Professional Documents
Culture Documents
11 Tar Öğ Öz 1
11 Tar Öğ Öz 1
11 Tar Öğ Öz 1
ÜNİTE
DEĞİŞEN DÜNYA DENGELERİ KARŞISINDA OSMANLI SİYASETİ (1595-1774)
1.1. 1595-1700 YILLARI ARASINDAKİ SİYASİ GELİŞMELER
1.2. XVII. YÜZYIL SİYASİ REKABETİNDE OSMANLI DEVLETİ
1.2.1. XVII. Yüzyılda Osmanlı Devleti ve Stratejik Rakipleri
962 yılında kurulan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu tahtına 1516’da Şarlken geçmiş ve Avrupa’da
Habsburg Hanedanı hüküm sürmeye başlamıştır ( I.Reich). Avusturya ise bu hanedana bağlı olarak Türklere
karşı mücadele eden bir arşidüklük olarak ortaya çıkmış, 1804-1867 arasında Avusturya İmparatorluğu,
1867-1918 arasında da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu olarak adlandırılmıştır. Avusturya, Avrupa’nın
büyük bir kısmına hükmeden Habsburg Monarşisi’nin önemli ayağı konumundaydı. Orta Avrupa’da yer
aldığından batı yönünde genişleme politikası güden Osmanlı Devleti için stratejik bir tehditti. Diğer yandan
Avusturya, Balkanlara açılıp buradaki halkı kendine bağlamak ve Katoliklerin koruyuculuğunu üstlenmek
istiyordu.( Yüzyıllarca farklı ülkelere hükmeden hanedan bu yayılmasını kraliyet evliliklerine borçludur.
Kraliyet evlilikleriyle diğer hanedan ve ülkelere verilen Habsburg gelinleri, gittiği ülkelerde
doğurduğu çocukları ya Kral yapmıştır ya da yapmaya çalışmıştır. Habsburg torunları kral olunca da
ülkelerin yönetimi yavaş yavaş Habsburgluların kontrolüne girmeye başlamıştır) II. Selim Dönemi’nde,
yapılan barış antlaşmasından sonra 1592 yılına kadar Habsburglar ile Osmanlı Devleti arasında sınır
anlaşmazlıklarının haricinde önemli bir olay yaşanmamıştır.
* Habsburg İmparatorluğu’nun İngiltere ve Fransa gibi millî monarşilerle giriştiği mücadeleler, yeni bir
mezhep olarak Protestanlığın yayılması, Osmanlıların siyasi ve ekonomik ilişkilerinde belirleyici olmuştur.
Orta Avrupa’da Habsburglar ve doğuda Safeviler, (Osmanlı Devleti ve onun doğudaki sınır komşusu Safevi
Devleti arasında Kanuni Dönemi’nde yapılan Amasya Antlaşması ile doğuda bir süreliğine sükûnet
sağlanmıştı. Safevilerde veraset sisteminin belirsiz olmasından dolayı sık sık taht kavgaları yaşanıyor, bu
durum merkezî otoritenin bozulmasına neden oluyordu. Diğer yandan XVII. yüzyılda sınır meseleleri ve
siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle Osmanlı Devleti ile sorunlar yaşıyorlardı.) Osmanlıların doğu-batı
yönündeki genişlemesine büyük ölçüde set çekmiş ve kuzeyde de yeni bir güç olarak Rusya ortaya çıkmıştır.
(Rusya, Avrupa’nın sayılı devletleri arasına girmek amacıyla sömürgecilik faaliyetlerine yönelmişti. Bu
doğrultuda Baltık Denizi’ne ve Karadeniz’e inmeyi, yine Kafkaslar ve Orta Asya’da hâkimiyet kurmayı
planlıyordu. Bu amacına ulaşmak için stratejik rakibi Osmanlı Devleti’ne karşı kurulan Kutsal İttifak’ta yer
alacaktı.)
VENEDİK: İtalya Yarımadası’nın kuzeydoğusunda, Adriyatik Denizi’nin kıyısında yer alan Venedik,
XV ve XVI. yüzyıllarda deniz ticaretinde oldukça ilerlemiş ve bu dönemlerde denizlerde Osmanlı Devleti
ile sık sık mücadele etmişti. Ancak bu yüzyılda Coğrafi Keşifler’den dolayı Akdeniz limanlarının önem
kaybetmesi ile ekonomik yönden zayıfladı. Yine Osmanlı Devleti ile giriştikleri mücadelelerden dolayı
yıprandı.
MALTA: Malta Adası, Akdeniz’in ortasında, doğu-batı yönündeki geçiş noktasında bulunuyordu.
Kanuni’nin 1522’de Rodos’u fethiyle birçok şövalye buraya sığınmıştı. Yine aynı dönemde Malta kuşatılmış
ancak alınamamıştı. XVII. yüzyıl başlarında eski gücünden uzak bir görünümdeydi. Bu dönemin sonlarına
doğru Osmanlı Devleti’ne karşı oluşturulan Kutsal İttifak’ta yer almıştır.
LEHİSTAN: Orta Avrupa’dan Doğu Avrupa’ya geçiş bölgesinde bulunan Lehistan, aynı zamanda
Baltık Denizi’ne açılan önemli bir konumdaydı. Ancak bu dönemde Habsburg Monarşisi’nin baskılarına
maruz kalıyordu. Diğer yandan Osmanlı sınırları içerisinde yer alan Eflâk, Boğdan ve Erdel nedeniyle
Osmanlı Devleti ile siyasi sorunlar yaşıyordu.
OSMANLI DEVLETİ
Osmanlı Devleti, İstanbul’un fethi ve sonraki dönemlerde yapılan fetihler neticesinde dünya gücü hâline
geldi. Mısır’ın fethi sonrasında Türk ve İslam dünyasının lideri oldu. İpek ve Baharat Yollarının yanında
Karadeniz ve Akdeniz’de denetimi sağlayarak hem ticaret hem de denizcilik alanında söz sahibi oldu.
XVII. yüzyılda fetih politikasını devam ettirdi. Bu nedenle Avusturya ve Safevi Devleti ile sık sık mücadele
etti. Ancak bu dönemde devletteki bazı aksamalara bağlı olarak merkez ve taşra isyanları ile uğraşmak
zorunda kaldı. Bu gelişmeler devletin yıpranmasına neden oldu. 1578’de başlayıp 1590’a kadar sürecek olan
yıpratıcı Safevi savaşları, Osmanlıların Batı’daki sorunlarla ilgilenmesini engellemiştir.
Gerileme Devri Padişahları
Zitvatorok Antlaşması, Osmanlı Devleti’nde gerek ekonomik gerekse siyasi açıdan önemli kayıplara
yol açtı.
* Avusturya’dan alınan verginin kaldırılması ekonomik kayba,
* Avusturya arşidükünün Osmanlı padişahına denk sayılması ise siyasi üstünlüğün kaybına neden oldu. Bu
durum aynı zamanda iki ülkenin diplomaside mütekabiliyet esaslarına göre eşit olmalarını beraberinde
getirdi
* Osmanlı padişahının, rakibini “Caesar” unvanıyla kendisiyle eşit bir hükümdar olarak tanıması ve
antlaşmayı yirmi yıl için imzalaması, Osmanlı Devleti’nin artık Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’ndeki
büyük iddialarından vazgeçtiğini göstermiştir.
* Uzun savaş yılları Osmanlı Devleti’nin, Habsburglar karşısında askerî zaaflarını ortaya çıkarmıştır.
* Osmanlılar da Batı’daki askerî yapıda meydana gelen teknik değişimleri fark etti. Askeri ıslahatlar başladı
(Anadolu’da tüfek kullanabilen sekban askeri toplamak).
* Zitvatorok Antlaşması, Osmanlı Devleti’ne dış politikada prestij kaybettirmişti.
* Anadolu’da uzun yıllar sürecek olan Celali isyanları başladı.
* Uzun süren dış mücadeleler ve iç isyanlar Osmanlı’nın uzun vadeli planlar yerine günü kurtarmaya
yönelik pratik ve kısa vadeli siyaset üretmesine neden oldu.
XVII. yüzyılda Osmanlı-Safevi gerginliği artarak devam etti. Bu dönemde yapılan savaşlar ve
antlaşmalar şunlardır:
1603-1612 Savaşları ve Nasuh Paşa Antlaşması
Safeviler, ilk olarak Sultan I. Ahmet Dönemi’nde (1603-1617) Osmanlı-Avusturya savaşları ve Celâli
İsyanları’nın oluşturduğu karışıklıktan yararlanarak kaybettiği toprakları geri almak istedi (1603). Yapılan
savaşlar sonucunda Nasuh Paşa Antlaşması imzalandı (1612). Bu antlaşma ile Ferhat Paşa Antlaşması’nda
Safevi Devleti’nden alınmış olan yerler geri verildi. Safevi Devleti, Osmanlı Devleti’ne yılda 200 deve yükü
ipek vermeyi kabul etti.
1617-1618 Savaşları ve Serav Antlaşması
Nasuh Paşa Antlaşması’nın şartlarını yerine getirmemesi yüzünden 1617 yılında Osmanlı-İran savaşları
yeniden başladı. Sultan II. Osman’ın (1618- 1622) İran’a düzenlediği sefer sonucu iki ülke arasında Serav
Antlaşması yapıldı (1618). Antlaşma ile Kanuni Dönemi’nde Amasya Antlaşması ile belirlenen sınırlar esas
kabul edilecek, Kars ve Ahıska Osmanlılarda kalacaktı. Safeviler, Osmanlı hâkimiyetinde bulunan
Dağıstan’a saldırmayacaktı.
1624-1639 Savaşları ve Kasr-ı Şirin Antlaşması
Safevilerin, Osmanlı-Avusturya savaşları ve Celâli İsyanları’nı fırsat bilip Bağdat’ı ele geçirmesi
üzerine Osmanlı-Safevi savaşları yeniden başladı (1624). Bu yüzden Sultan IV. Murat Dönemi’nde (1623-
1640) Safevi Devleti üzerine iki sefer düzenlendi. Bu seferler neticesinde iki ülke arasında Kasr-ı Şirin
Antlaşması yapıldı (1639). Bağdat ve civarı Osmanlılarda, Revan ve Azerbaycan Safevilerde kaldı. Zagros
Dağları sınır kabul edildi.
* Böylece günümüzde geçerliliğini koruyan Türkiye-İran sınırı çizilmiş oldu.
* 1578’den beri aralıklarla devam eden 61 yıllık savaş durumu sona ermiştir.
* Bu antlaşma ticari yasakları da kaldırıp eski tarihî yolların yeniden canlanmasını sağlamıştır.
XVII. yüzyılın ilk yarısında Safevilerle giriştikleri yoğun mücadele sebebiyle askerî güçlerinin büyük
kısmını İran üzerine seferber eden Osmanlı Devleti, Otuz Yıl Savaşları ile uğraşan Avrupa’nın güçsüz ve
zayıf durumundan istifade edememiştir.
Sonuçları:
- Osmanlı Devleti Karlofça Antlaşması ile ilk defa yabancı devletlerin (İngiltere ve Hollanda) ara
buluculuğunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu kabullenme bir zamanlar hiçbir devleti kendisi ile eşit
görmeyen Osmanlı için önemli bir itibar kaybıdır.
- ilk büyük toprak kaybının da yaşandığı Karlofça Antlaşması ile Osmanlı Devleti, bir daha
toparlanamayacağı uzun bir savunma dönemine girmiştir.
- Osmanlı Devleti, Karlofça’da ilk kez müzakere yoluyla bir antlaşma imzalamak zorunda kalmıştır.
- Osmanlı Devleti, denge siyaseti izlemek zorunda kalmıştır.
- Osmanlı Devleti, Avrupa siyasetindeki mevcut duruma göre dönemin durum ve şartlarını menfaatleri
doğrultusunda gözeterek konjonktürel ittifaklar kurmuştur.
- Osmanlı dış siyasetinde etkin bir konumda olan Fransa’nın yerini İngiltere ve Hollanda almaya başladı.
- Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması ile kaybettiği toprakları geri alma düşüncesi 1718 Pasarofça
Antlaşması’na kadar devam etti. Ancak bir netice elde edilemedi.
- Pasarofçadan sonra Osmanlı Devleti’nin fetih politikaları sona ererken yerini savunma ve diplomasi
ağırlıklı bir politika aldı. Nitekim antlaşmadan sonra “ehl-i kalem” unsurlar “ehl-i silah” unsurlara göre ön
plana çıkmaya başladı.
- Osmanlı Devleti’nde duraklama dönemi bitmiş, gerileme dönemi başlamıştır.
- Osmanlılar savunmaya çekilirken Avrupalılar saldırıya geçmişlerdir.
- Osmanlı ve Türk tarihinde Sakarya Zaferine kadar sürecek olan geriye çekiliş dönemi başlamıştır.
Portekiz:
* Coğrafi Keşifler’in öncü ülkelerinden biri olan Portekiz, Afrika kıtasının etrafını Ümit Burnu yoluyla
dolanıp Hindistan’a giden doğu yolunu keşfetmiş, bu sayede Güneydoğu Asya’nın neredeyse tamamıyla
ticari faaliyetlerde bulunmuş, Afrika’nın bazı bölgelerini sömürgeleştirmiş, Brezilya’yı keşfetmiş ve Çin’e,
Avrupa’dan giden ilk ticari ve diplomatik elçileri göndermişti.
* Ancak Fas hakimiyeti için Osmanlı ile girdikleri mücadeleyi (Vadisseyl savaşı 1578) kaybetmiş, 1580
yılında İspanyollar Portekiz’i ilhak edince bu ülkeye karşı bağımsızlık mücadelesi vermişlerdir (1648’de
bağımsız).
* Bu esnada ise sömürgelerinin çoğunu Hollanda ve İngiltere’ye kaptırmışlardır.
İspanya:
* Avrupa kıtasındaki Coğrafi Keşifler’in ve okyanus ötesi ticaret yollarının öncüsüydü.
* Ticaret yolları, Atlantik Okyanusu’nda İspanya ile Amerika kıtasını, Pasifik Okyanusu’nda ise Filipinler
üzerinden Asya ile Meksika’yı birleştirmekteydi. İspanyollar; Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya’da çok
değişik kültürel özelliklere sahip toprakları keşfetmiş ve ele geçirmişlerdi.
* Ancak Otuz Yıl Savaşları’nda yer alan İspanya, Fransa ile yapmış olduğu savaşlarda büyük yara aldı.
* Neticede sömürgelerinin çoğu İngiltere ve Hollanda arasında paylaşıldı.
Fransa:
XVI. yüzyılda Habsburg Monarşisi ile mücadelesinden dolayı oldukça yıprandı. Hatta bu dönemde Osmanlı
Devleti’nden siyasi ve askerî destek gördü.
* Otuz Yıl Savaşları sonrasında Avrupa siyasetine yön veren bir ülke hâline geldi ve kıta Avrupa’sındaki en
büyük rakibi Almanya’nın parçalanmasını sağladı.
* Kısa sürede sömürgecilik hareketlerine hız vererek Kuzey Amerika, Antiller, Doğu Hindistan’ın bir
bölümü ve Afrika’nın bir kısmını nüfuzu altına aldı. Böylece dünyanın önemli sömürgeci devletleri arasına
girdi.
* Afrika sömürgeciliğinde en büyük gelir kaynağını köle ticareti teşkil etti.
* Bu durum başta İngiltere olmak üzere diğer sömürgeci devletleri rahatsız etti. Sonraki dönemlerde bu
devletlere karşı verdiği mücadeleleri kaybetti. Sömürgelerinin çoğunu İngiltere’ye kaptırdı.
İtalya:
* XIII. yüzyılın ikinci yarısından XVI. yüzyıla kadar papalıkla Roma Germen İmparatorluğu arasındaki
rekabet esnasında, Cenova, Floransa ve Venedik gibi şehir devletleri kuruldu. Bu devletler kısa sürede
Akdeniz ticaretinde etkin rol oynadı.
* Ancak gerek Coğrafi Keşifler gerekse Osmanlı Devleti ile giriştikleri mücadeleler nedeniyle zayıfladılar.
* XVII. yüzyıldan itibaren önce İspanya’nın, daha sonra ise Avusturya’nın hegemonyasına girdiler. Bu
durum bölgede deniz ticaretinin zayıflamasına, dolayısıyla halkın fakirleşmesine neden oldu.
Rusya:
Rusya’nın güçlü bir devlet yapılanması ile tarih sahnesindeki yerini alması XVI. yüzyılın ortalarında IV.
İvan tarafından kurulan Rus Çarlığı ile birlikte olmuştur. Rusya bu dönemden itibaren dünya ticareti ve
siyasetinde rol alabilmek için Karadeniz, Baltık Denizi ve Akdeniz yanında Orta Asya’ya yönelik yayılmacı
politikalar izledi. Askerî stratejilerini de bu yönde belirledi. Bu doğrultuda başta Osmanlı Devleti olmak
üzere birçok devlet ile mücadele etti.
* Ancak Rusların sıcak denizlere inmesi hâlinde sömürgelerine zarar vereceğini düşünen İngiltere ve Fransa,
XIX. yüzyıla kadar Rusya’ya karşı Osmanlı toprak bütünlüğünü savundular.
İngiltere:
* Coğrafi Keşifler sonrasında Amerika ve Güney Afrika gibi bölgelerde sömürgeler kurdu.
* Kraliçe I. Elizabeth (1558-1603) Dönemi’nde denize hâkim olanın ticarete hükmedeceği, ticarete hâkim
olanın ise dünya zenginliklerine hükmedeceği şeklinde bir anlayışla hareket eden İngilizler, denizcilik
politikalarını geliştirip denizaşırı ticarete başladılar.
* Nitekim 1580’de kurdukları Levant Company’i (Livınt Kampani-Doğu Akdeniz Ticaret Şirketi) sayesinde
deniz ticaretinde adeta tekel hâline geldiler.
* XVII. yüzyılın ilk yarısında ise Batı Hindistan’da, Hollanda ile yaşadıkları rekabet sonucunda yasal bir
düzenleme ile deniz taşımacılığını millîleştiren İngilizler, Doğu Hindistan Şirketi’ni kurarak sömürgecilik
faaliyetleri ile ilgili önemli bir adım attılar.
* Neticede doğudan batıya büyük bir coğrafyadaki kaynakları kontrol eden, “üzerinde güneş batmayan
imparatorluk” unvanına sahip bir ülke oldular.
İngilizlerin denizcilik ve sömürgecilikte rekabet halinde olduğu devletlerin önüne geçmesini sağlayan
başlıca unsurlar şunlardır:
- Ada devleti olması dolayısıyla denizcilik faaliyetlerine önem verme,
- Kraliçe I. Elizabeth (1558-1603) Dönemi’nde denize hâkim olanın ticarete hükmedeceği, ticarete hâkim
olanın ise dünya zenginliklerine hükmedeceği şeklinde bir anlayışı benimsemeleri,
- Devletler arası mücadelelerde taraflara yardım ederek ekonomik çıkar sağlaması,
- Devletlerarası mücadelelerde arabuluculuk yaparak yeni ayrıcalıklar kazanması,
- Sömürgelerde şirketler kurulmasını teşvik etme ve faaliyetlerinde yardımcı olma,
- Başlangıçta korsanlık faaliyetlerini destekleme ve zamanla korsanlara “izinli korsan” ruhsatı verilmesi,
- Ticari donanmalara subay kaptan atanması ve toplar yerleştirilmesi,
- İngiliz sömürgeciliği ve emperyalizminin harekete geçirici motivasyonları esas olarak ekonomik-ticari olsa
da askeri ve stratejik çıkarlar ve dini motivasyonların da kullanılması,
- Rekabette öne çıkan devletlerle gerektiğinde mücadeleden kaçınılmaması,
- Dünyanın farklı bölgelerindeki ticaret güzergâhlarını, limanları, ikmal duraklarını, bölge, ülke ve denizleri
hâkimiyeti altına alma politikası,
- Sanayisi için hammadde kaynaklarına ve sanayi ürünleri için pazarlara olan ihtiyaçlarını karşılamak için
her türlü yönteme başvurması.