Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 11

1.

HAFTA REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ

REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ NEDİR VE NASIL OLUŞUR?

Reaktif oksijen türleri ne demek?

Reaktif ne demek yeniden aktifleştirmek. Üzerinde eşlenmemeiş elektron bulunan oksijen


türleridir. Diğer ismi de radikallerdir. Bu radikaller kontrolsüz olarak bir yere bağlanınca
hücrede dengeyi metabolizmayı bozarlar. Mesela bir radikal bir proteine bağlanınca enzim
geldiğinde proteinin 3B yapısı değiştiği için enzim substrat bölgesi aktif olsa da
tanıyamayacağından. Gereksiz olarak enerji tüketimi ve dengenin bozulması esastır.

Hücrede ölçülünce normal şartlarda hücresel solunum ile 100 birimde bir tane reaktif oksijen
üretildiği görülüyor. Mesela siz sigara içtiğinizde OH hidroksil iyonlarınızın sayısı artar.

Veya bir bitki kuraklık strese girdiği zaman;


Stomalarını kapatır çünkü stomalarıyla suyu kökten alıp stomadan kaybeder. Var olan suyun
kaybedilmemesi için stomalar kapatılır. Stomalar gaz alışverişi sağlar CO2, O2 ve su
buharının geçmesini sağlar. Yaprakların üst kısmında bulunan mumsu yapı kütikula vardır
bu gaz alışverişi engellendiği için stomalar önemlidir. Gaz alışverişi olmasada ışık gelmeye
devam edeceğinden fotosentez mekanizması devam eder. Ürünün parçalanmasıyla serbest
oksijen içerde birikir stoma kapalı dışarı çıkamaz. Oksijen elektronegatifliği yüksek bir
moleküldür yani bağ yapmaya çok meyillidir. Oksijenin elektronları çekebilme kabiliyeti ile
elektronlarının oksijene doğrı gitmesi görülür. Ben size bir Z şeması göstermiştim elektron bir
sonraki seviyeye geçerken var olan enerjilerini kaybederek bir sonraki seviyeye geçerleriyor.
(Z elektronların enerji seviyesini gösteren şemaydı) Elektron aktarılrken oksijen seviyesi
stomalar kapalı olduğu için artmış olması bu elektronların akışını gösteren Z şeklinde olan
yapıda elektronların kaçak yaptığı görülür. Nedeni oksijen elektronegatifliği yüksek bir
molekül bu nedenle elektronları çekme gücü fazla ve var olan bu Z şemasında bir
düzensizliğe sebep olur.

O2 konsantrasyonu fazlalığı Z şeması elektronlar yüksek enerjili formdayken onun üst


formalarında varsa oraya elektronlar kaçak yapma eğilimi gösterir. Elektronlar yüksek enerjili
formdayken varsa orada Oksijen oksijene doğru kaçak yapma eğilimi gösterir. Elektronlar bu
şekilde moleküler oksijene aktarıldığında radikaller meydana gelir.

Mitokondrilerde özellikle membrana hasar veriyor ve hücre için zararlıdır. Normal


mekanizmada oksijenin 100 birimden 1 birimi radikallere dönüştürülür.

Radikal'in bir hücre için gerekli olup olmadığı hayati fonksiyonunu olduğu nasıl anlaşılabilir?
Deney şeması kurularak hücreden radikalleri çıkarırsak hücre yaşar mı bakılır. Hücreden
tüm radikaller süpürülünce hücrenin yaşamasına bakılır bununla ilgil antioksidan verilerek
bakılır. Bu sayede hücre ölüyorsa hayatidir denir. Özellikle sinyal metabolizması en çok
hasara uğradığı görülmüş. Sinyal mekanizması çok ciddi hasar almış radikaller belirli
konsantrasyonlarda hücrede zararlı iken belirli konsantrasyonlarda hücre içinde sinyal
yolaklarında çok fazladır.
Hidrojen peroksit oksijenli su halk adıyla. Oksijenli su yaraların dezenfeksiyonunda
kullanılırdı eskiden. Hidrojen peroksitin yarılanma ömrü en fazla olan radikallerdir.

Radikallerin yarılanma ömrü çok kısa hücreden tüm radikaller süpürülünce

Radikalleri ne süpürür?
Antioksidanlar tarafından süpürülür. Radikaller yaşlanma ve kırışıklık ile doğrudan ilişkilidir.
Kremlerde mesela yaşlanma karşıtı hep yazılıdır. Güneşe maruziyette kırışıklığı artırır.
Güneş kremleri iki yönde koruma sağlar birincisi deri üzerinde ince bir tabaka ile güneş
ışınlarının geçişini azaltır ve ikinci gelen güneş ışınları sonucu oluşan radikalleri süpürücü
antioksidan içeriğine ve aktivitesine sahip olarak bunun başarır. Buna bağlı olarak
etkilerinden kurtulabiliriz.

Hücre yaşlanmasıyla ile radikallerin artığı görülüyor.


Örneğin strese giren bitkide radikal miktarı artınca antioksidan miktarı da artar ve bitki stres
ile bu şekilde başa çıkabiliyor.
Kanser hücreleri çok fazla bölünür ya ni en çok ihtiyaç duyulan şey enerji olacağından
mitokondri çok çalışır ve özellikle radikal üretilmesi için kaynak göreceğinden kanserin
radikal artışı ile doğrudan ilişkisi görülür.

Antioksidanlar kendi içinde enzimatik ve nonenzimatik olarak ikiye ayrılır.


Vitaminler radikalleri süpürebilir örneğin C ve E vitamini bu görevi üstlenirler.Askorbat
glutatyon radikal süpürücü yetenekleri vardır. Radikalin atışı ile vezikül içerisinde hücre içine
gelen patojenlerin vezikül içine alıp sindirim işlemi gerçekleştirilir.

2.HAFTA REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ

Hidrojen peroksit yarılanma ömrü fazla olduğu için sinyal iletiminde çok önemli olarak
görülmüştür.Diğerlerine göre stabilitesi daha yüksek olması yarılanma ömrü onun sinyal
iletimi için önemini vurgular.
Tamamen radikaller kontrol altına alınırsa yaşlanma çok fazla yavaşlatılabilir yaşlanma
enstitülerinin amacı organların daha sağlıklı kalması için güncel radikalleri içeren çalışmalar
gerçekleştiriliyor.

https://youtu.be/gUUsTbeu4LE

Programlanmış hücre bölünmesinde radikallerin görevi nedir? Eğer hücre öldürülmesi


gerekiyorsa o hücre içindeki radikallin miktarı artırılır ve hücre ölüme gönderilir
Elektron taşıma sistemi yani ETS krebs döngüsünden sonra olur. Radikallerin oluştuğu
önemli bir yerdir. Elektronlar yukarıdaki kompleksten her birine aktarılırken enerjilerini
kaybederek geçerler. Normalde elektronların oksijene aktarılacağı evre kompleks 4 ‘te
dir(turuncu renkli olan uzun). Her elektron kadar hidrojende beraberinde aktarılır hatırla.
Normal itibariyle su oluşur. Eksijenin elektronegatifliği ile ilgili paragraf burası için de
geçerlidir. Tabi bitkileri için konuşulmuştu.

Süperoksit oluşumu ve hidrojen peroksit en sonda suyun oluşumu.

Radikallerin oluşumu ile ilgili olasılıklar.


Yeni bir video daha

https://youtu.be/IGdKQMoW-6Q

3.HAFTA REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ

14.HAFTA REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ


Radikal birikimi DNA tamir mekanizmasında hasara sebebiyet verebilir. Olası iki durum vardı
herhangi bir şekilde mutasyon sonucu kanser oluşur j
Lipofuscin yaşlılık pigmenttir suda çözünmeyen yağ asididir. bu madde ros süpürüyor.

Lipofuscin, canlı organizmadaki bazı hücrelerin yıkımı nedeniyle oluşan, yaşlanma ya da


yıpranma pigmenti olarak bilinen, suda çözünmeyen kahverengi bir pigmenttir. Hücre
çeperlerinin yıkım ürünlerinin proteinlerle oluşturduğu karmaşık bileşiklerdir.

REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ VİZE SORULARI

Önemli Açıklama: Aşağıda sıralanan tüm soruları kendi el yazınız ile boş bir kağıda
yazmanız ve yazdığınız her sayfanın yüksek çözünürlükte (okunabilir) fotoğraflarını çekerek
sisteme geri yüklemeniz gerekmektedir. Her sayfanın sonuna adınızı, soyadınızı ve
numaranızı yazarak imzalamanız beklenmektedir.

1. Kuraklık stresi bitkilerde reaktif oksijen türlerinin miktarını genellikle ne yönde


değiştirir? Meydana gelen bu değişikliğin nedenini oluşum mekanizmasını göz önünde
bulundurarak açıklayınız. (20 Puan).
2. Reaktif oksijen türlerinin miktarlarıyla kanser arasındaki ilişkiyi açıklayınız. (20 Puan).
3. Reaktif oksijen türleri tümüyle zararlı mıdır? Zararsız olduğu durumlar var mıdır? Bu
durum neye göre değişiklik gösterir açıklayınız. (20 Puan).
4. Hidrojen peroksik radikalinin hücre membranları üzerine zararlı etkilerinin olduğu
bilinmektedir. Bu zararlı etkileri genellikle hangi parametrelerin ölçülmesiyle
belirlenmektedir? (20 Puan).
5. Antioksidanlar ile reaktif oksijen türleri arasındaki ilişkiyi açıklayınız. Hangi
antioksidanlar hangi reaktif oksijen türünü süpürmektedir? Meydana gelen reaksiyonları
gösteriniz. (20 Puan).

REAKTİF OKSİJEN TÜRLERİ FİNAL SORULARI

Önemli Açıklama: Aşağıda sıralanan tüm soruları kendi el yazınız ile boş bir kağıda
yazmanız ve yazdığınız her sayfanın yüksek çözünürlükte (okunabilir) fotoğraflarını çekerek
sisteme geri yüklemeniz gerekmektedir. Her sayfanın sonuna adınızı, soyadınızı ve
numaranızı yazarak imzalamanız beklenmektedir.

1. Reaktif oksijen türlerinin miktarı patojen saldırısı sırasında hücre içinde ne yönde
değişir? Bu değişiklik hangi mekanizma ile gerçekleşir ve neden böyle bir değişiklik
meydana gelir? (20 Puan).

Wenworth ve ark. [26] 2002 yılında, bağışıklık cevabı sırasında oluşan antikorların,
nötrofil aktivasyonuyla meydana gelen singlet oksijeni su molekülleri ile indirgeyerek
hidrojen peroksit ve ozon oluşumuna yol açtığını saptamışlar ve bulgularını Science
dergisinde yayımlamışlardır. Aynı grup araştırmacı halen oluşan ozonun biyolojik
önemini araştırmaktadırlar. Son yıllarda süperoksit ve hidrojen peroksit gibi reaktif
oksijen türevlerinin ikinci haberci olarak iş gördüğü ve hücresel fonksiyonların
düzenlenmesinde sinyal transdüksiyon mekanizmaları yolu ile etkili olduğu görüşü
gittikçe açıklığa kavuşmaktadır. Yoshikava ve ark. [27] 2000 yılında yayımladıkları
makalelerinde serbest radikal-sinyal transdüksiyon ilişkisinin aydınlatılmaya
başlanmasını, serbest radikal biyokimyasında rönesans olarak nitelemişlerdir.

2. Reaktif oksijen türleri ile yaşlanma arasında nasıl bir korelasyon vardır? Bu
korelasyonu nedenleriyle açıklayınız. (20 Puan).

II. Dünya Savaşı sırasında (1939-1945) iki atom bombasının (6 Ağustos 1945, Hiroşima
ve 9 Ağustos 1945, Nagasaki) patlamasının yol açtığı toplu ölümler ve hayatta kalanların
kısa yaşam süreleri, direkt olarak serbest radikal biyokimyasının doğumuna yol açmıştır
[16]. Serbest radikallerin toksik ajanlar olduğu düşüncesi ilk defa Rebecca Gerschman ve
ark. [17] tarafından 1954 yılında ortaya atılmıştır. Yaşlanmanın serbest radikal teorisi ise
Denham Harman tarafından 1956 yılında öne sürülmüştür (Şekil 3) [17]. Denham
Harman öne sürdüğü bu teori kapsamında serbest radikalleri Pandora’nın “Felaketler
kutusuna” benzeterek, biyolojik oksidasyonlar sonucu oluşan serbest radikallerin tesadüfi
ve birikimsel hücre hasarı oluşturarak, doku ve organ yaşlanmasına yol açtığını bildirmiş,
radikallerin büyük çaplı hücresel hasar, mutagenez, kanser ve yaşlanmanın dejeneratif
sürecinden sorumlu olabileceği görüşünü öne sürmüştür (Şekil 4). 1972 yılında Harman
[19], serbest radikal teorisinin özgün bir devamı olarak, yaşlanmanın mitokondrial
teorisini açıklamıştır. Harman bu teorisinde hücredeki kusurlu mitokondrilerin artışının
yaşlanmaya yol açan esas etken olduğu görüşünü savunmuştur. Mitokondriyal solunum
zincirinin, hücredeki oksijen radikallerinin esas kaynağı olduğu ve tüketilen oksijenin
yaklaşık % 1-4’lük kısmının serbest radikallere dönüştüğü ise ancak 1988 yılında kesinlik
kazanmıştır. e, sağlıklı bireylerin fibroblast kültürlerinde yaşlanmanın etkisiyle protein
karbonil düzeylerinin arttığını bildirmişlerdir. Stadtman ve ark. [43] 1988 yılında protein
oksidasyonunun çeşitli hastalıkların gelişiminde ve yaşlanma sürecinde önemli olduğu
görüşünü öne sürmüşlerdir. Aynı araştırmacılar protein karbonil düzeylerinin sıçan
karaciğeri, insan dermal fibroblastları ve lensinde yaşlanmayla arttığını ayrıca Werner
sendromunda ve progeria hastalarının fibroblastlarında da artış gösterdiğini saptamışlardır
[44]. Günümüzde Western Blot tekniğinin kullanılmasıyla, spesifik proteinlerin
oksidasyonunun gösterilebilmesi mümkün olmuştur. Richter ve ark. [47], oxo8dG’yi
sıçan karaciğer mitokondri DNA’sında (mtDNA) saptamışlar ve mtDNA’da meydana
gelen oksidatif hasarın düzeyinin nükleus DNA’ sına (nDNA) göre 16 kat daha yüksek
olduğunu bildirmişlerdir. Dizdaroğlu ve Gajewski’nin gaz kromatografisi/kütle
spektroskopisi (GC/MS) tekniğini bu alanda kullanıma sokması ile, genom’daki DNA
bazlarının oksidasyonlarını aydınlatmada çok önemli bir ilerleme sağlanmıştır [48]. 1990
yılında Bruce Ames’in Kaliforniya’ daki laboratuarı, yaşlanmanın DNA oksidasyonu
üzerine olan etkisiyle ilgili ilk verileri yayımlamıştır [49]. Araştırmacılar bu
çalışmalarında 2 –24 ay arası gruplardaki erkek sıçanların karaciğer, böbrek ve
barsaklarından izole edilen nDNA’ sında oxo8dG düzeyinin yaşlanma ile yaklaşık iki kat
arttığını gözlemlemişlerdir. 1993’de Ames ve ark. [50] erkek sıçanların karaciğerlerinden
izole ettikleri mtDNA’ daki oxo8dG düzeylerinin yaşlanmayla iki veya üç kat arttığını
bildirerek, bu alandaki çalışmalara diğer önemli bir katkıda bulunmuşlardır.

3. Reaktif oksijen türleri ile Alzheimer hastalığı arasında nasıl bir ilişki vardır? (20
Puan).

4. Radikal ölçüm yöntemlerini yazarak, içlerinden birisini çalışma mantığıyla birlikte


açıklayınız. (20 Puan).
5. Biyolojik ve kimyasal antioksidan aktivite ölçümlerine birer tane örnek vererek,
çalışma mantıklarını açıklayınız. (20 Puan).
9. Biyolojik Sistemlerde Serbest Radikallerin Tespit Yöntemleri Serbest radikallerin farklı
konsantrasyonlarda biyolojik sistemlerde farklı roller üstlendiği göz önünde
bulundurulduğunda bunların tespiti ve seviyelerinin güvenilir bir şekilde ölçülmesi son derece
önemlidir. Kararsız ve kısa ömürlü olmaları, yüksek reaktivite sahip olmaları ve endojen
antioksidanların varlığı nedeniyle de özellikle biyolojik sistemde serbest radikallerin tespiti
zordur. Hem biyolojik hem de biyolojik olmayan ortamlarda serbest radikallerin ve bunların
reaktif ara ürünlerinin ölçümü ve lokalizasyonun tespiti için farklı yöntemler uygulanmaktadır
(Prasad, Pospíšil, & Tada, 2019).
Bileşiklerin antioksidan özelliklerini belirlemede çeşitli analitik yöntemler uygulanır. Bu
yöntemlerde kimyasal prensipler geçerli olup bir antioksidan, seçilen bir ölçme yöntemi ile
yüksek antioksidan aktivite gösterirken aynı antioksidan diğer bir yöntemle daha düşük bir
aktivite gösterebilir. Bu nedenle sentetik veya doğal antioksidanların antioksidan
kapasitelerinin tespitinde ve karşılaştırmalarda en az iki yöntem kullanılarak çalışılmalıdır.

Cuprac dolaylı renk kullanıldığı için.

You might also like