Professional Documents
Culture Documents
William Blake - Cennet Ve Cehennemin Evliliği
William Blake - Cennet Ve Cehennemin Evliliği
William Blake - Cennet Ve Cehennemin Evliliği
\1�1·:
( 17'17 1H27)
k;ınicsiııiıı i'ıli'ııııı"ı
1 Ji'ı"lıT cliüı\'ası\'Lı
g<'nTkkr di'ııı_v;ısıııı
1171->H). l\lrıs11111iıwı
.<oıırkılrın. Dıd'i11 /\iırı/ıı
I Jr•111·11iı11 .'jrırkılrırı.
Fr1111sız l J,.ı•ri1111.
/\11pılıırı.
('r·ıı111·ıi11
:\111111i11 /\ilrı/ıı
l l 7�ı:; l 7'l:i).
\'rılrı. /kiri İ".llll
( l 7'l:i l 7'l'l). 1\11</ı'is
l I HO:\ 11->07) ,.,, .'irnısıız
İ111il(ISIS !.''27)
-.;ı11;11ı·ıııııı \';ıpıtlarıdır.
BOR D O___....---S İ Y AH
TÜRKÇESİ
TOZAN ALKAN
TASHİH
ESEN GÜRAY
DİZİ TASARIMI
KOORDİNASYON
H. HÜSEYİN ARIKAN
ISBN
975-6323-34-5
HUKUK SERVİSİ
TEL: (0216) 348 99 18
WILLIAM BLAKE
BOR D o----.r-s IY AH
DENEME
WILLIAM BLAKE'İN YAŞAM ÖYKttstt
-5-
uzatır. O da kendisine büyük saygı duyan bu kızla
retir.
görür.
yazılır.
üzerine yoğunlaştırır.
- 6-
1803-1807: Jenısalem'i (Kudüs) yazar.
1808-1810: Kraliyet Akademisi'nde resimleri
sergilenir.
-7-
ÖNSÖZ
-9-
Bu noktada İblisin sesi olarak Blake girer dev
açıklar bize:
ler.
Blake'in son yolculuğu, son "unutulmaz düşü",
·10-
mahzene, mahzenden bir mağaraya, derken "son
karşılaşır.
şunları söyler:
(1797-1804) yazar.
Tozan Alkan
-11-
CENNET VE CEHENNEMİN EVLİLİGİ
ÖZET
- 15 -
Kötüler çekip gidene dek bu huzurlu
patikalardan
Tehlikeli patikalarda gezinmek ve sürmek
için
Adil adamı kıraç diyarlara.
- 16-
Yeni bir cennet başladığından ve bugün
bu cennetin otuz üçüncü yılı dolduğundan,
Sonsuz Cehennem yeniden canlanıyor. Ve iş
te! Swedenborg mezarın üzerinde oturan Me
lek: yazdıkları, katlanmış keten giysilerdir.
Zaman, Edom'un erkinin ve Adem'in cennete
geri dönüşünün zamanıdır. Bkz. İşaya Böl.
Xxxiv ve xxxv .
-17-
Karşıtlar olmadarı ilerleme olmaz. Çekim
ve İtim, Akıl ve Enerji, Aşk ve Nefret, İnsanın
varoluşu için gereklidir.
- 18 -
İBLİSİN SESİ
-20-
Arzularını baskı altında tutanlar, arzulan
yeterince güçlü olmayanlardır; kısıtlayıcı un
sur ya da Akıl , arzunun yerini alır ve arzusuz
olan üzerinde hakimiyet kurar.
Baskı altında tutulan arzu zamanla edil
ginleşir. Artık arzunun yalnızca bir gölgesidir.
Bu durum Kayıp Cennet'te belirtilmiş ve
Aklın hakimi Mesih olarak adlandırılmıştır.
İlk Başmelek'e ya da Göksel dünyanın ko
mutasını elinde bulundurana, İblis ya da
Şeytan denir ve çocuklarının isimleri Günah
ve Ölüm'dür.
21
- -
Ama Eyüp'ün kitabında Milton'un Me
sihi'nin adı Şeytandır.
Bu nedenle bu durum her iki tarafça da
benimsenmiştir.
-22-
Bilin ki İsa'run ölümünden sonra O, Yaho
va oldu.
Oysa Milton'da Baba, Yazgıdır; Oğul, beş
duyunun Oranıdır ve Kutsal Ruh, Hiçlik'tir.
Not: Milton'un Melekleri ve Tanrıyı zincire
vurulmuş, İblisleri ve Cehennemi özgür olarak
betimlemesinin nedeni, gerçek bir şair olması
ve farkında olmaksızın İblis'in tarafında yer
almasıdır.
-23-
UNUTULMAZ BİR DÜŞ
- 24 -
Eve döndüğümde, dik bir yokuşun günü
müz dünyasına hiddetle baktığı beş duyunun
uçurumunda, kayanın eteklerinde dolanıp
duran, kara bulutlara sarınmış kudretli bir
İblis gördüm; aşındıran alevlerle, günümüzde
insan beyninin algıladığı ve yeryüzünde in
sanların okuduğu şu cümleyi yazdı:
Havayı yaran her kuşun, senin beş duyu
nun kapattığı
Engin bir hazlar dünyası olduğunu anla
mıyor musunuz?
-25-
CEHENNEM MESELLERİ
üzerinde sür.
yol açar.
-26-
Sabanın kestiği solucan, sabanı affeder.
-27-
Yararlı besinler ağla veya kapanla elde
edilmez.
nı düşün.
lerde uçmaz.
başkalarına tanımaktır.
-28-
Hapishaneler yasanın taşlarıyla yapılır,
dir.
latır.
sonsuzluk parçalarıdır.
-29-
Sevinçler döller, acılar doğurur.
lacaklardır.
-30-
Hep aklındakini söylemeye hazır ol, o za
bir görüntüsüdür.
seni tanıyordur.
ha zekidir.
-31-
Durgun sulardan, zehirden başka bir şey
umma.
mamız gerekirdi.
- 32 -
Tatlı bir hazla dolu ruh asla kirlenmez.
taze olandır.
alınmaz.
Orantı.
- 33 -
Hava kuşun, deniz balığın, aşağılama da
hak edenindir.
Taşkınlık Güzelliktir.
-34-
İlkçağ ozanları sezilebilir nesnelere, Tanrı
lardı.
dı.
- 35 -
Bir süre sonra birilerinin, Tannsa! Varlık
le başladı.
yurduğunu söylediler.
Böylece insanlar Tüm Tannların İnsanın
-36-
UNUTULMAZ BİR DÜŞ
dum.
mı?"
tisinden yoksun."
-37-
Sonra Ezehyel şöyle dedi: Doğu felsefesi,
insan algısının ilk ilkelerini öğretti. Bazı halk
lar başlangıcı bir ilkede, bazıları diğer bir il
kede buldu. Biz İsrailliler, Şiirsel Dehanın
(bugün sizin adlandırdığınız gibi) ilk ilke ol
duğunu, diğerlerinin bundan türediğini öğ
rettik. Diğer ülkelerin Din adamlarını ve Filo
zoflarını küçük görmemizin nedeni budur ve
bu nederıle tüm Tanrıların başlangıçta kendi
içimizde varlığını kanıtladıklarını, hepsinin
Şiirsel Deha'dan kaynaklandığını önceden
gördük. Büyük şair-kralımız Davut'un,
tutkulu arzusu ve dokunaklı yakarışları bun
dandır. Düşmanlarını böyle yenip, krallıkları
böyle yönetti. Biz Tanrımızı öylesine çok sev
dik ki onun adına çevremizdeki halkların
Tanrı ve Tanrıçalarına lanet okuduk ve onla
rın zorbalık ettiklerini öne sürdük. Öy le ki in
sanlar sonunda tüm halkların, Yahudilerin
egemenliği altına gireceğini düşünmeye baş
ladı.
-38-
"Bu," dedi, "tüm sağlam inançlar gibi ka
bul edilecektir, çünkü tüm halklar Yahudi
yasasına inanır ve Yahudi Tanrısına tapınır.
Bundan daha büyük bir boyun eğiş olabilir
mi?"
Tüm bunları şaşkınlıkla dinledim ve ken
di inancımı itiraf etmek zorunda kaldım. Ye
mekten sonra İşaya'ya, kayıp çalışmalarını
dünyaya armağan edip etmeyeceğini sordum.
Eşit değerdeki hiçbir şeyin kaybolmadığını
söyledi. Ezehyel de aynı şeyi söyledi.
İşaya'ya üç yıl boyunca kendisini çıplak ve
yalın ayak dolaştıran şeyin ne olduğunu sor
dum. "Yunanlı dostumuz Diyojen'i böyle dav
ranm aya iten şeyin aynısı," diye yanıtladı.
Sonra Ezehyel'e neden hayvan dışkısı ye
diğini ve neden uzun süre sağ yanına ve sol
yanına yattığını sordum. "Diğer insanları
sonsuzun algısına yükseltme arzu su," diye
yanıtladı. "Bu, Kuzey Amerika kabilelerinin
uygulamasıdır. O andaki rahatı ve keyfi için
dehasına ve bilincine direnen kişi dürüst mü
dür?"
. 39 .
Cehennemden işittiğime göre, altı bin yılın
sonunda dünyanın yanıp kül olacağına iliş
kin eski inanış doğru.
- 40 -
UNUTULMAZ BİR DÜŞ
-42-
Bu dünyayı duyusal varoluşu içinde bi
nür.
-43-
Öte yandan, Yiyici, tıpkı bir deniz gibi,
hazların fazlasını almadıkça, Doğurgan olan,
artık Doğurgan olmayacaktır.
Bazıları: "Doğurgan olan yalnız Tann değil
midir?" diye soracaklardır. Yanıtlıyorum:
"Tann yalnızca mevcut varlıklarda veya in
sanlarda Harekete geçer ve Vardır."
Bu iki tür insan her zaman yeryüzünde
var olmuştur ve her zaman birbirlerine düş
man olacaklardır; onları uzlaştırmaya çalış
mak, varlığı yok etmeye çalışmak demektir.
Din, bu ikisini uzlaştırmaya çalışma çaba
sıdır.
Not: İsa Mesih, koyunlar ve keçiler mese
linde olduğu gibi, onları birleştirmeye değil
ayırmaya çalışmıştır. Şöyle der: "Ben barış
getirmek için değil, Kılıç getirmek için gel
dim."
Mesih veya Şeytan, veya Ayartıcı, önceleri,
tufan öncesi varlıklardan, yani enerjilerimiz
den biri olarak algılanıyordu.
- 44 -
UNUTULMAZ BİR DÜŞ
-45-
Bunu, üzerine beni bir ahırdan, ardından
bir kilisenin içinden geçirip, kilisenin mahze
nine götürdü. Mahzenin sonunda bir değir
men vardı. Değirmenin içinden geçip bir ma
ğaraya vardık. Mağaradan aşağıya doğru, al
tımızda yeraltı göğü gibi beliren uçsuz bucak
sız bir boşluğa varana dek, el yordamıyla, bit
mek tükenmek bilmeyen, dolambaçlı ve yoru
cu bir yolu izledik; burada ağaçların kökleri
ne tutunarak bu boşluğun üzerinde asılı dur
duk. "İstersen kendimizi bu boşluğa bıraka
lım ve Tannnın burada da olup olmadığını
görelim," dedim. "Sen kabul etmesen de ben
böyle yapacağım." Şöyle yanıtladı: "Haddini
aşma ey genç adam! Bir süre burada bekler
sek, karanlık çekildiğinde yazgını görebilir-
sin."
-46-
Böylece bir meşe ağacının kıvrımlı köküne
oturarak onun yanında kaldım. O ise, uçuru
ma doğru baş aşağı sarkan bir mantara tu
tunmuş, asılı duruyordu.
Yanan bir kentin dumanlan gibi kızıl
renkli Sonsuz Cehennem gitgide belirginleşi
yordu; altımızda, çok uzaklarda, kara ama
parlak bir güneş vardı; güneşin etrafında,
sonsuz bir uçurumda uçan, daha doğrusu
yüzen avlarının peşinde dev gibi örümcekle
rin dolanıp durduğu kızıl yollar vardı. Küfün
oluşturduğu iğrenç hayvan şekillerindeki ya
ratıklardı bu avlar ve hava bunlarla doluydu,
sanki bunlardan oluşmuştu: Bunlar İblisler
dir ve Hava Güçleri olarak adlandırılırlar.
Hangisinin benim sonsuz yazgım olduğu
nu yol arkadaşıma sordum. "Ak örümcekler
le kara örümceklerin arasındakiler," dedi.
- 47 -
Tam bu sırada, ak örümcekler ile kara
örümcekler arasından bir ateş bulutu patladı
ve altında bulunduğu her şeyi karartarak
uçurum boyunca yuvarlandı; öyle ki, aşağı
daki uçurum bir deniz gibi karardı ve kor
kunç bir gürültüyle sallandı. Altımızda, ka
ranlık bir fırtınadan başka hiçbir şey görül
müyordu. Neden sonra bulutların ve dalgala
rın arasından Doğu'ya baktık ve ateşle karı
şık bir kan selini gördük; bizden birkaç taş
atımı ötede canavarımsı bir yılanın pullu kıv
rımları belirdi ve tekrar gözden kayboldu. Ni
hayet Doğu'ya doğru yaklaşık üç derece öte
de, dalgaların üzerinde kızıl bir doruk belirdi.
Yavaş yavaş altın bir kaya gibi yükseldi. Son
ra iki kızıl ateş küresi gördük, deniz duman
bulutları içinde yitmişti. O zaman bunun Le
viathan'ın* başı olduğunu anladık; alnı, bir
kaplanın alnındakine benzer yeşil ve mor çiz
gilerle bölünmüştü. Çok geçmeden ağzını
gördük; kızıl solungaçları öfkeli köpüğün
üzerinde asılı duruyordu, karanlık uçurumu
kızıl ışınlara boyamıştı, ruhsal bir varlığın
tüm öfkesiyle bize doğru ilerliyordu.
-48-
Dostum Melek, bulunduğu yerden yukarı,
değirmene tırmandı, ben tek başıma kaldım
ve böylece bu görüntü kayboldu ve kendimi
ay ışığında, bir ırmağın kıyısındaki hoş bir
banka oturmuş, şarkı söyleyen bir arpçıyı
dinlerken buldum. Şarkının sözleri şöyleydi:
"Düşüncelerini hiç değiştirmeyen kişi durgun
su gibidir ve kafasından şeytanlıklar geçer."
Sonra kalkıp değirmeni aramaya koyul
dum ve orada, bana şaşkınlıkla nasıl kurtul
duğumu soran Meleğimi buldum.
-49-
"Tüm gördüğümüz senin metafiziğin yü
zündendi," diye yanıtladım. "Çünkü sen kaç
tıktan sonra, kendimi ay ışığında, bir banka
oturmuş arp dinlerken buldum. Şimdi son
suz yazgımı gördük, sana senin yazgını göste
rebilir miyim?" Önerime güldü; fakat ben, zor
kullanarak, aniden onu kollarımın arasına
aldim, yeryüzünün karanlığının üzerinde
yükselene kadar gecenin içinden batıya uç
tum, sonra kendimi onunla birlikte dosdoğru
güneşin gövdesine fırlattım. Burada beyazlar
giyindim ve elime Swedenborg'un kitaplarını
alarak o görkemli ülkeye daldım, Satürn'e va
rana dek tüm gezegenlerden geçtik. Burada,
dinlenmek için durdum ve sonra Satürn ile
sabit yıldızlar arasındaki boşluğa atladım.
-50-
"Yazgın burada, bu uzamda," dedim, "ta
bii buraya uzam denebilirse." A:z sonra ahın
ve kiliseyi gördük; onu sunağa götürdüm ve
Kutsal Kitabı açtım. İşte! Derin bir kuyu. Me
lek önde, ben arkada indik. Tuğladan yapıl
mış yedi ev gördük ve birine girdik; içerde
birkaç tane belinden zincirlenmiş maymun,
şebek ve bu türden hayvanlar vardı. Birbirle
rine dişlerini gösteriyor, saldırmaya çalışıyor,
fakat zincirleri kısa olduğu için yapamıyorlar
dı. Bununla birlikte zaman zaman sayılarının
arttığını. böylece güçlülerin zayıfları yakala
dıklarını, yüzlerinde bir sırıtma ifadesiyle on
larla çiftleşip daha sonra, ortada zavallı bir
gövde kalana kadar tüm uzuvları teker teker
kopararak yediklerini gördüm. Yapmacık bir
şefkatle gülüyor ve bu gövdeyi öptükten son
ra onu da yiyorlardı. Bazılarının kendi kuy
ruklarından et koparıp oburca yediklerini
gördüm. Pis koku ikimizi de çok rahatsız etti,
değirmene döndük; elimde bir iskelet vardı;
Aristoteles'in Analitikleriydi bu.
- 51 -
Melek, "İmgelem gücün beni aldattı, bun
-52-
Meleklerin, kendilerinden söz ederlerken,
tek bilge onlarmış gibi kibirli davrandıklarını
gördüm her zaman. Bunu da sistematik bir
muhakemeden süzülen küstah bir güvenle
yaparlar.
Benzer şekilde Swedenborg da yazdıkları
nın yeni şeyler olduğuyla övünür. Oysa,
O'nun yazdıkları, daha önce yazılmış kitapla
rın İçindekiler bölümü veya Dizin bölümün
den başka bir şey değildir.
-53-
Bir adam gösteriş olsun diye bir maymun
taşıyordu ve maymundan az da olsa daha
akıllı olduğu için kibirlendi ve kendisinin ye
di insandan daha zeki olduğunu düşündü.
Swedenborg'un dunımu da bu. Kiliselerin
aptallığını gösterdi ve ikiyüzlüleri ortaya çı
kardı. Her şeyin dinsel ve kendisinin ağı yır
tan tek kişi olduğunu düşünmeye başladı.
Şimdi şu yalın gerçeğe kulak verin: Swe
denborg• yeni olan tek doğru şey yazmamış
tır. Bir de şunu dinleyin; tüm yazdıkları eski
yanlışlardır.
Şimdi de bunun nedenine kulak verin.
Swedenborg, hepsi de dindar olan meleklerle
görüşüyor, dinden nefret eden Şeytanlarla
konuşmuyordu, çünkü kibirli tavırları öyle
davranmasına engel oluyordu.
Swedenborg'un yazdıkları, tüm yüzeysel
düşüncelerin bir özeti ve daha soylu düşün
celerin bir analizinden ibaretti. Başka bir şey
değil.
-54-
Şimdi de bir diğer gerçeğe kulak verin.
Mekanik becerisi olan herkes, Paracelsus'un•
veya Behmen'in•• yazdıklarından yararlana
rak, Swedenborg'un yazdıklarına eşdeğer on
bin cilt, Dante'den ve Shakespeare'den yarar
lanarak ise sınırsız sayıda cilt doldurabilir.
Ancak bunu yaptığında, ustasından daha
çok şey bildiğini söylemesin, çünkü o yalnız
ca gün ışığında mum taşımaktadır.
- 55 -
UNUTULMAZ BİR DÜŞ
-56-
İblis yanıtladı: Aptalı, buğday tanesini de
ğirmen taşında dövdüğün gibi döv, aptallığı
geçmeyecektir. İsa Mesih en yüce kişiyse onu
en yüce sevgiyle sevmelisin. Şimdi, on emir
yasasını nasıl onayladığına kulak ver. Sebt*
günüyle ve dolayısıyla sebt gününün Tan
n'sıyla dalga geçmedi mi? Onun yüzünden öl
dürülenleri öldürmedi mi? Zina işleyen kadı
nın cezasını yasalardan kaldırmadı mı? Ken
disini geçindirenlerin emeğini çalmadı mı? Pi
latus'a karşı kendini savunmayı reddederek
yalancı tanıklığa göz yummadı mı? Havarileri
için dua ederken ve onları evlerine almayı
reddedenlerin karşısında, sandallarının tozu
nu silkmelerini buyurduğunda imrenmedi
mi? Bu on emri yıkmadan hiçbir erdemin var
olamayacağım söylüyonım sana. İsa baştan
ayağa erdemdi ve kurallara göre değil, için
den geldiği gibi davrandı.
- 57 -
O bunları söyledikten sonra Meleğe bak
tım. Kollarını açtı, ateşin alevini kucakladı ve
yandı ve İlyas olarak yeniden doğdu.
Not: Şimdi bir İblis'e dönen bu Melek'le
çok özel bir dostluğum var. Birlikte sık sık. iyi
davranırlarsa tüm dünyanın anlayacağı gibi,
cehennemsel ve şeytani anlamıyla Kutsal Ki
tabı okuyoruz.
Bende aynca Cehennemin Kutsal Kitabı
da var. İstese de istemese de herkes öğrene
cek.
-58-
Aslan için de Ôküz için de Zulüm
aynı yasadır.
ÖZGÜRLÜK ŞARKISI
işitildi bu inilti.
2. ingiltere'nin kıyılan acı bir suskunluk
yan dehşeti:
8. Şimdi Atlantik Denizi'nin engellediği bu
derinliklerde dalgalandı.
10. Kargımsı el yukarlarda yandı, kalka
-61-
desteğini artır! Ey Yahudi, altın saymayı bı
rak! Yağına ve şarabına geri dön. Ey Afrikalı!
Kara Afrikalı! (git, kanatlı düşünce, genişlet
onun alnını.)
13. Ateşli uzuvlar, tutuşan saçlar, batının
denizinde batan güneş gibi gömüldü.
14. Sonsuz uykusundan uyanan ağarmış
gök kükreyerek kaçtı:
15. Miğferler, kalkanlar, savaş arabaları,
-62-
KORO
- 63 -
NOTLAR