Professional Documents
Culture Documents
Bursa Kütüğü - 2
Bursa Kütüğü - 2
Bursa Kütüğü - 2
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-E-
EBRULU KÂĞIT
İstanbul’da Ayasofya Camii hatibi olan Ahmed oğlu Mehmed Efendi adında bir ihtiyar
icad eylemiştir. Bu zatın ecdâdı Bursalı iken İstanbul’a yerleşmiştir. “Ebrî” denilen musanna’
kâğıtlar Bursa’da çok revaçta idi. Mehmed Efendi, 1773’te çıkan bir yangında eviyle beraber
yanmıştır (TH. 386). BK, II/1
EBUBEKİR
Kiremitçi mahallesinden Hasan’ın oğludur. “Kaba Kadın” demekle maruftur.
30.6.1624’te evinde abdesthane çukuru kazarken bir taş çıkarmış, düşmanları; “define çıktı”,
diye İstanbul’a ihbar eylediklerinden dergâh-ı âlî çavuşlarından Kara Mehmed Çavuş, emr-i
şerif ile Bursa’ya gelmiş ve definenin muhteviyatını almak için Ebubekir’i tazyikata
başlamıştır. Birçok cefalar çektikten sonra bunun bühtan olduğu tahakkuk eylemiştir (BS.
197/76). BK, II/2
EBUBEKİR (Hacı)
Bursa yeniçeri zâbıtı Saksoncubaşı Hacı Hasan Ağa’nın oğludur. Bursalı Saliha
Hatun’un bâliğa, bâkire kızı Tayyibe’yi, kendi hâlinde ırzıyla mukayyide iken, bir takrible
hanesine götürüp üzerine hücum ve bikrini izâle ve ırzını hetk eylediği anası Saliha tarafından
şikâyet edilmekle, Bursa hakiminin babasına yazdığı bir tezkire ile huzur-ı şer’a ihzâr ve
ızhar-ı hak olunması 1776 senesinde bildirilmiştir (BS. 1179/33). BK, II/3
EBUBEKİR (Hacı)
Ahmed’in oğludur. “Molla Bey” diye meşhurdur. Reyhan Paşa mahallesinde mukim
iken vefat eylemiştir. 1630’da zevcesi Hanım, oğlu İbrahim ve kızları Safiye ve Zahide ile
40.000 akçe muhallefatı kalmıştı (BS. 249/91). BK, II/2
EBUBEKİR (Hacı)
Süleyman’ın oğludur (BS. 187/212). Bursalı ve mimardır. Sanatta mütehassıstır.
Kendisi doğru bir adamdır. Arabî pencereler, kapılar, sandıklar, dolaplar yapmaya kâdirdir.
Keşf ve tahmini doğrudur (bk. Mimar). 1617’de tayin edilmiştir. Hassa mimarbaşısı
İstanbul’daki Sultanahmed Camii’ni yapan Mehmed Ağa, dikkatli, hizmetinin ehli ve
vazifesinin uhdesinden gelmeye kâdir olduğunu tasdik eylemiştir. 1618-1624’te beylik
binalara ve sultan vakıflarına muhammin olan Mehmed, ref’ olunarak yerine ehl-i vukuf tayin
edilmiştir (BS. 236/157). BK, II/1
EBUBEKİR (Hafız)
Karamanlıdır. Ulemadan bir zattır. Veliyyüddinzâde Ahmed Paşa Medresesi müderrisi
iken 1620’de vefat eylemiş ve Pınarbaşı’na gömülmüştür (G. 334). BK, II/1
EBUBEKİR (Oturakçı)
Bursalıdır. 26.12.1793’te varisi olmadan vefat eylediğinden eşya, emval, nakit ve
muhallefatının mirîye zaptı emredilmiştir. O sırada Dumanoğlu muhallefatını zapt için gelen
gediklilerden Mahmud Ağa bu işe memur edilmiştir. BK, II/3
EBUBEKİR ÇELEBİ
Bursalı Veliyyüddin Paşa’nın oğludur. Meşhur şair Ahmed Paşa’nın kardeşidir.
870/1465’te ölmüş ve Zeynîler’de Molla Hüsrev’in kabri yanına gömülmüştür. BK, II/1
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EBUBEKİR ÇELEBİ
Hudâvendigâr vakıfları mütevellisi Ebulbekâ’nın oğludur. 1638’de Koca Nâib
mahallesinde ölmüştür. Karısı, Celâleddin kızı Hanımcan idi (BS. 233/106, 236/1, 250/113).
BK, II/2
EBUBEKİR EFENDİ
Bursa’da reisü’l-kurra olup, 1187/1773’te ölmüştür. Kurretü’l-ayn adında bir eseri
vardır. Alim bir zat idi (SO. I/181). BK, II/3
EBUBEKİR EFENDİ
Bursalıdır. “Bahaeddinzâde” diye meşhurdur. Müderris ve sonra Manisa ve Bağdad
kadısı oldu. 1622’de mazûl iken vefat eylemiştir. Basiret ve intibah ile meşhur, halka hüsn-i
muamele eder, kudretli, ahlâklı, mütevazi bir zat idi (SO. I/173; ŞNZ. 410). BK, II/1
EBUBEKİR EFENDİ
Gümülcinelidir. “Müftüoğlu” diye meşhurdur. Müderristir. Gümülcine, Yenice, Karasu,
Cebel kazalarında mübayaaya memur Süleyman ile geçinemeyip mübayaa eylediği 300’den
fazla arabayı, Karaağaç iskelesinden yarım saat yol almışlarken, Cebel eşkıyasını başlarına
cem’ ve nâhiye ahâlisini iğfal ve tahrik ile; “mübayaa vermiyoruz” diye arabaları geri çevirip,
“bir şey verdirmiyoruz” diye şekâvet ve mefsedette bulunduğu haber alınmıştı. Ayrıca
müderrislik iddiasında bulunduğundan Şeyhulislâm Damadzâde Feyzullah Efendi tarafından
işaret edilmekle, işaretleri mucibince Bursa’ya nefy edilmiş ve 28.12.1757’de Bursa’ya
muvasalat eylemiştir (BS. 391/140). BK, II/3
EBUBEKİR EFENDİ
Kasım’ın oğludur. Hoşkadem Makramevî mahallesinde 1638 senesinde ölmüştür.
Hatipti. Oğlu Mesud ile 385.219 akçe muhallefatı ve birçok şiir kitabı kalmıştır (BS.
250/129). Karısı Ümmügülsüm’dü. BK, II/2
EBUBEKİR EFENDİ (Hacı)
Sadrazam Koca Ragıb Paşa’nın kethüdası idi. Bursa’ya nefy olunmuşken 1759’da
affolunmuş ve İstanbul’a dönüp evinde oturması kendisine hitaben varid olan bir fermanla
bildirilmiştir (BS. 1172/79). BK, II/3
EBUBEKİR EFENDİ (Muhaddis)
Bursalıdır. 1802’de ölmüştür. İki günde bir hatim ederdi. Ölümünü iki gün evvel haber
vermişti. Zahirî ve bâtınî ilimlerde mahirdi. Ulucami’de tefsir ve hadis okuturdu. Habiboğlu
Mektebi’ne gömülmüştür. Keşf ve kerametleri vardır (SO. I/183). BK, II/3
EBUBEKİR EFENDİ (Seyyid)
Vânîzâde Ahmed Efendi’nin oğludur. Müderristir. 1704’te ölmüştür (G. 410). BK, II/3
EBUBEKİR EFENDİ (Zakir, Şeyh)
Bursalıdır. Zağferanlık Mescidi’nde şeyh ve imam iken 1666’da ölmüş ve bu mescide
gömülmüştür. Şeyh-i Halvetî Yakub Efendi mürid ve zâkiri oldu. Bu mescide bir minare inşa
ettirmiş ve minber koyarak camiye tahvil eylemiştir. Fenn-i mûsıkîde emsali nadir bulunan bir
üstaddı (SO. I/174; G. 162). Bk. Bekir Efendi (Şeyh). BK, II/2
EBUBEKİR PAŞA
Manisalıdır. Balıklı köyünde çiftliği vardı. Başdefterdar olmuş ve sikkeyi ıslâh
eylemiştir. Rumeli valisi iken 1630’da katledilmiş, başı Topkapı’ya gömülmüştür. Osman,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hasan, Davud isminde üç çocuğu kalmıştır. Dinini sever, halim, selim bir zat idi (SO. I/173;
BS. 247/74). BK, II/2
EBU İSHAK KÂZERÛNÎ CAMİİ
“Kâzerûn” kasabası, İran’da Şiraz’ın 90 km. batısında, 800 metre rakımında şirin bir
kasabadır. Kâzerûn kalesinin, üzerine bina olunduğu kayanın kenarları ve diğer birçok kayalar
İran şahlarından Şapur’un yaptığı muharebeleri, avları ve sair tarihi olayları tasvir eden
resimlerle süslenmiş olduğundan eski eserler noktasından pek büyük ehemmiyeti vardır. İsmi,
Şehriyar oğlu İbrahim olan Ebu İshak’a, bu kasabada doğduğundan “Ebu İshak Kâzerûnî”
denilmiştir. Tarikat şeyhlerindendir. Alim ve fazıl bir zattır. 1034 M. ve 426 H.de yine bu
kasabada ölmüştür ve oraya gömülmüştür. Bu zatın ölüm tarihine göre Bursa’ya gelmemiştir.
Bunun ölümünden 300 sene sonra Bursa fethedilmiştir.
Türkiye topraklarının birçok yerlerinde bu zatın adına birer türbe yapılmıştır.
1. Erzurum’da: İkinci surda (Erzurum Anıtları ve Tarihi, 138)
2. Edirne’de (BAVD. 24504)
3. Bursa’da (BS.252/137)
4. Konya’da: Sahra(?) nahiyesinin Efe köyünde (BA.de 1179 H., 23 Şaban tarihli
vesikada)
5. Şile’de (BAVD. 15609)
Daha birçok yerlerde vardır ki hepsinde -o devirlerde anıt dikmek günah telakki
edildiğinden- güzel adını anmak için birer türbe yapılmıştır.
Emir Sultan’la beraber Seyyid Ali Nattâ’ Efendi Bursa’ya gelmiş; Emir Sultan,
Yıldırım’ın kızını, Seyyid Ali Nattâ’ da İshak Paşa’nın kızını almıştır (HT. II/255). Tekkenin
dervişleri bilâhare Ebu İshak namıyla anılmışlardır (HT. II/255). Nattâ’; meşinci, sahtiyancı
demek olmasına nazaran, bu zat da meşin ve sahtiyandan döşek minder yapmasından bu ismi
almıştır. Yıldırım Bayezid, bu zatı Hz. Peygamber’in evlâdından olan sâdâtın üzerlerine nazır
tayin eylemiştir ki son zamana kadar nakibü’l-eşraf vazifesi devam eylemiştir. Bu zatın vefa-
tında bu vazife oğluna verilmiştir (Bk. Seyyid Nattâ’ ve Zeynelâbidin Efendi). Bu zat meşhur
Aşık Çelebi’nin ceddidir.
Bursa’daki Ebu İshak Camii’ne gelince;
Burasını Yıldırım Bayezid, Ebu İshak Kâzerûnî namına yapmıştır. Bu caminin ve
etrafındaki zaviyenin idaresi için Karadeniz kenarındaki Şile kasabasını ve Gemlik
yakınındaki Tuzlahisar’nı ve Polat, Ereğlice köylerini ve Tuzhisar mahallesini ve altı dükkân
ile bir evi vakfeylemiştir. Evâsıt-ı Ramazan 802 H. / 11.5.1400 milâdî tarihli vakfiyesi
Vakıflar Umum müfettişi sayın Halîm Bâkî Kunter tarafından Vakıflar Dergisi’nin ikinci
sayısının 424. sayfasında aynen yazılmıştır. Bursa sicillâtındaki bu vakfa ait kayıtlara gelince:
1631 tarihinde, Şeyh Ebu İshak Kâzerûnî Zaviyesi’nde Müslümanların nezirlerini
koymak için konulan “Çerağ Sandığı” harem kapısının haricindeki köşede idi. Fakat, yol üzeri
olmakla gece orada bırakılamayacağından muhafaza için, bir kişinin her gece sandığı, evine
alıp gitmesi lâzım idiyse de hile ile içinden akçe çıkarmakla vakıf çok zarar görmüştür. Bu
sebeple çerağ sandığının durduğu köşeye muttasıl olup uzun zamandan beri muattal olan ve
bir akçe hasılat dahi girmeyen kârgir kemer dükkânın (Bursa Halkevi neşriyatından bir
numaralı broşürün 44. sahifesinde, buradaki türbenin uydurma olduğu yazılmıştır. Sicildeki
bu kayıt, orada bir kemer olduğu ve sadaka toplanan sandığın oraya konması için önünün
kapatıldığını bildirdiğine göre, türbenin uydurma olduğu hakkındaki iddiamızı teyid eder) yol
tarafına bir duvar bina olunmuş ve bir demir pencere konulup çerağ içine vaz’ olunarak
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yerinde berkarar olması faydalı bulunmuştur. Bu iş ile mescidin bazı aksamının ve şadırvana
cari su yolunun ıslahı için 4.125 akçe sarf olunmuştur (BS. 243/123).
1655’te mescid, imaret, harem kapısı harap olduğundan iki mahzenle beraber 41.050
akçeye tamir edilmiştir (BS. 302/21). 1760’ta zaviyenin kurşunları 20.754 akçe ile tamir
edilmiştir (BS. 336/97).
1764’te Bursa’da çıkan bir yangında zaviye tabir olunan mescid, dershane ve kiler
yandığından 1171,5 kuruşla tamiri keşfedilmiştir (BS. 331/6). Yine bu kayda göre bu vakfın
senelik iradı 983 kuruşa baliğ olduğundan tamiri için varidâtı mevcuttu. Şile, Ereğlice, Polat,
Kurşunlu köyleriyle Tuzhisar mezraası ve memlehasının mukâtaası bu iradı teşkil ediyordu.
30.3.1765 tarihli bir vesika bu yangın ve zaviyede yaptığı tahribat hakkında şu haberleri
veriyor: Zaviye civarındaki Kaygan Çarşısı’nda kazâen çıkan büyük yangın, çarşının
etrafındaki mahallelerdeki evlere ve Ebu İshak Zaviyesi’ne de sirayet edip zaviyenin
sofalarının kubbeleri önündeki kereste ile yapılan sakfı ve sofalarının tırabzonları, zaviyenin
sağında ve solunda olan kârgir tabhanelerinin kapıları ve pencerelerinin çerçeveleri yanarak
duvar camları ve beyaz sıvaları harap olmuş ve imaretin doğu, güney, kuzey tarafındaki
(arşın) duvarları yıkılmış ve üzerlerinde olan sakfı yanmış, imaretin içindeki bakır kazanları,
sair bakır kapları, zaviyenin bakır şamdanları zedelenmiş ve Harem-i Şerifin büyük kapısıyla
üzerindeki sakfı tamamen yanmış ve sokak kapısının sağ ve sol saçaklarının alemleri ile
vesair mahalleri zarar görmüş ve bütün bunların 132.140 akçe ile yeniden inşa ve tamir
edilebileceği keşfedilmiş (BS. 331/11), ancak 155.511 akçe ile tamir ve inşa edilebilmişti (BS.
331/17).
1766’da Ebu İshak Kâzerûnî İmareti’nde eskiden beri vakfın fakir hademeleri ve sair
Müslüman fukaraları için tabh olunan beyaz buğday çorbası ve Ramazan-ı şerifte tabh
olunagelen “ekşi aş” denilen çorba ve Ramazan bayramı arefesi gecesi pişirilen ballı pellûze,
zerde ve pilavı ve Kurban bayramı arefesi gecesi kezalik ballı pellûze, zerde ve pilavı ve
Muharrem’de verilen aşurenin pişirilmesine devam edildiği anlaşılmaktadır (BS. 331/44).
27.11.1844 tarihli bir kayıtta, Ebu İshak Kâzerûnî Camii denilen, içerisi kârgir bir
kubbe, bir kemer ve sofası ve bir kubbe, iki kemeri hâvî bir bab mescid ile sağ tarafına
muttasıl mektep ve sol tarafına muttasıl imaretlerinin üzerlerindeki kurşunlar zamanın
geçmesi ve rüzgârların şiddetlenmesiyle zedelenerek kubbe, kemer ve etrafı harap olduğu gibi
mescidin avlusunda kâin halvethane dahi harap olduğundan ve avlusunun sokağa açılan kârgir
kemer kapı ve halvethane çatısı ve kapı üzerinin iki tarafına yeniden inşa olunan tavanlı
saçağın dahi tamiri icap ettiğinden, bütün bunlar, 11.785 kuruşla tamir edilmiştir (Vakıf
Defteri, 310).
Cami, bundan başka mükerreren inşa ve tevsî edilmiş ve etrafında 40 kadar odalar da
inşa edilmişti. İlk esaslı tamir Fatih zamanında 884/1479’da yapılmış, ayrıca III. Sultan
Mehmed de tekrar tamir ettirmiştir. Birkaç defa minare yapılmış ve yıkılmış ve son minareyi
1882’de caminin müezzini ve kayyımı Raşid Dede, vakfından yaptırmıştır. Hücreler civar
hanelere kalbolunmuş ve zaviye de yok edilmiştir. Caminin kitabesi şöyledir:
1766 tarihli bir kayıtta, zaviyenin Geğbuze (Gebze)’de değirmen, Gemlik kazasında
Ereğlice ve Tuzhisarı memlehası, Kurşunlu, nefs-i Gemlik ve Kite kazasının Balat(?) köyleri
ve Bursa’da bazı hane ve odaların bu zaviyenin vakfı olduğu yazılıdır (BS. 331/36).
Kad benâ hâzihi’l-buk’ati’ş-şerîfeti es-Sultânü’s-saîdü’l-a’zamü Bâyezîd Hân
eskenehu’llâhü fî ferâdîsi’l-cinân ve vakafeha alâ ashâbi’ş-şeyhi’l-kebîri’s-samedânî.
Şeyh Ebu İshak Kâzerûnî rahmetu’llâhi aleyh fe-emera bi-tecdîdiha sultânü’l-berreyn
ve hâkânü’l-bahreyn Sultân Muhammed ibn Murad Han halleda’llâhü mülkehü ve sultânehü.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ECE SULTAN
Karamanlıdır. Emir Sultan ile Bursa’ya gelmiş ve Bursa’da vefat eylemiştir. Hz. Emir’e
muhabbetinden saltanatı terk etmiştir. Emir Sultan Camii’nin güney tarafından Zeynîler’e
giden yolun sağında ve yokuştaki evlerin birisinde medfundur. BK, II/8
ECE TÜRBESİ (Hoca)
Hisar’dadır. 1504’ten evvel yapılmıştır. BK, II/8
EDHEM BEY
İlyas Bey’in oğludur. 1484’te Yahşi Bey vakıfları mütevellisi idi (BS. 4/95). BK, II/9
EDHEM ÇELEBİ
Meşhur Su Balaban’ın oğlu Mehmed Çelebi’nin oğludur. 1504’te Bursa’da yaşıyordu
(BS. 19/279, 16/200). BK, II/9
EDHEM DEDE
Ulucami müezzini ve Bursa’nın Hoca Nasreddin’i idi. Nakşibendî tarikındandır. 21
Kânunievvel 1898’de ölmüştür. BK, II/9
EDHEM EFENDİ
Çarşamba Tekkesi şeyhi Şerefüddin Efendi’nin damadı ve Atâullah Efendi’nin
eniştesidir. Tireli Hasan Efendi’nin oğludur. Bursa’da Ali Paşa mahallesinde 1800’de
doğmuştur. Tahsilini ikmal ettikten sonra Ulucami’de babası gibi dersiâm olmuş ve 1835’te
kayınbabası yerine şeyhliğe getirilmiştir. Fazıl bir zat idi. Ekser zamanlarını tekkede
ahbablarıyla toplanarak sohbet ile geçirirdi. 1878’de ölmüş ve bu tekkeye gömülmüştür. BK,
II/9
EDHEMÎ (Şeyh)
Marufzâde’dir. Demirtaş Camii altındaki Lala Şahin Paşa mahallesinde, Garipler
Zaviyesi şeyhi ile bir kadınla tutulduğundan şeyhlikten çıkarılmış ve yeri başkasına
verilmiştir. Tekkenin hâsılatı senede 150 akçelik bir bahçe idi (BS. 10/59). BK, II/9
EDÎBÎ ALİ EFENDİ
Bursalıdır. “Bakkalzâde” diye şöhret bulmuştur. Sultan Murad’ın hocası Sadeddin
Efendi’ye intisab ederek İstanbul‘da birçok medreselerde müderrislik yapmıştır.
19.12.1618’de tâundan ölmüştür. Mahlası “Edîbî”dir. Yüksek kabiliyetli ve buluşlu,
hoşsohbet, görüşenlerin kalplerini teshir eder, mahir bir şâirdi (SO. I/316; G. 451; ŞNZ. 352).
BK, II/9
EFDALZÂDE
Cedlerinin ismi Mevlânâ Efdalüddin el-Hüseyni olduğundan evlâdlarına “Efdalzâde”
denmiştir. Hepsi ulemadandır. Bu aile, Bursa’da iki mektep ve bir hamam yaptırmış ve birçok
vakıflar bırakmıştır.
Bu aileye ait siciller şunlardır: (BS. 11/191,199, 5/306, 4/431, 17/135, 12/228, 5/1,
3/368, 26/13).
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Mevlânâ Efdalüddin
el-Hüseynî
BK, II/10
EFDALZÂDE HAMAMI
“Alboyacılar” adıyla anılır. Bk. Alboyacılar. BK, II/10
EFDALZÂDE MEKTEBİ
Hisar’da Zindankapısı’ndadır. Kurucusunun ruhu için eczâ vakfedilmiştir. 1526’da bu
mektep vardı (BS. 35/75). BK, II/10
EFDALZÂDE MEKTEBİ
Bedreddinoğlu mahallesindedir. 1613’te harap olduğundan 7.840 akçe sarfıyla tamir
edilmiştir (BS. 223/6). 1845’te mektep tekrar ahşap olarak yaptırılmış, döşemesi, sakfı ve
tavanı, sıvası, pencere ve sokak kapıları tamir ve tecdid edilmiştir (BS. 310). Banisi, bu
mektep için Kale’de Zindankapısı’nda 15 oda vakfeylemiştir (BS. 92/52; 348/11). BK, II/10
EFLAMBOLİ
Mudanyalı Kanoyuz’un oğludur. 1718’de Anapoli üserâsından elindeki gümrük
tezkiresinde kayıtlı olan bir re’s esiri, bazı eşyasını çalarak firar eyleyip Anapoli’ye gittiği
haber alındığından tutulması emredilmiştir. BK, II/10
EFLATUN
Ulemadan bir zatın ismidir. Bunun neslinden Abdüllâtif Efendi, Mehmed Şah, Derviş
Mehmed Çelebi gibi birçok alimler gelmiştir. Evlâd ve ahfâdı Bursa’da yerleşmişler ve birçok
alimlerden kız alıp vermişlerdir (BS. 19/15, 28/522, 8/400, 7/191). BK, II/10
EFTENDİZE
Sultan Orhan’ın karısıdır. “Akbaşlı” denilen Mahmud Alp’in kızıdır. Orhan’ın oğlu
Sultan Murad, Nilüfer Hatun’dan doğmuş ve kendi kızına Nilüfer adını koymuştur. Sultan
Murad’ın kardeşi ve Orhan’ın oğlu Süleyman Bey’in Akşehir’de İmaret Camii haziresinde
Eftendize adında bir kızı evvel-i Zilkade 799 H., yani 27.7.1397 günü ölmüş ve gömülmüştür.
O zaman Türklerde çocuklarına büyükbaba ve büyükannelerinin adlarını vermek hemen
hemen kaide hâlini almasına nazaran Süleyman Paşa’nın anasının Eftendize olduğu tahmin
edilebilir. Bu isim “eftendize”den “efendizâde” şeklinde okunma zannını veriyorsa da
Başvekâlet Arşivi’nde, Sultan Orhan’ın karısına verdiği “Ortaköy”ün üzerindeki meşruhatta
“Eftendize” şeklindedir ki Rumcadaki Eftendize’ye yakındır. Bu meseleyi zaman hal-
ledecektir. Süleyman Paşa’nın bu kızının kabrini en evvel rahmet-i Rahmana kavuşan tarihçi
Tevhid Bey, Osmanlı Tarih Encümeni Mecmuası’nda haber vermiş ve Türkiyat Mecmuası’nın
beşinci cildinin 204. sahifesinde genç tarihçilerimizden Rıfkı Melül Meriç, resimleriyle
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
meydana koymuştur. Kanunî devrinde yazılan Hudâvendigâr sancağı tapu defterine göre
Yenişehir’in Haliç köyünde 50 müdlük bir yeri Orhan Bey’den Eftendize Hatun miras
tarikıyla mutasarrıf iken bu kadın hissesini Sinan Bey oğlu Süleyman Bey’e satmıştır. BK,
II/10
EĞİRDİR KÖYÜ
Bursa kazasına bağlıdır. 1937’de 93 hane ve 426 nüfusu vardı. 1680 tarihinde İbrahim
Paşa mahallesinden Ahmed Efendizâde Abdurrahman Efendi’nin oğlu Müderris Mehmed
Efendi, bu köyün cami-i şerifi önünde bir çeşme bina eyledi. Çeşmenin suyu az olduğundan
yaz günleri kesiliyordu. Müderris Mehmed Efendi, köyde bu sudan başka içecek su
olmadığından Menteşzâde Abdurrauf Efendi’nin köy yakınındaki bağı içerisinden çıkan
pınarın suyunu cami önündeki çeşmeye akıtmaya talib olmuş ve akıtmıştır (BS. 317/42). BK,
II/96
EHAVEYN
İznik’te mescidi, türbesi ve zaviyesi vardır. Bunlara irad olmak üzere İznik’te Orhan
Sarayı hududuna vasıl olan yerlerden iki tarafı yol ile mahdud olan bağlar, Hayreddin Paşa
mahallesinde “Uluca” demekle maruf bahçe, Sermahfil mahallesinde Öküz Bahçesi,
Beymescidi mahallesinde bir bab bahçe, İnebey Mescidi kurbünde dükkânlar, mescid ve
zaviyesi önünde Sultan Hatun’un vakfeylediği ev ve harimini vakfeylemiştir.
Bu vakıfların tevliyeti evlâda meşruttur.
Şeceresi şöyledir:
Ehaveyn Hazretleri
Mustafa Baba
Şah Baba
Müştak Baba
(Evlâd-ı zükûru
kalmadığından)
Fatma Hatun
BK, II/11
EHLİCE
Bursa’da ulemadan Mehmed oğlu Mevlânâ Muslihuddin Mustafa Çelebi’nin nam-ı
iştiharıdır. Bk. Muslihuddin Mustafa. BK, II/11
EKŞİ MEHMED
Yeniçeri yoldaşlarındandır ve Ulubatlıdır. 27.8.1595’te Arapzâde adında birisi
İstanbul’a gidip divan-ı hümayuna çıkıp: “Ekşi Mehmed, benim avretimi çekip, habsedip
ziyade zulüm eylemiştir” diye şikâyet eylemişti. Birkaç defa yeniçeri ağası mektup göndermiş
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ise de: “Bu yoldaş asla itaat-ı şer’ eylemedi” diye tekrar gelip şekvâ eylediğinden Hasan Ağa
tarafından: “Bu yoldaş, kendi yoldaşlarıyla acele İstanbul’a gönderilip hasmı ile murafaa-i
şer’ oluna” diye Bursa yasakçıbaşısı Haydar Subaşı’ya mektup gönderilmiş ise de Taşçı
Karagöz: “Subaşı bölüğünde olan bu Ekşi Mehmed’e Haydar Subaşı’nın mektubu tesir etmedi
ve bizim sözümüz kulağına girmedi” diye İstanbul’a cevap yazmıştır (BS. 189/98). BK, II/12
ELALDI HATUN
Süleyman Bey’in kızıdır. 1854’te İnegöl’ün Yeni, Kozluca, Tutuş, Doma köyleri
vakıfları idi. Babası İznik’te müstakil türbesinde medfundur. BK, II/12
ELALDI HATUN
İznikli Ali Çelebi’nin kızıdır (1507) (BS. 21/202). BK, II/12
ELALDI HATUN
1479’da sağ idi. Şarapdar İlyas Bey’in kızıdır (BS. 3/137). BK, II/12
ELALDI HATUN
Fatih’in İstanbul’un alınmasını müteakip şehit eylediği Çandarlı Halil Paşa’nın kızıdır.
917/1511’de ölmüştür. Kızı Hatice Hatun, Bâlî Bey’in kızı olmasına nazaran Elaldı Hatun,
Bâlî Bey’in karısıdır. Zeynîler mahallesinde vakıfları vardır. Vakfiyesi, 28.6.1501 tarihlidir
(BS. 26/439, 8/91, 17/338). BK, II/12
ELALDI HATUN MEKTEBİ
Hacı Halife (Zeynîler) mahallesindedir. Bunun idaresi için Filibe’deki mallarını,
Bergama’daki arazisini ve Tahtakale civarındaki dükkânlarını vakfeylemiştir (BS.17/338).
BK, II/12
ELÇİ
Yukarı canibten gelen elçi İbrahim Han, Yenişehir’de develerinden dört katar deveyi
satmak murad edinip hükm-i hümayun taleb etmekle, padişaha gönderdiği adamı
Ebulkasım’ın eline bir ferman verilerek değer bahalarıyla sattırıp emir hilâfı kimseye dahl ve
taarruz ettirilmemesi 1584’te emredilmiştir (BS. 150/193). BK, II/12
ELE GETİRMEK
Eski devirlerde tutmak, derdest etmek manasına kullanılırdı. BK, II/12
ELİSİYE KÖYÜ
Mihaliç nahiyesindedir. Koca Mehmed Ağa’nın oğlu Mahmud Paşa’nın oğlu Süleyman
Çelebi mutasarrıfken vefatı üzerine oğlu Osman Bey’e intikal eylemiştir. Bu köyün yarısı
Orhan’ın ve yarısı Osman’ın idi. Osman’ın hissesini Mehmed Ağa satın almış ise de bu satış
padişah tarafından tecviz edilmeyerek timara verilmiştir. BK, II/12
ELMAS KOLBAŞI
İstanbul’da ahlâksız bir kadın olup hükûmetin rızası hilâfına hareket eylediğinden
4.10.1811’de ıslah-ı nefs edinceye kadar Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, II/13
ELMAS SULTAN
Atıcılar sahrası yakınında, bahçeler arasında, kerameti görülmüş temiz bir zat idi. İsmi,
yukarıda adı geçen “Ali Mest Sultan”dan galat olsa gerektir (SO. I/395). BK, II/13
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Sinan Bey
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ELVAN BOYACILIĞI
Bursa beytülmal mukâtaacıları Abdülhamid ve Mehmed Emin, 30.10.1764’te divan-ı
hümayuna arzıhâl ederek; uhdelerinde olan mukâtaanın hasılı, mal-i mirîsine vefa
eylemediğinden ve Bursa’da vaki elvan ipek boyacılığı kimsenin kayd ve beratına dâhil
olmadığından beytülmal mukâtaası kesrine medar olmak üzere senevî 50 kuruş mal ile
mukâtaa-i mezkureye zam ve ellerine berat verilmiş ise de henüz mahallinde tescil
olunmamakla, tescil olunup zabt u tasarruflarına âhar taraftan müdahale olunmamasını rica
eylemişlerdir. Evkaf-ı hümayundan Langa Yeni Kapısı haricinde nizam-yâfte olan arsada bina
olunan (İstanbul’da açılan ve vakıf perdesi altına gizlenen bu boyahaneler ve bunlara verilen
imtiyaz ve şerâit Bursa boyacılığını söndürmüş ve bu sanatın İslâmların elinden
Hıristiyanların ellerine geçmesine başlıca âmil olmuştur) 50 adet kârhanenin dördü alboyacı,
ikisi elvan boyacısı olup fimâbad Edirne, Bursa, İzmir ve bilâd-i saireden İstanbul’a al
boyanmış iplik ve ipek gelmemek ve İstanbul gümrük emini marifetiyle tecessüs olunup men’
olunması mukaddema Haremeyn müfettişi îlâmı mucibince düsturu’l-amel olmak üzere
nizamı hâvî sadır olan emr-i âlîşânda musarrah olup Bursa’da elvan boyacılarına menâfi-i
şurût bir kayıt bulunmadığı Haremeyn muhasebesinden derkenar edilmiş ve evkaf-ı mezkure
mütevellisi dahi derkenar olunan şurut mucibince mukâtaa-i merkumeye ilhakında evkaf-ı
hümayuna bir zararı olmadığı bildirildiğinden 13 Rebiulâhir 1178’den, yani 11.10.1764’ten
itibaren mahalline kaydolunduğu Bursa kaleminden bildirilmekle beratları şurutu
muciblerince zapt ve tasarruflarına ve taraf-ı âhardan müdahale edilmemesine ferman
olunmuştur (BS. 398/19). BK, II/14
EMETULLAH HATUN
Babası, Ruhî Mehmed Efendi’nin oğlu Mustafa, annesi, Abdullah’ın kızı Hüsniye’dir.
1739 senesi Birinciteşrin ayında Kavaklı mahallesinde ölmüştür. Kocası Seyyid Ahmed
Efendi oğlu Seyyid Abdülkadir Efendi’dir. 437.958 akçe muhallefat bırakmıştır (BS.
1152/62). BK, IV/292
EMETULLAH HATUN
Kahveci Hacı Hasan Ağa’nın karısı iken 1762’de ölmüş ve Şehreküstü mezarlığına
gömülmüştür. BK, IV/292
EMETULLAH HATUN
Şeyh Hüsameddin’in kızıdır. 1642’de Temmuz ayında İbrahim Paşa mahallesinde
ölmüştür. Kocası Şirinzâde Ahmed Efendi’nin oğlu İbrahim Çelebi ve anası Hacı Hudâverdi
kızı Raziye’dir. Şeyh Mehmed ve Fatma adında iki evlâdı vardı (BS. 259/133). BK, IV/292
EMİN
Bursalıdır. İstanbul’a giderek bâb-ı âsafî (sadrazamın evi) kurbünde arzıhâlcilik
yapmakta iken şer’î bir davadan dolayı verilen bir fermanı tahrif eylemiş ve bu hareketi
te’dîbi icap ettirmekle bu gibilere ibret olmak üzere 1783’te memleketi olan Bursa’ya nefy
edilmiştir (BS. 1196/68; BAZD. 3706). BK, II/16
EMİN
İstanbul’da yelkenciler kethüdası iken Bursa’ya Kavas mübaşeretiyle sürülmüş ve diğer
bir emirle de: “Gayet uygunsuz ve sâ’î bi’l-fesad ve lâzimü’l-izâle bir habis olduğu tebeyyün
ve tahakkuk eylemekle idam ve izâlesine irade-i seniyye taalluk eylediğinden” 6.7.1827’de
idam ve izâlesi emrolunmuştur. BK, II/19
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EMİN (Deli)
Ocak tatarlarından olup Malkara menzilinde vukuat yaptığından Rumeli valisi Derviş
Paşa’nın inhasıyla 1824’te Bursa’ya sürülmüştür. BK, II/19
EMİN (Hafız Mehmed)
1789’da Bursa’da ipek mizan emini iken, toplayabildiği askerle, üzerlerine sergerde
tayin olunan Hasan Ağazâde Saîd ile beraber Vidin seraskeri Hasan Paşa maiyyetine
ilkbaharda yetişmesi, geç kaldığı veyahut noksan askerle vardığı takdirde hakkından
gelineceği fermanla kendisine bildirilmiştir (BS. 308/10). BK, II/17
EMİN (Piç)
Yalova’da sakin idi. Gemlik serdarı Kayış, Eskişehir kethüdası Seyyid Ahmed ve
Subaşıoğlu Mehmed ve Küçük Kumlalı Debbağ Ali oğlu Mehmed Reis ve Seyyid Derviş Ali
ve Kürd Derviş Mehmed, Salih Reis, Hacı Süleyman ve Kürdoğlu Mehmed adındaki kişiler,
Gemlik’te ve köylerinde söz sahipleri olup eşkıyaya muin olduklarından, günden güne
ahâlinin rahatları kaçmakta ve yapılmakta olan kalyonun muhafazasında da tehlike
olduğundan, bunların birer mahalle nefy edilmeleri, kalyon inşasına memur İnegöllü Numan
Bey’le kalyon bina emini Hacı Emin Efendi müştereken bildirdiklerinden 10.6.1796’da Limni
Adası’na nefiyleri emredilmiştir. BK, II/17
EMİN AĞA
Bursalıdır. Kasapzâde’dir. Silâhşördür. Kendi hâlinde olmayıp padişahın emriyle
Bursa’dan istenilen bazı şeyleri tatil eylediğinden ve ahâliyi tahrik ve ifsad ederek
memleketin intizamını ve nizamını bozduğundan bu makulelerin te’dîbi ve emsalinin terhibi
için çavuş mübaşeretiyle Rodos’a nefy edilmiştir. 12.6.1802’de Bursa’dan ayrılmıştır (BAZD.
2980). BK, II/17
EMİN AĞA (Hacı Mehmed)
1794’te Gemlik tersane emini idi. Daha evvel de Süleyman Feyzî Paşa’nın kapı
kethüdası idi. BK, II/17
EMİN AĞA (Mehmed)
Beyhan Sultan’ın teberdarlarından iken padişahın rızası hilâfına hareket eylediğinden
Bursa’ya nefy edilmiş ve 12.10.1817’de Bursa’ya varmıştır. Bir ay sonra da Beyhan Sultan’ın
kâhyası Ahmed Azmi Efendi’nin ricası üzerine affolunmuştur. BK, II/19
EMİN AĞA (Mehmed Emin Ağa)
Vidin altında ve Şebeş muharebelerinde yeniçeri ağası iken fedakârlık etmiş ve hiçbir
kusuru görülmemişken Bursa’ya nefy olunmuş olduğundan, borç çıkarılarak 5.536,5 kuruşun
affı emredilmiştir (BAAS. 39283). BK, II/17
EMİN BEY
1293/1876 Meclis-i Mebusan’ında Bursa mebusu olan Ahmed Bahaeddin Efendi’nin
küçük oğludur. Rıdvan Bey isminde bir oğlu olmuştur. BK, II/21
EMİNE
Sefer’in kızı ve Mustafa’nın karısıdır. 1573’te kızı Ayşe’yi mahkemeye vermiş ve gelin
olurken kızına verdiği cihazı âriyet verdiğini iddia ederek geri almıştır (BS. 115/205). BK,
II/22
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EMİNE
Kasım’ın kızı ve Ali Paşa mahallesinden Hacı Ali oğlu Mehmed’in karısıdır. 1599’da
kocası, karısı Emine’yi meclis-i şer’a ihzâr edip: “Emine’yi bazı levendler evden alıp çekip
götürmüşlerdir. Eğer mestûre hatun olsaydı çekmezlerdi” diye şikâyet eyledi. Mahalleli ise
kadının “mestûre olduğunu ve nâmakul bir fiilini görmediklerini ve işitmediklerini”
söyleyerek davayı çürütmüşlerdi (BS. 351/15). BK, II/22
EMİNE
Abdullah’ın kızıdır. Abdullah oğlu Süleyman’ın karısıdır. 1575’te Çalıkperi odalarında
kocası maktul bulunmuştur. Emine mahkemeye çağırılarak sorulduğunda: “Küçük bayramdan
sonra bir gün Süleyman’ın aklı başında olmayacak derecede sarhoş gelip yattığını, kendisinin
de ağzına yastık koyup üzerine muhkem düşüp öldürdüğünü ve korkusundan hakime ilân
eylemeyip oda komşusu Kızıklı Süleyman ve kız kardeşi Şahhûbân adındaki kadına bir kuruş
verip ölüyü eve gömmeye yardım ettirdiğini ve onların defneylemekten başka bir suçları
olmadığını” söyledi (BS. 131/139). Tabii derhal subaşıya teslim ve idam edildi. BK, II/22
EMİN EFENDİ
Salihzâde’dir. Ulemadandır. Babası Şeyhulislâm Topkapılı Salih Efendi’dir. 1705’te
Edirne’de doğmuştur. Tahsilden sonra birçok kadılıklarda gezdikten sonra kazasker ve
1775’te şeyhulislâm olmuştur. Bu vazifede 17 ay bulunmuştur. İhtiyarlığı dolayısıyla rehaveti
görüldüğünden azil ve taallukâtının bazı harekâtı vaki olmakla Bursa’ya nefy olmuş, bir ay
sonra 1777’de vefat eylemiş ve Emir Sultan civarında defnedilmiştir. Sahî ve temiz ahlâklı bir
zat idi (KA. 2930; SO. I/411). Hakkında pek çok tafsilât ve izahlar vardır. BK, II/16
EMİN EFENDİ
İstanbul’da, Eğrikapı haricinde Sa’dîler Tekkesi şeyhi idi. Karısı Emine Hatun’dur.
Hastalara okumak bahanesiyle, avenesini vasıta yaparak, akılları noksan olan kadınlardan bir
çoğunu evine toplayarak, kimini kocalarından ayırmakta ve bazısını birbirine sataştırmak için
sihirler tertip ederek ellerinden mallarını almakta vs. olduğu haber alındığından Bursa’ya
sürülmüştür. Bundan sonra hastalara üfürükçülük yapmayacağına ve bu gibi harekâtta
bulunmayacağına tevbe ve istiğfar eylediği ve mübarek bayram gününe hürmeten affını
dilediği ve kendi hâliyle, edebiyle oturacağına birçok kimseler kefil oldukları için, bundan
sonra bu gibi hâli görülürse ailesiyle birlikte daha uzaklara sürülmek üzere, cürmü affolunmuş
ve İstanbul’a gelmesine 20.10.1778’de izin verilmiştir. BK, II/16
EMİN EFENDİ
Bursalı Abdülhâdî Efendi’nin oğludur. Kadılardandır. 1843’te ölmüştür (SO. I/431).
BK, II/20
EMİN EFENDİ (Hacı Hafız Mehmed)
Bursa’da attarlar şeyhi idi. “Eskicizâde” demekle maruftu. 1848’de vefat eden Hacı
Mustafa’nın kardeşidir. Şehreküstü kabristanında medfundur. BK, II/20
EMİN EFENDİ (Hacı Mehmed)
1879 senesinde Emir Sultan’a şeyh olmuştur. Evvelce Eşrefzâde şeyhlerinden Fahreddin
Efendi’ye de aynı cihet tevcih olunmuş ise de bilâhare ref’i cihetine gidilmeyerek şeyhlik
hisselere ayrılmış, rubu’ hissesi ibka edilmiş, bu cihet bilâhare evlâdlarına intikal ederek elden
ele geçmiştir. Mûmâ-ileyh Emir Sultan Camii imam ve hatibi olup Zeynîler’de medfun
Nakşibendî şeyhlerinden Hacı İsmail Efendi’den ilâhî ve âlî ilimleri tahsil etmiş ve hacca
gidince Mehmed Can Hazretlerinden izin ve icâzet almıştır. 1898 Ağustosunda vefat etmiş ve
Emir Sultan’a gömülmüştür. Meclis-ârâ, nazik-eda, herkesin şahsına göre muamele ile büyük
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ve küçüğü memnun ve hoşnut ederdi. Temizliği çok sever, temiz ve muntazam elbise giyer,
mütevazi, halim, kerim bir zat idi. BK, II/21
EMİN EFENDİ (Mehmed)
Bursa hanedanından Şerif Ağazâde Ahmed Efendi’nin oğludur. Anası Eminiye Tekkesi
bânisi Emin Efendi’nin ikinci kızı Şerife Necibe Hanım’dır. 1799’da doğmuştur. 1813’te
dayısı Abdullah Efendi yerine şeyh olmuş ise de çok küçük olduğundan dedesinin
halifelerinden Kırımlı Keşfî Efendi vekâlet eylemiş, 1818’de de Keşfî Efendi’nin vefatı
üzerine 20 yaşında iken asaleten şeyh olmuştur. Emir Sultan şeyhi Hacı Ahmed Efendi’nin
kızı Ayşe Sıddıka Hanım’la evlenmiştir. 1836’da İstanbul’da sûr-i hümayuna davet edilmiş ve
fevkalâde izaz edilmiş ve Sultan II. Mahmud’un çok iltifatına mazhar olmuştur. 30 sene kadar
şeyh olduktan sonra 1841’de 43 yaşında vefat eylemişlerdir. Emir Sultan’a gömülmüştür.
Halim, selim, müşfik, kerim bir zat idi. BK, II/19
EMİN EFENDİ (Mehmed)
İbrahim Efendi’nin oğludur. Küçük Temenye civarında Eşrefîler mahallesindeki dört
odalı bir evini tekke ittihaz etmiş ve 1799’da vefat eylemiştir. BK, II/18
EMİN EFENDİ (Mehmed)
Rumeli Yenişehir’i müftüsü iken Bursa’ya gelmiş ve Baba Efendi Dergâhı şeyhi Saîd
Efendi’nin kızıyla teehhül eylemiş ise de 20 gün sonra 1890’da vefat etmiştir. BK, II/21
EMİN EFENDİ (Seyyid Mehmed)
Dergâh-ı muallâ silâhdar kalemi dördüncü halifesi iken 8.9.1794’te Bursa’ya nefy
edilmiştir. BK, II/17
EMİN EFENDİ (Şeyh)
Seyyid Usûl Tekkesi Kadirî şeyhi iken 1844’te evlâdsız ölmüş ve adı geçen tekkeye
gömülmüştür. BK, II/20
EMİN EFENDİ (Şeyh Mehmed)
Kerkük’te doğmuştur. Babasının adı İsmail’dir. İlâhî ilimler ve daha birçok fenler tahsil
ve icazet aldıktan sonra hat, inşa, imlâ ve divanî yazıda ibrâz-ı maharet eylemiştir. Bilâhare
sadrazam olan amcası Abdullah Paşa, Urfa mutasarrıfı olduğu zaman yanına giderek divan
efendisi (kâtibi) olmuş ve Urfa’da Nakşibendî şeyhi Abdünnebi (Nebih) Efendi’den feyz
almıştır. İstanbul’a gelerek meşhur Koca Ragıb Paşa’ya divan kâtibi olmuş ve Şeyh Mehmed
Agâh Efendi’nin torunu Abdülgani Ağa’nın kızı Ümmügülsüm Hanım’la evlenmiştir.
1779’da Bursa’ya gelerek Hisar’da, Şehadet Camii yakınındaki “Sarızâde” konağında bir
müddet ikametle birçok ahbab peyda ve İstanbul’a gidip tekrar avdetinde (1801), Habiboğlu
mahallesindeki mescidi minber vaz’ ile camiye tahvil ve bir kütüphane ilâve etmiş ve Hacı
Abdullah Ağa’nın konağını iştira ile “Eminiye Dergâhı”nı yaptırmıştır. Tekrar İstanbul’a
gitmiş ise de 1807 Cemaziyelevvelinde III. Selim vakası üzerine birkaç şeyhle beraber
Bursa’ya gönderilmiştir. 1228/1813 Muharrem’inde vefat eylemiş ve tekkeye gömülmüştür.
Gece ve gündüzü ibâdât ve taatla geçirir, gündüzleri isteyenlere tefsir, hadis ve Mesnevî’den
ders verirdi. Eli çok açık olduğundan tekkesine gelen fukara ve seyyahlara ve dervişlere
yemekle beraber muhtaç oldukları para yardımında da bulunarak gönül alırdı. Birçok alim ve
fazıl kimseler yetiştirmiştir. Hoca Selim Efendi, Mesnevîhan Hoca Hüsam Efendi, Hoca
Behçet Efendi bunun talebeleridir. Kütüphanesinin kitapları hâlen İnebey Medresesi’ndeki
eski eserler bölümünün genel defterinde ve Eminiye Dergâhı kısmında kayıtlıdır.
“Mergûbü’s-Sâlikîn” adında bir eseri vardır. İstanbul’da da büyüklerin yanında çok
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EMİR (Derviş)
Akbıyık’ın oğludur. Bursa’daki zaviyeyi ve zaviyeye ait evleri ve ambarları, 7.836 akçe,
7 koyun, 10 kile un, 12,5 kıyye yağ sarf eyleyerek, İstanbul’dan getirdiği emir mucibince ve
kadının tayin eylediği emin bir adamın nezaretiyle 1480 senesinde mükemmelen tamir eyledi
(BS. 3/360). BK, II/31
EMİR (Sultan, Çelebi)
II. Bayezid’in oğlu Sultan Mahmud’un oğludur. Babasının vefatında sancakbeyi
olmuştu. 918/1512’de Yavuz tarafından öldürülmüş, nâşı Bursa’ya gönderilerek II. Murad
dairesine defnedilmiştir (G. 59; SO. I/21). BK, II/31
EMİR AHMED
952/1545’te Maksem mahallesinde vefat eylemiştir. Çocukların adı Abdullah, Yahya ve
Fatma’dır. Mehmed adındaki oğlu ise kaybolmuştur (BS. 85/54). BK, I/67
EMİR ALİ
Ahmed Ağa’nın oğludur. 1332’de Sultan Osman’ın oğlu Alâeddin Paşa’nın H.733
tarihli vakfiyesi yapılırken bu zatın şahitlik etmesine bakılırsa Osmanlı hükûmetinin hatırı
sayılır şahsiyetlerinden birisi olması lâzım gelir. BK, II/24
EMİR ALİ EFENDİ
Emir Sultan’ın terbiyekerdelerinden Emir Hüseyin Efendi’nin oğludur. Tahsil-i ilimden
sonra Bursa’da müderris olmuş ve sonra da Haleb’de Şeyh Nasuh Efendi’den inâbet alarak
Şeyh Taceddin Zaviyesi’ne şeyh olmuştur. 1531 senesinde vefat eylemiş ve Zeynîler’e
defnedilmiştir. Seyyid Celâleddin Kirmanî neslindendir. Mevlânâ Ali Fenarî ve Hacı
Hasanzâdelerden ders almıştır. Güzel yüzlü ve huylu, fukara ve düşkünlere yardım eder, şeriat
âdâbına çok riayet eder ve beş vakti cemaatle kılardı. Beş oğlu olup beşi de alim ve fazıl
olmuşlar (SO. III/496; ŞN. 430; G. 120). Bazı tarihler bu zatın 1533’te vefatını yazıyorlarsa
da doğru değildir. Mezarı emsali gibi kayıp olmuştur.
Şeceresi şöyledir:
Bursalı
Seyyid Ali Efendi
Emir
BK, Hüseyin
I/131 Mehmed Ahmed Abdullah Nimetullah
Çelebi Çelebi Çelebi Efendi Efendi
Mehmed Mehmed
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
oğlanlarıyla beraber Hasediye kahvehanesine getirdi ve kendisi taşra çıkıp firar eyledi”
demişlerdir (BS. 209/137). BK, II/32
EMİR GAZİ
Esasen Arap’tır. Seyyid Cafer’in oğludur. Buna Gazi yerine, Seyyid Kadı, Emir Kadı da
derlerdi. 1560’ta Orhan ve 1578’de Muradiye mütevelliliklerinde bulunmuştur (BS. 126/31).
23.4.1587 tarihinde oğlu Cafer Çelebi ve kızı mahkemeye gelerek: “Babamız, Hisar’daki İsa
Bey İmareti mahallesindeki kendi mülk evinde katledilmiştir” diye haber verdiler ve devamla:
“Gece yarısında haramiler evimizi basıp ev kapısını kırıp babamız Emir Gazi’yi katledip,
sandıkları ve dolabı kırıp içinde emvalden birkaç bin sikke kuruş ve beş-altı yüz sikke filori ve
bin nakit çil akçe ve vakıf malından 30.000 akçe ve ondan maada nice esbabımız nehb ü gâret
eylediler. Üzerine varılıp keşfolunmasını ve vukuu üzere sicile yazılmasını taleb ederiz”
dediler. “Cemm-i gafir ve cem’-i kesir Müslümanlarla mahall-i mezkura varılıp görüldükte
filhakika Emir Gazi kendi yattığı evin oda kapısının bir kanadı kırılmış ve sandıkları ve dolabı
kırılmış ve evin içinde cemi’ esbabları parekende olup kaziye maktul-i mezbur ile maan
beytûtet eden cevârî ve hatunlardan sual olundukta cariyelerden Kâmile, Nazenin, Sariye ve
kızı Ümmügülsüm ve Turgut kızı Ümmühânî adındaki kadınlar cevap edip Çingâne Taceddin
demekle maruf dânişmend, gece yarısı üç nefer hırsızlar ile gelip ev kapısını kırıp içeri girip
işbu urgan ile maktulün elini bağlayıp ol dahi: “Hey zalimler, bana kıymayın” diye cevap
edip anahtarları atıverip ve diğer hırsızlar dahi bizi yalın yerağ ile korkutup esbab ile
üzerlerimize bastırıp ve sandıkları nacak ile kırıp içinde olan filori, akçe ve esbabı alıp ve
dolabı dahi kırıp içinde olan 10 kese kuruşu alıp ve cümle peştemallara bağlayıp, badehu
mesfûr Taceddin, âhar bir yoldaşına: ‘Vur şu gidinin boynunu’ (Son zamanlarda çocuklara
‘seni gidi seni’ derlerdi. İlk zamanlarda bu ‘gidi’ kelimesi çok fena bir tabir idi. ‘Gidi’ dedi,
diye mahkemeye müracaat edenler görülmüştü. Fransızlar bu kelimeyi Türklerden
almışlardır. Guide: Rehber) deyip ol dahi kılıç ile boynun vurup çıkıp gittiler”, dediler. Emir
Gazi’nin oğlu Seyyid Cafer: “Ben babamın katl olunduğu evin karşısındaki odada
yatıyordum. Gürültüyü işitince dışarı çıkmak istedim. Ev kapısını üzerimize rizelemişler olup
ben dahi evin cam pencerelerin kırıp pencereden taşra çıkıp feryat eylediğimde mezkur
hırsızlar babamı katleylemişler ve zikrolunan emval ve esbabı alıp firar eylediler” dedi. Taşra
selâmlıkta sakin kölelerinden Cemşid dahi: “Ben içeride olan feryadı işittiğimde orta kapıya
gelip içeri girmek istedim. Kapıyı kapalı buldum. İçeri girmeğe mecal olmayıp dış kapıdan
sokağa çıktığımda, bir nefer hırsızlar ok ve yay ve âlet-i harb ile üzerime hücum eyleyip, ‘kaç
yoksa seni helâk ederiz’, dediklerinden ben dahi korkudan kaçıp içeri girerken ardımdan uç
ile vurup beni mecruh eylediler” dediği sicile geçirildi (BS. 170/211).
Aynı gün Cafer Çelebi, müderrislerden “Kâbil-i Vücud Ali Çelebi” demekle maruf
müderrisi, “meclis-i şer’a ihzâr edip bilmüvâcehe dava edip”, babam Emir Gazi’nin katl
olunduğu gecenin sabahı benim marifetim ve iznim yok iken fuzulen iç harem-i hassama
girmiş, sual olunup yazılsın dedikte mûmâ-ileyh Ali Çelebi itiraf edip; “filvaki ben Cafer
Çelebi’nin iç haremine girdim, lâkin istizan ile girdim”, demiştir (BS. 170/211).
1587 senesinin Mayıs ayında Mihaliç kadısı Mehmed Efendi’den gelen bir mektupta;
Emir Gazi’yi öldürmekle suçlu olduklarından Bursa’ya gönderilmesi mürasele-i şer’iyye ile
taleb olunan Çingâne Taceddin ile Kızılcalı Muhyiddin Halife hakkında yapılan tahkikatta;
Çingâne Taceddin’in, bir yıl evvel Mihaliç’in Sincan nahiyesinde nâib olup badehu
İstanbul’daki efendisinin hizmetine gittiği ve Muhyiddin Halife’nin dahi Kite kazasında sakin
olduğu cevaben bildirilmiştir (BS. 170/226).
24.4.1587’de Balıkesir beyi, ümeradan Derviş Bey’in kardeşi Yusuf Bey ve avcılarbaşı
Abdullah oğlu Haydar, Bursa Hisarı’nda evi içinde maktul bulunan Emir Gazi’nin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
katillerinden Süleyman oğlu Sinan, Sefer oğlu Hacı Turgut, Divane Mustafa adındaki
suhteleri Bursa subaşısı Ömer’e teslim eylemişlerdir (BS. 170/239).
25.4.1587’de Emir Gazi’nin katillerinin mahkemesi yapılmıştır. Saruhanlı Süleyman
oğlu Sinan, Sefer oğlu Hacı Turgut, Divane Mustafa adındaki suhteler ihzâr olunmuş;
Saruhanlı Emir Muhyiddin ve Emir Şaban adındaki suhteler ifadelerinde: “Emir Gazi’nin
30.000 filorisi vardı, varıp basalım” demekle bunlar ve Saruhanlı Süleyman, Veliyyüddin,
Kadri, diğer Kadri, Hırsız Musa, Divane Mehmed, İbrahim, Yumak Ahmed, Dezman Ahmed,
Dezman Musa ve Murad Çelebi adlarındaki suhteler toplanıp Şaban Bâlî isminde birisi
kendilerine rehberlik edip gecenin sülüs-i âhirinde İsa Bey Medresesi altından medresesi
içinden girip Emir Gazi’nin evine varıp ve Yumak Ahmed duvardan aşıp kapıyı açmakla
yalnız Emirler ve Yumak Ahmed ve Dezmanlar içeri girip bir müddet sonra, üç kese kuruş ve
bir çıkın altın, bir Mushaf-i Şerif, bir mak’ad, tülbent çıkarıp Yumak Ahmed, ‘Emir Gazi’yi
katlettim’, deyip Çambeli’nde ‘İtbilmez’ demekle maruf mevzide kuşluk vaktinde kuruş ve
altınları taksim edip doksanar kuruş ve otuzar sikke altın her birimize hisse değip ve on kuruş
da eski suhtelere hisse verip badehu etraf ve kasabâta perişan olduk” demişlerdir.
Balıkesir’de tutulan Sarı Sinan ile Mustafa da ifadelerinde; “fi’l-vâki’ ikimiz ve 13
arkadaşımız varıp kale kurbünde İsa Bey Medresesi’nin derhanesinden çıkıp içeri girip
mezbur Emir Gazi’nin duvarı dibine geldikte Yumak Ahmed basamak olup içeri girip bize
açıverdi. Birkaç taife kapıda durup kalanımız içeri girdi”, demişlerdi (BS. 173/20).
Emir Gazi’nin Bursa’da 1732’de vakıfları vardı (BAVD. 23718).
Şeceresi şöyledir:
Seyyid Cafer
Azize Mehmed
Hatun
BK, II/35
EMİR HANI
Bey Hanı adı sonraları “Emir Hanı” olmuştur. Bursa fatihi Orhan Bey yaptırmıştır.
Orhan Bey, Bursa’yı doğuya doğru büyütmek maksadıyla şimdiki Orhan Camii ile bir hamam
ve bir imaret yaptırmıştır. O zamanlar Bursa kalesinin bağlık ve bahçelik olan bu kısmında bir
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
de büyük han yaptırmış ve bunların hepsini büyük ve yüksek bir duvar içerisine aldırmıştır.
Bu civarda Demirkapı, Taşkapı gibi isimlerin mevcut olmasına göre bu kapıların o duvarlarda
bulunması ihtimali vardır. Bey Hanı’nın Orhan Gazi zamanında yapıldığı tamamıyla
bilinmekte ise de hangi yılda ve hangi mimara yaptırıldığı belli değildir (Orhan Bey
Vakfiyesi, sene 16, sahife 284, OTEM). Bu hanın süvari askeri kışlası olarak yapıldığı iddiası,
yakınlara kadar katiyet hâlinde idi. 1933’te hanın plânlarının rölevesini yapan Maarif
Vekâleti’nin Âbideleri Koruma heyeti reisi değerli mimarlarımızdan bay Sedat Çetintaş’ın
devamlı mesâisi neticesi olarak bu iddianın çürüklüğünü çok açık olarak meydana koymuştur.
Siciller üzerinde yapılan tedkikler de, Sedat Çetintaş’ın buluşunu te’kîd ve takviye ediyor:
Bey Hanı (Emir Hanı) ticaret maksadıyla inşa edilmiştir.
Bursa’ya gelen kepenekçilerin bu handa oturmaları mecburi idi (BS. 48/84).
1670’te müşahere cibayetine tâbî olan bu han “Baharat Kapanı” olup buradaki kantar
bütün çarşıların kantarına esastı. Kapısında sabun satılırdı. Burada sabunu yalnız misafirler
satıp, yerliler başka yerlerdeki dükkânlarında satarlardı.
1674 zelzelesinde bu hanın şimal tarafı yıkılmış, Hızır Beşe tarafından 90.000 akçe
verilerek üç seneliğine mahsuben tamir ettirilmiştir (BS. 316/121).
1765’te şehirde yenen ve yenmeyen, alınan ve satılan her nevi eşya bu handa tartılır ve
kantariye resmi bu hanın başlıca iradını teşkil ederdi.
1416 tarihine kadar bu hana “Bezzâz-ı Atik” (Eski Bezzazistan) adı da verilirdi.
Ulucami’nin Yavuz Selim tarafından yeniden yaptırılan doğu minaresine bitişik ahırı vardı.
Bu yer el-an mevcuttur. Cami avlusu toprakla doldurulduğundan ahır gömülmüş ve çukur
hâlinde kalmıştır.
1583’te Bey Hanı ile birlikte o vakit Sandıkçılar ve Attarlar Çarşısı denilen şimdiki
Kapalıçarşı’da bulunan 30 dükkân yangında yanmıştır. Dükkânları ve hanı ateşten korumak
için çarşının iki başına kemerler yaptırılmış ve han tamir edilmiştir (BS. 140/35).
Bursa’nın fethinden 1784’e kadar, geçen yıllarda kantarcılara meşruta olan üç adet
peyke tabir olunur mahal, bu tarihte hâlâ kapının sağında ve solunda mevcuttu. Hancılar
öteden beri burada oturdukları gibi kantar ve levâzımını dahi burada asılı tutarlardı (BS.
314/4).
Bu han vaktiyle kurşunla örtülü idi. Sonradan mütevelliler tarafından kurşunları
sökülerek satılmış ve kiremitle örtülmüştür. 1787 yangınından sonra tekrar tamir edilmiştir.
Üst katta 35 odası ve alt katta 35 deposu ve ayrıca bir de ahırı vardı (BS. 1202/77). BK, II/23
EMİR İBRAHİM
Bursalıdır. “Maşrıkîzâde” demekle maruftur. Bazı eşkıya ile Selânik taraflarına gittiği
şâyiası ve birkaç ay sonra da birçok kumaşlarla ve çuhalarla geri gelmesi Bursa’da
dedikoduyu mucib olmuştur. Vezir Mehmed Paşa’ya voyvodası Ahmed tarafından gönderilen
çuha ile eşyaları getiren adamların katl olunarak eşyaların yağma edilmesi ve bu eşyaların
Emir İbrahim’in evinde olması da göz önüne alınarak evinin aranması ve bulunacak
kumaşların defter edilmesi ve kendisinin hapsi hakkında hükm-i şerifle Pertev Çavuş
İstanbul’dan gelmekle usül-i dairesinde evi taharri edilerek birçok kumaş, eşya, kılınç ve 100
adet kilit bulunmuştur. Bunların bir kısmının rehin olduğunu ve kumaşları Bursa’dan Üsküp’e
giden bir bazirgândan hizmeti mukabilinde aldığını söylemiştir; fakat hâkim emr-i şerif
mucibince eşyaları zapt ettirip bedestana emanet koymuş ve suçluyu tevkif eylemiştir.
22.5.1592’de sicile kaydolunmuştur (BS. 180/22). BK, II/31
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EMİR SULTAN
İsimleri Mehmed Şemseddin’dir. Babası İmam Ali sülâlesinden Seyyid Mehmed oğlu
Seyyid Ali’dir. Halvetîye tarikatının Nurbahşiye şubesindendir. Buhara’da doğmuştur.
İktisab-ı ilim ve kemâlden sonra Medine’ye ve sonra da Bursa’ya gelmişlerdir. Bir müddet
Pınarbaşı’nda “Gâr-ı Âşıkân” (Aşıklar Mağarası) denilen mahalde münzevîyâne hayat
geçirmişler ve Yıldırım’ın Edirne’de bulunduğu sırada Yıldırım’ın kızı Hundî Sultan ile
evlenmişlerdir. Yıldırım’ın kendisine çok hürmet ve riayeti vardı. Yıldırım’a Mısır’daki
Abbasi halifesi tarafından “Rum İkliminin Sultanı” adının verildiği zaman Emir Sultan,
Yıldırım’a kılıç kuşatmıştır. Hayatını Bursa’da ibadet, tedris ve irşad ile geçirmiştir.
Yıldırım’a bazı hususatta rehberlik etmiştir ve işreti terk etmesine sebep olmuştur. Timurlenk
Bursa’dan Emir Sultan’ı esir alarak karargâhına getirtmiş ise de bilâhare tahliye eylemiştir.
Çelebi Sultan Mehmed, eniştesine çok hürmet göstermiştir. II. Murad, Düzme Mustafa
meselesinde Uluabad harbine giderken cülusunda kendisine kılıç kuşatan Emir Sultan’dan dua
istedi. Emir Sultan üç gün dua eyledi. Düzme Mustafa’nın (Sultan Mustafa’ya tekmil Osmanlı
tarihleri “Düzme” dedikleri için böylece yazmaya mecbur kaldım.) bu üç gün zarfında
burnundan kan geldi. Hekimler durdurmak için çok uğraştılar (HT. II/163). II. Murad,
İstanbul’u muhasara ettiği zaman Emir Sultan da bütün maiyyet-i erkânı, seyyidler ve
dervişleriyle sefere iştirak eylemişti. Bu dervişler ve Hz. Muhammed’in sülâlesinden olan
seyyidler Emir Sultan’ın her adımda ellerini, ayaklarını ve hatta bindiği katırın dizginlerini
öpmek suretiyle tazim ediyorlar ve hürmetlerini gösteriyorlardı (HT. II/170).
833/1429’da vefat etmiş ve adıyla anılan caminin kuzeyindeki türbeye defnedilmiştir.
Büyük ceddi Hz.Muhammed gibi tam 63 sene yaşamışlardır. Uzun boylu, esmer benizli, güzel
ve sürmeli gözlü, uzun kollu, ince parmaklı, kibar ve nazik bir zat idi. Yüzünün güzelliği ve
kendisinin necabet ve zarafeti herkesin dikkat nazarlarını üzerine çekerdi. Hz. Peygamberin
neslinden doğması ve Yıldırım gibi bir padişahın damadı bulunması ve Uluabad
muharebesinin kazanılmasının bu zatın yaptığı duaların netice-i mesudesi telakki edilmesi bu
muhterem zatın malik olduğu şöhreti tezyid eylemiştir (YŞ. 8; G. 69; SO. III/159; LTC.
I/265).
Emir Sultan, mensup olduğu Türk ırkının necabet ve faziletiyle mütenasip bir surette
hareket eylemiş ve kadir-şinas ve güzelliğin meclubu olan Bursalılar da bu zatın gerek
hayatında ve gerekse ölümünden sonra zamanımıza kadar hakkında lâzım gelen içten hürmet
ve saygıyı göstermekte son derece hassas bulunmuşlardır. BK, II/24
EMİR SULTAN CAMİİ
Hoca Kasım adında bir zat Emir Sultan’a bir arakıye hediye eder. Emir Hazretleri de
ona kesesinden bir akçe verir. Hoca Kasım zengin bir tüccar olur. Emir Sultan için tek kubbeli
bir cami yaptırır. Biraz sonra da uçbeylerinden Sinan Bey, kıble tarafına iki kubbe ilâve ettirir.
Diğer bir rivayete göre Yıldırım’ın kızı ve Emir Sultan’ın karısı Hundî Sultan, hem camiyi ve
hem de civarındaki dershane ile imareti inşa ettirir. Hamam ile medrese, Cezerî Kasım
Paşa’nındır. Sicillere göre de:
1571 senesi Haziranında Emir Efendi Camii’nin harimini ağartmaya ve sakfının
kurşunu kalkıp yenilenmeye ve bazı binalarının tamir olunmasına, mütevellisi Ahmed oğlu
Mehmed Çelebi’ye izin verildi (BS. 114/85).
2.12.1606 tarihli bir kayıtta: “Hazret-i Emir vakfiyesinde suhtelere me’kel yok iken eski
mütevelliler imaret kurbündeki odunluğu me’kel namına fuzûlen açıp birkaç gün aş ve fodla
atmakla ve imaret hademesinden birisini bıçakla vurup katletmekle fesaddan hâli
olmadıklarını Bursa ahâlisi kadıya gelip tazallum-i hâl edip me’kel olalıdan beri suhteler
kimi oğlanlarımızı ve kullarımızı çekerler diye bildirmişler ve arz olundukta ref’ olunup
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
imaretten ve mevzi-i saireden sular kesilmiş ve imaretin hademeleri ve sair ahâli büyük
zahmetler çektiklerinden başka sular arza batıp ve mahall-i mezburda arz-ı battal ayazma
suları dahi arzı kağşatıp işbu Asâ suyu ve Akçağlan suları büyük sular olmakla yer altından
yollar bulup akmakta ve yer kayıp üzerlerinde vaki cami, türbe, imaret, hamam, han, zaviye,
medrese vesair ebniye ve mahalle ahâlisinin evleri harap ve perişan olup 47.130 akçe ile
tamiri kâbil olduğu tensib edilmiştir” denilmiştir (BS. 338/50).
30.5.1757’de Ramazan’ın 10. gecesi cemaatla yatsı namazını mihrabı önünde kılmakta
olan ve kendi hâlinde, kimseye teaddîsi olmayan Mehmed, yine aynı mahalleden Vekilharç
oğlu Mustafa ile Açıkbaş oğlu Mustafa taraflarından tüfenk kurşunu ile üç yerinden cerh ve
katledilmiştir (BS. 391/140).
1761’de lodos rüzgârının şiddet ve kesretinden caminin kurşunları bir miktar ref’
olunduğundan ve cami ile türbenin etraf-ı erbaalarının arşın duvarları üzerlerindeki kubbeleri
ve sair kârgir yerleri ayrılarak yıkılmalarından korkulurken bu defa da vuku bulan rüzgârdan
cami ve üzerlerindeki kurşunların çoğu düşmekle 36.000 akçe ile tamir edilmiştir (BS.
33//110).
4.9.1766’da cami ve türbe etrafında Karasu olmak takribi ile kubbeler ve duvarlar beşer
parmak ve minaresi yarım zira’ miktarı münşakk olup yarıldıkta evvelce münşakk olan
yerlerin horasan ile imlâ ve üzerleri beyaz sıva ile tamir olunmuşken bu esnada vuku bulan
hareket-i arzdan ziyade müteessir ve sıvaları dökülüp yıkılacağı cihetle içerisinde beş vakit
namaz kılmak bir vechile caiz olmayıp tehlike olduğu haber alındığından Bursa cizyedarı
Hüseyin ve mimar halifesi ve marifet-i şer’ ile keşfettirilmesi ferman buyurulmuştur (BS.
331/37).
30.3.1789’da mimar kaymakamı Hacı Şerif Hüseyin Ağa tarafından yapılan keşifte
cami, türbe, Hazret-i Emir’in halvethanesi üzerindeki kurşunlar, camideki kadınlar camii
(kısmı), buğday ve odun ambarları, imaret derunundaki tezgâh, fırın, matbah dairesi, kiler ve
cami ve imarete akan suyun Bektaşî Tekkesi’nden camiye kadar olan yolunun 3.004 kuruş 12
para ile tamiri kâbil olacağı bildirilmiştir (BS. 1203/86).
1786’da cami, türbe ve imaret 650 kuruş sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 1209/21). 1854’te
hareket-i arzdan harap olan cami ve türbe tamir edilmiştir. BK, II/25
EMİR SULTAN HAMAMI
Küçük bir hamamdır. Yapılış tarihi ve mimarı belli değildir. Cezerî Kasım Paşa
tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. 1542’de günde 47 akçe ile kiraya verildiğine göre bu
tarihten evvelce yaptırılmıştır (BS. 48/4).
1741’de o taraflarda bir çöküntü olmuş, cami ve mahalle yerinden oynayarak hamam da
bir zira’ yerinden oynadığından 60.000 pak akçe (BS. 301/93) ve 1795 yılında 3.390 kuruş
harcanarak onarılmıştır (BS. 338/49). Bu hamam bugün bayındır bir hâldedir. Emir Sultan’ın
kendisine ait bir ilişiği olan vakfiyesi yoktur. BK, II/30
EMİR SULTAN KÜTÜPHANESİ
1898’de vefat eden eski Bursa düyun-i umumiye nâzırı Rıfat Bey, kendi ve biraderinin
kitaplarını vakfederek burada bir kütüphane vücuda getirmiştir. BK, II/29
EMİR SULTAN MAHALLESİ
Ahalisi öteden beri avârız-ı divaniyye, sürsat, nüzül, iştira ve sair tekâlif-i örfiyyeden ve
şâkkadan muaf ve müsellem olmak üzere yedlerinde müteaddid evâmir-i şerife ve muafname-
i hümayunları olup bir vechile sürsat, avârız, bedel-i nüzül ve sair tekâlif-i örfiyye ve şâkka
talebiyle dahl olunmak icap eder hâlleri yok iken kürekçi, doğancı, hisar yapmak ve sair
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Cinhisarı köyleri, Kite’nin Kumla köyü, Yarhisar’ın Kilisecik nam-ı diğer Barak köyü ve
Kite’de Hatun mezraası ve Saruhanlar cemaati demekle maruf müteferrik yörükler cemaati ve
nefs-i Bergama’daki 46 hanenin cümlesi Emir Sultan’a vakfedilmiştir.
9.2.1818 tarihli bir kayıtta dahi:
12.500: Küplüpınar, Hazret-i Emir civarı, Davudkadı mahallesinde bahçeler ve bağlar
625 dönüm.
5.900: Bursa’da 7 mahallede mukâtaa ile tasarruf olan evler 120 adet.
17.640: Evlerin müeccel icareleri.
14.090: Küplüpınarı’ndaki bağ ile bahçe ve Emir Sultan’daki dükkânlar ve Kaygan ve
Kütahya Hanı ittisalindeki dükkânlar.
12.000: Kütahya Hanı ücreti (Cizyedarzâde mâlikâne mutasarrıftır) ki toplam 68.032
akçedir. BK, II/29
EMNİYE TEKKESİ Bk. Eminiye Tekkesi
EMRE (Mevlânâ)
Ali oğlu Yunus’un oğludur (1493) (BS. 10/210). Sultan (Yeşil) mahallesinde vakıfları
vardı (1494) (BS. 149/19). Karamızak (Karamazak) mahallesinde Yunus Emre’ye izafe edilen
mahal, bu zatın olsa gerekir. 1512’de sağdı. “Mevlânâ Emre Halife” diye İkizceler
ağnamından sekiz akçe yevmiyesi vardı. BK, II/36
EMRED (Hacı)
Abdullah’ın oğludur. Eşrefîler mahallesinde 1533’te ölmüştür. Oğlu Abdullah ile
karıları Fatma ve Hüsnî’ye 571.600 akçe metrukâtı kalmıştır (BS. 159/10). BK, II/36
EMRÎ EFENDİ (Murad)
Yenişehir Fenarlıdır. 1882’de Bursa’ya hicret eylemiştir. 1887 tarihinde Bursa’da
Fevâid isminde edebî bir gazete çıkarmıştır. Ulucami karşısında evvelâ bir kütüphane
açmıştır. 17 Kasım 1887, yani 1 Rebiulevvel 1305’te küçük kıtada sekiz sayfalık Fevâid’i
çıkarmış ve ilk nüshasını parasız dağıtmıştır. Bu gazetenin nüshası 10 para ve senelik abonesi
altı kuruştu. Yazdığı hâl tercümesinde “Altı-yedi sene evvel Yunanistan’a terk edilen Tırhala
sancağının merkezi bulunan Yenişehir Fenar ahâlisindenim. Orada doğdum. Babam öldüğü
zaman dört yaşında idim. Okumak bilmeyen akrabalarım az bir zaman mektebe gönderdiler
ise de yine çıkardılar. Sanata girdim. Feleğin soğuğunu ve sıcağını bi’l-mecburiye öğrendim.
Çocukluğumda dünyanın zorluklarıyla karşılaştım. Okumak, yazmak, öğrenmek hevesinde
bulunduğum hâlde tahammül edilemeyecek birçok maniler zuhur etti. Muvaffak olamadım.
Kendimi anlamağa başladım. Görülen lüzuma mebni İstanbul’a gidip geldikçe okumak ve
yazmağa olan meyil ve muhabbetimin zorlamasıyla kırkar, ellişer parça kitap satın
alıyordum. Böyle böyle mükemmel bir kütüphane sahibi oldum. Vakit buldukça bunları kendi
kendime okuyup anlamağa çalışırdım. Yazı da karalıyordum. Bu hâl ile büyüdüm.
Düşündüğümü kâğıt üzerine koyabilecek, hesabı, kitabı dürüstçe yapacak bir dereceye
geldim. Sonra bazı çiftliklere nazır tayin ettiler. Vatanımın Yunanistan’a terki münasebetiyle
Bursa’ya geldim. Şimdi ah ne olaydı da gençliğim maarifin ve tahsil vasıtalarının kolaylaştığı
bu asra avdet etmiş olaydı diye şimdikileri kıskanıyorum. Fıtraten aşığı olduğum maarife
velev ufak olsun bir münasebet peyda etmiş olmak ve erbâb-ı marifete haddim olmayarak
hizmet etmek için Bursa’da bir kütüphane tesis edip en sonra kitapçı oldum”.
15 Kasım 1896’da “Fevâid” dördüncü senesine basmış ve sermuharrirliğini Mehmed
Rıfat Bey üzerine almıştı. Nüshası 20 paraya ve senelik abonesi 12,5 kuruşa çıkmıştı. 32
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sayfalık olmuştu. Hükûmet Caddesi’nde “Emrî Matbaası” altında bir matbaa açmıştı. Bu
gazeteye Mehmed Rıfat Bey’den başka Müstecabîzâde İsmet, Muallim Feyzî, Faik Ali,
Tevfik Fikret, Bahaeddin, Mehmed Celâl, Tepedelenlizâde Kâmil, Receb Vahyi ve o vakit
askeri lise talebelerinden olan Ömer Naci, Cenab Şahabeddin gibi Türk şair ve edipleri
arasında ün almış kimselerin yazılarıyla Bursa’yı tenvire çalışıyordu. Sultan Cem’in Divanı,
Azeri’nin Nakş u Hayâlî, bu gazetede tefrika edilmişti. Bursa’nın ilim ve irfanına çok hizmet
eylemiştir. Murad Emrî Efendi, Bursa’da resmî ve gayr-ı resmî haftalık Bursa gazetesinden
başka “Sanayi ve Fevâid” adında da muvakkat risale (risale-i mevkute) neşretmiştir. BK,
II/36
EMRULLAH EFENDİ
Fatih devrindeki şeyhlerden Akşemseddin Hazretlerinin üçüncü oğludur. 1498’de
Bursa’da Muradiye vakıfları mütevellisi idi (BS. 16/87). Emir Sultan vakıfları
mütevelliliğinde de bulundu. Nikris illetine tutularak bir eliyle iki ayağı amel-mânde kalarak
kötürüm olmuştu. 1513’te ölmüş ve Kızıkçeşmesi yakınında Molla Çelebi’nin evi civarına
gömülmüştür (G. 17; SO. I/400). Oğlu Mevlânâ Haydar Çelebi 1518’de Bursa’da müderristi
(BS. 28/222, 10/219, II/37).
Şeceresi şöyledir:
Akşemseddin
BK, II/37
ENÂRÎ TEKKESİ
Bozkırlı Mehmed Emin Enârî tarafından 1680 tarihinde yeniden inşa edilmiştir.
20.12.1801 Salı günü vuku bulan büyük yangında kâmilen yanmış ve Valide Kethüdası Yusuf
Ağa tarafından on iki kese akçe sarfıyle inşasına başlanmış ve mahalle ahâlisinden Hacı
Osman Ağa da inşaatı tamamlatmıştır. Şeyhulislâm Âşir Efendi de yardımda bulunmuştur.
1838’de tekkeye Hudâvendigâr Sancağı mütesellimleri temettuatından tahsis olunan aylık, iki
yüz kuruşa çıkarılmıştır. 1843’te evkaf nazırı Kânî Bey zamanında tekke tekrar esaslı tamir
görmüş ise de zamanın geçmesi ve bakılmaması yüzünden harap olmuş ve tarikat âyinleri,
tevhidhanesinde yapılamaz bir hâle gelmiştir. BK, II/324
ENBİYA ÇELEBİ
Bursa’nın Mantıcı mahallesindendir. Oğlu Mehmed Çelebi’nin oğlu Seydî Mahmud
Çelebi 1525’te sağdı (BS. 31/476). Oğlu Mehmed Çelebi’nin diğer oğlu Hoca Şeyh Kâbûnî,
nam-ı diğer Cemaleddin Abdullah vardı (BS. 7/131). Şeyh Kâbûnî’nin vakıf paraları vardır.
Bursa’da “Enbiyaoğlu”na ait bir de mahalle vardır. BK, II/38
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ENFİYE
Bir vakitler enfiye meselesi Bursalıların başına dert olmuştu. Muayyen bir miktarda
enfiye gönderilir, satılsın ve satılmasın parası tahsil edilirdi.
13.4.1759’da gelen bir emirde: “Üsküdar’da Ayazma Sarayı’nda bina ve ihya olunan
Yeni Cami evkafı musakkafâtından yeniden ihdas olunan enfiye kârhanesi mutasarrıfları ref’
edilerek Hibetullah Sultan kâhyası Mehmed Tahir Efendi’ye tevcih ve ihsan buyurulmuş olan
kârhaneden gayrı mahaller ki İstanbul’da ve gerek bilâd-ı selâsede enfiye imâl olunmayıp
imâli, ancak bu kârhaneye mahsus bey’ ve şirâsı dahi re’yine tahsis kılındığından Bursa,
Mudanya ve Gemlik ve tevabii mahallerde enfiyenin bey’i lâzime-i hâlden olduğuna binâen
senede 500 kıyye sarı ve 150 kıyye siyah enfiye iştira ve mahall-i mezburdan da ber-mucib-i
hatt-ı hümayun satılmak üzere izin verildiği” bildirilmişti (BS. 392/55).
1788’de; “Mirîden Bursa’da sarf olunmak üzere 650 kıyye enfiyenin 200 kıyyesi Bursa
ve civarında, 450 kıyyesi nefs-i Bursa’da sarf edilmesi ve beher kıyyenin üçer kuruştan
bahasının tahsili” (BS. 16/314);
1793’te; “Vâridât-ı cesime-i mirîyeden enfiye mukâtaası, beher sene 1.185 kıyye enfiye
4.417,5 kuruş mal ile mukayyed Bursa kalemi enfiyeciliği” (BS. 286/81);
1794’te; “H.1209 senesine mahsuben sene başı Ağustos ibtidası itibariyle mirî
kârhaneden Bursa ve tevabii 14 kazaya irsal olunan 1.185 kıyye enfiye dörder kuruştan
birinci taksiti peşinen ve ikinci taksiti altı ay mürurunda tamamen tahsil edilmesi” (BS.
1209/3);
1804’te “İrad-ı cedid hazinesi tarafından zapt ve idaresi hâcegân-ı divan-ı
hümayundan Seyyid Mehmed Efendi’ye verilmiş, nefs-i Bursa ve Mudanya ve Gemlik ilâ-âhir
kazalarında serbestiyet üzere enfiye satmak için tayin edilen Mehmed Efendi’nin mezun
adamlarına mahsus olup buralarda beylik enfiyesinden maada hilâf-ı nizam başkaları
tarafından enfiye imâl ve füruht edilmesine kat’iyyen müsaade edilmemesi ve İstanbul, Mora
ve Yanya’da vaki mirî kârhanelerden maada mukaddem ve muaahhar ihdas olunanlar her
nerede bulunursa bulunsun sedd ü bend edilerek bulunan enfiyelerin mirî için zapt edilmesi”
(BS. 287/125) hususunda emirler gelmiştir. BK, II/38
ENGÜRÜCÜK KÖYÜ
Mudanya kazasına bağlı ve 1937’de 414 nüfusu olan güzel bir köydür. 1618 senesinde
bu köyde Bursa’da medfun Bâlî Çelebi evlâdından Mustafa oğlu Mehmed Efendi’nin
“Yanıkoğlu Bâlî Evi” demekle maruf güzel bir evi vardı (BS. 232/51). 1633’te bu köyün
cebelûsünü eşmek üzere eski padişahlar, Mahmud Bey kızı Fatma Hatun’a temlik etmişler ve
Fatma Hatun da evlâdlarına vakfeylemiştir.
1727’de köy yanındaki büyük köprü için konulan vakıf paraların mütevellisi Siyahîzâde
Hacı Ahmed Efendi, hac yolunda vefat eylediğinden yerine Hacı Lutfullah Efendi mütevelli
tayin edilmiştir. Şıkk-ı evvel defterdarı Hacı İbrahim Efendi’nin vakfıdır. Evlâdlarına
meşruttur. Bu İbrahim Efendi’ye “Boz” veya “Bozoğlan” denilirdi. 1845’te köy yakınından
kereste arabalarının geçtiği kârgir köprülerin tamiri ve derelerin temizlenmesi için 3.000
kuruş sarf edilmiştir. BK, II/39
ENVERÎ DEDE (Şeyh Enveri)
Bursa’da doğmuştur. Tahsil-i ilm ü irfandan sonra Arapça ve fünun-i akliye ve nakliye
tahsil eyledi. Nakşibendî tarikatına intisab eyledi. Seyyid Gazi Türbesi’ne şeyh oldu. Buradan
ayrılarak Bursa’da Sultan Orhan Zaviyesi’ne şeyh olup vaaz ve nasihatle ömrünü geçirdi.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Kendisine verilen vazifeyi fukaralara dağıtırdı. Nurani yüzlü, Arapçaya hakkıyla vâkıf,
emsalsiz bir şairdi. 1546’da ölmüştür (SO. I/440; G. 452; ŞN. II/116). BK, II/39
EPE KÖYÜ
İznik kazasındadır. “Akharim” dahi derlerdi. II. Bayezid’in kızı, İstanbul’da camisi olan
Hatice Sultan’ın köyüdür. İstanbul’daki caminin vakfıdır. 1803. BK, II/40
ERGUN Bk. Sadeddin Nüzhet.
ERHAN BEY
1498’de Bursa’da yaşamış bir zattır. Künek Bey’in oğludur (BS. 16/43). BK, II/41
ERHUNDÎ HATUN
I. Murad’ın kızıdır. Yel Umur Bey’in babası ve Pars Bey’in kardeşi Yakub Bey’in
karısıdır. Yakub Bey Şehreküstü’de türbesinde medfundur. BK, II/40
ERHUNDÎ HATUN
Altıntaş Bey oğlu Hamza Bey’in kızıdır. Mudanya’nın Altıntaş köyü ki 1937’de 40
hane, 220 nüfuslu bir köydür. Evvelce bu köye “Altıntaş Burgazı” derlerdi. Bu köyün dört
hissede 2,5 hissesi Erhundî Hatun’a intikal eylemiş ve bu da Bursa’daki mescidine
vakfeylemiştir. Mescidinde bayramlarda ve namazlarda yemek verilmesini şart eylemiştir.
Bursa’da medfundur. Fatih asrında yaşamıştır (BS. 299/8, 358/39; BAVD. 3201, 22185,
27037). Bu mescid, Kale-i Umur Bey mahallesi Mescidi’dir (BS. 8/9). BK, II/40
ERHUNDÎ HATUN
Bursalı Mahmud’un kızıdır. Hacı Mehmed oğlu Hacı Bekir’in karısıdır. 1462’de Çukur
Mescid mahallesinde ölmüştür (BS. 1/2). BK, II/40
ERHUNDÎ HATUN
Asıl adı Ulubey olan Sarıca Paşa evlâdındandır. Bursa’da zaviyesi vardır. 1629’da
zaviyesi mamurdu (BS. 324/65). BK, II/40
ERHUNDÎ HATUN
Mahmud Çelebi’nin kızı ve Bâlî Çelebi’nin kardeşidir. 1498’de sağdı (BS. 16/113). BK,
II/40
ERHUNDÎ HATUN
Ali Bey oğlu Mahmud Çelebi’nin kızıdır. Merhum Sultan Abdullah’ın karısıdır (1486).
Armutlu ve Samanlı köyünde yerleri vardır. Sivasîler mahallesinde bir evi, Mudanya ve
Bursa’da bazı vakıfları vardı (BS. 5/201; BAVD. 2177). BK, II/40
ERMENİ
Ermenieli’nde (Yarhisar civarında) Ermeni Baba’nın zaviyesine Sultan Orhan bir çiftlik
yer vakfeylemiştir. Çakır Ağa’nın II. Murad zamanında yazdığı tapu defterinde “Neslinden
Şeyh Seyyid Ali ve Şeyh Hızır mutasarrıf olup Ermeni Baba’nın zaviyesinde hizmet ederler,
âyende ve revendeye” diye kaydetmiştir. Daha evvel yazılan Kirmastı tapu defterinde ise;
“Ermeni Baba evlâdından Şeyh Mehmed ve oğlu Musa Fakih tasarruf eder. Şeyh Musa fevt
olup oğlanları Ahmed, Musa ve Hamza tasarruf eder”, diye yazılmıştır (BA. Kâmil
Kepecioğlu Tasnifi, Hudâvendigâr Tapu Defterleri). BK, II/41
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ERMENİ
Eskilerden kalan rivayetlere göre Çelebi Sultan Mehmed, Yeşil Camii’ni yaparken kış
günleri mescide gelen Müslümanların ayakkabılarının çamurlarını silmek ve yazın tozlarını
almak üzere 10 hane Ermeni getirmiş, cami civarına iskân eylemiştir. Ve bunlara Yeşil
İmareti’nden fodla tahsis eylemiştir. Ahmed Vefik Paşa zamanında fodlaları kesilen
Ermeniler, müracaat eylemişlerse de Paşa, “fodlayı almak için vâkıfın şartını yerine getirmek
lâzımdır, yarından itibaren vazifenizi yapınız ve fodlanızı alınız” demesi üzerine mahcup
olarak savuşmuşlardır.
Ermenilerin 1559 senesinde tesadüf edilen isimleri de dikkate değer: Murad, Yakub,
Hızır, Sefer, İskender, Bâlî gibi. Kadın isimleri de hemen hemen Türk kadın isimlerine
benzerdi.
18.6.1592 tarihinde “Drahor” adındaki Ermeni papaz, divan-ı hümayuna gelip;
“Üsküdar, Bursa, Kütahya, Karacaşehir kazalarında sakin Ermenilere murahhasa olanlar
beratsız ve fuzuli olarak zapt ediyorlar. Ben 13 sikke-i hasene pişkeş ile murahhasalığı kabul
ederim” diye arzıhâl etmekle bâkî gulamı Hasan tarafından 13 sikke-i hasene alınarak
hazineye yatırılmış olduğundan kayd-ı hayat şartıyla murahhasalık Drahor’a verilmiştir.
“Buralardaki Ermeniler, bunu murahhasa bilip sözünden dışarı çıkmayalar. Bu dahi
murahhasaya müteallık işlerini görüp ve gözetip Ermenilerin âyinlerine muhalif kimseye iş
ettirilmeye. Subaşılar ve gayrılar dahletmeyeler. Bir keşiş veyahut papaz mürd oldukta maruf
varisi yok ise 5.000’den az olan metrukâtını murahhasa zapt edip, 5.000 ve fazla olduğu
takdirde mirî için mevkufatçılar zapt eylesin. Köy keşişleri murahhasanın marifeti olmadan
nikâh eylemeyeler. Nikah ederlerse haklarından geline. Nikâhlarına nâibler ve gayrılar
dahleylemeye. Mirî rüsumu cem’ ederken altı ay bir yerde oturmayanlardan yuva harclarını
yuva harççılarına aldırmayasınız. Bazı kimseler bunlardan mal almak için, sen bizim
ağzımıza sövdün veyahut oğlanımızı ayartdın, diye hilâf-ı şer’-i şerif dahlederlerse men’
edesiniz” meâlinde eline de bir berat verilmiştir (BS. 181/90)
30.11.1639 tarihinde “1640 senesine mahsuben Bursa’daki perakende Ermenilerin
cizye mukâtaaları cem’ine memur sipahilerden Mehmed, İstanbul’a adam ve arzıhâl gönderip
Bursa’ya etraftan gelip ve âhar diyara giden Ermeniler 12-13 yaşında olan oğlancıklarını
saklayıp bunlardan cizye olmaz diye vermediklerini ve bundan maada hadd-i büluğa erişip
cizye vermeğe müstehak olanları ve fakiru’l-hal olanları dahi evlerinde saklayıp akçemiz
yoktur diye taallül ve nizâ eylemeleriyle beylik mala gadr ve mukâtaaya ziyade zarar ve
noksan olmasına sebep olmuşlardır. Bunların papazları ve başbuğ olanları meclis-i şer’a
ihzâr olunup bu gibi hâllerde bulunmamaları için yemin ve şart ve muhkem tenbih edip
defterlerine bakıldıkta ‘12 ve 13 yaşında olup hadd-i büluğa erişmeyen oğlanlardan nısf ve
büluğa erişenlerden tamam cizye alına’ diye yazılı olduğundan taallül ve nizâ etmelerinin
men’i ve cizyenin bu suretle tahsili” emredilmiştir (BS. 361/233).
1661’de Bursa’daki Ermeni papazları ve keşişleri seferde bulunan ordu-yı humayuna
arzıhâl sunup kendilerinden bu ana kadar harc taleb olunmamışken, istenildiğinden bahisle
şikâyet eylemişlerdir. Hazinede mahfuz harc muhasebesi defterlerine bakıldıkta umumen
Memalik-i Osmaniye’de vaki papaz ve keşişlerden cizye alınagelmediği mestur ve mukayyed
olduğu görüldüğünden bunlardan da harc istenerek incitilmemeleri emredilmiştir (BS.
1073/136).
24.3.1779’da Hudâvendigâr mutasarrıfına ve Bursa kadısına ve Hudâvendigâr livası
kadılarına ve nâiblerine gelen bir hükümde; “İstanbul ve tevabii Ermeni patriki Zakarya,
divan-ı hümayuna verdiği bir arzıhâlde: patrikleri olduğu Ermeni reayasından bazı şirret,
telbis, katolik töhmeti ile müttehem kimseler kendi hâllerinde ırzlarıyla mukayyed olmayıp
ihtilâl-i reayaya ve nizam-ı hâllerine bâdî harekâta ictisar ederek reaya fukarasının
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
dikkat ve zamanıyla toplanarak irsalleri için Bursa kadısına hitaben emr-i şerif sudûrunu
İstanbul ve tevâbii Ermeni patriki mühürlü takririyle inha etmekle mübaşiri ve patrik
tarafından gönderilen adam marifetiyle tamamen yazılması ve ihraç edilerek sevkleri”
emredilmiştir (BS. 1205/135).
30.7.1829’da İstanbul ve Üsküdar ve sair mahallerdeki Ermenilerden vilâyetlere ve
Ermeni mahallâtına naklettirilen Ermenilerin (Hükûmetçe görülen lüzum üzerine Boğaziçi,
Beyoğlu ve Galata’da Ermenilerin oturmaları men’ edilmiş ve bunlar başka tarafa
nakledilmişlerdir) Galata, Beyoğlu ve Boğaziçi’ndeki evlerinin, yalı ve bağlarının bir daha
kefereye icar ve satılmamak üzere değer bahasıyla Müslümanlara satılması emrolunmuştur.
1916’da Cihan harbinde Kafkas cephesinde harbeden ordularımızın arkasını Ermeniler
keserek ordunun mağlup olmasına sebep olmuşlar ve Karadeniz sahilinde bir Rus ihracı
hâlinde İzmit ve Bursa Ermenilerinin dahi o vakit düşmanımız olan Rus ordularıyla birlikte
hareket ederek buradaki ordumuzun ricat hatlarını tehdid ve kesmek teşebbüsünde
bulunacağına dair hükûmetin eline bazı vesaik ve delâil geçmiştir. Ordunun arkadan
vurulması felâketine meydan verilmemek üzere İzmit ve Bursa Ermenilerinin harbin hitamına
kadar başka taraflara, ordulara mazarrat veremeyecekleri yerlere nakilleri hükûmetçe
kararlaştırılmış ve sevk edilmişlerdir. Harbin 1918’de hitamına mebni bunların tekrar
Bursa’ya gelmelerine müsaade edilmiş ve fakat Yunan ordusunun Bursa’yı işgali üzerine
bunlar bu kadar sene sayelerinde rahat ve mesud yaşadıkları Türklere karşı bazı cahil Yunan
askerlerini iğfal ederek bunları kendi ihtiraslarına âlet etmek veyahut doğrudan doğruya her
türlü fenalığı irtikâba başlamışlardır. Türk ordusunun Bursa üzerine muzafferen yürümekte
olduğunu haber alınca -esasen kabahatlerini bildikleri ve haksız olduklarına emin oldukları
için- Yunanîlerden evvel Bursa’yı ve havalisini terk ile kaçmışlardır. Ve icabında bir adalet
mahkemesi huzuruna çıkamayacaklarını takrir ettikleri için bir daha Bursa’ya birkaç kişiden
başka gelmemişlerdir. BK, II/41
EROĞLU
Bursalıdır. Adı Ali’dir. Esir olmadığı hâlde kendisi Topal Ahmed adında birisine hüsn-i
rızasıyla 1751’de köle oldu. Bursa’daki anası, evlâdının kendisine teslimini rica eylediğinden
anasına verilmiştir (BS. 387/2). BK, II/46
ERTUĞRUL
Yıldırım Bayezid’in oğludur. 1376’da Bursa’da doğmuştur. Yaşının müsaadesi olunca
Aydın livası beyliğine tayin edilmiş ise de bir müddet sonra 1398’de vefat etmiş ve kendisinin
Bursa’da yaptırdığı “Tekecikoğlu mahallesi Mescidi” haziresine gömülmüştür (G. 40; SO.
I/8). BK, II/46
ERTUĞRUL BEY ZAVİYESİ
Ulubat mukabelesindedir. Bu zaviyenin idaresi için Oğuz köyünde iki çiftlik yer ile
zaviye kurbünde birkaç tane has bağ varmış. Bunların iradlarıyla gelen ve giden, zaviyede
yemek yerlerdi. Ulubat’ta kâfirlerin bağlarından mukâtaa alınırdı (BA. Tapu Defterleri,
Hudâvendigâr Vakıfları Defteri). BK, II/47
ERTUĞRUL MESCİDİ
Evvelce Tekecikoğlu Mescidi denilirken, daha sonra kendi adıyla anılmaya
başlanmıştır. Mescid, Tekecikoğlu mahallesinde, yani Sipahi Pazarı’nın kuzeyinde ve
Perşembe Hamamı’nın karşısındadır. Hâlen sakfı ahşaptır ve minaresi sağlamdır. Ertuğrul
Bey’in kabri denilen mezar mermerden yapılmıştır ve yazısı yoktur. Bu mescidin ve Ulubat
civarındaki zaviyesinin idaresi için Mahmud Paşa Hanı ve Karacabey Çarşısı, Kazasker
Hamamı, börekçi ve şerbetçi dükkânları ve Sarraf Hanı zeminleri bu vakfa ait olduğundan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bunlardan zemin mukâtaası alınmakta idi. Ayrıca 11 dükkân ile Yiğit Cedid mahallesinde 8
oda kirası alınmaktadır. 1538’de bu mescidin önündeki çeşmenin Pınarbaşı’ndan gelen yolları
bozulduğundan tamir edilmiştir.
21.5.1556’da minaresi zelzeleden “paralanıp yıkılmalı olmakla etrafında olan çarşı
halkından bazı Müslümanlar gelip şikâyet etmekle nâgehâni yıkılırsa hayli nüfus telef
olacağından” mütevellisi Abdülvehhab oğlu Mehmed Çelebi’ye kolaylık ile bu minareyi
indirmeye icazet verildi ve 300 akçe ile indirilmesi tahmin edildi (BS. 71/61). Mescidin
olduğu yer muhtelif tarihlerde Karacabey Çarşısı, Avratpazarı gibi isimler aldı.
1613’te Celâlî istilâsından yanıp harap olup tamir ve tecdide muhtaç olduğundan
kubbenin üzerindeki kurşunu ve sairesiyle beraber 17.122 akçeye yaptırılmıştır (BS. 222/51).
16.10.1777 tarihli bir vesikada Ertuğrul Gazi Türbesi ve mescidinin Bursa, Söğüt, Bilecik’te
vakıfları olduğu görülmüştür (BAVD. 25991). 1787’de caminin kurşunları 19.020 akçe, yani
984 kuruşa tamir edilmiştir (BS. 1203/65). 30.3.1788’de cami esaslı bir tamir görmüş ve
23.180 akçe sarf edilmiştir. BK, II/46
ESAD (Hacı)
Bursalıdır. Kutnici Hacı Bekir’in oğludur. 4.9.1804’te vefat eylediği ve ashab-ı servet
ve yesardan olduğu İstanbul’a haber verildiği cihetle kâffe-i emval ve eşya ve nukud ve
zimem ve muhallefâtının zaptı emredilmiştir. BK, II/49
ESAD BEY
Pazarköy âyânıdır. 21.4.1810’da çıkaracağı 200 askerle orduya iltihakı emredildi.
26.4.1810’da Esad Bey, Yalakabad kazasına el uzatarak 300 neferden ziyade haşarat ile
bölükbaşısını irsal ve Katırlı, Enikli, Kocadere, Koru, Aşağı Kocadere, Çalıca ve Yalova
Yörükan köylerini bastırıp hilâf-ı şeriat katl-i nüfus, hetk-i ırz ve evler yakmak suretiyle bir
seneden beri bi-gayri hakkın fukaranın 600 keseden fazla akçelerini cebren ve kahren alıp ve
Gemlik kazasına dahi külliyetli haşarat irsal ve Umur Bey, Küçükkumla ve Büyükkumla
köylerini de bastırıp emval, eşya ve hayvanatlarını aldıktan başka evlerini dahi yaktığı ve
Umur Bey köyünden Mustafa, Ahmed ve diğer Mustafa ve Büyükkumla’dan Ahmed ve Deli
Ahmed oğlu Emrullah ve Armutlu köyünden Mahmud oğlu Seyyid Ömer adındaki
mazlumları haksız yere katleylediği haber alındığından bu askerini geri alması ve hemen
orduya iltihak ettirilmesi Kocaeli ve Bolu sancakları mutasarrıfı Vezir Hüsrev Mehmed
Paşa’ya emredilmiştir. Bir taraftan da Esad Bey’e hitaben yazılan bir fermanda 250 neferle
orduya memur iken hareket ve azimet eylemediğinden ve yukarıdaki yolsuzluklardan
bahsedilerek bir an evvel orduya iltihakı emredilmiştir.
Gemlik’ten birçok kimselerin ve Umur Bey köyünden Koca Mustafa’nın imzasını hâvî
bir mazbatada; Armutlu köyüne yedi sekiz adamını gönderip Mahmud oğlu Seyyid Ömer’i
katlettiği ve üzerinde emanet bulunan kalyoncu neferatı mirî akçesinden 1.000 kuruşu aldığı
ve ölüsünü ateşte yaktığı ve daha evvel Büyükkumla köyünden dahi Bey Ahmed’i katl ve
ihrak eylediği ve yine başına birçok adamları ve eşkıyayı toplayıp Gemlik’e haber gönderip,
“basarım, ateşe veririm” gibi haberlerle ahâliyi korkuttuğu cihetle şer ve mazarratının
üzerlerinden def’ini rica eylemişlerdir.
1.11.1812 tarihli Gönen kadılığından gelen bir tahriratta: “Pazarköyü âyânı Esad Bey
dedikleri hain, bir müddetten beri itaatten huruç ve Pazarköyü havalisine kuleler inşa ve
toplar koyarak hükûmete karşı isyan eylediği reaya fukarasının ve memleketlerde âciz
kimselerin mallarını ve eşyalarını gaspeylemekte olduğundan merkumun izâlesiyle şer ve
mazarratının def’i babında verilen fetva-yı şerif mucibince dirliği ref’ u ahz ve idamı için
kat’î olarak verilen hatt-ı hümayın mucibince Kocaeli ve Hudâvendigâr sancakları
mutasarrıfı Hacı Ahmed Paşa’nın maiyyetindeki müretteb asker ile üzerlerine varıp tâb-âver
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Mehmed’e, Fatih beratla burasını vermiştir. 1832’ye kadar zaviye mevcut ve mamurdu
(BAVD. 18105, 23651, 24541). BK, II/51
ESENLİ (Şeyh)
Orhan zamanı ricalindendir. Yenişehir’in Barçınlı köyünde zaviyesi vardır. Halkahavlu
köyünde Orhan Bey birbuçuk müdlük yeri vakfetmiştir. Asması ve bir bahçesi vardı. 1767
senesine kadar evlâdları vardı (BAVD. 29113). BK, II/52
ESİR
Düşmandan sağ olarak alınan kimselere denilir. H. 761/1359 M. içerisinde Karamanlı
Kara Rüstem, Çandarlı Kara Halil’e müracaat ederek: “Efendi, bunca malı zayi ediyorsunuz.
Gazilerin aldıkları esirlerden Tanrı buyruğunda beşte biri hanındır, niçin almazsınız?” dedi.
I. Murad’a arzeylediler. Padişah alınmasını emretti. Kara Rüstem Gelibolu’da oturdu. Esirler
beş kişi ise birisini alıkoydu. Beşten az ise her esir için 25 akçe aldı. Hayli oğlanlar toplandı.
Halil: “Bunları Türk’e verelim, Türkçe öğrensinler. Bunları çeri edelim”, dedi. Dediği oldu.
Miktarları günden güne ziyade oldu. Adını (Ezelçeri) iken “Yeniçeri” kodular ve esirlerden
alınan beşte bire “Pençik” dediler (A. 54).
1432’de İstanbul’da Beyoğlu’nda hükûmet eden Cenevizler ile Osmanlıların arası çok
iyi idi. Hatta Türkler bu şehirde öyle bir imtiyaza ve nüfuza maliktiler ki, eğer bir Hıristiyan
esir Türklerin ellerinden kaçıp buraya iltica edecek olur ve Türkler bu esiri taleb etmek için
adam gönderirlerse esirin onlara iadesi lâzım gelirdi. Bu kaide İstanbul hakkında da cari idi.
Bir Hırıstiyan esir tesadüfen kaçıp İstanbul’a gelecek olursa İstanbul İmparatoru veya
adamları o esiri padişaha iade ederlerdi (İstanbul’un Muhasarası ve Zaptı, 11,12).
1486’da II. Bayezid Bursa’ya satılmak için 15 esir göndermiş ve bunlar Bursa’da
satılmıştı (BS. 5/243).
1570’te Bursalı İsa oğlu Seydî Ali, Ispartalı Kaplan oğlu Yani ile kâfir ilinde esir olan
Mustafa’nın kurtarılması için 250 filoriye pazarlık etti. Yani de, çocuğun kurtarılmasını
iltizam eyledi. Çocuğu kurtardığı zaman almak üzere zarar-ı mala Bursa tüccarlarından beş-
altı kişi kefil oldular (BS. 112/13).
1602’de: “Venedikli esirlerden kimin elinde varsa ıtlak oluna, diye ahidname-i
hümayun mevcut olduğundan bu meyanda Venedikli Françesko esir edilmişti. Bunun sahibi
Yani, bunu Bursalı Murad Çelebi’den aldığını iddia eylediğinden Yani, Venedikliyi Murad
Bey’den her kaç akçeye almış ise şer’ ile bî-kusur alıverip zimmetinde bir akçe ve bir habbe
hakkını bırakmaması ve ahidname-i hümayuna muhalefet taallül ve nizâ ettirilmemesi”
emredilmiştir (BS. 204/192).
1614’te sipahilerden Abdullah oğlu Hüseyin yediyle emr-i şerif gelip mazmununda:
“Memâlik-i mahruse Yahudi ve kefere taifesi Müslüman olmuş esir istihdam ederlermiş. Bu
makuleler görülüp alınıp Sûk-i Sultanî’de sattırılıp akçeleri yine sahiplerine verile”, diye
ferman olunduğundan mezbur Hüseyin, Yahudileri kemâl-i dikkat ve ihtimamla teftiş edip
içlerinde Müslüman olmuş esir bulunmadığını söylemiş ve Yahudiler de bu sicilin bir suretini
istediklerinden yazılıp ellerine verilmiştir (BS. 223/108).
1637’de Bursa esircilerine Hacı Ali kâhya nasb olunup, Müslüman olan esirlerin tellâl
evlerinde, Rum ve Yahudi evinde yatıp kalkmaları men’ edilmiş ve Müslüman esirlerin
satılıncaya kadar Hacı Ali’nin evinde yatmaları ve esir başına yer kirası birer akçe alınması
emredilmiştir (BS. 256/186).
1785’te İstanbul’da esir pazarında Bursalı ve Şamlı demekle maruf iki nefer bekâr
esirciler ferman ve kanuna muhalif olarak geceleri esir pazarlarında ikamet ve fazla para
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
kazanmak tama’ ile Müslüman esirleri ziyade baha ile ehl-i zimmet reayaya satarak nizamları
bozacak harekâta tesaddî etmeleriyle kethüdaları ve sair zâbıtları tarafından haber
verildiğinden pazardan def’ olunarak Bursa’ya nefy edilmişlerdir (BS. 1201/91).
1792’de Bursalıların ellerindeki Nemçeli esirler cebir ve ihâfa olunmaksızın
mahkemeye hakimin huzuruna getirilip rızalarıyla din-i İslâmı kabul edenler, ashabı yedinde
ibka ve Hırıstiyanlıkta ısrar edenlerin Nemçeli tarafına red ve teslimi için mübaşir tayin
olunan Gedikli Hasan Ağa marifetiyle esirler mahkemeye getirilmiş 55 kişi İslâmiyeti kabul
ve 13 kişi dahi Nasraniyette ısrar eylediklerinden mübaşire teslim edilerek İstanbul’a
gönderilmişlerdir (BS. 1206/14). Bu sicilde esirlerin ve sahiplerinin isimleri yazılıdır.
1803’te Bursa’nın tellalbaşılığı ve esirciler kethüdalığını İstanbul’da divan-ı âlî
çavuşbaşılarının ilhamıyla tevcihatı yapılması kaide hâline konmuştur. BK, II/52
ESKİ BEZİSTAN Bk. Emir Hanı.
ESKİCİ Bk. Mehmed Dede.
ESKİ KAPLICA
Burada evvelce bir havuz varken I. Murad, üzerine kubbeli bir hamam bina eylemiştir
(Charles Texier, Küçük Asya’sında, Eski Kaplıcanın kubbesini Bursa şehrini nice âsâr ile
tezyin etmiş olan I. Murad tarafından inşa ettirilmiştir, diyor. Cilt I, sahife 225). II. Bayezid de
camekânını ve teferruatını yaptırmıştır. Çekirge’deki kaplıca ve hamamların suları aynı sudan
ibarettir. Çekirge’nin batı tarafında Kalpak Dağı’nın eteği nihayetinden çıkar. Kuyu gibi bir
havuz içine dökülür. Suyu gayet boldur. Bir geniş künk ile “taksim” denilen mahalle gelir. Bu
kaplıca suyunun gazları az ise de menbaı olan kuyunun ağzı iyice kapanmış olduğundan
gazını zayi eylemez. İşbu gazın tesiri epeyce hissolunur. Bu su menbaında 36 derece olup
hamama gelince 34-35 kalır. Suyu renksiz, râyihasız, lezzetsiz, fakat asıl menbaından içilirse
yağlı gibidir. Biraz durunca yüzünde bir zar peyda olur. Bu kaplıcanın suyu cilt, mafsal,
mesane, daha birçok hastalıklara ve bilhassa kadınların rahim hastalıklarına pek nâfidir. BK,
II/54
ESKİ SARAY
Askeri Dairesi’nin bulunduğu sahadır. 1785’te bir kayda göre Eski Saray’daki bir kıt’a
bahçeye hadîka-i hassa ustabaşısı olanlar zapt ve tasarruf ederler. Buna mukabil bayramlarda
ve sair iktiza eden vakitlerde top atarlar. Bahçe emlâk-i hümayundan idi (BS. 1198/28). Eski
Saray’da bir de uncubaşı vardır. Bunun bahçe ile alâkası yoktur. BK, II/54
ESKİ TAHTAKALE
Şimdiki Yoğurt Hanı harabesinin olduğu yerde idi. BK, II/54
ESKİ YENİ HAMAM
Bursa fatihi Orhan Gazi tarafından Hisar’da Satı Fakih mahallesinde yaptırılmıştır.
Ortapazar’a yakındır. Halk tarafından çok tutulan bu hamam XVI. yüzyılda günde 15-20
akçeye kadar kiraya verilmiş ve 1687’de esaslı bir surette tamir edilmiştir. Bu hamamın
mimari tarzı araştırmalara değer. Bursa’da ilk yapılan ve daha doğrusu Osmanlı Türklerinin
ilk yaptıkları hamamlardandır. Eski yapılandan bugün yalnız ön tarafında bir duvarla külhanı
kalmıştır. Diğer tarafları sonradan yapılmış olup ahşaptır. Hamam bugün işler bir hâldedir.
Buna dair sicillerde esaslı bir kayıt yoktur. Maarif Vekâleti Anıtları Koruma heyeti reisi bay
mimar Sedat Çetintaş, 1933’te bu hamam üzerinde günlerce araştırmalar yapmış, resim ve
planlarını yapmıştır. BK, II/55
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ESLEME HATUN
Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın kızıdır. Altıntaş köyünü Halil Paşa satın almış ve bu
köyün dörtte birbuçuk hissesi miras suretiyle Esleme Hatun’a düşmüştür. Esleme Hatun da
Siroz’da Yoresnek köyünde yaptırdığı zaviyesine vakfeylemiştir. Buna Sûfî Ali Zaviyesi de
derler. BK, II/56
ESNAF Bk. Sanatlar.
ESRAR
1751’de esrar içenler çoğaldığından bunun önüne geçmek üzere satanların
cezalandırıldığı görülmektedir. İstanbul’da Büyük Karaman’da Kahveci Küçük Mehmed ve
Üsküdar’da Kahveci Hasan, dükkânlarında memnuattan olan esrarı satıp halkı ıdlâl
eylediklerinden Bursa’ya sürülmüşlerdir (BS. 387/8).
Yeniçeri ortalarında 11. bölüğün neferatından Kahveci Ahmed, Fatih’te Küçük
Karaman’daki kahveci dükkânında esrar sattığı haber alındığından tutulup hapsedilmiş ve
yeniçeri ağası Numan Ağa marifetiyle Bursa’ya irsal ve bir adım ayrılmaması için çok dikkat
ve itina edilmesi fermanla emredilmiştir (BS. 387/9).
Tahir Efendi ile Müzehhib Molla Mustafa arasındaki bir dava çıkmış ve Davud Paşa
kulluğunda Molla Mustafa’nın şikâyeti üzerine Tahir Efendi tutulduğunda üzerinden bir
beyaz kese içinde 50-60 dirhem miktarı mükeyyifattan “şire” tabir olunur esrar bulunmuştur.
Ağa kapısına gönderilip sual olduğunda: “Bana merkum Mustafa vermişti” diye cevap verip
te’dîbleri iktiza etmekle her ikisi de çavuş mübaşeretiyle Bursa’ya sürülmüşlerdir (BS.
387/21). BK, II/57
EŞEKYEDİ KÖYÜ
1486’da Bursa civarında bir köydü. Davud Paşa ile Arap diyarına gitmek üzere azeb
ihracı emrolununca, şehirden sayılarak bu köyden de azeb çıkarılmıştır (BS. 5/106). BK, II/58
EŞKIYA
Bursa civarında birçok âlim, fâzıl, sanatkâr, komutan, idareci, şair, tarihçi, hulâsa her
cins faziletli insanlar çıktığı gibi bazı eşkıyalar da çıkmıştır. Gerçi bunların miktarları mahdud
ise de yaptıkları fenalıklar ve bunlar için hükûmetin aldığı tedbirleri yazmak için ciltlerle yazı
yazmak iktiza eylediğinden mümkün olduğu kadar kısa kesmeye çalışalım:
1513’te yol kesen, Ankara’nın Haymana taifesinden Katrancı Musa Bey oğlu Kara
İbrahim, Bozkırlı oğlu Mustafa’nın oğlu Şah Budak ve kardeşi Abdi tutulup İstanbul’a ve
oradan Bursa’ya gönderilip hapsedildi (BS. 25/63). 1548’de yeniçeri yayabaşılarından Yahya
Subaşı 20 yeniçeri ile Bursa ve civarındaki köylerde ve kasabalardaki eşkıya yataklarını
aramaya memur edilmiştir (BS. Numarasız/102). 1554’te evleri basıp katl-i nefs edip hadsiz
fesad ettiğini itiraf eden ‘Hoca” demekle maruf Sarıkayaoğlu yataklarını söylediğinden idam
edildi (BS. 73/729). 1558’de Abdullah oğlu Murad Bey’in Mihaliç Boğazı’nda gemisi basılıp
eşyalarını çalan Hacı Ali, Oğlan Memi, Habib oğlu Abdi tutulmuş ve cürümlerini ikrar
etmişlerdir (BS. 91/17). 1575’te Yeniçeri 43. Ağa Bölüğünden Mehmed oğlu Mustafa İznik’te
sakin iken İstanbul’dan gelen beş acem bazirgânı ile İstanbul’a gelip konduğunu, ertesi kalkıp
göçtüklerinde yedi arkadaşı ile bunlarla yol arkadaşlığı ettiğini, Taraklı Yenicesi’ne
geldiklerinde, gece yarısı acemleri kementleyip katleylediklerini ve eşyalarını aralarında
taksim eylediklerini itiraf eylemişti (BS. 116/112).
1577’de İnegöl’ün Hamza Bey köyünde Kara Yusuf oğlu Mahmud, Bursa subaşısı
Kasım oğlu Mehmed Bey ile mahkemeye gelerek: “Gündüz, Bağlıca köyünden Muharrem
oğlu Kara Mehmed ve Küreli Hacı Mustafa oğlu Kara Ali, beni güç ile cebren ve kahren
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sürüp çıkarıp yanlarına aldılar. Epey yanlarında kaldım, birçok cefalar ettiler, bunlar
hırsızdır, yollar basıp beller kesip nice fesad etmişlerdir. El-an ‘Kite Çayırı’ demekle maruf
yerde sakindirler” demiş; Mehmed Subaşı, cemm-i gafir ile varıp çok cenk ve cidalden sonra
tutup Bursa’ya götürmüş; Kara Mehmed, Bursa’da Alacahırka mahallesinde Safa oğlu
Mehmed’in evini basıp bir nice eşyasını aldıklarını ve bir kemha parçasının hissesine
düştüğünü ve diğerlerini arkadaşlarının aldığını söylemiş; Kara Ali de bundan haberi olmadığı
ve ellerinde bulunan diğer eşyaları Pazarcık kazasında Ermeni derbendinde bakır
bazirgânlarına sattığını ikrar eylemiştir. Ve Bursalı Safa oğlu Mehmed dahi, “bahar-ı
kemha”nın kendisine ait olduğunu ispat eylemişti (BS. 131/88).
1584 senesi Eylülünün 21. gününde gelen bir emirde: “Saruhan, Aydın, Hudâvendigâr,
Karesi sancaklarında, ehl-i fesad ve levend suhteler çıkıp oğlanlara, hatunlara ve kızlara el
uzatıp evlerindeki mal ve akçeleri aldıkları, yollarda ve bellerde adamlar katledip fesad
eyledikleri haber alındığından şecaat ve istikamet ve hüsn-i firaset ve kiyasetle padişahın
itimadını kazanan Lala Mustafa Paşa serdar tayin olunmuştur. Bu sancakların beyleri,
kadıları, bizzat mukayyed olup hüsn-i ittifak ve ittihad ile birleşerek birbiriyle haberleşerek bu
gibi ehl-i fesad ve her kande ise yokladup ‘il erleri’ ve muhafazaya kalan sipahiler ve sair
dirlikten safâlı yarar yiğitlerle münasib-i vech ile ansızın üzerlerine varılıp muharebeye ve
mukateleye şüru’ ederlerse mukabele ederek her ne suretle ele geçirmek mümkün ise ele
getürüp bir vech ile haklarından geline ki, diğerlerine ibret olsun. Bundan sonra da fesad
işlemeğe mecalleri kalmasın. Muharebelerde katl olunan eşkıyanın başları kesilip ve dirileri
yarar adamlara koşup İstanbul’a gönderilsin. Bilcümle suhtelerin iki üçü bir yerde yerağ ve
bisat ile gezenlere ‘sıladan geliriz veya sılaya gideriz’ gibi dediklerine iltifat emeyip ve asla
mecal vermeyip katledip vesair ol makule fesad ve şenaat üzere olanları dahi ‘il erleri’
muavenetiyle ve her ne suretle olursa olsun ele getürüp haklarından gelinmesi ve bu babda
dikkat ve himmetlerinizin vücuda getirilmesi; yukarıda isimleri geçen sancakbeyleri, kadıları
ve sair kimselerin zerre kadar müsamahası görülür ise özürleri kat’iyyen dinlenmeyip ve
azilleri konulmayıp ehl-i fesada yapılacak siyaset ve ukubet bunlara yapılacaktır. Bu işe ben
çok ehemmiyet veriyorum. Memâlik-i mahrusede mansıb ve dirliği tasarruf etmekten murad
bu makule hizmet ve fermanım oldukta can ve başla çalışıp bezl-i makdur ve sa’y-i nâmahsur
zuhura getirmekte dakika fevt edilmemesi” bildirilmişti (BS. 152/199). Bu ferman padişahın
oğlu Sultan Mehmed’e de yazılmıştır.
1593’te yazılan bir hükümde de: “Anadolu’da bazı eşkıya, sipahi ve silâhdar namına
bayraklar ile gezip reayanın, ‘parasızım’, diye haklarını alıp zulüm eyledikleri îlâm
edildiğinden guraba-yı yemin kethüdası Kudret Kâhya gönderilmiştir. Bu gibi eşkıyanın teftiş
ve takip edilmesi ve bölük halkı namına reayayı rencide edenlerin hakkından gelinmesi”
emredildi (BS. 327/132).
1595’te sefer-i hümayuna memur olan yeniçeri ve sipahi ve sair kimseler, “biz ehl-i
seferiz”, diye şehir içinde oturup evlerin etrafında fısk u fücur edip âlet-i harb ile
Müslümanların dükkânlarını ve evlerini basıp emval ve esbablarını yağma ve ehl ü ıyâllerini
cebren çekip fiil-i şenî eyleyip ve şehre zahire getiren rençberlerin cebren davarlarını aldıkları
bildirilmiş ve bunların hiçbirisine padişah razı olamayacağından silâhdarlardan Sinan Ağa
gönderilmiştir. Ayrıca, “Bu kadı’nın yanından ayrılmayıp sefere memur bölük halkını zapt
ettirip emre muhalefet eden her kimler ise ve hangi taifeden ise bölük ve ulûfeleri ve isimleri
ve şöhretleri ile yazıp bildirilsin ki mecal vermeyip timardan ihraç olunup cezalar verilip
fukaraya olan zulüm ve teaddîlerinin def’ olunması” emredilmiştir (BS. 195/135).
1595’te: “Hudâvendigâr ve Ankara sancaklarında birçok kimseler sefere memur
olmakla, eşkıya ve levendler ayağa kalkıp yollara ve bellere inip gelip geçenlerin esbab ve
erzaklarını gâret ve kendilerini katl ve şehirlerde dahi nice fesad ve şenaat yaptıklarını Bursa
kadısı bildirmekle dergâh-ı âlî çaşnigirlerinden Mehmed Ağa teftişe memur edilip, bu gibi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ehl-i fesadı ‘il eri’ muaveneti ile ele getirip ‘toprak kadıları’ marifetiyle dava-yı hak ve tayin-i
madde eden hasımlar ile murafaa ve bir defa şer’ ile fasl olmayıp ‘on beş yıl’ mürur etmeyen
davaların toprak kadıları marifetiyle sübut olan hukuku ashabına hükmedip alıverdikten
sonra fesad ve şenaatları sabit olanlara asla aman ve zaman verilmeyerek şer’ ile hakkından
gelinmesi” emredildi (BS. 190/98).
1598’de Bursa sancakbeyi Mehmed Bey, sefer-i hümayuna gitmekle Bursa’da nice
eşkıya zuhur edip nice Müslümanlara zulüm ve teaddî ettiklerinden Bursa kadısı Mustafa
Efendi, padişaha şikâyet ederek Bursa’nın muhafazası için Mehmed Bey’in kardeşi Yusuf
Bey’in Bursa’ya tayinini rica eylemiş ve Yusuf, Bursa livası muhafazasına memur edilerek,
kendisine gerek yolculardan ve gerek vilâyet sekenesinden bir ferdin malına ve canına bir
zarar eriştirilmemesine dikkat edilmesi emredilmiştir (BS. 201/150).
1599’da gönderilen bir fermanda: “Bursa kadısı, südde-i saadete mektup gönderip;
‘Bursa ahâlisi umumen mahkemeye gelip bundan evvel Anadolu beylerbeyiliğinden gelen bir
emirde umumen ulûfe ve timara mutasarrıf olanlar sefere memur oldukları ve her kim
seferden kalır ise evleri önünde salb ve siyaset oluna diye ferman olunmuşken, Bursa’da,
Yeniçeri ve sipah ve sair dirliğe mutasarrıf olanlardan nice kimseler sefere gitmeyip her türlü
fenalığı, şenaati yapıyorlar. Esnafın dükkânlarına girerek mallarını yağma ettikleri gibi
kimisini vurup yaralayarak envâ-ı fesad yaptıklarından terk-i diyar etmemiz mukarrerdir. Bu
hâli padişaha arzediver diye rica eylediklerinde’ ellerindeki emir de iddialarına muvafık
görüldüğünden bildirilmiş olmakla sefere gitmeyenlerin haklarından gelinmesini emredip
buyurdum ki, sefere gitmeyip fesad ve şenaat edenleri ve dükkâncıların parasını alıp ve
eşyasını alarak akçesi taleb edildikte darb ve cerh edenleri dükkâncılar marifetiyle tutulup
mahkemeye getirilmiş olanlara durmayıp ağaları yanına varmalarının tenbihi” emredilmiştir
(BS. 194/93).
1599 senesi Ağustosunun 10. günü gelen bir emirde: “Ortayaka’da fitne ve fesad olup
sâbık Habeş beylerbeyisi Hüseyin’in ve sair eşkıyanın haklarından gelinmek için Vezir
Mehmed Paşa tayin olunup 1008 Muharreminin 10. günü İstanbul’dan çıkarak eşkıyalarla
üzerine yürümüş olduğundan Bursa’dan 200 nefer tüfenkli avcılara ve sair il erlerinden yarar
tüvânâ ve ok atmağa ve tüfenk kullanmağa kâdir ve dirlikten safalı yiğitleri yât ve yerağları
ile yanına cem edip atlısını başka ve piyadesini başka defter eyleyip ve üzerlerine bir yarar ve
namdar ‘başbuğ’ tayin eyleyip Mehmed Paşa’nın yanına gönderilmesini emredip buyurdum
ki, kapıcıbaşılardan Pîr Veli ve Mahmud Abdullah, Bursa’ya muvasalatlarında bunlarla
gönderip ve bunlara zuhura gelen hizmetleri ve yoldaşlıkları mukabelesinin me’mullerinden
ziyade inayetlere mazhar olacaklarını bildiresiz. Başka bu babda emir gönderilmeyecektir.
Geç göndermekten ziyade sakınınız” diye emredilmiştir (BS. 194/77).
1599’da gelen diğer bir emirde: “Anadolu yakasında Celâlî olan Yazıcı Bölükbaşı ve
Hüseyin Paşa nam şakilerin levendlerinden Bursa’da Yusuf ve Sincanlı kazasında Sinan
Paşalı nam karyeden Dündar ve Kaplan ve Şuhut’un Mahmudlar köyünden Hatib oğlu
Mustafa ve Karamuk kazasının Yazarağaç köyünden Abdülgani ve o tarafa geldikte ve Hatib
oğlu Mustafa’ya Tavas kadısı Mustafa Efendi muîn ve zahir olduğu haber alındığından
bunların ahsen-i vech ile ele götürülüp mahfuzen İstanbul’a gönderilmeleri için dergâh-ı âlî
bevvablarından Mehmed, Hasan ve diğer Hasan gönderilmiştir. Bunların tutulup
gönderilmeleri” bildirilmişti (BS. 351/107).
1599’da Silivri’den padişahın gönderdiği bir emirde: “Hudâvendigâr livasında şakî ve
ehl-i fesadın nihayeti olmayıp her fesadı edip, çarşı ve sipahi ve yeniçeri ve sair emlâkin ve
evkafın saçakları yanına varıp tahassun eylediklerinden ve haramzâdeler tutulup haklarından
gelinmemekle günden güne fesad ve şenaatları ziyade olduğu haber alındığından her nerede
olursa olsun ele getirilip ahvallerini şer’ ile teftiş ve tefahhus edip ve üzerlerine şer’ ile sübut
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bulan hukûk-ı nâsı alıverdikten sonra arza muhtaç olanlardan ise habs ve arz eyleyesiz.
Değiller ise şer’ ile lâzım geleni icra edesiz. Bunlar, emlâk ve evkaf reayalarımdan iseler
zâbıtlarından taleb eyleyesiz” diye emredilmiştir (BS. 351/117).
1602 İkinciteşrin’in 7’sinde gelen bir emirde, “Hudâvendigâr livasında etrafdan eşkıya
birer ve ikişer âlet-i harbleri ile gelip tedric ile cemiyet edip ittifak ile şenaate mübaşeret
ettikleri haber alındığından, bu gibiler tefahhus olunup üç nefer kimse ki, âlet-i harb ile bir
yere gele, niyetleri hayır olmayıp tedric ile cem’ olup fesada sebep olmaları mukarrerdir.
Hüsn-i tedbir ile ikna olunup bunların marifet-i şer’ ile haklarından gelinmesini ve
Hudâvendigâr sancakbeyinin bizzat mukayyed olup nefs-i Bursa’da ve etrafında üç dört kişi
silâhla bir yere toplanırlar ise fikir ve fesadları hayır olmayıp fesad ve şenaati irtikâb
eylemeleri mukarrer olduğundan cemiyet etmeden henüz üç dört nefer iken hüsn-i tedbir ile
tutulup aman ve zaman verilmeyip marifet-i şer’ ile haklarından gelinmesi ve amma bu
bahane ile kendi hâlinde olanlara mücerred garaz ile ahz u celb sebebi ile zulüm ve teaddî ve
hilâf-ı şer’ rencide etmekten sakınılması” emredilmiştir (BS. 204/190).
1603’ün birinci ayında, Anadolu muhafızı Vezir Ahmed Paşa, Kütahya’da cemiyet
üzere olan Celâlî eşkıyasıyla cenk ve cidâl üzere olduğundan Bursa’da bulunan sâbık Anadolu
beylerbeyisi Mehmed Paşa’nın dahi yanında bulunan adamlarıyla acele kalkıp Ahmed
Paşa’ya mülâki olup münasib gördüğü üzere eşkıyanın def’ ve tenkilinde bir an ve bir saat
tehir ve terahi etmeyip ve her nerede bulunur ise bulunsun yanındaki adamlarla mûmâ-ileyhe
yetişmesi emri tebliğ edilmiştir (BS. 204/183).
1603 senesi beşinci ayının 23. günü sâbıkan Celâlî üzerine serdar olan Vezir Hüsrev
Paşa’ya yazılan bir emirde: “Ortayaka’da eşkıya def’ine südde-i saadetten müstakil serdar
tayin olunup asker ceminde ve sair sefer umurunda sarf-ı iktidar üzere iken sen şikâyetimi
istima edip ve vergi verip tuğra çekmemekle ihtilâl vaki olduğu îlâm olunmakla, bundan sonra
şikâyetimi istima etmeyip ve vergi vermeyip tuğra çekmemen babında ferman sadır
olunmuştur. Bu fermana mugayir geri vergi verip şikâyetimi istima edip tuğra çekersen
muhkem mesul ve muâteb olursun” diye bildirilmiş ve aynı mealde Vezir Ahmed Paşa’ya bir
emir gönderilmiştir (BS. 204/162).
1603 senesi 10. ayının 21. günü Bursa avcılarından bayır avcılarının reisleri Mehmed
Dede, meclis-i şer’a gelip: “Bursa dışarısında çiftlikler ve köyler basıp adamlar katleden
eşkıyanın birçokları Kırıkkavak’ta imişler, tutulup mahkemeye getirilmeleri için izn-i şer’î
isterim” demesi üzerine eline bir mürasele-i şer’iyye verildi. Pîrî oğlu Kürd Hüseyin, Ali oğlu
Bıyıklı Mehmed, Hasan oğlu Kürd Mustafa’yı orada tutup mahkemeye getirdi. Dergâh-ı Alî
çaşnigirlerinden Mehmed Ağa, bunların müvâcehesinde; “Bundan evvel 30 nefer eşkıya ile
Armutlu köyündeki çiftliği basıp birkaç ademi helâk ve samanlığı ihrak edip bir atımı aldılar”
dedi. Bunlar da: “30 nefer ile gidip bu işi yaptık, yoldaşlarından birisi ok ile vurulup helâk
oldu. Nilüfer suyuna bıraktık” demişler. Ve orada bulunan şahitler de: “Bunlar, kuttâ-ı tarîk
ve vâcibü’l-izâle eşkıyadandır, hırsızlık edip evler ve çiftlikler basıp mucib-i katl-i fesad ve
şenaatleri vardır” demişler ve durum, ihtiyacında ibraz edilmek üzere sicile kaydolunmuştur
(BS. 204/146).
25.12.1603’te Mudanya’dan yazılan bir fermanda: “Anadolu vilâyetinde bazı eşkıya
başkaldırıp fukarayı nâhak yere incitmekte olduklarını vilâyet âyânı arzıhâl sunduklarından
eşkıyaların haklarından gelinip lâyık olduklarına göre cezaları verilmek babında hatt-ı
hümayun sâdır olmakla Vezir Mustafa Paşa’ya, Anadolu eyaleti vezareti ile teveccüh
buyurulup eşkıya her ne mahaldeyse üzerlerine varıp haklarından gelinmek için ferman
gönderildiği; Bursa sancakbeyi de bir an ve bir saat geç kalmayarak Bursa sancağından olan
dergâh-ı âlî çavuşları, sipahileri, yeniçerileri ve divan-ı hümayun kâtipleri ve cebeci ve
topçuları ve zuamâ ve erbâb-ı timar, kalelerde tüfenk-endazlar (...) yât ve yerağları ile ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
zahire ile kış bahane etmeyip Vezir Mustafa Paşa yanına varıp mahal ve münasib gördüğü
üzere eşkıyanın üzerlerine varıp haklarından gelinmeğe dikkat edilmesi ve bu bahane ile
yollarda fukara ve reayaya teaddî etmekten ziyade itiraz edip zahireleri kıymeti ile ve narh-ı
rûzî üzere almaları ve hizmette bulunanlara envâ-ı riayetler olunacağı ve bu emre muhalefet
edenlerin muâteb ve muâkab olmaları mukarrer olduğu” bildirilmiştir (BS. 207/178).
9.6.1606’da Anadolu beylerbeyisi Ahmed Paşa’ya gönderilen bir fermanda:
“Anadolu’da bazı eşkıya, cemiyet ile ve zorba şeklinde gezip ahâliye zulüm ve teaddî ettikleri
îlâm olunup imdi; vilâyete beylerbeyi nasb olunmaktan murad, memleket ve vilâyeti görüp
halkı zalimlerden sıyanet eylemek içindir. Beylerbeylikte eşkıya zorba şeklinde gezip halka
zulüm ve teaddî edip sen, dikkat ve tekayyüd etmediğin için azil değil, belki envâ-ı ıtâb ve
ıkâba müstehak oldun. İmdi şark canibine serdarım olan Vezir-i âzam Derviş Paşa,
İstanbul’dan kalkıp sefere teveccüh edince sen taht-ı eyaletine tâbî olan ümera ve dergâh-ı âlî
müteferrikaları ve çavuşları ve divan-ı hümayun defter-i hâkânî kâtipleri ve çavuşları ve
zuamâ ve erbâb-ı timar alaybeyi dernek ve cemiyet üzere olup Celâlînin ve diğer eşkıyanın il
eri ittifakıyla haklarından gelinmesini emredip buyurdum ki: Bu gibiler ile Vezir-i âzamım
kalkıp sefere teveccüh edinceye kadar haklarından gelesin. Hafiyyeten kapıcılar gönderip
yoklansa gerektir. Serdar çıkar diye ihmal ve müsahele üzere olup Celâlîlerin haklarından
gelmeyecek olursan ecdad-ı izâmım ervahı için bir vech ile hakaret olunur ki, sairlere mucib-i
ibret ve sebeb-i nasihat olur. Buna göre mukayyed olup bu hükm-i hümayunun mazmununu
ümeraya ve sair askerlere bildiresin ki, sonradan bilmedik ve işitmedik demeyeler. Bu emrin
ne gün vâsıl olduğunu ve ne zaman bu işe mübaşeret eylediğini yazıp bildiresin” diye
emredilmiştir (BS. 214/159).
16.8.1606, yani evâil-i Rebiulâhir 1015 tarihinde yeniçeri ocağı baş ağalarından
Turnacıbaşı Ali Ağa’ya hitaben yazılan bir hükümde: “Kalenderoğlu Mehmed emrindeki
Celâlî birkaç bin eşkıya ile Bolu taraflarında fesad ve şenaat üzere olup Anadolu ve Karaman
beylerbeyleri ve bu vilâyetlerdeki sancakbeyleri ve sair tavaif-i askeriye, Kastamonu
sancakbeyi Vezir Mustafa Paşa ve Karaman beylerbeyi Yahya ve sair askerler, tayfaları ile
hüsn-i ittifak ile varıp zikrolunan eşkıyanın avn-ı Hakk ile haklarından gelinmesi, fermanım
iktizasından olduğundan her birisine müekked emirler gönderilmiş iken bu beylerbeyilikler
mücerred sefer zamanını Celâlî def’i bahanesiyle geçirip seferden kalalım, diye ihmal üzere
olup ve sancakbeyleri de onların hevâlarına tâbî oldukları haber alınmakla her biri en
şiddetli ıkâba müstehak olmuşlardır. Sen yarar, doğru ve dindar olup sadâkat ve celâdetine
hüsn-i itimadım olmakla, acele yanına yarar yoldaşlar alıp Anadolu ve Karaman vilâyetlerini
ılgar ve isti’cal üzere devredip mülâki olduğun beylerbeyi ve sancakbeylerini yerlerinden
kaldırıp Celâlî eşkıyası üzerine gönderip her birine muhkem ikdam edip, varıp eşkıyayı def’
edeler, inad ve ihmal edip ve emrimi aldıktan sonra bir gün tehir edenler, eğer beylerbeyi ve
eğer sancakbeyi, alaybeyidir ve eğer zuamâ ve erbâb-ı timar ve sair mansıb ve dirlik
edenlerdir, “arza muhtaçtır”, demeyip kapısı önünde salb u siyaset etmen babında fermanım
çıkmıştır. Eşkıya def’ine hizmet ve yoldaşlıkta bulunmayanları salb u siyaset ve kadı
marifetiyle emval ve erzakını mirîye kabz ve defter eyleyesin ve toprak kadıları ve nâibleri ve
il erleri dahi bu babda sana muîn ve zahîr olup hizmette bulunanlar emrime imtisal etmeyip
bu hizmette sana imdad etmeyen kadı ve başkası her kim ise yazıp bildiresin ki, azil ile
kalmayıp haklarından geline ve uğradığın yerlerde olan yeniçerilerden seferli olanları memur
oldukları sefere ve kaleler muhafazasına gönderip yeniçeri ağası Hüseyin Ağa’nın mektubu
mucibince seferli olanlardan ve muhafazaya memur olup gitmeyenlerden her kim bulunur ise
memuriyet mahallerine sürüp gönderesin. Korucu ve mütekaid olanları zikrolunan asker halkı
ile Celâlî eşkıyası def’ine yakin ile varıp hizmette bulunanlar varmayıp emrime imtisal
etmeyenleri isim ve resimleri ile yazıp bildiresin ki dirlikleri alınıp haklarından geline. Ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
nakl ile sefinelere tahmil ve asâkir-i İslâmın yanına götürülüp zahire bahası sefine navlı ve
mekkârî ücreti için lâzım olan akçenin cümlesi hazine-i âmireden verilmiştir. Kazalarınızdaki
reayaya yazılıp ancak İstanbul’da iştira olunan zahirenin mekkârîsi için her bir haneden
360’şar akçe cem’ ve tahsil ve defter eyleyip ordu-yı hümayundaki hazine-i âmireye irsali ve
îsali İzmit mecrasından emredilmiştir (BS. 217/119).
1608’de gönderilen bir fermanda ise: “...Celâlî üzerine memur askere serdar tayin ve
irsal olunan Rumeli valisi Vezir Ahmed Paşa İzmit’e geldiğinden ve birkaç gün içinde
gelenler yoklama edileceğinden Hudâvendigâr sancakbeyi, buradaki zuamâ ve erbâb-ı timar
ile Bursa’da olan yeniçeri yayabaşılarından Mehmed Subaşı, çorbacılar ve yanlarında olan
yeniçeri çavuşlarından Mehmed ve Ali adındakı yoldaşlar ile Mihaliç’te olan yoldaşlar ve
bundan evvel şark seferine memur altı bölük halkı ve yeniçerilerden şark seferine ve Bursa’ya
memur olanlardan Bursa’da olan bölük halkı zuamâ, erbâb-ı timar ve bir akçeden bin akçeye
ve binden yüz bin akçeye varınca dirliğe mutasarrıf olanlar cümlesi müşârun-ileyh ile
memurlardır, (....) beylerine götürüp her birine muhkem tenbih ve te’kîd eyleyip ve şehirde
muhkem nida ettiresin ki, cümlesi altı güne kadar İzmit’e gelip müşârun-ileyhe mülâki olup
beraberce sefere müteveccih olmalarına irade çıkmıştır. Bursa beyi, sancağı askeri ve sair
asker halkından her kim gelip beş altı güne kadar İzmit’e dahil olup yoklamada mevcut
bulunmazsa dirliği alınmakla iktifa olunup mecal verilmeyip haklarından gelinir. Düşman
uzak mesafede olmayıp İzmit’ten birkaç menzil ilerdedir. Gelip erişmeyenlerin kat’â sual ve
cevabı makbul olmayıp haklarından gelinir. Veballeri boyunlarına. Bilmedik ve işitmedik,
demeyeler” denilmektedir (BS. 217/120).
1608 tarihli diğer bir fermanda da şöyle denilmektedir: “Evahir-i Rebiulâhir 1017 hicrî
tarihinde Bursa muhafızı Vezir Hasan Paşa’nın meclislerinde eşraf ve havassı ile meclis-i has
akdolundukta yeniçeri zümresinden muhzır ağa olan Yahya Ağa mahfel-i kazaya Muradiye
tarafında sakin Sulak oğlu Mahmud oğlu Halil’i ihzâr ve müvâcehesinde: ‘Halil, şakî ve ehl-i
fesad olup Müslümanların ehl ü ıyâllerini çekip fitne ve fesad üzere olduğundan maada
Kükürtlü Hamamı önünde guraba taifesinden bir fakiri katl için üzerine hücum edip başına
yerağla çalıp badehu yine ol mahalde bir emred ve fakir oğlanın yerağla boynuna vurup
kaçtı. Bulup getirdim, bu katil hırsız, sâ’î bi’l-fesad fi’l-arzdır’ demiş ve meclise gelen
Müslümanlar da tasdik ederek: ‘Hakkından gelinmek sevab-ı azimdir’ diye şehadet
eylemişlerdir (BS. 217/32). Halil idam edilmiştir.
18.11.1608’de: “Dündar nam şakinin kâhyası Uzun Mehmed, bundan evvel hisar
yapmak adı ile Karahisar-ı Sahib, Sandıklı, Barçınlı, nevâhî-i Barçınlı kadılıklar reayasından
cebren ve kahren 5.000 altın toplayıp kendisi ekl u bel’ ettiği ve Bursa’da olduğu haber
alındığından buldurup bu mesele vaki ise cem’ eylediği akçe ile gönderilen Hüseyin ve
Piyale’ye teslimen İstanbul’a sevki” bir fermanla bildirilmiştir (BS. 217/106).
30.9.1613’te Anadolu beylerbeyi Ömer Paşa’nın subaşısı Lutfî Çelebi mahkemeye
müracaat ederek: “Ben nahiyeyi devrederken Dağardı kazasında vaki Şuhutlu Yaylağı’na
indiğimizde Kulaksız Ahmed adında suhte, 40 kadar suhte eşkıyasının reisi olup gece yarısı
cümlesi silahlı oldukları hâlde bizi basıp kâhyam Hüseyin Ağa’yı katl ve padişahın subaşılık
akçesinden 140.000 akçeyi ve emval ve erzakı gâret eylediler, ben bir tarik ile kurtuldum.
Ahmed’i tecessüs ederken Bursa’da buldum ve tutturdum. Lâkin kendisinin reis-i eşkıya
olduğunu herkes bildiği için nefsine kefil bulunmamak ile habsolundu. Hapishaneden
mahkemeye gelirken kaçmak ihtimali vardır. Zindana nâib gönderilmesini rica eylerim”
demiş ve Müderris Mevlânâ Osman, bazı havass-ı âyân ile gönderilmişti. İfadesinde suçunu
itiraf edip 100.000 akçe bulduklarını ve bundan 15.000 akçe ve dört beygir, birkaç parça eşya
ve kılınç, asıl reisleri olan Ebce Halife’ye, 15.000 akçe ve dört beygiri de Seyyid Ali
Halife’ye gönderdiğini, bir beygir ve 10.000 akçeyi kendisinin aldığını, kalanı yârân beyninde
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1615’te Bursa kadısı Ali Efendi mektup gönderip; “Bundan evvel bir tarik ile kürekten
ıtlak olunan Kara Tayyib adındaki suhte ve Bandırma iskelesi sathında taş gemisinin reis ve
yoldaşlarını katledip firar eden gemici Alâeddin, yanında olan suhte eşkıyaları ile Bursa’ya
yakın birçok köylere akçeler (salgın) salıp ve nice Müslümanları katledip ve Dağ ve Atranos
kazalarında Kaplan ve Ramazan adındaki sipahileri ve daha 15 kadar insanı katl ve
eşyalarını ve erzaklarını yağma ettiklerini...” haber vermiştir. Bunun üzerine gönderilen bir
ferman ile: “...Hudâvendigâr sancağı beyi Nogay Bey, emektar ve eşkıyanın ve sair zuhur
eden ehl-i fesadın üzerlerine varıp def’ ve izâlelerine kâdir olmakla ilkbahara kadar Bursa ve
etrafını muhafaza edip eşkıya her nerede bulunursa üzerine varıp hakkından gelinmelerine
emr-i şerif rica eylemekle Bursa ve etrafını muhafaza edip bu eşkıyaları hüsn-i tedbir ve
tedarik ile ele getirip dava-yı hak ve tayin-i madde edenler ile beraber edip bir defa şer’ ile
görülüp fasl olmayan, 15 yıl mürur etmeyen hususların toprak kadıları marifeti ile hak üzere
teftiş edip fesadları sabit olanlardan muhtac-ı arz olanları habsedip arz eylemesi ve
olmayanların şer’ ile haklarından lâzım gelenin icra edilmesi” emredilmiştir (BS. 225/129).
1615’te Bursa kadısı mektup gönderip: “Bursa ahâlisinden bir cemm-i gafir, meclis-i
şer’a gelip izhâr-ı tazallum eylediler ki, sefer zamanı olmakla eşkıya dahi bazı kimselerin
dirliği yok iken mücerred fukaraya teaddî ve tecavüz için sipahi ve âhar şekle girip bayrak ve
hançer ile köy köy gezip fukaraya ve köylülere akçeler salıp envâ-ı teaddî eyledikleri gibi
gelip geçenleri dahi rencide eyledikleri ve birçok kimselerin ehl ü ıyâllerine taarruz ve nice
türlü fesad ve şenaat edip, bunlar def’ edilmez ise ve şer’ ile haklarından gelinmez ise
fesadları ziyadeleşip fukaranın...” hâlinin fenalaşacağını bildirmiş ve bunun üzerine eşkıyanın
hakkından gelinmesi bir fermanla emredilmiştir (BS.225/134).
1616’da: “Bursa ve civarında suhte eşkıyası zuhur edip yollara ve bellere inip
kasabalara ve köylere salgınlar salıp emred oğlanlarını çekip bunların vücutlarından, bu
vilâyeti pâk ve tathîr eylemek iktizâ-yı murad-ı şahane ve lâzime-i ırz ve namus-ı
padişahanem olup Anadolu vilâyetinin bu makule eşkıyasını ele getirip def’-i mazarratları
için bir beylerbeyi tayin olunup gönderilmek tamim olunmuş iken, Anadolu vilâyeti nice
zaman zalim ve Celâlî pençesinden kurtulmuş ve hadd-i zatında düşmandan zedelenmiş bir
memleket olmakla birkaç yüz adam ile beylerbeyi gönderilir ise Müslümanlara teaddî eylemek
lâzım gelir diye fukaraya merhameten ve ahâli-i vilâyeti sıyaneten beylerbeyi gönderilmekten
feragat olunup Bursa’da, Hudâvendigâr sancağı beyi kâimmakamı kapıcıbaşılardan Halil
Ağa ile kadılar, bu eşkıya hususunda cümleniz yekdil ve yekcihet olup her sancağın
muhafazası için alçak halli timar erbabı ve il eri kalkıp ve her bir kasabada büyük köylerde
ne miktar suhte taifesi vardır, evvelâ ahâlinin toplu bulundukları mahallerde nida ettirilip; ol
suhte ki eski âdetinden vazgeçip suhteliğe tevbe edip namuskârâne çalışmağa, ziraate
başlayacağına mutemed kefiller verirler ise affedilecek ve ahâli-i vilâyet dahi bundan sonra
suhte taifelerine muavenet etmeyip ve yem ve yiyecek vermeyip ve üzerlerine varılmak lâzım
geldikte gizlice haber vermeyip def’ ve izâlelerinde ittifak ve ittihad eylemeleri için muhkem
tenbih ve bundan sonra suhte eşkıyasının demleri heder olmak babında” ferman sadır
olmuştur. Fermanda ayrıca: “Eşkıyalığa tevbe eden suhteler, evvel libastan çıkıp ve ahâliden
dahi bunları evlerinde saklamayıp cümlesinden kefil alınması ve kapıcıbaşı Halil Ağa’ın
şükür ve şikâyeti cümle hakkında müsmir ve müessir olacağı, buna imdad ve muavenet ve bu
emrin icrasına sa’y ü dikkat eyleyenlerin padişahın hayır duasına mazhar olduktan başka
me’mullerine de kavuşacakları” bildirilmiştir (BS.229/49).
1617’de Bursa zaîmi Hayran oğlu Sefer Subaşı, Kiteli iki kişiyi mahkemeye götürüp:
“Bu Hacı Ali, dağlarda gezen suhte eşkıyası için bazı eşya ve kurşun ve kükürt satın almak
için Bursa’ya gelip Osman’ın evinde ve bazı yerlerde aldığı eşyayı saklamış, sorulsun” demiş
ve Osman da: “Bu eşya ve kurşunu, eşkıya için iştira eyledim, kendilere îsali için talakı şart
verdikleri için bu işi yaptım” dediği sicile kaydolunmuştur (BS. 332/29).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1675’te Yenişehir-i Bursa’ya tâbî Çardak köyünde Vezir Kaplan Mustafa Paşa’nın
çiftliklerini “eşkıyadan 30-40 nefer şaki, tüfenk ile basıp ve çiftlik kâhyası Osman ve misafir
olan Arslan adında iki kişiyi tüfenk ile katl ve emval ve erzaklarını yağma ve firar
eylediklerinden has ve burası(?) tarafından tecessüs edildikte Bursa’nın Karahisar köyü
yakınında yörük taifesinden Hacı Mustafa’nın obasında bu eşyanın bir miktarn zuhur edip
şakilerin Karahisar ve İğdir köylerinde sakin oldukları haber alındığından bu makule fesad
edenleri ele getirip aşırdıkları eşyayı buldurup ashabına iade ve teslim ve üzerlerine sabit
olan mevâddı şer’ ile lâzım geleni icra ve neticenin divan-ı hümayuna arzı”, Bursa kadısına
ve Kütahya ve Hudâvendigâr mütesellimlerine ve hassa voyvodaya bildirilmesi emredilmiştir
(BS. 316/109).
1676’da İğdir köyünden Sağır Mehmed, Adaköyü’nden Receb, Susığırlık’tan Deli Ali,
Deli Abdülkerim, Kara Ali oğlu Mehmed, İsmail oğlu Ali, Kör Hasan adındaki şakilerin
tutularak ihzârları Bursa kadısına ve Anadolu ağasına ferman edilmiştir (BS. 316/99).
1677’de Mehmed, Mustafa, Bayezid adında üç kişi aileleri ile vilâyetlerine giderken
Erincik Yaylası denilen mahalde, Yenişehir emini Halil Ağa basıp hayvanlarının ve
Mehmed’in karısı Selver’in 100 kuruşunun alındığı, ayrıca hizmetkârlardan birisi tarafından
Selver’in ırzına tecavüz edildiği padişaha arzedilmiştir. Bunun üzerine emektarlardan Ali
mübaşereti ile emr-i şerif gelmiştir. Mahkemeye götürülen Halil Ağa cevabında Mehmed,
Mustafa, Bayezid ile Hasan ve Musli’nin fesad ve şekavetlerinden kasaba ahâlisi ile etrafta
olan köylüler şikâyet etmeleri ile izn-i hakim ile eşkıya yatağı olan Erincik Dağı denilen
mahalde bunları basıp 9 kara sığır ile 15 bargirlerini ve bazı eşyalarını alıp kabzeylediğini
itiraf ve lâkin bu eşyanın evvelce divan-ı hümayuna gönderilen Hasan ve Musli’ye ait
olduğunu beyan eylemiştir. Bunlarla ahvalleri Katranlı derbentçilerinden soruldukta,
Mehmed’in evvelce Kanlı Murad, Mustafa’nın dahi evvelce Zeynel namları ile maruf olup
Bayezid dahi kuttâ-i tarik olan Hasan ve Musli’nin rufekasından olup gâh derviş ve gâh at ile
tirkeş ile levend ve yine gâh fukara kıyafetinde görüp fırsat dahi bulursa gelip geçenlerin
mallarını yağma ve kendilerini katleder ve eşkıya yatağı olan Erincik Dağı’na çıkıp burada
sakin olurlar, diye şehadet tariki ile yüzlerine karşı sû-i hâllerini haber verdikleri sicile
kaydolundu (BS. 355/30).
17.5.1688’de: “Anadolu’da 5.000 kadar eşkıya dernek ve cemiyet ile daire-i itaatten
çıkıp isyan ederek insan öldürdükleri ve eşya çaldıkları ve hacıların ve sair yolcuların yolları
kapanıp gelip geçmek mümkün olmayıp ve edilen tenbihlerden mütenebbih olmadıklarından
Anadolu’nun sağ ve sol ve orta kolunda vaki kazaların umum üzere ‘nefîr-i âm askeri’ ile
Karaman beylerbeyisi Mirza Mehmed Paşa, bu eşkıyanın tenkiline hatt-ı hümayun ile memur
olunduğundan; kadılar, mütesellimler ve kethüdayerleri ve yeniçeri serdarları ve âyân-ı
vilâyet ve sair il erleri zikrolunan eşkıyanın, Allah’ın lutfu ile def’ u ref’ ve izâleleri cümle
ümmet-i Muhammed üzerine ehem ve elzem olmak ile Mirza Mehmed Paşa’nın haberdar
edilmesi ve sözüne muhalefet eylemeyip re’y ü tedbiri üzere hareket ve her biri taht-ı
kazalarındaki, gerek askeri ve gerek reaya ve süvari ve piyadesini alelumum yerlerden ve
evlerinden ihraç ve dernek ve cemiyet ile bu eşkıyayı kovalayarak ve birbiriyle haberleşip
ittifak ve ittihad ve hüsn-i tedbir ve vifak üzere üzerlerine yürüyüp malları ahz kendileri
katledilerek başları İstanbul’a gönderilmek ve ele getirilenlere eşedd-i ukubet ile haklarından
gelip ve şekavet ve şerr u şûrların bilâd ve ibad üzerlerinden ref’ u def’ edilmesi için bezl-i
kudret edilmesi; Mirza Mehmed Paşa’nın haberi ve adamı vardıkta asla tehir ve bir türlü illet
ve bahane ile sözüne muhalefet ve mugâyeret edenler mesmu’ olursa bir vech ile cevaba kâdir
olamayıp cümlesin eşedd-i ukubet ile muhkem haklarından gelineceği” bildirilmiştir (BS.
363/33).
30.5.1688’de Anadolu’nun sağ kolundaki kadılar ve mütesellimler, voyvodalar,
kethüdayerleri ve yeniçeri serdarları, âyân-ı vilâyetin iş erleri ve Türkmen ve Ekrad aşiret
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
beyleri ve köy subaşıları ve kasaba ve kurâ ahâlisine hitaben Mirza Mehmed Paşa tarafından
yazılan bir buyrultuda: “Geçen seneden beri fesad ve şekavet ile şöhret-şiâr-ı âlem olan
Gedik, Tokmak, Bölükbaşı, Hacı Mustafa, Hacı Rasul, Tüysüz, Holed, Abdi ve bunların
emsali nice mebde-i fesad şakiler hevâlarına tâbî birer miktar adamı başlarına toplayıp ve
dernek ve cemiyet ile birçok fenalıklar yapmışlardır. Haklarından gelinmek üzere fetva-yı
şerife sadır olmuş ve hatt-ı hümayun haklarında “nefîr-i âm” fermanı sadır olmuştur.
Mecma-ı nas olan mahallerde nida ve cümleye ilân ve ifşaat edip, gerek askeri ve kasabat ve
köyleri ahâlisi, cenk ve harbe ve silah istimaline kâdir olup kuvvet-i bedeniyyesi olanları
piyade ve süvari cümlesini evlerinden ve yerlerinden ihraç ve dernek ve cemiyet ile bu
eşkıyayı kovalayarak her biriniz ile haberleşip ittifak ve ittihad ve hüsn-i tedbir ve vifak üzere
üzerlerine varıp malları katledenlere ait olmak ve başları İstanbul’a gönderilmek üzere
Anadolu divanına gönderileceği” bildirilmiştir (BS. 363/34).
1735’te devlet tarafından memuren İzmir’e gidip badehu avdet eden Karasulu Tatar
Mahmud ve Çuhadar Mehmed, Mihaliç boğazından geçip menzil bargiri ve bir sürücü ile
Mudanya’ya giderlerken Kuduz Pınarı demekle maruf mahalde yol kesen eşkıyadan sekiz
piyade eşkıyası ansızın üzerlerine tüfenk açıp Çuhadar Mehmed’i kurşunla katl ve Mahmud
ve sürücü firar ederek kurtulduklarını ve Kite’nin Kuduz Pınarı civarında Kışlacı Yörük
taifesinden Kubaş cemaatinden Musaoğlu, Hamzaoğlu maznun oldukları ve bu vakayı
müteakip Keşiş Dağı tarafına kaçtıkları haber alınmıştır (BS. 300/34).
1737’de Bursa kadısına ve Bursa yeniçeri zâbıtı Turnacıbaşı Mehmed Ağa’ya ve ocak
ihtiyarlarına ve âyân-ı vilâyetin iş erleri ve kale dizdarlarına gelen bir fermanda: “Her şehrin
yeniçeribaşı ve sair askerleri âdab üzere hareket ve ırzları ile mukayyed olup daima vali ve
hukkâma itaat ve üzerlerindeki zâbıtlara inkıyad ve ihtiyarların nasihatlerini ve beyler ve
halkın rahat ve istirahatları hususunda gönül birliği edip askerlik iddası ile şer’-i şerife
muhalif kimseyi incitmen ve dahl ve taarruz edenler bulunur ise ittifak ile içlerinden tard ve
şakileri evlâd ve akrabalarından bulunsalar bile bir ferdine sahip çıkmayıp iktiza eden te’dîb
ve tâzir ve zecr ve tehdidleri icrasına ihtimam edegelenler ile yaramazlar asla fırsat
bulamayıp memleketin asayişi, emniyeti için sâdıkâne hizmet ve hareket ve ocaklarının ırzla-
rını tekmil ve her taraftan dua aldıkları cihet ile memleketin nizam ve intizamı ve asayiş ve
ahâlinin rahatı ve emniyeti berkemal idi. Bazı kimseler yeniçeriliğin ne olduğunu ocaktaki
itaat ve inkıyad ve ırz u namus ve şerefin ne olduğunu bilmeyen ve anlamayan ve yabancıların
ihtilâtı ile sair emektar ve sahih yeniçeri dilâverlerinin şeref ve kadirlerini küçültmekte ve
memleketin ihtilâline bâis olmaktadırlar. Yaramaz ve sâ’î bi’l-fesad olanları sahip ve arka
çıkarak şekavetin ziyadeleşmesine yardım etmektedirler. Payitahtın yakınında Bursa gibi bir
büyük şehirde ve geniş memlekette ikide bir eşkıya zuhuru ile ibadullahı taciz ve tazyik ve
mallarını ve erzaklarını yağma ve evlâd ü ıyâllerine müdahale ve sair zulümlerden hâli
olmadıkları ve sefer-i hümayun vukuu münasebetiyle çarşı ve pazarlarda âlât-ı harb ile gezip
reayadan cebren ve zulmen 20’şer, 30’ar kuruş alıp envâ-ı fesadı irtikâb ve ocaklarına itaat
etmedikleri ecilden Bursa’da zâbıtları olan Turnacıbaşı Mehmed Ağa’nın eline verilen
mektup vech ile cümleye tenbih ve te’kîd edilmesi ve bazen eşkıyadan tutulan ve şer’ ile
cezaları tertib olunanlar bir ibret teşkil ederek biraz ortalık sükunet bulmuş, âsûde hâl olmuş
iken tekrar zabt u rabtları bozularak haklarından gelmeyecek mertebe zâbıtlarına suubet
gösterdikleri görülmekte olduğu, Bursa’nın ocak ihtiyarları ile sair ulema ve sulehâ ve eimme
ve hutaba ve sairesi huzur-ı şer’-i şerife gelip ızhar-ı acz eylediklerinden kadı tarafından ocak
ihtiyarlarına, içlerinizdeki eşkıyayı tutup zâbıta teslim ediniz veyahut isim ve resimleri ile
defterini verin, diye cevap olundukta ittifak ile şekavet erbabından ‘Çınar oğlu Abdi, büyük
kardeşi İbrahim, Cebeci oğlu Kara İsmail, Selim Beşe, Bayraktar oğlu Kara Mustafa, Çolak
Hacı Mustafa, hizmetkârı Safer Kanac(?) oğlu, Sütçü oğlu Emir, Gülüm oğlu, Danki Ali,
Peştemalcı Danki Hasan, Peştemalcı Kara Sabri, Sulgan karındaşı, Bayraktar’ın kardeşi oğlu
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Deli Ahmed, Muradiyeli Kör Salih, Hacı Kokoraz, Nuri oğlu, Altıparmak’ta Akoğlan, Köle
Hacı İvaz oğlu Tabancacı Kara Hasan kayını Mustafa, Hacı Abdürrezzak oğlu Enbiya,
Deveci Türkmen Deli İbrahim oğlu Mustafa, Demirtaş mahallesinden Kör Ahmed, Karga
oğlu Ali, Küçük Mehmed oğlu Bayram, Kösreci oğlu İbrahim ve Yahşi Bey imamı oğlu ve
Sermerci Ali ve Ağaççı Ali, Koca Halil, Belediyeci Abdi oğlu, Cumakızık köyünden Dikkulak
oğlu, Molla Abdullah ve diğer oğulları ve Yumruk İbrahim ve Kâhya oğlu Ahmed’ adındaki
yaramazlar defter olunup ancak ahz olundukları ecilden hâlâ şehir içinde 15’er, 20’şer
refikleri ile gâh ihtifa ve gâh dolaşmakta ve Bursa’daki reayadan akçe, şalvarlık çuha, mintan
ve binişlik çuha, güvez şallar, gümüş düğme, dizlik ve bunun emsali eşya isteyerek rencide
ettikleri cihet ile reaya fukarası çarşılarda, dükkânlarını açıp oturmaktan korktukları gibi
evlerinde dahi rahatları olmadığı ve bunların haklarından gelinmedikçe rahat etmek imkânı
kalmadığı haber vermeleri ile adları yazılı bu eşkıyaların ve havadarların ocaktan Küçük
Çavuş Mustafa Ağa mübaşereti ile ve cümle âyân-ı vilâyet, ocak ihtiyarları ve atik
serdengeçti ağaları ve alemdarları ve sair zâbıtân ve zâbıtları marifetiyle ve marifet-i şer’ ile
teftiş ve tefahhus ve bulundukları mahallerde alâ-eyyi-hâlin ahz ve firar ve gaybet eder
olanları dahi şer ile buldurulmaları lâzım gelenlere buldurup huzur-ı hukkâma ihzâr ve iktiza
eden hâllerine göre tâzir olunmak gelenleri tâzir, nefy ve kalebendleri iktiza edenleri
zikrolunan kalelere mahbusen irsal ve muhkem kalebend ve bilâ-aman şer’an cezaları tertib
olunmak lâzım gelenleri dahi huccet-i şer’iyyeleri verilip cezaları tertib ve icra ile bundan
sonra Bursa’da şekâvet erbabından zuhur edenleri bilâ-tehir ahz ve zapta teslim ve hakkından
gelinmek üzere taahhüd ve tekeffül ve Bursa’nın eski nizam ve intizamı verilip eşkıyadan
temizlenmesi ve ahâlinin rahat ve âsûde hâl olmaları için ihtimam edilmesi ve Küçük Çavuş
emektar, iş görür ve kendisine verilen hizmeti ifaya muktedir olduğundan bu işte dahi
çalışarak Bursa’daki, yukarıda adları geçen yaramazları te’dîb ve emniyet ve asayişi iadeden
sonra İstanbul’a avdet eylemesi ve hiçbir kimseye göz yumularak ve himaye eylemeyip adalet
üzere hareket etmesi ve dizdarların dahi varan yaramazları muhkem habs ve kalebend edip
hiçbirisini ıtlak etmekten çekinmemeleri için yeniçeri ağası Abdi Paşa’nın mektubu dahi
gönderilmek ile elbirlik ile hareket edilerek emniyet ve asayişin temini” bildirilmiştir (BS.
380/84).
7.3.1738’de Bursa’da, İstanbul’dan gelen yeniçeri çavuşlarından Küçük Çavuş, Bursa
yeniçeri zâbıtı Turnacıbaşı Mehmed Ağa ve marifet-i şer’ ile tekmil Bursa ahâlisi birbirlerine
kefil olmuşlardır. Bu durum mahalle mahalle sicile kaydolunmuştur (BS. 380/82).
1740’ta gelen bir emirde: “Bahar mevsimi hulul etmek hasebi ile ağaçlar yapraklanıp
dağlarda eşkıya yaslanacak zamanlar gelmekle aşâir ve kabâilden ve yerlüden kuttâ-i tarik
eşkıyası ve başıboş levendler ve sair haramzâdeler saklandıkları yerlerden çıkarak gelip
geçen yolculara, vilâyet sekenesine mazarrata cesaret eyleyecekleri mücerreb olduğundan bu
gibi eşkıyanın tecessüs ve tefahhuslarına ihtimam ve dikkat ve hudud ve sınırlarınız dahilinde
her ne mahalde idam ve izâlesi vâcib olup demleri heder olduğuna fetva-yı şerif verilen eşkıya
zuhur ederler ise kat’an aman ve zaman verilmemesi” hakkında ferman gelmiştir (BS.
1184/40).
1742’de Hacı Hasan ile gönderilen bir fermanda: “Memleketin eşkıyadan tamamen
temizlenmesi, şehir ve kasabaların ahâlisinin ve yolcuların rahat ve emniyetleri matlub-ı
şahane olduğundan bu husus defaatle ilân ve tenbih olunmuşken yine etraf ve civarda bazı
yaramaz ve haramzâdelerin zuhuru, yolculara mazarrat verdikleri peyderpey işitilmektedir.
Eyalet, liva mutasarrıflarından her kimin memuriyeti mıntıkasında eşkıyadan bir ferde zarar
ve hasaratı erişir ise vaki olan zarar hududunda olan vali ve zâbıtlarına tazmin ettirilmekle
iktifa olunmayıp bu mühim işte emr-i şerife mugayir olarak zâhir olan rehaveti için lâzım
gelen ukûbet dahi tertib olunmak üzere bundan evvel istisvab-ı ârâ ile nizam verilip dusturu’l-
amel üzre müceddeden kayd ve keyfiyet her bir vali ve hukkam, zâbıtân ve âyâna başka başka
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
evamir-i aliyye ile tenbih ve te’kîd ve tehdîd ve teşdid olunmuş iken şimdi yine Anadolu’dan
gelenlerin takrirlerine göre yer yer eşkıya ve haramzâde makuleleri kuttâ-i tarik güruhu
zuhur edip bilâd ve ibâda ve yolculara mazarrattan hâli olmadıklarından evâmirin
münderecatları ve nizam-ı merkumun devam ve ibkası hakkında cümlenin ihmal eyledikleri
malum-ı şahane olmuştur. Lakin bu nizam-ı mergub bi’l-ittifak karardâde olduktan sonra
devam-ı istikrarı murad-ı padişahî olduğuna binaen mahalline kayd ve sebt olup bu nizamı
mahall-i harekete hiçbir dikkat ve onda zerre kadar ruhsat gösterilmemek ve hilâf-ı hareket
edenlerin haklarından, evvelce yazılan cezaların yapılacağı herkesin malumu olsun.
Padişahın tenbihatından herkes haberdar olup bundan sonra bir kimse özür ve illet irad
etmemek için bu emrin bir suretini mahkemelerin sicillerine kayd ü sebt ve mazmunu cümleye
ilân ve işâat eyledikten sonra herkes kendi mıntıkasından, memaliki hıfz ve hududu dahilinde
eşkıyaları tecessüs ve tefahhustan bir an hâli olmayıp levendler, Türkmen, Ekrad
makulesinden ve gayriden kat’-i tarik ve nehb-i emval ile meşgul şakiler az ve çok, her ne ma-
halde zuhur ederse at, bisat, emval ve eşyaları bunları tutanların, kesilmiş kafalarının
İstanbul’a gönderilmesi ve bu emrin iktizasına göre hareket edip sürüp üzerlerine varıp,
hududunuz dahilinde tutarsanız fe-biha ve illâ âharın hududuna girerler ise mücerred
hududumuzu tecavüz etmiştir, diye ardlarından ayrılmayıp takip ve duhul eylediği sancak ve
toprak mutasarrıfı ve zâbıtları ile muhabere ve ittifak ederek behemehal ahz ve ele getirip
marifet-i şer’ ile cezaları tertib ve kesilmiş başlarının gönderilmesi ve bundan sonra
herhanginizin havza-i hükûmetinde eşkıyadan bir kimseye bir zarar isabet ederse ittifak-ı ârâ
ile düsturu’l-amel kılınan bu nizam üzere vaki olan zarar, sancak mutasarrıfına ve ol kazanın
zâbıtân ve âyâna tazmin ve katl-i nefs vaki olursa diyeti tahsil olunduktan başka hukkam ve
zâbıtân makuleleri katl ve âyân-ı vilâyet güruhu uzak kalelere habs ve kalebend olunacakları
muhakkak ve musammamdır. Ona göre basiret üzere hareket ve lâkin bu husus celb-i
menfaata vesile ittihazı ile reaya ve berayanın b-igayr-i hakkın bir akçe ve bir habbeleri
almayıp dairenizde bulunanların dahi almalarına rıza gösterilmemesi” emredilmiştir (BS.
334/1).
1743’te Bursa havalisinde vaki Mudanya, Kite, Kepsut kazaları sükkânından Sarı Zaim
oğlu Mustafa’nın kardeşi Ahmed, Topluoğlu, Mudanyalı Zeynel, Uzun İbrahim, Kite
kazasının Kara Ağa Çelebi köyünden Çil Oğlan ve Peştemalcı Uzun İbrahim, rufekaları ile
Bursa, Mudanya ve Mihaliç etrafında beş seneden beri yolcuların yoluna inip yolu kat’ ve
adam öldürüp mallarını yağma etmek âdetleri olduğundan, bu kazaların ahâlisi ve Bursa’daki
tücccarlar meclis-i şer’a gelip bunların sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz olup izâleleri vâcib olduğunu
ihbar etmeleri ile Hudâvendigâr mütesellimi Hacı Ömer Ağa tarafından bunların bulundukları
yerde tutularak şer’an haklarından lâzım gelenin yapılması emredilmiştir (BS. 334/5).
16.7.1743’te: “Mihaliç kurbünde ve havalisinde piyade kuttâ-i tarik çıkıp yollar
kesmekte ve gelip geçeni soymakta ve insan öldürmekte olduğu haber alındığından
Hudâvendigâr mütesellimi ve Mihaliç voyvodasının memleketi bunlardan temizlemeleri ve en
ufak bir kusur ve rahavetleri eseri olarak eşkıya firar ve ele girmemek lâzım gelirse, sonra bir
türlü cevapları mesmu’ olmayıp onlara teveccüh eden ceza, bilâ-aman haklarından icra
olunacağı” bildirildi (BS. 334/55).
Emir Sultan vakfı köylerinden Gencelli köyünde sakin Çavdarlı Hacı Mehmed’in
kölesi, aslen acem olan Abdullah, kendi hâlinde olmayıp erâzil eşkıya ile ülfet etmekte, gece
ve gündüz âlet-i harb ile dolaşıp Hacı Mehmed’in damadı Halil’i bi-gayr-i hakkın katl ve bu
bahane ile köy reayalarının akçelerini alarak tecrim eylediği ve köylülerin emn ü rahatları
maslûb olup mezbur Abdullah tutularak fukaranın istirahatları için diyar-ı âhara nefy ve iclâsı
için emr-i şerif gelmiş idi. Lâkin 1746’da gelen başka bir emirde: “Abdullah hakkındaki bu
hususlar iftira olup bu ana kadar bu gibi şekâveti malumları olmayıp kendi hâlinde ve ilim ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tahsiline meşgul sulehâdan bir kimsedir, diye hüsn-i hâline cemm-i gafir bî-garaz
Müslümanlar şehadet suretiyle haber verdiklerinden” affına emir verilmiştir (BS. 384/71).
1750’de Kütahyalı Rukiye Hatun İstanbul’a gelirken Bursa kazasının Pazarcık nam
köyüne geldiğinde, bu köyden Pehlivan oğlu Ali önüne çıkıp mezbureyi ahz ve üzerinde
mevcut 40 altın ve bir kürk ve bir at ve bir yağmurluk ve saireyi fuzulen gaspeylediğinden
maada 15 gün evinde oturtup ziyade gadr ve teaddî eylediği ve mezbur askerîlik(?) iddiasında
olduğunu bildirdiğinden ihkak-ı hak edilmesi emredilmiştir (BS. 387/9).
23.5.1753’te gelen bir emirde: “Bursa’nın âyân ve eşrafı ve tüccar ve yolcuları meclis-i
şer’a varıp Hudâvendigâr sancağının güney ve batısındaki kazalara ve Balıkesir ve Biga
kazalarında bulunan serdarlar ve âyân, yanlarına haddinden fazla ‘ulûfesiz’ (tayinatsız) etba’
namında başbuğsuz eşkıyayı toplayarak bu hezelenin beşi ve onu, bazen otuz kırkı ittifak ve
ansızın Mudanya ile Bursa arasında ve Mihaliç ile Bursa meyanında zuhur ve tüccar ve
yolculara hücum ederek yol kesmekte, adam öldürmekte ve nice zararlar yapmaktadır. Bu işi
başarır başarmaz hemen avdet ve geldikleri metbuun veya misl-i âhar bir ağanın yanına varıp
iltica ve tahassun etmeleri ile kendilerine el yetiştirmek bir vech ile mümkün olmayıp yolların
bunlardan sonra gelip geçenlerin azalmasına ve halkın mallarının tatiline büyük zarar
vukuuna bâdi olunmaları ile bundan böyle her bir kapılarında olan adamları gereği gibi zapt
ve muhafaza ve bu misillü şenî hareketlerden men’ eylemeleri ve böyle bir hâl vukuu haberi
alındıkta, hangisinin kapısından gelmiş ve kimin kapısına varmışlar ise telef ve zayi olan
nüfus ve emval, ağadan tazmin olunacağı ve kaza ve hakimleri meclis-i şer’a âyân-ı
mezburûnu ihzâr ve müvâcehelerinde bu emri kıraat ve müteyakkız ve tenbih üzere hareket
eylemeleri te’kîd ve hilâf-ı hareketten çekinmelerinin bildirilmesi ve bu emrin sicillâta kayıt
ile cümleye ilân edildiğinin İstanbul’a bildirilmesi; bu nizam-ı hürriyet-encamın devamı ve
bekasına cümle tarafından ihtimam olunmaktan nâşi bundan sonra bu iki yolda, bir ferde
zarar ve ziyan ve katl-i nüfus vukuu ihbar olunmak lâzım gelirse, siz ki hâkimlersiniz, azliniz
ile kanaat olunmayıp te’dîb olunacaksınız; gaspolunan emval, lâzım gelenlerden tahsil ve
tazmin olunması musammam ve mukarrerdir” denilmekte idi (BS. 280/102).
1757’de: “Mudanya kazası ahâlileri arzıhâl edip; kendi hâllerinde ırzları ile mukayyed
ve şeriata muhalif hiçbir hareketleri olmayıp rencide edilmeleri icap etmezken, Mudanya’dan
Kubur oğlu Süleyman denilen şerîr, kendi hâlinde olmayıp teaddîsinden nâşi halkın bir türlü
emn ü rahatları olmadığından maada ihtilal-i memlekete ve ikaz-ı fitneye sâ’î olduğundan
bundan evvel diyar-ı âhara nefyi için emr-i şerif sadır ve memleketleri âsude hâl ve reaya
emn ü şükran içinde iken mezkur bir takrib-i mal kuvveti ile ıtlak ve memleketlerine gelip
gûnagûn fısk u fesada şüru’ ve damadı Ahmed nam şakî ile yekdil ve yekcihet ve menzili
civarında bir cemiyethane ihdas ve etraf ve havalinin eşkıya taifesi başına toplanarak, gece
ve gündüz mahalle arasında silahla dolaşıp ve bazı sâliha hatunların hanelerine girip hetk-i
ırz ve damad-ı mezburun katl-i nüfus ve gûnagûn fesad eylemek âdetleri olup ahâli, fukara ve
ibâdullahı türlü türlü iftira ile hâkimlere tecrim ettirip bunların bu misilli fesadlarından
perakende ve perişan olmalarına bâis ve bâdi olduklarını bildirdiklerinden bir ferman ile
Bursa kadısı ve Hudâvendigâr müteselliminden; “mezbur Süleyman ve damadı Ahmed’in bu
gibi teaddiyâtı ve kendi hâlinde olmadıkları vaki midir? Bî-garaz müslimîn ve ahâli-i kazadan
özr ve himayeden ârî vech ile sual olunup ve sıhhatı ve hakikatinin îlâm eylemeleri”
bildirilmiştir (BS. 391/140).
1757’de sadrazam ağalarından Çelebi Ali gönderilen bir emirde: “Bahar mevsimi
gelmekle ağaçlar yapraklanıp eşkıyalar, dağlarda yaslanıp saklanacak zamanlar gelmekle
böyle zamanlarda aşiretler ve kabileler ve yerlilerden kuttâ-i tarik ve başıboş levendler ve
sair haramzâdeler gizlendikleri köşeden çıkarak mazarrat iras etmeğe fırsat gözleyecekleri ve
yolcuları bî-huzur ettikleri öteden beri tecrübe edilerek malum olmakla eşkıyanın makarr u
me’vaları tecessüs olunarak hudut ve sınırlar dahilinde her ne mahalde eşkıya zuhur eyler ise
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bilâ-aman ahz ve ukûbât-ı meşrûaları tertib ile yolların ve mahallenin selâmetinin temin
kılınmasına bi’l-ittifak ihtimam ve dikkat edilmesi, eşkıya bir mahalde kesret ve cemiyet üzere
olup üzerlerine varılmak münasib görüldüğü hâlde herkes kendine semt ü münasib olan
mahallenin hukkâm ve zâbıtânı ile haberleşip bi’l-ittifak tutulmaları ve elbirliği ile bunlardan
memleketin temizlenmesi ve ceza-yı şer’iyyelerinin verilmesi ve lâkin bu bahane ile şekâvette
alâkası olmayanlara taarruz olunduğu ve fakir reayaya beyhude tekâlif yüklediği ve sair
surette bir ferde cevr u eziyet vukuu veyahut eşkıya için muâvenet istenildikte verilmesi ve bu
hususta tekâsül ve ihmaliniz zuhuru ve bu emre celb-i mal ve zulüm yapmağa âlet ve vesileye
ittihazı ve bir ferdden nâhak yere bir akçe alındığı haber alınmak lâzım gelirse hiçbirinizin
özr ve illetleriniz ısgâ olunmayıp vaki olan zarar sizden tazmin ve mâlikâne mutasarrıfları ve
buralardan dahi mukâtaaları üzerlerinden ref’ olunmakla kalmayıp bilâ-tereddüt
cezalarınızın tertib olunacağını muhakkak bilip intibah üzere hareket edilmesi” bildirilmişti
(BS. 391/137).
1765’te: “Ahaliye zarar kasdı ile köylerde dolaşan kapısız levend eşkıyasından bazıları
Sivas’ta ve Erzurum’da ve sair bulundukları mahallerde bundan evvel idam ve izâle ve şerr u
mazarratları men’ ve ref’ ile fukara ellerinden âzâde olunmuş iken bu sıralarda bazı başıboş
levendler kuttâ-ı tarik eşkıyası Sivas, Erzurum, Karaman ve Anadolu eyaletlerinde ve sair
mevâzide yolculara hücum ve mallarını gasp ve yol kesmeğe cesaret üzere oldukları ol
taraftan gelenlerin takrirlerinden haber alınıp bu gibi kuttâ-i tarikın ibâdullah üzerlerinde
def’-i şerr u fesadları vâcibât-ı umur-ı devletten olup ve bâ-husus bu kış günlerinde cemiyet
ile gezmek mümkün olmayıp birbirinden ayrılmayarak bölük bölük köylere varıp şiddet-i
şitâdan iltica ve ihtifa edecekleri derkâr olduğundan, bastırılıp yanlarında bulunan akçeleri,
melbûsâtları, at ve bisatları katledenlerin olmak üzere, cezaları tertib ve vücûd-i habâset-
âlûdlarından halkı tahlîs ve bi’l-ittifak sa’y ü ihtimam olunması” Anadolu valisi Vezir Hacı
Ali Paşa’ya yazılmıştı (BS. 1179/22).
17.8.1766’da Bursalı kuttâ-i tarik eşkıyasından vâcib-i izâle olduğu şer’an sabit ve demi
heder olmak üzere îlâm olunduktan sonra marifet-i şer’ ve cümle ittifakıyla cezası tertib
olunan Çavuş oğlu Mehmed’in babası Bursalı Kömürcü Süleyman adındaki yeniçeri ve Lafço
oğlu Ahmed, Berber Ahmed, İmam oğlu Mehmed ve Hacı İsmail ile Mehmed’i mazlumen
katlettiler diye padişaha şikâyet ve Tütüncü Ahmed adındaki yeniçeriyi tevkil etmekle
mahallinde alâ vech-i sahîha arzolunmak üzere sadır olan emr-i şerifin üzerine yukarıda
yazdığı ve cümle katl yerlerini bildirdiğinden Süleyman ile Ömer, Muhzır Ağa hapsinde
mahpus olmalarıyla kapı kethüdası mübâşereti ile Bursa mahkemesine irsal olunmuşlardır. Bu
makûle (marifet-i şer’ ve cümle marifeti ile izâlesi vâcib ve demi heder olup katl ve izâlesi ile
temîn-i taraf ve mesalik kılınan) eşkıya için “mazlûmen katlettiler” suretinde tezvire ictisar
ile ibâdullahı mübtelâ-yı kesr u hasar ve temdîr-i eşkıyada fütura murad olur hâlâta tesaddî
etmek üzere merkûmâna nasihat ve emsaline intibah ve ibret olmak üzere keyfiyetin cümleye
ilân ve işâasına mübâderet edilmesi ferman ile emredilmiştir.(BS. 1179/11).
1775’te: “Tertib-i cezası irade buyurulan Sağnıclı Veli adındakı eşkıyanın üzerine
varılmağa bizzat memuriyeti hasebiyle yol üstünde olan Bursa kazası derununda
mürûrumuzda kapısız levendat tâifesinden Bıyık Abdullah ve rufekâsı ve bazan divanegî
kıyafetinde ‘bizler kapılıyız’, diye ol havalide dolaşarak yolculara ve fukaralara zarar
kastında oldukları gelip gidenlerden haber alınmakla bizim böyle bir etbâımız olmadığından
ve kapısız olduklarından kapılı namı ile ‘bilâ-sened’ oralarda dolaşıp fenalık yapanlar kimler
ise marifet-i şer’ ve cümle ittifakıyla tecessüs ve görüp ahz ve kayd ü bend ile ve adem-i itaat
edenler ise hayyen ve meyyiten ahz ve te’dîbleri” Anadolu valiliğinden emredilmiştir (BS.
186/62).
1775’e tesadüf eden arabi 1189 senesi Saferi ibtidasında gelen bir emirde: “Bu esnada
adalet saçan hatt-ı hümayun mucibince cezası tertibine irade taalluk eden Sağnıclı Veli nam
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
EŞREF BEY
Ali Bey’in oğludur. 1878’de Bursa belediye reisliğinde bulunmuş ve çok hizmet
eylemiştir. 1884’te Vilâyet Matbaası’nda İsmail Beliğ’in Güldeste adındaki Bursa tarihini tab’
ettirmiş ve kenarına birçok haşiyeler yazmıştır. Bu suretle Bursa tarihine unutulmaz hizmetler
eylemiştir. BK, II/58
EŞREF EFENDİ
Eyüb Efendi Tekkesi şeyhi Eşrefzâde Şemseddin Efendi’nin oğludur. 1845’ten evvel
ölmüştür. BK, II/58
EŞREF EFENDİ
Hamam Tekke şeyhi Saîd Efendi’nin oğludur. 1870’te babasının Hicaz yolunda vefatı
haberi üzerine şeyh olmuş, 1875’te vefat etmiş ve Bursa’da Ali Paşa Camii’ne defnedilmiştir.
BK, II/58
EŞREF EFENDİ
Hamam Tekke şeyhi Rıza Efendi’nin oğludur. 1864’te babasının vefatı üzerine şeyh
olmuş ve yaşı küçük olduğundan akrabasından Zeynîler şeyhi Rıza Efendi ve daha sonra
Seyyid Nasır şeyhi Abdüssamed Efendi vekil tayin olunmuşlardı. 1904’te evlâdsız olarak
ölmüştür. BK, II/59
EŞREF EFENDİ (Mehmed)
Üftade şeyhi Hayreddin Efendi’nin kerimezâdesidir. 1764’te ölmüş âlim bir zattır.
“Üftadezâde” diye meşhurdur. BK, II/58
EŞREF MEHMED BEY
Bursalıdır. “Kasapzâde” demekle maruftur. Ali Rıza Bey’in oğlu olup kalemden
yetişmiş ve ticaret reisliğinde bulunmuştur. 1889’da ölmüştür. Şairdi. BK, II/58
EŞREF MEHMED PAŞA
Bursalıdır. Askerlikten yetişip miralay, mirliva, ferik olmuş ve altıncı ordu erkân-ı
harbiye reisliğinde ve Tahran sefaretinde, Selânik valiliğinde bulunmuş ve müşir olarak
Rusçuk kumandanı olmuştur. 1894’te ölmüş ve İstanbul’da Merkezefendi’de kayınpederi
Kâni Paşa’nın yanına defnedilmiştir. Hem kâtip ve hem de iyi bir şairdi. Rüşdü ve Nazım
Beyler adında iki oğlu vardı. Divanı vardır. BK, II/58
EŞREFOĞLU RUMÎ HAZRETLERİ
Mekkeli Mehmed Mısrî’nin oğlu Eşref’in sulbünden 754/1353’te İznik’te doğmuştur.
Bursa’da Sultaniye Medresesi’nde tahsil-i ilm ü kemâl ederek Abdal Mehmed, Emir Sultan ile
görüşmüş ve hücresindeki eşyasını fukaraya dağıtmıştır. Bir müddet sonra da Hacı Bayram
Velî ile görüşmüş, 10 sene kadar mücahede ve ağır riyâzet ile vakit geçirmiş ve Hacı Bayram
Velî’nin kızı Hayrunnisa Hatun ile evlenmiştir. Hama’da Şeyh Hüseyin Hazretleriyle
görüşmüş ve icazet alıp İznik’e avdet etmiştir. 874/1470’te 120 yaşında olduğu hâlde İznik’te
vefat etmiştir. Âlim, fazıl, şair bir zattır. Pek çok eserleri ve divanı vardır. Bunlar kemâl ve
fazlına delildir. Divanı matbudur.
Tevhid deryasına gark olmuş ve dünya ile alâkası kalmamıştır. Fakr u fena cihetini
iltizamla sade giyinir ve şöhretten çekinirdi. Halktan çekinerek Tirse dağlarında dolaşırdı. II.
Bayezid’in validesi Mükrime Hatun, İznik’te bir cami ve türbe yaptırmış, 890/1486
Ramazanında vakfiyesini tanzim ettirmiştir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Eşrefzâde sülâlesi, kâmilen denilecek derecede ilim, edebiyat ve Türklük âlemine çok
büyük hizmetler etmişler ve yüksek ahlâklarıyla bu aileye mensubiyetlerini kirletmemişlerdir.
Şeceresi şöyledir:
Eşref-i Rumi
Züleyha Hatun
(Abdullah Tirsî ile evlenmiştir)
Şeyh
Fahreddin Münire Mehmed Fâika Celâleddin Şehy Mehmed Necmeddin x Meczub Şeyh
xx Habib Efendi Zıyaeddin Eşref Şeyh Mehmed Mehmed
xxxx Efendi xxxx Şerif
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Ayrıca birçok vakıflar bırakmıştır. Bugün hepsi harabe hâlindedir. Minaresiyle yanmış
duvardan ibaret taş yığını hâlindedir (BAVD. 23941). BK, II/59
EŞREFZÂDE TEKKESİ
Bursa’da İncirlice mahallesindedir. 1631’de burasının cami olmasına ferman gelmiştir
(BS. 249/148). 1849’da tekke ve kütüphanesi harap olduğundan 4.151 kuruş sarfıyla tamir
edilmiştir (BS. 304/14). BK, II/59
ET DEDE
Namazgâh Camii’nin şarkında dört duvar içinde bir mezardır. İsmi Sûfî Mehmed
Efendi’dir. Rivayete nazaran Emir Sultan’ın matbahına et taşır imiş. BK, II/92
ET MUZAYAKASI
13.9.1561’de İstanbul’da et muzayakası olduğundan, Bursa’ya gelecek koyunlardan
bıçağa yarar on bin koyunun İstanbul’a gönderilmesi ve bu koyunları sahiplerinin götürüp
narh-ı rûzî üzere bey’ etmeleri ve böylece ashabına ticaret ve İstanbul halkına vüs’at-i maîşet
hasıl olması emredilmiştir (BS. 92/242).
23.12.1816’da yazılan bir emirde de: “Yeni Saray, Eski Saray, yeniçeri, cebeci, topçu ve
top arabacı ve tersane ocakları et tayinatları için Hudâvendigâr sancağı kazalarından 1816
senesine mahsuben tertib olunan 3.500 ağnam mübayaasına irade taalluk etmek ile damızlık
ve sağmal ağnamlardan olmayarak erkek ağnamın beher re’si 70 pâreye ve kısırı 60 pâreye
ve toklu 40 pâreye ve erkek keçinin beher re’si 60 pâreye ve dişisi 40 pâreye olmak üzere,
icab eden bahaları nakit olarak sayıcı ashabına îtâ olunarak bir gün dil(?) mübayaa ve tahsil
ve aynen edasına; fukaraya usret olur ise beşer kuruştan bedellerin tahsil ve İstanbul’a
irsali” bildirilmiştir (BS. 1272/26). BK, II/92
EV
Bursa evleri öteden beri gayet geniş bir bahçe içerisinde yapılırdı. Eski evlerin şekilleri
hakkında bir fikir verebilmek için 1586 senesinde, ulemadan Ahmed Çelebi’nin Şeyhulislâm
Sadeddin Efendi’ye İmaret-i İsa Bey mahallesinde sattığı bir evi söyleyelim: Alt katta iki ve
üst katta üç oda, bir mahzen, bir hamam ve üç sofa ki birinin ortasında şadırvanı vardır. Bir
fırın, ahır, üç yerde akarsu, bir büyük havuz, dış kapısının iki tarafında iki gurfe (köşk,
kameriye), aralarında sofa ve bir şahnişîn, meyveli ve meyvesiz ağaçları hâvî (BS. 170/188).
1665’te Taya Hatun mahallesinde Andon’un evi; altlı ve üstlü nakışlı odaları, çinili hamamı,
bahçe, havuz ve akarsuları, dışarısı nakışlı fevkânî odaları ve ahırı hâvî hanesi (BS.
345/14,29,137). Hulâsa hangi eve bakılırsa bakılsın, mutlaka bahçesi ve akar birkaç çeşit suyu
ve mutlaka bir hamamı, bir ahırı bulunurdu. BK, II/93
EV GÖÇÜ
İstanbul’a göç edilmesi ile ilgili olmak üzere gönderilen bir emirde: “İstanbul’da
oturanların taayyüşlerinde rahat ve refahiyetleri İstanbul şehrini kalabalıktan ve izdihamdan
himayet ve sıyanetle kabildir. Taşra vilâyetlerin mamur ve abâdân olması dahi evâmir-i
aliyyem ile vârid olan teklifâtın edasına ve herkesin suhûlet ve vüsat üzere olmasına merbut
olduğu cümlenin malumu olup bunun için taşra vilâyetlerden İstanbul’a ev göçü men’
edilmiştir. Gelen kimseler tutulup istintak olunduklarında, kimisi vilâyet valisinin ve kimisi
kadı ve nâiblerin ve âyân ve murabahacı güruhlarının zulüm ve teaddîlerine takat
getiremedikleri için terk-i dâr u diyar edip geldiklerini takrir etmeleri ile bu gibilerin cümlesi
buldurulup vatan-ı aslîlerine irca ve irsal olunmuşlardır. Ancak bundan sonra taşra
vilâyetlerinden bilâ-ferman ev göçü ile hiçbir kimse bilâ-maslahat bir fert İstanbul’a
gelmemek ve gelirse mahalleler imamları, mahallelerini her daim teftiş ederek, zâbıtaya
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
haber verip tutturmak ve tutulan kimse hin-i istintakında eğer vali ve kadı ve âyân ve muraba-
hacı zulümlerinden şikâyet ederse şikâyet ettiği madde sırren ve hafiyyeten tahkik olunup eğer
sahih olup valilerden ise eşedd-i ikab ile tenkil ve te’dîb ve kadılar ise azl ve ceride-i kazadan
ismi silinmek ile iktifa olunmayarak uzak kalelerin birisinde müebbed hapis ve kalebend ile
tagrîb olunacakları, âyân ve murabahacı ise bilâ-aman katl ve mal emlâkları mîrîden zapt ve
saire mûcib-i ibret kılınacakları ve eğer şikâyet eden şahıs kavline kâzib olur ise bilâ-aman
siyaseten eşedd-i ceza ile onun katl olunacağı (hassaten karha-i cesime-i mülûkânemde tashih
ve takrir olunmak hasebi ile) bade’l-yevm bilcümle memâlik-i Anadolu ve diyar-ı Rumeli’nde
olan mahallerde herkes bu vech ile amel ve hareket ve zerre kadar hilâfından gayetü’l-gaye
tehâşî ve mücânebet eylemeleri” bildirilmiştir (BS 384/32).
1791’de verilen diğer bir emirde: “Öteden beri İstanbul’a ev göçü ve bilâ-maslahat
serseri makûlesi kimselerin gelmeleri memnu iken seferler münasebetiyle ve bazı gûnâ
avârızâtı sebebiyle bu hususa bir müddetten beri nezaret ve dikkat olunamadığından İstanbul
ve havalisi olan Eyüb, Galata ve Üsküdar’da vaki hanlar, dükkânlar ve sair bekâr eğlenmek
kabil olan mevâzi ol makûle bekâr ve serseri eşhas ile dolup İstanbul’da gelmekte olduğu,
hem reâyanın perişanlığı ve ziraat ve hırâsetin tatilini ve memleketin harabı mucib ve hem de
İstanbul sekenesinin günlük yiyecek hususuna sıkıntı verdiklerinden bunların ilâcı görülüp
bekâr ve serseri makûlesinden olan eşhasın tathîr ve tanzim olunması ve çift ve çubuk
sahipleri, vilâyetlerden ziraat ve hırâsetleri ile meşgul olarak memalikin imarı hususunda
bundan evvel irade-i seniyye taalluk etmek ile İstanbul ve havalisi olan mecmu-ı mevâzi,
memurlar marifeti ile taharrî ve o gibi kefilsiz serseri ve işsiz olan kimseler ihraç ve mübâşir
marifetleri ile kayıklara konarak Anadolu ve Rumeli taraflarına imrâr ettirilip bundan sonra
bu misillilerden hiçbir kimsenin İstanbul’a geçmesine ruhsat gösterilmemesi ve memerlerin
muhafaza ve teşdîd olunması ve ne kadar iskele ve ma’berlerin hukkâm ve zâbıtânı varsa
cümlesine tenbih ve şiddetli emirler verilerek başka işe kıyas edilmeyerek ale’d-devam
kimsenin geçirilmemesi emredilmiş ve İstanbul’da sık sık yoklama yapılarak bu gibi
gelenlerin hemen iade olunacakları ve bunlara izin verenlerin de ıkâba mazhar olacakları”
bildirilmiştir (BS. 1206/7). BK, II/93
EVLENMEK
Memâlik-i mahrusede 30 yaşına gelmiş bâkir kızları veyahut zevci vefat etmiş hatunları
baba ve akrabaları tezvic etmeyip bilâ-mucib mücerred durdukları ve bu keyfiyet taklil-i
tenasülü müeddî olduğu cihet ile küfüvlerine akd ve tenkih edilmesi ve bi-vech-i şer’î
muhalefet eden baba ve sair velilerinin şer’an lâzım gelen tâzir ve te’dîblerinin icrası
30.5.1844’te emredilmiştir (BS. 310). 1552’de velisi marifeti olmaksızın kimse kimseye
tezvic olunmaya diye emredilmiştir. Bir kadın, velisi marifetsiz nikâh olduğu sabit
olduğundan padişahın emri ile ayrılmasına hükmedilmiştir. BK, II/95
EVLİYA
Bursalıdır. Oğlu Sa’dî 867/1463 Ramazanında bir Çarşamba günü vuku bulan zelzelede
Nalbandoğlu mahallesinde ölmüştür (BS. 1/28). BK, II/95
EVLİYA ÇELEBİ
1020/1611’de doğmuş ve hayatını dolaşmakla ve tedkikat ile geçirmiştir. Gördüğü
şeyleri doğru yazmış ise de işittiği şeylerde çok mübalağa göstermiştir. 10 ciltlik bir
Seyahatnamesi vardır. Seyahatnamenin 6. cildinin 227. sahifesinde sülâlesini şöyle yazıyor:
Evliya Çelebi bin Derviş Mehmed Zıllî bin Kara Ahmed bin Kara Mustafa bin Yavuzer bin
Ece Yakub bin Germiyanzâde Yakub Bey.
Bunun büyük ceddi Ece Yakub Bey’in Bursa’da, İznik’te, Çardak’ta birer camisi olduğu
ve kendisinin Bursa’daki camisi sahasında medfun olduğunu yazıyor. Bu caminin hangi cami
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
veya mescid olduğu tesbit edilememiştir. Bursa Sicilleri’nde Evliya Çelebi’nin birkaç defa
şahitler meyanında bulunduğu görülmektedir. Vefat tarihi malum değilse de vefatında
İstanbul Şişhane karakolunun Kasımpaşa cihetindeki “Meyyitzâde Kabri” denilen kabristanda
medfundur. Türbesi evkaf tarafından mükemmel surette tamir edilmiştir. Bursa’nın Veli
Şemseddin mahallesinde Mehmed oğlu Sarı Mehmed’in kızı Amine Hatun ile evlenmişti.
Karısı 1630 senesi Eylülü ibtidalarında ölmüştür (BS. 238/120). BK, II/95
EYALET
1257/1841’de Bursa, Hudâvendigâr eyaleti merkezi olmuş ve Kütahya’da bulunan
Anadolu valisi Dilâver Paşa ve zâbıta memuru Mazhar Paşa ile birlikte Bursa’ya gelip eyalet
teşkilâtını kurmuştur. BK, II/95
EYİRİCİK
1937’de 181 nüfuslu bir köy idi. 1614’te Gemlik kazasına bağlı olan bu köyün
yakınlarında “Ağlaşan Yörükleri” var idi. BK, II/96
EYMİRCAN MEZRAASI
Yenişehir’de Kızılbey civarındadır. Kanunî Süleyman devrinde vakıf idi. BK, II/96
EYÜB AĞA (Hacı)
Habiboğlu Hacı Ahmed Ağa’nın oğludur. Şehzâde Süleyman Paşa, nam-ı diğer Helvâî
mahallesinde sakin idi. Emir Sultan, Murad-ı Sânî, Çelebi Sultan Mehmed vakıflarında
mütevellilik yapmış, 22 Şevval 1160/24.1.1748’de vefat eylemiştir. Vefatında, Geyve Hanı
derununda dört oda, İpek Hanı’nda bir oda, sakin olduğu ev ve eşyaları ile 12 cariyesi, yedi
kölesi ve cem’an 600.600 akçe muhallefatı çıkmıştır. Hacı Osman kızı Rukiye, Mustafa kızı
Emine, diğer Mustafa kızı Havva ve Abdullah kızı Hatice adında dört karısı vardır. Oğulları
Müderris Yakub Efendi, Süleyman ve İbrahim ağalar, İsmail, Ali, Halil, Ahmed ve Mehmed
ile kızları Emetullah, Emine, Hanife, Saliha ve Rabia’dır (BS. 338/146, 389/79, 331/56).
Bursa’nın zenginlerinden olup 18 kişilik aile efradı, 19 cariye ve köle ile cem’an 37 kişilik
kalabalık bir ailesi vardı.
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Habib
Hacı Ahmed
Ağa
Hacı Eyüb Ağa
Hanife
İsmail
Emetullah
Zeyneb
Saliha
Rabia
Ahmed
Mehmed
Halil
Ali
Emine
İbrahim Ağa
Süleyman Ağa
Müderris
Yakub Efendi
Afife Hatice Rukiye Mehmed
Emin
BK, II/97
EYÜB EFENDİ (Şeyh)
Karaman’ın merkezi olan Larende kasabasında doğmuştur. Babasının adı Musa
Dede’dir. Tahsil-i ilim ve tasavvufa meylederek İstanbul’a gelmiş ve Üsküdar’da Aziz
Mahmud Hüdâyî Hazretlerine intisab eylemiş ve halifesi olmuştur. Daha evvel bir müddet de
müderrislik yapmıştır. Aziz Hüdâyî Efendi onu, Bursa’ya göndermiş ve Setbaşı’ndaki Eyüb
Efendi Tekkesi’ni tesis ve zaviyenin tevhidhanesi olan camiyi bina eylemiştir. Celvetî
tarikatından olup herkesi irşad ve ibadet ile ömrünü geçirmiştir. 1620’de vefat eylemiş ve bu
tekkeye gömülmüştür (SO. I/449; G. 134). Sesi gür, nefesi müessir, zahid, müttaki ve teklifsiz
bir zat idi. Vaaz ve nasihatını uzak ve yakında olan herkes işitebiliyordu. 1618 senesinde
İplikçi Hacı Mehmed vakfından yevmî dört akçe vazife ile her Perşembe günleri vaaz ve tefsir
ciheti bu zata tevcih olunmuştur. Bu sicilde şeyh hakkında birçok tazim kelimeleri
kullanıldığına göre ilim cihetinden dahi çok yüksek mertebede idi (BS. 332/50). Hisar’da
Çırağ Bey mahallesinde sakin bacılarından Hüsnî Hatun, 1616’da her şeyini bu zata
vakfetmiştir (BS. 225/98). Karısı, İmaret-i İsa Bey mahallesinden Ahmed kızı Rabia Hatun
idi. BK, II/96
EYÜB EFENDİ TEKKESİ
Setbaşı’nda Karaağaç mahallesindedir. Bursa’ya Aziz Mahmud Hüdâyî Efendi emri ile
gelen Larendeli Eyüb tarafından inşa edilmiştir. Tekkenin inşasına hayırsever Bursalılar da
yardım etmişlerdir. 12.11.1620’de Arab Mehmed mahallesinde Hacı Ahmed oğlu Seyyid
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Kasım, Temenna mevkiindeki bahçesini ağaçları ile beraber Eyüb Efendi’ye vakfeylemiştir.
Eyüb Efendi de caminin hatibine tahsis eylemiştir (BS. 234/4).
Tekke “Celvetî” dervişlerine mahsustur. 1137/1724’te yanmış ise de, ahâlinin yardımı
ile tekke ve cami yeniden bina edilmiştir. 1863’teki yangında yanmış ve ne cami, ne tekke ve
ne de türbe kalmıştır. BK, II/96
EYYÜHÜM AHMED EFENDİ
Molla Yegân oğlu Yusuf Bâlî’nin oğludur. Tahsilden sonra Amasya, Bursa, Gelibolu’da
kadılık yapmış ve bir müddet de mütekaid olarak Bursa’da kalmıştır. Vefatında Emir Sultan’a
gömülmüştür. Pîr Emir için bir türbe yaptırmıştır. Galata’da cami ve medresesi vardır. Güzel
söz söyler, vakarlı, korkunç heybetli bir pir idi. Kanunî devri ricalindendir (G. 255). BK, II/97
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-F-
FABRİKA
İpek ve un kelimelerinde izah edilecektir. Yalnız 14 Mayıs 1893’te “Dumansız Osmanlı
Barutu” adı verilen eczâ-yı nâriyenin imâli için mükemmel bir fabrika ihdas ve tesis gayesiyle
münasip bir mahal aramak için Mirliva İzzet Paşa’nın riyasetinde bir komisyon Bursa’ya
gelmiş ve yer aramış ise de her nedense geri bırakılmıştır. BK, II/98
FAHİŞE
1520 tarihli Bursa Mahkeme Siciline göre:
1. Abdullah oğlu Hasan’ın karısı Şah Paşa’yı diğer Abdullah oğlu Hasan kandırmış ve
odasından çıkarken görüldüğünden Şah Paşa, mahkemeye götürülmüştür.
2. Asesler kâhyası Çalapverdi, Abdullah kızı Halime, Mustafa kızı Fatma ve Selimşah
adındaki kadınları, aseslerden Abdullah oğlu Süleyman ve Kasım ile beraber Süleyman’ın
odasında içki içerken tutarak mahkemeye götürmüştür.
3. Kirişçikızı mahallesinden İbrahim kızı Ayşe, Ali kızı Zeyneb İshak oğlu Mehmed,
Abdullah oğlu Hacı Yusuf ve İbrahim oğlu Mehmed, Elvan Bey mahallesindeki bahçede,
gece şürb-i hamr ederken yakalanmışlardır.
4. Maksem’de Abdullah kızı Hafize, Çınarlı mahallesinde ases Kasım’ın odasında şürb-i
hamr edip sarhoş olduğu hâlde tutulmuştur.
5. Zağferanlık mahallesinden Abdullah oğlu Hacı Yakub, evine geldiğinde karısı
Fatma’yı sarhoş bulmuştur.
6. Hisar’da Şeyh Paşa mahallesinde Ahi İsmail adındaki acemin, Hamza kızı Emine’yi
evine kapatıp bir yerde yattıkları ve zina eyledikleri görülmüş ve cümlesi mahkemeye
götürülerek tâzir ve te’dîb olunmuşlardır (BS. 29/133-134).
1537’de Abdullah kızı Fatma, evinde otururken Abdullah kızı Sultan gelip kendisini
ayarttığını, bir yola uğratıp oradan geçerken Mehmed oğlu Mustafa’nın odaya çektiğini ve bu
odada yattığını mahkemede itiraf eylemişti (BS. 45/177).
1546’da Bursa aseslerbaşısı Mustafa, Ali oğlu Abdurrahman ile Abdullah kızı Fatma ve
Pîrî kızı Cemile’yi meclise getirip: “Abdurrahman, bu kadınları zindana koymuş, bir odada
tuttum” demiş. Abdurrahman da uyuduğunu ve haberi olmadığını bildirmişse de, kadınlardan
Fatma: “Yoldaşım Cemile, Mehmed oğlu Ahmed Çelebi’nin arkadaşıdır, ben de oraya minder
ve yastık götürdüm. Beni Abdurrahman için alıkoydular. Bir zaman sonra bizi çekip bastılar”
demişti. Şahitler de: “Fatma, Abdurrahman ile her vakit musahabet eder” diye şehadette
bulundular (BS. 50/43)
1546’da Yahşi oğlu Sırrî : “Seyyid Ali oğlu Ali ile Ali kızı Fatma’yı, Ahmed’in
değirmeninde, bir yerde buldum. Kanun üzere cerimelerin isterim” diye şikâyette
bulunmuştu. Ali ve Fatma, değirmende olduklarını itiraf etmiş ve Ali: “Fatma’yı bazı
kimseler alıp gittiler. Ben nikâh etmek istedim, ardınca değirmene vardım”, diye ikrarda
bulunmuştu. Aynı günün gecesi İbrahim kızı Emine ve Davud kızı Ayşe, Abdullah oğlu
Süleyman ile Simitçioğlu değirmeninde, gece bir yerde bulunduklarını meclis-i şer’de itiraf
eylediler. Fakat kadınlar “Bizi Şebgâhlı Bey zorla getirdi” dediler (BS. 50/44).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1551’de nâmahrem ile ihtilat etmek töhmetinden müttehem Ahmed kızı Hatice, Bursa
subaşısı Keykubat Bey’e 500 akçe cerime vermişti (BS. 52/162).
1582’de Mücellidî mahallesinden Abdullah kızı Lâlezar için mahalleli mahkemeye
gelerek: “Bu kadın yaramazdır, mahallede oturmasına rızamız yoktur. Eski kocası boşamış
iken yine gelip gider” diye şikâyet eylediklerinden nâmahreme çıkmamak üzere kendisinden
kefil alınmıştı (BS. 142/1).
1583’te Kite’nin Cebel nahiyesinin Bağlı köyünden Ali oğlu Yusuf adındaki gencin,
birçok Müslümanların avratları ve oğlanlarını daima çekip fiil-i şenî yaptığı mahkemede ispat
edilmişti (BS. 195/123).
1594’te Hanife adındaki kadın, ehl-i fesad yatağı ve fahişe olmağla, eşkıyanın bunun
evine geldiği şikâyet edildiğinden hapsedilmişti (BS. 195/123).
22. 2.1623’te Bursa subaşısı Hayran oğlu Sefer Çavuş, Bursa’nın Fışkırık mahallesinde
Değirmenci Abdullah oğlu Ahmed ve zevcesi Abdullah kızı Mihriban ve Hoca Abdurrahman
mahallesinden Abdullah kızı Raziye ve Abdullah kızı Müşerref adındaki fahişeleri ihzâr edip;
“Bursa’da Müslümanların gece ve gündüz evlerine hırsız girdiğini ve Bezzazoğlu
mahallesinde Hacı Abdülkerim, evi içinde katledilerek eşyası çalındığı cihet ile tecessüs
olunarak Ahmed ve Mihriban’ın yatak olduklarını öğrendiğini ve mahkemeden nâib alıp
âyân-ı şehirden cemm-i gafir ile evlerine varıldığında, Sinan oğlu Mehmed’in, Mihriban’ın
yanında yaralı olarak yattığı ve yanında birçok eşya bulunduğunu ve Mihriban’ın ifadesi ile
Tavukpazarı kurbünde olan değirmende dahi birçok eşya bulunduğunu” bildirmiş ayrıca,
cümlesini mahkemeye getirerek; “Mehmed’in hırsızlık ederken yaralandığını ve bunun,
Değirmenci Ahmed’in damadı olduğunu ve kardeşi Ali’nin dahi hırsız olduğunu ve Raziye ile
Müşerref her gün etraf-ı mahallâtta gezip Müslümanların evlerine girip kira ile ev ve dükkân
aradıklarını ve bazan da parası ile kavun çekirdeği alacağız, diye afife kadınları iğfal edip
fırsat bulunca eşyaları sirkat eylediklerini ve birçok kadını dahi hamam ve düğün bahanesi ile
evinden çıkarıp levendlerin hücrelerine alıp gidip dahi ıdlâl edip kendileri gibi fahişe
eylediklerini; Müslüman evlerine girmenin yolunu bilip mezbûrâna haber verip ve gece içinde
başlarına kırmızı baratalar giyip ellerine teber alıp geceleyin Müslümanların evlerine
beraber gidip hırsızlık ettiklerini; çaldıkları eşyayı Ahmed’in evine ve değirmenine götürüp
bazı eşyaları fahişe ve levendlerin elleri ile tebdil ettirip başka vilâyetlere irsal etmek âdetleri
olduğunu” söylemişlerdir. Evvelce de Mehmed ve İskender’in haklarından gelinmişti. Ahmed
ve Mihriban suçlarını itiraf, Raziye ve Müşerref inkâr eylemişlerse de, şahitler, Ahmed ve
Mihriban, Raziye ve Müşerref’in fesad ve kabahatlerinin nihayeti olmayıp her birinin evinin,
eşkıya yatağı olduğunu ve yukarıda iddia edilen cürümleri teyid ve ispat ettikleri gibi
bunların, kuttâ-ı tarikten olup “sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz olup haklarından gelinmek sevab-ı
azimdir” dediklerinden haklarından gelinmek üzere subaşıya tenbih ve teslim ile cümlesi
idam edilmişti (BS. 236/56).
28.5.1640’ta Ali Paşa mahallesinde Hüseyin kızı Ayşe, daima evinde nâmahrem ile
meclis kurup fısk ve fesadda bulunduğu ve bazı geceler evine bunları aldığı ve mahalle
ahâlisine iftira edip nizâ ve ahâliyi rencide eylediğinden mahalleden çıkarılmasına emir
verilmişti (BS. 361/132).
1751 Ağustos’unda, İstanbul’daki eski fahişelerden Hatice, Boyacı odalarından Emine
ve tersane odalarından Emine, tersane kurbünde liman reisi odalarından Hoca ve Rabia,
Kasımpaşa’da Kulaksız’dan Fatoş, Cebe Ali’den Zeynî, Salma Tomruk’tan Emine ve Hatice
ve Sultan Camii’nden Fatma, Mevlevîhane kapısı kurbünde Bakkal Kefere ile basılan diğer
Hatice adlarındaki 11 fahişe tutularak zindana konmuş ve Bursa’ya sürülmüştür.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1664’te: “Kasap Hüseyin mahallesinden Mustafa kızı Ayşe, İshak Şah mahallesinde
Ekmekçi Mehmed’in evinde kendisine nâmahrem olan Abdülkadir ve Çekirge Mustafa ile bir
odada muaşeret üzere olup tutulmak üzere iken hepsi kaçıp Ayşe’nin feracesi kalmıştır” diye
Subaşı Ahmed oğlu Ali Bey şikâyet eylemiş, şahitler de tasdik ve hatta evin taşlandığını da
ilâve etmiştir: Ayşe su-i hâlinden dolayı tâzir edilmiş ve Subaşı Ali Bey’e teslim edilmiştir
(BS. 1073/63).
İki ay sonra aynı kadın Koca Nâib mahallesinde oturmakta iken, Yeşil İmaret
mahallesinden Hasan oğlu Ahmed’i evine aldığını Muradiye subaşısı İbrahim Beşe haber
almış ve Muradiye nâibi Mevlânâ Mehmed Efendi ile Mahkeme-i Suğrâ çuhadarı Mustafa
Beşe gönderilip tutulmuşlar ve mahkemeye getirilmişlerdir (BS. 1073/86).
1676’da Yerkapı mahallesinden Hızır kızı İhsan, Mahmud kızı Hatice, Bâlî kızı Rabia,
kendi hâllerinde olmayıp ve nâmahremden sakınmadıkları gibi bazı geceler de evlerine adam
aldıkları tahakkuk eylediğinden mahalleden ihraçları istenmiştir (BS. 328/18).
1677’de Hasan Vidilli mahallesinde Mustafa kızı Fatma, iki gece evinden gaybet
etmişti. Mahalleli, Fatma’nın nâmahrem kimseler ile fısk u zina ve daima fısk u fücur ile
maruf ve meşhur olan erazil ve eşhas ile ihtilat eylediğini ve mezburenin evza’ ve etvârından
müteellim olduklarını söylediklerinden, mahallesinden ihraca emir verilmişti (BS. 328/62).
1735’te Hazret-i Emir mahallesinde “İzmirli” demekle meşhure Süleyman kızı Hatice,
kendi hâlinde olmayıp erazil ve eşkıya ve sefih insanlar ile ihtilât ederek evi, müfsid
insanların toplantı yeri olduğu ecnebiyeden perhizi ve nâmahremden tehaşisi olmayıp
fahişelerden ve “sâ’î bi’l-fesad” olduğundan başka, bundan evvel hizmetçisi Mehmed kızı
Fatma’yı havan eli ile döğerek öldürdüğü ve iki sene evvel kocası Saatçi Mehmed’in
Abdullah adındaki bir kölesini ve sekiz sene evvel Saîde adındaki cariyesini dahi
katleylediğini işittiklerini ve mezburenin fena ve şenî ahvalinden ve etvârından müteezzi
olduklarını mahalle ahâlisi şehadet sureti ile haber vermişlerdi (BS. 377/8).
1775’te Üsküdar’da, taşradan gelme, cami civarlarında, kayıkhanelerde, mezarlar
arasında, pazarlarda, sokaklarda serseri, hiçbir şeyden korkmadan dolaşan fahişe kadınların
memleketlerine gönderilerek İstanbul’un tathir olunması ferman olunmuş iken, Uzun Hatice,
Kara Fatma, Kör Şerife, Civelek Ayşe, Fesli Ayşe, Kasımpaşalı Fatma adındaki kadınlar
zuhur ve alenen fısk eyledikleri ve sefer-i hümayun münasebetiyle Üsküdar’dan geçen
askerleri ıdlâl ve onların dahi icrâ-yı fısk için birbirlerine silah çekerek kavga ettikleri ve bu
vech ile fesad mukadder olduğundan bunların Bursa’ya nefiyleri emredilmişti (BS. 1186/27).
19.3.1794’te Üsküdar’da serseri dolaşan kadınlardan Üsküdar ustası tarafından tutularak
kafeste mahpus olan Gelibolulu Nefise, Üsküdarlı Nefise, Tensuh, Hediye, Bülbüldereli Ayşe,
Ümmî, Beşiktaşlı Ümmî, Nefise, Edirnekapılı Züleyha, Sabiha, Tekfurdağlı Fatma adındaki
11 fahişeler çavuş mübaşereti ile Bursa’ya nefy edilmişlerdir (BAZD. 4322).
10.8.1819’da Moralı Esma, Pembe, Çalık Pembe, Küçük Kız, Itır, Gözübenli, Deli
Tabib, Karagöz, Çilli, Şişman, Felek, Çerne Kız, Deli Kız, Tahtaburun adındaki 15 fahişe,
İstanbul’da serseriyâne dolaştıklarından ve fuhşiyata sebep olduklarından tutularak
hapsedilmiş ve ocaktan mübaşir marifetiyle Mudanya’ya nefy edilmişlerdir.
Not: Şu yazdığımız sicildeki vakalar iyice tedkik edilirse ekseriya bu gibi fenalığı
yapanlar “Abdullah” kızlarıdır. Yani cariye, esir ve sair surette Bursa’ya gelenlerdir. Babaları
Türk olanların da ekserisinin anaları mühtediyedir. Bu vech ile bunların diğer kadınları da
şeytan gibi baştan çıkardıkları göz önüne alınmalıdır. Diğer ahlâksızlıklar gibi bu hâlin de
garptan Türklere sirayet ettiği meydana çıkar. BK, II/98
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hüsniye Hanım ile tezevvüc eylemiştir. 1855’te berâ-yı tedavi bulunduğu Çekirge’de vefat
eylemiş ve Enarlı Tekkesi’ne defnedilmiştir. Âlim, fazıl, vecih, vakur ve yüksek evsafı haiz
bir zat idi. BK, II/105
FAHRİ
Bursa kadısı iken vefat eden Ecezâde Mehmed Çelebi’nin oğludur. Edirne müderrisi
olmuş iken 1538’de vebadan ölmüştür (G. 499). BK, II/102
FAHRİ ÇELEBİ
Bursalıdır. Oymacılık ile şöhret bulmuştur. Kemalzâde’den tahsil-i ilim ettikten sonra
oymacılığa başlamıştır. Bu sanatı o kadar ileri götürmüştür ki Heratlı Abdullah’dan kat-ı
nazar edilirse, cihanda emsali gelmemiştir. Bahçeler ve çiçekler oymakta, meyveler yapmakta
da emsali yoktu. Rivayet olunduğuna göre, Gülistan’ı baştan nihayete kadar renkli kâğıtlar ile
tâlik (hüsn-i hat) oyarak vücuda getirmeye çalışmış ve çok özendiği eserini III. Murad’a
takdim eylemiş ise de, kalem ile yazılmış yazıya kıyas ederek iltifat etmemiş ve eserinin
takdirini bekleyen Fahrî Çelebi’yi meyus eylemiştir. Mükedder ve mahzun iken Dârüssaade
ağası Mustafa Ağa’ya bir arzıhâl vererek padişahın huzuruna kabulünün tavassutunu rica
eylemiş ve Ağa da tekrar padişaha bu Fahrî Çelebi’nin mağduriyetini te’kîd eylemiş ve buna
da bir zaman tayin ederek padişahın bulunduğu yerin önüne gelmesini tenbih eylemişti.
Söylenilen vakitte bu yere gelmiş ve bunu gören padişahın, sual etmesiyle Ağa da tekrar
anlatmıştır. O sırada Hindistan hükümdarlarından birinin gönderdiği gayet sanatlı sedefkârî
bir çekmeceyi Fahrî’ye vemiş ve Fahrî’yi çok sevindirmişti. Tahminen 1020/1611’de vefat
eylemiş ve Edirnekapı’sında, “Hattat Kırîmî” yanına defnedilmiştir (G. 532; MH. 63).
Güldeste, IV. Murad’a verdiğini bahsediyorsa da Fahrî’nin olduğu sene IV. Murad, henüz iki
yaşında idi. Esasen sülüs, nesih ve tâlikte güzel bir hattat olan III. Murad’ın olması daha
ziyade doğrudur. Çünkü Fahrî’nin oyduğu bu yazıların altında “Ketebe Fahrî”yi görünce, “Bu
makule hüner-i bî-misl ü hemtaya tahrir-i ketebe hatadır” deyip denize atmıştır.
Merhum Bursalı Mehmed Tahir Bey, Bursalı Oymacı Fahrî hakkında yazdığı
makalesine göre (1918’de Bursa’da çıkan Bursa Mecmuası, sayı 8’de Osmanlı Ressamlar
Cemiyeti Gazetesi’ne yazdığı makaleden hulâsa olarak) o, milletimizin vücudu ile iftihar
edebildiği bir sanatkârdır. Bu sanat Türk ilinde İran yoluyla gelmiş, terâcim ve menakıb
kitaplarımıza o yolun edâ-yı tesmiyesi ile “Kâtıan” diye geçmiştir. Heratlı Abdullah,
İranîlerce reis-i kâtıan gösterilir. Halbuki bizim oymacı Fahrî’miz bunu fersah fersah
geçmiştir. Fahrî bize İran’dan gelen katı’lığı, yani nefis bir yazıyı ve bilhassa pek nefis bir
tâlik yazısını, bulunduğu kağıttan ne hat ve ne de zerre kadar kağıda halel gelmeksizin
kesmek sanatını Fahrî, geldiği gibi bırakmamış, onu oymacılık ile bihakkın tetvic eylemiştir.
Bu suretle asıl yazıldığı kağıttan alınan oyma “erkek-dişi” adı ile ikiye ayrılır. Ve asıl kağıtta
kalan oymaya “dişi” ve diğer bir kağıda götürüp yapıştırılan oymaya da “erkek” tabir
olunurdu. İlk bakışta çok kolay görünen bu işin öyle birkaç harf veya satır değil, 20-30
formalık bir dişi meydana getirmek o kadar güçtür ki, bu işe girişecek ve muvaffak olacak
sanatkârda ezeli bir aşk ve Eyüb peygamber gibi bir sabır ve dikkat lâzımdır. Oymacılığın
eşkal, hutut ve bunların tertibi ve istifindeki tenasüb dakik ve ahenk temini büyük bir kudrete
ihtiyaç gösterir. Bu eşkal bazan da çiçek resimleri oluyor ki zevk-i selimin pek yüksek
olmasına ihtiyaç gösterir. Oymacı Fahrî’nin bahçe tertibindeki maharet-i kâmilesi ise
zamanına göre ne derecelerde tenasüb ilmine âşina ve bedâyi-perver olduğunu gösterir.
Sanatını gösterebilecek eserleri yok gibidir. Keçecizâde Reşad Bey’de Fahrî oyması bir
keşkül, Sadr-ı Sâbık Mısırlı Prens Saîd Halim Paşa’da bir enfiye kutusu, Bursalı Hezarfen
Değirmencizâde Hacı İbrahim Efendi’de de bir “Nasihat-ı Hukemâ” vardır. Enderun
kütüphanelerinden Bağdad Köşkü’ne ait kısımda altı parça ve eski nâfia nâzırlarından Prens
Abbas Halim Paşa’da dahi bir parça Fahrî oymaları mevcuttur. BK, II/102
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FAHRİ EFENDİ
Yerkapı mahallesinde sakin Fişenkçi Ali Bey’in oğludur. 1870’te Bursa’da doğmuştur.
1893’te 23 yaşında iken babası ölmüş ve bir ay sonra da düdüklü fişenk yapar iken
avucundaki eczâ patlamış ve sağ kolu bileğinden kesilmişti. Babası gibi sanatkârdı. BK,
II/104
FAHRUNNİSA HATUN
Mustafa Bey’ın kızıdır. Ümeradan ve Fenarîlerden Şemsi Bey’in oğlu Muhyiddin
Bey’in karısıdır. 1602’de İbrahim Paşa mahallesinde ölmüştür. Oğulları Mehmed, Yusuf ve
Derviş Paşalar ile kızı Belkıs kalmıştır. BK, II//106
FAHRUNNİSA HATUN
Ümeradan Sinan Paşa’nın kızıdır. Kara Mustafa Paşazâde Mehmed Bey’in oğlu
Abdullah Bey ile evlenmiş ve 16.000 dinar nikâhı varken zifaf gecesi 4.000 dinarını hediye
eylemiştir (1519) (BS. 28/473). BK, II/106
FAİK AHMED EFENDİ
İsmail Hakkı Âsitânesi şeyhi İsmail Hakkı Efendi’nin oğludur. 1836’da doğmuştur.
Babası, 1844’te vefat edince, üzerindeki nısf şeyhliği, biraderi Hikmet Mehmed Efendi ile
birlikte Faik Ahmed Efendi’ye tevcih edilmiştir. Biraz tahsil eylemiştir. Umûr-i idareyi eline
aldıktan sonra gece ve gündüz Balıklı köylüleri ile uğraşmış ve tekkenin idaresi bozulmuştu.
Nizam ve intizama bakmaz, kalendervârî giyer, gezer, bir ot minder üzerinde vakit geçirirdi.
Tekkeye gelen misafirler ve seyyahlar, aleyhinde şikâyette bulunurlardı. Damadı Selâmeddin
Efendi’yi, umur-ı idareye nazır tayin ettirmişti. Hisset-i tabii olduğundan, ne dergâha ve ne de
kendisine bakmamış, beş altı defa teehhül eylemiş, bu gibi dünya gâileleri ile kendisini yorup
10 Nisan 1906’da ölmüştür. BK, II/106
FAİK AHMED EFENDİ Bk. Ahmed Faik Efendi.
FAİK BEY MEDRESESİ
Acem tüccarından Hacı Necib Ağa’nın oğlu Faik Bey’in medresesi, Deveciler Camii
karşısındadır. Mezar taşı Emir Sultan’a kaldırılmıştır. Medrese satılmıştır (BİT. 157). BK,
II/106
FAİK PAŞA
1513’ten evvel ölmüş ve oğlu Ahmed Çelebi kalmıştır (BS. 24/40,62). BK, II/106
FARKIN KÖYÜ
Üç hissede iki hissesi Sinan Bey kızı Hatice Hatun’un mülkü ve üçte biri de Edirne’deki
Fatma Hatun Camii vakfıdır. Cami Edirne yangınında, 1783’te yanmıştır (BS. 1198/51). BK,
II/106
FATİH Bk. Mehmed II (Fatih Sultan).
FATMA
“İhsan kızı” diye maruftur. Dört seneden beri Bursa’da menfâ olarak bulunup
İstanbul’daki kızı Ayşe, zelil ve sefil olduğunu arzıhâl ile bildirdiğinden bundan sonra kendi
hâlinde olup ibadullahın ehl ü ıyâlini ıdlâl etmeyip kendi evinde ırzıyla mukayyed olmak şartı
ile 1738’de affolunmuştur (BS. 380/67). BK, II/112
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FATMA
İstanbul’un eski hırsızlarındandır. İstanbul’da birçok kişinin evine girip eşyalarını çalıp
Bursa’ya kaçtığı haber alındığından, Fatma’yı aramak için zindan hasekisi Bursa’ya gelerek
kendisini yakalamış ve birçok çalınmış eşyayı da bulmuştur. Zindan hasekisi, Fatma’yı
mahkemeye götürmek istemiş ise de birçok kimseler buna sahip çıktıklarını bildirmişler,
bunun üzerine, bunun İstanbul’a ihzârı için emr-i şerif rica eylediğinden İstanbul’a ihzâr
olunmak üzere 1761 senesi Nisanında ferman çıkmıştır (BS. 392/52). BK, II/112
FATMA
Alacahırka mahallesinde Murad’ın kızıdır. 1613 senesi Temmuz ve Ağustos ayları
içinde Bursa’da birçok evler geceleri soyulmuş ve geceleri beklenmek ile, gündüzleri de
şüpheli olan yerler aranmakta iken bu kadının da evi basılmıştır. İçerisinde çalınmış çok
miktarda eşya bulunmuştur. Fatma’nın Ahmed ve Mehmed adındaki oğulları yatak ve
arsızların reisleri olduklarından eşyaların iyi ve kıymetli olanlarını alıp kaçmışlardır. Fatma
da: “Benim oğullarım, geceleri hırsızlık ederler. Arkadaşları, Mustafa, Sümbül, Satılmış,
Allahverdi, Derviş Ali, Cuma, Zülkadir, Bayram ve Hasan, Aşur, Derviş Ali, diğer Ali’dir.
Bunlar Kestel köyündeki handa otururlar, kadınlar gündüzleri evleri gezip, gece de bunlar
hırsızlık ederler”, demesi ile derhal mahkemeden gönderilenlere ve Bursa beyi tarafından
adam koşulup mezbure Fatma delâletiyle Kestel köyüne varılıp Molla Taya Hasan oğlu
Hüseyin, Maraşlı Derviş Ali ve Ahmed oğlu Ali, handa tutulmuş, ellerinde şehirden çalınmış
eşyanın bir miktarı bulunup bir miktarı da oradaki bir dağda bir yerde bulunup götürülüp
Bursa’da sahiplerine verilmiştir. Bunlar Bursa’da açılan evleri kendileri açtıklarını ve
ellerinde bulunan eşyanın, Müslümanlardan çalınmış eşya olduğunu kabul edip, bizim kârımız
budur, deyip Ali’nin şerikleri olduğunu söylemişlerse de Ali inkâr etmiştir. Bu adamların
ikrarları ile insanlar arasına şer yaptıkları “sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz” oldukları sabit
olduklarından Bursa subaşısı Sefer’e teslim edilmiştir (BS. 223/23). BK, II/111
FATMA
Hüseyin’in kızıdır. Babası taşraya gitmiş, büyük anası Servi Kadın dilenciliğe başlamış
olduğundan mahallesi ahâlisinden birçok kimseler mahkemede bu küçük kız, bu dilenci
kadının yanında kalırsa harap olur, diye haber verdiklerinden alınarak 27.6.1561’de büyük
hemşire Ayşe Hatun’a mahkemece teslim edilmiştir (BS. 93/44). BK, II/109
FATMA (Gümüş Servi)
İstanbul’da, padişahın ve Allah’ın rızası hilâfına yolsuz hareketlere cesaret eylediği
tahakkuk eylediğinden kolbaşı Rukiye ile birlikte bunların te’dîbleri ve emsallerinin terhibleri
için divan-ı hümayun çavuşlarından Osman Çavuş ile Bursa’ya gönderilmişti. 10.4.1800’de
Bursa’ya varmıştı. BK, II/112
FATMA (Kara)
Demirtaş Bey’in vakfından Köprübaşı köyünde oturan bu kadın köy ahâlisine fevkalâde
teaddî edip köy halkı bunun şerrinden ve şekâvetinden hâkime şikâyet ederek köyde
oturmayacak hâle geldiklerini beyan ve şehadet eylediklerinden bunun köyden çıkarılmasına
hâkim tarafından 9.7.1538 tarihinde emir verilmiştir (BS. 45/64). BK, II/109
FATMA HANIM
Yıldırım mütevellisi Hacı Hasan Ağa’nın oğlu Süleyman Çelebi’nin kızıdır. Anası
Eminiye Tekkesi bânisi Mehmed Emin Efendi’nin kızı Hanife Hanım’dır. Sıdkızâde Mehmed
Şerif Efendi’nin karısıdır. Rıza ve Senih isminde iki oğlu ve Fatma adında bir kızı dünyaya
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FATMA HATUN
Demirtaş ahfadından olup; “vakıfların vâridâtından mesârifâtı çıkardıktan sonra,
birçok zevâid getirmezsem tevliyet benden alınsın” diye müracaat eylediğinden, mütevelli
Ahmed’in yerine ferman ile re’sen 25.6.1553 tarihinde mütevelli tayin edilmiştir (BS.
52/192). BK, II/109
FATMA HATUN
Baba Hüsam’ın kızıdır. Abdal Mehmed mahallesindendir. 1563’te fukaranın it’âmı için
vakıflar yapmıştır. BK, II/109
FATMA HATUN
Mevlânâ Kadri Efendi’nin kızıdır. 1586’da aklını oynatmıştır. Anası Hasan Çelebi kızı
Hayrunnisa Hatun’dur. Bir küpesi satılmış, 36.450 akçe kıymet bulmuştur (BS. 170/46).
Oğlu, Zeynelâbidin Çelebi’dir. Kocası Abdullah Efendi idi. BK, II/110
FATMA HATUN
1595’te kementçiler ile şirketi zahir olduğundan idam edilmiştir (BS. 195/137). BK,
II/109
FATMA HATUN
Abdullah’ın kızıdır. Ali Bey’in zevcesidir. 1614 senesi Eylülünde 20.000 dirhem
vererek, Cünunî Halife dervişleri (Mevlevî) için bir hane almış; muayyen günlerde Mesnevî
okumaları için vakfeylemiş ve kocasını mütevelli tayin eylemiştir. Kendisi Tefsirhan
mahallesinde oturmakta idi. BK, II/111
FATMA HATUN
“Eskici” demekle maruf Hüsam oğlu Şeyh Mehmed Efendi’nin kızı ve Rıdvan oğlu
Avni Mehmed’in karısıdır. 1624’te Gemlik’in Gencelli köyünden bir kıt’a bağı, Şeyh
Mehmed Efendi sağ iken Abdülgani’ye 38.000 akçeye satıp 7.000 akçesini almış ve 31.000
akçesini üç sene tecil eylemiştir (BS. 197/73). BK, II/111
FATMA HATUN
Hacı Mustafa oğlu Mehmed Ağa’nın kızıdır. Hacı Halil oğlu İsmail Ağa’nın da
karısıdır. Anası Abdülkerim kızı Emetullah’tır. 17.11.1762’de Azeb Bey mahallesinde
ölmüştür. Çoğu mücevher olmak üzere 177.725 akçe muhallefatı ve oğlu Mehmed kalmıştı
(BS. 397/33). BK, II/112
FATMA HATUN
Karaca Ahmed Sultan zaviyedarı Sıyâmî’nin kızıdır. 1687’de babasının ölmesi ile
yerine zaviyedar olmuştur (BS. 363/42). BK, II/111
FATMA HATUN
Mecnun Dede mahallesinde İvaz’ın kızı ve Mehmed Ali oğlu Hacı İbrahim’in karısıdır.
Ali adında bir oğlu vardır. 24.7.1694’te katledilmiştir. 50.474 akçe muhallefatı kalmıştır (BS.
369/2). BK, II/111
FATMA HATUN
İncirlice mahallesinde sakin iken mirasçısız ölmüştür. Eşrefzâdelerdendir. 15 keselik
muhallefatı kaldığı haber alındığından 7.12.1793’te muhallefatının mirîye zaptı emredildi
(BS. 1207/4). “Hacı Paşa’nın karısı” demekle maruftur (BAML. 24978). BK, II/112
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Sultan
Mahmud
Hançerli
Fatma Sultan
Mustafa Kasım
Bey Bey
Saîde
Hatun
Mehmed
Emin
BK, II/107
FATMA ZEHRA HANIM
Serasker Ali Sâib Paşa’nın mutallakasıdır. Abdullah oğlu Osman Bey’in kızıdır.
Bursa’da Bademli köyündeki sayfiyesinde iken 1888 senesinde gaybûbet eylemiş ve buradaki
eşyası zayi ve telef olmakta bulunduğundan 28 Birinciteşrin 1901’de muhafazasına teşebbüs
edilmiştir (BS.291/7). BK, II/112
FAZIL ABDURRAHMAN BEY
Kite’nin Kayapa köyü civarındaki İlbe köyündendir. İbrahim oğlu Halil’in oğludur.
Resmi ilimleri Uryanîzâde Ali Efendi’den almıştır. Halvetîlerden Nasuhî Tekkesi şeyhi
Kemter Ali Efendi’nin halifesidir. “Mevczâde” diye şöhret yapmıştır. İsmail Hakkı
Hazretleriyle musahabeleri vardır. Hatta İsmail Hakkı: “Mısrî’nin Gazzeli Ahmedi varsa,
benim de Mevczâdelerim vardır” demiştir. 1161/1748’de vefat etmiş ve inşa eylediği Yeni
Medrese’ye defnedilmiştir. Beş altı telîfi vardır (OM. I/363; BS. 339/92). BK, I/41
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İsa
Halil
Mevlânâ Şeyh
Hamza
Mevlânâ Mehmed (Şemseddin)
Ümmügülsüm
Yusuf Bâlî
Hasan Paşa
Ahi Yusuf
Halil Paşa
Mehmed Şah
BK, II/114
FERAHNAK HANIM
Saraylılardan olup Necib Ağa’ya teslimen Bursa’ya gönderilmiş ve Bursa eşrafından
Şerif Ağazâde Mehmed Galib Efendi’nin evine misafir edilmiştir. Gelen emir mucibince bir
münasib ve hayırlı mahalle nikâh edilmesi, Bursa muhassılı ile istişare yapılarak icra
kılınacağı İstanbul’a bildirilmiştir. BK, II/114
FERAHŞAD BEY
Bayındırîlerden olup I. Selim’in Mısır harbinde bulunmuş ve 1526’dan sonra ölmüştür.
Bunun, Ali ve Mehmed Çelebi isminde iki oğlu olup bunlara Bursa hassa harcından 1523’te
10’ar ve sonra da 20’şer akçe ulûfe tayin edilmiştir. 1526’da Ferahşad Bey, Akşehir beyi idi
(BS. 35/74, 31/161,398; SO. IV/13). BK, II/114
FERAİZCİZÂDE
Bursa hanedanından bir ailenin soyadıdır. Bk. Mehmed Efendi, Osman Faiz, Faiz Salih.
BK, II/114
FERHAD (Hacı)
Sipahilerden olup Bursa’da ihracat-ı hassa emini olduğundan 1538 seferinden istisna
edilmişti (BS. 45/55). BK, II/115
FERHAD BEY (Mehmed).
Hayreddin Paşazâde’dir. 1817’de İznik voyvodası idi. BK, II/115
FERHADİYE MEDRESESİ
Yıldırım’ın vezirlerinden Ferhad Ağa tarafından yaptırılmıştır. İncirli mahallesinde
Selimzâde Camii yakınında idi. 1869’da medreseden eser kalmamıştı. Buna “Karagüllü
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Medresesi” de derlerdi (G. 229). Vakfın kırk-elli bin akçesi varsa da, bu da, 1563’te
mütevellilerin dikkatsizliği yüzünden zayi olmuştur (BS. 110/189). BK, II/115
FERHAD PAŞA
Yıldırım’ın hazinedarı olup sonra vezir oldu. Bursa’da ölmüş, şeyhi Davud Dede yanına
gömülmüştür. Dede’nin üzerine türbe yaptı (SO. IV/15). Buna “Ferhad Ağa” dahi derler.
Davud Dede Zaviyesi kurbündeki türbesinde medfundur. BK, II/115
FERİD AHMED EFENDİ
İsmail Hakkı Âsitânesi şeyhi Hikmetîzâde Mehmed Emin Efendi’nin oğludur. 1813’te
ölmüştür. Âlim bir zat idi. BK, II/115
FERİD AHMED EFENDİ
İsmail Hakkı Âsitânesi şeyhi Hikmetîzâde Ahmed Ferid Efendi’nin kızının oğludur.
1867’de ölmüştür. BK, II/115
FERMAN
Padişah ve veziriazam tarafından tevcih olunan rütbe ve memuriyetin ilânını, vergi ve
saire tahsilini, her nevi emirleri, memnuiyetleri bildiren, üzeri tuğralı kâğıtlara denilir.
Bunların kaydolundukları deftere: “Mühimme Defteri”, “Ahkâm Defteri” derler ki ikisi de
ayrı ayrı şeylerdir. Alelâde işlere dair yazılanlar hüküm defterlerine ve mühim işler için
yazılanlar mühimme defterlerine kaydolunur. Bunlar tebyiz olunup üzerine tuğra konunca her
ikisi “ferman” diye emr-i şerif adını alırlar.
Yine böyle tuğralı kâğıtlar vardır ki bunlara da “menşur” veyahut “berat” derler.
Bunların müsveddelerinin kaydolundukları deftere de “Nişan Defteri” derler. Bunlardan
menşurlar ve beratlar şahsa aittir. Meselâ, Hudâvendigâr sancakbeyliğine birisi tayin olunur
ise evvelâ Bursa kadısı ve sair icap edenlere bir ferman yazılır, gönderilir ve bu ferman
merasimle mahkemede ve son zamanlarda da hükûmet önünde okunurdu. Sonra aynı zatın
eline yine tuğralı bir menşur verilir ki, “Bu vazife sana aittir” şeklinde tapu senedi gibidir.
Cami hatiblerine, imamlarına ve cihet tasarruf edenlere, mütevellilere birer berat verilir.
Bunlar sahiplerinin elinde kalır.
Bursa kadısına gelen fermanlar “Sicil Defteri”ne kaydolunduktan sonra, bir mutemed
kimseye emanet konulurdu ki, bu kadı gittikten sonra icabında gelen kadılara gösterilsin. Bazı
fermanlara dahi ba’de’n-nazar veyahut sicile kaydettikten sonra “Sahibi elinde bırakınız”
kaydı bulunursa, kaydedildikten sonra sahibi yedine iade kılınırdı. Bunlar için hep masraf
vardır. Ferman veya berat harclarını verdikten sonra fermanlar suret-i mahsusada bir kimse ile
gönderilir. Giden adam bol bol bahşiş alırdı (BS. 84/249). BK, II/115
FERRUH BEY
Ehl-i fesad ve eşkıyadan olup zulüm ve teaddiyatta bulunduğundan Anadolu’da bulunan
beylerbeyleri ve sancakbeyleri ve kadılar tarafından “il eri” ile tutturularak İstanbul’a
gönderilmesi için kapıcıbaşılardan Aydın ve Hurrem gönderilmiştir. Bu kapıcılara adamlar
koşup lâzım olursa il eri ve bilcümle her ne vech ile mümkün olursa ele getirilmesi, “Elimde
emrim vardır” diye inad eder ise itibar etmeyip muhkem hapsedip himayet ve sıyanet
etmekten hazer edilmesi ferman ile 1595 senesi Temmuzunda emir verilmiştir (BS. 195/113).
BK, II/116
FES
Orhan Gazi Bursa’yı aldıktan biraz sonra 1327 tarihlerinde, bir gün Alâeddin Bey
yanına gelerek: “Etraftaki beylerin börkü kırmızıdır, bunlardan ayırmak için bizimkileri ak
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yapalım” dedi. Ve kardeşi de kabul eyledi. Bilecik’te börk (pöstekisiz kalpak, büyük sarık,
külâh) işlediler. Gaziler börk giydiler ve ümera da beyaz burma tülbent sardılar. Divanda
bunu giyerlerdi (Beylere; “hani senin tülbentin” derlerdi.). Seferde börk ve börkün altına
şepkülâh (önü kısa, ardı uzun bir başlık) giyerlerdi (A. 40; B. 42). Bu kıyafet böylece asırlarca
devam eyledi. 12.4.1829 tarihine tesadüf eden 6 Şevval 1244 hicrî tarihinde, II. Sultan
Mahmud, yaptığı bir “Elbise Nizamnamesi” ile “burma tülbent”i kaldırdı ve fes kabul eyledi.
(Ahmed Rasim Tarihi, IV/1826). Bu nizamnameye göre, sadrazamlar, kâimmakamlar,
paşalar, seraskerler ve vezirler, resmî günlerde “kenarları sırma işlemeli fes” giyecek, diğer
memurlar umumiyetle fes giyeceklerdi. Şeyhulislâm dahi askerler ile ulema sarık
saracaklardı. Ulemanın hademeleri fes giyecek ve fesin üzerine beyaz sarık saracaktı. Osmanlı
hükûmeti kavukları kaldırıp fesi 1829 senesinde resmen kabul eylediği hâlde, bundan 63 sene
evvel, yani 1766’da Bursa’da fesçi esnafı vardı ve magripten yani Fas’tan fes getirip Bursa’da
satıyorlardı (BS. 1179/46). Bursa’da ilk fesçi dükkânı yine fesin kabulünden 36 sene evvel, 17
Safer 1208 hicrî tarihine tesadüf eden 25.9.1793 tarihinde açılmış ve müşteriye bey’ u şira
edilmeye başlanmıştır (BS. 286/35).
1836’da sabık Bursa mütesellimi ve o dönemde Uşak voyvodası Hacı Ahmed Ağa,
Bursa’da beheri 19 kuruş 14 para olmak üzere 7.220 fesi asker için yaptırmış, bedeli olan
139.523 kuruşu ashabına teslim eylemişti. Daha evvel 1829’da Asâkir-i Mansûre-i
Muhammediye için Bursa’da, Bursa âyânı Şerif Ağazâde Seyyid Mehmed Tahir Efendi
âlâsından 1.031 ve evsatından 4.125 fes yaptırmıştı (BAAS. 4330). Bu fesler 14.000 adet
sipariş edilmiş, boyaları halis ve temiz, kumaşları ince ve âlâ ve heyetleri matbu’ olmak üzere,
hemen imâli emredilmiştir. Âlâsına 8,5 ve evsatına 5,5 kuruş fiyat verilmiştir.
Bunun için Bursa’da bir feshane açılmıştır. Bursa’da ihtisab nazırı, kapıcıbaşılardan
Hafız Ağa’ya 15.5.1830’da yazılan bir mektubun hulâsasında: “Asâkir-i Mansure için
Bursa’da nescolunan feslerden Şakir Efendi tarafından 14.000 fes istenilmiş ise de ancak
7.500 fes olup daha birkaç bin istenilir ise iktiza eden yapağısını şimdiden hazırlanmak üzere
miktarının işârı ustabaşının Tunus fesine müşabih olur tasavvurunu tecrübe için hıfz ve
terbiye etmiş olduğu yünden numune olarak imâl ve irsal olunan dört adet fesin renk ve
yumuşaklığı, diğer 2.000 festen farklıca ve gösterişli ise de her birisi 100’er para ziyadeye
baliğ olacağı, fes yapağısını bir sene terbiye olunduğu hâlde bu numunelerden âlâ fes
yapılacağı muhakkak olduğundan bu vecih ile fes yaptırılması muvafık görülürse tam bir sene
zeytinyağı ve sair ecza ile terbiyeye muhtaç olduğu cihet ile gelecek sene de imâl olunacağına
binaen lüzumu olan yapağının ve yünün mübayaa olunacağı kazaların mahsulü Balıkesir’de
imâl olunmakta olan abaya mahzar olduğundan mübayaa murad olunsa muhalefet
edeceklerinden Bursa’ya semt ve civar olan Mihaliç ve Yalova’dan mübayaası için iktiza eden
emr-i şerif ısdarı hakkındaki iki mektubunuz münderecatı malumumuz oldu. Fi’l-hakika
Bursa’dan 14.000 fes sipariş edilmiş ve bunun 7.500’ü yapılmış ve bir senelik imâlâtı mevcut
âlât ve destgâhlar ile ancak bu kadar çıkarıldığı anlaşıldığından, bu sene daha ziyade âlât ve
destgâh tezyid edilmek suretiyle daha fazla yaptırılması mümkün olacağından, şimdiden
yapağısının tedariki ve numune olarak gönderilen dört fes pek güzel olup yapağısı tarif
olunduğu gibi terbiye olunursa daha âlâ olacağı me’mul ise de bu suretle yapılan fesler
zâbıtâna verilip neferata “bayağı fes” verileceğinden ve noksanı dahi ecnebi fes ile telafi
edileceği derkâr olunduğundan Balıkesir mıntıkasından mübayaa edilmemek üzere 16.000 fes
için ne kadar yapağı lâzım ise yazılacak emirlere dercedilmek üzere iş’ârı ve gönderilen
numuneye göre de zâbıtân için 4.000 fes imâline himmet edilmesi” bildirilmiştir. İstanbul’da
da bir feshane açılmış ise de bunlar ihtiyacatı yetiştiremedikleri gibi boyaları gitgide
adileştiğinden fesler giyilemeyecek bir hale gelmiş ve Osmanlı ülkesinin parası
Avusturya’dan fes almak bahanesi ile günden güne çekilmeye başlamıştır. Nihayet 24
Ağustos 1341 tarihine tesadüf eden 6 Eylül 1925’te Ankara’dan Kastamonu’ya gitmek üzere
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yola çıkan Atatürk, Kalecik’te ve Çankırı’da kendisini selâmlayanların önünden başı açık
geçmişler ve Kastamonu’da kendisini candan karşılayan ve iki kilometrelik bir yolun iki
tarafını dolduran halkın arasından panaması elinde başı açık geçmişler ve halk da sarıklılar da
dâhil olduğu hâlde başları açık olarak selâmlamışlardır. Ertesi günü Kastamonu Belediye
Dairesi’nde esnafı kabul eden Atatürk, bir terziye; “İşte görüyorsunuz bu elbiseler basittir,
yerli malıdır. Aynı elbiseden bir de kumaş serpuş yaparsınız” dediler. Bütün heyetler ve
memurlar, sarıklılar ve bilhassa Kastamonu müftüsü, başı açık idiler. İnebolu Türk Ocağı’nda:
“Bu serpuşun ismini açık söylemek isterim, buna ‘şapka’ denir” buyurmuşlardır. Ankara’ya
avdet eden Atatürk, halkın alkışları arasında başları açık olduğu hâlde karşılandılar. 15 Eylül
1920 tarihinde icra vekillerinin tanzim eyledikleri “Bi’l-umum devlet memurlarının kıyafetleri
hakkındaki kararname” ile fes de 96 sene Türk topraklarında kaldıktan sonra kavuk gibi tarihe
karıştı.
Türk inkılâbının esasını teşkil eden bu kıymetli vesikayı yazmadan geçemeyeceğim.
1. Ordu ve donanma mensupları ile ilmiye sınıfına mensup olanlardan ve hukkâm gibi
kıyafetleri devletçe suret-i mahsusa da tayin edilmiş bulunanlardan maada bi’l-umum devlet
memurlarının kıyafetleri, dünya yüzündeki medeni milletlerin müşterek ve umumi
kıyafetlerinin aynıdır. Yani gündüz ve gecenin muhtelif vaziyetlerine ve resmî merasime göre
giyilmek üzere muhtelif elbiseler ve şapkalardır.
2. Binalar dâhilinde başı açık bulunmak kaidedir. Selâm teatisi baş işareti ile olur.
3. Binalar haricinde selâm teatisi şapka ile olur.
4. Ale’l-umum halk, ordu ve donanma ve ilmiye sınıfına mahsus veya hukkâm için
olduğu gibi kanun-ı mahsus ile tayin edilmiş elbiseleri giyemezler. Fakat devlet memurlarının
kıyafetleri bi’l-umum sunuf-ı halk tarafından aynen veya hal-i mesâillerine mutabık surette
kabul olunabilir.
Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal
Başvekil İsmet
Hariciye Vekâleti V. Mahmud Esad
Dâhiliye Vekili M. Cemil
Bahriye Vekili İhsan
Müdâfa-i Milliye Vekili Receb
Adliye Vekili Mahmud Esad
Sıhhiye ve Muavenet-i İctimaiye Vekili Doktor Tevfik
Ticaret Vekili Ali Cinânî
Ziraat Vekâleti Vekili Ali Cinânî
Nâfia Vekili Süleyman Sırrı
Maarif Vekili Hamdullah Suphi
Maliye Vekili Hasan Hüsnü
20 Eylül 1341 Rumî tarihine tesadüf eden 3 Birinciteşrin 1925 Pazar günü Atatürk,
Ankara’dan Bursa’ya hareket eylemiş ve o vakte kadar şapkalarını tedarik eden Bursalılar,
sevgili Atalarını başları açık olarak selâmlamışlardır. BK, II/116
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FETHİ ÇELEBİ
Buna “Mevlânâ Fethullah Çelebi” dahi derler. Hoca Sinan’ın oğludur. “Boyacı
Kuloğlu” demekle meşhurdur. Karısı Mehmed kızı Ümmî’dir. 12.12.1560’ta karısı
mahkemeye başvurarak bunun için, gece ve gündüz hamr içerek her bir fenalığı yaptığını,
karısına ve üvey kızına fena muamele eylediği söylemiş; mahkemece tenbih ve tahvif
olunduğu esnada hakime karşı da lâyık olmayan sözler ile itâle-i lisanda bulunduğundan şer’
ile tâzir edilmiştir (BS. 81/142; 73/721; 49/84). BK, II/119
FETH-İ MEYYİT Bk. Otopsi.
FEYZİ (Hacı)
Aklıevvel’in oğludur. Bursa’nın zengin eşrafındandır. Yastıkçıdır. 1772’de sair eşraf
gibi her masrafı kendisine ait olmak üzere 100 nefer tam techizatlı süvari yazarak orduya
iltihakı emredilmiştir (BS. 1186/9). 1773’te oğlu Celâl ile beraber 400 asker yazarak sefere
iştiraki emredilmiştir (BS. 1186/19,14). BK, II/120
FEYZİ BEY
Bursalıdır. Zuamâdan olup 1682’de Beç seferinde şehit oldu. Divan şairidir. Şiirleri çok
nefistir (SO. IV/41). BK, II/119
FEYZİ EFENDİ
Bursalıdır. Vaiz Hasan Efendi’nin oğludur. Temiz bir aşk sahibi şairlerimizdendir.
Müretteb divanı vardır. 1771’de Bursa’da ölmüştür (SO. IV/41; OM. II/368). BK, II/119
FEYZİ ESAD BEY
İznik köylülerindendir. İstanbul’a giderek Tıbbiye Mektebi’nde okumuş ve 1903’te
kolağalık rütbesini almıştı. Hikmet-i Tabia’da muallim ve muavinlikte bulunmuş, 1903’te
ölmüştür. Üsküdar’da Karaca Ahmed’e gömülmüştür. Türkiye’de ilk röntgen şuası tecrübesini
bu zat yapmıştır. Tıbba ait dört eseri vardır. Ne yazık ki genç yaşında hayata gözlerini
yummuştur (OM. III/233). BK, II/120
FEYZULLAH
Yenişehir’in Burçun köyünden Hacı’nın oğludur. Vefat eylediği İstanbul’dan haber
alınınca, mal ve mülkünün ve eşyasının mirîye zaptı emir verilerek kapıcıbaşılardan Abdullah
Paşazâde Ahmed Bey mübaşir tayin edilerek Yenişehir’e gönderilmiş ise de gerek bu zatın ve
gerekse Yenişehir kadısı Hasan Efendi’nin yazdıkları birer tezkirede, yedi nefer büyük ve
küçük yetimleri kaldığı ve muhallefatı 2.646 kuruş olduğu ve alınır ise esasen fakir olan
evlâdlarının büsbütün sefil kalacakları bildirildiğinden veresesine 10.1.1804 tarihinde terk
edilmiştir. BK, II/120
FEYZULLAH EFENDİ
Abdullah’ın oğludur. 1772’de Yıldırım Camii imamı iken sarhoş olarak sokaklarda
gezmesine ve sair ahvaline binaen Kütahya kalesinde kalebend edilmiştir (BAAD. 5191). BK,
II/120
FINDIKPINARI
Bursa yaylaklarından Kestane Çukur yaylasındadır (BS. 21/142). Şemsi Bey evlâdından
Mahmud Bey oğlu Mehmed Çelebi, Fındıklı Pınarı suyunu, ulemadan Muallimzâde’ye 10
filoriye 1570 senesinde satıp hakk-ı şürbü olduğunu mahkemede tescil ettirmiştir (BS.
112/32). BK, II/122
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FIRIN
15.5.1605’te; “Bursa’da eskiden birkaç poğaça fırını işleyip gayri fırınlarda ekmek
işlenir iken 15-20 fırın işlenmek ile zahireye muzayaka olduğundan maada yağ konmayıp
umumen poğaça fırınları men’ olundukta âyân-ı vilâyetten nice mutemedün-aleyh kimseler
mahkemeye gelip; “ehl-i sûk, misafirler, hastalar ve çocukların poğaçaya meyilleri vardır,
birkaç fırında işlenmek için izin verilmek lâzımdır”, dediklerinden eskiden poğaça işlenegelip
Küşterî, Tatarlar Çarşısı’nda vaki “Hançerli Dükkânları” demekle maruf Pervane Bey’in iki
dükkânında, Hazret-i Emir Çarşısı’nda Mehmed Bey dükkânında ve Balıkpazarı’nda Ahmed
Bey’in dükkânında ve Kamberler Çarşısı’nda Hasan Bey dükkânında ve Demirtaş’ta Memi
Kethüda dükkânında, cem’an işbu altı dükkânlarda, her altı kile hamura birbuçuk vukiyye yağ
konup ve narhı ekmek narhının nısfı (O devirlerde narh verilirken fiyat sabit kalır, vezn
değişirdi. Meselâ, bir akçeye şu kadar dirhem gibi. Demek ki bir akçeye bir kıyye ekmek alınır
ise, poğaça olunca bir akçeye yarım kıyye ekmek verilmesi lâzımdır) olmak üzere poğaça
işlemeğe” izin verildi (BS. 204/96).
27.1.1674’te orduda evvel-baharda askere ekmek tabhı için ziyade fırın lâzım olup her
gün üçer bin ekmek pişirmek üzere iki fırına ne miktar adam lâzım ise Bursa’dan üstad
adamlardan ihraç ederek orduya gönderilmesi emredilmiştir (BS. 284/76). BK, II/127
FISTIKLI KÖYÜ
Gemlik’tedir. Kanunî zamanında yapılan tahrir esnasında 60 haneden ziyade iken ve
köy mamur iken 15 seneden beri köyün nısfı dağıldığı 1815 tarihli bir kayıttan
anlaşılmaktadır. 1937’de köyün 286 nüfusu vardı. BK, II/125
FISTIKLI MAHALLESİ
Emir Sultan mahallesine yarım saat mesafede, Bursa’nın şarkında ve Kurtbasan havuzu
yakınındadır (G. 236). BK, II/125
FISTIKLI ZAVİYESİ VE MESCİDİ
Bursa finâsında ve Fıstıklı mahallesindedir (BS. 244/22). BK, II/125
FITIK AMELİYATI
Bursa’da çok eski zamanlardan beri, 1693’ten daha evvel fıtık ameliyatı yapılmıştır. Bk.
Ameliyat (BS. 366/51). BK, II/125
FİDAN
Meyveli ağaç fidanı almak üzere Bursa’ya gelen Hüsam Bey, 1518’de hassa harcdan
13.267 akçe almıştır (BS. 28/66). 1625’te has bahçeler mühimmatı için her sene Bursa ve
Gemlik’ten 3.000 adet meyve fidanı gönderilmesi, eski âdet olduğundan değer bahası ile satın
alınıp gönderilmesi emredilmiştir (BS. 239/203). 1664’te has bahçe için fidan almak üzere
Bursa’da hamr a’şarı ve Bursa keferesi arak (imbikten çekilmiş bir nevi içki) resmi,
Gallepazarı bâcı ve tevabii mukâtaaları mahsulünden 30.000 akçe verilegeldiği
anlaşıldığından dikilecek meyve fidanlarının zamanı erişmekle bu akçenin verilmesi
emredilmiştir (BS. 1073/86). BK, II/121
FİKRİ
Bursalıdır. Sanat erbabından iken ilim tahsiline başlamış ve az zamanda ilmin
kemâlâtına malik olmuş ve hayatının birçok kısmını seyahat ile geçirmiştir. Yine seyahat
esnasında, Vardar Yenicesi’nde 1584’te ölmüştür. Mezarı oradadır. Farisî diline hakkıyla
vakıf, arif ve derviş tabiatlı bir zat idi (G. 498; OM. II/362; KA. 3418). BK, II/121
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FİLBOS
Manuel oğludur. 1559’da sağ idi (BS. 91/91). BK, II/122
FİLBOZ
Bursa’da bir Filboz ailesi varsa da henüz bunlar hakkındaki araştırmalar müsbet bir
netice vermemiştir. Pınarbaşı kabristanının orta yerinde ve yüksekçe bir mahallinde bu ailenin
kabirleri varsa da günden güne taşlar zayi olmaktadır. Gayet mükellef bir taşta, Filboz oğlu
Hayreddin ve 844/1440’ta vefat eylediği yazılıdır. Bunun Kasım ve Rüstem adında iki kardeşi
ve bir de Fatma adında kızı vardır.
Şeceresi şöyledir:
Filboz
Fatma
BK, II/121
FİLBOZ MAHALLESİ MESCİDİ
6.4.1555 tarihinde yapılan bir mahkemede, Hisar’da Filboz mahallesindeki eski Rum
kilisesinde Kasım oğlu Rüstem adında birisinin, oturduğu evden çıkarılmasını Rum
metropoliti Yani oğlu Rigorguz ile diğer nasara taleb eylediklerinden boşaltması emredildi.
Bu evde öteden beri Rum metropolitleri oturuyordu. Rüstem inkâr etdince Müslümanlardan
Ahmed oğlu Mahmud Çelebi ve Sinan oğlu Mustafa ve Mehmed oğlu İbrahim şehadet ettiler
ev boşaltılarak metropolite teslim edildi (BS. 54/108).
19.2.1561 tarihinde Bursa mahkemesinde yapılan bir duruşmada: “Filboz mahallesinde
ferman-ı padişahî ile yıkılıp yerine mescid bina olunan kilisenin musakkafâtı olarak
vakfedilen evlerin vakfiyeti dahi batıl olmakla evvelce verilen hükm-i şerif mucibince onlar
dahi zâbıtları ve mutasarrıfları ellerinden alınıp yeni yapılan mescidin vakfına ilhak olunmuş
iken zikrolunanların evvelce zâbıtı olan Niken’in vekili Murad oğlu Kasım, şehzâde
tarafından hükm-i şerif getirip mazmun-ı hümayunda hükm-i şerif ile Kerim, Bursa’ya
vardıkta bu babda huzuru lâzım olanları ihzâr edip bir defa şer’a muvafık fasl olmayıp bilâ-
özür terk olunmuş dava değilse şer’-i şerif üzere teftiş ve tefahhus edip göresin, diye ferman
olunmakla bu kiliseyi yıktıran, mizan emini Ali Çelebi ihzâr olunup sual olundukta bu husus
evvelce fasl olup kat-ı niza’ olduğunda elinde huccet-i şer’iyye bulunduğunu söylemiş ve
götürmüş olduğundan hükm-i şerif mucibince Ali Çelebi’nin bu davadan berâet-i zimmetine
hükm olundu”ğu, sicil kaydında yer almıştır (BS. 81/182). Bu mescid, uzun müddet devam
etmiş ise de bilâhare yıkılmıştır. Arsası kalmıştır. BK, II/121
FİLORİ
Bir çeşit altın paranın adıdır. 1500 senesinde, bir efrencî filori 53 akçeye muadildi (BS.
17/40). BK, II/122
FİRDEVSÎ ÇELEBİ (Uzun)
Kanunî asrı şuarâsındandır. Bursalıdır. 380 cüz üzerine büyük bir manzume nazm ve
“Şahname (Süleymanname)” tesmiye ederek Şehzâde Bayezid’e vermiştir. Bayezid, bunun
içinden iyileri seçilerek 80 cüze indirilmesini emretmiş olduğundan, şair, bundan gücenip
Firdevsî-i Tûsî’yi takliden bir hicviye söyledikten sonra Horasan’a kaçmış ve orada eceliyle
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ölmüştür. Eserinin 80 cüzünden fazlası yakılmıştır (SO. IV/14; KA. 3388). Kendisine,
“Firdevsî-i Rumî” dahi derlerdi. Tarihe müteallık telîfâtı vardır. Tarih hususunda pek âlim bir
zat idi. “Süleymanname” diye Sultan Bayezid’e vermiş olduğu bir kitapta, nazım ve nesir
olmak üzere toplayıp gökten inen kitaplarda ne kadar kasas ve haberler ve âlemde ne kadar
hikâyeler, gece sohbetlerinde söylenen fıkralar var ise hikmet, hendese ve nücum ilimleri ile
bu kitaba yazmış ve bildiğini bu kitaba sarf eylemiştir. Bir mesneviyi misal olarak yazıyorum
(LT. 261).
Gel ey vâzı’, işit sözün hakîmin
Eğer kim var ise tab-ı selimin
Dilersen vaz’ edesin bir imaret
Eğer köy ve eğer şehr u vilâyet
Gerek seyr eylesin yeryüzünde
Yürüyesin yücesinde düzünde
Bulasın bir yeri kim ola âlî
Şimalinden yana ola cibali
Açık olan veli garbî hevâsı
Önü sahra ve dağ ola verâsı
Düşe bir ulu su garbî yanına
Yürüye anda cündullah sefine
Yüzünden her kaçan bahrin ese rîh
Vire enfas ol ârâya tervîh
İlkinde sovuk olmaya şitâsı
Pek ıssı olmaya yazın hevâsı
Dahi tiz erişu ola nebatı
Dönüp tiz geçmeye hem Hızr u atı
Mesâfîler ola yaylamak için
Meşâmîler ola kışlamak için
Bulıcak işbu vaz’ ile mevâzi’
Revâdır yapsın anda mısr u câmi’
Bu resme yerde yapsın menzil ü dâr
Kapusu şarka ola didi mi’mâr
Binanın ki ola kapusu şarkî
Güneş doğsa düşer içine şevkî
Buhar-ı arzdan olan küdûret
Güneş görse gider niteki zulmet
Şu yere ki güneş kılmaz sirayet
Zarardır eyleme anda ikamet.
Sicill-i Osmânî, Kâmûsu’l-A’lâm, Latîfî Tezkiresi, Firdevsî’nin Bursalı olduğunu
yazıyorlar. Pek muhterem üstadımız Profesör İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Karesi Vilâyeti
Tarihçesi’nde 142. sahifede 857/1458’de Aydıncık’ta doğduğunu, annesi Belkıs harabesini
gezerken kendisini doğurduğunu, babası Hacı Kütük, onun babası Pazarlı Bey, onun babası
Hızır Bey, onun babası İlyas Bey, onun babası Gazi Kütük olduğunun Süleymanname’nin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
FRENGİ
Bu hastalık, Bursa’da XV. asır ibtidalarında görünmeye başlamıştır. İlk zamanlarda
1512 tarihlerinde buna “Frenk uyuzu” derlerdi. Sonraları “Frenk zahmeti (yâresi)” denilmeye
başlanmıştır. 1587’de Müslümanların bu hastalıktan çok nefret eylediklerine bir misal olmak
üzere şu vesikayı arzedeyim: 1587 senesi İkincikânun ayında Bursa’da Kasım kızı Raziye, Ali
oğlu Mehmed adında bir kimseye varır. Bir gün bunu mahkemeye ihzâr ettirip davasını takrir
eder ve: “Mehmed beni almak istedikte bazı Müslümanlar, Mehmed ‘Frenk zahmeti’ demekle
maruf bir sârî maraza mübtelâdır, diye ihbar eylediklerinden Mehmed benim böyle bir
hastalığım yoktur. Eğer bende böyle bir maraz var ise veyahut evlendikten sonra zuhur ederse
mezbur Raziye üç talâk ile benden mutallaka olsun, diye şart etmişti. Bunda bu maraz zahir
olduğundan üç talâk ile boş oldum” demiş ve Mehmed inkâr eylemiştir. Bursa’da reisü’l-
etıbbâ olan Sunullah oğlu Ataullah Çelebi ve Cerrahbaşı Bayezid oğlu Ahmed ve sair
etıbbaya müracaat olundukta, “Mehmed’in bedeninde zuhur eyleyen maraz, beyne’n-nas
“Frenk zahmeti” ve inde’l-etıbba ‘karha-i habise’ demekle maruf bir marazdır”, diye
müvâcehelerinde ihbar eylediklerinden Mehmed, talâk-ı selâse hakkında şartı inkâr eylemiş
ise de Raziye şahitler ile iddiasını ispat eylediğinden Raziye’nin davası kabul olunarak mucibi
üzere hükm olunmuştu (BS. 170/175). BK, II/125
FUKARA CENAZELERİ
Fukaranın techiz ve tekfinleri için beytülmal mukâtaası eminleri hesaplarına 9.000 sağ
akçe mahsup edilmekte olduğundan 1737’de dahi mahsup edilmiştir (BABD. 5375). BK,
II/126
FUTA
Bir iş işlerken veya hamamda ve sair ahvalde bele bağlanan ipek peştemala derler.
Bursa’da işlenen futalar, cihanın her tarafında tanınmıştır. 1526 senesi Nisanında futalar
hakkında şu malûmat vardır. İbrişim futa işleyenler, işlenen futaların tûl ve arzı hususunda
Muhtesip İvaz oğlu Muslihuddin Bey ile nizâlı olup bilâhare kadimu’z-zamanlarda işlenen
harir futaların tûlu birbuçuk arşın ve arzı bir arşın işlenmekte olduğu sabit olmuştur (BS.
31/459).
1596 senesi dokuzuncu ayında Bursa’daki ipek futacılar esnafı ehl-i hibresi olan Halil
oğlu Abdurrahman ve yiğitbaşıları Hacı Mustafa oğlu Hacı Bostan ilâ-âhir birçok esnaf
mahkemeye gelerek öteden beri Bursa’da işlenen ipek futa tarağının dişleri 1.550 adet
olagelmiş iken içimizde bazı kimseler 100 dişini noksan eyleyip 1.450 adet diş eylemekle
futaları seyrek olmak ile setr-i avret eylemek müşkil oluyor. Bunlara taraklarının dişlerini
eskisi gibi 1550 eylemesinin tenbih edilmesini taleb eylediklerinden eskisi gibi yapmaları
emrolundu (BS. 191/24).
23.5.1643’te yine esnaf şikâyette bulunmuş ve: “İbrişim futacılar sanatlarına hâlâ
hamdest ve nâehil kimseler karışıp celb ve kalb futa işledikleri ecilden aralarında çok ihtilâl
olmaktadır. Nâ-ehil olanların bu sanattan men’ edilmelerini isteriz” demişlerdir (BS.
261/79).
10.10.1687’de yine futacılar mahkemeye gelerek: “Eskiden işlediğimiz güvez, mâi,
ünnâbi futaya bir zülfeden bir zülfeye varınca ikişer kat pot işlene ve uçları ikişer parmak
şerbab(?) tozu işlene ve köşeleri mutad üzere işlene ve siyah tabir olunan futanın 100 dirhem
ve bir zülfeden bir zülfeye varınca ikişer kat ve güvez 80 dirhem işlendikten birer karış
eteklerinden maada ikişer kat pot işlene ve 80 dirhem olduğu zaman birer karış eteklerinden
maada ikişer kat potları zülfesinden maada birbuçuk en miktarı işlenir ve içimizden bazı
hamdestler bizim reyimize aykırı bir iş işlerlerse kalb hükm olunup tarikat mucibince
hakkından geline, dediklerinden nazm-ı umûr-ı müslimîn için meramlarına müsaade olunup
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
min-ba’d, vech-i merkum üzere amel olunmak için ber-vech-i ekid tenbih ve te’kîd olunmuştu”
(BS. 362/48). BK, II/127
FÜLÜS
28.3.1623’ten evvel İstanbul darphanesinde kesilen meblağdan her üç yılda bir
memâlik-i mahrusedeki çarşı esnafına tevzî olunmak kanun-i kadim olmakla 1623 senesinin
yeni fülüs defteri alınıp ve Defterdar Vezir Hasan Paşa’nın nişanı ile nişanlayıp Bursa’ya
gönderilmiştir. Çarşıdaki ahâliye tevzî ve mukabilinde akçesin toplayıp ve tahsil edip
hazineye konulması, yeni fülüsün biri, iki pul; dördü bir akçe olmak üzere tevzî ve hasıl olan
akçeyi defteri ile keseleyip gönderilmesi hakkında ferman sadır olmuştur (BS. 236/160).
“Fülüs mirînin akçe tahsil olundukta memur olan kuluma bi-hasebi’l-kanun altını 118
akçe, kâmil kuruş 78’er ve esedî kuruş 68’er ve Osmânî 10’ar akçeye aldırıp ve bi’z-zarure
akçe alınmak lâzım gelir ise onu bir dirhem çeker, halis ve sahihu’l-ayar ve tamamü’l-vezn
akçe aldırtmak emrolunup zinhar kem ayar ve züyûf ve müşakkal ve kırkık akçe
aldırılmaması, zira hizâne-i âmire için kabzolunan akçe tablanmayınca(?) alınmaz”. BK,
II/126
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-G-
GAİB DEDE
Eski Bursalılardan tahsil görmeyenlerin inanışlarına göre bir gaibi olan kimse buna bir
nezir (adak) yapar ise gaibi bulunurmuş. Burası bilâhare hapishane oldu. Sonradan da yıkıldı.
Burada iki dede vardı. Biri zindanın içinde ve diğeri de merdivenin altında idi. Şimdi ne buna
inanan ve ne de dedenin mezarına adayan kalmıştır. Hepsi tarihe karışmıştır. BK, II/129
GALİB ABDURRAHMAN PAŞA
İstanbul’da doğdu. Maliye Mektubî Odası’nda, Bahriye Nazırı Mühürdarlığı’nda,
Çengeloğlu Tahir Paşa’nın Mühürdarlığı’nda, Viranşehir Kâimmakamlığı’nda, Ankara
Defterdarlığı’nda, Batum ve Trabzon Kâimmakamlığı’nda bulundu. Mîr-i mîrânlık rütbesini
alınca paşa oldu. Sultan Abdülaziz’e takdim edilen kasidede, ordulara pek çok hizmet etmiş
iken rütbesi ref’ ve Bursa’ya nefy eylediğini söylüyorsa da hangi memuriyette iken hangi
sebep ile nefy cezasına uğradığını tasrih etmiyor (SATŞ. III/449). Başvekâlet Arşivi’nde 21
Nisan 1858 numaralı vesikada Trabzon kâimmakamı iken rütbesi tenzil olunarak Bursa’ya
nefy edilip Bursa’ya muvasalat ve tevkif edildiği anlaşılmaktadır (BADD. 13075).
1876’da ölmüştür; “Mutâyabât-ı Türkiye” adlı 55 sahifelik matbu bir divanı vardır.
Bursa’dan Sultan Aziz’e yazdığı istirhamnâme:
Sadakatle kulun ordulara çok hizmet etmişken
Hakaretle sürüldüm ref’-i rütbeyle Bursa’ya
Kulun etmedim gerçi avdet üç sene evvel
Vatanda çektiğim âlâm el-an gelmez imlâya
Hüdâ hakkı için ben aç kalırdım genc-i mihnetde
Ahibbâ asdıkâ celb etmeseydi gâh-ı lokmaya
Enînim çıktı evc-i âsümâna renc-şüvâ gamdan
Derûnum inlemekte gece gündüz benzerdi nâya
Firengistan’da iflâsa çıkan tacirler-asâ vâh
Top attım müflis oldum kalmadı hiç elde sermaye
Uşaklarım dağıldı gel dedikçe bana derler hep
Kaçan at hey efendi hiç gelir mi boş torbaya
Bu sözde hakları vardır ne aylık var ne yıllık
Husûsan kıllet-i ekl ile dönmüşlerdi mevtaya
Münakkaşdır tebaşir ile bâb-ı hane-i âciz
Kulun abluka etti gidemez oldum ahibbâya
Halas et, kâfir-i fakrın elinden Gâlib-i zârî
Bırakma kûşe-i nisyan-ı me’yûsîde bî-vâye.
Divanı, Türklüğü tezyif eden ve müstehcen sözleri hâvî olduğundan hiçbir edebî
kıymeti yoktur, zannederim. BK, II/129
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
GEDİKLİ ÇAVUŞU
Enderun-ı hümâyûn ve rikâb-ı hümâyun çavuşlarının mümtaz ve muvazzaf olanlarına
derlerdi. BK, III/109
GEDİKLİ EFENDİLER
Hazine-i hümayundaki giren ve çıkan defterlerle sair kayıtları tutan dört kâtibe derler.
Bunlardan birisi “Başefendi”, diğerlerine sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü efendiler
denilirdi. BK, III/108
GEDİKLİ KÂTİBİ
Bunların kâtipliğini yapanlara derlerdi. Sonraları Ruûs-ı hümâyûn kesedârlığına
bağlanmıştır. BK, III/108
GEDİKLİ KÖYÜ
İznik’tedir. Osman Gazi vakfındandır. Bunlar söğüt kesicilerdir. BK, III/109
GEDİKLİLER MUHTARI
Enderun-ı hümayun (saray) nizamatınca her koğuşun, her odanın muayyen ve miktarı
mahdud gediklileri vardı. Bunlar içlerinden en kıdemlisini riyasete intihab ve aylıklarını
almak gibi bazı muamelatı yapmaya vekil ederlerdi. Buna “Gedikliler muhtarı” derlerdi. BK,
III/108
GEMLİK HÜKÛMET KONAĞI
1851’de müdür konağı 15.000 ve 1858’de 3.010 kuruş sarfı ile tamir edilmişlerdir. BK,
II/136
GEMLİK İSKELESİ
1845’te harap olduğundan yeniden 2.500 kuruş sarfı ile tamir edilmiştir. BK, II/136
GEMLİK KAPLICASI
Kasaba civarında 10 dakika mesafedeki kaplıca harap olduğundan ve şifası tecrübe ile
meydana çıktığından kereste nazırı tarafından 1836’da tamir edilmiştir. 1873’te kaplıca şu
vaziyette idi: Belediye tarafından dört oda ve bir soğukluğu hâvî bir ılıca inşa olmuştu.
İçerisinde bir havuzu ve bir kurnası vardı. Suyu gayet lâtif ve berrak ve sıcaklığı mutedil idi.
Mütenevvi illetlere nâfi olduğu tecrübe olunmuştu. Belediye tarafından idare edilmekte idi.
BK, II/136
GEMLİK KASABASI
Kendi adıyla anılan körfezin nihayetindedir. İznik gölünün ayağını da alan Sazlıdere,
burada denize dökülür. Kasaba şirin bir yerdedir. Manzarası güzeldir. Havası, etrafındaki
bataklıklardan dolayı biraz ağırcadır. Burada çok miktarda zeytin tanesi, zeytinyağı, her nevi
meyve ve sebze ve bilhassa iri taneli enginar ve denizinden dahi her nevi balık hasıl
olmaktadır. Bursa’nın zaptından altı-yedi sene sonra 1333 senesinde Kara Demirtaş Bey’in
himmetiyle Gemlik, Osmanlıların eline geçti. Bursa’nın tesliminde, Bursa’da bulunan kral ve
ahâli, Gemlik’e iltica etmişlerdir. Gemlik’in tesliminde, (Gemlik’in fethinde) isteyenler
hicrete serbest bırakıldıklarında Gemlik tekfuru ile dairesi halkından başka hiçbir kimse
yerinden oynamadı (LTC. VI/97). Birkaç sene sonra da Anahor, Armutlu kaleleri düştü.
Burası Türklerin birinci sınıf bir tersanesini hâvî olduğundan çok mühimdir. İnegöl
ormanlarından gelen kerestelerle burada kalyonlar yapılır. Bozburun dağlarından donanma
için kürek yapılır ve yine bu dağlardan, sarayın odun ve kömürü temin edilirdi.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Türkler bu şehrin imarına çok hizmet etmişlerdir. Yedi kolağası Solakbaşı Mehmed
Ağa, cami, han ve hamam yaptırmış ve su getirmiştir (BAVD. 18718). Demir Subaşı bir
mescid bina etmiştir (BAVD. 18996). Gemlik köylerinden Umur Bey köyünde Bedreddin
Pars Camii (BAVD. 12993), Büyükkumla’da Bakkal Pîrî Camii, Osman Çavuş Camii ve
Mektebi, Küçükkumla’da Hacı Memi Camii ve Emir Sultan vakfından hamam, Eski Cami’de
İsmail oğlu Hüseyin Ağa Zaviyesi (BAVD. 20828, 25504, 24501, 22054), Sûfî Ömer
Efendi’nin Eski Camii, Şeyh Abdullah Efendi’nin Kadirî Tekkesi, Armutlu köyünde Derviş
Çelebi Camii, Genç Ali köyünde Kiremitçi Sinan Bey’in Çeltikçioğlu Tuzlası vakıfları vardır.
Gemlik kasabası ve civarı, vaktiyle Yıldırım Camii ve Medresesi vakıfları idi.
Gemlik’deki reaya avârız ve bedel nüzülleri mukabilinde saraya nar gönderirdi. Armutlu,
Fıstıklı, Kabaklı, Enarlı, Karaca Ali ve Büyükkumla, Arnavut köyleri de avârızları
mukabilinde saray kayıkları için 3.000 kürek verirlerdi. 20.11.1813’te verilen bir emirde,
senede 3.000 kürek veren ahâliden mîr-i mîrân ve mirlivalar tarafından devir, nal bahası,
kaftan bahası, zahire bahası, teftiş akçesi ve sair bahane ile hiçbir şey almamaları ve ahâlinin
intihab eyleyecekleri dört Hırıstiyanı köybaşı nasb etmeleri ve saray için verecekleri narı
İstanbul’a değil Edirne sarayına götürmeleri emredilmiştir.
1719’da saray için çekisi 30 akçeden yani 10 paradan 4.313 çeki odun alınmıştır.
Büyükkumla, Armutlu, Kapaklı (Çanaklı), Enarlı, Fıstıklı, Karaca Ali, Arnavut köyleri
avârızları mukabilinde padişahın kendisine mahsus sandallar ve saray sandalları için, her sene
3.000 kürek gönderilmesi kanun iktizasındandı (BASAD. 5685). 1703’te Kürek kat’ olunan
kurânın beyleri vardı ki ilk orman bekçileri sayılabilir. Demek Türkler, 240 sene evvel
ormana bekçi tayin eylemişlerdir.
20.1.1791’de gönderilen 3.000 kürek taslağı Tophane’deki kürekçi esnafına verilip
yirmide biri iyi olup diğerleri işe yaramaz olduğundan yeniden gönderilmesi emredilmişti.
Gemlik’in Dışkaya köyünde, yünden çorap ve heybe, kilim ve çuval imâl olunurdu.
Bahriye askerine, lüzumu üzerine, 100.000 kıyye zeytin en âlâsından olmak üzere Gemlik’ten
alınırdı. 12.1.1852’de kıyyesi 12.000 paraya satılıyordu. Gemlik’te “Tersane emini” ile bir de
“Kereste nazırı” adında iki cerbezeli ve tehdidini isbata kâdir memur bulunurdu.
Gemlik Tersanesi’nde yapılan kalyonlar:
1787’de Armutlu sahilinde Bursa müderrislerinden Ahmed Bahaeddin Efendi tarafından
dört, Bilecikli Hacı Himmetzâde tarafından 22’şer zira’ tûlunda, 8 şalope inşa edilmiştir.
1790’da geçen harpte harap olan donanmanın yerine, Sinop, Midilli, Kemer ve Rodos,
Bodrum ve Gemlik tersanelerinde 8 kalyon inşası emredilmiş ve Gemlik’te kapıcıbaşı
Süleyman Bey tarafından 51,5 zira’ bir kalyon inşa edilmiştir.
1791’de Rakım Paşa hazinedarı kapıcıbaşı Mustafa Ağa tarafından 57,5 zira’ kalyon
(BABD. 4286) ve 51 zira’ bir kalyon inşa ile tersanenin ıslahı edilmiştir (BABD. 9856).
1792’de Kapıcıbaşı Avarinli Ahmed Ağa tarafından 55 arşın firkateyn inşası edilmiştir
(BABD. 4145). Bunun masraflarının bir kısmı muhasebe yapılırken kaydedilmediğinden
kendisine zimmet kaydedilmiştir (BAML. 24024).
1793’te İnegöl âyânından Derviş Paşazâde Numan Bey, 55 zira’ kalyon inşasına memur
edilmiş ve Bursa’nın hissesine isabet eden 1.213 parça kerestenin, İnegöl dağlarından kesilip
Gemlik’e naklini 33.667 kuruşa taahhüd ederek bu parayı Bursa âyânı eski Filibe kadısı
Abdullah Molla Efendi oğlu Hâdîzâde Mehmed Efendi’den tamamen almıştır (BS. 286/12).
Bu kalyon inşasında 1.000 keseden fazla halktan para tahsil edilmiş, ancak bu para
yağmacıların eline geçmiş ve fukaraya zulüm yapıldığı, 200 kese ile yapılacak bir kalyon için,
1.000 kese toplanması ahâlinin gadrini mucib olacağından, Gemlik sahası bundan böyle
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
müstakil bir tersane itibar olunmuş ve bu havalide kesilecek kereste için fakir halktan bu
derece akçe tahsilinin onları mutazarrır kılacağı, bu hâle göz yumulur ise ahâli perakende ve
perişan olacakları düşünüldüğünden, Hudâvendigâr livasının 23 kazasını birer birer dolaşarak
tahkikat icrasına Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa’nın (III. Selim’in sütkardeşi ve Esma
Sultan’ın kocası) kethüdası Hacı Ahmed ve hâcegândan Halil Şekib Efendi memur edilmiştir.
14.6.1794’te Kaptan Bey hazır olduğu hâlde büyük törenle bu kalyon denize indirilmiştir.
1793’te tekrar 57,5 zira’ bir kalyon inşasına başlanmıştır (BAML. 32764).
1794’te 59,5 zira’ bir kalyon inşasına Numan Bey memur edilmiştir.
1795’te Numan Bey ve Emin Efendi tarafından bir kalyon yapılmıştır (BABD. 5690).
1796’da İnegöllü Numan Bey 57,5 zira’ bir kalyon inşa ettirmiş, “Ejder-i Bahri” adı
verilmiştir.
1797’de İnegöllü Numan Bey, kapıcıbası rütbesini haiz iken terfi ettirilerek “paşa”lık
namı verilmiştir.
1800’de İnegöllü Numan Paşa’nın başlayıp Süleyman Ağa’nın ikmal eylediği kalyonu
masrafı 20.585 kuruşa çıkmıştır (BABD. 7082). Numan Paşa’nın livalığı ref’ edilmiştir.
Gemlik’te inşa edilip İstanbul’a götürülen bu kalyonun masrafı 163.837,5 kuruştur.
1801’de Numan Bey tarafından 59 zira’ bir kalyon inşa ettirilmiştir (BABD. 5004).
1805’te Numan Bey tarafından kalyon inşa ettirilmiş ve deryaya indirilmiştir (BABD.
9887). Bunun masrafı 62.500 kuruştur.
1809’da kapıcıbaşılardan mirahur-ı evvel-i şehriyarî payesiyle Bilecik voyvodası ve
Gemlik tersanesi emini Ali Ağa tarafından 55 zira’ bir kalyon inşası için 6.405 cins kereste
lâzım olmuş ve bunlardan Kulünk, Kazan keresteleri bu dağlarda bulunmadığından tersanenin
“çöp” (kereste) ambarından verilmiştir.
Ahı Dağı’ndan Gemlik tersanesine müretteb kereste arabalarının geçecekleri Koyun
köprüsü ve Köprübaşı köprüsü harap olduğundan 3.381 kuruş ile esaslı surette tamir ve tecdid
olunmuştur.
1822’de donanma maiyyetinde kullanılmak üzere üç kıt’a küçük sefinelerden firkate
inşa edilmiştir.
1826’da Mustafa Bey masrafı ile korvet, kalyon inşa edilmiştir.
1835’te Mehmed Celâl Ağa tarafından kalyon inşa edilmiş ve tersaneye gönderilmiştir.
1835’te kereste emini kapıcıbaşı Mustafa Ağa tarafından “İclâliye Kalyonu” inşa
edilmiştir.
Buhar kuvvetinin gemilere tatbikinden sonra da Gemlik tersanesi çalışmalarına devam
eylemişti. Tekneler Gemlik’te yapılıyor ve Avrupa’dan gelen makineler, kazanlar
konuluyordu.
1861’de ahşap uskur firkateynlerden “Nasru’l-Aziz” firkatı denize indirilmiştir. Bu
geminin 30 topu ve 600 beygir kuvvetinde makinesi vardır. 2.897 tonluk idi.
1863’te ahşap uskur nâvilerinden “Nâvi-i Merih” denize indirilmiştir. 8 top ve 160
beygir kuvvetinde makinesi vardı, 609 tonilatoluktu.
1863’te “Cebel-i Lübnan” firkateyni inşa edilmiş, denize indirilmiştir. Bu törende
Sultan Aziz de bulunmuştur.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1865’te ahşap uskur üskûnelerden “Üskûne-i Sipah” denize indirildi. 4 topu vardı, 220
tonilatoluktur. “Musul Üskûnesi” dahi aynı sene denize indirildi.
1871’de 1609 tonilatoluk Asîr vapuru denize indirildi, 4 top kondu. Tersane nakliye
vapurlarındandı.
1873’te 77 tonilatoluk Fındıklı ve Kasım Paşa vapurları denize indirildi. Makineleri
25’er beygir kuvvetinde idi.
1874’te “Mukaddime-i Şeref-i Korvet” denize indirildi. 2.732 tonilato hacminde ve 200
beygir kuvvetinde makinesi vardı.
Hulâsa, Türklerin ilk eline geçtiği zaman “Gemlik” adını hakkıyla almış ve Türk
bahriyesine çok hizmet eylemiştir. BK, II/132
Gemlik-Bursa Yolu
Bursa yolu 1856’da Vali Mehmed Namık Paşa zamanında yaptırılmıştır. Yol
mühendisleri Bedyani, Zani, Moburus, Makir isminde Eflaklı, Fransız, Beyoğlu
levantenlerindendir. Bunlar birbiri ile geçinememişler, münazaralar yapmışlar, iftiralar
atmışlardır.
Vali Namık Paşa’nın İstanbul’a, Nafia meclisine 16 Birincikânun 1856’da yazdığı bir
mektupta: “Gemlik yolu mühendisi Bedyani ile Zani gelip yol memuru Mehmed Efendi ile sair
Türk memurlarından şikâyet eylemiş ve kumdan tahaccür eylemiş bir miktar taşlar getirip
Mehmed Efendi’nin re’yi ve cebri ile yola konulduğunu söylemişlerdir. İki defa yola girip
teftiş eylediğini ve Mehmed Efendi hasta olduğundan vazifesine gidemediğini ve taş istimali
ve saire ise mühendisleri ile asıl memuriyetleri iktizasından olduğundan bu şikâyetin arzından
ibaret olduğundan dinlenemeyeceğini anlayarak Fransızın İstanbul’a gittiğini ve İstanbul’dan
Bursa Meclis-i Kebir eyalet azasından Tahir Ağa’ya yazdığı Fransızca bir mektubun
tercümesinde; “Taşları Bedyani koydurmuş ve yine bu taşları alıp şikâyete gitmiş. Bu adamın
yaptıkları şu hadiseyi hatırlatıyor: Fransa’da kavga eden Kıptîler birbirleriyle münazaa
ederken kavgalarına ehemmiyet verdirmek sevdasıyla kendi çocuklarının bacağından tutup
hısımlarına vururlar. Sonra kan içinde kalmış ve sakatlanmış evlâdlarını alıp düşmanlarına
karşı mahkeme huzurunda davaya kalkışıyorlar. İşte Bedyani de iki sene refikleri ile beraber
pek çok masrafla çıkarılmış ve kırılmış taşlarla yol yaptılar. Bunlar eridiler, çamur oldular ve
topraklı taştan köprüler yaptılar, eridiler, yıkıldılar.” Bu mektup Ruso tarafından Mehmed
Efendi’nin haksız iftiradan kurtarılması için yazılmıştır.
Meclis-i Nafia azasından Mehmed Bey’in yazdığı bir mektupta, Gemlik yolunda
istihdam olunan Beyoğlulu Makir, arkadaşları ile münazaa eylediğinden hizmetini terk ve
rufekâsı dahi uygunsuzluğundan ihraç edilmiş ise de bunun dirayetli olmasından ve terk-i
hizmet eden Irgatbaşı İbrahim Efendi, sairlerinden ziyade bu işe vukufu olduğundan tekrar işe
başlattırılmaları bildirilmiştir (BAİD. 485). BK, II/135
GEMLİK KÖPRÜLERİ
Gemlik ile tersane arasındaki üç ve Bursa caddesinde Kurtul’daki iki ahşap köprü
1845’te 2.500 kuruş ile tamir edilmiştir. Yenişehir hududuna kadar şose üzerinde 50 adet
kârgir ve metin köprü vardır. 1893’te yapılmıştır. BK, II/136
GEMLİK REDİF TABURU
İnşaatı biterek 27 Birincikânun 1892’de açılış töreni yapıldı. BK, II/136
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
GEREDE
“Bursa’da gerede pişirenler, geredenin terekesini alçak edip ayrıca bir de tennur dahi
yayıp ol tennurda ciğer ve pançus ve börek pişirip ve ikisini bir akçeye pişirmeğe
kalktıklarından men’ edilmiş ve memnu olmadıklarından gerede pişirmeleri de men’ edilmişti.
18.6.1574’te yalnız bir tennur yayıp burada ekmekten terekesini ve eleğini pak edip dört
adedini bir akçeye pişirmek ve kendileri paraları ile pançus ve ciğer ve börek almayarak
fukara getürürler ise onları gerede pişirdikleri tennurda pişirmek ve yalnız bir tennur
kullanmak şartıyla tekrar gerede pişirilmesine ve somun narhından 150 dirhem eksik olmak
üzere kadı tarafından icâzet verilmiştir” (BS. 119/9). BK, II/137
GEREDELİ KÖPRÜSÜ
Ahmed Dâî mahallesindedir. 1523. BK, II/137
GEVHER MELEK SULTAN
Cem Sultan’ın kızıdır. 1566’da Gelibolu’nun Çepni nahiyesindeki Palatnos köyünü II.
Bayezid, Gevher Melek Sultan’a temlik eylemiş ve o da Sultan Abdullah’ın kızı Aynîşah
Sultan’a satmıştır. Aynîşah da Bursa’daki muallimhanesine vakfeylemiştir (Yavuz
zamanında, 1519’da zuamâdan İbrahim Bey tarafından yazılan Gelibolu livası tapu
defterinden). BK, II/137
GEYİKLİ BABA SULTAN
Asıl ismi Mehmed’dir. İran’ın Hoy kasabasındandır (G. 220; KA. 3943). Bu zatın
Bursa’nın fethinde Orhan ile beraber bulunduğu, Bursa fatihlerinden olduğu yazılıyorsa da,
Mevlânâ Bitlisi (B. 44) şu yazısı ile bunu tekzip ediyor ve Geyikli Baba’yı Orhan Gazi’nin
Bursa’nın fethinden 9 sene sonra Turgut Alp’ın tavsiyesiyle tanıdığı anlaşılıyor. Vak’a
şöyledir: “Orhan Gazi, oğlu Süleyman Paşa’yı Balıkesir’e vali yapınca kendisi Bursa’ya geldi.
Cami ve imareti yaptırdı. O sırada dervişlerden nâmakul bir iş sadır olduğundan dervişleri
teftiş etmeye başladı. Yeni teşkil edilip tevessü’ etmeye başlayan Osmanlı ülkesine muhtelif
yerlerden derviş kıyafetinde bir sürü insan akmakta idi. Bunlar Uludağ’daki keşişlerin terk
eyledikleri manastırları zapt edip zaviye hâline koymakta idiler. Bunların birçoğu hudut dışı
edilmiştir. Bu dervişlerden birisi vardı ki, İnegöl yöresinde, Keşiş Dağı yanında, bir nice
dervişlerle yerleşmişti. İçlerinden bir derviş vardı ki, dağda geyiklerle bile yürürdü. Turgut
Alp, buna gayet muhabbet edip daim bununla musahabet ederdi. “Hayvanlar bu zattan
kaçmaz” diye Orhan’a medheyledi. Orhan Gazi dahi, “kimin müridlerindendir, sorun”
deyicek varıp sordular. Derviş, “Baba İlyas ve Seyyid Ebu’l-Vefa tarikatındanım”, dedi. Gelip
haber verdiler. Orhan, “buraya getirin”, diye adam gönderdi. Derviş: “Ne ben Bursa’ya
giderim ve ne de Orhan buraya gelip beni günaha koymaya”, dedi. Orhan: “Niçin böyle
ederler, onlardan muradımız vardır”, dedi. Derviş yine cevap gönderdi ki, “Dervişler gezici
olup dua vaktini gözetirler. İnşaallah vakti geldiğinde varıp dua ederiz” diye cevap verdi. Ve
birkaç gün sonra derviş bir kavak fidanını omuza yüklenip Bursa’ya gitti. Hisar’da Orhan
Bey’in sarayı havlusunda kapısının iç yanında bu kavağı dikmeye başladı. Orhan’a haber
verdiler. Orhan dervişin yanına gitti. Orhan söze başlamadan derviş; “bizim bu teberrükümüz
ufak ama dervişlerin duası, sana ve senin neslinedir”, dedi. Ve hemen dönüp gitti. Bir gün
yine Sultan Orhan birçok mal verdi. Derviş kabul etmedi: “Biz bunun ehli değiliz”, dedi.
Orhan’ın ısrarı üzerine; “şu karşıki tepecikten beri olan yerler, dervişlerin avlusu olsun”,
dedi. Orhan verdi ve duasını aldı. Derviş vefat edince Orhan Gazi üzerine bir türbe ve bir
cami ve yanına da bir zaviye bina eyledi (B. 45). Mevlânâ Bitlisî’nin bu yazısına göre Sultan
Orhan, Geyikli Baba’yı Bursa’nın fethinden dokuz sene sonra tanımıştır. Bir geyiği kendisine
alıştırıp bu hayvana binip gezdiği için bu lakapla şöhret almıştır. Bu köy İnegöl’e bağlı iken
(1640), tekrar Bursa’ya bağlanmış ve fakat bunun avârızhaneleri, İnegöl’deki gümüş
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
madenine bağlı olmakla, eskisi gibi parası ile kömür madeni için kömür yakmalarına dair
padişahtan 1642’de emir gelmiştir (BS. 261/197).
Baba Sultan Camii, Türbe ve Zaviyesi’ne, Geyikli Baba köyünden başka İnegöl’e tâbî
Kulbar köyü ve Geyikli Baba köyündeki hamam, değirmen ve Bursa şehrindeki dükkânlar ile
bağ, bahçe ve ceviz ağaçları vakfedilmiştir (BAVD. 754, 25988).
Bunun türbesinin bulunduğu köye “Geyikli Baba” ve sonraları “Baba Sultan” köyü
denilmiştir. 1927 senesinde bu köyde 164 ev ve 738 insan vardı. Bursa tarihlerinde, Şakayık-ı
Numaniyye’de ve Bursa’ya dair olan mecmualarda Geyikli Baba’ya başka bir de “Ahulu
Baba” da denilmektedir. Bursalı şair Lâmiî, “Münâzara-i Sultan-ı Bahar bâ-Şehriyar-ı Şitâ”
adlı eserinde bu köyün adının “Ulvi Baba” olduğunu yazıyor (G. 220). Balım Sultan’ın da
burada gömülü olduğu, Tebriz’den Bursa kadısına gönderilmiş 15.9.1586 tarihli bir
fermandan anlaşılmaktadır (BS. 155/378). BK, II/137
GEYİKLİ MEDRESE Bk. Ahmed Paşa.
GEYVAN (Hoca)
Abdülgaffar oğludur. Selçuk Hatun mahallesinde sakin idi. Tüccardır. 25.10.1618’de
evlerini hayır işlerine vakfeylemiştir (BS. 332/80). BK, II/140
GEYVE HANI
Buna, mimarının adı ile “Hacı İvaz Paşa Hanı” da derlerdi. Uzunçarşı’dan Demirkapı
tarafına dönünüz. Buranın sağ tarafında şimdi büsbütün harap ve kısmen de kullanılan bir
harabe vardır ki buna “Geyve Hanı” derler. Bu han Yeşil Camii’nin vakfıdır. Bursa
Sicilleri’ne göre 1647’de hanın alt ve üst kemerleri, sofaları, damları tamir edilmiş ve
kurşunları sökülerek satılmış ve bunun yerine kiremit döşenmiştir ve ayrıca da 9.040 akçe sarf
edilmiştir (BS. 269/38). 1740’ta hanın ahırı örtüsü ve hayvanat yemlikleri, hanın üst katındaki
taş kaldırımlar ve “peyke” tabir olunan sofalarının tırabzonları ve cami ve türbenin mevazii
72.487 akçe ile tamir edilmiştir (BS. 338/37). 1743’te han içindeki mescid ve hanın alt ve üst
kat kaldırımları ve üzerindeki kiremitleri 102.842 akçeye tamir edilmiştir (BS. 338/71).
1775’te hanın ahırı, yemlikleri ve kârgir ayakları 18.000 akçeye tamir edilmiştir (BS.
331/125). 1818’de fevkânî ve tahtânî 54 odası olan bu han, 19.800 icarı ve 39.600 hancılığı
iltizamı olarak cem’an 59.400 akçe vakfa hasılat getirmiştir. Bu han hakkında Bursa
Sicilleri’nde fazla malûmat bulamadık. Çelebi Sultan Mehmed yaptırmıştır. BK, II/140
GILMAN
Bursa’da, Dârüssaade (sarayda)’de evvelden dört nefer gılman-i sultanî hizmet etmekte
iken birisi ölmüş, birisi sakatlanarak amelden kalmış ve biri dahi levend olup çıkıp gitmiş
olduklarından 5.8.1518’de bir oğlan kalıp şimdi üç nefer oğlana ihtiyaç olduğu arz
olunmuştur (BS. 283/204). BK, II/148
GIRBALCI
Kalburcu demektir. 1693’te Bursa’daki gırbalcı taifesi ile sağrıcı (hayvanın beli ile
kuyruğu arasındaki yerden çıkan kalın deri) taifesinin yabanda bulunan at, katır, eşek
lâşelerinin derilerine müteallık 1608 tarihinde nizaları olup lâşelerin derilerini gırbalcılar alıp
gırbala salih olan yerlerini işleyip sağrı olmaya salih olan yerlerini sağrıcılara satmaları
emredilmiş ve huccet verilmiştir. Lâşelerin sahipleri varsa onların alması, yoksa herhangi taife
yolup yüzerse onun olup mülkü olduktan sonra kendilerine yaramayan yerlerini öteki esnafa
satmaları tekrar emredildi (BS. 246/73). BK, II/141
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
GIYASEDDİN
Hoca İmadeddin’in kızının oğludur. Babası Nizameddin’dir. Mesih Paşa mahallesinde
bulunan evinin duvarını bozar iken bir çömlek Sultan Mehmed akçesi bulunmuştu.
Kendilerinin olduğunu ispat edemediği için beylik tarafından alınmış ve defteri ile Mehmed
Çavuş yedi ile Bursa darphanesine gönderilip 1.505 dirhem sikke, heyet müvâcehesinde
15.5.1513’te teslim edilmiştir (BS. 25/81). Hoca Gıyaseddin 15.9.1513’te Şeyh Paşa
mahallesinde ölmüştür. Yalnız oğlu Mehmed kalmıştır. Metrûkâtında birçok divanlardan biri
olan müzehheb ve mücelled Süleyman divanı, 200 akçeye satılmıştır. Hafız, Câmî, Şâhî
divanları da vardır (BS. 24/64). BK, II/142
GIYASEDDİN (Hoca)
Fatih zamanında, İstanbul’a sürgün olanların emlâki satılıp “Hazine-i Hümayun”a
teslim olunması emrolunduğundan Hindistan’da bulunan bu zatın da evleri, eski Bursa kadısı
Muslihuddin Efendi tarafından 1.12.1484’te 18.000 akçeye Hacı Mehmed oğlu Hüseyin’e
satılmış ve bedeli hazine-i âmireye gönderilmişti. Hoca (Gıyas), seferden avdet edip evleri
kendisine in’am olunmakla Bursa mizanını tutan Kemal’den 18.000 akçe alınıp Hüseyin’e
verilmiş ve Hüseyin de evi eski sahibine iade ve teslim etmiştir (BS. 2/202). BK, II/142
GIYASEDDİN PAŞA ÇELEBİ
Akşemseddin’in kardeşi Alâeddin Efendi’nin oğludur. Molla Hayalî, Hocazâde gibi
zatlardan ders görmüş; Ankara, Amasya, İstanbul, Eyüb medreselerinde müderrislik
yapmıştır. Tekrar 1517’de Amasya müderrisliği ile oradaki Bayezid Medresesi verilmiş ise de
bir müddet sonra 70 akçe yevmiye ile tekaüd olmuştur. Kudüs kadılığını istemiş ve kendisine
tevcih olunmuş ise de vefat eylemiştir. Ve Kızık Çeşmesi kurbünde, Molla Çelebi menzilinde,
(viran olup Davudkadı Hamamı’na giderken sağ kolda ve yola muttasıl olup) amcası
Emrullah Efendi civarına gömülmüştür. Âlim ve fâzıl bir zat idi (G. 280). BK, II/142
GİRİT ADASI
1645’te Bursa sancakbeyi Mehmed Bey’e gelen bir emirde: “Bundan evvel;
‘Hudâvendigâr sancağındaki müteferrika, çavuş, zuamâ ve erbab tamamıyla kalkıp acele ile
Gelibolu’dan geçip Girit adasına varasınız’, diye emir gönderilmişti. Asker-i İslâm’ın
muhasara eylediği kale feth ve teshir olunduğundan buna hâcet kalmamış ve herkese yerli
yerine gitmek için izin verilmesi ve bunlar yerlerine varıp noksan olan sefer mühimmatı
tedarik ve ihzâr edip padişahın ömürlerinin uzaması için duaya devam etmeleri” emredilmişti
(BS. 265/120).
30.7.1684’te Edirne’de bulunan padişahtan gelen bir emirde: “Girit’in muhafazası için
yazıldıkları günden itibaren bir sene müddetle Girit adasına ağaları bayrağı altında
muhafazada bulunmak şartıyla altışar akçe ibtida ve dörder akçe terakki ile yevmiye onar
akçe ile ibraları verilip sipahi oğullarına ilhak olunmak üzere 500 nefer süvari serdengeçti
yazılması ferman olunmakta, reaya ve reaya oğullarından olmayıp harbe ve darbe kâdir ve
silah istimaline mahir koloğlu ve askeri evlâdlarından serdengeçti tahrir ve tekmil edilerek
mübaşiri, elindeki ruûsları alınarak tevzî ve bir gün ol hizmette bulunmak üzere kadılar ve
kethüda yerleri ve âyân-ı vilâyet ve sair iş erlerinin bir an evvel bu işi ikmale yardım
etmeleri” emredilmiştir (BS. 197/35). Bundan sonra, her birkaç senede bir Girit’e
Hudâvendigâr vilâyetinden yüzlerce kişiler sevk edilmiş ve bunların birçokları orada
ölmüşlerdir. BK, II/141
GONCA
Arapçada nazende, şivekâr, mahbûbe ve Farsça’da yaprakları henüz açılmış veyahut
açılmamış çiçek tomurcuğuna denilir. Gül goncası, karanfil goncası gibi. Halbuki 1738’de
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
esrar gibi içilen bir muzır şey idi. 1738’de Şeyh Ali Halvetî, Seyyid Cemali Halvetî, Seyyid
Ahmed, Seyyid Mustafa, Süleyman, Ahmed Abdülbâki Ağazâde, Kardeş Mehmed, Sultan
Bayezid yakınında Göncüler kapısı karşısında Seyyid Cemal’in dükkânında gonca içerlerken
tutularak cümlesi Bursa’ya sürülmüşlerdir (BS. 380/66,67,68). BK, III/84
GÖKÇEDAĞ Bk. İnekullar.
GÖKDERE MEDRESESİ Bk. Paşa Çelebi Medresesi.
GÖN
15.11.1678’de verilen bir emirde Baç pazarına gelen Hüsam, gönü, eskiden beri
debbağlar almadan evvel başka esnafın alması memnu iken şimdi buna dikkat edilmeğini
bildirmiş ve bundan sonra debbağlar almadan evvel diğer esnafın gön alması men’ edilmiştir
(BS. 328/123). BK, II/144
GÖNÜLLÜ
1773 senesinde vuku bulan muharebeler için Bursa’dan “gönüllü” namıyla
mütemadiyen asker istenmiş ve Bursalı zenginlere birer miktarla orduya iltihakları
emredilmiştir.
1773’te gelen emirlerden birkaçı şöyledir: Bursa âyânından mütesellim Hacı Cafer,
Aklıevvel oğlu Hacı Feyzî, Hacı Süleyman ve damadı Hacı Hasan, Dumanzâde Hacı
Süleyman, bunların her biri padişah sayesinde bu kadar zamandan beri çok kazanarak kesb-i
servet ü yesar eylediklerinden ve devlete hizmet iktidar borçları olduğundan kendi
mallarından 100’er ki cem’an 400 seçme, tam silahlı, süvari askeri tedarik ederek nevruzdan
evvel Hacı Cafer’in başbuğluğunda ve diğerleri maiyyetinde olarak orduya iltihakları (BS.
1186/9);
1773’te Hacı Cafer’in mütesellimlikte ibkası ve yerine başkasının gönderilmesi (BS.
1186/14);
1773’te Bursalılardan Keçelizâde Ömer ve Osman, Karanfilzâde Hacı İbrahim, Hacı
Süleyman damadı Hacı Ahmed, Keçelizâde damadı Abdurrahman ashab-ı servetten
olduklarından, kendi mallarından tahrir ve techiz edecekleri asker ile ordu-yı hümayuna
iltihakları emredilmiş ise de Keçelizâde Osman’ın 40-50 gün evvel vefat edip diğerleri de
sahib-i servet ve yesar olmadıklarından ayrıca her biri bir gûna illet ve eskam ile malul ve pir
ve ihtiyar olduklarından hâllerine merhamet edilerek asâkir-i matlûbe ile azimetten afları
emredilmiştir (BS. 1186/24).
1773 Temmuzunda gelen bir emirde, Bursa zenginlerinden 16 kişinin muâvenet-i din
için kendi mallarından malumu’l-mikdar cengaver süvari tahrir ve teçhiz ve maiyyetlerine
alarak ordu-yı hümayuna vürud ve sancak-ı şerif altında isbat-ı vücud etmeleri için başka
başka emirler gönderilmiştir. Bunların bir ayak evvel vüsul ve iltihakları kat’an ve cezmen
matlub olduğundan hemen hareket ettirilmesi hatır ve gönüle bakmayarak ve dünya malı celbi
için her kimin tarafından bunların vâhî özürlerini dinler ve tevakkuflarına ruhsat ve müsaade
ettiği haber alınırsa hakkından gelineceği muhakkak olduğu Şumnu sahrasından bildirilmiştir
(BS. 1186/11). BK, II/152
GÖZ AYAZMASI
Bunun menbaının diğerleri ile hiçbir alâkası yoktur. Kükürtlü ile Yeni Kaplıca arasında
ve bunlara giden yol üzerinde bir küçük menba vardır ki göz ağrıları için haricen istimal
olunurdu. Pek büyük tesiri görüldüğünden 1890 senesine kadar Bursalılarca çok şöhret
kazanmıştır. Hususan bazı kimseler pek çok tazim ve hürmet eylediklerinden her sene
muayyen günlerde cemiyet üzere gelirlerdi ve menba bir mağara içinde olup kendine mahsus
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bir kokusu vardır ki, asit sülfürik kokusudur. Rengi, menbadan cereyan esnasında siyaha mâil
ise de şişe içinde bir miktar bırakılırsa saf ve berrak olup ta’mı sıkılmış, usâresi kalmış bir
şeye benzer. Hararet-i hava 15 derece bulunduğu hâlde hararet-i tabiiyyesi 31 derecedir.
Menbaının etrafı serapa lâtif ve safi yeşil emlah parçalarıyla mestur olmuştur ki, hâvî olduğu
bazı mevâdd-ı madenîden neşet eder. Göz hastalıklarının envaına şifalıdır. BK, II/144
GÖZDE KÖYÜ
İnegöl kadılığında idi. 1523’te halkı, İnegöl madeni için kömürcü ve çıracı tayin olunup
ellerine berat verildi (BS. 31/52). BK, II/145
GÖZDOĞAN
13.4.1487’de Demirhisar yanında, Binektaşı kurbünde bir mülk bağı olup ehl-i ilme
vakfedilmiştir. Kim mutasarrıf olursa ruhu için dua etmesi şart koşulmuştur. Mezkur bağ
sahipsiz kaldığından Mevlânâ Hayreddin’e verilmiş ve mutasarrıf oldukça vâkıfın ruhuna dua
etmesi ve senede 15 akçe yer mukâtaasını ait olduğu vakfa vermesi bildirilmiştir (BS. 5/312).
BK, II/145
GÖZEDECİ DEDE
İnebey Hamamı’nın yukarısında, Ebu Şahme Camii ve mezarının biraz yukarısında, sağ
tarafta ve köşede bir kabirdir. Bu zatın “Aşık Cemal” adında birisi olduğu ve mahbubu uğruna
fedakârlık gösterdiği söylenmektedir. Adı “Gözedici Mehmed Efendi”dir. Bu taşta 1791/1206
tarihi var. Bundan Baldırzâde, tarihinde bahseylemektedir. Halbuki Baldırzâde 1650/1060’ta
yazılmıştır. Bu durumda, mezar taşının sonradan uydurulmuş olması hatıra gelebilir. BK,
II/145
GÜHERÇİLE
Eski devirlerde Bursa’da baruthane yoktu. Ve barutun tertibinde kullanılan güherçile
için yalnız bir “Güherçile Nazırlığı” vardı. 1584’te Hacı Ahmed oğlu Osman Ağa, güherçile
nazırı idi (BS. 152/131).
3.4.1746’da; “İstanbul baruthanesinde yapılan siyah barutun a’zam-ı lâzimesinden
olan güherçilenin ekseri Konya, Karaman, Niğde, Akşehir, Karahisar, Seferihisar, Kütahya
ve sair havalilerde güherçile bulunan yerlerde baruthane nazırı tarafından mübayaa edilip
bir vukiyyesi âhara furuht ettirilmeyip cümlesi mirî için ahz ve buruthaneye gönderilmek
mutad iken ve gayri mahallerde ve ale’l-husus Efrenc’e ve harbî kefereye nakil ve furuht
memnuattan iken bazı muhtekirler, buralarda hasıl olan güherçileyi gizlice satın alarak tama-
ı hamlarından, ziyade baha ile Efrenc’e satmak dâiyesi ile Bursa’ya götürüp ve Bursa’dan
kısım kısım İzmir ve sair diledikleri mahallere nakil ve furuht ettiklerinden güherçilenin
kılletine ve tabh olunacak barutun tehirine ve kârhane-i âmirenin tatiline bâis olmaları ile ve
bunların İznik yoluyla Bursa’ya nakledildiği haber alındığından bu muhtekirin bulundukları
mahalde ahz ve ellerindeki güherçilenin, mirî için zapt olunduktan sonra sairlerine ibret
olmak üzere sahiplerinin muhkem haklarından gelmek üzere isim ve resimleriyle bildirilmesi”
emredilmişti (BS. 384/76). Daha evvel de bu meseleye ehemmiyet veriliyordu.
1787’de muhtelif mirî madenlerden darphaneye gelen altın ve gümüşün birbirinden
ayrılması için iktiza eden kezzap (tîzâb) güherçileden çıkarılmakta ve güherçile ise
Bağdad’dan gelmekte idi. Harp dolayısıyla Bağdad’dan güherçile celbi güç olduğundan ve
darphanede altın ve gümüşün kezzap olmaması sebebiyle ayrılmamasından dolayı darphane
işsiz kalacağından Bursa havalisinde hasıl olan güherçileden bahası darphane ifraz
mukâtaalarından verilmek üzere mümkün olabildiği kadar güherçile mübayaası emredilmiştir
(BS. 319/70)
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1796’da verilen bir emirde, “Bundan sonra İslâm ve reayadan hiçbir kimse Efrenc
taifesinden veya başkasından bir dirhem barut güherçile almamak ve satmamak üzere şiddetle
men’ olunmuş ve her kimin elinde Efrenç diyarından veya taşradan götürülmüş barut bulunur
ise mirî için zapt olunmalıdır” denilmekte ve İstanbul’da imâl olunan kaba barutun bir
kıyyesinin 60 paraya ve ince barutun üç dirheminin bir paraya ve Müslüman gemilerine kaba
barutun kantarının 70 kuruşa satılması emredilmektedir (BS. 1209/38). BK, II/143
GÜLÇİÇEK Bk. Gülçiçek Hatun.
GÜLÇİÇEK HATUN
Saruca Paşa’nın karısıdır. 1488 senesi Temmuzunun 17. günü Bursa mahkemesinde,
Malkara kadılığındaki İzgar Halil, Cambazlar köylerini Mekke ve Medine’ye vakfeylemiştir
(BS. 7/29). BK, II/147
GÜLÇİÇEK HATUN
I. Murad’ın karısı ve Yıldırım Bayezid’in anasıdır. Bu kadının, vakfiyesine bakılırsa bir
Hırıstiyan kızı olduğu anlaşılır. Çünkü Piremir dediğimiz Hatun köyünün alt ve Musa Baba
Türbesi’nin güney tarafında bir bahçeden bahsederken Mihal ve Todoros isminde, vâkıfın iki
akrabasının bahçeleri olduğu zikredilmektedir. Vakfiyesinde Bursa kalesinin doğusunda bir
zaviye bina etmiş, ayrıca türbe, evler ve matbah vakfeylemiştir. Bursa nahiyesinde Lala
köyünü, Kavaklıköy’de olan Lala çiftliğini, türbesine; oradaki bağ yerini ve Kalemine(?)
köyünü bu zaviyeye vakfeylemiş ve gelip geçenlerin doyurulmasını şart eylemiştir.
Malkara’nın İzgar Halil, Cambazlar köylerini ve Kazıklı köyü toprağındaki Çakır Kaldırımı
mevkindeki yerleri, Bursa’daki sekiz bağının cümlesini Mekke ve Medine’ye vakfeylemiştir.
Akçağlan bağı denilen yerde, Simavna toprağında, birbuçuk dönüm kestaneliği de vardı.
Gülçiçek Hatun, 802/1399 tarihinde bu vakıflarına oğlu Yahşi Bey’i mütevelli tayin
ediyor. Vakfiyedeki bu Yahşi Bey’in, Türk tarihindeki kapalı kalmış bir perdenin açılmasına
yardım eder ümidindeyim. Bursa’da eskiden beri dönen ve babadan evlâda intikal eden tarih
rivayetlerine göre: “Karesi Bey’in oğlu Aclan Bey, 736/1336’da ölünce karısı genç kalıyor.
Orhan Bey Karesi eyaletini işgal ediyor. Aclan Bey’in karısını Bursa’ya getiriyor. Bu sırada
Bursa beyi olan Murad Bey henüz pek küçüktü. Biraz büyüdükten sonra, bu genç ve dul
kadına kocaya varmasını teklif ediyor. Birkaç kişinin adını söylüyor, kadın hepsine red
cevabını veriyor. Bunun üzerine Murad Bey, öyle ise ben alayım, diyor. Kadın ona bakıyor ve
ses çıkarmıyor. Murad Bey de nikâh edip bu dul kadını alıyor”. Bu hikâye burada bitiyor. Bu
hikâyeye göre, I. Murad’ın aldığı ve adı Gülçiçek olan kadının vakfiyesinde Yahşi Bey adında
bir oğlu vardır. Halbuki I. Murad’ın Yahşi Bey adında evlâdı yoktur. Bu kadın I. Murad’a
varmadan evvel başkasına vardı veyahut I. Murad’ın şehit olmasından sonra Yıldırım, anasını
başka birisine kocaya verdi ve ondan bu Yahşi dünyaya geldi. Ağızdan ağza intikal eden
hikâyelerde adı geçen Aclan Bey’dir. Ve Aclan Bey’in Yahşi Bey adında bir oğlu vardır.
Gülçiçek Hatun’un da oğlu Yahşi Bey olmasına nazaran Gülçiçek Hatun’un daha evvel Aclan
Bey’e varmış olduğu neticesine varılır. Böyle ihtimal ile tarih yazılamayacağından aksi sabit
oluncaya kadar şimdilik tarih haberlerinin birbirine yaklaştırdığı bu hadiseyi böylece kabul
etmekte bir mahzur yoktur zannındayım. Yahşi Bey, I. Murad zamanında Balıkesir valiliğinde
bulunmuştur. Kat’î olan bir şey varsa, I. Murad’ın Yahşi Bey adında, ana bir, baba ayrı bir
kardeşi olmuştur. Balıkesir ile alâkası olan bir Yahşi Bey daha vardır ki Muradiye’de camisi
olan ve İzmir’i kıyamet gününe kadar, yani dünyalar durdukça Türk yurduna katan Hamza
Bey’in babasıdır. Ve en büyük Türk kumandanlarından olduğu hâlde Bursalıların yüzde
yetmişinin bile haberi olmayan ve padişahlarınki gibi mükellef ve muhteşem türbesinde
sessizce yatan bu zat hakkında icap eden izahatı, Hamza Bey adına ayrılmıştır. Oraya
bakılabilir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
GÜMRÜK
1508’de Bursa gümrüğünün senelik hasılatı 935.000 akçe idi (BS.21/294). BK, II/151
GÜMÜŞ
1593’te Bursa’da kuyumcular arasında alınıp satılan gümüşün dirhemi bazan altı, yedi,
sekiz akçeye kadar çıkmakta idi. Esnaftan bazı kimseler, dirhemi altı akçeden noksan olmak
üzere almak ile işledikleri işi kalp edip aralarında ihtilalden hâli olmadıklarından altı akçeden
aşağı gümüş alınıp satılması men’ edilmişti (BS. 327/57).
1629’da Türkiye’den erimiş gümüş ihracı men’ edilmiştir (BS. 244/117).
1648’de Bursa mukâtaat emini Mustafa Çavuş, padişaha arzıhâl edip, Bursa’nın gümüş
arayıcılığı iltizamında olup lâkin sikke-i hümayun tashih olalıdan beri darphane işlemekte,
Bursa’daki sırmakeşler, telciler, tokacılar, kalcılar, dibacılar, kuyumcular ve tel dökücüler
memnu iken gizlice işlediklerinden başka gümüş dahi bulunmamakla 11 dirhem gelir akçe ve
kuruş sızdırıp sırma tel işlerler. Bu vech ile Bursa’da vaki olan çarşı ve pazarda cari olan
züyuf akçe yirmisi bir dirhem gelip züyuf olmakla kuruş ziyadeye çıkmıştır. Bundan sonra
bunlar memnu olan şeyleri işlemelerine züyuf akçenin geçmemesi ve kuruşun ziyadeye
alınmaması için emir verilmiştir (BS. 272/137).
1789’da gümüş evâni istimalinden herkes men’ edilmiş ve bu gibi gümüş kapların
darphanece mübayaası için yeni bir nizam verilmiştir. “Bursa ve civar kazalarda cümlesi
mübayaa olunmak üzere olup lâkin bunların bahası için darphaneden Bursa’ya nakd-i hazine
irsali ve Bursa’dan alınan gümüşlerin darphaneye nakli için Üsküdar’dan Bursa’ya kadar
yolların muhafazası için kazalar ahâlisinden mutemed ve müsellem tüfenk-endazlar terfiki ile
selâmetle nakli temin edileceği, hangi kazadan bir akçe ve bir dirhemi zayi olursa, iki katı
kadılardan tazmin ve tahsil olunduktan sonra da te’dîb olunacakları emri muhakkak” olduğu
bildirilmiştir (BS. 1205/139).
1790’da yüzük, hilye-i seyf (kılıncın balçığında ve kınında olan süsler), kuşak yaftası,
kadınlarda ziynetlerden maada gümüş ve altın evâni imâl edilip çığırından çıkıp şeriat
tarafından verilen “fetva-yı şerif” mucibince âşina olunandan maada raht, bisat, sair altın ve
gümüş istimali umumen men’ edilmiştir. Herkes mevcudu olan raht ve rikab ve kabaralı
gaşiye ve saire gibi altın ve gümüşten masnu’ ne kadar eşya var ise akçesiyle darphanede
eritildikten sonra haltî gümüşün dirhemi onar paradan ve halisu’l-ayar altının miskali
altıbuçuk kuruşa darphaneye bey’ ve teslimleri ve Bursa’da İslâm ve ehl-i zimmet reaya
yedinde istisna olunanlardan maada her ne miktar altın ve gümüş var ise üstad kuyumculara
kâl ve izâle ettirilerek icap eden bahasının ashabına verilmesi emredilmiştir (BS. 1205/141).
23.2.1571’de gelen bir emirde: “İnegöl ve Eğrigöz kazalarında hâdis olan gümüş
madenlerine sarraf lâzım olmakla Bursa’da zengin Yahudilerden 300.000 akçelik sarraf
yazılması emredilmiştir. Hafiyyeten tecessüs edip Bursa Yahudilerinin maldarlarının ve kadir
oldukları mallarının miktarı ile malum edinip 300.000 akçeye kaç nefer sarraf kifayet ederse
ol miktar Yahudi isimleri ile defter edip ve her birinin kadir olduğu malın miktarını ve ne
miktar akçeye sarraf tayin olunduğu isminin altına işaret edip tamam olduktan sonra defteri
imzalayıp mühürleyip kendilerinin maden nazırı Mehmed Çavuş’a teslim edilip gönderilmesi”
bildirilmiştir (BS. 112/85).
15.11.1572’de Bursa Yahudilerinden İnegöl’de hâdis olan madenler için 100.000
akçelik sarraf yazılıp Müslümanlardan, Nasaralardan yazılmayıp kalmıştır. Onlardan dahi
sarraf yazılması ferman olunmakla “ganiyyün-billah” olan kimseler cem’ olunup sarraflık
teklif olundukta Bursa ahâlisinden cemm-i gafir gelip daima tekâlif-i örfiyyeden hâlî olmayıp
eda eylediklerini ve sarraflıktan affedilmelerini rica eyledikleri îlâm olunmuştu.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Gündoğdu
BK, II/153
GÜNDÜZ BEY
Sultan Osman’ın kardeşi ve Ertuğrul Gazi’nin oğludur. 1303’te Bursa tekfuru ile
müttefiklerden mürekkep askerlerle Koyunhisarı’nda beş saat muharebeden sonra şehit
olmuştur. Aydoğdu Bey’in babası ve Bursa’yı muhasara eden Akdemir’in dedesidir. İnönü
sancakbeyi idi. Kızı, İznik’te yerleşmiş ve kendi iaşesi için verilen Akköy mezraasını,
Çandarlı Halil Paşa’ya satmıştır. “Gündüz Alp” de derlerdi. BK, II/151
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
GÜNDÜZLÜ KÖYÜ
İznik’te idi. 1576’da Hüseyin Ağa tarafından İstanbul’daki Küçük Ayasofya Camii’ne
vakfedilmiştir. BK, II/151
GÜNGÖRMEZ MESCİDİ
Pazarcılar içerisindedir. İki kârgir kubbeli ve minaresiz bir camidir. Caminin bânisi
Abdullah Efendi, 1562’de ölmüş ve kapının sol tarafına defnedilmiştir. BK, II/151
GÜRANÎ (Molla Gürânî) Bk. Ahmed Şemseddin Efendi.
GÜREŞÇİLER TEKKESİ
Türkler ilk çağlardan beri spora meraklı idiler. İstanbul’da Zeyrek’te olduğu gibi
Bursa’da da İncirlice mahallesinde Çınarlı nam mahalle kurbünde güreşçilere mahsus bir
zaviye vardı. 1618’de mamur idi (BS. 332/14). BK, II/153
GÜRLE KÖYÜ
Orhan Gazi kasabasına tâbî iki köyün adıdır. Bu köyler Lala Şahin Paşa’nın vakfı
olmasına göre XIV. asırda vardılar (BAVD. 1641). 1937’de Müslim Gürle’nin 695 ve Yeni
Gürle’nin 1.001 nüfusu vardı.
Vaktiyle Gürle kadılıktı, yani o vaktin tabiriyle bir kaza idi. 1759 senesi İkinciteşrin
ayında, Bursalı Hasan Efendi, Gürle mahkemesine müracaat ile Pazarköy, Üreğir, Çakırlı,
Keramet köyleri ahâlisinden alacakları olduğunu iddia eylemiş ve ihkâk-ı hak için Gürle’de
kurulan şer’î mecliste Pazarköy ve Keramet köylüleri borçlarını vermeyi taahhüd
eylemişlerdi. Fakat Üreğir ve Çakırlı köylerinden elebaşı olan Palan Mustafa, Adalı Mehmed,
Eyüb oğlu Salih, Himmet oğlu Ahmed, Beşe oğlu Mehmed adındaki eşkıyalar, bu iki köyden
60 kadar arkadaşları ile gelip; “şer’-i şerife ve emr-i münife adem-i itaat ve ızhar-ı ihanet
birle cevap ve avdet eyledikleri bildirildiğinden bu beş neferin Kütahya kalesinde
kalebendleri için emr-i âlî ve sadrazamın mektubu gelmiş ve bu iki köy ahâlisine adem-i itaat
ve eskisi gibi toplanarak harp ve fesada cesaret eylemişlerdir. Âyânlık iddiasında bulunan
Bâkî Beyzâde Ahmed, ibtal-ı hak kasdıyla bunlara yardım ve kaza nâibi dahi îlâma cesaret
edememiş olduğundan bunların tutularak Kütahya kalesinde kalebend edilmeleri” tekrar
emredilmiştir (BS. 1172/72). BK, II/144
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-H-
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HABİL (Hacı)
Oğul Bey’in oğludur. “Çattı Hacı” diye meşhurdur. 1519’dan evvel ölmüş ve oğlu Bâlî
Çelebi kalmıştır. BK, II/155
HABİL EFENDİ
Bursalıdır. Müderris ve kadı olup nice yıllar Budin (Budapeşte) kadılığında
bulunmuştur. 1607 senesinde iki defa Almanya devleti ile musalahaya tavassut eylemiş ve
Belgrad’da ölmüştür. Hayır sahibi, temiz bir ihtiyardı (SO. IV/621). BK, II/155
HABİL EFENDİ
Habilzâde Ömer Efendi’nin oğludur. Çok temiz bir zat idi. 1699’da ölmüştür (SO.
IV/621). BK, II/155
HABRÎ
Adı Ahmed’dir. Bursalı Hayreddin Efendi’nin oğludur. Birçok medreselerde müderris
olduktan sonra İstanbul’a gitmiş ve Bursa’daki Manastır Medresesi’ne müderris tayin
olunmuş ise de kabul etmeyip 1616’da taundan İstanbul’da ölmüştür. Âlim ve şairdir (G. 461;
ŞNZ. II/386). BK, II/155
HACER AHADÎ
Koca Nâib mahallesinde, 1523’te oturan, kendi hâlinde bir azizin adıdır. Mahalle
mescidi civarında kendi halis malı ile bir küçük ev bina edip bir müddet içinde oturduktan
sonra, ruhu için hayır dua etmek şartıyla fukaradan bir kimsenin oturması için vakfeylemiştir
(BS. 31/140). BK, II/156
HACI
1830’da Bursa’ya gelen bir emirde Recebin 12’sinde Üsküdar’da bulunmak üzere Bursa
ve Yenişehir ve sair bu havalideki kazalarda mevcut olan bilcümle kiracıların yarar ve tüvana
katır ve hayvanları ile gönderilmesi emredilmiştir. BK, II/157
HACI ABDİ
“İncirlizâde” diye şöhret bulmuştur. Bk. Abdi (Hacı). BK, II/157
HACI ANA
XVI. asrın ibtidalarında yazılan İznik tapu defterinde (BA. Kâmil Kepecioğlu Tasnifi,
717) bu kadının, birisi Eşrefzâde mahallesinde ve birisi Şeyh Muhyiddin mahallesinde cem’an
iki ev ile nefs-i İznik’te iki bahçe ve Karadiken kapısının dışarısında iki kıt’a yer ve
Deliklikaya kurbünde Şeyh Mehmed kayyumuna vakfolan yere muttasıl bir yeri ve 15.000
nakit akçeyi vakfedip vakfiyesinde ruhu için Kur’ân’dan her gün dört cüz okunmasını ve
tevliyeti Hoca Sinan evlâdına, türbedarlığı da Ali oğlu Halil evlâdına şart eylemiştir.
“Akçenin onu, on bire istirbah olunup ziyade olunmaya”, diye şart eylemiştir. Türbesi şehir
içinde Şeyh Muhyiddin mahallesindedir (Bu kadının ismi ve kimlerden olduğu tesbit edile-
memiştir). BK, I/170
HACI BABA
“Hacı Ali” adında bir zatın Bursa’daki şöhretidir. Hacı İbrahim’in oğludur. Tosyalıdır.
Birkaç eseri vardır. Edebî ve şer’î ilimlerde emsali nadir bir fazıldı. Vefatında adıyla anılan
mescid civarına gömülmüştür (G. 283; ŞN. 226). BK, II/156
HACI BABA
Ahmed Bey’in oğludur. 1500’de Bursa’da berhayattı (BS. 17/185). BK, II/157
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HACI İVAZ
Ulucami’nin doğu tarafında medresesi bulunan Arslan oğlu Hacı Bayram’ın oğludur.
Kabri, Ulucami avlusunda kalmıştır. 1439’da ölmüştür. Ölümünden iki sene evvel bazı
vakıfları yanmıştır. BK, II/364
HACI İVAZ MEKTEBİ
Hisar’dadır (BS. 194/60). BK, II/364
HACI İVAZ MESCİDİ
Mescid, Hisar içinde Zindankapısı’nda idi. Suyu da vardı. Bânisi esasen
Kastamonuludur. “Pamukçuoğlu” diye meşhurdur. Kızı, Aziz Paşa bir müddet mütevellilik
yapmıştır. 1488’de Ali Paşa Köşkü Mescidi’ne dahi bunun vakıflarından masraf yapılıyordu
(BS. 7/335). 1912’de Hacı Hüseyin burasını camiye tahvil eylemiş ve minber koymuştur
(BSVD. 2/97). BK, II/364
HACI İVAZ PAŞA
Manisa’da camisi olan diğer bir zattır (BAVD. 28555). BK, II/364
HACI İVAZ PAŞA
İvaz oğlu Ahî Bayezid’in oğludur. Mezar kitabesinde, “insan nev’lerinin hulâsası,
kılınç, kalem ve hesap sahibi”, diye yazılmasına göre zamanının en yüksek ve olgun
şahıslarından birisidir. Eserlerine bakılırsa, Bursa’da Yeşil Camii’nin mimarlığını yaptığı,
Düzme Mustafa vakasında Ulubat üzerine köprü kurduğu, padişahın Edirne’de bulunduğu
sırada Tunca suyu ile şehri irva etmek istediğinden nehir sahiline büyük kuyular kazdırarak
buraya koyacağı dolaplar vasıtasıyla suyu çekip Edirne şehrinin içine aktırıp yer yer çeşmeler
yapmak fikrinde iken bu işten vazgeçildiği ve hâlâ Edirne’de Deliklikaya mevkiindeki bu
kuyuya ahâli süprüntü döküp “Hacı İvaz Hayrı” demekle şöhret olduğu (ST. s.58), Bursa’da
subaşı iken Karamanoğlu’nun Bursa’yı muhasarasında Bursa’yı kahramanca müdafaa
eylediği ve hükûmetin birçok siyasî ve idarî işlerinde mühim rol oynadığı görülmektedir.
Bursa’yı müdafaasına mükâfat olarak Bursa valisi ve müteakiben de vezir oldu. Ancak Molla
Fenarî ile geçinemediğinden 1426’da azil ve gözlerine -zırhlı elbise giydiği bahanesiyle- mil
çekildi. Hiddetinden; “Fenarî vefat ederse namazını ben kıldıracağım” demiş, Fenarî de;
“Namaz kılmak ulemaya daha münasibdir” demiş, 12 Zilkâde 831 hicrî ve 20.9.1428 Pazar
günü ölmüş ve Pınarbaşı’nın üst tarafında Kuzgunluk mevkiindeki aile kabristanına
gömülmüştür. İki numaralı Vakıflar Dergisi’nin 440. sahifesinde mezarının kitabeleri ve
ayrıca babası Ahî Bayezid’in Tokat’taki muhteşem mezarının, aynı derginin 439 sahifelerinde
kitabesi ve resimleri vardır (SO. III/606; G. 64; VD. II/439-440). Bursa’nın medar-ı iftiharı
olan Yeşil Camii’ni süslemek için uzak Müslüman memleketinden sanatkârlar getirmiştir. Âl-
i Osman kapısında çînîlerle şölen yapmak bunun ihdâsıdır (A. 190).
Vefatı yılında Bursa’nın büyüklerinden birçok kimseler vebadan ölmüşlerdir. Evâil-i
hâlinde üç bin akçe yazılı timar sipahilerinden iken doğruluğu sebebiyle vezirliğe terfi
eylemiştir. Zırhlı elbise giydiğini II. Murad’a Molla Fenarî haber vermiş ve bu dahi asırların
yetiştiremediği bu kıymetli zatın felâketine sebep olmuştur. Hacı İvaz Paşa vakfiyesi
28.2.1427 tarihlidir.
Vakfiyesinden anlaşıldığına göre Hacı İvaz Paşa, Bursa’da kendi malıyla Pirinç Hanı
karşısında bir mescid ve “İmâdiye” namıyla tesmiye olunan bir dershane, iki ufak sofa ve 14
hücresi bulunan bir medrese ve yetimlerin tâlimi için bir de mektep yaptırmıştır.
Camide beş vakit namaz kılınmasını, medresede sarf, nahiv, lügat, meânî, beyan
okunmasını ve talebelerin medresede oturmalarını şart eylemiştir. Bunların idaresi için de:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Saraçlar Çarşısı’nda birbirine bitişik beş başçı dükkânı, İmâdiye adıyla anılan mescidin
karşısında 18 dükkânı, Kanara denilen dükkânı, Pay-gâh denilen büyük ahırı, İmadiye
namıyla birbirine muttasıl seksen dükkânı hâvî çarşıyı, İmadiye Medresesi’nin yanındaki
evleri, arazi ve bahçeleri, Tekkecik mahallesinde Hacı İsmail’in evlerini ve daha birçok
dükkân, arazi ve bağları vakfeylemiştir. Bunların hasılatı ile yukarıki vakıflar idare edilecek,
her sabah kendi ve validesinin türbesinde tecvid üzere on iki cüz Kur’ân okunacak ve bir
cüzden hasıl olan ecir ve mesubatı Sultan Çelebi Mehmed’in ve Yıldırım’ın ve bir cüzün
sevabı da -kendi gözlerini kör eden- II. Murad’ın ruhuna bağışlanacaktır. Tevliyeti Emir
Buhârî Hazretlerine ve evlâdı evlâdına ve nezâreti dahi kardeşleri Şeyh Çırağ Bey ve
Hayreddin Hacı Hızır Bey’e şart eylemiştir. Vakfiye evasıt-ı Şevval 962’de, yani 30.8.1555’te
tescil ve tahrir edilmiş ve Bursa Vakıflar Dairesi’nin 53 numaralı vakfiye defterine kayıt
olunmuştur. BK, II/362
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Ivaz
Ahi Bayezid
Mehmed Bey Bali Bey Mahmud Çelebi Ahi Çelebi Mevlânâ Muhyiddin
Mahmud Bey Fatma Hatice İbrahim Eslem Ebubeki Nefise Mustafa Mehmed Hasan Yakub İsmail Ayşe Ahmet Mevlânâ
Şah r Bekir Çelebi
Saliha Rukiye
Rahime Rabia
Hatice Razıye
Şehzade
Saliha
Neslihan
Hüseyin
Emine
Timur Çavuş
Timur Çavuş
Emine
Şehzade
İbrahim
Ali
Osman
Mehmed Çelebi
Ahmed
Receb
Hacı Ivaz
Ahmed
İbrahim
Emine
BK, II/364
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAFFAFLAR
1760’ta dikiciler, fulure, yemeni, papuç, edik(?) dikip haffaflara satmakta iken, Bursa
haffafları İstanbul’dan getirdikleri mest, papuç ve ediği dahi satmaya başladıklarından,
aralarında münazaa olmuştur. Nihayet haffaflar, Bursalı dikicilerden satın alıp İstanbul’dan
getirmemeye ve dikiciler de yalnız haffaflara satmaya karar ve aralarında yeniden nizam verip
taahhüd eylemişlerdir. Bu vaka 1760’ta cereyan eylemiştir (BS. 391/83). BK, II/158
HAFIZ
Müslümanlardan Kur’ân-ı Kerim’i ezberleyip bir meclis huzurunda ezberlerini ispat
edenlere merasim ile verilen bir sıfattır. Bazan bu sıfat, ismini unutturur ve “Hafız” diye yad
olunurdu. BK, II/158
HAFIZ
“Kesecizâde” demekle maruftur. Çok zengin idi. 1788’de seferin hitamında cizyeden
havale suretiyle tedricî surette ödenmek üzere, Bursalı diğer sekiz arkadaşından 900 kese
istikrazı ve istidânesi ile kapıcıbaşılardan İznikli Ali Bey memur edilmiştir. Bunun hissesine
25.000 kuruş isabet eylemiş ve parayı vermiştir (BS. 308/1) (Bk. İstikraz). Bu zat Hicaz’a da
gittiğinden “Hacı Hafız” denilmeye de başlanmıştır. Aynı sene, yani 1788’de gelen üçüncü bir
emirde, “Toplayabildiği asker ile sergerde Hasan Ağazâde Saîd ile beraber Vidin canibi
seraskeri Hasan Paşa maiyyetine evvel-baharda yetişmesi, geç kaldığı veya noksan asker ile
vardığı takdirde hakkından gelineceği” de bildirilmiştir (BS. 308/1). BK, II/158
HAFIZ
“Veledoğlu” demekle maruftur. Bursalıdır. Vazifesinden hariç işlere müdahale etmeye
başladığından Bozcaada’ya nefy edilmiş, 1788’de menfâsına sevk edilmiştir (BAZD. 3520).
BK, II/158
HAFIZ AĞA
Hasan Paşa’nın kethüdası olup Bursa ihtisab ağası ve sonra da mütesellimi olmuştur.
1834’te surre emini olup Hicaz’a giderken yolda ölmüştür (SO. II/99). BK, II/158
HAFİZE (Şerife)
İstanbul’da kağıt kavaflığı ile dolaşarak, şirret ve tezviri kazanmaya alet ittihaz etmiş ve
birçok kimseleri sebepsiz zarara sokmuştur. Birçok dolandırıcılarla birçok muamelelerde
bulunmuş ve haddi olmayacak birtakım asılsız sözler sarfıyla halkı zarara soktuğu zahir
olduğundan, ıslah-ı nefs edinceye kadar 1790’da Bursa’ya sürülmüştür (BS. 1206/83). BK,
II/160
HAFİZEDDİN (Mevlânâ)
Mevlânâ Lutfullah ve Mevlânâ Sinan Çelebilerin babalarıdır. 1487’de hayatta olan
torunları Seyfullah ve Seferşah Çelebiler de ulemadan idiler (BS.7/54). BK, II/158
HAFSA HATUN
Mevlânâ Efdalüllahuddin’in oğlu Mevlânâ Muhyiddin Mehmed Efendi’nin kızıdır. BK,
II/160
HAFSA HATUN
Hacı İvaz Paşa’nın oğlu Mahmud Çelebi’nin karısıdır. Abdullah’ın kızıdır (BS. 4/25).
BK, II/160
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAFSA HATUN
Nakkaş Ali oğlu Defterdar Osman Çelebi’nin kızı ve Şair Lâmiî Çelebi’nin kız kardeşi,
ulemadan Eflâtunzâde Mevlânâ Muhyiddin oğlu Mevlânâ Mehmed Şah Çelebi’nin karısıdır.
Kızı Emetullah, 1511’de ecza için akçe vakfetmiştir (BS. 23/240). BK, II/160
HAFSA HATUN
Mahmud Çelebi’nin kızıdır. Ağacık Çiftliği 1524’te bunundu. BK, II/160
HAFSA HATUN
I. Bayezid’in oğlu Çelebi Sultan Mehmed’in kızıdır. Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu
Mahmud Çelebi’nin karısıdır. Bursa’da “Bedreddinoğlu” diye anılan camiyi inşa eylemiştir.
Kardeşi Sultan II. Murad “Nısf-ı Kumla” denilen Karacalar köyünü, Mahmud Kumlası,
Karaca Ali denilen köyleri buna temlik etmiş, Karacalar köyünde 14 hane ve 15 mücerred ve
Mahmud Kumlası’nda 38 hane ve 40 mücerred vardı. Daha evvel Feracad, Karacalar, Kumla
köyü Mahmud’un ve Mahmud Kumlası da “Uğurlu”nun imiş. Ve bunun Zekeriya Mescidi
mahallesi de vardı ki 211 erkek nüfusu vardı (BAVD. 17393). Bunları ve bu köyler
toprağındaki koruları, Bursa’da mescidine vakfeylemiştir. Ayrıca Çırapazarı’ndaki Demirtaş
Zaviyesi’ne muttasıl beş dükkân ve ruhu için ecza okunması için Muradiye’de başhane
vakfeylemiş ve mescidine Pınarbaşı suyu akıtmıştır (BS. 7/93, 116/28, 234/124, 351/63).
1514 tarihli bir kayıtta, Bursa’da bir aşhanesi ve hamamı olduğu görülmüştür (BS.
26/246; BA. Kâmil Kepecioğlu tasnifi, cild-i sânî, Vilâyet-i Anadolu Defteri, 285). İznik’in
Ömeroğlu ve Karadeğin(?) köylerini kocası Mahmud Çelebi, kendisine hibe-i şer’iyye ile
temlik ve bey’ etmiş ve Hafsa Hatun da Bursa’da camisine vakfeylemiştir.
İsfahanşah, Ali Çelebi, Hüseyin Çelebi, Mustafa Çelebi, Hasan Çelebi, Mehmed Çelebi
adında altı evlâdı dünyaya gelmiştir.
[İsfahanşah, Çandarlı Kara Halil (Hayreddin) Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın karısı ve
Şeyh Edebali’nin kızıdır. Diğeri de Orhan Bey’in oğlu İbrahim Bey’in oğlu Sultan
Mahmud’un kızı Hanım Hatun’u da almıştır. Mahmud Bey, İsfahanşah Hatun’dan dünyaya
gelmiştir (BS. 3/245)]. BK, II/159
HAFSA HATUN
Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un kızıdır. Selçuk Hatun, birkaç kocaya
vardığından, bu kızın hangisinden dünyaya geldiği tesbit edilememiştir. Selçuk Hatun’un
1483 tarihli vakfiyesinde bu kızdan bahsedilmektedir. BK, II/159
HAFSA HATUN
Yahşi Bey’in kızı ve Bayezid Paşa ile İzmir fatihi Hamza Bey’in kardeşidir. 1480’de
sağ idi (BS. 3/286). BK, II/159
HAKARET
“Bursa muhafazası için padişahın emriyle muhafız ve nazır tayin olunan Hacı
Muslihuddin Bey, emr-i şerif mucibince 1521 senesine tesadüf eden 927 H. Ramazanının
yirmi beşinci gecesi Bursa sokaklarında korumak için yürüyüp dolaşırken, bedesten kapısı
önündeki aseshaneye geldikte, asesler kethüdası celb vermiş ve sair bölükbaşlarından kanun-i
kadim üzre huzura lâzım ve vâcib olanlardan kimse bulmayıp hemen üç nefer-i mariz ve malul
asesler bulup aseshane (bekçilerin oturdukları yer) hâlî olduğu sebepten Bursa Hakimine o
gece îlâm edip marifet-i hakimle o gece adam koyup beklettiklerinde, ale’s-sabah ases
kethüdası celb vermiş ve sair bölükbaşları ihzâr olunup bu husustaki ihmalleri ve
tekâsüllerinin sebebi soruldukta cevab-ı şâfî vermeyip hatalarını ikrar ve itiraf edip muhafaza
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
hususunda ihtimam üzere olsunlar, diye mezkurlar te’dîb ve tâzir olundukları için, Bursa
zaîmi Akkirmanlı Hayreddin meclis-i şer’a gelip, ‘asesler bu işten feragat ederler, ben
subaşılık yapamam, terk edip giderim’ deyip zeamet için varid olan hükm-i şerifi bırakıp unfle
ve gazabla meclisten kalkıp gidince, hakimu’l-vakt olan Abdülvâsî Efendi, ‘Gidersen sen
bilirsin, cehenneme! Padişah sağolsun, kulu çok, biri dahi gele’ diye cevap verdiklerinde,
giderken dönüp, ‘cehenneme sen dahi!’ deyip tahfif-i ehl-i şer’-i şerif edip bu vechile
temerrüd ve isyan eyledi. Vakt-i hacette müzekkir-i hâl olsun diye sicile kaydolundu.” (BS.
29/158). BK, II/160
HAKKI BAHA EFENDİ
Baba Efendi Tekkesi şeyhi Hacı Baha Efendi’nin oğludur. Mekteb-i Harbiye’den zâbıt
çıkmışsa da bilâhare istifa eylemiştir. BK, II/161
HAKKI BEY (Mehmed Hakkı)
Bursalı merhum Münib Paşa’nın oğludur. 1895’te Bursa’da çıkan Fevaid Gazetesi’nde
şiirleri vardı. Güzel bir şairdi. BK, II/161
HAKKI EFENDİ
Üftade şeyhi, Mehmed Üftade Efendi’nin oğludur. Pederinin ve müteakiben biraderinin
vefatı üzerine Üftade Tekkesi’ne şeyh olmuştur. BK, II/161
HAKKI EFENDİ
Hamam Tekke şeyhi Osman Efendi’nin oğludur. Biraderi Cemal Efendi’nin 1911’de
vefatı üzerine, yerine Hamam Tekke’ye şeyh olmuştur. BK, II/161
HALİD
Fenarîlerden Şemsi Bey’in oğlu Mehmed Paşa’nın oğludur. Kardeşi Ahmed Bey vardı.
Babaları Mehmed Paşa 1533’te Konya’da katledilmiştir. BK, II/162
HALİFE (Hacı)
İsmi Abdullah’dır. Babasını adı Ahmed’dir. Kastamonuludur. Abdüllâtif Kudsî’nin
ikinci halifesidir. Şeyh Taceddin İbrahim, Zeynî Hazretlerinin vefatı üzerine makamına
geçmiştir. Yirmi iki sene şeyhlik yaptıktan sonra 894/1488’de vefat eylemiş ve Zeynîler’de,
Abdüllâtif Kudsî Türbesi’nde, yanına defnedilmiştir. Âlim, mütevazi, ahlâk-ı hamîde sahibi,
âlim ve fazılların mercii, fukara ve sulehânın hamisiydi. Rüya tabirinde emsali yoktu. Cemal
ve celal evsafına malik ve herkesi hidayete eriştiren bir şeyhti. Esna-yı sülûkünde altı ay kadar
yemek ve içmekten ve uykudan kesilmiş olduğu tevatür edilmektedir. İyilikleri ve kerametleri
hadden ziyadedir. Bir aralık esaretle Frengistan’a gidip hayli müddet kaldıktan sonra bir
Frenk kızının ihlası ve intisabıyla kurtuldu. Halis ayarlı altın gibi saftı (ŞN. 256; G. 99; LTC.
II/76). 13.6.1478’de beylik koyun akçesinden on akçe yevmiye tahsis edilmiş ve bu akçeleri
Vekil Hoca Bahşayiş, koyun subaşısından üçer aylık olmak üzere almıştır (BS. 3/97, 9/183,
10/154). Vefatında yevmiyesi Şeyh Yollu’ya verilmiştir.
Karısı Abdülkerim kızı Hafsa Hatun’dur. Kocasından evvel ölmüştür (BS. 16/109,
23/117, 11/132, 5/296, 23/104). Hacı Halife, zaviye için, Hoca Mehmed Mescidi
mahallesinde ölümünden iki sene evvel bir fırın alıp vakfa ilhak etmiştir.
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Ahmet
Mevlânâ
Şeyh Hacı Halife
(Abdullah)
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HALİL
Tabiptir. Vazifesinden hariç söz söyleyen ve hükûmetin rızası hilâfına evza’da
bulunduğundan 1821’de Bursa’ya sürülmüştür (BASD. 1170). BK, II/173
HALİL (Hacı)
Şaban’ın oğludur. Postalcıdır. 1622’den evvel evlâdlarına vakıfları vardı (BS.236/70).
BK, I/166
HALİL (Makamcı)
Bursalıdır. İbrahim Paşa mahallesinde oturan Müderris Abdülgafur Efendi’nin kapısına
katran sürmek suretiyle namusuna ve ırzına leke sürdüğü mahkemede dava ve adil şahitler
müvâcehesinde ispat edilmiştir. Halil’in kendi hâlinde olmayıp bazı mahalle mekteplerinde
muallim-i sıbyan olup nice kimselerin oğullarını kandırarak ihlâl ve ifsad ettiği sabit
olduğundan, 1740’da diyar-ı âhara ve iclâ edilmiştir (BS. 1184/47). BK, II/166
HALİL (Parmaksız)
Bursa’da mahkeme kâtibi idi. 16.6.1777’de gelen bir fermanda, Yasef adındaki bir
Yahudi, divan-ı hümayunda bunu dava ederek: “Ben emr-i padişahî ile kal-efraz ve zenburek
imâliyle (zenberek; yay, bir nevi ufak toptur ki deve ve katır arkasında iken ateşlenebilir)
meşgul iken; ‘Sizin kârhaneniz Hasköy’dedir. Bursa’da işlemenize dair saraheten emriniz
yoktur. Zenburek, kal-efraz işletmem’, diye her vakit cezalandırıldığında, kârhanem muattal
kalmıştır” diye bildirmiştir. Bu sebeple fermanda, İstanbul’daki darphaneye Bursa’dan bir
dirhem altın ve gümüş gelmediği, Yahudiye ve beyliğe büyük gadr olduğu hatırlatılmış ve
müdahalesinin men’i hakkında şiddetli bir emir gelmiştir (BS. 337/39). BK, II/168
HALİL AĞA
Bursa Ağası iken 1675’te azledilmiş ve yerine yedinci bölükten Mehmed Çavuş tayin
edilmiştir. BK, II/166
HALİL AĞA
Bursa eşraf ve hanedanından Hacı Eyüb Ağa’nın oğludur ve Müderris Yakub
Efendi’nin küçük kardeşidir. 1753’te eşraftandı (BS. 389/79). BK, II/167
HALİL AĞA
Camilikızık köyünden Süleyman oğlu Mustafa’nın oğludur. Redif ikinci alayı birinci
taburu dördüncü bölüğü mülâzim-i sânîsi iken 1871’de Girit’te ölmüştür (BS. 1288/35). BK,
II/173
HALİL AĞA
Uludağ’dan padişahın nefsi için kesilip nakl olunan buz için Bursa buzcubaşısı olan
Derviş Mehmed, 1759’da vefat eylediğinden, vazifesi oğulları Halil ve İsmail’e “ber-vech-i
iştirak” tevcih edilmiş ve Halil, buzcubaşı olmuştur. Buzcubaşılık bu ailede senelerce
sürmüştür (BS. 1172/57). BK, II/168
HALİL AĞA (Gürleli)
Pazar kazasının Gürle köyündendir. Gürle âyânıdır. İnegöllü Numan Paşa bunun büyük
düşmanı idi. Birbirlerine düşmanlıkları yüzünden pek gülünç hadiseler olmuştur. 1802 senesi
İkincikânun ibtidalarında Pazarköylü Ağaoğlu Hacı Hasan Bey, kardeşi Halil Bey, Gümüşlü
Esad Bey ve Yeniköy’den Mehmed âyânlık iddiasıyla İnegöllü Numan Bey’le beraber
Pazarköy serdarı Emin’in ansızın evini basmışlar ve yirmi dört saat muharebe ve mukateleden
sonra Emin dayanamayarak kaçmış ve Gürle köyüne gidip âyân Halil Ağa’ya iltica eylemiştir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Bu adamlarla Numan Bey, Gürle’yi basıp kırk evle Sultan Orhan’ın yaptırdığı büyük camiyi
yakmışlar, Halil Ağa da dayanamayarak kaçmıştır. Bunlar Gürle köyünün emval, eşya,
hergele, hayvanat gibi nesi varsa yağma etmişlerdir. Ahâli perişan olduklarından İzmitli
Silahşör Mehmed Tahir bunu padişaha bildirmiştir. Kocaeli mutasarrıfı Osman Paşa’ya bu
kazanın tanzimi emir buyurulursa inzibat ve asayişin temin edileceği de ayrıca ilâve
edilmiştir.
Bursa mütesellimi Hafız İsmail Ağa padişaha gönderdiği 2.2.1802 tarihli mektupta da
şöyle demektedir: “Pazarköy’e bağlı Yeniköylü İnce Mehmed ile rufeka ve yandaşlarının
idam ve izâle ve kalesinin hedmi emredilmişti. Üzerlerine varılmazdan evvel bu şakî kaçarak
İnegöllü Numan Bey’e varıp kendisine nefsaniyeti olduğundan bunlara muavenet ve Pazarköy
sabık âyânı Hasan ve Hacı Halil ve kardeşi Hasan adındaki kimseleri kandırıp eşkıyaya
alenen sahip çıkarak Pazarköyü’nü bastırmış ve Halil Ağa’yı orada bulamayıp 800 koyun ve
1.000 kilodan fazla arpa ve buğdayı zapt etmişlerdir. Emirsiz bu fesada cesaretlerine mebni
Halil Ağa tarafına imdad olunup keyfiyeti canib-i hükûmete arz ve merkumun askerinin geriye
avdet ettirilmesine emir verilmesi rica edilmiş ve Ramazan girmekle hastalanarak ata
binmeye iktidarı kalmadığından eşkıyanın üzerine varamamıştır. Bayram ertesine bırakmıştır.
Halil Ağa’nın maiyyetine gönderdiğim adamlarımız vakitsiz muharebe olmasın diye geriye
celbolunmuşlardır. 21 Ramazan’da Numan Bey’den bir mektupla bir de emr-i şerif sureti
gelmekle hayrette kaldım, vallahi’l-azim ve billahi’l-kerim bu Halil Ağa’nın eşkıyanın muini
veyahut eşkıyadan olsa bir dakika tehir etmeyip kendi elimle cezasını tertib ve İstanbul’a
gönderirim. Benim kazandığım itibar ve şeref-i devletin ve efendisinin sayesinde olduğu ve
eşkıya sayesinde olmadığını bildirmiştir. Ancak evvelce Deli Balta ve Bolulu Osman’ı, Numan
Bey tahriratla İstanbul’dan isteyip getirdiği vakit Gemiç köyü altında merkum Esad’ın
Çiftliği’nde ihtifa edip Halil bendeniz de haber aldıkta tarafımıza haber gönderip bizzat
çiftliği basıp eşkıyalar firar etmiş ve o anda bizler çıkıp Osman’a tesadüf etmiştik. Bu esvarın
inşasına Halil bais oldu diye Numan Bey Hazretleri Halil Ağa’ya düşman olmuştur. Bu defa
intikamını aldı. Gürle karyesinde otuzdan fazla ev ve Sultan Orhan Camii ve Mektebi yanmış
ve ahâlinin mallarını yağma ve nicelerini kabahatsiz katl ve Halil’in 3.000’den fazla koyun ve
keçisini sürüp Gemlik tersanesine götürdü. Ancak ferman-ı âlinin suretini görünce imdada
cesaret edemedim. Uzun zamandan beri Gürle köyüne ve civarına bir tek eşkıyanın geldiğini
ve barındığını ne ben ve ne de kimse işitmemiştir. Bu Esad’ın kardeşi Bâkî’nin hakkında
evvelce emir çıkmıştı. Firarda iken diyar-ı âharda öldü. Ondan sonra bu Esad tuğyan etti.
Halil bendeniz eşkıya veyahut muini eşkıya olsa tesahub etmem ve efendime yazmazdım. Bu
makule değil, bundan fena yolsuz bir hareketi zahir olan bir kimseye tesahub eylesem
efendimizin bu kullarını bağışlayacağını ümit ederim. Bendeniz ve Halil de çâker
gulâmınızdır. Emir efendimindir. Bu maddede nüfuzu külliyen meslub oldu. Gece ve gündüz
rahatı ve uykuyu terk eyledim. Gözlerimi yol üzre koydum”.
1.2.1802’de Kocaeli ve Hudâvendigâr sancakları mutasarrıfı Osman Paşa’nın
tahriratında ise: “Mîr-i mîrândan izzetlü İnegöllü Numan Paşa bendeleri, Kocaeli
kazalarından Pazarköy kazası muhtarı Halil kulları üzerine birkaç yüz kuruşla tayin ve
muharebe ve kıtal olduğu esna-yı rahda lede’l-istihbar keyfiyet-i memuriyetini istîlâmen
tahrirat irsal kılınmış ve varid olan cevabnamesinde merkum Halil üzerine asker
gönderdiğini adem-i iş’ar ve hemen suihalini inba etmekle, senakârları tecessüs ve tashih
eylediğime nazaran paşa-yı mûmâ-ileyhin nefsaniyet ve tahrikinden nâşî mahfel-i kaza olan
nefs-i Pazarköyü’nde aşağıda beyan edilecek birkaç kimse merkum Halil kullarına
buğzederlerse, ahâli-i kaza kendisiden hoşnut olmalarıyla Ramazanın yirmi üçünde paşa-yı
mûmâ-ileyh ve Pazarköyü’nde Ağaoğlu Hacı Hasan ve biraderi Halil ve İnce Mehmed ve
Esad ve külliyetli askerle Gürle köyünü basıp (Numan Paşa bu köyü bastığı zaman Gemlik
tersanesinden üç kıt’a top kaldırıp köyü muhasara ve altı gün top ve tüfek muharebesi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yapmıştır) ehl-i ırz ve gerek Halil’in etbaından birçok kimseleri katl ve umumen ahâlinin
emval ve eşyalarını gasp ve gâret ve bu köyle camiyi ihrak ve meramlarınca îlâm ettirmek için
kaza nâibi efendiyi istishab ve merkum hakkında emr-i şerif sadır olduğunu ifade eylemiş
olduklarını, kurb ve civarlarında Yalakabad kazası muhtarı Hacı Mustafa ve bazı hususla o
tarafta bulunan adamım Şemdanî Süleyman tarafından vürûd eden mektuplarda fezâihe dair
malûmat verdiklerini ve Halil hakkında emr-i şerif sudûru vaki ise, bu mübarek günlere
hürmeten karye-i merkume fukaraları üzerlerinden paşa-yı mûmâ-ileyh ve merkumların
nefsaniyet ve mazarratları mündefi olmak için emr-i şerifin kaydının terkini ve bundan sonra
keff-i yed etmesi ve gasbedilen malların istirdadı rica” edilmiştir. BK, II/170
HALİL BABA
Şeyh Amir’in oğludur. 1484’te Veysel Karanî evlâdından olduğundan bahisle
Atıcılar’ın alt tarafında bir mezar uydurmuş ve üzerine de Veysel Karanî’nin adını
yazdırmıştır. İlk devirde bu zata Bursa’da çok hürmet gösterilmiş ve Atıcılar’da aldığı bir
odayı ve bir ahırı hâvî mezraanın ferağ muamelesi yapılırken, Hocazâde Mustafa Efendi ile
Mevlânâ Bedreddin şahit olarak bulunmuştur (BS. 3/415, 4/415, 11/31). BK, I/164
HALİL BABA
Osman’ın oğludur. Ramazan Baba Zaviyesi’nde hücre-nişin idi. Yalnız kalır ve çile
doldururdu. Zaviyenin şeyhi Mehmed Dede dervişlerden Vidinli Kasap Yusuf’u
katleylediğinden vazifesinden çıkarılmış ve yerine 1791’de Halil Baba şeyh tayin edilmiştir
(BS. 1206/9). 1795’te tekkenin eşyalarını ve zaviyenin vakıf olan bakırlarını, hayvanlarını
satıp kendi umuruna sarf ve istihlâk eylediğinden azledilmiştir (BAVD. 1512; BS. 312/10).
BK, II/170
HALİL BEY
Derviş Paşazâde’dir. 1746’da Hudâvendigâr Sancağı’nın dokuz kazasından mekkârî
davarların ihracına devlet tarafından memur edilmiştir (BS. 384/81). BK, II/166
HALİL BEY
Çandarlızâde Nişancı İsa Paşa’nın oğludur. Müderris ve sonra da Şeyhulislâm Sa’dî
Çelebi’ye damat olmuştur. Sonra tebdil-i tarikle Şehzâde Orhan’a lala olmuş ve bunun
ölümünden sonda da Budin defterdarı olmuştur. 1568’de ölmüştür. Halim, selim, malûmatlı
ve âlim bir şairdi (SO. II/284). BK, II/165
HALİL BEY
1578’de miralaydı. Hacı Mustafa oğlu Abdülkadir, emir-i ahuru idi (BS. 131/169). BK,
II/165
HALİL BEY
Pazarköylü Ahmed Bey’in oğludur. Âyândandır. 11.1.1791’de gelen bir fermanda,
bunun, âyândan olup zenginlikle şöhret bulduğu, ipek ve taze meyve ticaretleriyle meşgul
olduğu, ayrıca başka yerlerde külliyetli mal, eşya, hayvan ve çiftlikleri bulunduğunun haber
alındığı, ordu-yı hümayunda öldüğü ve muhallefat ve emlâkinin mirîye zaptı bildirilmişti. BK,
II/170
HALİL BEY
Hamza Bey sülâlesinden Ali Bey oğlu Mehmed Bey’in oğludur. Karısı Mehmed Bey
oğlu Seyyid Osman Bey’in kızı Şerife Fatma’dır. 1747 senesi Şubatında Bâlî Bey vakıflarının
mütevellileri Lutfullah, Seyfullah ve Ahmed Beyler ref’ olunarak mütevelliliğine Halil Bey
tayin edilmiştir. Derhal Bâlî Bey Hanı’nı tamir ettirmiştir. 1748 senesi Nisanında azlolunan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HALİL EFENDİ
Çeşmîzâde’dir. Nakşibendî şeyhlerinden olup 1764’te Bursa’da ölmüştür (SO.
II/94,296). BK, II/168
HALİL EFENDİ
Nasuhîzâde’dir. Şeyh Ahmed Gazzî’nin halifesidir. Nasuhî Zaviyesi’nde mürşid idi.
1759’da ölmüş ve tekkedeki şeyhlerin kabirleri yanına gömülmüştür. Evliyadan içi ve dışı
mamur bir zat idi. Çok hayat sürmüştür. BK, II/168
HALİL EFENDİ
Hüsameddin Tekkesi şeyhi Aziz Efendi’nin oğludur. Evlâdsız olarak 1764’ten evvel
ölmüştür. BK, II/168
HALİL EFENDİ
Bursalı Halil oğlu Abdullah Ağa’nın oğludur. 1762’de Nalbandoğlu mahallesinde
ölmüştür. Karısı Abdizâde Saîd Efendi kızı Şerife Molla Kadın’dır. İbrahim ve Molla adında
iki oğluyla 391 kuruş 80 akçelik muhallefatı ve birkaç kitabı kalmıştır (BS. 397/4). BK, II/168
HALİL EFENDİ
İstanbul’daki Ortaköy’de Mehmed Kethüda Camii’nin ikinci imamı ve hatibi idi.
Padişaha arzıhâl vermeye cesaret etmişti. Kendi hâlinde olmayan cahil, tamahkâr, mürtekib,
inatçı ve kışkırtıcı bir kişi idi. Bakkal, kasap, ekmekçi ve saireden aldığı malların bahasını
vermediği gibi, istedikleri zaman da her birisini tekdir etmiş ve döverek ehl-i ırz fukaranın ve
reayanın namuslarıyla oynamıştır. “Evlerinizi yakarım” diye de korkutmuştur. Müslüman
mezarlıklarındaki selvileri kesip satmış ve şerbethanelerden subaşı avâidi gibi aylık istemiş ve
cebren almıştır. Bazı kimseleri de iftira etmiş, ehl-i örfe haber vererek cezalandırmış ve hulâsa
olarak her türlü fenalığı yapmıştır. Hiçbir kimse kendisinden hoşnut olmadığından, evvelce
Beşiktaş Mahkemesi’nde müvâcehesinde dava edilmiş ve Ortaköy’den ihraç ve camideki
yerine naip nasb olunup kendisi başka mahalleye naklettirilmişti. Ortaköy’ün İslâm, Rum,
Ermeni ve Yahudi ahâlisinden birçoklarının şikâyetleri üzerine Ortaköy’e geçmemek üzere
yerine naip nasb olunup kendisi 1775’te Bursa’ya sürülmüştür (BS. 1186/64). BK, II/169
HALİL EFENDİ (Manav)
İstanbul’da tahsil eylemiş, müderris olmuş, 1613’te Bursa’da Kaplıca müderrisliğine
tayin edilmişti. 1614’te Bursa’da ölmüş ve Mahkeme mahallesindeki mektebe gömülmüştür.
Şimdiki Kız Muallim Mektebi civarındaki konak, Manavzâde Konağı olup evlâda meşrut
vakıftır. İyi ahlâklı, temiz kalpli, sözü kibar ve itikadı pak âlim bir zat idi (G. 321; ŞNZ. 364).
BK, II/165
HALİL EFENDİ (Şeyh)
“Çulcu” demekle maruftur. Yaniçoğlu Camii imamı iken 1611’de ölmüş ve
Zindankapısı’na gömülmüştür. Bütün çalışmaları irfan ve ilim tahsiline münhasır kalmış âlim
bir zat idi (G. 167). BK, II/165
HALİL EFENDİ (Şeyh)
Kayserilidir. Yüzünün yarısı siyah olduğundan, “Yamalı Şeyh” diye Bursa’da
şöhretlenmiştir. Kadirî tarikatından olup 1742’de Hamam Tekke’ye şeyh olmuştur. On yedi
sene şeyhlik yapmış, 1759’da vefat etmiş ve Ali Paşa Camii’ne defnedilmiştir. Gayet güzel
söz söyler, gittiği ve bulunduğu meclisleri sohbetsiz bırakmaz, kibar ve eli açık bir zat idi.
BK, II/167
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HALİL EFENDİZÂDE
Bursa’da vefat eden Şeyhulislâm Mehmed Saîd Efendi’nin soyadıdır. Bk. Mehmed
Saîd. BK, II/166
HALİL HAMİD AĞA
Yeniçeri ağası iken Tekfurdağı’nda ikamete memur edilmişti. Orada, padişahın rızası
hilâfına hareket eylediğinden Karahisar-ı Sahib’de ikamete memur edilmişse de, hâlinin
perişan olmasını mucib olduğundan ve ıslah-ı nefs eylediğinden böyle harekette bulunmamak
üzere, 1815’te Bursa’ya gönderilmiş ve vasıl olmuştur. Bilâhare bu zat sadrazam olmuştu
(BS. 1272/22). Bu zat hakkında üstadımız Sayın Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın bir eseri
vardır. BK, II/173
HALİLÎ
Diyarbakırlıdır. Fatih zamanında İznik’e gelip tahsil-i ilimle meşgulken bir aşk ve
sevdaya tutularak terk-i tarik etmişti. Kendi hâlini tasvir eden “Firkatname-i Halilî” isimli bir
manzumesi vardır. İznik’te bir zaviye bina eyledi. Mahir bir şairdir. Sözleri sûfîyane ve
şeyhanedir (ST. 64; SO. II/284; KA. 2060; ŞN. 324). BK, II/164
HALİLÎ
Şuaradandır. Bursalıdır. Gayet zayıf, nahif ve sarı benizli olduğundan “Sarı Halil”
demekle meşhurdur. Aşıkane şiirleri vardır. Lâmiî’nin oğlu olup kendisinin mahbubu olan
“Pertevî” adındaki civanın, “Şems Meyhanesi” demekle maruf bir meygedeye duhulünde,
bedaheten şu beyti söylemiştir:
Pertevî mihr-i ruhun bezmimize verdi ziya
Şems meyhanesinin şimdi günü doğdu şehâ
Hoş söyleyen şairlerdendir. Bursalı muhasebeci Ahmed Çelebi’nin mensubatından
biriyle hembezm olduğuna şeyhleri vakıf olunca, Halilî utanarak yaya olarak Hicaz’a gitmiş
ve orada ölmüştür. “Leyla vü Mecnun” manzumesi vardır. Sultan I. Ahmed devrinde
yaşamıştır (SO. II/285). BK, II/165
HALİL İBRAHİM BEY
Orhan Gazi ile Asporça Hatun’un oğludur. Bir vakitler Mudanya Körfezi’nden, kayıkla
gezerken Foça eşkıyası alıp götürmüşler, İstanbul İmparatorunun tavassutuyla İstanbul
yoluyla Üsküdar’a kadar giden Orhan Gazi’ye teslim eylemişlerdir (OTEM. I/239; II/436).
Vefatında Sultan Osman Türbesi’ne defnedilmiştir. Gündüz Bey adında bir oğlu vardı (BS.
358/149). BK, II/162
HALİL KÜRD Bk. Deli Bekâr.
HALİL MEHMED EFENDİ
Abdal Mehmed Camii imamı ve zaviyesinin zaviyedarı iken 1862’de ölmüştür. BK,
II/173
HALİLOĞLU KAHVESİ
Bursa’da meşhur bir kahve idi (BS. 339/18). BK, II/170
HALİL PAŞA
I. Murad beylerinden olup beylerbeyi olmuştu. 1401’de de şehit oldu (SO. II/283). BK,
II/163
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HALİL PAŞA
Bursalıdır. Bursa’da Bahçe köyünün sahibiydi. 1507’de ölmüştür. Hüviyetine ve
mezarının bulunduğu mahalle dair hiçbir malûmat yoktur. Bursa’da vakıfları vardı. İbrahim
Çelebi ve Koçi Bey adında iki oğlu vardı. BK, II/165
HALİL PAŞA
Çandarlı Hayreddin Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın oğludur. İbrahim Paşa, Edebali’nin
kızı İsfahanşah Hatun ile Orhan’ın oğlu İbrahim’in oğlu Sultan Mahmud’un kızı Hanım
Hatun’la evlenmiştir. Halil Paşa’nın bunlardan hangisinden olduğunu tesbit edemedim.
Birçok ilim adamlarından tahsilden sonra babası gibi önce kazasker, 1428’de de sadrazam
olmuş ve yirmi altı sene bilâ-fasıla sadarette bulunmuştur. 26 Mart 1452’de Boğazkesen
(Rumeli Kazası) kalesinin inşasıyla beraber gelmiş ve gene hissesine düşen büyük kalelerden
birisini, her masrafı tarafından verilmek üzere inşa ettirmiş ve ayrıca Kula’nın(?)
zaviyelerinden birisini inşa ettirmiştir. Fatih’in çok sevdiği vezirlerinden Zağanos Mehmed
Paşa, Halil Paşa’nın hasm-ı canı idi. İstanbul muhasara edilince Halil Paşa, muhasamatın
ibtidasıyla beraber Garb’ın müdahalesi endişesiyle İstanbul’un muhasarasına daima muarız
kalmıştı. Hıristiyanlar tarafından da efendisine ihanet eylediği nahak yere söylenmişti. Halil
Paşa’dan sonra en nüfuzlu olan Zağanos Paşa, Sadrazam’ın zıddı olarak Hıristiyanlığın aman
vermez bir hasmıydı. Her ikisi de yekdiğeri aleyhinde gizliden gizliye en şedid bir kin ve
garaz besliyorlardı. İstanbul’un fethinden sonra Halil Paşa’nın Rumları teşci’ yolunda olan
hafî mektupları Notaras tarafından Fatih’e ibraz olununca, hıyanetini gözüyle gören Fatih,
kendisini Yedikule’de hapsettirmiş ve kırk gün kadar burada kaldıktan sonra idam edilerek
surların dışına gömülmüştür. İlk idam olunan sadrazamdır. 120.000 altın nakdi çıkıp
müsadere olunmuştur.
“SO. II/283; KA. 2057”, sur haricine defnedildiğini yazıyorlar. Bazı tarihçiler de, cesedi
İbrahim Paşa tarafından İznik’e nakledilerek İznik’te bina eylediği caminin ittisalindeki
türbeye gömüldüğünü yazıyorlar. İbrahim Paşa 1497’de sadrazam olmasına nazaran aradan
kırk altı sene geçmesine bakılırsa, Kâmûsu’l-Alâm’ın yazdığı daha doğrudur zannındayım.
“LTC. II/207”de tarihçilerimizden Allah’ın rahmetine kavuşan Ahmed Tevhid Bey,
Süleymaniye Camii civarında Kirazlı Mescid’de Halil Paşa’nın mezarı bulunduğunu ve yine
tarihçilerimizden pek ince tedkikatıyla şöhreti bulunan Başvekâlet Hazine Evrak
Müdürlüğü’nden emekli Sayın Musa Adiga da, Vefa’dan Şeyhulislâm Kapısı’na giderken
yokuş başında sola sapılan yolun sağında ahşap bir türbe içerisindeki sandukanın Çandarlı
Halil Paşa’ya ait olduğunu söylemişlerse de esaslı bir surette tedkik imkânı bulamadım.
İznik’te bir cami ve bir imaret yaptırmıştır. Akhisar’ın Evrancık köyünü Murad
Hudâvendigâr İbrahim Paşa’ya mülklüğüne vermiş, İbrahim Paşa da ölünce oğlu Halil Bey’e
irsle intikal eylemiş ve Halil Paşa da bunu İznik’teki imaretine vakfeylemiştir. Halil Paşa’nın
Mahmud Çelebi, Süleyman Çelebi, Mehmed Çelebi, İbrahim Paşa adlarında dört oğluyla
Hatice Hatun ve Elaldı Hatun adında kızları vardı.
Beypazarı’nda Yukarı Ulucan köyü ile Yukarı ve Aşağı Bük’te üç müd tohum çeltik
ekili yer ile Köşü köyü ve Beypazarı’ndaki hamam İznik’teki imaretin vakfıdır. İznik’te
Akköy mezraası, Hasbeyli ve Akalan köyleri bu imaretin vakfıdır. BK, II/163
HALİL ZUHURÎ (Şeyh)
Bursa’da Bab mahkemesi mahsûlünden yevmiye beş, Suğra mahkemesinden dört ve
Çardak mahkemesinden dört ki cem’an on üç akçe vazifeye mutasarrıf Salyârî Derviş Osman
vefat eylediğinden vazifesi buna tevcih olunmuştur. Her ay muntazaman verilmesi de 1759’da
emredilmiştir (BS. 1172/93). BK, II/168
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HALİME
Şakrak ve şen bir zenci kadınıydı. Eyüb testilerinden gördükçe ve de adını işittikçe ağzı
sulanırdı. Bir gece yine Eyüb testisinden gözünü ayıramadığı sırada sebebini soranlara derdini
anlattı. Herkesin kestane kebabını zevkle yediği gibi, bu da testi kapaklarını yer ve çok
severdi (1889 Temmuz, Nilüfer-33). BK, II/164
HALKASIZ MEKTEP
Hacı Sevindik mahallesinde ahşap bir mektepti. 1845’te 700 kuruşla esaslı tamir
edilmiştir. BK, II/164
HALLAÇLAR HAMAMI Bk. Eski Yeni Hamam.
HAMAL ÜCRETİ
1587’de Kapan’dan Tamburacılar içine varıncaya kadar, yük başına hammaliye olarak
ikişer akçe verilmekte iken hammallar ziyade ücret taleb ederek Müslümanlara cefa
eylediklerinden eskisi gibi alıp ziyade almamaları tenbih edildi (BS. 170/155). BK, II/177
HAMALZÂDE
Bursa’da tüccar Hacı Hasan oğlu Hoca Mehmed’in şöhretidir. 1492’de Umur Bey
mahallesinde bir mektep yaptırmış ve “Hammalzâde” adıyla anılmaya başlamıştır. Bu aileye
ait siciller şunlardır: (BS. 23/31, 19/396, 3/273, 31/52,154). Hisar’daki evlerinde gömülü olan
paraları, âzadlı cariyesinin ihanetiyle, bazıları çıkarmışlardır (Bk. Define).
Şecereleri şöyledir:
Hacı Hasan
Mehmed Çelebi
BK, II/177
HAMAM
Bursa hamamları hakkında Halkevi neşriyatı arasında çıkan eserimizde birçok tafsîlât
mevcut olduğundan oraya müracaat edilmelidir. BK, II/177
HAMAMÎ
İzniklidir. Ulemadandır. Elfazı pak ve kendisi iyi anlaşılan, fazilet ve kemâl sahibi,
marifetli, güzel nazm yapan, şiirleri nefis, sözlerinde ziyade selâset ve nazmında çok letafet
ve salâbet vardır. Edası rengîn ve gazelleri şirindir. Semanâme adlı bir kitabı vardır. İyi
düşmüş gazelleri irad edip yazmıştır. II. Murad’ın mâdihlerinden ve bu asrın şairlerindendir.
Şeyhî ve Ahmedî ile muasırdı ve arasıra bunlarla muaraza ve münazara ederdi. Birçok eserleri
vardır (ST. 57; OM. II/480). Hünername unvanıyla bir manzumesi vardır (KA. 4746).
Hammamî, Acemî’nin Semanâme’sini tercüme eyledi (SO. IV,627) ve Vesilenâme adındaki
kitabı Halil Paşa namına tercüme etti. Talib ve matlub, muhib ve mahbub beyninde lâzım olan
ahvali ve münasib olan hasbihali nazmedip hasretnameler, ferhadnameler etmiştir (LT. 367).
İsmi ve babasının ismi tesbit edilememiştir. BK, II/177
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAMAM TEKKE
“İsmail Rûmî Tekkesi” de derler. Evvelce Ali Paşa Hamamı iken harap olup 1627’de
Saçlı Ahmed Efendi orasını vakıftan satın alarak molozları tathîr ve camekânını zaviyeye
tahvil ile 1628 senesine tesadüf eden 1038 Saferi evahirinde bir Perşembe günü küşâd resmini
yaptırmıştır. Daha sonra harap olmuş ve 1849’da 19.738 kuruşla tamir edilmişti (BS. 304/10).
1854 hareket-i arzında tekrar harap olmuş, vâridatı da olmadığından kapalı kalmıştır. BK,
II/177
HAMDİ (HAFIZ)
Hattattır. Sahaflar Çarşısı’nda açtığı yazıhanede her çeşit yazıları, mühür ve klişeleri
imâl ederdi (22 Birincikânun 1919). BK, II/175
HAMDİ BEY
Bursa Yenişehirlidir. 1877’de doğmuştur. İdadi derecesinde tahsil görmüştür. Bursa
Ziraat Bankası’na girdi. 1902’den beri bankanın teftiş heyetindedir. Şimdi birinci sınıf
müfettiştir. 1895 senesinde başta vilâyet mektupçusu Süleyman Nazif Bey bulunduğu hâlde
üdebâ ve şairlerle tanışarak Fevâid Risalesi’ne manzumeler yazmaya başladı. Daha sonraları
da İstanbul’da çıkan Malumat, Musavver Fen ve Edeb, İrtika mecmualarına yazılar yazdı.
“Şukûfe-i Şebâb” adında bir eseri vardır (SATŞ. III/538). BK, II/175
HAMDİ EFENDİ
İstanbul’da defterdarlıkta başmuhasebeciydi. Bazı kabih ahvali zuhurundan dolayı
Kadîmî vilâyetinde sakin olmak üzere nefy edilmişti. Memur olduğu mahalle gitmeyip
Mudanya ve Bursa’da bulunduğu ve fermân-ı hümayuna itaat etmediği gibi nice fesad ve
fitneye de başladığı haber alındığından gönderilen mübaşir marifetiyle tehir edilmeden katl
olmasına, 11.8.1688’de ferman sadır olmuştur (BS. 363/43). BK, II/175
HAMDİ EFENDİ (Pîr)
Eşrefoğlu Abdullah Rûmî’nin biricik kızı Züleyha Hatun’un ve Abdurrahim Tirsî’nin
oğludur. İznik’te doğmuştur. Muslihuddin Efendi’den tekmil-i esmâ ile izin ve icazet alarak
hilâfet almıştır. Daha çocuk iken kendilerine bazı esrâr münkeşif olup camiye gelen halkı
acaip suretlerde görür ve ızhar edermiş. Validelerine olunan şikâyet ve müracaat üzerine, çarşı
böreği yedirilerek o hâl kendisinden mestur olmuştur. 1603’te vefat edip dedesinin türbesine
defnedilmiştir. Şairdir. Bir divanı vardır.
Hayatta iken İznik’te Eşrefzâde mahallesinde bir ev bina edip hayatta oldukça kendisi
sakin olup, sonra büyük oğlu Ali Çelebi’nin validesi Emine Hatun ile birlikte sakin olmalarını
ve Emine Hatun ere vardıktan sonra Ali Çelebi’nin evlâdına ve sonra cami imam ve hatibine
şart edip dilerlerse beraber sakin olmalarını ve istemezlerse kiraya verip enbiya ve mürselîn
ruhlarına ve sahib-i vâkıf ruhuna ve fukara ve mesâkin ruhlarına dua etmelerini şart
eylemiştir. Tevliyeti hayatta oldukça kendilerine ve sonra oğlunun oğlu Zeynüddin Çelebi’ye
ve daha sonra da vâkıfın aslah evlâdına ve ba’dehu hâkim-i vaktın münasib gördüğüne tahsis
eylemiştir.
Bundan başka Çırak Bey kızı Safiye Hatun’la Eşrefoğlu Abdullah Efendi’nin
müştereken mutasarrıf oldukları yerdeki hissesini, Deliklikaya yakınında Beylikoğlu Hamza
Yeri denilen İznik haricindeki bir kıt’a yeri, İznik’te Hacı İnebey mahallesinde bir evi,
İznik’te tahıl pazarında üç dükkânı, mescid kurbünde içinde kuyusu olan bir yeri, çarşı içinde
iki dükkânı, İznik haricinde bir yeri mescidin imamına, müezzinine ve kandiline
vakfeylemiştir. Nefs-i İznik’te Hacı İnebey mahallesinde kuyusu ve bahçesiyle birlikte bir evi
mescidin müezzinine ayrıca, bir evi de türbede hizmet eden kimseye vakfeylemiştir. Türbe
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
için vakfeylediği bazı musakkafattan başka, mescide de iki büyük ve bir küçük kazan, kilim
ve kâlîçe vakfeylemiştir. Hâkimin nasb eylediği mütevellinin; imam, müezzin, câbî ve sair
huddâmı azletme salâhiyetini haiz olmasını şart eylemiştir. Pîr Hamdi Efendi denilen bu zatın
karısı Emine Hatun’dur. Sırrî Ali Efendi, Abdülmümin ve Şeyh Lutfî adında üç oğlu
olmuştur. BK, II/174
HAMDİ EFENDİ (Şeyh)
Eşrefzâde Sırrî Ali Efendi’nin oğludur. Babasından tekmîl-i esmâ ve hilâfet alarak
babasının vefatında şeyh olmuştur. Riyâzat, mücahedât ve irşatla vakit geçirmekte iken
1658’de vefat eylemiş ve büyük babası Hamdi Efendi’nin türbesine defnedilmiştir. Kendisi
şairdir. Evlâdları Pazarköy Tekkesi şeyhleridir. BK, II/175
HAMDULLAH BEY
1840 senesinde Gemlik muhassılı idi. İpek kaçakçılığını önlemek üzere Mihaliç,
Mudanya ve Gemlik önlerinde tarassut gemileri dolaştırdı. Bunların muayyen şehriyelerini bu
zat veriyordu. BK, II/175
HAMİD (Hoca Pinti)
1480 senelerinde yaşamış olup oğlunun adı Mustafa Çelebi idi (BS. 3/289). Adından da
anlaşılacağı üzere çok pinti bir adamdı. Hiçbir akçe sarf etmek istemezdi. Hatta şu hikâyesi
çok meşhurdur: Bir gün hastalanmış ve bir hekimi çağırıp, “beni iyi yapmak ve ilâçlamak için
ne istersin?” demiş. Hekim de “600 akçe” demiş. Hekimi savmış, mahalle imamını çağırıp
“ben ölürsem cenazemi kaça kaldırırsın?” demiş. İmam da “300 akçe” deyince, “ölmek daha
ticaretli imiş” diyerek kendisine ilaç yaptırmamıştır. BK, II/176
HÂMİD AKSARAYÎ
“Hâmid Kayserî” de derler. Asıl ismi Hamîdüddin Musa’dır. Hacı Bayram Velî’nin
şeyhidir. Evvelâ ulûm-i zâhire ile kesb-i kemâl eylemiş, Şam’da bir tarike girerek Hoy’a gidip
Hoca Alâeddin Hazretlerine intisabla ulûm-i bâtıneyi de öğrenmişti. Bursa’ya gelmiştir. Molla
Fenarî mahallesinde bir mahalde ekmek yapıp ekmeği Ulucami kuzeyindeki Sahaflar
Çarşısı’nda satmakla geçinmiş ve Bursa’da “Somuncu Baba” diye tanınmıştı. Yıldırım
Bayezid, Ulucami’nin inşaatını ikmal edip küşadında Cuma hutbesini okumasını Emir
Sultan’dan rica eyledikte, müşârun-ileyh; “Zamanın kutbu Somuncu Baba burada iken ben
hitâbet edemem” demiş ve Hâmid Kayserî’yi göstermiştir. Yıldırım’ın iltiması üzerine Hâmid
hutbeyi okumuş ve arkasından Fatiha Suresi’ni tefsiren va’z u nasihatta bulunmuştur. Bir
müddet sonra kudsiyetinden istifade için Bursalıların tahammülün fevkinde hücumları
sebebiyle Aksaray kasabasına hicret eylemiş, 1412’de rıhlet eylemiştir. Türbeleri Konya
Aksaray’ındadır. Evliyadandır. Şeyh Safî hakkında: “Tâife-i Erdebîliye şimdiye kadar
müteverri’ iken hâlen şeytan onların sadrına girdi” demiştir. Sonra Şiilik onlardan çıkmıştır.
Bursa’daki fırınları Molla Fenarî mahallesinde muhafaza edilmekteydi (SO. II/104; LTC.
II/83). BK, II/176
HÂMİD EFENDİ (Şeyh)
Mısrî Tekkesi şeyhi (…) Efendi’nin oğludur. Ulemadandır. 1732’de Ulucami’de
müderris ve hattat idi. Bursa İpek Mizanı’ndan dört akçe yevmiyesi vardı (BAVD. 24948).
BK, II/176
HAMİDİYE MEDRESESİ (Hâmidiye)
Maksem civarında, Kademeri Mescidi’nin bulunduğu (sokağın?) nihayetinde,
Dağıstanlı Hacı Ahmed Efendi’nin bina eylediği Nakşibendî Tekkesi, Hacı Ahmed Efendi’nin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Trablusgarp’a nefyi üzerine medreseye kalbedilmiş ve bu ismi almıştır (Sene 1905). BK,
II/176
HÂMİL (Şeyh)
Şeyh Sahafî evlâdlarından ve Mısrî halifesindendir. Başçı İbrahim Zaviyesi’nin Mısrî
şeyhlerine meşrut olduğunu iddia etmişse de iddiasını ispat edememiştir. 1740’ta vefat eden
Şeyh Abdülaziz Efendi’nin yerine Süleyman halife tayin edilmiştir (BS. 1184/69). BK, II/177
HAM MEYVE
“Bağ ve bahçelerden hasıl olan meyveyi sahipleri tamam yetişmeye komayıp bazı
pazarcılara satmakla ham toplayıp götürüp sattıkları haber alındı. Şehre ham yemiş gelip
satıldığına rıza-yı şerif olmadığından muhkem yasak edip kiraz, elma, armut, üzüm gibi taze
meyvelerin her biri kemâlini bulup ekli kabil olmayınca götürüp satmamaları, etraftan ham
yemiş getirirlerse cümlesini denize döküp, satanı ve alıp götüren kimseleri habseyleyip
arzedilmesi”, 27.5.1575 tarihli fermanla Bursa kadısına bildirilmişti (BS. 126/215). BK,
II/174
HAMR MEMNUİYETİ
Birçok defalar men’ edilmişse de 1670 tarihinde verilen kat’î bir emirde “camiler ve
minberlerle şereflenmiş ehl-i İslâm belde ve kasabalarda bir katre hamr alınmayıp ve
satılmayıp içilmemek üzere te’kîd ve tenbih edilmesi” bildirilmiştir (BS. 295/21). BK, II/258
HAMURSUZ BAYRAMI
Yahudilerin her sene hamursuz bayramlarında güya, hamursuza insan kanı
karıştırdıklarına dair mütevatir olan suizan üzerine, millet-i sâire taraflarında Yahudilerin
iz’ac edilmekte oldukları şikâyet edildiğinden 1866’da bunun men’i emredilmiştir (BS. 309).
BK, II/178
HAMZA
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAMZA (Hacı)
Erdem Şah veyahut Erden Şah’ın oğludur. 1349’da ölmüştür. İznik’te bir cami ve
yanında bir de kârgir türbe bina ettirmiştir. Cami ve türbeyi Hacı Ali adında bir mimar
yapmıştır. Cami, 1345 senesinde yapılmıştır. İmareti de vardı. Hacı Hamza zengin bir zat idi.
Bu hayır işlerinin devam ve bekası için Mahmud Çelebi Camii karşısında hâlen Belediye’nin
ardiye olarak kullandığı hamamı, tabakhane kapısının dışarısında on iki parça bağ ve bahçe ve
İznik içerisinde otuz dört dükkân ve imam ve müezzinine birer ev vakfeylemiştir. 1933’te bu
güzel cami ve türbe Belediye avlusunun tevsîi için yıktırılmıştır. Türk mimarisinin güzel bir
nümûnesiydi. Üzerindeki kubbelerde, ince ve esaslı hesaplara göre hususi olarak yapılmış
şimdiki Marsilya kiremidi şeklinde Türk kiremitleri vardı. Yani bir kiremidin iki türlü hesabı
vardı: Bir ufkî olarak kavis ve bir de şakulî olarak kavis. Her ufkî sıranın, konduğu yere göre
başka bir hesabı vardı ki, Türklerin bu hususta ne kadar ileri gittiklerini gösteriyordu. Bu
binaları yıkmak için beş tane belediye binası yapılabilirdi. Şehrin mühim bir anıtını yıkarak
ahşaptan yapılmış bir binaya avlu yapmak ne dereceye kadar doğru olabileceğine aklım
ermedi. Abdullah Hüseyin adında bir hayır sahibi de, mescid imamına üç bin akçe vakfedip
bir cüz tilâvetini şart eylemiştir. BK, II/182
HAMZA (Hacı)
Ali’nin oğludur. “Kara Nohut” diye meşhurdur. 1507’de zulmen katledilmiştir (BS.
20/13). BK, II/185
HAMZA (Maskara)
“Maskara Hamza” adıyla meşhurdur. Yavuz zamanında yaşamış bir zattır. Bursa’nın
Eğri köyünü o da oğlanı Doğan’a mülklüğe vermişken vefatında bunun iki hissesini satın
almış ve orada yaptırdığı imarete vakfeylemiştir. BK, II/184
HAMZA AĞA
Abdullah’ın oğludur. 1508’de Şehinşah Çelebi Bey defterdarıydı. Bilâhare Muradiye
mütevellisi olmuştur (BS. 20/68). BK, II/184
HAMZA BÂLÎ
Yaylı(?) Mehmed’in oğludur. 1497 senesi Haziranında ölmüştür. BK, II/184
HAMZA BÂLÎ
Balcı Mahmud Bâlî’nin oğludur. 16.12.1526’da ölmüş ve Pınarbaşı’na gömülmüştür.
BK, II/185
HAMZA BEY
1512’den evvel ölmüştür. Oğlu Bâlî Bey de 1512’de ölmüştür. Bâlî Bey’in Hacı Çelebi
ve Zeyneb Hatun adında iki evlâdı kalmıştır. BK, II/185
HAMZA BEY
Oğlu Mehmed ve Mehmed’in oğlu Seyyid Halil vardı. Halil 1739’da Hacı İlyas
mahallesinde ölmüştür (BS. 1152/3). BK, II/187
HAMZA BEY
Ahmed’in oğludur. “Bâlî Voyvoda” diye şöhret bulmuştur. 1512’de kardeşi Sinan Bey,
Kocaeli Emareti’nden mazûlen Bursa’da oturuyorlardı (BS. 23/322). BK, II/185
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAMZA BEY
“Mehterbaşı” diye meşhurdur. Sultan Osman’ın oğlu ve Orhan Gazi’nin kardeşi Pazarlı
Bey’in oğlu Murad Bey’in oğludur. Kirmastı’nın Ateri köyünde, 1498’den evvel bir cami ve
bir zaviye inşa ettirmiştir. Murad Bey, Kirmastı’nın Karacalar köyünü vakf-ı ebna etmiş,
Yıldırım Bayezid tasdik edip nişan vermiş, Hamza Bey’le kardeşi Bâlî Bey mutasarrıf iken
ebnâ munkarız olduğundan zaviyesine vakfeylemiştir. Çelebi zamanında yirmi dört hanesi
vardı. 1227’de 126 nüfus vardı. Demek ki köy hiç inkişaf edememiştir. Hamza Bey ayrıca
Kartaz suyu üzerinde iki değirmen vakfeylemişse de, harap olduğundan 1502’de Müfti-i
Âlem Zenbilli Ali Efendi fetvasıyla 1.500 akçeye Mevlânâ Şücâ’a satılmıştır. Bundan başka,
Hamza Bey Kirmastı civarında bir bahçe, zaviye kurbünde bir bağ ve Doğan adlı kölesini
zevcesiyle beraber zaviyeye vakfeylemiş ve ayrıca 30.000 akçe nakit terk eylemiştir. Bu
paranın faiziyle zaviye idare edilsin demiş, Hamza Bey’in oğlu Mehmed Çelebi de 12.000
akçe vakfeylemiştir. Harap değirmen parasıyla Mihaliç’te üç dükkân alınmıştır.
Zaviye ve mescidin kıble tarafında, kendisi için bir türbe inşa ve zaviyesine gelen ve
konanlar için bir mutfak ve ayrıca bir kervansaray bina vakfeylemiştir. Senelik vakıflarının
hâsılatı 14.522 akçeydi. Bu zaviyenin hademeleri avârız-ı divaniyyeden affedilmiş ve ellerine
ferman verilmiştir. Mehterbaşı Hamza’ya timar olmak üzere Kırksöğüt köyü verilmişti. Bu
köyün yerleri mukâtaaya verilirdi. Sünbülîzâde, Halil Bey, Mevlânâ Kirmastî’nin yazdığı tapu
defterlerinde böyle kayıtlıymış. 1787’de cami ve türbesi ve tahta minaresi 2.437,5 kuruşla
tamir edilmiştir (BS. 1203/63, 16/255). 1794’te Ateri, Kirmastı kasabasının bir mahallesi
addedilmişti. İmaret ve cami mamurdu (BABD. 5595).
Şeceresi şöyledir:
Sultan Osman
Murad Bey
Mehmed Çelebi
BK, II/183
HAMZA BEY
Lala Şahin Paşa’nın oğlu Mehmed Bey’in oğludur. Sultan Murad, İznik kazasının Gürle
kadılığına tâbî Yenice köyünü, Mehmed Bey’e vermiş, Mehmed Bey de Yenice’de yaptırdığı
zaviyesine vakfeylemiştir. Tevliyeti oğlu Hamza Bey’e ve bunlardan sonra da Hamza Bey’in
erkek evlâdlarına şart eylemiştir. Hamza Bey, Kanunî zamanında ölünce, vakfın tevliyeti
Sinan Çelebi’ye verilmiştir (BA. Kâmil Kepecioğlu Tasnifi, Kocaeli Tapu Defteri, 395). BK,
II/184
HAMZA BEY
Bu zatın hüviyeti hakkında tarihlerin verdikleri haberler birbirinden çok farklıdır. Fakat
biz şimdiye kadar kapalı kalan Hamza Bey’in ailevî durumunu biraz aydınlatacağız. Bu
malûmat Bursa Sicilleri’nden ve Başvekâlet Arşivi’ndeki tapu defterlerinden derlenmiştir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yerlerini tamir için 89.900 kuruşla keşfedilmişti. Bursa’da yapılan münakaşada da 3.900 kuruş
tenziliyle 86.000 kuruşa Mısırlı Yani Kalfa taahhüd ederek kontrat yapılmıştı. Ancak
Hudâvendigâr Vilâyeti Meclis İdaresi, Evkaf Nezareti’ne bir mazbata göndermiştir. Ebniye
Meclisi ise, keşf defteri fenn-i mîmariye muvafık ise de mahallî rayicinin bir defteri
olmadığından mevzu fiyatların hadd-i itidalde olup olmadığı anlaşılamamış ve tamirat
müteahhidi Mısırlı Yani Kalfa İstanbul’dan maaşla memur edilmiş olduğundan kendi yaptığı
keşf üzerine kendisinin müteahhid olduğunu, sıfırdan hesabı görülerek İstanbul’a iadesini ve
Bursa’da kalfaya lüzum varsa başkası gönderilmek üzere bildirilmesinin lüzumu tebliğ
etmiştir. Bu açıkgöz kalfa hem keşfini yapıyor ve hem de müteahhidi olmaya kalkıyor.
Hamza Bey evlâdlarından 1615’te vakıflara mütevelli olan Bekir Bey oğlu Hamza;
“Mal-i vakfı bel’ edip cami ve imaret ve medrese ve türbe ve muallimhaneleri olduğu
bildirildiğinden, evvelâ imarete hükûmet tarafından bakılarak ekseri mevâzıı harap
olduğundan başka içerisinde yiyecek bir şey bulunmayıp kapının kapalı olduğu ve içinde
yemek pişirilmediği; medrese esasından hedm olunup yerine arpa ekilmiş bulunup ahâliden
sual olundukta âbâ ve ecdadımız zamanından beri mamur ve abadan iken ve hücreleri
içerisinde talebeleri sakin olup ders okunurken, müderrisine ve talebesine masraf etmemek
için 1611’de medresenin yıkılmasına hatt-ı hümayun çıkardım diye bir gece yarısı elliden
fazla adam gönderip esasından hedm ve kal’ ve kerestesiyle hisarda kendisine bir ev
yaptırdığı; beş bab türbeler görüldükte, üstlerinden her birisinin kurşunları gidip kapılarının
mıhlı olduğu ve bin müşkilâtla kapıları açılıp bakıldıkta hasırları ve başlarında destarları ve
üzerlerinde sofları olmayıp boş birkaç eski tahtadan şamdanları olup içlerinde mum
bulunmadığı, ecza sandıklarından da eczası bulunmayıp ve nice zamandan beri ecza-yı şerife
okunmadığı, mahalle ahâlisi ise bu türbeler mamur ve abadan olup her birinin içinde onar
nefer eczahanları ve sekiz türbedarları varken vazifeleri verilmediğinden hepsi dağıldığı;
caminin üstünde kurşunları olmayıp kubbenin bazı yerlerinde incir ağaçları çıktığı ve caminin
içinde iki eski hasırdan başka bir şey olmadığından ve doğu tarafındaki dört pencerenin
demirleri alındığı ve ahâliden soruldukta imam ve müezzin ve kayyumların vazifelerini
vermemek için bu hâle konduğu ve pencere demirleri çıkarılıp Hamza Paşa’nın evine
konduğu ve Zeynîler mahallesindeki Mehmed Bey’in mualimhanesinin kurşunları gitmiş ve
sıvası dökülmüş ve dolapları yıkılmış olduğu görülmüştür”. 8.10.1615’te bu vakıflar bu hâlde
idi (BS. 225/10). 1629’da yıkılan ve yüz yıldan beri medrese olan bu medresenin inşasına
emr-i şerif geldiğinden yedi bab hücrenin inşa ettirilmesi vakfın mütevellisi Ebubekir oğlu
ümeradan Osman Bey’e tenbih edilmiştir (BS. 324/58).
3 Nisan 1893’te cami ile türbeye beş altı sene evvel Uşak’a sipariş edilen kâlîçeler, o
zaman mütahhidi marifetiyle 46 arşın murabba’ı noksan imâl edildiği meydana
çıkarıldığından kâlîçeler ikmal ettirilmiş ve sandukaların üzerlerindeki yeşil çuhalar
yenilenmiştir. BK, II/180
Bu ailenin şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Yahşi
Bey
Abdullah Mehmed
Bey Çelebi
BK, II/179
HAMZA BEY CAMİİ
Cami, Muradiye Camii’nden biraz ufaktır. Cami iki büyük kubbedir. Cenahlarda da
zaviye olmak üzere kullanılan iki küçük kubbe daha vardır. Önünde şadırvanı vardır. Cami
birçok defalar tamir edilmiş ve son olarak 29.2.1826’da, caminin kurşunları ve beş sofası
9.816 kuruş sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 288/55). Evvelâ mescid iken 1615’te minber
konarak camiye tahvil edildi (BS. 3/234). BK, II/179
HAMZA BEY MEDRESESİ
Caminin doğusunda sekiz odalı bir bina idi. Kârgir ve kubbeli iken harap olmuş ve
nihayet üzeri ahşap olarak yapılmış ve kiremitle örtülmüştü. 29.2.1826’da türbeleriyle
medreseden yıkılan bir oda yeniden yapılmış ve diğer yedi oda tamir edilmiş ve bu iş için
4.035 kuruş sarf edilmiştir (BS. 288/56). 1890’da bazı ilâvelerle tekrar tamir ettirilmişse de,
sonra yanmıştır. Bu hayır işlerinin masrafı için Hamza Bey, Yenişehir’deki Karaali köyünü,
Marmaracık mezraasını, İnegöl’deki Kozca yaylağını, Gulameddin köyünü, Bilâloğlu, Ahi
köylerini, Yarhisar’da Hoca Ömer, Karaökçe köylerini, İznik’teki Hamza Bey ve Candarbükü
köylerini, Bergama’da bedesteni, Ayazmend’deki yerlerini, Manisa ve Niğde’deki
hamamlarıyla birçok değirmenleri vakfeylemiştir (Bu isimlere bk.). BK, II/179
HAMZA BEY MEKTEBİ
Zeynîler’dedir. Hamza Bey’in oğlu Mehmed Bey yaptırmıştır. Mektep harap
olduğundan 1679’da mütevellisi, İnegöl’ün Hamzaköy’ünden Mehmed Bey oğlu Mustafa Bey
tarafından 50.320 akçe sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 276/52). BK, II/188
HAMZA BEY MESCİDİ
Bursa’da, İncirlice mahallesinde 1590’da Hamza Bey yaptırmıştı (BAVD. 4188). Son
asırda böyle bir mescid yoktu. BK, II/187
HAMZA BEY SUYU
Demirkapı’daki Kilise’den çıkıp Koca Nâib ve Hamza Bey mahallelerine yarı yarıya
akar (BS. 95/196). BK, II/180
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAMZA ÇELEBİ
Mevlânâ Şükrullah’ın oğlu Mevlânâ Ahmed Çelebi’nin oğludur. 1503’te sağdı (BS.
19/74). BK, II/185
HAMZA DEDE
Göynüklüdür. Emir Sultan şeyhi Lutfullah Efendi’nin halifesidir. Şeyhle birlikte
Hicaz’a gitmiştir. 1601’de Emir Sultan’a yarım saat mesafede Kurtbasan havuzu civarında
Fıstıklı’ya gömülmüştür. Kendisinden birçok hârikulâde şeyler zuhur eylemiştir. Keramet
sahibi bir zat idi (SO. 252; G. 236). BK, II/185
HAMZA EFENDİ
Moralızâde Tekkesi şeyhi Hasan Ukkâşe Efendi’nin oğludur. 1905’te ölmüştür. BK,
II/188
HAMZA EFENDİ Bk. Nureddin Hazma.
HAMZA FAKİH
Buldukoğlu Cüneyd’in oğludur. 1484’te Dâye Hatun vakıflarının câbisi idi (BS. 4/71).
BK, II/184
HAMZA PAŞA
Hamza Bey oğullarından Bâlî Beyzâde Ebubekir Bey’in oğludur. 1604’te Hudâvendigâr
mutasarrıflığında bulunmuştur. Kendisi azlolunduktan sonra İstanbul’a giderek 1604 yılı
“tereke hasadı” kendisinin tahvil ve tarihine düşmüşken yeni gelen mirlivanın adamlarının,
bunun tahviline müdahale eylediklerini şikâyet eylemiştir. Gelen bir fermanda; “Tereke erişip
kemâlin bulup biçilmek caiz olan zamandır, biçilmek ve harman olmak lâzım değildir. O vakit
kimin tahviline düşmüşse cümle tereke mahsûlü onun olur. Husamayı müvâcehe edip bu
zaman tayin edilsin” diye Bursa kadısına emredilmiştir (BS. 209/37). Hamza Bey, 1614’te
Hamza Bey vakıflarının mütevellisi iken divan-ı hümayuna mektup gönderip, “Hamza Bey
Mescidi sapa bir semtte olmakla Müslümanlar kış günlerinde Cuma namazına uzak yere
varmakta ve sıkıntı çekmektedirler. Vakfın zevâidinden hatibe vazife verilmek üzere camiye
tahvilini istirham” eylemiş ve izn-i hümayun alınmıştır (BS.227/125).
1615’te Hamza Bey’in yaptığı fenalıklarını teftiş için mahkemeye davet edilmiş ve bu
maksatla; “Nâib Mevlânâ Esad ve Anadolu Ağası ve yeniçeri zâbıtı Mehmed Ağa ve sipahiler
zâbıtı Hüseyin Bey ve yeniçeriler serdarı Mustafa Bey ve muhzırbaşı Mehmed Bey ve sair
âyân-ı vilâyetten nice kimseler gönderilip, onlar da Bursa hisarındaki Hamza Bey’in sakin
olduğu menzile varıp meclis-i şer’a davet murad ettiklerinde, Hamza Bey saklanıp evi
arandıkta bir sandığın içinde bulunup davet olundukta itaat etmeyip mezburların üzerine
yalın kılıç hücum ve sell-i seyf edip mezbur Mehmed Ağa’yı kılıçla çaldıktan ve kendinin
ayağı sıyrılıp düşmekle başı bir miktar mecruh olup ba’dehu Hamza Bey’i meclis-i şer’a ihzâr
eylediklerinde Mehmed Ağa dava ve Hamza Bey inkâr etmiş, Mehmed Ağa şahitlerle ispat
etmekle Hamza Bey: Bunlar bir alay eşkıyadır; evime geldikleri ecilden yalın kılıçla hücum ve
sell-i seyf eyledim” diye itiraf eylemiştir” (BS. 225/17).
1615’te aynı ayda bi-gayr-i vech-i şer’î nice Müslümanlardan cebren akçelerini aldığı
ve nicelerini katledip zulüm yaptığı haber verildiğinden Hamza Bey meclis-i şer’a ihzâr
edilmiştir. “Şer’a teveccüh eden hukuku ashabına alıverdikten sonra ahvali neye müncer
olursa İstanbul’a arzeylesin”, diye Bursa kadısına emir gelmiş ve Hamza Bey tutularak
mahkemeye ihzâr olunmuştu. Yirmi dört kişi mahkemeye gelmiş ve bazıları malını, arazisini,
atını, koyununu, sığırını, öküzünü ve sair hayvanlarını aldığını iddia ve Hamza Bey de inkâr
eylemiş, ancak bu husus şahitlerle ispat edildiğinden edasına hükmedilmiş ve kendisine emir
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
verilmiştir. (BS. 225/11). 1615’te mütevellilik ciheti de kontrol edildiğinde cami harap,
medrese yıkılmış ve enkazıyla hisarda bir ev yaptırmış, mektebi kapatmış, imaret yok edilmiş
ve türbelerin eşyası aşırılmış olduğu görülmüş ve bunların hepsinin Hamza Bey tarafından
yapıldığı iddia edilmiştir.
1616’da Hisar’da, İsa Bey Fenarî mahallesindeki hanesinde maktûlen vefat eylemiştir.
Veraseti büyük oğlu Mehmed Çelebi (bilâhare Derviş Mehmed Paşa) nam şâb ve sagîr oğlu
Ali’ye ve zevce-i metrukesi Abdullah kızı Müferrah Hatun’a münhasırdır. Mehmed Bey kendi
tarafından asaleten, anası tarafından vekâleten dava talebine, sulh ve ibraya ve bedel-i sulhu
ahz ü kabza vekil olup, vekâleti, mahzar-ı hasm-ı münkirde Emir Gazi oğlu Seyyid Cafer
Efendi (bilâhare Seyyid Cafer Paşa) ve Mustafa oğlu İbrahim Çelebi şehadetleriyle sabit
olduktan sonra Mehmed Bey, “Babam İnegöl kazasında Doğan köyü kurbünde -Hamza Bey
köyü kurbünde- Doğancı Pınarı nam mevzide, guruptan sonra katl olunup katili nâmalum
olmakla kardeşleri Osman Bey, Mahmud Bey, Ali Çavuş, Abdülbâkî Bey ve Halil Beyler
zannolunup şer’le istima’ olunmak için emr-i şerif varid olup Osman Bey gelip diğerleri firar
ve gaybet eylemekle ve Osman Bey de bilkülliye inkâr edip beynimizde münâzaât-ı kesîre
varid olmuştu. Sulh yapan kimselerin tavassutuyla ben kendi canibimi 15.000 akçe ve validem
canibini 15.000 akçeye, cümle 30.000 akçeye beynimizde musâlaha-i şer’iyye vaki olup bedel-
i sulhu Osman Bey’den tamamen aldım. Mahmud Bey de kendi hâlinde olduğu mukarrer ve
katilde bî-günah olduğu malûmumuz olmakla onunla da katle müteallık dava ve nizâımız
yoktur” dedi. Osman Bey de ikrar ve itiraf edip; “Benim de bu ana gelince babamızın
mirasına müteallık Hamza Paşa ile ve katilden sonra veresesiyle bazı davalarım vardı.
Cümlesinden beri oldum. Evkaf tevliyetlerine müteallık min-ba’d Mehmed Bey’le nizâ
etmeyecek oldum. Eğer edersem inde’l-hukkâm mesmu’ olmaya” diye ikrar eyledi.
Beynlerinde sulh ve salâh vaki olup “es-sulhu seyyidü’l-ahkâm” mefhûm-i şerifiyle amel
olunup sicile kaydolundu (1616) (BS. 225/59). BK, II/185
HANÇERLİ SULTAN Bk. Fatma Sultan.
HANÇERLİ SULTAN SARAYI
Çekirge’de idi. Dokuz tahtânî odayı, iki soğuk suyu, beş çardağı, bir ahır ve bir bahçeyi
hâvî büyük sarayı 26.000 akçeye Hudâvendigâr beyi Abdülgafur Bey’e 1574’te satmışlardır.
BK, II/108
HANIM HATUN
Orhan Gazi’nin oğlu Sultan İbrahim’in oğlu Sultan Mahmud’un kızıdır. Çandarlı Büyük
İbrahim Paşa’nın karısıdır. Kudüs’te medresesi vardır. Niksar nahiyesinde Paravya (Paruye)
köyünü vakfeylemiştir (BAMR. 7534; BS. 3/245, 39/337). BK, II/189
HANIM HATUN
İznik’te İskender Bey’in kızıdır. Kardeşleri Hasan ve Mustafa vardı. İznik’teki
Dereköy’ü Sultan Orhan vakfeylemiş, vakf-ı mezburun kesimli bir değirmenini İskender Bey
tasarruf ederken sırasıyla evlâdlarına intikal eylemiştir. BK, II/189
HANIM HATUN
Asaf Çelebi’nin kızı Mustafa Çelebi’nin kız kardeşi ve Sinan oğlu Abdurrahman
Çelebi’nin karısıdır. 1542’de sağdı. BK, II/189
HANIM HATUN
Melek Ahmed’in kızıdır. Hacı İlyas oğlu Mustafa’nın karısıydı. 1572’de ayrılmıştır.
Oğlu Ebulmeâlî Çelebi’dir (BS. 116/108). BK, II/189
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HANIM KIZLAR
Muradiye’de, Çınarönü’nde Koca Nâib Camii’nin kuzeyindeki kârgir türbeye derler.
İçinde üç kabir mevcuttur. Hüviyetleri tesbit edilemedi. BK, II/189
HANİFE HANIM
Eminiye Tekkesi bânisi Emin Efendi’nin kızıdır. Validesi, Abdülgani Ağa’nın kızı
Ümmügülsüm Hanım’dır. Bursa’da Yıldırım mütevellisi Hasan Ağa’nın oğlu Süleyman
Çelebi Efendi’ye varmış ve Şerife Fatma adında bir de kızı olmuştur. Başka evlâdı
yaşamamıştır. 1825’te ölmüştür. BK, II/189
HANİFE HATUN
Şeyh İsmail Hakkı Efendi’nin yegâne kızıdır. Rumeli’ye kocaya varmıştı. Evlâdsız vefat
eylemiştir. BK, II/189
HANLAR
Bursa’da birçok hanlar vardır. Bursa Halkevi neşriyatının dördüncüsü Bursa Hanları’na
aittir. 1935’te Bursa’da Yeni Basımevi’nde tab’ edilmiştir. Biz burada her birisinin ismi
hizasında kısaca malûmat vereceğiz. BK, II/189
HANZÂDE HATUN
Hassa harcdan 30 akçe yevmiyesi vardı. 1490’da bu paraları Zağanos Paşa oğlu
Mehmed Çelebi alıyordu (BS. 8/131). BK, II/189
HANZÂDE HATUN
Mihaliç’te medfun Karaca Bey’in kızıdır. Hundî ve Sittî Hatunların kız kardeşidir.
13.7.1521’de sağdı. BK, II/189
HANZÂDE SULTAN
Mehmed Ağa’nın oğlu Sadrazam Bursalı Mahmud Adnî Paşa’nın kızıdır. Mehmed Şah
oğlu Şah Çelebi’nin karısıdır. 1500’de oğlu Hüseyin Çelebi ve kızları Elsem(?) ve Şahhûbân
Hatunlar sağ idiler (BS. 17/192). BK, II/189
HAPİS
1762’de gelen bir fermanda: “İstanbul ve büyük şehirde zühhâd-ı eimme ve huffazın
şer’an ahz ü habsleri iktiza eyledikçe reisü’l-ulema marifetiyle icra olunmak kaidesi her yerde
cari iken birkaç seneden beri Bursa’da bu eski kaideye riayet olunmayıp bunlardan birçok
kimseleri ehl-i örf taifesi (valiler, sancakbeyleri, subaşılar, bostancılar ve emsali) ahz ü
habseylediği bir mahzar ile dergâh-ı Alî’ye inha ve arz-ı mahzar ile bildirildiğinden bu emrin
vüsulünden itibaren ulema elbisesini giymiş ve ilmî cihetlerden bir cihet ile mutasarrıf
olanların şer’an hapis ve tâzirleri iktiza eyledikte reisü’l-müderrisîn olan efendi marifetiyle
mucib-i şer’îsi icra olunmak kaidesine riayet edilmesi” emredilmiştir (BS. 395/55). BK,
II/155
HARAC
Fetholunan bir memleket topraklarından mirîye alınmayarak eski sahipleri ellerinde
bırakılan araziden alınan vergidir. Maktu olarak veya mahsulden alınır. Cizye ile haracın
farkı; cizye Müslüman olmayanlardan, askerlik hizmetlerine mukabil alınan, harac ise,
topraklarından alınan vergidir. BK, II/190
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HARÎMÎ
Bursalıdır. Eminlerdendir. On altıncı asır ibtidalarında ölmüştür. Şairdir. Haremeyn’i
ziyaret edip hacı olduğu için bu mahlası kullanırdı. Tab’ ve zevk-i selim sahibiydi. Güzel
söyleyen ve temiz yazan şairlerimizdendir (G. 361; LT. 130). BK, II/193
HARÎRÎ
Bursalı bir ipekçinin oğludur. Kendisi de ipekçiydi. Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa’nın
muasırı olup XV. asırda yaşamıştır. Kudretli bir şairdi (SO. II/110; LT. 131). BK, II/193
HARİTA
Bursa ve civarının mufassal haritaları yüz elli sene evvel Kiepert tarafından çıkarılmışsa
da, 1294/1857’de Harbiye ve Topçu Harbiyesi hocalarından ve bilgili askerlerden bir heyet
Bursa’ya gelmiş, o zaman miralay ve kaymakam olup, sonraları Osmanlı ordusunda herkese
kendilerini tanıtarak son rütbelere kadar eren Gazi Osman Paşa, Ali Saib Paşa, Macar
Mehmed Ali Paşa, Tevfik Paşalar ve defter-i hâkânî nazırı Subhi Bey de başta bulunarak
Bursa’nın pek güzel ve mufassal bir planını resmeylemişler ve 1278/1861’de bu plân
Mühendis Mektebi Matbaası’nda basılmıştır.
1 Ağustos 1893’te Bursa vilâyetinde harita tashihiyle uğraşan Erkân-ı Harp Kolağası
Tevfik Bey’in riyasetindeki harita postası, faaliyetine Bursa’da devam etmek üzere bu şehre
gelmişlerdir. 1932’de Harita Umum Müdürlüğü’nün harita zâbıtânından mürekkep postaları
da Bursa ve civarının, asrın son icadlarına göre topografik haritalarını yapmışlardır. BK,
II/193
HARP EMRİ
Osmanlı hükûmetinde harp ilânı bir kaide-i mahsusaya bağlıydı. Bir hükûmetin harp
lüzumu anlaşıldığı zaman bir harp meclisi kurulur, evvelâ bu harbin lüzümuna dair
şeyhulislâmdan bir “fetvâ-yı şerif” alınır. Harp meclisinde ordunun ileri gelen ağaları da
toplanırlar. Ne kadar top, ne kadar cephane, ne kadar nakil vesaiti lâzımsa kararlaştırılır.
Defterdar da lüzumu olacak paranın miktarını bildirir. Bu tertibat kararlaştıktan sonra -şimdiki
harp planları gibi- tedârikâta başlanır. Harp Anadolu’da yapılacaksa evvelâ harp sahasına
giden yollar, köprüler tamir olunur.
Anadolu’dan hiçbir kimseden bir şey alınmaz. Rumeli’den erzak ve zahireler toplanıp
Anadolu menzillerine depo edilir. Para toplanıp hazineler doldurulur. Eyalet valileri,
sancakbeyleri, alaybeyleri nerelerde orduya iltihak edecekse bu mevkiler ve hangi gün o
mevkide bulunacakları bildirilir. Yollardaki kadılara, menzillere evvelce yazılıp bildirilecek
miktarda erzak ihzâr etmesi ve hatta ordunun sıkıntı çekmemesi için “sürsat” denilen
satıcıların tayin olunan gün ve mahalde ve istenilen miktarda satmak için yiyecek vesaire
getirmesi tertib edilir. Menzillerdeki hanlar tamir edilir. Askerin yakacak odunları ve çadır
kazıkları ihzâr edilir. Hulâsa; İstanbul’daki Davudpaşa’dan cepheye kadar her yerde hummalı
bir faaliyet göze çarpar. Bu tertibatın ikmalinde en ince hesaplara kadar, Meselâ Yenişehir
menzilinde ordunun mevcudu ile Eskişehir’deki mevcudu bilinir ve cepheye ordu yaklaştıkça
kuvveti ziyadeleşir. Sağdan ve soldan valiler, maiyyetindeki seçme ve şöhret kazanmış
dilâverlerinden mürekkep kapıkullarıyla, vilâyetlerinin alaybeyleri idaresindeki zuamâ ve
timar erbabıyla beraber tayin olunan gün ve hatta saatte emrolunan mevkide bulunurlar.
Ordunun başında padişah varsa onun huzurunda, yoksa liva-yı şerifle beraber giden serdâr-ı
ekremin önünde bir geçit resmi yapar, maiyyetini gösterir. Bu tedârikât ekseriya beş sene
sürer. Esasen yollardaki kadılardan hazırlığın ikmal edildiği haberi gelmeden ordu hareket
etmez. Ve ekseriya hareket zamanı nevruza tesadüf ettirilir. Buna dair birçok emirler “sefer”
kelimesinde izah edilecektir. (Bk. Sefer). BK, II/190
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAS
Eskiden her Sancak hasılatı, miktar ve nüfus mevcuduna göre “has”, “zeamet”, “timar”,
“evkaf”, “ocaklık” adlarıyla tertib ve erbâb-ı istihkâka tevcih olunurdu. Hâsılatı 100.000
akçeden ziyade dirliklere “has” ve 20.000’den 100.000’e kadar olan dirliklere “zeamet” ve
3.000’den 20.000’e kadar olanlara “timar”, e’izze evkafına tahsis olunana “evkaf” ve kale
muhafızlarına verilenlere “ocaklık” denilirdi. Padişaha veyahut hanedan-ı saltanata ait olan
haslara “havass-ı hümayun”; vezirler, ümeraya verilenlere “havass-ı vüzera ve ümera”
derlerdi. Bu ikinci kısım mansıblarıyla kaimdi (“Timar” bahsinde çok izahat verilecektir).
1663’te gelen bir fermanda: “Havass-ı hümayun köyleri min külli’l-vücûh serbest olup
hariçten dahl olunması icab etmez. Resm-i cürüm, cinayet, resm-i arûsâne, kul ve cariye
müjdegânisi vesair bâd-i hevâsına, mîr-i mîrân, voyvodalar ve mîr-i mîrân adamları,
subaşıları ve alaybeyi ve zuamâ ve erbâb-ı timardan ve çeribaşı ve çeri sürücüleri ve eminler,
âmiller, nazır ve mültezimler ve muhassıllar ve sair iş erlerinden ve gayriden ve hulâsaten
hiçbir ferde dahl ve taarruz ettirmeyip cümlesini has me’mûrîne ahz ve kabzettirilmesi... Bu
gibi havass-ı hümayun karyelerinin yazılı reayasından birinden bir cürm-i galiz sadır olup bi-
hasebi’ş-şer’-i şerif salb ü siyaset veyahut kat’-ı uzva müstahak ola. Hükm-i kadı lâhık olup
ücret-i şer’iyye verildikten sonra, mücrime günah sadır olduğu mahalde siyasete memur
olanlara mûmâ-ileyhin marifetiyle şer’le hakkında lâzım geleni icra ettirip haric-i kazaya alıp
gitmeye komayıp ve bedel-i siyaset diye bir akçe ve bir habbelerin almaya ve aldırmayıp men’
ve def’ edilmesi” emredilmiştir (BS. 1073/89). BK, II/194
HAS AMBAR
Hisar’da Manastır mahallesinde iken 1510’da yanmıştır. BK, II/214
HASAN
Bursa’da 1809’da Pazarbaşı idi. Bostancıoğlu’nun arkadaşı olduğundan Hacı Veyis oğlu
Mustafa adındaki müfsidlerle beraber Rodos’a sürülmüşlerdir. BK, II/212
HASAN
Mehmed’in oğludur. Bir gün, Abdal Mehmed mahallesinden Kadri oğlu Mustafa’nın
evine girerek, kendisini öldürmek ve karısını alıp götürmek üzere kapısına silahla dayanıp
hücum ve en ağır küfürler ettiği, şahitlerin şehadetleriyle sabit olduğundan ıslah-ı nefs etmek
üzere, 1670 senesi İkincikânununda, sefine-i sultanîde kürek çekmek üzere hüküm verilmişti
(BS. 301/43). BK, II/208
HASAN
Mustafa’nın oğludur. Gayet güzel hattattır. Çok içki kullandığından aklını oynatmıştır.
Bir iki defa da kalp altın yapanların sikkelerini kazımıştır. Çok fakir olduğundan bu gibi
tehlikeli işi yaptığını mahkemede, 1622’de itiraf eylemiştir (BS. 236/97). BK, II/207
HASAN
Abdullah’ın oğludur. “Kör Boyacı Güveysi” diye meşhurdur. Eşkıyadandır. 1635’te
Kiremitçioğlu mahallesinden Hüseyin oğlu Mehmed’e fiil-i şenî kastıyla yapışıp imtinaı
üzerine Mehmed’i yaralamış, Bıçakçılar Hamamı’nda Mahmud’un parasını ve Kazzâz
İbrahim’in ipeklerini çalmıştır. Şakî ve ahlâksız ve “sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz” olduğu sabit
olduğundan hakkından gelinmiştir (BS. 248/142). BK, II/207
HASAN
İstanbullu Züleyha Hatun’un oğludur. Hükûmetin rızası hilâfına hareket eylediğinden
1769’da ıslah-ı nefs edinceye kadar Bursa’ya sürülmüştür (BAZD. 3735). BK, II/210
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASAN
İbrahim’in oğludur. 1518’de padişahın Bursa’ya gönderilen otağ keçelerini boyamıştır
(BS. 28/49). BK, II/198
HASAN
Değirmenci Bâlî’nin oğludur. Edepsizin biridir. Bk. Burma Ahmed. BK, II/209
HASAN
Mehmed’in oğludur. Cerrahtır. Kasıklardaki taşları çıkarmakta çok mahirdi. 1574’te
Bursa’da, cerrahlıkta büyük şöhret kazanmıştı. Abdal Mehmed mahallesindendir (BS.
118/228). BK, II/200
HASAN
Hüseyin’in oğludur. “Birincioğlu” diye meşhurdur. Yeniçeridir. Bir gün sarhoş olarak,
İncirlice Hamamı’nda kadınlar yıkanmaktayken kapısını kırıp içeri girip kadınların bazısını
yaralamış ve bazılarını dövmüş ve bazı gebe kadınlar da çocuklarını düşürmüştür, diye iddia
edilmişse de, 17.1.1595’te kendisi ve babası kaçtığından tutulamamıştır (BS. 189/83). BK,
II/201
HASAN
Mehmed’in oğludur. “Kafadelenoğlu” diye maruftur. Kamberler mahallesindendir.
Dördüncü sekbanlardan yeniçeridir. Ehl-i fesad ve eşkıya olup Mangalcı Ömer, Hacı
Karaoğlu Fazlı ve Hüseyin oğlu Mustafa, Hacı Mehmed oğlu Hüseyin’le gece ve gündüz
odasında fısk edip birçok kere hamamdan gelen kadınları zorla çekip arkadaşlarıyla odasına
iletmiş ve her bir avratın esbapların alıkoymuşlardır. Geceleri de yolları bekleyip buldukları
kimseleri soymuş ve daima fesad üzere olmuşlardır. Odası toplantı yeri olup şarap ve fuhuş
âlemleri olduğu haber verilince, 30.7.1604’te Mirliva Kaymakamı Mehmed Paşa oğlu İbrahim
Bey, mahkemeden aldığı adam ve mahalleden bir cemm-i gafirle Hasan’ın odası basmış,
şarap ve fahişeler bulunmuş, getirilen şahitler de, “Kafadelenoğlu Hasan’ın odası eşkıya ve
ehl-i fesadın toplandığı yerdir; yanındaki eşkıyalarla daim adam soymaktadırlar. Hulâsa
cümlesi hırsızdır, menba’-ı fesaddır. Her vechile haklarından gelinmek lâzımdır” diye haber
verdiklerinden sicile kaydolunmuştur (BS. 209/33). BK, II/202
HASAN (Ahi, Şeyh, Çelebi) Bk. Ahi Hasan.
HASAN (Hacı)
Yıldırım vakıfları mütevellisi iken 1793’te ölmüş ve Şehadet Camii’nden Ahmed Vefik
Paşa Hastahanesi’ne giden yol üzerindeki hazireye defnedilmiştir. Oğlu Süleyman Çelebi,
Eminiye Tekkesi banisi Emin Efendi’nin damadıdır. BK, II/211
HASAN (Hacı)
Hacı Mehmed’in oğludur. Bursa eşrafındandır. Moskova seferi için 1787’de Bursa’dan
alınan 172 deveye sarbanbaşı tayin edilmiştir (BS. 319/1). BK, II/211
HASAN (Hacı)
Bursalı Hacı Hasan’ın oğludur. Gayet usta cerrahtır. 1791’de ayaklarda kalan kurşunları
çıkarmak için ameliyat yapmıştır (BS. 1206/52). BK, II/211
HASAN (Hacı)
Müteveffa Hacı Süleyman’ın evvelâ kölesi ve sonra da damadı olmuştur. Çuha
tüccarıdır. Zengin olduğundan yazacağı yüz süvari askerle sefere memur edilmiştir. Bilâhare
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
pir ve alîl olduğundan bu hizmeti edaya bir türlü iktidarı olmadığı tahkik edilmekle asker
techizatına yardım olmak üzere 3.500 kuruş hazineye teslim şartıyla affolunmuştur. Üç ay
sonra 300 askerle tekrar sefere memur edilmiştir. Birkaç ay sonra pir ve malul olduğundan
affedilmiştir (BS. 1186/14,19,24). 1792’de tekrar yüz piyade neferiyle Bursa mütesellimi
Hacı İsmail başbuğluğunda sefere iştiraki emredilmiştir (BS. 1206/88). BK, II/210
HASAN (Hacı)
“Çıngıllı Damadı” diye şöhret bulmuştur. Bursa’nın eşrafından ve en zengin
tüccarlarındandır. 1787’de hükûmet kendisinden ödünç para almıştır. Harp dolayısıyla diğer
zenginlerden de istikraz eylemiştir (BS. 319/9). Hacı Hasan 1797 senesinde ölmüştür. Karısı
Zemzem Hatun’la torunu Seyyid Abdülvehhab Molla ve damadı Arif Molla’nın zevcesi
kalmıştır. 721.846 kuruş muhallefatı vardı. Bunun 300.000 kuruşu mirîye nakden ve havaleten
verilmiş, 140.217 kuruş techiz ve tekfin ve resm-i kısmet ayrılmış, kalan paradan 31.524
kuruş Zemzem Hatun’a, 147.115 kuruş Abdülvehhhab Molla’ya ve 73.557 kuruş Arif
Molla’nın karısına düşmüştür ki, Bursa’nın en zengin adamı olduğu anlaşılır. BK, II/211
HASAN (Hoca) Bk. Hoca Hasan.
HASAN (Kör)
Susurluk’tan bir eşkıya idi. Tutulması için 1676’da Bursa kadısına ve Anadolu ağasına
emir yazılmıştır (BS. 316/99). BK, II/208
HASAN (Mevlânâ)
Mevlânâ Seyyid Hüseyin’in oğludur. Sâdâttandır. Arap ulemasından olup Bursa’ya
yerleşmiştir. 1537’de yapılan Hançerli Fatma Sultan vakfiyesinde şahitlik etmiştir. BK, II/199
HASAN (Mevlânâ Hacı)
Hacı Muslihuddin Mustafa’nın babasıdır. Bunun oğlu fuzalâdan Mevlânâ Muhyiddin ve
kızı Meryem Hatun 1487’de hayattaydılar (BS. 7/49). Evlâd ve ahfadına “Hacı Hasanzâdeler”
denmektedir. Bursa’da hamamları vardı. Çocuklarından, isimleri hizasında bahsedilecektir.
Evlâd ve ahfadından birçok âlimler yetişmiş ve Bursa’ya hamamlar yaptırarak birçok
hizmetlerde bulunmuşlardır.
Bu ailenin soy kütüğü şöyledir:
Mevlânâ
Hacı Hasan
Mevlânâ Mevlânâ
Muslihuddin Mustafa Hızırşah Çelebi
Mevlânâ
Mehmed Çelebi
BK, II/196,213
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASAN (Seyyid)
“Şeyh Abdal” adıyla anılmakta idi. 1757’de Pirinç Hanı’nda bir oda tutarak, hayvanını
hanın ahırına bağlayıp Hacı Mustafa oğlu Ali’ye, “hıfzeyle” diye teslim edip çarşıya
çıktığında, odasının kilidi kırılarak içinde olan eğer takımı ve diğer eşyaları ve ahırdaki
kısrağın çalındığını görerek mahkemeye müracaat eylemişse de, hâkim, Hancı Hacı Ali’ye
sual bile tevcihine lüzum görmeyerek Şeyh Abdal’ı muarazadan men’ eyledi (BS. 391/48).
BK, II/209
HASAN (Şeyh)
Bursa’da, Şeyh Aşur Efendi Zaviyesi şeyhi Murad’ın oğludur. Kardeşi Hüseyin’le
beraber zaviyedar iken 1772’de, iki kardeş birbirini takip ederek ölmüşlerdir. BK, II/210
HASAN (Şeyh, Kabaduz Bayrâmî)
Bayramî şeyhlerindendir. Deveci Ahmed’in halifesi Ankaralı Hüsam’a hizmet ve
tekmil-i tarikat ederek, Bursa’ya gelmiş ve Gelincik Çarşısı’nda kaftan dikmek suretiyle
geçinmiştir (kaba: kaftan, elbise; dûz: terzi). 1601’de ölmüş ve Bursa zeylinde, “Yeniyer”
mezarlığına gömülmüştür (G. 170; SO. II/124). BK, II/202
HASAN (Üstad)
Abdullah’ın oğludur. Boyacıdır. Dârüssaade ağası Hacı Mustafa Ağa’nın 36 kıt’a beyaz
keçesini kırmızıya boyamış ve her biri için 450’şer akçe almıştır. 1613’te bu işte çok
muvaffak olmuştu. (BS. 223/46). BK, II/206
HASAN AĞA
İzniklidir. Yalı mahallesinde bir muallimhane bina edip, 30.000 akçe vakfetmiş ve
tevliyetini utekasına şart eylemiştir. Yalı Mescidi müezzinine de vakıfları vardır. On beşinci
asır ricalindendir. BK, II/198
HASAN AĞA (Hacı)
Bursa ağası ve saksoncubaşılardandır. Ocağın ihrâz-ı rütbe eylemiş gâzi, emektar,
müsinn ü ihtiyar ve zabt u rabta sahib-i iktidar ve ahval ü etvarı tecrübeden geçmiş, ocağın
itibarlı zâbıtân-ı âlîşânından olup bundan evvelki seferlerde yüz binlerce beğenilmiş
hizmetleri zuhur edip ikram ve ihtirama layık olduğundan, Bursa ağalığı 1762’de kendisinde
tekrar ibka edilmiştir (BS. 392/52). Üç dört sene bu vazifede kalmıştır. BK, II/209
HASAN AĞA (Hüsameddin)
Abdullah’ın oğludur. Yıldırım’ın ümerasındandır. Yeniçeri ocağından yetişip
sekbanbaşı olmuştur. 1406’da Yıldırım’ın oğlu Musa Çelebi Edirne’ye gelince, hamamda
zevk etmekte olan Süleyman Çelebi’ye haber verildi. Süleyman Çelebi’nin kovması üzerine
Hasan Ağa vaziyeti anlatmak için hamama girmişse de, Süleyman Çelebi bunun sakalını
kazıtmıştır. Hiddetinden atına binerek Musa Çelebi’ye iltihak eyledi. 1413’te vefat etmiş ve
Bursa’nın Hasanağa köyünün kuzeyinde defnedilmiştir (SO. II/117). O vakit sakalı kesmek
büyük bir ayıptı. Padişah bir kimseye kızdığı ve cezalandırmak istediği zaman sakalını keser
ve eşeğe bindirirdi. 1329’da sakallar kesilmeye başlanmış, “taraklı” ve “hürmetli” sakallar
azalmıştır. Aşıkpaşazâde (s.40), 1329 senesinde, sakallarını kendi elleriyle kestiklerinden
şikâyet ediyor. Ve sakalı kesmek âdeti eskiden Frenklerden kalmıştır diye şikâyet ediyor.
Yavuz Selim’in; Manisa’da mutasarrıf olan oğlu Kanunî Sultan Süleyman’ın şahsına mahsus
olmak üzere gönderdiği bir beratta, “kız ve avrat çekip güçle nikâh ettirmek, cebirle boşatıp
ve nikâh edenin sakalını kesip cezalanmasını” emretmesine göre eski devirlerde sakal
kazımak çok büyük bir cezaydı. Hasan Ağa’nın, bu âdete nazaran Süleyman Çelebi’ye
kızmasına çok hakkı vardı.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hüsameddin Hasan Ağa, 8.2.1425 tarihli vakfiyesinde sonradan Hasanağa köyü denilen
Kızılcıklı köyünü, Koyungavuru, Koyunsığırı, Ayasbey köyünü ve Edirne’de Çöke
nahiyesinde Hızırağa (Küplüce), Musa (Sığırlıca Musa) köylerini ve Kızılcıklı (Hasanağa)
köyündeki evini ve Bâlî Çiftliği denilen mezraayı, Hasanağa köyünde yaptırdığı cami ve
zaviyeyi evlâdlarına vakfediyor (BS. 124/183,207, 290/110, 337/22; BAVD. 22425, 23652).
Sultan II. Murad, Hasan Ağa’ya Edirne’deki Sığırlıca Musa köyünü ve Anadolu’daki bazı
köyleri temlik etmiş ve Fatih, Bayezid ve Selim de mukarrer tutmuştur. Hasan Ağa, II. Murad
zamanında ölmüştür (Belleten, 21-22/41). BK, II/196
HASANAĞA KÖYÜ
Bu köyün eski adı Kızılcıklı’ydı. Hasan Ağa tarafından buraya bir mektep, bir cami, bir
de zaviye yaptırılmıştır. 1927’de bu köyün 50 hanesi, 187 nüfusu vardı. BK, II/197
HASAN BEY
Abdullah’ın oğludur. Mudanyalıdır. Rikâb-ı hümayun kapıcıbaşılarındandır. İsmihan
isminde bir kızı vardı. 1634 milâdî senesine tesadüf eden 1044 Muharreminin 13. günü
Kükürtlü Hamamı civarında başsız olarak maktul bulunmuştur. Tahkikatta, katilin, Demirkapı
mahallesinden “Kazıklı” demekle maruf Osman Bey oğlu Mehmed Beşe adındaki piyade
olduğu anlaşılmıştır (BS. 251/81). BK, II/207
HASAN BEY
Karagöz’ün oğludur. Zuamâdandır. 1521’de Bursa’nın reayasını, evkaf reayasını, emlâk
ve havas defterini yazmış tahrir eminiydi. El yazısıyla yazdığı defter Başvekâlet Arşivi’nde
mevcuttur (BA. Kâmil Kepecioğlu Tasnifi, 376). Bu defter 381 sayfadır. BK, II/198
HASAN BEY
Abdullah’ın oğludur. Yayabaşıdır. Kızyakub mahallesindendir. 1604’te; “30.
yayabaşılardan Cafer oğlu Sefer (Yenişehir) ve 44. ağa bölüğünden Ali oğlu Hasan
(Yenişehir) ve 71. yayabaşılarından Hasan oğlu Hasan (Eskişehir)’ı mahkemeye ihzâr edip
müvâcehelerinde: “Otuz kırk nefer hevâlarına tâbî Yenişehirli eşkıya ile kapıma gelip enva-ı
şirret ve her türlü rezaletle evimi taşlayıp kapıya nacakla vurarak: ‘Elbette bize bir iki yüz
kuruş ve veyahut üveği oğlun Mehmed’in nikâhlı karısını çıkar ver, yoksa seni paralarız,
mahalleni ateşe veririz’ diye zorla geldiler, gittiler. Mahalleden sorulup haklarından
gelinmesini taleb eylerim” demiş ve Sefer de cevabında: “Filvaki Hasan Bey’in oğlunun
hatunu evvelce benim ‘fahişem’di. Mezbureyi zindandan çıkardığımda bir kaftan ve bir ferace
ve bir kuşak vesaire alıvermiştim. Zikrolunan eşyanın akçesini taleb için birkaç yoldaşımla
vardım” demiştir. Arkadaşları da: “Sefer’e yardım için gittik” dediler. Mahalleli de: “Bu
yeniçeriler üç dört gündür, ‘kadını ya çıkarır veya bize iki yüz kuruş verirsin ve illâ seni
paralarız ve mahallenizi ateşe veririz’ diye enva-ı şirret ve şekavet etiler” diye haber
vermişlerdi. (BS. 207/136). BK, II/203
HASAN CAN EFENDİ
Yavuz Selim’in has nedimiydi. Bağdad’da İsfahanlı Cemaleddin’in oğlu Hafız
Mehmed’in oğludur. Mısır fethinden evvel Irak seferinde Yavuz’a tesadüf eylemiş ve
teveccühünü kazanmıştır. Ölünceye kadar Yavuz’un yanından ayrılmamıştır. Yavuz’un
ölümünden iki ay sonra inziva köşesine çekilmiş ve oğlu, meşhur “Tarih” sahibi Hoca
Sadeddin Efendi, Yıldırım müderrisi iken, Bursa’ya gelmiş ve 974/1556’da vefat etmiş ve
Yeşil Türbe avlusuna girilecek yerde, sağ tarafta, Ahmed Üzeyir Paşa’nın bulunduğu hazireye
defnedilmiştir. (G. 300; SO II/119; BS. 118/66, 219/63):
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Abide Hatun’un Bursa’da birçok vakıfları vardır (BS. 118/72, 225/91). Hasan Can
Efendi’nin mezar taşındaki beyitler Hoca Sadeddin Efendi tarafından söylenmiş ve mezar taşı
1271/1854 hareket-i arzında iki parça olmuştur (G. 300).
Şeceresi şöyledir:
Cemaleddin İsfahanî
Hafız Mehmed
Pîrî Efendi
BK, II/200
HASAN ÇAVUŞ
İstanbul’da Canbaziye mahallesinde, divan-ı hümayun çavuşlarından Hüseyin Çavuş’un
oğludur. Kendisi de divan-ı hümayunda çavuştu. 1790’da rakı içerek sarhoş olduğu hâlde
geceleyin karısını dövmüş ve kadın da “yangın var” diye bağırarak komşuları rahatsız
eylemiştir. Kendisine yapılan nasihatlere karşı itâle-i lisan ve şetm ile cevap vermiş hatta,
Müslüman çocuklarına da fiil-i şenî yapmak için taarruz eylemiştir. Kendi hâlinde, edebiyle
oturması mükerreren tenbih olunduğu hâlde mütenebbih olmamıştır. Bu durumu zâbıtânın
bi’l-istintak haber vermeleriyle Bursa’ya nefy edilmiştir (BS. 1205/129). BK, II/211
HASAN ÇAVUŞ
1674’te ref’ edilen Mehmed Çavuş’un yerine Bursa ağalığına tayin edilmiştir. Yeniçeri
ağası Abdurrahman Ağa değişip yerine Mustafa Ağa, Yeniçeri ağası olunca, yine Hasan
değiştirilmiş ve Mehmed Çavuş çavuşlukla ağa nasb edilmiştir (BS. 284/68). BK, II/208
HASAN ÇELEBİ
Anadolu valisi iken Teke’de asilerle yapılan muharebede şehit olan Karagöz Paşa’nın
oğludur. Kardeşleri Hüseyin Çelebi ve Nefise Hatun, 1512’de Bursa’da oturmaktaydılar (BS.
8/57,70,384). BK, II/213
HASAN ÇELEBİ
Bursalıdır. Arkadaşları Mahmud, Hacı İvaz oğlu Kezbî, Hacı Molla ve Esirci Yusuf ve
Alemdar Mustafa kendi hâllerinde olmayıp daima müzevvir davalarla halkı taciz etmekte,
şerir ve ahlâksız kimseleri tahrik ve yardımla, ehl-i ırz ve zayıf kimseleri mahkeme ve zâbıtân
kapılarında süründürmekte ve herkese cevr u eziyet eylemekte olduklarını, Bursalılardan
birçok kimseler mahkemeye gelerek haber verdiklerinden, bunların bundan sonra mahkeme
ve zâbıtân kapılarına varmamaları için tenbih buyurulmuş ve mütenebbih olmazlarsa başka
mahalle nefy olunacaklarına dair emr-i âlî ihsan buyurulmuştur. Bursa kadısı Ahmed Efendi,
21.1.1766’da bu durumu İstanbul’a bildirmiştir (BAZD. 3592). BK, II/210
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASAN ÇELEBİ
Hüseyin’in oğludur. “Yüncüzâde” diye meşhurdur. 1615’te, oğlu Mehmed Bey vardı
(BS. 225/48). Piyadedir. BK, II/207
HASAN ÇELEBİ
Mehmed Şah Fenarî’nin oğludur. “Muhaşşî” demekle maruftur. Molla Hüsrev’den ve
Molla Ali Arabî’den ve Tûsî’den ders almıştır. Birçok medreselerde müderrislik yaptıktan
sonra 1475’te müderrislikten çekilerek Bursa’ya gelmiş ve birkaç sene sonra vefat etmiş ve
Zeynîler Camii minaresi dibine gömülmüştür. Vaktini tahsil-i ilimle geçirmiş ve birkaç tane
eser telîf etmiştir. En maruf eserleri haşiyeleridir (G. 249). BK, II/197
HASAN ÇELEBİ
Seyyid Ali’nin oğludur. Hoca Şerefüddin’in kardeşidir. 1484’te Bursa’nın ileri
gelenlerindendi (BS. 4/104). BK, II/198
HASAN ÇELEBİ
Gelibolu’da vefat eden Yaylak Bey oğlu Mevlânâ Mehmed’in oğludur. 1523’te
kardeşleri Musa, Kasım Çelebiler hayatta idiler (BS. 31/80). BK, II/198
HASAN ÇELEBİ
Hayreddin Subaşı’nın oğludur. 1519’da Bursa’da yaşıyordu. Temiz bir adamdı (BS.
28/415). BK, II/ 198
HASAN ÇELEBİ
Bağdad kadısının oğludur. “Bağdadîzâde” diye şöhret bulmuştur. İlim tahsilinden sonra
Dimetoka, İnegöl ve İznik’te müderris olmuş ve Manisa müftülüğüne tayin edilmiştir.
9.4.1578’de Bursa’da ölmüştür. Emir Sultan’a gömülmüştür. Temiz ahlâklı bir pirdi (G. 311).
Nakibü’l-eşraftı. Rukiye, Rabia adında iki kızı kalmıştır (BS. 172/144). BK, II/201
HASAN ÇELEBİ
Aydın’ın oğludur. 1595’te Bursa’daki çuhacı esnafının ehl-i hibreleri idi (BS. 189/59).
Bk.Çuha. BK, II/202
HASAN ÇELEBİ
Hacı Bâlî’nin oğludur. Atranos fakirleri avârızına 2.000 akçe ve Darphane Mescidi
masrafı için para vakfeden Hacı Yakub vakıflarına, 30.10.1590’da nazır tayin edildi. Salih,
mütedeyyin, emanet ve diyanetle mevsuf olup bunun mührü ve malûmatı olmadan hiçbir
sarfiyat yapılmamış ve yapılanların tanınmaması için mahkeme karar vermiştir (BS. 178/49).
BK, II/201
HASAN ÇELEBİ (Emir)
Bursalı Seyyid Ali Efendi’nin oğludur. Abdullah, Mehmed, Ahmed ve Nimetullah
Efendilerin kardeşidir. Kardeşlerinden Mehmed Çelebi 1543’te, Ahmed Çelebi de 1569’da
ölmüşlerdir. Abdullah Çelebi’nin oğlu Mehmed Çelebi “Yavaş Çelebi” ve Ahmed Çelebi’nin
oğlu Mehmed Çelebi de “Yavuz Çelebi” adlarını almışlardı. Hasan Çelebi müderristi. Sözleri
inci gibiydi. İstanbul’a nakl-i hane etti. Fındıklı iskelesindeki bahçesi İstanbul âlim ve
ariflerinin toplanma yeriydi. Hiçbir hediye kabul etmezdi. Güleç ve güler yüzlüydü (ŞN. 166).
1551’de ölmüştür. BK, II/199
HASAN ÇELEBİ (Hacı)
Abdullah’ın oğludur. 1554’te cerrahtı. BK, II/200
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASAN EFENDİ
Hasan Paşa mahallesinde Kaygulu Halil Efendi Tekkesi’nin bânisi Halil Efendi’nin
oğludur. Babasının vefatıyla kardeşi Hüseyin Efendi ile birlikte şeyh olmuşlardır. 1865’te
kardeşi Hüseyin Efendi de vefat etmekle oğlu Mehmed Agâh Efendi’ye hissesi intikal etmişse
de, amcası Hasan Efendi’ye kasr-ı yed eylediğinden müstakillen şeyh olmuştur (BAVD.
26482). BK, II/212
HASAN EFENDİ
İslimye nâibi iken hükûmeti zamanında resm-i kısmet namıyla haksız olarak çok para
tahsil ve fukaraya zulüm yaptığından 1821’de Bursa’ya sürülmüş ve Bursa’ya gelmiştir. BK,
II/212
HASAN EFENDİ
Mihaliçlidir. Kanunî Süleyman’ın yaptırdığı Süleymaniye Darüşşifası hekimbaşısı idi.
1691’de padişahın hekimbaşısı ve kazasker olmuş ve 1706 Şabanında ölmüştür. Oğlu
Müderris Mehmed Vasıf Efendi 1725 senesi Temmuzunda ölmüş ve İstanbul’da Nişancı’ya
gömülmüştür. Hasan Efendi şair ve münşîdir (SO. II/145). BK, II/209
HASAN EFENDİ
Mihaliçzâde’dir. Bursa Kısmet-i Askeriye Mahkemesi başkâtibiydi. Gayet âlim bir zat
idi. Fenn-i sukûk ve inşâda yegâne ve rüya tabiratında meşhur bir pirdi. Zayıf ve halsiz olduğu
hâlde bu vazifeyi yapmıştır. BK, II/213
HASAN EFENDİ
“Aşçızâde” demekle maruftur. Gelibolu’da doğmuştur. Babası Mehmed Efendi’dir.
Bursa’ya kadı olup sonra yine müderris oldu. Nikris hastalığına tutularak tekaüd edildi.
1536’da ölmüş ve Zeynîler’de defnedilmiştir. Romatizmaya tutulduğundan kaplıcalardan
istifade için Bursa’ya hicret eylemişti. Âlim, fazıl, çabuk anlayışlı, güzel ve seri yazı yazan
şairlerimizdendi (G. 291; SO II/119). Şiirlerinde sanat ve selâset vardı (LT. 131). Sehî
Tezkiresi’nde ise: “Ehl-i fazl, sahib-i marifet, kaide-i ilm ü hikmeti iyi bilir, fasîh ve beliğ ve
her fenni tetebbu etmiş, yaratılışı lâtif ve lutfu bol, eli açık, güzel yüzlüler meclisine talib, hoş
yaratılmış, sözleri güzel ve kendisi bedelsiz bir kimseydi” denilmektedir (ST. 44).
Şu matla’ onundur:
Nice tahrir edeyim vasfını derd ü elemin
Bağrı yufka kağıdın, gözleri yaşlı kalemin
Şemseddin Sami Bey de bu zat hakkında şunları söylüyor: “Ulema ve şuaradandır.
Meşhur Kemal Paşazâde’nin dersine devamla teveccühünü kazanmış ve Yavuz’un Mısır
seferinde Kemal Paşa ile beraber bulunmuştur. Âlim, edîb, hüsn-i ahlâk sahibi bir zat olup
memuriyet için kimseye boyun eğmemiş ve zaten de evlenmeyip bekâr olduğundan bazı
müderrisliklerden sonra Bursa kadılığına tayin olunmuşsa da, müteakiben tekaüd olarak
kanaatkârâne bir ömür geçirmiştir” (KA. 1950). BK, II/198
HASAN EFENDİ
Bahtiyar’ın oğludur. Vâizdir. 5.11.1659’da Camikalesi’nde vefat etmiş ve Üç Kozlar
Zaviyesi altında bir tepe üzerine defnolunmuştur. Tütün içenlerin en birinci düşmanıydı.
Lüleci dükkânlarındaki lüleleri satın alıp kırardı. Vaazlarında âbis, sert ve serbest bir lisan
kullanır, hatır ve gönüle bakmazdı. Vefatında, Turgut kızı Mümine ve Abdullah kızı Şakire
adında iki karısı hayatta idiler. 49.372 akçelik nefis kitaplarıyla 94.372 akçe muhallefatı
kalmıştır. “Subhatü’l-Ebrâr” adında Bursa’daki Atıcılar meydanındaki okçuların diktikleri
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
taşlara ait kıymetli bir eseri vardır. Bu eser İstanbul kütüphanelerinde bulunamamıştır (BS.
333/136; G. 205). Güldeste’nin “bir zatın kölesidir” diye yazmasını, hükûmetin resmî
kayıtları olan siciller tekzip etmiştir. BK, II/208
HASAN EFENDİ
Hüsam’ın oğludur. Cerrahtır. 27.7.1573’te Receb oğlu Abdi Ahmed’i boğazından
ameliyat etmiştir (BS. 119/27). BK, II/200
HASAN EFENDİ
Ali Çelebi’nin oğludur. “Kınalızâde” diye meşhurdur. 1546’da Bursa’da doğmuş ve ilim
tahsilinden sonra Ebussuud Efendi’nin dersine devam etmiş, medreselerde müderrislik
yaptıktan sonra Haleb, Mısır, Edirne vesair kadılıklarda bulunmuş, 1602’de Zağra kadısı iken
hastalanarak arpalık suretiyle Mısır’daki Reşid kazasını istemiş, 1603’te orada vefat
eylemiştir. Birçok eserleri ve “Tezkire-i Şuarâ”sı vardır. Âlim, fazıl ve inşâda mahir idi.
Tezkire-i Şuarâ’ya gösterilen rağbet, o vakte kadar hiçbir Türkçe kitaba gösterilmemiştir.
Kendisi de şairdir (KA. 3697; ŞNZ. II/150; SO. II/127). Oğlu, Müderris Abdurrahman
Efendi’dir. BK, II/202
HASAN EFENDİ (Bıyıklı)
Karamanlıdır. Tahsil için Bursa’ya gelmiş, Muîdzâde Efendi’ye dânişmend olmuş ve
Şeyhulislâm Hocazâde Mehmed Efendi’ye intisab eylemişti. Müderris olmuştur. Bir hastalığa
tutularak vefat eylemiş, Tefsirhan mahallesi Mescidi yakınındaki mezarlığa gömülmüştür (G.
340). BK, II/213
HASAN EFENDİ (Damat)
Safranbolu kasabasında doğmuştur. Babası Ebuzer oğlu Ahmed’dir. İstanbul’da saraya
gılman zümresine alınmış ve İmam-ı Sultanî İbrahim Efendi’nin kızını almıştır. Birçok
müderrisliklerde ve kadılıklarda bulunduktan sonra, bir meseleden dolayı padişahı
kızdırdığından evvelâ Limni’ye sürülmüş ve üç sene sonra da menfâsı Bursa’ya tahvil
olunmuştur. 3.4.1711’de Cumartesi günü vefat etmiş ve Pınarbaşı’nda, Seyfizâde’nin yanına
gömülmüştür. İlim ve fazilette bir taneydi. Temiz ahlâk sahibi, doğru söyler ve ulemanın
başında geliyordu. Birçok eserleri vardır (G. 422). BK, II/208
HASAN EFENDİ (Hacı)
Tâbiğzâde Muslî Bey’in oğludur. 1704’te Yiğit Cedid mahallesinde ölmüştür. Birçok
kitapları Ulucami’de satılmıştır. 26.400 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 1116/52). BK, II/208
HASAN EFENDİ (Hacı)
Mustafa’nın oğludur. Bursalıdır. Yıldırım Darüşşifası başhekimi İbrahim Efendi
İstanbul’a gittiğinden yerine vekil kalmıştır. 1647’de kendisi Bursa’da hekimlik yapıyordu
(BS. 269/21). BK, II/207
HASAN EFENDİ (Mevlânâ Manav)
Alâiyelidir. Bursa’ya yerleşmiş, tahsilden sonra müderris olmuştur. İznik’teki Orhan
Medresesi’nde de müderrislik yapmıştır. 1583’te medresesine bazı köyler ilâve olunmuş ve
yaylakiye bunlar için ifraz olunup müstakil olmuştu (ŞNZ. II/110). BK, II/201
HASAN EFENDİ (Muhaddis)
Akkirmanlı’dan mezundur. İlim ve kemâlde ve ilm-i hadiste mahirdi. 1777’de ölmüş ve
Pınarbaşı’na gömülmüştür. BK, II/210
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ketmetmişlerdir” cevabını verdi. Ve bunun emsali birçok şeriata aykırı sözleri ve batıl
itikadları vardır. Bunların sorulmasını ve cevabın zabt ve tahrir olunmasını taleb eylediğinde
Hasan da; Eşrefîleri tekfir eylediğini itiraf ve Ye’cûc ve Me’cûc’tan gayri kefere ve müşrikin
muhalledün fi’n-nâr olmadıklarını Buhârî’de bir hadis-i şerifte musarrah olduğu ve zevcesini
üç talakla boşayıp “bilâ-iddet Şeyh İvaz namında bir ehl-i ilme nikâh ve o da bilâ-duhûl yine
tatlik edip bana hibe eyledi, ben de kabul eyledim, hâlâ tasarrufumda helâlimdir ve hadd-i
zatında bu mertebeyle helâl olur ve dervişlerime de bu vecihle tekrar nikâh ettirdim”,
demiştir. Ber-nehc-i şer’î karısı tefrik olunduktan sonra meclis-i şer’-i şerifte dalâl ve ıdlalini
itiraf etmekle kürsi-i va’z u tezkire suud edip kelimat-ı gayr-i meşrûa nakletmekten men’
olunup sicile kaydolundu (BS. 207/98)
12.2.1604’te Bursa’nın umum ulema ve sulehâ, imam ve hatibleri ittifak edip; “hadd-i
şer’îden bu kadar tecavüz edip dalâlete sapmış olan Şeyh Hasan’ın nefy-i beled olunup ehl-i
İslâm’ın bunun hile ve dalâletinden kurtarılması ehemm-i din ve devlettir” diye arzolunmasını
rica eylediklerinden Bursa hâkimi tarafından padişaha arzolunmakla nefy olunup Bursa’dan
ihracı emredilmiştir (BS. 207/169). 1607’de Celâlî eşkıyası tarafından feci bir surette şehit
edilmiş ve caminin sağındaki kütüphanesi olan hücrede oğluyla beraber defnolunmuştur (G.
186; YŞ. 260) (Bk. Celâlî).
Tekkesi mektebe tahvil edilmiştir. Harap olmuş ve yeniden yapılmıştır. Celâlî
eşkıyasından Kalenderoğlu Murad, 1607’de Bursa’nın etrafında ve Atıcılar alanında çadırlar
kurup oturmaktayken, şeyhin genç, güzel ve civan olan oğlu yanık sesiyle geceleri ezan
okuduğundan, sesini eşkıya reisi işitip tekrar tekrar adamlar gönderip istemişse de babası
vermemiş ve tazyikten kurtulma çaresi olmadığını anlayınca ırz ve namusunun mezellet
çirkâbına düşmemesini, namusunun mahvolmamasını meşreb-i âlîcenâbânesine layık
görmeyerek ağlaya ağlaya oğlunun başını kesmiş ve kapıda bekleyen eşkıyalara teslim edip
göndermiştir. Eşkıya ateş kesilerek tekkeye hücum ve bir kurşunla şehit olan şeyhi tekkenin
kapısına asmış ve iki omuzuna mumlar dikmişlerdir. Oğlu Ahmed Çelebiyle anası Mümine
Hatun kalmıştır (BS. 232/120). BK, II/204
HASAN EFENDİ (Tatar)
Tahsil-i ilimden sonra birçok müderrisliklerde bulunmuş ve bu yüksek rütbeden
feragatle Selçuk Hatun Camii’ne imam olmuştu. Talebesine ders vermeyle ömrünü geçirmiş,
1607’de Kalender eşkıyasının Bursa’yı istilâsı sırasında ölmüş ve Emir Sultan’a
gömülmüştür. Bursa alimleri kendisine çok hürmet ve saygı gösterirler ve kıymet verirlerdi.
İlim ve fazileti âşikârdı (G. 334). BK, II/203
HASAN EFENDİ MEKTEBİ (Hacı)
Bir harap menzil iken 500 kuruşla, 1845’te tamir edilmiştir. BK, II/212
HASAN EFENDİ TEKKESİ (Kaygulu)
Deveciler kabristanı karşısındadır. 1905’te haraptı. BK, II/213
HASAN EFENDİ ZAVİYESİ
1869’da harap olmuş ve ahâli burasını camiye tahvil eylemişlerdir. BK, II/206
HASAN HALİFE
Giritli İbrahim’in oğludur. Miskinler Tekkesi’ne 1785’te şeyh olmuştur (BS. 314/8).
BK, II/210
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASAN HALİFE
İvaz’ın oğludur. Tabibdir. Hâzık ve mahirdi. Mahkemece yapılacak muayenelerde, feth-
i meyyitte vesairede fikrinden istifade edilirdi (1554). BK, II/200
HASAN HOCA (Şeyh)
Rumeli Yenişehiri’nin Koçbasanlar köyünden Yusuf’un oğludur. Tahsil-i ilimden sonra
Bursa’ya gelmiş ve Emir Sultan Dergâhı’na intisab eylemiş ve tarikin neşri için Balıkesir’e
gönderilmiştir. Hazret-i Emir’in tavsiyeleriyle on iki sene şeyh olmuştur. 1441’de Hicaz’dan
avdette Kudüs-i Şerif’te ölmüştür. Tasavvuftan bâhis bir eseri vardır (G. 79; ŞN. 132). BK,
II/198
HASAN ODABAŞI
Bursa’da Kara Şeyh mahallesinde Boyacılar Çarşısı’nda bir çatı altında altı boyahaneyi
vakfetmiştir (BS. 276/11). BK, II/208
HASAN PAŞA
Çatalcalıdır. Kaptan-ı Derya ve vezir oldu. Gedikpaşa’da camisi vardır. Mah-şah
Sultan’ın kocasıydı, yani I. Sultan Ahmed’in damadıydı. Karısının Bursa zeylinde Odunluk
mevkiinde altı göz değirmenleri vardır. Ayrıca Solak değirmeni denilen üç göz değirmeni
daha vardı (BS. 225/51, 242/122). BK, II/207
HASAN PAŞA (Kara)
Molla Alâeddin Ali Esved’in birinci oğludur. Molla Fenarî’nin şerikidir. Türklerde âdet
oluğu üzere büyük evlâda “Paşa” denildiği için bu vasıfla anılmaktadır. Cemaleddin
Aksarayî’den ikmal-i tahsil eylemiştir. Bir aralık devlet memuriyetlerinde bulundu. Kabri
Bursa’da Deveciler mezarlığı karşısındaki medreselerine defnedilmiştir. 1492’de kazasker
olmasına nazaran daha sonraları vefat eylemiştir. Merah’ı şerheylediği gibi birkaç eseri de
vardır. Zahir ve bâtını da mamurdur (SO. II/117; G. 289; ŞN. 55; OM. 271). BK, II/195
HASAN PAŞA (Nakkaş)
Saraydan yetişmedir. Büyük mirahûr ve yeniçeri ağası oldu. Rumeli beylerbeyisi ve
Sadaret kaymakamı olmuş, 1607’de Celâlî üzerine serdar olup Bursa’ya gelmiş ve Bursa’nın
muhafazası için mahalleler arasına kapılar yaptırarak bekçiler tayin eylemiş, eşkıya üzerine de
bir muvaffakiyet gösterememiştir. 1608’de Bursa muhafızıydı (BS. 217/13; SO. II/132).
İstanbul’da ölmüş ve Eyüb’e gömülmüştür. Mutedil bir adamdı. BK, II/207
HASAN PAŞA CAMİİ
Yeniyol’dan Demirtaş’a giderken, Demirtaş parkıyla aralarında bir sokak vardır. Bu
yolun doğusundadır. Kubbeli ve minareli küçük bir camidir. 29 Haziran 1918’de Hacı Paşa
kızı Hacı Hatice Hatun, 3.000 kuruş vakfeylemiş ve mescidi camiye tahvil eylemiştir (Miras,
Vesika Kayıt Defteri, No. 2/16). BK, II/196
HASAN PAŞA HANI
“Fidan Hanı” denilen Mahmud Paşa Hanı’nın batısındaydı. On altıncı asırda hanın bir
kısmı Keresteciler Hamamı’nın sahibi Koca Mehmed Paşa’ya ve diğer nısfı da Medine
vakfına aitti. Son zamanlarda buraya güzel bir borsa binası kurulmuştur. BK, II/196
HASAN PAŞA KAPISI
Vaktiyle Bursa’da her mahallenin kapısı vardı. Gece bu kapılar kapanırdı. Irgandı
köprüsünün üzerinde de kapı vardı. 1544’te Alâeddin Bey Mahalesi’nde Hasan Paşa Kapısı
vardı (BS. 48/190). 1607/1016 senesinde Bursa’yı Celâlîlerin istilâsı üzerine, Bursa muhafızı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olan Hasan Paşa bu kapı meselesine çok ehemmiyet vermiş, her mahalleyi ihata etmek üzere
sokaklara birer kapı ilâve eylemiştir. En büyük kapı, Tatarlar köprüsü üzerindeydi. Buraya top
da konmuştu. Daimi bekçiler, muhafızlar konmuş ve bunların yevmiyeleri için de orada fırın
ve başka yerlerde binalar yapmıştı. Bu kapıya da “Hasan Paşa Kapısı” derlerdi. BK, II/199
HASAN PAŞA MEDRESESİ
Şimdi hal olan yerin güney köşesinde Şeyh Mehmed Sarban (Deveci Şeyh Mehmed)
mezarı vardı. Bunun karşısında, şimdi kahve olan mahalde vaktiyle “Akçeli Mektep” adıyla
bir medrese bulunuyordu (G. 320). Buna “Kuzguniye Medresesi” de derler (BS. 113/227,
17/299, 239/19). Bu medresenin 1518’de vakıfları yanmıştır (BS. 28/210). Vakfiyesi şimdiye
kadar bulunamamıştır. BK, II/196
HASAN SUBAŞI
1586’da Bursa’da yasakçıların reisiydi. BK, II/201
HASAN TAHSİN EFENDİ
Hububat nazırı iken revâ olmayan etvarına binaen Bursa’ya sürülmüş ve nâdim, pişman
ve merhamete layık olduğunu bildirerek rica eylediğinden, 1804’te affolunmuş ve İstanbul’a
gitmiştir. BK, II/212
HASAN UKKAŞE EFENDİ
Atinalıdır. Atina müftüsü Şeyh Hamza Efendi’nin oğludur. Kardeşi Ali Rıza Efendi’yle
Moralı Tekkesi’ni bina eylemişlerdir. Tekkede imamlık yapmaktayken 1842’de ölmüş ve
tekkenin batı tarafındaki mezarlığa gömülmüştür. BK, II/212
HASAN UKKAŞE EFENDİ
Moralı Tekkesi şeyhi Hasan Ukkâşe Efendi’nin oğlu Hamza Efendi’nin oğludur.
1905’te evlâdsız olarak ölmüştür. BK, II/213
HASAT
Valilerin maaşlarını almak için hasat gününün tayini çok mühimdi. Bu günler mutlaka
sicile kaydediliyordu. 1013 senesi Muharreminin dokuzuncu günü -ki, 8.6.1604’e tesadüf
eden Pazartesi günüdür- Bursa’da hasat olduğu Subaşı Hayran oğlu Sefer Subaşı talebiyle
sicile kaydolunmuştu (BS. 211/1). BK, II/214
HAS BEY
Bursa’da yaşamış bir zatın adıdır. Bunun, 1486’da Hacı İlyas, Hızır ve Hamza adında
çocukları vardı (BS. 5/23,67,83). BK, II/214
HASBEYLİ KÖYÜ
İznik’tedir. Halil Paşa İmareti vakfındandır. Bu köydeki camiye bir hayır sahibi dokuz
dönüm araziyle “Çemberyeri” denilen mahallede diğer bir yer vakfetmiştir. Köyün avârızı
için Abdullah Bey’in 2.000, Zâmine Hatun’un 1.000, Sa’dî Bey’in 500 ve Hatır Mehmed’in
de 500 olmak üzere cem’an 4.000 akçe vakfı vardı. BK, II/214
HASBOĞA ÇAVUŞ Bk. Asboğa Çavuş.
HASEDİYE KAHVESİ
Ulucami civarında, 1605’te bir kahvenin adıydı. BK, II/239
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HASIRPÛŞ DEDE
Bursa’da mazannadan bir zat idi. Vefatında Deveciler mezarlığının garbındaki türbesine
gömülmüştür. Türbesiyle mezarlık arasında cadde vardır. Türbesi ahşaptır. Ziyaretçisi çoktu.
Kapısının önünde Kara Mustafa adında birisi yatmaktadır. Kara Mustafa Kaplıcası’nı bu zatın
yaptırdığı eskiden söylenirdi (SO. II/233; G. 223). BK, II/215
HASİB
İsmi Mehmed Dede’dir. İstanbulludur. Sâdâttan olup zekâ ve irfanıyla ve temiz
ahlâkıyla temayüz eylemiştir. Tahsil-i ilimden sonra Mısır’a gitmiş ve orada Mevlevî tarikine
girerek bu tarikata ait merasimi tekmil ettikten sonra İznik Mevlevîhanesi’ne gelmiş ve
1709’da İznik’te vefat eylemiştir. Arap, Farisî lisanlarıyla Türkçeye hakkıyla vâkıf, hoşsohbet
bir şairdi (SAT. 220). BK, II/214
HASİB AHMED EFENDİ
Bursalıdır. Müminzâde’dir. Osmanzâde Ahmed Taib Efendi’nin talebelerindendir.
Müderris ve kadı olmuş ve Bosna’da, 1734’te kadılık etmiştir. 1742’de Eşrefzâde Avnullah
Efendi’nin ölümüne tarih söylemiştir. Nazik, hoşsohbet bir şairdi. Silkü’l-Leâl adında
manzum Osmanlı tarihiyle aynı isimde mensur Mahmud-i Evvel’in Vakayii ve Derekename
adında, manzum İstanbul Tekkeleri’yle, yine manzum Hekimoğlu Ali Paşa’nın Gazavatı adlı
telîfleri vardır. 1752’de İstanbul’da ölmüştür. Müretteb divanı vardır. BK, II/214
HASİB AHMED EFENDİ
1816’da Bursa âyânıydı. Bir sene zarfında Bursa’ya Çerçici Ali, Şerif, Şakir, Darendeli
Ali, Ahmed, Osman, Hafız Ali Paşalar gelmiş ve bunlara 397.077,5 kuruş masraf olmuş ve bu
paranın 316.661 kuruşu esnaftan, 79.416 kuruşu da köylülerden tahsil edilmiştir. “Yahni
Kapanzâde” diye meşhurdur. 1833’te ölmüş ve Şerefüddin Paşa (Okçular) Camii’nin kıble
tarafına gömülmüştür (BS. 1272/9). BK, II/214
HASİB EFENDİ
Baba Efendi Tekkesi şeyhi Mehmed Saîd Efendi’nin oğludur. Babalarından tahsil
görmüş, hükûmet işlerinde bulunmuş, 1895’te ölmüş ve ceddinin yanına, Baba Efendi
Tekkesi’ne gömülmüştür. BK, II/215
HÂSİB GİRAY HAN
Kırım Hanı iken Bursa’da ikamete memur edilmişti. 1777’de Rumeli’de çiftliklerinden
oturmasına müsaade edildiğinden daire, etbâ ve levâhıkıyla geçeceği yerlerde, ineceği
menzillerde mihmandarı Osman Ağa’nın vereceği mühürlü senetle erzak verilmesi
emredilmiştir (BS. 337/40). BK, II/215
HASÎRÎ MESCİDİ
Urgancılar Çarşısı başında idi. Süle Mehmed Paşa yaptırmıştır. 1758’de cami vardı. BK,
II/215
HASTAHANE (Rum Hastahanesi)
23.8.1799 tarihine kadar Bursa’daki Rumların mariz ve hastaları için bir yer
olmadığından Bâlî Bey Hanı’nda kira ile tutulan sekiz odada bunlar yatırılıyordu. Koca Nâib
mahallesinde kerpiç duvar ile üstü kiremit örtülü sekiz odadan mürekkep bir binanın inşasına
izin verilmiştir (BAAD. 5485). BK, II/215
HAŞİM ÇELEBİ
Hudâvendigâr livası mevkufat eminidir. Seydî Ahmed’in oğludur. (1558). BK, II/215
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAŞİM EFENDİ
Emir Gazi’nin oğlu Cafer Paşa’nın oğludur. İsa Bey Fenarî mahallesinde 1758
senesinde vefat eylemiştir. Karısı, Sunullah Efendi kızı Ümmühânî Hatun’dur. Mustafa,
Cafer, Paşa, İbrahim, Ahmed, Mehmed Çelebiler adında altı evlâdı; 301.220 akçe muhallefatı
kalmıştır (BS. 1171/30, 270/4). BK, II/215
HAŞİM MEHMED AĞA
Pankdûz oğlu Lutfullah Ağa’nın oğludur. 1792’de Mihaliç’e voyvoda olmuşsa da birkaç
ay sonra firar eylediğinden han ve çiftlikleri ve içlerinde ve başka yerlerdeki emvâl ve
eşyasını hükûmet zapt eylemiştir. 1810’da 250 neferle Rumeli seraskeri Hurşid Ahmed Paşa
maiyyetine memur edilmiştir. BK, II/215
HAŞMET EFENDİ
Meşhur şairlerdendir. Sudûrdan Abbas Efendi’nin oğludur. Koca Ragıb Paşa’ya nedim
ve musahib olup müderris oldu. Dilini tutmadığı gibi, arkadaşlarının da kusurlarını bulup
onları lekelemek âdetinden dolayı 1172 Şevvâl-i hicrî 1662 Mayısında Bursa’ya sürülmüştür.
Tam altıbuçuk sene Bursa’da menfâ hayatı geçirmiştir. 5.10.1768 tarihinde gelen bir
fermanda şeyhulislâm-ı sâbık işaretiyle sâdır olan emr-i hümayunla müderrisînden Haşmet,
te’dîbe, Bursa’da meks ve ikamete memur iken kendi hâlinde olmayıp etrafa geşt ü güzâr ve
emir hilâfı hareket eylediği inhâ ve ihbar olunmakla te’dîben Rodos ceziresine ıslah-ı nefs
edinceye kadar meks ve ikamet etmek üzere emr-i şerif suduru Şeyhulislâm Veliyyüddin
Efendi işaret etmekle divan-ı hümayun çavuşlarından Mehmed Sadık mübaşeretiyle Rodos’a
irsali emredilmişti (BS. 1179/12). Rodos’tan İzmir’e ve İzmir’den tekrar Rodos’a götürülmüş,
1769 senesinde Rodos’ta vefat eylemiş ve Murad Reis’in yanına defnedilmiştir. İyi şairlerden
idi. Divan sahibidir. Hiciv ve letâife ziyade maildi (SO. II/233). Kerküklü Nevres Efendi’yle
birlikte Bursa’ya nefy edilmiştir. Müretteb divanından başka Senedü’ş-Şuarâ adlı mensur bir
eseri vardır. Şu beyit onundur:
Koynundan ayırma bil anın kadrini ey şûh
Haşmet gibi bir nüsha-i irfân ele girmez
Fırsat bulunur dâmen-i cânân ele girmez
Cânân bulunur kûşe-i imkân ele girmez (KA. 1961)
Surnâme-i Hümâyun ile daha birkaç eseri vardır (OM. III/141). Çok şâyân-ı hayrettir ki,
Koca Ragıb Paşa ve Şair Fitnat Hanım’la birçok hikâyeleri söylenmekteyse de Bursa’ya ait
hiçbir iz bulunamamıştır. Yalnız çok güzel ok atmak ve keçeye kılıç çalmak sporlarında çok
ileride imiş. Zamanında, Bursa’da Atıcılar meydanındaki müsabakalarda hep birinciliği
kazanırmış. Keçeye pala çalmakta da herkesten sekiz on kat kesmek suretiyle “rekor” tesis
eylemişti. İhtimal ki, spordaki bu faaliyeti Bursa’dan Adalar’a sürülmesine sebep olmuştur.
Altıbuçuk senelik ömrünün Bursa’da geçmesine nazaran Bursa’ya ait aranılırsa bazı
hikâyelerini, menkıbelerini elde etmek belki mümkün olabilir. BK, II/216
HATİCE
Bostanzâde Bayburtlu Ahi’nin evlâdından Abdullah oğlu İsmail’in kızıdır. Kocasının
adı Mehmed’dir. Kızı Fatma vardır. (1762). BK, II/224
HATİCE
Üsküdar’da, Torbalı mahallesinde “Bıçkıcıkızı” demekle maruf fahişelerdendir. Önüne
geleni tekdir ve küfretmek âdeti olduğundan İstanbul’dan teb’îd edilmiş, bir kolayını bulup
geri döndüğünden 1789’da Bursa’ya nefy edilmiştir (BS. 1205/142). BK, II/224
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HATİCE
Emir Sultan mahallesinden idi. “İzmirli” demekle meşhurdur. Süleyman adında birisinin
kızıdır. Ahlâksızlığından 24.10.1730’da Midilli’ye sürülmüştür (BS. 377/8, 88). BK, II/224
HATİCE HATUN
Koyuncu Hoca Ahmed Şemseddin’in kızı ve Abdi oğlu Hoca Alâeddin Ali’nin karısıdır.
Bursalıdır. Veli Şemseddin mahallesindeki evlerini ve 20.000 akçeyi cüz kıraatı için 1508’de
vakfeylemiş ve kocasını mütevelli nasb eylemiştir (BS. 21/83). BK, II/222
HATİCE HATUN
Mustafa oğlu Şeyh Cafer’in kızıdır. 1509’da babası ölmüştür. Kardeşi Mehmed vardı.
Yiğitoğlu mahallesindendir (BS. 22/1). BK, II/223
HATİCE HATUN
Yenişehir’in İmran köyünde çiftliği olan Hayra Paşa’nın kızıdır. 1604’te ölen Mehmed
Bey’in anasıdır (BS. 211/75). BK, II/224
HATİCE HATUN
Hacı Üveys’in kızıdır. Abdurrahman mahallesinde, 1513’te ölmüş ve yalnız babasına
4.057.520 akçe miras düşmüştür. BK, II/222
HATİCE HATUN
Habib oğlu Hoca Şücâ’nın kızıdır. Ahmed oğlu Abdullah’ın karısı iken boşanmıştır.
Habiboğlu mahallesinde, 1563’te mektebi vardı (BS. 158/91). BK, II/223
HATİCE HATUN
Hacı İlyaszâde Hoca Muhyiddin Mehmed’in oğlu Mustafa Çelebi’nin kızıdır. 1563’te
60.000 akçe vakfeylemiştir (BS. 95/125). BK, II/224
HATİCE HATUN
“Boyugüzel” diye meşhurdur. Hayatta iken Kavaklı Mescid’e mum için 900 akçe
vakfeylemiştir. (1749) (BS. 386/17). BK, II/224
HATİCE HATUN
Mevlânâ Abdülkadir Efendi’nin kızıdır. Kardeşleri Ahmed ve Mehmed Çelebilerin
yanında, Zeynîler’de medfundur. BK, II/224
HATİCE HATUN
Düğüncüoğlu Murad Bey’in kızıdır. 1513’te Müslime, Durpaşa ve Selçuk Hatun adında
kardeşleri ve Hacı Yusuf adında amcası vardı (BS. 25/260). Merhum Bâlî Bey’in karısıdır
(BS. 23/265). BK, II/222
HATİCE HATUN
Şehzâde Sultan Mehmed’in kızıdır. (1552) (BS. 5/328). BK, II/224
HATİCE HATUN
Molla Fenarî evlâdından Muhsin Hasan Çelebi’nin kızı ve İbrahim Paşa’nın karısıdır.
Tefsirhan mahallesinde bir hamam bina eylemiştir (BS. 259/126). BK, II/224
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HATİCE HATUN
Ömer Paşa’nın oğlu Süleyman Bey’in kızıdır. Mihaliç’te, 1513’te Kayalıdere vadisinde
bir değirmeni vardı (BS. 25/108). BK, II/222
HATİCE HATUN
Bursalıdır. Hemdem Paşa’nın kızıdır. Beyşehir beyi Mehmed Bey’in karısıdır. 1553’te
Eğirdir’de ölmüştür. Oğlu Hüseyin, Süleyman ve Mustafa Çelebilerle kızları Hanım ve
Zahide Hatunlar vardı (BS. 67/173). BK, II/224
HATİCE HATUN
Bursalı Mehmed Paşa’nın kızıdır. 1629’da Kayabaşı mahallesinde sakindi (BS.
244/110). BK, II/224
HATİCE HATUN
Hamza Bey’in kızıdır. Sadrazam Bursalı Mahmud Paşa’nın oğlu Süleyman Bey’in
karısıdır. Bundan Osman Çelebi dünyaya gelmiştir. 22.4.1505’te mahkemeye müracaat ederek
kocası Süleyman Bey müvâcehesinde: “Sen beni üç talak boşadın” diye 20.000 filori nikâhını
taleb eyledi. Süleyman Bey üç talak ile boşadığını ikrar eylemiş ve 20.000 filori için de:
“Nikahın 19.000 filorisine bedel Amasya’daki mülk evlerimi cümle hukukuyla ve tevabiiyle ve
2.000 nakit akçe ile sana verip Osmancık kadısından huccet aldım” demiş ve bu hucceti
mahkemeye ibraz eylemiştir. Hatice Hatun da: “El-an ol evlerden davan ve nizâın var
mıdır?” deyince, Süleyman Bey: “O evler senin mülkündür, onlardan hiçbir davam ve nizâım
yoktur” diye cevap vermişti. Birbirinden, başka birçok şeyler taleb eylemişlerse de muslihûn
araya girerek birbirlerinin zimmetlerini ibrâ eylemiş ve cemî deavî ve mutalebattan
vazgeçmişlerdir (BS. 19/388). 1507’de Süleyman Çelebi’den kendisine vakf-ı ebna olan
Bursa’da yedi neccar dükkânı, bir boyahane ve bazı mukâtaalı yerlerin icaresini almıştır (BS.
21/133, 26/430). BK, II/222
HATİCE HATUN
İsfendiyaroğlu İbrahim Bey’in kızıdır. Anası Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk
Hatun’dur. Kocası Fatih’in öldürdüğü Sadrazam Bursalı Mahmud Paşa’dır. Vakıflarına oğlu
Süleyman Çelebi’yi mütevelli tayin eylemiştir. Ve onun evlâdlarına şart koşmuştur. Bursa’da
Atpazarı civarında bir cami yaptırmıştır. Emir Sultan civarında da bir kârgir ve üzeri kurşun
örtülü mektep yaptırmıştır. Bu mektep ve caminin idaresi için, 2.5.1501 tarihinde yaptığı
vakfiyesinde: Amasya’daki Kerte köyünü, Merzifon’da Karacaviran, Boğa köylerini,
Yenişehir’de Dikilitaş’ta Tar köylerini, Kite’de Kepek köyü civarında Çokalcı Ömer
Tarlası’nı, Bursa’da, Meydancık’ta Geredeli köprüsü başında üç boyacı dükkânını, Kamberler
Çarşısı’nda Zağanos Paşa zevcesi Sittî Hatun Mescidi yanında başçı dükkânını, Yiğitoğlu
mahallesinde ve Hasan Paşa Hanı’nın kuzeyinde bir avlu içindeki sekiz odasını ve Dikencik
köyündeki öküz, inek, dişi ve erkek mandalarının cümlesini vakfeylediğini bildirmiştir (BS.
22/50; 27/159; 45/69; 276/60; 301/125; 391/47)
Yenişehir’de Celalköy ve Müslim İshak Çiftliği ve Dikilitaş denilen yerleri Sultan
Mehmed, İznik’teki “Ehaveyn”e vermiş ve varisleri de bunları Hatice Hanım’a satmışlardır.
Hatice Hatun da Emir Sultan’daki muallimhanesine vakfeylemiştir. 17.12.1502 senesinde
Bursa’da ölmüştür. Mezar taşı Bursa Müzesi’ne nakledilmişse de nereden getirildiği tesbit
edilememiştir. Mezar taşında şu ibareler vardır: “İntekalet es-saîde / el-magfûre es-saîde / eş-
şehîde Hatice Hatun/ binti İbrahim Bey bin İsfendiyar” ve diğer tarafında: “el-Muhtâce ilâ
rahmeti’llâhi Teâlâ / Tüvüffiyet fî evâsıtı şehri / Cemâziye’l-âhir (sene) semân ve tis’a mie”.
Kocası Sadrazam Mahmud Paşa, 1474’te şehit edildiğine göre 28 sene kadar Bursa’da dul
olarak yaşamıştır. BK, II/221
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HATİCE HATUN
Kasım Paşa’nın kızıdır. Hamza Bey oğullarından Kara Mustafa Paşa’nın zevcesidir.
Halil Çelebi’nin anasıdır. Diğer oğlu da Mahmud Çelebi’dir. 1486 tarihinde ölmüştür. Bursa
Mizanı’ndan yevmiyesi vardır (BS. 4/334, 5/363,411, 7/59, 10/17,150). BK, II/220
HATİCE HATUN
Meşhur Paşa Yiğit’in kızıdır. (1484) (BS. 4/180). BK, II/220
HATİCE HATUN
Atpazarı’nda “Ahmed Dâî” denilen camiyi yaptıran Avdancıklı Hızır oğlu Yahşi Bey’in
kızıdır. 1484’te iâşe ve ilbâsı için babası yevmiye üç akçe tahsis eylemişti (BS. 4/2). BK,
II/220
HATİCE HATUN
Bayezid Paşa’nın kızıdır. Annesi Sittî Hatun’dur. Şadgeldi Bey’in karısıdır. (Şadgeldi
Bey, Hacı Kutlu Şah evlâdından Amasya hükümdarı I. Şadgeldizâde Devâtdar Ahmed
Paşa’nın oğludur. Timurlenk’in oğlu Kara Mehmed Sultan’ın emriyle “805 Rebiulevvel
sonları” hicrî tarihine rastlayan 1402 Birinciteşrin ayında Amasya Beyliği’ne tayin edildi.
Çelebi Sultan Mehmed bunlar zamanında Amasya’ya geldi. Hatice Hatun’un vakfiyesi bu
zatın karısı olduğunu açıkça yazmaktadır) 1484 senesinde Sölöz, Karacalar, Hediyeler köyleri
bu kadının mülkü idi. Sölöz köyünü, ortasından geçen suyun batı tarafındaki kısmını oğlu
Mehmed Bey’e vakfeylemiş ve doğu tarafındaki kısmını da kızı Şahhûban’a vermiştir. O da
oğlu Ali Çelebi’ye devretmiştir (BAVD. 19901). Anası Sittî Hatun’un kimin kızı olduğu
şimdilik meçhuldür. Mehmed Bey, Şadgeldi Bey’den (evvel) ölmüştür.
İncirlice Çeşmesi bu kadının vakfıdır (BS. 5/105, 8/409). Rabia Hatun’un oğlu Osman
Çelebi ile Sittî Hatun’un kızı Fatma Hatun evlenmişlerdir. Osman Çelebi’nin oğlu, Sölöz
köyünde anasından kalan altlı üstlü beş odalı ve iki ahırı ve on iki sığır damını, bir fırın ve bir
su kuyusu ve üç ambarı müştemil evini ve altı bağını ve köy civarındaki Dolap Çayırı denilen
çayırı ve kendisine ait bütün yerleri Veziriâzam Ali Paşa’ya satmıştır. Dalyanlar ve köy
yakınındaki çeltik nehirlerindeki hissesini de satmıştır.
Bayezid Paşa şeceresine eklenecek olan şeceresi şöyledir:
Bayezid Paşa
Hatice
Hatun
Fatma Nesli Hüma Hatice Zeyni Ayni Fatma Osman Hânî Hatice
Hatun Hatun Çelebi Hatun Hatun
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HATİCE HATUN
1478’de Bursa’daydı. Yörgüç Paşa oğlu Yunus Bey’in kızıdır (BS. 3/49). BK, II/220
HATİCE HATUN
Zağanos Paşa’nın kızıdır. 1479’da Bursa İpek Mizanı’ndan 30 akçe yevmiyesi vardı
(BS. 3/176). BK, II/220
HATİCE HATUN
Çandarlı Halı Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın kızıdır. Anası Karaca Paşa’nın kızı Hundî
Hatun’dur. “Şahhûban” diye meşhurdur. 1484’te Hundî Hatun vakfiyesinde bu kızından
bahseylemiştir. Oğlu Muhyiddin Bey vardır. BK, II/220
HATİCE HATUN
Osman Gazi’nin oğlu Savcı Bey’in oğlu Süleyman Bey’in kızıdır. Babası İnegöl’ün
Kulaca köyünü, mülkiyet üzere mutasarrıf iken kızına vermiştir. Hatice Hatun da vakfedip
hayatta oldukça hasılına kendisi mutasarrıf olup vefatından sonra her gün altı cüz okunmak
üzere şart eylemiştir. İkisi Hatice Hatun’un atası, anası ruhu için, ikisi zevci Mehmed Bey
(Mehmed Bey de Yahşi Bey oğlu Hamza Bey’in oğludur. Oğlu Mustafa Paşa, Halil Çelebi ve
Fatma Hatunlar 1492’den daha evvel ölmüşler ve miraslarını Hatice Hatun almıştır. BS.
10/150), birisi kızı Fatma ve birisi kızı Elaldı Hatun ruhları için olmak üzere bu altı cüz,
Fatma Hatun’un türbesinde okuna, diye tayin eylemiştir. Anasıl köyü de Hatice Hatun’a
timarlığa verilmiş, eşkinci eşdire diye... Sultan II. Murad eşkincisini kaldırmıştır. Yirmi çiftlik
yermiş (BA. Hudâvendigâr Livası Tapu Defteri).
Aşağıdaki şecerede yer alan Süleyman Bey kızı Hatice Hatun’un; “Türbede babam ve
anam medfundur” demesine bakılırsa, Savcı Bey oğlu Süleyman Bey’in, amcası Orhan
Gazi’nin kızı Hatice Hatun’un kocası olduğu hatıra gelebilir. Hatice Sultan Türbesi’ne
vakfedilen Kulaca köyü, bugün İnegöl kazasında mamur ve büyük bir köydür. 1927’de 116
evi ve 535 nüfusu vardı.
Şeceresi şöyledir:
Osman
Gazi
Orhan Savcı
Gazi Bey
Hatice Süleyman
Hatun Bey
Hatice
Hatun
Mustafa Mehmed
Çelebi Çelebi
BK, II/217
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HATİCE HATUN
Orhan Gazi’nin kızıdır. Babası Tophisar’da Ahi Tuzcu mezraasını kızına temlik eylemiş
ve orada yaptırdığı zaviyesine vakfeylemiştir. Kardeşi I. Murad’ın temlik eylediği
Kirmastı’daki Çözüklü köyüyle kendisinin satın aldığı Tavşancık mezraasını Bursa’daki
türbesine vakfeylemiştir (BA. Tapu Defterleri). BK, II/217
HATİCE HATUN (Okumuş)
Abdullah’ın kızıdır. 1779’da Hoca Alizâde mahallesinde sakindi (BS. 1192/35). BK,
II/224
HATİCE HATUN TÜRBESİ
Hamza Bey Camii ve Türbesi yanındadır (BS. 230/71). BK, II/218
HATİCE İSFENDİYAR HATUN MEKTEBİ
Hazret-i Emir mahallesindedir. Kârgir kubbelidir. Üzeri kurşun kaplıydı. Bu mektep
birçok defalar tamir edilmiştir. BK, II/221
HATİCE SULTAN
II. Bayezid’in kızıdır. Edirnekapısı Camii civarında “Sultan Mescidi”ni bina eylemiştir.
Çukurbostan civarında da bir mektep inşa eylemiştir. Meşhur Sultan Hamamı bu mescidin
vakfıdır (SO. I/31; HC. I/127; MC. 51). 1499’da bu hayratın idaresi için Kocaeli Sancağı’nda
Gürle nahiyesinde Ebe köyünü, Dutluca köyünü ve İznik kazasındaki Dutluca köylerinin
cümlesini vakfeyledi. Bursa’ya hava tebdili için gelmiş ve Bursa’ya gömülmüştür (TSA.
Hatice Sultan Vakfiyesi). Bursa’da bu kadının türbesi ve ayrıca türbedarı ve eczahanları da
vardır (BS. 45/313). Yeri kat’î olarak tesbit edilemedi. 1778’de İznik kazasının Sölöz
köyündeki vakıfları Ali Paşa vakıflarıyla mahlûtan idare ediliyordu (BS. 1192). BK, II/220
HATİCE SULTAN CAMİİ
Atpazarı’nda olduğundan bu camiye “Pazar-ı Esb Camii” derler ki, bugün harap bir
hâldedir. BK, II/221
HATİCE SULTAN TÜRBESİ
Kükürtlü Hamamı kurbündedir. Kara Mustafa Paşa’nın sülâlesinden Hatice Hatun on
nefer taallukatıyla beraber defnedilmişlerdir. 1844’te üzeri kiremit puşideli idi. Bir büyük
kubbe ve önü sofalı bir kârgir türbedir. Esaslı bir surette 6.052 kuruş sarfıyla tamir edilmiştir
(Burada Orhan Gazi’nin kızı Hatice, Osman Gazi’nin oğlu Savcı Bey’in oğlu Süleyman Bey
ve kızı diğer Hatice Hatun ki Mustafa Paşa’nın anasıdır, bunlar buraya defnolunmuşlardır.
Diğerleri bunların evlâd ve ahfadlarıdır). BK, II/218
HATTÎ EFENDİ
Divan-ı hümayun kâtiplerinden iken bazı yolsuz hareketlere başladığından 1798’de
Bursa’ya sürülmüş ve bir süre sonra da karısının ricası üzerine affolunmuştur. BK, II/225
HATUN
“Hâdûn”un galatı, Türkistan’da hükümdarlara mensup kadınların ünvanıdır. Asil ve
şerâfet-i zatiye sahibi kadın manasınadır (LTC. II/185). BK, II/225
HATUN (Hacı)
“Yalancı Hekim Avratı” diye meşhurdur. İstanbul subaşısı Ahmed Bey’in 9.9.1486’da
yazdığı bir mektupta bu kadın İstanbul’a sürgündür. Hassa harc emini Taceddin ile öte yakaya
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
geçmişti. Mektubu ileten Ahi Güvendik oğlu İstanbullu Bahşayiş vardıkta Taceddin’den taleb
edip buluverip Bahşayiş’e teslimi emredilmiş ve teslim edilmiştir. BK, II/225
HATUNİYE MEKTEBİ Bk. Hümâ Hatun Mektebi.
HATUNİYE TÜRBESİ Bk. Hümâ Hatun Türbesi.
HATUN KÖYÜ
İznik’tedir. Nilüfer Hatun Zaviyesi kurbündedir ve onun vakfıdır. BK, II/225
HATUN KÖYÜ
Musa Baba yolu üstündedir. Piremir köyünün eski ismi olmak lâzım gelir (BS. 4/221).
BK, II/225
HAYÂLÎ (Molla)
Fatih devri ulemasından ve Hızır Bey şakirdanından olup İzniklidir. Kendi adı Ahmed
Şemseddin, babasının adı Musa’dır. Babası kadılardandır. Nahiv ilminde emsalsizdir. İkmal-i
tahsil için Mısır’a gitmiştir. Birçok müderrisliklerde bulunmuş ve Filibe Medresesi’ne
müderris tayin olunmuştur. Açık olan Muradiye ve bazı rivayetlere göre Sultaniye
Medresesi’ne müderris olmak arzusunu göstermişse de, Sadrazam Bursalı Mahmud Paşa
buraya Gelibolu kadısı olan Hacı Hasanzâde’yi müderris tayin ettirmiş, Molla Hayâlî’nin canı
sıkılarak Mahmud Paşa’ya bir mektupla şikâyette bulunmuştur. Mahmud Paşa da: “Hacı
Hasanzâde’nin liyakat ve istihkakı zühre yıldızı gibi zahirdir. Belki de cihanı aydınlatan
güneş gibi âşikârdır. Lakin Mevlânâ Hayâlî, onu süha (dübb-i asgar)’daki bir yıldız gibi
gözüne göstermeyip zerreler gibi kıymetsiz ve bilinmeyen, tanınmayan bir kimse zanneyledi ve
Mevlânâ Hayâlî bu işte yanlış hayal eyledi” gibi cevap vermiştir. Bu sıralarda İznik müderrisi
Hatibzâde Taceddin Efendi’nin vefatı Fatih’i çok müteessir eyledi, içi sızladı ve gözlerinden
yaş geldi. Mahmud Paşa, Mevlânâ Hayâlî’yi padişaha methederek bu işe tayinini istedi. Fatih
de, “Şerh-i Akâid’e haşiyeler yazan ve önsözünde seni metheden kimse değil midir?” diye
sordu. Mahmud Paşa “evet” deyince Fatih de, “Bu fazilet sahibi büyük zat layıktır, ben yüz
akçe yevmiye ile buna verdim, istediği gibi tasarruf eylesin” dedi. Molla Hayâlî bu haberi
alınca İstanbul’a gelerek Mahmud Paşa’ya, hacca gideceğini ve şimdilik bu vazifeyi kabul
edemeyeceğini söyledi ve aralarında çok münakaşalar oldu. Mahmud Paşa, Molla Hayâlî’yi
fikrinden çeviremedi. Hatta; “Sen vezirliğini, padişah da saltanatını bana versen yine hacdan
dönmem” gibi ve daha birçok acı ve tatlı sözlerle kabul ettirilemedi. Mahmud Paşa Fatih’e
söyledi. “Bu hususta ona ziyade ikdam eylemek lâzımdı, ettin mi?” diye sordular. Mahmud
Paşa da son derece çalıştığını ve kabul ettiremediğini söyleyince Fatih Sultan Mehmed
mahzun ve biraz da münfail olmuşsa da: “Bu işi başkasına vermeyiniz, hacdan gelesiye kadar
muîdi talebesine ders versin” diye emir verdi. Hacdan avdetinde İznik’e giderek vazifesine
başlamışsa da vücudu günden güne zayıf düştü. Çok laf söylemez, daima düşünür ve
okumakla vakit geçirirdi. 875/1470 senesinde İznik’te ölmüş ve cenazesi Bursa’ya getirilerek
Zeynîler Camii’nin batı tarafına defnedilmiştir. “Şerh-i Akâid”e bir haşiyesi vardır. Nahiv
ilminde çok alimdi. Daha birçok eserleri vardır. Osmanlı şairlerindendir. Türkçe, Arapça ve
Farça dilleriyle nazma muktedirdi (KA. 2070; LTC. II/218; G. 272; ŞN. I/158; OM. I/291;
SO. II/313).
Müverrih Âlî Künhü’l-Ahbar’ında; ‘Hayâlî’ mahlası için “inceden inceye mütalaaya ve
nazik bir takrîre malik olmakla ‘Hayâlî’ diye şöhret bulmuştur” diyor. Hocazâde değerinde
âlim, fazıl bir zat idi. Ne yazık ki, 33 yaşında bir genç dâhi iken ebediyete karıştı. Mezar
taşının kitabesi -hiçbir Osmanlı Türkünün kitabelerinde görmediğim şekilde- oyma olarak
yazılmıştı. Mabeynci Hacı Ali Paşa Bursa’ya gelerek Molla Hüsrev, Molla Hayâlî, Ahmed el-
Kebîr, Mevludî Süleyman Çelebilerin kabirlerini yaptırdığı zaman yeniden bir taş yazdırmış
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAYDAR SUBAŞI
1593’te Bursa’da yasakçıbaşıydı (BS. 189/98). BK, II/228
HAYRA
Mesud Makramevî mahallesinde, 1570 senesinde ölmüştür. Karısı Habibe ile oğulları
Ahmed, Habib kızı Fatma, ayrıca 150.000 akçe mirası kalmıştır (BS. 106/57). BK, II/229
HAYRAN (Mevlânâ)
Abdurrahman oğludur. Muallimzâde Mehmed Paşa’nın 1612’de Bursa’da vekiliydi (BS.
221/106). BK, II/229
HAYRAN (Şeyh)
I. Murad zamanında XIV. asırda yaşamış bir zattır. I. Murad İnegöl’ün Develi Hacı
Çiftliği denilen mezraayı buna vakfeylemiş ve evlâdları senelerce tasarruf eylemişlerdir. BK,
II/229
HAYRA NASUH
Bursalıdır. Mustafa’nın oğludur. 1574’te ruhu için ecza tilâvetine 100.000 akçe
vakfeylemiştir (BS. 118/210). BK, II/229
HAYRA PAŞA
Kızı Hatice Hatun’la oğlu Mehmed Bey 1604’te ölmüşlerdi. Yenişehir’in İmran
köyünde Hayra Paşa Çiftliği vardır (BS. 211/75). BK, II/229
HAYRA PAŞA
Bursalı Satılmış oğlu Mehmed’in şöhetidir. Onbeşinci asırda yaşamıştır (BS. 4/201).
Vakıfları vardır. “Hayret Paşa” da derlerdi. BK, II/229
HAYRAT ENCÜMENİ
1882’de Bursa’da teşekkül eden bir cemiyetin adıdır. Bunlar, ahâliden topladıkları
yardım parasıyla Pınarbaşı mezarlığının etrafındaki duvarları tamir ve inşa ettirmişlerdir. BK,
II/229
HAYREDDİN
Filboz ailesindendir. Filboz’un oğludur. 1440 senesi Temmuzu nihayetlerinde ölmüş ve
Pınarbaşı’na gömülmüştür. Kardeşi Kasım 1430’da Hayreddin’in kızları Ayşe ve Fatma da bir
arada gömülmüştür. Bunlara ait Filboz mahallesi ve Mescidi vardır. Mezar taşında hüviyetine
ait hiçbir izahat yoktur (Bk. Filboz). BK, II/236
HAYREDDİN
Abdullah’ın oğludur. Kürekçiydi. 1510’da Dâye Hatun mahallesinde ölmüştür. Karısı,
oğlu Cafer, kızı Emine kalmıştır (BS. 22/41). BK, II/232
HAYREDDİN
Yapıcı ustasıdır. 1508’de Bursa’da inşa olunan Yeni Han için meremmetçi olarak
mimarların tavsiyesiyle tayin edilmiştir (BS. 20/67). BK, II/232
HAYREDDİN
“Gariboğlu” diye meşhurdur. Kaplıca kurbünde, Hamza Bey mahallesinde, Hamza Bey
Camii’yle şimdiki Çelikpalas Oteli’nin arasında bir mevlevîhane bina eylemiştir. 1519’da bu
mevlevî dergâhı mevcuttu. BK, II/233
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAYREDDİN
Mehmed’in oğludur. Cerrahtır. 1561’de husyelerde ameliyat yapacak derecede maharet
sahibi idi (BS. 93/109). BK, II/233
HAYREDDİN (Hacı)
Asıl ismi Hızır iken “Hacı Hayreddin” diye şöhret bulmuştur. Üstad Cerrah Musa’nın
oğludur. Kendisi de cerrahtır. 1486’da Halil Mehmed adında birisini ameliyat yaparak
kavuğundaki taşı çıkarmıştır (BS. 5/73). Balıkpazarı’ndaki dükkânını 1508’de vakfeylemiştir.
Kendisi 1519’da cerrahlık yapmakta idi. Senelerce bu işte çalışmaktaydı (BS. 28/527). BK,
II/232
HAYREDDİN (Hacı)
Hacı Mehmed’in oğludur. Gökdere’de “Çepe Pınarı” denilen mevzide bir köprü inşa
eylemiş ve Soğukpınar içinde yirmi ayak kademeyi, Muradiye mahallesinde İskender’e 92
eşrefi altına yaptırmıştır. Oğlu Bâlî Çelebi de 1518’de köprüyü tamir ettirmiştir (BS. 28/142).
BK, II/232
HAYREDDİN (Hacı)
Mihaliç’te İshak Fakih mahallesinde bir mescid bina eylemiş ve Karasu’da iki değirmen
ve oğlu Mevlânâ Muhyididin’in de yaptığı dört değirmenle cem’an altı değirmen bu mescide
îrad olmak üzere vakfedilmiştir. 1530’da altı değirmen çalışmakta idi (BA. Vilayet-i Anadolu
Defteri, 285). BK, II/233
HAYREDDİN (Hacı)
Lutfullah’ın oğludur. Hacı Timurtaş vakfının mütevellisi Bey Ali Çelebi, vakfın
paralarını saklayıp firar eylediğinden yerine mütevelli tayin olmuştur. Vâkıfın mektep ve ecza
okuyanlar için tayin eylediği 120.500 ve Molla Arab için bina olunan zaviyeye tayin olunan
93.000 (cem’an) 213.500 akçeden ancak 15.000 akçe kaldığından 1582 senesinde vakfı
rakabe ettirmişti (BS. 144/4). BK, II/233
HAYREDDİN (Halife)
Hayrî Ahmed Efendi’dir. Bursalıdır. Müderris iken 1616 senesi Mayısında taundan
vefat eylemiştir. Âlim, şair ve iyi bir kâtipti (SO. II/316). BK, II/233
HAYREDDİN (Mevlânâ)
Hamza’nın oğludur. 1423’te yapılan Beylik Hanı’nın inşaat kâtibiydi (BS. 8/91). BK,
II/232
HAYREDDİN (Mevlânâ)
Mehmed’in oğludur. 1460 senesinde yapılan Molla Yegân vakfiyesi şahidiydi. Molla
Yegân’ın ahbablarındandır. BK, II/232
HAYREDDİN (Muîd)
Balıkesir vilâyetindendir. Veli Şemseddin mahallesinde sıbyan muallimi olup birkaç
imamet vazifesi ile kanaat eylemişti. 1591’de ölmüş ve Pınarbaşı’nda Mevlevîhane karşısında
gömülmüştür, Âlim, âmil, muhakkık, kâmil olup fazl u kemâl ile akranlarına fâik ve zühd ü
salâh ile ay gibi parmakla gösterilecek derecede idi. Bir telîfi vardır (G. 322). BK, II/233
HAYREDDİN (Sûfî)
Bâlî’nin oğludur. 1478’de ölmüştür (BS. 3/27). BK, II/232
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAYREDDİN BEY
1490’da Bursa’da yapılan Koza Hanı’nın bina eminiydi (BS. 7/423). BK, II/232
HAYREDDİN ÇELEBİ EFENDİ
Bursalıdır. Üftade şeyhi Mustafa Efendi’nin oğludur. 1721’de babasının vefatı üzerine
şeyh olmuş, 1758’de vefat eylemiş ve Üftade Türbesi’ne defnedilmiştir. Evliyaların
kibarlarındandır. Eli gayet açık ve herkesin kalbinin mahbubu, âlim ve fazıl bir zat idi (SO.
II/317; YŞ. 37). Eşrefzâde Seyyid Şerefüddin Efendi kızı Mâşita Hatun’la evlenmiştir. Oğlu
Mustafa Efendi bu kadından dünyaya gelmiştir. Sırrî Ali, Mehmed Eşref adında üç oğlu
kalmıştır. 38 sene bilâ-fasıla Üftade Tekkesi’nde şeyhlik yapmıştır. Yerine oğlu Şeyh Mustafa
Efendi geçmiş ve Kızılcabayır mevkiinde Hazret-i Üftade’nin bina buyurduğu Halvetî
Tekkesi’ne Mehmed Eşref Efendi tayin edilmiş ve aynı zamanda tevliyet de kendisine tevcih
olunmuştur (BS. 1172/78). BK, II/234
HAYREDDİN EFENDİ (Şeyh)
Babası Tokatlı ise de Edirne’de teehhül eylediğinden Edirne’de doğmuştur.
Kastamonu’daki Hacı Şaban Veli halifesi Osman Efendi’den icazet almıştır. Bursa’ya gelerek
Muradiye Medresesi’ne girmiş ve o vakit Osman Efendi’ye mürid olmuştu. Çatalfırın
civarındaki Ahmed Paşa-yı Fenarî Zaviyesi’ne şeyh olmuş, 1625’te vefat edip zaviyeye
gömülmüştür. “Şeyhî” mahlasıyla birçok şiirler yazmıştır. Güzel, âlim ve fazıl bir şairdi (SO.
II/316, III/48; G. 120). Keramet sahibiydi. BK, II/234
HAYREDDİN (Boyacı) MESCİDİ
Boyacı Hayreddin, Kızılbayır mevziinde kendi ruhu için bina eylemiştir. Fenarî
Camii’ne yakındır. Buna “Boyacı Mescidi” dahi derlerdi. 1567’de 18.000 akçe ile tamir
edilmiştir (BS. 110/107,113, 116/132). BK, II/233
HAYREDDİN PAŞA
Orunkuş’un oğludur. 1693’te ecza okuyanlar için 190 esedî kuruş vakfeylemiştir (BS.
385/30). BK, II/234
HAYREDDİN PAŞA
Çandarlı Kara Halil’in sadrazam olduğu vakit aldığı lakaptır. Çandarlı Ali’nin oğludur.
Şeyh Edebali’nin neslindendir. Ulemadan olup “Mevlânâ Kara Halil” diye anılmakta iken
Mevlânâ Kara Alâeddin’den tahsil-i ilim ettikten sonra İznik ve Bilecik’te kadı olmuş,
1359’da Bursa kadısı iken I. Murad’ın ilk saltanat günlerinde birinci defa kazasker tayin
olarak hazarda ve seferde padişahın yanında bulunmuş, 1368’de “Paşa” ünvanı verilerek
“Hayreddin” lakabıyla sadrazam olmuştur. I. Murad, bunun sadıkâne hizmetine mükâfaten
“Hayru’d-devle ve’d-dîn” tesmiye buyurmuş ve bu ihtisar edilerek “Hayruddin” olmuştur. Bu,
sadrazam olunca oğlu Ali Paşa da kazasker olmuştur. Mülki, siyasî işlerde malûmat ve
maharetle cesareti dahi ilmi ve fıkhı nisbetinde olmakla, gerek kadılık ve gerek kazaskerlik ve
gerek 18 yıl süren sadareti zamanında pek büyük ve çok hizmetler yapmıştır. Fenar-ı
Yenişehir’ini fethetmeye giderken Siroz’da 6 Rebiulevvel 789 Çarşamba günü sabahı, yani 28
Mart 1387’de vefat eylemiştir. Cesedi, oğulları Ali ve İbrahim Paşalar tarafından İznik’e
getirilerek binagerdesi olan sur haricindeki türbeye gömülmüştür. İbrahim, Ali ve İlyas
Paşalar adında üç oğlu vardır (LTC. II/216; ŞN. 30; SO. II/314; KA. 2072). Tekmil Osmanlı
tarihleri, medhederlerken Mevlânâ Bitlisi, Tevarih-i Âl-i Osmân’ında (s. 68); “Heman kim
Kara Rüstem Karaman’dan geldi Çandarlı Halil ile. Halk bunları ululayıp izzet ve ikram
eyleyip Mevlânâ didiler. Ol zamana gelince kimesneye Mevlânâ dimezlerdi. Zira çok okumuş
kimesneler yok idi. Bunlar gelicek ululandılar ve âlemi hile ile doldurdular. Bursa’da kadılar
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
azıp rüşvet almaya başladılar. Halk, onlardan şikâyet eylediler. Ol zamanlar geldikten sonra
çoğaldı” demektedir. Mezar taşı aynen şöyledir ki vefatı, tarihlerinin yazdığı gibi 780 H.
değil, 789 H.’dir.:
“Hayruddin Paşa / sâl-i heft sad u heştâd / u nuh be-şehr-i Siroz / rahîl-kerd ez dâr-ı
fenâ be-dâr-ı bekâ.” Arka tarafında da: “Be-vakt-i subh-ı çehar-şenbe / sâdis-i mâhi ki nakl /
kerd Mehmed be-hazreti Mevlâ / Rebîu’l-evvel hem evvel-i Rebî-i fusûl / ki hûn girist ey arz fî
ehl-i semâ / revân-ı ô sû-i cennet revân şod migoft / lehu umr gufrânehu innehu alîmün
hakkâ.”
Mehmed Şem’î Molla’nın ilâveli Esmâr-ı Tevarih’inde (s. 89), Hayreddin Paşa’nın
vefatı diğer tarihlerde olduğu gibi yanlıştır. Mezar taşındaki tarih esastır. (Hemen hemen
birbirinin kopyası olan Osmanlı tarihlerinde Hayreddin Paşa’nın Vardar Yenicesi’nde
öldüğü belirtilir. Halbuki mezar taşında Siroz’da öldüğü yazılıdır ki en doğrusu budur.
Yukarıda sayfa numaraları yazılı kitapların cümlesini tashih etmek lâzımdır. Mezar taşı
eskidir. O devrin taşıdır. Oğulları tarafından yazdırılmıştır ki yanlış olması imkân ve ihtimali
yoktur). BK, II/230
HAYREDDİN PAŞA CAMİİ
İznik’tedir. “Yeşil Camii” demekle maruftur. İçerisi somaki ve mermerlerle müzeyyen
ve minaresi koyu yeşil çinilerle kaplanmış ve muhtelif yerlerine kuşak olmak üzere güzel
şekiller verilmiştir. Cami 780 /1378’de yaptırılmıştır. Ayrıca İznik’te bir “Darülhadis”
medresesi bina eylemiştir. Bunların idaresi için (türbe de dâhil) İznik’te bir başçı dükkânı,
bağ, bahçe ve Deliklikaya yakınında iki kıt’a yer, Murâi, Tacir köylerini; Mudurnu’da
Kuyucak, Mincalaz, Laçin, Ekinveren, Kavak köylerini; Siroz’da dört köy, bir hamam ve
evleri, Geyve Akhisarı’nda Hayreddin, Sundul (Sundullu) ve Bakacak köylerini; Bursa’da
Bahçeköy ve Akhisar köyleri ve Kütahya’da Seydiler köyünü vakfeylemiştir. Bir kısmını da
evlâdına tahsis eylemiştir. Bursa’daki Süle ve Dikencik köyleri de bu vakıflar arasındadır.
Süle köyünde Hayreddin Paşa bir mescid bina eylemiştir (BS. 29/70). Bu cami Hayreddin
Paşa’nın vefatından sonra ikmal edilmiş. Dış kapıda 794/1391’de tamamlandığını
yazmaktadır. Başvekâlet Arşivi’ndeki 1659 tarihli bir mütevelli dilekçesinde de Hayreddin
Paşa’nın, caminin inşasına başlayıp tamamlamadan ve vakıf tayin etmeden vefat eylediği ve
sonra evlâdlarının ikmal eylediği zikredilmektedir ki bu kitabeye göre de hakikat böyledir.
Mimarı Hacı Musa’dır. Bursa’da Hayreddin Paşa mahallesi vardır. Ayrıca Gökdere’den
Bursa’ya su getirtmiştir. (BS. 361/84, 64/19). BK, II/231
HAYREDDİN SARAYÎ
1508’de Bursa’da, Hamza Bey ailesinin bir meselesinde şahit olarak mahkemede
bulunmuştur (BS. 20/220). BK, II/232
HAYREDDİN SUBAŞI
1518’de Mustafa Çelebi, Ahmed Çelebi adında iki oğlu ve karısı Kumru vardı (BS.
28/252). BK, II/232
HAYRUNNİSA HATUN
Hacı Bayram Velî’nin kızı ve Eşrefzâde Abdullah Rumî Efendi’nin zevceleridir. BK,
II/234
HAYRUNNİSA HATUN
Hasan Efendi’nin kızı ve Kâdirî Efendi’nin karısıdır. 1591 senesinde vefat eylemiş, aklı
mecnune Fatma adında bir kızı kalmıştır (BS. 180/170). BK, II/234
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HAYVAN HİMAYESİ
Türklerde öteden beri hayvanlara şefkat gözüyle bakmak ve onlara lâzım gelen insani
yardımı yapmak geleneği vardı. Bu hususta Bursa Sicilleri’nde birçok kayıtlara tesadüf
edilmiştir. 1626 senesinde iğdiş beygirine tahammülünden fazla yük tahmil ederek hayvanın
ölümüne sebep olan birisi mahkemede tekdir edilmiş ve icap eden nasihatler verilmiştir (BS.
242/23). BK, II/234
HAZİNE MUHAFAZASI
Bursa nâibi Mevlânâ İbrahim, divan-ı hümayuna 1659’da arzedip; “Bursa’da feth-i
hâkânîden beri kırk adam Hazret-i Emir semtinde ve kırk nefer de Bayır semtinde olup hazine
geldikte muhafaza hizmetinde hazır bulunup hazine ile maan gidip Avcıbaşı vasıtasıyla
hizmetlerini görmekte ve etrafta hırsız ve harami zuhur eyledikte şeriat izniyle tutularak
mahkemeye ihzâr edip hizmetleri büyük ve vilâyetin faydaları ziyade olduğundan eski usül
üzere avârızhanesinden başka tekâlif-i şakka ile rencide olmamalarını rica eylediğinden
hidemat-ı hümayunda bulunurlarsa ve düşen hizmetlerde mevcut bulunurlarsa
avârızhanelerini verip tekâlif-i şakka ile rencide olmamaları” emredilmiştir (BS. 346/64).
BK, II/235
HEKİMBAŞILARIN LİSTESİ
Tarih İsim Açıklama Sicil No
Cilt Sayfa
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HEKİM ÜCRETİ
Gemlik kazasının Kurşunlu köyünde birkaç kişi mahkemeye müracaat ederek Tabib
Hüseyin oğlu Abdurrahman Efendi’yi ihzâr ile müvâcehesinde: “Bir sene evvel bize ilaç
yapmak üzere akçelerimizi alıp bize mualece etmedi” diye şikâyet eylediler. Tabib
Abdurrahman Efendi de: “Bunlardan aldığım akçeyi yine kendilerinin marazlarına göre
mualecelerine harc ve sarf eyledim” demiş, mezburlar için ecr-i misil lâzım gelmekle reisü’l-
etıbbâ olan Mehmed oğlu Ali Efendi ve Mirza oğlu Halil de, “Abdurrahman Efendi gibi
tabiblerin ücreti birer zolotadır (bir nevi gümüş sikkedir ki, 30 para kıymetinde idi)” diye
haber vermişlerdir. 1684 senesinde böylece sicile kaydolunmuştur (BS. 359/48). BK, II/238
HELVAHANE-İ HASSA
Hisar’da Darphane mahallesinde iki kat idi. 1620’de 19.320 akçe ile tamir edilmiştir
(BS. 234/118, 235/45, 247/2). BK, II/239
HELVAYÎ MAHALLESİ
1747 senesinde Bursa’da bir mahallenin adıdır. Bu mahallenin diğer adı da “Şehzâde
Süleyman Paşa”dır. Hisar’da bulunan bu mahalle camisini Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman
Paşa yaptırmıştır. Süleyman Paşa o cami civarında bir cami daha yaptırmışsa da harap olmuş
ve Süle Paşa tecdid etmişti. Tekrar harap olmuş ve enkaz hâlinde kalmıştı. BK, II/239
HEMDEM
Abdullah’ın oğludur. “Pîrî Bey” demekle maruf Cafer Çelebi’nin kölesi iken âzad
edilmiş ve Bursa’daki vakıflarına mütevelli yapılmıştı. 20.000 akçeden fazla vakfın akçesini
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yiyerek vakfı harap eylemiş ve hıyaneti sabit olduğundan 21.9.1582’de azledilmiştir (BS.
144/195). BK, II/239
HEMDEM PAŞA
Bursalıdır. Kızı Hatice Hatun, Beyşehir sancakbeyi Mehmed Bey’in ailesiydi. 1546’da
Eğirdir’de ölmüştür (BS. 67/173). BK, II/239
HEMŞİREZÂDE
Bursa’nın eski bir ailesinin soyadıdır. BK, II/239
HERGELE
Bursa sahrasının hergelesine ümeradan Mehmed Bey timar tarikıyla mutasarrıf olup
1512’de 14.000 akçeye mukâtaaya vermiştir (BS. 23/117). BK, II/239
HEYELÂN
Bursa’da belli başlı birisi Emir Sultan mahallesinde ve diğeri Temenye civarında olmak
üzere iki yerde heyelan (yer kayması) pek çok defalar tekerrür etmiştir. Bk. Emir Sultan,
Temenye. BK, II/239
HEYKEL
Bursa’da ilk heykel Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Büyük Atatürk’ün heykelidir. Bu
heykel Gazi Mustafa Kemal’in resmî elbiseli olarak bir at üzerinde ve tunçtan yapılarak vali
konağının, Halkevi’nin, adliye ve maliye dairelerinin önündeki Cumhuriyet meydanına
dikilmiştir. 18 Eylül 1931’de heykel yerine konmaya başlanmış ve 29 Birinciteşrin 1931
Perşembe günü Cumhuriyet bayramında büyük bir törenle açılmıştır. Mimarı Ali Nejat olduğu
söylenmektedir. BK, II/239
HIDIRLIK MESCİDİ
I. Murad’ın kızı Nilüfer Hatun tarafından bina ettirilmiştir. Hisar’ın dışarısında,
Zindankapısı seddinden Yerkapısı’na kadar olan araziyi Nilüfer Hatun bu mescidine
vakfeylemiştir. Bu mescidin imamına bir akçe yevmiye ve yılda üç müd buğday cerrenin,
Hoca İzzeddin’in yaptırdığı mescid zemininin icaresi olmak üzere, İzzeddin Bey vakfı
tarafından verilmesi meşruttur (I. Murad’ın anasının ve kızının aynı isimleri taşımaları pek
çok tarih karışıklıklarını mucib olmuştur) (BS. 45/387, 343/102). BK, II/242
HINZIR PASTIRMASI
Mudanya’ya gemilerle hınzır pastırması gelip Bâcdar Hasan oğlu Hacı Receb kendisine
râcî bâc sanıp sahiplerinden bac diye 800 akçe almış, sonra Mudanya ve Galata gümrüklerine
nasb-ı padişahî ile 1518’de emin olan Yahudi Avram oğlu Yagop, tezkire-i şerife getirip,
“hınzır pastırmasının her re’sinden dört akçe gümrük bana râcîdir” diye emrolunduğu
ecilden 800 akçeyi taleb edip tamamıyle Hacı Receb’den almıştır (BS. 28/241). BK, II/246
HIRİSTİYAN ELBİSESİ
11.6.1817’de gelen bir fermanda, “bir müddetten beri zâbıtânın dikkatsizlik ve
ihmalinden nâşi ehl-i zimmet reayanın kadın ve erkekleri ekser ehl-i İslâm’a mahsus olan
elbiseleri kendilerini tezyin için kullanmakta oldukları ve hamamlarda da reayaya mahsus
günler tahsis olunmadığından İslâm ile zimmî reayası fark olunmayıp işbu hususun nizam ve
intizam şirazesine dikkat ve âdâb-ı muaşeret ve merasim-i İslâmîden olmakla bundan sonra
reaya taifesi kendilerine tahsis kılınmış olan siyah ve maviden başka kırmızı ve beyaz vesair
elvan gûna destar (sarık) sarınmamak ve kezalik esvab giyinmemek ve beratlı olanlardan
maadaları ayaklarına kırmızı yemeni ve sarı mest ve papuç giymemek ve erkekler için haftada
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bir ve nihayet iki gün hamam tahsis olunup nalın verilmemek ve işbu hususu bundan böyle
düstûru’l-amel tutulmak üzere şehir içinde ve köylerde mutavattın ehl-i zimmet reayalarının
cemaatbaşılarına ve kethüdalarına tenbih ve te’kîd olunarak bu usülün nizam hâlinde
muhafazası” emredilmiştir (BS. 1272/45). BK, II/247
HIRSIZ
21.12.1517’de Kaplıca’da tutulup hırsızlıkları zahir olan kimseler asılmıştır (BS.
27/235). 1572’de Bursa’da bazı harâmî suhteler tutulup hapsedildi (BS. 115/38).
1667’de İstanbul’da Tophane’de birkaç gün zarfında gece yarısı evler açılıp eşyalar
çalındığı cihetle Topçubaşı Ağa tarafından mahallât ahâlileri imamlarca teftiş olunmuştu.
Tophane’de Muhyiddin Efendi mahallesinde Mehmed kızı Fatma’nın, beş ay evvel İsmail
oğlu Mehmed’le evlendiği ve on gün zarfında Muhyiddin Efendi mahallesine gelip saklandığı
tecessüs esnasında anlaşılmıştı. Ayrıca Mehmed’in karısı Fatma gelip; “beni kurtarın, kocam
hırsızdır”, diye haber verdiğinden merkum Mehmed Bursa’ya nefy edilmiştir (BS. 398/3)
1741’de Hisar’da, Kavaklı mahallesinde Hacı Süleyman’ın evine merdiven koyarak
içeri girip hırsızlık yapıp dışarı çıkarken kadınların bağırması üzerine yakalanmış olan İsmail
oğlu Ahmed adındaki hırsızın ve anasının sûihal üzere irtikâb-ı fesad eylediği haber
verildiğinden Ahmed’in müebbed küreğe konulması ve Kambur Halime’nin nefy olunmak
üzere İstanbul’a ihzârları emredilmiştir. BK, II/247
HIZIR
Ahi Şemseddin’in oğludur. 1479’da Çukur Mahalle’de bulunuyordu (BS. 3/146). BK,
II/240
HIZIR
Orunkuş’un oğludur. Balıklıköy sınırında bir mezraayı vakfetmiştir. 1479’da kızı Emine
Hatun vardı. Bursa’da Eynebula (Orunkuş/Hayreddin) vakıfları vardı (BS. 3/207, 238/161,
284/63). BK, II/240
HIZIR
Baba Hüseyin Çelebi’nin oğludur. Hekimdir. 1512’de İncirlice mahallesinde ölmüştür.
Şâhî ve Aynî adında iki kızı kalmıştır (BS. 23/193). BK, II/241
HIZIR
Yeşil mahallesinden Hasan Efendi’nin oğludur. Kurubalık Kosta tarafından 1646
senesinde evinde öldürülmüş ve eşyası yağma edilmiştir. Kurubalık Kosta yakalanmış ve suçu
tahakkuk etmekle idam edilmiştir (BS. 264/70). BK, II/243
HIZIR (Hacı)
“Gazioğlu” demekle maruftur. I. Murad zamanında, XV. asırda yaşamıştır. Oğlunun adı
Hasan idi.. Bursa’nın Dereköyü’nde mezraası vardı. BK, II/240
HIZIR (Hacı)
Baba Zakir mahallesinden Ahmed’in oğludur. En meşhur “Vâlâici”lerdendi. Çok
sanatkârdı. 1488’de dokuz cariyesini âzad etmiştir (BS. 7/75). BK, II/240
HIZIR (Hayreddin)
Aksungur’un oğludur (1500) (BS. 17/239). BK, II/241
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HIZIR (Kasap)
Bursa’da kasaplık etmekte iken başka bir sanata başlamıştı. Bursa’da kasaplar
azaldığından tekrar kasaplık etmesi emredilmişse de “şart eyledim” diye taallül, inad ve
muhalefet eylediğinden meclise çağırılıp padişahın emri tekrar okunmuş, padişahın emrine de
itaat eylemediğinden 1586’da hapsolunmuştur (BS. 170/13). BK, II/243
HIZIR AĞA
1496’da Bursa’da oğlu Hasan Bey ve bunun oğlu Mahmud Çelebi ile diğer oğlu İlyas
Bey ve bunun oğlu Budak Bey vardı (BS. 12/185). BK, II/241
HIZIR AĞA
Abdullah’ın oğludur. Sultan Mustafa’nın anası ve Kanunî Sultan Süleyman’ın karısı
Mahıdevran Sultan’ın ağasıdır. 1571 senesi Temmuzunda Bursa’da idi (BS. 112/184). BK,
II/242
HIZIR AHMED PAŞA
Alâiyelidir. Aydın muhassıllığında bulunmuştur. Karısı Bursalı Saliha Hatun, 1745’te
divan-ı hümayuna arzıhâl verip, ırzıyla mukayyed ve bir vechile rencide edilecek hâli yok
iken Bursa mütesellimi olan Halil Ağa’nın, şahsî garazından dolayı fuzuli evini basıp
yaktığını, içerisinde defter mucibi mevcut olan on beş keseden ziyade kıymette emval ve
eşyasını yağmaladığını, kendisinin kaçmaya muvaffak olduğunu; Halil Ağa’nın, ba’dehu
kendi kabahatini örtmek için bir müddet köyü olan Ayas karyesinde ve gâh başka yerde
ikamet ettiğini ve gâh İzmir voyvodası olup buna mukavemet ve icrâ-yı hak olunamadığını,
şimdi de Bursa mütesellimi olduğundan istidâ-yı merhamet eylediğini bildirmiştir. Gelen
emirde husus-i mezburun mahallinde şer’le sual ve vaki olan hâl ne ise doğrusunun
arzedilmesi emrolunmuştur (BS. 384/84). BK, II/243
HIZIR BÂLÎ
Seyyid Cafer Sadık’ın oğludur. “Seyyid Nikâbî” diye meşhurdur. 1496’da Bursa’da
sağdı (BS. 12/121). BK, II/241
HIZIR BEY
Has Bey’in oğludur. 1486’da oğlu Ali vardı (BS. 5/67). BK, II/240
HIZIR BEY
Rüstem Bey’in oğludur. Şehinşah Çelebi Bey’in 1495’te nişancısı idi (BS. 11/275). BK,
II/241
HIZIR BEY
1495’te Yenişehir’in Aziz Bey (Kızılca) köyünü satın almışken oğulları Mustafa Bey,
Vezir Mehmed Paşa ve Kasım Çelebi’ye irsen babalarından intikal eylemiştir. Dereköyü de
Hızır Bey’in mülküydü. Pîrî Bey isminde diğer bir oğlu ve bunun da Mustafa Bey adında bir
çocuğu vardı (BS. 11/207; BA’nde Hazine kayıtları). BK, II/241
HIZIR BEY
Hızır Beyzâde Müftü Ahmed Paşa’nın oğludur. Babasından tahsil-i ilim ettikten sonra
Bursa’da müderris oldu. İstanbul’da Emir Buhârî’ye mürid olarak Nakşibendî olmuştur.
1518’de ölmüş ve Zeynîler’e giden yol üzerinde bir yere defnedilmiştir. Türk, Arap, Farisî
edebiyatına hakkıyla vâkıf ve şairdi. Mahlası “Hızrî”dir. Şu beyitler onundur
Ger hicâb olur ise tal’at-ı cânâna tenim
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HIZIR PAŞA
Sivas’ta, Sonusa’da Türabiye Medresesi’yle Amasya’da bir cami yaptırmıştır.
Amasya’da medfundur (BAVD. 22023), Ali Çelebi ve Mehmed Paşa adında iki oğlu vardı.
Ali Çelebi 1486’da Ankara’daki İnebey Subaşı vakıflarının mütevellisiydi (BS. 5/111). Diğer
oğlu Mehmed Paşa’nın Amasya ve Tosya’da vakıfları vardır. Mehmed Paşa’nın da Ali ve
Safer Çelebiler adında iki oğlu vardır (BS. 25/26). BK, II/241
HIZIR SUBAŞI MESCİDİ
İznik’tedir. Hızır Subaşı, bu mescidine aynı isimli mahalleden bir ev, şehirden dışarıda
köprü civarında bir bağ ve nefs-i şehirde, Başhane yakınında bir bakkal dükkânı, bir ev ve
Karlıca(?) kapısından dışarıda bir bağ ve pek çok nakit akçe vakfeylemiştir (Kanunî
dervinde). BK, II/240
HIZIR ŞAH
Hacı Hızır oğlu Pîrî Çelebi’nin oğludur. (1519). BK, II/242
HIZIR ŞAH ÇELEBİ
Cemaleddin oğlu Mevlânâ Ali Efendi’nin oğludur. Mehmed Şah Çelebi’nin kardeşidir.
Müderristir. Yevmî on akçe cihet tasarruf ediyordu (BS. 12/130). BK, II/241
HIZIR ŞAH EFENDİ (Mevlânâ)
Menteşe’de Balat kadısı Abdüllâtif Efendi’nin oğludur. Âlim ve fazıl bir zattır. On beş
sene Mısır’da tahsilde bulunmuştur. 1449’da Bursa’da ölmüş ve Zeynîler’e gömülmüştür (G.
290; ŞN. 115). Birçok eserler yazmıştır. Şakayık ve Osmanlı Müellifleri’nde eserlerinin adları
vardır (OM. I/290). Oğlu Derviş Mehmed Efendi, fuzalâdandır. BK, II/240
HIZIR ŞAH EFENDİ (Mevlânâ)
Veliyyüddinzâde Ahmed Paşa’nın oğludur. 1463’te Sıddık Çelebi, Derviş Çelebi ve
Celal Çelebi adında üç oğlu, Hatice ve Ayşe adında iki de kızı vardı. BK, II/240
HIZIR ŞAH EFENDİ (Mevlânâ)
Zeynüddin Çelebi’nin dedesi ve Bekir Çelebi’nin babasıdır. 1484’te on beş akçe
yevmiyesi vardı (BS. 4/183). BK, II/240
HİCAZ YOLU
1511’de Bursa’dan Hicaz’a giden hacılardan birçokları yollarda ölmüşlerdir. BK, II/241
HİDAYETULLAH EFENDİ (Seyyid)
Ankaralıdır. Ulema arasında “Fazıl Emir” demekle meşhurdur. Birçok alimlerden ders
aldıktan sonra İstanbul’a gelmiş ve Bayezid civarında oturarak evlenmiş, ders vermekle ve
ibadet etmekle vaktini geçirmekte iken tekmil akrabası ve ailesi erkânı vebadan vefat etmekle
kendisi yalnız kalmıştı. Mevcut kitaplarını satarak Bursa’ya hicret etti. Molla Fenarî Camii
civarına yerleşti. Daha sonraları Hisar’da, Yerkapı civarındaki darülhadise nakletti. 28.9.1676
Pazartesi gecesi vefat etti ve Pınarbaşı’nda Hoca Mesud Efendi’ye yakın defnedildi. Âlim,
âmil, Allah’ın esrarına hakkıyla vâkıf bir zat idi. Kırk sene bir köşeye çekilerek hiçbir
kimseden bir şey istememiştir. Tıp ilminde de hâzık ve mahirdir (G. 374). BK, II/244
HİKMETÎ AHMED EFENDİ
Şairdir. 1846’da vefat eylemiştir. BK, I/93
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HİNDİ BABA
Hazret-i Emir türbedarıdır. Hint’ten hacca gelip seyir ve seyahatte iken Bursa’da rûh-i
Emir’e bende olup kırk sene hasbeten-lillah hizmet etmiştir. Kibâr-ı evliyadandır. 1776’da
ölmüş, Hoca Muslihuddin’in yanına gömülmüştür. BK, II/246
HİNDÎLER
Güya Pınarbaşı kabristanı evvelce Bursa krallarının gül bahçesiymiş. Kralın kızı
hastalanmış, iyi olmamış. Hindî Mehmed Şemseddin Efendi adındaki zat seyahatle gelmiş,
kale dışında mekân tutmuş. Bundan nefes eylemesini rica eylemişlerdir. Bu zat da; “nefes
ederim ama bu bahçeyi bana verirseniz, çünkü can bahçesi yapacağım” demiş. Razı
olmuşlar, okumuş; hasta iyi olmuş. Bahçeyi buna vermişler. Osmanlılar Bursa’yı alınca
orasını kabristan yapmış. Kendisi öldüğü zaman oraya defnedilmiştir. Oraya Hindîler
Zaviyesi’ni yapmışlardır (Merhum Şemseddin Ulusoy tedkîkatından). BK, II/246
HİSALÎ Bk. Abdurrahman Çelebi.
HİSALÎ ÇELEBİ
Bursalıdır. I. Sultan Ahmed devrinde, XVII. asır ibtidalarında yaşamıştır. Şairdir (SO.
II/277). BK, II/248
HİSARBEYİ
1512’den evvel yaşamış bir zatın adıdır. Bunun Mustafa Çelebi adında bir oğlu vardı.
Anadolu vilâyeti azebler ağası idi (BS. 25/368, 26/43). Atranos kazasının Göynük köyü
civarında çiftlikleri vardı. Mustafa Çelebi’nin Mahmud ve Mehmed Çelebi adında iki oğlu
vardı. BK, II/248
HİSARCIK KÖYÜ
İznik’tedir. Orhan Bey’in Mekece’de olan imaretine vakfedilmiştir. Köy halkı kesimci
imiş. Kovan öşrü, çift resmi vermeyip kesim verirlermiş. Kesim vermeyenler reaya gibidir,
diye hazine tapu defterine kaydolunmuştur (BA. İznik Defteri, 304). BK, II/248
HOCA
Bursa’da XIX. asrın ortalarına kadar zengin tüccarlara verilen isimdi. Muallim
manasına olmayıp tüccar yerine kullanılmakta olan bir sıfattır. BK, II/255
HOCA ABDURRAHMAN Bk. Abdurrahman (Hoca).
HOCA ABDURRAHMAN
Hoca Muslihuddin’in oğludur. “Ağacık” namıyla meşhurdu. 920/1514’te vefat etmiştir.
Hacılar mahallesinde sakin idi. Karısı Habibe, oğlu Abdülaziz, Abdülkerim ve kızları Fatma,
Zeyneb ve Emeti vardı. 600.970 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 24/131). BK, I/37
HOCA AHMED MUALLİMHANESİ
981/1573’te Hisar’da Yerkapı mahallesinde idi (BS. 115/195). BK, I/70
HOCA ALİ Bk. Ali (Hoca).
HOCA ALİ
Bursa’nın en zengin ve en çalışkan adamıdır. Ticaretle meşguldü. Osmanoğullarından
bazılarına ağır faizlerle para vermiştir. 1498’de zenginliğin son derecesine varmıştı.
Oğullarından Hoca Ömer Çelebi ile Mahmud Çelebi de kendileri gibi birer tüccar idiler. Oğlu
Hoca Ömer Çelebi, aynı mahallede “Hoca Alizâde” adını verdiği bir cami ile bir mektep
yaptırmıştır.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Şeceresi şöyledir:
Bursalı Hoca Ali
La’lî Çelebi Hoca Mehmed Ali Çelebi Ahmed Çelebi La’lî Çelebi
Çelebi
Mustafa Çelebi
Mehmed Çelebi
BK, I/129
HOCA ALİ
“Zambak Ali” diye meşhurdur. Hasan oğludur. 1507’de tüccardı (BS. 25/322). BK,
I/130
HOCA ALİ MESCİDİ
Atpazarı’nda 1618’de bina edilmiştir (BS. 187/157). BK, I/141
HOCA ALİ PAŞA
“Düsturhan” diye anılan Yahya Fakih’in oğludur. 1503’te vefat eylemiştir Maksem
Camii’nin batı tarafında bir evde medfundur. Mustafa Çelebi isminde bir oğlu vardır (BS
3/90, 8/1, 16/156). BK, I/130
HOCA ALİ PAŞA
Ankaralı Kasım’ın oğludur. 1490’da Bursa’ya gelmiştir. “Hamamcı” namıyla maruftur
(BS. 8/3, 12/313). Mustafa isminde bir oğlu vardı. 1504’te Koza Hanı’nın üç yıllığını 246.000
akçeye kiralamıştı. BK, I/130
HOCA ALİZÂDE CAMİİ
Hoca Ömer tarafından 10x10 m. genişliğinde yaptırılmış kârgir bir camidir. Minaresi
vardır. Pencereleri çok eskidir. Banisi 1508’de vefat eylemiş ve oraya gömülmüştür. BK,
I/129
HOCA BAHŞÂYİŞ
Bir Acem tüccarıdır. Şeyh Abdüllâtif Kudsî’nin ahbabından olduğundan şeyh için
Zeyniye Camii’ni ve zaviyesini bina eylemiştir (ŞN. 131). Hacı İskender mahallesine ve
mescidine cari Bahşâyiş suyu bunundur (BS. 201/83). Mevlânâ Hacı Halife’nin vekili olup
koyun hâlifesinden günde tayin olunan 10 akçesini bu zat 1479’da almakta idi (BS. 3/97). Bk.
Zeynîler Camii. BK, I/221
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HOCA EFENDİ
Fazlullah oğlu Mevlânâ Muhyiddin Mehmed Efendi’nin şöhretidir. 1498’de Saray
mahallesindeki büyük evini hayır işlerine vakfetmiştir (BS. 16/299). BK, II/249
HOCA HASAN CAMİİ
Hoca Hasan mahallesindedir. Çatalfırın civarındadır. 1575’te yaptırılmıştır. Bir müddet
Bursa ufaldığından cami harap olmuşsa da, bu civara yine muhacirler iskânıyla
şenlendiğinden Kâğıtçıbaşı Hacı Saîd Efendi yeniden inşa ve tamir ettirmiştir. Hoca Hasan’ın
babası Hüseyin oğlu Pîr Gayb, 989/1581’de ölmüş ve bu camiye gömülmüştür. Sakfı ahşaptır.
BK, II/201
HOCA HASAN MEKTEBİ
Caminin karşısındadır. Kağıtçıbaşı Hacı Saîd Efendi tarafından yaptırılmıştır. İbtidaiye
mektebidir. Kemal Bey tarafından şu tarih yazılmıştır: “Etfâl irtikâsına oldu bu vird bâl”.
BK, II/201
HOCA KÖY
İznik kazasındadır. Orhan Gazi, bu köyü İznik’teki camisinin hatibine vakfeylemiştir.
1927’de 118 nüfusu vardı. BK, II/255
HOCA TAŞKIN Bk. Taşkın Hoca (Mevlânâ).
HOCAZÂDE Bk. Mustafa (Hocazâde Muslihuddin).
HOLED Bk. Eşkıya (1688).
HUNÂN (Ahi)
İznik’te bir zaviyedir. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın vakıfları vardır. İznik
dışında, Tabaklar kapısında bir yerle İznik kurbünde bir yeri vardır. BK, II/249
HOŞHUN
Ulemadan Mevlânâ Şemseddin’in şöhretidir. Bk. Şemseddin Ahmed. BK, II/254
HOŞKADEM
Abdullah’ın oğludur. Demirtaş oğlu Umur Bey’in kölelerindendi. Vakfiyede adı
geçmektedir. II. Murad zamanında Şehzâde Mustafa, Bursa Hisarı önüne geldiği zaman ahâli
kapıları kapayıp kendisine yüz parça kumaş ve birçok nukud ile ve Bursa ileri gelenlerinden
Ahi Yakub ile Hoşkadem’i Bursa’yı muhasaradan vazgeçirmek üzere göndermişler ve bunlar
da bu işlerinde muvaffak olmuşlardır. 1467 Eylülünde ölmüş ve Umur Bey Camii avlusuna
defnedilmiştir. Bunun, Hacı Mehmed Muhyiddin (Ağacık) ve Hacı Mustafa Muslihuddin
adında iki oğlu vardı. BK, II/255
HOŞKADEM MAKRAMEVÎ MESCİDİ
Nasuh Paşa Hamamı’nın güney tarafında ve yakınındaydı. Meşhur İsfendiyar oğlu
İbrahim Bey’in kızı ve Sadrazam Mahmud Paşa’nın karısı Hatice Hatun’un peşkircisiydi.
Kârgir olarak bu mescidi yaptırmış ise de birçok inkılâplardan sonra şeklini kaybetmiştir.
1608’de Celâlî eşkıyasının Bursa’yı istilâsı sırasında tamamen yanmış olduğundan 24.000
akçe sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 217/4). BK, II/255
HOŞKADEM MESCİDİ
Mihaliç’tedir. Hâdim-i Hoşkadem derlerdi. 48 dükkânı vardı. 1530 senesinde 8.400
akçe hasılatı vardı. Evvelce 35 dükkân iken mütevellisi Mevlânâ Muhyiddin, vakfın
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mahsulünden sarf ederek 48’e iblağ eylemiştir (BA. Vilayet-i Anadolu Defteri, II/285). BK,
II/255
HOŞ PAŞA
1493’te Bursa’da yaşayan bir zatın adıdır. Bunun Mehmed ve Fatma adında iki evlâdı
olmuş ve Fatma’yı Ağacık Muhyiddin’e vermiştir (BS. 10/175). BK, II/254
HRİSTOSTOMOS
Armutlu nahiyesi halkındandır. 1903’ten 1909’a kadar Dırama metropolitliğinde ve
sonra da İzmir metropolitliğinde bulunmuştur. Dırama’da her katledilen Bulgarın kulağını
kesip kendisine getiren komitacılara birer altın verirdi. İzmir’e Yunan ordusu girdiği zaman
onları takdis eylemiş ve İzmir katliamına sebep olmuştur. İzmir’in istirdadında idam ve linç
edilmiştir. İzalesi vâcib melunlardandı. BK, II/246
HUBBÂ AYŞE HATUN
Bursalı değilse de 1569’da Bursa’daki harap olan ve mermerleri evvelce Sadrazam
Rüstem Paşa’ya satılan Demirtaş Hamamı’nı tamir ve ihya ederek satın aldığından ve yaz
mevsimlerini Bursa’da geçirdiğinden Bursalı gibi olmuştur. Beşiktaş’taki Yahya Efendi’nin -
ki, Kanunî Sultan Süleyman’ın sütkardeşidir- torunu ve II. Selim’in hocası Şemseddin
Çelebi’nin karısıdır. II. Sultan Selim’in musahibi olup padişah yanında bir dediği iki olmazdı.
Evi, sıkıntısı olanların iltica yeriydi. Kendisi şair ve edîb, alim bir kadındı. Gazelleri,
kasideleri, mesnevileri vardı. “Hurşid ü Cemşid” adında bir telîfi vardır. III. Murad asrı
ortalarında, 1583’te ölmüştür (SO. II/110). BK, I/101
HUBBE (Hacı)
Bursalıdır ve çuhacıdır. Kendi hâlinde olmayıp gönderilen emirlerle istenilen mühim
işlerin tatiline sebep olduğundan ve ahâliyi ifsad ve tahrik ederek memleketin nizam ve
intizamını bozduğundan, 13.6.1802’de Bozcaada’ya nefy edilmiştir (BS. 281/109). BK, II/249
HUDAVENDİGÂR Bk. Murad I (Sultan).
HUDAVENDİGÂR SANCAĞI
Kazaları 1530 senesinde şunlardı:
İnegöl, Ermenipazarı, Domaniç, Yenişehir, Söğüt, Göl, Yenice Taraklı, Geyve, Akyazı,
Akhisar, Göynük, Beypazarı, Mihalıççık, Seferihisar, Kite, Mihaliç, Edincik, Gönen, Tuzla,
Kepsut, Tarhala (Soma’nın yanında), Bergama.
1738’de Atranos, Bursa, Bayramiç, Beypazarı, Bergama, Nevahi-i Bergama, Ilıca-i
Bergama, Harmancık, Domaniç, Söğüt, Soma maa-Kırkağaç, Seferihisar, Kite, Gemlik,
Kirmastı, Kepsut, Gökçedağ, Gölpazarı, Gönen, İnegöl, Edincik, Lefke, Nallı maa-
Korupazarı, Güllük Mihaliçi, Günyüzü, Mudanya, Tuzla, Taraklı, Torbalı, Yenişehir,
Yarhisar, Pazarcık (BS. 380/90)
1785’te Bursa, Mudanya, Gemlik, İnegöl, Yenişehir, Lefke, Söğüt, Gölpazarı, Taraklı,
Göynük, Edincik, Gönen, Bergama, Bayramiç, Soma, Tuzla, Âsî Mihaliç maa-Beypazarı,
Kepsut, Gökçedağ, Atranos, Kirmastı, Mihaliç, Domaniç (BS. 314/16)
1855’te Hudâvendigâr Eyaleti 8 liva ve 124 kazadan ibaretti. Livaları: Kocaeli (İzmit),
Hudâvendigâr, Kütahya, Karahisar-ı Sahip (Afyon), Erdek, Karesi (Balıkesir), Ayvalık.
Hudâvendigâr Livası’nın kazaları: Bursa, Kite maa-Cebel-i Atîk, Mudanya, Tirilye, Gemlik,
Karacaşehir, Bilecik, Yenişehir-i Bursa, İznik, İnegöl, Sögüt, Domaniç, Kepsut maa-Balat,
Atranos maa-Cebel-i Cedîd Nahiyesi, Harmancık, Gökçedağ, Mihaliç maa-Sincan, Kirmastı,
Aydıncık (Karahisar-ı Biga), Pazarköy maa-Gürle.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HUNDÎ HATUN
Elvan Bey’in kızıdır. 1473’te ölmüş ve Zeynîler’e defnedilmiştir. Mezar taşı 1934
senesine kadar mevcuttu ve Zeynîler’e mahsus şekilde idi. BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Hoca Saîd oğlu Hoca Arapşah’ın kızıdır. 1424’te ölmüş ve Kuzguncuk civarındaki
ailesi kabristanına gömülmüş ise de mezar taşları son günlerde Bursa Müzesi’ne
kaldırılmıştır. BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Yıldırım Bayezid’in kızıdır. Emir Sultan denilen Şemseddin Mehmed Buhârî’nin
karısıdır. İki kızla Emir Ali adında bir oğlu olmuş ve vefatlarında cümlesi Emir Sultan
Türbesi’ne gömülmüşlerdir. Camiyi ilk evvel bu kadının yaptırdığı söylenmekte ve teehhülü
hakkında birçok hikâyeler ağızdan ağza intikal etmekte ise de doğruluğu şüpheli olduğundan
üzerinde durulmamıştır. BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Hacı Yakub oğlu Ahmed Çelebi’nin kızıdır. (1479) (BS. 3/101). BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Ahmed Çelebi’nin kızıdır. 1484’te İsa Bey Fenarî mahallesindeki evini Hamza oğlu
Tâcî Bey zevcesi ve Ahmed kızı Rabia’ya satmıştır (BS. 4/127). BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Demirhan’ın kızıdır (1486) (BS. 5/59). BK, II/254
HUNDÎ HATUN
Tura Çavuş’un kızıdır. (1486) (BS. 5/85). BK, II/254
HUNDÎ HATUN
Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un kızıdır. Kızın babası Mahmud
Çelebi’dir. Selçuk Hatun, İsfendiyar oğlu İbrahim Bey’den ayrılarak Mahmud Çelebi’ye
varmıştır (1483 Tarihli Selçuk Hatun vakfiyesinden). Bu Mahmud Bey, Çandarlılardan
değildir. BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Ali Bey’in kızıdır. Garkın köyündeki Güvendik Çiftliği mezraasını satın almış ve Fatih
zamanında emlâk mensuh olduğundan timara verilmişse de II. Bayezid tekrar mukarrer
tutmuştur. Hundî Hatun bu araziyi Mustafa Bey oğlu Mehmed Çelebi’ye satmıştır. BK, II/253
HUNDÎ HATUN
Bülbül Hatun’un kızı ve Sultan Ahmed’in kardeşidir. Anasından evvel ölmüştür. II.
Sultan Murad Türbesi civarında medfundur. (1513) (BS. 25/206). BK, II/254
HUNDÎ HATUN
Atmaca’nın kızıdır. Şerefüddin Paşa vakıflarına evlâdiyet üzere, 1517’de mütevelli idi
(BS. 27/16). BK, II/254
HUNDÎ HATUN
Ümmügülsüm Hatun’un kızıdır. Malkara’nın Zal köyünü Fatih Sultan Mehmed, 1454’te
Ümmügülsüm Hatun’a temlik eylemiştir. Burası Hundî Hatun’a irs ile intikal eylemiştir. 1482
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Eylülünde II. Bayezid tarafından mukarrer tutulmuş ve 1485 Birincikânun ayı ortalarında
Hundî Hatun vakfeylemiştir. Hundî Hatun’un bu vakfiyesiyle Edirne’de bir mescid,
İstanbul’da bir cami ve Zal köyünde bir mescid bina etmiştir ki, bunlara Zal köyündeki
hasılatıyla İstanbul ve Edirne’de bazı dükkânları, İstanbul’daki evini, Edirne’de Deliklikaya
mahallesindeki evini vakf ve şart eylemiştir. On nefer ilim sahibi kimsenin İstanbul’daki
türbede günde birer cüz okumasını şart eylemiştir (1519’da Yavuz Selim zamanında
zuamâdan İbrahim Bey’in emaneti ve Hüsrev’in kitabetiyle yazılan Gelibolu Livası Tahrir
Defteri’nden alınmıştır). Koca emîr-i âhur denilen Emir-i Âhurbaşı İlyas Bey’in karısıdır. BK,
II/252
HUNDÎ HATUN
Abdullah oğlu Dayı Karaca Bey’in kızıdır. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın oğlu
Sadrazam İbrahim Paşa’nın karısıdır. Bundan Hatice, nâm-ı diğer Şahhûbân doğmuştur.
İbrahim Paşa, medreselerde tahsilini ikmal edip icazet almıştı. Babasının başına gelen
felâketten bu da hissedar olmuş ve bir medreseye müderris bile olamayıp Bursa’da Yıldırım
Bayezid vakıflarına mütevelli olabilmiştir. Bursa kadısı Mevlânâ Sinaneddin Kirmastî Efendi,
bunun istihkakı olmadığından bahisle bu vazifeden de azlettirmiş, fevkalede zaruret ve ihtiyaç
içinde kalan bu zat, en adi bir ihtisab hizmetine tenezzül ve razı olduğu hâlde düşmanları
kendisinin deli olduğundan bahsederek Bursa Timarhanesi’ne attırmışlardı. Zeynî
şeyhlerinden Hacı Halife’nin işaret ve irşadıyla padişaha arzıhâl verip Amasya kadılığına
tayin olunmuş ve orada Bayezid’in teveccühüne mazhar olarak Sultan Bayezid padişah
olduktan sonra bunu İstanbul’a getirmiş ve kazasker yapmıştır (Bk.İbrahim Paşa).
Mihaliç’teki Haremağıl köyü Karaca Paşa’nın üç kızı ki Hundî, Sittî, Hanzâde
Hatunlara intikal etmiş ve Hundî bu köydeki hissesini Bursa’daki mektebine vakfeylemiştir.
17.7.1502’de Hundî Hatun, Bursa’da bir vakfiye yapmış ve bu vakfiyesini Kazasker
Müeyyedzâde Ali Efendi oğlu Abdurrahman ve Hacı Hasanzâde Mustafa oğlu Mehmed
Efendiler tasdik eylemişlerdir. Bu vakfiyede, Bursa’da Ulucami’nin doğusunda bina eylediği
dâruttalimde yetimler ve fakir çocuklara Kur’ân-ı Kerim, namaz usülleri, ibadet şekilleri talim
edilmesini şart eylemiştir. Öldükten sonra kendisinin bu mektebe gömülmesini vasiyet
eylemişti. Bu mektebin idaresi için de bazı irad getiren köy ve binalar vakfeylemiş ve
tevliyetini ve nezaretini kızı Hatice (Şahhûban) Hatun’a şart eylemiştir. 1502 tarihli ikinci bir
vakfiye ile de daha birçok musakkafat vakfeylemiştir. Hicaz’a da gitmiş ve hacı olmuştur.
1521 senesinde sağdı (BS. 4./457, 5/35, 10/71, 12/31, 17/290, 26/426). BK, II/249
HUNDÎ HATUN MEKTEBİ
29.12.1487’de Halil Paşa’nın oğlu Vezir İbrahim Paşa, muallimhane yeri olmak üzere
aldığı evlerden Sarraf Muslihuddin’den bir, cami imamından iki, Zamâne Senâbî’den(?) bir,
Süleyman oğlu Davud’dan bir ev yeri almış ve bu yerler için ayda yedibuçuk akçeye Ulucami
Evkafı mütevellisi Mehmed Çelebi ile mutabık kalmışlardır. Yine aynı mahalde Abdülmecid
oğlu Müezzin Mevlânâ Mehmed’den beş odalı bir evini de Hundî Hatun’la beraber İbrahim
Paşa 5.000 akçeye satın almıştır.
Bu mektebin mesalihi için Edirne’de Fildamı mahallesinde Kazasker Hamamı’nı ve
civarındaki dükkânları, Mihaliç kazasındaki Haremağıl karyesini ve Bursa’nın
Dereköyü’ndeki iki değirmenini, Bursa civarında Kanlıcı köyündeki mamur bahçesini
içerisindeki meyveli ve meyvesiz ağaçlarıyla ve Edirne’de, hamam civarındaki yedi dükkân
ve hücreleriyle beraber, Haremağıl köyündeki Ahmed ve Mahmud adında evli iki kölesini
evlâdları ve yedlerinde bulunan eşyalarıyla beraber ve ayrıca da Sultan Bayezid’in sikkesiyle
basılmış yeni 50.000 dirhem akçesini vakfeylemiştir (BS. 7/88,97, 69/93, 158/74, 105, 108,
300/106, 126, 143, 1179/62). Mektebin üzeri kubbeli, kârgir ve kurşun kaplıydı. Kitabesi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSAMEDDİN EFENDİ
Kara Çelebizâde’dir. Hicrî Mehmed Efendi’nin oğludur. 1533’te babası Kütahya’da
müderris iken doğmuş, tahsilden sonra medreselerde müderrislik ve Şam, Mısır, İstanbul
kadılıklarında ve kazaskerliklerde bulunmuştur. 1597’de tekaüden Bursa’da Sultaniye
Medresesi’ne müderris olmuş, 1598 senesinde Cevizabad köyündeki çiftliklerinde füc’eten
ölmüştür. Emir Sultan’ın batı kapısı civarında medfundur. Adil, alim, fazıl, müdekkik, haktan
ayrılmaz ve adaletten başka hiçbir şey tanımayan doğru bir zat idi (G. 314; ŞNZ. II/38).
Kozluören köyünde cami bina eylemiş ve Aksu köyündeki iki hanı buna vakfeylemiştir (BS.
333/66). BK, II/260
HÜSAMEDDİN EFENDİ
Kumla şeyhi Eşrefzâde Muhyiddin Efendi’nin oğludur. 1731’de babasının vefatıyla
yerine Kumla Tekkesi’ne şeyh olmuştur. Oğlu Fahreddin Efendi vardır. BK, II/262
HÜSAMEDDİN EFENDİ
Bursalıdır. Cizyedarzâde’dir. “Bahaeddinzâde” de denilirdi. Müderris ve İzmir, Mısır
mollası olmuştur. 1844’te ölmüştür. Oğlu sudûrdan Hüseyin Âgâh Efendi’dir. 1810’da 150
asker çıkarıp münasib bir başbuğla orduya gönderilmesi emredilmiştir. Yine aynı tarihte on
bin kantar peksimet pişirtmeye memur edilmiştir. Bunun unları da Bursa kazalarında
toplanacaktı. 1822’de Bursa’dan, çavuş mübaşeretiyle Gelibolu’ya menfâ olarak
gönderilmiştir (SO. II/185). BK, II/262
HÜSAMEDDİN EFENDİ (Mevlânâ)
1485’te oğlu Mevlânâ Muhyiddin Mehmed Çelebi, İnebey Subaşı Medresesi
müderrisiydi. “Mevlânâ Samsunî” diye şöhret bulmuştur (BS. 4/358). BK, II/259
HÜSAMEDDİN EFENDİ (Şeyh)
Bursalıdır. Hacı Halil Efendi’nin oğludur. İlim tahsil eylemiş ve Ahizâde Abdülhalim
Efendi’ye intisab ederek bazı medreselerde müderrislik etmiştir. Sûfî tarikatına meylederek
Semerkandî şeyhlerinden Alâeddin Efendi oğlu Mehmed Efendi’den icazet almış Temenye’de
bir zaviye bina eylemiştir. 1632’de vefat etmiş ve tekkesindeki türbeye defnedilmiştir.
Mühimmâtü’l-Mü’minîn ve Mir’ât-ı Kâinât adıyla iki telîfi ve bir de divanı vardır. Kendisi
edîb ve şairdi. Tekkesine, Alâeddinzâde Mehmed Efendi, 1562’de vakıflar yapmasına nazaran
yüz seneye yakın bir ömür sürmüştür. Kemal ve marifet mecmuası, her hüner ve faziletin
alimiydi (G. 141; SO. II/114). 1604 senesinde Hicaz’a gitmiş ve Yıldırım mahallesine
Hüseyin Paşa Zaviyesi’ndeki imamet vazifesine Receb oğlu Seydî Halife’yi vekil nasb
eylemişti (BS. 209/660). Karısı, Hacı Hudaverdi kızı Raziye Hatun’dur. Oğlu Abdurrahim
Efendi vardı. Kendisinden sonra şeyh olmuştur. BK, II/260
HÜSAMEDDİN EFENDİ DERGAHI
Temenye’de olduğundan buna “Temennâ Zaviyesi” de derler. Hacı Halil Efendi’nin
oğlu Hüsameddin Efendi tarafından inşa ettirilmiştir ve vakfedilmiştir. Şeyhin vefatında I.
Sultan Ahmed zaviyeyi yeniden inşa ettirmiş ve yanındaki mescidi de tevsî ettirerek camiye
tahvil etmiştir (BS. 264/131, 253/204, 236/139). Hüsameddin Efendi’nin şeyhi Mehmed
Efendi 1562’de bu tekkeye vakıflar yapmış ve 1569’da vefat etmiş ve oraya gömülmüştür.
1622 tarihli bir fermanda, Şeyh Hüsameddin Efendi fukarasının, Anadolu cizyesinden
yevmî yirmi akçe, senede 7.200 akçe vazifeleri olup, cizye toplayan haraççılardan vazifelerini
almakta sıkıntı çektiklerinden, bu cizyeye tâbî 17 haneli Setbaşı, 7 haneli Karaağaç, 4 haneli
Bulgarlar ve 4 haneli Kayabaşı mahallelerinin ki cem’an 32 hane eder, 7.200 akçe olan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN
İncirlice mahallesinde 1583 tarihinde ölmüştür. “Hacı Evliya” diye şöhret almıştı. Ali,
Hasan, Ayşe ve Rabia adında dört evlâdı ile 189.700 akçe muhallefatı kalmıştı (BS. 147/13).
BK, II/264
HÜSEYİN
Eşrefîler mahallesinden Abdullah’ın oğludur. 1634 senesinde bir gün sabah namazını
camide kılıp evine dönünce sokak kapısını mutadı hilâfı kapalı bulup bir tarik ile içeri girince
alt kat odalarının birisinde mühtediye olan karısı Ayşe ile aynı mahalleden mühtedi Rüstem’i
bir arada zinaya müteallık alâmet-i fâside üzere hareketlerini görerek silah ile üzerlerine
hücum etmiş ise de karısı, arkasından kocasının ellerini tutarak Rüstem’i kurtarmış ve Rüstem
elbise ve ayakkabılarını bırakarak kaçmıştır. Mahkemede şahitler Rüstem ile Ayşe’nin bu
makule fesad ve kabahatten ictinabları olmadığından “her ikisi de yaramazdırlar, haklarından
gelinmesi sevab-ı azîmdir” diye haber verdikleri sicile kayıt olunmuştur (BS. 25/78). BK,
II/266
HÜSEYİN (Deli)
“Baccıoğlu” demekle meşhur edepsizlerdendir. 1801’de kendi hâlinde olmayıp rezil ve
ahlâksız kimseleri başına toplayıp vergi vermemek, zahire mübayaası ve sefere müretteb
insan ve hayvan sevkiyatı gibi işlere karışarak bunların geri kalmasına sebep olduğundan
Limni adasına nefy edilmiştir. BK, II/274
HÜSEYİN (Emir)
Seyyid Şerif’in oğludur. 1537’de Hudâvendigâr mütevellisi idi. Babası ölmüştü. BK,
II/263
HÜSEYİN (Hacı)
İne Hoca’nın oğludur. 1559’da ibrişim boyacıları esnafının üzerine şeyh olmuştur (BS.
81/1). BK, 263
HÜSEYİN (Hacı)
Yahşi’nin oğludur. 1560’ta Bursa’daki başçılar esnafına reis tayin edildi. Kendisi de
başçılardandı (BS. 81/226). BK, II/264
HÜSEYİN (Hacı)
Pîr Gaib’in oğludur. Ahmed Paşa mahallesindeki, Ahmed Paşa Bahçesi’nde bir yer
alarak bir mescid bina etmiştir (1575) (BS. 127/66). BK, II/264
HÜSEYİN (Hacı)
İzmir tüccarlarındandır. “İğneci” demekle ma’ruftur. Bursa eşraf ve âyânındandır.
Bedeninden 20 nefer piyade techiz ve Bursa mütesellimi Hacı Hafız İsmail başbuğluğu ile
rûz-ı hızırda orduda mevcut bulunması 1710’da emredilmiştir (BS. 206/88). BK, II/271
HÜSEYİN (Hacı)
Sadrazam Mustafa Paşa’ın etbaından olup, “karakulak” iken 1765 senesinde, Bursa’ya
sürülmüştür. Karakulaklığı zamanında kuyumcubaşı Hacı İbrahim’in oğlu Mehmed Sadık’ın
vasisi İsmail’den 12.500 kuruşluk bir elmas yüzüğü, “paşaya verilecek” diye almış ve çok
zaman geçtiği hâlde bir akçe vermemiştir. Sahibi tarafından istidâ edilmekle, bu yüzden
paşanın hazinedarı ve hazine kâtibi vesair vâkıf-ı umuru olanlardan sorulmuş ve malûmatları
olmadıklarını haber verdiklerinden bu yüzüğün meydana çıkarılması padişahın da matlubu
olduğu Bursa kadısına bildirilmiştir (BS. 400/117). BK, II/270
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN (Kürd)
Pîrî’nin oğludur. Eşkıyadandır. 21.10.1603’te bayır avcıları reisi Mehmed Dede, bunu
ve arkadaşları Ali oğlu Bıyıklı Mehmed’i, Hasan oğlu Kör Mustafa’yı Bursa dışarısında
birçok adamları katlettiklerinden, Kırkkavak mevkiinde tutup mahkemeye ihzâr eylemiştir.
Mahkemede, dergâh-ı âlî çaşnigirlerinden Mehmed Ağa, bunların otuz kadar eşkıya ile
Armutlu’daki çiftliğini basıp birkaç adamı katledip samanlığı yaktıklarını ve bir atını alıp
gittiklerini iddia eylemiş ve eşkıyalar da kabahatlerini itiraf etmişlerdir. Şahitler de bunların
eşkıyalıklarını ispat ettiklerinden mucib-i katl fesad ve şenaatleri olduğuna kanaat getirilerek
idam edilmişlerdir (BS. 204/146). BK, II/265
HÜSEYİN (Seyyid)
Seyyid Taceddin’in oğludur. 1484’te “Seyyid Çelebi” diye meşhurdu (BS. 4/338). BK,
II/263
HÜSEYİN (Seyyid)
Oğlu, Seyyid İbrahim’dir. 1571’de “Parmaksız Emir” diye şöhret almıştı (BS. 112/243).
1613’te Bursa’da vakıfları vardı (BS. 221/32, 222/32). BK, II/264, 266
HÜSEYİN (Seyyid)
Seyyid Mustafa’nın oğludur. 15.12.1590’da Setbaşı köprüsünün tamir ve termimi için
yapılan vakfın fahri nazırlığına tayin edilmiştir (BS. 178/44). BK, II/265
HÜSEYİN (Şeyh)
1544’te Pınarbaşı’nda Kalenderhane Zaviyesi şeyhi idi (BS. 48/32). BK, II/263
HÜSEYİN AGÂH EFENDİ
Cizyedârzâde Hüsameddin Efendi’nin oğludur. Müderris, Kudüs ve Bursa mollası ve
ticaret müfettişi olmuş ve mazûl kalmıştır. Anadolu kazaskerliğini vekâletle ifa ettirmiştir.
1877’de ölmüştür. Alim, güzel söz söyler, ahlâkı temiz ve idareli bir zat idi (SO. I/393,
II/115). BK, II/274
HÜSEYİN AĞA
Abdullah’ın oğludur. 1614’te Bursa sarayında bostancıbaşı idi (BS. 227/1). BK, II/266
HÜSEYİN AĞA
Turnacıbaşılardan olup 1746’da Bursa’da yeniçeri zâbıtlığına tayin edilmiştir (BS.
384/65). BK, II/270
HÜSEYİN AĞA
Turnacıbaşılardandır. Bursa ağalığı ve yeniçeri zâbıtlığında 1793-1794 senelerinde
ibkâen tayin edilmiştir. BK, II/271
HÜSEYİN AĞA
Turnacıbaşılardandır. Ocağın yarar ve iş görür, zabt u rabta ve lâzım gelen hizmetlerin
uhdesinden gelmesine kuvvetli iktidarı olan zâbıtânından olduğundan, 1802’de Bursa
ağalığına tayin edilmiştir. BK, II/274
HÜSEYİN AĞA
Yeniçeri ocağı kul kâhyası idi. Hükûmetin arzusu hilâfına hareket eylediğinden kul
kâhyalığından azlolunmuş ve bir mahalde oturtulması lâzım geldiğinden Bursa’da oturmaya,
1816’da memur olmuştur (BS. 1272/34). BK, II/274
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bileceğine şüphe yoktur. Lakin şahs-ı mezburun hâlâ kaymakam paşaya ve reis-i sabık Osman
Efendi’ye ve bazı rical ve kibara taalluku olmakla elbette sahip çıkarlar ve tarikıyla olsun
def’ine sa’y ederler zannolunur” denilmiştir. Bu kağıt üzerine padişah hiçbir muamele
yapmamıştır.
1783 senesinde (H.1198) ölmüş ve Yerkapı’daki Sa’dî (Dondurma) Tekkesi ve
Muallimhanesi yanındaki mezarlıkta babası Süleyman Ağa’nın yanına gömülmüştür. Hüseyin
Ağa’nın anası Emetullah ve karısı Zeyneb, oğlu Hacı Mahmud Efendi, kızı Emetullah Hatun
kendisinden evvel ölmüşlerdi. Kavaklı mahallesinde oturuyordu. Ölümü İstanbul’a akseder
etmez emval ve parasının çok olduğu cihetle mal, para ve alacaklarının mirîye zabtı
emredilmiş ve hafidi müderris Ahmed Bahaeddin Efendi İstanbul’a giderek birçok
uğraşmalardan sonra yine dedesinin ahbablarının yardımıyla her altmış bir günde bir taksidi
verilmek şartıyla üç taksitte ödemek üzere yüz elli bin kuruşluk Bahaeddin Efendi’den bir
senet almış, 1199 Muharreminin 13. gününde, yani 27.11.1784’te hazineye teslimata
başlanmıştır (BAAD. 4594,28034). Bu müddet zarfında emval ve eşyası ve kendisine mensup
olanlar İstanbul’a çağırılarak tazyik ve tehdid edilerek daha nerelerde malı olduğu sorulmaya
başlanmıştır. Bahaeddin Efendi biraz tehirle taahhüdünü yerine getirmiştir.
Şeceresi şöyledir:
Hacı Süleyman Ağa
Osman Bey
Ayşe Hatun
Rasih Efendi
BK, II/271
HÜSEYİN AĞA (Hacı)
Harputludur. Bursa’da inci tüccarı iken 1804’te ölmüş ve Şehreküstü mezarlığına
gömülmüştür. BK, II/274
HÜSEYİN AĞA MEDRESESİ
Zaviye iken medreseye çevrilmiştir. Bk. Cizyedarzâde Zaviyesi. BK, II/273
HÜSEYİN BÂLÎ BEY
“Emreoğlu” demekle maruftur. 1621’de Hamza Bey mahallesinde ölmüştür. Kızı,
İsmihan kalmıştır (BS. 235/45). BK, II/266
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN BEY
Abdullah’ın oğludur. Yasemin adında Kıbrıslı cariyesini Seyfi oğlu Nasuh’a kırk
filoriye satmıştı. Nasuh, mahkemeye müracaat ederek cariyenin sağır olduğundan reddini
taleb etmiş ise de mahkemeye getirilen cariye hakimin orta sesle bütün suallerinin cümlesine
sıkıntısız duyarak cevap verdiğinden davacı Nasuh tâzir edilmiştir. (1571) (BS. 113/…). BK,
II/264
HÜSEYİN BEY
Hamid Sancağı Beyi iken ilkbaharda bin nefer yarar tüfenkli asker tedarik edip sefer-i
hümayuna getirmek üzere 4.12.1599’da Bursa sancağı beyliğine tayin edilmiş ve kethüdası
Faik’i Bursa’ya vekil göndermiştir (BS. 351/107). BK, II/265
HÜSEYİN BEY
Memi’nin oğludur. 2.11.1644’te Balıklı köyünde ölmüştür. Karısı, Mehmed Paşa’nın
kızı Aişe Hanım’dır. Mustafa, İbrahim, Hatice adında üç evlâdı dünyaya gelmiştir. BK, II/267
HÜSEYİN BEY
Kuyucubaşılardandır. Gemlik’te inşa olunacak 55 zira’ kalyon için 1791’de kereste
kat’ına nazır tayin kılınmıştır. BK, II/271
HÜSEYİN CAN EFENDİ
Bursalıdır. İyi bir hattat ve şairdir. Etvarı perişan ve canı cebinde denecek kadar zayıf ve
afyona o kadar mağlup olmuş bî-mecallerden idi ki vücudu tabiblerce teşriha bir misal-i vasıta
olabilirdi. Kadid hâline gelmekle acayip ve garip bir şekil almıştı. Duruşu, yürüyüşü, oturuşu
bile başka idi. Gıdası afyon ve bir şişe mükeyyifat ve kahve içmeye münhasır olan bu zat
keyfetmekte ve yuvarlak oynamakta çok mahirdi. Hulâsa nev’i şahsına münhasırdı.
Göğsünde bir cüzdan götürmek âdeti idi. İçerisinde o kadar perişan kağıtlar vardı ki
icabında bir kağıdını bulmak için aylarca uğraşması lâzımdı. Keyfle vücudu harap olmuş,
kahveye esir düşmüş, kuvvet ve kudretten kesilmiş, kendi derdi kendini perişan ederek bir
bela olmuş ve hayatı kendisine bir büyük yük olmuştu. Bu felâketler yetmiyormuş gibi her
gördüğü güzele tutulur, bir saat içinde birkaç güzel görse her birisine ayrı ayrı aşık olurdu.
Her birisinin derhal resmini yaparak âh-vâh ile ömrünü geçirirdi. Hayatının son günlerinde
mevkûfat kaleminin koyun halifesi olup 1107/1694’te ölmüştür. Hâsılı bu kadar
sanatkârlığına rağmen kendisi insan kılık ve kıyafetinden çıkmış acayip bir mahluk olmuştu.
Birçok eserleri ve şiirleri vardır (SAT. 224).
Nefeszâde Seyyid İsmail Efendi’den sülüs ve nesihten icazet almıştır. Elvan kağıda çeşit
çeşit renklerde mürekkepler ile yazı yazar ve üç hokkalı bir divit kullanırdı. Dividin etrafına:
Üç hokka devâtında ne var derse o şâhım
Hûn çekerim dûd-ı dilim baht-ı siyâhım
Kıt’a:
Üç hokka devâtında dedi yâr ne vardır
Dedim ona ey Hüsrev ü Şirin şeker leb
Zülf-i siyahın lâl-i lebin çeşm-i kebûdun
Evsâfını tahrir için üç dürlü mürekkeb
Hem şair, hem hattat ve hem de ressam idi (TH. 180; HH. 109). BK, II/268
HÜSEYİN ÇAVUŞ
1589’da Mustafa Ağa’ya tâbî idi. Bk. Firari. BK, II/265
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN ÇELEBİ
Aksungur oğlu Mehmed Bey’in oğludur. (1500) (BS. 17/122). BK, II/263
HÜSEYİN ÇELEBİ
İshak Bey’in oğludur. 1512’de Sultan Korkut’un defterdarıydı (BS.23/307). BK, II/263
HÜSEYİN ÇELEBİ
Zuamâdandır. Ali Bey’in oğludur. Üveys Bey kızı Fatma Hatun’un kocasıdır. Ali
Çelebi, Tâcî Hatuncuk adında iki çocuğu vardı. 1519’da sağdı (BS. 28/459). BK, II/263
HÜSEYİN ÇELEBİ
İbrahim’in oğludur. 1559’da Kefen İğnesi mahallesinde ölmüştür. 274.444 akçe
muhallefat bırakmıştır (BS. 85/35). BK, II/264
HÜSEYİN ÇELEBİ
Lofçalıdır. Karacan Ahmed oğlu Hoca Mehmed’in oğludur. 1573’te Enbiyaoğlu
mahallesinde ölmüştür. Abdi adında bir oğlu vardı. Bursa’ya hicret edip yerleşmişti (BS.
118/39). BK, II/264
HÜSEYİN ÇELEBİ
Cidde beyi iken 1586’da ölmüştür. Kızları Ayşe, Hatice vardı. BK, II/265
HÜSEYİN ÇELEBİ
İbrahim’in oğludur. 1665’te Bursa’da tabibdi (BS. 323/170). BK, II/268
HÜSEYİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Sinaneddin Kirmastî’nin oğlu Mustafa Çelebi’nin oğludur. Anası da Mısır Şah
oğlu Derviş Mehmed’in kızı Hundî Paşa’dır. 1520’de sağdı. Vefatında Zeynîler’e
gömülmüştür. Hicaz’a da gitmiştir. Ulemadandır. BK, II/263
HÜSEYİN ÇELEBİ MEDRESESİ
İnebey Medresesi, 1674’te Veziriâzam Fazıl Ahmed Paşa’nın amcasının oğlu, yani
Mustafa Ağa’nın oğlu Hüseyin Ağa tarafından tamir ettirildiğinden bu ismi almıştır.
“Merdivenli Medrese” de derler. Şimdi konserve fabrikasıdır. Esasen adı, “İnebey
Medresesi”dir. 1682 tamirinde medreseyi şöyle keşfetmişlerdi: 900,5 zira’ kubbeleri, fevkânî
kütüphanesinin merdiveni kârgirdir. Merdiven üzerinde dokuz kat hücrelerinin önüne 12
köfeki taşından sütun, dershanenin ceviz kapısı var. Şadırvanı on lüledir. Medresenin
arkasında vaktiyle hamam vardı. 942.072 akçe sarf olunarak tamir keşfini hassa mimar
kaymakamı Abdullah oğlu Mustafa yapmıştır. Fakat paşanın vefatıyla bu tamirat geri
kalmıştır (BS. 321/137; BAMD. 7473). Kütüphane, Orhan Kütüphanesi’ne nakledilmiştir.
Hüseyin Ağa bilâhare paşa olmuştur. Girit seferinde bulunmuştur. Anadolu müfettişi iken
Gedik muharebesinde kethüdası Abdurrahman Ağa, kapısı halkından on üç kişi ile beraber,
15.4.1684 gününe tesadüf eden hicrî 1 Cemaziyelahir 1098’de şehit düşmüştür. Kethüdası
Abdurrahman Ağa’nın konaklarına emanet bıraktığı 18.227 esedî kuruş ile birçok eşyası, 20
binek hayvanı, 14 mâye devesi, 32 katırı kalmıştır (BS. 364/9-10). BK, II/268
HÜSEYİN DEDE
Mir-i Budela hulefasından olup yirmi sene kadar bu zaviyede şeyh olduktan sonra
1601’de ölmüş ve bu zaviyeye gömülmüştür (BS. 261/68). BK, II/265
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN EFENDİ
Bursalıdır. Müderris ve sonra Kütahya kadısı olmuştur. 1661’de mazûl oldu ve vefat
etti. “Harrezâde” demekle maruftur (G. 378). BK, II/267
HÜSEYİN EFENDİ
Bursalıdır. Zeynizâde’dir. Ulum-i Arabiye’de ve ilm-i nahvde sahib-i ihtisas bir zat idi.
Medreselerdeki talebelerin, mekteplerdeki şakirdanın tahsillerini kolaylaştırmak için Avamil,
İzhar, Kafiye isminde kitaplar yazmıştır. Bunlar tab’ edilmiştir. 1753’te Aydın’da ölmüş,
Sobuca kapısı kabristanına gömülmüştür (OM. I/321). BK, II/270
HÜSEYİN EFENDİ
Bursa’ya doğu vilâyetlerinden gelmiştir. Tabibî Mustafa Efendi’den yazı talim eylemiş
ve icazet alarak Bursa’da kâtiplik ile ömrünü geçirmiştir. Mustafa Tabibî Efendi 1760’ta
yetmiş beş yaşında Bursa’da ölmüştür (TH. 660). BK, II/270
HÜSEYİN EFENDİ
Yahya Efendi’nin oğludur. Kızı Ayşe, Molla Veli Şemseddin mahallesinde 1761
senesinde vefat etmiştir. Hüseyin Efendi, daha evvel vefat eylemişti. Ayşe Hatun’un kocası
Bender valisi Tedbirsizzâde Mehmed Paşa’dır Bundan, müderris Mehmed Haşim Efendi ile
Şerife Naile, Şerife Edîbe Mollalar doğmuştur (BS. 397/8). BK, II/270
HÜSEYİN EFENDİ
Hasan Paşa mahallesindeki Kaygılı Halil Efendi Tekkesi’nin banisi Halil’in oğludur.
Kardeşi Hasan Efendi ile birlikte şeyh olmuş ve 1865’te kardeşinin vefatıyla hissesi oğlu
Mehmed Âgâh Efendi’ye intikal etmişse de bu da amcası Hüseyin Efendi’ye kasr-ı yed
eylemiştir (BAVD. 26482). BK, II/274
HÜSEYİN EFENDİ (Havyarzâde)
Karakâdî mahallesinde imamdı. Alim bir zat idi. Şeyhlerden İştiblizâde Seyyid Ahmed
Efendi ve Yunuszâde Şeyh Mustafa Efendi hizmetlerinde bulunur, zakirlik yapardı. Mûsıkîye
aşina olup birçok besteler icad etmiştir. Kemankeştir. Ve güzel bir hattattı. Hatt-ı tâlik
şikestesinde emsali yoktu. 1707’de ölmüş ve Deveciler mezarlığına gömülmüştür (G. 527).
BK, II/269
HÜSEYİN EFENDİ (Lepe)
Küçük yaşlarda naz ile büyümüş, etvarı perişan olmakla “Lepe” ismini almıştır. Babası
Alaiyeli Ahmed’dir. Hüseyin Efendi tahsil ederek müderris ve sonra da Selçuk Hatun
Camii’ne imam olmuştur. 1658’de taundan vefat etmiş ve Kurdoğlu mezarlığına
gömülmüştür. Alim, temiz ahlâklı bir kimse idi (G. 369). BK, II/267
HÜSEYİN EFENDİ (Seyyid)
Aclunlu Seyyid Ali Efendi’nin oğludur. Kadılıklarda bulunmuş, 1603’te Bursa’da
ölmüş ve Emir Sultan’a defnedilmiştir (G. 439). BK, II/265
HÜSEYİN EFENDİ (Seyyid)
Vânî Efendi’nin dördüncü oğludur. Şeyhulislâm Feyzullah Efendi’ye intisab eylemiş ve
müderris olduktan sonra 1717 Eylülünde ölmüştür. Kestel’de babası Mehmed Vânî Efendi
Camii yanındaki türbeye gömülmüştür (G. 432). BK, II/269
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSEYİN PAŞA
Kazzazoğlu Süle Mehmed Paşa’nın kardeşidir. Mescidler bunun vakfıdır, Kadimden her
iki vakıf bir mütevelli tarafından idare edildiğinden vakıflar birbirine karışmıştır. 1625’te
vakıfları mamurdur (BS. 239/186). BK, II/266
HÜSEYİN PAŞA
Gürcüdür. 1905’te Bursa’da ölmüş ve Emir Sultan’a gömülmüştür. BK, II/275
HÜSEYİN RİF’AT EFENDİ
Gökmenzâde’dir. Arap ve Farisî dilleri iyi derecede bilenlerden, hendese ve mütenevvi
yazı hocalarından ve Kadiriye, Sa’diye, Rifâî, Halvetî, Nakşibendî tarikatı halifelerindendi.
1868’de ölmüş ve Şehreküstü mezarlığına gömülmüştür. BK, II/274
HÜSNÎ HATUN
Abdullah’ın kızıdır. Kocası, Şaban oğlu Ali’dir. “Bu adama vardığı zaman Cuma
günlerinden başka günlerde işlemeyecek olursam karım bâin talak ile boş olsun dedi ve
işlemedi” diye 1486’da mahkemeye müracaat ederek şikâyet eyledi ve mahkemeye çağırılan
kocası Ali de bu şartı itiraf eyledi ve: “Ben çalışıyorum fakat üstadım Yusuf, ‘çalışma’ diye
kovduğu için çalışamadım” dedi. Ustası Sinan, kovmadığını söyledi. Ali’den beyyine taleb
edildi. Izhar-ı acz eyledi. Sinan’a and verildi. Hüsnî Hatun’un bâin talak ile boşluğuna
mahkemece hükmedildi (BS. 5/273). BK, II/275
HÜSNÎ PAŞA
Aydın Paşa’nın kızıdır (1486) (BS. 5/456). BK, II/275
HÜSNÜ ÇELEBİ
Karagöz Paşa’nın oğludur (1490) (BS. 8/57,70). BK, II/275
HÜSNÜ ÇELEBİ
Molla Yegân’ın oğludur. 1490’da Demirtaş vakıfları mütevellisiydi. BK, II/275
HÜSREV (Molla Mehmed Efendi) Bk. Molla Hüsrev.
HÜSREV AĞA
Abdullah’ın oğludur. Sipahi oğlanları ağasıdır. 1607’de Çerkes, Eflaklı, Habeş, Abaza,
Rus, Macar kızlarından mürekkep 17 cariyesini Allah rızası için itâk (azad) etti (BS.
214/103). BK, II/278
HÜSREV BEY
Mehmed Paşa’nın oğludur. Ümeradandır. 1513’te Manavgat sancakbeyi idi (BS. 25/43).
BK, II/278
HÜSREV ÇELEBİ
Musa’nın oğludur. 1563’te ölmüş ve Alacahırka’ya gömülmüştür. Muhteşem bir kabir
yapılmıştır. BK, II/278
HÜSREV EFENDİ
Molla Yusuf Kirmastî ahfadından olup İznik’te doğmuştur. Filibe, Yenişehir, Galata
mollası oldu. 1566 senesinden biraz evvel öldü. Dine ait birçok eserleri vardır. Diyanet ve
takva sahibi idi (SO. II/273). BK, II/278
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
HÜSREV EFENDİ
Balıkesir’de Orhan Medresesi’nin müderrisi iken Bursa’daki Orhan Medresesi’ne
nakletmiş ve Trablusşam kadılığında bulunmuştur. 1661 senesi Temmuzunda ölmüştür. Alim,
fazıl bir zat idi. Bütün ömrünü ders ve ibadetle geçirmiştir. BK, II/278
HÜSREV EFENDİ
Şairdi. 1812’de vefat eden Enarlı şeyhi Şerefüddin Efendi için tarih söylemiştir. BK,
II/278
HÜSREVÎ
Molla Hüsrev’in ahfadından Mustafa Çelebi’nin mahlasıdır. Kadılıklarda bulunup,
1591’de vefat eylemiştir Molla Hüsrev Medresesi yakınında medfundur. Şairdi. Galatât-ı
Avam, Yemen Tarihi Tercümesi adındaki eserleri vardır (G. 462). BK, II/278
HÜSREV KETHÜDA
Abdurrahman’ın oğludur. Dergâh-ı âlî müteferrikalarındandır. Bursa’da malik olduğu
bir at değirmenini 1583’te hayır işlerine vakfeylemiştir (BS. 144/128). BK, II/278
-I-
IRGANDI KÖPRÜSÜ
“Irgandî” adıyla maruf Pîr Ali tarafından 846 hicrî, 1442 milâdî senesinde kârgir olarak
inşa edilmiştir. Bu köprünün içerisi boş olup ayrıca üzerinde otuz kârgir dükkân vardı. Bu
dükkânların üzerleri de kurşun kaplı idi (BS. 13/11, 309/3). Irgandî Ali’nin vefat tarihi
meçhuldür. Oğlu Hoca Muslihuddin Mustafa 1496’da ölmüştür. Bu köprünün yapıldığı tarihte
Bursa’nın en meşhur mimarı Hacı İvaz Paşa vefat eylemiş olduğundan herhalde Hacı İvaz
Paşa’nın vakfiyesinde şahit gösterdiği Abdullah oğlu Timurtaş tarafından yapılması çok
mümkündür. İkinci Murad devrine tesadüf eden bu tarihte Sakarya’da, Uzunköprü’de
Edirne’de birçok köprüler inşa edilmesine bakılırsa, bu da o devrin en yüksek mimari
eserlerinden biridir. 1922’de Yunanlıların Bursa’yı tahliyesi esnasında dinamitle tahrip
eylemişlerse de el-an esaslı bir tamir görmemiş ve çaya düşen taşları da günden güne
kaybolmaya başlamıştır. Bu köprü hakkındaki sicil kayıtlarında:
Bu köprünün yeri Çoban Bey vakıflarındandır.
1552’de üzerinde dükkânların her birisi iki akçe yevmiye ile kiraya veriliyordu. Bu
köprünün ayrıca Maksem mahallesinde vakıf odaları vardır.
1567’de köprünün üstündeki dükkânların kurşunlarının 1.600 akçe ile tamir keşfi
yapılmıştır. Halbuki beş bin akçe ile ancak tamir edilebilmiştir (BS. 110/6, 110/5).
1573’te köprü dükkânları 2.900 akçe ile tamir edilmiştir (BS. 116/108).
1576’da dükkânlar iki yüz filori ile tamir edildi (BS. 127/230). Bu köprü için hakim
efendiye, yılda altı altın verilmesi meşruttur (BS. 131/140).
1631’de dükkânların kurşunları ve pencereleri ve köprünün batı tarafındaki kapısı 3.160
akçe ile tamir edilmiştir (BS. 243/132).
1848’de Setbaşı köprüsünün altında Irgandı köprüsü üzerinde otuz bab kârgir odayı
müştemil altmış zira’ tûlünde metin ve müstahkem kârgir köprünün altında akan suya yakın
bir adet ayağın köşesinde üç adet köfeki taşlar yere düşmüş ve hâliyle terk olunduğu takdirde
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
fazla masraf olacağından 255 kuruş sarf edilerek bu taşlar yerlerine konmuştur (BS. 304/3;
BAVD. 25505).
Pîr Ali’nin oğlu Hacı Muslihuddin Mustafa’nın dahi birçok vakıfları ve Sakarya
üzerinde köprüleri de vardır. Bk. Mustafa Muslihuddin. BK, II/331
ISLAHAT
Bursa’ya ıslahatı anlatmak için 13 Teşrinievvel 1875’te meclis-i vâlâ azasından Subhi
Bey gönderilmiş ve Namazgâh denilen mahalde tekmil Bursa ahâlisini toplayıp ahâliye uzun
bir nutukla ıslahatın ne demek olduğunu anlatmıştır (Ceride-i Havadis Gazetesi, numara:
856). BK, II/345
-İ-
İAŞE
İstanbul her vakit Osmanlı memleketlerinin başına büyük bir yük olmuştur.
Bursalıların Mısır’a adam gönderip mübayaa ettirdikleri pirinçler İstanbul iaşesi için
alındığı gibi Bursa tüccarının Arabistan’dan getirdiği kahveler çok defa doğru İstanbul’a
alınmıştır.
1738’de İstanbul iaşesi için nakl olunan muhtelif zahireler için iskelelerde mirî
mübayaatı nakleden sefâinden hiçbir vechile mahkeme harcı, îlâm, huccet akçeleri namıyla
bir mahalde bir akçe ve bir habbe istenilmemesi ve alınmaması emredilmiştir (BS. 386/87)
1778’de Mudanya iskelesine nakl olunmak üzere beher İstanbul kilesi maa-nakliye
altmışar akçeden icap eden bahasının nakden verilmesi şartıyla mübayaacı kapıcılar
kethüdası Abdülkadir Bey’e zahirelerin teslim edilmesi emredildi (BS. 1191/3). BK, II/279
İBLİSE KÖYÜ
Atranos kazasında idi. Hudâvendigâr (I. Murad), bu köyü Kaygılı Bey’e mülkiyeti üzere
vermişti ki, Kaygılı Bey’in evlâdı, seferler vaki oldukça be-nevbet bir cebeli sefere eşip
hizmetini eda ederlerdi (1629) (BS. 244/121). BK, II/279
İBN NATTÂ’
Zeynelâbidin oğlu Mevlânâ Seyyid Ali’nin şöhretidir (BS. 7/32). BK, II/279
İBRAHİM
Paşa Yiğit’in oğludur (1485) (BS. 4/335). BK, II/283
İBRAHİM
Alişar Paşa’nın oğludur (1516). BK, II/285
İBRAHİM
“Koca İbrahim” adıyla meşhurdur. 1520’de Gökdere’den, Gallepazarı civarında bina
eylediği çeşmeye su getirmiştir. BK, II/285
İBRAHİM
Hamza’nın oğludur. Sipahi oğlanları zümresinden 128. bölükten 13 akçe ile
mütekaiddir. İhtiyar ve emektar olup Bursa’da Celâlî adındaki eşkıyayı tuttuğundan ve
İstanbul yolundaki menzillerde ve merhalelerde çok hizmet ve yoldaşlık ettiğinden
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Bursa’da, Gelincik Çarşısı’ndaki dellallar kethüdalığı, azlini icab eden husus olmadıkça
başkasına verilmemek üzere, 1599’da kayd-ı hayat şartıyla kendisine verilmiştir. (BS.
351/125). BK, II/286
İBRAHİM
1603’te 32. bölükten günde üç akçe ulûfeye mutasarrıf yeniçeri iken fesad ve şenaatte
bulunarak, Müderris Mevlânâ Mehmed Efendi’nin akrabasından birisini herkesin gözü
önünde cebren alıp giden ve nice fesad eyleten Hüseyin’in ulûfesi kat’ olunmuştur. Ayrıca
kendisi Mısır tüccarı olduğundan esâmîsi yeniçeri defterinden ihraç edilmiş ve bundan sonra
başına keçe giydirilmeyip ve yeniçeri namıyla gezdirilmeyip şer’ ile husamayı beraber
ettirilmesi için Yasakçıbaşı Mehmed Subaşı’ya emir verilmiştir (BS. 207/177). BK, II/287
İBRAHİM
Kitelidir. Bursa kethüdayeridir. 28.5.1606’da gelen bir emre göre, “Ebnâ-i
sipahiyândan yetmiş yedinci bölükte yevmî 33 akçe ulûfeye mutasarrıf olup hadd-i zatında
yarar ve müstakim olup asâkir-i İslâm’ın gelip geçmeleri zamanında hüsn-i tedbir ile nice
eşkıyayı sevk edip gereği gibi yolları muhafaza eylediği gibi Bursalılar da bunu işlerinden ve
hareketlerinden memnun idiler.” Bursa muhafızı Vezir Hasan Paşa bu vazifeyi cündîlerden
Bostan’a vermiş ve birkaç gün istihdamından sonra bu vazifeyi Bostan’ın yapamayacağını ve
birçok yolsuzlukları görülünce ref’ edip kethüdayerliği tekrar İbrahim’e verilmiştir. Bostan,
tekrar İstanbul’a gidip evvelce aldığı ruûs suretini göstererek bir yolunu bulup emr-i şerif
almış ve tekrar Bursa’ya gelerek İbrahim’in işine karışmaya başladığından ve İbrahim’in
istihdamı arz edildiğinden “İbrahim’in istihdamı ve Bostan’ın ve başkalarının bunun
vazifesine karıştırılmaması” emredilmiştir (BS. 214/146). BK, II/287
İBRAHİM
Bursalıdır. Mehmed Paşa’nın oğludur. 1606 dergâh-ı âlî müteferrikalarındandı (BS.
214/119). BK, II/287
İBRAHİM
Topukluzâde Mehmed Çelebi’nin oğludur. 1608’de Mehmed Çelebi vefat eylemiş ve
Bursa’da birçok vakıflar bırakmıştır (BS. 217/94). BK, II/287
İBRAHİM
Dergâh-ı âlî çavuşlarından Pîrî Çavuş’un adamıdır. 1612’de efendisinin bir miktar
malını çalıp ve hizmetkârını öldürüp kaçmışken Bursa’da yakalanmış ve zindana atılmıştır.
Bursa subaşısı Yusuf, bunu zindandan çıkarıp evine götürmüş ve İbrahim, Yusuf’un da
akçesini, kılıncını ve hayvan takımlarını vesair eşyasını çalıp kaçmıştır (BS. 221/118). BK,
II/287
İBRAHİM
Memi oğlu Hüseyin Bey’in oğludur. Hüseyin Bey, 1644’te Balıklı köyünde ölmüştür.
Mustafa ve Hatice adında iki kardeşi vardır. Anası, Mehmed Paşa’nın kızı Ayşe Hanım’dır.
BK, II/290
İBRAHİM
Süzenkefen mahallesinde 1646 senesinde ölen Abdülgani Efendi’nin oğludur. Anası
Hüseyin kızı Ayşe’dir. Mehmed ve Mustafa adında iki kardeşi vardır (BS. 273/14). BK,
II/290
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM
Alacahırka mahallesinden Mustafa’nın oğludur. 16.5.1669’da, gece yarısında Yeşil
mahallesinden Abdurrezzak oğlu İbrahim adında bir imamın evine girerek bazı mücevherat
çalıp kaçarken imam duymuş ve arkasından yetişip yakasına yapıştıkta üzerine kılınç
çıkarıp imam da kılınca yapışmakla dört parmağın kesildiğini mahkemede imam iddia ve
İbrahim de ikrar ve itiraf etmekle birçok kimseler ve Müderris Sirkezâde İbrahim Efendi
gelerek “İbrahim sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz olup vech-i arzdan izâlesi lâzım ve vâcibü’l-
katldir” diye müvâcehesinde şehadet eylediklerinden hakkından gelinmek üzere Subaşı
Ömer Bey’e teslim edilmiştir (BS. 301/26). BK, II/291
İBRAHİM
Atranos’un Derecik köyünden “Şapşaloğlu” demekle meşhurdur. Hacı Hüseyinoğlu ve
Güveğili Mustafa ile birlikte 1734’te başına otuzdan fazla eşkıyayı toplayarak ahâliden
cebren para toplamaya başladığı kadı tarafından şikâyet edilmiştir. BK, II/295
İBRAHİM
Apolyont köyünde demirci idi. 1735’te oğlu Ali eşkıyalık yaptığından idam edilmiştir
(BS. 377/87). BK, II/295
İBRAHİM
Afyon Karahisar’ın Bican köyünden Abdullah’ın oğludur. Kendisi levendlerdendir,
gençtir. 1743 senesi Şubat ayında Bursa’ya gelmiş ve hayvanını Ulucami penceresine
bağlayarak silahlı olduğu hâlde camii-i şerife girmiş ve minbere çıkarak asılmış olan
sancakları alarak dışarı çıkarken tutulmuş ve mahkemeye getirilmiştir. Kendisine, sebebi
sorulduğu zaman; “şan ve nam kazanmak için sancakları şehirden dışarıya çıkaracaktım”
diye ikrar ve Kütahya mütesellimi Ömer marifetiyle idam edilen yol kesen eşkıyalardan Çil
Bekir ile beraber gezip, birçok yerlerde muharebe ve mukatele ve yol kestiğini itiraf
eylediğinden idam edilmiş ve kesilmiş başı İstanbul’a gönderilmişti. 30.2.1743’te gelen bir
fermanda kadı ve mütesellimin bu hareketleri takdir edilmiştir (BAZD. 2661). BK, II/296
İBRAHİM
Müzehhibdir. Hüsn-i hat ve tezhib ilmini en meşhur hattatlardan ve müzehhiblerden
Tuzpazarı imamı Mustafa Efendi’den öğrenmiştir. Emir Sultan Camii imam vekili iken
1747’de ölmüştür. Sülüs ve nesihten de icâzet almıştır. Hem hattat ve hem nakkaş, ressam ve
müzehhib idi (HH. 89,266; TH. 56). BK, II/297
İBRAHİM
İstanbul’da, Koca Mustafa Paşa Camii müezzini idi. Şerife Hafîze adında küçük bir kızı
velisinin izni olmaksızın Halil adında birisine nikâh ve tezvic eylemiştir. Bu akd caiz
olmadığından feshedilmiş ve İbrahim, 1760’ta Bursa’ya teb’id ve nefy edilmiştir (BS.
1172/57). BK, II/298
İBRAHİM
1762’de vefat eden Abdullah oğlu Halil’in oğludur. Anası Müderris Abdizâde Saîd
Efendi kızı Şerife Molla’dır (BS. 397/4). BK, II/298
İBRAHİM
Eşkel köyündendir. Kardeşi Süleyman ile bedenlerinden yazacakları askerle 1773’te
sefere memur edilmiştir (BS. 1186/21). BK, II/298
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM
Bursa’nın Toraklı köyünden Altun oğlu Mehmed Emin’in oğludur. Babasıyla beraber
köylülere eza ve cefa eylediği şikâyet edildiğinden, 17.8.1775’te Bozcaadası’na nefy
edilmiştir (BAZD. 3448). BK, II/298
İBRAHİM
Kemahlıdır. İstanbul’da bedesten esnafındandır. 1823’te yedinde bulunan mübayaa
akçesini derhal darphaneye teslimi emredilmiş iken vermeyerek memurlara itâle-i lisanda dahi
bulunduğu haber verildiğinde, buldurularak tomruğa konmuş ve hapsedilmiş olduğundan
çavuş mübaşeretiyle Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, II/303
İBRAHİM
İnegöllü Âşık’ın oğludur. Kendi hâlinde olmayıp hükûmet işlerinin geri kalmasına
sebep olduğundan, 1835’te Gelibolu’ya nefy edilmiştir. BK, II/303
İBRAHİM Bk. Âzerî Çelebi.
İBRAHİM (Akbaş)
İstanbul’da, Eğrikapı dışarısındaki Cebecibaşı mahallesi ahâlisindendir. 1740 senesinde,
Edirne Eğrikapı dâhilindeki Kariye, Çakırağa, Hacı Muhyiddin mahalleleri ahâlilerinden 13
zimmi mahkemeye müracaat ederek şu sözlerle şikâyette bulundular: “Zikrolunan kapılardan
lâşelerimiz zemine ilga için çıkardığımızda Akbaş İbrahim, ‘bana her lâşe için yirmişer-
otuzar para vermeyince zemine ilga ettirmem’ diye her lâşe için bi-gayri hakkın akçemizi alıp
teaddî ediyor” dediklerinde İbrahim istintak olunmuş ve: “Kale derunundakilerden bir şey
aldığım yoktur, ancak kale haricindeki reaya lâşelerinden bir miktar nesne almak vakıf
tarafından memur Hacı İbrahim adındaki kimsenin vekili olduğumdan almaktayım” diye ikrar
eylemiş ve elinde şer’î bir senedi olmayıp bu vechile reayaya şer’-i şerife mugayir olarak
teaddî ve zulüm eylediği anlaşıldığından men’ olunup te’dîbe muhtaç olduğundan Bursa’ya
nefy edilmiştir (BS. 1184/52). (Bunun gibi bir ahlâksız da Yahudilere musallat olmuştu. Arap
İmam oğlu Mustafa adında birisi nasılsa müderris ve 1685 senesinde de Vize’ye kadı olmuştu,
bu adama “Çifit İmamı” derlerdi. Bu ismi almasına sebep; İstanbul’da Haliç’te Hasköy
iskelesinde bekler ve çıkan Yahudi ölülerinin önüne geçerek: “Falan vakit şehadet kelimesi
getirmişti, Müslüman olarak ölmüştür, ben şehadet ederim, Müslüman mezarlığına
gömeceğiz” diye cenazeyi durdurur, Yahudiler feryada başlarlar, başına üşüşürler, birkaç
akçelerini alarak bırakır, başkasına intizar edermiş. Zalim, cahil ve ahlâksız, rezil bir adamdı.
İstanbul’a Şam’dan gelmişti (ŞNZ. 559). BK, II/295
İBRAHİM (Derviş)
Ramazan Baba zaviyedarı ve mütevellisidir. Bektaşî halifelerindendir. 1772’de
ölmüştür. 14 sene babalık yapmıştır. BK, II/298
İBRAHİM (Derviş)
Bursalıdır. Ali Efendi’nin oğludur. Abdal Murad Zaviyesi’ne şeyh olmuş ve 12 sene
sonra, 1867’de vefat eylemiştir. BK, II/304
İBRAHİM (Gürleli)
Pazar köyünde oturmakta idi. 1794’te pehlivandı. BK, II/299
İBRAHİM (Hacı)
Bayram’ın oğludur. Nâehil olan Bursa mimarı ve ehl-i hibresi Nasuh oğlu Pîrî’nin
yerine mimar tayin edilmiştir. 1600’de eski mimarbaşı Davud Ağa’dan ve padişahın
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mimarbaşısı Ahmed Ağa’dan ehliyetnameleri vardır (BS. 351/105). Dört beş sene mimarlık
yapmıştır (BS. 210/20). BK, II/286
İBRAHİM (Hacı)
Hacı Mustafa’nın oğludur. 16.6.1603’te Bursa’da şehir kethüdası idi (BS. 204/134).
BK, II/286
İBRAHİM (Hacı)
Orhan mahallesinden Ahmed’in oğludur. Barutçudur. Bir barut kârhanesi yaptırmıştır.
Karısı Züleyha ve kızları Teslime, Saliha, Ümmühânî’dir. 19.8.1695’te ölmüş, evinde 89.797
ve dükkânında da ayrıca 147.817 akçelik muhallefatı kalmıştır (BS. 369/45). BK, II/293
İBRAHİM (Hacı)
Bursa zenginlerindendir. “Karanfilzâde” demekle meşhurdur. 1773’te yazacağı 100
askerle sefere iştiraki emredilmiş (BS. 1186/19), biraz sonra da pir ve malul olduğundan
affolunmuştur (BS. 1186/24). BK, II/298
İBRAHİM (Hacı)
Hudâvendigâr mütevellisidir. 1789’da bedeninden iki yüz nefer piyade askeri yazarak
ve techiz ederek Sergerde Hasan Ağazâde Saîd ile birlikte Vidin seraskeri Hasan Paşa
maiyyetine ilkbaharda yetişmesi, geç kaldığı veya noksan askerle vardığı takdirde hakkından
gelineceği fermanla bildirilmiştir (BS. 308/10). BK, II/298
İBRAHİM (Hacı)
Bağdadlı tabibdir. Tuzpazarı hanında kiracı olarak oturmakta ve hekimlik yapmakta idi.
1790 senesinde iki senedir hayat ve mematı meçhul kaldığından odası açılmıştır. Satılan
eşyaları arasıda tıptan teşrih kanunu, tıptan iki cilt büyük kitap, birçok tarih kitapları ve Farisî
bir divan vardı (BS. 1205/24). BK, II/299
İBRAHİM (Hacı)
Mihaliçlidir. “Kulaksız” diye şöhret almıştır. Çok zengin idi. 28.3.1803’te ölmüş ve
muhallefatı saye-i devlet-i aliyyede toplanmış olduğu bahanesiyle nukûd ve emval ve akar ve
emlâk ve çiftliklerinin beyliğe zabtı için rikâb-ı hümayun kapıcıbaşılarından eski lağımcıbaşı
Derviş Hasan Ağa memur edilmiştir. BK, II/300
İBRAHİM (Hacı)
Sunullahzâde’dir. BK, II/293
İBRAHİM (Hoca)
Hoca Ali’nin oğludur. Saîdçukuru’ndan “Kervanbaşı” adıyla maruf tacirlerdendir.
1503’te Kazzazoğlu mahallesinde ölmüştür (BS. 19/97). BK, II/285
İBRAHİM (Hoca, Hacı)
Hoca Arap Şah’ın oğludur. Karısı Nefise Hatun’dur. 1424’te Paşa Çelebi, Hoca
Mustafa, Bâlî Çelebi adında üç oğlu vardı BK, II/281
İBRAHİM (Mevlânâ Şeyh)
Şeyh Kasım oğlu Şeyh Küçük’ün oğludur. 1573 senesinde Tayyib Hoca mahallesindeki
Karaca Ahmed Zaviyesi’ni kendi parasıyla tamir ve termîm ettirmiştir. 1586’da ahâliden
topladığı iane ile türbedeki kadınların ziyaret edecek çırak mahallini ve sakıflarını tamir
ettirmiştir (BS. 140/57, 173/159). Oğlu, Erzâde Mehmed Efendi ile kızı Ayşe vardı. Yine
Tayyib Hoca mahallesinde satın aldığı bir haneyi erkeklere mahsus bir zaviye eylemiş,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
hissesine altmış bin kuruş isabet eylemiş ve bu da ödemiştir (BS. 308/1) (bk. İstikraz).
1789’da da kuvveti mertebesinde asker silahlandırarak Sergerde Hasan Ağazâde Saîd ile
baraber Vidin seraskeri Hasan Paşa maiyyetine evvel-baharda yetişmesi geç kaldığı veyahut
noksan askerle vardığı takdirde idam edileceği fermanla kendisine bildirilmiştir (BS. 308/5-
10). 1802’de Bursa’nın masrafını görmeye dört arkadaşıyla beraber memur edilmiştir (BS.
280/106). 1806’da ölmüştür. Oğulları Hacı Saîd, Hacı Halil, Hacı Mustafa, Mahmud’dan
ibarettir. Mahmud, cariyeden olmuştur.
Hâcegândan yeniçeri kâtibi vekili Hafız Mustafa, padişaha verdiği bir takrirde, (daha
doğrusu bir jurnalde); İbrahim Ağa ölmeden evvel Mahmud’a on kese vasiyet eylediğini ve
diğerlerine de onar kese altun vererek hacca yolladığını söylemiştir. Oğulları, babamız cümle
emlâkini bina eylediği medreseye vakfedip ve vakfiyesini Haremeyn muhasebesine kayıt
ettirdi diye iddia etmektedirler. Bursalıların âdeti bir Camii’n mihrabının bir tarafına bir mum
koyarak ol muma külliyetli vakıf ihdas eylediklerini iddia ve bu suretle malını müsadereden
kurtarmaktadırlar. Hacı İbrahim Ağa da iki köhne küçük evi satın alıp yıktırıp enkazıyla
birkaç tahtalı küçük odalar bina ve içine bekçi koyarak ve diğer odalar bomboş durduğu hâlde
bunun adı da medrese olmuştur. İpek mizanı hanındaki odasında gayet sanatlı yapılmış demir
sanduka muhallefat defterine boş diye yazılmış, gizlice yaptığım tecessüsde bu sanduka
içerisinde üç yüz kese kadar altun olup yangından sonra Hacı İbrahim Ağa çıkarmak murad
eylediğinde keseler çürümüş olmakla altunlar dağılmış olduğundan cümlesini odaya koyup
dönmüş ve bu altunları babalarının ölümünden üç gün evvel Mizânî Hacı Ali’ye bin altın
verilerek kandırılmış ve altunlar handan çıkarılarak yüz elli kesesi bir mahalle, küsuru da
diğer iki mahalle konulduğu kadarı paşadan ve daha başka kimselerden toplamış ve
Kapıcıbaşı Mehmed Bey’den soruldukta sahih olduğu söylenmiştir. Tahsili emrolunduğu
takdirde kolaylıkla elde edileceği ve bu mebaliğ faizcilikle kazanılmış olduğundan harp
işlerine sarf olunursa belki Allah’ın inayetiyle Hacı İbrahim Ağa’nın günahlardan
kurtulmasına sebep olacağı ihtimalden uzak olmadığı bildirilmiş ise de hükûmetçe, defterdeki
muhallefatının yirmi bin kuruşu mukabilinde veresesine bırakılması emredilmiştir. Hacı
İbrahim Ağa, Kuzgunluk kabristanına gömülmüştür. BK, II/300
İBRAHİM AĞA (Hacı Halil)
“Katırcıoğlu” demekle maruftur. Abdullah oğlu Hasan’ın oğludur. 2.12.1862’de
Habiboğlu mahallesinde ölmüştür. Karısı Abdullah kızı Emine Hatun’dur. Daha evvel ölen
karısı Abdullah kızı Zekiye’den doğan Ahmed Muhtar (Gazi Ahmed Muhtar Paşa’dır. 1839
senesi İkinciteşrin ayının ikisinde Bursa’da doğmuştur. Rus muharebelerinde ordu komutanı
ve sonra da sadrazam olmuştur. Bk. Ahmed Muhtar Paşa) ve Mehmed Nafiz Mollalar ile
boşadığı karısı Hasan kızı Ayşe’den doğan Ali Molla ve diğer boşadığı Hasan kızı Behiye’den
doğan Mehmed ve diğer boşadığı karısı Abdullah kızı Ümmügülsüm Hatun’dan doğan kızı
Fethiye’yi mirasçı olarak bırakmıştır. BK, II/305
İBRAHİM BABA
Ramazan Baba zaviyedarı Halil Baba, gelip gidenlere ve hücrelerde oturanlara yemek
vermediği gibi zaviyeye ait eşyaları ve bakır takımlarını ve hayvanlarını sattığından 1795’te
azl olunarak yerine İbrahim Baba tayin edilmiştir. Gelip geçenlere it’âm-ı taâm ve zaviyenin
harap mahallerini tamir ve termim etmek şartıyla da beratı verilmiştir (BAVD. 15121; BS.
312/10). BK, II/299
İBRAHİM BEY
Ankaralıdır. “Katrancı” oğlu adıyla anılan Musa Bey’in oğludur. 1513’te Bursa’da
oturmakta idi. Daha ziyade “Karabey” derlerdi. BK, II/285
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM BEY
1620 senesinde Bursa subaşısı idi. Ali Paşa mahallesinde, Parmaksız Mustafa Bey’in
evinde oturuyordu. Mahalle ahâlisi mahkemeye 11.12.1620’de şikâyet ederek; “Gece ve
gündüz evine fahişeleri getirip fısk üzeredir, daima kabahat yapmaktadır. Bir gün mahallede
büyük bir fesad olması mukarrerdir. El-an meclis kurup işret etmektedirler” diye tazallum
etmekle mahkemeden Mevlânâ Ahmed ile birçok bî-garaz Müslümanlar vardıklarında
İbrahim Bey’in, Emine ve Ayşe adındaki iki fahişe ile meclis kurup işret etmekte oldukları
görülmüştür (BS. 234/25). BK, II/288
İBRAHİM BEY
Abdülgani’nin oğludur. Bursa’da 1627’den 1658 senesine kadar mimarbaşılık
yapmıştır. Kendisi üstad ve hassa mimarlarındandır. 1658’de Mahmud Paşa Hanı’nı esaslı bir
surette tamir eylemiştir (BS. 345/48). BK, II/291
İBRAHİM BEY (Başçı) Bk. Başçı İbrahim Bey.
İBRAHİM BEY (Halil)
Orhan Gazi’nin oğludur. Anası Asporça Hatun’dur (İsmi Halil yazılmakta ise de
doğrusu Halil İbrahim’dir. Bk. TOEM. sene 1, s.239; sene 2, s.436). Gemlik Körfezi’nde
sandalla gezerken Foçalılar tarafından esir edildiği ve İstanbul İmparatoru vasıtasıyla birçok
paralar verilerek kurtarıldığı ve İstanbul’a oğlunu almak için Orhan Gazi’nin Üsküdar’a
geldiği ve merasimle Orhan Gazi’ye teslim edildiği (…) İskender Bey tarafından yazılan uzun
bir makalede bildirilmiştir. İbrahim Bey, bu anası Asporça Hatun’dan evvel ölmüştür. Bunun
Sultan Mahmud ve Fatma Hatun isminde iki evlâdı olmuştur. Sultan Mahmud’un kızı Hanım
Hatun, Çandarlı Hayreddin Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’nın karısıydı.
İbrahim Bey’in vefatında Orhan Gazi üzerine cüz okuyan hafızlar için bayramlarda
naharlık yeyip yedirmek için o vakit Kite kazasına bağlı olan Frengili, Narlı, Kapaklı,
Burunhisar köyleriyle Eğrice köyündeki dört çiftlik mezraayı vakfeylemiş ve buna “Asporça
Hatun oğlu oğluna ve kızı kızına mütevelli olalar” diye şart eylemiştir. Burunhisar köyü
Kanunî Süleyman zamanında harap olup ahâlisi Gemlik’e taşınmıştır. (Başvekâlet Arşivi
Anadolu Vilâyeti, 2.cilt, numara: 285, Tapu defterinden)
Hanım Hatun, Çandarlı İbrahim Paşa’nın karısı ve Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Hafsa
Hatun’un kocası Mahmud Çelebi’nin anasıdır.
Bu aileye ait şecere şöyledir:
Orhan Gazi
(Asporça Hatun’dan)
BK, II/279
İBRAHİM BEY EFENDİ
İvaz Paşazâde olup 1784’te üç ay şeyhulislâmlık yapmıştır. 11 sene evvel de 10 ay beş
gün bu işte bulunmuştu (Bu İvaz Mehmed Paşa, Bursa’nın medar-ı iftiharı Hacı İvaz Paşa
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olmayıp I. Sultan Mahmud’un vezirlerinden Belgrad fatihi İvaz Paşa’dır). 1785 Birinciteşrin
ayında çavuşlar emini Ahmed Ağa vedâatiyle Ankara’da oturmak üzere oraya vasıl olmuştur.
Bir müddet Ankara’da menfâ olarak oturmuş ve menfâsı Bursa’ya tahvil edilmiş ve üç sene
kadar da Bursa’da oturduktan sonra da III. Selim’in cülûsunda affolunmuş ve İstanbul’da,
Aksaray civarındaki evinde, 17.4.1798’de ölmüş ve Bayezid Camii mezarlığına gömülmüştür.
BK, II/303
İBRAHİM ÇELEBİ
Mehmed Çelebi’nin oğludur. 1479’da “Fotra Çelebisi” diye şöhret almıştı (BS. 3/116).
BK, II/285
İBRAHİM ÇELEBİ
Merhum Davud Çelebi’nin oğlu Mustafa ve Mahmud Çelebilerin kardeşidir (1487) (BS.
7/80). BK, II/283
İBRAHİM ÇELEBİ
Hamza Bey’in oğlu Halil Çelebi’nin oğludur. Amcası Mustafa Paşa’nın oğlu Mahmud
Bey, İnegöl’ün Yenice ve Öyük köylerindeki hissesini 10.000 dirheme, 1508 tarihinde
satmıştır (BS. 20/220). Kız kardeşi Hatice Hatun’un 1505 senesinde ölmesiyle tekmil emvali
İbrahim Çelebi’ye teslim edilmiştir (BS. 19/416). BK, II/285
İBRAHİM ÇELEBİ
Sarraf Hoca Muslihuddin’in oğludur. 1513’te ölmüş; 174.429 akçe muhallefat
bırakmıştır. Anası incici İvaz kızı Sittî Hatun’dur (BS. 24/41). BK, II/285
İBRAHİM ÇELEBİ
Bahçeköy’den Şeyh Lutfî oğlu Mevlânâ Şeyh Abdurrahman’ın oğludur ve Ahmed
Çelebi’nin kardeşidir. 1523’te Bursa’da şeyh idi (BS. 31/198). BK, 285
İBRAHİM ÇELEBİ
Eymür Şah’ın oğludur. Atıcılar meydanı civarındaki Veysel Karanî Zaviyesi’nin
şeyhidir. Üç akçe yevmiyesi vardır. Bundan ayda yirmi akçesi Hidayetullah oğlu Evhad
Çelebi’ye rızasıyla terk edildi (1564) (BS. 95/206). BK, II/286
İBRAHİM ÇELEBİ
Hacı Derviş’in oğludur. 1655 senesinde Şeker Hoca mahallesinde ölmüştür. Oğlu
İsmail, kızı Kâfiye, Havva ve karısı Hacı Hüseyin kızı Rabia kalmıştır. 1.667.591 akçelik
muhallefatı ve pek çok kıymetli kitapları ve eşyası arasında pek çok gümüş leğen ve ibrikler,
gülabdan, tas ve maşraba ve bıçak ve hançer ve kılınç ve fağfurî kahve fincanları vesair
tabaklar kalmıştır (BS. 344/58). BK, II/291
İBRAHİM ÇELEBİ
Şerbetçizâde’dir. Anadolulu yedi meşhur hat üstadı vardır ki, bunların yedincisi
Mevlânâ İbrahim Çelebi’dir. Bursalıdır. Amasyalı Şeyh Hamdullah derecesinde ün almış,
marifet ve hüner sahibi, inci gibi temiz yazı yazan bir hattattı (MH. 25). Ali Yetim, Bursa’da
iken onun teşvikiyle sülüs ve neshe çalışıp 1484’te ondan icazet aldı. Muasırı olan Ahmed
Karahisarî ile mektuplaşıp muâraza edip İstanbul’da görüştükten sonra ahbab oldular. 1525’te
öldü, “Şerbetçizâde (932)” vefat tarihidir (TH. 48). Sicill-i Osmânî ise (I/93) 1533’ten sonra
öldüğünü yazıyor. Hat ve Hattâtân (s. 85)’da 1525’te vefat eylediğini, Türk, Arap ve Fars
dillerine vâkıf olup şiirleri olduğunu haber veriliyor. Kâmûsu’l-A’lâm (s. 2846)’da hattatların
ve edîblerin meşhurlarından olup Bursalı olduğunu yazılıdır. Vefat tarihinde ihtilâf varsa da
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
birinci derecede hattat, alim ve şair olduğunda hepsi müttefiktir. Güldeste (s.444)’de Hacı Ali
oğlu İbrahim Efendi’den bahsediyor ki, bu zat yalnız Farisî diline vâkıf olup 1686 senesinde
ölmüştür; bizim bahsettiğimiz hattat ve şair İbrahim Efendi olması gerekir. BK, II/283
İBRAHİM ÇELEBİ
Bursalı Halil Paşa’nın oğlu ve Koçi Bey’in kardeşidir. Babası Halil Paşa’nın Bursa’da
vakıfları vardır (Çandarlılardan değildir). BK, II/283
İBRAHİM ÇELEBİ
Cafer Paşa’nın oğlu Haşim Efendi’nin oğludur. Babası, 1758’de İsa Bey mahallesinde
ölmüştür. Anası, Sunullah Efendi kızı Ümmühânî Hatun’dur (BS. 1118/30). BK, II/296
İBRAHİM ÇELEBİ (Mevlânâ)
Hâzık ve alim bir tabibdir. 1619’da, on beş akçe yevmiye ile Yıldırım Darüşşifası’na
ikinci hekim olmuştur (BS. 187/203). BK, II/288
İBRAHİM ÇELEBİ (Mevlânâ Taceddin)
Kasapzâde’dir. Babası Bursa’nın meşhur kasaplarından idi. Babası ihtiyarlayınca oğlu
İbrahim’i yerine kasap yapmak istemiş ve o zamanın âdetince tekmil Bursa’daki kasap
esnafına bir mesirede bir ziyafet çekerek oğlunun duası yapılarak kasaplar zümresine ilhakını
rica eylemiştir. Bunlar da imtihan için bir koyun kesmesini teklif etmişler ve bu da kesmek
üzere koyunu bir tenha mahalle çekip bir müddet sonra elleri kanlı olarak gelmiş ve; “Eman
vermeyip boğazladık, lâkin kaçtı tutamadım. Gelin tutun!”, demesi üzerine görürler ki
koyunun evvelâ kuyruğunu kesmiş ve can acısından koyun kaçmıştır. Kasaplığa liyâkatı
olmadığı görülerek izin verilmemiştir. Fakat o devirde bir istihkak sorulmaz, muhtesib tutmaz
bir sanat lâzım geldiğinde -tahsillilerin tasvibiyle- ilim tahsiline idhal ederler. Şeyhulislâm
Şeyhî Efendi’den ders almış ve birçok medreselerde ve Yıldırım Medresesi’nde müderris
olmuş ve Kayseri kadısı iken 1620 senesinde vefat eylemiştir. Budalalığı ile şöhret almış
ahmaklardan idi (3.10.1620’den birkaç yıl evvel ölmüştür. Fıstıklı’daki Emir Sultan
fukarasına üç bin ve bu zaviyenin tamiri için bin ve Baba Zakir Mescidi imamına bin ve
Çoban Bey mahallesi avârızına ve sair mahalle vakıf akçe bırakmıştır) (BS. 234/15). BK,
II/288
İBRAHİM DEDE Bk. İbrahim Haydar Dede
İBRAHİM HAYDAR DEDE
Yunus Efendi halifesi Karakâdî Tekkesi’ndeki Muharrem Dede’ye intisab ve bunun
vefatıyla Yunus Efendi’nin diğer halifesi Raşid Efendi’den tarikatı tekmil eylemiş ve Şible’de
açtığı tekkede Cuma ve Pazarları ibadet ve ayine başlamıştır. 8 Birinciteşrin 1911 Pazar günü
vefat etmiş ve zaviyesine gömülmüştür. Okuyup yazması yok ise de tarikat usüllerine vâkıf
mütevazi ve halim bir adamdı. BK, II/304
İBRAHİM HAYDAR DEDE ZAVİYESİ
Şeyh Şible mahallesindeki evini 20 Mayıs 1891’de vakfederek Kadirî ve Sa’dî Tekkesi
ittihaz eylemiş ve bunların ayinlerinin icrasına başlamıştır. BK, II/304
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. İstanbul’da sipah kalemi kâtiplerinden “Kara İbrahim Efendi” diye
meşhurdur. Sülüs ve nesih yazılarını yoluyla hattat Namık Efendi’den öğrenmiş icazet almış
ve güzel bir hattat olmuştu. Nakşibendî tarikatından Tokatlı Mehmed Emin Hoca’ya intisab
etmiş ise de sonra tarikata muhalif ve taklitçi kimselerle ülfet etmiştir (TH. 57). BK, II/306
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM EFENDİ
İzniklidir. Ali Beyzâde’dir. Müderris, sonra Şam kadısı olmuş ve tekaüd olarak İznik’te,
dedelerinin vakıflarının ziyadeleriyle geçinmekte iken arkadaşlarını ziyaret için İstanbul’a
gitmiş ve hastalanarak 1618 Ağustosunda ölmüştür. Temiz, vakarlı, edepli, sabırlı, ibadeti
sever, çok doğru bir zat idi. Sesi gür ve şiddetli olduğundan “Derbendî Davudlu” diye şöhret
almıştı. İki defa Şam mollası olmuş, 1606’daki Canbolat vakasında bunlar ile Şam askeri
arasında çıkan münazaada sulhu iade ve fitneyi teskin eylemiştir. (ŞN. II/355; SO. I/99; KA.
535). Çandarlı sülâlesinden damat Mahmud Bey’in oğlu Ali Bey’in oğludur. Sa’dî ve Hüsrev
Çelebilerin kardeşidir. Abdurrahman Bey’in babasıdır. BK, II/287
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. Menteşzâdelerin en küçükleridir. Tahsil-i ilimden sonra müderris ve Manisa
müftüsü ve Eyüb kadısı olmuş ise de kabul etmediğinden tekrar müderris olmuştur. 1625’te
ölmüştür. Menteşzâde ailesine mensup olduğundan daima büyük memuriyetlere tayinini ister,
hayal ve olmayacak işler peşinde koşardı. (ŞNZ. II/457). Fazıl müderrislerdendi (SO. I/100).
BK, II/289
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. Hüseyin Efendi’nin oğludur. Kütahya kadısı iken 21.7.1629’da ölmüştür.
Karısı Ceyhun, oğulları Abdullah, Abdülkadir Çelebi, kızları Ayşe, Emetullah ve Safiye
Hatunlar ile birçok kıymetli kitapları ve 274.820 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 240/73). BK,
II/289
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. Memikzâde Mustafa Efendi mülâzımıdır. Müderris ve Kite kadısı oldu. 1647
Nisanında vefat edip Emir Sultan’ın batı kapısı karşısında defnedildi. Edîb, vakarlı, alim ve
herkesin sevgisini kazanmış bir zattır. “Girihgîrzâde” demekle maruftur. BK, II/290
İBRAHİM EFENDİ
On beş akçe vazife ile Yıldırım Darüşşifası’nda ikinci hekim idi. İstanbul’a gidince bir
akçe yevmiye ile Mustafa oğlu Hacı Hasan’ı kaymakam nasb eylemiştir. Altı ay kadar
hizmetini yaptığından yerine Mevlânâ Mehmed Nakşî tayin edilmiştir (1647) (BS. 269/21,52).
BK, II/290
İBRAHİM EFENDİ
Menteşzâde Hacı Ömer’in oğludur. Süzenkefen mahallesinde doğmuş ve müderrislik ile
ömrünü geçirmiştir. 1667’de ölmüş, Pınarbaşı’nda Mevlevîhane karşısında defnedilmiştir.
Alim, fazıl ve akranına faik idi (G. 376). BK, II/292
İBRAHİM EFENDİ
“Arnavut İbrahim Efendi” demekle maruftur. Menteşzâde Mahmud Efendi damadıdır.
İlk zamanlarında müteferrikadan olup büyüklerle görüşe görüşe gafletten uyanarak okumaya
başlamış ve ilme talib olarak tahsil eylemiş ve müderris olmuştu. Bir müddet Bursa ipek
mizanı nâibi ve Mahkeme-i Suğrâ’da nâib olmuştu. Tekrar müderrisliğe sülûk etmiş, 1669’da
ölmüş ve Menteşzâdeler yanına gömülmüştür. Karısı, Mahmud Efendi kızı Fatma Hatun’dur.
İbrahim Paşa mahallesinde sakindi (BS. 296/81; G. 370). BK, II/292
İBRAHİM EFENDİ
“Sirkezâde” demekle meşhurdur. Hüsam oğlu Ahmed’in oğlu Abdurrahman’ın oğludur.
Evkaf kâtipliğinde, müderrisliklerde ve birçok kadılıklarda bulunmuş, 18.11.1681’de
Pazartesi gecesi vefat etmiş ve Hisar’da Orhan Türbesi karşısındaki Manastır Mektebi’ne
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
defnolunmuştur. Tarih söylemekte emsalsiz idi. İki telîfi vardır. Alim ve şairdi. Evi de
Manastır mahallesinde idi. Orada vefat eylemiştir. Karısı Rukiye Hatun’dur. Kardeşi Mehmed
Çelebi kızı Ümmühânî mirasçısıdır. Gayet kıymetli kitapları vardır. 16.028 kuruş muhallefatı
vardı (BS. 357/27). Hisar’daki mektebi de kendisi yaptırmıştır (G. 384; SO. I/108; OM.
I/324). BK, II/293
İBRAHİM EFENDİ
Esirî Mehmed Efendi’nin etbaındandır. Müderris iken, 11.6.1684, Cumartesi gecesi
ölmüş ve Umur Bey Camii haziresine gömülmüştür (G. 398). BK, II/293
İBRAHİM EFENDİ
Şerbetîzâde Hacı Ali Efendi’nin oğludur. Tahsil-i ilim eylemiş, Farisî diline vakıf,
müdekkik bir zat idi. 13.12.1686’da ölmüş ve Pınarbaşı’na defnedilmiştir (G. 444). BK,
II/293
İBRAHİM EFENDİ
Bursa’da doğmuştur. Sarıcazâde’dir. Tahsilden sonra Ulucami’ye hatib vekili olmuş ve
sesi gayet güzel ve mûsıkî usüllerine de vâkıf olduğundan Bursa’da çok rağbet görmüştür.
Her toplantıda davudî ve gür sesiyle mevlid ve Muhammediye okurdu. 1709’da vefat etmiş ve
Deveciler mezarlığına gömülmüştür. İsmail Hakkı Hazretleri vefatına şu tarihi söylemiştir:
“Sarıcazâde Efendi sararıp soldu vah” BK, II/294
İBRAHİM EFENDİ
Ulemadan Şeyhulislâm Feyzullah Efendi’nin dördüncü oğludur. Birinci Sultan
Mahmud’un şehzâdeliğinde Hoca Seydî (Şehzâde Hocası) diye şöhret aldı. Müderris ve
kazasker olduktan sonra 13 Rebiulevvel 1114 hicrî ve 8.8.1702 milâdî tarihine tesadüf eden
Cuma gecesi çıkan Edirne vakası üzerine İstanbul’da, Yedikule’de hapis ve sonra da
Narlıkapı’dan gemiye kardeşiyle bindirilerek Kıbrıs’a nefy olundu. Sadrazam Amcazâde
Hüseyin Paşa’nın damadı idi. Menfâsı Bursa’ya çevrildi. 1709 senesi Birinciteşrin sonlarında
Çekirge’de vefat etmiş ve Yoğurtlu Baba Zaviyesi önündeki Mevlûdî Süleyman Çelebi
kabrine yakın bir yere gömüldü. Vakarlı ve alim bir zat idi (G. 418). BK, II/294
İBRAHİM EFENDİ
Alimlerden Seyfullah Efendi’nin oğludur. “Seyfizâde” diye şöhret aldı. Müderrislik,
Selanik ve Şam’da kadılık yaptı. 1704 vakasında Bursa’ya sürüldü. 30.1.1711 gecesi ansızın
Şeker Hoca mahallesinde öldü. Pınarbaşı’nda, Hocazâde Mesud Efendi’ye yakın bir yere
gömüldü. Hâlden anlar, gönlü saf, itikadı temiz ve iyi ahlâklı idi (G. 420; SO. I/117).
Babasına “Seyfullah et-Tennûrî Efendi” derlerdi. İbrahim Efendi 1703’te İstanbul’da
nakibü’l-eşraf olmuştu. Tarih ve edebiyata çok meraklı idi. Birçok kitapları kalmıştır.
Abdurrahman, Ahmed, Mehmed Çelebi adında üç oğlu vardı (BS. 371/91). BK, II/294
İBRAHİM EFENDİ
Fenarîzâdelerdendir. Bursalıdır. Müderris ve sâdâta nakib kaymakamı iken 1719
Temmuzunda vefat eylemiş ve Molla Fenarî yakınına gömülmüştür. Ahlâkı güzel, iyi
yaratılmış ve temiz tavrıyla akranlarından mümtaz bir zat idi (G. 434). BK, II/294
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. Karababazâde’dir. Nakşibendî ulemasındandır. Akaidden iki risalesi ve
Nakşibendîliğe Sülûk adında bir eseri ve usül ve fezâil-i zikre ait de bir telîfi vardır. Şeyh
Murad Efendi Bursa’da iken icazet almıştı. 1722’de vefat eylemiş, Zeynîler’e
defnolunmuştur. Kâmil ve mükemmel bir zat idi (OM. I/149). BK, II/295
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM EFENDİ
Bursalıdır. Kürdzâde Mehmed oğlu Mustafa oğludur. Hattat Hafız Osman’dan
icazetlidir. Sülüs ve nesih yazanlardan, celî ve hafîde yed-i tûlâ sahibi idi. Orhan Camii’nin
hatibi ve Ulucami’nin imamı idi. 9.6.1733’te Şeker Hoca mahallesinde vefat etmiş ve
Deveciler mezarlığında Sarban Şeyh Mahmud dairesinde defnolundu. Mevâlîden Talib
Efendi’nin kardeşidir. Hezarfen Mehmed Efendi’nin üstadıdır (HH. 143,89; TH. 42).
Vefatında karısı Ömer, kızı Hatice ile Kumru ve Emine adında iki kızı kalmıştır. Muhallefatı
arasında birçok kıymetli kitaplar arasında dört tane tıbba ait Türkçe kitap çıkmıştır. 122.418
akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 375/24). BK, II/295
İBRAHİM EFENDİ
Cafer Paşa’nın oğlu Ebu Mealî Efendi’nin oğludur. Anası, Abdullah kızı Şah Hatun’dur.
Karısı, Çalık Mustafa Ağa’nın kızı Elmas Hatun’dur. 1686’da Şeyhulislâm Ali Efendi, Üftade
Camii’ne 800 şerifî altın vakfeylemiş ve bunu mütevelli tayin eylemişti (BS. 363/8). 1735’te
ölen Müderris Mehmed Efendi, oğlu idi. Mehmed Çelebi, Mustafa, Ahmed, Paşa, Cafer
Çelebi adlarında kardeşleri vardı (BS. 379/8, 323/20). BK, II/296
İBRAHİM EFENDİ
Şeyhzâde damadıdır. Müderris ve Bursa kadısı oldu. 1752’de Medine mollası olup
orada ölmüştür (SO. I/129). BK, II/297
İBRAHİM EFENDİ
Vânîzâde Seyyid Hüseyin Efendi oğlu Mehmed Reşid Efendi’nin oğludur. 27.5.1753’te
Veli Şemseddin mahallesinde ölmüştür. Karısı Seyyid Mehmed Emin Efendi kızı Şerife Naile
Molla Hanım ve anası Ömer Efendi kızı Hatice Hatun’du. Mehmed Reşid Molla adında bir
oğlu vardı. Ölümünde 342.240 akçe muhallefatı kaldı (BS. 389/14). BK, II/297
İBRAHİM EFENDİ
Üçkozlar şeyhi Abdi Efendi’nin küçük oğludur. Babasının yerine 1761’de ölen büyük
biraderi Abdurrahman Efendi ile müştereken şeyh olmuştur. 1799’da ölmüştür. İnzivayı sever
ve yiğitbaşı ayinini icra ederdi Kısa boylu, uzun sakallı, yuvarlak çehreli nuranî bir şeyhti.
İbadeti severdi. Terbiyeli idi ve dünya heveslerinden ictinab ederdi. Narlı şeyhi Sadreddin
şeyhlik vermiş ve aynı zamanda kendisine damat edinmişti. Ölümünden birkaç gün sonra da
karısı ölmüştür. BK, II/299
İBRAHİM EFENDİ
Açıkgöz Bektaşî babalarından birisi, padişaha bir arz gönderip; Memalik-i Osmaniye’de
isimlerine baba, dede, sultan, abdal, derviş kelimeleri izafe edilenlerin cümlesi Bektaşî
tarikatına mensup olduklarından Kırşehir’deki Hacı Bektaş Veli Âsitânesi şeyhinin arzı
olmaksızın bu sıfatları taşıyan vakıflardan hiçbir cihetin tevcih edilmemesi hakkında bir emir
istihsan eylemiş ve bu emre istinaden ne kadar böyle adları taşıyan yerler varsa da cümlesini
zapt eylemiştir. Bursa’da Abdal Murad, Abdal Musa ve Abdal Mehmed zaviyeleriyle
Muradiye’deki Bahri Baba Zaviyesi’ni de zapt eylemişlerdir. Bursalı Şeyh İbrahim Efendi,
Bahri Baba Zaviyesi’nin, Bektaşî tekkesi olmayıp Halvetî tekkesi olduğunu uğraşarak
anlatmaya ve ispat eylemeye muvaffak olmuş ve tekkeyi Bektaşîlerden temizleyerek kendisi
şeyh olmuştur. 1814’te evlâdsız öldüğünden türbeye gömülmüştür. BK, II/301
İBRAHİM EFENDİ
Uşaklıdır. Bursa müfettişi iken 1892’de Bursa’da ölmüştür. BK, II/304
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İBRAHİM EFENDİ
Değirmencizâde’dir. Tâlik yazısında çok mahirdi. Meşhur Zeki Dede’nin şakirdidir. 26
İkincikânun 1891 tarihli ve 52 numaralı Nilüfer gazetesine göre; Ertuğrul sancağında,
hükûmet civarında yeniden inşa edilen Hamidiye Camii’nin kitabesini yazmıştır. 1901’de
İstanbul’da ölmüştür. Hattatlardandır. BK, II/304
İBRAHİM EFENDİ (Hacı)
Külahçızâde’dir. Alim müderrislerden olup aynı zamanda kurrâ hafızlardan ve
sulehâdan idi. 1889 Martında, altı zata, Fincancızâde Salih Efendi dâhil, icazetnameleri
Ulucami’de merasimle verildi. Fazıllardan Hoca Tahir Efendizâde Saîd Efendi tarafından
icazetnameler okundu. BK, II/304
İBRAHİM EFENDİ (Kavanos)
Müderris olup 1680’de vefat eylemiş ve Pınarbaşı’nda Kalenderhane’nin üst tarafına
gömülmüştür. Fenn-i sakk, mahkemeden verilen îlâm ve hüsn-i hatta ve yazı yazmak ilminde,
yani kitabette emsalsizdir. Bab mahkemesinde istihdam edilmiştir (G. 380). BK, II/293
İBRAHİM EFENDİ (Kutup)
Üftade Hazretlerinin oğlu Mustafa Efendi’nin oğludur. Babasının 1608 senesinde vefatı
üzerine Üftade Tekkesi’ne şeyh olmuş ve 1678’de vefat eylemiştir. Vasiyeti üzerine türbenin
dışarısına gömülmüştür. Alim, fazıl, eli açık, gelip geçenlere kapısı ve sofrası açık, fukara ve
seyyahlara nimeti mebzûl idi. Birçok ulemadan ve Üsküdar’daki Aziz Mahmud Hüdâî’den
ders aldıktan sonra Bursa’ya gelmiştir. Kendisi şairdi. Ölmeden evvel yaptığı bir vasiyette,
Hacı Ruşen Halife oğlu Mehmed Efendi, vefatından sonra şeyh olmasını 440 kitabının
satılmasını ve hasılını ceddinin bina eylediği camii-i şerifin imam, hatib ve müezzin ve
kayyumlarına vakıf akçe olmak üzere bıraktığını bildirmiştir. Nazenin ve Küşade adındaki iki
cariyesini de âzad eylemiştir. (BS. 32/3; G. 112). Kız kardeşi Ayşe Hatun 1631’de berhayat
idi. BK, II/292
İBRAHİM EFENDİ (Mevlânâ)
Veli Şemseddin mahallesinde hatiblerdendir. Avnullah’ın oğludur. Ali Paşa vakıflarının
meşrutiyet üzere mütevellisi ve nazırı ve Bursa hakimi Azmizâde Mustafa Efendi marifeti ve
ehl-i vukufları ittifakı ile harap ve yıkılmaya mail olan Ali Paşa Hamam binası ve arsası
senede 28 akçe takdir olunup hakimin izniyle İbrahim Efendi’ye satılmıştır. Dört kubbeli ve
keçehane tabir olunan elli zira’ miktarı kemeri müştemil olan bu yeri tamir ve zaviye hâline
koyarak içerisine mihrap yaptırmış olduğu bu hamamın binasını cümle hududu ve her bir
hukukuyla vakıf ve hapis eyletip; Bağdad’da âsude Abdülkadir Geylanî Hazretlerinin
tarikatına intisab eden fukara için Tosya’daki zaviyenin şeyhi İsmail Efendi ile hulefasından
Bursa’ya gönderdiği Ramazanoğlu Şeyh Ahmed Efendi’ye meşrut olup Şeyh Ahmed Efendi
istediği gibi tasarruf edip tarikat usüllerini icra ve İsmail Efendi hulefası ve kendi tarikatı
munkarız olursa Kadirî tarikatından beş vakit namaza devam ve cemaate evrad ve zikir üzere
olan ahâli-i sülûkun müstehakkına ve eğer bu tarikat erbabından bir fert bulunmazsa Halvetî
tarikatından hakimin marifetiyle münasib görülen ve şeyhliğe münasib olan şeyhlere
verilmesini şart eylediği ve Atıcılar’da dut bahçesini dahi bu tekkeye vakfeylediği, 1629’da
sicile kaydolunmuştur (BS. 244/1). BK, II/289
İBRAHİM EFENDİ (Seyyid)
Zübab (Sinek) Ahmed Efendi’nin oğludur. “Sinekzâde” demekle meşhurdur. Bursa
mahkemesine kâtip ve nâib olduktan sonra Artukabad, Lefke ve Sapanca kadılıklarında
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tahsis olunarak Bursa’da ikamete memur edilmiştir (BADD. 13017). Bursa’da senelerce,
1843’e kadar oturmuş ve Bursa’da ölmüştür (SO. I/156). Kapı kethüdası Mehmed Ata Efendi
ve kardeşi Ebubekir Bey idi. Kardeşiyle beraber menkub oldu. Mezarı Emir Sultan’dadır.
Karısı Nefise Hanım ve İsmail Aziz Bey ve kızı Nafia Hanımlara altı yüz akçe maaş tahsis
edilmiş ise de kâfi gelmediğinden 13.8.1849’da istidâ eylemişlerdir (BADD. 12444). BK,
II/303
İBRAHİM PAŞA CAMİİ
Adı ile anılan mahallededir. Irgandî oğlu Hoca Muslihuddin, 13.9.1493’te bu camiye
bazı vakıflar yapmış olduğundan bilâhare camisi “Hoca Muslihuddin Camii” diye anılmaya
başlanmıştır. Kubbesi kârgirdir ve minaresi vardır. Medar-ı Şems adındaki eserde bu mescid
hakkında tafsilat vardır. İbrahim Paşa bu cami için Erenler Dağı civarında üç kıt’a mezraa, bu
mahallede iki ev, Kazancılar Çarşısı’nda bir dükkân ve İsa Hoca adında birisi de her gün
imam ve müezzin olanların birer cüz okumaları için beş bin akçe vakfeylemiştir (KA. 553; G.
64; SO. 91). Burası mescid iken 1615’te cami olmuştur (BS. 228/33). BK, II/281
İBRAHİM RAKIM EFENDİ Bk. Rakım İbrahim Efendi.
İBRAHİM RIFKI EFENDİ
Cizyedarzâde şeyhidir. Bk. Rıfkı İbrahim Efendi. BK, II/304
İBRAHİM TACEDDİN
Mustafa Bey’in oğludur. 1598’de güzel yazı yazmakla yani kâtiplikle şöhret bulmuştu
(BS. 16/307). BK, II/286
İBRAHİM TEVFİK EFENDİ
Bursa kadılarından Mehmed Arif Efendi’nin oğludur. 1854’te ölmüş ve Küçük
Temennâ mahallesindeki karakolun güney tarafındaki kabristana defnedilmiştir (MİB. 39).
BK, II/304
İBRET MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Şairdir. Bir müddet mahkemede kâtiplik yaptı ve müderrisliğe başladı.
Bağdad ve Hicaz’a gidip Bağdadlı Halid’e intisab eyledi. 1895’te Bursa’da öldü. Zindankapı
mezarlığına gömüldü. Divanı vardı (OM. III/323; SO. III/414; KA. 3118). BK, II/306
İBRİŞİM
Bursa’da ibrişim futa işleyen ustalar İstanbul’a divan-ı hümayuna adam gönderip; “Bu
sanatta mahir olmayan ve ehliyeti olmayanlar usta yerine geçip bu sanatı işledikleri ve üstada
hizmet edip bu sanatı öğrenmemiş olanların ibrişim futacıların şeyhleri, yiğitbaşıları ve ehl-i
hibresi tarafından men’ olunmaları ve eğer memnû olmazlarsa te’dîb edilmeleri”, için emr-i
şerif rica eylediklerinde; “bu sanatta mahareti olmayanların men’ ve def’ edilmesi”, 1577
senesi Haziranında emredilmiştir (BS. 152/209).
23.3.1614 tarihli bir fermanda dahi; “Bursa’da kazzazlarbaşısı Yusuf, padişaha arzıhâl
sunup, Bursa’da ibrişim büken esnaf büktükleri ibrişim ve çehre ile işlenen ibrişim eskiden
dört, altı, sekiz kat olurken sonraları yalın kat bükülmekle Müslümanlara çok zarar
verdiklerinden bundan evvel niza’ olunmuştu. Bundan sonra yalın kat, tozlu ve kem ibrişimi
işlemeyip bunları işleyenlerden çok cereme alınsın diye evvelce İstanbul’dan huccet olunup
mucibince hükm-i hümayun verilmişken yine memnû olmayıp çatal kaytan işleyip ve ipekten
ve ibrişimden olan kaytanlar eskiden on beş endaze olup ibrişim boyası muhkem tabh olunup
boyası yağlı ve toprakla olmayıp rengi şeffafî âlâ olur iken hile yaparak boyunu kısa
yaptıkları ve kurutmadan yaş iken büktükleri görülmektedir. Bükülmüş deste 1.050 dirhem
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olmak eski kanun iken 1.070 dirhem ipek ve yaş deste alınıp satılmaktadır, diye şikâyet
edildiğinde, evvelce verilen huccet ve hükm-i hümayun mucibince hareket edilip ibrişim dört,
altı, sekiz kat işlenip yalın kat, kem ve tozlu işlenmemesi”;
“Boyacılar ve işçiler dahi ibrişim boyasını muhkem tabh edip yağlı ve topraklı olmayıp,
altı urub(?) ve ipek ve ibrişimden olan donluk kaytanı dahi on beş endaze edilmesi ve
olagelene aykırı işleyip ve biz işlemedik âhardan satın aldık derler ise amel eylemeyip men’le
memnû olmayanların muhkem tenbih ve te’dîb edilmesi ve ziyade inad edenlerin habsedilip
arz edilmesi” emredilmiştir.
16.6.1764’te III. Ahmed vakıflarından Fazlı Paşa Sarayı’na iskân olunan ibrişim
bükümü esnafının kâhyası Ahmed Ağa ve yiğitbaşısı Süleyman vesairleri mahkemede Bursalı
Mustafa oğlu Ahmed’in müvâcehesinde; “İbrişim bükücülük sanatı fermanla bize mahsus
olup eskiden beri cari olan nizam mucibince İstanbul’da bükülüp Bursa, Edirne, Tokat
taraflarından İstanbul’a bükülmüş ibrişim gelmesi memnû iken Ahmed’in kardeşi Mehmed,
İstanbul’a gizlice bükülmüş ipek getirip gizlice alıp ve satarken birbuçuk ay evvel tutulup
ferman ile Bursa kalesinde kalebend olunmuştu. Ahmed kardeşine kefil olduğundan affı ve
ıtlakı” rica edilmiştir. BK, II/306
İBTİDAİYE MEKTEBİ
1881’de sıbyan mektebi perderpey ibtidaiye mektebine çevrilmiş ve tedris usüllerinin
ıslahına çalışılmıştır. İbtidaiye teşkilâtı eski sıbyan mekteplerinin ıslahı ve imla usüllerinin
tensiki ve ilk din derslerini sınıflara taksim etmiş, ileride teşkil olunacak Rüşdiye
mekteplerine talebe yetiştirmek gayesiyle açılmıştır (MUN. 210,228). BK, II/305
İÇKİ
Bursa’da bazı düğünlerde birtakım hevâsına uyan fesad sahipleri toplanıp cemiyetlerine
çengi kadınlar götürüp oynatmakta ve fahişe kadınlarla sokaklarda âşikâre gezmekte
olduklarını padişah işitmekle; “benim adaletli günlerimde bu gibi fena hâllerin vuku
bulmasına kat’iyyen rızam yoktur. Bu emrim eline geçer geçmez halka tebliğ ve îlâm edip
bundan sonra büyük ve küçük herkes düğün yaptıkta bunun gibi yolsuz ahvale meydan
vermemesini ve bu tenbihten sonra bir kimse buna muhalif hareket ederse hakkından
gelinmesi ve bu emrin bir sureti sicillere kayd olunduktan sonra aynını sulehâdan bir
mutemedün-aleyh kimse yanında koyup bundan sonra gelecek kadılara dahi gösterip
mucibince amel etmeleri” 1544 senesi Haziranında emredilmiştir (BS. 73/408).
25.4.1548’de içki içilmesi ve cemiyetlerde çalgı çalınması yasaklanmış ve kadınların
pazara çıkıp şeriata uymayan işler yapmaması emrolunmuştur. Bunların yapıldığını ve genç
kadınların pazara ve şehirden dışarıya çıkıp meşru olmayan iş yapmakta olduklarını padişah
haber almıştır. Bu emrin vurûdunda Bursa kadısı bizzat meyhanelere varıp her kimin
meyhanesinde içki var ise kadınlar şehirde ve şehrin dışarısına çıkıp yolsuz işler edip ve
pazara varıp fiil-i şenî ettikleri muhakkak ise bu emrin mucibince muhkem haklarından
gelinmesi ve bu emre muhalif iş yaptırılmaması te’kîden emredilmiştir (BS. 73/408).
1560 senesinde Bursa kadısına gelen bir fermanda şu hususlara dikkat çekilmiştir:
Osmanlı memleketinde şeriata muhalif bir iş yapılmasına padişahın kat’iyyen rızası
olmayıp bilakis İslâmiyetin icapları tamamıyla yerine getirilmesi padişahın en birinci arzusu
olup şeriata muhalif meyhaneler, bozahaneler, fâsit adamların toplandığı kahvehanelerde
şeriata muhalif işlerin ref’ olunmasına ferman olunup dergâh-ı âlî çavuşlarından Mustafa
Çavuş Bursa’ya gönderilmiştir. Bursa kadısı dahi bizzat mukayyed olup Bursa’da ve
köylerinde meyhaneler ve bozahaneler yoklanıp meyhanelerde ne kadar içki bulunursa küp ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
fıçıda olsun içerisine sirke koyup tekrar mühürleyip ba’dehu bizzat kadı tarafından yoklanıp
sirke oldukta mührünü kaldırıp sahiplerine sirke satmaya icazet verilsin.
Bozahanelerde tatar bozası işlenmeyip tatlı boza yapıp yayılacak ve pişkinleri
bozulacaktır. Tatlı bozahanede dahi kimse oturup boza içmeyip lâzım olan alıp götürsün.
Kefere evlerinde hamrı kendi maişetleri miktarı alıkoyup bâkîsini sirke edesin,
maişetleri için alıkonulan hamrdan İslâmlara gizli olarak satmalarını da men’ edesin.
Kendileri içtikleri zaman toplanıp içmesinler.
Mahalle imamları, âyânları dahi mahallelerindeki namazı terk edenlerle fahişe kadınları
ele verip şeriatın iktizası ne ise yerine konulsun. İmamlar ele vermezlerse vazifeleri
başkalarına arz edip kendilerinden gereği gibi hakkından gelinsin.
Bî-namazlarla fahişe kadınların gereği gibi haklarından gelip habs-i medîd olunsun.
İnad edenler kapıkulları ve gayrıları her kim ise asla mecal vermeyip isimleri, resimleri ile
acele arz eyleyesin ki bir vecihle siyaset ve hakaret olunup hakkından geline ki başkalarına
mucib-i ibret ve nasihat ola.
Bursa kazası dâhilinde bu emre muhalif bir iş olup da men’ edilmez ve memnû
olmayanlar arz edilmezse netice kadıya aittir. Bu sulhun ne gün varıp ve ne vechile tedarik
edildiği yazılıp bildirilsin ve halka Cuma namazında iken adamlar koyup namazı terk edenleri
toplayıp şeriatla lâzım gelen te’dîbi edip mübaşir olanlar dahi himaye etmekten ve akçelerini
alıp salıvermekten ziyade kaçınsınlar (BS. 81/193).
1575’te Peygamberimizin sülalesinden olanlarla dânişmendlerin içki içip fesad ve
şenaât etmemeleri emredilmiştir (BS. 126/210). BK, II/307
İÇKİ YASAĞI
15.5.1575’te gelen bir emirde; “Kanunî Süleyman ve oğlu Selim taraflarından verilen
memnûiyet emri üzerine İslâmlar içki içmedikleri gibi zimmiler dahi kendi aralarında
birbirlerine sattıkları hamrı Müslümanlara satmayıp ve kendileri dahi âşikâre ve cemiyetle
şürb-i hamr etmeyip küfr alâmeti ızhar etmeleri men’ edilmişti. Bu kere tahta çıkan III. Murad
dahi Bursa kadısına gönderdiği bir fermanda kapıkulların âlâ ve ednâsı ve Bursa’da sakin
ehl-i İslâm hamr içmemeleri ve zimmilerin İslâmlara satmamaları ve kendileri âşikâre fısk u
fücur etmemeleri ve ettikleri zamanda âyin-i batılaları üzere gizlice yapmaları emredilmiştir.
Bursa’daki meyhaneler yoklanıp zimmilerin kendi nefislerine kadar hamr alıkoyup ziyadesini
sirke ettirilmesi ve bu memnûiyetin çarşı ve pazarlarda tenbih ve nida ettirilerek ilânı ve bu
emre mugayir ve muhalif Müslümanlara şarap satarlarsa ve kapıkulları sipahi ve yeniçeri ve
başkalarından kim ki fısk ve fücur ile tutulup emre mugayir şarap satan zimmileri ve kapım
kullarından maadasını kayd ve bend ile İstanbul’a gönderip salıverilmemek üzere küreğe
konulacağı ve kapıkullarından yeniçeri ve sipahi ve timar erbabından bulunup da sarhoş
bulunanların ulûfesi ve timarları ne olduğunun isim, resim ve bölüğüyle yazılıp arz eyleyesin
ki dirliği kat’ olunup kendinin dahi hakkından geline” denilmiştir (BS. 126/213).
1601’de Kiremitçioğlu mahallesindeki Mustafa oğlu Mehmed şarap içip sarhoş olduğu
hâlde kadınlar hamamına girip kılıcını çekerek birkaç kadının yaralanmasına sebep
olduğundan tutulup mahkemeye getirilmiştir (BS. 197/6). Aynı senede şarap içmek büyük
yasak olup, “içene ve alana ve satana her kim olursa olsun siyaset olunsun” diye hatt-ı
hümâyun tebliğ olunmuştur (BS. 197/6).
1670’te verilen bir emirde; “Umumen memâlik-i Osmaniye’deki meyhaneler yıkılarak
camiler ve Müslümanların bulundukları şehir ve kasabalarda şarabın alınıp satılması ve
içilmesi men’ ve İstanbul, Bursa ve Edirne’deki (hamr emanetleri) ilga ve ref’ olunmasına”
irade çıktığı bildirilmiş ve “Bursa şehrinde ve dışındaki meyhaneler yıkılıp bundan sonra
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
şehirde ve etrafında olan yerlerde bir katre şarap gelmesi ve İslâmlar arasında âşikâr ve gizli
içilmesi men’ ve def’ edilip bu babda sadır olan fermanı tagyîr için her kim sâ’î bi’l-fesad
olurlarsa Rabbü’l-Âlemîn’in lanetine mazhar ve karîn olsun”, diye IV. Sultan Mehmed’in el
yazısıyla ferman çıkmıştır. Bursa ve civarında bu gibi meyhaneler yıkılıp, mülk ise
sahiplerine ve vakıf ise mütevellilerine tenbih olunup bunların yerlerine yapılacak binaların
tagyîr edilip başka şekilde bina yapılmaları ayrıca ilâve olunmuştur. Bu emir Edirne’den
verilmiştir (BS.301/93). BK, II/309
İDÂDÎ-İ ASKERÎ Bk. Askerî İdâdîsi.
İDÂDÎ MEKTEBİ Bk. Lise.
İDAM (Formülü)
Vaktiyle, yani 15, 16 ve 17. asırlarda bir adamın ölüm cezasına çarptırılması için şu
muamelenin yapılması lâzımdı. Evvelâ katili veyahut suçluyu tutmak için mahkemeye gelerek
kadıya haber verilecek ve kadının vereceği nâib ile birlikte gidilerek suçlu evinden çıkarılacak
ve mahkemeye getirilecektir. Mahkemede bu suçlu suçunu ikrar ve itiraf ettikten sonra
şahidler de, “Sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz olup vech-i arzdan izâlesi lâzım ve vâcib bir katildir.
Bunun daima kâr u kesbi gece gündüz etraf-ı şehirde yol keserek bu makule katl-i nufûsu ve
fitne ve fesadı muhakkak ve mukarrerdir. Biz bu hususa bu vecih üzere hasbeten-lillahi Teala
şahidleriz, şehadet dahi ederiz” deyu her biri suçlunun müvâcehesinde eda-yı şehadet-i
şer’iyye eylediklerinden, bade riayet-i şeraiti’l-kabul şehadetleri hayyiz-i kabulde vaki
olmağın mucibiyle şakî-i mezbur (...)nın haakkından gelinmek için (...) teslim birle mâ-vakaa
bi’t-taleb ketb olundu” denildi mi, bu suçlunun işi bitirilir. Bursa’da idam mahalli, şimdi
Fidan Hanı denilen Mahmud Paşa Hanı’nın önü idi. Adam öldürenlerin cezaları da ağır
kabahatin işlendiği yerde ve askerden kaçanların cezaları kapılarının önünde yapılırdı. Bu
mahkemeler esnasında ekseriya şehrin âyânı ve ileri gelenleri de bulunurdu.
Hudâvendigâr mutasarrıfları idam salâhiyetini haiz iseler de suçluyu evvelâ mahkemeye
gönderip bir huccet alması meşrut idi. İstediği adamı istediği zaman yok edemezdi. Kadılar da
idam hükmü verdikleri hâlde suçluyu kendileri öldüremezler mutlak sancakbeyine, subaşısına
bu hükmü infaz ettirirlerdi. “Hakkından gelinmesine” karar verildi demek, idam edilmesi
demekti. Birkaç misal göstereyim:
15.10.1658’de; Bursa çorbacısı Derviş Ağa, ekmekçi bekârlarından Benli Derviş Ali
adındaki şakiyi mahkemeye getirerek; “Bu gece kol gezerken ümmet-i Muhammed üzerine
sarhoş olduğu hâlde kılıç çekerek tutmak murad eylediğimde Ulucami yakınında
yoldaşlarımdan iki kişiyi ellerinden paraladı” dedi. Derviş Ali inkâr etmiş ise de şahidler
ispat ederek “sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz vâcibü’l-izâle” olduğunu cemm-i gafîr haber verdiler.
Hakkından gelinmek şer’an lâzım olduğundan “hakkından gelinmek” üzere zâbıtı Derviş
Ağa’ya teslim edildi (BS. 347/20).
16.5.1661’de Alacahırka mahallesinde Mustafa oğlu İbrahim, Yeşil mahallesinde gece
yarısı İmam Abdurrezzak’ın oğlu İbrahim’in evine girmiş ve bazı mücevheratı çalıp kaçarken
imam uyanıp arkasından yetişip yakasına yapışdıkta kılıcını çekip imamın dört parmağı
kesildiği iddia ve İbrahim de itiraf etmekle birçok kimseler ve Müderris Sirkezâde İbrahim
Ağa gelerek, İbrahim sâ’î bi’l-fesad... diye müvâcehede şehadet ettiklerinden hakkından
gelinmek üzere Subaşı Ömer Bey’e teslim edilmiştir (BS. 301/26).
30.11.1680’de Bursa subaşısı Mehmed oğlu Ali Beşe mahkemeye, Tepecik köylü
Mihaloğlu Dimitri, Abdullah oğlu Dilâver’i getirip bunlar on sekiz yirmi nefer yol kesen
eşkıyalardan Katı Çoban’ın arkadaşlarından olup bu havalide yol kesen, adam öldüren, mal ve
yiyeceklerini nehb ve gâret eden kimseler olup Isparta’dan Bursa’ya gelip Rumeli’nde Tolyan
panayırına giden kervanı Kite kazasının Sülüklü Çeşme kurbünde sabah vakti basıp yağma
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
eylemek âdetleri olduğunu birçok Müslümanların mahkemeye müracaatla sâ’î bi’l-fesad fi’l-
arz olup izâleleri vâcib olduğunu ihbar etmeleriyle mütesellim tarafından bunlar bulundukları
mahalde tutularak şer’an haklarında lâzım gelenin icrası için ferman gelmiştir (BS. 334/5).
20.4.1765’te kısas için zindana götürülen Çaparoğlu, Zindankapı mahallesinden Ahmed
kızı Rukiye sara illetine mübtela olduğundan, gördükte düşüp vefat eylemiştir (BS. 400/7).
1780’de padişahtan adaletname gelerek itaat etmeyen delil zümresinden Vezir Abdi
Paşa’nın buyrultularıyla demleri heder olması hakkında verilen mürasele-i şer’iyye üzerine
itaat etmeyerek karşı geldiklerinden Seyyid Halil, Ahmed, Mehmed, Soytarı Halil, Selim
katledilmişler ve eşyaları sadrazam çuhadarlarından Hacı Hasan Ağa mübaşeretiyle İstanbul’a
gönderilmiştir.
1860’ta Bursa’da, Tahtakale hanında dikici Kütahyalı Ömer oğlu Hüseyin’i katleden
İzmirli Mustafa ile Kalınbıçak Mehmed ve Kütahyalı Şaban’ın muhakemesinde Hüseyin ve
Şaban ile ikindiden sonra İzmirli Mustafa ile Mehmed’in odasına gidip işret etmekte iken
evvelce vuku bulan tasavvur ve tasmim vecihle Şaban, Hüseyin’i tutup oturdukları odanın
mağazasına götürüp Mehmed, perdal tabir olunur kayışı Hüseyin’in boğazına takarak sıkıp ve
demir muşta ile başına vurarak cerh ve Mustafa dahi hayalarını sıkarak öldürdükleri ve
öldükten sonra Mustafa ile Şaban müteveffaya fiil-i şenî icrasına cüret eylediklerinden İzmirli
Mustafa ile Mehmed idam edilmiş ve Şaban dahi tersanede küreğe gönderilmiştir (BS.
1276/18). BK, II/310
İDDET
Kocası ölen veyahut kocasından ayrıldıktan sonra ikinci bir kocaya varabilmesi için
geçmesi lâzım gelen zamana derler ki üç ay ve on günden ibarettir. Bu da, kadın gebe kalırsa
çocuğun babası belli olması içindir.
1677 senesine tesadüf eden 8.1.1088 hicrî tarihinde Bursa’nın Karakâdî mahallesinde
Hüseyin kızı İsmihan’ın kocası ölmüş ve gebe olduğu hâlde altı gün sonra çocuk düşürmüş
olduğunu ispat eylediğinden haberleri kabul olunarak kadının evlenmesine izin verilmiştir
(BS. 328/42). Yine aynı sene, Namazgâh mahallesinden Mehmed Kızı Ayşe, kocasından 65
gün evvel boşandığını ve bu müddet zarfında üç defa hayız gördüğüne yemin eylediğinden
küfüvünden murad eylediği kimseye nefsini tezvice izin verilmiştir (BS. 328/63). BK, II/314
İFFET MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Nakşibendî şeyhlerinden Ali Behçet Efendi’den feyz almıştır. Kasidelerinde
Nef’î’yi taklit etmeye çalıştığı görülüyor. Şiirlerinden naatları ve kasideleri lâtiftir. Divan
sahibi hoş bir şairdir. 1842’de ölmüş ve Pınarbaşı’nda Mevlevîhane ile Hindîler Tekkesi
arasına defnedilmiştir (OM. III/322; SO. III/484). BK, II/314
İHTİDA
Bir kimsenin mahkeme huzuruna gidip Müslüman olmasına tabir olunur. Vaktiyle
harpler dolayısıyla birçok tutsaklar getirilir ve bunlar Müslümanları yakından görerek kendi
vicdan arzularıyla Müslüman olurlardı.
967/1559 senesinde, Alasonya’dan Bursa’ya gelen Kosta oğlu Aleksi’nin şakirdi
Alasonya’nın Derbend köyünden Yani oğlu Todor adındaki çocuk, Bursa’da küfür ve
dalaletten çıkıp Müslüman oldukta Aleksi’nin yanından alınarak Bursa’da yasakçıbaşı olan
Bâlî Subaşı’nın hizmetine verilmiştir (BS. 81/69)
22.12.1572’de Bursa’da Yasef oğlu İsmail adındaki bir Yahudi mahkemeye müracaat
ederek; “Mehmed bin Abdullah, Yahudiden Müslüman oldu; hâlâ Yahudiler içinde olur” diye
şikâyet etmiş ve buna Yahudiler içinden çıkması emredilmiştir. “Bir Rus cariyem vardır. Adı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Kamer’dir. Onu âzad eyledim. Lakin marizedir. Anam Abraham kızı Palme ilaç ediyor.
Cariyem anamın yanında dursun, marazına ilaç eylesin” dedikte izin verilmiştir (BS.
115/65).
1.10.1573’te Koca Nâib mahallesinde birçok Müslümanlar mahkemeye gelerek bu
mahalleden Emleyen kızı Sofiya adındaki zimmi kadın müvâcehesinde dava-yı hak edip, bu
kadın yola karşı penceresinin içerisine gidip, “bre Müslümanlar, ben kâfir dininden çıktım,
İslâm dinine girdim, Eşhedü en lâ ilâhe illa’llâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve
resuluhu, dedikten sonra kâfir dininden çıktım, İslâm dinine girdim” deyince ardından bir
kâfir hatun gelip ağzını tutup muhkem döğüp alıp gittikten sonra tekrar elinden kurtulup evin
kapısına gelip, “behey Müslümanlar, beni kâfirlerin elinden alıp kurtarın, ben kâfir değilim,
niçin beni halas etmiyorsunuz” dediğini söylemişler ve Sofiya kat’an cevap vermeyip
kâfirlerden havf etmek ihtimalini verip bir mütedeyyin Müslüman evinde emanet konup sonra
Müslüman oldukta vücudundaki yaraları görülmüş, tekrar şehadetleri dinlenmiş ve Sofiya ile
iki çocuğun İslâmına hüküm olunup kadına Hatice ve oğlancığa Ahmed ve küçük kızına
Fatma tesmiye olunmuştur (BS. 119/40).
2.6.1581’de karagözlü, açık kaşlı ve çenesinin sonunda beni olan İsmail adındaki
Yahudi oğlancığı meclise gelip: “Bundan evvel Yahudi idim. Batıl dininden huruc edip hak
dinine girdim” diye kelime-i şehadet getirmiş ve Hacı Sultan adında birisine nefsini günde iki
akçeye icareye verdiğini söyleyip Hacı Sultan dahi kabul etmiştir (BS. 132/40). BK, II/315
İHTİSAB AĞASI
Vaktiyle belediye zâbıta amiri idi. Belediyeye ait nizamat ahkamının muhafazası ve
aykırı hareket edenlerin cezalandırılması işi ihtisab ağalarına aittir. 1854’te ihtisab ağaları
lağvedilerek şehremaneti bunun yerine geçmiştir. Bunlara muhtesib dahi denilirdi. Bunlara
ihtisab emini, ihtisab nazırı dahi derlerdi. BK, II/316
İHTİSAB RESMİ
İhtisab idarelerinin dükkânlardan pazar ve panayırlardan ve ölçülerden aldıkları
resimdir. Şimdi belediyeler hesabına ait olan bu resim evvelleri hükûmete aitti. Evvelâ kırkta
bir iken gitgide değişmiştir. Damga resmi mamulat ve mensucat-ı dâhiliyenin tezgâhlarından
çıktığı zaman topları ve parçaları üzerine damga vurulur ve buna mukabil bir resim alınırdı.
Altın, gümüş ve bakır gibi madenlerin ayarları, hatta at nalları bile muayene ve damgalanırdı.
İlk ihtisab teşkilâtı 1826’da başlamıştır. Buna ait olan uzun emir (Türk Tarihi Encümeni
Mecmuası sene 2, sayfa: 569-640’ta) vardır ki, ihtisab emri bununla intizam altına alınmıştır.
Daha eski devirlerde de vardır.
9.5.1596’da Ulucami etrafında çıkan yangında ihtisab emininin oturduğu çardak
yanarak arsası padişahın emriyle cami avlusuna katılmış olduğundan, eminlerin muayyen yeri
kalmayıp muhtelif mevzilerde oturmağa başlamışlardır. Bursa ihtisab emini olan Ömer Çavuş,
Ulucami’nin batı tarafındaki Vaiziye Medresesi’nin kapısı önünde olan boş yerde ihtisab
emini için bir çardak bina ettirmişti ve burası muhtesib olanların oturacakları bir yer olmuştu.
Ömer Çavuş, ayrıca matbah ve mahpus bulunması sebebiyle günde yedi akçe verilmesini
bunun üç akçesinin mirîden ve dört akçesinin de terazi başlarından alınmasını teklif eylemiş
ve Ulucami mütevellisi Mustafa oğlu Ahmed Çelebi de bu şartı kabul etmiştir.
1743’te Ulucami akaratından Bursa ihtisab mahkemesi yanmış ise de yeniden
yapılmıştır (BS. 338/71). BK, II/316
İHZARİYE
Mahkemelere getirilen kimselerden alınan akçeye denilir. 1640’ta Bursa mahkemesinde
vaki olacak davalarda borçludan alınan ihzâriye resminin yarısı muhzırbaşıya ve diğer
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İLYAS BEY
Çelebi Sultan Mehmed’in babası Yıldırım Bayezid’in bendelerinden iken evvelâ Çelebi
tarafına ve sonra bunu terkle Süleyman Çelebi tarafına geçmiştir. Sonra affedilerek Şehzâde
Mustafa’ya lala tayin edildi. II. Murad zamanında Şehzâde Mustafa’yı iltizam eylemiş ve
Anadolu’da isyan ederek İznik’i zapt eylemiştir. Bu sırada İstanbul’u muhasara eden II.
Murad, bu isyanın önünü almak için İstanbul’un muhasarasını kaldırmaya mecbur kalmıştı.
Müteakiben Şehzâde Mustafa’yı da terk ve bunu tutarak Sultan Murad’a teslim eylemişti. Bir
aralık Karaman beyi Ali Bey’e esir düştü, kurtuldu. 1429’da Hamid Sancağı mutasarrıfı iken
Isparta’da vefat eyledi. “Şarapdar İlyas” diye meşhurdur. Allak ve hain bir adamdı (KA.
1027; SO. I/396). BK, II/319
İLYAS BEY
Bursalı Hızır Ağa’nın oğludur. 1479’da oğlu Budak Çelebi ve kızı Zahide vardı (BS.
3/207, 12/185). Kardeşi Hasan Bey’dir. BK, II/320
İLYAS BEY
Abdullah’ın oğludur. 1517’de oğlu Mustafa Çelebi ile beraber Bursa ve Kite
kadılıklarında yuva, kaçgun, mal-ı gaib, mal-ı mefkûdu timar vechile mutasarrıftılar (BS.
27/32). BK, II/321
İLYAS BEY (Hacı)
Has Bey’in oğludur. Oğlu Savcı Bey vardı (1486) (BS. 5/67). BK, II/320
İLYAS CAMİİ (Hoca)
Deveciler mezarlığı kurbünde, Demirtaş mahallesinde idi. Hoca İlyas Mektebi bunun
oğlu Mehmed Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Cami 12x8 metre olup birçok defalar harap
olmuş ve tekrar tekrar tamir edilmiştir. Bu mescid kabristanında Ahmed Çelebi oğlu Hoca
Mehmed’in Seydî Ali oğlu Hacı Ahmed’in kabirleri vardı. Evlâdından Hoca Mehmed’in ve
Mevlânâ Hızır Bâlî’nin ve Muslihuddin Mustafa Çelebi’nin vakıfları vardı. Pınarbaşı’ndan bu
mescid ve Hacı İlyas mahallesine akan su da Hacı İlyas Suyu adını almıştı. Mescid önüne de
bir çeşme yapmıştır. BK, II/321
İLYAS ÇELEBİ
Hacı İlyas’ın oğludur. 1520’de Bursa mukâtaat nazırı idi (BS. 29/158). BK, II/321
İLYAS ÇELEBİ (Mevlânâ)
Kelek’in oğludur. Kardeşi Mevlânâ Vildan, Mevlânâ Şücâ vardır. Oğlu Mehmed Çelebi
ve torunu Emetullah Hatun vardı. 1489’da Bursa’da alimlerdendi.
Şeceresi şöyledir:
Kelek
Emetullah Hatun
BK, II/322
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İLYAS EFENDİ
Sinoplu İbrahim’in oğludur. Bursa medreselerinde müderris olmuştu. Hüsn-i hatta eli
çabuk, kalemi süratli bir hattattı. Bir günde bir Muhtasar-ı Kudurî ve bir gecede Şemsiye
Haşiyesini yazmıştır. Bursa Sultaniyesi’nde müderris iken 1486’da ölmüş ve Zeynîler’e
defnolunmuştur. Alim, fazıl, asabi, gayet zeki bir zat idi. Birkaç telîfi vardır. Sülüs, nesih ve
hassaten hüsn-i hat ile tâlik yazmakta kalemi süratlidir. Yüksek bir müfessir idi. Fıkh-ı Ekber
şerhi yazmış ve bazı Kur’ân ayetlerini tefsir etmiştir (SO. I/396; TH. 132; G. 303; ŞN.122;
OM. I/222). BK, II/320
İLYAS EFENDİ (Şeyh)
Mustafa oğlu Yayla’nın oğludur. 1587’de Bursa’da sağdı (BS. 173/61). BK, II/322
İLYAS MATBAHÎ
Musa Çelebi, İsa Paşa ve Cebe Ali Bey’in babalarıdır (1443).
Şeceresi şöyledir:
İlyas Matbahî
BK, II/320
İLYAS MEKTEBİ (Hacı)
Hacı İlyas’ın oğlu Hoca Muhyiddin Mehmed Efendi bina etmiştir. Ve bu mektep için
birçok vakıflar bırakmıştır (Bk. Hoca Mehmed Muhyiddin). Mektep Kazzazoğlu
mahallesindedir (BS. 95/227, 26/480, 35/324, 226/61, 355/26).
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hoca
Hacı İlyas
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İlyas
İbrahim Cafer
Çelebi Çelebi Mehmed Çelebi Hasan
BK, II/318
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1510 tarihinde yapılan bir emlâk tahririnde İnegöl kazasına dört mahalle, 55 köy, 17
çiftlik, 14 mezraa, 8 yaylak, 5 nehir, 4 değirmen, 17 dükkân, 230 tohm-ı çeltik ile 667
avârızhanesi, 223 mücerredhanesi ile avârızhanesi olmayan 129 hane ve 106 mücerredhanesi
5 imam evi, 77 çetlikçi, 10 kesimci, 15 muaf hane ki cem’an 1.266 hanesi mevcuttu. Ve
327.995 akçe varidatı vardı. Bu kaza dâhilinde İshak Paşa’nın Hamza Bey’in, Mustafa Paşa
oğlu Mehmed Bey’in, İshak Paşa kethüdası Sûfî Hacı Sinan’ın mektepleri ve zaviyeleri
vardır. Yıldırım Bayezid’in bir de hamamı vardır.
Tanzimat’tan sonra İnegöl’e bir müdür gönderilmiş ve bir müdür konağı inşa edilmiştir.
Bu konak, 1848’de harap olduğundan ahır ve samanlık gibi lüzumsuz kısımları beş bin kuruşa
satılarak konak tamir edilmiştir (BAAD. 12445)
1572’de İnegöl’de gümüş madeni çıkmış ve senelerce Bursa darphanesini idare etmiştir.
Bu maden için Bursa zenginlerinden üç yüz bin akçelik yazılması emrolunmuş ve Bursa
Yahudileri yüz bin akçelik yazılmışlardır. İslâm ve Hırıstiyanlar daima tekâlife iştirak
eylediklerinden aflarını rica etmişler ise de ancak ellişer bin akçesi affolunarak İslâm ve
Hıristiyanlar da yüz bin akçelik yazılması ve derhal iki yüz bin akçenin tahsil edilerek
defteriyle birlikte İstanbul’a gönderilmesi emredilmiştir (BS. 116/45)
1597’de İnegöl maden emini Hüseyin Bey tarafından Bursa’ya gönderilen bir külçe
ümeradan Hançerlizâde Mahmud Bey İvaz oğlu Osman Çavuş, Oruç Bey oğlu Mustafa
Çavuş, Kubat Çavuş oğlu Mehmed Çavuş ve Mustafa oğlu Mehmed Çavuş tarafından yakılıp
tecrübe olundukta has ve halis gümüş çıktığı tesbit edilmiştir (BS. 194/1). BK, II/327
İNEKULLAR
Orhaneli’nin Gökçedağ nahiyesinin merkezidir. Havası güzel, akarsuları bol ve tatlı,
mera ve ormanları çoktur. Mahsulatı mütenevvi zahirelerden ibarettir. Meyve ve sebzesi
yoktur. Birkaç yerinde maden suyu ve ılıcaları vardır. 1927 senesinde 510 nüfusu vardı (KA.
3923). BK, II/326.
İNSAN HOCA
Bursalıdır. Ali Can’ın oğudur. 1486’da ölmüş ve Hafsa, Hatice, Ümmühânî adında üç
kızı kalmıştı (BS. 5/14). BK, II/324
İNTİHAR
Eski devirlerde, Bursa’da pek çok intihar vakalarına tesadüf edilmiş, kendisini asanlar
pek çok olmuştur. En garibi, 1619’da Bıçakçılar hamamına yıkanmak için girenlerden
Belviran kazasının Diklik köyünden Mehmed oğlu Ahmed, sevda hareketi ile gözüne bazı
hayaller görünüp efkâr-ı fâside istilâsı cihetiyle mevtini hayatı üzerine tercih eylemekle bıçak
ile boğazını keserek intihara teşebbüs eylediği sicile kayıt olunmuştur (BS. 233/37). Türklerce
en nefret edilen bir hareket varsa bu da intihardır. Hatta bu gibi kimseler, kendi nefsinin katili
olduğundan bazı alimler bunların cenaze namazını bile kıldırmazlardı. BK, II/328
İPEK
Bursa’nın başlıca servetidir. Milâttan 2600 sene evvel Çin’de İpek kozası beslendiğini
tarihler tesbit eylemektedir. Milâttan 165 sene sonra da Roma İmparatoru Mark Orel ipekçilik
sanatını tedkik ettirmek üzere bir heyet göndermiş ise de muvaffak olamamıştır. Çinliler ipek
yetiştirmek sanatının harice çıkarılmaması için çok hâsiddiler. Çıkarmak teşebbüsünde
bulunan derhal idam ediliyordu. 1896 senesinde Bursa’da Harir Dârüttalimi müdürü
K.Torkumyan’ın neşreylediği ipek böceği besleme kitabında ipek tarihine ait çok tafsilat
mevcuttur.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1816’da gelen bir fermanda da, İstanbul ahâlisinin zaruri ihtiyaçları olan İstanbul şalısı,
gizi, dimi, sandal ve kuşak, pûşî vesair emtia yapılması için iktiza eden meşdud denilen ince
ipek ile kazzaz taifesine mahsus olan ipeğin bir dirhemi ile Haleb-Şam tüccarlarına ve
müste’men taifesine veyahut adamlarına sattırılmayıp eski karar ve nizam mucibince ipek
çıkan Kirmastı, İnegöl ve Yenişehir, Bilecik, Söğüt, Pazarköyü, Gemlik, Lefke, İznik,
Bandırma kazalarından Bursa’ya nakledilerek tahsis edilen İpek Hanı’nda sattırılıp İstanbul’a
kifayet edecek miktarı evvelâ gönderilip sonra âhar yere verilmesi ve çuhacılar da
murabahacıların taşradan topladıkları ipekler ile kazzazlara mahsus ipeğin cümlesi İstanbul’a
nakl olup muhtekir madrabaz vesaireye sattırılmaması emredilmiştir (BS. 1272/6). BK, II/329
İPEKÇİLİK MEKTEBİ
8 Ağustos 1893’te Eşrefîler mahallesinde vaz’-ı esas icra kılınan “Amelî ve Nazarî
Harir Dârüttalimi”nin mesarif-i inşaiyesi 1.400 lira keşfedilmiştir. Bu tarihte inşaata devam
edilmekte idi. BK, II/331
İPEK FABRİKASI
Bursa’da 1837 ve 1845’te birkaç tane ipek fabrikası inşa edildiği gibi 1854’te Bursa’da
ve Mudanya’da Cezayirlioğlu Mıgırdıç tarafından üç fabrika inşa edilmiştir. BK, II/331
İPEK HANI
Ulucami ile Pirinç Hanı arasındadır. Çelebi Sultan Mehmed vakfındandır. Yetmiş sekiz
odası vardır. Mescidi haraptır. BK, II/331
İRTİKAB
“İstanbul’daki menzil halifesi olan şahısın, kendisinden evvel geçen halifeler ve babası
gibi kendi hâlinde ırzıyla mukayyed olmayıp fesad ve ahlâksızlığa ve haddinden ziyade
gösterişe mail ve her türlü fenalığı irtikâb eylediği zahirdir. Bu hâli halifelerin aldıkları irad
ile idare olunmayacağı ve herhalde ya beylikten veyahut menzilcilerden irtikâb suretiyle
tedarik eylediği akçe ile bu gösterişleri ve masrafları yaptığından” azledilerek cezalanması ve
uslanması için 1786’da Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, II/333
İSA
İlyas’ın oğludur. Suhtelerdendir. Eski Tahtakale Çarşısı’nda silahla gezip bazı
Müslümanları bıçakla vurup yaralamıştır. Abdurrahman oğlu Abdi’yi Tahtakale Hamamı
önünde öldürtüp kaçmış ise de bekçiler zâbıtı Abdi Subaşı ve Hudâvendigâr sancakbeyinin
mütesellimi Mahmud Ağa mezkur çarşıya varıp katili yakalamışlardır. Birçok şahitler vakayı
aynen anlattıkları ve bizzat karısı dahi dava eylediğinden, 1613’te idam edilmiştir (BS.
223/16). BK, II/337
İSA (Hacı)
Musa’nın oğludur. 1559’da kemha işleyen esnafa kendi iktidar ve ehliyetinden dolayı
şeyh olmuştur (BS. 81/2). BK, II/337
İSA BÂLÎ
Orhan Bey’in ümerasından Kayağlu Bey’in torunudur. Atranos’ta, Elisiye köyünü
Sultan Orhan Kayağlu Bey’e mülk olarak vermiş, ondan da, evlâdlarına intikal ederken Fatih
Sultan Mehmed mülkiyetini bozup timara emretmişti. II. Bayezid mülkiyetini mukarer
tutmuştur. İsa Bâlî’nin İlyas, Hamza, Halil, Hasan, Hüseyin, İbrahim adında evlâdları vardır.
Bu köy daha başkalarının olup 64 hissede onda bir hissesi Bâlî’nin idi (BA. Vilayet-i Anadolu
Defteri, cild 2, muvakkat numarası: 285). BK, II/338
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSA BÂLÎ
Çavuş Süle’nin oğludur. (1512) (BS. 23/131). BK, II/333
İSA BEY
Uzguroğlu’dur. Ümeradan olup II. Murad zamanında Anadolu beylerbeyi ve sonra da
vezir olmuştur. Engürüs cenginde, 884/1479’da şehit olmuştur. Şecî ve bahadır olup birçok
fütuhata muvaffak olmuştur (SO. III/610; MT. III/401; SOT. 190-191). İsa Bey Anadolu
valisi iken vilâyet merkezi Ankara idi. Bundan sonra Fatih’in vezirlerinden İshak Paşa
Anadolu valisi olmuş ve merkezi Kütahya’ya nakletmiştir. Valilerin Kütahya’da oturmaları
bundan sonra kanun hükmüne girmiştir. Mehmed ve Mustafa Bey adında iki oğlu vardır.
Mihaliç’te zaviyesi ve mescidi, Sevindikli, Demireli, Kumru, Çördük köylerinde birer mescidi
vardır. Çiftlikleri, köprüleri ve kervansarayı da vardır. Siroz’daki Melik köyüne mukabil II.
Murad Demireli köyünü İsa Bey’e bağışlamış ve diğer padişahlar da mukarrer tutmuştur (BS.
28/39, 23/329, 49/35, 90/104). BK, II/333
İSA BEY
Musa’nın oğludur. Kapıcıbaşılarındandır. 12.1.1615’te Mudanya yolundan İstanbul’a
gitmekte olan Bursa Yahudilerinden Salamon oğlu Musa’yı Bademli köyü yakınında Büyüksu
kenarında katleylemiş ve konduğu handa Yahudinin bazı eşyaları bulunduğu iddia edilmiştir.
Mahkemeye ihzâr olunan İsa Bey; “Ben Mudanya’dan Bursa’ya gelirken, Yahudi mahallesine
geldiğimde Yahudiler bana kâtil zannıyla yapışıp bağırıp çağırmağa başladılar ve içlerinden
‘Sakalı Benli’ denilen Yahudi bir çanta ile bazı eşyayı bana töhmet olmak için benim esbabım
içine bırakıp gitmekle beni tuttular, halbuki bu adamın bu esbabı koyduğunu görenler vardır”
diye şahit getirmiş ve şahitler de; “Yahudiler mezkuru ortalarına alıp içlerinden ‘Sakalı
Benli’ denilen Yahudi elinde bir çanta ve koltuğunda bir lacivert çuha feraceyi, kapıcının
kırmızı kilimi içinde olan esbabının içine bizim huzurumuzda soktu, geldikleri zaman da biz
Yeni Han’ın kapısı önünde oturuyorduk, gördük” diye şehadet eylediler (BS. 227/94).
Maktûlün karısı Kemer derhal İstanbul’a arzıhâl gönderip Kapıcı İsa’nın, kocasını tarlalar
içerisinde katleylediğini ve esbabı arasında kocasının eşyası bulunduğunu ve hâlen İsa Bey’in
Bursa’da mahpus olduğunu bildirdi. Ayrıca İsa Bey’in kulları ve oğlu ile İstanbul’a
gönderilmesini divan-ı hümayunda şer’ ile görülmesini rica eylediğinden İstanbul’a ihzârı
hakkında yine bu ay içinde ferman geldi (BS. 227/122). BK, II/337
İSA BEY
Bayezid Paşa’nın oğludur. Bursa’da şimdiki Ahmed Vefik Paşa Hastahanesi’nin olduğu
yerde bir medrese ve şimdi hastahanenin karşısında bulunan bir mescid ve imaret bina
eylemiştir. Babasının Şible mahallesinin kuzeyindeki türbesi civarına gömülmüştür (SO.
III/131, 610). H. 839 Ramazanında, yani 1437 senesi Martında yaptırdığı ve bugün aslı
Topkapı Sarayı müzesinde bulunan vakfiyesine nazaran kendisi ümeradandır. Vakfiyesinin
hülasası şöyledir:
Bursa kalesi ile ihata olunan emlâkinin güneyi yol, kuzeyi kale duvarı, doğusu Hamza
Bey mülkü ve batısı Musa Bey mülküdür. Vakıfları geçmiş alimlerin cümlesinin ictihadlarına
muvafıktır. Kendisi isterse vakfeylediği yerde oturur ve isterse kiraya verip hâsılatını hayatta
bulundukça tamir ve meremmatına sarf eder. Kale içindeki vakfeylediği emlâkin birisini
imaret yapıp “kıyamete kadar oraya giden ehl-i din istifade ederler” demişti. İmaretin bir kış
odası ve yüksek üç sofası ve kileri ve fırını vardır.
Kale içindeki emlâkinden birisine de medrese yaptırmıştır. Burada bir kış evi ve
Kemeraltı’nda diğer bir evi vardı. Küçük bir de hamamı vardır. Bunların idaresi için Bursa
kazasındaki Sobi köyünü oradaki hamamıyla beraber, meraları, koruları, suları, pınarları ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSHAK EFENDİ
Enbiyaoğlu mahallesinden İmam Abdülaziz Efendi’nin oğludur. Tahsil-i ilm ü
kemâlden sonra fenn-i kitabete vukuf peyda eylediğinden Emir Sultan vakıflarına kâtip olmuş
ve meşhur alimlerden İshak Hocası Ahmed Efendi’den ve Hazret-i Mısrî’nin halifelerinden
Kocagöz Ahmed Efendi’den tahsil eylemiş ve İsmail Hakkı Hazretleri’nden birçok şeyler
tahsil etmiş ve teveccühüne mazhar olmuştur. Hacca gitmişti. Emir Sultan şeyhi Mehmed
Salih Efendi’nin aklını oynatarak şeyhlikten çekilmesi üzerine Emir Sultan’ın seccadesinde
müstakil şeyh olmuştu. Hazret-i Emir’in usülü de burada nihayet bulmuştur. Salih Efendi’nin
ana cihetinden akrabası idi. Emir Sultan’daki şeyhlere mahsus kabirler bu İshak Efendi’den
başlar. 1737’de ölmüş ve Emir Sultan’a gömülmüştür. Emsali bulunmaz değerli bir şeyhti (G.
95; YŞ. 18). BK, II/340
İSHAK EFENDİ (Şeyh)
Tekelidir. Tahsilinden sonra Bursa’ya gelmiş, Başçı İbrahim Efendi Tekkesi şeyhi
Alâeddin Efendi’ye intisab eylemiştir. Vefatında yerine şeyh olmuştur. 1590’da vefat etmiş ve
tekkeye defnedilmiştir. Selçuk Hatun ve Mahkeme kurbündeki İbrahim Paşa camilerinde
imamlık dahi etmiştir. Alim, fazıl, ahlâklı bir zat idi. Bursa’nın ulema ve sulehâsına hadis-i
şerif nakliyle meşgul olmuş, içi ve dışı mamur bir zat idi (G. 141,324). BK, II/339
İSHAK PAŞA
İnegöllü İbrahim Ağa’nın oğludur. II. Murad ümerasından olup istidat ve iktidarı takdir
olunarak kendisine o zamanın en büyük rütbesi olan vezirlik verilmiş ve II. Murad padişahlığı
oğlu Fatih’e terk edip Manisa’ya gittiği zaman kendisine nedim ve müşavir edinerek yanından
ayırmamıştır. Fatih padişah olunca bunu vezirlikte ibka eylemiştir. II. Murad’la beraber Varna
ve II. Kosava muharebelerinde ve Fatih Sultan Mehmed’le de İstanbul savaşında beraber
bulunmuştur. Birçok eyalet valiliklerinde ve Anadolu valiliklerinde ve bilhassa Bosna
valiliğinde temayüz eylemiştir. Kudret ve iktidarını dostuna ve düşmanına tasdik ettiren İshak
Paşa, 1470 tarihinde sadrazam (başvekil) olmuş ve tam iki sene bu vazifeyi yapmıştır. Daima
hükûmetinin emirlerini dinlemeyen ve başkaldıran Anadolu’daki Karamanoğlu üzerine
hareket ederek Karamanlıları mağlup ve Konya şehrini zapt ve Osmanlı ülkesine ilâve
eylemiştir. Konya civarındaki Aksaray kasabasından birçok sanat erbabını aileleriyle birlikte
İstanbul’a naklederek o vakit İstanbul’da boş ve ıssız bulunan, şimdiki Aksaray semtine
yerleştirerek bu mahalli Aksaray adıyla şöhretlendirmiştir. İshak Paşa, Fatih’in vefatında
büyük rol oynamıştır. 1479’da, “Arabistan’a sefer yapıyorum” diye İstanbul’dan ordusuyla
hareket eden Fatih II. Sultan Mehmed, Gebze ile Kartal arasında, Tekfur Çayırı veyahut
Sultan Çayırı mevkiinde nikris illetinden vefatı üzerine padişahla beraber bulunan Sadrazam
Karamanlı Rum Mehmed Paşa padişahın ölümünü saklayarak o vakit Karaman valisi olan
Sultan Cem’e haber yollayarak gelip tahta çıkmasını bildirmiştir. İstanbul’da kaymakam kalan
İshak Paşa da sadrazamın, Sultan Cem’i padişah yapmak suretiyle minneti altına almak ve bu
sayede Karaman ülkesinin eski imtiyazlarını almak emelinde olduğunu hissetmiş ve bu
tertibata yanaşmayarak Amasya valisi olan II. Bayezid’i tahta çıkarmaya lüzum ve muvafık
görmüştür. Kendi fikrinde olan diğer vezirlerle ittifak ederek bir taraftan Mehmed Paşa’yı
oyalamaya çalışmış ve diğer taraftan bu kararını gizli olarak yeniçeri bölüklerine bildirmiştir.
Şehzâde Bayezid’in ihsan ve inayetten çekinmez olduğunu yeniçeriler bildiğinden çoğu bu
tarafı iltizam ediyorlardı. Keklik Mustafa Ağa’yı Sultan Bayezid’i çağırmak üzere Amasya’ya
gönderdi. Karamanlı Mehmed Paşa’nın fikri bu idi. Şehzâde Bayezid, Fatih Sultan Mehmed
henüz padişah olmadan dünyaya gelmiş en büyük oğludur. Keten yaprağından yapılan “berş”
denilen afyonlu bir şurubu içmeye ve kendir yaprağından yapılan esrarı da kullanmaya
alışmış, zevk ve safayı çok sever ve gayet mütereddit tabiatlı bir adamdı. Sultan Cem ise
Fatih’in padişah olduktan sonra dünyaya gelmiş oğludur. O vaktin âdetlerine ve kaidelerine
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
göre bunun padişah olması daha münasib ve fazla olarak Sultan Cem, Türk, Arap, Acem
edebiyatına vâkıf ve latin lisanını da bilen alim ve fazıl bir zat idi. Bunları tahta davet için
ulaklar gitmekte iken bir taraftan yeniçeriler orduda isyan ederek Sadrazam Mehmed Paşa’yı
katledip emval ve eşyasını yağma etmişler ve kayıklarla İstanbul’a geçerek hükûmet erkânının
evlerini yağmaya başlamışlardı.
İstanbul muhafızı ve sadrazamın kaymakamı olan İshak Paşa, Yeniçerilerin bu
edepsizce hareketlerini ve kendilerine verilen talimattan hariç işlere cesaretlerini görünce
uyandırdığı fitneye ziyadesiyle pişman olarak İstanbul’da inzibatı ve asayişi temin için Sultan
Bayezid’in İstanbul’a vüruduna kadar Sultan Korkut’u padişah kaymakamı ilân ederek asayişi
iadeye ve Cem taraftarlarını sindirmeye muvaffak oldu. Bayezid İstanbul’a geldi. Tahta çıktı.
İshak Paşa’yı sadrazam yaptı. Bir tesadüf eseri olarak ikişer sene sadarette bulundu. Her iki
sadareti de tam ikişer sene devam etti.
1482 senesi İkinciteşrin ayının on dokuzuncu günü Edirne sarayındaki Bayezid Veli’nin
ve devlet erkânının kurdukları büyük bir işret meclisinde kafaları dumanlandıktan sonra bazı
kimselerin terfilerine, Sadrazam İshak Paşa azledilerek Selanik’e i’zamına ve İshak Paşa’nın
damadı Gedik Ahmed Paşa’nın idamına karar verildi. İshak Paşa Selanik’e gitti. Birkaç hafta
sonra eceliyle vefat eyledi. Tahnit edilen cenazesi, vasiyeti mucibince doğduğu İnegöl’e
nakledildi ve Camii’n kıble tarafına gömüldü.
İshak Paşa, İsfendiyar hükûmeti emiri İsfendiyar Bey’in kızı Tacünnisa Hatun’la
evlenmiştir. II. Murad’ın karılarından Saîd-baht Hatun da İsfendiyar Beyi’nin kızı olmasına
nazaran İshak Paşa ve II. Murad bacanaktırlar. İshak Paşa’nın Halil, Şadi Beylerle Mustafa
Çelebi ve Pîrî Çelebi ve İbrahim Bey adında beş oğlu ve Hafsa ve Fahrunnisa adında iki kızı
olmuştur.
Şeceresi şöyledir:
İnegöllü
İbrahim Ağa
Ahmed İshak
Çelebi Paşa
Mehmed
Çelebi
(BS. 25/29,5, 5/378,274, 7/358, 3/379, 45/31, 9/148, 12/82, 17/232, 25/156,339,
28/222,454,36, 34/415, 95/148, 338/22; 4/179, 182, 457; BAVD. 770,26263,24474; BAVD.
4682; HET. IX/63; TT. II/21).
İshak Paşa, İnegöl’e su getirmiş ve kârgir bir medrese ile bir de cami yaptırmıştır.
Bunların iradı olmak üzere Bursa’da “Şadırvanlı Çarşı” demekle maruf yerde 29 dükkânı hâvî
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bir çarşı, bir boyahane ve su getirmiş, Kızıklar, Güzelağaç köylerinde birçok değirmenler,
İnegöl’de kervansaray ve dükkânlar, Edirne’de, Selanik’te bazı vakıflar, İstanbul’da Ahırkapı
civarında hamam, Ankara’da hamam yaptırmış ve cümlesini İnegöl’deki hayır işlerine
vakfeylemiştir. İstanbul’da Tophane, Fındıklı, Galata, Kasımpaşa’ya sular getirmiş ve mektep
vesair birçok hayrat bırakmıştır. Anadolu ve Rumeli’ndeki birçok gelirlerini de İnegöl’de
türbesi için vakfeylemiştir. İstanbul muhasarasındaki kahramanlığı dillere destandır. BK,
II/341
İSHAK PAŞA (Hacı)
Safed, Sayda ve Beyrut beylerbeyisi iken beyliğe çok borcu çıkmış olduğundan
hapsedilmiş ve Gemlik kazısının Engürücük köyündeki çiftliği ve içindeki eşya, aletler, at,
katır vesaire hayvanatı borçlarına karşılık olmak üzere, 1674’te beyliğe zapt olunmuştur (BS.
284/67). Kendisi de rikâb-ı hümayunda hapsedilmiştir. BK, II/340
İSHAK ŞAH
İvaz Şah’ın oğludur. Setbaşı’nda, Işıklar’a giden yolun güneyinde bir cami vardır.
Caminin kapısı üzerinde H. 844 tarihli bir kitabe konmuştur. Çok yanlıştır. Ancak bir çeşme
kitabesidir. Bu kitabede, “Bu çeşmeyi İvaz Şah oğlu Boy Sultanı İshak Şah yaptırmıştır, 844”
tarihi yazılıdır. İshak Şah’ın kim olduğu tesbit edilememiştir. 1570’te Camii’n 10.928 vakıf
akçesi, bekâr hanesi ve üç evi ile bir dükkânı vardı (BS. 263/36). BK, II/339
İSKELE
Bursa’nın iskelesi Mudanya’dır. Bursa vilâyeti dâhilinde Bozburun’dan Mihaliç’e kadar
Mudanya körfezindeki iskeleler şunlardır: Armutlu, Fıstıklı, Kapaklı, Kırcaali, Büyük ve
Küçük Kumlalar, Gemlik, Mudanya, Altıntaş, Kurşunlu, Tirilye ve Mihaliç (1729). BK,
II/344
İSKENDER
Bursa cerrahlarındandır. 1484’te ayak kesmek ameliyatlarını da yaptığı sicillerde
kayıtlıdır (BS. 4/46). BK, II/344
İSKENDER
Abdullah’ın oğludur. 1486’da Bursa’da en usta boyacılardan idi. Padişahın Bursa’ya
gönderilen otağ keçelerini bu zat boyamış ve bedeli olan on bin akçeyi hassa harc emini
Taceddin’den almıştır (BS. 5/169). Kazzazoğlu mahallesindendir. 1515’te kısasen
katledilmiştir (BS. 24/133). BK, II/344
İSKENDER
Hacı İskender Mescidi’nin banisidir. Abdullah’ın oğludur. 1844’te mescid ahşap ve
üzeri kurşun pûşîdeli olup 4.314 kuruş ve otuz iki para ile tamir ettirilmiştir. Kendisi 19 Şaban
940/ 1534 senesinde ölmüştür. Vakfiyesi, 924/1518 tarihlidir. Mescidinin haricine
gömülmüştür. BK, II/345
İSKENDER (Hacı)
Darağlıca Hoca’nın oğludur. 28.2.1427’de tanzim olunan Hacı İvaz Paşa vakfiyesinde
bu zatın vakıflarından da bahsedilmektedir. Hacı İskender’in Ali Bâlî ve Cafer adında iki oğlu
vardır. Ali Bâlî 1484’te ölmüştür (BS. 4/67). BK, II/344
İSKENDER BEY
Bursalıdır. 1507’de ölmüş Ahmed, Habibe ve Zahide adında üç evlâdı kalmıştır (BS.
21/101). BK, II/344
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSKENDER BEY
Karaca Ahmed Paşa’nın oğludur. Muharebelerde bulunmuş ve bir aralık harpteki
hatasından dolayı hapsedilmiş ise de sonraları yine istihdam olunarak Çaldıran
muharebesinde, 1523’te şehit düşmüştür (SO. I/193). BK, II/344
İSKENDER BEY
Hurrem Paşa’nın oğludur. Bursalıdır. 1568’de ümeradandı (BS. 343/78). BK, II/344
İSKENDER HALİFE
Emir Sultan mahallesinden Mahmud’un oğludur. Ticaretle iştigal etmekte iken 1558’de
ölmüştür. Seydî kızı Sittî Hatun, karısı idi. Abdurrahman, Abdurrahim, Şahnisa, Hayrunnisa
adlarında dört evlâdı ile 304.784 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 80/1). BK, II/344
İSLAM BEY
Bursalı Osman Bey’in oğludur. Karısı Abdullah kızı Fahrî’dir. Hisar’da, Tefsirhan
mahallesinde sakin iken 1615 senesi Haziran’ında hanesinde katledilmiştir. Mahkeme, İslâm
Bey’in cariyesi Şûh Cihan’ı, Bursa sancakbeyi Mehmed Bey’in cariyesi Menekşe elde ederek,
bir gece yarısından sonra evinin kapısı Şûh Cihan tarafından açılmış ve Bursa sancakbeyi
Mehmed Bey’in oğlu Pîrî ve Şeyhî oğlu Mehmed ve Şişik bölükbaşı Mehmed Bey’in
hazinedarı İsmail tarafından katledildiği iddia edilmiştir. Sancakbeyi Mehmed Bey
mahkemeye celbedilerek sorulmuş ve “Ben katlettirmedim. Lâkin katli vâcibdi. Düşmanları
katletmiştir” dedi. Menekşe de, “Mehmed Bey bana tenbih eyledi, ben Şûh Cihan’a gidip bu
gece kapıyı aç, gelip İslâm Bey’i öldürecekler” diye itiraf, Şûh Cihan da; “Menekşe bana
haber gönderdi, ben kapıyı gece yarısı açtım. Pîrî Şeyh oğlu Mehmed, Mukbil ve bazı
eşkıyalar içeri girip katlettiler” dedi. Şeyhî oğlu Mehmed ve Mukbil de; “Yalnız biz
katletmedik. Mecliste hazır bulunmayan Şişik Bölükbaşı ve Mehmed Bey’le hazinedarı İsmail
dahi bizimle bile idi” diye ikrar eylemişlerdi (BS. 228/55). İsmail arandıkta Mehmed Bey’in
evinin altında arpa ambarında saklandığı haber alınarak Mehmed Bey’den taleb edilmiş ve
Mehmed Bey de külliyen inkâr ederek “benim hazinedarım iki eğer bir gümüş at takımı
çalarak kaçmıştır. Benim ondan haberim yoktur” diye cevap vermiştir. Şeriat tarafından
gönderilen Mevlânâ Halil, Mehmed Bey’in evinde araştırma yapmış ve Mehmed Bey’in
hareminin oturduğu evin arpa ambarı içinde İsmail yakalanıp mahkemeye getirilmiş,
ifadesinde; “İslâm Bey’i katl için Çalık Bekir ve Mukbil ile beraber gittik, ilkin ben
vurmadım, Mukbil tüfenk ile vurdu. Bekir kılınç ile vurup katlettiler. Ben yalnız katl esnasında
hazır idim” demiştir (BS. 228/57). BK, II/345
İSMAİL
Arslan Bey oğlu Evruz Bey’in oğludur. İnegöl’ün Ali Bey köyünde 1509’da ölmüştür.
Karısı Hamza kızı Kutlu’dur (BS. 19/148)
Arslan Bey
Evruz Bey
BK, II/346
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSMAİL
1537’de ölen Hoca Bedreddin’in babasıdır. Hasan Çelebi, Mehmed Çelebi torunlarıdır.
BK, II/347
İSMAİL
Nur’un oğludur. Molla Mehmed oğlu Hüseyin Çelebi’den 79 altın borç almış ve rehine
olarak Fatma ve Servinaz adında iki cariyesini Hacı Sefer’e emanet bırakmış ve parayı
vaktinde veremezse cariyeleri satıp parasını Hüseyin Çelebi’ye vermek üzere 1558’de onu
vekil tayin eylemiştir (BS. 84/95). BK, II/347
İSMAİL
Bursalıdır. Bursalılar, İstanbul’da padişaha arzıhâl ve adam gönderip, İsmail ile Hacı
Abdi adındaki iki kişinin, şerir ve gammaz olduklarını, kadı, nâib, voyvoda, subaşı vesair ehl-
i örf taifesi yanlarına varıp bunların tekâlif işlerine karışarak ahâliye zulüm ve teaddî
ettirdiklerini ve ahâliden fazla akçe almalarına sebep olduklarını bildirilmişlerdir. Bunun
üzerine, tamam hak ve adl üzere işin tahkikiyle bu adamların mühim bir işleri olmaksızın
kadı, nâib, voyvoda vesairlerin yanlarına gitmemeleri tekâlif işlerine karışmayıp ve fukaraları
gamz etmeyip ve kendi hâlinde bulunmaları 20.6.1675 tarihli fermanda emrolunmuştur (BS.
316/118). BK, II/347
İSMAİL
Kite kazasının Balıklı köyünden Hasırcıoğlu’dur. Eşkıyadan olduğundan tutularak
Bursa zindanına gönderilmesi, 1733 senesi Şubatında, Kütahya kadısına ve mütesellimine
fermanla emredilmiştir (BAZD. 3647). BK, II/352
İSMAİL
Derviş Mehmed’in oğludur. Cebel-i Rahib (Uludağ) denilen maruf dağdan padişahın
nefs-i nefisi için İstanbul’a nakl olunan buz için buzcubaşılığına ebâ-an-ceddin mutasarrıf
olan babası öldüğünden kardeşi Halil ile beraber iştirak suretiyle 1759’da tayin edilmiştir (BS.
1172/57). BK, II/352
İSMAİL
Mehmed’in oğludur. Bursa’da Yahnikapan Camii imamı olmakla kendisine dahi “Yahni
Kapanzâde” denmeye başlanmış ve bu suretle şöhret bulmuştur. Hüsn-i hat ve tâliki, 1760
senesinde vefat eden Tayyib Mustafa Efendi’den öğrenmiş çok güzel bir hattattı (TH. 651).
BK, II/352
İSMAİL
Ali Paşazâde İsmail Bey’in hazinedarı iken, “kendi hâlinde durmayıp fahişe kadınlarla
ihtilatı vardır” diye yanlış inha ile Bursa’ya sürülmüş ise de Yakub adındaki sabi oğlu divan-ı
hümayuna arzıhâl edip perişan olduklarından bahisle babasının affını rica eylediğinden
affolunmuş ve İstanbul’a gönderilmesine 1760’ta ferman gönderilmiştir (BS. 1172/64). Bu
adam iki ay evvel Şeyhulislâm Halil Efendizâde’nin kızı ve Ali Paşazâde İsmail Bey’in karısı
tarafından müfsid ve hilâf-ı şer’-i şerif vaz’ ve harekete binaen tutularak hapsedilmiş ve te’dîb
için Bursa’ya gönderilmişken bu surette affedilmiştir (BS. 1172/68). BK, II/352
İSMAİL
Yenişehir eşrafından Şanlı’nın oğludur. Memleketin intizamını ve hükûmetin isteklerini
iptal eylediğinden 1838’de Ankara’ya nefy edilmiştir. BK, II/356
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSMAİL
Şeyhulislâmın huzurunda yalan yere şehadet eylediği sabit olduğundan, 1839’da
Bursa’ya nefy edildi. BK, II/356
İSMAİL
İstanbul’da Ağaç Çeşmesi mahallesinde sakin iken sahte müderrislik beratı yaptığından
sekiz ay müddetle 1857’de Bursa’ya nefy edilmiştir (BAZD. 3643). BK, II/357
İSMAİL (Hacı)
Tekecik’in oğludur. 1427’de yazılan Hacı İvaz Paşa vakfiyesinde şahitti. Kendisinin
Tekecioğlu mahallesinde bir mescidi vardı. BK, II/346
İSMAİL (Hacı)
1671 senesinde ref’ edilen Ömer Çelebi’nin yerine Bursa şehir kethüdası tayin
edilmiştir. BK, II/347
İSMAİL (Hacı)
Ahmed’in oğludur. 1803’te Bursa’da birçok vakıfları vardı. BK, II/356
İSMAİL (Hacı)
Bedesten kethüdası Abdi Hoca’nın oğludur. Baccıoğlu Deli Hüseyin ile birlikte kendi
hâllerinde olmayıp fitne ve fesad uyandırdıkları gibi birtakım rezil kimseleri başına toplayarak
birtakım yalan havadisi yaymakta oldukları ve hükûmetin tahsilâtına ve sefer mürettebatının
tehirine sebep olduklarından 1811’de Limni adasına sürülmüştür. Kendisi imamdı. BK, II/356
İSMAİL (Hacı Hafız)
Senelerce Bursa’da mütesellimlik etmiş ve Bursa tarihinin birçok safahatıyla alâkadar
olmuş bir zattır. 1759’da Hudâvendigâr sancağı ber-vech-i maişet Şerif Nahhas oğlu
Mehmed’e verilmiş ve bunun tarafından memleketin zabt ve rabtına ahâlinin himaye ve
sıyanetine kadir bir kimsenin mütesellim nasb ve tayini iktiza etmekle perhizkâr ve adil,
eşkıya ve erbâb-ı fesaddan halkı sıyanete kadir olduğundan mütesellim nasb edilmiştir (BS.
1172/81).
1782 Kânunisânî de gelen bir emirde; Hudâvendigâr Sancağı mutasarrıfı Vezir Mehmed
Paşa, Hotin kalesi muhafazasına memur edildiğinden Bursa’ya mütesellim gönderdiği Seyyid
Abdülkadir ise esafil-i nasdan olup genç ve idare ve kudreti olmadığından azli ile yerine eski
mütesellim Hafız Seyyid İsmail’in tayini arz ve mahzarla istidâ edilmesi üzerine mütesellim
tayin edilmişti.
Bursa nakib-i eşrafı ve turnacıbaşı tarafından gönderilen istidâda Seyyid İsmail’in
askerleri ve sâdâtı tutup habseylemekte olduğundan tekrar Seyyid Abdülkadir’in tayini rica
edilmiştir.
İki dilek arasında ihtilâf bulunduğundan hakikat-ı hâlin bildirilmesi ve bunlardan
hangisinin mütesellimliğe ve idare ve asayişi temine muktedir olduğunun bildirilmesi bir
fermanla emredilmiştir. Bursa kadısı ve Haremeyn müfettişi vekili tarafından iki kıt’a îlâm ve
âyândan Eşrefzâde Abdülkadir ve Cizyedarzâde Hüseyin vesair Bursa ulemasının imzalarını
taşıyan bir mahzarda dahi; İsmail senelerden beri mütesellimlik ile cümlenin muhabbetini
kazanmış ahlâk ve etvarı tecrübe edilmiş ve eşkıyanın def’inde iktidarı ziyade olduğundan
diğerlerinden daha ziyade layık olduğundan ibkası rica edilmesi üzerine ibka edilmiştir (BS.
1196/84).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1782 senesi Martında Hudâvendigâr Sancağı ve Köstendil Sancağına tayin olunan Vezir
Süleyman Paşa, Silistre muhafazasında kaldığından Hafız İsmail mütesellim tayin edilmiştir
(BS. 1196/81). Eylülde yine ibka edilmiştir (BS. 1196/69).
1785’te Bursa sancağına berâ-yı maişet tayin olunan Tahir Ömerzâde Şeyh Osman,
evlâd ve ıyâliyle Bursa’da oturarak ahâlinin intihab edeceği bir kimseyi mütesellim nasb
ederek sancağı idare etmesi ve kim layık ise intihab ve İstanbul’a bildirilmesi emrinde
münderictir. Hafız İsmail inha eylediğinden mütesellim tayin edilmişti. Bir müddet sonra
padişahın rızası hilâfına hareket edilerek zulüm edildiği bildirildiğinden azl ve yerine
Cizyedarzâde damadı Mehmed Esad Bey mütesellim nasb edilmiştir.
Sonra da Mehmed Esad Bey’in idareye iktidarı olmadığından bahisle tekrar Hafız
İsmail’in tayini îlâm edilmiştir. Ahâli mahzarları olmadıkça azl olunmamak üzere Hafız
İsmail mütesellim tayin edildi. Halbuki Hafız İsmail’in fukaraya zulüm ve teaddî eylediği ve
valiye de aidatını vermediğinden Vali Şeyh Osman borçlara girmiş ve kendisi ıstıraplar
içerisinde vakit geçirmekte ve âyânı kandırarak hakkında hüsn-i şehadet ettiklerinden bundan
başkasının mütesellim olmasına razı olmayacaklarını bildirdiklerini iki mektupla mutasarrıf
İstanbul’a bildirmiştir. Bunun fukaraya zulüm eylediği defaatle ihbar edildiğinden azledilmiş
ve bundan sonra mütesellim olmak için tahrikâta başlar ve evvelce yaptığı gibi akçe ile adam
tedarik ederek İstanbul’a göndermiş ve bazı kimseleri de şefaate tavassut ve ibram ile taciz
fikrinde olursa nefy ve te’dîb ve kalebend ile iktifa olunmayıp hakkında başka muamele
yapılacağının kendisine tefhimi ve Bursa hanedanından Esad Bey’in mütesellim tayin edildiği
bildirilmiştir (BS. 314/20, 1200/97).
26.10.1787’de kendisine hitaben yazılan bir fermanda Adakebir mahallesinde
muhafazasına bedeninden yazacağı yüz elli nefer piyade askeriyle Bursa’dan hareket ve
münasib mahalden Rumeli’ne geçip Adakebir muhafazasına kıyam etmesi emredilmiş ve
Hafız İsmail 26.10.1787 tarihli istidâsında borç harç tedarik eylediği yüz elli neferle
Adakebir’e giderek muhafız İlyas Paşa maiyyetinde çalışmakta ise de hastalanarak çok hafif
düştüğünü ve Bursa’daki evlâd ve ıyâlinin perişan olduğundan affını ve Bursa’ya avdetine
müsaade edilmesini rica eylemiştir (BAAD. 42017).
1789’da Hudâvendigâr sancağı mütesellimi Abdülkadir’in yolsuz ve idaresiz
hareketlerinden dolayı azledilerek yerine Hafız İsmail mütesellim tayin edilmiştir. Yazılan
inhada zabt u rabt ve memleket ve reayanın himayet ve sıyaneti işlerinde çok iktidarı
olmasından ve evvelce de mütesellimlik işlerini idare eylediği gibi fukarayı da eşkıya
şerrinden muhafazaya dikkatli olduğu bildirilmiş ve bunun üzerine tayin edilmiştir (BS.
308/27).
1790’da fezahat ve şanaetine binaen idam olunabilecek Hacı Himmet, vakitsiz sefere
giderken Hacı İsmail’e külliyetli mal emanet eylediği haber verilmiş olduğundan ne kadar
eşyası varsa mirî için zabtına ve bir halâlinin gizli kalmamasına ferman gelmiştir (BS.
1205/124).
1791 senesi Birinciteşrin ayında gelen bir fermanda; Bursa’dan İstanbul’a gönderilen
tahrirat ve mahzarlarında Hafız İsmail’in mütesellim nasb olunmaması için birkaç defa
ferman gelmiş ise de yine bir kolayını bulup mütesellimliği alarak fukarayı cezalandırmaya
başladıktan başka Bursa’dan istenilen 500 nefer asker için ahâliden yüz keseden fazla mebaliğ
alarak orduya azimet ve tekrar avdetle Bursa’ya gelmiş ve tekrar mütesellim olacağım diye
ahâliyi korkutmaya başlamıştır. Kış için Bursa’dan müretteb askerle tanzimine muhalefet ve
bu neferlerin tehirine sebep ve illet olduğu ve başına otuz neferden ziyade eşkıya toplayarak
şehirde dolaşmakta olduğu bildirilmiştir. Divan-ı hümayunda mahfuz ahkam kuyudatı tetebbu
olundukta maişet suretiyle Hudâvendigâr sancağına mutasarrıf tayin olunan Şeyh Osman
tarafından ahâlinin intihab edeceği bir kimsenin mütesellim nasb edilmesi emredilmiş ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
aralık aralık hüsn-i hâli inha olunarak birkaç defa mütesellim nasb olunmuştur. Bir taraftan
su-i hâl ve fena işleri evvel-ahir gelen mektuplardan anlaşılmış ve bundan sonra İsmail’in
mütesellimliği istihsali için taraftarlarına hüsn-i hâlini inha ettirerek bir gûnâ tahrik vadisine
sûlûk eder ve başka türlü hareket ederse nefyi ve kalebend ile iktifa olunmayacağı ve kendi
hâlinde hanesinde oturarak ahâli ile ihtilat etmeyip halktan uzaklaşması emrolunduğu ve
1789’da da bunun ve müteallıkatının bundan sonra mütesellim olmamasına emr-i âlî sadır
olduğundan memleket işlerine karışmaması ve bu gibi hareketlerden men’ olunması
emrolunmuştur (BS. 1206/69).
1791 senesinde gelen bir fermanda da; Bursa beytülmal emini Ahmed ve kardeşi Salih
bedenlerinden seksen, Acem tüccarından Hacı Ali Ağazâde Hacı Ali yüz elli ve Hacı
Süleyman gulamları Hacı Ali elli ve Hasan yüz, Kasabbaşı Hacı Mehmed ve ikinci Hacı
Hüseyin ve Kalaycıoğlu Hacı Salih oğlu Mustafa, Kaşıkçıoğlu Hacı Ahmed, Çuhacı Hacı
Abdullah, tüccardan İşkaldızâde Hacı Ali yirmi beşer nefer piyade tahrir ve techiz ve Bursa
kazası ve kurasından beş yüz nefere bir miktar dahi ilâve ederek Hacı İsmail bunları
maiyyetine alarak ve kendi kapısı halkını dahi mükemmelen tanzim ve vakit ve zamanıyla
Hızır gününde orduda mevcut bulundurması emredilmiştir (BS. 1206/88). BK, II/353
İSMAİL (Seyyid Hacı)
Bursalıdır. Çuhacıdır. Çok zengindir. Hükûmetin Rusya ve Nemçe ile iki tarafa sefer-i
hümayun yapması münasebetiyle Bursa’nın zenginlerinden olan Bozatlı diğer sekiz
arkadaşından seferin hitamında cizye malından tedricî surette havale verilerek ödenmek üzere
dokuz yüz kese istikraz edilmesi tasavvur edilerek rikâb-ı hümayun kapıcıbaşlarından İznikli
Ali Bey tahsilâta mübaşir tayin edilerek Bursa’ya gelmiş ve tahsilâta 1789’da başlamıştır. Bu
esnada Hacı İsmail vefat eylemiştir. Birinci taksit olarak vereceği akçeden otuz kese bâkî
kalmış ve hükûmete temessük vermiş olmakla bu meblağ Beylik’e borç gibi olduğundan oğlu
Mehmed Saîd’den alınarak hazineye teslim edilmiştir (BS. 308/18). Kendisinden hükûmet
yetmiş beş bin kuruş istikraz eylemiştir (BS. 308/1). BK, II/352
İSMAİL (Tabak Hacı)
1804’te evlâdsız olarak Bursa’da vefat eylediğinden muhallefatı beylik için zapt
edilmiştir. BK, II/356
İSMAİL AĞA
Bursa hassa mimar kâimmakamıdır. 1763’te Hicaz’a gitmiş ve hacı olmuştur. BK,
II/352
İSMAİL AĞA
İnegöl-i Bursa âyânından “Çuhadarzâde” demekle maruftur. 1790’da gelen bir fermanda
kendi bedeninden 250 pare askeri yazarak Edirne’deki ordu-yı hümayuna göndermesi
emredilmiştir. BK, II/353
İSMAİL BEY
Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın oğludur. XIV. asırda yaşamıştır. Akıncıların
başı idi (DE. 83,101). BK, II/346
İSMAİL BEY
Bursa valisi Abdurrahman Paşa’nın hizmetlerinde iken maktulen 1701’de vefat
eylemiştir (BS. 217/133). BK, II/348
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSMAİL ÇELEBİ
Dede Efendi’nin oğludur. 1574’te kardeşi Abdurrahman Çelebi ile hemşiresi Sittîşah ve
Müslime Hatun vardı (BS. 127/181, 189). BK, II/347
İSMAİL ÇELEBİ
“Yelkencizâde” demekle maruftur. İpek tüccarıdır. 1680 senesi İkincikânununda
İran’dan ipek alarak gelirken, Tokat civarında eşkıyalar tarafından katledilmiştir. Kızları
Pınar, Güllü ve karısı Ayşe vardı (BS. 276/51). BK, II/348
İSMAİL ÇELEBİ (Mevlânâ)
İshak Fakih oğlu Mehmed Çelebi’nin oğludur. 1492’de kardeşi Hayâüddin Efendi
ölmüştür (BS. 10/48).
Şeceresi şöyledir:
İshak Fakih
BK, II/346
İSMAİL ÇELEBİ EFENDİ
1577’de ölen kadı Müberrek’in oğlu Abdülgafur Bey’in oğludur. Abdülgafur Bey,
senelerce Bursa valiliğinde bulunmuştur. İsmail Çelebi alimlerdendi (BS. 130/43). BK, II/349
İSMAİL EFENDİ
Bursalıdır. “Cizyecizâde” demekle maruftur. İshak Dede’nin oğludur. 5.3.1672 Salı
gecesi vefat etmiş ve Umur Bey Camii’ne defnedilmiştir. Kendisi hattattır. Tâlik hattında
daha mahirdir. Sakk ve inşada yed-i tûla sahibi idi (G. 372). BK, II/347
İSMAİL EFENDİ
Ricalden olup yeniçeri kâtibi olmuştur. Azledilip 1689’da Bursa’ya gönderilmiş ve
Bursa’da katledilmiştir (SO. I/355). BK, II/348
İSMAİL EFENDİ
İzmirlizâde Hacı Ahmed Ağa’nın oğlu, Salih ve Nuh Çelebilerin kardeşleri idi. 1707’de
Kale-i Umur Bey mahallesinde vefat eylemiştir. Hacı Şeyhî Ağa kızı Kerimşah Hatun’un
kocasıdır. 5.948 akçelik, tarih ve edebiyata ait birçok kitapları kalmıştır (BS. 1116/88). BK,
II/349
İSMAİL EFENDİ
Bigadiçlidir. Bursa’da, Ulucami’de vâiz olup bazı medreselerde de müderrislik
yapmakta iken 1710’da ölmüş ve Zindankapısı’nda defnedilmiştir (SO. I/359; G. 211). BK,
II/349
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSMAİL EFENDİ
İsmail Hakkı Âsitânesi şeyhi İsmail Efendi’nin oğlu Mehmed Salih Efendi’nin oğludur.
1844’te doğmuştur. BK, II/357
İSMAİL EFENDİ (Çömezzâde)
Sultaniye müderrisi Çömez Ahmed Efendi’nin oğludur. Hayatı müderrislikle geçmiş,
1705’te ölmüştür. Alim bir zat idi. Birçok talebe yetiştirmiştir (G. 411). BK, II/348
İSMAİL EFENDİ (Hacı)
Müderris idi. Dülgerler Hamamı’nı mütevelli izniyle, 1766’da tamir ettirerek
hamamcılığa başlamıştır (BS. 1179/67). BK, II/352
İSMAİL EFENDİ (Kuyumcuzâde Seyyid)
Bursalıdır. Uşaklı Seyyid Murad’ın oğludur. İstanbul ve Bursa’da müderris; Kütahya,
Bosna ve Ordu’da kadılık etmiştir. 21.2.1698’de İstanbul’da ölmüş ve Üsküdar’da Miskinler
Tekkesi kurbündeki kabristana defnedilmiştir (G. 404). BK, II/348
İSMAİL EFENDİ (Mevlânâ)
Pîrî Efendi’nin oğludur. 1614’te ulemadandı (BS. 227/44). BK, II/347
İSMAİL EFENDİ (Sarı)
Aslı Karamanlı olup İstanbul’a gelerek Şeyhulislâm Esad Efendi’ye intisab eylemiştir.
Nüzül illetine tutularak Bursa’ya gelmiş, 1635’te vefat etmiş ve Pınarbaşı’na gömülmüştür
(G. 442). BK, II/347
İSMAİL HAKKI (Hazretleri) Bk. İsmail Hakkı Bursevî
İSMAİL HAKKI BURSEVÎ
İstanbul’da Aksaray’da oturmakta iken yangında evi yanan Hüdâbende oğlu Bayram’ın
oğlu Mustafa, Aydos’a hicret eylemiş ve orada evail-i Zilkade 1063 hicrî tarihine tesadüf eden
6.11.1653 Pazar günü, oğlu İsmail Hakkı dünyaya gelmiştir. Daha pek küçük iken Celvetiye
şeyhlerinden, Aydos’ta bulunan, Atpazarî diye anılan Osman Fazlı Efendi’ye intisab etmiş ve
halifelerinden Abdülbâkî Efendi tarafından dersi gösterilerek tahsili ilerletilmiştir. Şeyhinin
İstanbul’a gitmesi üzerine bu da İstanbul’a gitmiş ve biraz sonra da Rumeli’nde Köprülü,
Usturumca, Üsküp’e gitmiştir. 1684’te Bursa’ya gelmiştir. Şeyhin Kıbrıs’taki Magosa
kalesine nefyi üzerine ziyaretine gitmiş ve avdetinde bir müddet Bursa’da oturup va’z u
nasihat ve tarikatını neşreylemiştir. 1717’de Şam’a ve daha sonra Üsküdar’a nakl-i hane
eylemiştir. 1722’de Bursa’ya tekrar geldikleri zaman zaviyesini ve bilâhare camisini inşa
eylemiştir. 115 adet eser telîf eylemiştir. Yazısı güzel, seri ve kendisi de alim ve şairdi.
Kitaplarının ekserisi kütüphanesinde olup kendi el yazısıyla yazılmış asılları mevcuttur.
26.7.1725 milâdî tarihine tesadüf eden 14 Zilkade 1137 Perşembe günü vefat etmiş ve
tekkesine mihrabı önüne defnedilmiştir. 1682’de İshak, Abdülahad, Mehmed Şah, Tahir
Mehmed, Mehmed Bahaeddin adında dört oğlu ve Hanife adında bir kızı olmuşsa da cümlesi
evlâdsız vefat etmiştir. Eserlerinin her biri ilmî kemâline birer delildir. (KA. 950; SO. I/361;
OM. I/28; LTC. I/172).
Bursa’da vahdet-i vücut meselesinden bahseylediği için Bursa ulemasının şikâyetiyle
Tekfurdağı’na nefy edilmişse de bir müddet sonra ıtlak edilmiştir. Sülüs ve nesih yazılarını
Hafız Osman Efendi’den öğrenmiştir. Tâlik hattında dahi çok mahirdi.
Şu beyit onundur:
Hamîde kadle baksan ne hâle döndüm ben
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
akrabalarıyla beraber Bursa’ya gelerek yerleşmiş ve geçinmek için bir küçük dükkân açarak
takke dikip satmakla hayatını kazanmaya başlamıştır. Allah’ın cazibesine tutularak Şeyh
Süleyman Efendi’ye intisab eylemiştir. Kırk elli sene kadar yaz ve kış namazlarını
Ulucami’de kılardı. Minber yanında murakabeye otururdu. Konyalı Şeyh Mehmed Emir
Efendi, Enarlı mahallesinde bir tekke yapmış ve kendisi oraya geçince Fenarî Ahmed Paşa
Zaviyesi’ne bu zatı yerine tayin eylemiştir. 1706’da vefat etmiş ve Deveciler kabristanında
Debbağzâde Mustafa Efendi’nin yanına gömülmüştür. Öldüğü zaman doksan yaşında idi.
Derviş tabiatlı, güler yüzlü, tatlı sözlü, güzellere ve tazelere mâil ve gönül verici idi. Bir
hasırdan başka hiçbir malı kalmamıştır (G. 126). Sicill-i Osmânî’deki (I/350) izahatta
yanlışlık vardır. İbadet ve taata o kadar düşkündü ki, yüz gün mütemadiyen yatak yüzü
görmeden diz üstü oturmak ve herkesten evvel Ulucami’ye gelerek birinci safta namaz vaktini
beklemek âdeti idi. Yaş doksan olduğu hâlde ihtiyarlık alâmeti göstermez, boyu dimdik ve
yürüyüşü süratli idi. Allah’tan başka kimseye iltica eylemez ve kimseye yüz suyu dökmez,
sabırlı ve mütevekkil bir zat idi. Güler yüzlü ve tatlı dilli idi. BK, II/348
İSMAİL NAZİF EFENDİ
1888’de ölmüştür. Mısrî Tekkesi’ne defnedilmiştir. Hattat idi. BK, II/357
İSMAİL PAŞA
Hudâvendigâr sancağı mutassarrıfı idi. Arap Mehmed mahallesinde evi vardı.
Bursalıdır. Göynük ahâlisinden, 1681 senesinde 2.432,5 kuruş devir akçesi diye para tahsil
eylemiş ve divan-ı hümayuna şikâyet edilmekle veziriazamın alay çavuşlarından İbrahim
Çavuş Bursa’ya gelerek aldığı meblağı istemiş ise de inkâr ile yeniden 400 kuruşa sulh
olmuşlardır (BS. 321/11). BK, II/348
İSMAİL PAŞA
Bursalıdır. Feriktir. Bahri Dede Tekkesi şeyhi Arif Efendi’nin oğludur. 1897’de evvelce
muhterik olan Bahri Dede Türbesi’ni yarı kârgir olarak inşa ettirmiştir. BK, II/357
İSMAİL VEHBİ EFENDİ
Bursalıdır. Nakşibendîdir. 1875’te vefat eyledi. Zeynîler Camii önüne gömüldü. Dört
eseri vardır. Şair ve alimdir. Sûfî Sinan sülâlesindendir. Rûznâme’si meşhurdur (OM. I/38).
BK, II/357
İSMET EFENDİ
Kadılardan Hüseyin Fehmi Efendi’nin oğludur. 1832’de ölmüş ve Şerefüddin Paşa
(Okçular) Camii’nin güneyine gömülmüştür. BK, II/358
İSMET PAŞA
Ramazanoğullarından Necib Bey’in oğludur. Enderun-ı hümayundan çıkarak binbaşı
rütbesi ile orduya girmiş ve tedricen ferikliğe terfi eylemiştir. 1837’de Bursa sancağının zâbıta
vazifesine tayin edilmiş ve eyaletin inzibat ve âsayişini temin eylemiştir. 22.7.1838’de Niş
eyaletinin umur-ı zabtiye ve hıfzıyesine verilmiş ve Bursa’dan ayrılmıştır. 1854’te
Hudâvendigâr eyaleti valiliğine tayin edilmiş ise de gelmemiştir. 5 İkincikânun 1867’de
ölmüştür. Doğru, sadık ve temiz bir zat idi. Meşhur Hüseyin Rıza Paşa’nın babasıdır. BK,
II/358
İSMİHAN HATUN
Bursalı Mehmed Efendi’nin kızı ve Zeynelâbidîn Paşa’nın karısıdır. Oğlu Mehmed
Bey’dir (1619) (BS. 227/60). BK, II/358
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İSMİHAN HATUN
Hamza Bey mahallesinde, 1612’de vefat eden “Emreoğlu” demekle şöhret alan Hüseyin
Bâlî Bey’in kızıdır (BS. 235/45). BK, II/358
İSRAFİL EFENDİ (Mevlânâ)
Bursalıdır. Ulemadandır. Oğlu ulemadan Mevlânâ Fahreddin Çelebi vardır. XVI. asırda
yaşamıştır. BK, II/358
İSRAİL
Bursa Yahudilerinden Yasef’in oğludur. Kendisine Frenk İstakoz tarafından yakut taşlı
bir altın yüzük emanet bırakılmış ise de iade etmediğinden dava edilmiş ve mahkemede zayi
olduğundan bahsetmiş ise de yüzük kendisine tazmin ettirilmiştir (1561) (BS. 93/34). BK,
II/358
İSTEPAN HİLMİ
1865’te Bursa’da doğmuştur. Ermeni mektebinde rüşdiye ve idâdî tahsilini bitirdikten
sonra hususi olarak Arap ve İran dilini okumuştur. 1883’te Bursa Ermeni mektebine muallim
ve daha sonra da müdür oldu. Bursa’nın Hisar mahallesindeki kütüphanesinde bulunan bazı
divanlarla meşgul olmuş ve ulemadan Mustafa ve Ulucami müderrislerinden Hafız Mehmed
Sabit Efendi’den ders almıştır. Şairdir. Türk ve Farisî lisanlarında şiir yazar (SATŞ. 655). BK,
II/358
İSTİKRAZ
1788’de gelen bir fermanda; “bir seneden beri Moskof ve Nemçe kefereleri gibi iki kavî
düşman üzerine olan seferlerde zaten güç idare olunan hükûmetin masraflarının iki misli
ziyadeleşmiş ve her iki tarafta vuku bulan seferler çok olan masrafları hazinede mevcut
paraların iki katının hariçten tedarikine ihtiyaç hasıl olmuştur” denilmektedir. Ayrıca, Bursa
ahâlisi öteden beri bazirgânlık ve alışverişle şöhret almış ve ekserisi zengin ve servet sahibi
oldukları ve bunları padişahın sayesinde kazandıklarını bildiklerinden padişahın arzusunun
dışarısına çıkmayacakları ve padişah için hiçbir şey esirgemeyeceklerini padişah bildiğinden
seferden sonra Bursa ve tevabii ceziresi malından seneden seneye kendilerine havale suretiyle
kısım kısım ödenerek borç tedricî surette ödenmek üzere Bursa ahâlisinin zenginlerinden
Çuhacı Seyyid Hacı İsmail’den yetmiş beş bin, Kaşıkçazâde Çuhacı Hacı Mustafa ve
Kurşunluzâde Hacı İbrahim, İncirlizâde Hacı Abdi’den altmışar bin ve Çuhacı Hacı Molla ve
Halebli Seyyid Hacı Ali ve Kutnici Hacı Şerif’ten kırkar bin ve Kesecizâde Hafız, Feyzîzâde
Seyyid Mustafa’dan yirmi beşer bin kuruş ki cem’an dokuz yüz kese akçe istikrazına kat’î
olarak irade çıktığı ve derhal tahsil ve irsali bildirilmiştir (BS. 301/1). BK, II/359
İSYAN
28 Ramazan 1208 hicrî tarihine tesadüf eden 30 Nisan 1794 Pazartesi günü saat beşte,
Bursa kadınlarından binden fazlası toplanarak tamir bahanesiyle yeniden inşa edilmekte olan
Ermeni kilisesine hücum etmişler ve kiliseyi yakarak mâni’ olmak isteyenleri de
yaralamışlardır. Bursa kadısının yazdığı bir îlâm vakayı şöyle anlatıyor: Bursa’daki Ermeni
kilisesi harap olup tamir ve termime muhtaç olduğu bildirilmiş ve gelen emirde
yükseltmemek ve genişletmemek üzere eski hâlinde tamirine izin verilmiş ve inşası tamam
olunca Ramazanın yirmi sekizinci günü bini mütecaviz kadın ve kırk elli kadar eşkıya
zümresinden kimseler kiliseye hücum ve mahalleyi dağıtıp yıkmaya başlamışlar ve buna da
kanaat edilmeyerek yakılmış ve kiliseye bitişik altı Ermeni evi dahi yanmış ve eşyaları yağma
ve birkaç kişi de reayadan yaralandığını Ermenilerin kocabaşıları ve karabaşları mahkemeye
gelerek eşraf-ı memleket müvâcehesinde bu hususun müderrislerden Nizamzâde Seyyid
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Nizamedin Efendi ve imamlardan Cabi oğlu Mustafa Efendi vesair avanelerinin teşvikiyle
yaptıklarını, kadınlardan bazılarından duyduklarını söylemişler ve eşrafın cümlesi ve
zâbıtânın bu hâle mütemeyyiz olduklarını bildirmişlerdir.
Ulema ve meşâyihten Abdullah Efendi dahi divan-ı hümayuna gönderdiği mektupta;
Bursa Ermenileri kiliselerini yeniden tevsî ve yükseltmek suretiyle binaya başlayıp cami
şeklinde altı kubbe üzerine palanga gibi metin ve ihtimamla yapmışlar, erkek ve kadınların
bunu görmeleri ve Nisan ayında yağmur yağmaması cümleyi meyus eyledikte ve mahzâ
kilisenin yenilenmesi yağmurun yağmamasına başlıca sebep olduğunu ve “yapılan duaların
da kabul olmamasına delildir” diye ahâli ağzında tevatür başlamış ve kadınlar da “padişahın
ve şeyhulislâmın fetvasına muhalif olarak böyle büyük kilise inşa edilmesi padişahın
emirlerine karşı kadı’nın ve âyân-ı beldenin aldıkları rüşvetten ileri geldiği ve bunların
irtişaları kaht-ı galâya sebep oldu, erkeklerimizde gayret kalmadı. Bâri biz bu işi yapalım”
diye meşveret üzere iken içlerinde hocalarından biri “bu husus için Abdullah Efendi’den bana
haber geldi” diye tergîb ve yalan söylemek suretiyle kandırdığından ansızın kadınlar
toplanarak kiliseyi yakmaya teşebbüs etmiş ve yanması imkân haricinde iken Allah’ın gayreti
zuhuruyla yanmıştır. Bursa’nın hakimi ve ahâlinin ileri gelenleri kendi hâllerini örtmek ve
gizlemek için, sebep oldu diye müderrislerden Nizameddinzâde gibi mütedeyyin bir zata -
Ermenilerin arzettiklerini kabul etmemiş iken evinin kiliseye yakın olması sebebiyle- su-i zan
ve itiraf eylemişlerdi. Çelebi Efendi adındaki misafir kalabalıkta bu kelamı kâle getirip
toplanmaya sebep olduğu bildirilmiştir (BAAD. 5978)
1795 senesinde kadınlar toplanarak her tarafa hücum ederek Cumartesi pazarına varıp
reayanın satmak için pazara getirdikleri soğan ve sarımsak gibi birkaç yüz kuruşluk eşyaları
talan ve yağma ve sonra “Mahkeme-i Suğrâ”ya gidip şeriata mugayir işler işledikten başka,
buna da kanaat etmeyerek asıl hâkimin oturduğu büyük mahkemeye varıp hâkim ve maiyyeti
hazır oldukları hâlde cümlesine sövüp saydıkları ve tahkir eyledikleri görülmüştür (BS.
1210/1). BK, II/359
İŞ BÜROSU
Bursa’daki kadifecilerin ehl-i hibresi olan Süleyman Bey ve yiğitbaşısı Bahşâyiş oğlu
Süleyman, işçibaşısı Safer oğlu Osman ve bu taifeden birçok kimseler mahkemeye gelerek;
“Öteden beri bu taifenin Setbaşı mevkiinde bir muayyen mekânı olup her Cumartesi günü işçi
taifesi ve destgâh sahipleri burada toplanıp içlerinden birisine işçi lâzım oldukta ehl-i hibresi
marifetiyle tayin olunup hâmdest, eli işe yakışmaz olup san’at ahvalinden haberi olmayanlara
işçi vazifesi verilmeyip ve işçilerin kanun ve aralarındaki ahidlere aykırı bir hâlleri
görüldükte ehl-i hibre tarafından cezalandırılmaktadır. Bu vecihle kadifecilerin ahvali,
intizam üzere görülmekte iken bazı kimseler ehl-i hibreye serfürû etmemeye başlamışlar ve
peşin aldıkları ücretin kumaşını tamam etmeden bırakıp başka destgâha geçtikleri ve elleri işe
yakışmayanlarla ve nâehil olanlarla destgâhlarına geçip kalp kumaş işlediklerinden
san’atlarının ahvali bozulmuş ve karışmıştır. ‘Bunun için evvelce tuğralı bir fermanda istihsal
etmiştik’, diye fermanı göstermekle nizâm-ı umûr-ı cumhur için bundan sonra acemi ve
ehliyetsiz kimselere işçi vazifesi verilmemesi bütün kadifeci esnafa tebliğ olundu” (BS.
236/26). 1622 senesi İkinciteşrin sonundaki bu karar sicile kaydolundu BK, II/361
İTEŞEN ÇİFTLİĞİ
Ahi köyü civarındadır. 1518’de mamur idi (BS. 28/149). BK, II/362
İVAZ (Hacı)
Hacı Baldan(?)’ın oğludur. Arakiyecidir. 1665’te Hoca Tayyib mahallesinde ölmüştür.
Karısı Hacı Hüseyin kızı Rukıye ile çocukları Ahmed ve Emine kalmıştır. Muhallefâtı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1.024.660 akçe yani 7.319 esedî kuruş ve 75.000 esedî kuruşluk evi ve Hamamlı Kızık’ta 300
kuruşluk iki ve Cumalıkızık’ta 795 kuruşluk sekiz bahçeleri kalmıştır (BS. 349/2). BK, II/365
İVAZ EFENDİ (Mevlânâ)
Çırağ Bey mahallesinde Hüseyin’in oğludur. 1638’de köprü başından geçerken
Abdullah oğlu Himmet ve Rıdvan oğlu Hüseyin’in, yoluna geçerek eşyaları aldıkları ve katl
için kılınç çektikleri ve Hüseyin tüfenk atıp hayvanına rast gelmekle hayvanının telef
olduğunu mahkemede söylemiş ve şahitler de bu iki adamın ehl-i fesad ve yol kesen
eşkıyadan olup nice Müslümanların yollarını kestikleri ve eşyaları gâret ettikleri ve daima bu
gibi kabahatten hâli olmadıklarını yüzlerine karşı söylemişler ve “haklarından gelinmek
sevab-ı azîmdir” diye şehadet edip haber verdiklerinden keyfiyet sicile kaydolunmuştur (BS.
361/32). Bu kayıt üzerine idam edildiğinde şüphe yoktur. BK, II/365
İVAZ EFENDİ (Şeyh)
Musa’nın oğludur. 1602’de bazı vakıflar yapmıştır (BS. 207/57). BK, II/365
İVAZ PAŞA (Hacı) Bk. Hacı İvaz Paşa.
İZİNNAME
Türkiye Cumhuriyeti’nin teşekkülünden ve medeni kanunun kabulünden evvel,
evlenmek için kadılardan alınan müsaadeye “izinname” denirdi. Bursa’da ilk tesadüf
eylediğim izinname 1555 tarihlidir. Aynen şöyledir: “Sultan mahallesi imamına! Ayşe binti
Ahmed, Nebi’ye şer’an mâni’ yok ise nikâh edesin deyu izin verildi.” (11.1.963) (BS. 1/71).
Son günlere kadar izinname bu şeklini muhafaza eylemiştir. Hiçbir tekamül göstermemiştir.
BK, II/366
İZNİK
Adıyla anılan gölün kenarında Bursa’nın 55 kilometre kuzey doğusunda, şimdiki hâlde
küçük ve harap bir kasabadır. Vaktiyle Nikya (Nicee) adında büyük ve meşhur bir şehir idi.
Etrafı surla ihata olunmuştur. Surun gerek kendisi ve gerek kaleleri ve kapıları olan eski
hallerini muhafaza etmektedir. Dört büyük kapısı vardır; doğu tarafında Lefke kapısı, güney
tarafında İstanbul kapısı, kuzey doğusunda Yenişehir kapısı ve bir de göl tarafındaki kapı.
Camilerin en büyük ve en güzeli Hayreddin Paşa’nın bina eylediği “Yeşil Camii”dir ki
çinilerle müzeyyen ve gayet sanatlıdır. Çinilerle müzeyyen minaresinin dünyada emsali
yoktur. Bu camiyi Hacı Musa adında bir mimar yapmıştır. Ayasofya Camii, Çarşı Mescidi,
Hacı Hamza Mescidi, Şeyh Kutbeddin Camii ve Mahmud Çelebi Camii ve Eşref Rûmî
Türbesi, Çandarlı Halil Paşa’nın Türbesi, Süleyman Paşa Medresesi, Nilüfer Hatun İmareti,
Yakub Çelebi İmareti, Hacı Hamza Hamamı ve diğer büyük hamam görülmeye lâyıktır. Hacı
Hamza Mescidi yıkılmıştır. Kasaba derununda Eşrefzâde Abdullah Rûmî, Hoca Kutbeddin,
Alâeddin, Mısrî gibi azizlerle Hacı Hamza Bey, Hayreddin Paşa, Yakub Paşa gibi gazilerin
türbeleri vardır. İznik hakkında birçok eserler neşredilmiş olduğundan icap eden tafsilat bu
eserlerden alınabilir. 1330 senesinde Şehzâde Süleyman Paşa tarafından zabt ve Osmanlı
ülkesine rabt edilmiştir. BK, II/366
İZZEDDİN AHMED EFENDİ
Eşrefzâde’dir. Eşref-i Sânî’nin oğludur. Fuzaladandır. Kadirî şeyhlerinden olup
babasının yerine İncirli Tekkesi’ne şeyh oldu. 1739’a müsafereten İstanbul’a gitmiş ve orada
vefat etmiş ve Tophane’de Kadiriye Tekkesi’ne gömülmüştür. Birçok eserleri vardır. Şairdir
(OM. I/126). BK, I/85
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İZZEDDİN BEY
Meşhur Niğbolu kahramanı Doğan Bey’in kardeşidir. I. Murad’ın kızı Nilüfer
Hatun’un (I. Murad’ın anasının adı Nilüfer olduğu gibi kızının adı da Nilüfer’dir)
Pınarbaşı’ndaki vakıf arazisine bir cami yapmış ve icare-i zemin denilen yer kirası için
Hıdırlık mevkiindeki Nilüfer Hatun’un mescidi imamının ve müezzininin yevmiyelerini
vermeyi tekeffül eylemiştir. Bu camiye muttasıl müezzin evi, 1503’te ziyade yağan kardan
çökmüştür (BS. 7/17; 19/78). Badırga köyünün nısfı bu mescidin vakfıdır (BA. Vilayet-i
Anadolu Defteri, cild: 2, numara: 285; BS. 45/378). Hacı İzzet Bey bu mescid civarına bir de
zaviye yapmıştır. BK, II/367
İZZEDDİN EFENDİ
İzinik’teki Eşrefzâde Eşref Efendi’nin büyük oğludur. Babası hayatta iken Bursa’daki
İncirlice Tekkesi’ne şeyh tayin eylemiştir. 1672’de Bursa’nın Barakfakih köyünde babasının
dervişlerinden Hacı Bey’in evinde dünyaya gelmiş ve tahsil-i ilimden sonra şeyh olmuştur.
Vaaz ve nasihatlerinin gayet müessir olduğunu III. Ahmed ile I. Sultan Mahmud işitmekle
kendisini davet eylemişler ve haklarında pek çok iltifatlarda bulunmuşlardır. Bu husus için
İstanbul’a gidip Pîrî Paşazâde’nin evinde misafir iken 1740’ta vefat eylemiş, ölüm haberi
Sultan Mahmud’a arzolundukta Fatih Camii’nde salâ okunarak kırk bin kişilik bir cenaze
merasimi yapılmış ve Doğaniye’de Kadirîhane demekle maruf İsmail Rumî Tekkesi’ne
defnedilmiştir. On cilt üzerine telîf eylediği arapça Enisü’l-Cinân adında bir eseri vardır.
Kendisi alim ve müfessir idi. Kendisine sülûk edenleri irşad eder ve onlara rehber olurdu.
Şairdir. Mahlası “İzzî” dir (KA. 3145). BK, 367
İZZEDDİN EFENDİ
Temenye’deki Hüsameddin Zaviyesi şeyhi İzzeddin Efendi’nin oğludur. 1841’de
babasının vefatı üzerine biraderi Ahmed Efendi ile birlikte şeyh olmuş ve 1904’te vefat etmiş
ve tekkeye gömülmüştür. Tahsil-i ilm ü kemâl ile beyne’l-akran mümtaz ve Cami-i Kebir’de
tedris ile ömrünü geçirmiş halim bir zat idi. BK, II/367
İZZEDDİN EFENDİ (Şeyh)
Başçı Tekkesi şeyhi “Paşa Baba” denilen Salih Efendi’nin oğludur. Babasının vefatı
üzerine kardeşi Rif’at Efendi ile birlikte şeyh olmuş ve 1866’da vefat etmiş ve bu tekkeye
defnedilmiştir. BK, II/368
İZZEDDİN MEHMED EFENDİ
Temenye’deki Hüsameddin Tekkesi şeyhi İbrahim Efendi’nin oğludur. 1817’de
babasının ölümü üzerine şeyh olmuş ve 1841’de ölmüş ve tekkeye gömülmüştür. BK, II/367
İZZET MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Şeyh Mehmed Saîd Efendi’nin oğludur. 1826’da İstanbul’da evlâdsız olarak
ölmüştür. Ahmed oğlu Seyyid Musa’nın yerine şeyh olmuştur. BK, II/368
İZZET MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Bahaeddin Cizyedârzâdelerdendir. Müderris ve Eyüb mollası olup 1844
senesi Teşrinievvelinde İstanbul’da ölmüş ve Murad Molla Tekkesi’ne defnolunmuştur (SO.
II/115). BK, II/368
İZZET OSMAN EFENDİ
Bursalı Raşid Mehmed Efendi’nin oğludur. Hakkâk esnafından olup hoş söyleyen
şairlerimizdendir. Divançesi vardır. 1864 tarihinde İstanbul’da ölmüş ve Topkapı haricine
defnedilmiştir. 1270’ten 1400 hicrîye, yani 1853’ten 1979’a kadar doğacak çocuklara isim ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mahlası ile adlanacak çocukların viladet tarihlerini gösterir mükemmel cetvelli bir mecmua
tertib eylemiştir (OM. II/196; SO. III/461). BK, II/368