Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler Ödev

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 3

Otoriter, totaliter ve demokratik rejimler

 Anık, C. (2014). SİYASİ REJİMLER VE KAMUOYU . Selçuk İletişim , 1 (1) , 78-83 . Retrieved from
https://dergipark.org.tr/tr/pub/josc/issue/18999/200898

 Kalaycıoğlu, E. (2018) Karşılaştırmalı Siyaset:Giriş. Kağnıcıoğlu, D. & Kalaycıoğlu, E. (De.),


Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler (s.18-23). Anadolu Üniversitesi Yayınları.
 Dahl, Robert A. (2001). Demokrasi Üstüne (Kadıoğlu, B. Çev.). Phoenix Yayınevi. (Orijinal baskı,
1998).
 Linz, J.J. (2012). Totaliter ve Otoriter Rejimler (Özbudun, E. Çev.) Liberte Yayınevi. (Orijinal baskı,
1975).
 Ulus-devletin örgütlenme biçimleri, temel kurumları, bu kurumların iç işleyişini belirleyen yazılı
ve yazısız kurallar ile bu kurumların birbirleriyle ilişkileri siyasal rejimlerini oluşturur. Bir siyasal
rejim parçası olduğu siyasal sistemdeki temel siyasal süreç, etkileşim ve davranışlara egemen
olan kurallar bütünüdür. Yönetimi oluşturma şekli, yöneticilerin yönetme biçemi, yöneten ile
yönetilen arasındaki ilişkilerin içeriğine bakarak siyasal rejimleri sınıflandırabiliriz. Yönetilenlerin
yöneticilerin seçiminde etkili olabildiği, yönetenlerin kendilerini seçenlere periyodik olarak
hesap verdiği, tekrar seçilmek için destek istediği, her siyasal karar alma mevkii için birden fazla
ve değişik siyasal görüş, fikir veya çıkarları temsil eden adayların korkusuzca, hakça yarıştığı bir
ortam söz konusuysa bu rejime demokrasi; fikir, örgütlenme, haber alma ve muhalefet
özgürlüğü kısıtlı olduğu veya bulunmadığı, yönetenlerin siyasal yetkeleri belirlemelerinin söz
konusu olmadığı rejimlere otoriter rejimler; toplumdaki her yapının, kurumun hükümet ve ajan-
ları tarafından denetim altında tutulduğu, özgürlüklerin hiç olmadığı ve hatta rejim için tehdit
olarak kabul edildiği rejimlere totaliter rejimler adı verilir.
 Demokrasiler
Ortaya çıkışı Yunan şehir devletlerine dayanan demokrasi kavramı oldukça eski bir kavramdır. Kelime
anlamı olarak ‘halk (demos)’ ve ‘yönetim (kratos)’ kavramlarının birleşmesinden oluşan halkın
yönetimi demektir. Doğrudan ve temsili demokrasi vardır, günümüzde temsili demokrasi. Aristo’ya
göre demokrasi, yönetilenleri çoğunluğu temsilen bir grubun yönettiği fakat çıkarın kamu yararına
değil de bu gruba ait olduğu bir yönetim biçimidir ve bu haliyle ideal düzen olan politeia’nın
bozulmuş halidir. Fakat sonraları da demokrasi kavramına çeşitli yorumlar getirilerek farklı
anlamlarda kullanılmaya başlandı. Örneğin Abraham Lincoln demokrasiyi ‘halkın halk tarafından halk
için yönetilmesi’ olarak tanımlarken, herkesin eşitliğini vurgulayan ve aslında bir çeşit totaliter
yönetim olan bazı yönetimlere ise ‘halk demokrasisi’ adı verildi. Yeni dönem siyaset bilimciler
arasında (Dahl) ise artık poliarşi kavramının kullanılabileceği söylenmekte. Günümüzde kullandığımız
demokrasi kavramının ise artık Aristo’nunkinden çok Dahl’ın poliarşi kavramına yakın olduğunu
söyleyebiliriz. Buna göre bir yönetimde; dernek kurma özgürlüğü, oy verme hakkı, seçilebilme hakkı,
ifade özgürlüğü, siyasi bir konum için yarışma hakkı, çeşitli haber alma kaynaklarının varlığı, serbest
ve adil seçim, hükümet politikalarını oylara dayandırmak için gereken kurumların (yasama organı, si-
yasal partiler, baskı grupları, mahkemeler) varlığı kriterleri mevcut ise demokratik yönetim vardır.
Yine Dahl’a göre, demokrasilerin ayakta kalması aslında biraz da o toplumdaki siyasi kültüre ve
bunun yerleşmişliğine bağlıdır. Bir ülkede istikrarlı bir demokrasinin olması olasılığı, eğer vatandaşlar
ve liderler demokratik düşünceyi, değerleri ve uygulamaları destekledikleri ölçüde artış gösterir. En
güvenilir destek, bu inançlar ve eğilimler bir ülkenin kültürüne yerleşirse ve çoğunlukla bir nesilden
diğerine geçerse var olur.
Çoğunlukçu demokrasi (Westminster tipi) ve oydaşmacı demokrasi. Çoğunlukçu demokraside
hükümet kuvvetleri arasında yasama organının yürütme ve yargıya ve diğer her tür devlet kurumuna
üstün tutulması söz konusudur. Demokrasinin temsile dayalı olarak uygulanması Westminster
modeline göre yasama organını özel bir konuma taşır. İngilterede şu an uygulanan sistem gibi;
temsilin bir üyesi avam kamarası yani halkın direkt olarak seçtiği kişiler, bir diğer üyesi de soylulardan
oluşan lordlar kamerasıdır. Fakat uygulamada tabi ki Başbakan çok güçlüdür, yasama ve yürütmeyi
beraber yürütür, bir nevi parlamenter demokrasi halindedir. Oydaşmacı demokrasi tipinde ise
İsviçre’de olduğu gibi çoğulculuk esasına göre düzenlenen seçimlerde nispi temsil ilkesine göre
seçmenlerin oyları Meclis sandalyelerine dönüştürülür. Burada esas olan her temsilcinin veya siyasal
partinin aldığı oy oranında yasama organında temsilini temin etmektir. Bununla birlikte çoğulcu yani
çok kişinin katıldığı yönetim anlayışının getirdiği doğal bir sonuç olarak koalisyon hükümetlerini
görmekteyiz. Aslında çoğunlukçu demokrasinin olduğu ülkelerde bile bir süre sonra koalisyon
hükümetleri görebiliriz ve görmekteyiz çünkü bir süre sonra seçmen tercihleri ve seçen kitle
içerisindeki azınlıklar da temsil edilmek istenecektir. Dolayısıyla artık günümüzde demokrasileri
çoğunlukçu ya da oydaşmacı olarak ayırmak yerine karma demokrasi biçimleri olduğunu düşünmek
gerekir, bunlar da toplumun ihtiyaçlarına göre ortaya çıkar. Toplumda derin toplumsal ve kültürel
farklılıklar olan demokrasiler genellikle çoğulcu yöntemi, toplumda kültürel farkların pek olmadığı
toplumsal ve iktisadi farkların ise bir tek boyuta indirgenebileceği demokrasilerde ise ikinci yöntem
olan çoğunlukçuluğun tercih edildiği görülür.
 Otoriter Rejimler
Dahl (2001)’ın poliarşi tanımında, demokrasinin varlığı için aranan kriterlerde siyasi konum için
yarışma hakkı, muhalefet etme ve farklı kaynaklardan haber alma hakkı da mevcuttur. Yani
yalnızca seçim süreci ve seçme seçilme hakkından ibaret değildir. Eğer yalnızca seçim sürecinde
demokrasi kullanılır, bunun dışında baskıcı ve yalnızca iktidardaki kişi veya kişileri öven
yaklaşımlar mevcut ise buna ancak yarı-otoriter ya da otoriter devlet denebilir. Otoriter
rejimlerin temel özelliği, keyfi iktidar tasarrufuna sahip bir kişi ile, bu kişinin liyakat ilkesini
dikkate alma kaygısı taşımadan, ekonomik ya da psikolojik nedenlerle işbirliği yaptığı kişilerin
yönetim tekeline sahip olmasıdır. Bu kişilerin belirgin özellikleri iktidar hırsına sahip olmaları,
hile ve cebir kullanma konularında yetenekli olmalarıdır (Anık, 2014). Bir ülkede tek partili ya da
çok partili sistem olması da demokratik olup olmadığı hakkında net fikir veremez, çünkü
anayasal olarak çok partili sisteme sahip bir rejimde de facto anti demokratik eğilimler de
görülebilmektedir.
Otoriter rejimlerin ortaya çıkışının da çeşitli sebepleri ve ortaya çıkan rejimlerin türleri olabilir.
Bazıları demokratik rejimlerin tek parti rejimlerine dönüşmesi ile (Irak’ta ve Suriye’de Baas),
bazıları gelenesksel yetki kullanımı savı ile (Suudi Arabistan, hanedanın yönetim yetkisi ve
partisizlik), bazıları ise askeri darbe ya da cunta hükümetleri ile ortaya çıkar. Tabi ki ne olursa
olsun bu rejimlerin sürekliliği tartışılır.
“Sınırlı, fakat sorumlu olmayan bir siyasal plüralizme yer veren; işlenmiş ve yol gösterici bir
ideolojiye değil, kendine özgü zihniyetlere sahip olan; gelişimlerinin bazı aşamaları dışında,
yaygın ve yoğun bir siyasal mobilizasyon yaratmayan; bir liderin veya bazen küçük bir grubun,
biçimsel yönden iyi belirlenmemiş fakat fiiliyatta oldukça tahmin edilebilir sınırlar içinde iktidarı
kullandıkları siyasal sistemler” (Linz, 1964, s. 255).”
Bu tanım otoriter sistemleri; demokrasiler ve totaliter sistemlerle karşılaştırır ve bu tanıma göre
totaliter rejimler ile sınırları daha az belirgindir.

2
Otoriter rejimler büyük çoğunluğunun kitlesel halk desteğine dayandığı savını güçlendirmek için
kitlesel seferberlik yaratacak yapılar olan siyasal partiler, dernek ve kuruluşları kullanırlar.
 Otoriter rejimler ile totaliter rejimler arasındaki temel fark; totaliter rejimlerin, adı üzerinde,
yönettikleri toplumun üzerinde daha gelişmiş düzeyde bir denetime sahip olması ve belli bir
ideolojiyi takip ederek siyasal sistemi şekillendirmeleridir. Totaliter sistemlerde rejimle
muhalefetlerin kesin bir sınır çizgisiyle birbirinden ayrılmış olmasına karşılık, otoriter rejimlerde
muhalefet bir belirsizlik içindedir. Gene de belirtelim ki, siyasal katılmayı ve muhalefetin halk
kitlelerine ulaşmasını sağlayan kurumsal kanalların mevcut olmadığı bir ortamdaki bu sınırlı
plüralizm, liberalleşme süreçleri ve göz yumulan muhalefet, otoriter ve demokratik rejimler
arasında açık bir ayrım yapmamıza imkân vermektedir. Tabi ki tüm bu otoriter, totaliter ve
demokratik rejimler keskin sınırlamalar ile ayrılabilecek tanımlar değildir. Özellikle bir rejimden
diğerine geçiş dönemlerinde çeşitli farklılıklar ile aynı toplumda ortaya çıkabilirler. (Birinci dünya
savaşı sonrası Türkiye’de ortaya çıkan tek partili otoriter rejim sonrasında ikinci dünya savaşı
sonrası siyasi açıdan daha hareketlenmiş çok partili demokrasi örneğinde olduğu gibi. Ya da yine
Türkiye’de askeri cunta yönetimi ile geçici bir otoriter rejim sonrası demokrasiye dönüş gibi.).
Veya totalitarizm sonrası otoriter rejim dönemleri de yaşanabilir (Stalin’in ölümü sonrası
Sovyetler Birliği).

You might also like