Professional Documents
Culture Documents
403 Devlet Ve Kapitalizm I
403 Devlet Ve Kapitalizm I
İFMC
İÜ İKTİ SAT FAKÜLTESI MEZUNLARI CEMİYETİ
YAYIN ORGANIDIR
derisi
OKUNURI
• ESKI SAYILARI DA OKUNUR •
ED İ NEB İ LECE Ğİ N İ Z 5AYILAR
5AYI KONU
268 Keynes
305-307 De ğ i ş en Dünya, Do ğ u Avrupa ve Türkiye
313 Kad ı n Haklar ı , Avrupa Toplulu ğ u ve Türkiye
314 Değ i ş en Dünya ve Yeni Sa ğ
333 Üçüncü Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi
341 Sosyal Demokrasi Krizde
342 Büyüyen Asya Ş ans m ı , Tehlike mi?
343 islamc ı lar Strateji Aray ışı nda
344 Sanayile ş me Stratejisi
347 Glokıallerne K ı skac ı nda Türkiye
348 Krizden Ç ı k ış İ çin Son Hamle Özelle ştirme
350 İ slam Ekonomisi
353-354 Solun Yeni Ekonomi Politikalar ı
355 Ekonominin Gerçekleri ('94'den '95'e)
359 Gümrük Birli ğ i mi, İ slam Ortak Pazar ı m ı ?
360-361
a
Sosyal Güvenlik Sistemi: Sorunlar ve Çözümleri
362 Küreselle ş me, Ulus Devlet ve Kimlik
364 Eğ itim Politikalar ı
cy
365 iktisat Teorisinde Son Geli ş meler
366-367 Kapitalizm ve Azgeli ş mi ş lik Kalk ı nma İ ktisad ı n ı n Sonu mu?
368 Türkiye'de Sermaye, Devlet, Siyaset (22. iktisatç ı lar Haftas ı )
369 Sendikalar ve Küreeelle ş me
370-371 i şgücü, Esneklik ve Sermaye
372 Geli ş me, İ taat ve De ğ i ş im
373 Reel Sosyalizmin Krizi ve Gelecek
374 Seçim Sistemleri, Temsil Krizi ve Türkiye
pe
• iktisat
dergisi AYLIK DERGI
tartışmal ı bir kavram olagelmi ştir. Türkiye'nin tarihsel gerçeğ i göz önüne al ı nd ı -
ğı nda 'devlet' kavram ı n ı anlamak ve aç ı klamak çok daha zorlu bir kavrama dönü ş -
rnü ştür. Daha ö ğ rencilik y ı lları nda bir ara ştı rma için Erzurum'un küçük bir yerle-
şim biriminde anket yapmaya çal ışıyordum. Anket, bir kad ı nlara bir de erkekler
Sayı: 403 Temmuz 2000 Fiyatı: 1.500.000.-TL için haz ı rlam ıştı . Ve o küçük yerle ş im biriminin ileri geleni;
İ.Ü. Iktisat Fakültesi Mezunlar ı Cemiyeti - "biz kad ı nlarla sizin tek ba şı n ıza görü ş me yapmam ıza izin vermeyiz" dedi ve devamla ekledi,
yayı n organ ıd ı r. iktisat Dergisi, - "siz devlet baban ı n burada temeilcisisiniz, size izin vermesek, hiç görmedi ğ imiz ve dokunma-
aylı k olarak yay ı mlan ır
d ığı m ız devlet baban ı n eli bize yeti şir, bize ula şı r. 5u yüzden anketleri yapmam ıza istemesek
Kurucuları :
M,lat 5atur, Oktay Emed. Ke şad Umur, bile izin vermek zorunday ız" demi şti.
Sahibi: Asl ı nda devletle her hangi bir ili şkisi olmayan ve özel bir ara ştırma birimi ile Milliyet gazete-
III iktisat Fakültesi Mezunlar ı
sinin gerçekle ştirdiğ i bu çal ış ma, Türk halkı n ı n devlete ili şkin nas ıl bir yakla şı m ı olduğ unu gös-
Cemiyeti ad ı na
Yönetim Kurulu Ca şkan ı teriyor. Orada uzakta devlet denilen bir olgu, bir 'büyük özne' var ve do ğ rusu bu büyük özne-
Apay F.:,' ilıer
nin eli her yere ula şabilmekte ve genellikle de cezaland ırıcı olmakta. Kamuoyunda devletin bu
Genel Yayı n Yönetmeni:
Met: ı Sarfati
şekilde kavramla ştı rı lmas ı bir çok yandan ele ştiriye aç ı k olduğ u bir gerçeklik. Ama, çok daha
Sorumlu Yaz ı İşleri. Müdürü: fazla ele ştirilecek bir ba ş ka gerçeklik, sosyal bilimcilerin özellikle liberal analizlerin devlete ili ş -
Hikmet.
kin aç ı klamaları nda devleti orada, tüm sosyal ili ş kilerin uza ğı nda duran özellikle de ekonomik
Yay ı n Kurulu:
Hi net Akç:çek, Ilker Aktükün, mekanizmalar ı n d ışı nda duran bir gerçeklik olarak analiz etmeleridir. Asl ı nda Marksist analiz-
Se ,-hat Fuat Ercan, lerin bir k ı sm ı içinde 'devlet araçç ı bir mantı kla analiz edilmekte, yani devlet orada duran bir
Yasemin Öztürk, Metin Sarfati,
araç ve sadece sermayenin ihtiyaçlar ı n ı karşı lamak üzere var oldu ğu yönünde bir aç ı klama ya-
Me'ı met Yavuzkan
pı lmakta, Oysa devlet sosyal ili ş kiler dolay ı nda, özellikle sosyal ili ş kilere içkin olan güç ili şkile-
Özel Sayı Editörü:
Fuat Ercan
a
ri dolayı nda belirlenir. Devlete ili ş kisel bir ontolojiden yakla ştığı m ızda, güç ili şkilerinin - dolayı -
Dan ış ma Kurulu:
sıyla kapitalizmin deği şim süreçlerine paralel olarak de ğ i şim sürecine girece ğ ini kabul etme-
Üztin Ak04. Erdo ğ an Kaya Ard ı ç,
cy
Taner er '<soy, Nihat Falay, Tamer i ş oliden, miz gerekiyor. Devleti, baba olarak gören anlayışla, devleti piyasa ili şkilerinin önünde engel ola-
Kuvvet l•rdoTalu, Miniha ş, rak gören neo-liberal anlay ış ve dahas ı devleti sadece sermayenin tekil çı karlar ı n ı yerine geti-
Murat Özyüksel, Ka;i Satl ı an,
ren bir araç olarak gören anlay ış asl ı nda, verili ili şkileri ve ilişkiler dolayında gerçekleşen So-
Ümit. Şenee ı, Gül Günver Turan
Yayı n Kurulu Sekreteri: mut olu ş um olarak devleti anlamam' engelleyen bir niteliğ e sahip oldu ğ unu belirtmemiz ge-
ismal Azr3 ıt rekiyor. Ozellikle son yirmi ya da otuz y ı l içinde egemen olan neo-liberal anlay ış ya da hege-
Yönetim Yeri:
monya devlet olgusunun anla şı labilirliğ ini daha bir zorla ştı rm ıştır.
CJrnuriyet Cad. Ceylan Apt. No...27/6
pe
b0090 Taksimil.STANE5UL Elinizdeki sayı ve daha sonraki say ıyı bu yüzden "devlet" sorununa ay ırd ık. Devlet kavram ı n ı
Tel: (0212) 250 50 3-1 - 235 61 55 ele ald ığı m ız bu iki sayıda üzerinde durdu ğ umuz temel noktalardan biri, olgunun farkl ı yönle-
Fax: (0212) 255 17 73
riyle gözler önüne serilmesidir. Böyle bir şeyi gerçekle ştirirken, bir ba ş ka noktaya daha dik-
E-posta: derOitmc.oro.tr
54:&fmc.oro.tr kat ettik, olabildi ğ ince devlet konusu üzerinde yap ı lan yeni çal ışmalara ve yeni isimlere yö-
http: Kww.ifMcPor,j.tr netmek. Türkiye'nin dü ş ünsel dünyas ı nda az say ıda bir ayd ı n, yazar ve çizer grubunun oldu-
Ofset Haz ı rl ık-Bask ı :
Mart Mathaacj k Sanatlar ı Ltd.
ğ u, ve bu gerçekli ğ in bizzat bu grup ve daha da çok yayı n organları nca yarat ı ld ığı n ı tespit
Tel: 0212 212 03 39 oh>: ettik. Oysa artı k dü şünsel dünyan ı n `starlar devrimi kapatman ı n zaman ı geldiğ ini dü şünüyo-
Dağıtı m:
rum. En az ı ndan sorumlulu ğ unu üstlendi ğ ini bu iki sayı da, olabildi ğ ince özgün çal ışmalara
Dünya Sürer Das'Ttim
Alıone Ko şulları:
yer vermeye çal ıştı m.
Yıll ı k:15 milyon TL. Yaz vurgusunun 'tatil' kavram ıyla birlikte dü şünüldü ğ ü bir gerçeklik, bu yüzden de 'dev-
Altı ayl ı k: 7.5 mlyon TL.
let' üzerine tasarlad ığı me bütümlük1ü içeriğ e ulaşamad ı k, çünkü istedi ğ imiz baz ı yaz ı lar yazı l-
Uye, Öğ renci, Ars.-Gör.ve Öğ retim Üyesi:
(Yı ll ı k)12 milyon TL. madı ya da yeti ştirilemedi. Zamanlar ı n ı ayı rarak dergimize katk ıda bulunan arkada şlara bu-
Yurtd ışı : 60$ rada te şekkür etmek istiyorum. Şu arı bu Iktisat'tan yaz ısı n ı okuyan iktisat Dergisi okuldan-
Inn!=1:Irsı=MI7M
Seattle ve Washington:
pe
Devlet ve Çevre
İ . Melih Ba ş
Kriz Ve "Port-Fordizm"
Teorileri:
istikrarl ı Bir Kapitalizm
Mümkün(mü)dür(?)
- Karşı la ştı rmal ı ve Eleştirel
Bir Değ erlendirme -
Kurtar Tany ı lmaz
315121:=MMIE
5öyleş i: "Günümüzde Devlet ve Kapitalizm Üzerine"
Sungur Savran - Fuat Ercan*
Fuat Ercan - iktisat Dergisi yaz ı kuru- lerinin çökü ş üyle birlikte h ı zlanan bir Süreç
lunda 'Devlet üzerine' özel bir eay ı gerçeklee- içinde, Markeiet teori büyük bir darbe yemi ş
tirmeye karar verdi ğimizde, eorunun farkl ı gibi görünüyor. Bunu etkisi aç ı s ı ndan söylü-
kesimler tarafından nasıl alg ılandığı n ı yan- yorum; yoksa tezlerinin do ğ rulu ğ u, yanl ış l ığı
eıtacak bir çerçeve içinde dergiyi organize aç ı s ı ndan değ il. Elbette birçok insan ı n gö-
etmeyi kararlaet ı rm ı etık. Fakat devlet üze- zünde Markeiet teorinin geçerlili ğ i zaten
rine bu kadar çok Söz Söylendi ği günümüz Sovyetler Birli ğ i'nin çökü ş üyle birlikte orta-
koeullarında, bu Sözleri sistematik bir çekil- dan kalktı . Böyle dü ş ünmeyenlerimiz için - Son
de eunma yönündeki yaz ı ve konu ş ma ietek- benim için de- eorun, ş u anda ortaya koydu-
dönemde,
lerimiz genellikle geri çevrildi. Daha da ilginç ğ um eorun, do ğ rudan do ğ ruya etkisinin
olan durum, devlet kavram ı üzerinde bir za- azalmas ıyla ilgilidir. azellikle
manlar çok fazla duran eol/markeiet kesim- Tarihsel olarak Markeiet Devlet teorisi- Sovyetler
den de bu yönde anlamlı bir çalış man ın ol- nin özgüllü ğ ü, iki temel noktada özetlenebi-
Sirli4rnin ve
madığı n ı gözlemledik. Oysa bizler, yani lir: Bunlardan bir tanesi, devletin S ı n ıf ka-
19807i yıllarda okuma etkinliğine girenler, bu rakteridir; bütün öteki devlet teorilerinden
diğ er Doğ u
dönemde devlet üzerine özellikle azgeliemie- Marksizmi ay ı ran yanlardan birisi budur. Avrupa
lik ve devlet iliekiei üzerine çok anlaml ı çalıe- Öteki ise, tarihsel olarak devletin sonsuz bir rejimlerinin
malar yapıldığı nı biliyoruz. Örnek olarak II.Tez
a
varl ığı n ı n olmas ı gerekmedi ğ ini ve e ı n ıfları n
Dergisi ya da Yap ı t dergisinin eayfalarında ortadan kalkmas ıyla birlikte -ki Marksizmin
çökü ş üyle
ya da daha erken dönem f3irikim Dergisi'nde, tamamen ay ı rı c ı yan ı d ı r- devlet ile toplum birlikte
cy
devlet üzerine bir çok şey eöylendi, yazıldı, aras ı ndaki ayr ış man ı n da ortadan kalkma- h ızlanan bir
tartı eıldı. Bu dönem gerçekle ştirilen Vartıs- sı n ı rı , devletin yol olmas ı n ı n mümkün oldu ğ u-
süreç
malar içinde devlet kavramlaetırması daha nu ileri eürmü ştür. Bu iki tez, Markeizmin
çok kapitalizmin genel dinamikler:" dolay ında genel olarak etkisinin azalmas ıyla
ve dahas ı e ınıfeal kavramlara referanela giderek eoeyal bilimlerde genel sol ve Mark- Ma rk s ist
gerçekleetı"riliyordu, oysa şimdi tüm bu çaba Ciet etkilerin zay ı flamas ı ndan etkilenerek teori büyük
pe
ve etkinlikler hiç yap ılmam ıeçaeına baeka bir gerilemi ştir. Geriye doğ ru dü ş ününce, cenin
düzlemde sorun tart ışı lıyor. gayet iyi özetlediğ in gibi, daha önceki dö-
bir darbe
İlk eorum "Gerçekten dünya bu kadar nemlerin tart ış maları n ı bir yana b ı rakeak yemi ş gibi
h ızla değişti mi? Ya da belirli bir dönem dün- dahi, 70'li y ı llarda yap ı lan tart ış malarda, görünüyor.
yayı anlamaya çalıştığım ız kavramlar ve dü- bir dizi Marksist devlet teorisi çal ış mas ı nda
çünce yap ıları gerçekten art ık değişim kar- al ı nan mesafe ortada.
eı s ında çok mu yetersiz kald ı ?" 80'li yı llarda asl ı nda bunlar ba ş ka bi-
İkinci eorum ise, eon yıllarda devlet üze- çimler alarak devam etti ve bütün o dönem
rine yürütülen anlama ve alg ılama çabae ın ı boyunca gerçekten, devletin e ı n ıfeal karak-
basit bir mantıkla "Piyasa ve devlet ikilemi" teri üzerine çok ciddi bir dü şünme vard ı . Ne
üzerinden gerçekleetirilmeeinin bu kadar be- kadar katı lsan ız da, katı lmazean ı z da, ciddi Devlet özel sayı sı na
lirleyici olmas ın ı nas ıl aç ıklayabiliriz. bir çal ışmalar dizisi oldu ğ unu kabul etmek ayırdığım ız bu sayım ızda,
Iktisat Dergisi yazı kurulu
Sungur Savran - Bunlar tam olarak çok zorundae ı n ı z. Buna karşı l ı k, son dönemde
adı na ve bu sayının da
boyutlu bir tart ış man ı n içinde ele al ı nabile- i şin bu yan ı tamamen geri planda kalm ış du- editörlüğünü üstlenen
KTISAT DERG ISI• TE MMUZ200.
cek sorunlar. Son dönemin e ğ ilimlerini, senin rumda. Esasen, senin eordu ğ un ikinci eoru- FUAT ERCAN, Sungur
Savranb bir söyle şi
gözüne çarpan özellik aç ı k şekilde gösteriyor ya da buradan ba ğ lanabiliriz. gerçekle ştirdi. Sizlere
San ıyorum; bir dizi e ğ ilim orada cieimle ş iyor Devletin s ı n ıf karakteri bir kez geri pla- sunduğu= bu söyleşiye
denilebilir. Birinci nokta olarak ş unu belirt- ilişkin yorum ve eleştiri-
na at ı ld ığı nda (Marksist teorinin devletin
lerinizi, Devlet sayı sının
mek gerekiyor: Son dönemde, özellikle Sov- sonsuz bir varl ığı n ı n olmas ı gerekmedi ğ i ve devamı olan bir sonraki
yetler Birli ğ i'nin ve di ğ er Doğ u Avrupa rejim- ortadan kalkabileceğ i tezini bir yana b ı rak ı - sayıya iletebilirsiniz.
yorum, çünkü o tamamen kapitalizmin öte- ölçeğinde egemenli ğ ini sürdüren `para',
sine geçisle, sosyalizmin, s ı n ıfs ı z toplumun `üretken' ve `ticari' kapitalietler aras ındaki
olu şumu teziyle ilgili oldu ğ u için, bugünkü iliş kilere arac ı lı k eden, bu iliş kilerin daha az
tartış mada güncel geli ş meler aç ı s ı ndan s ı - riskli bir ortamda sürmesini sa ğlayan temel
n ı f karakteri meselesi daha önemli) çok be- aygıtlardan biri ve hala en önemlisi devlettir.
lirgin bir nokta var. Son dönemin geli ş mele- Bu anlamda kapitalist ili şkilerin dünya ölçe-
ri (son 20-25 y ı l sosyal analizde ara ara bu ğinde belirleyici oldu ğu bir a şamada, hiç
süreç geli şmekle birlikte, 90'l ı yı llarda iyice kuşkusuz devlet değişim geçirmekte, dünya
ağı rl ı k kazand ı ) devleti esas olarak liberal ölçeğinde işleyen mekanizmaya uygun bir di-
teorinin gözünden de ğ erlendiren bir yakla- zi bir dönü şüm geçirmekte, ama bu dönü şii-
şı ma sahne oldu. mü de yine devlet olman ın sağladığı olanak-
Birincisi, -önce şöyle bir genel çerçeve çi- lar dolayında gerçekle ştiriyor. Bir de her şe-
zdim- bütün tartış man ı n devlet ile piyasa yin kapitalist ilişkiler dolayı nda belirleyici ol-
aras ı ndaki ili ş kiye yönelmesi, elbette neoli- duğu bir a şamada, devlete ili ş kin kavram-
beralizmin dünya çap ı nda gerek uluslarara- laştirma da, zihinsel donan ı mların ı piyasa-
s ı bütünle ş me, küreeelle ş me ad ı verilen nin en pahal ı girdisi haline dönü ştüren bir di-
uluslararas ı bütünleş me dolayı s ıyla piyasa- zi bilim insan ın sisteme iliş kin bilgi üretmesi-
nin öne ç ı kmas ıyla, gerekse kapitalizmin nin "devlet" kavram ı n ı n dönii şmeeinde ol-
1974-75'den bu yana sürmekte olan, -dünya dukça etkin bir oynad ı. Bu Türkiye'de de ol-
kapitalizmini kastediyorum- depresif e ğ i- dukça açık bir şekilde gerçekle ştirildi. Piyasa
limli uzun dalgae ı n ı n karşı s ı nda her ikisine dışında bir alternatif olmad ığı yönündeki
de cevap olarak, uluslararas ı sermayenin vurguları bilimsel bir k ılıf uyduran bir dizi ya-
Son dönemin
gelitirdi ğ i etratejiyle ilgili. Böyle olunca bü- geli ş meleri
a zar-çizer, yeni e ın ıfeal olu şumu anlamam ız
tün tartış ma, piyaealara ne kadar müdaha- önleyecek bir devlet-piyasa sahte kar şıtlığı devleti esas
le edilmeli konusu etraf ı nda döndü ğ ü için... yaratırken, ashnda bir dizi iyi niyetli çabaya
Fuat Ercan - Fakat burada araya gire-
olarak liberal
rağmen, tamamen reaksiyoner bir tav ırla
cy
rek bir noktaya değinmek istiyorum, liberal ikili ayrımı ve dolayısıyla olumlu-olumsuz aç- teorinin
teorisyenler tarafından ba şı ndan beri, dev- mazı nt tersine çeviren yeni-yapı salcı okul ya gözünden
let ve piyasa kavramlarını tamamen birbirin- da planlama geleneğinden gelenler, ya da
de4erlendiren
den bağımsız gerçeklikler olarak ele al ı n ıyor, üçüncü dünyac ı yakla şımlarda ayn ı s ınıfsal
ya da devletin piyasan ın etkin işlemesi açı - olarak nötr bir kavramla ştı rmaya yönelmi ş -
bir yakla şima
sı ndan olumsuzluklar yaratt ığı sıkça dile ge- lerdir. Bu okullar için ise, piyasan ın yarattı - Sahne oldu.
pe
tiriliyor. Bu anlamda ele ştirel olmayan ikti- ğı tüm olumsuzluklar için tek ilaç ve çare
sat teorisi aç ı sından, devlet iktisat teorisi- olarak `devlet' öne ç ı karı lmakta. Her iki du-
nin eevimeiz, yaramaz çocu ğu. Sürekli ola- rum içinde son yıllarda s ıkça referans alınan
rak piyasa süreci ve mekanizmalar ı dışı nda, ülke G.Kore oldu. Sonuçta her iki aç ıklama-
orada duran ve verili e ın ı fsal belirlemeler dı - da da; gerek devlet gerekse piyasa homojen
şında bir devlet olduğu dile getiriliyor. Orada gerçeklikler olarak ele al ı nmakta ve s ı n ıf ka-
bir 'devlet' var ve her müdahalesi piyasay ı rakterlerinden arındırılmakta. Bu konu üze-
olumsuz yönde etkiliyor. Burada i şin ilginç rinde biraz dureak iyi olacak her halde...
tarafı, senin konu şmanda dile getirerek Sungur Savran - Asl ı nda bu son derece
özetlediğin son 20-25 yıllı k süreç; aslında önemli bir yan ı; ş imdi o alana doğ ru girme-
toplumsal ilişkilerde sın ıfsal belirlemelerin miz gerçekten doğ ru olur. Benim, "Devletin
tüm rengini, dokusunu aç ığa çıkarttığı bir liberal teorisi" dedi ğ im şeyle, bunun aras ı n-
dönem. Artı k e ın ıfeal belirlemeler b ırakın be- da çok ciddi bir ba ğ lantı oldu ğ u kan ı sı nda-
lirli bir mekanla sinirli toplumsal ili ş kiler ala- yı m.
Tl AT DER GISI• TE MMUZ200.
nını, bir bütün olarak dünya ölçe ğinde belir- Biraz önce söyledi ğ imi hemen bitirmeme
leyiciliğini artı rm ış olduğu bir dönem ve bu izin verirsen, oradan ba ğ lamam daha kolay
dönemde; "devlet piyasaya kar ış mae ın" olduğ u için bunu yapmak istiyorum: Bir kez,
Oysa kapitalist ili şkilerin bu gün -tam da devletin liberal teorisi dedi ğ im teori
ulaştığı a şamada, uluelararas ılaşan yerel burada önem kazan ıyor- devletin s ı n ıf ka-
sermaye ile, zaten uzun bir zamand ır dünya rakterinden soyutland ığı, tahlil ondan kopa-
Iıı
rı ldl ığı zaman eorun ş u oluyor: Devlet sanki Tabii eski dönemin sosyal mücadeleleri-
kendine ait, tamamen ba ğı ms ız, toplumun nin getirdiğ i belirli kazan ı mlar var. Eski Key-
e ı n ıflann ı n, ç ı karları n ı n, (kendi MalltI111111 da nee döneminin, sosyal demokrat dönemin
etkisiyle ortaya ç ı kan) sonucu, ürünü olmak veya sosyal devlet döneminin -bu üçü genel-
yerine; kendi iradesini hep empoze etmeye likle özdee kullan ı l ıyor, bence değ il, ama ş im-
çal ışan bir ajan olarak, özne olarak görüldü- di öyle söyleyelim ve geçelim- devleti, s ı n ıf
ğ ü takdirde sorun; bu ajanla, bu özneyle ka- mücadelelerinin eonucudur, ve hiçbir zaman
pitalist ekonominin genel yasalar ı n ı n belir- unutulmamas ı gerekiyor, burada en önemli
lendi ğ i piyasa alan ı düzeyi aras ı nda bir geri- faktör dünya çap ı nda kapitalizmin ilga edil-
lim halinde ele al ı nmaya ba ş lan ıyor ve o za- diğ i ülkelerle rekabettir. E ğer Sovyetler Bir-
man, baktığı m ı z, e ı n ıflardan ba ğı ms ız bir liğ i'nde, bütün sorunlar ı na ra ğ men i şsizlik
devlet ve liberal teorinin e ı k e ı k dile getirdi ğ i ortadan kalkm ış ea, sa ğ l ı k hizmetleri bir ba-
Eski Keynes
gibi, yatay ili ş kilerin alan ı olan piyasa. Tabii, k ı ma evrensel ve bedavayea, e ğ itim hizmet-
piyasan ı n yatay ili ş kilerin alan ı olduğ u doğ ru leri evrensel ve bedavayea, buna kar şı Bat ı döneminin,
değ il, bu 150 yı l önce teş hir edildi, eermaye- işçi e ı n ıfı n ı n ve tabii ki bizim gibi geri ülke i ş- sosyal
ücretli emek ili şkisinin görünürde yatay, ya- çi e ı n ıfı n ı n ideolojik olarak oraya do ğ ru kay-
demokrat
ni eş it olan ili ş kilerin arkas ı nda son derece mae ı n ı engellemek üzere bu tip tedbirler al-
hiyerarşik, hatta fabrika içinde veya i şyerin- mak gerekiyor. Onun için ikinci Dünya Sava-
dönemin
de deepotik ili ş kileri içerdi ğ i ve onun temelin- eı sonras ı nda Sovyetler Birli ğ i hegemonyael veya sosyal
de i ş lediğ i, çoktan te ş hir edilmi ş durumda dünya çap ı nda çok etkilidir. ideolojik bak ı m- devlet
ama bugünkü dünyam ızda bu noktalar unu- dan söylüyorum: yani Nazileri yenmi ş ve bü-
döneminin
tuluyor ve liberal teoriler bunun üzerini ka- tün her şeye ra ğ men depresyon geçirmemi ş
pat ıyor. bir ülkeden baheediyorum; dolay ı sıyla, "sos- devleti, s ı n ıf
a
Böyle baktığı m ız zaman, gerçekten tarih- yal devlet" bu rekabete bir cevapt ı . Dolayı - mücadeleleri-
sel olarak kapitalizmin gelgitleri var. Merkan- sıyla, o s ı n ıf devletinin içerieinclen belirli şey-
nin sonucu-
tiliet dönemden, Adam Smith'in ve Ricar- ler kopar ı lm ış, ama o devletin içinde kalm ış -
cy
do'nun -temsil etti ğ i liberal iktieada geçi ş tı r; ş imdi, bugün yap ı lan tart ış ma o yüzden dur, ve hiçbir
aeamae ı ncla oldu ğ u gibi; yani bir bak ı ma fe- çok zordur. Örne ğ in Batı Avrupa'y ı alal ı m. zaman
odalitenin, o iki s ı n ıf aras ı nda, feodal e ı n ıfla Bizim gibi ülkelerde sosyal devlet Anayasa-
unutulmama-
burjuvazi aras ı nda bir dengeye dayanan dev- ya geçmi ştir; ama karikatürü vard ı r. Ama
letinin can dönemi ile Frans ız Devrimi döne- Bat ı Avrupa'y ı , yani "sosyal devlet" denen
si gerekiyor,
minde ve 19. Yüzyı l ı n başı ndaortaya ç ı kan çe- özgü! kurumla ş mayı en iyi temsil eden cağ - burada
pe
li ş ki bugün kendini tekrarl ıyor. 0 dönemde rafyayı ele al ı reak; burada devlet hem bir s ı- en önemli
mutlak ıyetçi devletin merkantiliet politikala- n ıf hâkimiyeti arac ı d ı r, hem de kendi içinde
faktör dünya
rı ndan liberalizme doğ ru bir at ı l ı m vard ı ve belirli tavizler vermi ş oldu ğ u için, i şçi e ı n ıfı n ı n
burjuvazi, kendini bir ölçüde devlete karşı ta- kazan ı mları n ı içermektedir, kazan ı mlar bir çap ı nda
n ı mlamak zorundayd ı . Elbette devrimler dö- ölçüde orada mündemiçtir. Dolay ı siyla, ger- kapitalizmin
nemi oldu ğ u için bunu anlamak çok daha ko- çekten i şçi e ı n ıfı n ı n kazan ı mları ndan kurtul-
iiga edildiğ î
lay; çünkü feodal devletle karşı karşıya. Bugün mak isteyen burjuvazinin, devlete karşı oldu-
ise, iki dünya sava şı arac ı n ı n depreeyonundan ğ u gibi bir görünüm dlo ğ mu ştur.
ülkelerle
sonra ortaya ç ı kan müdahaleci devlet ve kal- Fuat Ercan - Yani orada şöyle bir şey rekabettir,
kı nmac ı devlet -bu ikisi paralel ele al ın ıyor ve söylenebilir mi? Tarihin her a şamasında
biz de öyle yapal ı m ve devam edelim- bu ikisi- toplumsal ilişkileri içkin olan s ınıfeal yapılar,
ne karşı burjuvazinin sermaye birikiminin clina- devleti belirliyor; fakat devletin belirli bir dö-
mikleri, dolay ı siyla her iki tarafta da; yani hem neme ait belirlenmişliği/kuralları, bir dönem
emperyalist geli şmi ş kapitalist ülkelerde, hem sonra -sermayenin dinamik toplu süreç ol-
ilri:='
de bizim gibi emperyalizme tabi, ister Türkiye duğunu kabul ettiğimiz ölçüde- sermayenin
gibi yarı sanayileşmi ş olsun, ister çok daha ve dolayıelyla yeni işbölümLinün farklılaşnıa-
geri eoeyoekonomik yap ı larda olsun, burjuva- eına 12411 olarak, e ınıfeal iliş kilerde belirleyi-
zinin, uluslararas ı sermaye ile ili şkisi içinde, ci olanlar açısından artı k a şılmas ı gereken
eski modele karşı tepkisi, devleti sanki burju- sınırlar ve kurallar olarak görülüyor. Yani
vazinin ka rşı eı na koyuyor. devlete ilişkin burjuvazinin değişen alg ılama
Al
ve açı klamaları sadece ideolojik bir eğilim neldik. Gerek sermaye birikimi ve gerekse
yanlış bilinç olu ş umu anlamda ideolojik bir sermayeye içkin e ınıfeal konumların dinamik
sürecin ürünü olmayıp, bizzat sistemin ve belirleyiciliğindeki devlet, belirli zaman aral ık-
dolayısıyla burjuvazinin -genellikle s ı nıf içi ları içinde güç ili şkileri dolayında tanı mlan ı r-
farklı ları içeren bir öze sahip olarak- serma- ken, bizzat güç ilişkilerinin dönü ş ümüne bağ-
ye birikiminin yeni dinamiklerine uygun bir lı olarak bir süre sonra dönü şmek farklı la ş -
devlet isteğinin ürünü olarak alg ı larımae ı ge- mak zorunda olduğunu söyledik. Günümüz-
rekiyor. Yeni ihtiyaç ve yeni güç ili ş kileri do- de, yani sermayenin toplam döngüsünün
layı nda, yeniden kurgulanan veya haz ırlanan dünya ölçeğinde gerçekle ş tiği a şamada,
bir devlet gerçeği var, yani ortadan kalkan sermayenin toplam döngüyü içindeki farklı
değil, değişime uyum göstermesi gereken bir iş levlere bürünmü ş sermaye içi farklila ş ma-
devlet. O zaman; günümüzde olup bitenleri; lar daha bir krietalize olmu ştur. Para-ser-
devlete karşı tavır alındığı, devletin yok edil- maye sahibinin dünya ölçeğinde işleyen me-
diği biçiminde değil de, "sermaye birikiminin kanizmadaki gelece ğe ilişkin beklenti ve ç ı -
Sermaye
ula ştığı aşamaya" uygun bir yeni bir kimlik, karları farklı etratejilere yönelmeeini zorun-
yeni bir dizi i ş levlerle tan ımlanmae ı olarak lu kı larken, üretken sermaye rahibi çok da
birikiminin
alg ı lamak daha doğru bir aç ı klama biçimi ha farklı strateji ve yöntemler geli ştirmeye koşullar ı
olabilir mi? çalışmakta. Bu bir yandan sermayenin mer- de gy i ştrgi
Sungur Savran - Ben, bu nitelemeyi mü- kezileşmeei ve yoğ unla şmas ına bağlı olarak
kemmel buluyorum. Bir bak ı ma soruna diya-
zaman,
sermayenin toplam döngüeünde farklı işlev-
lektik olarak yakla şı reak; tam da senin dedi- leri üstlenen finans-kapitalin daha fazla eskiden
ğ in gibi, sermaye birikimi dinamik bir süreç güçlenmesine neden olurken, diğer yandan Pirikime
oldu ğ undan, gerek üretici güçlerin geli şme kapitalietler aras ı çelişkilerin daha da yo-
destek
a
a şamae ı , gerekse buna bağ l ı olarak dünya ğunla ş mas ına neden oluyor. Örnek olarak
ko ş ullar ı değ i şti ğ i zaman, tek tek devletlerin faiz politikaları ile ücretler ya da döviz kuru nitelrgi
ve bunları n bir toplam ı olarak dünya çap ı nda rejimi aras ı ndaki en küçük değişiklik bu kapi- ta şıyan, ona
cy
MEM kapitalist devletlerin bir önceki dönemdeki talistlerin k ısa ve uzun erimli ç ıkarları n ı olumlu bir
biçimlenmesi engel haline gelmeye 124iyor. olumlu ya da olumsuz yönde etkiliyor. Dev-
Bunu yeniden toparlayaym; cümle uzun ve let ise tam da yoğ unla şarak artan bu çeli ş -
yande ortam
karışı k oldu, bence yal ı n söylememiz gereki- kiler aras ı nda, bu gerilimli ortamda var ol- yaratan
yor; çünkü bu konuda yan ı leamalar var. Bir makta. Yani daha bir s ı rı lf yönelimli baskılar- devlet
önceki dönemin geli ş mi ş ülkelerde ister la karşı karşıya. Devleti herhalde biraz da ve
yap ı ları,
pe
"Keyneeci" diyelim, ister "sosyal devlet" di- daha çok bu boyutuyla dü ş ünmemiz sa ğlı klı
yelim ve bizim gibi ülkelerde kalk ı nmac ı dev- olacaktır. Bu çelişkilerden belki de en önem- daha
let, bunlar her ne kadar s ı n ıf mücadelesinin liei, geç kapitalistle şen ya da yeni kapita- sonraki l7ir
ürünleri olsa bile, ayn ı zamanda da sermaye lietleşen ekonomilerin bir yandan uluslar
a şamada
birikiminin o dönemdeki dinamiklerine karşı l ı k aracı sermaye clöngüeüne kat ı lan sermaye
veren ve onun önünü açan yap ı lard ı ; fakat ile henüz bu donanı ma katı lamayan eerma-
engel haline
sermaye birikiminin ko ş ulları değ i şti ğ i za- yeler arac ı çeli ş kilerin artmas ıdır. Bu an- gelebiliyor.
man, eskiden birikime destek niteli ğ i ta şı - lamda çeli ş kilerin yoğunla şarak arttığı bir
yan, ona olumlu bir yönde ortam yaratan dönemde ya şıyoruz, ve bu dönemde kapita-
devlet yap ı ları , daha sonraki bir a şamada lietlerin devlete daha çok ihtiyac ı var.
engel haline gelebiliyor. Buna Türkiye'ye ili ş - D.Gordon'un çok daha erken bir tarihte be-
kin bir örnekle devam edelim mi? lirttiği gibi, günümüzde devletin önemi daha
Fuat Ercan - ıstereen sorunun Türki- çok artm ıştır.
ye'ye ili şkin boyutunu sonra konu şalım ve Sungur Savran - son derece doğ ru ben-
TMWMTİnn:n I 1.:1Z,litik_DI!1.;
çok ilginç bir ba ş ka yan ı leama üzerine gide- ce. belki bir-iki konuda farkl ı l ı kları m ız biraz-
lim. Yukarıdaki vurgumuzda, toplumsal ili şki- dan ortaya ç ı kacak; ama önce görü ş memi-
ler olarak sermaye birikimi ve sermaye biriki- zin yal ı n olabilmeyi için ş unu hemen söyleye-
mi sürecinde birikime içkin olan s ın ıflar ara- yim: Demek ki s ı n ıf ili ş kilerinden -sen çok
s ındaki çeli şkilerin çok boyutlu belirlemeei doğ ru bir vurgu yaptığı n için- bir bak ı ma
dolayında biçimlenen bir devlet tan ımına yö- ş imdi s ı n ıf içi ili ş kilere kay ıyoruz. Sermaye,
=U,
her zaman çok sayı da sermaye olarak var yeni geli ş mekte olan Alman 12urjuvazisinin,
olmu ştur ve ben ş imdi buna bir ek yapaca- sanayile ş mesini yeni bir korumac ı l ı k alt ı n-
ğı m. Kapitalizm, dünya kapitalizmi, çok say ı - da, İ ngiliz malları na karşı yeni bir korun-
da devletten de bence vazgeçemez; yani mayla gerçekle ştirebilmeei için bebek sana-
burjuvazi, dünya burjuvazisi, ulusal, farkl ı yi argüman ı na dayal ı bir "ulusal ekonomi"
bölümlere bölümlenmi ş olarak geçmi ştir ta- yakla şı m ı daha uygun dü ştü ğ ü için her iki
rihe. Bu da, s ı n ıf karakterinin yan ı s ı ra, bur- devlet ve onun ideologlar ı farkl ı pozieyonlar
juva devletlerinin -senin dedi ğ in gibi, daha alm ış lard ı r.
somuta geldi ğ imiz için- bir ba ş ka belirlenimi Fuat Ercan - Aslında Türkiye'de bu gün
olarak ortaya ç ı kmakta. Bu anlamda bak ı n- kendi içinde böyle bir farkl ılasma yok mu?
ca, sermaye için ilk bölünmeyi bence bu dü- Yani bir yandan uzun yıllardır ülke içinde
zeyde; yani ulusal devletler, ulusal burjuvazi- sermaye birikimini gerçekle ştirerek güçlenen
ler düzeyinde ele alal ı m; finansla, küresel az sayıda sermaye art ık uluslararas ı bo-
sermaye aras ı nda yapaca ğı m ız bölümlen- yutta birikim sürecine eklemlenirken, diğer
meden önce. yandan küresellesen kapitalizmin olumsuz-
kimdi burada da, bu son döneme ili ş kin lukları ile daha bir karşılaşan mesela US/AD
çok önemli bir ş ey var, genellikle hepimizin (Ulusal Sanayi ve isadamları Derneği) gibi
tartıştığı bir konu bu. Geriye dönelim. Biraz olu şumlar ulusalc ı bir dil ile bir dizi yeni olu-
önce, mesela 11.Tez'de; 80'li yı llarda, devle- suma çağrı yapıyorlar. Gerçi bu ulusalci vur-
tin azgeli ş mi ş lik karşı s ı nda benimsedi ğ i gular arkas ında da, küresel ekonomiye kat ı l-
politikalar ve. konusunda bir literatür oldu- ma yönünde bir amaç var, sürece onlar da
ğ unu söylemi ştin. Burada birincisi, gerek katılmak istiyorlar. Ama bir süre devletin
deminden beri Keynesci veya "kalk ı nmac ı olanakları n ı kullanarak, güç kazand ı ktan
Ulusal
devlet" olarak adland ı rd ığı m ı z devletin yap-
a sonra bu sürece eklemlenmek istiyorlar. So- devletlerin
t ığı müdahalelerde gördü ğ ümüz, gerekse runu böyle alg ılayabilir miyiz? varl ığı n ı n,
ba şka dönemlerde diyelim, tekil bir devletin Sungur Savran - Alg ı lanabilir tabii, ama
önemini MEME
cy
ald ığı politik tedbirlerde gördü ğ ümüz esas ben 12irazUS İ AD' ı n nostaljik bir şeyi savun-
olarak ş udur: Tekil devletler, ulusal diye an ı - duğ unu san ıyorum. Almanya icin, daha son-
lan ama, asl ı nda birçok ulusu ba ğ rı nda tek ra Japonya için, 30 lu y ı llarda Latin Ameri- ileri sürmek
bir hakim ulusun hakimiyetinde bir araya ka'n ı n bir dizi ülkesi için, k ı emen Türkiye için
yanl ıştı r,
getirebilen tekil devletler, kendi co ğ rafyala- ve sava ş sonras ı nda ithal ikameci denilen
rı n ı n eermayeeini, ç ı karlar ı n ı di ğ er ülkelerine sermaye birikim modeline ba ğ l ı olarak geli-
karşı savunan, koruyan, geli ştirmeye çal ı - şen birçok azgeli ş miş ülke için geçerli oldu-
pe
rülmesiyle "ulusal ekonomi" temelinde te- yı s ıyla ulusal devletlerin varl ı l ığı n ı n önemini
orilerin geli ş mi ş olmas ı bir raetlant ı değ il- yitirdi ğ ini ileri sürmek bence yanl ıştı r. Ulusal
dir. İ ngiliz Devletinin, daha üstün s ı nai bir para da, maliye sistemi de, en önemlisi s ı n ıf
geli ş me düzeyine sahip oldu ğ u için dünyay ı ili ş kileri rejimi deve ba ş ka faktörler de -ister
ucuz mallarla fethedebilen İ ngiliz kapitaliz- doğaya yakla şı m olsun, ister ara ştı rma ge-
minin ç ı karlar ı na liberalizm ve buna kar şı l ı k li ştirmeye yakla şı m olsun, ister bir dizi ba ş -
ka tarihsel ve eoeyo ekonomik faktör Söz miklerinin daha bir belirginle şerek aç ığa çık-
konusu olsun- bir dizi faktör ulusal ekonomi- tığı günümüz ko şullarında, veri!i s ın ıfsal çe- 4
leri birbirlerinden ay ı rt etmektedir; parçal ı liş kiler daha bir yoğ unla şm ıştı r. Son yı llarda
bir bütünü önümüze koymaktad ı r. Görmez- iyice popülerle şen Italyan postmodern bir
likten gelinen budur. felsefeci dü şünürün sorulan bir soruya ver-
Ama bugün daha ewelki evreden farkl ı diği cevap ilginçtir. Soru; "1970'lerden günü-
olarak, ulusal devletlerin esas fonksiyonu müze postmodern dünyayı tanı mlayan en
artı k iç pazar ı korumak değ ildir. UelAD bu- önemli değişim sizce nedir?" Verilen cevap
rada zaman ı geçmi ş bir yöntemi eavunuyor. ise: "postmodern dünyay ı tan ımlayan temel
Öte yandan küreeelle ş me teorisi, ulusal değişken, h ıZ've h ıza bağlı olarak sistematik
devlet dönemini doldurdu derken, ulusal şiddet kullan ım ının artışı olduğu" yönünde-
devletin i ş levini, eadece iç pazar olarak ulu- dir. Ş iddeti organize olmu ş ş iddeti kim art-
sal ekonomiyi korumak olarak sunuyor. Bir tırıyor? Devlet harcamalarının kıs ıtlanmas ı
bakı ma art ı k geride b ı raktığı = bir dünya- yönündeki aç ıklamaları n belirli bir ideoloji ve
n ı n kategorilerini kullanmakta; ba ş kaları n ı uygulama buldu ğu günümüz ko ş ullarında,
yenilikleri görmezlikten gelmekle euçlayan bu devletler savunma ve ülke içi güvenlik için
teorieyenler asl ı nda geçmi şe ait kategorile- yaptıkları harcamaları muazzam artı rm ış -
re hapeoluyorlar. Oysa, bir kez eermaye ka- lardır. Sermayenin değereizlesme krizi kar-
tegorisini araya sokarsak, ulusal ekonomiy- şı sında militer-eanayiler muazzam ölçüde
Küreelleme
le, varolan ulus çap ı ndaki ekonomik hayat ile gelişmekte. Militer-sanayi sektörü diğer
devletin arac ı na bir de sermaye kategorisi- yandan geliştiği ölçüde, devletler ve ordular- ça4inda devlet
ni eokareak, S ı n ıf karakterini yeniden hat ı r- la sevimsiz bir dizi ç ıkar ittifakı oluşturmu ş - bütün
lareak, o zaman devletin bir ülkenin serma- turlar. Tam anlam ıyla küresel ölçekte ger-
elbieierindee
yeeinin ç ı karları n ı dünya çap ı nda da, kendi
a çekleşen bu ittifak ı n temel amac ı, güvensiz-
soyunmu ştur,
ülkesinde de, ille korumac ı yöntemlerle de ğ il lik ve riekin her geçen gün daha bir artt ığı
ayn ı zamanda ba ş ka yöntemlerle geli ştire- yönünde bir kamuoyu olu şturmaktır. En ve hiddet
=KM
cy
bileceğ ini görürüz. azından bu ko şullar altında bile, devletin i ş - tekelini elinde
En baeiti ve çarp ı c ı e ı , senin eorunla ili ş- levinin azaldığı yok olduğunu söylemek müm-
Iniundurma-
kili olarak söylüyorum bunu, en önemlisi ş u: kün değil. Hiç ku şkusuz risk ve güvensizliği
Bütün küreeelle ş me teorieyenleri ayn ı anda destekleyen yani yukar ıda baheettiğimiz ee- nin tüm
hem ulusal devlet önemli de ğ il demektedir- vimsiz ittifak ı destekleyen bir geli şme süre- olanaklar ı n ı
ler, hatta art ı k ortadan kalk ıyor demekte- ci ile karşı karşıya olduğumuz da ayrı bir
kullanmak -
pe
dirler, hem de devlet yeni önlemler almak gerçeklik. Çeli ş kilerin daha bir yo ğunla şmaei
zorundad ı r ki bugün ba ş ka devletlerin kar- yönündeki vurguyu, özellikle kapitalizmin kü- tad ın
şı s ı nda ülkeyi yabanc ı eermaye için daha reselle ş mesi ile ba ğlantı lı olduğunu vurgula-
cazip hale getirein demektedirler; yeni i ş - mam ız gerekiyor. Sisteme ili şkin çeliş kiler
levlerle donatmaktad ı rlar devleti. Hani dev- artı k sadece ulus-devlet s ınırları içinde ger-
let bitmi şti! çekleşmediği ölçüde, devlete duyulan ihtiyaç
Fuat Ercan - Su da söylenebilir. Devletin daha bir artm ıştır. Dünya Bankas ı 'n ın 1997
iş levi Zapatieta liderinin Söylediği gibi "küre- Dünya Kalkınma Raporunu devlete ayırmas ı
eelle ş me çağında devlet bütün ell2iselerin- boş una değildir. Raporda kullan ılan ba ş lıkta
den soyunmu ştur, ve şiddet tekelini elinde oldukça anlaml ıdır; "Değişen Dünya'da Dev-
bulundurmanin tüm olanaklar ı nı kullanmak- 'let." Rapor'cla iki bölümlü bir strateji öneril-
tadın Hiç ku şkusuz sistematik ve genellikle miştir: "Devletin rolünun kapasitesine uygun
de meşrula ştirılan şiddet ya da zor kullan ır- hale getirilmesi ve daha sonra devletin veri-
ken, bu uygulamaları n kendileri nötr li kapasitesini art ıracak şekilde etkin devlet
Kil AT DERGI SI • TE MMUZ200.
Tam da verili ili şkiler ya da mekanizmalar, olman ın gereklerini yerine getirmesi yönün-
artık toplumun geniş kesimleri için kabul edi- dedir". Özellikle Waehington Uzla şmasına
lemez olduğu bir noktada, devletin şiddet reaksiyonun öncüsü kabul edilen ve Dünya
kullanma yönündeki tekeline ve şiddeti daha Bankası 'n ın son zamanlara kadar ba ş eko-
bir sistematik kullanmaya yönelik ihtiyaç nomieti olan Joseph Stiglitz, çal ış maların-
artmi ştır. Kapitalizmin kendine özgü dina- da ısrarla küreeelle şen bir dünya da ekono-
4
2=21=,
misin görevleri üzerine bir dizi aç ıklama ve tutuyor non y ı llarda. Mesela Brezilya'da so-
dü ş ünce ileri sürmü ştür. Bu açıklamalardan kak çocuklar ı (kendisi büyük sorun olan) kö-
birinde açıkça; Özel sektörün, devletin ya da pek itlafı nda oldu ğ u gibi ortadan kald ı.r ı llyor.
hükümetlerin yapacağı her şeyi daha iyi ya- Giderek toplumun dokular ı na ninen sald ı r-
pacağı yönündeki aç ıklaman ın yanlış ve eksik gan, şiddet dolu bir Devlet uygulamas ı var.
olduğunu vurgulamakta ve devamla da piya- Fuat Ercan - Aslında uzun süredir gün-
naların en iyi eonuçlara ula şman ın biricik demimize almad ığım ız bu küreeelleş me-dev-
kaynağı olmadığını da ayrıntılarla aç ıkla- let tartıemaeında yukarıda tan ımladığı =
makta ve devamla devlet ve hükümetlerin militer-eanayiler sorununa pek fazla refe-
bazı konularda daha güçlü oldu ğu ve siste- rans verilmiyor. Küresel bir hal alan savun-
min devaml ılığı için bu gücü iyi bir şekilde kul- ma sanayi, önceleri daha çok dış dünyaya
lanı lmae ın ı n gereklerinden bahsetmekte. karşı ulusal güvenlik düsturu içinde yürütü- Bugün
Sonuç olarak devlete olan ihtiyaç artm ı ntır, lürken, son yı llarda özellikle ABD merkezli bir Amerika'dan
ama artık farklı roller üstlenen ve etkin bir geliş me ile kentsel alanlarda olu şturulan
Brezilya'ya,
devlet, küresel kapitalizmin gereklerine uy- daha donan ı mlı içnel güvenliğe yönelik geli ş -
gun bir devlete olan ihtiyaç artm ıetır, diye- meler militer eanayicilerin hem deste ğini oradan
bilir miyiz? alırken, hem de bu kesimin Avrupa'ya
Sungur Savran - Gençler belki hat ı rla- eine neden olmu ştur. Sadece 1998 yılındaki
çok aç ı k bir
mayacaklar, ama 1989 döneminden, diyelim silah ticaretinin kar şı lığı 93 milyar dolar
simgesel olarak Do ğ u Avrupa'n ı n çözülmesi (yani '59 katrilyon) oldu ğunu hatırlatmak
ş ekilde
döneminden ba ş layarak, yeni dönem bar ış sorunun önemini açıklaması için yeterli. Bu kentsel
dönemi olacak, refah dönemi olacak, ulusla- harcamaların Sürekli olnıdeı için devlet yada sorunlar ı n,
raras ı bütümle şme içinde yepyeni bir kültür daha sivil güç merkezlerinin devaml ınğı eart.
yani asl ı nda
a
doğacak filan deniyordu. Ortaya bunun tan ı Bu alanlara yap ılan yatırımların, tüketilmesi
karşıtı n ı n ç ı kt ığı n ı görüyoruz. Ama hâlâ bir ise devletin ş iddet tekelini elinde bulundur- igizlisgin ve
insan haklar ı retori ğ i, hâlâ bir demokrasi re- manına bağlı olarak daha bir ilginç hal alıyor. yoksull4un
cy
tori ğ i, hâlâ bir bar ış retori ğ i altı nda. Bar ış ve Devlet ve ordular ile militer eanayiciler ara-
yaratt ığı
insan hakları retori ğ ine çok kı saca sonra de- sındaki eevimsiz ittifakı n büyümeeine ba ğlı
ğ inmek istiyorum ama senin söyledi ğ im o ka- olarak, devlet eskisinden daha donan ımlı ve
sorunlar ı n,
dar doğ ru ki. Çarp ı c ı bir nokta: NATO ilk defa verili ittifaktan dolayı militer nanayilerin, sadece
sava şa giriyor. NATO'nun amac ı esas olarak ürettiklerinin tüketilmesi için devlete daha 5elirtilerini
Sovyet blokuydu ama o bittikten sonra, ilk çok ihtiyaç duyuluyor diyebilir miyiz?
ortadan
pe
defa bir ülkeye, hem "kurtard ığı" halk ı n, hem Sungur Savran - Ben bunun çok aç ı kça
de onu ezen halk ı n; yani hem S ı rpları n, hem nöylenmeni, alt ı n ı n çizilmesi gerekti ğ ini dü- kald ı rmak
Konoval ı lar ı n ba şı na bombalar ya ğ d ı rarak bir ş ünüyorum. Çünkü insanlar, asl ı nda kapita- üzere
ülkeye karşı muazzam bir taarruz düzenledi. l&ıı in bilimi ve -teknolojiyi gel i ştirmesinin, ay-
muazzam
Asl ı nda Körfez Sava şı ndan ba ş layarak em- n ı zamanda bu antagonistik, dü ş manca, uz-
peryalist ordular ı n, dünyayı şiddetle kontrol la ş maz sonyal ili ş kileri içeren toplumda,
5ir devlet
alt ı nda tutma yönünde, bir bak ı ma bütün tahrip araçlar ı n ı n geli ş mesi biçiminde orta- bask ı sı
zincirlerinden boşanan bir rahatl ık elde etti- ya ç ı kt ığı n ı çok kolay unutuyorlar. Bugün li-
uygulanmak-
ğ ini görüyoruz; bu i ş in birinci yan ı . teratürde bir "gözetim toplumu"ndan bah-
İ kinci yan ı da senin söyledi ğ im gibi iç dü- nedilebiliyorna, bu çok aç ı kça uydudan tele-
tad ı r.
zende ortaya ç ı kan ve güvenlikçi diyebilece- komünikaeyona, bilgisayardan ba ş ka şeyle-
ğ imiz bir ideolojiye dayanan sald ı rganl ı k. Bu- re kadar geli şen, ileti ş im alan ı ndaki bütün
gün Amerika'dan Brezilya'ya, oradan Avru- at ı l ı mları n ayn ı zamanda, neredeyse totali-
pa'ya çok aç ı k bir ş ekilde kentsel sorunlar ı n, ter diyebilece ğ imiz, George Orwell'in "Büyük
KTISAT DERISI• TEMMUZ200 .,
yani asl ı nda i ş sizli ğ in ve yoksulluğ urı yarat- Birader seni izliyor" slogan ı n ı cisimle ştire-
t ığı sorunlar ı n, sadece belirtilerini ortadan cek bir gözetim, vatanda şları n ı bu tür bir
kald ı rmak üzere muazzam bir devlet bask ı s ı gözetim alt ı nda tutman ı na olanak sa ğ lad ı -
uygulanmaktad ı r. Mesela New York polisi ğı n ı unutmak son derece büyük bir hata. Ay-
son elli yı ld ı r görülmemi ş ölçekte bir gaddar- n ı şey silah sistemlerinde de ortaya ç ı kmak-
l ı kla niyahları sokakta yarg ı n ız infaza tabi tad ı r, bu yan ı n ı unutmak son derece yanl ış.
=MET,
Fuat Ercan - Bu 'gözetim toplumu `kav- menliğini artırdığı günümüz koeullarında, bi-
ramlaetı rı lmae ı eon yı llarda özellikle post- zim fiziksel anlamda tan ı mladığı m ız yani
modern literatürde s ı kça kullan ı lmakta. Bu gerçek anlamda, günlük dilde kulland ığı =
sağlı klı bir tan ı mlama, ama ayn ı literatür; şiddetin dıe ı nda, piyasanın bireyler/s ın ıflar
gözetim toplumunu modernliğin bir sonucu üzerinde artan ölçüde şiddet kullandığı nı
olarak ele alma eğilimi içinde iken, gözetimin Söyleyebiliriz. Issiz kalma korkusu ile ieyerin-
bizzat kendisinin bir teknoloji ve dahas ı bir deki uygulamaları katlanma zorunda kalan
sektör oldu ğu yönünde, ayaklar ı daha bir ye- işçinin geril ı'mi, piyasan ın ya da büyük eir-
re basan açı klamalara yönelmiyor. Kapita- ketlerin tan ımladığı fiyatları yakalamak için
lizmin gelieimine ba ğlı olarak muazzam bo- küçük üreticilerin kendi aralar ı ndaki rekabe-
yutlara ula şan sermayenin değereizleeme tin eiddetti, ya şam ın farklı alanların ı n Ur
tehdidi altında üretken olmayan alanlara mantığı içinde tan ı mlanmae ına bağlı olarak
yönelmesi önemli bir özellik iken, mili-ter alan- eğitim ve sağlı k hizmetlerini kullanamama-
lara yönelmesi daha bir önem tae ıyor. Dev- n ı n yarattığı gerilim, tar ı msal üreticilerin pi-
let ve ordu aras ı ndaki ittifaklardan dolayı yasa ko ş ullarında belirlenen girdiler kare ı -
da bu alanda yapılan harcamalar insanların eı ndaki donan ı meızlıkları gibi, burada eaya-
gündemine pek alınam ıyor. Neyse tüm bu mayaca ğı m ız ölçüde birçok tehdit ve gerilim,
açı klamalardan sonra, devlet-küreeelleeme piyasan ın görünmeyen ama insanlar ı ege- bireysel
konusunu Türkiye bağlam ında ele alabiliriz. menliği altına alan bir dizi gerilimli varoluea kapitalist-
Ne dersiniz? neden olmuetur. ler 5i5temin
Sungur Savran - Geçmeden bir ş ey söy- Aslı nda neo-liberalizmi tan ı mlayan en
leyebilir miyim? Zapatista Lideri Marcoe'un önemli özelliğin, kapitalizmin krize kar şı ge-
belirl ey ıi cili-
çok güzel edebi eöyleyieleri var. Baz ı ş eyleri lietirdiği mekanizma oldu ğ unu vurgulamak 4i altı nda,
a
gerçekten çok ç ı plak söylüyor, güzel, hepsi gerekiyor. Nedir bu mekanizma? Paha önce- verdi olan
iyi. Burada kaç ı rmamam ı z gereken bir ş ey ki mekanizmadan farkl ı olarak, bireysel kapi-
tüm
var: Son dönemin kapitalizminin, bir yandan talietler sistemin belirleyiciliği altı nda, verili
olanaklar ı
cy
=LE ş iddeti artı rı rken, bir yandan da rakiplerinin, olan tüm olanakları tüketme eğilimine gir-
milliyetçi Nas ı r tipi rejimleri bir yana b ı rakı - mislerdir, ya da bu zorunluluğu yaeamakta- tüketme
yorum, esas rakibi eoeyalizmin bugün kitle- dı rlar. Bu eu anlama geliyor; sistem art ı k
sel düzeydeki zaaflar ı n ı , toplumlar üzerinde- tüm farkl ı lı kları tüketmeye çal ıemakta, da-
ki etkisinin zaaflar ı n ı kullanarak, insan hak- ha da önemlisi tüketilecek farkl ı lıklar yarat-
girmi şlerdir,
ları , demokrasi gibi, hatta ulusal haklar gibi makta. Bu mekanizma, üretimi fabrikalar- ya da bu
pe
-geçmiste tamamen görmezden geldi ğ imiz dan sokaklara ve evlere tae ırken, emek kul- zorunluluğ u
ezilen ulusları n haklar ı - bir dizi eorunu orta- lan ı m tarzı nı da artık fabrikalarda ki
yaşamakta-
ya atarak, ayn ı zamanda hakimiyetini ide- işçilerden farklı olarak, kadı nları, çocuk-
olojik bir euland ı rmaya Glayadi ğı n ı ve bu an- ları farklı mekansal konumları ndan ve daha- d ırlar,
lamda ideolojik bir hegemonyan ı n bu anda, s ı farklı kimlikleri dolayında üretim sürecinde
dünya çap ı nda neoliberalizmin elinde oldu- emeğinden yararlanmakta. Bu mekanizma
ğ unu unutmam ı z büyük zararlar yarat ı r. Bir yani farkl ılıklar yaratma mekanizmaları, ula-
gerilla liderinin böyle bir şey eöylemesini an- eı m ve iletı'eim olanaklar ı nı n geliemeei ile bir-
layabiliyorum, Zapatietalarin çok ilginç ide- likte düeünüldü ğünde, daha önce homojen
olojik ve politik taktikleri olsa da. Ama bir bir bütünlük olan ulus-mekan, art ık yeniden
gerilla liderinin bu Söyledi ğ ini yüzeysel değ e- biçimlenmekte. Farkl ılaean üretim ve tüke-
Hyle al ı reak, uluslararas ı burjuvazinin bu- tim mekanları, bir yandan yerel dinamiklerin
günkü taktiklerinin öbür veçheeini biraz harekete geçmesi, di ğer yandan ulusal ve
unutmu ş oluruz. Yoksa gerçekten büyük bir uluslararas ı dinamiklerle dinamik bir etkile-
KTİ SATDERMI•TEMMU Z200.
ş iddet coğ almael, burjuva devletlerinin ana eim içine girmesi, önceki daha homojen ulus
yönelislerinden temelli devlet ve hükümet etme düzenekleri-
Fuat Ercan - Aslında yukarıda küreeel- nin yetersiz kalmas ına neden olmuetur. So-
leemenin daha bir aç ığa çı kardığı ve devletin runa böyle yaklaetığı mızda, baktığı m ıza dev-
de ili ş kili olduğu doğrudan şiddet üzerinde letin daha bir etkin olmas ı nın gerekliliği da-
durduk, ama hakl ıs ın piyasa ilişkilerinin ege- ha bir açığa çı kmakta. Kapitalizm bu gün ki
=,
a şamada tüketilmek üzere ürettiği farklılık- maye birikimi yada demokratik olusumlann
ların artmas ı beraberinde, o farkl ılıkların ye- Türkiye'ye ilişkin olumsuzlukların temel özneei
niden koordine edilmesini, gözetlenmeeini ve ya suçlusu, liberal ve neo-liberaller için hep
zorunlu kılıyor. Bu ise devletin daha rasyonel devlet olagelmietir. Di ğer yandan daha mu-
çalısmaeın ı yani daha etkin olmas ını gerek- hafazakar kesim için devletin yeteri kadar
tiriyor. Tüm bu vurgulardan sonra piyasa ve güçlü olmamas ı Türkiye'nin en önemli sorunu
devlet ikilemi içinde bir kabul edilmeyen dev- olarak tan ı mlanm ıetır. Bir kesim sol ise, tü-
letin var olduğu gerçek, çünkü bu devlet yeni müyle kapitalist ili şkiler içinde biçimlenen bir
değisikliklere ve kapitalizmin yeni gereklerine devlet yerine, sanki kapitalist ilişkilerin temel
uymuyor, ama bir de istenen ve dönüetürü- belirleyicisi devletmie gibi bir aç ıklamaya yö-
len bir devlet var. Bu ayr ı mı ve bu ayrıma ne- neliyorlar. Böyle bir e ğilim ise, Türkiy'deki ge-
den olan çifte şiddeti göz önüne almadan lişmeleri kapitalizmin esiteiz geli şmesi eüre-
devlet, küreeellesme tart ışmalarını anlamak cindeki farklı eınıflann konumları açısından
pek fazla da sa ğlıklı olmayacaktır, diye dü- bakma yerine, daha çok halkç ılık, popülizm ya
eünüyorum. da son zamanlarda dile getirilen neo-popü-
Sungur Savran - Bu çok ilginç, gerçek- lizm kavrambetırmalarına yörieliniyon Yine
ten benim üzerinde durmad ığı m, dü ş ünme- yoksulluk' yada 'gelir da ğılım ı ' yönelimli ana-
di ğ im bir konu, mutlaka üzerinde derinle ş- lizler ve tartışmalarda belirli bir art ış olurken,
TUrkiye'de,
mek gerekir. Bir de i ş in ba ş ka bir boyutu da- bu analizleri tan ımlayan temel değişken yine
ha var: Herkes uluslararas ı bütünle ş meyi, devlet olmakta. Orada uzakta duran bir dev-
eanayi
dünyan ı n bütünle ş mesinin bir s ıçrama yap- let, e ınıflardan bağıms ız bir devler ve dolay ı - oureçierine
t ığı n ı sürekli vurguluyor. Amerikan Devletini eıyla eınıflardan bağımsız bir yığı n olarak yok- dayanan
alal ı m. Hani "par excellence" dedikleri gibi sullar ya da 'öteki Türk ıye'.Geçmiete bu böy-
kapitaUet lıir
a
Fren kçe'de, devletin en olgun, en derin biçim- leydi ne yazık ki, şimdi de böyle. Acaba bütün
lerinden bir tanesi orada var. Dünya tarihi- bu vurgulardan eonra,807erden sonra Türki- ge[i9:me„ smai
nin gördü ğ ü belki de en güçlü devletten bah- ye ölçeğinde devleti nas ıl tan ımlayabiliriz? eermaye
cy
11
sediyoruz, Amerika Birle ş ik Devletlerinden Sungur Savran - Birincisi, bugün, 12 Ey-
baheetti ğ imiz zaman. Geçmi şte, mesela lül'den bu yana, Türkiye'de artan bir ölçüde,
izolasyonist döneminde, Amerika sadece devletin her yerden, adli görevleri olarak ele
devlet
kendi alan ı n ı, en fazIas ı ndan arka bahçesi al ı nan-alanlar d ışı nda her alandan çekilmesi kapitatizmi
olan Latin Amerika'y ı yönetmekle yükümlü gerekti ğ ini savunanlar, zaman zaman solda b!iOrninde de
bir devlete sahipti. Bugün dünyay ı yöneti- da geli ştirilmi ş olan bir teoriye dayanarak,
olsa, devlet
pe
yor. Ne zaman bir Amerikan Ba ş kan ı seçilse, bugüne kadar devletin kapitalizmi bir ahta-
bir bak ı ma dünya ba ş kan ı n' seçiyor gibi. Ya pot gibi bogclu ğ unu ileri sürüyorlar. Bunun tarafı ndan
da en az ı ndan Latince deyimdeki gibi , "pri- temelden yanl ış oldu ğ unun, bu görü ş mede 5a0atılmiştır,
mus inter pares", yani dünyay ı yöneten yö- yaptiğı m ız, Türkiye literatüründe zaman za-
neticiler aras ı nda "e ş itler aras ı nda birinci"yi man zaten ileri sürülmü ş olan ama bu görü ş -
seçiyor. Dolayı s ıyla Amerikan Ba ş kan ı n ı n mede yaptığı m ız bir dizi tespit temelinde or-
seçimiyle herkes ilgileniyor. Bu Amerikan taya ç ı ktığı n ı söylemek mümkündür. Türki-
ba ş kan ı seçildi ğ i zaman, -tabii ki ki ş i olarak ye'de, 1923'te Cumhuriyetin, bir burjuva dev-
değ il, Amerika'da kullan ı lan terimle "admi- leti olarak kurulduktan sonra, daha önceki
nistration", yani hükümet ya da idare ola- dönemin yalpalayan kapitalistle ş me süreci-
rak, bütün bir dünyay ı yönetiyor. I şlevleri o ni sa ğ lamla ştı rd ığı ortadad ı r. Jön Türk dev-
kadar fazIala ş ma yönünde ki. rimi de ayrı ca ele al ı nmas ı gereken birinci
Fuat Ercan- Türkiye'de tart ışmalarda burjuva devrimidir. Özellikle 30'Iu y ı llardan
devlet hep sorunlu bir alan i şgal ediyor. Tür- itibaren, o, kapitalizmin kar şı s ı nda bir bürok-
Mı=:;1 r1=1!rlf M
kiye bu konuda sorunlu, çünkü bildi ğimiz ka- rasinin ç ı karları n ı temsil etti ğ i, hatta 0e-
darıyla politik olusumları, sağda ve solda ol- manli'nin kal ı nt ı el oldu ğ u söylenilen devletin,
mayı belirleyen en önemli şeylerden biri devlet. Türkiye'de kapitalizmin ba ş l ıca araçları ndan
"Aman bizim büyük devletimiz gitti" diyenler- biri oldu ğ unu tarihsel inceleme kolayca gös-
le, "aman lanet olas ı devlet" diyenlerin, hep terir. Çok basit bir örnek vereyim: Türkiye'de,
ortak referans noktael devlet olmu ştur. 5er- sanayi süreçIerine dayanan kapitalist bir ge-
=u:
li ş me, s ı ra i sermaye birikimi, devlet kapitaliz- da gelişmesi yani kırdan kentlere göçün yo-
mi biçiminde de olsa, devlet tarafı ndan bas- ğunla ştığı bir asamadı r, yine bu a şama fab-
'at ı lm ıştı r. İ lk büyük fabrikalar ı n devlet tara- rikalasman ın arttığı bir dönemdir. Bu asa-
fı ndan in şa edilmi ş olmas ı , kurulmu ş olmas ı mada devletin ve devletin kurumlarının orga-
bunun bir kan ı tı d ı r ve bütün ithal ikameci dö- nze oluş u ve isleyisi farklı olacaktır. Daha ile-
nem boyunca, o dönemden daha ileriye giden ri giderek, sermaye birikiminin ülke içi s ınırla-
politikalar da dahil olmak üzere, devlet mü- rı astığı ve bu birikime bağlı olarak uluelara-
dahalesinin Türkiye'de sermayenin, bugünkü rae ı sermaye ve pazarla bütünlesmenin zo-
tekeL sermayenin geli ş imine kol kanat ger- runlu olduğu 1980'lerin devleti farkl ı olacak-
mis olmas ı bunun çok aç ı k bir kan ı tı d ı r. tır. Tüm sermaye birikiminin dönüserek ulas-
Fuat Ercan - Konu ş mamızın sa ğlıklı ol- tığı bu a şamalar ayn ı zamanda farkl ıla şan
mas ı açısından burada, biraz önce konus- isbölümü anlam ına geldiği ölçüde devletin de
tukları mızı referans almam ız ve Türkiye ger- farklılasmas ına neden olmakta. 0 zaman
çeğinde yeniden vurgulamam ız gerekiyor. Ge- sermaye birikim dinamiklerinin Türkiye'de
nellikle devlet tarafı ndan sermaye birikimi gerçeklesme biçimi, bu biçime rengini, doku-
olu şturuldu dediğimizde, devleti sanki ser- sunu veren kendine özgü dinamiklere daha
maye birikim sürecine taraf olanlardan so- yakından bakmam ız gerekiyor. Bu yöndeki
yutlayarak ayr ı bir yere koyuyoruz. Sermaye anlamlı bir çalışma ve aç ıklamaları Türkiye'de
birikimi içinde gerçeklestiği, toplumsal kosul- Sınıf Mücadeleler' kitap ınızda detaylı olarak
ların tarihsel donan ımın ya da donan ıms ızlı - ele alıyorsunuz. Ve kitab ın ızda tarihsel süreç S ı n ıflar aras ı
ğın ın -tanımladığı iliş kiler içinde gerçekle ş iyor. içinde sınifeal değişimlere paralel olarak ger-
ve sı nıf içi
13u ilişkiler içinde, taraf olanları n stratejik çı - çeklesen farklılasmalan analiz ediyorsunuz.
karları doğrultusunda, belirli siyasal konum- Oysa yine Türkiye'de devlete diskin analiz- İ li ş kiler
a
lar aldığı nı vurgulamam ız gerekiyor. Siyasal lercle belirleyici olan iki anlay ış var. Her ikisi dolayı nda
iliş kiler ve düzenekler ve devleti olu şturan de oldukça kolayc ı ve statik. Bunlardan ilki,
belirlenen ve
kurumlar bizzat bu dinamik ili şkiler dolayında `devleti' Osmanl ı 'dan günümüze merkez ile
sürekli
cy
gerçeklesiyor: [3u anlamda devlet de bir yer- çevre aras ında tan ı mlayan anlaystır. şerif
de değil, verili ili şkiler içinde var oluyor, biçim- Mardin'in öncülük ettiği anlayı eta devlet yeniden
leniyor. Yoksa liberal bir alg ı lamayla, devlet yani merkez, çevre yani toplumsal ili şkiler- belirlenen bir
şurada ve sermaye olu şumuna bürokratik bir den izole ve bu ili ş kileri orada, uzaktan be-
yapı, ve sermaye birikimi olsun diye kendin-
devlet gerçeği
lirleyen bir mekanizma olarak tan ımlıyorlar.
den menkul bir kayg ıyla hareket etmiyor. Ya Aslında uzun yı llar ATÜT yönetimi' soldan ile karşı
pe
da bir dizi eksik okumayla Marksizme atfen bakı slarda, bu s ınifs ız ve değişime kapal ı karşıyayız.
yapı lan mutlak araçç ı devlet kavram ı nın ger- devlet tan ı mına sadı k kalm ıslarplır. Her iki
çekçi olmad ığı nı vurgulamam ız gerekiyor. aç ı klamada da, belirleyen gücü elinde bulun-
Tam da s ınıflar aras ı ve sın ıf içi iliş kiler dola- duran merkezi siyasal iktidarla, belirlenen
yında belirlenen ve sürekli yeniden belirlenen ve yönlendirilen çevre, tarihsel ve toplumsal
bir devlet gerçeği ile karşı kars ıyayız. Devlet koeullardan sanki eoyutlanm ı e gerçeklikler
sermayenin daha çok belirleyici alt ında doğ - olarak analiz ediliyor. Böyle bir kavramla ş -
rudur, ama i şçi eınıfının ve bir dizi diğer de- tırma yerine günümüzde art ık, çok daha
ğisken ve müdahalenin varl ığı nda biçimlenir. zorlu bir tarihsel süreç ile kar şı karşıya ol-
f3içimlenme ise yine sermaye birikiminin ta- duğ umuzu ı srarla belirtmek zorundayız.
rihsel süreç içinde geçirdiği a şamalara bağlı Yani devlet-sermaye, ve bu her ikisinin ete
olarak farklılaşır. Tarihsel süreç içerisinde, kemiğe bürünmesine neden olan s ın ıflar ve
bir ticari sermaye birikim dönemindeki devle- tüm bu ili ş kilerin belirlediği ve belirlendiği
te ve devletin bürokratik mekanizmas ına du- kültürel yap ı ların analizlere dahil edilmesi
rzff=fi ffim~D=
yulan ihtiyaçla, üretken sermayenin belirleyi- gerekiyor. Türkiye'yi ve Türkiye'de devleti ta-
ci olma yönündeki sermaye birikim tarzı ola- n ı mlayan liberallerin ve devlete sadece
rak ithal ikamesi ya da ülke içi sermaye biri- araçç ı kavramlarla yakla şan Markeietlerin,
kimi a şaması nda ihtiyaç duyulan devlet bu kavramları yeniden aç ıp, ili ş ki içinde ol-
farklı olacaktır. Ki bu asamada, üretken ser- dukları bütünlük/ü ili ş kiler bağlam ı nda ana-
mayenin ihtiyaç duyduğu işçiliğin olu şum ya- liz etmeleri gerekiyor.
=S
Sungur Savran - Ku şkusuz, bir bürokra- Sungur Savran - Üstelik Çak ı c ı'n ı n pat-
sinin ç ı karları n ı savunan, yani asl ı nda kendi ronu Özal'd ı r; Çatl ı'n ı n patronu da Çiller'dir.
ç ı karları n ı savunan, devlet bürokrasiden iba- Bunlar hiçbir biçimde devletin karşı s ı nda de-
ret oldu ğ una göre, devlet bürokrasisi de ğ ildir, devletin kendisidirler. Sadece, biraz
devletin görevlilerinden ibaret oldu ğ una gö- önce tanimlad ığı m ız karma şı k -toplumsal
re, kendi ç ı karları n ı savunan bir kastı n elin- iliş kiler ve s ı n ıf mücadeleleri bütünü içinde,
deki ayg ıt olmak yerine, belirli dönemlerde bugün devletin baz ı i ş levlerini, s ı n ıf mücade-
belirli özgün ç ı karlara sahip olan, dünya eko- lesinin bir boyutu olarak kristalize olmu ş ve
nomisinin geli ş mesinin içinde o ç ı karları n ı büyük kitlelere bir ölçüde hizmet eden i şlev-
ancak belirli bir yönde geli ştirebilecek olan lerini, ortadan kald ı rmaya ve diğ erlerini, ya-
bir hakim s ı n ıfı n ve dilimlerinin etkile ş imi so- ni Marcos'un "ç ı plak ş iddet" dedi ğ i yönünü, Türkiye'de
nucunda ortaya ç ı kan bir dizi politika söz güçlendirmeye çal ışıyorlar.
konusudur. [3u, 30'Iu y ı llarda ba ş ka, 60'11 Fuat Ercan - Son bir soru ama benim her kim ki
yı llarda ba ş ka türlü belirleniyor. 80'li y ı llar- için çok önemli bir soru. Küreeelleemenin ya- devletin
da da, senin söyledi ğ im gibi, uluslararas ı rattığı olumsuzluklar, artık toplumsal ke-
sermaye ak ı m ı devrelerinin içine tamamen simlerin iyice hiesedeceği bir noktaya ulaetı. ekonomik
entegre olmu ş, Sabandn ı n bütijA uluslara- Bu aeamada, yani olumsuz etkilerin aç ığa i0evierini
ras ı ili şkilerinin simgeleştirdi ğ i ili ş kilere gir- çı ktığı dönemde, anti-kapitalist bir bilinç
mi ş tekelci bir burjuvazinin, tabii ki belirli bir tarzın ın geliemeei ve toplumsal muhalefetin
azalt ı p,
ittifaklar zinciri içinde, yani bazen yap ı ld ığı de bu yönde oluemae ı gerekiyordu. Fakat
gibi orta burjuvazinin ve. ç ı karlar ı n ı tanı ta- son dönemde anti-küreeelleerneci muhale-
m ı na tekelci burjuvazinin kar şı s ı na koyma- fetlere bakt ığım ızda, özellikle 'üçüncü dün-
meyie,
dan, ele almam ız gerekir. yacı ' bir mant ığı n dahası `uluealc ı bir söyle- sosyal
a
Merkez çevre modelinde gerçekten bir min egemen oldu ğunu görüyoruz. Bu MAI
yan ıyla soyut bir şematizm var. Sürekli ayn ı karşıtı toplantılarda daha bır net gözlemle-
devletin
şey kendini yeniden üretiyor. İ kincisi de; o niyor.'Ve toplant ı ya da tai.t ı emalarda 'dev- varolan
cy
13
ş ematizmin içinde, mesela bir DP, Ah', let' eanki nötrmüe ve şimdilik uluelararara-
ANAP. DYP geleneklerinin Anadolu'ya k ı lcal eı sermayenin belirlemeleri kare ı eında ya sü-
karikatürü-
damarlarla girdi ğ ini ve onun da merkezi dev- reci yeteri kadar göremedi ği için yada devle- nü Hie
letin bir temsilcisi oldu ğ unu unutuyor. Ya- te müdahale edildiğinde s ınıflar üstü bir ko-
hut da tersinden söyleyebiliriz. Son döneme numa geçerek, küreeelleemenin ulusal eko-
yı kmayla
kadar bu gelene ğ in, hep merkezin kar şı s ı n- nomi ve ortam üzerindeki olumsuz etkilerini kendini
pe
daki ç ı karlar ı n -temsilcisi oldu ğ u söylendi ortadan kaldıracak bir güçmüe gibi tan ımla-
örevlendir-
ama 60'11 y ı llardan bugüne kadar, koskoca nıyor. Sendikalarda bu e ğilim daha aç ı k. Sı -
bir 40 yı l boyunca bunun devletin anl ı oldu- nıf ve anti-kapitalist ieeriğinden eoyutlan- mi ştir.
ğ unu nas ı l unutabiliriz? mie sol partilerde de (örnek olarak ODF) ay-
Derin
Benim söylemek istedi ğ im bir şey var, nı eğilim var. Bu eğilimi doğrusu anlayam ıyo=
bence okuyucuları m ız için en çarpı cı konu rum; küreeelleemenin olumeuzluklarına karşı devletin
budur: Bugün, senin bütün temalar ı n ı birbiri- devlete öne ç ı karmak, yani süreci h ızlandı -
esas
ne ba ğ layan çok somut bir şey söylemek is- ran, süreci tan ımlayan aktörü "hadi sen
tiyorum. Sen, "burjuvazi bir bak ı ma devleti dön, bu sürecin kare ıeına çık" diyen bir kay- dostlan
kendi karşı s ı nda gibi, d ışı nda gibi sunuyor, gıyı anlamak oldukça güç. 0 zaman küreeel-
12u n larcl ı r.
bütün retori ğ iyle, liberalize olma ve özelle ş- leemeye karşı alternatif yap ıda devlet olur
tirme retori ğ iyle ve prati ğ iyle" demi ştin. mu, olmaz m ı ? Üzerinde önümüzdeki dönem-
Türkiye'de merkez-çevre sorunu vs. Türki- de oldukça eık duracağım ız bir sorun bu ben-
ye'de her kim ki devletin ekonomik i şlevlerini ce. 13u gün muhalif ve soldan yap ılan tüm
azaltı r, özelle ştirmeyle, sosyal devletin va- anti-küreeelleemeci argümanlar, anti-kapi-
rolan karikatürünü bile y ı kmayla kendini gö- talist bir çerçeve içine oturtulmad ığındla bir
revlendirmi ştir -Özal'dan Çiller'e- derin dev- süre sonra, uluealc ı ve yer yer milliyetçi bi-
letin esas dostlar ı bunlard ı r. çimlere dönü şecek gibi geliyor bana. Hindis-
Fuat Ercan - Daha da yoğunlaearak tan, G.Kore, Malezya ve daha da önemlisi
arttığı bir dönem. Seattle'de gerçekle şen toplumsal anti-kü-
reselci muhalefetlerin milliyetçi ve ulusalc ı ve tabi k ı lmaya çal ışan bir harekete, yani kü-
biçimler ve içeriklere dönüsmesi olas ı gibi ge- reeelle ş me etratejieine kar şı , bir yerellesme
liyor bana. Bu konunun anlas ılabilmesi ve etkisinin devletler düzeyinde ve o devletlere
elestirilebilmesi için, yine kapitalizmin genel ili ş kin politik görü ş ler düzeyinde ortaya ç ı -
mantığı içinde devletin i şlevlerini sa ğlıklı bir kard ığı bir tepkiyle kar şı karşıyayız. 5u bir
sekilde tan ımlanması nı n zorunluluğu ile kar- küçük burjuva tepki şidir. Çünkü, US İ AD' ı n
sı karşıya olduğumuz düsünüyorum. Türkiye burjuvaziei içinde hiçbir ciddi yer tu-
Sungur Savran - son derece derin bir tabileceğ ini sanm ıyorum. MÜS İ AD'a gelince,
sorun, politik olarak da bütün tart ış mam ı - onun ba ş ka bir uluslararas ı plan ı oldu ğ u ka-
z ı n belki de en sivri ucu burada ortaya ç ı kı - n ı s ı ndayı m. Bir ulusal kapanma stratejisi
yor. Senin söyledi ğ ini bir ba ş ka şekilde ifade oldu ğ u kan ı s ı nda
edeyim: Bunun gerçekten, sadece Türkiye'de Fuat Ercan - Ben sorunun öyle oldu-
değ il birçok ülkede, örnekleri var -birazdan ğ unu zannetmiyorum ve çok da basit ol-
bir misal verece ğ im. duğ unu düsünmüyorum. Ama sermaye içi
Bugünkü dünya ko ş ulları na tepkiye ili ş kin geli ş meleri ve bu geli ş melerin belirli temsil
yakla şı m en genel anlamda 3 biçim al ı yor. biçimlerine çok daha detayl ı bakmam ız ge-
Birincisi; küreselle ş meci, uluslararas ı rekiyor. burada bir gerçek var ki, Türki-
sermayenin hakimiyetini kabul eden ve o ya- ye'de belirli bir sermaye grubunun -az sa-
ris ı n içinde kendi ülkesini en ileriye ta şı maya yıda da olsa- ülke içindeki birikimleri öyle Türkiye'de
çal ışan bir liberal bak ı e; ister ca ğ liberal ol- bir a şamaya ula ş tı ki, art ı k dünya ölçeğ in- belirli bir
sun, ister solda çok yayg ı n oldu ğ u gibi sol li- de süren oyuna kat ı lmak istiyorlar, ya da
beralizm biçimini alm ış olsun. bunlar aç ı s ı ndan sahip olduklar ı sermaye-
sermaye
grubunun
a
İ kincisi; bunun gerçekten kar şı s ı na ç ı kar
gibi görünüp, kitle hareketini, milliyetçi-dev-
ye yeni de ğerlenme ko ş ulları yaratmak için
dünya ölçe ğ inde süren oyuna kat ı lmak bir ülke içindeki
letçi bir bak ı ea hapeeden tutum. Mesela zorunluluk. Diğer yandan dünya ölçe ğinde
birikimleri öyle
Türkiye'de sendikalarda büyük etkisi var bu süregelen oyuna kat ı lmak için henüz ye-
cy
tutumun. terli düzeyde donan ı m ı olmayan ya da fa- bir a şamaya
Milliyetçi-devletçi bak ış , önce bunu eap- aliyeti dolayı s ıyla bu oyuna ekonominin bü- ula ştı ki, artı k
tayal ı m, Türkiye'ye özgü de ğ il, birçok ülkede tünlük/ü olarak girmesinden ho ş nut olma-
dünya
ortaya ç ı kıyor. Mesela, Asya'da, cenin dedi- yan bir sermaye grubu da var. Burada
ğ in gibi "Asya de ğ erleri" biçiminde bir yakla- özellikle sermaye birikiminin do ğal eğitimi-
al9e4inde
şı mla ifade ediliyor. Zaman zaman dini hare- nin sonucu olarak aç ığa ç ı kan ve Türki- süren oyuna
pe
ketler biçiminde, küreeelle şmeye kar şı bir ye'nin mekansal olarak daha önce ad ı du- kat ı lmak
tepki k ı l ığı na giriyor. Geli ş mi ş ülkelerde de yulmayan yerlerde ad ı n ı duyurmaya bas-
istiyorlar.
bu tür tepkilere örnekler var. Mesela Ameri- layan sermaye olusumlar ı n ı da dü ş ünme-
ka'da Cumhuriyetçi Partinin sa ğ kanad ı nda, miz gerekiyor. Anadolu'nun farkl ı bölgele-
Pat Buchanan' ı n temeli etti ğ i, ABD'nin, de- rindeki tarihsel süreç içinde iç gücünü yo-
lidolu faeiet hareketler hariç, er ca ğ politik ğ un olarak kullanan az sayıda ba şarı oy-
eğ iliminin gösterdi ğ i yakla şı m. Fransa'da küsüne konu olan, sermayelerclen bahset-
nispeten solda duran (ama sa ğ da da müt- mek mümkün. Bu ba şarı oyküleri ya direkt
tefikleri var), Jean-Pierre Chevenement'in bulundukları mekana iliş kin faaliyette bu-
ba ş temsilcisi oldu ğ u, onlar ı n deyimiyle ege- lunarak güçleniyorlar, yada bununla da
menlikçi yakla şı m, Avrupa Birli ğ i dolay ı siyla bağ lantı lı olarak sermayenin dünya ölçe-
daha da belirgin bir şekilde öne ç ı kıyor. ğ inde yeni isbölümüne yönelmeyle ili ş kili
bunun varl ığı n ı mant ı ksal olarak anlaya- olarak meta üretim zinciri içinde yer al ıyor
bilmeliyiz. E ğ er kimilerince diyalektikteki tez, olabilirler. Ama tüm bu gelismeler, devleti
Kİ AT DERGI SI• TEMMUZ200.
anti-tez ve sentez kavramlar ı çok karikatü- tan ı mlayan güç ili ş kilerinin farkl ı lasmas ı
rize ediliyorsa 2000 yı l ı nda, hat ı rlatmak la- ve devletin üzerinde farkl ı ve yeni baskı la-
zı m ki, her tür e ğ ilim kendi kar şıt ı n ı da geli ş - rı n olusmas ı anlam ı na gelecektir. Özellikle
tirerek ortaya ç ı kar ve varolur. Burada da Güneydoğu için aç ığa çı kan yeni olanaklar,
gerçekten, bütün ulusal devletleri, belirli bir buradaki ticaret sermayesi yönelimli belir-
sistemin bütüneelli ğ inin içine monte etmeye lemelerin artan ölçüde üretken sermayeye
yönelme eğilimler!, hiç kuskusuz Güneydo- Fuat Ercan - Farklı lı klar yaratarak
ğ u gerçeğinin farkl ı lasmas ına neden ola- orada dinamizm kullan ıyor.
caktır. Bunun eğ itimlerini Van veya Diyar- Sungur Savran - Farkl ı l ı klar yarata-
bakı r' ı n ya da Gaziantep'in üretken ser- rak rekabete dü ş ürmek ve aralar ı ndaki
maye yatı rı mları için ne kadar olanak sun- bütün farkl ı l ı klardan yararlanarak.
duğ u yönündeki haberlerde (örnek olarak Fuat Ercan - Bir stratejisidir dedi ği-
2 Binde Yeni Gündem Gazetesinin basl ı k- mizde, orada bir şeye çok dikkat etmek
ları nda da) görebiliyoruz. gerekiyor, o da su: Sosyal bilimlerde s ı kça
Tabi ki, sermayenin toplam sosyal yapı lan bir büyük özne kurgusuna ya da
döngüsünün uluslararasilast ığı bir dö- tekil reçete olusturmamaya gitmemek ge-
nemde, sermayenin toplumsal ili ş kiler üze- rekiyor her halde. Hiç kuskusuz Dünya
rindeki belirleyicili ğ inin artmas ı na bağ l ı Bankas ı ve IMF gibi kapitalizmin ortak ge-
olarak büyük ölçekli sermaye gruplar ı ile leceğini güvenceye alan kurumlar ı, böyle
küçük ölçekli sermayeler aras ında asimet- bir dizi büyük özne yönelimli reoeteler ileri
f3u
rik bir dizi ili ş ki aç ığa ç ı kmakta. Bu gelis- sürmekte, ve fakat bu reçetelerde farkl ı -
meler özellikle yeni geli şen küçük sermaye lasm ı s kristalize olmu ş farklı sermayeler
ko ş ullarda,
için bir olanak sundu ğ u ölçüde, gelismesi- kars ı s ı nda anlam ı n ı yitirmekte. Yine ayn ı özellikle i ş çi-
ni olumsuz yönde etkileyen dinamikler/ de sekilde, ulusal düzeydeki güç ili ş kilerini s ı n ı fı n ı n ve
içermekte. Yani ülke düzeyinde "atölyeles- görmeden, tek sorunun bizim ülke s ı n ı rları
me" giderek artmakta. Burada çok çeliski- dışı ndaki güç ili şkileri yada çok uluelu sir-
örgütlerinin,
li ve çok de ğiskenli bir süreç içinde oldu ğ u- ketler oldu ğ unu söyleyen ve bu anlamda I7u tür
muzu ve bu alan ı n her geçen gün daha bir anti-küresellesmeci olu ş u bu ba ğlamda s ı - ulusçu ve
a
çeliskili hale geldiğini befirtmemiz gereki-
yor. Daha önce görece homojen ve i ş levle-
n ıflar üstü bir ulusal dayan ış ma dolayı nda
devleti
tan ı mlayan reçete olu ş turmakta ayn ı
ri tan ı mlanm ış bir mekansal düzenleme- problemli konumu tas ıyor. ideolojilere
den, hem kendine içkin donan ı mlara ba ğlı 17a4lanmas ı
cy
Sung ur Savran - Tabii, bu ko ş ullarda,
olarak hem de dışarıdan yapı lan müdaha- özellikle i ş çi e ı n ı fı n ı n ve örgütlerinin, bu tür
ve kendi
lelerle farkl ı lasan heterojen mekansal ya- ulueçu ve devletçi ideolojilere ba ğ lanmas ı
pı lara geçiyoruz. Türkiye gibi daha çok ve kendi ülkesinin burjuvazieiyle ittifaka
ülkesinin
devlet-ulus yönelimli bir gerçeklik ve bu girebilecek yakla şı mlar ı benimeerneei can urjuvaziiy-
gerçekliğe uygun yap ı lanan devlet, farkl ı la- derece yanl ış t ı r. le ittifaka
san ve farkfı lasmayla yeniden ili ş kiler dü- Buradan ç ı kan yol, enternasyonal ör-
pe
ulusal bölümlerinin ç ı karlar ı n ı n sermaye eöyle ş i benim için bir zevktir, bir onurdur.
tarafı ndan kar şı kar şıya getirilmeye çal ı -
şı ld ığı bir evrede. Küreselle ş me asl ı nda
özünde budur, proletaryanin de ğ i ş ik ulusal
eektörlerini kar şı kar şıya getirme strate-
jieidir.
P
piyasa ile Devlet Aras ı ndaki Gerilimin T eoriesıeni:
F. A. von Hayek
Her toplumsal düzen bir ideoloji lar ı , `uzla ş ma'n ı n ° `üçlü kriz'inin üzerinde sultan Atılgan
tarafından de s teklenir. yükeelmi ştir. Söz konusu krizin üçl2elirleyi-
Hukuk, Yasama ve Özgürlük cisi ş unlard ı r: 1970'lerde ortaya ç ı kan
Hayek dünya ekonomisindeki gerileme (world re-
Giri ş ceeeion); ABD hegemonyae ı n ı n çökü ş ü;
Bu makalenin konusunu, Hayek'in dev- Fordiet sermaye birikim stratejilerinin t ı - 1 Yeni Sa ğ'ın projesi radikal
çünkü son altm ış yılı n dev-
letin rolüne ili ş kin görü ş leri olu şturmakta- kanmae ı (Gamble: 1985: x). Burada belir-
let-toplum yapılanmaların ı
d ı r.19701i y ı lar ı n sonları ndan itibaren, Ba- tilmesi gereken söz konusu krize yönelik yı kıp onları yeniden yap ı -
t ı 'da ve Bat ı d ışı ülkelerde Yeni Sa ğ ' ı n ra- ele ştiri ve çözüm önerilerinin ideolojik ola- landırmayı hedefliyor
(Gamble: 1983: 27).
dikal' projesinin, hükümet politikalar ı ba ğ - rak hem sa ğ hem de soldan gelmesine kar-
2 Hayek,19801erde Ronald
lam ı nda uygulanmaya ba ş lanmas ı , Ha- şı n `kopus'un Yeni Sa ğ ' ı n radikal projesinin Reagan ve Margaret
yek'in yeniden ke şfini mümkün k ı lm ışt ı r. Bu uygulanmas ı yla gerçeklesmeeidir (Held: Thatcher tarafı ndan onur
dostu ilan edildi (Gamble:
ba ğ lamda, Hayek'in önemi onun tüm entel- 1993: 225-224). ba ş ka bir deyisle, eol'un 1996: 3).
lektüel ya ş am ı n ı `serbest piyasa'n ı n eavu- `kat ı l ı mc ı demokrasi' projesi de ğ il, Yeni 3 Kabaca belirtmek gerekir-
nueuna yönlendirmi ş olmas ı ve bu dönem- S411-1`yaeal demokrasi' projesi uygulanma se, 'uzla ş ma' İkinci Dünya
Sava şı sonras ı nda, Batı 'da
de, Yeni Sa ğ ' ı n önemli figürlerinden biri ola- olana ğı bulmu ştur (Bkz.: Held:1987). Yeni devletin ekonomiye Keynez-
rak, ba ş kan ve ba ş bakanları n 2 rehberine
a
dönü şen entellektüellerden biri olmas ı ndan
Sa ğ ' ı n, söz konusu radikal projesinin temel
hedefleri ç öyle özetlenebilir: pazar ili ş kileri-
yen tekniklerle müdahalesi
bağlamında toplum-devlet
iliş kileri örüntüsünde dev-
kaynaklanmaktad ı r. Bu nedenle, refah dev- nin hayat ı n daha fazla alan ı na yayg ı nla şt ı - let'in çıkar grupları ile 'iş -
letinde en olgun haline ula ş an liberalizm- rı lmas ı; ekonomide ve di ğ er alanlarda refah belirtmektedir. Di-
cy
ğer bir deyiş le, emek-ser-
demokrasi eentezine kar şı l ı k, liberalizmi devletine özgü müdahalenin olmad ığı bir
maye arası ndaki uzla şmayı
muhafazakarl ı kla eklemleyen Yeni Sa ğ ' ı n devletin yarat ı lmas ı ; belli gruplar ı n örneğ in ve buna bağlı örüntüleri be-
radikal projesinin hayat buldu ğ u hükümet- sendikalar ı n hedeflerinin yokedilmesi için lirtmektedir (8kz: der. 1
Schmitter ve Lehmbruch:
lerin iktidara gelmesi, ve Hayek'in bu çerçe- güçlerinin e ı n ı rland ı r ı lmas ı ; ile kanun ve dü-
1979).
vedeki yeri, genel olarak onun `uzla ş ma kar- zeni sa ğ layabilecek güçlü devletin yap ı lan- 4 Avusturya Okulu Carl Men-
şı tı ' kuram ı n' ve ideolojieini tüm yönleriyle d ı r ı lmas ı (Held:1993: 245). Yeni Sa ğ ' ı n si- ger.in (1840-1921) çal ış -
pe
ş ünür olarak Hayek, yüzy ı l ı m ızdaki disip- ya şad ığı dönemin belli ba ş l ı olayları na ve rors of Socialism:19,53;
c.3. The Trend of Econo-
linleraras ı korkutucu ayr ış ma ve farkl ı la ş - Hayek'in entellektüel ya şam ı n ı n dönemleri-
mic Thinking: 1991; c.4. The
ma eğ ilimine karşı tercihini akademik ha- ne değ inilmeye çal ışı lacakt ı r. Hayek'in ya şa- Fortunes of Liberalism.
yat ı n ı n ba şı nda, aksi yönde yaparak, ve m ı boyunca sürdürdü ğ ü entellektüel katk ı - Londra: Routledge: 1992.
der. Kresger ve Wenar.
tüm ya şam ı da boyunca bu tercihine ba ğ l ı ları daha önce de değ inildiğ i gibi oldukça Hayek on Hayek. Londra:
kalarak psikoloji, ekonomi, siyaset bilimi, tart ış mal ı d ı r. Baz ı ları onun Von Mises etki- Routledge: 1994.
si alt ı nda erken dönem yazd ı klar ı ile Pop- 1949 aras ı ndaki Ingiltere dönemidir. Bu
per' ı n fikirlerinin pek ço ğ unu kabul etti ğ i noktada, belirtilmesi gereken Hayek'in ge-
1937'den sonra yazd ı klar ı aras ı nda temel nel olarak Britanyal ı liberallere hayranl ığı -
değ i ş iklikler oldu ğ unu öne sürmektedirler. d ı r: Mandeville, Hume, Smith, Ferguson, ve
Ayn ı zamanda 1950'lerde Hayek'in dü ş ün- Burke. Hayek'e göre, gerçek liberalizm esas
cesine Michael Folanyrnin örtük bilgi (tacit olarak bir Britanya geleneğ i olmakla bera-
knowledge) kavram ı n ı ekledi ğ inin delilleri de ber iki Frans ı z, Montesquieu ve Conetant,
bulunmaktad ı r. Ancak, birçok yorumcu Ha- da bu gelene ğ in içinde yeralmaktad ı r
yek'in çal ış malar ı ndaki vurgu de ğ i ş ikliklerine (Gamble: 1996: 33; Barry: 1979: 6).
karşı n Duyular ı m Düzeni'nden (Seneory Or- Hayek'in ad ı geçen dönemine Avustur-
der) itibaren onun temel epistomolojik ve ya Okulundan Böhm-Bawerk'in sermaye
metodolojik konumunun de ğ i ş mediğ ini, ge- teorisimin baz ı kavramlar ı n ı kurgulayarak
rek ekonomi gerek -toplumsal ve siyasal te- olu şturdu ğ u sermaye ve i ş hayatı ndaki
oriye ili ş kin yazd ı klar ı nda bu eüreklili ğ in göz- devreeel hareketler teorisi (business
lemlenebilece ğ ini vurgularlar (5kz.: Kukat- cycle) ile Keynee'le giriçti ğ i me ş hur tart ış -
has: 1989: Hayek and Modern Liberaliem ve mas ı damgas ı n ı vurur. Bu tart ış ma teknik
Kley: 1994: Hayek'e Social and F'olitical konular üzerinden yürütülee de, Hayek'in
Thought aktaran Gamble: 1996: 21). kar şı ç ı k ış noktas ı n ı Keyneeci görü ş ün
Gamble, Hayek'in önemli bir k ı errina -ta- merkezinde yeralan fayglac ı l ı k-i ş lemi olu ş -
7 - Bir eylemin de ğerinin o
n ı k oldu ğ u yüzyı lim ı z ı n önemli olaylar ı n ı turmaktad ı r(Barry: 1989: 153). Di ğ er bir eylemin sonuçları tarafın-
ş öyle belirtmektto.ii-: deyi0e, Hayek, Keynesci yakla şı m ı n top- Jan belirlendiğini veya o
eylemin sonuçlar ına baka-
lumsal politikalar ı n yarar ı n ı ve zarar ı n' he- rak belirlenebilece ğini sa-
a
"Hayek,12 --ı-de t3olevik Devrimi ol-
duğ u zaman 18, Hitler iktidara gel-
men değ erlendirebilece ğ imiz ve buna ba ğ l ı
olarak toplumu yönlendirebilece ğ imiz inan-
vunan aörüs. tonuçsalc ıla-
ra göre, bir eylem, o eyle-
min yapılmas ı n ı gerektiren
diğinde 31, Rooevelt Yeni Düzen'i c ı na kar şı ç ı kmaktad ı r (Barry 1989:153). (buna yol açan) güdülerle
(New Deal) yürürlü ğe koyduğ unda Hayek'in kariyerinin üçüncü dönemi,
cy
veya ortaya serdi ği temel
33, ve Keynes Genel Teodyi yazd ı - toplumsal ve siyasal dü ş ünür olarak ta- özelliklerle eı‘i3-"erlerWirile-
mez. Bir sosyal teoriyi, so-
ğı nda 37 ya ındadı r. n ı nmaya ba ş lad ığı 1949 ile 1969 aras ı n- nuçsalc ı temellerde savun-
Berlin Duvar ı n ın 1989'da y ı kı ldığı n ı daki önce ikago sonra Freiburg'da geçen mak demek, onu ortaya ç ı -
kardığı sonuçların alterna-
ve 1991'de Rusya'da komünizmin dönemidir. Bu dönemde, 1960'da The
tif teorilerin sonuçlar ına
cöktüğ ünü görecek kadar yaam ı - Conetitution of Liberty'inin yay ı mlanmas ı göre daha isabetli, yararl ı
tı r (Gamble: 1996: 5)." ile birlikte -toplumsal ş öhreti artm ışt ı r. olmas ı na dayanarak sa-
pe
daki formaeyonunun, bilgi anlay ışı üzerin- Hayek'in devletin rolüne ili ş kin görü ş le- nizrMe do ğru uzanan bir
çizgi çekmenin mümkün
deki derin yans ı malar' olarak özetlenebilir. rini değ erlendirel2ilmek için, onun entellek- olduğ u görülmektedir"
İ kinci dönem, Hayek'in ekonomi alan ı n- tüel dönemlerinden sonra evrim, geli ş me ve (tcruton: 1983 ve Barry:
daki uzmanl ığı n ı n akademik olarak tan ı nd ı - 19bjdan derleyerek akta-
`uygarl ı k' büyük anlat ı s ı na k ı saca bakmak
ran Yayla: 1992: xıı -çeviri-
ğı ve onu Ingiliz liberalizminin entellektüel gerekli görünmektedir. Su ba ğ lamda, Ha- de küçük düzeltmeler ya-
ve siyasal geleneğ iyle tan ıştı ran 1951 ile yek tüm dü ş ünce sistemini ikili kar şı tl ı klar pilm ı tır).
.^
4
çerçevesinde olusturmaktad ı r: evrimci len ayd ı nlanma ak ı lc ı l ığı ve örgütlerden
raeyonalizm/kurucu raeyonalizm; kendili- kaynaklanan karşı ç ı k ış dolay ı s ıyla sare ı n-
ğ inden düzen/örgüt; cosmos (kendili ğ in- tıya u ğ rad ı . Hayek'in terminolojisiyle ifade
den düzen)/taxis (düzenlenmis düzen); edereek, evrimci rasyonalizm, kurucu ras-
catallaxy (serbest piyasa düzeni)/ekono- yonalizmim bask ı n olmas ıyla ve kendili ğ in-
mi; özgürlük/bask ı ; bireycilik (özgürlük ve den düzenin giri ş imcilerine kar şı ortaya ç ı -
sorumluluk)/soeyalizm (dayan ış ma ve di- kan örgütlü insan anlay ışı ile Siozla ş maya'
ğ erkaml ı k); adalet/toplumsal adalet; so- u ğ ratı ld ı (Belsey: 1994: 5-6).
yut (abstract)/ somut (concrete)
(Gamble: 1996: 31-32). Devletin Rolü
Hayek'in liberal vizyonunun merkezinde,
Özgür olabilmek için yasalar ı n tutea ğıyız
en üst noktas ı na 'büyük toplum'da ula şan
Cicero
uygar toplumun, tehlikelerden korunmas ı
yeralmaktad ı r. Uygar toplum'a yönelik bu Genel olarak, Liberter kanat d ışı ndaki
tehlikenin kaynaklar ı , bir kabile toplumu Yeni Sa ğ , klasik liberal öncülleri gibi 'dev-
olan ilkel topluma ait güdü ve duygularla let'in varl ığı n ı sorgularmaz, aksine 'clevlet'in
yatmaktad ı r (Gamble: 1996: 27). Insanla- gereklili ğ ini veri kabul ederek, `uzlasma'n ı n
r ı n 30-50 ki ş ilik gruplar halinde toplay ı c ı - müdahaleci devlet anlay ışı n ı sorgular
l ı k ve avc ı l ı kla geçirdikleri, ilkel toplum dö- (Green:1987: 211). Bu ba ğ lamda, liberal si- Rayerin
nemi yar ı m ya da bir milyon y ı l sürdü. Bu- yasi teorinin en önemli sorusu, devletin I ı Feral
na kar şı n uygarl ı k, çok daha k ı sa bir zaman ekonomik ve toplumsal hayattaki rolünün
vizyonunun
diliminde gerçekle şti. ilkel toplumun uzun ne oldu ğ u üzerinedir. Bir anlamda, libera-
tarihi, bu topluma uygun güdü ve duygula- lizmin devlete ili ş kin aç ı klamas ı , devlet gü'-'
merkezinde,
a
r ı , dayan ış ma ve di ğ erkaml ığı (altruism) in- cüne olan gereksinim ile bu gücün s ı n ı rları - en üst
san ı n fizyolojik yap ı s ı na yerle ştirdi. Su gü- n ı n nas ı l çizilece ğ i aras ı ndaki gerilimde ifa- noktasma
düler, ilkel topluma uygun olmakla birlikte desini bulur (Barry: 1989: 74). Siyasal li-
`17- üyük
cy
kesinlikle uygar topluma uygun de ğ ildir. beralizm, en basit şekilde, anayasal düzen
NEMI
Uygar topluma uygun olan ise, bireyciliktir olarak tan ı mlanabilir. Dolay ı s ıyla, anayasa toplum'da
ki onun betimleyerı leri özgürlük ve sorumlu- 's ı n ı rl ı devlet'in bir arac ı d ı r. Devletin s ı n ı r- ula şan uygar
luktur. Bu çerçevede, hepimizin sosyalist land ı nlmas ı , kanun arac ı l ığıyla gerçeklesir.
toplumun,
olmas ı insanl ığı n evriminde yat ıyor (Gamb- Diğ er bir deyi ş le, politika sahnesindeki tüm
le: 1996: 28; Belsey: 1994: 5). Ancak, in- aktörler, kendilerinin yapmad ı kları kurallar-
tehlikelerden
pe
sanlar kendi güdü ve duyulanna karşı n uy- la s ı n ı rland ı rmal ı lard ı r. Bu çerçevede, libe- korunmasi
garlasm ış lard ı r. Bu iki sosyalist güdü, ken- ral teoride devlet, belli görevlerle, teknik yeralmaktad ı r.
dili ğ inden düzenin, modern ekonominin ge- nedenlerle piyasa taraf ı mdan etkin sekilde
lismesinin önündeki engellerdir. Hayek, bu sa ğ lanamayacak hizmetlerle yükümlü, dü-
noktada Von Mises gelene ğ ini sürdürerek, ş ünülmü ş ve sekillendirilmis bir tür organi-
günümüzdeki büyük nüfus yo ğ unlu ğ una sa- zasyon olarak görülür (Barry: 1989: 65-
hip toplumu destekleyebilecek tek alterna- 66). Söz konusu dü ş ünceye göre, devletin
tif olarak gördü ğ ü liberalizmden geriye dö- dört temel amac ı vard ı r. Ilki, yurtta ş ları n ı
nü ş olmad ığı n ı n alt ı n ı çizmektedir. Bu ne- potansiyel ya da güncel dü ş manlardam ko-
denle, büyük toplumun nas ı l olu ştu ğ unu rumakt ı r. Ikincisi, özgürlü ğ ün sürmesini
anlamak ve onun kurumlar ı n ı ve de ğ erlerini sa ğ lamakt ı r. Özgürlü ğ ün sürdürülmesinin
sürdürmek için ne yap ı lmas ı gerekti ğ ini arac ı ise 'hukuk'tur. Hukuk, ayn ı zamanda
bulmak zorunday ı z (Gamble: 1996: 29-31). bireyler aras ı ndaki özel s ı n ı rlar ı n, kurallar
`Büyük Toplum'a giden yoldaki -tarihsel arac ı l ığıyla korunmas ı n ı sa ğ layarak, ve
ZUMMITIR1:1==..
s ı çrama ticaret, buna uygun ahlak ve eko- devletin yurtta ş ları ma ne yap ı p yapamaya-
nomik gelenek yoluyla gerçekle şti. Ba ş ka ca ğı n ı kurallara ba ğ layarak 'koruyucu dev-
bir deyi ş le, bu geli ş me planlanm ış bir geli ş - let' olarak varolmas ı n ı n ko ş ulunu olu şturur
me değ ildir, kendili ğ inden olu ş mu ş bir dü- ya da onun `ya ğ mac ı devlet'e dönü ş mesini
zendir. Ancak, bu düzen, iki kar şı ç ı k ış , engeller. Üçüncü özellik, bireylerin verimli
Descartes' ı n ku ş kuculu ğ u üzerinde yükse- i ş birli ğ ine gidebilecekleri çerçeveyi olu ştur-
maktı r. Di ğ er bir deyi ş le, devletin serbest Devletin Güvenlik Amac ı
piyasa ekonomisinin en iyi i ş leyebilece ğ i Yukarıda değ inilen devletin/hükümetin
`düzeni' olu şturmaeld ı r. Dördüncü özellik, dört temel amac ı ba ğ lam ı nda Hayek'in gö-
devletin yurtta ş ları ma maddi güvenlik ca ğ - rü ş lerine dönecek olursak, bunlardan ikisi-
lamas ı ancak, kesinlikle maddi e ş itlik ea ğ - ni olu şturanlar güvenli ğ e ili ş kindir: d ış ve iç
lamamae ıd ı r. Bu `güvenlik a ğı ' (cafety net) güvenlik ve maddi güvenlik. Devletin yurt-
feleefeeidir. Devlet, belli bir anda, serbest ta ş ları n ı °bel ya da varolan d ış ve iç dü ş -
piyasan ı n rekabetçi i ş leyi ş ine katı lamayan manlardan korumac ı ye doğ al felaketlere
yurtta ş lar ı n ı n minimum bir ya şam etan- ili ş kin yap ı lmas ı gerekenler hiç ku ş kueuz
dardm ı n alt ı na dü ş meeini önlemelidir onun görevidir (Hayek: 1997: 83). Hayek,
(Green:1987: 211-212). Ancak, bu noktada klasik liberal öncüllerini izleyerek bu görev-
Yeni Sa ğ teorieyenlerinin, refah devletinin leri devletin amaçlar ı aras ı nda görür.
`sosyal devlet' uygulamalar ı ndan kaynakla- Hayek, devletin vatanda ş ları na belli bir
nan ciddi çekinceleri bulunmaktad ı r. Ba şka maddi güvenlik sa ğ lamas ı n ı da öngörür.
bir deyi ş le, devlet/hükümet'e ait görevler, Örneğ in ya ş l ı lar, hastalar, özürlüler, dullar
onun toplumsal adaleti sa ğ lamaya yönelik ve yetimler gibi piyasadan geçimini sa ğ la-
sosyal yard ı m ve düzenleme i ş levinden yamayan bireylere devletin, ülkenin refah
vazgeçerek, paran ı n dola şı m ı n ı denetleme- seviyesine ba ğ l ı olarak,. belirli bir en dü ş ük
eine ve ietikrar ı n ı korumac ı na, serbest re- standart geliri ea ğ lamae ı n ı kabul etmek-
kabeti sa ğ lamas ı na ve yurtta ş haklar ı na tedir (Hayek: 1997: 84-85). Serbest piya-
ili ş kin olarak da mülkiyetin güvenli ğ ini ga- can ı n kendili ğ inden düzeninin i ş leyebilece ğ i
ranti etmek ve eözle ş melere uyulmac ı n ı çerçeve için bu gereklidir. Bu ba ğ lamda, bu
sa ğ lamakla s ı n ı rland ı r ı lm ışt ı r (Mouffe: ,uygulama söz konutu gruplar ı n yolaçabile-
a
1985: 69). K ı saca, devletin amaçlar ı, sa- ce ğ i ş iddet ve düzencizlikten kaç ı nabilme-
vunma, yarg ı, iç güvenlik, kirlilik gibi 'kamu nin bir yoludur.
mallar ı teorierme' dayanan ve teknik ne-
cy
20
denlerle piyasa taraf ı ndan ea ğ lanamayan Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi
hizmetleri topluma sunmak olarak belirlen-
Bir anayasa, kanunlar ı, her bir ki ş inin özgürlü-
mektedir (Barry:1989 : 73).
ğünün herkesin özgürlü ğü• ile bir arada varola-
Bu ba ğ lamda Hayek, toplumda, tüm
' bileceği bir tarzda düzenleyerek mümkün olan
problemlerin çözümü için kendili ğ inden dü-
en geni özgürlüğ ü sağlar.
zenlere güvenilemeyece ğ inden, kamueal
pe
I. Kant
mallar ve d ışsall ı klar ba ğ lam ı nda, devle-
tin/hükümetin belli görevleri oldu ğ unu ka- Barry, Hayek'in özgürlük teorieini bir
bul eder: Catallaxy'i (serbest piyasa düze- `araç' olarak ele ald ığı n ı belirtmektedir
nini) tercih etmesine kar şı n -çünkü o `uy- (Barry: 1989: 133). Klasik liberal öncülleri
gar toplum'da düzeni sa ğ layabilecek `tek ve Yeni Sa ğ ' ı n di ğ er yakla şı mlarmdaki gibi
yol'un bilimsel liberalizm oldu ğ una inan ı r- Hayek'in dü ş ünceeinde de devletin amaç-
e ı n ı rl ı devletin bile d ış ve iç güvenlik, doğ al ları ndan biri, özgürlü ğ ün sürmesini sa ğ la-
felaketler, vatanda ş lar ı na standart bir makt ı r.
gelir ve belli bir e ğ itim ve sa ğ l ı k hizmeti Hayek, Hukuk, YaSama ve Özgürlük ad-
sa ğ lama gibi yükümlülükleri bulunmaktad ı r. l ı eserinin üçüncü cildinin öncözünde, şöyle
Hayek, ekonominin eerbestle ştirilmesi demekted ir: 8 Kamu malları teorisi, ay-
ba ğ lam ı nda devletin, kamu kurulu ş ları n ı n "Modern zamanlarda denedi ğimiz öz- rım yapmama ve rakip ol-
mama özellikleriyle tan ı m-
özelle ştirilmesini ve para arz ı n ı n kontrolü- gürlüğün ilk deneyi ba şarısızlıkla conuçlan- !anıt'. Burada ayrım yap-
nü ve hatta para arz ı n ı n özel- m ış ca bunun özgürlü ğ ün uygulanamaz bir mamanın anlamı, kisilerin
n:13M=ffİE171=!:r
karak, toplumeal adaleti de ele ştirir. Daha Hayek'e göre günümüzde demokrasi yanl ış
önce değ inildiğ i gibi, adalet ve toplumeal aç ıdan ele al ı nmaktad ı r. Mutlak monar ş i- ce, her
adaleti kar şı t ikilikler olarak ele al ı r. Ona lerin devrilmesinden sonra anayasal devle- kireyin ya şam
göre, toplumeal adalet bir `eerap' -tı r (5kz.: tin amac ı siyasi iktidar ı n gücünün güçler
şans ı keyfi
Hayek: 1995). Baz ı Yeni Sa ğ entellektüel- ayr ı l ığı , hukukun üstünlü ğ ü, hukukun alt ı n-
[erinin aksine, serbest piyasan ı n bile hake- da iktidar ve yarg ı lama kurallar ı gibi belli siyasal
deni ödüllendirdi ğ ine inanmaz (Dunle- araçlarla e ı n ı rland ı rı lmael idi. Bugün bu hükme bağlı
avy&O'Leary: 1987: 95). Bu noktada, Ha- unutulmu ş görünmektedir (Hayek:1997: 5;
olmaktad ı r,
yek'in bir liberal olarak, toplumeal, ekono- Green: 1987: 129-133). Su ba ğ lamda, Ha-
mik ve siyasal düzenleri, olu şumlar ve ku- yek anayasal reform önermektedir. Ona
rallarla ilgili olarak anlamland ı rd ığı n ı belirt- göre, devlet ve toplum aras ı nda iki tür ili ş -
mek yararl ı görünmektedir. Bu nedenle, ku- ki kurulur. ilki, uzla ş man ı n devlet-toplum
rallar adilse toplumsal olu ş umun sonuçla- anlayışı d ı r ki herhangi bir ç ı ktıyı devlet ei-
rı n ı n ne oldu ğ u önemli de ğ ildir. Ayrı ca, ge- yasae ı n ı n sonucu olarak varsayan. Ya şam,
nel olarak liberalizm bu aç ı dan da kollekti- maddi ödüller, çal ış ma koş ulları, sa ğ l ı k,
vizm ve muhafazakarl ığı n baz ı yakla şı mla- eğ itim ve sosyal güvenlik alanlar ı n ı kapsa-
rıyla çeli ş ki içindedir (Barry: 1989: 95). yan `iyi ya şam' devlet taraf ı ndan düzenlen-
Bu noktadan hareketle, Hayek, birey- mektedir (Green: 1987: 132).
birey ili ş kieinden kalkarak devlet-birey ili ş - ikinci tarz devlet-toplum ili şkisinde
kisinin nas ı l olması gerekti ğini, refah devle- ise, ilk ili ş ki biçiminde oldu ğ u gibi kat ı eo-
nuçlan olan bir ili ş ki yerini insanlar ı n kendi ğ idir. Öte yandan günümüzün demokrasile-
özgür iradeleri ile yapt ı kları anla ş malara rinde parlamentonun üstünlü ğ ü ilkesi, hu- 4,
bı rak ı r. Doğ al olarak, özgürlü ğ ün sürdürü- kukun üstünlü ğ ünü y ı pratmaktad ı r. Bu
lebilmesi için bu tarz devlet-toplum ili ş kisi ba ğ lamda, hukukun üstünlü ğ ü, herkesin
uygundur (Green: 1987: 132). kendileri tarafı ndan yap ı lmayan kurallarla
Hayek, ilkeeel olarak, temsili demokra- s ı n ı rl ı olmas ı d ı r (Barry: 1989: 71).
siyi d esteklemesine kar şı n özgürlü ğ ün Bu çerçevede, `uzla ş ma'n ı n demokrasi
önünde günümüzün kitle demokrasilerini anlayışı , hukukun üstünlü ğ ü kavram ı n ı n içi-
oldukça tehlikeli bulmaktad ı r (Hayek: ni bo şaltmaktad ı r. Ona göre, demokrasi ik-
1960: 103'den aktaran Held: 1987: 247). tidar' ı n ban ş c ı de ğ i ş iminden ba ş ka birşey
Bu tehlike, keyfi ve baskı c ı çoğ unluk düze- değ ildir, bugün oldu ğ u gibi ona farkl ı an-
nine olan e ğ ilim ve çoğ unlu ğ un onaylad ığı lamla r atfetmek, demokrasiyi güçsüzle ş -
kanunları n hakim iyeti olmak üzere iki çe ş it- tirmektedir (Hayek: 1997: 8). Bu ba ğ lam-
tir (Hayek:1997: 200; Held:1987: 247). Bu da Hayek, demokrasinin yeniden güçlendi-
noktada, Hayek'in hukukun üstünlü ğ ü (rule rilmesi için devletin s ı n ı rland ı nlmas ı n ı
of law) kavramla ştı rmas ı na değ inmek ge- önermektedir. Günümüzün
rekmektedir. Barry, hukukun üstünlü ğ ü Hayek, günümüzün demokrasilerinde demokratik
kavram ı n ı n, Hayek'in liberal siyasal dü ş ün- varolan bu sorunlar ı çözmek için farkl ı yasa- hükümeti
cesinin çekirde ğ ini olu şturdu ğ unu belirt- ma çerçeveleri olan ve olu şturulma şekilleri
mektedir (Barry 1989: 136). Sir anlamda, farkl ı iki meclis önermektedir. Yasama mec-
ço ğ unlu ğ un
Hayek'de hukukun üstünlü ğ ü, hukuk-ötesi lisi, Nomoe, onbeete biri, her y ı l değ i şen 45 görüünü
bir kavram, siyasi bir idealdir (Demirel: ve 60 ya ş ları aras ı ndaki erkek ve kad ı nlar- değ il de
a
1997: 1). Serbest piyasan ı n, catallaxy, i ş -
leyebilmesi, öngörülel2ilirli ğ e ba ğ l ı d ı r. Devle-
dan olu şacak ve halk ı n hükümet eylemlerinin
hangisinin adil hangisinin haks ız oldu ğ u ko-
hükümetin
tin bu noktadaki rolü, sözle ş me ve mülkiyet nusundaki görü ş ünü temsil edecektir (Ha- özel ç ı karlar
gibi piyasa ili ş kilerini mümkün k ı lan genel yek: 1997: 155-168). İ kinci meclis, ya da yö- sağ layarak
cy
=El kurallar ı n çizilmesi ile e ı n ı rl ı d ı r. Öte yandan neteel meclis ise birincisi tarafı ndan konu-
deste ğ ini
'uzla ş ma' ne yaz ı k ki bunu öngörülemez ha- lan kurallar çerçevesinde al ı nacak özgül
le dönü ştürmü ştür. Bu çerçevede, Hayek'e tedbirler hakk ı nda, yöneteel kararlar ı ilgilen-
sat ı n almak
göre öngörülebilir bir yasal düzen, yasama diren konularla s ı n ı rlanm ış ve günümüzün zorunda
tarafı ndan olu şturulan kanunlardan çok, parlamentolann ı n benzeri bir temsili özelli ğ i- oldu ğ u lask ı
kendili ğ inden geli şen 'özel hukuk' düzeni ne sahip olacakt ı r (Hayek: 1997: 155-178).
pe
grup/gruplart
içinde güvence alt ı na alabilir. Bu noktada Hatta Hayek, belli gruplar ı n etkilerini k ı rmak
Hayek'in, Ingiliz Common Law gelene ğ inden için, genel oy' a karşı olduğ unu da öne süre- kümesinin
yola ç ı ktığı hat ı rlanmal ı d ı r. Ona göre, par- bilmektedir (Hayek: 1997: 179). Burada be- ç ı karlar ı na
lamento öngörülebilir kanunlar üretmek ye- lirtilmedi gereken nokta, Hayek'in hayran ol-
hizmet
rine keyfi yasalar üretmekte ve kamu yara- du ğ u siyasal sistemin, oy vermenin mülkiyet
r ı n ı değ il, belli gruplar ı n ç ı karlar ı n ı koru- sahipleri ve toplumsal cinsiyetle (erkeklerle)
etmektedir.
maktad ı r (Barry: 1989: 135-137). Di ğ er bir sı n ı rlanm ış 19. yüzy ı l İ ngilteresinin siyasal
deyi ş le, günümüzün demokratik hükümeti sistemi oldu ğ udur (Gam12Ie: 1996: 94). Ma-
çoğ unlu ğ un görü ş ünü değ il de hükümetin kalenin ba şı nda, Yeni Sa ğ' ı n ana ak ı mlar ı ge-
özel ç ı karlar sa ğ layarak deste ğ ini satı n al- nelinde belirtti ğ imiz gibi, Hayek'in bu tür
mak zorunda oldu ğ u bask ı grup/gruplar ı önerileri onun özgürlükçüden, otoriteryene
kümesinin ç ı karlar ı na hizmet etmektedir kolayl ı kla dönü şebilen yüzünü simgelemekte-
(Hayek: 1997: 194). Hayek'in bu çerçevede dir. Hayek, bu noktada önerdi ğ i yöneteel
en çok ele ştirdi ğ i grup, bilindi ğ i gibi sencli- meclis ile günümüzün parlamentolar ı ara-
KTİ ATDERGISI• TEM MUZ200•
kalard ı r. Bu anlamda Hayek, parlamento- s ı nda fark ş udur: Yasama Meclisinin belirle-
daki ço ğ unlu ğ un can ı n ı n istedi ğ i kadar key- diğ i adil davran ış kurallar ıyla ba ğ l ı olmas ı, ve
fi şekilde hareket etme serbestisinin önü- özellikle vatanda ş lar ı na yönelik olarak No-
ne geçmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede, mos'un kurallar ı n ı zorunlu olarak izlemeyen
kanun yap ı c ı lann ı n anayasa ba ğ l ı olma yü- hiçbir emri ç ı karamarnas ıd ı r (Hayek: 1997:
kümlülü ğ ü hukukun üstünlü ğ ünün bir özelli- 178-179).
Hayek'in farkl ı temsil ve görevlere da- eürdürmü ştür. Projesinin ç ı k ış noktas ı n ı,
yanan iki meclis önerisinin ya da genel `uzla ş ma'n ı n temel noktalar ı olu şturur ki
oy'un s ı n ı rland ı rı lmael yönündeki önerileri- bunlar ekonomi alan ı nda Keynezyen devlet
nin, günümüzde demokrasinin geldi ğ i a ş a- müdahalecili ğ i, bölü ş ümcü adalet yanl ı s ı
madam bu derece 'geriye döndürülemedi ğ i' refah devleti uygulamalar ı ve geni ş leyen
için, uygulanma olana ğı da bulunmamakta- yurtta ş hakları na karşı mücadele etme
d ı r. Ancak, Hayek -Yeni Sa ğ dü ş ünürlerin kararl ı l ığı olu şturmaktad ı r. Çal ış malar ı n-
birçoğ u gibi- özgürlük tan ı m ı yoluyla de- daki temel temalar, ilkeler, Kölelik Yo-
mokrasinin dayand ığı iki temel ilkeyi yani lu'ndan itibaren ayn ı kalmakla birlikte, da-
toplumsal e ş itlik ve siyasal kat ı l ı m ı d ı ela- ha sonraki çal ış malar ı nda bunlar ı n ifade
may ı hedeflemektedir (Mouffe: 1985: 68- edili ş tarzlar ı daha eofistikedin Nedir bu
69). M. Erdo ğ an'a göre, Hayek'in anayasal ilkeler? Her tür devlet planlamac ı l ığı na kar-
düzeninin zay ıf noktaları bir temel haklar şı ç ı kış, refah devleti ele ştirileri, serbest
belgesi içermeyi ş i ve evrensel anlamda uy- piyasa yanl ı l ığı , özgürlük ve hukukun üstün-
gulanamazl ığı d ı r (Erdo ğ an: 1993: 105). lü ğ üne dayanan anayasal düzen. Hayek,
Hayek'in ideolojisinin asil etkisinin ekono- refah devletinin önemli ele ştirmenlerinden
minin eerbeetle ştirilmeeine yönelik hükü- biri olmakla birlikte, onun belli bir oranda
met uygulamalar ı üzerinde etkili oldu ğ unu vatanda ş lar ı na maddi güvenlik sa ğ lamas ı -
belirtmek gerekmektedir. Örne ğ in, sendika- na karşı ç ı kmaz. Ve bütün liberaller gibi, ka-
ları n güçsüzle ştirilmeleri konusunda Ha- mu mallar ı na gereksinimi kabul eder ve
yek'in dü ş üncelerinin Thatcher hükümetleri devletin s ı n ı rland ı nlmae ı n ı n Çerçevesi ola-
Hayek, bir
döneminde oldukça etkili oldu ğ unu söyle- rak anayasal düzeni önerir. Böylece, hukuk
mek mümkündür (Bkz.: Ka ş ka: 1995). ve devlet `tarafs ı z' bir konuma oturtulur. Markeistin
a Ba ş ka bir deyi ş le, `siyaeet'ten ar ı nd ı r ı l ı p,
sonuç eerbeet piyasan ı n 'kendili ğ inden' düzeninin
soeyalizme
Hayek, genel olarak standart liberal il- me ş ru çerçevesi haline dönü ştürülür.
cy
kelerin savunuculu ğ unu yapar. Bu ilkeler Klasik liberalizm, Yeni Sa ğ ve Hayek inancl ı 4t M2~
ise ş unlard ı r: Bireycilik, özgürlük, eerbeet için temel önerme, piyasa ekonomisi d ışı n- kadar
piyasa ve s ı n ı rl ı ancak, belli gruplar ı n ç ı kar- da kalan bütün alternatiflerin kusurlu ol-
5ilimeet
lar ı na karşı durabilecek güçlü devlet. Ha- du ğ udur. Hayek, bir Markeietin bilimsel
yek, liberalizmin ekonomik ve siyasal varea- eosyalizme inand ığı kadar bilimsel liberaliz-
liberalizme
yı mları n ı yetkinle ştirme amac ı n ı ta şıyan me inanmaktad ı r (Gamble: 1996: 14). Ser- inanmaktad ı r
pe
entellektüel projesini, tüm ya şam ı boyunca best piyasan ı n birey ve özgürlükler için de
^i_ıııı ^iaıa^rsnrs^z^:^i^.
:;
==,
ideal ko ş ulları olu şturaca ğı n ı varsaymak- Düşünce: 5 (kis): 112-123.
tad ı r. Klasik liberalizmin ve Yeni 5a ğ 'ı n 'bi- Dunleavy, E. ve B. O'Leary. 1987. Theories of the
rey'i ço ğ unlukla sa ğ l ı kl ı , çal ışan, eğ itimli, State: the F'olitics of Liberal Democracy. London:
hip erkek aile reisi taraf ı ndan temsil olu- Erdoğan, M.1993. "Liberal Anayasac ıl ık ve Hayek"
nan hane halklar ı d ı r (Kime: 1987: 10; Türkiye Günlü ğü: 22 (Bahar): 95-115.
Gamble: 1994: 55). Bu ba ğ lamda, Yeni Gamble, A. 1983. Free Economy and the Strong
Sa ğ 'in ve Hayek'in `negatif özgürlük' ba ğ la- State: the Politics of Thatcherism. 5. Bask ı. Hong
cek en iyi yan ı t Anatole France' ı n yan ı t ı d ı n Gamble, 1994. "Özgürlüğ ün Ekonomi Folitiğ i". Mü-
t ı nda uyumay ı , sokaklarda dilencilik yap- Gamble, A. 1996. Hayek: the Iran Cage of Liberty.
layan yasalar ı n e ş itliğ i ilkesi'. Green, D. 1987. The New Right. London: Wheatshe-
önceli ğ r ise Yeni Sa ğ ' ı n temel özelliğ i, onun Hayek, F.A. 1995. Kanun, Yasama ve Özgürlük:
ş iddetle karşı ç ı kt ığı ortodoks Marksizmle Sosyal Adalet Serab ı. çev. M. Erdoğan. Yayı n No:
miye tabi' k ı lmas ı d ı r. Gamble, Hayek'in Hayek, F. A. 1997. Hukuk, Yasama ve Özgürlük: Öz-
farkl ı `okumalar ı n ı n mümkün oldu ğ unu dü- gür Bir Toplumun Siyasi Düzeni. çev. Doç. Dr. M.
içinde tart ışı lmamakla birlikte, Yeni Sa ğ Held, D. 1987. Models of Democracy. Stanford-Ca-
daha çok özgürlük kazand ı rma yönündeki lülük". T.H. Marshall ve T. Bottomore. Yurtta şlık ve
her düzenleme toplumsal, siyasal ve kültü- Toplumsal S ı nı flar içinde. (çev. A. Kaya). Ankara:
cy
rel alanda daha çok otorite ve bask ı anla- Gündoğan: 135-169.
m ı na gelmi ştir. Di ğ er bir deyi ş le, ekonomi- Ka şka, S. 1995. "Legal Regulation of Labour: The
nin serbestli ğ e zorlanmas ı n ı n bedeli `kanun New Right Thesis and the Employment Legislation
ve düzeni' sa ğ layabilecek güçlü devlet ol- of the Last Fifteen Years". (Bas ı lmam ış Yüksek Li-
n ı n kı s ı lmas ı gibi uygulamalar ayn ı zaman- King, D. 1987. The New Right. London: Macmillan.
pe
da son birkaç yüzy ı l ı n ürünü olan yurtta ş Mouffe, C. 1985. "Demokrasi ve Yeni Sağ ". Kriz,
haklar ı n ı n da alt ı n ı oymu ştur (Bkz.: Kaya: Neo-Liberalizm ve Reagan Dosyas ı içinde. (çev. Y.
dü ş üncenin genelinde etkili olan e ş itlik/öz- Schmitter, P.C. ve G. Lehmbruch. der. 1979. Trends
gürlük karşıtl ığı , tam da yurtta ş haklar ı n ı n Toward Corporatist Intermediation. f3everly Hills,
döndürülmeye' yönelik, ideolojik bir kavram- Yayla, A. 1992. Liberalizm. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Kaynakça
0 Barry, N. 1979. Hayek's Social and Political Tho-
ught. London: Macmillan.
N
D
Barry, N. 1989. Yeni Sağ . (çev. Dr. C. Aykan). Anka-
ra: Tisamat.
4
GAP ve Devlet
I. Giri ş rihsel olarak de ğ i ş iyor- ulusal ekonomik Dr. Gülen Elmas*
Ekonomik perepektiften tarihin derin- kalk ı nma ve endüstriyel de ğ i ş im aç ı s ı ndan
liklerine bak ı ld ığı nda, devletin ekonomiye hayati rol oynarlar ve bu durum çok geli ş -
müdahalesinin yan ı nda ve karşı sı nda olan mi ş ülkeler için oldu ğ u kadar geli ş mekte
görü ş lerin çe ş itli dönemlerde ön plana ç ı k- olan ülkeler için de geçerlidir." (Weise; Hob-
t ığı n ı ve devletin ekonomik ya şamdaki et- eon:1995,s.12). Yine ayn ı yazarlara göre
kinli ğ inin dönemlere göre farkl ı la şt ığı n ı "olgun bir ekonominin hükümete daha az
gözlemek olanakl ı d ı r. Örne ğ in ulus devletle- ihtiyac ı vard ı r" (Weies;Hobson: 1995,
ri öncesi artan iç gümrük vergisi uygula- s.222). Yani ba ş ka bir deyimle geli ş menin
maları n ı n sak ı ncalar ı n ı ulus devletlerinin ba ş lang ı c ı ndaki tüm ülke (veya bölgelerin)
olu ş umu sürecinde ortadan kald ı rmaya devlet müdahalesine ve koordinasyonuna
yönelik giri ş imler liberalle ş me uygulamala- daha fazla ihtiyaçlar ı vard ı r.
rı n ı n ilk ibareleri sayilabilir. Takip eden dö- 1990'l ı yı llarda, eorı yar ı m yüzy ı lda
nemde sanayi devrimini gerçekle ştiren İ n- dünyada iktisat politikalar ı na damgas ı n ı
giltere'nin liberalle ş meyi, onun karşı s ı nda vuran finans kurumlar ı : IMF ve Dünya San-
var olma çabas ı nda olan ekonomilerin ko- kas ı nca da ekonomik uygulamalarda siya-
rumac ı l ığı eavunmalan devletin ekonomik sal kurumlar ı n rolüne ili ş kin lehte ve aleyh-
ya ş ama müdahalesi tart ış mas ı n ı n bir te görü ş ler dikkati çekmektedir. Dünya
ba ş ka parças ı d ı r (Machlup:1977). 20. Bankas ı 1991 Raporu; devlet-piyasa ili ş ki-
1990'11 y ı llar
y.y.'da liberalle ş me e ğ iliminin sava ş yı lla-
a
sine ili şkin sorgular ı içermektedir. 1995
r ı nda kesintiye u ğ ramas ı n ı n ard ı ndan - Raporunda ise; devlet ve piyasa ili ş kileri kapitalist
planl ı ekonomilerin ba şarı e ı n ı n da etkisiyle, kollektif güç olarak vurgulanmaktad ı r. Do-
dünyan ı n
ğ u Asya ülkelerinin geli ş melerinin ba şı nda
cy
Kapitalist dünyada Keynezyen ö ğ reti ile
devletin ekonomik ya şamdaki yerine ili ş kin despotik ve otoriter devletler son y ı llarda
çe ş itli
tart ış malara yeni bir boyut gelmi ştir. 20. devlet-sivil toplum güçlerinin geli ş mesine 17ölgelerinde
y.y.' ı n ikinci yar ı s ı ndan itibaren liberalle ş - etki etmi ş, bu geli ş me daha ı l ı ml ı ve kalkı n- krizlerin
me, 1989'da Doğ u Bloku'nun da ğı lmas ıyla ma sürecini olumlayan bir devlet ve piyasa
patlak verdi ğ i
da giderek tüm ekonomilerde kabul görür ili ş kisi aç ığ a ç ı kartm ış t ı r vurgueu yap ı l-
bir anlay ış olmu ştur. Devletin ekonomik ya- maktad ı r. y ı llar
pe
şamdan çekilmesinin abart ı lmas ı n ı n olum- P. Krugman ise; 1994 y ı l ı nda yayı nla- olmu ştur.
suzluklar ı n ı n tart ışı ld ığı günümüzde, özel- nan "The Myth of Aeia's Miracle" adl ı ma-
likle de Doğ u Asya ülkelerinde ya şanan kriz kalesinde Do ğ u Bloku ve Do ğ u Asya ülkele-
nedeniyle devletin misyonu ve piyasa-dev- ri aras ı nda bir paralellik kurmaktad ı r. Bu
let ili ş kilerinin sorgulanmas ı yoğ unluk ka- makalesinde Krugman herkesin örnek gös-
zanm ışt ı r.. terdi ğ i Doğ u Asya ülkelerine ili ş kin krizin ilk
1990'l ı yı llar kapitalist dünyan ı n çe ş it- sinyallerini vermektedir. Ona göre planl ı
li yörelerinde krizlerin patlak verdi ğ i yı llar ekonomiler ve despotik devlet müdahalesi
olmu ştur. Bu krizlerin aç ığ a ç ı kışı ile devle- ancak ve ancak kaynaklar ı n h ı zla üretim
tin piyaealara müdahalesi veya müdahale- sürecine sokturulmas ı yoluyla üretim art ı -
nin yetereizli ğ inin krizlerin nedeni oldu ğ u şı yarat ı r. Faktör girdi temelli böyle bir bü-
tart ış malar ı gündeme gelmi ştir. 0 ülkele- yümenin yan ı ltı c ı oldu ğ unu, ekonomik et-
rin kalk ı nma süreçIerinde devletin üstlen- kinlik artt ı rı lmad ığı için bu ülkelerin kaynak-
KT1SATDERISI•TEMMUZ200.,
diğ i rol ile bu gün ya şad ı klar ı krizlerle ilgili ları n ı n s ı n ı r ı na geldiklerinde krize girmeleri-
ba ğ lant ı lar kurulmu ştur. nin kaç ı n ı lmaz oldu ğ unu vurgulamaktad ı r.
L. Weise ve J.M. Hobson "Devletler ve Hatta at ı l i şgücünün h ızla üretim sürecine
Ekonomik Kalk ı nma" adl ı kitaplar ı nda ta- eokulmas ı n ı n ard ı ndan ikinci olarak i şgücü-
rihsel bir perepektiften devlet ve ekonomik nün eğ itilerek verimliliginin art ı rı lmas ı na 'Yrd. Doç., Gazi Üniver-
kalk ı nma ili ş kisini irdelemektedirler. Onlara ili ş kin "herkese de Ph.D diplomas ı verilmez sitesi, lieF, Iktisat Bö-
göre; "güçlü devletler -bu gücün do ğ as ı ta- ki" (Krugman:1994,e.71) vurgueunu ön pla- lümü.
=C
na ç ı kartarak; i şte bu noktada i şgücü fak- savrulmu ş ve krizin etkilerini daha zor a ş -
törünün kullan ı m ı n ı n s ı n ı r ı na gelinece ğ ini m ış lard ı r. Ayr ı ca ona göre h ı zl ı büyüyen
önemli olan ı n ekonomik etkinlik ve teknoloji ekonomilere bakt ığı m ı zda, bu ekonomilerde
oldu ğ unu esprili bir dil ile vurgulamaktad ı r. devletin daha aktif bir rol üstlendi ğ ini göz-
Özetle; bu makalede Krugman, Do ğ u Blo- lemek olanakl ı d ı r (Stiglitz: 1998).
ku'rı da oldu ğ u gibi Asya ülkelerinin mucize- Bu özet niteli ğ indeki giri şten sonra
vi geli ş melerinin de "girdi kaynakl ı büyüme" ş imdi de bu çal ış man ı n vurgusunu te ş kil
temelli oldu ğ u vurgusunu yapmaktad ı r. edecek; ekonomik geli ş me düzeyinin çok
Krugman kriz sonras ı 1998 y ı l ı nda yay ı m- ba ş lar ı nda, devletin ekonomik ya ş amdaki
lanan "What Happened to Asia" adl ı maka- etkisinin minimize edilmesinin bölgesel ge-
lesinde ise; krizin temel nedenlerinin finan- li ş me düzeyi farkl ı l ı klar ı na yans ı mas ı na
sal piyasalardaki zaaflar oldu ğ u ve bu za- ili ş kin irdelemeye geçmekte yarar vard ı r.
afları n devlet müdahalesi ile beelendi ğ i Böylece azgelismi ş ve geli ş mi ş ülkelerde
vurgusunu yapmaktad ı r. Ona göre, borçla- devletin rolüne ili ş kin tart ış malar ı bölgesel
rı n devlet garantisine al ı nmas ı finansal pi- geli ş me düzeyi farkl ı l ı klar ı na indirgemek
yasalarda suiistimalleri ve süpekülatif fa- olanakl ı olacaktı r. Yukar ı daki tart ış malar-
Koordina5yo-
aliyetleri dolay ı s ıyla riskleri art ı rm ışt ı r dan da gözledi ğ imiz gibi ekonomik geli ş me- nu başar ıya
(Krugman: 1998). nin ba ş lar ı nda devletin daha aktif bir rol ula ştı ran
5. Fischer 28 Nisan 1999 tarihli bildi- üstlenmesine fazla bir itiraz yoktur. Öte
risinde Asya ülkelerindeki krizin temel ne-
kamu özel
yandan liberalle ş menin yayg ı n bir anlay ış
deninin finansal sektörün zay ı fl ığı ve kötü oldu ğ u günümüzde de devletin önemini göz kurumlar
devlet yönetimi oldu ğ unu vurgulamaktad ı r. ard ı etmemek ad ı na piyasa-devlet ili ş kisi bile ş imi farkl ı
Bu bildirisinde Fischer'in devlet müdahale- temelinde devletin yeniden yorumu ve tan ı -
sine ili ş kin net bir söylemine rastlanmasa
a m ı çabas ı vard ı r.
olabilir, ama
da, örne ğ in kriz sonras ı özel kesimin borç- genel olarak
"...Sorun müdahalenin boyutu değil,
lanmas ı na ili ş kin ülke otoritelerinin organi- öylersek
cy
niteliğidir. Doğ u Asya ile yap ı lan
1=1E1 zasyon gereklili ğ inden baheetmektedir.
kars ı Laet ırmaları n göetermis oldu- devlet
Öte yandan ba ş lang ı ç a ş amas ı nda As-
ğ u gibi, piyasayı yönetmenin sadece örgütlenmele-
ya'daki tüm programlar ı n uzun dönemde
bir tane en iyi yolu yoktur. Koordi-
mali geni ş leme ile gerçekle şti ğ i vurgusu, ri bu bile ş imi
nasyonu ba şarıya ula ştı ran kamu
Fischer'in yeni geli şen ekonomiler için dev- kurum6alla ş-
özel kurumlar bilesimi farkl ı olabilir,
let alg ı s ı hakk ı nda ipucu vermektedir. An-
pe
4
=U
te şviki de ğ il, kalk ı nmac ı devlet anlay ışı n ı n m ış t ı r. Bölge planlaman ı n duraklamae ı
4 ça ğ r ıştı rd ığı yat ı r ı m kaynaklar ı n ı artt ı rma, kent, metropol gibi alt ölçekli planlamalar ı
üretken faaliyetleri garanti alt ı na alma ve da etratejik çerçeveden uzak bı rakm ışt ı r
rekabeti ve öncelikli yat ı rı mları yönlendir- (13FT;2000,e.20)
meyi de kaplar. Yani burada da yaln ızca
koordine edici ve piyasa geli ştirici bir müda- Il. Türkiye'de Bölgeleraras ı Geli ş me
hale Söz konusu de ğ ildir. Son çeyrek yüz yı l- Düzeyi Farkl ı l ı kları 1 'Bölgesel Kalk ı nma' kav-
da ya şan ı lan deneyimler, geli ş mi ş ekonomi- Yeralt ı ve yerüstü kaynaklar ı n da ğı l ı m ı ram ına tan ımsal düzey-
şen ekonomilerin d ış rekabete karşı korun- c ı dengeeizli ğ i de artt ı racakt ı r. Bu durum- dir(DFT;2000,s.8). Böl-
ge sın ırlan hangi tan ı m
da da geç endüstrile şen ülkeler gibi, den-
cy
mas ı görü ş ünü savunurken de, bu eavunu- düzeyinde belirlenmi ş
da devlet müdahalesi vurgueu vard ı r. Hat- geli kalk ı nma sorunu için de merkezi koor- olursa olsun göreli ola-
dinaeyonun (bizce özellikle planlaman ı n) rak daha az gelişmiş
ta serbest ticareti savunan J.S.Miil bile
bölgelerin kalkınma süre-
"bebek enclüetrilerin" korunmas ı gereğ ini önemi yine kar şı m ıza ç ı kmaktad ı r. Zira gi- cinde aktif devlete ihti-
eavunmaktad ı r. ri ş imci yat ı r ı m yeri ve alan ı seçerken, geti- yacı daha fazla olacak-
tır.
rilerini azamile ştirecek ve yat ı rı mlar ı n geri
"Merkezi koordine edici güç ....geç 2 "...ülkedeki büyük ölçekli
dönme süresini klealtacak mekan ve yat ı -
pe
mas ı " eorunsal ı na yer verilmi ştir. İ kinci (Doğ u Karadeniz projesi) çal ış maları ha-
planda organize sanayii bölgesi olu ştur- z ı rl ı k a ş amae ı ndad ı r(DF'T:2000,e.30-35).
ma dü ş üncesi şekillenmi ştir. III.Plan döne- Türkiye'de 1980 sonrae ı bazı ekonomik
minde "kalk ı nmada öncelikli yöreler" kavra- göstergelerdeki geli ş meler az geli ş miş böl-
m ı telaffuz edilmi ş olup, IV. Plan dönemin- geler aleyhine olmu ştur. Türkiye'de bölgeler
de iç ve d ış olumsuz konjonktür nedeniyle aras ı nda ki şi ba şı na gayri safi yurt içi ürün
plan ı n uygulanmas ı olanakl ı olamam ıştı r. da ğı l ı m ı na ili ş kin yapt ığı bir ara şt ı rmada Ü.
Daha sonra haz ı rlanan planlar ve uygula- enesen a şağı daki sonuçlara ula ş m ışt ı r:
mada ç ı kan sonuçlar aras ı nda ciddi uyum
"...En üstte genellikle Marmara-Ege
s ı k ı ntı lar ı oldu ğ u bilinmektedir.
bölgelerinin illerinden olu şan bir
DPT'nin 1996 y ı l ı nda yayı mlanan " İ llerin
a
Soeyo-Ekonomik Geli ş mi ş lik S ı ralamas ı
öbek belirginliği gittikçe artan bir
biçimde öteki illerden kopmaktad ı r.
Ara ştı rmae ı nda; eoeyo-ekonomik geli ş mi ş -
İllerin büyük ço ğ unluğ u ise ya yava ş
lik endeksi bölgelere göre a şa ğıdaki gibidir:
cy
Özellikle VILBYKF (1996 2000) döne-
-
gelişmekte, ya yerinde eaymakta
Tablo Il: Coğrafi Bölgeler itibariyle 5o5yo Ekonomik Geliş miş lik Endeksi
-
yorumlanmamal ı d ı r. GAP bölgesi ortalama büyüme oran ı %4,4 4 GAP bölgesindeki yatı -
Tablodan gözlenece ğ i gibi Marmara Böl- olarak gerçekle ş mi ştir. Ayrı ca 1987-2005 rımların özellikleri, firma
yapısı, ölçeği vs ile ilgili
gesinin sanayii içindeki pay ı %51,8 ile olduk- döneminde ki ş i ba şı na GSY İ 1-1'nin 7.3,7 detaylı bilgi için bakınız:
ça yüksektir. Ayr ı ca bu bölgede 1987-97 oran ı nda büyümesi hedeflenmi ş, ancak bu Çakar,G.E. ; Elmas, G.
döneminde büyüme oran ı n ı n yüksek olmas ı oran 1987-98 aras ı nda ortalama 7,1,4 dü- (1999a), GAP illeri Sa-
nayi Envanteri,7MMOB,
da makas ı n aç ı lmas ı na i şaret etmektedir. zeyinde kalm ışt ı r(DPT:2000b,s.76). 5 MMO, Yayı n No: 223 ve
Ayn ı dönemde Güneydo ğ u Anadolu Bölgesi Aşağı daki tablo, 1986'dan 1995 y ı l ı na Çakar,G.E. ; Elmas, G.
ise tar ı mda en yüksek büyüme oran ı n ı göe- (199917), 'GAP ve Sanayi
ki ş i ba şı na kamu yat ı rı mlar ı n ı n (Proje say ı -
Envanteri Araştı rma Ra-
teren 12ölgedir. Sanayi sektöründe ise Mar- s ı ) çarp ı c ı dü ş ü şüne i şaret etmektedir. poru," GAP ve Sanayi
mara ve İç Anadolu'nun arkas ı ndan en yük- Ancak kendi içinde GAP bölgesindeki dü- Kongresi:C3ildiriler Kitabı,
sek büyüme oran ı n ı yakalam ış durumdad ı r.' TMM05, MMO, Yayın No:
ş ü ş (%72 azalma yönünde) daha fazlad ı r.
231, Ankara, şa.11-101.
5 1999-2010 dönemi için
Tablo IV: GAP Bölgesi ve Türkiye'de Kamu ve Yerel Yönetim Yat ı rı mları ise 'GAP Entegre Plan ı
Türkiye GAP Bölgesi ve Uygulama Program ı "
r 1nşir=1111=1MT
hazırlanmaktadır. Bu ça-
1986 1995 1986 1995
lış mada önceliklerin hid-
Ki ş i Ba şı na Kamu Yat ı rı mları roelektrik santrallerin-
0.16 0.07 0.14 0.04 den, sulama yat ırımları
(Proje Say ı el) (%)
ve bölgenin altyapı so-
Ki ş i Ba şı na Belediye Harcamalar ı runları ve bazı sosyal
14.2 46.9 6.6 25.1 harcamalara kaydırıldığı
(1987 Fiyatlar ı ile Bin TL)
gözlenmekte-
Kaynak: DIE: 1997,e38-39. dir(DPT:2000,s.39).
=liMnatE
n ı n ı n %11,9 gibi çok dü ş ük bir düzeyde oldu- "...1980 sonras ı d ışa aç ı k yeniden yap ı lan-
ğ unu göstermektedir. Kalan ı içerisinde su- ma sürecinde Türk imalat sanayii sektör dünyadan.
lama projesinin %9'u da halen in şa halinde- içi düzeyde yap ı sal de ğ i ş im geçirmedi ğ i;
dir(DPT:2000b,s.75). Yörede daha önce gerek istihdam, gerekse üretim dinamikle-
yapm ış oldu ğ umuz alan çal ış mas ı nda GAP rinde ithal ikameci döneme göre kopu ş ser-
Bölgesindeki giri ş imcilerin yat ı rı m kararla- gilememi ştir..." sonucuna varm ış lard ı r
rı nda GAP projekeiyonunun olmad ığı göz- (Voyvoda; Yeldan: 1999, 5.217).
lenmi ştir (Çakar, G.E.; Elmas, G.,1999 c, Gözlenen odur ki; 1980 sonras ı bek-
es. 24-33). Bizce bunun en önemli neden- lendi ğ i gibi, ne Türkiye'nin geli şen yörelerin-
lerinden birisi de GAP çerçevesinde Yap ı - de s ı k ışan sermaye bu yöreye akm ışt ı r, ne
lan yatı rı mları n önceliklendirmelerine ili ş kin de d ış dünyadan. Genelde buradaki yat ı -
sorundur. Yani, yörede ya şayanlar GAP' ı n r ı mlarda yöre yatı rı mc ı lar ı n ı n çabas ı söz
elektrik santrali yat ı r ı mlar ı ndan dolay ı konusudur. Kurulan üretim üniteleri de ge-
topraklar ı sular altı nda kald ığı için göç et- nelde bilimsel temelden yoksun küçük, ka-
mek zorunda kalm ış, bu nedenle GAP' ı n pal ı ünitelerdir. Uzun y ı llar bu bölgenin ya-
olumsuz etkileri ile yüz yüze gelmi ş lerdir. ş ad ığı ola ğ anüstü ko ş ullar da d ış ardan
GAP' ı n yöredeki olumlu etkileri önemli ölçü- yatı r ı mları n buraya yönelmemesinin önem- 6 Bu anlayı ç kareammda
de sulama projelerinin h ı zla gerçekle ş mesi- li bir nedenidir. Di ğ er bir sorun yörenin ye- yerel olanı n karunmaeı,
gelitirlme5(ıı itı küresel
ne bağ l ıd ı r. Do ğ al olarak ancak bu durum- tersiz alt yap ı s ı d ı r (ula şı m a ğı , haberle ş- sermayeyi yöreye çeke-
da yat ı rı m kararlannda GAP' ı n yörede aç ı - me, enerji vb). Gelecekte GAP' ı n sulama ce4i beklenti s i vardı r.
4
projelerinin gerçekle ş mesi yöredeki yatı r ı m nasyona daha fazla ihtiyac ı olaca ğı dü ş ü-
4 dinamizmini arttı racakt ı r. Bu ise bölgenin nülürse, Türkiye'nin kendi içinde az geli ş mi ş
di ğ er bölgelere göre avantajl ı yan ı d ı r. Bu bölgelerinin de daha fazla merkezi koordi-
durumda; gelece ğ e yönelik potansiyelin iyi nasyona ihtiyac ı olaca ğı aç ı kt ı r. Neo-libe-
projekte edilmesi, planlan ı p, yönlendirilme- ral politikalar ı n uyguland ığı 1980 sonras ı
si bu gün gözlenen da ğı n ı kl ı k ve yanl ış se- geçmi şten gelen kapsaml ı tek bölgesel kal-
törel yönlenmeleri (Çakar; Elmas:1999c) k ı nma plan ı olan bölge GAP Bölgesidir. Ka-
telafi edici bir geli ş me yaratabilir. naatimizce, -GAP' ı n yat ı r ı mlar ı n ı n gerçek-
le ş mesi, planlaman ı n geri plana itilmesinin
IV. Sonuç etkisiyle hedeflenenin çok gerisinde kalm ış
GAP Bölgesinin ekonomik ve sosyal olmas ı na ra ğ men- bölge plan ı n ı n etkisiyle-
göstergeler aç ı s ı ndan di ğ er bölgeler ile dir ki; tüm olumsuz ve ola ğ anüstü ko ş ulla-
farkl ı la şan bir tak ı m özellikleri vard ı r. Bun- ra ra ğ men "1987-97 aras ı nda büyüme s ı -
lar ı n bas ı nda k ı rsal nüfusun göreli olarak ralamas ı nda GAP Bölgesi Marmara ve İ ç
çarp ı c ı dü ş ü ş ü gelmektedir. 1985 y ı l ı nda Anadolu'dan sonra üçüncü s ı rada yer al-
%52,4 olan k ı rsal nüfus 1997 say ı m sonuç- m ıştı r. Ayr ı ca daha önce yürütmü ş oldu-
lar ı nda %35,9 olarak tespit edilmi ştir ğ umuz sanayii envanteri olu şturma çal ış -
(D İ E: 1985-97 Nüfus Say ı m Sonuçlar ı ). 12 mas ı nda da bölgenin yat ı r ı m aç ı s ı ndan di-
y ı l gibi k ı sa bir sürede bölgede k ı rsal nüfu- namik bir bölge oldu ğ u gözlenmi ştir.
sun çarp ı c ı azal ışı n ı n baz ı önemli nedenleri Son olarak bir noktay ı daha vurgula-
Neo-liberal
vard ı r. Birincisi; yöreden daha geli ş mi ş yö- mak istiyoruz: Türkiye'de bir yandan bölge- politikalar ı n
relere göç söz konusudur. İ kincisi; yörede sel kalk ı nma ve planlamaya ili ş kin çok kap- uygulan61141
gerçekle ştirilen hidroelektrik santral yat ı - saml ı çal ış malar yürütülürken, bir yandan
a
r ı mlar ı sonucu baraj sular ı alt ı nda kalan da iki güçlük belirgin bir ş ekilde kar şı m ı za
198,0 sonras ı
yerle ş im birimlerindeki nüfus kentlere göç ç ı kmaktad ı r. Birincisi; art ı k planlaman ı n geçmi şten
etmi ş tir. Üçüncü ve en önemli neden de yö- geri plana itilmesiyle uygulama ve gerçek- gelen
cy
31
rede ya şanan ola ğ anüstü ko ş ullard ı r. le ş melerde ç ı kan güçlüklerdir. Burada mer-
kapsaml ı
Kı rsal nüfustaki bu h ı zl ı azal ış iki aç ı dan kezi karar organlar ı n ı n kendi kurumlar ı n ı ve
merkezi koordinasyon ihtiyac ı n ı ş iddetle bu kurumlar ı n önerilerini yade ı d ığı sorusu
tek: bölgesel
hissettirmektedir. Birincisi h ı zl ı göç alan akla gelmektedir. İ kincisi de asl ı nda bu ku- kalk ı nma
yöre illerinin kentle ş me ve alt yap ı sorunla- rumlar ı n da kendilerini yads ı d ı g ı yönündeki
plan ı olan
r ı oldukça y ığı lm ı st ı r. İ kincisi yörede k ı rdan ku ş kumuzdur. Örne ğ in DPT'nin Bölgesel
bölge GAP
pe
kente göç ba şta hayvanc ı l ı k olmak üzere Geli ş me Özel ihtisas Komisyonu Rapo-
baz ı geleneksel rektörlerin da ğı lmas ı na, ru'nun (2000) sonuç öneriyi k ı sm ı nda f3ölgesidir.
kentlerde ise yeni sektörlerde küçük ölçekli a ş a ğı daki paragraf yer alm ış t ı r (Bu sonuç
yat ı r ı m ünitelerinin aç ığ a ç ı kmas ı na neden öneriyi yurgusunda, yeni sanayi odaklar ı ve
olmu ştur. Bu durumda yöre hammaddesi merkez-uydu yaratma anlay ış lar ı n ı n etkisi .
ve beşeri sermayeye yönelik yat ı rı mlar ı n - ğ u dü ş ünülmektedir. Ancak kanaati- oldu
GAF'' ı n gelecekteki sonuçlar ı da dikkate al ı - mizce bu anlay ış ları n iyi bir planlama ile e ş -
narak-, yöredeki sektöre' yönelimlerin dik- güdümlerinin yarat ı lmas ı n ı n güçlü ğ ü aç ı k-
katle koordine edilmesi gerekmektedir. Zira tı r. Ayr ı ca bölge tan ı m ı genisletildikçe
yörede yapm ış oldu ğ umuz alan çal ış mas ı a ş a ğı daki Yungunun sak ı ncalar ı iyice belin-
sektörel yönetim ve yatı r ı m alan ı seçimine gin le ş ecektir.):
ili ş kin geli ş melerin gelecekte s ı k ı nt ı yarata- "Öncelikle bölgeler aras ı e ş itlik
ça ğı na i ş aret etmektedir (Çakar; Elmas: olu şturma anlayı e ı ndan vazgeçil-
1999c, ye. 21-34). melidir. Kalkı nmada öncelikli yöre-
'IKTISATDERGISI• TEMM Z 00.
Yapt ığı m ı z bu çal ış ma bir daha göster- lerde bulunan bütün şehir ve kaea-
mi ştir ki; az geli ş mi ş bölgeler için devlet baları birer sanayi kenti haline dö-
yat ı r ı mlar ı ve organizasyonu hayati bir nütürmek mümkün değildir. Sola-
önem ta şı maktad ı r. Türkiye'nin bu günkü yı e ıyla, bu yörelerde kendi avantaj-
geli ş me düzeyiyle dünyadaki geli ş mi ş di ğ er ları ile geli şen (doğal olarak merkez-
ekonomilere göre güçlü bir merkezi koordi- lerniş) yerle ş melere ağı rlı k verilme-
=11
a
Ii, etki alan ındaki diğer yerlemele- Yat ı rı m ve Teşvik Politika ve Uygulamalar ı ," GAP 1. Ur-
rin de alt yap ı eksiklikleri tamamla- fa-Harran Kalk ı nma Sempozyumu, T.Zirai Donat ı m
cy
narak fonksiyonel merkezlerle ba ğ - Kurumu, No:49, ee.569-573.
Çeş itli kamu kurumlar ı nda, hem bölge- nomik Dünya İ le Ili ş kiler," Ekonomide Durum, 6. Kitap,
do ğ rultusunda kapsaml ı çal ış malar yap ı - -5ALKIK, C. (1988), "GAP Alan ı Sanayieinin D ışa Ac ı l-
l ı rken, hem de bu kurumlar ı n kendilerini mael," GAP 1. Urfa-Harran Kalk ı nma Sempozyumu,
pe
yade ı maları ciddi bir çeli ş kidir. Bu çeli ş ki T.Zirai Donatı m Kurumu, No:49, ee.565-576.
kendilerini ve kendi misyonlar ı n ı yeniden sat Dergisi, Say ı :582, Eylül'98, e.47-57.
tan ı mlama ihtiyac ı nda olduklar ı n ı göster- -ÇAKAR, G.E. ; G. ELMAS, (1999a), GAP illeri Sana-
mektedir. Türkiye'nin bu günkü ekonomik yi Envanteri, TMMOB, MMO, Yay ı n No: 223, Ankara.
geli ş mi ş lik düzeyi dikkate al ı narak, yaln ız- 1999E2), "GAP ve Sanayi Envanteri Ara ştı r-
ca belli bölgelerinde de ğ il tamam ı nda böl- ma Raporu," GAP ve Sanayi Kongresi:Bildiriler Kita-
gesel dengesizlikleri de dikkate alan; kay- b ı , TMM05, MMO, Yay ı n No: 231, Ankara, ee.11-101.
nak israf ı n ı önleyen, uzun ve k ı sa dönemli (1999c), "GAP illerinde Sanayiinin Sektörel
yat ı r ı m kaynaklar ı n ı art ı ran, üretken faali- b ı ,TMMOB, MMO, Yayı n No: 234, Ankara, se.18-43.
yetleri te şvik eden, öncelikli yat ı r ı mları be- - DENIZ, N. Ve M.5. EKINCI (1999), "Yat ı rı m Te ş vikleri
lirleyebilen güçlü bir merkezi koordinaeyona ve Güney Doğ u Anadolu Uygulamaları ," ," GAP ve Sa-
ve denetim mekanizmas ı na ihtiyac ı vard ı r. nayi Kongresi:Bildiriler Kitab ı , TMM05, MMO, Yay ı n
-AGHEVLI, B.B. (1999), "The Aeian Crisie: Couees and maları ," GAP 1. Urfa-Harran Kalk ı nma Sempozyumu,
e
Remedies," Finans and Development, Vol:36, No:2, T.Zirai Donat ı m Kurumu, No:49, es.15-21.
-AŞ IK, D. (1988), "Kalk ı nmada Öncelikli Yörelere Ili ş kin - DIE (1997), GAP İ l İ statistikleri 1950-1996, Ankara.
-DPT (2000), Bölgesel Geli ş me, ÖIK Raporu:245, -OCAKLI, H. (1992), "GAP'ta Bölgesel Kalkı nma Yakla-
8.BYKP, Yay ı n No:2592, Ankara. şı m ı ve Sulama Sisteminin Organizasyonu Ac ı s ı ndan
-DPT (200012), VIII.SYKF', Ankara. Değerlendirilmesi," GAP Sulama Alanları n ı n Çiftçi Ör-
-DPT (1995), Bölgesel Dengelerin Sa ğ lanmas ı , gütlenmesi ve Sulama Sisteminin Yönetimi, Fried-
7.5YKP, Temel Yap ı sal Değ i ş im Projeleri Komite Rapo- rich Ebert Vakf ı -TMMOB Ziraat Mühendisleri Odas ı ,
ru, Ankara. 27-29 Haziran'92, Turban Abant Oteli, se.20-30.
-DPT (1996), İ llerin Sosyo-Ekonomik Geli ş mi ş lik S ı - -ÖZBILEN, V. (1999), "Güneydoğ u Anadolu Projesi ve
ralaması Ara ştı rması , Yayı n No:2466, Ankara. Sanayileş me," ," GAP ve Sanayi Kongresi:Bildiriler Ki-
-DPT (1996), Yatı rı mları n İ llere Göre Dağı l ı m ı : 1996 tabı, TMMOB, MMO, Yay ın No: 231, Ankara, ee.153-175.
Yı l ı Yatı rı m Proğ rarm May ı s, Ankara. -ÖZER, A. (1998), Modernle ş me ve Güneydoğ u, imge
- DPT (1992), Kalkı nmada Öncelikli Yöreler Rapo- Kitapevi, Ankara.
ru,No:10, C. Kutbay, Eylül, Ankara. -POLATLIO Ğ LU, A. (1995), "Southeaetern Anatolia
- ERAYDIN, A., (1997), "From a Locality in the Center Project,and Adminitrative Organization," ODTÜ Ge-
of a Lese Developed Region to a Node of Growth: The li ş me Dergisi, Cilt:22, Sayı :2, es.191-207.
Experience of Çorum," Ara ştı rma Raporu, November. -Ş ENESEN, U. (1999), "Ki ş i Ba şı na Gayri Safi Yurtiçi
(1992), Bölge Merkezlerinin Sanayi Yap ı Ürün De ğ erinin illere ve Bölgelere Göre Dağı l ı m ı ," Eko-
Ara ştı rması , DPT, Ankara. nomide Durum, 6. Kitap, Güz-1999, 5e.136-143.
-ERKAN, H. (1988), "Entegre Bölgesel geli şme Yakla şı - - Ş EKER, M. (1987), Güneydoğ u Anadolu Proje-
m ı Içinde Urfa-Harran Yöresi Için Kalk ı nma Stratejisi;' si:Sosyal ve Ekonomik Sorunlar, V Yayı nları , Ankara
GAP 1. Urfa-Harran Kalk ınma Sempozyumu,T.Zirai Do- -SAVA Ş , V. (1987), Piyasa Ekonomisi ve Devlet. Beta
natı m Kurumu, No:49, ee.203-220. Yayı nc ı lık, Istanbul.
-ERCAN, F. (1999a), "Bölgesel Kalk ı nma Sorununa Bü- -STIGLF12, J. (1998), "Redefining the Role of the Sta-
tüneel Yakla şı m," GAP ve Sanayi Kongresi:Bildiriler Ki- te: What Should It Do? How Should It Do It? And How
a
tabı , TMM05, MMO, Yayı n No: 231, Ankara, ee.109-121. Should Theee Decieione Be Made?,"
( 1999b), "Sermaye Birikim Sürecinde Bölge- www.the.world.bank.group.organization., Presented on
sel Kalk ı nma/Planlama ve Anadolu Sermayesi," Eko- the Tenth Annivereary of MITI Research Inetitute,
cy
nomide Durum, 6. Kitap, Güz-1999, ee.29-55. Tokyo, Japan, March 17.
- FISCHER, 5. (1999), "The Financial Crieie in Emer- -SÖNMEZ, M. (1998), Bölgesel E ş itsizlik: Türkiye'de
ging Markete: Some Leeeons," www.imf.org . , Speec- Doğ u-Batı Uçurumu, Alan Yay ı nc ı l ı k, letanbul.
hee for 1999, April 28. -UNITED NATIONS (1999), Trade and Development
-GAP IDARESI BA Ş KANLI Ğ I (1993), GAP Projesi Report 99.
1992 Durum Raporu, Nisan, Ankara. -WEISS, L. Ve J.M., HOBSON (1995), Devletler ve Eko-
pe
-GAP IDARESI BA Ş KANLI Ğ I (1993), GAP ve Sanayi nomik Kalkı nma, Çeviren: K. Dündar, Dost Kitapevi,
-HABERMAS, J. (1999), "Ulus-Devletin Ötesinde -WORLD BANK (1993), Goverment, Policy and' Pro-
mi?," Çeviren: K.H.Ökten, iktisat Dergisi, Sayı :388, ductivity Growth: ls East Asia an Exception?, ,Was-
-KRUGMAN, P. (1994), "The Myth of Asia'e Miracle," -TÜRKIYE EKONOMI KURUMU, (1998), AnadOkı'da
Foreing Affairs, Vol: 73, No:6, November/December- H ızla Sanayile ş en Kentler: Denizli Örne ğ i, Ankara.
rin üretildi ğ i ve yeniden üretildi ğ i bir alan- eahneeine girmi ş ve sermaye; üretimin bu Izzet Baysal Üniversite-
- toplumsal ili şkilerin yeniden üretimini ince- süreci üzerindeki denetimini daha önce gö-
1 Emek süreci teorisyenleri,
lerken, sermayenin emek üzerindeki deneti- rülmemi ş boyutlarda artt ı rm ıştı r. i ş çilerin
1974 yı l ı nda Braverman' ı n
minde ve bu denetimin arac ı olan mekaniz- vae ıf ve güçlerinin, bütüneel bir zanaatkar 'Labour and Monopoly Ca-
malarda y o ğ unlaemielardir. Çal ış maları nda üretim eürecinden kopar ı larak, az vaerfl ı ya pitalism' (Emek ve Tekelci
Kapitalizm) kitab ı n ı n ya-
egemen eğ ilim, fabrikay ı ve içinde bar ı nd ı r- da vaelfe ı z i şçiler tarafı ndan yap ı labilecek
yınlanmas ıyla yarat ı lan
d ığı toplumsal ili ş kileri, d ışarı daki siyaset- cletayland ı rı lm ış i ş lere dönü ştürülmesi he- entelektüel ortam içinde,
ten ve devlet yap ı s ı ndan ayr ı olarak incele- deflenmi ştir. Modern fabrikada, üretimcleki çal ış man ı n doğası na
Marksist teori içinden
mek olagelmi ş tir. Kapitalizm ekonomik teknik ili ş kiler bu ş ekilde düzenlenirken,
analizler yapan akademie-
olanla siyasi olan ı ay ı rı r. Liberal kapitaliz- toplumsal ili ş kilerde temel amaç denetimin yerler ve tart ış mac ı lard ı r
min ideolojik dünyaeln ı n bir yüzü olan bu ay- i şçiden al ı n ı p makinaya verilmesi olmu ştur. (en önemlileri aras ı nda
Friedman (1977), Edwarde
r ı m, bir ölçüde, Marksist teorilerde de, bir sermaye, Ure'nin deyi ş iyle, 'bilimi hizmetine
yanda emek süreci analizinin, di ğer yanda
a ald ığı zaman, eme ğ in dik ba ş l ı eli uysalla ş -
(1979) ve Wood (1982,
19b9)).19801erin sonuna
doğ ru, kapitalist dünya
ise devlet ve siyaset analizinin yap ı lmas ı may ı ö ğ renmi ştir' (Marx, 1976: 564).
düzeninin egemen ideolojik
olarak nükeetmi ştir (Burawoy, 1981). Bu Kapitalizmin bu a şamas ı nda, fabrika içi
cy
34 ve siyasi iklimin etkisiyle,
çal ış man ı n temel hareket noktas ı da, kapi- toplumsal ili ş kilerin üretimi, pazar ı n anarş ik emek süreci teorisi ciddi
bir biçimde kan kaybetmi ş
taliet fabrikada üretilen ve yeniden üretilen yap ı e ı na tabidir. Pazar ı n anarş ik yapı sı , ka-
ve bir çoklar ı tarafindan
toplumsal ili ş kileri, d ışar ı daki devletin bu pitaliete istedi ğ i gibi i şe al ı p çı karma ve iste- sonu ilan edilmi ştir, 'Emek
ili ş kileri ku şatan, e ı n ı rlayan ve belirleyen diğ i sürelerde çal ıştı rma imkan ı sağ lam ıştı r. süreci bandoeunun ta şı -
yan araban ı n kuma çak ı ld ı-
yap ı c ı içinde anlamland ı rmakt ı r. Marx' ı n 'pazar deepotizmi' olarak adland ı rd ı -
ğı n ı söylemek abart ı olma-
Fabrika rejimi, emek süreci ve devlet ğı bu durum, eme ğ in sermayenin mutlak ege- yacaktı r' (Storey,1985:
pe
aras ı nda kritik kavrameal ili ş kide varolur. menli ğ i alt ı na girmesini sa ğ larken, fabrika 193). Su çal ışman ın da
içinde yer ald ığı emek sü-
Fabrika rejimleri üretim içindeki ili ş kileri dü- rejimine de deepotik bir karakter verir. Dee-
reci teorisinin son duru-
zenlerken; devlet ve siyasi rejimler makro potik fabrika rejiminde emek gücünün yeni- munun içerikli bir değ erlen-
düzeyde üretim ili ş kilerini düzenler ve ko- den üretimi devlet tarafı ndan güvenceye dirmesi için bkz. Knighte
ve Willmot (1990).
rurlar. Dolay ı siyla, bu rejimler kar şı l ı kl ı bir- al ı nmam ıştı r (Burawoy,1987). Devlet, fabri- 2 Ku ş kusuz, kapitalizm için-
birlerini -tan ı mlar, şekillendirir ve e ı n ı rlarlar. ka içindeki yap ıya ne asgari ücret, ne de i ş de toplumlar ı n doğas ı,
toplumsal yap ı ları n ı n ve
Bu aç ıdan vurgulanmae ı gereken ilk nokta, güvencesi gibi politikalarla müdahale eder.
sahne olduklar ı mücadele-
fabrika rejimlerinin, kapitalizmin geli ş imi ile Devletin fabrika içi toplumsal ili ş kilerin dü- lerin nitelikleri devlet ve
birlikte yap ı lanm ış olmaları d ı r. Kapitalizmin zenlenmesinde hiç bir iktidar ı yoktur. emek süreci analizinde ol-
dukça belirleyicidir, Fakat,
tarihsel dönemlerinde devlet müdahalesi- Deepotik fabrika rejiminde i şçinin boyun
her toplumun özgül yönle-
nin farkl ı formlar ı farkl ı fabrika rejimlerinin eğ mesi, emek gücünün herhangi bir meta rinin, tarihinin, devlet yap ı-
kurulmas ı na yol açm ıştı r. Vurgulanmae ı teki) i şçi tarafı ndan pazara sunuldu ğ u ve c ı n ı n, işçi hareketinin tah-
liti uzun soluklu bir çal ış -
gereken ikinci nokta ise, fabrikada i şçilerin bu eunumun bir yedek i şçi ordusunu olu ştu-
man ı n konusu olabilir an-
M=Mgrir1=ııi•Dx.:
ba şkald ı rı , boyun eğ me, ya da onay gibi ta- ran i şeizlerin rekabeti alt ı nda yap ı ld ığı bir cak. Bu çal ış ma, kapitaliz-
v ı r, tutum ve cluru ş ları nin bu fabrika rejim- arka-plan içinde gerçekle ş ir. Di ğ er bir deyi ş - min olgunla ş m ış oldu ğ u
geli ş mi ş kapitalist ülkele-
lerince tan ı mlan ıyor ve bu rejimleri tan ı ml ı - le, fabrikada boyun e`gm e iktisadi k ı rbac ı n
rin ve genellikle ba ğı ml ı ve
yor olmas ı d ı r. Tüm bu noktalardan hare- bask ı c ı mekanizmas ıyla sa ğ lanm ışt ı r. Fab- azgeli ş mi ş olarak nitelenen
ketle, çal ış man ı n ilk k ı sm ı nda, fabrika re- rikada bask ı hüküm sürmektedir. Kapitaliz- ülkelerin dahil oldu ğ u bir
kapitalist dünyan ı n bütün-
jimleri, kapitalizmin tarihinde bir yolculuk min bu a şamas ı nda, 'b ı rak ı n ız yaps ı nlar' lüğ ü içinde incelenmesi an-
çerçevesinde ele al ı nacak ve ard ı ndan ça ğ - prensipleri do ğ rultusunda, pazar ekonomi- lam ı na geliyor.
cinin düzenlenmemi ş etkisi ve dolay ı siyla bir muhalefetle kar şı lanm ıştı r.' Dolayle ıyla,
o deepotik fabrika rejiminin bask ı s ı , i şçileri Tayloriet/Fordiet i ş örgütlenmesini, i ş çinin
birbirinin ard ı s ı ra, makine k ı rı c ı l ı k (Ludizm), denetimine dair tüm eorunlar ı çözen 'mü-
Owenizm ve Chartizm hareketlerinde kendi- kemmel bir anahtar' olarak de ğ erlendiren
sini ifade eden, sisteme kar şı ba ş kald ı rıya çal ış maları n aksine, i şçi ve yönetimi iki
yönlendirmi ştir (Burawoy, 1987). Devlet, dü ş man kampa ay ı ran ve i ş çi ve sendika
özellikle1840 eonrae ı , geli şen fabrika yasa- cepheeinde sert bir muhalefeti örgütleyen
ları ile doğ rudan, i ş gücünün e ğ itilmeei ge- `kapitalist denetim arac ı olarak büyük bir
reklili ğ inin bir ifadesi olarak uygulamak du- ba şar ı c ı zl ı k' olarak de ğ erlendirmek daha
rumunda kald ığı eğ itim politikalar ı ile de do- anlaml ı bir okumad ı r (Littler, 19,52).
layl ı olarak, emek gücünün yeniden üretimi-
ne müdahale etmeye ba ş lam ıştı r. Refah Devleti ve Fabrika
19.yy sonlar ı na do ğ ru, pazarlar ı n geli ş - Büyük miktarlar ve standart ürünler,
mesi, uluslararas ı rekabetin artmas ı ve Fordiet birikim rejiminin temel karakteric-
daha yüksek boyutlarda üretim yaplImael tikleri olarak ş ekillendi.1950'larda ise, For-
gereklili ğ inin ortaya ç ı kmae ı , modern fabri- diet üretim tarz ı n ı n eri ştiğ i yüksek üret-
kada emek sürecinin ve üretimin örgütlen- kenlik kapitalizmin a şı r ı üretim krizine yol
mesi ve yönetiminde ciddi sorunlar yarat- açarken, yeni bir düzenleme biçiminin gerek-
m ışt ı r. Bu sorunlar Frederick Taylor' ı ve bi- lili ğ inin çiziyordu. Fordiet üretim tar-
limsel yönetim anlay ışı n' tarih eahneeine z ı kendini yeniden üretebilmek için toplum-
getirmi ştir. Taylor, üretim sürecinin tüm sal ili ş kilerinin biçimini, toplumsal i ş leyi ş
bilgi ve denetiminin yönetimde -toplanmas ı - cüreçlerini ve kurumsal yap ı lar ı yeniden bi-
n ı ve i ş çiye sadece kol emeğ i kullan ı m ı n ı n b ı - çimlendirmek zorunlulu ğ u alt ı ndayd ı .
rak ı lmae ı n ı , dolayı siyla emek sürecinde ka-
a
195D'Iu y ı llarda geli ştirilen ama esas ola-
fa ve kol emeğ inin ya da tasar ı m ve uygula- rak ikinci Dünya Sava şı 'ndan sonra uygula-
man ı n ayrı lmae ı n ı önermektedir. Taylor'un maya konulan Keynesyen iktisat anlay ışı ve
cy
ard ı ndan Henry Ford, Detroit fabrikac ı n- bu anlay ış çerçevesinde nitelik de ğ i ştiren
daki yenilikleri ile yaln ızca üretimin teknik devlet, düzenleyici mekanizmalar olarak
örgütlenmesinde Tayloriet prensipleri ge- gündeme geldi. Devletin düzenleyici rolü,
li ş kin hale getirmemi ş ayr ı ca ileride yeni bir ücret düzenlemelerini, asgari ücret uygula-
sermaye birikim süreci haline gelecek üre- malar ı n ı , dü ş ük ücret rekabetini önleyecek
tim örgütlenmeeinin ko ş ullar ı n ı haz ı rlam ış - toplu pazarl ı klar' ve haetalik, ya ş l ı l ı k ve i ş -
pe
t ı r. Ford'un montaj hatt ı , 'insan ı n makina- sizlik durumlar ı nda sabit bir geliri sa ğ layan
ya tabi olmas ı n ı n klasik simgesi' (Walker ve sosyal güvenlik sistemlerini kape ıyordu (Li-
Gueet, 1959) olarak da tan ı mlanan, i ş çinin pietz, 1987: 57). Su noktada, bu çal ış ma
hareket ve zaman ı n ı makinan ı n h ı z ve özel- için ac ı l önemli soru ise, devletin emek gü-
liklerine ba ğı ml ı k ı larken, ölçek ekonomisine cünün yeniden üretiminde ve sosyal politi-
dayanan standart ürünün üretilmecinde ka alan ı nda ald ığı bu eorumlulukları n fabri-
büyük bir dönü ş üm yaratm ıştı r. ka rejimlerini nas ı l belirledi ğ i, k ı ertlad ığı ya
3 Surada, Henry Ford'un,
Yüzy ı l ı n ba şı nda, Tayloriet/Fordiet da şekillendirdi ğ idir.
1913 yaz ı nda, fabrikadaki
emek süreci, fabrika içinde toplumsal ili ş ki- Refah devletinin fabrika içindeki top- makinalara sabotaj olayla-
lerde sermayenin emek üzerindeki kesin lumsal ili ş kileri nas ı l biçimlendirdi ğ ini an- rı, kas ıtl ı hatal ı üretim, ar-
tan i şgücü devri gibi so-
egemenli ğ ini temeli ederken, tümüyle baek ı - lamland ı rabilmek için Gramsci'nin iki dünya runlara karşı i şçi gündeli-
c ı ve deepotik bir do ğ a sergiliyordu. Taylor, eava şı aras ı ndaki Amerika'da Fordiet fab- gini 5 dolara yükselttigini
ka rejimlerini nas ı l belirdi ğ i eorueu bu çal ış - den, bu bedeli ödeyen eskiden oldu ğ u gibi sos- büyük ölçüde gözlemlendi-
ma için esas öneme rahip. Bu soru belki de yal devlet olmayacakt ı r. Yani bu sefer kapi- ğ ini belirtiyor ve ekliyorlar,
1969'larda direni ş hare-
ş öyle tan ı mlanabilin Neo-liberal dönemde, talist yerine bu ödemeyi yapt ıral2ileceğ i bir
ketlerinde ya şanan kre-
devletin emek gücünün yeniden üretiminden devlet de bulamamaktad ı r. şendo, Fordist emek yöre-
elini çekmesi, i şgücünün fabrikaya ba ğı ml ı l ı - Fabrika içinde rı zan ı n olu ş mas ı n ı sa ğ la- cinin vazgeçilmez sonucun-
dan öte, genel siyasi ve ik-
ğı n ı artinrken, hegemonik fabrika rejimi ye- yacak ekonomik ve siyasi kazan ı mlar ı , işçi- tisadi konjonktürün ürünü-
rini tekrar deepotik bir rejime mi b ı rak ıyor? ler., devlet müdahalesi yoluyla elde edebile- dü r' (1992:197).
1=r;
cekleri gibi, Japonya örneğ inde oldu ğ u gibi, mi, yönetici-i şçi aras ı nda ortak ç ı karlar,
ş irketler yoluyla da elde edebilirier. Japon- inançlar ve değerler kuran söylemler, for-
ya'da devlet çal ışanlara çok az şey sunar. mal ve informal birliktelikler geli ştirmeye
I şçilerin `güvendiklerr devlet değ il şirketleri- amaçl ıyor. Daha aç ı kças ı sermaye r ı za
dir ve ş irketlerinin yoğ un olarak sundu ğ u göstermesinin bedelini, i şçiye ödetmeye
refah sistemidir - lojmanlar (bar ı nma), çal ışıyor. Son dönem fabrikalarda yap ı lan
hastal ı k ödemeleri, ömür-boyu istihdam ve çal ış malar, ideolojik söylemlerin, i şçilere
kıdeme göre ücret - (Saka ve Sato, 1997). yönelik ekonomik ve politik tavizlerin yoklu-
Neo-liberal dönemde, ne devlet ne de Ja- ğ unda, hükmünü yitirdi ğ ini ve bir anlamda
ponya örne ğ indeki gibi ş irket, fabrika reji- rejimin me ş ruiyet krizine yol açtığı n ı vurgu-
minde r ıza üretimi için aktif rol üstieniyor. luyorlar (Stewart ve Garrahan, 1995; Ste-
Fabrikada artı değ er üretimini gerçekle şti- wart, 1997).
rebilmek için r ıza arayışı nda, sermaye, ka-
pitalist i şyerinde toplumsal ili ş kileri rost- Sonuç
Fordist paradigma içerisinden kurmay ı Kapitalizmin tarihsel dönemlerinde dev-
amaçl ıyor. Fordizmin krizi ard ı ndan, Post- let müdahalesinin farkl ı formları, fabrikada
fordizm artı k s ı n ıf temelli toplumsal kutup- üretilen ve yeniden üretilen toplumsal ili şki-
la ş maya ve s ı n ıflar aras ı ndaki çat ış maya leri farkl ı biçimde ku şatm ış, e ı n ı rlam ış ve be-
dayal ı örgütlenmenin sona erdi ğ ini, bunun lirlemi ştir. 19.yy ortalar ı ndan Birinci Dünya
yerine toplumsal ç ı kar gruplar ı aras ı nda Sava şı'na kadar süren dönemde, devletin
uzla şmaya ve dayan ış maya dayal ı bir eko- fabrika içi toplumsal ili şkilerin i şleyi şine as-
nomik ve siyasal yap ı n ı n geli ş mekte oldu ğ u- gari müdahalesi fabrikaya despotik bir ka-
nu meş ru k ı lan bir paradigmaya yaelan-
a rakter verir. Kapitalizmin bu a şamas ı nda,
maktad ı r. Tam da bu noktada, fabrika reji- fabrikada bask ı , hem `pazar despotizmi' hem
cy
36
pe
z=mmu:
de emek sürecinin teknik örgütlenmesinden 1990'larda Politikan ı n Değ i ş en Çehreli, (çev.) Istan-
halesi ile ekonomik ve siyasi haklara sahip i ş - " Littler, C.R. (1982) The Development of the Labo-
çilerin r ızas ı Fordist/Tayloriet emek süreci ur Process in Capitaliet Societies: A Comparative
örgütlenmesinin baek ı e ı n ı n üstünde hüküm Analysis of Work Organisation in Britain, the U5A
sürmektedir. 1980'lerle birlikte neo libera- -
and Japan, London.
sermaye birikim rejiminin çeli ş kilerini
Marx, K. (1976) Capital, Volume 1, Harmondsworth,
hafifletecek toplumsal ili ş kilerin, toplumsal
Penguin.
yap ı lar ı n ve kurumlar ı n düzenlenememi ş ol-
mas ı; kapitalist krizi oldu ğ u kadar fabrika içi " Öngen, T. (1994) Prometheus'un Sönmeyen Ate ş i:
toplumsal ili ş kilerdeki krizi de tan ı mlamak- Günümüzde i ş çi Sı n ıfı , Istanbul, Alan Yayı nc ı l ı k.
tad ı n Neo-liberal dönemde fabrika rejiminin " Saka, M. ve Sato, H. (1997) (der.) Japanese Labo-
krizi bir çeli şkide gizlidir: Bir yar ı da, fabrika ur and Management in Transition: Diversity, Flexi-
içinde, emek sürecinin yeni do ğas ı gereğ i, i ş - bility and Participation, London, Routledge.
çinin bilgi ve deneyimini harekete geçirecek
Sayer, A. ve Walker, R. (1992) The New Social Eco-
olan i şçinin katı l ı m ve rızas ı n ı n sağ lanmas ı
nomy: Reworking the Division of Labour, Oxford,
gerekliliğ i varken, öte yanda, fabrika d ışı nda
a
bu rızayı var edecek yap ı ları ve koş ulları dü-
Slackwell.
zenleyecek bir devletin olmamas ıd ı r. Slater, D. (1997) Consumer Culture and Moder-
nity, Cambridge, Polity Press.
cy
Kayma kça " Stewart, P. (1997) 'Striking Harder and Smarter
at Vauxhall: The New Induetrial Relations of Lean
* Aglietta, M. (1979) A Theory of Capitalist Reg ula-
Production', Capital and Class, No. 61, 1-7.
tion, London, New Left Books.
Stewart, P. ve Garrahan, P. (1995) 'Employee Ree-
* Braverman, H. (1974) Labour and Monopoly Capi-
poneee to New Management Techniquee in the Auto
talism, New York, Monthly Review Press.
pe
don, Macmillan.
olarak tan ı mlanm ış ve kuramsal bir çerçe- lerinin tabi olaca ğı kurallar ı eaptama teke-
ve içinde aç ı klanmaya çal ışılm ışt ı r. lini elinde bulundurarak eme ğ in denetim al-
Geni ş anlamda bir toplum-devlet ili şki tı nda tutulmas ı koş ulları n ı yaratarak yap-
modeli olan korporatizm, bir "orta ölçek maktad ı r. Devlet bu araçlardan yararlana- Yazın ı n uzunluğ undan
teori" (middle-range theory) olarak nite- rak ya do ğ rudan eme ğ i denetim alt ı na tut- dolayı iki ayrı bölüm ola-
lendirilmektedir (Williameon,1959: 201). maya yönetmekte ya da ücretli çal ış ma ko- rak yayı nladığı m ız çalış-
Kavrameal ve teorik olarak korporatizm ş ulları n ı düzenleyerek üretim ili şkilerini do- man ın bu ilk bölümünde
çe ş itli biçimlerde aç ı klanmaya çal ışı lmak- laylı olarak denetlemektedir (Öngen,1996: devlet ile sendikalar
ta, ancak bu farkl ı l ı k ve çe şitlilik literatür- 163). Devlet ile sendikalar aras ı ndaki kor- aras ı ndaki iliş kiler ele
cle giderek azalmaktad ı r. Öte yandan, kor- poratiet ili ş kiler, doğ rudan denetlendi ğ in- alı nm ış tı r. Yine bu bö-
poratist literatürdeki bu teorik ve kavram- de devlet korporatizmi, dolayl ı denetlendi- lümde sendika ve devlet
sal farkl ı l ı klar bir sorun olarak alg ı lanmak- ğ inde ise, liberal korporatizm olarak ta- arası ilişkilerin leveç ve
tam çok, di ğ er modellere üstünlük sa ğ la- n ı mlanmaktad ı r. Brezilya'daki uygulama-
yan bir özellik olarak de ğ erlendirilmektedir Ç ı karları n temsili ve uzla ştı r ılmae ı ve ları üzerinde yoğunla şı l-
• . a ı aaıanrs^ ^.^r,
(Williameon,1959: 201). Korporatizm he- bu sürecin kurumealla ştı rı lmas ı olarak ifa- mıştır. Çalış man ı n 11.8ö-
nüz tamamlanm ış ve s ı n ı rları çizilmi ş bir de edilebilecek olan korporatizmin ortaya lümde ise Türkiye üze-
teori eunmamakta, ancak potansiyel ola- çı k ış nedenleri e ı n ıfsal bir temele sahip rinde durulacakr.
rak önemli önermeler üzerine kurularak, gö- olup, kapitalizmin belirli bir a şamas ı na te-
zard ı edilemeyecek önemde, pekiş mi ş bir kabül ettmektedir. Ç ı karlar ı n temeilinin - Öğretim Üyesi, Mersin
"orta ölçek teori" haline gelmektedir. Siya- korporatistle ştirilmeei, kapitalizmin kendi Üniversitesi, IİBF, ikti-
ı
set ve toplum ile ilgili teorik sorunlar ı , ör- varl ı k ko ş ullar ı n ı yeniden üretmeyi, daha sat Bölümü
3=
fazla sermaye birikimi ea ğ lama ihtiyac ı n- p ı lmakta ve özellikle istihdam düzeyinin is-
dan do ğ maktad ı r. Korporatizmin liberal ya tikrarl ı tutulmas ı na yönelik olmakta, gelir
da otoriter özellikler ta ş imael ise, kapita- politikac ı da bu amac ı gütmektedir
lizmin kurumsal gali ş meeinin ve uluelara- (Lehmbruch, 1982: 27). Ona göre korpora-
Z
rae ı ba ğ lam ı n ı n farkl ı a şamalar ı nda orta- tizm, milli gelirin payla şı m ı nda ve çal ış ma
ya ç ı kan zorunluluklar ve ihtiyaçlara ba ğ l ı ili ş kilerinde c ı n ıflararac ı çat ış malar ı dü-
olarak de ğ i ş mektedir. zenler. Liberal türü de kapitalist geli ş me-
nin ileri bir a şamas ı nda iktisadi politika
Korporatizm: Kavramla ştı rma ve olu şturma sorunlar ıyla ilgilidir. 13u durum-
Kurumealla şt ı rma Çabalar ı da s ı n ıf çat ış malar ı n ı n düzenlenmesi
Philippe C. Schimetter (1979: 13), kor- önemli bir unsur olmaktad ı r (Lehmb-
poratizmi yeniden tan ı mlayı p, kavramla ş - ruch,1977: 95-96). Böylece, devlet, sendi-
t ı rma çabas ı içine girmi ştir. Ona göre, kor- kalar ve i şveren örgütleri aras ı nda var olan
poratizm, devlet tarafı ndan tan ı nan veya bu üçlü ili ş ki nedeniyle korporatizm tek bir
onaylanan, lider seçimi ile talepleri belirli örgütün temeil tekeline sahip oldu ğ u, kar-
denetimlere uyma kar şı l ığı nda kendi alan- şı s ı nda kar şı t ç ı karları n örgütlenmedi ğ i
ları n ı n s ı n ı rlar ı içinde tekelci temsil hakk ı yerde olmaz. Otoriter ve liberal korporatiz-
tan ı nan, sinirli say ıda merkezile ş mi ş, zo- min her ikisi de çat ış an ç ı karları n devlet
runlu üyelik temeline dayanan, rekabetçi yard ı m ıyla uzla şt ı rı lmae ı n ı içerir. Korpora-
Korporatist
olmayan, hiyerar ş ik ve i ş leveel aç ı dan fark- tiet politikan ı n olu şturulmas ı için ç ı kar
l ı la ş m ış kurucu birimlere sahip bir ç ı kar gruplar ı aras ı ndaki çat ış malara devletin politikan ı n
temsili sistemidir. Korporatizmin kavram- müdahale ederek uzla şt ı rmas ı gerekir olu şturulmas ı
la ştı rı lmas ı na katk ıda bulunan bir di ğ er
a
(Lehmbruch, 1983: 187).
için ç ı kar
ara şt ı rmac ı Gerthard Lehmbruch'a (1977: Kapitalist bir toplumdaki çeli şkilere ma-
94) göre, korporatizm, sadece büyük ç ı kar ruz kalan, giderek örgütlenen emek ve ser-
gruplar ı
aras ı ndaki
cy
örgütlerinin yaln ı zca ç ı karlar ı n ifadesi veya maye aras ı ndaki ç ı kar çat ış malar ı n ı n nas ı l
uzla ştı rı lmae ı değ il, ayn ı zamanda kamu ve kimin yarar ı na çözülebilece ğ ini anlama çat ış malara
politikaları n ı n olu şturulmas ı nda, uygulan- çabas ı korporatizm tart ış maları nda vurgu-
devletin
mae ı nda birbirleriyle ve devletle i ş birliğ i num, giderek, kamu politikalar ı n ı n olu şturul-
yarmalarld ı r. Bu yakla şı ma göre, devlet mas ı na ve uygulanmas ı na kaymac ı na neden müdahale
denetleyici olma konumundan ç ı karak pa- olmu ştur (Schmitter, 1982: 259). ederek
zarl ı kç ı bir konuma geçmekte, bürokrasi ile Korporatizmin tan ı mlanmac ı , kavram-
pe
ne dahil edilmeleri tam istihdam ilke ve uygu- edilip biçimlerini denetim alt ı nda tutar. Ör-
lamalarıyla güçIendirilen işçi eı n ıfı n ı n siyasi gütlerin liderlerinin seçiminde ve gelirleri
sistem için bir tehdit olu şturmas ı n ı n bir so- üzerinde söz sahibi olur", sendikalar so-
nucu olup (19anitch,1980: 174), amaç sendi- rumlulu ğ unu payla şt ı klar ı kamueal karar-
kaları n var olan egemenli ğ i earemayacak ta- lar ı ş u veya bu şekilde üyelerine I2enimeet-
lepler* bulunmas ı n ı sağ lamaktı r. Devlet me taahhüdünde bulunurlar. Böylece ka-
ekonomik ve siyasi aç ıdan güçIenmi ş bir i şçi musal olan özel olan ı belirler, ço ğ ulcu ç ı kar
sı n ıfı ile karşı karşıya kald ığı için enflasyonist grubu paradigmae ı n ı n öngördüğ ü e ı n ı re ı z
baskı ları hafifletebilmek güdüeünün etkisiyle say ıda, gönüllü üyelik ve rekabet esas ı na
ekonomiye korporatiet bir müdahale gereksi- dayanan, lider seçiminde ve ç ı karları n ifa-
nimi duymaktad ı r (Panitch, 1981: 29). desinde denetlenemeyen, özel alan ı kamu
Bob Jeeeop ise (1979: 219), korpora- alan ı na yans ıtan örgütler evreninin varea-
tizmi bir devlet biçimi olarak tan ı ml ıyor ve yı mları i ş lemez. Bu e ı n ı rlamalara kar şı l ı k
korporatizm denen bu melez sistemin, ç ı - olarak elde edilen ayr ı cal ı klar, te şvikler ise
kar örgütlerinin hem siyasi temsili gerçek- şöyledir: Bu örgütler devletin yard ı m ı ile di-
leştirdi ğ ini hem de devlet müdahalesinin ğ er rakip örgütler arac ı ndan e ıyrı larak
bir arac ı oldu ğ unu belirtmektedir. Bir ba ş - tekle ş irler, tekelci temsil hakk ı na kavu ş ur-
ka ara ştı rmac ıya göre ise, korporatizm lar. Merkezi ve bürokratik bir yap ıya, zo-
çal ış ma ili ş kilerinde ortaya ç ı kan bir s ı n ı f runlu üyelik hakk ı na kavu ş urlar, üyelerini de
egemenli ğ i eietemidir (Crouch, 1977: 262- ilgilendiren kamu iktisadi politikalar ı n ı n
272). Crouch bir alt tipleme olarak "pazar- son a şama kararlar ı n ı n verildi ğ i ekonomik
Korporatizm,
l ı kç ı korporatizmden" (bargained corpora- ve sosyal kurul, komite ve koneeylere kat ı -
Çoğ ulcu ç ı kar
tiem) eözetmekte, bununla sermayenin,
a l ı rlar (Cizre, 1992: 31).
i ş çi e ı n ıfı n ı sistemle, piyasa eüreçleriyle Korporatizmin ço ğ ulculuktan farkl ı , ço- temsiline
bütünle ştiremedi ğ i durumlarda ba şvuru- ğ ulculu ğ a alternatif bir teori olup olmad ığı , alternatiftir
cy
lan ve liberal toplu pazarl ı k modelini de içe- çoğ ulculu ğ un farkl ı bir vereiyonu olup olma-
ve daha farkl ı
ren bir korporatizmi kaedetmektedir. Bu d ığı konusunda tart ış malar hala sürmekte-
durumda, sendikalar mevcut çal ış ma ili ş ki- dir. Korporatizm kavram ı n ı yeniden günde- I>ir ç ı kar
leri sistemini bir veri olarak kabul etme me getirip kavramealla ştı rma çabalar ı içine temaill ve
karşı l ığı nda sisteme dahil edilmeyi kabul giren 5chmitter'e göre sanayile ş menin ileri
uzla9t ı rma
etmektedirler, yani kat ı l ı m olmadan talep- boyutlara ula ştığı geli ş mi ş kapitalist ülke-
lerde ç ı kar temeilinin ço ğ ulcu biçimlerinden
sistemidir.
pe
de ğ i ş imden çok kontrollü bir de ğ i ş imi ve bu i ş birli ğ i s ı ras ı nda örgütlerin yap ı la-
amaçlamakta, toplumeal sorumlulu ğ u ön rı nda değ i ş iklikler meydana gelebilmekte-
plana ç ı kararak kamueal olan ı özel olana dir. Örgütler daha merkezi ve daha yetkili
tercih etmektedir. Öteyandan ço ğ ulcu bir hale gelmekte/getirilmektedir. Bu ne-
analiz, kamu politikalar ı n ı n kayna ğı n ı ör- denle de korporatiet yazarlara göre korpo-
gütlerin bask ı e ı n ı n bir ürünü olarak gör- ratizm ço ğ ulculuktan farkl ı d ı r .
mekte, yani devleti ba ğı ml ı bir değ i ş ken, Korporatizmin ço ğ ulcu modelden farkl ı
edilgen bir konumda, tarafs ı z bir hakem bir model oldu ğ u eavı na karşı , kimi ara ştı r-
olarak kabul etmektedir (Wileon, 1953: 91- maçalar korporatizmin ço ğ ulculu ğ un değ i-
95). Böylece devlet bir ideolojik kontrol ş ik bir versiyonu oldu ğ unu öne sürmekte-
arac ı olarak değ il, bir siyasi birim olarak al- dirler (Panitch, 1977a; Crouch, 1953; Mar-
g ı lanmaktad ı r. Ço ğ ulcu modelde kamu poli- tin, 1953; Lehmbruch,1977; Caweon, 197 8;
tikaları, ampirik düzeyde devletin d ışı nda, Von Beyme, 19,53; Jeeeop 1979). Su ya-
çok say ı da, rekabetçi, gönüllü üyelik esas ı - zarlara göre korporatizm ve çoğ ulculuk iki
na dayanan ve birbiriyle örtü ş en ç ı kar ayrı kutupta yer almay ı p, birbirlerinin al-
grupları n ı n/örgütlerinin tek yönlü baek ı el ternatifi de ğ ildirler. Baz ı alanlarda korpo-
sonucunda olu ş maktad ı r. Bu nedenle top- ratiet uygulamalar söz konusu olabilece ğ i
lumda siyasal ietikrar, toplumealla ş ma gibi baz ı alanlarda da çoğ ulcu bask ı politi-
yoluyla ç ı kar gruplar ı arac ı l ığı ile sa ğ lana- kaları n ı n uygulanmas ı söz konusu
cak, bu gruplar hiçbir zaman sistemi ear- Von Beyme'ye göre korporatizm daha çok
=II
modeldir diyerek aralar ı nda bir fark olma- 1979: 14-20; Lehmbruch, 1983: 154; Von
d ığı n ı dile getirmektedir (Ziegler, 1986: Beyme, 1983:193; Schmitter, 1977: 16-17; dahil etmeye
172). Ço ğ ulcular, ço ğ ulcu ç ı kar politikalar ı - Diamant, 1981: 105). Ço ğ ulcu kuram ı n dev- zorlamas ı
n ı n siyasal pratikten ç ı kt ığı na, toplumsal let-toplum ili ş kisinde beliren bu yeni duru-
g erekmektedir
örgütlenmede ve ili ş kilerde gönüllülük ve mu aç ı klayamamas ı korporatist modelin
kendili ğ indencili ğ e dikkat çekmektedirler. ortaya ç ı kmas ı na neden olmu ştur.
Burada dayatma, zorlama yoktur, özgür Korporatist teorinin öncü kuramc ı la-
seçim söz konusudur. Korporatizmin aksi- rı ndan olan P. C. Schmitter korporatizmi
ne kamusal alan özel alan ı değ il, özel alan bir ç ı kar temsili yap ı lanmas ı olarak tan ı m-
kamusal alan ı 12elirlemektedir. Ç ı kar grup- lamakta ve ayn ı amac ı güden ço ğ ulculuk ve
lar ı ayrı cal ı kl ı bir şekilde değ il, e ş it ko şul- sendikalizme rakip, alternatif bir teori ola-
larda örgütlenmekte ve rekabet söz konu- rak göstermektedir. Amaç, korporatizmi,
su olmaktad ı r. Kuzey Amerika siyaset bilimi dieiplinine ta-
mamen egemen olan ç ı kar politikalar ı pa-
Devlet, Sendikalar ve Korporatiet radigmas ı n ı n genel çerçevesini olu şturan
Kil AT DER I I • TEMMUZ 200.
eini üyeleri üzerinde uygulayaca ğı disiplin üzerinde tam bir disiplin uygulayamamak-
ve denetimle sa ğ lamaktad ı r, ki, bu bir tür tad ı r, örgütler aras ı nda i şbirliğ inden çok
eoeyal kontrol mekanizmae ıd ı r (5chmit- bir çat ışma söz konusudur. Devletin insi-
ter, 1977: 34). Ancak, burada devletin yatifi ve zorlay ı c ı l ığı di ğer iki türe göre da-
hangi örgütleri ve ç ı karları , hangi k ı etaela- ha fazlad ı r (Lehmbruch, 1977: 104-110).
ra göre yap ı land ı rmalara dahil edece ğ i so- Kapitalizmin belirli bir a şamaeinda,
rusu önmli olmaktad ı r. 5chmitter ilk yaz ı - Bat ı toplumlar ı nda belirli bir devlet müda-
lar ı nda bu eeçimde özellikle çal ış ma ili ş kile- halecili ğ i korporatiet politikalarla tamam-
ri alan ı na öncelik vermektedir. Bunu da lanmad ı kça s ı n ı f çat ış maları n ı n ortaya
korporatizmin iktisadi alanlarda i ş lerlik ç ı kma olas ı l ığı vard ı r. Korporatizm "karma
kazanmas ı na ba ğ lamaktad ı r (5chmitter, ekonomiye dayanan müdahaleci refah dev-
1979: 28; 1982: 265). Korporatiet uygu- letinin karşı la ştığı sorunlar ı çözme" çaba-
lamalarda devletin kendi inieiyatifi büyük sı olup, dengeli büyüme ihtiyac ı , devletlele
bir a ğı rl ığ a sahip oldu ğ undan, devlet belir- büyük ç ı kar gruplar ı aras ı nda i ş birliğ ine yol
leyici rol ve öneme eahiptir. açmaktad ı r (Lehmbruch, 1983: 168). Bir
Lehmbruch'a (1977: 94) göre, korpora- mutabakat ea ğ layabilmek için korporatiz-
tizmle geli ş mi ş kapitalist ekonomilere Sa- me ihtiyaç vard ı r ki, bu da müdahalecili ğ in
hip anayasal demokrasilerde görülen ör- bir eonucudur. Uzla şı m arayışı nedeniyle
gütlü ç ı karlara dan ış ma ve onlarla i ş birliğ i korporatizme ithtiyaç duyulmae ı n ı n nede-
politikas ı n ı birbirine kar ıştı rmamak gereki- ni, bu yolla i şçi ve i şveren örgütlerinin birer
ç ı kar gurubu olmaktan ç ı kar ı lmas ı ve onla- kullan ı r (Panitch, 1977a: 66; 1980: 173).
ra kamu statüsü kazand ı rı larak hükümet Devlet tarafs ı z bir konumda olmad ığı için,
politikalar ı n ı n olu şturulmas ı na ve uygulan- i şçi ve i şveren örgütleri aras ı nda yap ı lan
mas ı na ortak edilmelidir. Böylece e ı n ıfla- korporatiet nitelikli toplumsal anla ş mala-
rarae ı potansiyel çat ış ma sorununun çö- rı n e ş it ko ş ullarda yap ı ld ığı ileri eürülemez.
zümlenmesi istenmektedir (Lehmbruch, Çünkü, devlet sermayeden yanad ı r ve bu
1977: 97; Offe, 1981: 123-146). Hem anla ş malarla yaln ı zca ücretlerin baet ı rı l-
Lehmbruch'un hem de Offe'nin çözümleme- maeı yönünde çal ış makta ve sonuçta zor-
lerinde korporatizmin kayna ğı devlet politi- lay ı c ı yasal önlemlere ba şvurmaktad ı r.
kaları d ı r. Offe'ye göre korporatizm demok- Devletin bu taraf olma özelli ğ i nedeniyle
ratik temeli kurumlar ı ndaki akeamalar ı gi- gelir politikalar ı i ş çi e ı n ıfı n ı n aleyhine eo-
dermektedir. Ama toplumsal e ı n ı flar aç ı - nuçlanmakta, bu nedenle de i şçiler grevle-
s ı ndan sonuçlar ı e ş it veya eimetrik olma- re ba şvurarak devletin zora dayanan mü-
maktad ı r. Atomize ve da ğı n ı k olan sendi- dahalesini adeta gerekli k ı lmaktad ı r. İşte,
kalar, yap ı sal özellikleri, ç ı karlar ı n ı 'ifade bu aeimetrik i ş leyi ş özelli ğ i nedeniyle de
Peviet
edi ş biçimleri ve içerikleri ile liderlik yap ı ları korporatizm ietikrare ı zd ı r (Panitch, 1981:
yönünden sermaye örgütlerinden daha bü- 35-36; 1980:173-174, 1979a: 81-87). tarafs ız I7ir
yük bir öneme ve role sahiptir. Korporatizm, tüm ç ı kar gruplanyla dev- konumda
Devletçe sa ğ lanan yap ı eal korporatiet let ili ş kilerini kapeamaz. Kurulu ş ve i ş leyi ş i
olmad ığı için,
nitelikler ve sosyal kontrol yöntemleri, i ş - iktisadi politika alan ıyla ilgili olup, kökeni
veren örgütlerine göre eendikalar ı daha tam istihdam ı amaçlayan belirli bir devlet
işçi ve
çok etkileyip k ı s ıtlamaktad ı r. Korporatizm, müdahalecili ğ idir (Panitch, 1981: 26). i ş çi işveren
korporatist politikalara dahil olan eendi- örgütlerinin, kamu politikalar ı n ı n olu şturul- örgütleri
a
kalara ve i ş çi e ı n ı fı na, i şverenlere oranla ma sürecine kat ı lmalar ı , tam istihdam ilke
aras ı nda
daha büyük bir darbe vurmakta ve sendi- ve uygulamalar ıyla güçlendirilen i ş çi e ı n ı fı n ı n
kalar sistemle bütünle ştirilmekte, e ı n ı feal siyasi sistem için bir tehdit olu şturmas ı n ı n yapı lan
cy
talepleri kabul edilebilir s ı n ı rlara indirgen- bir eonucudur. Çünkü, i şçilerin merkezi ör- korporatist
mektedir (Of f e, 1981: 148-150). gütlerinin taleplerinin burjuvazinin egemen-
nitelikli
Jeeeop, Schmitterci yakla şı mda dev- liğ ini earsmayacak boyutta olmas ı n ı sa ğ la-
let kuram ı n ı n e ı n ıfeal bir temele oturtul- mak gerekmektedir, ki bu da kapitalist ge-
toplumsal
mamaeln ı bir zaaf olarak nitelendirmekte, li ş menin belirli bir a şamae ı n ı n doğ al mantı - anlaş malar ı n
Schmitter'in temeli kavram ı nda yo ğ unla ş - ğı d ı r (Panitch, 1980: 174). eşit
pe
tığı na dikkati çekmektedir. Ayr ı ca, korpo- Jeeeop'a göre korporatizm, sosyal de-
koş ullarda
ratizmin toplumda sermaye birikiminin mokrat bir parti arac ı l ığıyla/ba ğ lant ıelyla
sa ğ lanabilmesi için temsil ve müdahale bo- devletle bütünle şen bir üçlü sistemin parça- yapı ld ı ugt
yutlar ı n ı n birle ştirilmesi gerekti ğ ini, ancak s ıd ı r; i şleveel bir i ş bölümü temeline dayanan ileri
Schmitter'in bunu yapamad ığı n ı belirtmek- kamu örgütleri arac ı l ığı ile yürütülür ve siya- sürülemez.
tedir (Jeseop, 1979: 190). si temeille devlet müdahalesini birle ştirir.
Panitch, Crouch, Jeeeop gibi yazarlar- Çünkü, korporatizmde ç ı kar örgütleri hem si-
ca korporatizm, Bat ı toplumlar ı nda bü- yasi temsili gerçekle ştirmekte hem de devlet
tüncül olmaktan çok k ı emi ve e ı n ıfsal te- müdahalesinin bir arac ı olmaktad ı r. Su ne-
melleri yans ıtan bir ç ı kar sistemi yap ı lan- denle de korporatizm bir devlet biçimi-
mas ı olarak de ğ erlendirilmekte, ana ama- dir(Jeeeop, 1979:193- 210). Crouch ve Stri-
c ı n ı n çal ış an kitleler üzerinde sosyal kont- nati'ye göre ise korporatizm çal ış ma ili şkile-
rolün yerle ştirilmesi ve i ş çi e ı n ıfı n ı n kapita- rinde ortaya ç ı kan bir s ı n ıf egemenliğ i eiete-
ITE=.,
list devlet ile bütünle ştirilmeei oldu ğ u be- midir (Crouch, 1977: 262-272; 1979a: 23;
lirtilmektedir (Jessop, 1979; Panitch, Strinati, 1979: 207-208). Burada vurgu ç ı -
lAıi4...lı !ıttc-MEİMM
1977a; 1980; 1981; Crouch, 1979a). Devlet, kar temsili sistemine değ il çal ışma ili ş kileri
Panitch'e göre, i şveren örgütlerinin ve sen- sistemi içinde i şçi e ı n ıfı n ı n disipline edilmesi-
dikaları n özerkliklerini s ı n ı rlayarak onlar ı ne yap ı lmaktad ı r. Su çözümlemeye göre sen-
devlet politikalar ı doğ rultusunda harekete dikalar mevcut çal ış ma ili ş kileri sistemini bir
geçirir ve yöneteel bir kontrol arac ı olarak veri Olarak kabul etme karşı l ığı nda sisteme
=,
katı lmayı kabul etmektedirler, çünkü, kat ı l ı m 1982: 17; Schmidt, 1982: 245; McBride,
4 olmadan taleplerin ı l ı ml ı la ştı rı lmae ı mümkün Allardt, 1984: 189; McBride, 1985: 444;
değ ildir (Crouch, 1979a: 46). Crepaz, 1992: 149). İ lk bak ışta göze çar-
Bir ba ş ka ara ştı rmac ı Maier'e göre, pan belirgin özellik korporatizm için bir ol-
devlet eieternlerinin örgütleni ş inin tariheel mazsa olmaz olan toplumeal uzla ş ma ve
geli ş imi ile ç ı kar örgütlerinin ço ğ ulcu ya da oyda ş man ı n İ eveç'te bir hayli geli ş mi ş ol-
korporatiet yap ıya kavu şturulmae ı ara- mad ı ve kurumealla şarak süreklilik ta şı ma-
s ı nda bir nedensellik ili ş kisi vard ı r. Ç ı kar e ı d ı r. Bu sistem oldukça uzun bir geçmi şe,
gruplar ı olu ş urken, her ülkede ayn ı siyasi yakla şı k olarak yetmi ş yı ll ı k, sahiptir.
kültüre, ayn ı örgüt kapasitesine ve en Bu ülkede modernle ş me, eanayileş me
önemlisi ayn ı siyasi sisteme sahip olma- ve toplumeal krietalizaeyon süreciyle or-
m ış lard ı r (Maier, 1981: 39-56). taya ç ı kan sanc ı l ı dönem 1930'lu y ı llara
Korporatizm kuramc ı lan, çoğ ulculuktan kadar eürmü ştür. Ücretler, 1910 y ı l ı indek-
farkl ı yeni bir ili ş kiler sürecini ve yap ı s ı n ı ince- ei 100 olarak kabul edildi ğ inde, 1922'ye ka-
lerken ekonomiye devlet müdahalesi nedeniy- dar bir art ış göstermemi ş, 1925 y ı l ı na ge-
le, çoğ ulcu, rekabetçi, gönüllü ve özerk örgüt- lindi ğ inde art ış oran ı % 1930'da da 7. 27
lerin bir değ iş ime u ğ rad ığı na dikkati çekmek- olmu ştur (Planus, 1938: 299). 1930'lu y ı l- Devleti
te, bu değ i ş im sonucunda i şçi ve i şveren ör- ları n ilk yar ı s ı yoğ un i ş mücadelelerinin ya- korpatizmn
gütlerinin kendi aralar ı nda ve devletle i ş birli- şand ığı bir dönemdir; greve katı lan i şçi ea-
hem kamu
ğ ine girerek tekelleştiklerini, devletçe tescil yı e ı h ı zla artarken, i şverenler de artan
edildiklerini, zorunlu üyelik haklar ı na kavu ş- grevlere lokavt ile kar şı l ı k vermi ş lerdir (Pla- politikası na
tukları n ı belirtmektedirler. Böylece, kendili- nue, 1938: 309). 1928 y ı l ı nda, iktidara ge- kat ılan
ğ inden değ işimin yerine kontrollü değ i ş imin, len ea ğı n Sosyal i ş ler Bakan ı Lübeck tara-
a
bencil ç ı karlar yerine toplumsal sorumlulu- fı ndan, endüsri ili ş kileri ve siyasal alanda
aktörlerin ve
ğ un ön plana ç ı karı lmas ı söz konusu olmu ş, karşı tl ı klar endi ş e verecek boyutlara ula ş -
temsil
özel ve kamu ç ı karları, sivil toplumla devlet mas ı nedeniyle, bir Çal ış ma Bar ışı Konfe- alanları n ın
cy
içiçe geçmi ştir. Üstelik korporatist kuram, rans ı düzenlenmi ştir(Fulcher, 1991: 133). belirlenmesin-
özgül bir alanda, devlet alan ı nda çoğ ulcu mo- Amaç ekonomide, çal ış ma hayat ı nda ras-
de, hem de
delden üstün bir analiz gücüne sahip görün- yonalizaeyonu, endüstriyel demokrasiyi ve
mektedir. Çoğ ulcu modelin devleti bir ba ğı ml ı çal ış ma bar ışı n ı birlikte sa ğ lamak, bunun ç ı karlar ı n ve
değ iş ken, edilgen bir konumda, tarafs ız bir yolları n ı aramakt ı r . Çözüm olarak on be ş dolayısıyla
hakem olarak kabul etmesine ra ğ men korpo- üyeli çal ış ma bar ışı konseyi kurulmas ı na
taleplerin
pe
ratiet kuramc ı lar analizlerinde k ı sa ve yeter- karar verilmi ş, ancak i ş çi (L0- İ eveç i şçi
siz de olsa ideolojik bir boyut olarak devletin Sendikaları Konfederasyonu) ve i şveren
saptanmas ı nda
niteliğ ini ve özerkli ğ ini bir ba ğı msız değ i ş ken (SAF- İ eveç i şverenler Konfederayonu) ör- aktif bir rol
olarak alg ı lamaktad ı rlar. Bu durumda devlet, gütleri ile hükümetin e ş it sayı da, be şer üye üstlenmektedir.
somut koş ullara ba ğ l ı olarak son çözümde ile, temsil edilecekleri bu konsey (Fulcher,
sermaye birikimini ve sistemi güvence altı na 1991: 134) 1931 y ı l ı nda i ş çi kesiminin (L0)
alabilmek için gerekli olan siyasi ietikrar ı n çekilmesi ile ömrünü tamamlam ışt ı r. Fulc-
sağ lanabilmesi amac ı yla siyasi ve iktisadi her'e göre, üst düzeyde i ş birli ğ inin sürdü-
ödünler verebilmektedir. Devlet, korporatiz- relememesinin nedeni L0'nun üyeleri üze-
min hem kamu politikas ı na katı lan aktörlerin rinde yeterli ve etkin bir yapt ı rı m gücüne
ve temsil alanlar ı n ı n belirlenmesinde, hem de sahip olmamas ı d ı r. L0 yönetimi Kongre'nin
ç ı karları n ve dolayı siyla taleplerin eaptan- baek ı e ı nedeniyle i şveren örgütü olan SAF
mae ı nda aktif bir rol üetlenmektedir. ile üst düzey ili ş klerde bulunamam ıştı r.
Ancak, ona göre, bu Konferans 1938 "Te-
İ sveşte Devlet, Sendikalar ve mel Anla ş mas ı "n ı n ilk ad ı mları n ı da olu ştu-
Korporatist İ liskiler racakt ı r (Fulcher, 1991: 134-136).
Korporatiz ım ile ilgili ampirik çal ış ma Sosyal demokratlar ı n iktidara gelmesi 0
yapan ara ştı rmac ı lar ı n hepsine göre, ie- ile i ş çi ve i şveren örgütleri aras ı ndaki bu ç ı -
tisnae ı z, İ eveç korporatizmin yüksek dere- kar çat ış mas ı, 1932-1976 y ı lları n ı kapea-
• cede uyguland ığı bir ülkedir (Lehmbruch, yan oldukça uzun bir dönem iktidarda bu-
lunan sosyal demokrat parti arac ı l ığı ile, ta şı rken, 1938 y ı l ı nda yapı lacak olan "Te-
N
uzla ş maya dönü ştürülür, ç ı karlar ı n uzla ş - mel Anla ş ma"n ı n (Saltejöbaden Anla ş ma-
t ı rı lmae ı n ı sa ğ layan ve süreklilik ta şıyan s ı ) da temellerini atar. Böylece bu kez emek
i ş birli ğ i mekanizmalar ı kurulur. 1889 y ı l ı n- ile sermaye aras ı nda bir uzla ş ma Ba ğ lan ı r.
da i şçi eendikalar ı nca kurulan sosyal De- Su anla ş ma toplu pazarl ı k mekanizmas ı n ı n
mokrat i şçi Sendikas ı 'n ı n öncülü ğ ünde daha rasyonel ve etkin bir ş ekilde i ş lemesi
1898 y ı l ı nda kuruları LO, s ı n ıfeal türde ş liğ e için ekonomik, soeyal ve hukuksal uyu ş maz-
en yak ı n bir gurubu, sanayi i ş çilerini, bir s ı - l ı klar ı n standart ve bar ışç ı bir prosedür
n ıf olarak temsil etme özelli ğ ine sahiptir. içinde çözümlenmesini öngörmektedir. An-
Örgütsel yap ı c ı son derece merkezile ş mi ş la ş ma ile i ş çi ve i şveren eendikalar ı na i şye-
olup, sanayi eendikalar ı ndan olu ş makta- ri, firma ve tüm sanayi kolu düzeyinde ey-
d ı r, bu nedenle de örgütsel birli ğ i oldukça lem kodlar ı yapma olana ğı sa ğ lanm ış, böy-
peki ş mi ştir . İşte böylesine geli ş mi ş, mer- lece devlet müdahalesini asgari düzeyde
kezile ş mi ş olan bu örgütsel birlik ve güç tutma amaçlanm ış t ı r. Bu amaçla da
Sosyal Demokrat Parti ile hem yap ı sal "Emek Piyasas ı Konseyi" (Labour Market
hem de ideolojik olarak s ı kı bir i ş birli ğ i için- Council) olu şturulmu ş , i şçi ve i şverenlere
dedir. Lash, belki de LO herş eyin üstünde e ş it olarak, altışar üye ile, -temsil hakk ı ta-
bir siyasi güçtür, hükümetler üzerinde en n ı nm ıştı r. Emek Piyaeael Konseyi'nin yani-
ba şta do ğ rudan sonra da parti arac ı l ığı ile s ı ra bir dizi merkezi düzenlemeler de ger-
bask ı uygular derken i şçi örgütü ile parti çekleştirilmi ştir: i ş koneeyleri, endüstriyel
aras ı ndaki s ı k ı ili ş kiye dikkat çekmektedir eğ itim, güvenlik v.b. (Fulcher, 1991: 141, 15kteç i ş çi
(Laeh, 1985: 233). Ç ı karlar ı n uzla şt ı rı lma- 188). Böylece kurumealla ş m ış korporatiet hareketinin
s ı nda bu nedenle çatış madan çok bar ış ç ı l bir i ş birli ğ i mekanizmas ı olu şturulmu ştur.
a
süreçler i ş lemektedir. Greve kat ı lan i şçi Ayn ı dönemde Avrupa'da, meydana ge-
uzun
say ı s ı ndaki ve grev oranlar ı ndaki dü ş ükiük len iktisadi sorunlar ı ve toplumsal bunal ı m ı
dönemde
bunun aç ı k bir göstergesi olarak yorumları - otoriter rejimlerle çözme çabalar ı n ı n söz ç ı karlar ı n ı
cy
maktad ı r (Korpi-Shalev, 1979: 177-178; konusu oldu ğ u göz önünde tutulurea le- korumak
Fulcher, 1991: 318-333). İ eveç i şçi hareke- veç'deki bu uygulaman ı n korporatiet özel-
amac ıyla grev
tinin uzun dönemde ç ı karlar ı n ı korumak liklerin yan ı s ı ra demokratik bir boyut da
amac ıyla grev silah ı n ı terketti ğ i söylenebi- ta şı d ığı söylenebilir. 1930'lu y ı llar ı n ikinci silah ı n ı
lir. Bu uzun dönem ç ı karlar ı korporatist yar ı s ı nda iktidara gelen Sosyal Demokrat terkettrgi
ücret-kar bast ı rı m ı na karşı sunulan Key- Parti (SDP), istihdam yarat ı p yüksek üc- söylenebilir.
pe
neeçi refah devleti kazançlar ıd ı r. Oteyan- ret ödeyerek satı n alma gücünü yükeelt-
dan, LO korporatiet yap ı lanmalarda, "Ulu- meyi arnaçlam ış , toplumun tüm kesimlerine
sal i şçi Yönetim Kurulu", "Ücret Dayan ış - bir uzla ş man ı n karşı l ığı nda sosyal güvenlik,
mas ı " ve "Ücretliler Fonu"nda -temsil edil- siyasal güç ve büyüyen ekonomiden adil bir
mekte ve bu kurumlar ı n deetekçisi olmak- pay da ğı l ı m ı vaadetmi ştir (Puth, 1984:
tad ı r. Ç ı karlar ı n siyasal ve iktisadi karar- 87).Bunlan da, 44 y ı l kesintisiz iktidar ı n ı
lara kat ı l ı m ı temeline dayand ı rı larak, e ş it- sürdüren, sosyal demokrasi, ekonomiye
likçi bir şekilde payla ştı rı lmae ı na çal ışı lma- devlet müdahalesine ba şvurmadan, nere-
s ı bu içbirli ğ ini kurumsalla ş may ı kolayla ş -
, deyse tamamen piyasa ekonomisine dayal ı
tı rman ı n yan ı s ı ra, süreklilik ta şı mas ı na da bir düzende yapmaya çal ış m ıştı r. 1980'li
yol açmakta, toplumsal uzla ş ma ve oy- yı llarda da, geçmi şte oldu ğ u gibi, İ eveç en-
da ş ma bir ya şam biçimine dönü ş mektedir. düstrisinin sadece % 8'i devlet mülkiyetin-
İ ki büyük eava ş aras ı nda, I. Dünya Sa- dedir, % 5'i de kooperatiflerce yönetilmek-
va şı sonras ı Il. Dünya Sava şı öncesi, Avru- tedir. (Ahlen, 1985: 187). LO ve SAF' ı n kor-
Ki. • T DERGİ İ • TEMM Z200•
pa'da görülen ve fa ş izme yol açan ekonomik poratiet siyaset olu şturma eüreçlerine
ve -toplumsal bask ı lar İ eveç'te farkl ı bir dahil edilmesi serbest piyasaya ve serma-
yank ı bulur, i şçi s ı n ıfı ve köylülük aras ı nda- ye birikimine dayanan İ eveç ekonomisinin
ki bir ittifak ı sa ğ lar (Ku -th, 1984: 85). Bu yap ı s ı n ı daha da güçIendirmektedir.
ittifak 1936 seçimlerinde Sosyal Demok- 1941 yı l ı nda, "Temel Anla ş ma"n ı n ard ı n-
rat Partiyi mutlak bir ço ğ unlukla iktidara dan ve ona i ş lerlik kazand ı rabilmek için, LO
==,
merkezile ş me yolunda önemli ad ı mlar ata- tif bir "ücret dayan ış mas ı politikac ı" kabul
rak, üyeleri üzerinde yapt ı rı mda bulunacak eden LO, 1952 yı l ı nda sosyal demokrat ik-
bir yap ıya kavu ş ur (Fulcher, 1991: 142- tidarı n gelir politikas ı na muhalefet etmeye
143). i şveren örgütü SAF da bu Anla ş - ba ş lad ı . Sosyal demokrat iktidar LO'nun
ma'dan sonra üye say ı s ı n ı 1938-1948 y ı l- sundu ğ u bu modeli 1956 y ı l ı nda "Aktif i ş -
lar ı aras ı nda iki kat ı na ç ı karak daha mer- gücü Politikas ı" ad ı verilen yasa ile "Ulusal
kezi bir yap ıya kavu ş ur (Fulcher, 1991: i şçi Piyasas ı Yönetim Kurulu" şeklinde ku-:
144). Böylece, 1938 "Temel Anla ş ma"s ı kı - rumealla şt ı rd ı . Hem "ücret dayan ış mas ı
sa sürede i şçi ve i şveren örgütlerinin mer- politikac ı" hem de bunun kurumsal çerçe-
kezile ş ip daha da güçlü olmalar ı na neden vesini olu şturan "Aktif i şgücü Politika-
olur. Su da korporatist uygulaman ı n en s ı "n ı n mekanizmalar ı Keynesçi amaçlar
önemli kazançlar ı ndan birirdir. Ku şkusuz doğ rultusunda i ş leyen ve bunun karşı l ığı n-
bunda sosyal demokrat hükümetin de da bu amaçlar ı n yerine getirilmesinden ya-
önemli katk ı lar ı vard ı r. rarlanan korporatist nitelikli politikalard ı r.
Öte yandan isveç çal ış ma ili şkilerinde Baz ı ara şt ı rmac ı lara göre de Isveç ekono- isveç
örgütsel yap ı n ı n kurumsal aç ı dan merkezi mik mucizesinin de temelini yaratm ış lard ı r çal ış ma
i ş birli ğ i ko ş ulları na 1930'lu y ı lları n ikinci (Kesselmann, 1982: 411; Pontusson, 1984;
yarı s ı nda uygun bir duruma geldi ğ ini de Martin, 1979; Scase, 1977).
ili9kilerinde
unutmamak gerekiyor (Fulcher,1991: 153). Unutulmamas ı gereken nokta bu politi- örgüteel
Ayrı ca iktidarda bulunan sosyal demokrat kalar ı n tasar ı m ı ve giri ş imini LO'nun yerine yapını n
hükümetin istihdam ve refaha ula ş mada getirmelidir. LO'nun 1951 Kongresi'nde be-
kurumeal
dinamik kapitalist endüstriye ihtiyaç duy- nimsedi ğ i "ücret dayan ış mas ı politikac ı"
açıdan
a
mas ı hükümetin i şverenlerin ç ı kar örgütü tam istihdam ı enflasyonsuz bir biçimde
olan SAF ile korporatist i ş birli ğ ine gitme- yüksek talep ve bütçe teknikleri ile sa ğ la- merkezi
sinin en önemli nedenlerinden birisi olmu ş- may ı amaçlad ığı ndan makro düzeyde Key-
cy
tur. Hükümet zora ba şvurarak, devlet mü- nesçidir. Bunu sa ğ layacak iki mekanizma
dahalesi arac ı l ığı ile sermaye birikimi sa ğ -
koullarma
vard ı r. Birincisi, dü ş ük karl ı ve geri teknolo-
lama yerine bunun sermaye kesimi taraf ı n- ji kullanan sektörlerde sat ış vergileri artt ı - 1930'Iu
dan kendi kendisine olu şturulmas ı n ı tercih rı larak talebin dü ş ürülmesidir, ki böylece yılları n
ederek, ekonomiye müdahaleden kaç ı nm ış - geri teknoloji ve i ş letmeciliğ in ve yüksek üc-
ikinci
t ı r ( Fulcher, 1991: 153). Öyle ki, geni ş bir ret maliyetlerinin bedelinin tüketiciye yük-
yarı s ı nda
pe
LO'nun ücret ve kar baet ı rı m ı n ı iki ta- yı lları nda ba şgösteren enflasyon yüksek
rafl ı pazarl ı klar yoluyla çözümlemeeinin g e- karla çal ışan i şletmelerde büyük sermaye çalış ma
risinde devletin müdahale eorumlulu ğ un- birikimlerine yol açarken, artan karlara çevrelerinin
dan sak ı nan ve kapitaliet, pazarl ı kç ı ser- oranla ücretlerin dü ş ük kalmas ı i ş çileri ra-
niteli ğ ine
best piyasa eeaelar ı na sad ı k bir zihniyet dikalleş meye itmi ştir. Böylece ç ı karlar ı n
yatmaktad ı r. Bunda da Keyneeçi refah uzla şt ı r ı lmas ı nda uygulanmakta olan ça- yansımaktad ır
devleti uygulamalar ı n ı n i şçi e ı n ıfı na sundu- t ış mac ı olmayan uzla ştı rma eona ererken,
ğ u, ba şta tam istihdam olmak üzere tüm toplumsal uzla ş ma da bozulmu ştur. Sa-
iyile ştirici ko ş ullar belirleyici rol oynamak- kı ncalar ı belirmeye ba ş layan, ihtiyaçlar ı
tad ı r. Bu ko ş ullara Schmitterci anlamda karşı lamada ve çözüme kavu şturmada ye-
ayrı cal ı kl ı örgütsel korporatist yard ı mlar tersiz kalan "ücret dayan ış mas ı politikac ı"
ve olanaklar da eklendi ğ inde radikalli ğ ini gi- 19701i y ı lları n eonuna doğ ru "ücretliler fo-
derek yitiren ve reformistle şen bir i şçi s ı n ı - nu politikas ı" taear ı m ı n ı n dü ş ünülmeeine
fı ideolojisi olu ş maktad ı r. neden olmu ştur. İ eveç eermayeeinin ulus-
II/LIMIY•DDE
Plan ı " olarak da adland ı rı lan bu fon ayn ı tam istihdam "Ücretliler Fonu" biçiminde
çat ı ttıac ı
zamanda bir önceki dönemde ba ş lat ı lan eomutla ş maktad ı r. Ancak bu durum bu
"endüstriyel demokrasi" a şamae ı n ı n ta- kez Sosyal Demokrat Parti ile SAF arac ı n- yöntemlere
mamlayı c ı bir öğ eeidir. Bu plan ile e ş itlik, da gerginli ğ e yol açm ışt ı r. 1984 y ı l ı nda % Pavurulmak-
endüstriyel demokrasi, sermaye birikiminin 8.4'e ç ı km ış olan enflasyon oran ı n' % 3 ile
tact ı r..
azalt ı lmas ı ve refah ı n yeniden da ğıtı lmael eı n ı rland ı rmak için i şçi ve i şveren örgütleri
amaçlanm ıştı r. Ne var ki "Ücretliler Fonu" olan LO ve SAF ücret ve fiyatlar ı n dondu-
ancak 1 Ocak 1984'te yacala şabilmi ştir. rulmae ı konusunda ortak bir anla ş maya
Bu fon esat olarak büyük ş irketlerin karla- varm ış ve bu anla ş may ı yürürlü ğ e koymu ş-
r ı n ı n vergilendirilmeeinden olu şan beş fon- lard ı r (Ahlen, 1985: 191).
dan meydana gelmektedir. Fonlar ı n yöneti- 1985 y ı l ı nda Hükümet taraflar ile gö-
mi eendikalara verilmektedir. Fon tasar ı s ı rü şereki ücret art ış ları n ı n antienflaeyo-
ile ücret baet ı rı m ı taahhütlü kar şı l ığı nda niet politikada öngörülen s ı n ı rlar içinde ya-
fonlar ı n yönetimini eendikalara somut si- p ı lmac ı için bask ı yapm ış, 1985 yı l ı ücret
2E1=12z-rfi==
yasi taviz olarak cunarken, gayriresmi bir art ış ar ı n ı % 5 ile sinirli tutmaya çal ış m ış-
liberal korporatist ücret baet ı rı m ı politi- tı r. i şçi ve i şveren tepe örgütleri aras ı nda-
kas ı n ı da yürürlü ğ e koymaktad ı r. ki görü ş meler sonucunda bu hükümet he-
Soeyal Demokrat Parti'nin seçimleri defi oran ı nda ücret art ışı konusunda an-
kaybetti ğ i 1976 yı l ı ndan 1982 y ı l ı na kadar la ş maya vard ı lar.
Isveç'te i ş ba şı nda ca ğ partiler bulunmak- 19801i yı llarda merkezi toplu pazarl ığ a
32=212.121ü213:1T111
karşı ç ı kan i şverenler, 1991 y ı l ı nda Rehn- göçmenler sendikac ı l ığı n olu şumuna ve şekil-
bere Komisyon'un merkezi ücret belirlen- leni ş ine büyük etkilerde bulunmu ştur. Avru-
mesi önerisini kabul etti (Lange ve di ğ erle- pa'dan gelen göçmenler, özellikle anarş izm,
ri; 1995: 95). Marksizm, ütopik soeyalizm gibi dü ş ünceleri
198011 y ı llardan itibaren İ eveç ekono- sendikal harekete hakim k ı lm ış lard ı r. Urugu-
misi, s ı n ıflararae ı uyum bak ı m ı ndan olduk- ay, Latin Amerika sendikac ı l ığı nda pilot bir
ça hassas bir noktaya ula ş m ış bulunmak- rol oynamaktad ı r. 1865 y ı l ı nda Uruguay'da
tad ı r. Keynesçi tam istihdam ve enflae- "Montevideo Matbaac ı l ı k Cemiyeti", izleyen
yoneuz ekonomik büyüme hedeflerinin, eko- yı llarda da "Doğ u Uruguay Cumhuriyeti Böl-
nominin kapitalist niteli ğ ini zedeleyen yap ı - gesel Federasyonu" kurulur. Sendikal hare-
sal değ i ş iklikler yap ı lmadan, eürdürülemez ket sadece i şçi sorunları ile sinirli kalmaz,
bir noktaya geldi ğ i belirtilmektedir (Mar- sosyal sorunlarla ilgilenir, bu alana ili ş kin
tin, 1979: 120). mücadeleler de verir. 1905 y ı l ı nda "Urugayl ı
ieveç'te refah devleti ilkesi ile s ı k ı e ı k ıya Bölgesel i şçiler Federasyonu" (FOKU) kuru-
ba ğ l ı olan liberal korporatist uygulamalar lur. Arjantin'de kurulan ilk sendika da Uru-
reformietle şen i şçi hareketine ekonomik ve guay eendikac ı l ığı n ı n özelliklerini ta şı r; anar-
siyasi planda büyük boyutlarda güç kazan- ş ist ideoloji çerçevesinde örgütlenir, siyasal
d ı rm ıştı r. 5u korporatist uygulamalar so- partilere kat ı l ı m ı ve burjuva demokrasisi ku-
nucunda i şçi sendikalar ı çal ışan kesimlerin ralları n ı reddeder. 1891 y ı l ı nda kurulan "Ar- Isveç'te refah
tümünde örgütlenme olana ğı na kavu ş up jantin Cumhuriyeti i şçileri Sendikas ı " 1905 devleti ilkesi ile
bunu gerçekletirirken, tüm sektörlerde ve yı l ı nda "Arjantin Cumhuriyeti Bölgesel Fede-
s ıkı sıloya Im411
i şgücü gruplar ı nda ula şt ığı eendikala ş ma raeyonu"na (FOKA) dönü ş ür (Sagnes,
1994: 87). Brezilya'da ise 1908 yı l ı nda, 26
olan IiI7eral
düzeyi de oldukça yüksektir. 1970 y ı l ı nda
a bölgesel i şçi federasyonu biraraya gelerek korporatist
yüzde 80.4 olan eendikala ş ma oran ı 1985
yı lnda yüzde 96.3'e yükeelmi ştir (Sela- "Brezilya i şçi Konfederaeyonu"nu (CO5) ku- uygulamalar
mo ğ lu, 1994: 103). Çal ışanlar ı n her kesi- rarlar. Hiç ku ş kusuz bu federasyon da anar-
cy
reformistleşen
minde (kad ı n-erkek, mavi yakal ı -beyaz ya- ş ist ideoloji çerçevesinde gerçekle ştirilen bir
kal ı ), kamu sektörü ve özel sektörde, ima- örgütlenmedir(Sagnee, 1994: 89). i ş çi hareketine
lat, finans ve di ğ er sektörlerde yüksek dü- 19. yüzyı l ı n sonundan 20. yüzy ı l ı n ilk ekonomik ve
zeyde bir eendikala ş ma görülmektedir (Se- çeyre ğ ine kadar Latin Amerika sendikac ı l ı - siyasi planda
lamoğ lu, 1994: 59). ğı nda anar ş izm egemen olmu ş, i şçi hare-
ketlerine damgas ı n ı vurmu ştur. (Sagnes,
büyük
İ eveç, küreselle şme olgusunun sendikal
pe
hareket üzerindeki üye ve güç kaybı bak ı - 1994: 79-81). Sendikal hareket patronlara boyutlarda güç
m ı ndan meydana getirdi ğ i olumsuz durum- karşı oldu ğ u kadar yönetime de karşıd ı r. kazandirm ıştir.
dan etkilenmemi ş , hatta üye say ı s ı nda ar- 20. yüzy ı l ı n ba şı ndaki ba şarı s ı z grevlere
tış lar meydana gelmi ştir. ra ğ men Latin Amerika sendikac ı l ığı nda
anarş ist ideoloji egemenli ğ ini 19201i y ı llara
Brezilya'da Devlet, Sendikalar ve kadar eürdürmü ştür. I. Dünya Sava şı son-
Korporatist İ li ş kiler ras ı nda Latin Amerika'daki sanayile ş me
1827 y ı l ı nda, Venezuella'da ba ş layan kö- ayni zamanda yeni bir i şçi e ı n ıfı n ı n olu ş u-
leli ğ in kald ı rı lmas ı Süreci 1888 yı l ı nda Bre- muna da yol açar. 5rezilya'da, 1920 y ı l ı nda
zilya'da ç ı karı lan "Altı n Yasa" ile tamamla- 275.000 olan i şçi sayı s ı 1940 yı l ı nda
n ı nca Latin Amerika'da da ça ğ da ş anlamda 781.000'e, Arjantin'de, 1914 y ı l ı nda
i şçilerin olu ş mas ı n ı n sosyal ve yasal temel- 383.000 olan i ş çi say ı s ı 1935'te
leri atı lm ış oldu. Ekonomileri tar ı m ürünleri- 544.000'e yükselir. Yeni i ş çiler, Avru-
ne ve madencili ğ e dayanan Latin Amerika pa'dan gelen göçmenlerden değ il, yerli halk-
.Kİ AT DERGISI•TEM MU Z200.
ülkelerinde e ı n ıfsal krietalizaeyon da, sana- tan olu ş maktad ı r ve ideolojik donan ı mdan
yile ş meye ba ğ l ı olarak, gecikmi ş, bu durum yokeundurlar. Bu durum i şçiler aras ı nda
da senclikac ı l ığ a olumsuz bir özellik olarak anarşist ideolojinin gerilemesine yol açar
yane ı m ıştı r. Latin Amerika'da i şçilerin ör- (Sagnes, 1994: 210-211). Böylece, Latin
gütlenmesi ba ş lang ıçta dernekler şeklinde Amerika'da sendikal harekette anar ş ist
olmu ştur. Daha sonra Avrupadan gelen ideoloji, devrimci sendikac ı l ı k, etkisini kay-
betmeye ba ş lar. 1930'Iu y ı llar ı n i şçisi, bir ulusal düzeydeki, konfederaeyonlarla ba ğ -
N
önceki dönemin hareketli, ideolojik aç ı dan lant ı l ı d ı r. Arjantin'deki Genel i şçi konfede-
geli ş mi ş, oldukça eiyaealla ş m ış i şçisi de- rasyonu (CGT), i şçi Birli ğ i Konfe-
ğ ildir. Bu durum, daha eonraki y ı llarda, Ar- derasyonu (CUT) gibi tek bir merkezi örgü-
jantin ve Brezilya'da i ş ba şı na gelecek olan te, örgütlenmeye izin verilmemi ştir. 1987
popüliet yöneticilerin, F'eron ve Vargas' ı n, yı l ı na kadar yedi konfedereyona izin veril-
i ş ini de kolayla şt ı racakt ı r. mi ş ken, bunlara daha eonra iki tane daha
Brezilya'da, Cumhuriyet'in ilan edildi ğ i eklenir. I şçi s ı n ıfı aç ı sı ndan ücreti asgari
1809 yı l ı ndan Vargas' ı n Siyasi iktidara el düzeyde güvence alt ı na alan yasal düzen-
koydu ğ u 1930 y ı l ı na kadar, egemen güçler lemeler de bu dönemde yap ı lm ışt ı r. Ancak
iç çeki ş me içindedir, eendikal örgütlenmeye asgari ücret düzenlemeleri hep sorunlu ol-
dü ş manca bir tav ı r tak ı nm ış bulunmakta- mu ştür. Eetado Nova anlay ışı çerçevesin-
d ı r. Vargas' ı n iktidara el koydu ğ u dönemde de bir i şverene 12411 ayn ı i şyerinde/i şyerle-
ise i şçi S ı n ı fı oldukça da ğı n ı k bir şekilde ör- rinde aral ı ks ı z on yı l çal ış anları n hakl ı bir
gütlenmie bulunmaktad ı r. Egemen güçlere nedene dayanmake ı z ı n i şten ç ı karı lmas ı Eatado
karşı i ş çi e ı n ıfı n ı n deste ğ ine ihtiyaç duyan yasaklanm ış, böylece bir ölçüde de olsa i ş - Nova
yeni yönetim, bu deete ğ e karşı l ı k olarak, çilere istihdam güvencesi sa ğ lanm ışt ı r
ilkelerine
yeni kurulan Sanayi ve i şçi Bakanl ığı 'n ı n (Mericle, 1977: 304; Sagnes, 1994: 211;
bakan ı n ı n ad ı ile bilinen Color Yasas ı ile Zhang, 1994: 116). göre,
sendikalar ı n yasal olarak tan ı nmas ı n ı, i ş - 1945'ten 1964 askeri darbeeine kadar sendikal
verenlerin sendikalar ile pazarl ı klara girme- i ş ba şı na gelen iktidarlar da farkl ı boyutlar-
faaliyet
sini Sağ lam ışt ı r. Ancak, devletin sendika- da bu korporatiet yap ı la ş madan yararlan-
devlet
lar üzerinde s ı k ı bir denetimi de sözkonu-
sudur. Vargae' ı n iktidara el koydu ğ u dö-
a m ış, bir sosyal kontrol arac ı olarak kullan-
tarafindan
m ış lard ı r. Goulart hükümetleri reformlar ı n
nemde, 1930'lu y ı llar boyunca i şçi e ı n ı fı n ı n gerçekle ş ip, yerle ş meyi için i şçi e ı nfı n ı n i ş - kurulmuş
cy
örgütlenmesinde de bir canl ı l ı k meydana birliğ ini gerektiren korporatiet uygulamala-
hiyerarşik 53
gelir. Yeni i şçilerin, bir önceki dönemin eiya- ra ihtiyaç duymu ştur. Çünkü, reformlar,
ealla ş m ış i şçi hareketi ile bir ili ş kisinin ol- Goulart ile geleneksel elit yöneticilerin, or- bir sendika
mamas ı da i şçi S ı n ıfı ile Vargae iktidan ta s ı n ıfı n ve zenginlerin aras ı n ı açm ıştı r diizenine
aras ı ndaki i ş birli ğ ini kolayla şt ı rı r. i ş çi s ı n ı - (Mericle, 1977: 304-305; Sagnes, 1994:
dayanmak-
fı h ızla örgütlenirken, yönetim taraf ı ndan 211; Zhang, 1994: 116). Öteyandan sendika
eendikalar arac ı l ığı ile de kontrolü kolayla- tad ır ve
pe
yerel, eyalet ve ulusal düzeyde olabilecek- şı k dörtte birinin ald ığı ücret asgari ücret
tir. Yer:el eendikalar (eindicatoe) eyalet düzeyindedir. 1966 y ı l ı ndan 1974 y ı l ı na ka-
düzeyinde federaeyonlar ile ba ğ lant ı l ı d ı r. dar s ı k ı bir ücret baet ı r ı m ı gerçekle ştiril-
Federaeyonlar ise sayı s ı e ı nrland ı rı lm ış, mi ş, reel ücretler dü ş ürülmü ştür. 1954-
1962 dönemi ile kar şı la ştı rı ld ığı nda, 1966-
1974 dönemindeki ücret art ış oranlar ı bir
önceki döneme göre yüzde 32'lik bir gerile-
Ulusal i şçi S ı n ıfı Koordinasyonu'nu (CONC-
LAT) kurdu (Zhang, 1994: 116-117).
Brezilya'da otoriterlik ile korporatizm
•
me göstermektedir (Kenneth, 1977: 306). aras ı nda doğ al bir yak ı nla şma vard ı r. 5i-
Brezilya i şçi s ı n ıfı, devletin i şçi ile i şveren yasi rekabet korporatist kontrolü zay ıflat-
aras ı nda arac ı olduğ unu, hakemlik görevini maktad ı r. Ancak, örgütlenmesi ve finans-
yerine getirdi ğ ini dü ş ündü ğ ümden uzun y ı llar man ı garanti alt ı na al ı nm ış olmas ı , (Sendi-
bu korporatiet düzenlemeleri deeteklemi ştir ka üyelik ödentileri check off yöntemi ile
denilmektedir. 1970'li y ı llarda i şçilerin yakla- toplanmakta, i şverenler aidat ödentilerini
şı k yüzde 70'i devletin sendikalar üzerindeki kesip, paralar ı iki ulusal bankas ı ndan biri-
kontrolünden yanad ı r. Yine ayn ı yı llarda yap ı - sine sendika ad ı na yatı rmaktad ı r. Kesilen
lan bir ara ştı rmya göre korporatizm ve çok paraları n yüzde 5'i üst örgütün, yüzde 15'i
particilik aras ı ndaki seçimde i şçi liderlerinin i ş kolundan sorumlu federasyonun, yüzde
yüzde 87'ei korporatizmi tercih etmi ştir. Di- 60' ı sendikan ı n hesab ı na, geriye kalan yüz-
key sendikal örgütlenme devlet tarafı ndan li- de 20 ise i şverenlerce yine ayn ı bankada i ş
derlikleri garanti alt ı na al ı nm ış olan liderlerin ve ücretler adl ı özel bir fona yat ı rı lmakta-
hükümetle i ş birli ğ ini daha da kolayla ştı rmak- d ı r), Brezilya i şçi s ı n ıfı n ı korporatist
tad ı n Işçiler ve i şverenlerin sosyal refah, is- yekla ştı rm ıştı r. Ancak bu ödüllere
tihdam ve asgari ücretlerle ilgili komisyonlar- karşı l ı k olarak da faaliyetleri k ı s ıtlanm ış,
Brezilya'da
da, genellikle, e ş it sayıda temeili sa ğ lanm ış- yönetsel ve mali aç ıdan s ı k ı bir devlet de-
tı r. Brezilya i şçi s ı n ıfı n ı n korporatiet sistem- netimine tabi tutulmu ş lard ı r. Y ı llarca dü- otoriterlik ile
de temeili, hükümete sunduklar ı deste ğ e ş ük ücretle çal ış maya yönelik bir mücade- korporatizm
a
bağ l ı bir geli şim göstermi ştir. I şçilerin hükü- le göstermemelerine yol açm ıştı r (Ken-
aras ı nda
mete sunduklar ı destek ise, devleti i şçi ve i ş- neth, 1977: 532). Siyasal rekabet korpo-
ratiet kontrolü zay ıflat ı rken, resmi örgüt-
doğal bir
veren aras ı nda bir arac ı, bir hakem olarak
yakı nlaş ma
cy
görmelerinden kaynaklanm ıştı r, ki bu da, yu- lenmenin d ışı nda, radikalle şen, militanla-
karıda belirtildi ğ i gibi, i şçi e ı n ıfı n ı n korpora- şan bir i şçi s ı n ıfı hareketi muhalif bir ör- vard ı r. Siyasi
tist sistemi güçlü bir şekilde kabul etmesine gütlenme olanaklar ı n ı da yaratm ışt ı r.
rekabet
yol açm ıştı r (Zhang, 1994: 116-117). "Toplumsal Hareket Sendikac ı l ığı ", "Yeni
Sendikalar ı n ve sendika liderlerinin dev- Sendikac ı l ı k" olarak da adland ı rı lan bu i şçi
korporatist
let ile olan bu i ş birli ğ ine tepki olarak 1970'li hareketi devlet ile sendikalar aras ı ndaki kontrolü
pe
yı llar ı n ortae ı ndan itibaren devletten ba- korporatist ili şkilere bir tepki olarak da de- zay ıflatmak-
ğı ms ız sendikal örgütlenme çabalar ı ba ş la-
tad ı r.
m ıştı r. 1973 ve 1979 y ı llar ı metal ve oto-
mobil i şçilerinin daha iyi ücret için greve Kaynaklar
ba şvurduklar ı y ı llar olmu ştur. 1970'li y ı lla- OAHLEN, K. ; 'Sweden Introduces Employee Ow-
çal ışan sendikalar ı n ulusal düzeyde örgüt- ANDERSEN-ESPING, G. ; 'Social Class, Social De-
lenme çabalar ı na girdikleri y ı llar olmu ştur. mocracy, and the State', COMPARATIVE POLITICS,
vam etmeli, daha çok siyasal mücadeleye le of the State, GOVERNMENT AND OPPOSITION,
duruma gelebilmek için çaba earfetmeli- C İZRE, Ü. ; 'Korporatizm ve Türk Sendikac ı l ığı Il',
dir). Autenticos gurubu 1979 y ı l ı nda i şçi B İ R İ K İ M, 41/1992a.
Partisini kurdu, 19,53 y ı l ı nda da ulusal dü- CREPAZ, M.M.L. ; 'Corporatism in Decline?', COM-
olarak, Merkezi i ş çi Örgütü'nü (CUT) olu ş- CROUCH, C. ; CLASS CONFLICT AND THE INDUST-
turdu. Unidade 5yndical ise Komünist RIAL RELATIONS CRI515, London, 1977.
Partiernden yana tav ı r ald ı , 1983 y ı l ı nda CROUCH, C. ; STATE AND ECONOMY IN LIBERAL
3=MM=IF,
DEMOCRACY, London, 1979a. in comporative perspective', in G. LEHMBRUCH -
CROUCH, C. ; THE POLITICS OF INDUSTRIAL RELA- P.C. SCHMITTER (eds.), PATTERNS OF CORPORA-
CROUCH, C. ; 'Pluralism and New Corporatism: a LEHMBRUCH, G. - P.C. SCHMITTER (eds.); PAT-
STATE AND WORKING CLASS POLITICS, London, LEHMBRUCH, G. ; 'Concertation and the Structu-
1977. re of Corporatist Networks', in J. GOLDTHORPE
FULCHER, J. ; labour Movement Theory Versus (ed.), ORDER AND CONFLICT IN CONTEMPORARY-
Corporatism: social democracy in Sweden', 50CI- CAPITALISM, Oxford, Clarendon Press, 1984.
OLOGY, 21(2)/1987. MAIER, C.S. ; ' Fictitious Bonds of Wealth and
FULCHER, J. ; LABOUR MOVEMENTS, EMPLO- Law on the Theory and Practice of Interest Repre-
YERS AND THE STATE. Oxford, 1991. sentation', in BERGER, 5. (ed.), ORGANIZING IN-
Social Democracy', in P.C. 5CHMITTER and G. MALLOY, J. (ed.) ; AUTHORITARIANISM AND COR-
LEHMBRUCH (eds), TRENDS TOWARD CORPORA- PORATISM IN LATIN AMERICA, Pittsburgh, Fen,
ons, and Thatcherism', NEW LEFT REVIEW, sian Political Economy:the Swedish Case and Its
147/1984. Implications', in CROUCH, C. (ed.), STATE AND
ons and Class Conflict in Capitalist Cocieties', Labour Movement: a Comparative Study', POLITI-
End of Corporatism? Wage Setting in the Nordic king Class: Authoritarian Brazil Since 1964', in
pe
and Germanic Countries', in JACOBY, 5. M. (ed.), MALLOY, J. (ed.); AUTHORITARIANISM AND COR-
THE WORKERS OF NATIONS (INDUSTRIAL RELA- PORATISM IN LATIN AMERICA, Pittburgh, Pen,
Government', COMPARATIVE POLITICAL STUDIES, terest Groups: Observations on the West Ger-
Class Conflict and the New Corporatism', in P.C. OFFE, C. ; 'Competitive Party Democracy and the
TERMADIATION, London, 5age, 1979. and Some Current Dilemmas of Democratic The-
LEHMBRUCH, G. ; 'Introduction: neo-corporatism ory',HELEN KELLOG INSTITUTE FOR INTERNATI-
ONAL STUDIES, Notre Dame Univer ıty, 1984. 5CHMITTER, P.C. ; 'Reflections on Where the The-
ÖNGEN, T.; PROMETHEU5'UN SÖNMEYEN ATE Ş I ory of Neo-Corporatism Has Gone and Where the
(Günümüzde i ş çi S ı n ıfı ), İ kinci Baek ı , Alan Yayı nc ı - Praxis of Neo-Corporatism May be Going', in G.
l ı k, Istanbul, 1996. LEHMBRUCH - P.C. SCHMITTER (eds.),PATTERN5
PANITCH, L. ; 50CIAL DEMOCRACY AND INDUST- OF CORPORATIST POLICY MAKING, London, 5age,
RIAL MILITANCY, Cambridge, 1976. 1982.
PANITCH, L. ; 'The Development of Corporatism in SCHMITTER, P.C. ; 'Democratic Theory and Ne-
Liberal Democracies', COMPARATIVE POLITICAL ocorporatist Practice, 50CIAL RESEARCH,
STUDIE5, 10(1)/1977a. 50(4)/1983.
PANITCH, L.; 'The Development of Corporatism in SCHMITTER, P.C. ; 'Neo-corporatism and the Sta-
Liberal Democracies', in P. SCHMITTER ve G. te',in W. GRANT (ed.), THE POLITICAL ECONOMY
en iyi yoldur.' Çok az Say ı da ekonomiet ve kurumlar ı n güçlenmesi Ba ğ lan ı r, ancak ger-
oturumda
politika belirleyici makalenin ba ş l ığı nda eo çek, WTO yükümlülükleri haz ı rlan ı rken kal- hareket alan ı
rulan soruya olumlu cevap verecektir. Fa- kı nma problemlerinin dikkate al ı nmad ığı dir. daha da
kat pratikte kalk ı nma stratejisi global en- Yukarıda bahsi geçen WTO anla ş maları,
daralacakt ı r.
tegrasyon ile e ş anlaml ı hale gelmektedir. ayebergin sadece görünen ucudur. Entegrae-
Artı k anla şı lmi ştı r ki, dünya ekonomisi- yon ilerledikçe, kurumsal talepler daha belir-
ne entegrasyon çok önemli kurumsal önko- gin hale gelir. Ticari alanda WTO geli ş mekte
ş ullar içermektedir. Ben, bu önko ş ullan ye- olan ülkelere birçok konuda zorunluluklar ge-
rine getirmek için yap ı lacak yatı nm ı n, al- tirmi ştir ve her yeni oturumda hareket alan ı
ternatif kalk ı nma yollar ı n ı t ı kayaca ğı n ı ve daha da daralacakt ı r. Uluelararas ı finaneta
insan kaynaklar ı , idari birikimi ve politik Asya Krizi, uluslararas ı kurallar ve standart-
sermayeyi farkl ı şekilde yönlendirerek önce- lar olu şturulmas ı zorunlulu ğ unu doğ urmu ş-
lik verilmesi gereken konular ı gündem d ışı tur. Bunlardan baz ı ları mali şeffafl ı k, parasal
b ı rakaca ğı n ı dü ş ünüyorum. E ğ er uluslara-
M=M1M1/,',1Z,113,WDDI.:
171r121rinden
Dünya ekonomisine entegrasyon için ticareti mi serbest b ı rakmal ı yokea
gerekli olan kurumsal reformlardan hiçbiri Doğ u Asya tecrübesini uygulayarak
1741ms ız
tek ba şı na olumsuz de ğ ildir, hatta birbirin- ihracat eübvaneiyonlar ı , yönlendiril- olarak varl ığı
den ba ğı ms ı z olarak varl ığı ietenebilir. Ör- mi ş kredi ve seçici korumaya m ı ba ş -
neğ in, yabanc ı yatı r ı mc ı lar ı n haklar ı n ı koru- vurman?
maya mecbur edilen bir hükümet kendi va-
tanda şlar ı n ı n temel insan haklar ı n ı koru- • Sosyal Koruma ve Güvenlik Ağ ları :
maya daha meyilli bir hale gelebilir. Ancak Pazar kurallar ı n ı n getirdi ğ i mali engel-
reformlar her zaman böyle ard ı ard ı na gel- ler varken hükümet bu tip programlar
meyebilir. Gelse bile istenen sonuçlar ı he- için ne kadar para harcayabilir? (Pe-
deflemenin en etkin yolu de ğ ildirler (istenen ru'da Merkez Bankas ı , ani sermaye ç ı -
sonuçlar yasal reform, insan haklar ı n ı n iyi- kış lar ı na karşı ekonomiyi koruyabilmek
leştirilmesi, yoleuzlu ğ un azalmas ı olabilir). için 15 ayl ı k ithalat rakam ı na e şcleğ er
Kurumsal de ğ isiklik, maliyetli bir i ş lem- yabanc ı para rezervi tutmaktad ı r.
dir ve k ıt insan kaynaklar ı n ı n, idari birikimin Fazla rezervlerin sosyal
ve siyasi sermayenin kullan ı m ı n ı gerektirir. Gayri Safi Yurt İ çi Milli Hae ı la'n ı n 7. 1-
Küresel entegrasyonun öncelikleriyle kal- 2 `ei kadard ı r. Bu para ile orta büyük-
kı nman ı n öncelikleri her zaman çak ış maya- lükte bir yoksulluk giderici program
caktı r. Baz ı örnekler: rahatl ı kla uygulamaya konulabilir.)
==;
Bu alanlar ı n her birinde küresel entegras- rumay ı sonradan azaltmalar ı bize baz ı
yon stratejisi, kalk ı nmayla ili ş kili diğer yollar ı ipuçları sa ğ lamaktad ı r. Ayrı ca iç (endoge-
tı kamaktad ı r.Küreeel entegrasyonun kurum- noue) büyüme teorisi, serbest ticaretin
sal önkoş ullarıyla kalk ı nman ı n kurumsal ön- büyümeyi artt ı r ı p artt ı rmad ığı sorusuna
ko şulları çak ışea da ikisi aras ı nda gerilimler net bir cevap vermemektedir. Cevap, kar şı -
mevcut. Politika belirleyiciler, en az ı ndan 'her- la ştı rmal ı avantaj ı n ülke kaynaklar ı n ı uzun
şeyden önce küreeelle şme' etratejieinin fı r- vadeli büyüme sa ğ layan aktivitelere yön-
sat maliyetinin fark ı nda olmal ıd ı rlar. lendirip yönlendirmedi ğ i ile ilgilidir.
Hiçbir ülke uluslararas ı ticarete ve
Faycialar Belirsiz uzun vadeli sermaye ak ı m ı na s ı rt ı n ı döne-
Ş u ana dek küresel entegrasyon politi- rek geliş mi ş değ ildir. Çok az ülke ulusal ha-
kas ı n ı n ortaya ç ı kard ığı kurumsal sonuçlar e ı ladaki d ış ticaret pay ı n ı artt ı rmadan bü-
nedeniyle f ı rsat maliyetinin oldu ğ unu ileri yümü ştür. Pratikte geli ş mekte olan ülke-
sürdüm. Bu maliyetin beklenen fayda ile lerde ticareti büyüme ile ili ş kilendiren me-
karşı la şt ı rı lmaer gerekir. kanizma, ithal edilen sermaye malları n ı n
Tüm ekonomietler bilirler ki ticaret fayda yerel olarak üretilenlerden daha ucuz olma-
sa ğ lar, ancak ticaretten sa ğ lanan standart s ı d ı r. Sermaye mallar ı n ı n ithalini k ı ertlayan Hiçhir ülke
fayda küçüktür. Politika tart ışmaları nda eğ i- ve onları n fiyatlar ı n ı artt ı rarak gerçek yatı - uluslararas ı
lim, ticaretin faydas ı ile ilgili standart argü- rı m düzeyini dü ş üren politikalar ho ş karşı -
ticarete ve
man ı n ötesine geçip serbest ticaret politika- lanmaz. ihracat ise sermaye mallar ı n ı n al ı -
ları n ı n ekonomik büyüme h ızları nda patlama- nabilmeeini sa ğ lad ığı için önemlidir. uzun vadeli
lar yaratt ığı n ı iddia etmektir. Bu iddia, ampi- Ş u da bir gerçektir ki hiçbir ülke sadece sermaye
rik literatür ile desteklenmektedir.
a d ış ticarete ve yabanc ı yat ı rı mlara uygula-
ak ı m ı na
Francisca Rodriguez ve ben, ticaret po- nan engelleri kald ı rarak geli ş mi ş değ ildir.
litikac ı ile büyüme aras ı ndaki ba ğ lantı ile Ba şar ı sa ğ lam ış ülkeler, dünya pazarlar ı n ı n
s ı rtı n ı
dönerek
cy
geni ş literatürü tarad ı k. Literatürü kul- sa ğ lad ığı fı reatlar ı yerel kurum yaratma
11~
lananları n ç ı kard ığı mesaj ile literatürün stratejisi ile birle ştirip yerel yat ı rı mc ı ları geli ş miş
gösterdiğ i gerçekler aras ı nda önemli bir harekete geçiren ülkeler olmu ştur. Örnek
de4ildir. Çok
farkl ı l ı k oldu ğ u sonucuna vard ı k. Farkl ı l ı k bir- ülkeler- Doğ u Asya, Çin ve 1980'1er-den beri
kaç faktöre dayanmaktad ı r. Birçok durum- Hindistan- k ı smi olarak ithalata ve yaban- az ülke ulusal
da, ara ştı rmac ı lar ı n kulland ığı serbeetlik c ı yatı rı ma izin vermi ş lerdir has ı ladaki
pe
göstergeleri, ticari engellerin ölçüsü olarak Kan ıtlardan elde edilen sonuç, ticari
d ı ticaret
sa ğ l ı ks ız ya da dü ş ük ekonomik performan- koruman ı n ticari serbeetleş meye tercih
e ı n eebepleriyle yak ı ndan ilintilidir. Ba ş ka
pay ı n ı
edilmesi gereğ i değ ildir. Son elli yı ldan gelen
durumlarda, ticaret politikac ı ile büyüme hiçbir kan ıt, ticari koruman ı n yüksek büyü- artt ı rmadan
aras ı ndaki ili ş kiyi çözmek için kullan ı lan am- me oranlar ıyla ilintili olduğ unu göstermez. hilyümüttir,
pirik etratejilerin ciddi eksikleri vard ı r. Bu Üstünde durulmas ı gereken nokta, serbest
ekeiklerin giderilmesi, bulgular' güçeüzle ştir- ticaretin faydalar ı n ı n abart ı lmamae ı gere-
mektedir. Ortak bir problem, a şı rı değerli pa- ğ idir. Birtak ı m alternatif politikalat-, k ıt
ra ve makro dengesizlik gibi makroekonomik idari kaynaklara ve politik sermayeye talip
olaylar ı n ve coğ rafi faktörlerin ticari politi- olurken serbest ticaret, kendisine verilen
kalara atfedilmeeidir5u tip problemleri gi- önceligi çoğ unlukla haketmez. Bu, Afri-
dermek için düzeltmeler yap ı ld ığı nda, tarife ka'daki kimi ülkeler gibi reformun ilk a şama-
ya da tarife d ışı engellerin seviyesi ile ekono- ları ndaki ülkeler için önemli bir deretir.
mik büyüme aras ı nda ietatietiki olarak an- Serbest sermayenin faydalar ı na ili ş kin
=1Q1:=L=[IFWK.I.]
laml ı bir ba ğ lantı bulunamamaktad ı r. kan ıtlar daha da zay ıftı r. Ka ğı t üzerinde
Serbest ticaret ile büyüme aras ı nda sermayenin dola şı m serbestisi çok cazip-
aç ı k bir ili ş kinin varl ığı ndan ş üphelenmek tir. ideal pazar ko ş ulları nda serbest tica-
için sebepler mevcuttur. Bu ili ş ki, hem ilgili ret, etkinli ğ i artt ı rı r. Ancak finaneal pazar-
ülkeye özel hem de d ış karakterietiklere lar, ekonomik analizi güçle ştiren birçok
bağ l ı d ı r. Bugünün geli ş mi ş ülkelerinin hepsi- sendroma maruzdur ve kurumsal tedbirler,
nin ticari engeller ard ı nda büyümeleri ve ko- bu durumu fazla de ğ i ştiremez.
=il
Geli ş mekte olan ülkelerin eermaye he- hareketleri, kolayca gözlenemeyen göeter-
eapları n ı eerbeetle ştirmelerinin gerekip ge- gelerle belirleniyorea, denge durumunun ie-
rekmedi ğ i eorueu sadece ampirik kan ı tlarla tenmeyen özellikleri olabilir. Özellikle hükü-
cevaplanabilir. Finaneal eerbeetle ş meyi fi- metler, yat ı rı mc ı ları n önceliklerine ve ön-
naneal krizlerin takip etti ğ ine dair birçok yarg ı lar ı na uygun istenmeyen politikalar
kan ıt olmas ı na ra ğ men yüksek büyüme h ı z- uygulamak zorunda kalm ış olabilirler.
lar ı n ı n eermaye heeaplarm ı n eerbeetle ş -
meeinden kaynakland ığı na dair çok az kan ıt Sonuçlar
elde edilebilmi ştir. Quinn (1997) eermaye Bu makalede eorgulad ığı m, 'ticaretten
hesaplar ı n ı n eerbeetle ştirilmeeiyle uzun ea ğ lanan faydalar' ı n standart vereiyonu
vadeli büyüme aras ı nda pozitif bir ili ş kiden değ il, ticari eerbe ştli ğ in eonuclanyla ilgili
bahsederken Grilli ve Mileei-Ferretti dayanake ız iddialar ı n kayna ğı n ı olu şturan
(1995), Rodrik (1998) ve Kraay (1998) standart vereiyona yak ı n bir dü ş üncedir.
hiçbir ili ş ki bulamam ışt ı r. Klein ve Olivei Gerçek dünyada ticari eerbeetli ğ in sa-
(1999), pozitif bir ili ş ki bulmu ştur, ama bu dece gümrük tarifelerinin gözden geçirilme-
ili ş ki, örnekte bulunan geli ş mi ş ülkelerin si ve yabanc ı yat ı rı m ı n önündeki engellerin
tecrübelerinden ortaya ç ı km ıştı r. Bu konu kald ı rı lmas ı olmad ığı fikrini eavundum. Ti-
ile ilgili daha ö ğ renilmeei gereken çok şey cari eerbeetle ş me, finaneal, bürokratik ve
var. Ş u anda Söylenebilecek tek şey, ser- politik kaynaklar ı tüketen yoğ un kurumsal
Ulu5lararael
mayenin eerbeetle ştirilmeeinden ea ğ lana- reformlar gerektirir. Bu reformlar ı n çoğ u-
cak faydalara dair ikna edici kan ıtlar ı n bu- nun zincirleme etkileri, kalk ı nmay ı destek- ticaretin ve
lunmas ı n ı n gerekti ğ idir. ler, ancak ekonomik büyüme, e ı nai ve tekno- Sermaye
lojik yeterlilik, yokeullu ğ un azaltı lmas ı gibi
Uluelararae ı eermaye hareketinin lehin-
deki argümanlar ı n içinde en makul olan ı , bu
a
kalk ı nma hedeflerine odakland ı rı lmam ıştı r.
ak ı mlar ı n ı n
hareketin hükümet politikalar ı üzerinde di- Hatta ilgi ve dikkati bu hedeflerden uzak- s tratejik
sipline edici bir etkisi oldu ğ udur. Yat ı r ı mc ı - la şt ı rı rlar. Serbest ticareti ve eermaye kullan ı m ı ,
cy
60
ları n beklentilerini kar şı lamak zorunda olan ak ı mlar ı n' makeimize etmeyi hedefleyen ku-
171r kalk ı nma
hükümetler, toplumun kaynaklar ı n ı kolayca rumsal reformlar ı n daha geni ş faydaları
olabilir, ama kalk ı nmayı sa ğ laman ı n en et-
otratejleinin
çarçur edemez. 13u dü ş ünce, çok cazip, an-
cak do ğ rulu ğ unun ampirik olarak eorgulan- kin yolu değ ildirler. parça51
mae ı gerekiyor. Yabanc ı yatı rı mc ı lar piya- K ı saca, uluelararae ı ticaretin ve eer- olabilir, ama
sadaki zafiyetlere maruzken hükümet, har- maye ak ı mları n ı n stratejik kullan ı m ı, bir
pe
yerini
camalar ı n ı yurtd ışı ndan ald ığı borçlarla ko- kalk ı nma etratejieinin parças ı olabilir, ama
layca finanee edebilir. Ayr ıca yatı rı mc ı ları n yerini tutamaz. tutamaz.
0
=MU,
4 Seattle ve Washington: Kim, Neden isyan Ediyor?
Geçen yı l ı n Kas ı m ay ı nda ABP'nin 5e- ne getiren d ış borçlar ı n eilinmeeini talep Neecan Balkan
attle şehri büyük çapl ı direni ş hareketleri- ediyorlard ı . Her iki şehirdeki direni ş de sa-
ne sahne oldu. Seattle bir anda, A517nin dece protesto amaçl ı yürüyü ş lerle kalma-
en uzak kö ş elerinden uçaklarla, otobüsler- yı p, günlerce süren seminerler, bilgilendirme
le, karavanlarla gelen ve sayı lar ı 50.000'i toplantı lar ı , di ğ er ülkelerden gelen temsilci-
a şan göstericiyle doldu. Amerikal ı gösteri- lerle görü ş al ışveri ş ini sa ğ layan paneller
cilerin yan ı s ı ra dünyan ı n dört bir yan ı ndan çevresinde düzenlenmi şti.
yüzlerce emekçi, çiftçi, çevreci, insan hak- Sokak tiyatrolar ı n ı n gösterileri, cad-
lar ı temsilcisi de Seattle caddelerinde deleri ba ş tan ba şa kaplayan ve politikac ı -
co ş kulu sloganlar atarak el ele, omuz omu- lar ı /kurumlar ı hicveden tekerlekli büyük boy
za yürüyordu. Bu kitlesel direni ş in hedefi kuklalar, konserler ve üniversite öğ rencile-
30 Kas ı m - 3 Aral ı k tarihleri aras ı nda y ı l- rinin ilginç atrakeiyonlarla 12ezenmis slo-
I3u etkin
l ı k toplant ı s ı n ı yapan Dünya Ticaret Örgü- ganlar ı , protesto eylemlerine renklilik ka-
tü (DTÖ) ve bu örgütün eon y ı llardak ı uy- zand ı r ıyordu.
düzenleme
gulamalarlyd ı . Bu etkin düzenleme sonucunda, ege- sonucunda,
Direni ş in ilk gününde, göstericiler, poli- men çevrelere kar şı ciddi bir muhalefet egemen
sin gözya şı bombalar ıyla, biber gaz ıyla, sergilendi ğ i gibi, politikayla ilgili yurtta ş lar
çevrelere
a
tazyikli suyla sald ı r ı lar ı na karşı n son dere- bilgilerini geli ştirip, bu yeni, umut verici da-
karşı ciddi 5 ir
ce sakin fakat metin bir biçimde insan ba- yan ış madan güç kazand ı lar. Ayr ı ca, söz-
rikatlar ı olu şturarak, delegelerin toplant ı - konusu kurumlar ı n uygulamalar ı ndan ha- muhalefet
cy
larin yap ı ld ığı binalara girmelerini engelledi- bersiz olan kesimlerle bile bir kulak dol-
5ergiletuir4i
ler. Daha sonraki günlerde, polis daha da gunlu ğ u yaratı lm ış oldu.
acrmae ız davran ış larda bulundu; cop kul- ABP'deki son direni ş lerle doruk nokta-
gÎilÎ y
land ı , yüzlerce ki ş iyi tutuklad ı ve toplant ı s ı na varan bu uluslararas ı protesto eyle- politikayla
binalar ı n ı kordon alt ı na ald ı . Toplant ı lar ke- mi can bee-alt ı yı ld ı r tüm h ı z ıyla geli ş mek-
eintili olarak yap ı lmaya ba ş land ı . te. P5 ile IMF'nin, 1994'teki 50. Kurulu ş
yurtta ş lar
pe
Ancak, 3 Aral ı k'ta, gerek sokaklardaki y ı ldönümünde ba ş lat ı lan "50 Y ı l Yeter!!"
halk muhalefeti, gerekse de PTÖ'deki azge- kampanyas ı halk muhalefetinin ilk örnekle- bilgilerini
li ş mi ş ülke delegelerinin, d ış lay ı c ı tutumlar ı rinden biri. MAI (Multilateral Agreement geliştirip,
nedeniyle geli ş mi ş ülke temsilcilerine ver- on Investment) diye bilinen ve sermaye ha-
bu yeni,
dikleri tepkiler nedeniyle, toplant ı lar sona reketlerinin önündeki engelleri tam anla-
erdirildli. A5D'nin ticaret temsilcisi Charle- m ıyla kald ı rmaya yönelik Çoktarafl ı Yat ı - umut verici
ne Karshefsky, evsahibi delege olarak, DTÖ rı m Anla ş mas ı na kar şı yap ı lan direni ş ler dayan ış ma-
toplant ı s ı n ı n tarihi bilinmeyen bir zamana de bir ba ş ka örnek.
dan güç
ertelendi ğ ini bildirmek zorunda kald ı . MAI önce 1997 y ı l ı nda Paris'te yap ı lan
Aradan be ş ay geçmeden 9 17 Ni-
- İ ktieadi İş birli ğ i ve Kalk ı nma Örgütü
kazand ı lar.
san'da, bu kez de Washington'da, Dünya (OECD)'nde hayata geçirilmeye çal ışı ld ı .
Bankas ı (PB) ve Uluslararas ı Para Fonu Ancak, 1998 ve 1999'da gerek sokaklar-
(IMF)'nun ola ğ an -toplant ı s ı s ı ras ı nda yine daki muhalefet, gerekse baz ı burokratla-
büyük ölçekli protesto eylemleri düzenlen- r ı n direni ş i sayesinde MAI'nin yaealla ş -
EM7===r*T"
lirleme çabae ı d ı r. Bu kurumla ş ma, sava ş lara ı srarla direnmekte fakat baek ıyla lı lo4un iş leyi ş
eonrae ı nda bağı ms ı zl ı kları n ı kazanan eö- kar şı la ş maktalar. TRIMe (Trade-Related kuralları n ı
mürgelerle, hiç eömürgele ş memi ş olmakla Inveetment Meaeures) denilen baz ı kural-
belirleme
birlikte kalk ı nma düzeyi dü ş ük olan baz ı ül- lar ise ticaretle ba ğ lant ı l ı yatı r ı mlar ı n ko-
keleri kapitaliet sistemle bütünle ştirme runmas ı na yöneliktir. Bu çerçeve ile çak;,as ı d ır.
amac ı n ı güder. Bu azgeli ş mi ş ülkeler daha ÇU5'lar, yat ı rı m yapt ı kları ülkelerde kamu
sonraki y ı llarda, topluca, "Üçüncü Dünya politikalar ı n ı n de ğ i ş mesi nedeniyle zarara
Ülkeleri" diye de an ı l ı r. uğ rarlarsa, bu ülkelerin hükümetlerine da-
Sava ş sonrael ekonomik düzenin va açabilme hakkı n ı elde ediyorlar.
üçüncü temel dire ğ i GATT (Genel Gümrük DTÖ'nün Seattle toplant ı s ı n ı n günde-
ve Ticaret Anla ş mas ı ) ise 1947 y ı l ı nda im- minde, kurulu ş un bugüne dek uygulad ığı
zalan ı r. Bu anla ş man ı n ana hedefi uluela- kurallar ı n yeniden de ğ erlendirilmesi, tar ı m
rarae ı ticaretin önündeki engellerin kald ı - ve hizmet eektorlerine ili ş kin baz ı uygula-
r ı lmae ı , ba ş ka bir deyi ş le uluelararae ı ti- malar ı n tart ışı lmas ı gibi konular vard ı . Ay-
caretin eerbeetle ş mesi için gerekli ko ş ul- r ı ca, yat ı rı m ve hükümet tedarikleriyle ilgi-
1:41~1-dM1M11..1..
lar ı n sa ğ lanmas ıd ı r. İ ki dünya sava şı ara- li baz ı hueuelar ı n DTÖ'nün çat ı s ı altı na ge-
'
e ğ itim da 121r121riyle
birçok alan ı n ı doğ rudan veya dolayl ı biçim- Geli ş mi ş ülkelerin emekçileri DTÖ'nün
çeli şkili.
de etkiliyor. Uyu şmazl ı k mahkemesinin pa- serbest ticaret uygulamalar ı na, i ş lerini ve
zarl ı ları kapal ı kapı lar ard ı nda, kamuoyuna i ş güvencelerini yitirdikleri ve reel ücretlerde
kapal ı bir biçimde yürütmeyi de ele ştiriye dü ş ü ş olduğ u için karşı ç ı kıyorlar. Dünya
neden oluyor. Bir ba ş ka antidemokratik ekonomisi ş u anda ÇUS'lar ı n kı ran k ı rana
uygulama da uyu ş mazl ı k mahkemesinde rekabet ettikleri, kar oranlar ı n ı arttı rmak
al ı nan kararlar ı gözden geçirecek, gerekir- amac ıyla, maliyetleri dü ş ürmekten pazarla-
se değ i ştirecek uluslararas ı duzeyde bir rı geni şletmeye do ğ ru uzanan geni ş yelpaze
üst merckn bulunmamas ı . içinde, ş irket evliliklerinden taşeron firma
DTÖ bu örgütleni ş biçimi ve yapt ı rı m gü- kullanmaya, binbir çe şit esneklik uygulama-
cü nedeniyle, uluslararas ı ticaretin ser- sı na kadar her yöntemi kulland ı klari bir are-
beetleemesi ad ı na, üye ülke hükümetlerini, na durumunda. ÇUS bu amaçlarla üretimle-
yurtta ş ları n hakları n ı koruyan baz ı kamu rini azgeli ş mi ş ülkelere kayd ı rd ı kları nda, ge-
politikalar ı n ı değ i ştirmeye/kald ı rmaya zor- li ş mi ş ülke i şçileri (özellikle imalat alan ı nda-
layabiliyor. DTÖ tüzü ğ ü nedeniyle bir ülke, kiler) i ş lerini kaybediyorlar. İş kayb ı tehlikesi
(kendi ÇUS'unun üretimi, yat ı rı m' veya tica- geli ş mi ş ülkelerdeki sendikal faaliyetleri
reti tehlikeye dü ştü ğ ünde) bir di ğ er ülkenin uzun bir süredir etkilemekte ve zay ıflatmak-
kamu politikalar ı n ı serbest ticaret kuralla- ta. Esneklik uygulamalar ı sonucu i ş güvenli-
rı na uygun olmamakla suçlayı p dava edel2il- ğ i azal ıyor, ortalama reel ücretler dü ş üyor
mektedir. Örne ğ in, Avrupa Birli ğ i (AB)'nin ve örgütlenme olanaklar ı zay ıfl ıyor. Öte yan-
dan, ba ğı ms ız kalk ı nma stratejileri uygula- ma ko ş ullar ı n ı düzeltmeleri, i şçilerin örgüt-
yamayı p, kendilerine verili kapitalist dünya lenme olanaklar ı n ı arttı rmalar ı ) yönünde
düzeninde bir yer edinmeye çal ışan azgeli ş - baskı yap ıyorlar. Azgeli ş mi ş ülke hükümet-
mi ş ülkelerdeki hükümetler, ÇUS'un yat ı rı m- leri ise, ucuz eme ğ in kendileri için bir avan-
ları n ı cezbedilmenin bir yöntemi olarak üc- taj oldu ğ unu, mukayeseli üstünlü ğ ü ucuz
retleri dü ş ük tutuyorlar. Sonuçta, ÇUS üre- emekle elde ettiklerini ileri sürüyorlar. Ge-
timlerini Üçüncü Dünyaya kayd ı rd ı kça, ge- li ş mi ş ülke hükümetlerinin, i ş çi haklar ı ko-
li ş mi ş ülke emekçileri kapitalizmin "Alt ı n nusunu bir korumac ı l ı k yöntemi olarak kul-
Ça ğı " diye bilinen sava ş sonras ı uzun geni ş - land ığı n ı söylüyorlar. Hal böyle iken, yani
leme döneminde elde ettikleri kazan ı mları geli ş mi ş ülke hükümetleri resmi düzeyde bu
yitirirken, azgeli ş mi ş ülke emekçileri ise ba ş - 12ask ıy ı yaparken, bir yandan da, kendi
ka seçenekleri olmad ığı ndan, son derece dü- ÇUS'unu, ucuz emekten istifade etmeleri
ş ük ücretlerle ve kötü ko ş ullarda çal ış mak için azgeli ş mi ş ülkelerde yatı rı m yapmaya
zorunda kal ıyorlar. te şvik ediyorlar. ÇUS'una bu amaçla tes-
Tablo kabaca böyle olmakla birlikte, vikler verip, vergi indirimleri sa ğ l ıyorlar. Ta-
ele ştirilerin ve taleplerin birçok çeli ş kili/ikir- bii, yukar ı da belirtildi ğ i gibi, kendi i şçilerinin
cikli yönü de var. Örne ğ in ABD'nin en büyük i ş kaybı pahas ı na. Bu durum, geli ş mi ş ülke
i şçi sendikalar ı konfederasyonu AFL- hükümetlerinin nas ı l iki yönlü davrand ı klar ı -
CIO'nun talebi, DTÖ'nün ticaret anla ş mala- n ı n bir örne ğ i. Geli ş mi ş ülke
r ı na, Uluslararas ı Çal ış ma Örgütü ABD'cleki ilerici sendikalar bu nedenle, hükümetleri
(ILO)'nün belirledi ğ i bütün i ş çi haklar ı n ı n uluslararas ı örgütlenmeye çok önem veri- resmi
dahil edilmesiyle s ı n ı rl ı iken, Birle ş ik Çelik yorlar. Bu sendikalar, sektör ve sanayi ba-
düzeydeki
i şçileri Sendikas ı gibi daha ilerici unsurlar ı
a z ı nda uluslararas ı la ş ma yolunda önemli
içeren örgütler, bu taleplerle yetinmeyerek, hamleler yapmaktalar. Amaçlar ı n ı n milli- temaslarda
kapitalist sistemin isleyi ş ini, DTÖ'nün ku- yetçi tutumlardan uzak durmak ve ÇUS'un azgeli ş mi ş
cy
rulu ş ilkelerini sorguluyorlar. AFL-CIO'nun kâr h ı re ıyla yapt ı kları uygulamalara, azge-
64 ülke
taleplerini "reformist" bulan bu örgütler, i ş - li ş mi ş ülkelerdeki emekçi yolda ş lanyla bir-
çi haklar ı n ı n, DTÖ tüzü ğ üne dahil edilseler likte kar şı ç ı kmak oldu ğ unu söylüyorlar. hükümetlerine,
bile uygulanmayaca ğı ndan ku ş kulular. Ku ş - Serbest uluslararas ı ticaretin sermayenin i şçi hakları n ı
kular ı n ı n nedeni, ABD hükümetlerinin bugü- hareket kabiliyetini artt ı rarak, iki grup ülke geli ştirmeleri
ne dek, ILO'nun i şçi haklar ı n ı düzenleyen emekçisini birbirleriyle rekabete itti ğ ini,
birçok uluslararas ı sözle ş mesine imza at- emekçilerin temel haklar ı n ı n sadece geli ş -
yönünde
pe
mam ış olmalar ı . ABD, ILO'nun sözkonusu mi ş ülkelerde değ il, dünyan ı n her yan ı nda bask ı
haklarla ilgili be ş ana sözle ş mesinden sa- korunmas ı gerekti ğ ini belirtiyorlar. Ayr ı ca, yap ıyorlar.
dece bir -tanesini, 176 genel sözle ş mesin- uluslararas ı bir sendika hareketinin, i şçi
den de sadece 12 tanesini onaylam ış (3). haklar ı n ı n yan ı s ı ra, insan haklar ı n ı ve doğa
Bu durumda, bu haklar DTÖ tüzü ğ üne dahil korunmas ı n ı da ele almas ı , azgeli ş mi ş ülke
edilseler bile lafta kal ı p uygulanmayacaklar halklar ı na alternatif kalk ı nma stratejileri
kayg ı s ı yayg ı n. ba ş kan Clinton, Seattle'da- aray ış lar ı nda destek olmas ı gere ğ ini de be-
ki direni ş in gücü karşı s ı nda, derhal bir ince- lirtiyorlar. Bu son konuyla ilgili olarak, az-
leme kurulu olu şturulup, konunun ele al ı na- geli ş mi ş ülkelerde, örneğ in toprak reformu
ca ğı n ı bildirmek zorunda kalm ıştı . Ancak konusunun önemini vurguluyorlar. Toprak
Amerikan i ş çi s ı n ıfı n ı n ilerici kesimleri bu reformunun yap ı lmas ı yönünde mücadele
hamleyi, Ba ş kan Clinton'un yeni bir oyala- edilirse sorunlara köktenci çözümler bulu-
ma politikac ı olarak de ğ erlendiriyorlar. naca ğı n ı ileri sürüyorlar.
KTISAT DERİ • TEMMU Z200.,
gemi
konusu standartlar ı n korunamad ığı bu ül- Dünya'da kimi zaman ş ube fabrikalar aç ı -
kelerde üretim yapmaya te şvik etmeleri yorlar, kimi zaman da taş eron firma kulla-
doğrultu-
ele ştiriliyor. ÇUS'un azgeli ş mi ş ülkelerin n ıyorlar. Bu ş irketlerin kendi fabrikalarin- yanda.
doğ as ı na verdikleri zararlar anlatmakla daki ücretler genellikle piyasa ayar ı nda.
bitmiyor: Bu firmalar denetimeiz ortamdan Ancak ta şeron firmalarla hem ücretler
yararlanarak, nükleer at ı k b ı rakmaktan, çok dü ş ük, hem çal ış ma ko ş ulları kötü,
yuzy ı ll ı k ormanlar ı tahrip etmeye, hava kir- hem de çocuk emeğ i kullan ı m ı hayli yayg ı n.
lili ğ i yaratan sanayi faaliyetlerini bu ülkele- Geçim mücadelesinin ve yoksullu ğ un yoğ un
re ta şı maktan, zehirli sanayi kal ı ntı ları n ı oldu ğ u birçok azgeli ş miş ülkede, örneğ in
içme suyu sa ğ layan nehirlere dökmeye ka- k ız çocuklar ı n on üç-on dört ya şı ndan iti-
dar çe ş itli zararlar veriyorlar. baren konfeksiyon atölyelerinde çal ış maya
Seattle'da hararetle faaliyet gösteren ba ş lamalar ı adeta normal say ı l ıyor. İ nsan
çevreci gruplardan biri Küresel Serbest Ke- haklar ı örgütleri, kimi zaman, henüz oku-
rii=t-dnı=inaw;
restecilik Anla ş mas ı na karşı ç ı kan orman- ma/öğ renme ya şı nda olan bu çocuklar ı ça-
severlerdi. Brezilya, fiili ve Hindistan gibi l ış ma hayat ı na iten tüm iktisadi ko ş ulları
baz ı ülkeler, d ış borçlar ı n ı ödemek zorunda sorguluyorlar, kimi zaman da ÇUS'un i şve-
oldukları için, döviz elde etmek amac ıyla bu ren yükümlülüklerini üstlenmeleri için mü-
son derece k ıymetli ve yenilenmesi güç do- cadele veriyorlar. Geli ş mi ş ülkeler dahil
ğ al kayna ğı yabanc ı ÇUS'a satmak zorun- tüm ülkelerde tutuklular ı n yok pahas ı na
da kal ıyorlar. Çevreci gruplar ise a ğ aç kes- çal ışt ı rı lmaları na karşı ç ı k ıyorlar.
=11
Büyük şirketlerin i ş yaptı rd ı kları ta şeron anda 200 üniversitede ş ubesi var. Azgeli ş-
firmalardaki çal ışma ko şulları ndan sorumlu mi ş ülkelerdeki bu ta şeron firmalar ı n ve on-
olmaları gereğ i yerli bir tart ış ma konusu de- lara sipari ş veren ÇUS'un faaliyetini denet-
ğ il. Bu konu geli şmi ş ülkelerde yüzy ı l ı n ba şı n- lemek üzere bir de i şçi Haklar ı Konsoreiyu-
daki sendikala şma hareketleri s ı ras ı nda, bir- mu (Worker Righte Coneortium) da olu ş-
çok büyük kentte can derece kötü çal ış ma turmu ş lar. Bu konsorsiyum, ö ğ rencilerden,
koş ullanyla çal ışan yüzlerce küçük atölye ol- ara ştı rmac ı lardan ve insan haklar ı temsil-
du ğ u aç ığa ç ı ktığı ndan beri tartışı l ıyor. izle- cilerinden olu ş uyor. Üniversite yönetimleri
yen y ı llarda, i şçileri koruyan yasalar ç ı kar ı l ı - bu koneoreiyumun onaylamad ığı ş irketler-
yor, çal ış ma koşulları eskiye göre daha ciddi den mal al ıyorea ö ğ renciler direni ş e geçi-
denetleniyor, eendikala ş ma artıyor. Ancak, yorlar ve yönetime ve ş irketlere bask ı ya-
üretimin küreeelleemeeiyle, ÇUS, yasalar ı n parak, ta şeron firmalardaki ko ş ullar ı n dü-
uygulanmad ıg ı , eendikala ş man ı n zay ıf oldu- zeltilmesini ea ğ hyorlar. Bu süreç içinde
ğ u azgeli ş mi ş ülkelere kay ı nca, bu ülkelerdeki yüzlerce genç insan, uluslararas ı kapitalist
ta ş eron firmalar her turlu insan/i şçi hakk ı üretimin adaletsiz yönleri konusunda bilgi-
sendikalar ve
ihlali yapabiliyorlar ve bu konular ı denetleye- lenmi ş ve sisteme karşı bilfiil direnmi ş olu-
cek merci de bulunmuyor. Sendikalar ve in- yor. Faaliyetleri nedeniyle, do ğ al olarak ş ir- insan haklar ı
san hakları örgütleri, can y ı llarda uluslara- ketlerin ş im şeklerini de üzerlerine çekiyor- örgütleri,
ras ı düzeyde örgütlenerek emekçilerin duru- lar. Geçenlerde, spor ayakkab ı piyasas ı n ı n
tüketicileri
munu ortaya ç ı karıyorlar. Tüketicileri bilinç- ünlü markas ı Nike ş irketi, Oregon Üniversi-
lendirerek, ucuz emekle ya da çocuk/tutuklu tesinin spor teeisine yapt ığı 30 milyon do:
Hlinçiendire-
eme ğ i kullanarak üretim yapan bu firmalar- larl ı k ba ğışı geri çekti. ş irketin k ı zg ı nl ı k ne- rek, ucuz
kampanyalar düzenliyorlar.
a
dan al ışveri ş yapmamalar ı için cayd ı r ı c ı deni, üniversite yonetiminin, eat ı nalmalan,
öğ rencilerin istedi ğ i doğ rultuda, yani i şçi
emekle ya da
çocuk/tutuklu
İ nsan haklar ı örgütlerinin can direni ş - Hakları Koneoreiyumu'nun belirledigi kural-
lerde hararetle dile getirdikleri bir konu da, lar çerçevesinde yapmaya karar vermesi... eme ği
cy
66
DTÖ uyu ş mazl ı k mahkemesinin bir karar ıy- Ö ğ renciler ayr ı ca üniversitelerin kullanarak
la, Maeeachueette eyaletinin, insan hakla- CUS'clan gelen ba ğış lar nedeniyle nas ı l bu
üretim
rı n ı n ihlal edildi ğ i Burma'dan gelen ürünlere firmaları n etkisi alt ı nda olduklar ı n ı göste-
yasak koyan bir yasas ı n ı n geçersiz k ı l ı nma- ren bir dizi faaliyette de bulunuyorlar. Ör-
yapan bu
e ı . Maeeachueette sakinlerinin oybirli ğ iyle neğ in, eski ö ğ renciler, yeni gelen ö ğ rencilere firmalardan
ald ı klar ı bir karar ı n hiçe yay ı lmas ı , demok- bir kampüe turu verip, ba ğışta bulunan ş ir- al ış veri ş
pe
ratik uygulamalar ı tehdit eden bir geli ş me ket yoneticilerinin ad ı n ı ta şıyan bütün bi-
yapmamalar ı
olarak tepkiyle kar şı lan ıyor. nalar ı , kütüphaneleri gösteriyor ve bu ş ir-
ketlerin müfredat ı ve ara ştı rmalar ı nas ı l için cayd ı r ı cı
Öğ rencilerin Ele ştiri ve Talepleri yönlendirdiklerini anlat ıyorlar. kampanyalar
Üniversite ö ğ rencileri, can gösterilerin Bir ba şka öğ renci faaliyeti de kampiiete düzenliyorlar.
en dinamik ve renkli keeimlerindendi. çal ış an i şçilerin ücretlerinin artt ı r ı lmas ı ,
ABD'de son yı llarda h ızla artan bir ö ğ renci hakları n ı n korunmas ı yolundaki çal ış malar.
bilinçlenmeei/örgütlenmeei göze çarp ıyor. Öğ renciler kampüe çal ışanları n ı n eendika-
Üniversite öğ rencileri, ÇUS'un çe ş itli uygu- la şmae ı na önayak oluyor ve onlarla birlikte
lamalar ı ndan, üniversitelerin giderek ş irket direniyorlar. Bu genç insanlar ı n, iktisadi so-
gibi yönetilmeleri olgusuna ve kapitalist runlarla böyle içtenlikle ilgilendiklerini ve cid-
sistemin çeli ş kilerine kadar bir dizi sorunu di bir muhalefet olu şturmaya ba şlad ı klar ı n ı
dü ş ünüyor, inceliyor ve ele ştiriyorlar. Örne- gören sendika yoneticileri de onlara destek
Lımıt.muı tt,J ı-lızfinukt~
ğ in, üniversitelerin logolar ı n ı ta şıyan giysi veriyorlar. Örne ğ in, VVieconein Üniversite-
ve akeeeuarlar ı n çok dü ş ük ücretlerle ve si'ndeki bir öğ renci direni ş i s ı ras ı nda, öğ ren-
kötü ko ş ullarda üretildi ğ i "eweatehop"(4) cilere her akşam bir sendika s ı rayla pizza
üretimine kar şı geni ş bir kampanya yürütü- gönderdi. Gerek Seattle'da, ve gerekse Wae-
yorlar. Bu amaçla üç y ı l önce "United otu- hington'daki direni ş s ı ras ı nda, öğ rencilerle
dente Againet Sweatehope" (U5A5) adl ı emekçiler birlikte hareket ettiler; ortak pa-
bir ö ğ renci örgütü kurmu şlar. Örgütün ş u neller düzenleyip, ortak bildirir • da ğıttı lar.
4
=U,
Tüketici Grupları n ı n Ele ştiri ve sal ürünleri patentleme giri ş imleri. Birinci
Talepleri konuyla ilgili olarak küçük çiftçiler, ÇUS'un
Tüketici gruplar ı ise, ÇUS'Iar ı n DTÖ çer- büyük ölçek ve genetik dönü ştürme tekno-
çevesini kullanarak bir dizi kamu politikas ı - lojileri kullanarak maliyeti dü ş ürmelerinden
n ı geçersiz k ı lmaları n ı eleştiriyorlar. Yukar ı - ve ürettikleri tah ı l ve tohumları daha dü ş ük
da verilen hormonlu et üretimi/ithali örne- fiyatlarla azgeli şmi ş ülke piyasaları na eür-
ğ inde oldu ğ u gibi, bir dizi ürün ÇUS'un DTÖ melerinden ş ikayetçiler. DTÖ kurallar ı, mu-
içindeki baek ı el sonucu, karlar' artt ı rma kayeeeli üstünlük kuram ı çerçevesinde, her
amac ıyla sa ğ l ığ a ayk ı rı yöntemlerle üretilip ülkenin ucuza mallettigi ürünleri üretip ih-
eat ı labiliyor. Hükümetler, eerbeet ticaret raç etmesiyle ve eerbeet uluelararae ı tica-
anla ş malar ı na imza koyduklar ı ndan çaresiz retin önündeki engellerin kalkmaelyla, tüm
kal ıyorlar ve sonuçta, geni ş tüketici kesim- ülkeler için "etkinlik" sa ğ lanaca ğı vareay ı m ı -
ler zarar görüyor. na dayan ıyor. Ancak, mukayeeeli üstünlük
A5D'deki tüketici gruplar ı n ı me ş gul kuram ı n ı na dayanan uygulamalar ı n birçok
eden önemli bir konu da genetik dönü ş üme durumda "etkinlik" yaratmad ığı aç ı k. Piya-
u ğ rat ı lan besinlerin (Genetically Modified san ı n tekelci tar ı m ÇUS'un eline geçmesi ve
Organisme ya da GMOlar) bilinmeyen etki- azgeli ş mi ş ülke hükümetlerinin bu ş irketlerin
leri. ABDde, büyük tar ı m çokuluelular ı n ı n 123ekı slyla tar ı m ürünleri ithal kotalar ı n ı kal-
maliyetleri dü ş ürmek için uygulad ı klar ı baz ı d ı rmaelyla bu ülkelerde çok say ı da küçük
Seattle'daki
yeni yöntemler sonucu, marketlerin rafla- çiftçi ailesi h ızl ı bir yokeulla şma sürecine gi-
r ı nda yeralan besinlerin yüzde 70'inin gene- riyor. Dü ş ük fiyatl ı bu ürünlerle rekabet ede- direniler
tik dönü ş üme u ğ ratı lm ış oldu ğ undan eöze- meyerek iflas edip, toprakları n ı yitiriyorlar; sı ras-inda
diliyor.(5) 5u i ş lem, örneğ in farkl ı bu ğ day ya kentlere göçediyorlar ya da daha büyük
kitUn
türlerinin birbirleriyle a şı lanmae ı i ş lemin-
a
i ş letmelerde i şçi olarak çal ış maya ba ş l ıyor-
den farkl ı . Genetik dönü ş üm i ş lemlerinde, lar. 5u olanaklar ı n bile sinirli olmas ı , geni ş
gruplar ı n
hiç ilgisi olmayan bitki ve hayvan genleri bi- tar ı m üreticisi kitlelerini açl ı kla karşı karşı - ortak Okayeti,
cy
KM=
raraya getiriliyor. Örne ğ in, domateelere bir ya bı rak ıyor. Üstelik, ÇUS'in artan gücü kar- 1;tilyük tar ı m
bal ı k Beni ekleniyor, m ı e ı rda bir virue, mey- şı s ı nda, genetik dönü ştürme teknolojileri-
çokuluslulart-
valarda bir bakteri yeralabiliyor. Sözkonusu nin, ürünlerin öz niteli ğ ini yoketme ve uzun
i ş lemlerin insan sa ğ l ığı na uzun dönemde ne dönemde insan sa ğ l ığı na zarar vermeleri n ı n tar ı m
gibi etkisi olaca ğı bilinmedi ğ inden, tüketici tehlikesi de art ıyor. alan ındaki
grupları bu uygulamalar ı ş iddetle eleştiri- Ikinci olarak, ayn ı dev çokuluelular, az-
uygulama-
pe
yorlar. 5u tür besinlerin geni ş çapl ı ara ş - geli ş mi ş ülkelerin baz ı tah ı l türlerinin gene-
tı rma yap ı lmadan piyasaya eürülmeeini ve tik kodları n ı ç ı karı p, tohumlar ı kendi pa-
lanyci ı .
üstelik Tar ı m 5akanl ı g ı 'ndan da onay alm ış tentli mallar ı olarak azgeli ş mi ş ülke çiftçi-
olmas ı n ı k ı n ıyorlar. 5u beeinlere acilen, ge- lerine satmaya çal ışıyorlar. Yukar ıda da
netik i şlemlerle ilgili bilgi içeren etiketler belirtildi ğ i gibi, küçük üreticiler bu geli ş me-
konmas ı ve bu konudaki ara ştı rmalar ı n ler sonucunda, biny ı llard ı r yeti ştirdikleri
arttı rı lmael gerekti ğ ini söylüyorlar. ürünlerin aidiyetini yitiriyorlar.
Geli ş mi ş ülke küçük tar ı msal üreticileri
Küçük Çiftçilerin Ele ştiri ve Talepleri de benzer biçimde, yokeulla ş madan ve bü-
Seattle'daki direni ş ler s ı ras ı nda bir bü- yük ÇUS'un maliyetleri dü ş ürmek üzere uy-
tün gün, tar ı mla ilgili sorunlar ı n ele al ı nd ığı gulad ı kları üretici ahlak ı na ayk ı r ı ve sa ğ l ığ a
panellere ayr ı ld ı . Bu paneller s ı ras ı nda, ge- zararl ı baz ı yöntemlerden ş ikayet ediyor-
li ş mi ş ve azgeli ş mi ş ülkelerden gelen küçük lar. Örnegin, ABDde, Moneanto, ADM, Car-
çiftçiler sorunlar ı n ı dile getirdiler. Bütün gill gibi büyük tar ı m ÇIJS'unun piyasaya
,r1=17:tı=,
grupları n ortak ş ikayeti büyük tar ı m çoku- egemen olmas ı sonucu, 1993-97 yullar ı
luelular ı n ı n uygulamalarıyd ı . Azgeli ş mi ş ülke aras ı nda 20 bin küçük çiftçinin piyasadan
inirElii=
çiftçilerinin ba ş l ı ca iki ele ştirisi, bu ÇUS'un çekilmek zorunda kald ığı kaydediliyor.(6)
baek ı eryla tar ı m ürünlerine konan ithalat Çiftçilerin, a ğ lamakl ı konu ş malar ı ndan,
kotalar ı n ı n kald ı rı lmas ı ve yine ayn ı ş irketle- sözkonusu tekelle ş menin, tarı msal u ğ ra şı -
rin azgeli ş mi ş ülkelerde yeti şen bazı tarı m- ları n babadan evlada devredildigi, do ğ an ı n
ba ğ rı nda çal ışman ı n bir ya şam biçimi ola- kurumlar haline geldiler. IMF'nin 12-18 ay va-
►
rak değ erlendirildiğ i bu kesim için sadece deli "etand-by" kredileri, azgeli ş mi ş ülkelerde
qVıEr#1■73:«,1211
maddi değ il, manevi olarak da tahribata "şok tedavisi" diye bilinen büyük yap ı sal
yolaçtığı görülüyor. Bu küçük üreticiler, ay- finanee etmek üzere kullan ı ld ı . "Şok
rıca, ürettikleri ürünlerin kaliteeinden, be- tedaviei"nde, ücretlerin dü şürülmesi/ücret
sin değ erinden gurur duyuyorlar ve büyük artışlann ı n s ı n ı rlanmas ı , faizlerin serbest
ş irketlerin uygulad ı klar ı baz ı yöntemlere rak ı lmae ı , kamu harcamalar ı n ı n k ı yı lmas ı ,
ateş püekürliyorlar. Örne ğ in bal ı kç ı lar, devalüaeyon gibi bir dizi uygulamayla, yurt içi
ÇUS'un bal ı k çiftliklerinde beslenen somon talep dü ş ürülüyor, üretim ihracata yönlendi-
bal ı klanna, taze görünsünler diye suni g ı da riliyordu. Izleyen y ı llarda, ayni anda birçok
boyael katı lmae ı ndan yak ı n ıyorlar. azgeli ş mi ş ülkenin d ışa aç ı l ı p, ihracat ı art-
tı rma çabas ı na giri ş meleri nedeniyle, bu ül-
IMF ve Dünya Bankas ı'na Tepkiler kelerin ihraç mallar ı fiyatlar ı n ı n genellikle dü-
Yukarıda kurulu ş amaçlar ı k ı saca aç ı kla- ş ük kald ığı ve azgeli ş mi ş ülkelerin bu uygula- Azögelimi ş
nan bu iki kurum Washington'daki direni şte, malardan yarar sa ğ layamad ı kları görüldü.
ülkelerin
borç krizini izleyen dönemdeki uygulamalar ı Bu konuda birçok yaz ı ve ara ştı rma yay ı n-
nedeniyle tepki gördüler. Bilindi ğ i gibi, azge- land ı . Örneğ in, Birleş mi ş Milletler Ticaret ve 1970'li
lişmi ş ülkelerin 1970'li y ı llarda yoğ un biçimde Kalk ı nma Örgütü UNCTAD'in 1999 Ague- y ı llarda yoğ un
borçlanmalan ve 1982'den itibaren de borç- toe'unda yay ı nlad ığı bir raporda, gerek yap ı -
biçimde
ları n ı ödeyemeyeceklerini bildirmeleri uluela- sal uyum politikalann ı n gerekse serbest ti-
rarael finans piyasas ı nda "borç krizi" diye caret uygulamalar ı n ı n azgeli ş mi ş ülkelere
borçlanmalar ı
adland ı rı lan bir duruma yolaçt ı . Finans çev- yarar ea ğ lamad ığı ndan eözediliyor. Tam ter- ve 1982'den
releri, bu krizi, her ne kadar azgeli şmiş ülke sine, son yı llarda gerek azgeli ş miş ülkeler
hükümetlerinin baeireteizli ğ ine ba ğ lad ı larea
a içindeki gelir farklar ı n ı n, gerekse bu ülkelerle
itibaren de
borçları n ı
da, ele ştirel bak ış 'aç ı c ı , krizin asl ı nda kapi- geli şmi ş ülkeler aras ı ndaki gelir aç ığı n ı n da-
talist sistemin dinamiklerinin bir ürünü ve ha da büyüdü ğ ü belirtiliyor. Tüm ele ştirilere bdeyemeye-
cy
kapitalizmin yap ı sal çeli ş kilerinin bir tezahü- karşı n, yap ı sal uyum politikalar ı, azgeli şmi ş ceklerini
rü oldu ğ unu eergiliyor.(7) Borçlulu ğ un talep ülkelerin d ış borçlar ı n ı (üstelik giderek artan
bildirmeleri
yönü, azgeli ş miş ülkelerin sermaye gerekeini- faizlerle) iyi kötü ödemelerini sa ğ laman ı n bir
minde kaynaklan ıyor. Ancak arz yönü, yani arac ı olarak kullan ı lmaya devam ediyor.
uluslararas ı
kredilerin .70'1i yı llarda birden çok bolla ş mae ı 1994'deki "50 Yı l Yeter" kampanyas ı finans
ve dü şük faizlerle azgeli ş miş ülkelere akitli- IMF ve D5'ye yönlendirilen ele ştirilerin halk piyasas ı nda
pe
mae ı kapitalist sistemin bu y ı llarda ba şgös- muhalefeti olarak caddelere ta şan bir te-
"borç krizi"
teren uzun süreli kriziyle yak ı ndan ilintili. zahürüydü. Geçti ğ imiz Nisan ay ı nda Wae-
1982'de başgösteren bu geri ödeyememe hington'daki gösteriler ise yine IMF ve diye
krizi sonucunda, IMF ve P5 gibi uluslararas ı DB'nin bu uygulamalar ı na ve yoksul azgeli ş - adland ı rı lan
kurumlar ve geli şmi ş ülke hükümetleri, azge- mi ş ülkelerin d ış borçlar ı n ı n iptaline yönelik-
kir duruma
lişmiş ülkelere, yeni liberal politikalar çerçe- ti. 1970'lerde al ı nan kredilerin ço ğ unlukla
vesinde ekonomilerini d ışa açmalar ı ve ihra- halk yarar ı na kullan ı lmay ı p, yoz yöneticiler
yolaçt ı .
catlann ı her ne pahas ı na olursa olsun art- taraf ı ndan cebe at ı ld ığı , bu durumda, yok-
tı rmalan yolunda bask ı yapmaya ba şlad ı lar. sul halklar ı n açl ı k pahas ı na bu borçlar ı öde-
Bu bask ı ları n amac ı , azgeli şmi ş ülkelerin d ış meye zorlanmae ı n ı n çok yanl ış oldu ğ u dile
borçlar ı n ı ' ödemelerini ea ğ lamaktı . Aksi tak- getirildi. Bu gösterilerde a ğı rl ı kl ı olarak ye-
dirde, alacakl ı Bat ı l ı bankaları n iflae ı ndan ve ralan ilerici dini örgütler proteetolann ı ,
uluslararas ı finans sisteminin büyük bir sar- "2000 Yı l Jubileei"(b) ad ı altı nda düzenle-
4KAIIMUlt•DDE
varh41 da
gözardt
edilmemesi
gereken
bir gerçeklik.
:£13=M1!:Mr r
arttı rmaları karşı s ı nda, bu "yüksek maliyet sal s ı n ı rlar d ışı na ta şı p, küresel düzeyde
retori ğ inin" asl ı nda ÇUS'a esneklik ve pa- bir organizasyonla yürütüldü ğ ü bu evre-
zarl ı k gücü kazand ı ran bir mazeret olarak sinde, ba ğ rı nda bir dizi e ş itsizlik, adalet-
kullan ı ld ığı n ı kavrayarak uluslararas ı ser- sizlik ya şatan bu sisteme kar şı tepkiler de
mayeye kar şı birlikte hareket etmeye ba ş- doğ al olarak küresel nitelik kazanmaya
l ıyorlar. 5eattle ve Washington direni şle- ba ş l ıyorlar. Yukar ı da sergilenmeye çal ışı l-
rindeki birliktelik, bu kavray ışı n bir sonucu- d ığı gibi, sorunlar büyük ve çe ş itli oldu ğ u
dur. Protestolar s ı ras ı nda kullan ı lan elo- gibi önerilen çözumler de bir o kadar çe ş it-
ganlardan biri, bu nedenle, "Bizler, emekçi li, kimi zaman da çeli ş kili. Küreselleeme ol-
olarak en yüksek çal ış ma standartları n ı , gusu, yeni yönleri, i ş leyisi ve etkileri bak ı -
yurtta ş olarak da en geli ş mi ş çevre stan- m ı ndan "çok bilinmeyenli" bir olgu gibi görü-
dartlar ı n ı hakediyoruz. lkisinden de taviz nüyor. Öte yandan, kapitalizmi ve emper-
vermeyecegiz!" şeklindeydi. yalizm olgusunu ondokuzuncu yüzyı l ı n or-
İ kinci bir sorun ise, hareketin bu ilk evre- tas ı nclan beri ayr ı ntı lar ıyla aç ı klayan ku-
de, henüz çok farkl ı politik bilinçler ta şıyan ramlar ı n, son geli ş meler karşı s ı nda daha
örgütlerden olu ş mas ı ve "çokba ş l ı" niteli ğ i- da geçerlilik kazand ı klar ı , her türlü bask ı -
dir. Yukar ıda da eözedildi ğ i gibi, ABD i şçi s ı - ya/sansüre kar şı n, kuramsal çal ış malara
n ıfı içinde, sistemin özünü sorgulayan radi- ve harekete ışı k tuttuklar ı da kesin. Çö-
kal kesimler olmakla birlikte, reformist ke- züm, bu ışığı n büyük halk kitlelerine yay ı l-
sim a ğı rl ı kta gibi görünmektedir. Sendika mas ı n ı sa ğ layabilmekte yat ıyor.
bürokraeilerini ellerinde tutan reformistler,
taleplerini, DTÖ tüzüklerine baz ı temel işçi
a
haklar ı n ı n ilave edilmesiyle sinirli tutabilir- NOTLAR
ler. Bu talepleri gerçekle şiree, yani DTÖ, üye 1) Peter Dicken, Global Shift, New York: The Guilford
cekler ve bu kuralları bir korumac ı l ı k yöntemi 5) The Council for Responsible Genetics, Frequently
olarak kullanabilecekler. Sonuçta, azgeli ş - Asked Questions Alıout Genetically Engineered
li şkinin kolay bir çözümü olmad ığı kesin. Ha- 8) "Jubile" sözcü ğ ü, bazı inanç sistemlerinin bir ilke-
reket henüz şekil kazanm ış değ il. Sistemin sinden kaynaklan ıyor. Su ilkeye göre, yoksullu ğ un yay-
özünü sorgulayan radikal kesimlerin önder- g ı nla ş mas ı n ı önlemek için, her elli y ı lda bir esirlerin
liğ i geçirdiğ ini söylemek mümkün de ğ il. azadedilmesi, ödenemeyen borçlar ı n silinmesi, top-
Bu nedenle, Seattle direni ş inde, ele ştirel raksı z köylülere toprak verilmesi gerekiyor.
bak ış aç ı e ı nin en yaman sözcülerinden Su- 9) Susan George'un açl ı k ve borçluluk konular ı nda
KT İ AT DERİ S İ •TE MMUZ200.
san George'un (9) da belirtti ğ i gibi "Dü ş - birçok yapıtı var. Örnek olarak bkz. Feeding the Few:
man bizi s ı n ıf, ı rk, cineiyet ve ulus ba ğ lamla- Corporation Control of Food, Washington, D.C: Ins-
rı nda bölmek için pusuda bekliyor. Koalisyon titute for Policy Studies, 1978; A Fate Worse Than
çeş itli tehditlerle kar şı karşıya. Bu fay hat- Debt, New York: Grove Press, 1988; Fabrizio Sabelli
ları n ı a ş mayı öğ renmek gerek." ile birlikte Fate and Credit: The World Bank's
Kapitalizmin, iktisadi faaliyetlerin ulu- Secular Empire, Boulder: Weetview Press, 1994.
Devlet ve Çevre
Devletin Dogu ş u: "Ayı"clan "Ar ı"ya lemek olanakl ıd ı r. Arada bir "geçi ş toplu- İ. Melih Ba ş "
Ünlü devlet kuramc ı s ı Franz Oppenhe- mu"ndan sözedilmektedir. Uygar toplum biçi-
imer'in "Devlet" adl ı yap ıtı nclaki bir vurgu mi de dayand ığı geçim biçimine göre ikiye ay-
ş öyle: Burjuvazi için, feodal devlet " şeyta- rilabilmektedir. Geçim biçimi tar ı ma daya-
n ı n ülkesi" (civitae diaboli) idi, burjuva top- nan, "eşitsizlikçi uygar ya şam biçimi"ne sahip
lumu ise "tanr ı n ı n ülkesi" (civitae dei). i şçi olan ve dü ş ün biçimi "dinsel dü şümü ş" olan
s ı n ıfı , Avrupa'da kendisi için tarih sahnesi- toplumu, geçim biçimi eanayiye dayanan,
ne ç ı kı nca, burjuva devletini " şeytan ı n ülke- "eşitlikçi Uygar ya şam biçimine sahip olan ve
si" olarak gördü. "Tavr ı n ı n ülkesi" ise, ona dü ş ünbiçimi de "bilimsel clü şünü ş" olan bir
göre kendi kuraca ğı "toplum" idi. toplumun izledi ğ i savlanmaktad ı r.
Devletin cloğ u ş u, toplumlar ı n barbarl ı k- insanl ığı n ça ğ lar ı n' Kopenhagl ı bilgin
tam uygarl ığa geçi şine ko ş uttur. Böylece C.J.Thomeen teknolojik ölçüt kullanarak ta ş
ya ğ marm yerini belli ba ğı ml ı l ı k ili şkilerine da- çağı, tunç çağı, demir çağı diye böldükten
yanan eömürü al ı r. Oppenheimer bu olguyu sonra J.Lubbock adl ı yazar da ta ş ça ğı n' "ee-
ekolojik bir benzetmeyle anlatı r: Ya ğ ma ya- kita ş çağı (paleolitik) ve yenita ş çağı (neoli-
pan çoban kabileei, ar ı koyan ı n' sayay ı m der- tik)" olmak üzere ikiye böldü. Daha sonra bun- Devletler,
ken mahveden ay ı ya benzer; devletin keşfiyle ları n arac ı na bir de ortata ş çağı (mezolitik) belli bir
boyun eğclirenler "ayı " olmaktan "ar ı cı" olma kondu. böylece teknolojik ölçüte (arac ı n yapı l-
ma neene şine) göre insanl ı k be ş çağa bölün-
toplumsal
a şamas ı na ğeçerler (okurlardan baz ı ları n ı n
farkl ılaşman ın
a
akl ı na "otel ayı n ı" tipi gelecektir belki, aç ı kl ı k mü ş oldu. Ku şkusuz insanl ığı n geli ş me a şa-
maları n ı ekonomik ve toplumsal ölçütlere gö-
getirelim o bir ara a şamad ı r). Ar ı cı lar artı k ürünü olarak
bal' üreten ar ı lara k ışı geçirmelerine yetecek re saptamaya çal ışan yazarlar da ortaya
do ğ ar. Devlet
ç ı ktı . Bunları n aras ı nda Marke ve Engele'in
cy
kadar bal bı rak ı rlar. Hem insanlar aras ı nda
cömürü ve ba ğı ml ı l ı k ili şkileri doğar; hem de üretim biçimlerine göre yapacaklar ı eı n ıflan- de tekeline
uygarl ı k, hukuk ve devlet de ortaya ç ı km ıştı r. d ı rmaya ortam haz ı rlayan Lewis Henry Mor- ald ığı zoru
gan'ı özellikle belirtmeliyiz. Marke ve Engele kullanarak
Devletin Yarat ı l ışı : beş a şamal ı evrimci s ı n ıflamada Morgan' ı n
Yumurta - Tavuk Öyküsü terminolojieini kullanmamakla birlikte, Mor-
sosyo-ekono-
Devletler, belli bir toplumsal farkl ı la şma- gan'clan yararland ı lar. Morgan' ı n yaban ı ll ı k ve mik ilişkilerin
pe
n ı n ürünü olarak do ğan Devlet de tekeline al- barbarl ı k dediğ i a şamaları "ilkel komünal top- ve ideolojik
d ığı zoru kullanarak sosyo-ekonomik ili şkilerin lum"un içine eokup; uygar toplum ça ğı n' köle-
yap ı n ı n
ve ideolojik yap ı n ı n geli ş mesinde etkili olur. ci, feodal, kapitalist toplum a şamaları olarak
5ümerlerde Dicle ve F ı rat' ı n ta ş mas ı n ı üçe bölüp, bunlara bir de geleceğ in komünist geli ş mesinde
denetim alt ı na alma konusundaki bilgiye toplumunu eklediler. Ancak, üretim öncesi ve etkili olur.
sahip ve örgütlemeyi yapan "rahipler", M ı - üretim sonras ı dönemler ilkel komünal toplum
s ı r'da ta ş mae ı n ı n denetimi için yap ı - olarak ayn ı eepete girmi ş oldu. ineanl ığı n ı n
lan organizasyonda "firavunlar" ilk devlet- çağ lann ı n e ı n ıfland ı rı lmaelyla ilgili yaz ı n bir
lerinin olu ş mas ı na yol açan e ı n ıfsal farkl ı - hayli geni ştir. G.Childe, muhtelif eski 55GB
la ş madaki egemenlercli. En genel çizgileriyle yazarları, Popper ve daha niceleri eaymakla
insanl ığı n, geçiminin temelinin toplay ı c ı l ığ a ve bitmez. Bizim için burada önemli olan devletin
avc ı l ığa, tarı ma, sanayiye dayand ığı üç dö- yaratı l ışı olup, onun da toplumsal farkl ı laş -
nemden, üç "toplum biçimi"nclen geçti ğ i belir- mayla ortaya ç ı ktığı konusu oldukça nettir.
KT ATDERII•TEMMUZ200.
(ya da Ekoloji) Politikalar ı şı mla ele al ı nmam ıştı r. Bu entegrasyon fikri kalkı nma
Kapitalizmde do ğ a hammadde kayna ğı - VI. BYKI9 ile gündeme gelmi ş ve bir dizi çal ış- teorisrni,
d ı r. Bu nedenle kapitalizmde "doğ al varl ı k- ma ba şlatı m ıştı r. Kurulan Çevre Müsteşarl ı -
üretti.
lar" değ il, "çevre mallar" deyimi ye ğ lenmek- ğı 1991'de Bakanl ı k haline getirilmi ş, bugüne
tedir. Örgün e ğ itimde kullan ı lan kitaplarda dek üç tane Çevre Şuras ı toplamm ıştı r. 5u
rastgele bir tanesini al ı p baktığı m ı zda "çev- makalenin yazar ı da ilk iki Suran ı n üyesi olup,
re malları " deyiminin kullan ı ld ığı n ı görebilir- üçüncüde ekolojietler davet almay ı nca katı -
siniz, sözgelimi bkz. Çevrebilim adl ı dere ki- lamam ıştı r. VI.BYKF'de devreye giren eürdü-
tab ı , Ru şen Keleş ve Can Hamamc ı, Anka- rülebilir kalk ı nma kavram ı VII.BYKI'de de ana
ra, İ mge Yay., 3.baek ı , 199,5, ef.145. rehber olmu ştur. Geli şme iktiead ı ile ilgilenen
"Çevre malları"n ı n kapitalist sistemin do- yerli-yabanc ı bir çok yazar-akademieyen-uy-
ğal akışı n ı tehdit eder hale gelmesiyle kapita- gulamac ı bu kavrama oldukça ciddi bir önem
lizm "devletlerarael" bir uzla şı ile "sürdürüle- vermi şler, bunu kimileri kas ıtl ı kimileri de ea-
bilir kalk ı nma teoriel"ni, eşdeyi şle ninnisini n ı lğı (eanmak + yan ı lg ı ) ile yapm ış lard ı r. He-
üretti. Bu teoriye göre, çevre malları n ı n tüke- nüz elimize VIII.BYKI7 Çevre Özel ihtisas Ko-
timi "eietem"i zora sokacak biçimde olmama- misyonu Raporu geçmedi, ancak san ı rız ayn ı
l ıyd ı . Ancak ifade edilen "yüce amaç" gelecek politika devam etmektedir. VII.BYKP Çevre
ku şakları n hakk ıyd ı . Bu teorinin ortaya at ı l- Özel İ htisae Komisyonu ba şkan ı , Doç.Dr. Fi-
mae ı nda daha eonra Dünya Sa ğ l ı k Örgü- ruz Demir Ya şam ış, bu plan döneminde Çevre
tü'nün ba şı na geçen Norveçli Gro Harlem Bakanl ığı Müete şarı olmu ş ve bas ı na "devlet
3=1:=
çevreyi korumakta ba şarı sız kald ı" gibilerin- avukatlar ı eevgili Semih Özay) sonucunda
f den bir demeç vermi şti, belleğ imiz bizi yan ı lt- İzmir 1.1dare Mahkemesi'nin anayaeada yer
m ıyorea! 0 halde ba şarı c ızlı k için üç olas ı l ı k alan ya şam hakk ı na dayanarak ald ığı "i ş le-
ucuna geliyor insan ı n: timin mümkün olmad ığı " yönündeki karar,
a VIII.BYKI'deki kuramsal yakla şı m yan- Dan ıştay' ı n 6.Daireernce de onaylanarak
l ıştı . kesinlik kazand ı . Eurogold ş irketi Ba ş ba-
b Yakla şı m doğ ruydu, fakat uygulama- kanl ı k'a ba şvurarak riskleri ortadan kald ı r-
mad ı ; eğ er öyleyse kim uygulatmad ı ? d ığı n ı bildirdi.
c Hem (a) hem (b) TÜB İ TAK'tan 11"bilim insani (1)" madenin
Devlet, çevrecilik faaliyetleri s ı ras ı nda çevreye zarar vermeyece ğ i yönünde bir rapor
"çevreci" diye nitelenen "sivil toplum örgütle- haz ı rlad ı . Ba ş bakanl ı k da bu rapora dayana-
ri"ni (TEMA, Do ğal Hayat ı Koruma Derneğ i rak İ çi ş leri ve Çevre Bakanl ı kları da dahil 6
vb.) muhatap almakta, desteklemektedir. bakanl ığa madenin i şletilmeei için yaz ı yazd ı .
Ekolojictler ütopik, amatör, bilimd ışı vb gibi Bu yabanc ı sermaye yatı r ı m ı n ı n durdurul-
olarak görülrnekte, onlara destek veren bilim mas ı halinde, gerek Tahkim yasas ı gereğ i,
insanları ise yanl ış davranmakla, politik ol-
tazminat ödemek zorunda kalmak; gerekse
makla cuçlanmaktad ı rlar. (Sözgelimi II.Çevre
ülkeye girecek yabanc ı sermayede tereddüt
Ş urasi'nda bu makalenin yazar ıyla ayn ı komis- Devlet,
yaratmak gibi gerekçelerin öne eürüldü ğ ü
yonda görev yapan TOBB temsilcisi ziraatç ı
belirtiliyor. Bütçeei Ba ş bakanl ı k tarafı ndan çevrecilik
Dr.Meftune han ı m ı m, yazarı n konu şması n ı n ne
belirlenen bir kurumun, hükümetin siyasi ka- faaliyetleri
gibi bir bilimsel yetkinlikle yap ı ld ığı n ı sormas ı,
rarı do ğ rultusunda rapor haz ı rlamas ı dikkat
ald ığı "İ ngiltere'deki doktora çal ışmaları" yan ı -
çekici! Burada yürütme yarg ı n ı n üstüne ç ı k- stra5mda
a
tı karşı sı nda -san ıyoruz k ızarak- komisyonu
terketti ğ i bel leğ imizde henüz tazedir.)
t ığı gibi bir manzara var ama bu manzara da 'çevreci"
bir ba ş ka yarg ı karar ı ile gölgeleniyor: Eş me
Sürdürülebilir kalk ı nma yakla şı m ı n ı n eko-
Acliye Ceza Mahkemesinde biri Ege Üniver-
diye
nomik araçları n ı n da devlet taraf ı ndan pey-
cy
derpey ya şama geçirildi ğ ini gözlemekteyiz:
sitesi öğ retim üyesi, biri parti il ba ş kan ı, biri nitelenen. 11~
gazeteci üç ki ş i köylülerle toplantı yapmala-
Çevre temizlik vergiei, at ı kcu ücreti, çevre ya- toplum.
rı nedeniyle yarg ılan ıyorlar velyı l üçer ay ha-
/ eae ı ve yönetmeliklerdeki cezalar. Ancak beri
yandan çevreyi kirleten kimi devlet kurumlar ı -
pis cezas ı al ıyorlar. 6rqütleni
CuMhuriyet Gazetesinin 14.06.2000
na, büyük holdinglerin kimi ş ifketlerine göste- muhatap
tarihli nüehae ı ndan öğ rendi ğ imize göre İz-
rilen ho şgörülü tutumlar, devletle yani politik
pe
tapla ştı rd ığı "Altı n, Bergama Demokrasi" olarak iki öb ek olup, birincilerin devletle gö-
adl ı yayı n ı n' cal ı k verebiliriz. Bu yaz ıda bizim rü ş leri genelde örtü ş ür. Dolay ı s ıyla devlet-
vurgulamak ietedi ğ imz husus, devletin yasa- egemen kesimler-çevreci örgütler taraf ı n-
ma-yürütme-yarg ı i şlevleri aç ı sı ndan şirket- dan olu şturulan üçgende ku şatı lm ıştı r.
ler dünyae ıyla ili şkileri olacaktı r. Önemli mi? J.L. Motley'in dedi ğ i gibi "ta ş lar
Bergamall köylülerin açt ığı dava (ki, değ il, yap ı lan i ş ler an ıtlar' olu şturur".
DEVLETve KAP İTAL İZNI (I)
2- Post-Forclizm Teorileri
ve/veya yeniden yap ı lanmas ı na yol açm ış - 2.1- Esnek Uzmanla ş ma sektörlerde
t ı r. Bu ak ı mlarda bir yandan geçmi şe dönük (Neo-5mithçi Yakla şı m)
olarak "krizin nedeni" üzerinde odakla şı l ı r-
fazla kapasi-
l'iyaealardaki de ğ i ş imi analizinin hare-
ken; öte yandan gelece ğ e dönük olarak ket noktas ı alan ve bu nedenle Neo-Smith- te, enflasyon
"krizden nas ı l bir ç ı k ış " sorusuna cevap çi olarak nitelendirilen (Elam, 1995, 5.44) ve özellikle
aranmaktad ı r. Bu yaz ı da sözkonusu geçi ş bu yakla şı m ı n ba ş l ı ca savunucusu olan F'i- kitlesel
dönemini aç ı klamaya çabalayan ve "poet- ore/Sabere göre iki tür e ı nai örgütlenme bi-
Fordizm" teorileri olarak adland ı r ı lacak i ş sizlik olarak
çimi mevcuttur. Bunlardan biri "kitlesel
olan Eenek Uzmanla ş ma, Düzenleme Okulu üretim", di ğ eri ise "zenaat üretimi" dir. Kit karşı m ıza
ve Tekno-ekonomik paradigma yakla şı mları lesel üretim, standart ürünlerin nitelikeiz ç ı kmaktad ı r.
ele al ı nmakta ve aralar ı ndaki ortak ve fark- i şgücü ve özel amaçl ı makineler kullan ı larak
l ı noktalar kar şı la şt ı rı lmaktad ı r. Birinci bö- büyük ölçeklerde üretilmeei olarak tan ı m-
lümde ç ı k ış noktas ı n ı n kriz olduğ u ve bu lanmaktad ı r. Kitlesel üretimin tam kar şı
kavram etraf ı nda örülmü ş bu kuramsal kutbunda ise 19. yy. zenaat üretiminin gü-
yakla şı mlar a şa ğı daki unsurlardan hare- nümüz ko ş ullar ı na uyarlanm ış biçimi yer
ketle de ğ erlendirilecektir: 1- Kapitalist al ı r: Eenek uzmanla ş ma. Eenek uzmanla ş-
dünya ekonomisinin içinde bulundu ğ u tarih- ma vae ı fl ı i ş çiler ve genel amaçl ı makineler
sel ko şullar ı n ve bu ko ş ullar içinde oldukça kullan ı larak de ğ i ş ik çeş itte ürünlerin küçük
özgül bir yeri olan krizin her yakla şı m aç ı - ölçekli imalat ı olarak tan ı mlanmaktad ı r
s ı ndan nas ı l kavrand ığı ve aç ı kland ığı , 2- Bu (Picire/5abe1,1989). Esnek uzmanla ş man ı n
E ==
üç temel özelli ğ i, çok amaçl ı makinalara anlay ışı na özel bir önem atfetmeleri olarak
(teknoloji), bir çok alanda e ğ itilmi ş işçilere yorumlanabilir. Çünkü yazarlara göre "s ı nai
(vas ıf) ve de ğ i ş ken ürünlere (ç ı ktı ) dayal ı yol ayr ı m ı " gelecekteki düzenleme krizlerinin
bir üretim sistemi olmas ı d ı r. Esnek uzman- arkaplan ı n ı ve çerçevesini olu şturmaktad ı r
la ş ma yakla şı m ı nda "esneklik" kavram ı , (Piore/5abel, 1989, 5.13).
emek piyasas ı ve emek sürecindeki yeniden Bu tan ı mlamalar ışığı nda riore/Sabel
yap ı lanmaya; "uzmanla ş ma" kavram ı ise krizi ş öyle yorumlamaktad ı rlar: Tesadüfi
kitle üretiminin ve üretimin standartla şt ı - olaylar ve politik hatalar ı n sonucunda olu-
rı lmas ı n ı n eonunun geldi ğ ine i şaret etmek- şan "d ış sal" arz ş oklar ı (birçok üretim gir-
tedir (Smith, 1989, 5. 203). Piore/Sabel disinin temin edilebilirli ğ i üzerindeki belir-
küçük i ş letmeciliğ i ve küçük ölçekli üretimi sizlik), tekil piyasalardaki talebin düzeyi ve
1 Yazarları n kriz aç ıklaması
önplana ç ı kararak, bu "esnek üretim" sis- bileş imindeki belirsizli ğ in artmas ı na ve böy-
görüldüğ ü üzere ikircikli bir
teminin kriz ko ş ullar ı nda ba şarı l ı oldu ğ unu lece (toplam) talep krizine yol açm ıştı r'. Pi- konumdadır. Bir yanda te-
iddia etmektedirler. yasa ve talep ko şulları n ı n de ğ i ş mesi (özel- sadüfi olaylar ve politik
hataların yol açt ığı "di ş -
Bu yakla şı m ş u temel önermeden hare- likle tüketim mallar ı piyasalar ı ndaki dur-
saf- arz şoklan (i şgücü,
ket etmektedir: Art ı k tüketiciler piyasalar- gunluk ve standartla şt ı rı lm ış ürünlerin su- hammadde ve petrol dar-
da farkl ı la ş m ış ürünler talep ettiklerinden nuldu ğ u kitlesel piyasalar ı n parçalanmas ı ) boğazIan) krizin ba şlatıcısı
olarak görülmektedir
standart ürünlerin üretildi ğ i kitlesel üreti- kitlesel piyasaları n çözülmesiyle sonuçlan-
(Webber, 1991, 5. 168): Bir
min sonu gelmi ştir. iktisadi terimlerle ifade m ışt ı r. Böylece iç talebin "tükenmesi", ege- arz krizi, kendini teki' piya-
kadar h ızl ı ve etkin bir şekilde tepki göste- rafı ndan; toplumsal ve teknik i ş bölümünün 1999, 5. 215).
rebildikleri anlam ı nda kullan ı lmaktad ı r. kendisi ise doğ rudan piyasan ı n geni ş liğ i ta- 2 Kitlesel üretimin i şleyiş
mantığı ile ş u kastedilmek-
rafı ndan belirlenir. Piyasan ı n geni ş lemesi,
tedir. Kitle üretimi, büyük
2.1.1 - Krizin Açiklanmaai mevcut üretim süreçlerinin derinle ş mesine hacim'', standart ürünler
Yazarlar krizi analiz ederken iki tür kriz (ürün ve süreç yeniliklerinin etkile ş imi) ve (ürün), özel amaçl ı, uz-
manla şm ış (ürüne özgü)
aras ı nda ayrı m yapmaktad ı rlar. Düzenle- daha iyi makinalar ı n kullan ı lmas ı na yol açar
makinalara yat ırım (tekno-
me krizleri ad ı verilen birinci tür krizin ana ve böylece verimlilik art ış lar ı gerçekle ş ir. Öl- loji), montaj hattı (iş ör-
kayna ğı , üretim ile tüketim aras ı ndaki den- çek getirilerinin (fiyatlar ı n düş mesi ve re- gütlenmesi), vas ıfsız işgü-
cü (emek) gibi özelliklerle
geyi sa ğ layan mevcut kurumlar ı n ("düzen- kabet konumunun güçlenmesi) ve emek ve- tanı mlanan üretim süre-
leme mekanizmalar ı ") i ş levlerini görme ye- rimliliğ inin artmas ıyla (bundan i şgücü vas- cinde "ölçek ekonomileri"
krizlere özel bir de ğ er atfetmekten ziyade den-üretim şemalar ı n ı n gerçekle ş mesi için
kapitalizm içindeki dönü ş ümlere daha fazla kapitalist piyasa ekonomisindeki birimlerin
a ğı rl ı k vermektedirler (Dunford, 1990, 5. beklenti ve stratejilerinin uyumunu sa ğ la-
300). Bu nedenle kapitalist toplumlar ı n yacak güçlerin ve kurumsal biçimlerin sap-
geli şim ve dönü ş üm dinamiklerini incelerken tanmas ı (Lipietz, 1986, 5.15), bunlar ı n sü-
özellikle sistemin yeniden üretiminde "istik- reklili ğ i ve birikim rejimi ile uyum içinde ol-
rar ı " sa ğ layan etkenler üzerinde odaklan- mas ı gereklidir.
maları onları n krizlerin niteli ğ inin bir tarih- Her bir kapitalist geli ş me a şamae ı n ı n
sel dönemden diğ erine neden farkl ı la ştığı ve dolayı siyla birikim rejiminin ay ı rdedici ni-
sorusuna cevap aramalar ı na yol açmakta- teli ğ i, belli bir birikim rejimi ile di ğ eri aras ı n-
d ı r. Bu soruya cevap ararken ve kapitalist daki temel fark ı olu şturan ana uneurlar,
geli şme dinamiklerinin incelenmesinde ba ş - artı k değerin üretimi ve mülk edinilme biçi-
lang ıç noktas ı, sermaye birikim sürecinin mindeki de ğ i ş meler ve emeğ in yeniden üre-
incelenmelidir. Çünkü sermaye birikiminin timini yönlendiren toplumsal ili ş kilerdeki
mant ığı n ı n kapitalist ekonomilerdeki ili ş ki- değ i ş melerdir. Buna göre kapitalizmde sa-
lerin anla şı lmas ı nda merkezi önemi oldu ğ u nayi devrimini izleyen dönemde "mutlak ar-
vareay ı lmaktad ı r. Sermaye birikim süreci- tı k değ er" üretimini artt ı rman ı n temel rol
nin incelenmesi iki kilit kavram etraf ı nda oynad ığı "yayg ı n birikim rejimi"nden, İ kinci
yap ı lmaktad ı r: "Birikim rejimi" ve "düzenle- Dünya Sava şı sonras ı nda "niebi art ı k de-
me tarz ı ". "Birikim rejimi" kavram ı uzun bir ğ eri" artt ı rman ı n temel rol oynad ığı "yoğ un
7 Örneğin okul içindeki iki
dönem için büyüme ve sermaye birikiminin birikim rejimi"ne geçilmi ştir. ana yakla şım ı n önemli
kararl ı bir biçimde sürmesini sa ğ layan dü- temsilcilerinden Aalietta
ile boyer aras ı ndaki fark
zenlemeler bütününü ifade etmektedir (Ba- 2.2.1 - Krizin aç ı klanmas ı
yer, 1988, 5. 71). Bu düzenlemeler üretimin
a Düzenleme Okulu içinde krizin kavran ı l ı -
iktisadi yasaların kavran ıl-
ması nda yatmaktad ır. De-
yap ı lmas ı n ı (üretim sistemini) bunun da ğı - şı na ili ş kin tek bir yakla şı mdan eözetmek ğer teorisine dayalı Düzen-
leme yaklas ı m ı (Aglietta,
l ı min ı (bölü ş üm ili ş kilerini) ve tüketimini mümkün değ ildir. Su okul içindeki farkl ı yak-
cy
Lipietz) tarihsel olarak çe-
(toplumsal talebin bilesimini) belirleyen ku- la şı mları niteleyen temel ayr ı m noktalar ı sitlenerek kendini ortaya
rallardan olu ş maktad ı r. "Düzenleme tarz ı " yöntemeel temellere dayanmaktad ı r'. An- koyan "genel" hareket ya-
saları n ın varlığından hare-
kavram ı , bir toplumun iktisadi yap ı s ı ve cak genel olarak bu okulun krizin açiklanme- ketle; fiyat teorieine dayal ı
toplumsal ili ş kileri veri iken, iktisadi birimle- eindaki hareket noktas ı n ı şöyle ifade et- olan ı (6oyer) ise genel ya-
rin birbirleriyle çeli şen davran ış lar ı n ı uyum- salardan vazgeç ıp, "tarih-
mek mümkündür: Kapitalist dünya iktisadi
sel- yasalardan hareketle
lu hale getiren, mevcut birikim rejiminin ie- sistemi tarihsel geli ş imi itibariyle birbirini
pe
4
3=11
eal) kriz olarak kabul edilen ça ğı m ı z ı n krizi, yönetimini zorla ş t ı rm ış t ı r, 3- Fordizm gide-
1950'den beri ABD ve Bat ı Avrupa'da et- rek artan toplumeal harcamalara yol aç-
kinli ğ ini sürdüren kitle tüketimine dayal ı m ıştı r ve böylece enflasyonist bask ı lar ve
yoğ un birikim rejiminin "tükenmesinden" bölü ş üm çat ış maları ortaya ç ı km ıştı r, 4-
kaynaklanmaktad ı r (Roeier, 1991, S. 78). tüketim kal ı plar ı kitle üretim yöntemleriyle
Diğ er bir ifadeyle kriz, 'yo ğ un' birikim rejimi kar şı lanamayacak kadar çe ş itlenmi ş tir.
ile rekabetçi düzenleme tarz ı aras ı ndaki Su okula göre yukar ı daki uneurlar için-
"uyumeuzlu ğ un" eonucudur. Söz konusu bu de ba şat e ğ ilim -özellikle firma düzeyinde i ş
dönem Düzenleme Okulu tarafı ndan "For- bölümünün artmaelyla- art ı k verimlilik ar-
dizm" olarak tan ı mlanmaktad ı r. Kapitaliz- t ış lar ı n ı n sa ğ lanamamae ı d ı r. Fordizmin yakla şım krizlerin niteli-
min düzenleni ş inde yerli bir a şamayı ifade emek verimlili ğ inde art ış sa ğ layamamas ı ği aras ında da bir ayrım
gözetmektedir. şöyle ki,
eden Fordizm, yo ğ un birikim rejimi ile buna Düzenleme Okulu'na göre iki nedenden kay-
krizler "iktisadi dalgalan-
tekabül eden tekelci düzenleme tarz ı n ı n naklanmaktad ı r: 1- Mekanizaeyon ilkeeinin malar" ("konjonktüref
birlikteli ğ ini vurgulayan bir birikim süreci, artan yo ğ unlukta uygulanmas ı , 2- i şçilerin krizler) ve "yap ı sal krizler"
olarak iki boyutta ele alın-
"üretim süreci ile tüketim tarz ı aras ı ndaki üretim sürecine yabanc ı la ş mas ı . Bir yan-
maktad ı r. İktiadi dalga-
bir eklemlenme ilkesi" olarak tan ı mlanmak- dan artan mekanizasyonla birlikte montaj lanmalar düzenleme tarz ı -
tad ı r9 (Aglietta, 1979, 5.117). Bir düzenle- hatt ı ndaki makinalar aras ı nda dengeeizlik- n ın veri oldu ğu durumdaki
çevrimsel değişmeleri ifade
me tarz ı olarak Fordizm, kapitalizmin i şçi lerin ba ş göstermesi, bunun yan ı s ı ra a şı rı
ederken; yapısal krizler bi-
e ı n ıfı n ı n tüketim düzeyini yükeelterek s ı n ı f i ş bölümünün verimlilik art ışı na engel olmas ı rikim rejimini gerçekle şti-
mücadelesinin denetim alt ı na al ı nmas ı n ı ve ve üretim sisteminin giderek eenekli ğ ini ren kurumların bozulması
ve mevcut düzenleme biçi-
bu yolla art ı k de ğ erin pazarda gerçekle ş - kaybetmesi; öte yandan montaj hatt ı ndaki minin işlediğini yitirmesi,
mesi sorununa da bir çözüm bulmas ı n ı i ş çilerin çal ış ma yo ğ unlu ğ unun artmas ı sistemin yeniden üretimi-
nin istikrarı nı sağlayamaz
sa ğ lam ış tı r (Aglietta, 1979, 5.186-208). karşı s ı ndaki tepkileri ve böylece bir anlam-
a
Su yakla şı ma göre Fordizm temelde ş u ge- da üretim sürecinde s ı n ıf mücadelesinin
hale gelmesi sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Bu
li ş meleri içermektedir (Ar ı n, 1986, 5.123- yeniden yo ğ unla ş mae ı emek üretkenli ğ inin ikinci tür krizler yeni dü-
zenleyici süreçlere ve yeni
129): 1- Enı ekgücünün yeniden üretiminin artmas ı n ı n önünde bir engel te ş kil etmi ş -
cy
bir tür üretim sistemine 79
toplumeal maliyetinde uzun dönemli dü ş - tir. Lipietz'e göre emek verimlili ğ indeki art ış gereksinme duyan düzenle-
me, 2- Emek gücünün verimlili ğ ini yükselt- h ı z ı n ı n gerilemesi Fordist birikim rejiminin me tarzı nı n krizleridir,
(dunford, 19.90, 5.301).
meye ve bu yolla göreli art ı k değ eri artt ı r- kesintiye u ğ ramas ı na yol açan temel et-
9 Fordizmin temel nitelikleri,
maya (çal ış ma yoğ unlu ğ unun artmael ve kendir. Çünkü genel olarak sermaye için bir yandan mal üretiminin
i şgücünün yeniden üretimi için gerekli çal ış - starıdartlaprilarak kitle
(her bir bireysel kapitalist için de ğ il ku ş ku-
gerçekle ştirilmesi; diğer
ma süresinin k ı salt ı lmael) yönelik bir emek suz) sorun pazar bulmaktan daha çok ar-
pe
nin önko ş ulu, düzenleme tarz ı ile birikim re- yalı Fordist yoğun birikim
üretim düzeyinde iki ana de ğ i ş imi mümkün
rejiminin krizi, bu yazarlar-
jiminin uyum içinde olmas ı d ı r; di ğ er bir ifa- k ı lmaktad ı r. Bir yandan makine sistemi ee-
pe
reklili ğ ini sa ğ layacak yeni kurumsal biçimle- ve böylece bir "orant ısızlı r
ford, 1990, 5.518). Öte yandan görevlerin
teorisinden hareket etse
rin in şas ı ve eski birikim rejiminin taefiyeei montaj hatt ı boyunca küçük parçalara ay- de, bu krizi asl ında eksik
gerekmektedir. Su yakla şı ma göre içinde rı lmas ı yerine "yar ı -özerk çal ış ma gruplar ı - tüketim teorisiyle aç ıkla-
madığı anlam ına gelme-
bul -umdu ğ umuz dönem birikim rejiminde bir n ı n" olu ş turuldu& bir i ş örgütlenmesi Söz-
mektedir. Çünkü bütün bu
"geçi ş süreci" olarak de ğ erlendirilmektedir. konusudur. Ancak bir teknik determinizm-
'KTISAT DERİSİ • TE M Z200 .
kestirmek zordur. "... yeni bir birikim rejimi- kileyen toplumsal ve kurumsal etkenlerdir minin itici gücünün ve am ı -
nnın piyasan ın genişliği ol-
nin ortaya ç ı kışı , gözlemlenebilecek baz ı (Soyer, 1987, 5. 276). duğudur (Clarke,.1988, 5.
eğ ilimlere denk dü ş e e de, kapitalizmin al- Düzenleme teorisi içinde yeniden yap ı - 80 -vurgu bana ait-).
lanman ı n ve sanayileş menin hangi yollar- sermaye, art ı k değ erin üretilmesi ve ger-
dan geçebilece ğ i üzerinde odaklanan gö- çekle ş mesine ili ş kin gereksinimleri uzla ştı r-
rü ş ler -temelde, Fordizm'den bir `kopu ş un' mak üzere göreli art ı k de ğ er üretimini art-
,wr-twww
-
mu yoksa bir 'eureklili ğ in' mi Sözkonusu ol- tı racak yollar bulabilirse; özellikle kamu
duğ u sorusuna verilen cevapta ayr ış mak- sektöründe neo-Fordist üretim yöntemle-
tad ı r. Fordizm'den bir kopu ş a de ğ il, onun rinin geli ştirilip, yayg ı nla ştı rı lmae ıyla müm-
krizinin nedenlerine çözüm bulma aray ışı kündür (Clarke, 1988, 5.67). Lipietz'e göre
anlam ı nda bir eüreklili ğ e i şaret eden Agli- ise emek sürecinde "esneklik" ve "kat ı l ı m"
etta sanayide ya şanan geli ş meleri "neo- aras ı ndaki ili ş kilerin alaca ğı biçime göre ta-
Fordizm" olarak tan ı mlamaktad ı r. Agliet- n ı mlanan yeni olu ş umlar sözkonusudur:
ta'ya göre krizden ç ı k ışı n yolu, sermaye bi- Bunlardan biri emek piyasas ı nda esnekli ğ e
rikim sürecindeki de ğ i ş imin emek sürecinin dayal ı , firma içinde ise hiyerar ş ik bir do ğ ru-
dönü ş ümüyle sinirli kalmay ı p; i ş gücünün dan denetimin geçerli oldu ğ u "neo-taylo-
yeniden-üretiminin de köklü bir de ğ i ş imini rizm"clir. Diğ eri emek piyasas ı n ı n daha "ka-
hedeflemeeinden geçmektedir (Aglietta, tı " örgütlendi ğ i ve firma içinde kat ı l ı m ı n
1979, 5. 80). 5u anlamda neo-Fordizm, yüksek oldu ğ u "Kalmar" ( İ eveç)
ücretli emek ili ş kisinin yeniden üretimini Örne ğ in Japon üretim sistemi (yal ı n üre-
sa ğ layacak şekilde üretici güçlerin emek tim) böylesi bir -tan ı mlamada bu iki üretim
sürecinde kapitalist yönetimin gerekeinim- örgütlenme biçiminin de bir bile ş imi olarak
[3oyer'e göre
leri doğ rultusunda örgütlenmesini ifade et- değ erlendirilmektedir (Lipietz, 1991, 5. 87). rekabetin ürün
mektedir. Fordizmin eski modeline k ıyasla Bayer de benzer şekilde ücretli emek ili ş ki- farkl ı laştırı l-
`kökten' bir de ğ i ş im de ğ il; sadece bu mode- sini emek piyasalar ı n ı n esnekli ğ i ve firma içi
mas ı biçiminde
lin geni ş letilmeeinin ve ilerletilmesinin söz-
konusu oldu ğ u ileri sürülmektedir. Fordiz-
a kat ı l ı m ekeeninde ele almaktad ı r. Bu tür bir
gerçekle ş mesi
yakla şı mda her ülkenin ücretli emek ili ş kile- ,
min krizden ç ı k ış arayi ş larini niteleyen bir rinin naell bir sistem içinde geli ştiğ i önem yönündeki
kavram olarak neo-Fordizmin, Fordizm'in
cy
kazanmaktad ı r.
011imier kitle 8,
içeel sorunlar ı ndan, özellikle de ürün piya- Boyer'e göre rekabetin ürün farkl ı la şt ı -
saları ndaki çe ş itlili ğ in yaratt ığı "cleğ erin rı lmae ı biçiminde gerçekle ş mesi yönündeki
üretiminin
gerçekle ş me a şamas ı ndaki yeni e ı n ı r- eğ ilimler kitle üretiminin terkedildi ğ i de ğ il; terkedildiğ i
lar"dan do ğ du ğ u iddia edilmektedir. Ayn ı yeniden "eenekle ştiğ i" anlam ı na gelmekte- değ il; yeniden
görü ş ün bir di ğ er çe ş idi ise "toyotizm"ola- dir. Üretim sistemindeki böylesi bir geli ş -
"e5nekle şti4i"
rak adland ı rı lmaktad ı r (Dohee vd.,1984). me "esnek otomasyon" olarak tan ı mlan-
pe
Yazarlar bu modelle, Japon kapitalizminin maktad ı r (Bayer, 1991, 5.126). Esneklik anlam ı na
üretimin örgütlenmeeinin daha etkin yolla- kavram ı i şte bu noktada poet-Fordizm'in gelmektedir.
rı n ı buldu ğ unu; dolayı siyla da kitle üretimi- ay ı rdedici unsuru olarak önplanda ele al ı n-
nin örgütlenmeeinin Fordist ilkelerinden bir makta ve ş u boyutlar içinde tan ı mlanmak-
kopu ş olmad ığı , bilakis bu ilkelerin içerikleri- tad ı r: Üretim örgütlenme biçimlerinin piya-
nin geni ş letilerek yeniden tan ı mland ı klar ı na sa ko ş ullar ı na uyarlanal2ilirli ğ i, i şçilerin bir
i şaret etmektedirler. Fordizm'den neo-F or- i şten diğ erine geçebilme yetene ğ i, i ş •eöz-
clizm' e geçi ş i sa ğ layan şey öncelikle i şçile- le ş melerinde geçerli olan yasal k ı e ı tlama-
rin Fordizm'cleki çal ış ma koş ullar ı na dire- lar ı n gevş etilmesi, ücretlerin mevcut ko-
ni ş leridir. Fordist emek sürecine olan tepki, ş ullara uyarlanabilirli ğ i ve ş irketlerin baz ı
bugün üretimde ya şanan s ı n ıf mücadelele- sosyal ve finaneal sorumluluklar ı n ı n azal-
ri, yeni bir yap ıya geçi ş in kayna ğı n ı olu ştur- tı lma olaeil ığı (Bayer, 1988).
maktad ı r; neo-Fordizmin tohumlar ı n ı ta şı - Öte yandan Bayer krizden ç ı k ış ve yeni-
1:11t1-/Aıl.11N.,11-1 M~Y•bi.D_.
maktad ı r (Aglietta, 1979, 5.122). Böylece den yap ı lanmaya dönük olarak yeni birikim
Fordizmin "kat ı l ı klar ı " karşı s ı nda emek pi- rejimler' tan ı mlamakta ve ş u olas ı l ı kları ön-
yaealar ı n ı n ve emek sürecinin "eenekli ğ i" görmektedir: Yüksek teknolojiye dayal ı ea-
ekeeninde yeniden yap ı lanma gerçekle ş e- nayilerde esnek kitlesel üretim, gözden dü-
cektir. Aglietta'ya göre krizden ç ı k ış yolu şen sektörlerde esnek uzmanla ş ma ve eski
(eoeyalizm ihtimali bir kenara b ı rak ı l ı rea) Fordist yöntemlerin çevre ülkelere ihraç
ve birikimin eürdürülebilir olmael; ancak edilmesi (Nielsen, 1991, 5. 28).
2.3- Tekno-ekonomik paradigma "...bütün sektörlerde ya da pek ço ğ unda, en
(Neo-Schumpeterci Yakla şı m) iyi uygulama teknolojieiyle, en iyi ş irket ör-
Kondratiev'in "uzun dalgalar" kuram ı n' gütlenme biçimine ula ş mada etkili olan her
Schumpeter'in iktisadi geli ş me kuram ı ile bir dalgalanmada belli bir ucuz girdiden (ilk
birle ştiren ve kapitalist geli ş im sürecinde Kondratiev çevriminde pamuk, ikincisinde
teknolojik de ğ i ş im sürecine ve teknolojik ye- kömür, üçüncüsünde çelik, dördüncüeünde
niliklere a ğı rl ı k veren bu yakla şı m Neo- petrol ve be ş incieinde çip) yararlanma fir-
Schumpeterci kuram olarak tan ı mlanmak- eatı yaratan tekno-ekonomik metapara-
tad ı r (Elam, 1995, 5. 44). Schumpeter ik- cligma" (Freeman, 1990, 5. 28) kavram ı bu
tisadi geli ş me kuram ı n ı n temel bir etkeni yakla şı m ı n temel ç ı k ış noktas ı n ı olu ştur-
olarak kitlesel yenilik (innovation) da lgala- maktad ı r. Tekno-ekonomik paradigma kav-
r ı n ı n önemine i ş aret etmi ş ve bunlar ı ikti- ram ı , bir -toplumsal yap ı daki teknoloji sis-
sadi dalgalanmalarda geni ş leme evresinin teminin geçirdi ğ i ve bu yap ı da uzun y ı llar
aç ı klay ıc ı de ğ i ş keni olarak ele alm ıştı r. Su- etkisini sürdürecek köklü dönü ş ümleri ifade
na göre bunal ı m döneminde uygulamaya eden bir kavramd ı r. Her paradigma uygun
konulan ve sabit sermayenin yenilenmesi teknolojinin seçimi, üretim eilreçIerine uy-
amac ıyla giri ş imcilerce geli ştirilmi ş olan gulanmas ı , birey davran ış lar ı , örgütsel tu-
sözkonusu yenilikler uzun geni ş leme döne- tumlar ve toplumsal ili ş kiler konusunda ül-
mini k ış k ı rt ı c ı bir rol oynamaktad ı rlar. An- kenin bu değ i ş im sürecinde izleyece ğ i yön-
Freeman ve
cak burada büyük çapl ı teknolojik yenilikle- tem ve yapaca ğı tercihleri tan ı mlar (Doei
rin nas ı l ve hangi etkinin alt ı nda ortaya ç ı k- vd., 1988, 5. 224-225). Sir tekno-ekono-
Perefe göre,
tığı na yeteri kadar aç ı kl ı k getirilmedi ğ inden mik paradigman ı n önemi, bütün mümkün her yeni
hareketle tekno-ekonomik paradigma yak-
la şı m ı - Schumpeter'in analizinden farkl ı
a olan üretim girdilerinin göreli maliyet yap ı - paradigman ı n
s ı n ı etkilemeeincien kaynaklanmaktad ı r.
124r ı nda
olarak ve bu analizin geli ştirilmesi anlam ı n- Çünkü her tekno-ekonomik paradigma belli
paradigman ı n
cy
da - yenilik sürecinin kendisini aç ı klama ça- bir girdi veya girdiler bütünü ("kilit etken")
bae ı ndad ı r (Rosier, 1991, 5. 45). etrafı nda şekillenmektedir. Freeman ve Pe- kilit etken
Bu yakla şı ma göre i şgücünün verimini rez'e göre, her yeni paradigman ı n ba ğ rı nda
olarak özgün
belirleyen ba ş l ı ca etken kulland ığı üretim paradigman ı n kilit etken olarak özgün bir
araçlar ı oldu ğ undan, toplumsal geli ş imin girdi ya da girdiler bütünü bulunmaktad ı r
bir girdi
(ve sermaye birikiminin) anla şı labilmesi için ve ş u üç önemli ko ş ulu yerine getirmektedir ya da girdiler
her tarihsel dönemde de ğ i şen teknolojinin (Freeman/Perez, 1988, 5. 48): 1- dü ş ük ve bütünü
pe
özgün yanlar ı dikkate al ı nmal ı d ı r. Teknolojik giderek azalan göreli maliyetler, 2- uzun
bulunmaktad ı r
de ğ i ş imin özgün yaralar ı n ı n anla şı labilmesi dönem boyunca neredeyse e ı n ı relz arz (bü-
için de teknolojik yeniliklerin önernlerine ve yük çapl ı yat ı r ı m kararlar ı alabilmede güven
niteliklerine göre tanimlanmas ı gerekmek- duyulabilmeei için temel koş ul, kilit faktör-
tedir (Freeman/Perez, 1988, 5. 45-47). Su lerin uzun dönem elde edilebilirli ğ i), 3- yeni
e ı n ı fland ı rmaya göre üretim sürecinde kar- kilit faktör veya faktörlerin iktisadi sistem
şı la şı lan günlük, küçük teknolojik yenilikler; süresince bir çok ürün ve süreçle ili ş kilendi-
ürün veya üretim teknolojieinde önemli de- rilebilmeei n . Su ko ş ullar ı n yerine gelebilmeei
ğ i ş ikliklere yol açan ve AR-GE faaliyetleri- ise ancak bir önceki kilit faktörün ve ilgili
nin ürünü olan radikal yenilikler (örn. Pamuk teknolojilerin verimlili ğ i artt ı rma ve yatı -
ipli ğ i üretiminde naylonun bulunmas ı ); kü- rı mlar ı karl ı hale getirme kapasitesinin el-
çük, sürekli yenilikler ile radikal yeniliklerin n ı rlar ı na var ı ld ığı nda ortaya ç ı kacakt ı r
birarada gerçekle şti ğ i ve ekonominin birden (Roeier, 1991, 5. 88).
fazla eektörünü etkileyen teknoloji siste- Su yakla şı mda uzun dalga, tekno-eko-
M :1=
mindeki de ğ i ş imler ve ekonomideki bütün nomik sistem ile bunun toplumsal ve ku-
rektörleri etkileyen ve kurumsal yap ı lar ı n rumsal çerçevesi aras ı nda giderek artan
da de ğ i ş mesini sa ğ layacak, yeni yat ı rı m ve bir "uyumun" sözkonusu oldu ğ u yükseli ş ev-
kar olanaklar ı na fı rsat veren teknolojik dev- reeini, giderek artan bir "uyumeuzlu ğ un"
rimler ("tekno-ekonomik paradigma") (Fre- sözkonusu oldu ğ u alçal ış evreeinin izledi ğ i
eman, 1989, 5. 427-429) sözkonusudur. bir süreci ifade etmektedir. Meydana gelen
==,
bu uyumsuzluk toplumsal-kurumsal yap ı lar eayı m ı yatmaktad ı r. 80'li y ı llardan itibaren
4 ile tekno-ekonomik sistem aras ı ndaki de- özellikle Japonya'n ı n artan rekabet gücü
ğ i ş me h ı zlann ı n farkl ı olmas ı ndan kaynak- karşı s ı nda öhplana ç ı kan Yal ı n Üretim yak-
lanmaktad ı r. Kurumsal yap ı lanmalar ı n de- la şı m ı n ı tekno-ekonomik paradigma yakla-
ğ i ş im h ı zı diğ erine oranla daha yava ştı r, şı m ı ndan ay ı ran en belirgin özellik, üretim
çünkü genellikle toplumeal kurumlarda, hem sürecinin örgütlenmesinde sadece teknik
yerle ş ik ç ı kar gruplar ı n ı n politik gücüne yeniliklerin yeterli olamayaca ğı , bunları n
hem de birçok bireyin ve grubun yava ş tep- yan ı s ı ra ve ayn ı zamanda "toplumsal" yeni-
kilerine dayanan oldukça büyük bir atalet liklerin de dikkate al ı nmas ı gerekti ğ i eapta-
sözkonusudur" (Freeman, 1989, 5. 430). mas ı d ı r. Buna göre Japon üretim sistemi-
Dolayı s ıyla bu yakla şı m ı n bak ış aç ı elyla her nin (di ğ er ülkelerle rekabette maliyet avan-
yeni teknolojinin kendine özgü sorunlar ı ol- tajlar ı sa ğ lamada) üstünlü ğ ü teknolojiden
du ğ undan ve bunlardan kaç ı nmak mümkün değ il; yönetim ve örgütlenme sisteminden
olmad ığı ndan; ara ştı r ı lmas ı gereken, tek- (ilkelerinden) kaynaklanmaktad ı r; çünkü
nolojinin bu özelliklerine ne tür toplumeal ve ac ı l sorun yat ı r ı m değ il; ineanlann yöneti-
kurumsal yap ı lar ı n uyum ea ğ layabilece ğ i- midir" (Dohee/Jürgens/ Malech, 1984, 5.
dir. Çünkü "bilgisayar ve bili ş im teknolojile- 449). Su yakla şı m çerçevesinde kalite, es-
rindeki devrime toplumeal ve kurumsal aç ı - neklik ve üretimin süreklili ğ i, kol emeğ inin
dan uyum sa ğ lama sorunlar ı ile 1920'lerin otomasyonla (ileri teknolojilerle) ikame
montaj hatt ı ve ak ış tipi üretim sistemleri- edilmesiyle de ğ il; üretim hatt ı ndaki sorun-
ne uyum sa ğ lama sorunlar ı birbirlerinden lara (ar ı za, eksik parça, hatal ı üretim vb.)
çok farkl ı d ı r" (Freeman, 1989, 5. 440). "tam zaman ı nda" müdahale edebilecek ka-
n ı mlanmaktad ı r: "Yal ı n üretici (...) zenaat - üretimin maddeeel bile ş iminin ve tekno-
üretiminin yüksek maliyetiyle kitle üretimi- lojik yeniliklerin yan ı s ı ra, üretim "örgütleri-
nin kat ı l ığı n ı önleyerek, zenaat ve kitle üre- meeindeki" toplumsal yenilikler dolay ı m ıyla
timinin herbirinin sa ğ lad ığı faydalar ı bira- üretkenli ğ in art ı r ı labileceğ i urnulmaktad ı r
raya getirmektedir. Bu amaca yönelik ola- (Elam, 1995, 5. 49). Diğ er bir ifadeyle kilit
rak yal ı n üreticiler, çok çe ş itli ürünleri bü- etken olarak mikroelektroni ğ e dayal ı tekno-
yük hacimlerde üretebilmek üzere çok va- lojilerin sürükleyici rolü ikincil bir unsur ola-
s ıfl ı i ş gücüne dayal ı ekipleri çal ış tı rmakta rak ele al ı nmakta ve teknik değ i ş im eüreç-
ve oldukça esnek, otomasyona dayal ı maki- lerinde toplumsal-örgütsel yeniliklere mer-
nalar kullanmaktad ı rlar" (Womack vd., 11 7ekno-ekonomik paradigma
kezi rol verilmektedir'.
çerçevesinde üretimde
1990, 5. 13). Yal ı n üretim kavram ı n ı günde- gerçekleşen niteliksel de ği-
me getiren yazarlar ı n da ifade ettikleri gibi 2.3.2 - Krizin aç ı klanması şimler şu sonuçlara yol
açar:1- Firma düzeyinde
bu yakla şı m teorik aç ı dan tekno-ekonomik Tekno ekonomik paradigma yakla şı m ı n-
-
yeni -etkinlik' standartla-
paradigma yakla şı m ı na oldukça yak ı nd ı r da ekonomideki dalgalanmalar ı n temel ne- rını n geçerli olduğu yeni
(Womack/Jonee, 1985, 5. 396). Çünkü her deni olarak yat ı r ı mlar ı n "istikrars ızl ığı " gö- üretim örgütlenmesi ve
çalışma koullark 2- yeni
iki yakla şı m ı n arkas ı nda da sanayide ya şa- rülmekte; buna ba ğ l ı olarak yat ı r ı mlardaki
yönetim modelleri, 3- yeni
nan geli ş melerin ve burada yer alan iktisa- dalgalanmaları n kayna ğı esasen teknolojik çoğrafi yerle şim kalıpları,
di aktörlerin göreli güçlerinin ve zay ıf yönle- yeniliklerde aranmaktad ı r (Freeman, 1989, 4- h ızla büyüyen yeni sek-
törler, 5- yeniden tan ı mla-
rinin temelde teknolojik ve yöneteel de ğ i- 5. 421-422) 1v . (Neo-) Keynesyen yakla şı m- nan bir optimal üretim öl-
ş imlerin incelenmesiyle anla şı labilece ğ i var- larda yat ı r ı mlar ı n "niceliksel" boyutuna çeği (Perez, 1965. 5.444).
vurgu yap ı lmas ı ndan farkl ı olarak, bu yakla- eureçIerinin daha iyi anla şı labilmesi için
şı mda Schumpeter'den yola ç ı karak yatı - teknolojik değ i ş im süreçIeri incelenmelidir.
rı mları n "niteliksel" boyutunun (teknik yeni- Ekonomideki yeniden yap ı lanma Süreci her
likler) merkezi önemi üzerinde durulmakta- şeyden önce sabit sermayenin daha yüksek
d ı r. Dolay ı s ıyla teknolojik devrimlerle ba ğ - bir teknik düzeyde yenilenmesini gerektir-
lantı l ı , onun sonucu olarak ortaya ç ı kan ya- mektedir. Sözkonusu bu yap ı sal yenilenme
pısal değ i ş im sorunlar ı üzerinde odaklan- ülke içinde yeni teknolojilerin yarat ı lmas ı na
mak gerekti ğ i dü ş ünülmektedir (Freeman, (innovation), mevcut teknolojilerin yay ı lma-
1989, 5. 423). Çünkü "böylesi paradigma s ı na (diffueion) ve ülkenin ulusal teknoloji
değ i şimlerinin bir büyük ietikrare ı zl ı k döne- kapasitesinin geli ştirilmesine ba ğ l ı d ı r.
mine yol açmalar ı n ı n nedeni, neredeyse bü- Bu yakla şı m ı savunan yazarlar uzun
tün yatı rı m kararlar ı n ı etkilemeleri ve hem dalgan ı n alçal ış evreeinde üretim sürecine
ulusal` hem de uluelararae ı düzeylerde yeni ait yeniliklerin (procese innovatione) ürün
düzenleyici kürumeal yap ı lara yol açarak yeniliklerine (product innovatione) oranla
dünya ekonomieinin e ş iteiz geli ş imini yo- artt ığı n ı ve bunun sonucunda da istihda-
ğ unla ştirmalaridir" (Freeman, 1989, 5. m ı n azald ığı n ı ileri sürmektedirler. Bu ne-
431). Bu ba ğ lamda tekno-ekonomik para- denle krizden ç ı k ış ve tekrar uzun dönemli
digma yakla şı m ı n ı n krizin nedenlerine ili ş kin yükseli ş evreeinin ortaya ç ı kmas ı, yeni tek-
iki temel eaptamael oldu ğ unu söylemek nolojik yenilikler kürnesinin yat ı rı mlar, ve-
mümkündür. Öncelikle krizin ae ı l nedeni rimlilik ve talep aras ı nda tekrar dengeli bir
"Fordiet" kitleeel üretimin s ı n ı rlar ı na varil- süreci gerçekle ştirecek şekilde ba şarıyla
,
mae ı; Fordiet üretim örgütlenme biçimine uyarlanabilmeeine ba ğ l ıd ı r (Bayer, 1991, 5.
a
dayal ı tekno-ekonomik paradigman ı n geli ş - 112). Ancak bu yakla şı m ın özellikle vurgula-
12 Özellikle otomotiv sektörü
me olanaklar ı n ı n tükenmeeidir. Fordiet ge- d ığı önemli nokta yeni teknolojinin bütün bu için geçerli oldu ğu iddia
li ş me olanaklar ı tükenmi ştir, çünkü art ı k, olas ı geli ş melerin "gerekli" ko şulu olduğ u, edilen bu yakla şımda bir-
birlerine ba ğlı iki (teknolo-
cy
üretim ölçe ğ inin artt ı r ı lmas ıyla üretim ma- ama yeterli ko şulu olamayaca ğı d ı r. Di ğ er
jik-örgütsel) yenilik sözko-
liyetleri dü ş ürülememektedir (ölçek ekono- bir deyi ş le sadece firma düzeyinde verimli- nusudur. Bunlardan birin-
milerinin sona ermesi), enerji-yo ğ un ürün ve lik artış ları yeni teknolojinin ba şarıyla uy- cisi ana firma ile tedarikçi
firma aras ındaki iletişimin
üretim 'teknolojileri bir çok sorunla kar şı - gulanabilmesi için yeterli de ğ ildir; bu neden- bilgisayarlar aracılığıyla
la ş maktad ı r, montaj hatt ı na dayal ı üretim le yeni teknolojinin gereksinimleri do ğ rultu- sağlandığı bir yenilik -bilgi-
sistemleri "esnekle şen" piyaealar kar şı sı n- sayarla bütünle şik imalat
sunda toplumsal-kurumsal yap ı n ı n da de-
(computer integrated ma-
da katılik göstermektedir ve firmalar ı n hi-
pe
masyon teknolojisinin de
çüde mikroelektroni ğe dayal ı , üretim, tasa- kudretli bir sihirli kelimedir (...) Ge- katkılarıyla üretim zincirin-
r ı m, yönetim ve pazarlama faaliyetlerinin deki aşamaları gerek firma
leneksel olan ın devamlılığı değil, so-
içinde gerekse firmalar
bütünle ş ik bir biçimde yap ı ld ığı yeni bir üre- nu ümitlendirir; süreklilik de ğil, sü- arasında bütünle ştirmek.
tim sistemine geçi şte ortaya ç ı km ışt ı r reksizlik ileri sürülmelidir" (v. Frey- Asıl verimlilik kazançlarının
bu bütünle şmenin gerçek-
(Freeman/Perez, 1988, 5. 60-61, -vurgu berg, 1989, 5. 87).
leşmesi sayesinde ortaya
bana ait-). Dünya ekonomisi, içinde bulun- Peki şimdi firmaların ve ulusların çıkacağı (Kaplinsky, 1985,
du ğ umuz evrede bilginin her sektör için öne- keşfetmeye ba şladıkları bu alterna- 5. 429), 4- Ürün yeniliğini
hızla yapabilmek amac ıyla
mi gittikçe artan bir üretim faktörü haline tif örgütlenme biçimini olu şturan ürün ve üretim süreçlerin-
bili ş im-yoğ un ürün ve eüreçlere da- nedir? O, yetmişli yı lların krizine an- de sürekli gelişim (kaizen)
yal ı bir yeni teknolojiye geçi ş dönemi (5. laşı lır bir çözüm yakla şım ı m ıdır? sağlamak. Su amac ı ger-
çekleştirmek için de For-
Kondratieff) ya şamaktad ı r. Yeni dönem Yoksa - susamış bir yolcunun gö- dizmin politika-
mikroelektronik teknolojilere dayanan "es- zündeki vaha gibi - ümiteizli ğin ya- sı "nın merkezi özelliği olan
nek" üretim sistemleri ile tan ı mlanacakt ı r". tasarım ve uygulama ayrı-
rattığı tamamen ola ğan bir yan ılea-
mını ortadan kaldırmak.
Dolay ı s ıyla yeni paradigman ı n en önemli ma m ıdır (F'iore/Babel, 1989, B. Böylece çok vasıffilaşmay-
kavramlarindan birisi esnekliktir. H ızla bü- 278)? la birlikte emeğin üretim-
deki rolü de değişmektedir.
yüyen bilgisayar, yaz ı l ı m, esnek imalat sis- Tatsuro Toyada Yönetim Kurulu
Artık emek, üretimdeki bir
temleri, elektronik sermaye mallar ı gelece- Ba şkanlığı koltuğuna oturduğunda, maliyet unsuru olmaktan
ğ in kilit sektörlerini olu şturmakta ve esnek sorunları teknolojik gelişmeyle çöze- çıkmakta ve potansiyeli
arttınlması gereken bir
ürün ve üretim teknolojilerine geçi şi müm- bileceğine iliş kin inanc ını, dü şlerini
"kaynak" olarak görülmek-
kün kı lmaktad ı rlar. E ğ er amaç üretim mali- dile getirmi şti. Belki de Japonya'n ın tedir.
=DM=
yoğun trafiğini dü ş ünerek, şöyle de- piyasalar ı n ı n (Düzenleme Okulu, Bayer) dü-
mişti: "Yolun üstünde değil, yukarı - zenlenmesi gerekmektedir. Fordizm onlar ),‘
a ı nda giden bir ta şıt yapmak ister- aç ı e ı ndan tam da böylesi bir "istikrarla" dö-
dim" (Keller,1996, 5. 306). nemi ifade etmektedir. Her üç yakla şı m ı n
da verimlilik art ış lar ı nda yava ş lamaya yol
Dünya ekonomisinde kriz ve yeniden ya- açan "Fordist" kitrun teknolojinin kendisin-
p ı lanmaya ili ş kin de ğ i ş im yukar ı da sergilen- de, Düzenleme Okulu'nda ise kurumsal ya-
meye çal ışı ld ığı gibi farkl ı teorik yakla şı m- p ı lar ı n i ş lerli ğ inde aranmaktad ı r.
larla ve bir çok de ğ i ş ik faktörle aç ı klanma- Sözkonusu yakla şı mları n kapitalizmi bu
ya çal ışı lmaktad ı r. Yukar ı da incelenen her çerçevede kavramalar ı temelde iki nokta et-
üç yakla şı m ı n da iktisadi, teknolojik, ku- rafı nda ele ştirilebilir: 1- "Fordizm" olarak ta-
rumsal değ i ş imler ve bunlar aras ı ndaki ili ş - n ı mlanan ve kapitalist üretim ili ş kilerinin is-
kiler üzerinde yo ğ unla ştı klar ı söylenebilir. tikrarl ı şekilde eürdürülebildi ğ i bir dönemden
Ancak bu yakla şı mlar ı n kendi aralar ı nda bahsetmek ne kadar gerçekçidir?, 2- "Fordiz-
ortak veya benzer noktalar oldu ğ u gibi, vur- min" krizine dayanak olu şturan kriz aç ı klama-
gulad ı klar ı "farkl ı " noktalar da sözkonusu- s ı ne kadar gerçekli ğ i yans ıtmaktad ı r?
dur'''. Bu bölümde sözkonusu yakla şı mlar ı n 1- Sermaye birikiminin kapitalizm içinde
krizi aç ı klay ış lar ı n ı ve krizden ç ı k ış a dair farkl ı kurumsal biçimlere büründü ğ ü istik-
saptamalar ı n' ortak ve farkl ı yönleriyle bi- rarl ı ve de ğ i ş mez özellikleri olan dönem ve-
rarada ele almaya ve bunlar ı n marksiet ya a şamalardan sözetmek yerine, kapita-
aç ıdan eleştirieini yapmaya çal ış aca ğı m. lizmin temel hareket yasalar ı na ba ğ l ı ola-
rak birikimin h ı zl ı veya yava ş olarak seyret-
3.1 - Krizin Aç ı klanmas ı
a
Eenek Uzmanla ş ma, Tekno-ekonomik
ti ğ i dalga veya çevrimlere dair kan ıtlar bul-
mak daha mümkün gözükmektedir (Webber,
paradigma ve Düzenleme Okulu yakla şı mla- 1991, S.181) 17 . ba ş ka türlü ifade edereek
cy
r ı n ı n ortak bir eksen etrafı nda değ erlendiri- "Fordizmi" kapitalizmde s ı n ıf güçleri ara-
lebilecekleri kan ı mca ş u soruya verilen ce- s ı ndaki dengenin kurumealla ştığı bir evre
vaptan hareketle aç ı klanabilir: Piyaealar, olarak ele almak daha gerçekçi olacakt ı r.
üretim faktörlerinin göreli k ıtl ı klar ı n ı n, tek- 2- "Post-Fordizm" kavramla şt ı rmas ı
nolojinin ve tercihlerin de ğ i ş imlerini yans ı - alt ı nda ele ald ığı m ı z her üç yakla şı m ı n kri-
tan fiyat hareketleriyle "kendili ğ inden" den- zin aç ı klanmas ı nda farkl ı ç ı k ış noktalar ı n-
geye gelebilirler mi; yoksa politik/kurumsal dan hareket etseler de ortak noktalar ı , ka-
pe
ne ba ğ l ı d ı r. Her ne kadar Piore/Sabel hangi ülkeden ülkeye bir -toplumsal sistemden di- yoksa farklılaşmış piyasa-
lar m ı teknik ilerlemeyi en
üretim örgütlenme biçimim egemen olaca ğı ğ erine sorunsuz olarak transfer edilemez.
fazla teşvik eder? Yazarla-
konusunda politik ve kurumsal güçlerin rolü- Teknolojik yenilikler bir yandan karma şı k bir rın bu sorulara ilişkin te-
ne i şaret etmekteyeeler de, her halükarda toplumsal üründür bir yandan da iktisadi mel önermeleri hem "fark-
lılaşm ış " piyasalarm teknik
as ı l merkezi önem verilen değ i ş ken (veya "po- çatış malar ı n, toplumsal mücadelelerin hem
ilerlemeyi daha fazla teş -
litik güç") piyasa güçleridir (Williams vd., neeneei hem de eonucudurlar; onlar tara- vik ettiği hem de bu tür pi-
1987, 5. 412). Dolay ı siyla daha esnek üretim fı ndan belirlenmi ş lerdir. (Roeier, 1991, 5. yasalara uyum sağlamaya
esnek uzmanla şmaya da-
yap ı ları n ı n aranmas ı n ı n temelinde piyasala- 94). Üretimin teknik boyutundaki de ğ i ş imi, yalı üretim örgütlenme bi-
rı n doymae ı, durgunla ş mae ı ve buna ba ğ l ı iktisadi ve toplumsal geli ş meyi kendili ğ in- çiminin daha yatk ın oldu-
olarak olu şan iktisadi istikrars ızl ı klar yat- den belirleyen, toplumdan özerk bir de ğ iş - ğudur.
19 "piyasan ın zorunluluklar ı -
maktad ı r, ancak özelde Esnek uzmanla ş ma ken olarak ele almak bir tür teknolojik de- esnek uzmanla şmaya yö-
yakla şı m ı n ı n ve genel olarak da F'oet-For- terminizm olarak görülebilir. Çünkü "yeni" nelişe yol açt ı, age. 5. 24-7;
özgül piyasa koş ulları ",
dizm teorilerinin kitle üretiminin krizinin ne- tekno-ekonomik güçler, de ğ i ş imlerin nedeni;
-
"toplumeal" sorun olarak da de ğ erlendiril- kin oldu ğ unun nas ı l kan ıtlanaca ğı belli de ğ il- dizm - kavram ın ı çeşitli
analiz düzeyleri için ve
mektedir (Nieleen, 1991, 5. 24-25). Bu ne- dir (Kotz, 1990, 5. 20).
farklı anlamlar yükleyerek
denle Düzenleme okulunda krizin dinamikle- Yukar ı da aç ı klanan nedenlerden dolay ı kullanan bu okul, çe şitli
rini meydana getiren belirleyici etken yeni bu okul yazarlar ı iktisadi ili ş kilerin toplum- düzeylerdeki olubumlar ı be-
lirleyici rolü "emek şüreci-
- teknolojiler de ğ il; emek sürecinde "üretim sal olarak düzenlendi ğ ini farketmi ş olmala- ne" vermektedir. Lipietz
örgütlenmesi" ve buna ba ğ l ı olarak geli şen r ı na ra ğ men, toplumeal ili ş kilerin düzenlen- "Uzun dalgalar - kuram ın ın
toplumeal (politik, kurumsal) eüreçlerdir. mesini, hala kendini yat ı rı m ve tüketim ara- temelini emek aürecindeki
değişimlere dayand ırı rken
Bu süreçIerde yer alan kurumsal, yap ı sal bi- s ı ndaki orantı e ı zl ı kla ortaya koyan serma- (Lipietz,195'6, 5.26), Ag-
çimler, - tekno-ekonomik paradigman ı n ye birikiminin geni ş letilmi ş yeniden üretimi- lietta Fordizmin krizini
"herşeyden önce - emek ör-
özellikle vurgulad ığı gibi - kaç ı n ı lmaz olarak nin i ş levsel gerekeinimlerine tabi k ı lmakta-
gütlenme tarzını n krizi ola-
değ i ş imlerin önünde engel te ş kil eden birer d ı rlar. Oysa ki yeniden üretimin ietikrar ı n ı rak nitelendirmektedir
unsur olarak değ il; teknik değ i ş imin biçimini sa ğ lama çabas ı içinde olan düzenleme (Aglietta, 1957, 5.162).
5u nedenle bu yaklaşımı n
etkileyen ve gelecek dönemin ietikrar ı n ı sağ - tarzları pekala s ı n ıf mücadelesinin kurum-
bütün ''fakat" ve 'ama - la-
layan bir bile şen olarak de ğ erlendirilmekte- salla ş m ış biçimleri olarak anla şı labilir. Dü-
KTI AT DERGI SI•TEMMUZ200.
denetim sa ğ lamaya ili ş kin - "politik" ve lamada önemlidir, ancak bu biçimler s ı n ıf 21 5u okulun kurumsalc ı yak-
la şımla olan yakın bağları
"stratejik" davran ış lar ı daha fazla önem ili ş kilerinin kurumsal biçimleri olarak, kapi- üzerine bak. Foater, 1957-
kazanmaktad ı r (Hirsch, 1993, 5. 192'). talist e ı n ıf ili ş kilerinin yeniden üretimi üze- Y.aborKıiiıtty/6ick, 1991.
+Is
rindeki mücadelenin bir ifadesi olarak ola- yasan ı n anarş iei taraf ı ndan değ il sermaye
rak ele al ı ncl ı kları ncla bir anlam kazanmak- birikiminin çeli ş kili cloğ ae ı nclan, di ğ er bir de-
tad ı rlar (Clarke, 1958, 5. 69). yi ş le eermayedarlar ı n piyasan ı n s ı n ı rlar ı n ı
Öte yandan Düzenleme Okulu'nun krizin dikkate almadan üretici güçleri geli ş tirme-.
nedenine ili ş kin temel önermesi, krize yol lerinden kaynaklanmaktad ı r. Bu nedenle
açan kâr oran ı ndaki dü ş menin temelde ve- yeni üretim yöntemleri (sermayenin de ğ er-
rimlilik yava ş lamadan kaynak- eizle ştirilmeei, üretken kapasitenin çözül-
land ığı d ı r. Sözkonusu yava ş laman ı n en mesi, i ş in yoğ unla ştı rı lmas ı vb.) devreye
önemli etkenler' olarak emek sürecinde i ş çi- sokulmaktad ı r (Clarke, 1988, 5.80). Dola-
lerin çal ış ma ko ş ullar ı na direnmeleri ve ya- yı e ıyla krizin temel nedeni üretimin toplum-
banc ı la ş malar ı gösterilmektedir. Gelgele- sal niteli ğ i ile özel mülkiyetin sonucu olarak
lim olsa olsa tere yöndedir: üretimle ilgili kararlar ı n bireysel sermayeler
dü ş en karl ı l ı k üretken yat ı r ı mlar ı n art ışı n ı taraf ı ndan birbirlerinden kopar ı lm ış eüreç-
yava ş latt ığı nclan yeni fabrika ve teçhizat ı n lerde al ı nmas ı aras ı ndaki çeli ş kiden kay-
kullan ı m ı n ı s ı n ı rlar. Oysa üretkenlik art ışı naklanmaktad ı r. Bu çeli ş kinin kendini d ışa Düzenleme
temel olarak yeni fabrika ve teçhizat arac ı - vurdu ğ u temel gösterge ayn ı zamanda me- Okulu'nun
l ığıyla Ba ğ lan ı r. Dolay ı s ıyla üretkenlik art ış ta üretimine dayal ı bir sistemde iktisadi
oran ı nda yava ş lamaya yol açan dü ş en kar- eylemlerin de ğ erlendirildi ğ i temel ba ş ar ı öl-
krizin
l ı l ı kt ı r, tersine de ğ il" (Shaikh, 1985, 5. 96). çütü olan kar oran ıd ı r. Bundan dolay ı "kar nedenine
Görüldü ğ ü gibi "F'oet-Forclizm" teorileri oran ı n ın düş me eğilimi" krizin temel nedeni
aralar ı ndaki önemli vurgu farklar ı na ra ğ - olarak de ğ erlendirilmektedir. Böylece krizin
men (piyasa - teknoloji - kurumlar) payla ş - kayna ğı "port-Fordizm" teorilerinde oldu ğ u temel
t ı klar ı ortak noktalar ı , kapitalist iktisadi gibi bölü ş üm ve mübadele (yani dola şı m)
a
sistemin eksik tüketim e ğilimini önplana ç ı - alan ı nda değ il, sistemin "kalbinde", yani
önermesi,
karmalar ve bu e ğ ilimin sistemin yeniden üretim alan ı nda ve kar güdüsüncle aran- krize yol
üretimini sa ğ lamak üzere nas ı l bertaraf maktad ı r (Bramble/Fieldes, 1990, S. 20).
cy
edilebilece ğ i üzerine teoriler geli ştirmeleri-
açan dr 1113111M
Bu aray ışta Marksist yakla şı m, birikim sü-
dir. Çünkü bu yakla şı mlara göre kriz, temel- recinin gerekeinimlerinin çeli ş kili clo ğ as ı n- oran ı ndaki
de, talebin artan çe ş itliliğ i ile mevcut üre- dan yöla ç ı kmaktad ı r. Birikim bir yandan
dü ş menin
tim tekniklerinin "kat ı l ığı" aras ı ndaki çeli ş - art ı k değ er oran ı n' artt ı rabilmek için i ş çile-
kilerden kaynaklanmaktad ı r (Soyer, 1991, rin tüketim düzeyinin dü ş ük olmas ı n ı , öte temelde
S.114). Eksik Tüketim olgueuna yol açan bu yandan art ı k değ erin gerçekle ş mesi için bu
verimlilik
pe
çeli ş kidir. Oysa ki Marxiet yakla şı m aç ı s ı n- tüketim düzeyinin yüksek olmas ı n ı ; bir yan-
dan krizler, ne yaln ı zca piyaealar aras ı nda dan kar oran ı n' art ı rmak amac ıyla ve reka- art ışı nclaki
basit bir uyumeuzlu ğ un ne de devletin dü- betin '12aek ı slyla, emek verimlili ğ ini artt ı r- yava ş lama-
zenleyici i ş levini yerine getirememeeinin eo- mak üzere h ı zl ı bir mekanizaeyonu, öte yan-
nucuclur; kapitalist üretim biçiminin (üreti- dan kar oran ı n' dü ş ürme yönünde bir e ğ ili- dan kaynak-
ci güçlerin geli ş mi ş lik düzeyi ile üretim ili ş - mi engellemek için sermayenin organik bile- land ı4 ı d ı r.
kileri aras ı ndaki) çeli ş kiler(in)in ifadesi ola- şiminin çok h ı zl ı artmas ı n ı önleyecek yava ş -
rak de ğ erlendirilmektedir. Marksist yakla- l ı kta bir mekanizaeyonu gereksinmektedir.
şı m, kapitalizmin çeli ş kilerini sermayedar- Halbuki port-Fordizm teorileri krizi aç ı klar-
lar ı n öznel ve irraeyonel "beklentilerincle" ken tam da bu çeli ş kili eğ ilimlerin üzerini
de ğ il, kapitalist üretim tarz ı n ı n nesnel örtme çabael içindedirler.
özelliklerinde (özellikle eermayeler aras ı re-
kabet ko ş ullar ı ) aramaktad ı r. Giderek bü- 3.2 Krizden Ç ı k ış ve Yeniden Yap ı lanma:
-
131231=III=77=1.1
yüyen bir piyasan ı n mümkün k ı ld ığı karlar Bu yakla şı mlarda krizin eksik tüketim
değ il; üretici güçlerin e ş itsiz geli ş imine da- teorisine dayal ı olarak aç ı klanmaya çal ışı l-
yal ı rekabet baskı s ı eermayeciarlar ı üretici maelyla birlikte, kapitalist geli ş menin itici
güçleri daha da ilerletmeye zorlamaktad ı r. gücü olarak "etkin" talebi ve tüketim yap ı -
Sermayenin a şı rı birikimine ve metalar ı n ları n' vurgulayan piyasa yönelimli modeller
a şı rı üretimine yol açan bu rekabet baekle ı - gündeme getirilmektedir (Bramble/Fieldes,
d ı r. Dolay ı siyla sermayenin a şı r ı birikimi pi- 1990, S. 20). Piyasan ı n gereklerine h ızla
uyum ea ğ lama amac ı na dönük bu modeller ili ş kin farkl ı vurgular ı üzerinde durup, bunla-
"Fordiet" kitle üretim eisteminin "kat ı l ı kla- rı n ele ştirieini yapmaya çal ışaca ğı m:
r ı "n ı n ele ştirieinden hareket etmektedirler. 1- Esnek Uzmanla ş ma = Cemaat Ruhu
5u ortak eksen temelinde Esnek uzmanla ş - ve "Küçük" firmalar ı n üstünlü ğ ü: Bu yakla-
ma değ i ş en piyasa ve rekabet ko ş ullar ı kar- şı m piyasadaki de ğ i ş imlere ba ş ar ı l ı tepki
şı s ı nda özellikle üretim örgütlenme biçimi- verebilme özellikleriyle yeniden yap ı lanma-
nin katı l ığı n ı , Tekno-ekonomik paradigma n ı n itici gücünü esnek uzmanla ş maya da-
teknolojinin kat ı l ığı n ı ve Düzenleme Okulu yal ı üretim örgütlenmesini benimeemi ş kü-
da kurumca! yapı ları n (özellikle emek süre- çük firmalarla ve bunlar aras ı ndaki ileti ş im
ci ve emek piyasas ı ndan hareketle) kat ı l ığı - a ğ lar ı n ı n kuruldu ğ u e ı nai bölgelerin in şae ı n-
n ı vurgulamaktad ı rlar. Dolay ı s ıyla de ğ i şen da görmektedirler. Ayr ı ca bir yandan fark-
piyasa ko ş ulları na uyum kapasitesi üretim l ı la ş m ış piyasalann varl ığı , öte yandan yeni
örgütlenme biçimindeki de ğ i ş imlere (esnek teknolojiler sayesinde emeğ in niteli ğ i geli ş -
uzmanla ş ma), teknolojik yenilikleri kullana- mektedir. Yeni geli ş en teknolojiler sayesin-
bilmeye ve bununla uyumlu esnek beceri dü- de üretimin ademi-merkezile ş ebilmeei kü-
zeyine (tekno-ekonomik paradigma) veya çük ölçekli ş irketlerin önem kazanmaelna
emeğ in üretime kat ı l ı m biçimine (düzenleme yol açm ış t ı r. Firmalar-arac ı ili ş kilere yöne-
okulu) dayand ı r ı lmaktad ı r. Bu noktada her lik bu iddialar ı n gerçekli ğ ini eorgularken ş u Ulusal ve
üç yakla şı m ı n da krizden ç ı k ış ve yeniden soru önem kazanmaktad ı r: Üreticiler (bü-
sektörel
yap ı lanman ı n dinamiklerini daha "esnek" bi- yük firma ve küçük firma) aras ı ndaki top-
rikim biçimleri ve kurumsal yap ı larda ara- lumsal i ş bölümü piyasan ı n geniçli ğ i ve4;leğ i- düzeylerde
d ı klar ı iddias ı (Nieleen,1991, 5. 3) kan ı mca ş imine ba ğ l ı olarak m ı , yoksa üretim eüre- yapı lan
hakl ı bir anlam kazanmaktadir. Ancak ce-
a
vaplanmael gereken kilit soru ş udur: Üre-
cindeki toplumsal ili ş kilere ba ğ l ı olarak m ı
ş ekillenir? Piore/Sa bere göre piyaealann
çal ı malar
tim eistemlerinde ve ücret eözle ş melerinde toplumsal i ş bölümünün iki sektör
halen büyük
1 esneklik aray ışı , istikrar ko ş ullar ı n ı yeniden (bazen formel ve enformel sektör ayr ı m ı da firmalar ı n
cy
tesis etme eorunu mudur; yoksa "karl ı " bi- yap ı lmaktad ı r) olarak bölürnlenmeeini yan- küçük
rikim ko ş ullar ı n ı (daha dü şük i şçilik mali- ertmaktad ı r'. Her iki tür firma tipinin de
firmalar ve
yetleri ve sermayenin organik bile ş imi, daha varl ığı piyasadaki toplumsal i ş bölümünün
ucuz eabit sermaye, daha k ı sa eermaye ("geçiçi" ve belirsiz piyasa bo ş luklar ı n' dol- yan sanayi ile
devir h ı zı vb.) yeniden tesis etmek için "es- duran küçük firmalar ile belirli kitlesel üre- ili ş kilerinde
nek" yöntemleri ve toplumsal ili şkileri "kul- tim yapan büyük firmalar aras ı nda) yans ı -
pe
eqemenliklerinin
lanma" eorunu mudur? "Esnek üretim", mas ı olarak de ğ erlendirilmektedir. Dolay ı -
"esnek birikim" tan ı mlamalar ı ve poet-For- s ıyla bu yakla şı mda üretim örgütlenmeein-
Sürdü ğ ünü
dizm teorileri ilk soruya cevap aray ışı n bir deki değ i ş imleri anlamada temel kriter de- kan ıtlamak-
ürünü olarak yorumlanabilir (Webber, 1991, ğ i şen piyasa/talep yap ı sina ne kadar h ı zl ı tad ı r.
5.181 -vurgu bana ait-). ve ba şar ı l ı uyum Sa ğ land ığı olmakta, üre-
Bu aray ışta Poet-Fordizm, sözkonusu tim a ğı ndaki ili ş kiler ve büyük firmalarla kü-
yakla şı mlar aç ı sı ndan 1) kitleeel piyaealar- çük firmalar ı n karşı l ı kl ı konumlar ı n ı n - örne-
plan farkl ı la ş m ış piyaealara geçildi ğ i (üründe ğ in firman ı n büyüklü ğ ü ile faeon üretim
esneklik, piyasan ı n niteli ğ i), 2) kitlesel üre- aras ı ndaki ili ş ki - di ğ er bir ifadeyle üretim
timden küçük parti tipi üretime geçildi ğ i örgütlenmeeindeki "güç ili ş kileri" dikkate
(-teknolojide ve üretim miktar ı nda esneklik, al ı nmarnaktad ı r. Ba ş ka türlü ifade eder-
üretim araçlar ı n ı n niteli ğ i), 3) vaelfe ız i şgü- sek, Esnek Uzmanla ş ma yakla şı m ı nda bü-
Günden vasifl ı ve eorumlu i şgücüne geçildi ğ i yük ş irketlerin yukar ı da aç ı klanan ko ş ullar
(i şgücünde esneklik, i şgücünün niteli ğ i) ve 4) çerçevesinde esneklik kazanma konusun-
Tayloriet, hiyerar ş ik yönetimden uzla ş ma ve daki yetenekleri gözard ı edilmektedir. Çün-
katı lma dayal ı bir yönetim anlayışı na geçil- kü uluslararas ı , ulusal ve sektörel düzeyler-
di ğ i (yönetimde esneklik, yönetim etratejiei) de yap ı lan çal ış malar halen büyük firmala-
dölay ı elyla "Fordizm"den bir kopuçun Sözko- r ı n küçük firmalar ve yan sanayi ile ili ş kile-
nusu oldu ğ u bir dönemi ifade etmektedir. rinde egemenliklerinin sürdü ğ ünü kan ıtla-
5imdi bu yakla şı mları n yeniden yap ı lanmaya maktad ı r (Harrison, 1994). Pekala büyük
T
=,
ölçekli firmalar da küçük birimler ş eklinde partilerin birikirnli hacmidir ve bu hacim de
örgütlenerek ürün miktar ve çe ş itlili ğ inde e ı kl ı kla oldukça yüksektir (Williams vd.,
belli bir "eenekli ğ i" yakalayarak da kitlesel 1987, 5. 432). Yeni teknolojilerin (ve üre-
üretim yapabilmektedirler. Dolay ı s ıyla bü- tim örgütlenme biçimlerinin) uygulanmas ı -
yük firmalar ı n küçük birimlere bölünmesi n ı n temel itici gücü ürün çe ş itlendirilmesin-
(vertical dieintegration) veya küçük ve or- den ziyade, maliyetleri a ş a ğı çekme, kalite-
ta ölçekli firmalarla i ş birli ğ ine gitmesi (jo- yi artt ı rma ve mevcut pahal ı makina ve
int-ventures); böylece dikey bütünle ş menin teçhizat ı n etkin kullan ı m ı n ı sa ğ lama ara-
ortadan kalkmakta olmas ı , iktisadi gücün yış lar ı oldu ğ undan (Smith, 1989, 5. 213-4)
ademi-merkezile şti ğ i anlam ı na gelmemek- ölçek ekonomileri (üretim miktar ı ) ile alan
tedir (Harrison, 1994). ekonomileri (ürün çe ş idi) aras ı nda bir ter-
2- Tekno-ekonomik paradigma = "Es- cih yapma zorunlulu ğ u sözkonusu
nek" teknolojiler: Bu yakla şı m ı n önemi, bili- 3- Düzenleme Okulu = " İş bölümünün
min teknoloji ile bütünle ş mi ş olarak bizzat Sonu": Bu yakla şı mda emek sürecinde elde
bir üretim gücü haline dönü ş mesini göster- edilen denetim gücünün (dolay ı siyla çal ış -
mesinde ve ekonominin yap ı sal yenilenmesi ma motivasyonunun) verimlilik düzeyleri
sürecinde teknolojik de ğ i ş imin oynad ığı ro- üzerinde önemli bir rol oynad ığı varsay ı ld ığı
lü vurgulamae ı nda yatmaktad ı r (U.Eeer, için verimlilik art ış ları sa ğ laman ı n yolu üre-
1993, 5. 47). Bununla birlikte sözkonusu tim örgütlenmesinde "reform" yapmaktan
yakla şı mda tek aç ı klay ı c ı etken olmamakla geçmek-tedir (Soyer, 1991, 5. 117). Dolay ı -
birlikte teknolojik yenili ğ in en "bask ı n" etken s ıyla krizden ç ı k ışı n yolu emek üzerinde
oldu ğ u aç ı kça vurgulanmaktad ı r. Krizden ea ğ lanmaya çal ışı lan bu denetimin giderek
ç ı k ışta ve yeniden yap ı lanmada ş üphesiz
a
yenilik sürecinin önemli bir rol oynad ığı inkar
artan "maliyetini" yeni endüstriyel ili şkiler-
le azaltmaktan geçmektedir. Bu amaçla ya
edilemez; ancak bütün hareketi bu sürece i şyerinde "demokratikle ş me" ve bunun ge-
dayand ı rmak yerine bunu daha genel bir rektirdi ğ i kurumlar ı n (i şgücü e ğ itimi, yöne-
cy
sürecin sadece bir boyutu olarak ele almak time kat ı l ı m ve toplu pazarl ı k vb.) yerle şti-
(Fontvieille, 1991, 5. 238) daha gerçekçi rilmesi (Amerika'daki birikimin toplumsal
gözükmektedir. Öte yandan bu yakla şı m, yap ı s ı yakla şı m ı ), ya yeni teknolojiler saye-
yeni yat ı r ı m fı rsatlar ı n ı n kayna ğı n ı , kitle sinde endüstriyel sistem içinde bilgi ak ış la- 22 Bu yakla11712 göre piyasa-
üretiminin verimlili ğ i art ı ran tek araç olma- rı n ı n ademimerkezile ş meei (Japonya örne- daki istikrars ızlık ve belir-
sizlik. firma büyüklü ğünde
emin ortadan kalkmas ıyla birlikte (çünkü ğ i) ya da i ş zenginle ştirme, i ş geli ştirme gi-
pe
nek imalat sistemleri hem çok pahal ı d ı r, ziyade, i ş çilerin üretimdeki mevcut denetim ğ i artiran toplumsal iş bö-
hem sinirli bir ürün çe ş idiyle üretim Yap- alan ı n ı n daralmae ı na, yönetimin emeğ in i ş - lümü (sanayile şmiş ülke-
lerde büyük ölçekli firma
makta, hem de oldukça yüksek düzeylerde yerindeki hareket kabiliyeti üzerindeki de-
küçük ölçekli firma ayrım ı,
kapasite kullan ı m ı na ihtiyaç duymaktad ı r. netiminin geni ş lemeeine ve makina ve teç-
M!=131
küçük atölyelere ve d ış ar ıya (özellikle kad ı n ayak uydurdu ğu kan ı nı kadar yıp- mtilıendia ve
verilmesi. Burada ana firma aç ı eln- ratmad ı . Teknolojik geli ş meler, i şçi programo ı lara
dan karl ı l ığı n artmas ı n ı mümkün k ı lan ana sı n ıfı nı n da birlikte ilerledi ğ ini sand ı -
daha 1?a ğ iml ı
unsur, gün içinde çal ışı lan sürenin uzat ı lma- ğı akı ntı n ı n çağ layanları olarak ra ğ -
s ı ve dü ş ük ücretler sayesinde mutlak art ı k bet gördü. Bu anlay ıştan teknik iler-
duruma
de ğ erin yükeeltilebilmeeidir, 2- üretim süre- lemeye yöneldiği varsayı lan fabrika getirmektedir
cinin baz ı a şamalar ı n ı n ta ş eronla ştı r ı lmae ı - isçiliğ inin kendi bas ına siyasi bir ka-
na e ş lik eden ba şka bir eğ ilim de üretim zan ı m olduğ u yan ı lsamas ına sade-
araçlar ı n ı n elektromekanik parçalar ı n ı n yeri- ce bir ad ı m kalm ış tı . Eski Frotestan
ne mikroelektronik bile şenlerin yerle ştirilme- çal ış ma ahlaki, Alman i şçileri ara-
eidir. Bunun sonucunda makinalar üzerinde- s ında, bu defa laikle ş miş biçimiyle
ki i şçi denetiminin yerini makinalara yerle şti- yeniden canlandırı ldı. (...) 13u kaba
rilen denetim birimleri almaktad ı r. Burada Marksizm yorumu, emeğin ürünleri-
karl ı l ığı n artmael göreli artı k değ erin yükeel- nin işçilerin tasarrufunda olmadan,
tilmeei ve i şgücünün daha iyi denetlenmeein- nas ıl olup da onların yararına isle-
den kaynaklanmaktad ı r. Sermayenin merke- yel2ileceği sorusunu kale almaz. Gö-
zilesmesi olgusu ise zorunlu olarak üretimin zünü doğaya hakim olma sürecinde
fiziki anlamda yo ğ unla ş mae ı anlam ı na gel- sağlanan ilerlemeye dikip, toplumsal
memektedir. Büyük firmalar i şletme büyük- gerilemeyi farketmez"(W Benjamin,
lü ğ ünü küçültmekte ve üretimin çe ş itli a şa- 1986, 80-1).
4
=122211232311,
İ lk iki bölümde Foet-Fordizm teorilerinin oldu ğ u ve küçük firmalar ı n istihdama ve ye-
gerek dayand ı klar ı kriz teorisi gerekse de niliklere yol açan özelliklerinin büyük firma-
krizden ç ı k ışı n dinamiklerine dair öngörüleri larla kurduklar ı ili şkiler ba ğ lam ı nda sorgu-
konusunda ortak bir ekeende bulu ştukları - lanmas ı gerekti ğ i vb.) bir yana, esas ele şti-
n ı , ancak önemli vurgu farklar ı bulundu ğ unu ri noktalar ı teorik düzlemden ve bu teorinin
ortaya koymaya çal ışt ı m. Geriye ş u soru dayand ığı varsay ı mlardan kaynaklanmak-
kalmaktad ı r: Bu teoriler, içinden geçmekte tad ı r. Temel olarak ele ştiri uneurlar ı n ı ş u
oldu ğ umuz tarihsel dönemin ko ş ulları dik- noktalarda toplamak mümkündür (Kilmie-
kate al ı ndığı nda politik aç ıdan nas ı l bir an- ter, 1998, 5. 5): 1- Bu teoriler toplumu ho-
lam ta şı maktad ı rlar? Ş imdi bu eoruyu ce- mojen bir bütün olarak ele almakta ve üre-
vaplamaya çal ışaca ğı m. tim ve di ğ er alanlardaki farkl ı unsurlar ı gö-
"19 (2e -t-For- diet" teoriler, kapitalizmi zard ı etmektedirler, 2- üretimdeki yeniden
yüksek kar oran ı arama mücadelesinin s ı - yap ı lanmay ı ele al ı rken baz ı unsurlara (örn.
n ı rlar ı na gelindi ğ i, görece h ı zl ı ve yava ş biri- teknoloji veya pazarlar veya kurumlar) di-
kim eüreçlerini ifade eden çevrim veya dal- ğ erleri kar şı s ı nda ayr ı cal ı k tan ı maktad ı r-
galarla alg ı lamak yerine, her biri istikrarl ı lar, 3- üretimin toplumsal ili ş kilerini, s ı n ı f
ve deği ş meyen niteliklerle/ko ş ullarla tan ı m- mücadelesini ve değ er ili ş kilerini inkar et-
lanabilen tarihsel dönemlerden olu ştu ğ u mektedirler ve ya şanan dönü ş ümlerin kaç ı -
vareay ı m ı ndan hareket etmektedirler n ı lmazl ığı n ı eavunmakta, dolay ı siyla karşı
(Webber, 1991, 5. 181). Her bir döneme şek- eğ ilimleri gözard ı etmektedirler.
lini veren "istikrar" ko ş ulları n ı n ortadan 1- Bu teoriler piyasa ekonomisini disip-
kalkmas ı o dönemi eona erdirmekte ve yeni line etmenin olabilirliğ i ve kapitalist top-
Kapitalizmin
a
istikrar ko ş ullar ı n ı n arand ığı bir geçi ş dö-
nemi lja ş larnaktabl ı r. Bu istikrar aray ışı n ı n
lumsal ili ş kilerin çeli ş kili olmad ı klar ı inanc ı
üzerinde temellenmektedir. Dolay ı s ıyla gelece ğ i
temel. unsurlar ı , krize uyumlu ve verimlilik "Port-Fordizm" teorilerine yön veren temel en iyi,
cy
art ı r ı c ı' yeni mekanizmalard ı r. Buradan ha- amaç, hem firmalar aras ı nda hem de çal ı -
"teknik"
reketle her üç yakla şı m da ilerleme, geli ş - ş anlarla yöneticiler aras ı nda i ş birli ğ i ve
me, etkin ve verimli çal ış man ı n ancak üre- uyuma dayal ı bir güven ili ş kisinin mümkün i ş lı ölümünün
tim sistemlerinin esnekle ş meeiyle olanakl ı oldu ğ u bir "toplumsal uzla ş ma" tesis et- örgütlenme-
olduğ unu ileri sürmekte ve sermaye ile mektir. Ba ş ka türlü ifade edereek, burada
sine 5akdarak
emek aras ı ndaki ili ş kilerin yeni bir biçime ortak olarak payla ş ilan varsaYim ş udur:
büründü ğ ünü ileri sürmektedirler. Bu eap-
anla0abilir
pe
arkaplan ı nda
etmektedirler. Marksist bir yakla şı m ı bu liliğ i gerekmektedir.
teorilerden ay ı ran temel unsur, üretim eü- "Foet-Fordizm"e ili ş kin bütün bu eap- yer alan
recindeki teknik-örgütsel ili ş kilerdeki ve tamalar politik aç ıdan ne anlama gelmek- üretimin
mübadele ili ş kilerindeki de ğ i ş imlerden ziya- tedir? Sermaye birikiminin ve toplumeal
toplumsal
de tam da bunlar ı n arkaplan ı nda yer alan uyumun eüreklili ğ ini güvenceye almak üzere
ili ş kilerindeki
üretimin toplumeal ili şkilerindeki (s ı n ıf mü- kapitalist üretim tarz ı n ı n çeli ş kilerinin en
cadelesi ve de ğ er ili şkileri) değ i şimler üze- az ı ndan geçici bir süre bertaraf edilebilece- de ğ i ş imler
rinde oclakla ş maeld ı r. ğ i, ietikrarl ı bir kapitalizm modelinin olabi- üzerinde odak-
3- Bu yakla şı mlarda emek ile sermaye lirliğ i temelinde in şa edilmi ş bu
la ş mas ı d ı r.
aras ı ndaki geleneksel s ı n ıf çat ış mae ı n ı n teorilerin ortaya ç ı kmas ı na yol açan ana
yerini firmalar aras ı ndaki rekabetten kay- neden, ya da maddi temel, içinde bulundu-
naklanan gerilimler almaktad ı r. Burada e ı - ğ umuz tarihsel ko şullarda, yani özellikle
n ıfeal öznelere dayanan çat ış ma anlay ışı n- dünya ekonomisinin ya şad ığı bunal ı ml ı dö-
dam vazgeçilmekte ve firmalar aras ı ndaki nemde sosyal demokrasinin asl ı nda ciddi
çeli ş kiye ve rekabete dayanan yeni bir ça- bir kriz ya şamakta olmae ı d ı r'. Dolay ı siyla
tışma dü ş üncesi önplana ç ı karı lmaktad ı r. port-Fordizm teorilerini ya şanmakta olan
Ekonomik alan d ışı ndaki toplumeal ili ş kilere eomut gerçekli ğ in ifadesi olmaktan çok, -
a ğı rl ı k verilmesinin ve üretim ili ş kileri d ışı n- verimlilik büyüme h ız ı n ı art ı rmaya çal ışan
daki toplumeal tutumlara öncelik verilme- sermayenin ç ı karlar ıyla, buna paralel ola-
binin arkas ı nda çatış ma kavram ı nclaki böy- rak artan gelir düzeyine sahip i şçi e ı n ıfı n ı n
4
ç ı karlar ı n ı "uyumlula şt ı rma" amac ı güolen - - 5. Clarke (1993): "What in the F--'s Name ie
"sosyal demokratlar ı n" (özellikle bunun Fordism?", içinde: Burrowe, N. v.d. : Fordiem and
maddi ve toplumsal temelini olu şturan yö- Flexibility
netici, entellektüel küçükburjuva kesimin) - K. Dohee/U. Jürgens/T. Malech (1984): "Vom
içinde kendilerinin de tarihsel bir rol üstle- fordismue' zum loyotismue7 Die Organisation
nebilecekleri ütopik bir gelecek vizyonunu der induetriellen Arbeit in der japanischen Au-
olu şturma denemesi' ve bu anlamda sos- tomobilindustrie", içinde: Leviathan, Heft 4
yal demokrasinin bunal ı m ı na bir çözüm yo- - G. Doei vd. (der.) (1988): Technical Change
lu arayışı n ı n ifadesi olarak de ğ erlendirmek and Economic Theory
gerekmektedir. - M. Dunford (1990): "Theoriee of regulation"
içinde: Society and Space, vol.9
KAYNAKÇA - M. Elam (1995): "Puzzling Out the Fost-For-
- M. Aglietta (1987): A Theory of Capitalist Re- dist Debate: Technology, Markete and Institu-
gulation: The US Experience, London (ilk İ ngiliz- tione", içinde: Economic and Industrial Democ-
ce baek ı 1979) racy (11), 5.9-37, ve A. Amin (ed.): Flost-For-
- T. Ar ı n (1986): "Kapitalist Düzenleme, Birikim diem -A Reader
Rejimi ve Kriz (1): Geli ş mi ş Kapitalizm", içinde: - U.Eser (1993): Türkiye'de Sanayile ş me, İ mge
11.Tez, Say ı : 1 yay.
- W. Benjamin (1986): Tarih Felsefeyi Üzerine Tez- - L. Fontvieille (1991): "Long Cycle Theory - Di-
ler, içinde: Ak ı nt ıya Karşı , Ocak, çev. N. Gürbilek alectical and Historical Analysie", içinde: Revi-
- K. Bayer (1987): "Die Schaffung oder Zeretö- ew, vol.14
rung von Beschftigungemöglichkeiten durch - J. B. Foster (1987-8): "The Fetieh of For-
a
neue Techniken iı ngt vom Eneemble der ineti- diem", içinde: Monthly Review, vol. 39
t utionellen Arrangemente ab", içinde: E.Metz- - C. Freeman (1989): "Technical Change and
ner/J.Kregel/A.Roncaglia (hrg.): Arbeit für alle Depreseion in the 1930's and 1980 . s, içinde:
cy
iet möglich Matteo (ed.): Technological and Social Factore
95
- R. Boyer (1988): Technical Change and the in Long Trem Fluctuatione
Theory of "Regulation", içinde: G. Dosi vd.(ed.): - C. Freeman (1990): "Yeni Teknoloji ve Yeti ş me
Technical Change and Economic Theory Sorunu", içinde: Endüstri M ühendieli ğ i, Y ı l:2,
- R.Boyer (1991): "The Eightiee: The Search for Say ı :10 (çev. Aykut Göker)
Alternativee to Fordiem", içinde: B. Jeesop - C. Freeman/Cferez (1988): "Structrual Cri-
pe
(der): The Folitics of Flexibility: Reetructuring ees of Adjustment, Bueines Cyclee and Invest-
State and lnduetry in Britain ment Behaviour", içinde: G.Dosi vd. (ed.): Tech-
- R. Brenner/ M. Glick (1991): "The Regulation nical Change and Economic Theory, London
Approach: Theory and History", içinde: New Left - N. Gilbert/R.Burrows, A. Follert (ede.) (1993):
Keview,188 Fordiem and Flexibility
- J. Bremond/A. Geledan (1984): Iktisadi ve - J. Gough (1993): "Where's the V alue in 'Fost-
Toplumsal Kavramlar Sözlügü Fordiem' ?", içinde: Burrows/Gilbert/Follert
- N. Burrows/N.Gilbert/A.Pollert (ed.) (1993): (ede.): Fordiem and Flexibility
Fordism and Flexibility - H. Gülalp (1993): Kapitalizm, S ı n ıflar ve Dev-
- M. Bühler (198.7): "Uluslararas ı la ş ma ve Yeni let, İ stanbul, Belge yay.
İş bölümü", içinde: Dünya Sorunlar ı Dizisi No: 3, - B. Harrison (1994): "The Small Firme Myth",
Alan yay. içinde: California Management Review, Spring,
- T. Bramble/D. Fieldee (1990): "Theoriee of S.142-158
'Post-Fordiem': A Critique, La Trobe University, - J. Hirech (1987): "Regulation und Parteien im
DISCI155 İ 011 paper 24/90 übergang zum Poet-Fordiemus", içinde: Argu-
- 5. Clarke (1988): "Overaccumulation, class ment, vol. 29
struggle and the regulation approach", içinde: - J. Hirsch (1993): "Internationale Regulation -
Capital and Clase, Bedingungen von Dominanz, Abhngigkeit und 23 5u noktayı açı klıkla aergi-
- 5. Clarke (1991): "New utopiae for old: Fordiet Entwicklung im globalen Kapitalismue", içinde: leyen bır yazı icin bkz. Clar-
ke, 1991, 5. 133-4
drearne and Post-Fordist fantasiee, Capital Argurnent, vol.35 24 iade Burro ıva/Odbert/Pol-
and Clase - P. Hiret/J. Zeitlin (1993): "Esnek uzmanla ş ma lrt (1993)e ait
ve Ingiliz imalat eektörünün rekabetçi ba şar ı e ı z- Ülkeler, Yaz ı n yay.
l ığ l", içinde: Toplum ve Bilim, Say ı :56-61, Bahar - K. Nielsen (1991): " Towarde a Flexible Future
- K. Hübner (1990): Theorie der Regulation - Ei- Theoriee and Politics", içinde: 5. Jeesop/K. Ni-
ne kritieche Rekonstruktion eines neuen Aneat- eleen (ede.): The Politics of Flexibility
zee der Politschen Ökonomie - T. Öngen (1995): "Kapitalizmin Yeniden Yap ı -
- R. Jenkine (1985): "Kontroveree Standpunkte lanmas ı ve Sendikalar", içinde: Marksizm ve Ge-
zur Internationalen Arbeitsteilung", içinde: lecek, Bahar
Mehrwert, Nr.26 - C. Perez (1985): "Microelectronice, Long Wa-
- B. Jessop/K.Nielsen et.al. (eds.): The Politics vee and World Structural Change: New kere-
of Flexibility - kestructuring State and In- pectives for Developing Countries, içinde: World
dustry in Britain, Germany and Scandinavia Development, Vol.13, no. 3
- K. Kaplinsky (1985): Electronics-baeed Auto- - M. Piore/C. Sabel (1984): Second Induetrial
mation Technologies and the Oneet of Systemo- Divide
facture: lmplicatione for Third World Induetriali- - M. Piore/C. Sabel (1989): Das Ende der Mae-
zation, içinde: World Development, Vol. 13, No. 3 eenproduktion
- K. Kaplineky (1993): "TNC's in the Third World: - A. Pollert (1988): "Diemantling flexibility",
Stability or Diecontinuity?", ı içinde: Eden, L., içinde: Capital and Claes, No. 30
['atter. E. (ed.): Multinationals and Global Poli- - B. koeier (1991): iktisadi Kriz Kuramlar ı , ileti-
tical Economy? ş im yay.
- M. Keller (1996): Otomobil Devlerinin Yar ışı , - H. Schmitz (1989): "Flexible Specialisation - A
çev. Görmü ş . F., Güncel yay. New raradigm of Small-Scale Induetrialisati-
- Kenney/Florida (1991): 5eyond Masa Produc- on?", içinde: Inetitute of Development Studiee
tion
a
- A. Kilmister (1998): "A Critical Aseessment
- H.Schmitz (1995): "Collective Efficiency:
Growth Path for Small-Scale Induetry", içinde:
of Post-Fordiem/Flexible Specialisation and The Journal of Development Studiee, Vol.31,
cy
Agency Caste", ODTÜ Uluslararas ı iktisat No.4
96
Kongresine eunulan tebliğ - A. Shaikh (1985): "Günümüz Dünya iktisadi
- D. Kotz (1990): "A Comparative Analysie of Bunal ı m ı : Nedenleri ve Anlam ı ", içinde: 11. Tez,
the Theory of Kegulation and the Social Struc- Say ı 1, Kas ı m
ture of Accumulation Theory", içinde: Science - A. Shaikh (1993): "Ekonomik Bunal ı mlar", için-
and Society, Vol. 54, No.1 de: Marksist Dü ş ünce Sözlü ğ ü, T. Bottomore
- A. Lipietz (1986): "Behind the Crieis: The Ex- vd. (der.)
pe