Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 5

Budizm, kuzey Hindistan'da M.Ö. 6. yüzyılın ortaları ile M.Ö. 4.

yüzyılın ortaları arasında yaşamış olan


Buda (Sanskritçe: "Uyanmış Kişi") adlı düşünürün öğretilerinden gelişen bir din ve felsefedir.
Hindistan'dan Orta ve Güneydoğu Asya'ya, Çin'e, Kore'ye ve Japonya'ya yayılan Budizm, Asya'nın
manevi, kültürel ve sosyal yaşamında merkezi bir rol oynamıştır ve 20. yüzyılda Batı'ya yayılmıştır.

Buda ismiyle bilinen Siddhartha Gautama bugün Nepal olarak bildiğimiz bölgede, zengin bir prens
olarak dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte M.Ö 6’ıncı yy ile 4’üncü yy arasında
doğduğu ve 80 yaşında öldüğü tahmin edilmektedir.

Siddarta zenginliğin içerisine doğmuş ve çok korunaklı bir ortamda yetişmiştir. Annesinin kendisini
doğurduktan 7 gün sonra ölmesi sebebiyle ailesi onun üzerine titremiş ve dış dünyanın neredeyse
hiçbir gerçeği ile yüzleşmesine izin vermemiştir. Siddarta’nın yolu hastalık, çirkinlik, acı, açlık ve daha
pek çok dünya olayı ancak amcası ile yaptığı at arabası gezilerinde kesişmiştir. Bu karşılaşmalar
sonrasında yaşamın bu yönü onda kalıcı değişikliklere sebep olmuştur. Çok güzel bir kadın ile evlenip
çocuk yapmış olsa da insanlığın çektiği acının kaynağına olan derin merakı onu içine çekmiş ve 30
yaşına gelmeden ailesi ve varlıklı yaşamını geride bırakmıştır.

Acı çekme sorununa cevap arayan gezgin bir münzevi olan Siddarta dönemin tanınmış
öğretmenleriyle çalışmış, çileciliğin ve meditasyonun aşırı biçimlerini uygulamıştır. Ancak bu
uygulamaların ona aradığı yanıtları sağlamadığını fark ederek bir Bodhi ağacının altına oturmuş ve
aydınlanmaya ulaşana kadar meditasyon yapmıştır. Bu derin trans anında acının doğasını, nedenlerini
ve sona ermesine giden yolu anlamaya başlamış, aydınlanarak Budist felsefesinin temeli olan Dört
Yüce Hakikat'i ve acıların sona ermesine giden yol olan Sekiz Katlı Yol'u geliştirmiştir.

Sekiz Katlı Yol

Bu öğretileri kabaca açacak olursam Dört hakikat insanlara acı çekmenin var olduğunu, bunun
sebepleri ve sona erdirmenin yolları olduğunu öğretir.

Dört Yüce Gerçek Budizm'deki tüm öğretilerin temelini oluşturur. Bu Dört Yüce Gerçek, Buddha'nın
Bodhi ağacının altında meditasyon yaptığı sırada ortaya çıkmıştır. Dört gerçek şunlardır:

1.Dukkha: Acı çekme gerçeği

2.Samudaya: Acı çekmenin kökenine ilişkin Hakikat

3.Nirodha: Acıların sona ermesi Gerçeği

4.Magga: Acıların sona erdirilmesine giden Yolun Hakikati

Yaşam Acı Çekmektir

İlk Yüce Gerçek yaşamın bir acılar silsilesi olduğunu ve bunun çeşitli şekillerde ortaya fikridir. Buddanın
asetik yaşam yolculuğunu ona acı çekmenin üç ana yolu olduğunu düşündürmüştür: yaşlılık, hastalık
ve ölüm. Acı çekme sorununun beklenenden çok daha derin ve karmaşık olduğunu vurgulaya Buda’ya
göre, yaşam ideal bir durumdan ziyade, çeşitli zorluklarla dolu bir yolculuktur. İnsanların arzuları ve
istekleri, onların sürekli peşinden koştuğu hedeflerdir; fakat bu hedeflere ulaşmak dahi onları gerçek
anlamda tatmin edemez. Bu, bireyin dış dünyadaki nesnelere veya deneyimlere duyduğu bitmek
bilmeyen arzuların, aslında bir tatmin duygusu yaratmaktan çok, sürekli bir huzursuzluk ve
memnuniyetsizlik hali ürettiğini gösterir. Bu lensten bakıldığında yaşamak acı çekmekten başka bir şey
değildir.

Acı Çekmenin Kaynağı


Buddha, İkinci Yüce Gerçek ile acı çekmenin nedenlerini ele alır ve bu durumun kökünde, insanların
günlük yaşantılarında karşılaştıkları anlık sorunlara ilişkin derin endişelerin yattığını belirtir. Ona göre,
yaşadığımız tüm acıların temelinde "tanha" adı verilen bir arzu türü bulunmaktadır. Bu arzu, insan
doğasının kaçınılmaz bir parçasıdır ve Buddha tarafından "Kötülüğün Üç Kökü" olarak tanımlanan üç
temel unsurdan kaynaklanır: Açgözlülük, cehalet ve nefret. Bu üç temel unsur, sembolik olarak bir
horozla (açgözlülük), bir domuzla (cehalet) ve bir yılanla (nefret) temsil edilir. Bu semboller, her bir
unsurun insan ruhundaki etkisini ve bu unsurların neden olduğu acının doğasını görsel bir dil
aracılığıyla ifade eder. Açgözlülük, sürekli daha fazlasını isteme durumunu; cehalet, gerçeği görme
kapasitesinin eksikliğini; nefret ise diğerlerine karşı duyulan yoğun antipatiyi temsil eder. Buddha'nın
bu öğretisi, acı çekmenin yalnızca dış koşullardan kaynaklanmadığını, aynı zamanda bireyin iç
dünyasındaki bu üç kökten beslendiğini vurgular. Bu anlayış, Budist pratiğin temelini oluşturur ve
bireyin, bu kökleri tanıyarak ve bunlarla bilinçli bir şekilde mücadele ederek acıdan kurtulmasının
yolunu açar. Böylece, Buddha'nın öğretileri, insanların içsel dünyalarında değişim yaratmalarını ve
daha huzurlu bir yaşam sürmelerini teşvik eder. Bu, Budist yolunun, acı çekmenin üstesinden gelmek
için bireye içsel bir bakış ve dönüşüm sunma biçimidir.

Istırabın Sonu

Buddha, acı çekmenin sona ermesinin, acıya yol açan arzulardan özgürleşmekle mümkün olabileceğini
vurgulamıştır. Bu özgürlüğe ulaşmanın yolu, bireyin bağlılıklarından kurtulmasıyla mümkündür; bu
nedenle, Üçüncü Yüce Gerçek, özgürleşmenin bir olasılığını ifade eder. Buddha, çileci bir yaşam
sürerek ve bu yaşam tarzının sonucu olarak Nirvana'ya ulaşarak bu özgürlüğün mümkün olduğunu
göstermiştir. Nirvana, varoluşun son bulması anlamına gelir ve kötülüğün üç kökünü— açgözlülük,
cehalet ve nefret— yok ederek ulaşılan bir tür aydınlanma durumudur. Nirvana'ya ulaşmış bir birey,
göksel bir âleme gitmez. Bunun yerine, Nirvana'nın, bireyin tüm olumsuzluklardan ve korkulardan
arınarak ulaştığı olağanüstü bir ruhani mutluluk durumu olduğuna inanılır. Nirvana'ya ulaşan kişi,
sadece kişisel bir özgürlüğe ve huzura kavuşmakla kalmaz, aynı zamanda tüm varlıklara karşı derin bir
şefkat duygusu geliştirir. Bu, bireyin sadece kendi acısından değil, aynı zamanda tüm canlıların
acısından da özgürleşmiş olduğu bir bilinç durumunu ifade eder. Bu öğreti, Budizm'in merkezinde yer
alır ve bireyin, sadece kendi aydınlanmasını değil, aynı zamanda tüm varlıkların acıdan kurtuluşunu
amaçlayan bir yaşam sürmesini teşvik eder. Nirvana, Budist yolda ulaşılabilecek en yüksek ve en
huzurlu durumu temsil eder; burada birey, yaşamın tüm bağlarından ve sınırlamalarından özgürleşir
ve sonsuz bir huzur ve şefkat durumuna erişir. Bu, sadece bireysel bir başarı değil, aynı zamanda tüm
canlılara yönelik evrensel bir şefkat eylemidir.

Orta Yol

Dördüncü Yüce Gerçek: Acının Son Bulmasına Giden Yol Buddha, Dördüncü Yüce Gerçek'i, acının son
bulmasına giden yolu ve ıstırabın sona ermesi için gereken süreci ifade eden temel bir öğreti olarak
sunar. Bu gerçek, Sekiz Katlı Yol olarak bilinen ve aynı zamanda Orta Yol olarak da adlandırılan bir
ilkeler dizisini içerir. Orta Yol, Buddha'nın aydınlanma yolculuğunda karşılaştığı aşırılıkların—yoksunluk
ve düşkünlük—ötesinde bir denge bulmayı önerir.

Sekiz Katlı Yol, bireyin acılardan kurtuluş yolunda ilerlemesini sağlayan sekiz aşamadan oluşur:

Doğru Anlayış (Samma ditthi): Öğretileri körü körüne kabul etmek yerine, onları derinlemesine
anlamak ve yaşamlarını bu öğretilere göre şekillendirmektir.
Doğru Niyet (Samma sankappa): Olumlu ve zarar vermeyen niyetler oluşturma ihtiyacını vurgular.

Doğru Konuşma (Samma vaca): Gerçeği söyleme, yalan söylemekten ve dedikodu yapmaktan kaçınma
pratiğidir.

Doğru Eylem (Samma kammanta): Zarar vermeyen, barışçıl ve uyumlu davranışlar sergilemeyi içerir.

Doğru Geçim (Samma ajiva): Zarara yol açabilecek eylemlerden—insanlara veya hayvanlara zarar
vermek gibi—kaçınarak etik bir yaşam sürmeyi ifade eder.

Doğru Çaba (Samma vayama): Olumlu düşünce ve eylemleri teşvik etmek ve olumsuz düşünce ve
eylemlerden kaçınmak için sürekli bir çaba sarf etmektir.

Doğru Farkındalık (Samma sati): Anın bilincinde olmak, zihin, beden ve duyguların farkında olmak ve
bunlara karşı dikkatli olmayı gerektirir.

Doğru Konsantrasyon (Samma samadhi): Meditasyon ve derin konsantrasyon pratikleri aracılığıyla


zihinsel dengenin ve iç huzurun sağlanmasıdır. Sekiz Katlı Yol, Buddha'nın öğretilerinde merkezi bir yer
tutar ve bireyin acıdan kurtuluşa ulaşmasını sağlayan kapsamlı bir rehberdir. Bu yol, sadece bireysel
uygulamalarla değil, aynı zamanda etik davranışlar ve toplulukla olan ilişkilerle de ilgilidir. Orta Yol
olarak da adlandırılan bu yaklaşım, aşırılıklardan kaçınarak dengeli ve uyumlu bir yaşam sürmeyi
teşvik eder. Bu yol, bireyin kendi iç huzurunu bulmasının yanı sıra, çevresine de pozitif bir etki
yapmasına olanak tanır.

Tahmin ettiğiniz üzere Dört Yüce Gerçek ve Sekiz Katlı Yol, farkındalık meditasyonu egzersizleri
üzerindeki etkisinin yanı sıra, Farkındalık Temelli Stres Azaltma (MBSR) ve Farkındalık Temelli Bilişsel
Terapi (MBCT) gibi çağdaş farkındalık temelli müdahaleleri de etkilemiştir.

Bu müdahaleler, Dört Yüce Gerçek ve Sekiz Katlı Yol da dahil olmak üzere Budist öğretilerden
büyük ölçüde yararlanır ve depresyon, anksiyete ve stres semptomlarını azaltmada ve genel iyi oluş
halini arttırmakta etkili olduğu bulunmuştur.

Nirvana

Nirvana, Budizm'in en derin ve en yanlış anlaşılan kavramlarından biridir. Genellikle Batı'da yanılgılı bir
şekilde nihilizmle ilişkilendirilse de, Budizm'deki yerini ve önemini doğru bir şekilde anlamak, bu
kadim öğretinin özünü kavramak açısından hayati öneme sahiptir. Nirvana, sık sık "son buluş" veya
"sönmek" olarak çevrilen bir terimdir, ancak bu tanımın sunduğu ilk izlenim yanıltıcı olabilir. Nirvana,
varoluşun acı dolu döngüsünden (samsara) özgürleşme durumunu ifade eder ve bu özgürlüğe
ulaşmak, bireysel bir başarıdan çok, derin bir anlayış ve içsel dönüşüm gerektirir. Budist düşünce
yapısında, "aydınlanma" veya "bodhi" terimi, uyanışı simgeler. Bu uyanış, hayatın gerçek doğasının
anlaşılmasıyla gerçekleşir ve bireyi, acıyı doğuran karmik eylemlerden arındırma yolunda ilerletir.
Aydınlanma, kişinin gerçekliği olduğu gibi görebilmesi ve yaşamın anlamını derinlemesine
kavrayabilmesi durumudur. Bu süreçte, birey, yaşamın geçici ve değişken doğasını kabul eder ve bu
kabullenme, onu daha özgür ve bağlı olmayan bir varlık haline getirir. Nirvana ise aydınlanmanın
ötesine geçiş anını temsil eder. Bu, karma borçlarının tamamen ödendiği ve yeniden doğuş
döngüsünün sona erdiği bir durumdur. Nirvana, varlık ve yokluk kavramlarının ötesinde,
tanımlanamaz bir huzur ve özgürlük halidir. Bu, Budizm'in sunduğu en büyük özgürleşme olup, kişinin
tüm dünyevi bağlarından ve acılardan kurtulduğu, bütünsel bir huzura ulaştığı anı ifade eder. Budizm,
bu aydınlanma ve nirvana hallerine ulaşmanın yollarını, Dört Yüce Gerçek ve Asil Sekiz Katlı Yol
aracılığıyla öğretir. Bu öğretiler, acının varlığını, acının kaynağını, acının sona erdirilmesini ve acıdan
kurtulmak için izlenmesi gereken yolu gösterir. Siddhartha Gautama'nın "Orta Yol" olarak adlandırdığı
bu yol, aşırı zenginlik ve aşırı yoksulluk arasında bir denge kurar. Budizm, bireyin ne kendini aşırı
zevklere kaptırmasını ne de aşırı ascetizme yönelmesini önerir; bunun yerine, her iki uç noktadan da
uzak, dengeli ve ölçülü bir yaşamı teşvik eder.

Farklı mezheplerin nirvanaya farklı yaklaşımları vardır.

Theravada ve Mahayana Budizmi arasındaki farklı yaklaşımlar, nirvanaya ulaşmanın çeşitli yollarını
sunar. Theravada'da, rahipler aydınlanmış bir "arhat" olmayı ve nirvanaya ulaşmayı hedeflerken,
Mahayana'da "Bodhisattvalar", diğer tüm varlıklar da nirvanaya ulaşana kadar kendi aydınlanmalarını
ertelemeyi seçer. Bu, Budizm'in merhamet ve fedakarlık yönünü vurgular. Sonuç olarak, Budizm'de
nirvana, yalnızca kişisel bir özgürleşme değil, aynı zamanda evrensel bir huzur arayışıdır.Bu süreç,
bireyin kendi iç dünyasında bir dönüşüm yaşamasını gerektirir. Budizm'de aydınlanma ve nirvana
yolculuğu, kişisel arayış ve içsel çalışmanın önemini vurgular. Bu yolculukta, Siddhartha Gautama'nın
yaşamından ilham alınarak, bireyler kendilerini aşırılıklardan uzak tutarak, "Orta Yol"u bulmaya
çalışırlar. Bu yol, ne tamamen dünyevi zevklere kapılmayı ne de kendini tamamen inkar etmeyi içerir;
bunun yerine, dengeli, uyumlu ve ölçülü bir yaşam tarzını benimser. Budizm'in sunduğu bu öğreti,
bireyin kendi içinde ve dışındaki dünyada barış ve huzuru bulmasını amaçlar. Theravada ve Mahayana
Budizmi'nin farklı yaklaşımları, nirvanaya ulaşmanın birden fazla yolunu sunar. Theravada
geleneğinde, bireysel aydınlanma ve nirvana ulaşma hedeflenirken, Mahayana'da, Bodhisattvalar
diğer tüm canlıların da aydınlanmasına yardımcı olmak için kendi nirvanalarını ertelemeyi seçer. Bu,
Budizm'in evrensel merhamet ve fedakarlığın önemini vurgulayan yönünü temsil eder. Budizm,
insanlara yaşamdaki acıların gerçekliğini, bu acıların nedenlerini ve bu acılardan nasıl
kurtulabileceklerini öğretir. Dört Yüce Gerçek ve Asil Sekiz Katlı Yol, bu öğretinin temel taşlarını
oluşturur. Siddhartha Gautama'nın öğretileri, insanlara, ne zenginlik ne de yoksulluğun aşırılarına
kapılmadan, dengeli ve ölçülü bir yaşam sürmenin önemini hatırlatır. Bu öğretiler, Budizm'in sadece
bir dini değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesi olduğunu gösterir. Nirvana, Budizm'de ulaşılabilecek
en yüksek ve en barış dolu hali temsil eder. Bu hedefe ulaşmak, bireyin kendi iç dünyasında derin bir
dönüşüm yaşamasını ve yaşamın geçici doğasını kabul etmesini gerektirir. Nirvana, ne varlık ne de
yokluk olarak tanımlanabilir; bu, bireyin tüm dünyevi bağlardan ve acılardan özgürleştiği, sonsuz
huzur ve özgürlük durumudur. Budizm, bu aydınlanma ve nirvana hallerine ulaşmanın yollarını açıkça
ortaya koyar ve her bireye, içsel bir yolculuğa çıkarak gerçek mutluluğu ve barışı bulma fırsatı sunar.

Triratna: Budizm'in Üç Mücevheri veya Üç Kıymetli Hazinesi Budizm'in Üç Mücevheri, Budist inancın
üç uygulamasıdır. Bunlar 1) Buda, 2) dharma ve 3) sangha'dır. Triratna, üç mücevher için Sanskritçe bir
terimdir, bazen Üç Kıymetli Hazine olarak adlandırılır. Buda, dharma ve sangha Budizm'in üç
mücevheridir.

İlk mücevher olan Buda, ilk Buda'ya ve Budistlerin aradığı uyanış ve aydınlanmaya atıfta bulunur.
Budizm'in anlayış ve sevgi yolunu benimseyen herkes Buda olarak kabul edilebilir. İkinci mücevher
olan dharma, Budizm'in öğretileridir. İlk dharma, ilk Buda olan Siddhartha Gautama'nın öğretileriydi.
Üçüncü mücevher sangha, anlayış ve sevgi topluluğudur. Bu topluluk, bir Buda'nın aydınlanmaya
doğru dharma'sı boyunca rehberlik eden herhangi bir topluluk olabilir. Üç mücevher birbiriyle
bağlantılıdır ve meditasyon yoluyla aydınlanmaya doğru çalıştıkları söylenir. Uygulayıcıların üç
mücevherin sırasını hatırlamasına yardımcı olmak için kullanışlı bir ezberleme yöntemi: Buda, dharma
ve sangha, Budist Bağlılığın Özeti.
Üç mücevheri hatırlamak için kullanılan bir metafor da şöyledir: Budizm'i öğrenip uygulamak için
gittiğiniz bir sınıfı hayal edersiniz. Buda öğretmendir, dharma derslerdir ve sangha öğrencilerdir.

İlk Mücevher: Yani Buda, Budizm'i başlatan kişiye ve Buda olmanın eylemine, aydınlanma yolunda
anlayış ve sevgi ile yaşamayı ifade eder. Aydınlanma, bir sığınaktır ve hayatı tam olarak olduğu gibi
görmektir. Buda hem öğretmen hem de hedeftir.

İkinci Mücevher:Dharma, İkinci mücevher, kıymetli taş ve Triratna'nın bir parçası olarak, Budizm'in
aydınlanma ve sonunda nirvanaya ulaşma doktrini ve pratiğidir. Budizm, insan acısını uyandırmak için
ritüel ve meditasyona dayanır. Budizm, meditasyon, kişisel seçimler, Dört Yüce Gerçek ve Sekiz Katlı
Yol'u takip eder. Budist meditasyon, farkındalık ve bilinç üzerine odaklanan bir meditasyon formudur.
Genellikle gözler kapalı otururken uygulanır. Sonraki adım 4 Yüce Gerçeği Anımsamak ve 8 Katlı Yola
uygun düşünmektir. Budistler ömürleri boyunca tefekkür yolculuğunu sürdürür.

Üçüncü Mücevher: Sangha Sangha, Budizm'in üçüncü mücevheri veya kıymetli taşıdır. Bu mücevher,
Budizm'in toplanma yeri, sınıfı ve toplumudur. Anlayış ve sevgi prensiplerine dayanan Budizm'in
topluluğunu sembolize eder. Modern zamanlarda sangha, bir topluluk merkezinde birlikte meditasyon
yapan bir grup veya bir ailenin birlikte farkındalık seçtiği bir an olarak ele alınabilir. Tarihsel olarak
sangha, Buda'yı takip eden ve dharma'yı öğreten gezgin müritler grubuydu. Buda'nın ölümünden
sonra, takipçilerinin bazıları bir yere yerleşti ve Budist manastır düzenlerinin pratiğine başladı. Sangha
kavramı, ister ev, ister tapınak, ister bir çalışma grubunda olarak ele alınsın, bir Buda olup dharma'yı
takip etmek için güvenli bir alanı temsil eder.

You might also like