Professional Documents
Culture Documents
ST PAUL Aziz Paulus
ST PAUL Aziz Paulus
ST PAUL Aziz Paulus
CİLT II
F. Fatih GÜLŞEN
© Copyright 2021
Bu kitabın, basım, yayın ve satış hakları Akademisyen Kitabevi A.Ş.’ne aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya
da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kağıt ve/veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.
Tablo, şekil ve grafikler izin alınmadan, ticari amaçlı kullanılamaz. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.
ISBN
978-625-8430-28-8 (Tk)
978-625-8430-31-8 (2.c)
Kitap Adı
ANAZARBOS & ANAVARZA CİLT II
Editör
F. Fatih GÜLŞEN
ORCID iD: 0000-0002-9592-5326
Yayın Koordinatörü
Yasin DİLMEN
Yayıncı Sertifika No
47518
Baskı ve Cilt
Vadi Matbaacılık
Bisac Code
SOC003000
DOI
10.37609/akya.981
GENEL DAĞITIM
Akademisyen Kitabevi A.Ş.
Halk Sokak 5 / A Yenişehir / Ankara
Tel: 0312 431 16 33
siparis@akademisyen.com
w w w. a k a d e m i s y e n .c o m
ÖNSÖZ
İnsanoğlunun dünyada ve ülkemizde salgın hastalıklarla mücadele ettiği bu zorlu süreçte dahi araştır-
malarına ara vermeden devam eden ve bu bilimsel eserin hazırlanmasına emek veren birbirinden değerli
araştırmacılarımızı en içten duygularımla kutluyorum. Ülkemizin her alanda hızla gelişmesine paralel ola-
rak kültürel çalışmalarda ve multidisipliner araştırmalarda da belirgin olarak artış olduğu görülmektedir.
Yıllara dayalı uzun ve meşakkatli araştırmalar sonucunda ortaya çıkartılan böylesine önemli bilimsel eserler
sadece evrensel bilime önemli katkılar sağlamakla kalmıyor bölgemizin tanınmasına, turizmin gelişmesine,
ekonomik kalkınmadan sosyal hayatın gelişmesine kadar birçok alanda etkili olmaktadır.
On binlerce yıllık tarihe sahip Anadolu’da, lezzetli mutfağı, kaleleri, hanları, çarşıları, camileri, kervan-
sarayları, yaylaları, festivalleri ve tarihi geçmişi ile medeniyetler kenti Adana, büyük bir Turizm ve kültür
zenginliğine sahiptir. Adana Valiliği olarak tarihte metropolis ve neokoros’luk ünvanları almış ve bunların
yanı sıra farklı medeniyetlere başkentlik yapmış en özel kültür zenginliklerimizden Anavarza antik kenti-
nin ortaya çıkartılması, restore edilmesi, korunması, tanıtılması, gelecek nesillere aktarılması hem bilimsel
hem de turizm açısından hak ettiği değere kavuşturularak taçlandırılması için bilim insanlarımız ve bütün
şehrimizle kenetlenmiş bir biçimde çalışmalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz. 2013 yılından beri sürdürülen
arkeolojik kazılarda İ.Ö. 5. binyıldan günümüze özelliklede Asur, Hellenistik, Roma, Doğu Roma(Bizans),
Arap, Orta Çağ, Osmanlı dönemlerinin tarihine ve yaşamına ışık tutacak çok önemli bilgiler ve buluntular
ele geçmiştir. Adana’ya yaptığımız yatırımlarla her açıdan nitelikli bir şehir geliştirmek istediğimiz için,
sadece tarım, hayvancılık, sanayi, istihdam, ulaşım, eğitim, ekonomi, alt yapı vb. hizmetlere değil kenti-
mizin kültürel, sanatsal, sosyal, turizm, peyzaj ve estetik değerlerini güçlendirecek bölgemize dinamizm
kazandıracak bilimsel çalışmalara da gereksinim duyulmaktadır. Bu sebeplerle Valiliğimiz öncülüğünde 20
ayda hazırlanan bu bilimsel eserde 21 üniversite, 8 devlet kurumu ve 3 özel teşebbüs olmak üzere 32 farklı
kurumdan 91 araştırmacıyla 40 farklı branşta 68 bilimsel makale bir araya getirilerek özgün ve eşsiz bir eser
ortaya çıkartılmıştır.
15 nisan 2014 tarihinde Unesco Dünya Mirası Geçici Listesine alınan Anavarza Kenti’nin, Daimi Listeye
girmesiyle Kentin Uluslararası arenada tanınırlığı ve marka kent olma yolunda önemli ve büyük bir adım
atacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda Valiliğimiz ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Mü-
zeler Genel Müdürlüğü arasında 21 mart 2018 tarihinde imzaladığımız “Alan Yönetimi” protokolü kentin
bu süreçteki ilerlemesinin ilk büyük adımı olmuştur. Anavarza’ya ulaşım sağlayan karayollarının genişletil-
mesi çalışmaları tamamlanmış, turizm karşılama ünitesi bitirilmiş, kentin içine konumlanmış bilgilendir-
me levhaları, çevre düzenlemeleri, Sit irdelemeleri, Arkeopark projeleri, hızla ilerleyen kazılar, tamamlanan
restorasyon projeleri ve yeni başlayacak projeler ve çalışmalarla kentin hızlı bir şekilde hem bilim dünyasına
iv • Önsöz
hem de turizm dünyasına tanıtılması hedeflenmektedir. Anazarbos&Anavarza kitabı içinde bulunan maka-
lelerde paylaşılan binlerce yeni ve özgün bilgilerin ve buluşların Adana’mıza, Ülkemize, evrensel bilime ve
günümüzden geleceğe tüm insanlığa hizmet etmesi dileklerimle…
Süleyman ELBAN
Adana Valisi
İÇİNDEKİLER
Hüseyin DEMİRBAĞ
Reyhan KÖRPE
1
ÖZET
Günümüzde dünyadaki milyonlarca insanın inandığı Hristiyanlık bundan yaklaşık iki bin yıl önce sa-
dece bir avuç insanın haberdar olduğu yeni bir öğretiydi. Hz. İsa ve ona inanmış olan insanlar Kudüs, Filis-
tin ve yakın çevrede yaşamaktaydılar. Yahudiler içinde de yeni Hristiyanlara karşı şiddetli muhalefet eden
gruplar da ortaya çıkmıştır. Bu gruplardan birine mensup olanlardan biri de Kilikya bölgesindeki Tarsus’lu
bir Yahudi olan Saul idi.
Hz. İsa ile aynı zamanlarda doğmuş ve Kudüs’te bulunmuşsa da onunla hiç karşılaşmamıştı. Saul, Hz.
İsa’nın ölümünden sonra Kilikya ve Suriye’deki yeni Hıristiyanları takip ve kovuşturma görevi aldı. Fakat
gen böyle bir takiple Şam’a giderken Hz. İsa’nın parlak bir ışık şeklinde görünmesi ve ona kendi insanlarına
niye zulüm ettiğini sormasıyla Saul’un hayatı değişmiştir. Hristiyanlığı kabul ettikten sonra Romalı adı olan
Paulus’u kullanmaya başlayan Saul M. S. 40-60 yılları arasında hem bu yeni dini kitlelere yaymak için geziler
yapmıştır.
Paulus’un toplam üç Kutsal Görev Gezisi, Actus Apostolorum’da (Elçilerin İşleri) anlatılmıştır. Birinci
Kutsal Görev Gezisi, Antiochia’dan başlayıp, Kıbrıs, Pamphylia, İconium ve Antiochia kentlerini dolaşarak
son bulur. İkinci Kutsal Görev Gezisi, biraz daha uzun sürmüş ve daha uzak yerlere gitmiştir. Bu gezide
Paulus Antiochia’dan yola çıkıp Orta Anadolu üzerinden Troas’a geçmiş, oradan Yunanistan’ı dolaşarak de-
niz yoluyla Kudüs’e dönmüştür. Üçüncü Kutsal Görev Gezisinde ise Antiochia’dan çıkıp, gene İconium ve
Antiochia üzerinden Ephesos’a gelmiş, burada yaklaşık iki yıl kaldıktan sonra deniz yoluyla Yunanistan’a
giderek, dönüşte tekrar Troas’a uğramıştır. Buradan Kudüs’e giden Paulus tutuklanmış ve Roma’ya götürül-
müştür. Roma’da bir süre hapis tutulan Paulus, M.S. 64 ya da 67 yılında başı kesilerek öldürülmüştür.
Aziz Paulus, Hz. İsa’nın hayatta iken onun yakınında olan havarilerden biri olmamasına rağmen Hristi-
yanlığın yayılmasını ve kalıcı olmasını sağlayan en önemli kişilerden biridir. Paulus’un Kutsal Görev Gezile-
1 Prof. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Eskiçağ Tarihi AD., rkorpe@comu.edu.tr
44 • Anazarbos & Anavarza
rinde kurduğu kiliseler aynı zamanda Hristiyanlığın ilk kiliseleridir. Ayrıca onun bu ilk kilise cemaatlerine
yazdığı mektuplar Hristiyan inancının oluşmasında büyük katkı sağlamış olup, halen İncilin en önemli pa-
sajlarıdır.
Kendini Tarsuslu ve Kilikyalı olarak tanımlayan Paulus bu bölgenin en tanınmış kişilerinden biridir.
Hristiyan olana kadar burada yaşayan Paulus, daha sonra da gezileri sırasında da sık sık memleketine gel-
miştir. Gezilerinde ve mektuplarında Kilikya’da Tarsus dışındaki kentlerden söz edilmese de, yolu üzerinde
bulunan başta Anazarbos gibi kentler onun bu seyahatlerinde sık sık uğradığı yerler arasında olmalıdır.
ABSTRACT
Christianity today has more than 2 billion of followers around the world. About two millenia ago, it had a
handful followers. Jesus and his followers lived in Jerusalem, Palestine and the surrounding areas. The early
Christianity spread mostly in these regions among the Jews. There were also Jews who fiercely opposed the
new sect. One of them was Saul, a Roman citizen from Tarsus in Cilicia.
Though a contemporary, Saul had never seen or met Jesus and is said to have persecuted Christians in
Syria in Cilicia. In 34 AD, while he was travelling to Damascus to arrest the Jews who converted to Chris-
tianity, he saw a dazzling light and heard the voice of Jesus asking: “Saul, Saul, why do you persecute me?”.
Thereafter Saul’s life changed. He was baptized under the name Paulus and began his missionary activities
between 40-60 AD to spread Christianity.
Paulus’ three missionary journeys are narrated in the Acts of the Apostles. His first missionary journey
started at Syrian Antioch to Cyprus to Perga in Pamphylia to Iconium and ended at Syrian Antioch. The
second missionary journey involved farther places and took longer. Paul set out from Antioch traveled th-
rough central Asia Minor to the Troad and then travelled to Greece and finally set sail back to Jerusalem. His
third missionary again began in Syrian Antioch to Iconium and to Ephesus, where he stayed two years. From
Ephesus Paul crossed to Greece and on his way back he visited the Troad again. From here Paulus returned
to Jerusalem where he was arrested and taken to Rome. There he was placed under house arrest for two years
and was executed in 64 AD or 67 AD.
Although he was not among the twelve apostles Jesus, Paulus is considered to be one of the most influen-
tial figures of early Christianity, who, some scholar believe, turned Christianity into religion. The churches
he established during his missionary journeys are the first churches of Christianity. His epistles to the va-
rious Christian communities shaped the Christian tenets and practices of life. These epistles are important
part of the New Testament.
Paulus identified himself as Cilician and a citizen of Tarsus. Doubtless he is one of the most famous resi-
dents of this region. During his journeys he often visited his hometown. Except, of course, Tarsus, there is no
mention of the Cilician cities in his epistles and journeys. Nevertheless it is highly likely that Paulus visited
Anazabarsos and other Cilician cities and communities during his travels.
kaldırmasından sonra Filistin bölgesi Suriye’de kurulan Selevkos krallığı ile Mısır’daki Potelamaios krallığı
arasında kalmıştır. Bölgeyi ve Doğu Akdeniz kıyılarını kontrol etmek isteyen Hellenistik çağın bu iki büyük
gücü defalarca birbirleriyle savaş yapmıştır. Bu savaşlarda bölge büyük sıkıntılar çekmiş olsa da iki büyük
2
güç arasındaki Judea krallığı bazen Selevkos’ların, bazen de Potelamaios’ların tarafında kalmaktaydı .
Fakat bu iki krallığın zayıfladığı ve Selevkos’ların Anadolu ve Suriye’deki topraklarını Roma’ya kaybettiği
bir dönemde Judea krallığı kısa bir süreliğine de olsa bağımsızlığını kazanmıştı. Bu bağımsızlık Judea’nın
yüzyıllardır ilk defa yaşadığı bir şeydi. Ancak uzun sürmedi. Romalı General Büyük Pompeius, Selevkos
Devletinin son kalıntılarını da Roma topraklarına kattıktan sonra Judea üzerine yürüdü ve üç aylık bir ku-
3
şatmanın ardından başkentleri olan Kudüs’ü ele geçirdi . Romalılar uyguladıkları yönetim politikası gereği
Judea’nın bağımsızlığını tamamen kaldırmayarak Roma’ya bağlı bir krallık haline getirdiler. Böylece Kudüs
4
ve civarı topraklarda yüzlerce yıl sürecek olan Roma hakimiyeti başlamış oldu .
Galilee bölgesi Kudüs kentini de içeren güneydeki Judea bölgesinden siyasi statü ve kültürel anlamda
tamamıyla farklıydı. Öncelikle Galilee güneydeki Yahudi olmayan Samaria bölgesi ile Judea’dan ayrılmıştı.
Ayrıca güneydoğudaki Perea ve Decapolis gibi Helenistik yerleşimlere de uzak sayılırdı. Bu nedenle bölge
5
Yahudilikten ziyade Yunan kültürünün etkisinde olup, Hellenleşme süreci içerisindeydi . Bölge M.Ö. 10.
yüzyıldan beri neredeyse tüm tarihi boyunca Maccabees (Makkabiler) altında bir “yeniden birleşme” dö-
nemi dışında, Judea krallığından ayrı yönetim altındaydı. Hz. İsa’nın doğduğu zamanda Judea, Herodes ve
daha sonra onun oğlu Herodes Antipas gibi bir dizi Roma’ya bağımlı kral tarafından yönetilmekteyken, Ga-
6
lile ve güney komşusu Samaria (Samiriye) M.S. 6’dan beri bir Roma valisinin doğrudan yönetimi altındaydı .
Galilee bölgesi Filistin civarındaki diğer dağlık yerlere nazaran verimli bir bölge sayılırdı. Zengin tarım
ve balıkçılık kaynakları bakımından güney komşularının devamlı gıptayla baktığı bir yerdi. Ayrıca güney-
den ve doğudan gelen kervan yollarının bu bölgeden geçmesi nedeniyle dış dünyayla bağlantısı tamamen
kesilmemişti. Burası Judea’dan ziyade kuzey komşusu Fenike’ye daha yakındı. Galilee gölü ile Akdeniz ara-
7
sında araziye saçılmış küçük köylerden oluşan kırsal bir bölgeydi . Nasıra köyü de bu küçük köylerden bi-
risiydi. Bölge antik çağın büyük kültürel merkezlerinden oldukça uzak olsa da buradan geçen kervanların
konaklamalarıyla dış dünyada olan bitenlerden haberdar olmuş olmalıydılar.
Güneyde yaşayanlara göre, Galileliler, Kudüs’teki kutsal tapınaklarına ve buradaki dini otoritelere uzak
oluşları nedeniyle dini ritüellere uyma konusunda biraz gevşek sayılırlardı. Güneydeki eğitimli Kudüs Yahu-
dilerinin hor gördüğü, sert ve sade bir hayat sürmekteydiler. Kültürel anlamda Judea’nın uzağında kalmakla
birlikte, Yahudiler bu kuzey komşularını her ne kadar kendileri kadar sofu olmasalar ve Hellenistik kültürle-
rin etkisine açık olsalar da her zaman uzak kuzenleri gibi görmüşlerdir. Ayrıca konuştukları dil de Kudüs’te
8
konuşulandan biraz farklıydı .
Hz. İsa doğduğunda onun köyü ve yaşadığı topraklar altmış yıldan bu yana Roma devletinin bir parçası
olmakla birlikte Roma’ya bağlı olan Judea krallığına aitti. Roma lejyonları siyasal anlamda bölgeye göreceli
bir barış getirmiş olmasına rağmen Yahudiler arasındaki sosyal ve dini çatışmalar bilmek bilmiyordu. İşte
2
Schäfer 1983, 13-35.
3
Josephus, The War of the Jews, 1, 141; Rocca 2008, 44-46.
4
Isaac 1998.
5
Demirci, 1998, 330.
6
Schäfer 1983, 103-107.
7
Casey 2010, 164-169.
8
Chancey 2007, 83-99.
46 • Anazarbos & Anavarza
bu ortamda Hz. İsa, Judea’nın kuzeyindeki Galilee bölgesinde doğmuş ve yetişmişti. Güneyde Judea, Roma
valisi Pontius Pilatus yönetiminde Roma İmparatorluğunun bir parçası olmuştu. Burada da Roma hakimi-
yetinin ilk zamanlarında imparatorluğun diğer bölgelerinde yaşandığı gibi yeni düzene karşı tepkiler vardı.
Yahudi aristokrat ve zenginler Roma’nın getirdiği düzeni memnuniyetle kabul etmiş ve bunun fırsatlarını
değerlendirme yollarını ararken, bazı uç milliyetçi ve dindar çevreler içerisinde ise 66 yılındaki büyük Ya-
9
hudi ayaklanmasına götürecek oluşumlar filizlenmekteydi .
Kudüs’te de bu ilk grup aslında siyasal ve ekonomik anlamda bağımlı krallarıyla birlikte meclislerde ha-
kim durumdaysalar da mezhepsel anlamda çıkabilecek karışıklıklara karşı ortam oldukça hassas sayılırdı.
Aslında Roma’nın nispeten yeni sayılabilecek olan bu topraklarında yaşananlar Roma’nın başkentinde
yaşanmakta olan siyasi iklimin İmparatorluğun genelindeki bir yansıması olarak kabul edilebilir. Augus-
tus’tan sonra imparator olan Tiberius, bir süre sonra başkentten ayrılarak Capri adasındaki sarayına çekil-
mişti. Kuşkuculuğu artan ve giderek paranoyaklaşan imparator yönetimi tamamıyla Roma’daki adamlarına
bırakmıştı. Böyle bir ortamda kuşkusuz hiçbir vali ve yönetici başkente Tiberius’un hoşlanmayacağı haber-
10
lerin gitmesini istemeyecekti .
İşte böyle bir ortamda Galilee’nin Nasıra köyünde M.Ö. 6 yılında Hz. İsa dünyaya gelir. Aslında söylemek
gerekirse, Hz. İsa›nın hayatı ile ilgili sahip olduğumuz bilgilerin çoğu onun ölümünden sonra yazılmış olup
ancak çok sonraları bölük pörçük olmak üzere Yeni Ahit’teki bilgilerden toplanmaktadır. Gerçek adının bile
ne olduğundan emin değiliz. Büyük olasılıkla sık rastlanır bir Yahudi adı olan Yeşua olduğu düşünülmek-
11
tedir . Doğum yılı da ancak çok sonraları yapılan hesaplamalarla geriye gidilerek bulunmuştur, bu nedenle
M.Ö. 6 yılı bile kesin olmayabilir. Bu konuda belki de en önemli kaynak 4. yüzyılda yaşamış olan Kaiseria
Maritima Piskoposu Eusebios’dur. Eusebios, Kilise Tarihi isimli kitabında Hz. İsa’nın doğumuyla ilgili olarak
‘’Augustus’un imparatorluğunun kırk ikinci senesinde, Antonius ve Kleopatra’nın ölümü, Mısır’ın ele geçirilmesi
ve Ptolemaios hanedanının sonra ermesinden yirmi sekiz yıl sonra, Kurtarıcımız ve Efendimiz İsa, Yudea’nın
12
Beytüllahim kentinde dünyaya geldi .’’ şeklinde olayı nakletmiştir.
Hz. İsa bir süre sonra yaşadığı bölgede oldukça yaygın olan ve geleneksel Yahudi öğretisinin dışında daha
çok hastalıkları iyileştirme, kotü ruhları ve iblisleri defetme gibi çevresindeki insanlara daha kolay ulaşa-
bilmesini sağlayan yetenekleriyle ön plana çıkmaya başlamıştı. Ayrıca kendisiyle sıradan insanlar arasına
mesafe koyma eğilimi yoktu ve toplum dışına itilmiş kimselerin arasında bile serbestçe dolaşabiliyordu. Üs-
telik tanrısı da, Yahudilerin tanrısından çok daha samimiydi. Bu nedenle çok kısa bir zamanda bu yeni dine
köleler, yoksullar ve toplumdan dışlanan kesimler ilgi göstermeye başladı. Kendilerine ne civarda bulunan
pagan tapınaklarında, ne de Kudüs’te aristokratik ve aşırı tutucu Yahudilerle özdeşleşmiş Yahudi tapınağın-
da yer bulamayan bu kesimlerin manevi ihtiyaçlarını karşılamıştı. Diğer taraftan bu tapınaklarda olmayan
ya da olması için belirli ritüellerin ve ayrıca maddi olarak da belirli bir bedel gerektiren şifaya ulaşma, Hz.
İsa tarafından karşılıksız dağıtılmaktaydı. Öyle ki Hz. İsa’nın şifalı güçleri olduğu mesajı çabucak yayıldı;
insanlar onu dinlemek için toplanmaya başladılar. Bir anlamda Hz. İsa’nın şifacılığı başlangıçta insanların
ona gelmesini sağlarken, zaman içinde konuşmaları insanların kendisini dinlemek için uzak bölgelerden
akın etmesine neden oldu.
Fakat kitleleri etrafına toplayan ve şifacılıktan başka yeni fikirler aşılayan Galilee’li bu genç adam ne
9
Smallwood 2001.
10
Smallwood 1956, 314-329.
11
Hart 2007, 39.
12
Eusebius, Kilise Tarihi, 19.
Aziz Paulus • 47
me sürecinin erken aşamaları hakkında fazlaca bilgi bulunmamaktadır. Başlangıçta kendilerini tecrit edil-
miş olarak gören bu ilk inananlar kendilerini zamanla Yahudilerden ayırdı ve böylece Hz. İsa’nın öğretileri
bir Yahudi mezhebi olmanın ötesine geçerek yeni bir dinin temelleri olarak atılmaya başlandı.
Kudüs gibi Yahudilerin ve Yahudiliğin en güçlü olduğu bir yerde Yahudiler arasından yeni bir din çı-
karmak ve bunu açıkça ilan etmek Hz. İsa’nın başına gelenlerden çok daha fazlasını kabul etmek demekti.
Üstelik bu grup tutucu Yahudiler tarafından dinleri için hala tehdit olarak görülmekteydi.
Yeni dinin yukarıdaki sebeplerden ötürü Kudüs gibi tutucu bir yerde yayılması mümkün görülmüyor. Bu
nedenle Judea’dan uzaktaki Yahudiler arasında daha fazla taraftar bulmaya başladı. Bu yeni taraftarlar tıpkı
Hz. İsa’nın yetişmiş olduğu Galilee gibi, Kudüs’ün tutucu etkisinden uzaklardaki Yahudi cemaatler arasından
çıkmaktaydı. Kudüs’un kuzeyinde bulunan Şam ve buradaki Suriye eyaletinin başkenti olan Antiochia’da
yaşayan Yahudi cemaat arasında giderek din değiştirmeler görülmeye başladı. Bu din değiştiren Yahudilerin
daha çok İbranice değil ve fakat Yunanca konuşan insanlar arasından çıkması ayrıca dikkat çekicidir. Ku-
düs’ün bağnaz etkisinden tamamen uzak olan bu insanlar Yahudi inançlarının yanı sıra Hellenistik kültürle-
rin merkezinde bulunmaktaydılar. Suriye bu bakımdan sadece Hellenizmin değil başta Mitra ve Helios gibi
doğu inançlarının da birbirine karıştığı ve bazen de sentezlenerek bir araya getirildiği dini anlamda esnek bir
bölgeydi. Sonuç olarak başlangıçta sadece Yahudiler arasında taraftar bulan bu yeni din Roma İmparatorlu-
ğu’nun en kozmopolit merkezlerinde giderek diğer insanlar tarafından da kabul görmeye başlayacaktı. Ku-
düs’te Yahudi dünyasında doğan bu yeni dinin Yahudi olmayan dünyaya ilk tanıtımı da bu yolla gerçekleşmiş
olmalıdır. Zaten daha sonra bu yeni dine Hristiyanlık adının verilmesi ve bu terimin ilk defa Antiochia’da
kullanılmasının nedeni de budur. Hristiyanlık artık sadece Yahudilere ait olmaktan çıkarak bütün insanlığa
açık bir din haline dönüşmüştür. Antiochia, Şam ve Tarsus gibi kentlerde yaşayan Yahudi cemaatler ile bir-
likte diğer insanlar arasında kısa sürede büyük taraftar toplayacak ve daha fazla görünür olacaktır.
AZİZ PAULUS
Hristiyanlığın Kudüs’ten yayılmaya başladığı Roma İmparatorluğu’nun doğu eyaletlerinden biri de Ki-
likya idi. Bu bölge Anadolu’nun güneyinde, Alanya’dan başlayarak İskenderun Körfezine kadar uzanan Ak-
deniz kıyı kesimi ve onun hemen arkasındaki dağlık kesimdir. Anadolu ile Suriye arasında geçit olması
itibarıyla stratejik öneminin yanı sıra çok erken dönemlerden itibaren pek çok uygarlığa da ev sahipliği
yapmıştır. Erken Tunç Çağından itibaren yerleşimlerin görüldüğü Kilikya özellikle Geç Tunç Çağında, Hi-
titler zamanında Kizzuwatna olarak bilinmekteydi. Hitit İmparatorluğu’nun sonunda bölgenin doğusu Que,
batı ve kuzey bölümleri ise Hilakku olarak adlandırılmış, ayrıca bu isimde devletler kurulmuştur. Kilikya
bölgesi tarih boyunca yerli Anadolu halklarının, Hitilerin, Aramilerin, Assurluların ve sonradan kıyılarına
koloniler kurmuş olan Yunanlıların karıştığı son derece kozmopolit bir bölgeydi. Üstelik bölgenin Akdeniz
kıyı kesimi ile Torosların bulunduğu dağlık kesim arasında da siyasi ve kültürel farklılıklar vardı.
Kilikya tarih boyunca bölgenin büyük güçleri tarafından kontrol edilmeye çalışılmıştır. Önce Hitit İm-
paratorluğu, sonra Assurlular, Persler, Büyük İskender ve Selevkos İmparatorluğu bölgeyi kontrol etmiştir.
Selevkoslar ile Mısır’daki Potelamaioslar arasında Kilikya’nın egemenliği için yapılan savaşlar sonrasında
bölgenin kıyı kesimi korsanların yuvası haline gelmiştir. Korsanlık faaliyetlerinin artışı bölgede Akdeniz
ticareti ile Roma’nın Mısır’dan yapmakta olduğu hayati tahıl nakliyatını da durdurma noktasına getirmişti.
Bunun üzerine M.Ö 102-101 yıllarında Romalı general Büyük Pompeius 90 gün içinde bu kıyıları korsanlar-
dan temizledi. Ayrıca burayı üs olarak kullanan Romalılar Mithridates savaşları sonrasında M.Ö. 64 yılında
yine Büyük Pompeius tarafından Kilikya’yı bir Roma eyaletine dönüştürerek varlıklarını kalıcı hale getir-
Aziz Paulus • 49
diler. M.Ö. 47 yılında ise Caesar tarafından yeniden organize edilen eyaletin merkezi ise Pers hakimiyeti
zamanında da Satraplık merkezi olan Tarsus idi.
Gerek stratejik konumu gerekse etrafındaki verimli araziler nedeniyle çok eski çağlardan bu yana bölge-
nin en önemli yerleşimlerinden biri olan Tarsus aslında bir Fenike kolonisi olup halkının da büyük bir bö-
17
lümü Semitik’ti . Kent, ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle önemli bir ticaret merkezi ve aynı zamanda
tekstil üretim merkeziydi. Kilikya’nın kozmopolit yaşamını bu özelliklerden hareketle görmek mümkün-
18 19
dür . Nitekim bu kozmopolit unsurlardan biri de kentte yaşayan Yahudilerdir .
Tarsus’taki ve genel olarak Kilikya bölgesindeki Yahudi nüfusun bu bölgeye ne zaman gelmiş olduğu
tartışmalı olmakla birlikte daha Selevkos krallığı zamanında kentte hatırı sayılır bir Yahudi nüfus barın-
20
maktaydı . Kentin Roma yönetimine geçmesiyle birlikte Tarsus’un Yahudi vatandaşları da İmparatorluğun
getirdiği yeni fırsatları değerlendirmekte gecikmemiş olmalılar. Özellikle ticaretle uğraşanlar için Romalılar
sayesinde Akdeniz korsanlardan temizlenmiş ve Antiokheia’dan İskenderiye’ye kadar ticaret yolları açılmış-
tı. Ayrıca Kudüs dahil bütün Doğu Akdeniz kıyıları artık aynı devletin sınırları içindeydi. Böylece bir Yahudi
tüccar için hem Kudüs hem de İskenderiye’ye ticaret ya da kutsal yerleri ziyaret anlamında gidip gelmek
mümkündü. İşte bütün bunlardan faydalanmasını bilen bir Yahudi ailesinin Tarsus kenti içinde siyasi ve
ekonomik anlamda ön plana çıktığı görülüyor. Bu aileyi ve kökenlerini bilmemekle birlikte ailenin Saul
21
adındaki oğulları ileride doğduğu kentin en tanınan kişisi olacaktır .
Hz. İsa ile benzer zamanlarda yaklaşık M.S. 4 yılında dünyaya gelen Paulus, Tarsus’un önde gelen varlıklı
22
ve dindar bir Yahudi ailesine mensuptu . Luka, onun Tarsus’ta doğduğunu bildirdiği gibi Paulus da “Ben
23
bir Yahudiyim, Kilikya’da Tarsus’ta doğdum. Fakat Kudüs’te yetiştim” demektedir . Paulus, Kudüs’te bir kız
24
kardeşi ve yeğeni olduğu dışında kendi ailesinden hiç söz etmez . Ailesi ve soybağı hakkındaki bilgiler bu
25
nedenle tartışmalıdır . Zaten bir Yahudi adı olan Saul dışında onun hakkında kişisel bilgi yoktur. İsminin
Saul olmasından yola çıkılarak ve bu ismin ilk Yahudi kralı olması nedeniyle, ailesinin bu kralın kabilesi olan
26
Benjamin kabilesinin bir mensubu olduğu düşünülür . Ailesi muhtemelen Selevkoslar’ın bölgeye getirdiği
27
Yahudilerden biri olmalıdır . Ele geçen yazıtlar Yahudilerin sadece Ovalık Kilikya’da değil, batıda Seleucia’ya
28
kadar yayıldığını göstermektedir . Ama Paulus’un babası aynı zamanda Roma vatandaşı olma ayrıcalığına
sahiptir. Nitekim Roma İmparatorluğunun eyaletlerinde Roma vatandaşı olmak son derece önemli bir im-
29
tiyazdı . Roma İmparatorluğunda böyle bir vatandaşlık sadece imparatorlar tarafından verilen bir hak olup
30
çok nadir verilirdi . Böyle bir vatandaşlık almak için ailenin Roma ya da İmparatorun şahsı için çok önemli
işler yapması gerekmekteydi. İleride Paulus’un da işine yarayacak olan ve bir anlamda onun İmparatorluk
17
Dio Chrysostom, “Orationes,” XXXIII. 40 Wallace – Williams 1998, 180-182.
18
Ramsay 1907, 93-235.
19
Josephus, “Ant.” I. 6, § 1; Stourton 2005, 78.
20
Tarsus’daki Yahudiler için bakınız. Ramsay 1907, 169-185; Tierney 1929, 93;
21
Wilson 2003, 94.
22
Elçilerin İşleri IX. 11, XI. 25, XXI. 39, XXII. 3
23
Sanders 2015, 17.
24
Elçilerin İşleri XXIII, 16.
25
Murphy - O’Connor 1985, 44-45.
26
Philippians , 3.5; Murphy - O›Connor 1985, 37;Wenham 2010, 28.
27
Bazı kaynaklar ise ailenin kökeninin Galile olduğunu, Hz. İsa’nın yaşadığı yere yakın olduğunu ve hatta Paulus’un burada doğduğunu fakat
daha sonra çıkan Yahudi isyanıyla ailenin Tarsus’a sürüldüğünü iddia etmektedir. Brittle Jr. 2017, 37.
28
Keil - Wilhelm 1939. 23, 32, 205, 222, 237, 262, 295, 344, 440, 448, 607, 679.
29
Wallace – Williams 1998, 137-146; Wenham 2010, 28.
30
Pliny, Letters 10, 5–7, 10–11.
50 • Anazarbos & Anavarza
içindeki seyahatlerinde de bir “seyahat belgesi” olarak kullanacağı Roma vatandaşlığının, bu nedenle pek
31
çok ayrıcalığı bulunmaktaydı . Özellikle ticarette bazı vergilerden muaf olmaları onları yerli tüccar karşısın-
da imtiyazlı hale getirmekteydi. Josephus, ilgili eserinde Roma vatandaşı olan Yahudilere verilen muafiyet-
32
lerden ve ayrıcalıklardan bahsetmektedir . Ailesi eyalette ve Tarsus kentinde bu şekilde vatandaşlığa sahip
33
az sayıdaki insandan biri olmalıdır . Böyle bir imtiyazın ne şekilde elde edildiği ve ailesinin Roma vatandaşı
olduğu sorusu nitekim tam olarak bilinmemektedir. Ama ailesinin Roma ordusu için çadır ürettiği düşünü-
lürse Anadolu ve Suriye ana yolu üzerinde bulunan Tarsus’tan geçen Roma lejyonlarının ihtiyacını karşılıyor
olmalıydı. Ailesinin hem Tarsus kenti, hem de Roma vatandaşı olması nedeniyle Saul’a verdiği bir diğer isim
34
Yunaca Paulos, Latince de ise Paulus’tu . Bu uygulamanın İsrail dışında özellikle Yunan dünyasında yaşayan
Yahudiler arasında yaygın olduğu söylense de ikinci ismin Roma vatandaşlığı nedeniyle bilinçli olarak se-
35
çildiği daha uygun görülmektedir .
Genç Saul ailesinin sahip olduğu hak ve ayrıcalıklara sahip olarak Tarsus’ta oldukça iyi bir eğitim almış
olmalıdır. Kendi ana dili olan Aramice dışında Yunanca ve Latince konuşmakta ve okuyup yazabilmekteydi.
Batı Anadolu’da Yunanca genel olarak konuşulmakla birlikte Saul’un Latince bilgisi onun aile işi nedeniyle
Romalılarla olan ilişkisi nedeniyle olmalıdır. Yine daha sonra göreceğimiz gibi kendisi bu amaçla Roma
devlet işleyişini ve hukukunu da sıradan bir Kilikyalıdan daha fazla bilmekteydi.
Tarsus’ta aldığı eğitimin dışında ailesi Saul’u Kudüs’e de gönderdi. 30-34 yılları arasında Kudüs’te iyi bir
36
Yahudi olmanın gerektirdiği eğitimi en tutucu Yahudi mezheplerinden biri olan Farisi okulundan öğrendi .
Saul burada çok daha gelenekçi bir çevre içinde oldukça tutucu bir Yahudi olarak yetişti. Saul’un Kudüs’te
eğitimi için bulunduğu yıllarda Hz. İsa henüz Galilee’de kimsenin tanımadığı biriydi. Muhtemelen daha
sonra Kudüs’e yaptığı ziyaretlerde Hz. İsa’nın öğretilerini duymuş olmalıdır. Nitekim Saul’un Hz. İsa ile
karşılaşmasına dair hiçbir kaynak yoktur ve yazdıklarında da bundan hiç bahsetmeyecektir. Zaten o zaman-
larda bu iki genç adam tamamıyla farklı saflarda yer almaktaydılar. Hatta Saul, Yahudiler arasında Hz. İsa ve
taraftarlarına karşı en merhametsiz olan gruplar içinde yer almaktaydı. Nitekim kendisinin Elçilerin İşleri
37
kitabında Aziz Stephanos’un taşlanması olayına da bizzat karıştığı anlatılmaktadır .
38
Sanders 2015, 22.
Aziz Paulus • 51
39
düs’e gönderilmeleri konusunda Saul’u görevlendirmişti . Bu arada pek çok yeni Hristiyan’ın olduğu bilinen
Şam kenti Saul’un yeni hedefiydi. At sırtında yaklaşık iki günlük bir yolculuktan sonra Saul ve adamları tam
da Şam’a vardıklarında beklenmedik bir şeyle karşılaşırlar. Bu olay İncil’de şöyle anlatılır: “O ve adamları
aniden parlak bir ışıkla kuşatıldılar ve Saul şiddetle çarpılarak yere yuvarlandı. Sonra da gökyüzünden gelen
bir ses “Saul, Saul neden bana eziyet ediyorsun” diye seslendi. Saul sesin sahibinin kim olduğunu sorduğunda
“Ben İsa’yım, kime zulmediyorsun” yanıtını aldı. Paulus’un adamları da sesi duymuş ama kimseyi görmemiş-
lerdi. Gökyüzünden gelen ses:Paulus’a “şimdi ayağa kalk ve kente git, daha sonra ne yapacağın sana söylenecek”
40
dedi . Böylece Saul’un daha önce yaşarken hiçbir araya gelmediği Hz. İsa ile ilk karşılaşması tevatüre göre
böyle olmuştur.
Saul’u ayağa kaldırdıklarında gözlerini açtı fakat hiçbir şey göremedi. Onu böylece Şam’a getirdiler. Fakat
yaşadığı bu şok nedeniyle üç gün boyunca bir şey yiyip içemedi. Daha sonra Hz. İsa tarafından görevlen-
dirilen yeni Hristiyan olmuş Ananyas, onu ziyaret etti ve Hristiyanlara bir daha asla zulmetmeyeceğine söz
verdikten sonra onu iyileştirdi. Böylece dördüncü gün sonunda gözleri açılan Saul, vaftiz edildi ve yemek ye-
meye başlayarak gücünü yeniden topladı. O andan itibaren civardaki Hristiyanlar arasında kötü bir şöhreti
olan Saul yerine Romalı adı olan Paulus’u kullanmaya karar verdi. Böylece Yahudi geçmişini de terk ederek
Hristiyan Paulus olarak yeniden doğmuş oluyordu. İ.S. 33-36 yılları arasında gerçekleştiği düşünülen bu
41
olay sırasında Paulus’un 28 ya da 31 yaşında olduğu sanılmaktadır .
Ancak Şam’da Paulus’un Hristiyan olmasının duyulmasıyla birlikte oradaki Yahudiler arasında bu defa
Paulus’e ele geçirmek için bir insan avı başlatıldı. Yeni arkadaşları ancak rivayete göre gece vakti onu bir
42
sepetin içinde surlardan aşağıya sarkıtarak kentten kaçmasına yardımcı oldular . Daha sonra Kudüs’e giden
Paulus burada Barnabas’ın koruması altına girerek eğitimine başladı. Fakat bu Yahudiler arasındaki öfkeyi
dindirmemiş olmalı ki, kendisi Kudüs’ten ayrılarak kendisi için daha emniyetli olduğunu düşündüğü Tar-
sus’a döndü. Tarsus’ta yaklaşık sekiz yıl kalan Paulus’un Hristiyan öğretilerinin yayılmasına ilişkin kişisel
fikri bu sürede iyice şekillenmiştir. Tarsus’ta kaldığı sırada ayrıca vaazlarının hedefi olacak olan kitleler
43
hakkındaki görüşleri de yine bu sürede değişmiştir .
46
dolaşarak son bulur . İkinci Kutsal Görev Gezisi, biraz daha uzun sürmüş ve daha uzak yerlere gitmiştir. Bu
gezide Paulus Antiochia’dan yola çıkıp Orta Anadolu üzerinden Troas’a geçmiş, oradan Yunanistan’ı dolaşa-
47
rak deniz yoluyla Hierosolyma’ya (Kudüs) dönmüştür . Üçüncü Kutsal Görev Gezisinde ise Antiochia’dan
çıkıp, gene İconium ve Antiochia üzerinden Ephesos’a gelmiş, burada yaklaşık iki yıl kaldıktan sonra deniz
yoluyla Yunanistan’a giderek, dönüşte tekrar Troas’a uğramıştır. Buradan Kudüs’e giden Paulus tutuklanmış,
fakat kendisi Roma vatandaşı olduğunu ve Caesar’ın huzurunda yargılanması gerektiğini söyleyince Ro-
48 49
ma’ya götürülmüştür . Roma’da bir süre hapis yatan Paulus, M.S. 67 yılında başı kesilerek öldürülmüştür .
Antiochia’daki Yahudi sinagogunun doğudan gelen bu iki seyyahın konuşma yapmasına izin vermesiyle
birlikte Paulus bu fırsatı değerlendirerek verdiği vaazla bazı Yahudileri Hristiyanlığa döndürürken pek çoğu
61
da bu teklifi reddetti . Öyle ki ikili vaaz vermek için sinagoga ikinci defa geldiğinde buradaki Yahudilerin
şiddetli tepki göstermeleri üzerine Paulus ve Barnabas, Antiochia’yı terk ederek aşağıdaki kentlere doğru
62 63 64
yola koyuldular. Psidia Antiochia’sından sonra İconium , Lystra ve Derbe kentlerinde de vaaz vermeye
65
devam ettiler . Fakat buralarda yaptığı konuşmalarda verdiği örneklere yerel halkın tepkisi, halkın pagan
inançlarının nasıl da dönüşmeye müsait olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Paulus ve Barnabas’ın bu ilk seyahatinin belki de en önemli başarısı Hristiyan inancının yayılmasındaki
doktrinin oluşturulmasıdır. Dört aşamadan oluşan bu doktrinde birinci aşama mürit oluşturma, ikinci aşa-
ma müritleri yetiştirme, üçüncü aşama müritleri organize etme ve dördüncü aşama ise yetiştirilen bu mü-
66
ritlere yeni inancı kurdukları kiliselerle emanet etmektir . İkilinin bu doktrini yeterince işe yaramış olmalı
ki Galatia’nın güneyinde dönüş yolculuğunda gerek yöneticilerden, gerekse yerli halktan ilkindeki kadar
tepki görmemişlerdir. Paulus ve Barnabas’ın ziyaret ettiği çağda bu kentler en parlak dönemlerini yaşamak-
67
taydılar . Dönüşte ise farklı bir rota izleyerek Perge’den Attaleia’ya yürüyerek gidip yine buradan gemiye
68
bindiler .
Sonunda Antiochia’ya döndüklerinde burada onların bu gezisini merakla bekleyen arkadaşlarına yeni
dinin özellikle paganlar arasında nasıl bir heyecan yarattığını anlattılar. Daha sonra Paulus, Kudüs’te katıl-
69
dığı toplantıda Hristiyanlığın bu şekilde yayılması konusunda onay almış oldu .
elçilerle ihtiyarların almış oldukları kararları, gittikleri yerlerdeki inananlara iletip, onlardan bunlara sahip
73
çıkmasını sağlamaya çalışır . Paulus, Orta Anadolu’da dolaşarak kendine pek çok taraftar toplamış, fakat
Phrygia ve Galatia’da daha fazla dolaşmaları rivayete göre Kutsal Ruh tarafından engellenmiştir. Bunun üze-
rine batıya doğru hareket eden grup Mysia’ya ulaştığında ve buradan Bithynia’ya gitmeye çalıştıkları sırada
74
İsa’nın Ruhu buna da izin vermemiş ve böylece Paulus ve Silas batıya doğru yönelip Troas’a geçmişlerdir .
Paulus’un Dorylaeum’dan Troas’a olan yolculuğu Azizin son yıllara kadar kutsal görev gezilerindeki en bilin-
medik rotalardan birini teşkil etmektedir. Bu bölgelerdeki arkeolojik yüzey araştırmalarının eksikliği nede-
niyle bu güzergahlar genellikle afaki olarak çizilmektedir. Fakat son yıllardaki araştırmalar Dorylaeum’dan
Mysia ve oradan da Troas’a doğru giden yolların varlığını ortaya çıkarmıştır. Ayrıca bölgede Paulus’un uğra-
75
ması muhtemel çok sayıda antik kent ve maden kasabası da bulunmaktaydı .
Paulus, Troas bölgesinde yolculuk ederken gördüğü bir hayalde Makedonyalı bir adamın kendisini bu
topraklarda yaşayan insanlara yardım etmek üzere davet ettiğini görür. Bu rüya üzerine Paulus ve yoldaşları
bu dönemde bölgenin en önemli liman kentlerinden biri olan ve Paulus’un daha önce bir defa daha ziyaret
76
ettiği batıdaki Aleksandreia Troas kentine doğru hareket eder . Ege denizi kıyısındaki bu Roma kolonisi
77
aynı zamanda Kuzey Ege’nin en hareketli liman kentlerinden biriydi . Aleksandreia Troas’ta çok fazla kal-
madığı anlaşılan Paulus, Makedonya’ya doğru gemiyle denize açılmış ve önce Samotrake adasına, oradan da
78
Neopolis ve Makedonya’daki Philippi’ye ulaşmıştır .
Paulus’un, doğuda Mysia’dan Troas bölgesine geçip, batıya doğru ilerleyerek deniz kıyısındaki Aleksand-
reia Troas kentine ulaşması Elçilerin İşlerinde, 8-12. satırlarda anlatılır. Bu satırlarda Paulus’un hayalinde
Makedonyalı bir adamı görmesi ve onun söyledikleri uzun uzun anlatılırken, doğudaki Mysia sınırından,
batıdaki Aleksandreia Troas kentine yaptığı yolculuktan hiç söz edilmez. Kentte de hiç kalmadığı ve kimsey-
le konuşmadığı anlaşılan Paulus aceleyle bir gemiyle Neopolis’e ve buradan da Makedonya’daki Philippi’ye
79
ulaşmıştır . Paulus, Philippi’de sinagog bulunmadığı için kentin dışında nehir kenarında küçük bir Yahudi
grupla bir araya gelir. Paulus’un Avrupa kıtasındaki topraklarda verdiği ilk vaaz ve Hristiyanlığa çevirdiği ilk
80
kişiler buradadır. Aynı zamanda burada kurulan kilise de Avrupa’nın ilk kilisesidir .
Burada ilk defa Paulus Yahudiler dışında bir kesim tarafından şikayet edildi. Paulus ve Silas’ın kahin
bir köle kızı üzerinde şeytan çıkarma ayini yapması üzerine köle kızın sahipleri kızın artık kehanet yetisini
81
kaybettiğini ileri sürüp, “mallarına” zarar verdiği gerekçesiyle Paulus’u mahkemeye çıkardılar . Halk Romalı
validen Paulus ve arkadaşı Silas’ın kırbaçlanmasını talep etti. Fakat Paulus’un Roma vatandaşı olması ve
82
bunu açıkça belirtmesi üzerine ertesi gün vali her ikisini de serbest bıraktı . Paulus’un Roma vatandaşlı-
83
ğı onu özellikle eyaletlerin kanunlarından muaf tutmaktaydı . Philippi’deki bu nahoş olaydan sonra ikili
Via Egnatia yolu ile seyahatine devam etti. Yol boyunca Amphipolis ve Apollonia’daki kısa molalar dışında
yolculuk Selanik’e kadar sürdü. Bölgenin en büyük kentlerinden biri olan Selanik’te aynı zamanda bir sina-
73
Galatia bölgesinde Hıristiyanlığın yayılması ile ilgili bakınız: Bruce 1972, 264-286; Dürüşken 2003,29.
74
Elçilerin İşleri, XVI, 5-8; Bowers 1979, 507-511; Dürüşken 2003, 77.
75
Jewett 1997, 1-7; Körpe 2011, 51-75
76
Ramsay 1896, 106.
77
McDonald 1940, 18-20; Wallace – Williams 1998, 199.
78
Elçilerin İşleri, XVI, 9-12; Dürüşken 2003, 77.
79
McDonald 1940, 18-20.
80
McDonald 1940, 18-20.
81
McDonald 1940, 18-20; De Vos 1999, 56, 62.
82
Elçilerin İşleri, XVI, 20-40; Sanders 2015, 16; Ramsay 1925, 225.
83
Lentz 1993, 127.
Aziz Paulus • 55
84
goguyla birlikte kalabalık bir Yahudi toplumu yaşamaktaydı . Paulus bu sinagogda sadece Yahudilere değil,
kentteki diğer paganlara da vaaz vererek bazı kentin önde gelen kadınları ile bazı Yahudileri Hristiyanlı-
ğa döndürdü. Fakat Yahudilerin kışkırtmasıyla toplanan halk Paulus ve Silas’ı evinde misafir eden Jason’u
yakaladılar. Jason’u İsa’nın kral olduğunu söyleyerek Caesar’ın kanunlarını çiğneyen iki yabancıyı misafir
85
etmekle suçladılar .
Jason’a yöneltilmekle birlikte aslında bu suçlamanın asıl muhatabı Paulus ve Silas’tı. İkili ilk defa Roma
86
imparatoruna alternatif bir kralı desteklemekle, Roma’ya ihanetle suçlanmaktaydı . Bu suçlamalar Paulus’un
ileride Roma’da hayatını kaybetmesine kadar gidecek olan olayların başlangıcıydı. Hristiyanlık hareketi ar-
tık Yahudi inancına bir tehdit olmaktan çıkmış, imparatorluk sınırları içinde bizzat Roma imparatorunun
karşısına alternatif bir kral çıkararak imparatorun otoritesini yıkmaya dönük bir faaliyet olarak görülmeye
başlamıştır. Paulus ve Silas buradaki suçlamalardan da yine Roma vatandaşı olmalarının verdiği ayrıcalığı
kullanarak kurtulmayı başarıp ardından Selanik’in yaklaşık 65 km. batısındaki Berea’ya gittiler. Paulus yol-
87
daşlarını burada bırakarak kendisi tek başına gemiyle Atina’ya doğru yola çıktı . Paulus’un geldiği zamanlar-
da Atina eski muhteşem zamanlarını yitirmiş olmakla birlikte Romalıların da rağbet ettiği retorik ve filozof
okullarıyla meşhurdu.
Atina’ya geldiğinde Paulus, buradaki sinagogda vaaz verdiği gibi aynı zamanda her gün agorada halk-
la konuşmalar da yapmıştır. Agoradaki tartışmalarının dışında Paulus ayrıca akropolün batısındaki küçük
88
tepedeki Areopagus’ta da konuşmalar yaptı . Paulus’u Areopagus’ta konuşmalar yapmaya özellikle buranın
89
dini işlerinden sorumlu olan konseyi çağırmıştı .
Atina’nın kültürel ortamı ve dini hoşgörüsü özellikle Philippi ve Selanik’te yaşadıklarıyla karşılaştırıl-
dığında Paulus’u etkilemiş olmalıdır. Bu nedenle Selanik’te kalan Timothy ve Silas’ı da buraya çağırmıştır.
Onları beklerken de agora ve Areopagus’ta konuşmalar yapmaya devam ettiysede Atina’nın dini anlamda
hoşgörülü ortamının yeni dine pek faydasının olmadığı görülür. Kentte uzun bir süredir kendi Yunan tanrı-
larının yanı sıra doğu kökenli tanrıların da kendilerine yer bulabilmeleri, Hristiyanlık öğretilerinin insanlar
üzerinde fazla bir heyecan yaratmadığı söylenebilir. Burada serbestçe verdiği vaazlara rağmen Paulus sadece
90
iki kişiyi Hristiyan yapabilmiştir .
Paulus, M.S. 51 ila 52 yıllarında Atina’dan ayrılarak Korinth’e gitti. İkinci yolculuğunun en uzun kalışı da
91
Korinth’de gerçekleşti . Yaklaşık sekiz ay boyunca Korinth’de kalan Paulus burada hem Hristiyanlık öğretisi-
92
ni yayamaya çalışmış, hem de yeni dostlar edinmiştir . Özellikle de daha sonra başkent Roma’da Hristiyanlı-
ğın yayılmasında önemli katkıları olacak olan ve aynı zamanda kendisi gibi çadır yapımcıları olan Roma’dan
93
Aquila ve Priscilla ile arkadaş oldu .
94
Korinth’den, Aquila ve Priscilla ile birlikte hareket ederek deniz yoluyla Ephesos’a geldiler . Burada sade-
ce birkaç gün kalan Paulus yeni arkadaşlarını Ephesos’ta bırakarak Antiochia’ya döndü. Böylece üç yıl süren
84
McDonald 1940, 18-20.
85
Elçilerin İşleri, XVII, 4-7.
86
Hardin 2006, 29.
87
Elçilerin İşleri, XVII, 15; McDonald 1941, 1; Meers 1993, 203.
88
Elçilerin İşleri, XVII, 17; McDonald 1941, 3
89
Blevins 1990, 445.
90
Bruce 1976, 11.
91
Morpy-O’Conor 1983.
92
Elçilerin İşleri, XVIII, 1, 11; McDonald 1942, 36, 39-40; Culpeper 1974, 495-96.
93
Elçilerin İşleri, XVIII, 2-3.
94
Elçilerin İşleri, XVIII, 8
56 • Anazarbos & Anavarza
ikinci kutsal görev gezisi sona ermiş oldu. Oldukça başarılı geçen bu yolculuk sırasında özellikle Kilikya ve
95
Galatia’daki kiliseler güçlendirilmiş ve Avrupa’da ilk defa yeni müritler toplanarak kiliseler kurulmuştur .
97
Wallace – Williams 1998, 199-202.
98
Elçilerin İşleri, XVIII, 23, XXI, 14; Drakoulis 2009, 147; Wilson 2013, 1-21.
99
Brisco 1998, 249; Wallace – Williams 1998, 194-199.
100
Parvis 1945, 73.
101
Blevins 1990, 448.
102
Brisco 1998, 249
Aziz Paulus • 57
de satanların Paulus’a karşı tepkilerine neden oldu. Bu tepki o kadar büyüdü ki sonunda bunlara katılan halk
103
ile birlikte büyük tiyatroya yürüyerek “Ephesos Artemis’i büyüktür” şeklinde slogan attılar . Ephesos’taki
protestolar Elçilerin İşlerinde buradaki Demetrius adındaki bir gümüş heykel ustası tarafından başlatıldığı-
nı yazsa da, bazı uzmanlar bu protestoların arkasında Paulus’un kentlerindeki faaliyetlerinden rahatsız olan
104
Yahudilerin olduğunu iddia etmektedirler .
Bu protestoların tehlikesinin farkına varan Paulus, Ephesos’tan ayrılmaya karar verdi. Üç ay boyunca daha
önce kurmuş olduğu kiliselerin durumunu görmek amacıyla Yunanistan’a yelken açtı. Sonra Makedonya’ya
105
geçerek Philippi’de kurduğu kiliseyi ziyaret etti. Tekrar gemiyle Anadolu’ya, Aleksandria Troas’a geldi . Bura-
dan da önce Ephesos’a uğrayıp sonra da Kudüs’e gitmek için yola çıktı. Fakat muhtemelen Ephesos’daki duru-
mun kendisi için hala tehlikeli olduğunu düşünerek, buraya yakın olan Miletos’a gitti ve burada Ephesos’tan
gelen kilise önderleriyle toplantı yaparak kentteki son durum hakkında bilgi aldı. Kentte vaazlarının neden
106
olduğu olaylar nedeniyle buraya gitmesi durumunda kendisinin tutuklanıp hapse atılacağını öğrendi .
Miletos’tan gemiyle tekrar denize açılan Paulus, Rodos adasında kısa bir mola için durduktan sonra Ca-
esarea’ya ulaştı. Ardından Kudüs’e giderek dört yıl süren yolculuğunu tamamlamış oldu.
ma’de Memertine hapisanesine atılan Paulus burada birkaç yıl bekletildikten sonra M.S. 64 yada 67 yılında
111
idam edildi .
Paulus’un kutsal görev gezisi sırasında Kudüs, Antiochia, ya da Şam’a giderken Anadolu-Suriye yolunu
kullandığında Tarsus dışında Pylae, Adana, Mopsus, Mallus, Aegeae, Epiphanea, Alexandria, Rhosus ve
İssus kentlerinde konaklaması veya içinden geçmesi gerekmektedir. Diğer taraftan Roma’ya yaptığı son yol-
culuk sırasında batıya doğru kullandığı yol Soli Pompeiopolis, Elaeussa Sebaste, Corykus, Olba, Seleucia,
119
Kelenderis ve Anemurium kentlerine uğramaktadır . Kutsal görev gezilerinde adı geçmeyen Kilikya kent-
leri Paulus’un hem gençliğinde, hem de misyon faaliyetleri sırasında ziyaret edilmiş olmalıdır. Bu kentler-
den biri olan Anazarbos’a da bir şekilde geldiği söylenebilir. Tarsus’un kuzey doğusunda, Kapadokya yolu
120
üzerinde bulunan bu kent önemli bir kavşak noktası üzerindeydi . Paulus’un Suriye ile Anadolu arasında
yaptığı seyahatlerde Tarsus- Antiochia yolculuğunda Anazarbos’tan geçen yolu da kullanmış olması müm-
kündür. (fig. 5)
Sonraki yüzyıllarda Kilikya bölgesinin en önemli kentlerinden ve Hristiyan dünyasının piskoposluk
merkezlerinden biri olacak olan Anazarbos’un, Paulus’un yaşadığı dönemdeki durumu hakkında ne yazık ki
121 122
ayrıntılı bilgilere sahip değiliz . Bu kent Tarsus’un aksine daha geç bir dönemde kurulmuştur . Bazı araştır-
123
macılar Anazarbos’un M.Ö. 7. yüzyıldan bu yana yerleşilmekte olduğunu söyleseler de , araştırmalarda ele
124
geçen Hellenistik dönem seramiklerinden kentin bu dönemde iskan edildiği düşünülmektedir . Üzerinde
125
kentin adının geçtiği ilk sikkeler ise M.Ö. 1. yüzyıla aittir .
Özellikle Paulus’un gezileri ve bu gezilerde uğradığı yerlerle ilgili araştırmalar yapan Ramsay, Kilikya
bölgesinde Geç Roma döneminde iki önemli merkez olan Tarsus ve Anazarbos arasındaki rekabetten bah-
setmekle birlikte, Paulus’un Anazarbos’a gelmiş olabileceği hakkında herhangi bir bilgi vermediği gibi bu
126
konuda herhangi bir yorum da yapmamaktadır . Fakat Kilikya’da 1950’li yıllarda arkeolojik yüzey araştır-
maları yapan Mary Gough, Anazarbos yakınında geçen Roma yoluyla ilgili değerlendirme yaparken “Hiç
kimse Suriye’ye giden ana yolun bir parçası olan bu yolun Aziz Paulus tarafından kullanılmış olduğunu ka-
nıtlayamasa da, eğer Aziz, Aleian Ovasındaki bataklıklardan geçmemişse bu yoldan kente ulaşmış ve Ana-
127
zarbos’a geldiğinde de kentin hamamlarında yıkanmış ve serin revaklarında oturmuştur.” demektedir . Ama
kendisinin de söylemiş olduğu gibi şimdilik bunu kanıtlamak güçtür. Ancak gelecekte bu kentte yapılacak
araştırmalar ile bu sorunun çözümüne ışık tutabilecek kanıtlara ulaşılabilecektir.
Sonuç olarak Hristiyanlığın Filistin topraklarından çıkarak evrensel bir din haline gelmesindeki en
önemli kişilerden biri olan Paulus, Kilikya’nın tarih içinde yetiştirdiği en büyük hemşerisidir. Bu nedenle
aslen Tarsuslu olmakla birlikte Paulus’a bölgenin tamamının sahip çıkması ve bölge kentlerinin bu önemli
şahsiyetle bir şekilde bağlantı kurmak istemesi son derece doğaldır. Muhtemelen Hristiyanlığın Kilikya’da
hakim olduğu yıllarda da Kilikyalılar Paulus’u kendi evlatları olarak görmüş ve onunla her zaman gurur
duymuş olmalıdır.
119
French 2014, 14. Harita 5.1.1 Cilicia, Isauria et Lycaonia
120
Wilson 2003, 14.
121
Gough 1952; Ramsay 1960, 427.
122
Casagrande Cicci 2013, 141.
123
Gough 1952, 92.
124
Sayar, 1999, 201; Posamentir 2011, 97-120; Giorgi 2011, 8; Kentin kuruluşu aynı zamanda Selevkoslar’ın iskan politikasına uygun olarak
Tarsus’a Yahudi cemaatin getirildiği tarihle de uyuşmaktadır. Bu durumda bir kısım Yahudi’nin Anazarbos’a da yerleştirilmiş olabileceği
düşünüleceği gibi, gelecekte yapılacak olan arkeolojik araştırmalar ile kanıtlanabilecek olan bu durum, Paulus’un bu kenti ziyaret etmesinde
önemli bir faktör olarak dikkate alınabilir. R. Körpe.
125
Hill 1900; Ziegler 1993, 217; Erhan 2015; 304.
126
Ramsay 1903, 359; Ramsay 1907, 98-99; Ramsay 1960, 426.
127
Gough 1954, 45.
60 • Anazarbos & Anavarza
KAYNAKÇA
Bailey 1909 Bailey, J, W., “Paul’s Second Missionary Journey”, The Biblical World 33, no. 6 (June 1909): 414–423.
Barnett 1999 Barnett, P., Jesus, the Rise of Early Christianity: A History of New Testament Times, Downwrs
Grove.
Barton 1909 George A. B., Hastings’ Dictionary of the Bible, James Hastings, 1909, New York.
Blevins 1990 Blevins, J. L., “Acts 13-19: The tale of Three Cities”, Review & Expositor 87, no. 3 (Summer 1990):
439-450.
Boismard – Lamouille 1977 Boısmard, M. E., - Lamouille, A., L’EvangUe dejean Commentaire, Paris.
Boyacıoğlu 2013 Boyacıoğlu, F., “Ernest Renan’ın Hrıstiyanlığın Kökenleri 3: Azız Paul/Pavlus İsimli Kıtabında
Lystra/Hatunsaray”, International Journal of Social Science, Volume 6 Issue 6, p. 263-275, June
2013, 263-275.
Bowers 1979 Bowers, W. P., “Paul’s Route through Mysia. A Note on Acts xvi. 8” , Journal of Theological Stu-
dies, n.s.:30 (1979), 507-511.
Brisco 1998 Brisco, T. V., Holman Bible Atlas, Nashville.
Bromiley 1979 Bromiley, G. W., International Standard Bible Encyclopedia (ISBE), Michigan.
Bruce 1976 Bruce, F. F., “Paul and the Athenians”, Expository Times 88, no. 1 (October 1976): 11.
Campbell 2000 Campbell, D. A., “Paul in Pamphylia (Acts 13.13-14a; 14.24b-26): A Critical Note”, New Testa-
ment Studies 46, no. 4 (October 2000): 595-602.
Casey 2010, Casey, M., Jesus of Nazareth: An Independent Historian’a Account of His Life and Teaching, New
York.
Casagrande Cicci 2013 Casagrande Cicci, E., “The Bathing Complexes of Anazarbos and the Baths of Cilicia”, ADALYA
XVI, 2013, 141-166.
Chancey 2007, Chancey, M., “The Epigraphic Habit of Hellenistic and Roman Galilee”, Religion, Ethnicity, and
Identity in Ancient Galilee: A Region in Transition, Edit. Jürgen Zangenberg, Harold W. Attridge,
Dale B. Martin, Tübingen, 83-99.
Christlieb 1971 Christlieb, A., Der Apostel Paulus, Marburg
Conybeare – Howson 1949 Conybeare, W. J., Howson, J. S., The Life and Epistles of St. Paul, Michigan,
Culpepper 1974 Culpepper, R. A., “Paul’s Mission to the Gentile World: Acts 13-19”, Review & Expositor 71, no. 4
(Fall 1974): 488.
Culpepper 1974 Culpepper, R. A.. “Paul’s Mission to the Gentile World: Acts 13-19”, Review & Expositor 71, no. 4
(Fall 1974): 487-497.
De Giorgi 2011 De Giorgi, A. U., “Hellenistic Founders, Roman Builders: Anazarbos in Cilicia”, Hellenismus
in der Cilicia Pedias, Bericht zum Internationalen Kolloquium im Deutschen Archäologischen
Institut Berlin am 13. und 14. Februar 2009, A. Hoffmann, R. Posamentir, M.H. Sayar (Hrsg.),
BYZAS 14 (2011, 121-136.
De Vos 1999 De Vos, C. S., “Finding a Charge that Fits: The Accusation Against Paul and Silas at Philippi (Acts
16.19-21)”, Journal for the Study of the New Testament (June 1999): 56.
Demirci 1998 Demirci, K., ‘’Hıristiyanlık’’, TDV İslam Ansiklopedisi, C:17, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
İstanbul.
Detwiler 1995 Detwiler, D. F., “Paul’s Approach to the Great Commission in Acts 14:21-23”, Bibliotheca sacra
152, no. 605 (January 1995): 33-39.
Drakoulis 2009 Drakoulis, D., The historical-geographical background of Paul’s apostolic journeys, Mapping
the Footsteps of the Apostle Paul, Στο Σαββαΐδης Π. (επιμ.), Χαρτογραφώντας τα βήματα του
Αποστόλου Παύλου, Θεσσαλονίκη 2009 141-180
Dürüşken 2003 Dürüşken, Ç., Paulus’un Kutsal Görev Gezileri ve Anadolu Halklarına Mektuplar, İstanbul.
Erhan 2015 Erhan, F., “Özel Bir Koleksiyondan Bir Grup Anazarbos Sikkesi”, Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, 2015, 303-320.
Freeman 2003 Freeman, C., Mısır, Yunan ve Roma, Çev. S. K. Angı, İstanbul.
French 2014 French, D. H., Roman Roads and Mieston of Asia Minor, Vol. 3 Milstones Fasc. 3.7 Cilicia, Isau-
ria et Lycaonia (And South-West Galatia), British Institute at Ankara.
Aziz Paulus • 61
Forbes 1897 Forbes S. R., The Footsteps of St. Paul in Rome, New York.
Gill 1995 Gill, D. W. J., “Paul’s Travels through Cyprus (Acts 13:4-12)”, Tyndale Bulletin 46, no. 2 (1995): 220.
Gough 1952 Gough, M., “Anazarbus”, Anatolian Studies, 2, 85-150.
Gough 1954 Gough, M., Travel Into Yesterday: An Account Of Archaeological Journeying Through The Plain
And The Rough Places Of The Roman Province Of Cilicia, In Southern Turkey, New York.
Haacker 2003 Haacker, K., “Paul’s life”, The Cambridge Companion to St. Paul, Ed. James D. G. Dunn, 19-33.
Cambridge.
Hardin 2006 Hardin, J. K., “Decrees and Drachmas at Thessalonica: An Illegal Assembly in Jason’s House (Acts
17.1-10a)”, New Testament Studies 52, no. 1 (January 2006): 29.
Harnack 1998 Harnack, A. The Expansion of Christianity in the First Three Centuries, New York.
Harris 2000 Harris, J., “Putting Paul on the Map: Apostle’s Name Found on Cyprus Inscription”, Biblical Arc-
haeology Review 26, no. 1 (January 2000): 14.
Hart 2007 Hart, M.H., Dünya Tarihine Yön Veren En Eykin 100, İstanbul.
Hemer 1975 Hemer, C. J., “Alexandria Troas”, Tyndale Bulletin 26 (1975) 79-112.
Hill 1900 Hill, G. F., British Museum Catalogue of Greek Coins of Lycaonia, Isauria and Cilicia, London.
Houtın 1982 Houtın, A., “Hırıstıyanlığın Kısa Tarıhı”, Çev. Abdurrahman Küçük, Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi, 437-455.
Irving 2017 Irving B. Jr., St. Paul the Apostle: The Right Man at the Right Time, Bloomington, 2017.
Isaac 1998 Isaac, B. H., The Near East Under Roman Rule, Leiden.
Jeffers 1999 Jeffers, J. S., The Greco-Roman World of the New Testament Era, New York.
Jewett 1997 Jewett, R., “Mapping the Route of Paul’s ‘Second Missionary Journey’ from Dorylaeum to Troas”,
Tyndale Bulletin 48, no. 1 (1997): 1-7.
Jewett 2002 Jewett, R., Investigating the Route of Paul’s “Second Missionary Journey”, From Pisidian Antioch
to Troas, Actes du Ier Congrès international sur Antioche de Pisidie, Collection d’Archaelogie et
d’Historie de l’Antiquite de l’Universite Lumiere Lyon 2 ed. Thomas Drew-Bear, Mehmet Taslia-
lan and Christine M. Thomas, Paris 2002. 93-96.
Jewett 2016 Jewett, R., “The Route of Paul’s Second Jurney in Asia Minor”, Tyndale Bulletin 67.2 (2016) 217-
246.
Johnson 1958 Johnson, S. E. “ Early Christianity in Asia Minor”, Journal of Biblical Literature, Vol. 77, No. 1
(Mar., 1958), 1-17.
Jones 1971 Jones, A. H.M., The Cities of the Eastern Roman Provinces, Oxford.
Keil - Wilhelm 1939 Keil, J. - Wilhelm, A., “Denkmaler aus dem Rauhen Kilikien”, MAMA III (1939) 69 Nr: 68.
Körpe 2011 Körpe R., “Son Arkeolojık Bulgular Işığında Aziz Paulus’un İkinci Kutsal Görev Gezisinde Troas
Yolculuğu”, Selevcia ad Calycadnum, 51-75.
Lentz 1993 Lentz, J. C., Luke’s Portrait of Paul, Cambridge.
McDonald 1940 McDonald, W. A., “Archaeology and St. Paul’s Journeys in Greek Lands”, Biblical Archaeologist 3,
no. 2 (May 1940): 18-20.
McDonald 1941 McDonald, W. A., Archaeology and St. Paul’s Journeys in Greek Lands. II, Athens”, Biblical Arc-
haeologist 4, no. 1 (February 1941): 1.
McDonald 1942 McDonald, W. A., “Archaeology and St. Paul’s Journeys in Greek Lands. III, Corinth”, Biblical
Archaeologist 5, no. 3 (September 1942): 36.
Meers 1992 Meers, A., “Who Went Where and How? A Consideration of Acts 17:14”, Bible Translator (Ap, O
Practical Papers) 44, no. 2 (April 1993): 203.
Morpy-O’Conor 1996 Morpy-O’Conor, J., Paul: A Critical Life, Oxford.
Morpy-O’Conor 1983. Morpy-O’Conor, J., St. Paul’s Corinth, Wilmington.
Niswonger 1992 Richard L. Niswonger, R. L., New Testament History, Michigan.
Özyıldırım 2007 Özyıldırım, M., “Aziz Paulus”, Arkeoidea, 5, 27-30.
Parvis 1945 Parvis, M. M., “Archaeology and St. Paul’s Journeys in Greek Lands. IV, Ephesus”, Biblical Archa-
eologist 8, no. 3 (September 1945): 73.
62 • Anazarbos & Anavarza
Posamentir 2011 Posamentir, R., “Anazarbos im Hellenismus”, in: Hellenismus in der Kilikia Pedias, Bericht zum
Internationalen Kolloquium im Deutschen Archäologischen Institut Berlin am 13. und 14. Feb-
ruar 2009, BYZAS 14, 2011, 97-120.
Ramsay 1903 Ramsay, W. M., “Cilicia, Tarsus, and The Great Taurus Pass”, The Geographical Journal, No.4, Vol.
XXII. 1903.
Ramsay 1907 Ramsay, W. M., The Cities of St. Paul : Their Influence on His Life and Thought : The Cities of
Eastern Asia Minor, London.
Ramsay 1925 Ramsay, W. M., St. Poul The Traveller and The Roman Citizen, London.
Ramsay 1960 Ramsay, W. M., Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çev. Mihri Pektaş, İstanbul.
Renan 1869 Renan, E., Histoire des Origines du Christianisme Livre Troisième, Saint Paul, Paris.
Reynolds - Tannenbaum Reynolds, J.M. –Tannenbaum, R., Jews and god-fearers at Aphrodisias. Greek inscriptions with
1987 commentary (Proceedings of The Cambridge Philological Society, Supplement 12, Cambridge.
Rocca 2008 Rocca, S., The Forts of Judea 168 BC –AD 73, Oxford.
Sanders 1979 Sanders, E. P., Paul The Apostle’s Life, Letters, and Thougt, Minneapolis.
Sayar 1999 Sayar, M.H., “Antik Kilikya’da Şehirleşme”, XII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler,
Cilt I, Ankara: 193 - 216.
Schäfer 1983 Schäfer, P., The History of the Jews in the Greco-Roman World, London.
Smallwood 2001 Smallwood, E. M., “Some notes on the Jews under Tiberius”, Latomus, T. 15, Fasc. 3 (JUIL-
LET-SEPTEMBRE 1956), 314-329.
Smallwood 2001 Smallwood, E. M., The Jews Under Roman Rule: From Pompey to Diocletian, Boston.
Songer 1990 arold S. Songer, “Acts 20-28: From Ephesus to Rome”, Review & Expositor 87, no. 3 (Summer
1990): 451.
Stott 1978 Stott, J. R. W. “Following Paul in Turkey”, Christianity Today 22 (July 21, 1978): 36-37.
Stott 1978 Stott, J. R. W., “Following Paul in Turkey”, Christianity Today 22 (July 21, 1978): 36.
Stourton 2005 Stourton, E., Paul of Tarsus: A Visionary Life, Mahwah.
Strelan 2000 Strelan, R., “Recognizing the Gods (Acts 14.8-10)”, New Testament Studies 46, no. 4 (October
2000): 503.
Tierney 1929 Tierney, M., “Tarsus. The Birthplace of St. Paul”, An Irish Quarterly Review, Vol. 18, No. 69 (Mar.,
1929), 83-95
Unger 1960 Unger, M. F., “Archaeology and Paul’s Tour of Cyprus”, Bibliotheca sacra 117, no. 467 (July 1960):
229-233.
Wallace – Williams 1993 Wallace, R. – Williams, W., The Acts of the Apostles: A Companion, London
Wallace – Williams 1998 Wallace, R. – Williams, W., The Three Worlds of Paul of Tarsus, New York.
Wenham 2010 Wenham, D., Did St Paul Get Jesus Right?: The Gospel According to Paul, Oxford.
Williams 1992 Williams, M.H., “The Jews and godfearers inscription from Aphrodisias. A case of patriarchal
interference in early 3rd century Caria?”, Historia 41 (1992), 297-310,
Wilson 2018 Wilson M., “The ‘Upper Regions’ and The Route of Paul’s Third Journey From Apamea to Ephe-
sus”, Scriptura 117 (2018:1), 1-21.
Wilson 2002 Wilson M., Was Paul a Cilician, a Native of Tarsus? A Historical Reassessment”, Olba VIII,
(2003), 93-108.
Wilson 2002 Wilson M., “Cilicia: The First Christian Churches in Anatolia”, Tyndale Bulletin 54.1 (2003),
1-16.
Wilson 2002 Wilson M., “The ‘Upper Regions’ And The Route of Paul’s Third Journey From Apamea to Ephe-
sus”, Scriptura, 117 (2018:1), 1-21.
Yates 1981 Yates, R., “Paul’s Affliction in Asia: 2 Corinthians 1:8”, The Evangelical Quarterly 53 (October
1981): 241.
Ziegler 1993 Ziegler, R., Kaiser, Heer und Städtisches Geld, Untersuchungen zur Münzprägung von Anazar-
bos und anderer ostkilikischer Städte, Band 234, Wien: Verl. d. Österr. Akad. d. Wiss., Viena.
Aziz Paulus • 63
EKLER
Fig. 4 Aziz Paulus’un Roma’ya Götürülürken Takip Ettiği Güzergahı Gösteren Harita.
Aziz Paulus • 65