Borçlar Hukuku 6. Ders 1. Kısım

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 11

Bugün borcun bir diğer kaynağı olan sebepsiz zenginleşmeden bahsedeceğim hatırlayacaksınız

dersin en başında.
Eee borcun kaynaklarından bahsederken demiştik ki?
Borçlar kanununa göre borcun.

3 kaynağı var. Sözleşmeler haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme. Şimdiye kadarki derslerimizde
sırasıyla önce sözleşmeden doğan sorumluluğu gördük. Daha sonra haksız fiilden doğan
sorumluluğu gördük. Şimdi sebep zenginleşme ile göreceğiz. Böylece borcunun tüm kaynaklarını
tamamlamış olacağız.

Öncelikle arkadaşlar bir sebepsiz zenginleşmenin tanımını yaparak başlayalım. Haklı bir sebep
olmaksızın başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşme, sebepsiz zenginleşme
diyoruz. Sebepsiz, zenginleşen kimse bu zenginleşmeyi aleyhine zenginleştiği kişiye geri vermek
zorundadır. Çünkü bu bir borcun kaynağıdır. Zira ortada haklı bir sebep yoksa zenginleşme haksız
olacaktır. Bu sebeple de iadesi gerekecektir. Böylece borcun bir diğer kaynağı olan sebep
zenginleşmenin tanımını yapmış oluyoruz. Sebep zenginleşme.
Zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine zenginleşen
kişinin mal varlığında meydana gelen İade zenginleşmeyi İade borcu bakımından 2 ihtimal var
karşımızda. Bunlardan birisi aynen İade bir tanesi de nakden İade. Yani sebep zenginleştiren şey
mal varlığında aynen duruyorsa olduğu gibi veriyor. Eğer durmuyorsa diyelim ki yok oldu ya da bir
başkasının mülkiyetine geçtiyse İade aynen mümkün olmayacağı için bu sefer nakden iadesi söz
konusu olacak.

Mesela a nın yanlışlıkla b yerine c nin hesabına bir para havale ettiğini düşünelim. Halinde paranın
sebep zenginleşmesi çerçevesinde iadesi gerekecek.
Para aynen yani para bir aynen iadesi söz konusu olmayacağı için misliyle iadesi söz konusu
olacağı için parada herhangi bir problem yok. Bir başka örnek mesela 2 taksiciden biri diğerinin
yerine sırası kendisinin değilse ama başkasının sırası geldiğinde kendi sırası geldi zannederek bir
taksiye çıkması söz konusu olursa hâlâ o sırada kazanmış olduğu parayı da sebepsiz zenginleşme
çerçevesinde arkadaşına vermesi gerekecek. Yine bir kişinin diğerine.
Telif hakkı ödemeksizin onun eserini kullanmak suretiyle gelir elde etmesi durumunda da yine
sebep zenginleşmesi söz konusu olacaktır. Normalde ne yapması lazım? Aralarındaki anlaşma
çerçevesinde bir telif ücreti ödeyerek hakkı kullanması lazım. Telif ücreti ödemeden hakkı
kullanması durumunda da yine sebepsiz zenginleşmesi söz konusu olacak.

Borçlar kanunumuzda sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümler arkadaşlar genel nitelikli hüküm
olarak ifade ediliyor. Yani türk hukukundaki başka İade borçlarında da sebepsiz zenginleşme söz
konusu olabilir. Genel hüküm olduğu için sadece borçlar hukukunda değil, aile hukuku, eşya,
hukuku gibi hukuk dallarında da sebep zenginleşme söz konusu olabilir. Mesela örnek verelim
mesela nişanlanma da hatırlarsanız hediyelerin iadesi söz konusuydu mesela.
Nişancıların birinin diğerine ileride evleneceği düşüncesiyle vermiş olduğu hediyelerin nişan.
Gerçekleşmemesi sebebiyle İade söz konusu olacak. Diyelim ki altın verildi, bilezik takıldı, yüzük
takıldı. Bunlar da kullanılarak harcandı. Yani bunları paraya çevirdi. Harcadı diyelim. Nişanlı iadesi
söz konusu olduğunda aynen duruyor.sa aynen değilse sebepsiz zenginleşme hükümleri
çerçevesinde nakden İade söz konusu olacak. Bakın ne oldu? Sebepsiz zenginleşme
yükümlülüğünü nişanın iadesinde nişanlanma da hediyelerin iadesi borcunda da.

Kullanmış olduk. Yine eşya hukukunda da ilgili hükümler çerçevesinde sebep zenginleşme
hükümleri uygulanabilir. Yani kısacası borçlar kanunundaki sebep zenginleşmeye ilişkin hükümler,
genel nitelikli diğer hukuk dallarında da uygulanamaz. Kabiliyetini haiz ancak sebep
zenginleşmeye ilişkin hükümler, özel hukuk ilişkilerine ilişkin olduğu için bunların.
Kamu hukukunda uygulanmasını mümkün değil. Yani kamu hukukunda, örneğin diyelim ki bir
kamu malını sebepsiz zenginleşmeye kazanan kişinin İade borcu kamu hukuku kurallarına göre
olacak. Artık sebep zenginleşme hükümleri uygulanmayacak, onu da hatırlatalım. Yani sadece özel
hukuk ilişkileri için söz konusu olduğunu tekrar ifade edeyim.
Sevil zenginleşmenin taraflarına gelirsek, arkadaşlar sebep zenginleşme ilişkisinin borçlusu mal
varlığında haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan kişidir. Yani zenginleşen kişi tabii
zenginleşme İade borçlususudur, söz konusu borç ilişkisinde zenginleşmenin, mal varlığının
kendisi aleyhine artmış olan kimseye de aleyhine zenginleştiren alacaklı denir. Yani alacaklı mal
varlığı, azalan borçlu mal varlığı artan.
bu zenginleşme sebebiyle de ortada haklı bir sebebin olmaması aranıyor.
Seven zenginleşme davasının amacı ve hukuki niteliğine bakarsak sebepsiz zenginleşme davasında
amaç hukuk düzeninin bir kimseye tanıdığı bir hakkın içeriği yetkilere aykırı bir şekilde elde ettiği
zenginleşmeyi eğer mümkünse aynen değilse misli nakden İade etmesi esasına dayanır. Yani
ortada haklı bir sebep olmadığı halde bir kişi diğerinin mal varlığından zenginleşti ise bunun iadesi
amaçlanır. Bu da sebepsiz zenginleşme davasının amacı ne ifade eder? Bu bakımdan sebepsiz
zenginleşme davası, istihkak davası zihniyetteki geri verme davası taşınır davası istirdat davası gibi
dava.
Buna benzer ancak bunlardan tamamen farklıdır. Birazdan aşağıda sırrı zenginleşme davasını bu
davalara karşılaştırıp farklarından bahsedeceğim. Hukuki niteliğinden bahsedelim.
Arkadaşlar sarıl, zenginleşme davası, kişisel nitelikli kendine özgü bir davadır. Asli bir davadır.
Ancak ayni bir dava değil, kişisel bir davadır. Bir kere sebep zenginleşme davası bir alacak. Hakkı
doğurur. Bir borç ilişkisi doğurur. Bu sebeple kişisel nitelik taşır. Yani şahsi bir hak sağlar.
Dolayısıyla Sevil zenginleşme davası, yalnız zenginleşen, borçluya karşı ve onun mirasçılarına karşı
açılır cüzi haleflerine karşı açılamaz. Bir diğer ifadeyle sebep zenginleşme davasının borçlusu.
Ve onun mirasçılarına karşı açılır, külli haleflerine karşı açılır cüzi haleflerine karşı açılamaz. Mesela
bir örnek verelim.
Diyelim ki düğünde nişanda takılan takıları alan kişi, bu takıları bir başka üçüncü kişiye sattı, işte o
üçüncü kişiye karşı altınların aynen iadesini gerdanlığı, yüzünün bileziğin aynen iadesini
istemiyoruz. Çünkü alacak hakkı doğurduğu için sadece muhataba karşı açılır. Üçüncü kişiye karşı
açılmaz. Altınların yerine geçen para için artık parasal değer için, yani nakden İade için bir tazminat
davası daha doğru bir ifadeyle servis zenginleşme davasının açılması gerekir.
Bu anlamda üçüncü kişinin iyi niyeti, kötü niyetli olması da fark etmez. Yani üçüncü kişi kötü niyetli
de olsa o kişiye karşı sebepsiz zenginleşme davası açılmaz. Sever zenginleşme davası sadece
zenginleşen kişiye karşıyım. Onun külli haleflerine, yani mirasçılarına karşı açılabilir arkadaşlar.

Sebep zenginleşme davası asli bağımsız bir davadır yani.


sebepsiz, zenginleşme davası tamamen olmasa bile ilke olarak bazı davalarla birlikte yarışabilir.
Buna göre sebepsiz zenginleşme davası mülkiyetin geçmediği durumlarda açılan istihkak davası
ve taşınır davasıyla yarışmaz. Yani bir olayda hak sahibinin hem sebepsiz zenginleşme davası hem
de istihkak davası ya da taşınır davası açması mümkün değildir. Ancak sebep zenginleşme davası,
haksız fiil ve vekaletsiz iş görme davalarıyla yarışır. Yani yarışmaktan kastım şu şunu demeye
çalışıyorum.
Hak sahibi isterse somut olan şartları çerçevesinde haksız fiil davası isterse vekaletsiz iş görme
davası isterse sebepsiz zenginleşme davası açabilir. Ama isterse istihkak davası isterse sebebi
zenginleşme davası açamaz. Çünkü istihkak davası mülkiyete dayalı bir davadır. Malik mülkiyet
hakkını kaybetme dedikçe istihkak davasını açabilir ama mülkiyet hakkını kaybettiyse sıfır
zenginleşme davası açar. O yüzden somut olan şartlarına göre ya istihkak davası ya taşınır davası
ya sebepsiz, zenginleşme davası açılır.
Ama hem haksız fiil hem de vekaletsiz iş görme davasını açabilir. Aynı anda açamaz birini tercih
edebilir ama ikisi de bir olay da gerçekleşebilir. Işte yarışmaktan kastım bu.
Demek ki sebep zenginleşme davasını benzer davalarla ilişkisini değerlendirirken istihkak davasıyla
taşınır davasıyla yarışmayacağını ancak haksız fiil vekaletsiz iş görme davasına yaratabileceğini
ifade edelim. Şimdi burayı birazcık daha açayım istihkak davasıyla ilişkisi nedir? Bir kere arkadaşlar
aslında federal mahkemenin bir iştahı var. Isviçre federal mahkemesinin mahkemesinin ama bunun
türkiye'de de uygulanması mümkün. Çünkü aynı kanun benzer hükümler hukukumuza geçerli. O
yüzden sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümleri isviçre'den aldığımız için bu içtihat türkiye'de de
geçerli olduğunu söyleyebiliriz.
Peki nedir bu iş dağıt bu iş dağıt şu federal mahkeme diyor ki, eğer zenginleşmenin konusunu
oluşturan obje paraysa obje paraysa ediyor. Paranın iadesi her zaman sebep zenginleşme
davasıyla olur diyor. Çünkü para hak sahibinden, yani birinin parası hırsız tarafından çalınsa bile
hırsızı mal varlığına karışır diyor.
Mal varlığına karıştığı için hırsız paranın Maliki olur. Paranın Maliki olduğu için hırsız parayı aynı
parayı değil, dimi misliyle parayı İade eder. O yüzden para için sebep zenginleşme davası açılır
ama hırsız benim bilgisayarımı çalmışsa hırsız malik olamayacağı için ben hırsıza karşı sebep
zenginleşme davası değil, duruma göre taşınır davası ya da istihkak davası mülkiyet hakkında
değerli ayni bir davadan istihkak davasını açarım. Dikkat ederseniz.
Mülkiyet başkasına geçiyorsa sebepsiz zenginleşme davası açıyorum. Mülkiyet başkasına
geçmiyorsa istihkak davası açıyorum. O yüzden istihkak davasıyla sebep zenginleşme davasının
yakışmayacağını bir kere daha ifade etmiş olayım. Sözleşmeden doğan alacak davasından
bahsedelim. Sözleşmeden doğan alacak hakları özellikle sözleşmesinin iyi sözleşmenin ifasına
ilişkin talep hakları da sev, zenginleşme davasını önleyecektir. Yani taraflar arasında bir borç ilişkisi
sözleşmeden kaynaklanıyorsa.
Iadeli sözleşmeye göre olur. Yine bir zenginleşme davası açılmaz mesela.
A ile b arasında bir kira sözleşmesi olsun A Bye kira bedelini ödemezsin ya da eksik ödesin.
Ödenmeyen kira bedeli ya da eksik ödenen kira bedeli için kiralayan kiracıya dava açarken
sebepsiz zen. davası açmayacak. Aralarındaki kira sözleşmesine istinaden sözleşmesi her bir
sorumluluk davası açılacak. Demek ki sözleşmeden doğan davalarla sırrı zenginleşme davası da
yarışmaya olmayacaktır. Gelelim haksız biriyle ilişkisine. Peki haksız biriyle sebep zenginleşme
davası yarışıyor muydu? Evet yarışıyordu. Neden yarışıyor? Çünkü kimi zaman haksız fiilin sonucu
da bir sebep zenginleşme olabilir ama biz daha önce gördük, haksız bir de borcun kaynağı.
Hukuka aykırı olarak birinin şahıs varlığı veya mal varlığı değerlerine zarar veren kişi, haksız bir
borçlusu tazminat ödemek zorunda ortada bir sebep zenginleşme varsa o zaman ben istersem
sebep zenginleşme hükümleri istersem, haksız fiil hükümlerine gidebilirim. Mesela a b'nin 10.000
TL parasını çalmış olsun.
Bu hırsızlık olayı bir sebep zenginleşme, aynı zamanda bir haksız fiil. Nihayetinde a b'nin parasını
çaldığına göre a hırsız olarak b 10.000 lirayı İade etmek zorunda kalacak, işte bu iadenin kaynağı
duruma göre sebepsiz zenginleşme. Çünkü para çalınınca mülkiyetine geçti ama çalma olayı da bir
haksız fiil teşkil ediyor. Demek ki somut olayda isterse haksız fiil, isterse sebepsiz zenginleşme
davasını hırsıza karşı açabilir. Bu örneğinde peki hangisini açmak mantıklı? Ikisini de aynı anda
açamaz yani.
Hırsıza karşı hem haksız bir davada hem sırrı zenginleşme davasını aynı anda açamaz birini tercih
etmek zorunda tercih ettiği takdirde diğerini açamaz artık. Peki soru, hangisini açmak daha
mantıklı?
Şüphesiz sebep zenginleşme davasını açmak daha mantıklı. Neden? Çünkü sebepsiz zenginleşme
davasında kusur aranmaz. Yani sebep zenginleşmenin birazdan da bahsedeceğim. Şartı kusur
değildir, zenginleşen, kusursuz da olsa tabi zenginleşme davası açılabilir. Oysa haksız fiilde kusur
kural olarak haksız fiil şartı, hırsızlığın kusurlu olduğunu ispat etmeniz gerekir. Ispat yükü iddia
edene düşer. O yüzden ispat avantajı bakımından sebepsiz zenginleşme davasını açmak daha
avantajlı.

Kaldı ki, haksız fiilde uğranılan zarar kadar bir tazminat davası açılır. Oysa sebepsiz zenginleşme
davası, zarar artı zenginleşen ettiği kârı da bir ölçüye kadar talep etmek mümkün. Yani bir diğer
ifadeyle kapsam bakımından sebepsiz zenginleşme davası haksız fiilden daha geniş bir kapsamı
ifade eder. Bu avantajı yönünden de sebepsiz zenginleşme davasını açmak daha avantajlı olabilir.
Birazdan örneklerle daha iyi ifade etmeye çalışacağım bunu.
Sebepsiz zenginleşme davasını vekaletsiz iş görme davasıyla karşılaştıralım. Hatırlarsanız 2 davayla
yarışır demiştim. Biri haksız bir de ifade ettim, biri de sarıp zenginleşmenin vekaletsiz iş görmeyle
örtüşmesi, birlikte açılması bir kere arkadaşlar vekaletsiz iş görmeyi bir tanımlayalım. vekaletsiz iş
görme ikiye ayrılıyor.
Gerçek vekaletsiz iş görme ve gerçek olmayan vekaletsiz iş görme. Benim burada vekaletsiz iş
görmeden kastım gerçek olmayan vekaletsiz iş görme. Çünkü gerçek vekaletsiz iş görme borcunu
bir kaynağı zaten orada da oradan o ilişkiye göre talep ediliyor. Yani sebepsiz zenginleşme ile
yarışan, gerçek olmayan ve vekaletsiz iş görmedir.
Peki, gerçek olmayan vekaletsiz iş görme ne eğer vekaletsiz iş gören kişi, yani taraflar arasında bir
vekalet ilişkisi yok, fakat.
Böyle bir ilişkinin olmamasına rağmen.
Bir borç ilişkisi doğuyor işte. Biz buna vekaletsiz iş görme diyoruz. Mesela klasik verilen örnek
mesela komşunuz evde yokken evindeki su borularının patladığını ve su bastığını görüyorsunuz.
Hala komşu size evin tadilatını yapma konusunda bir vekalet vermediği halde siz resen harekete
geçiyorsunuz. Komşunuzun kapısını çilingirle hareketiyle açtırıp su tesisatını tamir ettiriyorsunuz.
Cebinizden harcama yapıyorsunuz. Bakın bu gerçek bir vekaletsiz iş görme, yani komşunuzun
menfaatine lehine.
Bir ııı harcama yapıyorsunuz, hâlâ bu parayı komşunuzda alma hakkınız doğuyor. Borç ilişkisi
doğuyor. Burada işte sebepsiz zenginleşme davasıyla bunun bir ilgisi yok da oradan gerçek
vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde bunu talep edebiliriz. Peki, gerçek olmayan vekaletsiz
iş görmenin farkı ne? Gerçek olmayan vekaletsiz iş görmede farklı olarak burada hareket eden kişi
sırf karşı tarafın lehine değil, kendi menfaatine hareket ediyor.
Haliyle aslında bu işi yaparken biraz önceki örnekte komşunun yararına değil de kendi menfaatini
hareket ederse gerçek olmayan vekaletsiz iş görme oluyor. Bu bağlamda da ortaya çıkan zarar
sebepsiz zenginleşme davasıyla yarışabiliyor. Mesela bunu şöyle bir örnekle açıklayalım, daha önce
de belki bir örneği vermiştik. Güzel bir örnek. Çünkü bu mesela bir kişinin, bir ünlü, bir mankenin
fotoğrafları kendisinden izinsiz olarak çekiliyor ve bir dergiye kapak yapılıyor.
Şimdi manken normalde derginin satışından elde edilen gelirden acaba herhangi bir talepte
bulunabilecek ve bundan bir tazminat alabilecek mi?
Normal şartlarda burada bu derginin satılmasından elde edilen gelirin sebepsiz zenginleşme
eylemi, vekaletsiz iş, gerçek olmayan, vekaletsiz iş görme eylemi.
Alınacağı isteneceği konusunda bir tartışma var. Burada şöyle kabul ediliyor, sebep zenginleşme
davasıyla vekaletsiz iş görme davasının yarıştığı vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde
istenebileceği söyleniyor. Bakın yarışmadan kastım bu demek ki gerçek olmayan vekaletsiz iş
görmenin sebep zenginleşme aslında yarışır. Daha doğru bir ifadeyle sebepsiz zenginleşmeyi
tamamlar şeklinde ifade ediyoruz. Yani şunu demeye çalışıyorum, mesela ünlü bir modelin
fotoğraflarının çekilmesi durumunda modele ödenmesi gereken para sebep zenginleşmeyi
oluşturur.
Çünkü modern normalde o pozları verseydi, bunun bir ücret karşılığında yapacaktı. Profesör olarak
bu mesleği icra ettiği için haliyle bu sebep zenginleşmeyi de istenir. Peki bu fotoğrafların izinsiz
kullanılması bile derginin tiraj artışından kaynaklanan kârı neyle isteyecek işte bunu da vekaletsiz iş
görmeliyiz ister. Çünkü kendi menfaatine değil bu derginin menfaatine bir durum işte arkadaşlar
aslında vekaletsiz iş görme sebebi, zenginleşmeyi tamamlayan bir kurumdur diye ifade edebiliriz.
Evet, bu genel girişten sonra birazdan zaten sübjektif, objektif zenginleşme kısmında bunu tekrar
ifade edeceğim. Nasıl tamamladığını daha iyi anlatacağım ama bu örnek üzerinden aklımızda
kalsın. Şimdi sebepsiz zenginleşmeye doğuran olayları ele alalım. Sebep zenginleşmeyi doğuran
olaylar 3 şekilde karşımıza çıkıyor. Bunlardan birincisi müdahaleden doğan, sebepsiz zenginleşme,
ikincisi edimeden doğan sebepsiz zenginleşme, üçüncüsü de umulmayan, olaydan doğan,
sebepsiz zenginleşme. Şimdi bunları kısa kısa açıklayalım.
Bir edim sebebiyle sebepsiz zenginleşme nasıl ortaya çıkar?
Burada arkadaşlar.
Alacaklının borçlu lehine yaptığı bir kazandırma, borçlanmış olduğu bir edim sebebiyle bunun
ifasından dolayı bir sebep zenginleşme söz konusu olmaktadır. Burada sebep zenginleşme davası
ifa edilen edimin geri verilmesi amacıyla söz konusu olur. Mesela sözleşme ilişkisinde borçlunun
alacak değil, sebepsiz yere sahip olduğu bir malın mülkiyetini devretmesi veya kullanılmasını terk
etmesi durumunda bir miktar parayı ödemesi halinde durum böyledir. Mesela diyelim ki a ile b
arasında bir sözleşme ilişkisi var. Sözleşme gereğince ödenmesi gereken para 10.000 TL ama.
Karşı tarafa yanlışlıkla 20.000 TL ödendi. Bakın bir edime ifade ediyordu ama haklı bir sebep
10.000 TL için geçerli. Fazlası haksız bir sebep teşkil ediyor işte. Bunun iadesi edimin ifası söz ifası
şeklinde oluyor. Ya da yanlışlıkla başkasının hesabına iban ile para gönderen bir kişinin durumu
bakın edimi ifa ediyor. Edimin ifası haklı bir sebebe dayanmadan iadesi gerekiyor. Peki
müdahaleden doğan zenginleşme ne?
Arkadaşlar, müdahale dediğimiz şey bir kişinin hakkını veya hukuki değerini ihlal eden bir diğer
davranışa müdahale ediyoruz. Demek ki ihlal fiili zarar verenin mal varlığında belirli bir zarara zarar
görenin mal varlığında belirli bir zarara sebep olursa işte bu bir müdahale vardır ve müdahaleden
kaynaklanan bir sebep zenginleşme vardır. Mesela anın b nin parasını çalması tamir için vermiş
olduğu.
Bir bilgisayarı cep telefonu izinsiz bir üçüncü kişiye satması şimdi dikkat ediniz izinsiz olarak
verilen tamir için verilen malın üçüncü kişiye satıyor. Ortaya çıkan zarar bir müdahaleden
kaynaklanıyor. Hukuka aykırı eylemden kaynaklanıyor. Mesela bir kişiyle bir görüşme yapılıyor.
Görüşmede elde edilenlerin gizli tutulması istendiği halde bu kişi bu görüşmeleri kamuoyuna
yayıyor. Gelir elde etmek için mesela bir röportajın yayın izni verilmemesine rağmen yayınlanmış
olmasında olduğu gibi.
Olmayan olaydan doğan sebep zenginleşme nasıl olur? Burada da bir üçüncü kişinin eylemi ya da
bir tabiat olayından kaynaklı bir zenginleşme söz konusudur. Haklı bir sebebe dayanmadığı için de
İade gerekir. Mesela bankanın yanlışlıkla a nın hesabına yatıracağı parayı beyin hesabına yatırması.
Bakın ne oldu? Beğen sebepsiz zenginleşti, neden umulmayan bir olaydan üçüncü kişinin
beklenmeyen bir davranışından veya tabiat olayından olabilir? Mesela bir fırtına sel deprem,
toprak kayması gibi bir doğal afet sebebiyle bir kişi diğer aleyhine zenginleşir.
Mesela rüzgarın etkisiyle 2 kişinin ürünlerinin birbirine ayrılmayacak şekilde karışması durumu gibi.
ııı sebep zenginleşmenin şartlarına gelelim arkadaşlar. Sebep zenginleşmeyi doğuran 3 tane olayı
ifade ettikten sonra sebepsiz zenginleşmenin şartlarını 4 başlık altında sayabiliriz. Bunlardan
birincisi borçlunun mal varlığında bir zenginleşmenin meydana gelmiş olması. Bu zenginleşmenin
bir başkasının mal varlığından veya emeğinden kaynaklanması zenginleşme ile bu bahsettiğimiz
olay arasında bir illiyet bağının olması ve son olarak da zenginleşmenin haklı bir sebebe
dayanmaması.
Şimdi bunları kısa kısa açıklayayım. Birincisi bir zenginleşmenin olması.
Zenginleşmenin konusu biliyorsunuz mal varlığıdır. Mal varlığında meydana gelen artışa
zenginleşme deriz. Hukuken mal varlığı bir kimsenin ekonomik değer taşıyan parayla ölçülebilen
haklarının tamamıdır. Sebep zenginleşmeye yönünden mal varlığına bakarsak aslında bunun bir
miktar daha geniş olduğunu söyleyebiliriz. Yani burada kastettiğim mal varlığı bir kimsenin
ekonomik güç ve hakimiyet alanını ifade eder. Ekonomik güç ve hakimiyet alanı da iktisadi tüm
değerlerden oluşur. O zaman nedir bu mal varlığı dersem yani zengin bir mal varlığındaki
zenginleşmeden.
Kastettiğim mal varlığı değerlerine dersem mal varlığı içerisinde yer alan tüm ayni haklar alacak
haklarının tamamı fikri ve sınai haklar, bazı miras hakları mal varlığı içerisinde yer alır. Arkadaşlar.
Demek ki sebepsiz zenginleşme yönünden mal varlığı, ekonomik bakımdan anlaşılmalı ve bunun
için de bir kimsenin parayla ölçülebilen, hukuken korunan tüm iktisadi değerleri kapsamında
olmalıdır, içine girmelidir. Demek ki bu bağlamda mal varlığından kastımız bu. Bu mal varlığındaki
bir zenginleşme de zenginleşmeyi ifade ediyor.
Peki bu zenginleşme türleri neler olabilir?

Zenginleşmenin türleri de 4 başlık altında inceleniyor. Müspet bir zenginleşme olabilir, menfi bir
zenginleşme olabilir, objektif bir zenginleşme olabilir veya subjektif zenginleşme olabilir. Şimdi
bunları açıklayalım.
Zenginleştirici olay sonunda borçlunun mal varlığında meydana gelen fiili artışa müspet
zenginleşme diyoruz. Fiili artış, zenginleşme, zenginleşmenin mal varlığının aktif kısmının artması
şeklinde olabileceği gibi pasif kısmının azalması şeklinde de olabilir. Mesela bir borcun mal
varlığındaki bir miktar paranın girmesi sebebiyle aktifin artması, rehnin veya mülkiyet hakkını
kısıtlayan bir ayni hakkın tapu kütüğünden silinmesi. Mesela benim taşınmazın üzerinde bir rehin
hakkı var. Rehin hakkı tapu kütüğünden terkin ediliyor, siliniyor. Ne oldu taşınmaz yükten
kurtuldu, değer arttı. Bakın ne oldu? Pasif kısmı azalmış oldu veya benim mal varlığıma bir paranın
girmesi de mi? Doğrudan aktif artış olarak karşımıza çıkıyor.
Peki menfi zenginleşme ne? Burada zenginleşen, zenginleşen tarafından yapılacak bir giderin
yapılmaması söz konusu. Mesela b a nın bir kitap veya buluşuna telif ödemeden herhangi bir
lisans ücreti ödemeden yayınlamış ve buradan bir gelir elde etmiş ne oldu? Burada bakın
ödenmesi gereken bir parayı ödemedi. Yani normalde telif ücreti ödemesi gereken ödemede hala
mal varlığında bir azalma olmadı. Bir artış olmadı ama mal varlığında bir azalma gerçekleşmedi.
Haliyle aslında zenginleşti işte, bu da bir menfi.
Zenginleşme olarak karşımıza çıkıyor. Peki objektif zenginleşme ne?
Zenginleşmenin zenginleştirici olay dolayısıyla objektif olarak elde ettiği değer artışına yani
tartışmasız nesnel değer artışına objektif zenginleşme diyoruz.
Mesela B A nın 10.000 lirasını çalmışsa burada beynin zenginleşmesi objektif zenginleşme olarak
10.000 TL dir de mal varlığında 10.000 TL objektif olarak arttı, işte objektif zenginleşme bu.
Objektif zenginleşme hak sahibinin zarara uğramasına bağlı değildir. Burası çok önemli hak sahibi
herhangi bir zarara uğramadan da borçlunun mal varlığı objektif olarak artmış olabilir. Mesela telif
ödemeden eseri yayınlanan bir sanatçının eserini yayınlatma niyeti yoksa.
Zenginleşme yine vardır.
Böyle bir niyeti aramıyorum. Haliyle yayınlama imkanın olup olmasına bakmadan ne yapıyorum?
Zenginleşmenin objektiflerine bakıyorum. Yani normal şartlarda örneğin bir yazarın bir kitabı var.
Kitabın lisans ücreti normalde atıyorum 100.000 TL. Fakat yazarın lisans alıp kitabı yayınlatmak gibi
bir niyeti yok. Kitabı ele geçiren kişi illegal yollardan ele geçiren kişi kitabı yayınlatmıyor.
Peki bu yazar sebep zenginleşme davası açtığı zaman 100.000 lirayı talep edebilecek mi? Evet
edebilecek objektif zenginleşme olarak talep edecek. Yani hatırlarsanız başlangıçta söylemiştim.
Sebepsiz zenginleşme, haksız fiilden daha geniş bir kapsamı ifade ediyordu. Çünkü haksız fiilde
kusurlu eylem sebebiyle uğranılan zararın eski hale iadesi vardı. Oysa sebepsiz zenginleşme de
uğranılan zarar değil, uğranması muhtemel tüm zararlar bir diğer ifadeyle.
Kişinin fakirleşmesini değil, karşı tarafın zenginleşmesine dikkate alıyoruz. O yüzden eseri
yayımlatma niyeti olmasa da zenginleşme vardır. Bu zenginleşmeyi tamamıyla.
ödemesi zararı gidermesi gerekir. Şimdi subjektif zenginleşmeye geleyim. Subjektif zenginleşme
ne?
Zenginleşmenin ticari faaliyeti sonucunda mal varlığında meydana gelen ek artışlar kar olarak
adlandırabiliriz. Sübjektif zenginleşmeyi yani söz konusu bu tür kara sübjektif zenginleşme
diyorum. Peki objektif zenginleşmeden farkı ne? Bakın çok basit bir örnekle bunu şöyle ifade
edebilirim, mesela B Anin kendisine bıraktığı piyasa değeri 3.000 TL olan bir bilgisayarı iyi niyetli
CY piyasa değerinin üzerinde satmış olsun. Yani 3.000 liraya satın aldığı.
ııı bilgisayarı sebep zenginleşmeyi de kazandığı bilgisayarı 5.000 TL ye satsın.
Ilk zenginliğe ilk zenginleştiren rakam, yani haklı bir sebep olmadığı halde bilgisayarı aldı, parasını
da ödemedi. 3.000 TL zenginleşti.
Sonra 3.000 TL zenginleştiği bilgisayarı normalde 3.000 tl'ye satması gereken 5.000 tl'ye sattı.
Objektif zenginleşme, ilk zenginleşme miktarı kadar yani 3.000 TL.
3.000 tl'nin üzerinden 2.000 tl de kâr elde ederek sattı. Toplam zenginleşme objektif artı subjektif
yani 3.000 + 2.000 toplam 5.000 TL. Bunun 3.000 lirası objektif zenginleşme, 2.000 lirası da kar
olan kısım toplam 5.000 TL zenginleşme söz konusu.
Demek ki davalının faaliyetine dayanan, yani zenginleşen ve faaliyetine dayanan ve genellikle
kazanç kâr olarak adlandırdığımız kısım subjektif zenginleşme olarak ifade ediliyor ve ilke olarak
gerçek olmayan vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde isteniyor. Hatırlarsanız bu da aslında
sebepsiz zenginleşme ama kârı sebep zenginleşmeyi tamamlayan bir kurum olan, gerçek olmayan,
vekaletsiz iş görmeli istiyoruz demiştim. Manken örneğini hatırlayın. Ünlü bir model ne yaptı?
Fotoğrafları izinsiz çekildi.
Fotoğrafların normalde çekim için ödenmesi gereken ücret, objektif zenginleşme fakat
fotoğrafların kullanılarak derginin tirajını da artması sebebiyle elde edilen kâr subjektif
zenginleşme, demek ki subjektif zenginleşme de aslında bir zenginleşme olmasına rağmen sebep
zenginleşmeye değilse bile vekaletsiz iş görmeyle isteniyor. Bunlar yarışıyor da diyebiliriz. Ister sev
zenginleşmenin ister ve kas görmeyle ya da vekaletsiz iş görme sebebi zenginleşmeyi tamamlayan
bir kurumdur deriz.

Bu sebeple objektif zenginleşmeye sebep, zenginleşme ile subjektif zenginleşmeyi ise vekaletsiz
gerçek olmayan vekaletsiz iş görme ile de talep edebilir diyebiliriz. Arkadaşlar bana bu ikincisi
daha mantıklı geliyor. Yani vekaletsiz iş görmenin sebepsiz zenginleşmeyi tamamlayan bir kurum
oldu ve subjektif zenginleşmenin vekaletsiz, iş görmenin istenebileceği sanki daha mantıklı gibi
geliyor bana.
Evet, şimdi ikinci şartımız da gelelim birinci şartımız. Neydi bir zenginleşmenin olmasıydı.
Zenginleşme türleriyle bunu açıkladık. Mal varlığından neyi anlamamız gerektiğini açıkladık. Şimdi
zenginleşme ile zenginleştirici olay arasındaki illiyet bağından bahsedelim.
ııı borçlunun mal varlığında başkası aleyhine meydana gelen zenginleşme, bir edim müdahale
veya umulmayan bir olay sebebiyle ortaya çıkabiliyordu. Ancak bu takdirde alacaklının mal
varlığında meydana gelen zenginleşme alacaklarla yine gerçekleşmiş olur. Burada zenginleşme ile
zenginleştirici olay arasında bir illiyet bağını arıyoruz. Yani biri fakirleştiğini için bir zenginleşecek
ya da hukuka aykırı eylem edim. Müdahale ya da umulmayan olay olduğu için zenginleşme olacak.
Yani banka memuru yanlış hesaba para yatırdığı için zenginleşmiş olacak. Hırsız parayı çaldığı için
bir tarafa fakirleşirken bir taraf zenginleşmiş olacak. Yani illiyet bağı arayacağız ama dikkat ediniz
lütfen. Haksız bir ildeki illiyet bağı teorisiyle burayı karıştırmayalım. Haksız bir ildeki illiyet bağı
teorisini ne diye ifade etmiştik? Biz burada orada uygun illiyet teorisinden bahsetmiştik. Oysa
burada doğal illiyet bağı teorisinden bir diğer ifadeyle şart teorisinden bahsedeceğiz.
Yani illiyet bağının uygun illiyet bağı olması gerekmiyor. Sebepsiz zenginleşmeden ne demek
istiyorum? Şunu demek istiyorum. Biliyorsunuz haksız bir ilde haksız fiilin akıl ve mantık kurallarına
göre hayatın olağan akışına göre zararlı sonucu doğurmaya elverişli olması lazım. Haliyle haksız
filin önündeki her sebep hukuki sonucu doğurmadığı için herkes sorumlu olmuyordu. Mantıken en
makul ve gerçek anlamda hayatın olağan akışına göre.
Sorumlu olabilecek kişiyi ve sebebi seçim onu sorumlu tutuyorduk işte haksız fiil deki bu uygun
illiyet bağı burada uygulanmıyor. Burada doğal illiyet bağı teorisini uyguluyorum.
Bu bahsettiğim durum objektif zenginleşmeden illiyet bağını ispatı bakımından hiçbir güçlük
oluşturmaz. Ancak subjektif zenginleşme de elde edilen kazanç ile zenginleştirici olay arasında
illiyet bağının ispatı bakımından büyük bir zorluktur. Yani biraz önceki örneğimize dönersek,
mesela modelin kendisine fotoğraflarının çekilmesi için ödenmeyen ücret bakımından fakir
eleştirmesi konusunda doğal illiyet bağı çok net. Hiçbir problem yok peki?
Elde edilen kârı yani gazetenin tirajının artması, derginin tirajını artması sebebi de elde edilen kârı
istemesi bakımından illiyet bağını ispatlayan bilecek mi? Işte burada iş biraz zorlaşıyor. Bir başka
örnek vereyim.
Mesela B A ya yanlışlıkla bir para havale ediyor. Mesela çocuğuna 500 TL harçlık gönderecek olan
kişi yanlışlıkla bir üçüncü kişinin hesabına havale yapıyor. Iban numarasını yanlış yazıyor. Diyelim ki
para hesaba gidiyor.
Hesabına para beklemeyen kişi hesaptaki parayı görünce de nasıl olsa haydan geldi huya gider
diye bununla şans oyunu oynuyor ve o gün de şansı yaver gidiyor. 500 t yi oynadığı şans
oyununda 15.000 tl kazanıyor.
500 TL dışında acaba bu kazanç yani 14.500 liralık kısım hak sahibine sebebi aleyhine
zenginleştiren kişiye İade edilecek mi edilmeyecek işte buradaki temel sorun bu.

Bu konuda uygun illiyet bağ teorisi çerçevesinde çözümlerken İade edilmemesi gerekiyor. Ama
şart bağı şart teorisi ya da doğal illiyet bağı teorisi çerçevesinde konuyu çözümlersem de iadesi
gerekiyor. Çünkü eğer 500 t ye gönderilmesi seydi kişi şans oyunu dahi oynayacaktı halinde parayı
da kazanamayacak. Ama bu sefer de çok mantıklı bir çözüm olmuyor işte bu konuda önerimiz şu,
burada uyuşmazlık önüne gelen hakim bu soruyu sorunu cevaplarken bu uyuşmazlığı çözerken.
Somut olayın bütün özelliklerini göz önünde bulunduracak ve kazandırma, müdahale ve
umulmayan olay gibi zenginleştirici etkenlerden birinin borçlunun faaliyetine oranla
zenginleşmenin esaslı bir sebep olup olmadığını da araştıracak. Bu araştırmayı yaptıktan sonra
hakim zenginleştirici olayın zenginleşmenin esas sebebini oluşturduğunu tespit ederse,
zenginleşmenin alacaklı aleyhine gerçekleşmiş olduğuna karar verebilecek. Eğer tam tersi olursa
yani zenginleşmenin.
Değer artışının meydana gelmesinde borçlunun faaliyeti zenginleştirici olay oranla esaslı sebep
rolünü oynamış ssa hakim bu sefer davayı reddedecek.
Yani bir diğer ifadeyle çok daha basit bir şekilde ifade edersem.
Biraz önceki örneğimize dönersek, yapmamız gereken şey şu acaba?
Zenginleşen kişinin eylemi.
Bir takım fiziksel yetenekleri maharetleri illiyet bağını koparacak ölçüde önemli ise o zaman
paranın.
Objektif zenginleşmeden bahsetmiyorum. Subjektif zenginleştiren kısmını iadesini hükme
edilmeyecek. Yani şunu demeye çalışıyorum, 500 t lik parayla kendisi de şans oyunu oynasaydı,
aleyhine zenginleştiren kişi 15.000 TL kazanır mıydı?
Ya da bu şans faktöründe oynayan kişinin şansı etkileme illiyet bağını koparacak ölçüde evet o
zaman sadece 500 t nin iadesi gerekir. 14.500 tl'nin iadesi gerekmez. Başka bir örnek mesela
benim diyelim ki bir enstrümanın var ve enstrümanı ama bir müzisyen kişi izinsiz benim haberim
olmadan alıyor ve kullanarak bir şarkı besleniyor.
Beslenen şarkı da işte sosyal medyada yayınlanıyor. Çok tutuyor, bundan çok ciddi bir izlenme
gelir elde ediyor diyelim. Peki benim enstrümanını kullanmasaydın o anda işte ilham da geldi, o
ilhamı kaçırmayacak ol kaçırmış olacaktı. Enstrümanın kullanmasaydın şarkıyı besteleyen diyecekti
ve bu parayı da elde edemeyecekti. Acaba zenginleşme davasını ben açarken enstrümanı
kullanmasından kaynaklı kullanma bedeli dışında yani objektif zenginleşme dışında sübjektif
zenginleşmeyi de enstrümanın kullanması sebebiyle yaptığı beste den elde ettiği gelir de
isteyebilecek miyim?
Biraz önceki mantık çerçevesinde burada beste kârın kişisel yetenekleri ön planda olduğu için eğer
ben o enstrümanı kullansaydım aynı besteyi yapamayacak durumda olduğum için illiyet bağının
olmadığını, bu bağlamda da hani doğal illiyet bağının dahil olmadığını, bu bağlamda da desteden
elde edilen gelirin istenemeyeceği sadece enstrümanı izinsiz kullanmak sebebiyle enstrüman için
bir kira bedeli ödenmesi gerektiğini sadece söyleyebiliriz.
Peki hiç mi ödenmeyecek? O zaman subjektif zenginleşme hiç istemeyecek noktasına geliyoruz.
Hayır isteyebilecek mesela örneği değiştireyim.
Daha çarpıcı olması bakımından şöyle bir örnek vereyim, mesela yanlışlıkla A B nin hesabını 50.000
TL gönderiyor.
Beni de bu parayı faiz oranları da iyi olduğu için bankası özel bir faiz verdiği için faizde
değerlendiriyor ve 50.000 liraya atıyorum. 2-3 ay paranın iadesi söz konusu olmadığı, 3 aylık bir
gelir elde ediyor faiz geliri.
Acaba a dava açtığında b parayı İade ederken, paranın ana parayı İade edecek. Peki faiz gelirini de
İade edecek mi? Işte burada biraz önceki soruyu soruyorum, acaba faiz gelirinin elde edilmesi de
beynin bir yeteneği illiyet bağını koparacak ölçüde ya da kurulmasını engelleyecek ölçüde bir
mahareti var mı? Hayır, yok değil mi? Aynı paraya aşağı yukarı aynı faiz oranını her banka
verebilirdi. Demek ki faizden kazanılan gelir bakımından illiyet bağı var artık burada.
Bunun iadesi gerekecek diyebiliriz. Biraz önceki örneklerden farklı olarak.
Dördüncü şarkımıza geldik.

Dördüncü şarkımıza geldik. Zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmaması gerekiyor. Yani ortada
haklı bir sebep varsa zaten zenginleşme yoktur. Haklı bir sebep yoksa da sebepsiz zenginleşme
vardır. Yani haklı bir sebebin olmaması, sebepsiz zenginleşmeyi açıklamış oluyor. Peki haklı bir
sebebin olmamasından kastımız ne? Aslında kanun bunu 77 maddede haklı olmayan sebeplerle
örnek kabilinden saymış, haklı olmayan sebep terimini.
Terimiyle deyimiyle kanun aslında üst bir kavram olarak ifade etmiş ve örnek olarak saydıkları
dışında da olabilecek haksız sebeplerin olabileceğini belirtmiş. Yani buradaki sayım tahdidi bir
sayım değil tadi bir sayım örnek kabilinden. O yüzden burada sayılmayan durumlar da eğer şartları
varsa sıvı zenginleşme teşkil edebilir.
Peki nedir bu haklı sebep olmayan durumlar ondan bahsedelim mesela hukuki sebebin geçersiz
olması hukuki sebebin hiç gerçekleşmemiş olması, hukuki sebebin gerçekleşmiş ama sonradan
sona ermiş olması yani sebebin ortadan kalkması ve borçlanılan şeyin ödenmesi yani kanun
bunlara örnek olarak saymış. Şimdi bunları kısa kısa açıklayalım. Hukuk sebebin geçersiz olması
taraflar arasında bir hukuki sebepler ama hukuken geçersiz geçersiz olduğu için de.

Sebepsiz zenginleşme teşkil ediyor. Mesela birisi diğerine bir ödeme yapıyor ama yaptıkları
sözleşme muvazaalı ya da hukuka veya ahlaka aykırı hukuka veya ahlaka aykırı sebeple verilen
paranın iadesi sebep geçersiz olduğu için sebepsiz zenginleşme ile söz konusu olacak İade
edilecek.
Hukuki sebep gerçekleşmemişse nasıl birse bir zenginleşme olur, bundan bahsedelim. Mesela
burada da genellikle geciktirici koşula bağlı bir hukuki ilişki vardır. Geciktirici koşulda ki şart
gerçekleşmeyince ertelenen hukuki sebep (gerçekleşmesi beklenen hukuki) sebep
gerçekleşmediği için de tabii zenginleşmesi söz konusudur. Mesela oğlunun evleneceği
düşüncesiyle ileride evlenmesi şartıyla nişanlı olunan hanımefendiye ya da beyefendiye bir hediye
veriyor. Diğer tarafın babası ancak taraflar nişanı atıyorlar, nişan bozuluyor. Oysa evlenme şartıyla
verildiği için geciktirici koşul gerçekleşmediğinden evlenme.
Hukuk sebep başta beklenen bir hukuki sebep vardı. Gerçekleşmesi beklenen fakat gerçekleşmedi
işte. Bu durumda karşımıza hukuki sebebin gerçekleşmemesi olarak bir sebep zenginleşme olarak
çıkıyor. Hukuki sebebin sona ermiş olmasına girelim. Özellikle yanılma, aldatma, korkutma gibi
durumlarda yani irade bozukluğu hallerinde bu sebeple İptal edilen sözleşmelerde ifa edilen
edimin konusunu oluşturan taşınır bir malın iadesi karşı taraf.
Eee iyi niyetli üçüncü kişiye devredilmişse , bunun iadesi de yine sebepsiz zenginleşme
çerçevesinde olacak. Mesela ben bir sözleşme yapıyorum. Sözleşmeye istinaden bir malı satıyorum
fakat iradem bozuk, yanılma, aldatma, korkutma sebebi de bozuk malı sattığım kişi de bir üçüncü
kişiye malı satıyor. O kişi mülkiyeti kazanıyor. Hala benim malı tekrar İade alma şansım yok.
Istihkak davası açma şansım yok, mülkiyeti kaybettim çünkü demek ki karşı tarafı malın, bedeli
kadar sebepsiz zenginleşme davası açacağım, hangi sebeple hukuki sebep sona erdiği için.
Çünkü baştaki hukuki sebep yanılma, aldatma, korkutma gibi bir irade bozukluğu sebebiyle İptal
edilerek ortadan kalktı. Sebep sona erdi yani.
Son olarak borçlanılan şey ödenmiştir. Bu da borçlar kanunun 78 inci maddesinin birinci fıkrasında
düzenlenmiş borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse bunu borçlu olmadığını
ispatlayarak her zaman geri isteyebilir. Mesela yanlışlıkla birine para gönderen kişi aslında borçlu
olmadığı halde bunu gönderdiğini ispatlarsa borçlanılmayan şey ödendiği için bunu iadesini talep
edebilir.
Hatırlarsanız zenginleşmenin müdahaleden kaynaklanması, edimden kaynaklanması ve
umulmayan olaydan kaynaklanması olarak ifade etmiştim. Bu saydığım 4 durum aslında edimin
ifasından yani bir edimden kaynaklanan sebepsiz zenginleşmeye örnekti. Müdahaleden
kaynaklanan zenginleşme ve umulmayan, olaydan kaynaklanan zenginleşme de haklı bir sebebe
dayanmıyorsa İade gerekiyor. Kısaca bunu da hatırlatayım. Müdahaleden doğan zenginleşme.
Hukuka aykırılık içeriyorsa haksızdır mesela bir kişinin.

Kendisine ödünç verilen şey yok etmesi harcaması. Mesela bir kişiye bir şeyi ödünç olarak
veriyorsunuz. Ancak bunu tüketip yok ediyor ya da bir üçüncü kişiye devrediliyor. Haliyle o bedel
oranda sebep zenginleşme söz konusu olabilir. Ya da bir kişinin diğerinin malını izinsiz habersiz
hırsızlık yapmak sureti almasına müdahaleden doğan bir sebepsiz zenginleşme oluşturuyor.
Olmayan bir olaydan doğan zenginleşme de de bahsetmiştik. Üçüncü kişinin fiili ya da bir doğal
afet sebebiyle zenginleşme oluyor.
Mesela, bankadaki görevlinin üçüncü kişinin eylemi olarak yanlışlıkla bir başkasının hesabına para
yatırması örneğinde olduğu gibi.

You might also like