabıl-ı âmirem ta‘yîn-i lâzimesi için müretteb olunan mehammı
zehâyirin memâlik-i mahrûsam ahâlîsi âsâyiş hâl ve müsterîhü'l-bâl olarak evkât-
güzâr olmaları zımnında iki yüz kırk dört senesine mahsûben üçer buçuk kuruş
bedele Kütahya ve Karahisar ve Sultanönü sancaklarından elli bin keyl şa‘irin
ta‘yînât-ı lâzimesi için müretteb odununa mîrânenin teksîrine lâzım fakat bu seneyi
mahsûs mahsûl üzerinde tahsîl husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk edip ol bâbda hatt-
ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem şeref-bahş-ı sahîfe-i sudûr olmuş olmağıyla
siz ki mütesellimler ve kuzât ve nüvvâb ve mübâya‘acı ve a‘yân ve zâbitân ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz derûn-ı emr-i şerîfime mevzû‘an irsâl olunan mahsus sûret-i defter

280
nâtık olduğu üzre livâ-i mezkûrdan müretteb elli bin keyl şa‘îri ma‘rifet-i şer‘ ve
ma‘rifetiniz ve cümle ma‘rifeti ile serî‘an ve âcilen tahsîl ve bir an akdem
Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireme teslîmi husûsuna i‘tinâ ve dikkat eylemeniz
fermânım olmağın isti‘câline hâvî işbu emr-i şerîf-i celîli'l-kadrim ısdâ ve irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde keyfiyet irâde-i seniyye-i şâhâne mantûk-ı emr-i âlî
kadîmedn ma‘lûmunuz oldukda ve bâlâda beyân olduğu ve iyân kılındığı vechle
ta‘yînât-ı mezkûr lâzimesi için sene-i merkûme mahsûben elviye-i mezkûrdan tertîb
elli bin keyl şa‘îri ma‘rifetiniz ve ma‘rifet-i şer‘iyle ve cümle ittifâkıyla serî‘an ve
âcilen bir an akdem Dersaadetime irsâl ve Anbar-ı âmireme teslîmi husûsuna sa‘y ve
gayret eylemeniz bâbında emr-i âlîşânım sâdır buyurdum ki hükm-i şerîfimle

Kad vasale ileynâ

Fi 11 N sene [1]245

SAYFA 32

HÜKÜM 60

Delîlbaşı taifelerinin haklarında bi'l-cümle vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrân-ı


kirâma hitâben sâdır olan emr-i âlîşândır cümleye ma‘lûm olduğu vechle delîl tâifesi
öteden beri devlet-i aliyyemin yarar ve şecâ‘at şi‘âr askerinden ma‘dûd ve
ma‘iyyetlerinde bulundukları vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir ile me’mûr gazâ ve
cihâdda yararlıkları meşhûd iken sonradan içlerine ba‘zı bed-tînet eşhâs-ı habâset
ihtisâs ve dehâlet ve gürûh-ı mezbûreyi ittihâz-ı safha-i te‘addî ve hiyânet ile kapısız
oldukları vakitde orada burada serseri geşt ü güzâr ederken fukarâ hakkında
etmedikleri mezâlim ve te‘addiyât kalmamış olduğu derkâr ve vüzerâ ve mîr-i mîrân
ma‘iyyetinde bulundukları mahallerin ahâlîsi dahi şer ve mazarratlarından bîzâr?
olmuş ve bâ-husûs şimdilerden me’mûr oldukları mahallerde dahi hiçbir işe
yaramayıp ancak iz‘âc ve izrâr-ı ibâd ve fukarâya iğbâr etmiş olmaları hasebiyle her
ne kadar te’dîb ve terbiyelerine bakılmış ise de bir vechle ıslâhları mümkün
olmayacağı âşikâr olmakdan nâşî fîmâ ba‘d tâife-i mezkûrdan hiçbir mahalde
istihdâm olunmayıp ve anlar dahi başlarına delîl kalpağı iksâ etmeyerek cümlesi ırz
ve edebleriyle vilâyetlerinde zirâ‘at ve hirâsetleriyle meşgûl olmaları husûsuna emr

281
ve irâde-i isâbet ifâde-i mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tarafından vüzerâ-ı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb
ve sâir mûmâ-ileyhimsiz size ve memâlik-i Anadolu'da olan bilcümle vüzerâ-yı
izâmıma ve sâir iktizâ edenlere bundan akdem başka başka mekâtib tahrîr ve
tesyîriyle keyfiyyet inhâ ve tenbîh olunmuş ve Ordû-yı hümâyûnum cânibine dahi
iş‘âr ve tezbîr olunarak ol tarafda olan delîleri dahi vilâyetlerine gidip zirâ‘at ve
hirâsetlerine meşgûl olmak üzre takım takım ruhast verilerek cümlesi memleketlerine
gönderilmiş ve bu husûs bu def‘a dahi her tarafa evâmir-i şerîfem ısdar ve neşriyle
buyurulmuş olmakla vusûl-i fermân-ı celîli'ş-şânımda sen dahi sûret-i emr ve irâde-i
seniyyemi civâr-ı hükûmet ve idârenizde kâin mahallerde iktizâ edenlere ve o
makulelere gereği gibi tefhîm ve telkîn birle ba‘de ez-în başlı başına bir ehad delîl
kalpağı iksâ ve serseri geşt ü güzâr etmeyip cümlesi vilâyetlerinde ırz ve edebleriyle
olmak ve bunlar böyle hareket edip de hirâset ve zirâ‘ate meşgûl oldukları hâlde
hiçbir tarafdan mümâna‘at olunmayıp ancak içlerinde yine kapısız sûretiyle icrâ-yı
fesâd ve mel‘anet ihtirâ ederleri olur ise hemen ol vakit mahallerinden üzerlerine
varılıp tenkîl ve istîsâlleriyle zât-ı hilâfet-simât-ı şehriyârânem ve vedî‘a-i cenâb-ı
hâlık-ı kibriyâ olan fukarâ ve zu‘efâ ve aceze ve re‘âyâya üzerlerinden indifâ‘-ı şer
ve mazarratları esbâbını istihsâl kılınması husûslarına bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve
sarf-ı makderet eylemeniz fermânım olmağın sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı
hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhânem mantûku üzre tenbîhen ve te’kîden ve ikdâmen
rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Selîm –zîde kadruhû ile tisyâr
olunmuşdur imdi bâlâda muharrer ve mûcebince bir kıt‘a dahi buyuruldunuz
Kütahya'dan vurud

Fî 25 N sene [1]245

SAYFA 33

HÜKÜM 60(a)

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Denizli Hâssı ve Buldan kazâları nâibleri -


zîde ilmühümâ- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân silahşörân-ı hâssamdan Denizli Hâssı
Voyvodası El-Hâc Abdullah -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân ve

282
zâbitân ve iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola
ki,

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk dört senesine mahsûben
Kütahya Sancağı'ndan bâ-fermân-ı âlîşânım matlûb olunan râyic zehâyirinden
Denizli Hâssı ve Buldan kazâlarının hisse-i mübâya‘aları olan on dört bin keyl hınta
ile beş bin beş yüz kile şa‘îrin aynen i‘tâsı uyamayacağından hıntanın birer kile beşer
kuruş bedele rabt olunarak voyvoda-i mûmâ-ileyhin Sarrâfı Canik tarafından tahsîl
olunması ve şa‘îr merhameten afv kılınması husûsu bundan akdem inhâ olunmuş
olmakdan nâşî hınta-i mezbûrenin bahâsı hesâb ve kuyûd-ı lâzimesi ihrâc olunarak
iktizâsı ricâl-i devlet-i aliyyemden hâlâ Zahîre nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim
Es-Seyyid El-Hâc Veli -dâme mecduhû'dan- bi'l-isti‘lâm hınta-i mürettebenin beher
kile beşer buçuk kuruşdan iktizâ eden yetmiş yedi bin kuruşun elli bin kuruş
mersûmdan tahsîl ve emâneten Zahîre Hazînesi'ne teslîm olunarak kusûrunu dahi
çend gün zarfında teslîme Sarrâf-ı mersûm müte‘ahhid olmuş ise de mu’ahharan
râyic zehâyiri hakkında sunûh eden irâde-i seniyye-i şâhânem mûcebince mârru'l-
beyân Denizli Hâssı ve Buldan kazâlarının râyic mübâya‘asından hisseleri olan
mezkûrü'l-mikyâl hınta ve şa‘îrin eyyâm-ı mübârekeye ri‘ayeten ve fukarâya
merhameten afviyle ve navul kalemine kaydıyla ifâde-i hâli mutazammın emr-i
şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk edip ol vechle kalem-i mezbûre
kayd olunmuş olmağıyla ifâde-i hâli mutazammın işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki nâibler ve voyvoda ve a‘yân ve zâbitân-ı mûmâ-
ileyhim ve iş erlerisiz keyfiyet irâde-i seniyyem mantûk-ı emr-i şerîfimden
ma‘lûmunuz oldukda mûcib ve muktezâ-yı emr-i şerîfime imtisâl ve mütâba‘at
ederek devâm-ı ömr-i devletim ed‘iyesine muvâzabat eylemelerini kazâeteyn-i
müzbûreteyn ahâlîlerine tenbîh ve tefhîme mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı
âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfimle vardıkda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre

Kad vasale

Fi 25 N sene [1]245

283
SAYFA 33

HÜKÜM 60(b)

İki yüz kırk beş senesi rûz-ı Hızır da öteden beri ma‘rifet-i şer‘ ve cümle
ma‘rifetleriyle kasab esnâfına verilen narh ber-vech-i âtî zikr olunur.

Fi 14 Za sene [1]245

Lahm-i ganem Lahm-i kuzu Lahm-i Erkeç Kuzu kebabı

40 kıyye 44 kıyye 31 kıyye 88

02 zam 02 zam 1 zam 04 zam

42 46 32 92

02 zam 00 zam 06 zam 04 zam sene 46 rûz-ı


Hızır tarihi
44 46 38
88
44 46 2

36

SAYFA 34

HÜKÜM 61

Bin iki yüz kırk dört senesi matlûb-ı hazret-i şehriyârî buyurulan mübâya‘a
hıntasının beher keyl-i İstanbûlî beş buçuk kuruşdan iktizâ eden masrûfâtı ve
mebâliğin güzeştesi devletli İbrahim Paşa hazretlerinin murûrlarında masârıf ve
hediyeleri ve masârıf-ı sâire beş kazâ ahâlîleri ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘ ta‘dîl ve
tesviye şurûtu üzre tevzî‘ ve taksîm olunan defter kaydıdır ki ber-vech-i âtî zikr
olunur.

Fî 5 L sene [12]45

Kazâ-i Denizli harc-ı ümerâ birer paradan

38600 kuruş

284
965 kuruş

39565 kuruş

Kazâ-i Ezine

25400 kuruş

635 kuruş harc-ı ümerâ birer paradan

26035 kuruş

Kazâ-i Buldan 19300 kuruş

Harc-ı ümerâ birer paradan 00482,5 kuruş

19782 kuruş

Kazâ-i Honaz 12700 kuruş

Harc-ı ümerâ 00317,5 kuruş

13017,5 kuruş

Kazâ-i Gököyük 9600 kuruş

Harc-ı ümerâ 240 kuruş

9840 kuruş

Cem‘an yekûn

105600 kuruş

285
002640 kuruş birer paradan harc-ı ümerâ

Hurrira hâze'd-defter bi-ma‘rifeti'ş-şer‘i'l-ahâlî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Es-Seyyid Arif el-müvelle'l-hilâfe bi-


medînet Denizli

SAYFA 34

HÜKÜM 62

İşbu bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben bâ-emr-i âlî Denizli ve
kazâlarından matlûb-ı pâdişâhî buyurulan râyic hınta mübâya‘asından beher keyl-i
İstanbûlî beşer buçuk kuruşdan iktizâ eden masrûfâtı ve güzeşte-i mebâliği ile
İbrahim Paşa Efendimizin murûrlarında vâki‘ olan masârıfıyla ve harc-ı ümerâ beş
kazâ ahalîleri muvâcehelerinde ma‘rifet-i şer‘ ve cümle ittifâkıyla ve ma‘rifetleriyle
tevzî‘ olunan mebâliğdir ki ber-vech-i âtî zikr eder.

Fî 16 L sene [1]245

Mahalle-i Ahtoy 1385 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 450 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 450 kuruş

Mahalle-i Kayacık 715 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 787,5 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1012,5 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 957,5 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 957,5 kuruş

Mahalle-i Derebostan 210 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 550 kuruş

286
Mahalle-i Alacamescid 332,5 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 332,5 kuruş

Mahalle-i Eceler 50 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 955 kuruş

Mahalle-i Saray 945 kuruş

Mahalle-i Meydan 875 kuruş

Mahalle-i Arablar 160kuruş

Mahalle-i Kuramaz 415 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 2595 kuruş

Cem‘an yekûn 14135 kuruş

Mahallât

Karye-i Karcı 9562,5 kuruş

Karye-i Manastır 1825 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 607,5 kuruş

Karye-i Eskihisar 210 kuruş

Karye-i Kurudere 475 kuruş

Karye-i Goncaali 350 kuruş

Karye-i Tekye 210 kuruş

Karye-i Şemikler 950 kuruş

Karye-i Zeytun 250 kuruş

Karye-i Bağbaşı 285 kuruş

287
Karye-i Kayıhan 285 kuruş

Karye-i Gerzele 1405 kuruş

Karye-i Göveçlik 990 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1160 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1020 kuruş

Karye-i Kethüdâ 995 kuruş

Karye-i Kebîr 115 kuruş

Karye-i Kınıklı 725 kuruş

Karye-i Çakmak 2935 kuruş

Karye-i Saruhan 455 kuruş

Karye-i Karaman 640 kuruş

Maktû‘ât 450 kuruş

Cacik Mahallesi 590 kuruş

Cem‘an yekûn

14135 kuruş mahallât

26490 kuruş kurâ

40625 kuruş

SAYFA 35

HÜKÜM 63

Vech-i tahrîr-i hurûf oldur ki

Hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne fâizi ceyb-i hümâyûn-ı feyz


nümûn-ı mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i Darbhâne-i âmireden zabt ve idâre

288
olunan havâss-ı celile-i şâhâneden Kütahya Sancağı'nda kâin hâshâ-i Denizli ve
tevâbi‘i mukâta‘ası işbu iki yüz kırk beş senesine mahsûben Hâc Abdullah Ağa
uhdesine ihâle ve iltizâm olunup zabtı için bundan mukaddem zabtına tahrîr ve i‘tâ
olunmuş ise de mûmâ-ileyh bu def‘a ecel-i mev‘ûdesiyle vefât etmiş ve bu takrîb
mukâta‘a-i mezbûre işbu iki yüz kırk beş senesi Mart'ı ibtidâsından ve merbût olan
avârızlarını dahi iki yüz kırk altı senesi Muharrem'i gurresinden i‘tibâren sene-i
kâmile ber-vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt ve rabt eylemek üzre
der‘uhdesinde iltizâmına tâlib ve râğıb olan iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âlî
Kapıcıbaşılarından izzetli Davaslı Osman Ağa -dâme mecduhû-ya ihâle ve iltizâm
olunması husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkâne ta‘alluk ederek ol bâbda şeref efzâ-yı
sahîfe sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince
mukâta‘a-i mezbûre sâbıkı vechle yalnız iki yük otuz sekiz bin beş yüz doksan dört
buçuk kuruş ve merbût olan Denizli ve Honaz kazâları avârızı dahi ma‘a mâl ve
harc-ı aklâm beş bin iki yüz elli altı kuruş ki cem‘an iki yük kırk üç bin sekiz yüz elli
buçuk kuruş bedel-i iltizâm ile der‘uhde-i iltizâm olup ağa-yı mûmâ-ileyh dahi
iltizâm ve kabûl birle bedel-i iltizâmı olan meblağ-ı mezbûru vakit ve zamânıyla
ceyb-i hümâyûn-ı mülûkâne hazînesine edâ ve teslîm eylemek üzre hazîne-i
mezkûreye memhûr deyn ve temessükü vermeğin gerekdir ki ağa-yı mûmâ-
ileyhmukâta‘a-i mezbûreyi iki yüz kırk beş senesi Mart'ı ibtidâsından sene-i
merkûme Şubat'ı gâyetine değin ve merbût olan avârız-ı mezkûreyi dahi bin iki yüz
kırk altı senesi Muharrem'i gurresinden sene-i merkûme Zilhiccesi gâyetine değin
sene-i kâmile cem‘ ve tevâbi‘ ve levâhıkıyla ve luhûkuyla ber-vech-i serbestiyet zabt
ve rabt ve vedî‘atullâh olan ahâlî ve fukarâsını kemâ yenbeğî te’mîn ve himâye
ederek vâki‘ olan mahsûlât ve rusûmât ve tayyârâtı her ne ise kânûn-ı kadîm
olageldiği üzre ahz ve kabz edip zabt ve rabtına vechen mine'l-vücûh taraf-ı âhardan
müdâhale ve ta‘arruz olunmamak [için] cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu zabtnâme
tahrîr ve imlâ ve ağa-yı mûmâ-ileyh yedine i‘tâ olundu.

Es-Seyyid Ali Rıza Nâzır-ı Darbhâne-i âmire

289
SAYFA 35

HÜKÜM 64

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âlî Kapıcıbaşılarından bu def‘a Denizli


Voyvodası nasb olunan Davaslızâde izzetli Osman Ağa -dâme mecduhû- ve şerî‘at
şi‘âr Denizli Kâdîsı fazîletli efendi -zîde ilmuhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân
vücûh-ı memleket ve sâir iş erleri -zîde kadruhüm- inhâ olunur ki,

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı sşevket-makrûn-ı şâhâne fâizi ceyb-i hümâyûn-ı


mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i Darbhâne-i âmireden zabt ve idâre olunan
havâss-ı celile-i şâhâneden hâshâ-i Denizli ve tevâbi‘i mukâta‘ası merbût olan
avârızla ma‘an işbu iki yüz kırk beş senesine mahsûben Hâc Abdullah Ağa uhdesine
ihâle ve ibkâ kılınmış ise de mûmâ-ileyh bu def‘a ecel-i mev‘ûduyla vefât etmiş ve
bu takrîb mukâta‘a-i mezbûrenin âhar dirâyetkâr ve muttasıf kimesneye ihâlesi lâzım
gelmiş olduğundan sen ki voyvoda-i mûmâ-ileyhsin evsâf-ı mezkûre ile mevsûf ve
mukaddem dahi voyvodalık-ı mezbûr bir kaç sene uhdene ihâle olunarak hüsn-i
idâreye muvaffak olduğun ecilden bu def‘a dahi inâyet bahş-ı sahîfe-i sudûr
buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince mukâta‘a-i
mezbûre işbu iki yüz kırk beş senesine mahsûben sâbıkı vechle uhdene ihâle ve
iltizâm olunup ber kâ‘ide zabtnâme i‘tâ olunmuş olmağıyla mecbûl olduğun kâr
şinâsî ve ra‘iyyet-perverî iktizâsınca öteden beri ola geldiği vech üzre hâss-ı mezbûru
sene-i merkûme Mart'ı ibtidâsından ve merbût olan avârızları dahi iki yüz kırk altı
senesi Muharrem'i gurresinden i‘tibâren bir sene-i kâmile tevâbi‘ ve levâhıkıyla ber-
vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt ve rabt birle mehâmm-ı Devlet-i aliyyeyi ber-
vefk-ı matlûb-ı âlî idâre ve rü’yet ve cümle ile âmîzeş ve ülfet ve himâyet ve sıyânet-
i fukarâ ve zu‘efâ ve ref‘-i mezâlim ve def‘-i erâzil ve eşkiyâ emr-i ehemmine dikkat
ederek cenâb-ı zıllullâhî için herkesden da‘avât-ı hayriye isticlâbına mezîd i‘tinâ ve
himmet ve ehass-ı hüsn ve künh gayret eyleyesin ve siz ki muhâtâbûn-ı mûmâ-
ileyhimsiz sizler dahi ağa-yı mûmâ-ileyhin bu def‘a voyvodalığından haberdâr olup
mûmâ-ileyhi kendinize voyvoda ve zâbıt bilip muvâfık-ı şer‘i şerîf ve mutâbık-ı
kânûn umûrda re’yine mutâbaa‘at birle mehâmm-ı devlet-i aliyyenin emr ve fermân
buyurulduğu cihetle rü’yetine ve umûr-ı memleketin hak ve adâlet idâre-i
müşterikesine bi'l-ittifâk sa‘y ve gayret ve du‘â-yı mütezâyid ile ömr ve şevket-i
hazret-i pâdişâhîye muvâzabet eylemeniz için cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu

290
buyuruldu tahrîr ve ağa-yı mûmâ-ileyh tarafına ba‘s ve tesyîr kılınmışdır inşâallâhü
te‘âlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve harekete mübâderet ve hilâfından
be-gâyet tehâşî ve mücânebet eyleyesiz deyü.

Kad vasalehû

Fî 27 Za sene [1]245

Es-Seyyid Ali Rıza Nâzır-ı Darbhâne-i âmire

SAYFA 36

HÜKÜM 65

İşbu bin iki yüz kırk beş senesine mahsûben ber-mu‘tâd-ı kadîm rûz-ı Hızır
tevzî‘ine idhâl olunan mebâliğ defteridir ki ber-vech-i âti zikr ve beyân olunur.

Fî 15 R sene [12]45

39500 kuruş Ber-mu‘tâd beş kazâdan voyvoda ağalara mahsûs olan i‘âne

03000 kuruş Bâ-emr-i âlî senede iki taksît ile cânib-i Hazîne-i âmireme
mu‘tâd olan ref‘-i menzil bedelinin taksît-i evveli

10000 kuruş Ber-mu‘tâd boğça bahâ

12500 kuruş Ber-mu‘tâd hil‘at bahâ

08500 kuruş Ber-mu‘tâd Harameyn Sandığı'na verilen

73500 kuruş

09750 kuruş Ber-mu‘tâd konak ta‘mîri

06250 kuruş Ber-mu‘tâd avârız

01500 kuruş İcâre-i hân-ı kebîr

02000 kuruş Çukur bedeli

85000 kuruş

291
01350 kuruş Mensûcât bedeli

01857 kuruş Konak mefrûşâtı

05800 kuruş Kırk altı senesinin aded-i ağnâm ma‘a hizmet

0350 kuruş Kırk altı senesine mahsûben taksît-i sânî mâl-ı hazariye 150 kuruş
ve hizmet-i mübâşiriye 300 kuruş

95264,5 kuruş

00300 kuruş Ref‘-i menzil bedeli için Kütahya'dan gelen kavasa verilen
hizmet

00250 kuruş Kütahya'dan menzil nizâmı için gelen tatara verilen hizmet

00100 kuruş Kütahya'dan gelen asâkir isti‘câline gelen tatara verilen hizmet

00175 kuruş Def‘a Mansûre-i Muhammediye askeri isti‘câline Kütahya'dan


gelen tatara hizmet

01171 kuruş Kasımdan işbu târîhe gelince Menteşzâde'nin mübâşirân


yevmiyesi

97260 kuruş

00075 kuruş Kütahya Mütesellimi'nin ibkâ i‘lâniyesi ile gelen tatara

00125 kuruş Çanakkale mâhiyesi için gelen kavvâsa verilen

03877,5 kuruş Kara Halil zâde mübâşiri Abdullah Efendi'nin yüz on yedi
günlük yevmiye masârıfı

15000 kuruş Mübâşir-i mûmâ-ileyhin verilen hizmet

116338 kuruş

001500 kuruş Mübâşir-i mûmâ-ileyhin adamlarına verilen

001000 kuruş Ber-mu‘tâd a‘yân-ı beldeye

002750 kuruş Hâkim efendinin harc-ı i‘lâmât ve harc-ı imzâ

292
120578 kuruş

Kazâ-i Denizli 43875 kuruş

Kazâ-i Ezine 29250 kuruş

Kazâ-i Buldan 21900 kuruş

Kazâ-i Honaz 14575 kuruş

Kazâ-i Gököyük 10950 kuruş

Cem‘an yekûn 000000

Harrarahû

Nemekâhû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Es-Seyyid Mehmed Arif el-müvelle'l-


hilâfe bi-medînet Denizli -gufira lehümâ-

Mühür: Es-Seyyid Mehmed Arif

SAYFA 36

HÜKÜM 66

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Denizli Hâssı ve Buldan kazâları nâibleri -


zîde ilmuhümâ- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Silahşörân-ı hâssamdan Denizli Hâssı
Voyvodası El-Hâc Abdullah -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân ve
zâbitân ve iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola
ki,

Âsitâne-i sa‘âdetim lâzimesi için iki yüz kırk dört senesine mahsûben
Kütahya Sancağı'ndan bâ-fermân-ı âlîşânım matlûb olan râyic zehâyirinden Denizli
ve Buldan kazâlarının hisse-i mübâya‘aları olan on dört bin keyl hınta ile beş bin beş
yüz keyl şa‘îrin aynen i‘tâsı uyamayacağından hıntanın beşer kuruş bedele rabt

293
olunarak voyvoda-i mûmâ-ileyhin Sarrâfı Canik tarafından tahsîl olunması ve şa‘îr
merhameten afv kılınması husûsu bundan akdem inhâ olunmuş olmakdan nâşî hınta-i
mezbûrun bahâsı hesâb ve kuyûd-ı lâzimesi ihrâc olunarak iktizâsı ricâl-i devlet-i
aliyyemden hâlâ Zahîre Nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid El-Hâc Veli -
dâmet mecduhû-dan bi'l-isti‘lâm hınta-i mürettebe-i mezbûrun beher keyli beşer
buçuk kuruşdan iktizâ eden yetmiş yedi bin kuruş elli bin kuruş mersûmdan tahsîl ve
emâneten zahîre hazînesine teslîm olunarak kusûru dahi çend rûz zarfında teslîm
sarrâf-ı mersûm müte‘ahhid olmuş ise de mu’ahharan râyic zehâyiri hakkında sünûh
eden irâde-i seniyye-i şâhânem mûcebince mârru'l-beyân Denizli Hâssı ve Buldan
kazâlarının râyic mübâya‘asından hisseleri olan mezkûrü'l-mikyâl hınta ve şa‘îrin
eyyâm-ı mübârekeye ri‘âyeten ve fukarâya merhameten afv ile navul kalemine kayd
ile ifâde-i hâli mutazammın emr-i şerîfimi ısdârı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk
edip ol vechle kalem-i mezbûre kayd olunmuş olmakla ifâde-i hâli mutazammın işbu
emr-i âlîşâım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde siz ki nâib ve voyvodalar ve
zâbitân-ı mûmâ-ileyhimsiz ve iş erlerisiz keyfiyyet-i irâde-i seniyyem mantûku emr-i
şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda mûcib ve muktezâsı emr-i şerîfime imtisâlen ve
mütâba‘at ederek devâm-ı eyyâm-ı ömr-i devletim ed‘iyesine muvâzabat
eylemelerini fukarâ-yı kazâeteyn-i mezbûreteyn ahâlîlerine tenbîh ve tefhîm
mübâderet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan işbu
emr-i şerîf-i âlîşânımın mazmûn-ı münîfi birle âmil olasız şöyle bilesiz alâmet-i
şerîfime i‘timâd kılasız

Kad vasalehû ileynâ

Târîh fî 17 Z sene [1]245

SAYFA 37

HÜKÜM 67

İki yüz kırk üç senesine mahsûben Denizli Voyvodası Buldânî Kara Halil
oğlu Şeyh Mustafa zehâyir râyic mübâya‘acı İbrahim Bey'e verdiği on bir bin üç yüz

294
kırk sekiz kuruş bu def‘a beş kazâhâ ahâlîlerine tevzî‘ ve taksîm olunup beher kazâya
isâbet eden

Nefs-i Denizli hisse 4200 kuruş

Ezine-i Lazkiye 2800 kuruş

Çarşamba-i Lazkiye 2100 kuruş

Honaz hisse 1400 kuruş

Gököyük 848 kuruş

Ber-vech-i bâlâda nefs-i nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet eden dört bin
iki yüz kuruş bu def‘a Denizli mahallâtına ve kurâlarına tevzî‘ olunan

Mahalle-i Ahtoy 155 kuruş

Mahalle-i Meydan 110 kuruş

Mahalle-i Saray 105 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 55kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 105 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 45 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 30 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 65 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 105 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 90 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 105 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 75 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 35kuruş

295
Mahalle-i Kayacık 85 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 35 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 330 kuruş

Mahalle-i Derebostan 25 kuruş

Karye-i Karcı 765 kuruş

Karye-i Kethüda 120 kuruş

Karye-i Kınıklı 85 kuruş

Karye-i Tekye 205 kuruş

Karye-i Çakmak 295 kuruş

Karye-i Gerzele 35 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 12kuruş

Karye-i Saruhan 65 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 125 kuruş

Karye-i Kebîr 25 kuruş

Karye-i Karaman 75 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 65 kuruş

Karye-i Göveçlik 110 kuruş

Karye-i Kurudere 65 kuruş

Karye-i Eskihisar 35 kuruş

Karye-i Goncaali 45 kuruş

Karye-i Şemikler 115 kuruş

296
Karye-i Bağbaşı 45 kuruş

Karye-i Zeytun 35 kuruş

Karye-i Kerezle 230 kuruş

Karye-i Kayıhan 25 kuruş

Cem‘an yekûn

4200 kuruş yalnız dört bin iki yüz kuruşdur.

SAYFA 37

HÜKÜM 68

Senede iki def‘a salyâne olması için bâ-emr-i âlîye imtisâlen iki yüz kırk beş
senesine mahsûben vâki‘ olan rûz-ı Hızır tevzî‘inden nefs-i Denizli Kazâsı hissesine
isâbet eden bâ-pusula kırk altı bin sekiz yüz yetmiş beş kuruş ve ber-mu‘tâd-ı kadîm
voyvoda kethüda ve kâtiblerine dört bin kuruş şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve
mekkârecibaşıya üç bin kuruş ve Hacı Eyüblü Karyesi'ne hasır bahâsı iki yüz kuruş
kabristânı ve İncirpınarı mütevellîlerine elli kuruş harc-ı defter ve imzâ ve harc-ı
i‘lâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve Katib-i mahkeme yüz elli kuruş iki nefer muhzıra
altmış kuruş ta‘mîr-i mahkeme iki yüz ve Karcı Karyesi'ne cümlenin i‘ânesi dört bin
beş yüz kuruş ba‘zı perişânü'l-hâl olan kurâ ve mahallâta i‘âne iki yüz yirmi dokuz
buçuk kuruş min-haysi'l-mecmû‘ altmış bin beş yüz altmış dört buçuk kuruşa bâliğ
olup

Fî 19 Z sene [1]245

Mahalle-i Ahtoy 2055 kuruş

Mahalle-i Meydan 1401 kuruş

Mahalle-i Saray 1385 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 1420 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 795 kuruş

297
Mahalle-i Asil Bey 598 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 545 kuruş

Mahalle-i Eceler 70 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 925 kuruş

Mahalle-i Derebostan 455kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1375 kuruş

Mahalle-i Debbağlar 1420 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 1160 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 690 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1123,5 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 970 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1450 kuruş

Mahalle-i Arablar 225 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 4330 kuruş

Cem‘an yekûn 220564,5 kuruş

Karye-i Karcı 13740 kuruş

Karye-i Kethüda 1320 kuruş

Karye-i Kınıklı 1050 kuruş

Karye-i Manastır 2760

Karye-i Çakmak 4360 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1570 kuruş

298
Karye-i Saruhan 685 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1740 kuruş

Karye-i Kebîr 240 kuruş

Karye-i Karaman 1005 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 975 kuruş

Karye-i Göveçlik 1435 kuruş

Karye-i Kurudere 700 kuruş

Karye-i Eskihisar 375 kuruş

Karye-i Goncaali 513 kuruş

Karye-i Şemikler 1410 kuruş

Karye-i Bağbaşı 500 kuruş

Karye-i Zeytun 384 kuruş

Karye-i Gerzele 2660 kuruş

Karye-i Kayıhan 400 kuruş

Karye-i Tekye 285 kuruş

Ma‘lûmü'l-isim kurâhânın maktû‘u 400 kuruş

Mahallât

22083,5 kuruş

38488 kuruş kurâhâ

60564,5 kuruş

299
Temmet el-kitâb

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû

Es-Seyyid Mehmed Arif el-müvelle'l-hilâfe bi-medînet Denizli –gufira


lehümâ-

SAYFA 38

HÜKÜM 69

Bâdî-i hurûf oldur ki

Havâss-ı Denizli Voyvodası Silahşörân-ı Hâssadan bundan akdem fevt olan


El-Hâc Abdullah Ağa nâm müteveffânın verâseti ma‘lûmü'l-isim iki sağîre kızlarıyla
ve sulb-i sağîr oğlu Mehmed nâmûn kimesnelere lede'l-inhisâr müteveffâ-yı mûmâ-
ileyhin kâffe-i tereke-i muhallefât ma‘rifet-i şer‘ ve sağîrân-ı mezbûrânın bâ-hüccet-i
şer‘iyye veliyy-i akreb ve vasiyy-i mansûb olan ammîsi Mehmed Efendii ma‘rifetiyle
tahrîr olunup Sûk-ı Sultânî'de bi'l-müzâyede furuht olunan muhallefâtdan mâ‘adâ
dûn semenle furuht olmayıp aynen Deraliyye'ye ber-mûceb-i defter-i kâdî gönderilen
mütenevvi‘a zî-kıymet muhallefâtdan başka yalnız Denizli Kasabası'nda furuht
olunan muhallefât defteridir ki ber-vech-i âtî zikr eder.

Fî 5 Z sene [1]245

Kelâm-ı kadîm hediyesi 200 kuruş

Çakşur 2 aded, 80 kuruş

Çuha cebe 2 aded, 172 kuruş

Def‘a çuha cebe 2 aded, 90 kuruş

Def‘a çuha cebe 1 aded, 87 kuruş

Şâli biniş 1 aded, 44 kuruş

Def‘a çuha cebe ve köhne çakşur 91 kuruş

300
Çakşur şalvar 120 kuruş

Şali biniş 1 aded, 50 kuruş

Trablus kuşağı 91,5 kuruş

Çuha 21,5 kuruş

Def‘a köhne çuha 13 kuruş

Yelek destar 27 kuruş

Havlu 5 aded, 39 kuruş

Çarşaf 1 aded 27 kuruş

Don 4 aded, 30 kuruş

Gömlek don 1 aded, 17 kuruş 30 para

Penbe zar gömlek 73 kuruş

Def‘a gömlek 4 aded, 49 kuruş

Def‘a gömlek 5 aded, 67 kuruş

Don 3 aded, 15 kuruş

Yemenî hurda 8 kuruş

Yelek 12 kuruş

Çuha başlık 1 aded, 15 kuruş

Çuha başlık-ı biniş 1 aded 143 kuruş

Çuha biniş 15 aded, 67 kuruş

Def‘a çuha biniş 1 aded, 70 kuruş

Sâ‘at Biryol 300 kuruş

Kabut 250 kuruş

301
Berber takımı 110 kuruş

Boğça 10 kuruş

İşleme Abanî 66 kuruş

Def‘a abânî 51 kuruş

Don 22 kuruş

Def‘a don ve çarşaf 20 kuruş

Don 5,5 kuruş

Havlu 21 aded, 113 kuruş

Def‘a havlu 4 aded, 14,5 kuruş

Def‘a havlu 6 aded, 32 kuruş

Def‘a köhne havlu 5 aded, 13 kuruş

Uçkur müşebbeke 3 aded, 22 kuruş

Müsta‘mel Kaput kesesi 10 kuruş

Havlu 9 aded, 21 kuruş

Makrame 16 aded, 26 kuruş

Boğça silecek 2 aded, 9 kuruş

Cebe nâka kürk 1 aded, 240 kuruş

Biniş kürk 210 kuruş

Çuha botar? 57 kuruş

Çakşur köhne 9 kuruş

Def‘a çakşur 29 kuruş

Def‘a şâlî Çakşur 11 kuruş

302
[…] 46,5 kuruş

Şâlî çakşur 13 kuruş

Def‘a çakşur 16 kuruş

Kırta 32,5 kuruş

Def‘a Kırta 2 aded, 43 kuruş

Def‘a kırta 2 aded, 60 kuruş

Köhne çakşur 9 kuruş

Def‘a kırta 1 aded, 21 kuruş

Uçkur makremesi 24 kuruş

Yağlık 2 aded, 41 kuruş

Çevre 1 aded, 15 kuruş

Keser 1 aded, 7,5 kuruş

Çetârî Şam 40 kuruş

Kutnî minder yüzü 23,5 kuruş

Hırdavat 8 kuruş

Yemenî dekse? 4 kuruş

Tesbîh 15 kuruş

Köhne entari 2 aded, 25 kuruş

Köhne sevayî entari 1 aded, 78 kuruş

Sevâyî entar 81 kuruş

Sofra-ma‘a peşgir 130 kuruş

Çarşaf 31 kuruş

303
Kutnî entari 1 aded, 105 kuruş

Def‘a kutnî entari 78 kuruş

Köhne alaca entari 40 kuruş

Def‘a entari 33 kuruş

Köhne Beyâz entari 40 kuruş

Def‘a entari 22 kuruş

Def‘a entari 35 kuruş

Def‘a entari 46 kuruş

Yelek 2 aded 19 kuruş

Def‘a yelek 1 aded 16 kuruş

Def‘a yelek 6 aded 40 kuruş

Boğça heybe 21 kuruş

Kilim köhne 11 kuruş

Def‘a kilim 8 kuruş

Sofra ma‘a peşkir 32 kuruş

Makrame 9 aded, 60,5 kuruş

Çuha zer‘ 100 kuruş

Makrame 8 aded, 26 kuruş

Peşkir 22 kuruş

Omuz makramesi 10 aded 38 kuruş

Mahlût kaşık 40 kuruş

Def‘a kaşık 18 kuruş

304
Makrame 5 aded 120 kuruş

Hoşaf kaşığı 19,5 kuruş

Def‘a kaşık 9 kuruş

Def‘a hoşaf kaşığı 19 aded, 14 kuruş

Omuz makremesi 21 kuruş

İskemle 12 kuruş

Kemik kaşık 15,5 kuruş

Def‘a kaşık 5 kuruş

Def‘a kaşık 12 aded, 3 kuruş

Mısır kaburu takımla 12 kuruş

Entari 46 kuruş

Def‘a entari 24 kuruş

Def‘a entari köhne 46 kuruş 5 para

Alaca entari 40 kuruş

Müsta‘mel entari 37 kuruş 5 para

Def‘a entari 39 kuruş

Köhne entari 43 kuruş

Entari 45 kuruş 15 para

Def‘a şâli entari 44 kuruş

Beyâz köhne entari 30 kuruş

Beyâz şâlî cebe 56 kuruş

Cedîd kabut çuha 317 kuruş

305
Şalı cebe 36 kuruş

Parça çuha 15 kuruş

Basma 26 kuruş

Def‘a parça çuha 12,5 kuruş

Kadife yastık 8 aded, 60 kuruş

Hırka 14,5 kuruş

Bir mikdâr hırdavat 11 kuruş

Uçkur 2 aded, 38 kuruş

Yemenî ve çevre 2 aded, 15 kuruş

Def‘a çevre 2 aded 7,5 kuruş

Duhân keçesi 3 aded, 18 kuruş

Def‘a kise duhân 5 kuruş

Hurda 9 kuruş

Köhne don ve çarşaf 14 kuruş

Cedîd çarşaf 38 kuruş

Yemenî 4 aded, 14 kuruş 10 para

Çarşaf 25 kuruş

Peştamal 13 kuruş 10 para

Kırta 21 kuruş

Sırmalı mintan 1 aded, 225 kuruş

Çuha şalvar 92 kuruş

Sırmalı salta marka 136 kuruş

306
Kısa kürek 53 kuruş

Tuzluk 13 kuruş

Sandanlı cebe 87 kuruş

Sandanlı çuha cebe 60 kuruş

Sandanlı cebe 97 kuruş

Şali cebe 43 kuruş

Hırka 35,5 kuruş

Şâlî cebe 26 kuruş

Namrasya 15 kuruş

Şali cebe 35 kuruş

Çuha salta marka 28 kuruş

Def‘a şâli cebe 50 kuruş

Def‘a şâli cebe 23,5 kuruş

Trablus kuşağı 93,5 kuruş

İşleme 36 kuruş

Def‘a işleme 16,5 kuruş

Def‘a işleme sofra 42 kuruş

Çakşur 35 kuruş

Def‘a çakşur 25 kuruş

Biniş 61 kuruş

Def‘a şâli biniş 92 kuruş

Selimiye entari 83 kuruş

307
Def‘a entari 70 kuruş

Boğça 3 kuruş

Selîme entari 107 kuruş

Boğça 2 aded 6 kuruş

Barka yemenî 39 kuruş

Def‘a barka yemenî 6 kuruş

Şal kise 2 aded bir çift 37 kuruş

Pabuç ve hurda 13 kuruş

…? 7 kuruş 15 para

Fes 17 kuruş

Seccâde 86 kuruş

Fes 10 kuruş

Def‘a seccâde 77 kuruş

Def‘a seccâde 77 kuruş

Def‘a seccâde 52 kuruş

Köhne gâşiye 13 kuruş

Perde 25 kuruş

Çuha seccâde 52,5 kuruş

Çuha şalvar 55 kuruş

Def‘a şalvar 43 kuruş

Def‘a seccâde 10 kuruş

Kemer 11 kuruş 5 para

308
Mak‘ad 3 aded, 80 kuruş

Def‘a mak‘ad 3 kuruş

Entari 46 kuruş

Def‘a entari 41 kuruş

Def‘a entari 83,5 kuruş

Def‘a entari 51 kuruş

Trablus kuşağı 86 kuruş

Def‘a Trablus kuşağı 70 kuruş

Def‘a Trablus kuşağı 82 kuruş

Def‘a Trablus 73 kuruş

Boğça 10 kuruş

Def‘a boğça 7 kuruş

Parçalar 17 kuruş

Tesbîh 20 çift, 8 kuruş

Seccâde 10 kuruş

Boğça 1,5 kuruş

Trablus kuşağı 80 kuruş

Def‘a Trablus kuşağı 80 kuruş

Def‘a Trablus 70 kuruş

İşleme yorganı 72 kuruş

Def‘a işleme yorganı 50 kuruş

Def‘a yorgan 60 kuruş

309
Yastık 3 aded, 15 kuruş

Def‘a yastık 5 kuruş

Şilte 32,5 kuruş

Tesbîh 4 kuruş

Silâhlık 34 kuruş

Cedîd çizme 15 kuruş

Def‘a hırka 19 kuruş

Yüz yastığı 12 kuruş

Sofra 8 kuruş

Beyâz seccâde 13,5 kuruş

Perde 13 kuruş

Fes 6 kuruş

Eldivan 3 kuruş

Fes 11 kuruş

Def‘a kebîr fes 18,5 kuruş

Köhne fes 5 kuruş

Makrame 3 kuruş

Boğça 4,5 kuruş

Enfiye yemenîsi 4 aded, 8 kuruş

Hırdavat 30 kuruş

Kase 4,5 kuruş

Alaca yelek 8 kuruş 10 para

310
Lüle 3,5 kuruş

Kise 3 kuruş 7 para

Sineklik 3,5 kuruş

Çubuk 28 kuruş

Def‘a çubuk 4 aded, 54 kuruş

Selimiye 100 kuruş

Def‘a selimiye 160 kuruş

Def‘a selimiye 145 kuruş

Def‘a selimiye 96 kuruş

Afir? 50 kuruş

Selimiye 121 kuruş

Selîmiye 126 kuruş

Bursakârı 31 kuruş

Altıparmak 72 kuruş

Afir 65 kuruş

Bursa çekmesi 47,5 kuruş

Sivai 120 kuruş

Kutnî Şam 63 kuruş

Çetari Şam 51 kuruş

Def‘a çetari 52,5 kuruş

Came kırtası 62,5 kuruş

Def‘a çetari Şam 42 kuruş

311
Altıparmak Şam 80 kuruş

Bursa kutnîsi 42,5 kuruş

Def‘a kutnî 51 kuruş

Kutnî 1 çift 90 kuruş

Boğça 2 kuruş

Kürk 161 kuruş

Def‘a nâka kürk 82 kuruş

Samur kürk 180 kuruş

Biniş nâka kürk 220 kuruş

Def‘a nâka cebe kürk 106 kuruş

Kısa kürk 86 kuruş

Köhne kısa kürk 70 kuruş

Azrak köhne 30,5 kuruş

Beyâz bez 8,5 kuruş

Çorab 3 kuruş

Çubuk 17 aded, 250 kuruş

Yastık 12 aded, 110 kuruş

Çuha mak‘ad 1 aded, 101 kuruş

İhrâm 15 kuruş

Sırmalı havlu 19 kuruş

Sofra 40 kuruş

Boğça 6 kuruş

312
Yedek örtüsü 16 kuruş

Eğer örtüsü 10,5 kuruş

Çuha gömlek esb 10,5 kuruş

Minder 26 kuruş

Çubuk kılıfı 10 kuruş

Don çarşaf kuruş

Enfiye yemenîsi 13 kuruş

Acemkârı divid 25,5 kuruş

Sofra ma‘a peşkirle geçme keçesi 141 kuruş

Şemsiye 2 aded, 12 kuruş

Kavuk 10 kuruş

Çuha ve pabuç 15,5 kuruş

Keçe 3 aded, 13 kuruş

Kilim 6 kuruş

Hırdavat 20 kuruş

Eğer örtüsü 7 kuruş 15 para

Çizme ve hurda 13 kuruş

Pabuç 1 çift, 3 kuruş

Def‘a pabuç müsta‘mel 3,5 kuruş

Kilim 6 kuruş

Def‘a kilim 22 kuruş

Heğbe 2 kuruş

313
Bukağı 3 kuruş

Çizme köhne harar 8 kuruş

Def‘a harar 2 kuruş

Sandık 16 kuruş

Kemer 5 kuruş

Seccâde 20 kuruş

Sepet sandık 12 kuruş

Yağ dâbbesi? 2 kuruş

Eğer takım 38 kuruş

Telatin eğer 71,5 kuruş

Üzengi 13 kuruş

Değirmen kahve25,5 kuruş

Çuhalı eğer 35 kuruş

Def‘a değirmen 10 kuruş

Eğer takım 26 kuruş

Palan 52 kuruş

Eğer takım 24,5 kuruş

Çevre 2 kuruş

Ibrık 1 kuruş

Kayış lebeb 8,5 kuruş

Enfiye 5 kuruş

Tepsi fincanı 8,5 kuruş

314
Def‘a tepsi 7 kuruş

Başlık 7 kuruş

Köhne başlık 3,5 kuruş

Kürek 2 kuruş

Akçe kise 1 kuruş

Dülbend 15 kuruş

Hurda 4,5 kuruş

Fincan 3,5 kuruş

Şeker 50 kuruş

Kurşunca 8 kuruş

Telatin hurc 220 kuruş

Dülbend 15 kuruş

Def‘a dülbend 15 kuruş

Esb-i al 440 kuruş

Esb-i duru 550 kuruş

Esb-i duru 360 kuruş

Def‘a yağız duru esb 225 kuruş

Def‘a duru esb 400 kuruş

Kır esb 112 kuruş

Katır re’s 1, 550 kuruş

Def‘a katır re’s 1, 450 kuruş

Def‘a katır re’s 1, 550 kuruş

315
Def‘a katır re’s 1, 350 kuruş

Def‘a katır re’s 1, 400 kuruş

Def‘a katır re’s 1, 500 kuruş

On nühâs, fiyat 1068, 1386 kuruş

Leğen ibrik 80 kuruş

İbrik 4 aded, 80 kuruş

Katır takımları 100 kuruş

Şam‘dan tablası 70 kuruş

Abdest leğeni bakır 40 kuruş

Duhân tablası 57 kuruş

Sarı tepsi 1 aded, 200 kuruş

Sarı leğen ma‘a tepsi 40 kuruş

Elmas taş bardak 2 aded, 40 kuruş

Ufak billur bardak 40 kuruş

Def‘a bardak tablası 15 kuruş

Başrehber tesbîh 45 kuruş

Nargile billur ma‘a marpuç 40 kuruş

Hoşaf kâsesi 1 aded, 10 kuruş

Kütahya kâsesi 2 aded, 8 kuruş

Ufak kâse çanak 30 kuruş

Kahve şerbet güğümü 3 aded, 50 kuruş

Telâtîn hurc 1 çift 220 kuruş

316
Bakır üzerine yaldız buhurdan 6 aded, 200 kuruş

Pirinç gülebdân 50 kuruş

Çekmece 3 aded, 300 kuruş

Tahteravan ma‘a takım 150 kuruş

Ud ağacı dirhem 218 kuruş, 34 kuruş

Sûk-ı Sultânî'de olan anbarlar ve Emir Sultan'da anbarlarından gelen zehâyir


keyl-i Denizli deri, fiyat 8 kuruş

1003 kuruş

8024 kuruş

Barzan anbarında olan şa‘îr keyl Denizli 261 aded, fiyat 7 kuruş

1829 kuruş

Konak anbarında olan deri keyl-i Denizli 271 aded, fiyat 8 kuruş

2168 kuruş

Konakda mevcûd nohud keyl-i Denizli aded 21, fiyat 12 kuruş

132 kuruş

Müteveffâ-yı mûmâ-ileyhin hâl-i hayâtında Ezine Kazâsı kurâlarına verdiği


hatab ve şa‘îr ve deri ber-mûceb

22130 kuruş

Kezâlik Buldan Kazâsı kurâlarına tanzîm olunan hınta ve şa‘îr ve deri 7901
kuruş

317
Ezine-i Lazkiye anbarında olan ahâlîye verilen keyl-i Ezine, 248 aded, fiyat 3
kuruş 7224 kuruş

Ezine ve Buldan'dan ve Sarayköyü'ne der anbar olan hınta keyl-i Ezine, aded
1520, fiyat 8 kuruş

12160 kuruş

Ezine anbarında mevcûd olan hasır deri keyl-i Ezine, 300 aded, fiyat 3 kuruş

900 kuruş

Ezine anbarında mevcûd olan hasır deri keyl-i Ezine, 170 aded, fiyat 4 kuruş

680 kuruş

Def‘a Ezine anbarında mevcûd melez keyl-i Ezine 60 aded, fiyat 6

360 kuruş

Ezine ve Buldan ve Honaz kazâlarına verilen davar, 480 aded, fiyat 14 kuruş

6720 kuruş

Denizli kurâlarına pesmânde kalan davar akçesi 800 kuruş

Denizli kurâlarına yaz va‘desiyle verilen keyl-i Denizli darı 429 keyl, ve şa‘îr
342 keyl fiyat 10 kuruş

7368 kuruş

318
Denizli kurâlarına verilen deri keyl-i Denizli, 190,5 keyl, fiyat 11

2370 kuruş

Denizli kurâlarına verilen şa‘îr 97,5 keyl, fiyat 10

975 kuruş

Honaz'ın deri a‘şârından rençberân üzerlerinde olan deri 795 keyl-i Denizli,
fiyat 8 kuruş

6360 kuruş

Sûk-ı Sultânî'de furuht hınta etmekçi esnâfına verilen 168 keyl, fiyat 22 kuruş

3696 kuruş

Honaz Kazâsı'ndan Gözler ve Göze ve Turaban ve Güzelpınar verilen deri


Honaz menzilcisine verilen şa‘îr 4351 kuruş

Hınta akçesinden etmekçi Noyal'de sahhü'l-bâkî kalan 305 kuruş

Sağma anbarından Denizli'ye gelen melez keyl, 200 keyl, fiyat 20 kuruş, 2000
kuruş

Yörük Akoğlu Musa Bey zimmetinde bakâyâ kalan mîr-i merkûm yaylada
bulunmak hasebiyle kendilerinden bilâ-tahsîl ber-mûceb-i defter-i müteveffâ kayd
şud 1550 kuruş

319
Kazanlar Âşıklı aşîretiden bakâyâ kalan diğer aşîret-i merkûm yaylada
olmakla kendilerinden bilâ-tahsîl ber-mûceb-i defter-i mütevefffâ kayd şud 4589
kuruş

Sûk-ı Sultânî'de yağhânede mevcûd şa‘îr 305 keyl-i Denizli, fiyat 65 kuruş,
1830 kuruş

Sûk-ı Sultânî'de Müftü Efendi hânında olan şa‘îr 150 keyl-i Denizli, fiyat 6
kuruş, 900 kuruş

Hân-ı mezkûrda olan kuru deri 40 keyl, fiyat 5 kuruş, 200 kuruş

Sandığında zuhûr eden nukûd ve mevcûd ecnâs 57755 kuruş

Îrâd ve masârıfâtı ba‘de'l-muvâzene Sarrâf Bedros zimmetinden ahz olunan


meblağ 9946 kuruş 13 para

Memleket için İbrahim Paşa murûr ubûr eden mübâşirân bâ-hüccet-i şer‘iyye
20471 kuruş

Erganlı Karyesi'nde rençberân üzerlerinde olan deri 245 keyl, fiyat 8 kuruş

1960 kuruş

Emîrsultân'da kalan a‘şârdan rençberân üzerlerinde deri 125 keyl, fiyat 8


kuruş, 1000 kuruş

Şamlı Çiftliğii'nde rençberân üzerlerinde olan 85 keyl, fiyat 5 kuruş

680 kuruş

Yekûn 221657 kuruş yalnız iki yük yirmi iki bin beş yüz elli sekiz kuruşdur.

320
Müteveffâ El-Hâc Abd Ağa'nın masârıfât ve techîz tekfîn ve voyvoda
müteferrikasına verilen ber-vech-i âtî zikr olunur. Fî 25 Z sene [1]245

Müteveffâ-yı mûmâ-ileyh techîz tekfîn masârıfı 1007 kuruş

Mutfak masârıfı esnâfa ve mâhiye ve anbara 3287 kuruş

İstanbul'a gidenlere verilen harcirâh 650 kuruş

Arab câriyenin geriye gönderilmek için kirası 90 kuruş

Tüfenkçibaşı haremi Arnavud'dan gelmesine verilen 822,5 kuruş

Kapı dairelerinin mâhiyeleri 950 kuruş

Hüseyin Ağa'ya yemeklik için verilen 250 kuruş

Küçük Osman'a verilen yemeklik 250 kuruş

İsa'ya verilen yemeklik 250 kuruş

Yüncüye verilen 50 kuruş

Mollaların mâhiyesi 100 kuruş

İzmirli Mehmed'in mâhiyesi 100 kuruş

Münâdî dellâle verilen ücret 156 kuruş

Neccârlara ve yüncüye verilen 65 kuruş

Sarraf Maskor mâhiyesine verilen 3550 kuruş

Aşçılara verilen yıllık 300 kuruş

Ayvazlara verilen yıllık 168 kuruş

İzmir'de Halili oğluna verilen ruble 3252,5 kuruş

Kütahyalı üç nefer sipahiye verilen timar iltizâm 130 kuruş

Harc-ı defterlerden tevzi‘ 2823 kuruş

Hâcı Mustafa'ya ve İsa'ya verilen mâhiye 300 kuruş

321
Mirahora verilen 30 kuruş

Ezine ve Denizli'de ve Honaz'da olan a‘şâr anbar kirasına verilen 1002 kuruş

Sûk-ı Sultânî'de esnâfdan alınan hil‘at bahâsı 905 kuruş

Mahkeme kâtib mâhiyesi 100 kuruş

Hâkim Efendi'ye ber-mu‘tâd ondalık 300 kuruş

Vâsînin masârıfâtı 5000 kuruş

Kazasker çuhâdarına verilen 1500 kuruş

Hurrire hâzihi'd-defter bi-ma‘rifet-i şer‘ ve ma‘rifet-i vasî nemekahû el-fakîrü


ileyhi azze şânuhû Es-Seyyid Mehmed Arif el-müvelle'l-hilâfe bi-Medîne-i Denizli

Mühür: Es-Seyyid Mehmed Arif

SAYFA 40

HÜKÜM 70

Müteveffâ voyvoda Hâcı Abdullah Ağa'nın biraderi Mehmed Efendi ile der-i
devlet medâra takdîm olunan i‘lâm sûretidir.

Der-i devlet mekîne arz-ı dâ‘î-i kemîneleridir ki

Bin iki yüz kırk dört senesine mahsûben Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının voyvodası
iken ecel-i mev‘ûdüyle vefât eden silahşörân-ı hâssadan El-Hâc Abdullah merkûmun
Ağa'nın bi'l-cümle muhallefâtı zükûr ve inâsdan olan sığârına hasren ba‘de'l-intikâl
müteveffâ-yı li-ebeveyn er karındaşı ve eytâm-ı mezkûrânın bâ-hüccet-i şer‘iyye vasiyy-i
mansûbları Deraliyye sekenesinden Mehmed Enis Efendi abd-i dâ‘îleri medîne-i Denizli'ye
vurûd ve tereke-i müteveffâdan bâ-defter-i müfredât aynen Deraliyye'ye irsâl eylediği
eşyâdan mâ‘adâ bi'l-cümle ahâlî ve vasiyy-i merkûm ma‘rifetiyle ve ma‘rifet-i şer‘le Sûk-ı
Sultânî'de bi'l-müzâyede muhallefât-ı müteveffâ-yı merkûm yalnız yirmi iki bin sekiz yüz
yirmi sekiz kuruş yirmi yedi paraya bâliğ olduğu ve nukûd-ı mevcûdesi yalnız elli yedi bin
yedi yüz elli beş kuruş ile sarrâfı Bedros zimmetinde mevcûd olan yalnız dokzu bin dokuz
yüz kırk altı kuruş idiği ve medîne-i Denizli ve tevâbi‘i kazâlarında mevcûd anbarlarda

322
bulunan ve ahâlî zimmetlerinde olup tahsîl kılınmış olan zehâyir akçesi yalnız doksan yedi
bin yüz doksan sekiz kuruş ve kazâhâ-yı mezkûrûn ahâlîleri zimmetlerinde olup bu def‘a
tahsîl olunan davar akçesi yalnız yedi bin beş yüz yirmi kuruş ve ahâlî-i kazâhâ-i mezkûrûn
vakt-i vâsi‘de edâya bâ-hüccet-i şer‘iyye müte‘ahhid oldukları yalnız yirmi bin dört yüz
yetmiş bir kuruş ile yörükân tâifesi üzerlerinde alacağı olan yalnız beş bin dokuz yüz otuz
dokuz kuruş ki min-haysi'l-mecmû‘ yekûnu muhallefât yalnız iki yük yirmi bir bin altı yüz
elli yedi kuruş yirmi yedi paraya bâliğ olup duyûn-ı müsbitesi ve masârıfât-ı musahhahası
ber-mûceb-i defter-i mümzâ yalnız yirmi yedi bin üç yüz seksen yedi buçuk kuruş lede't-
tenzîl sahhü'l-bâkî yalnız bir yük doksan dört bin iki yüz yetmiş kuruş yedi para kalmış ise
bu esnâda kazâhâ-yı mezkûre ahâlîlerine bi-takdîr-i Hüdâ ba‘zı avârızât-ı mâni‘a vukû‘uyla
edâya vakitleri müsâ‘id olmayıp vakt-i vâsi‘de edâya müte‘ahhid oldukları yalnız yirmi bin
dört yüz yetmiş bir kuruş mebâliğ-i mezkûrdan lede'l-ifrâz bâkî bir yük yetmiş üç bin sekiz
yüz bir kuruş vasiyy-i merkûm yedine tevdî‘an Deraliyye'ye isbâl olunduğu ve müteveffâ-yı
mezbûrun Denizli ve tevâbi‘i kazâlarında ber-vech-i meşrûh habbe-i vâhide alacağı
kalmadığı bi'l-cümle ahâlî-i kazâ ve vasiyy-i merkûm gelip meclis-i şer‘a takrîr ve işbu
takrîrimizi der-bâr-ı ma‘delet karâra i‘lâm ediyor deyü iltimâs etmelerine evvelki vâki‘ü'l-
hâldir bi'l-iltimâs pâye-i serîr-i a‘lâya i‘lâm olundu bâkî el-emrü li-hazret-i men lehü'l-
emrindir.

Hurrire fî evâhir-i Rebî‘ü's-sâni li-sene sitte ve erba‘in ve mi’eteyn ve elf.

SAYFA 40

HÜKÜM 71

Ahâlî-i kazâhâya verilen Hüccet-i Şer‘iyye sûretidir.

Havâss-ı Denizli ve tevabi‘i kazâlarının bin iki yüz kırk dört senesinin Mart'ı
ibtidâsından kırk beş senesi Nisan ibtidâsına değin on üç mâh zabt ve idârelerine
mu‘ammer olan silahşörân-ı hâssadan El-Hâc Abdullah Ağa ecil-i mev‘ûdüyle târîh-i
mezkûrda fevt olup bi'l-cümle terekesi sulbî sağîr oğlu ve sulbiye sağîretân
kerîmelerine hasren intikâl eyledikden sonra müteveffâ-yı merkûmun li-ebeveyn
kardeşi Deraliyye sekenesinden Mehmed Enis Efendi nâm kimesne Deraliyye-i
ebedi'd-devâmdan sağîrân-ı mezkûrân üzerine bâ-hüccet-i şer‘iyye vasî nasb ve
ta‘yîn olunarak Denizli'ye vurûd ve vesâyeti hasebiyle Denizli ve tevâbi‘i kazâları
ahâlîleri meclis-i şer‘-i nebevîde hâzırûn oldukları hâlde kardeşi merhûmun eşhur-ı

323
mezkûrûnda voyvodalığı evânında bi'l-cümle muhâsebelerini yegân yegân rü’yet ve
ahâlî-i kazâhâ-i mezkûrun zimmetlerinde bir akçe ve bir habbe mâl-ı eytâmdan
kalmadığını vasiyy-i merkûm meclis-i şer‘de cemm-i gafîz muvâcehesinde ikrâr ve
i‘tirâf ve ahâlî-i merkûmûn yedlerine vesâyetim hasebiyle ibrâ hücceti i‘tâ olunan
deyü takrîr ve takrîrini muhâtabûn-ı merkûmûn lede'l-istimâ‘ ve gıbbe't-tasdîki'ş-şer‘
mâ vaka‘a bi't-taleb işbu vesîka-i enîka alâ mâ hüve'l-hakîka ketb ve imlâ ve ahâlî-i
merkûmûn yedlerine i‘tâ olunmuşdur.

Hurrire fî evâhir-i şehr-i Rebî‘ü's-sâni li-sene sitte ve erba‘în ve mi’eteyn ve


elf.

Şuhûdü'l-hâl:

Fazîletli müftü efendi

A‘yân-ı Belde Hâcı Çakırzâde Hacı Mustafa Ağa

Birâderi Hâcı Mehmed Ağa

Şehir Kethüdâsı Kara Mustafa Ağa

Hâcı Kara Mustafa

Çakmaklı Hâcı Emîr oğlu Hüseyin

Karcılı Hâcı İbrahim oğlu İbrahim

Gerzileli Hâcı Ahmed

Karcılı Hâcı Himmet oğlu

Gerzileli Hâcı Mustafa

Gerzileli Çakır oğlu Süleyman

Kaşıkçı Köyü'nden Ahmed

Tavaslı Hâcı Sofu Mustafa

Tavaslı Hacı İbrahim oğlu Hâcı Halil

Karaöyüklü Mustafa

324
Karaağaç Kazâsı'ndan Tayganlı Molla Abdurrahman

Tayganlı Molla Hali

SAYFA 41

HÜKÜM 71(a)

Voyvoda-i müteveffâ-yı mûmâ-ileyhin sandığında mevcûd bulunan biraderi


mûmâ-ileyh Enis Efendi yediyle Darbhâne'ye irsâl olunan ecnâs akçenin defteridir ki
vech-i âtî beyân olunur.

Fî selh-i R sene [1]246

43392 kuruş Adliye 3616 aded

01320 kuruş Nısfiyesi 220 aded

01116 kuruş Fındık rub‘iyesi 186 aded

02430 kuruş Adlî rub‘iyesi 810 aded

01023 kuruş Yaldız 31 aded

49281 kuruş

00204 kuruş Fındık 8,5 aded

00075 kuruş Gremse 3 aded

01440 kuruş Kırk beşlik 32 aded

51000 kuruş

SAYFA 42

HÜKÜM 71(b)

Yâ Fettâh Yâ Rezzâk Yâ alîm

325
İzzet-meâb şerî‘at nisâb Mevlânâ Mehmed Şakir Efendi kâmiyâb

Ba‘de't-tahiyyeti'l-vâfiye inhâ olunur ki

Ber-vech-i mansıb mutasarrıf olduğum Denizli Kazâsının umûr-ı ahkâm-ı


şer‘iyyesi işbu sene sitte ve erba‘în ve mi’eteyen ve elf Muharremü'l-haram
gurresinden zabt etmek üzre tarafımızdan cenâb-ı şerîflerine ihâle ve tefvîz
olunmuşdur. Gerekdir ki kazâhâ-i merkûmu gurre-i mezbûreden zabt edip beyne'l-
ahâlî icrâ-yı ahkâm-ı şer‘-i âlîde sa‘y-i cemîl ve vâki‘ olan muhallefât-ı mevtâ-yı
askeriyenin mûcib-i tahrîr olanlarını tahrîr ve terkîm ve beyne'l-verese bi'l-farîzati'ş-
şer‘iyye tevzî‘ ve taksîm eyleyip câdde-i şer‘-i nebevîde inhirâfa cevâz
göstermeyesin ve's-selâm

El-Fakîr Hasan El-Kâdi bi-kazâ-i mezbûre

SAYFA 42

HÜKÜM 72

Düstûr-ı mükerremûn ilâ âhirihî Anadolu'nun Sağ Kolu Yemîn yesârıyla


nihâyetine varınca bi'l-cümle vüzerâ ve mîr-i mîrân ve mevâlî-i izâm ve kuzât ve
nüvvâb ve voyvodegân vücûh ve iş erlerine hitâben dir.

Ma‘lûm ola ki cümleye ma‘lûm olduğu vechle Delîl tâifesi öteden beri devlet-
i aliyyemin yarar ve şecâ‘at şi‘âr zümre-i askeriyesinden ma‘dûd ve ma‘iyyetlerinde
bulundukları vüzerâ ve mîr-i mîrân ve sâir ile me’mûriyet-i gazâ ve cihâda
yararlıkları meşhûd iken sonradan içlerine ba‘zı bed-tabî‘at habâset ihtisâs ve hâlet
kerde mezbûreyi ittihâz-ı melce-i te‘addî ve habâset ile kapısız oldukları vakitde
orada burada serseri geşt ü güzâr ederek fukarâ hakkında etmedikleri mezâlim ve
te‘addiyât kalmamış olduğu derkâr ve vüzerâ ve mîr-i mîrân ma‘iyyetinde
bulundukları mahaller ahâlîsi dahi şer ve mazarratlarından bîzâr olmuş ve bâ-husûs
şimdilerde me’mûr oldukları mahallerde dahi hiçbir işe yaramayıp ancak iz‘âc ve
izrâr-ı ibâd-ı fukarâyı iğbâr etmiş olmaları hasebiyle her ne kadar te’dîb ve
terbiyelerine bakılmış ise de bir vechle ıslâhları mümkün olmayacağı âşikâr
olmakdan nâşî fîmâ ba‘d tâife-i mezbûreden hiçbir mahalde istihdâm olunmayıp ve

326
anlar dahi başlarına delî kalpağı iksâ etmeyip cümlesi ırz ve edebleriyle
vilâyetlerinde zirâ‘at ve hirâsetlerine meşgûl olmaları husûsuna emr ve irâde-i isâbet
ifâde-i mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından siz
ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz size ve memâlik-i Anadolu'da olan bilcümle vüzerâ-yı izâmıma ve sâir
iktizâ edenlere bundan akdem başka başka mekâtib tahrîr ve tesyîriyle keyfiyyet inhâ
ve tenbîh olunmuş ve Ordû-yı hümâyûnum cânibine dahi iş‘âr ve tezbîr olunarak ol
tarafda olan velîlere dahi vilâyetlerine gidip zirâ‘at ve hirâsetleriyle meşgûl olmak
üzre takım takım ruhsat verilerek cümlesi memleketlerine gönderilmiş ve bu husûs
bu def‘a dahi her tarafa evâmir-i şerîfem ısdar ve tisyârıyla bildirilmiş olmakla vusûl-
i emr-i âlîşânımda siz dahi sûret-i emr ve irâde-i seniyyem havza-i hükûmet ve
idârenizde kâin mahallerde iktizâ edenlere ol makûlelere gereği gibi tefhîm ve telkîn
birle ba‘de ez-în başlı başına bir ehad delîl kalpağı iktisâ ve serseri geşt ü güzâr
etmeyip cümlesi vilâyetlerinde ırz ve edebleriyle olmak ve bunlar bu vechle hareket
edip de hirâset ve zirâ‘atleriyle meşgûl oldukları hâlde bir tarafdan hiç mümâna‘at
olunmayıp ancak içlerinde yine kapısız sûretiyle icrâ-yı fesâd ve mel‘anet ihtirâ
ederleri olur ise hemen oldukları mahallerde üzerlerine varılıp tenkîl ve istîsâlleriyle
zât-ı hilâfet-simât-ı şehriyârâneme vedî‘a-i cenâb-ı hâlık-ı berâyâ olan fukarâ ve
zu‘efâ ve aceze ve re‘âyâ üzerlerinden indifâ‘-ı şer ve mazarratları esbâbını istihsâl
kılınmak husûslarına bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve sarf-ı makderet eylemeniz
bâbında fermânım olmağın sahîfe-i pîrâ-yı sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-
makrûn-ı şâhânem mantûku münîfi üzre tenbîhen ve te’kîden ve ikdâmen rikâb-ı
müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum tatarlarından
kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Selîm -zîde kadruhû ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda
muharrer tenbîhât-ı şâhâne ne vechle harekete bi'l-ittihâz mezîd i‘tinâ ve mübâderet
eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği bu bâbda iğmâz ve tesâmüh ile hilâfı vaz‘
ve hâlât vukû‘ bulduğu haber alınır ise sonra mes’ûl ve mu‘âteb olacağınızda şüphe
olmadığı ma‘lûmunuz oldukda ber-minvâl-i meşrûh amel ve hareket ve infâz-ı emr
ve fermân-ı hidîvânemle îfâ-yı levâzım-ı kârgüzârî ve sadâkate vüfûr sa‘y ve gayret
ve muğâyir-i vaz‘ ve irâ’et-i ruhsatdan be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin

327
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyle amel ve hareket eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfe
i‘timâd kılasın.

Kad vasalehû ileynâ

Fî 11 M sene [1]246

SAYFA 42

HÜKÜM 73

Şerâyi‘ şi‘âr Denizli ve tevâbi‘i Kazâların kâdîları ve nâibleri fazîletli


efendiler -zîde fazluhüm ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-akrân voyvoda sa‘adetli ağa -zîde
mecduhû- ve vücûh-ı âhâlî ve umûmen iş erleri –zîde mekâdiruhüm-inhâ olunur ki,

Anadolu vâlîleri bulunan vüzerâ-yı izâm bâhirü'l-fihâm efendilerimiz


hazerâtına senede iki taksît ile bâ-fermân-ı âlî ta‘yîn ve tahsîs buyurulmuş olan mâl-ı
imdâd ve hazariyenin işbu iki yüz kırk altı senesi mâh-ı Muharremi'l-harâm
gurresinden tahsîli îcâb eden taksît-i evvelinin vakti ve zamânı duhûl etmiş ve mâl-ı
mezkûrdan ber-mu‘tâd-ı kadîm kazâlarınız hisselerine isâbet eden mebâliğ-i
ma‘lûmenin memhûr ve mahtûm pusula-i şer‘iyyeleri kadîm vechle Kütahya
Mahkemesi'nden ihrâc olunarak işbu buyuruldumuz üzerine mevzû‘an tarafınıza irsâl
olunmuş olmakla imdi siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet ma‘lûm-ı
dirâyet melzûmunuz oldukda vusûl-i buyuruldularımızda sene-i mezkûre mahsûben
gurre-i Muharrem i‘tibâriyle taksît-i evvel imdâd-ı hazariyyeden ber-mûceb-i pusula-
ı şer‘iyye kazâlarınızın hisse-i musîbesi olan mâl-ı mezkûru yerli yerinden ve îcâb ve
iktizâ edenlerden derhâl ve serî‘an derdest ve tedârik ve bilâ-imhâl kabzına me’mûre
tevdî‘an hazîne-i mekârim-vefiyye-i hazret-i veliyyü'n-ni‘amîye irsâl ve te’diye
olunmak üzre bu tarafa îsâl husûsuna kemâl-i şitâb ve gayret ve işbu mebâliğ
cüz’iyât makûlesi olmak hasebiyle bir gün te’hîr ve te’ennî vukû‘unu tecevvüzden
hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında kâimakâmlık-ı Kütahya'dan işbu buyuruldu
tahrîr ısdâr ile irsâl olunmuşdur bi-mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki ber-mûceb-i
buyuruldu amel ve hareket

328
Kazâ-i Denizli

327,5 kuruş

032,5 kuruş

032,5 kuruş

392,5 kuruş

Kazâ-i Ezine

282,5 kuruş

028 kuruş

028 kuruş

338,5 kuruş

Kazâ-i Çarşamba-i Lazkiye

108,5 kuruş

011 kuruş

011 kuruş

130 kuruş

Kazâ-i Honaz

44 kuruş

04,5 kuruş

04,5 kuruş

53 kuruş

329
Kazâ-i Gököyük

33 kuruş

033,5 kuruş

03,5 kuruş

40 kuruş

SAYFA 42

HÜKÜM 74

Düstûr-ı mükerremûn ilâ âhirihî Anadolu'nun Sağ Kolu Yemîn yesârıyla


nihâyetine varınca bi'l-cümle vüzerâ ve mîr-i mîrân ve mevâlî-i izâm ve kuzât ve
nüvvâb ve voyvodegân vesâir iş erlerine hitâben dir.

Bir müddetden beri ba‘zı vüzerâ ve mîr-i mîrân mansıbları cânibine


azîmetlerinde ve hademe ve mübâşirîn dahi savb-ı me’mûrlarına iyâb ve
zehâblarında esnâ-yı râhda uğradıkları kazâlardan müft ü meccânen yem ve yiyecek
ahziyle bilâ-mûcib fukarâya bâr olmadıklarından fîmâ ba‘d yem ve yiyeceğe dâir
kendilerine lâzım olan şeyleri akçe ile alarak ahâlî-i fukarâdan bir sûret başka nesne
mutâlebe olunmayıp kazâlar tarafından dahi i‘tâ kılınması mukaddemce her tarafa
evâmir-i şerîfem neşriyle tenbîh kılınmış ve mu’ahharan sefer-i hümâyûn-ı nusret-
makrûn-ı şâhânemiz zuhûruna mebnî Rumeli ve Anadolu câniblerinden mücerred
îfâ-yı farîza-i cihâd için cihâda sevk ve ta‘yîn olunan vüzerâ ve me’mûrîn ve asâkirin
müft bir gecelik yem ve yiyecekleri kazâlar tarafından i‘tâ olunup bir vesîle ile sahîh
sefere me’mûr olmayanlara ve sâir şuna buna müft ü meccânen nesne verilmemesi
husûsuna tekrar Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına evâmir-i aliyyem ısdâr ve
tisyârıyla tavsiye ve iş‘âr olunmuş ise de el-hâletü hâzihî sefer gâilesi ber taraf olmuş
olduğuna binâ’en ba‘de ez-în murûr ubûr edenlere kazâlar taraflarından yem ve
yiyecek i‘tâsıyla fukarâ-yı ra‘iyyet beyhûde iz‘âc ve ta‘zîr olunmaması lâzimeden
olmakdan nâşî siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb
ve sâir mûmâ-ileyhimsiz vusûl-i emr-i şerîfimde keyfiyyeti zîr-i hükûmetinizde kâin
kazâ ve kasabât ve kurâ ahâlîsine ifâde ve tebyîn birle bundan böyle gerek vüzerâ ve

330
mîr-i mîrân ve sâir me’mûrîn ve askerîden murûr ubûr edenlere kazâlar ahâlîsi
tarafından bir sudan başka meccânen yem ve yiyecek ve sâir şey verilmeyip asker
kendi akçeleriyle mâlzemelerini getirerek zinhâr bu bâbda fukarâ-yı memlekete bir
akçenin zarar ve hasâr isâbet ettirilmemesini emmr-i ehemm be-gâyet iʻtina ve
ihtimâm eylemeniz fermânım olmağın iʻlân ve tenbîhen ve ikdâmen ve teʼkîden
rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum
kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân seyyid Ebûbekir –zîdehû- ile
tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu vechle baʻde'l-yevm zîr-i hükûmet ve
idârenizde vâkiʻ kazâ ve kasabâtdan geçen bi'l-cümle meʼmûrîn-i Devlet-i aliyyem
ve sâire için cânib-i vilâyetden bir sudan mâʻadâ meccânen yem ve yiyecek
verilmeyip herkes kendi akçesiyle alarak fukarâ-yı memleket bir vechle izrâr
olunmaması esbâbını istihsâle bi'l-ittifâk ikdâm ve dikkat eylemeniz katʻî matlûb-ı
mülûkânem idiği ve iğmâz ve rehâvetler muğâyir-i hâlât hudûsüne bir vechle rızâ-yı
maʻdelet irtizâ-yı pâdişâhânem olmadığı maʻlûmunuz oldukda bu husûsda ber-
minvâl-i muharrer amel ve harekete ve infâz-ı emr ve tenbîhât-ı mülûkâneme sarf-ı
vüsʻ ve kudret ve hilâf vazʻ ve tecevvüzden tevakkî ve mübâʻadet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.

Kad vasalehû ileynâ târîh

15 M sene [1]246

SAYFA 43

HÜKÜM 75

Düstûr-ı mükerremûn ilâ âhirihî Anadolu'nun Sağ Kolu Yemîn yesârıyla


nihâyetine varınca vüzerâ ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve
voyvodegân vesâir vücûh ve iş erlerine hitâbendir.

Memâlik-i mahrûsamda mutavattın kâffe-i ahâlî ve reʻâyâ ve âmme-i fukarâ


ve zuʻefâ ale'd-devâm sâye-i inâyet vâye-i memlûkânemize müstezil ve âsûde ve
cemîʻ-i mezâlim ve teʻaddiyâtdan emîn ve âzâde olmaları aksâ-yı merâm-ı şâhânem
olmakdan nâşî himâyet-i fukarâ ve sıyânet-i aceze ve berâyâ husûsları her bâr tenbîh
ve teʼkîd olunmakda olduğundan katʻü'n-nazar her kazânın vâkiʻ olan masârıf-ı

331
sahîhasından hâkim-i şerʻ-i şerîf olanlar harc-ı defter ve imzâ olarak kuruş başına
birer para almak ve umûr-ı mühimme-i devlet ve mesâlih-i vilâyet için iktizâ eden
arz ve iʻlâmlardan başka harc almamak ve defter-i tevzîʻa ziyâde bir akçe idhâl
olunmamak ve birbirlerine garaz icrâsı veyahut bi-gayr-i hakkın celb-i mâl dâʻiye-i
fâsidesiyle hilâfen inhâ ve iştikâ ederek hasm ittihâz eyledikleri kimesneler ile hîn-i
mürâfaʻada şiddetleri zâhir ve sâbit olup şerʻan menʻ olunan daʻvâlardan hâkim
taraflarından mahsûl defʻi nâmıyla muğâyir-i fetevâ-yı şerîfe bir akçe ve bir habbe
alınmamak ve şerʻan hükm olunan deʻâvîden dahi resm-i âdîden ziyâde bir şeyʼ
mutâlebe ve ahz kılınmamak ve vâkiʻ olan mevtâ-yı askerîyeyi ve gayr-i askeriyenin
sağîr ve sağîresi veyahut gâibde vârisi olmayıp tahrîri îcâb etmeden tereke bir türlü
cebr ve tazyîk ile tahrîrden ve bitirmeden ve resm-i kısmet nâmıyla nesne
mutâlebesinden mücânebet olunmak ve veresesi sağîr veyahut gâibde vârisi olmayıp
mûcib-i tahrîr olan müteveffânın terekesi tahrîr ve terkîm ve baʻdehû ihrâc techîz ve
tekfîn ve duyûn-ı müsbite rüʼyet vasâyâsı var ise edâdan sonra eğer bâkî kalır ise alâ
mâ-farazallâh beyne'l-verese tevzîʻ ve taksîm ettirilip tereke-i bâkiyeden ücret-i
kassâmiye maʻa kâtibiye ve hüddâmiye min-haysi'l-mecmûʻ fukehâ-i izâm -
rahimehumullâhü teʻâlâ- hazerâtının taʻyîn buyurduğu ücret-i kassâm rub‘ü'l-öşr
zekât mesʼelesi bin kuruşda yirmi beş kuruşdan mâʻadâ bir şeyi taleb olunmamak ve
nafaka ve vesâyet hüccetlerinden ücret alımak bâbında Anadolu ve Rumeli'nin üçer
kollarına tevârîh-i muhtelife ile müteʻaddid evâmir-i şerîfem ısdâr ve tisyâr kılınmış
ise de bu esnâda ba‘zı mahallerde mevâdd-ı merkûmeden dolayı fukarâ-yı ra‘iyyeti
tecrîm ve izrâr olunmakda ve hususiyle ref‘-i resm dedikleri kalemiye yine
alınmakda olduğu vâsıl-ı sâmi‘a-i şehriyârânem olduğu bu keyfiyet şer‘-i şerîfin hilâf
ve min-külli'l-vücûh rızâ-yı mülûkâneme münâfî olduğuna binâen fîmâ ba‘d her
tarafdan mukaddem husûs-ı mezbûre i‘tinâ ve dikkat olunarak bâlâda mezkûr
nizâmların harf be-harf icrâsına ikdâm ve ihtimâm olunmak fermânım olmağın şeref-
yâfte-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı pâdişâhânem mantûk-ı münîfi
üzre tenbîhen ve te’kîden ve tahzîren rikâb-ı müstetâbımdan işbu emr-i şerîfim ısdâr
ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân El-Hâc
Mehmed -zîde kadruhû- ile tisyâr kılınmışdır imdi zamân-ı sa‘d iktirân-ı
pâdişâhânemde kâffe-i aceze ve zu‘efâ ve âmme re‘âyâ ve berâyânın cemî‘-i zulm ve
te‘addiyâtdan vikâyeleriyle sâye-i merhamet-vâye-i cihândârânemde asâyiş ve
râhatları ehass-ı metâlib-i dâverânemiz idiği ve husûs-ı mezbûr zımnında bu def‘a

332
dahi Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına başka başka evâmir-i aliyyem ısdâr ve
irsâl kılındığı siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân-ı mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz
oldukda nizâmât-ı mezkûrenin havza-i hükûmetinizde bi'l-cümle kazâlarda harf be-
harf icrâsıyla muğâyir-i vaz‘ ve hâlât vukû‘a gelmemesi esbâbını istihsâle bezl-i cel
miknet eyleyesin ve bundan sonra dahi hilâfına cesâret ederi olur ise o makûlelerin
te’dîbât-ı lâzimeleri icrâ olunmak üzre isim ve şöhretleriyle Dersaadetime keyfiyyeti
inhâya mübâderet eyleyesiz ve siz ki mevâlî ve kuzât ve nüvvâb-ı mûmâ-ileyhimsiz
mazmûn-ı emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz oldukda mûceb ve muktezâsı üzre
amel ve hareket ve hilâfından gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.

SAYFA 43

HÜKÜM 76

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim muhâsebe-i evvelim pâyesiyle İzmir İhtisâb Nâzırı
Ömer Lütfi -dâme mecduhû- ve mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-
kelâm Kütahya Sancağı'nda Afyon husûle gelen kazâların kuzât ve nüvvâbı -zîde
fazluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân hâssa silahşörlerinden livâ-i mezbûr
mütesellimi Halil Kâmilî -zîde mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrâ a‘yân ve
yörükân ve vücûh-ı memleket ve bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i
hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Memâlik-i Anadolu'da husûle gelen afyonu bir müddetden beri muhtekir ve


madrabaz makûleleri zirâ‘atden dûn bahâ ile iştirâ ve Efrenc tüccârına ve sâir
diledikleri fiyâtla bey‘i ve memâlik-i ecnebiye nakl ve isrâ ederek küllî kâr ve
menfa‘at etmekde ve ba‘zı ehl-i örf tâifesi dahi rençber fukarâsının ellerinde bulunan
afyon mahsûllerini tekâlîf vardır ve asıllı asılsız matlûbât-ı sâireye mahsûben kıymet-
i rahîsa ile cebren ve kerhen alıp istedikleri gibi tüccârına satmak misillü mezâlim ve
te‘addiyâtı vesîle münâfi ittihâzıyla bu vechle fukarâyı rencîde ve tazarrur etmekde
oldukları bi't-tahkîk zâhir ve ba‘zı ehl-i örf tâifesi bu keyfiyyet afyon zer‘ eden
rençber fukarâsının gadr ve hasâr-ı uzmâ mü’eddî olduğu bedîhî ve bâhir olduğundan
mücerred aceze fukarâ ve zu‘afâ-yı re‘âyânın bu gûne gadr vaz‘ından vikâyeleriyle

333
istihsâl-i esbâb-ı refâh ve râhatlarına bi-tevfikillâhi te‘âla tertîb ve tahrîr ve teksîr ve
tevkîrine muvaffak olunan asâkir-i mansûre-i Muhammediye masârıf-ı lâ-yuhsâsına
medâr olmak ve işbu afyon ticâreti yed-i ihtikârlarından kurtarılmak garazıyla
afyonun bey‘i ve şirâsı İzmir İhsitâbı Nâzırı tarafından tezkire ile müslim ve re‘âyâ
tüccârına hâzır olunarak anlar dahi mahallinden ashâbından bi't-terâzî almak ve
mübâya‘a olunan afyonun beher çekisine asâkir-i mansûre masârıfına tahsîsen üç
kuruş resm-i mîrî ahz ve tahsîl kılınmak üzre nizâma rabt ile iktizâ eden mahallere
mü’ekked evâmir-i aliyyeme ısdâr ve tisyâr kılınmış ise de el-hâletü hâzihî rivâyet ve
istihbâr olunduğuna göre ba‘zı ehl-i ırz gürûhu ve muhtekir makûleleri bu kâr-ı
mekrûhdan fâriğ olmayarak ve fukarâ-yı ra‘iyyet dahi afyon mahsûllerini mevki‘-i
ticâret olan mahallere nakl ile furuht edemeyerek bu cihetle memâlik-i mahrûmda
husûle gelen afyonun katî küllî menâfi‘ ve fevâid-i dîn-i devletimin işine yaramayan
bir takım bunun muhtekirlerin yedlerinde kaldığı bi't-tahkîki ma‘lumu âşikâr
olduğuna binâ’en fukarâ-yı ra‘iyyetin o misillü ehl-i örf ve muhtekir tâifesinin rahne
ve mazarratlarından külliyen tahlîsleriyle sâye-i mekârim-vâye-i pâdişâhânemde
iktisâb-ı kâr ve menfa‘atlerini mûcib ve asâkir masârıfına bir nev‘ menâfi‘ ve
fevâidde müstelzim ve müstevcib olmak üzre husûs-ı mezbûrun bir hüsn sûret ve
nizâmına ve tetkîki lâzım gelmekden nâşî fîmâ ba‘d memâlik-i Anadolu'da husûle
gelen afyon İzmir İhtisâbı tarafından yedlerine tezkire verilmiş olan tüccâr tâifesi
mahallerinde ashâbından bi't-terâzî fiyât-ı lâyıkasıyla mübâya‘a ve esmânını an-
nakdin ashâbına i‘tâ ederek ve mübâya‘a edecekleri afyonun bir dirhemini hafî ve
celî mahall-i âhara furuht etmeyerek cümlesini İzmir'e nakl ile beher çekisine tahsîs
kılınmış olan üç kuruş resm-i mîrîsini ba‘de'l-edâ kâr-ı şer‘îsini münâsebet vechle
zam ile cânib-i mîrî için medîne-i İzmir'de ihtisâb nâzırına furuht edip ba‘dehû yed-i
vâhidden i‘tibâr ile nâzırı mûmâ-ileyh tarafından İstanbul ve memâlik-i İslâmiye ve
düvel-i ecnebiye tüccârına bey‘ olunması ve afyon mahsûlünün ol vechle ashâbından
bi't-terâzî bey‘ ve şirâ yedinde memhûr tezkire olan müslim ve re‘âyâ tüccârına
münhasır olduğundan bundan böyle vüzerâ ve mîr-i mîrân ve mütesellim ve
voyvodegân ehl-i örf ile yedlerinde tezkireleri bulunmayan tüccâr ve muhtekir ve
madrabâz makûleleri taraflarından afyon bey‘ ve şirâsına vechen mine'l-vücûh dahl
ve ta‘arruz olunmaması eğer bundan sonra dahi kâr-ı menfa‘at zu‘miyle fukarânın
afyon mahsûllerini gerek tav‘an ve gerek kerhen mübâya‘a eylemelir lâzım gelir ve
ber-takrîb mahall-i âhara afyon nakl ve furuht olunur veyahut afyon ticâretine avâid

334
mutâlebesiyle cevr ve ezâ eyledikleri bi't-tahkîk Dersaadeime inhâ olunur ise hâl ve
şânlarına göre icrâ-yı te’dîbâtlarına ibtidâr kılınması ve afyon mahsûlü cins-i vâhid
olduğu derkâr ise rençber tâifesinden ba‘zıları hâsıl eyledikleri afyonlarına tam‘a
mebnî zerdalü ve eriklerin ve sâir meyve hamîresi karıştırarak furuht eylemek
âdetleri olmağıyla bundan böyle afyon tüccâr ma‘iyyetlerine afyon mümeyyizleri
terfîk ve ta‘yîn olunacağından herkes afyonunu hey’et-i asliyesi üzre sâfi ve temiz
olarak furuht eyleyip içine âhar cins bir şey karıştırmış olduğu tebeyyün eyledikde
mahall-i âhara furuhtu memnû‘iyyeti cihetiyle üzerinde kalıp çürüyerek mütezarrir
olacağı derkâr ise de mücerred kendinin kesb-i yedi olacağı ecilden an-kasdin hîle
katılmış afyon cânib-i mîrî için mübâya‘a olunmayıp ve afyon tüccârı dahi fukarânın
sâfî ve hable afyonlarına mahlûta verdin diyerek bî-vech gadr sevdâsında olurlar ise
fenâ denilen bi'n-nefs sâhibini İzmir'e getirdip mîrî kıymetlerine baktırarak
mahlûtiyyeti sahîh olur ise yarar değil ise ashâbına terk ve afyonun mahlûtiyyeti
olmayıp sâfî ve hâlis olarak tüccârın irtikâb-ı nefsâniyetlerinden neş’et eylediği
anlaşılırsa o makûle muzırr-ı ibâd olan tüccârın te’dîbât-ı lâyıkası icrâ ve afyon
ticâretinden men‘ ve tard olunması ve tüccâr-ı merkûme hâlis ve sâfî olan afyonun
iki yüz elli dirheminden ibâret bir çekisini ashâbından bi't-terâzî her kaç kuruşa
mübâya‘a ederler ise ol mahallin hâkim ve zâbitânından memhûrlu sened alıp afyon
ile ihtisâb-ı mezkûre getirmesi ve hukkâm ve zâbitân bu vesîle ile afyon ticâretinden
ve ashâbından bir nesne taleb ve ahz etmeyip ederi olur ise lede't-tahkîk te’dîb
olunması ve afyon tüccârı dahi mübâya‘a eyledikleri afyonu doğru ihtisâb-ı mezkûre
getirmeyerek mahall-i âhara furuht veyahut içine bir şey karıştırdığı ifâde olunur ise
te’dîb ve ticâretden teb‘îd kılınması ve afyon ashâbı dahi mahsûllerini kendileri
İzmir'e getirerek ihtisâb-ı mezkûre furuht eylemek eyledikde sadedinde o makûle
tüccâr ve sâir taraflarından kat‘â müdâhale ve mümâna‘at olunmaması husûsları bu
def‘a ittifâk-ı ârâ ile karârgîr olarak ve bu vechle tanzîmine irâde-i seniyye-i
mülûkânem ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-i makrûn-ı şâhânem sahîfe
pîrâ-yı sudûr olmuş ve afyon-ı mezkûrun bu vechle mübâya‘a olunması için ihtisâb-ı
mezkûre cânib-i mîrîden mikdâr-ı vâfî sermâye i‘tâsıyla iktizâ eden mahallere başka
başka evâmir-i şerîfem ısdâr ve tisyâr kılınmış olmağıyla siz ki kuzât ve nüvvâb ve
mütesellim ve sâir mûmâ-ileyhimsiz siz dahi keyfiyeti zîr-i idârenizde kâin mahaller
ahâlîsine ifâde ve tefhîm birle bu husûsun ale'd-devâm icrâ ve infâzıyla istikmâl-i
esbâb-ı âsâyiş-i fukarâ ve zü‘efâ bi'l-ittifâk sarf ve sa‘y ve kudret ve zinhâr ve zinhâr

335
hilâf-ı vaz‘ ve hâlât vukû‘unu tecvîzden nefsinizi mühlikeye ilkâdan sıyânet
eylemeniz fermânım olmağın i‘lâmen ve tenbîhen ve ifhâmen ve ihtimâmen işbu
emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ( ) ile irsâl olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu
vechile zîr-i idârenizde kâin mahallerde husûle gelen afyon İzmir İhtisâbı tarafından
yedlerinde tezkiresi olan tüccâra verilip ve bu türlü sâir ehl-i örf tâifesine ve yedinde
tezkiresi olmayan tüccâra hafî ve celi bir dirhem afyon verildiği haber alınır ise
satılan afyon cânib-i mîrî için zabt olunacağından başka ol (…) icrâ kılınacağı ve ol
misillü tüccârın verilecek afyonun mikdâr-ı bahâsıyla tüccârın isim ve şöhretlerini
mübeyyin yedlerine kazâlar taraflarından i‘lâmlar i‘tâsıyla doğru medîne-i İzmir'e
gönderilmesi matlûb-ı mülûkânem idiği ve yedinde tezkiresi olmayan tüccâra bir
dirhem afyon verildiği haber alınır ise satılan afyon cânib-i mîrî için zabt
olunacağından başka ol mahallin hâkim ve zâbitânı haklarında lâzım gelen te’dîbât-ı
şedîde bilâ-imhâl icrâ kılınacağı ma‘lûmunuz oldukda vech-i meşrûh üzre amel ve
hareketle infâz-ı ve emr-i fermân-ı şehriyârânem bi'l-ittihâd ve mezîd ihtimâm ve
mübâderet ve muğâyir-i hâl ve hareketi tevcîzden gâyetü'l-gâye hazer ve mücânebet
eyleyesiz ve sen ki ihtisâb nâzırı mûmâ-ileyhsin sen dahi muktezâ-yı me’mûriyet ve
lâzime-i gayret ve sadâkatin üzre tarafından mu‘temed ve mevsûk tüccâr memhûr
tezkire i‘tâsıyla zikr olunan kazâlara irsâl ederek ve sûret-i irâde-i seniyyemi etrâfıyla
kendilere beyân ve tefhîm eyleyerek bâlâda muharrer olan tenbîhât-ı pâdişâhânemin
kâmilen icrâsıyla fukarâ ve zu‘efânın gadr ve te‘âddîden vikâyetlerini ve ehemm
asâkir masârıfına medâr olmak üzre taraf-ı Devlet-i aliyyeme tahsîl-i menâfi‘ ve kuvâ
ve mûcib olur hidemât-ı memdûhe vücûde getirilmesine sarf-ı vüs‘ ve kudret ve
muğâyir hareket vukû‘unu irâet ve ruhsatdan be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet
eyleminiz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfim
vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre

SAYFA 44

HÜKÜM 77

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm me‘âdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâki‘ kazâların kuzât ve nüvvâbı -zide fazluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân hâssam silahşörlerinden Kütahya Mütesellimi Halil Kâmilî -zîde

336
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân ve sâir zâbitân ve vücûh-ı memleket
-zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Memâlik-i Anadolu'da husûle gelip medîne-i İzmir'e nakl ile furuht


olunagelen palamut ve revgan-ı zeyt ve şem‘-i asel ve yapağının ve rişte-i Ankara ve
gök boya ve mazı ve kuru incirin ashâbından bi't-terâzî iştirâsı muktezâ-yı irâde-i
seniyyem üzre Dîvân-ı hümâyûnumdan ve Mâliye cânibinden ısdâr ve tisyâr olunan
evâmir-i aliyyem mûcebince İzmir İhtisâbı me’mûrunun izin tezkiresiyle rabt ile bu
mukâbelede resm-i kantariye tertîb olunarak bey‘ ve şirâsı ehl-i ırz tüccâra tahsîs
kılınmış ve ol vechle ahâlî fukarâsı muhtekir ve madrabâz ve ehl-i örfün eyâdî-i
tasallutlarından tahlîs kılınmış ise de yine ekser mahallerin ehl-i örf güruhu muğâyir-
i emr ve irâde-i seniyyem bu kâr-ı mekrûhdan fâriğ olmayarak fukarâ gürûhunun
mâllarını o makûle tezkireli tüccâr verditmeyerek rüşvet ve avâid aldıkları muhtekir
ve madrabâz tâifesine vermelerini cebren vermeden hâlî olmadıkları ve bu keyfiyyet
rençber fukarâsına gadr ve hasârı mûcib ve rusûmat-ı mîriyeye zarar beyânıyla bu
mâddenin külliyen men‘i zımnında mukaddemâ sâdır olan evâmir-i aliyyemin
te’kîdini hâvî tekrar evâmir-i şerîfem ısdârı husûsunu Başmuhâsebe pâyesiyle hâlâ
İzmir İhtisâbı nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Ömer Lütfi -dâme mecduhû- bâ-
takrîr ifâde ve inhâ etmekden nâşî vech-i meşrûh üzre amel ve hareket olunmak
fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve tehdîden ve ihtimâmen rikâb-ı
müstetâbımdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve ile tisyâr olunmuşdur. İmdi
Dersaadetim tertîbinden fazlasının furuhtuna fırsat verilen revgan-ı zeyt ile yapağı ve
şem‘-i asel ve gökboya ve mazı ve palamut ve incir ve rişte-i Ankara ve tiftik-i İzmir
ihtisâbı me’mûr tarafından memhûr tezkiresi olmayan kimesnelere bey‘ ve furuhtuna
kat‘â cevâz göstermeyerek yedlerinde memhûr ve ruhsat tezkiresi bulunan ehl-i ırz
tüccâr ma‘rifetiyle ashâbından bi't-terâzî mübâya‘a ettirilmesi husûsuna be-gâyet
ihtimâm olunmak irâde-i kâtı‘a-i mülûkânem muktezâsından idiği ve ba‘de'l-yevm
dahi iğmâz ve rehâvet ve tam‘a meyl ve rağbetle ol makûle muhtekir ve mavrabâz
gürûhundan mübâya‘a eylemelerine irâet-i ruhsat olunmak lazım gelirse lede't-tahkîk
cesâret edenler herhâlde (…) ve güşmâl kılınacağı siz ki mütesellimîn ve nüvvâb ve
sâir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz oldukda ana göre davranıp infâz-ı emr ve irade-i
şâhânemle îfâ-yı levâzım-ı fermânları ve sadâkat ziyâde ihtimâm ve dikkat ve

337
muğâyir-i vaz‘ tecâvüzden ve nefsinizi mühlikeye ilkâdan sıyânet eylemeniz bâbında
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hükm-i şerîfimle

SAYFA 45

HÜKÜM 78

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm ma‘denü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâkiʻ kazâların kuzât ve nüvvâbı -zîde fazluhüm- ve kıdvetü'l-emâcid
ve'l-aʻyân Kütahya Sancağı Mütesellimi Silahşörân'ın hâssâmdan Halil Kamilî -zîde
mecduhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân aʻyân ve voyvodegân ve vücûh-ı memleket
ve bi'l-cümle iş erleri -zîde kadruhum- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm
ola ki,

Medîne-i İzmir'den Anadolu taraflarına furuht olunan fersûde ve şeker ve çit


ve eşyâ ve emtiʻa-i Efrenciyi müsteʼminândan iştirâ eden tüccâr baʻzıları müretteb
olan resm-i damga ve reftiye gümrüğünden kurtarmak kasdıyla usûlünce Anadolu
taraflarından aldırmakda oldukları bi't-taharrî tahakkuk edip bu keyfiyet vâridât-ı
mîriyenin kesr ve tenâkusunu mûcib olacağına mebnî bu mâddenin hüsn sûretle önü
kestirilmek üzre fîmâ baʻd memâlik-i Anadolu'ya nakl olunan eşyâ ve emtiʻa-i
Efrence her hangi şehir ve kasabada açılıp satılacak olur ise İzmir ihtisâb tezkiresine
bakılıp tezkire-i mezkûrda satılacak emtiʻa ve eşyâ her ne ise İzmir'de yed-i âhara
tedâvülü ketm olmayarak lâzım gelen reftiye gümrüğü ve resm-i damgası alındığı
mastûr ise habbe-i vâhide mutâlebe ve ahz olunmayıp eğer İzmir'de yed-i âhara
tedâvülü yazılmayarak ihfâ ile yalnız müsteʼmen mâlı olduğu hâlde furuht olunmayıp
ehl-i İslâm ve reʻâyâ tüccârı yedlerine geçtikde İzmir'de ahzi iktizâ eden reftiye
gümrüğü ve damga resmine mukâbil ol memleketin râyic-i vaktine tatbîken
kıymetinden kuruşda üç para hesâbıyla rusûmât-ı mîriyesi müşterîden ol şehir ve
kasabada ihtisâba meʼmûr var ise anın maʻrifetiyle başkaca defter tutularak ahz ve
ihtisâb meʼmûru yoğise vilâyet hâkim ve zâbıtı tarafından maʻrifet-i şerʻiyle tahsîl
olunarak İzmir İhtisâbı tarafına İzmir İhtisâbı tarafına yahut ol mahal İzmir'e baʻîd
ise Dersaadetime beher üç mâhda bir defʻa mümzâ defteriyle bi'l-irsâl mukâtaʻât
hazînesine teslîm olunmak üzre iktizâ eden mahalle başka başka evâmir-i şerîfem
ısdârı husûsunu Başmuhasebe pâyesiyle hâlâ medîne-i İzmir'de ihtisâb nâzırı

338
iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Ömer Lütfi -dâme mecduhû- bu defʻa bâ-takrîr ifâde
etmekden nâşî inhâsı vechle amel ve harekete mübâderet olunmak fermânım olmağın
iʻlâmen ve tenbîhen rikâb-ı müstetâbımla mahsûsen işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( )
ile tisyâr olunmuşdur. İmdi siz ki kuzât ve nüvvâbı ve mütesellim ve sâir mûmâ-
ileyhimsiz taht ve idârenizde kâin her hangi kazâ ve kasaba ve kurâda o makûle
İzmir'den nakl ile furuht olunacak mârru'z-zikr emtiʻa ve eşyânın İzmir İhtisâbı
tarafından bâyiʻi olan tüccârın yedine verilen ruhsat tezkiresine ol kazâ veyahut
kasabanın muhtesib veyahut hâkim ve zâbıtı tarafından evvel emirde bakılıp tezkire-i
mezkûrede satılacak emtiʻa ve eşyânın İzmir'de yed-i âhara tedâvülü ihfâ olundukda
müsteʼmen mâlı oludğu muharrer ise furuht olunup müslim ve reʻâyâ tüccârı
yedlerine geçtikden sonra İzmir'de ahzi îcâb eden reftiye gümrüğü ve damgasına
mukâbil ol memleketin râyic-i vaktine tevfîkan kuruşda altı para hesâbıyla rusûmât-ı
mîriyesi müşterîsinden evvel şehir ve kasabanın ihtisâbı ve meʼmûru veya hâkim
veyâ zâbıt maʻrifetiyle başkaca defter tutularak ve maʻrifet-i şerʻiyle ahz ve tahsîl ve
İzmir'e karîb ise İzmir ihtisâbı tarafından bilinse Dersaadetime birer akçe ayda bir
kere mümzâ defteriyle irsâl ve tavsîl birle hazîne-i mezkûreye teslîm kılınmasın
irâde-i seniyye-i mülûkânem muktezâsından idiği ve bu husus sâir iktizâ eden
mahallere dahi başka başka evâmir-i şerîfem tastir ve tesyîr ve tavsîle tenbîh kılındığı
maʻlûmun oldukda ber-vech-i meşrûʻ amel ve hareket birle infâz-ı emr ve fermân-ı
hümâyûnuma mezîd iʻtirâ ve sarf-ı makderet ve ol vechle vâridât-ı mîriyeye ve
devlet-i aliyyemin kesr ve tedennîden vikâyesiyle îfâ-yı levâzım-ı mehâmm şinâsa
vüfûr saʻy ve gayret ve hilâfı hareket vukûʻunu tecvîzden hazer ve mücânebet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki [emr-i] şerîfimle
vusûl buldukda

SAYFA 45

HÜKÜM 79

Danaoğlu Mahallesi'nde kâin müceddeden Danaoğlu El-Hâc Hüseyin binâ


eylediği mescid-i şerîfe mahallelinin vakf-ı müʼebbed ile vakf eyledikleri yalnız dört
yüz kuruşun hıfz ve hirâsetine mahalle-i mezkûre sâkinlerinden sadâkat ile mevsûf
Bıçaksız El-Hâc Ali Ağa'yı mütevellî ve emin nasb ile meblağ-ı mezkûru huzûr-ı

339
şerʻde yedine teslîm ve ol dahi kabz ve kabûl edip meblağ-ı mezkûrun nemâsı olur
ise yalnız seksen kuruşdan altmış kuruş imâm olan kimesneye ve yirmi kuruşu
müʼezzinine berâ-yı vezaif teslîm eylemesini taʻahhüd eylediği işbu mahalle şerh
verilmişdir.

Fi 23 R sene [1]246

SAYFA 45

HÜKÜM 80

Ez-zevc en-nâkih et-tâlib er-râğıb İbrahim b. Ali Hızır bi-nefsihî

Ez-zevcetü'l-menkûha el-matlûbe Hatice bint-i Mustafa vekîli Muhammed b.


Musa sebete vekâletehû bi-şehadet Musa b. İsmail ve Mehmed b. Hüseyin

El-mihrü'l-müʼeccel alâ mâ-terâzîhâ 81 kuruş yalnız seksen bir kuruşdur.

Fi gurre-i S sene [1]246

SAYFA 45

HÜKÜM 81

Şerîʻat simât Anadolu'nun sağ kolunda vâkiʻ kazâların kuzât ve nüvvâbı


efendiler -zîde ilmuhüm- ve mefâhirü'l-emâcid ve'l-aʻyân mütesellimîn ve
voyvedegân ve aʻyân -zîde mecduhüm- baʻde's-selâm inhâ olunur ki,

Mukaddemâ fesâdları tebeyyün ederek veliyy-i niʻmetleri olan devlet-i


aliyyeye isyân eden mahaller reʻâyâsı üzerlerine taraf-ı şerʻ-i enverden verilen fetvâ-
yı şerîf mûcebince asâkir-i İslâmiye sevk olunan mâdde-i fesâda ictisâr edenlerin
teʼdîb ve gûşmâlleriyle o makûlelerin iyâl ve evlâdları seby ve istirkâk olunmuş ve
müteşebbisinden dâmen-i afv ve emân olanlar haklarında dahi saltanat-ı seniyyenin
manzûr olduğu rahm ve şevkat muʻâmelesi ibkâ kılınmış ve bu sûretle baʻzı
mahallerden istirkâk olunan üserâ memâlik-i İslâmiye'den beyʻ ve şirâ olunmuş ise
de bunların içlerinde nûr-ı İslâm'ını cezbe müste‘id bulunanlar şeref-i İslâm ile
müşerref olup baʻzıları ala hâlihî kalmış olmaları böyle resenbâd bulunanlar daimâ

340
vatanlarını arzu ederek ve kirâren vemirâren mesmuʻ olduğu vechle sâhiblerine haber
etmekdikleri müsellem ve el-hâletü hâzihî sâye-i mekârim vâye-i hazret-i şâhâneden
âsâyiş-i âmme zuhûruna ve bunlar müddet-i medîde hizmet edip İslâm'a gelmemeleri
cihetiyle gözleri memleketlerinde bulunduğuna mebnî bu hâl ile el-yevm dîn-i İslâm'ı
kabûl etmeyip hristiyan olarak cebrîye istihdâm olunmakda olunan var ise ashâbı
taraflarından ıtk ve azad olunarak memleketlerine gönderildiği halde hem memâlik-i
şâhâne maʻmur ve hem de ashâbı min-cihetin meşkûr olacağı emr-i gayrihim
olduğundan bu sûretin icrâsı …? bi't-tesebbüb keyfiyyet icab edenlere i‘lân ve sûret-i
merkûmenin icrâsı fakat şimdiye kadar dîn-i İslâm'ı kabûl etmeyenler hakkında idiği
îzâh ve beyân olunmuş olmakla siz dahi idârenizde olan kasabât ve nevâhî ve kurâda
o makûle hristiyan olarak İslâm var ise ashâbını tahkîk ve nezdinize celb ile bunların
muğâyiri dîniyyeden dolayı hayr etmeyeceklerini ve nasârâ ve nasrâniyenin
istihdâmında adem-i cevazını …? sûretle ifâde ve beyân ve işbu irâde zinhâr şeref-i
İslâm ile müşerref olanlar haklarında olmadığından ma‘azâllâhi te‘âlâ tağlît ve iğfâl
ile o misillülere tecâvüz ettirilmeyip ve farz-ı muhâl ol makûle ederi olur ise ber-
muktezâ-yı diyânet men‘-i küllî ile men‘ olarak sade hristiyanlık üzre olanlar
hakkında idiği tefhîm ve i‘lân idiği o misillülerin ya‘nî el-yevm hristiyan olup
memleketlerine gitmek arzusunda olanların ıtk ve azâdlarıyla mikdâr-ı kifâye harclık
i‘tâ ve memleketlerine isrâsı husûsunun istihsâline mübâderet ve böyle
memleketlerine gönderilenlerin defterini irsâl ve takdîme dikkat eylemeniz için
mektûb tahrîr ve irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde ber-vech-i muharrer
hareket eyleyesiz ve's-selâm.

SAYFA 46

HÜKÜM 81(a)

Kıdvetü'l-kuzât ve'l-hukkâm ma‘denü'l-fezâil ve'l-kelâm Mevlânâ Denizli


Kâdısı -zîde fazluhû- ve kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân ber-vech-i emânet rusûm-ı
zecriyenin cem‘ ve tahsîline âmil nasb ve ta‘yîn olunan Mehmed Mîr -zîde kadhurû-
tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Silahşörân-ı hâssamdan Galata Nâzırı ve Zecriye Muhassılı kıdvetü'l-emâcid


ve'l-a‘yân Mîr Mehmed Nuri'nin takdîm eylediği bir kıt‘a memhûr takrîri

341
mefhûmunda Denizli Kazâsı'nda el-hâletü hâzihî külliyetlü re‘âyâ mevcûd olup
senevî pek çok müskirât ta‘sîr ve taktîr ve bey‘ ü şirâ olunmakda olduğunu erbâb-ı
vukûfdan tahkîk olunmuş olduğundan ve kazâ-i mezbûrun kadîm maktû‘ları yoğise
de her ne mahalde müskirât ta‘sîr ve taktîr olunursa re‘âyânın kifâf-ı nefsi için
mikdâr-ı cüz’îleri ifrâzından sonra mâ‘adâsı âhara bey ve şirâ için olduğundan îcâb
eden rusûm-ı zecriyenin tahsîli zecriye mukâta‘asının bâ-hatt-ı şevket-makrûn-ı
şâhânem düstûrü'l-amel tutulan şurûtundan ve rusûmât-ı mezkûr asâkir-i mansûre
masârıfına tahsîsen mukâta‘ât cizyesi mürettebâtından olmak mülâbesesiyle tezâyüd-
i hâsılâtı irâde-i seniyyem muktezâsından idiğine binâ’en kazâ-i merkûmda mevcûd
olan müskirât senki âmil-i merkûmsun ma‘rifetinle alâ vechi'r-rikka vezn ve istimâre
olunark iki yüz kırk beş senesine mahsûben îcâb eden rusûm-ı zecriyesinin tahsîli ve
bâ-defter-i mümzâ Dersaadetime irsâl ve zecriye sandığına teslîm bâbında şurûtu
derciyle bir kıt‘a emr-i şerîfim ısdârı husûsunu inhâ ve tahrîr etmekle kuyûda lede'l-
mürâca‘a memâlik-i mahrûsamda her ne mahalde hamir ve arak ve ta‘sîr ve taktîr
olunur ise senede bir kere beher kıyyesinden dörder para ve arak emsâli müskirâtın
beher kıyyesinden sekizer para rusûm-ı zecriyesi tahsîl olunmak ve bâğât ashâbı olan
devlet-i aliyyem re‘âyâsının bağlarında hâsıl olan üzümden ta‘sîr ve taktîr-i müskirât
eyledikleri hengâmda tahsîle ve ticâret için furuht eyledikleri hamir ve arak ve
müskirât-ı sâireden kendi nefisleri için kifâyet edecek mikdârı cüzîleri ifrâzından
sonra mâ‘adâsı âhara furuht için ol makûle âhara furuht için olanlardan ber-mûceb-i
şurût tahsîli lâzım gelen rusûm-ı zecriyesinin (…) tahsîli ve zirâ‘at için furuht olunan
hamir ve arakın beher kıyyesinden resm zâyi‘ ve telef olmamasına bi'l-ittifâk
ihtimâm ve dikkat olunmak ve kendi nefisleri için kifâyet edecek mikdâr-ı
cüzîlerinden resm mutâlebe re‘âyâyı rencîde ettirilmekden mücânebet olunmak ve
eğer ehl-i İslâm'dan da bulunur ise ehl-i İslâm'ın rızkı olmamağıyla re‘âyâya ifrâz
olunduğu misillü mikdar-ı cüz’î ifrâz etmeyip şurût-ı mûcebince rusûm-ı zecriyesi
tamam tahsîl olunmak ve olunacak resm husûsunda re‘âyâdan bir ferdin imtiyâzı
olmayıp havâs ve evkâf ve voynugan ve hâne-keşen ve mandıracı ve doğancı ve su
yolcu ve menzilci ve bi'l-cümle serbest mukâta‘at ve serhad dâhillerinde ta‘sîr-i
hamir ve taktîr-i arak edenlerden mu‘teber ve her ne makûle olur ise olsun ta‘sîr ve
taktîr eyledikleri gibi rusûm-ı zecriyesi alınıp ve bu bizim re‘âyâmızın mâlıdır deyü
kimesne tarafından müdâhale olunmamak zecriye mukâta‘âtının bâ-hatt-ı hümâyûn-ı
şevket makrûn düstûrü'l-amel tutulan nizâm şurûtundan idiği Başmuhasebe'den

342
derkenar olmakla mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsunu irâde-i aliyyem ta‘alluk
etmekle kazâ-i mezkûrun sene-i merkûmeye mahsûben zecriyesi ber-vech-i emânet
ma‘rifetinle yerli yerinden şurûtu mûcebince cem‘ ve tahsîl ve mümzâ defteri getirip
zecri sandığına teslime mübâderet eylemeniz babında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur.

Kad vasale

Fi selh-i Ş sene [1]246

SAYFA 47

HÜKÜM 82

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âlî Kapıcıbaşılarından Kütahya


Sancağı Mütesellimi izzetli Halil Kamilî Ağa -zîde mecduhû- ve şerî‘at şi‘âr Kütahya
Kâdısı fazîletli efendi ile livâ-i mezkûrun hâvî olduğu kazâların kuzât ve nüvvâbı
fazîletlü efendiler -zîde fazluhüm- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân ve
voyvodegan ve muhtârân-ı kazâ -zîdet mekâdirühüm- inhâ olunur ki,

Asâkir-i mansûre-i Muhammediye zâbitân ve neferâtından olup Kânûnnâme-i


hümâyûn mûcebince müddet-i ma‘lûme zarfında sıla-i rahm etmek ve mu‘ayyen olan
müddetler hitâmında yine taburları tarafına gelmek üzre yedlerinde buyuruldu ve yol
tezkiresi ile ol tarafa gelmekde olan asâkirin içlerinden ba‘zıları muğâyir-i rızâ-yı
bârî ve pâdişâh-ı enâm ve münâfî-i nâm-ı şân-ı nizâm harekete mütecâsir
olduklarından taraf-ı şer‘iden iktizâsına göre vâki‘ olan nush ve pende havâle-i sem‘
ve i‘tibâr etmedikleri akdemce vâki‘ olan inhânızdan münfehim olmuşdur cümleye
ma‘lûm olduğu üzre Devlet-i aliyye-i ebedi'd-devâmımın bi-tevfîkihî te‘âlâ işbu
asâkir-i nizâmiyesinin tanzîminden ve ân be-ân? tevfîr ve teksîrinden maksad-ı âlî
mücerred himâyet-i dîn-i Muhammedî ve bi'l-iktizâ düşman-ı dîn ve a‘yârımızla
mukâbele ve namus-ı şerî‘at-i Ahmediyeyi vikâye ile ancak memâlik-i mahrûsa-i
şâhâne mazalle nişîn olan ahalî-i fukarâ ve aceze-i biçar re‘âyânın âsâyiş-i hâl ve
refâhiyetleri istihsâline niyyet-i hayriyesiyle olduğuna ve ol vechle asâkir-i hâssa-i
hazret-i cihandârî ve asâkir-i mansûre-i Muhammediye ve topçu ve humbaracı
takımından bulunarak kânûnnâme-i hümâyûn ve muktezâsı üzre hareket ve münâfî-i

343
rızâ-yı âlî hâlât-ı reddiyeden mücânebet edenler zâbitân ve neferât her kim bulunur
ise asâkir-i pâdişâhîden bulundukları ecilden mertebe ve pâyelerine Deraliyye'de
vilâyetlerinden ri‘âyet olunduğu misillü ve vedi‘a-i Hüdâ olan fukarânın dahi her
hâlde ve cemî‘-i zamânda himâyet ve sıyânet ve muğâyir-i rızâ bir tarafdan
incidilmeyerek müsterihü'l-hâl olacakları esbâbının istihsâline dikkat ve kâffe-i
me’mûrîne farîza-i zimmet bulunduğuna mebnî asâkir-i mezkûreden gabâvet-i
zihinle bir dakîka var edip hemen tecâvüze cesâret edenler gerek derûn-ı şehirden ve
gerek kazâ ve kurâda hen hangi alay ve taburdan olur ise olsun rızâ-yı âlî ve nizâm-ı
pâdişâhî mütâhi harekete eder bulunur ve uygunsuzluğu duyurulur veyahut
vazîfesinden hâric umûr-ı vilâyete ve mevâdd-ı ra‘iyyete ve hukkâm ve me’mûrların
işlerine bî-vech karışır ise te’dîb için tarafımızdan gönderilerek ihlâl-i nizâm ve
kânûnnâme muktezâsı üzre nizâmca ve zâbitçe müstehık oldukları terbiyeleri icrâ
kılınacağı siz ki mütesellim efendi-i mûmâ-ileyhimâ ve muhâtabûn-ı ve sâiresiz
ma‘lûmunuz oldukda güzelce idâre ile men‘ ettirilmesi ve işbu buyuruldu mahkeme
sicill-i mahfûza kaydıyla bu vechle vukû‘ bulan ifâdeden ve mazmûn-ı buyuruldu
ifhâmdan sonra eğer terbiye olmayıp da şân-ı asâkir-i mansûreye münâfî harekâtda
bulunur ve ısrâr ederi olur ise ber-vech-i muharrer terbiye olmak için hemen
mürtekib oldukları kabâhat ve cünhaları ve da‘vâcıları ve isim resmiyle sahîhan bâ-
i‘lâm-ı şer‘î ve arîza tahrîr ve işbu i‘lâm kağıtları sâhib-i kabâhat ile beraber
mukayyeden tesyîre sür‘at ve'l-hâsıl rûh-ı âlem ve sebeb-i âsâyiş-i kâffe-i ümem olan
pâdişâhımız efendimizin irâde-i merâhim vâye-i hüsrevâne ve makâsıd-ı me‘âlî
şehriyârâneleri muktezâ-yı münîfi üzre dâimâ ve her bir mâddede adâletin icrâsına
müsâberet ve müslim ve re‘âyâ ve iyâl evlâdları hiçbir gûne bir tarafdan mikdâr-ı
zerre incinmeyip cümlesinden taraf-ı eşref-i hazret-i mülûkâneye da‘avât-ı hayriye
aldırmağa mezîd gayret ve ma‘azallâhü te‘âlâ li-garazin icrâ-yı nefsâniyet veyahut
bir cihetden hilâf-ı irtikâb olur veyahut böyle hareket-i nâ-marziyede bulunurdan
tam‘-ı hâmma tebe‘iyet ve hâtır ri‘âyeten ketm ve tasahhub olunur ise lede't-tahkîk
bu işe cesâret eden dahi bilâ-emân te’dîb olacağı muhakkakdan olmakla ana göre
dikkat eylemeniz bâbında Divan-ı eyâlet-i Anadolu'dan ve bi'l-istiğlâl cânib-i
seraskerîden işbu buyuruldu tahrîr ve ısdâr ve tarafınıza tisyâr olunmuşdur bi-
mennihî te‘âlâ vusûlünde gerekdir ki mûcebince amel ve hareket ve hilâfından be-
gâyet hazer ve mücânebet eyleyesin deyü

344
Fî 25 S sene [1]246

SAYFA 48

HÜKÜM 83

Hüve

Ermeni Kilisesi'nin inşâsı bâbında şeref vurûd eden emr-i âlîşândır

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Denizli Nâibi Mevlânâ ( ) -zîde ilmuhû- ve


kıdvetü'l-emacid ve'l-a‘yân Denizli Hâssı Voyvodası ( ) -zîde mecduhû- ve
mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân vücûh-ı memleket ve bi'l-cümle iş erleri -zîde
kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Denizli Kasabası derûnunda kâin Ermeni milletine mahsûs olan bir bâb kilise
bundan akdem muhterik olduğundan hey’et-i aslîsi üzre ta‘mîr ve inşâsına müsâ‘ade-
i seniyye-i mülûkânem bî-diriğ ve erzân kılınması millet-i mersûme tarafından istid‘â
ve istirhâm olunmuş idiğine mebnî kilise-yi mezbûr ba‘de'l-mu‘âyene keyfiyeti inhâ
olunmak üzre isti‘lâmı hâvî rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından tahrîr ve tastîr
kılınan mektûb mûcebince kilise-yi mezkûrun keşf ve misâha olundukda tûlen on
dokuz zirâ‘ ve arzan on üç buçuk zirâ‘ ve kâmeten altı zirâ‘ hey’et-i asliyesi olup
cidârlarının bir buçuk zirâ‘ enliği dâhil olarak ihrâc olunan sûretiyle kilise-i
mezkûrenin asıl cevfi tûlen on altı zirâ‘ ve arzan on buçuk zirâ‘ kaldığı ve kapısı
önünde etrâf-ı selâsesi açık sundurma ta‘bîr olunur üstü poşideli üç zirâ‘ dahi mahalli
olduğu tebeyyün eylediği bu def‘a bâ-i‘lâm inhâ olunmuş ve muktezâ-yı şer‘îsi bi'l-
fi‘l Şeyhü'l-islâm ve müfti'l-enâm olan Yâsîncizâde a‘lemü'l-ulemâi'l-mütebahhirîn
efdalü'l-füdelâi'l-müteverri‘in Mevlânâ Es-Seyyid Abdülvahhab -edâmallâhü te‘âlâ
fezâuluhû- dan lede'l-istiftâ bir karyede vaki‘ kilise-i kadîme muhterik oldukda
erbâbı hey’et-i asliyesine nesne ziyâde etmeksizin vaz‘-ı kadîmi üzre ta‘mîre kâdir
olurlar mı el-cevâb olurlar deyü bir kıt‘a fetevâ-yı şerîfe verilip keyfiyet hâk-i pây-ı
mekârim peymâ-yı şâhâneme lede'l-arz ber-mûceb-i fetevâ-yı şerîfe ta‘mîr ve inşâsı
husûsuna ruhsat-ı seniyye-i pâdişâhânem erzân kılınarak ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı
şevket-makrûn-ı mülûkânem sahîfe pîrâ-yı sudûr olmuş olmakdan nâşî mantûk-ı
münîfi ve verilen fetevâ-yı şerîfe mü’eddâsı üzre amel olunmak fermânım olmağın

345
ruhsatı hâvî işbu emr-i şerîfim ısdâr ve ( ) İle tisyâr olunmuşdur. İmdi kilise-yi
mezkûrun tûlen ve arzan ve kadden ve vüs‘aten hey’et-i aslîsini bir karış ve bir
parmak tecâvüz etmemek şartıyla mesâğ-ı şer‘-i şerîf olduğu vechle bilâ-tevsî‘ velâ
terfî‘ vaz‘-ı kadîm ve hey’et-i aslîsi üzre ta‘mîr ve inşâsı husûsuna müsâ‘ade-i
aliyye-i mülûkânem erzân kılındığı ve bu vesîle ile re‘âyâdan bir akçe alınmak ve
vaz‘-ı kadîminden ziyâde nesne ihdâsına irâ’et-i ruhsat olunmak lâzım gelir ise
cesâret edenler mes’ûl ve mu‘âteb olacaklarına şüphe olduğu siz ki nâib ve voyvoda
ve sâ’ir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz oldukda ana göre amel ve harekete dikkat ve
hilâfı vaz‘ı tecvîzden tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur buyurdum ki (…) vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref
yâfte-i sûdur olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at
makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından hazer ve mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Tahrîren fî evâhir-i şehr-i Şa‘bâni'l-mu‘azzam sene sitte ve erba‘în ve


mi’eteyn ve elf.

Be-makâm-ı Kostantınıyye el-mahrûsa

SAYFA 48

HÜKÜM 84

Bâ‘is-i tahrîr-i hurûf oldur ki

Bâ-irâde-i seniyye kâffe-i memâlik-i mahrûsaya neşr olunan mukaddime-i


Takvîm-i Vekâyi‘ gazetelerinden bu def‘a eyâlet-i Denizli hâs ve tevâbi‘ kazâlarında
kâin hâkimler dâ‘iyânelere i‘tâ olunan Takvîm-i Vekâyi‘ Gazetesi'nden on aded
gazete beher tanesinin fiyâtı şurût-ı müstahsene üzre yüz yirmişer kuruşdan cem‘an
bin iki yüz kuruş etmekle me’mûr-ı tahsîl olduğum ecilden meblağ-ı mezkûr fiyâtı
mezkûru tamâmen ve kâmilen kazâhâ hâkimleri dâ‘iyânelerinden tahsîl ve ahz
eylediğimizi müş‘ir işbu edâ tahvîli tahrîr olunup ve yedlerine i‘tâ olundu.

Fî 15 Ca sene [1]247

Süleyman…? tâbiʻ-i Mütesellim-i Kütahya

346
SAYFA 50

HÜKÜM 85

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim dergâh-ı âlî mu‘allâm kapıcıbaşılarından Denizli
Hâssı Voyvodası Osman -dâme mecduhû- ve mefâhirü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în
Denizli Hâssı'nın hâvî olduğu kazâların nâibleri -zîde ilmuhüm- ve kıdvetü'l-emâcid
ve'l-a‘yân Dîvân-ı hümâyûnum Kalemi küttâbından olup bu def‘a taraf-ı saltanat-ı
seniyyemden zikr-i âtî husûsa me’mûr ve ta‘yîn olunan Haşmet -zîde mecduhû- ve
mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yânlar ve vücûh-ı memleket ve bi'l-cümle iş erleri -
zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Bir müddetden beri vukû‘ bulan seferler takrîbiyle memâlik-i mahrûsam


ahâlîsi mürettebât-ı seferiyyeden dolayı masârıfât-ı kesîreye düçar ve bu cihetle
giriftâr-ı envâ‘-ı zarûret ve müzâyaka oldukları bedîdâr olduğundan başka tekâlîf
husûsunda bi-eyyin ve gedâ ve ehl-i İslâm re‘âyâ siyyân olarak meselâ bir kazânın
tekâlîf-i vâridesi ol kazâda bulunan ehl-i İslâm ve re‘âyânın avârız hânesine bağlı
tasarruflarında bulunan emlâk ve arâzî ve hâl ve tahammülüne göre ta‘dîl ve tesviye
şurûtuna ri‘âyet olunarak tevzî‘ ve tahsîl olunmak şurûtundan olarak ba‘zı kazâların
taraflarından aralık aralık istid‘â vukû‘uyla şurûtu mûcebince evâmir-i şerîfem dahi
tasdîr kılınmakda ise de yine tekâlîf şurûtuna adem-i ri‘ayetle ba‘zıları tasahhub ve
himâye olunarak kendilerinden hiç tekâlîf olunmayıp ve birazına dahi emlâk ve
arâzîlerinde tahammüllerinden nısf ve sülüs derecede noksân tekâlîf tarh ve tevzî‘
olunarak bu cihetle tekâlîfden anların hisseleri dahi sâir aceze-i ahâlîye tarh ve tahmîl
kılınmakda ve ehl-i zimmet re‘âyâ tâifesinin dahi üzerlerine edâsı lâzım gelen cizye-i
şer‘iyyeleri muktezâ-yı şer‘-i şerîf üzre her birinin hâl ve tahammüllerine göre ale'r-
ruûs esnâf-ı selâse i‘tibâriyle cibâyet kılınmak şurûtundan iken ekser mahallerin
cizyedârları bu usûle ri‘âyet etmeyerek tam‘-ı hâmından nâşî onu kağıda müstehık
olanlara evsat ve evsat kağıda müstehık olan re‘âyâya a‘lâ kağıt i‘tâsı ve cihet-i sâire
ile re‘âyâ fukarâsı tecrîm ve izrâr olunmakda olduğuna mebnî gerek tekâlîf ve gerek
cizye mâddesinden dolayı vukû‘bulan mezâlimin def‘ ve ref‘iyle bir hüsn nizâm
kullanılması öteden beri nuhbe-i âmâl-i hayriyet intimâ-yı pâdişâhânem olarak bunun
üzerine aralık aralık ba‘zı tedbîre teşebbüs kılınmış ise de sefer münâsebetiyle bir
hüsn sûret verilemeyip el-hâletü hâzihî gâile-i seferiye ber taraf olmakdan nâşî bu

347
husûs-ı hayriyet mensûs bu kere etrâflı ve dikkatli tutularak tedâbîr-i lâzimesinin
icrâsıyla zıll-i zalîl-i cihândârânemde müstezıl ve mahmî olan bi'l-cümle fukarâ-lyı
ra‘iyyet ve aceze-i vilâyetin sâye-i hümâ vâye-i hidîvânemde istihsâl-i esbâb-ı
âsâyişleri irâde-i kâtı‘a-i şâhâne ve emr-i pâdişâhânem muktezâsından olmakdan nâşî
şu mâdde için birkaç def‘a akd olunan Meclis-i Şûrâ'da hüsn sûreti bi't-te’emmül
lede'l-müzâkere tekâlîf mâddesinin tahkîkiyle ta‘dîl ve tesviye ve şurûtunun cümle
hakkında icrâsı ve cizye evrâkının dahi her bir re‘âyânın hâl ve tahammüllerine göre
esnâf-ı selâse i‘tibâriyle i‘tâsı ecdâd-ı izâmım zamânlarında dahi olduğu misillü
beherhâl memâlik-i mahrûsamda bulunan ehl-i İslâm ve re‘âyânın evvel emirde
taraf-ı devlet-i aliyyemden me’mûrlar ve muharrirler ta‘yîniyle tahrîr ve tektîb-i
defter olunarak her kasaba ve kurâda bulunan sağîr ve kebîr ehl-i İslâm ve re‘âyânın
ikrârı bilinmek sûretiyle hâsıl olacağı cümle tarafından beyân birle ol vechle
memâlik-i mahrûsamdan iktizâ eden mahallere taraf-ı Devlet-i aliyyemden mahsûs
me’mûrlar ve muharrirler gönderilmiş ve sen ki mûmâ-ileyhsin senin derkâr olan
dirâyet ve sadâkatine mebnî Denizli Hâssı'nın hâvî olduğu kazâlarda bulunan ehl-i
İslâm ve re‘âyânın tahrîri mâddesine dahi senin me’mûriyetin husûsuna irâde-i
seniyye-i mülûkâne ta‘lîkiyle ol bâbda hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı
pâdişâhânem sahîfe pîrâ-yı sudûr olmuş olmakla muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre
serî‘an bu tarafdan hareket ve savb-ı me’mûre varıp zikr olunan kazâların ehl-i İslâm
ve re‘âyâdan olan kâffe-i ahâlîsini ma‘rifetin ve cümle ma‘rifet ve ittifâkıyla tahrîre
şürû‘ ve mübâşeret birle ehl-i İslâm için başka ve re‘âyâ için başka defter tutularak
sağîr ve kebîr hiç birisi geriye kalmayarak cümlesini sâkin oldukları mahallerin isim
ve şöhretleriyle sebt ve terkîm ve ba‘dehû iktizâ-yı hüsn-i nizâmına bakılmak için
ahâlînin mikdâr ve kemiyyetini mübeyyin defterlerinin Dersaadetime îsâl ve
takdîmine mübâderet ve bundan böyle re‘âyânın cizye evrâkı muktezâ-yı şer‘-i enver
esnâf-ı selâse i‘tibâriyle verilecek olmakdan nâşî re‘âyânın hîn-i tahrîrinde sinleri ve
hâl ve keyfiyetleri gereği gibi anlaşılarak ve yedlerinde bulunan cizye kağıtlarına
dahi bakılarak a‘lâya müstehık ise a‘la ve evsat ve ednâya lâyık ise evsat ve ednâ
deyü isimleri üzerlerine işâret olunması ve yedlerinde cizye kağıdı bulunmayıp
tezkire ibrâz edenlerin dahi hâlleri bi't-tahkîk tahrîr kılınması husûsuna mübâderet ve
bir kasaba ve karyenin defterde mukayyed ra‘iyyet ve ra‘iyyeti oğullarından terk-i
vatan ile âhar mahallere gidenler vardıkları yerlerde avârızhâne kayd olunmamış ve
sâkin olalı on seneyi tecâvüz etmemiş olduğu hâlde o misillüler kaldırılıp asıl

348
ra‘iyyet kayd olundukları kasaba ve kurâya nakl ve iskân ettirilmek iskân şurûtundan
olmak mülâbesesiyle Denizli Hâssı'nın kazâ ve kurâsında o makûle yabancı müslim
ve re‘âyâ var ise anlar için başka defter tutularak hâl ve keyfiyet ve mukaddemden
sâkin oldukları kasaba ve karyenin isim ve şöhretleriyle sebt ve kayd olunup
defterinin Dersaadetime îsâl ve takdîmi imrârına kemâl-i ikdâm ve müsâra‘at ve
tahrîr olunacak ehl-i İslâm ve re‘âyânın birazı ba‘de zamân fevt olup helâk olmak
veyahut li-ecli'l-maslaha diyâr-ı âhara gitmek ve taşralarda bunlardan dahi
vilâyetlerine gelmek ve yeniden çocuk tevellüd etmek cihetleriyle bu husûsun ardı
boşanılmak lâzım gelir ise bu kadar tekellüf ile husûle gelecek nizâmın pek az
vakitde muhtel ve müşevveş olunmasını mûcib olacağı zâhir olmak hasebiyle bundan
böyle nizâm dâimen ve müstemirren icrâsı zımnında tahrîr olunan ehl-i İslâm ve
re‘âyâdan fevt ve helâk olanların isimleri defterden terkîn ve taşradan gelecek ve
yeniden tevellüd edeceklerin isimleri müceddeden sebt ve terkîm olunarak
Dersaadetimde olan kaydları dahi tashîh ve tenfîh olunmak üzre üç mâhda bir kere
defterleri bu tarafa gönderilerek nizâm-ı mezkûrun tatarruk-ı halelden vikâyesi
vesâiliniin istihsâline sadaka rü’yet ve ba‘zı karyeler fi'l-asl köprücü ve derbendci
misillü nâm ile mukaddemâ mu‘âf kayd olunup ma‘a hâzâ şimdilerde hiç hizmetleri
kalmayarak fakat mu‘âfiyetleri bekâsıyla tekâlîf-i vâkı‘adan hisseleri sâir aceze-i
ahâlî ve re‘âyaya tarh ve tahmîl olunarak bu keyfiyet dahi aman emânetullâh olan
fukarâ ve zu‘efâya tekâlîf hisselerinin ağır düşmesini mûcib ve iz‘âc ve idrârlarını
müstelzim ve müstevcib olmak şu husûsa dahi i‘tinâ ile bî-lüzûm olan bu makûle
mu‘âfiyetler hangi karyelerde ise refte tahrîr ve işârete dikkat eylemek fermânım
olmağın mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve yedine i‘tâ olunmuşdur imdi bu
husus mevâdd-ı sâireye mukîs olmayıp bi-avnihî te‘âlâ âmme-i ibâdullâh hakkında
bi'l-vücûh refâh ve râhatı müntic olacak umûr-ı hayriyyeden olduğuna binâen bu
bâbda sünûh ve sudûr eden irâde-i ma‘delet âde-i hidivânemin icrâsına cümle
tarafından kemâliyle ikdâm ve dikkat lâzimeden olmakla göreyim seni mebcûl
olduğun kâr güzârî ve dirâyet muktezâsı ve bâlâda tahrîr ve beyân olunan vesâyâ ve
tenbîhât iktizâsı üzre mârru'z-zikr Denizli Hâssı'nın kazâ ve kurâsında bulunan
mecmû‘ ehl-i İslâm ve re‘âyâ inzimâm-ı re’y-i ma‘rifetin ve cümle inzimâmıyla
tahrîr birle iktizâ-yı hüsn ve nizâmına bakılmak üzre defterlerinin Dersaadetime îsâl
ve takdîmine müsâra‘at olunması mâddesi hakkında olan irâde-i seniyyemin dahi
icrâsına mezîd ihtimâm ve dikkat ve o makûle köprülere ve derbendlere merbûtiyet

349
ile mu‘âf olanhların dahi deftere işâret olunmasına mezîd i‘tinâ ve sarf-ı reviyyet
eylemek kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ma‘lûmun oldukda ber-vech-i tahrîr infâz-ı
emr ve tenbîhât-ı şâhânemle icrâ-yı levâzım-ı me’mûriyet ve sadâkate vüfûr sa‘y ve
gayret eyleyesin siz ki kapıcıbaşı ve a‘yânlar ve sâir mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı
emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz olarak mûceb ve muktezâsı üzre amel ve
harekete bi'l-ittifâk kemâl-i ihtimâm ve mübâderet ve mevâdd-ı mezkûrenin minvâl-i
muharrer üzre icrâsından maksûd mücerred ahâlî-i memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyetin
istihsâl-i kemâl-i asâyiş ve istirâhatleri irâde-i seniyyeme mebnî idiği zâhir ve ru
nümûd olmakdan nâşî bu bâbda hizmet-i mübâşiriyeden dolayı fukarâ ve ze‘efâya
bâr olmamak üzre me’mûr-ı mûmâ-ileyhin iktizâ eden harcırahı ve harclığı bu
tarafdan cânib-i seniyyü'l-menâkıb-ı şâhânemden kendisine inâyet ve i‘tâ kılınmış
olduğuna ve memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyete nâfi‘ maslahata me’mûriyeti cihetiyle
ol tarafda bulunduğu hengâmda fakat bu mâddeye mahsûs olmak üzre îcâb eden
me’kûlât-ı …?memleket tarafından rü’yet olunmakda bir gûne beis olmayacağına
binâ’en me’mûr-ı mûmâ-ileyhin zikr olunan kazâlarda ikâmet eylediği müddetde
lüzûm ve iktizâsı vechle yalnız me’kûlâtı cânib-i vilâyetden i‘tâ olunup bundan başka
hizmet-i mübâşiriye ve hediye nâmı ve nâm-ı âhar ile ahâlî-i fukarâdan bir akçe ve
bir habbe tahsîl ve i‘tâsı misillü vaz‘ ve hâlet vukû‘undan be-gâyet hazer ve
mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur vusûl buldukda bu
bâbda şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket ve hilâfından be-gâyet hazer ve
mücânebet eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Tahrîren fi evâhir-i şehr-i Rebî‘ü'l-âhir li-sene sitte ve erba‘în ve mi’eteyn ve


elf.

Be-makâm-ı Kostantınıyye el-mahrûsa

SAYFA 52

HÜKÜM 86

Senede iki def‘a tevzî‘ine irâde-i seniyye ta‘alluk birle Kütahya Sancağı'ndan
bâ-emr-i âlî matlûb otuz bin kuruş ref‘-i menzil bedelinden kırk altı senesine vâki‘

350
kırk beş senesi rûz-ı Kasım i‘tibâriyle taksît-i sânîsi olan yalnız on beş bin kuruşdan
Denizli ve tevâbi‘i kazâlarının hisse-i musîbeleri ber-mûceb-i pusula-i şer‘iyye

Fî gurre-i C sene [12]46

1054,5 kuruş Kazâ-i Denizli

0803 kuruş Kazâ-i Ezine

0477 kuruş Kazâ-i Çarşamba

0251 kuruş Kazâ-i Gököyük

0427 kuruş Kazâ-i Honaz

3012,5 kuruş

Yalnız üç bin on iki buçuk kuruşdur.

Mûcebince Kütahya müseteselliminden buyuruldusu dahi gelmişdir.

Fî gurre-i C sene [1]246 bâ-mübâşeret-i Yusuf Kavas

SAYFA 52

HÜKÜM 87

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından hâlâ Denizli
Hâssı Voyvodası Tavaslı Osman -dâme mecduhû- ve kıdvetü'n-nüvvâbi'l-
müteşerri‘în Denizli Hâssı Kazâsı Nâibi Mevlânâ -zîde ilmuhû- tevkî‘-i refî‘-i
hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lum ola ki KütahyaSancağı Mütesellimi Halil Kamilî -zîde
mecduhû-nun bu def‘a Dersaadetime gönderdiği bir kıt‘a takrîri meâlinde Bahr-i
Sefîd Boğazı Muhâfazası'na me’mûr askerin mâhiyeleri için iki yüz kırk beş senesi
Rebî‘ü'l-evveli gurresinden sene-i merkûme Şubat'ı gâyetine değin tertîb-i sânî
olarak livâ-i mezbûr kazâlarıyla havâss-ı celîle-i şâhânemden Denizli Hâssı
kazâlarından altı aylık olmak üzre tertîb olunan mâhiyenin mahallerine teslîmine
medâr yüsr ve suhûlet olmak için livâ-i mezbûrda kâin voyvodagân hisseleri

351
Deraliyyemden sarrâfları tarafından mâh be-mâh i‘tâsı husûs karâr verilmiş ve husûs-
ı mezbûr hissesinden mâ‘adâsı mahalline teslîm olmuş olduğundan işbu husûs-ı
mezbûr voyvoda-i sâbık Abdullah tarafına yazılarak sarrâf tarafına iş‘ârı mütesellim-
i mûmâ-ileyhe tahrîr ve inhâ etmiş ise de ol vechle tahrîrât irsâli iktizâ etmeyeceğini
îmâ etmiş merkûm Abdullah'ın vefâtına mebni husûs-ı mezbûr sen ki voyvoda-i
mûmâ-ileyhsin sana bi't-tahrîr lede'l-mütâla‘a mâhiye-i mezbûr bâ-irâde-i seniyyem
afv olundu diyerek cevâb yazmış ve afvi husûsuna irâde-i aliyye ta‘alluk eden
Cumâde'l-âhir ve Receb ve Şa‘bân mâhiyeleri olduğu beyân olunarak müteveffâ-yı
mûmâ-ileyhin mahfûz olan tahrîrât tarafına gönderilmiş ise de mâhiye-i mezbûreyi
hâss-ı mezbûr ahâlîsi tamâmen te’diye etmişlerdir deyü inhâ olunmuş ve ahâlî-i
mezbûrenin te’diye eylediklerini senedât matlûb kılınmış ise de mâhiye-i mezbûrenin
tahsîline bir gûne irâde-i seniyye ta‘alluk etmedikçe vermeyeceğini îmâ etmiş
olduğunu ve mâhiye-i mezbûreden ber-mûceb-i pusula şer‘î hâs-ı mezbûr kazâlarına
beher mâh üçer bin yüz elli yedi kuruş isâbet edeceğini beyân ederek mâhiye üçer
bin dokuz yüz elli yedişer kuruşun üç aylık lâzım gelen on bir bin sekiz yüz bu kadar
kuruşun hâss-ı mezbûrun ahâlîsinden tahsîli bâbında emr-i şerîfim i‘tâsı husûsuna
müsâ‘ade-i aliyyem erzân kılınmasını tahrîr ve inhâ eylediğin ecilden kuyûd-ı lâzime
ba‘de'l-ihrâc iktizâsına ricâl-i devlet-i aliyyemden Darbhane-i âmirem nâzırı
iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid Ali Rıza -dâme mecduhû- isti‘lâm olundukda
boğaz-ı mezkûr muhâfaza ve me’mûr-ı asâkirin mâhiyeleri için livâ-i mezbûrdan
müretteb altı yüz seksen neferin beheri otuzar kuruşdan îcâb eden yirmi bin dört yüz
kuruşun beher mâh sarrâfları tarafından tahsîl ve hazîne-i âmireme teslîmi için iki
yüz kırk beş senesi evâhir-i Muharreminde ilmuhaberin ve boğaz-ı mezkûr
muhâfazası için livâ-i mezbûrda kazâlardan müretteb olan neferât-ı mezbûrenin
beheri mâhiyesi otuzar kuruşdan tahsîl olunmak üzre yirmi bin dört yüz kuruş
bedelâtının iki yüz kırk beş senesi Cumâde'l-âhiresi gurresinden i‘tibâren afvi
husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk ederek ol bâbda i‘mâl-i hâli müş‘ir emr-i şerîfim
verilmiş idiği ve mâhiye-i mezbûreden hâs-ı mezbûra isâbet eden mebâliğin tahsîline
dâir emr-i şerîfim verildiğinin kaydı bulunmadığı kuyûddan müstebân olmakla bu
sûretde mâhiye-i mezbûre mâh-ı mezkûr gurresinden i‘tibâren afv olunmuş olduğuna
binâen meâl-i inhâya nazaran mâhiye-i mezbûrdan bâ-pusula-ı şer‘iyye hâss-ı
mezbûr kazâları ahâlîsine mâhiye üçer bin dokuz yüz elli yedişer isâbet ederek üç
aylık on bir bin sekiz yüz bu kadar kuruşun henüz i‘tâ olunmadığı vâki‘ ise

352
ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘iyle tahsîl ve mütesellim-i mûmâ-ileyh tarafına i‘tâ ve
teslîm olunmak bâbında sana hitâben emr-i şerîfim ısdârı menût-ı re’y-i âlîşânım
idiğini i‘lâm eylediği bâ-takrîr lede'l-arz mûcebince emr-i şerîfim ısdârı husûsuna
irâde-i aliyyem ta‘alluk edip ol vechle amel ve harekete mübâderet eylemen
fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi
vusûlünde keyfiyyet irâde-i aliyyem mantûku emr-i şerîfimden ma‘lumun oldukda
fermân olduğu ve bâlâda bast u beyân kılındığı üzre mâhiye-i mezbûreden bâ-pusula-
i şer‘iyye hâss-ı mezbûr kazâları ahâlîsine mâhiye üçer bin dokuz yüz elli yedişer
kuruş isâbet ederek üç aylık on bir bin sekiz yüz bu kadar kuruşun henüz i‘tâ
olunmadığı vâki‘ ise ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘iyle tahsîl ve mütesellim-i mûmâ-
ileyh tarafına edâ ve teslîm olunması husûsuna mezîd i‘tinâ ve dikkat eyleyesin ve
sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin sen dahi mûcib-i emr-i şerîfimle amel ve hareket
eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.

Fi 15 N sene [12]46

SAYFA 53

HÜKÜM 88

Senede iki def‘a tevzî‘ine irâde ta‘alluk birle bin iki yüz kırk beş senesi rûz-ı
Hızır ibtidâsından kırk altı senesi rûz-ı Kasımına değin altı mâh zarfında Hâss-ı
Denizli ve tevâbi‘i kazâlarından bâ-emr-i âlî matlûb buyurulan mâl-ı imdâd-ı
hazariye ve ref‘-i menzil bedelinin taksît-i sânîsi ve kalyoncu bedelinin taksît-i evveli
ve murûr ve ubûr eden mübâşirân hizmetleri ve masârıfları ve masârıfât-ı sâire bi'l-
cümle kazâlar ma‘rifetleri ve ma‘rifet-i şer‘le yegân yegân hesâb olundukda yalnız
doksan yedi bin yedi yüz yetmiş iki buçuk kuruşa bâliğ olduğunun defteridir ki zîrde
beyân olunur.

Fi 17 C sene [1246

00954,4 kuruş

Sene [12]46 Taksît-i sânî mâl-ı hazariye

00300 kuruş Hizmeti

353
03000 kuruş sene [12]45 Taksît-i sânî bedel-i ref‘-i menzil

00300 kuruş Hizmeti

18750 kuruş sene [12]46 Taksît-i evvel bedel-i kalyoncu nefer 75 aded an-
kazâhâ-i Denizli ve Honaz

5550 kuruş hizmeti

28804 kuruş

39500 kuruş Ber-mu‘tâd voyvoda ağaya ikrâmiye

03750 kuruş Zeynelabidin Efendi'nin bâ-sened matlûbundan

06250 kuruş Konak hademe odalarının ta‘mîri 11 aded oda masrûfât

01350 kuruş Konağın mefrûşât ta‘mîri

79654 kuruş

00300 kuruş Asâkir-i mansûre isti‘câline gelen Kütahya mübâşirine

02985 kuruş Bâ-emr-i âlî isbâl olunan asâkir 60 aded nefer harclıkları ve
ma‘iyyetlerine giden adamlar harcirâhı

00150 kuruş Kel Mehmed berâ-yı teşftîş Kütahya mübâşirine hizmet

00150 kuruş Bedel-i ref‘-i menzilin isti‘câline gelen hizmet

00100 kuruş Dîvan ocağının ik‘âdı için gelene hizmet

83339 kuruş

00180 kuruş Murûr ve ubûra konak verilmesi için gelen mübâşire hizmet

00150 kuruş Tâife-i hukkâm kuruş birer para terekeden almalarına dair gelene
hizmet

00405 kuruş Afyon ve şem‘-i asel ve sâir muhtekir verilmesi için gelene
hizmet

354
02750 kuruş Konak emri kable'l-vurûd murûr ve ubûra verilegelen konak
masârıfları

86824 kuruş

02750 kuruş Tâife-i delîlân tecâvüz etmemeleri için derbend ve ma‘ber olan
mahaller vaz‘ olunan adamlara ücret

00300 kuruş Murûr ve ubûra dikket olunmasına dâir gelene hizmet

00250 kuruş Çanakkalesi mâhiyesi için gelene hizmet

00300 kuruş Kütahya Müteselliminin ibkâsıyla gelene hizmet

90424 kuruş

00140 kuruş Cezâirlilerin adem-i tevkîflerine dâir gelene hizmet

00150 kuruş Senede iki def‘a tevzî‘ olunmak için gelene hizmet

00150 kuruş İslâm'ı kabul etmeyen üserâ vilâyetlerine gitmeleri için gelene
hizmet

00150 kuruş Kiracı başıları sa‘at başına birer para almaları için gelene hizmet

91014 kuruş

01785 kuruş Otuz dokuz nefer firârî asâkirin masârıfıyla ma‘iyyetlerine giden
adamların harcirâhları

00300 kuruş Cezayir firârîlerine dâir gelene hizmet

00200 kuruş Def‘a Çanakkalesi mâhiyesi için gelene hizmet

00410 kuruş Asâkir-i firârîleri için bâ-buyuruldı-i Seraskerî gelen Mehmed


Ağa Yüzbaşıya ve kavâsa hizmet

00210 kuruş Afyon ve şem‘-i asel ve sâir İzmir ihtisâbına verilmesi için
gelene hizmet

93919 kuruş

355
93919,5 kuruş nakl-i yekûn

00120 kuruş Kiracıların sâ‘at başına birer para almaları için Deraliyye'den
gelene hizmet

00250 kuruş Akçe fiyâtına dâir ve murûr ve ubûra dikkat olunmasına


mütedâir gelene hizmet

01000 kuruş Ber-mu‘tâd a‘yân-ı beldeye

02482,5 kuruş Harc-ı imzâ birer para

97772 kuruş

Yalnız doksan yedi bin yedi yüz yetmiş iki buçuk kuruşdur.

Hurrira bi-ma‘rifeti'l-vücûhi'l-ahâlî ve'ş-şer‘i'l-âlî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed Şâkir el-müvellâ el-


hilâfetuhû bi-Kazâ-i Denizli -gufira lehû-

Kazâ-i Denizli 35472 kuruş

Kazâ-i Ezine 23750 kuruş

Kazâ-i Buldan 17850 kuruş

Kazâ-i Gököyük 8925 kuruş

Kazâ-i Honaz 11925 kuruş

Nefs-i Kasaba-i Denizli tevzî‘i der-vakt-i Kasım

Fi 17 C sene [1]246

35472 kuruş pusula-i mezkûr

04000 kuruş müftü efendiye

356
00300 kuruş Odabaşıya

00250 kuruş Şehir kethüdâsına

00050 kuruş Kabristân ve İncirpınar mütevellîlerine

39972 kuruş

00200 kuruş Hacı İbili'ye hasır bahâsı

03250 kuruş Hâkim Efendiye ber-mu‘tâd

00500 kuruş Hüddâmiye ma‘a kethüdâiye

01396,5 kuruş Mahkeme ta‘mîri ma‘a cedîd oda

00150 kuruş Katibiye

00060 kuruş muhzırlara

45528 kuruş

04500 kuruş Sucular 500 kuruş, Hisariçi 500 kuruş, Bereketler 3500 kuruş

03000 kuruş mekkâreci başı ağaya

00576 kuruş Menzilcinin beygir kirası

00100 kuruş Kadîmden menzilcinin alacağı

00756 kuruş Bakâyâdan kesr kalan

00060 kuruş Barut-ı siyah 12 kıyye

54520 kuruş

Yalnız elli dört bin beş yüz yirmi kuruşdur.

Ahtoy 18255 kuruş

Meydan 1250 kuruş

357
Saray 1260 kuruş

Kürkcüler 1285 kuruş

Çarmıd 715 kuruş

Asil Bey 480 kuruş

Alacamescid 415kuruş

Eceler 70 kuruş

Güzerlik 7555 kuruş

Gerebostan 375kuruş

Câmi‘-i Kebîr 1150 kuruş

Debbağlar 1260 kuruş

Abdülguddüs 925 kuruş

Kuramaz 595 kuruş

Kayacık 985 kuruş

Gazi Emir 580 kuruş

Kurşunlu 1295 kuruş

Arablar 530 kuruş

Zimmiyân 4000 kuruş

Karcı Karyesi 12880 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1185 kuruş

Karye-i Kınıklı 975 kuruş

Karye-i Manastır 2325 kuruş

358
Karye-i Çakmak 3975 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1325 kuruş

Karye-i Saruhan 575 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1425 kuruş

Karye-i Kebîr 200 kuruş

Karye-i Karaman 935 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 880 kuruş

Karye-i Göveçlik 1250 kuruş

Karye-i Kurudere 625 kuruş

Karye-i Eskihisar 310 kuruş

Karye-i Goncaali 475 kuruş

Karye-i Şemikler 1245 kuruş

Karye-i Bağbaşı 440 kuruş

Karye-i Zeytun 315 kuruş

Karye-i Gerzele 2375 kuruş

Karye-i Kayıhan 365 kuruş

Karye-i Tekye 235 kuruş

Maktû‘ât 700kuruş

Hurrira bi-ma‘rifeti'l-vücûhi'l-ahâlî ve'ş-şer‘i'l-âlî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed Şâkir el-müvellâ el-


hilâfetuhû bi-Kazâ-i Denizli -ufiye anhü-

64 nefer fi 11 M sene [12]46 târîhiyle Kütahya'ya mersûl 300 nefer


tertîbinden Denizli ve tevâbi‘i kazâları hissesine matlûb

359
39 nefer işbu asâkirden bâkî kalmış deyü matlub nâ-makbûl 19 nefer yeni
tertîb 60 neferden müteşekkil 12 aded cem‘an fi 23 Ra sene [12]46 Hacı Kara
Mustafa yediyle Kütahya'ya irsâli

24 nefer Humbaracı ve lağımcı deyü matlûb

03 nefer Firârî bunlar fi 11 Ca sene [1]246 şehir kethüdâsı ma‘rifetiyle irsâl


olunan

SAYFA 54

HÜKÜM 89

Emr-i âlîşân

Düstûr-ı mükerrem ve mu‘azzam müşîr-i müfehham ve muhterem nizâmü'l-


âlem müdîrü umûri'l-cumhûr bi'l-fikri's-sâkıb mümehhidü bünyâni'd-devle ve'l-ikbâl
müşîrü erkâni's-sa‘âde ve'l-iclâl el-mahûfu bi-sunûfi'l-avâtıfı'l-meliki'l-a‘lâ Anadolu
Vâlîsi ve Şark cânibi Seraskeri olup kal‘a-i Sultâniye Muhâfızlığı uhdesine ihâle
kılınan sadr-ı sâbık vezîr-i adâlet semîrim Ebûbekir Paşa -edâmallahü te‘âlâ iclâluhû
ve ikbâluhû- ve akzâ kuzâti'l-müslimîn evlâ vülâti'l-muvahhidîn ma‘denü'l-fezâil
ve'l-yakîn râfi‘ü i‘lâmi'ş-şerîfe ve'd-dîn vârisü ulûmi'l-enbiyâ-i ve'l-münselîn el-
muhtassu bi-mezîd-i inâyeti'l-meliki'l-mu‘în mevlâ fihâmdan Kal‘a-i Sultâniye
ma‘âşı ihsân hümâyûnum kılınıp ber-vech-i usûl Molla nasb kılınan Elhâc Ahmed
Paşa zâde Mîr Es-Seyyid Abdullah İzzet -zîdet fezâiluhû-

SAYFA 54

HÜKÜM 90

Tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Asâkir-i mansûre taburları noksânları ve ikmâlleri zımnında Anadolu'da kâin


kazâlardan müretteb olan mansûre neferâtı peyder pey Dersaadetime gönderilmekde
ise esnâ-yı râhda uğradıkları kasabât ve kurâda lâyıkıyla bakılıp beytûtetleri için

360
münâsib mahallerde dahi kondurulmadığından sefîl olarak bu cihetle içlerinden
ba‘zısı bi'z-zarûr firâr etmekde oldukları bu def‘a bi'l-ihbâr tahkîk kılınıp neferât-ı
merkûme mücerred îfâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve i‘lâ-yı kelimetullâhi'l-ulyâ niyyet-
i hayriyesiyle tertîb ve tanzîm olunmuşken asâkir-i mansûre taburları ikmâli için celb
olunmakda olduğundan herhâlde kendilerine ri‘ayet olunarak lâyıkıyla bakılıp sefâlet
ve firârdan muhâfazaları husûsuna i‘tinâ ve dikkat cümle me’mûrîne lâzime-i zimmet
iken bi'l-aks iğmâz ve tesâmüh sûretlerine hîzân olunması uygunsuz keyfiyet olduğu
zâhir ve min külli'l-vücûh rızâ-yı meyâmin irtizâ-yı mülûkâneme münâfî ve muğâyir
olmakla siz ki vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir
mûmâ-ileyhimsiz zikr olunan taburları noksânları ikmâli için mahallerinden
gönderilmiş olan neferât her hanginizin taht-ı hükûmet ve kazâlarınıza vurûd eder ise
münâsib mahfûz mahallere kondurularak kendilere güzelce bakılarak bir gûnâ sefâlet
ve muzâyaka çektirilmemesi ve herhâlde firârdan muhâfazaları husûsuna kemâl-i
ihtimâm ve dikkat eylemeniz fermânım olmağın tenbîhen ve ihtimâmen mahsûsen
işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tatarlarından
kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Osman -zîde kadruhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi neferât-
ı merkûmeden zîr-i hükûmet ve idârenizde kâin kasabât ve kurâya vurûd edenleri
münâsib ve mahfûz mahallere kondurup ve lâyıkıyla baktırıp kat‘â sefâlet ve
müzâyaka çektirilmemesi ol vechle firârdan muhâfazaları esbâbının istihsâline mezîd
sa‘y ve dikkat eylemeniz kat‘î matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu bâbda iğmâz ve
müsâmaha misillü vaz‘ ve hâlete bir vechle câiz olmadığı ma‘lûmunuz oldukda ber-
vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı emr ve irâde-i seniyyeme vufûr akdem ve
gayret ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i
sudûr olan vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla âmil
olasız şöyle bilesiz alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasız.

Vasale

Fi 21 C sene [1]246

361
SAYFA 55

HÜKÜM 91

Medîne-i Denizli Ermeni tâifesinden İzmirli Basmacı Agob nâm kefere


düyûnu terekesinden ez-yed olarak mürd olmakla bi'l-cümle ashâb-ı düyûnu
ma‘rifetleriyle mâlı furuht ve guremâ tarîkiyle ashâb-ı düyûna teslîm olunan meblağ
zîrde beyân şude.

600 kuruş Çarşıda nısf-ı dükkan İzmir mütemekkinlerinden Tekofor nâm


zimmîye bey‘ olunmuşdur fî 15 C sene [1]246 hüccet dahi verilmişdir.

150 kuruş Nısf-ı dükkânın icâresi kezâ

750 kuruş

075 kuruş Resm-i âdîsi fürûnihâde

675 kuruş

Yalnız altı yüz yetmiş beş kuruş guremâ tarîkiyle ashâb-ı düyûna taksîm ve
teslîm olunduğu zîrde beyân olundu.

İzmirli Tekofor nâm kefereye bâ-temessük deyn-i müsbit

5000 kuruş

526 kuruş 10 para guremâdan isâbet eden

Koca Bıyık Hacı Mustafa'ya deyn-i müsbit

400 kuruş

42 kuruş 25 para guremâdan aldığı

Dükkan müşteriki Veli Hüseyin'e deyn-i müsbit

362
300 kuruş aldığı

31,5 kuruş guremâdan

Yağcıoğlu Lipan'ın deyn-i müsbit

400 kuruş

42 kuruş 25 para guremâdan aldığı

Kalaycı Sarin'in deyn-i müsbit

50 kuruş

5 kuruş 10 para guremâdan aldığı

Zevcesi Tekori nâm zimmiyenin deyn-i müsbit

170 kuruş

18 kuruş 5 para guremâdan aldığı

Edla nâm keferenin deyn-i müsbit

80 kuruş

8 kuruş 15 para guremâdan aldığı

Cem‘an yekûn guremâ tarîkiyle ashâb-ı duyûna verilen

675 kuruş Yalnız altı yüz yetmiş beş kuruşdur.

363
SAYFA 55

HÜKÜM 92

Medîne-i Denizli mahallâtından Rum Mahallesi sâkinlerinden olup bundan


akdem fevt olan Duhancı Haralanbo nâm zimmînin düyûnu terekesinden ez-yed
olmakla ashâb-ı düyûnu guremâ tarîkiyle ahz eyledikleri meblağ beyân olunmuşdur.

Fî gurre-i C sene [1]246

Menzilinde eşyâ-i mecûdesi 235 kuruş

Nısf-ı menzili 800 kuruş

Sağirûna bâ-ma‘rifet-i şer‘ tahsîl olunup gelen meblağ 498 kuruş 10 para

Sağîrûna gelen duhân …? min haysi'l-mecmû‘ akçeleri 974 kuruş

Cem‘an yekûn

2507 kuruş

0250 kuruş Resm-i âdîsi fürû nihâde

2257 kuruş

0278 kuruş Hâcı Mustafa Ağa'ya verilen fürû nihâde

1979 kuruş

Yalnız bin dokuz yüz yetmiş dokuz kuruş taksîm-i guremâ olduğunun isim ve
şöhretiyle zîrde beyân olunur.

Abdüloğlu Mustafa'ya deyn-i müsbit

600 kuruş kendine teslim

202 kuruş guremâsı

364
Honazlı Hacı Hasan'a

909 kuruş

333 kuruş guremâ vekîli Abdül oğluna teslîm

Devletli Mehmed Ağa'ya

75 kuruş

25 kuruş guremâsı Hristoğolo Kaymoynus'a edâ şude Hacik re’yiyle

Duhâncı Mehmed'e

130 kuruş

32 kuruş guremâsı vekîli Abdül oğluna teslîm

Boyacı Kostanti

1000 kuruş

395 kuruş guremâsı

Moşko Bahçivan

700 kuruş

237 kuruş guremâsı

Değirmenci Dimitri'nin veresesine

236 kuruş

057 guremâsı

365
Zevcesi Azte'ye

879 kuruş

317 kuruş deyn-i müsbit

Kardeşi Kostanti'ye

1200 kuruş

392 kuruş guremâsı deyn-i müsbit

Medîne-i Denizli mahallâtından Yorganbattı Mahallesi sâkinlerinden olup


bundan akdem düyûnu terekesinden ez-yed olduğu hâlde fevt olan El-Hâc Mercan
nâm müteveffânın muhallefâtıyla ashâb-ı düyûnun guremâdan aldıkları meblağ
beyân olundu.

Fî 12 B sene [1]246

Menzili 1 aded, 1600 kuruş(İşbu menzili on sekiz mâh mehil ile mahkeme
muhzırı Musa iştirâ eylemişdir)

Dükkân ma‘a tezgâh 500 kuruş

Eşyâ-i sâiresi 115 kuruş

Boya parası 50 kıyye, 225 kuruş ma‘a taş

Düyûn-ı müsbitesi zîrde beyân

Yorgancı Hâcı Ahmed Ağa

300 kuruş

120 kuruş

366
Hâcı Bacaksız

115 kuruş

46 kuruş

Okçuoğlu Hâcı Ahmed'e

102 kuruş

40 kuruş

Solakoğlu Süleyman'a

1190 kuruş

478 kuruş

Kara Hâcı Mehmed zâde El-Hâc Ali'ye

25 kuruş

10 kuruş

Hâcı Hafız'a

10 kuruş

4 kuruş

Çakmaklı Hâcı Osman'a

4,5 kuruş

1 kuruş

367
Berber oğluna

13 kuruş

5 kuruş

Manastırlılara

17,5 kuruş

6 kuruş

Kızılcabölüklü Kasab oğlu Ahmed'e

200 kuruş

60 kuruş

Kırcalı Mustafa'ya

33 kuruş

13 kuruş

Kırmızı Boyacı Sarı Mustafa'ya

700 kuruş

260 kuruş

Hâcı …?boya akçesi

2000 kuruş

368
565 kuruş kıbel-i şer‘den ale'l-hesâb verilmişdir.

155 kuruş menzili iştirâ eden Musa'dan alacak

Mihr-i mü’eccel-i zevce

150 kuruş

60 kuruş

Bâlâda muharrerü'l-esâmî ashâb-ı duyûna târîh-i kitâbdan on sekiz mâh


murûruna menzil iştirâ eden mahkeme muhzırı Musa tamâmen edâsına ta‘ahhüd
etmekle bi-aynihî yedine memhûren sened-i şer‘iyye verilmişdir.

29 Şa‘ban sene 1246 fi't-târîhi'l-mezkûr

SAYFA 56

HÜKÜM 93

Anadolu'nun Sağ kolu ile yemîn ve yesârıyla nihâyetine varınca vüzerâ ve


mîr-i mîrân ve mütesellîmin ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâba ve vücûh-ı memleket ve
bi'l-cümle iş erleri ma‘lûm ola ki,

Asâkir-i mansûre taburları noksânlarının itmâm ve ikmâl zımnında Anadolu


ve Rumeli'nde kâin kazâlardan peyder pey taleb ve tertîb olunmakda olan neferâtdan
Dersaadetime vurûd edenlerin ekserî esnâ-yı râhda uğradıkları kasabât ve kurâda
lâyıkıyla bakılıp beytûtetleri için münâsib mahallere kondurulmadığından sefîl olarak
bu cihetle içlerinden ba‘zıları dahi bi'z-zarûr firâra ibtidâr etmekde oldukları
mukaddemâ tahkîk kılınmış olduğuna mebnî bundan böyle o makûle neferâta
yollarda ri‘âyet ile sefâlet ve firârdan vikâyelerine i‘tinâ ve dikkat olunması husûsu
bundan akdem Anadolu ve Rumeli'nin üçer kollarına mahsûs evâmir-i şerîfem ısdâr
ve tisyârıyla tenbîh kılınmış ise de yine bu husûsa vülât ve hukkâm ve zâbitân
taraflarından lâyıkıyla takayyüd olunmadığından o makûle Dersaadetime gelmekde
olan referât-ı matlûbe yollarda envâ‘-ı zahmet ve sefâlete düçâr ve ol vechle bi'z-

369
zarûr firârı ihtiyâr etmekde ve bu tarafdan me’zunen sılasına giden asâkir-ı mansûre
neferâtına bakılmayıp me’kûlât ve mâlzemeleri tedârikinde giriftâr-ı ıstırâb ve
zarûret olmakda oldukları bu def‘a vâsıl-ı sem‘-i mekârim-menbaʻ-ı pâdişâhânem
olup neferât-ı merkûme mücerred ebnâ-yı farîza-i cihâd ve gazâ ve i‘lâ-yı
kelimetullâhi'l-ulyâ niyyet-i hâlisasıyla tertîb olunmuş olduğundan mukaddemlerde
lâzime-i hürmet ve ri‘âyetleri icrâsına i‘tinâ ve dikkat kâffe-i me’mûrîne vâcibe-i
zimmet idiği zâhir ve bunlar delîl ve tüfenkçi tâifesi misillü vardıkları yerlerde olur
olmaz şey istemeyerek bulduklarına kanâ‘at eder makûleden olmak ve taşralrda kâin
memâlik ve hânümân dahi öteden beri misâfir ile me’lûf bulunmak hasebiyle neferât-
ı merkûme vardıkları yerlerde mütesellim ve voyvoda ve a‘yân ve vücûh ve sâir
hânümân konaklarında müsâferet sûretiyle beytûtet ettirildiği hâlde fukarâya dahi bâr
olmayacakları bedîhî ve bâhir olmakdan nâşî ba‘de ez sene dahi gerek bu tarafdan
me’zûnen sılasına giden ve gerek memleketlerinden Dersaadetime avdet eden asâkir-
i mansûre esnâ-yı râhda beytûtet edecekleri mahallerde ahâlî ve fukarâya bir gûne
bâr olmamak ve me’kûlâtları ve masârıfından dolayı tevzî‘ defterine bir nesne idhâl
olunmamak üzre kazâ ve kasabât ve kurâ ve mütesellim ve voyvoda ve a‘yânı ve
vücûh ve kurâ ihtiyârları ve sâir hânümân konaklarına müsâfir ettirilip haklarında
merâsim-i mihmândârî icrâ ve asâkir-i mezkûre silkine idhâl olmak üzre kazâlardan
bi't-tertîb buyurup Dersaadetime gelmekde olan neferât haklarında dahi kezâlik
mu‘âmele-i hürmetin îfâsıyla müreffehen ve sâlimen savb-ı maksûdlarına iyâb ve
zihâb emr-i ehemmine kemâl-i ikdam ve dikkat ve gider olduklarında dahi yanlarına
müstevî cebeli neferâtı terfî‘iyle yollarda firâra fırsat-yâb olamayacakları vesâilini
istikmâle sa‘y ve gayret olmak fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve ihtimâmen
mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâm
tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân Tatar Mehmed Emin -zîde kadruhû- ile irsâl
olunmuşdur.

Kad vasale târîh

Fî 7 B sene [1]246

İmdi bâlâda beyân olunduğu o misillü neferât hilâl-i tarîkde dâhil oldukları
mahalde haklarında merâsim-i mihmân-nüvâzî ve hürmet icrâ ve firârdan ve
muhâfazaları mâddesine takayyüd ve i‘tinâ birle firârdan savb-ı maksûda îsâlleri
husûsuna ikdâm ve mübâret olunmak matlûb-ı mülûkânem idiği ve bu bâbda iğmâz

370
ve rehâvet ve kusûr ve gaflet ile ba‘de'l-yevm yollarda zarûret ve müzâyaka
çektirildiği haber alınmak veyahut o misillü neferât-ı mürettebeden bir mahalle firârı
vukû‘ bulmak lâzım gelir ise firâr edenlerden tamâmen ol kazâdan tazmîn
ettirileceğinden gayri bu keyfiyet hâkim ve a‘yân ve zâbitân haklarında dahi mûceb-i
itâb ve mes’ûliyet olduğu siz ki vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrânı ve mevâlî ve kuzât ve
nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz ma‘lûmunuz oldukda ber-vech-i muharrer amel ve
hareket ve bu vesîle fukarâ ve zü‘efâ tecrîm ve idbâr olunmayarak kazâlardan murûr
ve ubûr edenlere bir sudan mâ‘adâ müft ü meccânen yem ve yiyecek verilmemesine
dâir mukaddem sudûr eden irâde-i seniyyemin ale'd-devâm infâz ve icrâsıyla ahâlî-i
memleket ve fukarâ-yı ra‘iyyetin gadrden mücânebet ve sıyâneti esbâbının istihsâline
vüfûr ihtimâm ve bezl-i makdûr hâlâtı vaz‘ı tahrîr

SAYFA 57

HÜKÜM 93(a)

Senede iki def‘a vâlî-i vâlâ şân efendilerimize verilegelen mâl ve mevâdd-ı
hazariye iş bu bin iki yüz kırk altı senesi Recebi'l-ferd itibariyle taksît-i sânîsi Dîvân-
ı Anadolu'dan bâ-buyuruldu gelene iʻtâ şud.

Fî 15 B sene [1]246

392,5 kuruş Kazâ-i Denizli

338,5 kuruş Kazâ-i Ezine

130,5 kuruş Kazâ-i Çarşanba

040 kuruş Kazâ-i Gököyük

053 kuruş Kazâ-i Honaz

954,5 kuruş

İşbu kırk altı senesi rûz-ı Hızır'ı iʻtibâriyle Kütahya Sancağı kazâlarından
maʻa Denizli ve tevâbiʻi kazâlarından mürette ve matlûb-ı cihândârî buyurulan refʻ-i

371
menzil bedeliyesinin taksît-i evveli olan on beş bin beş yüz kuruşdan Denizli ve
tevâbiʻi kazâ hisselerine musîb ber-mûceb-i pusulahâ-i şerʻiyye îcâb eden mebâliğ
zîrde beyân şud.

Fi 29 L sene [1]246

1054,5 kuruş Kazâ-i Denizli

803 kuruş Kazâ-i Ezine

0477 kuruş Kazâ-i Çarşamba

0251 kuruş Kazâ-i Gököyük

0427 kuruş Kazâ-i Honaz

3012,5 kuruş

Yalnız üç bin on iki buçuk kuruşdur.

Târîh-i mezkûrda Kütahya müteselliminin buyuruldusuyla kabzına meʼmûr


mübâşiri gelmişdir.

SAYFA 57

HÜKÜM 94

Bâʻis-i tahrîr-i hurûf oldur ki

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne fâizi ceyb-i hümâyûn-ı feyz


nümûn-ı mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i Darbhâne-i âmireden zabt ve idâre
olunan havâss-ı celîle-i şâhâneden Kütahya Sancağı'nda kâin hâsshâ-i Denizli ve
tevâbiʻ mukâtaʻasını işbu bin iki yüz kırk altı senesi Mart'ı ibtidâsından ve merbût
olan avârızını dahi iki yüz kırk yedi senesi Muharrem'i gurresinden iʻtibâren bir sene-
i kâmile ber-vech-i serbestiyet yedd-i vâhidden zabt ve rabt eylemek üzre derʻuhde
ve iltizâmına tâlib ve râğıb olan iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim dergâh-ı âlî
kapıcıbaşılarından saʻâdetli Davaslı Osman Ağa –dâme mecduhû-ya ihâle ve iltizâm
ve îfâ olunması husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkâne taʻalluk ederek ol bâbda şeref

372
efzâ-yı sahîfe-i sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne
mûcebince mukâtaʻa-i mezbûre sâbıkı vechle yalnız iki yük otuz sekiz bin beş yüz
doksan dört buçuk ve merbût olan Denizli ve Honaz kazâları avârızını dahi maʻa mâl
ve harc-ı aklâm beş bin iki yüz elli kuruş ki cemʻan iki yük kırk üç bin sekiz yüz elli
buçuk kuruş bedel-i iltizâm ile derʻuhde ve iltizâm olunup ağa-yı mûmâ-ileyh dahi
iltizâm ve kabûl birle bedeli iltizâmı olan mebâliği mezbûr vakt ü zamânıyla ceyb-i
hümâyûn-ı mülûkâne hazînesine edâ ve teslîm eylemek üzre hazîne-i mezkûreye bir
kıtʻa memhûr deyn temessükü verilmeğin gerekdir ki ağa-yı mûmâ-[ileyh] mukâtaʻa-
i mezbûre işbu iki yüz kırk altı senesi Mart'ı ibtidâsından Şubat'ı gâyetine değin bir
sene-i kâmile cemîʻ-i tevâbiʻ ve levâhıkıyla ber-vech-i serbestiyet yedd-i vâhidden
zabt ve rabt vedîʻa-i Hüdâ olan ahâlî ve fukarâsını kemâ yenbeğî teʼmîn ve himâye
ederek vâkiʻ olan mahsûlâta ve rusûmâta ve tayyârâtı her ne ise kânûn-ı kadîm ve ola
geldiği üzre ahz u kabz edip cevhen mine'l-vücûh taraf-ı âhardan müdâhale ve
taʻarruz olunmamak için cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu zabtnâme tahrîr ve imlâ
ve ağa-yı mûmâ-ileyh yedine iʻtâ olundu.

Fi 9 C sene 1246

Hâlisü'l-fakîr

Es-Seyyid Ali Rıza nâzır-ı Darbhâne-i âmire

SAYFA 57

HÜKÜM 95

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âlî kapıcıbaşılarından hâlâ Denizli


voyvodası Davaslı saʻâdetli Osman Ağa -dâme mecduhû- ve şerîʻat şiʻâr Denizli
Kâdısı fazîletli efendi -zîde ilmuhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân vücûh-ı
memleket ve sâir iş erleri -zîde kadruhüm- inhâ olunur ki,

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne fâizi ceyb-i hümâyûn-ı


mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i Darbhâne-i âmireden zabt ve idâre olunan
havâss-ı celîl-i şâhâneden hashâ-i Denizli ve tevâbiʻi mukâtaʻasına merbût olan
avârızla maʻ a iki yüz kırk beş senesine mahsûben derʻuhde ve iltizâmına muhavvel

373
olup idâreye muvaffak olduğun ecilden bu defʻa inâyet-bahş ve sahîfe-i sudûr
buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince işbi iki yüz
kırk altı senesine mahsûben dahi sâbıkı vechle uhdenize ihâle ve iltizâm olunup
kaʻâde-i zabtnâmesi iʻtâ olunmuş olmakla mecbûl olduğun fikr ve âşinâyı ve rağbet-i
perverî iktizâsınca ve öteden beri ola geldiği

SAYFA 58

HÜKÜM 96

Vech üzre hâss-ı mezbûru sene-i merkûme Mart'ı ibtidâsından ve merbût olan
avârızlarını dahi iki yüz kırk yedi senesi Muharrem'i gurresinden iʻtibâren sene-i
kâmile cemʻ ve tevâbiʻi ve levâhıkıyla ber-vech-i serbestiyet yedd-i vâhidden zabt u
rabt birle mehâmm-ı Devlet-i aliyyemi ber-vefk-i matlûb-ı âlî i idare ve rüʼyet ve
acele ile hüsn âmize ve ülfet ve himâye ve sıyânet ve fukarâ ve zuʻefâ defʻ-i mezâlik
ve refʻ-i erâzil ve eşkiyâ emr-i ehemmine dikkat ederek cânib-i cenâb-ı zıllullâhî için
herkesden daʻavât-ı hayriye isticlâbına mezîd iʻtinâ ve dikkat ve herhâlde hüsn
harekete gayret eyleyesin ve siz ki muhâtâbûn-ı mûmâ-ileyhimsiz sizler dahi ağa-yı
mûmâ-ileyhin kemâ kâne voyvodalığı ibkâsından haberdâr olup bundan böyle dahi
mûmâ-ileyhi kendinize voyvoda ve zabıta bilip maʻrifet-i şerʻ-i şerîf ve kânûn-ı
münîf olan umûrda reʼyine mütâbaʻat birle mehâmm-ı devlet-i aliyyenin emr ve
fermân buyurulduğu vechle rüʼyet-i umûr-ı memleket hak ve adl üzre idâre ve
tesviyesine bi'l-ittifâk saʻy ve gayret ve duʻa-yı tezâyüd-i eyyâm-ı ömr ve şevket-i
hazret-i pâdişâhîye muvâzabat eylemeniz zımnında cânib-i Darbhâne-i âmîreden işbu
buyuruldu tahrîr ve ağa-yı mûmâ-ileyh tarafına baʻs ve tesyîr kılınmışdır inşâallâhü
teʻâlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve hareket ve hilâfından tehâşî ve
mücânebet eyleyesin.

Fi 9 C sene 1246

Es-Seyyid Ali Rıza Nâzır-ı Darbhâne-i âmire

374
SAYFA 58

HÜKÜM 97

Mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm meʻâdinü'l-fezâil ve'l-kelâm Kütahya


Sancağı'nda vâkiʻ kazâların kâdıları ve nâibleri -zîde fasluhüm- ve mefâhirü'l-emâcid
ve'l-aʻyân Kütahya Sancağı Mütesellimi ve Silahşörân-ı Hâssadan yapağı ve yün
mübâyaʻasına bu defʻa meʼmûr ve taʻyîn kılınan Mîr Süleyman ve Hâc Ahmed -zîde
mecduhüm- tevkîʻ-i refîʻ-i hümâyûn vâsıl olacak maʻlûm ola ki,

Asâkir-i Hâssa-i şâhânem ve bi'l-cümle asâkir-i mansûre-i Muhammediye'ye


iktizâ eden elbiselerin ve abanın tanzîmi külliyetli aba ve nesc ve iʻmâline menût ve
olduğu Kütahya Sancağı'nın kazâ ve kurâsından husûle gelen yapağı ve yün
mübâyaʻasıyla tedârik ve cümleten mevkûf ise de hâsıl olan yapağı ve yün ashâbı
tarafından ecnebîye furuht olunageldiğinden aba iʻmâline sekte târî olmakdan nâşî
fîmâ baʻd livâ-i mezbûrun husûle gelen yapağı ve yün mahall-i âhara verilmeyip
cümlesi râyici ve tarafeynin rızâlarıyla îcâb eden bahâsı mûmâ-ileyhimâ taraflarından
an-nakdin ashâbına verilerek sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyhsin maʻrifetin ve
maʻrifet-i şerʻle ve mûmâ-ileyhimâ maʻrifetleriyle mübâyaʻa ve mahalli beyânında
sana ve sâire hitâben emr-i şerîfim ısdârı husûsuna muʻteberân-ı ricâl-i Devlet-i
aliyyemden hâlâ mukâtaʻat hazîne masârıfâtı nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekâbir Es-
Seyyid El-Hâc Mehmed Said -dâme uluvvuhû- tarafıdan lede'l-inhâ vâkıʻa asâkir-i
mansûreye şitâiye olarak iʻtâsı muktezî olan elbisenin vaktiyle tanzîmi lâzimeden
olduğuna ve bâ-husûs abanın nesc ve iʻmâline külliyetli yapağı ve yünün mübâyaʻa
ve cemʻine menût idiğine ve bu bâbda fukarâya bir gûne gadr ve hasâr olmayarak
bi't-terâzî râyiciyle mübâyaʻa olunacağına binâʼen eğer bundan böyle dahi bir kıyye
yapağı ve yün mahall-i âhara beyʻ ve furuht olduğu maʻlûm-ı şâhânem olur ise gerek
bâyiʻ ve gerek ol kazânın aʻyânı ve sâir zâbıtı bir vechle cevâba kâdir olmayarak
teʼdîbât lâyıkaları icrâ kılınacağı iktizâ edenlerin gûş-ı hûşlarına ilgâ olunmak ve bu
husûs ehemm-i umûr-ı devlet-i aliyyemden olup ihmal ve müsâmaha olunur
mevâddan olmadığından ve bi't-terâzî beyʻ ve şirâ nevʻinden idiğinden hafî ve celî
ashâbına yapağı ve yün beyʻ ve furuht olunmamasına bi'l-cümle kazâlar aʻyânları ve
zâbitânı-ı sâire taraflarından kemâl-i ihtimâm ihtimâm ve dikkat kılınmak bâbında
tenbîhi hâvî sana ve sâire hitâben emr-i şerîfim ısdârına irâde-i aliyyem taʻalluk
etmekle vech-i meşrûh üzre amel ve harekete mezîd saʻy ve gayret eylemen

375
fermânım olmağın hâssaten işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi
vusûlünde keyfiyyet-i irâde-i aliyyem mantûku emr-i şerîfimden maʻlûmunuz
oldukda fermânım olduğu ve bâlâda bast u beyân kılındığı üzre fi mâ baʻd livâ-i
mezbûrda husûle gelen yapağı ve yün mahall-i âhara verilmeyip cümlesi râyici
tarafeynin rızâlarıyla îcâb eden bahâsı an-nakdin ashâbına verilerek maʻrifet ve
maʻrifet-i mûmâ-ileyhimâ maʻrifeti mübâyaʻa ve cemʻi husûsuna müsâraʻat ve bu
husûsda ehemm-i umûr-ı devlet-i aliyyemden olduğundan başka fukarâyı bir gûne
gadr olmayıp bi't-terâzî beyʻ ve şirâ kıbelinden idiğinden bu mâddeye tarafından dahi
her bâr dikkat ve tahrîr birle mesʼûl ve muʻâteb olmadan hazer ve mücânebet
eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb ve meʼmûr-ı mûmâ-ileyhimsiz siz dahi emr-i
şerîfimle amel ve hareket ve hilâf-ı rızâ ve muğâyir-i emrim hareketden tevakkî ve
mübâʻadet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i
şerîfimle sudur olan işbu emr-i celîli'ş-şân mazmûnu münîfi birle âmil olasız şöyle
bilesiz alâmet-i şerîfe iʻtimâd kılasız.

SAYFA 59

HÜKÜM 98

Cümleye hitâben sâdır olan fermân-ı âlîşânım maʻlûm ola ki memâlik-i


mahrûsati'l-mesâlik-i şâhânede kâin baʻzı kazâlar aʻyân ve voyvodalarıyla vücûh-ı
memleket nâmında olan bir takım eşhâs mücerred tamʻ-ı hamlarından nâşî zehâyir
defterlerine kendi nefisleri için külliyetli akçe zam ve idhâl ederek fukarâ-yı raʻiyyet
ve aceze-i vilâyet asıl tekâlîf-i sahîha-i saltanat-ı seniyyeden başka bunlara dahi
beher tevzîʻde bu vechle külliyetli akçeler iʻtâsıyla düçar-ı acz ve ıstırâb oldukları
derkâr ve hazret-i hilâfet sîmât-ı pâdişâhâneme vedîʻa-i cenâb-ı kibriyâ olan fukarâ
ve reʻâyâ ve berâyânını her hâlde mezâlim ve teʻaddiyâtından vikâyeleriyle sâye-i
meveddet şehriyârânemde âsude hâl ve müreffehü'l-bâl olmaları aksâ-yı murâd
merhamet muʻtâd-ı mulûânem idiği bedîhî ve âşikâr olduğuna mebnî bundan akdem
şeref rîz-i sudûr olan hatt-ı hümâyûn-ı şâhânemle karârgîr olduğu üzre mecmûʻ
kazâmız ve tevzîʻ defterleri beher altı ayda bir kere Dersaadetime gönderilerek
meʼmûru maʻrifetiyle taʻdîl ve tenkîh olundukdan sonra mikdarı tasrîhiyle ruhsat
hâvî verilen evâmir-i şerîfemle her kazânın masârıf-ı sahîhası tevzîʻ ve taksîm

376
olunmakda iken sefer-i hümâyûnum vukûʻuyla tevzîʻât mâddesine lâyıkıyla dikkat
olunmayarak yine eski usûle gidilmekde olduğu gelen defterlerden nümâyân ve sefer
gâilesinin ber taraf olması cihetiyle bâr-ı tekâlifin tahkîkiyle himâyet-i fukarâ
hususuna ihtimâm ve iʻtinâ olunmak kâffe-i meʼmûrîne lâzime-i zimmet idiği bedîhî
ve iyân olduğuna binâʼen baʻde ez-în tevârüd ederek tevzîʻ-i fıkarâtda fâhiş fukarâyı
gadri müstelzim şeyler görünür ise de makbûl ve muʻteber olmayarak derhâl
mahalline iʻâde ve bu husûsa cesâret edenler dahi teʼdîb ve muʼâheze olunacağı
keyfiyeti rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı tarafından mektûblar tahrîriyle bildirilmiş
sefer takrîbiyle Anadolu ve Rumeli câniblerinden semt-i gazâ ve cihâda azîmet
edenlerin birer gecelik yem ve yiyecekleri kazâları taraflarından verilmesi irâde
kılınmış ise de hitâm-ı seferden sonra anın dahi feshine yine usûl-i sâbıka üzre
kazâlardan murûr ubûr eden hademe ve meʼmûrîn-i sâireye bir sudan mâʻadâ müft ü
meccânen yem ve yemek verilmeyip fakat asâkir-i mansûre taburları noksânlarının
ikmâl zımnında Dersaadetime iʻlân ve baʻzı sılasına giden ve avdet eden asâkir-i
mansûre neferâtının yollarda zahmet ve meşakkat çekmemeleri zımnında memleket
aʻyânları ve hânedanları konaklarında birer gece müsâferet tarîkiyle beytûtetleriyle
bu bâbda ferdin bir akçe ve bir habbe iltimâsı dahi muʼahharan Anadolu ve
Rumeli'nin üç kollarına evâmir-i celîle-i şâhâneme neşriyle müʼekked tenbîh
olunmuş ise de yine peyder pey vurûd eden defâtir-i tevzîʻâtı o makûle murûr ve
ubûr eden masârıfâtı ve tüfenkçi sekban mâhiyeleri ve hadd-i iʻtidâlden ziyâde
mübâşirân ücreti nâm ve sâir bunlara [müşâbih] nâmlar ile bir takım beyhûde ve
memnûʻ şeyler idhâl olunmakda idiği zâhir ve bu keyfiyet bi'l-vücûh rızâ-yı maʻdelet
irtizâ-yı mülûkâneme muğâyir olarak fîmâ baʻd gelen defterlerde yine o misillü
memnûʻ ve hâheş şeyler gönderilirse bir vechle kabûl olunmayarak defterlerine
mahalline iʻâde olunacağından gayri

SAYFA 59

HÜKÜM 99

Hangi kazâlardan gelmiş ise ol kazânın hâkimi ve aʻyânı ve sâir zâbitânı dahi
mesʼûl ve muʻateb olacakları mukarerr ve muhakkak olmakla ana göre baʻde'l-yevm
tevzîʻ defterlerine kazâların vâkiʻ olacak sahîh masraflarından mâʻadâ bu misillü bir

377
takım masârıf-ı beyhude idhâl olunmayıp murûr ve ubûrda dahi fakat taburlar
noksânının ikmâli zımnında Dersaadetime gelen ve baʻzı sılasına giden ve avdet eden
asâkir-i mansûre neferâtının aʻyânları ve hânedânlar müsâferetlerine riʻâyet olunup
bu mâddeden dolayı tevzîʻât defterlerine bir şey ilave kılınmayarak her hâlde fukarâ-
yı raʻiyyetin tahkîk-i tekâlifi ve masârıfları husûsuna kemâl-i iʻtinâ ve dikkat
olunmak fermânım olmağın tenbîhen ve teʼkîden ve ihtimâmen ve mahsûsen işbu
emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve sadr-ı aʻzam kethüdâsı mehterbaşısı kıdvetü'l-emâcid
ve'l-aʻyân Selim -zîde mecduhû- ile tisyâr olunmuşdur imdi bâlâda beyân olunduğu
vechle baʻde'l-yevm kazâlardan gelen defâtir-i tevzîʻâta o misillü şeyler idhâl
olunmayarak sahîh masârıf-ı memleket tahrîr ve idhâl ile himâyet-i fukarâ ve sıyânet-
i aceze ve zuʻefâ emr-i ehemminin istihsâl ve istikmâline mezîd ihtimâm ve
mübâderet olunmak matlûbu katʻî cihândârânem idiğini ve bu bâbda iğmâz ve
rehâvet ve tamʻ-ı yük ve rağbet ile sahîh masârıf-ı memleketden başka seneler idhâl
olunmak lâzım gelir ise gelen defterler kabûl olunmayarak iʻâde olunacağından gayri
cesâret edenler haklarında mûcib-i itâb mesʼûliyet olduğu siz ki vüzerâ-yı müşâr ve
mîr-i mîrân ve mevâlî ve kuzât ve nüvvâb ve sâir mûmâ-ileyhimsiz maʻlûmunuz
oldukda ber-vech-i muharrer amel ve hareketle ve irâde-i hidivâneme bi'l-ittifâk
iʻtinâ ve sarf-ı kudret ve hilâf-ı vakʻ tecâvüzden be-gâyet tevakkî ve mübâʻadet
eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki hükm-i şerîfimle
vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre

Fi 21 N sene [1]246

378
SAYFA 60

HÜKÜM 99(a)

Evkâf-ı Denizli muʻyyen bî-namaz defteridir ki beyân olunur. Sene [12]46

Hâkimlere İttihâmiye Muhzırâna


13 kuruş 2 kuruş 1 kuruş Kurudere
10 kuruş 1 kuruş 0 kuruş Kule’den
08 kuruş 1 kuruş 1 kuruş Alagözlü'den
10 kuruş 1 kuruş 0 kuruş Kayıhan'dan
09 kuruş 1 kuruş 0 kuruş Tekke'den
50 kuruş 6 kuruş 2 kuruş
13 kuruş 2 kuruş 1,5 kuruş Bağbaşı
09 kuruş 1 kuruş 1 kuruş Zeytun
13 kuruş 1,5 kuruş 1,5 kuruş Kavaklı
09 kuruş 1 kuruş 1 kuruş Büyükköy
94 kuruş 11,5 kuruş 7 kuruş
22 kuruş 02 kuruş 2 kuruş Gerzile Karyesi
10 kuruş 01 kuruş 1 kuruş Karye-i Karaman
10 kuruş 3 kuruş Kaşıkçı
22 kuruş 02 kuruş 2 kuruş Manastır
158 kuruş 17,5 kuruş 12 kuruş
040 kuruş 05 kuruş 05 kuruş Karye-i Karcı
013 kuruş 01,5 kuruş 01,5 kuruş Karye-i Köşklü
010 kuruş 1 kuruş 01 kuruş Karye-i Saruhan
022 kuruş 2,5 kuruş 02,5 kuruş Karye-i Çakmak
243 kuruş 27,5 kuruş 22 kuruş
013 kuruş 01,5 kuruş 01,5 kuruş Karye-i Kara Hasanlı
013 kuruş 01,5 kuruş 01,5 kuruş Şemikler Karyesi
013 kuruş 1,5 kuruş 01,5 kuruş Kâhya
13 kuruş 1,5 kuruş 01,5 kuruş Hacı Eyüblü
295 kuruş 33,5 kuruş 27 kuruş
13 kuruş 1,5 kuruş 01,5 kuruş Azadlık?
010 kuruş 0 kuruş 0 kuruş Çamlı
013 kuruş 1,5 kuruş 01,5 kuruş Koçova
13 kuruş 1,5 kuruş 01,5 kuruş Goncaali
344 kuruş 38 kuruş 31,5 kuruş
009 kuruş 1 kuruş 01,5 kuruş Eskihisar
353 kuruş 39 kuruş 322 kuruş
03 kuruş 09,5 kuruş Efendiler ihsânı

379
SAYFA 61

HÜKÜM 100

Bâʻis-i defter oldur ki

Senede iki defʻa tevzîʻine irâde-i seniyye taʻalluk birle bin iki yüz kırk altı
senesi ibtidâ-i Rûz-ı Kasım'ından işbu rûz-ı Hızırına değin altı mâh zarfında hâss-ı
Denizli ve tevâbiʻi kazâlarından bâ-evâmir-i seniyye matlûb buyurulan mâl-ı
hazariye ve kalyoncu bedelenin taksît-i sânîsi ve refʻ menzil bedelinin taksît-i evveli
ve murûr ve ubûr eden mübâşirân hizmetleriyle masârıfât-ı sâire bi'l-cümle kazâlar
maʻrifetleri ve maʻrifet-i şerʻle hesâb olundukda bir yük yirmi sekiz bin elli yedi
kuruşa bâliğ olduğunun defter-i mümzâsıdır ki ber-vech-i âtî zikr ve beyân olunur.

Hurrire fî evâil-i şehr-i Zilkaʻde li-sene sitte ve erbaʻîn ve miʼeteyn ve elf.

039500 kuruş Ber-muʻtâd voyvoda ağalara beşer kazadan verilegelen iʻâne-i


mukâtaʻa ve masârıfât-ı murûr ve ubûr

018750 kuruş Kalyoncu bedelinin taksît-i sânîsi

003014 kuruş Refʻ-i menzil bedelinin taksît-i evveli der sene [12]46

010000 kuruş Ber-muʻtâd bohça bahâ

012500 kuruş Ber-muʻtâd hilʻat bahâ

083764 kuruş

008500 kuruş Ber-muʻtâd Harameyni'ş-şerîfeyn Sandığı'na verilegelen

006250 kuruş Kırk altı senesinin mâl-ı avârızı ve hizmeti

001500 kuruş Dâhil-i mukâtaʻa olan hân-ı kebîr ihrâk olmakla ber-muʻtâd ve
tevzîʻ-i ezmân olunagelen icâresi

000954,5 kuruş sene 46 Bakâyâ kalan mâl-ı imdâd-ı hazariye ve taksît-i


evveli

000300 kuruş Hizmeti

380
101267 kuruş

005000 kuruş sene [12]47 senesinin koyun bedeliyesi

000850 kuruş Hizmeti

002750 kuruş Konak taʻmîri

001350 kuruş Mensuhât-ı tîmarı kazâda vardır deyü Kütahya'dan bedel-i


matlûb olunmakla o misillü şey olmadığından ber muʻtâd tevzîʻa idhâl olunan

111218 kuruş

002000 kuruş Hâkezâ çukur timârı kazâda olmamakla tevzîʻa idhal


ediverilegelen bedeli

004338 kuruş Bâ-hüccet-i şerʻiyye Zeynelabidin Efendi'nin bakâyâ alacağı

000954,5 kuruş sene [12]47 Mal-ı hazariye der taksit-i evvel

000300 kuruş Hizmeti

118810 kuruş

002385 kuruş 24 nefer askerî firârî 3 nefer mahsûb harclık ve mübâşirâna


hizmet ve maʻiyyetlerine gelene nefer 9 harcirâh

000230 kuruş Çanakkalesi mâhiyesi için Kütahya'dan gelen hizmet

000170 kuruş Asâkir-i mansûreye konak verilmesi için Kütahya'dan gelene


hizmet

000270 kuruş Asâkir-i mansûreli hânedânlara misâfir verilmesi için


Kütahya'dan gelene hizmet

121865 kuruş

000200 kuruş Sılaya gelen asâkir-i güzîdelerimle gelen buyuruldulara


baʻde'n-nazar tamâm olanları taburlarına iʻzâmları için li-ecli't-tenbîh hizmet
Kütahya'dan

000120 kuruş Mekkar nizâmı için bâ-emr-i âlî gelen tatara hizmet

381
000090 kuruş Asâkir-i mansûra firârîleri için Kütahya'dan gelene hizmet

000070 kuruş Çanakkalesi mâhiyesi için gelen kavasa hizmet

000120 kuruş On bir kalyoncu için gelene hizmet Kütahya'dan

122465 kuruş

000100 kuruş Asâkir-i mansûreden töhmet edenleri bâ-iʻlâm daʻvâcıları ve


töhmetleri beyânıyla Dîvân-ı Anadolu'ya li-ecli'l-îsâl Kütahya'dan mahalline hizmet

000250 kuruş Piyade emriyle Kütahya'dan gelene hizmet

000175 kuruş Asâkir-i mansûreye ikrâm olunması için Deraliyye'ye bâ-şurût


kimesneye tezkire verilmemesi için ve a‘yânlara tevzî‘iyle bir akçe konulmaması
emr ile mahalline hizmet

000300 kuruş Husûs-ı mezkûr için Kütahya'dan gelene hizmet

001640 kuruş Türkmen ve Isparta sancaklarına sıla için murûr ve ubûr eden
asâkir-i mansûrenin beygirleri kiraları

003120 kuruş Birer paradan harc-ı imzâ

128051 kuruş Yalnız bir yük yirmi sekizbin elli bir kuruşdur.

Hurrira bi-maʻrifeti'l-vücûh ve'l-ahâlî ve'ş-şerʻi'l-âlî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed Sami el-müvelle'l-hilâfe bi-


kazâ-i Denizli

Kazâ-i Denizli 46530 kuruş

Kazâ-i Ezine 31020 kuruş

Kazâ-i Buldan 23260 kuruş

Kazâ-i Honaz 15515 kuruş

Kazâ-i Gököyük 11726 kuruş

382
Nefs-i medîne-i Denizli tevzîʻizi der vakt-i rûz-ı Hızır fi 25 Zilkaʻde sene
1246

46530 kuruş bâ- pusula-i mezkûr

04000 kuruş Kethüdâlık ve kâtiblik ber-muʻtâd

00250 kuruş Şehir kethüdâsına ber muʻtâd

03000 kuruş Mekkârecibaşı

00250 kuruş Hacı Eyüblü Karyesi'nde hasır bahâ

54030 kuruş

05000 Karcı'ya maʻa mahalle-i Hisar ve Halâclar iʻâne

00200 kuruş Mahkemeye yün? akcesi

00200 kuruş Odabaşıya

00613 kuruş Taʻmîrine 313 kuruş mukaddemki taksîminden noksan 300


kuruş

60093 kuruş

03250 kuruş Harc-ı imzâ maʻa iʻlâmât

00150 kuruş Mahkeme kâtibine ber-muʻtâd

00500 kuruş Kethüdâlık ber-muʻtâd ve maʻa hüddâmiye

00060 kuruş Mahzariye

64053 kuruş

Mahalle-i Ahtoy 2115 kuruş

Mahalle-i Meydan 1495 kuruş

Mahalle-i Saray 1475 kuruş

383
Mahalle-i Kürkcüler 1515 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 835 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 640 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 535 kuruş

Mahalle-i Eceler 80 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 988 kuruş

Mahalle-i Derebostan 475 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1415 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1515 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddûs 1225 kuruş

Mahalle-i Kuramaz735 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1205 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 705 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1535 kuruş

Mahalle-i Arablar 260 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 4710 kuruş

Karye-i Karcı 14280 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1395 kuruş

Karye-i Kınıklı 1105 kuruş

Karye-i Manastır 2910 kuruş

Karye-i Çakmak 4375 kuruş

384
Karye-i Hâcı Eyüblü 1615 kuruş

Karye-i Saruhan 710 kuruş

Karye-i Kara Hasnlı 1825 kuruş

Karye-i Kebîr 250 kuruş

Karye-i Karaman 1075 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1040 kuruş

Karye-i Göveçlik 855 kuruş

Karye-i Kurudere 745 kuruş

Karye-i Eskihisar 395 kuruş

Karye-i Goncaali 565 kuruş

Karye-i Şemikler 1495 kuruş

Karye-i Bağbaşı 545 kuruş

Karye-i Zeytun 405 kuruş

Karye-i Gerzele 2815 kuruş

Karye-i Kayıhan 430 kuruş

Karye-i Tekye 305 kuruş

Maktû‘ât 700 kuruş

Hurrira bi-maʻrifeti'l-vücûh ve'l-ahâlî ve'ş-şerʻi'l-âlî

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed Sami el-müvelle'l-hilâfe bi-


kazâ-i Denizli -gufira lehû-

385
SAYFA 62

HÜKÜM 101

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmiʻü'l-mekârim el-muhtassu bi-mezîd-i inâyeti


meliki'd-dâim dergâh-ı muʻallâm kapıcıbaşılarından Kütahya Sancağı Mütesellimi
Halil Kamilî -dâme mecduhû- ve mefâhirü'l-kuzât ve'l-hukkâm meʻâdinü'l-fezâil
ve'l-kelâm livâ-i mezbûrda vâkiʻ kazâların kuzât ve nüvvâbı -zîde fazluhüm- tevkiʻ-i
refîʻ-i hümâyûn vâsıl olıcak maʻlûm ola ki

Mukâtaʻât hazînesi tarafından zabt ve idâre olunmakda olan elviyeden


Kütahya Sancağı Mütesellimliği iki yüz kırk beş senesine mahsûben sen ki
kapıcıbaşi-i mûmâ-ileyhsin senin uhdende olarak şimdiye kadar haps ve idâre etmiş
olduğundan ahâlî senden hoşnut ve râzî olduğu beyânıyla mütesellimlik-i mezkûrun
maʻlûmü'l-mikdâr bedel-i maktûʻ ve ve âidât ve mukannenât-ı sâiresiyle işbu iki yüz
kırk altı senesine mahsûben dahi uhdende ibkâsı husûsu ricâl-i Devlet-i aliyyemden
hâlâ mukâtaʻât hazînesi nâzırı iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid Abdurrahman
Nafiz -dâme mecduhû- tarafından bâ-takrîr ifâde ve inhâ olunmuş olmakdan nâşî
vech-i meşrûh üzre mütesellimlik-i mezkûrun sene-i merkûmeye mahsûben dahi
uhdende bekâsı sahîfe-i pirâ-yı sudûr olmuş olmağın mantûk-ı münîfi ve
Başmuhâsebe'den vurûd eden ilmuhaber kâimesi müeddâsı üzre Dîvân-ı
hümâyûnumdan işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ile tisyâr olunmuşdur imdi livâ-i
mezbûrun bu vechle ibkâsından maksûd mücerred zât-ı hilâfet-simât-ı mülûkâneme
vedîʻa-i cenâb-ı Rabb-i izzet olan fukarâ-yı raʻiyyet ve sekene-i vilâyetin zulm ve
teʻaddîden vikâyetleri garazına mebnî idiği bedîhî ve rûnümû olmakla ana göre
mütesellimlik-i mezkûrun güzelce idâresiyle himâyet-i fukarâ ve sıyânet-i aceze ve
zuʻefâ emr-i ehemmine ve mütesellim-i mezkûrun bedel-i maktûʻuyla âidât ve
mukannenât-ı sâiresini dahi vakit ve zamânıyla mukâtaʻât hazînesine teʼdiye ve
teslîme dikkat ve hilâf-ı şerîʻat-i garrâ ve muğâyir-i emr ve rızâ vazʻ ve hâlât
vukûʻunu tecevvüzden tevakkî ve mübâʻadet eyleyesin ve siz ki kuzât ve nüvvâb-ı
mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz oldukda livâ-i
mezbûr mütesellimliğiğ sene-i merkûmeye mahsûben kapıcıbaşı-i mûmâ-ileyhi zabt
u rabt ve hâsılât ve âidât ve mukannenât-ı sâiresi ola geldiği üzre ahz u kabz ettirdip
umûruna kimesne tarafından müdâhale ve taʻarruz vukûʻa gelmemesi emrine bi'l-
ittifâk ihtimâm ve mübâderet ve hilâfından hazer ve mücânebet eylemeniz babında

386
fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda vech-i
meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâʻ ve lâzimü'l-imtisâlimin
mazmûn-ı münîfi itâʻat makrûnuyla âmil olasız şöyle bilesiz alamet-i şerîfe iʻtimâd
kılasız.

SAYFA 63

HÜKÜM 102

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Denizli Kazâsı Nâibi Mevlânâ -zîde ilmuhû-


tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Kazâ-i mezkûr nâibi Mevlânâ Mehmed Şakir -îde ilmuhû-nun bu def‘a


Dersaadetime vârid olan i‘lâmı mefhûmunda yine Denizli Kasabası'nda vâki‘
Bayramyeri Kapısı kurbunda kal‘a zahrında kâin dört bâb dükkânın ve kasaba-i
mezkûr müderrislerinden Elhâc Süleyman nâm kimesne ber-vech-i mülkiyet
mutasarrıf iken fevt olup dekâkîn-i mezkûrlar oğulları Süleyman ve Ali ve Mustafa
ve İsmail nâmûn kimesnelere münhasıra iken kazâ-i mezbûrda Kaymak zâde
Mehmed nâm sâhibü'l-hayrın binâ eylediği medresesinin bâ-berât-ı askerî müderris
olan Düz Mehmed nâm kimesne bilâ-sened dekâkîn-ı mezkûrlar müderris olduğu
medresenin dershânesinde henüz beş-on gün ders ta‘lîm edenlere meşrût olup küçük
evkâf muhâsebesi defterlerinde dahi mukayyeddir deyü ahz eylediği emr-i şerîfimle
uhdelerinden müntakil mülk dükkânlarını vakf olmuşdur diyerek tağallüben zabt
eylediğine binâen muhâsebe-i mezkurede mukayyed sâlifü'z-zikr vakfiye-i
merkûmenin mazmûnunu merkûmûn inkâr ve pederlerinden mûris olmak üzre zabt
ve tasarruf sadedinde olduklarından evvel emirde mahallinde huzur-ı şer‘de hâlâ
medrese-i mezbûrenin bâ-berât-ı askerî müderris olan mûmâ-ileyh Mehmed -zde
ilmuhû- husemâları merkûmûn muvâcehelerinde mazmûnu vakfiyeyi ma‘mûlün
bihâyı beyyine-i âdile ile isbât eder ise kemâ kâne vakf olunmak üzre yedinde ibkâ
olunmak eğerçi ber-vech-i meşrût isbât-ı beyyineden izhâr-ı acz eder ise evlâd-ı
merkûmlara i‘tâ olunması bâbında sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin sana hitâben şeref rîz-
i sahîfe-i sudûr olan bir kıt‘a emr-i âlîşânımın Denizli Mahkemesi'ne vurûduyla
müftî-i belde ve ulemâ-i sâire ve husemâ-i merkûmûn muvâcehelerinde feth ve kırâet
ve mazmûn-ı itâ‘at makrûnu i‘lân ve tefehhüm olunup merâsim-i mutâva‘atını

387
gıbbe'l-edâ ber mantûk-ı emr-i âlîşânım mûmâ-ileyh Hatibzâde Mehmed nâm
kimesne ber-vech-i meşrûh ve kasaba-i merkûmenin tescîl-i şer‘î ve teslîm ile'l-
mütevellî olduğuna beyyine-i âdisi taleb olundukda kırk beş gün dahi lede'l-imhâl
ber-nehc-i şer‘î isbât-ı beyyineden izhâr-ı acz etmekle müteveffâ El-Hâc Süleyman'ın
oğulları merkûmûn Süleyman ve Ali ve Mustafa ve İsmail pederlerinin vefâtına
değin mezkûrun ber-vech-i mülkiyet mutasarrıf olduğun kasaba-i mezkûr
sekenesinden El-Hâc Mehmed b. Mehmed b. Mehmed nâmân kimesnelerin li-ecli'ş-
şehâde meclis-i şer‘a hâzırûn olup mûmâ-ileyh Mehmed Müderris muvâcehesinde
her biri müttefikü'l-lafz ve'l-ma‘nâ edâ-yı şehâdet-i şer‘iyye eylediklerinden ba‘de't-
tezkiye ber-mantûk-ı fermân-ı âlîşân ve fetevâ-yı Şeyhü'l-islâmı dekâkîn-i
mezkûreler evlâd-ı merkûmûna irsen intikâl ederek mülk-i mevrûsları idiği inde'ş-
şer‘i'l-enver tebeyyün etmekle mûcebiyle ba‘de'l-hükm mu‘ârazadan menî‘
olunduğunu i‘lâm-ı mezkûr meâlinden müstebân olmakla mazmûn-ı i‘lâm verilen
emr-i şerîfin kaydı bâlâsına şerhle mahalline ifade-i hâl müş‘ir-i emr-i şerîfim ısdârı
bâbında merkûmûnun merbût olan arzuhâlleri inhâ ve istid‘â-yı inâyet
eylediklerinden nâşî muhâsebe-i mezkûre kuyûduna mürâca‘at olundukda merkûmûn
Süleyman ve Ali ve Mustafa ve İsmail nâmûn kimesnelerin bundan akdem Dîvân-ı
hümâyûnuma takdîm eyledikleri bir kıt‘a arzuhâlleri mefhûmunda Denizli
Kasabası'nda Bayramyeri Kapısı kurbunda kal‘a zahrında kâin dört bâb dükkân
babaları El-Hac Süleyman mülkiyet üzre mutasarrıf iken fevt oldukda mülkü
olduğunu dekâkîn-i mezkûreler irsen kendilerine münhasır olup âharın alâkası
yoğiken kazâ-i mezkûreden Kaymakzâde Mehmed nâm sâhibü'l-hayrın binâ eylediği
medresenin müderris Hatîbzâde Mehmed nâm kimesne zuhûra gelip bî-vech ve bilâ-
sened babalarından mevrûs dekâkîn-i mezkûreleri dershânesinde beş gün ders ta‘lîm
edenlere meşrûta ve merbûtdur deyü ber-takrîb yedine ahz eylediği şerîfimle
teğallüben zabt sevdâsıyla gadr-i küllî eylediğinden bahisle müderris-i merkûmenin
ol vechle vâki‘ olan müdâhale ve te‘addîsinin mahallinde ma‘rifet-i şer‘iyle men‘ ve
def‘ bâbında mukaddemâ bir kıt‘a emr-i şerîfim sudûrunu tahrîr ve istid‘â eyledikleri
ecilden kuyûda mürâca‘at olundukda Denizli Kazası'nda vâki‘ Kaymakzâde Mehmed
nâm sâhibü'l-hayrin binâ eylediği medresenin bâ-berât-ı askerî tederrüslük cihetine
mûmâ-ileyh Mehmed b. Musa mutasarrıf olduğuna binâen medîne-i Denizli
mahallâtından Kaymakzâde Mahallesi sâkinlerinden müderris-i kirâmından
müteveffâ El-Hâc Süleyman b. İsmail nefs-i Denizli sûkunda Bayramyeri Kapısı

388
kurbunda kal‘a zahrında dört kıt‘a dükkânı vakf ve tescîl ve dekâkîn-i mezkûrelere
dershânesinde müderris olanlara şart ve ta‘yîn olunduğu vakfiyesinde mukayyed
dekâkîn-i mezkûrelerini müderrisliği hasebiyle ber-mûceb-i berât-ı zabt etmek murâd
eyledikde ashâb-ı a‘râzdan ba‘zı kesân zuhûr ve zabt u rabtına bî-vech ve bilâ-sened
fuzulen müdâhale ve vakf-ı şerîfin ihtilâlini mûcib hâlâta tasaddî eylediği inhâ ve
mahallinde şer‘iyle görülüp ol vechle zâhir olan müdâhalenin men‘ ve def‘ ettirmek
bâbında mukaddemâ emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â etmekden nâşî kuyûduna
mürâca‘at ve muktezâsı suâl olundukda medîne-i Denizli mahallâtından Kaymakzâde
Mahallesi sâkinlerinden müderris-i kirâmdan El-Hâc Süleyman b. İsmail meclis-i
şer‘de takrîr-i kelâmında nefs-i Denizli sûkunda Bayramyeri Kapısı kurbunda kal‘a
zahrında dört kıt‘a dükkânı târîh-i mezbûrda yirmi sene mukaddem üstadı
Kaymakzâde El-Hâc Mehmed kendisi müderris olup kendi etyab mâlından nefsi için
binâ edip vefâtına kadar vakfiye üzre ekl edip ba‘de vefât ol dershânede müderris
olup haftada beş gün des ta‘lîm edenlere vakf-ı sahîh ile vakf edip vefâtından sonra
bizler halîfesi olmakla medrese-i latîfenin berât-ı şerîf-i âlîşânla müderris olmakla
tasarruf üzre iken merkûm El-Hâc Mehmed'in binâ eylediği eserden kedûr-ı evâmir
ve murûr-ı eyyâm ile harâbe müşrif olduğundan ben dahi atyeb mâlımdan
müceddeden dört dükkân binâ eyledim müderrisliğim hasebiyle vefâtıma kadar ekl
edip ba‘de vefât dershânemde beş gün tederrüs ta‘lîm eden müderrislere vakf-ı sahîh-
i şer‘î ile vakf eyledim bu vakfiye kavlim ve takrîrim tahrîr olunup yedime hüccet ve
Denizli mahkemesinden mahfûza müseccele kayd olunmuş dedikde gıbbe't-tasdîki'ş-
şer‘î mâ hüve'l-vâki‘ ketb ve tahrîr olunup mûmâ-ileyh yedine bu vakfiyye fî evâil-i
Zilka‘de sene seb‘a ve seb‘în ve mi’e ve elf târîhiyle ref‘ ve i‘tâ ve ol târîhde
medîne-i Denizli'de hilâfete müvellâ olan El-Hâc Mehmed Said ve Muslihidîn zâde
Salih -zîde ilmuhumâ- imzâlarıyla mümzât olup bin iki yüz on dört senesi
Şevval'inde sâdır olan fermân-ı âlîşânla muhâsebe-i mezkûreyi bi-ibâretihâ kayd
olunduğu ve dekâkîn-i mezkûre vâkıf-ı mûmâ-ileyhin muhâsebe-i mezkûreye
kaydolan vakfiye-i ma‘mûlün bihâsında musarrah olduğu vechle vakf ve tescîl ve
dershâne-i mezkûrede beş gün ders ta‘lîm eden müderrislere meşrût ve ta‘yîn
kılınmış olup henüz uhdesinde kayıdla bâ-berâ’ verilmediği muhâsebe-i mezkûreden
berât-ı askerî müderrisliği sâhib-i arzuhâl uhdesinde idiği Seraskerî rûznâmçesinden
ihrâc olunmuş olmakla bu sûretde inhâ olunduğu üzre dekâkîn-i mezkûre müderris-i
mûmâ-ileyhin zabt ve taraf-ı âhardan hilâf-ı şart-ı vâkıf ve muğâyir-i vakfiye-i

389
ma‘mûlün bihâ bî-vech ve bilâ-sened fuzûlen bir gûne müdâhale vukû‘a gelmeyip ol
vechle zâhir olan müdâhalenin men‘ ve def‘ ettirmek mahallinde şer‘-i şerîfe havâle
ile emr-i şerîfim i‘tâsı iktizâ eylediği derkenar olunmağın muktezâ-yı derkenarı üzre
mahallinde şer‘le rü’yet ve vâki‘ olan müdâhalenin men‘ ve def‘i bâbında nâibi ve
voyvodasına hitâben bin iki yüz yirmi altı senesi Şevvâl'inin altıncı gününde emr-i
şerîf-i âlîşân ısdâr ve i‘tâ olunduğu muhâsebe-i mezkûreden ba‘de'l-ihrâc husûs-ı
mezkûrun muktezâ-yı şer‘îsi i‘lâm olunmak üzre Anadolu Kâdıaskeri Meşrebzâde
Abdurrahman –edâmallâhü te‘âlâ fezâiluhûdan- isti‘lâm olundukda Denizli
Kazâsı'nda vâki‘ Kaymakzâde müteveffâ Mehmed'in binâ eylediği medresesinin
dershânesinde müderris olan müteveffâ El-Hâc Süleyman b. İsmail hâl-i hayâtında
atyeb mâlından kazâ-i mezbûre sûkunda kâin Bayramyeri nâm mahal kurbunda kale
zahrında dört aded dükkân binâ edip gallesini kendi hayâ’da oldukça nefsine ba‘de'l-
vefât medrese-i merkûmede müderris olanlara bi-tarîki'l-vasiyyet vakf ve gallesini
şart ve ta‘yîn eylediği sûret-i vakfiye-i merkûmdan zâhir ve nümâyân ise de lakin
ashâb-ı arzuhâl mezkûr El-Hâc Süleyman'ın oğulları olup mazmûn-ı vakfiye-i
merkûmeyi ittikâr birle dekâkîn-i merkûmeyi ber-vech-i mülkiyet yedlerinden mûris
olmak üzre zabt ve tasarruf sadedinde olmalarıyla evvel emirde mahallinde huzûr-ı
şer‘de hâlâ medrese-i merkûmenin bâ-berât-ı askerî müderris olan merkûm Memmed
-zîde ilmuhû- ashâb-ı arzuhâl muvâcehelerinde mazmûn-ı vakfiye-i merkûmeyi
beyyine-i âdile ile isbât eder ise kemâ kâne vakf olmak üzre yedinde ibkâ olunmak
gerçi ber-vech-i meşrûh isbâtdan izhâr-ı acz eder ise dekâkîn-i merkûme evlâd-ı
zükûralara irsen intikâl edeceği muktezâ-yı şer‘-i şerîf idiği ve tarafeyn mahallinde
huzûr-ı şer‘îde hâzır oldukları hâlde lede't-terâfü‘ ihkâk-ı hak olunmak bâbında sana
hitâben emr-i şerîfim ısdârı husûsu re’y-i savâb idiği kâdıasker-i müşârun-ileyh
memhûr i‘lâm etmeğin i‘lâmı mûcebince mahallinde şer‘iyle görülmek bâbında işbu
sene-i mübâreke Rebî‘ü'l-evvelinin on sekizinci gününde dahi emr-i şerîf-i âlîşânım
ısdâr ve i‘tâ olunduğu muhâsebe-i mezkûreden ba‘de'l-ihrâc ve muktezâsı lede's-suâl
husûs-ı mezkûr dekâkîn-i mezkûrelerin vakfiye nizâ‘ına dâir mevâddan ve sudûr
eden emr-i âlîşânım mahalline lede'l-vurûd tarafeyn bi'l-muvâcehe terâfü‘-i şer‘
olunarak mülkiyeti ba‘de'l-hükm mu‘ârazadan men‘ olunduğu mahalline ifâde-i hâle
müş‘ir emr-i şerîfim ısdâr ve istid‘â-yı inâyet olunduğu merbût olan arzuhâlleri
mefhûmundan müstebân olmakla bu sûretde mazmûn-ı i‘lâm verilen emr-i şerîfimin
kayd bâlâsına şerh verilerek i‘lâmı hâli mutazammın emr-i şerîfim ısdârı re’y-i

390
âlişânıma menût idiği muhâsebe-i mezkûreden derkenar olunmakla ber-vech-i
muharrer mazmûn-ı i‘lâm verilen emr-i şerîfimin kaydı bâlâsına şerh verilmekle imdi
mûcebince i‘lâm-ı hâli mutazammın fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki
hükm-i şerîfim vardıkda bu bâbda vech-i meşrûh üzre i‘lâm-ı hâl mutazammın şeref-
yâfte-i sudûr olan işbu emr-i şerîfim mûcebince husûs-ı mezbûrun Hazîne-i âmirem
defterlerinde kayd bâlâsına mazmûn-ı i‘lâm şerh verilmişdir ol dahi mantûk-ı emr-i
şerîim ma‘lûmun oldukda mûceb ve muktezâsı üzre amel ve harekete mübâderet
eyleyesin şöyle bilesin alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasız.

Kad vasale târîh

Fî selh-i L sene [1]246

SAYFA 64

HÜKÜM 102(a)

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-kelâm el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Kütahya
Sancağı Mütesellimi Halil Kâmilî -dâme mecduhû- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl
olıcak ma‘lûm ola ki,

Bahr-i sefîd Boğazı muhâfazası için Kütahya Sancağı'ndan müretteb olan


asker bedeliyesinden Denizli Hâssı kazâları hisselerine tarh olunan mâhiye üç bin
kuruş iki yüz kırk dört senesi Ramazân-ı şerîfi gurresinden i‘tibâren kırk beş senesi
Cemâziye'l-ûlâsı gâyetine gelince sekiz mâh zarfında yirmi yedi bin kuruş verilmiş
ve bedeliye-i mezkûrun mu’ahharan afvi târîhine nazaran bir aylık üç bin kuruş dahi
ziyâde i‘tâ bile kılınmış iken sen ki mütesellim-i mûmâ-ileyhsin tarafından aralık
aralık vâfir akçe mutâlebe olunmakda olduğundan bahisle bedeliye-i mezkûrdan
dolayı ba‘de'l-yevm akçe mutâlebesiyle fukarâyı tazyîk olunmaması husûsu dergâh-ı
mu‘allâm kapıcıbaşılarından Denizli Hâssı Voyvodası iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim
Tavaslı Osamn -dâme mecduhû- tarafından derbâr-ı şevket karâr-ı mülûkâneme
tahrîr ve istid‘â olunmuş olmakdan nâşî kuyûda mürâca‘at olundukda boğaz-ı
mezkûr muhâfazası için livâ-i mezbûrda vâki‘ kazâlardan müretteb olan altı yüz
seksen nefer askerin aynen ihrâcı müte‘assir olduğuna mebnî muktezâ-yı irâde-i

391
seniyyem üzre asâkir-i mezkûrenin bedeli otuzar kuruşdan birle kat‘ ile beher mâh
îcâb eden yirmi bin dört yüz kuruş kırk dört senesi Ramazân-ı şerîfi gurresinden
i‘tibâren livâ-i mezbûrun hâvî olduğu kazâlar ahâlîsine ta‘dîl ve tesviye şurûtuna
ri‘âyet olunarak tevzî‘ ve taksîm ve yerli yerinden cem‘ ve tahsîl ile muhâfaza-i
mezkûre hizmetlerinde istihdâm olacak asker masârıfına sarf olunmak üzre beher üç
ayda bir kere Dersaadetime irsâl olunmak bâbında iki yüz kırk dört senesinde evâil-i
Şa‘ban'da başka ve sefer gâilesi ve Rum fesâdı bir tarafdan olduğuna binâen livâ-i
mezbûr kazâlarından muhâfaza-i mezkûr zımnında müretteb olan mezkûrü'l-mikdâr
asker bedeliyesinin iki yüz kırk beş senesi Cumâde'l-âhiresi gurresinden i‘tibâren
terahhümen li'l-fükarâ afvi için başka evâmir-i aliyyem verilmiş olduğu derkenar
olunmağıyla bu sûretde bedeliye-i mezkûrenin afvini mutazammın ifâde-i hâl
siyâkında Dîvân-ı hümâyûnum tarafından emr-i şerîfim ısdârı bi'l-fi‘l baş defterdârım
iftihârü'l-ümerâi'l-ekârim Ali Necib Bey -dâme uluvvuhû- bâ-takrîr ifâde ve ifhâm
etmekden nâşî vech-i meşrûh üzre amel olunmak fermânım olmağın i‘lâmen ve
ifhâmen ve mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve ile irsâl olunmuşdur imdi
Bahr-i Sefîd Boğazı muhâfazası için livâ-i mezbûrda vâki‘ kazâlardan müretteb olan
asker bedeliyesi de ber-vech-i muharrer sâdır olan emr-i şerîfim mûcebince iki yüz
kırk beş senesi Cemâziye'l-uhrâsı gurresinden i‘tibâren afv kılınmış olduğu
ma‘lûmun oldukda bundan böyle hâss-ı mezbûr kazâlarından bedeliye nâmıyla akçe
mutâlebesinden keff-i yed ve mücânebet eylemen bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır
olmuşdur vusûl buldukda bu bâbda vech-i meşrûh üzre şeref-yâfte-i sudûr olan
fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve
hareket eyleyesiz şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Kad vasale

15 Ra sene [1]246

392
SAYFA 65

HÜKÜM 103

Kütahya Mütesellimine olan emr-i sâmîdir.

Gayret-mendim ağa

Asâkir-i mansûre-i Muhammediye elbisesi için i‘mâli müretteb şayak ve


abaya muktezî yapağının bulunan mahallerden tedâriki ehem ve elzem olduğuna
binâen Kütahya Sancağı ve tevâbi‘ kazâlarında hâsıl olan yapağının Süleyman Bey
ve Hâc Ahmed Ağa ma‘rifetleriyle râyic-i vakt üzre mübâya‘ası için emr-i âlî ısdâr
ve tisyâr olunmuş ve Denizli Hâssı dahi livâ-i mezkûr dâhilinde bulunmuş ise de
hâss-ı mezkûrun tafrîkiyle Voyvodası Dergâh-ı âlî kapıcıbaşılarından Tavaslı Osman
Ağa'ya ihâlesi tensîb olunduğu inhâ olunmakla Denizli hâssı dâhilinde bulunan
yapağıya mûmâ-ileyhimâ taraflarından tutulmayarak mûmâ-ileyh Osman Ağa
ma‘rifetiyle mübâya‘a ettirilmesi husûsuna mübâderet eylemen için kâime tahrîr ve
irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ ber-vech-i muharrer harekete dikket eyleyesin

Fi 15 Ra sene [12]46

SAYFA 65

HÜKÜM 104

Denizli Voyvodası devletli Osman Ağa hazretlerine hitâben emr-i sâmî


sûretidir.

Gayret-mendim ağa Kütahya Sancağı'ndan bâ-emr-i âlî elli nefer kalyoncudan


Denizli hissesine on bir nefer hisse tarh olunarak celb olunmakda ise de hâss-ı
mezkûr ahâlîsi serbest olduklarından matlûbât-ı seniyye başkaca emr-i âlî ısdârıyla
taleb olunduğuna livâ-i mezkûrdan hisse tarh olunduğunun misli mesbûk olmadığına
binâen kadîme ri‘âyet olunmasına müsâ‘ade-i aliyye erzânî buyurulması tarafından
inhâ ve istid‘â olunmakdan nâşî keyfiyet izzetli defterdâr efendiye havâle ile
Darbhâne-i âmire nâzırı efendiden isti‘lâm ettirildikde hâss-ı mezbûr Darbhâne-i
âmireden zabt ve irâde-i havâss-ı celîle-i şâhâneden mefrûzü'l-kalem ve maktû‘ü'l-

393
kadem min-külli'l-vücûh serbest üzre zabt olunup vâlîler ve mutasarrifîn ve sâir
taraflarından kudûmiye ve kaftan bahâ ve rikâbiye ve devr nâmı ve sâir türlü tekâlîf
mutâlebesiyle ahâlîsi ve re‘âyâsı rencîde olunmayıp kâffe-i te‘addiyâtdan himâyet ve
sıyânet birle her bir husûsları voyvodaları ma‘rifetiyle rü’yet olunmak şurût-ı
serbestîlerinden olduğundan hilâf-ı şart-ı serbestiyet hâss-ı mezkûr kazâlarından ol
vechle kalyoncu neferâtı mutâlebesiyle vâki‘ olan te‘âddî ve rencîdenin men‘i ve
def‘i husûsunu nâzır-ı mûmâ-ileyh i‘lâm eylediğini mûmâ-ileyh defterdâr efendi bâ-
takrîr inhâ ve ifâde etmiş ve ber-mûceeb-i serbestiyet hâss-ı mezkûr kazâlarından
taleb olunan hissenin tahvîli lâzım gelerek ba‘de ez-în hâss-ı mezbûr kazâlarından o
makûle hilâf-ı nizâm hisse taleb olunmayıp neferât-ı merkûmenin Kütahya
Sancağı'nın sâir kazâlarından tamâmen iktizâsına göre uyuşturulması husûsu
tarafımızdan Kütahya mütesellimine yazılmış olmakla ifâde-i hâl siyâkında kâime
tahrîr ve irsâl olunmuşdur inşâallâhü te‘âlâ vusûlünde herhâlde icrâ-yı levâzım-ı
hamiyyet mübâderet eyleyesin.

Fî selh-i L sene [1]246

SAYFA 65

HÜKÜM 105

Enfiyenin fermânıdır.

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Denizli
Voyvodası -dâme mecduhû- ve kıdvetü'l-kuzât ve'l-hukkâm ma‘denü'l-fezâil ve'l-
kelâm Mevlânâ Lazkiye nâmı diğer Denizli Kâdısı -zîde fazluhû- ve mefâhirü'l-
emâsil ve'l-akrân zâbitân ve iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl
olıcak ma‘lûm ola ki,

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn Mukâta‘ât Hazînesi tarafından zabt ve


idâre olunmakda olan mukâta‘âtdan İstanbul ve Duhan Gümrüğü'ne rabt ile idâresi
ber-vech-i emânet ihâle ve tefvîz kılınan memâlik-i mahrûsam enfiye mukâta‘ası
mülhakâtından Kütahya ve tevâbi‘i kaleminden ifrâz olunan Lazkiye nâm-ı diğer
Denizli Kazâsı enfiyeciliği bin iki yüz kırk altı senesi Ağustos ibtidâsından

394
Temmuz'u gâyetine gelince bir sene-i kâmile zabt eylemek üzre ber-vech-i emânet
ihâle olmakla şurûtu mûcebince bir kıt‘a emr-i şerîf sudûrunu dergâh-ı mu‘allâm
kapıcıbaşılarından hâlâ İstanbul ve Duhan Gümrüğü Emini iftihârü'l-emâcid ve'l-
ekârim El-Hâc Mustafa -dâme mecduhû- bâ-takrîr inhâ etmekden nâşî Hazîne-i
âmiremde mahfûz Başmuhasebe'ye defterlerine nazar olundukda zamân-ı zabtı
Ağustos ibtidâsından olan memâlik-i mahrûsam enfiye mukâta‘ası mülhakâtından
Deraliyyem ve Mora ve Yanya'da vâki‘ mîrî enfiye kârhânelerini idâreye me’mûr
emîn olanların zikr olunan kârhânelerde enfiye i‘mâli ve diledikleri mahallerde
serbestiyet üzre bey‘ ve furuhtu kendileri taraflarından ta‘yîn olunan adamlarına
mahsûs olup âharı enfiye i‘mâli ve furuht eylememek ve enfiye husûsuna vüzerâ-yı
izâm ve mîr-i mîrân-ı kirâm ve evkâf mütevellîleri ve kurâ zâbitleri ve havâss-ı
hümâyûn voyvoda ve mütesellimleri subaşıları ve sâir askerî ve ehl-i örf tâifesi
taraflarından vechen mine'l-vücûh dahl ve ta‘arruz olunmamak ve mîrî
kârhânelerinden mâ‘adâ mukaddem ve mu’ahhar ihdâs olunan kârhâneler her ne
mahalde bulunur ise sedd ü bend bulunan enfiyeleri emîn ve adamları ma‘rifetiyle
cânib-i mîrî için zabt u girift olunup muğâyir-i şurût edenleri olur ise o makûleleri li-
ecli't-te’dîb ehl-i İslâm'dan ise zâbıtı ma‘rifetiyle ahz ve kal‘a bend ve ehl-i zimmet
re‘âyâdan ise Deraliyyem'e ihzâr ve vaz‘-ı kürek olunmak için Dersaadetime arz ve
i‘lâm olunmak ve müste’men tâifesi yedlerinde bulunan enfiyeleri mîrî fiyâtıyla
cânib-i mîrî için zabt ve mübâya‘a olunup kendi elçileri ma‘rifetiyle te’dîb olunmak
ve enfiye i‘mâli ve furuht edenlerin kârhâneleri sedd ü bend olunmak iktizâ
eyledikde hukkâm ve zâbitân taraflarından hilâf-ı nizâm mahkeme harcı ve aidât
mutalebesiyle ve sâir bahâne ile ta‘tîl-i maslahat-ı mîrîyeye bâ‘is olacak hâlâtdan
mücânebet olunmak ve a‘yân ve zâbitân taraflarından enfiye emînlerine işbu mahal
vakıfdır veyahut mukâta‘adır deyü muhâlefet ettirilmeyip ve hilâf-ı nizâm enfiye
i‘mâli ve furuht edenlerin enfiyeleri zabtında da‘vâya tesaddî ederi olursa mahallinde
istimâ‘ olunmayıp Dersaadetime havâle olunmak ve sırran getirenleri esnâ-yı râhda
derbendcileri ahz eylediklerinde mevcûd olan enfiyeleri cânib-i mîrî için zabt
olunmak mukâta‘a-i mezbûrun düstûrü'l-amel tutulan şurût-ı nizâm-ı mer‘iyyesinden
idiği mukayyed olmakla ber-mûceb-i şurût emr-i şerîfim ısdârı husûsuna irâde-i
aliyyem ta‘alluk etmekle ol vechle amel ve hareket olunmak fermânım olmağın
zabtını hâvî işbu emr-i âlîşânım ısdâr ve irsâl olunmuşdur imdi vusûlünde voyvoda
ve kâdı ve zâbitân ve sâir mûmâ-ileyhimsiz keyfiyet-i irâde-i aliyyem ve şurût-ı

395
mezkûr mantûkundan ve emr-i şerîfimden ma‘lûmunuz oldukda fermân olunduğu
vechle

SAYFA 66

HÜKÜM 105(a)

Cümleye hitâben şeref-yâfte-i sudûr olan tekrar men‘-i murûr hakkında


karârgîr olan nizâm-ı müstahsene muktezâsınca memâlik-i mahrûsati'l-mesâlik-i
pâdişâhânemden bir mahalden bir mahalle li-ecli'l-maslaha azîmet edenlerin
yedlerine i‘tâ olunacak murûr tezkirelerine basılmak için bundan akdem Darbhâne-i
âmiremde hakk ettirilerek bi'l-cümle kazâlara irsâl olunan mühürler hukkâm
yedlerinde hıfz olunarak verilen murûr tezkireleri anlar ile temhîr olunmakda ise de
kazâlar hâkimlerinin hîn-i infisâllerinde haleflerii gelmezden evvel hareketlerine
mebnî mühr-i mezkûru mahallede bulunan kâtiblere teslîm etmekle ve ba‘zı ma‘zûl
olan kâdî ve nâibler dahi bulundukları yerlerde kendileriyle ihtilât eden kimesnelere
murûr tezkiresi şeklinde beyaz kağıt mühürleyip vererek anlar dahi olur olmaz vesîle
ile gerek Dersaadetime ve gerek mahall-i sâireye gönderecekleri kimesnenin isim
doldurup vermek misillü hâlât-ı nâ-marziye vukû‘bulmakda olduğu bi'l-ihbâr tahkîk
kılınıp bu keyfiyet nizâm-ı mezkûrun izlâl ve ifsâdını mûcib olacağı zâhir ve bi'l-
vücûh rızâ-yı şâhâneme münâfî ve muğâyir olduğundan bu mâddenin men‘ ve
def‘iyle şirâze-i nizâm-ı mülkiyenin tetarruk-ı halelden vikâyesi lâzimeden olmakdan
nâşî siz ki mevâlî-i fihâm ve kuzât-ı mûmâ-ileyhimsiz fîmâ ba‘d mârrîn ve âbirîn
tarafından verilen tezkirelere yedinizde bulunan mahkeme mühürlerini bastıkdan
sonra anın zîrine kendi tatbîk mühürlerinizi dahi basıp ol misillü isim ve mahalli açık
olarak şahs-ı vâhidin yedinde tezkire bulunmaması husûsuna mezîd ihtimâm ve
dikkat eylemeniz bâbında fermânım olmağın tenbîhen ve te’kîden ve ihtimâmen ve
mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve rikâb-ı hümâyûnum kâimakâmı
tatarlarından kıdvetü'l-emâsil ve'l-akrân El-Hâc Osman -zîde kadruhû- ile tisyâr
olunmuşdur imdi ber-vech-i muharrer tenbîhât-ı mülûkânemin ba‘de'l-yevm kâmilen
icrâ ve ibkâsıyla şu men‘-i murûr nizâmının halelden muhâfazası kat‘î matlûb-ı
mülûkânem idiği ve bu bâbda iğmâz ve rehâvet bir vechle câiz olmadığı ma‘lûmunuz
oldukda ber-vech-i meşrû‘ amel ve harekete ziyâde dikkat ve hilâf-ı vaz‘ı

396
tecevvüzden tevakkî ve mübâ‘adet eyleyesiz ve siz ki vüzerâ-yı müşâr ve mîr-i mîrân
ve sâir mûmâ-ileyhimsiz mazmûn-ı emr-i şerîfim sizin dahi meczûmunuz oldukda
mûceb ve muktezâsı dâimen ve müstemirren infâz ve icrâsıyla hilâf ve muğâyiri
vâk‘ı vukû‘a gelmemesi esbâbını istihsâle kemâl-i i‘tinâ ve mübâderet eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur.

Kad vasale ileynâ

Fî 22 L sene [1]246

SAYFA 66

HÜKÜM 106

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Denizli Hâssı
Voyvodası Tavaslı Osman -dâme mecduhû- ve kıdvetü'l-kuzât ve'l-hukkâm
ma‘denü'l-fezâil ve'l-kelâm Denizli Kâdısı -zîde fazluhû- ve kıdvetü'l-emâcid ve'l-
a‘yân zikr-i âtî husûsa bu def‘a mahsûsen mübâşir ta‘yîn olunan -zîde mecduhû- ve
mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân zâbitân ve sâir iş erleri -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i
hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Asâkir-i hâssa-i şâhânem ve asâkir-i Muhammediye-i mansûre ve sâire sunûf-


ı asâkir-i nizâmiyenin elbise-i şitâiye ve ta‘lîm abaları için senevî yetmiş beş bin top
aba i‘mâli ve irsâl olunmak üzre Bergama Voyvodalığı bu def‘a bâ-irâde-i şâhânem
Karasi Sancağı Mütesellimi kıdvetü'l-emâcid ve'l-a‘yân Şerif -zîde mecduhû-nun
uhdesine ihâle olunmuş ve ol mikdâr abaya Ağustos farkı olmak üzre lâzım gelen iki
yük elli bin vukıyye yük Bigasi Sancağıyla sâir ma‘lûmü'l-esâmî elviyeden mevcûd
olan ağnâmlarına göre tertîb olunmuş olduğuna binâ’en ol vechle mezkûrü'l-mikdâr
yünün fîmâ ba‘d bir kıyyesi mahall-i âhara furuht olunmayıp fiyât-ı mu‘tedile ile
îcâb eden bahâsı an-nakdin ashâbına kabzına me’mûr tarafından i‘tâ ve nakline dahi
develer istikrâ olunarak mübâya‘a ve tahsîl ve mahalline irsâl ve teslîm olunması
bâbında evâmir-i şerîfem ısdârı husûsuna irâde-i seniyyem ta‘alluk edip ol bâbda
hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn-ı mülûkânem şeref efzâ-yı sahîfe-i sudûr olmuş ve
elviye-i sâire için diğer evâmir-i aliyyem tasdîr ve tesyîr kılınmış olmakla imdi

397
tertîb-i mezbûrdan Denizli Kazâsı'ndan sâlifü'z-zikr tertîb olunan on bin vukıyye yün
asâkir-i mezkûrenin elbise-i şitâiye ve ta‘lîm abalarına müretteb ve mahsûs olarak
ikdâm-ı umûr-ı mehâmm-ı saltanat-ı seniyyemden olduğundan bir an te’hîrine ve
mahall-i âhara furuhtuna ve a‘zâr-ı vâhiye îrâdıyla rızâ ve cevâz gösterilmeyeceğine
mebnî alâ eyy-i hâlin sen ki voyvoda-i mûmâ-ileyhsin ma‘rifetin ve ma‘rifet-i
şer‘iyle ve mübâşir-i mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve cümle ma‘rifeti ve ittifâkıyla ol mikdâr
yünü ber-minvâl-i muharrer tamâmen ve kâmilen yerli yerinden mübâya‘a ve tahsîl
ve mahalline tavsîl olunması husûsuna ziyâde i‘tinâ ve dikkat eylemen fermânım
olmağın mahsûsen işbu emr-i şerîf-i âlîşânım ısdârı ve mübâşir-i mûmâ-ileyh irsâl
olunmuşdur imdi vusûlünde keyfiyet-i irâde-i seniyye-i mülûkânem mantûku emr-i
şerîfimden ma‘lumun oldukda fermânım olduğu ve bâlâda tafsîl ve beyân kılındığı
vechle kazâ-i mezbûre tahsîs kılınan on bin kıyye yünü asâkir-i mezkûrenin elbise-i
şitâiye ve ta‘lîm abalarına müretteb ve mahsûs olarak ikdâm-ı umûr-ı mehâmm-ı
saltanat-ı seniyyemden olduğundan avk ve tevekkî ve mahâll-i sâire furuhtu tecvîz
olunur mevâddan olmayacağına mebnî ma‘rifetin ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşir-i
mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve cümle ma‘rifet ve ittifâkıyla bilâ-tevakkuf tamâmen ve
kâmilen yerli yerinden mübâya‘a ve tahsîl ve mahalline irsâl ve tavsîl olunması
husûsuna ziyâde ikdâm ve dikkat eyleyesin ve sen ki mübâşir-i mûmâ-ileyhsin sen
dahi muktezâ-yı me’mûriyetin üzre kazâ-i mezbûre varıp mezkûrü'l-mikdâr yünü
voyvoda-i mûmâ-ileyh ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘ ve mübâşeretinle fiyât-ı mu‘tedil
ile îcâb eden bahâsı yedinde olan mîrî akçesinden an-nakdin ashâbına te’diye ederek
tamâmen ve serî‘an mübâya‘a ve tahsîl ve mikdâr develere istikrâsıyla mahalline
nakl ve tavsîl ile îfâ-yı me’mûriyete ziyâde i‘tinâ ve dikkat eyleyesin ve sizin kâdı ve
zâbitân ve sâir mûmâ-ileyhimâsız siz dahi mûceb-i emr-i şerîfimle amel ve harekete
ve hilâfından be-gâyet hazer ve mücânebet eylemeniz bâbında fermân-ı âlîşânım
sâdır olmuşdur. Buyurdum ki hüküm

Târîh fi 6 N sene [1]246

398
SAYFA 67

HÜKÜM 107

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyeti'l-meliki'd-dâim ricâl-i devlet-i aliyyemden İzmir Voyvodası ve
ihtisâbı nâzırı Tahir Bey -dâme mecduhû- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak
ma‘lûm ola ki,

Mukâta‘ât Hazînesi tarafından ber-vech-i emânet idâre olunmakda olan İzmir


İhtisâbı müteferri‘âtından olup mahallerinde ashâbından bi't-terâzî mübâya‘ası
bundan akdem sâdır olan emr-i şerîfim mûcebince İzmir İhtisâbı tezkiresine
münhasır olan İzmir ve Aydın ve Saruhan ve Suğla ve Menteşe ve Teke ve
Karahisar-ı Sahib ve Kütahya ve Hüdavendigar ve Karasi ve Biga Sancaklarının hâvî
olduğu kazâlarda işbu iki yüz kırk altı senesine mahsûben hâsıl olacak palamuddan
Dersaadetim debbâğhâneleri tertîbâtı nizâm üzre tüccârı ma‘rifetiyle mübâya‘a
olunarak vakit ve zamânıyla Dersaadetime irsâl ve mahalleri debbâğhâneleri ve be-
tahsîs menfa‘at-i kesîresi rusûmât-ı mîriyeye râci‘ olan İzmir Debbâğhânesi idâresine
iktizâ eden palamud sâbıkları vechle emâneti tarafından mübâya‘a ve ikmâl
olundukdan sonra fazla kalıp mahâll-i uhrâya furuht olunacak palamutun îcâb eden
resm-i mîrî ve ruhsatiyesi sâbık nizâm vechle hîn-i furuhtunda sen ki nâzır-ı mûmâ-
ileyhsin tarafından tamâmen ahz u kabz kılınmak üzre ashâbı yedinden bi't-terâzî
mübâya‘ası zımnında ticâreti husûsu için muhtekir ve madrabaz makûlesine ve sâir
tüccâra tarafından tezkire verilmeyip bu def‘a ta‘yîn olunan Derviş Abdülfettah -zîde
mecduhû- ve hizmetinde istihdâm eyleyeceği adamlarına ruhsat tezkiresi i‘tâsıyla ber
minvâl-i muharrer fazla olan palamudun sâbık ve nizâmı mûcebince resm-i mîrî ve
ruhsatiyesi tâcir-i mûmâ-ileyhtarafından verilmek şartıyla tâcir-i mûmâ-ileyh
ma‘rifetiyle yedd-i vâhidden bey‘ ve şirâ olunması bâbında emr-i şerîfim sudûrunu
ricâl-i devlet-i aliyyemden hâlâ mukâta‘ât hazînesinin vâridâtı nâzırı iftihârü'l-
emâcid ve'l-ekârim Es-Seyyid Abdurrahman Nafiz -dâme mecduhû- tarafından bâ-
takrîr ifâde olunmakdan nâşî vech-i meşrûh üzre amel ve harekete dikkat olunmak
fermânım olmağın i‘lâmen ve tenbîhen mahsûsen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve
ile tisyâr olunmuşdur imdi zikr olunan kazâlarda sene-i merkûmeye mahsûben hâsıl
olan palamuddan Dersaadetim debbâğhâneleri tertîbâtı minvâl-i muharrer üzre vakit
ve zamânıyla Dersaadetime irsâl ve mârru'z-zikr kazâlar ile İzmir Debbâğhânesi

399
idâresine iktizâ eden palamud sâbıkları vechle esnâf tarafından te’diye ve ikmâl
olundukdan sonra fazla kalarak mahâll-i sâireye furuht olunacak palamudun bâlâda
beyân olunduğu vechle ticâreti husûsu için muhtekir ve madrabaz makûlesine ve sâir
tüccâra tarafından tezkire verilmeyip ancak tâcir-i mûmâ-ileyh ile hizmetinde
istihdâm edeceği adamlarına ruhsat tezkiresi i‘tâ ve fazla olan palamudun sâbık
nizâmı mûcebince resm-i mîrî ve ruhsatiyesini tâcir-i mûmâ-ileyhtarafından ahz
ederek ol vechle yedd-i vâhidden bey‘ ve şirâ ettirilmesi irâde-i aliyyem
muktezâsından idiği ma‘lûmun oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareketle icrâ-yı
irâde-i seniyyeme ihtimâm ve dikkat ve hilâfından tevakkî ve mübâ‘adet eylemen
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda
vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-
imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket eyleyesin şöyle bilesin
alâmet-i şerîfime i‘timâd kılasın.

Tahrîren fî evâil-i şehr-i Ramazâni'l-mübârek sen sitte ve erba‘în ve mi’eteyn


ve elf.

…?

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Mehmed Şakir el-müvelle'l-hilâfetuhû


bi-kazâ-i Denizli -gufira lehû-

Mehmed Şakir

SAYFA 67

HÜKÜM 108

Yâ Fettâh Yâ Rezzâk Bismillahirrahmânirrâhîm ve bihî neste‘în

İzzet-meâb şerî‘at nisâb Mevlânâ Eşref kuzât-ı kirâmdan Ali Derunî Efendi
kâmyâb

Ba‘de't-tahiyyeti'l-vâfiye inha olunur ki,

Ber-vech-i mansıb mutasarrıf olduğum Denizli Kazâsı'nın umûr-ı niyâbet-i


ahkâm-ı şer‘iyyesi işbu sene seb‘a ve erba‘în ve mi’eteyn ve elf Rebî‘ü'l-âhirin

400
üçüncü gününden tarafımızdan cenâb-ı şerîflerine ihâle ve tefvîz olunmuşdur
gerekdir ki kazâ-i merkûmu mâh-ı mezbûrenin üçüncü gününden zabt edip beyne'l-
ahâlî icrâ-yı ahkâm-ı şer‘iyyede ve vâki‘ olan muhallefât-ı mevtâ-yı askeriyenin
mûceb-i tahrîr olanlarını tahrîr ve terkîm ve beyne'l-verese bi'l-farîzati'ş-şer‘iyye
tevzî‘ ve taksîm eyleyip câdde-i şer‘-i nebevîden ser-i mû inhirâfa cevâz
göstermeyesin

El-fakîr İbrahim El-Kâdı bi-kazâi'l-mezbûre

SAYFA 68

HÜKÜM 109

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Gököyük Kazâsı nâibi Mevlânâ –zîde


ilmuhû- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Mehmed Ali nâm kimesne süddet-i sa‘âdetime arzuhâl edip Gököyük


Kazâsı'na tâbi‘ Bozalan Karyesi'nde mutasarrıf olduğu mülk arsası üzerine menzil
binâ ve inşâ etmek murâd eyledikde kimesneye zarar-ı şer‘îsi olmayıp dahl olunmak
îcâb etmez iken ba‘zı kimesneler menzil-i mezkûrun binâ ve inşâsına bî-vech
müdâhale ve mümâna‘at eylediklerin bildirip mahallinde şer‘le görülen ecânibden
olan mezkûrların bî-vech vâki‘ olan müdâhaleleri men‘ ve def‘ olunmak bâbında
emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â etmekden nâşî Dîvân-ı hümâyûnumdan muktezâsı suâl
inhâ olunduğu üzre ise şer‘le rü’yet olunup mademki arsa-i mezkûre merkûm
Mehmed Ali'nin mülkü olduğu ve arsa-i mezkûr üzerne inşâ olunacak menzil
binâsının kimesneye şer‘îsi ve bir gûne hücnet ve mahzûru olmadığı ahâlî-i Mora
cezîresinde şer‘an sâbit bî-vech vâki‘ olan müdâhalenin men‘ ve def‘i için
mahallinde şer‘-i şerîfe havâle ile emr-i şerîfim i‘tâsı iktizâ eylediği tahrîr olunmakla
mahallinde şer‘iyle görülmek bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur. Buyurdum
ki vusûl buldukda bu bâbda sâdır olan emrim üzre amel dahi buna ol vechle dahl
olundukda mukaddemâ bir def‘a şer‘iyle görülüp fasl olunmayn husûsların tamâm
hak ve adl üzre kayd olup göresin inhâ olunduğu üzre ise ol bâbda muktezâ-yı şer‘-i
kadîmle amel edip dahi mademki arsa-i mezkûre merkûmun mülkü olduğu ve
üzerine inşâ olunacak menzil binâsının kimesneye zarar-ı şer‘îsi ve bir gûne hücnet

401
ve mahzûru olmadığı ahâlî muvâcehesinde şer‘an sâbit ola merkûmların bî-vech
vâki‘ olan müdâhale ve mümâna‘atların men‘ ve def‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf
ve emr-i hümâyûnuma muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı merkûm için bir dahi
emrim varmalı eylemeyesin şöyle bilip alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.Fî 25 R sene
[1]247 târîh emr-i âlîşân fî selh-i R sene [1]242

Kad vasalahû ileynâ

SAYFA 68

HÜKÜM 110

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Çarşamba-i Lazkiye Kazâsı nâibi Mevlânâ -


zîde ilmuhû- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Çarşamba-i Lazkiye Kazâsı sâkinlerinden Hâcı Gâzîzâde Ali'nin kazâ-i


mezbûre muzâfe Buldan Kasabası'nda kâin Nesuli nâm mahalde vâki‘ tapu
temessüküyle mutasarrıf olduğu ma‘lûmü'l-hudûd tarlalarını zabt ve birer sene zirâ‘at
ve öşr-i resmin sâhib-i arza edâ edegelip dahl olunmak îcâb etmez iken ecânibden
ba‘zı kimesneler ol yerlere hilâf-ı kânûn fuzûlî müdâhale ve ta‘arruzdan hâlî
olmadıkları beyânıyla kânûn üzre amel olunmak bâbında emr-i şerîfim sudûrunu
merkûm huzûr-ı şer‘de ifâde ve niyâz etmiş olduğunu sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin
südde-i sa‘âdetime vârid olan i‘lâmında inhâ ve iş‘âr olunmuş olmakdan nâşî Dîvân-ı
hümâyûnumdan kânûn suâl olundukda eğer merkûm Buldan toprağında tasarrufunda
olan yerleri zabt eder iken zirâ‘at etmeyip üç sene ale't-tevâlî bilâ hâlî boz ve hâlî
kalarak müstehıkk-ı tapu olmuş ve dahl eden kimesneler bozdan sâhib-i arzdan resm-
i tapu ile almışlar ise müdâhaleleri bi-hasebi'l-kânûn yolunda olup eğer böyle
olmayıp da fi'l-hakîka ol yerlere merkûm hâlâ tapu temessüküyle mutasarrıf olarak
beher sene zabt ve zirâ‘at ve öşr-i resmin sâhib-i arz edâ edegelir ise ol vakit
ecânibden olan merkûmların ol yerlerde müdâhale eylemeleri bî-vech ve hilâf ve
kânûn olduğuna binâ’en men‘ ve def‘i için emr-i şerîfim i‘tâsı muvâfık-ı kânûn idiği
tahrîr olmakla kânûn üzre amel olunmak bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur
buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda sâdır olan emrim üzre amel dahi sen ki nâib-i
mûmâ-ileyhsin husûs-ı mezbûru şer‘-i şerîf ve bâlâda muharrer olan kânûn-ı münîfe

402
tatbîk ederek ber-vech-i hakkâniyet rü’yet birle fi'l-hakîka i‘lâm olunduğu üzre
ecânibden olan merkûmların müdâhaleleri bî-vech ve hilâf-ı kânûn idiği inde'ş-şer‘
tebeyyün ve tahakkuk eder ise men‘ ve ref‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf ve kânûn-ı
münîfe ve emr-i hümâyûnuma muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı mezbûr için
bir dahi emrim varmalı eylemeyesin şöyle bilesiz alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasın.

Fî 5 L sene [1]246

Kad vasalahû ileynâ 25 R sene [1]247

SAYFA 68

HÜKÜM 111

Kıdvetü'n-nüvvâbi'l-müteşerri‘în Gököyük Kazâsı nâibi Mevlânâ -zîde


ilmuhû- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm ola ki,

Hâcı Gâzîzâde Mehmed Ali demekle meşhûr kimesne südde-i sa‘âdetime


arzuhâl edip bunun kazâ-i mezbûre tâbi‘ Bozalan nâm mahalde vâki‘ tapu
temessüküyle mutasarrıf olup zabt ve beher sene zirâ‘at ve öşr-i resmini sâhib-i arza
edâ edegeldiği tahmînen dört bin beş yüz dönüm mikdârı tarlalarında âharın alâkası
olmayıp dahl olunmak îcâb etmez iken ecânibden ba‘zı kimesneler zikr olunan
tarlaları zabt dâ‘iyesiyle hilâf-ı kânûn fuzûlî müdâhale ve ta‘arruzdan hâlî
olmadıkların bildirip kânûn üzre amel olunup ecânibden olan kimesnelerin sâlifü'z-
zikr tarlaları zabt dâ‘iyesiyle vâki‘ olan müdâhaleleri men‘ ve ref‘ olunmak bâbında
emr-i şerîfim sudûrunu istid‘â etmekden nâşî Dîvân-ı hümâyûnumdan kânûn suâl
olundukda eğer münâza‘un fîhâ olan yerlere merkûm Hâcı Gâzîzâde Mehmed Ali
mutasarrıf iken zirâ‘at etmeyip üç sene ale't-tevâlî bilâ-mâni‘ boz ve hâlî kalmış ve
dahl eden kimesneler dahi bozdan sâhib-ı arzdan resm-i tapu ile almış ve yedlerine
temessük verilmiş ise de müdâhaleleri bi-hasebi'l-kânûn yolunda olup eğer böyle
olmayıp da muhâlif-i vak‘ merkûm hâlâ tapu temessüküyle mutasarrıf olarak beher
sene zabt ve zirâ‘at ve öşr-i resmin sâhib-i arza edâ eder ise ol vakitde ecânibden
olan merkûmların müdâhale eylemeleri bî-vech ve hilâf-ı kânûn olacağına binâ’en
men‘ ve def‘i için emr-i şerîfim i‘tâsı muvâfık-ı kânûn idiği tahrîr olunmağıyla kânûn
üzre amel olunmak emrim olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda bu bâbda olan

403
emrim üzre amel dahi sen ki nâib-i mûmâ-ileyhsin husûs-ı mezbûru şer‘-i şerîfe ve
bâlâda muharrer olan kânûn-ı münîfe tatbîk ederek ber-vech-i hakkâniyet rü’yet birle
fi'l-hakîka ecânibden olan kimesnelerin mârru'z-zikr yerleri zabt dâ‘iyesiyle
müdâhaleleri bî-vech ve hilâf-ı kânûn idiği inde'ş-şer‘ tebeyyün ve tahakkuk eder ise
men‘ ve def‘ eyleyesin min ba‘d şer‘-i şerîf ve kânûn-ı münîfe ve emr-i âlîşânıma
muhâlif kimesneye iş ettirmeyip husûs-ı mezbûr için dahi adam varmalı eylemeyesin
şöyle bilip alâmet-i şerîfeme i‘timâd kılasın.

Fi 15/25 sene [1]246

Kad vasalahû ileynâ fî 27 R sene [1]247

SAYFA 69

HÜKÜM 112

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim câmi‘ü'l-mehâmid ve'l-mekârim el-muhtassu bi-


mezîd-i inâyite'l-meliki'd-dâim Dergâh-ı mu‘allâm kapıcıbaşılarından Denizli Hâssı
Voyvodası Osman -dâme mecduhû- ve mefâhirü nüvvâbi'l-müteşerri‘în hâss-ı
mezkûrun hâvî olduğu nâibler -zîde ilmuhüm- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân a‘yân
ve vücûh-ı memleket -zîde kadruhüm- tevkî‘-i refî‘-i hümâyûn vâsıl olıcak ma‘lûm
ola ki,

Mukaddemce muktezâ-yı irâde-i seniyyem üzre memâlik-i Rumeli ve


Anadolu'nun hâvî olduğu kazâ ve kasabât ve kurâda sâkin ve mütemekkin olan yerli
ve yabancı sağîr ve kebîr bi'l-cümle ehl-i İslâm ve re‘âyâ taraf-ı saltanat-ı
seniyyemden mahsûs me’mûrlar ve muharrirler ta‘yîn ile kendilerinin sâkin oldukları
mahallerin isim ve şöhretleriyle tahrîr ettirerek lâzım gelen defterleri Dersaadetime
celb olunmuş ve tahrîr olunan ehl-i İslâm ve re‘âyâdan fevt ve helâk olanların
defterden terkîm ve taşradan kazâlarına gelecek ve yeniden tevellüd edeceklerin
isimleri sebt-i terkîm olunarak Dersaadetimde olan kaydları dahi tashîh ve tenkîh
olunmak üzre beher üç mâhda bir kerre defterlerinin bu tarafa irsâl olunması husûsu
sahîfe-i karâr sudûr olan evâmir-i aliyyemde derc ve tasrîh kılınmış ise de maslahatın
cesâmet cihetiyle zikr olunan defterlerin üç mâhda bir irsâl olunması mûcib-i usret ve
su‘ûbet olarak bu cihetle ne mahallerinde ve ne Dersaadetimde lâyıkıyla tashîh-i

404
kaydda bakılamayacağı vâzıhâtdan ve bu mâdde-i hayriye etrâfıyla bakılamadığı
hâlde bunca tekellüf ile vusûle gelmiş olan nizâmın az vakitde muhtel müşevveş
olması sûret-i hâlden nümâyân olduğuna binâ’en bundan böyle nizâm-ı mezkûrun
dâimâ ve müstemirrân bu vech-i suhûlet icrâsı zımnında Rumeli ve Anadolu'nun her
bir kazâsına veyahut sağîr kazâların bir kaçına mahallerinde münâsib vechle baltalık
ahâlîsinden emîn ve mu‘temed birer mukayyid ta‘yîn ve cânib-i vilâyetden mikdâr-ı
vâfî ma‘âş dahi tahsîs kılınıp zikr olunan mukayyidler mahsûs olan ma‘âşlarına
kanâ‘at eylemeyerek kaydiyye nâmı ve nâm-ı âhar ile kimesneden bir akçe almayıp
dâimâ hizmet-i lâzimesinde kıyâm ve ihtimâm birle ba‘de'l-yevm tevellüd eden
çocukların isim mâ bâkî isimlerinin altına târîhiyle ve fevt olanların dahi kezâlik
târîhiyle kayd ve diyâr-ı âharda olup vilâyetine gelenler ve bâ-hücec-i şerîf veyahut
mücâveret tarîkiyle Harameyni'l-muhteremeyn veya-asker-i mansûreye ilhâk
olunmak üzre İslambol veya taşraya azîmet veya bulunduğu mahalden çıkıp âhar
mahalle nakillerin her birerleri kayd ve sebt ile bu emr-i ehemme kemâ yenbeğî
takayyüd ve dikkat olunmak için Anadolu cânibinden gerekse elviyyede ve Rumeli
tarafında her bir kazâda mütehayyirûn-ı vücûh ve nâ-mücrib ve müstakîmü'l-etvâr bir
nâzır defter ta‘yîn kılınarak nâzır-ı merkûm dahi bu husûsa kemâliyle dikkat ve
nezâret etmek ve cesîmce kazâlarda umûr-ı mahalliyeyi rü’yet eden muhtâr ve
mütevellî nâmıyla bulunan kimesneler ve muhtâr ve mütevellîsi olmayan kazâlarda
dahi e’imme ve ihtiyârlar duhûl ve hurûc eden ve gerek tevellüd ve vefât edenleri alâ
vechi's-sıhhat ihbâr ve inhâ eylemek üzre muharrer olarak me’mûr kılınıp ve
mahallerinde ne mikdâr veled zükûr tevellüd etmiş ve ne kadar fevt olmuş ve bi'l-
îcâb kaç nefer kimesne taşra gidip kaç kişi gelmiş ise isim şöhretleriyle yazılıp
Rumeli cânibende ise kurâdan kazâya ve Anadolu tarafında ise kazâlar kürsi-i
elviyyeye mümzâ sûret irsâl ve kazâ ve elviyyeden dahi vâlî ve mutasarrıf ve
mütesellim ve a‘yânlar ma‘rifetiyle beher altı mâhda bir kere Dersaadetime ba‘s ve
irsâl olunmak ve re‘âyânın dahi pâbis ve kocabaşıları ihbâra me’mûr içlerinden hâlik
ve mütevellid olanları ve taşra gidip gelenleri kayd ve işâret ettirmek ve işbu sûretin
icrâsından maksûd olan tahrîr defterinin lâyıkı vechle tashîh ve tenekkuh olunması
garazından olmak mülâbesesiyle ihbâr me’mûr olanlar iğmâz ve rehâvetle ifâdesi
lâzım gelen keyfiyyâtı ihbâr ve ifâde de kusûr ederler ise hukkâm ve nâzır-ı defter
câniblerinden vâlî ve mutasarrıf ve mütesellim ve a‘yân ve voyvodalar taraflarına
i‘lâm ve ifâde olunarak lâzım gelen te’dîbât-ı lâyıkaları icrâ olunmak ve Rumeli

405
cânibinde olan kazâların kazâlardan Dersaadetime ve Anadolu'da bulunan kazâlardan
kürsiyyü elviyyeye ol vech inhâ ve ihbârda bir gûnâ tekâsül vukû‘a gelir ise lede't-
tahkîk ol mahallerin hâkimi ve defter nâzırı te’dîb ve terbiye kılınmak üzre taht-ı
râbıta bend ve kolluğu husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkânem ta‘alluk edip ol vakte
hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn-ı şâhânem sahîfe pirâ-yı sudûr olmuş ve keyfiyyete
memâlik-i Anadolu ve Rumeli'ne mahsîû evâmir-i aliyyem tasdîr ve tesyîr ile
bildirilmiş olmakla siz ki voyvoda ve nâibler ve a‘yân ve sâir mûmâ-ileyhimsiz
vusûl-i emr-i şerîfimde siz dahi taht-ı hükûmetinizde ve idârenizde kâin kazâlardan
cesîm olanlarının her birerlerine başka ve sağîr kazâların dahi ikisi üçü birleştirerek
başka mukayyidler nasb edip cânib-i memleketde tahsîs olunacak ma‘âşdan mâ‘adâ
kaydiye nâmı ve nâm-ı âhar ile kimesneden habbe-i vâhide ahz ettirdirilmesi ve
bundan başka her bir kazâya mütehayyizân-ı vücûhdan mücerreb ve müstakîm
nâzırlar nasb ve derûnlarında muhtâr ve mütevellî bulunan kazâlarda anları
bulunmayan mahallerde kazâdan eimme ve ağyârlarını ve re‘âyânın pâbiş ve
kocabaşlarını ihbâra me’mûr ve ta‘yîn ederek nizâm-ı mezkûrun minvâl-i muharrer
üzre ibkâ ve icrâsına ve tahrîr kılınan defterlerin zikr olunan kazâların taraflarından
beher altı mâhda bir def‘a Dersaadetime takdîmine ihtimâm ve dikkat eylemeniz
fermânım olmağın i‘lâmen ve tenbîhen işbu emr-i celîli'l-kadrim ısdâr ve öyle tisyâr
olunmuşdur imdi bâlâda muharrer olan emr-i tenbîhât-ı mülûkânemin dâimen ve
müstemirren kemâ yenbeğî icrâsıyla bir vakitde hilâf-ı vaz‘ ve hâlât vukû‘a
gelmemekle esbâbının isti‘câline bi'l-ittifâk mezîd i‘tinâ ve sarf-ı rü’yet eylemeniz
kat‘a matlûb-ı şâhânem idiği ve hilâf-ı nizâm bir günâ hâl ve hareket vukû‘a ile lâzım
gelmek gelir ise mütecâsir olanların icrâ-yı te’dîblerinde dakîka fevt olunmayacağı
ma‘lûmunz oldukda ber-vech-i meşrûh amel ve hareket ve icrâ-yı emr ve irâde-i
hidîvâneme sarf-ı vüs‘ kudret ve hilâfından be-gâyet tevakkî ve mübâ‘adet eylemeniz
bâbında fermân-ı âlîşânım sâdır olmuşdur buyurdum ki vusûl buldukda ol bâbda
vech-i meşrûh üzre şeref yâfte-i sudûr olan fermân-ı vâcibü'l-ittibâ‘ ve lâzimü'l-
imtisâlimin mazmûn-ı itâ‘at makrûnuyla amel ve hareket eyleyesiz şöyle bilesiz
alâmet-i şerîfe i‘timâd kılasız.

Hurrire evâsıt-ı Muharremi'l-harâm li-senete seb‘a ve erba‘în ve mi’eteyn ve


elf.

Fî 25 R sene

406
SAYFA 69

HÜKÜM 113

Bâdî defter oldur ki

Medîne-i Denizli mahallâtından Kayalık Mahallesi sâkinlerinden iken bundan


akdem müteveffiye olan Deli Aişe bint-i Abdullah nâm hâtun müteveffiyenin sûret-i
zâhirde vâris-i ma‘rûf ve ma‘rûfesi olmayıp kâffe-i terekesi emîn-i beytü'l-mâl
münhasır olup müteveffiye-i mezbûrenin mahalle-i mezkûrda vâki‘ olan bir bâb bağ
ta‘bîr olunur ma‘lûmü'l-hudûd menzilini ma‘rifet-i şer‘ ve ma‘rifet-i beytü'l-mâl bi'l-
müzâyede münâdîler nidâ etmekle rağbetü'n-nâs munkatı‘ birle beş yüz kuruşa bey‘
olunup ve tarafeyn resm-i âdî ve mâsârıf-ı techîz ve tekfîn ve masârıf-ı sâire ba‘de'l-
ihrâc sahhü'l-bâkî emîn-i beytü'l-mâl cânibine teslîm tereke defteridir ki ber-vech-i
âtî zikr eder.

Hurrire fi'l-yevmi's-sâbi‘ min şehr-i Cumâde'l-âhir li-sene seb‘a ve erba‘în ve


mi’eteyn ve elf.

Cem‘an yekûn 500 kuruş

033,5 kuruş Hırdavat-ı beyt

033,5 kuruş

Mine'l-ihrâcât

Nâ-mizâc iken hizmetine ücret 17 kuruş

Resm-i âdî 53,5 kuruş

Resm-i beytü'l-mâl 53,5 kuruş

Techîz ve tekfîn 34 kuruş

Hademe-i beytü'l-mâl ve kalem ve ihzâriye 35 kuruş

407
SAYFA 70

HÜKÜM 114

Bâ‘is-i tahrîr-i hurûf oldur ki

Bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn-ı şâhâne fâizi ceyb-i hümâyûn kabz


nümûn-ı mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i Darbhâne-i âmireden zabt ve irâde
olunan havâss-ı celîle-i şâhâneden Kütahya Sancağı'nda kâin hâshâ-i Denizli ve
tevâbi‘i mukâta‘ası işbu bin iki yüz kırk yedi senesi Mart'ı ibtidâsından ve merbût
olan avârızını dahi iki yüz kırk sekiz senesi Muharrem'i gurresinden i‘tibâren bir
sene-i kâmile ber-vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt u rabt eylemek üzre
der‘uhde ve iltizâmına tâlib ve rağıb olan iftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim dergâh-ı âlî
kapıcıbaşılarından izzetli Tavaslı Osman Ağa dâme mecduhû- ya ihâle ve ikrâm ve
ibkâ olunması husûsuna irâde-i seniyye-i mülûkâne ta‘alluk ederek ol bâbda şeref
efzâ-yı sahîfe-i sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı şevket-makrûn-ı şâhâne
mûcebince mukâta‘a-i mezbûre sâbıkı vechle yalnız iki yük otuz sekiz bini beş yüz
doksan altı buçuk kuruş ve merbût olan Denizli ve Honaz kazâları avârızını dahi
ma‘a mâl harc-ı aklâmı beş bin iki yüz elli altı kuruş ki cem‘an iki yük kırk üç bin
sekiz yüz elli buçuk kurş bedel-i iltizâm ile der‘uhde ve iltizâm olunup ağa-yı mûmâ-
ileyh dahi iltizâm ve kabûl birle bedeli iltizâmı olan meblağ-ı mezbûru vakit ve
zamânıyla ceyb-i hümâyûn-ı mülûkâne hazînesine edâ ve teslîm eylemek üzre
hazîne-i mezkûreye bir kıt‘a memhûr deyn temessükü verilmeğin gerekdir ki ağa-yı
mûmâ-ileyh mukâta‘a-i mezbûreyi iki yüz kırk yedi senesi Mart'ı ibtidâsından sene-i
merkûme Şubat'ı gâyetine değin ve merbût avârız-ı mezkûreyi dahi iki yüz kırk sekiz
senesi Muharrem'i gurresinden sene-i merkûme Zilhiccesi gâyetine değin bir sene-i
kâmile cümle tevâbi‘ ve levâhıkıyla ber-vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt u rabt
ve vedî‘atullâh olan ahâlî ve fukarâsını kemâ yenbeğî te’mîni ve himâye ederek vaki‘
olan mahsûlât ve rusûmât ve tayyârâtı her ne ise kânûn-ı kadîm ve olugeldiği üzre
ahz u kabz eyleyip zabt u rabtına vechen mine'l-vücûh taraf-ı âhardan müdâhale ve
ta‘arruz olunmamak üzre cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu zabtnâme tahrîr ve imlâ
ve ağa-yı mûmâ-ileyh yedine i‘tâ olundu.

Fi 13 B sene [1]247

Es-Seyyid Ali Rıza Nâzır-ı Darbhâne-i âmire

408
SAYFA 70

HÜKÜM 115

İftihârü'l-emâcid ve'l-ekârim Dergâh-ı âli kapıcıbaşılarından hâlâ Denizli


Voyvodası Tavaslı Osman Ağa -dâme mecduhû- ve şerî‘at şi‘âr Denizli Kâdısı
fazîletli Efendi -zîde ilmuhû- ve mefâhirü'l-emâsil ve'l-akrân ve vücûh-ı memleket ve
sâir iş erleri -zîde kadruhüm- inhâ olunur ki,

Sen ki voyvoda-i mûmâ-ileyhsin bâ-hatt-ı hümâyûn-ı şevket makrûn-ı şâhâne


fâizi ceyb-i hümâyûn-ı feyz nümûn-ı cânib-i mülûkâne hazînesine tahsîsen cânib-i
Darbhâne-i âmireden zabt ve idâre olunan havâss-ı celîleden Kütahya Sancağı'nda
vâki‘ hâshâ-i Denizli ve tevâbi‘i mukâta‘ası merbût olan avârızıyla ma‘an birkaç
seneden beri uhde-i iltizâmına muhavvel olup hüsn idâreye muvaffak olduğun
ecilden bu def‘a inâyet-bahş-ı sahîfe-i sudûr buyurulan mübârek hatt-ı hümâyûn-ı
şevket-makrûn-ı şâhâne mûcebince mukâta‘a-i mezbûre işbu iki yüz kırk yedi senesi
Mart'ı ibtidâsından sene-i merkûm Şubat'ı gâyetine değin ve merbût olan avârızı dahi
iki yüz kırk sekiz senesi Muharrem'i gurresinden i‘tibâren bir sene-i kâmile zabt u
rabt eylemek üzre sâbıkı vechle uhdenizde ibkâ ihâle ve iltizâm olunup ber kâ‘ide-i
zabtına zabtnâmesi i‘tâ olunmuş olmakla mecbûlün olduğun derkâr âşinâyı ve
ra‘iyyet-i perverî iktizâsınca öteden beri olıgeldiği vech üzre husûs-ı mezbûru sene-i
merkûme ber-vech-i serbestiyet yed-i vâhidden zabt u rabt birle mehâmm-ı devlet-i
aliyyeyi ber-vefk-i matlûb üzre rü’yet ve cümle ile hüsn imtizâc ve ülfet ile cenâb-ı
kibriyâ olan Allahü te‘âlâ fukarâ ve re‘âyâsını her vechle himâyet ve sıyânet ve ref‘-i
mezâlim ve def‘-i erâzil ve eşkiyâ emr-i ehemmine dikkat cânib-i seniyyeti'l-
cevânib-i cenâb-ı mulûkane için herkesden da‘avât-ı hayriye mezîd i‘tinâ ve dikkat
ve herhâlde hüsn harekete gayret eyleyesin ve siz ki muhâtabûn-ı mûmâ-ileyhimsiz
sizler dahi ağa-yı mûmâ-ileyhin kemâ kâne voyvodalığı ibkâsından haberdâr olup
bundan mûmâ-ileyhi kendinize voyvoda ve zâbıt bilip muvâfık-ı şer‘-i şerîf ve
mutâbık-ı kânûn-ı münîf olan umûrda reviyyet ve mütâba‘at birle mehâmm-ı devlet-i
aliyyeden ve fermân buyurulduğu vechle ve umûr-ı memleket hak ve adl üzre idâre
ve rü’yetine bi'l-ittifâk sa‘y ve gayret ve du‘â-yı tezâyüd-i eyyâm-ı ömr-i şevket-i
hazret-i pâdişâhîye muvâzabet eylemeniz zımnında cânib-i Darbhâne-i âmireden işbu
buyuruldu tahrîr ve ağa-yı mûmâ-ileyh tarafına ba‘s ve tesyîr kılınmışdır inşâallâhü

409
te‘âlâ vusûlünde ber-mûceb-i buyuruldu amel ve harekete mübâderet ve hilâfından
gâyet tehâşî ve mücânebet eyleyesin.

Fî 13 B sene [1]247

Es-Seyyid Ali Rıza Nâzır-ı Darbhâne-i âmire

SAYFA 70

HÜKÜM 116

Bâdî-i defter-i hurûf oldur ki

İşbu iki yüz kırk altı senesine mahsûben rûz-ı Kasım tevzî‘i vakti duhûl ve
güzâr etmekle beş kazâhâ tevzî‘inden bâ-pusula nefs-i Denizli Kazâsı sehmine isâbet
eden otuz iki bin yüz otuz kuruş öteden beri mu‘tâd olan kethüdâ ve kâtiblerine dört
bin kuruş ve odabaşıya iki yüz kuruş ve şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş ve
kabristân mütevellîsine ve incirpınar mütevellîsi ve civârına dahi elli kuruş ve sâbıkâ
Denizli nâibi Şâkir Efendi'nin muhâkemiye ve hârc-ı dâirelerine masârıf-ı ta‘mîriye
yedi yüz iki kuruş ve mekkârecibaşıya iki bin kuruş veregelenler ile Halıcılar
ahâlîlerine in‘âm beş bin kuruş ve hâkimü'l-vakit efendi hazretlerine harc-ı defter ve
harc-ı cesîm i‘lâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve ber mu‘tâd-ı kadîm kethüdâ ve
hüddâmiye beş yüz kuruş ve kâtib-i mahkemeye yüz elli kuruş ve ihzâriye altmış
kuruş ve a‘yân-ı Denizli Hâcı Mustafa Ağa'nın masârıfı yüz seksen altı kuruş bu
def‘a mahkemenin muhtâc-ı ta‘mîrine olan mûceb-i defter bin yüz elli kuruş yedi
senesinin Cemâziye'l-evveli mukayyid ve nâkillerine ale'l-hesâb verilen bin kuruş
Cârullah ve Alacamescid Mahallesi'nden ve Kebîr Karyesi'nden kalan kesr-i bekâ
dört yüz kırk sekiz buçuk kuruş ki cem‘an elli bir bin yedi yüz yetmiş altı buçuk
kuruşa bâliğ olup cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘iyle ta‘dîl ve tesviye şurûtuna
ri‘ayet olunarak tevzî‘ ve taksîm olunup li-ecli't-tahsîl Denizli Vekîli şerâfetli
Mehmed Ali Ağa yedine i‘tâ olunan mümzâ sâlyâne defteridir ki ber-vech-i âtî zikr
eder.

Fî 7 Ca sene [1]247

410
Mahalle-i Ahtoy 1765 kuruş

Mahalle-i Meydan 1225 kuruş

Mahalle-i Saray 1195 kuruş

Mahalle-i Kürkçüler 1215kuruş

Mahalle-i Cârullah 585 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 465 kuruş

Mahalle-i Kayacık 901,5 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 480 kuruş

Mahalle-i Abdülkuddûs 755 kuruş

Mahalle-i Asîl Bey 455 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 315 kuruş

Mahalle-i Eceler 80 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 680 kuruş

Mahalle-i Derebostan 355 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1115 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1195 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1230 kuruş

Mahalle-i Arablar 230 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 3850 kuruş

Karye-i Karcı 12455 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1175kuruş

411
Karye-i Kınıklı 935 kuruş

Karye-i Manastır 2175 kuruş

Karye-i Çakmak 3900 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1235 kuruş

Karyei Saruhan 590 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1395 kuruş

Karye-i Kebîr 185 kuruş

Karye-i Karaman 935 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 885 kuruş

Karye-i Göveçlik 1250 kuruş

Karye-i Kurudere 655 kuruş

Karye-i Eskihisar 395 kuruş

Karye-i Goncaali 475 kuruş

Karye-i Şemikler 1225 kuruş

Karye-i Bağbaşı 455 kuruş

Karye-i Zeytun kuruş

Karye-i Gerzele 2270 kuruş

Karye-i Kayıhan 360 kuruş

Karye-i Tekke 240 kuruş

Maktû‘ât 400 kuruş

Min-haysi'l-mecmû‘ 51776,5 kuruş

51000 kuruş Asâkir tevzî‘inden hisse-i nefs-i Denizli (Haleb cânibine bâ-emr-
i âlî Mehmed Paşa ma‘iyyetine gönderilen üç yüz nefer asker masârıfâtı)

412
34000 kuruş Hisse-i Ezine-i Lazkiye

17000 kuruş Hisse-i Honaz

25500 kuruş Hisse-i Çarşamba-i Lazkiye

11500 kuruş Hisse-i Gököyük

140000 kuruş

SAYFA 71

HÜKÜM 117

İşbu iki yüz kırk yedi senesine mahsûben Rakka Vâlîsi müşârun-ileyh
hazretleri ma‘iyyetinde mevcûd bulunmak için irâde-i aliyye müte‘allik bu def‘a
Denizli ve tevâbi‘at kazâlarıdan bâ-emr-i âlî matlûb-ı hazret-i tâcdârî buyurulan
süvari ve piyade olarak üç yüz nefer asâkirden nefs-i Denizli Kazâsı hissesine isâbet
eden doksan iki nefer asâkirin muktezî lâzime ve ulûfeleri yegân yegân muhâsebe
olunup elli bir bin kuruşa bâliğ olup ve ahâlî-i Bereketlerin za‘îfü'l-hâllerine
merhameten in‘âm olunan iki bin kuruş ki cem‘an elli üç bin kuruşa bâliğ olmakla
ta‘dîl ve tesviye şurûtuna ri‘âyet olunarak ber-mu‘tâd-ı kadîm salyânekeş olan
mahallât ve kurâhâlarına tevzî‘ ve taksîm olunan Denizli Vekîli şerâfetli Mehmed Ali
Ağa'ya i‘tâ olunan mümzâ mahtûm defteridir ki ber-vech-i âtî zikr olunur.

Fi Selh-i Ş sene [1]247

Mahalle-i Ahtoy 1765 kuruş 3 nefer

Mahalle-i Meydan 1225 kuruş 2 nefer

Mahalle-i Saray 1195 kuruş 1 nefer

Mahalle-i Kürkcüler 1225 kuruş 2 nefer

Mahalle-i Cârullah 585 kuruş 1,5 nefer

Mahalle-i Asîl Bey 455 kuruş 1,5 nefer

413
Mahalle-i Alacamescid 315 kuruş 1 nefer

Mahalle-i Eceler 100 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 680 kuruş 1,5 nefer

Mahalle-i Derebostan 355 kuruş 1 nefer

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1115 kuruş 2 nefer

Mahalle-i Abdülkuddûs 755 kuruş 2 nefer

Mahalle-i Kuramaz 480 kuruş nefer

Mahalle-i Kayacık 905 kuruş2 nefer

Mahalle-i Gazi Emir 465 kuruş 1,5 nefer

Mahalle-i Kurşunlu 1230 kuruş 1 nefer

Mahalle-i Arablar 230 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1195 kuruş 2 nefer

Mahalle-i Zimmiyân 3850 kuruş 5 nefer

Maktû‘ât 400 kuruş

Karye-i Karcı 12770 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Kethüdâ 1250 kuruş

Karye-i Kınıklı 1010 kuruş 1 nefer

Karye-i Manastır 2250 kuruş 1 nefer

Karye-i Çakmak 4000 kuruş 5 nefer

Karye-i Hacı Eyüblü 1250 kuruş 3 nefer

Karyei Saruhan 650 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Kara Hasanlı 1450 kuruş 3 nefer

414
Karye-i Kebîr 200 kuruş

Karye-i Karaman 950 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Kaşıkçı 850 kuruş 1 nefer

Karye-i Göveçlik 1250 kuruş 3 nefer

Karye-i Kurudere 750 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Eskihisar 300 kuruş 1 nefer

Karye-i Goncaali 500 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Şemikler 1240 kuruş 2 nefer

Karye-i Bağbaşı 500 kuruş 1,5 nefer

Karye-i Zeytun 325 kuruş 1 nefer

Karye-i Gerzele 2300 kuruş 4 nefer

Karye-i Kayıhan 360 kuruş 1 nefer

Karye-i Tekye 250 kuruş 1 nefer

Cem‘an yekûn 53000 kuruş Yalnız elli üç bin kuruşdur.

SAYFA 71

HÜKÜM 117(A)

İki yüz kırk yedi senesinin rûz-ı Hızırı sene-i merkûmun mâh-ı Zilhiccesi'ne
tesâdüf etmekle ber-mu‘tâd cümle ma‘rifeti ve ma‘rifet-i şer‘le kasab esnâfına
verilen narh defteridir ki zikr olunur

23 Z sene [1214]7

Lahm-i Erkeç kıyye para 42

Lahm-i koyun kıyye para 54

Lahm-i kuzu kıyye para 58

415
SAYFA 72

HÜKÜM 118

Anadolu cânibine serdâr-ı ekrem kaviyyü'l-himem nasb ve taʻyîn buyurulan


Mısır Vâlîsi devletli Hüseyin Paşa hazretlerinin cümleye hitâben ısdâr buyurulan
emr-i âlî mûcebince buyuruldu-i emr-i uslublarıdır.

Anadolu'nun sağkolu yemîn ve yesârıyla nihâyetine varınca vâkiʻ vüzerâ-yı


izâm saʻadetli mekremetli ve celilü'ş-şân hazerâtı ve mîr-i mirân-ı kirâm izzetli
paşalar ve faziletli mevâlî-i fihâm ve şerîʻat-şiʻâr kuzât ve nüvvâb efendiler ve
mütesellimîn ve voyvodegân ve aʻyân ve sâir zâbitân inhâ olunur ki,

Mısır Vâlîsi Mehmed Ali Paşa'nın mücerred aʻrâz-ı nefsâniyesinden nâşî


hilâf-ı rızâ-yı hazret-i pâdişâhî Sayda vâlîsi üzerine berren ve bahren asker sevkiyle
Akka Kalʻası'nı muhâsara ve muhârebeye tesaddî eylemesine mebnî gönderdiği
askerini geriye çekerek o makûle harekât-ı nâ-marziyyeden ferâğat etmek üzre
mukaddem ve muʼahhar taraf-ı devlei aliyyeden kendisine tenbîhnâmeler tahrîr ve
meʼmûr-ı mahsûs taʻyîn ve tesrîbiyle dîn ve dünyâsını vikâyeten hakkında
muʻâmele-i lutf ve şefkat-i seniyye erzân buyurulmuş ise de henüz irâde-i cenâb-ı
cihânî bânîye imtisâl ve inkıyâdı müşʻir cevâbı gelmeyerek şimdiye değin vâkiʻ olan
evzâʻ ve etvâr-ı nâ-hemvârından istirdâd olduğuna göre müteşebbis ve mütesaddî
olduğu sû-i hareketden el çekmeyeceği melhûz olduğuna ve ol takdîrde taraf-ı eşref-i
saltanat-ı seniyyeden hakkına mücâzât-ı şerʻiyyenin icrâsı lâzım geleceğine mebnî
taraf taraf taʻyîn buyurulan vüzerâ-yı izâm ve mîr-i mîrân-ı kirâm ve ferîk-i mansûre
ve asâkir-i hâssa ve mansûre mîr livâları paşalar ve bunların maʻiyyetleriyle
gönderilmiş ve gönderilmekde olan asâkir-i hâssa ve mansûre-i şâhâne alayları sâir
sunûf-ı asâkir-i meʼmûrîn üzerlerine emr-i müstakil olarak her bir husûsda gerek
anlara ve gerek bi'l-umûm hutta-i Anadolu'nun her tarafına emr ve tenbîhimiz nâfiz
ve cârî olmak üzre bu defʻa bi'z-zât taraf-ı bâhiri'ş-şeref-i şâhâneden istiklâl-i tâm-ı
mâlâ kelâm ile Anadolu cânibi serdâr-ı ekremliği ve maʻiyyetimizde bulunacak
mecmûʻ asâkir-i hâssa ve mansûre seraskerliği uhdemize ihâle ve tefvîz buyurularak
ol bâbda meʼmuriyetimizi hâvî bâlâsı mübârek hatt-ı hümâyûn-ı inâyet makrûn-ı
şâhâne ile müveşşah ve müzeyyen şeref efzâ-yı sahîfe-i sudûr buyurulan menşûr-ı
celîli'ş-şân-ı hazret-i şehenşâhî mûcebince müsteʻînen billâhi teʻâlâ çend rûz zarfında

416
Dersaadet'den hareketle Haleb tarafına doğru müteveccih ve azîmetimiz mukarrer
olmakla iʻlân-ı meʼmûriyetimizi şâmil işbu buyuruldumuz ısdâr ve zikr olunan
menşûr-ı celîli'ş-şânın bir kıtʻa sûretiyle maʻan Tatar odabaşımız Mehmed Ali tisyâr
olunmuşdur vusûlünde keyfiyet-i meʼmûriyetimiz sûret-i emr-i şerîfden tafsîlen
maʻlûmunuz oldukda mûceb-i muktezâsıyla âmil olasız deyü.

Fi 7 L sene [12]47

SAYFA 73

HÜKÜM 119

Arabistan cânibine giden asâkir ve Mehmed Paşa efendimizin masârıfâtı ve


bu ana değin murûr ve ubûr eden asâkir peyder pey imrâr eden asâkir ve masârıfâtı
ber-vech-i âtî zikr eder.

20656 Mehmed Paşa Efendimiz ve kethüdâsı Antalya meʼmûrlarından


Denizli'de olan masârıfât mûceb-i defter

09089 kuruş Müşârun-ileyhin Çarşamba-i Lazkiye'de olan masârıfâtı mûceb-i


defter

06867 kuruş Müşârun-ileyhin Ezine-i Lazkiye'de olan masârıfâtı mûceb-i


defter

04905 kuruş İzmir Taburu Hâc Şakir Ağa'nın Denizli'de olan masârıfâtı
mûceb-i defter

02620 kuruş Mûmâ-ileyhin Çarşamba-i Lazkiye'de olan masârıfâtı mûceb-i


defter

44138 kuruş

01888 kuruş Mûmâ-ileyhin Ezine-i Lazkiye'de olan masârıfâtı mûceb-i defter

01741 kuruş Hâmiş Ağa'nın Denizli'de Lazkiye'de olan masârıfâtı mûceb-i


defter

417
01162 kuruş Mûmâ-ileyhin Çarşamba'da olan masârıfâtı mûceb-i defter

1010 kuruş İbrahim Ağa'nın Denizli'de masârıfı mûceb-i defter. Mûmâ-


ileyhin Lazkiye'de

49940 kuruş

0571 kuruş Dergâh-ı âlî kapıcıbaşılarından İbrahim Ağa'nın maʻiyyetinde


olan asâkirin masârıfı Denizli'de

0660 kuruş Kapıcıbaşı-i mûmâ-ileyhin Buldan'da olan masârıfâtı mûceb-i


defter

0936 kuruş Ezine'de mûmâ-ileyhin masârıfâtı mûceb-i defter

0447 kuruş Asâkir-i mansûre taburu bölüklerinden Binbaşı Mehmed Ağa'nın


eytâmı masârıfâtı

0398 kuruş Mûmâ-ileyhin Buldan'da olan masârıfı mûceb-i defter

0445 kuruş Mûmâ-ileyhin Ezine'de olan masârıfâtı mûceb-i defter

0115 kuruş Mehmed Paşa Efendimiz maʻiyyetine giden Hamza Ağa'nın


Denizli'de olan masârıfâtı mûceb-i defter

0371 kuruş Aydın mekkâreci Konya'ya giden

53884 kuruş

185038 kuruş Bâ-fermân-ı âlî Denizli ve tevâbiʻi kazâlarından Arabistan


Ordû-yı hümâyûnu için tertîb ve matlûb buyurulan piyade ve süvari asâkirinin
mürettebleri ve masârıf-ı sâirelerinin defteridir

070867 kuruş Bâ-emr-i âlî matlub-ı tâcdârî buyurulan beygirlerinin semenleri


ve masârıfatı mûceb-i defter

39 89

309789 kuruş

140000 kuruşMukaddemâ tevzîʻ ve taksîm olunan

418
169789 kuruş

006300 kuruş Murûr ubûr eden mübâşirâna ve tatarlara verilen

176089 kuruş

002500 kuruş

173589 kuruş Devletli merhametli ağa efendinin inʻâm buyurduğu fukarâya


harc

173589 kuruş

Hisse-i Denizli 63600 kuruş

Hisse-i Ezine 41800 kuruş

Hisse-i Honaz 21300 kuruş

Hisse-i Çarşamba-i Lazkiye 31850 kuruş

Hisse-i Gököyük 1539 kuruş

SAYFA 73

HÜKÜM 120

İşbu iki yüz kırk yedi senesine mahsûben Denizli ve tevâbiʻâtı kazâlarından
bâ-emr-i âlî ve matlûb-ı cihândârî buyurulan iki yüz beş mekkârî beygir iktizâ eden
mâlzemeleri ve sâir takımları ve masârıf-ı sâireleri dahi sâlifü'z-zikr kazâhânın
hukkâm ve zâbitleri ve ihtiyârları muvâcehelerinde maʻrifet-i şerʻ ve bi'l-cümle
ittifâk ve maʻrifetleriyle yegân yegân muhâsebe olunup taʻdîl ve tesviye şurûtuna
riʻâyet olunarak tevzîʻ ve taksîm olundukda nefs-i Denizli hissesine isâbet bâ-pusula
altmış üç bin altı yüz veregelenler ahâlîlerine cümleden ikrâm iʻâne beş bin kuruş ve
baʻzı mahallâta geri kalan iki yüz yetmiş beş kuruş min-haysi'l-mecmûʻ altmış yedi
bin dokuz yüz beş kuruşa bâliğ olmağın maʻrifet-i şerʻ ve cümle ihbâr ve ahâlî
maʻrifetleriyle tevzîʻ ve taksîm ve öteden beri salyâne keş olan mahallâta ve kazânın

419
kezâlik tevzîʻ ve taksîm ve li-ecli't-tahsîl Denizli Vekîli Mehmed Ali Ağa'ya teslîm
olunan defter-i mümzâdır ki ber-vech-i âtî zikr olunur.

Fi 15 Za sene [12]47

Mahalle-i Ahtoy 2200 kuruş

Mahalle-i Saray 1625 kuruş

Mahalle-i Meydan 1635 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 1610 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 750 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 600 kuruş

Mahalle-i Alacamescid 440 kuruş

Mahalle-i Eceler 150 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 815 kuruş

Mahalle-i Derebostan 465 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1425 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 950 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 600 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1250 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1645 kuruş

Mahalle-i Arablar 300 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1645 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 5500 kuruş

Hacik Bazergân 500 kuruş

420
Karcı Karyesi 15150 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1550 kuruş

Karye-i Kınıklı 1285 kuruş

Karye-i Manastır 2785 kuruş

Karye-i Çakmak 4950 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1550 kuruş

Karye-i Saruhan 935 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 1815 kuruş

Karye-i Kebîr 250 kuruş

Karye-i Karaman 1150 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1030 kuruş

Karye-i Göveçlik 1615 kuruş

Karye-i Kurudere 860 kuruş

Karye-i Eskihisar 405 kuruş

Karye-i Goncaali 675 kuruş

Karye-i Şemikler 1665 kuruş

Karye-i Bağbaşı 615 kuruş

Karye-i Kayıhan 445 kuruş

Karye-i Gerzele 2975

Karye-i Zeytun 485

Karye-i Tekye 315 kuruş

Maktû‘ât 1400 kuruş

421
Cemʻan yükûn

24270 kuruş

43705 kuruş

67975 kuruş

SAYFA 74

HÜKÜM 121

İşbu iki yüz kırk yedi senesinin rûz-ı Kasım'ından rûz-ı Hızır'ına gelince altı
mâhda havâss-ı Denizli ve tevâbiʻâtı kazâlarına tahsîl icâb eden Kalyoncu
bedeliyesiyle voyvodalara tahsîs kılınan maʻrifet-i şerʻ ve cümle ittifâkıyla iʻâne-i
mâl-ı mukâtaʻa ve mâl-ı avârız ve refʻ-i menzil masârıfât-ı sâireler tevzîʻ ve teslîm
olundukda nefs-i Denizli Kazâsı'na isâbet eden.

39500 kuruş bâ-pusula-i şerʻiyye

18750 kuruş sene-i merkûme mahsûben Kalyoncu bedeliyesi taksît-i sânî

03140 kuruş Refʻ-i menzil

10000 kuruş Ber-muʻtâd bohça bahâ

12500 kuruş Ber-muʻtâd-ı kadîm hilʻat bahâ

83890 kuruş

08500 kuruş Harameyn Sandığı'na

06500 kuruş Mâl-ı avârız ve hizmet

01500 kuruş Ber-muʻtâd hân-ı kebîr

00954 kuruş Takarrub eden kırk sekiz senesinin taksît-i evveli

197344 kuruş

00300 kuruş Taksît-i mezbûrun ber-muʻtâd ve hizmet-i şerʻiyyesi

00300 kuruş Refʻ-i menzil bedeliyesi hizmet

422
05850 kuruş Kırk sekiz senesinin ağnâm bedeliyesi

02750 kuruş Bâ-defter-i müfredât konak taʻmîri

110544 kuruş

02000 kuruş Ber-muʻtâd çukur timârı bedeliyesi

01350 kuruş Mensuhât timârı beled-i iltizâm

01500 kuruş Otuz dokuz senesi voyvodası müteveffâ Hâcı Mustafa Ağa'nın
bakâyâsından bâkî kalan mektûb-ı sâmî

02550 kuruş Mefrûşât-ı konak

117944 kuruş

01575 kuruş Murûr ubûr eden asâkir-i mansûre beygirleri ücreti

02250 kuruş Bâ-irâde-i aliyye asâkir ihrâcına meʼmûr Arif Ağa'nın masârıfına

00250 kuruş Refʻ-i menzil akçesine Kütahya'dan gelen mübâşire verilen

00200 kuruş Mâl-ı taksît istiʻcâiline gelen mübâşire hizmet

128219 kuruş

000175 kuruş Murûr ubûreden tezkiresi için Kütahya'dan gelen mübâşire

041866 kuruş

164260 kuruş

Hisse-i Denizli 59750 kuruş

Hisse-i Ezine-i Lazkiye 39810 kuruş

Hisse-i Honaz 19905 kuruş

Hisse-i Gököyük 14925 kuruş

Hisse-i Çarşamba 29870 kuruş

423
SAYFA 74

HÜKÜM 122

Bâ-emr-i âlî senede iki defʻa tahsîs kılınan işbu iki yüz kırk yedi senesine
mahsûben sene-i mezbûre mahsûb olarak rûz-ı Hızır tevzîʻâtından bâ-pusula
Denizli'ye isâbet eden elli dokuz bin yedi yüz elli kuruş ve ber-muʻtâd kethüdâ ve
kâtiblerine dört bin kuruş şehir kethüdâsına iki yüz elli kuruş Hacı Eyüblü Karyesi'ne
hasır bahâsı iki yüz elli kuruş ve kabristan mütevellîsine ve muhâfız-ı İzmir
muhâfazasına yüz elli kuruş ve Karcı Karyesi'ne iʻâne beş bin kuruş ve odabaşıya iki
yüz kuruş ve kâtib-i mahkeme Hâcı Süleyman Efendi'ye kalemiye yüz elli kuruş ve
muhzıra altmış kuruş ve Kiracıbaşıya on bin beş yüz kuruş ve muʻtâd-ı kadîm harc-ı
defter ve harc-ı iʻlâmât üç bin iki yüz elli kuruş ve huddâmiye ve kethüdâsına beş
yüz kuruş bu târîhden nâzır-ı nüfûs-ı defter Mustafa Ağa'ya mâhiyesi yüz yirmişer
kuruş altı aylık yedi yüz yirmi kuruş ki cemʻan yetmiş yedi bin dokuz yüz doksan beş
kuruşa bâliğ olup maʻrifet-i şerʻ ve cümle ittifâklarıyla yegân yegân muhâsebe ve
taʻdîlen tesviye şurûtuna riʻâyet olunarak tevzîʻ ve taksîm olunup li-ecli't-tahsîl
Mehmed Ali Ağa yedine işbu salyâne defteri mümzâ iʻtâ olunmuşdur.

Fi 25 M sene [12]48

Mahalle-i Ahtoy 2535 kuruş

Mahalle-i Saray 1905 kuruş

Mahalle-i Meydan 1850 kuruş

Mahalle-i Kürkcüler 1610 kuruş

Mahalle-i Çarmıd 862 kuruş

Mahalle-i Asil Bey 720 kuruş

Mahalle-i Derebostan 506 kuruş

Mahalle-i Eceler 120 kuruş

Mahalle-i Güzerlik 935 kuruş

424
Mahalle-i Alacamescid 506 kuruş

Mahalle-i Câmi‘-i Kebîr 1635 kuruş

Mahalle-i Abdülguddüs 1100 kuruş

Mahalle-i Kuramaz 695 kuruş

Mahalle-i Kayacık 1485 kuruş

Mahalle-i Gazi Emir 715 kuruş

Mahalle-i Kurşunlu 1945 kuruş

Mahalle-i Arablar 250 kuruş

Mahalle-i Debbâğlar 1945 kuruş

Mahalle-i Zimmiyân 6350 kuruş

Karye-i Karcı 17400 kuruş

Karye-i Kethüdâ 1790 kuruş

Karye-i Kınıklı 1480 kuruş

Karye-i Manastır 3120 kuruş

Karye-i Çakmak 5700 kuruş

Karye-i Hacı Eyüblü 1810 kuruş

Karye-i Kara Hasanlı 2105 kuruş

Karye-i Kebîr 285 kuruş

Karye-i Karaman 1380 kuruş

Karye-i Kaşıkçı 1335 kuruş

Karye-i Göveçlik 1925 kuruş

Karye-i Kurudere 925 kuruş

425
Karye-i Eskihisar 475 kuruş

Karye-i Goncaali 780 kuruş

Karye-i Şemikler 1935 kuruş

Karye-i Bağbaşı 715 kuruş

Karye-i Kaymak 525 kuruş

Karye-i Gerzele 3425

Karye-i Zeytun 455

Karye-i Saruhan 1085 kuruş

Maktû‘ât 1200 kuruş

Cemʻan yükun

77995 kuruş

SAYFA 74

HÜKÜM 122(a)

Temme'l-kelâm ceffe'l-kalem

Nemekahû el-fakîrü ileyhi azze şânuhû Es-Seyyid Ali Derûnî el-müvelle'l-


hilâfe bi-medînet Denizli -gufire lehu-

Mühür: Es-Seyyid Ali Derûnî

426
ÖZ GEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler :
Adı ve Soyadı : Sevgi Nur Sabancı
Doğum Yeri ve Yılı :Mut / 1972
Medeni Hali : Evli
Eğitim Durumu :
Lisans Öğrenimi :İnönü Üniversitesi Tarih Öğretmenliği
Yüksek lisans Öğrenimi :Süleyman Demirel Üniversitesi
Yeniçağ Tarihi

Yabancı Diller Düzeyi :


İngilizce : Orta

İş Deneyimi :

Bilimsel yayınlar ve çalışmalar :

427

You might also like