Anatomi 101 Kaslar Ve Kemiklerden Organlar Ve Sistemlere Kadar Nsan Vücudu Hakk Nda Bilmeniz Gereken Her Ey 5th Edition Kevin Langford

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 70

Anatomi 101 Kaslar ve Kemiklerden

Organlar ve Sistemlere Kadar ■nsan


Vücudu Hakk■nda Bilmeniz Gereken
Her ■ey 5th Edition Kevin Langford
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/anatomi-101-kaslar-ve-kemiklerden-organlar-ve-sistem
lere-kadar-insan-vucudu-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-5th-edition-kevin-langfor
d/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Sosyalizm 101 Bol■evikler ve Karl Marx tan Demokratik


Sosyalistlere Kadar Sosyalizm Hakk■nda Bilmeniz Gereken
Her ■ey 1st Edition Kathleen Sears

https://ebookstep.com/product/sosyalizm-101-bolsevikler-ve-karl-
marx-tan-demokratik-sosyalistlere-kadar-sosyalizm-hakkinda-
bilmeniz-gereken-her-sey-1st-edition-kathleen-sears/

Dünya Tarihi 101 Antik Mezopotamya ve Viking


Fetihlerinden Nato ve Wikileaks e Dünya Tarihi Hakk■nda
Bilmeniz Gereken Her ■ey 7th Edition Tom Head

https://ebookstep.com/product/dunya-tarihi-101-antik-mezopotamya-
ve-viking-fetihlerinden-nato-ve-wikileaks-e-dunya-tarihi-
hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-7th-edition-tom-head/

Yönetim 101 ■■e Alma ve ■■ten Ç■karmadan Yetki Devri ve


Yol Göstericili■e Yönetim Stratejileri Hakk■nda
Bilmeniz Gereken Her ■ey 2nd Edition Stephen Soundering

https://ebookstep.com/product/yonetim-101-ise-alma-ve-isten-
cikarmadan-yetki-devri-ve-yol-gostericilige-yonetim-stratejileri-
hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-2nd-edition-stephen-soundering/

Dinler Tarihi 101 Allah tan Zen Budizm e Dünya


Dinlerini ■ekillendiren Önemli Ki■iler Ritüeller Ve
■nançlar Hakk■nda Bilmeniz Gereken Her ■ey 5th Edition
Peter Archer
https://ebookstep.com/product/dinler-tarihi-101-allah-tan-zen-
budizm-e-dunya-dinlerini-sekillendiren-onemli-kisiler-ritueller-
ve-inanclar-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-5th-edition-peter-
Sanat 101 Leonardo da Vinci den Andy Warhol a Sanat
Hakk■nda Bilmeniz Gereken Her ■ey 10th Edition Eric
Grzymkowski

https://ebookstep.com/product/sanat-101-leonardo-da-vinci-den-
andy-warhol-a-sanat-hakkinda-bilmeniz-gereken-her-sey-10th-
edition-eric-grzymkowski/

Budizm 101 Buda ve Dört Asil Gerçekten Dharma ve


Nirvana ya Budizm Hakk■nda Bilmek ■stedi■iniz Her ■ey
2nd Edition Arnie Kozak

https://ebookstep.com/product/budizm-101-buda-ve-dort-asil-
gercekten-dharma-ve-nirvana-ya-budizm-hakkinda-bilmek-
istediginiz-her-sey-2nd-edition-arnie-kozak/

Müzakere 101 Strateji Olu■turmadan ■kna Tekniklerine


Müzakere Hakk■nda Bilmemiz Gereken Her ■ey 3rd Edition
Peter Sander

https://ebookstep.com/product/muzakere-101-strateji-olusturmadan-
ikna-tekniklerine-muzakere-hakkinda-bilmemiz-gereken-her-sey-3rd-
edition-peter-sander/

Müzik Teorisi 101 Bir Ç■rp■da Akorlar ve Gamlar 4th


Edition Brian Boone Marc Schonbrun

https://ebookstep.com/product/muzik-teorisi-101-bir-cirpida-
akorlar-ve-gamlar-4th-edition-brian-boone-marc-schonbrun/

Osmanl■ Milletler ve Diplomasi Seçme Eserler 3 5th


Edition ■lber Ortayl■

https://ebookstep.com/product/osmanli-milletler-ve-diplomasi-
secme-eserler-3-5th-edition-ilber-ortayli/
HERKES İÇİN ANATOMİ

BEYNE GiDEN VE BEYiNDEN GELEN SiNiR SiNYALLERi


YAKLAjiK 250 KM/S HIZLA HAREKET EDER.

BiR YETijKiN GÜNDE 300


MiLYAR YENi HÜCRE ÜRETiR.

ANATOMI101
KASLAR VE KEMiKLERDEN ORGANLAR VE SiSTEMLERE KADAR
iNSAN VÜCUDU HAKKINDA BiLMENiZ GEREKEN HER �EY

BiR AKCiGERiN YÜZEY


ÖLÇÜMÜ BiR TENiS KORTU
iLE AYNlDlR.

AYAGINIZ TEK BAjiNA


GÜNDE YARIM LiTRE
TER ÜRETEBiLiR.

KEVIN LANGFORD
Çeviren: Berna Asuman Uzun
Kevin Langford Stephen F. Austi n Devlet Üniversitesi biyoloji bölü­
münde doçent olarak görev yapmaktadır. Dr. Langford son 1 2 yılda
insan biyolojisi, karşılaştırmalı anatomi, insan fizyolojisi, histoloji ve
gelişim biyolojisi gibi çeşitli dersler verdi. Kalp gelişi minin hücresel
ve moleküler yönleri üzerine yaptığı araştırmalar hem Amerikan Kalp
Birl iği hem de Ulusal Sağlık Enstitülerinden araştırma ödülleri aldı. Dr.
Langford, American Society of Anatomists ve American Society for
Cel l Biology üyesidir.
Dr. Langford, Austin EyaletindePreSağlık UzmaniiğıProgramı Di­
rektörü olup yüzlerce başarı lı öğrenciye mesleki tıp eğitimine yönelik
çalışmalar yapmalarını tavsiye etti. Halen TeksasSağlık Meslekleri Da­
nışmanları Derneği Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Berna Asuman Uzun ingi liz dili ve edebiyatı mezu nu. 1 5 yılı aşkın
bir süredir dil okullarında genel ingilizceffOEFL eğitimleri vermekte.
Aynı zamanda çeşitli edebi metin çevirileri, kitap çevirileri yapıyor ve
yayınevleri için Türkçeye çevril mesi planlanan kitapları okuyup rapor
yazıyor.
Kevin Langford

ANATOMI101
KASLAR VE KEMiKLERDEN ORGANLAR
VE SiSTEMLERE KADAR iNSAN VÜCUDU
HAKKINDA BilMENiZ GEREKEN HER �EY

ingi lizceden çeviren:


Berna Asuman Uzun
Say Yayınları
Herkes Için Anatomi

Anatom i 101: Kaslar ve Kemiklerden Organlar ve Sistemlere Kadar Insan Vücudu


Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey 1 Kevin Langford
Özgün adı: Anatamy 107: From Muscles and Bones to Organs and Systems, Your Guide to
Ho w The Human Body Works

© 2016 F+W Media, Ine. Her hakkı saklıdır.


Bu kitap Adams Media'nın izniyle yayımlanmıştır. Adams Media bir F+W Media Ine.
kuruluşudur ve S7 Littlefıeld Street, Avon, MA 02322, USA adresinde bulunmaktadır.

Türkçe yayın hakları Kesim Ajans aracılığıyla© SayYayınları


Bu eserin tüm hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılan kısa
alıntılar hariç yayınevinden yazılı izin alınmaksızın alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kop­
yalanamaz, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

ISBN 978-60S-02-0632-6
Sertifıka no: 10962

Ingilizceden çeviren: Berna Asuman Uzun


Yayın koordinatörü: Levent Çeviker
Kapak uygulama ve sayfa düzeni: Artemis iren

Baskı: Lord Matbaacılık ve Kağıtçılık


Topkapı-istanbul
Tel.: (0212) 674 93 S4
Matbaa sertifika no: 4SS01

1. baskı: Say Yayınları, 2018


S. baskı: Say Yayınları, 2020

Say Yayınları
Ankara Cad. 22/12 ·TR-3411O Sirked-istanbul
Tel.: (0212) S12 21 S8 • Faks: (0212) S12 SO 80
www.sayyayincilik.com • e-posta: say@sayyayindlik.com
www.facebook.com/sayyayinlari • www.twitter.com/sayyayinlari
www.instagram.com/sayyayincilik

Genel dağıtım: Say Dağıtım Ltd. Şti.


Ankara Cad. 22/4 • TR-3411O Sirked-Istanbul
Tel.: (0212) S28 17 S4 ·Faks: (0212) S12 SO 80
internet satış: www.saykitap.com • e-posta: dagitim@saykitap.com
iÇiNDEKiLER

Ö nsöz: Anatomi ve Fizyolojinin Yapıtaşları .......................................... 9

H ücre Yapısı................................................................................................... 11
Kimyasal Bağlar ............................................................................................ 16
Organik Bileşikler: Karbonhidratlar ve Proteinler ............................ 20
Organik Bileşikler: Lipidler ve Nükleik Asitler ................................... 24
Önemli inorganik Bileşikler ...................................................................... 28
H ücre Bileşenleri .......................................................................................... 32
Moleküler Ticaret ......................................................................................... 37
H ücre Büyümesi ve Replkasyon ............................................................. 40
DNA Replikasyonu ...................................................................................... 44
Transkripsiyon ve Translasyon ............................................................... 48
Enzimler ve Kataliz ...................................................................................... 52
Doku Kökleri ve Gelişimi ........................................................................... 56
Epitel Doku .................................................................................................... 59
Bağ Dokusu ve Kas Dokusu ..................................................................... 62
Sinir Dokusu .................................................................................................. 66
Cilt, Saç ve Tırnaklar ................................................................................... 70
Ci lt Yapıları ve Fonksiyonları ................................................................... 74
Ci lt Hastalıkları ve Bozuklukları .............................................................. 78
iskelet Sistemi: Kemiği n işlevi ................................................................. 82
Aksiyel iskelet ............................................................................................... 85
Apendiküler iskelet ve Eklemler ............................................................ 89
�emi k Büyümesi, Onarımı ve Hastalıklar ............................................ 93
Başlıca iskelet Kasları .................................................................................. 98
Sinir-Kas Kavşağı ........................................................................................ 1 03
Kas Kasılması ............................................................................................... 1 06
Kas Hastalıklan ve Bozukluklan ............................................................ 111
Sinir Sistemi, Sinyal iletimi ve Nörotransmitterleri ....................... 1 14
Beyin ve Omurili k ...................................................................................... 119
Periferik Sinir Sistemi ............................................................................... 1 22
Oto n om Sinir Sistemi ............................................................................... 1 23
Sinir Sistemi Hastalıklan ve Bozukluklan .......................................... 1 27
Duyu Sistemi Alımı ve Algılama ........................................................... 131
Görme ............................................................................................................ 1 34
işitme, Denge, Koku ve Tat .............. ...................................................... 1 37
Duyusal Sistem Hastalıklan ve Bozukluklan .................................... 141
Kardiyovasküler Sistem ve Kal p Yapısı .............................................. 1 43
Kalp Ayarlan ................................................................................................ 1 46
Kan Damarlan ............................................................................................. 1 50
Dolaşım ......................................................................................................... 1 54
Kırmızı Kan Hücreleri (KKH) ................................................................... 1 58
Beyaz Kan Hücreleri (BKH) ..................................................................... 1 62
Plazma ve Trombositler .......................................................................... 1 65
Hemostaz ..................................................................................................... 1 68
Kan Hastalıklan ve Bozukluklan ........................................................... 1 70
Lenf ve Lenfatik Dolaşım ........................................................................ 1 73
Birincil ve i kincil Lenfoid Organlar ...................................................... 1 77
Doğuştan Gelen ve Doğal Bağışıklık .................................................. 1 82
Edinilmiş Bağışıklık .................................................................................... 1 86
Bağışıklık Sistemi Hastalıklan ve Bozukluklan ................................. 1 92
Sindirim Sistemi ......................................................................................... 1 95
Üst Gastrointestinal Sistem ................................................................... 1 99
Alt Gastrointestinal Sistem .................................................................... 203
Beslenme ........................................... ........................................................... 209
Sindirim Sistemi Hastalıklan ve Bozukluklan .................................. 21 1
Solunum Sistemi ........................................................................................ 214
Nefes Alıp Verme ve Gaz Alışverişi ...................................................... 220
Solunum Hastalıklan ve Bozukluklan ................................................. 226
Endokrin Sistem ......................................................................................... 229
Endokrin Sistem Hastalıkları ve Bozuklukları .................................. 236
Boşaltım Sistemi Yapısı ........................................................................... 239
Boşaltım Sistemi Fonksiyonları, Hastalıkları ve
Bozuklukları ........................................................................................... 245
Erkek Üreme Sistemi ................................................................................ 252
Erkek Üreme Sistemi Hastalıkları ve Bozuklukları .......................... 261
Kadın Üreme Sistemi ................................................................................ 264
Kad ın Üreme Sistemi Hastalıkları ve Bozuklukları ......................... 272

Dizin ............................................................................................................... 275


ÖN SÖZ

ANATOMi VE FiZYOLOJiNiN YAPITAŞLARI

insan vücudu her zaman hayranlık uyandırmıştır. i l kel bilimsel


çizimler ve grafikler vücudun sonsuz büyüsünü kanıtlar nite­
liktedir. Hatta mağara çizimieri ve son rasında hiyeroglifler, o
zaman da insan vücudunun karmaşık mekanizmasının bilin­
cinde olunduğunu sergilemektedir. i nsan vücudu hakkında
elimizden gelen her şeyi derinlemesine öğrendikçe hayranlı­
ğımız günümüze kadar süregelmiştir. Bilgimiz sadece son 20
sene içerisinde dahi önemli ölçüde ilerlemiştir.
i nsan vücudu ile ilgili çalışmalar, birbiriyle yakından bağlan­
tılı iki bilim dalı olarak ayrılır. i nsan anatom isi, vücudun yapısı­
nı, fızyoloji ise fonksiyonunu inceler. Her iki bilim dalı beraber
insan vücudunun nasıl çalıştığını anlamamıza yardımcı olur.
Bu kitapta yalnızca insan vücudunun yapısını ve çeşitli kısım­
larının nasıl işlediğini öğrenmekle kalmayacak, nedenlerini de
keşfedeceksiniz.
H ücre, doku ve organlar aynı anda birçok işieve olanak sağ­
lamak için çoğunlukla karmaşık düzenlidir; vücudunuzun o
işlevleri yerine getirmesini sağlayan karmaşık biyokimyasal iş­
lemler meydana gelir. Anatomi 707'de insan vücudunun tüm
bu yapı ve işleyişieri anlatılmaktadır. Bu kitabı okuduktan son­
ra insan vücudunun içini dışını biliyor olacaksınız.
Anatomi ve fizyolojiyi incelerken, özellikle başlangıçta ve
bilhassa da sağlam bir biyoloji altyapınız yoksa karmaşıklık
miktarı bunaltıcı görünebilir. Gözün üz korkmasın! Zaten bu
kitap biyokimya üzerine doktora yapmamış bir okuyucu­
ya göre hazırlanmıştır. Lise biyoloji dersinin üzerinden yıllar
geçmiş olsa da, dikkatli okumayla, bu kitapta anlatılanları

9
Anatomi 7 0 7

kavrayabilirsiniz. Sağlam bir zemin le başlayarak zamanla, kar­


maşık i nsan vücudunu tam anlamıyla öğreneceksiniz. Zaten
bir avantajınız olduğunu u n utmayın: Bir insan vücuduna sa­
hipsiniz.
insan vücudu apaçık organlardan ve onları birbirine bağla­
yan yapılardan meydana geliyormuş gibi görünse de bu kitap,
makro düzeyde, büyük resim seviyesinde başlamıyor. Mikro
düzeyde, hücrelerinizin içinden, vücudunuzun hücrelerinin
neyi, ne zaman ve nasıl yapacağı konusunda yardımcı olmak
için işleyen süreçlerden başlıyor. i nsan yaşamının biyokimya­
sal temeline, vücudu n uzun çalışması için gerekli olan organik
ve i norganik elementlere, bileşiklere ve moleküllere bakaca­
ğız. H ücrelerin nasıl temasa geçip türedikleri ne bakacağız. Bu
da maddenin geri kalanını anlamanız için ihtiyacınız olan sağ­
lam zeminin oluşmasına yardımcı olacak.
Bu yapı taşları yerine oturd uğu anda vücudunuzdaki tüm
organların temeli olan dokuyu tartışmaya geçeceğiz. Bu mad­
de bittiğinde, iskelet, sinir, kalp dolaşım ve solunum sistemine
(diğerleri arasında) geçeceğiz.
Kitapta ayrıca her bir sistem için yaygın hastalıklar ve bozuk­
luklar da anlatılıyor. D uyuların duyu sistemine nasıl entegre
olduğu ve beslenmenin insan sağlığı açısından önemi gibi
konular da ele alınıyor.
Bu kitabı, insan vücudunu kafatasından (baş) parmak ke­
miğine (ayak parmağı) kadar kavrayacağınız bütünlüklü bilgi
kaynağınız olarak düşünün.

10
H ÜCRE YAPISI
Nükleer Reaksiyonlar ve Onları Sevme Nedenimiz

Gökyüzündeki en büyük yıldızdan plajdaki en ufak kum tanesine


kadar, evrende bulunan her şey maddeden oluşur. Daha kesin bir
ifadeyle söylemek gerekirse, yer kaplayan ve hacmi olan her şey
maddeden oluşur. Minik kum tanesi her ne kadar yer kaplamı­
yarmuş ya da gerçek bir hacmi yokmuş gibi görünse de siz onu
ayakkabınızın içine girdiğinde görün. O zaman fiziksel bir madde
olduğunu anlarsınız.
Maddeyi "fiziksel madde" olarak adlandırabiliriz (öğle yeme­
ğinde ne olduğu hakkında az önce sahip olduğunuz rasgele dü­
şünceye karşılık, rasgele düşüncelerin fiziksel n iteliği yoktur).
Maddenin yapısı, özellikleri, farklı madde türlerinin nasıl etkile­
şim içinde olduğu araştırmalarına kimya denir ve kimya hakkında
temel düzeyde bilgi sahibi olmak, anatomi ve fizyoloji ilkelerini
öğrenme açısından çok önemlidir.
insan vücudunu ve onun içinde yaşadığı dünyayı, sizin mad­
denin yapıtaşları olarak bildiğiniz, atomların etkileşimi meydana
getirmiştir. Atomlar bir araya gelerek, kimyasal yollarla parçala­
namayan bir madde türü olan elementleri oluştururlar (burada
nükleer reaksiyonlar devreye girer, elementler yalnızca nükleer
yollarla değiştirilebilir). Muhtelif elementler birleşerek insan vücu­
dunda birer işieve sahip, en küçük yapısal birimler olan hücreleri
oluştururlar. Örneğin, kan hücreleriniz baştan aşağı vücudunuza
oksijen taşır. Onların sinir hücreleri ve kas h ücreleri gibi, başka iş­
levler sergileyen hücrelerden farklı yapıları vardır. Kimya, yalnızca
bu hücrelerin nasıl yapılandığını değil aynı zamanda nasıl işlev
sergilediklerini de hükme bağlar.

11
Anatomi 1 0 1

En Önemli Elementler
Nasıl ki insa n vücudunun tek bir tane "en önemli" organı yoksa ya­
şam oluşumunda da birden fazla element zaruridir. Aşağıdakiler
yeryüzünde bulunan canlıların en önemli elementleri arasındadır:

• Hidrojen (H, kimyasal simgesi ile gösterilir)


• Karbon (C)
• Nitrojen (N)
• Oksijen (O)

Gerek soluduğumuz hava, yediğimiz yemek gerekse insan


vücudunun fiziksel yapısını oluşturan materyaller; bu elementler
olmadan insanlık olamazd ı. Bu elementleri yaşamın oluşumunda
bu kadar önemli hale getiren ise diğer elementlerle etkileşme ka­
biliyetleri ve sonra onları önemli moleküller (birden fazla atomdan
oluşan madde) ya da bileşimler (iki veya daha fazla elementten
oluşan moleküller) olarak organize etmeleridir. Bunu atomaltı ya­
pıları ve parçacıkları sayesinde yapabil iyorlar.

Sözcüğün Anatomisi
Molekül
Molekül birden fazla atomda oluşan bir maddenin parçasıdır. Mo­
lekül, hepsi aynı element olan atomlardan da oluşabilir (oksijen
molekülü gibi) ya da molekülün bir bileşik olabileceği anlamına
gelen (hidrojen atomu ve oksijen atomunun birleşimi olan suyun
molekülü gibi) farklı atomlardan da oluşabilir.

Atomaltı Parçacıklar
Tüm atomlar üç temel atomaltı parçacıktan ( atomdan daha küçük
bir şey) oluşur:

12
Hücre Yapısı


protonlar (pozitif elektrik yüküne sahi p olanla r)
• nötronlar (yükü olmayanlar)
• elektronlar (negatif yüklü elektrik taşıyanlar)

Bu parçacıkların sayısı ve organizasyo nu, bir atom un başka bir


atomla kolaylıkla etkileşim içinde olup olmayacağını belirler ve
aynı zamanda ne tür bir atom olduğunu da tanımlar. Eğer bir atom
sadece 1 protona sahipse hidrojen atomu olması gerekir.
Pozitif yüklü protonlar atomun çekirdeğinde bulunur.

Atom Sayısı Nereden Gelir?


Bir atomun içinde bulunan proton sayısı o öğenin atom numara­
sıdır. Ö rneğin, karbonun atom numarası 6 ve oksijenin atom nu­
marası B'dir, bu da demek oluyor ki karbon çekirdeğinde 6, oksijen
çekirdeğinde ise 8 proton vardır.

Atomun çekirdeğinde bulunan bir d iğer parçacık da nötron­


dur. Nötronlar atoma herhangi bir yük sağlamazken atom kütlesi­
ne sağlarlar. Bu nedenle, bir atomun atomik kütlesi, atomda bulu­
nan protonlar ve nötronların sayısıdır. Dolayısıyla karbonun atom
numarası 6, atom kütlesi 1 2'dir (bu da demek oluyor ki çekirdekte
de 6 nötron bulunmaktadır).
Bununla birlikte çekirdeğin doluluğu atomda oransız bir yük
oluşturur. Evrendeki pek çok şey gibi atomlar da denge arar. Bu
dengeyi sağlamak için de atomlar, çekirdek yörüngesinde dönen
negatif yüklü parçaoklara sahiptir. Bunlara elektron denir. Bu, tıpkı
yerçekimi sayesinde ayın dünyaya yakın durması gibi, elektronla­
rı çekirdeğin etrafında fırıl fırıl dönmekten koruyan elektronlar ve
proton lar arasındaki elektrostatik çeki md ir. Aslında atomlar doğal
bir denge yakalamak için atomu nötr yükle bırakarak eşit sayıda
proton ve elektrona sahip olurlar.

13
Anatomi 1 0 1

Ne var ki elektronlar çekirdek gibi tek bir yerde sınırlı kalmazlar.


Çekirdeği n etrafındaki yörüngelerde (kabuklarda) de bulunurlar.
Bir atomun birçok yörüngesi olabilir. Örneklendirmelerde bunlar
genellikle ilki çembere en yakın iç içe geçmiş daireler olarak çizi­
lirler.
Herhangi bir atomun ilk yörüngesi (çekirdeğe en yakın olan
yörünge) en fazla iki elektron kapsar. Bu yörünge dolduktan sonra
eğer atom daha fazla elektrona sahipse, onlar da en fazla 8 elekt­
ron kapsayan bir sonraki yörüngeye doluşurlar. Bir sonraki yörün­
ge dolduğunda (eğer daha fazla varsa) onlar da daha sonrakine
doluşurlar ve böylece devam eder. Birinci yörüngeden sonraki
tüm yörüngeler en fazla 8 elektron kapsar.

Rakamlarla Yörüngeler
Atom numarası 6 olan (yani 6 proton ve bu yüzden de 6 elektrona
sahip) karbonun iki elektronu ilk yörüngede ve kalan 4 elektronu
da ikinci (en dıştaki) yörüngede bulunur.

Atomlar ve atomaltı parçacıklar hakkında edinilen temel dü­


zeydeki bu bilgi sayesinde atomların bir araya gelerek moleküller
ve bileşikleri nasıl oluşturduğunu daha iyi anlayabilirsiniz.

Maddenin Gerçek Yapıtaşları


Atomaltı parçacıkların var olmasının sebebi, insanların atomların
maddenin yapıtaşlan olduğunu söylerken bilim insanlannın neden
çaresizlik içinde haykırdıklandır. Protonlar gibi parçacıklar atom­
lardan küçüktür ve yıllarca bilim insanlan onları maddenin yapıtaş­
lan olarak düşünmüşlerdir . . . ta ki biri mini minnacık yükleri olan
ve protonlar ve nötronlan oluşturmak için bir araya gelen kuarklan
keşfedene kadar. Aslında hiç kimse kuark görmüş değil fakat yapı­
lan deneyler onların olması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle

14
Hücre Yapısı

maddenin yapıtaşları aslında kuarklardır (ve başka biri daha küçük


bir şey bulana kadar bu devam edecektir) .

Elementlerin Periyodik Tablosu


Bilim insanları muhtelif elementlerin ilişkisini göstermek için muh­
temelen lisede kimya derslerinden hatırlayacağınız, elementlerin
periyodik tablosunu düzenlemişlerdir. Elementler tablosu atomik
ağırlığı ı (hidrojen) olan elementle başlar v e devam eder, yani as­
lında baktığınız tabloya göre değişir. 1 1 4 doğrulanmış element
vardır ve 1 18. element gibi (tıpkı alt sokakta yaşayan tuhaf komşu
gibi hiç kimsenin, hakkında pek fazla bilgi sahibi olmadığı sentetik
bir element olan ununoktiyum) diğer birkaçının varlığı şüphelidir.
Doksan sekiz element doğada bulunmaktadır, diğerleri sadece
(sentezlendikleri) laboratuvar ortamında bulunur.
Tablodaki her bir giriş elementin atom n umarasını ve kimya­
sal simgesini kapsar. Bazı tablolar aynı zamanda atom kütlesini de
gösterebilir. Renk kodlaması genellikle benzer nitelikleri paylaşan
element gruplarını işaret etmek için kullanılır.

15
KiMYASAL BAGLAR
AtomlarBirbirine Nasıl Yapışır?

Atomlar bazen diğer atomlarla bağ kurarlar, bizim molekül veya


bileşik diye adlandırdığımız ilişkilerin oluşmasına olanak verirler.
Bu bağlar bazen uzun ömürl ü olur, bazen de lisedeyken bir gru­
bun bateristiyle yaşadığınız ilişkiden daha kısa sürer. Atomlar arası
bağlar genellikle iki zıt yükün birbirini çekmesiyle oluşur. Bu se­
beple eğer bir atarnun elektronlarla yüklü dış kabuğu (yörüngesi)
varsa, başka atomlarla/elementlerle molekül ya da bileşikler oluş­
turma i mkanı yoktur.
Bununla birlikte eğer atamda boşluk varsa (en dış yörünge)
bağ oluşturmak için daha elverişlidir. Bağ, atarnun diğer atomlar­
dan elektron alması ya da vermesi veya diğer atomlarla elektron
payiaşması ile tamamlanmış olur.

lyonikBağ
iyonik bağ 2 atarnun en dıştaki yörüngelerini tamamlamak için
ayrılarak ya da diğer atomlardan elektron alara k molekülleri oluş­
turmasıdır. Bunun klasik örneği, bileşik tuzdur (sodyum klorür,
NaCl). Na (sodyum), en dış (üçüncü) yörüngesinde tek bir elektro­
na sahiptir. Bu tek yalnız elektrondur. En dış yörüngeyi doldurmak
için sodyum, diğer atomlardan 7 elektron daha alabilirdi fakat bu
çok uğraştırıcı ve elverişsiz, ayrıca birtakım başka durumlarda da
kurallara aykırı olurd u. Bu sebeple Na o tek elektronu yalnız bı­
rakıp ikinci yörüngeyi sabit bir düzenleme yaparak 8 elektronla
doldu rm uştur. Ancak şimdi de bu atom un 1 O elektronu ve ll pro­
ton u olmuştur. Proton ve elektronlar arasındaki bu dengesizlik bir
iyon oluşumuna sebep olur. Bu durumda 1 O elektronlu bir sod­
yum iyon pozitif yüklüdür.

16
Kimyasal Bağlar

Öte yandan klor (Cl), en dıştaki kabuğunu tamamiayabiimek


için tek bir elektrona ihtiyaç duymanın çıkmazındadır. Atom nu­
marası olan ki orun üçüncü yörüngesinde 7 elektron vardır ve onu
sodyumla doğal partner yapan (ve online randevu hizmetine ka­
tılmasına gerek bırakmayan) 8 elektron için daha yeri vardır. Sod­
yum elektronunu kabuğunu tamamlamak için kullanacağı klora
bıra kır. Artık protondan ı fazla elektrona sahip olduğundan nega­
tif yüklü bir klorür iyon halini almıştır.
Bağ burada gerçekleşir. Na+ iyonun pozitif yükü cı- iyonu n
negatif yükünün çekimine kapılır ve ikisi beraber NaCl, yani tuzu
meydana getiren, kısmen kuvvetli bir kimyasal bağ oluşturur.

Sözcüğün Anatomisi
İyon
İyon, eşit olmayan elektron ve protanlara sahip yüklü atoma denir.
Bir iyon, protondan daha az elektrona (pozitif yüklü) ya da daha
fazla elektrona sahip olmasına (negatif yüklü) bağlı olarak pozitif
ya da negatif yüklü olabilir.

Hidrojen Bağı
Hidrojen bağları, atomlar bileşiklerde oransız elektron paylaştıkla­
rında oluşur. Su, bu tür bağlanmanın klasik örneğidir. Hidrojenin
atom numarası ı olduğundan kabuğu yarı doludur. Atom numa­
rası 8 olan oksijen in en dışta ki kabuğunun dolması için 2 elektronu
eksiktir. Böylece oksijen 2 hidrojen atomuyla Hp, yani suyu mey­
dana getiren bu bileşiğin üç üyesinin de dış kabuklarını tamamla­
yacak bir elektron paylaşır. (Hidrojen kimyasal kısaltmasındaki alt
simge olan 2 bileşikte 2 hidrojen atom u olduğunu gösterir.)
Bununla birlikte oksijen çekirdeğinde daha fazla proton olması
sebebiyle paylaşılan elektronlar o çekirdeğin etrafında hidrojen
çekirdeğinden daha fazla zaman geçirirler. B u dengesizlik oksijen
17
Anatomi 1 0 1

tarafında hafiften bir negatif yük ve hidrojen kısmında da hafiften


bir pozitif yük meydana getirir. Yükteki bu kutuplaşma su molekül­
lerinin birbirini çekmesine sebep olur. Böylelikle su kendine bağ­
lanmış olur. Bu tür bağ üç kimyasal bağlanmadan en zayıf alanıdır.
Bu ayrıca, organizmanın nasıl olması gerektiğinin tarifi olan, kro­
mozomda iki DNA ipi ni (genetik kod) bir arada tutan bağ türüdür.

Kovalent Bağ
Kimyasal bağların en güçlüsü olan kovalent bağ, bir molekül veya
bileşik elektronları eşit paylaştığında gerçekleşir. Organik mole­
küllerin temel atomu olan karbon, atom numarası 6 ve en dışta­
ki kabuğunu doldurmak Için 4 elektrona ihtiyacı olduğundan bu
bağ oluşumuna çok uygundur. Bu nedenle karbon, diğer atomlar­
la beraber 4 ayrı kovalent bağ oluşturabilir.

Kovalent Bağlı Bileşiğe Bir Örnek


Aminoasit temel yapısı kovalent bağlı bir bileşik için mükemmel
bir örnektir. Aminoasitler, proteinleri (dokunun, organların, saçın,
derinin, aklınıza ne gelirse, oluşmasında aminoasitlerin yardımı­
na ihtiyaç vardır) oluşturmak için birleşen organik bileşiklerdir.
Karbon, her biri mevcut bağlardan birini kullanan, birbirine ekli
dört bileşik içinde arninaasidin merkez atomudur: karbon grubu,
nitrojen grubu (amino grup), tek bir hidrojen atomu ve dördüncü
bir grup olan arninaasidin arninaasidi oluşturan yapısı. Bu değiş­
ken yan grup (bazen yan halka olarak da belirtilir) R grup olarak
adlandırılır.

pH: iyonlar, Asitler ve Bazlar


pH ölçüsü size, bir maddenin asit mi baz mı olduğunu gösterir.
Asit düşük pH'a sahiptir ve (belli durumlarda) hidrojen iyonları sa­
lıverir, baz ise yüksek pH'a sahi ptir ve (belli d urumlarda) hidroksit
iyonları salıverir. Sirke aside, kabartma tozu da baza birer örnektir.

18
Kimyasal Bağ lar

Asitler ve bazlar birleştiğinde reaksiyon gösterir. Sirke ve kabart­


ma tozunu karıştırdığınızda (kabarcıklar ve tıslama sesleri çıkaran)
bir gaz elde etmiş olursunuz.
Bir karışımın pH'ı esasen içindeki hidrojen iyonlarının ölçüsü­
dür. Eğer bir madde çok sayıda W sağlayan moleküllere ve bile­
şiklere, matematiksel bir logaritmaya sah ipse, o madde düşük pH
numarası ile sonuçtanır ve asit ya da asidi k çözelti (pH < 7.0) olarak
nitelendiri !ir. Tersine, düşük W konsantrasyonları ile pH ?'nin üze­
rinde olur ve baz (bazik çözelti veya alkali olarak da adlandırılır)
olara k nitelendirilir. Bu standart saf su (pH 7.0) gibi uluslararası öl­
çekte kullanıldığı bilinen materyaliere veril miştir.
Canlı organizmaların çoğu yalnızca küçük pH a ralığında sağ
kalabilirler. Ph'ı değiştirdiği n izde bir tepki me oluşturmuş ve orga­
nizmayı değiştirmiş (ya da öldürmüş!) olursunuz. H ücreler meta­
bolizma yoluyla pH değiştirebilirler (kas h ücrelerinizin yoğun eg­
zersiz yaptığınızda süt asidi meydana getirdiğini anımsayın).

Hafif Alkali Vücut Sıvılannız


Kan ve vücut sıvılannın pH'ı yaklaşık olarak 7.3-7.4'tür. Bu nötr
(7.0) alkali tarafındadır. Buna fizyolojik nötr nokta denir. Vücudu­
nuz çeşitli hücresel işlemler yoluyla bu pH seviyesini sürdürmeye
çalışır.

19
ORGANiK BiLEŞi KLER:
KARBONHiDRATLAR VE PROTEi NLER
Karbon Bazlı Yaşam Biçimi Kazanç Sağlar

Gezegendeki yaşamların çoğu karbon bazlıdır. Karbon bazlı canlı


organizmalarla ilişkili kimya, "organik kimya" olarak adlandırılır ve
karbonhidratlar, proteinler, lipitler ve nükleik asitlere odaklanır.
Bunlara "organik" bileşenler denir ve nefes almak için kullandığı­
nız ciğerlerden, adım atmanızı kuvvetlendirrnek için kullandığınız
enerjiye kadar bu hafta sonu katılacak olduğunuz maratanda koş­
mak için ihtiyacınız olan her şeyi oluştururlar.

Karbonhidratlar
"Şekerler" olarak da bilinen karbonhidratlar (ya da sakkaritler),
enerjiyi muhafaza etmede, taşımada, aktarmada ve depolamada
önemli rol oynarlar. Bitkiler güneşten aldığı enerjiyi tutar ve kar­
bon moleküllerini karbonh idratlarla birleştirmek için kullanır. Bir
bitkiyi yediğinizde bedeniniz bu karmaşık molekülleri ayrı ayrı C02
moleküllerine parçalar ve parçalanmış bağlardan üretilen enerjiyi
başka bir yerde kullanmak üzere toplar. Bedeninizde enerji, ya yağ
olarak ya da uzun zincirli karbonhidratlar (polisakkaritler) olarak
depolan ır.
Tek bir karbonhidrat molekülü genellikle tipik kimyasal bileşi­
mi (CH p) " olan monosakkarit olarak adlandırılır. n burada en az
3'tür. Dolayısıyla C3 H p3 monosakkaritlerin en basitidir (gliseralde­
hit olarak adlandırılır). En önemli enerji barındıran monosakkarit­
lerden biri olan glikoz C 6 H 1P6'dır.
Disakkaritler 2 monosakkaritten oluşur. Metabolizma için
önemli bir diğer monosakkarit olan sakaroz, gl ikaz ve fruktozdan
oluşan bir disakkarittir. Sakkaroz halk arasında sofra şekeri olarak
da bilinir.

20
Organik Bileşikler: Karbonhidratlar ve Proteinler

Disakkaritlerin Haricinde...
Oligosakkaritler 3 ila 9 arası monasakkarit biriminden oluşur. Po­
lisakkaritler, (birden fazla monosakkaritin sakkariti) muhtemelen
daha da fazla.

Sakkaritler enerji depolamayı sağlarlar. Gl i koz, kas ve karaciğer


hücrelerinde örneğin, uyuyakalıp kahvaltı etme şansı bulamadan
otobüsü kaçırmamak için koştuğunuz zamanlarda olduğu gibi
yüksek enerjiye ve düşük kan şekeri seviyesine ihtiyaç duyduğu­
n uz a nda parçalanmak üzere intraselüler olarak (hücre içinde)
depolanan glikojene polimerize edilmiştir (molekülleri birbirine
birleştirme işlemi).

Proteinler
Protein molekülleri, hücrenin hem içinde hem de dışında, mevcut
hücrelere tutunması için sabit moleküller olara k, h ücrelerin be­
den içinde hareket etmesini sağlayan yapışkan moleküller olarak
ve h ücrenin metabolik faaliyetine olanak sağlayan enzimler olarak
yapısal öğe görevi üstlenirler.

Aminoasitler
Aminoasitler, proteinleri oluşturmak üzere peptit bağı olarak ad­
landırılan özel bir bağlanma yoluyla birleşmişlerdir. Bu nedenle
proteinler genellikle polipeptitler olarak adlandırılır. Her biri farklı
yapıda olan 20 tür aminoasit vardır. Proteinin n ihai biçim ve işlevi
aminoasitler tarafından belirlenir. Aminoasitin tek değişken bölü­
mü R grubu olduğundan, burası aminoasitin proteine farklı fizik­
sel ve işlevsel özellikler sunduğu kısımdır. Örneğin valin ve izole­
sin gibi farklı aminoasitler, hidrokarbon (karbon ve h idrojenden
oluşa n moleküller) R gruplara sahiptir. Bu g ruplar nötr yüklüdür
ve su gibi yüklü moleküllerle (polar da denebilir) etkileşirnde bu-

21
Anatomi 101

lunmazlar. Bu nedenle bu aminoasitler hidrofob ("sudan korkan")


olarak adlandırılır ve proteinin hücre zarı içerdiği alanlarda (aynı
zamanda yağ asidi h idrokarbon zincirlerinin h idrofob alanlarında)
bulun u r. Diğer aminoasitler h idrofıliktir (suyu emebilen). Bazıları
asittir; d iğerleri de bazdır.

Aminoasitler ve Protein Katlanması


Proteinde bulunan aminoasit türünün protein yapısının son halini
almasındaki şekli ve katlanması üzerinde etkisi vardır. Bir aminoa­
sit dizisi ancak bir proteinin içindeyken fonksiyonel hale gelebilir.
Ö rneğin, glisin sadece hidrojen açığa çıkarmasıyla R gruplarının
içinde en küçük olandır. Bu proteinin kolayca katianmasını sağlıyor
çünkü bunu fiziksel olarak engelleyecek büyük bir R grubu yoktur.

Protein Yapısı
Aynı zamanda protei n oluşumunun başlangıç sinyalini veren
dizide (RNA'da) yer a lan metionin, her zaman bir proteindeki ilk
aminoasittir. Protein d izilimi genellikle düz bir çizgide yazılmasına
ve proteinin birincil yapısı olarak görülmesine rağmen proteinler
esnektirler ve sıklıkla geriye doğru aşağıdaki iki şekilden biri gibi
kendi üstlerine kıvrılabilirler:

1. Beta kıvrımlı tabakalar oluşturan yan yana duran proteinler


(proteinin tabakaya benzer alanları)
2. Alfa sarmalı denilen protei n alanlarında bükülmüş sarmal bo­
rular oluşturanlar.

Proteinin ikincil yapısını oluşturan her iki kıvrılmış örüntü hid­


rojen bağları nın yakınında a m inoasitlerin arasında yer alır.
Protein kıvrıldıkça diğer aminoasitler birbirine daha da yakla­
şarak bağlar oluşturabilirler. Örneğin sistein, sülfat grubundan bir

22
Organik Bileşikler: Karbonhidratlar ve Proteinler

aminoasittir. Başka bir sisteinin yanında olduğunda disülfür bağ


oluşturabilir. Böylelikle proteinin geniş döngüleri yerinde tutun­
muş olur. Proteindeki bu oluşurnlara proteinin üçüncü derecedeki
yapıları denir.
Son olarak, ayrı ayrı protein öğeleri bağlarla geniş protein kü­
meleri olarak bir arada tutulabilir. Bu dördüncü yapı (nihai yapıyı
oluşturan 2 veya daha fazla zincirin birleşimi) hemoglobin mo­
lekülü olarak gösterilmektedir. Erişkin hemoglobin (oksijen taşı­
makla yükümlü protein) oksij enin kan dolaşımı boyunca hareket
ettiren tek bir geniş molekülde birbirine bağlı 4 altbirim protein­
den oluşmaktadır.

23
ORGANiK BiLEŞiKLER:
Li PiTLER VE NÜKLEi K ASiTLER
Yağ Asitleri ve Kodlu Konuşanlar

Karbonhidratlar ve proteinler bütün baskıyı yüklenmiş gibi olsa


da diğer iki organik bileşik olan lipitler ve nükleik asitler hücresel
biyolojinin ve bu yüzden de i nsan hayatının temel id ir.

Lipitler
Lipitler hücre zarı ve enerj i depolamada kullanılan hidrokarbon
moleküllerdir. Nötr yüklü h idrokarbon zincirlerinden oluştuğu için
hidrofobiktirler.

Yağ ve Suyun Kanşımına Engel Nedir?


Yağ bir hidrokarbondur (hidrofobik madde) ve su gibi, yüklü (po­
lar) moleküllerle etkileşim içinde olmaz.

Doymamış Yağ Asitlerine Karşı Doymuş Yağ Asitleri


Yağ asidi zincirleri, karbaksilik aside bağlı h idrokarbon polimer­
leridir (COOH- gibi karbon atomun oksijen atoma bağlı olduğu,
onu zayıf bir aside dönüştüren bir bileşiktir). Karbonlar, tek bir bağ
ile birbirine bağlanabilir ve kalan diğer bağları hidrojen molekül­
leriyle bağlanabilir. Bu da, tamamı fazladan atomla dolan karbon
bağlarında doymuş yağ asidi meydana getirebilir. Düz çizgisel bir
yağ asidi zinciri, doymuş karbon bağları ile oluşabilir.
Bununla birlikte, karbonlar arasında çift bağ da (ve bu sebeple
her iki bitişik çift bağlı karbon üzerinde bir tane az hidrojen) ola­
bilir. Bu doymamış yağ asididir ve her iki çift bağlı bölgede kıvrım-

24
Organik Bileşikler: Lipitler ve Nükleik Asitler

la ra sahiptir. Tek bir yağ asidi zincirinde birden fazla çift bağ, çoklu
doymamış yağ asidine sebep olur.

Doymuş ve Doymamış Yağ Asitleri


Doymuş yağ oranı yüksek yiyecekler yemek kolesterolünüzü yük­
seltebilir (arterlerinizi tıkayan mumsu bir madde) ve muhtemelen
kalp sağlığınızı etkileyebilir. Doymuş yağların pek çoğu hayvanlar­
dan tedarik edilir (et ve süt ürünleri). Doymamış yağların kalbiniz
için daha sağlıklı olduğu düşünülür.

Fosfolipitler
Fosfolipit, kan sıvısı, atom, mitokondriyali (mitokondriyal, bir hüc­
rede enerji üreten yapıdır) de kapsayan h ücre zarlarının ana bile­
şenidir ve kabarcıklıdır (kabarcıklar depolama ve nakil için kul lanı­
lan yapılardır). Esasen iki yan yana yağ asidi zinciri, gliserol male­
külünün tek bir ucunda bağlan ır. Molekülün bir ucu yüklüdür, bu
da onu hidrofilik yapar ve diğer bir ucu yağ asidi zincirlerinden
oluşur, yüklü değildir ve dolayısıyla hidrofobiktir. Bu i kilik amfipa­
tiktir.

Trigliseridler
Trigliseridler, enerjiyi vücutta depolama biçimidir ve genellikle
"yağ" olarak anılırlar. Bu madde adipas it denilen yağ hücrelerinde
depolanır ve vücudunuz çok fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunda
yardıma koşar. Glikozla kıyaslandığında iki kat enerji veren trig­
l iseridler bunu karbonhidratlara göre daha uzun sürede yaparlar
çünkü yağları parçalayıp kan dolaşımına geçirmek hücreler için
daha uzun zaman alır.
isminden de anlaşılabileceği üzere bu moleküller gliserol mo­
lekülüne bağlı 3 (tri-) yağ asidi zincirinden oluşur.

25
Anatomi 7 0 7

Ste roller

insanlarda bulunan başlıca sterol (bir tür yağ) kolesteroldür. Adı


kötüye çıkmış olsa da vücudu nuz kolesterol olmadan işleyemez.
Hücre zarında sabitliği sağlamak adına uygu n boşluklar oluşma­
sında kritik bir öneme sahiptir. Ayrıca, östrojen ve testosteron gibi
hormonlar kolesterolden türe rnektedir ve vücudun düzgün işle­
mesinde büyük öneme sahiptir.

Nükleik Asitler
Nükleik asitler vücudun her bir hücresi için· gereklidir. Nükleik
asitler iki çeşittir: deoksiribonü kleik asit (DNA) ve ribonükleik asit
(RNA). Bu doğrusal moleküller, genetik bilgi havuzu (DNA) ve o
bilgilerle geliştirilen proteinlerin (RNA) kopyasıdır.

DNA
Çift sarmallı molekül olarak tanımlanan DNA, ya DNA replikasyo­
nu (hücre bölünmesi) ya da RNA sentezierne ve transkripsiyonu
(genetik bilgilerin, talimatları uygulayan proteinlere dönüşmesi)
için kolayca ayrıiabilen hidrojen bağları ile bağlı iki zincire sahiptir.
DNA zincirleri, birkaç temel öğeden oluşur. i l k olarak şeker mo­
lekülü n ükleik asit zinciri temelinin bir parçasını oluşturur (DNA
için şeker deoksiribozdur, yan i DNA'nın D'sidir). Temelin diğer kıs­
mı da şekerleri uzun zinciriere bağlayan fosfat grubudur.
Ayrıca şekere bağlı pürin ya da pirimidin nükleobazı vardır.
DNA pürinleri adenin (A) ya da guanin'dir (G) ve pirimidinleri tim in
(T) ve sitesin'dir (C). Nükleobazlar arasındaki hidrojen bağları, 2
DNA zincirini bir çiftli helikse bağlı tutarlar. Bazlar her zaman çift
olarak bölünürler: A-T ve G-C. Yapıları sebebiyle, A-T çifti iki oksijen
bağı ile ve G-C çifti 3 h idrojen bağı ile bir arada olur. Böylelikle, G-C
çifti ayrılmak için A-T takımından daha fazla enerjiye ihtiyaç duyar.
Bu DNA replikasyanu ve RNA sentezi için önemli bir durumdur
(daha sonraki bölümlerde anlatılacak).

26
Organik Bileşikler: Lipitler ve Nükleik Asitler

Pürinler ve Pirimidinler - Fark Nedir?


Her ikisi de azotlu bazlardandır. Pürin 2 karbon-azot halkasına sa­
hipken pirimidin 1 karbon-azot yapısına sahiptir. Her ikisi de aynı
işlevi görür.

RNA
Ribonükleik asit (RNA), bazı önemli farklılıklar dışında, yapısal ola­
rak DNA ile benzerdir. isminden de anlaşılacağı üzere ilk farklılık
kullanılan şekerdir. RNA için şeker ribozdur. Ayrıca, RNA çift sarmal
yerine tek sarmal olarak sentezlenir. Son olarak G,C ve A RNA'da
bulunurken, T bulunmaz. Onun yerine urasil (U) kullanılır.

27
ÖNEMLi iNORGANiK Bi LEŞi KLER
Yaşayan Ölüler Gecesi

Önemli bir bölümü, organik moleküllerin (karbon içeren molekül­


ler) yapısı, işlevi ve metabolizması odaklı bir inceleme olsa da bazı
inorganik bileşikler de insan varlığı ve genel mahiyette yaşamı için
önem arz eder.
Organik ve inorganik molekü ller (organik moleküller dışındaki­
ler karbon bazlıdır) arasındaki farkı anlayabilmenin bir yolu şudur:
Organik moleküller genellikle yaşayan organizmalarla sentezlen­
mişken aynı durum inorganik moleküller için geçerli değildir (jeo­
lojik süreçler gibi birtakım yollarla meydana gelmemişlerdir).

Su
Gezegen üzerindeki yaşamın çoğu karbon bazlı olmasına rağmen
karbon bazlı olmayan su, onsuz yaşamın mümkün olmayacağı bir
bileşiktir. insan vücudunun, örneğin, yüzde SO ila 60 arası sudan
ibaret olduğu bilinmektedir.
Bu su, hücrelerinizde (su kapasitenizin yaklaşık üçte ikisi) ve
geri kalanı hücrelerin dışında dokularınııda ya da kan dolaşımınız­
da bulunur. Beyninizin yaklaşık yüzde 85'i su iken kemiklerinizin
yaklaşık yüzde 1 O'u sud ur.
Birçok moleküle iyonize edebilen (örneğin, NaCl) polar male­
küller içermesi sebebiyle -yük içeren moleküller- su, evrensel çö­
zücüdür. Çözücü, içinde başka bir madde çözüldüğünde solüsyon
oluşturmak için kullanılır. Evrensel çözücü, çok sayıda maddeyi
çözebilendir. Limonata solüsyona bir örnektir. Tuz madeni de öyle
(NaCI'nin içinde çözüldüğü sud ur). Her iki solüsyon da çözücü ola­
rak su kullanır. insan vücudunda bulunan su, klorür gibi element­
ler için bir çözücü olara k kullanılır.

28
Önemli inorganik Bileşikler

Sözcüğün Anatomisi
İyonize Etmek
İyonize etmek, nötr (yüksüz) bir atomu (ya da molekülü) yüklü
hale getiren herhangi bir işlemdir.

Su, insan vücudundaki pek çok işlem için gerekli olan bir subst­
rattır. Substrat, biyokimyada ya diğer önemli tepkimelerde enzim­
Ierin işleyişini hızlandıran ya da sebep olan bir moleküldür. Yani
su, birçok biyolojik sürecin meydana gelmesinin kaynağıdır.

Su Basıncı ile Kan Basıncı Arasındaki Bağlantı


Kan dolaşımında, su basıncı miktarının kan basıncı ve kalp aktivi­
tesi üzerinde büyük bir etkisi vardır. Böbrekler, vücuttaki su ve su
basıncı değişikliğine karşı tepki gösterir. Ö rneğin, eğer kan basıncı
yükselirse böbrekler düşmesine yardımcı olmak için su ve tuz atar.

Vücut, aşağıdakiler dahil olmak üzere birçok işlev için su kullanır:


vücut ısısını ayarlama
• e klemleri yağlama ve dokuları nemlendirme
• atık sulama (kabızlığı önleme ve böbrek üzerindeki talebi
azaltma)
• kan dolaşımında materyaller ve gazların taşınmasına yardımcı
olma
• vücudun kullanabilmesi için molekü lleri eritme (örneğin, m i�
neraller)

Tuzların Rolü
Vücudunuz tuz formunda birtakım inorganik bileşikler kullanır.
(Aşağıda anlatılan kals iyum fosfat tuzları buna bir örnektir.) Tuz,

29
Anatomi 7 0 7

bir baz bir asitle reaksiyona girdiğinde iyonik bileşik formundadır,


yani yüklü (pozitif yüklü iyonlar ve negatif yüklü iyonlar) bölüm­
lerden ibaret olmasına karşın nötr yüklüdür.
Tuzların içinde bulunan özellikler sayesinde bir solüsyon yo­
luyla elektrik yükü taşımalarına i mkan tanıyan elektrolitler (iletken
serbest iyonlar) olmak amacıyla vücut içinde çözülebilir. Örneğin
sodyum klorid, sinirsel tepkiler iletmeye yardımcı olur ve kasları­
nızın kasılması için gereklidir. Ayrıca sindirime ve vücudunuzdaki
sıvı miktarını düzenlemeye yard ımcı olmak amacıyla kullanılır.

Kalsiyum Fosfatlar
Bir tür tuz olan kalsiyum fosfat, kemik ve dişlerdeki inorganik ma­
teryallerin çoğunu tamamlar. Vücudun bu bölümleri destek, hare­
ket ve yeme için gereklidir ama aynı zamanda kalsiyumun fosfat
olarak depolanması gibi önemli bedensel işlevler görürler.
Kalsiyum diğer aktivitelerinin arasında kas kasılması, sinir sin­
yali, protein aktivasyonu için gerekli bir iyondur. Eğer kan kalsiyu­
mu seviyeleri düşerse, kalsiyum, hücresel etkinlikteki özdengeyi
sağlamak için kemiklerdeki depodan yardım alabilir. Endokrin
bezleri kan kalsiyumu seviyesini dikkatle düzenleyen hormonlar
salgılar.

Asitler ve Bazlar
Vücudun uz bir dizi işlev için asit ve bazları da kullanır. Vücudunuz
midede yemeği sindirrnek için h idroklorik asit üretir. Ne var ki hid­
roklorik asit, yemekle buluştuğu anda nötralize olmalı ve midenizi
terk etmelidir yoksa diğer doku la ra zarar verir, bu yüzden vücudu­
n uz asiditeyi azaltmak için bir baz olan bikarbonat üretir.
Vücudunuz aynı zamanda vücut sıvılarınızın uygun pH sevi­
yesinde kalmasına yardımcı olmak için maddenin bazında ya da
asiditesinde ufak değişiklikler yapabilen tamponlar ü retir.

30
Önemli i norganik Bileşikler

Mineraller
Vücudunuzun fonksiyonlarını yerine getirmesi için, mineraller for­
munda başka inorganik maddelere de i htiyacı vardır. Mineraller,
vücudunuza çeşitli süreçlerde yardımcı olan doğal oluşumlu katı­
lard ır. Örneğin demir, oksijeni kırmızı kan h ücrelerine bağlamaya
ve vücudunuıda dolaşması na yardımcı olur. Vücudunda yeterince
demir olmayan insan kansız olur ve yorgunluktan ve zaman za­
man hayati tehlike arz eden hastalıklardan mustarip olur. Diğer
mineraller hormon üretmek ve kalp atışınızı d üzenlemek için kul­
lanılır. Vücudunuzun düzgün işlemesi için ihtiyacı olan mineraller:

• magnezyum
• manganez
• iyot
• çinko
• potasyum
• florür

31
HÜCRE BiLEŞEN LERi
Hücrelerin Gizemli Yaşamı

insan vücudunda bulunan pek çok hücre, özel fonksiyon la ra sahip


çeşitli organellerden, birimlerden oluşur. Organeller, membran, si­
toplazma, çekirdek, hücre iç zarı ve mitokondriler içerir.

Membranlar (Zarlar)
Hücre membranı veya plazma membranı, bir hücrenin içi ve dışı
arasındaki sınırı oluşturur. Hücre tipine bağlı olarak değişen oran­
larda protein ve lipit moleküllerinden meydana gelir. Genel olarak
membra nda bulunan her bir protein için SO lipit molekülü vardır.
Ancak, proteinler lipitlerden çok daha büyük olduğundan, prote­
inler membran kütlesinin yüzde SO'sini oluştururlar. Bu moleküller
iki ters levha şeklinde düzenlenerek çift katman lı bir lipit ve prote­
in meydana getirirler. Katma nlardan biri diğerinin dış tarafına ya
da hücre dışı yüzeye, diğeri de iç, sitosolik yüzeye dönüktür.
Membranda bulunan başlıca lipit tipi bir baz molekülüne bağlı
(gliserol veya sfingozin) yüklü fosfat grubundan meydana gelmiş
bir molekül olan fosfolipittir. Fosfatın negatif yüklü olması nede­
niyle fosfolipit katmanın bir ucu kendileri de yüklü ya da kutup­
sal olan su molekülleriyle etkileşebi !ir. Diğer uç ise polar olmayan
(hidrofobik) alan oluşturan yağ asidi hidrokarbon zincirleridir. Na­
sıl ki yağ ve su birbirine karışmaz, bu kısım da suyu ya da yüklü
molekülü geçirmez ve yarıgeçirgen zar olarak adlandırılan etkili
bir filtreleme bariyeri oluşturur.

Hücre Yapısında Kolesterolün Bir Rolü


Kolesterol plazma membranında çok boldur ve membranın akış­
kanlığını düzenleme işini görmektedir. Fosfolipitler gibi kolesterol

32
Hücre Bileşenleri

molekülünün de baş grubu hidrofilik, kuyruk grubu hidrofobiktir,


yani kolesterol molekülü fosfolipitle uyuşahilir ve daha sert bir yapı
oluşturabilir.

Fosfolipit çift katmanın içine yerleşmiş olan proteinler, memb­


ran yüzeyinin biri ya da ikisi ile i lişkili olabilirler. Membrana yayılan
bu d üzenleme proteinlere, birçok hücresel işlev hizmeti görme
olanağı sağlar. Maddeyi hücre içine ve dışına taşırlar ve sabit hüc­
relere membran bağ ya da migratör h ücrelere yapışkanlık sağ­
larlar. Membranda bulunan pek çok protein, kimyasal sinyalleri
tanıyan ve o sinyalleri, h ücresel aktiviteyi değiştirmek amacıyla
hücrenin içine aktaran reseptörlerdir.

Serbest Yüzen Proteinler


Membranda bulunan proteinler bir yerde kilitli değildir. Membran­
da yüzüyor, dönüyor ya da yatay biçimde geziniyor olabilirler.

Sitoplazma
Hücre d ışı ortamdan plazma membranı ile etkili bir biçimde ayrı­
lan hücre içi, çoğu metabolik a ktivitenin lokasyonudur. Sitoplaz­
ma, h ücrenin atölyesidir. Burada, birleşik madde parçalanır, yeni
proteinler oluşturulur ve yen i fosfolipitlerler üretilir.

Nükleus (Çekirdek)
Içinde DNA (hücrenin genetik kodu) bulunan nükleus, hücrenin
merkezine konumlanmıştır. N ükleus, DNA kodlarının kopyalarını
sitoplazmada protein yapmaya yarayan RNA'ya çevirir.
N ükleus zarı, plazma zarı ile aynı maddeleri içerir. Fakat çekir­
dek zarı, aralarında perinükleer boşluk olan 4 fosfolipit katman (2
çift katman) içerir.

33
Anatomi 1 0 1

Çekirdek içinde bulunan en önemli yapıya çekirdekçik denir


v e proteinler ve nükleik asitlerden oluşur. Burada protein üretim
için gerekli olan rRNA (ribozomal RNA) çekirdeğin dışına taşınmak
üzere sentezlenir ve hazır hale gelir.

Sözcüğün Anatomisi
Ribozom
Ribozomlar yaşayan hücrelerde bulunan, bir organizmada oluşan
proteinin çoğunu üretmekten sorumlu yapılardır.

Nükleus zarında bulunan protein kompleksleri, maddelerin


nükleusun içine ve d ışına taşınmasını düzenler. Suda çözünen
moleküller engellenmeden geçebilirken daha büyük moleküller
bir yerden bir yere geçerken yardım almak durumundadır. Male­
külleri nükleusa taşıyan yardımcıya importin denir. Exportin ise
molekülleri nükleusun dışına taşır.

Endomembran Sistem
Bir hücrenin birçok membrana bağlı organelleri fiziksel ya da işlev­
sel olarak veya her iki şekilde de bağlıdır ve bu nedenle endomemb­
ran sistemin bir parçası olarak birlikte gruplandırılır ve şunları içerir:

• çekirdek zarı (nükleusu çevreleyen membran)


• endoplazmik retikulum
• golgi aygıtı
• kesecikler
• plazma membranı

Endoplazmik Retikulum
Protein ve lipit üretiminde hayati önem taşıyan endoplazmik re­
tikulum (ER), sitoplazmik bölmelerin geniş alanlarını işgal eden
büyük katlanmış tabakalardan oluşur. ER iki türden oluşmaktadır:

34
Hücre Bileşenleri

• Granüllü ER (rER) protein sentezierne için ribozomlarla, orga­


nellerle kaplıdır ve bu da ER'nin pürüzlü görünmesine neden
olur.
• Granülsüz (sER) ribozom içermeyen lipit sentez alanıdır.

E R maddesi, golgi aygıtına doğru hare ket eden ve onu eriten


kesecikler olarak bilinen membran bağlı sferlerden taşınır.

Golgi Aygıtı
Düz kese şeklinde katmanlardan oluşan bir h ücre yapısı olan Gol­
gi aygıtı, proteinleri sınıflandırıp belirli amaçlar doğrultusunda
paketlernek için gereklidir. Kesecikler yen i gelen tarafta birlikte
eriyerek Golginin cis yüzü olarak ifade edi len yeni bir katman oluş­
tururlar. Tıpkı bir montaj hattı gibi bu katmanlar da yeni cis yüzler
eklenip golgide üst üste yığıldıkça gitgide daha yükseğe çıkar. Yı­
ğınların diğer yüzü, trans yüz ya da son katma n nakliye kesecikleri
olara k ayrılır ve maddeyi hedefe taşır.
Bazı maddeler plazma membranına teslim edilirken diğerleri
mitokondriler gibi başka membran bağlı organellere giden kese­
ciklere yerleştirilir.

Kesecikler
Endomembran sistemde taşıma kesecikleri n yanı sıra diğer kese­
cikler de düzgün hücresel işleyiş için önem arz eder. Lizozomlar
yağlardaki proteinleri, karbonhidratları parçalayan enzimierin kat­
manıdır. Peroksizomlar hidrojen peroksit içerir ve hidrojen perak­
sitin etonolü detoksifiye ettiği ve yağ asitlerini parçaladığı karaci­
ğer ve böbrek hücrelerinde belirgin olarak görülür.

Mitokondri
Mitokondri, hücre tarafından kullanılan enerj iyi oluşturan yapıdır.
Çekirdek membranı gibi çift membran sistemi içerir. Nükleus gibi
mitokondri de DNA'ya sahiptir. Mitokondrial genom, bileşkeleri

35
Anatomi 101

metabolizma ve enerji üretiminde önemli role sahip 30'un üzerin­


de gen kodlar.
Kapsül şeklinde görünümüyle dış mitokondri membranı orga­
nel yüzeyinde düzken iç membran, iç zar denilen katlı levhalardır
(yüzey alanını artırmak için). iç membrandaki proteinler, proton
veya h idrojen iyonlarının (W), matrix denilen mitokondri için­
den iç ve dış membranlar arasında bulunan i ntermembran alana
elektron taşıma sistem i oluşturur. Akıcı W, insan vücudunun tüm
hücrelerinin enerji için kullandıkları molekül olan ATP (adenozin
trifosfat) üretmek için kullanılır.

36
MOLEKÜLER TiCARET
Hücresel Gümrük ve Sınır Karakolu

Enerjinin tüketim yardımı almadan kullanılmadığı ya da aktif ol­


madığı durumlarda maddenin hücre içine ya da dışına taşınma iş­
lemi pasif olabilir. Pasif taşınmada moleküller yüksek konsantras­
yon alanlarından düşük konsantrasyon alanlarına doğru hareket
eder.

Oifüzyon ve Ozmos
Basit d ifüzyon, yüksek konsantrasyon alanlarındaki moleküllerin
düşük konsantrasyon alanlarına yayılma işlemidir. Çöp tenekesi­
ne biraz oda partümü püskürtürsünüz ve kısa bir süre sonra tüm
m utfağa hoş bir leylak kokusu yayılır. Bu, difüzyona bir örnektir.
Difüzyonu daha çok yokuş aşağı bisiklet sürme işlemi olarak
düşünebilirsiniz. i htiyacınız olan tek enerji yokuş yukarı çıkarken
almış olduğunuz enerjidir. Sonrasında yerçekim i sizi yokuş aşağı
kaydıracaktır. Hücresel taşınma için yokuş yukarı itme, molekül­
lerin yüksek konsantrasyonunu oluşturmadır. Bu molekül oluşu­
mu, örneğin, vücudunuzun ihtiyacı olan besin ierin sindirilmesi
esnasında gerçekleşir. Besin molekülleri birikir. Bu birikme işlemi
de enerji gerektirir. Ancak biriken moleküllerin dağıtılması (tabiri
caizse) yokuş aşağı yuvarlanması (ille de) fazladan enerji gerektir­
mez.
Bu nedenle, yokuş un en tepesi yüksek konsantrasyon, alt tarafı
ise d üşük konsantrasyon alanıdır (yokuşun alt kısmında yığınları­
nız varsa en tepedeki moleküllerin gidecek alanı olmaz ve böyle­
likle d ifüzyon oluşamaz).
O ksijen ve karbondioksit, solunum esnasında membranda ser­
bestçe yayılır.

37
Anatomi 101

Sözcüğü Anatomisi
Solunum
Solunum, hücrelere oksijen getirme ve karbondioksitten kurtarma
(atık madde) işlemidir.

Hücre, işini yaptığı sürece oksijenini tüketir ve onu karbondi­


oksite dönüştürür. Karbondioksit yığılımı, konsantrasyon tepeden
yuvarlanabileceği yüksekliğe erişene kadar sürer (hücre membra­
nı boyunca ve sonra dışarı vahşi doğaya sürüklenir). Karbondioksit
uzağa taşındığında, h ücre dışındaki yüksek oksijen konsantrasyo­
nu hücre içinde oksijen moleküllerinin dağılımından tepetaklak
olur. Bu döngü sonsuza kada r ya da en azından çok uzun bir süre
devam eder.
Su, aynı zamanda plazma membranında serbest yayılma özel­
liğine de sahiptir, suyun bu yayılma durumu ozmos olarak adlan­
dırılır.
Su molekülleri maddeleri eşit bir dereceye kadar seyreltir. Eğer
membranın bir tarafında bulunan su daha fazla çözünen madde­
ye sahipse -tuz veya şeker gibi- membranın iki tarafında bulunan
su ve maddenin konsantrasyonunu eşitlemek için daha az çözü­
nen madde (az konsantrasyonlu ya da hipotonik) olan taraftan
daha fazla olana doğru akacaktır.

Taşıyıcı - Kolaylaştırılmış Taşını m


(Çok büyük veya yük taşıyor olması sebebiyle) Plazma membra­
nına yayılamayan moleküller, protein kanalları aracılığıyla memb­
ran boyunca taşınabilir. Molekü l hala yüksek konsantrasyonlu bir
alandan düşük konsantrasyonlu bir alana doğru hareket etmek­
tedir.
Glikoz ve sodyum gibi yüklü iyonlar, bir h ücrenin içine veya
dışına yayılma işlemi için protein kanalı kullan mak zorunda olan

38
Moleküler Tıcaret

moleküller ve iyonlar arasındadır. Bu da bir yayılma olduğu için


enerji kullanılmaz. Tek fark, moleküllerin yayılabilmesinin bu özel
tünel yoluyla sağlanıyor olması.
Aktif taşıma, moleküllerin genellikle taşıma proteinlerinin yar­
dımıyla, hücre içinde ve dışında aktif bir şekilde hareket ettiği pa­
sif yayılmadan farklıdır. Hareket etme ihtiyacı duyan molekül bir
taşıma proteinine yapışır, o da molekülü gitmesi gereken yere gö­
türür ve orada salıverir.
Ancak, bazen moleküllerin düşük konsantrasyon lu bir alandan
yüksek konsantrasyonlu bir alana (konsantrasyon gradyanlarına
karşın) taşınması gerekir. Bu, yayılmanın tam tersidir ve trans­
membran proteinlerinin molekülleri çok daha büyük bir ilave
enerjiyle taşımasını gerektirir (bisikletinizi yokuş aşağı kaydırmak
yerine yokuş yukarı çıkarmak gibi).
Aktif taşıma protein kanalları, taşıma moleküllerini bağlar ve
molekülleri membranın diğer tarafına ve g radyanın zıt yönüne ta­
şımak amacıyla biçimini değiştirmek için ATP'den enerji kullanır.
H ücre molekülleri hücre içine ve dışına taşımak için bazen
membran kesecikleri kullanır. Bu durumda molekül, transmemb­
ran proteini bir kıza k olarak kullanmak yerine h ücre membranında
(bir kese oluşturur) bir kese ile kaplı olarak h ücrenin içine ve dışına
taşınır.

• Endositoz, molekülleri hücre içine taşımak için kesecikler kul­


lanma işlemidir
• Eksositoz, molekülleri hücre dışına taşımak için kesecikler kul­
lanma işlemidir

39
HÜCRE BÜYÜMESi VE HEPLIKASYON
Konuşma Zamanı

Hücresel büyüme ve bölünme yaşamın yalın gerçeğidir. Büyüme


ve bölünme genellikle, bir ya da bir grup h ücrede, tümör oluşu­
muna neden olacak kontrolsüz bölünme başlamadığı sürece, mo­
leküler seviyede denetim altında ve salgılanmış maddeler aracılı­
ğıyla hassasiyetle sürdürülür.

Hücre Döngüsü
Tipik bir hücre, hücre döngüsünün çoğunu -büyüme ve çoğaltma
süreci- harcayarak bulunduğu dokulara ve organiara önemli bir
işlev sağlar. Hücre döngüsün ü n bu aşamasına interfaz denir. Bu
başlangıç aşamasında, h ücre n ihai büyüklüğüne ulaşır ve tekrar
bölünmeye hazırlanana kadar sabit, işlevsel durumda kalabilir. Mi­
toz diye adlandırılan bu aşamada hücre, kromozomlarını ve nük­
leusun u böler. Hücre döngüsü n ü n sitoplazmanın bölünmesi olan
sitokinez ile ilişkisi, tek ana hücreden üreyen özdeş iki yavru hüc­
renin elde edilmesiyle sona erer. Sonuç hücreleri i nterfaz sürecini
başlatır ve yeniden hücre döngüsüne gelir.

interfaz: G 1
Mitoz ve sitokinez tamamlandığında her iki yavru hücre de inter­
tazın ilk evresine girer: Gap ı (G ı ) evresi. Burada hücrelerin çoğu
büyür, gerekli organelleri kopyalar ve nükleusu hücre merkezine
daha da yaklaştırır. G ı evresinin sonunda hücre, replikasyon süre­
cinin hatasız başlayıp başlamadığını emin olmak için kontrol eder.
Herhangi bir problem olması d urum unda, hücre bölünmesi dura­
cak ve hücre sorunu çözmeye çalışacaktır.

40
Hücre Büyümesi ve Replikasyon

lnterfaz: S
Sentez (S) evresi, Gl evresini takip eden kromozomların, her iki
yavru hücrenin eksiksiz kromozom grubuna sahip olmasını sağla­
mak için kopya edildiği aşamadır.

interfaz: G2
Gap 2 (G2) aşamasında hücre mitoz için hazırlanmaya başlar. Bu
süre içinde hücre, m itoz için gerekli olan tüm yapıları ve madde­
leri ü retir ve organize eder. En önemli nokta G2-M dönüşümüd ür.
Burada hücre replikasyon sürecine devam etmeden önce, hücre
büyüklüğü, DNA replikasyonu ve DNA hasarı kontrol edilir.

Mitoz: M
M itotik (M) evrede bir ana hücre, 2 yavru h ücreye klonlanır. Her bir
ana h ücre 23 çiftten oluşan 46 kromozom a sahiptir. Ortaya çıkan
her yavru hücre, tam olara k aynı 46 kromozoma sahip ana hücre­
nin klonu olacaktır.

Sözcüğün Anatomisi
Mitoz
Mitoz, bir hücredeki kromozomların kopyalanması ve kendi çekir­
değine ayrılması işlemi olarak tanımlanır.

M itozun ilk evresi olan Profaz süresince intertazın S evresi es­


nasında oluşan kardeş kromatidier (kromatid kopyalanmış kro­
mozom çiftlerinden bir tanesidir) yoğunlaşır ve hücre bölünmesi
hazırlığındayken daha sarmal bir hal alır. Bu evrede hücre içinde,
nükleer membranın parçalanmaya başlaması gibi ilave değişi klik­
ler meydana gelir.
Bir ara dönem olan prometafaz, genellikle geç profaz olarak
nitelendirilir. Bu süreçte hücrenin her bir kutbundan diğer kutba
41
Anatomi 1 0 1

esneyen, iğ iplikleri olarak adlandırılan mikrotubulüsler düzenle­


nir. iğ iplikleri, hücre bölünmesi esnasında iki kritik işlev görürler.
Birincisi, her iki kutbun iplikleri kromatidieri hücrenin ortasına ta­
şımak için iki tarafın kardeş kromatidleriyle bağıntı kurar. Diğer iğ
iplikleri, mitozun son aşamasında siteplazmanın bölünmesine ha­
zırlık amacıyla hücrenin kutuplarını birbirinden uzaklaştırma işlevi
görür.
Mitozun en sık gösterilen evresi olan metafaz, kromozomların
daha önce üretilen iğ ipliklerine bağlandığı noktadır. Hücrenin ek­
vatorunda bulunan 46 kardeş kromatidin hepsinin diziimiş olması
nedeniyle tanınabilir.
Mitoz evresinin en kısa olduğu anafaz, kardeş kromatidierin
ters yönlerde hareket ettirilen 46 bireysel ve özdeş kromozoma
ayrı ayrı çekilmesi ile betimlenir.
Anafaz, telofaz başlangıcının işareti olan kromozomlar kutup­
lara varana kadar devam eder. Bu esnada kromozomlar hızla ra­
hatlamaya ve açmaya başlar, n ükleer membran reforma başlar ve
iğ ipliklerinin birçoğu kaybolur. Bu da sitoplazmik bölünme veya
sitakinezin başlaması ile çakışan nükleus bölünmesi sonucunu
doğurur.

Sitokinez
Telefazın sonuna doğru, aktin olarak adlandırılan proteinler, hüc­
renin ekvatoruna doğru uzanan bir kemer oluşturmaya başlar. Si­
tokinez devam ettikçe, a ktin halkası gittikçe küçülür ve bölünme
çizgisi diye adlandırılan bir daralma ile sonuçlanır. Bu daralma,
ortaya çıkan iki yavru hücre birbirinden bağımsız fakat özdeş hüc­
relere sıkışıncaya kadar devam eder.

Mayoz
i nsan hücrelerinin tamamı m itoz ile bölünmez. Cinsel çoğalma
sırasında sperm ve yumurta hücreleri yarıya bölünmek durumun-

42
Hücre Büyümesi ve Replikasyon

dadır ki böylece her hücre 46 yerine yalnızca 23 kromozom içerir.


Bu bölünme sürecine mayoz adı verilir. Bu nedenle, mitoz genel­
likle klonlama olarak adlandırılırken, mayoz indirgeme bölümü
olara k adlandırılır.

Sperm ve Yumurta Hücreleri Neden Sadece 23


Kromozom içermektedir?
23 kromozom içeren bir sperm hücresi 23 kromozom içeren bir yu­
murta hücresi ile 46 kromozom oluşturacak şekilde birleşir. Ortaya
çıkan yeni birey, nihai genetik materyal miktarına sahip olacaktır.
Her sperm ve yumurta hücresi 46 kromozomun tam miktarına
sahipse, birleşmiş genetik madde, 92 kromozoma sahip bir birey
olarak sonuçlanır.

B u genomik maddenin indirgenmesini tamamlamak için ("ge­


nom': "bir hücrenin genetik maddesi" anlamına gelir), her biri bö­
lünme sayısını takiben bir isim alan hücre 2 bölünmeye maruz ka­
lır (örn. profaz ı , metafaz ı ). Mayoz ı 'deki 46 kromozom bölünür
ve böylece her bir yarım 23 kromozoma sahip olur.
i l k bölüme ait yavru hücreler artık kardeş kromatidierinden ay­
rılmış olacaklarından ikinci bölünme mitoz ile aynıdır. Bu bölünme
ve mitoz arasındaki tek fark, mayoz bölünme ll için başlangıç mad­
desinin 23 yavru kromatid olmasıdır (mitozda 46 adet bulunur).
Böylelikle 2 bölünmenin tamamlanmasından sonra 4 yavru hücre
oluşur.

43
DNA REPLiKASYO N U
Genler, Fermuarın Açiiması

Hücre, iki yavru hücreye bölünmeden önce her bir yavru hücrenin
bir kopya ed inebilmesi için ana hücrenin tüm DNA'sı kopyalanma­
lıdır. Bir h ücrenin DNA'sı organizmanın tüm genetik maddesini ve
bunun nasıl kullanılacağıyla ilgili talimatları taşır.

DNA Yapısı
DNA'nın yapısı, ters-paralel (ters yönlerde çalışan) nükleik asit di­
ziliminden oluşan bir çift sarmaldır (ortak bir eksen etrafında spi­
ral biçim). DNA molekülü merd iven gibi görülebilir. Merdivenin
her bir ayağı bir DNA i pl iği, basamaklar da bütün yapıyı bir arada
tutan n ükleotid bazları temsil eder. DNA'da, bir sicim üzerindeki
nükleotidler daima çok istikrarlı bir biçimde bir eş ile eşleştirilir.

DNA Nükleotidleri
Nükleotidler (DNA'nın yapıtaşları) bir şeker molekülü, bir fosfat
ve bir nükleobazdan oluşur. DNA çiftleri, bazları adenin (A), tirnin
(T), guanin (G) veya sitozin (C) olan sadece 4 farklı nükleotid içerir.

DNA iplikleri, tekrarlanan bir şeker (deoksiriboz) ve bir fosfat­


tan oluşur. Şeklinden dolayı şeker fosfat molekülüne halkalı bile­
şik denir. Şeker, bir oksijen atomu kaybetmiş olan bir riboz şek­
lindedir (de-oksi "eksi oksijen" demektir). Şeker molekülünün bir
pentagram (beş nokta lı yıldız) şeklinde oluştuğunu düşünürseniz,
o zaman diğer moleküllerin bağiaya biieceği beş açı vardır.
Alttaki pentagram tabanını ve üstteki noktayı hayal edin. En
üst noktanın sağındaki ilk açı, ı ' veya ı asal olara k adlandırılır. Saat
yönünde ilerlendiğinde, ikinci açı, 2' veya 2 asal olarak adlandırıla-
44
DNA Replikasyonu

cak ve beş açı da numaralandırılana kadar böyle devam edecektir.


Bu da, bilim insanlarının, bir halka bileşiğindeki bu moleküllerin
birbirlerine nasıl bağlandığı konusunu ele almalarına yardımcı
olur. DNA'da, bir nükleotid içinde, fosfat grubu S"nde şekere bağ­
lanır ve 3"nde başka bir nükleotide bağlan ır. Böylelikle, DNA iplik­
leri, biyokimyasal açıdan S"nden 3"ne uzanan tek yönlü bir cadde
olara k ortaya çıkar. Ancak DNA ipliklerinin (merdiven basamakları)
birbirine bağlı olduğunu unutmayın. Bu nedenle, bir iplik (kodla­
yıcı iplik) soldan sağa S' ila 3' arasında okunurken, çift sarmalın
diğer ipliği (tamamlayıcı iplik) ters yönde 5' ila 3' arasında okunur.

Replikasyona Hazırlanma
DNA çift sarmalı çoğaltılmadan önce, tek sarmallar halinde ayrıl­
malıdır. Bu, bir pantelonun fermuarının açılmasına benzer. DNA
molekülünde bir enzim olan helikaz, nükleotid çiftlerini bağlar ve
ayırır, ipliğin birini eşinden kurtarır. Her ne kadar her iki iplik aynı
anda çoğaltılıyorsa da, sadelik için iplikler ve replikasyonları (ço­
ğaltma) ayrıca değerlendirilecektir.

Helikaz Nasıl Çalıfır?


Helikaz, bazların birbirine bağlı olduğu bir DNA segmentinin mer­
kezinde bulunan hidrojen bağını parçalar. Bu, yeni bazların bağla­
nabilmesi için bazların ortaya çıkmasını sağlar. Adenin her zaman
timine guanin de her zaman sitazine bağlanır.

iplikler çözüldükten sonra artık çift sarmal şeklini almamak­


tadır. Bunlar doğrusal nükleotid dizileridi r (A, T, G ve C harfleriyle
ifade edilir).

Öncü i plik Replikasyonu


DNA'nın "tamamlayıcı" ipliği olarak adlandırılan şey, genetik ko­
dun (kod layıcı iplik) "karşıt" ortağıdır. Fakat bu, bir yavru hücreye

45
Another random document with
no related content on Scribd:
The Project Gutenberg eBook of Peter Merton's
private mint
This ebook is for the use of anyone anywhere in the United States
and most other parts of the world at no cost and with almost no
restrictions whatsoever. You may copy it, give it away or re-use it
under the terms of the Project Gutenberg License included with this
ebook or online at www.gutenberg.org. If you are not located in the
United States, you will have to check the laws of the country where
you are located before using this eBook.

Title: Peter Merton's private mint

Author: Lee Archer

Release date: April 29, 2024 [eBook #73497]

Language: English

Original publication: New York, NY: Ziff-Davis Publishing Company,


1956

Credits: Greg Weeks, Mary Meehan and the Online Distributed


Proofreading Team at http://www.pgdp.net

*** START OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK PETER


MERTON'S PRIVATE MINT ***
Peter Merton's Private Mint

By LEE ARCHER

Your name is Merton and you


find that all you have to do is
reach into your safe to get
money. The more you take, the
more you find. And just when
Quiggs has cut your future
down to nothing. A wonderful
discovery! Or is it? Of course it
is. You'll be the richest man in
the world. But will you?

[Transcriber's Note: This etext was produced from


Fantastic October 1956.
Extensive research did not uncover any evidence that
the U.S. copyright on this publication was renewed.]
Peter Merton sat at his desk after the District Attorney's men left, and
put his head in his hands. He was still sitting that way when Miss
Irene Simmons came in.
"Here's the rest of the morning's mail, Mr. Merton," she said.
Merton didn't even look up. He was a young, good looking man in his
late twenties, the type known as a "rising young executive"—possibly
because that's exactly what he was. But he did not look young this
morning. His interview with the D.A. had added years to his
appearance. He felt old and haggard.
"Just put them on the desk," he said. His voice sounded tired.
She put the letters on the desk, but when she didn't leave
immediately, Peter Merton looked up.
Irene Simmons was an average-sized girl with golden-brown hair,
large blue eyes, a full, red mouth, and a lush figure. She looked as
though she ought to be working as a bathing-suit model instead of as
the private secretary to a vice-president of Crabley & Co.
"Does it look pretty bad, Mr. Merton?" she asked.
"It looks horrible," he said bleakly. "The D.A. said that since Quiggs
has had four days to get away, the money is probably in South
America by now." He put his hand over his eyes. "If only I hadn't
been such a fool! Why did I put the money in my office safe instead
of in the company vault? Fifty thousand dollars! The insurance
company won't pay, because the policy says that cash has to be kept
in the vault.
"But how was I to know that Quiggs would come sneaking in here
during Christmas vacation and take it out of my safe? He's been
working for the company for years; who would have thought it?"
"Frankly, Mr. Merton, I think he was jealous because you were made
a vice-president instead of him," Irene said firmly. "I think he wanted
to ruin you."
"Well, he certainly has," Peter said sadly. "Old Man Crabley says that
putting the money in my safe was criminal negligence. He says he
wants me to pay it back or he'll see that I'm blackballed by every
company in the business—after he fires me."

"I—I'm very sorry, Mr. Merton. I'm sure you'll think of something. The
police may catch him, after all."
"Thank you, Miss Simmons. I hope so," Peter said. But his voice
didn't hold much hope.
As the girl left the room, Peter absently watched the swaying of her
hips as she walked, but he was too upset to appreciate the view fully.
He had a serious problem to consider.
He thought over what she had said. So Quiggs had been jealous,
eh? That probably explained the fact that he had left a five-dollar-bill
in the safe. With his odd sense of humor, Quiggs had probably
thought it very funny to leave a five note in place of the fifty thousand
he had taken.
There was no doubt that it was Quiggs; the police were certain of the
guilty person. Quiggs had been seen coming into the office on the
Thursday night before Christmas vacation and had left only half an
hour later. He had evidently taken the money out and replaced it with
a bundle of wrapped paper. Some hours later, he had checked out of
his apartment, and all trace of him had been lost.
Peter looked up at the Watteau print which concealed the heavy
steel door of the wall safe. Five dollars lay behind it, all that was left
of fifty thousand. He got up, walked over to the safe, twisted the
combination, and pulled the door open. He reached in, took out the
bill, and looked at it. And looked again, with wide eyes.
Because it wasn't a five-dollar-bill, at all.
It was a thin sheet of paper-like plastic, folded up to about the same
size as a banknote.
Puzzled, Peter looked into the safe again. Nothing. He thrust his
hand in and felt around. Still nothing. Except for the sheet of stuff he
held in his hand, the safe was as empty as a church on Monday.
Unfolding the folded sheet, Peter saw that it was covered with print.
The characters were oddly shaped, and the phraseology was queer,
but it was unmistakably English.
Peter Merton sat on the edge of his desk and began to read.
Honorable Mister, Miss, or Missus:
To whoever you are in the Twentieth Century, we of the Thirtieth
Century send greetings. We hope this epistle will be understandable;
our knowledge of the language of English is maybe not as good as
might be. Our studies of your time are somewhat hampered by lack
of records, and it for this reason is that we contact you.
In order for the Time Transfer Field to work, it must be entirely
surrounded by thick metal. Also a piece of similar material must be in
place so that transfer can be effected, in accordance with the Vorish
Equations.
If you wish to co-operate in this history-seeking venture, please
place a note to such effect in your metal box.

Rolath Guelph

Terrestrial Bureau of Historical Investigation


Peter frowned and read the thing again. Who would write such
silliness? Could it be another joke by Quiggs? No, it couldn't be; he,
Peter Merton, had put that five-dollar-bill back into the safe, and he
hadn't left the room while it was in there.
He looked up at the open safe. It was still empty. Well, by golly, he'd
see whether this was a hoax or not.
He pulled his gold-plated desk pen out of its crystal holder, took a
piece of office stationery, and wrote:
Dear Mr. Guelph:
I'm very much interested in your proposition, but I would like to have
you explain a little bit more about it.

Very truly yours,


Peter Merton

He folded it and put it in the safe. Then he sat down and watched it.
He watched it for fifteen minutes before he decided that nothing was
going to happen. Finally, he walked over and took out the paper. It
was the same as it had been when he put it in.
He looked back at the plastic sheet. Aha! It said: "In order for the
Time Transfer Field to work, it must be surrounded entirely by thick
metal."
He put the note back in, and this time he closed and locked the door.
Three minutes later, he opened it again. This time, there was another
folded sheet of plastic. It said:
Dear Mr. Merton:
Understanding Time Transfer is very simple. Of course, the science
of your time would be unable to build such a machine, but what
happens is essentially this: If you put something in your metal box,
we can pick it up and bring it to our time. However, there must be an
equivalent exchange of matter, so we have to send something to
your century, too. This must be done in accordance with the Law of
Entropy.
What we need mostly are historical documents; newspapers, books,
and magazines of your era. Please send only factual material; no
fiction. We will want fiction later, but not now.
Here is a list of things we would like to have.
Peter read down the list and blinked in amazement at some of the
things.
The letter ended with: In return for this, we will send an equal weight
of some of our old museum pieces of paper. Papers like the one we
took from you; things called "money." Will this be satisfactory? Here
is a sample.

Yours very truly,


Rolath Guelph.

Money? Peter looked at the bill that was enclosed. It was a five-
hundred-dollar-note! And they said they would exchange pound for
pound! That meant that for one pound of old newspapers, he would
get one pound of banknotes!
It sounded screwy, but Peter Merton was not a man to argue. If it
worked, fine; if it didn't, what could he lose?
Peter jammed his hat on his head, folded the list and the five
hundred dollars in his pocket, and strode out the door. He stopped in
the outer office at the desk of Miss Simmons, who was typing up
some letters.
"Come along, Miss Simmons," he said. "Get your hat; we have some
things to do."
Miss Simmons looked startled, but she did as she was bid. Fifteen
minutes later, they were in a second-hand book shop on Sixth
Avenue.
Peter squinted at the list in the dim light. "I want The Story of English
by Mario Pei," he said to the proprietor, "and The Story of Language
by the same author. Give me a copy of the memoirs of Winston
Churchill, the—"
He went on like that for several minutes, and the pile of books in
front of him began to grow. Then he browsed through the magazine
section, looking for back issues of Life, Time, and Scientific
American.
He told Miss Simmons to get a taxi, and they began loading the stuff
in the back seat. Then they drove to the New York Times building
and got back issues of the past year. With all this loot, they drove
back to the offices of Crabley & Co.
It was during the ride back that Peter wondered whether it was
possible that the people of the future had stolen the money that
Quiggs had been blamed for and replaced it with a bundle of paper.
But he shook his head. It couldn't be. The bundle had been made of
cut-up newspapers, and, besides, they had Quiggs' fingerprints all
over them.
Miss Simmons helped him get the stuff into his office, and then she
said: "Mr. Merton, I don't like to butt into your business, but may I ask
what all this literature is for?"
Grinning happily, Peter Merton swore the girl to secrecy, then he told
her what had happened. As he finished the story, Miss Simmons
began to edge slowly toward the door.
"—and so, I had to get these books and things. They're evidently
doing research into history. These are books they've lost, somehow.
Imagine what it would be like if our historians could get copies of the
books that were burned at the Library of Alexandria, and—Just a
minute! Where are you going, Miss Simmons?"

Miss Simmons smiled a sickly smile. "Oh, nowhere! Are you sure
you feel all right, Mr. Merton?"
"Do I feel—" Peter looked blank. "Oh! I see. You think I've gone off
my rocker. Well, we'll see. Maybe I have, but I don't think so. Look;
I'll prove it to you."
He scribbled a note to Rolath Guelph and put it inside the safe with a
couple of the books. Then he closed the safe. He waited three
minutes and opened it again.
Irene Simmons' eyes opened wide in astonishment, and her mouth
formed a crimson O. Tumbling out of the safe came sheaf after sheaf
of banknotes.
"Now do you believe me?" Peter asked triumphantly.
"Y—yes. What else can I believe? Are they real?"
He picked one of the bills up and looked at it closely. "It's real, all
right. I started out in business as a bank teller, and I know how to tell
a counterfeit. This is the real McCoy, all right."
"Well—well, my goodness!" was all Miss Simmons could say for a
moment. Then, after the shock of seeing all that money had
lessened a little, she asked: "What are you going to do with it,
Peter?"
"The first thing I'm going to do," he said, "is return that fifty thousand
dollars to Mr. Crabley. Here, help me gather this stuff up and sort it
out into piles. We'll have to count it, too."
The girl pitched in willingly and began to sort the bills. Swiftly they
separated it.
It was not until then that Peter Merton realized that the girl had called
him by his first name. Was it the sight of all the money that had done
it? Irene Simmons had never impressed him as the gold-digger type,
but—
Peter shrugged and went on stacking the money.
When they had finished, Irene said: "There's not quite enough to pay
back Mr. Crabley."
"That's easily fixed," Peter said, grinning.
He put in some more books, closed the safe, and waited. When he
opened it again, more money came tumbling out. This time, there
was enough to pay back the Old Man and more besides.
Peter sorted out a pile of the larger bills, enough to make fifty
thousand, and marched to Mr. Crabley's office.
The engraving on the door said:
J. J. CRABLEY
PRESIDENT
He rapped deferentially, and when a voice said: "Come in!" Peter did
exactly that.
Old Man Crabley looked just like his name. He was a small, wizened,
crab-faced man with yellowed skin and a totally bald head.
"Well, sir! What is it this time?" he crackled.
Peter began pulling the money out of the briefcase he had packed it
in, in order to carry it to the Old Man's office.
"I brought you the money, sir," Peter said. "You'll find it all there; fifty
thousand dollars."
The Old Man's eyes lit up with pleasure. Peter could almost see the
green glow of money in them.
"Excellent," said Mr. Crabley. "So the police caught the thief, hey?
He'll get twenty years for this."
"No, sir," Peter replied. "They haven't caught Quiggs yet, and they
haven't found the money. This is out of my—ah—my savings."
The Old Man's scraggly brows shot up. "Indeed? Savings? I didn't
know you actually had that much. Hmmm. Well. Mmmm." He rubbed
his hands together and frowned. "Well, this is really quite handsome
of you, young man. You have more brains than I credited you with.
Hmmm." He took out a letter opener and toyed with it. Finally, he
said: "Peter, my boy, I'll tell you: I really didn't mean that you should
do this; I was simply trying to throw a scare into you. I'll tell you what
I'm going to do, my boy; I'm going to place this to your account with
the firm. Henceforth, you are a junior partner of Crabley & Company,
to the tune of fifty thousand dollars.
"In addition, I'll have Mr. Twythe, the firm's lawyer, draw up a paper
which will give you all rights to whatever money is recovered from
Quiggs by the police."
Peter started to say something, but Old Man Crabley just patted the
air with a hand. "Tut, tut, my boy; think nothing of it. Any young man
who can save a sum like that at your age deserves extra
consideration. I have always admired a man who can make money."
Peter thanked Mr. Crabley as best he could and then he strolled
back to his office feeling a rosy glow.

During the following two weeks, Peter Merton's personal fortune


grew by leaps and bounds. Most of the cash he kept in a trunk in his
apartment; he knew that people would start to ask questions if he put
too much of it in the bank at once. But he did put considerable sums
in the bank, nonetheless.
The savings account was practically forced on him by Irene
Simmons. She insisted that, even if he did have money in his trunk, it
was conceivable that someone might steal it. Meanwhile, he bought
a new Cadillac, several tailor-made suits at two hundred and fifty per,
a fur coat for Irene, and had his apartment completely redecorated,
with built-in bar complete.
He became quite friendly with Irene Simmons, but he was convinced
that the girl liked him simply because he had plenty of money. That
didn't bother him too much; she was a beautiful girl, and Peter
Merton had always had an eye for beauty.
It was in the middle of the third week that things began to change.
The first thing that happened was a note from Peter's futurian
correspondent, Rolath Guelph.
Dear Mr. Merton, it read. You have been most co-operative in this
endeavor, and we appreciate it greatly. Your books have been very
welcome, and have strengthened our knowledge of your times and
language tremendously.
Now, however, we would like a few artifacts of your civilization.
Would you please send us samples of your clothing, both men's and
women's styles? We would also appreciate various other things,
such as....
And here there followed another long list, similar to the one he had
received before, except that it called for various manufactured
objects.
The letter was signed, as usual, Very truly yours, Rolath Guelph.
"Well, what do you think of that?" Peter said, after reading it.
Irene read it and said: "I have a dress I can send him, and you can
send him one of your suits."
Peter nodded. "We'll have to buy some of these other things,
though."
An hour later, Peter stuffed a suit into the wall safe and closed the
door. When he opened it, there was a small bundle of thin, strong
material which, when unfolded, proved to be a suit—of sorts. It
certainly looked different.
Irene giggled when he held it out. "You couldn't wear that on the
streets. It looks like something out of Flash Gordon or Buck Rogers."
Peter grinned and put in Irene's dress. What he got back was a
dress, but this time Irene didn't giggle when it was unfolded.
"Why, that's perfectly gorgeous," she said, in awe. "I wonder if it'll
fit?"
"Here," said Peter, handing it to her. "Go find out. You can lead the
fashion field—by a century to be exact."
Irene took the dress and headed for the ladies' powder room. When
she came back, it was all Peter could do to keep his eyes from
popping out.
On Irene, the rich, iridescent material made her look like a queen out
of a Technicolor extravaganza.
"Wow!" said Peter feelingly. "It's too bad they don't have suits I can
wear."
"I'll show you something else, too," Irene said excitedly. "I
accidentally spilled some water on it in the powder room, and look
what happened!" She proceeded to demonstrate by pouring water
on her skirts from the carafe on Peter's desk. The water rolled off
without wetting the material. Then she took the desk pen and shook
some ink on it. "See?" she chortled, "it rolls right off! It never has to
be cleaned, because it can't get dirty!"
Peter looked back at the Buck Rogers suit. "Maybe I can get a tailor
to make a decent suit out of that thing."
Irene shook her head. "I don't think so. There aren't any seams."
Peter frowned and took a pair of scissors from his desk drawer. He
took one sleeve of the suit and tried to cut it. It wouldn't cut. He
jabbed at it with the point. The suit stubbornly refused to cut, snag,
or tear.
"I wonder," he then said thoughtfully, "if this Rolath Guelph would
have a suit made for me; one that I could wear." He scribbled out a
note and put it in with the next batch of stuff.
The reply came back almost immediately.
I can't promise anything, Mr. Merton, but I'll see what I can do. R. G.
"Well, that's that," sighed Peter. "I'll just have to wait."
Another week passed, and Peter got no word from Rolath Guelph.
He did, however, get word from another group of men.
He was sitting comfortably in his office, pondering on what to do with
all his money, when the intercom on his desk buzzed.
"There are some gentlemen from the Treasury Department to see
you, Mr. Merton," said Irene's voice. She sounded scared.
"Send them in," Peter said. Come to think of it, he felt a little uneasy,
himself.
The two brisk, official-looking young men who came into the office
identified themselves as Mr. Brady and Mr. Brown, of the United
States Treasury Department. They wasted no time in getting down to
business.
"Now, Mr. Merton," said Brady, "we'd like to know how you're getting
all this money."
"Well, ah—um—I saved it," he said.
"That's not what I meant," said Brady. "I'm talking about several
counterfeit bills that have been traced to you. Where did you get
them?"
"But they can't be counterfeit," Peter protested. "They are perfectly
good bills!"
"Oh, they're good imitations, all right," Brown said. "The most
amazing fakes I've ever seen. The paper is perfect, the engraving is
beautiful; in fact, the only thing wrong is the serial numbers. Why,
some of those numbers won't be printed on bills for twenty or thirty
years yet."
"Now, Mr. Merton," said Brady, "tell us where the plates are. Who
printed these amazing phonies?"
"I don't know," Peter said. "I—I—" he stammered. Frightened, he
didn't know what to say. He was afraid to tell them about Rolath
Guelph and the Time Transfer; they'd think he was crazy.
"It won't do you any good to lie, Mr. Merton," said Brown. "We got a
search warrant this morning and went through your apartment. We
found the trunk full of money in your closet. Some of the boys are
going over them now, down at the Treasury Office."
Peter Merton gulped and said nothing. He couldn't; there was a lump
in his throat the size of a grapefruit.
"Well," Brady said, "if you won't tell us, I'm afraid we'll just have to
take you in. Come along, Mr. Merton."
Still speechless, Peter walked out of the office between the two men.

Peter Merton was sitting in a cell with his head in his hands when he
heard the clicking of high heels down the corridor, followed by the
heavy tread of a guard's feet.
It was Irene. "I got a lawyer for you, Peter," she said breathlessly as
she came up to the cell door.
The guard leaned against the wall and inspected his fingernails. "I
don't think he needs a lawyer, lady. What he needs is a goof-doctor.
He's flipped his cookie."
Peter managed a faint grin. "I told 'em how I got the money," he said.
"They think I'm nuts."
"But, Peter," she said, "why would Rolath Guelph send counterfeit
money?"
"He didn't," Peter said. "Don't you see? He got all that money out of
a museum. There's probably bills there that were printed in every
century for the next thousand years. He just sent some bills that
won't be printed for twenty years yet."
"Well, don't you worry, I'll do something to get you out," she said.
"Couldn't we take them up to the office and show them how it
works?"
"I don't know. Maybe. But Brady said that even if I were telling the
truth they'd have to take all the money away from me."
"I don't care about the money," Irene said. "All I care about is getting
you out of this horrible place."
Suddenly, a door opened at the far end of the corridor, and there
were more footsteps. It was Brady and Brown, followed by a man
Peter had never seen before.
The stranger was saying: "—after all, it's only fair that my client be
allowed to prove his story, no matter how fantastic it is."
"He'll get a chance," Brady said sharply.
The stranger turned out to be Q. Bertram Leslie, the lawyer that
Irene had engaged.
"All right," Brown said to the guard, "let him out. We'll take over."
Then he looked at Peter. "We're going up to your office, Merton, to
give you a chance to prove this screwy story you've been telling us
about a time machine. I know it's going to be a waste of time, but
justice is justice. Come along."
It was after six o'clock when they arrived at the offices of Crabley &
Company, and the office suite was deserted. Irene let the officers in
with a key, and they went back to Peter's private office.
"Okay," said Brady, "there is your magic safe; do your stuff."
As Peter began working the combination, Brown said: "By the way,
Merton, you'll be interested to know that the Brazilian police have
picked up this guy, Quiggs, who stole the fifty thousand from you. He
claimed he opened the package and there was nothing but a bunch
of plastic in it. But the Brazilian cops think they've got a lead on it."
Peter paid no attention. He wasn't interested in Quiggs' crime right
now, he was only interested in his own. He swung open the door and
looked inside. There was a folded note from Rolath Guelph. He
opened it and looked.
"Oh, no!" he said weakly. He sat down in a chair.
Brady took the note from his hand and read:
Dear Mr. Merton,
We of the Terrestrial Bureau of Historical research want to extend to
you our warmest thanks for your co-operation. We now have most of
the information we want about your era. With the valuable
information you have given us, we will be able to do a great deal
more research, and will have much better success in pinpointing our
future contacts.
It is too bad we could not meet in person, but it is impossible to
transfer living things through time. Rest assured that your name will
go down in history books as one of our most valuable contacts.
The Transfer Field will be shut off as soon as you receive this note.
Naturally, a reversal of transfer will occur.
With our warmest wishes,
Rolath Guelph.
Brady looked up at Peter with what could well be called a jaundiced
eye. He said. "Did you think this would get you off the hook? How

You might also like