Professional Documents
Culture Documents
Bursa Kütüğü - 3
Bursa Kütüğü - 3
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-K-
KABASAKALÎ
1486’da yaşayan Hacı Paşa’nın şöhretidir (BS. 5/43). BK, III/1
KABİL
Bursalıdır. Oğlu Mevlânâ Alâeddin Efendi, 1598’de Bursa’da ulemadan idi (BS.
201/13). BK, III/1
KABİL
Bursalıdır. Oğlu Sevindik 1597’de ölmüştür (BS. 176/187). BK, III/1
KÂBİL-İ VÜCÛD Bk. Ali Efendi (Kâbil-i Vücûd).
KABİR
Bursa’da en büyük kabristan Pınarbaşı, ikinci derecede Emir Sultan’dı. Zeynîler Camii
etrafındaki kabristan ise birçok ulema, şeyhler, şairler ve meşhur adamların kabirlerini ihtiva
ediyordu. Boyacı köprüsünün şark tarafındaki arazide (BS. 253/43), Kurdoğlu’nda ve her
Camii’n civarında ve mekteplerin içerilerinde de kabirler vardı. BK, III/1
KABÛLÎ (Hoca)
Buna “Kabûnî” de derler. Kabri, Ulucami’nin güneyinde, şimdiki kahvenin ve otelin
olduğu yerde idi. Bu zatın aynı zamanda şeyhliği vardı. Hoca Enbiya oğlu Mevlânâ
Mehmed’in oğludur (Mehmed Çelebi’ye Muhyiddin Çelebi, Şemseddin Çelebi de derlerdi).
1489’da, oğlu Hoca Mehmed Çelebi de hayatta idi. Birçok vakıfları vardır (BS. 3/23, 5/8,
7/131, 30/28). Gökdere kenarında, “Kabûnîoğlu Köprüsü” ile Kükürtlü Hamamı ittisalinde
dört dükkân vakfı vardı (BS. 10/239, 17/101). BK, III/1
KADEM ERİ
Ömer’in oğludur. “Hacı Derviş” diye maruftur. 1479’da karısı İshak kızı Zeynî’yi
boşamıştır (BS. 3/110). BK, III/78
KADI
Bursa’ya büyük âlimlerden kadılar tayin edilmesi mutaddı. Bunlar, her nevi davaların
faslı, şehrin ve esnafın inzibatını temin ve şimdiki belediyeye ait vazifelerle mükelleftiler.
Bursa’ya kadı geldiği zaman top atmak suretiyle karşılama töreni yapılıyordu. Eşraf ve
muteberan uzak mesafeden kadıyı karşılardı. Gelince doğru mahkemeye gelerek fermanı
okunur ve kendisine bab nâibi, toprak nâibi vs. nâibler tayin ederdi. Arpalık suretiyle Bura
kadılığı birisine tevcih olunmuşsa kadı gelmez, yerine “nâib” namıyla bir vekil gönderirdi. Bu
da tıpkı kadı salâhiyeti ile iş görür ve aldığı paradan asıl kadının hissesini gönderirdi.
Bursa’ya gelen kadıların listesi:
1332- İlyas Sarayî oğlu Hıdır
1359- Çandarlı Kara Halil Efendi
1360- Burhaneddin İbrahim b. Ali b. Yusuf Hemedanî
1368- Koca Mahmud Efendi
1369- Mevlânâ Şemseddin Fenarî
1419- Molla Fenarî Mehmed
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1630- Mustafa Efendi b. Şeyh Mehmed Efendi (Edhemzâde) (Bab nâibi Mehmed b.
Hacı Durmuş)
1631- Bostan Efendi
1631- Mehmed Efendi b. Ali Efendi (nâibi Mehmed Efendi b. Osman Efendi)
1631- Mustafa Efendi b. Şeyh Murad Efendi
1632- İbrahim Efendi b. Mehmed (nâibi Ali b. Mustafa)
1632- Mevlânâ Mehmed Efendi b. Ali Efendi (Kabakulakzâde) (nâibi İbrahim Efendi
Çavuşzâde)
1634- Mahmud Efendi b. Mehmed (Kara Çelebizâde) (nâibi Abdurrahman Efendi
“Şinasî” namıyla maruftur).
1635- İsa Efendi b. Mahmud (nâibi Bolvadinli Mehmed b. Hacı Nuh, Mevlânâ Mehmed
b. Hacı Durmuş Hacı Ali Efendi)
1637- Mevlânâ Abdurrahman Efendi b. Veli Efendi (Bolevîzâde) (nâibi Mehmed b.
Ramazan)
1638- Mevlânâ Şah Mehmed Efendi b. Mahmud Efendi Fenarî
1639- Mustafa Efendi b. Hızır (Avarezâde) (Cami-i Kebir nâibi Mehmed Efendi b.
Mahmud Acemzâde)
1641- Yavuzzâde Mustafa Efendi b. Seyyid Mehmed (Küçük Mahkeme nâibi Mevlânâ
Hüseyin Efendi, nâibi Müderris Kadızâde Abdülhâdî Efendi)
1642- Hocazâde Mesud Efendi b. Mustafa Efendi (Haleb kadılığından)
1642- Bostanzâde Mevlânâ Mehmed Efendi b. Mehmed Efendi
1644- Şeyh Mehmed Efendi el-Hüseynî b. Kudsî Efendi
1644- Mehmed İsmetî Efendi (nâibi Müderris Derviş Mehmed Efendi b. Şeyh Mehmed
Baldırzâde)
1645- Mustafa Efendi b. Hacı Ahmed (nâibi Mevlânâ Hüseyin Şeyh Mehmed Şinasî,
Müderris Abdülhâdî Efendi)
1646- İdris Efendi (nâibi Abdülvehhab b. Abdüllâtif Efendi)
1646- Yasincizâde Abdülbâkî Efendi b. Abdurrahman Efendi (nâibi Ahmed Efendi b.
Mehmed)
1647- Mevlânâ Ebulleys Mustafa Efendi b. Hasan (nâibi Daniş Şaban Efendi Aksaraylı)
1647- Mevlânâ Musa Efendi b. Şeyh Mahmud (nâibi Bursalı Murad Efendi)
1647- Sarı Alizâde Mevlânâ Mehmed Efendi
1648- Mevlânâ Hasan Efendi b. Şeyh Yusuf Efendi (Beyazî Efendi) (Mekke
kadılığından)
1649- Mevlânâ Ahmed Efendi b. Abdurrahman Efendi (Beyanîzâde)
1650- Mevlânâ Seyyid Mehmed Efendi b. Zeynelâbidin (Kadri Efendizâde)
1651- Yahya Efendi b. Ali Efendi
1652- Mehmed Ebussuud Efendi b. Abdurrahim el-Alevî eş-Şârânî
1652- Mevlânâ Abdullah Efendi (Üsküdar kadılığından)
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bunlar da, bu vazife ile tavzif edilmişlerdir. Ancak hükümleri beyyinesiz ve cezaları ani idi.
BK, III/22
KADILARIN FAZLA PARA ALMALARI
1783’te gelen bir emirde: “Ahalinin refahı, zulümden emin olması ve fukara ve zuafanın
himayesine dikkat olunması her vakit tenbih edilmekte ve Rumeli ve Anadolu’da vaki
şehirlerde, kasabalarda, köylerde ahâli birbirine garaz icrası veyahut haksız mal celbi
davasıyla yalan yere şikâyet ve hasım ittihaz eyledikleri kimselerle muhakeme esnasında
şirretleri şer’an sabit ve zahir olurken şer’an men’ olunan davalardan kadılar ve nâiblerden
bazıları ‘def’ mahsulü’ adıyla akçe taleb ederek mazlum olan müddeâ-aleyhe teaddî ve gadra
tesaddî olunduğu tahkikatla anlaşılmıştır”. Def’ mahsulünün alınmaması için canib-i şer’den
verilen fetvalar mucibince birçok fermanlar ve emir gönderilmiş ve bu hâlin önü
alınamamıştır.
“Zamanın icabatı olarak askerler ve zahireler tertib olunan kazaların kadı ve nâibleri
çalışmaları vazifeleri iktizasından iken memleket âyânı ve başkalarının sevk ve
doyurmalarıyla mühim olan işleri geri bırakmakta, asker ve zahirenin affını ve tenzilini rica
için îlâmlar verip devletin mühim olan işleri için arz ve îlâm iktiza eyledikte akçe, îlâm harcı
istemekte ve böylece mülayim ve nâ-reva hareket etmektedirler. Bundan sonra harç
istenilmeyecek ve istenilen asker veya zahirenin affı için îlâm verilmeyecek” denilmiş, bu
hususta kat’î irade sadır olmuştur (BS. 1198/45). BK, III/21
KADILARIN SALÂHİYETLERİ
1680’de gelen bir fermanda, “Hudâvendigâr mütesellimi Hasan, padişaha gönderdiği
bir arzıhâlde salb ü siyaset ve ahz ve zindana habs, izn-i şer ile ehl-i örfe verilmişken, Bursa
kadısı zindanı zapt edip mirliva marifeti olmadan müstakil icra eylediğini bildirmiş ve kanun
üzere hükm-i hümayun rica eylemiştir. Zindana kadının dahl eylemeyip mütesellime teslim
eylemesi emrim olmuştur. Bursa’da borçludan maada reaya taifesini her birinden cürm-i
galiz sadır olup hasbe’ş-şer’ tutulması ve habs, salb ü siyaset veyahut kat’-ı uzva müstahak
ola. Evvelâ hükm-i şer’î lâhık olup huccet-i şer’iyye verildikten sonra suçlu kabahat yaptığı
yerde siyasete memur olan mirliva veyahut mütesellimi marifetiyle şer’le hakkında lâzım
geleni icra ettirip ehl-i örfün marifeti olmadan kadı tarafından müstakillen icra edilmemesi
lâzımdır. Fakat mukayyed olmalıdır ki huccet-i şer’iyye verilmeden kimse ahz ve zindana habs
ve siyaset olunmayıp şeriata muhalif kimseye zulm ve tecavüzden ihraz edilmesi” diye
emredilmiştir (BS. 317/123). BK, III/21
KADILLI KÖYÜ
1708’de Karacabey’de bir köydü. Musa Bey oğlu Hacı Yahya’nın vakıfları vardı
(BAVD. 22852) Bugün, bu köy yoktur. BK, III/26
KADIN
Kadın veyahut kadun Türkistan’da muteber hatunlara verilir bir unvandır. Sahihi,
“Ketbanu”dur (LTC. 239). BK, III/26
KADIN CİNAYETİ Bk. Ömer Efendi.
KADIN DELLAL
1639’da kadınlardan dellal vardı. Kuyumcu Çarşısı’nda kırk miskal altın bileziği satmak
üzere Süleyman kızı Ayşe adındaki dellala teslim edilmişti (BS. 361/114). BK, III/26
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
içlerinden birine işçi lâzım oldukta ehl-i hibre marifetiyle tayin olunup ve hamdest olup sanat
ahvalinden haberi olmayanlara işçi vazifesi verilmeyip ve işçi taifesinin bir kusuru görüldükte
eh-i hibre te’dîb ederek bu esnafın ahvali intizam üzereyken hâlâ işçi taifesi ehl-i hibreye ser-
furû etmeyip peşin aldıkları ücrete rağmen kumaş tamam olmadan bırakıp başka destgâha ve
bilhassa hamdest ve nâehil olanların destgâhlarına geçip kalb kumaş işlemeleriyle bunların
sanatlarının usül ve kaidesi bozulduğundan nizam altına konulması için tuğralı emir istihsali
huccet verilmesini rica eylemişlerdir (BS. 236/26)
15.3.1631 tarihinde Bursa’daki kadifeci taifesinin eh-i hibresi olan Süleyman
mahkemeye gelip takrir-i kelamla; “Bursa’da ve Bilecik kasabasında eskiden işlenen büyük
çatma kumaşının tûlu on dört zira’ ve arzı bir endaze bir rubu’ olup ve boyası dahi lök veya
göğez ile boyanıp bakam ile boyanmazken hâlâ zikrolunan kumaşların eni ve boyları noksan
olduğundan maada boyası dahi bakam olup kalb ve celb işledilmekle tüccarlar vesair kumaş
alanlara ziyade gadr ve zararı olmakla, Bursa’da vaki ehl-i kumaşın işlettikleri kumaşlar
görülüp eskiden olduğu gibi yapılması için emir verilmesini rica” eylemiş ve Bursa’daki ehl-i
kumaş kethüdaları ve yiğitbaşılarıyla getirtildiğinde, işlettikleri büyük çatma kumaş ve
yastıkların cümlesinin tûl ve arzı noksan, boyaları kalb ve kumaşları celb olduğu
görüldüğünden bundan sonra eskisi gibi yapılması için taahhüd ve ittifak eyeldikleri sicile
kaydolundu (BS. 249/122).
1631 senesinin aynı ayında, yine Süleyman Çelebi ve kadifecilerden Eyüb Çelebi oğlu
Receb ve daha birçok kimseler, mahkemeye, bezzazistan dâhilindeki hamcer(?) esnafından
Celâleddin oğlu Şaban ve Hacı Ali ve Hacı Mustafa ve daha birçoklarını ihzâr ettirip,
müvâcehelerinde davalarını takrir edip, “Bursa’da hamcer hirfeti kadimden işledikleri kadife
ve meşdudunun vesair meşdudun haririni kurutup yaş ve nemli işlemeyip ve şehri ve harir
Şam ve Alâiye harirlerinden olan meşdudu yüzer dirhemden edegelip ve meşdud ve hav
makulesi kendilerinin bezzazistanda vaki olan dükkânlarında bey’ olunmayıp taşrada
dellallarıyla gelmişken, hâlen işlettikleri meşdudu yaş iplikten işletip ve kurutmadan
sattıklarından gayrı kuru olduğu takdirde tayin olunan vezni salifü’z-zikirden noksan üzere
edip ve sattıkları havları bezzazistan içinde kendi dükkânlarında bey’ edip dellala
vermemeleriyle zikrolunan kusurlarına ittıla müyesser olmamakla işlettiğimiz kadifenin
kumaşı celb ve kalb olup ve işleyen üstadlar da işledikleri kumaşın tûl ve arzını eski âdetten
noksan üzere işlediklerinden sanatları geçmez olumuştur.” Bu husus ehl-i vukuftan sorulmuş
ve bu kumaşların görülmesini taleb eylemişlerdir. Bu adamların cümlesi mahkemeye celb
edilerek iddiaları doğru olduğundan icabı vechile şeriat tarafından tenbih edilmiş ve tenbih ile
amil olamayanların haklarından gelmek üzere sicile kaydolunmuştur (BS. 246/9).
1635’te Bursa kadifecileri kethüdaları Mehmed oğlu Mustafa ve bu taifeden Ali oğlu
Mustafa, Ali oğlu İbrahim, Ahmed oğlu İbrahim ve Ali oğlu Hacı Ali ve Kasım oğlu Ali ve
gayrıları, cümlesi mahkemeye gelip davalarını takrir edip: “Eskiden işlediğimiz kadifenin
meşdudu âlâ ve bî-nazir harirden olmakla kumaş ziyade lâtif ve müstahkem ve bu ana değin
kalb ve celb işlene gelmeyip her vechile kalb işlemek beynimizde memnu iken bazı kimseler
hâla eski âdete muhalif kalb ve celb kadife işlemekle aramızda çok ihtilale bais olmuştur.
Bundan sonra cümlemiz, metaımız olan kadifeyi eskisi gibi âlâ ve emsalsiz sağlam etmeğe
taahhüd ve ittifak ve ahd ve misak eyledik” demişler ve bu menfaati ve işlerin nizamı için
işlediklerine müsaade olunarak taahhüd ve ittifakları sicile kaydolunmuştur (BS. 253/88).
1683’te bazı Firengî kadifeciler yedi-sekiz ayda şakirdleri sanatın kemâliyle öğretmeden
başka çıkarmalarıyla kumaşı alçak ve celb işlediklerinden dört-beş sene çalıştıktan sonra
üstadları izniyle başka çıkarmaları usül ittihaz kılınmıştır (BS. 256/171).
1639’da Bursa kadifecilerinin şeyhleri Mehmed oğlu İbrahim Çelebi ve kâhyaları
Mehmed oğlu Mustafa Dede ve yiğitbaşıları Ali oğlu Ahmed ve esnaftan Yusuf oğlu Ahmed,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Mehmed oğlu Ali Çelebi, Ahmed oğlu Hacı Yusuf, Kasım oğlu Vahid Çelebi, Ali oğu
İbrahim Çelebi, Abdullah oğlu Ali ve daha birçok kimseler şeriat meclisine gelip: “Her
birimiz üstada dörder beşer sene hizmet edip bu sanatı tamamıyla tahsil etmeyince başka
çıkmayıp ve işlediğimiz kadife dahi kalb ve celb olmamak için cümlemiz marifetiyle dikkatle
çalışırken hariçten hamdest kimseler üstada hizmet etmeden bir yolunu bulup destgâh çıkıp
kumaşı ziyade kalb ve celb işlediklerinden bundan sonra pak ve lâtif işlemeye karar verdik”
demişler ve taahhüd ve ittifakları sicile kaydolunmuştur (BS. 361/57).
1644’te Bursa’da kadifecilerin şeyhleri Mehmed oğlu İbrahim ve kethüdaları Mehmed
oğlu Mustafa Dede ve yiğitbaşıları Abdullah oğlu Hasan ve bu esnaftan Bayram oğlu Osman,
Mehmed oğlu Ali Dede, Ali oğlu Ali Beşe ve daha başkaları şeriat meclisine gelip takrir-i
meram edip: “Eskiden işlediğimiz kadifenin meşdudu 2.400 tel olup bî-nazir (emsalsiz)
ipekten olmakla kumaş ziyade lâtif ve müstahkem olup bu ana gelince celb işlenegelmeyip ve
her vechile beynimizde dahi kalb işlenmek memnu iken bazı hamdest kimseler eskisine
muhalif dörder beşer sene üstada hizmet edip bu sanatı tamamıyla tahsil ettiklerinden başka
bir tarikle destgâh çekip kumaşı ziyade kalb ve celb işledikleri ecilden aramızda çok ihtilale
sebep oldular. Evvelce bu husus padişahın kapısına arzolundukta; ‘Bundan sonra bu esnaf
kendi aralarında bu âdet-i me’lûfelerine muhalif hareket etmeyeler’ diye elimizde üç kıt’a
emr-i şerif verilmişti. Ve bu emirler mucibince de huccet-i şer’iyye edilmişti. Bu minval üzere
cümlemiz marifeti ile ve hamdest olanların destgâhlarına ansızın yoklanıp şeyhlerimiz ve
kethüdalarımız ve yiğitbaşılarımızın marifeti olmayınca dörder beşer sene üstada hizmet
etmeyince destgâh çekip işlememek üzere cümlemiz taahhüd ve ittifak eyledik” demiş ve
taahhüdlerinin huccet olunmasını taleb eylemişlerdir. Kendilerine müsaade olunup taahhüd ve
ittifakları sicile kaydolunmuştur (BS. 265/16). BK, III/22
KADRİ
Bursalı Çavuş’un oğludur. İstanbul’da otururken karısı Şerife Saîde’nin sandığını
gizlice açıp 2.500 kuruş kıymetindeki eşyasını alarak Bursa’ya kaçtığı ve on beş ay kadar
İstanbul’a dönmediğinden karısı, sefil ve zelil ve perişan kaldığını divan-ı hümayuna arzıhâl
ile bildirmiş ve Kadri’nin Çavuş mübaşeretiyle İstanbul’a ihzâr edilerek ihkak-ı hak olunması,
1774 senesinde fermanla emredilmiştir (BS. 1186/38). BK, III/27
KADRİ (Hacı)
Bursalıdır. Mütesellimdir. Kendi hâline olmayıp İstanbul’dan gönderilen emirlerin
tatbikine engel olduğu gibi, memleketin nizam ve intizamını bozacak hareketlere de cesaret
eylediğinden, Rodos’a 1802’de nefy edilmiştir (BS. 281/109). BK, III/27
KADRİ PAŞA
Askerlikte sivrilerek mirliva (tuğgeneral) olmuş ve Faik Paşa’ya da damat olmuştur.
Bursa redif mirlivasıyken 1886’da vefat eylemiştir. Kendisi şairdi. BK, III/27
KAĞITHANE
Alacahırkalı civarında Cilimboz deresindeki değirmenin yanında bir kağıthane olduğu,
1487 tarihli bir sicilden anlaşılıyor (BS. 5/326). Bu civara da Kağıthane mevkii deniliyordu
(1521). 4.4.1519’da Şehzâde Korkut’un ağalarından Piyale Bey, Bursa’da, Kağıthane
demekle maruf evin içinde kağıt işlenmez olduktan sonra humhane (Farisî bir kelimedir.
Şarap küplerinin ve fıçılarının konduğu kiler, meyhane) olup mukâtaaya verildiğini ve satın
aldıkta tekrar kiraya verilmek istenilmiş ise de ahâli mâni’ olmak istediklerinden tekrar
humhane olmasına ve kimsenin mâni’ olmamasına II. Bayezid tarafından emredilmiştir (BS.
28/333). Bu hesaba göre Bursa kağıthanesi 1519 senesinden birkaç sene evvel kapanmıştır.
Türkiye’deki kağıt imâlâthaneleri şunlardı: Bursa kağıthanesi, İstanbul kağıthanesi, Yalova
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
kendisinden geçmiş olduğundan ihtiyarı büsbütün elden giderek iki hançer darbesiyle herifi
öldürmüş. Muahharan Ahmed Paşa’nın meşhur “Tutalım iki eli kandaymış kân-ı kerem”
mısraını tazmin ve tahmis ederek Râzî Efendi’ye vermekle cezadan kurtulmuştur (TM. I/20).
1.2.1572’de Ulucami yakınında Çörekçi Mehmed oğlu Mustafa meclis-i şer’e gelip:
“Ulucami orta kapısı karşısında bina eylediğim “tırabzon”un fazla zararı vardır. Gıybet ve
mesâvîye sebep oluyor. Kaldırılması lâzımdır. Burasını yapmağa ben sebep oldum. Ben
koydum. Fakat şimdi pişman oldum. Çünkü gıybe (zemmetmek) ehlinin toplandığı yer oldu”
demiştir. Yoklanmış, hakikaten müfsid ve münafık adamların toplanıp ötekinin berikinin
aleyhinde konuştukları anlaşıldığından kaldırılmasına ve kimsenin buna mümanaat
etmemesine emir verilmiştir (BS. 113/65).
1585’te Haleb’de zuamâdan Abdi, Maraş’da Şah Hüseyin ve Zeynelâbidin ve diğer
Abdi, “İstanbul’da ve etrafında, nefsi Edirne’de ve Bursa’da ve Vilayet-i Rumeli ve Anadolu
ve kuyudat kalemi Haleb, Şam, Trablusşam, Zülkadriye, Diyarbakır, Bağdad, Erzurum, Van,
Sivas beylerbeyliklerinde vaki şehirlerde ve kasabalarda istimal olunan kahvehanelerde
kahvecileri külli faydalar edip beytülmale bir akçe olmayıp nihayet beylerbeyi ve
sancakbeyleri ve voyvodaları ve ases oğlanlarına kahvehanelerin basup fincanların kırmamak
için külli hizmetler ve altın ve akçe verirlerken Miri’ye bir akçe ve bir habbe vermezler ve
kahvehaneler beylerbeylerine ve sancakbeylerine mahsus kaydolunmamış iken onlar çok
faydalanıp şöyle ki, bu sayılan eyaletlerdeki kahvehaneler bizim marifetimizle işletip Yemen
diyarından ve başka yerlerden gelen bön (Yemen ahâlisi kahve ağacına bön ve kiraza
müşabih olan meyvesine kahve derler. Ve meyvesini kışr namıyla çay gibi kaynatıp içerler.
İçini yani çekirdeğini sevmezler) kışrı kahveciler başka almayıp müstakil bir kapan tayin
olunup etraftan gelen bönü ve kışrı tüccarlardan kahveciler günün narhı üzere okkasını her
kaç akçeye alınırsa bizim marifetimizle alıp badehu dellaliye, simsariye mukabelesinde
kahvecilerin kendi rızalarıyla her vukiyyeden ikişer veya üçer akçe resm alınıp tabh etmek
için icazet verile ve icazet verdiğimiz kahvehanelerde tabh olunup Müslümanlara bey oluna
ve tayin olunan yerden gayrı bunların satılması men’ oluna. Her kim bey’ ederse sattıkları
bönün nısfı mirî için zapt olunup iltizamımıza mahsub ola ve bu kahvehanelerde cinayet ve
salb ve siyaset icab eder bir husus olmadan mücerred para almak için beylerbeyleri,
sancakbeyleri ve yöreleri ve asesler ve nâibler de karışmamak şartıyla tahvilini seksen yük
akçeye iltizam ve kabul ederiz” demeleriyle o veçhile üç seneliği onlara verilmiştir (BS.
172/264). Bu emirle kahve inhisar altına girmiştir.
1586’da Bursa kadısına gönderilen bir fermanda; “İstanbul ve tevabiindeki
kahvehaneler mukâtaası mültezimi Abdi Çavuş, Anadolu vilâyetinde ve Bursa’da ikişer
akçelik resimlerinin tahsiline timar sahiplerinden Hüseyin, üç yılını yedi yük akçeye iltizam
eylemiş ve İstanbul’da sicil olunup müfettiş Karacaşehir kadısı Mevlânâ Alâeddin huzurunda
lüzumu kadar kefilleri alınmıştır. Şart şudur: Her altı ayda bir taksit verecek, tahsil olunan
akçeler irsaliye zamanı gelinceye kadar kalede emanet konulacaktır. Cürm-i galiz, salb,
siyaset icab eden husus olmadan mücerred celb ve ahz için beylerbeyleri, sancakbeyleri ve
voyvodalar ve nâibler dâhil etmeyeceklerdir. Emanet vazifeleri istikamet ve kifayet derecede
sa’y edip ve mukâtaa ahâlisinin, yani Bursalıların büyük ve küçükleri timar erbabından olan
Hüseyin’i ‘emin ve mültezim’ bilip kahvehanelere müteallık olan hususlarda müracaatı ona
edip sözünden tecavüz etmeyeler. Ve hiçbir kimse mâni’ ve dâfi’ olmaya” denilmiştir (BS.
170/237).
1606’da Bursa subaşısı Mehmed oğlu Receb Bey, mahkemeye Emir Fatması demekle
meşhure ve Küçük Kerime demekle marufe hatunları ihzâr edip müvâcehelerinde:
“Ramazanın on biri Cuma gecesi bu Fatma ve Kerime’yi dülbent ve yağmurluk ile Ulucami
yakınındaki Hasediyye kahvehanesinde nâmahrem saray oğlanlarıyla oturup kahve içerlerken
yakaladım. Sorulup takrirleri yazılsın” dedi. Onlar da cevaplarında: “Setbaşı’nda, Kilise
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mahallesinden Uzun Aynî demekle maruf fahişe gelip ikimizi ıdlal edip bu kahvehaneye saray
oğlanlarıyla getirip, bizi kahvehaneye koyup kendisi kaçmıştır” demişlerdir (BS. 209/137).
1608’de Ulucami civarında bir kahveye hırsız girerek 44 adet fağfuri fincanı ve buçuk
vukiyye afyonu ve bir tanesi on dirhem gümüş fincanları çalmıştır (BS. 217/78).
1610’da Bursa kahvehaneleri rüsumu, hassa emini tarafından “ber-vech-i maktu” sekiz
yüz akçeye birisine ihale edilmiş ve eline de temessük için imzalı kağıt verilmiştir (BS.
219/97).
1611’de suhteler kahvede oturmakta olan bir oğlanı çekmek istemişlerse de yetişen
yasakçılar ile sarhoş suhteler kavga etmiş ve suhtelerden birisini yasakçılar öldürüp
katleylemişlerdir (BS. 245/247).
1633’te gelen bir fermanda: “Osmanlı memleketlerinde kahve çıktıktan sonra sanat ehli
dükkânı kalmayıp hepsi kahvehane olmuş ve kahvehane namıyla bina olunan dükkânlar fesad
yerleri olduktan başka Müslüman şeyhlerinin haram ve kerahatine fetva verdikleri tütün de
içilmekle defaatle men’ olunmuşken emri dinleyen olmamış ve İstanbul’daki bütün
kahvehaneler yıkılıp yerlerine sanat ehli dükkânlar yapıp fakat mahallelerde gizlice
kahvehaneler peyda edilmiş ve bunları yapanlar ve tütün içenler en şiddetli cezalarla
haklarından gelinip etrafa emirler gönderilmişti. Halbuki Bursa’da hâlâ kahvehaneler
bulunup tütün içildiğini padişah duymakla her biriniz padişahın rızasına muhalif hareket
eylediğinizden mesul ve muâteb oluşsunuz. Bunun için bu emrin vürudunda Bursa’daki bütün
kahvehaneler yıkılıp ve gizli kahvehaneler açanlar ve tütün içenlerin şiddetli siyasetle
haklarından gelinmesi ferman olunmuştur. Kahvehaneler yıkılıp yerlerine sanat sahipleri için
dükkânlar bina edilmesi ve bundan sonra da çarşılarda ve mahallelerde gizlice kahvehane
ihdas edilmemesi ve tütün içenler her kim olursa olsun dükkânları ve evleri önünde asılması
ve bu işi takib için gönderilen Kapıcıbaşı Mustafa Ağa da bu işi ehemmiyetle takip eylemiş ve
tahkikat için gizlice adamlar tayin olduğundan böyle bir hâl vukuunda Mustafa Ağa’nın da
aman ve zaman verilmeyerek hakkından gelineceği” emredilmiştir (BS. 251/117).
1639’da Bursa kadısına ve yeniçeri zâbıtına gelen bir fermanda: “Osmanlı ülkesinin
cümlesinde tütün içilmesi ve alınıp satılması külliyen kaldırılmış ve birkaç defa fermanlar
gönderilmişken yine gizlice tütün içildiği ve alınıp satıldığı ve âşikâre kahveler işletilip çarşı
ve pazarlarda satılmak da memnu iken şerbet tarzında bazı mahallelerde ibrik ile kahve
pişirilip âşikâr satıldığı haber alındığından bundan men’ edilip ve gizlice tütün içenleri ve
alıp-satanları ve âşikâre kahve pişirip satanları her kim tutturursa müjde verilip ve o
makulelere ferman-ı hümayuna itaat eylemedikleri için haklarından gelinip cezaları verilmiş
ve tutulmak ve asılmak gibi işlerde ihmal ve müsahele eden kimselerin hiçbir veçhile özür ve
bahaneleri dinlenmeyip en şiddetli cezalara çarptırılacağı” bildirilmiştir (BS. 361/204).
15.1.1649’da verilen bir emirde: “Evvelce Bursa’daki kahvehanelerin men’i için emir
gönderilmişti. Lakin kahve işleyenlerin fakir halli ve başında ailesi çok olan kimseler
olduklarından evvelki minval üzere yine kâr u kesblerinde olup kadı tarafından veya âhar
tarafından müdahale edilmemesi ve herkes işleriyle meşgul olup padişahın ömrünün ve
devletinin devamına dua etmeleri” bildirilmiştir (BS. 272/127). Malumdur ki bu emir
verildiği zaman padişah, henüz sekiz yaşındaki Dördüncü Sultan Mehmed ve Sadrazam Sofu
Mehmed Paşa ve şeyhulislâm da Belgrad da şehid olan Abdurrahim Efendi idi.
1663’te gelen bir emirde: “Nefs-i Bursa’da kanvehane ve tütün son derece şöhret bulup
kahvelerde ve sair yerlerde mebzul cemiyet olmaya sebep olup bu gibi kahveleri ve tütünü ve
sair mekruh olan şeylerin men’ ve def’ olunmasını, Bursa ahâlisi İstanbul’a adam gönderip
rica eylediklerinden, ricaları kabul olunarak bunların men’ ve def’ olunması ve muhkem
tenbih ve te’kîd edip mütenebbih olmayıp teaddî ederlerse vukuu üzere îlâm edilmesi ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
haklarında emre itaat eylemedikleri için ne vechile emr-i şerif veriliyorsa mucibince amel
olunması” bildirilmiştir (BS. 1073/125).
1771’de Antalya iskelesine çıkarılan, Bursalı Karakarpusî oğlu Hacı Mustafa Bey 120
ve Hancı oğlu Hacı Mustafa ve Hacı İbrahim’in 18 ve yine Hacı İbrahimi’in 63 ve Hacı
Ahmed’in 45 ve Ispartalı Hacı Mehmed’in 19, cem’an 265 torba kahvenin, İstanbul’da
ahâlinin ihtiyaçları varken başka tarafa sevk edildiği haber alındığından bir kıyyesi
alıkonulmayıp cümlesinin İstanbul gümrüğüne sevk edilmesi ve bundan sonra gelenlerin de
Bursa’dan İstanbul’a gönderilmesi ve başka mahalle nakl olunursa, Bursa kadısı ve
mütesellimi ve âyândan Hazinedarzâde Hüseyin Ağaların cevapları mesmu olmayıp te’dîbleri
icra kılınacağı bildirildi (BS. 1185/1).
Birkaç gün sonra da: “Bursa tüccarlarından Karakarpusi oğlu Hacı Mustafa ve Hacı
oğlu Hacı Mustafa ve arkadaşlarının Antalya iskelesinden iki yüz deve yükü kahve ve
külliyetli pirinçlerinin Bursa’ya geldiği samimen ve yakinen haber alınıp kahve ve pirincin o
tarafta zinhar ve zinhar alıkonmayıp, kemiyet ve miktarlarını mübeyyin Şeriat tarafından
mühürlü ilmuhaber kaimesi îtâ ve heyet-i mecmuasıyla doğru İstanbul’a sevk edilmesi”
emredildi (BS. 1185/3).
1795’te İnebey Çarşısı’nda 175 kuruş kıymetindeki kahveci dükkânı içerisinde mevcut
dört aded tütün çubuğu ve dört nargile ve dokuz Kütahya fincanı, dokuz tonbak zarf ve dört
gümüş zarf, büyük ve küçük sekiz kahve ibriği ile bir piştahta, gedik olmak üzere kiraya
verildiği anlaşılmaktadır (BS. 312/30).
3.10.1795’te Bursa eşraf, âyân ve ulema ve meşâyihinin padişaha gönderdikleri bir
mahzarda: “Allah’ın hikmeti birkaç aydan beri Bursa’ya denizden kahve gelmediği cihetle
Bursa’daki attar ve kahveciler, Bursa’da oturan ve Haleb’le münasebeti olan tüccarlara
iltica ederek Haleb’den kahve getirilmesini istid’â eylemişler ve Ahmed Ağa ve Abdullah
tarafından Bursa’ya kahve getiriliyorken bazı müzevvir kimseler İstanbul’da güya Yemen’den
kahve getiriliyorken muhtekirler Geyve köprüsünden yolunu çevirip Bursa’ya götürüldüğü
ihbar edilmiş ve derhal meydana çıkarılarak İstanbul’a sevki ferman buyurulmuş ve Çuhadar
Osman Ağa mübaşir gönderilmiştir. Bulunan 22 yük kahve kadı tarafından mühürlenmiştir.
Halbuki, bu kahve İstanbul’a müretteb kahve olmayıp, Bursalıların ricasıyla esnafımız
tarafından mektupla Haleb’den getirilmiş olmakla büyüklerimizin başlarının sadakası olmak
ve etrafı birçok şehitlerin cesetleri ve padişahın ecdadını kucaklamış olan Bursa ahâlisine bu
kahve ihsan buyurulursa, gerek şehitlerin ve gerekse hanedan saltanatının ruhları ve gerek
bilcümle Bursa ahâlisi genişleyecekleri” bildirilmiş ve hakim tarafından da îlâm edilmekle
bunların hulâsası, evvelce verilen emrin kayıtları balasına şerh verilmiştir (Başvekâlet
arşivindeki kayıtlardan). BK, III/28
KÂHYA (Kethüda)
Bir kişinin işlerine bakan kimselere verilen isimdir. Eskiden her vezirin, beylerbeyinin,
mîr-i mîrânın, kadıların ve büyük adamların her birisinin bir kâhyaları vardı. Bu kâhyalar,
bunların işlerini vekili gibi görürlerdi. Veziriazamın kâhyası şimdiki dâhiliye vekilleri gibi idi.
BK, III/103
KALDIRIM
Osmanlı devirlerinde şehirlerde ve şehir dışarılarında yollar ve bilhassa bataklık ve
çamurlu yerler kaldırımla döşenirdi. 1500’de Dimboz kurbündeki kaldırım, padişahın emriyle
Muradiye imareti fazla akçesinden yetmiş bin akçe sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 17/13).
13.7.1603’te Bursa âyânlarından Abdurrahim ismindeki bir zatın sadrazama yazdığı bir
mektupta Bursa’nın mahallelerinde ve çarşılarındaki yolların kaldırımları harap olduğundan,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tamiri hakkında emir verilmesi rica edilmiş ve bunun üzerine Bursa’ya tamirleri için şiddetli
bir ferman gönderilmiştir. BK, III/38
KALE
Şimdiki Bursa vilâyeti hududu içerisinde birçok kaleler varsa da biz, yalnız Bursa
kalesinden bahsedeceğiz. Bursa kalesi, milâttan iki yüz sene evvel Prusyas tarafından inşa
ettirilmiştir. Kartaca’nın en meşhur serdarlarından ve Romalıların en birinci düşmanı olan
Anibal, bu inşaata yardım ve nezaret eylemiştir. (Anibal, Afrika’daki Tunus şehrinin on altı
kilometre kuzeybatısındaki ve şimdi harabeleri bulunan Kartaca şehrinde doğmuş ve
çocukluğundan beri İtalya’ya düşman olmuştur. Büyüdükten sonra topladığı bir orduyla
İspanya’ya ve oradan Fransa yoluyla İtalya’ya geçmiş ve yalnız Kana muharebesinde 50.000
Roma askerini katleylemiştir. Tekrar Afrika’ya avdetinde mağlub olarak evvelâ Suriye’ye ve
sonra da Bursa’daki “Prusyas”a iltica etmiştir. Prusyas, bunu Romalılara teslim etmek üzere
sevk ederken Gebze civarında intihar eylemiştir. Mezarı, Haydar Paşa hattı üzerinde Gebze
köprüsünden kuzey cihetine bakılırsa birbuçuk kilometre kadar uzakta bir tepededir ki şimdi
ancak iki selvi görülen mahalde medfundur.)
Bursa Kalesi, uzun kenarları doğudan batıya olmak üzere bir mustatil şeklindedir. Üç
tarafı dik yarlara ve bir tarafı da Uludağ’ın eteklerine tesadüf ettirilmiş ve Uludağ cihetindeki
kısmı çift beden yani duvar olmak üzere inşa edilmiştir. O devrin en müstahkem şehirlerinden
birisi idi.
Osmanlı Türkleri, Bursa’yı hücum ile zapt etmek çok zayiata muhtaç olduğunu
gördüklerinden burasını on sene kadar muhasara etmek suretiyle teslime mecbur eylemişlerdi.
Osman Gazi’nin, Bursa hisarını almak için yaptığı tertibat, bugünkü harp usüllerine de
tamamıyla muvafıktır. Birisini şimdiki Molla Arab Mektebi’nin yerinde ve diğerini de Hamza
Bey Camii civarında yaptıkları iki küçük hisarla şehri muhasara etmişler ve iki hisar arasında
da Abdal Murad mevkiinde de bir gözleme ve irtibat mevkii tesisi ve her ikisine de icabında
yardım etmek üzere daha gerilerdeki Gaziler Yaylası’nda asıl kuvvetlerini bulundurmuşlardı.
Hicretin 727 ve milâdın 1326 senesinde Türklerin eline geçmiş ve Orhan Gazi tarafından
derhal kale tamir edilerek Osmanlı harp usüllerine uydurulmuş ve şimdiki Askerlik
Dairesi’nin olduğu yerde bir iç kale bina eylemişlerdir.
1640’ta Bursa’ya gelen Evliya Çelebi, yalan yanlış Bursa kalesi hakkında şu malûmatı
veriyor:
İç kalesi iki bin hane, kat kat büyük saraylardır. Amma bağ ve bahçeleri yoktur. Dar
evlerdir. Yedi mahalle, yedi mihrap, bir hamamı ve bir çarşısı ve yirmi dükkânı vardır. Bu iç
kalenin şah-rahları büyük taşlar ile kaldırım döşelidir. Hanları tarz-ı kadimdir. Bazılarının
esası kâfirden kalmıştır. Taş ve tuğla duvarlarında tarihler yazılıdır ki bu hanların ne zaman
bina olunduklarını gösterir. Haneleri kârgir bina-yı zîbâ ve serâpa kiremit ile mestûrdur. Her
hanenin bir gûnâ serv-misâl ocakları, birbirinden mevzûn şeşhane, yuvarlak böcek
çekecekleri(?) ve kale içinde bir bir dağınık ceviz ve servi ağaçları ve üzüm asmaları vardır.
Âb u hevâsı latîf ve yeri yüksek olduğundan kale halkı sağlam bedenlidir.
Bu kale hakkında Evliya Çelebi’nin verdiği izahat biraz yanlıştır. Çünkü o devirde
hisarda Orhan, Alâeddin Paşa, Oruç Bey, İbrahim Paşa gibi dört büyük hamam vardı. Evliya
Çelebi, bir hamam var diyor. Evler kârgir diyor. Halbuki bugün bir tek kârgir ev bulmak kabil
değildir. Sakız, Rodos hatta İstanbul’da bile fetihden evvel yapılmış birçok kârgir evler
yapıldıkları gibi durmaktadır. Bu kalenin Uludağ cihetinde Zindan ve Yer kapıları ve doğu
tarafında Balıkpazarı ve batı tarafında Kaplıca kapıları vardı. Bu kapıların dördü de yıkılmış
ve yalnız Balıkpazarı kapısının elde bir fotoğrafı kalmıştır (Zindankapısı demirdendi.
Balıkpazarı kapısı çiftti. Dış taraftaki demir, bunun biraz gerisindeki kapı da ağaçtandı).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Evliya Çelebi bu kalede (cild 2, sayfa 9) 20 dükkân olduğunu yazdığı hâlde, 11. sayfada,
yukarı iç kalede altı yüz dükkânın olduğunu yazmaktadır ki iki rakam arsında büyük fark
vardır. BK, III/34
Aşağı Kale: Orhan Gazi, şimdiki Belediye’nin olduğu yerden Ulucami’ye kadar olan
sahada yaptırdığı cami, imaret, hamam ve hanı ihata etmek üzere ikinci bir kale inşa
eylemişti. Şehir günden güne genişlemeye başladığından bu kalenin taşları Ulucami
inşaatında kullanılmıştır. Eser olarak yalnız “Demirkapı”, “Taşkapı” diye iki eserden başka
hiçbir eseri kalmamıştır.
Diğer Aşağı Kale: 1607’de birçok eşkıyalardan Karayazıcı, Kalenderoğlu, Deli Hasan,
Cennetoğlu gibi haydutların Bursa’ya taarruzları tevali ederek birçok fenalıklara sebep
olduklarından Tatarlar köprüsünden Şehreküstü ve oradan Yeşil’e ve Setbaşı ve diğer
mahalleleri ve çarşıları ihtiva eylemek üzere şehrin üç tarafına büyük duvar çevrilmiştir. En
meşhur kapıları “Tatarlar, Hasan Paşa, Filadar” kapılarıdır. O vakit Irgandı köprüsü üzerinde
bir kapı olduğu gibi, her mahalleyi birbirinden ayıran birçok mahalle kapıları da vardı.
Bunlara dair sicillâtta şu kayıtlara tesadüf ediliyor:
21.12.1587’de: “Şeyh Üftade Efendi cami ve türbesine muttasıl kale duvarı yıkılmakla
cami ve türbe duvarı da yıkılmalı olduğundan aslı ile görülüp arzolunması padişah tarafından
emredilmekle âyân-ı vilâyet ve ehl-i vukuf ve üstadlarla üzerine varılıp görüldükte benna
zira’ı ile kırk zira’ uzunluğunda ve üç zira’ genişliğinde ve on üç zira’ derinliğindeki yeri
yıkılıp cami ve türbe duvarına zararı mukarrer olmakla tamiri için altmış bin akçe tahmin
edilmiştir. Bunun tamirine ve akçesinin mukâtaat mahsulünden verilmesine ferman
buyurulmuş ve tamiratın hitamında yerli yerinde ve müfredat defterlerinde muhasebesi
görülüp imza ve mühürlenip İstanbul’da Hazine’ye gönderilmesi, ayrıca itlaf, israf ve fazla
harçtan gayet ihtiraz edilmesi de” emre ilâve edilmiştir (BS. 172/268).
Kapıcılar, 1603’te Bursa’daki şehir ve hisar kapılarını gece kapamıyorlardı. Gelen bir
fermanda, kapıcıların ihmal ve müsahele etmeden kapıları behemehal zamanında kapamaları
ve şehrin muhafazasına itina edilmesi emredilmiştir (BS. 207/197).
1646’da Bursa kalesi, Mihaliç kazasındaki İkizceler ağnamından verilen elli bin akçe ile
tamir edilmiştir (BS. 264/137).
1650’de Bursa kalesinin darphanesi kurbünde olup içerisinde olan ağaç kapı yıkılmış ve
dışarısındaki demir kapı da tamire muhtaç olduğundan tamiri ve üzerlerinde olan sakfı tecdide
muhtaç olduğu gibi, kalenin zindanı kurbündeki demir kapı da tamire muhtaç olduğundan
hassa mimarı Ali Beşe ve öbür mimar İbrahim Bey taraflarından keşfedilerek ağaç kapının
tecdidi ve demir kapının tamiri ve yeniden sakıf bina olunması ve zindan yakınındaki demir
kapının da tamiri için muhassıl-ı emval olan Hüseyin Çavuş oğlu Mustafa Ağa’ya kadı tara-
fından izin verilmiştir (BS. 329/20).
1681’de gelen bir emirde: “Bursa kalesinin dört kapısı harap olup geceleri
kapanmadığından hırsız ve haramzâdeler, kale ahâlisinden birçok Müslümanların dükkân ve
evlerini açıp eşyalarını çaldıkları cihetle duvarların ve kapının üstündeki gölgeliğin ve
kadınların habsedildikleri yerin 16.900 akçe ile tamiri” bildirilmiştir (BS. 317/74).
1742’de Hisar’da sakin Zamanzâde utekasından Hacı Mustafa’nın evi ile kale burcu
arasında on beş zira’dan fazla bir yol mevcuttu. Evinin hizasındaki kale burcu üzerine bir kasr
bina ve ihdas edip sükût olunduğu surette, eyyam ile köprüyle menziline ittisal vermek
iradesiyle memnûattan olan kale burcu üzerine bina edilen kasrın, iki yüzü mütecaviz
Müslüman evlerinin makarr-ı nisvan olan mahallerine nezareti olduğu ve bu kasrın, eşkıya ve
fasık kimselerin toplanacakları mahal olacağı bedihiyattan olup mezbur Hacı Mustafa men’
edildikte temerrüd ve taannüd edip itaat eylemediği, Bursa kadısı tarafından divan-ı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
levendlerini gayet güzide ve müntehab ve deniz seferleri görmüş ve oldukça deniz fenlerine
aşinalık kesb eylemiş yiğitlerden tahriri bildirilmiştir (BS. 308/30).
1791’de donanma kalyonlarının takımlarının tekmili için Bursa kazasından dört yüz
kalyoncu levendlerinden ağa ve alemdarlarıyla yerliden ve gayet güzide ve müntehab ve tam
silahlı yiğitlerden olmak üzere tertib ve ihracı emredilmiştir (BS. 1206/65).
1791’de bir önceki emirden kırk üç gün sonra gelen ikinci bir emirde istenilen dört yüz
kalyoncu levendlerinden Kaptan-ı Derya Hasan Paşa’nın takriri üzerine, üç yüz neferi
fukaraya merhamet edilerek affedilmiş olmakla yüz neferinin yerliden ve gayet güzide ve
müntehab ve tam silahlı yiğitlerden olmak üzere cümlesi kefalete bağlanarak ağa ve
alemdarlarına itimat etmeyip kazanızca sadakatkâr ve etvarı tecrübeli ve idareli ve emniyetli
bir kimse intihab ve tayin ve bu askerlerle beraber çıkarılması ve tersanede mevcut
bulundurulması bildirilmiştir (BS. 1206/8).
1803’te Akdeniz’e çıkarılacak donanma sefinelerinin tekmil takımları için tersanede
mevcut gediklilerden maada iktiza eden kalyoncu neferatının taşra kazalardan celbi hususuna
irade taalluk eylediğinden Bursa’ya tertib olunan iki yüz kalyoncunun ağalarına ellişer ve
alemdarlarına yirmi sekizbuçuk ve 192 neferin beherine yirmi üç kuruştan 4.416 ve iki kıst
mevâcibleri üzere 4.730 kuruş bir defa mübaşir ile gönderilmiş olmakla neferat-ı merkumenin
cümlesi tam eslihalı, tüfekli, güzide, müntehab, tüvana, bahadır, şecî ve yiğitlerden olmak
üzere yazılması emredilmiştir (BS. 281/83). Bu iki yüz kalyoncuya mirîden verilen bu
paradan başka, Bursa’dan 12.288 kuruş ve Bursa köylerinden 5.200 kuruş -ki cem’an 17.488
kuruş- iane cem’ ve tevzî edilmiştir (BS. 281/83)
1815’te Kaptan-ı Derya Hüsrev Mehmed Paşa’nın Akdeniz’e çıkaracağı sefinelerde
gediklilerden başka donanma takımlarının tekmili için Bursa kazasından alemdar ve
ağalarıyla beraber 175 nefer kalyoncunun cümlesi yerliden, tüvana ve güzide, deniz fennine
vâkıf ve tam silahlı yiğitlerden tedarik ve ikişer kıst mevâcibleri olan 4.155 kuruş mübaşirle
gönderildiğinden yedlerine îtâ ve kefilleri de alınarak bir an evvel irsalleri emredilmiştir (BS.
1272/45).
1816 senesine mahsuben Bursa’dan ağaları ve alemdarlarıyla beraber 250 kalyoncu
ihraç ve irsali bildirilmiştir (BS. 1272/45).
1890’da: “Anadolu kazalarından tertib olunan kalyoncu neferatı gayet güzide ve
müntehab ve derya seferini görmüş ve oldukça deniz fenlerine aşinalık kesb eylemiş yerli ve
malumü’n-neseb ve tam, silahlı, harbe ve darbe kadir ve tüvana yiğitlerden tahrir ve
ağalarına ellişer ve alemdarlarına yirmi sekizbuçuk ve levendlerine 23 kuruştan gönderilen
iki kıst mevâcibleri mahallerinde her binin yedine teslim ve esna-i rahda firar etmemek ve
cümlesi vaktiyle tersanede isbat-ı vücud eylemek şartıyla kefillere bağlanarak ve bu
neferlerden bir neferi noksan veyahut amel-mânde ve derme-çatma ve alîl ve uryan ve
meçhulü’l-asl ve işe yaramaz makulesinden olmamak üzere yazılması ve aksi takdirde serdar
ve zâbıtân ve sair iş erleri yalnız muaheze, itab ile kurtulmayıp her biri, mevâdd-ı cihadiyenin
elzemi olan bu emr-i ehemde tekâsül ve rehavet eyledikleri için nefy, kalebend ve belki de
tertib-i ceza ile mücazat ve neferattan işe yaramayanları da geriye iade olunup iki katı tertib
ve ihrac olunacağı” emredilmiştir (BS. 1205/140). BK, III/39
KAMBERLER CAMİİ Bk. Sittî Hatun.
KAMBERLER HANI
Bu han, adından da anlaşılacağı üzere Atpazarı civarındaki Kamberler mahallesindeydi.
1523’te Şehzâde Hatun’un vakfıydı. Kamberler Çarşısı’nda 13 dükkânı da vardı. Vezir Çoban
Mustafa Paşa kiraya tutmuştur (BS. 31/145).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1585’te han, tamire muhtaç olup harap bir hâlde bulunduğu ve etrafında da yeni hanlar
mevcut bulunduğu cihetle kiralamaya kimse yanaşmadığından, mütevelli mahkemeye
müracaatla şikâyette bulunmuştur (BS. 144/116).
1614’te otuz seneden beri yıkık ve boş olan bu hanı, Saraç Hasan Bey kiralayarak
kirasına mahsuben 16.307 akçe sarfla tamir eylemiştir (BS. 227/3).
1619’da hanın doğu tarafındaki ahırın tavanı yıkılmış ve etrafı berbat bir hâle gelmiş ve
ahırla han arasındaki kemerin üstü ve hanın kapısı ve etrafındaki beş dükkânın çatıları yıkılıp
yalnız kemerler kalmış olduğundan 30.800 akçe ile tamirine izin verilmiştir (BS. 234/11). BK,
III/43
KAMER HATUN
Abdurrahman’ın kızıdır. Merhum Abdülhâdî Efendi’nin validesidir. 1636 tarihli
vakfiyesi vardır. Hayırsever bir kadındır (BS. 254/71). BK, III/42
KAMERŞAH HATUN
Seyyid Abdüllâtif’in kızıdır. 1544’te sarhoş olarak mahkemeye getirilmiş ve sarhoşluğu
sabit olduğundan şer’an tâzir edilmiştir. BK, III/42
KAMERŞAH SULTAN
İkinci Bayezid’in kızıdır. Anası Gülruh (Gülendam) Sultan’dır. Şehzâde Alemşah’ın
hemşiresidir. 1491 senesinde Malkara’nın Okçu (Siret) köyünü babası kızına temlik
eylemiştir. Bu köyün elli hanesi vardı (BA. Mevkufat defteri, muvakkat numara: 436).
Kamerşah Sultan, vefatında Muradiye’deki anası Gülruh Sultan Türbesi’ne gömülmüştür. BK,
III/42
KAMETÎ EFENDİ Bk. Abdurrahman.
KÂMİL
Abdullah isminde birisinin kızıdır. Eşrefîler mahallesinde sakindi. Mahalle ahâlisi,
Seyyid Ali kızı Selime ile ikisini mahkemeye ihzâr edip müvâcehelerinde iyi eşit(?)
olmadıklarını, mahalleden ihraçlarını taleb eylediklerini söylemiş ve birçok kimseler dahi öyle
olduklarını haber verdiklerinden ihraç olmalarına 1573’te karar verilmiştir (BS. 118/8). BK,
III/104
KÂMİL AĞA
Bursalıdır. Mirahur-ı Şehriyârî payelilerden iken Bursa mütesellimi olmuş, 1836’dan
evvel ölmüştür. BK, III/105
KÂMİL EFENDİ (Hacı)
Molla Fenarî Medresesi’nin son müderrisidir (BİT. 155). BK, III/105
KÂMİL EFENDİ (Hacı Halil)
1240/1824 senesinde Isparta’da doğmuştur. Hüseyin Avni ve diğer bir arkadaşıyla
Isparta’da medresede okurlarken İstanbul’a gelmişler, Hüseyin Avni Efendi harbiye
mektebine ve diğer arkadaşı da İstanbul’da bir medreseye girmişler ve içlerinden en zeki ve
malûmatlı olan Halil Kâmil de 300 kuruş maaşla maliyeye intisab eylemişlerdir. Hüseyin
Avni, 20 sene sonra paşa olarak harbiye nazırı ve sadrazam ve medreseye giren arkadaşları
kazasker, en zeki ve çalışkanları 500 kuruş maaşla Gebze ve Kartal kazaları mal müdürlüğüne
tayin olunmuşlardır. Kâmil Efendi, 1854 hareket-i arzından sonra yıkılan Ulucami’nin
tamirine memur olmuş ve bir komisyon hâlinde şimdiki görülen Ulucami’nin kubbelerini ve
sair yerlerini geceli gündüzlü çalışarak tamir ettirmiştir. Hayatı mal müdürlüğünde geçmiş ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yaşı 90’ı tecavüz eylediği hâlde 1916 senesinde İzmir’de vefat edip Değirmendağı
mezarlığına gömülmüştür. Osman, Hayri, Kâmil, Şevket, Hasan adında beş oğlu dünyaya
gelmiştir. Isparta’da “Kepecioğlu” adıyla maruf bir aileye mensuptur. BK, III/105
KÂMİL EFENDİ (Mehmed)
Müderristir. Kaşıkçızâde Hacı İsmail Ağa’nın oğlu Hacı Mustafa Ağa’nın oğludur.
1795’te müderris idi (BS. 312/17). BK, III/105
KÂMİLÎ-İ MEVLEVÎ (Derviş)
Asıl adı Ahmed’dir. Manisalıdır. Asrı ulemasından tahsil ettikten sonra meddahlığa
başlamıştır. Nedim ve hoş sohbet idi. Hicaza gidip Hacı olduktan sonra Bursa’ya gelmiş ve
cemiyetlerde meddahlık etmiştir. 12.5.1658’de Cumartesi günü Tahtakale’deki odasında vefat
etmiş ve Pınarbaşı’na defnedilmiştir (G. 530). BK, III/104
KAN
Bursa, Kite, Mudanya ve Gemlik kazalarında öteden beri zuhura gelen dem-i öşür
vukuunda ahz ve kabz ettirmek üzere Anadolu valileri tarafından bir vekil tayin olunmak, eski
âdet olduğundan Hacı İsmail Ağa 1741’de bu iş için Anadolu valisi tarafından vekil tayin
edilmiştir (BS. 382/48). BK, III/44
KANALICI KÖPRÜSÜ
1515’te Bursa’da Çeltik Çiftliği yanındaki bir köprünün adıydı (BS. 26/406). BK, III/43
KANBER AĞA
Hisar’da Yaniçoğlu mahallesinde 1574’te oturan bir hayırsever adamın adıdır. Bu
mahalle mescidine bir ev vakfeylemiştir. BK, III/43
KAN ÇIKARTMAZ
1520’de Bursa’da yapılan bir bıçağın adıydı (BS. 29/24). BK, III/43
KANDÎ
Bursalı bir şairin adıdır. Şekercidir. Güzel ney çalardı. Tarih anlatmada da çok mahirdi.
Şekercilikte de çok üstaddı. Latif şiirleri, güzel kasideleri vardır. Çok nefis tarihler
söylemiştir. 1554’te İstanbul’da ölmüş ve Eyüp’teki Nişancı Mescidi’ne gömülmüştür.
Hayattayken her gün köpeklere ekmek doğramak âdeti olduğundan öldükten sonra köpekler
birçok zaman kabrinin başucunda beklemişlerdir (ST. 135; G. 499; SO. IV/62; KA. 3698; LT.
275). Hem şair ve hem de meddah idi.
Çün dolaştın zülfüne ey dil perişan ol yürü
Kara bahtın dar imiş ney gibi nâlân ol yürü
Pâdişah-ı âlem olursan Rakîbâ gam değil
Dâmen-i dildârı ko var Mısr’a sultan ol yürü. BK, III/43
KÂNÎ EFENDİ
Bursalı Abdülhâdî Efendi’nin biraderidir. Derviş tabiatlı ve kalender-meşreb idi.
Münzevî bir vakit geçirmekten hoşlanır, debdebeyi sevmezdi. Seyahatle vakit geçirirdi.
1856’da Enarlı Tekkesi şeyhliği teklif edilmiş ise de kabul etmemiş ve inzivaya çekilmiştir.
BK, III/105
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KAPAN HANI
Ulucami batısındaki müftülük dairesinin arka tarafındadır. Birinci Murad Hudâvendigâr
yaptırmıştır. Yapıldığı tarih ve mimarı belli değildir. 1567’de bazı yeniçerilerin, sarhoş
oldukları hâlde yanlarında nâmahrem kadınlarla fesad ve fısk üzere oldukları bildirildiğinden,
burasının, bir ticaret yerinden ziyade misafirhane nevinden bir bina olduğu anlaşılmaktadır
(BS. 11/33). 1684’te yirmi dokuz odası ve 1.151 zira’ sakfı olan mescidi vardı. Harap olan
hanla mescidi 256.675 akçe ile tamir edilmiştir (BS. 325/39). Bu hanın kapısının karşısında
Pars Bey’in Doğangözü Hanı varsa da, bu han 1767’de arsa hâline gelmiştir (BS. 331/92).
BK, III/45
KAPAN MUSASI
Bu zata ait hiçbir malûmat elde edilememiştir. Oğlu Hoca Mehmed vardır. Şehabeddin
Paşa mahallesindeki mescide, 1496 tarihinde Kapan Musası Mescidi derlerdi (BS. 12/135).
Musa’nın oğlu Hoca Mehmed’in, İlyas Çelebi, Hacı Mahmud Çelebi, Yusuf adında üç oğlu
vardı (BS. 28/211, 23/99,190, 92/82). Kapan Musası’nın, herhalde bir lakap olma ihtimali pek
ziyadedir. 902/1496’da bu mescidin yerinde Karamanlı Mehmed Çelebi yeni bir mescid
yaptırmıştır. BK, III/45
KAPI
Bursa’da vaktiyle her mahallenin kapıları vardı. 1557’de İstanbul’dan gelen bir emirde:
“Bursa’da eskiden mahalle kapıları olup, zaman geçtikçe harap olup nice müddet boş kalıp
ehl-i fesad ve erbâb-ı şenaat zuhur edip enva-ı fesadat vaki olduğundan, eskisi gibi mahalle
kapıları bina olunarak şehrin hıfz u hıraseti için çalışılması” emredilmiştir. Ve evkaf-ı selâtin
civarındaki kapıların bu vakıflar tarafından inşası emr edilmiş ve Kurdoğlu köprüsü
civarındaki kapı, Çelebi Sultan Mehmed vakfı tarafından yaptırılmıştır (BS. 73/59) Meşhur
kapılardan Muradiye’de Karıştıran kapısı vardı. BK, III/46
KAPLICALAR
Bursa’nın hayat ve servet kaynağı olan bu kaplıcalara ait eski ve yeni birçok eserler
yazılmıştır. Bunlardan istenildiği kadar malûmat alınabilir. BK, III/46
KAPLIKAYA
Hacı İvaz Paşa köyü yakınındaki Kaplıkaya Dili demekle maruf büyük nehir, ziyade
taşmakla 1602’de birkaç ay Müslümanlar geçememişler ve bazıları da eşyalarını
aldırmışlardır (nehre kaptırmışlardır). Üzerine köprü bina olunmak lâzım olmakla, köy ahâlisi
yeniden köprü bina edip tamir ve termim etmek için köylerinin avârız defterinde kayıtlı iki
haneden, cümle tekâlif-i örfiyyeden muaf ve müsellem olmak üzere, köy ahâlisi mahall-i
mezbura köprücü tayin ve hizmetlerini ifa ettikten sonra, avârız-ı divaniyye ve tekâlif-i
örfiyyeden bir nesne taleb ve teklif edilmemesi fermanla emredilmiştir. BK, III/46
KAR
Bazı seneler Bursa’ya çok kar yağmaktadır. 1507 senesi İkincikânun ayının otuzuncu
günü çok şiddetli kar yağmış, Setbaşı’nda bir bozahane (BS. 19/43), Atpazarı’nda iki han (BS.
19/67) ve Pınarbaşı’nda İzzeddin Camii’ne bitişik müezzinin evi (BS. 19/28) ve daha birçok
ev ve dükkânlar çökmüş ve yıkılmıştır. 1619 senesi İkincikânunun altıncı Cumartesi günü
akşama yakın çok kar yağmış, donarak şiddetli soğuklar olmuştur (BS. 332/102). 1633 senesi
İkincikânunun yirmi ikinci günü, ziyade kar yağdığından çarşılarda birkaç dükkân yıkılmış
(BS. 252/8) ve birçok evler çökmüştür. BK, III/47
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KARABEY
Ankaralı Katrancı oğlu Musa Bey’in oğlu İbrahim Bey’in şöhretidir.
Katrancıoğullarındandır. Bursa’da oturmaktaydı. Hayırsever bir zat idi. Vakıfları vardır (BS.
25/185, 205, 296/125). BK, III/47
KARABEY
Karamanlıdır. Evvelâ kirbas dokurken, Allah’ın cezbesine tutularak dünya ile alâkasını
kesmiş ve Bursa’ya gelmiştir. Çarşı ve pazarlarda ve sokaklarda yalın ayak, başı açık
dolaşarak “Bu dünya benimdir” der ve bazen kafiyeli ve secili ve fakat manasız söz söyler ve
herkesten evvel sabahları Ulucami’ye gelir, namazını kılardı. Son derecede temizdi. Ahlâkı
temiz ve kimseye zararı olmayan ve daima namazını vaktinde kılan bir adamdı.
Dördüncü Murad Bursa’ya geldiği zaman Pirinç Han’ın önünden geçerken “Dü padişah
der iklimi neküned” diye bağırarak Padişah’a duyurmuş ve Bursa’nın büyüğü ve küçüğü ve
zengin ve fakiri bu zavallı delinin kafasından ümidi kesmişler. Yani, derhal idam edileceğini
sanmışlarken İstanbul’dan gelen bir haber, Valide Sultan’ın mektupları üzerine padişah derhal
İstanbul’a dönmeye mecbur kalmıştır. Bu adamın dilendiğini ve kimseden akçe aldığını hiçbir
kimse görmemiştir. Hatta bir gün hamama gidip yıkanmaktayken bu hâline merak edenler,
kesesindeki akçeleri alıp saklarlar, boş keseyi cebine bırakırlar. Bu, hamamdan çıkıp giderken
kesesini açıp, boş kesenin içerisinden çıkardığı akçeleri dellal ve hamamcıya verir. Ve bu işi
yapanları hayretler içinde bırakır. O vakit Bursa’da İkilik, Kavanos Efendi, Lapa Efendi
adında üç kişi varmış. bunlar toplanıp musahabet ederlerken, Karabey gelerek bi’l-bedahe;
“iki ukiyye erz-i halisten bir kavanoz lapa peyda etmek, Allah’ın imareti hademelerine
kolaydır” deyip geçmiştir. 1668 senesine tesadüf eden 1079 hicrî senesi Receb ayı
nihayetlerinde Pazartesi Miraç gecesinde vefat etmiş ve Pınarbaşı’nda Mevlevîhane karşısına
defnedilmiştir (G. 231). Bursalıların teveccühünü kazanmış bir zat idi. BK, III/47
KARABEY
Yenişehir’in Karasıl köyündendir. “Kendi hâlinde olmayıp, etraftan geçen paşalara ve
sair levendlerin bölükbaşılarına haber gönderip, getirip köylere misafir kondurmakta ve
etrafındaki köylerden zahire-bahâ namıyla ‘size misafir göndermeyeyim’ diye zulmen akçeleri
almakta ve her birisini bir türlü rencide etmekte, köylünün oğullarını ve hizmetkârlarını
geceleri toplayıp hamr içirmekte ve fukaranın ırzlarını kırmaktadır. Dört taraftan zina, livata
ve sair fesad ve şekavete cesaret eden kimseler bunun yanına kaçıp saklanmaktadır. Bu
adamın yaptığı zulüm ve teaddiyatın haddi ve nihayeti olmadığı gibi, defaatle mahkemeye
davet edilmişse de hiçbirisine icabet eylememiş ve Koçi, Boğaz, Barçın, Ebe, Subaşı ve sair
köyler ahâlisi bunu şikâyet etmişlerdir” diye 1715 senesinde Yenişehir kadısı Ali Efendi,
rikâb-ı hümayuna arzetmekle Kütahya ve Yenişehir ve yöreleri tarafında behemehal tutulup,
mahkemeye ihzâr edilip, şer’an kabahati sabit olursa, Kütahya kalesinde kalebend edilmesi
emredilmiştir. Bu adam köylere giderek; “Bana beş yüz akçe veriniz. Yoksa gider Bursa
valisini köyünüze davet ederim” diye korkutur, köylüler da mecbur olarak bunun istediğini
verirlerdi. Vermezse, Bursa’ya gidip valiye çıkarak rica ve istirhamla köylerine şeref
vermesini söyler ve ekseriya valiler de bunun ricalarını kabul ederek ya bizzat veyahut
maiyyetindekilerle birini vekil olarak gönderirdi. Vali köye geldi mi, zavallı köylüler
mahvolurdu. Çünkü vali en aşağı, yüz elli-iki yüz atlı ile gelirdi. Bu adamlar da köydeki
tavuk, koyun, hülasa yiyecek namına ne varsa yiyip istediği mebaliği vermek, şerlerin
ehveniydi. BK, III/48
KARACA BEY
Abdullah’ın oğludur. II. Murad zamanında, Varna muharebesinde kahramanlığıyla
temayüz eylemiştir. Varna muharebesinde II. Murad, kıtalarının bozularak dağılması
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yüzünden kapısı halkıyla yalnız kalmış ve kaçmak niyetindeyken, bu hâle vâkıf olan Dayı
Karaca Paşa hemen padişahın atına yapışarak: “Padişahım, ne yapıyorsun? Eğer sen gidersen
kâfirler Edirne’ye kadar ardımızdan gelir” diye II. Murad’ı koyvermedi. Atından yedip bir
yüksek yere çıkardı. Hatta bu muamelesinden dolayı “Kazancı Doğan” adındaki bir yeniçeri,
Karaca Bey’e karşı gelip: “Bre kara yüzlü gidi, Sultan Alâeddin’i öldürdün. Bu kere de
beyimize kast ediyorsun. Ko gitsin” dedi. Karaca bey buna aldırmadı. Sultan Murad da Karaca
Bey’e: “Kâfir bizi dağıttı, bozdu” dedikçe Karaca Bey de: “Şimdi biz de onları perişan
ederiz” demekteydi. Tepede davullar, kösler çalınmaya başladı. Padişahın sancağı tepenin
üstünde dalgalandıkça, görenler padişahın sebat etmekte olduğunu anlayıp, tekrar geri
döndüler ve düşmanı bozdular. Ve bu Varna zaferinin kazanılmasına Dayı Karaca Paşa sebep
oldu (B. 109). Fatih, Karaca Paşa’ya vezaret verdi. 26 Mart 1452’de Fatih’le beraber
Karadeniz boğazına geldi. Rumeli hisarının kalelerinden birisini her masrafı kendisi vererek
yaptırdı. Ayrıca zaviyelerinden birisini de yaptırdı. Fatih’le İstanbul’u muhasara için
Edirne’den hareket ettiği vakit, Karaca Paşa büyük topları sevk etti. Ve iki ayda Edirne’den
İstanbul önüne geldi. Muhasarada sol cenah komutanlığına tayin edildi. Ve Ayvansaray’dan
Tekfur Sarayı’na kadar olan kısmın muhasarasını, bu tecrübe görmüş zat idare ediyordu.
Topçu müfrezelerinin mühim bir kısmı ile büyük toplardan bazıları bu zatın emrine verilmişti.
Edirne kapısının şimalindeki hendeği birkaç defa hücumla geçmişse de her defasında
püskürtülmüştür. İstanbul fethinde ve hücumlarında Karaca Paşa da Zağanos Paşa gibi
temayüz etmişti (İstanbul’un Muhasarası ve Zabtı, 31,40,63,71,285).
İstanbul’un fethinden sonra Dayı Karaca Paşa, Silivri’nin ve etrafındaki kalelerinin
zabtına memur edilerek gönderildi. Kumburgaz ve Bigados’u feth eyledi (SOT. 199).
1456’da Fatih’le İstanbul’da bulduğu bakır kapları, haçları ve kilise çanlarını eritip,
toplar döktürüp Tuna yoluyla gemilerle sevk eyledi. Ve kendisi de gazaya niyet edip,
Belgrad’a teveccüh eyledi. Belgrad kalesi bu toplarla dövülmeye başlandı. Rumeli beylerbeyi
olan Dayı Karaca Paşa, Tuna’yı geçip Belgrad’ın öte taraflarına gidip vurması için izin
istemişse de diğer beyler, Belgrad’ın fethinden sonra, akın için kendilerine yer kalmayacağını
ileri sürerek mâni’ oldular. Bu sırada, Karaca Paşa’nın geçmek istediği yerde düşmanın
kuvvetli olduğu ve Sava suyundan birçok düşman gemilerinin gelmekte olduğu görüldü. Harp
kızıştı. Hisardan bir mermi gelip Dayı Karaca Paşa’nın bulunduğu metrisi yaktı.
Dayı Karaca Paşa şehit oldu. Cenazesi Mihaliç’e götürülerek oradaki cami civarındaki
türbesine defnedildi (B. 127; SOT. 216).
Karaca Bey, Mihaliç’te bir cami, imaret ve medrese bina eylemiş ve su getirmiştir.
Yenişehir’in Ebe köyünde de bir zaviye bina eylemiştır. Bu hayırlarının idameleri için birçok
vakıflar yapmıştır. BK, III/49
(Tâî cömert ve eli açık manasınadır. “Hâtemü’t-Tâî” gibi ki lütuf ve ihsanı bol olmakla
şöhret bulmuştu. Arabistan yarımadasında ‘tâyî, tâî ve tayyî adında bir büyük kabile vardır ki
…?)
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Abdullah
Karaca Ahmed
Paşa
Mehmed Muhyiddin Mehmed Çelebi Mehmed Çelebi Aziz Bey Umur Bey
Çelebi
Cafer Bey Şah Nisa Esleme Sitti Şah Fahrünnisa Şahsenem Mustafa Bey
Hüsnü Çelebi
BK, III/51
Kızı Hundî Hatun, sonra sadrazam olan Çandarlı Halil Paşa’nın oğlu İbrahim Paşanın
karısıdır. Bursa’da Ulucami doğusunda mektebi vardı. Karaca Paşa’nın karısı Bülbül
Hatun’un Mihaliç’te medresesi vardı.
Mihaliç’te medfun olan Dayı Karaca Paşa’dan başka birkaç tane Karaca Paşalar vardır
ki, tarihler bunları birbirlerine karıştırmaktadır. Bursa ile münasebetleri yoksa da bunları
yazmak bu kapalı meseleyi aydınlatır:
1. Karaca Paşa: Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un kocasıdır. Varna
muharebesinde, 1444’te şehid olmuş ve cenazesi Ankara’ya getirilerek camisi civarındaki
türbesine gömülmüştür. Ankara’da eski adıyla Karaca Bey ve yeni adıyla Sumahr (Sümer)
mahallesinde Samsun sokağındaki İmaret Camii denilen camiyi bina ve yanında bir çeşme ve
bir de türbe inşa ettirmiştir. Bu hayırlarına irad olmak üzere bu zaviye kurbünde de bir çifte
hamam ve Sultan meydanındaki köşkün yerini, cami civarında iki bağçeyi Ankara’nın
Mürtedova nahiyesindeki Onaç ve Yayanova nahiyesindeki İldik çiftliğini, Beypazarı
nahiyesinde Ulucak, Kuzkurdan ve Gülfere köyünü ve suyollarını vakfeylemiştir (Bu cami
yapılmadan evvel Camii’n bulunduğu ve Ankara’nın doğusunda bulunan bu mahalle “Hacet
Tepesi” derler. Bu vakıflarına oğlu Ahmed Bey’i mütevelli yapmıştı. Ankara’da
Bitpazarı’ndaki kervansaray da bu zatındır.). BK, III/52
2. Karaca Bey: Gelibolu’da Hamza Bey Limanı’na hâkim bir yarın altında medfundur.
Gazi Karaca Bey derler. 1410’da şehid olmuştur. Abdullah oğludur. Gelibolulular buna
“Bayraklı Baba” derler. Burada bir imareti olup 1505 senesinde harap olmuştur. Bu imareti
için Gelibolu’da bir hamam, Kozludere’de bir bağ, bostan, Kaleönü’nde dükkânlar ve yel
değirmeni ve Manyas mahallesinde odalar ve Zale’ye tâbî Deli Şahin (Karaca Bey) köyünü
vakfetmiştir. Oğlu Hasan Paşa vardı. Gelibolu’daki mescidi 1519’dan evvel yanmış ve Hasan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Paşa tekrar yaptırmıştır. Hasan Paşa Mescidi adını almıştır. 1519’da Hasan Paşa’nın oğlu Ali
Çelebi bu vakıfları imar ve daha birçok vakıflar ilâve eylemiştir. Şeceresi:
Abdullah
Ali Paşa
BK, III/52
3. Karaca Ahmed Paşa: Yavuz Selim zamanında defterdar olmuş ve Yavuz Selim,
babası Sultan Bayezid ile cenk ettiği zaman, Yavuz’un yanında kalmış ve ne gibi bir işi olursa
derhal Karaca Paşa bu işleri görmüş, hem vezirlik ve hem de defterdarlık yapmıştır. Yavuz
padişah olunca fevkalâde izaz edip büyük sancaklar vermiş ve büyük sancaklara mutasarrıf
olmuştur. Kâmil, fazıl ve şair bir zat idi. Her ilimden malûmatı vardı (ST. 37). Şu şiir
onundur:
Gül katında açılmağa yüzü yok
Leb-i vasfında goncanın sözü yok
Öykünür çeşmine deyü badem
Nergisin anı görecek gözü yok
Yavuz Selim’in çok itimadını kazanmıştı. Yavuz da bunun ehliyet ve kabiliyetini iyi
takdir etmişti. Bursa’da bir müddet oturmuş, 16.9.1517’de Haleb valiliğine tayin edilmişti
(BS. 27/22, 284). Oğlu Mahmud Bey ve onun oğlu Abdullah vardı. Edirne’de oturmaktaydılar
(BS. 113/214). Bir aralık Yavuz, bu zatı Mısır’a da elçilikle göndermiştir. Kabrinin nerede
olduğu meçhûldür.
Daha birçok Karacabeyler varsa da bu kadarcık ile iktifa olundu. Bunların hepsinin
adlarının Ahmed ve babalarının Abdullah olması garip bir tesadüf eseridir. BK, III/53
KARACABEY CAMİİ
Karacabey kasabasının kuzey tarafındadır. 1456’dan evvel yaptırılmıştır. Medresesi ve
civarında türbesi ve su kuyuları vardır. Bugün harabe hâlindedir. Mimarı bilinmiyor. Minaresi
de haraptır. BK, III/50
KARACABEY HANI
Bursa’dadır. Pirinççi Hanı’nın karşısındaki Hacı İvaz Paşa Camii’nin doğusunda idi.
Bugün bu handan hiçbir eser kalmamıştır. 1456’dan evvel yaptırılmıştır.
1613 senesinde üstünün kurşunları yenilenmiştir (BS. 223/79). 1638’de hanın güney
tarafındaki çarşıya Gelincik Çarşısı denilmekteydi (BS. 255/67).
1685’te hanın etrafındaki döşekçiler, sandıkçılar, Sipahi Pazarı diye anılan yerler harap
olduğundan hanın 320 zira’ sofaları ve 30 odasının döşemeleri 16 kemerin ayakları ve hanın
iki tarafındaki merdivenleri ve sıvaları ve kurşunları 138.752 akçe ile tamir edildi (BS.
325/146).
1706’da kırk bir oda 28.960 akçe ile tamir edildi (BS. 300/23).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KARADEĞİN
Sultan Osman ve Orhan’ın ümerasındandır. İznik muharebesinde bulundu (SO. IV/59).
BK, III/59
KARADEĞİN KÖYÜ
Diğer adı Kula Şahin’dir. İznik’tedir. Çandarlı İbrahim Paşa’nın oğlu Mahmud
Çelebi’nin mülkü iken karısı Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Hafsa Hatun’a hibe eylemiş o da
Bursa’da Bedreddinoğlu mahallesindeki mescide vakfeylemiştir (BATD. 7348). Bu köy daha
evvel Hacı Halil kızı Tâcî Teslime Hatun’un mülkü iken Mahmud Çelebi satın almıştır. BK,
III/59
KARAGÖZ
Vaktiyle çocuklara Karagöz, Alagöz, Çakır diye, gözlerinin renklerine göre isimler
verilirdi. Meselâ zamanımızda ne kadar Ömer ve Osman diye isim varsa, vaktiyle o kadar da
Karagöz, Alagöz, Çakır adları vardı. BK, III/54
KARAGÖZ
Hayalî namıyla Osmanlılarda öteden beri oynatılması âdet olan mahut gölge oyununda
gösterilen iki şahıstan biri olup diğerine de “Hacı Evhad : Hacıvat” namı veriliyordu.
Karagöz ümmî ve cahil bir şahsı temsil eder. Ve ekseriya çingene suretinde tasvir olunurdu.
Hatta ismi cehalette darb-ı mesel hükmüne geçip “Echelün min Karagöz : Karagözden daha
cahil” derlerdi (KA. 3643). Bursa’dan Çekirge’ye giden yolun kuzeyine, Mevlid sahibi
Süleyman Çelebi’nin mezarının karşı tarafında, “Çivicinin Konağı” denmekle maruf eve
varmadan sağ tarafta Karagöz namına dikilmiş bir mezar taşı vardı. Yunanlılar zamanında bu
taş kırılmış ve hayır sahipleri tarafından bir müddet saklandıktan sonra Bursa Müzesi’ne
nakledilmiştir. Hakkında kat’î mahiyette olmayan birçok rivayetler vardır. Evliya Çelebi
bunun bir çingene olduğu ve Bursalılar da Pirinç Hanı yapılırken maskaralıkla ameleyi
oyalayarak inşasını geç bıraktığından dolayı katl olunduğu, babalarından evlâdlarına intikal
eden rivayet kabilinden ağızdan ağza intikal etmektedir. Bazıları Pirinç Hanı olmayıp Orhan
Camii ve bazıları da Ulucami yapılırken, derler. Günahtan korkan ve esasen cami gibi hayır
işi yapan padişahların, bu işlerde kullandıkları ameleyi idam etmeleri akla biraz uzaktır.
Mevcudiyeti şimdilik kat’î olarak tesbit edilememiştir. Pirinç Hanı yapılıyorken kiremitleri ve
tuğlaları pişiren Karagöz isminde birisinin, üzerine aldığı işi tamam etmeden ölmesi tedkike
değer (BS. 21/179). BK, III/54
KARAGÖZ
Abdullah’ın oğludur. “Tırnovalı Karagöz” demekle maruftur. Sipahi oğlanları
bölüğünden idi. İstanbul’da Molla Gürânî Camii mahallesinde sakin idi. 1507 senesinde Bursa
Umur Bey mahallesinde ölmüştür. Oğlu Ali, Sipahi oğlanlarındandır. Zevcesi Sölözlüdür(?).
BK, III/55
KARAGÖZ (Hacı)
Abdullah’ın oğludur. 1526’da ölmüştür. Zeyneb adında bir kızı vardı (BS. 31/482). BK,
III/55
KARAGÖZ ALİ AĞA
Bursa’nın en maruf semercisidir. 1802’de ölmüş ve oğlu Semerci Mehmed Ağa da
1831’de ölerek ikisi de aynı mezara konmuş ve ikisine bir taş dikilmiştir. Mezarı Şehreküstü
kabristanındadır. BK, I/157
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KARAGÖZ BEY
Küçük Sinan Bey’in kölesidir. İshak Paşa Kızığı köyünde Kaplıkaya suyuyla dönen
değirmenlerini vakfeylemiştir. Satı Fakih mahallesinde 1487’de sağdı. Oğulları Mevlânâ
Mahmud Çelebi, Mustafa, Mehmed, Halil, Ali, Yahya Çelebiler ve kızları da Selime Hatun ve
Müslime Hatuncuk idi (BS. 11/2,66, 7/160, 12/161, 23/113, 19/141). BK, III/55
KARAGÖZ BEY
İshak Paşa’nın adamlarındandır. Ulubat kalesinde bir zaviye ve bir kervansaray bina
eylemiş ve bunların idaresi için Ulubat’ta bir bezzazhane ve bir hamam ve Balıkesir
sancağının Manyas tevabiinden Dânişmendli, Aleksi, Suludere, Çakırcı köylerini, Aleksi
köyünde dört dolap değirmenini ve Bursa’nın Hatun Kızığı’nda iki karaca değirmenini ve bir
bahçesini, meyveli ve meyvesiz ağaçlarını vakfeylemişti. Tevliyetini evlâdına şart eylemiştir.
BK, III/55
KARAGÖZ BEY ZAVİYESİ
Yukarıda ismi geçen Karagöz Bey’in vakfıdır. Günde bir defa gelip geçenlere yemek
verilirdi. Yemekler etli idi (BS. 266/128). BK, III/55
KARAGÖZ PAŞA
Anadolu beylerbeyi iken Teke’de asilerle yapılan muharebede 29.8.1512’de şehit
olmuştur (BS. 23/177). Kütahya’da camisi vardır. Hasan ve Hüseyin Çelebilerle, Nefise
Hatun adında üç evlâdı vardı. Zevcesi Tûtî Hatun’dur (BS. 7/384; 8/57,70, 23/177). Nefise
Hatun, Karalzâde İshak Bey’in karısıdır (BS. 10/37). BK, III/55
KARA HACI
1492’de Bursa’da pazarcılık eden Musa oğlu Hacı Gazi’nin şöhretidir (BS. 10/152).
BK, III/55
KARAKÂDÎ CAMİİ
Buna, Karakedi, Karagidi Camii de denir. Rivayete nazaran Yemen’in Karakâd
köyünden Mehmed Hüseyin Çelebi bu camiyi yaptırmış ve Fatih’in kilercibaşısı imiş.
1479’da ölmüş ve cami haziresine gömülmüştür. Kendisi Kadirî tarikatına mensup
olduğundan camide bu tarikat ayini icra olunurmuş. Ve bir vakitlerde Şeyh Ahmed İştibî
Efendi, Halvetî usülünü icra eylemiş. Harap olunca Süleyman Himmetî Efendi camiyi imar
ederek Celvetiye usülünü icra eylemiştir. Cami kârgirdir. Minaresi yıkılmıştır. Birinci ve
ikinci baniler cami yanındaki kabristandadır. Mazannadan “Kepenekli” demekle maruf
Hüseyin Baba da oradadır. (MŞ.) 1035/1625 tarihli bir kayıtta da bu Camii’n Seyyid Çelebi
adında birisi tarafından yapıldığı yazılıdır. Sicillerdeki kayıtlara gelince:
1678 tarihli bir sicil kaydına göre; merhum Hüsameddin eş-Şerîf’in, bina eylediği
Karakedi Camii avlusunda Ayşe Hatun, zaviye namıyla fukaraların sakin olmaları için
birbirine bitişik dört oda bina ve vakfetmiş ve Halvetiye fukarasının oturmasını şart eylemiş
ve bu zaviyeye muttasıl olan evini de zaviye şeyhine şart eylemiştir. Birçok zamanlar Halvetî
dervişleri oturup tevhid, zikir ve ibadetle meşgul iken zaviyenin şeyhi bırakıp başka diyara
gitmiş ve “Kara Deve” diye lakap alan Nalbant Mehmed adında bir cahil adam, “bir berat
ettirdim, şeyh oldum” diye vâkıfın şartları hilâfına eve girmiş ve on beş seneden ziyade evin
birçok yerlerini harap eylemiş ve zaviyeyi tatil ederek yıkmış ve oturulamayacak hâle
getirerek süpürüntülük olmuştur.
Şeyhulislâm-ı sabık Bursalı Mehmed Efendi yeniden bu binaları yaparak vakfeylemiştir.
Üsküdar’da Valide Sultan Zaviyesi’nde Şeyh Karabaş Ali Efendi’nin Bursa’ya halife olarak
gönderdiği Şeyh Şaban Efendi de, meşihata layık olduğundan mütevelli tayin edilmiştir (BS.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
326/45). Bursalı Mehmed Efendi bin Abdülhalim Efendi mütevellinin izniyle yaptığı, ortaları
sofalı ve dehlizli karşı karşıya iki oda ile ayrıca üç hücreyi bina ve vakfeylemiştir (BS. 318/9).
1846’da Karakâdî Zaviyesi’ndeki kârgir ibadethane harap olduğundan; müceddeden
avlusunda şeyh efendilere mahsus bir bab fevkânî şeyh odası ve ittisalinde bir bab şerbet
odası ve altlarında bir kahve odası ile fevkânî ve tahtânî iki sofa, 12.829 kuruşa inşa
ettirilmiştir (BS. 313/94).
1859’da Karakâdî Dergâhı derunundaki cami-i şerifin tamir ve tecdidi ve son cemaat
mahallinin örtülmesi, Mısırlı Yani Kalfa’ya, 8.199 kuruşa götürü olarak yaptırılmıştır (BA.
24577). BK, III/56
KARAMAN
1512’de Bursa’da yaşayan Hacı Ali’nin babası Ahmed’in babası Oğul Paşa’nın
babasıdır (BS. 25/251). BK, III/57
KARAMANLIZÂDE MESCİDİ
Buna Hacı Mehmed Karamanî Camii dahi derler. Setbaşı’nda İpekçilik mektebinin
karşısında köşede, yani Eşrefiye mahallesinde idi. Büyük yangında yanmış ve bir daha
yaptırılamamıştır (G. 295; BS. 330/15). Şeyh Sabit Efendi, bu Camii’n inşasını başlatmış ise
de tamamlayamamış ve yapılan kısmı da yıkılmıştır (MŞ.). BK, III/57
KARAMAZAK MAHALLESİ
Burası mezbelelik bir yer idi. Mısrî Niyazî Hazretleri, Emir Sultan ziyaretine giderken
bu sokağın başında durarak fatiha okumuş ve “Buradan Yunus kokusu geliyor” demiş.
Yanındaki dervişlerin ricası üzerine oraya gitmişler. İşaret eylediği yerler kazılarak üç kabir
çıkarılmış. Bunun üzerine oraya bir mescid bina olunmuş. Şeyh Esad Efendi bu mescidi,
tekkeye tahvil eylemiş. Sa’dî tarikatı ayini yapılmaya başlanmış. Bir müddet sonra harap
olmakla, Hanım Sultanlar tarafından türbe ve mahalle ahâlisi de mescid yaptırdılar. Divan-ı
Muhasebât reisi Zühdî Bey, bunu, Osman-ı Sânî vakasında iyice şöhret alan Karamazak’tır,
demiştir. Halbuki evkaf kuyudatında 890/1490 tarihli kayıtta Abdullah kızı Şehdâne Hatun’un
bu cami müezzinine meşrutası vardır. Bu mescid birkaç defa harap olmuş ve tekrar
yaptırılmıştır. “Kara Abdurrezzak Camii” derler (MŞ.).
Sicillattaki kayıtlara gelince: 1524’te Hoca Rüstem, Sekeleme Işıklar mevkiinden
Karamazak Mescidi önündeki çeşmeye su getirmiştir (BS. 31/313)
1604 tarihli bir kayıtta: “Karamazak mahallesi şehrin kenarında olduğundan başka, her
sene tekâlif geldiğinden fakir ahâli tahammül edemeyerek başka taraflara gittikleri gibi, bir
kısmı da vefat etmiş ve varisleri perişan olup evleri esastan harap olup binalardan eser
kalmamış iken defterlerden tenzil edilmeyerek nice yıldan beri yıkılan evlerin tekâlifi dahi
mahallenin diğer ahâlisinden istenilmekte ve bu sene de iki senenin teklifleri birbiri arkasına
gelmiş ve rikâb-ı hümayunun Bursa’ya gelmesiyle sürsat teklifi dahi vaki olmakla beher
haneye beşer altın, on beş, yirmi beş altın vermek lâzım gelip halbuki kat’â kimsede takat
kalmamıştır. Mahalleye taraf-ı şer’-i şeriften adam ve heyet gönderilip haneler
keşfedildiğinden isimleri ile defter edilip on altı hanenin harap olup binalardan eser
kalmadığı görülmüş olduğundan keyfiyet der-i devlete arzolundu” denilmektedir (BS.
396/29). Caminin yanına yapılan ve Mısrî Niyazî tarafından bulunduğu rivayet edilen üç
kabre, sonradan, “Yunus Emre, Âşık Yunus, Kara Abdürrezzak” adında üç taş dikilmiştir. Bk.
Kara Abdürrezzak Camii. BK, III/57
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1527’de harpler dolayısıyla olacak ki, ancak sekiz kasap kalmıştır (BS. 35/252).
1527’de Bursa Kasapları
Kasbın Adı Kasabın mahallesi
Abdullah oğlu Hasan Hacı Süle âzadlısı Yeni Bezzaz
Abdullah oğlu Kasım Hacı Süle âzadlısı Reyhan
Yusuf oğlu Sarı Mustafa Molla Fenarî
Ahmed oğlu Veli Çukur Mescid
Rahman oğlu Bâlî Altıparmak
İlyas oğlu Hüseyin Altıparmak
Halil oğlu Mehmed Kamber
Halid oğlu Ali Sultan
1533’te Gelibolu ma’berinden gelen kırk bin koyun mahallelerde kasaplara taksim
edildi.
1538’de Muhtesib Ferhad Bey, mahkemede kasapları birbirine kefil yapmıştır (BS.
45/93).
1552’de Bursa’da mevcut on iki kasap mahkemeye çağırılarak her biri adları hizasında
yazılı miktarda koyunu her gün kesmeye ittifak ve taahhüd eylediler. Ayrıca birbirlerine kefil
oldular ve kuzu etinin yüz elli, koyun etinin yüz yetmiş dirhemi bir akçeye satılmak üzere
narh konuldu (BS. 52/195).
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1586’da kasaplar, kasaplığı terk ederek başka sanatlara başladıklarından Bursa’da ancak
üç dört kasap kalmış ve et hususunda çok sıkıntı çekilmeye başlanmıştı. Kasaplığı terk
edenlerin tekrar kasaplık etmeleri emredilmiş ve kabul etmeyenler padişahın emrine itaat
etmediklerinden hapsolunmuşlardı (BS. 170/13).
1647 senesinde ancak on üç yerde “koltukçu kasap” vardı. Halbuki bunlar, yirmiyi
tecavüz eylediğinden “defterli kasapların kazançlarına mâni’ olmaya başlamışlar ve on üçten
fazla işlemeyip ve işletmeyip men’ edilmesi” emredilmiştir. (BS. 268/52).
1766’da Bursa kasapları mahkemeye gelerek âyân ve eşrâf da hazır oldukları hâlde:
“Tüccarların taşradan Bursa’ya getirdikleri koyun ve kuzu ber-mutad tekyemizde kasapbaşı
ve kethüdamız marifetiyle bizlere adalet vechile tevzî ve taksim olurdu. Ancak sattığımız etin
parasını tüccarlara vaktiyle vermediğimizden dolayı tüccarlar da Bursa’ya az hayvan
getirmeğe başlamışlardır. Bundan sonra lonca edip tekyede kasapbaşı ve kethüdamız
tarafından her birimize tevzî ve taksim olunan koyun ve kuzunun meblağı ne miktara baliğ
olur ise edasına razıyız” demişler ve her biri kefil vermek suretiyle taahhüd ve ittifak
etmişlerdir (BS. 1179/4).
1784’te kasaplar, ahâlinin bağ ve bahçelerine koyun ve kuzu ve keçi ve sair
hayvanlarını salıverip mahsulatı yedirip harap eylediklerinden men’ olunmuşlardır (BS.
1198/35). BK, III/60
KASIM
Bursa’da bozacı idi. 1520’de Mustafa adında bir oğlanı mahkemeye götürüp:
“Müşarün-ileyh Mustafa’nın nefsini beş yıla iki bin akçe icareye kabul eyledim” dedi ve
Mustafa da kabul eyledi. Mahkeme “Bozahane oğlanı olma, başka bir satana var” diye kabul
göstermeyince, Mustafa da: “Babam anamı boşadı, burada yoktur. Anam aç, beni eve
komayıp reddediyor, varacak yerim yoktur” diye feryat edip ağladığı sebepten hâl üzere terk
olundu. Ertesi gün yalanları anlaşıldı ve Mustafa’nın İskender adında birisinin oğlu olduğu
ortaya çıktı. Murafaa olunduklarından: “Müşarün-ileyh Kasım beni ıdlal edip ayarttı. Sana
kaftan, dülbend edeyim diye dimağımı ifsad eyledi. Bunun için yalanı irtikab eyledim” deyip
mezbura ta’zir ile te’dîbini mucibi kaziyye isnad edip ve Kasım dahi inkâr eyledi. Bursa âyânı
da: “Oğlumuz, evlâdlarımızı bu ecil levendler bu tarikle ıdlal edip baştan çıkardı” diye
şikâyet edip Kasım’ın âdetidir, diye bazı kazâyâdan hikâye eylediklerinde Kasım te’dîb ve
babası İskender talebiyle de oğlu Mustafa te’dîb olundu (BS. 29/16). BK, III/64
KASIM
1641’de Bursa’da mimarbaşı idi. Bina işlerine muhtesib ve sair kimselerin müdahale
etmemesini sağlamış ve çivi, kereste, tuğla, kiremit ve binaya müteallık eşya için İstanbul’dan
çap istemiş ve her şeyin intizam altına alınmasına muvaffak olmuştur. BK, III/65
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KASIM EFENDİ
Babası Kastamonu’da kadı idi. “Kadızâde” demekle maruftur. Küçük yaşta Hızır Bey’e
mülâzemet eylemiş ve Tire’ye müderris olmuştur. 1487 ve 1491’de de iki defa Bursa kadısı
olmuştur. Tekrar müderrislik yapmıştır. 899 Ramazanı, yani 1494 senesi Haziranında Bursa
kadısı iken vefat eylemiş ve Zeynîler’de mescid kapısı yanına gömülmüştür. Afîf ve âlim idi
(G. 291).
Kâmûsu’l-A’lâm ise: “Fatih’in iltifatına mazhar olmuş ve huzurlarında birçok defalar
asrî ulemasıyla mübahase eylemiştir. II. Bayezid zamanında Bursa kadılığına tayin olunmuş
ise de gitmek istememiş ve cebren gönderilmiştir. Ulûm-ı riyâziyeye dahi vukûfu vardı.
Gençliğinde Semerkand’a seyahat ile Uluğ Bey’in meşhur medresesinde tahsil-i ulûm ve
fünûn eylemiş ve oralarca da ‘Kadızâde-i Rûmî’ diye şöhret bulmuştur” der (KA. 340). BK,
III/64
KASIM EFENDİ
Bursalı Seyyid Ali’nin oğludur. Müderristir. 7.2.1679’da ölmüştür ve Pınarbaşı’na
gömülmüştür. Âlimlerden idi (G. 393). BK, III/66
KASIM EFENDİ
II. Mahmud zamanında Abdal Murad Zaviyesi şeyhliğine tayin edilmiştir. Filadâr
köyünün mahsulatıyla zaviyeyi idare etmiş, 1854’te evlâdsız ölmüştür. BK, III/66
KASIM EFENDİ (Şeyh)
Esedullah Efendi’nin oğludur. Haleb’de doğmuştur. Tahsil-i ilimden sonra Kadirî
tarikatına girmiş ve Bursa’ya gelmiştir. Çarşamba Tekkesi şeyhi evlâdsız olarak vefat etmekle
vakfiyesi mucibince “Üçkozlar” demekle maruf Abdurrahman Efendi Zaviyesi hulefasından
birisine şeyh olması meşrut olduğundan, 1751’de şeyh olmuştur. 1768’de evlâdsız vefat
etmekle tekkeye gömülmüştür. Âlim, fazıl olduğu gibi, “vefk” denilen ilme de vâkıf idi.
Terbiyeli kendi hâlinde, kibar, gönül açan bir zat idi (BS. 387/16; SO. IV/50; YŞ.). BK, III/66
KASIM EFENDİ (Şeyh)
Seyyid Veliyyüddin’in oğludur. 1773’te Âşur Efendi Tekkesi şeyhi Mehmed Efendi’nin
evlâdsız ölmesiyle yerine tayin edilmiştir. Reisü’l-küttâb Abdülkadir Efendi Camii vakfından
on akçe yevmiye-i taamiye tahsis edilmiştir. BK, III/66
KASIM HALİFE (Mevlânâ)
1558’de Yıldırım Darüşşifası’nda tabib idi. Bursa’da senelerce tababette bulunmuştur.
BK, III/65
KASIM PAŞA
Timur Şah oğlu Hüseyin’in oğludur (1456) (BS. 49/11). BK, III/66
KASIM PAŞA
Hatice Hanım’ın babası ve Bursalı Mustafa Paşa’nın dedesidir. Mustafa Paşa’nın,
1485’te Mehmed ve Halil Çelebi adında iki oğlu vardı. Hatice Hatun’un ve çocuklarının
Bursa kapanında 10 ve 15’er akçe yevmiyeleri vardı (BS. 4/19,334,437, 8/57). Bu Hatice
Hatun da Hamza Bey’in oğlu Mehmed Bey’in karısıdır. BK, III/63
KASIM PAŞA
1491’de Sultan Korkut’un lalasıydı. Bursalıdır. Nişancı Mehmed Paşa’nın oğludur.
Şeyh Taceddin Yaylağı’ndaki yazlık iki odalı evini 30.11.1498’de Hacı Halife Zaviyesi’ne
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
vakfeylemiştir (BS. 16/120). 1523’te Anadolu livası beylerbeyi iken İbrahim oğlu Yakub
adındaki Yahudiden Kuruçeşme’deki 12 altlı ve üstlü odayı ve şadırvanı 40 bin akçeye satın
almıştır (BS. 31/144). Anadolu ve Rumeli defterdarlığında bulunmuş ve Sultan Selim’e
defterdarlık etmiştir. Silistre valisi iken Şehzâde Selim’in İstanbul üzerine yürümesine müsait
bulunmuştur. Selim’in cülusunda dördüncü vezir oldu. Ancak çok ihtiyar olduğundan tekaüd
edildi. Bursa’ya gönderildi. 1543’te vefat etmiş ve Emir Sultan’a defnedildi. Eyüp’te cami ve
medresesi vardır. Buna “Koca Cezerîzâde”, “Sâfî Kasım Paşa” da derlerdi (SO. IV/47). BK,
III/64
KASIM PAŞA
Abdullah oğludur. 1662’de Balıkpazarı’nda katledilmiştir. Zevcesi Ayşe ile 536 akçesi
kalmış ve bunun 342 akçesi techiz ve tekfine sarf olunduğundan 194 akçe miras bırakmıştır
(BS. 1171/31). BK, III/66
KASIM PAŞA
Arap Receb Paşa’nın oğludur. Ümerâdan olup, Hamid-Akşehir mirlivası oldu. Bir
müddet firar etmiş ise de affedildi ve önce Ankara 1697’de de Bursa mutasarrıfı oldu.
Azledildi ve öldü (SO. IV/50). BK, III/66
KASIM PAŞA
“Cezerî” diye meşhurdur. Mısırlıdır. Şeyh Cezerî’nin meftunlarından idi. Başdefterdar
olmuş ve 1479’da vezaret verilmiştir. Emir Sultan’da bir medrese ve hamam bina eyledi.
Selanik’te vali iken imaret ve cami bina eylemiştir. Ve Eyüb Sultan’da da bir medrese inşa
eylemiştir. 890/1485’te vefat etmiş ve Emir Sultan’daki medresenin batı tarafına
defnedilmiştir. Yol kenarındadır. Kendisi bir şâirdir. “Sâfî” mahlasını kullanırdı (G. 65).
Eş’ârı yakıcı olup ekseriya Ahmed Paşa’nın şiirleri tarzında idi (KA. 2918). Sehî
Tezkiresi’nde belirtildiğine göre, Edirneli bir kocakarının kölesi idi. Bu kadın, onu, oğlu gibi
besleyip okutmuş, tahsil-i fazl ü kemâl eylemiş ve hayatını ilimle geçirmiştir. Daha köle iken
Mahmud Paşa’ya intisab eylemiş ve onun terbiyesiyle büyümüştür. Sultan Bayezid
Amasya’da iken defterdarı olmuş ve cüluslarında vezirlik verilmiştir.. Muteber şairlerdendir.
Has bir tarz kullanırsa güzel edası vardır. Şiirleri güzel ve nazım üslubu kıymetlidir. Gazelleri
ve beyitleri çoktur. Divanı da vardır. Birçok medreseler yaptırmıştır. Her zaman sadaka ve
ihsanlarda bulunurdu. Osmanlı beylerindendir. Kabri Bursa’da olduğu hâlde, Sehî
Tezkiresi’nde, bir müddet vezirlikte bulunduktan sonra Selânik beyi iken öldüğü ve oraya
gömüldüğü rivayet edilmiştir (ST. 23). BK, III/62
KASIM PAŞA MEDRESESİ (Cezerî)
Emir kurbündedir. On odası vardı. Dershane ve odaları kurşun kaplı iken sonraları
kiremite çevrilmiştir. 1635’te 6.710 akçe sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 252/105) Kasım
Paşa’ya padişah tarafından mülküne verilen Bursa kazasındaki Hasköy’ü, Kasım Paşa bu
medreseye vakfeylemiştir. Bundan başka medresenin senelik varidatı 44.364 akçeye
varıyordu. Bilâhare medrese bakılamamış, harap olmuş ve evkaf tarafından satılmıştır. BK,
III/63
KASIM SUBAŞI
Bursa’da Ali Paşa Camii civarında bir zaviye inşa etmiş, cami, medrese ve türbe
yaptırmış ise de yeri kaybolmuştur. 1525’te Habiboğlu mahallesinde ölmüştür. Ali Bâlî ve
Mehmed Çelebi adında iki oğlu vardır (BS. 3/518, 60/34,105). BK, III/63
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KASİDEHAN
Kaside, gazel gibi ve fakat ondan daha uzun olan şiirdir. Ve ekseriya birisini medh için
yazılırdı. Kasidehanlar, yazılmış şiirleri veyahut kendi yazdıkları şiirleri, toplantılarda,
cemiyetlerde yüksek sesle okurlar ve meddah gibi, hazır olan kimseleri eğlendirirlerdi.
Ayrıca Bursa’da XV. asırdan itibaren birçok kıssahanlar da yetişmişti. Bursa’da yetişen
kıssahanların en meşhuru Bursalı Nuhzâde Seyyid Mustafa Efendi’dir. Tahsil-i ilm ü kemâl
ederek Çorlu kadısı olmuş ise de “kıssahanlığı” tercih ederek meddahlığa da başlamıştır (G.
531) Mahallenin meddahı idi. Bk. Mustafa Efendi. BK, III/80
KAŞIKÇIOĞLU
Bursa eşrafından bir ailenin soy adıdır. 1773’te Kaşıkçıoğlu’nun büyük oğlu Mustafa
Ağa’dan, 300 piyade ile harbe iştiraki emredilmiş ise de, bu kadar askeri techize iktidarı
olmadığı anlaşıldığından affedilmiştir. 1802’de ölen Kaşıkçıoğlu kızı Fatma Hanım’ın
muhallefatının mîrîye zaptı emredilmiş ise de bilâhare beş bin kuruş hükûmete vermek
suretiyle muhallefatı veresesine terk edilmiştir (BAML. 24365). BK, III/67
KAŞIKÇIOĞLU MEDRESESİ VE DARÜLHADİSİ
1795’te mamur idi. Yeni Yiğit mahallesindedir. BK, III/67
KÂŞİF MEHMED EFENDİ
Divan-ı hümayun kâtiplerindendir. Şair İbrahim Efendi’nin damadıdır. İbrahim
Efendi’nin erkek evlâdı olmadığından vefatında, üzerinde olan dört keseden ziyade hasılatı
olan zeameti, istihkakı yok iken, Şair İbrahim Efendi ailesinin refahı için buna tevcih
olunmuştur. 1781 tarihinde, Bursa kadısına gönderilen bir fermanda “sefahet ve habasetinden
dolayı, Sadrazam Silahdar Mehmed Paşa’nın hazinedarı Hacı Salih Efendi’ye 1.500 altın
rüşvet verdim” demesi üzerine bunun vaziyeti tedkik edildi. Kaşif Mehmed Efendiye, bu
zeametin tevcihinde Hacı Salih’in şefaati ve ricası bile olmadığı, hatta Silahdâr Mehmed
Paşa’dan evvel Veziriazam Halil Paşa’nın reisü’l-küttab olduğu zamanda bu zeametin buna
tevcih olunduğu anlaşıldı. Daha evvel sadrazamın huzurunda yapılan duruşmada “hazine
odasında verdim” demiş ve Müezzin Halil adında da bir şahit getirmişti. Şahit, arz odasında
ifadesi alınırken: “1.500 altını hazine odasında benim yanımda ve müvâcehemde verdi” diye
edâ-yı şehâdet eylemiş ve ancak: “Hazine odası nerededir? Bunu göstersin.” diye hitap
edilince, “Hazine odasını bilmem, vardığım yer değildir ki göstereyim” diye 200 kişiden fazla
kimseler huzurunda ikrar ve asl-ı maddenin yalan olduğu ve şer’an şahidin esrar mahzeni olan
divan-ı hümayun kaleminde bırakılması caiz olamayacağından zeameti üzerinden alınmış ve
kendisine Bursa’ya te’dîb için gönderildiği bildirilmiştir (BS. 1198/53). Iyâl ve evlâdının
perişan olduğu kayınvalidesi tarafından istirham edildiğinden 124 gün Bursa’da kaldıktan
sonra affedilmiştir (BS. 1198/45). BK, III/106
KATIR
Taşlık arazide eşya nakli için katır kullanılırdı. Tekmil seferlerde Bursa’dan katır
mübayaa ve harbin sonunda Bursa’ya iade edilmesi âdet olduğundan bu hayvan nesli
Bursa’da çok azalmakta idi. 1518’de 110 palan katırı mübayaa edilmiştir (BS. 28/134).
1554’te Van’a nakliyat için Ankaralı katırcılar 115, Amasyalılar 115 ve Bursalılar 185
katırla Bursa’dan Van’a, beher İstanbul müdünü 1.350 akçeye götürmeye razı olmuşlar ve
nefislerine ve zararlarına kefil göstermişlerdir.
1570’te sefer-i hümayun için Bursa kazasından yüz katır almak için harbendeleri
kâhyası Hasan ve hassa nalbandlarından Cafer, Bursa’ya gelmişler ve hazineden getirdikleri
259 sikkî filoriyle katırcılardan, “katır alıp satanlardan, eminlerden, ummalden, kâtipler ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ziyade ihtiyaç olduğu 1562’de İstanbul’a bildirilmiş ve yakında olan köylerden 54 kişi her
tekliften muaf olmak üzere derbendçi tayin edilmişlerdir (BS. 195/67). BK, III/69
KÂTİBÎ
Bursalıdır. Nesih ve sülüs yazılarında vesair yazılarda muktedir bir hattattır. Kitabeti
dahi kuvvetli idi. Şairlerimizdendir. II. Bayezid asrı ricâlindendir (TH. 369). BK, III/107
KÂTİP
Bursalı Mustafa Efendi’nin şöhretidir. Haremeyn evkafı kâtibi olduğundan bu mahlası
almıştır. Kendisi şairdir. 1701’de ölmüştür.
Ölürse hasret-i zülfü ile Kâtib evliyânın
Biten tâ haşre dek hâk-ı mezarım üzre sünbüldür (ST. 584). BK, III/107
KÂTİP BOSTAN ÇELEBİ MESCİDİ
1599’da mamurdu. Mütevellisi vakıfın oğlu Mehmed Çelebi idi (BS. 194/62).
Yerkapı’da idi. Aynı zamanda zaviye idi. BK, I/274
KATRAN SÜRMEK
Vaktiyle bir adamı tahkir etmek veyahut onun ailesinin namussuz olduğunu göstermek
için kapısına katran sürülür veyahutta bir boynuz asılırdı. Bk. Halil Makamcı. BK, III/69
KAVAK AĞACI
Bursa’da çınar ağaçlarına kavak derler. Türkiye’nin hiçbir tarafında olmayan bu ağaçlar
Bursa’da pek mebzuldür. Beş altı asırlık ağaçlar vardır. Oluklu Çınar, Ali Paşa Çınarı, Emir
Sultan mezarlığının kuzeyindeki çınar ağacı, Orhan Camii avlusundaki çınar ağaçları
görülmeye ve tedkike değer. 1614’te Pınarbaşı’nda Müslüman kabirleri kenarında Vezirî
Mescidi mukabelesindeki kavak ağacının dalları kesilirken Ramazan oğlu Hasan adında
birisinin üzerine düşüp tepesini delmek suretiyle ölümüne sebep olmuştur (BS. 227/93). BK,
III/69
KAVAK KÖYÜ
Soğanlı köyü ile Abdal köprüsü arasındadır. 1870’te ahâlisi dağılmış idi. 1779’da Ali
Reis bu köye bir cami bina eylemiştir (BAVD. 26490). BK, III/69
KAVAKLI MESCİD
Hisar’da, adıyla anılan mahallede bina edilmiştir. Burasının kiliseden camiye tahvil
edildiği söylenmektedir. Ve önündeki çınarı Geyikli Baba Sultan diktiği rivayet edilmekte ise
de sicil kayıtları bu rivayetleri aydınlatmaktadır. Bu Camii’n asıl adı Şeyhulislâm-ı esbak
Koca Mahmud Efendi Camii ve nâm-ı diğer Kavaklı Mescid’dir. Koca Efendi’nin bu camiye
vakıfları da bulunmasına nazaran bunun Koca Efendi tarafından yaptırıldığı ve diğer
rivayetlerin hikâyeden ve hayalden ibaret olduğu anlaşılıyor (BS. 331/31, 327/82, 27/85,
73/276). Hisar kapısı içinde iki dükkân vakfı vardır. 1558’de yanmış ise de kirasına mahsuben
tekrar yaptırılmıştır. 1890’da Camii’n minaresi kârgir olarak yaptırılmıştır. BK, III/69
KAVAK SUYU
Abdülmümin Zaviyesi’nin Uludağ yamaçlarındaki korusunun üst tarafından çıkar.
“Kavaklı suyu” demekle meşhur olan pınarın vakıf nakitleri ile yollar açılarak Bursa’nın içine
aktarılmıştı. Maksem mahallesi civarında iki kol ayrılır, Bursa’da bazı evlere, camilere, köşe
başlarındaki musluklara akardı. 1844 senesinde suların azalmasından, inkıta derecesine
gelmiştir. Bu suyun yarım saat ötesinde bulunan ve hiçbir kimsenin mülkü olmayıp ve beş
yerden çıkan “Gülpınar” suyunu -yollar yapılarak Kavak suyuna karıştırıldığı takdirde- suyun
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
çoğalacağı ve 3.019 kuruş otuz pare sarfıyla vücuda geleceği 1845’te tahmin ve keşfedilmiş
ve yapılmıştır (BS. 310). BK, III/70
KAVUN
Bursa’da saraylı için kavun yetiştirilirdi. Kirmastı’da birçok kavun bostanları vardı.
İstanbul’da has bahçelerde Bostancıbaşı Davud Ağa tarafından 1568’de gönderilen bir adam
bu kavunların parası getirilmiştir. Her sene bu kavunlar muntazaman sandıklar içinde sevk
edilirdi. Davud Ağa’nın adamına Bursa hassa harc emini dört bin akçe gönderir ve
Kirmastı’da sandıklara konurdu (BS. 110/170). Kavunlar her yerde tane ile satılırken
Bursa’da öteden beri kilo ile satılırdı. 1518’de Bâlî oğlu Muhyi, Bursa Yahudilerinden Yakub
oğlu İshak’a sattığı bir akçelik kavunun üçbuçuk vukıyye eksiği bulunup sicile kaydedilmiştir
(BS. 28/46). Bu kayda göre yedi-sekiz okka kavunun bir akçeye satıldığı anlaşılıyor. BK,
III/70
KAYA ALİ RIZA EFENDİ
1863 senesinde Bursa’da doğmuştur. Babası Moralı Tekkesi şeyhi Mustafa Lutfullah
Efendi’dir. Mekteb-i Rüşdiye’de okuduktan sonra tekkeye hatib olmuş ve babasının vefatı
üzerine 1905 senesi Mayısının 29. günü vefat etmiş ve dedesinin türbesi haricine
defnolunmuştur. BK, I/161
KAYABAŞI
Bursa’nın batısında bir mahallenin adıdır. Bursa’da Rumların bu mahallede gizlice bir
kilise inşa ettikleri haber alındığından 1557’de hedm edilmesi emredilmiştir (BS. 73/31). BK,
III/71
KAYABAŞI HAVUZU
Kayabaşı mahallesinde, karakol ile beylik ipek fabrikasının arasındaki yolda
meydanlığın tam ortasındadır. Bursa valisi Münir Paşa tarafından sekiz köşeli bir havuz ile bir
de çeşme yaptırılarak 23 Birinci Kânun 1890’da açılış töreni yapılmıştır. BK, III/71
KAYA BEY
Bursalıdır. 1484’te oğlu Yusuf ve kızı Huri vardı (BS. 4/153). BK, III/70
KAYACIK KÖYÜ
Bursa kazasına bağlı bir köy olup 1927’de 70 haneli idi ve 347 nüfusu vardı. BK, III/70
KAYA KÖYÜ
Diğer adı da Gündüz köyüdür. İznik kazasındadır. Sultan II. Bayezid, Hüseyin Ağa’ya
temlik eylemiş, bu da bu köyde yaptırdığı camiye vakfeylemiştir. BK, III/70
KAYAĞLU BEY
Atranos’ta “İsa Bâlî”nin büyük ceddidir. Elisiye (Doğancı) köyünü padişah bu zata
vermiş Fatih Sultan Mehmed bu köyün mülkünü bozup timar emretmiştir. II. Bayezid tekrar
bu aileye vermiştir. BK, III/71
KAYAPA KÖYÜ
Kite kazasında idi. Köy camisinin birçok vakıfları vardır (BAVD. 22415). Bu köyde
Celvetiye şeyhlerinden Fenâyî Ali Efendi hulefasından Himmet oğlu Şeyh Hüseyin bir zaviye
bina eylemiştir. 1761 senesinde bu zaviye mamur idi. 1927’de bu köyün 252 evi ve 1.128
nüfusu vardı. Atranos kazasında da 161 nüfuslu bu isimde bir köy vardır. BK, III/70
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Ulusoy eserlerinde yazmaktadırlar (OM. I/151). Bu aileden Ali Efendi ki Halil Efendi’nin
babasıdır, 1765’te ölmüş ve Zindankapı (Alacahırka) mezarlığına gömülmüştür. BK, III/73
KAYGILI HALİL EFENDİ
Ali Efendi’nin oğludur. Celvetî tarikatından bir şeyhtir. Âşık Yunus Divanı tarzını
andırır “Hâdiyü’l-Uşşâk” adında büyük bir manzumesiyle bazı ilahiyatı hâvî küçük divançesi
matbudur. Bir de mensur Velâyetnâmesi vardır. 1820’de vefat eylemiş ve Deveciler kabristanı
civarındaki Kaygılı Tekkesi’ne gömülmüştür. “Hâdiyü’l-Uşşâk” adındaki kitabı 1857’de
harekeli olarak basılmış ve Ceride-i Havadis’in 833 numaralı nüshasındaki ilânında “İkinci
Muhammediye” diye reklam edilmiştir.
1279/1862’de üç cihetli mührünü zayi eylemiştir. Hükmü olmadığını gazetelerde ilân
eylemiştir. Mihaliç kadısı Hasan Efendi’nin hicrî 5 Ramazan 1235 / 17.6.1820 tarihli bir
ilânında bu zat hakkında; “Sincan nahiyesinin Akçapınar ahâlisi ehl-i İslâm ve reâya cümlesi
mahkemeye gelerek otuz bir senesinde bî-asl madde zımnında müsvedde ile bizleri habs ve
cezalandırmaktan, Bursa’da Deveciler mezarlığı denilen mahalde ‘Kaygılı Dede’ adındaki
müzevir köyümüz ahâlisinden birkaç kişiyi iğfal edip: ‘Sizleri, paşaların zulm ve
teaddîlerinden ve tekmil padişahın tekâlifinden ve tekâlif-i örfiyye ve şakkadan afv ettireyim.
Ve nallı atların köyünüze girmekten muhafaza edivereyim. Benim ile Bursa mahkemesine
gidip Molla’ya: Biz mâlik olduklarımız emlâklerimizi ve köyümüzü Kaygılı Dede’ye
vakfeyledik, diye takrir verin. Bundan sonra sizden hiç kimse avârız, bedel, nüzul ve sair
şakka tekâlifinden bir akçe ve bir habbe taleb edemezler’ hilesiyle Bursa mahkemesinde takrir
verdirmiş olduğundan dört senede bir ve Bekçioğlu Ahmed adındaki müzevir ile ‘Yek-dil yek-
cihet’ olup her sene her birerlerimizden çok şey taleb ederler, vermediğimizde Bursa
mutasarrıfına müsvedde ile mübaşir tayin ettirip her birerlerimizi sebepsiz
cezalandırmaktadır. Artık tahammül ve takatlerimiz kalmamıştır. Bu iki adamın şer ve
mazarratlarından halasımız ancak karyemizi her ne kadar vakf ettik diye dört nefer kimse
takrir etmiş ise de bizler bu davadan rücu eyledik ve vakfiyesini de berat-ı âlî şânı yoktur,
padişaha arz ediverin” diye rica eylediklerinden îlâmla arzolunmuş vakfın ref’i hakkında
Hudâvendigâr sancağı mutasarrıfı İbrahim Paşa’ya hüküm yazılmıştır (BAVD. 16934). BK,
III/73
KAYGILI HALİL EFENDİ ZAVİYESİ
Hasan Paşa mahallesinde Ali oğlu Halil Efendi tarafından inşa ettirilmiş ve yanında bir
de muntazam türbe bina eylemiştir (BAVD. 26482). BK, III/73
KAYIKÇI ALİ
İstanbul’da arkadaşı Kalaycı Mehmed ile kendi hâllerinde olmayıp Tophane’de,
Karabaş mahallesinde Zeyneb isminde bir kadının bakire kızını ismi malum ve sicili malum
bir kimseye beyinlerinde bir vekil tedarikiyle kendileri şahit olarak tezvic etmişler ve çok
zaman geçtiği hâlde nikâh edilen kimsenin cihanda olmadığı ve hile olduğu Zeyneb’den istidâ
edilmekle yalancılıkları ve melunlukları meydana çıktığından, Tomruk’ta hapsedilmişler ve
1791’de Bursa’ya nefy edilmişlerdir (BS. 1206/10). BK, I/154
KAYNARCA HAMAMI
Yeni Kaplıca zeylindedir. Rüstem Paşa vakfıdır. Küçük bir hamamdır. 1564’te
gündeliği 30 akçeye kiraya verildi (BS. 95/203). Bu hamam gayet dar ve küçük iken 1802
senesinde yeniden tevsî ve imar edilmiştir. Şimdi Yeni Kaplıca gibi ferahtır. Yalnız kadınlara
mahsus olduğundan gece ve gündüz açıktır. Gerek Kaynarcanın ve gerekse Yeni Kaplıcanın
suları aynı olup bir menbadan çıkmaktadır. BK, III/74
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KAZZAZHANE
Çelebi Sultan Mehmed vakfındandır. İpek Hanı ittisalinden idi. Büyük ve Küçük adıyla
ikiye ayrılmıştı. İkisi birbirine bitişik bir hâlde idi (sene 1742). BK, III/75
KEBAP
Bursa’nın kebabı öteden beri meşhurdur. Kebapçılara verilen narh kasap narhının nısfı
olup (Eski devirlerde narhlarda akçe sabit olup malın sıkleti değişirdi. Meselâ bir akçeye iki
kıyye et satılırsa, kebapçılar bunun nısfı olan bir kıyye eti bir akçeye satacaklar demekti)
çekiyle tartılmak âdet-i kadîmedir. 26.11.1574’te muhtesib adamlarına, kebapçılara teaddî
etmemeleri tenbih edilmiştir (BS. 121/74). BK, III/108
KEBEKLİ BEY
Mehmed Paşa’nın şöhretidir. 19.6.1439’da bir vakfiye ile birçok hayır işlerine yardım
etmiştir. BK, III/108
KEÇECİLER
Yün, öteden beri debbağhaneden gelir ve hâllerine göre keçeciler arasında tevzî ve
taksim olunurken bazı kimseler gizilce satın alarak diğer esnafa gadr eylemişler ve bu sebeple
1677’de yünün kâhya ve yiğitbaşılar tarafından taksim edilmesi emredilmiştir (BS. 328/56) .
BK, III/108
KEMAL
Yusuf’un oğludur. 1485’te Bursa’da mizan amili idi (BS. 4/355). BK, III/109
KEMAL
Bursa’da beytülmal emini iken 1513’te vefat eylemiş muhallefatından 10.218 akçe kâtib
sipahi oğlanı Ali ile İstanbul’a gönderilmiştir (BS. 25/265). BK, III/110
KEMAL (Bilecikli)
“Bilecikli” diye meşhurdur. 1518’de ölmüştür. Oğulları Cafer ve Murtaza var idi (BS.
28/210). BK, III/110
KEMAL (Hacı)
Bursalıdır. Ali Paşa’nın babasıdır. 1486’da Ali Paşa’nın oğlu Mehmed hayatta idi (BS.
5/276). BK, III/109
KEMAL (Hacı)
1521’de “Çavdar Ali” adında bir oğlu vardı. BK, III/110
KEMAL BEY
1495’te emir-i alem idi. Ali Çelebi ve Süleyman Çelebi adında iki oğlu vardır (BS.
11/92). BK, III/109
KEMAL BEY
Abdullah’ın oğludur. Teke’de hâdis olan eşkıya ile Ali Paşa’nın yaptığı muharebede,
1511’de şehit olmuştur. Karısı Abdullah kızı Kamerşah’tır (BS. 23/41). BK, III/109
KEMAL BEY
Yahya Bey’in oğludur. 1575’te Şirin Hatun vakfının mütevellisi idi (BS. 126/190). BK,
III/111
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KEMAL EFENDİ
Celvetî şeyhidir. Lârendelidir. İstanbul’a gelerek Aziz Hüdâî Efendi’den feyz almış
Hüdâî Hazretlerinin 1628’de vefatından biraz sonra Bursa’daki Eyüb Efendi Tekkesi’ne şeyh
olmuştur. Bir müddet sonra azlolunarak Demirtaş mahallesine yerleşmiş ve Yeşil Camii’ne
imam ve vaiz olmuştur. 1657’de vefat etmiş ve Emir Sultan’a gömülmüştür (G. 135). BK,
III/111
KEMAL EFENDİ
Bursalı Hacı Mürüvvet oğlu İsmail’in oğludur. Birçok paralar sarf ederek Mekke’de
“Veledü’n-Nasrî” nâm mahalle su getirmiş ve idâmesi için birçok vakıflar terk eylemiştir.
1798’den çok evvel ölmüştür. BK, III/111
KEMAL EFENDİ (Şeyh)
Abdüllâtif Kudsî’nin 13. halifesi Şeyh Mehmed Efendi’nin oğludur. Bursalıdır.
Bursa’nın büyük yangınından sonra Evkaf muharriri olan Davud Efendi’nin oğluna
muallimlik yapmıştır. Kadı olmuş ise de sonradan çekilerek babasının yerine şeyh olmuştur.
Kırk sene şeyhlik yapmıştır. 15.2.1666’da istiskâ hastalığından ölmüş ve Zeynîler’e
gömülmüştür (G. 106). BK, III/111
KEMALEDDİN
1662’den evvel Şehabeddin Paşa mahallesinde ölmüştür. “Topukluzâde” diye
meşhurdur (BS. 348/78). BK, III/112
KEMALEDDİN
Adı İbrahim Efendi, babasının adı İbrahim oğlu Memiş’tir. “Kara Dede” ve “Dede
Çöngî” diye şöhret bulmuştur. Amasya vilâyetinin Sonusa kasabasında dünyaya gelmiş ve
Amasya’da büyümüştür. Evvelâ debbağ iken büyüdükten sonra vazgeçerek medreseye girmiş,
tahsil etmiş, birçok müderrisliklerde bulunmuş, Diyarbakır ve Kefe’de müftülük yapmıştır.
Bursa’ya gelip yerleşmiş ve 1568’de vefat etmiş ve Setbaşı civarındaki Hoca Mehmed
Karamanî Mescidi haziresine gömülmüştür. Bu mescid 1870’ten evvel yandığından arsa
hâlinde kalmış ve kabir de kaybolmuştur. Âlim, fazıl bir zat idi. Birçok eserleri vardır. Şairdir
(G. 295; KA. 3884). BK, III/112
KEMALEDDİN EFENDİ
Moralı Tekkesi şeyhi Seyfeddin Efendi’nin oğludur. 1913’te tekkenin tevliyet ve
meşihatı, kardeşi Mustafa Efendi ile müştereken kendisine tevcih edilmiştir. Ticaretle meşgul
idi. BK, III/112
KEMALEDDİN EFENDİ (Seyyid)
Lârendelidir. Celvetî tarikatından olup Zeyniye Zaviyesi’ne şeyh ve Çelebi Sultan
(Yeşil) Camii’ne imam oldu. 1657’de öldü. Takva sahibi temiz bir zat idi (SO. IV/80). BK,
III/112
KEMALEDDİN MAHMUD EFENDİ (Hafız)
Yenişehir Fenar muhacirlerinden olup âlim ve şair idi. 1886’da Bursa’da çıkan Nilüfer
gazetesinde yazı işlerinde bulunmuştur. 1888’de vefat eylemiştir. Şiir ve nesirde çok kudreti
vardı (Nilüfer Mecmuası, sayı 306). BK, III/112
KEMALÎ
Hoca Şeref mahallesinden Hamza’nın oğludur. 1590’da mahkemeye müracaat ederek:
“Kırk beş sene evvel Akseki kazasının Marya köyünden Bâlî oğlu Alâeddin’e bir mushaf, bir
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tarih kitabı ve otuz cüz’ü iki bin akçeye satmış ve bin beş yüz kuruş alacağım kalmıştı.
Mâni’im olduğundan gidip hakkımı alamadım. Alâeddin’in varisi ve kardeşi Mustafa’dan bin
beş yüz kuruş tamamen aldım” diye sicile kaydettirmiştir (BS. 178/37) Mustafa, kardeşi
Alâeddin’in borcunu vermek için Bursa’ya kadar gelmiş ve kırk beş seneden beri
istenilmeyen bir borç ödenmiştir. BK, III/111
KEMALÎ (Mevlânâ)
Bursalıdır. Edirne’de hekimlik yapmıştır. Karısı Selçuk Hatun mahallesinde, Kutbeddin
kızı Şâhî Hatun’dur. 1484’te Edirne’de idi (BS. 4/150). BK, III/109
KEMALÎ BEY
Bursa’da 1489’da inşa olunan Yeni Han’ın (Koza Hanı) inşaatında masraf ve harcı
yapan kâtip idi (BS. 7/423). BK, III/109
KEMALÎ BEY
Sultan Bayezid’in oğlu Sultan Abdullah’ın âzatlamasıdır. Hayatını sultanlara hizmet
etmekle ve Gülrûh Hatun kızı Kamer Sultan, Hatice Sultan ve Şirin Hatun vakıflarına
mütevellilik yapmakla geçirmiştir. Meydancık mahallesinde bir mescid ve Nakkaş Ali
mahallesinde bir mektep yaptırmıştır (BS. 45/77). 5 Muharrem 945 hicrî (4. 2. 1538) tarihli
vakfiyesinde kendi el yazısıyla olan Kur’ân-ı Kerim’i, Nakkaş Ali mahallesinde mektebi ve
birbirine bitişik on üç odayı ve İsa Bey mahallesindeki odaları ve küçük hücre ve Kamberler
Çarşısı’nda fırın, Koca Nâib mahallesinde fırın, Karamanlı Çelebi mahallesinde on bir dükkân
ve sekiz oda, Bahadır Ağa mahallesinde vakfın akrabasının gömüldüğü bir parça yer, dört
hane, Tavukpazarı’nda Bezirgan Camii’ne bitişik yedisi tahtânî ve üçü fevkânî on oda,
Kuruçeşme mahallesinde üç dükkân ve üç fevkânî oda, Hisar’da İsa Bey mahallesinde altı
oda, Bahadır Ağa mahallesinde odalar ve ayrıca 100.000 akçe vakfeylemiştir. Bunların
gelirinin mektebe ve hayır işlerine sarf edilmesini şart eylemiştir (BS. 45/267)
Mektep için vakfiyesindeki şartlar çok dikkate değer. Mektebe bir muallim bir kalfa ve
bir de bekçi bulunması, okuyan oğlancıkların yetimlerinden on neferine ayda on akçe
verilmesi ve Ramazan bayramında bu yetimlere altmışar akçelik melbûsât alınması ve iki defa
hatim indiren yetimin yevmiyesi ve elbise bahası diğer bir yetime verilmesi ve mektebin
odunu ve hasırının vakıf tarafından alınması (O devirde ve hatta son asırlara kadar daha
doğrusu altmış sene evveline kadar ilk mekteplere giren kız ve erkek çocukları soğuk
havalarda sabahleyin mektebe gelirken birer ikişer odun getirmeye mecbur edilirdi), Kurban
bayramında dört kurban kesilip dağıtılması, mektep yakınındaki odalarda her Cuma gecesi üç
kile dâne pirinç, dörtbuçuk ukıyye yağ ve on ukıyye et ve on ukiyye ekmek alınıp dört sofra
yemek ecza okuyanlara; dört sofra mektepte okuyan oğlancıklara; dört sofra da odalarda
oturanlara verilmesi ve bu yemeklerin orada yenmesi meşrut olup hiçbir veçhile başka tarafa
götürülmemesini de şart-ı vakfiyye eylemiştir. Muradiye mahallesinde oturmakta iken
1538’de ölmüştür. Kendisi mühtedidir. Hasan Çelebi ve Abdülbâkî adında iki oğlu ve Kerime
adında bir kızı vardı. Ölümünde 143.374 akçe oğlu Abdülbâkî’ye, 71.867 akçe de kızı
Kerime’ye düşmüştür. Demek oluyor ki, Hasan Çelebi daha evvel ölmüştür (BS. 45/88,
178/1). BK, III/110
KEMAL PAŞA
Bursalıdır. 1491’de oğlu Hamza Çelebi, Yeşil mütevellisi idi. Bundan başka Bâlî, Ali
Çelebilerle Fatma Hatun adında bir de kızı vardı (BS. 3/377, 7/33, 8/244,433, 10/244,256).
Kemal Paşa, 1480’de sağ idi. Bir kaç sene sonra ölmüştür. BK, III/109
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KEMALZÂDE
Tüccardan Hoca Hasan oğlu Hoca Muhyiddin Mehmed’in 1500 yılındaki şöhreti idi
(BS. 17/313). BK, III/109
KEMERALTI KAHVESİ
1630’da Ulucami havalisinde idi. Caminin vakfındandır (BS. 249/116). BK, III/114
KEMHA
Bir nevi ipekli kumaştır. Esasen Bursa denilince hatıra bir su şehri bir eski eserler
müzesi, bir ipek ve ipekçilik sanatı hatıra gelir. Bunun için kemha hakkında birçok sicil
kaydını yazacağız:
1614’te Bursa kemhacıları (kemha dokuyan dokumacılar) ehl-i hibreleri Ali oğlu
İbrahim ile esnaftan bir kaç kişi mahkemeye gelerek: “Eskiden beri Bursa’da işlenen ‘arşun’
demekle maruf münakkaş kumaş, altın ve gümüş ve ibrişim ile karışık işlenegelip her bir
kumaş için cüz’î altın ve gümüş sarf olunurdu. Halen bazı kimseler münakkaş arşun işlemeyip
‘dîb’ demekle maruf sade arşunu işleyip üzerine sırma işlemekle altın ve gümüş ziyade sarf
olunup darphaneye ve fukaraya çok gadr olmaktadır. Bundan sonra ‘dîb’ işlenmeyip eskisi
gibi münakkaş arşun işlemek üzere esnaf arasında ittifak eyledik” demişler ve bu kararlarını
sicile kayıt ettirmişlerdir (BS. 226/49).
1615’te Bursa kemhacılarından çatma, zerbab kuşak işleyen Müslümanlar ve zimmiler
mahkemeye müracaat ile aralarına sonradan karışan nâehil kişilerin maharetleri ve bu sanata
vukufları olmadıklarından kalb işledikleri ve ziyade bahaya sattıklarından şikâyetçi olmuş ve
bu gibilerin aralarından çıkarılmasını istemişlerdir (BS. 225/125). Ayrıca bu gibi kalb ve celb
iş yapanların mahkemece cezaya çarptırılmasına ittifak etmişlerdir (BS. 228/68).
1618’de yine kemhacılar şikâyet edip: “...eskiden beri kumaş işleyip takyeci taifesi
bizden satın alıp fukara rahat üzere iken takyeciler kendi evlerinde ve kârhanelerinde destgâh
düzüp kumaş işletip ve dükkânlarında kesip diktirmekle..” kemhacılara çok sıkıntı verdiklerini
bildirmişler, bunun üzerine; “eskiden olagelmişe muhalif olanlara destgâh kurup
isletilmemesi” için ferman gelmiştir (BS. 232/127).
1582’de Bursa kemhacıbaşısı Ferhad Ağa, İstanbul’a gidip divan-ı hümayuna çıkmış ve:
“Bursa’da saraylar için işlenen muhtelif kumaşlar az işlenip ve işlenen kumaş dahi kalb ve
yaramaz işlenmekle beyliğe gadr olur. Miri için işlenen kumaşların üzerine hassa
üstadlarından Şücâ adındaki kimse ehl-i vukuf olmakla mümeyyiz tayin olunursa çok faydası
olur ve kalb ve yaramaz işleyenlerin te’dîb ve zararlarının tazmin ettirilmesini” istemiş; Şücâ,
Bursa’ya gönderilmiş ve; “gereği gibi mukayyed olup ve kumaş işleyenleri getirtip muhkem
tenbih ve te’kîd edilerek işledikleri kumaşın her nevinin gayet â’lâ ve güzide işlenip kat’â kalb
ve yaramaz işlememeleri ve buna muhalif kalb ve yaramaz işleyenlerin te’dîb olunarak gadr
ve zararları işeyenlerden tazmin” ettirilmesi emredilmiştir (BS. 178/132).
1586’da Hacı Yakub oğlu Ferruh adındaki Ermeni, Hoca Mehmed Karamanî
mahallesindeki kemha kârhanesini 14.000 akçeye Veli oğlu Tanrıvermiş’e satmıştır (BS.
170/59).
1591’de “Bursa’da kemha ve kuşak dokumacıları, dergâh-ı âlîye arzıhâl edip; eskiden
3.000 çifte ve 6.000 tel pişmiş ibrişimden her bir kuşak işlenegelmiş iken içlerinden bazıları
eskisine muhalif ham ve kalb renk üç bin telden yektâ işlemekle kendilerine zarar ve ziyan
terettüb olduğunu bildirdiler. Bu emrin vürudunda husamâyı beraber ve hak üzere teftiş ve
tahkik edip eskiden ne vechile icra olunagelmiş ise yine o vechile yaptırıp kalb ve kem
işlettirmeyip gayet â’lâsının işlettirilmesi ve kalb işleyenlerinin ale’l-gafle üzerine ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tezgâhları ortasına varıp kalb işlenmiş bulunursa tezgâhların yaralayıp kendilerinin te’dîb
edilmesi ve işlemeyenlerin yazıp bildirilmesi ve tekrar şikâyete muhtac ettirilmemesi ve
görüldükten sonra bu emrin ellerine bırakılması” emredilmiştir (BS. 181/93). BK, III/112
KEMTER ALİ EFENDİ
Şeyh Nasuhî Efendi’nin oğludur. Babasının yerine şeyh olmuştur. Temiz ahlâklı,
herkesin iyiliğini isteyen, kimsenin işine karışmayan ve hayır seven bir zat idi. Ahmed
Gazzî’den feyz almıştır. 1724’te ölmüş ve Nasuhî Tekkesi’ne gömülmüştür (G. 175). BK,
I/149
KEPECİLER
Yine padişahın kanunu mucibince: “abacılar ve kepecilerin diktiklerinin yeni, eni ve
beli âdetçe ola, iyisiyle fenası karıştırılmaya” diye kayıtlı olduğundan, Bursa’daki abacı ve
kepeciler; “eski kanuna kimse muhalif hareket etmeye ve edenleri şeyhleri Kasım oğlu Sefer
görüp ve gözleyip te’dîb ede ve kepenek ve kepe satanlar on akçeliği 11’den ziyade
satmayalar ve satanları ref’ ve def’ edeler” diye ittifak etmiş ve 1559’da sicile ittifaklarını
kaydettirmişlerdir (BS. 81/13). BK, III/114
KEPECİ YAHUDİLER
1560’ta Bursa’daki kepeci Yahudilerin cümlesi mahkemeye gelerek, sanatlarına
kethüda nasb olunan Asfon oğlu Salamon ismindeki Yahudi’nin doğru olmayıp dışarıdan
gelen kepeleri eskisi gibi Çıra, Balık ve Galle pazarlarına indirmediğini, kendi evine indirip
esnafa gadr ve hayf etmekte olduğunu, kethüda olmaya layık olmadığını iddia ve tebdilini rica
eylemişler ve Sahon oğlu Abraham kethüda nasb olunmuştur (BS. 81/47). BK, III/115
KEPENEK TÜCCARLARI
Bursa’ya gelen kepenek tüccarları, Orhan Bey’in yaptırdığı “Eski Bezzâsistan” denilen
Emir Han’a konmakta idiler. Bursa yandıktan sonra bu kervansaray harap olmakla başka hana
konmaya başladılar. Daha sonra kervansaray mütevellisi, Mahmud tarafından, esaslı bir
surette tamir edildiğinden, 1544’te bu tarihten sonra Bursa’ya gelecek tacirlerinin Orhan
Kervansarayı’na kondurulması emredilmiştir. BK, III/114
KEPENEKLİ HÜSEYİN BABA
Fatih’in sancaktarı imiş. 1483’te vefat etmiş ve Karakâdî Tekkesi’ne gömülmüştür. BK,
III/114
KEREM (Hoca)
Bursa tüccarlarındandır. 1479’da oğlu Mevlânâ Sinaneddin Yusuf müderrislerdendi.
Diğer oğlu Mehmed’in de Mustafa Çelebi adında bir oğlu vardı (BS. 3/109, 17/241,269). BK,
III/115
KERESTE
“Bursa’ya gelen keresteleri bu esnafın akçelileri, tenhada alıp mahzen edip fukarası
alamadığından maada, Müslümanlara ziyade baha ile satarak esnafa ve ahâliye gadr
ettiklerinden, gelen keresteler pazar yerine gelip kerestecilerin kâhyası ve yiğitbaşıları
marifetiyle esnafa dağıtılıp herkesin hisselerini almalarına” 1622’de ittifak eyledikleri sicile
kaydolundu (BS. 236/26).
Eskiden harp gemileri ağaçtan yapıldığı için kereste çok mühim idi. Gemlik’te ve
İstanbul’da yapılan keresteler, kazalara taksim olunur ve herkes hissesini verirdi. 1815’te
Bursa kazasınadan 227 muhtelif cins kereste İstanbul’daki tersaneye gönderilip Çöp
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Anbarı’na (Tersanelerin başlıca iki ambarı vardı. Birisi “Mahzen-i Çöp” ki kereste ambarı,
diğeri “Şurup Mahzeni” ki kurşun ambarı idi) teslimi emredilmiştir (BS. 1272/5). BK, III/115
KERESTE NAZIRI
Gemlik’te oturur, nüfuzlu ve tehdidini îkâya kâdir kudretli kimselerden tayin edilirdi.
Donanma için kereste tedarik ve nakil ettirirlerdi. En mühim kereste nazırlarından bazıları
şunlardır:
1830’da Celâleddin Ağa, Kapıcıbaşı Mustafa Bey, 1832’de tekrar Mehmed Celâleddin
Ağa, 1834’te Isparta mütesellimi Hasan Ağa, 1835’te Celâleddin Ağa, 1835’te
kapıcıbaşılardan Mustafa Bey ki bu zat bu vazifede senelerce bulunmuştur (BADZ. 5115;
BAML. 25516). BK, III/115
KERİM ÇELEBİ ÇEŞMESİ
Yıldırım mahallesinde Behlül Dede Tekkesi yakınında idi 1586’da mevcuttu (BS.
170/48). BK, III/116
KERİME (Küçük) Bk. Emir Fatması.
KERİZ (KÂRİZ)
“Bursa’da kerizler ve kaldırımlar harap olup bazı Müslümanların atları ayakları geçip
kimi düşüp kimi sürçüp el-hasıl Müslümanlara çok zarar gelmekle” şehirdeki umum keriz ve
kaldırımların ıslâh ve tamirine başlamak üzere şeriat tarafından Mevlânâ Halil oğlu Hüseyin
Çelebi tayin edilmiş ve biraz çalıştıktan sonra fâriğ olmuştur. Şehabeddin Paşa mahallesinden
Abdullah oğlu Hacı Hayreddin dahi vekil-i harc nasb edilmiştir. Bu tamiratın akçeleri mal
sahiplerinden ve vakıflarından alınmakta idi. 1561 senesi birinci ayının 16. günü bu önemli
işe başlanmıştır (BS. 81/159). BK, III/116
Balıkpazarı’ndaki kâriz, Bilecik, Kazzazoğlu, Saray mahallelerine cereyan ederdi.
Tamire muhtaç olduğundan dört mahalleden rızaları ile para toplanıp 17.12.1574’te tamir
edilmiştir (BS. 126/46). BK, II/137
KERPİÇ
Bursa’da çok yer sarsıntısı olduğundan evler ahşap ve dikmelerin arasına kerpiç
koymak suretiyle yapılırdı. Bahçelerin etrafını çeviren duvarlar da kerpiçten yapılır ve
senelerce taş duvar gibi devam ederdi. En güzel kerpice yarayan toprak Temenye’de
bulunurdu. Temenye kerpiçliği Çoban Bey’in vakfı olup buradaki kerpiçlik ayda altı altına
mütevelli tarafından 1560 senesinde kiraya verilmiştir (BS. 23/17). Çoban Bey, Osmanlı
hükûmetini kuran Osman Gazi’nin oğludur.
1573’te Temenye mahallesi ahâlisi mahkemeye başvurarak: “Çoban Bey’in boş ve hâlî
yerlerinde bazı kimseler kerpiç kesip, içmek hakkına malik olduğumuz suya zarar
vermektedirler” diye şikâyet etmişler ve “burası mütevelli tarafından satılarak evler
yapılmasına ferman olunduğundan 11 kişi ev yapmak bahanesiyle yerler alıp içinde eskisi
gibi kerpiç kesip suyumuzu sarf ederek bizleri susuz bırakmaktadırlar” demişler ve bunların,
kestikleri kerpiçleri kendi evlerinin inşaatında kullanmalarına izin verilmiş, harice satmaları
men’ edilmiştir (BS. 115/178). BK, III/116
KERVAN
Tüccarların ve yolcuların eşyasını taşıyan kafilelere kervan derlerdi. 1556’da Bursa’da,
kervanların gece ile gitmeleri esasen memnû olduğu gibi sabahları gidecek kervanların da
mizan emini ve hassa harc emininden izin alındıktan sonra yola çıkmaları usül ittihaz
edilmiştir. BK, III/106
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KERVANSARAY / KÂRBÂNSARAY
Kervanların kondukları büyük hanlara verilen addır. Buraya konanlar eşyalarını ve
hayvanlarını yerleştirdikten sonra hanın gece kapıları kapanır ve sabahleyin herkes hayvanına
ve malına sahip olup noksanı olmadığı, yani bir şey çalınmadığı anlaşıldıktan sonra dua
edilerek kapılar açılır ve kervanlar yola çıkardı. Şayet birisinin noksanı olduğu anlaşılırsa
esasen handan çıkan olmadığından cümlesinin eşyası aranırdı. BK, III/106
KESTEL KÖYÜ
Bursa’ya tâbîdir. Vaktiyle iki kısım olup bir kısmı timar ve bir kısmı “Elliciler” imiş.
Elliciler kırıldığından müstakil tasarruf edilmekte iken cümlesi Hocazâde’ye verilmiştir.
28.3.1488’de Hocazâde vefat eylediğinden padişahın, yani II. Bayezid’in hâssı olmuştur.
Esasen 17 çiftlik yeri olup, 10 çiftliği ziraat olunur ve yedi çiftliği dahi sazlık ve ormanlık
imiş. 1927’de bu köyün 124 hanesi ve 562 nüfusu vardı. Bilâhare nahiye olmuştur (Bk. Vânî
Mehmed Efendi). BK, III/117
KEŞFÎ EFENDİ
Kırımlıdır. Memleketinde tahsilden sonra İstanbul’a gelmiş, çok âlimlerin, fazılların
meclislerinde bulunarak istifade etmiş ve sûfîlik tarikatına meyletmekle Bursa’da Emîniyye
Tekkesi’nin banisi Emin Efendi’ye intisab eylemiş ve 25 sene hizmetten sonra icazet almıştır.
Hafîdî Mehmed Emin Efendi’ye sekiz sene kadar vekâlet eylemiş, 1818’de vefat etmiş ve
tekke civarına gömülmüştür. Birçok nefis kitaplarını Ulucami Kütüphanesi’ne vakfeylemiştir.
BK, III/117
KETHÜDA Bk.Kâhya.
KETHÜDÂYERİ
Eski Osmanlı teşkilâtında Yeniçerilerden evvel gelen altı bölük halkı vardı ki, bunlar
padişahın has süvârileri ve kulları idi. Bunlar da silahdârlar, sipahiler, sağ ulûfeciler, sol
ulûfeciler, sağ garipler, sol garipler bölüklerinden ibaretti. Bursa gibi şehirlerde bulunan bu
cemaate mensup kimselerin başlarına “kethüdayeri” derlerdi.
Kethüdayerinin vazifesi altı bölük yoldaşlarına müteallık usülü ve düşen dava ve
nizaları görmek, âhardan bir ferdi müdahale ettirmemekti. Bursa ve civarında olan yoldaşlar
bunu kendilerine zâbıt bilip sözünden dışarı çıkmazlar ve bunlardan mahkemeye çağırılanları
“kâhyayeri/kethüdayeri” ihzâr ederdi. Bunları hoşça tutar, zabt u rabtlarına bakar ve itaat
etmeyenleri isim, resim ve bölükleriyle yazıp bildirirdi (BS. 275/93). Bu zat, bu altı bölük
ağalarının imzalarını hâvî bir emirle tayin edilirdi.
1544’te mahalle kethüdaları ihdas edilmişti (BS. 48/196).
1603’te yevmiye 30 akçe ulûfeye mutasarrıf Hasan Sa’dî adındaki yoldaş, Bursa’daki
altı bölük halkı yoldaşlarına kethüdayeri tayin edilmiştir (BS. 207/161).
1614’te Bursa’da sakin ve mütemekkin olan altı bölük halkının zabt u rabtları ve lâzım
olan umûr-ı şer’iyyelerine bir kethüdayeri nasb ve tayin olunagelmekle, sipahiler
zümresinden, 270. bölükte yevmiye 18 akçe ulûfesi olan Ali’nin tayin olunduğuna dair
ferman gelmiştir (BS. 223/125).
1648’de gelen bir fermanda: “Bursa’da olan yoldaşlar, gönderilen kethüdayerini
üzerlerine zâbıt bilip sözünden ve reyinden taşra çıkmayıp ve her hususta müracaatı buna
edip, şer’le vaki olan davalarını mahkeme-i şer’iyyede şeriat marifetiyle gördürüp, icrâ-yı
hak ettirip hilâf-ı şer’ bir kimesneye zulm ve teaddî ettirmeyip, sipahi namında gezenleri de
getirtip reayayı ve sair pazarcıları ve satıcıları rencide edenleri tutup ashâb-ı hukukun
haklarını alıverdikten sonra süratle haklarından gelmek lâzım geleni icra ettirip, reaya ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
berâyânın asûde-hâl ile padişahın devletinin devamına dua ettirmesi” emredilmiştir (BS.
271/63). BK, III/103
KIBLE MESELESİ
1561 Teşrinievvelinde Bursa’da eski padişahların ve âlimlerin ve büyük şeyhlerin, Emir
Buhârî, Molla Fenarî, Hocazâde ve sair fikirleri alınan fâzılların kararıyla yapılan camilerin
mihrapları, Medine, Kudüs ve Şam mihraplarına mutabık olup kıbleleri sahih ve şer’-i şerif
mucibince Mescid-i Haram cihetine iken ve yüz seksen yıl ve belki daha ziyade zaman geçip
bu kadar ulema ve meşâyih ibadetlerini yapmışlarken ve nice yıllar namaz kıldıkları
mihrapları ‘namaz caiz değildir’ diye eski Bursa kadısı olan Mevlânâ Emir Hasan Efendi,
hilâf-ı şer’-i şerif tağyir ve tahrif edip avâm-ı nâsa şek ve teşviş verdi diye Bursa uleması ve
eşrâfı İstanbul’da padişaha bildirdiklerinde zikrolunan camilerin ve mescidlerin mihraplarını,
Bursa’daki tayin-i kıble ilminde ehil olan kimseleri toplayıp ve ellerinde bu babda Rum
(Anadolu) müftülerinin fetvalarına nazar edilip kadim-i eyyamda kılageldikleri mihraplar
Mescid-i Haram cihetine olup müfsid-i salât olan inhiraf-ı fâhiş ile munharib değilse şer’-i
şerif mucibince Kadı Emir Hasan Efendi’nin yaptığı tahrifi değiştirip hâli üzere ibkâ edilmesi
diye ferman buyurulmuş olmakla bu emre imtisalen Bursa’daki ulema ve sulehâyı cem’ edip
kaziyyenin teftişine başlanmıştı. Merhum Kemal Paşazâde ve Saîd Efendilerin bu hususta
varid olan fetvalarına nazar olununca; “mahzâ müneccim ve saatçi kavliyle eski mihrapların
tahrifi caiz değildir” diye cevap verilip ve Mevlânâ Ebussuud Efendi fetvasında da tağyir
lâzım olmaz ama bazı mihraplar sahihe muhalif bazı âlât ile zahir olduktan sonra ol
mihrapların sıhhatine itikad eden kimseler bu mihraba namaz kılmak mümkün olmaz
denilmiştir. Tayin-i kıble ilminde malûmatı olanlardan Molla Enverî ve hâlen Veliyyüddin
Medresesi müderrisi Mevlânâ Ahmed Çelebi, eski Hamza Bey müderrisi Mevlânâ Çelebi ve
Cami-i Kebir’de muvakkıt olan Mehmed’den: “tahrif olunan mihraplar cihet-i Kâbe’ye dâhil
midir?” diye sual olununca, “cemm-i gafir ve cem’-i kesîr arasında dâhildir, cihetten hariçtir
diyemeyiz” diye haber verdiklerinden sonra Bursa ulema ve meşâyih ve Müslümanları dahi
“bizim itikadımız, kadimden ulema ve meşâyihin müşaveresiyle bina olunup ol zamandan beri
namaz kılınagelen eski mihrapların sıhhatinedir” diyerek eski kadı’nın tahrif eylediği
kıblelerin eski hâline konmasını istediklerinden Ulucami, Emir Sultan ve sair cami ve
mescidlerin değiştirilen mihraplarının eski hâline konmasına karar verildi (BS. 92/243).
Tarafımdan bu mesele hakkında yapılan incelemelerde Kadı Emir Hasan Efendi’nin
haklı olduğu ve Bursa camilerinin mihrapları birbirine uymadığı görülmüştür. Esasen Aydede,
Müslim Köşkü’ne çıkıp da Bursa’ya doğru bir dikkatle bakmak bu iddiayı teyid eder. BK,
III/76
KIBRIS
Karaman vilâyeti zuamâsından Mehmed, 1569’da Kıbrıs’tan alınan esirlerin
pençiklerini otuz bin altına iltizam eylemiştir. Nice kimseler pençiklerini vermeden bî-bahaya
esirler geçirip iltizamına halel geldiğini şikâyet eylediğinden, Bursa’ya gönderilen dergâh-ı âlî
çavuşlarından Mehmed Çavuş ile sancakbeyleri, alaybeyleri ve bilcümle zuamâ ve timar
erbabından ve vilâyet âyânından ve başkalarından ve hulâsa her kimde pençik eminlerinin
tezkeresi olmayan ne kadar esir meydana çıkarılırsa âdet ve kanun üzere pençiklerinin bî-
kusur hükmedip alıverilmesi emredilmiştir (BS. 118/231).
1574’te “Alâiye’den, Kıbrıs’a sürgün başlamadan evvel sürgün olacağını eşirrâ
duyarak kaçıp diyarlarını terk etmişlerdir. Bu gibi eşirrânın kalan emlâk ve esbabı değer
bahasıyla sattırıp akrabalarıyla ve ehl ü ıyâliyle Kıbrıs’a sürülmez ise sair eşirrâ dahi
kurtulmak için saklanacakları ve sürgün çıkarılmak çok müşkil olacağını Alâiye beyi
bildirdiğinden eski emirler mucibince Alâiye livasından sürgün olmağa müstahak olanlardan
saklananların ve Kıbrıs’a yazılıp hazır olanların emlâk ve esbabı toprak kadıları marifetiyle
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
değer bahasıyla sattırıp alâkaları kat’ edilip aileleriyle beraber Kıbrıs’a sürülmesi ve
kaçanlar her nerede bulunursa buldurulup getirtip akçelerin kadı huzurunda kendilerine
teslim edip Kıbrıs’a sürülmesi ve ele girmesi muhal olanların akrabasına taarruzun caiz
olmadığı” bildirilmiştir. Diğerlerinin ise “akçelerin ehl ü ıyâllerine teslim edip Kıbrıs’a
gönderip teslim edilmesi ve bu babda celb, ahz, himayet olunmaktan begâyet hazer edilmesi”
bildirilmiştir (BS. 118/239). BK, III/77
KILINÇ
Bursa kılınççıları gayet de mahir ve ehl-i sanat idiler. Her sefer oldukça Bursa’dan üç
nefer kılınççı ve orducu çıkarılırdı. 1578’de üç nefer çıkarıldı ve sefere iştirak eyledi (BS.
135/74).
1583’te Bursa’dan orducu ihraç olunmaya başlandığı zaman üç kılınççı İstanbul’a
giderek fakir olduklarını, orducu çıkarılmamalarını taleb eylemişlerdi. Seferde kılınççı lâzım
olduğundan her ne taifeden mümkün olursa yamak olarak kılınççı tayin edilmesi emredildi
(BS. 129/169). Bursa’dan orducu namıyla gidecek esnaflara Bursa’da kalan esnaflar sermaye
olarak akçe verirlerdi. Şayet bu esnafın vereceği akçeler kâfi gelmez ve bu esnafın kudreti
bulunmazsa diğer esnaftan birisi bunlara yardımcı verilirdi ki bunlara “orducu yamağı” derler.
Bunlar için nakden yardım edilirdi. Bk. Ordu. BK, III/78
KILINÇ BEY ÇİFTLİĞİ
Keles köyündedir. “Dânişmend Yeri” dahi derlerdi. Fatih vakfiyyetini bozmuş ise de
Bayezid, mensuh olan vakıfların vakfiyyetini mukarrer tutmuştur (BS. 4/204). 1484’te mamur
idi. BK, III/78
KIRAT
Altın vezninde kullanılır. Bir kırat, bir tane keçiboynuzu çekirdeğidir. Bu şart ile ki
vezinde birbirine müsavi çekirdeklerin on altı tanesi bir dirhem gele. (BS. 396/14). Eski
devirlerdeki vezinlerde dirhemin on altıda bir cüz’üne “kırat” derlerdi. Bir kırat dört buğday
ve beher buğday dört fitil, beher fitil iki nakir ve beher nakir iki kıtmir ve beher kıtmir iki
zerre idi (LTC. VI/55). BK, III/79
KIRCAHASAN KÖYÜ
Bursa kazasındadır. Çandarlı Ali Paşa’nın yeri imiş. Bu köyde Hamza oğlu Musa bir
cami yaptırmış ve mesalihi için bir bahçe vakfeylemiştir. Ve bu köy civarındaki Cellade
köprüsü harap oldukça bu bahçenin varidatından tamir olunması şart edilmişti. Bu köyün
şimdi adı değişmiştir. BK, III/79
KIRK KIZLAR
Bunların kimler oldukları meçhuldür. Güya bir padişahın cariyeleri imiş. Hepsi de
bakire imişler. Ulucami civarında olan mezarları, Ahmed Vefik Paşa zamanında, Sultan
Osman türbesinin doğu tarafına kaldırılmıştır. BK, III/79
KIRMADAĞ YÖRÜKLERİ
1520’de Mihaliç-Orhaneli kazalarında idiler (BS. 29/57). BK, III/79
KIRMIZI BOĞASİ
Bursa’da kırmızı boğasi boyayan boyacılar, kırmızı boyaya şîr-i revgân katmakla,
“ahaliye, cami ve mescidlere muzayaka veriyorsunuz” diye men’ etmek istemişlerdir.
Halbuki boyacılar bunu bakkallardan almayıp tüccarlardan, âhar diyardan getirdiklerinden
almalarına 1640’ta izin verilmiştir (BS. 266/24). BK, III/79
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KISAS
Katilin katli, yaralayanın yaralanması demektir. Bu şer’î bir cezadır. Öldürülen
kimsenin veresesi isterlerse şer’an, aynı şeyin, bu adamı öldüren kimseye tatbik edilmesidir.
Bursa’da yapılan kısaslardan bazıları şunlardır: Ancak bir kaç tane misal olmak üzere
gösterilmiştir.
1663’te Mecnun Dede mahallesinde, Receb oğlu Mustafa’yı bıçakla öldüren suhte
Mustafa oğlu İvaz, mahkemede cürmünü inkâr eylemişse de birçok şahitler isbat
eylediklerinden ve İvaz’ın daima silâhla gezdiği ve fesadçılardan olduğu haber verildiğinden
ve davacı olan anası Hoca Mahmud kızı Rukiye ve hemşiresi Receb kızı Ümmühânî kısas
taleb eylediklerinden maktülün yerine kâtil İvaz kısas olunmak üzere, katl vuku bulduğu gün
Subaşı Ali Bey’e teslim edilmiştir (BS. 1073/25).
1847 Martında Cafer Hoca mahallesinden, Kostanti oğlu İlya, çeşmeci çilingir Surupa
oğlu Ohannes tarafından katledilmişti. Daha sonra, kısas yapılması ve sulh olurlarsa kısas
sakıt olup meselenin diyete munkalib olacağına dair İstanbul’dan ferman gelmiş olduğundan
Hudâvendigâr vilâyeti valisi Nuri Paşa ve hakim tarafından maktülün veresesine sulh olmaları
teklif ve tergib olunmuş ise de varisler bir cihetle razı olmayıp kısasın yapılmasında ısrar
eylediklerinden ölen Rum İlya’nın yerine kâtil Ermeni Ohannes verese huzurunda kısas
olunmuştur (BS. 313/82).
1856 senesinde İnegöl’ün Mizal köyünden Ali oğlu Hasan oğlu Ali, süvari askeri iken
bir sene evvel tebdil-i hava için köyüne gelmişken Ömer oğlu Mehmed, büyük yatağan
bıçakla ensesinden katl kasdiyle yaralamış ve üç gün sonra da vefat eylemiş olduğundan
muhakemesi yapılmış ve katilin idamına karar verilmiştir. İstanbul’dan gelen fermanda
varisleri kısastan affetmedikleri takdirde huzurlarında talebleriyle icra-yı kısas olunması
emredilmiş ve idam edilmiştir (BS. 311/91).
Kısasta şayet verese affedecek veyahut sulh olacak olurlarsa bir bedel alırlar ve katil
idam edilmez, hükûmetçe ayrıca bir ceza verilirdi. BK, III/80
KIŞLA
Bursa’da Paşa Kapısı (şimdiki maliye ve adliyenin olduğu yerde) derununda olan küçük
kışla ile debboyun üç bölük askerden ziyade istiab etmediği, halbuki Bursa’ya dört bölük
gönderileceğinden yeniden kışla inşası icab eylemiş ve İstanbul’dan gönderilen Manas Kalfa
marifetiyle keşfi yapılmış ve yeni kışların seksen bin yedi yüz kuruşa inşa edilebileceği
11.1.1845’te bildirilmiştir. BK, III/81
KIVAMEDDİN (Mevlânâ)
Mevlânâ Ömer Çelebi’nin babasıdır. 1511’den evvel ölmüştür. “Kadızâde” diye
meşhurdur (BS. 23/110). BK, III/81
KIVAMEDDİN KASIM HALİFE
Seyyid Ahmed’in oğludur. Ulemadandır. 1498’de Hisar’da, Saray mahallesinde, kale
duvarına muttasıl evindeki çeşmenin ayağını Yahudilere satmıştır (BS. 16/289). BK, III/81
KIZGIN AHMED
Pınarbaşılıdır. 962/1555 Cumâdelûlânın 10. günü evine “kakule” katılmış, pilav
verilerek yiyenlerin akılları başlarından gitmiş ve o gece evi basılıp oğlu Mehmed katl ve kızı
Zaman yaralanmış ve eşyası yağma edilmiş ise de suçlulardan dört kişi asesler tarafından
yakalanarak mahkemeye gerilmiştir (BS. 63/53). BK, I/67
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KIZ HANIMLAR
Muradiye’de Koca Nâib Camii’nin kuzey tarafındaki Çınarönü yakınında bir arsanın
içerisindeki türbede üç kadın mezarı vardır. Kitabesi olmadığı gibi kimin nesi olduğuna dair
de esaslı bir malûmat elde etmek kabil olmamıştır. Ve sicillerde de buna dair bir izahata
tesadüf edilmemiştir. BK, III/81
KIZIK ÇEŞME
1663 tarihli bir kayıttan anlaşıldığına göre Yıldırım civarında, Hacı Seyfeddin
mahallesindeki Kızıkçeşme demekle maruf çeşmeyi Yıldırım Bayezid bina edip arkasına bir
mermer sandık koyup Akçağlan suyu akıtmış ve suyun yarısını sandıktan Mücellidî
mahallesinde bina eylediği Ak Çeşme’ye akıtmıştır (BS. 1073/14). BK, III/81
KIZILBAŞ
1513’te Yalvaç kazasının Hisarardı köyünden İsmail oğlu İvaz (Yenice İvaz) ve Sûfîler
köyünden Mustafa ve bunun oğlu Yusuf, padişahın emri ile “kızılbaşlardır” diye tutulup
Bursa’da hapsedilmiş ve subaşıya teslim edilmiştir (BS. 25/82). BK, III/81
KIZILCIKLI KÖPRÜ
Namazgâh kurbündedir. Ahşaptır. Ahmed oğlu Hacı Ali bina eylemiştir. 20.12.1552’de
bu köprünün icabında tamiri için Umur Bey mahallesinden bir ev vakfeylemiş ve bu ev
bilâhare Namazgâh deresi yakınında altında dükkânı olan diğer bir evle mübadele edilmiştir
(BS. 49/232). BK, III/82
KIZIL KÖYÜ
Evvelce Kanunî devrinde adı “Aziz Bey” (Kızılca) idi. Yenişehir kazasındadır. Bilâhare
vezâret rütbesini kazanan Hızır Bey’in oğulları Mehmed Bey ve Kasım Çelebilere miras
olarak düşmüştür. Ümeradan Hızır Bey bu köyü satın almıştı. II. Bayezid zamanında bu köy
halkı iki taraflarında olan Dinboz ve Kozluca derbendlerini görüp gözetip muhafaza ettikleri
için avârız-ı divaniyye ve tekâlif-i örfiyyeden muaf ve müsellem olmuşlardı. 1450’de bu
köyde, 18 ev varken 1927’de 63 ev ile 270 nüfus vardı. BK, III/82
KIZIL MURADOĞLU
Bu zat, kızı “Paşa Melek”i Murad Hudâvendigâr’a vermiştir. I. Murad da helâllık olmak
üzere Koçi köyünü Paşa Melek Hatun’a vermiştir. Paşa Melek vakf-ı ebna edip “inkırazında
Hudâvendigâr imaretine sarf oluna” diye vakfiyyesinde şart eylemiştir. Eşkinci eşdirirdi. BK,
III/82
KIZLAR MANASTIRI
1817’de Gemlik kasabasında idi. Harap olmuştur. BK, III/82
KIZ LİSESİ
1931 yılında “Türk Maarif Cemiyeti” tarafından açılmıştır. Açıldığı sene 90 talebesi
varken 1933’te 150’ye çıkmış ve her sene daha ziyadeleşmekte bulunmuştur. Mektep yatılıdır.
Muradiye semtindedir. BK, III/82
KIZ MUALLİM MEKTEBİ
Mahkeme mahallesindedir. “Rüşdiye Mektebi” kelimesinde izah edileceği vechile bu
bina rüşdiye mektebi olarak yapılmış ve 1914’te Kız Muallim mektebine tahvil edilmiştir.
1914’te yalnız 14 talebesi varken 1933 senesinde 532 talebesi vardır. Ekserisi yatılıdır.
Cumhuriyetin on yılı içinde 760.653 lira sarf edilerek noksanları ikmal edilmiştir (BİT. 35).
BK, III/82
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KİLİT
Hazine-i âmire sandıkları için 100 adet kilit lâzım olduğundan 1514’te Bursa’da, 81 kilit
bulunup İstanbul’a gönderildi (BS. 26/114). BK, III/118
KİRAZLI GÜMÜŞ MADENİ
1754 senesinde Seyyid Halil, divan-ı hümayuna arzıhâl edip, Kirazlı mevkiindeki
gümüş madeninden getirdiği cevherden Hasköy kal’hanesinde çaşnisini tutan Sabatay
adındaki Yahudinin sanatında mahareti olduğunu bu madene lüzumu olmakla yine
Yahudilerden maiyyetle gidecek bir kal’cı ve iki körükçü mahalle vardıklarında köy halkı
vesair milletler efradından hiçbir kimsenin müdahale etmemesi için emr-i şerif rica eylemiştir.
Hazinede mahfuz başmuhasebe defterlerine bakıldıkta Kite ve Atranos kazalarında ve
Domaniç dağında çıkan altın ve gümüş ve bakır madenlerinden her ne miktar altın ve gümüş
hasıl olursa mutad üzere beşte birisi beyliğe, küsurunu dilediği kimselere ve bezirgânlara
vermek ve dilediği ustaları maiyyetine almamak ve beylik tarafından bir akçe ve bir habbe
istememek ve İstanbul’a gelecek odun kesilen mahallere ve bazı kimselerin bağ ve bahçe ve
arazisine taarruz eylememek şartıyla bu maden Seyyid Halil tarafından işletilmesi emredildiği
Başdefterdar Abdullah Nâilî Efendi telhis etmekle Seyyid Halil maiyyetinde gidecek bir kal’cı
ve iki körükçü mahallerine vardıkta kimse tarafından müdahale ettirilmemesi emredildi (BS.
280/122)
7.10.1761’de verilen bir emirde de “Maden emini Abdurrahim, madenciler için odalar
ve dükkânlar inşası lâzım geldiğinden keşfini istemiş ve mahkemeden gönderilen mutemed ve
mimar tarafından 2.055,5 kuruş ile ikmal olunacağı bildirilmiştir. Maden emini dahi üç, dört
mağara açıp nihayetleri suya müntehî suyun def’i için her mağara altından birer lağım
kazılıp birbirine ithal ve badehu ‘ana lâğım’ tabir olunur bir büyük lâğım îsâl olunursa
cevherlerin zâil olacağı âşikâr olduğundan bunun da keşfe sokulmasını istemiştir. Amele için
hükûmet tarafından mesken inşası lâzım gelmeyip kendileri tarafından yapılacak evlerin etrafı
taş duvar, üzerleri toprak örtülü olacağı ve kereste dahi dağlardan kesileceğinden ağaç
kesmek ücreti ve çividen başka masraf olmayacağını darphane emini Sıdkı Hacı Mustafa
Efendi bildirmekle 2.055 kuruşla binaların ikmal ve lağımları kazdırıp iktiza eden zahîreleri
oradaki asgarî rayici üzere satın alınması ve tedarik ettirilmesi” fermanla emredilmiştir (BS.
395/83). BK, III/118
KİRAZLI KÖYÜ
1927’de Bursa’ya tâbî olan bu köyde 101 ev ve 552 nüfus vardı. BK, III/118
KİRDE
Pek ince bir nevi pide, Acem pidesi. Kirde kebabı ince pideye sarılı olarak pişen bir
nevi kebaptır. 1573’te Bursa’da kirde pişiren kimseler, kirdenin terekesini alçak edip bir
tennur (tandır) dahi edip o tandırda ciğer ve pencûs(?) pişirip ikisini bir akçeye pişiriverecek
olduğu için mahkemeden birçok defalar tenbih edildiği hâlde memnû olduklarından kirde
pişirilmesi büsbütün men’ olunmuştur. Âyândan birçok kimseler meclis- i şer’a gelip: “eğer
rızaları ile daima ekmeğin terekesini ve eleğini pak edip ve yalnız pencûs ve ciğer ve börek
için başka tandır etmeyip bunları pişirdikleri takdirde fukara getirip ve pişiriverip ve kirdenin
dört tanesi bir akçeye pişirirlerse ve yalnız kirde pişirsinler” demeleri üzerine, kirdecilerden
Resul oğlu Osman, Ali oğlu Mehmed, Mustafa oğlu Mahmud, Ahmed oğlu Mehmed,
Mehmed oğlu Süleyman, Seyyid Ali oğlu Hasan ve daha başkaları bu şerâiti kabul edip
iltizam eylediler. “Ve hem terekesi sair ekmek terekesinden âlâ olsun ve hem dört adet bir
akçeye işleyelim ve hem tennur bir olup iki olmasın, akçemiz ile pencûs ve ciğer ve böğrek
(böbrek) almayalım, fukara getirirlerse onlar için kirde pişen tennurda pişirelim” deyip ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
somun narhından 150 dirhem eksik olması üzere kirde pişirilmesine müsaade verildi (BS.
119/19). BK, III/115
KİRDECİ AHÎ ZAVİYESİ
Bursa’dadır. 1490’da mamur idi. Bekir oğlu Şeyh Bedreddin ve Mevlânâ Nureddin
Mehmed bu zaviyede şeyhlik yapmıştır (BS. 8/22). BK, III/115
KİREMİTÇİZÂDE Bk. Sinan Bey (Kiremitçizâde).
KİRİŞÇİ ESNAFI
1569’da kirişçi üstad Mehmed oğlu Ahmed vesairleri mahkemeye gelerek, içlerinden
birisi sılaya veyahud Hicaz’a veya âhar mahalle gittiklerinde kanunumuz üzere nöbetimizce
hissemizi bey’ edip semenâtı evlerimize verilmesine ittifak eylediklerini sicile kaydettirdiler
(BS. 343/59).
1575’te esnaftan hacca gidenler her nöbette almakta olduğu hissesi sılaya gidenlere dört
nöbete değin birer hissesi, başka çıkan şakirde nısf hisse, esnaftan biri fevt oldukta techiz ve
tekfini harcı için bir hisse, İstanbul ve Edirne’den gelen misafirlere iki ve sair kasabadan
gelenlere bir gün nöbet verilip her nöbette müteehhil olanlara ikişer ve bekârlara birer hisse
verilmesi usüllerindendir (BS. 127/43). BK, III/119
KİRİŞÇİ KIZI
Kirişçi Mehmed Bey’ın kızı Hacı Devlet Hatun’un şöhretidir. 8.7.1429’da yaptığı bir
vakfiye ile Tahtakale’deki dört dükkânını ve kendi mahallesindeki dört evi birçok bahçe
vesâiresini Bursa’da yaptırdığı cami için vakfeylemiştir (BS. 241/114). BK, III/119
KİRİŞÇİ KIZI CAMİİ
Kayhan civarında bir mahalledir. Mahalledeki mescidi yaptıran Kirişçi Mehmed Bey’in
kızı Devlet Hatun’a nisbet edildiğinden “Kirişçikızı” mahallesi adını almıştır. 1552’de su için
bir vakfiyesi vardır. Bazı kimseler Çelebi Sultan Mehmed’in, kardeşlerini ve idam ettirdiği
kimseleri ok yayı kirişiyle boğdurduğu için “Kirişçi” şöhretini aldığını söylüyorlar. Zaman ve
isim itibariyle tevafuk eylediğinden bu rivayetle ne kadar ilgili olduğu tedkike değer.
Bu mescid 26.3.1518’de yanmış olduğundan vakfı rakabe olunarak 8.000 akçe ile tamir
edilmiştir (BS. 28/120).
26.3.1576’da 26. 000 akçe sarf ile sakfı yenilenmiştir (BS. 127/113 )
1.10.1577’de yeniden bina olunan Camii’n yanına bir minare inşasına izin alınarak
yapımına başlanmış ise de yarım kaldığından camiye muttasıl vakfa ait evin satılarak inşaatın
tamamlanmasına izin verilmiş ve bu ev 8.500 akçeye satılmıştır (BS. 130/42). BK, III/119
KİRMASTI
Bursa vilâyetinin kazalarından Mustafakemalpaşa kazasının adıdır. Güzel ve şirin bir
kasabadır. Lala Şahin Paşa Camii ve türbesi ve şehrin tam ortasında son sistem köprüsü
meşhurdur. Sicil kayıtlarında:
1748’de Kirmastı’nın Küçükkadı köyünden Bıdık oğlu Süleyman ve Kirmastı
kasabasından Sunalı oğlu Ali ve oğlu İsmail ve Hacı Ali oğlu Kara Mehmed ve Mihaliç’te
sakin Sarhoş oğlu Çolak Tahsin, 70-80 kadar eşkıyayı başlarına toplayıp Kirmastı kasabasını
sabıp, nâibi Şeyh Mehmed Efendi ile Müezzinzâde Molla Hasan’ı katl ve birkaç kişiyi
yaraladıktan sonra Seyyid Mustafa ve kardeşi Seyyid İsmail’in evlerini basıp emval ve
eşyaları gasp eylediklerinden ölü veya diri olarak tutulmaları fermanla emredilmiştir (BS.
339/12).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1751’de Kirmastı kasabasına tâbî Kadı köyü ahâlisinden İstanbul’da idam edilen Bıdık
oğlu Hacı Süleyman ve arkadaşı Helvacıoğlu Emir Mustafa ve Küçük Abdi ve Arap nâm
kimselerin terekeleri müteferrika Ahmed Ağa marifetiyle çarşıda satılmış ve 39.329 akçe
tutmuştur (BS. 388/35).
9.12.1818’de Kirmastı kazasında yağmurun çokluğun, evlerin yıkılması mezruâtın telef
ve ahâlinin perişan olmasından dolayı mirî zahire hisselerinin gelecek sene alınmasına ve
geçen seneki borçlarının affına hüküm gelmiştir (BABD. 1601).
1821’de iç cebehanede mevcut bulunmak üzere Kirmastı kazasından 11.500 ağaç kürek
imâli ve Mihaliç iskelesinden İstanbul’a gönderilmesi; 1810 senesinde dahi beheri beşer
kuruştan 15.000 kürek yaptırılmış olduğu cihetle bunların da aynı fiyatla yaptırılması
emredilmiştir.
1824’te Kirmastı nâibi Mehmed Arif Efendi fitne ve fesad üzere yaratılmış olduğundan
Palamut Hacı Hüseyin, Hacı Kadri, Kalaycıoğlu Mehmed, Şatıroğlu Lutfullah ile ittifak ve
fasit düşüncelerinden dolayı fesad ilkâsıyla tellallar çağırtıp mahkemeye gelen sâlyâne ve
tekâlîften af olunacakları ve gelmeyenler îlâm ve mürasele ile idam olunacakları ilân edilerek,
halkı korkutarak 19.176 kuruş salyâneye zam eylediklerinden Kirmastı’dan ihraç ve tard ve
teb’îd olunmaları için Kirmastı ahâlisi arz ve mahzar yapıp divan-ı hümayuna
göndermişlerdir.
1846’da Kirmastı büyük bir yangında yandığından İstanbul’daki yangın arsaları
üzerlerine inşa olunacak ebniyeler hakkında irade-i seniyye karar-gir olan nizâma kıyâsen -
İzmir, Tırnova, Filibe, Çanakkale’de yapıldığı gibi- Kirmastı’da da yanan ebniyeler hakkında
tatbik olunması emredilmiştir (BS. 313/79).
23 İkincikânun 1893’te Vali Ahmed Münir Paşa’nın himmetiyle yaptırılan rüşdiye ve
ibtidaiye mekteplerinin mefruşatları da ikmal edilerek küşâd resimleri yapılmıştır. BK, III/120
KİRMASTÎ (Mevlânâ)
Hüseyin oğlu Mevlânâ Sinaneddin Yusuf’un şöhretidir. Babasının adı Hüseyin
Fakih’dir. Bursa’da kadılık etmiştir. Esasen Kirmastılıdır. Kirmastı’da bir mektebi, İstanbul-
Fatih civarında da mektep ve medresesi vardı. Mahallesine, Kirmastı mahallesi denmektedir.
1594’te vefat edip mektebine defnedilmiştir. Oğlu Mevlânâ Mustafa vardı. Onun oğlu
Mevlânâ Hüseyin Çelebi de babası ve dedesi gibi ulemadandı (ŞN. 224; BS. 17/18, 27/195).
Hudâvendigâr sancağının nüfus ve emlâk tapu defterini yazım ve tahrir eminliğinde
bulunmuştur. Topkapı Başvekâlet arşivlerindeki tapu defterlerinde bunun tahrir eminliğinden
bahsedilmekte ise de yazdığı deftere hiçbir yerde tesadüf edilememiştir. Büyük ilim
adamlarındandır. BK, III/120
KİTAP
Bursa’da yüzlerce müellif, müfessir, muhaddis, şair, edîb, âlim kimseler yetişmiş ve
bunlar binlerce cilt kitap telîf eylemişlerdir. Bunların isimlerini yazmaya bu kütüğün hacmi
müsait olmadığından isimlerini öğrenmek isteyenler şu sicil defterlerinde aradıklarını
bulabilirler:
211/8, 235/159 (Temenye’de Şeyh Hüsameddin Efendi kitapları), 249/56 (Umur Bey’in
vakıf kitapları), 352/11, 357/12, 67, 89, 120, 142, 364/4, 334/93, 333/36, 45, 54, 82, 85, 119,
136, 379/9, 35, 36, 375/24, 60, 68, 57, 388/2, 76, 90, 397/93, 372/53, 93, 372/97, 399/18,
371/5, 10, 39, 84, 91, 95, 390/13, 1192/23, 1116/45, 48, 52, 55, 57, 59, 112, 120, 1201
(Münzevî Abdullah Efendi’nin vakfettiği), 1203/24, 6/125, 10/32, 22/1, 32/135, 24/64,
250/120. Bunlardan başka Bursa’da mecmua, gazete, kitap tab’ olunmuştur. BK, III/121
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KİTE
Bursa kazasına tâbî ve 1927’de 55 evi ve 241 nüfusu hâvî bir köydür. Burası Bursa’nın
zabtından beş-altı sene evvel fethedilmiştir. 723/1324 tarihinde Orhan Gazi’nin karısı Asporça
Hatun, Kite mahkemesinde bir vakfiye tanzim ettirmiştir. Vaktiyle çok önemli kaza idi.
Mudanya, Gemlik bu kazaya bağlı birer köy idi. Büyüdükçe buradan ayrıldılar. 19. asrın
nihayetlerine doğru burası bir köy hâline geldi. Sivas’ın Taşâbâd kazasında da Kite adında
diğer bir köy vardır. Vaktiyle burası kat kat kale ve burçlarla ihata edilmiş olduğundan Kite
adı verilmiştir. BK, III/122
KİTE MESCİDİ
13.12.1511’de “Yeniçeri Mustafa oğlu Memi bir mescid bina etmek için Hızır nâm
kimseden 260 akçeye bir arsa satın alıp köy halkını ‘imece’ yoluyla cem’ edip etraf
duvarlarının temelleri kazılırken Ahmed oğlu Turgut’un avlusu arasında Hızır oğlu Memi’nin
kazmasıyla bazı akçe bulunan oraya toplananlar haber alıp her biri derip devşirip cem’ üzere
548 akçe bulunup, üzerine varılıp teftiş olundukta, Turgut meclis-i şer’a gelip ‘mescid için
hendek kazılan yer benim avlumdandır. Benim mülkümdür. Bulunan akçe benim mülkümde
bulundu’ diye iddiada bulunur. Memi, inkâr edip ‘satın aldığım yerdendir’ dedikte, Turgut
şahit ikamesinden aciz olup yemin taleb ettirdiğinde, Memi yemin-i billah edip bu hendek yeri
mescid yeri olduğuna hükm olunup, bu meblağ da mescid yerinde çıktığına hüküm”
verilmiştir (BS. 15). BK, III/122
KİT OBASI
Kite kazasının diğer adıdır. BK, III/122
KOCABAŞ
Karabalçık köyünden Mehmed adında birinin soy adıdır (1765) (BS. 400/100). BK,
III/83
KOCA NAİB / KOCA EFENDİ
Adı Mahmud Efendi’dir. Bk. Mahmud Efendi (Koca Efendi-Koca). BK, III/83
KOCA NAİB MAHALLESİ MESCİDİ
Bu mahalle mescidini Koca Nâib demekle maruf Doğan Bey bina eylemiş mesâlihi için
akar, mezraa ve memlaha vakfedip bunların hasılatından bir miktarını cüz tilâvetine, evlâdına
ve evlâdlarının inkırazından sonra mescide olsun, diye şart eşlemiştir. Tevliyeti ve nezaretini
de evvelâ kendisine, ondan sonra âzadlısı Yusuf’a sonra kızı Memnune’ye ve sonra da vaktin
hakimine şart eylemiştir. Evkafı şunlardır:
Mescid karşısındaki bozahane yerine dokuz bab dükkân bina olunup dükkânların
karşısında altında iki dükkânı ve üstünde iki oda ve dokuz dükkânın bir miktarı bozahane
yerine ve bir miktarı da fırın yerine yaptırılmıştır. Bunlardan artan diğer yere de on iki oda
bina olunmuştur.
Tahtakale’de Paşa Çelebi medresesinden beri, Malatyalının bina eylediği dükkânlar
yerinde ve buna muttasıl sabuncu dükkânı yerine bir ekmekçi fırını inşa ve daha birçok
yerlerin icare-i zemini ile Hamdinli(?) köyü civarında bir mezraayı (Kite Polatlı çiftliği diye
şöhret bulmuştur) ve Kite’nin Gençli köyündeki Kavaklı Tuzla’yı vakfeylemiştir. Bunların
hasılatından Camii’n imam ve müezzinine ve Nakkaş Ali Camii’nde öğle ve ikindi namazı
kıldıran imam ve müezzinine ayda yirmişer akçe verilmesini vakfiyesine kaydettirmiştir.
Bu mescide Ahmed Bey beş bin akçe ve kızı Mihrî Hatun da üç bin akçe vakfeylemiştir
(BS. 4/91). BK, III/83
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olduğundan ertesi sene faaliyetine devam edemedi. 1928’de fabrika açıldı ve Temmuzda
ancak faaliyete geçebildi. 35.000 kutu muhtelif konserve yapıldı. 1929’da 65.000 kutuya
çıkarıldı ve hepsi satıldı. 1931 senesinde bu kooperatif şirketin sermayesi kifayet
etmediğinden, idare meclisini teşkil eden zatların şahsi teşebbüs, gayet, himmet ve
kredileriyle işleyen fabrika, Ziraat Bankası’na müracaata mecbur kaldı. BK, III/85
KONUR SEYDİ
“İki başlı” denilen dağda kerameti âşikâr olan bu zatın mezarı vardır. Kanunî zamanında
bu mezarın üzerinde Şeyh Derviş Muslihuddin, seccâde-nişîn idi. Mezarın birkaç da
hizmetkârları vardı. Atranos kazası dahilindedir. BK, III/96
KORKMAZ
Son zamanlarda yayılan Yılmaz gibi, eskiden “Korkmaz” adı da çok kullanılırdı.
1614’te Hacı Alâeddin’in Korkmaz adında bir oğlu vardı (BS. 227/15). BK, III/87
KORKUT (Sultan)
II. Bayezid’in ikinci oğludur. 1464 veya 1465 senesinde doğmuştur. Babası II. Bayezid
padişah olunca avdetine kadar babasına vekâlet eylemiştir. Fatih’in vefatında kendisi küçük
idi. Eski sarayda bulunuyordu. Yeniçeriler isyan edip ve şehri yağmaya kalkıştıklarında İshak
Paşa bu fesadı gördü ve Sultan Korkut’u babasına kâimmakam olarak tahta geçirdi. On sekiz
gün padişahlık etmiştir. Bu sırada, ortalıktaki fesad biraz sükunet bulumuştur. Babasının
vefatında Saruhan mutasarrıfı idi. Kendisinden daha küçük yaşta bulunan Selim, cebren
babasından saltanatı alınca Korkut, Selim’e muhalefet eylemişti. Üzerine asker sevk
eylemişler ise de haber alınca Piyale Bey adındaki lalasıyla birlikte Teke tarafına firar
eylemişti. Teke mirlivası Kasım Bey’e derdesti emredilmekle katledilmiş ve cenazesi
Bursa’ya getirilerek 18.3.1513 Çarşamba günü Manastır mahallesindeki Orhan Gazi
Türbesi’ne defnedilmiştir. O gün Bursa’da mahkeme tatil edilmiş ve cenazeye gidilmiştir (BS.
25/12). Rivayete nazaran ümeradan bazıları Selim’in tahta çıktığı sıralarda kendisine mektup
yazarak: “Baban Selim’e kırılmıştır, hemen gelip rikâb-ı hümayuna yakın bulununuz” demiş
ve bu da üç gulâmıyla Mihaliç’ten İstanbul’a gelmiş ve Yeniçeri odalarında gizlenmiştir. Bir
iş beceremediğinden meyûsen Manisa’ya avdet eylemiştir. Yavuz Selim tecrübe için sahte bir
mektup göndermiş, o da kalbindekini ızhar eylemiştir. Yavuz’un büyük bir kuvvetle Manisa
tarafına bizzat geldiği haber verilince evvelce valilik ettiği Teke tarafına firar eylemiştir.
Gayet müstaid ve zeki bir şehzâde idi. Amasya’da Şeyh Hamdullah’tan yazı öğrenmiş
ve çok yüksek bir hattat olmuştu. İran’dan Zeynelâbidin adında bir mûsıkî üstadı getirilerek
birçok mûsıkî kaideleri öğrenmiştir. Âlim, fazıl, fen sahibi, kemâlâtına nihayeti olmayan bir
şehzâde idi. Gayet güzel şiirleri vardır. Şiirde “Harîmî” mahlasını kullanırdı. Fetvalardan,
“Korkudiyye” adlı dört mezhebe göre bir kitap telîf eylemişti. Asrının ilimlerinde mahir ve
her nevi sazı çalmaya, bestelemeye muktedir idi. Hatta kendisi “Gıdâ-yı Rûh” adlı bir çalgı
icad eylemiştir. Erbabı yanında çok sevilir, güzel sesli bir sazdı (KA. 3724; ST. 17; TH. 368,
G. 54; HH. 131; SO. I/6). Birçok piştovları vardı (BS. 214/170). İshak Bey’le Hamza oğlu
Alâeddin Beyler, defterdarı; Ayas Bey silahdârı idi (BS. 23/307, 25/8). Maarifi çok severdi.
Nişancısı Sinan Bey idi.
1511’de Bursa’ya çavuşbaşısını gönderip, Bursa sarayında ne kadar tüfek varsa
kendisine çok lüzumu olduğundan cümlesinin defteriyle birlikte teslim etmesini Bursa
kadısına yazdığı bir hükümde bildirmiştir. Bu emrin nihayetinde: “Bu babda ihmal ve
müsahale, özür ve bahane, muhalefet etmek caiz değildir. Eğer edersen müstahakk-ı ikâb
olursun” tehdidini ilâve eylemiştir (BS. 23/70). BK, III/87
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KORUCU BAYRAM
Bursa yeniçeri serdarı, zabt u rabta kadir olamadığından ref’ olunup yerine altmışıncı
cemaatten, Korucu Bayram adındaki yoldaş, yeniçeri ağası Muhlis Ağa’nın mektubuyla
1620’de serdar nasb ve tayin olunmuştur (BS. 233/127). BK, I/243
KORUK
Her sene Bursa’dan İstanbul saraylarına “yediveren koruğu rubbu” tabh olunup,
helvahaneye teslimi âdet idi. 1616’da koruk rubbunun zamanı geldiğinden yaptırılıp ve
muhkem kaplara konulup İstanbul’a gönderilmesi ve helvahaneye teslimi eskisi gibi
emredilmiştir (BS. 227/139).
1622 senesi Temmuzu ortasında her sene olduğu gibi, taze yediveren koruğu cem’ ve
iştira ve murebba tabhedip helvahaneye gönderilmesi emredilmiştir (BS. 235/144). BK, III/88
KOYLUCA KÖYÜ
İznik’e tâbî bir köy idi. Sultan Bayezid, bu köyü, hududu ve sınırı, yavası ve kaçkunu,
beytülmal, mal-ı gâib, mal-ı mefkud ve icaratı ve sair müteveccihatı, hukuk-ı şer’iyyesi ve
kâffe-i rüsûm-ı örfiyyesiyle kızı Hatice Hatun’a temlik eylemiştir. BK, III/88
KOYUN
“Kasap” kelimesinde de söylendiği vechile Bursa’ya gelen koyunlar, İstanbul’da Koyun
Kalemi’nin emriyle ne kadar tertip edilmiş ise o kadar gelir ve kadı tarafından kudretlerine
göre kasaplara taksim ve tevzî edilirdi. Buna ait sicil kayıtlarından bazıları aşağıdadır.
1511’de Gelibolu’dan geçmeye icazet verilen 113 bin koyunun Bursa’ya getirilmesi ve
başka tarafa alıp gidilmemesi emredilmiştir (BS. 23/16).
13.10.1512’de Gelibolu’dan Bursa’ya seksen bin koyun geçirilecektir (BS. 25/247).
1514’te Rumeli’den Bursa’ya 82 bin koyun nakli (BS. 26/223) ve her sene bu kadar
koyun geçirilmesi (BS. 26/334).
1514’te Bursa’da Rumeli beylerbeyisi Hasan Paşa’nın (Abdülhayy oğlu) 2797 re’s
koyunu, her biri kırk ikişer akçe yani on dört pare hesabı üzere 18.872 akçeye satılmıştır (BS.
26/103) (2.797 koyunun bedeli akçe kuruşa tahvil edilirse 157 kuruş on para eder ki, şimdiki 1
kilo et fiyatına müsavidir. Bursa’da günde o vakitler 222 koyun sarf edilirmiş).
1514 tarihli bir kayda göre, daha önce, her sene Bursa’ya Rumeli’den seksen bin koyun
geçirmek için Bursalı kasaplara hükm-i şerif verilmiş ve bu suretle ahâli, imaretler, zaviyeler
ve herkes faydalanıp et hususunda sıkıntı çekmezler imiş. Bursa’da bu sene ziyade sıkıntı
olmasına sebep, Bursa kasapları Rumeli’nden koyun getirmek için Rumeli’ye varıp Gelibolu
iskelesi eminine müracaat eylediklerinde iskele eminin: “Her yıl için yeni emir olmayınca
asla bir koyun geçirilmeye diye padişahtan emir gelmiştir”, diye koyun geçirmeye mâni’
olmasıdır. İskelesi emini, kendisine verilen hükmün suretini yazıp Bursa kadısına
göndermiştir. Bunun üzerine yeniden emir verilmesi, kadı tarafından rica edilmiştir (BS.
26/143).
22.4.1605’te her sene reayanın koyun resimlerini toplamak üzere gönderilen padişah
kulları, elindeki padişahın fermanı mucibince tahsilat yapmayıp reayanın birçok akçelerini
almış, nice yıllar mevcut olmayan koyunlardan ve senelerce ellerinde koyunları olmayan
reayadan dahi resim istemiş bu sebeple reaya sıkıntıya düçâr olmuştur. Bunun üzerine
belirilen tarihte bundan sonra ağnam için ayrı adam gönderilmesi, zimmî reayanın cizyelerine
ağnam için yirmi altışar akçe zam ve Müslümanların ellerindeki koyunlardan koyun başına
birer akçe koyun resmi alınmasına dair ferman gelmiştir (BS. 207/176).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1609 senesi Eylülünde satılmak üzere Bursa’ya yirmi bin koyun gönderilmiş ve günün
narhı üzre bunlar satılmadan kasap ve madrabazların ellerindeki koyunların satılmaması
emredilmiştir (BS. 220/94)
1803’te İstanbul’daki sarayların ve beylik tayinatın ve Levend çiftliği ve Üsküdar
ocaklarının, her gün sekiz bin kıyye et hesabıyla, senede üç yüz bin koyuna ihtiyaçları vardı.
Öteden beri koyun mübayaa olunagelen Bahar, Dobruca, Yenişehir kollarından ve Eflak
taraflarından bazı sebeplere mebni müretteb olan koyunlar satın alınamadığından tertibatı
noksan kalmış ve kışın et sıkıntısı çekileceği âşikâr olmuştur. Bunun için Anadolu ve sair
mahallerden kâfi miktarda koyun satın alınmasına ihtiyaç hâsıl olmuştur. Yalnız bu seneye
mahsus olmak üzere Kütahya, Hudâvendigâr, Karesi, Kocaeli, Bolu, Aydın, Saruhan, Suğla,
Teke ve Hamid sancaklarındaki kazalardan beylik fiyatı üzere, yeniden otuz bin koyun ve
keçi mübayaası tertip ve icab eden bahası itâ olunarak satın alınmasını has kasapbaşısı inha
etmekle, “hazine kayıtlarına müracaat olunmuş ve ağnam sahiplerinin ellerinde mevcut
damızlık ve kuzulu sağmal koyunlardan maada sair ağnam ve keçilerinden beher on re’ste bir
re’sinin beylik fiyatı üzere, şeriat marifetiyle tayin olunan sayıcılar eliyle icab eden bahası
nakden verilerek mübayaa edilmesi ve ziyade mübayaa talebi ve fiyat-ı mirîsinden noksan
teklifi ve parasızım diyecek olanlardan da istenilmesi ve sair bahane ile koyun ve keçi
sahiplerinin rencide edilmemeleri” emredilmiştir. Hudâvendigâr sancağı hissesine üç bin
koyun ve keçi isabet etmiş ve bu miktar kazalara taksim edilmiş, Bursa kazası hissesine isabet
eden 185 koyun ve keçi ilgililere vermişti (BS. 281/100). BK, III/88
KOYUN (Hoca)
Bursalıdır. Mazannadan bir zat olup Bursa’da meşhur oldu. Birçok vakıflar yaparak
vefatında Ulucami mihrabı önüne gömüldü (SO. II/311). Sicill-i Osmânî müellifi, Hoca
“Kâbûnî” yi, “Koyun” diye okumuş olsa gerektir (Bk. Kâbûnî). BK, III/90
KOYUN HASTALIĞI
1493 senesi Haziranında İkizceler ağnamına da hastalık ulaştığı ecilden, helâk olup
padişahın koyunlarına hazer erişmesin diye marazlı olan 1431 re’s koyun ve kuzu pazar
tutulup 13.945 akçe hasıl olmuştur (BS. 10/106). BK, III/90
KOZA HANI
Bursa’nın tam göbeğinde bugün de mühim bir ticaret merkezi olan bu han, II.
Bayezid’in İstanbul’daki Bayezid Camii’ne irad olmak üzere yaptırılmıştır. Muhtelif
zamanlarda Han-ı Cedîd-i Evvel, Beylik Han, Han-ı Cedîd-i Âmire, Beylik Yeni Kervansaray,
Simkeş Hanı, Simkeş gibi birçok adlar almıştır. Han yerinin bir kısmı Orhan Gazi’nin
vakfından olduğundan II. Bayezid’in Kamberler Çarşısı’ndaki “Çatal Han” denilen iki hanla
değiştirilmiştir (BS. 19/67). Öteki kısımları da 28.2.1490’da şöylece tedarik edilmiştir:
I- Mehmed oğlu Hasan ve kardeşi Selim’e ait ev 6.500 akçeye alınmış ve bedeli Kâtib
Yusuf tarafından ödenmiştir.
II- Süleyman oğlu Mustafa’nın evleri 2.500 akçeye alınarak bedeli Emin Hayreddin ve
Kâtib Kemal tarafından ödenmiştir.
III- Süleyman kızı, sattığı evlerin bedeli olan 7.000 akçeyi mezburlardan almıştır.
IV- Karagöz oğlu Hacı Pîrî dahi evler satıp 5.600 akçe bedelini Hayreddin Bey’den
tamamen almıştır (BS. 7/423)
Polat Şah oğlu Abdülalî, hanın mimarlığını, Karaca oğlu Şücâ inşaat eminliğini ve
Abdullah oğlu Hacı Yusuf, Hamza oğlu Hayreddin ve Kemal Beyler de kâtiplik yapmışlardır.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Bunlar Bursa hassa harc emini Hayreddin Hüdâdad’dan muhtelif zamanlarda 675.915
akçe ve yine hassa harc emini Muhyidin oğlu Ali’den 81.658 akçe alarak hanın inşaatını 1491
senesi Birinciteşrin ayının son günü bitirmişler; açılma töreninde, “Mübarek Bâd” için alınan
bir parça kemhaya 120 akçe sarf etmişlerdir (BS. 8/92,313).
1491’de bir yıllığı 90.000 akçeye Ramazanoğlu Halayıkçı Yakub’a kiralanmış ve on bin
akçesi peşin alınmıştır. Geri kalanı için de kefil gösterilmiş ve Acem şeyhi İmam Şah ile ortak
olmuşlar (BS. 8/216).
1492’de müddet bitince kiracı Yakub, kardeşi dellal olan Habib ile Şeker Hoca
mahallesinden Hamza oğlu Hakim Mustafa’yı kefil göstermiş ve kefaletnamede “mezkûrûn
gaybet edip bulunamazsa kervansaray kıstından üzerinde ne varsa bî-kusur edâ edecekleri”
yazılmıştır (BS. 8/244). Bir yıl sonra da Amasyalı Mehmed oğlu Hacı Hüseyin iki bin akçe
fazlasıyla hana talib olmuş ve 92.000 akçe kira verip hanı tutmuştur (BS. 10/69)
Bir aralık, yani 1551’de han kapıcısının “kilit akçesi” diye akçe aldığını gören Mustafa
Çelebi, kapıcı Mehmed oğlu Ahmed’i bu işten men’ eylemiştir (BS. 92/116).
1568’de hanın içinde ve alt katta bulunan dükkânlar yetmiş dirhem aylıkla kiraya
verilmişti. Hanın ilk mescidi dar gelmeye başladığından, yanına Hoca Mir’in yaptırdığı
mescid de harap olduğundan, 1584’te Hacı İvaz oğlu Hacı Halil tarafından mescid yeniden
yaptırılmıştır (BS. 152/134).
1627’de hassa mimarı Abdülgani oğlu İbrahim’e keşfi yaptırılmış ve harap olan yerleri
6732 akçeye tamir ettirmişlerdir (BS. 241/12). Üç yıl sonra yine muhtelif kısımları 2740
akçeye tamir olunmuştur (BS. 243/97).
1634’te bu handan alış veriş edenler arasında bir mesele çıkmıştır. “Handa
Hindistan’dan ve sair memleketlerden gelen ‘tefarik emtiası’ yalnız Müslüman olanlar
tarafından satılıp, Yahudilerden hiçbir fert ‘tefarik’ tabir olunan eşyayı eline alagelmeyip
Yahudi dellalı bahar gibi şeyleri satıp başkasına karışmaması” hakkında bir müracaat vaki
olmuştur. Mahkeme buna şöyle bir kararla cevap vermiştir: “Bu handa olan dellalların hepsi
her hususta ale’s-seviyye mahlutdurlar. Hiç birinin kârı hâssaten müteayyin değildir, diye
haber verdiklerinden ‘dellalların Müslüman, Hıristiyan, Yahudi bilcümle her hususta kemâ-
kân ale’s-seviye olmalarına’ karar verilmiştir” (BS. 253/10).
1643’te han mütevellisi Mahmud Ağa’nın yazdığı mektupta günde beş akçe ile nazır
olan Seyyid Mehmed Efendi vazifesini yapmadığı için azl ve yerine Mehmed Çavuş’un tayin
edilmesini bildirmiş ve tensib edilmiştir. O vakit eminler, kâtipler ve sair hademeler vakfa ait
işlerde bu nazıra müracaat ederlerdi. Bu tayinden sonra Mehmed Çavuş Bursa’ya gelmemiş
ve Bursa’daki Hasan Beşe adında birisine vekâlet verip işi ona gördürmüştür (BS. 261/171).
1671’de hanın kurşunları tamir ettirilmiştir (BS. 330/19).
1681’de Çatalca’ya avlanmaya giden padişah için Bursa’dan istenilen on bin kile arpa
ile beş bin kantar saman bedeli olarak 23.000 akçe iştirak salyânesini han müsteciri vermek
istememiş ve avârız ve iştira ve sürsat vergileri talebinden müstesna olduğuna dair ferman
göstermek suretiyle vergiden kurtulmuştur (BS. 317/74).
1778’de kurşunların tamiri ve yenilenmesi 3.238 kuruşa ve dört paraya mal olmuştur
(BS. 314/35).
Koza Hanı, yapıldığı günden zamanımıza kadar ehemmiyetini kaybetmemiş ve daima
en işlek bir ticaret merkezi hâlinde kalmıştır. BK, III/91
KOZLUCA KÖYÜ
İznik’te Orhan Gazi’nin medresesine vakıftır. BK, III/93
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Çekirge’deki Abdal Camii hizasında Nilüfer çayı üzerindedir. 1674’te Mısrî Niyazî
Hazretlerinin teşvikiyle Abdal Çelebi adında bir tüccar tarafından 45.000 kuruş sarfıyla üç
senede inşa edilmiştir. Mudanya yolu üzerindedir.
Akçasu Köprüsü
İnegöl’e bir saat mesafede Kalburt çayı üzerindedir. Vaktiyle beş, altı köy halkı, bazı
vergileri affedilmek suretiyle köprücü tayin edilmişti (Başvekâlet arşivi, nafia dosyaları:
2032)
Anahor Köprüsü
Kite yolu civarındadır. 1846’da iki başları kârgir ve ayakları ahşap idi. 30.140 kuruşla
tamir edilmiştir (BS. 313/94). Daha evvel kârgir idi.
Babacan Köprüsü
Yeşil Medrese’nin garbında ve Çanlı Dere’nin üzerindedir. Medreseye bitişiktir (BS.
265/71). 1645’te Mehmed oğlu Receb bir bahçe ihdas eylediğinden gelen bir sel bu kârgir
köprüyü yıkmıştır.
Boyacıkulu Köprüsü
Irgandı köprüsünün altındadır. İki ayaklı, bir göz kârgir köprüdür. 1848’de 7.020
kuruşla tamir edildi (BS. 304/2).
Cığalazâde Köprüsü
Yeni Kaplıca civarındadır (BS. 221/6).
Çalıkyeri Köprüsü
Maksem mahallesinde, Gökdere vadisindedir. 1572’de bu köprü tamir edilmiştir (BS.
116/50).
Delicesu Köprüsü
Bursa ile Aksu arasında büyük bir köprüdür. 1630’da Kara Çelebizâde Mehmed Efendi
tecdiden bina eylemiştir (BS. 249/159).
Emir Bey Köprüsü
Bursa’nın Ebu Şahme mahalllesinden Emir Bey, Nilüfer nehri üzerine bir köprü
yaptırmış ve Yenice köyünde Baba Sultan suyuyla dönen üç göz değirmenini bu köprünün
tamirine vakfeylemiştir (BS. 317/56).
Geredeler Köprüsü
Ahmed Dâî mahallesindedir. Boyacıkulu köprüsünün alt tarafındadır. Gökdere
üzerindedir. 1520’den çok evvel yaptırılmıştı. 1520 senesinde bir tarafını, bir sene sonra da
diğer tarafını sel basıp yıkmıştır. Tamire muhtaç olduğu, tamir için akçesi ve görür gözetir
kimsesi olmadığı gibi hayır sahiplerinden dahi kimse tamirine teşebbüs etmediğinden 1504
akçe ile tamir edilmiştir (BS. 28/455).
Irgandı Köprüsü
Bursa’nın en güzel ve en eski köprüsüdür. 846/1422 senesinde Irgandî Ali tarafından
yaptırılmıştır. Mimarı meçhuldür. Bursa’nın en meşhur mimarı Hacı İvaz Paşa 14 sene evvel
vefat eylediğinden bu köprünün Hacı İvaz Paşa yetiştirmelerinden Mimar Abdullah oğlu
Demirtaş tarafından yapılması pek muhtemeldir. Çünkü bu devrin en yüksek mimarı idi. Bu
köprünün Türkiye’deki küprülerden ayrı bir hususiyeti vardı. Üzerinde 30 dükkân vardı ve bu
dükkânlar kurşun örtülü kârgir idi. Ve köprünün içerisi boş idi. 1632’de bu köprünün ayakları
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ve dükkânlar 3.160 akçe ile tamir edilmiştir (BS. 243/132). 1567’de 5.000 akçe sarfıyla tamir
edildi (BS. 110/5). 1573’te 2.900 akçe ile tamir edildi (BS. 116/108). 1576’da esaslı bir
surette tamirine ferman geldi (BS. 127/230). 1849’da 60 zira’ uzunluğundaki bu kârgir ve
metin köprü, 255 kuruşla tamir edildi (BS. 304).
İğdir Köprüsü
Avdancık oğlu Yahşi Bey, İğdir suyu üzerine bir köprü yapmak için, 1480’de 20.000
akçe vakfedip vasisi Halil oğlu Nasuh’a vermiş ancak Nasuh köprüyü yaptırmayıp akçeyi
yutmuştur. Bu akçelerin alınıp İstanbul’a gönderilmesi için ferman gelmiş ise de ancak 10.000
akçesi alınabilmiş ve Nasuh kaybolmuştur (BS. 3/322).
Kalburt Köprüsü
İnegöl’ün Akhisar köyü civarındadır. Tamir etmek üzere köprücüleri vardı. Köprü
ahşaptır (BAND. 2032).
Kaplıkaya Köprüsü
İvaz Paşa köyü civarında büyük bir köprüdür. 1601’de seller taştığından aylarca yollar
kapanmış, İvaz Paşa köyünün avârızhaneleri silinerek köprücü tayin kılınmışlardır. Bu
köprüyü bu köy halkı tamir edegelmiştir (BS. 204/194).
Kızılcıklı Köprü
Namazgâh yakınındadır. 1552’de bu köprü ağaçtan idi (BS 49/323).
Kurtoğlu Köprüsü
Bursa Müzesi’nin batı tarafındadır. Çanlı Dere üzerindedir. 1557’den çok evvel
yapılmıştır. Şimdi yıkılmış, ayakları görülmektedir.
Meydancık Köprüsü
Geredeli köprüsünün diğer adıdır.
Mihraplı Köprü
1465 tarihinde Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun tarafından yaptırılmıştır.
Serbest Yörük tayfasının ağnâm resmi, gelin resmi (resm-i arûsâne), bennâk, cürüm ve
cinâyet ve bâd-ı hevâsı bu köprünün tamirine tahsis edilmiştir. 1538’de bunlar üç seneliği
7.700 akçeye mültezime verilmiştir. 1776’da 735 kuruşla tamir edilmiştir (BS. 1199/15).
1847’de da 11.800 kuruşla tamir edilmiştir (BS. 313/79).
Mustafakemalpaşa Köprüsü
Kasabanın ortasından geçen çay üzerinde 1845’te ahşap bir köprü idi. 25.000 kuruşla
tamir edilmiş ve Cumhuriyet zamanında bu köprü bütün olarak yeniden yapılmıştır.
Setbaşı Köprüsü
Bursa’nın en işlek bir köprüsüdür. Kimin tarafından yaptırıldığı ve hangi tarihte inşa
edildiği ve mimarı meçhuldür. Yalnız Mustafa oğlu Mehmed Çelebi’nin (ki bu zat “Kek” diye
meşhurdur) bu köprünün tamiri için vakıfları vardır (BS. 96/11). Köprü, müteaddid defalar
tamir edilmiş, 1918’den sonra biraz yükseltilmiştir (BS. 195/35, 276/70, 195/35).
Soğucak Pınar Köprüsü
Maksem’e yakın Pınarbaşı suyunun Gökdere vadisinde çıktığı yerde idi. Bu köprüyü en
evvel Hacı Mehmed oğlu Hacı Hayreddin ve sonra da Ulucami’deki kütüphaneyi kuran
Münzevî Abdullah Efendi inşâ eylemiştir. 1518’de Hacı Hayreddin oğlu Bâlî Çelebi tamir
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ettirmiştir (BS. 28/142). 1638’de tamir edilmiştir (BS. 325/52). 1849’da 13.458 kuruşla,
1854’te 1.868 kuruşla, 1864’te 8.991,5 kuruşla esaslı bir surette tamir edilmiştir (BS. 286/82).
Şible Köprüsü
Devlengeç suyu üzerinde ve Şible’den Emir Sultan’a giden yol üzerindedir (BS.
207/56).
Tatarlar Köprüsü
Bunun da kimin tarafından ve ne zaman yaptırıldığı meçhuldür. BK, III/123
KÖPÜKLÜ MEDRESE
Hisar kapısından Kavaklı mahallesine giderken sağ tarafta mükemmel bir mermer kabir
vardır. Taşlarında yazı yoktur. Buna “Köpüklü Dede” derler, ihtimal ki orada bir de medrese
vardı. BK, III/127
KÖRFEZ KÖYÜ
İznik’te İbrahim Paşa imâreti vakfındandır. Şimdi bu köy yoktur veyahut adı
değişmiştir. BK, III/127
KÖSE ALİ PAŞA MEDRESESİ
Yeşil’de Bursa Müzesi karşısındaki bahçenin içerisinde idi. Medrese yıkılmış ve arsası
satılmıştır. BK, III/127
KÖSE BEDREDDİN
1534’ten evvel Bursa’da yaşamış ve iki medrese yapmıştır (BS. 33/365). BK, III/127
KÖSELER CAMİİ
Gemlik Caddesi’nin çarşıya birleştiği yerde, Demirciler başında idi. Altında kendisine
ait dükkânlar vardı. Cami, fevkânî idi. Yeniyol’dan eser yok iken cami kârgir ve yanında
ahşap iki oda ve bir dut bahçesi vardı. Kubbe ve duvarları 1854 zelzelesinde ziyadece
zedelenmiş ve harab bir hâlde kalmıştır. 1850’de İbrahim Cârim Paşa’nın Bursa valiliğinde
Gemlik yolu Atıcılar zeylinde cevizliğe kadar yapılıp şehre birleşmiş idi. 1864’te Ahmed
Vefik Paşa, cevizlikden hükûmet konağı civarına “Zambaklı Mekteb” ittisaline kadar düz
olarak açmış ve bu yol Camii’n batı tarafının yarısından ziyadesini almış, meydan ve
bahçesinin tam ortasından geçmiştir. Yol parasından ayrılan akçe ve mahallenin vakıf
paralarının ilâvesiyle 1877’de bâkî kalan mahalle camisi ve odalar yaptırılmıştır. Bahçenin
ittisalinde görülen kârgir yerler medresenin enkazındandır (G. 371).
Bu mescid, 1613’te Celâlî vakasında harab olmuş ve Tamburacılar Çarşısı’ndaki dört
dükkân da yanmış olduğundan tamir edilmiştir (BS. 223/27).
1615’te 3.500 akçe ile tamir edilmiştir (BS. 228/63). BK, III/127
KÖSE MİHAL Bk. Mihal (Köse).
KRAL KIZI
Eski bir Bursa masalıdır. Bir Bursalı, esir olmuş. O hükûmetin kralının kızına hademe
verilmiş. Doğru ve temiz olan bu adama kral kızı âşık olmuş, iman etmiş. Sonra hastalanmış.
Bu adama vasiyet ederek: “Ben öldüğüm zaman beni eşya ve mücevherlerimle gömerler, sen
gece al. Babam tabii seni âzât eder, memleketine gidince bu paralarla bana bir hayır yap”,
demiş. Kız ölmüş. Hademe, vasiyetini yerine getirmek için kabre gitmiş. Kabirde, kral kızının
yerinde, Bursa’da ders aldığı hocasını görmüş. Taaccüb ederek çekilmiş. Esaretten kurtulunca
Bursa’ya gelmiş, hocasını sormuş, vefatını haber vermişler. Hesab etmiş, kral kızıyla hocanın
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ölüm tarihlerinin bir olduğunu anlamış. Gece giderek hocasının kabrini açmış, bir de bakmış
ki kral kızı çeyiziyle yatıyor. Mücevheratı ve mezardaki malları almış, üzerine bir kubbe
yaptırmış. Birçok zaman sonra kubbe yıkılmış, şimdi yalnız yeri kalmış. Merak edip hoca
karısından hocanın dinine ve itikadına dair izahat istemiş. Karısı da kocasının sofu olup,
yalnız gusül icab ettikçe; “bu olmasa da sade bir gömlek değiştirmek kifayet etse” diye
temennilerde bulunurdu, demiş. Anlamış ki bu yanlış ve Müslümanlığa aykırı düşüncesi,
imansız gitmesine sebep olmuş, diye ağızdan ağza nakledilirdi. Emir Sultan’ın batı kapısı
civarında sağ tarafta türbenin eserleri görülmektedir (DŞ. 156). BK, III/78
KUBAD ÇAVUŞ
Abdülmennân’ın oğludur. 1593’te Bursa zaîmi idi. Senelerce bu vazifede bulundu.
Ümmügülsüm ve Mehmed Çavuş adında iki evlâdı dünyaya geldi (BS. 189/2, 194/1). BK,
III/93
KULACA ŞAHİN
Bursalıdır. 1514’ten evvel ölmüştür (BS. 26/136). BK, III/93
KULACA ŞAHİN KÖYÜ Bk. Karadeğin Köyü.
KUMAŞ
Bursa’da, öteden beri her nevi ipekli, yünlü, pamuklu kumaşlar ve kadife dokunmakta
idi. İran şahının ve Lehistan kralının, sarayları için Bursa’dan kumaş aldıklarını Bursa
Sicilleri yazmaktadır. Bazı siciller şunlardır:
1504’te saraya padişahın emriyle alınacak kumaş için Bursa’daki mukâtaalarda hazır
akçe bulunmadığından şehrin âyânından kumaş almak için bir miktar akçe istikraz olunması
icab eylemiş ve Hoca Hüseyin oğlu Hoca Seydî Mehmed Çelebi’den bin eşrefî ödünç
alınmıştı (BS. 19/131).
1507’de gelen bir emirde kumaşın ebadı şöyle tesbit edilmiştir: “Hamideli vilâyetinden
gelen boğasi yedibuçuk arşın ve ister sekiz arşın olup bundan noksan olmayacaktır, eksik
bulunanlar kimin elinde bulunursa paralanacaktır. ‘Enini geniş yaptık’ diyenlerine
ehemmiyet verilmeyecektir” (BS. 21/177).
1513’te hazine-i âmire için Kadifeci Hacı Yunus’tan 25.200 akçelik kumaş alınmıştır
(BS. 25/65). Bu kumaşlar bahasına verilmek üzere Mihaliç ve Yenişehir hasları mahsulünden
ve Bursa’daki hassa mukâtaalardan tahsil olunması hassa harc eminine emrolunmakla,
Mihaliç hassalarından 174.000 akçe teslim olunmuştur (BS. 26/385). Alınan bu kumaşlar
1514’te defterleriyle beraber Ases Ali ile İstanbul’a gönderilmiştir (BS. 26/105).
1515’te hassa sancaklar için emrolunan beş top taftanın mirî için gönderilen kumaşlar
ile beraber gönderilmesi emredilmiştir (BS. 26/365).
1518’de hazine-i âmire için Bursa kumaşına hacet olduğundan yarar kumaştan 500 tak
harcı münakkaş, 200 kıt’a kefirî kemha, 100 tak yeşûri ve 100 tak dolayı, 20 top kırmızı Bursa
taftası, 10 top sarı ve 10 top yeşil ve 10 top âsumânî tafta satın alıp bahasının hassa harcdan
alınıp verilmesi ve 100 adet bay-güzîn kuşak dahi beraber gönderilmesi bildirilmiştir (BS.
28/59).
1520’de İstanbul’da, saraya gönderilen kumaşların nakli için ücretle tutulan katırlara
kira olarak 2.240 akçe verilmiştir (BS. 28/33).
1521’de hassa otağlar için tafta ve boğasi lâzım olduğundan gayet iyisinden dört top
kırmızı, üç top yeşil, üç top sarı, çifte tafta ve 100 tak sirmanî boğasi alınıp varan mutemed ile
acele İstanbul’a gönderilmesi (BS. 29/192).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KURŞUNLU KÖYÜ
Gemlik kazasındadır. Bu köyde Sinan Paşa’nın bir camisi vardı (BAVD. 4204). 1813’te
bu köy hassa ocağı için avârız ve nüzül malından 393,5 kuruş tavuk ocaklığı idi. 1927’de bu
köy İnegöl’e bağlanmış 267 hanesi 1.382 nüfusu olduğu görülmüştür. BK, III/98
KURŞUNLUOĞLU MEDRESESİ Bk. Hacı İbrahim Medresesi.
KURT
Abdullah’ın oğludur. Bursa’da asesbaşı idi. 1583’te Irgandı köprüsü dibinde maktül
bulunan Üstad Ali’nin oğlu Ahmed mahkemeye müracaatla: “Babam Ali’nin bulunduğu
yerden kan izlenip, Çıkrıkçıoğlu mahallesindeki Kurt’un evinin kapısında nihayet bulduğu
görülmüştür. Bu adam gece ve gündüz hamr için evinde meclis kurup, fahişe avratlar getirip
daima fısk u fücur etmekten hâlî değildir. Babam maktül bulunduğu gece, mezbur Kurt’un
evinde meclis-i fısk olup ve babam orada katl olunup cesedi köprünün dibine getirilip
bırakılmıştır. Hizmetkârları babamın katl olunduğu günden beri kayıptırlar. Babamın kanını
ve diyetini Kurt’tan isterim. Hizmetkârları da tutularak mahkemede tamam-ı hak ve ihtimam
üzere teftiş ve tahkik olunsun” dedi.
Kurt, hizmetkârlarının gaybûbet ettiklerini itiraf etmiş, lâkin “Ali’nin katlinden haberim
yoktur” demiş. Kurt’un hâli bu mahalle ahâlisinden sual olundukta Nasuh oğlu Şeyh Mahmud
ve sair bî-garaz Müslümanlar, “Kurt’un bir vakit namaza, mescide geldiğini görmedik, dâima
fısk u fücûr üzere olup, evinde meclis-i fısk kurup fahişe avratlar ve yaramaz oğlanlar getirip,
gece ve gündüz fesad üzeredir. Tekmil mahalle ahâlisi bunun fısk u fücurundan âciz ve
rahatsızdır” diye yüzüne karşı şifâhen ihbar eylediler (BS. 111/6). BK, III/86
KURT AĞZI
1608’de giyilen bir nevi ayakkabının adı idi. BK, III/86
KURTOĞLU
Osman oğlu Mehmed’in soyadıdır. 1512’de Bursa’da sağ idi (BS. 23/222). BK, III/86
KURTOĞLU MEZARLIĞI
Setbaşı köprüsünün kuzeyinde ve Irgandı köprüsünün doğusunda idi. Burada büyük bir
mezarlık vardı. 1861’de buradaki bir ipek fabrikası bir galeyan neticesi yakılmış ve hükûmet
de Bursalılara ödetmiştir. Son zamanlarda buraya cenaze gömülmesi men’ edildiğinden mezar
taşları da büsbütün kaldırılmıştır. BK, III/87
KURTUL
Alâeddin’in 1332’de yaptırdığı vakfiyede şahid olmasına nazaran Osmanlı hükûmetinin
mümtaz şahsiyetlerinden birisidir. Gemlik ile Bursa arasında Kurtul boğazı vardır. BK, III/98
KURU OT
Bursa’ya öteden beri satılmak üzere gelen kuru otun Atpazarı’nda satılması âdet
olduğundan başka yerde satılması 1765’te men’ edilmiştir (BS. 400/16). BK, III/97
KUŞAK
Bursa’da diğer Anadolu ve Rumeli memleketlerinde olduğu gibi herkes beline bir yün
veyahut ipek kuşak sarardı. Köylüler ise en aşağı sekiz metre olmak üzere bir veyahut iki
kuşak sararlardı. Büyükler, amirler, valiler, âlimler ise ancak üç dört kuşak sararlardı.
1586’da: “Şemle kuşak dört endazeden noksan olmaya, hariçten kuşak geldikte
bezzazlara ve zira’ eminine haber gönderip gelen kuşak yoklatup dört endazeden noksan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
üzere olan kuşağın saçakları kesilip sahipleri meclis-i şer’de muhkem te’dîb edilsin” diye
emredilmiştir (BS. 170/10).
1586’da gelen diğer emirde, Bursa’da işlenen kuşaklığın telinin iki kat olması evvelce
emredilmiş olduğundan iki kat olmasına çok ehemmiyet ve dikkat edilmesi gerektiği
bildirilmiştir (BS. 170/65).
20. 10. 1592’de Bursa’da, “bay-güzîn” (bay kelimesi Türklerde öteden beri “bey”
manasına kullanılırdı. Osmanlı hükûmetinin ilk zamanlarında “Bîg” suretinde yazıldığı
görülmektedir. Buradaki ‘y’ harfi, “ûlâ” daki ‘y’ gibi ağır fetha mıdır? Bunu dil âlimlerinin
dikkat gözlerine korum. Bu kuşağın Türkçe adı da “bey beğendi” “bey intihab etti” gibi bir
şey midir. Dil meselesiyle meşgul olmadığımdan mütehassısların dikkat gözlerini çekerim.)
kuşak işleyen ustalardan Memi oğlu Mehmed, Mustafa oğlu Veli, Hüseyin oğlu Ahmed ve
daha birçok kimseler mahkemeye gelerek, “bu kuşağı işleyen kimselerden bazısı, şimdiye
kadar meşdudu 6.000 tel pişmiş ibrişimden işlenegelmiş iken 3.000 telden işleyip ve hem ham
ibrişimden işlemekle çok kalb olup eskisi gibi işlenmesi için İstanbul’dan emr-i şerif gelmiş
idi. Mahkemeye bu kuşağı işleyen kimseleri getürdüb evvelâ içlerinden Mehmed oğlu Yusuf’u
bu taifeye yiğitbaşı tayin edip ve destgâhlarında olan meşdudu bu emrin vürudundan 30 güne
kadar işledip tamam olduktan sonra Yiğitbaşı Yusuf görmeyip onun marifeti olmadan işleyen
kimselerin haklarından gelinip muhkem siyaset olunması emr edilmiş olduğundan bu esnaf
mahkemeye çağrılarak hepsine tenbih” edilmesini taleb etmişler ve mahkemece tenbih
edilmişlerdir (BS. 182/25). BK, III/98
KUŞAKSIZ
Hızır adındaki bir zatın adıdır. Oğlu ulemadan Mevlânâ Alâeddin’dir. O da
“Kuşaksızoğlu” diye şöhret almıştır. Asıl adı Hacı Ali’dir. Hayatının sonuna kadar Yeşil
Camii ve İmareti’nin mütevellisi idi (BS. 3/115). 1480 senesinde evlâdsız olarak ölmüştür.
Birçok vakıfları ve Soğanlıköy’de ağaçları vardır (BS. 5/3, 23/63, 26/242, 28/417, 295/79,
348/70). BK, III/99
KUŞAKSIZ MESCİDİ
Bu isimde bir mescid vardı. Fakat yeri tesbit edilememiştir. Yalnız bu mescidin suyu
Hisar’daki Tokatlı mahallesinden gelmekte idi. BK, III/99
KUTBEDDİN (Şeyh, İznikî)
İzniklidir. Tahsil-i ilim ettikten sonra şer’î ilimlerde ve tasavvufta ihtisas sahibi
olmuştur. En büyük âlimlerimizdendir. Resmî ilimleri Mevlânâ Hasan Paşa’dan tahsil
eylemiştir. Timurlenk ile görüştüğü zaman, döktüğü kanlardan dolayı acı bir surette Timur’un
harekâtını tenkid ve muaheze eylemiştir. 821 senesi Zilkadesinin 8. gününde (7.12.1418)
ölmüş ve İznik’te defnedilmiştir. Şeyh Kutbeddin, İznik’te bir mescid bina eylemiş ise de
münhedim olmuş ve yerine İbrahim Paşa bir cami bina eylemiştir. Şeyh Muhyiddin
Kutbeddin Efendi bu mescidine şu yerleri vakfeylemiştir.
İznik’te Bakkallar Çarşısı’nda bezzaz dükkânı yerinden alınan mukâtaa (Bu arsada
Kutbeddin’in bez dükkânı vardı. Dükkân yandı, yerine bezzaz dükkânını başkası yaptı ve
vakfa senede 60 akçe yer kirası vermekte idi.)
Deliklikaya kurbünde beş parça yer, birisi beş müdlük ve birisi de 38 dönümdür.
Orhan Bey yerlerinden Sin köyü sınırında on beş dönüm bağ,
Kemer pınarında dört dönüm yer (iki dönümü çayırdır),
Bu yerlerin hepsinde ziraat olunur ve vakfa öşür verilirdi.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Salâta (namaza) müteallık şer’î meseleleri havî birkaç eseri vardır. BK, III/99
KUTBEDDİN AHMED ÇELEBİ Bk. Kutbî (Mevlânâ)
KUTBEDDİN ÇELEBİ
Muhyiddin Mehmed Efendi’nin oğludur. 1478’de Üsküp kadısı idi. Bursalıdır (BS.
3/13). Ulemâdandır. Oğlu Mehmed Çelebi ve Mezid Çelebiler, kızları Efendibula Hatun, Şâhi
Hatun vardır. Şâhi Hatun Edirne’deki Hakîm Mevlânâ Kemal’in karısıdır (BS. 7/150, 31/179).
Mevlânâ Kutbeddin Çelebi’nin evleri Selçuk Hatun mahallesinde idi. BK, III/100
KUTBEDDİN MEHMED ÇELEBİ
Mevlânâ Mehmed Efendi’nin oğludur. Koca Efendi’nin ceddidir. 1485’te “Kadızâde-i
Rûmî” diye şöhret bulmuştu. Hisar’da dükkânı ve Çırapazarı’nda dükkân arsası vardı (BS.
4/403). Ana tarafından Mevlânâ Mehmed Kûşî oğlu Mevlânâ Ali Kûşî’ye mensuptur.
Hocazâde’nin damadıdır (ŞN. I/338). BK, III/100
KUTBEDDİN MESCİDİ
1490’da İncüğez mahallesinde idi (BS. 8/103). BK, III/100
KUTBEDDİN TÜRBE VE CAMİİ
İznik’te Yeşil Camii ile Nilüfer Hatun imareti arasındadır. İznik yangınında harap olan
bu camiyi İbrahim Paşa yaptırmıştır. Fakat yine Kutbeddin Camii adını taşımaktadır. Caminin
kubbeli ve kiremitli kârgir türbesi vardır. Türbe duvarına bitişik bir de minare vardır ki,
binadan ayrıdır (BAVD. I/59; ŞN. 58; OM. I/144; KA. 3672). BK, II/100
KUTBÎ (Mevlânâ)
Asıl adı Kutbeddin Ahmed’dir. Babasının adı Musa’dır. II. Bayezid Amasya’da vali
iken bu da nişancısı idi. “Paşa Çelebi” diye meşhurdur. İzniklidir. Şeyh Kutbeddin’in
torunudur. Fazilet ve hikmet babında emsalsiz ve her funûna vâkıf, fazilet sahibi ve marifet
ehli son derecede salâha ve tasavvufa mâil ve fasîh ve belîğ idi. Fesahatta “Sübhân-ı Sânî” ve
belâgatta “Hazret-i Hakanî” derecesinde idi. Hevesnâme adlı mühim bir eseri, birçok şiirleri
vardır.
Ruhlarında yüzünün gülleri durmaz açılur
Gülşen-i bağ-ı İrem’dir ki kış u yaz açılur (ST. 42)
Şu beyitleri de çok lâtiftir:
Ne dil-i haste-i mecrûhuma merhem bulunur
Ne zaman gussaları def’ine derman bulunur
Ne perişanlığımı hâtır-ı sevdâ-zedenin
Şefkat ü rahm idüben bir sorar âdem bulunur
Âşinalıkta sebat üzre ne bir kimse bulunur
Bu cihan içre karar üzre hemân gam bulunur (OM. 384). BK, I/58, III/100
KUTLU BEY
Bursalı Aksungur Ağa’nın oğludur. Mehmed ve Süleyman Beylerin kardeşidir. Kızı
Kutlu Paşa’nın kocası Osman oğlu Mustafa’dır. 1455’te sağ idi (BS. 11/10,30, 12/92, 21/96).
Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Aksungur
BK, III/101
KUTLU BEY
Bursalıdır. Hacı Ali, Hacı İbrahim ve Hasan Ağa adında üç oğlu vardır 1485’ten evvel
ölmüştür (BS. 4/326). Şeceresi şöyledir:
Kutlu Bey
Halil İslam
BK, III/101
KUTLU BEY
Bursalıdır. 1498’de oğlu Mustafa ve torunu Kutlu Bey sağ idiler (BS. 16/317). BK,
III/101
KUTLU BEY
Bursalıdır. Abdullah oğlu Küçük’ün oğlu ve İskender Bey’in kardeşidir. 1518’de sağ idi
(BS. 38/138). BK, III/101
KUTNÎ
İpek kumaşlara verilen addır. BK, III/101
KUTUB AHMED EFENDİ
Üftade’nin hafididir. Babası Mustafa Efendi’den sonra şeyh olmuş ve camiyi ihya
eylemiştir. Bayırda bulunan tekkedeki süslü oda bunun imiş. Padişahlar bunun duasını almak
ister, fakat hiç birisinin ihsanını kabul etmezmiş. 1089/1678’de ölmüş ve türbenin
dışarısındaki tel ile çevrilmiş kabre gömülmüştür. BK, I/79
KUYU
Bursa’da su çok olduğundan kuyu kazmak ihtiyacı hasıl olmamıştır. Birkaç yerde ve
Meselâ Seyyid Ali Paşa Hanı’nda, Ali Paşa Camii civarında vaktiyle birer kuyu vardı ki
bunlar da yeraltından geçen suların menfezlerinden ibaretti. Kaledeki hapishanede bir susuz
kuyu bulunup 1771 senesinde bazı kimseler hapis için bu kuyuya konulduğu 1184/4 numaralı
sicildeki kayıtlardan anlaşılmaktadır (Çok dikkate değer ve şâyân-ı hayrettir ki, üç dört asır
evvel, bir adamın tevkifi veya tahliyesi, mutlaka kadı’nın yazılı emriyle icra edilmekte idi Bu
emirlerden birçokları bu sicilde kayıtlıdır). BK, III/101
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
KUYUCU
30.3.1650’de gelen bir fermanda da: “Atranoslu Kuyucu ve Kör Mehmed isminde iki
eşkıya türeyip ve başına topladığı eşkıyalarla birlik olarak Anadolu beylerbeyisi
mütesellimini dahi kandırıp 30-40 atlı getirtip Gökçedağ kadılığından azlolunan Sarhoş
Hüseyin’i mütevelli nasb ettirip, gelip Gökçedağ mahkemesini basıp Kadı Mehmed Efendi’yi
seccadesinden indirtip, habsedip ve mutemed yanında bulunan mahkemenin iki aylık
hasılatını vesair her ne bulduysa alıp, ellerinden güç hâl ile kaçabilen Kadı Mehmed Efendi
Atranos’a gelebilerek Kadı Mahmud Efendi’ye hâli anlatmış ve bu da keyfiyeti padişaha arz
ve gelen cevapta husamâyı beraber edip davanın şer’le görülmesi” bildirilmiştir (BS.
272/116). BK, III/101
KUYUMCUBAŞI
Bursa’daki kuyumcular esnafına hassa kârhanesinden ve üstadlarından bir tam ustanın
kuyumcubaşı tayin edilmesi eski âdetlerden olmakla hassa üstadlardan Hacı Mustafa, İstanbul
hassa kuyumcubasısı tarafından 1649’da Bursa kuyumcubaşılığına tayin edilip gönderilmiştir.
Evvelce gönderilen Bursa kuyumcubaşısı Veffâkzâde Mehmed, kusuru yok iken başkasının
tayininin kendisinin gadrini mucip olduğunu arzıhâl ile bildirdiğinden tekrar yerine ibkâ
edilmiştir (BS. 272/112,121). 1688’de hassa kuyumcubaşı Hasan’ın mektubu üzerine Bursa
kuyumcubaşı İbrahim’in ehliyetsiz olduğu bildirildiğinden, kaldırılıp yerine eski kuyumcubaşı
Ahmed tayin edildi (BS. 363/52). BK, III/102
KUZGUNİYE MEDRESESİ
Hasan Paşa Medresesi’nin diğer adıdır (BS. 113/227, 17/299, 239/19, 28/210). 1518’de
evkâfı kâmilen yanmıştır. BK, III/102
KUZGUN MUSTAFA
1479’da Mukbil oğlu Mustafa’nın şöhreti idi (BS. 3/85). BK, III/102
KÜÇÜK MUHYİDDİN
1551’de Bursa’da yaşayan Ahmed oğlu Muhyiddin Mehmed’in şöhretidir. BK, III/128
KÜÇÜKOĞLU
1774’te Kirmastı voyvodası idi. Kendi malıyla çıkardığı 500 askeri, bir mutemed
başbuğ ile bir an evvel Boğaz hisarlarına göndermesi için kendisine hitaben ferman gelmiştir
(BS. 1186/37). BK, III/128
KÜÇÜLMESİ (Bursa’nın) Bk. Bursa’nın Küçülmesi.
KÜKÜRTLÜ KAPLICASI (Büyük)
Binası eski ve sağlamdır. Mimarlığın ilerlemediği bir zamanda yapılmıştır ki, pek
iptidaî bir şekildedir. Camekânı vâsi’ ve ortasında bir şadırvanı vardır. Camekânı kış günleri
sair kaplıcalardan daha sıcakçadır. Soğukluğun hararet derecesi 25 derecedir. Onun içindir ki,
hastaların banyoları, fıçıları (banyo için yapılan küçük yerlere yalak veyahut fıçı derlerdi)
buraya tertip olunmaktadır. Hamamın içerisinde hararet 26-30 derece kadardır. Buğuluk
denilen halvet, kükürdün tekasüf eden buharlarıyla doludur. Burada iki üç dakikadan ziyade
durmak mümkün değildir. Bu hamamı I. Murad’ın 1389’dan evvel yaptırdığı anlaşılmaktadır.
Allah’ın rızasını tahsil için bu hamamı vakfeylemiştir. Camekân denilen soyunma yerine
dörder akçe yevmiyeli bekçiler tayin eylemiş ve Eski Kaplıca’da eskiyen peştemalların tamir
edilerek bu hamamda parasız olarak yıkananlara verilmesi vakfiyesinde şart koşulmuştur.
1613’te I. Murad vakfından camekân için muhafız tayin edilmiştir (BS. 223/16). 1682’de
esaslı olarak tamir edilmiş, 128.450 akçe sarf edilmiştir (BS. 231/63, 223/16) (Bu hamamın
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bir aralık Kâbûnî oğlu Mehmed Çelebi eline geçtiği ve Mehmed Çelebi’nin bu hamamı
vakfedip kızı Selime Hatun tarafından, hamamla beraber ittisalindeki dört dükkânı 16 dirhem
yevmiye ile kiraya verdiği 1500 senesi kayıtlarından anlaşılmaktadır (BS. 17/101). BK,
III/128
KÜKÜRTLÜ KAPLICASI (Küçük veyahut Kadınlar)
Bunun da buğuluğu vardır. Yanında her hizmeti mükemmel bir de hamamı vardır.
Menbaı, Büyük ve Küçük Kükürtlü arasında duvarla çevrilmiş killi bir yerdedir ve buradan
bilek kalınlığında kükürtlü suları çıkar. Rayihası âşikâr olarak kükürtlüdür. Bu menbaa yakın
bir de soğuk su menbaı vardır. Buradan su ayar edilir. Bu kaplıcaların soğuk suları menbaında
iken berrak ve saf, soğuduktan sonra sarımsı olur. Cilt hastalıklarıyla daha birçok hastalıklara
şifadır. Hem hâricen ve hem de doktor tavsiye ederse dâhilen istimal olunabilir.
Bu hamama, Arapoğlu Hamamı derlerdi. Bunun yerine II. Bayezid bu hamamı
yaptırmıştır. Ve bir büyük camekân da ilâve eylemiştir. 1542’de üç akçe yevmiye ile bir de
natır tayin eylemiştir (BS. 48/39). Bu hamam II. Bayezid’in oğlu Sultan Mahmud’un kızı ve
Bursalı Mustafa Bey’in oğlu, Kastamonu Bey’i Muhyiddin Mehmed Bey’in karısı “Hanzâde
Hançerli Sultan” diye anılan Fatma Sultan’a intikal eylemiş ve Hançerli Sultan da suyun
çıktığı büyük hücre, kurna denilen diğer küçük hücre ve buğuluca denilen küçük kurnayı ve
soğuk suyu hâvî camekân olan bu kaplıcayı 1577’de Musa Baba mevkiinde bina eylediği
medreseye vakfeylemiştir (BS. 126/35). 1680’de hamam harap olduğundan 63.450 akçe ile
tamir edilmiştir (BS. 321/44). Ve hamam, kiremit kaplanmıştır. Hançerli Sultan bu hamam
civarında bir de mescid bina eylemiştir. Bu hamamın II. Bayezid tarafından 1524’ten evvel
yaptırıldığı anlaşılmaktadır (BS. 31/355). BK, III/129
KÜLÂBÎ
Demirtaş mahallesinden ve Yörük taifesinden Abdi’nin oğludur. Sipahilerden
Abdülkerim Bey’in kardeşidir. Kasaptır. 19.8.1613’te evinde Cinci Arap denilen Hacı
Mehmed’in cesedi bulunmuş ve kendisi firar etmiş ve kölesi Siyavuş; “bunu ben
boğazladım” diye itiraf eylemiştir. Mahalle ahâlisi: “Külâbî, şakî, haramzâde olup ondan bu
gibi adam öldürmek ve geceleri Müslümanların mallarını çalmak beklenir. Çiftliğinde dahi
birçok kâtillerle birlikte birçok defalar tutulmuş iken bir yolunu bularak kurtulmuştur. Şakî ve
haramzâde ve sâ’î bi’l-fesad fi’l-arzdır, izâlesi büyük sevaptır” dediler (BS. 223/20).
Külâbî’nin kardeşi ve vekili Abdülkerim Bey, Cinci Arap denilen Hacı Mehmed’in karısı
İsmihan’a 1.000 ve çocuğu Mustafa’ya 3.000 akçe vermiş ve sulh olmuşlardır (BS. 223/26).
1615’te Bursa’da, Kasap Külâbî ve Cansızoğlu gibi daha birçok eşkıya ortaya çıkarak
yollarda ve bellerde durup, gelip geçeni katl ve emvâl ü erzaklarını almışlardı. Köylerden
gelip gidenlere daima zulüm ve şenaat eylemişlerdi. Bunların tutulup ele getirmeleri din ve
devletin icâbâtından olduğundan, Bursa Kethüdayeri Ali bu gibi eşkıyayı tutmaya yarar ve
kadir olduğundan her nerede eşkıya varsa üzerine varmaya memur edildi (BS. 228/82).
4.11.1615’te bu adamların tutulmalarına serdar-ı ekrem tarafından emir gelmiş,
Sipahiler Kethüdası Abdullah oğlu Ali Ağa üzerlerine gönderilmiş ve Külâbî, bir tarikle ele
getirilerek mahkemeye ihzâr edilmiştir. Mahalle ahâlisinden 18 kişi gelerek Külâbî için; “şakî
haramzâde ehl-i fesad ve yol kesici olup kendisi ve çobanları yatakdır, yola ve bele inerler.
Kendi evinde ve çiftliğinde defaatle adam öldürülmüştür. Evvelce evinde remilci bir Arap
katledilmiş ve kendisi kaçmış ve kölesi Siyavuş asılmıştı.
Bir defasın da dergâh-ı âlî sekbanbaşısı Mustafa Ağa, dört devesiyle bir beygirini
satmak için adamlarıyla Bursa’ya göndermiş ise de adamları ve develeri kaybolmuştu.
Develerin Külâbî’de olduğu haber alınıp tecessüs edilmeye başlanınca develeri çiftliğinden
dışarı salıvermiş, ancak çiftliği yakınında develer bulunmuş ise de adamları bulunamamıştır.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İshak Şah mahallesinde Kara Çelebizâde Mehmed Efendi’nin evlerini kiraya tutmuş,
daha sonra evden başka menzile nakl eyledikte menzilin kapısında beş tane kesilmiş insan
başı bulunmuş olup her vechile fesad ve kabahatine nihayet yoktur. Sâ’î bi’l-fesad fi’l-arzdır,
izâlesi lâzım olmuştur. Bunun hakkından gelmek büyük sevaptır” diye yüzüne karşı şehâdet
yoluyla haber vermişler ve eski sicillerde dahi Külâbî’nin birçok maddeleri, kayıtları olmakla
gelen ferman mucibince hakkından gelinmesi için hüküm verilmiştir (BS. 225/23). BK,
III/130
KÜNK
Eskiden Bursa’da kullanılan künk, kiremit ve tuğlanın ebadı, mimarbaşı tarafından
tesbit edilen çap mucibince imâl edilirdi. 1767 tarihli bir sicil kaydına göre, belirtilen tarihte
künklerin evsaf ve fiyatları şöyle idi:
Kuşaklı Künk: Kerestesi dört vukiyye olup benna zira’ı parmağıyla zıvanası iki parmak,
ağız tarafı hariçten arzan beş parmak, aşağı tarafı dahi hariçten arzan altıbuçuk parmak ve
zıvanasıyla beraber uzunluğu 10,5 parmak, dört akçe.
İkilik Künk: Kerestesi iki vukiyye 300 dirhem olup zıvanası iki parmak, ağzı beş
parmak ve aşağısı altı parmak ve zıvanasıyla beraber boyu 10,5 parmak üzere beher 10 tanesi
27 akçe.
Birbuçukluk Künk: Kerestesi iki vukiyye 100 dirhem olup zıvanası iki parmak, ağzı
dört parmak, aşağısı beş parmak ve zıvanasıyla boyu dokuzbuçuk parmak, tanesi iki akçeye.
Pulluk Künk: Kerestesi birbuçuk vukıyye, zıvanası iki parmak, ağzı üçbuçuk, aşağısı
dörtbuçuk ve zıvanasıyla beraber boyu sekizbuçuk parmak, yüz adedi 46 akçeye.
Dirsekli ve Çeşme Boğazî Künk: Beher tanesi (havâlisinin ?) birbuçuk kıymetine.
İki Kulplu Su Testisi: Dışarısından boyu 15 parmak ve vasatının devriyesi 28 parmak,
beher tanesi iki para.
Bir Kulplu Su Testisi: Dışarısından boyu 13 parmak ve vasatının devriyesi 23 parmak,
beher tanesi bir para.
Abdest İbriği: 1767’de yapılanda büyük olmak üzere beheri iki akçeye, abdest
ibriğinden büyük su testisi dahi iki akçeye.
Ağzı Sırlı Şamdan: Üçü iki akçeye
Büyük Kavanoz: Beher tanesi iki paraya, ortası bir paraya, küçüğü iki akçeye.
Büyük Çanak: Beheri bir paraya, vasatı beheri iki akçeye ve küçüğü beheri bir akçeye.
Büyük Tennur Tağarı: Beheri üç paraya, ortası bir paraya, küçüğü iki akçeye.
Zincirli Oturak: Beheri bir paraya.
Ağzı Açık Bardak: Beheri bir akçeye.
Kiremit: Kerestesi birbuçuk vukiyye olup beher 100 adedi 12’şer para olan kiremitleri,
bu siklet ve ebadda yaparak bu fiyat üzere vereceklerini mahkemede hassa mimarbaşı
kaymakamı Hacı İsmail Ağa müvâcehesinde Bursa’daki kârhaneciler taahhüd eylemişlerdir
(BS. 1179/32). 1767’de bu karar sicile kaydolunmuştur. BK, III/131
KÜPELER (Oğlanların Küpeleri)
Ases bölükbaşısı Nasuh, 1573’te İsa Bey mahallesinden Hamid oğlu Sa’dî’yi getirerek,
müvâcehesinde “Bundan evvel yollarda oğlancıkların kulaklarındaki küpeleri çaldığını itiraf
eden Abdullah oğlu Kaplan’ın yoldaşıdır. Kaplan, Sa’dî’nin evine gelir ve gidermiş,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sorulsun” demiş ve Kaplan dahi ihzâr olundukta: “Bu eve gidip gelirdim ama bu fiilimden
Sa’dî’nin haberi yoktur” demişti (BS. 118/29).
Bu kayde göre, Bursa’da eskiden erkek çocukların da küpe taktıkları anlaşılmaktadır.
Son zamanlarda Bektâşî dervişleri de kulaklarına küpe takarlardı. BK, III/132
KÜPELİZÂDE
1603’te Bursa’da Esediye müderrisi olan Bursalı Mevlânâ Ali Efendi’nin soyadıdır (BS.
211/98). BK, III/132
KÜRDÎ EFENDİ (Şârih-i Tarikat)
Dünya âlimlerinden idi. Saray hocası oldu. Âlimler bunun yanında aciz kalırlar,
mübahaselerinde cevaba muktedir olamazlardı. 1673’te nefy edildiği Bursa’da vefat eyledi.
Üftade Tekkesi yolunda bir mahalle gömüldü. Âlim, fazıl bir zat idi. BK, III/132
KÜREK
Eski devirlerde -buharın gemilere tatbikine kadar devam eden- bir cezadır. Gemilerde
kürek çekmek cezasıdır. Buna dair bir kaç sicil numunesi:
1571’de Bursa kadısına Edirne’den gelen bir fermanda: “Hükûmetiniz altında fesad ve
şenâati zahir olup haklarından gelinmek (idam edilmek) lâzım olan mücrimler siyaset
olunmayıp sıkı bağlanarak küreğe konulmak için mahkemece verilen kararın suretiyle
Cezayir beylerbeyi Kılıç Ali Paşa’ya gönderiniz” diye emredilmiştir (BS. 113/245).
1680’de Hudâvendigâr sancağı mütesellimi Hasan Ağa, meclise, Mihaliç’in Beyce
mahallesinden Süleyman oğlu Kara Mustafa, Doğancı köyünden İbrahim oğlu Halil, Makar
köyünden İbrahim oğlu Ali ismindeki eşkıyaları getirerek yüzlerine karşı: “Bunlar yol kesen
eşkıyalardır. Ellerinde bulunan kısrağı İzmir yolunda Esircan denilen derbentten geçen
Yörüklerden ve iki iğdiş beygirleri dahi Bakır köyünde Uzun Mustafa’dan rabt eylediler.
Demirtaş mahallesinde himmet kızı Saliha’yı dahi evden çıkararak ve erkek elbisesi
giydirerek üç aydan beri bu derbentte iş yaparken yakaladığını” söyledi. Bunlar da
kabahatlerini ikrar ve itiraf eylediklerinde ıslâh-ı nefs edinceye kadar beylik gemilerde kürek
ile haps olunmaları için İstanbul’a gönderildiler (BS. 317/30).
1680’de Atranos’da Çınarcık köyünden Kalgal oğlu Hüseyin, Ebubekir oğlu Ömer, Ali
oğlu Hüseyin adındaki eşkıyalar tutulup mahkemeye getirilmiş ve yol kesici eşkıyalardan olup
gelip geçenlerin eşyalarını çaldıkları ve adları bilinmeyen beş arkadaşıyla üç ay evvel ikindi
vakti yolda gidenlerin Ermeni maşatlığı yanında önlerine çıkarak 10’ar kuruş kıymetinde iki
büyük boy çakmaklı tüfeklerini ve bir peştemallarını aldıkları bildirilmiş ve şahitler de
bunların bu fesadlarını şehâdet yoluyla haber verdiklerinden uslanıncaya kadar beylik
gemilerde kürek ile hapsedilmelerine karar verilmiştir (BS. 317/31).
1598’de de ağır cürmü sabit ve zahir olup küreğe verilmeye müstahak olan mücrimlerin,
sicillerinin suretleriyle beraber, Bursa beyi Mustafa Bey’in kadırgasına verilmesi emredilmişti
(BS. 197/66). BK, III/133
KÜREKÇİ
Gemilerde kürek çekmek üzere ücretle tutulup istihdam edilen kimselere verilen
isimdir. Bunlara verilecek mebâliğ ekseriya ahâliden tahsil ediliyordu. Buna da “kürekçi
bedeliyyesi” derlerdi. Birkaç misal:
1552’de Bursa’dan 75 kürekçi ihracı emredilmiş ve Kuruçeşme mahallesindeki
Yahudilerin hisselerine düşen dört nefer azeb için 4.400 akçe alınmıştır (BS. 52/201).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1614’te her altı haneden bir nefer kürekçi ihracı istenmiş (BS. 226/6, 69), ancak
tahammülleri olmadığından yedi haneden bir kürekçi ihracı ve her bir haneden 360 akçe ki
cem’an yedi haneden 2.520 akçe eder, toplanması ve bundan maada her kürekçinin kanun-i
kadîm üzere birer aylık nafakaları için 160 akçe tahsil ve kendilerine teslim edilmesi, maadası
gemiye girdiklerinde reisleri marifetiyle kendilerine teslim edileceği bildirilmişti (BS.
227/129).
1614’te geçen seneye mahsûben her altı haneden bir nefer kürekçi ihracı ve 11 Safer
1023 Hicrî tarihine tesadüf eden nevruzda tersanede bulunmak üzere gönderilmesi ve altı
haneden 2.500 akçe toplayıp gönderilmesi emredildi (BS. 223/130)
1617’de 2.416 avârızhanesinin her yedi hanesinden bir kürekçi ihracı emrolunmuş ise
de reayanın iktidarları olmayıp hafifletilmesi rica edildiğinden 10 haneden bir kürekçi ihracı
istenmişti (BS. 332/107).
1620’de her yedi haneden bir kürekçi ihracı (BS. 234/183);
1621’de yedi haneden bir, 1621’de yedi haneden bir, 1624’te yedi haneden bir,
1630’da 2.416 avârızhanesinin yedi hanesinden bir emredilmiş iken ahâli tazallum
eylediğinden on hanede bir,
1631’de Mudanya’nın 538 avârızhanesinin 10 hanesinden bir ve Bursa’nın 2.416
hanesinin 10 hanesinden bir;
1637’de 2.420 avârızhanesinin 10 hanesinden bir;
1639’da 2.417 avârızhanesinin 10 hanesinden bir;
1642’da 2.420 avârızhanesinin 10 hanesinden bir;
1644’te 2.420 avârızhanesinin 7 hanesinden bir;
1645’te 2.420 avârızhanesinin 7 hanesinden bir,
1646’da 2.390 avârızhanesinin 7 hanesinden bir kürekçi ihracı emredildi.
1651’de ücretle kürekçi tutulması emredildi (BS. 329/87).
1651’de donanma gemileri için iki kat kürekçi ihracı ferman olunduğundan ziyade
kürekçi tedariki lâzım gelmişti. Bu sebeple, müteferrika, çavuş, kâtip, kâtip şakirdi, sair
zuamâ ve erbâb-ı timarın mutasarrıf oldukları zeamet ve timarlarının her 1.000 akçe
yazılanından, 1605’te alındığı gibi altışar yüz akçe kürekçi bedelleri mühimmatı için akçe
taleb ve tahsili emredildi (BS. 329/87).
1651’de ziyade kürekçi lâzım olduğundan her bir neferine üçer bin akçe verilmek üzere
Bursa’dan 135 ve Bursa livası kadılığından 355 ki cem’an 490 kürekçi eder, rızalarına
bakmayıp, tutup ve kefiller yazıp İstanbul’a gönderilmesi ve icap eden akçenin hazineden
gönderildiği bildirilmiştir (BS. 329/92).
1658’de Bursa’nın 2.380 avârızhanesinin her yedi hanesinden bir kürekçi ihracı
emredilmiştir (BS. 179/78).
1659’da donanma Karadeniz’e çıkacağından kürekçilerin acele gönderilmesi ve “şiddet-
i şitâdır” veyahut “nevruz olmamıştır” diye teallül ve bahane etmeyip emir vardığı gibi
bunların yerlerinden kaldırılması (BS. 346/35)
1659’da iki sene ihrac edilmeyen 2.368 avârızhanesinin her yedi hanesinden bir kürekçi
ihracı ve bu kürekçilerin bedelleri için üçer bin akçeden 160 akçesinin kanun üzere
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1749’da 906 ve bir rub’ kürekçi bedel-i avârızhanesinin beher 10 hanesinden bir nefer
aynî kürekçi ihracı emredildi (BS. 339/84).
1762’de bu hanelerden kürekçi bedeliyyesi tahsili emredildi (BS. 395/71).
1777’de 906 ve bir rub’ avârızhanelerinin beher 10 hanesinden bir nefer aynî kürekçi
bedeliyyesi tahsili emredildi (BS. 337/48).
1779’da her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1191/8);
1780’da her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. Numara 1185);
1782’da her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1186/7);
1785’te her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 314/32);
1787’de her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1202/76);
1788’de her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 319/63);
1790’da her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1205/125);
1791’de her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1206/90);
1792’de her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1206/16);
1794’te her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 1209/7);
1795’te her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 312/7);
1802’de her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı (BS. 281/110;
1805’te her 10 haneden bir nefer aynî kürekçi ihracı emredildi (BS. 307).
Bu cetvelin tedkikinden Bursa’nın hangi tarihlerde küçülmeye başladığı ve bu kürekçi
meselesinden ne kadar ıstırap çektiği anlaşılıyor. Evvelâ seferlerde tahsil edilirken gitgide
kürekçi bedeliyyesi vergi hâline konulmuştur. Bursalılar devletin kara ordusuna hizmet
ettikleri gibi denizlerde de pek çok hizmetler etmişler ve yararlıklar gösterilmiştir.
Yalnız 1598’de “Bursa’dan kürekçi toplanmaya başlanarak binbaşı olan Oruç
mübaşeretiyle nefer başına ikişer bin beş yüz akçe ile rızalarıyla kürekçi toplayıp
sancaktarlarıyla tersaneye gelmek üzere iken evvelce binbaşı olan Ahmed Dâî mahallesinde
Hüsam oğlu Mehmed, kürekçileri kandırıp; “binbaşı olaydım üçer bin akçe alıverirdim, niçin
bu kadar ile kabul ettiniz?” diye tahrik etmekle, kürekçiler de; “3.000 akçe almadan
gitmeyiz” diye ayak sürüdüklerinden bu gibi fesad ve şenaatten hâlî olmayan Hüsam oğlu
Mehmed’in fesad ve teaddîsi mukarrer ise yarar adamlara koşup küreğe konulmak üzere
İstanbul’a gönderilmesi” bildirilmiştir (BS. 351/127).
KÜRKÇÜ TAYFASI
Bursa’daki kürkçü esnafı, divan-ı hümayuna arzıhâl sunup: “Tüccarlar, eskiden beri
dışarıdan Bursa’ya kürk getirdiklerinde tane kürkleri kürkçülere satar ve onlar dahi terkip
edip bir kürk eder, sonra satarlar iken, hariçten arakiyyeciler, tane samur ve zerdüvâları
tüccardan alıp kalpak vesair takke makûlesine pervaz eylemeleriyle müşterilere ve kürkçülere
çok gadr ve zarar vaki olduğundan eskisi gibi, tüccarın getirdikleri kürk tanelerini kürkçülere
satıp ve bunlar dahi mezburlardan satın alıp olagelmişe muhalif iş yapmak isteyenlerin men’
ve def’lerini” istemişlerdir (BS. 1073/95). BK, III/141
KÜSTÂHÎZÂDE
Cizyedârzâde Hüseyin Ağa’nın yaptırdığı Nakşibendî Tekkesi’nin ilk şeyhidir. 1757’de
şeyhliği Dağıstanlı Şeyh Mahmud Efendi’ye devr eylemiştir. BK, III/141
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Vefat
Kitap veya
Kütüphanenin adı Banisi Açıklamalar
Adedi Tesis
Tarihi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Ulucami 4.525 Abdullah Efendi 1797 Vakfiyesi 10.12.1782’dedir. 449 cild ve 508
adet idi. Dördü tıb ve beşi divan ve dördü
tarih kitabı olup diğerleri din kitapları idi.
Ahmed Gazzî Abdüllâtif Efendi 1831 Orhan’a nakil
İsmail Hakkı İsmail Hakkı 1724 Umumi Kütüphane’ye nakil
İncirli Tekkesi İzzeddin Efendi 1780 Umumi Kütüphane’ye nakil
Baba Efendi Dergâhı Şeyh Saîd Efendi 1870
Hüsameddin Dergâhı Hüsameddin 1630
Efendi
Eminiye Dergâhı Şeyh Emin 1813
Efendi
Moralı Dergâhı Şeyh Galib 1863
Efendi
Emir Sultan Dergâhı Şeyh Tahir 1878
Mevlevîhane Mehmed Dede 1853
Haraççızâde Hacı Hüseyin Umumi Kütüphane’ye nakil
Ağa
Hüseyin Çelebi Amcazâde 1713 Orhan’a nakil
Hüseyin
İbrahim Ağa Hamamcı İsmail 1916
Efendi
Şemseddin Efendi Şemseddin 1935 Şahsa aittir.
Efendi
Umur Bey Gazi Umur Bey 1454
Erkek Lisesi 2.987
Kız Muallim 3.500
Orta Mektep 1.237
Necati Bey Kız 769
Enstitüsü
Sanatlar Mektebi 847
Kız Lisesi 923
Umumi Kütüphane 4.677 Haraççızâde, İsmail Hakkı, İncirli Tekkesi
kütüphanelerinden derlenmiştir.
Orhan Kütüphanesi 10.824 Ahmed Gazzî, Hüseyin Çelebi
kütüphanelerinden ve daha başka
kütüphanelerden derlenmiştir.
Milli Kütüphane 5.048
Halkevi 1.500 Her gün artmaktadır.
Müze 600
İpekçilik Enstitüsü 1.296
Ziraat Mektebi 752
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
- L–
LAÇİN (Hoca)
Ulucami hasırları için 1662’de vakıfları vardı (BS. 348/27). BK, III/145
LAF ATMAK
Mizanoğlu mahallesinden Süleyman oğlu Hasan’ın, kendi hâlinde olmayıp kapısı
önünden geçen kadınlara çirkin ve yakışmaz kelimelerle taarruz eylediği gibi evinin duvarını
delerek komşu kadınları dahi gözetlediği ve bunun elinden ve dilinden emin olmadıklarını,
mahalle ahâlisi, 12.2.1750’de mahkemeye gelip şikâyet ve iddia eylemeleriyle, ıslâh-ı hâl
edinceye kadar, mahallesinden çıkarılması tenbih edildi (BS. 387/73). BK, III/145
LAFÇIOĞLU
Bursalı Ahmed’in soy adıdır. Bursa’da cezası tertip olunan Çavuşoğlu Mehmed’in
babası Kömürcü Yeniçeri Süleyman, “bu ve birkaç arkadaşı oğlumu mazlûmen katlettirdiler”
diye divan-ı hümayuna müracaat eylemiş ise de tedkikatta mahkemenin kararı ve padişahın
emriyle idam edilmiş olduğundan tezvirattan ibaret olduğu anlaşılmış ve şikâyet edenler ceza
görmüşlerdir. 17.8.1767’de keyfiyetin cümleye ilânı fermanla emredilmiştir. (BS. 1179/11).
BK, III/145
LÂGAR NASUHOĞLU MUSTAFA ÇELEBİ
1631’de vakıfları vardır (BS. 243/134). Bk. Mustafa Çelebi. BK, III/145
LAKLAK
1498’de yaşayan Hoca Muslihuddin Mustafa’nın babası Ahmed Kethüdâ’nın şöhretidir
(BS. 16/244; 17/241). Bk. Muslihuddin (Hoca). BK, III/145
LALA ŞAHİN PAŞA Bk. Şahin Paşa (Lala).
LA’LÎ
Şairdir. Şehzâde Cem’in arkadaşlarından olup beraber Avrupa’ya gitmişti. Mânâlı
şiirleri vardır. Yüzü kırmızı olduğundan Lâ’lî mahlasını almıştır. Ekseri şiirleri irticalendir:
Zâhidin fikrinde cennet âşıkın dîdâr-ı yâr
Her kişinin lâ-cerem başında bir sevdâsı var
Sivas tarafındandır. İsmi bulunamamıştır (OM. II/404; LT. 303). BK, III/145
LA’LÎN KABA BABA
7.8.1598’de Abdal Mehmed Zaviyesi şeyhliğine mutasarrıf, vakıfın ruhu için ve
padişahın devam-ı âfiyeti için duaya meşgul ve aynı zamanda türbedarı iken 12.4.1606’da
vefat eylemiştir. Asıl adı Mustafa’dır. Bursalıdır. Küçük yaşından beri güzel söz söylerdi.
Şeyhlerden Sünbül Sinan Efendi ve Zarifî Hasan Efendi’ye hizmet ederek kıssahân olmuştur.
III. Murad’ın teveccühünü kazanmış ve Bursa’da vefat etmiştir. Güldeste bunun vefatının
1010/1601 senesinde olduğunu yazıyor. En meşhur meddahlarımızdandır (BS. 194/78, 214/3).
Abdal Mehmed kurbünde, Deveciler kabristanına gömülmüştür (G. 529). BK, III/146
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
İlyas Ali
Mahmud Çavuş
Aişe
Amine
Afife Hatun
BK, III/146
LÂMİÎ MESCİDİ
Çekirge’de, Eski Kaplıca karşısındadır. Lâmiî’nin yaptırdığına dair hiçbir kayda tesadüf
edilmemiştir. Yalnız 1587 tarihli bir sicilde; “Eski Kaplıca yakınında Merhum Lâmiîzâde
biraderi Mahmud’un bina eylediği vakıf hanın kurşunları köhne olup eskimekte ve her an
çalınmakta olduğundan satılarak bahasıyla kiremit alınmasına izin alınmıştır. Kurşunların
kıyyesi üçerbuçuk akçe hesabıyla 73.367 akçeye satılmıştır” (BS. 172/165) kaydı vardır.
Cami hakkındaki kayıtlar birbirini tutmamaktadır. Meselâ Müftülük dairesinde Camii’n binası
935/1528 gösterildiği hâlde, 1495 tarihli Abdullah oğlu Bahtiyar’ın bu mescid imamına
meşrut vakfı olduğu görülmüştür. Lâmiî’nin oğlu Ahmed Çelebi’nin 1563’te bu cami
hakkında vakfiyesi vardır. BK, III/147
LÂNE
Bursa’da 15 İkincikânun 1918’de çıkmaya başlayan edebî bir mecmuanın adıdır. BK,
III/149
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
LATİF ÇELEBİ
Bursalı bir tacirin oğludur. “Tûtî-i Latîf” demekle meşhurdur. Bir müddet kadılıklarda
dolaşmış ve esasen babasından kalan serveti bir kat daha artırarak İstanbul’da bir medrese
bina edip içinde tedrîs-i ulûmla ömrünü geçirmiştir. 1564’te vefat eylemiştir. Şairdir (SO.
IV/92; KA. 3994). BK, III/149
LATİF PAŞA (Hacı)
Bursa’nın eşraf ve hanedanındandır. 1891’de Meclis-i İdare-i Vilayet azalığına tayin ve
28 Birinciteşrin 1904’te Rumeli beylerbeylik rütbesi tevcih edilmiş ve 1914’te vefat etmiş ve
Emir Sultan Camii’ne defnedilmiştir. BK, III/149
LEH
Leh kralının İstanbul’da olan elçisi padişaha arzıhâl edip, krala bazı esbab almak için
4.000 filori ile Yanko adındaki Ermeninin Bursa’ya gönderildiğini bildirmiş ve aldığı
metadan gümrük alınmaması için hükm-i şerif taleb eylemiştir. Bu adamın kral için aldığı
4.000 filorilik eşyadan gümrük alınmaması ve bu bahane ile 4.000 filorilikten ziyade meta
almalarından ve başkasının metaını gümrük vermemek için metalarına karıştırmaktan hazer
edilmesi Bursa kadılığına 1568 senesi Mayısında emredildi (BS. 110/186). BK, III/149
LEH SEFERİ
Bursa’dan kimlerin sefere, yani harbe gittiklerini iyice izah edebilmek için bu Leh
seferine ait emri yazmayı münasip gördüm.
1621 senesi Şubatında gelen bir fermanda, “evvel-baharda Leh tarafına büyük sefer-i
hümayuna gidileceğinden beylerbeyleri, sancakbeyleri, yeniçeri ve bölük ağaları ve bölük
halkı ve yeniçeri kulları ve sair kapı halkı, dergâh-ı âlî müteferrikaları, çavuşları, divân-ı
hümâyûn ve defter-i hâkânî ve maliye kâtibleri ve şakirdleri ve cümle oğulları ve alay beyleri
ve zuamâ ve timar erbabı, çeribaşı ve çeri sürücüler ve mütekâidler ve birden bine, binden
yüz bine varınca mansıblar ve dirlik tasarruf edenlerin cümlesinin bu sefere memur
olduklarını ve Bursa’daki sancakbeyi dahi zeamet ve timara mutasarrıf olanlar ile düşman
yerağı ve kanun üzere cebeliler ve tüfeng-endâz yiğitler ile müretteb ve mükemmel asker ile
nevruzda İstanbul yakınında orduya mülâkî olmaları” gerektiği bildirilmişti (BS. 234/172).
1672 Nisanında gelen bir fermanda: “Anadolu eyâletinin mirliva ve alaybeyleri ve
zuamâ ve timar erbabı bizzat padişahla Edirne sahrasında bulunan ordu-yı hümayuna iltihak
ile dernek ve cemiyette mevcut bulunmaları için birkaç emr-i şerif gönderilmişti. Hareket
vakti karîb oluduğu hâlde bazılarının yerlerinden hareket etmedikleri haber alınmıştır.
Bunları sefere sürmek için kapucubaşılardan tayin olunmuştur. Bir an bir saat tehir ve
tevakkuf ettirmeyip kalkıp varıp bu gibilerden evlerinde bulunanları çıkarıp bir kimseyi
himaye etmeyip sürüp mahall-i memuriyetlerine gönderip ve sefere çıkmayıp evlerinde
bulunanları sairlerine ibret-i siyaset ve nasihat olmak için kapıları önlerine asılması ve bu
emrin şehir ve kasabalarda bağrıltılarak cümleye ilân ve yaydırılarak sonra kimsenin
bilmedik ve duymadık diye özür ve bahane eylememesi ve hiçbir kimseyi himaye etmekten
çekinilmemesi lâzımdır. Şöyle ki, bu askerlerden vakt-i zaman ile mahall-i memuriyetlerinde
bulunmayarak sefer-i hümayunun tehirine mâza’llâhü teâlâ sebep olurlarsa evvelâ kadının bu
işe ehemmiyet vermediğinden, müsamahasından bir vecihle özrü makbul ve cevabı mesmû’
değildir. Kadıların mansıbları başkalarına verilmeye kanaat olunmayıp kadının ve
sancakbeyinin ve alâkadarlarının haklarından gelinmek mukarrerdir.” denilmiştir (BS.
330/81). BK, III/150
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
LEM’Î
Bursalı şair Lâmiî’nin oğludur. Asıl adı derviş Mehmed’dir. Tahsil-i ilimden sonra
müderris olmuş ve kadılıklarda bulunmuştur. 1550’de vefat ederek Hisar’da, Ortapazar’da
Nakkaş Ali Camii kıble tarafında babası Lâmiî Çelebi yanında gömülmüştür. Şairlerdendir.
Aruza ve kafiyeye ait Bahru’l-Evzân adında bir eseri vardır (SO. IV/86; G. 502; OM. II/495).
BK, III/150
LEM’Î ABDULLAH ÇELEBİ
Bursalıdır. Şeyhulislâm Çivizâde Efendi’den ders almıştır. Kadı olmuştur. 1552’de
ölmüştür. Şairdir (SO. IV/93). BK, III/151
LEM’ÎZÂDE Bk. Ubeydullah (Mevlânâ).
LEVEND
İtalyanca’dan alınmış bir kelimedir. Vaktiyle Venedikliler şark memleketlerinden
aldıkları bahriye tüfenkçilerine “şark” manasına olan bu ismi vermişlerdir. Bizde de
gemilerde ve daha sonraları beylerbeyleri ve paşalar maiyyetinde kullanılan kimselere bu isim
verilmiştir. Sicillerde:
1656’da levend tayfasından, “burma astar, yakalı dolama, yağmurluk giyip ve kürde ve
varsak tüfenk taşıyıp” fukaraya zulüm ve teaddî eyleyen eşkıyaları tutup şer’ ile haklarından
gelinmesi emredilmiştir (BS. 345/105).
1660’ta İkincikânun ayında gelen bir emirde: “Evvel-baharda deryâ yüzüne çıkacak
donanma gemilerine çok miktarda levendler lâzım olduğundan ve Bursa’dan gönüllü
levendler gelmek eski âdetlerden bulunmakla ahâlinin toplandığı yerlerde nidâ ettirip gönüllü
levendlerden hüsn-i rızâlarıyla müretteb ve mükemmel yerağlarıyla nevruzdan evvel
donanmaya girerek padişahın hizmetinde bulunmaları ve bu hizmetlerde bulunanların vücuda
getirdikleri hizmetlerine mukabil riayet olunmak mukarrer olduğunun her birine tefhim ve
îlâm edilmesi” bildirilmiştir (BS. 346/37).
1675’te; “Hudâvendigâr livası dâhilinde bazı yerlerde kapısız levendler yollar keserek
yolcuları çevirmekte, soygunculuk yapmakta, adam öldürmekte olduklarından bunların
mıntıkanızda komayıp ihraç edilmesi ve memnû olmayıp şekâvete sülûk edenleri bilâ-tevakkuf
hapis ve marifet-i şer’ ile aman vermeden haklarından gelinmesi ve âyân ve vilâyet ahâlisi
bunları kasabalarda ve köylerde her ne mahalde bulunursa sürüp çıkarıp muhalefet ile
eşkıyalık yapanların şeriat marifetiyle haklarından gelinmesi ve kadılarda ‘eşkıyanın
hakkından gelmiştir, kan olmuştur’ diye ahâli reayası sual ve itâb olunmamak üzere mezun ve
murahhastır. Mütesellim, vilâyet ahâlisi ve kadılar bu fermana mugayir vaz’ edip bunları
vilâyetten sürüp çıkarmaktan ihmal edip ve şakîlerin haklarından gelenleri sual ve itâb ile
mâni’ olanların haklarından gelinip ihmâl ve tekâsül eden âyân ve ahâli-i vilâyet padişahın
gazabına ve itâbına dûçâr olur” (BS. 316/134).
1745’te gelen bir fermanda, sefer-i hümayuna memur askerlere ihanet ve düşmanlara
yardım eden levend eşkıyası, “muzırru’n-nâs ve sâ’î bi’l-fesâd olduklarından, bunların;
bulundukları yerlerde behemehal tutularak müstahak oldukları cezaları tertip edilmesi şer’an
ve kanunen lâzımdır. Bu gibilerin idamı sırasında yanında bulanan mal ve eşyaları
öldürenlerin olacak ve kesilmiş başları da valilere ve zâbıtâna götürülecektir” denilmektedir
(BS. 384/93).
1754’te başıboş, kapısız levendlerin toplu bir hâlde gezmemeleri ve gezenlerin derhal
cemiyetlerini dağıtıp idam edilmeleri için şiddetli bir emir gelmiştir (BS. 280/123).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1761’de çıkan bir lodos rüzgârı Selçuk Hatun Camii kurşunlarını ve minaresi külâhını
tamamen ve Emir Sultan Camii ve türbesi kurşunlarını, Yeşil Camii’nin ve Medresesi’nin
kurşunlarını sökmüş ve birçok evlerin kiremitlerini atmış ve ağaçları sökmüştür.
1893 senesi İkinciteşrin ayının 26. günü başlayan şiddetli lodos rüzgârından Bursa’da
birçok duvar, büyük ağaçlar, kereste depoları yıkılmıştır. BK, III/153
LODRA
Eski tartılarda, bir kantarı, yüz lodra (lidre) itibar etmişlerdi. Bu suretle bir kıyye 2,3/11
lodra, yani bir lodra 176 dirhem ederdi. Ekseri memleketlerde vezni muhaliftir. Bursa’daki
lodra, yukarıdaki ağırlıktadır (LTC. VI/143). BK, III/153
LOKMAN DEDE
Yeşil Camii çinilerini yapan ve Fatih zamanına kadar yaşayarak ihtiyar olmasından
dolayı “Dede” ünvanını alan Mecnun Dede’nin kardeşidir. Yeni Tahtakale’de Mecnun Dede
Camii’nde kardeşinin yanına gömülmüştür. Evvelce camiye muttasıl zaviyeleri de vardı (G.
222). BK, III/153
LÖKÇÜOĞLU ÇEŞMESİ
Yıldırım’ın alt tarafında, Acısu’nun ayağı bu çeşmeye akar. 1520’den evvel
yaptırılmıştır. Darüşşifa’ya yakındır. BK, III/153
LÖPLÖP MAHMUD
7.2.1650’de Bursa ipek mizanı mukâtaasından yevmiye 15 akçe bağlanmış ise de
kendisine güç geldiğinden Mihaliç mukâtaasından verilmesi emredilmiştir. Kim ve kimin nesi
olduğu anlaşılamadı. BK, III/154
LUTFÎ
Bursa maarifine çok hizmet eylemiş ve bu uğurda canını bile fedâ etmiş bulunan Murad
Emrî’nin oğludur. 1878’de Yenişehir Fenar’da doğmuş ve 1882’de babasıyla beraber
Bursa’ya hicret eylemiştir. Bursa Askerî Rüşdiyesi’nden şehadetname alarak mülkiye
idâdîsine (liseye) girmiş ve dördüncü sınıfa kadar okumuş ise de çok zayıf ve nahif
olduğundan tahsilden men’ edilmiş ve bir müddet sonra da hastalanarak 8.7.1897 Cuma
gecesi vefat eylemiştir. Mûsıkî, resim, şiire merakı vardı. Biri eski sikkelerden ve diğeri de
pullardan müretteb iki nefis koleksiyonu vardı. 19 yaşını henüz bitirmiş bir genç idi. BK,
III/154
LUTFÎ BEY
Osmanlı hanedânından Savcı Bey’in oğludur. Kendisi de ümerâdandır. Mezarı,
Muradiye civarındadır. Taşı sökülmüş olduğundan yeri malum değildir. Mezar taşında şöyle
yazılıdır:
Hâza’l-kabru’l-münevver ve’l-mezâru’l-muazzam li-hazreti’l-emîri’l-kebîr es-saîd eş-
şehîd el-muhtâc ilâ rahmeti Rabbi’l-âlemîn er-râcî eş-şefâate hâtemi’l-enbiyâ ve’l-mürselîn
Lutfî Bey bin Savcı Bey. BK, III/154
LUTFÎ EFENDİ (Şeyh)
Eşrefzâde Pîr Ahmed Efendi’nin oğludur. İznik’te doğmuştur. Babası Ahmed Efendi
1636’da ölmüştür. Lefke civarında, kardeşi Abdülmümin Efendi ile birlikte oturarak oralarda
tarikatlarını yaymakta idiler. BK, III/154
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Mevlânâ Hâfizuddin
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-M-
MAARİF MÜDÜRLÜĞÜ
Maarifin tamimi için 1882’de en mühim ve mutenâ noktada bulunan vilâyetlere birer
maarif müdürü tayin ve i’zâm kılınmış ve müdürlük başkanlığında olarak vilâyet
merkezlerinde birer de “Maarif Meclisi” teşkil olunmuştur. Bu vilâyetlerde birer de “Sıbyân
Dârülmuallimîn”i ihdâs edilmiştir. 1888’de vilâyetler üç sınıf itibar edilmiş ve cümlesine birer
maarif müdürü tayin kılınmıştır(MUN. 223,260). BK, III/160
MAAŞ
Eskiden her hükûmetçe her memuruna bir hâs, zeamet, timar tayin edilirdi. Memurlar
kendilerine tahsis olunan bu köylerin hasılatı ile geçinirlerdi. Yeniçeri askerlerine,
kapıkullarına ve ağalarına ulûfe adıyla üç ayda bir, bir miktar maaş veriliyordu. Bunlar da
yevmiye hesabıyla idi. 18. asrın sonlarında ve 19. asrın başlarında bazılarına maaş namıyla
aylık verilmeye başlandı.
Abdülmecid’in son günlerinde, 1859’da Bursa’da bazılarına verilen vezâifin miktarını
yazıyorum:
Mevlevîhaneye 150, Abdullah Efendi Dergâhı’na 250, Hikmetî Efendi Dergâhı’na 50,
Üftâde Dergâhı’na 50, kayd-ı hayat şartıyla da Muradiye şeyhi Şâzelî Efendi’ye 50, Rifâî
şeyhine 50, Özbekler şeyhi Ahmed Şâh’a 100, Saray ittisalindeki türbeye 15, Mühtediye
Hatun’a 15, diğer Mühtediye Hatun’a 40, Narlı şeyhi Efendi’ye 50, Tarik-i Kadiriyye’den
Ahmed Dede’ye 30, Hacı Abdi Efendi’ye 25, Deli Şerife’ye 25, Trabolucalı Mustafa Ağa’ya
50, Cezzar Paşa Divan Efendisi’nin kızına 25, Tahir Ömerzâde Mehmed Bey’e 200, yeğeni
Yusuf Bey’e 100, Şeyh Safiyyüddin Efendi’ye 50, Alil Derviş Hüseyin’e 30, Gâr-ı Âşıkân
zaviyedârına 15, Fincânî Baba’ya 50, Moralı şeyhi Bedreddin Efendi’ye 100, Tahir Ömerzâde
akrabasından Osman Bey’e 30, Mısırlı Hacı Mustafa Efendi’ye 10, Atinalı Şeyh Hüseyin
Efendi’ye 30, Sa’dî şeyhine 10, Tıfliye Hatun’a 20 kuruş Bursa mütesellimi tarafından her ay
verilecek ve su yolculara 15, yangın bekçisine 15, saray kapıcısına 25 kuruş da nefs-i Bursa
ahâlisi tarafından ödenecektir. BK, III/160
MADENCİ
Biga’nın Balya köyünde ihdas olunan madene, Bursa Emir Efendi mahallesinden Attar
Mustafa, Kurşunlu Mescid mahallesinden Çil Yusuf, Yerkapı mahallesinden Köşklü Mustafa,
Kiremitçiler mahallesinden Sarraf Pîr Ali, Şeyh Paşa mahallesinden Hür Nasuh oğlu
Mehmed, Karaağaç mahallesinden Bıyıklı Kara Kâfir’in, maden hizmetine mahal ve layık
olduklarından, hemen sevki ve bu madende 21 kuyu olduğunu söyleyen Maden Emini
Mehmed Bey’e teslimleri 25.9.1544 tarihinde emredilmiştir (BS. 48/303).
10.2.1746’da Keşiş dağı etrafında çıkan madende çalışan madencilere lüzumu olan
yiyecek ve içeceklerin, geçen narh üzerine bahaları kendi taraflarından verilmek üzere tedarik
ve mübâyaasına da emanet ve madencilerin dava ve nizalarının maden emini Veli tarafından
şer’le görülmesi ve valiler, mütesellimler, âyân-ı vilâyet ve serdarlar tarafından müdahale
olunmaması ve ağaç kesmelerine ve kömür yakmalarına dahi karışılmaması için emr-i şerif
verildiği hazine-i âmirede mahfuz baş muhasebe defterlerinde kayıtlı olduğundan,
istihkaklarına göre iktiza eden şer’î cizyelerinin maden emini marifetiyle cizyedarlar yedinden
alıp başka taraftan müdahale edilmemesi ve her hususta madencilere yardım edilmesi
emredilmiştir (BS. 384/8).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1746 senesi Temmuzunda gelen bir emirde, “Bursa, Keşiş dağı, Gazi Hudâvendigâr ve
Atranos taraflarında bundan evvel zuhur eden madende hasıl olup darphaneye gelen altın,
gümüş ve bakır çok cüz’î iken madenin imâlini üzerine alan kimseler, maden işine sarf
edilmek üzere, İstanbullu bir Hıristiyandan 70 kese aldıkları ve bundan evvel yaptıkları 5-6
fırında hasıl olan altın, gümüş ve bakırı İstanbul’a göndermeyip Bursa’da sattıkları ve
aldıkları akçeyi ekl ve bel’ ettikleri şikâyet edildiğinden maden işlerine vakıf olan
kapıcıbaşılarından eski Gümüşhane emini Mahmud Ağa mahsusen ve müstakillen mübaşir
tayin olunmuştur.
Maden miktarını anlamak için iki fırın yakarak bir haftada hasıl olan altın ve gümüş
çaşnisini ahz ve bu hafta zarfında bir fırına sarf olunan akçeyi hasıl olan madenle ihata
eyledikten sonra faizi ve neması ne miktara baliğ olur, hulâsa hasılı masrafını korutur mu,
gereği gibi tedkik ve tahkik ve maden cevheri keşf ve muayene ve vukufu olanlardan tahkik
eyleyip cevherlerinin bundan sonra dahi imâle salâhiyeti var mıdır, yoksa hemen ruy-ı arzdan
cürüf makulesi olup yerli cevahir değil midir, her maddeyi gereği gibi tashih eylemeye
ihtimam ve Hıristiyanın celb ve gasp olunan 70 kese akçesini kimler almıştır ve alanlardan
red ve tahsil kabil midir, bir çokça tahkik ve istifsâr ve madenin bundan sonra imâlinden terk
ve tatili evlâ mıdır, yoksa imâlinden beylik tarafına fayda zuhuru me’mul müdür, gereği gibi
tedkik ve bildirmek ve iktizasına göre ferman çıkıncaya kadar ol tarafta olan madencileri ve
Hıristiyanın akçesini alanları habseyleyip bu işin sıhhati üzere divan-ı hümayuna arz ve îlâm
ve beş altı fırının hasılatını sattıkları vaki ise iktizâ eden bahasını lâzım gelenlerden tahsiline
çalışılması” emredilmiştir (BS. 384/69). Bu tahkikattan 14 sene sonra 1760 senesi Eylülünde
gelen ikinci bir emirde; “Bursa madenlerinin ahvalini teftiş için mübaşir tayin olunan
Gümüşhane maden emini müteveffa Mehmed’in takriri üzere bu maden bir türlü imâle salih
olmayıp madencilik bahanesiyle buraya toplanan haşarat fakir halka ve reayaya cevr ve
teaddî ile meşgul olduklarından ve giderek şer ve mazarratları ziyadeleşeceği ve asıl
Gümüşhane madenlerinin madencileri yavaş yavaş buraya gelerek Gümüşhane madenlerinin
dahi nizamları muhtel olup beyliğe ziyan verecekleri ve beyliğin mazarrat ve ziyan etmemesi
için Bursa civarındaki bu madenin iptal edilmesi ve fırınlarının yıkılması ve maden
bahanesiyle bu civara toplanan haşaratı memleketlerine iadeleri Gümüşhane madeninden
gelen madencilerin İstanbul’a i’zamı” bildirilmişti. “Bu madenin madencisi Halil memnû
olmayıp bu madenin bir tarafına zararı yoktur, cevher meydandadır. Beyliğe faydası vardır,
diye rikâb-ı hümayuna arzıhâl ve istid’â vermekten geri kalmamış olduğundan keyfiyetin
Bursa kadısı ve vilâyet âyânı tarafından tekrar tedkikiyle ‘beyliğe faydası mı mazarratı mı
vardır?’ sıhhat ve hakikati ile îlâm edilmesi” bildirilmiştir (BS. 391/62).
1587’de İnegöl’de çıkan gümüş madeninin bilfiil nâzırı olan Musa oğlu Mahmud
Çavuş, madeninin üç seneliğini 800.000 akçeye mültezime vermiştir (BS. 172/162).
1600’de İnegöl madeniyle Karesi sancağında hâdis olan gümüş madenlerinin üzerine
müstakil bir müfettiş lâzım ve mühim olduğundan İstanbul’da Molla Şerefüddin Medresesi
müderrisi Mevlânâ Abdülkadir Efendi müfettiş tayin edilmiştir (BS. 351/123).
1760’ta, “Bursa’nın Kirazlı havalisinde, Numan mübaşeretiyle alınan 150 vukiyye
cevherden 15 dirhem halis gümüş hasıl olmakla bu takdirce burada gümüş varsa da lâkin
hasılı harcına kâfi gelmeyeceği malum olmak için çaşnisi tutulması mukteza olduğundan
elinde kâfi miktarda sermaye olan emniyetli bir adamın mutemed tayin olunup sair madenler
gibi irâd ve mesârifi tedkik olunarak tecrübe olunmaya muhtaç olmakla emir ızhar olunmuş
darphane nazırı Hacı Mustafa Efendi îlâm etmekle padişahın iradesi alınarak bu madenin
tedkikine Abdurrahim memur edilmiştir. Vusulünde bunun işlerine kimsenin müdahale ve
taarruz etmemesi ve maden edevât-ı lâzimesinden olan kömür ve künk vesair lâzimesinin
tehiyye ve tedarikinde her vechile muavenet ve müzaheret edilmesi” Bursa kadısına
emredilmiştir (BS. 392/52).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Bu hayırsever kadın birçok acı günler, felâketli zamanlar geçirerek sıkıntı ve ıstırap
içinde hayatını sona erdirmiş ve Muradiye’ye gömülmüştür. BK, III/165
MAHKEME
Eski devirlerde mahkemeler hem ahâli arasındaki davalara bakar, hem de belediye ve
noter vazifelerini, inzibat ve asâyiş işlerini görürdü. Mahkemeler haftanın her günü açık olup
tatili yoktu. Yalnız asâyişe ait fevkalâde hâllerde müracaat edenler olmadığı için boş geçtiği
günler nâdiren vaki olurdu. Meselâ 22.7.1479’da birbiri arkasına beş gün mahkemede iş
görülmemiştir (BS. 3/125).
1503’te Kurban bayramında üç gün, 1512 Haziranında, Yavuz Selim’in kardeşleriyle
muharebeleri sırasında üç gün, hiçbir iş görülememiştir (BS. 21/171).
Mahkemenin muhzırları olduğu gibi davete gitmeyenlerin cezaları da ağırdı.
Mahkemenin davetine gitmeyen bir insanın hem dini kaybolur, hem de karısının nikâhı
bozulurdu. 23.11.1572’de Mahmud oğlu Mehmed’e mahkemenin adamlarından Ahmed girip
“seni mahkemeye istiyorlar” demiş ve Mehmed de; “ben mahkemeye gitmem, bir nâib gelsin
beni dinlesin” demiş. Hakimin: “buna derhal tecdîd-i iman ve tecdîd-i nikâh lâzım oldu”
demesi üzerine, akıllı olan Mehmed, işin vardığı akibetten korkarak kelime-i şehadet getirerek
bu tehlikeyi atlatmıştır (BS. 115/46).
1615’te Bursa’da iki mahkeme vardı. Birisi İbrahim Paşa mahallesinde diğeri de
Ulucami civarında idi.
Mahkemede her sabah Sûre-i Feth okunurdu. Okuyan adama 1742 tarihinde Bâb
mahkemesi mahsulünden, yani kadının bulunduğu mahkemenin varidatından günde sekiz
akçe veriliyordu (BS. 391/2). Esasen o devirde her esnaf, her çarşı ve her yerde dua edilir ve
ondan sonra alış verişe başlanırdı ki bu âdetti.
1824’te Bursa’da ayrıca teftiş mahkemeleri teşekkül eylemiştir. Bunların başlıca
vazifeleri; sultanların, vezirlerin Bursa’da, vesâir Hudâvendigâr sancağı dâhilindeki cami,
türbe, imaret ve medreselerinin işlerini, tamirat keşiflerini, murtezika ve hademelerinin ferağ,
intikal ve mahlûl cihetleri, tevcihat îlâmları; sultanların, vezirlerin vesâir Haremeyn
nezaretinde olan evkafın dükkânları, evleri, bahçeleri, hanları, bezzâzistan ve odaları ve
yerlerinin davaları ve iktiza eden tamirat ve nizâ keşifleri; Bursa şehrindeki boyahane
derununda ve Gemlik kasabasında ve Susurluk köyündeki boyacı ustalarının bilcümle Yörük
ve Türkmen tayfalarının davaları vesair birçok vezâifi görmekti (BS. 288/1). Bu emirle
Hudâvendigâr sancağının bazı köyleri ayrılarak bu teşkilâtın kaza dairesine verilmiştir.
Mahkemenin varidatı 30.9.1479’da gönderilen bir fermanla şu yolda tayin ve tesbit
edilmişti: “İtaknâmede kadı’nın nefsine 30 akçe, nâibe ve kâtibe birer akçe, itaknâmeden
gayri yazılarda kadıya 15, nâibe ve kâtibe birer akçe; bakir kızın nikâhında kadıya 20 akçe,
nâibe ve kâtibe birer akçe; dul nikâhında kadıya 20’den aşağı ola…, resm-i kısmette kadı
binde yirmi ala...”(BS. 3/167). BK, III/167
MAHKEME İHZARI
1513’te Bursa ihzârı havass idi, yani varidatı ya vezirlerden birisine veyahut da
padişaha veyahut şehzâdelere irâd olarak veriliyordu. Gelen bir emirde: “Bursa ihzârı hâs
olup hazine-i âmireye zapt olunmak için Kâtib Mustafa, emin tayin edilmiştir. Bundan sonra
muhzırlar bunun haberi olmaksızın kimseyi mahkemeye çağırmaya varmayalar. Kimseden
beyliğe ait resim almayalar. Elemeyenlerini emin marifetiyle, mahkeme haklarından gelip
yerine âhar kimse konulması” emredilmiştir (BS. 25/146).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1571 senesi Ağustosunda verilen bir emirde “Bursa muhzırları yiğitbaşısı Ali, hakim-i
şer’ kapısındaki muhzırlar tayfasının ehl-i fesadını ve ehl-i şenaatini ve Müslümanların
işlerine yaramayanları görüp ve gözetip ahvallerinden muttali’ olduğunu hakime bildirmek
üzere nazır nasb olunmuştur” denilmiştir (BS. 114/102).
1642’de Bursa Bâb mahkemesinde beş serbölük ve 23 nefer muhzır vardı (BS. 261/1).
1675’te muhzırbaşılar ancak davacının aldığı maldan yüzde iki akçe resimden başka bir
şey almazlarken Bursa muhzırbaşısı Ahmed, muhzırların ihzâriye ve gayriden hasıl olan
akçeden kendisine bir muhzır hissesi ve hizmetkârı olan Aslan adındaki kıptiye bir ve Aydın
demekle maruf Yahudiye koyundan bir muhzır hissesi aldığı kadıya şikâyet edilmiştir (BS.
316/22).
1681 senesi Nisanının 10. günü Bursa muhzırlarından dokuz kişi meclis-i şer’a şikâyette
bulunarak; “Öteden beri avârız vermiş değiliz. Şuna binâen ki evvelâ meclis-i şer’
hizmetkârıyız. Sâniyen Bursa hassa harcı hazine-i âmireye akçe irsâl eyledikçe beş on nefer
muhafaza için bile koşuluruz. Sâlisen hâlâ bizden avârız taleb edilir” diye tazallum
eylediklerinden bazı âdil Müslümanlardan soruldu ve “avârız alınmamıştır” dediklerinden
alınmaması emrolundu (BS. 132/86).
1688’de Bursa mahkemesinde hizmet etmek üzere 20 nefer muhzır ve muhzırbaşı ve 90
nefer avcıbaşıyla şer’-i şerif hizmetine lâzım olduğu sicile kaydolundu (BS. 363/1).
O devirlerde mahkemede çalışanlara muhzır deniliyordu. Mübaşir, Tanzimat’tan sonra
verilmiş bir isimdir. BK, III/168
MAHLÛKULLAH EFENDİ
1583’te Leys Çelebi medresesinde 25 akçe yevmiye ile müderris idi (BS. 144/91). BK,
III/169
MAHMUD
Yusuf’un oğludur. Bursa mahkemesinde Sipahi Mahmud bölüğünde muhzır idi. Bursa
kadısı Hocazâde Atâullah Efendi’nin oğlu Şemseddin Efendi, mahkeme sicilinin baş tarafına
bu zat hakkında: “kağıdın gayet âlâsını alır ve âlâsı kandedir bilir, bilcümle kâğıt almak
babında ehl-i vukuf kimesnedir, kâtibler gaflet etmeyeler” diye kaydettirmiştir (BS. 1/141).
BK, III/186
MAHMUD
Mevlânâ Ahmed Hayâlî’nin kardeşidir. 15. asır ricâlindendir. Kızı Zeyneb’in kabri
Zeynîler’de Molla Hayâlî’nin kabrinin yakınındadır. BK, III/171
MAHMUD
“Sûfî Mahmud Cemaati”ni sürmek için padişahın emriyle Ases Seydî gelmiş ve bunlar
esbablarını hazırlayıp gidinceye kadar kefil taleb eylemiştir. 1.11.1507’de birçok kimselere
kefil olmuştur (BS. 21/165). BK, III/182
MAHMUD
Ulugölcük yaylağında 1526’da timarı vardı. Mahmud oğlu Hacı Kemal’in oğludur. BK,
III/184
MAHMUD
Silahdârlardandır. 1538’de Bursa’da ihtisab emini olduğundan seferden istisnâ
edilmiştir (BS. 45/55). BK, III/184
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MAHMUD
İncirlice mahallesindendir. Asılarak idam olunmuştur. 24.2.1553’te karısı Mihriban ve
kız kardeşi Tûrpaşa ve babaları bir ve anaları ayrı kardeşleri Mustafa, Güllü ve Selime ile
5.986 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 24/132). BK, III/184
MAHMUD
Bursalı Hacı Ahmed’in oğludur. 30.8.1560’ta Hacı İlyas mahallesinde ölmüştür. Anası
Yasemin, karısı Melli ve oğlu Ahmed ile 303.592 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 85/61). BK,
III/184
MAHMUD
İnegöl’ün Hamza Bey köyünden Kara Yusuf’un oğludur. “1577’de çok genç olan bu
çocuğu Gediz’in Bağlıca köyünden Muharrem oğlu Kara Mehmed ve Güreli(?) Hacı Mustafa
oğlu Kara Ali, köyünden cebren ve kahren sürüp çıkarıp alarak bir nice zaman yanlarında
oturtup nice cefalar eylediklerinden sonra Bursa’ya gelince ellerinden kaçıp Bursa subaşısı
Kasım oğlu Mehmed’e iltica eylemiş ve Mehmed Ağa da bunu mahkemeye getirmiştir.
Mahkemede, bunların yollar basıp ve beller kesip birçok fesad eylediklerini ve Kite Çayırı
denilen mahalde bulunduklarını haber vermiştir. Mehmed Subaşı bunları tutmak için giderek
aralarında birçok cenk ve cidalden sonra tutmuş ve eşyaları arasındaki, bir bahârî kemha ve
bazı esbabı ile birlikte mahkemeye getirmiş ve eşkıyadan Kara Mehmed, Bursa’da Alacahırka
mahallesinde Saka oğlu Mehmed’in evini basıp bazı eşyasını aldığını ve hissesine bunun
düştüğünü söylemiş ve Saka oğlu Mehmed de bunun kendisine ait olduğunu isbat eylemiştir”.
Haklarından gelinmek üzere eşkıyalar subaşına teslim edilmiştir (BS. 131/88). BK, III/185
MAHMUD
1585’te çoktan beri harap ve boş kalan Umur Bey Hamamı’nı dört akçe yevmiye ile
kiralamış ve kirasına mahsûben kendi bedeninden esaslı bir surette tamir eylemiştir. Hızır
oğludur (BS. 145/146). BK, III/186
MAHMUD
Medrese talebesinden olup Alâiyelidir. İstanbul’da ilim talebesine yakışmayan tavır ve
hareketlerde bulunduğundan serasker kapısı tomruğunda hapsedilmiş ve te’dîb için
8.6.1839’da Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, III/194
MAHMUD
Bursalı Hacı Ali Ağa’nın oğludur. Kendi ırzıyla mukayyed olmayıp hükûmetin işlerine
karışmıştır. Padişahın arzusu ve rızası hilâfına birtakım havadisler ettirdiği, ahâlinin arasına
fesad ve şikâk soktuğu ve halkı rahatsız eylediği şikâyet olunduğundan 1809’da Gelibolu’ya
nefy edildi. Babasının ricası üzerine de iki ay sonra affedildi. BK, III/193
MAHMUD (Açıkbaş, Şeyh) Bk. Açıkbaş Mahmud Efendi.
MAHMUD Bk. Acem Reis.
MAHMUD (Ahi)
Habiboğlu mahallesindeki türbede gömülüdür (BS. 259/9). 1641’den çok evvel
ölmüştür. BK, III/188
MAHMUD (Akbaş)
Ertuğrul ve Osman Gazi ümerâsındandır (SO. IV/308). Aslı İstanbul Şehir
Kütüphanesi’nde bulunan Orhan Gazi’nin 724 Rebiulevvel (1324 Mart ibtidası) tarihini
taşıyan ve âzadlı kölelerinden Tavâşî Şerafeddin’e Mekece’de vakfeylediği zaviyenin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
vakfiyesindeki şahitler arasında Osman Gazi’nin oğullarından Çoban, Hamid, Melik, Pazarlı
Beylerle yine Osman Gazi’nin kızı Fatma ve karısı Ömer Bey kızı Mâl Hatun’un ve Akbaşlı
kızı Eftendize Hatun’un imzaları vardır. Akbaşlı’nın kızı da saltanat hanedanı arasında
bulunmasına nazaran bunun Sultan Orhan’ın karısı Eftendize olduğu anlaşılıyor (Belleten
19/281). Bk. Eftendize. BK, III/170
MAHMUD (Boğasici)
Bursalıdır. Şeker Hoca mahallesinden Mehmed’in oğludur. 3.3.1509’da vefat etmiştir.
Ecza için 10.000 akçe vakfetmiştir. Bu vakfın ayda 15 akçe ile mütevellisi vardır (BS.
20/211). BK, III/183
MAHMUD (Derviş)
Derviş Mahmud diye anılmaktadır. 1512’de oğulları Ahmed ve Kasım’a İkizceler
ağnâm rüsûmundan 13 akçe yevmiye tayin edilmiştir. BK, III/183
MAHMUD (Hacı)
İzniklidir. “Bedreddin” diye meşhurdur. İznik’te bazı hayırları vardır. Orhan yerleri
hududunda iki tarafı yol olan bağlarını, Hayreddin Paşa mahallesindeki “Bedreddin” demekle
maruf bahçesini, sonradan üzerine evler yapılan bahçesini, Bey Mescidi mahallesindeki
bahçesini, İnebey mescidi yakınındaki dükkânlar ki harap olup kalan bir dükkânı Ehaveyn
mescidi imam ve müezzinine ve Şeyh Kutbeddin Camii imamına ve ayrıca hatim okumak için
akçe vakfeylemiştir. BK, III/170
MAHMUD (Hacı)
Bâlî’nin oğludur. “Tarhunoğlu” demekle meşhurdur. 1571 senesi Ağustosunda Orhan
Gazi mütevellisi Hoca Şücâ oğlu Zeynî Çelebi’yi mahkemede dava edip: “Zindankapısı
civarında Cilimboz vadisindeki değirmenin suyu öteden beri Pınarbaşı’ndan şehre giden
suyun altından akan delikten ziyade geleni sızıntıya karışıp kendi değirmenine akmakta iken
bu delik yaz ve kış kapanmaz iken Zeynî Çelebi deliği kapatıp akmaya mâni’ olur” diye dava
eylemiştir (BS. 114/103). Su çok olduğu zaman bu değirmene de su verilmesi için 1571
senesine tesadüf eden 979 Saferi sonlarında ferman da getirilmiştir (BS. 114/87). Senelerce
Bursa’da şehir kethüdalığı yapmış ve yine bu vazifede iken 27.4.1572’de ölmüştür (BS.
113/135). BK, III/185
MAHMUD (Hacı)
Abdal Murad evlâdındandır. Abdal Murad zaviye şeyhi Derviş vefat etmiş ve yerine altı
yaşındaki oğlu şeyh olmuştu. Ancak de bu zaviyenin şeyhleri, oradaki fukaraya imamet
ettiklerinden sabi olan bu çocuk, 20.9.1595’te ref’ edilmiş ve Hacı Mahmud şeyh olmuştur
(BS. 195/104). BK, III/187
MAHMUD (Hoca, Akçalı)
Akhisarlı Kemal’in oğludur. Tüccarlardan hayırseven bir zattır. 1558 senesi İkinciteşrin
ayında birçok vakıflar bırakmıştır (BS. 72/112). BK, III/184
MAHMUD (Seydî)
İshak oğlu Şeyh Bedreddin’in oğlu Mustafa’nın oğludur. 1493’te Bursa’da sağ idi (BS.
10/235). BK, III/181
MAHMUD (Sultan)
II. Bayezid’in oğludur. 1475 tarihinde dünyaya gelmiştir. Anası Abdullah kızı Bülbül
Hatun’dur Henüz pek küçük iken Kastamonu’ya vali olmuş 1504’te Saruhan emiri olarak
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MAHMUD BEY
Hamza Bey’in oğlu Bâlî Bey’in oğludur. 1495 senesinde vefat eylemiş ve Zeynîler
Camii’nin doğu tarafında defnedilmiş ve mermerden mükellef bir mezar yapılmıştır. BK,
III/181
MAHMUD BEY
Fenarî Şemsi Bey’in oğludur. Hatice Sultan evlâdındandır. Hudâvendigâr sancağı beyi
idi. 1565’te Musa Baba mahallesinde vefat eylemiştir. Karısı Cangeldi’dir. Oğulları Mehmed,
Yusuf, Şâhbey ve Kasım Bey’dir (BS. 95/236). BK, III/185
MAHMUD BEY
Zuamâdandır. Hançerli Sultanzâde Kasım Bey’in oğludur. 1570’te zeametine 2.000
akçe terakki zam edilmiştir. BK, III/185
MAHMUD BEY
Abdi Bey’in oğlu ve Mevlânâ Ali Çelebi’nin kardeşidir. Bursalıdır. Aydın mirlivası
iken 1571’de vefat eylemiştir. Karısı Mevlânâ Mahmud Çelebi’nin kızı Ayşe Hatun’dur (BS.
114/168). BK, III/185
MAHMUD BEY
Ayas Paşa’nın kızı ve Şücâ Paşa’nın karısı Aynî Hatun’un oğludur (1572) (BS.
113/190). BK, III/185
MAHMUD BEY
Hançerli Fatma Sultan evlâdından Kasım Bey’in oğludur. Hançerli Sultan vakfının
mütevellisi iken Musa Baba mevkiinde medresenin üzerindeki kurşunları 31.000 akçeye
satmış ve ancak 24.000 akçesini meydana çıkarmıştı. Bâkî kalan 7.000 akçe için de bir gümüş
kılınç, bir zırh, üç dülbendini Hacı Mehmed oğlu Ömer Çavuş’a rehin vaz’ eylemişti.
Müddetinde vermezse Ömer Çavuş’u rehinleri satmaya mahkemede mezun bırakmıştır (BS.
327/83). 1594’te İstanbul Atmeydanı’nda Helvacıbaşı mescidine bitişik olan vakıf hanı
300.000 akçeye sattığı ve bel’ eylediği cihetle Bursa’daki emvali, emlâki, kul, cariye,
hayvanat ve mevâşî ve akaratının cümlesi 71.000 akçeye satılıp borcuna mahsub edilmişti
(BS. 195/85) 1604’te muhasebesi görülüp üç yükten ziyade vakfın akçesini zimmetine
geçirdiğinden azledilmiştir (BS. 209/192). Bu vakfın harap ve mahvolmasına başlıca bu adam
sebep olmuştur. BK, III/187
MAHMUD BEY
Ahmed Bey’in oğludur. Kiremitçizâde mahallesindendir. 1596 senesi İkincikânun
ayında karısı Şeyh Mehmed’in kızı Raziye Hanım’ı boşamıştır (BS. 19/46). BK, III/187
MAHMUD BEY
Umur Bey sülâlesindendir. Kızı Fatma Hatun 1599’da Gemlik kazasının Katırlı,
Engürücük, Umur Bey köylerini evlâdlarına vakfeylemiştir. Fatma Hatun’un Mahmud Bey
isminde bir oğlu vardı. BK, III/187
MAHMUD BEY
Ölümünden sonra “Hezârpâre” denilen Veziriazam Ahmed Paşa’nın oğludur. Kite,
Görükle, Ansarıca(?) köyleri tarafındaki zeametin zabtına giderken bu köylerden 17 atlı
bunun yolunu basıp sol kolonu tüfek kurşunuyla ve sağ gözünü mızrakla vurup paralamışlar
ve yanında üç seyishane beygiri yüküyle ve atlarını ve kendisinin ve hizmetkârlarının eşyasını
soyup almış oldukları haberi alındığından bu fesadı yapanların tutulması 23.8.1648’de
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
emredilmiştir (BS. 271/64). Bir sene sonra da (7.8.1649) babası İstanbul’da katledildi. Eşkıya
hırslarından vücudunu parça parça ettiklerinden bin parça manasına “Hezârpâre” diye şöhret
buldu. Mezarı yoktur. BK, III/188
MAHMUD ÇAVUŞ
Şair Lâmiî Çelebi’nin oğlu Ahmed Çelebi’nin oğludur. 1600 senesinde Tokat
darphanesine memur olmuş, 1614’te Vezir Hasan Paşa’nın vekili ve ailesi efradının
vakıflarına mütevelli olmuştur. Ceddi Defterdar Osman Efendi’nin Eski Kaplıca’daki hanını
satarak bunu vakfa ilhak eylemiştir. 1620’den evvel ölmüş ve Nakkaş Ali Camii’ndeki
babasının ve dedesinin mezarlığına defnedilmiştir (BS. 225/51, 227/92, 327/100). BK, III/187
MAHMUD ÇELEBİ
Çandarlı Büyük İbrahim Paşa’nın oğludur. Evlâd ü ahfâdının elindeki şecerede anasının
adı, Şeyh Edebâlî’nin kızı İsfahanşâh Hatun, nam-ı diğer Hanım Hatun gösterilmekte ise de
Bursa Sicilleri bu işi aydınlatmaktadır. Anası Orhan Gazi’nin oğlu İbrahim Bey oğlu Sultan
Mahmud’un kızı Hanım Hatun’dur (BS. 3/245) ve Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Hafsa
Hatun’un da kocasıdır. Demek oluyor ki, Mahmud Çelebi hem ana cihetinden ve hem de
ailesi cihetinden Osmanlı hanedânına mensuptur. 1442’de Varna muharebesinde esir olmuş
ise de kardeşi Halil Paşa fidye ile kurtarmıştır. İznik’te vefat etmiş ve camisi yakınına
gömülmüştür (SO. IV/309). Bolu sancağı beyidir. İznik’te gayet sanatlı bir cami ve civarında
imareti ve imaretinin üstünde de mektebi vardı. Bu cami ve imaretinin idaresi için de
Yenişehir’de, Eskişehir’de, Simav’da, Burdur’da, Denizli’de birçok köyler ve Bursa’da ve
İznik’teki cami civarında birçok dükkânları vakfeylemiştir. Zaviyeye gelen misafirlere pilav
vesair fukaraya çorba tevzî olunurdu. Hademelerine vazife ve cerâyelerin verilmesini,
tevliyetini esah evlâdına şart eylemiştir. Kanunî zamanında zaviyenin senelik hasılatı 145.248
akçe idi. II. Murad’ın eniştesi idi. BK, III/171
MAHMUD ÇELEBİ
Bursalı Halil Paşa’nın oğludur. Beylik koyun akçesinden yevmiye 50 akçe vazifesi
vardır. 1479’da her üç ayda bir bu meblağı toplu olarak alırdı (BS. 3/108). BK, III/186
MAHMUD ÇELEBİ
Hamza Bey’in oğlu Mustafa Paşa’nın oğludur. Kasım Paşa’nın kızı Hatice Hatun’un
torunudur. Ve Halil Çelebi’nin kardeşidir. 1484’te Bursa’da, babasının vakıflarının
mütevellisi idi (BS. 4/334). Vefatından sonra bu zatın kendi vakıflarına Bâlî Bey’in oğlu
Mustafa Bey mütevelli olmuştur (BS. 28/239). BK, III/181
MAHMUD ÇELEBİ
Hacı İvaz Paşa’nın oğludur. 7.10.1488’de Kavaklı mahallesinde ölmüş ve Zeynîler
Camii’nin batı tarafına gömülmüştür. Mezar taşına nazaran kendisinin Zeyniye tarikatından
olduğu anlaşılmaktadır. Öldüğü zaman, Hafsa, Şâhnüvâz, Gülbadem adında üç karısı,
Mehmed, Ahmed, Bekir, İbrahim, Hüseyin, Hasan ve Yakub Çelebiler adında yedi oğlu ve
Eslem Paşa, Nefise, Hatice, Ayşe, Fatma adında beş kızı ve birçok serveti kalmıştı. Kitapları
arasında Atâyî Çelebi ve Mahmud Çelebi divanları vardı. Beş kölesi ve üç cariyesiyle birçok
at ve katırları ve 109.689 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 6/125). Kızı Nefise’nin mezarı dahi
babasının yanındadır. BK, III/186
MAHMUD ÇELEBİ
Merhum Davud Çelebi’nin oğludur. 1487’de büyük kardeşleri Mustafa ve İbrahim
Çelebiler vardı (BS. 7/80). BK, III/181
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MAHMUD ÇELEBİ
Demirtaş ailesindendir. Meşhur Üveys Bey’in babasıdır. 1490’da kardeşleri Ali Çelebi,
Hundî Hatun, Ayşe, Nefise, Zeyneb Hatunlar hayatta idiler. BK, III/181
MAHMUD ÇELEBİ
Veli Şemseddin mahallesinden Mehmed’in oğludur. Attardır. 1500 Nisanında vefat
eylemiş, 226.175 akçe miras bırakmıştır. BK, III/181
MAHMUD ÇELEBİ
Bâlî Paşa’nın oğludur (1503). Bursalıdır (BS. 19/143). BK, III/182
MAHMUD ÇELEBİ
Tumurtaş oğlu Ali Bey’in oğludur. Hisar’daki Kapamalı Mektep’te türbesi vardı. 1503
senesi Birincikânunundan evvel vefat eylemiştir (BS. 19/13).
Mahmud Çelebi, Bursa’da Eski Yeni Kervansarayı, Gallepazarı’ndaki dükkânları ve
Tahtakale’deki başhaneyi ve beş dükkânı muallimhaneye vakfeylemiştir. Ayrıca Hisar’da
ekmekçi fırını da vardır (BS. 19/107) Mektebi civarında odalar, boyahane, başhane, Nif’de
Kazancı değirmeni, Kütahya’da yer, Bursa’da Bulgarlar mahallesinde yer ve Hacı Süle vakıf
hamamı yeri bu zatın vakıflarındandır (BS 78/12). Muallimhanesi civarında çeşmesi de vardır.
Nif’de Kazancı değirmeni yanındaki köprü de bunun vakfıdır (BS. 73/418). BK, III/182
MAHMUD ÇELEBİ
Bursalıdır. Beyce oğlu Mahmud’un oğludur. Anası Hoca Mustafa oğlu Hoca İbrahim’in
kızı Hundî Hatun’dur. 1504’ten çok evvel Çakır Ağa Hamamı kapısının olduğu yerdeki iki
dükkânı vakfeylemişti. BK, III/182
MAHMUD ÇELEBİ
Hacı Ahmed’in oğludur. Ebî Şahme mahallesindendir. 1513’te Bursa’da sarraflık ile
meşgul idi (BS. 25/24). BK, III/183
MAHMUD ÇELEBİ
Mustafa’nın oğludur. 1539’da ölmüş ve Bezzazoğlu Camii’ne gömülmüştür. BK,
III/184
MAHMUD ÇELEBİ
Bursalıdır. Muslihuddin’in oğludur. 1560’ta Vezir Mehmed Paşa’nın tezkirecisi idi (BS.
82/272). BK, III/184
MAHMUD ÇELEBİ
Abdullah’ın oğludur. 1560’ta “Bıdıkoğlu” diye meşhurdu. BK, III/184
MAHMUD ÇELEBİ
Bursalı Mehmed’in oğludur. 1574’te Çıkrıkçıoğlu mahallesinde ölmüş; Mehmed,
Hasan, Ahmed, Safiye, Şâh Hûbân adandaki evlâdlarıyla karısı Hacı Şücâ kızı Rabîa ve
56.700 akçe muhallefatı bırakmıştır (BS. 118/215). BK, III/185
MAHMUD ÇELEBİ
Mehmed’in oğludur. Mişmelzâde’dir (1695) (BS. 278/8). BK, III/192
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MAHMUD ÇELEBİ
Katırlı köyünde medfundur. Hasanağa köyü hududunda 1825 senesinde vakıf değirmeni
vardı. BK, III/193
MAHMUD ÇELEBİ (Hoca)
Hoca Hayreddin’in oğludur. “Kölecioğlu” diye şöhret almıştır. 1492 senesi Birinciteşrin
ayında ölmüştür. Karısı Esleme Hatun’a 245.616 akçe metrûkât kalmıştır (BS. 9/134).
Tüccarlardandır. Esleme Hatun (Esleme Paşa) da Hacı İvaz Paşa’nın oğlu Mahmud
Çelebi’nin kızıdır. Babası, Hoca Hayreddin’in dedesi Rugan(?) oğlu Yakub’dur. Mahmud
Çelebi’nin anası İnci Hatun’dur (BS. 10/223). BK, III/181
MAHMUD ÇELEBİ (Hoca)
Bursa’nın en zengin tüccarlarından olup Bursa’da cami ve mahallesi olan Hoca Ali oğlu
Mehmed’in oğludur. Baş değirmeni altındaki Gökdere suyuyla dönen değirmeni 1533’te
vakfeylemiştir (BS. 45/138). BK, III/184
MAHMUD ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ İsrâfil’in oğludur. Bursalıdır. 1504’ten evvel ölmüştü. Oğlu Mevlânâ
Fahreddin Çelebi vardı (BS. 19/357). BK, III/182
MAHMUD ÇELEBİ (Mevlânâ)
1523’te ölmüştü. Oğlunun adı Mevlânâ Pîr Mehmed Çelebi, kızının adı ise Hümâ
Hatundur. Pîr Mehmed Çelebi de 1535’te ölmüş ve bunun oğlu Mustafa Çelebi kalmıştı (BS.
39/238; 41/150). BK, III/184
MAHMUD ÇELEBİ (Mevlânâ)
Burhan Çelebi’nin oğludur. Kayan Musa’sı evlâdından Sâkine Hatun ile evlenmiştir
(BS. 92/82). Kayan Musa’nın evlâdına vakfeylediği hayratın 1561’de mütevellisi idi. BK,
III/185
MAHMUD ÇELEBİ (Mevlânâ)
Ali Çelebi oğlu Pîrî Çelebi’nin oğlu ve İbrahim Çelebi’nin kardeşidir (1586) (BS.
61/173). BK, III/186
MAHMUD ÇELEBİ (Mevlânâ Şeyh)
Seydî Ahmed Çelebi’nin oğludur. 1507’de babası, “Ulvî Yegânî” diye meşhurdu (BS.
21/311). BK, III/182
MAHMUD ÇELEBİ (Şehzâde Sultan)
Çelebi Sultan Mehmed’in oğludur. Henüz küçük iken kardeşi II. Murad gözlerine mil
çektirerek kör etmiş ve 1428’de çıkan büyük vebada vefat eylemiştir. Muradiye’ye
gömülmüştür (G. 45). BK, III/171
MAHMUD EFENDİ
Bursalı Ahmed Bey’in oğludur. “Nişancızâde” demekle maruftur. 1622 senesi Ağustos
ortalarında Selanik’te ölmüştür. Oğlu Mehmed Çelebi ve kızı Hâmide Hatun vardı (BS.
246/15). BK, III/188
MAHMUD EFENDİ
“Menteşzâde’dir”. Bursa’da doğmuştur. Müderrislikte bulunmuş 12.4.1654’te ölmüş ve
Pınarbaşı’nda büyük babasının yanına gömülmüştür. Uslu, merhametli, herkese iyilik
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
etmekten çok hoşlanır, eli açık ve lutufkâr idi. Oğlu müderris Mehmed Efendi vardır (G. 343).
BK, III/188
MAHMUD EFENDİ
Hamza Bey vakfı mütevellisi idi. Allah’ın halkeylediği en zalim, şerîr ve gaddâr
adamlardan biridir. Vakfı harap eylemiştir. Beş sene zarfında imarette 25 gün yemek pişirmiş
ve imareti muattal bırakmıştır. Bahçeyi cüz’î bir şeyle alarak binalar ihdas etmiş, kerpiç
keserek ve türbe civarında kerpiç duvarlar yaparak türbeyi karanlık bırakmıştır. İmarette
ibrişim kurdu beslediği şikâyet edilmiş, kadı tarafından teftiş edilerek hepsinin ayniyle vaki
olduğu görülmüştür (BS. 302/23). BK, III/188
MAHMUD EFENDİ
Riyâzîzâde Mehmed Efendi’nin oğludur. Yılıdırım’ın anası Gülçiçek Hatun
neslindendir. Müderrislik ve kadılıkta bulunmuştur. 6.12.1686’da Perşembe gecesi
zâtülcenbden ölmüş, Şehreküstü Camii haziresine gömülmüştür. Güler yüzlü, hoşsohbet,
güzel anlayışlı bir zat idi (G. 401). BK, III/191
MAHMUD EFENDİ
Bursalıdır. Müderristir. 1693’te bir sene kadar padişahın hekimbaşılığını yapmıştır.
1705’te ölmüştür. Çok iyi hekimlerden idi (SO. IV/324). BK, III/192
MAHMUD EFENDİ
Bursa Darüşşifası’nda senede bir müd buğday ve yevmî iki akçe ile kehhâl (göz hekimi)
ve yevmî otuz akçe ile tabib-i evvel ve sâlis iken 22.12.1706 tarihinde Bursa’da vefat
eylemiştir. İstanbul’da reisü’l-etıbbâ olan Nuh Efendi tarafından kehhâllığa oğlu Abdülkerim
ve tabib-i evvelliğe de İstanbul Tıp Medresesi’nde dâhil-i hücre olan dânişmendlerden Ömer
oğlu Mustafa Efendi ilm-i tıbdaki istihkakına binaen tayin edilmiştir. BK, III/192
MAHMUD EFENDİ
Vânî Mehmed Efendi’nin büyük oğludur. Şeyhulislâm Debbağzâde Mehmed
Efendi’den ders görmüş İstanbul’da müderrislik yaptıktan sonra Karesi hakimliğine tayin
edilmiş ise de kabul etmeyip Bursa’ya gelmiş, 1713’te vefat etmiş ve Kestel köyündeki
babasının hususi türbesine gömülmüştür (G. 425). BK, III/192
MAHMUD EFENDİ
Bursalıdır. Bursa mahkemesinde beratsız kâtip idi. Ehl-i örf taifesiyle ittifak ederek,
şeriat hilâfına, müzevirlik suretiyle akçelerini almış veya aldırmıştır. İki hasım, dava için
mahkemeye vardığında haksız olan taraftan rüşvet alarak o tarafı himaye etmiş, sahip çıkmış
ve şeriatı tatbik ettirmemiş ve birçok kimseleri de mağdur eylemiştir. Bu durumu birçok
kimseler haber verdiğinden 1744 senesi Temmuzunda gelen bir fermanda; “neticesi saadet
olan zamanımda fukaradan hiçbir kimseye zulüm ve teaddî olunduğuna kat’â rızâ-yı şerifim
olmadığı cihetle” denilerek kitabetten ref’ edilmesi emredilmiştir (BS. 374/33). BK, III/192
MAHMUD EFENDİ
Kırımlıdır. Mühendishane hocası olup mimarbaşı oldu. Sonra memuriyet ünvanı,
“Ebniye-i Hassa Müdürü” ünvanına çevrildi. 1829’da azledilerek Bursa’ya gönderildi.
Bursa’da vefat eyledi (SO. IV/332). BK, III/193
MAHMUD EFENDİ
Bursalı Haşim Efendi’nin oğludur. Tahsil-i ilimden sonra müderris ve molla ve en
nihayet Şam mollası oldu. 28.1.1835 gününe tesadüf eden Ramazanın Kadir gecesinde vefat
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
eylemiştir. Babası da 1774 senesi Ramazanında Kadir gecesinde ölmüştü (SO. IV/333). BK,
III/194
MAHMUD EFENDİ
Bursa’da Mülkî İdâdî Mektebi müdürü iken çekilmiş ve İstanbul’da “Şemsü’l-Mekâtib”
adında bir mektep açmış ve 1893 Şubat’ında da Bursa’da “Şemsü’l-Mekâtib Şubesi” adlı bir
mektep açmaya teşebbüs eylemiştir. Âlim, hayırsever ve vücudunu maarife tahsis eylemiş
ferâgatli bir zattır. BK, III/194
MAHMUD EFENDİ Bk. Açıkbaş Mahmud Efendi.
MAHMUD EFENDİ (Ahi)
Seyyid Kasım’ın oğludur. Vanlıdır. Bursa’ya gelmiş ve Açıkbaş Şeyh Mahmud
makamına şeyh olmuştur. 14.11.1670 tarihinde verilen bir fermanda bu adama ayda üç kıyye
kahve verilmesi emredilmiştir (BS. 295/143). 27.5.1679 Cuma günü ölmüş ve Dâye Hatun
Camii’ne, amcasının yanına gömülmüştür. Mekârim-i ahlâk sahibi, şirin nükteler söyler,
nâtıkalı âlim bir zat idi (G. 159). BK, III/191
MAHMUD EFENDİ (Emîrî)
II. Bayezid hocası Abdullah Efendi’nin oğludur. Bursa’da doğmuştur. Osmanlı
şairlerinden ve sadâttandır. Küçük yaşta yetim kalmış Mevlânâ Kırımî tarafından talim ve
terbiye olunmuştur. Sultan Bayezid Veli tarafından 1494’te 75 akçe yevmiye ile nakibü’l-
eşrâf tayin edilmiştir. Kanunî’nin evâil-i cülûsunda vefat eylemiştir (KA. 1041). Tasavvuf
âlimlerindendir. Eli açık, itikadı sağlam, teklifsiz, lâtifeci bir zat idi (SO. IV/311). Şiir ve
kaside de emsalsiz idi (LT. 96; ST. 48). BK, III/181
MAHMUD EFENDİ (Hacı)
Cizyedârzâde Hacı Hüseyin Ağa’nın oğludur. 1782’de babasının vefatında sağ idi. BK,
III/193
MAHMUD EFENDİ (Koca Efendi-Koca)
Sultanönü kasabasından Mehmed nam zatın oğludur. Asrının ulemasından tahsil ettikten
sonra Çandarlı Kara Halil yerine Bursa kadısı, on sene sonra da kazasker olmuştur. 40 yıl
kadar kadılık yaptığından ve çok ihtiyar olduğundan “Koca Efendi” demekle şöhret almıştır.
1372’de Bursa’da vefat etmiş ve Pınarbaşı’nda Mevlevîhane yakınındaki Kubbeli Türbe’ye
gömülmüştür (Mevlevîhane’nin tam kapısının güneyinde meşhur Tük doktoru Ömer Şifâî’nin
kabri ile sokak arasında bir türbe vardı. Bir de 60-70 metre ileride diğer bir türbe enkazı vardı
ki bunlardan hangisinin Koca Efendi’nin olduğunu tesbit edemedim). Hisar’da Kavaklı
mahallesindeki mescidi yaptırmış ve birçok vakıflar bırakmıştır. Her nevi faziletleri ile
maruftur. Âlimdir, dindardır, fazıldır. Hulâsa insanlığın ne kadar iyilikleri varsa cümlesini
kendisinde toplamıştır. Germiyanoğlu’nun kızını Yıldırım Bayezid’e almak için Kütahya’ya
giden heyete reislik yapmıştır (SO. IV/309; G. 273; ŞN. 37). Matematik âlimlerinden meşhur
Bursalı Kadızâde Rûmî’nin dedesidir. Evlâdı Kutub Mehmed Efendi 1495’te ölmüştür. BK,
III/170
MAHMUD EFENDİ (Mihaliçli)
“Mihaliçli” diye meşhurdur. Mihaliç’te doğmuştur. İlim tahsil ettikten sonra müderris
olmuş ve 1609’da ölmüştür. Âlim bir zat idi (ŞNZ. 2/206). BK, III/187
MAHMUD EFENDİ (Muîdzâde)
Bursa’da doğmuştur. Babası Mehmed Efendi’dir. Müderrislik yapmış, Erzurum,
Kütahya, Ankara, Trablusşam, Sakız kadılıklarında bulunmuş, 9.2.1679’da Bursa’da kendi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mülkü olan kaplıca havuzunda boğularak ölmüş ve Pınarbaşı’na gömülmüştür (G. 324). BK,
III/191
MAHMUD HAYRAN (Şeyh)
O devirlerde, dervişliğin esasını riyâzet ve beden mücahedesi teşkil ediyordu. Bu zat da
bunlarla şöhret bulmuştur. Zeyniye tarikatına intisab eylemiş ve bütün ömrünü bir küçük
odada ibadetle geçirmiştir. 15. asırda yaşamıştır. Bir gün zaviyede sakin sûfîlere; “bugün
fakir, kimsesiz bir adam öldü, yıkayıp gömelim” diyerek cümlesini toplamış, kendisi camiye
girmiş ve mihraba teveccüh ederek vefat eylemişti. Topladığı adamlar bunun cenazesini
kaldırmış ve zaviye civarına gömmüşlerdir (G. 228; SO. IV/310). Ölümünü kendisi haber
vermiştir. BK, III/171
MAHMUD EFENDİ (Şeyh)
Dağıstanlıdır. İstanbul’a gelmiş ve Eyüp’te Şeyh Murad Zaviyesi şeyhi Muradzâde Ali
Efendi’den icazet almış ve ziyaret için Bursa’ya gelmiştir. Cizyedârzâde (Haraççıoğlu)
Zaviyesi şeyhi Küstâhîzâde Efendi şeyhliği buna bırakmıştır. 1776’da vefat etmiş ve
Pınırbaşı’nda Mevlevîhane karşısına gömülmüştür. Gece ve gündüz ibadet taat ve irşad ile
meşgul idi (SO. IV/327). BK, III/193
MAHMUDİYE CADDESİ
Uluyol denilen yol Mudanya şosesinden Anadolu şosesine kadar intizamsız eski bir
cadde idi. Bu yol şose hâline konularak ve nihayetine bir de köprü yapılarak iki şose birbirine
bağlanmıştır. Bu yola o vakit Bursa valisi olan Mahmud Celâleddin Paşa’nın adına izafetle
“Mahmudiye Caddesi” denilmiştir. 15 Nisan 1891 Çarşamba günü açılış töreni yapılmıştır.
BK, III/194
MAHMUD PAŞA
Bu zat hakkında Kâmûsu’l-A’lâm şöyle diyor: Fatih zamanında iki defa veziriazam
olmuştur. Aslı Hırvat’tır. Bir harp esnasında Koca Mehmed Ağa’nın eline esir düşmüş,
simasında görülen istidâttan dolayı II. Murad devrinde saraya alınarak hazine-i hümayuna
verilmiş ve sonra o vakit şehzâde bulunan Fatih Sultan Mehmed’in hizmetine ayrılmıştır.
Sarayda tahsil ve terbiye görüp ekseri ilimleri öğrendi. II. Mehmed’in cülûslarında ocak
ağalıklarında istihdam olundu. Nihayet Rumeli beylerbeyi oldu. İstanbul’un fethi üzerine
1453’te idam edilen Çandarlı Halil Paşa’nın yerine sadrazam oldu. 15 sene kadar hükûmet
idare etti. Seferlerin bazısında padişahla beraber ve bazılarında serdar olarak bulunmuş, Bosna
ve Hersek’i almış ve Macarlarla harp ederek galip gelmiş ve donanma ile Akdeniz’e çıkarak
Midilli önünde düşman donanmasını tahrip ederek Midilli’yi zapt eylemiştir. Nihayet
Karamanoğlu Pîr Ahmed Bey’in kahr u idamı hususunda Rum Mehmed Paşa tarafından
yapılan tezvirât ile Karahisar menzilinde 1467’de azlolunarak Gelibolu (o devirlerde
kaptanpaşa denilen bahriye nâzırları Gelibolu’da otururlar ve Gelibolu sancakbeyi adını
alırlardı) sancağına tayin olunmuş ve bir sene sonra 1468’de donanma ile Eğriboz’a memur
olarak orasını fetheylemiş ve Uzun Hasan muharebelerinde iyi hizmetler eylemiştir. 1472’de
tekrar sadrazam olup büyük hizmetleri görülmüş ise de kaçan düşmanı takipte tekâsül etti diye
düşmanlarının tezviratı ile azl ve nefy olunmuştur. Edirne civarında kendisinin ihya eylediği
ve şimdi Bulgaristan hududu içerisinde kalan Hasköy’de oturmakta idi. Akıllı, idareli, cesur,
âlimleri sever, maarife hizmet eder bir vezir olup kendi adına birçok kitaplar yazılmış veyahut
birçok kitapların dibâcelerinde kendisinden şükranla bahsedilmiştir. İstanbul’da büyük cami
ile medrese ve hamamı olup etrafındaki mahalle ve çarşı dahi kendi adıyla anılmaktadır.
Sofya’da dahi bir büyük cami bina eylemiştir. Uzuncaâbâd ve Hasköy’de dahi cami, imaret,
zaviye ve medrese bina eylemiştir (KA. 4223).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
paşanın beyaz elbiseler giyerek satranç oynadığını görmüş ve padişaha giderek; “herkesten
evvel beyaz elbise giymiş, matem elbiselerini çıkarmış ve safâ-yı kalb ile satranç
oynamaktadır” diye haber vermekle Mahmud Paşa hapsolundu. 18 gün Yedikule’de mahbus
olduktan sonra 879 senesi Rebiulâhir’inin 3. ve 18.8.1474 milâdî senesine tesadüf eden
Perşembe günü idam edildi (SOT. 251).
Netâyicü’l-Vukuât: Mahmud Paşa-yı Velî, Rumeli beylerbeyliği ile beraber vezâret-i
uzmâya nail ve 15 sene kadar iyi iş görmeye muvaffak olduktan sonra Konya seferlerinde
Karamanoğlu hanedanını tutmak mümkün iken mürüvvet göstermek için tutmadığı bahane
edilerek azl ve iki sene sonra yine veziriazam olmuş ve Uzun Hasan’ın inhizamından sonra
padişahın huzurunda akdolunan divanda vezirlerin ekserisi düşmanı takip eylemeye Fatih’i
sevk ettikleri hâlde Mahmud Paşa bu sadmeden sonra Uzun Hasan’ın bir yerde durmak
ihtimali olmadığından dağ başlarında vakit geçireceği bedihi olmasına nazaran takipten bir
fayda çıkmayacağı gibi İslâm memleketlerini yağma ve ahâlisine eziyet etmek de Fatih’in
Müslümanlığına ve adaletine muvafık değildir, demekle Fatih avdete karar vermişti. Lakin
düşmanları, eğer Uzun Hasan takip olunsa ele geçmek mukarrerdi, diye Fatih’i
kızdırdıklarından tekrar azledildi. Ve Edirne civarında Hacı Mahmud Paşa denilen kasabada
ikamete mecbur edildi. Bir müddet sonra Konya valisi Şehzâde Sultan Mustafa’nın vefatından
memnun oldu, diye fesadlara başladılar. Tahkik edilince mer’î olan matem günleri tamam
olmadığından matem elbisesini çıkarıp satranç oynamakla meşgul olduğu tebeyyün etmekle
40 gün Yedikule’de hapis ve sonra da katledildi (NV. I/67).
Sehî tezkiresi: Adnî mahlası aldığı Abdullah oğlu olup Fatih Sultan Mehmed’in terbiye
eylediği, ulûmu tertib üzere görüp, fazıl, kâmil, şiir ve inşâda çok mahareti ve ziyade
mümareseti vardır. Ve çokluk hassa-i meânîye maliktir. Tab’ı hoş ve muktedir ve Farisî ve
Türkî dilde eş’ârı vardır. Zahir Faryâbî kasideleri ve Hafız Şirâzî gazellerine birçok nazireler,
cevaplar vermiştir. Eş’ârı matbû’ ve gazeliyatı masnû’ ve bakir sözleri çok ve hassa
manilerine nihayet yoktur. Bu bulduğu itibar ve iştihârı ve buna olan rağbet ve izzet ve bunda
olan fikr ü ferâset ve re’y ü tedbir ve fetânet, Âl-i Osman’da hiçbir vezire müyesser
olmamıştır. Sahib-i hüner ve hüner-perver idi. Âsârından iktidârı malûm ve hayrâtı dahi
çoktur. Sultan Mehmed gazaba düşüp şehit eylemiştir. Türbesi İstanbul’da kendi
camisindedir. Toprağı sıtmaya keffaret için alırlar. Tecrübe olunmuştur (ST. 22).
Hammer de Mahmud Paşa’nın ikinci defa sadaretten azlini şöyle tasvir ediyor:
Mahmud Paşa, evvelâ Üsküdar’da temşit edilen ve kış ortasında sefere gidecek olan
ordunun kumandasını taahhüd etmek istememiş idi. Harekât-ı harbiyyeye Şebinkarahisarı
kalesinin zabtıyla başlanmasında ısrar ediyordu. Bu padişahın hiddetini ziyadeleştirmiş ve
Otlukbeli muharebesinden sonra düşmanın kendi memaliki içerisine kadar takib edilmemesini
teklif eylemiş ve bu teklifin Fatih Sultan Mehmed’in re’yine mugâyir olarak galebe etmiş
olması sadrazam hakkında padişahın tam gazabını celbeylemişti. Bununla beraber Fatih
Sultan Mehmed, veziriazamı Mahmud Paşa’nın dirayet ve şecâatine muhtaç olduğu müddetçe
intikam hissini izhâr edememiş idi. Harp hitam bulunca sadrazam azledilmekle padişahın bu
hissi meydana çıktı. Âlimleri çok severdi. Birçok eserler Mahmud Paşa namına hediye
edilmiştir. İstanbul’da inşa ettirmiş olduğu medresenin açılışında dânişmendlere ikişer sarık,
kışlık için birer top yün kumaş, yazlık libas için birer top erguvânî kumaş ve beşer yüz akçe
hediye etmiş idi.
Haftada bir gün ulemayı sofrasına davet eder ve daima yemekte -birçoğu altından olan-
nohut taneleriyle karışık pilav bulunurdu. Herkes kaşığında bulduğu kısmete sahip olurdu
(“Vermeyince Mabud neylesin Mahmud” sözü bu zamandan kalmadır. II. Sultan Mahmud’un
alâkası yoktur). Mahmud Paşa sofraya otururken “mâil-i servet olan her kimsenin ağzında
daima ibzâl için altın bulunmalıdır” der ve bunu Fatih Sultan Mehmed’in huzurunda da bu
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
manidâr ve safâlı sözleri birkaç defa da sarf eylemiştir. Bir gün padişah bir mollaya, vaktiyle
Kırım’ın ders veren 400’den fazıl uleması bulunduğu hâlde süratle zeval bulmasının neden
ileri geldiğini sormuş idi. Molla cevabında kabahatin Kırım’daki en son vezirde olduğunu ve
bu vezirin ulemaya hakaret ederek cennet gibi olan Kırım’ı harap bir çöle çevirdiğini söyledi.
Padişah bunu vesile ittihaz ederek sadrazamına, ulema ne yolda muamele ve ulûmu nasıl
himaye etmek lâzım olduğunu ihtar eyledi. Mahmud, “padişahın daha liyakatlisini sadrazam
yapmamaktaki hatasının bir tabii neticesi” olduğu cevabını verdi. Sadrazamın böyle serbest
ve padişahın hoşuna gitmeyecek bir surette söz söylemesi feci ölümünün taciline az yardım
etmedi. Mahmud Paşa ölmezden evvel vasiyetnâmesini yaptı ve şu sözleri söyledi: “Ben
padişahın kapısına bir at, bir kılınç ve 500 akçe ile geldim. O vakitten beri kazandığım malım
varsa padişahındır. Oğlum Mehmed Bey’in hayatını muhafaza eylemesini kendisinden niyaz
eylerim. Evkafımı dahi muhafaza edeceğini ümit ederim” demiştir (HT. III/128).
Hulâsa Hammer, birbirinin kopyası olan tarihler Mahmud Paşa hakkında bu sözleri
söylüyorlar. Hammer daha ileri giderek: “Yunanistan’da Gardika kalesi kumandanı Bakalis,
zevcesinin eniştesi olmasından dolayı Sadrazam Mahmud Paşa’ya karâbeti olup da hayatını
kurtarmamış olsaydı o da ikiye biçilecekti” (HT. III/47). Yine diğer bir yerinde; “Veziriazam
Mahmud Paşa ana tarafından Sırplı ve baba tarafından Rum olduğu cihetle Sırplıların reisi
Apagaviç kendisinin kardeşi olduğu gibi Bohalesi namındaki kadın da anaları bir hemşiresi
idi” (HT. III/274) demektedir.
Mahmud Paşa’nın feci bir surette vefatı ahâliyi, ulemayı ve askeri fena hâlde
asabileştirmiş olduğundan bu cereyanın önüne geçmek için Fatih cenazesinde bulunmuş,
padişaha yaranmak isteyenler “Menâkıb-ı Mahmud Paşa”, “Terceme-i Hâl-i Mahmud Paşa-yı
Velî; “Hikayet-i Zuhûr-ı Âl-i Osman” namıyla hakikate uymayan daha bir çok eserler
yazmışlar ve bunlar da muhtelif hikâyelerle Mahmud Paşa’nın “dönme” olduğuna halkı
kandırmaya çalışmışlardır. Tarihlerde de bu suretle geçmiştir. Diğer taraftan hakikati
bilenlerden bazıları da Sultan Mehmed’in bu zulmüne karşı bir hiddet olarak “Mahmudnâme”
adında namzum bir mersiye yazmışlar (Mahmudnâme adında bu manzum eser Berlin
Kütüphane-i İmparatorluğunda “Diyez”in elyazması kitapları mecmuasında 57 numarada
mevcuttur. Türkiye’de hiçbir kütüphanede yoktur) ve bu mersiye mevlid gibi cemiyetlerde
hazîn hazîn okunarak ruhuna fatihalar hediye edilmekte idi. Bursa Sicilleri ve Başvekâlet
arşivinde, Topkapı Sarayı müzesi arşivinde bulunan bazı vesikalar yukarıdaki yazıları
kökünden değiştirecek mahiyettedir. Hükûmetin resmî kayıtları olan bu defterler ve bu
kayıtlar elbette bir tarihçinin yazdığı hususi bir tarihten daha ziyade itimada layıktır
zannederim.
Bu esaslı tedkikkata şöyle başlayalım: Mahmud Paşa’nın İstanbul’da adıyla anılan
camisi ve medresesi vardır. Bunları Sadrazam Mahmud Paşa’nın yaptırdığından hiçbir
kimsenin şüphe ve tereddütü yoktur. Bursa’daki “Fidan Hanı” diye maruf han Mahmud Paşa
Hanı da ona aittir. Bursa Sicilleri’nden anlaşıldığı kadar ile bu han, İstanbul’daki Mahmud
Paşa’nın cami, medrese, mektep ve imaretinin vakfıdır.
Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un vakfiyesinde, doğurduğu İsfendiyar
oğlu İbrahim Bey’in kızları vakfiyesinde ise kendi vakıflarına sadrî oğlu Süleyman Çelebi’yi -
ki Koca Mehmed Paşa’nın oğlu Mahmud Paşa’nın oğlu Mahmud Paşa’nın oğludur- mütevelli
tayin ediyor. Bu Mahmud Paşa da yukarıda söylediğimiz gibi Bursa’daki Fidan Hanı’nı
İstanbul’daki camisine vakfediyor. Buradan çıkan mana, Sadrazam Mahmud Paşa, Koca
Mahmud Ağa’nın oğlu, Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un ve İsfendiyar oğlu
İbrahim Bey’in damadı oluyor. O devirde paşaların ekserisi “bey”, “çelebi”, “ağa” gibi
lakapları tefrik etmezlerdi. Koca Mehmed Paşa’ya Mehmed Ağa, ve Mahmud Paşa’ya da
Mahmud Çelebi derlerdi (Bursa’da mezarları olan Kara Demirtaş Bey’in mezar taşında “bey”
ve Umur Paşa’nın mahallesinde Umur Bey ve Oruç Paşa’nın vakfiyelerinde de Oruç Bey ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hamza Bey
(İnallu Türkmen
beylerinden)
Dânişmend Cafer
Çelebi
Mehmed Ağa
(Koca Mehmed
Paşa)
Mahmud
Paşa
Mah-ı
Devran
BK, III/172
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MALÜLZÂDE
Bursa Ulucami kurbünde 18’i üst ve 15’i alt katta olmak üzere 33 vakıf odaları vardır.
Bunlar bekâr odalarıdır. 1678 Ağustosunda 66.090 akçe ile tamir edilmişlerdir (BS. 328/6).
BK, III/196
MAMAK ÇAVUŞ
Bursalıdır. 1504’te ölmüştür. Mevlânâ Hüsameddin Hasan, Pîrî Çelebi adında ulemadan
iki oğluyla Münevver adında bir kızı kalmıştı. Karısı Murad Çavuş’un kızı Hundî Hatun’dur
(BS. 17/265, 19/17,425). BK, III/196
MANASTIR MEDRESESİ
Sultan Orhan Türbesi’ne bitişik idi. Fetihten evvel manastır iken Orhan Gazi’ye türbe
ittihaz kılınmış olan mahalde bulunduğundan bu adı almıştır. 1854 hareket-i arzında yıkılmış
ve ahşap olarak inşa olunmuş iken “Osmanlı Meydanı” namıyla oraların açılmasında arsası
meydana ilâve edilmiştir. 1864’te Ahmed Vefik Paşa Hudâvendigâr Vilâyeti’nde müfettiş
iken Abdal Murad Türbesi yukarısındaki dağlardan bir su getirmiş ve adına Müfettiş Suyu
denilmiştir. Bu su, bu civarı ihya eylemiştir. Bu medrese için bu meydanın garbında bir mahal
tahsis kılınmış ve etraf duvarlarını yaptırmış ve kapısını dahi kondurmuş ise de odalarının
inşasına vakit kalmadan müfettişlik lağvedildiğinden tamamlayamamış, nihayet yerine gelen
ve Edirne’de vefat eden Hacı İzzet Paşa meydanı tezyin ve şadırvanı itmam ederek suyunu
akıtmıştır. Nihayet bu medreseyi Sultan Abdülhamid-i Sânî inşâ ve itmam ettirmiştir. 1890
senesinde bu medrese ahşap bir bina idi. Evvelki medresenin 15 odası ve bir dershanesi vardı.
1845’te esaslı tamir görmüştür. Bu defa yapılan medresenin odaları daha az olup 1906’da 38
talebesi vardı. 1921’de ilk mektebe çevrildi. Buna “Orhan Medresesi” dahi deniliyordu (G.
296; Bursa Maarif Tarihi, Necip Aksoy). BK, III/196
MANASTIR MESCİDİ
Sultan Osman ve Orhan türbelerinin karşısında ufak bir mesciddi. Mahalle de bu adı
almıştır. “Osmanlı Meydanı” denilen mahallin yeri de manastır olduğu rivayet edilmektedir.
Bu mescid harap olmuş ve pek yakınında Şehadet ve Darphane camileri bulunduğundan
1927’de Evkaf Dairesi tarafından eve çevrilmiş ve kiraya verilmiştir. Bu civarda Mevlânâ
Şemseddin Fenarî’nin de 1650’de bir mescidi olduğunu siciller yazıyorsa da herhalde bu
mescid olsa gerektir. Hacı Ali adında bir zatın da bu mescidi tamir ettirdiği söylenmektedir
(BS. 26/155, 334/1). BK, III/197
MANAV BÂLÎ EFENDİ
İstanbul kadısı Eyüblü Mustafa Efendi’nin oğludur. Mollalardan ve ulemadan Kara
Davud Efendi’nin damadıdır. Ankara ve Bursa’da bazı müderrisliklerde bulunmuştur.
1551’de Bursa’da ölmüş, Zeynîler civarında Davud Efendi Mescidi’ne defnedilmiştir. Âlim
ve fazıl bir zat idi. Birkaç eseri vardır. “Manavzâdeler” ailesi, bu zatın evlâd ve ahfadındandır
(G. 306). Konağı şimdiki Kız Muallim Mektebi’nin yerinde idi. Ayrıca Pınarbaşı’nda
“Manavzâde Oluğu” diye bir hayrı vardır. BK, I/230
MANAVZÂDE
Bursa âlimlerinden Halil, Abdurrahman, Ahmed Efendilerin soyadlarıdır (İsimlerine
bak). BK, III/197
MANAVZÂDE KONAĞI
Mahkeme mahallesindeki mektebe bitişik idi. 29 Şaban 1297 hicrî tarihine tesadüf eden
6 Ağustos 1880’de gece ateş çıkmış ve birçok evleri yakmıştır. Oranın sokakları dar ve sık
olduğundan yangın yeri Ahmed Vefik Paşa tarafından tanzim ettirilmiş ve birçok yeni yollar
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
açılmıştır. Islahhane ve Sanatlar Mektebi de vaktiyle bu civarda idi. Önce Rüşdiye Mektebi ve
şimdiki Kız Muallim Mektebi olan binanın etrafındaki yolu da tevsî edilmiştir. Manavzâde
Konağı şimdiki Kız Muallim Mektebi Müdürlüğü’ne mahsus olan binanın yerinde idi.
Manavzâdeler de buradaki mektebin haziresinde gömülmüşlerdir (G. 332). BK, III/197
MANAVZÂDE OLUĞU
“Bursa’nın üst tarafında Gökdere nehrinden ayrılarak Maksem mahallesindeki
makseme cârî suyun nehir kenarına döşenen yolun 480 zira’ uzunluğundaki ‘Manavzâde
Oluğu’ çoktan beri tamir olunmadığından ve bir tarafta vakfı olmadığından ve öteden beri
valiler tarafından tamir edilmekte bulunduğundan birkaç seneden beri yıkılan yerleri maliye
hazinesinden inşa ettirilerek tamir ile sular akmakta ise de oluk tamire muhtaç olduğundan
hassa mimar kaymakamı ve bu işe vakıf olanlar yapılan keşifte 18.360 kuruşla tamir ve inşası
kabil olduğu görülmüş ve yaptırılmıştır” (BS. 304/10,14). Bu suya “Kavak Suyu” derlerdi.
BK, III/197
MANCINIK
Hazret-i Emir “mahallesi mûmâ-ileyhin rûh-ı tayyibelerine ihtirâm kastıyla padişah
tarafından öteden beri muâf ve müsellem olagelip mancınıkçı taifesinden eskiden iki tezgâhı
varken Mehmed Efendi, Mehmed, Hacı Mehmed padişahın tekâlifinden kurtulmak için sekiz
adet mancınık tezgâhı ve mahallede kârhane ihdas eylediklerinden ikiden fazlası 10.5.1674’te
ref’” edilmiştir (BS. 284/20). BK, III/197
MANSUROĞLU
Suhte eşkıyasından olup yanına 400 kadar softayı toplayıp Bigadiç kasabası kurbünde
olan köylerden birçok kimseleri katl ve emval ve erzaklarını yağma ve yine birçok köyleri
yakarak eşkıyalık eyledikleri îlâm olunup ref’-i mazarrâtları din ve devletin en mühim icâbâtı
olduğundan her ne yolda olursa olsun suhte eşkıyalarının mazarrâtlarının vilâyet üzerinden
ref’ edilmesi ve haklarından gelinmesi için gayret edilmesi 30.10.1618’de emredilmiştir (BS.
332/122). BK, III/198
MARDIROS
Yaz oğlu Bogos’un oğludur. İnşaat kalfasıdır. 1784’te İnegöl’ün Edebey köyünde Bâlî
Bey’in vakfının mütevellisi Hamza Beyzâdelerden Halil Bey’in yanında Camii’n tamiri için
konuşulurken eşkıyalar hücum ederek Halil Bey’i katl ve Mardıros’u da yaralanmışlardı.
Aldığı yaranın tesiriyle öldüğünden karısı katillerle 150 kuruş mukabilinde sulh olmuşlar ve
haklarını ibrâ-yı âm eylemişdir (BS. 338/170). BK, III/198
MARYA (Mara Brankoviç)
Sırp kralı Jorj Brankoviç’in kızıdır. Anası Trabzon İmparatoru Kaloyanis’in
hemşiresidir. II. Murad’ın karısı iken padişahın vefatı üzerine doğduğu memleketin
manastırlarından birine çekileceğine dair yemin etti. Sözünde durdu. Koca ve kudretli bir
padişahın 50 yaşındaki bu dul karısının alelâde bir rahibe libasıyla manastırlardan birisine
kapandı (M. Nahid, İstanbul Muhasarası ve Zaptı, s. 23). Buna nazaran Muradiye’de Prenses
Mara’ya ait olduğu iddia edilen türbenin başkasına ait olduğu anlaşılıyor. BK, III/198
MASKARA HASAN KÖYÜ
Yıldırım Bayezid, bir vakit 40 kadar kadıyı bir binaya doldurup yakmak istemiş.
Bunların ahâliden para aldıklarına ve gadr ettiklerine hiddetlenmiş. Bunları padişahın elinden
kurtarmak isteyen Veziriazam Çandarlı Ali Paşa, padişahın maskaralarından Hasan adında bir
Arabı kandırarak bu işe muvaffak olursa akçe va’d eylemiş Arap da yolcu kıyafetine girerek,
padişahın huzuruna çıkmış ve: “İstanbul’a gidiyorum bir emriniz var mı?” diye sormuş.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olunup bâkî kalan 13.925,5 kuruşun beşte biri 2.785 kuruşla imdâd-ı seferiyye mecmuu 3.457
kuruş köylülere ve 11.140 kuruş esnafa taksim edilmiştir (BS. 334/20).
1743’te Bursa’dan İran seferi seraskeri sadr-ı sabık Yeğen Mehmed Paşa maiyyetine
giden 12 Rumeli paşalarına ve 30 âdet mîrî levendât bayraklarına ve sair masraflara 13.201
kuruş Pazarbaşı Ahmed Ağa tarafından sarf edilmiştir. Bunun 2.000 kuruşu köylülere ve
11.201 kuruşu sanat sahiplerine taksim edilmiştir (BS. 334/55).
1746’da serasker Ali Paşa’ya üç günlük zahire bahası ve ulaklara ve kılavuzlara verilen
masraf 14.895 kuruş olup Pazarbaşı Hacı Ahmed Ağ tarafından sarf edilmiş ve bundan 569
imdâd-ı seferiyye çıkarılıp 3.434 kuruş köylülere ve 11.461 kuruş de esnafa taksim (BS.
384/71) edilmiştir.
1747’de Bursa’dan gelip geçen menzil beygirleri ve kılavuzları ücretleriyle Bursa’dan
geçen Vezir Ali, Atina valisi Mehmed, Trabzon valisi Mustafa, Diyarbakır valisi İbrahim
Paşalara verilen zahireler bedeli vesair masraflar için Pazarbaşı Veli Ağa’nın 11.013 kuruş
masrafı olup köylülere âdet vechiyle imdâd-ı seferiyye beşte birine ilâvesiyle köylülere ve
mütebâkîsi de esnafa tahmil edilmiştir (BS. 384/38).
1750’de Bursa’nın iki senelik masrafı 12.564 kuruş olup bunun 2.820 kuruşu köylülere
ve 9.744 kuruşu da esnafa taksim edilmiştir (BS. 387/24).
1753’te sancakbeylerine verilen imdâd-ı hazariyye ve seferiyye ve Bursa’dan gelip
geçen ulakların menzil beygirleri ve muhtelif vesilelerle teftiş için gönderilen mübaşirleri,
adalet fermanı, ağaçlar yapraklandı fermanı, saatçi ve münâdî başı ve bayramların ilânı için
atılan toplar masrafı, Kütahya valisinden buyrultu getiren mübâşire, Şaban gurresi için ferman
getiren tatarlara, Kütahya valisinin İstanbul’dan gelen ağırlığının İnegöl’e kadar nakliyesi,
İstanbul’dan gelen mübaşirlere şehir âyânı ve eşrafı ve esnaf kethüdaları masrafıyla pazarbaşı
tarafından yapılan masraflar her sene hesap edilerek beşte biri köylülere ve mütebâkîsi
esnafların mevcutlarına göre bir nisbet dâhilinde taksim ve tahsil ediliyor ki buna şehrin
masrafı derler. Her sene yapılan müfredatlı defterler İstanbul’a gönderiliyor ve orada tedkik
edilerek tasdik veyahut çok görülerek iade ediliyor (BS. 280/47).
1758’de Bursa’nın masrafı 4376,5 kuruş olup bunun 1,117 kuruşu vilâyet için alınan
buğdaydan fayda hasıl olmakla masraftan tenzil ve mütebâkîsi köylülere tevzî edilmiştir (BS.
391/52).
1765’te Kütahya mutasarrıfı iken Selanik mutasarrıflığına tayin olunan Mehmed
Paşa’nın yol üstünde bulunan Bursa’da dairesi halkıyla bir gece misafir kalacağından bu
listedeki erzakın râyiç fiyatıyla tedârik ve ihzârı ve bunları kabza memur adamına teslim
edilmesi emredilmiştir.
Alınacak zahirenin cins ve miktarları şunlardır:
600 kıyye ekmek
20 kıyye has ekmek
300 kıyye koyun eti
5 kıyye kuzu eti
300 kıyye pirinç
50 kıyye sade yağ
15 kıyye bal
10 kıyye kahve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
2 kıyye şeker
10 kıyye yoğurt
3 kıyye mum
3 kıyye bal mumu
10 kıyye has un
5 kıyye nişasta
10 kıyye tuz
15 kıyye nohut
10 kıyye süt
40 aded tavuk
200 aded yumurta
Kifayet miktarı soğan ve sebze
Ayrıca:
50 araba odun
50 araba saman
2000 kıyye arpa
40 nefer yük-keşân
15 kılavuz tedarik edilmesi (BS. 400/117).
1766’da Bursa’nın bir senelik masrafı Kütahya valisi Ali Paşa’nın üç günlük masrafıyla
ve maiyyetindekilere verilen bahşişlerle beraber 4.429 kuruş olduğu (BS. 398/53)
1767’de bir senenin masrafı 3.448,5 kuruştur (BS. 1179/8).
1771’de bir senelik masraf 26.801 kuruş olup şehir kethüdası Süleyman Çelebi
tarafından sarf edilmiş ve köylü ve esnaftan tahsil edilmiştir (BS. 1185/15).
1773’te Bursa’dan geliş geçen ulakların menzil beygirleri ve Numan Paşa, Sinop
mutasarrıfı Osman, sabık Boğaz muhafızı Ali, Boğaz muhafızı Hasan, Kütahya valisi
Mehmed Paşaların Bursa’da misafir bulundukları zamanlarda yapılan masraf 20.716,5 kuruş
olup usülen köylülere ve esnafa taksim edilmiştir (BS. 1186/17).
1774’te ulakların menzil beygirleriyle Vezir Süleyman, Ömer, Mehmed Paşalara verilen
zahire bahası vesair Bursa’nın masrafı 30.518 kuruş olup bunun 2.152 kuruşu evkaf
fazlasından verilmiş ve bâkî kalanının 22.204 esnafa ve 6.162 kuruşu köylüye yükletilmiştir
(BS. 1186/50).
1776 senesinde Kütahya Valisi Vezir Mustafa Paşa Bursa’ya gelmiş ve Çekirge’de
misafir kaldıklarından dairelerine şu zahireler verilmiştir:
400 adet ekmek, 100 kıyye koyun eti, 100 kıyye Mısır pirinci, 20 kıyye sade yağ, 5
kıyye bal, 12 kıyye bal mumu, 5 kıyye yağ mumu, 3 kıyye kahve, 5 adet tavuk, 10 kıyye
nohut, 100 adet yumurta, 2 kıyye şeker, 10 kıyye has un, 10 kıyye tuz, 20 yük odun, 100
kıyye kömür, 1 kıyye baharat, 20 adet hıyar, 30 kıyye soğan, 400 yem (arpa), 20 yük ot,
sebzevât miktarı-ı kifayede. (BS. 387/42).
1777’de Bursa’nın bir senelik masrafı 28.125 kuruşa baliğ olmuştur (BS. 337/37).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MATBAH (Mutfak-Saray)
Saray mutfağı için Bursa’da 1514’ten beri her sene 10 müd simitçi unu ve beş müd
döğülmüş buğday ve beş yük tarhana gönderilmesi usül ittihaz edilmiştir. Her sene bu tarz
tekerrür etmiştir (BS. 26/273). BK, III/206
MEBRUK (Hoca Kadı)
Veya Mebrum Hoca. Pınarbaşı civarındaki Yılanlı Türbe’de medfundur 1561’den evvel
ölmüştür (BS. 92/61). Oğlu Abdülgafur Efendi babasının vakıflarının mütevellisi iken 1577
senesi Birinciteşrin ayında ve hicrî 21 Receb 986’da ölmüştür. Vakfın malından 93.500 akçe
zimmetinde kalmıştır (BS. 130/43). BK, III/207
MECNUN DEDE
Yeşil Camii mahfelindeki çinileri yapan sanatkârın adıdır. Kendisi nakkaştır. Tahtakale
civarında cami ve bugün eseri kalmayan zaviyeyi bina eylemiştir. Uzun müddet yaşadığı ve
Fatih asrını idrak eylediğinden “Mecnun Dede” adını almıştır. BK, III/213
Tahtakale’nin batısında küçük bir mescid ile buna bitişik bir zaviye vardı ki, bunlara
nisbetle mahalleye de Mecnun Dede mahallesi derlerdi. Caminin civarında Mecnun Dede’nin
ve kardeşi Lokman Dede’nin kabirleri varsa da mezar taşları yoktur. Orada Bayezid oğlu Hacı
Nasuh isminde, 1571’de ölen birisinin mezarı vardır. BK, III/207
MECNUN DEDE MESCİDİ
Kırk büdelâdan birisidir. Kardeşi Numan Dede ile beraber medfundur. Tahtakale
kurbünde bu namla mevsum mahalle ve mescidin haziresindedir.
Kerametini gören Çakır Ağa adında bir zat bu camiyi ve civarındaki hamamı yaptırmış
ve hatta hamamdaki ufak halvetin biri; “evliya halvetidir, Mecnun Dede’nin makamıdır” diye
takdis ederler. Caminin ittisalinde dergâh varmış. Her gün fukarayı doyururlarmış. Sonraları
tarikat düşmanlarından birisi orasını medreseye tahvil etmiş. Şimdi ise başkasına satılmıştır.
Minaresi orta derecededir (MŞ.). BK, III/207
MECNUN DEDE ZAVİYESİ
Caminin ittisalinde idi. Mecsid ve zaviyenin birçok vakıfları vardı. 1596 senesinde
zaviyenin iradi 2.783, Camii’n iradı da 20.010 akçe idi. 1713’te birçok akçesi vardı (BAVD.
27262). Çakır Hamamı’nın yerinin bir kısmı, Mecnun Dede vakfının olduğundan, hamamın
mütevellileri bu yer için, Mecnun Dede mütevellisine her sene yer kirası verirlerdi.
Kurşunluzâde Hacı İbrahim Ağa, zaviyenin yerine bir medrese yaptırmıştır (Bk. Kurşunluoğlu
Medresesi).
Mecnun Dede’nin Fatih asrında ve daha evvel yaşayan ve Bursa’da subaşılık yapan
Çakır Ağa zamanında çok ihtiyar olmasından dolayı “dedelik” ünvanını aldığı şüphesizdir.
Bursa’da Mehmed Mecnun adında bir zat Yeşil Camii yapıldığı sıralarda yaşamıştır. Ve
bunun, Fatih zamanını idrak etmesi de pek ihtimal dâhilindedir. Çelebi zamanında 40 yaşında
olan bir adam, Fatih zamanında 70 yaşında bulunabiliyor. Ve o vakit Türklerin vasati ömürleri
125 sene idi. Ömrünü israf etmeyen, hırpalamayan kimselerin yüzden fazla yaşadıkları pek
çok vaki idi. Bursa Sicilleri buna adil bir şahittir. Çelebi Sultan Mehmed, Mecnun Dede’ye
Debbağhane civarındaki yerleri bağışlamış ve orada bir mescid ve zaviye yapacak derecede
servet kazanması, bunun tüccarlardan ve Ümeradan olmaması dolayısıyla Çelebi Sultan
Mehmed’in ve sonraları Bursa subaşısı Çakır Ağa’nın bu zata çok hürmet ve saygı
göstermelerinin elbette bir sebebi vardır. Bursa’daki Yeşil Camii çinilerini ve mahfeldeki
kabartma çinileri yapan “Muhammedü’l-Mecnun”un bu zat olması pek muhtemeldir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Mecnun Dede mahallesinde 1694 senesinde şâyân-ı hayret bir hadise olmuştur. Bunun
altındaki esrar perdesi bir türlü ve hatta bugüne kadar açılamamıştır. 1105 sanesi Zilhiccesi
ibtidalarında İvaz kızı Fatma, Hacı Receb kızı Fatma, anası Hacı Receb kızı Saliha adındaki
kadınlar katl olunmuş ve İvaz oğlu Mustafa ile karısı Mehmed kızı Fatma da asılı olarak
bulunmuştur. Hadisenin ne sebepten olduğu tasrih edilmemiştir. Mehmed’in küçük kızı
Hatice kurtulmuştur. Bu vaka 27.7.1694’te cereyan etmiştir (369/2,3,4). BK, III/207
MEDRESE
Vaktiyle ve hatta ilk Osmanlı hükûmetinin kuruluşunda orta tedrisata riayet eylemek
üzere medreseler açılıyordu. Bursa’nın fethini müteakip, Manastır mahallesinde Orhan Gazi
bir medrese açmıştır. İlim ve faziletin âşıkı olan Türklerden her padişah, her vezir birer
mektep ve medrese yapmışlardır. Fatih Sultan Mehmed ile Kanunî Sultan Süleyman daha o
zaman cihanın hiçbir tarafında üniversite yok iken, Fatih Üniversitesi tarzında Fatih’teki
medreseleri yaptırmıştır ki, Vakıflar Umum Müdürlüğü tarafından neşredilen Fatih Sultan
Mehmed’in vakfiyesi tedkik edilirse, bu sekiz medresenin, üniversitenin sekiz fakültesinden
başka bir şey olmadığı ve nizamat ve kanunlarının ve idare şekillerinin hemen hemen
bugünkü üniversiteler tarzında olduğu şükranla görülür. İlk devirlerde bunlar Türk ilmine,
Türk irfanına çok hizmet eylemişler ve birçok tarihçi, âlim, filozof idare adamı
yetiştirmişlerdir. Türkiye’deki en muhteşem binalar, gerek Osmanlılar ve gerekse Selçuk
Türkleri tarafından yaptırılan medreselerdir. Erzurum, Sivas, Kayseri vs. şehirlerdeki
medreselerin harabelerinde bile görülen ihtişam bu sözlerimin delilidir.
Bursa medreseleri şunlardır:
Abdülaziz Efendi, Abdurrahmanoğlu, Abdussamed, Aşağı İnebey (Müftü Ahmed Paşa),
Ataullah Hoca, Alboyacılar (Çendik), Arslaniye, Ahmed Paşa (Veliyyüddinzâde/Geyikli),
Arabiye (Lala Şahin), Başçı İbrahim, Bayezid Paşa, Cizyedarzâde Hüseyin Ağa, Caferiye
(Eski Saray/İmaret-i İsa Bey), Emir Sultan, Ebu İshak, Ferhad Ağa, Molla Fenarî, Faik Bey,
Gökdere (Paşa Çelebi), Gülçiçek, Kösec Ali Paşa, Hançeriye (Hançerli), Sultan Murad
Hudâvendigâr, Hamza Bey, Hüseyin Paşa, Hüseyin Erzincanî, Hacı İvaz Paşa (İmadiye),
Kurşunluzâde (Mecnun Dede), Kaşıkçızâde Kâdiriye (Kadri Efendi), Leysîzâde, Lutfullah
Çelebi, II. Murad, Molla Yegân, Molla Hüsrev, Molal Cedid, Mehmed Vânî Efendi, Sûfî
Mehmed Paşa, Molla Efendi, Muslihuddin, Çelebi Sultan Mehmed (Sultaniye), Nusret Paşa,
Orhan Gazi, Oruç Bey, Umur Bey, Pîr Emir, Hoca Rüstem, Süleyman Paşa (Karıştıran),
Sarrafiye, Sancakiye, Turşucu, Vâiziye, Veli Halife, Yeni Medrese, Yukarı İnebey, Ahi
Yakub, Yıldırım medreseleri. Bursa’nın kazalarında dahi büyük medreseler vardır. Bunlara ait
izahat isimleri hizalarında gösterilecektir.
Bu medreselerin ekserisi yatılıdır. Yemekleri dahi müessese tarafından veriliyor. Bazı
medreselerin yaylakları da vardır. Yazın yaylağa ve kışın medreselerine gelirlerdi.
1588’de Bursa’daki selâtin medreselerindeki talebeye, yaylaktan indikten sonra her
birine yevmî ikişer akçe yemek parası verilip muhasebelere ol vechile kayd olunması ferman
buyurulmuştur (BS. 173/232).
Yeniçeri’nin ilgasından ve Nizam-ı Cedid askerinin ihdasından sora medresede okuyan
talebeler imtihan olurlar ve kazananların askerlikleri şimdiki yüksek tahsil gençleri gibi tecil
edilirdi ve bu imtihanlar her sene tekrarlanırdı. Sultan Abdülhamid devrinde ve tahminen
1892 tarihlerinde imtihanlar affolundu. Medrese talebesi olduğuna dair bir tasdikname
vermesi kâfi görüldü ve medreseler asker kaçaklarıyla doldu. Bu vechile memleketin ilim ve
irfan yurtları olan bu medreseler eşkıya ve haydut yatağına döndü. Türk milletinin başına
çöken bu elim âfet Cumhuriyet hükûmetinin adilâne bir kararıyla ortadan kaldırıldı. Hiç
okumasını bilmeyen bir adamın, başına dört arşın bir sarık sararak bir medreseye kayd
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Subalaban’ın oğludur. Oğlu Edhem Çelebi 1504’te Bursa’da idi (BS. 16/200, 19/279).
BK, III/228
MEHMED
“Mamak Çavuş” diye şöhret bulmuştur. 1514’te Mevlânâ Pîr Çelebi ve Şahmuz Hatun
adında iki evlâdı vardı (BS. 26/26). BK, III/231
MEHMED
Şadi’nin oğludur. 1507’de Mürsel Halife mahallesi mescidine birtakım vakıflar
yapmıştır. Ahmed, Hasan, Mustafa adında üç oğlu vardı (BS. 21/51). BK, III/229
MEHMED
Mürsel Halife’nin oğludur. Babası bir mescid yapmış ve mahallede babasının adıyla
anılmıştır (1507) (BS. 21/51). BK, III/229
MEHMED
Bursa darphanesi emini iken 1519’da katledilmiştir. Emin’in üzerinde kalb akçe
bulunup meselenin teftişi için sipahi oğlanlarından Sinan oğlu Ali Çelebi dergâh-ı âlîden
hüküm getirerek darphanede çalışanlardan İskender, Yusuf, Süleyman adındaki kimselere
emr-i padişahî ve kanun-i şâhî mucibince örf lâzım olduğundan bu iş için mübaşir olan Ali
Çelebi’ye teslim olundular. Sinan Çelebi’nin oğludur. 7.325 akçelik eşyası satılıp 85 akçesi
dellâliye çıkartılıp 7.245 akçe bâkî kalmıştır (BS. 28/29, 28/533). BK, III/231
MEHMED
Dede Bâlî’nin oğludur. 1519’da 4 akçe yevmiye ile Bursa Darüşşifası’na cerrah tayin
edilmiştir. İstanbul’da dergâh-ı âlî cerrahlarındandı. BK, III/231
MEHMED
Devlet Han’ın oğludur. İsa Bey mahallesinde 1523’te vefat eden Mahmud Bey’in oğlu
Üveys Bey’in vasiyy-i muhtarı idi. BK, III/232
MEHMED
Hasan’ın oğludur. 1533 senesi Eylül ayında İnceğiz mahallesinde ölmüştür. Kardeşleri
İbrahim ve Ümmühânî ile ana bir hemşiresi Hüsnî vardı. 6.092 akçe metrukâtı kalmıştır (BS.
159/6). BK, III/234
MEHMED
Hamid’in oğludur. 1551’de Bursa’dan 196 azeb çıkarılıp 49 neferine reis tayin
edilmiştir. Kardeşi Hüseyin de ayrıca bir kısma reis olmuş ve iki kardeş birden sefere
gitmişlerdir (BS. 51/32). BK, III/238
MEHMED
Ahmed’in oğludur. “Molla Bâdî” adıyla meşhurdur. 1554’te Selçuk Hatun vakıflarının
mütevellisi idi. BK, III/238
MEHMED
Abdurrahman’ın oğludur. 1558 senesi Martında ölmüştür. BK, III/239
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Pîr Mehmed’in oğludur. Gayet güzel ve sanatkâr boyacı ustası olduğundan 1559’da
iplik boyacıları esnafına şeyh olmuştu (BS. 81/1). BK, III/239
MEHMED
Bursa’daki “gümüş arayıcıları” üzerine nazır idi. 1559’da divan-ı hümayuna yazdığı
mektupta simkeşlerden bazılarının evlerinde ocak peyda ve gümüş ve akçeleri
sızdırdıklarından şikâyet etmiş olduğundan bunların isim ve resimleriyle bildirilmesi
istenmiştir. Acemlerden Hacı Pîr’i elinden bir miktar gümüş bulduğunu, kadı marifetiyle
bedestana emanet konduğunu ve “tuzdur” denilen 20 yük güherçile yakaladığını da
bildirmiştir. Kendisine, 1559’da gümüş ve güherçilenin sahipleriyle birlikte İstanbul’a
gönderilmesi emredilmiştir. BK, III/242
MEHMED
Mustafa oğlu Bayezid’in oğludur. Şahin Paşa mahallesi müezzini iken 1560’ta
ölmüştür. Anası Mahmud kızı Ümmü idi (BS. 80/83). BK, III/240
MEHMED
Hüseyin’in oğludur. Yapıcı ustası olup 1562 senesinde kadılardan 1562 senesi Cafer
Çelebi’nin evini tamir eylemiş ise de üstad olmadığı gelen ustalar tarafından görülmüş, eski
binayı yanlış işleyerek harap eylemiş ve yaptığı işlerin hepsi ayıplanmış ve “reddi lâzımdır”
demişlerdir. Kendisine reddedilmiştir (BS. 92/161). BK, III/241
MEHMED
Mustafa ve Osman oğlu Ali adındaki arkadaşlarıyla beraber üzerlerinde kalb akçe
bulunduğundan tutulup hapsedilmiş ve 1564’te kaçmalarına meydan verilmeksizin İstanbul’a
gönderilmeleri emredilmiştir. BK, III/242
MEHMED
Bursa’nın Deveciler mahallesinde sakin idi. “Zerbâfteci Koca Usta” adıyla maruftur.
Hacıdır. İstanbul’a gönderilmesi emredilmişken bulunamadığı bildirilmiş ve 1565’te
behemehal şer’an buldurması bildirilmiş, aynı yıl, lâzım olanlara buldurulup gönderilmesi
tekrar emredilmiştir. BK, III/242
MEHMED
“Sokullucaoğlu” demekle maruftur. Bursa şehri kâhyası iken 1571’de ölmüştür (BS.
113/146). BK, III/244
MEHMED
Pınarbaşı’nda sakin idi. Nakkaştır. Ulucami mihrabını 3.000 akçe mukabilinde 5 ayda
nakşeylemiştir. 1572 senesi Martının üçüncü günü tamam eylemiştir (BS. 113/86). BK,
III/244
MEHMED
Mustafa’nın oğludur. Şeker Hoca mahallesindeki odalarda bir kumaş tezgâhı kurarak
gece ve gündüz çalışmaya başlamıştır. Fakat mahallenin kethüdası ve ordu subaşısı Şahkulu
oğlu Hızır bunu mahkemeye ihzâr edip avrat ve oğlan taşra çıkmak müşkil oluyor diye şikâyet
eylediğinden tezgâhının oradan çıkarılması 28.1.1573’te emrolundu (BS. 115/91). BK, III/246
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Çini ustasıdır. Bölük halkındandır. III. Murad tarafından 1575’te sipariş olunan çinileri
yaptırmak üzere İznik’e gönderilmiştir. İznik çinicilerinin bunun tarifatı üzere çini yapmaları
ve çini hususunda buna muhalefet etmemelerinin ayrıca tenbih edilmesi bildirilmiştir. Bu
tarihlerde III. Murad, babası ve kardeşleri için Ayasofya civarında türbe yaptırmakta
olduğundan bu çinilerin mezkur türbe için olması pek muhtemeldir. Çinileri bu Mehmed Ağa
itmam ettirip İstanbul’a götürmüştür. BK, III/242
MEHMED
Mahmud Bey sülâlesinden Üveys Bey oğlu Cafer Bey’in oğludur. 1576’da babası vefat
etmekle hasılatın onda birisinin yarısıyla 10.4.1576’da mütevelliliğe tayin edilmiştir (BS.
127/158). BK, III/246
MEHMED
Abdullah’ın oğludur. Bursa sancakbeyi Mehmed Bey’in azeblerinden olup yol kesen
eşkıyaları tutmakta yoldaşlık eylediği inha edildiğinden Rumeli beylerbeyisi Cafer Paşa
tarafından 3.000 akçelik bir timar tevcih olunup tezkiresini 1583’te Şubat ayında vermiştir
(BS. 129/170). BK, III/248
MEHMED
Alacahırka mahallesinden Mehmed’in oğludur. 1586’da “Ağzıkara” diye meşhurdu
(BS. 172/33). BK, III/249
MEHMED
Âlim ve fazıllardan Muîdzâde Efendi’nin oğludur. Ecdadı Maraş’ta hükûmet süren
Dulkadiroğullarındandır. Bursa’da müderris iken 1586’da ölmüştür. “Muîdî” diye meşhurdur.
İstanbul’da doğmuş ise de Bursa’da ölmüştür (G. 503). Şiirlerinden:
Nûş eden dil teşne câna cur’a-yı la’l-i terin
Adın anmaz bir dahi âlemde âb u kevserin
Almazam kehl-i cilâyı nûr-i çeşmim aynıma
Tûtiyâ-yı dîde-i âyân iken hâk-i derin
Ârzû-yı bûyı zülfündür şehâ sümbül gibi
Hâtırım her dem perîşân eyleye âşıkların
Üsküplü Muîdî başkasıdır (OM. II/416). BK, III/248
MEHMED
Yusuf’un oğludur. “Şeşbeş” diye meşhurdur. Emir Sultan mahallesindeki evinde,
emvali hükûmetçe zabt olunan Trablusşam defterdarı Ahmed Bey’in akçe ve eşyasını
sakladığından bir ay aranarak eşyalar zapt edilmiş ve bu esnada karısı Açık Dede kızı
Ümmügülsüm’ün korkusundan çocuk düşürdüğünü söylediği iddia edilmiş ise de böyle bir
şey olmadığı gibi, kendisinin de böyle bir söz söylemediğini, 1587 senesi Şubatında
mahkemede itiraf etmiştir (BS. 170/190). BK, III/249
MEHMED
Mahmud’un oğludur. 1591 senesinde Bursa’daki simkeşlerin reisi idi (BS. 180/22). BK,
III/250
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Hasan Cevherî’nin oğludur. 1591’de Yeni Han’da vefat etmiştir. 115.766 akçe mirası
kalmış, malının üçte biriyle cariyesi âzad edilmiş ve bâkî kalan da Ulucami’nin tamiri ve
hayır işlerine 1591’de sarf edilmiştir (BS. 174/85). BK, III/250
MEHMED
Süleyman’ın oğludur. Bursalıdır. Arkadaşı Mustafa ile Yeniçeri kıyafetinde gezip
silahla birkaç defa İmaret-i İsa bey mahallesinde Hamza oğlu Sinan’ın evini basıp ve kapısını
paralayıp karısı Mehmed kızı Kumru’yu alıp götürdükleri ve Yeniçeri libasıyla gezdikleri ve
birçok kimselerin akçe ve esbablarını aldıkları ve hatta başına sardığı siyah tur kuşağın
Sinan’ın malı olduğu isbat edildiğinden haklarından gelinmesine 25.4.1594’te hükm olunmuş
ve ikisi de idam edilmiştir (BS. 227/27). BK, III/252
MEHMED
Şeyhî’nin oğludur. İlâhîzâdelerdendir (BS. 190/8). BK, III/252
MEHMED
“Ütücü” diye meşhurdur. Eşkıyadandır. İstanbul zindanından ve Bursa hapishanesinden
kaçmış ve idam edilmek üzere iken bir suretle kurtulmuş ise de Sefer Subaşı yakalayarak
mahkemeye getirmişti. Şahitler bir katır çaldığını, Seyyid Usûl civarında iki Hırisyitanı
cerhedip eşyalarını aldığını itiraf eylemiş ve İstanbul’da salıncakçı iken bayram günü Piyale
Paşa etrafındaki dere içinde bir adam öldürdüğünü ve yeniçerilerden Murad oğlu Mustafa
İstanbul’dan katırla gelirken Kayabaşı’nda yoluna inip katletmek istemiş ise de Müslümanlar
yetişip güçle elinden kurtardıklarını da söylemişlerdi. Ahâli ve şahitler de “Şakî, haramî, ehl-i
fesad, yol kesici, ev basıcı katillerden” olduğunu haber verdiklerinden 1600 senesi Şubatında
idam edildi (BS. 351/95). BK, III/254
MEHMED
Bursalı Hasan’ın oğludur. “Pehlivanoğlu” diye şöhret almıştır. Eşkıyadır. Levendler ve
haramzâdeler ile işret edip Müslümanların evlerini basıp ve kendilerini soyup daima fesad
eylediği ve bazı genç çocukları kandırıp, ayartıp köyleri dolaştırdığı isbat edildiğinden 1601
senesinde hakkından gelinmiştir (BS. 179/20). BK, III/254
MEHMED
Mustafa’nın oğludur. “Şarap alan ve satan ve içen siyaset olunsun” diye padişahtan
ferman gelmişken daima sarhoş gezmekte ve elindeki silahla herkesi tehdid etmekte idi.
Ahlâksız bir adamdır. Bir gün silahını çekerek Kiremitçi mahallesindeki kadınlar hamamına
dalmış, birkaç kadını yaralamış ve üç gebe kadının çocuk düşürmesine sebep olmuştur.
Hamamcı ile birkaç erkek zorlukla yakalayıp aynı kıyafetle mahkeme huzuruna getirmişlerdir.
1602 senesi Martında idam edilmiştir (BS. 197/6). BK, III/254
MEHMED
Abdullah’ın oğludur. Dergâh-ı âlî silahdâr ağası olup Anadolu’da altı bölük halkının
teftişine memur Ali Ağa Hazretleri mahkemede bunun müvâcehesinde takrir-i meram edip;
“İstanbul’dan Bursa’ya gelirken Pendik’te at ve yerağ ve yasağ ile tuttum; sen ne hâlli
kimsesin diye sual eylediğimde: ‘Ben 150. bölükte yevmî 15 akçe ulûfeye mutasarrıf sipahi
oğlanları zümresindenim’ diye cevap vermekle Bursa’ya getirip sipahi oğlanları defterine
bakıldıkta kat’â ism ü resmi bulunmadı, ahvalini bilenlerden sorulsun” demiştir. Mehmed’in
kardeşi Abdullah Yahya: “Kardeşim Mehmed haddi zatında kementçi ve ‘kallâb/kalbazan’
olup birçok kimseleri kementleyip katlettiğinden hakkından gelmek üzere habsolunmuş,
hapisten kaçmış ve birkaç defa asılması için fermanlar gelmişti” diye kardeşinin yüzüne karşı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
haber vermiş ve âyân-ı vilâyet ve memleketten bazıları da, “Mehmed, kallâb, kementçi
katildir. Vâcibü’l-izâle ve lâzimü’s-salbdır” diye haber verdiklerinden maada, mahfuz
bulunan sicillere bakıldıkta kallâblığı ve kementçiliğine müteallık nice sicillâtı kayıtlı olduğu
görüldüğünü de 10.2.1604’te huccet yazıldı ve tabiatiyle idam edildi (BS. 207/100). BK,
III/255
MEHMED
Bursalıdır. Mehmed’in oğludur. 1606’da “Serçezâde” demekle meşhurdu (BS.
214/104). BK, III/256
MEHMED
İbrahim Bey’in oğludur. Eşkıyadan olup Manastır mahallesinde hassa saraçlarından ve
akrabasından Abdullah’ı 1022 Ramazanının dördüncü gecesi 1613’te Ulucami kurbündeki
kahvehanede kendi hâlinde otururken sebepsiz, hançerle vurup katleylediğinden hakkından
gelinmesi emrolunmuştur. BK, III/257
MEHMED
Ahmed Paşa mahallesinden Hasan’ın oğludur. 17.11.1616’da Ester adında bir Yahudi
karısı mahkemeye ihzâr ettirip, birkaç ay evvel yatsı vakti kocası Yasef oğlu İlya’yı bıçak ile
katleylediğinden, şer’an üzerine kısas lâzım geldiğini, kalbinin rahat bulması için Mehmed’in
idamını istemiştir. Mehmed, ifadesinde “İlya ölmeden evvel beni Leblebici Musli’nin kölesi
Rıdvan yaralamıştır, bundan başkasıyla davam yoktur” demiş ve cevabını teyid eder bir
huccet dahi ibra eylediğinden, Ester’in davası reddedilmiştir. Buna kanaat etmeyen Ester,
İstanbul’a giderek divan-ı hümayuna da müracaat etmiş ve kocasını; “Leblebici Musli, kayını
Hasan, kölesi Rıdvan ve Bakkal İbrahim katleyledi” diye dava eylediğinden, bunların
İstanbul’a gönderilmeleri hakkında, mübaşir-i dergâh-ı âlî saray kapıcılarından Mahmud,
Bursa’ya gelmiş ve bunları alıp İstanbul’a götürmüştür (BS. 225/3). BK, III/261
MEHMED
Veli’nin oğludur. Hassa mimarlarından olup, Bursa’da senelerce mimarbaşılık
yapmıştır. 1617’de mimarbaşıydı. Bk. Mimar. BK, III/261
MEHMED
Han Paşa’nın oğludur. 1623’te Hasanköy’de katl olunmuşutr (BS. 197/73). BK, III/264
MEHMED
Mustafa’nın oğludur. 1645’te Bursa’da “Siyâhîzâde” demekle meşhurdu (BS. 264/21).
BK, III/270
MEHMED
Süzenkefen mahallesinde 1646 senesinde vefat eden âlimlerden Abdülgani Efendi’nin
oğludur. Anası Hüseyin kızı Ayşe’dir. Kardeşleri İbrahim ve Mustafa’dır. Babasının 110.879
akçe muhallefatı ve birçok kıymetli kitapları kalmıştır (BS. 273/14). BK, III/270
MEHMED
İbrahim’in oğludur. Bursa’daki mücellid esnafına mücellidbaşı olarak 18.9.1649
tarihinde tayin olunmuştur. Çok üstad idi (BS. 275/84). BK, III/271
MEHMED
Abdullah’ın oğludur. 1657’de Bursa hassa mimarı idi. BK, III/272
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Veli’nin oğludur. Kiremitçi mahallesindendir. Eşkıyadan olup gece ve gündüz sarhoş
gezerdi. Kazancı, kadın pezevenkliği olup birçok Müslümanların hatunlarını fena yola
götürmüştür. Kendi kız kardeşini de nâmahrem kimselerin odalarına götürüp fitne ve fesaddan
hâlî olmadığı sabit olduğundan ıslâh-ı nefs edinceye kadar bir sene müddetle beylik
sefinelerinde kürek çekmek üzere 7.8.1658’de Avcıbaşı Hacı Ali’ye teslim ve 7.8.1658’de
sevk edilmiştir (BS. 347/9). BK, III/273
MEHMED
Mekke şeriflerinden Megâmis’in oğludur. Padişahın eşiğine gelip dayandığından bu
gibiler hakkında padişahın inayet kapıları açık olduğundan hakkında bir padişah lutfu ve
geçinmesine yardım olmak üzere Hudâvendigâr sancağı maişet için kendisine tevcih
olunmuştur. 11.7.1659’da Bursa’ya gelmiş ve idareyi eline almıştır (BS. 1172/81) (Bu emirde
iktidarın mevzubahis olmadığı dikkate değer). BK, III/274
MEHMED
İsmihan Hatun’un oğludur. Cebeci Şatır Hasan ile yol arkadaşı olup giderlerken
Küçükçekmece’de Mehmed’i katledip eşyaları zabteylediğini ve tutarak katleylediğini itiraf
ve ikrar etmiş ve Cebecibaşı hapsinden firar eyleyerek Bursa’ya geldiği haber alındığından
tutularak İstanbul’a iadesi 26.8.1662’de emredilmiştir (BS. 1073/99). BK, III/275
MEHMED
Mehmed’in oğludur. 1664’te Bursa’da mimarbaşı idi. BK, III/275
MEHMED
Hasan’ın oğludur. İstanbul’da çalıcı mehterlerinden iken Bursa kalesindeki mehterlerin
mehter başılığında bulunan Türk oğlu Mehmed azledilmiş ve üç sene müddetle Bursa kalesi
mehterbaşılığına tayin edilmiştir. Bursa’daki mehterler ve saz çalanlar âdet olan resimleri
tahsil ve kale mehterlerinin, kendisini, üzerlerine mehter başı bilmeleri 1675’te emredildi (BS.
316/136). BK, III/278
MEHMED
Kösreciler mahallesinden Salâgîr oğlu Ahmed’in oğludur. Karısı Ahmed kızı Neslihan
ile beraber evlerin kapılarını açıp eşya çaldıkları ve yolda bir kadını soyup çıplak bıraktıkları
ve bir kimseyi bıçak ile yaraladıkları ve Karamazak mahallesinde dahi bir kadını
bıçakladıkları ve Neslihan’ın da kendisine mahrem olmayan kimseler ile muamele üzere
olduğu ve kocasının şer’ ve fesadına yardım eylediği ve Mehmed’in, nâmahrem iki kadını
zorla evine kapayıp üzerlerine kapıyı bend eylediği görüldüğünden ikisinin de Bursa’dan
sürülmesine ve çıkarılmasına 29.10.1679’da hükmedilerek subaşıya teslim edilmiştir. BK,
III/278
MEHMED
Seyyid İbrahim’in oğludur. 1620 senesi Şubatında Bursa’daki ağaççı (keresteci)
taifesine kâhya tayin olunmuştur. Bu işlere hakkıyla vâkıf ve doğru ve her vechile kethüdalığa
layık ve kudretli olduğu esnaf tarafından tasdik edilmişti (BS. 232/159). BK, III/262
MEHMED
Ali’nin oğludur. Reyhan Paşa mahallesindendir. Sakal salıverdikten sonra tekrar tıraş
etmiş olduğundan Subaşı Mustafa oğlu Osman tarafından yakalanarak mahkemeye getirilmiş
ve şer’î bir sebep olmaksızın sakalını tıraş ettiğini şahitlerle isbat eylediğinden sicile
kaydolunmuştur (BS. 359/21). Tabii, subaşı, icab eden para cezasını almıştır. BK, III/281
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED
Hüsrev’in oğludur. Mihaliçlidir. 1728’de Manisa’da Ulucami mütevellisi iken Nücûm’a
(Hey’et) dair bir eser telîf eylemiştir (OM. II/303). BK, III/288
MEHMED
Emir Sultan mahallesindendir. 30.5.1757 tarihine tesadüf eden hicrî 1170 senesi
Ramazanının onuncu gecesi Emir Sultan Camii’nde yatsı namazının sünnetini kılarken ve
kendi hâlinde ırzıyla mukayyed iken, yine bu mahalleden Vekilharç oğlu Seyyid Mustafa ve
hevâdarlarından Açıkbaş oğlu diğer Mustafa, tüfek kurşunuyla Mehmed’i katleylemişlerdir.
Karısı Fatma, kendi ve Mehmed’in seksen yaşındaki anasına vekâleten ve küçük oğlu Mustafa
vesâyeten katiller ile murafaa olmak murad eylemişse de, katiller ziyade zîkudret ve bir çok
yardımcıları olduğundan, Bursa’da bir türlü mukavemet ve hakkın meydana çıkarılmasına
imkan olmadığını bildirmiştir. Bunların, zâbıtları marifetiyle tutularak şer’iye mahkemesi
huzurlarına ihzârları ve Bursa’da şer’le davalarının görülmesi ve hapiste ibka ederek, sicil
suretlerinin arz ve îlâm olunması ve bu meselenin takibi için sadrazam ağalarından Osman
Ağa, fermanla mübaşir tayin edilmiştir (BS. 391/140). BK, III/295
MEHMED
Yörük’ün oğludur. 1795’te Bursa âyânındandı (BS. 1210/4). BK, III/305
MEHMED
İnegöl’de Serdar Ahmed’in damadıdır. “Mehmed çok genç ve güzel olduğundan Bursa
valisi Derviş Mehmed Paşa’nın, hevâ-yı nefsine tâbî olarak Mehmed’i yanına aldığı ve Serdar
Ahmed’in kızını boşattığı ve bakire bir kızını dahi paşanın oğullarının alıp esir gibi
habseylediklerini ve diğer dul kızını dahi bir iftira ile alıp götüreceklerini anlayan kardeşinin
kızı ve anasını alıp İstanbul’a geldiğini, hasta olan karısını İstanbul’da bırakıp, kendisinin
Edirne’ye gelerek” padişaha verdiği bir arzıhâl ile anlatmış, damadı Mehmed’den kızının
nikâhının ve paşanın oğullarından kızının ırzının tekmil edilmesi için divan-ı adalet-penaha
ihzârlarını ve mahpus olan kızının ellerinden kurtarılması ve padişahın huzurunda
mahkemenin icrasını rica eylemiştir. “Bunlar Edirne’ye celb olunmayıp mahalline havale
olunur ise ırz u malım gitti, bir canım kaldı. Resul-i Ekrem’e hâlimi arzetmek ahirete kalır.
Paşa, Bursa’da vali ve oğulları da orada voyvodadır. Damadım Mehmed, oğullarına isnad
ediyor. Bursa’da ihkak-ı hak olunmak emr-i muhaldir”, diye arzıhâline ilâve eylemiştir.
1824’te bu arzıhâlin baş tarafına, damadı Mehmed ve paşanın iki nefer oğulları Edirne’ye
ihzârı için divan tarafından hüküm yazılmış ve bir çavuş gönderilmesi emrolunarak, Serdar
oğlu Ahmed’in istidâsı ve dilekleri aynen kabul edilmiştir. BK, III/309
MEHMED
Mihaliçli, Kervanbaşızâde’dir. 1814’ten evvel ölmüştür. Muhallefatı beyliğe zapt
edilmiştir (BAML. 24118). BK, III/307
MEHMED
Nasuh’un oğludur. Gördes’in Salur köyündendir. Yalan yere kadıdan ve voyvodadan
şikâyet ettiklerinden dolayı, avanelerinden İbrahim ve Ali ile Bursa’ya muvasalat eyledikleri
ve Seyyid Halil’in Mudanya’dan firar eylediği, Bursa kadısı tarafından bildirilmiştir (BAZD.
3550). BK, III/299
MEHMED
Yeniköylüdür. Bk. Halil Ağa (Gürleli).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED (Hacı)
Abdurrahman oğlu İslâm’ın oğludur. Oğlu Abdullah ve kızı Fatma vardı. Karısı Zeyneb
Hatun’dur. 1553’te Yerkapı mahallesinde ölmüş, mirasının 35 sehmi 225.440 akçeyi
bulmuştur (BS. 53/6). BK, III/238
MEHMED (Hacı)
Ahmed’in oğludur. Çoban Bey evlâdının vakıflarının 1560 senesinde mütevellisi idi
(BS. 81/49). BK, III/240
MEHMED (Hacı)
Karamanlı Hüseyin’in oğludur. 26.6.1572’de Arap Mehmed mahallesinde ölmüştür.
Alacahırka mahallesinde değirmen arkı kenarında onar metre uzunluk ve genişliğinde hâlî bir
yerde bir mescid bina eylemek istemiş ise de müyesser olamadan vefat etmiştir. Hisar’da
mescid yapmak isteyen bir Müslümana, veresesi, bu arsayı verip mescid yapılmasına razı
olmuşlardır (BS. 113/184). BK, III/245
MEHMED (Hacı)
“Papazoğlu” demekle maruftur. 8.9.1572’de İshak Şah mahallesindeki evinde şarap
meclisi kurmuş, eve gidenleri, Fetteci Mehmed’in oğlu Mahmud, bıçak çekip evden dışarı
sürmüştür (BS. 116/19). BK, III/245
MEHMED (Hacı)
Mustafa’nın oğludur. Yeni Kaplıca’nın seneliğini 34.000 akçeye tutmuş iken muttasıl
fesad ve fısk üzere olup daima fenalığı görüldüğünden ve sabit olduğundan 1572 senesinde
hamamdan def’ ve ihraç edilmiştir. Gelincik Çarşısı’nda aşçılık yapmaya başlamış ancak,
çarşı ahâlisi mahkemeye müracaatla “çarşımız kurbünde dükkânında ateş yakıp aşçılık eder.
Evvelden şerbetçi dükkânı idi. Ateş yakmasına biz razı değiliz” diye şikâyet ettiklerinden ve
mezkur dükkânın evvelce şerbetçi dükkânı olduğu sabit olduğundan hakim tarafından ateş
yakıp aşçılık etmekten 26.12.1572’de men’ olunmuştur (BS. 115/67). BK, III/244
MEHMED (Hacı)
Ali’nin oğludur. “Hekim” diye meşhurdu. 1586 senesinde Ali Paşa mahallesinde
ölmüştür. Bir oğlu ile iki kızı vardı. Tüccardandı. Hacı Hamza kendisine Şam’dan 320.000
akçe getirmiştir (BS. 164/102). BK, III/249
MEHMED (Hacı)
Hüsam’ın oğludur. Altıparmakzâde’dir (1595) (BS. 190/8). BK, III/252
MEHMED (Hacı)
Ali’nin oğludur. 17.10.1606’da ikindi vakti Taşkın mahallesinde Kuruçeşme önünde
köprü başında katledilmişti. Anası Derviş kızı Mahpaşa Bursa’da yasakçı başı ve yeniçeri
zâbıtı Mehmed Subaşı marifetiyle, 50. ağa bölüğünden Derviş oğlu Emrullah’ı mahkemeye
ihzâr edip: “Benim oğlumu katledip kaçmıştı. Şahitlerim vardır” dedi. Emrullah inkâr eyledi.
Şahitler boş böğründen, budundan, arkasından, altından, memesi altından beş yerinden vurup
kasden ve külliyyen katleylediğini ve sürdüklerini söylediler. Şahitler tezkiye edildi. Bursa’da
sakin ihtiyar yeniçeri yoldaşlardan 40 kişi mahkemede hazır olup: “Emrullah haddi zatında
haramzâde, katil yaramaz olup içimizde sâ’î bi’l-fesâd fi’l-arz dır. Evvelce de böyle bir
cinayet işleyip yoldaşlarımızdan Ömer Bey adındaki yeniçeri bunu tutmak istedikte elinden
bıçakla yaralayıp kurtulmuştur. Bu makule fesad ve şekavetine hadd ü gayet yoktur.
Cümlemiz bunun hakkından gelindiğini isteriz” diye cümlesi kemâl-i vifak üzere icmâ ve
ittifak eylediklerinden sicile kaydolundu. Tabii, idam edilmiştir (BS. 214/45). BK, III/256
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED (Hacı)
“Kefeli” demekle maruftur. Hayır sahiplerindendir. Maksem mahallesindeki ağaç
köprünün tamiri için, 1624’te vakıf para bırakmıştır (BS. 238/53). BK, III/264
MEHMED (Hacı)
Mustafa’nın oğludur. “Hacı Çotur” demekle maruftur. Satı Fakih mahallesindendir.
Hayır işleri için 1627’de birçok vakıfları vardı (BS. 242/35). BK, III/265
MEHMED (Hacı)
Sağrıcı Sungur mahallesinden Hacı Ahmed’in oğludur. 30.1.1655’te ölmüştür. Karıları
Sefer kızı Şerife Fatma Hatun ile Mehmed kızı Meryem Hatun’dur. İki karısından başka oğlu
Halil ve İsmail Çelebiler ve 544.733 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 279/39). BK, III/271
MEHMED (Hacı)
Sarı Abdullah mahallesinde sakin iken evine misafir gelen Küçük Veliler köyünden
Ruşen oğlu Dağlı Mehmed ile bir odada yatarken gece yarısı evine gelen Çubukçu Osman,
Yapıcı Süleyman, Karahisarlı Sahtiyancı İbrahim tarafından boğulmak suretiyle öldürdükleri
sabit olduğundan katillerin dördü de 10.3.1670’te idam edilmişlerdir.
Oğlu Ahmed ve kızı Adilhan kalmıştır. Anaları Eyüb kızı İhsan vasileri ve
mirasçılardandı (BS. 301/57).
Bu katilleri Bursa avcıbaşısı İbrahim, İvaz köyünde tutmuştur. Katiller mahkemede
cürümlerini itiraf etmişler ve birçok mücevheratını aldıklarını söylemişlerdir. BK, III/276
MEHMED (Hacı)
Erzincanlı Hüseyin mahallesinden Abdullah’ın oğlu Abdülcelil’in oğludur. Karısı
Ahmed kızı Fatma’dır. 17.10.1688’de ölmüş, Abdurrahman, Ahmed, Salih, İbrahim ve
Ümmügülsüm adında beş evlâdı kalmıştır (BS. 364/71). BK, III/282
MEHMED (Hacı)
Saatçidir. Hazret-i Emir şeyhlerine mahsus bir hane inşa ettirmiş, 1724’te İzzeddin,
Emir Sultan şeyhi İshak Efendileri hacca götürmüştür. BK, III/388
MEHMED (Hacı)
İstanbul’da “kuru meyve” pazarbaşısı iken, zahire cinsleri işlerinde kusuru
görüldüğünden Bursa’ya sürülmüş ise de, alîl olduğundan, gelip hanesinde oturmak ve bir
daha pazarbaşılık işlerine kendisi ve adamları karışmamak ve müdahale ederlerse haklarından
gelinmek şartıyla, 1740 senesi İkinciteşrin ayında kabahati affolunmuştur (BS. 1184/54). BK,
III/292
MEHMED (Hacı)
İstanbul’da Eski Bedesten’de küçük kethüda iken, zuhur eden töhmetine mebni evlâd ve
ıyâliyle Bursa’ya nefy edilmiş ve kendisi Bursa’da vefat etmiş olduğundan, 1751
Temmuzunda ailesinin affı ferman buyurulmuştur (BS. 387/35). BK, III/294
MEHMED (Hacı)
Tophaneli İşker’in oğludur. Tüccardandır. İstanbul’dan fermansız pirinç, kahve ve
zahire ihracı men’ edildiği hâlde, yüz zenbil pirinç sevk eylediğinden, tevkif edilerek 1770
senesi Haziranında Bursa’ya sürülmüşütr. BK, III/300
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED (Hacı)
Sarıçayır kazasının Bel köyünden Kara Molla’nın oğludur. Kendi hâlinde olmayıp
tezvirli davalarla haksız yere kabahatsiz bir çok kimseleri cezalandırıp, tekdir etmek âdeti
olduğundan ve defaatle yapılan tenbihlerden bir türlü mütenebbih olmadığından te’dîbi için
17.6.1785’te Bursa’ya sürülmüştür (BS. 314/5). BK, III/303
MEHMED (Hacı)
Kelesli Keskinzâde’dir. Hacdan gelirken evlâdsız vefat eylediği ve zengin olduğu haber
alındığından 25.7.1804’te muhallefatının beyliğe zabtı emredildi. BK, III/307
MEHMED (Hacı)
Mihaliç kazasının İlyas köyünde katledilmiştir Zengin olduğu haber alındığından
muhallefatını beyliğe zabtı 2.9.1806’da emredilmiştir (BAML. 24607). BK, III/307
MEHMED (Hacı) Bk. Yazıcı Abdullah.
MEHMED (Hoca)
Hoca Fahreddin oğlu Saîd’in oğlu Hoca Arapşah’ın oğludur. 1429’da vefat etmiş ve
Kuzgunluk’taki aile kabristanına gömülmüştür. Kendisi Bursa’nın ileri gelen tüccarlarındandı.
BK, III/213
MEHMED (Hoca)
Kaygan’ın oğludur. Bursa kadısı Mevlânâ Muhyiddin’in adamı ve 1484’te vekili idi
(BS. 4/257). BK, III/223
MEHMED (Hoca)
“Kapan Musası” denilen Musa’nın oğludur. Şehabeddin Paşa mahallesinde babasının
bina eylediği Kapan Musası Mescidi’ni tamir eylemiştir. 1498’de vefat eylemiştir. İlyas, Hacı
Mahmud Çelebiler ile Yusuf adında üç oğlu vardı. Kendisi tüccardan idi (BS. 12/135,
23/99,190, 28/211, 11/159). BK, III/228
MEHMED (Hoca)
Mehmed’in oğludur. 1495’te Bursa’da “Karamanlı Çelebi” diye şöhret bulmuştu.
İbrahim Paşa mahallesinde 1503’te ölmüştür. Karısı, Hoca Yunus Kızı Şah idi (BS. 11/191).
BK, II/224
MEHMED (Hoca)
Akhisarlı Kemal’in oğludur. “Akçeli Mahmud” diye meşhurdur. Bursa’da 1553’te bir
mektebi vardı. 1558 tarihli vakfiyesi vardır (BS. 73/295, 72/115). BK, III/238
MEHMED (Hoca)
“Hoca Yadigâr” diye meşhurdur. 1575’te 6.000 akçeyi hayır işlerine vakfeylemiştir
(BS. 127/58). BK, III/246
MEHMED (Hoca Hafız)
Abdülkerim’in oğludur. 1486’da “Karabaş” diye şöhret almıştı (BS. 5/339). BK, III/223
MEHMED (Hoca Muhyiddin)
Savcı oğlu Hoca Sinan’ın oğludur. “Hocazâde” diye meşhurdur (1479). BK, III/217
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED (Kafesçi)
İstanbulludur. Süleyman’ın oğludur. Mahkemede yalancı şahitlik yaptığından 1790
senesi Ağustosunda Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, III/304
MEHMED (Kalaycı) Bk. Kayıkçı Ali.
MEHMED (Kara)
Mustafa’nın oğludur. Bursalıdır. Yeniçeridir. Sokaklarda Müslümanlar üzerine hançer
ile hücum ve birçok kimseleri döğer ve küfrederken tutulmuş ve hapsedilmiştir. Bursa
subaşısı Mehmed Ağa’nın hanesinde akdolunan şeriat meclisinde bu gibi hâllerden
vazgeçmesi ve Allah’tan korkması ve Peygamber’den utanması söylenmiş ise de meclis-i
şer’de “cima” lafzı ile Resul-i Ekrem Hazretlerine de söylediğinden derhal hakkından
gelinmek üzere 6.1.1680’de Zabit Mehmed Ağa’ya tenbih ve te’kîd edildi (BS. 276/42).
Tabii, Kara Mehmed derhal idam edildi. BK, III/279
MEHMED (Küçük)
İstanbul’da Büyük Karaman mahallesinde kahveci iken, dükkânında halka esrar sattığı
ve bunun memnû bulunmasına dair verilen emirlere itaat eylemediği görüldüğünden Bursa’ya
nefy edilmiş ve 1751’de Bursa’ya gelmiştir (BS. 387/8). BK, III/293
MEHMED (Kürdoğlu) Bk. Emin (Piç).
MEHMED (Melek Mehmed)
Mehmed Karamanî’nin oğludur. 4.4.1573’te ölmüş ve Zeynîler’e gömülmüştür. BK,
III/245
MEHMED (Mevlânâ)
Ulemadandır. “Kıncıoğlu” diye maruftur. Kızı Fatma Hatun vardı. Hızır Şah Efendi
oğlu Mevlânâ Mehmed’in damadıdır (1480) (BS. 3/270). BK, III/246
MEHMED (Mevlânâ)
Bursalıdır. “Berberzâde” diye meşhurdur. Müderris iken 1610 senesi Eylülünde
ölmüştür. Âlimdi (ŞN. 312). BK, III/257
MEHMED (Mevlânâ)
“Müneccim Mehmed” adıyla meşhurdur. 1643 senesinde Nefise Hatun kızı Hatice
Hatuna ruhu için iki akçe ile cüzhan idi (BS. 261/187). BK, III/268
MEHMED (Mevlânâ Muhyiddin)
Seydî Ahmed’in oğludur. 1479’da “İkincioğlu” diye meşhurdur (BS. 3/11). BK, III/217
MEHMED (Mevlânâ Muhyiddin)
“Karabağî” demekle maruftur. Kanunî devri âlimlerinden olup Karabağ hıttasında
doğmakla bu ünvanı almıştır. İran’da tahsil-i ilm ü irfandan sonra İstanbul’a gelmiş ve bazı
medreselere ve nihayet İznik Medresesi müderrisliğine tayin olunarak 1535’te İznik’te
ölmüştür. Aklî ve naklî ilimlere vâkıf olup birkaç eser telîf eylemiştir. Yazdığı kitapların
adları Osmanlı Müellifleri I/398’de yazılıdır (KA. 3621). BK, III/234
MEHMED (Mevlânâ Nakşî)
Mehmed’in oğludur. Yıldırım Darüşşifası’nda ikinci tabib iken vazifesini
yapmadığından yerine on beş akçe yevmiye ile vazifesi 7.12.1647’de başkasına tevcih
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
güzine kötü söz söylemekte ve daima ağız, din ve imana küfretmektedir. İzalesi lâzım ve
mühimdir” diye haber verdiklerinden bu hâli 17.6.1572’de İstanbul’a arz olunmuştur (BS.
113/176). BK, III/245
MEHMED (Seyyid)
Hacı Sinan oğlu Seyyid Mehmed’in oğludur. 1586 senesinin Ağustosunda Bursa’da
ölmüştür. Zengin bir zat idi. BK, III/249
MEHMED (Seyyid)
Abdülkadir Geylânî evlâdından olduğundan 30.9.1646’da otuz akçe hassa harcdan
yevmiye verilmesi emredilmiştir (BS. 264/113). BK, III/270
MEHMED (Seyyid)
“Topaloğlu” demekle meşhurdur. Yanında “Mahbûbe” isminde bir cariye olduğu
İstanbul’ca haber alınarak, bazı sual ve cevap zımmında, cariye ile Mehmed’in 1773 senesi
İkincikânun ayında İstanbul’a ihzârları emrolunmuştur (BS. 1186/60). BK, III/301
MEHMED (Seyyid)
Reisler kethüdası iken ırz ve edebiyle oturmayıp padişahın rızasına aykırı işlere cesaret
eylediğinden 22.9.1798’de Bursa’ya sürülmüştür. BK, III/306
MEHMED (Seyyid Hacı)
Bursalıdır. İnebey Çarşısı’nın üstünde bir sokakta oturmakta iken hemşiresinin kızı
Selime Hatun’u Seyyid Mahmud’a vermesine kızan Bursalı eşkıyadan Cebbar oğlu Ali oğlu
İbrahim, arkadaşlarından Gün oğlu Ali’nin oğlu Hasan, Müneccim oğlu İsmail ile ittifak ve
ittihad ederek Hacı Mehmed’in ikindiden sonra önüne çıkarak: “Selime’yi zevcinden boşat,
biz onu başka bir adama vereceğiz. Muhalefet edersen Esad Bey’in Sipahi Pazarı’nda
katleylediği Ömer Ağa gibi seni de katlederiz” diye tehdid etmişlerdi. Hacı Mehmed
korkusundan evinde saklanmış ve İbrahim’in dahi İstanbul’a kaçması üzerine şeriat meclisine
hazır olan âlimler, imamlar, hatibler ve sair ehl-i ırz zurafa-i cemm-i gafir; “bu adamların
Hacı Mehmed’e teaddîsi meşhur ve mütevatir ve bizim rahatımız ve emniyetimiz külliyen
meslûb olmakla eşkıyanın bulundukları mahallerde tutularak ve hasımlarıyla murafaa
edilerek cezalarının verilmesi için Bursa’ya gönderilmesi ve hasımlarıyla yüz yüze töhmet
üzerine sabit oldukta bu gibi adamların habaset dolu olan vücutlarının dünya sayfasından
kaldırılması lâzım olmakla cezalarına göre te’dîb edilmeleri” 1784 senesi Temmuzunda bir
fermanla Bursa kadısına emredilmiştir (BS. 1198/37). BK, III/303
MEHMED (Seyyid Hacı)
Bursa âyânından olup, “Kasapbaşı” demekle maruftur. Bedeninden yirmi nefer piyade
techiz ve Bursa mütesellimi Hacı Hafız İsmail başbuğluğunda 1791 Hızır-İlyas gününde
orduda mevcut bulunması kendisine fermanla emredilmiştir (BS. 1206/88). BK, III/304
MEHMED (Seyyid Hacı)
Kutnîcidir. Dört nefer arkadaşıyla Bursa’nın masrafını görmeye 12.7.1802’de memur
edilmiştir (BS. 280/106). BK, III/306
MEHMED (Subaşıoğlu) Bk. Emin (Piç).
MEHMED (Sûfî Hacı)
Mehmed’in oğludur. Bursa âyânındandı (BS. 333/122). BK, III/272
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED (Sultan)
II. Bayezid’in oğludur. Kefe valisi iken vefat eylemiş 24.3.1505’te cenazesi Bursa’ya
nakl olunarak I. Murad Türbesi’ne defnedilmiştir. Muktedir ve idareli bir zat idi (SO. I/68;
BS. 84/104, 114/95, 73/137). Babası Bayezid, oğlunun ruhu için Şile’nin Hirfete köyünü
vakfeylemiştir. Çakır ve Bey köyleri bunun vakfıdır (G. 58). (Yenişehir livasının emiri iken
Karamanoğlu üzerine giden babasına ordusuyla yardım etmiştir). BK, III/228
MEHMED (Sultan)
II. Bayezid’in oğlu Şehinşah’ın oğludur. 1494’te Bursa mizanından senede 100.000
akçe mevâcib takdir olunmuştu. Babası Şehinşah, Karaman, Niğde mirlivası iken vefat etmiş
ve İstanbul’da Fatih Türbesi’ne gömülmüştür. Şehinşah’ın tasarrufunda bulunan bu liva, irsen
oğlu Şehzâde Mehmed’e tevcih kılınmış idi. Yavuz Selim 1512’de şehid eylemiş ve Muradiye
türbelerine defnedilmiştir (G. 59; SO. I/68; BS. 19/273,36). BK, III/230
MEHMED (Şeyh)
Pınarbaşı’nda Derviş Ali Zaviyesi şeyhi idi. Zaviyenin hareminde bir odada iki avrat ve
üç erle şarap sohbeti ederlerken mahkemeye haber verilmiş ve zaviye basılmış ise de şeyh
firar eylemiş, azledilmiş ve yerine 4.6.1507’de Yusuf mahal olduğundan arz edilmiştir (BS.
21/47). BK, III/229
MEHMED (Şeyh)
Nakşibendî şeyhlerindendir. Babası Halebli Musa oğlu Ömer’dir. Kendisi Haleb’de
doğmuş. Bursa’ya gelerek Şeyh Şücâî’ye halifelik etmiş ve Abdi Çelebi Mescidi’nde imam
olup Allah’a tevekkül ederek hiçbir kimseye aczini ızhar etmemiş ve niyaz eylememiştir.
1601’de ölmüş ve Yeniyer kabristanına gömülmüştür (G. 168). BK, III/254
MEHMED (Şeyh)
Bursa’da doğmuştur. İznik’te Eşrefîler ile karışarak Şeyh Ali Sırrî Efendi’nin kızını
almıştır. Bursa İncirlice mahallesindeki Eşrefiye Zaviyesi’ne şeyh olmuş, 1650’de vefat etmiş
ve kendisinin bina eylediği buk’ada defn olunmuştur (G. 182). BK, III/271
MEHMED (Şeyh)
“Çavuşoğlu” demekle maruftur. Bursalıdır. “Esafil ve erazil-i nasdan yeniçeri
bayraktarı iken kendi hâlinde olmayıp daima mahkeme, kadılar ve nâiblerin yed-i(?)
rüşvetleri ve ibadullahın şer’î davalarını rüşvetle ibtal etmeğe çalışmakta ve birçok
Müslümanların evlerinin harab olmasına bais ve sebep olmakta ve mahlul olan cihetleri
istihkakı olanlara verdirmeyip, kadı kuvvetiyle, istihkakı yok iken kendi üzerine veyahut
kendisi gibi rezil olan oğlu üzerine berat ettirmekte idi. Seyyid Nasır Zaviyesi şeyhliği, Başçı
İbrahim Bey Camii imameti, on kadar vakıfların mütevellisi, yirmi kadar vakıflarda cüzhanlık
ve cihet ve nezaret ve kitabet ve cibayet cihetlerini berat ettirdiği” şikâyet edilmişti. Edilen
tahkikatta doğru olduğu anlaşılarak bu cihetlerin cümlesi üzerinden alınarak 21.4.1724’te
müstahaklarına verilmiştir (Başvekâlet arşivindeki bir vesikadan). BK, III/288
MEHMED (Şeyh)
Bursa’da Âşur Efendi Tekkesi şeyhi Murad oğlu Hasan ve Hüseyin’in birbiri arkasından
vefatları üzerine, 1772’de zaviyedar tayin edilmiş ve bir sene sonra evlâdsız vefat eylemiştir.
Bursa ipek mukâtaasından tekkesine on akçe tahsis ettirmiştir (BAVD. 25981). BK, , III/301
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED AĞA
Bursalıdır. Mahmud’un oğludur. Ehl-i vukuf, doğru, dinini sever olduğundan Bursa
şehir kethüdalığına tayin edilmiştir. 1594 senesi Eylülünden itibaren işe başlamıştır (BS.
195/148). BK, III/251
MEHMED AĞA
Bursalıdır. İstanbul’da 1599 senesinde inşa olunmaya başlanan Valide Sultan Camii’nin
1599’da bina emini idi (BS. 194/76). Bu cami nâtamam kalmış ve sonra 1663’te IV. Avcı
Sultan Mehmed’in anası Turhan Sultan tarafından tamamlanmış ve Yeni Camii adını almıştır.
Köprü başındadır. BK, III/253
MEHMED AĞA
Kara Veli’nin oğludur. Sipahilerden olup Bursa’da kethüdayeri idi. Atranoslı Halil ile
öteden beri husumeti olduğundan, Halil’in teşvikiyle İznik kazasının Müşkile köyünden Musa
oğlu Abdüşşekûr; Sürmeli Yakub, Gök Mehmed ve on iki arkadaşlarıyla Arabayatağı’nda
Nanelik mevkiinde toplanıp, Mehmed Ağa’yı katletmek üzere, 16.9.1623 tarihine tesadüf
eden Cumartesi gecesi Tekke mahallesindeki evinin kapısına varıp ve kapıyı yıkıp içeri
girerek Mehmed Ağa’yı katl ve eşyasını yağma etmek kasdında iken, Mehmed Ağa’nın
adamları duyarak dışarı çıkarmış, muharebe etmek üzere iken her biri bir tarafa kaçmışlardır.
Mehmed Ağa, Abdüşşekür ile Gök Mehmed’i tutarak mahkemeye getirmiş ve bunların eşkıya
ve yol kesici haydutlardan olduklarını iddia ederek idamlarını istemiş ve iddiasını şahitlerle
isbat eylemiştir. Mehmed Ağa 1629’da Tekke mahallesinde ölmüştür. Oğlu, Veli Bey vardır.
Karısı, Ahmed Bey kızı Ümmühânî’dir. Kocasının vefatında Hamza Beylerden Bekir Bey
oğlu Osman Bey’e varmıştır (BS. 244/105). BK, III/264
MEHMED AĞA
Saray çaşnigirlerindendi. 30.3.1624’te Bursa mahkemesine gelerek, sekiz cariyesiyle üç
kölesini “tedbir-i mutlak” ile âzad eylemiştir (BS. 197/71). BK, III/264
MEHMED AĞA
1658’de Bursa mütesellimi idi. Birinciteşrin ayının 8. günü beşi İslâm ve beşi Rum on
eşkıyayı mahkemeye ihzâr edip Bursa, Kite, Mudanya yollarında vesair illerde gelip
geçenlerin yollarını kesip mallarını aldıklarını ve tutmak için gittikleri zaman mukateleye
kalkıp bundan başka reisleriyle beraber iki arkadaşı maktul düştüğünü söylemiş ve bunlar da
cürümlerini itiraf ve ikrar eylediklerinden haklarından gelinmek üzere sancak mütesellimine
teslim olunmuştur (BS. 197/83). BK, III/273
MEHMED AĞA
Çivizâde Himmet’in oğludur. Karakedi mahallesinde 1665 senesi Ağustosunda
ölmüştür. Karısı Ayşe ve oğulları Mustafa ve Hüseyin Çelebilerle kızları Huri ve Rabia
kalmıştır. 287.125 akçe muhallefat bırakmışıtır. On iki beygir ile dört katırı vardı (BS.
296/96). BK, III/275
MEHMED AĞA
Mehmed Bey’in oğludur. Şehreküstü mahallesindendir. 1681’de “Eğri Taç Oğlu” diye
meşhurdu. BK, III/281
MEHMED AĞA
Mudanyalıdır. Kırk seneye yakın Mudanya kasabasında zâbıt ve serdarlık yapmıştır.
Hiçbir ferdi kırmamış, ırzıyla oturmakta iken Mudanya’dan erâzilden Karabıçak Osman ve
Hasan demekle maruf kimseler kendilerine uydurdukları Eyüb Efendizâde denilen adamı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
kandırarak, Mehmed Ağa’nın, evinde bulunmadığı bir sırada yatsıdan sonra, hanesini basarak
dört yüz kuruşluk malını gasb ve “burada yabancı kadın saklanmıştır” diyerek ıyâlinin
olduğu mahalle girerek, karısının aklını oynatmasına ve ırz ve namusunun ayaklar altına
alınmasına sebep olmuşlardı Mudanya’da hakkın meydana çıkması mümkün olduğu
İstanbul’a arzeylediğinden, mütesellim vasıtasıyla tutturulup mahkeme huzuruna ihzâr ve
şer’le görülüp hakkın yerine getirilmesi, 1747 senesi Temmuzu nihayetlerinde ferman
buyurulmuştur (BS. 334/35). BK, III/293
MEHMED AĞA
Abdurrahman oğlu Ebubekir Ağa’nın oğludur. Pars Beyzâde’dir. Reyhan Paşa
mahallesinde sakin olup ticaret için İran’dan gelirken Erzurum’da vefat eylemiştir. 11.371
kuruş muhallefatı, Ebubekir, Fatma, Zekiye adında üç evlâdı kalmıştır (BS. 372/6, 9). BK,
III/287
MEHMED AĞA
2.12.1758’de Bursa kadısı Yusuf Efendi tarafından bâb nâibine yazılan bir müraselede,
Bursa’nın muhzırbaşılığı, tahtabaşılığı, beledî muhzırlığı, askerî muhzırlığı ve subaşılığı
Mehmed Ağa’ya iltizam ettirilmiş olduğundan istihdamı emrolunmuştur (BS. 1178/93). BK,
III/296
MEHMED AĞA
Hacı Mustafa’nın oğludur. Bursalıdır. Kızı Fatma Hatun 1762’de ölmüştür. Karısı
Abdülkerim kızı Emetullah’tır (BS. 397/33). BK, III/296
MEHMED AĞA
İshak Şah mahallesindendir. Hacı Osman oğlu Hacı Lutfullah’ın oğludur. Babasının iki
yastık tezgâhı vardı. Babası 1762’de ölmüştür. Kardeşleri İbrahim Ağa ve Osman ve kız
kardeşi Emine vardı (BS. 397/1). BK, III/300
MEHMED AĞA
Yeniçeri ağası iken azledilmiş ve ma’zûlen Bursa’da oturmaya memur edilmiştir.
1797’de 5.537,5 kuruş beytülmal akçesinden zimmeti olduğundan tahsili emredilmiştir. BK,
III/306
MEHMED AĞA
Mehmed Emin Ağa’nın oğludur. “Kasapzâde” demekle maruftur. Hokkacıdır. 1813’ten
evvel Şerefüddin Paşa mahallesinde ölmüştür. Karısı Ahmed Ağa kızı Şerife Necibe ile
Mehmed Emin, Zekiye, Zehra adında üç evlâdı kalmıştır. BK, III/307
MEHMED AĞA
Yeniçeri Ocağı’nda kol kethüdası olan Kırküç Mehmed Ağa, yeniçeri ocağı
kavaidinden haberi olmayıp işleri idareye iktidarı olmadığından “serhat ağalığı” ile ihraç
olunmak üzere tayin edileceği ağalık belli oluncaya kadar Bursa’da ikameti 1816 senesi
Eylülünde emredilmiş ve Bursa’ya gönderilmiştir (BS. 1272/9). BK, III/308
MEHMED AĞA
Cebecibaşı idi. 9.5.1826’da sancak-ı şerif altında yapılan davete icabet etmediğinden,
Bursa’ya gönderildi ve Bursa’da vefat eyledi (SO. IV/284). BK, III/310
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED AĞA
Rikâb-ı hümayun kapıcıbaşlarındandır. 1832’de Hudâvendigâr livası mütesellimi idi.
BK, III/311
MEHMED AĞA (Dubacı)
1643 senesinde Bursa muhafızı idi (BS. 261/193). BK, III/268
MEHMED AĞA (Hacı)
Hacı Mehmed oğlu Hacı Mustafa’nın oğludur. Sarı Abdullah mahallesinde oturuyordu.
Hac yolunda vefat eylemiştir. Ölüm haberi Bursa’ya gelince, 1.10.1764’te muhallefatı
yazılmıştır. Karısı Hacı Mehmed Ağa kızı Hanife’dir. Müderris Ahmed Efendi ve Salih Ağa
oğulları; Hatice, Ayşe, Rukıyye Hanımlar kızlarıdır. “Şekerzâde” diye meşhurdurlar.
Fetvalara ve tarihe ait bazı kitapları vardı. 210.206 kuruşluk eşya ve emlâki kalmıştır. BK,
III/297
MEHMED AĞA (Hacı)
Ahmed Ağa’nın oğludur. 1787’den evvel Mudanya’da bir cami ve bir mektep
yaptırmıştır. BK, III/304
MEHMED AĞA (Hacı)
Yenişehirlidir. Ufukluzâde’dir. 1803’te ölmüştür. Kendisi servet ü yesardan olup dört
beş yüz kese muhallefatı olduğu haber alındığından beyliğe zabtı emredilmiştir (BAML.
24354). BK, III/306
MEHMED AĞA (Hacı)
Eğinli Mustafa Paşa’nın kızı Hafize Hanım’ın kocasıdır. Silahşör iken 1811’de ölmüş
ve Mustafa Paşa’nın yanına, Emir Sultan’da duvar dibine gömülmüştür (SO. IV/464). BK,
III/307
MEHMED AĞA (Hafız)
Bursa ihtisabına memurdu. “Kendisi Bursa’nın tahririne çıkacağından esnaf işlerine
müdahale eden Bursa mütesellimi Musa Ağa’nın men’ini istemiş ve II. Sultan Mahmud’a
gönderdiği mektubun üstünde -padişahın arşivlerde pek nadir bulunan- el yazısıyla Bursa
Muhtesibi’nin işbu şukkasıyla mûmâ-ileyhin müşterek kâime ve mektubları manzur ve malum-
i hümayunum olmuştur. Muhtesib-i mûmâ-ileyhin Bursa mütesellimi Musa Ağa hakkında vaki
olan iş’ârâtı pek de müfteriyâttan olmayıp Musa Ağa’nın mizac ve mişvârına göre sıhhate
karîn görünür ise de henüz muhtesib-i mûmâ-ileyhin memur olduğu tahrir maddesinin arkası
alınmamış ve kendisinin dahi bu vechile bir müddet kazaları dolaşması lâzım geleceğinden bu
surette şu memuriyetinin ihtitamına değin mütesellimlik-i mezkûra şimdilik dokunulmadan
ileride icabına bakmak üzere muhtesib-i mûmâ-ileyhin inhası zikr olunmayarak Bursa
mütesellimi mûmâ-ileyhin tarafından tevbîh ve tenbihâtı hâvî tarafınızdan münasib vechile
cevab tahrir ve irsâl olunsun”. Mehmed Ağa’nın mektubu 30.11.1830 tarihlidir ve aynen
yazılmıştır.
(Eski devirlerde bir büyük kimseye mektup, arîza vesaire yazılıyorken kağıd dörde
bölünür ve en alt kısmına yazılır veya hiç olmazsa baş tarafında kağıdın üçte ikisi boş
bırakılırdı. Havaleler ve kayıtlar üste yazılırdı. Padişaha arz olunacak ise diğer bir kağıda özü
yazılır ki buna “telhis” denirdi. Telhis padişaha arz olunur, padişah da emrini kendi el
yazısıyla telhisin üzerine yazardı. II. Mahmud zamanında ukaladan birisi pek mühim olan
padişahın el yazısının böyle kağıtlar üzerinde ötekinin berikinin elinde dolaşmasının
hürmetsizliği mucip olacağı (!) iddiasını dermeyan etmiş ve II. Mahmud’un ne kadar “hatt-ı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
hümayun” denilen el yazıları varsa kağıtların üzerinden kesilmiştir. Başvekâlet Arşivinde II.
Mahmud’un el yazısı olan kağıtların hepsi kesiktir. Pek nadir olduğu ve II. Mahmud’un
kitabet tarzını gösterdiği için bu yazının önemi vardır). BK, III/311
MEHMED ALİ
Gemlik’te Yıldırım vakıflarının subaşısı iken müste’men (eman taleb edici) sefinelerine
zahire satmak kâr-ı rezilesine cesaretlerinden dolayı Limni kalesine nefy ve kalebend olunmuş
ise de 14.8.1779’da affedilmiştir (BAZD. 3673). BK, III/302
MEHMED ALİ BEY
Mihaliç’te doğmuştur. Senelerce kaza idare meclis azalığında bulunmuş, 1881’de
Mihaliç’e bir çeyrek saat mesafedeki Hotanlı köyünün kurulmasına ve birçok muhacirlerin
yerleşmesine sebep olmuştur. Âlim, fazıl, tatlı dilli, yumuşak tabiatlı, gönülsüz, fukarayı
besler bir zat idi. 1893 Martında ölmüştür. BK, III/314
MEHMED ARİF EFENDİ
Salih Dede’nin oğludur. Genç iken babası ölmüş manevî sülûkunu Mısrî Niyâzî’den
almıştır. Babasının yerine şeyh olmuştur. Tatlı dilli ve kalplerin mahbubu idi. Mesnevî’yi
takrir ederdi. Matematik ve coğrafyadan bahseden dört eser yazmıştır. Kendisi şairdir.
Mahlası Şeyhî’dir (G. 133; SO. III/202; OM. I/165; ST. 402). Yeşil İmareti şeyhliğinde de
bulunmuştur. Şu kıt’a onundur:
Ayıklar oldu dâim hâtır-ı uşşâkı gam şimdi
Harfveş pâymâl ü münkesirdir Câm-ı Cem şimdi
Ganî hemyânımız çözmez fakîre feth-i bâb olmaz
Dirîğâ bağlanupdur Şeyhiyâ bâb-ı kerem şimdi
BK, III/283
MEHMED ARİF EFENDİ
Şeyhulislâm iken Bursa’ya ikamete memur edilmiştir. 10.9.1798’de Dürrîzâde Mehmed
Arif Efendi’nin Bursa’ya muvasalatı, Bursa kadısı Derviş Mustafa Efendi tarafından
İstanbul’a bildirilmiştir. BK, III/306
MEHMED ARİF EFENDİ
Murad Efendizâde’dir. Anadolu payesiyle Bursa kadısı iken Şeyhulislâm Kadızâde
Mehmed Tahir Efendi’nin Güzelhisar’a te’dîbi hakkında padişaha verdiği bir telhis mucibince
1827’deki yeniçerilerin lağvı sırasında çavuş refakatiyle Güzelhisar’a te’dîb edilmiştir. İsnad
olunan kabahati de şudur: Zamane Bektaşîliği yoluna saparak ve şeriata aykırı bazı şeyleri
helâl sayarak orucu ve namazı terk edip fâsid olan mezheplere meylini ızhar eylediğinden
şeriat mucibince kendisinin te’dîb ve terbiyesi lâzım gelmekle tashih-i itikad edip kendisine
salâh-ı hâl gelmedikçe af ve ıtlak olunmamak ve emsaline ibret olmak üzere sevk edilmiştir.
BK, I/179
MEHMED ÂŞUR (Şeyh)
Özbek Nakşibendî Zaviyesi şeyhliğine, 16.7.1737’de tayin edilmiş ve 1748’de Bursa
mizanından on akçe yevmiye tahsis, dört sene sonra da bâkî kalacak mahlulden para üçerden
altı akçe tahsis kılınmıştır (Bir vakitler akçenin kıymeti azalmış ve dört akçe bir paraya kadar
geçmeye başlamıştır. 18. asırda tevcihatta “para üçere” denilirse, sağ akçe ve para dördere
denilirse çürük akçe derler. Sağ akçe 120 akçe bir kuruş ve çürük akçe 160 akçe bir kuruştu).
1757’de ölmüştür. BK, III/295
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED BEY
Davud Paşa’nın oğludur. II. Bayezid’in oğlu Sultan Ahmed’in kızı Fatma Sultan’ın
kocasıdır. Fatma Sultan 7.1.1512’de Hoca İlyas oğlu Hoca Mehmed Çelebi oğullarından
İlyas, Mustafa Çelebi ve Ömer Çelebilerden murassa beyaz frenk kemhası almış ve kırk bin
(40.000) dirhem gümüş borçlanmıştır (BS. 23/65). BK, III/230
MEHMED BEY
Hamza Bey’in oğlu Mustafa Paşa’nın oğludur. Ümeradandır. 1506 senesi Ağustosunda,
Bursa’da Şeyh Taceddin Zaviyesi mahallesinde bir muallimhane ve İnegöl’de Hamza Bey
köyüne cami, darüttalim, köprü bina ve vakıf eylemiştir (BAVS. 67). 21.12.1513’te Aydın
livası emiri idi (BS. 25/322). 1512’de Bolu sancakbeyi iken Hamza Bey vakıfları mütevellisi
olmuş ve imarette çalışanların, hafızların azil ve nasbi mütevelliye ait olduğuna dair Bursa’da
bulunan padişahtan ferman çıkartmıştır (BS. 10/13, 25/31). Şam beylerbeyi iken 1517’de
Şam’da ölmüştür. Oğu Abdullah Bey vardı. Vakfiyesinde hemşiresi Ayşe Hatun’un ruhuna
cüz şart eylemiştir. Muhallefatı (28/18) sicilde teftiş olunması emredilmiştir. Mehmed
Çelebi’nin babasının kız kardeşleri Hafsa ve Fatma ve kardeşleri Mahmud ve Halil’in
miraslarından hissesine düşen miktarı Hamza Bey oğlu Mehmed Bey oğlu ümeradan Bâlî
Bey’den aldığını 1498 Eylülünde mahkemede itiraf eylemiştir (BS. 10/150). BK, III/227
MEHMED BEY
1537’de ölen Mevlânâ Muslihuddin Çelebi oğlu Şeyh Mevlânâ Ahmed Çelebi’ni
oğludur. “Müslimzâde” diye meşhurdur. BK, III/237
MEHMED BEY
Danyal Bey’in oğludur. Umur Bey köyü ahâlisindendir (1558). BK, III/239
MEHMED BEY
Mehmed Paşa’nın oğludur. 1580 senesi Haziranında bazı hayır işlerine Kite’nin Kübliye
köyünde sarf edilmek üzere 70.000 akçe vakfeylemiştir (BS. 139/15). BK, III/247
MEHMED BEY
Bursalıdır. Ahmed Paşa’nın oğludur. 1593 senesi Eylülünde dergâh-ı âlî
müteferrikalarından idi (BS. 188/4). BK, III/251
MEHMED BEY
Muhyiddin Bey’in oğludur. Kardeşi Derviş Paşa’dan 1.007.500 (on kere yüz bin ve yedi
bin beş yüz) akçeyi alıp Balıklı köyünde çiftliği Mansur Efendi’ye şer’î rehin bıraktığından
paşanın vefatından sonra kızları Mihrimâh ve Zeynî Şâh’a intikal eyledi (1593) (BS. 189
mükerrer 42). BK, III/251
MEHMED BEY
Silahdârlardandır. Bunun hakkında Çelebi İlyas adında birisi İstanbul’a; “Eşkıyadır”
diye şikâyet eylediğinden meclis toplanıp teftiş olunması emredilmiş ve Ahmed Bey, Hacı
İlyas’ın yoncalığında 20 nefer sipahi ile yedi gün oturduğunu ve otlarını ve yoncasını
hayvanlarına yedirdiğini itiraf eylemiştir. Şeriata muhalif bir vaziyeti şer’ ile sabit olduğu
1596 senesi Haziranında sicile kaydolunmuştur. BK, III/253
MEHMED BEY
Bâlî oğludur. 1602’de Bursa’da cerrah idi (BS. 206/46). BK, III/254
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED BEY
Hayra Paşa kızı Hatice Hatun’un oğludur. 1604’te Yenişehir’in Umran köyünde ‘Hayra
Paşa Çiftliği’nin sahibi idi (BS. 211/75). BK, III/255
MEHMED BEY
Yahya Bey’in oğludur. 1608’de Bursa subaşısı idi (BS. 216/14). BK, III/257
MEHMED BEY
Yusuf Bey’in oğludur. 1610’da sancakbeylerinden idi (BS. 219/24). BK, III/257
MEHMED BEY
Boğdan beylerinden birisinin oğludur. Padişahın bir düğününde Müslüman olmakla
Mehmed adı verilmiş ve 28.2.1612’de Bursa sancakbeyliğine tayin edilmiştir. BK, III/257
MEHMED BEY
İbrahim’in oğludur. Sipahi oğlanlarından 26. bölükte 27 akçe ulûfeye mutasarrıfken
1613 senesi İkinciteşrin ayında kendisine 27.000 akçelik zeamet tevcih olunmuştu (BS.
223/135). BK, III/258
MEHMED BEY
Mustafa’nın oğludur. 1614’te Bursa Sarayı kâhyası idi. İsa Bey mahallesinde ölmüştür
(BS. 226/60, 235/12). BK, III/259
MEHMED BEY
Pîrî’nin oğludur. Bursalıdır. “Yüncüzâde” diye şöhret bulmuştur. Askerdir. 1617’de
sağdı (BS. 332/8). BK, III/261
MEHMED BEY
Bâlî’nin oğludur. 1622’de Bursa âyânındandı. BK, III/262
MEHMED BEY
Hamza’nın oğludur. Askerdir. “Ayaz Bey” demekle meşhurdur. 1622’de Bursa
âyânındandı. BK, III/262
MEHMED BEY
İnegöllü Derviş Paşazâde’dir. Hudâvendigâr sancağı mutasarrıfı Ali Paşa’nın 1773
senesinde mütesellimi idi (BS. 1186/28). BK, III/300
MEHMED BEY
Yenişehirlidir. Mustafa Beyzâde’dir. Rikâb-ı hümayun kapıcıbaşılarındandır. 1794
senesi Birincikânun ayında İstanbul’a gelmesi emredilmiştir. BK, III/305
MEHMED BEY
Sağır Ömerzâdelerdendir. Bursa’da vali iken vefat eden Şeyh Osman Paşa’nın
akrabasındandır. Bilcümle akrabasına bakmak üzere, 1821’de beş yüz kuruş, vilâyetin imdâd-ı
hazariyyesinden tayin edilmiştir (BAML. 25772; BADD. 13405). BK, III/310
MEHMED BEY
İznik’te Sermahfil mahallesinde Hayreddin Paşa sülâlesinden Ali Mustafa Efendi oğlu
Hacı İbrahim Bey’in oğludur. İznik’in Çakırca köyündeki evini 3.10.1707’de kızı Şerife’ye
vakfeylemiştir (BAVS. 117). BK, III/285
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED ÇELEBİ
Seyyid Memi’nin oğludur. “Seyyid Mebrûk” adıyla maruftur. 1519’da ölmüştür. Veli
Şemseddin mahallesindeki evine “Hocazâde evi” derlerdi. Oğlu Celal, Mustafa, kızı Sittî,
Şerife ve karısı Hoca Seyyid Muhyiddin kızı Hüsnî Hatun kalmıştır (BS. 28/369). BK, III/231
MEHMED ÇELEBİ
Zeyrek Mehmed Efendi’nin oğludur. Kadılardan olup Kütahya kadılığından emekliye
ayrıldı. Bursa’da mazûlen oturdu. 1519’da vefat etmiş ve Yıldırım Camii’ne defnolundu (SO.
IV/104). BK, III/231
MEHMED ÇELEBİ
Kadı Mehmed Efendi oğlu Pîr Mehmed Çelebi’nin oğludur. Ulemadandır. Mevlânâ
Mustafa Çelebi’nin kardeşidir. 1523’te Bursa’daki âlimlerdendi (BS. 31/176; 135/371). BK,
III/232
MEHMED ÇELEBİ
Akşehir beyi Ferahşad Bey’in oğludur. 1523’te Bursa emvalinden evvelâ 10 ve birkaç
sene de 20 akçe hassa haneden yevmiye verilmekte idi. Kardeşi Ali Çelebi vardı (BS.
31/161,398, 35/74). BK, III/233
MEHMED ÇELEBİ
Sadrazam meşhur Koca Mustafa Paşa’nın oğludur. Aklî ve naklî ilimleri tahsil eylemiş,
müderris olmuş ve 1533’te vefat etmiş ve Pınarbaşı’nda babasının yanına gömülmüştür. Âlim,
kâmil, fazıl edîb, vakarlı, yeni fikirli ve doğru tabiatlı idi (G. 290). BK, III/234
MEHMED ÇELEBİ
Seyyid Ali Efendi’nin oğludur. Bursalıdır. Padişah hocalarından Hayreddin Efendi’den
ilim tahsil eylemiştir. Genç ve güzel, ilim ve fazilet mecmuu birisiydi. 1543’te ölmüştür (ŞN.
167). Fındıklı iskelesinde, meşhur bahçeleri âlimlerin toplandıkları yer olan, meşhur Emir
Hasan Efendi’nin Abdullah, Ahmed, Nimetullah Efendilerin kardeşidir. Yavuz Çelebi denilen
Mehmed Çelebi’nin ve Yavaş Çelebi denilen diğer Mehmed Çelebi’nin amcalarıdır. 1543’te
ölmüştür. BK, III/237
MEHMED ÇELEBİ
Mevlânâ Abdülkadir’in oğludur. Biraderi Ahmed Çelebi, hemşiresi Hatice Hatun’la
beraber Zeynîler Camii’nde medfundur. 1544 senesi Temmuzunda ölmüştür. BK, III/237
MEHMED ÇELEBİ
Mustafa Çelebi’nin oğludur. “Kaplıcalızâde” diye meşhurdur. Bursa’da doğmuştur.
Kütahya’da sakin iken 1546’da Birinciteşrin ayında Nişancı Mehmed Paşa, karısı Ayşe Hatun
vakfiyesinde şahitlik etmiştir (BS. 187/206). BK, III/237
MEHMED ÇELEBİ
Bursalı Mahmud oğlu Muhyiddin Halife’nin oğludur. Anası Seyyid Halife kızı Sittî
Hatun’dur. Derviş Çelebi, Fatma ve Rukiye kardeşleridir. Babası 1550’de Mekri’de vefat
etmiştir. BK, III/238
MEHMED ÇELEBİ
Bursalı Mustafa’nın oğludur. Abdullah’ın da kardeşidir. 1559’da Ali Paşa mahallesinde
imam iken ölmüştür. Kızları Selime, Ayşe ile karısı Şeyhî Çelebi kızı Fatma ve 42.173 akçe
muhallefatı kalmıştır (BS. 80/53). BK, III/239
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED ÇELEBİ
Habib Çelebi’nin oğludur. 17.1.1559’da Kaplıca/Çekirge’deki evi içinde maktul
bulundu. Oğulları Saîd Çelebi ve Sa’dî Çelebi ile Mustafa vardı. BK, III/239
MEHMED ÇELEBİ
Ulema ve fuzalâdandır. Pîr Mezid’in oğludur (1559). BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Hacı Mustafa’nın oğludur. “Kekoğlu” diye meşhurdur. Setbaşı köprüsü için 1559’da
nakit akçe vakfeylemiştir (BS. 75/90, 118/65, 160/35). BK, III/239
MEHMED ÇELEBİ
Hacı Mehmed’in oğludur. “Mudurnîzâde” diye meşhurdur. İbrahim Paşa
mahallesindendir (BS. 92/183). BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Sadrî’nin oğludur. 1560 senesinde Taşkın Hoca mahallesinde ölmüştür. Oğlu Mehmed
ile bir kızı ve karısı Hasan kızı Mazlume vardı (BS. 80/81). BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Nasuh Bey’in oğludur. 1560’ta Gökdere’de, Debbağ Değirmeni altında iki değirmeni
vardı (BS. 82/270). BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Kara Yahşi’nin oğludur. 8.8.1561’de Konevî mahallesinde ölmüştür. Oğulları Ahmed,
Eyüb, kızı Fatma ve karıları Emine ve Hatice ile 41.859 akçe mirası kalmıştır (BS. 106/72).
BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Hacı Veli’nin oğludur. “Saraçoğlu” demekle maruftur. 1561’de Kerime, Rabia, Zahide
adında üç kızı vardı. BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Zeyrekzâde’dir. Selçuk Hatun mahallesinde 1561’de Mehmed oğlu Hasan Çelebi’den
bir ev satın alarak Bursa’ya yerleşmiştir (BS. 92/218). BK, III/241
MEHMED ÇELEBİ
Şems Bey oğlu Ahmed Bey’in oğludur. 1561’de Bursa’da idi (BS. 92/178). BK, III/240
MEHMED ÇELEBİ
Şems Bey oğlu Mahmud Bey’in oğludur. 1570’te Fındıklı Pınarsuyu’nu
Muallimzâde’ye 10 filoriye satmıştır (BS. 112/32). BK, III/244
MEHMED ÇELEBİ
Kasap Hüseyinzâde’dir. 1564’te hayır işlerine 70.000 akçe vakfeylemiştir (BS. 95/193).
BK, III/241
MEHMED ÇELEBİ
Kadızâde’dir. Şeyh Paşa mahallesine tâbî Turgut Mescidi’nde medfundur (1567). BK,
III/241
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED ÇELEBİ
Abdüllâtif’in oğludur. Kızılcabayır mahallesinde sakin iken 1568’de malik olduğu yedi
cariyeyi birden âzad eylemiştir (BS. 110/183). BK, III/241
MEHMED ÇELEBİ
Beyanîzâde’dir. 1569’da Bursa’da hassa harc emini idi (BS. 111/30). BK, III/241
MEHMED ÇELEBİ
Hoca Ali’nin oğludur. 1570’te ölmüş ve Alacahırka mezarlığına gömülmüştür. BK,
III/244
MEHMED ÇELEBİ
Mehmed Efendi’nin oğludur. Bursa kadısı olup Ulucami civarında Mahmud Paşa Hanı
yakınında yeniden odalar bina edip bu odalarına, oturduğu odanın kirasını almamak üzere,
Ahmed oğlu Mahmud’u odabaşı tayin eylemiştir. Mahmud Paşa Hanı’na giden sudan bir
miktarının bu odalarda akıttırılmasına 1571’de izin almıştır. Biraz sonra Uluborlulu Mehmed
oğlu Süleyman’ı aynı şeraitle odabaşı nasb edip: “bu odalara girenlerin yarar kefillerini alıp
her ay başında icarlarını alıp hakime teslim eyleye; yaramaz kimseyi koymaya ve fısk u fesad
ettirmeye ve edenleri men’ edip memnû olmayanı hakime götüre” diye sicile kaydettirmiştir
(BS. 114/110,127). BK, III/244
MEHMED ÇELEBİ
Mîr’in oğludur. Oğlu Yahya Çelebi’nin vakıfları vardır. 1572’de mütevellisi Ahmed
oğlu Abdi Çelebi idi (BS. 113/32). BK, III/245
MEHMED ÇELEBİ
Mustafa’nın oğludur. 1573’te “Bayırlızâde” demekle maruftu. BK, III/245
MEHMED ÇELEBİ
Seyyid Ali’nin oğludur. 1574’te Bursa reisü’l-etıbbâsı idi (BS. 119/122). BK, III/245
MEHMED ÇELEBİ
Bekir’in oğludur. 1575 senesi Mayıs ayında vefat etmiş ve Hacı Menteş Camii
harimine, kardeşi Hüseyin’in yanına gömülmüştür. BK, III/246
MEHMED ÇELEBİ
Mustafa Paşa’nın oğludur. Babasının Pazarcık’ta imareti, Bursa’da mektebi ve
İnegöl’de camisi vardır. 1577’de Habeş eyaleti mirlivası idi. BK, III/237
MEHMED ÇELEBİ
Kanunî’nin oğlu Sultan Mustafa’nın oğludur. Anası 1582’de padişaha mektup ve adam
gönderip Sultan Mustafa’nın anası Mâh-ı Devran Sultan olduğu gibi akçesiyle kifayet miktarı
et vermek üzere bir kasap tayinini rica eylemiş olduğundan bu emir verilmiş ve hassa
simitçilerden ve yasakçılardan vaki olacak müdahalenin men’ edilmesi de bildirilmiştir. BK,
III/243
MEHMED ÇELEBİ
Mustafa’nın oğludur. 1587’de Yıldırım Darüşşifası ikinci tabibi idi (BS. 173/64). BK,
III/249
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED ÇELEBİ
Haydar’ın oğludur. Bursa şehir kethüdası iken 30.3.1598’de hayır işleri için birçok
vakıflar yapmıştır (BS. 201/4). BK, III/253
MEHMED ÇELEBİ
Zeynî şeyhlerinden Seyyid Ali Efendi’nin oğlu Bursalı Ahmed Çelebi’nin oğludur.
Bursa’da “Yavuz Çelebi” diye meşhurdur. Sultan Süleyman’ın muallimi Ataullah Efendi’den
ders görmüş, müderrisliklerde ve kadılıkta bulunmuş ve daha sonra nakibü’l-eşraf olmuştur.
1605 senesinde Şubat ayında vefat eylemiştir. Âlim ve fazıl bir zat idi. Oğlu Mustafa Âlî
Efendi dahi müderris ve Bursa kadısı olmuştur (SO. IV/138; ŞN. 162,168). BK, III/256
MEHMED ÇELEBİ
Mehmed Paşa evlâdından Cafer’in oğludur. Cafer 1614’te mahsulünün 1/10’uyla Bursa
Kirmastı ve Borlu’daki vakıfların mütevellisi idi (BAVD. 8023; BS. 226/5). BK, III/258
MEHMED ÇELEBİ
Sadeddin Efendizâde’dir. Hasan Can Efendi’nin oğlu Şeyhulislâm Sadeddin Efendi’nin
oğludur. 1567’de Bursa’da doğmuştur. İlim tahsil ederek müderrislikten sonra Mekke,
İstanbul kadılıklarında bulunmuş ve kazasker olup Eğri seferine iştirak eylemiş ve sekiz
seneye yakın şeyhulislâmlık yapmıştır. 21.7.1615 Perşembe günü taundan 49 yaşında iken
vefat eylemiştir. Türk, Arap, İran edebiyatına hakkıyla vâkıf olup bu üç lisandan şiir ve inşaya
kudretli idi. İyi huylu, lâtifeci bir zat idi. Tâcü’t-Tevârih müellifi olan babası Hoca Sadeddin
Efendi’nin Eyüp’te tesis eylediği darülkurrâ haziresine gömülmüştür (DM. 42; KA. IV/2568).
Güler yüzlü idi. Fetvaları Allah rızası için verirdi. İmzaları mevzun ve kafiyeli idi. Kaside-i
Bürde’yi tahmis eylemiştir. Sarıyer’de bir çeşme bina eylemiştir. Damadı Mustafa Paşa’dır
(SO. IV/144). [Cenaze namazını Üsküdarî Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri kıldırmışıtr. O gün
Hicaz’dan gelen kardeşi Esad Efendi ölüm haberini alıp cenaze namazına giderken
şeyhulislâmlığa tayini haberini de almıştır. Nükte söylemesini, lâtifeyi severdi. Çok zeki bir
zat idi. Babasının Tacü’t Tevârih’ini zeyletmeye başlamış ise de tamamlayamamıştır. Bahar
yağmuru gibi herkese feyz saçardı. “Hocazâde” demekle meşhurdu. Hakikaten ikinci
Hocazâde idi (ŞNZ. 375)]. BK, III/259
MEHMED ÇELEBİ
Şücâ Efendi’nin oğludur. 1618’de Bursa’daki bezzaz esnafı üzerine yiğitbaşı nasb
olunmuştur (BS. 232/7). BK, III/262
MEHMED ÇELEBİ
Tokluzâde’dir. Oğlu Ali Bey ve bunun oğlu Derviş Mehmed vardı (1625) (BS. 23/118).
BK, III/264
MEHMED ÇELEBİ
Bastızâde’dir. Ulucami’ye, balmumu yakılması için 1627’de vakıflar yapmıştı. BK,
III/264
MEHMED ÇELEBİ
Bursalıdır. Mevlânâ Kemal Efendi’den ilim ve marifet öğrenmiş ve 1053/1643
senesinde İstanbul’da ölmüştür. Şairdi (G. 490). Şu beyit onundur:
Cemalin arza kılmaz kimseye uşşâka sayd olmaz
Ne görmüş var ne tutmuş ol hümâ-yı evc-i a’lâyı
BK, III/268
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED ÇELEBİ
Seyyid Mehmed’in oğludur. Sûfîzâdelerdendir. 24.4.1647’de ölmüştür. Duhter-i Şeref
mahallesindendir. Karıları Nevcivan ve Fatma ve oğlu Ahmed Çelebi ve kızları Şerife Ayşe,
Şerife Rukiye, Şerife Ümmühânî, Şerife Neslihanî vardı. 1.634.728 akçe muhallefat
bırakmıştır (BS. 273/3). BK, III/269
MEHMED ÇELEBİ
Ahmed Paşa-yı Fenarî şeyhi Muslî Çelebi’nin oğludur. 1658’de babası şehit olduğu
zaman henüz pek genç olduğundan şeyhliğe Ahmed Kâlibî Efendi tayin edilmiştir. BK,
III/273
MEHMED ÇELEBİ
Ali Beşe’nin ve Mehmed Paşa’nın kızı Ayşe Hanım’ın oğludur. Anaları 1658’de
ölmüştür. Manastır mahallesinde oturmakta idi. Kardeşi İbrahim ve kız kardeşleri Saliha,
Hatice, Gevher vardır (BS. 333/113). BK, III/273
MEHMED ÇELEBİ
Hemşinzâde’dir. 1670 senesinde 32 kitap vakfeylemiştir (BS. 350/64). BK, III/276
MEHMED ÇELEBİ
1711 senesinde vefat eden Seyyid İbrahim Efendi’nin oğludur. Seyfullah et-Tennûrî
büyük babasıdır. Abdurrahman Efendi büyük biraderidir (BS. 371/91). BK, III/286
MEHMED ÇELEBİ
“Yavaş Çelebi” diye meşhurdur. Seyyid Alizâde Bursalı Abdullah Efendi’nin oğludur.
Yavuz Çelebi’nin amcazâdesidir. BK, III/244
MEHMED ÇELEBİ (Hacı)
Elmalık mahallesindendir. 10.6.1646’da Cumartesi gece yarısında Ali oğlu Halil, Fazlı
oğlu Mehmed, Abdullah oğlu Ahmed evini basıp kendisini katl ve esvab ve erzakını gâret ve
mahkemede cürümlerini itiraf eylediklerinden üçü de idam edilmişlerdir. Validesi Ayşe’dir.
Oğlu Mehmed Ali ve kızları Fatma ve İsmihan vardı (BS. 264/69). BK, III/270
MEHMED ÇELEBİ (Hoca)
Hoca Sinan’ın oğludur. Babası “Siyah Dede” demekle maruftur. 1490’da Bursa’nın
tanınmış tüccarlarındandı (BS. 8/29). BK, III/225
MEHMED ÇELEBİ (Köse)
Ebubekir oğlu Osman’ın oğludur. 14.7.1763’te Çekirge’de katl olunmuştur. Karısı
Mehmed kızı Ünzile ve evlâdları İsmail, Mustafa, Hafız Molla Süleyman, Ümmühânî,
Emetullah’tır. 95.480 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 397/33). BK, III/297
MEHMED ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Şücâ Çelebi Vildanî’nin oğludur. Anası Abdullah kızı Hatice Hatun’dur.
1508’de ölmüştür. Kızı Emetullah Hatun’dur. BK, III/229
MEHMED ÇELEBİ (Mevlânâ)
Pîr Mehmed Paşa Hazretlerinin oğludur (1523) (BS. 31/88). BK, III/232
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Beşir’in oğludur. II. Murad zamanında XV. asırda dersiâm ve müderris olup Bursa’ya
hicret eylemiş ve biraz sonra da vefat eylemiştir. Yıldırım Medresesi’nde müderris oldu.
Bayram ve cumadan başka tatil yapmayıp geceli ve gündüzlü ders vermeye çalışır ve hayatını
okumakla geçirirdi (SO. IV/102; ŞN. 100). BK, III/225
MEHMED EFENDİ
“Koç Efendi” diye şöhretlidir. Mevlânâ Muhyiddin’in oğludur. Ali Paşa ve Mehmed
adında iki oğlu vardır. 1478’de Bursa’da sağ idi (BS. 3/13). Şeceresi:
Selçuk
Bâlî
BK, III/217
MEHMED EFENDİ
Kadızâde mahdumu Şemseddin Muhammed b. Musa’nın oğludur. Bursa’da doğmuştur.
“Kutub Mehmed Efendi” diye şöhret bulmuştur. Hocazâde’den okuyarak damadı olmakla
ulema arasında “kutub” gibi meşhur ve başta idi. Taceddin Hatibzâde’ye intisab ederek Orhan
Medresesi’ne müderris olmuş ise de genç yaşında 1495’ten biraz sonra vefat eylemiş ve
Pınarbaşı’nda ceddi Koca Efendi yanına gömülmüştür. Âlim, fazıl, kâmil, edîb, mütevazi, afif
idi. Ömürlerinin sermayesi olarak birçok eserler bırakmış ise de müsvedde hâlinde kalmıştır
(G. 276; SO. IV/61). BK, III/224
MEHMED EFENDİ
Mevlânâ Kara Üveys Efendi’nin oğludur. Bursa kadısı Mehmed Şah Fenarî’nin 1513’te
nâibiydi (BS. 26/39). BK, III/230
MEHMED EFENDİ
Eflatunzâdelerdendir. Pınarbaşı’nda, Düsturhan civarında medfundur. 1530’da
ölmüştür. Şairlerdendir (BİT. 203). BK, III/233
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Ali Efendi’nin oğludur. 1583’te Ahmed Paşa Medresesi müderrisi iken
ayrılmış ve Bursa mahkemesine nâib olmuştur. Âlim bir zattır (BS. 29/150). BK, III/247
MEHMED EFENDİ
Sultan Mustafa’nın hocasıdır. 10.000 Sultan Süleyman’ın sikkesini taşıyan nakit akçeyi
Davud Efendi Mescidi’ne vakfeylemiştir. Bu paranın faizi ile mescid civarında yatan kızı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hatice’nin ruhuna her gün bir cüz okunması için cami imam ve müezzinine senede 900 akçe
müsaveten verilmesini 21.12.1583’te şart eylemiştir (BS. 144/83). BK, III/248
MEHMED EFENDİ
Üftade’nin küçük oğludur. Babasının sağlığında şeyh olmuş ve sesi gayet güzel ve
davudî (kalınca) olduğundan Emir Sultan Camii’ne hatib olmuştur. 1585’te vefat eylemiş ve
babasının yanına gömülmüştür (G. 111). BK, III/248
MEHMED EFENDİ
Şeyh Küçük oğlu Şeyh İbrahim’in oğludur. “Erzâde” demekle şöhret almıştır. Babası
Tayyib Hoca mahallesindeki Karaca Ahmed Zaviyesi civarında bir ev satın almış ve erkeklere
mahsus bir zaviye hâline çevirmiş ve meşihatını kendisinden sonra oğluna şart eylemiştir.
Ayşe adında bir kızı ve kardeşi vardır (BS. 173/159). BK, III/248
MEHMED EFENDİ
Pîr Mecid Efendi’nin oğludur. “Hemşirezâde” demekle maruftur. 1587’de birçok
vakıfları vardı (BS. 172/159, 230/130). BK, III/249
MEHMED EFENDİ
Sipahizâde’dir. Bursalıdır. Müderris sonra da Bağdad mollası oldu. 9.11.1589’da
İzmir’de vefat eylemiştir. Matematik ve kelâm ilmine hakkıyla vâkıftı. İki eseri vardı (SO.
IV/127). BK, III/250
MEHMED EFENDİ
Muallimzâde Ahmed Efendi’nin oğludur. 1591’den evvel Rumeli defterdarı idi (BS.
185/196). 25.10.1591’de padişahın emriyle Anadolu vilâyetleri tahririne memur oldu (BS.
180/160). 17.10.1596 tarihinde Karaman hazinesi defterdarı idi. Topladığı akçelerle Bursa’ya
geldiği ve beylik maldan 25 yük, yani 2.500.000 akçe üzerinde olduğu ve “sefere gidiyorum”
diye birçok kimselerin huzurunda ikrar eylediği İstanbul’da haber alındığından dergâh-ı âlî
çavuşlarından Ali Çavuş, bir fermanla Bursa’ya göndermiş ve bir an ve bir saat tehir
edilmeyip itirafı mucibince yanında hazır ve mevcut ne kadar akçe varsa acele kaldırıp
İstanbul’daki başdefterdarın kâimmakamı olup bilfiil Anadolu defterdarı olan Murad Bey’e
teslim olunmak üzere irsal olunması ve taallül ve bahane ile vermezse vukuu üzere yazılması
bir fermanla Bursa kadısına emredilmiştir (BS. 190/93). BK, III/252
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Müderris iken 1595 senesinde Haziranında vefat etmiş ve Deveciler
mezarlığına gömülmüştür. “Bakkalzâde” demekle meşhurdur (G. 340). BK, III/252
MEHMED EFENDİ
Şem’îzâde Muharrem’in oğludur. Bursa’da muhasebe nâibi idi (1602) (BS. 204/15).
BK, III/254
MEHMED EFENDİ
Mevlânâ Mehmed Efendi oğlu Hüsameddin Efendi’nin oğludur. Setbaşı’nda bina
eylediği cami için İnegöl’de mülk ormanlarını, Aksu köyündeki hanlarını, Kamberler
Çarşısı’nda Kara Çelebizâde Hanı’nı 28.4.1607’de vakfeylemiştir (BAVS. 111; BS. 234/169)
Setbaşı Çarşısı kurbünde bir mektep bina eylemiştir. Bk. Kara Çelebizâde Mektebi. BK,
III/257
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Aclunlu Nakibü’l-eşraf Seyyid Ali Efendi’nin oğludur. Babasından sonra Bursa’ya
nakib olmuş, 1609’da ölmüş ve Emir Sultan’a gömülmüştür (G. 428). BK, III/257
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Muîd Hayreddin Efendi’nin oğludur. Müderrisliklerde bulunmuştur. Sultan
Murad’ın Hocası Sadeddin Efendi’nin talebesi olup hemşirelerinden birisini almış ve
kendisine birçok münasip vazifeler teklif edilmiş ise de cümlesini reddeylemiştir. Âlim ve
salih bir zat olup hükûmet idaresi gibi dağdağalı işlerden gafil idi. Vaktini mütalaa ve ibadetle
geçirmiş ve 1614 senesi Şubatında vefat eylemiştir (SO. IV/144; G. 322; ŞN. II/363; BS.
235/68). “Muîdzâde” diye şöhret bulmuştur. Oğlu Mehmed Efendi de kendisi gibi âlim ve
anlayışlı idi. Karısı Âbide Hatun’un vakıfları vardır (BS. 239/74). BK, III/259
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. İmam ve hatib Huccetî Efendi’nin oğludur. Fatih’te vâiz Halvetî
şeyhlerinden Mehmed Can Efendi’den icazet almıştır. 1617’de ölmüştür. Fazıl ve itikadı tam
olup, fakir iken “fenn-i kân”a vukuf iddiasındaydı (BS. 4/146). BK, III/261
MEHMED EFENDİ
Yıldırım Darüşşifası’nda on beş akçe yevmiye ile ikinci tabib iken, 24.9.1619’da
ölmüştür (BS. 187/203). BK, III/262
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. “Kadifecizâde” diye meşhurdur. Bursa ve İznik’te müderris iken, 1620
senesi İkincikânun ayında vefat eylemiştir. Tatlı dilli, ders vermekten usanmaz, âlim bir zat
idi (ŞNZ. 360). BK, III/265
MEHMED EFENDİ
Hacı Sinan’ın oğludur. “Sûfîzâde” demekle maruftur. 1622’de Duhter-i Şeref
Mahallese’nde ölmüştür. Kadınları Kerime, Marziye Hatunlarla oğlu Mehmed Çelebi ve
kızları Fatma ve Rabia’dır. Fatma Hatun, İlâhîzâde Zeynel Âbidin oğlu Yusuf Efendi ile evli
idi (BS. 236/38). Halvetî tarikatından olup Beşikçiler Tekkesi’ne şeyh olmuştur (SO. IV/154).
BK, III/266
MEHMED EFENDİ
Hoca Menteş’in oğludur. Babası çok zengindi. Padişahın muallimi olan Sadeddin
Efendi’den ders almış ve müdrerris olmuştur. Kayseri, Diyarbakır, Sakız kadılıklarına tayin
olunmuş ve Bursa’ya gelerek, 1623’te vefat eylemiştir. “Menteşzâde” diye soyadı almıştır.
Pınarbaşı’nda Düsturhan Türbesi yakınına gömülmüştür. Uzun sakallı, temiz kalbli, temiz
ahlâklı idi. Âlim ve fazıl bir zat idi. Gayet dinç ve kuvvetli idi. Mahmud, Abdurrahim ve
Ahmed Efendi adında âlimlerimizden üç evlâdı vardır. Bunun sülâlesinden birçok âlimler
yetişmiştir (G. 342; ŞNZ. 434; BS. 173/17). Şeceresi şöyledir:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Hoca Hacı
Menteş
Mehmed
Efendi
BK, III/263
MEHMED EFENDİ
Âlimlerden Dokuz Mehmed Efendi’nin oğludur. Kendisi de âlim ve fazıl idi. Bursa’da
müderris iken 1624’te ölmüştür (SO. IV/132; BS. 178/98). BK, III/264
MEHMED EFENDİ
Akşehirli Şeyh Nasuh Efendi’nin oğludur. Bursa’da Hisar Tekkesi şeyhi olmuştur.
Şabaniye tarikatından idi. 1630’da ölmüştür. Riyazatı meşhur idi. Yerine oğlu Nasuh Efendi
şeyh oldu (SO. IV/556). BK, III/267
MEHMED EFENDİ
Bursalı Hacı Süleyman’ın oğludur. 3.10.1636’da ölmüştür. Oğulları ulemadan Hacı
Salih, Abdurrahim Çelebi, Salih Mehmed Çelebi ile kızları, Emine, Fatma, Emetullah, Afife,
Fahrunnisa, Hayrunnisa, Rukiye ve karısı Hacı Veli kızı Hatice kalmıştır. Mehmed Efendi
ulemadan olup Rumeli kazaskerliğinde bulunmuştur (BS. 254/49). BK, III/267
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Lâgar Nasuh’un oğludur. 1637’den çok evvel ölmüştür. Birçok vakıfları
vardır (BS. 256/61). BK, III/267
MEHMED EFENDİ
Habil Efendi’nin oğludur. Bursalıdır. Müderrisliklerden sonra Diyarbakır kadılığına
tayin edilmişti. 1639’da kendisine nüzûl isabet etti. Bir müddet sonra ölmüş ve Emir Sultan’a
gömülmüştür. Âlim, fazıl, marifetli bir zat idi (G. 350). BK, III/268
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Tuzpazarı mahallesi mescidi imamı iken sarhoş olarak bir adamı cerh etmekle
29.4.1644’te imamlıktan ref’ edilmiştir (BS. 261/162). BK, III/270
MEHMED EFENDİ
Gökderelizâde Ahmed Efendi’nin oğludur. Gökdere Medresesi’ne müderris olmuş ise
de 1652’de ölmüştür (G. 361). BK, III/271
MEHMED EFENDİ
Emir Gazi’nin oğlu Cafer Paşa’nın oğludur. 1624’te nakibü’l-eşraf olan babası vefat
eylediğinden Emir vakıflarından yevmiye 30 akçe tayin edilmiştir (BS. 238/155). 1655’ten
evvel İsa Bey Fenarî mahallesinde ölmüştür. Mehmed Çelebi, Ümmügülsüm, Fatma Hatun
adında üç çocuğu kalmıştır (BS. 270/4). Karısı Mustafa Efendi kızı Rabia Hatun’dur. 887.005
akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 333/54). BK, III/270
MEHMED EFENDİ
Eskişehir’de doğmuş, tahsil-i ilimden sonra Bursa’ya gelmiş ve Ulucami’ye hatib
olmuştur. 1638 senesi Eylülünde, Celâlî Hasan Paşa istilâsında, Bursa kadısı Numan, bunun
canına kastederek Yaycılar Pınarı’nda boğdurmuş ve yakınındaki mezarlığa gömülmüştür (G.
443.). BK, III/267
MEHMED EFENDİ
Muîdzâde Mehmed Efendi’nin oğludur. Şeyhulislâm Hoca Sadeddin Efendi’nin
yeğenidir. Bursa ve İstanbul’da birçok medreselerde bulundu. Selanik, Şam, Yenişehir’de
kadılık ve nihayet Muradiye Medresesi’ne müderris oldu. 17.10.1644’te vefat eyledi.
Pınarbaşı’nda babasının yanına gömüldü. İlm ü fazilet denizi, müdakkik, kemâl sahibi idi (G.
323; SO. IV/144) Kaynakların verdiği bu ölüm tarihi yanlıştır. Müderris Mehmed Efendi ve
kardeşi Fazlullah Efendi 1650 senesi İkincikânun ayında hayatta idiler. Çünkü bu tarihte bir
mahkemede şahit olarak görülüyorlar (BS. 275/54). Mehmed Efendi 24.2.1679’dan evvel
ölmüştür. Karısı Bostan’ın kızı Âlime’dir (BS. 326/71).
Şeceresi şöyledir:
Mehmed Efendi
(Muidzade)
BK, III/268
MEHMED EFENDİ
Emir Hazretleri mahallesinde doğmuştur. Âlimlerden Hindlizâde Ramazan Efendi’den
tahsil eylemiştir. İznik’te Karaoğlan Medresesi’ne müderris olmuş ve zarif ve kibarlar
arasında “Kara Kız” diye lakab almıştır. Kepsut ve Çanakkale’de kadılık yaptı. 1653’te
hacıları karşılamak üzere iki merhale yol almış ise de kışın şiddetinden hastalanarak ölmüş ve
Emir Sultan’a gömülmüştür. Çok süratli ve nefis kitablar yazmaya muktedir bir hattat idi (G.
368). BK, III/267
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Yaşmakçı esnafından Bursalı Hüseyin’in oğludur. 1577’de doğmuş müderris ve
kadılıklarda ve bilhassa İstanbul kadılığında bulunmuştur. Azlolunca Menemen’e gitmiş ve
dokuz sene sonra 1654’te Menemen’de ölmüştür. Âlim ve arif idi. Mehmed Efendi, Şekib
Efendi, Nuh Efendi ve Ali Efendi adlarında oğulları vardı. Bunların her birisi âlim olmuş ve
memlekete büyük hizmetler etmişler ve Ali Efendi şeyhulislâm olmuştur (SO. IV/167). BK,
III/274
MEHMED EFENDİ
Bostan Efendi’nin oğludur. Mevâlîdendir. 25.12.1655’te Reyhan mahallesinde
ölmüştür. Oğlu Müderris Sunullah Efendi ile kızları Ayşe ve Fatma ve 756.490 akçe
muhallefatı ve birçok kıymetli kitapları kalmıştır (BS. 333/45). BK, III/272
MEHMED EFENDİ
Üftade Camii’nin imam ve hatibi Ahmed Efendi’nin oğludur. Babasının ölmesiyle
yerine geçmiş 17.1.1656 Pazartesi günü ölmüş ve oraya gömülmüştür (G. 444). BK, III/272
MEHMED EFENDİ
Hacı Zekeriya’nın oğludur. Kendisi hatib iken Tekke Mescid mahallesinde
13.11.1658’de katl olunmuştur. Karısı İbrahim kızı Safiye ve oğulları Ahmed ve Abdüllâtif
Çelebilerle kızı Ümmühânî ve 93.920 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 333/108). BK, III/273
MEHMED EFENDİ
Hacı İvaz Paşa ahfadındandır. Atâullah Çelebi’nin oğludur. “Atâzâde” diye şöhret
almıştır. Müderrislik yapmış 1660 senesi Martında Üftade camisinde ayağına hasırın ipi
dolanarak düşmüş derhal ölmüştür. Kaledeki mektepte babası yanına gömülmüştür. Anası
16.2.1584 senesine tesadüf eden 992 hicrî senesi Saferinin üçüncü günü gebe olduğu hâlde
vefat eylemiş ve karnı yarılarak Mehmed Efendi sağ olarak çıkarılmıştır. Bunun için “Ref’î”
mahlasını almıştır. Güzel ahlâk ve temiz bir vicdan sahibi idi. Siyakat yazısını yazmakta çok
mahirdi (G. 362). BK, III/274
MEHMED EFENDİ
Buharalıdır. Nakşibendîdir. Bursa’da Kavaklı Mescid yakınındaki mektebe yerleşmişti.
1666’da öldü. Oraya gömüldü. Günahtan sakınır, mazannadan idi (SO. IV/177). “Özbek” diye
şöhret almıştı. BK, III/276
MEHMED EFENDİ
Menteşzâde Mahmud Efendi’nin oğludur. Müderris olup 19.2.1667’de ölmüş ve
Pınarbaşı’ndaki aile kabristanına gömülmüştür (G. 344). BK, III/276
MEHMED EFENDİ
Ebubekir’in oğludur. İbrahim Paşa mahallesindendir. Trablusşam kadısı iken ölmüştür.
Ebubekir, Mustafa Çelebiler adında iki oğlu vardı. 3.733 kuruş muhallefatıyla birçok şiir ve
tarih kitapları kalmıştır. 1673’te ölmüştür (BS. 352/11). BK, III/277
MEHMED EFENDİ
Kâbil’in oğludur. Alaca Mescid mahallesinde 26.11.1675’te ölmüştür. Kadılardandır.
Karısı Abdullah kızı La’lgûn ve Hanife, Ümmühânî, Hatice, İctilâb(?) adında dört kızı ve
24.359 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 352/72). BK, III/277
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Mahmud’un oğludur. Kara Çelebizâde Mehmed Efendi’den ders görmüştür.
Müderrislik ve Diyarbakır, Bağdad, Medine, İzmir kadılıklarında bulunmuş, 28.5.1680’de
nüzül illetinden ölmüş ve Hoca Mehmed Karamânî Mescidi mezarlığında dedesi “Dede
Efendi” ye yakın bir yere gömülmüştür (G. 389). BK, III/279
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. İbrahim Paşa mahallesinden Ahmed Efendizâde Abdurrahman Efendi’nin
oğludur. Müderristir. Eğirdir köyü camisi önüne bir çeşme yaptırmış ve fakat suyu az
geldiğinden, Menteşzâde Abdurrauf Efendi’nin bağından çıkan suyu, 11.11.1680’de bu
çeşmeye akıttırmıştır (BS. 42/317). BK, III/302
MEHMED EFENDİ
Hacı Receb’in oğludur. 9.12.1683’te Alaca Mescid mahallesinde ölmüştür. Karısı
Mehmed kızı Hatice’dir. Abdurrahim, Abdurrahman, Mahmud, Abdüllâtif, Ali adında beş
oğlu ve Âbide Hatun adında bir kızı, 12.462 esedî kuruşluk mirası ve birçok kıymetli tarih ve
şiir kitapları kalmıştır. BK, III/281
MEHMED EFENDİ
Arab Mehmed mahallesinden İbrahim Efendi’nin oğludur. Hacı Hasan kızı Şerife
Gülcan ile evlenmiş, İbrahim Çelebi adında bir oğlu, Zarife, Emetullah adında iki kızı
dünyaya gelmiştir. 21.12.1684’te vefatında birçok kitapları kalmıştır. Nücuma müteallık
birçok kitapları ve âletleri kalmasına bakılırsa kendisinin kozmoğrafya mütehassısı olduğu
anlaşılır (BS. 357/142). BK, III/281
MEHMED EFENDİ
İbrahim’in oğludur. “Kahvecizâde” diye meşhurdur. Tahsilden sonra Bursa ve
Kayseri’de müderrislik yapmış 30.3.1688’de Bursa’da ölmüştür. Pınarbaşı’nda,
Kalenderhane’ye yakın gömülmüştür (G. 397). BK, III/282
MEHMED EFENDİ
Hocazâde’nin nâibidir. Niksarlıdır. Sultan Mehmed zamanında Bursa kadısı Hocazâde
Seyyid Osman Efendi’ye intisab ederek nâiblik suretiyle Bursa’ya yerleşmiş ve bazı
medreselerde müderrislik yapmıştır. Namazgâh’ta Celvetî Selâmî Ali Efendi Zaviyesi’ne
1692’de şeyh olmuştur. 16.10.1708’de ölmüştür (G. 417). BK, III/285
MEHMED EFENDİ
“Süvarîzâde” diye meşhurdur. Müderris olup 1699’da Bursa’da ölmüştür. Kendisi
Bursalıdır (SO. IV/199). BK, III/284
MEHMED EFENDİ
Bursalıdır. Hacı İlyas Camii imamı olup müderris idi. 1702 senesi Ağustosunda
ölmüştür (SO. IV/200). BK, III/284
MEHMED EFENDİ
Ahmed Efendi’nin oğludur. Müderristir. 7.10.1704’te Süzenkefen mahallesinde
ölmüştür. 55.855 akçelik kıymetli tarih, tıp, edebiyat kitapları Ulucami’de satılmıştır. Birçok
divanlarla Suhbetü’l-Ebrâr adında bir kitap da 120 akçeye satılmıştır. Umum muhallefatı
289.826 akçedir (BS. 1116/45). BK, III/284
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED EFENDİ
Hacı Ebubekir oğlu Durmuş Mehmed Efendi’nin oğludur. 25.10.1710’da Şehreküstü
mahallesinde ölmüştür. “Durmuşzâde” demekle meşhurdur. Karısı Seyyid Ali Efendi’nin kızı
Âbide ile 25.936 akçelik kitapları kalmıştır. Çoğu tarih ve lugat kitaplarıdır. Tekmil
muhallefatı 681.710 akçedir (BS. 371/84). BK, III/286
MEHMED EFENDİ
Pîr Mehmed Efendi’nin oğludur. “Kadızâde” demekle maruftur. 30.1.1711’de ölmüştür.
Karısı Abdullah kızı Fatma’dır. Anası Yusuf kızı Sâime’dir. Emine, Hibetullah, Hatice adında
üç kızı, Ahmed Çelebi ve Hatice adında iki kardeşi kalmıştır. Kendisi spor, tarih ve
müneccimliğe meraklı bir zattır. Kitapları arasında spor, tarih, edebiyat ve tıbba ait birçok
kitapları vardı ki yalnız bunların bedelleri 31.594 akçe tutmuştur. Muhallefatı 115.918 akçedir
(BS. 371/95). BK, III/286
MEHMED EFENDİ
Hüsam Efendi oğlu Abdurrahman Efendi’nin oğludur. Müderristir. 17.12.1715’te
Hisar’da Erzincanlı Hüseyin mahallesinde ölmüştür. Karısı İbrahim Çelebi kızı Ayşe
Hatun’dur. Oğulları Ahmed, Mehmed ve kızları Zeyneb ve Afife vardı. 34.440 akçeliği kitap
olmak üzere 153.900 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 372/53). BK, III/287
MEHMED EFENDİ
Abdurrahman oğlu Pîr Mehmed’in oğludur. 5.4.1716’da Cami-i Kale mahallesinde
ölmüştür. Ahmed Çelebi ve Hatice adında iki evlâdı vardır. Tıbba ait dört ve tarihe ait birkaç
kitabı vardı. Muhallefatı 4.217 akçedir. BK, III/287
MEHMED EFENDİ
Menteşzâde Mehmed Efendi oğlu Abdurrahim Efendi’nin oğludur. 1737’de İbrahim
Paşa mahallesinde ölmüştür. Edebiyata, tarihe ait birçok kitapları satılmıştır. 319.853 akçe
muhallefatı kalmıştır. Borcu, terekesinden ziyade çıkmıştır. Karısı Kadızâde Salih Mehmed
Efendi kızı Kerime Hatun ve oğlu müderris Abdülgani Efendi ile kızları Saîde, Fatma ve
Rukiye’dir (BS. 370/33,36). BK, III/291
MEHMED EFENDİ
Abdurrahim Efendi’nin oğlu Üryânî Ali Efendi’nin oğludur. 1754’te Hacılar
mahallesinde ölmüştür. Kardeşi müderris Abdullah ve oğlu müderris Ahmed Efendiler vardı
(BS. 390/86). BK, III/294
MEHMED EFENDİ
Üçkozlar şeyhi Abdi Efendi’nin ikinci oğludur. Büyük kardeşi şeyh Mustafa Efendi
1750 senesinde Şam’da vefat etmekle yerine şeyh olmuş, 1761’de vefat eylemiştir. Bursalıdır.
BK, III/296
MEHMED EFENDİ
Bursa’da Açıkbaş Nakşibendî Tekkesi şeyhi olup 1762’de ölmüştür (SO. IV/247). BK,
III/297
MEHMED EFENDİ
Kilislidir. Lefke’de Receb oğlu Mustafa Bey’in bina eylediği Ulucami’deki medresede
dersiâm idi. Kendi umuruyla meşgul olmayıp, âyânlık iddiasıyla ahâliyi kendisine itaat ve
tebaiyet ettirmeye kalkmış ve tâbî olmayanları yalan inha ile örf taifesine müzevirlik ederek
cezalandırmıştır. Bazı tezviratlı davaları kızıştırıp, davacılar peyda ve yalancı şahitlerle
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
meclis-i şer’de bazı kimseleri tekdir ve tâzir ettirtip, hevâsına tâbî olanlarla ülfet etmiştir.
Dersten ayrılıp çarşılarda sefil ve sefih insanlarla beraber oturmuştur. Memleketin nizam ve
intizamını bozmuş ve eşkıya makulesi de fırsat bulup mühim işlerin geri bırakılmasına sebep
olmuşlardır. Bu durumu Lefke kadısı nâibi Mevlânâ Mehmed mektupla bildirdiğinden
Şeyhulislâm Dürrîzâde Mustafa Efendi’nin işaret-i aliyyesiyle Bursa’ya 21.5.1766’da nefy
edilmiştir (BS. 1179/33). BK, III/298
MEHMED EFENDİ
Muğlalı, Şabaniye tarikatından Osman Efendi’nin müridi ve Halvetî meşâyihinden olup,
1772’de Bursa’da ölmüş, Küşterî Camii’ne gömülmüştür (SO. IV/254). (Bursa’da bu isimde
bir cami yoktur. Şeyh Küsterî dahi denilen Kara Şeyh ile Şehreküstü camileri vardır.
Bunlardan birisi olsa gerektir.). BK, III/300
MEHMED EFENDİ
Hacı Süleyman’ın oğludur. Müderris ve tabibdir. 1775’te Muradiye mahallesinde
ölmüştür. BK, III/300
MEHMED EFENDİ
Bursa, Kite, Mudanya, İnegöl, Yenişehir kazalarının mimarlığı ve su nezareti, 1779’da
Mehmed Tahir ile müştereken uhdesinde idi (BS. 1191/17). BK, III/302
MEHMED EFENDİ
Eğercizâde’dir. Hattattır. 1780’de ölmüştür. Mezarı Deveciler’de idi. BK, III/302
MEHMED EFENDİ
“Öküz Mehmed Efendi” diye meşhurdur. Gemlik kazası nâibi idi. Gayet tamahkâr ve
gaddar bir adam olmakla, hiçbir sebep ve bahane yokken fukarayı, şeriatın hilâfı olarak tekdir
ve hatta on bir bin kuruş tevzî ve tahsil edip fukaraya âşikâre zulüm yapmakla, bu hâli kazada
ihtilal çıkmasına sebep olduğundan şer’ ile mahallinde ihkâk-ı hak olunması rica edilmiş ise
de Şeyhulislâm Dürrîzâde Atâullah Efendi bu hususun mahallinde dinlenmesi ve nizâın hall ü
faslı için müderrislerden Ispartalı Mustafa Efendi’nin müvellâ nasb edilmesini padişahtan
taleb etmiş ve 28.7.1783 tarihinde padişah tarafından müvellâ hükmü verilmesi emredilmiştir
(BAAD. 6134). BK, III/302
MEHMED EFENDİ
İznik’teki Eşrefzâde Tekkesi şeyhi Sırrî Abdülkadir Efendi’nin oğludur. Allah’ın
cazibesine tutulmuş ve 1786’da ölmüştür. BK, III/303
MEHMED EFENDİ
Müderristir. İstanbul’da padişahın arzusu hilâfına hareket eylediğinden 14.1.1816’da
Bursa’ya sürülmüştür (BAZD. 3714). BK, III/308
MEHMED EFENDİ
Bursa’da bezzazdı. 1817’de vefat eyledi. Zengin olduğu İstanbul’ca haber alınarak
muhallefatının beyliğe zabtı emredildi ve sonra da veresesine acınarak on bin kuruş bedele
bağlanarak bu para mukabilinde muhallefatın zabtından vazgeçildi. BK, III/308
MEHMED EFENDİ
1851’den evvel Bursa Mevlevîhanesi şeyhi idi (YM. 63). Babası Seyyid Nizameddin
Dede yerine şeyh olmuş ve son zamanlara kadar şeyhlikte bulunmuştur. Tekkelerin ilgasından
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sonra vefat eylemiş ve Pınarbaşı mezarlığına gömülmüştür. Âlim, fazıl ve emsali az bulunur
kibar bir zat idi. “Şemseddin Mehmed Efendi” mahlası ile anılırdı. BK, III/311
MEHMED EFENDİ
Üftade şeyhi Mehmed Üftade Efendi’nin oğludur. Babasının yerine şeyh olmuş ve
tevcih muamelesi yapılırken, 26 Teşrinievvel 1914 Pazartesi günü ölmüştür. Âlim bir zattır.
Oğlu Muhtar Efendi vardır. BK, III/315
MEHMED EFENDİ (Allâme)
Bursa’da “Ferâizî Hoca” diye şöhret bulmuştur. 1817’de ölmüş ve Emir Sultan’a
gömülmüştür (SO. IV/276). BK, III/308
MEHMED EFENDİ (Badincanî)
Bursalıdır. Müderris olmuş, 1686’da vefat etmiş ve Pınarbaşı’na gömülmüştür (G. 391).
BK, III/282
MEHMED EFENDİ (Bolvadinli)
Bolvadin’de doğmuştur. Gubarî Efendi’den ders almış ve kadılıklarda bulunmuştur.
Bursa’da yerleşerek büyük ve küçük mahkemelerde kâtiplik ve niyabet ederken 6.10.1666’da
ölmüş ve Deveciler mezarlığında, Hasırpûş Dede yanına gömülmüştür. Âlim, müteşerri’,
fazıl, iyi huylu ve kâmil bir zat idi (G. 368). BK, III/276
MEHMED EFENDİ (Celep)
Arnavut Belgradı denilen Beratlıdır. Harem-i hassada bulunmuş, 1582’deki padişahın
düğününde sipahilik ile çıkıp emsali meyanında ilimle sivrilmiş ve bazı medreselerde
müderrislik yapmıştır. O sene Gelibolu kadısı iken nikris hastalığına tutularak harekete mecali
kalmadığından tekaüd suretiyle Gemlik kadılığına tayin olmuştur. 1615’te vefat eylemiştir.
Doğru, temiz ve bilhassa kadılıkta çok temiz ve icraatlı idi (ŞNZ. 11/374). BK, III/259
MEHMED EFENDİ (Dağıstanlı)
Şark vilâyetlerinde doğmuş, Diyarbakır’da Rumîzâde’den tahsil ve İstanbul’a gelerek
büyük alimlere intisab eylemiş ve İznik’teki Süleyman Paşa Medresesi’ne müderris tayin
edilmiştir. Sonraları Bursa’da Muradiye mahallesinde oturarak gece ve gündüz ders ve
takrirle meşgul olmuş 1697’de ölünce Beşikçiler kapısı dışındaki kabristana gömülmüştür (G.
403). BK, III/284
MEHMED EFENDİ (Derviş)
Baldırzâde Şeyh Mehmed Efendi’nin oğludur. 1610’da Bursa’da doğmuştur. Müderris
ve Trablusşam, Kayseri mollası olup mefluç olarak Bursa’ya geldi. 24.9.1668 tesadüf eden
hicrî 1079 senesi Rebiulâhirinin 16. günü Cumartesi günü Bursa’da vefat eyledi. Abdal
Mehmed Camii’ne gömüldü (SO. II/331). Temiz ahlâklı, saf kalbli, ikramı ve ihsanı ahbabına
haddinden fazla idi (G. 366). BK, III/276
MEHMED EFENDİ (Derviş)
Bursalı İsmail Hakkı halifelerinden Çorlu’da sakin Pertev Efendi’den inabet almıştır.
Asrındaki şeyhlerin malûmatlı ve bilgiçlerindendi. Araku’n-nisa (siyatik) illetinden
11.3.1795’te yetmiş sekiz yaşında ölmüştür (SO. II/334). BK, III/305
MEHMED EFENDİ (Dokuz)
Âlimlerdendir. Bursa’da doğmuştur. Kemal ve ilim tahsili için âlemi dokuz dolaşmıştır.
Gebze ve Bursa’da müderrislik yapmış; inmeli olduğundan biraz iyi olmakla Erzurum kadılığı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
teklif edilmiş ise de kabul etmediğinden tekaüd edilmiş, 1595’te Bursa’da vefat etmiş ve
Hisar Mektebi’ne gömülmüştür. Temiz ahlâklı, meşhur fazıllardan bir zattır. Oğlu müderris
Şeyh Mehmed Efendi vardı (G. 325; ŞNZ. II/24; SO. 4/132). BK, III/251
MEHMED EFENDİ (Ebcelerli)
“Zemberbob” adıyla meşhurdur. Gayet iri kemikli, kocaman bir adam, vücudu yamru
yumru ve zayıf görünür, başında sola eğrilmiş bir fes, sağ tarafında kabarık ve yarı ağarmış
saçları ve fesin altına giydiği beyaz takyenin kenarları ay gibi görünür. Yaz günleri pamuklu
mintan üzerine kalın kastordan, içi pamuklu bir palto, kalın bir pantolon, ikibuçuk üç kilo
ağırlığında bir kundura giyer. Varidatı, senede bir defa, tab’ına mülayim gelen ağnam
sayımına giderek aldığı para ile senesine kadar idare etmek mecburiyetinde olduğundan yazlık
ve kışlık elbisesi aynıdır (Hükûmet, koyun ve hayvanlardan senede bir defa aldığı resmi
tahakkuk ettirmek için ağnam sayım memurları tayin ederdi. Bunlar köy köy, mıntıka mıntıka
dolaşarak mevcut hayvan miktarlarını tesbit ederlerdi ki buna “ağnam sayımı” denirdi).
Ziyade kibirli olduğundan kimseye boyun eğmez, bir memuriyete girmesini tavsiye edenlere
gücenir, minnet altında kalmamak için ahbablarının tavassut ve muavenetlerini istemez, açılan
memuriyetlerden biri doğruca teklif olunsa, âmirler belki bana ağır bir söz söylerler, diye
kaçınırdı. Yaşı 1888 Mayısında otuz beşle kırk arasında olduğu hâlde hiç evlenmemişti.
Evlenmek iştiyakından, “Ya Rabbi, cennette yetmiş huri vaadin var, dünyada birisini ver de
cennet hurileri altmış dokuz olsun” derdi. Ahbabları arasında azledilmez, daimi bir şef olup,
gece toplanılacak evleri tayin eder ve aralarında kusurları görülenlerin cezalarını tertip ederdi.
Bursa’da o vakit büyük bir kıraathane yapıldı. Hususi ufak odaları da vardı. Buralarda
ahbablar toplanırlardı. Bir sıcak Ağustos günü, Zemberbob buram buram terleyip, elindeki
mendil ile havalandıktan sonra ayağa kalkarak: “Dinleyiniz, nutkum var. Yahu, cümleniz ince
entariler, hafif kürkler, zarif ipekli Şam hırkaları içinde geziyorsunuz. Bunun çaresi yok mu?”
diye sordu. Dinleyicilerden birkaç kişi de: “Evet, Ebceler köyünde entari giymek ayıp ise de
Bursa’da zarar etmez. Herkes vücudunun rahatına bakar” dediler. “Öyle ise ben de yarın
annemin entarisini giyip geleyim” dedi ve dediklerini yaptı. Bu iri vücudu böyle entari içinde
görenler gülmekten katılıyorlardı. Fakat Zemberbob ziyade kibirli olduğundan ve kendisi ile
ahbablarının alay etmesine tahammül edemeyeceğini bildiklerinden, her gören kendisini
gülmekten men’ etmeye ve bir şey sezdirmemeye gayret ediyorlardı.
Bir gün yine hiddetle nutka başlayıp: “Arkadaşlar siz beni hayvan yerine koyuyorsunuz.
Siz bunu birkaç defa yaptınız. Sonra beni gücendireceksiniz. Arkadaşınızı da kayırmalısınız.
Neyse, bu kusuru bir daha yapmayınız” diye söylenmeye başlayınca, arkadaşları: “Bir Şam
hırkasıyla bir entari yaptıralım. Acaba kabul ettirebilir miyiz, acaba bir şey mi istiyor” diye
düşünmekte iken en cesurlarının: “Peki siz söyleyiniz, kusurumuz ne ise telafiye çalışalım”
demesi üzerine: “Daha ne kusur yapacaksınız, bu Cuma gecesi çiftliğe gidiyormuşsunuz, bu
muhabbet bensiz olacak mı” deyince, arkadaşları ferahlanmışlar. Bu müşkil vaziyetten
kurtulan arkadaşları “peki” derler. Perşembe günü Zemberbob en yüklü tuvaletini yapar ve
rastladığı arkadaşlarına nerede buluşacaklarını sorarsa da bunların haberi olmadığını söylerler.
O, “evet, benden saklıyorsunuz” diye söylenmeye başlar ve “ben sizi yakalarım” diye
akşama kadar kahve kahve dolaşır, aklınca kimseye sezdirmemek için, evine gidip arka
sokaklardan Kayhan Çarşısı’na iner ve ahbablardan kimseye rastlamaz. Tatarlar’a giderek
karakolda nöbetçi zabtiye neferinin yanına sokulup, “buradan iki araba geçti mi?” diye sorar.
Nöbetçi tereddütsüz, iki arabanın geçtiğini ve birisinde dört kadın, diğerinde de üç erkek
olduğu söyler. Bu cevabı alınca; “ah kabahat bende, pek geç kaldım. Arkadaşlarım arabada
bile benim yerimi açık bırakmışlar. Koşayım, belki yetişirim” diye tabanı kaldırıp Atıcılar
meydanında bir çınarın altına oturarak çiftliği gözetlemeye başlar. Çiftlikte bir lambanın
yandığını görür. “Üç ocağı yakmışlar, şimdi gidip yağmurdan ıslanan elbiselerimi kurutayım,
zevkime bakayım” deyip şevkle fırlayarak çiflik yolunu tutar. Çiflikte kimsenin bulunmadığını
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
bekçiler söyleyince inanmayarak içeri girmekte ısrar eder. Kapı açılmayınca kırmak için
zorlamaya başlar. Bekçiler çoban köpeklerini salarlar. Zemberbob da kaçarken bir batağa
saplanır, üstü başı çamur olduğu hâlde Bursa’ya döner ve hakikati anlayınca, yaptıklarına
mahcup olur. Böyle, nevi şahsına münhasır, acaip bir tipti. 1888 Mayısında ölmüştür. BK,
III/312
MEHMED EFENDİ (Eminî)
Bursalı Mustafa Efendi’nin oğludur. Müderris ve molla oldu. Tekaüd olunca İstanbul’da
Anadolu hisarında sakin oldu. 1665’te vefat eyledi. Kanlıca’da İskenderpaşa Camii’ne
defnedildi. 70 seneden fazla yaşamış bir şairdir. Divançesi varsa da tab’ edilmemiştir (SO.
I/339; OM. II/79). BK, III/275
MEHMED EFENDİ (Esîrî)
İbradılı Bıçakçızâde İmam Abdülhalim Efendi’nin oğludur. Bursa’ya yerleştiklerinden
“Bursalı” diye şöhret bulmuştur. Tahsilden sonra müderris, fetva emini oldu. 1644’te Mekke
kadılığına tayin olundu ve o esnada Mısır’a nefy edilen Dârüssaade Ağası Sümbül Ağa ile
İbrahim Çelebi kalyonuna bindi ve Mısır’a hareket etti. Bir rivayette Rodos’ta demirli iken ve
bir rivayette de Rodos’tan yüz elli mil uzaklıkta Malta gemilerine tesadüf edildi. Topla biraz
harbden sonra gemi korsanların eline geçmiş ve içindeki yüz Müslümanla beraber esir
düşmüştü. Fidye ile esaretten kurtulmuş ve “Esîrî” mahlasını almıştır. 1651’de Edirne kadısı
olmuş, 1653’te Sadrazam İbşir Mustafa Paşa ile Şeyhulislâm Ebu Saîdzâde Esad Efendi vs.
devlet erkânı hakkında padişaha imzasız bir kağıt takdim eylediğinden şeyhulislâmın inhası
üzerine nefy edilmiş ve bir sene sonra affedilerek İstanbul kadısı olmuştur. Ve sonra da
kazasker ve şeyhulislâm tayin edilmiştir. 1659 Haziranında Avcı Sultan Mehmed’le, Celâlî
Abaza Hasan Paşa şekavetinin def’i için Bursa’ya gelmiştir. Bursa kadısı Şamlı Numan el-
Ensarî ve bazı Bursa âyânını sebepsiz idam ettirmiştir. Cesedi Temennâ’ya karib mezarlardan
birisinde bir selvinin altına gömülmüştür. 1661’de padişahın huzurunda kurulan bir mecliste
Köprülü Mehmed Paşa için “seffah” (kan dökücü, katil) demiş ve mecliste bulunan Fazıl
Ahmed Paşa da “Siz fetva vermez miydiniz?” sualine “Korkarım” cevabını vermiş ve
“Cenâb-ı Hak’tan korkmaz mıydınız?” sözüne cevap bulamamış ve bunun üzerine azledilerek
Bursa’ya nefy edilmiştir. Üç seneden birkaç gün noksan şeyhulislâmlık yapmıştır. Bursa’da
menfâ müddeti tamam yirmi sene sürmüş ve 16.3.1681’de ölmüş ve Sağrıcı Sungur Camii’ne
gömülmüştür (KA. VI/4185; G. 380; OM. I/232; SO. IV/186; DM. 69). Bu cami halk arasında
“Şangır Şungur” diye maruftur. Esîrî Mehmed Efendi’nin camisi haziresinde yarı kârgir bir
türbesi vardır. Bursa Müzesi eski müdürlerinden ve Maarif Vekâleti Kütüphaneler Umum
Müdürü iken Hakkın rahmetine kavuşan Hasan Fehmi Üstadımız tarafından bunun hakiki adı
“Hoca Sungur” Mescidi olduğu tesbit edilmiştir.
Bursa’dan izin alarak vefatından on sene evvel Hicaz’a da gitmişti. Fıkıhtan ve
fetvalardan bâhis iki eseri vardır.
Esîrî Mehmed Efendi Bursa’da zamanını hayır işlerine sarf eylemiş, 1677 senesinden
sonra Bursa’da yetişip büyüdüğü Sağrıcı Sungur Camii’ne vakıflar yapmıştır (BS. 355/96).
15.12.1678’de yazdığı bir vakfiyede; İnebey Çarşısı’ndan Tahtakale Hanı duvarına bitişik
dört dükkânı ve diğer dükkânlarını vakfedip bunların hasılatıyla Sağrıcı Sungur Camii
avlusunda gömülü anası Fatma Hatun ve babası Abdülhalim Efendilerin ruhlarına her gün bir
cüz okunmasını şart eylemiştir (BS. 326/45). Türbesini vefatından üç sene evvel yaptırmıştır.
20.12.1678’de Karakedi mahallesinde Hüsameddin Camii harimindeki zaviyeyi tamir
ettirmiştir (BS. 326/45).
12.7.1679’da Gökdere üzerindeki Tatarlar köprüsü harap olduğundan 80.000 akçe
sarfıyla tamir ettirmiştir (BS. 276/16).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
müzehhib, taksim edicidir. Ahbablarıyla sohbet etmenin esiri ve irfan sahiplerini gözbebeği
idi. Ömrünün sonlarına doğru biraz aklı oynamış ve beli bükülmüştür. Eserleri:
1-Üsküdar’da Valide Camii’nin celi yazıları, ittisalindeki üstü açık türbenin içinde
duvar ve takına bir kalemde yazdığı sülüs celi “ayetü’l-kürsî”.
2. Damat İbrahim Paşa Darülhadisi’nin celi ve tâlik yazıları ve sebile bitişik olan
çeşmenin tâkı içindeki tâlik yazı.
3. Bâb-ı hümayundaki Sultan Ahmed çeşmesinin dört tarafındaki sebil ve çeşme
tarihlerinin tâlik yazıları.
4. Hasahır kapısı tarihi. Ve sair kalem eserlerinin nihayeti yoktur.
Hezarfen Mehmed Efendi sarayda bulunduğu müddetçe III. Selim’in serkâtibi Hasan
oğlu Ahmed Efendi’ye sülüs, nesih ve tezhibi öğretti. Anasını üstadına nikâhla verdi. III.
Selim yazdığı bir “murakka”yı (murakka, birbiri üzerine yapıştırılmış mukavva gibi olmuş
kağıdın üzerine yazılmış güzel yazı numunesi; hattatların meşkleri) göstermek için
hattatlardan mürekkep bir büyük meclis toplamış ve buraya bu zatı da davet eylemişti.
Tabiatıyla bu yazılar çok beğenilmiştir (HH. 125,143; TH. 64). Bekar kaldığı zaman
nakkaşlar kârhanesinde, sonraları da Saka çeşmesinde Valide Hanı yakınındaki hücrede sakin
idi. “Kafes-i destar” ve tütün içmesini çok severdi. Vefatına, “Mürşid-i hat” (h. 1153), tarih
düşmüştür (TH. 456). III. Selim’in sarayının kâtibi olan bu zat, Oymacı Fahrî derecesinde
yükselmiş bir güzel sanatlar mütehassısı idi. BK, III/291
MEHMED EFENDİ (Hicrî)
Kara Çelebi Hüsameddin Efendi’nin oğludur. Kara Çelebizâdelerin babalarıdır.
Karamanî Nişancı Mehmed Paşa amcasıdır. Şeyhulislâm Abdülaziz Efendi’nin cedd-i âlâsıdır.
“Fâzıl-ı Rum” denilen Kemal Paşazâde’den tahsil ederek Bursa kadısı ve sonra da İstanbul
kadısı olmuştur. 1514’ten sonra ölmüştür. Edirnekapı haricinde Emir Buhârî türbesi yakınında
medfundur. Âlim ve şairdir (G. 520; SO. II/111). BK, III/230
MEHMED EFENDİ (İmam-ı Sultanî)
Ladikli Mustafa Efendi’nin oğludur. Bursa’da doğdu. Tahsilden sonra Canpolatzâde
Hüseyin Paşa’ya imam ve sonra da padişaha imam oldu. İstanbul kadısı, Rumeli kazaskeri ve
1694’te şeyhulislâm oldu. İki ay altı gün bu vazifeyi yaptıktan sonra azlolundu. Kanlıca’daki
yalısında oturmakta idi. 1703 tarihinde zuhur eden Edirne’deki garip vaka esnasında (1703’te
Sultan Ahmed’in cülûsunda zuhur eden tuhaf ve garip bir vakadır. O vakte kadar şeyhulislâm
olan Erzurumlu Feyzullah Efendi padişahın da hocası olduğundan oğluna meşihat payesi,
akraba ve mensubatını büyük mertebelere çıkarmak, nüfuz-ı hükûmeti ve cemi’-i menafii-i
devleti kendisine hasreylediği gibi âlimlere yakışmayacak etvâr ve harekâta başladığından
hükûmeti idare edenler kendisinden yüz çevirmiş olduğundan İstanbul’da büyük bir ihtilâl
olmuş ve Edirne’de bulunan padişaha Feyzullah Efendi ile oğulları şeyhulislâm payesindeki
Fethullah, Rumeli kazaskeri Mehmed Dede, Anadolu kazaskeri Mustafa Efendilerin
azilleriyle İstanbul’a gönderilmeleri hakkında yazılan Taşçızâde Abdullah Efendi ile
gönderilen mahzarı, Feyzullah Efendi haber alarak dört yüz kadar bostancı göndererek
elinden aldırmış ve Eğridere palangasına hapsettirmiştir. Bu halleri padişah haber alınca azli
ile Erzurum’a evlâdlarıyla beraber gitmesini emredilmiş ise de birçok hakaretle şehit
edilmişlerdir. Bu isyan üzerine II. Mustafa padişahlıktan çıkarılmıştır) ihtilâlciler, At
Meydanı’na götürüp aralarında müftülüğe şayan görmeleriyle altı ay kadar tekrar şeyhulislâm
oldu. Aynı sene Ramazanın 18. Cumartesi günü (26.1.1604) saraya gidip ders vermeyi
beklerken Silahdar Ağası azl ve nefy haberi ile vardığından kendisini padişahın huzuruna
davet etmeye geldi, zannıyla ayağa kalkmış ise de meseleyi anlayınca hayret ve ıstırabından
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
hiçbir zaman söz söylemeye ve cevap vermeye kâdir olamayıp bin müşkilâtla “ferman
efendimizin” diyerek meclisten dışarı çıkıp bostancıbaşı tarafından yalı köşküne götürülmüş
ve kapıcıbaşılardan Küçük Hasan Ağa’ya teslim edilerek Fenerbahçe sahillerinde hazır
bulunan çekdiriyle bindirildikten sonra kendisine menfâ mahalli tayin edilen Bursa’ya
gönderilmiş ve 26 sene Bursa’da oturarak ilim erbabına tedris ve takrir ile ömrünü geçirmiş,
29.11.1728’de vefat etmiş ve Sultan Osman Türbesi’nin güney tarafına defnedilmiştir.
Şeriat ahkamının tamamıyla icrasına taraftardı, iltiması kaldırmak hakkındaki metaneti
taassup derecesinde idi (KA. VI/3186; DM. 78; SO. IV/223). Bursa’da menfâ iken evini
darülhadis yapmış ve oraya gömülmüştür. Sonraları Sultan Osman türbeleri tesviye
edildiğinden oraları da türbe bahçesine ilhak olup kendisinin de taş ve kabri bırakılmıştı.
Bursa’nın Yunanlılardan istirdadı esnasında istiklal için canlarını fedâ eden aziz şehitler oraya
defnolunmuş ve üzerlerine bir de abide yapılmıştır ki, Mehmed Efendi’nin kabri de bu
abidenin altında kalmıştır (Bursa Tarihçisi Şemseddin Ulusoy’un ifadesinden). BK, III/289
MEHMED EFENDİ (Kadı)
Mustafa oğlu Muslihuddin’in oğludur. 24.5.1709’da İstanbul’da vefat eylemiştir.
Bursa’nın Hamza Bey mahallesindendir. Karısı Hacı Habib kızı Fatma’dır. 16.949 akçe
mirası kalmıştır (BS. 1116/141). Kızı Âlime ve amcası Ahmed Çelebi vardır. BK, III/286
MEHMED EFENDİ (Kastamonulu)
Dört kardeşleriyle beraber Bursa’ya tahsil-i ilim için hicret eylemişlerdir. Zübâb Ahmed
Efendi’ye dânişmend ve sonra diğer medreselere müderris ve Medine’ye kadı olmuştur.
Tekrar müderris olmuş ise de 1709 senesi Şubatında ölmüştür (G. 425). BK, III/286
MEHMED EFENDİ (Kavaklızâde)
Bursalı olup tahsilini ikmalden sonra güzel yazı yazmak, kitabet ve inşa ve Farisî
dillerine muallimlik, Ali ve Ferhad Paşaların çocuklarına hocalık yapmıştır. Hekim
Çelebi’den tarikat usüllerini tekmil edip Nakşibendî şeyhi oldu. 1591’de öldü. Mahlası
“Nevalî”dir (SO. IV/129). BK, III/250
“Kavaklızâde”, şairlerden Mehmed Efendi’nin şöhretidir. Asrının alimlerindendir
Merhaba Efendi’den tahsil eylemiş. Kitabet, hüsn-i hat ve Farsça’da çok ilerlemiş ve emsalsiz
bir hâle gelmişti. Mısır beylerbeyiliğinden emekli (?) Ali Paşa ile Vezir Ferhad Paşa’ya
muallim ve nedim olmuştu. Emir Buhârî Zaviyesi’ne şeyh olmuş ve 1591’de ölmüştür (ŞN.
541). BK, III/451
MEHMED EFENDİ (Kızıklı)
Havasının ve suyunun güzelliğiyle meşhur Kızık köyünde doğmuştur. Müderris ve
Sofya kadılığında bulunmuş 1656’da Sofya’da ölmüştür (G. 376). BK, III/272
MEHMED EFENDİ (Kurt)
Adanalı Mehmed Çavuş adında bir tüccarın oğlu olup bir müddet ticaretle uğraşmış ve
ilim tahsil ederek Vezir Hasan Paşa’ya intisab eylemiş, Veliyyüdinzâde Ahmed Paşa
medresesine müderris olmuştur. 15.6.1653’te Cumartesi gecesi ölmüştür. Uslu, saf, doğru
söyler, hile ve hud’a bilmez, ahlâklı bir zat idi (G. 353). BK, III/271
MEHMED EFENDİ (Kürdî)
Memleketinde tahsilden sonra İstanbul’a gelerek sarayda gılmanlara muallim tayin
edilmişti. Bir âyetin tercümesinde yanlış mana verdin diye ulema arasında ihtilâf çıkarak
Bursa’ya nefy edilmiş ve Ulucami’de talebelere ders vermeye başlamıştır. 31.1.167’de ölmüş
ve Pınarbaşı’nda, Üftade Zaviyesi’ne giderken yol kenarına defnedilmiştir. Birkaç eseri
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
vardır. Âlim ve kemâl sahipleri müşkillerini buna müracaat ederek hallederlerdi. Emsali
bulunmayan bir ilim adamı idi. Âlimler yanında toplanırlardı (G. 373). BK, III/277
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Abdülkadir’in oğludur. Bursalıdır. Bursa’da tahsilini ikmalden sonra Kanunî Sultan
Süleyman’ın Hocası Hayreddin Efendi’ye mülâzim olmuş, Bursa ve İstanbul’da birçok
medreselerde müderrislik yapmıştır. Mısır’da kadılıkta bulunmuştur. Ayaklarında zuhur eden
bir hastalıktan dolayı “Malûl Emir” adını almıştır. İstanbul’da Edirnekapı semtinde Zincirli
Kuyu’da inşa ettirdiği bir “darülkurra” ile Bursa vilâyetinin Gemlik kazasının Kumla köyünde
bir mektep yaptırmıştır. 1555’te İstanbul’da ölmüş ve darülkurrasına gömülmüştür. Fazıl ve
gani idi. Çok çok ziyafetler verirdi. Oğlu Şeyhulislâm Mehmed Efendi’dir (ŞN. 484). BK,
III/239
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Kemaleddin’in oğludur. Bursa müderrislerindendir. 1613 senesi Şubatında mahkemeye
müracaatla Bursalı İsa oğlu Boyacı Bâlî ile Kör Mehmed’i mahkemeye ihzâr ve
müvâcehesinde takrir-i kelâm edip; “Belkıs adında cariyesini İbrahim Paşa Hamamı’na
gitmişken bu mahallede Cihan adındaki kadın Muhyiddin Beyzâde Mehmed Paşa’nın evine
götürüp iki yatsı vakti geçtikten sonra Mehmed Paşa’nın evinde sakin Nevcivan ile Usta Bacı
adındaki kadınlar başına dülbent sarıp Usta Bacı’nın kocası Kör Mehmed’e teslim eyleyip
bunlar da gece ile gelip Boyacı Bâlî’nin Küşterî Çarşısı’nda olan dükkânına götürüp iki gece
Belkıs dükkânda yatıp üçüncü gecesi ata bindirip Boyacı Bâlî ile Kör Mehmed, Demirci
kasabasına iletip orada Bekir Çelebi adında birisine sattıklarını; günler geçtikten sonra
cariyenin İstanbul’a geldiğini haber aldığını ve cariye Belkıs’in, Bekir Çelebi’nin elinden
alındığını” bildirmiştir. Kör Mehmed ile Bâlî meseleyi itiraf ederek, “Cihan belasına
uğradık, bu kabahati yaptık” demiş ve Usta Bacı gâh ikrar ve gâh inkâr etmiş ve Boyacı Bâlî
ise; “bize Belkıs’ı teslim eden Cihan ile sen idin, dükkânımıza gelip ve gidip yoklayıp kocan
Kör Mehmed ile Demirci’ye gidince sen çorba getirirdin; sen ve kocan Allah’ın belasına
uğrayınız, duyulmadık ne kaldı. İş bu raddeye geldikten sonra inkârın faidesi ne? Ayartıp
sattığımız meta karşımıza geldi” dedi. Birçok kimselerinde; “Boyacı Bâlî ve Kör Mehmed,
Cihan ve Usta Bacı bunlar daima bu yolda geçerler; haramzâde ve müfsidlerdir. Vâcibü’l-
hazftir” diye müvâcehelerinde şehadette bulundukları sicile kaydolundu (BS. 223/90). BK,
III/258
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Ali Efendi’nin oğludur. Kabakulakzâde’dir. 1617’de Sultaniye Medresesi’nde müderris
idi. BK, III/261
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Şeyhulislâm Ebussuud Efendi’nin oğlu Mustafa Efendi’nin oğludur. 1620’de ve ömrünü
Bursa’da oturmakta, va’z ve nasihatle geçirmekte idi (BS. 233/96). BK, III/265
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Ermeneklidir. Hacı Veli’nin oğludur. Hoşkadem Makramevî mahallesinde sakindi.
1034/1624 Şabanının 7. günü “Bedel” demekle maruf Abdullah oğlu Mehmed’i dava ederek
mahkemeye ihzâr etmiş ve Mehmed’in eşkıya olup kardeşi Öküz Ahmed ile beraber 15-20
nefer atlı ile gezip babasını haps ve döğerek eza ve cefa ile 150.000 gümüş akçesini aldığını
iddia ve bir de mahkeme îlâmı göstermiş ise de, Mehmed: “1015/1606 senesinde memlekete
celâlî eşkıyası müstevli oldukta ben iki yaşımda iken anamla beraber Bursa’ya gelip tavattun
edip sıbyan mektebinde, kendi hâlimde Kur’ân talimi ile meşguldüm, iftiradır”, demiş ve bu
ifadesini de şahitlerle ispat ve teyid eylemiştir. Şahitler, “Mevlânâ Ahmed Efendi’nin bu gibi
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yalan ve iftiradan ictinabı yoktur” demişler ve iftira olduğunu ispat eylemişlerdir (BS.
238/121). BK, III/128
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Fazilet, ilim sahibi olup ecdadından Hacı İvaz Paşa vakıflarına mütevelli olmuştu.
Kökçüler Çarşısı’nın, kıble tarafından vakfın hanına kadar olan kısmının kiremit örtüsü her
vakit dağılmakta olduğundan, 51.820 akçe ile 1639 senesinde kurşun kaplatmıştır (BS.
361/71). BK, III/268
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Bursa’da Acem tüccarı zenginlerden Molla Ahmed’in oğludur. “Hoca İshak” demekle
meşhur Ahmed Efendi’den tahsil ederek Edirne’ye gitmiş ve Şeyhulislâm Sadık Mehmed
Efendi’nin terbiyesi ve talimi üzere padişahın huzurunda ders nakline mezun olmuştur.
Bursa’da Hançeriye müderrisi iken, 1704 Eylülünde bir Cumartesi seher vakti taundan
Edirne’de öldü. Cesedi Bursa’ya getirilerek Eşrefzâde Şeyh İzzeddin Efendi’nin üstadı
olduğundan Eşrefiye Tekkesi’ndeki Şeyh Mehmed Efendi civarına gömüldü. Âlim, fazıl, şair,
hattat idi. Bir telîfi vardır (G. 405; SO. IV/203). BK, III/285
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ)
Bursalı Hüseyin Efendi’nin oğludur. 1777’de Yaniçoğlu mahallesinde ölmüştür. Karısı
Şeyh Mehmed Efendi’nin kızı Emine Hatun’dur. Abdullah, Hacı Mehmed Saîd, Müderris
Mehmed Esad, Seyyid Abdülaziz Efendiler adında dört oğlu ve Hüsniye Molla Hatun adında
bir kızı vardı (BS. 337/20). Ulemadandır. BK, III/301
MEHMED EFENDİ (Mevlânâ Şeyh)
Hacı Korkmaz’ın oğludur. Üsküdar’daki Aziz Mahmud Efendi fukarasındandır. Salih,
dindar ve duasından meded umulacak bir aziz olup padişah tarafından kendisine İkizce
mahsulatından günde yirmi akçe tahsis kılınmıştır (BS. 254/93). BK, III/267
MEHMED EFENDİ (Musannif)
Bursa’da doğmuştur. “Musannif” diye şöhret bulmuştur. Müderrisliklerde bulunmuş,
18.8.1677 Salı günü vefat etmiş ve Pınarbaşı’nda, Kalenderhane yakınına gömülmüştür. Fıkıh
ilminde Tenvîru’l-Ebsâr’a bir şerh yazmış, nice günler göz nuru sarf ederek Tebsîru’l-Envâr
adını vermiştir. Bu iki eseri için “Musannif” şöhretini almıştır. Üftadezâde Kutub İbrahim
Efendi’ye intisab eylemiştir (G. 375; OM. II/24). BK, III/278
MEHMED EFENDİ (Müderris Seyyid)
Emir Gazi sülâlesinden Ebu Mealî Efendi’nin oğlu İbrahim Çelebi’nin oğludur. 1732’de
ölmüştür. Şeyh İbrahim ile Saîde, Ayşe, Fatma ve Aliye adında beş evlâdı dünyaya gelmiştir.
Birçok kıymetli kitapları kalmıştır. Müderristi (BS. 379/9). Anası, Çalık Mustafa Ağa’nın kızı
Elmas Hatun’du. Karısı Sittîşah idi. BK, III/290
MEHMED EFENDİ (Sahfî Çelebi)
Bursa’daki Mısrî Tekkesi şeyhi ve Hazret-i Mısrî’nin halifesi Akhaşiye Mustafa
Efendi’nin vefatı üzerine 1713’te şeyh olmuştur. Ve aynı zamanda Mısrî Zaviyesi’ne Bursa
mizanından yevmî yedi akçe ile imam tayin edilmiştir. 1743’te ölmüş ve Mısrî Tekkesi’ne
defnedilmiştir (BAVD. 15328). BK, III/292
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Nakşibendî zaviyesinde halvete çekilmiş, ibadetle ömrünü geçirerek 1524’te ölmüştür. İlim ve
irfan sahibi temiz bir arif şeyh idi (G. 152; BS. 4/112). BK, III/232
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Safiyyüddin Efendi’nin oğludur. Abdüllâtif Kutsî’nin sekizinci halifesidir.
Medreselerde tahsil-i ilim ettikten sonra şeyh olmuş; 1561’de ölmüştür. Zeynîlerde
medfundur. Âlim, fazıl, Allah’ın tecelliyat-ı zevkine nail olmuş tam mürşit bir zat idi.
Şeyhlere verilen tayinatı almazdı. Abdüllâtif Çelebi ve Aziz Efendilerin kardeşidir (G. 103;
ŞN. I/102). BK, III/240
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Abdullah’ın oğludur. Bursalıdır 1606’da Zeyniye Tekkesi’nin şeyh ve vakıflarının
mütevellisi idi (BS. 209/148). BK, III/256
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Tacirzâde Hüsam Efendi’nin oğludur. Bursalıdır. Müderris iken terk ederek Molla
Gürânî Mescidi’ne imam ve bazı camilere vaiz oldu, 1609’da ölmüş ve Pınarbaşı’na
gömülmüştür. İnşa fenninde ve bilhassa “sakk” denilen sicil kitabetinde iktidarı fazla idi.
Âlim, nefesi tesirli, yaradılışı ve hâli temiz idi (G. 198). BK, III/257
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Zeynîler Tekkesi şeyhidir. 1613’te Hoca Mehmed Karamanî vakıflarının mütevellisi idi
(BS. 222/22). BK, III/257
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Sa’dî Efendi’nin oğludur. Zeynîler Zaviyesi şeyhi ve mütevellisidir. Celâlî eşkıyasında
yanan vakıf evleri tamir ettirmiştir (1615) (BS. 228/11). BK, III/259
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Eşrefzâde Ahmed Efendi’nin oğludur. Babası Hamza Bey Camii’nde müezzin
olduğundan “Müezzinzâde” diye şöhret bulmuştur. 1546’da doğmuştur. Tahsilden sonra
müderrislikte bulunmuş ve Eşrefzâde Tekkesi şeyhi Hamdi Efendi’ye biat ve bir müddet
hizmetten sonra icazet alıp Bursa’daki İncirlice mahallesindeki Eşrefzâde Tekkesi’ne şeyh
olmuştur. Seccadelerini Ahmed Efendi’ye teslim edip kendisi Hisar’da, Darphane
mahallesindeki kızının evinde otururdu. Muradiye Camii imamı Muhyiddin Efendi’nin kızını
almış ve kayınpederinin vefatında yerine imam olmuştur. Emir Hazretleri Camii hatibi iken
ihtiyarlığından dolayı vazifesini damadı Abdullah Efendi’ye devretmiş ve 9.11.1616 tarihinde
vefat edince Hamza Bey kabristanına gömülmüştür. Âlim ve fazıl bir zat olup beş eser telîf
etmiştir (G. 180). Oğlu “Ahmed Kânî Efendi”, şair ve âlimlerden idi (SO. IV/145). BK,
III/260
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Hafızzâde demekle meşhurdur. Abdülhafîz Çelebi adında bir tacirin oğludur.
Ulucami’de vaiz oldu. 1640’ta elli yaşında vefat etmiş ve Yerkapı yakınındaki darülhadise
gömülmüştür. Âlim, fazıl, müfessir, müdakkik, muhakkık idi. Birkaç eseri vardı. İnşa
fenninde büyük kudreti vardı (G. 202). BK, III/268
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Azizzâde Osman Efendi’nin oğludur. Emir Sultan şeyhi Ali Efendi’nin damadıdır.
Kayınpederinin vefatı üzerine Abdurrahman Efendi ile birlikte altı sene kadar şeyhlik yapmış
ve Abdurrahman Efendi, Hicaz’a gidip kuvvetsiz ve dermansız dönerek vefat eylediğinden
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
birkaç sene daha müstakillen şeyh olmuştur. 1649’da çiftliğinden gelirken hayvanından
düşerek yaralanmış ve birkaç gün sonra da vefat eylemiştir. Emir Sultan’ın on birinci
halifesidir. Tahsilini evvelâ babasından yapmıştır. İlim ve kemâl sahibi olup Allah’ın aşkına
tutulmuş dünyaya meyletmemiştir. Umur Bey mahallesinden Abdurrahman Efendi, Şeyh Ali
Efendi’ye karabeti olmakla şeyhlik için muarazaya başlamış ve bazı zevatın aralarını
bulmalarıyla müşterek olarak bu vazife tevcih olunmuştur. Hüsn-i ahlâk sahibi temiz bir zat
idi. Emir Sultan’a defnedilmiştir (G. 91). BK, III/271
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Kemaleddin Efendi’nin oğludur. Zeynüddin Hafî Zaviyesi şeyhi ve vakıflarının
mütevellisi idi (1679) (BS. 276/19). BK, III/278
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Sinan Efendi’nin oğludur. Bursa’nın Kara Şeyh mahallesindendir. Mısır’da Reşid kadısı
iken 1681 senesinde ölmüştür. Karısı Mısır’da kalan Abdullah’ın kızı Arife’dir. Amcası
Abdülaziz, kızı Neslihan mirasçılarıdır. Bursa’da 259.400 kuruşluk muhallefatı ve tarih ve
edebiyata ait birkaç kitabı kalmıştır (BS. 357/17). BK, III/279
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Bursalıdır. Enârî Zaviyesini bina edip orada Halvetî tarikatı ayinini icra eylemiştir.
Sonra Fenarîzâde Ahmed Paşa Tekkesi’ne şeyh olmuş ve orada 1696’da ölmüştür (SO.
IV/197). BK, III/282
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Üftade şeyhi Kutub İbrahim Efendi’nin oğludur. 1678’de babası ölünce, yerine şeyh
olmuştur. 23.8.1697 Salı gecesi ölmüştür. Yirmi sene şeyhlik yaparak ilim ve kültür
neşreylemiştir. Âlim bir zat idi. Üftade Türbesi’ne gömülmüştür (G. 119). BK, III/283
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Şeyh Abdullah Efendi’nin oğludur. Abdüllâtif Kudsî’nin on birinci halifesidir. 1706’da
vefat edip Zeynîler’e gömülmüştür. Allah’ın feyzlerine mazhar, nihayeti olmayan sırlara vâkıf
idi (G. 105). BK, III/285
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Abdüllâtif Kudsî’nin on ikinci halifesidir. Bursa’da doğmuştur. Evvelâ kadılıkta
bulunmuş ise de nefret ederek, sûfî tarikine intisabla 1706’da şeyh olmuş ve 1727 senesi
Birincikânunda vefat etmiş ve Zeynîler’e gömülmüştür. Âlim olduğu gibi güzel yazı yazardı.
Sakk ve inşada da ziyadesiyle mahirdi (G. 106). BK, III/288
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Şeyh Salih Efendi oğlu Şeyh Mehmed Efendi’nin oğludur. Vezirîoğlu mahallesinde,
9.12.1737’de ölmüştür. Oğlu Şeyh Ahmed ve kızı Emine kalmıştır. Birçok kıymetli lügatları,
kozmoğrofyaya ait kitapları ve 166.117 akçe muhallefatı kalmıştır. Karısı Süleyman kızı
Fatma’dır (BS. 379/35). BK, III/291
MEHMED EFENDİ (Şeyh)
Bahri Baba Tekkesi şeyhi Abdullah Efendi’nin oğludur. 1750’de şeyh olmuş ve uzun
müddet şeyhlik yaptıktan sonra vefat eylemiştir. BK, III/293
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ictinabları olmamakla, bu gibi fesad etmemek üzere Şeyh Mehmed Efendi defaatle
mahkemeden tenbih edilmiş iken, mütenebbih olmayıp tekrar ahâliyi taciz ve iz’âc etmek için
zaviye ittisaline bir çörekçi fırını ihdas ve bu fırın dahi gizlice meyhane ve birtakım yolsuz
adamların gizlendikleri yer olduğundan” mahkeme kararıyla fırın yıktırılmış ve evin de temiz
insanlardan yalnız bir kişiye icar edilmesi, 27.5.1755’te tekrar tenbih edilmiştir (BS. 280/79).
BK, III/294
MEHMED EFENDİ (Yörük)
Yüz esnaftan ibaret olan Bedestan ahâlisinin intihabıyla ve ihtiyarıyla 1671’de
kâhyalığa tayin edilmiştir (BS. 295/120). BK, III/277
MEHMED EMİN Bk. Mehmed Tahir.
MEHMED EMİN
İsmail oğlu Mustafa Asım Efendi’nin oğludur. Bursa’da sakin olup tâlik yazısını
babasından ve sonra 1760’ta yetmiş beş yaşında vefat eden Mustafa Tayyibî Efendi’den tahsil
edip icazet almıştır. Kendisi Bursa müderrislerindendir. Hattattır (TH. 720). BK, III/296
MEHMED EMİN (Silahşör)
Bursalıdır. Kasabzâde’dir. Kendi hâlinde olmayıp hükûmetin istediği şeyleri bozmaya
çalışarak halkı tahrik ve memleketin nizamını bozduğundan silahşörlüğü kaldırılarak çavuş
mübaşeretiyle 13.6.1802’de Rodos’a nefy edilmiştir (BS. 281/109). BK, III/306
MEHMED EMİN EFENDİ
Sunullah’ın oğludur. “Kara Sun’î” de derlerdi. Bursalıdır. Babası Haleb kadısı iken
ölmüştür. 1661’de şeyhulislâm olmuştur. Hüsn ü hatta tâliki Derviş Abdi-i Mevlevîden
öğrenmiş ve icazet almıştır. 24.5.1665’te ölmüştür. Aziz Hüdâyî Mahmud Efendi Türbesi’ne
gömülmüştür. Akıllı ve kâmil bir zat idi. Biraz hiffet mizacı vardı (TH. 707). BK, III/275
MEHMED EMİN EFENDİ
İsmail Hakkı Tekkesi şeyhi Hikmetî Mehmed Efendi’nin oğludur. 1744’te Bursa’da
doğmuştur. Babası hayatta iken Mudanya gümrüğünden beşer akçe vazifeleri olan camideki
imamlık ve hatibliği oğlu Şeyh Mehmed Emin Efendi’ye terk eylemiştir. 1751 senesinde
babasının yerine geçmiş ise de henüz sekiz yaşında çocuk olduğundan başkalarının
vekâletiyle idare edilmiş ve zamanın âlimlerinden ve Kaltakçızâde Halil Efendi’den ders
görmüş ve tâlik yazısını öğrenmiştir. Hikmetî Mehmed Efendi’nin vefatı üzerine meşihat,
cümlenin iltimaslarıyla halifenin en müstahakkı olan Pertevî Ahmed Efendi’ye verilmiş ve
meşruta hane ve sükna bedeli ve mahlul bakiyyesinden yirmi akçe Bursa ipek mizanından
tahsis kılınmış ise de, Hikmetî Efendi’nin vefatından bir kaç gün evvel zaviye ve meşihatı
oğlu Mehmed Emin’e kasr-ı yed ve kasr-ı yedini Bursa kadılığı tarafından arz ve ahâli de
mahzar yaptıklarından Pertevî Ahmed Efendi kendi rızasıyla meşihatı Mehmed Emin’e devr
eylemiş ve yirmi akçe Pertevî Ahmed Efendi’nin adına çevrilmiştir (BAVD. 8212,30466).
9.5.1817’de Cumartesi günü Mehmed Efendi vefat eylemiştir. Kendisi çok zengin olup,
eli açık ve herkese iyilik etmesini severdi. Bursa şeyhlerine reis olmuştu. Güzel ok atardı. İyi
bir sportmendi. Antikalara da merakı çoktu. Öldüğü zaman, kıymetli birçok eserler bırakmış
ise de varisleri saklayamamışlar, elden çıkarmışlardır. BK, III/308
MEHMED EMİN EFENDİ
Bursalıdır. Müderris ve Üsküdar mollası olup 1762’de Üsküdar’da ölmüş ve Emin
Camii haziresine gömülmüştür. Mazannadan olup divanı ve şiirleri vardır (SO. I/408). BK,
III/300
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sair sefer lâzimesi için mübayaattan kendi menfaati için para aldığı, sahih olarak haber
alınmıştır. Diğerlerini terhib için bu gibilerin te’dîbi sevap olduğundan bunun mollalar
defterindeki yeri silinerek, çavuş mübaşeretiyle Gelibolu’ya nefy edilmesi 25.3.1788’de
emredilmiştir (BS. 319/71). BK, III/304
MEHMED EŞREF EFENDİ
Kasabzâde Ali Rıza Bey’in oğludur. Bursalıdır. Kalemden yetişip Bursa ticaret
reisliğinde bulunmuş, 1890’da ölmüştür. Kendisi şairdi (SO. I/390). BK, III/314
MEHMED GAZÂLÎ EFENDİ
“Deli Birader”, “Gazâlî” adlarıyla meşhurdur. Bursalıdır. Durmuş Çelebi adında bir
zatın oğludur. Muhyiddin Arabî’den ilim tahsil ederek Bayezid Paşa Medresesi’ne müderris
olmuşsa da sebat edememiş ve Sultan Korkut’un musahiblerinden Piyale Bey delaletiyle
Şehzâde Korkut’a nedim olmuştu. Manisa’da Sultan Korkut’un yanında Sultan’ın telîf
eylediği eserleri karşılaştırmaya (mukabele) memur olmuşken, orada hizmet eden has
mahbublardan Piyale adında bir yazar hizmetkâr gulam adına bir kitap telîf etmesi Sultan
Korkut’u gücendirdi ve yanından giderdi. Bu sırada da Şehzâdenin felâketi zuhur eyledi.
Bursa’da Uludağ’da Geyikli Baba Zaviyesi’ne şeyh olmuştu. Nice müddet orada zevk u sefa
edip “Gazâlî”yi kendisine mahlas edindi. Tabiatı daima değişir ve hiçbir işte sebat etmez bir
yaratılışta olduğundan Seferihisar, Akşehir, Amasya’da müderrislik yaptı. Ağras’a müftü oldu
ve müderrisliği de buna verildi. Tekaüd olup kendisine bir miktar tekaüd (oturak/emekli)
maaşı verildi. İstanbul’a geldi. Beşiktaş’da deniz kenarına bir ev, bir cami, bir hamam ve bir
zaviye yaptırdı. Rivayetlere göre Beşiktaş da bu hamamı ve binaları, İbrahim Paşa’nın reyiyle
bir çavuşun eline “cername” diye verilen bir cedvel mucibince vezirlerden, devlet âyânı ve
saray erkânından, büyük ve küçük herkesten bir çavuşun toplayıp Mehmed Efendi’ye
verdikleri paralarla yaptırmıştı. Bazı hamam sahipleri İbrahim Paşa’ya şikâyet edip hamamı
“mecma-i şûr u şurûr, menba-ı fısk u fücur” oldu diye şikâyet etmekle 100 adet acemi gulamı
gönderilip hamam ile meşhur olan yüzme havuzunu yıktırdılar. Mevlânâ Hâverî şu tarihi
söylemiştir:
Birader gerçi hamam akçesiyle
Nice dem yedin içtin işret eyledin
Yıkıldığın işitecek müverrih
Dedi tarihini anın havza çimdin
Deli Birader’in hamamının yıkılması ve o sıralarda da hâmisi olan meşhur “İskender
Çelebi”nin idamı fena hâlde bunu müteessir eylediğinden ve esasen sebatsız yaratılışından
evini, hamamın enkazını, mescidini ve zaviyesini satıp Mekke’ye gitti. Buranın civarında
“Dekke” nam kasabaya yerleşti. Orada bir mescid ve bir de bahçe bina ve imar eyledi. Arap
şeyhlerine ziyafetler verdi. İkramlar etti. Bir müddet sonra “rahatsızım” diye onlara veda
eyledi. 1535 senesinde Mekke’de vefat etti ve camisinin civarına gömüldü.
Bir gün bu şiiri yazmıştı:
Mecnun ki fena deştini seyretti serâser
Gam haneme geldi dedi ‘halin ne birader’
Bunu işitenler ve esasen divane tabiatlı ve değişik huylu olmasından “Deli Birader”
lakabıyla şöhret bulmasına sebep oldu. Gönlü geniş, hezel söylemesini sever, lâtifeden
hoşlanırdı. Vezirler ve amirlerin sohbetine devam eder, ulular ve devletlilerin hizmetinden
kaçınmazdı. Kendi vadisinde güzel nazımları ve bedelsiz şiirleri vardır.
Kişi kâdir olup bir dil-rubâya
Koçup anı erişmezse safâya
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ölmüştür. Bunun üzerine Çelebi Sultan Mehmed 816/1413 tarihinde babası ve dedeleri gibi
tekmil memleketi kurtarmış ve müstakil padişah olmuştur. Bu vechile Osmanlı hükûmetinin
ikinci banisi olmuş ve 12 senelik fetret-i saltanat fasılasına nihayet vermiştir.
Müstakillen padişah olan Çelebi Mehmed’in cülûsundan sonra civar hükûmetlerle
münasebeti yenilemiş ve Timur tarafından parçalanmış olan ülkeyi tekrar birleştirmiştir.
1415’te Venedik Cumhuriyeti Ege denizinde Osmanlı gemilerine sarkıntılık etmekle Venedik
donanmasına karşı Çalı Bey, kumandasındaki Osmanlı donanması Gelibolu’dan çıkarak deniz
muharebesi yapmış ve sulhu sağlamlaştırmıştır. 1416’da Eflak beyi serkeşlik etmekle padişah
Tuna cihetine asker gönderip Yergöğü, İsakçı kalelerini tahkim etmiş ve Eflak beyiyle harb
ederek talanlar ve üç senelik vergi peşin alarak Macaristan’a geçmiş birkaç kaleyi Macar
kralından tazminat alarak ve istediği gibi sulhu imza ettirerek Edirne’ye dönmüştü. Bu sırada
attan düşerek bir hayli vakit rahatsız olmuştu. 1418’de İsfendiyar üzerine yürüyerek sulh
yaptıktan sonra Bursa’ya döndü. 1419’da cami ve medrese ve imaret yapmakla meşgul
olmuştu. Hereke ve Gebze’yi fetihten sonra Selanik’e sefer yapmış ve Siroz’da Simavna
kadısının oğlu Bedreddin Simavî’yi idam eylemiştir.
Oradan avdetinde evail-i Cemeziyelevvel 824 hicrî ve 1421 senesi Mayısının ortalarında
hastalanmış ve birkaç gün içinde Edirne’de ishalden vefat eylemiştir. Devlet ve hükûmet
erkânı şehzâde II. Murad’a haber göndermişler ve Bursa’ya gelinceye kadar 42 gün padişahın
ölüsünü saklamışlardır. II. Murad Bursa’da tahta çıktıktan sonra Çelebi Sultan Mehmed’in
cenazesi Bursa’ya getirilmiş ve türbesine gömülmüştür. 43 yaşında ölmüş ve 8 sene
padişahlık yapmıştır (KA. 4207).
Çelebi Sultan Mehmed’in Murad, Mustafa, Ahmed, Yusuf, Mahmud namında beş oğlu
ve yedi kızı vardır. Kızları; Ayşe, Hafsa, Sittî, Selçuk, Devlet Hundî Hatunlar’dır. Iki kızının
adı mâlum değildir (NET. 96; G. 29). İzmit’ten İstanbul’a kadar deniz kıyılarını Rumlardan
zabt ve Canik ile Çankırı’yı istirdad edip Börklüce Mustafa ve Bedreddin Simavî gailesini
def’e muvaffak olmuştur. Mekke ve Medine’ye surre irsali âdetini ihdas eylemiştir (LTC.
VI/192).
Hastalığını bilen yeniçeriler vefatını sezdiklerinde otağına türlü türlü sözler söylemeye
başlamış ve asker ayaklanıp “Padişahımız hasta mıdır, sağ mıdır, bilmiyoruz? Niçin
görmüyoruz? Divan olunmuyor; elbette bir söyleyecek söz vardır” diye söylemeye
başlamışlar ve karargâha hücum sırasında olduklarından Vezir Bayezid, Halil, Hacı İvaz
Paşalar; “Padişahımız sağdır amma hastadır. Tutulduğu hastalığa havanın cereyan ve ziyanın
girmesi muzırdır. Bindikleri taht-ı revanının pencereleri ve kafesleri bunun için kapalıdır”
demişlerse de anlatamamışlar; nihayet yalan bir tertibatla ertesi gün kösler çalınarak divan-ı
hümayun olduğu ilân edilmiş, tahnit edilip mahfazaya konmuş olan Çelebi’nin cesedi
ölümünün 28. günü çıkarılarak loş bir mahalde üzerine elbiseleri konmuş ve birisinin
kucağına oturtularak ikisini üstlerin bir üstlük “dış elbisesi” giydirilmiş ve divan kurulup
vezirler ve icap eden askerler ve divan erkânı yerlerini almış; muamelata bakılmakta iken
arkasındaki adam sırasına göre cesedin başını kımıldatmakta ve kollarını başına doğru
oynatmakta iken padişahın tabibi Kürd Evran hemen gelerek; “böyle hastalık vaktinde divan
olmaz. padişahımızın hastalığı ziyadeleşir” demesi üzerine derhal divan dağılmış ve bu
vecihle 15 gün daha padişahın ölümü askerden saklamışlardır (HET. VI/97).
Çelebi Sultan Mehmed Bursa’ya giderken İstanbul’a uğramış ve imparator tarafından
hakkında ihtiram merasimi yapılmıştı. Ertesi sene yine Edirne’ye gitmiş ve üç gün sonra
kendisine nüzül isabet etmekle attan düşmüş ve hayatlarından ümid kalmamıştı. Bu sırada
olduğundan Bayezid Paşa ile veziri Çandarlı İbrahim Paşa’yı çağırarak oğlu Sultan Murad’a
sadakatle hizmet eylemelerini ve diğer iki evlâdını kucaklayarak büyük dedeleriyle kendi
zamanında olduğu gibi Sultan Murad’ın bunları telef etmemesi için bu iki şehzâdeyi İmarator
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Manuel’e tevdi eylemelerini irade ve tavsiye eylemiş ve tekrar eden diğer bir nüzûl üzerine
irtihâl eylemiştir (Tarih-i Siyasi-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye-Sadrazam Kâmil Paşa, 58).
Çelebi Sultan Mehmed, Bursa’da Yeşil Camii ile Sultaniye Medresesi denilen Yeşil
Medresesi’ni ve türbesini bina ettirmiştir. Bk. Yeşil Camii, Yeşil Medresesi ve Yeşil Türbesi.
BK, III/210
MEHMED II (Fatih Sultan)
II. Murad ve Hümâ Hatun’un oğludur. Receb 833 hicrî senesine tesadüf eden 20 Nisan
1430’da Edirne sarayında dünyaya gelmiştir. Henüz sabi iken Manisa sancağına mutasarrıf
tayin edilmiş ve en büyük âlimler tarafından talim, terbiye ve tahsiline itina edilmiştir.
Celâdet-i tab’ cihetiyle hiçbir muallime mutavaat etmeyerek tahsilden çekilmiş ise de
babası, Molla Gürânî’yi tam izin ve salâhiyetle terbiyesine memur etti. Meşhur olduğu üzere
Molla Gürânî elinde bir değnek ile talim ve terbiyesine himmet eylemiştir. 847/1443’te babası
oğlunu tahta cülûs ettirip kendisi Manisa’ya gitmiş, 14 yaşından 15 yaşına kadar iki sene
padişahlık yapmıştır. Bu esnada Papa, II. Murad’ın çekilmesinden ve Mehmed’in
gençliğinden istifade ümidine düşmüş ve kardinallerini göndererek Macarlar, Lehliler, Eflak
Boğdan ve Sırp vs. gibi Hıristiyan hükûmetlerinden bir haçlı ordusu teşkil eylemiştir.
Haçlıların 80.000 kadar askerle Varna’ya geldikleri haber alınmakla erkân-ı devlet 14 yaşında
tecrübesiz bir padişahın böyle bir kuvvete karşı gelemeyeceğini düşünerek Sultan Murad’ın
padişahlığı eline almasını rica ve istirhamda israr etmişler, II. Murad’da 40.000 askerle
İstanbul boğazını geçerek Varna’ya yetişmiş ve krallardan bazısı maktul ve bazısı esir
edilerek düşman perişan ve mağlup edilmiştir. II. Murad tekrar Manisa’ya çekilmek istemiş
ise de padişahın küçük yaşta olması bazı asker arasında itaatsizliğe sebep olduğundan
Sadrazam Halil Paşa’nın ve bazı vezirlerin ve hükûmet erkânının ricalarıyla ve bizzat
Mehmed’in iltiması üzerine II. Murad, 1444’te tekrar tahta çıkmış ve Sultan Mehmed de
Manisa’ya gitmişti. 1451’de II. Murad vefat etmekle 29.2.1451 tarihine tesadüf eden 16
Muharrem 855 hicrî senesinde Fatih tekrar cülûs eylemiştir.
Cülûslarını müteakip isyan etmek için fırsat kollayan Karamanoğluları üzerine asker
gönderince, Karamanoğlu İbrahim Bey, Taşeli’ne kaçmış ve kızını padişaha ricacı gönderip
iltica eylemiş olduğundan sadakattan ayrılmamak şartıyla eski kabahatleri affolunmuştu.
Sultan Mehmed Bursa’ya dönerek İstanbul fethi hazırlıklarına başlayıp Boğazkesen /
Rumeli hisarının inşasına başlamış ve bunu ikmalden sonra büyük toplarla teçhiz eylemiş ve o
kışı Edirne’de geçirip 857 ilkbaharında (1453) senesinde mükemmel bir ordu ile ve o vakte
kadar misli görülmemiş büyük toplarla İstanbul’u denizden ve karadan muhasara etmiştir. 53
gün muhasaradan sonra Topkapı’dan hücum ve duhul olunarak İmparator maktul düşmüş ve
İstanbul şehri de fetholunmuştur. Fatih Sultan Mehmed, bu büyük futuhatla iktifa etmeyip 31
sene süren saltanatı esnasında memleketi çok büyütmüş, köşe ve kenarlarda kalmış olan
düşmanları yok etmiş ve birkaç hükûmetin hayatlarına nihayet vermiştir. Sırbiye ve Bosna
krallarıyla defaatle muharebe edip Bosna ve Hersek’i ve Belgrad’ı ve daha birçok kaleleri
aldığı gibi; Eflak ve Boğdan’ı da itaati altına almıştı. Arnavutluk’u baştan başa istilâ eden
İskender Bey’le mükerreren cenk edip nihayet İskender Bey’in vefatıyla bu kıtayı kâmilen ve
katiyen memalikine ilhak ve mühim mevkilerini tahkim eymişti. Venediklilerle ve
Cenevizlilerle defaatle harbedip Mora’yı, Ağrıboz’u, Midilli’yi, Azak ve Kırım’ı vesair nice
yerleri fethetti. Trabzon’da teşekkül eden Pontus imparatorluğuna hitam vererek memleketini
kâmilen zapt ettiği gibi, Karamanoğlullarıyla defaatle muharebe edip bunların hükûmetlerine
de nihayet vererek memleketlerini kâmilen zapt eylemiştir. İsfendiyar hükûmetine de nihayet
vermiş ve Kastamonu’yu zapt eylemiştir. İran’a kadar memleketlere hükmeden Uzun Hasan
hududumuzu tecavüz etmekle o tarafa sefer edip Türkmenleri firara mecbur etmiş ve
Karahisar-ı Şarkî vesair kasabaları fethederek Osmanlı hududunu Fırat vadisine ulaştırmıştı.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Gedik Ahmed Paşa marifetiyle İtalya’nın güney cihetinden ibaret olan Polya’ya tecavüz
olunarak oraları talan edilmiş ve Rodos’da muhasara edilmiştir. Velhasıl saltanat müddeti
sefer ve harp ve futuhatla geçmiş 4 Rebiulevvel 886’ya tesadüf eden 4 Mayıs 1481 Perşembe
günü akşam üzeri Gebze civarında “Tekfur Sultan Çayırı” nam mahalde “nikris” (ayak ve el
parmaklarına arız olan ağrı ve şiş, gut) denilen mefasil hastalığından vefat eylemiştir. Elli üç
sene yaşamıştır. İstanbul’da bina eylediği caminin kıble tarafına gömülmüştür.
Şecaat ve celâdeti ve harb işlerinde ve siyasî sahadaki maharet ve iktidarı yaptığı
eserlerle meydandadır (KA. 4208).
Orta boylu, büyük kırmızı yüzlü, kırmızı ile karışık beyaz renkli, saç ve sakalı çok ve
kara, doğan burunlu idi. Haklı, adil, korkunç, cesur ve gayretli olup ecdadı gibi giyinmeyip
alimlere mahsusu elbise giyerdi. Ekseriya alimlerle musahabet buyurduklarından, İstanbul
alim ve fazıl kimselerin sığınacak yeri olmuştu. Hayratı çoktur. Ayasofya’yı tamir edip Fatih
camilerini yaptırmıştır. Yedi kale ve Anadolu Hisarı’nda birer mescid bina eylemiştir.
Zülkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı Sittî Hatun’la evlenmiştir. Bayezid, Cem, Mustafa,
Korkut, Nureddin adında beş oğlu; Gevher Han adında bir kızı dünyaya gelmiştir. Birkaç
lisana hakkıyla vâkıftı (SO. I/67). Gülbahar veyahut Gülşah adında diğer bir karısı daha vardı
ki; Bayezid bu kadından dünyaya gelmiştir. Cem ile Sultan Nureddin’in anaları Çiçek Hatun,
Fransa’nın Borbon hanedanındandır. Edirne sarayında otururdu (Sultan Cem, Ahmed Refik,
4; LTC. VI/193). Başka bir tarihte; Fatih, babasının vefatında, Manisa’da, iki ay evvel aldığı
Türkmen Bey’i Zülkadir’in kızıyla beraber bulunuyordu. Gece ve gündüz, yatakta ve divanda
İstanbul’dan başka bir şey düşünmezdi. Bir derdi ve düşüncesi varsa bunu nasıl zapt edeceği
kaygısı idi. Bazen uykusu kaçar ve uykusuzlukla kıvrandığı birçok geceler geçirirdi.
Gündüzleri üzerine İstanbul şehrinin planlarını bizzat çizerek yaptığı haritaya eğilmiş olduğu
hâlde zihnine gelen büyük ve küçük binlerce meseleyi bizzat halletmeye uğraşırdı. Bu vecihle
bu mühtiş muhasarayı hazırladığı görülüyordu. İnsanları önüne katıp götüren bu büyük
adamın bilhassa harikulâde olan şahsiyeti pek iyi söylendiği gibi, ne yaş ne cins tefrik
etmeksizin dininin bütün düşmanlarını bilâ-merhamet mahveden mutaassıp bir hilkat ile
felsefe ve din ilimleri ve hatta güzel sanatlara müteallık bazı meselelere karşı gösterdiği garip
ve şiddetli bir arzudan mürekkep acaip bir halitadan ibaret idi. Babasının vefatıyla tahta çıkar
çıkmaz babası Sultan II. Murad’ın karısı, Sırp kralının akrabasından olan Mari Brankoviç’i
memleketine iade ve kendisi de henüz beşikte ve süt emen kardeşi küçük Ahmed’i Cellat
Ali’ye boğdurdu. Ve babasının cenazesiyle beraber tören ile gömülmesini emreyledi.
1452, 26 Martında kuvvetli bir ordunun başında Rumeli hisarını yaptırmak için geldi.
Binanın inşasına başlandı. İnşaata bizzat Fatih nezaret ve amele teşci’ ediyordu. Etrafta büyük
kireç ocakları inşa edildi. Burada yakılan kireçler inşaat yerine her gün naklediliyor ve beş bin
usta ve on bin amele durmadan çalışıyordu. Her işçi bölüğü mensup olduğu kazaların
kadılarının şevk ve idaresinde vasıl oluyordu. Her usta iki amelesi ile beraber günde bir dirsek
duvar örmeye mecburdu. İzmit ve Karadeniz Ereğlisi’nden kereste ve Anadolu’dan taş
geliyordu. Çandarlı Halil Paşa, Zağanos Paşa, Karaca Paşa gibi eyalet valilerinden her biri
cesim burçlardan biriyle beraber kalenin zaviyelerinden birinin inşasına memur edildi (M.
Nahid, İstanbul Muhasarası ve Zabtı, 10,18,19,31).
Fatih, yazdığı şiirlerde “Avnî” mahlasını kullanırdı. İstanbul’u fetihten sonra “Yeni
Cami / Fatih Camii”ni bina eyledi ve etrafına sekiz medrese bina eyledi. İçine ulu mollaları
getirip müderris eyledi. İlim sahiplerine o kadar itabar ederdi ki, medreselerdeki
dânişmendlerin her birinin adını bir deftere yazdırıp yanında saklardı. Müderrislik veya
kadılık düştüğü zaman deftere bakıp münasip gördüğünü tayin ettirirdi. Bu sebeple herkes
okumaya talib ve ragıb olup okumaya can verirlerdi. Şairlere yaptığı hürmet ve iltifatı hiçbir
padişah yapmamıştır. Her birine ulu ulu dirlikler verip bazı zamanlarda huzurunda “müşâara”
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Sert ve şiddetli dil kullandığından herkesin gönlünü ve kalbini kırmıştır. Birçok eserler
yazmaya başlamış ise de ömrü vefa etmeyip hepsi yarım kaldı. Fatih ve Bayezid asırlarında
yaşamıştır (ŞN. 166). 1491 senesi Birinciteşrin ayının 25’inde Bursa’da vefat etmiştir. BK,
III/225
MEHMED MUHYİDDİN BEY
Gebze’de cami ve türbesi bulunan Çoban Mustafa Paşa’nın oğludur. Babasının
İstanbul’da bina eylediği medreseye müderris ve sonra da Bursa’da Sultaniye/Yeşil
Medresesi’ne müderris olmuş ve 1534’te Bursa’da vefat eylemişti. Halim, selim, ilimlere
hevesli bir genç idi (SO. IV/372; ŞN. 498). BK, III/234
MEHMED MUHYİDDİN BEY
Mustafa Bey’in oğludur. 1532’de Kastamonu sancakbeyi idi. Meşhur Hançerli Fatma
Sultan’ın kocasıdır. Bk. Hançerli Sultan. BK, III/234
MEHMED MUHYİDDİN EFENDİ
İzniklidir. İznikli Kutbeddin’in oğludur. Molla Fenarî’den tahsil eylemiş ve âlimlerimiz
arasına girmiştir. İznik’teki Orhan Medresesi müderrisliğinde, İznik kadılığında bulunmuştur.
Tasavvufa intisab eylemişti. 20’ye yakın telîfatı vardır. Evrad-ı Zeyniye’yi şerheylemiştir.
Fukara-yı sûfiye libasıyla 1480’de Edirne’de vefat etmiş ve Zindan altındaki Tatarhanı
mezarlığına gömülmüştür (OM. I/159; SO. IV/339; ŞN. 124). Mevlânâ Üveys’in çocukları
Celal Çelebi, Hanım, Sittî Hatunlar ana cihetinden kardeşleridir (BS. 31/90,179). BK, III/217
MEHMED MUHYİDDİN EFENDİ (Mevlânâ)
Fazlullah’ın oğludur. “Hoca Efendi” diye meşhurdur. 1498’de Saray mahallesindeki
büyük evini hayır işlerine vakfetmiştir. Bk. Hoca Efendi (BS. 16/299, 21/311). BK, III/228
MEHMED MURAD EFENDİ
Şeyh Mahmud Efendi’nin oğludur. Hisar’da, Cizyedar Hacı Hüseyin Ağa’nın
Nakşibendî zaviyesi şeyhi iken, ihtiyar ve yaşlı olduğundan kendi rızasıyla büyük oğlu
İbrahim Lutfî Efendi’ye şeyhliği terk ve tevdi eylemiştir. 17.10.1849’dan itibaren oğlu
şeyhliğe başlamıştır. BK, III/311
MEHMED NEŞRÎ Bk. Neşrî Mehmed Efendi.
MEHMED NUREDDİN (Seyyid)
Ali Efendizâde’dir. Şam kadılığından mazûl iken kanun mucibince kıdemlisi olan fetva
emini Abdülhalim’e Mekke kadılığı tevcih olunup hiçbir vechile dedikodu icap etmezken
nevbetine razı olmayıp terbiyesizce harekâta başlamış ve padişaha arzıhâl vererek rahatsız
etmeye cesaret eylediğinden 1795 senesi Eylülünde Bursa’ya sürülmüştür (BS. 1210/2). BK,
III/305
MEHMED PAŞA
Hamza oğlu Hızır Dânişmend’in oğludur. “Nizameddin Mehmed Şah” namıyla
anılmaktadır. Buna “Mehmed Ağa”, “Koca Mehmed Ağa” da derler. Bu zat Osmancıklıdır.
Bursa’da Hasan Paşa Hanı’nı satın almış ve Keresteciler Hamamı denilen Kayan Hamamı’nı
yaptırmıştır. Kendisi vezirlerdendir. Osmancık kasabasında bir camiyi, zaviyesi ve türbesi
vardır. Bursa’daki hanı, hamamı ve hamam ittisalindeki beş dükkân ve şimdiki belediye
dairesinin olduğu yerdeki dört dükkânı, Ulgarlar Çarşısı’nda bir bozahaneyi, Hisarkapı
civarında kasap dükkânını, Dikencik, Bekes ve Yenice köylerini, Manyas’ta Kayıkçı,
Kebekler ve Akçalar köylerini, Manyas’ta ve birçok çiftlikle Gökpınar divanını değirmeniyle
beraber Kaplıkaya kurbündeki hamam ve dükkânı yaylaktaki cümle arazisini vakfeylemiştir.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Vakfiyesi 20.2.1439 tarihlidir. Fatih’in idam ettirdiği Mahmud Paşa-yı Veli’nin babasıdır.
BK, III/215
MEHMED PAŞA
Lala Şahin Paşa’nın oğludur. Gürle’nin Gemiç köyünü Sultan I. Murad buna temlik
etmiş ve bu da Yenice’deki zaviyesine vakfeylemiştir. Vakfiyesi 28.4.1442 tarihlidir. Kendisi
ümeradandır ve kalem sahibi bir zat idi. İsmi evvelâ “Şemsü’d-devle ve’d-din “ iken ihtisar
olunarak Mehmed Şemseddin Paşa denilmiştir (BAVS. 42). Gürle’de birçok araziyi bu
zaviyesine vakfeylemiştir. Oğlu Hamza Bey’i bu vakıfların mütevellisi tayin eylemiştir. BK,
III/215
MEHMED PAŞA
Hızır Paşa’nın oğludur. Ali ve Hızır Çelebilerin babasıdır. Ankaralı İnebey subaşısı Ali
Bey’in kardeşidir. Sivas’ta, Sonusa’daki Turabiye Medresesi bu zatındır. Bursalı olup
Amasya’da medfundur. Amasya’da camisi Amasya ve Tosya’da vakıfları vardır. Yenişehir’in
Aziz Bey köyü bununla kardeşi Kasım Bey’in mülküdür. 1527 Kalender harbinde katl
olunmuştur (BS. 5/111, 25/62, 35/595; BAVD. 22023). BK, III/225
MEHMED PAŞA
Fenarîlerden Şemsi Bey’in oğludur. 1524’te Aydın ilinde Müslim (Sancakbeyleri
vilâyet ve sancakların idaresiyle alâkalı olmayıp o mıntıkadaki müslimlerin beyi idi.
Kırklareli’nde de çingene sancakbeyi vardı. Bu da yalnız çingenelere karışırdı) sancakbeyi idi.
1533’te Konya’da idam edilmiştir. Ahmed ve Halid Beyler adında iki oğlu vardı (BS.
31/278). BK, III/234
MEHMED PAŞA
Nişancı Mehmed Paşa namıyla maruftur. Oğlu Ahmed ve Davud Beyler vardı. Zevcesi
Ayşe Hatun’un Pınarbaşı mahallesinde bir mektebi vardı. Mehmed Paşa 23.9.1552’de
mektebe 104.400 akçe vakfeylemişti. (BS. 52/29). BK, III/239
MEHMED PAŞA
Vezirlerdendir. Bursalı Pîr Ahmed Efendi’nin oğludur. 1592’de babası ölmüştü (BS.
182/48). BK, III/251
MEHMED PAŞA
Nişancılardan Mahmud Efendi’nin oğludur. Şam, Haleb defterdarı ve İstanbul’da ikinci
defterdar olup (şıkk-ı sânî defterdarı) badehu sancağa çıkıp beylerbeyi oldu. 1614’te
Diyarbakır valisi olup o sene azlolunmuş ve biraz sonra da ölmüştür (SO. IV/144). 1612’de
divan-ı hümayunda “Nişancı/Tuğraî” hizmetinde ve Rumeli beylerbeyliğinde bulunmuştur.
“Muallimzâde” diye meşhurdur. Demirtaş’ın oğlu Oruç Bey sülâlesine mensuptur (BS.
221/96,106). BK, III/258
MEHMED PAŞA
Fenarîlerden Şemseddin Bey’in oğlu Muhyiddin Bey’in oğludur. Anası Fahrunnisa
Hatun’dur. Karesi, Hudâvendigâr valiliklerinde ve Anadolu müfettişliğinde ve Rakka
valiliğinde bulunarak 16.5.1616’da vefat eylemiştir. Bursa’da İbahim Paşa mahallesinde
sakindi. Karısı Fahrî Hatun ve kızı Ayşe Hatun’dur (BS. 204/94). Muhyiddin Bey, Şemsi Bey
ve ceddi(?) Hatice Hatun vakıflarının mütevellisi idi. Vefatıyla mütevellilik, kardeşi Aksaray
sancakbeyi Yusuf Bey’e geçmiştir (BS. 225/104,112). BK, III/260
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED PAŞA
Şemseddin Paşa’nın oğludur. 1638’de Konya’da idam olunmuştur. Kite kazasında
çiftliğinde 120.600 akçe metrukâtı, Bolu’da karısı ve oğulları Ahmed ve Halid Beyler vardı
(BS. 250/137). BK, III/268
MEHMED PAŞA
Sivas beylerbeyi iken Bursa’da ölmüştür. Hükûmete çok borcu olduğundan, “nakit
akçeleri, eşyası, çiftlik ve emlâki ve başka malı denilen az ve çok nesi varsa beylik için yazıp
ve defter edip ve gereği gibi zapt ve muhafaza ettirilip defterinin İstanbul’a gönderilmesi”
23.6.1679’da fermanla Bursa kadısına bildirilmiştir (BS. 276/97). BK, III/278
MEHMED PAŞA Bk. Süle Mehmed Paşa.
MEHMED PAŞA (Gürcü)
Tavâşî ağalarından iken, Bâbüssâde ağası, vezir ve Mısır valisi, Bosna, Erzurum valisi
ve sadrazam olmuş ve azlolunarak Rodos’a götürülmüş, IV. Murad’ın cülûsunda ikinci vezir
ve sadaret kaymakamı olmuş, 13.7.1626’da idam edilmiştir. Eşyası ve malları Bursa’da
bulunduğundan, bunların beylik için zabtı emredilmiştir (BS. 239/128; SO. IV/151). BK,
III/265
MEHMED PAŞA (Hacı)
Kaptan-ı derya iken Bursa’ya ikamete memur edilmiş ve vezirliği alınmıştır. 1808’de
beş yüz kuruş maaşı vardı. 1809 senesi Haziranında vezirliği iade edilerek Akdeniz boğazı
muhafızlığına tayin edilmiştir. Bir müddet sonra Boğaz seraskerliğine ve tekrar kaptan-ı
deryalığa tayin ve bir iki ay sonra da tekrar Bursa’ya gönderildi ve Bursa’da vefat eyledi.
Esasen İzmirlidir. Bostancıbaşı namıyla meşhurdur (SO. IV/277). BK, III/307
MEHMED PAŞA (Seyyid)
Hacı Süleyman Ağa’nın oğludur. Özi muhafızı olup, Çekirge’de 31.8.1762’de ölmüştür.
8.876 akçe mirası kalmıştır. Hemşiresi Hatice Hatun vardı (BS. 397/17). Kırım hanının
iltimasıyla Özi kalesi muhafızı olmuştu. Bursa’ya mutasarrıf gelmişti. Muhallefatı beyliğe
zabtedilmiştir. BK, III/296
MEHMED REFÎ’ EFENDİ
Bursa müderrislerinden ve Perdeci Hasan’ın yeğenidir. Ankara’ya nefyi hakkında emir
gelmiş ise de kendisi Kütahya’da hasta olduğundan menfâsının Kütahya’ya nakli ve tahvili
19.5.1801’de arz edilmiştir. BK, III/306
MEHMED REİS (İhtiyar)
Balat’ta Çavuş Mescidi yakınında, sokakta çuval içinde bir kadın ölüsü bulunmuştu.
Bundan mesul tutulan Mehmed Reis ile karısı Fatma, katl cürümünü inkâr eylediklerinden,
te’dîb için Bursa’ya nefy edilmişler ve 15.10.1769’da Bursa’ya muvasalat eylemişlerdir
(BAZD. 3549). BK, III/299
MEHMED REŞİD EFENDİ
Vânî Mehmed Efendi oğlu Seyyid Hüseyin Efendi’nin oğludur. Anası, Mustafa kızı
Aliye Hatun’dur. Bağdad’da kadılık yapmıştır. 31.12.1744’te Yaniçoğlu mahallesinde
ölmüştür. Karısı Ömer kızı Hatice ve oğulları Müderris Hüseyin Efendi, İbrahim ve Abdullah
Efendilerdir. 2.194.404 akçe muhallefatı ve İnegöl’de Bedre karyesinde mülk hamamı vardı.
Kitapları arasında Vânî Efendi Fetvası, Vânî Efendi’nin Arapça Fetvaları, Eşkal-i Telhis
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
adında Vânî Efendi’nin el yazısıyla bir kitap ile daha birçok kıymetli kitapları kalmıştır (BS.
334/93). BK, III/293
MEHMED REŞİD MOLLA (Seyyid)
Vânîzâde’dir. 1735’te vefat eden Seyyid İbrahim Efendi’nin oğludur. Anası, Mehmed
Emin Efendi kızı Şerife Naile Molla Hanım’dır (BS. 389/14). BK, III/295
MEHMED SADIK
İstanbul’da Valide Hanı’nda ipek tüccarından iken, ipek maslahatından dolayı hilâf-ı
rıza harekete cesaret eylediğinden, te’dîbi için 1825’te Bursa’ya nefy edilmiştir. BK, III/310
MEHMED SADIK BUHARÎ (Şeyh)
Sulehadan bir zat olup Kastamonu’da tasarruf eylediği köyler ref’ edilerek yerine,
24.7.1664’te kendisine Bursa’nın ziyade cizyesi malından yevmî yüz akçe vazife tayin
edilmiştir (BS. 1073/99). BK, III/275
MEHMED SADIK DEDE
Bursa Mevlevîhanesi şeyhidir. Salih Dede’nin oğludur. 31 sene şeyhlik yapmıştır.
1768’de ölmüş ve Mevlevîhane’deki türbeye gömülmüştür. BK, III/298
MEHMED SADIK EFENDİ
Zeynelâbidinzâde’dir. Âlimlerdendir. 1761’de ölmüş ve Yeşil Türbesi önünde, Ahmed
Aziz Paşa civarına defnedilmiştir. BK, III/296
MEHMED SADIK EFENDİ
Küçük Temenye’de Eşrefîler mahallesindeki evini Halvetî tekkesi olmak üzere
vakfeden Mehmed Emin Efendi’nin vefatı üzerine 31.3.1800 tarihinde şeyh olmuştur. Bu
zaviyeye “İbrahim Baba oğlu Seyyid Baba Zaviyesi” de denir. BK, III/306
MEHMED SAÎD
Belgrad’da fetva vermeye mezun iken, kendi hâlinde olmayıp bilâdın(?) ve memleketin
nizamlarını bozmaya ve daha nice fenalıklar, melânetler yapmaya cesaret eylediği, 1782
senesi Nisanında Belgrad’da zuhur eden ihtilalin çıkmasına sebep olduğu Belgrad muhafızı
Mehmed Paşa tahriratı ve Belgrad kalesindeki ulema ve sulehâ ve zâbıtân mühürleriyle
mühürlenmiş bir kıt’a mahzarda inha olunduğundan te’dîb için Bursa’ya sürülmüştür (BS.
1196/73). Epey bir müddet Bursa’da oturduktan sonra, Belgrad’a varmayıp Edirne’de kendi
hâlinde ikamet şartıyla, 1782 senesi Birinciteşrin sonlarında affedilmiştir (BS. 1196/69). BK,
III/302
MEHMED SAÎD EFENDİ
Remzizâde’dir. Kadriye Medresesi müderrisi iken, kendi hâlinde olmamış, ayrıca
Arapçada mahareti olmadığından dile alınmaya layık olmayan kelimeleri öğretmeye cesaret
ederek dedikoduya sebep olmuş ve Midilli adasına nefy olunmak için Mudanya’ya
götürülmesi ve oradan bir kayığa konularak Midilli’ye gönderilmesi 30.1.1750’de fermanla
emredilmiştir (BS. 339/18). BK, III/293
MEHMED SAÎD EFENDİ
Tuzpazarlızâde’dir. Müderristir. 1767’de Koca Mehmed Paşa vakıflarının mütevelli
kâimmakamı idi (BS. 1179/67). Sefer-i hümayun esnasında müderrisliği ketm olunarak ahâd-ı
nastan ve ashab-ı servetten olduğu verilmiş ve sair kudretliler gibi cihat ianesi olarak 300
nefer piyade askeri tahrir, techiz ve maiyyetine alarak orduya gelmesi emredilmişse de
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
müderris olduğu haber alındığından ve Rumeli kazaskeri Mehmed Efendi müderris olduğunu
inha eylediğinden, evvelce verilen emrin kaydı terkîn edildiği, 1775 senesi Nisan tarihli bir
fermanla Bursa kadısına tebliğ edilmiştir (BS. 1186/64). BK, III/301
MEHMED SAÎD EFENDİ
Hattattır. Orhan imamıdır. 1798’de ölmüştür. Kabri, Pınarbaşı’nda, Düsturhan
civarındadır. BK, III/306
MEHMED SALİH
Yeniköy’deki Burun Camii’nin imamı idi. Kendi hâlinde olmayıp padişahın rızası
hilâfına hareket eylediğinden Bursa’ya nefy edilmiş ve 1792 senesi Mayısında Bursa’ya
muvasalat eylemiştir (BS. 1206/7). BK, III/305
MEHMED SALİH EFENDİ
Şeyh İbrahim Efendi’nin oğludur. Babasının vefatıyla Emir Sultan şeyhi olmuştur. Pek
küçük olduğundan “Fenâyî” denilen Selâmî Ali Efendi kaimmakamları olmuştur. Mehmed
Salih Efendi son günlerinde keyfine mağlup olarak hiçbir işe bakmaya iktidarı kalmayan bir
meczup olmuş Hz. Emir’in vakıfları kâtibi Abdülaziz oğlu İshak Efendi akrabadan olmakla
şeyhliği ona terk eylemiş ve 1722 senesi Haziranı ortalarında vefat eylemiş ve İshak Efendi
müstakillen şeyh olmuştur (G. 95). BK, III/287
MEHMED SAMTÎ EFENDİ
Bursalıdır. Hacı Yusuf’un oğludur. Müderris ve Selanik mollası olup 1669’da ölmüştür.
Şairdi (SO. IV/178). BK, III/277
MEHMED SELİM EFENDİ
Hüseyin’in oğludur. Bursalıdır. Hattattır. 1725’te ölmüştür. BK, III/288
MEHMED SELİM EFENDİ
Baldırzâdelerden Şeyh Mehmed Efendi’nin oğludur. Kardeşi Şeyh Mustafa Efendi
vardır. 1752’de Bursa’da idi. BK, III/294
MEHMED SUBAŞI
1588’de Bursa’da yasakçıbaşı idi. Dergâh-ı âlî yeniçerilerinden Süleyman, bir gün
mahkemeye gelerek; “kendi hâlimde giderken Kaplıca yolunda Yahudiler Çarşısı’nda, halkın
gözü önünde Mehmed Subaşı beni dövmek istedi. Ben yeniçeriyim, tâzire müstehak olanımız
dahi gece tâzir olunup, gündüz tâzir olunmak kanuna aykırıdır, diye bağırdımsa da
dinlemeyip beni aşağı alıp yetmiş seksen değnek vurup hakaret eyledi” diye şikâyet eyledi.
Mehmed Subaşı dövdüğünü itiraf ve fakat: “Yeniçeri olduğunu bilmedim” diye cevap
vermesi üzerine, birkaç yeniçeri de: “Yeniçeriyim” diye bağırdığını duyduklarını söylediler.
Hasan adında bir yeniçeri de mahkemeye gelerek; “Beni de sebebsiz habseyledi ve dövdü”
deyince, Mehmed Subaşı da; “şikâyetçisi vardı,onun için dövdüm” dedi.
İbrahim adında diğer bir yeniçeri de; “sebebsiz habsedip başımdan bazı eşyamı ve şeriat
kanununa muhalif olarak 1.000 akçe cerime (para cezası) aldı” diye şikâyet eyledi. Mehmed
Subaşı buna cevaben; “eşyalarını ben almadım, mubassır Bostan’dadır” dedi. Bunlardan
başka 500 kadar yeniçeri mahkemeye gelip; “bizim tâzire müstehak olanımız gündüz tâzir
olunmayıp gece ile tâzir olunagelmiştir” dedikleri sicile kaydolunmuş ve 1588 senesi
Martında mahkemede bu huccetin suretini İstanbul’a göndermiştir (BS. 173/202). BK, III/249
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEHMED SUBAŞI
Dergâh-ı âlî yayabaşılarından iken 1604’te Bursa’daki yeniçeriler ve acemi oğlanlar
zâbıtlığına tayin edilmiştir (BS. 209/181). BK, III/255
MEHMED SÜKÛTÎ EFENDİ
Mudurnulu Mehmed’in oğludur. Bursa’ya yerleşmiş ve orada okuyup Şeyh Mısrî’ye
halife olmuş ve Gelibolu’ya gönderilip oradaki Kasım Subaşı Zaviyesi’ne şeyh olmuştur.
1691’de ölmüştür. Deveciler mezarlığına gömülmüştür. Câmî şerhi Fevâid-i Aliyye’yi telîf
eylemiştir (SO. IV/192). BK, III/282
MEHMED ŞAH
Mevlânâ Yegân’ın oğludur. Kendisi de ulemadandır. Oğlu Mevlânâ Ali Çelebi ve
torunu Sinaneddin Çelebi de ulemadandır. 1490’da Bursa’nın en iyi kelâm âlimlerinden idi.
BK, III/225
MEHMED ŞAH
Yıldırım civarında bulunan bir mezar taşında, Bursa’da ilk defa görülen bir şekil
arzetmektedir. Bu da, herkes babasının adını yazdığı hâlde bu taşta anasının adı yazılıdır.
Aynen şöyledir: “el-Merhum Mehmed Şah / Veled-i Rukiye Hatun binti İshak Bey”. Taşta
tarih yoktur. İshak Bey’in kızı Rukiye Hatun’un oğlu Mehmed Şah Bey’in kim olduğu tesbit
edilememiştir. BK, III/316
MEHMED ŞAH (Mevlânâ)
Şemseddin Fenarî’nin oğludur. 17 yaşında iken Sultaniye Medresesi’ne müderris olmuş
ve sonra da diğer medreselerde müderrislik yapmıştır. 1426’da vefat etmiş ve Molla
Fenarî’deki babasının yanına gömülmüştür. Birçok eserleri vardır. Gayet zeki, âlim ve fazıl
idi. Vücudu bir ilim hazinesi idi. Gayet tatlı bir ifadesi vardı (G. 244; ŞN. 56; SO. IV/102).
BK, III/213
MEHMED ŞAH (Mevlânâ)
1489’dan evvel ölen Mevlânâ Hasan Çelebi’nin babasıdır. Diğer oğlu da Mevlânâ
Muhyiddin Çelebi’dir (BS. 4/227, 350). Şeceresi:
Pîrî Çelebi
BK, III/225
MEHMED ŞAH BEY
Zeynî Çelebi’nin oğludur. 1561’de Hatice Hatun vakıflarının hasbî nazırı idi. BK,
III/241
MEHMED ŞAH ÇAVUŞ
Ali’nin oğludur. Şark seferine memur olan Mustafa Bey’in kethüdasıdır. Kendisi
dergâh-ı âlî çavuşlarından olup Bursa’daki hassa harc emini olmuştur. 1583 senesi
Birinciteşrin ayında âyân ve sözü geçenlerdendi. BK, III/247
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mal ve para 10.000 cildi mütecaviz nefis kitap terk etmişti. Birkaç eseri vardır. Müsvedde
hâlde daha birçok telîfatı da vardır.
Kendisi zahid, âlim, fazıl, tasavvufa aşina bir zat idi. Arapça şiirleri ve manzum eserleri
vardır. Karamanoğlu’na hediye ve ithaf eylediği Fatiha tefsiriyle Fusul ü Bedâyî’, en nefis
eserlerindendir. Aile fazileti asırlarca Bursa’nın abrû-yı irfânı olmuştur. Umur-i diniyye de
dikkat ve ihtimamı son derecede idi. Hatta bir şeyden dolayı padişaha; “Sen cemaate devam
etmiyorsun” diyerek şehadetini red eylemesi meşhurdur (LTC. IV/215).
Âlimlerin büyüklerinden, mutasavvıfların meşhurlarındandı. Bazıları Hindistan’da
Fenar karyesinden ecdadı gelmiş diyorlar; bazıları da Emir Sultan’ın Yıldırım’ın kerimesiyle
teehhülü sırasında hediye olarak musanna’ bir fener göndermiş de onun için “Fenarî”
lakabıyla şöhret bulmuştur, diyorlar. Bir vakit gözleri kör olmuş ve rüyasında Peygamber
Efendimizi görerek gözleri açılmıştır. Bundan dolayı kadınlar her Cuma günü birer arzıhâl
yazarak baş uçundaki künke korlar ve çoğunun arzusu yerine gelirmiş. Ziyaretgâhdır.
Evlâdının cümlesi de âlim, fazıl, müellif ve musannif olarak Bursa’nın iftiharına bais olan asil
bir ailedir (Şemseddin Ulusoy-Bursa Türbeleri).
Mehmed Şemseddin Fenarî’nin babası Hamza, onun babası Halil ve onun babası da İsa
ki, “Nizameddin Fenarî” diye meşhurdur. Şeyh Hamza, Konyalı Şeyh Sadreddin’in
çıraklarındandır. Vefatında 150.000 dinarı kalmış idi (G. 239).
Şiirde “Gammî” mahlasını kullanırdı.
Ey Gammî nâle vü zâr ile ölürsen yeridir
Sana kim dedi ki her bir güzele yâr olasın
Üç lisanda nazım ve şiirde mahirdi (KA. V/3285; SO. III/159). Şeceresi şöyledir:
İsa
(Nizamüddin Fenarî)
Halil
Hamza
Mehmed Şemseddin
Mehmed Şah Yusuf Bâlî Hasan Paşa Ahi Yusuf Halil Paşa Ümmügülsüm
BK, III/213
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
memuriyetleri İstanbul’da mîr-i alem olan Hasan Ağa’nın arzı mucibince tevcih olunmakta
iken hariçten bazıları müdahale eylediklerinden men’lerini rica eylemişlerdir. Kalede ve sair
dernek ve cemiyetlerde bunların mehterlik edip, âhardan kimsenin mehterlik etmemesi
emrolunmuştur (BS. 283/160).
18. 4. 1760’ta; “Bursa ve levâhıkları ve tevâbii köylerinde vaki olan arûsânelerde
(düğünlerde) mehteran-ı tabl u alem-i hassalarda kös hammaliyesi mülhakatı olmak üzere
zurna, davul çalan mehterlerin üzerlerine, çalıcı mehterbaşılığına talib ve ragıb olan Molla
Mustafa, bir sene tamamına değin Bursa’da vaki İnegöl, Yenişehir, Gemlik, Mudanya, Kite’de
yapılacak düğünlerde, bunlara müracaat edilip bunun izni olmaksızın düğün yapmayalar ve
izinsiz, taşrada bu işe başlamayalar. Düşen işleri için buna müracaat ederler. Âhardan bir
fert müdahale etmeye” diye, hassa başmehteri Ahmed Ağa tarafından Molla Mustafa’ya
temessük verilmiştir (BS. 1172/67). BK, III/317
MEKKÂRÎ
Ordunun eşyasını nakil için kullanılan beygir, katır ve develere denir.
18.3.1663’te Bursa’da bulunan padişah IV. Murad, Edirne’ye gitmek için ziyade
mekkârî davarları lâzım olmakla, Bursa’da ve her ne mahalde bulunursa üç yüz mekkârî deve
ile üç yüz mekkârî katır ihraç edilerek acele Bursa’ya irsalini emreylemiştir (BS. 1073/140).
1688 Ağustosunda, “hareket- i hümayunda ağırlık taşımak üzere, iyi ve fena demeyip iki
yüz miktar mekkârî davarının” acele gönderilmesi Bursa kadısına, kethüdayerleri, yeniçeri
serdarları ve âyân-ı vilâyetin iş erlerine emredilmiştir. İstanbul’a girdikleri günden itibaren
bunların ücretlerinin mirîden verileceği de ifade edilmiştir (BS. 363/45).
4.4.1743’te Bursa kazasından, “Erzurum seraskeri Vezir Ahmed maiyyetinde yüz re’s
mekkârî ve katır ihrac olunup doğu(?), Sivas’ta ve Zara köyünde mevcut zahire ve
mühimmatın nakli hizmetinde kullanılması ve Sivas’tan nakliyata başladıkları günden, bu işin
hitamına kadar beherine âdet vechile yirmi beşer akçe ücret yevmiyeleri ordu defterdarı
tarafından nakden verilmesi, cümlesi tüvânâ ve yola yarar ve beherinin ikişer çift çuvalları ve
urganları ve semer ve sair âlât ve bisatları bulunması ve her bir katarının birer nefer
mekkârîcileri tam ve mevcut olmak üzere ihracları” emredildi (BS. 334/11).
1744’te İran seferi nakliyatında kullanılmak üzere, nefs-i Bursa’dan kırk beş re’s
mekkârî beygirleri ihracı (BS. 334/38) emredilmiştir. Bu mekkârî ve katırlar Sivas’tan zahire
ile yola çıktıkları tarihten, hizmette olduklarınca yevmiyeleri mutad vechile ordu defterdarı
tarafından verilecektir. “Bunların dinç ve her birinin ikişer çift çuval ve urgan ve yular ve
semer ve sair âlât ve ve bisat ve takımların mükemmel ve tam olmak ve gece ve gündüz
yanlarından ayrılmayıp işin hitamına kadar gereği gibi görüp ve gözetip ve bilâ-izin firar ve
gaybet veyahut ricat ve avdet etmemeleri şartıyla, ahâli-i vilâyet taraflarından her bir
katarına kefil ve boyunlu birer nefer kârgüzâr (harbende/mekkâreci) tayin ve üzerlerine ehl-i
vilâyetin marifet ve ittifaklarıyla âyân-ı vilâyetten emniyetli bir kimsenin mekkârîbaşı nasb ve
tayin olunmak üzere tedarik ve ihracları” bildirilmiştir (BS. 384/87).
1773’te Bursa kazasından, Moskof seferi için 200 mekkârî ihracı (BS. 1186/3, 15)
emredilmiş ve Reyhan Paşa mahallesinden Mehmed oğlu Kara Hüseyin, Bursa’dan istenilen
iki yüz beygirden yüzünü ordu-yı hümayunda eda-yı hizmet etmek için, beheri 32 kuruştan üç
bin iki yüz kuruşu şehir kethüdası Süleyman Ağa’dan almıştır (BS. 1186/31). Diğer yüzü için
Süzenkefen mahallesinden Mehmed oğlu Abdurrahman Paşa 3.500 kuruş almıştır.
1778 senesi İkinciteşrin ayında gelen bir emirde, Bursa kazasından yüz mekkârî ihracı
emrolunmuş (BS. 1191/5) fakat dört ay sonra Rusya ile sulh akdedildiğinden mekkârîlerin
sevki affedilmiştir (BS. 1191/13) .
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1788 senesi Birinckânun ayının beşinci günü gelen bir emirde, Bursa kazasından iki yüz
otuz ve geçen seneden geri kalan 17 re’s ki cem’an 247 re’s mekkârî beygiri ihracı ve
nevruzdan evvel ordu-yı hümayuna irsal ve îsali emredilmiştir (BS. 308/2). BK, III/318
MEKTEP
Bursa’da birçok mektep açılmış ve kapanmıştır. Bu mekteplerden hüviyetlerini tesbit
edebildiklerimizin listesi şudur:
Abdal Mehmed, Abdülvasi Efendi, Acem Reis, Adanalı Hoca Sinan, Akçeli Bekir,
Alâeddin (Kadı Gökyaka), Ahmed Dâî, Altıparmak, Attar Bedreddin, Aynîşah Sultan, Ayşe
Hatun, Başçı İbrahim oğlu Mehmed Çelebi, Bezirganzâde Mehmed Çelebi, Bıyıklı Mahmud,
Boyacıkulu Sinan, Çakır Ağa, Çalabverdi, Çardak, Çekirge, Defterdar Nureddin, Demirtaş,
Derviş Ali, Dost Emir, Durmuş Halife, Efdalzâde Mehmed Çelebi, Elaldı Hatun, Eyyühüm,
Faize Hatun, Gedizli Muhyiddin, Hacı Budak, Hacı Hüsam, Hacı İlyas, Hacı İvaz Paşa, Hacı
Mehmed (Balcı), Hacı Mustafa, Hacı Nasuh (Lâgar Nasuh), Hacıoğlu Hoca, Kaftancı Ali
Çelebi, Halil Çavuş, Halkasız, Hammalzâde, Hamza Bey, Hançerli Sultan, Hatice Hatun,
Hatuniye, Hoca Emirhan, Hoca Hasan, Hoca Mahmud, Hoca Şücâ, Hoca Yunus, Hoca
Alioğlu, Hundî Hatun, Hüseyin Mir, Kademeri Kemal Bey, Kadı Mahmud oğlu Pîr Ali, Kale-
i Umur Bey Mahallesi, Kara Ali Paşa, Karabıyık Nebi Halife, Kasap Hacı Süle, Kasapzâde
Mehmed, Kastamonî Hoca Mehmed, Kayan, Kazânî Abdüllâtif, Kazzazoğlu, Leys Çelebi,
Mahmudzâde Mehmed Çelebi, Malatyalı Ahmed, Mehmed Çelebi (Kızılcık Kurusu),
Mehmed Çelebi, Mevlânâ Vildan Efendi, Minaredibi, Molla Arab, Molla Gürânî, Molla
Fenarî Mahallesi, Muhyiddin, Nişancı Ahmed Bey, Orhan, Parmaksız Hüseyin, Reyhan Paşa,
Rüşdiye, Selçuk Sultan, Yeni Bezzaz, Yıldırım, Zeyrekzâde.
Bunlar hakkında, adları hizasında biraz muhtasar malûmat verilecektir. Daha ziyade
tafsilat ve izahatı Bursa Halkevi idare amiri Necip Aksoy Bey’in henüz tab’ ettirmediği Bursa
Maarif Tarihi’nde bulabilirsiniz. BK, III/320
MELİK BEY
Osman Gazi’nin oğludur (Bk. Tarih Kurumu’nun Belleten’i, XIX/281). Akıncıların başı
idi. Rumeli’ye geçenlerin serdarı idi. Süleyman Paşa’nın oğlu Melik Nasır ile Rumeli’ye
geçerken boğulmuştur. Burgus tekfuru atmaca avına çıkmış iken, bunlar tekfuru tuttular ve
kaleyi harpsiz zapt eylediler (DE. 83). Melek Hatun adında bir kızı vardı. BK, III/320
MELİK PAŞA
Gümüşboğa’nın oğludur. Bursalıdır. 1463 senesi Haziranında Saray Camii mahallesinde
ölmüştür. 26.494 akçe muhallefatı kalmıştır. Varisleri gaibti (BS. 1/42). BK, III/321
MEMİ
“Süle Memi” diye meşhurdur. İzniklidir. Kapan Çarşısı’ndaki iki dükkânını Mahmud
Çelebi Mescidi’ne vakfeylemiş ve icarını imamlarına şart eylemiştir. Kanunî devrinde
yaşamıştır. BK, III/321
MEMİ ÇELEBİ
Emir Sultan şeyhi Davud Efendi’nin oğludur. Edremit’te açılan tekkeye şeyh olarak
gönderilmiştir. 1539’da Bursa’ya gelerek bazı kimselerin teşvikiyle Emir Sultan Tekkesi’ne
şeyh olmak için muarazaya başlamış ise de o sıra vefat eylemiştir. BK, III/321
MEMİ ÇELEBİ
Dede Bâlî’nin oğludur. 1561’de Bursa şehir kethüdası idi (BS. 92/180). BK, III/321
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MEMURİYETLER
Bursa’da sancakbeyinden başka, altı bölük kethüdayeri, yeniçeri serdarı, kale dizdarı,
iskele zâbıtı ve ihtisab kethüdalığı, pazarbaşılığı, (mizan-ı harir dellalbaşılığı, havaleliği,
vezzanlığı), Bursa kilecibaşılığı, şehir kethüdalığı, ağnam emaneti, mahkeme başkâtipliği,
şehir subaşılığı vs. memuriyetler vardı. Bunların her biri fermanla tayin olunurdu (BS.
1073/21). BK, III/321
MENGENE
Muhtelif kumaşları perdah etmek için kullanılan bir aletin adıdır. 7.1.1755’te mîrî
mengene mukâtaası ihdas olunduğunda, tüccarların ellerinde bulunan perdah demirleri
toplanıp bedestandaki beylik mahzene konulmak istenilmişse de, demirler kıymetli
olduğundan nemli mahzene konması hâlinde bunların harap olma ihtimali bulunduğundan,
ashabı sızlanmakta ve mahzene mutasarrıf olan kişinin de, bunu kira ile tuttuğundan
muhalefet etmekte olduğu bildirilmiştir (BS. 280/112).
1815’te gelen bir emirde de, Sultan Mustafa, Ayasofya’da bir kütüphane yaptırmış ve
buna irad olmak üzere İstanbul’da dokunan İstanbul şalısı, İstanbul gezisi ve sair kumaşların
terbiyesi için, Mahmud Paşa civarında inşa olunan taş ve ateş mengenelerini tahsis eylemişti.
Ayrıca bir de mengene mukâtaası ihdas edilmiş ve vakıf mütevellisi tarafından her sene
birisine müzayede ile iltizama verilmişti. Bu kumaşların yapıldığı Şam, Haleb, Diyarbakır,
İzmir, Bursa, Edirne, Selanik ve bunların emsali yerlerde eskiden bir ateş mengenesi vardı.
İstanbul’dan başka yerde taş mengenesi ihdas olunmaması, padişahın el yazısıyla nizama
konmuştu. Bundan sonra Diyarbakır ve Bursa’da da taş mengenesi ihdas olunmuş ise de hilâf-
ı nizam olduğundan bahisle men’ olunmuştu. 1815’te Bursa kumaşçılarından bazıları padişaha
müracaatla, taş mengenesi ihdası için ferman istihsal eylemişler, taş mengenesini yapmaya
başlamışlardı. Bunu duyan İstanbul kumaşçıları dilekçe ile müracaat ederek; Bursa’da taş
mengenesi ihdas olunursa, kendi tezgâhlarının muattal kalacağı ve kendilerinin
perişanlıklarına sebep olacağından, bunun men’ini ve verilen emrin iptalini ve Sultan Mustafa
vakfı mucibince, yalnız taş mengenenin İstanbul’a tahsisini istemişlerdi. Hazine-i âmiredeki
kayıtlara müracaat olunduğunda, Bursa mengene mukâtaası, Halil ile diğer şerikleri üzerinde
kilitli mal ve muaccele ile uhdelerinde olduğu ve Bursa’daki kumaşçı esnafı, tezgâhlarından
çıkarıp mengeneye götürdükleri kumaşları bir kere ateş mengenesiyle tokmak perdahı
olduğundan ve tokmak ile perdahlanan kumaşın ekserisi sakatlanıp, bezirganların itibar
etmemelerine sebep ve esnafın alış verişine mâni’ olduğundan, ekserisi borçlu kalmakta ve
tezgâhlarını terk etmekte olduklarından, mukâtaanın hasılatı her sene azalmakta olduğundan,
gerek beyliğe ve gerek kendilerine zarar ve ziyanı mucib olduğundan, Bursa mengene
mukâtaasının imarı için bundan böyle, mengeneye gelen kumaşlar tokmak ile
perdahlanmayıp, bir adet taş mengenesi koymak ve masrafını bu esnaf tarafından hükûmete
teberru eylemek, bu esnafın verdikleri taahhüd senedi mucibince mukâtaayı ve esnafı
korumak için Bursa ve tevabii kazalarında dokunan kumaşlar başka mahalde
mengenelenmeyip doğruca Bursa içerisinde kâin mirî mengeneye gelip mengenelenmek ve
bundan sonra gerek Bursa’da ve gerek tevâbii kazalarında başka mengene yapılmamak ve
konacak mengenenin masrafları ahâli tarafından verilip, mirîye teberru olunmak ve İstanbul
mengenesi gibi rusûmatı verilmek şartıyla, bir adet taş mengenesi konmasına müsaade edilmiş
ve emir verilmiş olduğu kayıtlardan anlaşılmıştır ve bunun mukâtaa şartlarına mugayir
olmadığı görülmüştür.
İstanbul mengenesinin nizamında Şam, Bursa Diyarbakır ve sair mahallerdeki
mengenelerin men’ine dair bir sarahat olmadığı Haremeyn muhasebesinden çıkarılan
derkenarlardan anlaşılmış ve buna nazaran da Bursa’da taş mengenesinin men’i lâzım
gelmemek icap edeceği başmuhasebeden bildirilmiştir. Bursa’da taş mengene olmadığı
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
takdirde, Bursa kumaşları, gelip gitmede iki defa gümrük vererek deniz aşırı kumaşlarını
İstanbul’a gönderip mengeneletmeyecekleri zahir ve bu sebeple Bursa’dan İstanbul’a ve
İstanbul’dan Bursa’ya ham kumaş göndererek mengenelenmek mülâhazaları bertaraf olduğu
takdirde, İstanbul ve Bursa mengeneleri mukâtaalarına ve arzıhâl sahiplerine faide ve zarar
tekevvünü melhuz olmadığı âşikâr olduğu takrirle, padişaha arz edilmekle, takririn üst tarafına
Sultan Mahmud kendi el yazısıyla, “Bursa’da taş mengene ihdas olunmazdan mukaddem,
Bursa’da nesc ve imâl olunan kumaşlar âsitâne-i aliyyeme gelip mengenelenirmiş. Böyle ise,
İstanbul mengenesi mukâtaası tarafından, men’i iddia olunmak lâzım gelirse de, sandalcı
esnafının ziyanı nedir ki, bu istidâya salâhiyetleri olsun. Bursa’da taş mengenesi ihdas
olunmazdan mukaddem, Bursa’da nesc ve imâl olunan kumaşlar, mengene için İstanbul’a
gelmeyip ol tarafta ateş mengenesiyle perdah olunagelmiş ise şimdi ol tarafta gerek ateş
mengenesiyle perdah olsun, gerek taş mengenesiyle olsun, bunun kimseye zararını
anlayamadım. İyice tahkik ve ifade olunsun”, hatt-ı hümayununu yazmıştır.
Bu hatt-ı hümayun mucibince, bu işe vâkıf olanlarla lede’l-müzakere, öteden beri
Bursa’da dokunan kumaşlar, perdah için İstanbul’a gelmeyip Bursa’da tokmak ve ateş
mengenesiyle perdah olunduğundan, kumaşları sakatlanarak Bursa esnafına özrü mucib
olduğundan taş mengenesine izin rica eyledikleri ve Bursa kumaşı İstanbul kumaşından
ipekli, revnaklı, bahası dahi ehven olduğu ecilden, Bursa’da taş mengenesi ihdas olunduğu
surette Bursa kumaşlarına bir kat daha revnak geleceği şüphesizdir. İstidâ sahipleri daima,
halka pahalı satmak âdetleri olmakla kumaşlarının sürümü azalacağı ve hülyalarında olan
ziyade kâr ve menfaatlerine noksan geleceği korkusuyla istidâ vermeye kalkıştıkları
nümayandır. Tahkîk-i madde için Bursa kumaşından bir top al boyalı şalı otuz altı kuruşa ve
İstanbul kumaşından bir top alsız şalı kırk kuruşa mübayaa ettirilip, al boya farkında ve Bursa
kumaşının ipekli ve âlâ olmasından başka, İstanbul kumaşından beş kuruş noksanına mübayaa
olunup taş mengene ile terbiye olunduğu takrirce, bir kat daha Bursa kumaşının revacına ve
müşterisi olan halkın hayır ve menfaatinedir. Bu vechile, İstanbul esnafının halka vaki olan
mazarratlarının sukutuna bais olacağı tebeyyün etmiş ve İstanbul esnafı istidâları bundan
sonra hadden ziyade itibar eyledikleri kârdan zarar mülâhazasından neşet etmiş idüğü
tahakkuk eylediğini şıkk-ı evvel defterdarı Mehmed Saîd Efendi takrir edip, takrir, Sultan
Mahmud’a arzolundukta üzerine, “öteden beri Bursa’da nesc ve imâl olunan kumaş, perdah
için İstanbul’a gelmeyip mahallinde perdah olduktan sonra taş mengenesiyle olmasında ferd-i
âferideye ziyanı yoktur. Esnaf-ı merkûmeye cevap verilip Bursa mengene mukâtaası ashabına
sadır ettirdikleri emrin te’kîdi hâvî emir verile” diye hatt-ı hümayun çıkmış olduğundan,
mucibince amel olunması emr ve 9 Rebiulevvel 1231 hicrî ve 8.2.1816 milâdî tarihinde Bursa
kadısına keyfiyet tebliğ edilmiştir (BS. 1272/31).
23.5.1846’da Bursa mengeneleri harap olduğundan tamir ettirilmiştir (BAİD. 1776).
BK, III/322
MENSÛCAT
19.4.1587’de Bursa’daki gümrük ve kumaş damgası mukâtaaları mültezimleri Ramazan
ve Mehmed mahkemeye müracaat ederek: “Tahvilleri; iltizam müddetleri içinde Acem
diyarına sefer-i hümayun olmakla, Bursa’ya az ipek gelmiş ve çok pahaya çıkıp ve tüccar dahi
az gelip, eski mültezimlerin zamanları içinde işlenen kumaş tezgâhlarının bugün ancak dörtte
birisi işlenip ve gelen tüccarın hâlâ nısfı ancak gelmekle mukâtaaları hasılatına çok ziyade ve
noksan geldiğini iddia ve bunun vilâyet âyânından sorulmasını ve vukuu üzere yazılmasını
istemişler ve bir emr-i şerif dahi getirmiş olduklarından, vilâyet âyânından ve sanat
erbabından ve vukuf sahiplerinden çağrılıp kendilerinden sorulduğunda” mültezimlerin
iddialarını tasdik eylemişler ve şu tezgâhların kaldığını bildirmişlerdir:
İsa oğlu Hacı Mahmud: Kırk altı tezgâhtan bir tezgâhı kaldı.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
olduğundan, bu evin kal’ (yıktırmak) edilmesi ferman buyurulmuştur (BS. 143/26). Vaktiyle
Türkiye’de her köyün merasının ve köy arazisinin hududunu gösterir hududnameler vardı.
Fakat bu defterlere ne Topkapı Müzesi Arşivi’nde ve ne de Başvekâlet Arşivi’nde tesadüf
edemedim. BK, III/327
MERCAN AĞA
1891 senelerine kadar yaşamış, Bursa’nın bir tipidir. Hacı Mercan Ağa diye Bursa’da
tanımayan yoktu. Bursa’da nerede bir düğün olursa orada mutlaka kapı bekçiliğini yapan ve
1891’de tiyatro kapıları bekçiliğine kadar yükselen bir adamdır. Adından anlaşılacağı üzere
kendisi bir zencidir. Elinde kocaman bir sopası ve ayaklarında salaporyaya benzeyen
papuçları vardı. BK, III/327
MERKEZ EFENDİ
İstanbul’da Topkapı haricinde camisi olan bir zattır. Bu zat Bursa’da çok oturmuştur.
Asıl adı Mevlânâ Muslihuddin Musa Halife’dir. Halis malıyla, Uşak’ın Sarı Mahmud
köyünde bir bina yapmış ve Uşak’taki tekkesine 1514’te vakfeylemiştir. Lâmiî Çelebi’nin
dahi ahbabı ve vakıflarının mütevellisi idi (BS. 23/227). BK, III/327
MERMERCİLER
Bursa’da mermer tıraşçılık sanatı çok ilerlemişti. 1552’de Bursa’da on yedi taşçı
dükkânı vardı. Bursa’daki mezar taşlarında görülen sanat eserleri, hep bunların ellerinden
çıkmış ve şekilleri de bunların buluşlarından hasıl olmuştur. BK, III/327
MERYEM
Nakkaş Sinan’ın kızıdır. 1497’de Koca Nâib mahallesinde ölmüştür. Vefatında babası,
anası, kocası, oğlu ve kızı sağ idiler (BS. 13/167). BK, III/327
MERYEM
Ovakim adında bir Ermeninin kızıdır. “Kalyoncuoğlu kızı” demekle maruftur. Nasuh
Paşa Hamamı’nı bir vakit vakıftan satın almış ve bir müddet kullandıktan sonra vefat
eylemiştir. Hamamı, Ermeni murahhasalığı zabtetmeye kalkmış ise de, esası vakıf olduğundan
tekrar vakfa rucû eylemiştir. 1914’te evlâdsız ölmüştür. BK, III/327
MESANE AMELİYATI
Balıkpazarı’nda Nikola oğlu Dimitri, mesanesinde olan taşın, üç yüz akçe cerrahlık
ücreti mukabilinde, Bursa cerrahlarından Seyyid Ali tarafından çıkarılacağı ve ameliyat
esnasında bir zarar gelip hasta fevt olsa dahi Seyyid Ali’yi dava ve nizâ eylemeyeceğini kabul
eylediğine dair, mahkeme huzurunda itiraf eylemiştir ki, 1538 Nisanının yirmi yedinci günü
sicile kaydolunmuştur (BS. 45/212). Tababet tarihini ilgilendirir. BK, III/328
MESİH BEY
1591’de Rüstem Paşa’nın Bursa’daki vakıflarının mütevellisi idi. BK, III/328
MESİH ÇELEBİ
Bursalı Ali Çelebi oğlu Ebulkasım Çelebi’nin oğludur. 1586’da Medine’de ölmüştür
(BS. 173/61). BK, III/328
MESİH PAŞA HAMAMI
Bu hamamı, Gelibolu’da cami ve mektebi olan Mesih Paşa yaptırmış ve bu camisine
vakfeylemiştir. 1483’ten evvel yaptırılmıştır. Mesih Ali Paşa 1486 senesinde sağdı. Oğlu
Mahmud Bey vardır. Gelibolu’da 1769’daki büyük zelzelede cami ve mektep ve taştan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
minaresi büsbütün yıkılmış ve 1797’de şehrin vasatında ve en muteber bir yerinde bulunan
caminin kurşunları satılarak cami inşa edilmiş, üzeri kiremit örtülmüş ve minaresiyle, eskisi
gibi, 6.268 kuruş sarfıyla yapılmıştır ki, kurşunlar da 6.270 kuruşa satılmıştı (BAMR.
965,1227; BS. 5/344) (Yavuz Selim zamanında, 1515’te zuamâdan İbrahim Bey’in ve Kâtib
Hüsrev Efendi’nin yazdıkları Gelibolu tapu defterinden). BK, III/328
MESİR
Eski devirlerde, timarhanelerde kırk bir türlü bahardan yapılan bir macuna verilen
isimdir ki, bu baharları deliler döğdüğü için büyük ehemmiyet verilirdi. Manisa’da son
günlere kadar timarhanelerde yapılan bu macunlar nevruz denilen Martın 22. günü II. Murad
Camii’nin minaresinden ve kubbelerinden etrafa atılır ve İzmir’den ve civar kazalardan gelen
ahâli tarafından kapışılırdı. Bu seyahate iştirak edenler, “Mesire gittik” derlerdi. Bunlar kendi
kasabalarına avdetlerinde merasimle karşılanırlardı. İstanbul’da da en meşhur şekerciler,
macunları süslü ve şık billur şişelere, vazolara korlar ve üzerine yaldızlı etiketler yapıştırırlar
ve büyüklere verirlerdi. Yalnız Manisa’ya mahsus olduğu zannolunan bu âdetin Bursa’da da
vaktiyle mevcut bulunduğu, bir kayıttan anlaşılmıştır. 1756 tarihini taşıyan bu kayıt; “Bursa
Darüşşifası’nda mesirden maada meâcîn tab’ olunmadığı” tarzındadır. BK, III/328
MESİRELER
Bursa’da görülecek abideler, sanat meraklıları için Yeşil Camii ile Muradiye türbeleri,
Yıldırım Camii ve Pınarbaşı suyunun çıktığı yer ve Irgandı köprüsü, Müze binası; sofu ve
mutasssıp adamlar için de Ulucami, Orhan Camii, Emir Sultan, İsmail Hakkı, Üftade, Molla
Fenarî, Molla Hüsrev, Seyyid Nasır, Mısrî Tekkesi, Üçkozlar Tekkesi; ziraat mütehassısları
için de Ulufeli Çınar, Orhan Camii’ndeki çınar, Ali Paşa Çınarı gibi büyük, asırlar görmüş
ağaçlar; manzara aşıkları için de Temenye, Teferrüc, Işıklar, Karapınar, Kestanelik, İnkaya,
Kadı Köşkü, Karaman köyü ve daha binlerce görülecek yerler vardır. Uludağ hepsinin her
cihetçe üstündedir. BK, III/329
MESTAN AĞA
Bursa’da Tomruk önündeki dükkânında şeriki Hakkı Bey’le beraber şekercilik
yapmakla şöhret almış bir sanatkârdır. En nefis şeker, reçel, şurup, şerbet yapmakla, Bursa ve
civarında birincilik kazanmıştı. 1890’da 34 türlü reçel ve 28 türlü şurup ve beş türlü şerbet
yapmakta idi. BK, III/329
MESUD EFENDİ
Sultan Ahmed’in hocası Aydınlı Mustafa Efendi’nin oğludur. İstanbul’da doğmuş,
tahsil edip müderris olmuş, Haleb, Galata ve Bursa’da kadılık yapmış ve Bursa’da sonradan
ihdas olunan bir kiliseyi yıkmak meselesinden dolayı azledilmiştir. 1655’te Anadolu kazaskeri
ve Atmeydanı vakasında da cemiyet erbabının iltimasıyla şeyhulislâm olmuştur. Bölgeyi
temizlemek için ocak zorbalarının te’dîbi lüzumunu iltizam etmekle, bu hareketi padişahı
memnun etmiş, maaş ve muhassasatına zam olunmuştur. Bu büyük vazifede dahi taarruzu
bırakmayıp, her ne kadar sureta devlet işlerinin ıslahına çalışırdıysa da hakikatte kendi sözünü
yürütüp, nüfuz ve iktidarını artırmaktan başka bir şey düşünmediğinden kavl ve fikrine
muhalefet edenleri şetm ü darb ve hatta idamlarına kadar ileri varmak âdeti idi. Bu hâl
cümleyi kendisinden soğutmuş ve dört ay sonra azledilerek Diyarbakır kadılığına nasb
olunmuştur. Bursa’ya vusulünde yolların emniyetsizliğinden dolayı kendisini muhafaza etmek
için maiyyetine adamlar almaya kalkışmış ve bunu düşmanları fırsat ittihaz ederek katline
ferman istihsaline muvaffak olmuşlar ve Bursa’da oturduğu ev bir gece basılarak
katledilmiştir. Bursa kadısı Ruhullah Efendi’nin garazkârlığından, “asker yazıp cem’
etmiştir” diye saraya bildirmesi, sebeb-i felâketi olmuştur. Gelen emir hemen hulâsaten
şöyledir: “Mevlânâ Bursa kadısı ve Hudâvendigâr sancağı mütesellimi; malum ola ki, bundan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
vaki Hocazâde 1066” yazılıdır. Kabri Pınarbaşı kabristanında yol üzerinde imiş. Hadid ve
şedid bir şairdi (SO. IV/365; NT. VI/196). BK, III/329
MESUD KAYASI
1514’te Demirkapı yakınında, bir mevkinin şöhreti idi (BS. 26/19). BK, III/329
MESUD MAKRAMEVÎ
“Peşkirci Mesud” demektir. Namazgâh tarafında adıyla anılan mahallede bir mescid
bina eylemiştir. Büyük bir cami iken, zamanların yıldırım sürati geçmesiyle harap ve hareket-i
arzlarda büsbütün yıkılmış olduğundan, yerine küçük bir mescid bina olunmuştur. Civarındaki
kabirlerde birkaç eski mezar taşı vardır. BK, III/329
MEVÂCİB
Evvelce askerlere verilen bir nevi maaştır. Her sene Muharrem ibtidasından itibaren dört
taksitte verilirdi. Her üç ayda bir verilen bu mevâcibe, Arabî aylarının baş tarafları alınarak;
meselâ, Muharrem, Safer, Rebiuevvel yerine; “Masar”, diğer üç aya “Recec”, “Reşen”,
“Lezez” adı verilirdi. Mevâcibde, “kîse-i divanî” tabir olunan bir kese 416 kuruş ve seksen
akçe itibar olunur ve bu hesap üzere tevzî edilirdi (LTC. VII/28). BK, III/332
MEVLEVÎHANE
Bursa’da ilk mevlevîhane, Kaplıca yolunda Demirhisar demekle maruf yerde Garib oğlu
Hayreddin tarafından yapılmış olup Şeyh Mevlânâ Hudâvendigâr Hazretleri dervişlerinin
sakin olmasını şart eylemiştir. 1514’te bir zaviye mevcuttu. Sonra Hazret-i Mevlânâ
evlâdından Divane Mehmed bu mevlevîhaneyi tevsîan inşa ve tamir eylemiştir.
24.4.1519’da Ahmed oğlu Mevlevî Mustafa’ya, bu zaviyede oturmasına izin verildi.
Derviş Mustafa 1519’da bu tekkenin şeyhi idi. Berat almak için mahkemeden kendisine arz
verildi. 1611’de bu bina harap olmuş ve bina eserinden az bir şey kalmış, oturulamayacak
hâle gelmişti.
18.7.1611’de I. Sultan Ahmed, Bursa mukâtaatı malından yüz bin akçe verilip bir
mevlevîhane yaptırılması ve mevcut fukaraların vazifelerinin hesap edilip bildirilmesini Bursa
kadısına emretmiştir. Ve Pınarbaşı’nda Vezirî mahallesinde bir mevlevîhane inşa edilmiş ve
Cünûnî Ahmed Efendi tarafından on bin gümüş akçeye Hacı Sinanoğlu Mehmed Efend’nin
evi 1616’da satın alınarak mevlevîhaneye ilhak edilmiştir (BS. 221/147).
1614 senesi Eylülünde Tefsirhan mahallesinden Ali Bey’in karısı Fatma Hatun, yirmi
bin dirhem akçe vererek bir han satın alarak, Mesnevî-i Şerif okumak şartıyla Mevlevî
dervişlerine tahsis eylemiştir (BS. 227/64).
1617’de Vezir mahallesinde İbrahim Çelebi vakfından kale duvarına bitişik harap
haneyi Cünûnî Dede üç bin akçeyle tamir ederek, ayda kırk akçe ücret-i müeccele ile isticar
eylemiştir (BS. 231/12).
15.2.1633’te mevlevîhanenin evkafı az olduğundan ve gelen dervişlere taamiyesi kâfi
gelmediğinden, ihtisab mukâtaasından yevmi üç vukiyye et verilmesi ferman buyurulmuştur
(BS. 247/219).
20.12.1758’de IV. Murad devrinden beri verilmekte olan üç vukiyye koyun etinin aynen
verilmesi tekid edilmiştir (BS. 1172/89).
25.10.1775’te mevlevîhane harap ve mail-i türab olmakla, Cizyedarzâde Hacı Hüseyin
ve hassa mimarı İsmail Halife taraflarından yapılan keşif defterine göre, 1.268 kuruş 85 akçe
ile türbenin üstü ittisalindeki meydan odası, semahane döşemesi, dervişlerin hücreleri ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
mutfağı tamir ettirilmiştir (BS. 1189/72). Bursa valisi Derviş Mehmed Paşa’nın himmeti,
yardımı olmuştur (SO. II/333).
12.12.1815’te tekkenin bir taraftan varidatı olmayıp, sakin olan fakir dervişanın düçâr-ı
ıztırab oldukları, Hudâvendigâr valisi Nureddin Paşa mutfağının küşadıyla zaruretlerini
azaltmış ise de, yeniden vazife tevcihi memnuattan olduğundan Bursa bacpazarı, ipek terazisi
ve Mudanya gümrüğü mallarından yevmî yüzer akçeden cem’an para (...) olmak üzere 300
sağ akçe yevmiye tayin kılınmıştır.
20.4.1819’da mevlevîhane dervişlerinin idareleri için 150 kuruş, mutasarrıflara ait mal-ı
hazariyeden taamiye tahsis edildi.
4.11.1836’da ayda iki yüz elli kuruş taamiye “mansure hazinesi”nden be-tahsis ve
mazbut cizyelerinden verilmesi emredildi (BAVD. 22462).
24 Nisan 1891’de Hudâvendigâr vilâyeti valisi Mahmud Celâleddin Paşa tarafından
Cuma günü semahanenin inşasına başlattırıldı. Hazine-i hassadan beş yüz lira ihsan
buyuruldu.
Tekkelerin ilgasına kadar mevlevîhaneler, sair tekeler gibi dedikodulara ve hükûmet
işlerine karışmayıp Türk edebiyatının ve mûsıkîsinin ilerlemesine çalışmışlardır. Bursa
Mevlevîhanesi’nden birçok şairler, edîbler ve mûsıkîşinaslar, mesnevîhanlar yetişmiştir. BK,
III/332
MEYDANCIK CAMİİ
Kazzazoğlu Süle Mehmed Paşa, 1513 senesinden evvel yaptırmıştır. Bu Süle Mehmed
Paşa, Kazzazoğlu ise de hüviyetine dair henüz esaslı bir malûmat elde edilememiştir. Yalnız
Bursa’da birçok hayratı vardır. Meydancık köprüsünden geçen Pınarbaşı suyu oluklarını da o
yaptırmıştır. Bu cami birçok defalar tamir edilmiştir. Birçok kimseler de bu camiye vakıflar
bırakmıştır (G. 388). BK, III/334
MEYDANCIK MEKTEBİ
Veli oğlu Nebi Halife, 1559’da Meydancık Camii karşısında bu mektebi bina eylemiş
ve camiye de, mektebe de bir çok irad vakfeylemiştir. Mektep yıkılmış ve yerine Kızılcık
Kurusu Mehmed Çelebi, ahşap bir mektep bina ettirmiştir. 1908’de bu mektebin bahçesi
genişletilmiş ve yeniden bina olmuştur. İncirli Mektebi ile birleştirildiğinden mektep satılmış
ve havlucu imâlâthanesi olmuştur. BK, III/334
MEYHANE
Bursa’da öteden beri meyhaneler mevcuttur. 1572 Birinciteşrin ayında gelen bir emirde,
“Setbaşı’ndaki meyhaneler defaatle men’ olunmuş iken, memnû olmayıp muttasıl tamir
olunduğu İstanbul’ca haber alındığından bu meyhanelerin mahall-i mezkûrdan men’ ve def’
edilmesi ve hilâf-ı şer’-i şerif kimseye iş yaptırılmaması emredilmişken şimdiye kadar
kaldırılmamasına sebeb nedir, onun dahi bildirilmesi” emredilmiştir (BS. 116/100).
1573 Martında da bu emir tekid edilmiştir. Bu ferman varır varmaz bu meyhaneler
mahall-i mezkûrdan def’ ve ref’ edilmiş ve sebep de Setbaşı mescidinin etrafında kefere olup
meyhane olmakla bazı Müslümanlar şikâyet eylemiş ve bazı zamanlar müezzinler ezan
okumak için minareye çıktığında buradaki kâfirler müezzine kadeh gösterip alay etmeleri
gösterilmiştir. Mescide karib olan dört kâfir evlerini Müslümanlara sattırıp emr-i şerife
mugayir, kimseye taallül ve nizâ ettirilmemesi bildirilmiştir (BS. 116/132).
1584’te Gazi Demirtaş, Şemsi Bey ve Sağrıcı Sungur mahallelerinin imamları ve ahâlisi
mahkemeye müracaat ederek, iki Rumun bu mahallelerin ortasında meyhaneler ihdas edip,
gelen ve giden sarhoşlar daima fitne ve fesaddan hâlî olmayıp Müslüman cemaatini rencide
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ve Edirne’de türbesi olan Gazi Mihal Bey’in başka bir zat olması pek doğrudur (TTEM. sene
15, sayfa 325’te bu mesele çok güzel incelenmiştir.). Bursa’nın Köse Mihal Bey’le alâkası,
muhasaradan bîzâr olarak teslime karar veren Bursa kralı ile araya girip şerâit-i teslimi
kararlaştırması ve Bursa’yı on sene müdafaa eden müdâfîleri, Gemlik’e kadar muhafazası
atında nakletmesinden ibarettir. Diğer işleri Osmanlı devri tarihine aittir.
29 Mayıs 1908 tarihli bir sicil kayıdında: Edirne’de Gazi Mihal ve evlâdı Ali ve
Süleyman Beyler vakfının evlâddan mütevellisi Mahmud Nedim Bey’in vefatına mebni, Yeşil
mahallesinde, Plevne muhacirlerinden Ali Bey kızı Hasene Hanım ve Yiğit Cedid
mahallesinde, Plevne muhacirlerinden Nuri Beyzâde Mehmed Bey tevliyetin Hasene Hanım’a
tevcihini arz ve îlâm edilmesini mahkemeden rica eyledikleri kayıtlıdır (BS. 290/119). BK,
III/337
MİHALİÇ BEY
Abdullah’ın oğludur. 1362 senesi Şubatında yaptığı bir vakfiyede, Mihaliç kalesi
derunundaki zaviyesi için sarih mülkü olan Badşakbükü, Çomi, Göçebe, Bahtiyar, Kozdibi,
Gölcük köylerini vakfediyor ve kızı Kir Hundî’yi mütevelli nasb ediyor (Bursa Eski Vakfiye
Sicili, 52). Bu köylerin beşte bir mahsulatını ve rusûm-i örfiyyesini ve tevliyet cihetini tayin
edip, bâkîsini gelip geçen misafirlere ve fukaraya sarfını ve zaviyede bir salih kimsenin şeyh
olmasını şart eylemiştir. Kanunî Süleyman devirlerinde tapu defterlerinde: Mihaliç Bey kızı
oğullarından Hamza Çelebi oğlu Mehmed Çelebi’nin mütevelli olduğu ve zaviyenin mamur
olduğu ve zaviyenin demirbaş beş hademesi malı olduğu kayıtlıdır. O vakit ancak şu köyler
kalmıştır: Bahtiyar, Kozlu, Uşşakbükü, Sekiviranı, Göçebe (BA. Kâmil Kepecioğlu Tasnifi,
1049 numaralı Bursa Vakıflar Defteri). BK, III/338
MİHRAPLI KÖPRÜ
Nilüfer çayı üzerinde, Bursa’dan Mihaliç’e giden yol üzerindedir. Çelebi Sultan
Mehmed’in kızı Nilüfer Hatun tarafından yaptırılmıştır.
1762’de kereste ile inşa olunan kısımları iki defa tamir olunarak 12.000 akçe sarf
edilmiştir (BS. 336/112).
1776’da 731 kuruşla tamir edilmiştir (BS. 1199/15).
1847’de 11.800 kuruşla tamiri keşfedilmiş ve yaptırılmıştır (BS. 313/79). BK, III/339
MİHRÎ HATUN
Büyüklerden birisinin kızıdır. 1479’da beylik koyun akçesinden altı aylık ulûfesi olan
1.080 akçeyi Bursa koyun subaşısı Mustafa’dan almıştır (BS. 3/100). Kendisi şairdir. Osmanlı
kadın şairlerinin en eskisi ve en meşhurudur. Kendisi de gayet güzel ve ilmî iktidarına
güzelliği de muadil olup, zamanının üdeba ve zurefasıyla ülfet ve ünsiyet ederdiyse de, iffet
ve ismeti hakkında kimsenin bir diyeceği olmamıştır. Sinan Paşa’nın oğlu İskender adında bir
nevcivan hakkında söylediği bazı şiirleri, kendisi aleyhine sûizannı mucip olmuş ise de, buna
da nazmen cevap verip iffetini müdafaa etmiştir (KA. IV/4500). Sicill-i Osmânî, Kanunî
Sultan Süleyman devri evahirinde öldüğünü yazıyorsa da, bu kadının bu kadar yaşaması biraz
akla uzak geliyor. İskender hakkındaki sözlere verdiği cevap da şudur:
Nice İskenderi, la’lim zülalî
Suya iletti susuz getirdi (SO. IV/527).
Osmanlı müelliflerinden Bursalı Tahir üstadımız bu kadın hakkında şunları yazıyor:
“Fahrunnisa Mihrî Hanım Amasyalıdır. Fatih devri edîbelerinden ve eski Osmanlı kadın
şairlerinin değerlilerindendir. Amasyalı Mevlânâ ‘Belâyî’ mahlasını kullanır. bir kadı’nın
kızıdır. İffeti, hüsn-i cemaliyle mütenasibdi. Ekser eş’ârı Necatî’ye nazire tarzındadır.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Konağı, mecma-ı üdebâ ve şuara idi. Müretteb divanının bir nüshası, İstanbul’da
Ayasofya’daki Sultan Mustafa Kütüphanesi’ndedir. Genç yaşında, 1506’da Amasya’da
ölmüştür.”
İrdi çün âb-ı hayâta “Mihrî” ölmez haşre dek
Gördü çün zulmet şebinde ıyan İskenderi
Meşhur Zâtî’nin ‘döne döne’ redifli gaziline naziresinde:
Hâk-ı pâyine yüzin sürmek içün şems ü kamer
Ser-i kûyüne gelür şâm u seher döne döne (OM. II/408) demiştir.
Yavuz Sultan Selim ile kardeşi Sultan Ahmed’e nice kasideler ve gazeller vermiştir.
Eşârı halk içinde meşhurdur.
Didim yüzini görmedim evvelki görüşte
Burka’ götürüp açtı yüzin didi gör işte
Göz gördi gönül bildi ki ben geşte-i aşkım
Kimse bana rahm etmedi bilişte görüşte
………………………
Bir dua etmezem amma ki Hudâ’dan dilerem
Bir senin gibi cefâkâra hevâdâr olasın
Şimdi bir hâldeyiz kim eyle senin düşmenine
Dedi Mihrî gibi sen dahi giriftâr olasın (ST. 129)
Latîfî, Tezkire’sinde bu kadının kocaya varmadığını ilâve ediyor (LT. 319). Bu kadının
Bursa kütüğüne geçirilmesine sebep, 1479 senesinde Bursa’da oturması ve Bursa’dan maaş
almasındandır. BK, III/339
MİHRİMAH HANIM
Karaağaç mahallesinden Derviş Paşa’nın kızıdır. Kocası Bostan Bey oğlu Osman
Bey’dir. 1635’te berhayattı (BS. 253/110, 254/53, 235/95). BK, III/340
MİHRİMAH HATUN
Mudanyalıdır. Şânî Efendi’nin kızıdır. 1636’da ölmüş ve terekesinden 140.240 akçelik
mücevheratı çıkmıştır (BS. 250/54). BK, III/340
MİHRİMAH SULTAN
II. Mahmud’un dördüncü kadınından 30.6.1812’de doğmuştur. 1835’te Bursalı Mehmed
Saîd Paşa ile evlenmiş ve 4.7.1838’de çocuk doğururken ölmüş ve Fatih’teki Valide Sultan
Türbesi’ne gömülmüştür. İyi huylu, herkese merhametli bir kadındı (BA. Hanedan Saltanat
Defteri; SO. I/83; KA. 4500). BK, III/340
MİLLET KÖŞKÜ
Bursa’nın güneyinde ve Temenye’nin üst tarafındadır. Bursa valisi Salih Paşa, 1844’te
ahâlinin gayret ve çalışmalarıyla yaptırmış ve Bursa’ya gelen Sultan Abdülmecid buraya
misafir edilmiştir. “Hünkar Köşkü”, Meşrutiyetten sonra “Millet Köşkü” adlarını almıştır.
BK, III/341
MİMAR
Türklerde çok büyük mimarlar yetişmiştir. Yaptıkları eserler meydandadır. Bursa
mimarları İstanbul’daki mimarbaşı tarafından tayin edilirdi. Bursa mimarbaşıları aynı
zamanda Bursa, Kite, Mudanya, İnegöl kazalarının mimarıdır ve sular nazırıdır.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Vazifeleri: Bu kazalardan ebniye keşifleri (ve bina olunacak yerler) ve arazi ve bağların
mesahaları, mimarlar marifeti ve marifet-i şer’le yapılır, hariçten müdahale edilmezdi. Diyar-ı
âhârdan bu kazalara neccarlık işlemek için gelenlerden mimar olanlara her neferinden yüz
akçelik mimarlık ve yirmi akçe kalfa için alınırdı. Bazılarına güvenerek eskiden
verilegelenlerden noksan teklif edilmezdı. Mimarbaşı olanlara; keresteci, nalbur, mismarcı
(çivici), hurdacı, kiremit, tuğla ve kerpiççi, horasancı, makaracı, camcı, bıçakçı, çilingir,
kilitçi, sandıkçı, değirmenci, fırıncı, doğramacı, dolapçı, kafesçi, sedefçi, kutucu, kara
demirci, kaldırımcı, mermer ve küfekici, moloz taşçı, destereci, burgucu, keserci, kürekçi,
nalcı, çıkrıkçı, kıbti demirci, araba yapıcı, neccarlar, duvarcı, taşcı, hamamcı (hamamcı esnafı,
tuğlacı esnafı demektir), sıvacı, badanacı ve sair binaya müteallık esnaf ve ameleler,
mimarbaşı olanlara tâbî olup bunların düşen işlerine ve şakird başka çıkarmak ve
teferrüçlerinde ve sair beynlerinde vaki olan münazaat ve gerek mirî keşifleri ve gerek halkın
vaki olan keşifleri mimarbaşılar marifeti ile yapıldığı, hazine-i âmirede mahfuz maden
mukâtaası defterlerinde yazılıdır.
Mimarlığa ait, Bursa Sicilleri’nde görülebilen kayıtlardan bazıları şunlardır:
1499’da ölen bir mimarın terekesinde şu aletler kalmıştır: 2 adet pusula, bina terazisi
(tesviye aleti), gönye, çekiç, kazma, demir cetvel, destere, çatal çekiç, burgu, hereni,
karnâmeler (plânlar, şekiller) (BS. 14/52).
1590 senesi Temmuzunda hassa mimarbaşısı Davud Ağa, Bursa kadısına gönderdiği bir
mektupta: “Bursalı Süleyman her vechile üstad neccar ve bina ilminde vukuf tahsil etmiş
olmakla berât-ı padişahî ile Bursa’ya ehl-i hibre tayin olundu. Binaya müteallık işlerde ve ne
miktar neccar ve bennâ vaki olursa, mezkura sipariş olunup üzerlerine mimar nasb olunmuş
iken, mezbur Süleyman’a müracaat olunmadan, birbiri arasında şakird yanaştırıp, otuz kırk
gün hizmet etmeden mezkur şakirdi üstad namıyla sultanların vakıflarında ve sair binalarda,
üstadların aldıkları yevmiye üzerine gündelik alıp ve nâehil olduklarından binalara külli
zararları olup birçok kimselere gadr ettikleri işitilmiştir. Bu makûle şakirdler üstadlara
verildiği zaman mimar huzuruna gelip beş altı sene çalışıp başka çıkıp miktarınca yevmiye
alıp binaya mübaşeret eder. Bundan sonra Süleyman’ın marifeti olmadan, aralarında şakird
alınmayıp ve binaya başladıklarında dahi buna müracaat olunup, onun sözüyle amel edeler.
Padişahın kanunu üzere, saraylar ve sair binalarda on altı akçe alınması ferman olunmuştur.
Bunlara dahi ziyade aldırmayasınız. Binaya ait ihtilâflarda ehl-i hibre lâzım olduğundan,
Süleyman varıp, şer’le fasledip huccet-i şer’î oluna ki, bir daha nizâ olmaya. Sultanların
mütevellileri, binaya başladıklarında, ne miktar meblağ ile hasıl olur diye üzerine ehl-i hibre
iletip, otuz bin akçe tahmin olunan binaya, altı yedi bin akçe harcetmeden bu kadar harcettim,
diye huccet almadan defterine kaydedip muhasebe göstermektedirler. Bu mütevellilere nazar
edip, itmamından sonra gördüğü sahih tahmin (inşaatta, keşf-i evvel ve keşf-i sânî yapılmak
usülünün, üç buçuk asır evvel Türklerde cari olduğu, bu vesikadan anlaşılıyor) üzere bina
eyledikleri malum olduktan sonra, ona göre muhasebe vereler. Fazla masraf gösterilmesi,
padişahın emriyle memnudur. Her ne olursa, şer’-i şerif muktezasınca ideler. Kimse sözüne
muhalefet etmeye, diye eline temessük verilsin” demektedir (BS. 172/246).
1617 Birincikânun ayında da, Bursa mimarbaşısı hassa mimarlarından Veli oğlu
Mehmed ile Bursa’da Üstad Hacı Bekir arasında, Bursa mimarlığına müteallık nizâ vaki olup,
her biri “ben üstadım, doğruyum, hak benimkidir” demeleriyle, hâlleri diğer üstadlardan sual
olunsun, hak merkezinde karar bulsun, diye mahkemeye müracaat etmişlerdir. İstifsar
olunduğunda, neccarlardan Yusuf oğlu Hacı Mustafa, Mahmud oğlu Maden, Ramazan oğlu
Mustafa, Minareci Mehmed oğlu Ahmed, Hacı Bekir için; “üstaddır, doğrudur, bilirdir;
arabi pencereler ve kapılar ve sandıklar ve dolaplar yapmağa kadirdir; doğru keşif ve tahmin
yapar. Cümlemizin re’si ve reisi olmağa salih üstaddır. Her vechile Veli oğlu Mehmed’den
üstaddır. Mehmed taşçıdır, neccarlıktan haberi yoktur, diye şehadet ve yapıcıların
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
yiğitbaşıları Yahşi oğlu Üstad İbrahim ile yapıcılardan altı usta da; Veli üstaddır, doğrudur,
Hacı Bekir’den evlâdır”, diye şehadet eylediklerinden, hâli üzere ibka, o sene sicile
kaydolundu (BS. 231/21).
18.8.1641’de gelen bir fermanda: “Bursa etrafındaki mahallerde çivi kesmek ve kereste
ve tuğla ve kiremit ve sair binaya lâzım olan eşya ve malzemeler, İstanbul’dan gönderilen çap
mucibince ve çivi vukiyye çapı üzere olup Bursa’da her kim mimar olursa cümle binaya
müteallık eşyayı evvel görüp, âhardan muhtesibler ve sairlerin müdahale etmemeleri ve
İstanbul’dan gönderilen çap mucibince her malzeme buna göre yaptırılması ve ziyade ve
noksan yaptırılmaması” emredilmiştir (BS. 261/183).
1650’de; “Bursa’da neccarlar ve taş tıraş edenler, kereste satan ve sair binaya
müteallık üstadların başı Bursa mimarbaşısıdır” diye bir emir gelmiştir.
1763’te mimarlık ve su nezareti mukâtaaya verilmiştir. Bu mukâtaanın mutasarrıfı
Mühürdar Ahmed Ağa tarafından, mukâtaanın mültezimi olan Abdülvehhab oğlu Abdullah
Çelebi’nin oğlu Mustafa Ağa’ya üç seneliği 280 kuruşa iltizama verilmiştir (BS. 395/66).
1764’te Bursa hassa mimarlığı ve su nezaretinin, bir sene müddetle Hacı İsmail Ağa’ya
verildiğine dair Bursa hassa mimarı Ahmed tarafından yedine bir temessük verilmiştir. Kite,
Mudanya, İnegöl ve Yenişehir mimar ve su nezaretleri buna mülhaktır. Bursa ve kazalarından
ebniyeye müteallık mahkemece yapılacak keşf ve mesaha ve muayene buna aittir. Buna tâbî
olan sanat erbabı, neccarlar, amele ve sairlerinin zâbıtıdır. Nizam ve intizamları ve hapis ve
te’dîbleri bunun marifetiyle yapılacak ve mimarbaşılığa ait rusümat ve avâidleri âdetlerini bu
toplayacaktır. Bir sene zarfında mimarlık işlerine başka taraftan hiçbir kimse müdahale
etmeyeceği bu temessüke yazılmıştır (BS. 396/20).
Bursa ve civarında yetişen mimarlardan bazılarının adları:
1349 - Mimar Hacı Ali: İznik’teki Hacı Hamza Camii’ni yapmıştır. Türk mimarisinin
güzel bir numunesi olan bu cami, iki üç bin liralık ahşap bir belediye binasının önü açılmak
için hiçbir sebep ve bahane yokken, İznik Belediyesi tarafından 1930’da yıktırılmıştır.
Belediyenin başka bir tarafa nakli hiçbir kimsenin aklına gelmemiştir.
1378 - Mimar Hacı Musa: İznik’teki Hayreddin Paşa’nın Yeşil Camii’ni yapmıştır.
1421 - Hacı İvaz Paşa: Bursa’daki Yeşil Camii’ni yapmıştır.
1421 - Mimar Demirtaş: Hacı İvaz Paşa’nın çalışma arkadaşı.
1486 - Mimar Abdullah oğlu İshak: Bursa’daki Alboyacılar Hamamı’nı yaptı (BS.
5/86).
1493 - Mimar Muhyiddin: Bursa’daki Debbağlar Mescidi’ni yaptı (BS. 10/236).
1496 - Mimar Hüsam (BS. 12/2).
1503 - Mimar Abdullah oğlu Sinan: Ulucami pencerelerini tamir etmiştir (meşhur
Mimar Sinan) (19/15).
1507 - Mimar Sultanşah oğlu Yakub: İstanbul’dan gelip Koza ve Pirinç hanlarını
yapmıştır (21/44).
1546 - Mimar Ahmed (49/58).
1551 - Mimar Haydar (51/54).
1552 - Mimar Davud oğlu Ahmed (52/168).
1558 - Mimar Murad oğlu Ahmed
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MİNARE
Bursa’da pek çok minareci yetişmiştir. Yeşil ve Yıldırım camilerinin minareleri sık sık
lodos rüzgârlarından yıkılmaktadır. Yıldırım Camii’nde çifte minare bulundurmak pek
mümkün olamamıştır. Birisi yapılırsa diğeri yıkılıyordu. Minarelerde en evvel kandil
yıkılarak mahya kurulmasını, Koca Mustafa Paşa Zaviyesi şeyhi Hasan Efendi icad eylemiş
ve IV. Murad bütün Osmanlı ülkesinde bu usülün tatbikini emretmiştir (ŞNZ. II/412). BK,
III/346
MİNARECİ ALİ
Edirne’de yapılmakta olan Sultan Selim Camii minareleri inşaatında çalışmak üzere
1568’de Bursa’dan birçok yapıcı ustaları ve taşçılarla beraber Ali de istenmiş ve Edirne’ye
gönderilmiştir (BS. 343/68). BK, I/134
MİRCAN (Hoca)
Bu isim gitgide “Mercan” olmuştur (1595) (BS. 196/56). BK, III/346
MİRİM ÇELEBİ MESCİDİ
Bıçakçılar Çarşısı’nda idi (1573) (BS. 118/6, 241). BK, III/346
MİRZA BEY (Hacı)
Hamza Bey sülâlesinden Hamza Bey’in oğludur. 1730’da ölmüştür. Karısı Gonca’dır.
Ahmed, Lutfullah, Seyfullah adında üç oğlu vardı. BK, III/346
MİSKİNLER ZAVİYESİ
Muradiye’ye giderken, Altıparmak Camii’nin biraz garbında, dere kenarında bir zaviye
idi. Yolların genişletilmesi münasebetiyle yıkıldı. Yine herkes oraya, 1934’e kadar mum
yakmakta devam ediyorlardı. Bu tekkeye şeyh olabilmek için mutlaka cüzzam illetine
mübtelâ olması şartmış.
9.9.1785’te Bursa’daki Miskinler Tekkesi’nde sakin miskinlerden Hasan adında birisi,
cüzzam marazına mübtelâ olmayıp sağ ve salim ve vücudunda bu illetten bir alâmet yokken,
“ben cüzzam marazına mübtelâyım, miskinim” diye kolayını bularak bu tekkeye şeyh olmuş,
berat almıştı. Ancak miskinlere cevr ü eza etmeye başladığından, ref’ olunarak yerine Giritli
İbrahim oğlu Hasan Halife şeyh yapılmıştır (BS. 314/8). BK, III/346
MOLLA (Hacı)
Çuhacıdır. Bursa’nın zenginlerindendi. 1789’da hükûmet Nemçe ve Rusya ile bir
seneden beri harbetmekte olduğundan, kendisinden kırk bin kuruş istikraz eylemiştir (Bk.
İstikraz) (BS. 308/1). BK, III/364
MOLLA ARAB
Hamza oğlu Ömer’in oğludur. Maveraünnehir’de meşhur âlimlerden Mevlânâ Seyyid
Şerif Cürcanî, Sadeddin Taftazanî cedleridir. Dedesi Hamza oğlu Ömer ile Antakya’ya
gelmişler ve Molla Arab denilen Mehmed orada dünyaya gelmiştir. İlim tahsilinden sonra
Hısn-ı keyf (Hasankeyf) ve Diyarbakır’da bir müddet oturup Tebriz’e gitmiş ve Haleb’de bir
müddet vaizlik ve müftülük yapmıştır. Kudüs ve Mısır’a gidip birçok âlimlerle görüşmüş ve
Bursa’ya gelmiştir. Va’z u nasihate başlamıştı. Osmanlı hakanlarından Bayezid, Yavuz ve
Sultan Süleyman’ın iltifatlarına mazhar olmuş ve Kanunî Süleyman’la Engürüs/Macar
seferine gitmiştir.
Avdetinde Bursa’da dokuz kubbeli bir cami binasına başlayıp bitirmeden 1531 senesi
Ağustosunda vefat etmiş ve Molla Arab Camii harimine gömülmüştür. Saraybosna’da bir
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
cami ve bir mescid, Üsküp’te bir mescid bina eylemiştir. On sene oralarda oturmuştur. 70
sene yaşamış ve 100’e yakın erkek ve kadın evlâd ve ahfadı olmuştur. Seyir ve seyahate
meraklı ve hevesli, herkese kendisini sevdirir, vaktini ders ve nasihatle geçirir, sevimli bir
simaya, tatlı bir ifadeye malik idi. Asrının en ateşli hatiblerindendi. Birçok eserleri ilim ve
faziletine delildir. Ayrıca hadis âlimlerindendir. Oğlu Abdurrauf Çelebi Efendi de ulemadandı
(1561). Ayrıca bk. Molla Arab Camii (ŞN. 411; G. 123; BS. 31/154, 92/60). BK, III/233
MOLLA ARAB CAMİİ
Kendi adıyla anılan mahallededir. Bursa’nın güneyindedir. Bu cami, Hamza oğlu
Ömer’in oğlu Vâiz Mehmed Efendi tarafından yaptırılmıştır. Cami, dokuz kubbeli olmak
üzere inşa edilmeye başlanmış ise de ikmalinden evvel banisi vefat eylediğinden bilâhare
ikmal edilerek namaz kılınmaya başlanmıştır. Büyük harekette cami yıkıldığından ve
civarında da Müslüman evleri kalmadığından uzun müddet harabe hâlinde kalmış ve nihayet
Tatar muhacirler bu civara yerleştirilerek günden güne şenlendiğinden Bursa’nın çalışkan
evlâdından Fabrikatör Osman Efendi tarafından 1888’de bugünkü şekliyle ihya edilmiştir.
1747’de mütevellisi Çavuşzâde Mustafa oğlu Hacı Mehmed Ağa tarafından dokuz kubbesinin
kurşunları 60.000 akçe ile tamir ettirilmiştir (BS. 384/41). Banisi 1531’de ölmesine nazaran
cami de bu esnalarda yapılmıştır. BK, I/176
1531’de Molla Arab tarafından dokuz kubbeli bir cami inşasına başlanmış ve cami
tamam olmadan Molla Arab vefat eylemiştir. Bu zat Saraybosna’da bir cami ve bir mescid ve
Üsküp’te bir mescid bina eylemiştir. Bursa’daki cami 1722’ye kadar mamurdu. Etrafındaki
evler harap olmuş ve ahâlisi dağılıp, yerleri bağ ve bahçe olmuştu. Üzerlerindeki kurşunlar
mütevellisi tarafından soyulup satılmış ve 1854 hareket-i arzında zelzeleden, içeri
girilmeyecek derecede harap olmuştur. Vali Ahmed Vefik Paşa tarafından etrafına Tatar
muhacirleri iskân edilmiştir. Caminin yalnız mihrap tarafına bir miktar örtü inşa edilerek
tamiri cihetine gidilmiştir. Bu cami hakkında sicillâtta şu kayıtlar vardır:
Bu cami dokuz kubbelidir. Sağ tarafında yağhane kubbesini, bu mahallede oturan
Mustafa oğlu Hasan Dede, 1614 senesi Martında kendi kesesinden, tevhidhane yapmak için
tahta döşeyip ve tahtadan bir savmaa yapmıştır (BS. 226/11).
1645’te kubbelerden kurşunları çalan Mustafa oğlu Bayram, ıslâh-ı nefs etmek için
beylik gemilerdeki küreğe konulmuştur (BS. 265/49). Bk. Molla Arab. BK, III/364
MOLLA ARAB MEKTEBİ
Bursa’yı muhasara eden Balabancık Ağa’nın yaptığı hisarın üzerine 1905’ten biraz
evvel Fabrikatör Osman Efendi tarafından bina edilmiştir. Bu mektebin iradı olmak üzere de
bir fırın, bir kahvehane ve iki dükkân vakfeylemiştir. BK, I/176
MOLLA BEY
Reyhan Paşa mahallesinden Ahmed oğlu Hacı Ebubekir’in şöhretidir. 1630’da
Gence’de ölmüştür. Karısı Hanım Hatun ile oğlu İbrahim ve kızları Hanife ve Zahide
kalmışlardır. 40.000 akçe muhallefatı kalmıştır (BS. 249/91). BK, III/364
MOLLA EFENDİ
Anadolu kazaskeri Mehmed Vusulî Efendi’nin şöhretidir. Bk. Mehmed Vusulî Efendi.
BK, III/364
MOLLA EFENDİ MEDRESESİ
Bursa’da bu medreseyi yaptıran Mehmed Vusulî Efendi’nin adına nisbetle “Molla
Efendi Medresesi” denilirdi. 1590’dan evvel yaptırılmıştır (BS. 191/187). BK, III/364
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUHARREM EFENDİ
İstanbul’da Mahmud Paşa’daki Şeyh Yunus Efendi’nin halifesi olup, Bursa’da
Kiremitçioğlu mahallesinde Topraklı sokaktaki evinde şeyhlik yapmakta iken 1889’da ölmüş
ve Karakedi (Karakâdî) Tekkesi’ne gömülmüştür. BK, III/353
MUHALLEFAT
Gelincik Çarşısı’ndaki Sipahi Pazarı’nda, 1677’den çok evvel, ölenlerin
malları/muhallefatı satılırdı. Bu pazarda ayrıca her nevi yeni ve eski mallar alınıp satılırdı
(BS. 355/103).
1688’de gelen bir emirde: “Bursa’dan Teke sancağına varınca Anadolu’nun sağ
kolundaki yol üzerinde mîr-i mîrân ve mirliva kapılarındaki sekban, sarıca bölükbaşları ve
odabaşları ve alemdarları ve ocak çavuşlarından ve tüfekçilerden sancaklarda, kasabalar ve
köylerde mirasçısız vefat edenlerin kalan malları çok ve az Memaik-i Âl-i Osman subaşısı ve
Çorum sancağı mirlivası Tokmak Mustafa’ya ait olduğundan” bunun gönderdiği Hızır Bey’e
zapt ettirilmesi usül ittihaz kılınmıştır, denilmektedir. (BS. 363/43). BK, III/352
MUHİBBÜDDİN
Seyyid Mehmed’in oğludur. Bursalıdır. 1511’de Seyyid Gazi Tekkesi’nin şeyhi idi (BS.
23/40). Bektaşî babalarındandır. BK, III/353
MUHİB ÇELEBİ
Muhlis’in oğludur. Bursalıdır (1558). BK, III/353
MUHİTÎ
Bursalı Mustafa oğlu Süleyman Çelebi’nin mahlasıdır. Evkaf mütevellisi iken 1604’te
istifa eylemiştir (BS. 209/66). Ulemadandır, şeyhtir ve şairlerdendir.
21.3.1607’de arzıhâl edip İkizceler ağnamı mukâtaası mahsulünden maliye tarafından
verilen beratla, öteden beri mutasarrıf olduğu on beş akçe yevmiyesinin, ulema sınıfından
çıkarılmamış iken verilmesinde teallül edildiğinden şikâyet etmiş, derhal ve kusursuz olarak
verilmesi ferman olunmuştur (BS. 214/172).
12.7.1620’de Gazi Demirtaş vakfının Bademli köyü civarındaki “Kadınyeri” demekle
maruf mezraayı, Molla Yegân Medresesi vakıfları mütevellisi tasarruf etmekte iken, “şeyh”
adıyla dolaşan ve ahlâksızlığı ve meşru olmayan fiilleriyle meşhur olan Muhitî adındaki şahıs
yanlış inha ile mezraayı kendisine berat ettirdiği anlaşıldığından ref’i emredilmiştir (BS.
233/112).
Bundan üç ay evvel de, yani 6.4.1620’de gelen bir emirde, Nakşibendî halifelerinden
Bursa’da Bademli köyü kurbünde Kadınyeri demekle maruf mezraa, İnegöl kazasının Yeğen
Gazi, Hacı Nebi mezraaları ve Kirmastı kazasında Abdi Bey’in vakfeylediği Timur ve Uzgur
mezraaları neslen ve ba’de neslin evlâdiyet üzere Şeyh Muhitî mutasarrıftır. Kendisi âlim ve
fazıl olup padişahın hatt-ı hümayunuyla Kabe’yi ziyarete mezun olup birçok iyi ahvali
olmakla, bu mezraalara başkaları tarafından kat’iyyen müdahale olunmayıp, istediği gibi
tasarruf eylemesi ve vâkıfın ruhu için ve padişahın ömrü ve devletin devamı için dua eylemesi
emredilmişti (BS. 233/118). BK, III/353
MUHLİS DEDE
Bursa Mevlevî şeyhi Mehmed Dede’nin oğludur. Küçük kardeşi Muhlis Dede’nin
1716’da vefatı üzerine şeyh olmuş, 1738’de vefat etmiş ve tekkedeki türbeye gömülmüştür.
BK, III/359
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUHTAR BEY
Baba Efendizâde Hasib Efendi’nin oğludur. Zati işleri ile meşgul iken Bursa Belediye
Reisliğine 20 Nisan 1914’te tayin edilmiş iki buçuk sene kadar bu vazifeyi büyük bir başarı
ile görmüştür. BK, III/360
MUHTAR EFENDİ (Şeyh)
Kastamonuludur. Bursa’ya gelmiş Hacı İlyas Camii’ne imam ve Kaygan Camii’ne vaiz
ve nâsih olmuştur. 1624’te ölmüş ve Deveciler mezarlığına gömülmüştür. Din işlerinde daima
doğruyu söyler ve sözleri tesir eder, duası kabul olur bir pirdi. Kendisine bazı vakıfların
ziyade hasılatından maaş tahsis edilip beratı da gönderilmiş ise de kabul etmemiştir. Bursalılar
kendisine çok hürmet ederlerdi. Bursa’nın fevkalâde yağmura muhtaç olduğu bir gün ahâli
yağmur duası için Namazgâh’a çıkmış ve bu zatı da minbere çıkarmışlar. Duaya başlar
başlamaz bol bol yağmur yağmış. Bu hâl Bursalıların hürmet ve saygılarını daha çok
arttırmıştır (G. 200). BK, III/359
MUHTARLAR
Vaktiyle mahallelerin işlerini mahalle imamları görürdü. Git gide bunlar kâfi
gelmemeye başladı, köy ve mahallelere âyânlar tayin edildi. Bunlar da imamlarla beraber bu
işlere bakıyorlardı. 12.4.1834 senesinde Bursa’da ilk defa muhtarlık ihdas edilmiştir.
İstanbul’da olduğu gibi Bursa’da da evvel ve sânî itibariyle ikişer muhtar nasb olunarak
kefalete rabt olunduğundan iktiza eden mühürlerin darphaneden hakk ve irsali İstanbul’a
yazılmıştır. BK, III/360
MUHTAR PAŞA (Gazi Ahmed)
Bursa’nın Habiboğlu mahallesinden “Katırcıoğlu” demekle maruf Hacı İbrahim
Ağa’nın oğludur. İbrahim Ağa da Abdullah oğlu Hasan’ın oğludur. Anası Abdullah kızı
Zekiye’dir. Bk. Hacı İbrahim Ağa. Hacı İbrahim Ağa, 3 Receb 1271 hicrî senesine tesadüf
eden 25.12.1862’den evvel Bursa’da ölmüştür. Oğlu Ahmed Muhtar Paşa, 2.11.1839’da
Bursa’da doğmuştur. Muhtar Paşa, Bursa Askeri Lisesi’nin 1271 hicrî senesi, yani 1855’te
dördüncü defa harbiye mektebine gönderdiği on üç kişilik talebe grubunun birincisidir.
Mektebde “Ahmed Muhtar Efendi bin Hacı Halil Başçî” diye anılmaktaydı. Buradaki “Başçî”
adından murad, Başçı mahallesidir. Harbiye mektebinde yine 1276/1899’da piyade subayı
olmuş ve 1277/1860’ta birincilikle kurmay çıkmıştır. Hayatını muharebe meydanlarında
geçirmiş ve 1293/1876’da Rus muharebesinde, Kars cephesi başkumandanı olmuş ve “Gazi”
ünvanını almıştır. Yirmi sene Mısır fevkalâde komiserliğinde bulunmuş ve Türkiye’de
Meşrutiyet idaresinin kurulduğu zaman İstanbul’a gelerek âyân azalığına ve ikinci
başkanlığına seçilmiştir. 22 Temmuz 1912’de sadrazam olmuştur. Az müddet sonra çekilerek
okumakla ve eser telîf eylemekle vaktini geçirmiştir. Eskisi gibi meclis-i âyâna devam
etmekle fennî ve ilmî incelemelere başladı. Matematik ilminin ekser şubelerinde ve en ziyade
astronomi ilminde tam ihtisas ve bilgisi olduğuna yazdığı eserleri adil birer şahittir.
Riyaziyeden (matematik) altı ve tarihe ait de bir eseri vardır. Takvimin ıslâhına ve Rumî ve
Arabî tarihin terkiyle milâdî tarih kullanılmasının en birinci taraftarlarındandı. 47 sene
“Mareşal” rütbesini şan ve şerefiyle muhafaza eylemiştir. İlk mektepten çıktığı zamanlarda
kendi gibi çalışkan bir arkadaşıyla Bursa’nın güzel ve sıhhatli bir plânını yapmıştır. 21
İkincikânun 1919’da ölmüş, ölümü o vakit padişah olan Mehmed Vahideddin’in pek ziyade
teessürünü mucib olarak, fevkalâde ihtiramat ile kaldırılmasını arzu etmişler ve harbiye
nezaretince yapılan bir program mucibince İstanbul muhafaza alayı kumandanı Mahmud Bey
merasim-i askeriyeye memur edilmiştir. Cenazesi Fener’deki köşkünden alınarak Kalamış’a
ve Kalamış’tan Sirkeci’ye ve Sirkeci iskelesinden Fatih’e getirilmiştir ve Fatih’te hazırlanan
kabirlerine, 23 İkincikânun 1919 Perşembe günü gömülmüş ve İstanbul’daki bütün zâbıtân
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
resmî üniformalarıyla iştirak eylemiştir. Oğlu Mahmud Muhtar Paşa da kendisi gibi değerli
komutanlardandı. BK, III/360
MUHSİN
Yenişehirli Koçoğlu’dur. Şakî ve müfsid bir adam olup, öteden beri zayıf ve fakir
olanlara teaddî ve rencide ve yetimlerin mallarını yemekte ve yutmakta ve onların terekelerini
yağma ederek veresesinin haklarını gasb eylemekte idi. “Ben sefere gideceğim, at alacağım”,
diye bazılarından cebren para almakta ve bazılarının hayvanlarını ahzetmekte idi.
Yenişehir’deki Ulucami’nin vakıf paralarından dahi aldığını, kendisinden mahkeme
vasıtasıyla istenildiğinde de, şeriata itaat etmeyip kaçtığını ve hak sahiplerinin hukukunu ibtal
sevdasına düştüğünü Yenişehir-i Bursa kadısı Hafız İsmail divan-ı hümayuna arzeylemekle,
bunun tutularak herkesin hakkı tahsil olunduktan sonra 12.6.1770’te diyar-ı âhara nefy
edilmesi emredilmiştir. BK, III/359
MUHSİN UKKAŞE EFENDİ (Şeyh)
1867’de Atina’da doğmuş ve ilk mektepte okuduktan sonra saatçılık sanatına sülük
eylemiştir. Yunan harbinde askere gitmiştir. 1901’de de Hicaz’a gitmiştir. Biraderinin vefatı
üzerine Moralı Tekkesi’ne şeyh olmuş ise de vakfın hizmetini ihmal ederek ticaretle
uğraştığından tekke harap olmuş ve gayet muktesid olduğundan dervişler kendisinden nefret
etmişlerdir. “Maneviyat beni harab etti” diyerek, 29 Birincikânun 1914 Pazartesi gecesi feci
bir surette ömrüne nihayet vermiştir. BK, III/359
MUHYİDDİN
Şeker Hoca’nın oğludur. Kaplıca’da I. Murad Camii’nin imamı idi (BS. 8/23). BK,
III/354
MUHYİDDİN
İznikli Kutbeddin’in oğludur. Tasavvufa meraklı olan bu zat bir çok eserler vücuda
getirmiştir. Ragıb Paşa Kütüphanesi’nde kendi el yazısıyla yazdığı kitaplar vardır. 1480’de
ölmüştür. Şairdir. BK, III/354
MUHYİDDİN
Yıldırım Timarhanesi’nde yevmî sekiz akçe cihet ve yılda Bursa müdüyle beş müd
buğday ve iki müd pirinç ile tabib iken 20.3.1525’te ölmüştür. BK, III/355
MUHYİDDİN
Ecezâde’dir. 1526’da Bursa hakimi idi (BS. 31/476). BK, III/355
MUHYİDDİN
Babasının Kirmastı kazasında yaptırdığı Hacı Hayreddin Mescidi’nin mütevellisi idi.
Babası bu mescidin idaresi için Karasu köyünde iki değirmen yaptırmış ve ulemadan olan
oğlu Mevlânâ Muhyiddin dört değirmen daha ihdas edip altı değirmene iblağ eyle miştir.
1530’da mescid ve değirmenler mamurdu. BK, III/355
MUHYİDDİN
1558’de Mudanyalıdır. Mudanya’daki Zağbeli Hacı Ali Camii’ne ecza kıraatı için
vakıflar yapmış ve mektebe vakıf para bırakmıştır. BK, III/346
MUHYİDDİN
Sinan’ın oğludur. 1559’da Bursa’daki takyeciler esnafına şeyh olmuştur (BS. 81/2). BK,
III/356
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUHYİDDİN
Bursalı Oğul Bey’in oğludur. Fukaraya yemek yedirmek için 1563’te vakıflar yapmıştır
(BS. 158/82). BK, III/356
MUHYİDDİN (Bıyıklı)
Mimardır. Yusuf’un oğludur. 1494’te Debbağlar Mescidi’ni yapmıştır (BS. 10/232).
BK, III/354
MUHYİDDİN (Mevlânâ)
Mehmed Şah Paşa’nın oğludur. Bursalıdır. Mevlânâ Hasan Çelebi’nin kardeşidir.
1478’de Bursa ulemasındandı (BS. 3/70). BK, III/354
MUHYİDDİN (Mevlânâ)
Bursalıdır. Taceddin Hacı İbrahim’in oğludur. Asıl adı Mehmed’dir. Hazinedardı.
“Servinaz” namıyla şöhret bulmuştur. 1489’da sağdı (BS. 4/418,242). 12.000 akçe
vakfeylemiştir. Hoca Enbiya mahallesinde 1518’den evvel ölmüştür (BS. 28/45). BK, III/354
MUHYİDDİN (Mevlânâ)
“Tuzpazarî” demekle maruftur. Büyük oğlu Mevlânâ Şemseddin ve diğeri
Abdürreşid’dir. 1521’de ölmüş, 10.000 akçeden ziyade muhallefatı çıkmıştır. Oğlu
Abdürreşid, Bursa’da olmayıp gaib olduğundan, davasının İstanbul’da görülmesi için şahitler
ile İstanbul’a gönderilmiş ise de tekrar Bursa’da bakılması emredilmiştir. BK, III/355
MUHYİDDİN (Mevlânâ)
1537’de İsa Bey Medresesi müderrisi idi. Vefatında oğlu Mevlânâ Cafer Çelebi vardı.
BK, III/355
MUHYİDDİN (Mevlânâ Şeyh)
Kaplıca kurbündeki Şeyh İlâhî Zaviyesi’nin 1554’te şeyhi idi. İlâhî neslindendir. BK,
III/356
MUHYİDDİN (Şeyh Karaca)
Bursalıdır. Hacı Halife’den tasavvuf dersi almıştır. Molla Fenarî Mescidi yanında bir
mescid yapmıştır. Vefatında oraya gömülmüştür. Orhaniye mahallesinde Alboyacılar
Hamamı’nın olduğu yerde ilim tahsil edenlere altı adet hücre bina eylemiştir. Hüsam oğlu
Mevlânâ Muhyiddin Mehmed mahkemede: “Mevlânâ Efdalzâde Hamid Efendi Hamamı’nı
bina ettiklerinde, yerin darlığından dolayı altı hücreden ikisi bozulup yeri hamama terk
edilmişti. Bu iki yerin icaresini verirlerdi. 1495’te bu iki hücreyi inşa edip tekrar vakfa teslim
eylediklerini” tasdik eyledi (BS. 11/11; ŞN. 430). BK, III/354
MUHYİDDİN BAHA PARS
Baba Efendi Tekkesi şeyhi Hacı Baba Efendi’nin oğludur. Hukuk Mektebi
mezunlarından ve kıymetli adliyecilerimizdendir. Mütareke devresinde Ermeni tehciri
davasını gören Bursa İdare-i Örfiye davasında Bursa memurlarından birçoklarının parasız
olarak haklarını müdafaa eylemiş ve cümlesinin beraat eylemesine, hak ve hakikatin meydana
çıkmasına canla başla çalışmıştır. Millet Meclisi’nde Bursa’nın mebusluğunu deruhte
eylemiştir. Bursa’nın imarı ve süslenmesi ve asrîleşmesi için birçok maddi fedakarlıkta
bulunarak Çekirge’deki Havuzlu Park’ı bina eylemiştir. Bu vechile Bursa gençlerinin
yüzücülük sporundan faydalanmalarını temin etmiştir. Gençliğinde Bursa’da 1917’de “Bursa
Mecmuası” adıyla edebî bir gazete neşr eylemiş ve Bursa’ya kültür sahasında da büyük
hizmetler yapmıştır. Güzel ve ince ruhla yazılmış şiirleri vardır. BK, III/358
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUHYİDDİN BEY
Şemsi Bey’in oğuludur. 1561’de Hudâvendigâr sancakbeyi idi. Bursalıdır. Kâhyası
Mahmud oğlu Pîrî Bey’dir (BS. 92/162). Derviş Bey ve Yusuf adında iki oğlu vardı. BK, .
III/356
MUHYİDDİN ÇELEBİ
Subalaban’ın oğludur. 1487’de oğlu Edhem Çelebi vardı. BK, III/354
MUHYİDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Merhum Mevlânâ Sinaneddin el-Kirmastî’nin oğludur. Lala Şahin Paşa’nın Bursa’da
Balıkpazarı kapısı içinde Hisar’daki medresesiyle, Kirmastı’da olan imareti vakıflarının
1513’te mütevellisi idi. Babası Yusuf Sinaneddin Kirmastî “Mevlânâ Kirmastî” diye şöhret
bulmuştur. Hüseyin Efendi’nin oğludur. Bursa’da kadılık etmiş ve sonra İstanbul kadısı
olmuştu. Fatih’de medrese ve mektebi vardır. 1448’de ölmüştür. Fatih civarındaki mahalle el-
an “Kirmastı mahallesi” diye anılmaktadır. Hudâvendigâr sancağının emlâk ve nüfusunu
tahrir eylemiştir. Birçok eserleri vardır (BS. 25/174). BK, III/355
MUHYİDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Cemal Efendi oğlu Ali Paşa’nın oğludur. 1488’de kadı idi (BS. 7/116). BK, III/354
MUHYİDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Mehmed Şah’ın oğludur. 1489’da oğlu Pîrî Çelebi ve kardeşi Mevlânâ Hasan
Çelebi vardı (BS. 4/227/350). Bu tarihten evvel ölmüştür. BK, III/ 354
MUHYİDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Merhum Mevlânâ Muhyiddin’in oğludur. “Hekimzâde” diye meşhurdur. 1544’te
ulemadandı (BS. 45/455). BK, III/356
MUHYİDDİN EFENDİ
Muradiye imamıdır. 1591’de vefat etmiştir. Müezzinzâde Şeyh Mehmed Efendi
Eşrefî’nin üstadı olup kozmoğrafya ilmine vâkıf ve her fende bilgisi ziyade idi. Nakşibendî
şeyhlerindendi (G. 181). BK, III/356
MUHYİDDİN EFENDİ
Bursalıdır. Halvetiye tarikatının Uşşakiye şubesinden, şair bir zattır. 1681’de ölmüş ve
Üçkozlar’a gömülmüştür. Tevhidname, İbretnüma, Müşahede gibi eserleri vardır. Şairdir
(OM. I/164). Karıları; Mehmed kızı Saliha, İsmail kızı Ayşe ile oğulları Ahmed,
Abdurrahman, İbrahim, Ömer, Hacı Mustafa, Hacı Ali, Salih Efendilerle kızı Hatice kalmıştır.
Vefatında, iki mushaf ile 11 kitap ve 2.810,5 kuruş muhallefatı kalmıştır (BS. 357/2). Mahlası
“Bursevî”dir. Bursa’da ilk tahsilini bitirdikten sonra Mekri’ye gitmiş ve orada şeyh Ali
Efendi’den “Câhidî ayini” öğrenmiş, esma ve sülûku ikmal ve inabet alarak Bursa’ya gelmiş
ve Üçkozlar mevkiinde ahbablarının yardımıyla bir cami ve bir zaviye bina edip başına
topladığı derviş fukaralarıyla gece ve gündüz tevhid ve zikrederek vaktini geçirmiştir.
Mekke’ye gitmiş ve avdetinde 133 yaşında olduğu hâlde, 1.1.1681 senesinde ölmüştür.
Üzerine bir de türbe yapılmıştır. Riyazet ve mücahedesiyle meşhurdur. Tasavvuf rusûmunda
Şeyh Muhyiddin Arabî’nin ruhunu ihya eylemiştir. Bunun ictihadatını kabul ve ihya ederdi.
Şiirleri açık Türkçedir (G. 184; SO. IV/347). BK, III/356
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUHYİDDİN EFENDİ
İznik’teki Eşrefzâde Tekkesi şeyhi Eşref Efendi’nin oğludur. Babasının sağlığında
Küçükkumla’da Eşrefzâde Tekkesi’ne şeyh olmuştur. Bir müddet irşad ve ibadetle meşgul
iken, 1729’da Kumla’da ölmüş ve zaviyenin mihrabı önüne gömülmüştür. BK, III/358
MUHYİDDİN EFENDİ
Atinalıdır. Atina müftüsü Hamza Efendi’nin oğludur. 31.10.1833’te Bursa’da ölmüş ve
Karabaş Tekkesi’ne gömülmüştür. Temiz ahlâklı ve hayır sever bir zat idi. BK, III/358
MUHYİDDİN EFENDİ
Moralı Tekkesi şeyhi Sadeddin Efendi’nin oğludur. 12 Mart 1888 Pazar günü ölmüştür.
Moralı Tekkesi’ne gömülmüştür. Suyolculuk sanatıyla geçinirdi. Muhibb-i aşık bir zat idi.
Hüsameddin Efendi adında bir oğlu vardı. BK, III/358
MUHYİDDİN EFENDİ (Şeyh)
Asıl ismi Mehmed’dir. Derviş’in oğludur. Temenye’deki Hüsameddin Efendi’ye intisab
eylemiş ve damat olmuştur. Vefatında, 1632’de bu tekkeye şeyh olmuştur. 42 sene şeyhlik
yapmıştır. 29.9.1673 Cuma günü ölmüş ve zaviyeye gömülmüştür. Mazannadandır. Âlim ve
fazıl bir zat olup kırk dört sene geceli ve gündüzlü ilim ve fazilet neşreylemiş ve birçok
kimselerin ahlâklarını ıslâha muvaffak olmuştur (G. 143). BK, III/358
MUHYİDDİN EFENDİ TEKKESİ
Ali Paşa mahallesinde, Halvetiye tekkesidir. Muhyiddin Efendi bina eylemiştir. 1844’te
1.767 kuruş 20 para ile bu tekke tamir edilmiştir. BK, III/358
MUHYİDDİN HALİFE
Abdi Efendi’nin babasıdır. 1512’de İkizceler ağnamından sekiz akçeye ve oğlu da altı
akçeye mutasarrıftı. Daha önce Kütahya’ya yerleşti. BK, III/355
MUHYİDDİN HALİFE (Mevlânâ)
Şemseddin’in oğludur. “Molla Şevki” diye meşhurdur. Nişancı Mehmed Paşa’nın karısı
Ayşe Hatun’un 1546’da yapılan vakfiyesinde vekâlet eylemiştir (BS. 187/206). BK, III/356
MUHYİDDİN KASIM EFENDİ
Ehaveyn Mehmed Efendi’nin oğludur. Müderris ve sahn müderrisi olup 1494’te
Bursa’da ölmüştür. İstanbul’da bir mescid ve mektebi vardır. Kabri Zeynîler’dedir. Bektaşîler
aleyhine ve Tecrid şerhi’ne ait iki telîfi vardır (SO. IV/340). Âlim, fazıl bir zat idi. BK,
III/354
MUHYİDDİN MEDRESESİ Bk. Turşucu Medresesi.
MUHZİME HATUN
Abdülhay’ın kızıdır. İhtida eylemiştir. II. Bayezid’in karısı olup Şehzâde Sultan
Mehmed’in de anasıdır. 1521 senesinde Şeyh Paşa mahallesindeki evini Bursa beytülmal-i
hassa emini İvazuddin oğlu Muhyiddin Mehmed’e satmıştır (BS. 29/200). BK, III/361
MUİD EFENDİ (Şeyh)
İzmir’de doğmuştur. Tahsil ettikten sonra Bursa’ya gelmiştir. Kâbil-i Vücud’a ve sonra
da Menar Ahmed Efendi’ye dânişmend olmuştur. İzmir’de rüyasında birisi kendisine, “sen
meramına ancak Bursa’daki şu fazıl ve âlim adamın sayesinde nail olabilirsin” demiş ve
bunun üzerine Bursa’ya gelerek bu vasıflarda zatı bulmuştur. Kösec Ömerzâde Hasan Efendi
Camii’nde vâiz ve nâsih ve Yıldırım Camii’nde dersiâm iken, 3.5.1656 Çarşamba günü ölmüş
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ve Emir Sultan yolundaki mezara gömülmüştür. Tefsirde emsalsiz idi. Evi her sabah akşama
kadar Bursa âlimlerinin toplandıkları bir yer ve ilim kaynağıydı (G. 207). BK, III/361
MUÎN-İ HİLÂL
Bursa’da bir matbaanın adıdır. 1907’de açılmış ve haftalık Ertuğrul gazetesi ve daha
sonraları birçok gazeteler tab’ edilmiştir. Bursa’nın kültür âlemine çok büyük hizmetler
yapmıştır. El-an mamurdur. Ve bu vatan ödevini ziyadesiyle ödemektedir. BK, III/361
MUK’AD HIZIR DEDE
Mihaliçlidir. Koyun güderken ayakları soğuktan donmuş; “başkasının koyunlarını
gütmektense kuvâ-yı ruhaniyemi güdeyim evlâdır” diye Bursa’ya gelmiş ve Ulucami’de, eski
minare kurbünde münzevî iken Hacı Bayram Velî, Emir Sultan’la mülakât için Bursa’ya
gelince Hızır Dede onlarla görüşmüştür (G. 107). Hacı Bayram hulefasındandır. Bursa’da
yatan Akbıyık adındaki meczub-ı sâlikin oğlundan feyz almıştır. Eski Cami’de tevhid ile
meşgul idi (ŞN. I/521). Hazret-i Üftade’nin şeyhidir. 1507’de ölmüştür. Mezarının Üçkozların
alt kısmında, bir mağara derununda veya Hıdırlık mescidinin önündeki selvi altında olduğu
rivayet edilmektedir. (YŞ. 28; SO. II/278) Bursa tarihlerinin bu zat hakkında verdikleri
malûmat yukarıya yazıldı. Arada yanlışlıklar vardır, zannederim. Emir Sultan’ın 833/1429’da
vefat etmesine nazaran Hacı Bayram Velî ile daha evvel mülâkât etmeleri lâzımdır. Bu
mülâkât vaki olduğu zaman Hızır Dede bunlarla mülâkât eylediğinden 86 sene sonra vefatı
vaki olması lâzımdır ki Hızır Dede’nin bir asırdan fazla yaşaması iktiza eder. Üftade
Hazretlerinin 895/1490’da doğmuş olmasına nazaran Hızır Dede’nin vefatında 17 yaşında
bulunması lâzım gelir ki tam Üftade Hazretlerinin tahsil anıdır. BK, III/195
MUKATAACILAR
Vaktiyle hükûmetin en mühim bir dairesi olan defterdarlık kapısına bağlı birkaç daire
vardır ki, başlıca aksamı şunlardır: Başmukâtaa, Haremeyn mukâtaası, Bursa mukâtaası,
İstanbul mukâtaası, Avlonya ve tevabii mukâtaası, Rodos mukâtaası, Piskopos mukâtaası,
Haslar mukâtaası, Salyâne mukâtaası, Ganem mukâtaası, Maden mukâtaası, Esham
mukâtaası. BK, III/362
Başmukâtaacı: Mukâtaaları idare eden mukâtaacıların emiri idi. Diğerleri de
adlarından anlaşılacağından, biz yalnız Bursa mukâtaasından bahsedeceğiz. Bursa
mukâtaalarının, ehemmiyetine binaen, ayrıca mukâtaacıları vardı. Sonraları küçük evkaf
muhasebeciliği ile birleştirilerek, “aklâm-ı erbaa” (dört kalem) hâceliği vücuda getirildi.
1519’a kadar Bursa’daki mukâtaalar şunlardı:
Anadolu çingeneleri, Azatlı kâfirler, Ermeniler, Yave kâfirleri, Cizye ve beytülmalı
(BS. 28/239). Yahudi âdet-i ravları (BS. 28/241) mukâtaası.
Yörükler, âdet-i ağnam, cürm ü cinayet ve sair rüsûmu, bâd-ı hevâsı ve ağnam sayımı
mukâtaası (BS. 28/456).
Bursa zindanı, raiyyet, rusûm-i arûs, resm-i zira’, resm-i çöp mukâtaası (BS. 28/73).
Bursa hapis tomruğu mukâtaası (BS. 26/271).
Bursa’daki resm-i bevvâbân, resm- i çavuşân mukâtaası (BS. 25/295).
Anadolu çingeneleri mal-ı gâibi ve bâd-ı hevâsı mukâtaası (BS. 25/36).
Bunlardan başka, şem’hane, boya, biber ve lök kantariyesi, kantar mizanı, bozahane,
gümrük, âlet-i kapan, fülus vs. gibi bir çok mukâtaalar dahi vardı. Fakat esaslıları kapan
mahsûlatı, beytülmal, zindan, siyaset-i nevâhî-i Bursa, hamr furuhtu, bozahane, hamr, ihtisab,
darphane ve şem’hane mukâtaaları idi (BS. 49/241). Yaş meyve kapanı, kumaş damgası,
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
tahmis-i kahve, galle pazarı bâcı, dellâliye, Mudanya iskelesi gümrüğü mukâtaaları da vardı.
Bunlar kısım kısım üçer ve bazıları da birer sene müddetle taliplerine müzayede ile ihale
edilirdi.
Mukâtaalara ait bazı kayıtlara bakalım:
1507’de Anadolu vilâyeti âzadlılarının kesimli kefere ve çingenelerin harclarını ve bu
vilâyetteki yave kâfirlerinin ve Bursa Ermenilerinden gayri Anadolu vilâyetinden İstanbul’a
sürülen Ermenilerin beytülmalını, -bâd-ı hevâ ve harclarından gayrı- Bursa kadısı huzurunda
on beş bin akçe mala ve üç nefer nefsine yarar kefiller vermeye mültezim olan Bursa’nın Izvat
köyünden İbrahim oğlu Hamza’ya H. 913 Muharremi ibtidasında üç yılı iki yüz bin akçe resm
hesabı üzere verilmiştir (BS. 21/115).
1512’de İstanbul’dan hükm-i şerifle gelen silahdârlardan İshak Bey oğlu Cafer Bey
Mudanya köyü ma’beri mukâtaasını üç yılını mukâtaaya tutan âmil, bir taksit olan mebaliği
tahsil eylemiştir (BS. 23/174).
1513’te Bursa sancakbeyi ümeradan Mahmud Bey timar tarikıyla mutasarrıf oldukları
Bursa’da olan gerdek (arûsâne), muhtesib, ölçücülük, gelir ve geçer bâcı, bir yılı yetmiş beş
akçeye bayramlar için on iki gün tenzil ve bir hadise vaki olup bedestan açılmaya mâni’
olduğu günler hesap edilmemek şartıyla, her ayda taksiti subaşıya eda etmek üzere Mahmud
oğlu Mustafa mukâtaaya tutmuştur (BS. 25/89).
1548’de Bursa kapan emini Muhib ve kâtibi Hasan hakkında, bir çok ahâli mahkemeye
müracaat ederek, “mukâtaanın cümlesini sandığa komayıp muradlarınca alıkoyup, yanlarına
ahlâksız oğlanlar alıp, fahir libaslar ve esbablar ve kor kılıçlar ediverip mal-i mirîyi telef
etmeden ve Müslümanlara ezâ eylemeden hâlî değillerdir” diye şikâyet ettiler (BS. 51/119).
1571’de Gallepazarı mukâtaasının üç yılı, yedi yüz bin akçeye baliğ olmuştur (BS.
114/138).
1801’de Bursa mukâtaacılığı bir rütbe olmuştur. Bursa mukâtaacılığı, Öküz Mehmed
Paşa’nın oğlu İstanbul mukâtaacılığı payelilerden Mustafa Bey’e tevcih olunmuştur (BAML.
24897).
1880’de Hacı Ahmed Paşa’nın akrabasından Saîd Bey’e “Bursa mukâtaacılığı” payesi
tevcih olunmuştur (BADD. 13997). BK, III/362
MUMCU ALİ
Bursa’da yasakçı ve zâbıt namında vazife görenler ref’ edildiğinden, onların yerine, zabt
u rabta muktedir olan ocağın emektarlarından Mumcu Ali, yeniçeri ağası Hüseyin Ağa
tarafından Bursa’ya gönderilmiştir. Bursa kadısının, kolluk işlerinde ve zâbıtlık yerlerinde
adalet üzere bunu istihdam etmesi ve başkasına bunun vazifesine müdahale ettirilmemesi ve
Bursa’daki yeniçeri yoldaşların kendisini üzerlerine zâbıt bilip sözünden ve reyinden hariç bir
iş yapmamaları, onun emirlerine mutî ve münkad olmaları ve şeriata itaat üzere olmaları
fermanla bildirilmiştir. 1618’de Bursa’ya gelmiş ve vazifesine başlamıştır (BS. 332/142). BK,
I/141
MUMHANE
Şehreküstü mahallesinde, 1560’ta sekiz adet vakıf şem’hane (mumhane) vardı.
1614’te Bursa’da elli bir mumcu esnafı olup her birinin muayyen hisseleri vardı. Başka
kimselerin, evlerinde mum yaparak koltukçuluk yapmaları men’ edilmişti (BS. 226/8).
1619’da gelen bir emirde: “Şem’haneden başka bir yerde bal mumu dökülmemesi ve
büyük mum yapılmaması lâzım ve aykırı hareket memnu iken, bazı kimselerin evlerinde bal
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1449’da Macarlarla Lehliler, Sıplılar ve sair Hıristiyan devletleri ittifak edip, yüz elli
bin kişilik muntazam bir haçlı ordusu teşkil ederek, Osmanlı topraklarına hücum etmeleri
üzerine II. Murad Kosova ovasında bunlarla harbe girişip, Varna muzafferiyetinden daha
büyük ve ondan çok parlak bir zafere nail olmuş ve düşmanlarının hükümdarlarından,
büyüklerinden bir kaçı harp meydanında maktul düşmüş, bâkî kalanlar da kaçmakla
kurtulabilmiş ve birçoğu da esir edilmişti. Bu büyük muzafferiyetten sonra, Edirne’de istirahat
etmekte iken, üç günlük bir hastalıktan sonra, 49 yaşında bulunduğu hâlde 28 Şubat 1451’de
ölmüş ve cesedi vasiyeti üzerine Bursa’ya getirilerek üstü açık olan türbeye gömülmüştür
(KA. 4251).
Şeyhulislâm nasbı bunun zamanındadır. Varna harbinin acısını çıkarmak için gelen
düşmandan Kosova muharebesinde ancak sekiz bin kişi kurtulabilmiştir. Bu harp otuz saat
sürmüştür (LTC. VI/232). II. Murad Bursa’da doğmuştur. Kendisi sülüs ve nesih yazıları
meşk eylemiş ve güzel yazı yazmayı öğrenmiştir (TH. 517; HH. 153). Osmanlı tarihleri II.
Murad’a Ebu’l-hayr (Hayır sahibi) derlerdi. Bunun yaptığı hayratı hiçbir padişah
yapmamıştır. Hoş tabiatlı, nazik yaratılışlı ve nazma kadirdi. Çok lâtif şiirleri vardır:
Çalınır cenkler ayaklar karsılır
Raks urur rakkas çardak sarsılır
Şiir:
Sâkî getir yine dünkü şarabımı
Söylet, dile getir yine çeng ü rebâbımı
Ben var iken gerek bana bu zevk u bu safâ
Bir gün gele ki görmeye kimse türâbımı (ST. 11). BK, III/370
MURAD (Şeyh)
Özbekler (Âşur Efendi) Nakşibendî Tekkesi’nin şeyhi Mustafa Efendi’nin oğludur.
1757’de şeyh olmuş ve 1767’de Ahmed Halife’ye vazifesini terk eylemiştir (BAVD. 25981).
BK, III/373
MURAD AĞA
Ref’ edilen Abdullah Bey’in yerine Bursa zeameti subaşılığına, Hudâvendigâr beyi
kaymakamı Pîr Ahmed Bey tarafından, 1596 senesi Birinciteşrin ayında tayin edilmiştir. BK,
III/373
MURAD BEY
Abdülmennan’ın oğludur. 1590’da Muradiye mütevellisi idi (BS. 178/64). BK, III/373
MURAD EFENDİ
Cizyedar Nakşibendî Tekkesi şeyhi Dağıstanlı Mahmud Efendi’nin oğludur. 1776’da
babası ölmekle, yerine şeyh olmuş ise de çok küçük olduğundan, şeyh Ahmed Efendi on dört
sene kadar vekâlet eylemiş ve aynı zamanda Mahmud Efendi’nin karısını dahi almakla şeyhin
hem vekili ve hem de üvey babası olmuştur. Murad Efendi liyakat kesbedince şeyhliği
deruhte eylemiştir. 9.9.1853’te ölmüş ve zaviye civarındaki mektebe gömülmüştür. BK,
III/373
MURAD EFENDİ
Van’ın Hitan köyünde doğmuş ve tahsilden sonra Bursa’ya gelerek Kürd Kasım
Efendi’ye intisab eylemiştir. Müderris olarak 11.9.1670 Salı günü ölmüş ve Reyhan Paşa
mahallesindeki mektebe gömülmüştür. Güler yüzlü, ahlâklı ve temiz bir zatı (G. 367). BK,
III/373
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSA
Hamza’nın oğludur. Bursalıdır. “Tatar Musa” diye meşhurdur. 1518’de Edirne’de
ölmüştü. Karısı, Mustafa kızı Hatice Hatun’dur. Rukiye, Fatma adında iki kızı vardı (BS.
28/126). BK, III/377
MUSA
Pîr Gaib’in oğludur. 1586’da Emir hancısı idi. Eşkıyadan “Kuyumcuoğlu”nun, eşyasını
ve suhtelerini sakladığı mahkemece sabit olmuştur (BS. 170/190). BK, III/378
MUSA (Abdal) Bk. Abdal Musa.
MUSA (Attar)
1563’te türbesi vakıflarına Rabia Hatun mütevelli idi. Kaplıca yolu kaldırımını tamir
için vakıfları da vardı (BS. 158/76, 77). BK, III/378
MUSA (Hacı)
Bursalıdır. Boyacı sanatkârlarındandır. Cüz okumak için 1493’ten evel Hacı İlyas
mahallesinde dokuz kazanı hâvî bir büyük boyahaneyi vakfeylemiştir. İçerisindeki dört kazan
çürüdüğünden satılarak harap olan dükkân tamir edilmiştir (BS. 10/185). BK, III/377
MUSA (Hacı)
Ermenekli Musa’nın oğlu Yadigâr’ın oğludur. Babası 1508’de ölmüştür. Kardeşi Kasım
vardı (BS. 20/87). BK, III/377
MUSA (Hoca)
1516’da “Ağzıaçık Musa” diye meşhurdu. BK, III/377
MUSA (Mumcu)
Setbaşı’nda otururdu. 1659’da Mısırlı adıyla şöhret almıştı. Eşya mukabilinde ötekine
berikine faizle para verirdi (BS. 197/79). BK, III/378
MUSA (Nakkaş, Mimar)
Lâmiî Çelebi, eserlerinde bu zattan bahsetmekte ise de hüviyeti tesbit edilememiştir.
Bursalıdır. BK, III/378
MUSA (Salâhaddin)
“Kadızâde-i Rumî” diye meşhurdur. Kadı Mahmud Efendi’nin oğul Mehmed’in
oğludur. Matematik ve sair ilimlerde fevkalâde mütehassıs idi. Bursa kadısı Sultanönülü Koca
Mahmud Efendi’nin torunudur. İlk tahsilini Molla Fenarî’den yapmıştır. İlmini genişletmek
için ailesinin haberi olmaksızın Horosan’a gitmiş ve âlimlerden Seyyid Şerif’ten feyz almış ve
Maveraünnehir’e giderek buralarda “Kadızâde-i Rumî” diye şöhret almıştı. Meşhur Uluğ
Bey’e intisab etmiş ve muallimi olmuştur. Birçok eserleri vardır. Avrupalılarca “Salahaddin”
diye meşhurdur. Meşhur âlimlerden Ali Kuşçu bu zatın talebesidir. Uluğ Bey, malum olduğu
üzere, 1421’de Semerkand’da muntazam ve mükemmel bir rasathane tesis etmişti. Kadızâde-i
Rumî bu rasathanede müdürlük yapmıştır. Kendisi kozmoğrafya âlimlerindendi (OM. III/291;
G. 275) Şakayık-ı Numaniye’de bu zata ait uzun izahat vardır. Kendisine “Musa Paşa” da
derlerdi. BK, III/376
MUSA BEŞE
Abdullah’ın oğludur. Hekimdir. Bursa’ya misafir gelerek Gelincik Çarşısı yakınındaki
Kadı Hamamı civarında hakimlik yapmakta iken 1701’de vefat eylemiştir (BS. 217/135). BK,
III/378
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSA BEY
Turgut oğlu Mustafa Bey’in oğludur. Kendisi zuamâdandır (1512) (BS. 23/347). BK,
III/377
MUSA BEY
Ankaralıdır. “Katrancıoğlu” diye meşhurdur. 1513’te Bursa’da bulunan oğlu İbrahim
Bey, “Karabey” diye meşhurdur. BK, III/377
MUSA BEY MESCİDİ
1772’de Mudanya’da mamur idi. BK, III/378
MUSA ÇELEBİ
Yıldırım Bayezid’in oğludur. Babasının hayatında vefat eylemekle Sultan Orhan
Türbesi’ne gömülmüştür. Babası ruhuna cüz okunmak üzere Seki köyünü vakfetmiştir. BK,
III/375
MUSA ÇELEBİ
Yıldırım Bayezid’in bu isimdeki diğer oğludur. Babasıyla beraber Timur’a esir
düşmüştü. Avdetinde Germiyan beyine teslim edilmiş olan Musa Çelebi, kardeşi Çelebi
Sultan Mehmed’e teminat vererek itaatte bulunmayı taahhüd etmiş iken, bazı isyan eserleri
göstermekle mağlup olarak Rumeli’ye giderek büyük kardeşi Süleyman Çelebi ile uğraşmaya
başlamış ve Süleyman Şah’tan muğber olan komutanlar ve ümera Musa Çelebi’yi davet
ederek Edirne tahtına çıkarmışlardır. Edirne’den kaçan Süleyman Çelebi yolda katledilmekle,
Rumeli’de müstakil padişah olarak kalmıştı. Musta Çelebi zalim ve kan dökücü idi.
Maiyyetinde olan ricali, birer birer Çelebi tarafına dönmekle bir taraftan bunlar ve diğer
taraftan gücendirdiği İstanbul İmparatoru ve Sırp kralı, Çelebi Sultan Mehmed’e yardım
etmekle Çelebi Sultan Mehmed, Rumeli’ne geçmiş ve yapılan bir muharebede bir bataklıkta
1413’te vefat eylemiştir. Cesedi Bursa’ya nakl olunarak Yıldırım’daki babasının türbesine
gömülmüştür (KA. 4207; G. 42).
Musa Çelebi babasının cesedini Bursa’ya nakil ve defne mezun olmuş ve Bursa havalisi
kendisine verilmiş ise de, kardeşi İsa Çelebi’ye iltica eylemişti (KA. 4477). Yıldırım’ın Musa
adlı iki oğlu olduğundan Bursa tarihiyle uğraşanlar, bir Musa var zannıyla Çekirge’deki
Hudâvendigâr Türbesi’nde, Yıldırım’daki Bayezid Türbesi’nde Musa’nın kabirleri olması, bir
yanlışlık olduğu fikrine düşmüşler ve tereddüt eylemişlerdir. Halbuki iki oğlu aynı ismi
taşımakta idiler. Belki birinci Musa öldükten sonra doğan oğluna aynı ad verilmiştir. İki sene
yedi ay yirmi gün müstakil padişahlık yapmıştır. BK, III/375
MUSA ÇELEBİ
Bekece’nin oğludur. 1514’te tabib idi. İshak Paşa mahallesindendir (BS. 26/66). BK,
III/377
MUSA HOCA MESCİDİ
İznik’tedir. 1530’dan evvel İznik’teki iki adet çini kârhanesi olan Lutfullah oğlu
Mehmed Çelebi, kârhanelerini bu mescide vakfeylemiş ve ayrıca bir dükkân, bir de bozahane
terk eylemiştir. Her kim imam olursa Kelam-ı Kadim’den iki cüz okunmasını şart eylemiştir
(BA. Kâmil Kepecioğlu tasnifi İznik vakıf defteri). BK, III/377
MUSAİD PAŞA (Şerif)
Mekke şerifi Abdülmuttalib’in oğlu Ahmed Rıza Paşa’nın oğludur. Şerif olmuş ise de
kendisinden zuhur eden bir cezbeden dolayı emaretten çekilmiş ve 16 Mayıs 1892 Salı günü
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ailesiyle birlikte Bursa’ya gelmiştir. Bursa’da oturmakta iken, 24 Şubat 1901’de vefat
eylemiştir. Emir Sultan’a gömülmüştür. Anası 1907’de ve küçük oğlu Şerif Saîd Bey 1902’de
ölmüşler ve babalarının yanına gömülmüşlerdir. Sarı Abdullah mahallesinde oturan karısı
Meryem Hanım ile oğlu Şerif Mesud Bey’e ayda üç yüz kuruş nafaka bağlanmıştı (BS.
290/121). Meşrutiyetin 1908’deki ilânından sonra büyük oğlu Şerif Mesud Bey, Bursa’ya
gelerek her üçünün de gayet muhteşem ve müzeyyen olan mezar taşlarındaki yazıları sildirmiş
ve yalnız isimlerini bırakmıştır. BK, III/378
MUSALLA MEDRESESİ Bk. Esediye.
MUSLİ
Duran’ın oğludur. Çok kısa boylu bir cücedir. Yetim olup kimsesi olmadığından, Sinan
ismindeki bir çengi oğlanı, buna, kadın elbisesi giydirerek raksettirmiş ve muharrematta
istihdam eylemiştir. Onun bu hâli Bursalı bazı Müslümanların merhametini celb etmiş ve
Bayezid oğlu Mahmud adında birisi 1572’de mahkemeye müracaat etmiştir. Mahkemede bu
cüce Musli de pek çok şikâyet ve tazallum eylediğinden, takyecilik sanatını öğretmek şartıyla,
yılda iki yüz akçe icare tayin edilerek Mahmud’a teslim edilmiştir (BS. 114/115). BK, III/346
MUSLİ
Gemlikli Yusuf’un oğludur. İki kardeştir. Bunlar yeniçeri değil iken yeniçeri şeklinde
gezip daima fitne ve fesad yapmakta idiler. 26.2.1604’te Irgandı köprüsü başında Ali kızı
Ayşe’yi cebren sürükleyerek, kardeşi Ahmed’in Çukurçeşme mahallesindeki evine götürmüş
ve evde kardeşi Ahmed, Ayşe, Ahmed’in karısı Fatma ve evli kızı Sakine bir yerde oturup
pastırma kebabı pişirirken yeniçeri zâbıtı Hamza Subaşı ve Bursa subaşısı Sefer tarafından
yakalanıp mahkemeye götürülmüşlerdir. Sorulduğunda, “biz ne yeniçeriyiz ne de ulûfemiz
vardır. Biz Türk oğlu Türküz. Ve Ayşe iki yıldır benim nigârım ‘mahbubem’dir. Kendisi,
rızasıyla”, demiştir. ve Ahmed de: “Kardeşim Musli şakî, şerir, katil kimsedir. Daima evime
bu makule avratları çekip cebren sürüp getirir. Beni öldürür diye korkumdan söyleyemezdim”
demiştir. Ayşe de, “kendi hâlimde giderken ardımdan köprübaşında yetişip, cebren ve kahren
elimden esbabımı alıp döğerek sürütüp, ben seni bu gece İnegöl’e alıp giderim, sen benim
elimden kurtulamazsın” diye tehdid ettiğini söylediler. Bursa’nın âyânı, eşrafı; “mezburlar
hatunları, cariyeleri ıdlâl edip, bir tarikle çıkarıp âhar diyara götürüp satarlar.
Müslümanların atlarını, katırlarını, sığırlarını, koyunlarını çalıp başka vilâyetlere götürüp
satarlar” dediler. Mahalleli de: “Haklarından gelinmek, büyük sevaptır. Eğer bu defa yine
kurtulup gelirlerse, bizim bir gün bile mahallede oturmağa mecalimiz yoktur. Cümlemiz kaçar
ve dağılırız” demişlerdi. Köylüler de: “Mezburlar yeniçeri ve kuloğlu değillerdir, Türk oğlu
Türktür. Yeniçeri şeklinde gezip, daima hırsızlık edip, Müslümanların ehl ü ıyâllerini ve
cariyelerini ıdlal edip başka yerde satarlar” diye haber verdiler ve sicile kaydolundu (BS.
207/109). BK, III/347
MUSLİ
Ases Bâlî’nin oğludur. Altıparmak mahallesindendir. Edepsiz katillerdendir. Bursa’nın
kenarında Kalaycıoğlu Bahçesi kurbünde, yol üzerinde Mustafa oğlu Abdullah adında bir
küçük çocuğa tecavüz ederken, çocuğun yardımına varan Tekke Mescid mahallesinden
Ramazan oğlu Hasan’ı başından yaralamış ve tutularak mahkemeye getirilmiştir. Musli,
“mahkemede ne olmak ihtimali vardir, eğer Hasan cerahattan ölürse, beni dahi öldüreler”
diye fiil-i şenî eylediğini ikrar ve itiraf etmiş ve şahitler dahi: “Eşkıya, yol kesici olup
hakkından gelinip, halkı şerrinden emin eylemek lâzımdır” ve âyân ve memleket eşrafı da ayrı
ayrı ve toplu olarak defaatle mahkemeye gelip, hakkından gelmek, “bâis-i zikr-i cemil ve
sebeb-i ecir-i cezil idüğünde şüphe yoktur” diye bi’l-icma haber verdiklerinden ve hakkından
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
gelinmesinin lüzümunu ihbarda, bir ferdin hilâfı olmadığından, hakkından gelinmesi için
Cafer Subaşı’ya teslim edildi. 1633 senesi Mayısında idam edildi (BS. 247/114). BK, III/347
MUSLİ
Lala Şahin mahallesindendir. “Bozoğlan” diye meşhurdur. Bir yolunu bulup Bursa’daki
yeniçeri çorbacı ağalara intisab eylemiş ve daima halkı müzevirleyerek eziyet ve cevrettiği
gibi, padişahın emriyle alınıp satılması ve içilmesi men’ edilen şarabı Bursa’da Bâlî Bey
Hanı’na götürüp sattırmıştır. Vilayet âyânından ve garazsız kimselerden “cemm-i gafir ve
cem’-i kesir” mahkemede, bunun, “eşkıyadan sâ’î bi’l-fesad fi’l-arz ve vâcibü’l-izâle bir şakî
olduğu” ve su-i hâlini ihbar eylediklerinden, 24.11.1670’te idam edilmiştir (BS. 295/16). BK,
III/348
MUSLİ AĞA
Şeker Hoca mahallesindendir. 1683’te Mehmed Ağa, Sa’dî Bey, Rüstem Ağa adında üç
oğlu vardı (BS. 325/31). Bursa’da kethüdayeri idi. Seyyid Rüstem Bey’in oğludur (BS.
317/64, 323/20). BK, III/348
MUSLİ BEŞE
Osman’ın oğludur. Yayadır. 1626’da Filadar’da ölmüştür (BS. 240/4). BK, III/347
MUSLİ ÇAVUŞ
Bursalı Mehmed Çavuş’un oğludur (1595) (BS. 190/11). BK, III/346
MUSLİ ÇAVUŞ (Mevlânâ)
Cafer’in oğludur. 1595’te kadılık yapmıştır (BS. 190/58). BK, III/347
MUSLİ ÇELEBİ
Mahmud Bey oğlu Rüstem Bey’in oğludur. 1568’de kardeşi Ali Çelebi vardı (BS.
343/7). 1643’te Bursa âyânı olmuş, avcılarla reayanın ellerindeki tüfekleri fermanla,
tamamıyla toplamıştır (BS. 261/49). BK, III/346
MUSLİ ÇELEBİ
Fenarlı Ahmed Paşa Zaviyesi şeyhi Süleyman Efendi’nin oğludur. 1658’de Celâlî
Hasan vakası zuhur etmekle def’i esbabını rica etmek üzere İstanbul’a giderken Esterli
adasında şehit edilmiştir (SO. III/67). BK, III/347
MUSLİ EFENDİ (Kemankeş)
Alâiye’de doğmuş ve Bursa’da müderrislik yapmıştır. 6.9.1668 Perşembe günü
Bursa’da ölmüş ve Zeynî Efendi Muallimhanesi’ne gömülmüştür. Menzil almış ve “Takyeci
kulu” denilen Bursalı Şücâ ve Tozkoparan İskender gibi kemankeşler (okçular) arasında nam
ve şan almıştı (G. 536). BK, III/348
MUSLİHUDDİN
Hicri 8. ve 9. asırlarda adı Mustafa olan bazı kimseler “Muslihu’l-mille ve’d-din” adını
almışlar ve gitgide kısaltılarak “Muslihuddin” denilmiştir. Bu suretle anılanların çoğunun asıl
adı “Mustafa”dır. BK, III/426
MUSLİHUDDİN
Fatih zamanında mimar idi. Fatih, büyük topların dökülmesinde fikirlerinden istifade
etmiştir (M. Nahid, İstanbul’un Muhasarası ve Zaptı). BK, III/426
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSLİHUDDİN
Musa’nın oğludur. 1483’te Bursa’da cerrahtı. Sağrıcı Sungur Mescidi’ne vakıfları vardı
(BS. 158/29). BK, III/426
MUSLİHUDDİN
Yıldırım Timarhanesi’nde hassa harcdan dört akçe yevmiye ile tabibdi. 1519’da
Bursa’nın en parlak doktoru idi. BK, III/427
MUSLİHUDDİN
1521’de Bursa’da hassa harc emini idi (BS. 29/158). BK, III/427
MUSLİHUDDİN
Abdullah’ın oğludur. 1538’de Bursa’da kehhal/göz hekimi idi. BK, III/427
MUSLİHUDDİN
Emrullah’ın oğludur. 1551’de Bursa’dan “azeb” çıkarılmış ve 196 azebden 49’una reis
tayin edilmiştir. BK, III/427
MUSLİHUDDİN
Bursa Darüşşifası’nda yevmî 8 akçe ve senede 4 müd pirinç ve 15 müd buğday “cerre”
ile tabib iken 1555 senesi Ağustosunda Bursa’da ölmüştür. BK, III/427
MUSLİHUDDİN
Mustafa’nın oğludur. 1558’de “Kara Kethüda” diye meşhurdu. BK, III/427
MUSLİHUDDİN
Mehmed’in oğludur. Bursa’daki azeblerin binbaşısı idi (BS. 113/163). BK, III/428
MUSLİHUDDİN
Mürekkepçidir. Hayırsevenlerdendir. Gemlik’e tâbî Gencelli köyünde tuzlası vardı
(1617). Bunu hayır işlerine vakfeylemiştir (BS. 230/131). BK, III/428
MUSLİHUDDİN (Canbaz)
Kuruçeşme’de 19 oda ve daha başka vakıfları vardı (1519). BK, III/426
MUSLİHUDDİN (Çanakçı)
Kiremitçioğlu mahallesinde 1567’de bir mescid bina eylemiştir (BS. 110/46). BK,
III/428
MUSLİHUDDİN (Hacı)
Hoca Mustafa Muslihuddin’in oğlu Hoca Ahmed’in oğludur. Babasından kalan
Gökdere’deki Irgandı köprüsü üzerindeki 31 dükkânı 21.3.1559’da vakf ve ceddi Tacir Ali
oğlu Hoca Muslihuddin ruhuna ecza kıraatini şart eylemişti (BS. 72/114). BK, III/427
MUSLİHUDDİN (Hoca)
Sivakîoğlu’dur. 1507’den evvel ölmüştür. Oğlu Seyyid Çelebi vakıflarına nazırdı (BS.
21/66). BK, III/426
MUSLİHUDDİN (Hoca)
1538’de ölmüştür. Oğlu Zeynî Çelebi de aynı sene ölmüş ve Ahmed adında bir oğlu
kalmıştı. İbrahim Paşa ve Nalbandoğlu mahalleleri mescidlerine vakıfları vardır. “Hacı Paşa”
diye meşhurdu (BS. 45/91). BK, III/427
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSLİHUDDİN (Hoca)
Ahmed’in oğludur. “Laklakoğlu” diye şöhret bulmuştur. 1511’de Bursa şehir kethüdası
idi. Tüccardandı (BS. 5/49; 23/153). BK, III/426
MUSLİHUDDİN (Kabasakal)
İsa’nın oğludur. 1562 senesinde Mah-ı Devrân Sultan’a bir ev kirası davasında şahit idi.
BK, III/428
MUSLİHUDDİN (Sarraf)
İbrahim’in oğludur. Karaman’da İshaklı kadılığında ölmüş ve 70 dirhem gümüş ve 590
akçe nakdi çıkmıştır. 1507’de (BS. 21/94). Bursa’da bir kervansarayı vardı (BS. 23/216).
Öldüğü zaman oğluları Maksem mahallesinde Abdullah, Kara Şeyh mahalesinde Mehmed
Çelebi, Veli Şemseddin mahallesinde İbrahim Çelebi ile karısı Hoca Mehmed kızı Sittî
kalmıştı (BS. 24/41, 62). BK, III/426
MUSLİHUDDİN (Şeyh)
1535’te oğlu Ahmed Çelebi ve torunu Fahruddin vardı. BK, III/427
MUSLİHUDDİN (Şeyh, Topal)
Kastamonu’nun Bakırküresi’ndendir. Tahsilden sonra Şeyh İlâhî Zaviyesi’nde sûfiye
tarikatına girdi. Bursa’da Şeyh Taceddin kabri yanında bir hasır serip 40 gün “Yasin-i Şerif”
okumaya devam etti. Kırkıncı günü vefat etmiş ve hasırın serildiği yere gömülmüştür. II.
Bayezid devri ricalindendir (G. 180; ŞN. 366). BK, III/428
MUSLİHUDDİN BEY (Hacı)
Kite’nin ehl-i fesadını siyaset etmeye ve Bursa muhafazasına padişahın emriyle 1521’de
memur ve nazır olmuştur (BS. 29/145). “Cerrahoğlu” demekle meşhurdu. 1527’de Şam
taraflarına sancakbeyi iken ölmüştür. BK, III/427
MUSLİHUDDİN ÇELEBİ
Muslihuddin’in oğludur. 1537’de Bursa eşrafından idi. Babasına “Hoca Taceddin” de
derlerdi. Arapşah oğullarındandır. 898 hicrî Ramazan evâili tarihli vakfiyesi 30.8.1535’te
sicile kaydolunmuştur. Tahtakale kurbünde bir medrese ve Gökdere vadisi kurbünde bir
mescidi vardı (BS. 53/19). BK, III/427
MUSLİHUDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Ece Hoca’nın oğludur. 1512’de Sultaniye/Yeşil vakıfları mütevellisi idi (BS.
23/189). BK, III/426
MUSLİHUDDİN ÇELEBİ (Mevlânâ)
Ali Paşa’nın oğludur. Bursa’daki padişahların imaretlerinin vakıflarına müfettiş ve
ebna-i sipahiyandan Mehmed oğlu Mahmud Çelebi de 1525 senesi Eylülünde kâtip tayin
edilmişti (BS. 31/348). BK, III/427
MUSLİHUDDİN EFENDİ (Şeyh)
Mudurnulu olup Abdurrahim Tirsî’nin halifesidir. 1519’da Abdurrahim’in vefatı
üzerine yerine İznik’te Eşrefzâde Tekkesi’ne şeyh olmuş ve Abdurrahim’in oğlu Pîr Hamdi
Efendi’nin talim ve terbiyesini üzerine almıştı. BK, III/427
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA
Halil’in oğludur. 1558’de Bursa’da şehir kethüdası idi. BK, III/389
MUSTAFA
Ahmed’in oğludur. 1561’de Bursa mimarı idi (BS. 92/267). BK, III/390
MUSTAFA
Abdullah’ın oğludur. Bursa timarhanesinde kehhal idi. 1561’de Hamza oğlu Evliya
adında birisinin sol göz kapağı üzerine neşter vurup âmâ eylediği dava edilmiş, bu da cerahat
olduğundan neşter vurduğunu söylemiştir (BS. 92/99). BK, III/390
MUSTAFA
Pîrî’nin oğludur. Gökdere içinde ve Sûfîler mahallesinde 1567’de değirmeni vardı (BS.
110/117). BK, III/390
MUSTAFA
“Kara Mustafa” diye meşhurdur. Hacı İskender mahallesindendir. “Kara Emir” dahi
derlerdi. Bir Yahudi aleyhinde şehadette bulunmuş ise de, birkaç Yahudi getirilerek; “Senin
şehadet eylediğin hangisidir?” diye sorulunca, şehadet eylediği Yahudiyi tanıyamamış ve
daima yalancı şahitlikle meşgul olduğundan “Şahit” diye şöhret almıştır. Kendisi sâdâttan
olmadığı hâlde, hile ile aldığı bir temessükle siyadet iddiasında bulunduğundan mahkemece
1567’de hükmedilmiştir (BS. 110/42). BK, III/390
MUSTAFA
İsa oğlu Seyyid Ali’nin oğludur. 1570’te muharebede düşmana esir düşmüştür. Ispartalı
Kaplan oğlu Yani bunun tahlîsi için babası Seyyid Ali ile 250 filoriye pazarlık etmiştir (BS.
112/13). BK, III/391
MUSTAFA
Mehmed’in oğludur. Çörekçidir. Ulucami’nin orta kapısının tam karşısına bir tırabzon
bina etmiş. Fakat 1572 senesi Şubatında bir gün mahkemeye müracaat ederek, “bu tırabzonun
çok zararı vardır, dedikodu ve gıybet oluyor, kaldırılması lâzımdır yaptığıma pişman oldum”
demiş ve mahkeme de yaptığı tahkikatta bunun iddiasının doğru olduğunu sabit bulmuş
olduğundan, tırabzonu kaldırmasına hiçbir kimsenin mâni’ ve müzahim olmamasına karar
almıştır (BS. 113/65). BK, III/391
MUSTAFA
Zeynî’nin oğludur. 1573 senesinde bir gün Bursa aseslerinden Receb bölükbaşı ile
mahkemeden Mevlânâ Müyesser Halife bir evi bastıklarında içerde Hacı Bekir kızı Aynî ile
bulunmuş ve mahkemeye götürülmüştür. Bunlar mahkemede; “Filvaki gelip bizi bir evin
içinde buldular. Lakin bazı kimseler hile ile bizi bir evin içine koyup ve üzerimizden kapıyı
kapatıp sonra da bunları getirtip tutturdular” diye ikrar eylediler (BS. 118/20). BK, III/392
MUSTAFA
Ahmed’in oğludur. Karaca Ahmed Zaviyesi şeyhi iken Karaca Ahmed neslinden ve
Duhter-i şeref mahallesinden Ali oğlu Ahmed Çelebi, mahkemede evlâddan olduğunu isbat
etmekle 1574’te şeyhlikten iskat edilmiştir (BS. 118/77). BK, III/392
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA
Yusuf’un oğludur. 27.5.1577’de Veli Şemseddin mahallesinde ölmüştür. Karısı Cemile
ile oğlu Mehmed ve kızları Hatice, Rahime, Rabia ve Kerime ile 247.988 akçe muhallefatı
kalmıştır (BS. 125/89). BK, III/392
MUSTAFA
1578’de vefat eden Pîr Gaib oğlu Hoca Hasan’ın oğludur. Reyhan mahallesindendir
(BS. 134/48). BK, III/392
MUSTAFA
Bursalıdır. Oğlu “Yayla”nın Şeyh İlyas Efendi ve Şücâ adında iki oğlu vardı. 1587 (BS.
173/61). BK, III/393
MUSTAFA
Hasan oğludur. Kaplıca yolunda silahla Müslümanların yollarını çevirip, ekserisini
soymakta ve Kaynarca kadınlar hamamını basıp, kadınların üzerine bıçakla hücum eyledikte
birkaç gebe kadın korkusundan çocuklarını düşürmüş ve birkaç kadını cebren çekmek istemiş
ise de, Müslümanlar elinden kurtarmışlardır. Kükürtlü kadınlar hamamında, yol üzerinde
kendi hâliyle meşgul Akçakocalı cemaatinden Receb kızı Hatice’ye alet-i harple hücum
ederek, katletmek kastıyla kılıç sıyırıp herkesin gözü önünde cebren tutup zina edip, yine
Müslümanlar cebren kurtardılar. Daima sarhoş ve silahla gezdiğini itiraf edip, hamam
bastığının ve kadına taarruz eylediğini inkâr etmekle, bir çok Müslümanlar şehadet eylemiş ve
şehir âyânından ve başkalarından bir çok kimseler dahi, “Mustafa haramzâde, katil, yol
kesici, sâî bi’l-fesad fi’l-arz olup, evvelce dahi fesadına gayet ve kabahat ve şenaatine nihayet
yoktur, vâcibü’l-izâledir. Hakkından gelinmek büyük sevaptır” dediklerinden, 25.6.1612’de
hakkından gelinmiştir (BS. 221/99). BK, III/397
MUSTAFA
Abdullah’ın oğludur. Âlem-i cehalette iken (Hıristiyan iken), “Karaoğlan” tesmiye
edilmiş ve İslâm ile müşerref olunca Mustafa denilmiştir. Karısı Hıristiyan kalmış ve ihtida
etmemiştir. 1614 (BS. 237/94). BK, III/398
MUSTAFA
Galata Sarayı’nda kilerci idi. 1625’te evlâdsız vefat eyledi. Pazarköyü’nde ve
Yalova’nın Samanlı köyünde emlâk ve arazisi vardı. Padişah bunları Hazinedarbaşı Mehmed
Ağa’ya verdi. BK, III/399
MUSTAFA
Molla Arab mahallesinden Abdi’nin oğludur. “Eşkıyadan olup, seferli şeklinde
çarşılarda ve mahallelerde elinde kılıç ve bıçak olduğu hâlde gezip, nice kimselerin emval ve
erzakını gasben ve cebren alıp nice kimseleri dahi katl kastı ve ehl ü ıyâllerine taarruz niyeti
ile evlerine girip ve kapılarını paralamıştır. Fesadının nihayeti yoktur” diye şikâyet ve kalede
Cami mahallesinde sakin Kütahya kadısı iken vefat eden kadının kızı Safiye’nin vasisi Hasan
oğlu Mehmed Çelebi iddia eylemiş ve “Safiye kapı önünde dururken, iki bin akçe kıymetli
incili altın saçbağını saçından kesip aldı” demiştir. Mustafa inkâr eylemiştir. Şahitlerden
Mustafa’nın kız kardeşi Kerime, “Kardeşim sarhoş benim evime gelip, elinde bir incili
saçbağı görüp birisinin saçından kestim” dediğini ve hemşiresine vermeyip alıp gittiğini
söyledi. Mustafa, “saçından ben kesmiştim, sarhoşluk ile bozahanede zayi eyledim, kıymeti ne
ise tazmin edeyim” dedi. Yine şahitlerden, Kapıcıoğlu mahallesinden Hasan kızı Emine de:
“Silahla menzilimin kapısına birkaç eşkıya ile birkaç defa geldi. Kapımı parçaladı. Beni
katletmek istedi. Mahalle ahâlisi yetişip kurtardı” dedi.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Babası Abdi de; “Oğlum Mustafa şaki, fesad ehli ve vâcibü’l-izâle olmakla, bundan
evvel reddeylemiştim” demiştir. Daha birçok şahitlerin de, yol kesen eşkıyadan ve katillerden
olduğunu, daima adam öldürmek kastıyla silahla gezdiğini ve “sâ’î bi’l-fesad olup, her
vechile izâlesi vacib ve lâzımdır” dedikleri 15.6.1631’de sicile kaydedildi ve hakkından
gelindi (BS. 246/13). BK, III/400
MUSTAFA
İvaz oğlu Hasan’ın oğludur. Tekke mahallesinde “Manavzâde Musli” demekle
maruftur. 1644’te hemşiresi Neslihan ve anası Mahmud kızı Fatma Hatun vardı ki, “İvazoğlu
Hatunu” diye şöhret yapmıştı (BS. 261/157). BK, III/400
MUSTAFA
1646’da Süzenkefen mahallesinde vefat eden, ulemadan Abdülgani Efendi’nin oğludur.
Anası Hüseyin kızı Ayşe’dir. Kardeşleri İbrahim, Mehmed vardı (BS. 273/14). BK, III/400
MUSTAFA
Koca Nâib mahallesinde Derviş’in oğludur. 1685 senesinde karısını hamama gönderdiği
ve evde kimse yok iken kendisine nâmahrem olan Ebubekir kızı Hanım adındaki kadını evine
alıp iki saat kadar beraber bulundukları anlaşılarak Muradiye subaşısı Hüsam Çavuş oğlu
Ahmed Bey tarafından yakalanmış ve mahkemeye getirilmişlerdir (BS. 359/130). BK, III/404
MUSTAFA
Mehmed’in oğludur. Hoca Hasan Vidilli mahallesindendir. Karısı Rabia ve anası
Bünyade, kızı Ümmühânî vardı. İki kılınç, bir boylu tüfek, iki çakmaklı tüfeği olup
5.9.1693’te asılmıştır (BS. 367/61). BK, III/404
MUSTAFA
Mecnun Dede mahallesinden İvaz’ın oğludur. Kardeşi Mehmed vardı. Kendisi ve karısı
Mehmed kızı Fatma 27.7.1694’te asılarak idam edilmiştir. Kızı Hatice kalmıştır (BS. 369/3).
Bu tarihe tesadüf eden 1105 senesi Zilhiccesinin ibtidalarında Mecnun Dede mahallesinde
büyük bir hadise cereyan etmiştir. İvaz kızı Fatma, Hacı Receb kızı Fatma ve anası Hacı
Receb kızı Saliha Hatunlar katledilmişler ve yukarıda adı geçen Mustafa ile karısı Fatma idam
edilmiştir. Hadisenin ne olduğu tasrih edilmemiştir (BS. 369/2,3,4). BK, III/405
MUSTAFA
“Na’tî Damadı” diye meşhurdur. Kırım hanının kapı kethüdası iken Midilli adasına
müebbeden ikamete memur edilmiş, Kırım hanı Saadet Giray’ın iltimaslarıyla Midilli’den
salıverilerek Bursa’da oturmasına ve dilerse ıyâlini de yanına getirmesine 1740 senesi
Ağustosunda müsaade edilmiştir (BS. 1184/58). BK, III/408
MUSTAFA
Sarı Zaim’in oğludur (1745). Bk. İdam. BK, III/410
MUSTAFA
Hacı Sa’dîzâde’dir. 1749’da ölmüştür. BK, III/410
MUSTAFA
İstanbul’da müzehhibdi. “Molla Mustafa” demekle meşhurdu. 1751’de Tahir Efendi
adında birisi dava için Davud Paşa kolluğunda tutulmuş ve Tahir’in üzerinde bir beyaz kese
içinde elli altmış dirhem kadar mükeyyifattan (“şire” tabir olunur) esrar bulunmuştu.
Ağakapısı’na getirilerek Tahir Efendi ifadesinde “Bana Mustafa Molla vermişti” diye cevap
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
verdiğinden her ikisi de te’dîb için çavuş mübaşeretiyle Bursa’ya sürülmüşlerdir (BS. 387/21).
BK, III/410
MUSTAFA
Selâmîzâde’dir. İstanbul’da imamdı. Öteden beri fitne uyandırmakla meşgul olup
kapıları dolaşarak Kırımlılar arasında fesad sokmaya ve memleketin nizamını bozmaya
cesaret ettiği gibi bunun şer ve hilelerinin Kırımlılar üzerinden defedilmesini Kırım hanı
Halim Giray Han iltimas etmekle 30.5.1758’de Bursa’ya sürülmüş ve harice çıkarılması
ayrıca emredilmiştir (BS. 391/130). Beş ay sonra da affedilmiştir (BS. 391/120). BK, III/411
MUSTAFA
Melik’in oğludur. Bursa’da muhzırbaşı iken halkı taciz, tekdir eylemiş ve belediye
işlerine ihtilâl vermiştir. Müfsid, müzevvir ve mürtekib olduğundan Bursa’da âlimler, salih
kimseler, imamlar, hatibler ve esnaf kâhyaları vesair fukara ve zuafa mahkemeye müracaat
ederek bunun kaldırılmasını istemişler hakimin meseleyi İstanbul’a arzetmesi üzerine gelen
1762 senesi Eylül tarihli fermanda muhzırbaşılık, tahtabaşılık, pazarbaşılık, şehir kâhyalığı,
beytülmalcilik vesair bu gibi vilâyet işlerine dair hizmetlerde kullanılmaması emrolunmuştur
(BS. 395/74). BK, III/412
MUSTAFA
1763’te Çekirge’de katledilen Ebubekir oğlu Osman’ın oğlu Köse Mehmed Çelebi’nin
oğludur. Anası Mehmed kızı Ünzile’dir. İsmail, Hafız Molla Süleyman, Ümmühânî,
Emetullah adında kardeşleri vardı (BS. 397/33). BK, III/412
MUSTAFA
Bursa’nın zenginlerindendir. “Kayserilioğlu” denmekle meşhurdur. 1773’te yazacağı
askerle sefere memur edilmiştir (BS. 1186/21). Doğan köyündeki çiftliğinden Bursa’ya
gelmekte olan Ayşe Hatun’un önüne çıkarak emval ve eşyasını ve Çavuş çiftliği senetlerini ve
oğlu Abdullah’ı alarak cebren çiftliği zapt eylediği şikâyet edildiğinden murafaa için 1174
senesinde İstanbul’a celbi emredilmiştir (BS. 1186/31). BK, III/413
MUSTAFA
Bursalıdır. “Kasapoğlu” diye meşhurdur. Eşkıyadandır. Öteden beri kendi hâlinde
olmayıp müfsid, mürtekib, hilekâr, gaddar ve daima halka zarar vermek âdeti olup fakir
ahâliye zulmün envaını yapmakta ve herkesin rahatlarını ve emniyetlerini selbetmeke
olduğundan defaatle tenbih edilmiş ise de mütenebbih olacağı yerde edepsizliği tahammül
edilemeyecek dereceye geldiğinden tutularak Limni adasına kalebend edilmesi ve muhkem
habsolunup kaçmasına meydan verilmemesi 1779 senesi Eylülünde fermanla bildirilmiştir
(BS. 1191/21). BK, III/415
MUSTAFA
Siroz mubayaacısıdır. Zalim bir adamdır. Fukaraya yaptığı zulüm ve teaddiyatın haddi
ve hesabı yoktur. Bu gibilerin te’dîbinin diğerlerine ibret olacağı ve reayanın rahat ve huzur
bulacağı cihetle kapıcıbaşılığı kaldırılarak 14.4.1783’te kendisinin ıslah ve te’dîbi ve
emsalinin terhibi için çavuş mübaşeretiyle Bursa’ya sürülmüştür (BS. 1196/57). BK, III/416
MUSTAFA
Aklıevvel oğlu Hacı Feyzî’nin oğludur. Bursa’nın zenginlerindendir. Yazabileceği
askerle sefere 1173’te memur edilmiştir. 1789’da 25.000 kuruş istikraz eylemiştir (BS.
1186/21) (Bk. İstikraz). BK, III/413
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA
İstanbul’da Valide Hamamı yakınında, arzıhâl yazıcılarından olup bundan evvel yolsuz
arzıhâl yazmaması defaatle men’ ve tenbih olunmuşken tekrar padişahın rızası hilâfına arzıhâl
yazmaya cesaret eylediğinden kendisini te’dîb ve emsalini terhib için 30.6.1790’da Bursa’ya
sürülmüştür (BS. 1205/132). BK, III/417
MUSTAFA
Kalaycıoğlu Hacı Salih’in oğludur. Bursa’nın zenginlerinden ve âyânındandır.
26.3.1791’de bedeninden 20 nefer piyade techiz ve Bursa mütesellimi Hacı Hafız İsmail
başbuğluğunda rûz-ı hızırda orduda mevcut bulunması emredildi (BS. 1206/88). BK, III/418
MUSTAFA
“Kaşıkçızâde” diye meşhurdur. Hacı İsmail Ağa’nın oğludur. Bursa’nın zenginlerinden
ve eşrafındandır. 1773’te bedeninden yazacağı askerle sefere iştiraki emredilmişti. 1779’da
Nemçe ve Rusya ile bir seneden beri harbeden hükûmet kendisinden 60.000 kuruş istikraz
eylemişti. 1779’da “yeni sene evvel-baharda sekiz koldan Moskovalı ve Nemçeli üzerine
asker sevk edileceğinden ve bu suretle din düşmanlarından gereği gibi intikam alınacağından
külliyetli piyade askeri techiz ve yazarak evvel-baharda ordu-yı hümayuna iltihak etmesi ve
yine bu sene toplayabildiği askerle sergerde Hasan Ağazâde Saîd ile beraber Vidin seraskeri
Hasan Paşa maiyyetine evvel-baharda yetişmesi geç kaldığı veyahut noksan askerle vardığı
takdirde hakkından gelineceği” bildirilmiştir (BS. 308/1,5,10, 1186/21).
Nalbandoğlu mahallesinde 1798’den evvel ölmüştür. Emir Sultan yolu üzerindeki
kabirde erkân-ı ailesi ile beraber medfundur. Yiğit Cedid mahallesinde 23 oda ve bir fevkânî
dershaneyi hâvî bir medrese bina eylemiştir. Bk. Kaşıkçıoğlu Medresesi. BK, III/417
MUSTAFA
İvraçalıdır. 1876’da İvraça’da doğmuştur. 17 yaşında iken Bursa’da “Obur Mustafa”
diye şöhret bulmuştu. Beheri 120 dirhemden ibaret 13 pideyi, birbuçuk okka etten yapılmış
kebabı 10 dakikada yemiş bitirmiş ve üzerine 8 bardak da şerbet içtiği hâlde “doymadım”
diye şikâyet etmiştir. “Bir hindi dolması, 5 kıyye ekmek, üç çift ekmek kadayıfı benim için
ancak bir sabah kahvaltısı olur” derdi. Bursa matbaasında çalışırdı. Bir gün arkadaşları 11
tabak paça ile 4 kıyye ekmek getirmiş ve sofraya oturmak üzere iken bir hadise dolayısıyla
dışarı çıkmışlar ve geldikleri zaman bu yemeklerin cümlesinin Obur Mustafa tarafından
yenildiğini görmüşlerdir. Bursa’nın meşhur oburlarından biri de Şeyh Sabit Efendi idi. BK,
III/424
MUSTAFA
Bursalıdır. Babası Bursa’da Uzunçarşı Hamamı’nın sahibi olmakla “Hammamîzâde”
denir. Kendileri ilim tahsil eylemiş ve tâlik yazısını Tayyibî Mustafa Efendi’den tahsil
eylemiştir. Âlim bir zat idi. Her ilimde ihtisası vardı. Hattattır (TH. 748). BK, III/411
MUSTAFA
Kara Mehmed’in oğludur. Kepsut kazasında tutulmuş Pamuk Mehmed’in arkadaşı
olduğundan, başı kesilerek İstanbul’a gönderilmiştir. BK, III/407
MUSTAFA
İbrahim’in oğludur. Bursa’da sakin olup tâlik yazısını Asım Efendi’den tahsil
eylemiştir. Babası Hudâvendigâr Camii imamıydı (TH. 739). BK, III/423
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA
Rüstem Ali’nin oğludur. Sipahi oğlanları 30. bölükte 33 akçe yevmiye ulûfeye
mutasarrıftı. BK, III/399
MUSTAFA
Kirmastı’da küçük Mehmed’in oğludur. Birçok eşkıyalıkları vardır. Eski suçları
affolunmak şartıyla yüz bin kile buğday vereceğini taahhüd eylemiştir (BABD. 6034). BK,
III/412
MUSTAFA Bk. Lalin Kaba Baba.
MUSTAFA (Çalık) Bk. Çalık Mustafa
MUSTAFA (Dahkî)
Bursalıdır. Müderristir. 5.9.1723’te ölmüştür (SO. III/237). BK, III/407
MUSTAFA (Derviş)
Kaplıca civarındaki Garip oğlu Hayreddin’in bina eylediği mevlevîhanede parasız şeyh
idi. Mevlânâ Şah Mehmed Efendi’nin hucceti ile şeyhliğe mutasarrıf iken, 1520’de berat
almak için İstanbul’a gitmiştir. Âlim ve nazik bir zat idi. BK, III/385
MUSTAFA (Derviş Muk’ad)
Evâil-i hâlinde valilere intisab eylemiş süvari levendlerinden olup çok malı ve
hademeleri, hizmetkârları vardı. Kürdistan beylerinden idi. Üsküdar’a gelip orada gördüğü
Allah’ın cezbesine tutulan birisine tesadüf ederek onunla bir müddet görüşmüş, bu da onun
gibi yeni ve güzel elbiseleri çıkarıp çıplak olarak Bursa’ya gelmiştir. Allah’ın bir divanesi idi.
Birçok nâmütenahî esrara nail olmuştu. 20 sene kadar Pirinç Hanı yakınında sokakta ömür
geçirdi. Kimseden bir şey almazdı. Geçen kimselerin fikirleri ne ise söylerdi. 1695’te ölmüş,
Deveciler kabristanına gömülmüştür (G. 233; SO. IV/409). BK, III/405
MUSTAFA (Hacı)
Reyhan mahallesinden İlyas’ın oğludur. Anası Urum Bey kızı Nurkadem Hatun’dur.
1484’ten evvel ölmüştür (BS. 4/230). BK, III/381
MUSTAFA (Hacı)
Güvendik’in oğludur. Mudanya’nın Akköy’ündendir. Meşeyolu hududundaki tuzlasını
1504’te Akköy’e akan su yolunun temizlenmesi için vakfeylemiştir (BS. 19/82). BK, III/384
MUSTAFA (Hacı)
Ahmed’in oğludur. 1559’da tabdihciler esnafına şeyh tayin edildi (BS. 73/391)
Senelerce bu işte bulunmuştur (BS. 92/133). BK, III/389
MUSTAFA (Hacı)
Ali’nin oğludur. “Nalbandoğlu” demekle şöhret almıştır. 1560 senesi Haziranının
birinci günü ölmüş ve Mahmud ve Emine ve Rahime adında üç kızı ve 480.096 akçe
muhallefatı kalmıştır (BS. 85/31). BK, III/390
MUSTAFA (Hacı)
Musa Baba mahallesinde bir mescid bina edip, vefatında civarında olan bazı kimseler
bu mescidi evlerine ilhak etmişler. 1574’te birçok Müslümanların şehadetleri ile mescid
olduğu sabit olmakla, mescid hâline çevrilmiş lâkin hasırına, mumuna ve sair levazımına
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
verilecek akçesi olmadığından, Hacı Baba vakfı fazlasından günde yarım akçe verilmesine
karar verilmiştir (BS. 119/3). BK, III/392
MUSTAFA (Hacı)
Turgut’un oğludur. 1575’te ölmüş ve Altıparmak mezarlığına gömülmüştür (MİB. 22).
BK, III/392
MUSTAFA (Hacı)
İbrahim Ağa’nın oğludur. 1658’de ölmüş ve Şehreküstü mezarlığına gömülmüştür.
Sekiz köşeli bir mermer mezar taşı dikilmiştir. Üç tarafında yazı vardır. BK, III/401
MUSTAFA (Hacı)
İstanbul’da hassa mimarbaşı iken Mimar Kethüdası Hacı Süleyman ile kendi hâllerinde
olmayıp şahsi menfaati için emr-i şerif hilâfına bazı ebniye inşaatına müsaade ederek şehrin
nizam ve intizamını ihlâle bais ve sebeb olmalarıyla 1741 senesinde Bursa’ya nefy
edilmişlerdir (BS. 1189/69). BK, III/409
MUSTAFA (Hacı)
Bursalıdır. “Mütevelli” diye meşhurdur. Bursalı birçok kimseler mahkemeye
başvurarak; “Bu adam kendi hâlinde olmayıp müfsid ve günahtan korkmaz. Daima hakimler
ve zâbıtlar yanlarına varıp haksız yere halkı müzevirler ve cezalandırır. Kendisinin de rüşvet
almak âdetini yaymıştır” dedikleri cihetiyle bundan sonra bu gibi lâyık olmayan hareketlerde
bulunmaması ve sakınması için şiddetle tevbih ve tehdid edilmesi ferman buyurulmuştur.
Fakat Bursa âyân ve eşrafı vesair ahâlisi ve esnafı cemm-i gafir garazsız Müslümanlar
mahkemeye gelip her biri Hacı Mustafa’nın kendi hâlinde olup gölgesinden korkar ve her işin
sonunu düşünür, açıkgöz ve zulüm ve teaddî yapanlardan nefret eder, hayır ve hasenat ve
sevap yapmasını sever bir adam olup hakkında padişaha yazılan şeylerin yalan ve iftira
olduğunu beyan etmişler ve hüsn-i hâlini haber verdiklerinde Bursa kadısı da hüsn-i hâlini
bildirdiğinden şer’-i şerife muhalif olarak hiçbir kimsenin buna teaddî eylememesi diğer bir
fermanla 21.9.1742’de Bursa kadısına bildirilmiştir (BS. 334/3). BK, III/409
MUSTAFA (Hacı)
Abdullah oğlu Osman’ın oğludur. 1751 Eylülünde Bursa’da Enarlı mahallesinde vefat
eylemiştir. Zahirde mirasçısı yoktur. Kıymetli birçok kitapları kalmıştır (BS. 388/2). BK,
III/410
MUSTAFA (Hacı)
Hacı Hüseyin’in oğludur. Veled-i Harirî mahallesinden iken Mısır’da gemiye binip
yolda boğulmuştur. “Kuduzzâde” demekle meşhurdur. 44 kitap ve mecmuası kalmıştır.
Ölümü 1763 senesi Birinciteşrin ayında duyulmuştur. 241.730 akçe muhallefatı kalmıştır (BS.
397/83). BK, III/412
MUSTAFA (Hacı)
Bursalıdır. Karısı Şerife Ayşe kendi hâlinde ırzıyla mukayyed iken Bursalı eşkıyadan
Osman ve Katırcı Hüseyin Reyhan Hamamı kapısından girerken yatağan bıçağı ile üzerine
hücum ve döverek ve yaralayarak ve müdahale etmek isteyenlere “elimizde zâbıtlar
tarafından senet var” diye men’ etmişlerdir. Kadını Bursa dışarısına çıkarıp havadarlarından
Seyyid Ahmed Molla, Karslı Halil, Kahveci İbrahim adındaki eşkıyalarla beraber kadının
üzerindeki 1.500 kuruşluk altın ve cevahir vesair emval ve eşyasını ahz ve gaspederek kadını
öldürmüşlerdir. Kocası Mustafa, mahkeme marifetiyle keşfolunarak eline şer’î huccet ve îlâm
istemiş ise de bunların şer ve mazarratlarından hakimler korkarak bunlar mahkemeye
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA (Hacı)
Bursalıdır. II. Sultan Mahmud’un sarayında zurnacı idi. Rakkas Memiko ile beraber her
birisine kayd-ı hayat şartıyla 250 kuruş maaş 1836’da tahsis edilmiştir. BK, III/422
MUSTAFA (Hasırcı Burnaz)
Sefer’in oğludur. En rezil eşkıyadandır. 18.5.1669’da Boyacı Yusuf ve Boyacı Boğuk
Cafer ile birlikte Mehmed Çavuş’un üzerine hücum etmişler ve bu Mustafa yakasına yapışıp
eline taş ile vurmuş ve arkadaşları da odun ile Mehmed’in kafasına vurarak katlettikleri sabit
olduğundan üçü de idam edilmişlerdir (BS. 301/27). BK, III/402
MUSTAFA (Hocazâde Muslihuddin)
Salih oğlu Hoca Yusuf’un oğludur. Bursalıdır. Babası ticaretle meşgul olup, fevkalâde
zengin olduğu hâlde oğlu olan Mustafa babasının mesleğini terkle, ilim tahsil eylediği için,
babasının gözünden düşmüş ve kardeşleri servet ve saman içinde naz ve naîm ile büyüdükleri
hâlde, bîçâre kitap mübayaasına muktedir olmayıp, geceleri uyku ve rahatı terk ile ele
geçirebildiği kitapları kopya etmekle vaktini geçirdi. Bu vechile, son derece fakr u zaruretle
tahsil-i ilim eylemiş ve en büyük âlimlerimizden olmuştur. Fatih’in İstanbul’u zabtı üzerine
sair ulemâ gibi padişahın huzuruna çıkmak üzere Bursa’dan İstanbul’a gelmek için, uşağından
800 akçe istikraza mecbur olmuş ve yolda Mahmud Paşa’nın delâletiyle padişahın huzuruna
çıkarılmış ve Mevlânâ Zeyrek ile mübahese edip, Zeyrek’i iltizam eylemişken, her nasılsa bir
ihsan alamayıp kemâl-i fakr u zaruretle padişahın maiyyetine katılıp Edirne’ye gitmekte iken
bir ağacın altında uykuya dalmıştı. Bostancılardan üç kişi Hocazâde’nin çadırını ararken
buldular ve “padişaha muallim oldunuz” diye tebşiratta bulundular. Harçlık namına on bin
nakit akçe ve müzeyyen bir çadır ve kıymetli elbise yüklenmiş bir tavîle at getirip, “buyurun,
padişah kudümüne muntazırdır” diyerek uykudan uyandırmışlardır. Bu vechile yolda şansı
birden bire döndü ve fevkalâde ihtişama nail oldu. Edirne, İstanbul kadısı ve kazasker olup
sonra da bazı hasedçilerin sevkiyle İznik kadılığına ve Bursa müftülüğüne tayin ve bazı
müderrisliklerde bulundu. Ömrünün sonlarında iki ayağıyla bir eline felç gelmiş ve yine
okumaktan, okutmaktan ve fetva vermekten vazgeçmemiştir. 1488’de Bursa’da ölmüş ve
Emir Sultan civarındaki kabristana defnedilmiştir (KA. 2063; G. 262)
Büyük şeyhlerden Veli Şemseddin Hazretleri, bunun büyük adam olmasını ve babasıyla
kardeşlerinin karşısında divan durmalarını dua eylemiş ve zamanın geçmesiyle bu duası
yerine gelmiştir. Padişahın huzurunda yedi gün devam eden mübahesede Molla Zeyrek’e
galebe çaldı. Sadrazam Mehmed Paşa Hocazâde’ye gücendiğinden “Hocazâde İstanbul’un
havasını beğenmiyor, İznik’i istiyor” diyerek Fatih’i iğfal eylediğinden, İznik müdrerrisliğine
tayin edilmişti (LTC. II/210) II. Bayezid’in emriyle, Şerh-i Mevakıf’a haşiye yazmış ise de,
bitirememiştir. Bu kitabı talebelerinden Molla Bahaeddin ikmal eyledi.
Bursa’nın medar-ı iftiharıdır. Hızır Bey’den tahsil eylemiştir. Hızır Bey kendisini tekrim
ve selâmet-i idrakini teslim ederdi. Bazı müşkil meselelerin halli iktiza ettikçe, bundan kinaye
olarak, “akl-ı selime müracaat ediniz” dermiş. Yedi eseri vardır. El yazısıyla yazılmış bir
“Mutavvel”, İstanbul’da Köprülü Kütüphanesi’nde mevcuttur (OM. II/294)
Hacı İvaz kızı Sittî Hatun, Hocazâde Mustafa Efendi’nin karısıdır (BS. 4/15, 7/357,
10/210, 16/306,85, 7/76,77). Mezar taşındaki muasırlarının karihasından kopan vasıflar bu
zatın yüksek kıymetini gösterir.
Şeceresi:
Salih
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
BK, III/381
MUSTAFA (Kalaycı)
Geyve tüccarlarını soyup kendilerini katlettiğinden Bursa’da 2.11.1672’de asılmıştır.
BK, III/403
MUSTAFA (Kara)
Veyahut Kara Musli. Muradiye mahallesindendir. Katil, hırsız ve yol kesicicidir. Nice
zamanlar Bursa etrafında yollar kesip, ele getirmek mümkün olamamış iken Sefer Subaşı
tarafından tutulmuş ve mahkemeye verilmiştir. Şahitler Üftade dervişlerinden bir seyyidin bir
çift camışını çalıp götürürken, ardınca bazı kimseler yetişip bıraktırdılar. Ali oğlu İbrahim,
Tobibeli’nden gelirken bir adamı öldürdüğüne rast geldiğini ve bunun da üzerine hücum
eyleyip yağmurluğu bırakıp kaçmak suretiyle kurtulduğu ve birçok kimseler de
müvâcehesinde katil, hırsız, yol kesici olduğunu, şehadet suretiyle söylediklerinden 1599
senesi Haziranında hakkından gelinmiştir (BS. 351/38). BK, III/396
MUSTAFA (Karagöz)
Tepecik köyünün Çukur mahallesinden olup Yabani Mehmed ve Tavşanlılı Musa ile
birlikte eşkıyalık eylediği cihetle muhakemesinde vilâyet âyânı ve halk huzurunda meclis
kurularak davacıların iddiaları huccet edilerek bunların adam öldürdükleri ve mal çaldıkları ve
Müslümanların ırzlarına tecavüz eyledikleri ve fahişelerle zina eyledikleri sabit olarak sâ’î
bi’l-fesad oldukları anlaşıldığından lâzım gelen cezaları 25.1.1750’de tertip edilerek sair
eşkıyaya ibret ve tehdid olmuş ve ehl-i ırz Müslümanlar rahat eylemişlerdir (BS. 389/21). BK,
III/410
MUSTAFA (Keçeci)
Kırımlıdır. Muhacir olarak Bursa’ya yerleşmiştir. Yeniyol’da Tamburacılar içerisindeki
dükkânında dayanıklı oda keçeleri, at yamçısı, Çerkez yamçısı, seccade ve kepe imâliyle ve
ucuz satmakla şöhret bulmuştu. Hattat Mürtefi Efendi’nin de kardeşidir. 1893’te çalışıyordu.
BK, III/424
MUSTAFA (Kör)
Hasan’ın oğludur. BK, III/396
MUSTAFA (Kutne)
Kite kazasında tutulmuş, Pamuk Mehmed ile eşkıyalık yaptığından başı kesilerek
İstanbul’a gönderilmiştir. BK, III/407
MUSTAFA (Molla)
Osman oğlu Hacı İsmail’in oğludur. 1737’de Emir Sultan mahallesinde ölmüştür.
Kitaplarından Haber-i Ebu’l-Feth adında bir tarih kitabı vardı. 132 akçeye satılmıştır (BS.
379/33). BK, III/408
MUSTAFA (Müzehhib Molla) Bk. Esrar.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA (Pamuk)
Yol keserek eşkıyalık yapmakla şöhret bulan suhte bölükbaşısı arkadaşlarından olup
Kirmastı’da 1719’da tutulmuş ve Bursa kadısının îlâmı üzerine cezası tertip olunarak kesilmiş
başı Bursa livası mutasarrıfı Derviş Paşa tarafından İstanbul’a gönderilmiştir. BK, III/407
MUSTAFA (Sancaktar)
1561’de Fatma, Emine, Mümine, Ayşe adında dört kızı vardı. BK, III/390
MUSTAFA (Seyyid)
Seyyid Cafer’in oğludur. 1560’ta Bursa’da bulunan berber, tellaklar, hamamcılar
mahkemeye gelerek reisleri Seyyid Muhyiddin öldüğünden içlerindeki ehil ile ehliyetsizi
ayırmak ve aralarındaki eski kanunlara ve maruf olan âdetlerine aykırı hareket eden
terbiyesizleri te’dîb edip her birinin esnafını ve sınıflarına müteallık işlere tamam intizam
vermek için reis nasb edilmesini rica etmişlerdir. Şeyh ve reis nasb olunmuştur (BS. 81/218).
BK, III/389
MUSTAFA (Seyyid)
Seyrek Mehmed’in oğludur. 1581’de ölmüş ve Şehreküstü mezarlığına gömülmüştür.
Gayet güzel bir mezar taşı vardır. BK, III/393
MUSTAFA (Sultan)
Kanunî Sultan Süleyman’ın oğludur. 1515’te doğmuştur. Amasya valisi iken, Amasya
civarında, Erikli köyü yakınındaki Aktepe mevkiinde bazı münafık ve müfsidlerin iğvasıyla,
hiçbir günahı olmadan babasının gözü önünde, Zal Mahmud adında bir zalim tarafından
1553’te boğularak öldürülmüştür. Kanunî bu adamı sonra kendisine damat edinmiş ve vezirlik
rütbesini vermiştir. Muradiye’ye gömülmüş, sonradan kendisine bir türbe yaptırılmıştır. O
devirdeki keşf ve keramet gösterenler, “Kanunî Süleyman ricalullahdan iken bu oğlunu
haksız yere katlettirdiğinden bu dereceden düşmüştür” diye ittifak ettiler. Güldeste ise:
Kanunî Sultan Süleyman’ın şehzâdeliği zamanında, 1515’te Manisa’da doğmuş, ‘Maarif
Denizi’ sahibi Sururî’den ders almıştır. Vezirler bir düşman gibi tezviratta bulunarak, Kanunî
Süleyman Irak seferine giderken, Erikli’de Aktepe nam mevzide 1553’te idam edilmiştir.
Henüz kırk yaşını geçmemişti. Âlim ve fazıl bir zat idi. Ölümü bütün Türk alemini
ağlatmıştır. “Hamse” sahibi Yahya Bey;
Eğerçi etti zulm evlâda Haccac
Bu zulmün tarihini ondan on artık
Kendisi de şairlerimizdendi. Şu gazel onundur:
Rif’at istersen eğer mihr-i cihan-ârâ gibi
Sür yüzün her dem yere eyle tenezzül mâ gibi
Hoş kaba yeldir değil bâkî bu nakş-ı rüzgâr
Fi’l-mesel dünya misâl-i âlem ru’yâ gibi
Sözün müjganlarından geçmedi dil riştesi
Yolda kaldım ey Mesihâ Îsâ gibi
Pehlivan-ı âlem olmuş kalb-i istiğna ile
Top-ı çerh dehr elinde oynadır elma gibi
Katırdan kemdir vücudun “Mustafa” amma acib
Nazm edüb dürrler döker tab’ın senin deryâ gibi
(G. 60; SO. I/79; KA. VI/4304). BK, III/386
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA (Şeyh)
Derviş Ali’nin oğludur. Pınarbaşı’nda Şeyh Âşur Tekkesi’ne Şeyh Sadık’ın
çekilmesiyle 1782’de şeyh olmuştur. BK, III/416
MUSTAFA AĞA
Bursa hisarı nevbethanesinde mehterbaşı iken 1551’de ölmüştür. Yerine İstanbul’dan
Rıdvan Ağa gönderilmiştir. BK, III/389
MUSTAFA AĞA
Bursalıdır. Yörük Ağasızâde’dir. Akçakoyunlu mukâtaası mutasarrıfıdır. Bursa’nın bazı
âyân ve kudret sahibi olanları hâl ve tahammüllerine göre yazacakları neferler ile nevruzda
ordu-yı hümayunda mevcut bulunmaları tertip edilmiş olduğundan Mustafa Ağa da iki yüz
nefer tam silahlı seçme asker ile Limni muhafazasına memur edilmiştir. Tereddüt ederse
mutasarrıf olduğu mukâtaasının elinden alınacağı ve kendisinin nefy edileceği bildirildi. Bir
saat evvel hareket ederek affı için bir harf kaleme almaktan son derece çekinmesi ayrıca
kendisine yazılan 1773 Martında bir fermanla ihtar edilmiştir (BS. 1186/8) 1779’da ölmüş,
muhallefatı beylik tarafından zapt edilmiştir. BK, III/413
MUSTAFA AĞA
Dergâh-ı âlî gediklerindendir. “Yazıcızâde” diye meşhurdur. 1812’de sefere iştiraki
emredilmiştir. BK, III/420
MUSTAFA AĞA
Mihaliçli Altıntopzâde’dir. Voyvoda iken ölmüş 27.9.1821’de tekmil muhallefatı beylik
için zapt olunmuştur (BAML. 12854). BK, III/421
MUSTAFA AĞA (Çalık)
Bursa âyânındandır. 1658’de Celâlî istilâsında askere harc olunmak üzere 520 riyal
ödünç vermiştir (BS. 333/130) Zemzem ve Elmas adında iki kızı, Sehrab adında bir karısı
vardı. 1675’te Hocazâde mahallesinde ölmüştür (BS. 316/148). BK, III/402
MUSTAFA AĞA (Hacı)
Receb oğlu Ahmed Çelebi’nin oğludur. 1736’da İzmir’de ölmüştür. Kendisi Şeyh Paşa
mahallesindendir. “Keçecizâde” soyadı idi. Karıları İsmail kızı Emine Hüseyin kızı İhsan ve
İzmir’de de Ayşe vardı. Molla Ömer, Hanife, Rukiye adında üç evlâdı vardı. BK, III/408
MUSTAFA AĞA (Hacı)
Yalova âyânıdır. İstanbul baruthanesi için Yalova civarında yüz kişiye yakın baltalı ile
dağlardan odun kestirmeye memur edilmiştir. 8.7.1803’te Burgaz’da iskâna razı olmayarak
isyan eden dağlı eşkıyasının kahr ve tedbirine memur Kocaeli mütevellisi Vezir Osman Paşa
maiyyetine memur edilmiştir. Yalova nâibi de bunun dağdan bir saat ayrılması odun
kesenlerin dağılmalarına sebep olacağı gibi serseri dolaşan “Deli Balta, İmadî Süleyman,
Ulvi” adındaki eşkıyalar tasallut edecekleri âşikâr olduğunu bildirmiş ve odun naklinde ibka
edilmesi emredilmiştir. 21.7.1804’te de âyânlık iddiasında bulunan Hacı Mustafa ile Arif’in
hükûmetin rızası hilâfına hareket ve fukara ve reayaya zulümlerin envaını yaptıklarından
bunların İznikli Osman Beyzâde Mustafa Bey ve Pazarköy âyânı marifetleriyle cezalarının
tertibi emredilmiş ve bunlar kabahatsiz olduğunu bildirdiklerinden 12.500 kuruş mukabili
cürümleri affolunduğu ve zapt olunan emlâklerinin iadesi bildirilmiştir. BK, III/420
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA BEY
Vezir Abdurrahman Paşa’nın oğludur. 1714’te Yıldırım imaret ve darüşşifasına kâtip
tayin edilmiştir (BS. 300/35). BK, III/407
MUSTAFA BEY
Uzgur’un oğludur (BS. 19/334). Kardeşi Ali vardı. Sancakbeyi idi. BK, III/384
MUSTAFA BEY
Hayreddin Paşa sülâlesinden İznikli Osman Bey’in oğludur. 1803’te Yolava ahâlisi
âyânları Ömer’in zulüm ve teaddîsine mukavemet edemediklerini, tebdilini ve Mustafa Bey’in
tayinini rica ve bunun kişizâde ve reayayı besler, idareli, dinine sadık ve eşkıyaya düşman,
fukaraya yardımcı ve hareketi tecrübe edilmiş zabt u rabta ve haşeratı kaldırmaya muktedir
olduğu bildirilerek tayini rica edilmişti (BADD. 13317). BK, III/419
MUSTAFA BEY
Bursa’da mirliva kaymakamı olup, şeriat işlerine istikamet üzere hizmet etmekte idi.
Kimseye zulüm ve teaddîsi yoktu. Reaya ve fukara rahat etmekte olup, herkes bunun
işlerinden ve sözlerinden memnundu. Kendisi gayet tedbirli bir zattır. Zamanında zuhur eden
eşkıya iyi tedbirleriyle tutulup, her birlerinin şer’le haklarından gelinip, kesilmiş başları
İstanbul’a gönderilmiş ve sancağı iyi idare etmiştir. Ancak İlyas Çelebi oğlu Ali, mirliva ile
uyuşarak bazı şeraitle mirliva kaymakamı olmuş ise de, bunun yaptığı yolsuz muamele
İstanbul’ca haber alınarak kaldırılmış ve Mustafa Bey kaymakamlıkta ibka ve yeniden 1616
senesi Ağustosunda tayin edilmiştir (BS. 229/37). BK, III/399
MUSTAFA BEY
Rikâb-ı hümayun kapıcabaşılarından olup Ahu dağı kereste nazırı idi. 1824 ve 1826
senelerinde Gemlik tersanesinde korvet şeklinde 25 zira’ dolayında “Zafer-küşâ” ticaret
sefinesini ve bir çekeleve inşa ettirmiştir. 1828 senesinde yine Gemlik’te bir kalyon
yaptırmıştır. 1830’da İnegöl voyvodası olmuştur.
Gemlik kereste nazırlığı ve voyvodalık da yapmıştır. Kapıcıbaşılardandır. Gemlik’te
İclâliye kalyonunu inşa ettirmiştir. 1846’da ölmüş 5.122 kuruş alacağı kaldığından tersane
hazinesinden veresesine verilmiştir. 1838 senesinde üç ambarlı Mesudiye kalyonunu tamir
ettirmek için Ahu dağından kereste göndermişti. BK, III/422
MUSTAFA BEY
Beylanlıdır. 1844’te Bursa’da ikamete memur edilmişti (BAML. 24468). BK, III/422
MUSTAFA BEY (Canbaz)
Ümeradandır. Abdullah’ın oğludur. 1521’de Bursa’daki vakıflarından on yedi oda ve üç
dükkân yanmıştı. Kuruçeşme’deki bir evi de yanmıştı. BK, III/385
MUSTAFA BEY (Parmaksız)
Bursalıdır. İsmail Bey’in oğludur. Hudâvendigâr sancakbeyi iken padişahın emriyle
katledilmiş ve Pınarbaşı kabristanına gömülmüştür. Emvali, mirîye zabtolunmuştur. Bursalı
Aslan oğlu Yasef adındaki Yahudiye bazı esbab alıvermesi için elli bin akçe vermiş ise de
katledilmesi üzerine Yahudi birkaç yalancı şahit bularak, bunun iftira olduğunu ve aslı
olmadığını mahkemede 2.10.1609’da isbat eylemiştir (BS. 220/61).
Mustafa Bey’in Maden kızı Taze, Abdullah kızı Ayşe ve Fatma adında üç karısı, İsmail
ve Mehmed adında iki oğluyla Fatma ve Ayşe adında iki kızı kalmıştır. Babasından sonra
İsmail ve Fatma ölmüş ve mirası diğerlerine taksim edilmiştir. Fatma, Eskişehir’in Sevinç
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
köyünde Hacı Mustafa oğlu Hüseyin Bey’e varmıştı (BS. 220/65, 239/1, 238/83, 234/145,
223/41). Bu zatın tekmil malı beylik için zabtedilmiş ve küçük çocuklarına merhameten Ali
Paşa mahallesindeki eviyle Akçaköy’deki çiftliği istisna edilmiştir. BK, III/397
MUSTAFA BEY (Yularkıstı)
Sinan Paşa’nın oğludur. Sultan Cem’in damadıdır. 1551’de Adilcevaz beyi iken, İran’la
yapılan harpte bulundu (BS. 3/104). BK, III/388
MUSTAFA CİNÂNÎ EFENDİ (Mevlânâ)
Bursalıdır. Mehmed Efendi’nin oğludur. Muradiye’de doğmuştur. Tahsilden sonra İvaz
Paşa Medresesi’ne müderris ve mahkemeye kâtip ve sonra da naip olmuştur. Gitgide terakki
ederek Anadolu kazaskerliğine terfi etmiştir 1595 senesi Eylülünde bir Pazartesi günü ikindi
vakti Bursa’da ölmüş ve Hamza Bey mezarlığına gömülmüştür. Türk, Arap, İran edebiyatına
hakkıyla vâkıf, münşî ve şairdi. Mahzenü’l-Esrar, Riyazu’l-Cinân, Bediu’l-Âsâr, Cilâü’l-
Kulûb adında dört telîfi ve müretteb divanı vardır. Güzel söz söyler bir hatibdi. İkinci oğlu III.
Murad ile her zaman buluşur, garip ve acîb hikâyeler anlatırdı. Tabiatı biraz mizaha mâil idi
(G. 455; OM. II/125; KA. 1839; ŞNZ. 396).
Şair Cinânî ile “Derviş Eğlence” arasında tuhaf bir macera geçmiştir: III. Murad, bu
Eğlence’nin söylediği hikâyeleri mükerreren dinleye dinleye sıkılmış; kış geceleri okumak
üzere işitilmemiş hikâyelerden bir mecmua tertip edilmesini, nedimlerinden istemiş ve onlar
da Cinânî’yi memur etmişlerdir. Sultan Murad tarihî fıkraları ve nadir haberleri dinlemeyi
sevdiğinden, ibretli ve acaip şeylerden ibaret olmasını söylemişler. Cinânî Efendi de
hafızasında olan hikâyeleri toplar ve bazı hikâyeler dahi tertip ederek, “Bediu’l-âsar” adıyla
bir kitap yazar, güzel yazılı bir kâtibe yazdırır ve yaldızlanması için de bir müzehhibe verir.
Padişahın kıssahanı “Meddah Derviş Eğlence” müzehhib ile işi uydurur. Yaldızlanmak için
gelen her cüzün hikâyelerini ezberleyip padişaha nakleder. Kitap tamam olunca padişaha
arzolunur. Nail olacağı ihsanları hatırından geçirirken, padişah, “Ben işitilmemiş hikâye
isterdim, bunlar benim işittiğim şeylerdir” diye iltifat etmez. Nihayet Kapıağası Gazenfer Ağa
hâline merhamet ederek cüz’î ihsanla hatırını alır: “Eğlence’nin tekerlemelerini güzel
lügatlarla ve kitabet kaideleriyle süslemiş ve bu tekerlemeleri kaleme alarak hayli zahmete
girmişsinizdir”, deyince Cinânî kızmış, kendi icad eylediğini yeminlerle temine uğraşmıştır.
Müzehhibin yaptığı bu garip hadise dillere destan olmuştu.
Cinânî, gece ve gündüz anlatsa, söylediğini tekrara muhtaç olmaz ve uzun
söylemesinden dinleyenleri bıktırmazdı. İran diliyle yazılmış şiirleri de çok güzeldi. Hulâsa,
Cinânî edip şair ve hatibdi. Şiirlerinden:
Var mı bir ruhsara kim hıtta-ı siyeh-fam olmaya
Dehr içinde kangı gün görek ki akşam olmaya
Halkın ne aceb hikmet olur akdle hallî
Her hâle münasib görünür cümle mahallî
Eyler kimi fikr-i terakkî ve teallî
Gelmiş kimine âlem-i süflîde tecellî
Hallâk-ı cihan âleme kıldıkta tecellî
Her şahsı bir hâlle kılmış mütesellî
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA ÇELEBİ
Davud Çelebi’nin oğlu İbrahim ve Mahmud Çelebilerin kardeşidir (1487) (BS. 7/80).
BK, III/381
MUSTAFA ÇELEBİ
İshak oğlu Şeyh Bedreddin’in oğludur. 1493’te oğlu Seyyid Mahmud vardı (BS.
10/235). 1498’de Orhan vakıfları mütevellisi idi (BS. 16/325). BK, III/383
MUSTAFA ÇELEBİ
Kasım Subaşı’nın oğludur. 1497’de ölmüştür. Mezar taşı, Veliyyüddinzâde Ahmed Paşa
Türbesi’nde bulunmaktadır. Senelerce babasının vakıflarına mütevellilik yapmıştır. BK,
III/383
MUSTAFA ÇELEBİ
Muallim Yegân’ın oğludur. 1512’de İkizce ağnamından günde sekiz akçe almaktaydı.
Âlimlerdendir. BK, III/385
MUSTAFA ÇELEBİ
İshak Paşa’nın oğlu Halil Bey’in oğludur. 1513’te zuamâdandı (BS. 25/29). BK, III/385
MUSTAFA ÇELEBİ
Deftardar Osman Efendi’nin oğlu ve Lâmiî Çelebi’nin kardeşidir (1547). Karısı Hüsnî
vardı (BS. 27/5, 51/107, 60/181). BK, III/388
MUSTAFA ÇELEBİ
Hoca Kerem oğlu Pîr Mehmed Çelebi’nin oğludur. Amcası, 1500’de Orhan Medresesi
müderrisi Mevlânâ Sinaneddin Efendi idi (BS. 17/241,269). 13.6.1553 tarihli vakfiyesi vardır
(BS. 243/142). BK, III/384
MUSTAFA ÇELEBİ
Merhum Nasuh Bey’in oğludur. Ümeradandır. Karısı, Bâlî Bey’in kızı Şahhûbân Hatun,
Konya’da 1512’de ölmüştür (BS. 23/242). BK, III/385
MUSTAFA ÇELEBİ
Ahmed’in oğludur. “Akşehirlioğlu” diye şöhret almıştır. 1513’te Süleyman Çelebi
vakıfları mütevellisi idi (BS. 25/270). BK, III/385
MUSTAFA ÇELEBİ
İlyas’ın oğludur. 1559’da Yıldırım mütevellisi iken ölmüştür. Karısı Ahmed kızı Fatma
Hatun ile Sururî ve Sunullah adında iki oğlu ve Seniyye adında bir kızı, 13.645 akçe
muhallefatı kalmıştır (BS. 80/56). BK, III/389
MUSTAFA ÇELEBİ
Hızır’ın oğludur. 1560’ta Şehreküstü mahallesinde tabdihhanesi vardı. BK, III/390
MUSTAFA ÇELEBİ
Mehmed’in oğludur. Abdal Mehmed mahallesindendir. 1561 senesi Eylülünde bazı
hayır işlerine vakıflar yapmıştır (BS. 92/39). BK, III/390
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA ÇELEBİ
“Kaplıcalı Mustafa” diye meşhurdur. 1570’te 42.000 akçe vakfeylemiştir (BS. 261/11).
BK, III/391
MUSTAFA ÇELEBİ
Menteş Efendi’nin oğludur. Hâcegîzâde’dir. 1570’te Bayezid Paşa Medresesi müderrisi
idi (BS. 112/1). BK, III/391
MUSTAFA ÇELEBİ
Abdullah Çelebi oğlu Abdullah Çelebi’nin oğlu Abdullah Çelebi’nin oğludur. 1571’de
Bursa âyânındandı (BS. 112/191). Üç kişinin sırasıyla evlâdına Abdullah adını koyması
dikkate değer. BK, III/391
MUSTAFA ÇELEBİ
Hoca Nasuh’un oğludur. 1571’de kendi mahallesinde olan Şeyh Paşa Mescidi’yle
Abdüllâtif ve Turgut mescidlerine iki yüz bin akçe vakfeylemiştir (BS. 114/151). BK, III/391
MUSTAFA ÇELEBİ
Mehmed Çelebi’nin oğludur. 1583’te “Hüsrevzâde Efendi” diye meşhurdu. BK, III/393
MUSTAFA ÇELEBİ
Lâgar Nasuh’un oğludur. 1631’de Bursa’da vakıfları vardı (BS. 243/134). BK, III/400
MUSTAFA ÇELEBİ
Timurtaş’ın oğludur. Bu da Ali oğlu Mustafa gibi avda yaralanmıştır. BK, III/388
MUSTAFA ÇELEBİ
“Ehaveyn” namıyla meşhurdur. Tefsirhandır. Karısı Abdullah kızı Belkıs’tır Büyük
oğlu 1669’da kayıp olup küçüğü Yahya idi (BS. 296/27). BK, III/402
MUSTAFA ÇELEBİ
Ahmed’in oğludur. Hamza Bey mahallesindendir. 1671’de serdar idi (BS. 330/21). BK,
III/403
MUSTAFA ÇELEBİ
Seyyid Mustafa Çelebi oğlu Seyyid Abdülkadir’in oğludur. 1710’da Manastır
mahallesinde ölmüştür. Karısı Yakub kızı Fatma ve kızları Ayşe ve Fatma’dır. 2.664 kuruş
muhallefatı kalmıştır (BS. 371/65). BK, III/406
MUSTAFA ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Sinaneddin Yusuf el-Kirmastî’nin oğludur. Hızır Şah oğlu Derviş Mehmed’in
kızı Hundî Paşa ile evli idi. Mevlânâ Hızır Çelebi, Mevlânâ Hüseyin Çelebi adında iki oğlu
vardı. 1519’da ölmüştür. Kendisi de ulemadandı. BK, III/385
MUSTAFA ÇELEBİ (Mevlânâ)
Mevlânâ Mahmud Efendi oğlu Pîr Mehmed Efendi’nin oğludur. 1523’te kardeşi
Mehmed Çelebi vardı ve babası ölmüştü (BS. 31/176, 371). BK, III/386
MUSTAFA ÇELEBİ (Mevlânâ)
Abdurrahman Efendi’nin oğludur. 1570’te Veliyyüddin Medresesi müderrisi idi (BS.
112/1). BK, III/391
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
arsaya bir dükkân yapmıştır. Bunların cümlesi Mustafa Efendi’nin mülkü idi (SO. IV/373;
BA. İznik Tapu Defteri). BK, III/390
MUSTAFA EFENDİ
Manisalıdır. “Saruhanlı Musli Çelebi” diye şöhret almıştır. Müderrisliklerde, Manisa ve
Bursa müftülüklerinde bulundu. 1608 Ağustosunda vefat etmiş ve Hisar’da Eski Saray Camii
kurbünde Ahmed Bey Muallimhanesi’ndeki hayır sahiplerinden İplikçi Hacı Mehmed’in
yanına gömülmüştür. Anlayışlı, âlim ve fakih bir zat idi (G. 326). BK, III/396
MUSTAFA EFENDİ
Ali Dede’nin oğludur. “Baldırzâde” diye meşhurdur. Mahlası “Selisî”dir. Müderris
olmuş ve 1615’te ölmüştür. Şair, münşî idi. Mahkemede şakird ve sakkak idi. Âlim, halim ve
selim, ahlâklı ve eli açık idi. Oğlu Mevlânâ Selis Mehmed Efendi vardır (ŞNZ. 527; SO.
IV/388). BK, III/398
MUSTAFA EFENDİ
Ebubekir’in oğludur. Şeyh İlâhî Zaviyesi’ndeki şeyh ve mütevelli Şaban Efendi çok
ihtiyar olduğundan, 1621’de kaymakam nasb edilmiştir. BK, III/399
MUSTAFA EFENDİ
Bursalıdır. Mevlânâ Hüsam’ın oğludur. Şeyhulislâm Şeyhî Efendi’den tahsil görmüş,
müderris olmuş ve Haleb kadılığında bulunmuştur. 1626 senesi Ağustosunda vefat etmiş ve
Zeynîler’e gömülmüştür. Meclislerde daima susar ve dinlerdi. Gayet ağır, kemâlli ve vakarlı
olduğundan, “kazasker” diye yad edilirdi. Fazla kurulduğundan herkesi güldürür ve susması
sayesinde ilminin derecesi meçhul kalırdı. Gösterişi sever, saf kalbli bir zat idi. İlim cihetiyle
bir derya idi. Edebiyata vâkıftı. İki eseri vardır (SO. IV/386; G. 316; ŞNZ. II/446).
“Hüsamzâde” diye meşhurdur. BK, III/399
MUSTAFA EFENDİ
“Abacızâde” demekle maruftu. Seferihisar’da doğmuş, Bursa’da tahsil eylemiş,
Hudâvendigâr Camii’nde imam iken Çekirge’nin havası yaramadığından Ebu İshak Kâzerûnî
Camii’ne imam olmuş ve otuz sene imamlık yapmıştır. 29.7.1650’de yatsı namazına giderken
önüne çıkan üç şakî tarafından şehit edilmiştir. Deveciler kabristanına gömülmüştür (G. 443).
BK, III/401
MUSTAFA EFENDİ
Halil’in oğludur. Kadılardandır. 1656’da Sarı Abdullah mahallesinde ölmüştür. Karıları
Abdülkerim kızı Ayşe Hatun ile Abdullah kızı Şive’dir. 65.989 akçe muhallefatı kalmıştır
(BS. 333/81). BK, III/401
MUSTAFA EFENDİ
Kayyimzâde’dir. Gökdere Medresesi’nde müderrisken 1658 senesi Şubatında ölmüş ve
Emir Sultan’a gömülmüştür (G. 360). BK, III/401
MUSTAFA EFENDİ
Müderristir. Reyhan Paşa mahallesinde 1659 senesi İkincikânun ayının 23. gününe
tesadüf eden 27 Rebiulahir 1069 Salı gecesi vefat eylemiş, Deveciler mezarlığına
gömülmüştür. Kendisi yabancıdır. Öldüğü zaman Ataullah ve Mehmed isminde iki oğlu,
İsmail Bey kızı Şah Kadın adında karısı ile bir çerkez cariyesi kalmıştır. Birçok nefis kitapları
arasında tıp ve tarih kitapları da vardı. Muhallefatı 170.191 akçedir (BS. 333/119) Bu zata
“Çendik Mustafa Efendi” derlerdi. Senelerce şimdiki hükûmet konağının ve postahanenin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA EFENDİ
Bursalıdır. “Bilecikî” diye şöhret almıştır. Ayasofya civarındaki Beşir Ağa
Medresesi’nde sakindi. Ressam Hacı Fettah’ın üstadıdır. 1837’de ölmüş ve Üsküdar’da “Şeyh
Merhum” yanına gömülmüştür (HH. 167). BK, III/422
MUSTAFA EFENDİ
Müderrislerin başkanı Nizameddin Efendi’nin oğludur. Yeşil Camii’nin ikinci imamı ve
hatibi idi. 1858’de ölmüş ve Baba Zakir Mescidi’ne gömülmüştür. BK, III/423
MUSTAFA EFENDİ
Moralı Tekkesi şeyhi Seyfeddin Efendi’nin oğludur. 1913’te kardeşi Kemaleddin Efendi
ile birlikte müştereken hem şeyh ve hem de mütevelli olmuşlardır. Ticaretle meşguldü. BK,
III/425
MUSTAFA EFENDİ
Şair ve hattat. Bk. Âzim Seyyid Mustafa. BK, III/423
MUSTAFA EFENDİ
Bursalı Salim Efendi’nin oğludur. Mevâlîdendi (SO. IV/474). BK, III/423
MUSTAFA EFENDİ
Karaferye’den gelip İnegöl’de İshak Paşa Medresesi’ne müderris oldu. Bursa’da ölmüş
ve Mevlûdî Süleyman Çelebi kabri yanına gömülmüştür. Âlim bir zat idi (G. 307). BK,
III/423
MUSTAFA EFENDİ
Mestîzâde’dir. Bursa mahkemesi kâtiplerinden olup sulehâdan bir zat idi. Molla İlyas
yakınına gömülmüştür (SO. IV/391). BK, III/423
MUSTAFA EFENDİ (A’rec)
Bursalıdır. Topaldır. Müderristir. 14.3.1653’te ölmüştür. Emir Sultan’a gömülmüştür.
Çok talebesi vardı. Hürmete layık, ünlü bir müderristir. Yaşı seksen olduğu hâlde birçok
talebe yetiştirdi. Fakat hiçbir eser telîf eylemedi (SO. IV/393). BK, III/401
MUSTAFA EFENDİ (Ak Haşiye)
Mısrî Niyazî Hazretlerinin halifelerindendir. Bursa’da 1713’te ölmüştür (SO. IV/416).
BK, III/407
MUSTAFA EFENDİ (Cenabî)
Amasya’da doğmuş ise de Bursa’ya yerleşmiştir. Künyesi şöyledir. Ebu Muhammed
Mustafa bin Seyyid Hasan bin Seyyid Sinan bin Seyyid Ahmed el-Hüseynî’dir. Birçok
ilimleri Ebussuud Efendi’den tahsil eylemiş, müderrisliklerde bulunmuş, 1586’da Haleb’e
kadı olmuş ve 1590’da Haleb’de ölmüştür. İki büyük cilt Arapça Tarih-i Umumî’si ve daha
birçok eserleri vardır. Kendisi şairdir. Âlim ve fazıldır. Cenabî Tarihi ve Mugârebe Tarihi ve
manzum ve mensur birçok eserleri vardır (SO. II/88; OM. III/39). BK, III/393
MUSTAFA EFENDİ (Damat)
Şark diyarındandır. Bursa’ya gelerek Mehmed Vânî Efendi’nin kızını aldığından
“Damat” denilmiştir. Hudâvendigâr ve Sultaniye müderrisliklerinde bulundu. 1686’da ölmüş
ve Zindankapısı yakınına gömülmüştür. Tahkik edici âlimlerden ve tedkik edici kadılardan
olup zühd ve takva sahibi idi. Birkaç telîfatı vardır (G. 391). BK, III/404
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
diye büyük bir şöhreti vardır (HH. 268,125,89,146). Abdullah oğlu Mehmed’in oğludur.
Tuzpazarı mahallesinde vefat eylemiştir. Karısı Hacı Mustafa kızı Hoca Ümmühan Hatun ile
43.411 akçe muhallefatı kalmıştır. 30.540 akçelik nefis kitapları satılmıştır (BS. 383/88). BK,
III/409
MUSTAFA EFENDİ (Hoca)
“Tahtakıran” denmekle maruftur. 1881’de ölmüş ve Maksem’de Hoca Kara Ali Paşa
yanına gömülmüştür. BK, III/423
MUSTAFA EFENDİ (İmam)
Bursalıdır. İstanbul’a gelip Abdullah Berrî Efendi’ye imam ve sonra kâhya olup o
sayede kaleme de girmiş ve hâcegân ve ruûs kesedârı olmuştur. IV. Sultan Mustafa’nın
dadısıyla evlenmiş ve 1807’de Hububat nazırı, tezkireci rikâb-ı hümayun kâhyası ve bir aralık
Hadice Sultan kâhyası olmuştur. 1808 senesi Temmuzunda azledilerek karısıyla birlikte
Sakız’a sürülmüş ve bir sene nihayetinde affolunarak geri gelmiş ve birçok memuriyetlerde
bulunduktan sonra defter emini, Tophane nazırı ve nihayet başmuhasebeci olmuştur.
30.4.1824’te ölmüş ve Şehzâde Türbesi kabristanına gömülmüştür. Liyakatsız bir adam olup
çok saftı (SO. IV/467). BK, III/421
MUSTAFA EFENDİ (Kabasakal)
Bursa’da doğmuştur. Evvelâ terzilik ile iştigal etmiş ve sonra da İshak hocası Ahmed
Efendi’den tahsil ve Üftadezâde Şeyh İbrahim Efendi Zaviyesi’ne intisab ederek mûsıkî
fenninde şöhret kazanmış ve bazı besteler icad edip, makam sahibi olmuştu. Bu tekkeye
başzakir olmuş, 4.9.1612’de Çarşamba günü vefat etmiş ve Üftade Zaviyesi yolunda
defnedilmiş. Şiire vukufu vardı. Gayet zarif bir zat idi (G. 528). BK, III/398
MUSTAFA EFENDİ (Kâtib)
Bursalıdır. Çavuşzâde’dir. “Kâtib Çelebi” diye şöhret bulmuştur. Haremeyn evkafı
kâtibi idi. Kibar, nazik ve mültefit, âlim bir zat idi. 1701’de ölmüş Deveciler mezarlığına
gömülmüştür. Şair ve hattattı (SO. IV/412; G. 500; HH. 131; KA. V/3807) Mollla Aşkî’nin
şakirdlerinden ve Sultan Mehmed, Bayezid’in mâdihlerindendir. Kitabet fenninde mahir ve
muhtelif yazıları yazmaya muktedir olduğundan “Kâtibî” mahlasını almıştır. Haddinden
ziyade kasideleri ve şiirleri vardır. Şiirleri o kadar lâtif değildir. Numune:
Yine ey câm-ı musaffâ seni gördük silme
Meclisin revnâkısın göreyim art eksilme (LT. 101)
Sözleri yazılmaya layık, edası nazik bir şairdi.
Ölürse hasret-i zülfü ile kâtib evliyanın
Biten ta haşre dek hâk-i mezarım üzre sünbüldür
(SAT. 584) Mûsıkî ilmine de vâkıftı (ST. 101). BK, III/406
MUSTAFA EFENDİ (Mevlânâ)
Şeyhulislâm Kadızâde Ahmed Şemseddin’in oğludur. 1545’te babası Kaplıca müderrisi
iken Bursa’da doğmuştur. Gayet zeki olduğundan talim ve terbiyesine çok dikkat edilmiş,
1569 senesi Birinciteşrin ayının ortalarında ölmüştür. Âlim, fazıl, temiz ahlâklı bir zat idi.
Şairdir. Mahlası “Hilmi Çelebi” dir. BK, III/391
MUSTAFA EFENDİ (Mevlânâ Şeyh)
Nakşibendî şeyhlerindendir. Vâiz ve müfessirdir. Evvelce timara mutasarrıf asker iken,
çekilerek ilim ve kemâl tahsil edip tefsir ve hadis dersleri vermeye başlamıştır. Bursa ağnam
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ve mizan-ı harir mahsulünden tekaüdlük olarak günde kırk beş akçe vazifeye mutasarrıf idi.
Gaza ve cihadlarda sevap kazanmak için talib olmakla Paşa sancağından bir zeamet
verilmiştir. Askerlere, gazilere, mücahitlere gaza ve cihadın fazileti için va’z u nasihat
mukabelesinde, yukarıdaki vazifesi ile İstanbul hassa harcından yevmî sekiz akçe vazifesi
vardı. Buna dokunulmaması, 25.10.1595’te emredilmiştir (BS. 21/163). BK, III/396
MUSTAFA EFENDİ (Rebib)
Vânîzâde’dir. Bursalıdır. Müderris olup 1735’te ölmüştür. Şairdi (SO. II/368). BK,
III/408
MUSTAFA EFENDİ (Seyyid)
Emir Gazizâde Seyyid Cafer Paşa’nın oğlu Seyyid Haşim Efendi’nin büyük oğludur.
Babası 1758’de ölmüştür. İsa Bey mahallesindendir. Anası Sunnullah Efendi kızı
Ümmühânî’dir. BK, III/411
MUSTAFA EFENDİ (Seyyid)
Erzincanlıdır. Filboz mahallesinde Müderris Hoca Abdurrahman Efendi Medresesi
vakfının mütevellisi ve müderrisi ve vâkıfın talebesinden Hacı İsmail oğlu İbrahim Efendi,
erkek evlâdsız vefat eylediğinden yerine, fazilet sahiplerinden ve müfessirlerden ve
muhaddislerden ve otuz seneden beri ilim saçan Seyyid Mustafa Efendi her vechile layık ve
mahal ve müstahak olduğu gibi karnını doyuracak âhar mahalden bir nesne geliri
olmadığından Bursa kadısı Üryanîzâde Abdullah Efendi arz eylemekle 1775 senesi Mayısında
tevcih olunmuştur (BS. 1189/72). BK, III/413
MUSTAFA EFENDİ (Seyyid)
Yahni Kapanzâde’dir. Bursa’nın büyük şeyhlerindendir. 1777’de 27 yaşında ölmüş âlim
bir zat idi (SO. IV/446). BK, III/414
MUSTAFA EFENDİ (Seyyid)
Bursalı Pîr Kadızâde’dir. Kerküklü Emin Efendi’nin halifesidir. 1802’de Bursa’da
ölmüştür (SO. I/420). BK, III/419
MUSTAFA EFENDİ (Şeyh)
Emir Sultan şeyhi Lutfullah Efendi’nin oğludur. Önce babasına vekâleten, 1563’te
Hazret-i Emir’in dokuzuncu halifesi olarak asaleten şeyh olmuştur. Kendisi tenhada yaşamayı
sever, halktan uzaklaşır ve çekingen dururdu. Zamanını daima Fıstıklı mesiresinde
münzevîyâne geçirir ve gelen misafirleri imaretten it’am ettirmeyerek kendi çiftliği
mahsulünden ikram edermiş. 1578’de yerine oğlu Ali Efendi’yi tayin eylemiş ve kendisi vefat
eylemiştir. Emir Sultan Camii’nin batı tarafındaki halifelerin yanına gömülmüştür. Eli açık,
temiz ahlâklı bir zat idi. Mazannadandır (G. 89). 14 sene şeyhlik yapmıştır. BK, III/392
MUSTAFA EFENDİ (Şeyh)
Üftade Hazretlerinin büyük oğludur. Babasından tahsil eylemiş, küçük kardeşi Şeyh
Mehmed Efendi’den sonra Üftade Tekkesi’ne şeyh olmuştur. Yirmi sene kadar bu tarikata
girenleri ıslah ve terbiye etmekle 1608 senesi Eylülünde ölmüştür. Kendisi âlim ve şairdir (G.
111) Usul ve tarikat adabını ve seyr-i sülük hakikatini babasından hakkıyla tahsil ve tekmil
etmiş ve sülük edenleri irşadda yed-i tûla sahibi olmuştur (YŞ. 34). Oğlu Şeyh İbrahim Efendi
ile kız kardeşi Ayşe Hatun vardır (BS. 245/130). BK, III/396
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA PAŞA
“Saraylı Mustafa Paşa” adıyla maruftur. 1862’de ölmüş ve Emir Sultan’a gömülmüştür
(BİT. 198). BK, III/423
MUSTAFA PAŞA
Ferikti. Bir kızını Bursa’da 1902’de vefat eden Baba Efendi dergâhı şeyhi Hacı Baba
Efendi’ye vermiştir. BK, III/424
MUSTAFA PAŞA (Hacı)
“İmrahor”, “Ağababası” adlarıyla meşhurdur. I. Abdülhamid’in sadık adamlarından
olup cülusunda vezirlik vermiş, Aydın, Hanya ve Hudâvendigâr valiliklerinde bulunmuş,
1777’de aklını oynatmıştır. Kâhyası Hudâvendigâr vilâyetini idare etmekte idi. Emir Sultan
Camii’nin batı tarafına gömüldü. Sadık ve müstakim idi (SO. IV/446). 1777 senesi
İkinciteşrin sonralarında Mustafa Paşa’nın müptelâ olduğu illet, tedavi ve tedbir ile bir miktar
sükûnet gelmişken hicrî 1191 Ramazanında hastalığı nüks ve geri avdet eylemiş ve günden
güne ziyadeleşerek vezirlik şanına noksanlık verecek hâllerde bulunmuş ve hükûmet idare
edemeyeceği derecede âcizleşmiş olduğunu kethüdası İsmail ve divan kâtibi Hacı Ahmed
Efendiler İstanbul’daki Paşa’nın kapı kethüdasına yazdıkları ve mühürdarı Hacı Ahmed ile
İstanbul’a gönderdikleri bir mektupla bildirmişlerdi. Bu mesele padişaha arzolununca
vezirliği kaldırılmış ve Hudâvendigâr sancağı maişeti olmak üzere kâhyası tarafından
Paşa’nın dairesiyle zapt edilmiş ve eşyası defter yapılarak defterin bir sureti kâhyasına
verilmiş, diğer sureti eşyasıyla beraber İstanbul’a celb ve hazine kâhyası tarafından zapt
edilmesi ve eşyanın zaptı için baş muhasebeden bir kâtip tayinine 30.11.1777’de emir
verilmiştir. Eşyanın zaptı için sadrazam çuhadarlarından Uzun Ahmed Ağa ve Kâtib Seyyid
İbrahim Efendiler Bursa’ya gelmişler ve Paşa’nın kâhyası ve Mütesellim İsmail Ağa ve Divan
Kâtibi Şerif ve mahkemeden gönderilen nâib vasıtasıyla bilcümle eşyası defter yapılmış ve
Paşa’nın yanına lüzumu kadar eşya bırakılmıştı. Mehterhane, mutfak edevatı ve bazı eşyası 25
deveye yükletilmiş ve Gümrükönü’ndeki Kara Mustafa Hanı denilen Emir Han derununa
konmuş ve kapısı mühürlenmişti. O gece yarısında kazaen handa yangın çıkarak bu eşyanın
cümlesi ve hanın yarısı ve civarındaki birçok dükkânların yandığını Mudanya nâibi
mahallinde muayene ve gözleriyle görerek haber vermiş ve Paşa’nın nefis eşyaları Bursa’da
İpek Hanı denilen kârgir ve emin hana konularak mühürlenmiştir (BS. 1191/2).
Paşa’ya ve kâhyası İsmail Ağa’ya yazılan fermanların özleri şöyledir:
30.11.1777’de Paşa’ya; “Tutulduğun illet Ramazandan beri ilerlemiş ve ziyadeleşmiş
olup vezirlik yükünü kaldırmaya bir türlü kudretin kalmadığını anladım. Yalnız seni bu yükten
kurtarmak ve hastalığının izâlesi için istirahat ve tedaviye muhtaç olduğundan Hudâvendigâr
sancağına sen ber-vech-i maişet mutasarrıf olup mevcut dairenle Bursa livasını İsmail Ağa
zabt ve seni idare etmesi şartıyla vezaretin kaldırılarak Bursa’da oturmana irade ve vezaretin
kaldırılması seni bu dağdağaya dimağın mütehammil olmadığından neşet etmiştir. Padişahın
ömür ve devletinin devamı için dua eylemesi” de bildirildi.
Aynı tarihte kâhyası İsmail Ağa’ya yazılan emirde; “Paşa’yı bu gibi gavâilden sıyanet
ve giriftar olduğu illetin tedavisi için istirahat etmesi lâzım geldiğinden sen mevcut paşanın
dairesi halkıyla Bursa’nın zabt u rabtına ve sancağı eşkıyalardan tasfiye ve ahâlisinin
istirahatının temin ve tedavisine itina edilmesi” bildirilmiştir.
1778 senesi Birincikânun ayında gelen bir fermanda Paşa eceliyle vefat etmekle
Bursa’da mevcut olan eşyasının kethüdasının adamlarıyla İstanbul’a sevki, gizli ve âşikâr
tahkikat yaparak emval ve eşyasından bir habbe “helâl”inin saklanmasına meydan
verilmemesi bildirilmiştir (BS. 1191/4). BK, III/414
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MUSTAFA REİS
1560 senesinde Kumla, Gemlik, Karamürsel iskelelerine emre muhalif olarak üç yüz
yük pirinç ve dört kafes şeker ve bazı eşya çıkardığı haber alındığından kendisinin tutularak
hapsedilmesi ve sattığı eşyaların müsaderesine ferman olunmuştur. Bursa kadısı da böyle bir
şey olmadığı ve hiçbir kimsenin Mısır’dan şeker getirmediğini bildirilmiştir. Tekrar gelen
fermanda Mısır’dan gelen gemilerin doğru İstanbul’a gelmesi iktiza ederken Mudanya’ya
gelmesi caiz olamayacağından bu gemilerin ve bundan sonra böylece gelecek gemilerin
müsadereleri emredilmiştir (BS. 91/176, 178). BK, III/389
MUSTAFA REMZİ EFENDİ
Bursalı zengin bir tüccarın oğludur. İlim tahsil ederek Galata ve Mardin kadısı olmuş ve
sonra Sivas’ta 1538’de ölmüştür. Âlim, fazıl, şair bir zat idi (KA. 2298; SO. II/416; G. 470;
LT. 169). Gelibolu’da kadılık yapmıştır. Zahirî ilimlere çok çalışmış, fazıl ve kâmil bir zat idi.
Arapça, Farsça, Türkçe şiirleri vardır. Her nazma kadir ve fenn-i maanide mahirdir (ST. 124).
Şiirlerinden:
Aramızda olan hicrân, efendi sanma sendendir
Kaza-yı âsmânîdir ne sendendir ne bendendir
Beyim sensin bana devlet, sana bend iledir şöhret
Şeref câniyledir cisme, zuhur-ı cân bedendendir
Be ey şâh-ı civân-bahtım, bugün senden cüdâ düşmek
Benim nahs-i sitâremdir, sipihr-i pîre-zendendir
BK, III/388, I/80
MUSTAFA REŞİD PAŞA
Kalemden yetişmiş ve Hurşid Ahmed Paşa’ya Mısır’da divan kâtibi olmuştur. Vezir
olarak İçel, Kocaeli, Konya valisi ve Kuşadası muhafızı olmuş 1823 senesi Nisanında
Bursa’ya nefy edilmiş ve beş ay sonra ölmüştür. Yeşil Türbe’nin dış avlusunda Aziz Ahmed
Paşa’nın kabrinin sol tarafına gömülmüştür. Güzel yazı yazar mutedil bir zat idi (SO. II/391).
BK, III/421
MUSTAFA RIZA EFENDİ
Ulucami imamı, Şeyhu’l-Kurra Hafız Mehmed Efendi’nin oğludur. 1830 senesi
Haziranında Şeker Hoca mahallesinde doğmuştur. İlâhî ve ‘âlî ilimleri ve Arapçayı Müftü
Abdurrahman ve kıraat ilmini de Müftü Hacı İbrahim Efendi’den öğrenmiş ve icazetname
almıştır. Henüz 24 yaşında iken Ulucami imamlığına tayin edilmiştir. 11 Cemaziyelahir 1271
hicrî tarihine tesadüf eden 28 Şubat 1855 Çarşamba günü alaturka saat 9’da vuku bulan Bursa
zelzelesinde Ulucami yıkılmakla İstanbul’a gitmiş ve sesinin güzel ve okumasının letâfeti
dolayısıyla Evkaf Nazırı Hüseyin Paşa’ya imam olmuş ve Eyüb Sultan Evkafı
mürtezikalarının vazifelerinin tevziine de memur edilmiştir. Mevlevî şeyhi Mehmed Nazif
Efendi’ye ve Bedevî tarikatı şeyhlerinden Hüseyin Efendi’ye intisab eylemiş ve bunlardan
inabe almıştır. Ulucami’nin inşası ve tamirini müteakip Bursa’ya gelmiş ve bir müddet de
Üftade Camii hatibliği yapmıştır. Sırasıyla İnegöl’de İshak Paşa, Bursa’da Hamza Bey, Orhan
Gazi ve Hudâvendigâr, Sultaniye medreselerinde müderrislik yapmış 1893’te Yıldırım
Medresesi’ne müderris olarak Bursa’daki müderrislere başkanlık yapmıştır. Bulunduğu
medreseleri tamir ve imar ettirmiş ve birçok talebe yetiştirmek suretiyle Bursa’nın ilim ve
irfan alemine büyük hizmetler etmiştir. Orhan Medresesi’ni yeniden yaptırmış ve bu
hizmetleri padişahın takdirini mucib olarak kendisine Osmânî ve Mecidî nişanları verilmiştir.
10 İkincikânun 1910’da 81 yaşında vefat eylemiş ve Üftade Türbesi karşısındaki mezara
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
gömülmüştür. Âbid, zahid, temiz, fukarayı sever büyük ve küçüğün teveccüh ve ihtiramını
kazanmış bir zat idi. Bursa Halkevi kâtibi ve eski maarif müfettişlerinden Necip Aksoy’un
babasıdır. BK, III/425
MUSTAFA SAFİYYÜDDİN EFENDİ
Hazret-i Ebubekir evlâdından ve Bolulu Mehmed Efendi’nin müridlerinden olup
Zeyniye Tekkesi’ne şeyh oldu. 1522’de ölmüştür. Yirmi sene şeyhlik yapmıştır. Bursa kadısı
iken Hacı Halife’den inabet almıştı. İç ve dış ilimlere vakıf, fikirleri sağlam idi. Eli ve kalemi
çabuk olduğundan kitap yazmıştır. Hattattı. Oğlu Şeyh Abdülaziz Efendi kitaplarının bir
miktarını Medine ahâlisine vakfeylemiştir (BS. 3/231; G. 101). BK, III/386
MUSTAFA SELÂMÎ EFENDİ Bk. Selâmî Mustafa Efendi (Şeyh). BK, III/393
MUSTAFA SUBAŞI
Bursa muhafız ağası Ayas, kaldırılarak yerine, ocakta emektar yayabaşılardan Mustafa
Subaşı, yeniçeri ağası Şaban Ağa’nın mektubuyla, Bursa ağalığına 1644 senesi Birincikânun
ayında tayin edilmiştir (BS. 265/137). BK, III/400
MUSTAFA TAHİR
Gemlik’te 51 zira’ kalyon inşasına memur edilmiştir. İşgüzârdır. 23.10.1790 tarihinde
kendisine yazılan bir fermanda: “Sadakat yaparsan mükerrem ve eğer geç kalıp vaktinde
yaptırmaz ve sadakate aykırı bir hareketin zahir olursa hiçbir vechile padişahın elinden
kurtulamazsın” denilmekte idi. Rakım Paşa hazinedarıydı (BS. 1206/93). BK, III/417
MUSTAFA TAYYİBÎ EFENDİ
Bursalıdır. Sunullahzâde’dir. Sakin olduğu Ebu İshak Kâzerûnî mahallesinin imamlığını
terk ederek Orhan Camii’ne hatib oldu. Bu beyit Bursa zarifleri arasında hasbihali olmak
üzere misal olmuştur:
Terk edip hattat imamet “ta”sı yok
Oldu lik Orhan’a hatîbi “ha”sı yok
Tâlik yazısını Şeyhulislâm Veliyyüddin Efendi’den tahsil eylemiş ve emsal ü akranına
tefevvuk eylemiştir. Güzel yazılarıyla 25 sene kadar “Şifa-yı Şerif”, birçok Beyzavî tefsirleri
“Meşarik” gibi birçok eserleri yazmış vaktinin İkinci Tayyibî’si olmuştur. Şeyh Murad Efendi
Bursa’da iken ondan da inabet almıştır. 1760’ta ölmüştür. Bursa’ya birçok hattat
yetiştirmiştir. Kendisi hem hattat ve hem de şairdir. Öldüğü zaman 75 yaşında idi (KA.
IV/3031; SO. IV/260). BK, III/411
MUTAHHAR (Hoca)
Ali’nin oğludur. 1512’de Bayezid’in oğlu Sultan Ahmed’in türbesinin inşaatında,
kendisinden akçe ödünç alınmıştır. Bursa tüccarlarındandır. BK, III/429
MU’TERİF ÇELEBİ
Karaca Ahmed Sultan evaldından Kasım Çelebi’nin oğludur. 1554’te Bursa’da Karaca
Ahmed Zaviyesi şeyhi idi (BS. 73/682). BK, III/429
MUYTAB / MUYTAF (Mutaf)
İran dilinde “muy” kıl, “taften” dokumak demektir. Kıldan çul vesaire dokuyan veya
satan esnafa mutaf denilir. At takımının kıldan olanlarıdır. Vaktiyle her şey hayvanla
nakledildiği için hayvan takımları çok mühimdi. Bursa’da muytabların yiğitbaşısı Çelebi
Mustafa, 1586’da mahkemeye müracaat ederek mutafların görülmesini istemiş ve
mahkemeden Mevlânâ Yusuf ve birçok Müslümanlar bunları dolaşarak:
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Eski Tahıl pazarında : Hacı Hüseyin’in iki, Hacı Sinan’ın iki, Cafer’in bir ve Haydar’ın
bir;
Yeni Tahıl pazarında: Kara Mahmud’un iki;
Muytab odalarında: Mustafa’nın bir, Sefer’in bir, İbrahim’in bir, Hacı Mustafa’nın bir
Uzunçarşı’da: Ali’nin bir, Abdi’nin bir, Receb’in bir, Hüseyin’in bir, diğer Hüseyin’in
bir, Şaban’ın bir tezgâhları olduğunu;
Resmî kârhanede Ali’nin bir, Sefer’in bir, Abdi’nin bir, Hacı Hüseyin’in iki,
Mahmud’un bir, Hacı Mustafa’nın iki çarkı bulunduğunu görmüşler ve tesbit etmişlerdir (BS.
170/41).
1627’de “Kapanönü” demekle meşhur olan çarşıda keten, urgan, çuval, heybe alıp satan
esnafa etraftan gelen mal, bu çarşıya gelip esnafın hâlli hâlince yiğitbaşları ve şeyhleri
tarafından taksim edilmek âdet idi (BS. 242/81). BK, III/429
MUZAFFERUDDİN ALİ ŞİRAZÎ
Şiraz’da Sadreddin ve Celâleddin Devvânî’den ders gördükten sonra İstanbul’a gelmiş,
eskiden tanıdığı Rumeli kazaskeri Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi ile buluşmuş ve Sultan
Bayezid ve sonra da Koca Mustafa Paşa Medreselerine müderrislik yapmıştır. Tekaüd olmuş
ve gözlerine hastalık gelmekle Bursa’ya gelmiş, 1516’da Bursa’da ölmüştür. Şafiî
mezhebinden idi. Üstadı Mevlânâ Celâleddin’in damadıdır (G. 276). BD, III/430
MÜBAŞİR
Evvelce bir işin gördürülmesi için divan-ı hümayun çavuşlarından birisi gönderilir ve bu
işi takip ve intac edip gelirdi. Meselâ, avârız toplanacak, azeb yazılacak, gemi inşası için
kereste kesilecekse, bir adam gönderilirdi. Bu işi bir an evvel intac eylemeye çalışırdı.
“Mübaşir gibi ne bekliyorsun?” darb-ı meseli bundan kalmadır. Buna dair bazı kayıtları
yazıyorum:
1746’da bazı mahallere tayin kılınan mübaşirler, memur olduklar mahalle mürûr
ederken kazalara, nahiyelere, köylere nüzul eylediklerinde, ellerindeki buyrultularda kaç nefer
yazılı ise ondan ziyadesine yem ve yiyecek verilmeyip ve bir karyeden ‘gel-geç akçesi’,
‘konak’, ‘kurban akçesi’, sair avâid mutalebesiyle rencide ettirilmeyip, reaya fukarasını zulüm
ve teaddîlerden himayet ve sıyanet için Anadolu eyaletinden sadır olan buyrultu, mahkeme
siciline kaydolunmuş ve her köye haber vermek için “şer’î müraseleler” gönderilmiştir (BS.
384/83).
1759’da memalik-i mahrûsede fakir halkın, reayanın rahat etmeleri ve zulüm ve
teaddiyattan emin olmaları padişahın arzusudur. Kasabalarda ve köylerde zuhur eden şer’î
davalar için eyalet ve sancak mutasarrıfları veyahut mütesellimlere şikâyet olunduğu zaman
hasım tarafı mahkeme huzuruna ihzâr için buyrultu ile iki, üç, beş nefer mübaşir göndermek
âdet edildiğinden, mübaşirlerin çokluğundan ahâli bîzâr olduğundan, evvelce karar verilen
nizam ile amel ve hareket olunup hilâfına cevaz gösterilmemesi “her şey için mübaşir
gönderilmeyip, lüzumunda ve mümkün olduğu kadar az miktarda gönderilmesi” bildirilmiş
olduğundan, bu kere sadrazam ağalarından Mustafa Ağa ile gönderilen bu emirle tekid
edilmiştir (BS. 1172/87)
1764’te Anadolu ve Rumelinde vaki şehir ve kasaba ve köylerde bazı melun kimseler,
garazlarını icra ve intikam almak ve haksız yere bazı kimseleri cezalandırmak maksadıyla
ihtira ve icad eyledikleri müzevver (asılsız) davalarla ahâliyi taciz için İstanbul’a gelip,
kolayını bularak rüşvet vererek aldıkları arzlar ve yazdırdıkları arzıhâllerle divan-ı hümayuna
şikâyet ve tazallum eylemelerinden nâşî, zâhir-i hâle bakılarak davalarının sıdka haml ile
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
iktizasına göre her kaza ve eyaletin vali ve hakimlerine hitaben evamir-i şerife çıkartmakta ve
mübaşir taleb edenler dahi mübaşirleriyle ve taleb etmeyenleri, evamir-i şerifeleri ellerine
verilerek, bunun gibi müzevver davalar ashabı mahallerine vusullerinede, iddialarının aslı
olmadığına binaen, sebebsiz ve mucibsiz dava edilen tarafı taciz ve zarara sokmakta,
korkutmaya cesaret eylediklerinden, müddeâ-aleyhin üzerlerine şer’an bir nesne sabit olmuş
değil iken, mübaşir ücreti fetva-yı şerif mucibince haksız ve şirret taraflarından verilmek
lâzımken vermeyerek, mübaşir ücretini kabahatsiz olan müddeâ-aleyhine tarh ve tahmil
olunduğu ve bu bahane ile birçok halkın hanümanları berbat ve harab, mağdur ve mazlum
olduklarını padişah duyduğundan, bu gibi hâllerin men’ ve def’i ve bundan sonra mübaşir
ücretinin masuma verdirilmeyip şirret olan davacıya verdirilmesi emrolunmuştur (BS. 399/2).
BK, III/349
MÜCELLİDÎ MAHALLESİ MESCİDİ
İncirli mahallesi civarındadır. 1500’de bu mescid vardı. Kadı Ali Çelebi bina eylemiştir
(BS. 51/55). Cami ahşaptır. Mahalle de bu ismi almıştır. 1793’te bu mescidin 144 zira’
döşemesiyle sair mahalleri ve nakışları ve mescid önündeki sed ve etraf duvarı 131 kuruş 30
para ile tamir edilmiştir (BS. 286/4). BK, III/350
MÜCEVVEZE
Üstüvânî şeklinde bir sarıktır. Vaktiyle bu sarığı paşalar adi günlerde sararlardı.
Mücevveze giymek imtiyazını Kanunî Sultan Süleyman en evvel ok atmakta mahir bir araba
vermişken, sonraları yeniçerilerin talimhane nazırı olan ve sair ortaların zâbıtlarından mümtaz
bulunan zatlara imtiyaz-ı mahsus oldu (LTC. IV/187). BK, III/350
MÜCRİM
Tersanede esirler azaldığından, 1782’de verilen bir emirde, esir yerine mücrimlerin
istihdamı lâzım gelmekle, Bursa ve havalisinde şekâvet yapan ve töhmet sahiplerinin şer’an
katl ve habs-i medîd iktiza eden mücrimler katl ve habsolunmayıp tersanede istihdam için
İstanbul’a gönderilmesi emredildi (BS. 1196/68). BK, III/350
MÜD (Mut)
Vaktiyle Bursa’da ve Türkiye’de kullanılan bir ölçüydü. Muhtelif vezinde olup bazı
mahallerde iki rıtl ve bazı taraflarda bir ve sülüs rıtl zahire istiâba kâfi suretlere istimal olunur
bir ölçü idi. Muahharan 260 dirhemden ibaret vezne tahvil olundu. Arabistan, Türkistan ve
Irak’ta müstamel bir ölçüydü. BK, III/351
MÜDAFAA
1908’de Bursa’da Muin-i Hilâl matbaasında basılan bir gazetenin adıdır. BK, III/351
MÜKRİME HATUN
Abdülhalık’ın kızıdır, yani mühtedidir. Sultan Bayezid’in oğlu Sultan Şehinşah’ın
karısıdır. Ve Sultan Mehmed’in de anasıdır. 25.5.1517’de 91 bin Sultan Selim dirhemi
vakfedip, onunu on bire irbah ile günde on nefer tarafından Bursa’daki oğlu Sultan
Mehmed’in mezarında cüz okunmasını şart eylemiştir. 9 kölesini ve altı cariyesini âzad
ediyor. Kölelerin biri Boğdanlı, biri Bosnalı, dördü Rus, üçü Zengibarlıdır. Cariyelerin ikisi
Çerkez, birisi Rum, birisi Rus, biri Boğdanlıdır. Arap olan birisi de Rumdur (BS. 27/32,33).
On beş gün sonra da merhum gösterilmesine nazaran, Mayıs ayında öldüğü anlaşılıyor (BS.
27/52). BK, III/363
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
MÜKRİME HATUN
Fatih Sultan Mehmed’in karısı ve II. Bayezid’in anasıdır. İznik’te bir cami yaptırmış ve
Şeyh Abdullah bin Eşref / Eşref Rumî’ye vakfeylemiştir. Vakfiyesi, İstanbul kadısı Ali oğlu
Mahmud Efendi huzurunda, evail-i Ramazan 890’da yani 1485 senesi Eylül ortalarında
yapılmıştır (Bursa vakfiye sicill-i atiki, sayfa 32). Buna “Gülbahar Hatun” da derler. Fatih
Camii’nde, ayrı bir türbede medfundur. BK, III/363
MÜNİB PAŞA
Refî’ Efendizâde’dir. Mahmud Paşa (Fidan) Hanı’nın şark tarafındaki ahırıyla
Tuzpazarı Camii arasındaki Demir Hanı 1854 zelzelesinde yıkılmakla, arsasını Ahmed Vefik
Paşa Hastahanesi’ne 1896’da hediye eylemiştir (G. 439). BK, III/365
MÜNİR MEHMED PAŞA
Yeniçeri ağalarından Hacı Ahmed Ağa’nın oğludur. 1828’de doğmuş, birçok maliye ve
gümrük memurluklarında bulunmuş, 25 Temmuz 1881’de maliye nazırı olmuş ve 16
Birinciteşrin 1882’de vezirlik rütbesi almıştır. 25 Eylül 1885’te dâhiliye nazırı ve 15 Eylül
1891’de Bursa valiliğine tayin edilmiştir. 17 Haziran 1896’da azledilmiş, ondan sonra tekrar
Bursa valiliğine tayin edilmiştir. 8 Haziran 1897 senesinde, Çekirge’de oturduğu hanesinde
namaz kılmak için abdest almakta iken ani olarak kalb sektesinden ölmüştür. Emir Sultan
Türbesi’ne gömülmüştür. Arap, Farisî, Fransız lisanlarına hakkıyla aşina, dirayet ve ehliyetli
çok zengin ve sehavetli bir zat idi. Evail-i hayatında kazaskerlerden Bursalı Âgâh Efendi’ye
damat olmuştu. Bursa’da bulunduğu müddetçe Işıklar Askeri Lisesi’nin ve daha birçok
mekteplerin açılmasına ve inşaatlarının tamamlanmasına ve Kirmastı ve sair kazalarda ve
köylerde birçok mekteplerin açılmasına sebep olmuştur. İstanbul’daki birçok tiyatro
kumpanyalarını Bursa’ya getirterek, haftada en aşağı iki defa temsil verdirtmiş ve Bursa’da
tiyatroya büyük bir önem verdirmiştir. Kendi zamanında Bursa vilâyetinde yaptırdığı mektep,
hükûmet konağı ve dinî binaların tamiri ve su isalesi gibi işlerin bir listesini dâhiliye
nezaretine göndermiş ve kendi yanında alıkoyduğu bir sureti de Bursa Halkevi
Kütüphanesi’nde mahfuz bulunmuştur. BK, III/365
MÜNŞÎ
Bursalıdır. Asıl adı Ali’dir. Müfettişzâde ailesine mensuptur. Şair ve tabibdir. İshak
hocası Ahmed Efendi’den ilim ve Derviş Ömer’den tıp tahsil eylemiş ve emsaline her cihetten
tefevvuk eylemiştir. 1720’de imtihanla müderris olmuş ve büyüklerin nabzına göre hareket
eylediğinden her ciheti mamur olmuştur. Edası ve lehçesi temiz bir şairdir (SAT. 626). BK,
III/366
MÜNZEVÎ ABDULLAH EFENDİ
Asıl ismi Hacı Abdullah Nâsıruddin Efendi’dir. Babasının adı Mustafa Efendi’dir
Karaman’ın Erhal köyünde doğmuştur. Senelerce tahsil-i ilim ettikten sonra Bursa’ya gelmiş,
Sarı Abdullah mahallesinde Maliye Dairesi’nin doğusunda bir cami ve bir de Nakşibendî
tekkesi bina ederek 1209/1794 Saferinin 18’inde tevliyet ve meşihatı hayatta oldukça
kendisine meşrut olmak şartıyla vakfeylemiş ve bu vakfiye Bursa kadısı Şeyh Mehmed Efendi
ve Rumeli kazaskeri şer’iyyatçısı Ahmed Efendi’nin îlâm ve arzı üzerine hazine-i hümayun
küçük evkafına kaydolunmuştur. Kendi istidâsı ve Şeyhulislâm Dürrîzâde Mehmed Arif
Efendi’nin işaretleri mucibince de yine kendi vakıflarından almak üzere meşihat ciheti olmak
üzere altı akçe yevmiye tahsis edilmiştir. Gemlik kazası dâhilinde Gencili Tuzlası demekle
maruf iki tuzla ile Tavukçu (Sarıkçı) Tuzlası denilen iki -ki cem’an dört- tuzlayı
vakfeylemiştir. Abdullah Efendi âlim, fazilet sahibi, iyiliği sever bir zat olup Ulucami’de bir
kütüphane tesis eylemiş ve en kıymetli kitaplarını umumun istifadesine koymuştur. Güç hâl
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
ile tedarik eylediği üç adet Hz. Muhammed’in sakal-ı şerifi, mübarek günlerde ziyaret
edilmek üzere 1207 Rebiulevvelinin 13’ünde Ulucami’ye hediye etmiştir (BS. 1206/22).
1212/1795 senesinde vefat etmiş ve dergâhı civarına defnedildi. Birçok eserleri vardır.
Keramet sahibi, saygıya değer bir zat idi (SO. III/389; BAVD. 25478, 21128, 21615, 1804).
Kabri tel ile ihata edildiğinden bu tekkeye “Telli Tekke” deniliyordu. BK, I/25
MÜRASELE-İ ŞER’İYYE
Hakimlerin muhtelif yerlere yazdıkları mektuplara derler. Bir adamın hapsi veya
tahliyesi için mütesellime veya yeniçeri ağasına veyahut diğer emsali kadılara yazdırdığı
kağıtlar birer mürasele-i şer’iyyedir. Numune:
Bursa’da Yeniçeriağası Fahru’l-akran Ağa
Ba’de’s-selâm inha olunur ki, bâisü’l-mürasele Yusuf, bundan akdem Mahkeme
mahallesinde bir avrat ile tutulup tâzir lâzım gelmişti. Halen habs ile tâzir olunmağın sebîlen
tahliye eyleyesiz. (7.3.1771)
İzzetlü Mütesellim Ağa,
Ba’de’s-selâm inha olunur ki, Kürkçü Çuhadar nam zimmi, bundan akdem Müslüman
libası olan çuha-şalvar ile tutulup tâzir lâzım gelmiş. Halen habs ile tâzir olunmağın sebîlen
tahliye eyleyesiz (8.3.1771). BK, III/374
MÜRSEL HALİFE MAHALLESİ
1573’te bir mahallenin adı idi (BS. 115/200). BK, III/374
MÜRSEL KÖYÜ
Mudanya’nın Mürsel köyündeki mescid harap olduğundan dergâh-ı âlî
müteferrikalarından II. Murad vakıflarının mütevellisi Mustafa oğlu Hacı Mehmed Ağa
tarafından genişletilmiş ve tavanı yükseltilmiş ve kapı ve duvarları yenilenmiş ve bir uzun
mahfel bina ve bir minber konarak tamir edilmiş ve ayrıca 1633 senesi Haziranında,
ağırlıkları tam ve ayarları temiz üç yüz riyal kuruş vakfeylemiştir (BS. 251/28). 1927’de bu
köyün elli hanesi ve 269 nüfusu vardı. BK, III/374
MÜRSELLER KÖYÜ
Evvelce Kite kazasına ve bugün Bursa’ya tâbîdir. Silahdârağası Hacı Ali Ağa bu köye
bir cami ve bir de mektep yapmıştır. 1746’da bunları tamir ettirmiştir. 1927’de bu köyün 373
nüfusu vardı (BAMR. 1793; BAVD. 13815). BK, III/374
MÜSLİM ÇELEBİ
Bursalıdır. Kadılardandır. 1559’da İstanbul’da ölmüştür. BK, III/426
MÜSLİM KÖŞKÜ
Dört direk üzerine bir mahal iken yıkılarak bir salon ve içeriden önü güzergâh ve ovaya
nazır iki yazlık oda hâlinde Bursa valisi Halil Paşa tarafından yaptırılmış ve Sultan II.
Abdülhamid’in culûsunun sene-i devriyesi olan 1 Eylül 1903’te küşad töreni yapılmıştır. BK,
III/426
MÜTEFERRİKA
Saray masraflarına bakan küçük ruznamçe kaleminden ulûfe alan bir zümredir ki, bunlar
sarayın tahsisatından kendilerine ayrılan ulûfeyi alırlar. Bunlar ekseriya vezirlerin
beylerbeylerinin ve sancakbeylerinin evlâdlarından timar ve zeamete mutasarrıf
olmayanlardan ibaret olurlardı.
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
-N-
NACİ MEHMED DEDE
Bursa’da doğmuştur. Sanat sahibi bir zattır. Bursalılar umumiyetle ulema ve fazıl
kimseleri sevdiklerinden, bu da Mevlevîhane’ye devam etmeye başlamış ve Mevlevî şeyhi
alimlerden Zihni Salih Dede Efendi’yle görüşerek onun fazl ü kemâlinden lezzet almaya
başlamış ve duyduğu zevk ve neşenin tesiriyle Mevlevî tarikatına girmiştir. Beşiktaş
Mevlevîhanesi’ne şeyh olmuş, Kırım muharebesine gönüllü gitmiş ve tekrar vazifesine
başlamış, bir müddet sonra da Yenikapı Mevlevîhanesi’ne şeyh olmuştur. Bursa
Mevlevîhanesi’ne devamı sırasında bir Müslümana lüzumu olan din bilgilerini, Farisî dilini ve
Mesnevî-i Şerifi öğrenmiştir. Fazıl denecek derecede feyz almıştır. Kendisi yüksek bir şairdir.
“Naci” mahlasını kullanırdı. İhtifâlci Ziya Bey, Yenikapı Mevlevîhanesi adlı eserinde bu
zattan bahsederken; her biri zamanının edeb ve zarafet kaynağı olan mevlevîhanelere devam
ederek her biri zamanının edeb ve zarafet hocası olan Mevlevî şeyhlerinin sohbetinden
günden güne feyz aldığını söylemektedir. Akaid ilminde ve hikemiyât-ı İslâmiyede, Türk ve
Farisî edebiyatında isbat-ı kemâl etmiştir. Ahlâkı temiz ve doğru olduğundan şeyhler arasında
ve ulema mabeyninde şöhret kazanmış ve Fatih Camii’nde mûsıkî nazariyatı, yani kavâid ve
usûl-i elhân talim eylemiş ve Mesnevî anlatmıştır. 33 sene şeyh olduktan sonra 81 yaşında,
1708’de ölmüş ve Yenikapı Mevlevîhanesi’ndeki türbeye gömülmüştür (YM. 113). BK, I/82
NACİ PAŞA
Emeklilerden olup 27 Şubat 1933’te Bursa’da ölmüştür. BK, III/432
NAFİZ ABDURRAHMAN PAŞA
Cevdet Tarihi’nde yazılan sebeplerden dolayı vezareti alınarak “Nafiz Efendi” namıyla
Kütahya’ya nefy ve bilâhare menfâsı Bursa’ya tahvil edilmiş ve Bursa’da “Cizyedarzâde /
Haraççıoğlu” konağında oturmuştur. Bu konak Ahmed Vefik Paşa’nın valiliğinde yıkılarak
yerine koca bir mahalle teşkil olunmuştur. Tatarlarla meskundur. Nafiz Paşa ekseriya
vakitlerini Mevlevîhane’de geçirir ve hatta elindeki bir süpürge ile meydanı süpürürmüş.
Bursa Mevlevîhanesi’ne vakıfları vardır. O vakit Mevlevî şeyhi bulunan Mehmed Efendi
hakkında pek hürmet ve tazim göstermiş. Nefyden affını Şeyh Efendi daha evvel tebşir
eylemiş ve affolunup maliye nazırı olunca ilk işi Bursa Mevlevîhanesi’ne et ve ekmek gibi
taamiye ücreti tahsis eylemiştir. 1852’de İstanbul’da ölmüş ve Yenikapı Mevlevîhanesi’ne
gömülmüştür (YM. 63). BK, III/433
NAFİZ ALİ
Bursa’nın Yiğit Cedid mahallesinden Hekim Ali Efendi’nin oğludur. Mustafa Rakım’ın
kardeşidir. 1871’de Bursa’da doğmuş, ilk tahsil görmüş ve biraz Arapça’dan ders almıştır.
Münzevî bir hayat geçirmek için Bursa’nın Badırga köyüne yerleşmiştir. Kendisi Bektaşî
tarikatına intisab ederek birçok şiirler yazmıştır. 1871’de doğan bu zat hâlen hayattadır.
Münzevî bir hayat geçirmektedir (Uludağ Mecmuası, sy. 29-30, s. 33). BK, III/433
NAFİZ EFENDİ (Şeyh)
Şeyh Fahreddin Efendi’nin oğludur. 1865’te ölmüştür. Ahmed Gazzî ahfadından
Abdüllâtif Efendi kızı Zühre Hanım’la evlenmiştir. Âlim, fazıl ve emsali bulunmaz bir fazilet
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sahibi idi. Emsalinin hepsinin üstünde idi. Şeyhler arasında şöhret ve şanı herkesçe malûmdu.
BK, III/432
NAİB
Vekil, kâimmakam demektir. Eski devirlerde hatırlı zatlardan birisine Bursa kadılığı
tevcih olunduğunda kendisi Bursa’ya gelmezdi. Yerine tayin edip gönderdiği adama “nâib”
derlerdi. Vazifesini böyle nâible idare eden adamın Bursa, “arpalık”ı olurdu. Bazen hakim
olan zat Bursa’ya gelir ve o vakitler İstanbul’dan sonra ikinci derecede büyük olan bir kazanın
bir kişiyle idaresi mümkün olamayacağından kadıya ait vazifeler muhtelif kimselere taksim
edilir ve bu “nâibler” kadı namına icra-yı hükmederlerdi. Kadı, Mahkeme Kapısı denilen
İbrahim Paşa mahallesindeki esas mahkemede oturur ve Ulucami ve Muradiye gibi yerlerde
de nâibleri otururlardı. Bu adamlar ya mahkeme hasılatından bir miktar alırlar veyahut da
mahkemelerin hasılatını kendileri alıp esas kadıya bir hisse verirlerdi. Bunlardan başlıcaları
muhasebe nâibi, gece nâibi, keşif nâibi, tahıl nâibi, ayak nâibi, bab nâibi (merkez
mahkemesindeki), küçük mahkeme nâibi (Ulucami mahkemesindeki) bunların cümlesi kadı
namına vazife görürler ve kaza salâhiyetini haizdirler. Gece nâibliği 15.4.1743’te
kaldırılmıştır.
Bazı vakıfların nezaretleri bunlara verilir ve böylece bazıları da vakıflardan her ay bir
miktar şey alırlardı (BS. 326/60, 316/2, 387/6, 391/1). BK, III/433
NÂİB (Koca Nâib)
Bursa’da Muradiye taraflarında bir mahalle, bir cami ve bir su yolunun adıdır. Bk. Koca
Nâib mahallesi, Koca Nâib Mescidi. BK, III/434
NÂİBKIZIĞI
Bursa’nın doğusunda bir köyün adıdır. Atmaca Sultan adında birisi 1653’te bu köyün
hayır işleri için nakit vakfeylemiştir (BS. 302/4). BK, III/434
NAİLE
İstanbullu bir kadındır. Sokaklarda ve çarşılarda dilenciliği âdet edinmiş ve halkı
terbiyesizce taciz ettiği gibi adi kimselerle sarhoş olduğu hâlde tutularak ahlâksızlığı
görülmüş olduğundan sairlerine ibret olmak üzere 1786’da Bursa’ya sürülmüştür (BS.
314/17). BK, III/434
NAİLE
Hükûmetin rızasına muhalif hareket eylediğinden 1795 senesi Eylülünde Bursa’ya sü-
rülmüştür (BAZD. 3763). BK, III/434
NAİL SAHFÎ
Bu iki kelime ile anılan zat, “Ketebe’ye mezun olmuş” meşhur hattatlardandır. Bursa’da
Mısrî şeyhi “Şeyh Sahfî” olması ihtimali de vardır (TH. 750). BK, III/437
NAÎMÎ
Bursa’da doğmuştur. Cinânî Efendi’nin küçük yaştan beri beslemesi ve terbiyekerdesi
olmakla “Cinânî Muslusu” denmiştir. Müderris iken ölmüş ve Muradiye’de Kaplıca yolunda
gömülmüştür. “Sakk” ilminde mahir olmakla ekser mahkemelerde kâtiplik yapmış güler
yüzlü, ahlâklı, uslu, kibar yaradılışlı bir zat idi. Biraz da şiirle uğraşmıştır (G. 513). BK,
III/437
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
kuyuya konarak te’dîb olunması Bursa âyânlarının cümlesi ve ahâlinin ittifakıyla tensib
edilmiş olduğundan bu adamı kuyuya koyasınız.
2. Reyhan mahallesinde Seyyid Ali, bu gece Balıkpazarı’nda bir Hıristiyanı evinden
şarap talebiyle rencide eylediğini izzetli yeniçeri ağası yazarak mahkemeye inha etmekle işbu
mürasele-i şer’iyye tahrir olunmuştur. Vusulünde mezbur Ali’yi salâhı zahir oluncaya kadar
kuyuda habs eyleyesiz,
3. “Nakibü’l-eşraf Kâimmakamı Fahrü’l-Müderrisin Efendi el-Mükerrem:
Ba’de’t-tahiyye inha olunur ki, bâisü’l-mürasele Maksemli Emir Mehmed’in, meclis-i
şer’-i şerifeye fena hâlini sözüne inanılır kimseler haber vermeleriyle te’dîb için kuyuda habs
eyleyesiz”.
4. “Nakibü’l-eşraf Kâimmakamı el-Mükerrem:
Ba’de’t-tahiyye inha olunur ki, bâisü’l-mürasele Kaygan’da Kahveci Emin Mehmed,
Berber Emir Ahmed, Emir Sultan bağlarına avrat çıkarıp icra-yı fısk üzere olmalarıyla
mütesellim marifetiyle ahz murad olundukta âlet-i harb ile karşı koymalarıyla silahları zahir
olunca refikleriyle kuyuya vaz’ olunmağın siz dahi mezbur Emir Ahmed’i ber-vech-i muharrer
kuyuya vaz’ eyleyesiz” (Ancak sekiz gün hapsedilmiş ve sonra tahliye edilmiştir.)
5. “Umdetü’s-sâdâti’l-kiram kâimmakam-ı sabık Eyercizâde Seyyid Mehmed Efendi
biraderzâdesi fahru’l-müderrisîni’l-kiram es-Seyyid Osman Efendi -dâme şerefü siyâdetihi-
Bursa, Kite, Mudanya, İnegöl, Yenişehir-Bursa ve Cebel-i Cedid ve Atîk kazalarında
olan sâdât-ı kiram zevi’l-ihtiram üzerlerine 1185 senesi Muharremi ibtidasından (yani
16.4.1771 tarihinden) itibaren cenabınızı kaimmakam nasb ve tayin etmişizdir. Gerektir
sâdât-ı samimetü’l-insan tevkir ve ihtiram ve kadılar ve kâimmakamlar senedleriyle seyyidlik
iddiasında bulunanları ve yeşil alâmet kullananları men’ ve def’inde ihtiram idesiniz. Siz de
kimseye yeşil alâmet koymasına izin vermekten ihtizar ve mücanebet edesiniz.
İddia-yı himmet, neseb-i siyadet edenleri tarafımıza havaleye mübaderet ve ta’zir ve
te’dîbleri ve hukuk-ı şer’iyye sabitü’t-tahsil icab ettikçe cenabınız edip sâdât-ı kiramı sair
hukkâma rencide ve teaddî etdirmiyesiniz. Hulâsa-i kelâm bu vedîa-i uzmâ ve emanet-i
kübrâda kemâl-i iffet ve istikamet, tevcih ve urûsiyye ve devriyye, muhdesat-ı saire-i
nâmardiyye namıyla bir akçelerin almayıp ve aldırmayıp ırz ve mallarının muhafaza
gayretinizi sarf edip padişahımız hazretlerinin devam-ı ömr ü devletleriyçün sâdât-ı kiramın
dua-yı hayriyelerini isticlab edip her emirde şer’-i şerife imtisal ve inkıyad ile dünyada
makbul-i hass ve âm ukbada mazhar-ı şefaat-ı seyyidü’l-enam olasınız. es-Seyyid İbrahim el-
Hüseynî en-Nakib (BS. 1184/4). BK, III/434
NAKŞÎ Bk. Mehmed (Mevlâna Nakşî).
NAKŞİBEND Bk. Mehmed (Şeyh).
NAL
Hayvanların ayaklarına çakılan demir parçasıdır. Hayvanları en evvel Türkler
ehlileştirmişlerdir. Hayvana nal çakılması da herhalde Türklerin icadıdır. Allah’ın
Kur’ân’ında: “Cenk meydanında soluk soluğa koşan atlar hakkı için, tırnaklarıyla taştan ateş
saçan atlar hakkı için, sabah vaktinde baskın verip ayakları altında toz kopararak ve onunla
düşman ordusunun arasına giren atlar hakkı için” diye “Ve’l-Âdiyât” suresinin 1-5.
ayetlerinde yazılmakla İslâmlar tarafından on üçbuçuk asırdan ziyade nal kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Osmanlı orduları hemen süvari akıncılarından ibaret olduğundan nalın
Osmanlı Türkleri yanında da ehemmiyette ziyadedir. Askerden başka hemen herkesin de
atları olduğundan bunları nallatmak için Bursa’da çok nalbanda ihtiyaç vardı. Birçok
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
nalbandlar yetişmiştir. Bunlardan çoğu zengin olmuşlardır. 1514’te hassa atlarına nal ve mıh
getirmek için Bursa’dan 320 deve tedarik edilmiştir (BS. 26/83). BK, III/438
NALİN
Kadınların sokakta ve evde ayaklarına giydikleri tahta ayakkabıdır. Erkekler bunu
yalnız hamamlarda giyerlerdi. Hıristiyanlara ve Yahudilere hamamlarda nalın giydirilmesi
yasak idi. Bk. Hıristiyan Elbisesi. BK, III/438
NÂMA’LUM
Bursa’da 19. asırda yaşayan bir zata verilen isimdir. İhtimal ki, “nâma’lum” kelimesini
çok kullandığından bu ad takılmıştır. Bunun bir oğlu olur, Eyüb Efendi Tekkesi şeyhi Şair
Şemseddin Efendi’ye giderek bir tarih söylemesini rica eder, Şeyh de bi’l-bedahe: “Dehre bir
piç çıkagelmiş babası nâma’lum” (1252) demiştir. BK, III/437
NAMAZGÂH
Umur Bey vakfeylemiştir. Yaz günleri bir mesireliktir. 1677’de batı, doğu, kuzey
tarafındaki duvarları ve beş adet kapıları, merdivenleri, mihrap karşısındaki sofaları ve bazı
yerleri harap olduğundan 38.000 akçe ile tamir ettirilmiştir (BS. 355/39). BK, III/449
NAMAZGÂH MEKTEBİ
Mesud Makramevî mahallesindedir. Boyacıkulu Sinanoğlu vakfındandır. 1546’da üzeri
kurşun kaplı kârgir bir mektep idi. 1845’ten evvel yıkılmış ve ahşap olarak yapılmıştır.
Döşeme ve sıraları 902,5 kuruş sarfıyla tamir edilmiştir (BS. 49/76). BK, III/449
NANE TURŞUSU
İstanbul saraylarının nane turşusu ihtiyacı Bursa’dan temin edilirdi. 4.5.1604’te
helvahane-i âmire için her sene nane turşusu için nane vesair mesarifi toplanıp ve tahsil
olunup nane turşusu kurulup yarar zarflara konulup helvahane-i âmireye ithal olunması
ferman olunmuştur (BS. 207/154).
31.3.1618’de “Bursa’da nane turşusu tabhedilmesi mutad olduğundan bu sene de evvel
gelen âdet ve kanun ve cari olan narh üzere bulunan yerlerden cem’ ve tedarik ve iştira ve
tabhettirilmesi” emrolunmuştur (BS. 231/104).
1.5.1634’te “her sene helvahaneye gönderilen taze nane turşusu tabh ve yarar zarflara
konulup vakit ve zamanıyla Mudanya iskelesinden” gönderilmesi emredilmiştir (BS.
251/100).
1659 senesi Nisanında gelen bir emirde; “Bursa’da, padişahın nefs-i nefisi için taze
nane tabholunmak mutad-ı kadim olmakla Bursa’ya gönderilen hassa helvacılardan birisi
marifetiyle Bursa’da bulunan bahçelerden nane satın alınarak olageldiği üzere tabhettirip
kavi zarflara kodurtup mahall-i münasib olan iskeleye nakl ve yarar sefineye tahmil ve vakit
ve zamanıyla İstanbul’a irsal ve helvahaneye teslim ettirilmesi ve bahası vesair masrafları
için verilegelen 28.000 akçenin Bursa beytülmal-i âmme ve hassa ve Gallepazarı bacı, şarap
öşrü ve keferenin rakı mukâtaatından eminlerden alınıp hak sahiplerine haklarının verilip
kimsenin bir akçe ve bir habbesini alıkoydurmayasın” denilmekte idi (BS. 187/29). BK,
III/438
NAR
Bursa’dan her sene tatlı ve ekşi nar toplanıp saray için “murabba” denilen maddenin
pişirilip gönderilmesi de âdetti (BS. 227/143). Bu irsâlât her sene devam ederdi. Buna “enâr-ı
rebî” de derlerdi (BS. 234/157) (Sene 1621). BK, III/439
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
NARH
Eski devirlerde satılan her nevi eşyaya narh verilirdi. Hiçbir kimse bu narhtan fazlasına
bir şey satamazdı. Hatta giyecek, elbise, ayakkabı ve kumaşlara bile narh konulurdu. 1544’te
her çömlekte 300 dirhem olmak üzere 3 çömlek koyun yoğurdunun bir akçeye satılmasına
narh verildi (BS. 48/196).
Bazen akçe sabit olup malın vezni değişirdi. 1548 senesi İkinciteşrin ayında 200 dirhem
koyun eti, 250 dirhem keçi eti, 300 dirhem kara sığır, 350 dirhem camız eti, 90 dirhem
mumun birer akçeye, bir kıyye sabunun, üçbuçuk akçeye; bir kıyye kuyruk yağının 3 akçeye
satılmasına narh konmuştur (BS. 51/128).
1572 senesi Mayısında 550 dirhem ekmek, 275 dirhem çörek, 275 dirhem poğaça, 500
dirhem ham yufkanın birer akçeye satılmasına narh verildi.
1573 senesi Şubatının son gününde Ekmekçi Abdi’nin ekmeği tartılıp 3 akçe ekmekte
60 dirhem ve Bakkal Hacı Mehmed’in terazisi yoklanıp 25 dirhem eksik olduğu sabit oldu
(BS. 116/94).
1583 senesi Eylülünde 500 dirhem bardak inciri, birbuçuk vukıyye lop incir, 500 dirhem
metropolit üzümü, 600 dirhem aklıkara, 30 dirhem şeftali, birbuçuk vukıyye orman karpuzu, 6
vukıyye Kayapa karpuzu, 30 dirhem şeftali, birbuçuk vukıyye üzüm, 600 dirhem ekmek, 80
adet patlıcan, 8 kile nohut, 9 kile tarhana, 500 dirhem parmak üzümünün birer akçeye
satılması kararlaştırıldı (BS. 141/74).
1588’de ayakkabılar ve envaına narh konmuştur.
1613’te cami, mektep, türbe vesair mahallere örtülen kurşunun bir tahtasının 19 vukiyye
gelmesi ve beher vukıyyesinin 9 akçe fiyatla satılması bu suretle bir tahta kurşunun 171
akçeye alınıp ve satılmasına kararlaştırılmıştır.
1618’de bir vukıyye pişmiş koyun eti 20 akçeye, 40 dirhem ciğer kebabı, 20 dirhem
sığır eti köftesi, 4 adet koyun eti köftesi, 8 adet sığır eti köftesi birer akçeye, bir vukıyye turna
balığı pişmiş 10 akçeye, bir vukıyye sazan balığı pişmiş 12 akçeye ve bir vukıyye sığır eti
yahnisinin 8 akçeye satılmasına narh konuldu.
1623’te Birinciteşrin ayında narhın şekli değişmiş ve bu sefer sıkletler sabit kalarak
fiyatların değiştiği görülmüştür. Bir vukıyye siyah üzümün 6, bir vukıyye kızıl üzümün 7, bir
vukıyye yaş incirin 7, bir vukıyye sade yağın 34, bir vukıyye şirden yağının 32, bir vukıyye
akidenin 8, bir vukıyye bademin 32 akçeye satılması emrolunmuştur (BS. 236/162).
1625 senesi Birinciteşrin başlarında Usturumca’dan Bursa’ya satılmak üzere getirilen
abalara İstanbul’da verilen narh üzere siyah abanın 32, havlu beyazının 30, Karayavuz
abasının 25, vesair abanın 20 akçeye sattırılması hakkında ferman gelmiştir (BS. 239/205).
BK, III/439
NARLI
Gemlik’in köylerindendir. 1789’da Narlı ve Kabaklı dağlarından tersane için funda ve
bazen mangal kömürü yakılmakta idi. Orhan Gazi’nin karısı Asporça Hatun’un vakfıydı.
1927’de bu köyün 330 nüfusu vardı. BK, III/440
NARLICA KÖYÜ
II. Bayezid, bu köyü kızı Hatice Sultan’a vermiş ve o da İstanbul’daki camisine
vakfeylemiştir. 1762’de Sadrazam Şehid Ali Paşa’nın babası Hasan Ağa bu köye bir cami ve
bir de mektep yaptırmıştır. Evvelce İznik kazasına bağlı iken son zamanlarda Orhangazi’ye
bağlanmıştır. 1927’de bu köyün 579 nüfusu vardı. BK, III/440
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
NARLI ZAVİYESİ
Bursa’dadır. 1792’de taamiyesi için 4.910 kuruş vakıf parası vardı. Senede 613,5 kuruş
faiz alınırdı (BS. 342/1). BK, III/440
NÂSIR
Bursa’nın güneybatısında bir tepenin üzerindeki bir mevkinin adı “Seyyid Nâsır”dır.
1671’de burada bulunan Seyyid Nasır’ın türbesi ve mescidi harap olduğundan bir tahtânî oda
ve bir mutfak vesair mevzileri türbedarı Hacızâde Mustafa Dede tarafından 69.670 akçe ile
tamir edilmiş ve yakınındaki bağı kirizme edilerek ayrıca dut ağaçlarıyla dikilmiştir (BS.
295/87). 1893 Mayısında Sultan Hamid’in karîni Hacı Ali Bey tarafından Seyyid Nâsır
Türbesi ile Tekkesi yeniden tamir ve tefriş ettirilmiştir. Bursa tüccarlarından Hacı
Şehabeddin, Buhara’dan II. Murad zamanında Bursa’ya gelmiş ve burada bir mescid
yaptırmıştı. Hacı Şehabeddin’e de Şiilik isnad edilerek katledilmiş (G. 215). Eski padişahlar
birçok köyler vakfetmişlerdir. Zamanın geçmesiyle tekke yıkıldı. Türbesi ahşap ve haraptır
(BS. 6/3, 5/32). Aslı Buharalıdır. Asıl adı Hüsrev’dir. BK, III/441
NASREDDİN HOCA
Hikâyeleri ağızdan ağza zamanımıza kadar nakledilen meşhur Nasreddin Hoca’nın
Akşehir’deki türbesinde mezar taşındaki tarihin ne olduğunu bilmiyorum. Kâmûsu’l-
A’lâm’da, Hoca Nasreddin’in zurafadan, mazannadan bir zat olup Hacı Bektaş Veli ile muasır
bulunmuş olduğu mervî ise de daha eski olup Selçuklular zamanında yaşaması ihtimali vardır.
Tafsil-i ahvali meçhul olup, letâife olan tabii meylinden dolayı birçok letâif ve nevâdir
kendisine isnat olunarak ismi bu hususta mesel hükmüne geçmiştir. Akşehir’de dört tarafı açık
ve bir büyük kilitle kilitlenmiş bir türbenin, Hoca-i müşârun-ileyhin türbesi olduğu mervîdir.
Bazıları da Timurlenk zamanında berhayat olduğunu iltizam ederek cihangir-i müşârun-ileyh
ile bazı maceralarını naklederler (KA. 4577).
Şimdiye kadar bu zatın hüviyeti hakkında hiçbir tedkik neşredilmemiştir. Yalnız Bursalı
Bakırcızâde Mehmed Raşid Efendi’nin yazdığı “Belde-i Celile-i Bursa” vefeyatının aslı Türk
Tarih Kurumu Kütüphanesi’ndedir. Bunun bir kopyası da Fatih’deki Ali Emirî
Kütüphanesi’ndedir. Bu kitap bu kütüphanenin Umumi 107 ve Hususi 1.116 tarih 89
numaralarında kayıtlıdır. Bu tarihin 99. sahifesinin kenarında “Meşhur-i âfâk Hoca Nasreddin
Efendi Hazretleri 811 tarihinde vefat ettiler. Sah, sah sah.“ diye yazılıyor ki, “sah” işaretleri
imza makamınadır. Eğer bu kayıt kitabın aslında varsa Bakırcızâde Raşid Efendi’nin ve
aslında olmayıp da Ali Emirî Efendi tarafından kitabın kopyası alınırken yazılmışsa Ali Emirî
Efendi’nindir. Her ikisi de gayet emniyetli ve her şeyi çok inceleyen zevat olduklarından
Nasreddin Hoca’nın 811/1408 milâdî senesinde öldüğü muhakkaktır. Bu mesele çok
incelemeye değer ki, Nasreddin Hoca’nın Timurlenk ile olan maceralarının doğru olduğu
anlaşılır. BK, III/441
NASUH
Şeyh Paşa’nın oğludur (1480) (BS. 3/294). BK, III/442
NASUH
Abdullah’ın oğludur. 1486’da Şehinşah Çelebi’nin sarayında kapıcıbaşıydı (BS. 52/42).
BK, III/442
NASUH (Lâgar)
“Lâgar” diye meşhurdu. Oğlu Mehmed Çelebi vardı. 1637’de oğlunun vakıfları vardı
(BS. 256/61). BK, III/442
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
NASUH (Mevlânâ)
Ankaralıdır. Fenarî Medresesi’ne müderris olmuş ve 30 sene ibadetle, ders vermekle
ömrünü geçirmiştir. Bir iki eseri vardır (1565) (ŞN. 59). BK, III/442
NASUH BEY
Ömer’in oğludur. Kasaptır. “Cansızoğlu” diye meşhurdur. 1624’te Ebî Şahme
mahallesinde ölmüştür. Karıları Ümmügülsüm, Kamer, Şehriban’dır. Oğulları İsmail,
Ramazan; kızları Ümmügülsüm, İsmihan’dır. BK, III/442
NASUH BEY HATUNU TÜRBESİ
Bursa’dadır (BS. 25/182; 26/406, 329; 35/363). BK, III/442
NASUHÎ (Mevlânâ)
Hazik tabiblerdendir. Musa’nın oğludur. Bursa Darüşşifası’nda tabibdi. Karısı Selimşah
Hatun’dur (1504) (BS. 19/269, 21/203). BK, III/442
NASUHOĞLU
“Hayre” demekle maruf olan Nasuhoğlu Mustafa kendi ruhuna ecza tilâveti için
1574’ten evvel 100.000 akçe vakfeylemiştir (BS. 118/210). BK, III/442
NASUHOĞLU MEHMED (Akşehirli Şeyh)
1624’te Bursa’da oturmakta idi. Şeyh Nasuhoğlu Mehmed Efendi’nin oğludur.
Hisar’daki Alâeddin Bey Mescidi’nde şeyh idi. 59 sene şeyhlik yapmıştır (G. 174). Avârız-ı
divaniye vesair tekâlif-i örfiyyeden muaf ve müsellem olması emredildi (BS. 238/160).
1686’da ölmüş ve Nasuhî Tekkesi’ne gömülmüştür (SO. IV/556). BK, III/442
NASUH PAŞAOĞLU
1643 senesi Mayısı nihayetlerinde hükûmete karşı isyan ederek Üsküdar’a kadar
yürümüş iken bozulup kaçmıştı. Dört mezhep müftülerinin verdikleri “fetva-yı şerif”
mucibince asilerin katilleri helâl, öldürenler gazi ve uğurda ölenler şehid olacağı bildirildi.
Şeyhulislâm dahi “nefîr-i âm” usûlüyle öldürülmeleri için ayrıca fetva verdiğinden “Anadolu
beylerbeyisi Osman Paşa, Anadolu vilâyetlerindeki sancakbeyleri ve sipahiler kethüdayerleri
ve yeniçeri serdarları ve alaybeyleri ve zuamâ ve erbâb-ı timar ile cemî’ eyalet askeriyle
birlikte Anadolu beylerbeyi Osman Paşa maiyyetine iltihak edip bir an evvel bu şakînin
hakkından gelinmesi” emredilmiştir (BS. 261/184). Tabii bu emir üzerine Bursa’da eli silah
tutan herkes bu şakinin takibine çıkmışlardır. BK, III/442
NÂTIR AYŞE
İstanbul’da Üskübî mahallesinde sakin idi. Hacı Ali adında birisinin karısını kandırarak
evindeki eşyayı çalmış ve 30 kadar şahit Hacı Ali dışarıda iken Nâtır Ayşe, bu evde her türlü
fesadı yapmış ve her iki kadının da nâmahrem ve ecnebi olan erkeklerden çekinmeleri
olmayıp akşam ile yatsı arasında kapıcılar ile kadın ve erkek karışık evlerine gelip işret
meclisi kurarak sazlar ve türküler söylediklerini mahallenin imam ve müezzini ve birçok
emniyetli kimseler mahkemeye haber verdiklerinden Nâtır Ayşe’nin Bursa’ya sürülmesine
ferman çıkmıştır (BS. 377/91). BK, III/442
NÂTIR KÖYÜ
Buna “Ferraş Bâlî” köyü de derler. Gürle’ye tâbîydi. II. Murad, İbrahim Paşa’ya mülk
vermiş ve o da İznik’teki imaretine vakfeylemiştir. Bu köyün adı değişmiştir. BK, III/443
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Gördüğü bir rüya üzerine mevcut nakdini fukaraya dağıtmış ve tütünden vazgeçmiştir. Uzun
boylu, top sakallı, nur yüzlü, âlim ve fazıl bir zat idi. İncirlik mahallesindeki Hamza Bey
Camii’nde imamdı. BK, III/445
NECMEDDİN HANEFÎ
II. Murad asrında, 1450’de müftülük yapmış alimlerdendi. Fazilet sahibi idi (SO.
IV/541). BK, III/444
NEFİSE
Abdullah’ın kızıdır. 26.12.1419 senesinde Bursa zindanını, tomruk resmini ve zirâ’
resmini bir yıl için 40.500 akçeye mukâtaaya tutmuştur. BK, III/448
NEFİSE HATUN
Oruç Bey’in kızıdır. Zindankapısı’nda 1449’da ölmüştür. Kocası Davud ve kızları
Zahide ve anası Fatma vardı (BS. 14/22). BK, III/448
NEFİSE HATUN
Karagöz Paşa’nın kızı, Karalzâde İshak Bey’in karısıdır (1492) (BS. 10/37). BK, III/448
NEFİSE HATUN
Bursalı Ahmed’in anasıdır. 1784’te, 13 sene evvel Yıldırım Camii imamının oğlu
Abdurrahman tarafından katledildiği iddia edilmiş ise de sabit olamamış ve 30 kuruş
mukabilinde sulh edilmiştir. BK, III/448
NEFİSE SULTAN
I. Murad’ın kızıdır. Karamanoğlu Aliyyüddin Bey’in karısıydı (Dİ. 300) Ali Bey, nakz-ı
ahd eylediği zaman bunun şefaatiyle affedilmişti (KA. 4597). BK, III/448
NEFY
Bir çoğunun adları hizasında kabahatleri gösterilerek yazılmış ve bir kısmı da hiçbir
sebep ve bahane yok iken “hikmet-i hükûmet” icabı olarak Osmanlı saltanatı devrinde
Bursa’ya sürülmüşlerdir. Bunları okuyanlar bu kadar ahlâkları bozuk adamların, kadınların,
her yaştan insanların Bursa’ya sürülmesine hayret etmemeleri kabil olmaz. Çok şayan-ı
hayrettir ki, bu kadar ahlâksız, namus düşkünü, hırsız, uğursuz adamlar geldiği hâlde bunların,
kendilerine Bursalılardan bir tek arkadaş, fenalıklarını yapacak bir saha bulamayarak,
cümlesinin ıslah-ı nefs eyledikleri görülmektedir. Bunun sebebini de Bursa’da ilim
adamlarının çokluğunda, Bursalıların yüksek terbiyelerinde aramak iktiza eder.
1) 1736’da Kartal’da Kasap Ömer, karısı Hatice ve kızı Havva mürted olup İslâmlardan
nefret ve kefere ile ülfet eyledikleri gibi Hatice ile Havva fahişe olduklarından Bursa’ya nefy
edilmişlerdi (BS. 377/67).
2) İstanbul’da Bursalı Hüseyin kızı Emine ile Ali kızı Fatma’nın Çatladıkapı dışında
Kayıkhane ortasında iki adam ile beraber bulundukları cebecibaşı tarafından kolluğa
alınmakla vilâyetleri olan Bursa’ya nefyleri emredilmiştir (BS. 382/17).
3) 1762 senesi Birinciteşrin ayının sonlarında İstanbul’daki Süleymaniye Camii
muvakkıtı Mehmed Efendi, fahişelerle ülfet ve muvakkıtlara mahsus olan eve kiracı namıyla
birtakım fahişeleri doldurmuş ve Üsküdarlı Cizyedar Mustafa’nın kız kardeşi Fatma’yı
kiracısı olan bir fahişe vasıtasıyla kandırıp evine kaçırmış bir müddet kapattıktan sonra nikâh
etmiştir. Fatma bir gün Üsküdar’a geçince kardeşi Mustafa’nın bir arkadaşı görerek kadını 12
yerinden bıçaklayıp kaçmış ve Fatma da yaralı olarak Mehmed Efendi’nin evine gelebilmiştir.
Mehmed Efendi, evli bir adam olup üç tane de küçük evlâdı olduğu hâlde bu gibi fesad ve
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
rezaletlerde bulunduğundan sairlerine ibret ve kendisine nasihat olmak üzere ehl ü ıyâliyle
beraber bir kayığa bindirilerek Bursa’ya nefy edilmiştir (BS. 398/12).
4) 1764’te İzmitli İbrahim ve Hüseyin adında iki kişi, hırsızlıktan tutularak
hapsedilmişlerdi. Asesbaşı ile zindan hasekisi bunların töhmetlerini bildikleri ihbar eylemiş ve
bunlar da rençber olduklarını söylemişlerdir. Kendilerinin serseri olduklarından zindana
konulduğu anlaşıldığından te’dîb için Bursa’ya nefy edildiler (BS. 398/4).
1764’te Burunsuz Fatma ve kızı Rukıyye’nin, birçok kimselerin davalarına vekil olarak
işlerine karıştıkları cihetle, men’leri hakkında birçok emirler verilmişken, vazifeleri olmayan
işlere karıştıkları ve kalelere nefy edilenleri: “Evlâdımızdır, akrabamızdır” diye
affettirdikleri, kadıları taciz ve tasdî’ eylemişlerdi. Bu gibi, insanlara muzır olanların nefy
edilerek halkın emniyet ve rahatlarının temin edilmesi lâzım olduğundan, halkı bunların şer ve
mazarratlarından kurtarmak için Bursa’ya nefy edildiler (BS. 398/12).
1765’te Arpa Emini Subhi Mehmed Efendi’nin kapıçukadarı Ali, vazifesi olmayan bazı
mali işlere karışıp edepsizlik ettiğinden Bursa’ya nefy edilmiştir (BS. 400/99).
1773’te İstanbul mahalle imamlarından Hacı Mehmed oğlu Osman ile oğlu Abdullah,
eşkıyadan olup şeytan tabiatında yaratılmış ve ağzı pis ve her nevi fuhşiyatı mürtekib rezil
kimselerdi. Ehl-i ırz kimselerin ırzlarını lekelemekte ve iki kişinin evlerini harap etmekte ve
ahlâksızlıkları cümleye sirayet etmekte idi. Zina ve hırsızlık suçlarından müttehem olup
bundan evvel de mütevelli iken azledilmişlerdi. Şeytanlık ve melunlukta ısrar etmekte idiler.
Oğlu, Neslihan Sultan mahallesinde Ahmed kızı Ayşe’nin evine girerek kızı Rabia’nın
kızlığını bozmak istemiş ve tâbî olmayan kızı yara ve bere içinde bırakmış ve kız, feryadı
üzerine kurtarılmıştı. İmam Osman da zina töhmetiyle birkaç defa basıldığı cihetiyle imamlığı
için bir vekil tayin ettirip kendilerinin Bursa’ya nefy edilmeleri emredilmişti (BS. 1186/21).
1817’de Arzıhâlci Ahmed ve Çulhacı Yusuf’un, İstanbul’da sahte vakıf temessükü
yaptıklarından Bursa’ya nefyleri emredilmişti (BS. 1272/36).
İşte bu vesikalardan anlaşılıyor ki Bursa’ya her nevi insan nefy edilmiştir. Bunlar
ahlâksızlıklarını hiçbir Bursalıya bulaştıramamışlar ve bilakis kendileri ahlâklarını
düzeltmişlerdir. BK, III/446
NEHİRLER
Bursa ve civarındaki nehirler 1845’te esaslı bir tedkikten geçirilmiştir. Gelen fen
memurları; “Beyhude akan nehirler ne kadardır? Her birinin derinliği ne kadardır. Tesviye
edildikleri surette faydası nedir? Bu nehirlerden geçen yollar üzerindeki köprüler
nerelerdedir? Bunların tanzimi ve tesviyesi için angarya olmayarak mutedil ücretle yerliden
amele kullanılması ve buralarda amele bulunmazsa âhar mahalden ne suretle tedarik ve
celbedileceği” hakkında tedkikatta bulunmuşlardır. Bursa kazasında Nilüfer, Delice
nehirleriyle Kaplıkaya, Aksu deresi, Kuşlarkonmaz köyü ayağı birleşerek cereyan eder.
Bunun iki tarafındaki köylüler bahçe ve bostanları sulayarak faydalanırlar. Gemlik caddesi
üzerinde Bursa’ya birbuçuk saat mesafedeki Köprübaşı, Demirtaş, Panayır köprüleriyle
Demirtaş kurbündeki Eğridere üzerindeki Koyun köprüsü, yolları dolup bu sular başka tarafa
akarak tarlaları basıp ziyan etmekte ve kış vakti de yolcuların geçmeleri kâbil olmamakta
olduğu görüldüğünden köprüler civarında dolmuş olan yerlerin temizlenmesi ve suların
köprülerin altından akıtılması çiftçilere faydalı olacağı gibi yollardan geçenler de serbestçe
geçebilecekleri ve Bursa civarındaki Kurşunlu iskelesi caddesindeki Nilüfer nehri üzerindeki
Murdarca köprüsü de harap olduğundan hassa mimar kâimmakamı kapıcıbaşılardan Mehmed
Tahir Ağa ve Ziraat Müdürü hâcegân-ı divan-ı hümayundan Ahmed Muhtar Bey ve daha
birçok ehl-i vukuf giderek yapılacak işleri 20 Temmuz 1845’te keşf ve tahkik eylemişler ve
keşf-i evvel raporunu vermişlerdir (BS. 1261 tarihli defterden). Mihaliç kazasındaki nehirlerin
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
sed ve bendlerinin tamirlerine müsaade olunanlardan başka beş adet “bend” de tamire muhtaç
olduğundan 1884 senesi Temmuzunda tamirlerine müsaade istenilmiştir. BK, III/448
NESİBE HANIM
Çuhacı Hacı Hali Ağa’nın kızıdır. 1784’te ölmüş ve Şehreküstü kabristanına
gömülmüştür. BK, III/449
NESİBE HATUN ÇEŞMESİ
Kavaklı Camii ittisalindedir. 1857’de yaptırılmıştır (MİB. 20). BK, III/449
NEŞ’ET MEHMED EFENDİ
Ayn-i Ekberzâde’dir. Soyadı “Kocagözoğlu” iken Arapçaya çevrilmiştir. Bursalıdır.
Müderris ve sonra da 1868’de Maraş ve Bosna’ya kadı olmuş ve daha sonraları da adı
unutulmuştur (SO. IV/553). BK, I/94
NEŞRÎ MEHMED EFENDİ
Eski Osmanlı tarihçilerindendir. Âşık Çelebi’nin yazdığı “Şairler Tezkiresi”nde Bursalı
olduğunu yazıyor. Bazı tarihçiler de Germiyanlı olduğunu söylüyorlar. II. Bayezid zamanında
yaşamıştır. “Künhü’l-Ahbar”ın tab’ edilmeyen kısmında Bursa’ya gelerek Sultaniye
Medresesi’ne müderris tayin edildiği ve Bursa’da ölerek Çekirge yolundaki Mevlûdî
Süleyman Efendi Türbesi civarına gömüldüğü yazılıdır. Yolun tevsîi esnasında kabri tahrip
edilmiştir. II. Bayezid tarafından Osmanlı Tarihi yazmaya memur edilmiş ve devletin teşekkül
eylediği tarihten zamanına kadar geçen vukuatı hâvî “Cihannüma” adında açık ibareli bir
tarih yazmıştır. Bir nüshası Bayezid Camii Kütüphanesi’nde ve bir nüshası da Topkapı Sarayı
Müzesi’ndedir. Tab’ edilmemiştir. Türk ve Tatar kavimlerinin geçmiş yanlarına ait birçok
tafsilât vardır. Kendisi şairdir.
Gözlerimden aktı deryalar gibi yaşım benim
Dostlar çok gördü onmadık başım benim
Geçmek için seyl-i eşkimden hayâlin askeri
Bir direkli iki gözlü köprüdür kaşım benim
(OM. III/150). BK, III/449
NEVALÎ Bk. Mehmed Efendi (Kavaklızâde)
NEZİR
“Adak” demektir. Vaktiyle bir mahalde eşkıya çıkarsa ahâli eşkıyayı kasabalarına,
köylerine sokmayacaklarına dair hükûmete bir taahhüde girişirler ve “eğer eşkıya gelip de
kabul edecek olursak hükûmete bu kadar para vereceğiz” diye söz verirlerdi. Buna nezir
derler. Bir de “Benim bu işim olursa filân türbeye veyahut filân tekkeye şu kadar mum alayım
veyahut bir koyun kurban edeyim” derlerdi ki, bu da bir nezirdi. 1492’de Papazoğlu Çömlekçi
İstefanos “bir daha çömlekçilik yaparsam seyyidlere 500 akçe nezrim olsun” demiş; sözünde
durmayıp çömlekçilik yaptığından mahkemeye gelip seyyidlere 500 akçe vermiştir (BS.
10/3). BK, III/450
NİGÂR HATUN
Kendisine Tokat mizanı mahsulünden salyâne tayin olunmuştu. 1512 senesi Mayısından
itibaren Tokat’tan Bursa mizanına nakledilmişti. Orada fetret dolayısıyla alamadığı 14.350
akçenin de Bursa mizanından verilmesi emredildi (BS. 23/150). BK, III/453
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
NİHAD EFENDİ
Bursalı Ahmed Bahaeddin Efendi’nin büyük oğludur. 1896’da ölmüştür. BK, III/453
NİHALÎ Bk. Cafer Çelebi.
NİKÂBÎ
İznikli Mehmed Efendi’nin mahlasıdır. Sâdâttandır. Tahsil-i ilim ederek kadı olmuş,
1533’te Keşan’da kadı iken yol kesen hırsızlar tarafından katledilmiştir. Âlim, fazıl hoş
tabiatlı bir zat idi. Şiirleri çok güzel ve gazelleri bedelsizdi. Hayali kuvvetli, darb-ı mesel
söyler, edası temiz ve nazımları yakıcıydı.
Hâk-i pây-ı yâr için durmaz yayılır bâd-ı seher
Kendini göstermez amma sürmeyi gözden siler
Bu sene dil kâni’ olmaz vaslının şeydasıdır
Dostum mazur tut dünya tama’ dünyasıdır
(ST. 124; SO. IV/577; KA. 4597). BK, III/452
NİKÂBÎ (Seyyid)
Cafer Sadık’ın oğlu Hızır Bâlî denilen Hayreddin’in şöhretidir. Bursa’da Emir Sultan
vakıfları fazlasından 5 akçe yevmiyesi vardır. 1504 senesinde darüşşifa yakınında harap,
büyük bir odayı hâvî “Nişestehane” diye maruf olan evi 3.700 akçeye satmıştır (BS.
12/121,145,155). BK, III/453
NİKÂH
“Nisa taifesinden bakire ve dul olanlar yakın velileri ve kadının marifeti yok iken
kendileri murad edindikleri kimselerle nikâhlandıklarından fitne ve fesad çıkmakla, bazıları
da velisinin ve kadının marifetiyle evlendikleri hâlde nikâhları müseccel olmadığından
aralarında kavgalar, husumetler vaki olduğundan bazı vilâyetlerde de mahkemelerin sicilleri
cildli olmayap perişan kağıtlarda olmakla halkın hukuku zayi olup ihtilâf ve ihtilâle sebep
olduğundan”, 21.1.1543 tarihinde yazılan bir emirde, “Bu emrin vürudunda her kazadaki
beldeler, kasabalar vesair pazar olan toplantı yerlerinde nida ettirip ahâli-i vilâyete bu emri
tebliğ ve tenbih ve ilân ettiresiz, bundan sonra nisadan bakire ve seyyibelerin yakın
akrabaları ve kadı marifeti olmadan emr-i şerife muhalif kimse nikâhlamaya. Velisi
olmayanlar kadı marifetiyle nikâhlana. Bu emir mucibince nikâhlandıkları vakit askerî
kassam ve nâibler tayin olunan mehri ve şahitlerin adlarını ciltli ve mahfuz sicile kaydedip
kanunla tayin olunan nikâh resminden başka ‘sicil resmi’ diye tekrar akçe almayalar ve
aldırmayasız. Mahkemeden kalkmalı olduğunuz vakit sicili bir sandığa veya bir keseye koyup
mühürleyip kalkasız. Şer’a ve kanuna muhalif şeyleri tescil etmeyiniz. Bu fermana muhalif bir
hareketiniz görülürse özrünüz makbul değildir. Bu emrin bir suretini zikrolunan mücelled ve
mahfuz sicile kaydettikten sonra bir mutemed kimsede emanet koyasız ki min-ba’d vaki olan
vülât ve hukkâm her biri göreler ve mazmun-ı hümayunuyla âmil olalar” diye bildirilmiştir
(BS. 84/249). BK, III/453
NİLÜFER ÇAYI
Uludağ’dan ve Bursa etrafından inen sulardan teşekkül eden ve Mihaliç nehrine dökülen
80 kilometre uzunluğunda bir çaydır. BK, III/455
NİLÜFER HATUN
Yarhisar tekfurunun kızı olup Bilecik tekfuruna zevce olmak üzere giderken Osman
Gazi tarafından esir edilerek oğlu Orhan Bey’e nikâhlanmıştı. Bundan Murad Hudâvendigâr
dünyaya gelmiştir. Vefatında Sultan Osman Türbesi’ne defnedilmiştir. Oğlu I. Murad, anası
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
namına İznik’te el-an mamur olan bir imareti 1388’de bina ettirmiştir. İznik’te ayrıca bir
zaviye yaptırmış ve üç aylar (şühûr-i selâse) denilen Receb, Şaban, Ramazan aylarında
fukaraya yemek verilirmiş. Ayrıca günde 5 cüz okunurmuş. Zaviye yakınında Hatun köyü,
nefs-i Bursa’da 17 dükkân ve ayrıca sonradan harap olan 3 dükkân ve Tahılpazarı’nda bir
kervansaray yeri vakfedilmiştir (BA. İznik Vakıflar Defteri, 309; SO. I/86; VD. I/65; KA.
V/4646). BK, III/454
NİLÜFER HATUN
I. Murad Hudâvendigâr’ın kızıdır (BS. 331/102, 343/102). Hıdırlık mahallesindeki
mescidi bina eylemiştir. Bu mescid için Pınarbaşı’nda bir tarafı kale duvarına ve bir tarafı su
seddine ve bir tarafı vakıf evlere ve bir tarafı “odacık” denilen mevziye muttasıl araziyi ve
burada tesis eylediği bir değirmeni ve Bursa içindeki 14 dükkânı irad olmak üzere
vakfeylemiştir. Pınarbaşı suyunun çıktığı yere Doğan Bey’in kardeşi İzzeddin Bey, bir mescid
yapmış ve fakat bu yer Nilüfer Hatun’un vakfı olduğundan yerin kirasına mahsuben Hıdırlık
Camii’nin imam ve müezzin maaşlarını İzzeddin Bey vakfından verilmesini şart eylemiştir.
Ve bu vechile bu karışık muamele birçok tarihçileri şaşırtmıştır (Bk. Hıdırlık Mescidi).
Pınarbaşı denilen meydan vaktiyle bir kervansaray yeri idi (BS. 331/20, 126/200). Murad
Hudâvendigâr’ın anası olan Nilüfer Hatun “İbn Batuta Seyahatnamesi”ne nazaran bütün
ömrünü İznik’te geçirmiştir. Murad Hudâvendigâr’ın kızı Nilüfer Hatun’un kiminle
evlendiğine dair bir kayda tesadüf edilememiştir. BK, III/454
NİLÜFER KÖPRÜSÜ
Bu isimdeki nehir üzerindeki köprüyü Nilüfer Hatun yapmış ise de hangi Nilüfer;
Murad’ın anası Nilüfer mi, yoksa kızı Nilüfer mi, burası tesbit olunamamıştır. 1588’de yalnız
ekmekçiler ile hamamcılara ait olan Nilüfer odunu denilen odunu boyacılar ve kahveciler de
yakmakla odun ziyade bahaya çıkmış, Bursa’da 12 hamam kapanıp ekmekçilerin zarar
ettikleri iddia edildiğinden Nilüfer suyuyla nakledilen bu odunun başkaları taraflarından
alınması men’ edilmiştir (BS. 172/78). 1617 senesi İkinciteşrin ayının ortalarında Nilüfer
nehri taşıp vezir Hasan Paşa’nın altı göz değirmeninin bendini ve Mihraplı Köprü civarındaki
Molla Yegân’ın dört göz değirmenini harap eylemiştir (BS. 231/39,40). 1680 senesi sonunda
“Emir Bey” demekle maruf Abdurrahman Bey, Yenice köyündeki Baba Sultan suyu ile dönen
değirmenini bu köprünün tamirine vakfeylemiş olduğundan zamanların geçmesiyle değirmen
ve köprü harab olmuş ve 115.388 akçe ile tamir ettirilmiştir (BS. 317/56). BK, III/454
NİLÜFER KÖYÜ
Bursa’ya tâbîdir. 1927’de 90 evi ve 440 nüfusu vardı. BK, III/455
NİLÜFER MECMUASI
Feraizcizâde Mehmed Şakir Efendi tarafından Feraizci Matbaası’nda 1887’de tab’
edilmiş edebî ve fennî bir mecmua olup on beş günde bir çıkmakta idi. Senelik abonesi de
Bursa için 15 kuruştu. Beş sene devam etmiştir. BK, III/455
NİMETULLAH
Abdullah’ın oğludur. Bursa’nın altında Oruç Bey bahçesi kurbünde Yusuf oğlu Hızır
Bâlî’den bir mülk bahçe almıştır. Kanunî’nin ilk devirlerinde yaşamıştır. BK, III/455
NİMETULLAH EFENDİ
Rumeli Yenişehirlidir. Emir Sultan Tekkesi şeyhlerinden İbrahim Efendi’den inabet
almıştır. “Emir Sultan’ın Menakıbı”, “Tac ve Hırka” adında eserleri vardır (OM. I/171). BK,
III/456
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
NİMETULLAH EFENDİ
Emir Sultan yolu üzerinde ahşap bir türbede medfundu. Emir Sultan’ın sancaktarı
olduğu söylenmekte ise de mevsuk değildir (G. 222; SO. IV/574). K, III/455
NİMETULLAH EFENDİ
Akbıyık’ın oğludur. 1486’da kadılardandı. 1513’ten sonra ölmüştür (BS. 23/150). BK,
III/456
NİMETULLAH EFENDİ
Seyyid Ali Efendi’nin beşinci oğludur. Bursalıdır. Çivizâde’den tahsil eylemiş, Bostan
Efendi’ye damat olmuştu. Müderris olup 1562’de ölmüştür (ŞN. 167). BK, III/456
NİMETULLAH EFENDİ
Mehmed’in oğludur. 1591’de Bursa’da müderris idi (BS. 179/131). BK, III/455
NİMETULLAH EFENDİ
Seyyid Şeyhî Mehmed’in oğludur. 1631’de “Nakibzâde” demekle meşhurdu (BS.
246/119). Bab mahkemesinde başkâtip idi. İnşa ve sakk ilminde çok mahirdi. Hattat ve
muhasibdi. 1650-1659 arasında ölmüştür. Muamma ilminde çok mahirdi. Kendisi
şairlerdendir. “Nimetî Efendi” de denilmektedir. Pınarbaşı’na defnedilmiştir. Arkadaşlarına
noktasız mektup yazmak suretiyle hünerlerini göstermiştir. Öldüğü zaman ancak kırk yaşında
idi (G. 508; SO. IV/574). BK, III/455
NİYAZÎ
Asıl adı İlyas’tır. Halk arasında “Şücâeddin Niyazî” diye şöhret almıştır. Molla
Vildan’ın kardeşidir. Dimetoka’da kadı iken Emir Sultan Tekkesi’ne derviş oldu. Dünya
işlerinden elini çekti. Edebiyatta çok ileridedir. Şiirleri çok nefistir. Doğru yola sülûk
eylemiştir. Âlim ve fazıl bir zattır. Türkçe ve Farsça divanları varsa da Timurlenk harbi
esnasında zayi olmuştur. 1508’de(?) ölmüş ve Zeyniye Zaviyesi’ne gömülmüştür (G. 504; ST.
92; ŞN. 354). BK, III/451
NİYAZÎ BEY
Manastır civarındaki Resne kasabasındandır. Meşrutiyetin ilânında büyük hizmeti
dokunmuş ve “Hürriyet kahramanı” adını almıştı. 8 Haziran 1909’da Bursa’ya Mudanya
demiryoluyla gelmiş ve binlerce ahâli ve umum mekteb talebeleri istikbal eylemiş ve Sanatlar
Mektebi mızıkası “Meşrutiyet Marşı”nı çalmıştır. Rütbesi şimdiki ön yüzbaşıya muadil olan
“kolağası” türbesinde ise de o vakit askerliğin bu kaidesine bakılmayarak Bursa’da Tümen
Komutanı Tümgeneral ve Bursa valisi Azmi Bey ve Bursa’daki umum subaylar istasyonda
karşılamışlar ve altı gün Bursa’da kalmıştır. Bursa Belediye reisi Bursa ahâlisi namına
“Hoşgeldiniz” demiştir. Arnavutluk’ta, deniz kenarındaki Dıraç kasabasında katl ve şehit
edilmiştir. BK, III/450
NİYAZÎ MISRÎ (Mehmed)
Malatyalıdır. Nakşibendî dervişlerinden Ali Efendi’nin oğludur. 1638’de Mısır’a gitti.
Kadirî, sonra Halvetî şeyhi oldu. Oradan Bursa’ya geldi. Bursa tüccarlarından Abdal Çelebi
buna bir tekke yaptı. Fazıl Ahmed Paşa’nın sadaretinde Edirne’ye gelip cifr ilmine müteallık
bazı sözler sarf eylediğinden Rodos’a sürüldü. Sonra da Bursa’ya avdetine izin verildi.
Vaizlikte cifrden tekrar bahsetmekle Bursa’dan 1677’de Limni’ye sürüldü ve 12 sene sonra
tekrar Bursa’ya geldi. 1692’de, “Allah tarafından sefere memur olduk” diye Edirne’ye gidip
Sultan Selim Camii’nde vaaz edip dinleyicileri ve ziyaretçileri çoğalmakla Sadrazam
Kâimmakamı Osman Paşa tarafından bir sırım arabasına konulup Gelibolu yoluyla tekrar
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Limni’ye gönderilmiştir. 1694 senesi Martının 20. Perşembe günü Limni’de vefat etmiş ve
oradaki zaviyesine defnedilmiştir. Cezbesi ziyadedir. Cifr ilmine ait sözleri çoktur. Hâli pek
intizamsız olup aşk şarabıyla aklı başında da değildi. Âlim, fazıl ve şair bir zat idi. Birçok
eserleri ve divanı vardır. Kendisine mensub bir tarikat kolu tesis eylemiştir. Şiirleri yalnız
tasavvuf hakikatlerini mutazammın olmak noktası bakımından çok makbuldür. Malatya’nın
Asbuzu köyünde (bugünkü Malatya şehri) doğmuştur. 14 telîfi vardır. 1892’de Bursa’da vefat
eden Moralızâde Mustafa Lutfî Efendi bu zat hakkında bir “Menakıbname” yazmış ve
Bursa’da bastırmıştı. Türk ve Arap edebiyatına hakkıyla vâkıftı. Bursa’daki Mısrî
Tekkesi’ndeki çilehanesi meşhurdu (G. 188; SO. IV/193; OM. I/172; KA. 6/4626). BK,
III/451
NİZAMÎ MEHMED EFENDİ
Ali Bey’in oğludur. Selçuk Hatun mahallesindendir. 1658 senesi Birinciteşrin ayında
İstanbul’da ölmüştür. Karısı Ahmed kızı Rabia’dır. Şeyh Mehmed adında bir oğlu, Kerime
ve(yahut Hadice), Ayşe, Fatıma ve Saliha adında dört kızı ve 759.991 akçe muhallefatı
kalmıştı (BS. 197/81, 333/82,85). BK, III/457
NİZAMOĞLU
Bursalı merhum Mevlânâ Mahmud’un soyadıdır. Babası Nizamî’dir. Bursa’da kendi
adıyla anılan mahallesinde bir mescid yapmış ve 1512’den evvel bu mescidle Taşkın Hoca
mahallesindeki mescide onar bin akçe vakfeylemiştir. Nizamoğlu Mescidi 1573’te 3.000 akçe
ile tamir edilmiştir (BS. 23/120, 121/21, 17/3). BK, III/455
NİZAMEDDİN
Mevlânâ Muhyiddin’in oğludur. 1462’de Manastır mahallesinde ölmüştür. Oğlu Ahmed
ve kızı Aişe ile karısı Lutfî kızı Sittî Hatun ve 9.902 akçelik mirası kalmıştır (BS. 1/54). BK,
III/455
NİZAMEDDİN DEDE (Seyyid)
Mevlevî şeyhi Mehmed Dede’nin oğludur. 21 sene Bursa Mevlevîhanesi’nde şeyhlik
yaptıktan sonra 1852’de ölmüş ve Mevlevîhane’deki türbeye gömülmüştür. BK, III/455
NUH BEY
Fenarlı Ahmed Paşa’nın oğludur. 1519’da Çömlekçiler mahallesindeki üç lüle suyun
ümeradan Pîr Mehmed Paşa’nın odalarına uğramasına izin vermiştir (BS. 28/357). BK,
III/457
NUH ÇELEBİ
Hacı Ahmed Ağa’nın oğludur. “İzmirlizâde” diye meşhurdur. Kardeşi İsmail Efendi
1707’de ölmüştür. Diğer kardeşi Salih Çelebi vardı (BS. 1116/88). BK, III/457
NUH EFENDİ
İçellidir. Ulucami’de muhaddis ve müfessir olup beş sene inzivayı ihtiyar eylemiş,
1793’te ölmüş, Emir Sultan’a gömülmüştür. Eşrefzâde Abdülkadir Necib Efendi’ye intisab
eylediğini duyan hocası: “Bizim Nuh zındık oldu” diye Bursa’ya gelmiş ve Necib Efendi de
şeyhle görüşmüş ve o da şeyhe intisab eylemiştir. Fazıl, âlim ve mazannadan idi (SO.
IV/580). BK, III/457
NUH EFENDİ (Uzun)
Bursalıdır. Müderris olup 1663’te ölmüş, Abdal Murad yolunda Nâib Pınarı karşısına
gömülmüştür (G. 365). BK, III/457
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
12.4.1800’de mîr-i mîrânlığı ref’ edilmiş ve yine “Numan Bey” olarak Gemlik’te
kalyon inşasına başlamış ve hesaplar görülerek 163.837,5 kuruş sarf eylemiştir.
1802’de yine 59,5 zira’lık kalyon inşasına memur edilmiştir (BABD. 5004). Bu sene
Şubat ayında Kocaeli mutasarrıfı Vezir Osman Paşa ve Bursa mütesellimi İsmail Ağa
vesairleri İstanbul’a gönderdikleri şikâyet mektuplarında: “İnegöllü Numan Bey Pazarköy
muhtarı Gürleli Halil Ağa’ya düşmandır. Aralarında husumet vardır. Üzerine birkaç yüz
asker göndererek harb eylemişler ve Gürle köyünü basarak Halil’in adamlarından birçokları
katl ve köy halkının ne kadar mal ve eşyaları varsa gasb ve yağma ederek köyü ve köyün
camisini yakmışlardır” demişler ve Halil’in idamı hakkında elinde emr-i şerif olduğunu beyan
etmekte olduğundan böyle bir emir varsa emrin kaydının silinmesini ve Numan Bey’in bu
işten vazgeçmesini ve ahâliden gaspolunan eşyanın istirdadını rica ve Halil’den kaza
ahâlisinin hoşnut oldukları da ilâve eylemişlerdir.
Numan Bey’e gelen bir fermanda birkaç yüz neferle köyü basıp yaktığı ve her nevi
zulüm yaparak adamlar öldürdüğü ve bu gibi harekâttan ve ol canibe müdahaleden el çekmez
ise eşkıyalara sahip çıkmakta devam ederse hakkında vehamet ve nedameti mucib olacağı
bildirilmiştir.
28.2.1803’te Gemlik tersanesinin mürur-i zamanla ve dalgaların tesiriyle tamire muhtaç
olan eski tersanedeki havuzun kapısı harab olduğundan derya kaptanı Vezir Hüseyin Paşa’nın
emriyle tamir ettirilmiştir (BS. 281/84).
1803 senesi Temmuz ortalarında Hudâvendigâr mütesellimine, İznik âyânına, Kocaeli
mütesellimine, Karamürsel ve Yalova âyânlarına yazılan ferman da çok önemlidir:
Bilecik âyânı Kalyoncu Ali’nin adamlarından Sarıoğlu Osman, İnegöllü Numan Bey’i
çiftliğinde muhasara edip harbetmekte olduğunu işiten padişah, Numan Bey’in devlete hizmet
edenlerden olmakla bu gibi rızası hilâfına bir hareket vukuunu istemediğinden derhal
Osman’ın geri çekilmesi için Kalyoncu Ali’ye şiddetli emir verilmiş ise de Sarıcaoğlu
Osman’ın tecavüzüne meydan verilmemek üzere derhal külliyetli harb ü darb erbabıyla bu
emrin vusûlü anında dakika geçirmeksizin hareket ve Numan Bey’in imdadına erişmek kat’î
olarak padişahın matlubu olduğu bildirilmiştir (BAZD. 3112). Bu Osman, ayrıca Yenişehir’in
Toprakocak köyündeki çiftliğini de basıp zahire ve hayvanları yağma ettikten sonra çiftliğini
de yakmıştı.
1805’te yine kalyon inşasına devam etmiştir. 1815 Şubatında Rusçuk, Yerköyü
kalelerinin inşasına bina emini tayin edilmiştir. Bu esnada Limni adasına ikamete memur
edilmiş ve affedilip İstanbul’a gelmiş ise de 1817 senesi Temmuzunda İstanbul’da ölmüş ve
Haydarpaşa’da Ayrılık Çeşmesi’ne gömülmüştür. Oğlu Mehmed Bey ve Ömer Beyler vardı.
BK, III/460
NUMAN EFENDİ
Esasen Şamlıdır. Rüşvet almak ve para biriktirmeye tama’lı hareketlerle suçlu ve cesur
bir adam olmadığından bir kaç defa nefy edilmişti. Edirne kadısı iken bazı yüzsüz
hareketlerini padişah duymakla Bursa’ya nefy edilmiştir. Abaza Hasan hükûmete karşı isyan
ederek Bursa üzerine geldiği vakit Bursa âyânını toplayarak evlâd ü ıyâlleri ile kaleye
kapanarak Bursa’yı müdafaa etmek gibi yiğitlik göstermiş ve eşkıyalara tâbî olmamak için
cümleye ön ayak olmuştu. Erkekçe olan bu hareketi padişahın takdirini mucib olarak Bursa’ya
kadı tayin edilmişti. Gaile bertaraf olunca yaratılışında olan mal hırsı kabararak para toplamak
sevdasına düşüp Bursa ve etrafındaki zengin ve mal sahibi olan kimselerin kimisine; “Sen
eşkıya tarafı oldun” ve bazısına da; “Eşkıyaların sizde emanet konmuş malı vardır” diye
muaheze ve tazyik ve bu bahane ile birkaç adamı katleylemiştir. Birçok kimseleri de hapis ve
tazyik ederek birçok para toplamıştır. Padişah Bursa’ya geldiği zaman ciğerleri yanan
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Bursalılar, Avcı Sultan Mehmed’e şikâyet etmiş ve esaslı bir tahkikat yapılarak şikâyetçilerin
iddiaları doğru çıkmakla, hakkında fetvada sorulmakla, ülü’l-emri ile Şeyhulislâm Esirî
Mehmed Efendi tarafından katline verilen fetva mucibince arefe günü Bursa’da idam
edilmiştir. Terekesine, senelerce Beykoz kadılıklarında bulunan ve o vakit Bursa’da müderris
olan oğlu Salih Çelebi vaz’-ı yed eylemiştir. Şu Bursalı zatlar mahkemeye müracaat ederek:
Âyândan Hüseyin oğlu Çalık Mustafa Ağa 520 riyal kuruş, Ali oğlu Mehmed Çelebi
435 riyal kuruş, Mehmed oğlu Hatib Ali Efendi 100 riyal kuruş, İbrahim oğlu Abdal Çelebi
136 riyal kuruş, Veli oğlu Hacı Maksud Ağa 230 riyal kuruş, Mehmed ğlu Sûfî Hacı Mehmed
65 riyal kuruş ve Kasım oğlu Zamane Çelebi 35 riyal kuruş olmak üzere yekün 1.521 riyal
kuruş alacaklı olduklarını söylemişlerdir.
Her biri Celâlî istilâsında “her birimiz Bursa ahâlisinin marifetiyle beşer ve ikişer yüz
kuruş ödünç almış ve askere sarf eylemiş ve bilâhare padişahtan gelen emr-i şerifle tahsil
olunan meblağ zimmetinde kalmıştır” diye iddia ve Salih Çelebi de bunun 888 riyal kuruşunu
itiraf edip maadasını inkâr eylediğinden araya giren salcıların tavassutu ile 1.400 riyale sulh
olmuşlar ve sulh bedelini alıp dava ve nizalarından vazgeçmişlerdir (NT. VI/419; BS.
333/122)
Bu vaka 1659 senesi Ağustosunda cereyan etmiştir (G. 383; SO. IV/568). Mürtekib ve
mürteşî idi. BK, III/457
NUMAN EFENDİ (Üveysî)
Şark vilâyetlerindendir. Bursa’da Hekimzâde Ali Paşa Tekkesi’ne şeyh olmuş, 1766’da
ölmüştür. Eşrefzâdelerden Eşref Efendi’ye yakın bir yere gömülmüştür (SO. IV/572). BK,
III/459
NUMAN EFENDİ (Seyyid)
Acem Hasan Efendi’ye hizmet ederek tahsil eylemiş ve müderris olmuştu.
27.10.1711’de ölmüştür. Okumasını sever âlim bir zat idi (G. 431). BK, III/459
NUMANİYE TEKKESİ
Bursa’da, Çatalfırın’da Saraylıoğlu mahallesindedir. Hekim oğlu Ali Paşa, üç tarafı
İmam vakfı Seyyid Ali Çelebi ve Seyyid Halil Ağa evleri ve yol ile çevrilmiş 1.060 zira’ mülk
ve birçok odaları hâvî ve bir mutfağı hâvî olan zaviyeyi bina ederek 20.8.1734’te Allah rızası
için vakfeylemiştir (BSVD. 5/125). BK, III/458
NUREDDİN EFENDİ (Seyyid)
Mehmed Bedî’ Efendi’nin oğludur. Şirvan’ın Eriş kasrında doğmuştur. İran şahının
zulmünden ailesiyle birlikte Bursa’ya hicret etmişti. Bahayî Efendi dairesine mensubdu. 1655
senesi Ağustosunda Ali Paşa mahallesinde ölmüştür. Karıları Saliha ve Ayşe ile oğulları
Abdurrahim/Abdurrahman Mehmed Çelebi, Şerif Mehmed Çelebi, Haşim Çelebi ve kızı
Şerife Meryem ile 36.688 akçe muhallefat bırakmıştır (BS. 345/83).
Yıldırım müderrisi ve Ulucami vaizi iken 6.8.1656 günü oğlu ölmüştür. Ve ertesi gün
de kendisi ölmüştür. Ali Paşa Camii yakınına gömülmüştür (G. 350). BK, III/463
NUREDDİN HAMZA EFENDİ
Aydın ulemasından Ali’nin oğludur. “Hocazâde”nin şakirdidir. Müderris ve emsali
olmayan bir muhasib olduğundan 1481’de başdefterdar oldu, üç sene sonra ayrıldı ve 1494’te
tekrar defterdar oldu. Beş sene sonra azl, 1502’de tekrar defterdar oldu, sekiz sene sonra
azledildi. Bursa’da medrese verildi. 1504’te Bursa’da ölmüştür. Âlim ve fazıl ve muhasib bir
zat idi (SO. IV/581; G. 304).
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1644’te Nusret Paşa vakıflarının darphane kapısı haricinde vâkıfın türbesi yakınındaki
üç bab oda ve iki dükkânın tamiri (BS. 265/32);
1674’te de Bursa’da Nusrettin Paşa vakıfları (BS. 316/119);
1676’da Gazi Nusret Paşa vakfından kale dışındaki dolapçı odaları (BS. 328/3)
1747’de Hisar kapısıyla Balıkpazarı arasındaki sahadaki Bâlî Bey Hanı’nın arsası
Nusret Paşa vakfından olup han yerinden her sene 720 akçe mukâtaa alındığı (BS. 338/197);
1775’te Hisarkapısı civarında medfun Nusret Paşa’nın bu civarda 17 ev,
Hisarkapısı’nda 2 dükkân, Havuz mahalesinde 7 ev ve bir bahçe, Ahmed Paşa mahallesinde 2
ev ki cem’an 26 ev ve 2 dükkân ve bir bahçe vakfı olup bunlardan senede 4.756 akçe kira
alınmaktadır (1189 senesi sicil defteri).
Balıkpazarı’nın alt tarafında İdikçiler(?) Çarşısı’nda Nusret Paşa çeşmesi olduğu (BS.
17/237);
Mihaliç kazasının Alakesrin(?) köyünde han ve çeşmesi, Edincik kazasının Külefli
köyünde han ve köprüsü olduğu (BS. 37/375) ve Bursa debbağhanesinde de “Kurt Viranesi”
adlı bir tabakhanesi olduğu (BS. 118/29) kayıtlıdır. Nusret, Nasreddin, Nasıruddin denilen ve
Okçu Baba adıyla gizlenen bu zatın kim olduğu henüz tesbit edilememiştir. BK, III/463
NÛŞÎ EFENDİ
1742 senesinde Bursa’da vaiz ve şairdi. BK, III/464
NÜZHET OSMAN EFENDİ
Bursalıdır. “Bakırcılar Kâhyası” diye meşhurdur. Sanat sahibi olduğu hâlde tahsil
eylemiş ve Nakşibendî tarikatına girmiştir. 1812’de ölmüş ve Molla Fenarî’ye gömülmüştür.
Şairdir. Divançesi vardır (OM. II/462; SO. IV/550). BK, III/468
NÜZÜL
Konukluk demektir. Hayvandan inip yere konmakta da kullanılır. Vaktiyle ordunun bir
yerde misafir kaldığı zaman verilen erzağa denilirdi. İlk devirlerde çok tahammül
edilemeyecek bir şekilde idi. Meselâ, Bursa’dan Van menziline şu kadar nüzül zahiresi
isteniliyor. Bursa kadısına yazılan emirde; “bu zahireyi mutlaka Bursa’dan alıp getireceksin.
Bazılarının yaptıkları gibi Bursa’dan para toplayıp da harp sahasına yakın yerlerden
mubayaa edip orduya teslim etmeyeceksin. Bu zahireyi götürecek hayvanları ve bu
hayvanların sudan başka yiyeceklerini de Bursa’dan götüreceksin. Yolda hayvan ölürse buna
karşılık ihtiyat boş hayvan da götüreceksin” deniliyor. Bu işin başarılması ne kadar güçtür.
Ufak bir hesap bu işin büyüklüğünü gösterir. Sonraları nüzul alınmaktan vazgeçilerek nüzül
bedeli adıyla bir para taksim ediliyor. Ve bu para toplanıp verilmekle bu şekil işten
kurtulmaya çalışılırdı. Bursa’daki mahalleler, köyler avârızhanelerine taksim ediliyordu.
Meselâ: Nalbandoğlu mahallesinden yedi avârızhanesi yazılmış. Böyle bir teklif vaki olunca
bu yedi hane hesabıyla mahalleliden toplanıyor.
Avârız diye her nevi düşünülmeyerek anında zuhur eden “gayr-i melhuz” masraflara
ıtlak olunur. Çünkü masraflar evvelden malum olmayıp sonradan arız olan şeylerdi. Şu
maruzatımı teyid için Bursa Sicilleri’nden bazı parçalar okuyalım:
2.2.1549 tarihinde verilen bir emirde; “Bursa’nın her kırk hanesinden bir İstanbul
müdüyle bir müd nüzül tayin olundu. Bunun için Yahya Çavuş mübaşir gönderildi. Bir saat
tehir etmeyip tuzcu, çeltikçi, madenci ve bunların emsaliyle selâtin vakıfları reayası vesair
affedilenler ayrılarak bâkî kalan evlerden â’lâ, ednâ, evsat itibariyle kırk haneye bir müd
nüzül tevzî ve bunun beşte birisi un ve maadası arpa olmak üzere tahsil edilip ve muhkem
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
kablara konularak kiracıların yarar yerli ve yurtlu kefillerini alıp Erzurum’a getirilip oradaki
nüzül eminine bizzat teslim edip ve yazılan imzalı müfredat defterlerinin de beraber
getirilmesi ve unların gayet iyi ve beyaz olup kara ve kepekli ve acı olmamasına dikkat
edilmesi ve arpanın da iyisi olup çürük ve tozlu olmaması lâzımdır” denilmekte idi (BS.
49/192).
26.3.1555’te Bursa’daki avârızhanelerinin her yirmi beşinden İstanbul müdüyle bir müd
nüzül alınması ve bunun beşte birisinin un ve bâkîsinin arpa olması ve deve kiralarını da verip
Van kalesine teslim edilmesi emredilmişti. Şiddetli taun olduğundan ve ahâlinin
kaçmalarından dolayı Bursa’da 71 hane noksan kalıp bâkî 437 hane kalmış ve bunlardan 142
müd arpa 35,5 müd un teklif olunması ve evvelce Erzurum’a kadar bir müd nüzül 2.000
akçeye gitmiş olmağın Van kalesi Erzurum’dan on gün daha ötede olduğundan 2.200 akçe
hesabıyla her müd, kira verilmesi ve bu hesapça 389.921 akçe nüzül kirasından 22.296 akçe
nüzülden cem’an 412.217 akçe cem’ olunup deveciler ve katırcılar birbirine düşmeğin
katırcılar 1.350’şer akçeye götürmesini taahhüd eyledikleri yarar kefillerini alıp sevk edilmesi
emredildi (BS. 63/54).
Avârız meselesinden dolayı birçok şikâyetler ve iddialar dermiyan edilmiş ise de
İstanbul hiçbirisine kulak asmayarak tahsilini emreylemiştir (BS. 114/172)
1572’de “Eşrefîler mahallesi defter-i hâkânîde 20 hane yazılıp birkaç haneyi Gökdere
suyu alıp yerlerinden eser kalmadığı ve mahallenin zenginlerinden fukaranın avârızını
üzerlerine alan birkaç kimse var iken bunlar da öldüklerinden sel suyundan zayi olup izi
olmayan avârız evleri için kimseye hilâf-ı emr avârız teklif ettirmeyesiz” diye emrolunmuştur
(BS. 116/91).
Avârız Sicil
Senesi Kaç hanede bir
hanesi numarası
1582 4.008 Her evden seksen akçe avârız 175/129
1584 4.008 Her evden 80 akçe avârız alınıp saraya gönderilmesi 24/149
1585 3.990 Evvela 40’ar alınması emredilmiş, ikinci bir emirle 90’a iblağ 246/170
1587 3.990 40’ar akçe mahalline sarf edilmesi 173/273
1589 Her 30 haneden bir müd terke (Bir kısmı un, bir kısmı arpa bir kısmı 173/129
buğday)
1605 Eşkıya def’ine memur olanların mevâcibleri için her evden 360 akçe 209/161
1617 200 akçe iken 100’ü affolunarak her evden 100 akçe 138/332
1625 Her evden birer sikke-i hasene 238/125
1630 Her evden 300 akçe 249/186
1636 8.964 Hudâvendigâr livasının her evinden 3’er kâmil kuruş 254/86
1637 Hudâvendigâr livasının her evinden 3’er kâmil kuruş 256/187
1637 Tavuk veren kadılıklar ile beraber her evden 20’şer kâmil kuruş 256/164
Tavuk veren kadılardan başka her evden 5’er kuruş 264/123
1646 4.907 Her evden 5’er kuruş ve mübaşire her evden 10’ar akçe 264/113
1663 2.366 Nefs-i Bursa’nın her evinden 100’er akçe 1073/132
1664 2.366 Her evden 600’er ve mübaşire 30’ar akçe tahsili 1073/91
F T ra n sf o F T ra n sf o
PD rm PD rm
Y Y
Y
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
Y
er
er
ABB
ABB
y
y
bu
bu
2.0
2.0
to
to
re
re
he
he
k
k
lic
lic
C
C
w om w om
w
w
w. w.
A B B Y Y.c A B B Y Y.c
1793 1.121,3/4 Livanın her bir evden 600 akçe nüzül bedeli ve 30 akçe mübaşiriye 1202/7
tahsili
1794 906 Her evden 600 akçe nüzül bedeli ve 30 akçe mübaşiriye tahsili 1209/7
1802 916,1/4 Her evden 600 akçe nüzül bedeli ve 30 akçe mübaşiriye tahsili 281/113
BK, III/465