Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 86

ÖNCÜLERİYLE

ALMAN ORTA ÇAĞ EDEBİYATI

Gülrû Bayraktar
ÖNCÜLERİYLE ALMAN ORTA ÇAĞ EDEBİYATI
Gülrû Bayraktar

Bilimsel Eserler No. : 663


ISBN : 978-625-7589-29-1
E-ISBN : 978-625-7589-28-4
Basım Sayısı : 1. Basım, Mayıs 2021

© Copyright 2021, NOBEL BİLİMSEL ESERLER SERTİFİKA NO.: 20779


Bu baskının bütün hakları Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Tic. Ltd. Şti.ne aittir. Yayınevinin yazılı izni olmaksızın,
kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.
Nobel Yayın Grubu, 1984 yılından itibaren ulusal ve 2011 yılından itibaren ise uluslararası düzeyde düzenli olarak faaliyet
yürütmekte ve yayınladığı kitaplar, ulusal ve uluslararası düzeydeki yükseköğretim kurumları kataloglarında yer almaktadır.
‘NOBEL BİLİMSEL ESERLER’ Bir Nobel Akademik Yayıncılık markasıdır.

Kitapta yer alan şiirlerin Türkçe çevirileri yazara aittir.

Genel Yayın Yönetmeni : Nevzat Argun -nargun@nobelyayin.com-


Yayın Koordinatörü : Gülfem Dursun -gulfem@nobelyayin.com-

Redaksiyon : Seval Sezer -seval@nobelyayin.com-


Sayfa Tasarım : Samet Tekin -samet@nobelyayin.com-
Kapak Tasarım : Lale Yalçın -laleenobel@gmail.com-
Görsel Tasarım Uzmanı: Mehtap Yürümez -mehtap@nobelyayin.com-
Baskı ve Cilt : Vadi Grafik Tasarım ve Reklamcılık Ltd. Şti. Sertifika No: 47479
İvedik Org. San. 1420. Cad. No: 58/1 Yenimahalle/ANKARA • Tel: 0 312 395 85 71

Kütüphane Bilgi Kartı


Bayraktar, Gülrû.
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı / Gülrû Bayraktar
1. Basım. VI + 78 s. 13,5x21,5 cm. Kaynakça var, dizin yok.
ISBN: 978-625-7589-29-1
E-ISBN: 978-625-7589-28-4
1. Batı Edebiyatı 2. Alman Edebiyatı Tarihi 3. Orta Çağ Alman Edebiyatı 4. Orta Çağ Edebiyatçıları

Genel Dağıtım
ATLAS AKADEMİK BASIM YAYIN DAĞITIM TİC. LTD. ŞTİ.
Adres: Bahçekapı mh. 2465 sk. Oto Sanayi Sitesi No:7 Bodrum Kat Şaşmaz-ANKARA - siparis@nobelyayin.com-
Telefon: +90 312 278 50 77 - Faks: 0 312 278 21 65
E-Satış: www.nobelkitap.com - esatis@nobelkitap.com / www.atlaskitap.com - info@atlaskitap.com

Dağıtım ve Satış Noktaları: Alfa Basım Dağıtım, Arasta, Arkadaş Kitabevi, D&R Mağazaları, Dost Dağıtım, Ekip Dağıtım,
Kida Dağıtım, Kitapsan, Nezih Kitabevleri, Pandora, Prefix, Remzi Kitabevleri
Ön Söz

Yaşadığımız çağın edebiyatını detaylarıyla anlayabilmenin en


önemli ön koşullarından biri, köklerinin nerelere uzandığını bilmek-
tir. Edebiyat tarihi boyunca üretilen ve edebiyat unvanını taşımaya
layık görülen eserlerin neden ve nasıl oluştuğu sorusuna arketipler
yanıt vermektedir. Klasikleşmiş olsun olmasın her eserin bir ilk ör-
neği vardır. Bu ilk örneğin ayak izlerini büyük bir oranla Orta Çağ
Edebiyatında bulmak mümkündür. Bir bilim dalı olarak edebiyat
tarihinin yürüttüğü en zor araştırmalardan biri de tarihte olabildiğin-
ce eskiye yani Orta Çağ’a doğru yol almaktır. Yazılı sanatsal ürün
olarak tanımı yapılan edebiyatın yazılmamış kaynaklara kadar izini
sürmek zaman zaman âdeta bir meta bilime dönüşebilmektedir.
Sanatsal olarak nitelendirilebileceğimiz yapıtların masallarda
da olduğu gibi ilk örnekleri ağızdan ağıza, kulaktan kulağa sözel
olarak aktarımları ile gerçekleştirilmiştir. Pek çoğu yitip gitmiş,
pek azı kâğıda dökülebilmiştir. Bu az sayıda eserden yola çıkarak
edebiyat bilimi bir tablo çizmeye çalışmıştır. Ancak bilim demek
veri demektir, veri olmayan yerde bilimi uygulamak oldukça zor-
dur. Bu zorlu bilimsel ortamda Orta Çağ Edebiyatı hakkında yaz-
mak ve Orta Çağ Alman Edebiyatını aydınlatmaya çalışmak da
türlü badireleri aşmak anlamına gelmiştir.
Orta Çağ Alman Edebiyatını kapsamlı şekilde anlatabilmek
için ciltler dolusu kitap yazmak gerekir. Kapsadığı zamanı, tarihi,
siyasi, sosyokültürel ve psikolojik fasetlerine eğilmek bir ömürlük
çalışma anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu kitapta Türk okuruna
Alman Edebiyat tarihi içerisinde Orta Çağ ve öncüleri özet biçimde
(en önemli olarak nitelendirdiğimiz bilgiler ve belgeler ışığında)
sunulmuştur.

iii
İÇİNDEKİLER

Ön Söz ............................................................................................ iii


Giriş ................................................................................................. 1
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ....................................... 7
Heliand ...................................................................................... 12
Ludwigslied ................................................................................ 16
Annolied .................................................................................... 22
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ ........................ 27
Gottfried von Strassburg .............................................................. 32
Hartmann von Aue ..................................................................... 41
Walther von der Vogelweide....................................................... 52
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ ...................... 59
Meister Eckhart (Üstat Eckhart) .................................................... 63
Heinrich von Mügeln .................................................................. 68
Mechthild von Magdeburg .......................................................... 70
Kaynakça........................................................................................ 75

v
Giriş

Alman edebiyatından bahsedildiğinde şüphesiz zihinlerimizde


ilk belirenler; klasikleşmiş isimler Johann Wolfgang von Goethe,
Friedrich Schiller, Thomas Mann ve Hermann Hesse gibi daha
niceleridir. Artık klasikleştiğinden emin olduğumuz bu ustaların
eserlerinin konuları öncelikli olarak yaşamış oldukları çağın siya-
sal, sosyolojik ve kültürel atmosferinde şekillenmiştir. Ancak ko-
nuların şekillendirildiği, oturtulduğu çerçeve, hikâye örgüsü arke-
tiplerden esinlenerek seçilmiştir. Arketipler birçok kültürde ortak
evrensel nitelikteki karakter, imge veya semboller olabilmektedir.
Alman edebiyatında seçilen arketiplerin birçoğu Orta Çağ’a da-
yanmaktadır. İlk tip, ilk konu, ilk sorunsal olarak da niteleyebile-
ceğimiz bu kurgu örneklerin ilk öncüleri Orta Çağ’ın yazılı akta-
rımdan önce var olan sözlü aktarım döneminde mevcuttular. Orta
Çağ denildiğinde ise ne yazık ki akla “Karanlık Çağ” ile eşleşen bir
fikir gelir. Orta Çağ; kötü, karanlık, itici bir dönem olarak günlük
dilimize yerleşmiştir bulunmaktadır. Oysa tarih olarak bakıldığında
Antik Çağ köleliğiyle, kadınlara karşı tutumuyla Orta Çağ’dan çok
daha vahim bir nitelikte olmasına rağmen günümüz koşullarıyla
kıyas edilmesi nedeniyle negatif resmedilmektedir. Sahip olduğu
bu negatif imgeye rağmen Orta Çağ aynı zamanda mistik bir hava
içerisinde hayranlık uyandırıcı bir yöne de sahiptir. Yirmi birinci
yüzyılın en popüler bilgisayar oyunlarından tutun sinema filmle-
rinden dizilerine kadar bol ejderhalı fantastik bir dünya tasvir edi-
lirken hep Orta Çağ ambiyansı içerisinde sunulmaktadır.

1
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Edebiyat bağlamında yaklaşık 500 ila 1500 yılları arasında


gerçekleşmiş olan bu döneme “Orta Çağ” ismi çok sonraları veril-
miştir. Aslında “Orta Çağ” kavramı başlangıçta bir dönemi isim-
lendirmek için düşünülmemiştir (Frenzel & Frenzel, 1972). Hüma-
nizmanın düşünürleri on dördüncü yüzyılın sonlarına doğru antik
ideallerin tamamen yok olmaya yüz tutmuş olduğu fikrine kapıl-
mışlardır. Antik değerleri yeniden canlandırma düşüncesiyle birlik-
te kayıp olarak gördükleri bu zaman dilimini “Medium Aevum”
ismiyle anar olmuşlardır. Bir nevi Araf, ara çağ, kayıp çağ anla-
mında “Orta Çağ” (Medium Aevum) ismi ile anılan bu zaman di-
limi günümüze kadar bütün olumsuz yan anlamlarıyla birlikte kul-
lanılmaya devam edilmiştir (Ruh, Kurt; Huschenbett, 1979). Bilim-
sel olarak on sekizinci yüzyıldan sonra, başta bir tasvir olarak kul-
lanılan bu kavram, gerçek anlamda bir devri isimlendirmek üzere
kullanılmaya başlanmıştır.
Tarihi süreçten biraz daha karmaşık bir biçimde ele alınması
gereken edebiyat penceresidir. Alman edebiyatı kapsamındaki Orta
Çağ’ı tam anlamıyla anlatabilmenin bir sorunsalı vardır. İncelenen
tarih aralığında, yani bir Orta Çağ edebiyatını başlatmaya teşebbüs
ettiğimiz zaman diliminde aslında henüz millî bir kavramdan bah-
setmek oldukça zordur (Gössmann, 1996). Sebebi özetle şu şekilde
açıklanabilir. Alman Orta Çağ edebiyatının yaklaşık olarak M.S.
500 yıllarında başladığı kabul edilir. Ancak o zamanlar siyasi an-
lamda “Alman” kimliği yeni yeni ortaya çıkmaktadır. Bu durum
Almanya sınırlarının o dönemde aslında tam anlamıyla çizilmemiş
olmasından kaynaklanıyor (Martini, 1991). Ayrıca o devirde var
olan Almanya daha ziyade küçük derebeyliklerden, prensliklerden
oluşmaktadır. Bu derebeylikler ve prenslikler kendi sınırlarına
sahip oldukları gibi her biri kendi yerel diyalektine de sahiptir.
Kısmen birbirlerini bile anlamakta zorluk çeken bu karışık toplu-
mun ortak bir edebiyatından söz etmek bu nedenle oldukça güçtür
(Schumacher, 2010). Edebiyat bilimi bir sınıflandırma yapabilmek
adına genel manada “Orta Çağ” olarak adlandırılan bu dönemi üçe
ayırmak zorunda kalmıştır.

2
Giriş

1) 750-1170 yıllar arasını Erken Orta Çağ,


2) 1170-1270 yılları arasını Yüksek Orta Çağ,
3) 1270-1500 yılları arasını ise Geç Orta Çağ olarak tanımla-
mışlardır (Frenzel & Frenzel, 1972).
Burada dikkat edilmesi gereken bir husus daha vardır. Belir-
tilmiş olan zaman aralıkları edebiyat tarihi açısından dönemlerin
yıllarını göstermektedir. Dilin yani Alman dilinin geçirmiş olduğu
evreleri tanımlayan zaman dilimleri ise farklı bir sınıflamaya tabii-
dir. Esas alınan dil dönüşümleri ve yaygın olarak kullanılan diya-
lektlerin değişime uğrama süreçleridir. Bunun için ilk evreye “Eski
Yüksek Almanca” evresi denilmiştir ve yaklaşık olarak 750-1050
yılları arasındadır. İkinci evre “Orta Yüksek Almanca”dır ve yak-
laşık olarak 1050-1350 yılları arasında düşünülür. Üçüncü evre
1350-1650 yılları arasıdır ve “Erken Yüksek Almanca” olarak nite-
lendirilir. Erken Yüksek Almanca ise bugüne, yani yirmi birinci
yüzyıla kadar uzanan Yeni Yüksek Almancanın temelini oluştur-
muştur ve 1650 yıllarından bu yana bu isimle tanımlanmıştır (Mar-
tini, 1991).
Tabloya bu perspektiften bakıldığında anlıyoruz ki Orta
Çağ’da yekpare bir Almancadan bahsetmek mümkün değildir.
Ancak bir dil var ki beş yüzlerden bin beş yüzlere kadar Orta Av-
rupa bölgesinde kesintisiz kullanılmıştır, o da Latincedir (Göss-
mann, 1996). Latince bilhassa o devrin Hristiyanlaşması bağlamın-
da önemlidir. Roma kilisesinin Avrupa’daki hâkimiyeti sebebiyle
Latince yaygın bir biçimde kullanılmaktaydı. Bilindiğinin aksine,
kolaylaştırılmış olan “Orta Latince” halk tarafından bile ikinci dil
olarak yaygın kullanılmaktadır. Antik Çağ’dan sonra eğitimin ne-
redeyse bütün alanları kilisenin tekelindeydi. Eğitimin ve bilimin
bu biçimde bir tekel tarafından yönetilmesi, Almanya’nın içinde
bulunduğu dilsel, sosyal ve kültürel çeşitliğinin ortak bir noktada
buluşmasına zemin hazırlamıştır, o da dindir (McLintock, Althaus,
Henne & Wiegand, 1977). Hristiyanlık ve Latince çatısı altında
bütün derebeylikler, diyalektler, sosyokültürel farklılıklar birleş-
miştir.

3
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Hristiyanlık bu denli birleştirici bir etki göstermeden önce,


yani yaklaşık olarak dördüncü ve yedinci yüz yıllar arasında Al-
manya’da “scof” veya “scopf” olarak anılan bir türden bahsetmek
mümkündür. Bu tür aslında Cermen kültürüne ait kısa ve baladımsı
bir kahraman ezgisidir. Saraylarda kahramanların kahramanlıkları-
nı anlatan uzun kafiyeli şarkılar şeklinde söylenirdi. Scoflar dışında
günümüze kadar aktarılan gerçek anlamda edebî sayılabilecek ya-
zıtlar yoktur. Yedi yüz elli yılına kadar scoflar devam etmiştir
(Bumke, 2000). Ancak Cermen kabilelerin yavaşça yok olmasıyla
birlikte ara geçiş türlerinden sayılabilecek ve sözlü olarak aktarılan
büyüler mevcuttur. Cermenler Paganlıktan Hristiyanlığa geçerken
büyüler şekil değiştirse de varlığını koruyabilmiştir. Büyüler teker-
leme, şarkı gibi sözlü aktarıma çok elverişli olmaları sebebiyle yok
olmamışlardır. Bilmece ve deyimler de aynı özellikte oldukların-
dan aktarılabilmiştir (Walz, 1976).
Yedi yüz elli yılından kalan Merseburger Zaubersprüche
(Merseburg Büyüleri) isimli yazılı eser, günümüze ulaşan ender
kanıtlardan biridir (Frenzel & Frenzel, 1972). Eserin içeriğinde iki
büyü yer alır. Büyünün biri bir esiri kurtarabilmek için, diğeri ise
bacağı burkulan bir atı iyileştirmek için kullanılan büyüdür.

Bên zi bêna bluot zi bluoda Bacak bacağa, kan kana, uzuv


Lid zi geliden sôse gelîmida uzva,
sîn! sanki zamklanmışçasına!
(Frenzel & Frenzel, 1972)

Büyülerin, deyimlerin ve bulmacaların ötesinde sözlü olarak


aktarılmaya müsait olan türlerden biri de ozanların icra ettiği şarkı-
lardı. Genelde kahramanlıklardan bahseden şarkıların ilk örnekle-
rinden biri, yaklaşık 750-770 yılları arasında ün kazanan Hildeb-
randslied eseridir. 850 yılında iki peder tarafından bir dua kitabının
iç kapağına yazılan eser, günümüze bu şekilde uzanmıştır (Bumke,
2000). Alman edebiyatı için gerçekten büyük önem ve anlam taşı-
yan bir diğer eser ise 770 yıllarından kalma olan Abrogans eseridir.

4
Giriş

El yazması olan bu eser aslında bir sözlük çalışmasıdır. İsmini


sözlükte yer alan ilk sözcükten almıştır (abrogans – mütevazı) ve
bir ruhban tarafından hazırlanmıştır. Çalışma yaklaşık olarak üç
bin yedi yüz kelime içermektedir (Brunner, 2013). Alman edebiyatı
için bu eserin önemi kapsamıdır çünkü o dönem içerisinde kullanı-
lan kelime dağarcığı ile ilgili çok geniş bilgiler sunmaktadır. Bu
noktadan sonra artık gerçek anlamda yazılı ve edebî eserlerden söz
etmek mümkündür.
Alman Orta Çağ edebiyatının tarihî ve sosyokültürel arka pla-
nı incelenerek her devir için örnek eserler çevirileriyle aşağıda
verilmiştir. Bu kapsamda, Orta Çağ’ı üç bölüme ayırarak her bir
bölüme o çağa damga vurmuş tarihî bir kimliğin adı verilmiştir;
Erken Orta Çağ için Karolus Magnus – Fiat Lux, Yüksek Orta
Çağ için Friedrich Barbarossa – Miles Dei, Geç Orta Çağ için de
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux.

5
Karolus Magnus – Fiat Lux
Erken Orta Çağ

Büyük Karl (Karolus Magnus) veya Türkçede Şarlman olarak


da bilinen Alman Kral’ın hükümdarlığı altında, dağınık ve kendi
başına buyruk derebeylikler ve prenslikler bütünleşmeye başlamış-
tır (Mielke, 2019). Almanların millî duygu ve düşünce bütünlüğü
Şarlman’ın Alman milliyetçiliği kavramına önem vermesiyle daha
da yeşermiştir. Şarlman’ın ana hedefi; birleşik bir ülke, birleşik bir
dil ve kültür yaratmaktır. Bunun için âdeta bir seferberlik başlat-
mıştır (Becher, 1999). Yazılı ve sözlü öz Alman kültür varlığı ola-
rak her ne varsa toplanmasını emretmiştir. İlk defa Şarlman’ın
döneminde theodiscus kavramı ortaya çıkmıştır. Theodiscus keli-
mesinden türeyen Deutsch yani Alman/Almanca kavramı ilk defa
Şarlman’ın zamanında Latince yanı sıra bir ortak halk dili olarak
öne çıkmıştır (Beck, 2017).
Bunun ötesinde Şarlman ile Hristiyanlık da ciddi güç kazan-
mıştır. Hükümdarlığının zirve noktasına ulaştığında Şarlman’ın
toprakları Kuzey Denizi’nden orta İtalya’ya, Prieneler’den günü-
müzdeki Macaristan’a kadar uzanmıştır. Ancak Şarlman’a bu yet-
memiştir. Kendisini Roma İmparatorluğu’nun varisi olarak görmüş
ve bunun dünyaca da kabul edilebilmesi için Papa tarafından taç-
landırılması gerekmiştir. Şarlman’ın bu isteği gerçekleşmiş ve 25
Aralık 800 tarihinde Papa tarafından vaftiz edilerek taçlandırılmış-
tır (Mielke, 2019).

7
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Görsel 1. Büyük Karl’ın taç giyme töreni

Taçlandırmayla Şarlman, Antik Çağ’dan beri ilk imparator


unvanına sahip olan batı Avrupalı hükümdar olmuştur. Bu tarihten
itibaren neredeyse bütün Alman kralları kendilerini Roma-Alman
İmparatorluğu’nun zürriyeti olarak nitelendirmiştir (Mielke, 2019).
Karl’ın en büyük hayallerinden biri de Almancayı yaygınlaş-
tırmaktı. Kendisi bizzat Almanca grameri üzerine çalışmış, yaşamı
boyunca kaybolmaya yüz tutmuş olan halk efsanesi, halk masalı,
ezgi, anlatıları derletmiştir. Günümüzde hâlâ büyük değeri olan
Latinceden de çeviriler tamamlanmıştır (Becher, 1999). Ölümün-
den sonra ise ruhban sınıfının yazı varlığı artmıştır. Zamanın güçlü
pederleri öz Alman efsanevi yazı varlığını da antik dönemden ka-
lanları da tamamıyla reddetmiş, dinî içeriklere önem vermişlerdir.
Bu dönemden sonra edebiyatın yazı varlığı daha ziyade mahşer,
ahiret, kabir ve cehennem azabı, cennet-cehennem konuları ekse-
ninde yazılmıştır. Fakat Latince değil Almanca yazılmaya devam
edilmiştir (McLintock et al., 1977). Bunun en güzel örneklerinden
biri, yazarı anonim olan Heliand veya Das Heiland isimli eserdir.
Eser, yaklaşık altı bin aliterasyon satırlı Hz. İsa övgüsü olarak oluş-
turulmuştur. Edebiyat bilimcilere göre bu el yazması yaklaşık ola-
rak 830 yıllarına dayanmaktadır. Martini’nin “Alman Edebiyat

8
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

Tarihi” isimli çalışmasında yer alan şu iki kıtada dinî mevhumların


ne şekilde öne çıktığı gösterilmektedir (Martini, 1991).

sô inprinnant die pergâ poum ni Dağlar yangın içinde, tek bir


kistentit ağaç, tek bir kişi kalmamış,
ênîhc in erdu ahâ artruknent, su kurumuş, bataklık kendini
muor varsuuilhit sih suilizôt yutmuş, gökyüzü dahi yanı-
lougiu der himil. yor, ay düşüyor, dünya yanı-
mâno vallit prinnit mittilagart, yor. Hesap günü gelip ateşle
stên ni kistentit. verit denne hesap sorduğunda taş üstüne
stûatago in lant, taş kalmıyor.
verit mit diu vuiru. viriho
uuîsôn.
(Martini, 1991)

Sonraki yıllarda oluşturulan edebî eserler ve yazı varlığının


büyük bir kısmı, Hristiyanlığın yaygınlaştırılmasını amaçlayan
içerikteydi. Bilhassa bireysel öyküler çerçevesinde “Heilsgeschich-
te” olarak adlandırılan ve kişinin günahkârlığından iman ederek
kurtuluşunun-arınışının anlatıldığı eserler üretilmiştir. “Heilsgesc-
hichte” türünün ilk örneği, Alman edebiyat tarihinde yaklaşık ola-
rak 1065 yılında oluşturulduğu düşünülen Ezzolied’dir (Frenzel &
Frenzel, 1972). İsmin içinde de yer alan “Lied”, bu eserin aslen bir
şarkı veya bir tür ilahi olduğu ipucunu verir. Tarihçesi ile ilgili
farklı hipotezler olsa da en olası kuram, Başpiskopos Gunther von
Bamberg’in bin altmış beş yılında Kudüs’e gerçekleştirmiş olduğu
hac yolculuğu esnasında söylendiğine dairdir. İlahi, günümüze iki
farklı el yazması olarak ulaşmıştır. Her iki el yazma birbirinden
uzunluk ve içerik bakımından çok farklıdır. Birinin ilahi şeklinde
söylenebilmesi için nazım olarak; diğerinin ise okuma metni için
düz yazı şeklinde oluşturulmuş olduğu düşünülmektedir (Frenzel &
Frenzel, 1972).
Aynı biçimde Hz. İsa’nın yaşam öyküsünü tasvir eden, haya-
tına övgüler içeren metinler de bu dönem için çok yaygın olarak

9
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

yazılmıştır. Yeni Ahit’in içeriği de ayrıntılı olarak hikâyeler şek-


linde çoğaltılmıştır. Ruhban sınıfının ağırlıklı olarak edebî ürünlere
yönelmesinden ötürü dogmatik ürünler de ortaya çıkmıştır. İman
etme, imanın gücü ve imtihanlar hakkında birçok yazın ortaya ko-
nulmuştur. Tarif edilen ruhban sınıfının bu yoğun yazma eylemi,
Orta Çağ’da yazı hafızasının ilk ürünleridir (Beck, 2017). Ancak
ne kadar şairane yazılmış olsa da tam anlamıyla ortak bir edebiyat
olgusundan bahsetmek mümkün değildir. Henüz tam anlamıyla
edebî bir sirkülasyon veya yayılma yoktur. Dolayısıyla aslında yazı
üreten her peder bunu kendi çapında diğer üretenlerden de çok
haberdar olmadan yapmaktadır. İtinayla yazılan ve hatta çoğu za-
man nazım olarak düzenlenen yazılar tek nüsha şeklinde rastlantı-
sal olarak günümüze ulaşmıştır. Latince kaleme alınan metinlerle
kıyaslandığında ruhban sınıfının ürettiği Almanca yazılar, manastır
duvarlarının ötesine geçememiştir (Brunner, 2013).
Tarif edilen süreç bin yüzlere kadar devam eder. Fakat za-
manla konular çeşitlilik kazanır. Edebiyat unsuru da ön plana çık-
maya başlar. Konular artık sadece dinî içerikli değildir. Bilhassa
saray edebiyatı olarak anılan, saray yaşamının birçok yönünü ele
alan yazılar üretilmeye başlar. Ayrıca soyluları eğlendirmesini
amaçlayan çalışmalar da azımsanmayacak kadar yaygınlaşır. Bu
tür konular gelişse de dinî konular gerilemez ama şekil değiştirme-
ye başlar. Dönemin bireyselleşme ruhundan etkilenen ruhban sınıfı
da artık menkıbelere ağırlık vermektedir. Dinî içerikli yaşam öykü-
leri, kişinin başından geçen serüvenler karşısındaki imanlı duruşu
gibi konular kaleme alınır (Ruh, Kurt; Huschenbett, 1979).
Erken Alman Edebiyatı dönemi içerisinde oluşturulan yazı
örneklerini sadece sözel olarak tarif etmek yeterli değildir. Edebî
açıdan türünü, üslubunu, yapısını doğru anlayabilmek için metinle-
rin orijinalleri mutlaka etüt edilmelidir. Bu çalışmada, otoritelerce
dönemin en önemli olduğu düşünülen metinlerinden üç eser seçil-
miştir. Bunlar sırasıyla;
1) Sekiz yüzlü yıllarda üretilen Heliand,

10
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

2) Dokuz yüzlü yıllarda yazılan Ludwigslied,


3) Bin yüz yıllarında kaleme alınan Annolied eserleridir.
Eserlerin eski Almanca olması sebebiyle çok az okurun me-
tinleri orijinallerinden okumaya muktedir olacağı düşünülerek
Türkçe çevirileri de yapılmıştır. Heliand ve Annolied birer kitap
kapsamındadır. Edebî özellikleri hakkında fikir vermeye yetece-
ğinden sadece eserlerin giriş kısımları verilmiştir. Ludwigslied
eserinin ise tamamı verilmiştir.

Görsel 2. Heliand eserinin el yazması

11
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Heliand
Epik bir destan olan Heliand (≈ 830), erken Orta Çağ’da eski
Sakson dialektinde kaleme alınmıştır. Eserde yaklaşık altı bin satır-
lık aliterasyon ile Hz. Isa’nın hayatı anlatılmıştır. Heliand kelimesi,
Latincedeki “salvator” kelimesinden çevrilerek kullanılmıştır ve
“kurtarıcı” anlamındadır. Şiirin içerisinde sıkça kullanılan bu kav-
ram, esere meçhul yazarı tarafından değil, eseri 1830 yılında bilim-
sel bir çalışma olarak edebiyat dünyasına kazandıran Johann And-
reas Schmeller tarafından verilmiştir. Heliand destanı, Şarlman’ın
başlatmış olduğu Almanca devrinin, yani “Karoleng” döneminin en
önemli eserlerinden biridir (Frenzel & Frenzel, 1972).
Eserin önemi, bilhassa Alman dili ve edebiyatının oluşmasın-
daki katma değeriyle ölçülür. Eser ayrıca edebiyatta inkültürasyon
olarak da tanımlanan, kültür ögelerinin bir başka kültüre aktarılma-
sı örneğine de uygundur. Yazar, dinî içerikleri daha anlaşılır kıl-
mak adına eseri Saksonların erken Orta Çağ yaşantısıyla bağlantılı
kurgular ile zenginleştirmiştir. Anonim olan yazar hakkında edebi-
yat bilimcilerin birbirinden farklı düşünceleri vardır. Heliand ese-
rinin başındaki Latince ön sözden yola çıkan bilim insanları, yaza-
rın Sakson bir ozan olabileceği hipotezini ortaya koymuştur. Bu
Saksonyalı yazarın eserini bir sipariş üzere yazdığı düşünülmüştür.
Ancak diğer grup bilim insanları ise eserin içeriğindeki yoğun dinî
ve kültür yapısından yola çıkarak ancak çok iyi eğitim almış bir
pederin böylesine bir eser yazmış olabileceği kuramını savunmak-
tadır. Eseri kıymetli kılan bir diğer unsur ise yazarının güçlü bir
kaleme sahip olmasıdır. Hitabeti güçlü bir dilbaz tarafından yazıl-
mış olduğu her satırından belli olan bu eserin günümüze kadar
uzanabilmesine şaşırmamak gerekir (Bein, 2019).
Destan, eski Sakson ile eski Alman yazı diline ve kültürüne
özgü özelliklere sahiptir. Her ne kadar Hz. İsa’nın hayatı, teslimi-
yeti ve imanı anlatılsa da Cermen algı dünyasına uygun bir biçimde
eserde kader olgusu yoğun olarak öne çıkmaktadır. Cermenlerde
“kader”, Tanrıları ve insanları hükmü altına alan en yüce güç ola-

12
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

rak görülmüştür. Destanda da Hz. İsa ve havarileri tasvir edilirken


kaderin kudretinden kaçamadıkları vurgulanmaktadır. Böylece
hikâyede ağırlıklı olarak kaderin gücü, Tanrı’nın bile gücünden
daha yüce bir güç veya denk bir güç şeklinde anlatılmıştır. Sebebi
şöyle anlaşılabilir; Pagan bakış açısına göre, hayatın her alanında
her şeyden üstün olan kader, bu eserlerde artık kültür aktarımsal
olarak yerini Hristiyanlıktaki Tanrı olgusuna bırakmıştır. Hz.
İsa’nın Hristiyanlık inancına göre yeniden dirilmesi ve böylelikle
kaderi bile alt etmesi, iki kültürün arasında ideolojik bir çatışmaya
yol açmıştır. Heliand eserinden sonra Cermen kültür dünyası ile
Hristiyan kültür dünyası arasındaki bu çatışma yerini daha yumu-
şayarak İsevi bir dile bırakmıştır (Martini, 1991).

Görsel 3. Heliand ve Muspili

13
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Heliand

(1) Manega wâron, (1) Zihinlerini zorlayan çok kişi


the sia iro môd gespôn, vardı. Aramızda yapılan işleri an-
«werk thea wârun undar ûs latmak için…
wirkide seggean »…,that sia Ve böylece Tanrı'nın sözünü du-
[bigunnun word godes], yurmaya başladılar,

(5) [rekkean] that girûni, (5) Fısıldananı bildirmekti amaçla-


that [thie] rîkeo Crist rı:
undar mankunnea Mutlak kudret sahibi Mesih’in
mâriða gifrumida İnsanların arasında bulunduğunu,
mid wordun endi mid werkun. Sözleriyle ve fiilleriyle mucizeler
yarattığını.

(10) That wolda thô wîsara filo (10) Çok sayıda bilge adam,
liudo barno loƀon, Yeryüzünde yaşayanlar,
lêra Cristes, Her biri Mesih’in vaaz ettiklerini,
hêlag word godas, Tanrı'nın o kutsal sözlerini,
endi mid iro handon skrîƀan Elleriyle yazdılar

(15) [berhtlîko] an buok, (15) Bir parlak kitapta,


hwô sia [is gibodskip skoldin] Tanrı'nın emirlerini en iyi şekilde
frummian, firiho barn. Açığa çıkarttılar.
Than wârun thoh sia fiori te thiu İnsan soyundan dördü:
under thera menigo,

(20) thia habdon maht godes, (20) Yaratandan güç almışlardı,


helpa fan himila, Cennetten de
hêlagna gêst, Kutsal Ruh'tan da
kraft fan [Criste,] - Mesih’ten de -
sia wurðun gikorana te thio, Ve bu nedenle bu görev için seçildi-
ler,

14
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

(25) that sie than êuangelium (25) Tek başlarına yazacaklardı


[ênan] [skoldun] Yeni Ahit’i bir kitaba dönüştürecek-
an buok skrîƀan lerdi
endo sô manag gibod godes, Ve and içtiler
hêlag himilisk word: Tanrı’nın bir emrini de
Kutsal cennetimsi sözlerini yazma-
ya:

(30) sia ne muosta heliðo than (30) Kimsenin hiçbir erkeğin


mêr, Cesaret edemediğine
firiho barno frummian, Onlar atıldı, bu dördü
newan that sia fiori te thio Ve Tanrı’nın kudretiyle
thuru kraft godas Bu göreve seçildiler,
gekorana wurðun,

(35) Matheus endi Markus, (35) Matta ve Markus,


- sô wârun thia man hêtana- -Öyleydi isimleri-
[Lukas endi Johannes]; Luk, ayrıca Johana
sia wârun [gode] [lieƀa], Onlar Tanrı’nın sevgili kullarıydı-
wirðiga ti them giwirkie. lar,
Bu göreve layıktılar.

(40) Habda im waldand god, (40) Sonsuz Rahman olan,


them heliðon an iro hertan Bu kahramanların kalplerini
hêlagna gêst Kutsal ruh ile doldurdu
fasto bifolhan Tümü de mükemmeldi
endi ferahtan hugi, Ve mükemmeldi imanları,

(45) sô manag wîslîk word (45) Ve bilgeydi çok sözleri


endi giwit mikil, Dâhineydi bugün için bile hâlâ
that sea skoldin ahebbean Biliyorlardı ilahi Yeni Ahit’i
hêlagaro stemnun Kutsal sesleriyle
godspell that guoda. Başlamaları gerektiğini.

(Sievers, 1878)

15
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Ludwigslied
Döneminin en belirgin özelliklerini taşıyan bir diğer eser de
yaklaşık olarak 900 yılında kaleme alınan Ludwigslied eseridir.
Heliand eserinden farklı olarak Ren-Frenk diyalektiyle uyak biçi-
minde 59 mısradan oluşmaktadır. İçerik olarak Frenk kralı III.
Ludwig’in zaferi anlatılmıştır. Kralın dindarlığı ve özenerek yerine
getirdiği kulluğu, kapsamlı bir biçimde tasvir edilmiştir. Alman
edebiyatı ve kültür varlığı açısından önemli bir eserdir. Çünkü
bilinen en eski Alman tarihi şarkısıdır. Günümüze kadar korunan el
yazmalarının başlığı: “Rithmus teutonicus de piae memoriae Hlu-
duico rege filio Hluduici aeque régis” yani “Kral Ludwig’in oğlu,
dindar kral Ludwig’in anısına Almanca şiir”. Başlıktan yola çıkan
bilimsel incelemeler, eserin kralın ölümünden sonra kaleme alındı-
ğını kanıtlıyor. Ancak şarkının kendisi kral hayattayken söylenmiş-
tir. Bu nedenle şarkının tam oluşum tarihi net olarak tespit edile-
bilmiştir.
İçerik bakımından Ludwig’in hayatı ön plandadır. Eserdeki
tasvirde genç Ludwig babasını kaybettiğinde Tanrı âdeta baba ro-
lünü üstlenir. Ludwig hem Tanrı’nın elçisi hem de sembolik olarak
Tanrı ile halk arasındaki bağ hâline gelir. Anlatı boyunca yeryü-
zünde yaşananlar Tanrı’nın yönetimiyle açığa çıkmaktadır ve dün-
ya yaşantısıyla ahiret arasında mutlaka bir paralellik sürdürülmek-
tedir. Kral Ludwig’in halkının Tanrı’ya yüz çevirmesini eleştiren
ve eserde bunun altını çizen yazar, halkın başına gelen bütün musi-
betleri bu yüz çevirmeye bağlamaktadır. Eserde ne zaman Kral
Ludwig yüzünü Tanrı’ya döner, o zaman halkının da ona uymasın-
dan mütevellit yüzü gülmektedir. Ayrıca eserde Ludwig’in dinsiz-
ler olarak adlandırdığı Vikinglere karşı savaşı da tasvir edilmekte-
dir. Bu savaş âdeta Tanrı için Tanrı tanımazlara karşı sürdürülmek-
tedir. Sonunda galip gelen Ludwig, Tanrı’nın sevgili kulu ve halkı-
nın yegâne kahramanı olarak gösterilmektedir (Schwarz, 1947).
İlk bakışta kahramanlık şarkısı gibi görünen bu eserin sipariş
üzere yazıldığı düşünüldüğünde siyasi boyutuna da bakmak gere-

16
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

kecektir. II. Ludwig’in ölümünden sonra oğullarından hangisinin


varis olacağı halkta tartışmaya yol açmıştır. Frenk yasalarına göre,
krallar ülkelerini eşit şekilde bölüp varislerine paylaştırır. Ancak II.
Ludwig bu yasayı çiğneyerek resmî vasiyetinde varını yoğunu
büyük oğluna bırakmıştır. Şarkının tek amacı, halka III. Ludwig’in
Tanrı’nın indinde haklı sebeplerle tek hükümdar olarak kral oldu-
ğunu anlatmak olmuştur.
Ludwigslied gibi şarkılar, Alman din ve kültür dünyasında
çok tutulmuştur. Müziğin sözle buluşması ve bunun bilhassa toplu-
ca cemaatlerce söyleniyor olması, insanların ezberinde daha kolay
kalmasını ve şarkıların aktarılmasını sağlamıştır. İncil’in bölümle-
rinden uyarlanmış hikâyelerin şarkı şeklinde söylenmesi günümüz
Alman Hristiyanlık dünyasında hâlâ sürdürülen bir gelenektir. Bu
geleneklerin kökeni işte Ludwigslied ve akabinde gelen örneklerine
dayanmaktadır (Sorensen, 2012).

Görsel 4. Ludwigslied el yazması

17
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Ludwigslied

(1) Einan kuning uueiz ih, Heizsit (1) Bir kral tanıyorum: Adı
her Hluduig, Ludwig’dir ve Tanrı’ya tüm kalbiyle
Ther gerno gode thionot: Ih uueiz hizmet eder. Eminim bunun için
her imos lonot. Kind uuarth her mükâfatlandırılacaktır. Babasını
faterlos, Thes uuarth imo sar erken yaşlarda kaybetmiştir ancak
buoz: Holoda inan truhtin, agac- yerine hemen bir velisi olmuştur:
zogo uuarth her sin. Rabbin kendisi onu evlat edinmiş ve
eğiticisi olmuştur.

(5) Gab her imo dugidi, Fronisc (5) O ona bir takım, bir ordu verdi ve
githigini, Stuol hier in Urankon. burada Frenk diyarında ona tahtı
So bruche her es lango! Thaz hediye etti.
gideilder thanne Sar mit Karle- Uzun yıllar bu armağanların tadına
manne, Bruoder sinemo, Thia vara!
czala uuuniono. So thaz uuarth al İktidarı bir süre sonra kardeşi Şarl-
gendiot, Koron uuolda sin god, man ile paylaştı, sevincin toplamını.
Bu gerçekleştiğinde Tanrı onu imti-
han etmek istedi,

(10) Ob her arbeidi So iung tho- (10) Genç bu imtihanı geçebilecek


lon mahti. miydi? O, Frenk halkını günahları
Lietz her heidine man Obar seo hakkında uyarmak için suların öte-
lidan, sinden kâfirler gönderdi. Bir kısmı
Thiot Urankono Manon sundio- hemen ziyan oldu, diğer kısım ebedi
no. huzura erdi. O zamana dek günah
Sume sar uerlorane Uuurdun içinde yaşamış olanlar şimdi ağır bir
sum erkorane. cezaya çarptırılacaktı.
Haranskara tholata Ther er mis-
selebeta.

(15) Ther ther thanne thiob uuas, (15) Öncesinde hırsız olan oruca
Ind er thanana ginas, Nam sina başlamıştır: böylece kurtuluşa ermiş
uaston: Sidh uuarth her guot ve iyi bir insan olabilmiştir. Biri
man. Sum uuas luginari, Sum hırsız biri uğursuzdu bir diğeri had-

18
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

skachari, siz yaşıyordu. Ancak her biri tövbe


Sum fol loses, Ind er gibuozta sih ederek kusurlarından kurtulmuştu.
thes. Kral uzaktaydı, krallık şuursuzlarla
Kuning uuas eruirrit, Thaz richi sarsılıyordu.
al girrit,

(20) Uuas erbolgan Krist: Le- (20) Hz. İsa öfke içindeydi. Eyvah,
idhor, thes ingald iz! Thoh er- krallık bunun cezasını çekmeliydi!
barmedes got, Uuisser alla thia Ancak Tanrı aynı zamanda merha-
not, Hiez her Hluduigan Tharot metliydi, o tehlikeyi biliyordu ve bu
sar ritan: yüzden Ludwig’e hiç çekinmeden
"Hluduig, kuning min, Hilph oraya gitmesini emretmişti: “Ludwig,
minan liutin! kralım, yardım eyle adamlarıma!
Heigun sa Northman Harto bi- Normanlar onları köşeye kıstırdı.”
duuungan."

(25) Thanne sprah Hluduig (25) O zaman Ludwig cevap verdi:


"Herro, so duon ih, “Rabbim, eğer ölüm bana engel
Dot ni rette mir iz, Al thaz thu olmazsa ne emredersen yapacağım.”
gibiudist." Kendini Tanrı’sına adamış, savaş
Tho nam her godes urlub, Huob sancağını almış Normanlara karşı
her gundfanon uf, Reit her thara atını sürmüştü. O zaman kendisini
in Urankon Ingagan Northman- bekleyenler Tanrı’ya şükretti.
non. Gode thancodun The sin
beidodun,

(30) Qhadhun al: "fro min, So (30) Tümü dedi ki: “Efendimiz biz
lango beidon uuir thin." Thanne çok uzun zamandır seni bekliyor-
sprah luto Hluduig ther guoto: duk.” Ancak Ludwig yüksek sesle
"Trostet hiu, gisellion, Mine dedi ki: “Kendinize gelin dostlar,
notstallon! Hera santa mih god benim savaş yoldaşlarım! Tanrı beni
Ioh mir selbo gibod, Ob hiu rat buraya yardıma ihtiyacınız var diye
thuhti, Thaz ih hier geuuhti. savaşmak üzere gönderdi.

19
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

(35) Mih selbon ni sparoti, Uncih (35) Ve sizi kurtarana kadar dinlen-
hiu gineriti. meyeceğim. Şimdi dileğim odur ki
Nu uuillih, thaz mir uolgon Alle Tanrı’nın inayetine tabii olanlarınız
godes holdon. Giskerit ist thiu beni takip etsin. Bizim yeryüzündeki
hieruuist So lango uuili Krist. varlığımız kutsal İsa’nın iradesince-
Uuili her unsa hinauarth, Thero dir. O bizim ölmemizi isterse gücü
habet her giuualt. So uuer so hier buna yeter. Ancak burada Tanrı’nın
in ellian Giduot godes uuillion, iradesini cesurca ortaya koyarsa

(40) Quimit he gisund uz, Ih (40) Savaştan sağ çıkanı mükâfatlan-


gilonon imoz, Bilibit her thar dıracağım. Cephede düşenlerin ise
inne, Sinemo kunnie." Tho nam geride bıraktığı akrabalarına mah-
er skild indi sper, Ellianlicho reit sup edeceğim. Bunun üzerine kılıcını
her, Uuolder uuar errahchon kalkanı aldı. Atını cesurca hepsinin
Sinan uuidarsahchon. Tho ni önünden sürdü. Düşmanlarına net
uuas iz burolang, Fand her thia bir tavır sergilemek istedi. Çok kısa
Northman. sürede Normanlara ulaştı.

(45) Gode lob sageda, Her sihit (45) Tanrı’yı övdü; dilediğini şimdi
thes her gereda. seyreylesin! Kral gözü pek ileri atıl-
Ther kuning reit kuono, Sang dı, kutsal bir ezgi dilinde ve herkes
lioth frono, Ioh alle saman sun- eşlik etti “Kyrie eleison” ile. Şarkı
gun: "Kyrrieleison." sona ermişti ki muharebe koptu. Kan
Sang uuas gisungan, Uuig uuas fışkırdı yanaklardan, Frenkler coş-
bigunnan. kuyla kovuşturdular.
Bluot skein in uuangon, Spilodun
ther Urankon.

(50) Thar uaht thegeno gelih, (50) Her bir savaşçı cenk eyledi,
Nichein soso Hluduig: Snel indi ancak hiçbiri Ludwig kadar değildi,
kuoni, Thaz uuas imo gekunni. cesur ve gözü pekti doğuştan. Birini
Suman thuruhskluog her, Suman yarıp geçti, diğerini delik deşik etti.
thuruhstah her. Her skancta Hiç durmaksızın düşmanlarına ger-
cehanton Sinan fianton Bitteres çekten acı bir zehir sundu. Vah can-
lides. So uue hin hio thes libes! larına!

20
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

(55) Gilobot si thiu godes kraft: (55) Övgüler olsun Tanrı’nın kudre-
Hluduig uuarth sigihaft; Ioh tine: Ludwig galip geldi. Azizlere de
allen heiligon thanc! Sin uuarth şükürler olsun! Muharebesi galibi-
ther sigikamf. Uuolar abur Hlu- yetle sonuçlandı. Ancak sana
duig, Kuning uuigsalig!So garo Ludwig, sana övgüler olsun kralımız,
soser hio uuas, So uuar soses şanlı muharebede! Her nerede yar-
thurft uuas, Gihalde inan truhtin dıma ihtiyaç olduysa oradaydı. Rab
Bi sinan ergrehtin. olan Tanrı onu daima rahmetiyle
kuşatsın!

(Heliand, 2021)

21
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Annolied
Erken Alman Orta Çağ edebiyatının son diliminde karşımıza
çıkan en önemli eserlerden biri de Annolied (1077/1105)’dir. Heli-
and ve Ludwigslied eserlerinden farklı olarak Annolied, 49 kıtalık
ardışık kafiye şeklinde yaklaşık olarak 1080 yıllarında oluşturul-
muştur. “Tarihî Şiir” sınıfına dâhil edilen bu eser, tartışmalı Baş-
piskopoz II. Anno’ya övgüdür. Eserde üçlü dünya şeması tasvir
edilmektedir. Buna göre Tanrı yaratılanları üçe ayırmaktadır. Bi-
rinci âlem ruhani âlemdir. İkinci âlem dünya âlemidir. Üçüncü
âlem ise bu ilk iki âlemin arasında duran insanlar âlemidir. Bu
dünyanın en ideal temsilcisi eserde Başpiskopoz Anno’dur. Şiirin
yazarı dünyevi âlemi tasvir ederken Roma tarihini Alman tarihine
bağlamaktadır. Dolayısıyla Sezar, Alman tarihinin başlangıcını
oluşturmaktadır. Bu velayet silsilesinin sonundaki isim ise An-
no’dur.
Sonraki yüz yıllar boyunca Annolied örneğinde birçok şiir ya-
zılmıştır. Bu tür ile övülmeye layık görülen önemli kişiliklerin
âdeta bu şiirlerle reklamı yapılmaya başlanmıştır. Önemli olan bir
diğer nokta ise tarihî arka planda yaşanan olaylardır. Dönem sürek-
li git gel yaşanan kral ve ruhban sınıfı arasındaki iktidar kavgası ile
şekillenmektedir. Dünyevi iktidar ile uhrevi iktidar arasında halk,
mütemadiyen savrulmakta ve inançları ile siyaset arasında sıkışmış
durumdadır.
Annolied’in bir başka özelliği, eserin başının o dönem çok en-
der görülen akrostiş ile yazılmış olmasıdır. İlk yedi satırın başlan-
gıç harfleri Almanca “allbekannt: meşhur” kelimesini oluşturmak-
tadır. Yazar bu akrostiş ile aslında yazıyla hedeflediğini ifşa etmek-
tedir. Ayrıca Annolied içerisinde geçen “Deutsch” yani Almanca
kelimesinin ilk yazılı belgelerinden biri sayılmaktadır. Bu kelimey-
le Saksonlar, Bavyeralılar ve Frenkler kastedilmektir. Annolied’in
anonim yazarı, eseri hazırlarken çeşitli kaynaklardan faydalanmış-
tır. Dönemin hem siyasi hem de dinî eserlerinden faydalanan ve
bunları eserinde harmanlayan yazar, dönemin “Investitutrstreit”

22
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

ismi verilen ruhban sınıfıyla krallar arasındaki çekişmeyi belirgin-


leştirmiştir (Gentry, 2001).

Görsel 5. Piskopos Anno

23
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Annolied
1

(1) Wir horten ie dikke singen (1) Sıklıkla hikâyeler duyduk


Von alten dingen, Eski çağlardan kalma,
Wi snelle helide vuhten, Cesur kahramanların nasıl savaştı-
Wi si veste burge brechen, ğından,
Güçlü kaleleri nasıl fethettiklerin-
den,

(5) Wi sich liebin vuiniscefte (5) Sıkı dostlukların nasıl bozuldu-


schieden, ğunu
Wi riche Künige al zegiengen. Ve güçlü kralların nasıl devrildiğin-
Nu ist ciht daz wir dencken den.
Wi wir selve sülin enden. Şimdi bizim için düşünme vaktidir
Crist der vnser héro güt Kendi sonumuzun nasıl olacağına
dair.
Tanrımız Mesih

(10) Wi manige ceichen her vns (10) Bize nice işaret sunmuştur,
vure düt, Aynı Siegburg’daki tepede
Alser uffin Sigeberg havit gedan Güzel insan olarak da yaptığı gibi
Durch den diurlichen man Piskopos Anno suretinde
Den heiligen bischof Annen Kendi iradesinden,
Durch den sinin willen,

(15) Dabi wir uns sülin bewarin (15) Ayık olalım diye
Wante wir noch sülin varin Çünkü yapacak bir yolculuğumuz
Von disime ellendin libe hin daha var
cin ewin Da wir imer sülin sin. Bu sefil hayattan, sonsuza dek
Kalacağımız ebedî bir hayata.

24
Karolus Magnus – Fiat Lux Erken Orta Çağ

(1) In der werilde aneginne, (1) Dünyanın en başında,


Dü liht war vnte stimma, Işık ve ses varken,
Dü diu vrone Godis hant Tanrı’nın kutsal eli
Diu spehin werch gescuph so Çeşit çeşit halk ettiklerini şekillen-
manigvalt, dirirken,

(5) Dü deilti Got sini werch al in (5) Tanrı bütün işlerini ikiye böldü,
zuei, Bir bölümü bu dünya,
Disi werlt ist daz eine deil, Diğer bölümü ahirettir:
Daz ander ist geistin: Sonra Tanrı tüm bilgeliğiyle
Dü gemengite dei wise Godis list Her ikisini birleştirdi, insanı [ya-
Von den zuein ein werch, daz der rattı],
mennisch ist,

(10) Der beide ist corpus unte (10) Ki [insan] hem beden hem
geist, ruhtur,
Dannin ist her na dim engele Ve bu nedenle de meleklere en
allermeist. yakın [varlıktır].
Alle gescaft ist an dem mennisc- Yeni Ahit’te de dediği gibi
hen, Tüm yaratılan insanda birleşmiştir.
Soiz sagit daz Evangelium. Onu üçüncü âlem olarak görmeli-
Wir sülin un cir dritte werilde yiz,
celin,

(15) So wir daz die Crichen horin (15) Yunanlıların da dediği gibi.
redin. Bu şeref için yaratılmıştı Âdem,
Zden selben erin ward gescaphin Keşke nefsine hâkim olabileydi.
Adam,
havit er sich behaltin.

25
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

(1) Du sich Lucifer du ce ubile (1) Şeytan elini harama uzattığında


gevieng, Ve Âdem Tanrı’nın sözünden çıktı-
Vnt Adam diu Godis Wort ubirgi- ğında,
eng, Bu Tanrı’yı çok kızdırdı,
Dü balch sigis Got desti mer, Bilhassa da diğer halk ettikleri,
Daz her andere sini werch sach Doğru yoldan sapmadan gittiklerini
rechte gen. görünce.

(5) Den Manen vnten sunnen (5) Sevinçle ışık saçan ay ve güneş;
die gebin ire liht mit wunnen: Yörüngelerinden şaşmayan yıldızlar,
Die sterrin bihaltent ire vart, Aşırı ayaz ve sıcak getiriyorlar:
Si geberent vrost vnte hizze so Ateş yukarıya yükseliyor;
starc:
Daz fuir havit ufwert sinin zug;

(10) Dunnir unte wint irin vlug. (10) Gök gürlemesi ve rüzgâr esiyor.
Di wolken dragint den reginguz: Bulutlar yağmuru taşıyor:
Nidir wendint wazzer irin vluz: Ve su aşağı akıyor:
Mit blümin cierint sich diu lant: Ovaları çiçeklerle süslüyor:
Mit loube dekkit sich der walt: Orman yapraklarla örtülüyor:

(15) Daz wilt havit den sinin (15) Hayvanat tabiatınca yaşıyor:
ganc: Ve kuşların şarkısı eşsiz güzellikte.
Scone ist der vügilsanc. Her şey hâlâ tabii olurdu
Ein iwelich ding diu é noch havit Tanrı’nın en başından irade ettiği
Di emi Got van erist virgab, düzene,
Ne were die zuei gescephte, Eğer ki mükemmel olarak,

(20) Di her gescuph die bezziste: (20) Yarattığı bu iki varlık olmasay-
Die virkerten sich in diu doleheit, dı:
Dannin hubin sich diu leiht. Onlar gaflete düştüler,
Ve bu da bütün azabın kaynağı oldu.

(Martin Opitz, 2021)

26
Friedrich Barbarossa – Miles Dei
Yüksek Orta Çağ

Barbarossa, yani Kızıl Sakal olarak anılan I. Friedrich, 1122 ile


1190 arasında yaşamış ve Roma-Alman İmparatorluğu’nun krallığı-
nı yapmıştır. Barbarossa, yakın kuzenlerinin ortak çıkarları sayesin-
de krallığın başına getirilmiştir. Kral olduğu sürece, bu tasarlanmış
kulis, krallığa karşı olan soylularla uzun süren mücadeleler içinde
olmuştur. Ayrıca Papalık makamı da Friedrich’in kral olmasından
çok hoşnut olmadığından krallığına son vermek için çok uğraşlarda
bulunmuştur (John B. Freed, 2016). Friedrich, soylu Staufer ailesinin
bir mensubuydu. Fakat Friedriech kendisini anne tarafının soyuna
yakın görüyor ve böyle lanse ediyordu. Annesinin ailesi IV. Hein-
rich’e dayanmaktadır. Ailesinin yönlendirmesiyle yapılan doğru
evliklerle Friedrich’in krallığa giden yolu kolaylaştırılmıştır. Bu
organize kariyer planlamasıyla hem Papanın hem de soyluların
hükmünden sıyrılarak hâkimiyeti ele geçirmiştir (Gorich, 2017).
Barbarossa, erken yaşlarda ata binmeyi, avlanmayı ve silah
kullanmayı öğrenmişti. Kendisi şövalyeliğe özenen fakat şövalye-
liğin eğitim gereksinimlerinden kaçınan bir kişiydi. Ne okuma-
yazması vardı ne de Latince konuşabiliyordu. Hükümdarlığı bo-
yunca bu durumun ezikliğini yaşayan Barbarossa, Karl’ın açmış
olduğu yolu tam anlamıyla dolduramamıştı. Yine de siyasi zekâsı
ve askerî dehâsı sayesinde Yüksek Orta Çağ’a farklı bir yön çiz-

27
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

miştir. Özellikle Haçlı Seferleri’nde “miles dei” yani Tanrı’nın


askerî fikrini yaymak için büyük çaba sarf etmiştir (Görich, 2011).
Kendisinden önceki kralların tabii olduğu erdemlerin aksine Barba-
rossa artık bir kral olmak için daha fazlasına ihtiyaç olduğuna karar
vermiştir. Merhameti ve acıma duygusunu yüzyıllarca krallık er-
demi sayan atalarından farklı olarak katı ve sert bir adalet anlayışı-
nın elzem olduğu fikrindeydi. Haçlı Seferleri bu tutumunu göster-
mek için çok uygun bir ortam sağlamıştır.
Barbarossa, 1155 yılında ilk kez Papa ile şahsen tanışır. Papa
kendisini imparatorluk ile taçlandıracakken törenlerde protokol
sıraları şaşırılınca Papa ile Barbarossa arasında kısa süreli bir ger-
ginlik oluşur. Bir gün sonrasına ertelenen törende I. Friedrich, Papa
tarafından imparator olarak taçlandırılır. Bu süreçten sonra Barba-
rossa ile Papa’nın ilişkisi mütemadiyen bir çekişme içinde geçer
(John B. Freed, 2016). Ruhban sınıfının kral ile olan bu sürekli
çekişmesi edebiyata da yansır. Eschenbach, Vogelweide ve Aue
gibi isimler eserlerinde tarafı oldukları kişileri onore etmek adına
yazılar yazar.
Bütün bunlara rağmen Friedrich saray hayatına ağırlık ver-
miştir. Dünyevi gücünün her yönüyle teşhir edilmesini istemiş,
kutlamalar, sanat ve edebiyatın icra edilmesi emrini vermiştir. Fri-
edrich’in döneminden kalma yaklaşık 1200 el yazması günümüze
kadar aktarılmıştır. Saraydaki bu edebî ve sanatsal faaliyet birçok
yazarın ve sanatçının saraya yanaşmasını sağlamıştır (Gorich,
2017).Sanatçılar saraya ve dolayısıyla güce yakın durmanın kendi-
lerine ün ve şöhret kazandıracağına inanmaktaydılar.
Barbarossa’nın hükümdarlığının son on yılına denk gelen
1187 yılında, Kral Selahaddin Kudüs’ü fetheder. Bu fetih, haçlılar
için çok acı bir mağlubiyettir. Dönemin Papası Gregor, hemen bir
haçlı seferi emrini verir ve bunun için Friedrich Barabarossa’yı
görevlendirir. Papanın Friedrich’i layık gördüğü bu görev kendisi-
nin de çok yararınadır. Çünkü Haçlı Seferi’ne katılanlar günahla-
rından arınacaktır. Friedrich, ordusunun başında Haçlı Seferi’ne
çıkar (John B. Freed, 2016). Anadolu topraklarına vardığında Kon-

28
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

ya’da II. Kılıçarslan ile karşı karşıya gelir. Müzakereler sonucunda


Sultan Kılıçarslan, Barbarossa’ya topraklarından barış içinde geç-
me izni vadeder. Buna rağmen Türkmen Sultanı Kılıçarslan toprak-
larını on bir oğlu arasında paylaştırdığı için en büyük oğlu Kutbet-
tin haçlıların geçmesine izin vermez ve savaş başlatır. Friedrich’in
ordusu galip gelir ancak Friedrich, Silifke Göksu nehrinde boğula-
rak can verir. Barbarossa’nın naaşı Tarsus’ta defnedilir (Görich,
2011). Ölümü hakkında günümüze kadar hâlâ değişik rivayetler
mevcuttur. Yıkanmak isterken boğulmuş olabileceği, suda kalp
krizi geçirdiği veya atlarla suyu geçerken düşerek boğulduğuna
kadar değişik fikirler, tarihî yazılarda mevcuttur. Naaşı defnedilir-
ken eti kemiklerinden ayrılarak kemikleri alınmış ve krallığına
taşınmıştır. Bu nedenle diğer Orta Çağ krallarının aksine mezarının
tam olarak nerede olduğu ile ilgili net bir bilgi olmayan tek kral
Barbarossa’dır. Rivayetlerin bazılarında ise son Haçlı Seferi’nde
bir kralın şanına yakışmayan ölümü nedeniyle lanetli olduğu anlatı-
lır (Gorich, 2017). Zamanla bu inanış yerini, değiştirilen yazıların
da etkisiyle, dinsizlere karşı çıkmış olduğu seferde cesurca ölen
haçlı kralı efsanesine bırakmıştır.
Barbarossa’nın hükümdarlığı, Yüksek Orta Çağ’ın en zirve
dönemine denk gelmektedir. Tarihçiler Yüksek Orta Çağ’ı yaklaşık
olarak 11. ve 13. yüzyılları arasında konumlandırmaktadır. Doğu
ve Orta Avrupa’da çoğalan nüfusun getirisiyle kültürel ve ekono-
mik çok sayıda değişim gerçekleşmektedir. Çoğalan nüfusa yete-
rince gıda ve toprak temin edilebilmesi için yeni toprakların edi-
nilmesi kaçınılmaz hâle gelmiş, ticaret yolları çoğaltılmıştır. Aynı
dönemde ekonomik değişimin dışında Almanya’da büyük bir eği-
tim reformu da gerçekleşmektedir. Manastırlar okullaştırılmaya
başlanmış ve kilise okulları hâline gelmektedir. Akademik eğitim
ihtiyacı doğduğundan ilk üniversitelerin temeli atılmıştır. Bunun
sonucunda o güne kadar olduğu gibi sadece ruhban kesimi değil
memurların ve soyluların da okuma yazma öğrenmesi artmıştır
(Bein, 2019).
Haçlı Seferleri’nin artışıyla şövalyelik gitgide önem kazanmış
ve şövalyelik toplumsal sınıf düzeni içerisinde yükselmiştir. Yakla-

29
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

şık 1170’ten 1250 yılına kadar saray edebiyatı lale devrini yaşar-
ken çoğunlukla yazın şövalyelerin elinden çıkmıştır. Bu şövalyeler
eserlerini orta yüksek Almanca olarak yazmaya gayret etmişlerdir.
Şövalyelerin sınıf atlamalarına rağmen yine de her biri üst soylu
gurubuna mensup bir soylunun emrine girmekle yükümlüdür
(Karl-Heinz Göttert, 2011). Gerektiğinde mutlak sadakatle bağlı
oldukları bu efendileri için savaşa katılmak zorundalardır. Bu dö-
nem içerisinde şövalye veya şövalye namzetlerinin üretmiş olduğu
şövalyelik edebiyatı geneli itibariyle şövalyelik erdemlerini tarif
eder ve över niteliktedir. Şövalyelerin gerçek askerî tutumlarıyla
çok da örtüşmeyen ve genelde daha romantik ve edebî açıdan tas-
virlerden oluşmaktadır. Şövalyelik erdemlerinden, ahlaki değerler-
den söz edilen bu edebî eserler özellikle tevazu, yardımseverlik ve
cesaret erdemlerini vurgulamaktadır (Waas, 1996). Haçlı Seferle-
ri’ne katılan şövalyelerin tutumlarını kaleme alan seyyahların veya
askerî kâtiplerin anılarına bakıldığında bu erdemlerin pek de esa-
mesi okunmadığı belli olmaktadır. Ancak okuryazarlıkla soyluluk-
ta kıdem atlayan şövalyeler, kendi haklarında yazı yazmaya başla-
yınca, doğal olarak yazılanlar eleştiriden uzak övgü dolu sözler
içermektedir. Saray saray turnuvalara katılmak için gezen şövalye-
ler, kaleme aldıkları eserleri bizzat kendileri besteleyerek sazlı
sözlü saray cemiyetlerinde söyleyip yaygınlaştırmaya başlamışlar-
dır (Hechberger, 2010). Zamanla saray ortamında saray sahibi
efendilerinin erişmesi zor, soylu eşleriyle platonik gönül meselele-
rine giren şövalyelerin kahramanlık şarkıları yerini aşk ezgilerine
bırakmıştır. Almancada “minnelied” olarak terminolojiye giren bu
edebî tür, orta yüksek Almanca olarak seslendirilmiştir. Sarayda bu
aşk ezgileri çok hoş karşılanmıştır. Çünkü ezgi sahibi şövalye ile
sarayın hanımının değerine değer katıp aralarındaki bu çekimin
platonik kalacağına da bir güvence gibi görülmüştür.
Bu tür aşk ezgilerinin en ünlü temsilcisi şüphesiz Walther von
der Vogelweide’dır. Genelde üç veya dört kıtadan oluşan ezginin
içeriği şövalyenin çektiği acıları tasvir eder. Şövalye şarkı sözle-
rinde soylu, ulaşılamaz hanımına kavuşamayacağının bilincinin
yarattığı ızdırabı anlatır. Haçlı Seferleri esnasında ise bu ezgiler,

30
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

sefere çıkan şövalyenin geride bıraktığı hanımına duyduğu hasreti


betimleyen bir türe dönüşmüştür (Beck, 2017). Bu çağın diğer
önemli isimlerinden ikisi de Walther von der Vogelweide’nin çağ-
daşları Gottfried von Strassburg ve Hartmann von Aue’dır.

Görsel 6. Friedrich Barbarrossa

31
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Gottfried von Strassburg


Alman Orta Çağ edebiyatının en önemli isimlerinden biri de
on ikinci yüzyılın sonlarında yaşamış olan Gottfried von
Straßburg’tur. Hayatına dair çok az kayıt bulunduğundan net bir
kronoloji oluşturmak neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle çalışmala-
rında kendisini tanıttığı ve çağdaşlarının eserlerinde onu anlattığı
kadarıyla hakkında bilgi sahibiyiz (Kuhn, 1999).
Gottfried von Strassburg’un en önemli eserlerinden biri yak-
laşık 1210 yılında yazmış olduğu Tristan eseridir. Eser aslında
nazım şeklinde yazılmış bir romandır. Bilimsel araştırmalar
Gottfried’in kapsamlı bir eğitime sahip, büyük ihtimalle, ruhban
sınıfından olduğunu göstermektedir. Tristan isimli eserinde kendisi
hakkında yazdığı dizelerde Dietrich isimli bir sponsordan bahset-
mektedir. Bu da onun bir soylu olmadığı göstermektedir (Martini,
1991).
Gottfried’in en önemli eseri olan Tristan, yaklaşık 20 bin di-
zeden oluşmaktadır. Orta yüksek Almanca olarak kaleme alınan bu
eser İrlanda efsane kültüründen esinlenerek yazılmıştır. Eserin
başkahramanı Tristan’dır. Tristan’ın babası Riwalin ve annesi
Blanscheflurs’tur. Soylu bir ailenin çocuğu olan Tristan, küçük
yaşta annesini de babasını da kaybeder. Eğitimi için dayısı kral
Marke von Cornwell’in yanına gönderilir.
Dayısının sağ kolu hâline gelen Tristan, dayısını korumak is-
tediği bir arbede sonucunda zehirli bir kılıç ile yaralanır. Zehirli
kılıç yarasını tedavi edebilme yetisine sadece İrlanda kraliçesi Isol-
de sahip olduğundan Tristan onun yanına gitmek zorunda kalır.
Fakat Isolde aynı zamanda bu kılıcı zehirleyen ve kral Marke’yi
öldürmesi için kılıcı kardeşine veren kişidir. Tristan tanınmamak
için kimliğini bir hileyle gizlemiştir. Kendisini güya kanlıları tara-
fından yaralanan Tantris olarak tanıtır. Kraliçe kendisini iyileştirir-
fakat karşılığında kızı olan prensese (annesi gibi onun da adı Isol-
de) müzik, dil ve adab-ı muaşeret eğitimi vermesini ister.

32
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

İyileştirilmenin bedelini ödeyen yani Isolde’nin eğitimini ta-


mamlayan Tristan eve geri döner. Döndüğünde dayısı kral Mar-
ke’nin evlenmek istediğini öğrenir ve hemen kendi eliyle eğittiği
için kendisinden emin olduğu genç Isolde’yi önerir. Kral Marke bu
fikri beğenir ve bir heyet ile birlikte Tristan’ı kız istemeye gönde-
rir. Güzergâhları üzerinde bir ejderha vardır. Kral Gurmun (genç
Isolde’nin babası) bu ejderhayı öldüren kahramanla ödül olarak
kızı Isolde’yi evlendirecektir. Bundan habersiz Tristan yolculukla-
rında hasbelkader rastladıkları ejderhayı öldürür.
Kral Gurmun, kraliçe Isolde ve kızları küçük Isolde ejderha
katili kahraman Tristan ile karşılaşınca kendisini hemen tanırlar.
Bütün bu hileli oyunlara rağmen kendisini affederler. Dayısı Marke
ile Isolde’yi evlendirmek üzere Tristan ile gönderirler. Yolculuk
yapan heyete Isolde’ye eşlik etmesi için bir nedime (Brangaene)
verilir. Kraliçe Isolde, Kral Marke ile Prenses Isolde’nin aşk bağı-
nın güçlü ve ayrılmaz olması için kızının çeyizine bir aşk iksiri
koyar. Nedime Brangaene’yi de bu iksire göz kulak olması için
tembihler. Gemiyle yapılan dönüş yolculuğu esnasında nedimenin
yokluğunda Tristan ve Isolde yanlışlıkla bu iksiri içerler ve ölüm-
süz aşk bağı ile bağlanırlar. Bu aşk iksirinin etkisiyle birbirlerinin
olurlar. Ancak kral ile evlenecek olan Isolde’den bakire olması
beklenmektedir. Düşünürler, taşınırlar ve sonunda nedime Bran-
gaene’nin isteğiyle kral ile geçirilecek gece kralın yatağına nedi-
meyi sokmayı başarırlar. Kral hiçbir şey fark etmez. Epey bir süre
nedime, Isolde ve Tristan kralı türlü oyunlarla uyuturlar. Ancak
eninde sonunda sarayda dedikodular duyulmaya başlar. Tristan ve
Isolde’nin yakınlığı insanların gözünden kaçmaz. Kral Marke ye-
ğeninden de eşinden de şüphe etmeye başlar. Binbir oyunla kralı
bir süre daha oyuna getiren Tristan ve Isolde, nihayetinde Kral
Marke tarafından basılır. Tristan hemen oradan Normandiya’ya
gönderilir. Orada da başka bir Isolde ile karşılaşır ve bu Isolde de
Tristan’a âşık olur. Ancak Tristan isim benzerliği sebebiyle bir
ikileme düşer. Bu ikilemden nasıl kurtulduğunu veya hikâyenin
nasıl devam ettiğini bilemiyoruz. Çünkü Gottfried eserini bu nok-
tada tamamlayamadan vefat eder (Kuhn, 1999).

33
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Konusu itibariyle bu eser, Gottfried’in kendi ürettiği bir eser


değildir. Tristan ve Isolde, İskoçya’da var olan ve kulaktan kulağa
dolaşan bir efsanedir. Gottfried’ten önce de iki yazar tarafından
kaleme alınmaya çalışılmış fakat hiçbir çalışma Gottfried’inki ka-
dar kapsamlı ve detaylı olmamıştır. Başta da vurgulandığı gibi 20
bin dizeden oluşan çok uzun bir eser olması sebebiyle bu çalışmada
sadece giriş kısmının orijinali ve Türkçe çevirisi aşağıda verilmiş-
tir.
Gottfried von Strassburg’un yanı sıra dönemin edebiyatını an-
layabilmek için yazar olarak Hartmann von Aue ve Walter von der
Vogelweide’nın da incelenmesi gerekir. Bu çalışma kapsamında
Hartmann von Aue’nin Iwein eserinin ve Walther von der
Vogelweide’nin Reichston isimli eserinin giriş kısımları verilmiş-
tir. Her üç ustanın da sayısız önemli eseri olmasına rağmen hem
dönemi hem de edebî üslubu en iyi yansıttığı düşünülen eserlerinin
orijinalleri ve Türkçe çevirileri aşağıda sunulmuştur.

34
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

Görsel 7. Gottfried von Strassburg

35
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Tristan und Isolde

(45) Ich hân mir eine un- (45) Bir görev edindim kendime, dünya-
müezekeit nın menfaatine ve asil kalplerin sevinme-
der werlt ze liebe vür geleit si için, öyle kalpler ki, onlar için kendi
und edelen herzen zû einer kalbim atıyor ve o dünya ki, kalbimin
hage, nazarı ondadır.
den herzen, den ich herze
trage,
der werlde, in die mîn herze
siht.

(50) ine meine ir aller werlde (50) Acıyı kaldıramadıklarını duyduğum


niht. als die, von der ich hîre o sıradan insanlardan bahsetmiyorum,
sagen, diu keine swære en- yani hiçbir acıyı kaldıramayan ve hep
müge getragen und niwan in mutluluk içinde yaşamak isteyenlerden
vröuden welle swegen. die değil bahsim. Tanrı onlara bunu elbette
lâze ouch got mit vröuden nasip etsin!
leben!

(55) Der werlde und diseme (55) Ama bu tür insanlara ve onların
lebene yaşam şekline benim söylemek istedikle-
enkumt mîn rede niht ebene. rim uymaz. Onların yaşam şekliyle be-
ir leben und mînez zweient nimki temelden farklıdır. Ben bambaşka
sich. insanlardan bahsediyorum, öyle insanlar
ein ander werlt die meine ki kalplerinde şunları taşıyorlar:
ich,
diu samet in eime herzen
treit

(60) ir süeze sûr, ir liebez leit, (60) Tatlı acılıklarını, sevgili ızdırapla-
ir herzeliep, ir senede nôt, rını, kalbî sevinçlerini ve hasret çilesini,
ir liebez leben, ir leiden tôt, mutlu yaşamlarını, üzgün ölümlerini,
ir lieben tôt, ir leidez leben. mutlu ölümleriyle üzgün yaşamlarını. Bu
dem lebene sî mîn leben er- hayatı yaşamak istiyorum ben de,
geben,

36
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

(65) der werlt wil ich gewerl- (65) Böyle insanların arasında insan
det wesen, olmak istiyorum ben de, onlarla batmak
mit ir verderben oder gene- veya onlarla feraha ermek. Bu zamana
sen. kadar onlara uydum ve hayatımı onlarla
ich bin mit ir biz her beliben geçirdim. Bana darda ve acıda
und hân mit ir die tage vert-
riben,
die mir ûf nâhe gêndem le-
ben

(70) lêre unde geleite solten (70) öğütleyerek ve rehberlik ederek


geben: yardım edecek olanlarla. Bütün bunlara
der hân ich mîne unmüeze- eserimi eğlencesine sergiledim ki
keit anlattıklarımla kendi
ze kurzewîle vür geleit, çektikleri kederlerini,
daz sî mit mînem mære
ir nâhe gênde swære

(75) ze halber senfte bringe, (75) en azından biraz hafifletebilsinler


ir nôt dâ mite geringe. ve böylece ızdırapları azalsın diye. Eğer
wan swer des iht vor ougen kişinin gözü önüne hayalini meşgul ede-
hât, cek bir meşgalesi olursa ruh hâli hafif-
dâ mite der muot zunmuoze ler.
gât,
daz entsorget sorgehaften
muot,

(80) daz ist ze herzesorgen (80) Kalpten gelen derde işte bu deva
guot. olur. Herkes hemfikirdir ki: Eğer bir
ir aller volge diu ist dar an: avareyi aşk alt ederse düşünmek bu
swâ sô der müezege man kederi daha da derinleştirir.
mit senedem schaden sî über-
laden,
dâ mêre muoze seneden
schaden.

37
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

(85) bî senedem leide müeze- (85) Aşk acısı bir avareyi çarparsa
keit, avarelik beterleşir.
dâ wahset iemer senede leit. O nedenle kalbinde aşk acısı
durch daz ist guot, swer her- ve hasret acısı çeken
zeclage dikkatle
und senede nôt ze herzen
trage,
daz er mit allem ruoche

(90) dem lîbe unmuoze (90) kendisine meşgale ararsa daha iyi
suoche. olur. Böylelikle kendi kalbini rahatlatır
dâ mite sô müezeget der ve ona çok iyi gelir. Ancak eğlence pe-
muot şinde olana asla böyle bir
und ist dem muote ein michel
guot;
und gerâte ich niemer doch
dar an,
daz iemer liebe gernde man

(95) dekeine solhe unmuoze (95) kafa dağıtma yöntemini tavsiye


im neme, etmem çünkü saf aşka bu hâl hiç yakış-
diu reiner liebe missezeme: maz.
ein senelîchez mære Bir aşk hikâyesiyle:
daz trîbe ein senedære Âşık olan kalbi ve dudaklarıyla
mit herzen und mit munde bununla meşgul olmalı

(100) und senfte sô die stun- (100) ve zamanı bununla tatlandırmalı.


de. Nû ist aber einer jehe ze Ancak sıklıkla benim hiç katılmadığım
vil, bir fikir işitiriz: aşk ile hastalanan bir
der ich vil nâch gevolgen kalp aşk hikâyeleriyle çevrelendikçe
wil: daha da hastalanırmış.
der senede muot sô der ie mê
mit seneden mæren umbe gê,

38
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

(105) sô sîner swære ie mêre (105) Bu fikre ben de katılırdım,


sî. bir şey beni rahatsız etmeseydi:
der selben jehe der stüende Gerçekten seven,
ich bî, ne kadar acı çekerse
wan ein dinc, daz mir çeksin,
widerstât:
swer inneclîche liebe hât,
doch ez im wê von herzen
tuo,

(110) daz herze stêt doch ie (110) kalbini de bu yola adamaz mı?
dar zuo. Eğer aşk hasret acısıyla git gide
der inneclîche minnen muot, daha da yakarsa,
sô der in sîner senegluot o zaman aşık da giderek
ie mêre und mêre brinnet, daha ateşli sever.
sô er ie sêrer minnet.

(Strassburg, 1991)

39
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Görsel 8. Tristan ve Isolde

40
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

Hartmann von Aue


Orta Yüksek Alman edebiyatının klasikleşmiş isimlerinden
biri de Hartmann von Aue’dir. Aue’nin doğumu ile ilgili kesin bir
tarih yoksa da ölümü çağdaşları tarafından büyük bir yas ile karşı-
landığından ölüm tarihinin 1215-1220 yıllarına denk geldiği düşü-
nülmektedir. Gottfried von Straßburg, Tristan eserinde Hart-
mann’dan gerçek bir dahi olarak bahsetmektedir. Heinrich von
Türlin 1220 yılında yazdığı Der Aventiure Crone eserinde Hart-
mann’ın ölümüne ağıt yakmaktadır. Aue’yi özel kılan, o döneme
özgü saraylı edebiyatının yani nazım şeklindeki romanların en
önemli temsilcilerinden biri olmasıdır. Erec, Iwein, Gregorius, Der
arme Heinrich gibi önemli eserlerin sahibidir (Neubuhr, 1977).
Bu eserlerin birçoğunda, bilhassa giriş kısımlarında Hart-
mann, kendisi hakkında ipuçları vermiştir. Hartmann’ın kendisi
hakkında yazdıklarından eğitimli bir şövalye olduğunu öğrenmek-
teyiz. Bu yaşadığı çağa göre çok alışılmadık bir durumdur çünkü
hem şövalye hem de okuryazar veya eğitimli olan şövalyeler olsa
da bu denli edebi altyapısı olması şaşırtıcıdır. Greogorius ve Der
arme Heinrich eserlerine bakıldığında derin bir felsefi ve dinî alt-
yapı ile hitabetinin çok güçlü olduğu anlaşılmaktadır (Neumann,
1966). Ayrıca Erec ve Iwein eserlerinin asılları Fransız kaynaklar-
dan aktarılmış olduğundan Hartmann’ın ciddi bir Fransızca hâki-
miyetinin de olması gerekir. Üslup olarak Hartmann ciddi ve ger-
çekçi bir kaleme sahiptir. Bilhassa Haçlı Seferleri konulu Alman
edebiyatı alanında Hartmann, önemli bir temsilcidir. Tarihçiler bile
Hartmann’ın eserlerini incelemiş ve Haçlı Seferleri hakkında ilginç
ipuçlarına rastlamışlardır. Kendisi bunu iddia ettiyse de gerçekten
de bir Haçlı Seferi’ne katılıp katılmadığı belirsizdir. Fakat tarif
ettikleri ve yaşadığını iddia ettikleri o kadar gerçekçidir ki, zama-
nın sosyokültürel ve siyasi ortamı hakkında önemli bilgiler ver-
mektedir (Neubuhr, 1977).
Edebiyat bilimine göre Hartmann’ın ilk eseri, Klagebüchlein
kitabıdır. Romanların tümü gibi bu kitap da dörtlü uyaklar şeklinde

41
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

yazılmış ve yaklaşık iki bin dizeden oluşmaktadır. Hartmann bu


eserinde bir tartışma ortamı yaratmıştır. İnsanın manevi tarafını
temsil eden kalp ile dünyevi tarafını temsil eden dudaklar tartışan
taraflardır. Konu ise bir erkeğin bir kadının kalbini kazanmaya
çalışırken takınması gereken tavırdır. Hartmann, Orta Çağ’da çok
sık tartışılan beden ruh ikilemini böylelikle insanda toplamıştır. Bu
veya buna benzer bir eser ne kendisinden önce ne de kendisinden
sonra yazılmamıştır (Stöckli, 1933).
Birlikte anabileceğimiz Erec ve Iwein eserleri Orta Çağ’da ve
günümüzde çok popüler olan Artus Efsanesi’nden esinlenerek ya-
zılmıştır. Edebiyat bilimi alanında yapılan çalışmalara göre Hart-
mann, Erec eserini Fransızca kaynaklardan çok serbest bir üslupla
Almancaya aktarmıştır. Kendi edebî dehasıyla harmanlamış olduğu
eserin orijinalden farklılıkları ne kadar çok olsa da aslının unsurları
kendini belli etmektedir.
Iwein eserinin de orjinalinin Fransa kaynaklı olduğu belli ol-
maktadır. Hartmann, eseri birebir Almancaya çevirmekle yetinmiş-
tir. Her iki eserde de masalsı anlatı motiflerinin olması göze çarpar.
Konusu, bir kahramanın güzel soylu kadına duyduğu aşktır. Süreç
içerisinde başına gelen talihsiz olaylardan dolayı kadının gözünden
düşen kahraman, yeniden soylu güzelin kalbini kazanmak için türlü
badireler atlatmak zorunda kalır (İnandı, 1982). Bu badireler Hart-
mann’da hem maddi hem manevi boyutludur. Kahraman her za-
man bir eğitim bir gelişim yaşar ve ancak bunu başardıktan sonra
hedefe ulaşır.
Yine birlikte ele alınabilecek olan iki eser; Gregorius ve Der
arme Heinrich eserleridir. Eserler aslen efsanevi olsalar da çok
ciddi dinî bir zemin üzerine oturtulmuşlardır. Konu olarak günah
ve nedamet merkezli bu anlatılarda menkıbelerden esinlenilmiştir.
Gregorius eseri bir günahkârın arınış öyküsünü ve sonunda Papa
olabilecek safiyete ulaşmasını anlatır. Gregorius hem bir ensest
ilişki çocuğudur fakat bundan habersizdir hem de sonrasında hiç
tanımadığı annesiyle tekrardan bir ensest ilişki yumağına karışır.
En ağır günahlardan biri olarak görülen bu yükten arınarak sonun-

42
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

da münzevilikten Papalığa ulaşmıştır (Paul, 1973). Der arme Hein-


rich eseri ise Hz. Eyyüb menkıbesinin pagan sembolizmiyle karış-
tırılarak ele alınışıdır. Bazı noktalarda kendi hayatına da atıfta bu-
lunduğu bu eser, dünyevi hayata dalıp ahiretini unutanlara bir uyarı
mahiyetindedir.
Eserlerinin tümüne bakıldığında Hartmann zamanının en bü-
yük dâhilerinden biri olarak görülebilir. Sadece günümüz edebiyat
bilimi penceresinden bakıldığında değil, Hartmann’ın çağdaşları
için dahi durum böyledir. Bazı çağdaşları eserlerinde kendisini
berrak kelime kullanımı ve anlaşılırlığı için övmüş, zamanının en
iyi şairlerinden biri olduğundan bahsetmişlerdir.

Görsel 9. Hartmann von Aue

43
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Iwein
Hartmann, bin iki yüz mısralık bu eserini Orta Yüksek Al-
manca olarak kaleme almıştır. Hikâye, klasik Artus roman konusu-
nu içermektedir. Hartmann’ın Erec eseriyle ilintilidir ve her iki
eserle Hartmann, Alman edebiyatının ilk Artus Romanı yazarı ola-
rak kayda geçmiştir. Eserin başkarakteri Iwein, Kral Artus’un sara-
yında en önemli şövalyelerden biridir. Hartmann von Aue’nin Erec
eserini yaklaşık olarak 1200 yılında tamamlandığı düşünülürken
Iwein takribi beş yıl sonra tamamlanmıştır. Erec ile Iwein eserleri
arasında Gregorius ile Der arme Heinrich eserleri de yazılmıştır.
Hartmann, Iwein eserini Fransızca orijinali Yvain olan eserden
Almancaya aktarmıştır. Kral Artus efsanesi Alman halkında da çok
iyi bilindiğinden Hartmann eseri uzatmadan edebî üslup unsurla-
rıyla süsleyerek zenginleştirmiştir. Orta Çağ eserlerinin çoğunda
olduğu gibi Hartmann, Iwein eserini de bir girizgâhla başlatmıştır.
Bu girizgâhta Artus hakkında övgü dolu detaylar sunulmuştur
(Christoph Corneau & Wilhelm Störmer, 1998). Ayrıca Hartmann
kendisi hakkında bilgiler de vermektedir. Bu eseri neden kaleme
aldığını, neden yazdığını anlatır:

Ein rîter, der gelêret was unde Eğitimli ve kitaplar okuyan bir
ez an den buochen las, swen- şövalye vardı ayrıca kalan zama-
ner sîne stunde niht baz nıyla başka neler yapacağını
bewenden kunde daz er ouch bilemediğinde şiirler bile yazar-
tihtennes pflac daz man gerne dı. Çabalarını insanların duy-
hœren mac, dâ kêrt er sînen maktan hoşlandıklarına yönlen-
vlîz an: er was genant Hart- dirirdi. Adı Hartmann idi ve
man und was ein Ouwære der Aue’lıydı. Ve bu hikâyeyi de o
tihte diz mære. yazmıştır.

(Frenzel & Frenzel, 1972)

Eserin konusundan kısaca bahsetmek gerekirse Iwein, yeni


evlenmiş bir şövalyedir. Dostu Gawein, Iwein’ı evlilik sarhoşlu-
ğundan sıyrılıp bir şövalyeye yakışır şekilde tez zamanda turnuva-

44
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

lara katılması ve türlü maceraları yaşaması için ikna eder. Dostu-


nun sözünü dinleyen ve kendini yeni maceralara atan Iwein eşi
Laudine mümkün olan en kısa sürede döneceğine dair söz verir.
Eşinin kendisine verdiği mühlet o dönemde halkın bildiği nikâhın
düşme mühletidir ve bu süre dolduktan sonra eş tekrar taliplerine
açık hedefe dönüşür. Eserde Laudine’nin ayrılık acısı çok detaylı
anlatılır. Aynı şekilde Iwein’ın şövalyelik eğlencelerine kendini
kaptırışı okura yoğun olarak yansıtılır. Eğlencelere dalan Iwein,
eşinin kendisine biçtiği mühletin üzerinden altı hafta geçtiğini çok
geç fark eder. Sözünde durmayan bir şövalyenin artık onuru zede-
lendiğinden Iwein’ın elinden şövalyelik nişanı alınır ve eşi Laudine
de kendisiyle irtibatı keser. Bu olayla birlikte Iwein’ın bütün hayatı
altüst olur. Eşini de şövalyeliğini de kaybeden, yani kimliğini kö-
künden yitiren Iwein aklını da yitirereki, üstünü başını parçalaya-
rak ormanlarda yaşayan bir yabaniye dönüşür. Bir gün Narisonlu
bir hanım ve nedimesiyle karşılaşır. Soylu hanımın nedimesi Fei-
morgan perisinden el almıştır ve Iwein’ı hazırlamış olduğu özel bir
merhemle iyileştirir. Zihni yerine gelen Iwein, geçmişini hayal
meyal hatırlar fakat artık bir soylu olamayacağını idrak eder.
Iwein’ı iyileştiren soylu kadının hükmettiği ülke Aliers isimli
bir dük tarafından tehdit edilmektedir. İyileştirilmesine karşılık
olarak Iwein, soylu hanıma yardım eder ve düşmanı savar. Soylu
kadının kurtulan halkı minnettar bir şekilde Iwein’ın hanımlarıyla
evlenmesini ve ülkenin hükümdarı olmasını ister. Kalben hâlâ La-
udine’ye bağlı olan Iwein, bu teklifi reddeder. Iwein’ı farklı kılan
bir önemli olay da günün birinde bir ejderhanın pençesinden kur-
tarmış olduğu aslandır. Aslan kurtarılışına karşılık olarak artık hep
Iwein’ın yanındadır. Iwein artık “Aslanlı Şövalye Iwein” olarak
anılır.
Aslanlı şövalye olarak hayatını sürdüren Iwein, bir tesadüf
eseri yine eşine verdiği sözü tutamadığı yere geri döner. Burada
olayları hatırlayınca neredeyse yine aklını yitirecek gibi olur. Tam
o esnada sadakatsizlikten hüküm giymiş olan Lunete ile karşılaşır.
Bir iddia mahkemesi kurulur. Lunete’nin masum olduğunu ispat-

45
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

laması için verilen süre dolmak üzeredir ki Iwein kendisinin de


Lunete’nin cezasında payı olduğunu kabul ederek savunmasını
üstlenir. Fakat eş zamanlı olarak ertesi sabah bir deve karşı savaşa-
cağının sözünü de vermiş olduğu için yine sözünü tutamama ihti-
maliyle karşı karşıya kalır. Kader Iwein’ın yanında yer alır ve asla-
nı sayesinde devi zamanında yenerek savunma mücadelesine de
yetişerek galip gelir. Lunete’yi suçlayanlar kendisine biçtikleri
cezanın aynısıyla cezalandırılırlar ve yakılarak ölüme mahkûm
edilirler. Iwein’a ise kurtardığı kadınla yani Lunete ile evlenme
yolu açılır. Iwein ise yine reddeder.
Laudine olan bitenden haberdar olur. Aslanlı şövalyenin kur-
tarmış olduğu kadınla evlenmemesinden ötürü şövalyeyi kınar.
Tabii bunu yaparken aslanlı şövalyenin aslında kendi eşi olduğun-
dan habersizdir. Laudine’nin kendisini kınadığını öğrenen Iwein
yine terk-i diyar eder. Yolculuğu onu Schwarz Dorn dükünün diya-
rına sürükler. Dükün büyük ve küçük kızları arasında bir miras
kavgası vardır ve Iwein küçük kızı ablasına karşı koruyacak bir
pozisyona girer. Küçük kızıyla birlikte büyük bir maceraya atılır ve
iki deve karşı savaşmak zorunda kalır. Ayrıca kızın ablası tarafın-
dan zapt edilen üç yüz rehineyi kurtarır.
İki kardeş arasındaki çekişme bir türlü durulmadığından yeni-
den bir mahkeme kurulur. İki taraf da birer şövalyeyi karşılaştıra-
cak ve kazanan taraf mahkemede azat edilecektir. Küçük kız
Iwein’ı seçer ancak tesadüf o ki Iwein’ın karşısında rakibi olarak
yer alacak olan şövalye dostu Gawein’dir. Birbirlerini tanımadan
ve biri de diğerine galip gelemeden bir gün boyunca savaşırlar.
Gece olunca mücadele ertesi güne ertelenir. Gece ateş etrafında
dinlenerek sohbet eden iki rakip birbirini tanır. Gawein yardım
etmeye karar verir ve Kral Artus’un desteğiyle ablanın yalanları
ifşa edilir. Iwein kimliğini açık eder ve sevinçle tekrar eski yerine
şövalyeler çemberine kabul edilir. Onurunu geri kazanan Iwein’ın
kalbi hâlâ kırıktır. Aşk acısı çeker. Bu durumunu gören Lunete bir
oyun kurgular. Laudine’yi oyuna getirir. Bu hile sonucunda Lau-
dine eski eşini affetmek zorunda kalır. Iwein ebedi aşk yemini eder

46
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

ve nikâhları tazelenir (Christoph Corneau & Wilhelm Störmer,


1998).

Görsel 10. Kral Artus

47
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Iwein

I Prolog und Kalogreants I Giriş ve Kalogreant’ın Çeşme


Brunnenabenteuer Maceraları

Swer an rehte guete wendet sîn Tüm kalbiyle mükemmelliğe eriş-


gemuete, dem volget sælde und êre. mek isteyen kutsanmış bir hayat ve
des gît gewisse lêre kunech Artûs dünyevi itibar edinir. Buna yadsı-
der guote, der mit rîters muote nâch namaz bir örnek, şövalyelik ahla-
lobe kunde strîten. er hât bî sînen kıyla itibar edinmesini bilen mü-
zîten gelebt alsô schône, daz er der kemmel Kral Artus’tur. Yaşamı
êren krône dô truoc und noch sîn boyunca o kadar örnekti ki, o
nam treit. des habent die wârheit zaman da bugün gibi en yüksek
sîne lantliute, si iehent er lebe noch itibara sahipti. Hemşerileri bunu
hiute. er hât den lop erworben, ist çok iyi bilir: Onlar hâlâ yaşadığını
im der lîp erstorben, sô lebt doch iddia eder. O şan şöhret edindi ve
iemer sîn nam. er ist lasterlîcher ölmüş olsa da ismi her daim yaşa-
scham iemer vil gar erwert, der maktadır. Onu örnek alan ebedi-
noch nâch sînem site vert. Ein rîter yen utanç verici ayıptan korunmuş
der gelêrt was unde ez an den bu- olur. Zamanında eğitimli ve kitap-
ochen las, swenner sîne stunde niht lar okuyan bir şövalye vardı ayrı-
baz bewenden chunde, daz er ouch ca kalan zamanıyla başka neler
tihtens pflac, daz man gerne hœren yapacağını bilemediğinde şiirler
mac, dâ chêrt er sînen flîz an. er bile yazardı. Çabalarını insanların
was genant Hartman und was ein duymaktan hoşlandıklarına yön-
Ouwære, der tihte diz mære. lendirirdi. Adı Hartmann idi ve
Aue’lıydı. Ve bu hikâyeyi de o
yazmıştır.

Ez het der kunech Artûs ze Karidôl Kral Artus Karidol’daki sarayında


in sîn hûs Pantekost Bayramı için ne daha
zeinen pfingesten geleit nâch rîcher öncesinde ne de daha sonrasında
gewonheit eine alsô schœne hôchzît, görülmemiş ihtişamda bir kutlama
daz er dâ vor noch sît deheine düzenlemişti. Gerçekten de soylu
schœner nie gewan. deiswâr dâ was olmayanın orada işi zordu çünkü
ein bœser man in vil swachem wer- hiçbir zaman dünya âlemde bu
de, wande sich gesamenten ûf der kadar şanlı şövalye bir araya

48
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

erde bî niemens zîten anderswâ sô gelmemişti. Orada onlara mükâfat


manech guot rîter als dâ. ouch wart olarak gönüllerince bir yaşam
in dâ ze lône gegebn in allen wîs ein sunulmuştu: Onlara sarayı da
wunsch lebn. in liebet den hof und orada kaldıkları süreyi de ülkenin
den lîp manech magt unde wîp, die en güzel kızları ve kadınları şen-
schœnsten von den rîchen. mich lendirirdi. Üzgünüm ve işe yara-
iâmert wærlîchen, und hulfez iht ich yacağını bilsem bu sebepten
woldez clagen, daz nû bî unsern şikâyetlenirdim ki günümüzde artık
tagen selch freude niemer werden böyle ihtişamlı kutlamalar düzen-
mac der man ze den zîten pflac. lenmiyor. Ama bu zamanda da
doch muezzen wir ouch nû genesn. afiyetteyiz. Ben o devirde yaşamak
ichn wolde dô niht sîn gewesn, daz istemezdim çünkü o zaman anlatı-
ich nû niht enwære, dâ uns noch mit lan bu hikâyelerin tadına vara-
ir mære sô rehte wol wesn sol, dâ mazdım. Lakin o zamanlar icratla-
tâten in diu werch vil wol. Artûs rın kendileri ile iftihar edilirdi.
und diu kunegin, ir ietwederz under Artus ve kraliçe konuklarının di-
in sich ûf ir aller willen fleiz. dô leklerini karşılamak için çabalı-
man des pfingestages enbeiz, mæn- yorlardı. Pantekost yemeğinden
neclîch im die freude nam, der in dô sonra herkes dilediğince eğleni-
aller beste gezam: yordu:

dise sprâchen wider diu wîp, dise Kimileri hanımlarla sohbet hâlin-
banechten den lîp, dise tanzten, dise deydi, kimileri aylaklık yapıyordu;
sungen, dise lieffen, dise sprungen kimisi dans ediyordu, şarkı söylü-
dise hôrten seitspil, dise schuozzen yordu, kimileri de koşuyor, zıplı-
zuo dem zil, dise redten von seneder yordu, kimileri sazlara kulak veri-
arbeit, dise von manheit. yordu, kimileri hedeflere atış yapı-
yordu, kimileri de aşk ve kahra-
manlık hikâyeleri anlatıyordu.

Gâwein ahte umbe wâfen, Key legte Gawein silahlarla ilgileniyordu;


sich slâfen ûf den sal under in; ze Keie uyumak için misafirlerin
gemache âne êre stuont sîn sin. Der içinde koca salonun ortasında
kunech und diu kunegin die hêten yatmıştı ki o davranışlarına dikkat
sich ouch under in zehanden ge- etmezdi. Kral ve kraliçe de el ele
vangen und wâren ensamt gegan- tutuşmuş birlikte uyku odalarına
gen in eine chemnâten dâ und heten çekilmiş yorgunluktan çok birbir-

49
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

sich slâfen sâ mêr durch gesellesc- lerine olan düşkünlüklerinden


haft geleit danne durch deheine derhal uyumuşlardı. Hızlıca uyku-
trâcheit. si entslieffen beidiu schie- ya dalmışlardı.
re.

Dô gesâzen rîter viere, Dodines Dört şövalye oturuyordu odanın


unde Gâwein, Segremors unde dışındaki duvarın dibinde; Dodi-
Ywein; ouch was gelegen dâ bî der nes ve Gawein, Segremors ve
zuhtlôse Key ûzzerhalp bî der want. Iwein, yanlarında haylaz Keie da
der sehste was Kâlogrêant. der yatıyordu, altıncı olarak da Kalog-
begunde in sagen ein mære von reant uzanmıştı. Kendisi büyük bir
grôzzer sîner swære und von dehei- sıkıntısından bahseden ve büyük
ner sîner fruomcheit. dô er noch bir beceriksizlik gösterdiği bir
lutzel het geseit, dô erwachte diu hikâye anlatmaya başlamıştı.
kunegin und hôrte sîn sagen hin in. Hikâyeye henüz başlamıştı ki kra-
si lie ligen den kunech ir man und liçe uyandı ve anlattıklarını duydu.
stal sich von im dan und gesleich Kralı yatakta bırakarak gizlice
zuo in sô lîse dar, daz es ir deheiner yataktan kalkıp sessizce şövalyele-
wart gewar, unz si in chom vil rin yanına gitmiş ve şövalyeler
nâhen bî und viel enmitten under fark etmeden tam ortalarında
sî... belirmişti…

(Forschung & Gregorius, n.d.)

50
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

Görsel 11. Iwein

51
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Walther von der Vogelweide


Orta Çağ edebiyatının en güçlü yazarlarından bir de Walther
von der Vogelweide’dir. Yaklaşık olarak 1150-1220 yılları arasın-
da yaşamış olduğu düşünülmektedir. Eserlerini Orta Yüksek Al-
manca olarak kaleme almış olan usta, döneminin edebî özelliklerini
eserlerinde en belirgin şekilde göstermiştir. Resmî kayıtlarda yazar
olarak adı hiç geçmese de çağdaşlarının eserlerinde bir de kendi-
sinden kürk manto satın alan bir ruhbanın kayıtlarında adı geçmek-
tedir. Bu kayıt ise Walther’in maddi olarak soylu sınıfına denk
yaşadığının kanıtıdır. Çağdaşları kendisiyle ilgili bilgi verdikleri
satırlarda karakterine yönelik eleştirel bir tavır içinde olsalar da
yazarlığını olağanüstü sözlerle övmektedirler. Çağdaşlarının kendi-
siyle ilgili eleştirileri genelde siyasi sebeplere dayanmaktadır. Orta
Çağ’da değişik siyasi erklerin ve cephelerin olduğu bir ortamda,
yazarlar genelde kendi sponsorları lehinde yazılar yazdıklarından
karşıt fikirlileri de eleştirirlerdi (Beck, 2017).
Walther hakkında en yoğun bilgi kendi eserlerindedir. Bu ça-
lışmada tanıtılan diğer yazarlar gibi Walther de eserlerinin bilhassa
giriş kısımlarında kendisi hakkında bilgiler sunmuştur. Kendisi
hakkında yazılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla Avusturya Dükü I.
Friedrich’in ölümüne kadar dükün sarayında görevlidir. Tarihî
kayıtlara göre 1198 yılında dük ölmüş ve Walther Swabia’nın taht
namzedi olan Philipp’in sarayına alınmıştır. Bundan sonra Walt-
her’in ömrü Philipp’in propagandasını yapmakla geçmiştir. Bu
tarihten sonra yazılan eserlerin neredeyse tümü Philipp’in rakibi
olan IV. Otto’ya kıyasla neden taht için doğru aday olduğunu öv-
gülerle tarif eden şarkılar, şiirler, yazılardır. Ancak geçen süre zar-
fında kral olmayı başaran Philipp 1208 yılında öldürülünce Walt-
her en büyük rakibi olan IV. Otto’nun kafilesine katılmıştır. Walt-
her gerçek hislerini dile getirip Otto’nun cimriliğinden dem vurun-
ca saraydan uzaklaştırılır (Bein, 1997). Walther saraydan ayrıldık-
tan bir müddet sonra Papa tarafından kral ilan edilen II. Fried-
rich’in sarayına geçiş yapar. Görevi usta kalemiyle artık Fried-
rich’in propagandasını yapmaktır. Walther II. Friedrich’in

52
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

1228/1229 yıllarında gerçekleştirdiği Haçlı Seferi’ne katılmaları


için şövalyelere seslendiği bir yazı hazırlar. Bu yazıyı 1227 yılında
yazan Walther’in son yazısı olduğu düşünülür çünkü gerçekleştiri-
len haçlı seferlerinin başarıları hakkında bir daha herhangi bir yazı-
sı bulunmamaktadır (Beck, 2017).
Walther von der Vogelweide’nin eserlerinin konuları tahmin
edileceği üzere siyasidir. Dönemin bitmeyen sevk ve idare kavga-
ları yani Kral ile Papa arasındaki güç dengesi çekişmesi eserlerinin
çoğuna yansımıştır. Her ne kadar savunduğu kralların isimleri de-
ğiştiyse de daima savunduğu kralların karşısındaki Papaları kara-
lamıştır. Son gününe kadar Papaların buyruklarına karşı yazılar
yazan Walther gerekçelerini ise titizlikle dinî temellere dayandır-
masını bilmiştir.
Ustanın elinden çıktığı bilinen aşk şiirleri de mevcuttur. Ge-
neli gençliğinde üretilmiş olmasından kaynaklı acemicedir. Ayrıca
dönemin erdemlerine aykırı olarak “minne” kapsamından farklı bir
biçimde soylu olmayan genç kızlara hitaben yazılmış eserleri mev-
cuttur. Bunlara edebiyatta “Düşük Ayar Aşk Şarkısı” adı verilmiş-
tir (Brunner, 2013).

53
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Görsel 12. Walther von der Vogelweide

54
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

Der Reichston
Walther von der Vogelweide’nin üslubunu ve duruşunu en iyi
şekilde görebileceğimiz eserlerden biri Der Reichston’dur. Başlığı-
nı “Ülke Tınısı” şeklinde Türkçeye çevirebileceğimiz bu eserinde
siyasi propaganda söz konusudur. Yaklaşık olarak 1200 yılında
yazılmış olduğu düşünülen üç kıtalı şiiri Orta Çağ nazımına uygun
biçimde üretilmiştir. Eserde Philipp ile Otto arasındaki taht kavgası
ele alınmıştır. Dili çok berrak olduğundan burada bir özet vermek-
tense şiirin üç kıtasını da Türkçe olarak sunmak uygun görülmüştür
(Brunner, 2013).

1 1
Ich saz ûf eime steine und dahte Bir taşın üzerine oturmuş bacak bacak
bein mit beine, dar ûf satzt ich üstüne atmıştım, üstüne dirseğimi da-
den ellenbogen; ich hete in yamış avucumda çenem ve yanağım.
mîne hant gesmogen mîn kinne Bu hâlde ayrıntılı olarak dünyanın
und ein mîn wange. dô dâhte seyrini ve dünyevi selameti düşündüm
ich mir vil ange, wes man zer ancak insanoğlunun şu üç şeyi birbiri-
welte solte leben; deheinen rât ne halel getirmeden nasıl edinebilece-
kunde ich gegeben, wie man ğine dair bir çözüm bulamadım. İkisi
driu dinc erwurbe, der deheinez saygınlık ve zamanında varlıktır ki bu
niht verdurbe. diu zwei sind êre ikisi sıklıkla birbirine zarar verir,
und varnde guot, daz dicke ein üçüncüsü ise diğer ikisinden üstün olan
ander schaden tuot; das dritte Tanrı’nın rahmetidir. İsterdim ki bu
ist gotes hulde, der zweier üçünü tek bir sandıkta birleştirebile-
übergulde. die wolte ich gerne yim. Ancak Tanrı’nın rahmeti asla
in einen schrîn. jâ leider, des varlık ve saygınlık ile aynı kalbe sığa-
enmac niht sîn, daz guot und mayacak gibi görünüyor. Onlar her
weltlîch êre und gotes hulde türlü engelle karşılaşmaktadırlar;
mêre zesamene in ein herze sadakatsizlik pusuya yatmıştır, hiçbir
komen. stîge und wege sint in yol şiddetten korunmuş değildir, barış
benomen; untriuwe ist in der ile hak ölümcül yara almıştır ve eğer
sâze, gewalt vert ûf der strâze, iyileşmezlerse bu üçü için umut yoktur.
fride unde reht sint sêre wunt.
diu driu enhabent geleites niht,
diu zwei enwerden ê gesunt.

55
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

2 2
Ich hôrte diu wazzer diezen und Suların şırıltısını dinledim ve balıkla-
sach die vische fliezen, ich sach rın yüzüşünü izledim, dünyada olan her
swaz in der welte was, velt, şeyi gördüm, tarlalar, ormanlar, yap-
walt, loup, rôr unde gras. swaz raklar, sazlar ve çimenler. Yüzen veya
fliuzet oder fliuget und bein zer uçan veya bacaklarını yere basan her
erde biuget, daz sach ich, unde şeyi gördüm de şunu söylerim sizlere:
sage iu daz: deheinez lebet âne hiçbiri nefretsiz yaşamıyor. Yabani
haz. daz wilt und daz gewürme, hayvanlar da sürüngenler de ağır
die strîtent starke stürme; same savaşlar içerisindedirler, aynı şekilde
tuont die vogele under in, wan kuşlar kendi içlerinde, sadece bir ko-
daz si habent einen sin: si wae- nuda hemfikirler: katî bir mahkeme
ren anders ze nihte, si schüefen kurmasalar hâlleri harap olurdu. On-
starc gerihte. si kiesent künege lar krallar ve adalet düzeni seçer,
unde reht, si setzent hêrren kimin efendi kimin ise uşak olacağını
unde kneht. sô wê dir, tiuschiu tayin ederler. O yüzden vay hâline
zunge, wie stât dîn ordenunge, Alman krallığı, senin düzeninden ne
daz nû diu mugge ir künec hât, haber! Her sivrisineğin bir kralı var-
und daz dîn êre alsô zergât! ken, senin şanının böylesine dağılması.
bekêrâ dich, bekêre! die zirkel Aklını başına topla! Çemberler fazla
sint ze hêre, die armen künege gururlu ve krallar seni sıkıştırıyor:
dringent dich. Philippe, setze Philipp, tak kutsal tacı ve geri çekilme-
den weisen ûf und heiz si treten lerini emret onlara!
hinder sich!

3 3
Ich sach mit mînen ougen man- Kendi gözlerimle gördüm bütün erkek
ne und wîbe tougen, dâ ich ve kadınları gizlice, her birinin ne
gehôrte und gesach swaz iemen yaptığını veya ne söylediğini görebile-
tet, swaz iemen sprach: ze ceğim gibi: Roma’da yalanlar işittim
Rôme hôrte ich liegen und ve iki kralın aldattığını. Buradan doğ-
zwêne künege triegen. dâ von du olmuş veya olabilecek en büyük
huop sich der meiste strît der ê kavga; ruhbanlarla avam bölündüğün-
wart oder iemer sît, dô sich de. Bu diğer her şeyden daha beterdi
begunden zweien die pfaffen çünkü bu savaşta beden de ruh da
unde leien. dâz was ein nôt vor kaybediliyordu. Ruhbanlar sıkı müca-
aller nôt, lîp und sêle lag dâ dele etti, ancak avam git gide çoğalı-

56
Friedrich Barbarossa – Miles Dei Yüksek Orta Çağ

tôt. die pfaffen striten sêre, yordu. O zaman kılıçları indirip tekrar
doch wart der leien mêre. diu cübbelerini giydiler: Seçmeleri gere-
swert diu leiten si dernider, und keni değil seçmek istediklerini seçtiler.
griffen zuo der stôle wider: si İşte o zaman Tanrı’nın evleri huzursuz
bienen die si wolten und niht oldu. Sapa bir çilehaneden şöyle inilti-
den si solten. dô stôrte man diu ler duydum; bir çilehaneci şöyle ağlı-
goteshûs. ich hôrte verre in yordu: “Vah ki ne vah, çok gençtir
einer klûs vil michel ungebære; Papa, yardım et ey Rabbim Hristiyan-
dâ weinte ein klôsenære, er lığa!”
klagete gote sîniu leit: „Owê,
der bâbest ist ze junc; hilf,
hêrre, dîner kristenheit!“

(Vogelweide, 1982)

57
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux
Geç Orta Çağ

Orta Çağ’ın üçüncü ve sonuncu evresi olan Geç Orta Çağ


yaklaşık olarak 13. yüzyılın ortalarından 15. yüzyılın sonuna değin
sürmüştür. Edebiyat tarihine göre de çöküş dönemi olarak da anla-
tılmıştır. Akabinde açığa çıkan Rönesans dönemine geçiş bir gün-
den diğerine gerçekleşmemiştir (Sorensen, 2012). Dolayısıyla artık
Geç Orta Çağ döneminin son evresi de artık Rönesans nidalarını
içerir. Dolayısıyla Avrupa’nın hangi bölümünde olduğumuza göre
Geç Orta Çağ’ın son yılları erken Rönesans olarak da adlandırıl-
mıştır (Brunner, 2013). Bilhassa Avrupa’nın güneyine doğru Dante
ve Bocaccio gibi ustaların etkisiyle erken Rönesans kıvılcımların-
dan bahsetmek mümkündür.
Aslında günümüzde Orta Çağ dendiğinde Karanlık Çağ olarak
da adlandırılan cehaletle, hastalıkla, savaş ve açlıkla anılan devir
bu süreçte yaşanmıştır. On üçüncü yüz yılın sonlarına doğru açlık,
kıtlık ve bulaşıcı hastalıklar artık hat safhaya ulaşmış, bilhassa kara
ölüm ile nüfus yarı yarıya inmiştir. Çaresizlik karşısında isyan eden
halkı bastırmaya çalışsan Avrupa, daha doğrusu Fransa ve İngilte-
re’de yüzyıl savaşları başlamıştır. Bu iç çatışmanın ülkeleri zayıf-
latmasıyla birlikte Haçlı Seferleri sona ermiştir. İslamiyet güçlen-
miş ve hızlı bir biçimde yayılmaya başlamıştır. Dış savaşlar sona
erince şövalyeler ve şövalyelik kavramı tüm erdemleriyle yok ol-
maya yüz tutmuştur (Huschenbett, 1994).

59
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Rönesans’a giden yolda en önemli temas noktaları Haçlı Se-


ferleri esnasında İslam âlimleriyle olanlardır. Bilgi alışverişleri
sanatdaki ve bilimdeki ilerlemeyi hızlandırmıştır. Osmanlı’nın
İstanbul’u fethetmesiyle birlikte birçok bilim insanı batıya kaçmış-
tır. İslam âlimlerinden edindikleri ve beraberlerinde götürdükleri
bilgilerle “yeniden doğuş” anlamına gelen Rönesans’ın temel taşla-
rını oluşturmuşlardır (Asutay-Effenberger, 2009).
Almanya’da Geç Orta Çağ’ın başları büyük bir kargaşa olarak
yaşanmıştır. II. Friedrich’in ölümüyle kutsal Alman-Roma İmpara-
torluğu’nda fetret dönemi başlamıştır. Büyük birlik ve bütünlük
yerini kral ve rakip krallara bırakmış, ülke parçalanmış eyaletlere
bölünmüştür. Bin on üç yılına kadar varla yok arasındaki krallara
mahkûm olan ülke nihayet Ludwig’in iktidarıyla nısbî bir tutarlılı-
ğa kavuşur. Nihayet tek krala kavuşan ülkenin bu sefer de Papalık
makamıyla başı derttedir. Papalık makamı birçok kulis ile IV.
Karl’ın 1346 yılında Ludwig’i tahtından inmesini sağlar (Becher,
1999).
IV. Karl atasının izinde yürümekte kararlıdır ve 1356 yılında
“Altın Boğa” olarak isimlendirilen anayasayı oluşturur. Bu anayasa
kutsal Roma İmparatorluğu’nun yeni siyasi ve hukuki sınırlarını
çizmiştir. Hangi düklerin kral namzedi olabileceği bu yasayla ka-
rarlaştırılmıştır. Hükümdarlığı süresince ismine yakışır iç ve dış
politika yürütmeyi başaran IV. Karl’ın zürriyeti bu gücü sürdüre-
memiştir. Kendisinden sonra tahta çıkan Wenzel, ülke yönetiminde
göstermiş olduğu beceriksizlik sebebiyle dükler tarafından görev-
den alınmıştır. 1437 yılına kadar iyi kötü Luxenburg hanedanı tara-
fından idare edilen ülkenin yönetimi iyiden iyiye Habsburg’lu ha-
nedanına geçmiştir (Moraw, 1992).
Eş zamanlı olarak Avrupa’da Bizans İmparatorluğu artık can
çekişmeye başlamıştır. İstanbul henüz fethedilmemişken bile Os-
manlıya haraç ödeyerek zayıf düşmüştür. İstanbul’un fethiyle bir-
likte Avrupa Türklerin denetimi altına girmiştir. Fatih Sultan
Mehmet, değişim sürecinin en önemli isimlerinden bir olmuştur.
Batıda Grand Turco yani büyük Türk olarak anılan Fatih Sultan

60
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Mehmet Osmanlı İmparatorluğunun yedinci padişahı olmuş ve


otuz yılı aşkın süreyle hükmetmiştir. Bazı kaynaklara Fatih’in İs-
tanbul’u fethetmesiyle Avrupa’da Orta Çağ’ın son bulduğu ve Rö-
nesans olarak da bilinen Yeni Çağ’ın başladığı kabul edilir (Çiçek,
2016). Fatih Sultan Mehmet sadece siyasi dehası sebebiyle değil
İslami açıdan da önemli bir yere sahiptir. İslam Peygamberi Hz.
Muhammed’in İstanbul’u fethedecek kişinin kutsiyetini ifade eden
hadisine binaen Fatih bunu başaran kişi olarak İslam tarihine geç-
miştir. Bunun ötesinde Fatih çok iyi bir eğitime sahiptir. Medrese
kökenli eğitiminin yanı sıra İtalyan ve batılı hocalar tarafından batı
tarihi eğitimi almış birden fazla Avrupa diline hâkimdir (Bahadı-
roğlu, 2014).
Çok kültürlü yetişen ve asiliyle bilinen Fatih babasının ölü-
münden sonra kendisini hükümdar olarak yetersiz görenlerle mü-
cadele etmek durumunda kalmıştır. Anadolu’da da batıda da bir
süre isyan bastırmakla meşgul olmuştur. İsyanları bastırmayı başa-
ran Fatih, gözünü Boğaza çevirmiştir. Donanmalarıyla Halice da-
yanmış, geçen gemilerden haraç alabilmek için inşaata başlamıştır.
Bunun için izin almadığını belirten Bizans İmparatoru başta barış-
çıl bir şekilde uyarılarda bulunmuş fakat Fatih kendisini reddettik-
çe savaş ilan etmiştir. Gitgide tırmanan gerilim, 29 Mayıs tarihinde
Osmanlı ordusunun saldırmasıyla zirveye ulaşır. Fatih galip gelir
ve fethini gerçekleştirir (Asutay-Effenberger, 2009).
Asıl enteresan olan şudur ki bu çalışmanın başlarından beri
süre gelen, kendilerini roma imparatorluğunun varisleri olarak
şecereye kaydeden İmparatorların silsilesine Fatih de girer. Bi-
zans’ı devirip İstanbul’u fethettikten sonra Roma İmparatoru unva-
nını kullanır. Böylelikle kendisini de kutsal Roma İmparatorluğu-
nun şeceresine dâhil eder. Bunun en önemli sebeplerinden biri
gözünü Roma’ya dikmiş olduğunun işaretini vermektir. Aslında
kızıl elma idealinin İstanbul’u fethetmek olduğu biliniyor. İstanbul
Fatih tarafından fethedilince fethedilmesi gereken ikinci kızıl elma
noktası Hıristiyanlığın ve papalık makamının merkezi olarak bili-
nen ikinci kızıl elma Roma’dır. Niyeti Roma’yı İslam İmparatorlu-

61
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

ğunun merkezi hâline getirmektir fakat Fatih Sultan Mehmed bu


arzusunu yerine getiremeden 49 yaşında vefat etmiştir (Asutay-
Effenberger, 2009).
1453 yılından 1683 yılına kadar bu süreç devam etmiştir. Bu
yönüyle düşünüldüğünde Avrupa’nın geç Orta Çağı’ndan bahsetti-
ğimizde aslında bir nevi Osmanlı etkisi altındaki bir Avrupa’dan
bahsetmekteyiz. Bu da kültürü, siyaseti, dili ve edebiyatı gibi bir-
çok alanları kapsamaktadır. Osmanlı 1683 yılında Viyana’da bir
duraksama yaşamış olsa da Yunanistan, Bosna, Hırvatistan, Sırbis-
tan, Macaristan, Arnavutluk ve Bulgaristan Osmanlılı Avrupa ola-
rak varlıklarını sürdürmüştür (Tegge, 2012).
Edebiyat açısından bakıldığında da Avrupa bu dönem içeri-
sinde divan edebiyatından oldukça etkilenmiştir. Fakat halk bazın-
da geç Orta Çağ edebiyatı giderek Latinceden uzaklaşıp halkların
konuştukları kendi dillerine yönlenmesiyle bilinir. Avrupa’da uzun
süren kıtlık, açlık ve ölümcül hastalıklar nedeniyle ölümsüzlüğü
anlatan kutsal kadeh temalı eserler veya Yeni Çağ’ı müjdeleyen
anlatılar halkta rağbet görmüştür. Dante’nin, Boccacio’nun, Chau-
cer’in eserlerinden farklı olarak Almanya’da Luther’in İncil çeviri-
leri edebi eserlerin temelini oluşturmuştur (Köpf, 2015).
Geç Orta Çağ edebiyatında ortak bir üslup aramak nafiledir.
Daha ziyade Geç Orta Çağ’ı edebî açıdan şu şekilde tanımlamak
mümkündür. Geç Orta Çağ edebiyatı sosyal, siyasi ve kültürel
olarak o kadar çok yönlü bir dönemdir ki, üslup olarak ancak yük-
sek Orta Çağ ile Yeni Çağ veya diğer ismiyle Rönesans arasındaki
köprü niteliğindedir. Geç Orta Çağ’da artık şehirler kalabalıklaş-
maya başlamış, okuryazar kitlesiyle ile üniversiteler artmıştır.
Matbaanın gelişmesiyle el yazmaları yerini yoğun olarak basılı
yazına bırakmıştır. Masalsı şiirler, fabllar, efsanevi anlatılar okurlar
tarafından tercih edilmiş ve sayıları artmıştır. Dinî edebiyatta ise
İncil metinleri, menkıbeler, dua kitapçıkları ve tasavvufi eserler
artış göstermiştir (Ruh, Kurt; Huschenbett, 1979).

62
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Görsel 13. Fatih Sultan Mehmet

Meister Eckhart (Üstat Eckhart)


Aslen adı Eckhart von Hochheim olan ve geç Orta Çağ’ın önem-
li isimlerinden olan Üstat Eckhart yaklaşık olarak 1262 yılında Al-
manya’da doğmuştur. Bir şövalyenin oğlu olması yanı sıra döneminin
en önemli ilahiyatçılarından da biridir. Ancak Üstat Eckhart sadece bir
ilahiyatçı değil günümüz bilim dünyasında önemli bir felsefeci olarak
da algılanmakta ve eserleri bu bağlamda değerlendirilmektedir. Genç
yaşlarda Dominikanlar tarikatına dâhil olan Üstat burada önemli mev-
kilere kadar yükselmiştir. Üstat Eckhart burada çok kapsamlı bir eği-
tim almıştır. Geç Orta Çağ’da yapmış olduğu vaazlar sadece kendi
döneminde değil günümüzde bile hâlâ takdir edilmektedir. Geç Orta
Çağ’da oluşturmuş olduğu felsefe dili Alman felsefe dilinin oluşması
ve gelişmesi için önemli bir temel oluşturmaktadır.
Üstat Eckhart’ın başlıca hedefi dinin gereksinimlerini ve emirle-
rini gündelik hayatta uygulanabilir hâle getirmekti. Birçok fikri çağ-
daşları tarafından abes olarak nitelendirilirdi. Zamanının çok ötesinde
fikirlere sahip olan Üstat Eckhart, üslup olarak da sivri dilli nitelendi-
rilebilir. Eckhart’a göre, insanın bir kısmı yaratılmamıştı. Ona göre
insan ruhunun özündeki bir nokta, yaratılmış değil safi biçimde ilahi-
dir. Bu da Rabbin daimî varlığı anlamına gelmektedir. Bu bakış açısı
ve düşünce tarzı sebebiyle bazı çevrelerce bir felsefeci değil daha

63
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

ziyade bir mutasavvıf olarak görülmüştür. Tasavvufun şeriatla bağ-


daşmadığı düşünülen noktalar sebebiyle ömrünün sonuna doğru din-
den sapma, itikat bozma ve hak yoldan şaşma gibi sebeplerden ötürü
hakarete uğramış, hatta yargılanmıştır. Üstat Eckhart eğer iddia ettik-
lerinin aksini kanıtlayabilecek biri çıkarsa suçunu kabul etmeyi ve
sözlerini geri alacağını söylemiştir. Tarihin en önemli Papalarından
biri olan yirmi ikinci Johannes Eckhart’ın yargısını bizzat üstlenmiştir.
Suçlu bulunduğu takdirde ölümle cezalandırılacaktır. Ancak Üstat
daha mahkeme son bulmadan vefat etmiştir. Ölümünden sonra yirmi
ikinci Johannes Üstadın bazı ifadelerini dinden sapmış olarak nitelen-
dirmiş ve eserlerinin çoğaltılmasını yasaklamıştır. Buna rağmen Üstat
Eckhart’ın fikirleri günümüze kadar bilhassa mistik inanç dünyasında
geniş yankı bulmuştur.
Üstat Eckhart, Almanca eserleriyle bilhassa halka ulaşmak is-
temiştir. Sadece eğitimli ruhban sınıfına yönelik derinlikli dinî
eğitimi reddetmiştir. Eğitimi olmayan insanların da ruhani boyutla-
rı anlaması, özümsemesi ve özlerindeki ilahi noktanın farkına var-
masını hedeflemiştir. Latince eserleri de olmasına karşın özellikle
Almanca yazmaya gayret etmiştir. En önemli Almanca eserlerin-
den biri mürid-mürşit sohbetinden oluşan “Ders Sohbetleri” isimli
eseridir. Bunun ötesinde Üstat Eckhart’ın vaazları çok kapsamlı ve
yaygın olarak bilinmektedir. Günümüzdeki edebiyat bilimine göre
Eckhart vaazlarını kendisi kaleme almış bir başkasına yazdırma-
mıştır. Ancak filologlara göre yıllar içinde orijinal metinlerin üze-
rinde düzeltme maksadıyla büyük oynamalar yapılmıştır.
Eckhart’ın eserlerinin içerikleri ağırlıklı olarak iki konu etra-
fında örülür. Tanrı ve insanın ruhu. Üstat Eckhart, net bir biçimde
okuru Tanrı hakkında aydınlatmayı ve insan ruhu ile Tanrı arasın-
daki ilişkiyi anlaşılır kılmayı hedefler. Kendisinin rehberliğiyle
insanların eriştikleri farkındalıklarıyla günlük yaşamlarında ilahi
ilişkiyi uygulayabilmelerini istemiştir. Bu yönüyle Üstat Eckhart
bir ilahiyatçı veya edebiyatçıdan çok bir mutasavvıf olarak algı-
lanmaktadır. Ancak yaratmış olduğu tür sebebiyle Alman edebiyat
tarihinde önemli bir yeri vardır ve sonrasında yazılan eserler için
rehberlik etmiştir (Lasson, 2013).

64
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Vom Tode

Vom Tod Ölüm hakkında


Man lieset von den heiligen Märty- Günümüzde yâd edilen kutsal şehit-
rern, deren man heute gedenkt, ler hakkında kılıçla öldürüldükleri-
dass sie durch das Schwert gestor- ni okuyoruz. Efendimiz şöyle bu-
ben sind. Unser Herr sprach zu yurmuştur havarilerine: “Benim
seinen Jüngern: »Selig seid ihr, so adıma bir şey çekecek olursanız
ihr etwas leidet um meines Namens sizlere rahmet eylenecek.” Şimdi bu
willen.« Nun sagt die Schrift von yazı şehitler hakkında İsa Mesih
diesen Märtyrern, dass sie um adına kılıçla öldürüldüklerini söy-
Christi Namen willen den Tod lüyor. Burada üç konuya dikkat
gelitten haben und durch das etmemiz gerekir. Birincisi ölü ol-
Schwert umgebracht worden sind. duklarına. Bu dünyada çekilen ne
Hier sollen wir drei Dinge merken. varsa sona ermeye mecburdur.
Das erste, dass sie tot sind. Was Sankt Augustin der ki: Tüm ızdırap
man in dieser Welt leidet, das ve utancın bütün getirileri son
endet. Sankt Augustin spricht: Alle bulur ve mükâfatı da ebediyen olur.
Pein und alle Werke der Pein, das Dikkat buyurmamız gereken ikinci
nimmt alles ein Ende, und der konu bu hayatın tümünün ölümcül
Lohn ist ewig. Das zweite, das wir olduğudur, yani bizi mahveden
betrachten sollen, dass dies ganze hiçbir acı ve çileden korkmamamız
Leben tödlich ist, dass wir alle gerektiği gerçeğidir ki hepsinin bir
Pein und alle Mühsal, die uns sonu vardır. Üçüncüsü ise ölü gibi
zustösst, nicht fürchten sollen, davranmamız gerektiği hususudur
denn es nimmt ein Ende. Das drit- ki bizi hiçbir şey etkileyemesin ne
te, dass wir uns verhalten, als sevinç ne acı ne de cümle keder.
wären wir tot, dass uns nichts
trübe, nicht Freude noch Leid noch
alle Qual.

Es sagt ein Meister: Den Himmel Bir Üstat der ki: Arşa hiçbir şey
kann nichts berühren. Das meint, dokunamaz. Anlamı şudur; insa-
der Mensch ist ein himmlischer noğlu arşa aittir, her şey ona aittir
Mensch, dem alle Dinge nicht so ki hiçbir şey ona dokunmaz. Bir
viel sind, dass sie ihn berühren Üstat der ki: Bütün yaratılanlar bu
können. Es sagt ein Meister: Da kadar sefilken, nasıl oluyor da
doch alle Kreaturen so erbärmlich insanlar bu kadar kolay Tanrı’dan

65
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

sind, woher kommt es denn, dass yüz çeviriyorlar? Ruh en sefil hâliy-
sie den Menschen so leicht von le bile arşdan ve tüm yaratılanlar-
Gott abwenden? Die Seele ist doch dan iyi değil midir? Bir Üstat cevap
in ihrem Erbärmlichsten besser als verir: bu Tanrı’ya olması gerektiği
der Himmel und alle Kreaturen? kadar saygı duymadığından kay-
Es antwortet ein Meister: es kommt naklanıyor. Eğer saygı duysaydı
davon, dass er Gottes nicht so ondan dönmesi neredeyse imkânsız
achtet wie er sollte. Täte er das, es olurdu. Ve insanın bu dünyada ölü
wäre fast unmöglich, dass er je gibi olması gerektiği öğüdü iyi bir
abfiele. Und es ist nur eine gute öğüttür. Sankt Gregorius der ki,
Lehre, dass sich der Mensch in kimse bir ölü kadar çok Tanrı’ya
dieser Welt so halten soll, als ob er yakın değildir. Dördüncü öğüt ise
tot wäre. Sankt Gregorius sagt, en iyi öğüttür. Diyor ki, siz ölüsü-
niemand habe so viel Gott, als der, nüz. Ölüm onlara bir varlık veriyor.
der im Grunde tot sei. Die vierte Bir Üstat diyor ki: Doğa yerine
Lehre ist die allerbeste. Er sagt, daha iyisini vermeyecekse yıkmaz.
dass sie tot sind. Der Tod gibt Doğa bile böyle yapıyorsa Tanrı
ihnen ein Wesen. Es sagt ein Meis- nicesini eyler: O asla daha iyisini
ter: Die Natur zerbricht nie, ohne vermeyecekse yıkmaz. Şehitler
dass sie ein Besseres dafür gibt. ölüdür, bir hayat kaybettiler ve
Wenn das die Natur tut, wie viel yerine bir varlık aldılar. Eminim ki,
mehr tut es Gott: der zerbricht bir ruh bu varlığın getirilerinin
niemals, dass er nicht ein Besseres farkında olsaydı, bir saniye bile
gäbe. Die Märtyrer sind tot, sie ondan vazgeçmek istemezdi.
haben ein Leben verloren und
haben ein Wesen empfangen. Ich
bin gewiss, erkennte eine Seele das
geringste, was Wesen hat, sie
wollte sich keinen Augenblick
davon abkehren.

Das Erbärmlichste, was man in Tanrı hakkında fark edilebilecek en


Gott erkennt, wie wenn einer eine sefil şey, birinin bir çiçeği anlaması
Blume verstünde, so wie sie ein gibi Tanrı’da bir varlığının oldu-
Wesen in Gott hat, das stünde ğunu idrak etmesi, bu bütün dünya-
höher als die ganze Welt. Das dan yücedir. En sefil olan, Tanrı’da
Erbärmlichste, das in Gott ist wie olanın varlıkta olduğu gibi olmasını
es Wesen ist, ist besser als wenn idrak etmesi bir meleği algılama-

66
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

einer einen Engel erkennte. Und sından da yücedir. Ve bu nedenle


dies sollte der Mensch leidensc- insan varlığı idrak etmeyi şevkle
haftlich begehren und betrachten, istemelidir çünkü varlık bu denli
dass das Wesen so hoch steht. Wir yücedir. Tanrı’da ölümü kutsuyoruz
preisen den Tod in Gott, auf dass ki bizi yaşamdan daha değerli olan
er uns in ein Wesen wandle, das varlığa dönüştüre. Öyle bir varlık
besser ist als ein Leben; ein ki içerisinde bizim varlığımız yaşar,
Wesen, darin unser Wesen lebt, wo yaşamımızın bir varlığa dönüştüğü
unser Leben ein Wesen wird. Der yer. İnsan kendini ölüme teslim
Mensch soll sich willig in den Tod etmeli ve ölmeli ki kendisine daha
ergeben und sterben, damit ihm ein iyi bir yaşam bahşedilsin. Güçlü bir
besseres Leben werde. Es muss ein yaşam olmalı ki bunun içinde ölü
gar kräftiges Leben sein, in dem şeylerin yaşama dönüşsün. Tan-
tote Dinge lebendig werden, in rı’da hiçbir şey ölmez: Her şey
dem selbst der Tod ein Leben wird. onda canlanır. Onlar ölüdürler
Bei Gott stirbt nichts: alle Dinge (der yazı) ve ebedî yaşama geçiril-
werden in ihm lebendig. Sie sind diler, öyle bir yaşama ki, yaşam bir
tot (spricht die Schrift von den varlıktır. Aslen ölü olmalı insan ki
Märtyrern) und sind in ein ewiges ne sevinç ne de keder ona dokuna-
Leben versetzt, in das Leben, wo masın. Sevgili Rabbimize yalvarı-
das Leben ein Wesen ist. Man soll yoruz, bize bölünmüş bir yaşamdan,
im Grunde tot sein, dass uns nicht bir olmuş bir yaşama geçebilmek
Freude noch Leid berühre. Wir için yardım eylesin. Tanrı böyle
bitten drum unsern lieben Herr- eylesin. Âmin.
gott, er möge uns helfen aus einem
Leben, das geteilt ist, in ein Leben,
das eins geworden ist. Das walte
Gott. Amen.

(Walshe, 2010)

67
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Heinrich von Mügeln


Geç Orta Çağ’ın önemli bir diğer ismi ise Heinrich von Mü-
geln’dir. Kendisi öncelikle bir ozandır ve dinî metinlerin çevirisini
üstlenmiştir. Tam olarak ne zaman doğup ölmüş olduğu bilinme-
mekle birlikte on dördüncü yüzyılda yaşadığı kesindir. Ozanlıkta
göstermiş olduğu başarı çağdaşları tarafından örnek gösterilmiş ve
on iki eski Üstat arasında anılmıştır. Hayatıyla ilgili sadece kendisi
hakkında yazdıkları ve çağdaşlarının övgülerinden bilgi edinilmiş-
tir. Heinrich’in engin felsefe ve ilahiyat bilgisi iyi bir eğitime sahip
olduğunu gösterir. Ayrıca eserlerinde zamanının siyasi kimliklerine
övgüler ve atıflar da bulunur. Örneğin, IV. Karl ile ilgili eserlerinin
birçok yerinde övgüler yer alır.
Heinrich von Mügeln’den toplamda altı yazılı eser günümüze
kadar aktarılmıştır. Bunun ötesinde dört yüzden fazla deyişi mev-
cuttur. Başlıca eserlerinde felsefi ve ilahi konulara değinmiştir.
Örneğin, “Bakirenin Tacı” isimli alegorik şiirinin birinci bölümün-
de Antik Çağ’ın on iki hüneri olarak adlandırılan on iki bilim ve
sanat dalını yani felsefe, gramer, mantık, hitabet, aritmetik, geo-
metri, müzik, astronomi, fizik, simya, metafizik ve ilahiyatı birbir-
leriyle yarıştırıyor. Eserde bu yarışlar IV. Karl’ın karşısında ger-
çekleşir ve kazananın ödülü de Meryem Ana’nın tacıdır. İkinci
bölümde doğa ile on iki hüneri yani bilgelik, adalet, güç, ölçülülük,
merhamet, alçak gönüllülük, hakikat, bağışlayıcılık, barış, sevgi,
umut ve imanı yarıştırır. Son bölümde de doğaya tabi olan on iki
burcu tasvir eder. Eserin sonunda Tanrı’nın inayetine erişmek için
hepsi eşitlikte birleşir.
Heinrich von Mügeln’nin Alman edebiyatına katkısı seçtiği
konulardan ziyade anlatılarındaki süslü üsluptur. Ayrıca felsefi
konulara verdiği ağırlıkla kendisinden sonra gelen yazarlara da
örnek olmuştur (Haustein, 2002).

68
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Eine Frouwe Sprach

Ein frouwe sprach Bir soylu hanım dedi ki


1 1
Ein frouwe sprach: "min falk ist Bir soylu hanım dedi ki: “Şahinim
mir entflogen so wit in fremde uzak diyarlara uçtu. Korkarım, uzun
lant. des ich fürcht, den ich zaman ehlîleştirdiğim şahinim şimdi
lange han gezogen, den feßt ein yaban ellerde. Ona sadakatinin pran-
fremde hant. ich han der truwe gaları dâhilinde fazla alan tanıdım.
fessel im gar zu lang gelan. des Şimdi olan olduğunda öfkeyle yanıyo-
brut die afterruwe sam ein nes- rum, kalbime ısırgan değmişçesine.
sel min herze sunder wan.

2 2
Ich hoffe doch, das er mir kumet Yine de umuyorum ki geri döner ne
wider, wie er nu sweimet wit. kadar uzağa uçmuş olsa da. Koşumla-
wann er verlüst die schell und rını yitirir, tüyleri dökülür, kış onu
das gefider bricht und die win- tehdit eder, av mevsimi geçerse o
terzit im drouwet und die beiße zaman eve geri döner çünkü başka
vergat und rist der hag, so swin- çaresi kalmaz.
get er dann wider in sinen
weiße, wann er nicht fürbaß
mag.

3 3
Ach, hett ich einen blafuß für Ah, şahin yerine mavi ayaklı bir süm-
den falken: ab er nicht wer so süğüm olaydı: o denli hızlı olmazdı
risch, doch blib er stan uf mines ama kalbimin tüneğinde oturur kalır-
herzen balken. was hilfet mich dı. Denizlerin derinliklerinde asla bir
der fisch, der in des meres grüfte oltaya gelmeyecek olan balık neyime
wart alles angels fri? mich stü- yarar? Ne kadar asil olursa olsun
ret klein der vogel in der lüfte, göklerdeki kuş benim işime yaramaz.
wie edel das er sí"

(Mügeln, n.d.)

69
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Mechthild von Magdeburg


Geç Orta Çağ için örnek gösterilebilecek elbette birçok başka
yazar vardır. Adı geçen onca erkek yazardan sonra Mechthild von
Madeburg her çağda azınlık da olsalar var olan kadın yazarlar adı-
na en iyi örneklerden birini teşkil etmektedir. Erkek egemen yazın
dünyasında günümüzde bile kadın yazarların sayısı erkeklere naza-
ran çok azdır. Okuma yazma oranı ve eğitimin yaygın olmadığı
Orta Çağ’da bir kadın yazara rastlamanın ne kadar özel bir durum
olduğunu bilmek hayret vericidir.
Orta Çağ’da yaygın olarak “minne” yani aşk edebiyatının bir-
çok yazar tarafından ana konu olarak işlendiği görülmüştür. Konu
edilen Aşk’ın daha ziyade platonik, ulaşılamayan soylu kadına
karşı duyulduğunu, hatta şövalyenin soylu efendisinin eşine karşı
duyduğu bir hayranlık kapsamında olduğu yukarıda verilen örnek-
lerde görülmüştür. Mechthild von Magdeburg da bir aşk şairi ola-
rak bilinmektedir. Ancak kendisi ne bir şövalyedir ne de bahsettiği
aşk, insan ilişkileriyle alakalıdır. Alman edebiyatında Mechthild,
“Tanrı’nın Aşk (minne) Ozanı” olarak adlandırılmaktadır.
Mechthild tutkulu, derin bir ilahi aşkla yazmaktadır. Eserlerinin
çoğu otobiyografik ve ilahiyat temelli eserlerdir. Vaaz şeklinde
yazılmış olan eserleri, kafiyeli ve şairanedir. Eserlerinin tümü
“Tanrı’nın Akan Işığı” isimli kitapta toplanmış ve Almanca olarak
yazılmıştır. Latince yerine Almanca yazılmış olması sebebiyle
tasavvufi eserler için de ilk örneklerden biridir (Vollmann-Profe,
2010).

Swelch mensche wirt ze einer Bir insan bir anda


stunt von wârer minne rehte aşkın busesiyle yaralandığında,
wunt, der wirt niemer mê wol asla iyileşmez bir daha.
gesunt, er enküsse noch den O vakit öperdi onu yaralayan
selben munt, von dem sîn sêl aynı ağzı, dudağından.
ist worden wunt.

70
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Mechthild eserlerinde tümüyle “minne” edebiyatının üslup


özelliklerini kullanmaktadır. Yukarıdaki dörtlükte de görüldüğü
üzere şövalyelerin kelimelerini neredeyse bire bir kullanarak bun-
ları ilahi aşka yönlendirmektedir. Hasret, vuslat ve dünyevi hayatın
bitmez çilelerinden oluşan resimler içinde şiirlerini oluşturan
Mechthild, şövalye ozanlarının diliyle Tanrı’ya yakarmaktadır.
Edebiyat bilimcileri Mechthild’in bu üslubu çocukluk yaşlarında
çok dinlediği ve ozanların atışmalarına şahit olduğu için kolayca
uygulayabildiğini düşünmektedir.
Tarihte kendisinden Hristiyan mutasavvıfı olarak bahsedilse
de Alman edebiyat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Mechthild ilk
defa bu kadar net bir biçimde “minne” edebiyatını ilahi yöne dö-
nüştüren bir yazardır. Mechthild von Magdeburg, 1207 yılında
doğmuş 1282 yılında vefat etmiştir. Manastır hayatı sürmesi ve
kendisi hakkında da birçok yazılı kayıt tutması sebebiyle doğum ve
ölüm tarihleri nettir. Hem kendi kayıtlarında hem de hakkında ya-
zılanlarda dünyevi yaşantısına ait çok az bilgi mevcuttur. Soylu bir
ailenin çocuğu olarak iyi bir eğitim almış olan Mechthild daha
ziyade ruhani hayatıyla ilgili notlar almıştır. Buna göre ilk ilahi
temasını on iki yaşındayken yaşamıştır. Kendi beyanına göre Kut-
sal Ruh ile karşılaşan Mechthild, bu buluşmadan o kadar etkilenir
ki, bir daha asla yalan söyleyemeyecek hâle gelir. Yirmi yaşında
rahibe olmaya karar vermiş, 40 yaşına kadar bir manastırda yaşa-
mıştır. Bu süre zarfında çok sayıda ilahi olay yaşayan Mechthild
bunları kırk yaşından sonra kaleme almaya başlamıştır. Toplamda
altı bölümlük bir külliyat oluşturmuştur. Zamanla tarikatlara karşı
eleştirel içerikli yazılar yazması sebebiyle çevresinden çok baskı
görmüştür. Bu nedenle Mechthild hayatının son yıllarını daha ka-
palı yaşamaya karar vermiştir. On iki yıl daha manastır hayatı ya-
şayan Mechthild bu süre içerisinde kitabının yedinci ve son bölü-
münü tamamlamıştır.
Eserlerinde kendisini bedensel olarak cezalandırdığını ve
kendisine şiddet uyguladığını yazar. Zamanının çoğunu hıçkırarak,
ağlayarak, günah çıkararak, oruç tutarak, uyumayarak, kendisini

71
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

sopalayarak, dua ederek geçirdiğini anlatır. Kendi bedenine âdeta


düşman muamelesi yapan Mechthild bedeni hakkında yazarken
kendisini “köpek” olarak adlandırır. Yazılarındaki ana fikir ruhu-
nun Hz. İsa ile birleşmesidir.
Eserleri kadın mistisizminin en iyi örnekleri olarak gösteril-
mektedir. Ayrıca Orta Çağ’da kadınların ne kadar iyi eğitimli ol-
duklarına örnek teşkil eder. On dokuzuncu yüzyılın ortalarına ka-
dar Mechthild, edebiyat biliminde neredeyse hiç tanınmıyordu.
Ancak yirminci yüzyılın kadın araştırmaları eserlerini çok önemli
örnekler olarak yüceltmiş ve edebî kalitesini vurgulamıştır.
Mechthild ilahi görülerini dualarla, ibadetlerle, öğütlerle bağdaştı-
rarak üslup özellikleri ve şiir yapısı arasında ustaca açığa çıkarmış-
tır. Bunların arasına da otobiyografik ögeler serpiştiren Mechthild,
Hz. İsa ile olan münasebetlerini tasvirlerle sahnelemiştir (Voll-
mann-Profe, 2010).

72
Fatih Sultan Mehmed – Ex Oriente Lux Geç Orta Çağ

Ein vliessendes lieht der gotheit –


Tanrının akan ışığı

Wilt du den magetum zieren, Sana olan sevgisi uğruna bir baki-
den got also sere geheret hat, renin oğlu olan Tanrı’nın o çok
das er dur dine liebi einer megde övdüğü,
sun wart Bekâret seni süsleyecekse
- eya, gedenke wc sprichet das! -, Bunun ne demek olduğunu iyi bile-
so solt du diemueteclich swigen sin!
und minneclich kumber liden Tevazuuyla susacak
und in allen stetten Aşk acısıyla yanacak
alle dine tage Her yerde
megdlicher schemede pflegen; Her zaman
so maht du an der kúscheit gene- Bakir saflık içinde görüneceksin;
sen. Böylece iffet ile yüceleceksin.

O maget, was dir denne got wil Ey bakire o hâlde Tanrı sana ne
geben! armağan etmek istiyor!
Er wil dir ein schoene jungling Güzel bir delikanlı olarak sana
wesen eşlik edecek
und wil den himmelreigen mit dir Ahiretin düğün törenlerinde.
tretten. Ah ben zavallı topal köpek,
O ich unselig lammer hunt, Ben de yanında topallarım.
ich húlze ouch mit dir. Bunun ne anlamda söylediğimi iyi
Prüeve, wie ich dis meine: tartasın.
Der luteren megde zal ist cleine. Arı bakirelerin oluşturduğu küme:
küçüktür anlayasın.

(Vollmann-Profe, 2010)

73
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Görsel 14. Mechthild von Magdeburg

74
Kaynakça

Asutay-Effenberger, N. (2009). Sultan Mehmet II. Eroberer Konstantino-


pels - Patron der Künste. Köln: Bohlau Verlag.
Bahadıroğlu, Y. (2014). 1453 Fatih Sultan Mehmet. İstanbul: İconinn
Yayınları.
Becher, M. (1999). Karl der Grosse. München: Beck C. H.
Beck, W. (2017, September 15). Deutsche Literatur des Mittelalters in
Thüringen : Eine Überlieferungsgeschichte. Hirzel Verlag.
https://doi.org/DOI
Bein, T. (1997). Walther von der Vogelweide. Stuttgart: Reclam Verlag.
Bein, T. (2019). Deutsche Literatur des Mittelalters - Eine Einführung in
die Germanische Mediaevistik (5.). Berlin: Erich Schmidt Verlag.
Brunner, H. (2013). Geschichte der deutschen Literatur des Mittelalters
und der Frühen Neuzeit. Ditzingen: Reclam Verlag.
Bumke, J. (2000). Geschichte der deutschen Literatur im hohen Mittelal-
ter. Germany: dtv.
Christoph Corneau & Wilhelm Störmer. (1998). Hartmann von Aue. Die
deutsche Literatur des Mittelalters. München: Beck Verlag.
Çiçek, M. (2016). Sultan Fatih II.Mehmed. İstanbul: Cinius Yayınları.
Forschung, I. Der, & Gregorius, V. A. (n.d.). Einleitung Einführendes
Etymologie und Wortbedeutung Buße im Mittelalter, 1–12.
Frenzel, H. A., & Frenzel, E. (1972). Daten deutscher Dichtung: chrono-
logischer Abriss der deutschen Literaturgeschichte von den
Anf{ä}ngen bis zur GegenwartBand II (5th ed.). München: dtv.
Gentry, F. G. (2001). “Annolied”. In Jeep, John M. (ed.). Medieval Ger-
many: An Encyclopedia. Abingdon, New York.

75
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Gorich, K. (2017). Friedrich Barbarossa in Den Nationalgeschichten


Deutschlands. Bohlau Verlag.
Görich, K. (2011). Friedrich Barbarossa: Eine Biographie. München:
Beck C. H.
Gössmann, W. (1996). Deutsche Kulturgeschchte im Grundriss (5.). Is-
maning: Hueber.
Haustein, J. (2002). Studien zu Frauenlob und Heinrich von Mügeln
(Scrinium Friburgense). Berlin: De Gruyter.
Hechberger, W. (2010). Adel, Ministerialität und Rittertum im Mittelalter.
Oldenburg: De Gruyter.
Heliand. (2021). Ludwigslied.
Huschenbett, D. (1994). Reisen und Welterfahrung in der deutschen Lite-
ratur des Mittelalters. Reisen Im Diskurs. Modelle Der Literarischen
Fremderfahrung von Den Pilgerberichten Bis Zur Postmoderne. Ta-
gungsakten Des Internationalen Symposions Zur Reiseliteratur., 1–
13.
İnandı, B. (1982). Hartmann von Aue’nin Iwein ve Gottfried von Strass-
burg’un Tristan ve Isolde Eserlerinde Hak ve Kuvvet. Ankara Üni-
versitesi.
John B. Freed. (2016). Frederick Barbarossa: The Prince and the Myth.
Yale University Press.
Karl-Heinz Göttert. (2011). Die Ritter. Stuttgart: Reclam Verlag.
Köpf, U. (2015). Martin Luther: Der Reformator und sein Werk. Stutt-
gart: Reclam Verlag.
Kuhn, H. (1999). “Gottfried von Straßburg” (Neue Deuts). Berlin: Dunc-
ker & Humbold.
Lasson, A. (2013). Meister Eckhart Der Mystiker. Book on Demand Ltd.
Martin Opitz. (2021). Annolied.
Martini, F. (1991). Deutsche Literaturgeschichte (19.). Stuttgart: Kröner
Verlag.
McLintock, D. R., Althaus, H. P., Henne, H., & Wiegand, H. E. (1977).
Lexikon der germanistischen Linguistik. The Modern Language Re-
view. https://doi.org/10.2307/3725166
Mielke, T. R. P. (2019). Büyük Şarlman. İstanbul: Olympos Yayınları.
Moraw, P. (1992). Re sen m europä schen M ttelalter m L cht der neu-
eren historischen Forschung. Reisen Und Reiseliteratur Im Mittelal-
ter Und in Der Frühen Neuzeit., Amsterdam, 113–139.
Mügeln, H. von. (n.d.). Eine Frouwe sprach.

76
Kaynakça

Neubuhr, E. (1977). Bibliographie zu Hartmann von Aue. Bibliographien


zur deutschen Literatur des Mittelalters. Berlin: Erich Schmidt Ver-
lag.
Neumann, F. (1966). Hartmann von Aue. Berlin: Duncker & Humbold.
Paul, H. von A. H. H. (1973). Gregorius. Tübingen: Max Niemeyer Ver-
lag.
Ruh, Kurt; Huschenbett, D. (1979). Medium aevum deutsch : Beiträge zur
deutschen Literatur des hohen und späten Mittelalters: Festschrift
für Kurt Ruh zum 65. Geburtstag / hrsg. von Dietrich Huschenbett
e.a.o Title. (Niemeyer, Ed.). Thübingen.
Schumacher, M. (2010). Einführung in die deutsche Literatur des Mitte-
lalters. (G. E. G. und K.-M. Bogdal, Ed.). Darmstadt.
Schwarz, W. (1947). “The ‘Ludwigslied’, a Ninth-Century Poem.” Mo-
dern Language Review., 42(2), 467–473.
Sievers, E. (1878). Heliand. Halle: Verlag des Buchhandels des Waisen-
hauses.
Sorensen, B. A. (2012). Geschichte der deutschen Literatur Bd. I: Vom
Mittelalter bis zur Romantik (3.). München: Beck C. H.
Stöckli, A. (1933). Hartmann von Aue: Neue Ergebnisse der Forschung.
Hessen: Kommissionsverlag.
Strassburg, G. von. (1991). Tristan.
TEGGE, S. (2012). Der osmanische Einfluss auf die europäische Renais-
sance - Die Osmanen als Sündenböcke Europas? (Universitä). Bre-
men: (Geschichtsinstitut Bremen).
Vogelweide, W. von der. (1982). Gedichte. Frankfurt: Fischer Verlag.
Vollmann-Profe, G. (2010). Mechthild von Magdeburg, Das fließende
Licht der Gottheit. Hamburg: Verlag der Weltreligionen.
Waas, A. (1996). Der Mensch im deutschen Mittelalter. Könige, Ritter,
Mönche, Bürger, Bauern. Wiesbaden: VMA Verlag.
Walshe, M. O. (2010). The Complete Mystical Works of Meister Eckhart.
Herder&Herder.
Walz, H. (1976). Die deutsche Literatur im Mittelalter. München: Kindler
Verlag.

77
Öncüleriyle Alman Orta Çağ Edebiyatı

Görsellerin Kaynakçaları
Görsel 1. Büyük Karl’ın taç giyme töreni.
https://www.planet-wissen.de/geschichte/mittelalter/karl_der_grosse/
index.html
Görsel 2. Heliand eserinin el yazması.
http://titus.fkidg1.uni-frankfurt.de/texte/etcs/germ/asachs/heliandp/helia.h
tm?helia002.htm
Görsel 3. Heliand ve Muspili.
http://expandourmind.com/2017/05/07/muspilliad-800-heliandad-830-
prophecies-china-focal-point-end-times-2017-05-07/
Görsel 4. Ludwigslied el yazması.
https://sourcebook.stanford.edu/text/lay-ludwig
Görsel 5. Annolied
https://amp.blog.shops-net.com/3938665/1/annolied.html
Görsel 6. Friedrich Barbarrossa
https://deadliestblogpage.wordpress.com/frederick-barbarossa/
Görsel 7. Gottfried von Strassburg
https://lyricstranslate.com/tr/gottfried-von-strassburg-lyrics.html
Görsel 8. Tristan ve Isolde
https://www.hs-augsburg.de/~h arsch/germanica/Chronologie/13Jh/Gottfr
ied/got_tr00.html
Görsel 9. Hartmann von Aue
https://www.projekt-gutenberg.org/autoren/namen/hvonaue.html
Görsel 10. Kral Artus
https://mittelalter.fandom.com/de/wiki/K%C3%B6nig_Arthus
Görsel 11. Iwein
https://www.medieval.eu/medieval-chivalry/
Görsel 12. Walther von der Vogelweide
https://www.hs-augsburg.de/~harsch /germanica/Chronologie/13Jh/Walt
her/wal_ge00.html
Görsel 13. Fatih Sultan Mehmet
https://bilgebelge.com/tarih/fatih-sultan-mehmet-kimdir.html
Görsel 14. Mechthild von Magdeburg
https://lyricstranslate.com/tr/mechthild-magdeburg-lyrics.html

78

You might also like