Professional Documents
Culture Documents
Eği̇ti̇m Tari̇hi̇ Ders Notlari
Eği̇ti̇m Tari̇hi̇ Ders Notlari
EĞİTİM TARİHİ
Yazarlar
Prof.Dr. Mustafa GÜNDÜZ (Ünite 1, 4)
Doç.Dr. Arzu Meryem DEMİRKIRAN (Ünite 2)
Prof.Dr. Ali YILMAZ (Ünite 3)
Prof.Dr. Mustafa ERGÜN (Ünite 5, 7)
Prof.Dr. Cemil ÖZTÜRK (Ünite 6, 8)
Editör
Prof.Dr. Mehmet ŞİŞMAN
İçindekiler
Eski Çağ’da Eğitim....................................................................2
Eski Çağ’da Eğitim......................................................................................................2
ESKİ ÇAĞLARDA EĞİTİM......................................................................................3
Sümer, Babil, Akad ve Asur Medeniyetlerinde Eğitim...............................................4
Eski Mısır’da Eğitim....................................................................................................6
Eski İran’da Eğitim......................................................................................................8
Fenikelilerde Eğitim....................................................................................................8
İbranilerde (İsrail Oğulları) Eğitim..............................................................................9
Eski Türklerde (Hunlar) Eğitim (MÖ 1000-MS 450).................................................9
Anadolu Medeniyetlerinde Eğitim.............................................................................11
Eski Çağ’da Çin’de Eğitim........................................................................................12
Eski Çağ’da Hindistan’da Eğitim..............................................................................14
Antik Yunan’da Eğitim..............................................................................................15
Antik Yunan’da Sofistler ve Protagoras....................................................................17
Sokrates [MÖ 470-399] ve Eğitim Görüşleri............................................................18
Platon (Eflatun), [MÖ 427-347] ve Eğitim Görüşleri...............................................19
Aristo [MÖ 384-322] ve Eğitim Görüşleri................................................................20
Helenistik Dönem’de Eğitim (MÖ 323-MS 30)........................................................21
Antik Hristiyanlık Dönemi’nde Eğitim.....................................................................22
İlk Çağ Roma Dönemi’nde Eğitim............................................................................23
Özet......................................................................................................................... ...25
Önsöz
Öğretmenlik eğitimi programının önemli bileşenlerinden biri olan eğitim tarihi, içe-
rik ve yöntem olarak eğitim ve tarih disiplinlerinden yararlanarak insanın yeryüzündeki
macerasıyla birlikte başlayan eğitim, öğretim ve öğrenmenin tarihsel gelişimini konu alan
bir disiplindir. Eğitim tarihi, yazının icadından önceki çağlarda mağara/kaya resimlerine
yansıyan toplayıcı insanlara ait basit eğitim yaşantılarından modern ve post-modern dö-
nemlerdeki karmaşık eğitim hareketlerine kadar çok geniş bir konu alanına sahiptir. Eği-
tim tarihi, çağlar içinde gelişen eğitim felsefeleri, eğitim teorileri, eğitim sistemleri, eğitim
kurumları, öğrenme ve öğretme süreçleri gibi konular üzerinde odaklanır.
Bir öğretim programı olarak eğitim tarihi, öğretmenlik için olduğu kadar tarih ala-
nında eğitim görenler ve insanlık tarihine ilgi duyanlar için de önemlidir. Çünkü eğitim
tarihi, çağdaş eğitim bilimlerinin tarihsel izdüşümlerini, yani köklerini ortaya koyar. Bunu
yaparken de eğitimi, sosyal, kültürel ve politik bağlamından koparmaksızın tarihsel süreç
içindeki oluşum koşulları ve sonraki zamanlara etkileri açısından ele alır; özellikle yakın
çağlarda meydana gelen eğitim hareketlerinin bugüne etkileri üzerinde durur. Bu özelliği
dolayısıyla eğitim tarihi, yalnız geçmişteki eğitim olaylarını kavramamıza değil, geleceği
de doğru okumamıza katkıda bulunur.
Sosyal bir bilim olarak eğitim tarihi, disiplinler arası çalışmayı gerektirir. Zira geç-
mişteki eğitim süreçlerini, program ve yönetim boyutları yönünden olduğu kadar felsefî,
sosyolojik, ekonomik, politik boyutlarını göz ardı ederek anlamak ve açıklamak müm-
kün değildir. Dahası bir eğitim sistemi veya süreci hakkında doğru bir değerlendirmede
bulunabilmek için karşılaştırmalı eğitim yöntemlerini kullanarak söz konusu sistem ve
süreçleri, farklı zaman ve coğrafyalarda gelişen türdeşleriyle karşılaştırmalıdır. Bunlara
ilişkin bilgi, beceri ve tutumları kazandırmadaki kritik rolü dolayısıyla eğitim tarihi dersi,
19. yüzyıldan beri öğretmen eğitimi programlarında da yer almaktadır.
Türkiye’de Tanzimat’tan itibaren eğitim tarihi, öğretmenlik meslek bilgisi dersle-
ri kategorisinde bağımsız bir ders veya ilgili bir dersin içinde konu olarak yer almıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında pedagoji tarihi, sonraki dönemlerde eğitim tarihi adlarıyla
zorunlu ve/veya seçmeli ders olarak verilen bu ders, 1998 yılında eğitim fakülteleri prog-
ramlarından kaldırılmıştır. Daha sonra 2007 yılında programlara konan Türk eğitim tari-
hi dersi de önemli, fakat bugünkü Türk eğitim sisteminin tarihî temellerini anlamak için
dahi yeterli değildir. Çünkü modernleşme sürecinde iki yüzyıldan beri Türkiye’deki eğitim
hareketlerini az ya da çok şekillendiren Batı eğitimini dahi içermemektedir. Aynı şekil-
de geçmiş çağlarda Türk devlet ve topluluklarının etkileşimde bulunduğu Çin, Hindis-
tan, Rusya ve Orta Doğu gibi coğrafyalarda gelişen eğitim hareketleri de adı geçen dersin
kapsamı dışında kalmaktadır. Bu nedenle, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi
öğretim programları arasında eğitim tarihi dersine yer verilmesi, olumlu bir gelişmedir.
Önsöz ix
Bu kitap sekiz üniteden oluşmaktadır. 1. Ünite’de Eskiçağda Eğitim başlığı altında in-
sanlığın bilinen ilk eğitim yaşantıları ve Eskiçağ medeniyetlerinde eğitimin durumu ele
alınmıştır. Akdeniz kıyıları ve/veya çevresinde gelişen, birbirlerinden az ya da çok etkile-
nen Anadolu, Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinin yanı sıra diğerlerin-
den görece bağımsız olarak yükselen Orta Asya, Hindistan, Çin ve Orta Amerika mede-
niyetlerinde eğitim farklı yönleriyle betimlenmiştir. Burada özellikle Batı medeniyetinin
doğuşuna zemin hazırlayan felsefi birikime vurgu yapılmıştır.
Kitapta Ortaçağda eğitim, üç ünitede incelenmiştir. Bu bölümlemede kronolojik sıra,
coğrafî dağılım ile insanlığın bugünkü eğitim birikimine katkı durumu belirleyici olmuş-
tur. Ayrıca dünyadaki bütün benzerleri gibi kitapta esas hedef kitlenin mensup olduğu
kültür dairesini şekillendiren zaman ve mekâna mercek tutulmuştur. Bu yaklaşımdan ha-
reketle 2. Ünite’de Ortaçağda Avrupa, Asya ve Amerika’da Eğitim, 3. Ünite’de Ortaçağ’da
İslâm/Türk Devlet ve Toplumlarında Eğitim, 4. Ünite’de ise Osmanlı Klasik Dönemi’nde Eği-
tim konuları ele alınmıştır. Burada bin yıldır Türkiye eğitim tarihini biçimlendiren İslâm
ve modernite öncesi Hıristiyan coğrafyalarında eğitim alanında meydana gelen gelişmeler
üzerinde odaklanılmıştır. İslam/Türk devlet ve topluluklarında ve özellikle Osmanlı klasik
dönemi eğitim düşüncesi, eğitimcileri ve kurumları ortaya konmuştur. Osmanlı klasik
döneminde eğitim incelenirken çağlara göre kronolojik bir sınıflama yapılmayarak, konu
bütünlüğü esas alınmıştır.
Kitabın son dört ünitesinde günümüz eğitim sistemlerinin doğuşu ve gelişimi anlatıl-
mıştır. 5. Ünite’de Dünyada Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi başlığı altında, modern
eğitimin ortaya çıkışını hazırlayan felsefî, siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel gelişmelerle
modern eğitim akımları ve uygulamaları betimlenmiştir. 6. Ünite’de Yakınçağ’da Osman-
lı ve Diğer İslâm Devlet ve Toplumlarında Eğitim başlığı altında, 18. yüzyıldan itibaren
Osmanlı İmparatorluğu ve onun sınırları dışında kalan İslâm/Türk coğrafyasında mo-
dern eğitimin doğuşu ve gelişimi irdelenmiştir. Burada Türkiye, İran ve Mısır’daki eği-
tim hareketlerinin, benzerlik ve farklılıklarına değinilerek özellikle bu ülkelerin 20. yüz-
yıldaki siyasî, sosyal ve kültürel yapılarının oluşumlarındaki rollerine vurgu yapılmıştır.
7. Ünite’de Dünya’da Çağdaş Eğitim Hareketleri, 8. Ünite’de ise Türkiye Cumhuriyeti’nde
Eğitim konuları ele alınmıştır. Bu son iki ünite, okuyuculara bugünkü eğitim konularına
tarihsel derinlik ve evrensel genişlikte bakmalarını sağlayacak bilgiler sunmaktadır.
Kitabın yazarlarıyla birlikte yazım, dizgi ve basımı sırasında emeği geçen herkese te-
şekkür eder, okuyuculara yararlı olmasını dileriz.
Editör
Prof.Dr. Mehmet ŞİŞMAN
1
EĞİTİM TARİHİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
İnsanlık tarihinin başlangıcında eğitime duyulan ihtiyacı ve eğitimin gelişimini
ifade edebilecek,
Eski Çağ (İlk Çağ) olarak bilinen tarih dilimindeki medeniyetlerde ve topluluk-
larda eğitim ve eğitimciler hakkında bilgiler edinebilecek,
Eski Çağ medeniyetlerinin eğitim kurumları, eğitimcileri, eğitim metotları, te-
mel eğitim kavramları ve ritüelleri hakkında bilgiler edinip, açıklayabilecek,
Orta Çağ, Yeni Çağ ve bugünün eğitim kurum ve kavramlarının İlk Çağ köken-
leri, benzeyen ve farklılaşan yönleri ile insanlığın tarihsel sürekliliği hakkında
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Dünyanın İlk Okulları, • Uzak Doğu Medeniyetlerinde
• Dünya’da İlk Eğitimciler, Eğitim (Hint, Çin ve Japonya),
• Eski Çağ’da Eğitim, • Mezopotamya’da Eğitim
• Anadolu Medeniyetlerinde (Mısır, İran, Asur, Babil,
Eğitim, İsrail ve İbraniler),
• Eski Türklerde Eğitim, • Eski Yunan ve Sparta’da Eğitim,
• Romalılar ve Eğitim.
İçindekiler
Bugünkü anlamda eğitimin bir kamu hizmeti hâline gelmesi, toplumdaki bütün
bireyleri ve aileleri ilgilendirmesi, devlet okullarının açılması ve eğitimin hemen
herkes için bir ihtiyaç hâline gelmesi büyük ölçüde 18. yüzyıl sonrasında meydana
gelmiştir. Bu icadın adı “modern eğitim”dir. Bu dönemde son derece köklü ve yaygın
toplumsal, siyasi, teknolojik, ekonomik ve kültürel değişimler meydana gelmiştir.
Bu değişimler sonrasında bugünün kamu/özel okulları (modern eğitim) meydana
gelmiş, eğitim farklı toplum kesimlerine en azından ilköğretim düzeyinde zorunlu
ve ücretsiz hâle getirilmiştir. Aynı zamanda bu eğitim devletin sıkı denetim ve gö-
zetiminde belli bir program çerçevesinde uygulanmaya başlanmış ve büyük ölçüde
laik bir içerikle donatılmıştır. Bu ünitede söz konusu olan Eski Çağ’da “örgün eği-
tim”, çok geniş toplum kesimleri için değil, dar bir seçkin zümreye hizmet vermiştir.
Babil ve Asurların son dönemlerinde kadın ve çocuk eğitimine yönelik bir de-
ğişim ve çöküntü meydana gelmiştir. Çocukların eğitiminde bir düzen kalmamış-
tır. Bu dönemde okullarda daha çok dinî musiki ön plana çıkmıştır. Yakın bölge-
deki diğer pek çok kültür ve medeniyet bunlardan etkilenmiştir.
Dünya eğitim tarihinde Sümerlerin yeri ve önemi hakkında neler söylenebilir? Sü-
1 mer okul sistemi ile bugünün eğitimi ve okul sistemi arasında ne tür benzerlikler
vardır?
Fenikelilerde Eğitim
Fenikelilerin geliştirdikleri Mezopotamya bölgesinin bir diğer Antik Çağ medeniyeti Fenikelilerdir. MÖ
alfabe bugünkü Latin 1200’lerden yine MÖ 700’lü yılların başına kadar Lübnan, Adana ve Filistin
alfabesinin kökeni sayılır.
arasındaki bölgelerde yaşamışlardır. Akdeniz’e kıyı bölgelerde yaşadıkları için
özellikle denizcilik alanında gelişme göstermişlerdir. Babil, Asur ya da Mısır’dan
öğrendikleri yazıyı daha da geliştirmişler ve deniz yoluyla başka kültürlere yay-
mışlardır. Fenikelilerin geliştirdikleri 22 harflik alfabe, önce Yunan’a sonra İtalya
ve derken bütün Avrupa’ya geçmiştir.
Fenikeliler astronomi ve camcılık mesleğinde ileriydiler. Maden ve maden işçi-
liği yanında boya işiyle de ilgilenmişlerdir. Özellikle taş, mermer ve diğer mimari
işlerde hünerlerini geliştirmişlerdir. Fenike’de mimari, ticaret ve sanatın gelişme-
sine karşın eğitim kurumlarının gelişmediği söylenmiştir. Ancak din adamları ve
saray seçkinleri dar çerçevede çocuklarını yetiştirmek için eğitime önem vermiştir.
1. Ünite - Eski Çağ’da Eğitim 9
Eski Mısır, İran ve Fenikelilerin dünya eğitim tarihine en önemli katkıları nelerdir?
Bu kültürlerin temel eğitim anlayışları hakkında neler söylenebilir? 2
Hunlar, demir, bakır, gümüş, Hun Türklerinin yazı kullandıklarına dair bilgiler vardır. İlk kullandıkları yazı
altın gibi madenleri hayatın hiyeroglif cinsindendi ve resimle ifade ediliyordu. Aradan yüzyıllar geçtikten son-
farklı alanlarında ve değişik
biçimlerde kullanmışlar ve ra yazıda gelişmeler oldu. Saka, Uygur ve Göktürklerdeki gelişkin dil, edebiyat ve
böylece özgün sanat eserleri kültür kurumlarının kökenleri Hunlara dayanır. Hunlar, demir, bakır, altın gibi
meydana getirmişlerdir.
Bu sanata “step sanatı” madenleri hayatın birçok alanında kullanmışlardır. Buradan hareketle el sanatları
denilmiştir. ve zanaatta gelişmeler olmuş, güzel eserler meydana getirmişlerdir. Bunlara “step
sanatı” denmiştir.
Hunlar tek Tanrı inancına sahipti. Ancak devletin dini ile halkın dininin ayrı
olduğu söylenmiştir. Onlarda “halk dini” daha ziyade hastalık, fal, sihirbazlık gibi
insanların günlük ihtiyaçlarına cevap veren ve onları manevi bakımdan tatmin
eden prensiplerdi. Bu dinin adı Şamanizm’dir. “Devlet dini” ise, devletin varlık
sebebini izah eden ve hükümdarın iradesine meşruiyet kazandıran bir inanış sis-
temiydi.
1. Ünite - Eski Çağ’da Eğitim 11
Halk dilinde halkla karşı karşıya olan ve Tanrı ile ilişki kurduğunu iddia eden
tek aracı Şaman’dı. Devlet dininde ise başrahip, hükümdarın bizzat kendisiydi.
Eski Türklerin yaşam biçimleri ve eğitim anlayışları arasında ne tür bir ilişkiden söz
edilebilir? 3
ailesine tam bağlı olarak yetişebilmesi için, eğitmene yetkiler verilirdi. Eğitim,
belli bir seremoniyle başlar ve çocukların soru sormasına önem verilirdi.
Eski çağlarda Çin’de çocukların nasıl eğitileceğine dair kitaplar yazılmıştır.
Öyle ki bu kitapların dünyanın ilk pedagojik kitaplarından olduğu kabul edilir.
Örneğin MÖ 2200 dolaylarında yazılan Şoking adlı çocuk eğitimi kitabında ülke-
de hizmet eden bir eğitim bakanlığından bile bahsedilmiştir. Söz konusu bakan-
lığın görevleri sayılmış ve bunlar arasında; baba ile çocuk arasındaki ilişkiye, kral
ve toplum ilişkisine, hak ve adalete, kadınlara ve anne babaya hürmete, büyük ve
küçük arasındaki saygıya, dostlar arası iletişime vb. konulara dikkat çekilmiştir.
Antik Çağ Çin okullarında öncelikle yazı öğretilirdi. Son derece zor olan Çin
alfabesini öğrenmek için okulda uzun yıllar geçirmek gerekiyordu. Yazının yanın-
da matematik, konuşma ve hitabet eğitimi de verilen derslerdendir. Müzik, şarkı
ve danslı oyunlarla süsleme, porselen ve çini sanatlarına dair mesleki ve teknik
beceriler de eğitimin temel konuları arasında yer almıştır. Ancak bunlar arasında
en çok üzerinde durulan ahlak dersiydi.
Erken yaşlarda okullara gitmeye başlayan Çinli çocuklar on üç yaşına geldikle-
rinde musiki öğrenmeye başlarlar, iki sene sonra da dans öğrenirlerdi. Yirmi yaşı-
na gelen gençler, şapka giyme hakkını elde ederler, önemli toplantılara katılabilir-
lerdi. Otuz yaşına geldiklerinde evlenirler, bir işe girerler ve devlette memurluğa
kabul edilirlerdi. Kırk yaşından sonra devlette önemli mevkilere getirilebilirlerdi.
Elli yaş sonrasında ise büyük devlet adamı olunabilirdi.
Antik Dönem Çin’de, cemaat okulları,
Resim 1.5
kanton okulları, büyük kasaba okulları ve
büyük şehir okulları olmak üzere fark- Konfüçyüs’e ait
temsilî resimden
lı türde okullar bulunurdu. Bu okulların hareketle yapılmış
hizmet alanları ve nüfuzları, öğretim ilke bir heykel.
ve yöntemleri birbirinden farklıydı. Şehir
okulları yüksekokul olarak görülür ve en
ileri düzeyde eğitim burada verilirdi.
Birçok aile çocuğunu küçük yaşlardan
itibaren resmî ve yaygın olmayan halk
okullarına göndermiştir. Burada çocuk
basit düzeyde okuma yazma öğrenir, bazı
meslekleri edinirdi. Çin halk okulları
büyük ölçüde Lao-tse ve Konfüçyüs fel-
sefesinin etkisinde eğitim yapardı. Onla-
rın dinî ve felsefi öğretileri okullara ana
karakterini vermiştir. Dolayısıyla Çinli
çocukların ahlak anlayışları bu öğreti-
ler doğrultusunda şekillenmiştir. Eğitim,
kültür, sanat ve bilim dünyasını köklü bi-
çimde etkileyen kişilerin başında Lao-tse gelir. MÖ 604 yılında doğan bu meşhur
dinî ve felsefi kişilik, Çin medeniyetinin saygıdeğer atalarından biridir. Sarayda
kütüphaneci olarak yetişmesi, onun büyük bir din ve kültür adamı olmasını sağ-
lamıştır.
Yaklaşık olarak Lao ile aynı dönemlerde yaşayan Çin’in din ve kültür büyükle-
rinden biri de Konfüçyüs’tür. MÖ 551 yılında doğan Konfüçyüs’ün dinî ve felsefi
öğretileri, çağlar boyu sadece Çin’i değil, dünyanın diğer bölgelerini de etkilemiş-
tir. Onun öğretileri, diğer büyük din önderlerinde olduğu gibi, insanlığın kadim
14 Eğitim Tarihi
Eski Çin ve Hint medeniyetlerinde toplumsal yapı, coğrafya ve eğitim arasında nasıl
bir ilişki vardır? Bu medeniyetlerin eğitim tarihi içindeki yeri ve önemi hakkında 4
neler söylenebilir?
Örneğin, eğitim almayı herkes için önemseyen Yunan Devletleri, “herkes” kav-
ramını yalnızca “hür insanlar” için kullanmışlardır. Örneğin Sokrat bile yalnızca
erkeklere ders vermenin gerekli olduğunu düşünüyordu. Aristo da yalnızca hür/
asil insanlara eğitim vermenin gerekliliğine inanmıştı.
Antik Yunan’da “kalokagathie” Antik Yunan’da eğitimin temel amacı, “bedenin ve ruhun güzel ve uyumlu bir
hem temiz hem de güzel bir tarzda geliştirilmesidir.” Toplumun devamı için yeni nesillerin güzel bir vücuda,
ruh ve ahlak birlikteliğini
ifade eder. gelişmiş bir zihnî yapıya, hem güzel hem de temiz bir ruh ve ahlaka (kalokagathie)
Bunun sağlanabilmesi için sahip olması amaç edinilmiştir. Böylece vücudun disiplin altına alınması, ruhun
jimnastik ve müzik eğitimine
çok önem verilirdi. ise neşeli ve cesur duruma sokularak çevik bir savaşçı yetiştirmek istenmiştir. Bu
eğitim, temelde iki unsuru içerir: Jimnastik eğitimi ve müzik eğitimi.
Aile eğitiminin önemli görüldüğü Antik Yunan’da devletin yanında iste-
yen kişiler de okul açabiliyordu. Çocuğunu okula göndermek için aileler birçok
fedakârlığa katlanırlardı. Okuma ve yazma herkesin tabii bir ödeviydi. Bu sebeple
okullar hemen her yere yayılmıştır. Okullarda dil bilgisi öğretmenlerinin yanında
müzik ve beden eğitimi öğretmenleri de vardı.
Antik Yunan’da öğretmenlik kolay kazanç kapılarından biriydi. Çok değerli ve iti-
barı yüksek bir meslek değildi. Hak eden ve etmeyen birçok kişi öğretmen olabiliyor-
du. Öğretmenlik, çok para kazandıran bir meslek değildi. Hele aristokratların gözünde
öğretmenler hizmetçiler gibiydi. Onun için asil ailelere mensup olanlar öğretmenliği
istemezlerdi. Bilhassa ilkokul öğretmenlerinin ekonomik ve sosyal durumları çok iyi
değildi. En fakir öğretmenler sokaklarda herhangi bir köşe başında ders verebilirdi.
Para durumu iyileştikçe okulun yapı ve araç-gereç durumu da iyileşirdi.
Zengin aileler çocukları için “eğitici, mürebbiye ya da bakıcı” anlamına gelen
“pedagog” tutarlardı. Pedagog, çocuğun davranış ve zihinsel bakımdan gelişmesi
için her zaman görevi başında olurdu. Güzel havalarda çocukları şehre çıkarır, kır-
larda gezdirir, eğlendirirdi. Çocukların iyi alışkanlıklar edinmesini sağlar ve onları
ahlakını bozacak şeylerden korurdu. Pedagoglar, genelde esirlerden temin edildiği
için, çocuklar onlara kötü davranabilirdi. Anne baba da her zaman çocuğunu haklı
görürdü. Çocuk, okul çağına gelince, pedagogun görevi biter, okula gönderilirdi.
Resim 1.7
Rafael’in meşhur
“Atina Okulu”
tablosu.
Antik Yunan’dan
modern döneme
kadar dünya kültür,
eğitim ve bilim
tarihinin öncüleri
aynı mekânda
toplanmış. Ortada
solda Aristo “yere”,
orta solda Platon
ise yukarıya
“idea”lar dünyasına
dikkat çekiyor.
Tabloya giren tek
Müslüman, Batı
rasyonalizminin
öncüsü Endülüslü
İbn-i Rüşd.
Çocuklar erken vakitte okula giderler, önce okuma yazma öğrenirler, daha son-
ra da müzik ve dans konularında eğitim alırlardı. Okulda sıkı bir disiplin vardı ve
1. Ünite - Eski Çağ’da Eğitim 17
fiziksel cezadan kaçınılmazdı. Jimnastik ve müziğe çok önem verilirdi. Jimnastik Pedagog: Eğitici mürebbiye,
bakıcı anlamlarına gelir.
yapmak, vücudu sıkılaştırmak, güçlendirmek ve disipline etmek yanında yeni ne-
silleri cesur, atılgan, savaşçı ve iradesine hâkim bir ruha da kavuşturuyordu. Bu
amaçla güreşler tertip edilir, yarışmalar düzenlenir, türlü oyunlar oynanır ve belli
zamanlarda yüksek katılımlı gösteriler yapılırdı.
Yunanlıların eğitim metotlarında yetişkinlerin gençleri sevmesi ve koruması
önemliydi. Güzelliğe değer veren Yunanlılarda vücutça güzel olan çocukları sev-
mek ve korumak önemli bir âdetti. Hatta Antik Yunan’ın ayrı bir kısmı olan Isparta
şehir devletinde fiziksel güzellik ve sağlamlık eğitimin en temel amacıydı. Öyle ki
vücutça bir kusuru olan, zayıf doğan çocuklar ormanda ölüme terkedilirdi. Atina
şehir devletinin eğitim bakımından Isparta’dan temel farkı, felsefeye, müziğe, bi-
lime, sanata ve diğer entelektüel/zihinsel aktivitelere daha fazla değer vermesidir.
Antik Yunan’da müziğe ruhun gıdası ve onun gerçek jimnastiği olarak bakıl-
mıştır. Onlara göre müzik, yalnız sesin ve kulağın değil, maneviyatın da jimnas-
tiğidir. Müziğin amacı, herhangi bir müzik aletini çalmak değildir. Müziğe böyle
bakmak onun değerini düşürür. Müzik, öncelikle ahlakın ve ruhun temizleyicisi-
dir. Ahenk ve nağme sayesinde tutkulara hâkim olunur. Müzik, bütün faziletlerin,
asaletin ve güzelliklerin anasıdır.
Antik Yunan eğitiminde müzik, jimnastik, dil ve edebiyattan başka matematik
ve tabiat bilimlerine de önem verilmiştir. Bunlar arasında felsefe öğretim ve eği-
timin en üstünü kabul edilirdi ve büyük bir itibarı vardı. Felsefe öğretiminin çok
farklı amaçları ve metotları vardı. Sokrat her türlü sınıftan ve yaştan insana eğitim
verirdi. Ona göre “kendini bilmeyi öğretmek” felsefenin temel amacıydı. Platon
kendi kurduğu Academia (Akademi) adlı okulda felsefe okuturdu. Bu okulun ka-
pısında “matematik bilmeyen giremez” yazıyordu. Aristo’nun ders verdiği Lyse- Platon (Eflatun)’un kurduğu
felsefe okulunun adı
um (Lise)’un kapısında ise tabiat bilimlerini bilmenin şart olduğu yazıyordu. Akademia, Aristo’nun kurduğu
Atina’da gelişen bilim, felsefe ve sanat sayesinde pek çok felsefi ekol, filozof, bi- okul ise Lyse (Lise)’dir.
lim adamı, mimar, müzisyen, teolog vb. kişi yetişti ve bunlar farklı eserler meyda-
na getirdiler. Bunlar arasında en önemlileri Sokrat, Platon (Eflatun), Aristo’dur.
Bunların hepsinden önce gelişen felsefi Sofist akımı vardır. Bu akımın önde gelen
temsilcisi de Protogaros’tur.
Sofistlerin ana ilkesi, “her şeyin ölçüsü insandır” prensibine dayanır. Buna
göre, herkes için geçerli bir hakikat yoktur. Tanrılara şüpheyle bakılır, insanın dış
âlemle iletişimi duyum ve algılardan ibarettir. Dünyada sabit gerçeklik yoktur.
Her şey her an değişmektedir. Bu felsefi bakış insanlarda günü yaşamayı, zevke
düşkünlüğü, hakka değil güce önem vermeyi meydana getirmiştir ki bu da insan-
lık tarihinin temel değerleriyle tutarlı değildir. Ancak bu amaçlara ulaşabilmek
için, sofistlerin eğitim dersleri ve yöntemleri hayli katkı verici olmuştur. Sofistler,
Trivium: Sofistlerin icat ettiği Avrupa ve dünya eğitim tarihinin çok yakın zamanlara kadar etkisi altında olacağı
Gramer, Retorik ve Diyalektik
derslerinin derin bir şekilde “yedi hür sanat/bilgi” olarak bilinen ders hiyerarşisinden ilk üçü olan “trivium”u
öğretildiği eğitim dönemine (gramer, retorik ve diyalektik) icat eden ekoldür.
denir.
Gramer: Bir dilin doğru ve etkili bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli teknik
bilgiler.
Retorik: Doğru, güzel, etkili, ikna edici tarzda konuşabilmenin yöntemleri.
Diyalektik: Bir konuyu karşılıklı konuşma ve tartışmada zihnî kıvraklık.
Sofistler, bu alanların dışında ahlak, hukuk, tabiat bilimleri, tarih, coğrafya
gibi alanlarda da öğretim yapıyorlardı. Çünkü etkili ve güzel konuşmak için başka
alanlardan da bilgiler bilmek gerekiyordu. Sofistler eğitimi parayla yapıyorlardı ve
kimin ne kadar parası varsa Sofistlerden o kadar bilgi alabiliyordu.
Antik Yunan Dönemi eğitiminin temel amacı nedir? Bu amaç için neler yapılmıştır?
5
Sokrates [MÖ 470-399] ve Eğitim Görüşleri
Sokrat, heykeltıraş bir baba ve ebe bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
Atina’da sofistlerin arasında yetişti. Ancak onların fikirlerini benimsemediği için,
kendi özgün fikir ve felsefesini geliştirdi. O, büyük ölçüde kendi kendini eğitmiş ve
yetiştirmiş bir filozoftur. Sokrat, Atina’da daha çok gençlere ders vermeye başladı.
Üstelik sofistler gibi parayla değil, ücretsiz hizmet ediyordu. Bunun yanında sadece
aristokrat ve soylu sınıfa değil, bütün halka, bilmek, öğrenmek isteyen, merak eden
herkese eğitim veriyor, felsefe öğretiyordu. Rastgeldiği hemen her yerde gençlerle
konuşuyor ve kendi metodunu uygulayarak etkin bir
Resim 1.8 öğretme sağlıyordu.
Sokrat’ın eğitim tarihi açısından en önemli özelliği,
Sokrates’a ait bir
büst kendine özgü bazı öğretme yöntemleri yanında, öğ-
rencilerine sonsuz bir sevgi beslemesi, gerçeğe karşı
fayda gözetmeyen bağlılığı; tavır, davranış ve kanaatle-
ri arasındaki samimiyet ve tutarlılığıdır. Kendine özgü
samimi ve hasbi yönleri olan Sokrat, temel kavramları
öğrencilerine anlatabilmek, hakikati ve onun bilgisini
kalıcı bir şekilde kazandırabilmek için kendine ait bir
metot geliştirmiştir. Bu metodun özelliği, önce insan-
ların sahip oldukları ya da bildiklerini sandıkları ama
gerçekte bilmedikleri temelsiz bilgileri yıkıp sonra da
hakikat bilgilerini onlara yine kendileri sayesinde öğ-
retmektir. Bu metot iki aşamadan oluşmaktadır:
1. İroni: Bir hakikati alaylı yollarla, bilmemezlik ve cahillik ayaklarına yatarak
karşısındakine hissettirme sanatıdır. Bu metodun tarihte bilinen en büyük ustala-
rından biri hatta ilki Sokrat’tır. Sokrat, öğrencisine bir şey öğretmek istediği zaman,
“bir şey biliyorum, o da hiçbir şey bilmediğimdir” ilkesini öncelikle hayata geçire-
1. Ünite - Eski Çağ’da Eğitim 19
rek, karşısındaki insanların tam olarak inanmadıkları, temelli olarak bilmedikle- Bir hakikati alaylı yollarla,
bilmemezlik yaparak karşıdaki
ri konuları ortaya koymaya çalışırdı. Bu metoda göre Sokrat, bir tartışma ya da kişiye göstermeye İroni denir.
meselenin anlatılması, açıklanması sırasında, hiç bir şey bilmez gibi görünür ve Eğitim tarihinde bu sanatın
görünüşe bakılırsa karşısında konuştuğu adamın kendisine bir şeyler öğretmesini öncü ismi Sokrat’tır.
ister gibi bir durum takınırdı. Bu suretle bir şey bildiğini sanan adam, kendisi- Doğurtmaca (maeutik)
ne sorulan sorular, cevaplardan ortaya çıkan ilginç ve beklenmedik sonuçlar ve insanların dış dünyalarındaki
hakikati farklı yollarla ortaya
çıkarılan fikirlerin çelişkileri, zayıflığı, yetersizliği ya da çürüklüğünü görür ve koymaları, anlamalarıdır.
böylece aslında anlatmaya çalıştığı meseleyi bilmediğini kabul etmek zorunda ka-
lırdı. Böylece herhangi bir gerçeği ortaya koymak isteyen kişi, hükümlerinde acele
etmemesi gerektiğini öğrenirdi.
2. Doğurtmaca (Maeutik Metot): Sokrat annesinin ebe olmasından hare-
ketle, öğretim sanatını bu meslekle ilişkilendirmiştir. Ebe nasıl annelerin kar-
nındaki çocukları belli metot ve hareketlerle çıkartıyorsa, Sokrat da insanların
ruhlarındaki gerçeklikleri kendi metoduyla meydana çıkarmıştır. Böylece, in-
sanlara erdemleri dıştan vermek değil, kişilerin kendi kendine bulma yetene-
ği aktif hâle getirilirdi. Öğrencilere farklı sorular sorarak, karşılıklı konuşarak
(diyalog) çeşitli konularda aslında sadece kulaktan duyma, temelsiz, yarım bil-
gilere sahip olduklarını itiraf ettirirdi. Ona göre insan, bir defa kendi kendine
sorular sorarak hakikati aramaya başlarsa artık bundan sonra sürekli bu yolda
devam ederdi.
Sokrat’ın metodu hayli taraftar buldu ve özellikle aristokrat gençler arasın-
da yayıldı. Sokrat’ın amacı mutlak hakikatleri ve politik sorunları tartışarak bu
konularda doğru ve güvenilir bilgiler öğretmekti. Ancak bir süre sonra Yunan
Devleti’nin Peloponnez Savaşı’nda yenilmesinden sonra gençler, yenilginin sebe-
bini Atina demokrasisinde buldular ve hükûmete “aydınlar aristokrasisinin geti-
rilmesini” savundular. Atina bu eleştirilerden Sokrat’ı sorumlu tuttu, onu mahke-
meye verdi. Mahkeme, onu suçlu bularak idamına karar verdi.
İdeler dünyası metaforu, Bu özleri aslî imajlar, ideler olarak adlandırır ve ideler âleminin gerçek dünyayı ve
Platon’un en meşhur
açıklamalarından biridir. gerçek varlığı oluşturduğunu söyler. Görünen her şey, ancak sınırlı ve belirli bir
Ona göre “gerçek”, varlığa sahiptir. Bunlar, ancak gerçek âlemden, yani ideler âleminden pay aldığı
varlıkların ötesindeki “İdeler ölçüde var olur. Platon’a göre, ideler âleminin kuruluşu, kendi içerisinde belli bir
dünyası”ndan aldığı payın
miktarı kadardır. En yüksek düzen ve kademelenme gösterir. En yüksek ide, iyi’nin idesidir ve bu her şeyin
ide, iyi’nin idesidir. Bu herşeyin ölçüsüdür. Bu da Tanrı’dır. İnsanın temel amacı ve bütün gayreti, bu ideye erişe-
ölçüsüdür. Bu da Tanrı’dır.
bilmek olmalıdır.
Platon, toplumun mutlu bir şekilde yeniden organize olabilmesi için ideler
dünyasının eğitim yoluyla hayata geçirilmesi gerektiğini savunur. İçinde yaşadığı
Atina Devleti’nin adaletsiz bir hayat sürdüğüne hükmederek, buna karşı gelir ve
burada ideal devleti kurmanın esasları üzerinde durur. Ona göre, kurulacak ideal
devlet ancak “ya filozofların kral ya da kralların filozof olması” hâlinde mümkün
olabilir.
Toplumu idareciler, savaşçılar ve köylüler olarak sınıflandıran Platon, eğitimin
ilk iki sınıf için geçerli olduğunu savunur. Köylü sınıfının eğitime ihtiyacı yoktur.
Yeni bir nesil ve toplum meydana getirmek için, yeni doğan çocukların devlet
eliyle bir merkezde toplanmasını, orada anne ve babasından ayrı olarak büyütül-
mesini ister. Böylece yetişenler tam anlamıyla devlet için, devlet tarafından büyü-
tülmüş olacaktır. Kişilerin devlet çıkarlarına tam olarak bağlanması için böylesi
bir eğitim takip edilmelidir. Böylece tasada ve kıvançta tam bir ortaklık meydana
gelebilir. Devletin bu toplu eğitim sürecinde insanlara karakter eğitimi, beden eği-
timi, mesleki eğitim ve felsefi eğitim verilmelidir.
Karakter eğitimi: Küçük çocukların bakım evresinde, bakım ve yetiştirme
yurtlarında ortaklaşa sosyal hayatı sayesinde oluşur. İnsanlar arası iletişim, saygı
ve sevgi önemlidir. Çocuklar özel mülkiyet bilincinden mahrum edilirler.
Estetik Eğitim: Çocuklara güzellik ruhunun kazandırılmasıdır. İnce, zarif ve
medeni davranışlı insanların yetiştirilmesi amaçlanır. Bu amaçlara ulaşılabilmesi
için, edebiyat, şiir, müzik ve mimari gibi sanatlar kullanılır.
Beden Eğitimi: Erken yaşlardan itibaren bütün çocuklara verilir. Her yaş dö-
neminde seviyeye göre, farklı hareketler, sporlar ve yarışmalar yaptırılır. Beden
eğitimi, sağlıklı, güçlü, güzel görünüşlü, savaşçı ve atletik bir yapıya sahip nesiller
yetiştirmek için verilir.
Mesleki Eğitim: İdeal toplum ve devletin oluşabilmesi için, yeni nesillere ha-
yatlarını kazanabilecekleri, topluma faydalı olabilecekleri bir meslek öğretilmeli-
dir. İnsanların en iyi yapabileceği iş seçilmelidir.
Felsefi Eğitim: Felsefi eğitim, her türlü eğitim kademesinde ve çeşidinde bu-
lunur. Bilginin ve hakikatin yolu felsefe öğrenmekten geçer. Onun için Platon en
çok felsefi eğitimi önemli görmüştür.
Aristo, Platon’dan çok farklı bir felsefe ve eğitim düşüncesi geliştirdi. Bu gün
realist felsefenin kökeni olarak bilinen bu görüşe göre, Platon’un dediği gibi var-
lığın gerisinde “ideler dünyası” diye bir şey yoktur. Varlığın kendisi aynı zamanda
özüdür. Varlığı gerçek yapan yine kendisidir. Aristo bunlara “form” adını vermiş-
tir. Ona göre, şeylerin esasını teşkil eden “şekil” yani “form” dış biçim olarak de-
ğil, her şeyin özünde bulunanlar olarak kabul edilir. Bu “şekil”ler yani eşyanın Aristo’ya göre varlık,
kendisinin özüdür. Varlığı
özü, maddeye biçim verir ve aynı zamanda da canlılık kazandırır. Onun içindir ki oluşturan şekle “form”
buna “canlılık ilkesi” (entelechia) adı verilir. Aristo, dünyayı teolojik, dinî yön- denir. Form eşyaya canlılık
kazandırır. Buna entelechia
den değil, realist bir tutumla, maddenin kendisine bakarak açıklamak ve anlamak (canlılık ilkesi) denir.
eğilimindedir. Ona göre zihnimiz ideleri, şeylerin üstünde değil, şeylerin içinde
temaşa eder. Çünkü zihin de ideler gibi madde olmayan, ruhsal bir varlıktır.
Aristo, eğitimle ilgili görüşlerini Nikomakhos Ahlakı ve Politika adlı eserlerin- Nikomakhos Ahlakı ve Politika
de dile getirmiştir. Aristo da devleti mutlak bir varlık olarak kabul eder. Ona göre Aristo’nun eğitim ve toplumla
ilgili görüşlerini açıkladığı
eğitimin amacı; insanı içinde yer aldığı toplumun ya da devletin erdemli bir üyesi kitaptır.
hâline getirmektir. İnsan, ancak bu şekilde eğitilirse hem kendisi hem de toplum
mutlu olur. Böylesi bir eğitim, ancak akla bağlı yönlerle tutkulara bağlı yönlerin
senteziyle mümkündür.
O, eğitimi zihnî ve ahlaki erdemler olarak iki kısma ayırır. Zihnî erdemler,
bilgelik, güzel sanatlar ve pratik kavrayıştır. Ahlaki erdemler ise cesaret, ölçülü
olmak, cömertlik ve her şeyden önce hakseverlik durumlarıdır. Aristo’ya göre
erdemler, genel olarak sosyal hayatta bulunur. Nasıl ki bir bütünün kendi onun
parçalarından önce gelirse toplum da onu meydana getiren bireylerden önce ge-
lir. İnsan ancak toplumun ya da devletin bir üyesi olması durumunda iyi bir in-
san olabilir. Devletin, varlığını sürdürebilmesi için, kanunlara ve yasalara ihtiyacı
vardır. Bu kanun ve yasaların kişiler tarafından öğrenilebilmesi için de eğitime
mutlak ihtiyaç vardır. Devletin temel görevlerinden biri, yeni nesillere bu kanun
ve yasaları öğretmektir.
Aristo ferdiyetçi eğitime de önem verir. Ona göre insanların kabiliyetleri, öğ-
renme becerileri birbirinden hayli farklıdır. Sosyal beceriler ve mesleki öğrenim-
ler de cinslere ve sosyal farklılıklara göre değişebilir. Dolayısıyla toplumsal farklı-
lıklar, eğitimde de dikkate alınmalıdır. Bu yüzden Aristo’ya göre eğitim sadece hür
insanların ihtiyacıdır. Kölelerin eğitilmesine gerek yoktur. Hür insanlara ve ço-
cuklarına zihinsel eğitim için de şu entelektüel disiplinler öğretilmelidir: Müzik,
gramer ve retorik, grafik, aritmetik ve geometri, diyalektik, felsefe, politika, devlet
bilimleri ve ahlaki eğitim.
Antik Yunan’da Sofistler, Sokrat, Platon ve Aristo’nun eğitim görüşleri kısaca nasıl
özetlenebilir? Aralarındaki temel farklar nelerdir? 6
Özet
İnsanlık tarihinin başlangıcında eğitime duyulan Eski Çağ medeniyetlerinde ve toplumlarında temel
1 ihtiyacı ve eğitimin tarihsel gelişimini ifade ede- 2 eğitim ve eğitimciler hakkında bilgiler edinmek
bilmek Eski Çağ’ın eğitim bakımından önemli medeni-
İnsanın toplum içinde ve tabiatla bir arada yetlerinden biri Sümerlerdir. Sümer tabletlerin-
uyum içinde yaşayabilmesi için bazı bilgi ve de bu günün okul kurumuna benzer yapıların
davranışları öğrenmesi gerekir. Bu ihtiyaç, in- olduğu görülür. Bu okulda ödevden, disipline,
sanlık tarihinin başlangıcından itibaren vardır. öğretmenden, sınıf başkanına ve tatile varıncaya
Öğrenme, ailede başlayarak, toplum içinde ve kadar bu güne çok benzer bir faaliyet alanı var-
başka kurumlarda devam eder. İnsanın temel dır. Sümerler, Babil, Akad ve Asur medeniyet-
özelliklerinden biri, edindiği bilgi ve tecrübeleri lerini de etkilemiştir. Bu uygarlıklarda da daha
yeni nesillere aktarabilmesidir. Bu da öğrenme çok seçkin kesimin, saray ve din adamlarının
ve öğretme süreciyle gerçekleşir. İnformal eğitim, çocuklarını yetiştirmek için eğitim ortamları
insanlığın en eski zamanlarından beri devam et- vardır. Antik Mısır’da hemen her bakımdan ileri
mektedir. Eğitim ve öğretimde yaygın ve örgün düzeyde bir eğitim ve kültür faaliyeti gerçekleş-
eğitim kurumları vardır ve bunların tarihi en miştir. Mısır’da farklı türlerde yazı kullanılmış-
eski çağlara kadar gider. Eski Çağ’da okul, sade- tır. Çocuk eğitimine, anne babanın eğitimdeki
ce belli kesimlere (saray, din adamları ve seçkin rolüne değinilmiştir. Antik Çağ’da İran’da da ge-
zümreler) hitap eden bir kurumdu. İnsanlığın lişmiş bir eğitim faaliyetinden söz edilebilir. Bu-
tarih öncesi, Eski Çağ ya da Antik Çağ olarak rada kast benzeri bir yapı olup eğitim daha çok
adlandırılan zamanında “örgün eğitim” dar bir Zerdüşt inancı etkisinde biçimlenmiştir. İbrani-
toplumsal çevre içindi. ler, Tevrat etrafında bir eğitim sistemi oluştur-
Yazının bulunmasından MS 5. yüzyıla kadar muştur ve eğitim din adamları tarafından idare
olan dönem İlk Çağ’dır. Bu çağın farklı medeni- edilmiştir.
yetlerinde farklı eğitim faaliyetleri görülür. Tari-
hin kuşkusuz en önemli icatlarından biri yazıdır.
Yazıyı ilk defa Sümerler kullanmışlardır. Sümer
tabletlerinde dönemin eğitim, bilim, kültür ve
sanat hayatına ilişkin bilgiler vardır. Yazının bir
toplumda kullanılıyor olması, orada sınırlı da
olsa bir eğitim faaliyetinin gerçekleştiğini göste-
rir.
İlk Çağ’da eğitimle büyük ölçüde din adamları
ilgilenmiştir. Tapınaklara gelenlerin hesabının
yapılması, ortak değer dünyası oluşturma ve
toplumu yönetme amaçlarıyla eğitime önem
verilmiştir. Dinî metinlerin sadece din adam-
larınca okunup yorumlanıyor olması, eğitimin
onların tekelinde kalmasına sebep olmuştur.
Okuma-yazmanın ve dünyaya ilişkin bilgiler
öğrenmenin günlük hayatta çok işe yaramama-
sından dolayı, geniş halk kitleleri yakın zamana
kadar eğitime fazla ilgi duymamıştır.
26 Eğitim Tarihi
Eski Çağ’da Türk, Çin, Hint ve Anadolu mede- Antik Çağ’da Yunan, Helenistik Dönem ve
3 niyetlerinde eğitim faaliyetleri hakkında bilgiler 4 Roma’da eğitim ve eğitimciler hakkında bilgiler
edinmek öğrenmek
Eski Türkler, yaşadıkları coğrafyaya uygun in- Antik Dönem Yunan medeniyetinde yüksek bir
sanlar yetiştirebilmek için alp tipinde birey eğitim ve kültür meydana gelmiştir. MÖ 1000 yılla-
yetiştiren, kadını önemseyen, bozkır hayatına rından itibaren felsefe, sanat, astronomi ve mitoloji
dayanıklı toplum isteyen “step sanatı” adı veri- eğitimi gelişmiştir. Buradan, dünya eğitim, bilim ve
len bir eğitim takip etmişlerdir. Hititler, yazı ve kültür mirasına çok yakın zamanlara kadar katkı ve-
entelektüel kültür bakımından ileri düzey eğitim recek pek çok filozof, sanatçı ve entelektüel yetişmiş-
vermişler ve iki farklı yazı sistemi kullanmışlar- tir. Antik Yunan’da beden ve ruh bakımından temiz
dır. Urartular, daha çok sanat ve mimari sahalara bir ruh ve ahlaka sahip insanlar yetiştirmek, eğiti-
önem vermişlerdir. İonyalılar, ticaret ve ekono- min temel amacıdır. Burada fiziksel ve entelektüel
mik faaliyetleri ön plana alan eğitim takip etmiş- eğitime önem verilmiştir. Ancak Antik Yunan’da
lerdir. Frigler ve Lidyalıların da benzer faaliyetler eğitim sadece asil insanların bir ihtiyacı olarak gö-
yürüttükleri ve bu alanda dünya mirasına özgün rülmüştür. Kadınlar da eğitimden az yararlanmıştır.
katkılar sundukları bilinmektedir. Konfüçyüs Zengin aileler çocukları için “padagog” tutmuşlar-
felsefesi etkisinde disiplinli bir eğitim sistemi dır. Bu toplumda felsefe eğitimi en çok önemsenen
inşa edilen Çin’de farklı düzeylerde okullar var- konudur.
dır. Burada çok farklı sanat ve kültür faaliyetleri Antik Yunan’ın önemli filozoflarından biri Sofist
gelişmiştir. Hindistan’da ise önce Brahmanizm, Protagoras’tır. Çıkarcı ve günü kurtarıcı bir eğitim
sonra da Buda etkili olmuştur. Bu süreçte Kast ve felsefe takip etmiştir. Sokrat, Sofistlerin aksine
sistemi meydana gelmiş ve toplumsal yapıya uy- ücretsiz eğitim vermiştir. Kendine özgü ironi ve
gun eğitim ortamı oluşmuştur. Her sınıf, kendi doğurtmaca yöntemlerini kullanmıştır. Sokrat’ın
sınıf özelliklerini koruyucu ve güçlendirici bir öğrencisi Platon “ideler dünyası” kavramını ortaya
politika takip etmiştir. Çin ve Hint filozoflarının atmış ve gerçekliğin ideler dünyasında olduğunu,
öğretileri, dünyanın kadim dinlerinin söylemle- en üst ide’nin “iyi ide”si olduğunu, onun da Tanrı ol-
riyle paraleldir. duğunu söylemiştir. Ona göre insanın temel amacı,
önce kendini bilmek, sonra da Tanrısını tanımaktır.
Aristo ise gerçekliğin maddenin içinde olduğunu ve
farklı dünyalara yönelmeden, doğrudan tabiata yö-
nelmeyi önermiştir.
Yunan medeniyetinin zayıflamasının ardından, He-
lenistik Dönem’de Yunan eğitim ve kültür mirası ge-
liştirilmiş ve meşhur bilim ve sanat merkezleri oluş-
muştur. Bunların başında Atina, Roma, İskenderiye,
Tarsus, Bergama, Rodos gibi şehirler gelir. Yakın
zamana kadar dünya eğitim hiyerarşisinin temelini
oluşturan “yedi hür bilgi”(Gramer, Retorik, Diya-
lektik, Aritmetik, Geometri, Astronomi ve Müzik)
bu dönemde şekillenmiştir. Helenistik Dönem’in iki
önemli felsefe okulu Stoacılar ve Epikürcülerdir.
Helenistik Dönem sonrasında Antik Hristiyanlık
gelir. Bu dönemde Hristiyanlık resmî bir din olarak
tanınmış ve eğitim tamamıyla dinî bir içeriğe bürün-
müştür. Antik Roma Dönemi’nde dinî içerikli eğiti-
min temel amacı, “Roma vatandaşı” yetiştirmektir.
Bu çağda da dünya felsefe, bilim, sanat ve edebiyat
alanına büyük katkılar veren insanlar yetişmiştir.
2
EĞİTİM TARİHİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Orta Çağ’da kitlesel eğitimin -laik ya da ruhban- genel ilkelerini tartışabilecek,
Orta Çağ’da yüksek öğretimin özelliklerini açıklayabilecek,
Kast sisteminin Hindistan’daki eğitim sistemi üzerindeki etkilerini açıklayabi-
lecek,
Orta Çağ’da Türklerdeki eğitimin genel özelliklerini ifade edebilecek,
Aztek ve İnkalardaki eğitimin genel niteliklerini açıklayabilecek bilgi ve beceri-
lere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Orta Çağ • Skolastik Metod
• Üniversite • Vihara
• Ruhban Sınıfı • Mezo-amerika
• Seküler
İçindekiler
süreçlerden geçmemiştir. Hem Hristiyan Batı, hem Müslüman Doğu -diğer kıta-
lar hariç tutulacak olursa- birbirinden son derece farklı inanç, mezhep, akım ve
düşünce sistemleri içerisinde gelişme göstermiştir. Ekonomik, toplumsal, kültürel
veya politik değişimler sonucunda farklı süreçler ortaya çıkmıştır. Orta Çağ’ın
yalnızca dinî ve dünyevi otoritelerin gölgesi altında geçtiğini düşünmek, Avrupa
tarihi için dahi kapsayıcı bir açıklama olamaz. Söz gelimi toprağa bağlı geleneksel
kır yaşamları içerisindeki köylüler üzerinde mutlak bir denetimin olamayacağı
açıktır. Bu insanlar, mütemadiyen üretici bir faaliyet içerisinde bulunmak ve ba-
ğımsızlığının sınırlarını korumak için sürekli çaba harcamak zorunda kalmış-
lardır. Ayrıca 13. yüzyılın sonlarından itibaren, orta sınıfların evrensel amaçlar
peşinde koşan Kilise ile verdiği mücadele de anlamlıdır. Bu çatışmaların sonucu
olarak geliştirilen laik hukukun çatısı altında meşruiyet, seküler siyaset ve parla-
mento gibi modern dönemin en sık kullanılan kavramları yavaş yavaş belirginlik
kazanmıştır. Yine Orta Çağ’da ilim öğrenmek hevesiyle yollara düşen öğrencilere,
gittikleri yolun, içinde bulundukları zamanın karanlık, uğraşılarının boş oldu-
ğunu söylemek, herhâlde insanlık suçu olmalıdır. Kaldı ki bir dönem için tıpkı
Petrarch’ın yaptığı gibi “karanlık” sıfatını kullanmak, onu diğerleriyle karşılaştır-
mak, çağlar arasında derece, nitelik farkı anlamına gelmektedir ki bu bilimsel bir
yaklaşım değildir. Çünkü her çağ, kendini ortaya çıkaran şartların bir ürünüdür.
Tapınak Şovalyeleri’nin Piskopos okulları, Avrupa kıtasında hemen bütün piskoposluk bölgesinde
Şovalyeleri’nin terimsel
karşılığı: Haçlı Seferleri açılmıştır. Her ne kadar temel amacı “tapınak şövalyeleri[S3]” yetiştirmek olsa
sırasında Hugues de Payen da buna niyeti olmayan öğrenciler de kabul edilmiştir. Başlangıçta uyguladığı
isimli bir şövalye tarafından programları ve istihdam ettikleri laik öğretmenleri -pagan retorikçilerden dönme
sekiz şövalye ile birlikte
1119’da kurulmuştur. kimseler- dikkate alındığında öğrencilerin kayda değer kısmının kilise işlerinden
1099’da Kudüs şehrinin uzak kalma yolunu seçtikleri anlaşılmaktadır. Bölgenin yegâne sahibi olan pisko-
alınmasıyla kendilerini şehrin
muhafızları ilan eden tapınak poslar, tüm halkın eğitiminden sorumlu tek yetkili merci olduklarını ilan ederek
şövalyelerine katılabilmek okullarında eğitimin genel amaçlarını gerçekleştirecek programları takip etmiş-
için; fakirlik yemini etmek,
bekaret ve kiliseye itaat lerdir. Nitekim devlet okullarının gözden düştüğü bu dönemde Paris’in, Arles’nin,
gerekmektedir. Görevleri Poitiers’in, Bourges’un, Clermont’un, Viyana’nın, Chalons-sur Saone ve Gap’in
din adamlarını ve Kudüs’e
gidenleri korumaktır. öğrenci kayıtları hayli zenginleşmiştir.
Piskoposlukların denetimindeki okulların yanı sıra kilise yahut cemaat okulla-
rı da Orta Çağ’ın önemli eğitim kurumları arasındaydı. Vaison Konsili’nin 529’da
verdiği karar doğrultusunda okul açmakla yükümlü kılınan papazlar, bu sorum-
luluklarını ilk önce İtalya’da uygulamış ve zamanla kuzeye doğru yaymışlardır. Bu
okulların öğretim programlarında, ikinci yüzyıldan sonra ciddi bir reform ger-
çekleşmemiş ve okuma, yazma, ilahi, temel Hristiyanlık dogmalarına ek olarak
Orta Çağ’da aritmetik dersi de eklenmiştir.
Benediktenler: Orta Çağ’da Rahiplerin sayısındaki artış, manastır okullarına, ruhban sınıfına dahil olma-
-530’dan itibaren- Aziz
Benedikt’in liderliğinde Roma yan/laik kimselerin yetişmesinde en önemli rolü kazandırmıştır. Yalnızca eğitsel
Kilisesi’ne bağlı olmak üzere amaçlar doğrultusunda aristokrat kesim ile yoksul tabakanın çocuklarının bira-
en fazla manastır tesis eden, rada öğrenim gördüğü bu okullarda, bütünüyle din eğitimi gerçekleştirilmiştir.
en sistematik ve teşkilatlanmış
eğitim sistemini en erken Benedikten rahiplerinin yoğun katkısının görüldüğü bu okullarda, öğrenimlerini
kuran cemaatlerden biridir. tamamlayan öğrenciler çoğu kez tekrar evlerine dönmüşlerdir. Öğrenci sayısın-
Orta Çağ’da kendini manastır daki artış, sınıf sisteminin doğmasını kolaylaştırmış ve öncelikle hedeflere göre
hayatına vakfeden sınıf. bir ayırım gerçekleştirilmiştir. Söz gelimi “oblati” terimiyle kategorize edilen kız
Aziz anlamına gelen bir öğrenciler, manastırlar için yetiştirilmek üzere müstakil sınıflarda ve laiklerden
kısaltma. ayrı tutulmaktaydılar. Benedikten tarikatının Fransa’da yaygınlaştırdığı okullaş-
İtalya ma faaliyeti, St. Martin of Dume tarafından İspanya’ya ve St. Augustine tarafından
İngiltere’ye taşınmıştır. Apenin Yarımadası’nda Benediktenlerin yanı sıra Roma
Kilisesi’nin doğrudan ve muhtelif cemaatler vasıtasıyla idaresindeki okullarda -İr-
landa’daki gibi- eğitim faaliyetleri gerçekleştirilmekteydi. Öyle ki İrlanda’daki ma-
nastır okullarının şöhreti 5.-6. yy.lardan itibaren duyulmaya başlamış ve 8. asırda
teoloji, Kitab-ı Mukaddes, klasik edebiyat eğitimi almak isteyen öğrenciler, Kıta
Avrupası’ndan buraya akın etmişlerdir. Keza klasik Latince ve Yunanca dillerinde
uzman İrlandalı hocalar da Avrupa kıtasına öğretmenlik yapmak üzere hareket et-
mişlerdi. Manastır okullarındaki eğitim ortamından Dr. Healey şöyle bahsetmiştir:
“Manastırlarda her öğrencinin en önemli vazifesi; oruç tutmak, dua etmek, iş yap-
mak ve ders çalışmaktır. Avrupa tarihi bu talebelerin ne denli sabırla ve bencillikten
uzak bir çaba içerisinde olduklarını yazmıştır. Bu öğrenciler yolları yapmış, yeşillik
alanları temizlemiş, bakir tarlaları canlandırmışlardır. Nitekim günümüzde de en
yeşil ve en güzel alanlar manastırların içerisindedir. Antik dönemden kalma eserleri
muhafaza etmişler, en meşhur ve en yeni kitapları çevirmişlerdir. Öğrenciler arasın-
da zengin yahut fakir ayırımı gözetilmemiştir. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden
itibaren onlar, hem sarayları hem kiliseleri inşa etmişler; en iyi yazarlar, ressam-
lar, mimarlar olmuşlardır. Henüz örgütlü bir sağlık hizmeti verilemiyorken, halkın
ilk hekimleri olmuşlar; hastaların tedavi süreçlerine evlerinde yahut hastahanelerde
yardım etmişlerdir. Ve günün sonunda arazideki yahut sınıftaki çalışmaları sona er-
diğinde Tanrı’ya, kendileri için dua edemeyen insanların şefaati için dua etmişlerdir.
2. Ünite - Orta Çağ’da Avrupa, Asya ve Amerika’da Eğitim 35
Öte yandan cahil ve önyargılı insanlar ise onları başıboş ve işe yaramaz bir nesil
olarak tarif etmişlerdir. Hâlbuki gerçekte onlar, insanlık tarihinin görüp görebileceği
en ağır işçiliği icra etmişlerdir.”
kabul edilen kilise kurulu kararında; her manastırın bir okul açması ve erkek ço-
cuklarına gramer, aritmetik ve mezmurların öğretilmesi ile koro çalışmalarının
yaptırılması gerektiği açıklanmıştır. Öğrencilere verilecek kitaplar, sağlıklı ortam-
larda muhafaza edilmeli ve dinî - ahlaki öğretileri telkin edecek nitelikte olmalıydı.
Yine 802’de yayınlanan bir fermanda erkek çocukların okula gönderilme zorunlu-
luğu kabul edilmişti. Yeni buyruklar sayesinde giderek yayılan manastır okulların-
daki düzenlemeler, 796’daki emekliliğine kadar Alcuin ve heyetinin denetimiyle
uygulamaya konulmuştur. Böylece kilise, yerel düzeyde de ekonomik, toplumsal,
kültürel ve siyasi gelişmelere imkân verecek bir zemin yaratmış olmaktadır.
Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak piskoposluk bölgelerinde de orta ve ilköğre-
tim düzeyindeki okullaşmayı tetikleyen bir eğitim reformu başlatılmıştır. Böylece
manastırlardan sonra her piskoposluk bölgesinde, bir ilkokulun açılması teamül
hâline gelmiştir. Şehir ve kasabalardaki papazlar, cemaat mensubu ailelerin çocuk-
ları için ilkokul açmakla görevlendirilmişlerdir. Ancak ailelerden öğrenim ücreti
toplamaları yahut hediye kabul etmeleri yasaklanmıştır. Piskoposlar ve asiller ta-
rafından, ücretsiz eğitim vermek üzere desteklenen bu bağımsız papaz okulları,
öğrenim ücretinin zorunlu olması nedeniyle sosyoekonomik düzeyi yüksek öğren-
cilerin rağbet gösterdikleri manastır okullarından ayrılmaktadır. Gerçi, manastır
okullarında yalnızca varlıklı aile çocuklarının öğrenim gördüğünü söylemek doğ-
ru değildir. Zira bu okullara, istemeden de olsa yoksul öğrenciler de kabul edilebil-
miştir. Bu isteksizliğe, Alcuin tarafından geliştirilen “schola externa” uygulamasıy-
la son verilmeye çalışılmış ve yoksul öğrencilerin manastır okullarına kayıtlarının
önündeki tüm engeller kaldırılmak istenmiştir. 843 yılında da yoksul öğrencilerin
eğitim masraflarına karşılık keşişlere yüklü bir yardım yapılmıştır. Bu kararın ar-
dından, bazı bölgelerde ücretsiz yatılı öğrenim veren manastır okulları açılmaya
başlamıştır. İmparator Charlemagne döneminden itibaren, ücretsiz eğitimin yay-
gınlaşmaya başlamasındaki temel düşünce; eğitimin satılamayacağı ve haraca bağ-
lanamayacağıdır. 829 senesinde toplanan Paris Konsili’nde, Charlemagne’nin hale-
fi I. Louis de (the Pious) babasının başlattığı bu uygulamanın gelişerek devamını
istemiştir. Hatta az sayıdaki özel okulların dışında, bütün öğretim kurumlarının
ücretsiz olması projesi gündeme getirilmiştir. Ancak o dönemde ruhban sınıfının
çoğunluğu, Charlemagne’ın bu uygulamasının daha iyi mali koşullar altında sür-
dürülmesi gerektiğini belirterek, manastırların bunun için gerekli ihtiyaçları karşı-
layabilecek ekonomik güce sahip olmadıklarını açıklamışlardır.
Papaz okullarının denetiminden başpapazlar ve manastır rahipleri sorumlu
tutulmuşlardır. Papazlar, hem okul işlerinde hem kilisenin idaresinde yardımcı
olmak üzere rahipleri görevlendirmişlerdir. Yani okullardaki öğretmenin ve eği-
timin yeterlilik düzeyinden bizzat mahalle papazı sorumludur. Ayrıca ailelere,
çocukları eğitmenin başlıca görevleri olduğu hususunda telkin ve tembihlerde
bulunmaları da gerekmekteydi.
Roma Kilisesi 853 yılında, piskoposların ve papazların yetkili bulundukları
bölgelerde edebiyat ve sosyal bilimler ile kilise doktrinlerinin yayılmasına/ge-
lişmesine çalışacak bir öğretmen heyetinin kurulmasına karar vermişti. Dinî ve
dünyevi otoriteler tarafından çıkarılan bu yasa ve emirler, manastır, piskopos ve
papaz okullarını doğrudan etkilemiştir. Söz konusu etkilerden ilki; İmparator I.
Louis döneminde (814-840) yabancılar için okul (the school for externs) açmanın
hukuki altyapısını geliştirmektir. Bu gelişme, nicelik ve nitelik artışıyla birlikte,
başlangıçta bağlı bulundukları piskopos ve katedral okullarını gölgede bırakacak
bir şöhrete kavuşmalarını sağlamıştır. Bu okullar ayrıca, ruhban sınıfının seküler
tabakasını yetiştirmekle de diğerlerinden farklılaşmıştır.
38 Eğitim Tarihi
Kaynak: Engraving
by Kresch after A
Closs in Scherr,
Germania
40 Eğitim Tarihi
Resim 2.2
Fransa’da bir
üniversite öğrencisi
doktorasını alırken
(16. yy.)
Kaynak:
Reproduction of
a woodcut in a
German edition of
Cicero, De Officiis,
Bibliotheque
Nationale de Paris
Orta Çağ’da Müslümanların bilim ve teknikteki gelişmeleri hk. bkz. Fuat Sezgin, İs-
lam Uygarlığında Mimari, Geometri, Fizik, Kimya, Tıp, İstanbul: Boyut Yay., 2012.
Günümüzde evrensel ölçekte Charlemagne ile başlayan Karolenj döneminde tesis edilen siyasi istikrar ve
ve ileri seviyede bilgi üretilen idari bütünlük, her alanda başlatılan reformlar için nitelikli devlet adamlarının
kurumlar için kullanılan
üniversite kelimesinin kökeni yetiştirilmesi ihtiyacını ve sonucunu ortaya çıkarmıştır. Yine 10. yüzyıldan iti-
olan Latince universitas baren tarımda yaşanan gelişmeler, ekonominin büyümesini ve toplumun daha
teriminin, Orta Çağ’da
yüksek ve evrensel bilgi gibi iyi beslenmesini sağlamıştır. Yaşam şartlarının iyileşmesi, nüfusun artması ve
bir anlamı yoktu. Lonca, şehirlerin gelişmesi için en uygun zemini yaratmıştır. Şehirlerdeki mesleki ihti-
korporasyon yahut birlik
anlamına gelmekteydi. saslaşma, bizdeki ahi teşkilatına benzer bir lonca sisteminin çatısı altında gerçek-
leşmişti. Öyle ki, eğitim ve bilgi alanlarında uzmanlaşma, zihinsel çalışma dahi
fikir zanaatkârlığı birliği çerçevesinde gerçekleşmiş ve üniversiteler, hocaların ve
öğrencilerin ortak çıkarlarını kollamak, güvenliklerini sağlamak için oluşturduk-
ları loncalar, üniversitaslar hâlinde kurulmuşlardı.
13. yüzyıldan günümüze dek varlığını sürdürebilmiş üniversiteler arasında
İtalya’da Bologna; Fransa’da Paris, Orléans, Toulouse, Montpellier; İngiltere’de
Oxford ve Cambridge ve İspanya’da Salamanca Üniversiteleri sayılabilir. Ayrı-
ca Almanya’da Heidelberg, Prag; Polonya’da Cracow; İskoçya’da St. Andrews;
Portekiz’de Lizbon, Coimbra; Avusturya’da Viyana; İsviçre’de Basel, Uppsala;
Danimarka’da Kopenhag Avrupa’nın geri kalan yerlerinde bir sonraki asırdan, 14.
yüzyıldan bugüne kalabilmiş üniversiteler arasındadır.
2. Ünite - Orta Çağ’da Avrupa, Asya ve Amerika’da Eğitim 43
Sıfır rakamının keşfi için bkz. Erol Köktürk, “‘0 (Sıfır)’ Rakamının Sancılı Doğu-
mu”, Jeodezi, Jeoinformasyon ve Arazi Yönetimi Dergisi, S. 92, Ankara, 2005.
46 Eğitim Tarihi
meye devam etmişti. Pathshalas’da eğitim ücretsiz olup öğretmenler ailelerin ver-
dikleri hediyelerle geçimlerini sağlamışlardı. Ebeveynlerin ödeme yapamadıkları
hâllerde öğretmen, öğrencileri şahsi hizmetlerinin yerine getirilmesi için çalıştıra-
biliyor, kendisi adına para kazanması için yarı-zamanlı bir işe yerleştirebiliyordu.
Pathshalas’daki eğitim dört kademe hâlinde ilerlemekteydi. Birinci aşamada,
öğrencilere kum üzerinde alfabe öğretildikten sonra mektup yazma alıştırmaları
yapılıyordu. İkinci aşamada, öğretmenler palmiye yapraklarının üzerine ahlaki
içerikte bir söz yazıyor, öğrenciler sırayla kırmızı kurşun kalemle bu yazıya ait
izlerin üzerinden geçiyorlardı. Üçüncü kademede; öğrencilere serbest yazı çalış-
maları yaptırılmış ve birleşik sözcüklerin doğru telaffuzu ile düzgün cümle kurma
öğretilmişti. Ayrıca yazı diliyle günlük konuşma dili arasındaki fark konusunda
da bilgilendiriliyorlardı. Son aşamada ise kâğıt üzerinde yazı dersleri başlıyordu.
Yazı dersleriyle birlikte ilkokullarda; ağırlık ve ölçü birimleri ile aritmetik zorunlu
konular arasında yer almıştı. Edebiyat, din ve ahlak eğitimi ve mitolojinin yanısıra
Tanrıları selamlama usulleri de bazı okullarda gösterilen dersler arasındaydı.
Yükseköğretimde ise Nalanda, Takshila, Ujjain, Vikramshila’da Hindu üniver-
siteleri açılmış; sanat, mimarlık, resim, mantık, gramer, felsefe, astronomi, edebi-
yat, Budizm, Hinduizm, ekonomi, siyaset bilimi, hukuk ve tıp alanlarında eğitim
verilmişti. Özellikle Takshila’daki üniversite tıp eğitiminde, Ujjain’deki ise astro-
nomide uzmanlaşmıştı. Nalanda Üniversitesi ise bu dönemde, on bin öğrencisi
ve tüm alanlarda verdiği eğitimle Hindistan’ın 11. yüzyıla kadarki devrinde en
önemli yükseköğretim kurumları arasında yer almaktaydı.
Resim 2.3
Nalanda
Üniversitesinin
Kalıntıları
Tarihte Türk adının geçtiği runik alfabe ile yazılmış en eski Türkçe metin ola-
rak bilinen Orhun Abideleri; 732’de dikilen Kültegin, 735’te dikilen Bilge Kağan
ve 720-725 yıllarında dikilen Tonyukuk yazıtlarından oluşmaktadır. Anıtlar, On
iki Hayvanlı Takvim’e göre tarihlenmiştir. Türklerde egemenliğin kaynağı, Türk
toplum yapısı, iskân, komşularla ilişkiler, devlet felsefesi, devlet-asker-refah da-
ğılımı ile halkın çıkarlarına dayalı bütüncül bir dünya görüşünün yansıtıldığı bu
kitabeler; Türk milletinin bu konularda bilgi edinmesinin amaçlandığı bir ders
kitabı özelliği taşımaktadırlar. Anıtlarda kullanılan ifadelerden; karizmatik devlet
felsefesinin bilgelik, alplık ve başarılı olmak kavramları etrafında şekillendirildiği
anlaşılmaktadır. Bilgisiz, yani iyi bir yönetim bilgisine sahip olmayan, toplumun
refah kaynaklarının neler olduğunu, bunun nasıl sağlanacağını bilmeyen hüküm-
darlar, sistemin çökmesine, toplumsal çözülmeye ve bağımsızlığın kaybedilmesi-
ne neden olurlar. Türk devlet düşüncesine paralel şekilde gelişen “bağımsız yaşa-
ma azmi”, Göktürkler’de kitabelere kazınarak daimi bir öğreti haline getirilmiştir.
Kağan, milletini düşünen, onun ekonomik ve sosyo-politik ihtiyaçlarını kapsayan
toplumcu bir felsefeye uygun olarak eğitilmeliydi.
Göktürklerdeki yaygın eğitim, Hunlardakine benzer şekilde töre içerisinde ve
töre kanalıyla verilmiştir. Bununla birlikte bu dönemde, 38 harfli gelişmiş bir alfa-
be ile işlenmiş bir dilin kullanılması, yazılı eserlerin bırakılmış olması, yazı ve dil
konusunda örgün, planlı bir eğitim yapmış olduklarını düşündürmektedir. Ger-
çekten de yazılı Türk tarihinin en görkemli eserlerinden olan Orhun Yazıtları’nın,
ileri düzeyde bir dil ve yazı eğitimi olmaksızın ortaya çıkması mümkün olabilir
miydi, sorusu tartışmalıdır. Nitekim, günümüz Avrupa uluslarının hemen hiçbi-
rinin milli dil ve yazısı bulunmadığı bir dönemde Göktürklerin ileri bir dil ve yazı
ile taş üzerine yazılar yazmaları önemlidir.
745 yılında II. Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra Türk birliğinin başı-
na Uygur Devletleri geçmiştir. Merkezi Hoço olan ve egemenliği 400 yıl kadar
süren, yerleşik hayat düzeniyle birlikte bozkır kültür geleneğini de devam ettiren
Uygurlar; Maniheizm, Budizm, Hristiyanlık ile tanışmış, yerleşik hayat ve din
değişikliği nedeniyle İslamiyet öncesi Türk eğitim tarihinde ayrıcalıklı bir konum
elde etmişlerdir.
Uygurlar, İran ve civarından Mani dinini aldıkları gibi aynı bölgeden özellikle
Maveraünnehir’den Soğdak alfabesini almışlar ve özel bir Uygur alfabesi geliş-
tirmişlerdir. Bu yazı ile kütüphaneler dolduran Uygurlar; edebiyat, sanat ve din
konularında kitaplar kaleme almışlardır. Baskı yoluyla bu kitapları çoğaltmışlar,
böylece okur-yazarlık artmış ve toplumun bilgi düzeyi yükselmiştir. Yerleşik hayat
düzeni Uygurlarda planlı ve örgün eğitim sisteminin oluşturulmasını kolaylaş-
tırmış; bilgi ve kültür düzeylerinde ulaştıkları seviyenin neticesinde yüzyıllarca
çeşitli Türk ve yabancı devletlerin saraylarındaki katip, bürokrat, danışman, ter-
cüman, muhasebeci, öğretmen ihtiyaçlarını tamamlamışlardır.
Orta Çağ’da Türklerin bilim ve düşünce hayatına katkıları hakkında bkz. Aydın Sayılı,
“Ortaçağ Bilim ve Tefekküründe Türklerin Yeri, Erdem, No. 1, S. 1, 1985, s. 169-185.
Nahua, Mayan Quiche, Chibcha ve Incásica, Amerika’nın ileri düzeyde bir siyasi
örgütlenmenin, yoğun tarımsal faaliyetlerin, gelişmiş bir sanat ve kültürün izleri-
nin yer aldığı bölgeleridir.
Mezo-Amerika’nın eski Mayaları, bütün Amerikan uygarlıklarının en göste- Orta Amerika’da Meksika’nın
rişlisi ve en uzun ömürlüsüydü. Maya kültürü; Erken Klasik Dönem (300-600), ortalarından Belize,
Guatemala, El Salvador,
Geç Klasik Dönem (600-900), Klasik Sonrası Erken Dönem (900-1200) ve Klasik Honduras, Nikaragua ve
Sonrası Geç Dönem (1200-1540) olmak üzere dört evreye ayrılmaktadır. Mayalar, Kosta Rika’nın kuzeyine
kadar olan sahada 15. ve
Meksika’nın güneydoğusunda en yoğun olarak Geç Klasik Dönem’de şehirleşme 16. yüzyıllarda İspanyollarca
çabası içerisine girmişler ve ormanları kesip tarım arazileri açmışlar, bataklıkla- sömürgeleştirilmeden evvel,
Kolomb öncesi toplumları
rı kurutmuşlar, tepe yamaçlarında maun ağaçlarından ve taşlardan teraslar kur- tarafından oluşturulan bölge
muşlar, toprağın her karışından mümkün olan azami verimi almaya çalışmışlardı. ve kültür alanıdır.
Zaman kavramını kutsallaştıran ilk medeniyetlerden birisi olan Mayalar’ın geliş-
tirdiği takvim; bir yılı 365 güne ayırarak Avrupa’daki Jülyen takvimine göre daha
doğru hesaplar vermiştir. Mayaların astronomi ve matematik bilimlerinde ortaya
koydukları sofistike eserlerle birlikte, Avrupa’daki artistik seviyelerle kıyaslana-
bilir düzeyde boyama stilleri ve figürlerle donatılmış tapınakları da ün salmıştır.
Ayrıca bir çeşit ağaç kabuğundan kitap imal etmişler ve “0” numarasının da dâhil
olduğu bir sayı sistemini icat etmişlerdi. Sayılar, günümüzdeki on tabanlı sistem-
den farklı olarak yirmi tabanlı sisteme göre tasarlanmıştır. Bu sistemde “nokta” 1
sayısını temsil etmektedir. “5” sayısına kadar noktalar yan yana yazılarak sayılar
oluşturulur. “5” sayısına gelindiğinde “çizgi” kullanılır. Bu şekilde on dokuz sayı-
sına kadar hesaplama yapabilmek mümkündür.
Özet
Orta Çağ’da kitlesel eğitimin -laik ya da ruhban- manastır okullarının faaliyet gösterdiklerini kabul
1 genel özelliklerini tartışabilmek etmek değildir. Zira aynı yüzyıllarda piskopos-
Beşinci ve yedinci yüzyıllar arasında kitlesel eği- luklara ve Presbiteryen kilisesine bağlı okullar da
time yönelik ilkokullarda pagan unsurlarla Hris- açılmıştır. Ayrıca Antik Roma’dan kalma prestijli
tiyan ögelerin birarada bulunduğu söylenebilir. okullar da 7.yy.ın sonuna dek Galya, İtalya, İspan-
Pagan ve Hristiyan öğretmenlerin aynı okulda ya ve Roma İmparatorluğu’nun her yerinde varlı-
çalışabildiği, Hristiyan ayin ve ritülleri ile Antik ğını devam ettirmiştir. İtalya’da ruhban sınıfından
Dönem’den kalma retorik ve gramer derslerinin olmayan öğretmenler, yalnızca bu özel okullarda
birarada verilebildiği ortamları düşünmek, Er- öğretmenlik yapmıyorlar, aynı zamanda kendi
ken Orta Çağ (5.-9.yy.lar) için daha doğrudur. Bu okullarını da idare ediyorlardı.
yıllarda “pagan” Doğu’nun okulları yavaş yavaş
tarih sahnesinden silinirken “Hristiyan” Batı’nın Orta Çağ’da yükseköğretimin genel özelliklerini
eğitim kurumları yükselişe geçmiştir. Yine yerel 2 açıklayabilmek
kiliselerin denetiminde ilkokulların açılmasıyla Üniversitelerin yapılanmasında iki temel model
ilgili yasal düzenlemelerde önemli adımlar kay- tespit edilebilir: Bunlardan biri hocaların kurduğu
dedilmiştir. Roma Kilisesi, tüm çalışan sınıfın loncalar şeklinde, diğeri ise yalnızca öğrencilerin
eğitim sorumluluğunu üzerine aldığını ilan et- biraraya gelmesiyle kurulan loncalar modelindey-
miştir. Bu doğrultuda zaman ve mekânın muhte- di. Her ikisinin ortak yanı; çalışmalarını güven
lif ihtiyaçlarına göre; (i) Hristiyanlık’ı yeni kabul içerisinde devam ettirebilmeleri için hem kral hem
edenler için ilmihal okulları (ii) Hristiyanlık’ı papa tarafından tanınmak istenmeleriydi. Ayrıca
yaymak ve sapkın eğilimlerle mücadele etmek üniversitelerin bazıları -Paris Üniversitesi gibi-
için felsefe okulları, (iii) ruhban sınıfının yeni katedral okullarından doğabiliyor, bir kısmı ise
üyelerini yetiştirmeye yönelik piskopos ve kated- -Bologna, Salerno gibi- katedral yahut manastırla
ral okulları olmak üzere eğitim kurumları, başlı- ilgisi olmayan kolej vs. okullardan gelişebiliyordu.
ca üç kategoride toplanmıştır. Loncaların amacı; derslerde, sınavlarda, verilecek
Piskopos okulları, Avrupa kıtasında hemen tüm pis- akademik unvanlarda, öğrencilerin uyacakları
koposluk bölgesinde açılmıştır. Başlangıçta uygula- kurallarda, yönetim ve idareyle ilgili meselelerde
dığı programları ve istihdam ettikleri laik öğretmen- ortak kararlar vermekti. Şayet loncalar öğrenciler
leri -pagan retorikçilerden dönme kimseler- dikkate tarafından teşkil edilmişse tüm yetki ve kontrol,
alındığında talebelerin kayda değer kısmının kilise hocalara verilecek cezalar da dahil olmak üzere öğ-
işlerinden uzak kalma yolunu seçtikleri anlaşılmak- rencilere aitti. Orta Çağ üniversiteleri, kendilerine
tadır. Bölgenin yegane sahibi olan piskoposlar, tüm ait bir mekândan, yerleşik bir düzenden yoksundu.
halkın eğitiminden sorumlu tek yetkili merci oldu- Öğrenciler üniversitelerin bulundukları kentlerde
ğunu ilan ederek, okullarında eğitimin genel amaç- evler kiralamakta ve kira müddeti çoğu zaman tüm
larını gerçekleştirecek programları takip etmişlerdir. eğitim süresini kapsamaktaydı. Papa’nın denetimi
Piskoposlukların denetimindeki okulların yanı sıra altında, çoğu ruhban sınıfından hocalar aracılığıy-
kilise yahut cemaat okulları da Orta Çağ’ın önemli la yedi temel bilimin yanısıra, hukuk, tıp ve ilahi-
eğitim kurumları arasındaydı. Bu okulların öğretim yat alanlarında yükseköğretim imkânı tanınmıştır.
programlarında, ikinci yüzyıldan itibaren ciddi bir Her fakültenin başında bir dekan bulunmaktadır.
yapılandırma gerçekleşmemiş ve okuma, yazma, Üniversitelerdeki öğrenci yapısı uluslararası nite-
ilahi, temel Hristiyanlık dogmalarına ek olarak Orta likte olup nereli olursa olsun 14 ile 40 yaşları ara-
Çağ’da aritmetik dersi de eklenmiştir. sında herkes kabul edilirdi. Öğrencilerin amacı
Sekizinci yüzyıldan 12. yüzyıla dek manastır okul- ruhban hiyerarşisinde yahut kamu idaresinde iler-
ları, diğer tüm Hristiyan öğretim kurumlarını göl- leyebilmekti. Eğitim süresi ustalık için, her bilim
gede bırakmışlardı. Hatta Avrupa eğitim tarihinin bir yıl olmak üzere, toplam yedi yıldı. Skolastik bir
6. ile 16. asırlar boyunca manastır okullarından öğretim metodu uygulanmıştır. Başka bir ifadeyle
ibaret olduğunu söylemek çok da yanlış olmaya- dersler hocanın, ders konusuyla ilgili bir uzmanlık
caktır. Ancak bu, söz konusu dönemde yalnızca eserinden bir bölümü okuması ve daha sonra bunu
2. Ünite - Orta Çağ’da Avrupa, Asya ve Amerika’da Eğitim 57
değerlendirmesi yöntemiyle yürütülmüştü. Öğren- bilgiler verilir ve uygulamalı olarak başka bir yere
cilerden hem okunan metni hem yorumu ezberle- vali olarak atanırdı. Böylece yetişmiş ve devleti
mesi istenirdi. Zira tüm gerçekler, bu kitaplarda ve yönetecek bilgi ve eğitime sahip olarak kendini
onu aktaran hocaların sözlerinde mevcuttu. Ayrıca ispat ederdi. Türklerdeki bu zihniyet ve kültür
münazara denilen, metne yönelik soruların karşıt düzeyi örgün eğitim kurumlarının bulunduğuna
fikirleri savunan iki grup arasında tartışılmasına işaret etmektedir. Çok geniş sahalara yayılan ve
dayanan bir yöntem de uygulanmıştı. Parşömen içinde birçok farklı kültürleri de muhafaza eden
nadir bulunduğu ve pahalı olduğu için genellikle devletler kurmuş olan Türklerin, bu devletleri
yalnızca hocanın elinde kitap ya da metin bulunur- idare edebilmeleri çok iyi bir devlet teşkilatının
du. Öğrenciler nadiren yazar, çoğu zaman hocanın geliştirilmesine bağlıydı. Böyle bir mekanizma
sözlerini akılda tutmaya çalışırlardı. Gözlem, araş- ancak devletin tüm kademelerindeki işleyişin
tırma, deney gibi bilgiye ulaşma yöntemleri Orta sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi ile mümkün
Çağ’da henüz bulunmamıştı. olabilirdi. Bunun sağlanabilmesi de devleti yöne-
tecek olanların en iyi şekilde yetiştirilmeleri anla-
Kast sisteminin Hindistan’daki eğitim üzerindeki mına gelmekteydi. Sözgelimi bu dönemden kalan
3 etkilerini açıklayabilmek tüm yazılı belgeler, Türk hükümdarlarına ve Türk
Hindistan’daki eğitim sisteminin temel sorunu, milletine sonsuza dek bağımsız ve mutlu yaşama
eğitimin tüm Hintlileri kapsayacak düzeyde yay- ile ilgili tarih dersi vermeyi amaçlamıştır. Milletin
gınlaşmamış olmasıydı. Zira bu devirde yaklaşık bunu öğrenip bilmesi hedeflenmiştir. Anıtlarda,
3500 yıllık bir geçmişe sahip bulunan kast siste- kitabelerde, eserlerde ortaya konan devlet gelene-
mi, toplum üzerindeki etkisini sağlamlaştırmıştı. ği; Türklerin kültür ve medeniyet kurabilecek bir
Toplumsal sınıflar arasındaki hareketliliğin olma- eğitim seviyesine sahip olduğunu göstermektedir.
masına yahut eser miktarda gerçekleşmesine daya-
nan bir yapı olan kast sistemi, Sanayi Devrimi ve Maya, Aztek ve İnkalardaki eğitimin genel nitelik-
modernite öncesindeki dünyanın pek de yabancısı 5 lerini açıklayabilmek
olduğu bir uygulama değildi. Dünyanın hemen her Mayalar, Ay’ın, Güneş’in ve Venüs gezegeninin
bölgesinde insanlar; din adamları, asiller, askerler, hareketlerini takip ederek astronomi, geomet-
zanaatkârlar vb. şeklinde birtakım kategorilerle ay- ri ve matematik alanlarında ileri düzeyde bilgi
rılmıştı. Ancak bu sistemi diğerlerinden ayıran en sahibiydiler. Bu sayede hem tarım ve yerleşim
önemli özellik, bu sınıflar arasındaki münasebet- arazilerini ölçebilmekte hem ekin ekme ve hasat
lerdi. Nitekim bu yapının doğal bir özelliği olarak zamanlarını doğru şekilde belirleyebilmekteydi-
Budist dönemde dinî yahut seküler eğitim hakkı ler. Tarım tekniklerinde kaydettikleri gelişmele-
yalnızca Budist sınıfa tanınmıştı. rin doğal sonucu olarak günümüzde alternatif
tıp olarak kabul edilen organik ürünlerle hasta-
Orta Çağ’da Türk eğitim sisteminin genel özellik- lıkların, yaraların, sakatlıkların tedavi edilmesi
4 lerini ifade edebilmek konularında da kendilerini geliştirebilmişlerdir.
Göktürk ve Uygur Devletlerinde eğitim anlayışla- İnka Medeniyeti’nde de (1438-1533) astrono-
rını yaşam biçimleri şekillendirmiş, töre ise yeni minin yanı sıra Mayalar tarafından geliştirilen
kuşakların yetişmesinde ve hangi değerlere sahip hiyeroglofi yazı sisteminin ilerletildiği ve şehir-
olunması gerektiğinde etkili olmuştur. Destan- leri birbirine bağlayan geniş yollarla nafia mü-
lardan ve kitabelerdeki ifadelerden, Türk eğitim hendisliğinde muazzam başarılara imza attıkları
sisteminin amacının alp insan tipi yetiştirmek ol- bilinmektedir. Aztek Uygarlığı’nda (14.-16. yy.);
duğu anlaşılmaktadır. Bilgelik ve erdem değerleri eğitime başlama yaşı hem kız hem erkek ço-
kutsal sayılmış, bilge olmanın gerekliliği vurgu- cukları için on beşti. Başlıca iki tip Aztek okulu
lanmıştır. Türk Devleti’nin başına geçmesi muh- vardı: Calmécac ve Telpochcalli. Calmécac okul-
temel olan şehzadeler için özel bir eğitim-öğretim larında, asil ailelerin çocukları asker yahut din
metodu uygulanmıştır. Her bakımdan mükem- adamı olmak üzere eğitim alırdı. Tepochcalli ise
mele yakın birer insan olmaları için eğitimlerine halk için açılmış okullar olup müfredatında ta-
özen gösterilmiştir. Devleti yöneteceklere teorik rih, mitoloji, din dersleri yer almıştır.
5
EĞİTİM TARİHİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Modern eğitim sistemlerini hazırlayan faktörlerin neler olduğunu açıklayabi-
lecek,
Orta Çağ eğitim sistemlerinden modern eğitim sistemlerinin nasıl dönüştüğü-
nü açıklayabilecek,
İlk, orta ve yükseköğretim düzeylerinde modern eğitim sistemlerinin özellikle-
rini tanımlayabilecek,
Modern eğitim sistemlerinin bugünkü sorunlarını açıklayabilecek,
Gelecekte eğitim sistemlerinin nasıl gelişebileceğini yorumlayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Eğitim Sistemi • Ivy League Üniversiteleri
• Modernleşme • Bakalorya
• Ulus Devlet • Seküler Eğitim
• Ders Programı • Üniversite Modelleri
• Eğitim Reformu • Akreditasyon
• Aydınlanma • Kitle Üniversiteleri
İçindekiler
• GİRİŞ
• MODERN EĞİTİM SİSTEMLERİNİ
HAZIRLAYAN VE DÖNÜŞTÜREN
FAKTÖRLER
Eğitim Tarihi Dünyada Modern Eğitimin • MODERN EĞİTİM SİSTEMLERİNİN
Doğuşu ve Gelişimi KURULUŞU
• MODERN EĞİTİM SİSTEMLERİNİN
BUGÜNKÜ TEMEL ÖZELLİKLERİ VE
SORUNLARI
Dünyada Modern Eğitimin
Doğuşu ve Gelişimi
GİRİŞ
“Modern” eğitim sistemlerinden kastımız, bugün hemen bütün uygar ülkelerde
kurulmuş olan okulöncesi eğitim, ilköğretim (veya temel eğitim), ortaöğretim,
yükseköğretim ve sürekli eğitim temel yapısı üzerine kurulu eğitim sistemlerdir.
Modern eğitim sistemlerinin kurulması çok kolay olmamıştır. Eğitim sistemi,
bütün dinî, siyasi, ekonomik ve kültürel kurumların ortak noktası olduğu için,
burada yapılacak değişiklikler çok büyük tartışma ve radikal kararlarla yapılabil-
miştir.
Hemen her ülke, kendi eğitim sistemini çağın, ekonominin, sosyal gelişmelerin ta-
lep ve ihtiyaçlarına cevap verebilir hâle getirmek için sürekli reformlar yapmış ve
hâlâ da yapmaya devam etmektedir.
Modernleşme veya Batılılaşma denilen süreç içinde bazı ülkeler kendi özgür seçim- Okul kuruluş sistemi:
leriyle, sömürgeler ise sömürgeci ülkelerin zorlamalarıyla kendi geleneksel eğitim sis- Anaokulundan doktora
derecesine kadar okulların
temlerini bırakmışlar, Avrupa ve Amerika’da oluşan bu yeni sistemi kabul etmişlerdir. sürelerini ve geçişleri gösteren
19.yüzyılda önce Fransa ve Prusya, dünyanın diğer ülkelerine model olmuş, bü- grafiksel yapı.
tün ülkeler bu eğitim sistemlerini inceleyerek kendi eğitimlerini düzenlemiş; daha
sonra Amerika, son yıllarda da Finlandiya model ülke hâline gelmiş ve başka ülke-
ler tarafından dikkatli şekilde incelenmiştir. Bu süreç içinde Rusya, Batı eğitim sis-
temlerini dikkatli bir şekilde kopya etmiş, Türkiye Fransa’yı, Japonya önce Prusya’yı
sonra da Amerika Birleşik Devletleri sistemini aynen uygulamaya çalışmıştır.
Önceleri sadece okul kuruluş sistemi ve fen dersleri programlarının kopya
edildiği, sosyal derslerin ise ulusal olarak düzenlendiği modern eğitim sistemle-
rinde, son zamanlarda sosyal ve kültürel derslerde de bir ortaklaşmaya gidildiği
görülmektedir. Bunda uluslararası öğrenci değerlendirme (yarışma) sınavlarının,
uluslararası öğrenci geçişlerinin ve uluslararası okulların hızla artması önemli bir
etken olmuştur.
Toplumsal Değişim
Modern eğitim sistemlerinin oluşmasında etkili olan toplumsal faktörleri şöyle
sıralayabiliriz:
• Katolik kilisesine bağlı Avrupa toplumunun Reformasyondan sonra par-
çalara ayrılması ve her cemaatin kendi grubunu düzen ve kontrol altında
tutmak için eğitim faaliyetlerinden yoğun olarak yararlanması,
• Dinî toplulukların dışında her ulusun kendi dil, edebiyat ve kültürünü ge-
liştirerek milliyetçi duyguları yükseltmesi ve ulus-devletlerin ortaya çıkışı,
• 18.yüzyıl ortalarından itibaren “aydın despotizmi” denilen sert bir yöne-
timle modern devletlerin kendi halklarını biçimlendirmeye çalışması ve
bunun için zorunlu eğitim, zorunlu askerlik, nüfus ve vergi takibi gibi sis-
temleri kullanması,
• 16. ve 17.yüzyıllarda dini çatışmaların ortadan kaldırılmasında modern
devletlerin eğitimi bir araç olarak kullanmaları; bunun için merkezî bir laik
yönetim, bilim ve kültür dersleri bakımından zengin bir ders programı ve
sistematik bir teftiş sisteminin kurulması,
• Ulus devletin, dinî farklılıkları, bölgeciliği, feodalizmi, göçmen ve azınlık-
ları kaldırmak; toplumsal bütünleşme ve ekonomik kalkınmayı sağlamak
için eğitimden yararlanması; bunun için eğitimin sadece elit tabakaya değil,
bütün halka verilmeye başlanması; herkesin kendi zekâ, yetenek ve çalış-
masına göre toplumda hak ettiği bir yeri almasının (meritocratic distribu-
tion) sağlanması.
Devletler, sosyal, ekonomik, askerî ve siyasi alanlarda eğitimi o kadar etkin kullanmaya
başladılar ki her devlet, âdeta bir eğitim devleti veya eğiten devlet (educating state) oldu.
Modern devletlerin eğitim, sağlık ve refah konusunda üstlendikleri roller hakkında ayrın-
tılı bilgi almak için bk. Abram de Swaan, In Care of the State. Health Care, Education and
Welfare in Europe and the USA in the Modern Era, New York: Oxford University Press. 1988.
Ekonomik Değişim
14.yüzyılda para ekonomisinin ortaya çıkışı, feodalizmin köylü kesimini rahat-
sız etti. Ticaret faaliyetleri sonucu zenginlik topraktan paraya kaydı. Zamanla bi-
limsel ve teknik gelişmelerle birleşen para sermayesi de bütün dünyada çığ gibi
gelişen bir sanayileşme hareketi başlattı. Sanayileşme zamanla geleneksel toplum
5. Ünite - Dünyada Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi 139
yapılarını, yönetim biçimlerini ve eğitim sistemlerini derinden etkiledi. Eğitimin Ulus devlet: Yönettiği
topraklardaki halkı tek bir
geniş halk kitlelerine yayılmasında en önemli faktörlerden biri, ekonominin yetiş- ulusun kültür ve hedeflerine
miş insan gücü ihtiyacı oldu. göre, tek dil ile eğiten; diğer
Sanayileşme, insan zekâ ve yeteneklerinin geliştirilmesini zorunlu tutmuştur. etnik azınlıkları baskılayan
devlet modeli.
Eskiden beri var olan mesleki eğitim giderek teknik eğitime dönüşmüştür. Sana-
yiin hızla biçim değiştirmesi ile eğitilmiş insandan bekledikleri farklılaştığı için,
günümüzde teknik eğitimin yeni ihtiyaçlara cevap vermesi beklenmektedir.
Politik Değişimler
Eğitim sistemlerini etkileyen politik değişmelerin başında kilise baskısından kurtul-
muş krallıkların ve modern demokratik ulus devletlerin kuruluşu gelir. Önce krallar
mahallî prenslerle anlaşarak kilisenin egemenliğine karşı çıkmışlar ve meşruiyeti
halktan (ulustan) almaya başlamışlardır. Bazı ülkeler bu yapıyı federal sistemler
140 Eğitim Tarihi
içinde hâlâ sürdürürken, Fransa eski rejim (Ancien Régime) döneminde önce
bölge aristokratlarına önemli yönetsel güçler vermiş, daha sonra 18.yüzyılda bun-
ları kaldırarak merkezî bir devlet kurmuştur.
Voltaire, Diderot ve Rousseau gibi Fransız düşünürleri devlet ve demokrasi hak-
kında dünya çapında etkili olan sosyal ve siyasi mesajlar yaymaya başladılar. Bu
merkez ile mahallî güçlerin iktidar savaşı sırasında Fransız İhtilali ortaya çıktı ve bu-
nun arkasından modern demokratik bir devlete doğru zorlu bir mücadele başladı.
Reformasyon: Alman din Fransızların merkezî devlet kurmalarındaki bu “başarı”larına karşın
adamı Luther’in başlattığı ve
Avrupa halklarının çoğunu Almanya’da merkezî bir devlet sürekli olarak kurulamadı. Ancak Almanların din-
Roma Katolik Kilisesinden de yaptığı Reformasyonu Fransızlar yapamadıkları için, onlar da laik devlet düze-
ayıran dini hareket.
nini kurarak Katolik kilisesi ile mücadeleye başladılar.
Fransa, “uzun 19.yüzyıl” içinde merkezî devlet okullarında standart bir Fran-
sızca öğreterek, yaygın bir zorunlu askere alma sistemi uygulayarak, yaygın bir
okul ve demir yolu ağı ile Avrupa’nın modern ulusunu ve ulus-devletini yarat-
mıştır. Tek standart Fransızcanın okullar vasıtasıyla yerleştirilmesi için Fransa’da
konuşulan 33 farklı ağızın (patois) eğitim vasıtasıyla unutturulması gerekmiştir.
18.yüzyıldan itibaren ulus devletlerin ortaya çıkışı, özellikle öğretim dili ve
ders programlarının sosyal alanında önemli değişiklikler meydana getirdi. Mo-
dern devletler eğitimi hem bir sosyal ve ekonomik kalkınma hem de bir ulus oluş-
turma (nation-building) aracı olarak kullanmak istediler. A. Smith, Milletlerin
Refahı (Wealth of Nations) adlı eserinde bir eğitim devletinin olmasını ve eği-
timin hem bireyin hem de devletin refahını artırması gerektiğini, A.Comte da
devletin toplumdaki parçalanmayı gidermesi gerektiğini savundu. E.Durkheim,
modern eğitimin toplumu en üst düzeyde tektipleştireceği (homogenious) konu-
sunda uyarılarda bulundu. J.Locke, D.Hume, J.-J.Rousseau, Humboldt ve Herder
gibi düşünürler ise eğitimin amacının birey olarak insanı eğitmek, onu centilmen,
hümanist ve özgür bir birey hâline getirmek olduğunu savunmuşlardır.
Almanya ve Fransa gibi ülkeler gerek kilise ile gerekse birbirleriyle mücadele-
lerinde okullar vasıtasıyla savaşmayı tercih etmişlerdir.
Eğitim sisteminin ilköğretim - ortaöğretim ve yükseköğretim olarak yapılan-
dırılmasında Fransız ulus devletinin önemli katkıları olmuştur.
Modern demokratik devletler sağlıklı ve sürdürülebilir bir demokratik düzen
kurabilmek için vatandaşlık ve aktif vatandaşlık programları ile eğitimi etkin ola-
rak kullanmaya devam etmektedirler.
açtılar öyle ki bazen devlet okullarından güçlü duruma geldikleri oldu. Bu yarış
ve rekabet ilkokulların ülke çapında yayılmasını sağladı.
Kilise, hukuk ve eğitim alanında devletin her hamlesine karşı çıkıyordu. Bun-
lar ders programlarından ders kitaplarına kadar hemen her alanda çarpışıyorlar-
dı. Devletin ve eğitimin laikleştirilmesi (sécularisation de l’enseignement, laïcité de
l’enseignement) konusunda Fransızlar çok sert tartışmalar ve uygulamalar yaptılar
Modern eğitim sistemlerinin en önemli özelliği olan laik eğitim sisteminin Fransa
örneğinde kuruluşu için bk. B.H. Bergen, Secularizing the Schools in France, 1870-
1900. http://www.ces.fas.harvard.edu/publications/docs/pdfs/CES_26.pdf
Son zamanlarda bütün dünyada hızla açılan özel okullar ve üniversiteler hakkında
düşünceleriniz nelerdir? 3
Finlandiya’da 6-7 yaşları kindergarten yılları olup bunun üzerine 9 yıllık zorunlu
ilköğretim vardır. Kanada’da iki yıl okulöncesi eğitimden (4-5 yaşlar) sonra 6 yıllık
ilköğretim ve 4-5 yıllık ortaöğretim vardır. Japonya’da 3-6 yaşlar arasında üç ka-
demeli bir okulöncesi eğitim üstüne 6 yıllık ilköğretim, 3 yıllık ortaokul ve 3 yıllık
lise bulunmaktadır.
Şekil 5.1
Amerika Birleşik
17 12
Devletleri eğitim
sisteminin yapısı 3 Y›ll›k Lise
16 11
4 Y›ll›k Lise
Kaynak: http://
15 10
en.wikipedia.org/ Ortaokul+Lise
wiki/Education_ 14
in_the_United _ 9
States’ten uyarlama 13
8. S›n›f 8
Ortaokul
12 7
Ortaokul
11 6
6. S›n›f
10
5. S›n›f 5
9
4. S›n›f 4
8
Temel E¤itim (veya ilkö¤retim) Okullar› 3
7
2
6
1
5
Ana S›n›flar›
4
Krefller
3
Yafl
S›n›f
Okulöncesi Eğitim
İngiltere’de 19.yüzyıl başlarında fakir küçük çocukların (2-6 yaş) okuyacağı okul-
lar, daha doğrusu yetiştirme yurtları (infant school) vardı. Bu okullar model alına-
rak Paris’te de okulöncesi kurumlar (Salle d’aisle) açılmaya başlandı (1828). Ön-
celeri hayırseveler tarafından açılan bu okullar 1837’den itibaren resmen düzene
koyulmaya başlandı. Fransa’da 1851’de M.Carpentier yönetiminde Anaokulu Öğ-
retmen Okulu kuruldu. Kısa sürede çocuk (infants) okullarının yanında kreşler
de açılmaya başlandı. 1881’de bu okulların adı ana okulları (écoles maternelles)
oldu ve yasalara girerek çocukları ilköğretime hazırlayan okullar hâline getirildi.
Bir yetiştirme yurdundan ziyade okul tarzında açılan ilkokul öncesi eğitim
kurumu 1816’da Robert Owen’ın İskoçya’da açtığı okul idi. 1837’de Almanya’da
Friedrich Fröbel de “Kindergarten” adını taşıyan bir okulöncesi eğitim kurumu
kurmuştu. Daha sonra bu alanda çalışanlar Montessori, Waldorf, Head Start,
HighScope, Reggio Emilia yaklaşımı, Bank Street, Forest gibi yöntem ve uygula-
malar geliştirdiler.
5. Ünite - Dünyada Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi 145
Amerika’da 1965’te okulöncesi eğitim bir kamu programı olarak kabul edildi Kindergarten: Alman
Fröbel’in kurduğu “Çocuk
(Head Start). 2013’de de Başkan Obama bütün dört yaş çocuklarını okulöncesi Bahçesi” adlı okulöncesi
eğitimin içine aldı. Genelde modern ülkeler üç yaşından itibaren çocukların ba- eğitim kurumu, bütün
kım ve eğitimlerine resmî devlet desteği vermektedirler. dünyada okulöncesi eğitimin
simgesi oldu.
İlköğretim
Bütün dünyada artık zorunlu hâle gelmiş bir temel eğitim kademesidir. Genellikle
6-7 yaşlarından 13-14 yaşlarına kadar devam eder. İlköğretimin bitiş yaşı ülkeden
ülkeye 2-3 yaş farklılık gösterir.
İlköğretimin yaygınlaştırılması çalışmaları, Reformasyon hareketinden sonra
bütün Avrupa’da halka kendi ana dilinde din eğitimi vermek amacıyla kiliseler ve
vakıflar tarafından kurulan okul sistemleriyle başlamıştı. Aynı zamanda bu okul-
lar birçok yerde Latince Gramer okulları olarak da biliniyordu. Katolikler ve Pro-
testan gruplar halkı kilisede eğitmek yerine her mahalle ve köye okullar, yetimha-
neler ve yoksul yurtları kurarak ve papazlardan ayrı şekilde öğretmen yetiştirerek
yoğun bir ilköğretim (dinî eğitim) çalışmasına giriştiler.
Devlet denetimindeki ilköğretimi kurma çalışmaları da -gene Alman din-
darlık çalışmaları (Pietizm) etkisiyle- 1730’lu yıllarda Halkokulları (Volksschu-
le) olarak kuruldu. Bunun Fransa’daki paraleli ise önceleri küçük okullar (petites
écoles), sonraları ise halk okulları (l’école du peuple) idi. 1717’den itibaren mahallî
yönetimler okula devam zorunluluğu uygulamaya çalışıyordu ama iyi yetişmiş
öğretmenler olmayınca bu uygulamalar büyük zorluklarla karşılaşmıştı. Dola-
yısıyla modern ilköğretimin kuruluşu biraz da modern öğretmen yetiştirme ile
bağlantılıdır.
Birçok modern devlet uzun süre belediyelerde ve hayır kurumlarının elin-
de olan ilköğretim okullarını 1870’li yıllarda devlet denetimine almaya başladı.
Önceleri ücretli olan ilköğretim okulları 19. yüzyıl sonları ile 20.yüzyılın baş-
larında devlet okullarında parasız hâle getirildi. Amerika’da ücretsiz ilköğretim
okullarının geliştirilmesi 19.yüzyılda (özellikle 1870’ten itibaren) H.Mann ve
B.T.Washington gibi eğitimcilerin gayretleriyle olmuştur.
Modern eğitim sistemlerinin kuruluşunda öğretmenliğin, din adamlarının
ikinci görevi olmaktan çıkarılıp ayrı bir meslek hâline getirilmesi önemli rol oy-
nadı. Öğretmen yetiştirmede ve kolejlerin geliştirilmesinde Cizvitler (Jesuiten),
Charles Démia ve La Salle önemli rol oynadı. Daha sonra Almanya’da yeni sınıf
düzenlemeleri, yeni öğretmenler, yeni okul yönetimi ve sürekli teftiş ile ilköğretim
modernleşmeye başladı. Almanya’da Francke kendi metoduna uygun öğretmen-
ler yetiştirmek için yeni bir öğretmen okulu (Seminarium praeceptorum) kurmuş-
tu. 1750’lerden itibaren Almanya ve Avusturya’da modern anlamda ilkokul öğret-
menleri yetiştirilmeye başlandı.
Ortaöğretim
Ortaöğretim sistemi, Batı uygarlığında genellikle “yüksek okullar” (high school)
olarak bilinir. Üniversiteler ayrı bir sistem olduğu için, temel ilköğretim üzerine
eğitim veren her ortaöğretim kurumu “yüksek okul” olarak görülüyordu. Latin
okullarının üstündeki okullara, Klosterschule, gimnazyum, lise, pädagogium, bil-
gin okulu (Gelehrtenschule) gibi adlar veriliyor ve hepsi birden yüksek okul sis-
temi (Höheres Schulwesen) olarak adlandırılıyordu. Bu okullar önceleri üniver-
sitelerle bitişik hâlde idi. Özellikle Hümanizm ve Yeni Hümanizm dönemlerinde
Latin Okullarının iyi olanlarında Yunanca, İbranice ve modern diller öğretimi
ileri düzeyde verilerek ilköğretim okullarından ayrıldı ve üniversiteye öğrenci ha-
zırlayan okullar hâline geldi. Öğrenciler burada klasik Yunan ve Latin eserlerini,
bilimsel kitapları iyice öğrendikleri için bu okullara Almanya’da bilgin okulları
(Gelehrtenschule) denildi. Bu okul programları zamanla çok zengin bir fen ve
edebiyat programı ile donatıldı.
16. yüzyılda okullarda dil eğitimi egemen olup 17. yüzyılın ikinci yarısından itiba-
ren bilim eğitimi de kendini göstermeye başladı.
Merkezî devlet ve kilise örgütü, daha önce kurulmuştu ama Napolyon ile be-
raber ortaöğretimden başlayarak merkezî eğitim sistemi de kurulmaya başlandı.
Amerika’da 19.yüzyılın ortalarından başlayıp sonuna kadarki dönemde orta-
öğretim herkese açıldı. Kamuya açık ilk parasız resmî ortaöğretim okulu 1821’de
Boston’da, birkaç yıl sonrada Massachusett’de açıldı. Boston’da sürekli bir kız lisesi
ve bunun öğretmenlerini yetiştiren okul 1857’de açıldı.
Avrupa’da Orta Çağ’dan gelen bir gelenekle lise programları genelde birbirine
yakın iken Amerika’da programların standartlaştırılması 1890’lı yıllarda mümkün
olabildi. Önceleri üniversiteler kendi giriş sınavlarını yaparken 1899’da bir Üni-
versiteye Giriş Sınavı Kurulu kuruldu. Bundan yaklaşık seksen yıl sonra Ameri-
ka Tehlikede Bir Ulus (A Nation at Risk, 1983) adlı Rapordan sonra ortaöğretim
programlarındaki dağınıklığı standartlaştırmak için bütün eyaletleri kapsayan
millî ders programları (National Curriculum) yayınladı, bunu İngiltere takip etti.
20.yüzyılda ortaöğretim okulları 3 yıl ortaokul (junior high school) ve 3 yıl lise
(senior high school) olarak düzenlendi.
Gimnazyumların üniversite ile organik bağını kesmek, araya bir seçme sınavı
koymak, modern eğitim sistemlerini oldukça uğraştırdı. Almanya’da 1901’de bütün
tam lise mezunları üniversiteye giriş hakkını kazandı, 1908’de kız lisesi mezunları
lise bitirme sınavı olan Abitur’a girme hakkı kazandı. Fransa’da ise 1924’te kadınlar
ve erkekler için ayrı yapılan bakalorya sınavlarının birleştirilmesi kararı alındı. Do-
layısıyla kızlarla erkeklerin ortaöğretimleri aynı tip yapıldı, 1925’te programlar ve
ders saatleri eşleştirildi, 1928’de öğretim süresi yedi yıla çıkarıldı. Böylece, eğitim
açısından 1930’da kızlar ve erkekler eşit şartlarda yarışmaya başladı.
Bazı ülkeler lise öğretiminde öğrencileri farklı dallara ayırıp (bifurcation) farklı Abitur: Orta Çağ’dan beri
program uygularken, bazı ülkeler de hem farklı program hem de farklı öğretim gelen, genelde Olgunluk
Sınavı da denen ve
süresi ile farklı belgeler vermeye başladılar. Almanya’da gimnazyumu bitirme- üniversiteye giriş hakkı
nin 19.yüzyıldan beri Abitur veya Olgunluk Sınavı adıyla uzun bir geçmişi vardı. tanıyan lise bitirme sınavı.
Fransa’da A tipinden H tipine kadar değişik programlarla değişik bakaloryalar ve-
rilirken, İngiltere’de ortaöğretim eski public school’lardaki alt ve üst ayrımlarına
uygun olarak 6 yıllık ortak eğitimin üstüne 1-2 yıl daha öğrenim görerek farklı bel-
geler alırlar. Bunun yanında A-level, International Baccalaureate veya Cambridge
Pre-U gibi yüksek kaliteli mezuniyetler de vardır. Ortaöğretim kurumları genelde
herkes için ortak olup seçme ile
öğrenci alan az okul kalmıştır. Resim 5.2
Amerika ve İngiltere’de çocuk- Mezuniyet sevinci
lara resmî programı evde uygu-
layan ev okulculuğu (homesc- Kaynak:
http://www.
hooling) sistemi de bir hayli kocatepegazetesi.
gelişmiştir. com/haberdetay.
Gelişmiş ülkelerde zorunlu asp?id=47100
öğretim süresinin uzatılması, or-
taöğretime daha yoğun bir öğ-
renci akışını sağladı ve bir eğitim
patlaması yaşandı. Zorunlu öğre-
tim süresi uzadıkça ortaöğretimin
148 Eğitim Tarihi
Yükseköğretim
Orta Çağ üniversiteleri, Bologna ve Paris Üniversiteleri modelinde kurulmuştu.
Ama daha sonra üniversiteler skolastik yöntemle o kadar katılaştırıldı ki daha son-
raki dönemlerde de görüldüğü gibi, en zor değişen, çağdaş gelişme ve ihtiyaçlara
en duyarsız kurumlar hâline geldi. Fransa’da 1530’da yeni disiplinlere kapıyı açma-
dığı için Kral I.François “Collège de France”ı kurmuştu. Sanat (fen-edebiyat) Fa-
kültesi ortaöğretim düzeyinde idi. Bazı küçük reform çabalarına rağmen Fransız
üniversite sistemi 17.yüzyılın son çeyreğinde çöktü. Çünkü 16.yüzyıldan itibaren
5. Ünite - Dünyada Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi 149
Cizvitlerin kurduğu çok yaygın bir ortaöğretim kuruluşu olarak kolejler var-
dı ve bu kolejler tüm öğrencileri çekiyordu. 1789 İhtilalinden sonra da perişan
durumda olan 22 üniversite feshedilmişti. Fransa, 17.yüzyılda beş askerî mü-
hendislik okulu kurmuş ve üniversitenin dışında bir yükseköğretim yapılandır-
ması oluşturmaya başlamıştı. 18.yüzyıl ortalarından sonra, üniversiteyi yeniden
yapılandırma yerine önemli meslekler için farklı okullar kuruldu: Yol ve Köprü
Mühendisleri Kraliyet Okulu (École royale des ponts et chaussées, 1747) Mézière
Mühendislik Okulu (École du Génie, 1748), 1764’te Paris Askerî Okulu gibi.
Bu mühendislik okullarında Fransa’nın en meşhur matematikçileri, kimyacıları,
fizikçileri ders veriyordu. Fransa’nın ihtilalden veya 1794’ten sonra kurulan ve
hep üniversitelerin dışında kalan büyük yüksekokulları (grandes écoles) (École
Normale Supérieure (1794), École Polytechnique (1794), Conservatoire National
des Arts et Métiers (1794), École Nationale Supérieure des Mines de Saint-Étienne
(1816), Ecole Supérieure de Commerce de Paris (1819), École Centrale des Arts et
Manufactures (1829), École des arts industriels et des mines (1854), École centrale
lyonnaise pour l’Industrie et le Commerce (1857), École nationale supérieure des
télécommunications (1878), Hautes Études Commerciales (1881), École supérieure
d’électricité (1894) ve Supaero (1909)), bugün de ülkenin en seçkin ve zirvedeki
yükseköğretim kurumlarıdır.
1870 Alman savaşları, üniversite reformlarını gerekli hâle getirdi. Fransız E. Büyük okullar (grandes
écoles): Fransa’da sayıları
Renan, savaşı kazananın Alman üniversiteleri olduğunu söyledi. 1868’de Alman 250’yi bulan üniversite
yüksekokulları modelinde “Ecole pratique des hautes etudes” kuruldu ve bu şe- dışındaki çok saygın
kilde başlayan yükseköğretim modernleşmesi, 1896’da millî üniversite sisteminin yükseköğretim kurumları.
kurulmasıyla sonuçlandı.
aklı ve hukuku doğa kontrol etmeye başladı. Skolastik felsefeye, hümanistik konuş-
ma sanatına karşı çıkıldı. Dine dayalı skolastik felsefe yerine, Protestan üniversi-
telerinde akla ve bilime dayalı “modern” felsefe tartışılmaya başlandı. Almanya’da
1760-1850 arasında deney ve felsefe arasında karşılıklı sıkı ilişkiler vardı. Ansik-
lopedik bilgi geleneği bırakılmış, onun yerine araştırma ilkesi konulmuştu. O sı-
ralarda devlet sınavlarının yapılması ve üniversiteye girişte Abitur sınavı konması
da üniversitelerin kalitesini artırmıştır. Sanat fakülteleri 16 ve 17. yüzyılda henüz
alt öğrenci giriş yeterliklerini netleştirmemişti. Üniversite ile ortaöğretim arasın-
da kesin çizgi 19. yüzyılda Abitur sınavları ile çekilebildi.
Almanya’da üniversite hocalarının esas vasıflarından biri, bilimsel çalışmalar
yapmak olmuştu. Bu görüş, 19.yüzyıl başlarında Humboldt’ta “Bilim vasıtasıy-
la eğitim” (Bildung durch Wissenschaft) sloganına dönüştü. Fransızların büyük
okullarındaki araştırmalar da Humboldt modeline ilham vermiş olabilir. Prusya,
o zaman Humboldt’un bu görüşlerine göre üniversite düzenlemesini kabul etti. 19.
yüzyılda bilime büyük bir güven duyuluyordu.
Alman üniversite modelinin temel özelliği, araştırma ile öğretim arasında sıkı bağlar
kurması, bilim yoluyla eğitim idi. Bilimsel araştırma, öğretimin üzerinde yer alıyordu.
Akreditasyon: Her meslekte sisteminde de üniversiteler ve büyük okullar tabakalaşması önemli rol oynar.
ve öğretim kademesinde
çağdaş standartları Fransız yükseköğretiminde seçkinci (elitist), mesleki ve sosyalleştirici okul grup-
belirleyerek, öğretim ları vardır. Toplumun %3-4’lük bir seçkin kesimi büyük okullara girebilir. 1911’de
kurumlarını izlemek ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Sorbon çevresinde bir Fransız “Ivy league”i
kredilendirmek (ekonomideki
kredi değerlendirme kurumları yaratmak için Mükemmellik Girişimi (Initiatives d’Excellence, Idex) adlı bir
gibi). plan hazırladı. Dünya çapında meşhur 7-8 üniversiteyi bir araya getirerek bunları
özel olarak desteklemek istiyordu. “Sorbon League” denilen bu oluşuma büyük
okulların bazıları ve büyük araştırma merkezleri (NCSR) katılacaktı; oluşum hâlâ
tamamlanamadı.
Orta Çağ’da tek dil Latince üzerine kurulmuş, ortak bilim, ortak öğrenci, or-
tak program yapısıyla bir bütün olan üniversite sistemi, daha sonra ulus devletlerin
kurulup millî dillerin öğretim dili olmasından sonra giderek birbirinden farklılaş-
tı. Ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında tekrar yükseköğretimde uluslararasılaşma
dönemi başladı. 1990’ların sonunda da AB ülkelerinin yükseköğretimde rekabet,
hareketlilik, çekicilik ve etkililiğini artırmak için Bologna süreci başladı. Yani Avru-
pa yükseköğretim sistemi tekrar geri köklerine dönüyordu. Gerçi aynı biçimde
olmasa bile, yüzyıllar içinde kaybolan bakalorya akademik derecesi (lisans) yeniden
canlandırılmaya çalışılıyordu. Bologna sürecine göre ulusal yeterlikler belirlendi ve
her kurum akreditasyon için bu yeterliklere uymak zorunda bırakılıyordu.
Üniversiteler, 19. yüzyılda sanayileşme sonucu ekonominin ve devletin bürok-
rat ihtiyacını karşılamaya yönelmişti. 1970’ten sonra da üniversiteleri, toplumun
sosyokültürel modernleşmesi yönlendirdi. Bilgi temelli ekonomi, bilgi temelli
toplum, bilgi toplumu (Knowledge society) baskıları, yüksekokulları değiştirdi.
Bilimsel bilgi yeni bir anlam kazandı; salt teorik bilgi yerine işe yarar pratik bil-
giler de üniversitelerde öğretilmeye başlandı. Teknoloji değişikliği, öğretimde de
değişiklikleri zorladı. Martin Trow, 70’li yıllardaki gelişimi elit eğitiminden kitle
eğitimine geçiş (the transition from elite to mass higher education) olarak niteli-
yor. Yükseköğretime kaydolmak bir ayrıcalık olmaktan çıktı, bir hak oldu. Üni-
versiteler, akademik cumhuriyetler (akademik oligarşi) olmaktan çıkıp akademik
kapitalizmin yönetici sınıfının eline geçti. Yükseköğretim yapıları köklü olarak
değişmedi ama kitleleri eğitme fonksiyonu üstlendi. Bu durumda da üniversiteye
giriş ve yerleştirme, sınavlarla yapılmaya başlandı. Türkiye’de ÖSYM’nin yaptığı
sınavlar gibi, mesela ABD’de SAT ve ACT testleri yapılmaktadır. Üniversiteyi biti-
renler de Bachelor derecesi alırlar. Yüksek lisans yapmak isteyenler ALES benzeri
genel (GRE), tıp ve hukuk alanında standart test sınavlarına girerler.
Üniversiteler, bugün dünyanın her yerinde genelde ön lisans eğitimi, lisans eğiti-
mi (bachelor’s degree), yüksek lisans ve doktora eğitimi vermektedir. Çeşitli model-
ler olmakla beraber genelde devlet üniversiteleri ve özel vakıf üniversiteleri vardır.
19. yüzyılda ulus devletler ulusal bir eğitim politikası izlerken, 21. yüzyıl ulusla-
rarası bir eğitim politikası ortaya çıkarıyor. “Eğitsel bilgi” ülkeler arasında ortak
oluyor ve “uluslararasılaşma” süreci ortaya çıkıyor.
5. Ünite - Dünyada Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi 153
Eğitimde 19. yüzyılın hedefi herkese ilköğretim imkânı sağlamak idi. 20. yüzyıl her-
kese ortaöğretim yaptırmaya çalıştı. İhtimal ki 21. yüzyıl da herkese yükseköğretim
yaptırma yüzyılı olacaktır.
Çağdaş eğitimin en önemli özelliklerinden olan beyin göçü hareketleri için bk. B.
Kurtuluş, Beyin göçü: Geçmişte, günümüzde ve gelecekte, İktisat Fakültesi Mecmu-
ası, 1988. 46,171-187. (http://www.journals.istanbul.edu.tr/tr/index.php/iktisat-
mecmua/article/view/7707/7209)
Özet
Modern eğitim sistemlerini hazırlayan faktörlerin İlk, orta ve yükseköğretim düzeylerinde modern
1 neler olduğunu saymak ve açıklamak 3 eğitim sistemlerinin özelliklerini tanımlamak
Orta Çağ’dan günümüze modern eğitim sistem- Modern ilkokullar, devletlerin öngördüğü öğ-
lerini değişime zorlayan faktörlerin başında Batı retim süresine göre çocuklara daha üst öğre-
ülkelerindeki çok boyutlu toplumsal değişmeler tim için gerekli bilgi ve becerileri kazandırmayı
gelir. Toplumların dinî inançları, din mücadele- amaçlamaktadır. Ortaöğretim kurumları öğren-
leri, politik ve ekonomik faktörlerle toplumdaki cileri, zekâ, yetenek ve çalışmalarına göre yükse-
aristokratik ve hatta burjuvaziye dayalı sosyal köğretime veya bazı mesleklere hazırlamaktadır.
tabakaların yıkılıp sosyal hareketliliğin artması Üniversiteler eskiden çok üst düzey mesleklere
eğitim sistemlerini değişime zorlamıştır. Eko- teorik olarak insan yetiştirirken, şimdi bu özellik
nomi ve modern ulus devletlerin kendi ihtiyacı yüksek lisans ve doktora programlarına kaymış
olan yetişmiş elemanları eğitim kurumlarından ve üniversiteler giderek uygulamalı mesleklere
istemeleri, demokrasinin yerleşmesi ve yay- kalifiye eleman hazırlar duruma gelmişlerdir.
gınlaşmasında okulların kullanılması, bilimsel
araştırmaların hem yapılması hem de genç be- Modern eğitim sistemlerinin temel özelliklerini ve
yinlere yöntem ve bilgi olarak yerleştirilmesin- 4 bugünkü sorunlarını saymak ve açıklamak
de modern okullara ihtiyaç duyulmuştur. Tabii Modern eğitim sistemlerinde hem program ve
bütün bunların yanında Orta Çağ’dan itibaren diplomalar hem de öğrenciler bakımından hızlı
gerek eğitimin amaçları, gerek ders programları, bir uluslararasılaşma özelliği görülmektedir. Son
öğretim yöntemleri ve eğitim ortamları alanında zamanlarda okulöncesi zorunlu öğretim yaşı gi-
eğitim düşünürlerinin eserleri de yol gösterici derek aşağı inmekte, engellilerin eğitimine gide-
bir işlev üstlenmiştir. rek daha çok önem verilmektedir. İlk ve ortaöğ-
retim zorunlu öğretim kapsamına alınmış, her
Orta Çağ eğitim sistemlerinden modern eğitim yıl daha fazla gence yükseköğretim imkânı su-
2 sistemlerinin nasıl dönüştüğünü açıklamak nulmaktadır. Performans değerlendirme ve öğ-
Reformasyon ve Karşıt Reform sırasında kilise renci seçimlerinde uygulanan test alışkanlığının
din adamı yetiştirmenin yanı sıra halka ve tüm eleştirel düşünceyi engelleyeceği hakkında ciddi
çocuklara ilköğretim vermeye başladı. Bu du- kaygılar vardır. Nüfus azalması, gelecekte eğitim
rum ortaöğretimde genişlemenin ve modernleş- sistemlerinde önemli değişiklikler yapacaktır.
menin kapısını açtı. Hümanizm hareketi sonrası
ders programlarına Yunanca ve modern yabancı Gelecekte eğitim sistemlerinin nasıl gelişebileceği-
dillerin yanı sıra matematik, fen ve sosyal ders- 5 ni yorumlayabilmek
ler de girdi. Ulus devletler kurulmaya başladık- Gelecekte meslek eğitimi büyük ölçüde meslek
tan sonra eğitim işini devlet üstlenmeye, kontrol yüksekokullarına, yüksekokul ve fakültelere ka-
etmeye, öğretmenlerini yetiştirip programlarını yacaktır. Ortaöğretimde yapılan yönlendirme
yapmaya başladı. Devlet nitelikli memur ve su- faaliyetleri yükseköğretim öncesinde yapılma-
bay ihtiyacını karşılamak için modern liseler ve ya çalışılacaktır. Öğretim alanında uluslararası
üniversiteler, teknik okullar kurmaya başladı. rekabet giderek artacaktır. İnternet’in de sağla-
dığı ortamlarla örgün veya yüz yüze eş zamanlı
eğitim giderek uzaktan eğitime ve sanal eğitim
kurumlarına kayacaktır. Ders programlarında
ve ders kitaplarında köklü değişiklikler yaşana-
caktır. İnsanların kendi kendini eğitme gücü ar-
tacaktır.
194 Eğitim Tarihi
Özet
Bu ünitede ele alınan konular, ilgili kazanımlar esas alı- Yakın Çağ’da bazı İslam devlet/topluluklarında
narak şöyle özetlenebilir: 3 yaşanan eğitim hareketlerinin özelliklerini kav-
ramak
Merkez ve çevre ülkelerinde modern eğitimin do- 19. yüzyılda bağımsız bir devlet olarak ayakta
1 ğuş nedenlerini anlamak kalmak isteyen İran ile bağımsız bir devlet kur-
Ülkelerin merkez ve çevre ülkeleri olarak sı- maya çalışan Mısır’da modernleşme, her şeyden
nıflanması, sanayileşmiş olup olmamalarına önce bu amaçlara hizmet eden bir araç olarak
göre yapılır. Bu nedenle 19. yüzyılda Sanayi görülmüştür. Bu nedenle işe Osmanlılar gibi
Devrimi’ni yaşamış ülkeler merkez ülkeleri, askerî eğitimi modernize ederek başlamışlardır.
bunu gerçekleştirememiş tarım ülkeleri çevre Bağımsızlığını sürdürmeye çalışan İran’da ordu
ülkeleri olarak adlandırılmaktadır. Merkez ül- her zaman modernleşmenin lokomotifi olmuş-
kelerinde modern eğitim, Batı medeniyetinin tur. Rusya Türkleri ise modern eğitimi, bağımsız
tarihsel evreleri/değerlerinin hem hazırlayıcısı ve gelişmiş bir İslam/Türk dünyası inşa etmenin
hem de ürünüdür. Bu aşamada merkez ülkeleri ön koşulu olarak görmüştür. Bu milliyetçi söy-
çevre ülkelerinin yer altı ve yerüstü kaynakla- lem Rusya’nın yenileşmecilere şüpheyle bakma-
rını ele geçirmeye yönelik işgallere başlamıştır. sına yol açmıştır. İngiliz sömürgesi olan Hindis-
Çevre ülkelerinde emperyalizme karşı kendile- tan ve Mısır’da ise modern eğitim sömürgeciler
rini savunabilmek için alınan tedbirlerden biri, ile halk arasında bir ara sınıf yetiştirmek ama-
ordularını Batı tarzında eğitmeye çalışmak ol- cıyla kurulmuştur.
muştur.
Yakın Çağ’daki eğitim hareketlerinin 20. yüzyılda
Yakın Çağ Osmanlı eğitim sisteminin özelliklerini 4 İslam dünyasında meydana gelen gelişmeler üze-
2 kavramak rindeki etkilerini kavramak
İlk eğitim reformları orduyu modernize etme Birinci Dünya Savaşı öncesinde İslam coğraf-
programının temel bileşenlerinden biridir. II. yasında meydana gelen eğitim hareketleri, bu
Mahmud zamanında Batının üstünlüğünün yal- coğrafyada daha sonra birey, toplum ve devlet
nız ordularının iyi eğitimli ve yüksek donanımlı hayatının şekillenmesinde etkili olmuştur. Bu
olmalarından kaynaklanmadığı, her alanda mo- etki coğrafyanın tarihi, sosyal ve kültürel yapısı-
dernleşmenin bir sonucu olduğu kabul edilmiş- na göre değişen düzeylerde akılcılık, bilimcilik,
tir. Tanzimat’a girilirken başlayan modern eğitim laiklik gibi moderniteye ait değerlerin izlerini
sisteminin kuruluşu Birinci Dünya Savaşı önce- taşımaktadır. Bu farklılaşmada modern eğitimin
sinde tamamlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bu nicel ve nitel gelişim durumu kadar, modern-
modern eğitim sisteminin yetiştirdiği kadrolar leşmeye muhalif unsurların birey ve toplum
tarafından kuruluştur. İkinci Meşrutiyete kadar üzerindeki nüfuzu/ikna gücü de belirleyicidir.
medreseler kendi hâllerine bırakılmıştır. Böy- Nitekim modern eğitimin elitist bir yaklaşımla
lece Müslüman tebaa arasında biri yenileşmeci, küçük bir zümreye sağlandığı İslam ülkelerinde
diğeri gelenekçi olmak üzere iki ayrı dünya gö- zamanla geleneksel düşünce ve kültür egemen
rüşü ve bunları temsil eden iki okul tipi (mektep hâle gelmiştir.
ve medrese) ortaya çıkmıştır. Ayrıca Hristiyan
ve Musevi akidelerine bağlı tebaa da eğitimde
benzer bir süreç yaşamıştır. Cumhuriyet öncesi
modern eğitim hareketinin en önemli kazanım-
larından biri, geriye kurumsal altyapıdan başka
önemli bir bilimsel ve entelektüel birikim bırak-
masıdır.
7
EĞİTİM TARİHİ
Amaçlarımız
Bu üniteyi tamamladıktan sonra;
Çağdaş eğitim akımlarını etkileyen eğitim filozoflarını sayacak ve açıklayabi-
lecek,
Çağdaş eğitim akımlarını ortaya çıkaran teknik, ekonomik ve sosyal faktörleri
açıklayabilecek,
Çağdaş eğitim akımlarını sayacak ve genel karakteristiklerini tanımlayabilecek,
İş eğitimi akımını alt dallarıyla beraber sayacak ve açıklayabilecek,
Eğitimin çağdaş sorunlarını görebilecek ve yorumlayabilecek
bilgi ve becerilere sahip olacaksınız.
Anahtar Kavramlar
• Sanat Eğitimi Akımı • Postmodern Eğitim
• Kır Eğitimi • Dalton Planı
• Çocuktan Hareket Akımı • Winnetka Planı
• İş Eğitimi Akımı • Jena Planı
• Radikal Eğitim • Politeknik Eğitim
• Eleştirel Eğitim • Toplu Öğretim
İçindekiler
• GİRİŞ
• ÇAĞDAŞ EĞİTİM AKIMLARINI
ETKİLEYEN EĞİTİM FİLOZOFLARI
Eğitim Tarihi Dünyada Çağdaş Eğitim • ÇAĞDAŞ EĞİTİM AKIMLARINI ORTAYA
Hareketleri ÇIKARAN TEKNİK, EKONOMİK VE
SOSYAL FAKTÖRLER
• ÇAĞDAŞ EĞİTİM AKIMLARI
Dünyada Çağdaş Eğitim
Hareketleri
GİRİŞ
“Çağdaş” sözcüğü, ele alınan konuya ve konuşan/yazan kişinin niyetine göre an-
lamı en çok değişen sözcüklerdendir. Eğitim olgusunda da çağdaş olarak eğitim
sistemlerini mi, eğitim sorunlarını mı, öğrenme-öğretme teorilerini mi, eğitim
teknolojilerini ve yöntemlerini mi yoksa eğitim felsefesini mi ele almalıdır? Her
konudaki çağdaş yaklaşımlar ve değerlendirilen konular değişiktir.
Biz burada “çağdaş eğitim akımları” olarak eğitim düşüncesindeki genel eği-
limleri ele almak niyetindeyiz. Bu konuda Prof.Dr.Kemal Aytaç’ın “Çağdaş Eğitim
Akımları (Yabancı Ülkelerde)” adlı değerli bir çalışması konuya başlangıç olarak
çok sağlam bir temel sunmaktadır. Bu temel üzerinde özgürlükçü (radikal), eleş-
tirel ve postmodern eğitim akımları da değerlendirilecektir.
Eğitim felsefesi düşünürlerini belli adlar altında gruplamak her zaman bazı
sorunlar çıkarmakta, çoğu kez de farklı kişiler farklı sınıflandırmalar yapmak-
tadırlar. Burada en yaygın kabul gören sınıflandırmalar esas alınacaktır. Çağdaş
eğitim akımlarını hangi zaman diliminden itibaren ele almak gerektiği de sürekli
tartışılmaktadır. Buradaki ölçü de güncel eğitim konuları üzerinde özgün düşün-
ce geliştiren düşünürlerin eserleridir.
Demokrasiler ortak bilimsel ve kültürel bilgi temeli üzerine kuruludur. Farklı bilgi
ve kültürlerle yetişen insanların ortak bir demokratik hayat yaşamaları, birbirlerini
anlamaları ve desteklemeleri, “sevinçte ve üzüntüde birlik olmaları” mümkün de-
ğildir.
Aytaç, K. (1981). Çağdaş Eğitim Akımları (Yabancı Ülkelerde), Ankara: DTCF yay.
Bu kısmın iş okulu dâhil önemli bir kısmı için bu kitabı okumalısınız.
Bu gruptaki eğitim reformcuları, çocuğu “yetişmeye terk etmek” gibi bir gö-
rüşe geldiler. Çünkü çocuk, tıpkı bir çekirdek gibi, gelecekteki tüm yapısını po-
tansiyel olarak kendi içinde taşımaktadır. Dolayısıyla çocuk, kendi kendine “açılıp
gelişmelidir’. Bu ilke çocuktan hareket akımının sarsılmaz bir temel ilkesi olmuş-
tur. Geleneksel eğitim, çocuğa yersiz müdahalelerde bulunmaktır. Eğer çocuk, ge-
leneksel yoldan eğitilecekse “en iyi eğitim hiç eğitmemektir”.
Bu akımda oyun didaktik önem kazanır. Oyun, her şeyden önce kurtarıcı, bağ-
lardan ve baskılardan çözücü en etkili eğitim aracı olarak görülmektedir. Oyun
oynayarak öğrenme ve öğrenerek oyun oynama biçimli bir şekilde gerçekleşir. Bu
durum eğiticinin geri plana atılmasına yol açar. Eğitici, oyun için uygun ortamları
ve şartları hazırlamalıdır.
Montessori yönteminin temel ilkesi “her çocuk kendi kendine etkinlik gösterebilir
ve öğretimde bu ana noktadan hareket edilmelidir” ilkesidir.
Ona göre, çocuk etkinlik alanını ve bunun şeklini, kendine göre seçer. O hâlde
yapılacak iş, çocuğun bu kendi kendine etkinlik gösterme tepkisine uygun düşe-
206 Eğitim Tarihi
İş Eğitimi Akımı
İş eğitimi akımı, liberal eğitimciler arasında “İş okulu”, sosyalist eğitimciler ara-
sında da “Üretim Okulu” denilen farklı modeller şeklinde gelişti. Ancak her ikisi
de eski “kitap okulu” veya “ezber okulu”na karşı çıktı. Buna karşılık iş okulu ta-
raftarları çocuğun aktifliği ve kendiliğinden faaliyetini sağlamanın en uygun va-
sıtası olarak işi merkeze alırken, üretim okulu taraftarları işi, eğitimin bir amacı
olarak ele almaktadırlar.
“İş okulu” akımı içinde gösterilebilecek çağdaş eğitimciler Kerschensteiner, De-
wey, Gaudig, Decroly, Kilpatrick, Ferrière, Freinet ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu’dur.
G. Kerschensteiner, fen eğitimi alanında eğitim gördü ve eğitim danışmanı sıfa-
tıyla ilkokul ve meslek okullarını iş okulu anlayışı esasında reformdan geçirmeye
çalıştı.
J.Dewey’in Türkiye’ye uzman olarak çağrılması ve verdiği rapor hakkında bilgi top-
2 layınız.
Pragmatizm, eğitimde Filozof olarak Dewey, “pragmatizm” akımına bağlıdır. Pragmatizmin ön şartı
öğretilecek bilgi ve becerilerin
işe dönüştürülerek hem ve amacı olarak “faaliyet”i esas alır. Dewey, düşünceyi hayatın görevlerinin ve so-
bireyin hem de toplumun işine runlarının üstesinden gelebilecek bir vasıta olarak kabul eder. Bilgiler, soyut anla-
yaraması hususunu esas alan ma yoluyla kavranamaz, tam tersine faal hâldeyken öğrenilir. Faal hâlde edinilen
bir eğitim felsefesi akımıdır.
yaşantılar daha sonraki faaliyetlere temel teşkil ederler. Dewey, bundan şu temel
ilkeyi çıkarır: “yaparak öğrenme” (learning by doing).
Dewey’e göre hayat, faaliyetten ibarettir ancak buna rağmen eski okulda gençler
pasif kalmaya mahkûm edilmişlerdir. Eski okullarda okul mobilyaları bile öğrenci-
leri pasif öğrenmeye mahkûm etmektedir. Çocuğa kendi değeri verilmelidir. Okul,
çocuğun hayat yuvası olmalıdır. Dewey, yeni okulda eski sınıf sistemini kaldırıp öğ-
retimin laboratuvar, kütüphane, oyun alanları, atölye, hatta mutfak gibi yerlerde ya-
pılmasını öngörmektedir. Dewey, eğitimin seçkin bir gruba değil, bütün çocuklara
verilmesini ve bunun da demokratik şekilde yapılmasını ister. Onun sistemi kaliteyi
değil sayısal çoğunluğu esas alan bir ‘kitle okulu’ modeline uygun düşmektedir.
O. Decroly, bir tıp doktoru olarak geri zekâlı çocuklarla uğraşılarından, eğitim
ve öğretimin bireyselleştirilmesi ve ‘ilgi merkezleri’ konusundaki teorisini geliştir-
di. Decroly, 1907’de de dünyaca tanınan, “L’Ermitage” adlı okulunu kurdu. Nor-
mal çocuklar için olan bu okulda Decroly, kendi reform düşüncelerini uyguladı.
Decroly’nin eğitim metodu (Decroly metodu) “hayat yoluyla, hayat için okul” şek-
linde karakterize edilir. Okul, hayat yoluyla, hayata hazırlamalıdır. Decroly meto-
dunda “hayata gerçek yakınlık” birinci temel ilkeyi teşkil eder. Onun okulunda
“insan hayatının dört temel ilkesi” (dört temel ilgi merkezi) şunlardır: Beslenme
ihtiyacı, soğuktan korunma ihtiyacı, düşmandan korunma ihtiyacı, toplum içinde
çalışma, yükselme ve dinlenme ihtiyacı.
Gerçek bilgi, yalnızca zihni yeteneklerin aktifliği yoluyla kazanılır. Okullarda
kitabi yoldan bilgi kazanmak değil, çocuğun kendi gözlem ve tecrübesi yoluyla
gerçek dünyanın eşyaları ile temasa geçmesi desteklenmelidir. Konular, ders plan
ve programları, çocuğun ilgilerinden hareket etmelidir.
W.H. Kilpatrick, geliştirdiği “Proje Metodu” ile çağımızdaki eğitim reform-
cuları ve özellikle de “iş okulu” akımı üzerinde önemli bir etkide bulunmuştur.
Kilpatrick, “öğrenme okulu” ya da “kitap okulu”na karşı çıkmakta ve derslerin
öğrenciler tarafından planlanıp organize edildiği “projeler” yoluyla yapılacak bir
öğretim sistemini savunmaktadır. Proje, bütünlük teşkil eden bir tasarıdır. Her-
kes için ayrı ayrı uygun düşen görevler tespit edilir, amaç belirlenir, bütün güç ve
yetenekler ortaklaşa olarak işe koyulur. Bu yolla esas problem çözülür ve amaca
ulaşılır. Bu şekilde sağlanan öğrenme, bireysel yapılan öğretimden daha fazla bir
çaba ve başarı sağlar. Projeler geniş kapsamlı olmalı, önemli ve ilginç olmalıdır.
A. Ferrière’in tasarladığı yeni okul, faal okul (“L’école Active”) adını taşır.
Ferrière’in Türkçeye çevrilen kitapları şunlardır: Faal Mektebin Tatbikatı; Faal
Mektep Usulü; Faal Mektep: Esasları ve İstikbali; Faal Mektepte Çocuğun Hürri-
yeti; Faal Usuller ve Yeni Türkiye Mektepleri (La Turquie Nouvelle et ses Ecoles);
Tecrübe ve Tatbikat Mektebi; Yeni Umumi Tedris Usulü - Faal Mektep Usulü.
7. Ünite - Dünyada Çağdaş Eğitim Hareketleri 211
Ferrière’e göre, el işi etkinlikleri, özellikle 7-12 yaşları arasındaki eğitimin te-
mel ilkesi olmalıdır. Bu etkinlikler, bedeni çevikleştirip güçlendirmeye, zihni ge-
liştirmeye, ahlaki ve sosyal yönden yükseltmeye yardımcı olur. El işi çalışmaları,
çocuğun objektif karar verme ve çağrışım yeteneğini, hayal gücünü ve soyut dü-
şüncesini geliştirir. El işi çalışmaları insanı, dürüstlüğe götürür, sağlıklı yaşamayı
destekler ve işe saygı uyandıracak ahlaki bir eğitime hizmet eder.
Ferrière, eğitimde herhangi bir özel el işi etkinliğini önermez. El işinin daima
zihnî eğitimin hizmetinde yer almasını savunur. El işi çalışmaları hiçbir zaman
belirli bir mesleki amaca bağlı bulunmamalıdır.
C. Freinet, 1934’te Kır Eğitim Yurdunu kurdu. Karısıyla birlikte ölümüne ka-
dar bu eğitim yurdunda çalıştı. Freinet, tabiata dayalı kendine has bir ahlak dersi
(doğal ahlak) geliştirdi. “Eğitici Kişiliğe” saygı kazandırdı. Freinet, kendi modeli
için “Modern Okul” deyimini kullandı. Bu okulda “iş ilkesi” merkezî bir rol oynar.
Ona göre, “Uyanık kafalar ve becerikli eller, malumatlarla dolu kafalardan daha
iyidir.” Freinet’e göre okulun sahip olduğu çevre, çocuğun deneyim ve yaşantı ha-
zinesini zenginleştirmesi için çok çeşitli olanaklar sağlamalıdır. Okul, ayrıca ra-
hatsız edici her türlü sesten uzak olmalıdır. Okulun iç mimarisi ortak çalışma ve
bireysel çalışmaya hizmet edecek bir yapıda olmalıdır. Okulun daha birinci yılın-
dan itibaren öğrencinin el işine dayalı yaratıcı çalışmalarla teknik dünya ile temas
sağlaması, diğer teorik dersler ile bütünleştirilmiş şekilde uygulanmalıdır. Freinet,
okul atölyelerini ve işlikleri iki büyük grupta toplar: Basit el işi çalışmaları ve ortak
olarak uygulanan, gittikçe gelişen zihnî çalışma projeleri için işlikler. Çocuk hangi
işlikte çalışmak istediğini kendisi serbestçe seçmelidir.
İ.H. Baltacıoğlu, insanı yaşadığı gerçek çevre içerisinde sosyal bir şahsiyete
kavuşturmak ister. O, bu amaca yönelik pedagoji anlayışına ‘Şahsiyet Pedagojisi’
der. Bu pedagoji anlayışına dayalı sistem de ‘İçtimai Mektep’ sistemidir. Baltacı-
oğlu içtimai mektep anlayışını beş ana ilke ile temellendirir. Bunlar; kişilik, çevre,
çalışma, verim ve başlatma ilkeleridir.
1- Kişilik ilkesi: Kişilik fikri, bütünlük, ahenk ve düzen fikridir. İnsan içe ve Şahsiyet pedagojisi, Batıda
dışa karşı hareketlerini bir bütün olarak ortaya koyar. Baltacıoğlu, bu ilke ile eği- karakter eğitimi hatta
güncel olarak değerler
timin amacının, gerçek kişilikler yaratmak olduğunu kabul etmektedir. Baltacıoğ- eğitimi de denilen ve insan
lu, kişiliği iki kısma ayırır: a) Millî Kişilik, b)Teknik Kişilik. Millî kişilik, insanın kişiliğinin sağlam bir şekilde
oluşturulmasını esas eğitim
içerisinde yaşadığı milletin değerleri ile yoğrularak gelişir. Eğer fertler kişiliklerini konusu kabul eden bir eğitim
var eden bu değerlerden uzak düşerlerse o zaman kendi milletine ve değerlerine anlayışı.
yabancılaşmaya başlarlar. Baltacıoğlu’na göre millî kişiliğin gelişmesinde din, dil
ve sanat önemlidir. Teknik kişilik, insana ekonomik, ilmî ve artistik yeterlikler ka-
zandırmaktır. Nasıl ki ahlak, sanat ve din eğitimi varsa bir de teknik eğitim vardır.
Baltacıoğlu, çocuğu pilot yapmak istersek usta bir pilotun, marangoz yapmak is-
tersek iyi bir marangozun yanına vermek gerektiği görüşünü ileri sürer. Ona göre
bunun dışında yapılan faaliyetlerle teknik kişilik kazanılamaz.
212 Eğitim Tarihi
Tonguç için Köy Enstitüleri sadece köye öğretmen yetiştiren kurumlar olmanın öte-
sinde anlamlar taşıyordu. Onun için “öğretmen okulu” denmemiş, köye gerekli her
türlü meslek adamını yetiştirecek “enstitü” adı seçilmişti.
Spring, J. (2010). Özgür Eğitim (çev. A.Ekmekçi), İstanbul. Özgürlükçü eğitim teo-
risyenlerinin görüşleri bu kitaptan okunabilir.
7. Ünite - Dünyada Çağdaş Eğitim Hareketleri 215
18. yüzyılın sonu, sadık yurttaşlar talep eden ulus devletin zaferine tanık oldu. 19.
yüzyılın sonu, sadece eğitimli değil aynı zamanda fabrikanın montaj hattında ağır
ve sıkıcı iş saatleri geçirecek işçiler talep eden sanayi devriminin zaferine tanıklık
etti.
Ferrer okulu bir “iktidar fahişesi” olarak görür, çünkü okullar her devlette ve
rejimde iktidara hizmet eder. İktidarın demokrasi, askerî darbe, krallık, sosyalist,
dindar veya faşist olması önemli olmayıp okul, bu sistemlerin hepsine hizmet ede-
bilir hâle getirilmiştir.
J.K. Schmidt, “Max Stirner” adıyla meşhur oldu. Kişinin kendini kurtarama-
dığı düşünceye, yani bireye sahip olan düşünceye Stirner, “kafadaki tekerlek”
-kişiye ne yapılması gerektiğini söyleyen ahlaki buyruk- adını verir. Bu, iradeyi
kontrol eden düşünce, bireyi kullanan bilgidir. Okullar, insanların kafasına rejim-
lerin istediği tekerlekleri yerleştirmektedir. Stirner, “özgür insan” ile “eğitilmiş
insan” arasında bir ayrım yapıyordu. Stirner, modern toplumun en önemli soru-
nunun toplumun özgür insanlar yerine eğitimli insanlarla dolu olması olduğuna
inanıyordu. Modern devletin gücü, zihne tahakküm etmenin önemini anlamış
olmasında yatar. Modern devlette yasalar, bireyde içselleştirilmiştir. Böylece “öz-
gürlük”, sadece kişiye öğretilmiş olan yasalara uyma özgürlüğü anlamına gelir.
İçselleştirilmiş otorite biçimleri (din, vicdan, kanun, yurtseverlik, milliyetçilik,
ideolojiler vs.) kendi kendine sahip olmaya güçlü bir engel oluşturur.
P. Goodman, günümüzde postmodern eğitimcilerin de sık sık değerlendirdiği şe-
kilde, okul eğitiminin, bireyin damgalandığı, derecelendirildiği, belgelendiği ve toplu-
216 Eğitim Tarihi
ma geri gönderildiği bir süreç hâline geldiğini ileri sürmüştür. Eğitimin insan bece-
rilerini derecelendirmek ve pazarlamaktan başka iş yapmadığından şikâyet etmiştir.
P. Freire, “öğrenme, irade ve toplumsal eyleme bağlanmalı, düşünce ve eylem
ayrımı kaldırılmalıdır” fikrini işledi. Öğrenme, bir özgürleşme kaynağı ve top-
lumsal değişim için bir araç hâline getirilmelidir. Eğitim, kendini ve dünyayı de-
ğiştirmeye girişmiş bireyler yetiştirmelidir. Bilgi, doğrudan toplumsal sorunlara
bağlanmalıdır ve bu sorunları çözmek için kullanılmalıdır.
bul edilir. Kişilikler baskı altında değildir, cinsel baskı da yoktur. Summerhill’de
çocuğa bencilliğini yaşama özgürlüğü de verilir; bencillik, yavaş yavaş fedakârlığa
dönüşür. Çocukların kıyafetlerine ve gürültü yapmalarına karışılmaz.
Okulda çocuklar ne isterlerse o öğretilir. Çocuklara kaldırabilecekleri sorum-
luluklar rahatlıkla verilmektedir. Sorumluluklar, çocukta öz güveni geliştirir. Öğ-
retmen çocuğun ilgisinin neye yöneldiğini bilmeli ve onu yaşamasına yardım et-
melidir. Din propagandası yapılmaz ama din karşıtı söylemler de yoktur. Günah
kavramı işlenmez. Öğretmen ve öğrenci, her türlü karar almada eşittir. Okulda
sınav yoktur çünkü ödüller, sınavlar ve notlar kişisel gelişmeyi engeller. Okulda
dans, müzik, spor, oyun dersleri de vardır. Yaşa değil yeteneğe göre örgütlenmiş
bir sistem vardır. Neill, Summerhill okulunun başarılı olduğunu söylemektedir
ama okulun fazla gelişmediği, sorunlu çocuklarla çalıştığı ve normal çocuklara
uygulanmadığı hususları da göz önünde bulundurulmalıdır. Okulun hikâyesi, Bir
Eğitim Mucizesi adlı kitapta okunabilir.
I. Illich, dünyanın bütün dillerine çevrilen “Okulsuz Toplum” kitabının yaza-
rıdır. İlkel insanlar için dünya kaderle yönetiliyordu. Ama çağdaş insan dünyayı
kendi hayaline göre kurmaya, tümüyle insan-yapısı bir çevre yaratmaya kalkıyor.
Bundan dolayı her şey için kurumlar oluşturulmaya başlandı: Hastane, hapishane,
banka, fabrika, okul, sigorta vs. Bu kurumlar, insanın bütün hayatını kuşatıyor.
Her insan hastanede doğuyor, sonunda orada ölüyor. İnsan bu ortamda çalışacak
şekilde yetiştiriliyor.
Eğitim bilimciler ve öğretmenler, eğitimle her şeyi yapabileceklerini sanıyor-
lar, insanı ve insanlığı kurtarıyorlar. Herkese zorunlu eğitim uyguluyorlar. Devle-
tin ve ekonominin istediği “uzman” iş birlikçi insanı üretmeye çalışıyorlar. Çağdaş
insan toplumda değil, okulun “döl yatağında” yetiştiriliyor.
Illich, I. (2012). Okulsuz Toplum, (Çev. M.Özay), İstanbul: Şule yay. Birçok kitabı
Türkçeye çevrilen Illich’in bu kitabı mutlaka okunmalıdır.
Illich’e göre, eğitilmiş insan, sistemin ve düzenin kölesi olup daha verimlidir,
daha az suç işler, toplumsal işleyişe katılır vs. Dolayısıyla daha saygın, daha zen-
gindir. Dünyanın her yanında okulun “gizli müfredatı”, bürokrasilerin verimli ve
yararlı olduğunu, öğrenciye daha çok öğretimin daha iyi bir yaşam sağlayacağı-
nı aşılar. Okullar, temel olarak tüm ülkelerde hep aynıdır. Ülke, ister faşist ister
demokratik ya da sosyalist olsun, büyük ya da küçük, varsıl ya da yoksul olsun,
değişen hiç bir şey yoktur (Ferrer’in “iktidar fahişesi” görüşü gibi). Hem zenginler
hem yoksullar okul ve hastanelere göbeklerinden bağlıdırlar. Bu kurumlar, on-
ların yaşamlarına kılavuzluk eder, dünya görüşlerini oluşturur ve neyin yasaya
uygun, neyin aykırı olduğunu tanımlar.
...İnsanlık tarihinde “kilise çağı” geçmiş “okul çağı” başlamıştır. “Okul, çağdaş-
laşmış işçi sınıfının dünya dini durumunu almıştır ve teknolojik çağın yoksullarına
boş yere kurtuluş vaadinde bulunmaktadır. Ne var ki bu ulus-devleti onu benim-
semiş, böylece de vatandaşların birbiri ardına dizilen diplomalar için öğretim ba-
samaklarını tırmanmaya mahkûm etmiştir, bunun eskilerin başlama törenleri ve
dinsel yükseliş ayinlerinden pek bir farkı yoktur...” Modern eğitim, yalnızca Yeni
Dünya Dini olmakla kalmaz; okul da bu kokuşan kültürün kilisesidir. Başka hiç
bir kurum bu denli göz boyayamaz, toplumdaki gerçeklerle ilkeler arasındaki
uyuşmazlığı, bundan iyi insanlardan saklayamaz. Yeni Dünya Kilisesi, bilgi en-
düstrisidir.
218 Eğitim Tarihi
İnsan bir kez okulun gerekliğini benimsedi mi diğer kurumlar için kolay bir av
hâline gelir. Genç insanların imgelemleri müfredata uygun öğrenimle biçimlendi-
rildi mi artık her tür kurumsal planlamaya koşullanmış olurlar. Ne iyiye ne kötüye
şaşırmazlar, çünkü kendileri gibi okutulmuş başka insanlardan ne beklemeleri ge-
rektiği de öğretilmiştir.
Okulun yavaş yavaş öğrettiği, işlediği değerler, hep ölçülebilir şeylerdir. Okul,
genç insanları öyle bir dünyaya sokar ki orada her şey ölçülebilir, imgelemleri, hat-
ta insanın kendisi bile. Oysa gerçek öğrenme ölçülemez, o bir yeniden-yaratımdır.
İnsanları çevrelerinden koparan okul, onları yavaş yavaş yabancılaştırıyor. Okul bu
yabancılaşmayı yaşama hazırlık olarak yapar, böylece de insanı gerçekliğin öğre-
nilmesinden ya da yaratıcı çalışmadan alıkoyar. Gerek çalışkan öğrenciler gerekse
de tembeller, hepsi papağan gibi ezberlemeğe, okuyup çalışıp sınavları atlatmaya
bakarlar; ya sopa korkusuna ya da peşinde koştukları havucu kapmak için.
Evde okul (homeschooling) Okul, şu varsayım üzerine kuruludur: Öğrenme, öğretimin sonucudur. Oysa
Amerika’da çeşitli nedenlerle
bazı ailelerin çocuklarını öğrendiklerimizin çoğunu okul dışında öğrenmişizdir. İnsan, bilgilerinin çoğunu
okula göndermeyip evde okulun dışında edinir. Bugüne değin okul, birkaç zengin ülkede, bu insanların
eğitmeleridir. Burada okul hayatlarının giderek artan bir bölümünde tutsak edildikleri bir yer olup çıkmıştır.
programı anne-babalar veya
özel öğretmenler tarafından Okul kurumunun kaldırılışı kaçınılmaz olarak eninde sonunda gerçekleşecek, üs-
evde aynen uygulanmakta, telik şaşılacak denli çabuk olup bitecek. Bu iş daha fazla geciktirilemez ve aslında
okullar öğrenciye yılda birkaç
kez sınav yapmaktadır. bunu başlatmak için öyle büyük bir çabaya da gerek yok. Çünkü her şey şimdi
Son zamanlarda spor, yapılıyor bile. İnternet teknolojileri (forumlar, bloglar, haber ve ilgi grupları, cep
müzik gibi bazı derslerde
öğrenci okul derslerine de telefonları, facebook vs.) Amerikan eğitimcisi J.C. Holt ve J.T.Gatto da okulsuz
katılabilmektedir. toplum ve ev okulculuğu (homeschooling) taraftarıdırlar.
Gerçek eğitim ancak toplumdaki okulları kaldırarak gerçekleştirilebilecektir.
Bunun yerine nesneler, örnekler, eşler ve büyükler olarak dört ana eğitim kurumu
oluşturulmalıdır:
1. Eğitsel amaçlara yönelik kaynak hizmetleri
2. Beceri değiş-tokuşu: Bir “beceri örneği” o beceriye sahip olup bunu gös-
termeye gönüllü birine denir. Herkes için eğitim, herkes tarafından eğitim
demektir.
3. Eşleme: Kulüpler işte bu işe yarar. Burada etkin bir iletişim ağına gerek
vardır. Bilgisayara destek olarak bültenler, gazete ilanları ağı ile bilgisayarın
eş bulamayacağı etkinlik türleri işlenebilir.
4. Meslekten eğitimciler: Sanatların ustaları, usta-çırak (usta-çömez) ilişkisi
Okullardaki ölçmenin, çoktan seçmeli test sınavları ile yapılması hakkında ne dü-
şünüyordunuz? 6
Apple, M.W. (2012). Eğitim ve İktidar, (Çev. E.Bulut). İstanbul: Kalkedon yay. Birçok
kitabı çevrilen Apple’ın bu kitabı temel görüşleri hakkında sağlam bilgi vermektedir.
220 Eğitim Tarihi
Her yeni teknoloji ve makine ile binlerce insan vasıfsızlaştırılıyor (deskilling), yeni
teknikler ve makineler çıkınca ona göre yeniden vasıflandırılıyor (reskilling). Öğ-
retmenler de programlar, testler ve teknolojilerle sürekli vasıfsızlaştırılıyor. Eğitim,
okul dışı güçlerin eline geçiyor.
Başlangıçta bilim tekeli, patent denetimi şeklinde olup oysa şimdi sermaye
bilimsel araştırmaları destekleyerek sonuçlarına el koymaktadır. Hem bilimsel
araştırmalarda hem insan yetiştirmede üniversiteler ve kamu kaynakları kullanıl-
makta ama bunun kârını tamamen şirketler almaktadır.
P. McLaren, eleştirel pedagojinin Marksist güdümlü “devrimci eleştirel pedago-
ji” grubunu temsil etmektedir. O, bilgiyi sayısal açıdan değerlendirilebilir bir for-
matta ele aldığı için, test uygulamalarına şiddetle karşı çıkmaktadır. Eğitim, kolay
ölçülebilir ve kolay pazarlanabilir beceriler şekline getirilmektedir. L.Gestner’in
öğrencileri “insan sermayesi”, öğretmenleri de “piyasadaki satıcılar” olarak gör-
mesine karşı, kamusal eğitime arka çıktı.
Eğitimin ticarileşmesine (businessification), sermayenin yeni bir tür emek-gü-
cü yaratma çabalarına da itiraz etti. Neoliberal düzen, güya kamusal eğitimin ve-
rimsiz ve başarısız olduğunu göstererek eğitim kurumlarını tamamen özel sektöre
devretmeyi amaçlamaktadır.
Kapitalist okullaşma insan emeğini üretim dışına atmakta, öğretmenleri “ta-
rihi temize çeken kişiler” hâline getirmekte, sermayenin tarihsel ihtiyaçlarını kar-
şılamaktadır. Amerika, yabancıları Amerikan kültürü içinde eritmek için kendi
kültürlerine yabancılaştırmaktadır. İnsanları İngilizceye mahkûm etmekte, onlara
kendi dillerini, kültürlerini unutturmaktadır. Hümanist eleştirel pedagoji, öğren-
cilerin dillerine ve kültürel kimliklerine saygı duyar.
okul bilgisinin ciddi nesneleri olmakta, eskiden sadece okulların kontrol ettiği
bilgiler kontrol edilememekte, ulusal kimlikler yerine melez kimlikler ortaya çık-
maktadır. Dolayısıyla eğitimde otoritenin olmaması, çoğul bakışlar, farklı anla-
tımlar ve konular, farklılıkların ve çelişkilerin bile hoş görüldüğü kaotik bir ortam
söz konusudur.
İnsan, bilginin kurucu öznesi olamıyor, içine bilgi yerleştirilen bir nesne olarak
görülüyor. İnsan, doğaya karşı etken olabilir ama iş kendine geldiğinde okulların
ona kazandırdığı mantık ve bilgiye teslim olmuş edilgen bir varlık hâline geliyor.
İnsan, tasarım ve planlamalarında ne kadar özgürdür? Düşüncesini dil, inancını
toplum, isteklerini de medya belirliyor.
J. Derrida da insanı, kurmaktan çok “kurulan” bir varlık olarak görüyor. Gü-
nümüz kapitalizminde eğitim ve öğrenme hürriyeti ciddi bir tehdit altındadır.
Egemenlik ve bilgi merkezîleşiyor, homojenleşiyor. Egemenlik merkezi, bilgiyi ve
kişilikleri standartlaştırıyor ve kontrol ediyor. Eğitim, bilime ve psikolojik fark-
lılıklara karşı evrenselleşiyor ve tektip (uniform) oluyor. Derrida da -Freire gibi-
öğretmenlerin öğrencilerin kafasına bilgi ve fikir depolamasından şikâyetçidir.
Birçok postmodernist çağdaş düşünür, günümüz sosyal ve politik düzeni için-
de eğitimde ciddi sorunlar görüyor. Toplum, ekonomi ve teknoloji içinde insan
yok ediliyor. Sistem, herşeye göre ama insana göre değil; insan her şeye uyum sağ-
lamaya zorlanıyor. Modern çağda insan, önce bireyleştirildi, toplumsal ve ahlaki
bağlarını kaybetti. Bağlarından kopartılmış, bilinçsiz bir sürü elemanı, kendini bu
dünyaya “fırlatılmış” hisseden, sığınacağı din, aile, toplum ruhu vs. yok edilmiş
bir canlı gibi duruyor. Devlet, bireye sürekli baskı yaparak ve onu tehdit ederek
parçaladı, “korkak ve çalışkan hayvanlar sürüsü” hâline getirdi.
Günümüz modern toplumlarına ve modern eğitim sistemlerine ilişkin eleştiri-
ler buraya kadar kısaca özetlenenlerle sınırlı değildir. Geçmişte ve bugün olduğu
gibi eğitim konusundaki tartışmalar ve eleştiriler gelecekte de devam edecektir.
7. Ünite - Dünyada Çağdaş Eğitim Hareketleri 223
Özet
Çağdaş eğitim akımlarını etkileyen eğitim filozof- sağlamak gibi amaçlar gütmüşlerdir.
1 larını saymak ve açıklamak 4 İş eğitimi akımını alt dallarıyla beraber saymak ve
Eğitimin Orta çağ’daki yapısından kurtulup açıklamak
ulus-devletlerin ve ekonominin denetiminde İş eğitimi akımı “iş okulu” ve “üretim okulu”
bir yapı kazandıktan sonra, gerek bu yeni ya- diye iki alt gruba ayrılmıştır. Kapitalist ülkeler-
pının oluşmasında gerekse yanlış yönlerinin de gelişen iş okulu, genelde zihnî iş ile el işini
eleştirilerek yeni reformlar yapılmasında birçok birleştirerek okullarda işi bir eğitim aracı olarak
çağdaş eğitimci görüşlerini açıklamıştır. Bunlar, kullanmayı amaçlar. Üretim okulu, ise işi bir
akımlar ve gruplar hâlinde kısa kısa anlatılmış- amaç edinir ve doğrudan gerçek iş alanlarında
tır. Bu düşünürlerin içinde Kerschensteiner’den öğrencilerin fiilen çalışarak, üreterek öğrenme-
lerini amaçlar. Üretim okulu politeknik temelde
Dewey’e, Tonguç’tan Apple’a kadar onlarca dü-
düzenlenmiştir.
şünür bulunmaktadır.
5 Eğitimin çağdaş sorunlarını görebilmek ve yorum-
Çağdaş eğitim akımlarını ortaya çıkaran teknik,
2
ekonomik ve sosyal faktörler layabilmek
Çağdaş eğitim akımlarını etkileyen başlıca fak- Eğitim, hemen her devirde aydınların en çok
törler, ekonomik ve teknik alanlardaki gelişme- tartıştığı konuların başında gelir. Günümüzde
lerin yeni insan talepleri ve eğitimin hedefinin hem çocukların daha erken eğitim sürecine alın-
dindar insan yetiştirmekten devletin ve ekono- ması hem de üniversite sonrası eğitim alanları-
minin ihtiyaçlarını karşılayacak teknik bece- nın giderek uzaması dolayısıyla tartışmaya her-
rilere sahip yeni yaşam ve çalışma koşullarına kes katılmaya başlamıştır. Eğitim, açık bir sistem
uygun insan istemesidir. Toplumun hemen her olup herkesi etkilemekte ve herkesten, her şey-
alanında tüm insanları giderek daha uzun sü- den etkilenmektedir. Türkiye’de eğitim, özellik-
reler eğitim olgusunun içinde tutacak şekilde le son yıllarda yapılan yapılandırmacı program
eğitim uzatılmakta ve yaygınlaştırılmaktadır. Bu değişiklikleri hem 4+4+4 gibi yapısal sistem
arada sosyal hareketliliğin ve toplumsal yapının değişiklikleriyle hem de okullar arası geçişlerin
sürekli olarak yeniden düzenlenmesinin en sağ- nasıl yapılacağı, öğrenci seçmelerinin hangi sı-
lıklı yolunun da eğitim olduğu ortaya çıkmıştır. navlarla yapılacağı konularıyla, hem aydınları
hem de tüm anne babaları yakından ilgilendirir
Çağdaş eğitim akımlarını saymak ve genel karak- hâle gelmiştir.
3
teristiklerini tanımlamak
Çağdaş eğitim akımları, sanat eğitimi, kır eği-
timi, çocuktan hareket, iş ve üretim okulları,
radikal eğitim, eleştirel ve postmodern eğitim
akımlarıdır. Sanat eğitimi akımı teknoloji ve
ekonominin sert kurallarına karşı insan ruhunu
geliştirmeyi; kır eğitim akımı kirli büyükşehir
kültürüne karşı insanları doğada özgürlük içinde
şekillendirmeyi; çocuktan eğitim akımı eğitimin
merkezinden kitabı ve öğretmeni çıkartarak her
türlü eğitim düzenlemesinin çocuk veya öğrenci
merkezli olmasını; iş eğitimi akımları bir eğitim
yöntemi olarak işi ve öğrencinin doğrudan akti-
vitesini sağlamayı amaçlamıştır. Radikal eğitim,
sanayi sonrası kurulan ve insanı köleleştiren okul
düzenine karşı çıkmak; eleştirel ve postmodern
eğitim akımları da kapitalizm ve sömürü düze-
ninde okul sisteminin buna alet olmasının en-
gellemek ve eğitim vasıtasıyla insan özgürlüğünü