Professional Documents
Culture Documents
PLUTCHIK'in DUYGU ÇARKIFELEĞİ
PLUTCHIK'in DUYGU ÇARKIFELEĞİ
PLUTCHIK'in DUYGU ÇARKIFELEĞİ
İnsanlar, beyinleri bunu algılamaya yetecek kadar evrimleştiğinden beri duygularını anlamlandırmaya
çalışmışlardır. Bu çabanın en sistematik sonuçlarından birisi, duyguların kategorize edilmesi, gruplara
ayrılması ve bir bütün olarak değerlendirilmesi olmuştur.
Bugüne kadar William James, Paul Ekman, Richard ve Bernice Lazarus gibi birçok psikolog, duygularla
ilgili çeşitli sistemler geliştirmişlerdir. Bu yazımızda ele alacağımız Robert Plutchik tarafından 1980
yılında geliştirilen Duygu Çarkıfeleği'dir.
Plutchik, duyguları 8 temel kategoriye ayırmıştır: sevinç, güven, korku, şaşkınlık, üzüntü, tiksinme,
öfke ve beklenti. Daha sonra bu 8 temel duyguyu, 3'lü seviyelere ayırmıştır. Görseldeki çarkıfeleğin
her bir yaprağında, her bir duygunun 3 ayrı seviyesini de görmeniz mümkündür.
Her bir yaprağın en dış kısmı, bir duygunun en ılıman duygu seviyesine karşılık gelir. Örneğin: sükunet,
sevincin en ılıman halidir. Yaprağın ortasındaki duygular temel duygu seviyeleridir. Bunlardan 8 tane
olduğunu az önce söylemiştik. En içteki kısım ise o temel duygunun en yoğun halidir. Örneğin:
coşkunluk, sevincin en yoğun halidir.
Yaprakların zıt konumları, duyguların zıtlığına işaret eder. Örneğin dikkat dağılması gibi ılıman bir
duygunun zıttı, ilgi gibi bir diğer ılıman duygudur. Tabii ki bu zıtlıklar mutlak değildir ve her zaman ilk
etapta makul gelmeyebilir; ancak o duyguyla ilişkili diğer deneyimler çerçevesinde düşünüldüğünde
neden bu şekilde konumlandırıldığı daha net bir şekilde anlaşılabilir.
Dahası, bu yaprakların arasında kalan duygular da o iki yaprağın birleşimi olarak kategorize edilmiştir.
Bu birleşimlere ikililer adı verilmiştir. Örneğin, sevinç ve güven bir araya gelerek aşkı oluşturur. Hatta
bu çarkıfeleğin daha da karmaşık versiyonlarını da geliştirmiştir. Buna göre, insan duygularını şu
şekilde ifade etmek mümkündür:
İnsani Duygular
Zıt Duygular
Sonuç ve Hatırlatmalar
Elbette bu tip gösterimlerin her biri, bir yerde basitleştirme ve modelleme içerir; dolayısıyla %100
genellemeler yapmak hataya neden olabilir. Ancak bunları, duyguların kategorizasyonu için girişimler
olarak görmek ve bu duyguların nasıl oluştuğu, diğer duygularla birleşerek yepyeni duyguları nasıl
yarattığı ve bunlara nasıl hükmedebileceğimiz gibi konularda düşünmeye başlamak için güzel bir
başlangıç olarak almak faydalı olabilir.
İKİNCİ OKUMA
Duygunun Tanımı
Bir durum ya da olayın insanların iç dünyasında uyandırdığı karmaşık tepkilere duygu denir.
Duyguların deneyimsel, davranışsal ve fizyolojik bileşenleri bulunduğu için karmaşık olarak
nitelendirilirler. Duygunun eş anlamlısı olarak his kullanılsa da duygular his, itici güç, fizyolojik değişim
ve denetim gibi pek çok öğeden meydana gelir. İlk olarak yüz ifadesinde kendini gösteren duygular,
beden dili ve ses tonu ile de ifade edilebilir.
Duygunun çeşidi ve yoğunluğu olayın ve durumun özelliklerine göre değişir. Örneğin, tehdit söz
konusu olduğunda korku duygusunun ortaya çıkması muhtemelen birini hayal kırıklığına uğratma
durumunda utanç duygusu görülebilir.
Duyguların çalışma prensibi çevreden gelen sinyaller hakkında bireyleri haberdar etmek üzerine
kuruludur. Dışarıdan gelen sinyalleri duygularımız vasıtasıyla fark ederiz. Duyguların en önemli işlevi
ise bizi hayatta tutmasıdır. Duygunun evrimsel teorisine göre duygular hayatta kalmamız için gerekli
aksiyonu almamızı sağlar.
Günümüzde atalarımızın hayatındaki tehditlerle (ayı tarafından kovalanmak, aslanla karşı karşıya
gelmek vb.) karşılaşmamız artık çok mümkün değil. Fakat duygular stres faktörleriyle başa çıkmak,
iletişim niyetlerinin belirlenmesi, gelecekte alacağımız aksiyonlar ve toplumsal işlevi sürdürmek
açısından önemli yer tutar. Bu bakış açısına göre, duyguların beyinde net bir sistematik düzlemleri
vardır bunlar da kültürler ve türler arasında evrenseldir.
Limbik sistem, beyin sapının üzerinde yer alan ve duygusal dürtüler ile hafıza oluşumunu düzenleyen
yapıdır. Duygusal beyin olarak da bilinir ve limbik sistemin duygular ile ilişkisi incelendiğinde karşımıza
dört yapı çıkar:
o Talamus
o Amigdala
o Hipokampus
o Hipotalamus
1. Talamus
Talamus beyinde duyusal aktarımı sağlar. Görme, duyma, tatma ve dokunma duyularının aktarımında
rol alan talamus, duyguların deneyimlenebilmesi için oldukça önemlidir.
2. Amigdala
Limbik sistemde yer alan bir diğer yapı amigdaladır. Amigdala uyarıldığında öfke, şiddet, korku ve
kaygı duyguları ile saldırganlık davranışı gözlemlenir.
Kluver ve Bucy Sendromu
3. Hipokampus
Hipokampus, beynin hafıza merkezidir. Kısa süreli belleğin uzun süreli belleğe dönüştürülmesine katkı
sağlar. Hafıza, duyguların oluşmasında etkin rol oynar.
4. Hipotalamus
Otonom sinir sistemini ve hormonları düzenleyen yapı olan hipotalamusun duygular üzerindeki etkisi
kaçınılmazdır. Hipotalamus, stresli durumlar karşısında savaş veya kaç tepkisi için gerekli hormonları
salgılar. Lateral hipotalamus uyarıldığında öfke ve saldırganlık davranışlarının arttığı gözlenmiştir.
Robert Plutchik’in evrimsel bakış açısıyla oluşturduğu duygu çarkında sekiz temel duygu ve bu
duyguların altında yoğunluklarına göre farklılaşan alt duygular bulunur. Çarkın en iç kısmı en yoğun
duyguları gösterirken en dış kısmı en az yoğunluktaki duyguları ifade eder.
Duygular bizim pusulamızdır ve her bir duygunun bir işlevi vardır. Duygu Çarkına göre sekiz temel
duyguyu aşağıda sıraladık:
Üzüntü
Şaşkınlık
Öfke
Korku
Tiksinme
Sevinç
Güven
Beklenti
1. Üzüntü
Bireyin kendi veya bir başkasının bağlılığı olan bir nesneye veya bireye zarar gelme durumu/tehdidi
karşısında hissettiği duygudur. Üzüntü, yardım isteme davranışını tetikler ve bireyin hayatıyla yeniden
bütünleşmesine yardımcı olur. Bu duygu yoğunluğu çoktan aza keder, üzüntü ve dalgınlık olarak
sıralanır.
2. Şaşkınlık
Hiç beklenmedik ve karşılaşılmamış bir uyaran/tehditle karşılaşıldığında hissedilen duygudur. Şaşkınlık,
donma reaksiyonunu tetikler ve bireyin uyum sağlamasına yardımcı olur. Duygu yoğunluğu çoktan aza
göre göre hayret, şaşkınlık ve dikkat dağılması olarak sıralanır.
3. Öfke
Bireyin kendisine aykırı gelen durumlarda ve kendisini risk altında hissettiğinde sınırlarını korumasına
yardımcı olmak için ortaya çıkan duygudur. Bireyde aksiyon alma, savaşma ve saldırma davranışlarını
tetikler. İmha ve yok etme gibi fonksiyonları bulunur. Yoğunluğuna göre hiddet, öfke ve rahatsızlık
duygusu olarak çeşitlenir.
4. Korku
Bireyin kendi varlığını devam ettirebilmesi ve tedbir alabilmesi için ortaya çıkan duygudur. Korku,
bireyin tehlikeden kaçma/geri çekilme davranışını tetikler ve bireyi koruma görevi vardır. Duygu
yoğunluğu çoktan aza doğru dehşet, korku ve kaygı olarak görülür.
5. Tiksinme
Bireyin zarar görebileceği tüm kötü ve zararlı şeylerden kaçmasına aracı olan duygudur. Bu duygu
bireyde kusma ve mide bulantısı gibi tepkiler uyandırır ve bireyin içinde bulunduğu durumu
reddetmesine imkân tanır. Duygu yoğunluğu çoktan aza doğru iğrenme, tiksinme ve sıkıntı olarak
kendini gösterir.
6. Sevinç
Bireyi tehdit eden durum ortadan kalktığında görülen duygudur. Gelecekteki olası bir tehdide karşı
motivasyon da sağlar. Duygu yoğunluğu çoktan aza coşkunluk, sevinç ve sükûnettir.
7. Güven
Bireyin bir diğeriyle bağ kurabilmesini sağlayan duygudur. Bu duygunun birleştirme ve dahil etme gibi
fonksiyonları vardır. Bu duygu yoğunluğuna göre çoktan aza hayranlık, güven ve kabulleniş olarak
sıralanır.
8. Beklenti
Bireyin olan veya muhtemel bir tehdidi incelemesini ve tetkik etmesini sağlayan duygudur. Bireyin
keşfetmesini, incelemesini ve sorgulamasını destekler. Duygu yoğunluğu çoktan aza göre ihtiyat,
beklenti ve ilgi olarak kendini gösterir
Başımıza gelen olaylar hakkında konuşmak görece daha kolayken olayların bizdeki etkileri üzerine
konuşmak çoğu zaman zordur. Duygular üzerine konuşarak hangi uyumlu ve uyumsuz düşünce
biçimlerinin hislerimizi etkilediğini, bu doğrultuda hangi tepkileri verdiğimizi ve başa çıkma
yöntemlerimizi daha kolay anlarız.
Duyguları ifade etmek ilk etapta zor olsa da pratikle zaman içerisinde kolaylaşır. Duyguları tanımanın
ve ifade etmenin önündeki en büyük engellerden biri duyguları düşüncelerle karıştırmaktır. Bu
sebeple, duygularını anlamanın ve sağlıklı bir şekilde ifade etmenin ilk yolu duygu ve düşünce ayrımını
yapabilmekten geçer.
Düşünceler zihinsel bir süreçtir. Her duygunun öncüsü olan bir düşünce varken her düşüncenin
duygusu olmaz. Aşağıdaki cümleler terapide sıklıkla karşılaşılan yanlış duygu ifadeleridir. Bu cümleler
aslında ne hissettiğimizi değil ne düşündüğümüzü gösterir:
Örneğin, “Beni takdir etmediğini hissediyorum.” cümlesinde aslında kişi takdir edilmediğini
düşünmektedir. Bu düşünce kişide üzüntü, hayal kırıklığı veya öfke gibi duygular uyandırabilir. Kişinin
deneyimini daha iyi anlamlandırabilmesi, kendini daha iyi anlaması ve duygularını yönetebilmesi için
öncelikle onları isimlendirmesi gerekir. Bu sebeple düşüncelerin ve duyguların ayrımını yapabilmek ve
olayların ve durumların yarattığı duygulara inebilmek önemlidir.
Duygular ve Psikopatoloji
Yapılan araştırmalar psikopatoloji ile duygular arasında anlamlı bir ilişki olduğunun altını çizer.
Aşağıdaki tabloda kaygı, üzüntü, suçluluk, öfke, neşe, tiksinti ve sakinlik duyguları ile depresyon, kaygı
bozuklukları, fobiler, obsesif-kompulsif bozukluk ve psikosomatizasyon arasındaki ilişki yer almaktadır.
Sakinlik - - - Düşük
Diyelim ki elinizi kestiniz. Hemen müdahale etmek istersiniz değil mi? Önce canınız yanar. Sonra
kanamayı fark edersiniz. Kesiği temizler, bant yapıştırır ya da o bölgeye tampon müdahalesi
uygularsınız. Yardım isteyebilirsiniz, kesiğin büyüklüğüne göre hastaneye gidersiniz. Özetle hemen
müdahale etmek istersiniz. Peki ruhsal olarak da kendinize böyle yaklaşıyor musunuz?
Olumsuz duygular hissettiğinizde bu duygulardan kaçınmaya çalıştığınız veya böyle hissettiğiniz için
kendinize eleştirel davranıp kızdığınız oluyor mu? Sadece beden yara almaz, bu sebeple mental
sağlığınızı da ihmal etmeyin. Duygular bireyleri korumak ve hayatta tutmakla görevlidir. Duygularınızı
bastırıp ötelemek yerine size vermek istediği mesajları anlamayı ve onlarla temas etmeyi deneyin.