Professional Documents
Culture Documents
Demir Alev 2 Rebecca Yarros PDF Indir 23684
Demir Alev 2 Rebecca Yarros PDF Indir 23684
HEPSİNİ, KUL. ET
\N ✓ /
V / /
#1 N EW Y O R K T I M E S Ç O K S A T A N Y A Z A R I
REBECCA YARROS
“îlk yıl bazılarımızın hayatım kaybettiği
dönemdir. İkinci yılsa geri k alanımızın
insanlığını kaybettiği.”
-X A D E N RIORSON
*<
-v V J » Herkes Violet Sorrengail’in Basgiath Savaş Akadem isi’ndeki ilk yılında
ölmesini bekliyordu; buna Violet da dâhil. Ancak Harman, iradesi za
yıf, değersiz ve şanssız öğrencileri ayıklama amacıyla yapılan imkânsız
S g § | sınavların sadece ilkiydi.
s ' S S / / / / • ///////./. u I I l t . l M U V
(JjJ) www.olimpusdukkan.com
@ /olinıposyayinlari
d* /olinıposyayinlari
O lİM P O S O /olinıposyayinlari
9 7 8 6 2 5 6 '0 2 9 0 9 5 X /olimposyayin
IHSfiUlH SBV*S AKHItlHİSİ
İMTİHAN
EJDERHA1
ku bb esi i
a k a d em ik
■ Ka n at M
\ b ir in c i j TOPLANMA1
SIN IFLA R B salo n u J
K ÇA N İ
KULESİ
OlNERAL
io r r b n o a il t n
S ofisi
i m .û m M ,
iM İ
M O N JSE RRA I
NAVARRE
LUCERAS
EY A L EJİ '
KRALLIĞI •
M O R RA IN E EYALETİ J
'S a T ELSUM
BA SGIATH EYA LETİ
■ ^ C A L L D Y R ŞEHRİ /
D EA C O N SH IR E EYA LETİ
ÇALLD YR EYA LETİ
SUMERJÖN
^DRAITHUS
ARCTILE OKYANUSU
CYGNISEh
^EYALETİ
BRAEVICK
E Y A L E Jİ
j o f W K i « r
P O R O M IE L 42w s , \>vr -t'. V \ . h'-'V
K R A L L IĞ I
KROVLA EY A LEJİ
r e b e c c a yarros
D ^ İ R
« K V
O Lİ MP O S' 8
D e m ir Alev
R ebecca Yarros
O rijinal Adı: Iron Flame
Bu kitabın Türkçe yayın hakları Olimpos Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Ş ti’ye aittir.
Yayınevinden izin alınmadan kısmen ya da tamamen alıntı yapılam az, hiçbir
şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz veyayımlanamaz.
O L İM P O S YAYINLARI
M altepe Mah. Davutpaşa Cad. Yılanlı Ayazma Yolu N o:8 K:1 D :2
Davutpaşa / İstanbul
Tel: (0212) 544 32 02 (pbx) Sertifika No: 42056
www.olimposdukkan.com - info@olimposyayinlari.com
B askı: KA BASIM
Topkapı Mahallesi Topkapı Maltepe Cad. Çaycılar İş H anı
N o: 15 Kat:4 Zeytinburnu / İstanbul Sertifika No: 44064
R E B E C C A YARROS
/N
- 3
OLİMPOS
OLIMPOS YAYINLARI'NDAN OKURA NOT
Dördüncü K anat'm özel baskısına eklenen, Xadenın bakış açı
sından yazılm ış iki bölümü Demir Alev m son sayfalarında
bulabilirsiniz.
Benim gibi zebralara.
Tek kuvvet fiziksel olan değildir.
Demir Alev, ejderha binicileri eğiten askerî bir
akademinin acımasız ve rekabetçi dünyasında geçen; savaş,
mücadele, yakın dövüş, tehlikeli durumlar, kan, yoğun
şiddet, vahşi yaralanmalar, ölüm, zehirlenme,
argo ve cinsellikle ilgili unsurlar içeren, heyecanı bir an
olsun dinmeyen fantastik bir maceradır. Bu unsurlara karşı
hassas olabilecek okurlar, lütfen dikkat edin ve devrime
katılmaya hazır olun...
DÖRDÜNCÜ KANAT Diğer tüm kanatların yapısı aynıdır
ALEV
BÖLÜMÜ ^ BÖLÜMÜ BÖLÜMÜ
(i==n ' ' M
ES BÖ LÜ M BÖ LÜM B Ö LÜ M
i LİD ERİ | t f LİDERİ LİDERİ
i- ‘t
YARDIMCI LİDER YARDIMCI LİDER YARDIMCI LİDER
î • '* LİDERİN VEJCİIİ. J İÂ ‘ ^ \ LtDUÜNVEKtÜ LÎD EÂÎSVEKÎLİ / ;
. ' j . w7 Ztdı:.vÂ;&
TAKIMLAR: 15-20 Kîşl ÇİFT ÇERÇEVELİ: TAKIM LİDERİ
TEK ÇERÇEVELİ: YARDIMCI LİDER, LİDERİN VEKİLİ
Aşağıdaki metin, Basgiath Savaş Akademisi Kâtipler Bölümü
Başkam Jesinia Neihvart tarafından, Navarre dilinden
modern dile, aslına sadık kalınarak aktarılmıştır. Tüm
olaylar gerçektir ve ölenlerin cesaretini onurlandırmak için
isimler muhafaza edilmiştir. Ruhları Malek’e emanet olsun.
4SW
t * M m m m 1
" •A V ■
,Jp lt
/ ’ * ü't •’ *
*$ w m r
m ’m
■j ■ U ' f
. 4 I
&&&,*■
.im
fay.:
\
W:‘
‘ •;■:■-'4' f:â,yva
kViPfM'ı*':'
Birleşm emizin 628. yılında, isyan hareketini sona erdiren
antlaşm a uyarınca Aretia’nın ejderhalar tarafından yakıldığı
kayıtlara geçmiştir. Kaçanlar kurtulm uş, kaçamayanlarsa
yıkıntıların altında göm ülü kalmıştır.
- 6 2 8 . 8 5 S AYILI K A M U D U Y U R U S U
C E R E L L A NEILWART TA R A FIN D A N DEŞİFRE EDİLM İŞTİR
BİRİNCİ BÖLÜM
evrimin tuhaf bir... tatlılığı vardı.
D Aretia Kalesi nin devasa ve kalabalık mutfağındaki çizik
lerle dolu ahşap masanın üstünden abime bakarak tabağıma
koyduğu ballı bisküviyi ağzıma attım. Ah, tadı çok güzeldi.
Gerçekten güzeldi.
Belki de bildiğimizin aksine hiç de efsanevi olmayan bir
yaratık beni öldürmek üzere zehirli bir bıçağı böğrüme sapladı
ğından beri neredeyse üç gündür ağzıma tek lokma koymadığım
içindi. Ben bisküvimi yerken bana bakarak gülümsemeye devam
eden Brennan olmasaydı şu an ölüydüm.
Bunu hayatımın en gerçeküstü deneyimi olarak hatırla
yacaktım. Brennan hayattaydı. Veninler, sadece masallarda
var olduğunu düşündüğüm kara büyücüler gerçekti. Brennan
hayattaydı. Aretia, altı yıl önceki Tyrrendor İsyanından sonra
yakılıp küle çevrilmiş olsa da hâlâ ayaktaydı. Brennan hayattaydı.
Karnımda on santimlik yeni bir yara izi vardı ama ölmemiştim.
Brennan. Hayattaydı.
17
REBECCA Y A R R O S
18
DEMİR A L E V
buydu. “Birkaç gün önce seni bir daha, eh, herhangi bir şey
yaparken izleyemeyeceğimden oldukça emindim.” Kocaman
bir ısırık aldı. Eskisi gibi iştahlı olmasının da rahatlatıcı bir
yanı vardı. “Bu arada sağaltma konusunda rica ederim. Bunu
yirmi birinci yaş günü hediyesi olarak kabul et.”
“Teşekkür ederim.” Bu doğruydu. Doğum günüm boyunca
uyumuştum. Ve eminim günlerce yatakta ölümün eşiğinde yat
mam bu kaledeki, evdeki ya da adı her neyse işte, buradaki
herkes için fazlasıyla üzüntü verici olmuştu.
Xaden’ın kuzeni Bodhi mutfağa girdi; üzerinde üniforması
vardı, kolu askıdaydı ve siyah bukleleri yeni kesilmişti.
Bodhi, Brennan’a katlanmış bir mektup uzatarak, “Yarbay
Aisereigh,” dedi. “Az önce Basgiath’tan geldi. Cevap vermek
istersen binici akşama kadar burada olacak.” Bana gülümsedi ve
ifadesinin Xaden’ın daha yumuşak hâline ne kadar benzediğini
görünce bir kez daha şaşırdım. Abimi başıyla selamladıktan
sonra dönüp gitti.
Basgiath mı? Burada başka bir binici mi vardı? Bunlar kaç
kişiydi? Bu devrim tam olarak ne kadar büyüktü?
Sorular kafamda kelimelere dökemeyeceğim bir hızla sı
ralanıyordu. “Bekle. Sen yarbay mısın? Ayrıca Aisereigh da
kim?” diye sordum. Evet, çünkü sorulması gereken en önemli
soru buydu.
“M alum sebeplerden dolayı soyadımı değiştirmek zorunda
kaldım.” Bana şöyle bir baktıktan sonra mavi balmumu mührü
kırarak zarfı açtı. “Üslerin birer birer öldüğünde insan nasıl da
hızla terfi ediyor, duysan şaşırırsın,” dedi. Mektubu okuduktan
sonra küfrederek cebine sokuşturdu. “Şimdi K urula gitmem
gerekiyor ama sen bisküvilerini bitir, yarım saat içinde salonda
buluşuruz, oradan da seni ejderhalarına götürürüm.” O gamzeli
gülen abimden eser kalmamış, karşımda bilmediğim bir adam,
neredeyse hiç tanımadığım bir subay belirmişti. Brennan pekâlâ
bir yabancı da olabilirdi.
19
REBECCA Y A R R O S
20
DEMİR A L E V
21
REBECCA YA R R O S
22
DEMİR A L E V
23
REBECCA Y A R R O S
24
DEMİR A L E V
25
R E B EC C A Y A R R O S
26
DEMİR A L E V
27
REBECCA Y A R R O S
28
DEMİR A L E V
Yeter arttk.
“O dediğin kişi tam burada duruyor,” diye bağırdım ve
önüm de bir karış açık kalan ağızların sayısına bakınca hiç de
hoş olmaması gereken bir tatmin hissettim. “O yüzden benim
h akkım da konuşmayı bırakıp benim le konuşmayı deneyin.”
Xaden’ın dudağının köşesi seğirdi, yüzünde gurur vardı.
“Benden ne istiyorsunuz?” diye sordum odanın ortasına doğru
yürüyerek. “Köprüde yürümemi ve cesaretimi kanıtlamamı mı
istiyorsunuz? Yaptım. Poromiel vatandaşlarını savunarak kral
lığım a ihanet etmemi mi istiyorsunuz? Yaptım. Onun sırlarını
saklam am ı mı istiyorsunuz?” Sol elimle Xaden’ı işaret ettim.
“O n u da yaptım. Tüm sırlarını sakladım.”
“Önem li olan hariç.” Suri kaşını kaldırdı. “Hepimiz At-
hebyne’a nasıl gittiğini biliyoruz.”
Suçluluk duygusu boğazıma bir yumru gibi oturdu.
“O . ..” diye söze başladı Xaden sandalyesinden kalkarak.
“O nun hatası değildi.” En yakınım ızdaki gri sakallı adam
—Felix—ayağa kalktı ve Suri ye dönerek kadını görmemi engelledi.
“H içbir birinci sınıf öğrencisi hafıza okuyanlara karşı duramaz,
özellikle de arkadaşı olarak gördüğü birine.” Bana döndü. “Ama
artık Basgiath’ta düşmanların olduğunu bilmelisin. Eğer geri
dönersen Aetos’la artık dost olmayacağını bilmelisin. Gördük
lerin yüzünden seni öldürmek için elinden geleni yapacaktır.”
“Biliyorum.” Kelimeler dudaklarımdan güçlükle dökülmüştü.
Felix başını aşağı yukarı salladı.
Xaden, “Burada işimiz bitti,” dedi. Ö n ce Suriye sonra da
G aga B u ru n a dik dik baktı, ikisinin de omuzları yenilgiyle
çökm üştü.
Brennan, “Sabah Zolya hakkında bir güncelleme bekliyo
rum ,” dedi. “Bu Kurul toplantısı sona ermiştir.”
Konsey üyeleri sandalyelerini geriye çektiler ve biz yoldan
çekilince üçümüzün yanından geçip gittiler. Imogen’la Bodhi
yanım da kaldı.
29
REBECCA Y A R R O S
30
Riorson M a lik â n e s in in en büyük varlığı, doğal termal enerjiyle ısıtılan,
üstündeki vadidir. Ç ü n k ü zam anım ızın en büyük iki ejderhasının
- C o d a g h ve T a irn ’i n - ait olduğu D u b h m ad in n S o y u n u n ilk kuluçka
alanları burada bulunm aktadır.
-Y A R B A Y K A O R I ’N İ N E J D E R H A T Ü R L E R İ K O N U S U N D A SAHA R E H B E R İ
İKİNCİ BÖLÜM
rennan’ın yanına gitmeden önce uzun kapıyı arkamdan ka
31
REBECCA YA R R O S
32
DEMİR A L E V
33
REBECCA Y A R R O S
34
DEMİR A L E V
35
REBECCA Y A R R O S
36
DEMİR A L E V
37
REBECCA Y A R R O S
38
DEMİR A L E V
39
REBECCA YA R R O S
40
DEMİR A L E V
41
REBECCA YA RRO S
42
DEMİR A L E V
43
REBECCA YA RRO S
44
DEMİR A L E V
45
REBECCA Y A R R O S
46
DEMİR A L E V
47
REBECCA Y A R R O S
48
Bir Biniciler Bölüğü M ezuniyeti kadar değerli, heyecan verici ve...
hayal kırıklığı yaratan bir an yoktur. Piyadeler B ö lü ğ ü n ü kıskandığım
tek an budur işte. O bölükteki öğrenciler nasıl tören yapılacağını
çok iyi biliyorlar.
- B İ N B A Ş I A F E N D R A ’N IN B İN İ C İL E R B Ö L Ü Ğ Ü R E H B E R İ
( R E S M Î O L M A Y A N BASKI)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ün doğumundan bir saat önce yaklaştığımız, hâlâ karanlık
G ve ıssız görünen Basgiath’taki uçuş sahası dağların manza
rasını kucaklıyor, sürü gözden uzak kalmak için elinden geleni
yapıyordu.
“Bu, binlerinin bizi inerken fa r k etmeyeceği anlam ına gel
mez ,” diye hatırlattı Tairn, on sekiz saattir Aretia’dan buraya
hiç durmadan uçmasına rağmen kanatlarını istikrarlı bir çabayla
çırpmaya devam ediyordu. Andarna’yı fark edilmeden Vadiye
ulaştırmak için elimizdeki zaman çok kısıtlıydı ve bunu kaçı
rırsak tüm yavruları tehlikeye atmış olurduk.
“Kendi yavrularını sadece grifon havacılarına karşı değil,
güvenmeleri gereken insanlara karşı da korum ak zorunda kala
caklarını bile bile G ökkubbe’nin, ejderhaların insan binicilerle
bağ kurmasına neden izin verdiğini hâlâ anlam ıyorum .”
“Bu hassas bir denge? diye yanıt verdi Tairn, yer şekillerini
takip ederek sola döndüğünde. “İlk altı binici altı yüz y ıl önce,
halklarını kurtarmanın çaresizliğiyle ejderha inlerine yaklaşmışlardı.
Bu ejderhalar ilk G ökkubbe’y i oluşturanlardı ve yalnızca kuluçka
49
REBECCA Y A R R O S
50
DEMİR A L E V
51
REBECCA YA R R O S
52
DEMİR A L E V
53
REBECCA Y A R R O S
54
DEMİR A L E V
55
REBECCA Y A R R O S
56
DEMİR A L E V
57
REBECCA Y A R R O S
58
DEMİR A L E V
59
REBECCA Y A R R O S
60
DEMİR A L E V
61
REBECCA Y A R R O S
62
DEMİR A L E V
63
Ejderhalar hem yavrularını hem de onların gelişim iyle ilgili her türlü
bilgiyi amansızca sakladıkları için Rüyasız U yku h a k k ın d a sadece dört
gerçek bilinmektedir. Birincisi, hızlı büyü m e ve gelişm en in yaşandığ,
kritik bir dönem vardır. İkincisi, bu d ö n em in süresi türden türe
değişiklik gösterir. Üçüncüsii, adından da an laşılacağı gibi rüyasızdir
ve dördüncüsü, aç uyanırlar.
- Y A R B A Y K A O R I ’ N İ N E J D E R H A T Ü R L E R İ K O N U S U N D A S A H A REHBF.R|
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
aden avludaki kürsüye doğru hepimizden iki adım önde
X yürürken kalbim bir sinekkuşunun kanatlarıyla yarışacak
kadar hızlı çarpıyordu. Xaden korkusuzca hareket ediyordu,
omuzları ve başı dikti, her adımından, vücudunun gerilmiş
kaslarından öfke akıyordu.
Botlarım ın altında çakıllar gıcırdarken çenem i kaldırıp
önümdeki platforma odaklandım. Ç akılların sesi solumdaki
öğrencilerin iniltilerini bastırmıştı. Xaden kadar özgüvenli ol
mayabilirdim ama öyleymiş gibi yapacaktım.
“Sen ... ölmemişsin.” Biniciler Bölüğünde görevli olan kâtip
Yüzbaşı Fitzgibbons gümüş rengi kaşlarının altından fal taşı
gibi açılmış gözleriyle bakıyordu, kırışıklarla dolu yüzü solarak
üniformasıyla aynı renge bürünürken elindeki ölüm listesini
yere düşürdü.
“Görüldüğü gibi,” diye cevap verdi Xaden.
Kürsüdeki koltuğundan bize doğru dönen Komutan
Panchek’in açık kalan ağzı komik görünüyordu; hemen sonra
64
DEMİR A L E V
65
REBECCA YA R R O S
66
DEMİR A L E V
67
REBECCA Y A R R O S
68
DEMİR A L E V
69
REBECCA Y A R R O S
70
DEMİR A L E V
71
REBECCA Y A R R O S
72
DEMİR A L E V
73
REBECCA YARROS
74
DEMİR A L E V
75
REBECCA YARROS
tü m a y r ıc a lık la r d a n fa y d a la n a b ile c e k le r . Y e n i k o m u t a a ta m a la r ı
76
Sorgulamaları sırasında art arda üç m ahkûm un ölmesinden sonra
bu yönetim in görüşü, Binbaşı Burton Varrish’in bir sonraki duyuruya
^ ^ ^ ^ _ ^ k a d a r a k t i f bir kanattan başka bir yere atanması gerektiğidir.
- Ş A M A R A K A R A K O L U ’N D A N Y A R BA Y D E G R E N S I ’N İ N G E N E R A L
M E L G R E N ’E G Ö N D E R D İĞ İ RESM Î M E K T U P
."v ı"
■fe. .M
W
n1 W
V
BEŞİNCİ BÖLÜM
iniciler savaştıkları kadar sıkı parti yaparlardı.
77
RE B ECC A Y A R R O S
78
DEMİR A L E V
79
REBECCA Y A R R O S
80
DEMİR A L E V
81
REBECCA Y A R R O S
82
DEMİR A L E V
83
REBECCA Y A R R O S
84
DEMİR A L E V
85
REBECCA Y A R R O S
86
Kim senin açıkça söylemediği şey, dört bölük de davranış kurallarına
uymak zorunda olmasına rağmen bir binicinin öncelikli olarak Kodekse
karşı sorumlu olduğudur ve bu da genellikle diğer bölüklerin uyduğu
kuralları geçersiz kılar. Bir başka deyişle: Biniciler kendi kurallarını
kendileri koyar.
- B İ N B A Ş I A F E N D R A ’N I N B İ N İ C İ L E R B Ö L Ü Ğ Ü R E H B E R İ
( R E S M Î O L M A Y A N B AS KI )
wtr w'w
ALTINCI BÖLÜM
idemdeki çalkantının içtiğim limonatayla ilgisi yoktu. Albay
87
REBECCA YA R R O S
88
DEMİR A L E V
89
REBECCA Y A R R O S
90
DEMİR A L E V
91
REBECCA YARROS
92
DEMİR A L E V
93
Basgiath Arşivi ndeki tüm kitap talepleri kaydedilm eli
ve dor/ alanm alıd ır. Bunu yapmayan öğrencilerin görevi ih m a l ettiği
b ildirilecek ve layıkıyla takip edemedikleri m etinlerin kaybı du ru m u nd a
cezalandırılacaklardır.
- A L B A Y D A X T O N IN K Â T İP L E R B Ö L Ü Ğ C 'N D E BAŞARILI O L M A R E H B E R İ
YEDİNCİ BÖLÜM
eş gün sonra öğrenciler üçüncü kattaki U şeklindeki amfi
B tiyatro tarzı sınıfı oryantasyon için doldururken yanımdaki
koltuğa çöken Ridoc, “Bu sınıfı daha önce hiç görmemiştim,”
dedi. Kanatlarımız içindeki bölümlerimize ve takım larım ıza
göre kümelenmiştik, sağ taraftaki ikinci sıradaydık ve salonun
alçak zemininin üzerinden Birinci Kanat’takilere bakıyorduk.
Yarınki Görev Günü için avluda toplanmaya başlayan sivil
ler yüzünden dışarıdaki gürültü giderek artıyordu ama içerisi
hAlA sessizdi. Bu haftayı birinci sınıfların gelişine hazırlanarak,
köprüdeki görevlerimizi öğrenerek ve geceleri gereğinden fazla
içerek geçirmiştik. Sabahın erken saatlerinde koridorlarda yü
rümeyi kesinlikle ilginç kılıyordu bu.
“Daha önce hiç ikinci sınıf olmamıştık,” diye cevap verdi
diğer tarafımdaki Rhiannon, eşyalarını masasının üzerine mü
kemmel bir düzenle yerleştirmişti.
“İyi bir noktaya değindin.” Ridoc başıyla onayladı.
“Yetiştim!” Nadine Ridoc’ın yanına otururken dağılmış mor
saçlarım, sargıya alınmış eliyle yüzünden uzaklaştırdı. “Nasıl
oldu da bu sınıfa daha önce hiç gelmedim?”
‘M
DEMİR A L E V
95
REBECCA Y A R R O S
96
DEMİR A L E V
97
REBECCA Y A R R O S
98
DEMİR A L E V
99
REBECCA Y A R R O S
sayfaya bir şey yazma eylemi onu kutsal bir şey hâline getiriyor-
muş gibi, okuduğu her şeye sonsuz bir güvenle inanan o kızı.
Krem rengi bir tunik, pantolon ve başlık giyen ince bir
beden yaklaştı ve hayatımda ilk kez Jesin iay ı gördüğüm için
gerildim.
Yanıma geldiğinde gülümsedi ve başlığını çıkararak işaret
diliyle, “Öğrenci Sorrengail,” dedi. Saçları artık daha uzundu,
kahverengi örgüsü neredeyse beline kadar iniyordu.
“Öğrenci Neihvart,” diye karşılık verdim, arkadaşımı görünce
sırıtarak. “Bu coşkulu karşılamaya bakılırsa yalnız olmalıyız.”
Kâtiplerin duygularını göstermeleri kesinlikle istenmiyordu. Ne
de olsa onların işi yorumlamak değil, kaydetmekti.
“Evet,” dedi işaret diliyle, sonra eğilip arkama baktı. “Nasya
hariç.”
“O uyuyor,” dedim. “Arkada ne yapıyorsun?”
“Birkaç cildi onarıyorum,” dedi. “Herkes yarın gelecek
yeni öğrenciler için hazırlık yapıyor. Sessiz günler benim en
sevdiklerim.”
“Hatırlıyorum.” Neredeyse her sessiz günü bu masada ge
çirirdik, sınavlara hazırlanır, M arkham a yardım ederdik... ya
da babama.
“Duydum k i...” Yüzü asıldı. “Ç ok üzgünüm. Bana karşı
her zaman çok iyiydi.”
“Teşekkür ederim. Onu gerçekten özlüyorum.” Ellerimi
yumruk yapıp duraksadım, bundan sonra söyleyeceklerimin
ya bizi gerçeğe yaklaştıracağını ya da öldürülmeme neden ola
cağını biliyordum.
“Ne oldu?” diye sordu, dudağını ısırarak.
Kendi sınıfının birincisiydi. Bu da muhtemelen kâtipler için
en zor derece olan ve Kâtipler Bölüğündeki her yönetici için
zorunlu olan ustalık kademesine ulaşmayı denediği anlamına
geliyordu. Bu sadece M arkham’la diğer kâtiplerden daha fazla
ıoo
DEMİR A L E V
101
ilk y ılın d a köprüyü aşmak zordur. A m a sayısız adayın hayatını
kaybetm esini izlemek de insana biraz ö lm e k gibi gelir.
M ü m k ü n se izleme.
- B R E N N A N ’ IN D E F T E R İ , S AY F A S E K S E N D Ö R T
SEKİZİNCİ BÖLÜM
örev Günü bu taraftan biraz daha farklı görünüyordu. Ana
G savaş akademisi binasındaki kulenin taş surlarından eğil
dim ve çanlar saatin dokuza geldiğini haber verirken sıranın
uzunluğuna baktım ancak onları köprüye götürecek olan uzun,
dolambaçlı merdivenlerden çıkmaya başlayan adayların yüzlerine
tek tek bakm aktan kaçındım.
Kâbuslarımda daha fazla yüz görmeye gerek yoktu.
Elinde tüy kalem ve ruloyla hazır bekleyen R hiannon’a,
“M erdivenlerden çıkmaya başlıyorlar,” dedim .
“G ergin görünüyorlar,” dedi Nadine, aşağıdaki katlarda
sıralanan adayları görmek için kulenin kenarından pervasızca
eğilerek.
G ergin olan sadece onlar değildi. D a in ’den ve onun hafı
zam ı çalan ellerinden sadece dört adım uzaktaydım .
Xaden’ın bana öğrettiği gibi kalkanlarımı kurdum ve D aini
kuleden aşağı itmeyi hayal ettim.
Benim le konuşmak için tek bir girişim de bulunmuştu,
onu da hemen geri püskürtmüştüm Ya yüzündeki ifadeye ne
demeliydi? K albi kırılmış gibi bakmaya hakkı vardı san ki...
102
DEMİR A L E V
103
REBECCA YARROS
104
DEMİR A L E V
105
REBECCA Y A R R O S
106
DEMİR A L E V
107
REBECCA Y A R R O S
108
DEMİR A L E V
109
REBECCA YA R R O S
110
DEMİR A L E V
111
REBECCA Y A R R O S
113
REBECCA YA R R O S
n4
ı
DEMİR A L E V
115
REBECCA YA R R O S
116
DEMİR A L E V
117
REBECCA Y A R R O S
llr
DEMİR A L E V
119
REBECCA YA R R O S
121
REBECCA YARROS
Solas bir daha sana yaklaşırsa onun insanını tek lokm ada
yutacağım ı ve kalbi atmaya devam ederken içim de çürümesini
sağlayacağımı, sonra da nezaket gösterip bıraktığım gözünü ala
cağımı biliyor.”
“Bu ... oldukça canlı bir tasvirdi.” Tairn hâlâ fırtına gibi
esen öfke dalgaları yayarken geçmişleri konusuna girmek gibi
bir niyetim yoktu.
“Bu uyarı işeyaramalı. Şimdilik.” Duvardan uçmadan önce
güç toplamak için geri çekildi ve kanat çırpışlarıyla etrafım ız
daki çakılları savurarak havalandı.
Panchek kürsüye geri döndü ama kafasındaki seyrelmiş
saçları, göğsündeki madalyaları düzelten eli pek de sabit sayıl
mazdı. “Pekâlâ, nerede kalmıştık?”
Varrish bana dik dik bakıyordu. Nefretinin tadını alır gi
biydim ve daha önce düşmanım değilse bile, Dunne aşkına,
artık kesinlikle öyle olduğundan emindim.
122
Steelridge Sıradağları nda keskin zekâları ve akılcı sakinlikleriyle tanınan
U aineloidsig soyunun yeşil ejderhaları, ejderha soyunun iyiliği için
atalarının ku lu çka alan ların ı bahşettiler ve Navarre’ın korum a duvarları
İlk A ltı tarafın d an şim diki Basgiath Savaş A kadem isi’nde örüldü.
- K Â T İ P L E R B Ö L Ü Ğ Ü Y Ö N E T İC İS İ G R A T O B U R N E L L ’lN YAZDIĞ I
B İ R L E Ş İ K N A V A R RE: HAYATTA K A LM A Ü Z E R İN E BİR Ç A L IŞM A ’ D h N
DOKUZUNCU BÖLÜM
rtesi sabah soğuk terler dökerek uyandım. Gökyüzü aydınlan
E m ıştı ve doğuya bakan penceremden sabah ışığı süzülürken
vücudum gördüğüm kâbusun adrenaliniyle dolup taşıyordu.
Xaden gittiğinden beri her sabah yaptığım gibi dizlerimi sıkıca
sarıp hızla giyindim, zırhımın üzerine dövüşmek için tasarlan
mış esnek yazlık üniformamı geçirdim ve odamdan çıkarken
saçlarımı tek, gevşek bir örgü yaptım.
Sarmal merdivenleri koşarak inerken kalbim hâlâ hızla
atıyor, beynim ben uykudayken çok canlı ve gerçekçi gelen
kâbuslardan bir türlü kurtulamıyordu. Uyuyabilirsem tabii.
Boğazımda yükselen safrayı yuttum. Şeytani gözlerinden
kırmızı damarlar yayılan Veninlerden biri Resson’da elimizden
kaçmıştı. Kim bilir biz uyurken sınırımıza doğru ilerleyen daha
kaç tane vardı onlardan.
Zemin katta, birinci sınıflar kendilerine yeni verilen an
garya görevleri yerine getirmek için koşuşturup duruyorlardı
ama avlu mutluluk verici bir şekilde boştu; hava nemliydi ama
fırtına sayesinde düne göre daha serindi.
123
REBECCA Y A R R O S
124
DEMİR A L E V
125
REBECCA YA R R O S
I
DEMİR A L E V
127
REBECCA YA R R O S
128
DEMİR A L E V
129
RE B ECC A Y A R R O S
130
DEMİR A L E V
131
REBECCA YA R R O S
“Bu noktada senin için giysi gibi olm alılar ,” dedi Tairn, her
zamankinden daha ters bir tavırla.
“Pardon?”
“Kıyafet giymeyi unutmuş olsaydın bir esinti hissedeceğinden
eminim .”
Anlaşılmıştı.
“Siz oraya gönderilmemiş miydiniz?” diye sordu Rhiannon.
“Athebyne’e?”
O havacılardan hiçbirinin Resson’da bizimle birlikte sava
şanlardan biri olmamasını umarak başımla onayladım.
Sıra sorulara geldiğinde birinci sınıflar söz almaya başladı.
Grifonlar Athebyne’e hangi düzende saldırmışlardı?
T ipik bir V düzeninde.
İki saldırı birbiriyle bağlantılı mıydı?
Buna inanmak için bir nedenimiz yoktu.
Sorular uzayıp gidiyor ve hiçbiri konunun özüne inm i
yordu, bu da altımızdaki öğrencilere, gerektiği gibi eleştirel
düşünemediklerine dair geçerli bir şüpheyle bakmama neden
oldu. Belki de geçen sene diğer sınıflar da bizim hakkım ızda
aynı şeyi düşünüyordu.
Sonunda Devera sözü diğer sınıflara bıraktı.
Rhiannon elini kaldırınca Devera ona söz verdi.
“Sizce düşmanın karakolun Savaş Oyunları için boşaltıldı
ğını öğrenmiş ve bu durumdan faydalanmaya çalışmış olması
mümkün mü?” diye sordu.
Kesinlikle.
Profesör Devera ve Markham birbirlerine baktılar. Profesör
Devera sonunda, “Evet,” diye cevap verdi.
“Ama gecikme, aldıkları bilgilerin zamanlamasında bir
sapma olduğunu gösterir, değil mi?” diye devam etti Rhiannon.
“Karakol ne kadar süre boş kaldı? Birkaç gün mü?”
M arkham, “Tam olarak beş gün,” diye cevap verdi. “Ve
bu saldırı askerlerin yeniden oraya yerleşmesinden sekiz gün
132
DEMİR A L E V
133
REBECCA Y A R R O S
135
REBECCA YA R R O S
'k
DEMİR A L E V
137
REBECCA YA R R O S
i.™
DEMİR A L E V
139
REBECCA Y A R R O S
140
B ir adayın bir öğrenciye suikast düzenlemek için para alarak
B in ic ile r B ö l ü ğ ü n e girmesi duyulmam ış şey değildir. M ir a n ın
h e d e f a lın m a sın a üzüldüm ama tehdidi çabucak b ertaraf ettiğini
^ s ö y le m e k te n gu rur duyuyorum. D üşm anlarınız var, General.
- K O M U T A N P A N C H E K ’T E N G E N E R A L S O R R E N G A İ L ’E
G Ö N D E R İ L E N RESMÎ M E K T U P
ONUNCU BÖLÜM
irinci sın ıf öğrencisi, Nadine’in cansız bedenini yere bı
141
RE B ECC A Y A R R O S
142
DEMİR A L E V
143
REBECCA YA R R O S
u i
DEMİR A L E V
145
REBECCA Y A R R O S
146
DEMİR A L E V
147
REBECCA Y A R R O S
148
DEMİR A L E V
149
REBECCA Y A R R O S
ı50
I
DEMİR A L E V
151
REBECCA YA R R O S
152
DEMİR A L E V
153
REBECCA Y A R R O S
154
DEMİR A L E V
155
G arrick her zaman en iyi arkadaşım olm uştur. B a b a s ı b a b a m ın
yardımcısıydı, bu da onu bir b akım a b en im D a i n ’im yapıyor,
tabii G a rric k ’iıı tamamen güvenilir olması d ışın d a. L ia m d a n sonra
hayatımda kardeş gibi gördüğüm kişi B o d h i ’ydi ve h â lâ öyle.
Beni sürekli bir adım geriden takip ediyor.
" - T E Ğ M E N X A D E N R I O R S O N ’IN Ö Ğ R E N C İ V İ O L E T S O R R E N G A İ L ’E
YAZDIĞI, K U R T A R IL M IŞ M E K T U P L A R D A N
W
h' ' W' »V
ON BİRİNCİ BÖLÜM
irkaç gün sonra Imogen’la yaptığımız koşunun ardından
B soğurken dudaklarımda bir gülümsemeyle ellerim i başımın
üstünde birleştirdim ve sağa sola hareket ederek yan tarafıma
saplanan sancıdan kurtuldum. Kahvaltı servis edilm eden tam
yarım saat önce avluya girdik.
Xaden bana mektup yazmıştı ve onu o kadar ço k okumuş
tum ki ezberlemiştim. İçinde tehlikeli sayılabilecek hiçbir şey
yoktu, devrimin sırlarına ya da nasıl yardım edileceğine dair
ipuçları yoktu ama bunları yazıya dökerek riske girecek değildi
zaten. Hayır, bu daha da iyiydi. Yazdıkları sadece onunla il
giliydi. İsyan sırasında babasının eve gelip her şeyin bittiğini
söylemesini umarak Riorson Malikânesi’nin çatısında oturması
gibi küçük ayrıntılar vardı.
Son üç sabahtır sarhoş gibi sırıtıyorsun,” diye yakındı
Imogen, biz yanından geçerken eğilip kürsünün altın ı kontrol
ederek. “İnsan sabahın köründe nasıl bu kadar m utlu olabilir ki?”
156
DEMİR A L E V
157
REBECCA Y A R R O S
158
DEMİR A L E V
159
REB ECC A Y A R R O S
160
DEMİR A L E V
/
161
REBECCA Y A R R O S
Violet i|azmam bu kadar uzun sürdüğü için özür dilerim. Tarihi qeni
farh ettim Sen artık ikinci sınıfsın!
162
DEMİR A L E V
163
REBECCA YA R R O S
164
DEMİR A L E V
165
REB ECC A Y A R R O S
167
REBECCA YA R R O S
168
Â
DEMİR A L E V
169
REBECCA Y A R R O S
170
DEMİR A L E V
171
REBECCA YA R R O S
17?
DEMİR A L E V
173
REBECCA Y A R R O S
174
DEMİR A L E V
175
REBECCA YA R R O S
176
Sgaeyl, H a r m a n sırasında G a r r i c k e zorbalık ettiği için bir öğrenciyi
ö ld ürdü ğü m ü görm ü ştü . B e n i acım asız olduğum için seçtiğini söylüyor
a m a s an ırım ona büyükbabam ı hatırlatıyorum.
- T E Ğ M E N X A D E N R I O R S O N ’IN Ö Ğ R E N C İ V İ O L E T S O R R E N G A İ L ’E
YAZDIĞI, KURTARILM IŞ M EKTU PLA RD A N
ON İKİNCİ BÖLÜM
amara Karakolunun etrafındaki manzara, onu yöneten ko
Ş m utan kadar haşindi.
Esben D ağlarının tepelerinde, Poromiel’in doğu sınırından
birkaç kilometre uzaktaydık ve yaz mevsiminde bile karla kaplı
zirvelerle çevriliydik. En yakın köy yarım saatlik uçuş mesafe-
sindeydi. Yürüme mesafesinde bir ticaret merkezi bile yoktu.
Burası toplumdan olabildiğince kopuk bir yerdi.
“D ikkatli ol,” dedi Tairn, indiği sahada yanımda dikilirken.
“İlk görev olarak burası. .. acımasız olmasıyla bilinir .”
Xaden’ı da elbette bu nedenle buraya göndermişlerdi.
“İyi olacağım ,” diye söz verdim. “Ve kalkanlarım da yukarıda!'
Em in olm ak için gücümle demirlediğim zihnimdeki Ar
şiv’in duvarlarını kontrol ettim ve kapı aralıklarından uzanan
bağlarımdan birazcık ışık geldiğini görünce elimde olmadan
adımlarımı hızlandırdım. Bu işte kesinlikle daha iyiye gidiyordum.
Önümde yükselen, koyu kırmızı taşları masmavi gökyüzüne
ulaşan devasa kalenin girişine doğru ilerledim. Muhtemelen
Athebyne ve Montserrat gibi inşa edilmişti ama ikisinden de
177
REBECCA YA R R O S
179
RE B ECC A Y A R R O S
ı«0
I
DEMİR A L E V
181
REBECCA Y A R R O S
182
J
DEMİR A L E V
183
R E B EC C A Y A R R O S
184
DEMİR A L E V
185
REBECCA Y A R R O S
186
DEMİR A L E V
187
REBECCA YA RRO S
188
DEMİR A L E V
189
REBECCA Y A R R O S
190
DEMİR A L E V
191
REBECCA Y A R R O S
192
DEMİR A L E V
193
REBECCA Y A R R O S
194
DEMİR A L E V
195
E m ir komuta zincirine damşılabilir ama herhangi b ir a k a d e m ik
ceza veya yaptırım konusunda son söz k o m u ta n ın d ır .
- B E Ş İ N C İ B Ö L Ü M , M A D D E 7, E J D E R H A B İ N İ C İ S İ K O D E K S İ
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
rtesi gün Basgiath’a güneydoğudan yaklaşırken öğleden
E sonra güneşine doğru gözlerimi kısarak T airn’e, “Korum a
duvarlarını nasıl yükselteceğini bilmiyorsundur, değil mi?” diye
sordum. Karşıdan esen rüzgâr uçuşa fazladan birkaç saat ekle
miş, bacaklarımın itiraz, hatta isyan etmesine neden olmuştu.
“Tahmin ettiğinin aksine ben altı yüz yaşında değilim .”
“G izli ejderha bilgilerini benden saklıyor olabilirsin diye bir
sorayım dedim ?
“Gizli ejderha bilgilerini her zaman saklıyorum am a koruma
duvarları bunların arasında değil? Omuzlarını gererek hafifçe
yükseldi ve kanat çırpışları yavaşladı. 'Antrenman sahasına git
memiz emredildi. Carr ve Varrish bizi bekliyor?
İrtifamız değişmemiş olsa da midem kasıldı. “A ndarna’y ı
manevralara katılmaya zorlamadığım için alacağım cezayı dü
şünmekle tehdit etmişti beni. Uyarısını ciddiye alm alıydım ?
Tairn’in alçak hırıltısı tüm vücudunu titretti. “Senin iste
diğin nedir?”
“Seçeneğim olduğundan emin değilim ? Kötü bir şeyler ola
cağına dair bir his nefesimi kesmeye başladı.
196
DEMİR A L E V
197
RE B ECC A YA R R O S
198
DEMİR A L E V
199
REBECCA YA R R O S
200
DEMİR A L E V
201
REB ECC A Y A R R O S
202
DEMİR A L E V
203
REBECCA YA R R O S
204
DEMİR A L E V
205
REBECCA Y A R R O S
206
DEMİR A L E V
207
REBECCA Y A R R O S
208
DEMİR A L E V
209
REBECCA YA R R O S
210
DEMİR A L E V
211
REBECCA Y A R R O S
212
Piyade B ö lü ğ ü öğrencileriyle biniciler arasında aşılması gereken doğal
bir güvensizlik vardır. B u n u n başlıca nedeni binicilerin, ejderhalar
geldiğinde piyadelerin hattı koruyacak cesareti bulup b u lm ayacağına,
piyadelerin de ejderhaların onları yiyip yemeyeceğine asla
güvenmemesidir.
- B İ N B A Ş I A F E N D R A ’N I N B İ N İ C İ L E R B Ö L Ü Ğ Ü R E H B E R İ
( R E S M Î O L M A Y A N B AS KI )
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
iğerlerime dolan keskin kokuyla irkilerek uyandım ve yum
C ruğumu savurarak yüzümün önündeki eli uzaklaştırdım .
Amonyak tuzu.
Koyu mavi giysili bir kadın, “Uyandı,” diye seslendi ve
geri çekilerek... Profesör Grady’nin yanına gitti.
Doğrulup bacaklarımı önüme uzatınca başım döndü, derhâl
Tairn’e seslendim. “N eler oluyor?”
Gözlerim parlak ışığa hemen alışamasa da görünüşe göre
bir çeşit ormandaydık.
Tairn sanki az önce uyuşturulup bölükten dışarı sürük
lenen oymuş gibi şaşırtıcı bir hayal kırıklığıyla, “B H K olarak
bilinen, insanlar sadece oturaklarında otursalar alm ak zorunda
kalm ayacakları ders" diye homurdandı.
Rhiannon, Sawyer ve Ridoc sağımdaydı, hepsi de en az
benim kadar şaşkın görünüyordu. Solumdaysa İkinci Kanat,
Alev Bölümü, İkinci Takım ’dan dört ikinci sın ıf binici şaş-
213
REBECCA YA R R O S
214
DEMİR A L E V
215
REBECCA Y A R R O S
217
1
REBECCA YA R R O S
218
DEMİR A L E V
219
REBECCA Y A R R O S
^20
DEMİR A L E V
221
REBECCA Y A R R O S
222
DEMİR A L E V
223
REBECCA YA R R O S
224
h
DEMİR A L E V
225
REBECCA YA R R O S
226
DEMİR A L E V
227
RE B ECC A Y A R R O S
228
i
îk in c i s ın ıfta , sana cehenn em gibi olduğunu söylem ekten başka
b ir şey diyem eyeceğim bir ders var. T ek tavsiyem mi?
K im s e n in ejderhasını kızdırm a.
- B R E N N A N ’I N D E F T E R İ , S A Y F A D O K S A N A L T I
ON BEŞİNCİ BÖLÜM
rtesi gün güneş batıp da biz henüz herhangi bir çıkarm a
E noktasına ulaşamadığımız için kara navigasyonu egzersizinde
başarısız olduğumuz açıktı.
Ç ünkü iki lanet haritanın eşleştiğinden emin olm ak için
durmamıştık ve şimdi nerede olduğumuza dair hiçbir fikrim iz
yoktu. Ayaklarım su toplayalı ve kabarcıklar patlayalı çok olmuştu,
dün gece yerde uyuduğum için kemiklerim ağrıyordu ve sabaha
yine amaçsızca dolaşmak için burada bir gece daha geçirme fikri
hüsran dolu bir çığlık atmak istememe neden oluyordu.
Kara navigasyonu gibi basit bir şey nasıl olmuştu da bizi
bu kadar dağıtabilmişti?
Geri dönmüş, haritaların birinde varmış gibi görünen iki
dereyi geçmiş ve şansımıza, yakınlardaki bir ineğin yorgun, aç
öğrencilerden daha lezzetli göründüğüne karar veren huysuz
bir Kızıl H ançerkuyruk’la burun buruna gelmekten kıl payı
kurtulmuştuk.
Derme çatma kampımızın biraz aşağısındaki ağacın gövde
sine yaslanıp R idoc’tan nöbeti devralırken bir sürü yeni insan
tanıdığım ı fark ettim . Her ne kadar akademideki en büyük
bölük olsalar da, herhangi bir zamanda binden fazla öğrencileri
229
REBECCA Y A R R O S
230
DEMİR A L E V
231
/
REBECCA Y A R R O S
232
DEMİR A L E V
233
REBECCA YA R R O S
234
A
B a b a m b e n im de onun gibi piyade olm am ı umuyordu.
B in ic ile rin k e n d in i beğenm iş ukalalar olduğunu düşünürdü ve
. h a k k ın ı verm ek la z ım ... gerçekten de öyleyiz.
- T E Ğ M E N X A D E N R I O R S O N ’IN Ö Ğ R E N C İ V İ O L E T S O R R E N G A İ L ’E
YAZDIĞI, KURTARILM IŞ M EK TUPLA R D A N
ON ALTINCI BÖLÜM
öndüğümüzde yalnızca Arşiv’i ziyaret edebilecek kadar zama
235
REBECCA Y A R R O S
236
DEMİR A L E V
237
REBECCA Y A R R O S
738
DEMİR A L E V
239
REBECCA Y A R R O S
240
DEMİR A L E V
241
REBECCA YA R R O S
242
DEMİR A L E V
243
REBECCA Y A R R O S
244
DEMİR A L E V
245
REBECCA Y A R R O S
246
DEMİR A L E V
247
REBECCA YA R R O S
248
r
DEMİR A L E V
249
REBECCA Y A R R O S
250
DEMİR A L E V
251
Pek çok tarihçi, birleşme ruhunu övmek adına h em in san ların
h em de ejderhaların ilk koruma duvarlarının içinde N avarre ı ku rm ak
için yaptığı fedakârlıkları görmezden gelmeyi tercih ediyor o lab ilir ancak
h em her ejderha türünün atalarının kuluçka alanları hem de Navarre ın
sınırlarının açılmasıyla sonuçlanan kıta çap ın d ak i g ö ç te n
sağ ç ık am ay an ... ya da sınırları kapadığımızda dışarıda k a la n siviller
arasında yaşanan kayıplardan bahsetmezsem ih m a lk â rlık e tm iş olurum.
- B İ N B A Ş I D E A N D R A N A V E E N ’lN Y A Z D I Ğ I
EJD ER H A LA R IN FED A KÂ R L IĞ V N D A N
ON YEDİNCİ BÖLÜM
arşamba günü Savaş Brifingi sınıfına doğru giderken si
Ç yahlar giymiş öğrencilerden oluşan bir denizin içinde ana
merdivenden çıktığımız sırada Imogen, “Bodhi bizim bölüm
için manevralar yapmaya devam edemez yoksa Varrish’ten daha
fazla öğretmen bunu fark edecek,” dedi.
“Tairn, Andarna için Gökkubbe’ye gidecek ama zaten o
Rüyasız Uyku dan uyanana kadar hiçbir şey yapılamaz.”
İç geçirdi. “Xaden’la işler nasıl?”
Kapıdan önceki son basamakta neredeyse takılıp düşü
yordum. “Şimdi de Xaden’la ilişkim hakkında m ı konuşmak
istiyorsun?”
“Sana sadece Savaş Brifingi sınıfına ulaşmamız ne kadar
sürerse o kadar süre veriyorum.” Yüzünü ekşi bir şey yemiş gibi
buruşturdu. “Yani sen konuşmak istiyorsan diye sana bir fırsat
veriyorum çünkü arkadaşlarından hâlâ uzak durduğunu fark
ettim , bence hata yapıyorsun.”
252
DEMİR A L E V
253
REBECCA YARROS
254
DEMİR A L E V
255
REBECCA Y A R R O S
256
DEMİR A L E V
257
REBECCA Y A R R O S
258
DEMİR A L E V
259
REBECCA Y A R R O S
260
DEMİR A L E V
261
REBECCA Y A R R O S
262
Navarre’ın sın ırlarını belirlem em iz ancak korum a duvarlarını gerçekten
sınırlarına kadar zorladığımızda, onları ilk başta m ü m k ü n olduğunu
düşündüğüm üz ve şim di sürdürülebilir olduğunu sorguladığım ız sın ırların
çok ötesine kadar genişlettiğim izde m üm kü n oldu; her vatandaşın o n la rın
koru m asından yararlanamayacağını ne yazık ki biliyorduk.
- B A S G I A T H SAVAŞ A K A D E M İ S İ K A T İ P L E R B Ö L Ü Ğ Ü ’ N Ü N İ L K B A Ş K A N I
S A Ğ A R O L S E N ’ İ N Y A Z D I Ğ I İ L K A L T I ’N I N Y O L C U L U Ğ U N A D A İR
K U L A K T A N D O L M A A N L A T IL A R K İ T A B I N D A N
- B A S G I A T H SAVAŞ A K A D E M İ S İ K Â T İ P L E R B Ö L Ü Ğ Ü ’ N Ü N
ON İKİNCİ BAŞKANI YÜZBAŞI M AD ILYN CALRO S T A R A F IN D A N
. ORTAK DİLE T E R C Ü M E EDİLM İŞTİR
- A K A D E M İ K K U L L A N IM İÇİN Ç E V lR l V E D Ü Z E L T İS İ,
B A S G IA T H A K A D E M İ S İ K Â T İ P L E R B Ö L Ü Ğ Ü ’N Ü N Y İ R M İ Y E D İ N C İ
BAŞKANI ALBAY PH IN EA S C A R T L A N D T A R A FIN D A N Y A P ILM IŞT IR
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM
umartesi sabahı Xaden kapımı açıp beni yerde, elim deki
C tüm tarih kitapları ve Jesinianın bana ödünç verdiği iki
kitapla çevrili bulduğunda, “Erkencisiniz!” dedim.
Kahretsin, bir saatten kısa bir süre içinde Jesin iay la bu
luşmam gerekiyordu.
Xaden şaşkınlıkla bakıp kapıyı arkasından kapadı. “Sana
da merhaba.”
“Merhaba,” diye karşılık verdim yumuşak bir sesle. O nu
nihayet görmüş olm anın sevinci, gözlerinin altındaki gölgeleri
fark edince biraz sönmüştü. “Kusura bakma, öğlene kadar gel
meyeceğinizi düşünmüştüm, o da gelmene izin verirlerse tab ii...
Bitkin görünüyorsun.” Hareketleri bile yavaşlamış gibiydi. Ç ok
değil ama benim fark edebileceğim kadar yavaştı.
263
REB ECC A Y A R R O S
264
DEMİR A L E V
265
REBECCA YA R R O S
266
D EM İR A L E V
267
REBECCA YA R R O S
“Neden? Bana karşı senden daha açık sözlü olduğu için mi?”
Kitabı kapadım. “Sakin ol, bana günlüğünü falan vermiş değil.”
“Günlük tutmuyorum ama öyle yapsa bundan daha iyi
olurdu,” dedi sertçe. “Navarre’ın en gizli savunması hakkında
bilgi toplamak seni öldürtür.”
“Siviller sınırlarımızdan kaçıyor, Navarre’da kimse gerçeği
bilmiyor ve Veninler eninde sonunda Tyrrendor’a ulaştığında
içeri almaya hazır olduğunuzu tahmin ettiğim insanları koru
mak için Aretia’nın kendini savunması gerekiyor.” Eski kitabı
göğsüme bastırdım. “İnsanları içeri alacaksınız, değil m i?”
“Elbette alacağız.”
“Güzel.” En azından inancım boşa çıkm am ıştı. Om zu
mun üzerinden masamın üzerindeki saate baktım . K itabı iade
etmeme yirmi dakika vardı.
“Ama Tyrrendor’u savunacak şey silahlar olacak.”
“Aynı fikirde değilim ve İlk A ltının bu koruma duvarlarını
nasıl kurduğunu bulana kadar da araştırmaya devam edece
ğim, böylece aynı süreci Aretia’da tekrarlayabiliriz.” Çenemi
dikleştirdim.
“Kimse bunların ilk olarak nasıl yapıldığını bilmiyor, sadece
nasıl sürdürüleceğini biliyor.” Yerinden kalktı ve ruh hâlinin
göstergesi olan gölgeleri de adımlarını takip etti. “Bu kayıp bir
büyü, muhtemelen kasıtlı olarak kaybedildiğini biliyorsundur.”
“Birileri biliyor,” diye karşı çıktım hareketlerini izleyerek.
“Başarısız olmaları ihtimaline karşı biri bir yerlerde bir kayıt
bırakmış olmalı. Bizi kurtarabilecek tek şeyi yok etmiş olamayız.
Onu saklamış olabiliriz ama yok etmemişizdir.”
“Peki kâtiplere neyin peşinde olduğunu belli etmeden o
kaydı nasıl bulmayı düşünüyorsun?” dedi, ellerini ensesinde
birleştirerek yatağımın kenarında bana döndü ve geçen yıl kaç
mama neden olabilecek gözlerle yüzüme baktı.
Ağzımı kapadığımda dişlerimin takırtısı duyuldu.
268
DEMİR A L E V
Derin bir nefes aldı, sonra bir nefes daha alıp gözlerini
kapadı. “Yeni doğmuş bir bebek gibi tuttuğun o kitap. Sana
ait değil, değil mi?”
“Şu anda benim elimde.”
“Violet.” Sakinliğini korumak adına içinden ona kadar
saydığını hissedebiliyordum.
“Tamam. Arşiv’den ödünç aldım. Yardım etmeye çalıştığım
için bana bağıracak mısın gerçekten?”
“Kim biliyor?” Bunu o kadar usulca söylemişti ki bağırsa
daha iyi olurdu diye düşündüm. Böyle sakin olduğunda hep
içinde fırtınalar koptuğunu hissediyordum.
“Bir arkadaş.”
Gözleri hızla açıldı. “Arşiv’de boş boş dolaşmamamızın
bir nedeni var. Orası düşmanın kalbinin attığı yer.” Bakışları
bedenimi delip geçiyordu sanki. “Orada hiç arkadaşımız yok.”
“Benim var.” Yavaşça ayağa kalktım . “Ve eğer şimdi oraya
gitmezsem kitabı iade etmek için geç kalacağım. O yüzden
neden ben bu işi hallederken sen de biraz uyumuyorsun?”
“Ben de seninle geliyorum.”
“Öyle bir şey yapmıyorsun.” Kitabı ödünç aldığım çantaya
koydum. “Kızın ödünü koparırsın. Ona ne senden, ne Aretia’dan
ne de sınırlarımızın dışında olup bitenlerden bahsettim , o yüz
den rahatla.”
Ama tabii ki rahatlamadı. “Gizli şeyleri araştırdığını bilmesi
yeter. Kendini tehlikeye attığını biliyorken rahatlayam am .”
“Sen her gün tehlikedesin.” Ö fkeden tenim kızarm ıştı.
Biri kapıyı çaldı ve Xaden iç geçirerek kapıyı açtı.
“Ah!” Rhiannan geri çekilirken az kalsın Ridoc’a çarpacaktı.
“Bugün burada olduğunu fark etm em iştim , Teğmen Riorson.”
Bana baktı. “Vi, bizimle Chantara’ya gelmek isteyip istemedi
ğini soracaktık...”
“Başka işi var,” diye karşılık verdi Xaden, elimi kavrayarak.
“Pislik gibi davranma.” Elim i elinden çektim .
269
REBECCA Y A R R O S
270
DEMİR A L E V
271
REB ECC A Y A R R O S
272
DEMİR A L E V
273
REBECCA YA R R O S
274
DEMİR A L E V
275
R E B EC C A Y A R R O S
276
DEMİR A L E V
277
RE B ECC A Y A R R O S
“Güven denilen şeyin anlam kazanm ası için iki taraflı olması
gerekir .”
“îk i taraflı olması gerekir diyorsun am a ben sana açılm ak
için elimden geleni yaparken sen beni uzaklaştırıyorsun .”
Bunu bana beni sevdiğini hiç söylememiş olan adam di
yordu. Seviyorsa tabii. Tanrılar aşkına, bu adama her seferinde
ilk hamleyi yapmak zorunda kalmaktan bıkm ıştım . Ve bugün
de kendimi açıp reddedilmeye hiç niyetim yoktu.
“Tabii, sen istediğin sırları saklayabildiğin sürece doğru bu.
Bunun ’ —elimle ikim izi işaret ettim —“ bana güvenmediğin için
olduğunu hiç düşündün mü?” Bir adım geriledim. “ Tam ve körü
körüne bir inanç bekliyorsun am a sen aynısını yapmıyorsun. Bu
nun. îki. Taraflı. Olması. Gerekiyor.”
“Sana güvenmeyen ben miyim?” Gölgeler ayak bileklerinin
etrafında kıvrıldı, o dönüp tünele doğru ilerlerken gölgeleri
peşinden gitti. “Sonra görüşürüz. B odhi’y i bulmalıyım.”
Şüphesiz devrim meselesiyle ilgili bir şey yapmaya gidiyor
ve beni yalnız bırakıyordu. Yine.
Hayal kırıklığıyla olduğum yerde kalarak, “Tüm söyleye
ceğin bu mu?” diye seslendim arkasından.
“Şu anda söylemek istediğim şeyler pek hayırlı değil, Vio-
let,” dedi omzunun üzerinden. “Daha sonra pişman olacağım
sözler söyleyip mezarımı derinleştirmek yerine biraz ara verip
verimli bir şey yapacağım çünkü şu hâlimiz kesinlikle verimli
bir şey değil.”
O na ne zaman kavga edeceğimize kendisinin karar ve
remeyeceğini söylemek üzereydim ama benden biraz zaman
istemişti ve ben de olgun davranıp ona bu zamanı verebilirdim.
Sabah uyandığımda yatağımın diğer yarısında kimse uyu-
mamıştı ve Xaden’ın eşyaları da gitmişti. Cephe hattına geri
278
E jderhalar insanların kaprislerine katlanm az.
- Y A R B A Y K A O R I ’N İ N E J D E R H A T Ü R L E R İ K O N U S U N D A SA H A R E H B E R İ
ON DOKUZUNCU BÖLÜM
ki gün sonra uçuş manevraları için takım ım ın geri kalanıyla
İ
birlikte Birinci ve İkinci Kanat’ın ejderhalarının yanından
geçerken kalbim küt küt atıyordu.
Kaori Dördüncü Kanat’ın önünde durmuş, sanki Andarna’yı
getirmediğim için ceza olarak bana kaç kez mühür gücümü
kullandıracağını zihninde hesaplıyormuş gibi tüylerimi diken
diken eden bir dikkatle beni izleyen Varrish’in yanında ağırlığını
bir bacağından diğerine veriyordu. Onların arkasında tek altın
gözünü bana dikmiş, hareketlerimi dikkatle izleyen Solas’ı görünce
Varrish’in yarma kadar bekleyip beklemeyeceğini merak ettim .
Çünkü belli ki durduğu yerden Andarna’nın burada olm a
dığını görebiliyor ve daha da kötüsü, bundan mutlu oluyordu.
Bu sabah Carr’la bir saatte yirmi yedi yıldırım düşürdük
ten sonra ateşim yükselmişti ve Carr hayal kırıklığına uğramış
görünüyordu. Hedeflediğim tek bir noktayı bile vuramadığımı
düşünürsek bu ikimiz için de geçerliydi. Kollarım güce çok
fazla hükmettiğim o günden sonra ağırlaşmış gibi geliyordu.
Varrish bugün beni yine o dağın yamacına çıkmaya zorlarsa
oradan sağ inebileceğimden emin değildim.
Üçüncü K anata yaklaşırken Rhiannon uçuş gözlüğünün
kayışını ayarlayarak, “O turuncuda bir tuhaflık var,” dedi.
279
REB ECC A Y A R R O S
280
r
DEMİR A L E V
281
REBECCA YA R R O S
282
DEMİR A L E V
283
REBECCA YA R R O S
284
DEMİR A L E V
285
REBECCA Y A R R O S
286
DEMİR A L E V
287
REBECCA YA R R O S
288
DEMİR A L E V
289
REBECCA YA R R O S
290
DEMİR A L E V
291
Babam ın ölümünden sonraki yıllarda sevilm enin nasıl bir his olduğunu
unutmuştum. Sonra bölüğe girdim, herkesin olm am ı istediği canavar
oldum ve bundan hiç pişmanlık duymadım. A m a sonra sen bana o
sözleri söylediğinde sevilmeyi hatırlad ım ... ardından neredeyse seni de
kaybediyordum. Söz verdiğim gibi senin için daha iyi olm aya çalışıyorum
ama o canavarın hâlâ orada olduğunu, senden o sevgi sözlerini yeniden
duyabilmek ve ortaya çıkm ak için vahşice çığlık attığ ın ı b ilm en i istiyorum.
- T E Ğ M E N X A D E N R I O R S O N ’ I N Ö Ğ R E N C İ V I O L E T S O R R E N G A I L ’E
YAZDIĞI, K U RTA RILM IŞ M E K T U P L A R D A N
YİRMİNCİ BÖLÜM
airn kanatlarını açıp Samara’daki uçuş alanına yavaşlaya
b)2
t
DEMİR A L E V
293
REBECCA YA R R O S
294
DEMİR A L E V
« r» »
oeç.
“Evet. Tabii ki seninle özel olarak konuşmak istiyorum ”
“Seni öpmemi söyle. Sadece göstermelik olsa bile.” Şu anda
aramızda sadece bir kalp atımı kadar mesafe vardı ve o yavaş
lamıyordu.
“Ne?”
“Şimdi, Violet. Yoksa bu gece başkasının odasında uyursun.”
Gözleri hemen bir cevap istiyordu. Elbette. Çünkü aylar önce
beni sadece ben istediğimde öpeceğini söylemişti. Bana uzandı,
vücutlarımız çarpışırken bir eli enseme, diğeri belime yerleşti.
Çarpışm anın etkisiyle tüm duyularım sarsıldı.
“ö p b en i” Sadece göstermelik.
“Seni özledim,” dedi, sonra dudaklarını dudaklarıma ya
pıştırdı.
“Beni tek başım a bırakıp g ittin ” dedim, alt dudağının yu
muşacık derisini ısırarak.
“Sonra kavga ederiz .” Yüzümü okşadı ve başparmağını çe
nemin hemen üstüne bastırdı. “Şimdi beni bir güzel ö p ”
“M adem bu kadar nazikçe sordum Dudaklarım ı araladım
ve son zamanlarda onu öpmeden geçirdiğim her saniye için
pişmanlık duydum.
D ilinin dilim in üzerindeki ilk darbesiyle inledim. Belim i
kavrayıp beni daha da sıkı tutarak öpücüğün ateşini harladı.
Evet. Bir dokunuş, tek gereken buydu işte ve etrafım ızdaki
dünya yok oluvermişti. Bu istediğim her şeydi. Etrafım ızdaki
havayı titreştiren enerji, damarlarımı dolduran gücün, öpücüğü
kontrol etmeye çalıştığımızda içimde tutuşan arzunun yanında
sönük kalıyordu.
O kazanmış, beni tüketmişti; bu kadar yakın olması ak
lımdaki tüm düşünceleri yok etmiş geriye sadece arzu kalm ıştı.
Çantalar omuzlarımdan kayıp yere düştüğünde kollarımı boynuna
dolayarak ona daha da sokuldum. Hayatım onun teslimiyetine
bağlıymış gibi öptüm ve o mükemmel açıyı bulmak için başımı
295
REBECCA YARROS
296
DEMİR A L E V
297
REBECCA YA RRO S
298
DEMİR A L E V
izliyorsun.” Yüzümü işaret edip kötü bir koku almış gibi yü
zünü buruşturdu. “Bu da ne böyle? Özlem mi? Karasevda m ı?”
Gözlerimi devirdim.
“Aşk mı?” Bu kelimeyi zehirli bir şeymiş gibi söylemişti.
Yüzümdeki bir şey beni ele vermiş olmalı ki M iranın yüzün
deki tiksinti şoka dönüştü. “Ah, hayır. Ona âşıksın, değil mi?”
“Bunu sadece yüzüme bakarak anlaman mümkün değil,”
diye karşı çıktım , sırtım ı dikleştirerek.
“O f. Hadi gidip bir şeylere hançer fırlatalım.”
299
REBECCA Y A R R O S
300
DEMİR A L E V
301
REBECCA Y A R R O S
302
DEMİR ALEV
303
REBECCA Y A R R O S
olm am gerekiyor. Bir çeşit iplik gibiyim ben de. Durduk yere
neden bunları soruyorsun?” Bir hançer daha fırlattı ve hedefi
tam ortadan vurdu.
Sesim i iyice alçaltarak, “Koruma taşının nasıl çalıştığını
biliyor musun?” diye sordum.
“Hayır.” Gözleri ışıldadı. “M eraklı kulaklar dinlemeye
başlam adan önce atmaya devam et.”
D ediğini yaparak bir hançer daha fırlattım .
“Bu bilgi benim ve senin rütbenin çok ötesinde.” Bir sonraki
han çeri ilkinin hemen yanına saplandı. “N eden soruyorsun?”
“Sadece merak ettim .”
M erak etme. Bunların gizli olmasının bir sebebi var.” Bi
leği hedefe doğru bir bıçak daha savurdu. “Bunu sadece bilmesi
gerekenler biliyor, tıpkı diğer tüm gizli istihbarat konularında
olduğu gibi.”
“D oğru.” Kendimi gülümsemeye zorladım ve bir sonraki
h an çerim i gereğinden biraz daha fazla güçle fırlattım . Konuyu
değiştirm e zamanı gelmişti. Belki biliyordu, belki de bilmiyordu
am a bana söylemeyeceği kesindi. “Gizli demişken, Poromiel
şehirlerinde hasar olup olmadığını kontrol eden görevlerden
herhangi birinde bulundun mu?” Bana aval aval bakınca el
lerim i kaldırdım. “Savaş Brifingi’nde bize bundan bahsettiler,
a rtık gizli değil.”
“Hayır,” diye cevap verdi. “Ama Teine ve ben devriyedeyken
u çan sürülerden birini gördüm.”
M idem kasıldı. “O görevde olan birini tanıyor musun?”
“H ayır.” Bir hançer daha attı ve yine tam isabet ettirdi.
“A m a raporları okudum. Onları size verdiler m i?”
Başım ı iki yana salladım. “Peki raporlara güveniyor musun?”
Sesim istediğim kadar rahat çıkmıyordu.
“Elbette güveniyorum.” Veremeyeceğim cevaplar bulmak
için gözlerime baktı. “Neden güvenmeyeyim ki? Sen neden gü
venmeyesin?” Elleriyle hızlıca dışa doğru bir hareket yaptığında
304
DEMİR ALEV
305
REB ECC A Y A R R O S
306
DEMİR A L E V
307
R E B EC C A Y A R R O S
308
DEMİR ALEV
309
i
REBECCA YARROS
310
DEMİR ALEV
311
Birinci Yıl G öçü, Navarre'ın birleşmesini taçlandıran başarılardan
biridir. Savaş dolu bir hayatı bırakıp barış dolu bir hayata adım atmak,
kıtanın her bölgesinden insanları, dilleri ve kültürleri harm anlam ak ve
tek amacı karşılıklı güven olan uyumlu, birleşik bir toplum oluşturmak
insan ruhu için ne büyük bir nimettir.
- A L R A Y L E W IS M A R K H A M ’IN Y A Z D I Ğ I NAVARRE'IN
YAYINLANMAMIŞ 7 » / ? / / / / ’N D E N
312
DEMİR ALEV
313
R E B EC C A Y A R R O S
314
DEMİR ALEV
nın sonunda, Cygnisen son iiç yüz yıldır bağlı olduğu Poromiel
K rallığına katıldı. Tarih ve güncel olaylar birbirine bağlıdır
çünkü biri diğerini etkiler.” Duvara asılı, brifing sınıfındakinin
yaklaşık beşte biri büyüklüğündeki haritaya baktı. “Poromiel’in
eyaletleriyle bizimkiler arasındaki farkları söyleyebilecek biri
var m ı?”
Sın ıfta çıt çıkm adı.
“Bu önem li, çocuklar.” Devera, Profesör Levini’nin masa
sının önüne geçip masaya yaslandı. Kimse cevap vermeyince
kaşlarını kaldırıp bana baktı.
“Porom iel’in eyaletleri kendi kültürel kimliklerini korur,”
diye cevap verdim. “Cygnisen’den gelen birinin kendini Poro-
mielli yerine Cygnisenli olarak tanımlaması daha olasıdır. Bunun
aksine bizim eyaletlerimiz ilk koruma duvarlarının koruması
altında birleşmiş, ortak bir dili seçmiş ve altı eyaletin kültür
lerini tek bir uyumlu krallıkta harmanlamıştır.” M arkham ’ın
kitabında yazanları neredeyse kelimesi kelimesine söylemiştim.
“Tyrrendor hariç,” dedi sol taraftan biri. Üçüncü Kanat.
“Onlar birleşik kelimesini hiçbir zaman tam olarak anlamadılar,
değil mi?”
M idem kasıldı. Pislik.
“Hayır.” Devera parmağıyla onu işaret etti. “İşte bunu yap
mayacağız. Bu tür yorumlar Navarre’ın birliğini tehdit ediyor.
Sorrengail, bazılarınızın gözden kaçırdığını düşündüğüm iyi bir
noktaya değindi. Navarre ortak bir dil seçti ama bu dil kim in
için ortaktı?” Kuyruk Bölüm ü’nden birine söz verdi.
Kız, “Calldyr, Deaconshire ve Elsum eyaletleri,” diye cevap
verdi.
“Doğru.” Deveranın bakışları tıpkı Savaş Brifingi’nde olduğu
gibi üzerimizde geziniyor ve bizden sadece cevapları düşünme
mizi değil, soruları da kendimizin bulmasını bekliyordu. “Bu
ne anlama geliyor?”
315
REBECCA Y A R R O S
316
DEM İR A L E V
317
REBECCA Y A R R O S
318
DEM İR A LE V
319
REB EC C A Y A R R O S
320
DEM İR A L E V
321
REBECCA Y A R R O S
322
DEM İR A LE V
323
RE B ECC A Y A R R O S
324
DEM İR A LE V
325
REBECCA Y A R R O S
326
DEM İR A L E V
327
REBECCA Y A R R O S
328
DEMİR A L E V
329
REBECCA Y A R R O S
ric. Affedersin. Çok 117.1111 bir giiıı oldu.” Tek istediğim bıınıı
Xaden’a anlatmaktı ama o iki gün daha burada olmayacaktı.
Merdivenden indik ve Aaric aşağı yukarı Xaden’la aynı
boyda olmasına rağmen ona ayak uydurabilmem için adımla
rını yavaşlattı.
Tünellere ulaştığımızda, “Rhiannon çözmek üzere, değil
mi?” dedi.
Başım ı kaldırıp Aaric’e bakarken ensemdeki tüyler diken
diken oldu. “Tam olarak neyi çözmekten bahsediyorsun?”
“Her şeyi düşündükleri kadar iyi saklamamışlar.” Çenesi
kasıldı. “Ne aradığını bilirsen anlaması kolay oluyor. Şahsen beni
uyandıran, muhafızlarımın hançer taşımaya başlaması oldu.”
Bana bir bakış attı. “Üzerinde küçük metal disk olanlardan.”
K albim o kadar yüksek sesle çarpıyordu ki kulaklarımda
zonklam asını duyuyordum. Hançerler. M etal diskler.
“Kurtulması en zor olanlar da muhafızlar oldu,” dedi yüzünü
buruşturarak. “Mecbur kalmadıkça babama beni kaybettiklerini
söylemeyeceklerdir. Sadece bunun Harman’dan sonra olmasını
umuyorum. Harm an’dan sonra bir bok yapamaz. Ejderhalar
krallara bile hesap vermez.”
“Kahretsin.” Tünele girmeden önce sağlam kolunu tutarak
onu durdurduğumda kalbim göğsümden fırlayacak gibi atıyordu.
“Biliyorsun, değil mi?”
Kaşlarını kaldırdı, büyücü ışıkları o asil yeşil gözlerine
vuruyordu. “Yoksa neden burada olayım ki?”
330
R i r n o k t a d a , m u h t e m e l e n i k i n c i y ı l ı n d a , a r k a d a y l a r ı n a ■.'** »ilen**
d u y d u ğ u n g ü v e n i n , t a k ı m ı n a d u y d u ğ u n s a d a k a t i n v n ı ı n d a lu<rh»r ■.•'V
o l m a d ı ğ ı n ı fark ed e cek sin
B R F . N N A N ' I N D F F TFRİ . S . \ Y F \ Fİ I
331
REBECCA Y A R R O S
332
DEMİR A L E V
333
REBECCA Y A R R O S
334
DEMİR A L E V
335
REBECCA Y A R R O S
336
DEMİR A L E V
337
I
338
DEMİR A L E V
339
REBECCA Y A R R O S
340
DEMİR A L E V
341
REBECCA YA R R O S
342
fi DEMİR A L E V
343
REBECCA YA R R O S
344
DEMİR A L E V
345
REBECCA Y A R R O S
346
DEMİR A L E V
347
REB ECC A Y A R R O S
348
DEMİR A L E V
“Evet. Biliyorum
“Neredeyse gece yarısı olmuş,” dedim diğerlerine sessizce
“Daha önümüzde koca bir gece var.”
Savvyer yüzündeki kanı temizlemek için suratını zincirlen
miş koluna dayayarak, “Tairn çanları mı dinliyor?” diye sordu.
“Tam olarak d eğ il...”
Kapı açıldı ve adam elinde kalay bir kupayla içeri girdi.
“Kimler susadı?” Savvyer’ın önüne çökerek yüzünü görmemi
engelledi. “İşte burada. Üstelik bana kendi sırrını vermene bile
gerek yok. Sadece onların kişisel sırlarından birini söylemen
yeterli.” Diğerlerini işaret etti. “Bu çözülme sayılmaz. Hiçbir
şey ifade etmeyen kişisel bir ayrıntı sadece.”
“Siktir git.”
“Yazık.” Adam başını yana eğdi. “Henüz yeterince susama
dın. Merak etme. Susadığın an da gelecek.” Ö nce Rhiannon’a,
sonra Ridoc’a, ardından da bana baktı. Cevaplarımız aynıydı.
“Birbirlerine ne kadar bağlı bir grup, değil mi?” Varrish
içeri girip hepimize sınırsız bir neşeyle bakarken tüylerim diken
diken oldu.
“Öyleler, efendim,” dedi adam.
Varrish başparmağını çenesine sürttü. “Genelde birileri
şimdiye kadar kişisel bir ayrıntı vermiş olmaz mıydı?”
“Olurdu, efendim.”
İçten içe takım ım la gurur duydum.
Varrish eğildi ve R id oc’ın göğsündeki yeşil D em ir Takım ı
armasına hafifçe vurdu. “Sanırım geçen yıl bunu bu şekilde ka
zanmışlar.” Ayağa kalktı ve iç geçirdi. “Bu iş çok uzun sürüyor.”
“Efendim, standart sorgulama protokolünü uyguluyoruz,”
dedi kadın odaya girerken.
“O zaman iyi ki ben buradayım.” Neşeli tavrı beni kadı
nın yumruğundan daha çok korkutuyordu. “Sorgulama benim
uzmanlık alanım. Ayrıca bende onların rekor sürede çözülme-
349
REBECCA YA R R O S
350
Birkaç yılda bir, tüm beklentileri aşan bir rakım orraya çıkar Riirbrlrri
yükselir, her armayı alır, her mücadeleyi karanırlar Ve snnrt
açıklanamaz bir şekilde bocalar ve ardından da düşerler Rıına riikenmıdık
erkisi denir: Hızlarını sürdüremeyecek kadar çabuk parlarlar Rıı errvckrcn
üzücüdür ama birbirlerine düşmelerini izlemek de eğlencelidir
- B İ N B A Ş I A F E N D R A’N I N B İ N İC İL E R BÖI.Ot'iO R F H B F R İ
(R E S M Î O L M A Y A N B A SK I)
351
REBECCA Y A R R O S
352
DEM İR A L E V
353
RE B ECC A YA R R O S
354
DEM İR A L E V
355
REBECCA Y A R R O S
356
DEMlft A LÇ v
357
REBECCA YARROS
358
tI
359
REBECCA YA R R O S
Dain sonraki birkaç gün boyunca bir kere bile gözlerimin içine
bakmadı ve ben de onunla konuşmak için çaba sarf etmedim.
Ne diyebilirdim ki? Doğru olanı yaptığın ve mahremiyetimi ihlal
etmediğin için teşekkür ederim mi?
“Sadece her hafta sonunu Samaraya uçarak ya da Riorson’la
birlikte odana kapanarak geçirmenin senin için iyi olmadığını
söylüyorum,” dedi Ridoc, Savaş Brifingi ne giden kalabalıkla
birlikte akademik kanadın merdivenini tırmanırken.
“Onun yerine...” Kaşlarımı çatarak ona baktım . Yanağı
hâlâ mosmordu.
Nolon sayesinde bende tek bir iz bile yoktu. Bu kesinlikle
haksızlıktı.
Biz sorgudayken Trysten adında bir birinci sın ıf öğrenci
sini İm tihan antrenmanında kaybetmiştik ve ölüm listesinde
onun ism inin okunduğu sabah toplantısını da kaçırm ıştık. Bu
da haksızlıktı.
Sawyer diğer tarafımdan Ridoc’ın yerine, “Normal bir ikinci
sınıf olmak ve arada sırada biraz stres atmak için zaman harca
mak lazım,” diye cevap verdi. Sorgudan beri takım arkadaşlarım
beni gözlerinin önünden ayırmıyordu.
“Ben iyiyim,” dedim ikisine de. “Eş ejderhalar farklı sınıf
lardaki binicilerle bağ kurduğunda böyle oluyor işte.” Yirmi
dört saat sonra Xadena gitmek üzere eyerime binmiş olacaktım.
“Bu yüzden genelde bunu yapmıyorlar,” diye mırıldandı
Ridoc.
360
DEMİR A LE V
361
REBECCA Y A R R O S
362
DEMİR ALEV
363
REBECCA Y A R R O S
364
DEM İR A LEV
365
REBECCA Y A R R O S
366
DEMİR a l e v
367
REBECCA Y A R R O S
368
I
B İN B A Ş I F R E D E R I C K İN Ş İF A C İL A R IÇ f N M O D E R N R E H B E R İ
İl' 'ı\
369
i
REBECCA YA R R O S
370
DEMİR ALEV
371
REBECCA YARROS
372
Rir binici üçüncü yılında kalkanları üzerinde tam ve eksiksiz
bir kontrole sahip olmalıdır. Aksi takdirde aşırı stres anlarında
ejderhalarının duygularından etkilenmekle kalmaz,
onlar tarafından kontrol edilmeye de açık hâle gelir.
-Y AR BAY K A O R l ’N İ N E J D E R H A T Ü R L E R İ K O N U S U N D A SA HA R E H B E R İ
373
REBECCA Y A R R O S
374
I
DEMİR ALEV
375
REB ECC A Y A R R O S
376
DEMİR a l e v
377
REBECCA Y A R R O S
378
DEMİR ALEV
379
REB ECC A Y A R R O S
Beni yavaşça öne doğru çekti, vücutlarım ızı bir araya ge
tirmeden önce itiraz etmem için bana şans vermeyi de ihmal
etmedi. O nun sıcaklığı içimdeki her soğuk noktaya yayılırken
buraya gelirken hissettiğim tüm o yakıcı endişe ve ardından
gelen yakıcı öfke tamamen farklı ve çok daha tehlikeli bir
sıcaklığa dönüştü
Kahretsin, onu istiyordum. Teninin her santim ine dokun
mak, gerçekten iyi olduğunu, kalbinin benim kine karşı attığını
hissetmek istiyordum. Bedenini üzerimde, içim de, mümkün
olduğunca yakınımda istiyordum. Bana bu odanın ya da iki
mizin ötesindeki her şeyi unutturm asını istiyordum.
380
DfMİP Alfv
381
REBECCA Y A R R O S
382
OEMİP a l e v
383
REBECCA YA R R O S
384
DEM İR A L E V
385
R EB EC C A Y A R R O S
386
DEMİR A L E V
387
REBECCA Y A R R O S
388
DEMİR A LEV
389
RE B E C C A Y A R R O S
390
Grifon binicilerinde mühür gücü yeteneği olmasa bile güçsüz değillerdir.
Aslına bakılırsa bazıları onların küçük büyüleri, özellikle de zihinle
ilgili olanları ölümcül birer silah hâline getirdiklerini iddia eder. Onları
küçümsemek hata olur.
- B İ N B A Ş I G A R I O N S A V O Y ’ U N Y A Z D I Ğ I POROMIEL'ÎN GRİFONLARI,
SAVAŞ ÜZERİNE BİR ÇALIŞM A'DkN
391
REBE CC A Y A R R O S
392
D E M İR A LE V
393
REBECCA Y A R R O S
394
DEMİR ALEV
395
REBECCA Y A R R O S
396
DEMİR ALEV
397
REBECCA YARROS
398
DEMİR ALEV
399
REBECCA YA R R O S
400
İzinsiz devamsızlık yaptığı tespit edilen öğrenciler, görüldükleri yerde
idam edilmedikleri takdirde komuta zinciri tarafından
askeri mahkemeye çıkarılacaklardır.
401
RE B ECC A Y A R R O S
402
DEMİR ALEV
403
REBECCA Y A R R O S
404
DEMİR ALEV
405
REBECCA Y A R R O S
406
DEMİR ALEV
407
REBECCA Y ARRO S
408
D E M İR A LE V
409
RE B ECC A Y A R R O S
410
DEMİR ALEV
411
REBECCA Y A R R O S
412
DEMİR A L E V
I
413
İstila dıırıımtı dışında, Biniciler B ö l ü ğ ü n e sadece binicilerin ve görr\l,
kâtiplerin girmesine izin verilir. Piyade, harra şifacı olarak daversiz
girmek, hızlı bir ölüme yürümek D F . M R K T İ R
' - Ü Ç Ü N C Ü B ö l Ü M , MA DDF. İ K İ
R A S C I A T H SAVAŞ A K A D F M İ S f D A V R A N I Ş K U R A I . I A R I
W
OTUZUNCU BÖLÜM
nlara her şeyi anlattım.
O Savaş Oyunları için Xaden’la birlikte takım ım ızdan ay
rılm a kararını verdiğim andan bıçaklandıktan sonra Tairn’in
sırtından düştüğüm saniyeye kadar geçen her ânı. A m a iş nasıl
ve nerede uyandığımı anlatmaya gelince dilim tutuldu sanki.
Bunu yapamadım.
Onlara güvenmediğim için değil, bu benim sırrım olmadığı
ve bunu yapmak Xaden’a ... ve Brennan a ihanet etmek anlamına
geldiği için. Aretia’daki herkesin hayatını riske atardı.
Bu yüzden onlara Resson’dan sonra olan neredeyse her şeyi
anlattım. Andarna, suikast girişimleri, hançerler, dostane sürüler,
Jesinia’nın bana gizlice koruma duvarlarıyla ilgili gizli kitaplar
vermesi, hatta Navarre’ın Veninleri nasıl tuzağa düşüreceğini
bildiği teorisi... onlar bana şaşkınlıktan dehşete uzanan çeşitli
ifadelerle bakarken geri kalanı da dudaklarım dan bir kelime
tufanı hâlinde döküldü.
Yatağında oturmuş, tavana bakan R hi kendi kendine ko
nuşur gibi, “Ben haklıydım. Deigh grifonlar tarafından öldü
rülmedi,” dedi.
414
DEMİR A L E V
415
REBECCA Y A R R O S
416
DEMİR A L E V
417
REBECCA Y A R R O S
418
DEMİR ALEV
419
REBECCA Y A R R O S
Jesinia alt kattaki kasa hakkında hiçbir şey bilm iyordu, o yüz
den o araştırmaya devam ederken geri kalan ım ız da onun bize
verdiği koruma duvarı inşa etme ve İlk A ltı hakkın d aki tüm
kitapları okuduk. Araştırma dört koldan yapıldığında çok daha
hızlı ilerliyordu. Ve itiraf etmeliyim ki tıpkı eskisi gibi odamda
arkadaşlarımla ders çalışmak çok güzeldi.
Am a cevapları bulamadık. Andarna da uyumaya devam
ediyordu, ki bu artık kuşku uyandırmaya başlam ıştı. Tairn’in
nazikçe endişelenmememi söylemesi beni daha çok tetikliyor,
deli gibi endişelenmeme neden oluyordu.
Xaden’a keşfimizden —ya da keşfedemediğimiz şeyden—bah
setme fırsatım olmamıştı. Ertesi cumartesi, ta k ım ım ız piyade
lerle, bu kez Birinci Kanat’la birlikte başka bir kara navigasyonu
tatbikatına çıktı ve iki günümü Basgiath yakınlarındaki dağların
sarp arazisinde dolaşarak ve herkese iyi davranarak fıtratına ters
420
DEMİR A L E V
421
REBECCA Y A R R O S
422
DEMİR A L E V
423
REBECCA YA R R O S
424
DEM İR ALEV
425
REBECCA Y A R R O S
426
DEMİR A L E V
427
REBECCA Y A R R O S
428
H e r k e s ç o ğ u b i n i c i l i k ö ğ r e n c is in in ejderha ateşiyle Ö ld ü ğ ü n ü d ü ş ü n ü r
D o ğ r u y u s ö y le m e k gerek irse b iz i ö ld ü re n g e n e llik le y e r ç e k i m f d ir
- B R E N N A N ’ I N D E F T E R İ , SAYFA K I R K Y F D Î
429
REBECCA YA R R O S
430
I
f
DEMİR A L E V
431
REBECCA Y A R R O S
432
T a n r ıla r biri ikinci sınıfların hırslarından k orusun
İlk y ı l l a r ı n ı a t l a t t ı k l a r ı iç in h e r şeyi t e c r ü b e e t t i k l e r i n i s a n ı r l a r ırna
g e r ç e k t e s a d e c e k e n d il e r in i ö ld ü rre c e k k a d a r şey bilirler
- B İ N B A Ş I A F I I N D R A ’N I N B İ N t O t l . F R nC)l RFHBFRİ
(RUS M t O l . M A Y A N BASKI)
■p'
433
REBECCA YA R R O S
434
DEMİR ALEV
435
REBECCA Y A R R O S
436
DEMİR A L E V
437
REBECCA Y A R R O S
438
DEMİR A L E V
439
REBECCA Y A R R O S
440
DEMİR A L E V
441
REBECCA YA R R O S
442
DEMİR A L E V
443
REBECCA Y A R R O S
444
DEMİR A L E V
445
K a p ı l a r ak şam isin m ü h ü r l e n d i k t e n sonra A r ş i v ' d e i l k y a k a l a n m a n
son y a k a l a n m a n ı ? ohır. M e t i n l e r i m i z i k o r u m a k i ç i n kullanılan
k a tm a şı k hüvüler y a ş a m l a u y u m l u d e ğ i l d i r .
446
DEMİR ALEV
hir k e m e r d e n ışı k p a r l ı y o r d u . O m 7 i ı m ı ı n ü z e r i n d e n b i i ^ r ı g ı n u l ı
d iğ e r o l a s ı y o l u s a d e c e k a r a n l ı ğ ı n k a p l a d ı ğ ı n ı g ö r d i i m
Koridorda aceleyle ilerlerken Imogen. ‘Bir kapı hile vnlr
farkında mısınız?” diye sordu.
Xaden, “Bu kadar güçlü bir koruma duvarı varken gerek
yok,” dedi.
“Onu hissedebiliyorum.” Keskin, yoğun gücün vmİrisi biz
yaklaştıkça daha da kuvvetleniyordu. Ensemdeki tüvler diken
diken oldu ve gücüm, büyük bir tehdit gibi hissettiğim bu şeye
cevap olarak yükseldi.
“Bu ikisi uyanana kadar birkaç dakikamız var. Onlara o
kadar da sert vurmadım,” dedi Xaden, Imogen’la birlikte piyade
muhafızlarını kenara çekip yolu açarken.
“Bu koruma duvarları çok rahatsız edici.” Imogen omuz
larını esnetti.
“Bir uğultu var ama o kadar da kötü değil,” diye cevap
verdi Aaric, biz girift oymalı taş işçiliğiyle bezeli korunaklı
kemerin altından ilerideki küçük, dairesel kütüphanenin raf
larına bakarken.
Imogen, “Seni rahatsız etmemesi işine gelir,” dedi. “Acele
etsen iyi olur.”
“İki günlük arayacaksın,” diye hatırlattım ona, daha önce
üç kez konuşmuş olmamıza rağmen.
“Orada en az beş yüz kitap olmalı.” Aaric raflara bakarak
iç geçirdi.
“Araman gereken şey...”
Aaric kemerli geçidin altından geçeceği sırada elimi tutup
beni de peşinden sürükleyince Xaden, “Violet!” diye haykırdı.
Tökezleyerek yürürken üzerimde, tenimin her santimine
batan güçlü bir büyü dalgalandı ve Aaric beni kütüphanenin
içine çekerken midem yüz metreden serbest düşüyormuşum
gibi bir tu h af oldu.
447
REBECCA Y A R R O S
448
DEMİR A L E V
449
REBECCA Y A R R O S
450
DEMİR ALEV
451
REBECCA Y A R R O S
452
DEMİR A L E V
453
REBECCA YARROS
454
D E M İR ALE V
455
REBECCA Y A R R O S
456
Arctia Savaşından önce babama ettiğim son sözler öfkeyle söylenmişri
ç ü n k ü beni kendi güvenliğim için uzağa gönderiyordu.
Dunun için kendimi affcdcbilcccğimden emin değilim ama onun
betti affettiğini düşünmek içimi rahatlatıyor.
457
REBECCA Y A R R O S
458
DEMİR A L E V
459
REBECCA YA R R O S
460
DEMİR A L E V
onları iki kat daha hızlı okuyabileceğimiz anlam ına gelir'' Hem
de içlerinden birinin buradan çıkmasını sağlardı.
Krem rengi kumaşı günlüğün etrafına doladı, ardından
uçuş ceketinin düğmelerini açtı ve bohçayı göğsüne sokuşturup
yeniden düğmeledi. “Keşke geceyi burada geçirebilseydim,” dedi
beni tahrik eden o çatallanmış sesiyle.
“Keşke.”
Bana özleme benzer bir duyguyla baktı, sonra gölgelere
uzandı ve daha önceden oraya sakladığı çantayı aldı. Gözle
rime bakarak çantayı sırtına geçirdi, sonra yüzüme yaklaşıp
beni tekrar öptü.
Bu öpücüğün verdiği basit haz mükemmeldi.
“Harikasın,” dedi dudakları dudaklarımda. “Yedi gün sonra
görüşürüz.”
“Yedi gün,” dedim, onu bir kez daha öpmek için kendime
doğru çekme dürtüsüyle savaşarak. Ve bir kez daha. “Şimdi
git. Plana sadık kalmalıyız, unuttun mu?”
Beni sert ve hızlı bir şekilde öptü, sonra avlunun sahibiymiş
gibi yürüyerek uzaklaştı. Gidişini izlemenin acısını hafifletm e
sini umarak elimi kalbimin üzerine götürdüm ama hissettiğim
zafer duygusuyla karşılaştırıldığında acı hiçbir şeydi.
Avluya çıktım, sonra yukarı baktım ve güneydoğuya doğru
uçarken bulutlu gökyüzünde onu son bir kez görebilmek için
bekledim.
Aylardır ilk kez damarlarımda korku yerine umut dolaşıyordu.
Bunu yapabilirdik, bunu yapıyorduk. İlk Altı nın koruma taşlarını
nasıl aktive ettiklerini ilk ağızdan anlattıkları bir metin vardı
elimizde ve Xaden’ı benimle birlikte Cordyn’e uçup lumineri
alması için ikna edebileceğimi biliyordum. Bundan hoşlanma
yacaktı ama yine de yapardı. Tek yapmam gereken iznimi nasıl
onaylatabileceğimi bulmaktı. O zamana kadar yaptığımız şeyi
yapmaya devam edecek, kendi başımıza ayakta durana kadar
461
REBECCA YA R R O S
462
DEMİR A L E V
463
Rir 7ihingörcnotor> Haha korkunç hir mühür gücü varcı o .1»
ringi u«nvlrfondir T:^»kAt yine dr fınların yaşamalarına İ7in veriri -
464
D E M İR A L E V
465
REBECCA YARR OS
466
DEMİR A L E V
“Üç soru.” Nolon, Varrish e sert bir bakış attı. “Bunu na
sıl yaptığını, kim inle yaptığını ve en önemlisi neden yaptığını
bilmek istiyoruz.”
Boğazımdaki düğüm gevşedi ve paniğimin yatışmasını
dileyerek ciğerlerimi havayla doldurdum. Kimlerin işin içinde
olduğunu bilmiyorlardı, bu da burada başka kimsenin zincir
lenmediği anlamına geliyordu. Ne Xaden, ne Rhiannon, ne
Aaric ne de diğerleri. Sadece ben vardım. Burada yalnız olmak
bir nimete dönüşmüştü.
Ayrıca savunmasız da değildim. Zihnim hâlâ tamamen
benim kontrolümdeydi.
Varrish, “Kraliyet koruma duvarını nasıl aştığınla başla
yalım,” dedi.
“Kraliyetten olmadığım için benim bir kraliyet koruma
duvarını ihlal etmem imkânsız.” Çenemi kaldırdım ve zihinsel
olarak en kötüsüne hazırlandım.
“Doğruyu söylüyor,” dedi Nora başını yana eğerek. “M ü
hür gücüm yalanları algılar. Yalan söylersen hemen anlarım .”
Kalbim küt küt atmaya başladı.
O zaman gerçekleri söyleyecektim. Bu iş bittikten sonra
cevaplarımı —ya da cevapsızlığımı—anneme açıklamak zorunda
kalacaktım. Her bir kelime önemliydi.
“Violet, lütfen,” diye yalvardı Nolon, günlüğü masaya
koyarken. “Sadece açıkla. Onaylanmamış bir takım yarışması
mıydı? İkinci sınıflar arasında bir tür meydan okuma mıydı?
Hâlâ tam olarak neyin kayıp olduğunu tespit etmeye çalışıyor
lar. Bize yardım et. Bize anlatırsan bu iş senin için çok daha
kolay olacak.”
Tespit etmeye çalışıyorlar. İçeri giremiyorlardı.
“Neden yaptın kısmına atlıyorsun.” Varrish gözlerini devirdi.
“Dürüst olmak gerekirse Nolon, işte bu yüzden sorgulamaya
hiç uygun değilsin.” Gözlerini gözlerime dikti. “Nasıl diye sor
man lazım.”
467
REBECCA Y A R R O S
468
I
DEMİR A L E V
469
REBECCA Y A R R O S
470
DEMİR A L E V
471
REBECCA Y A R R O S
472
DEMİR A L E V
473
REBECCA Y A R R O S
474
DEMİR A L E V
475
REBECCA YA R R O S
476
DEMİR A L E V
477
REB ECC A Y A R R O S
478
DEMİR A L E V
479
REBECCA YA R R O S
480
DEMİR A L E V
481
REBECCA YA R R O S
482
DEMİR A L E V
483
REBECCA YA R R O S
484
DEMİR A L E V
Am a öyle olmadı.
Varrish yan tarafını tutarak geriye doğru sendeledi, bir
kükreme kulaklarımda yankılanırken gözleri fal taşı gibi açıldı.
D ain kanlı bıçağı bileklerimdeki kayışlara götürdü, önce bi
rini, sonra diğerini kesti. “Buradan dövüşerek çıkabilir miyiz
bilmiyorum,” dedi hızla, ayak bileklerimdeki ipleri kesmek için
eğilerek. “Hareket edebiliyor musun?”
Neler oluyordu böyle?
“Aetos!” Varrish hırlayarak duvara yaslandı, sonra da taştan
aşağı kaydı. Arkasında taze, kırmızı bir iz bırakmıştı.
“Violet!” diye haykırdı Dain elime zorla bir şey tutuştu
rarak. “H areket etmelisin yoksa ölürüz!”
D ain yanındaki kılıcı çekip hücreye doğru hamle yapan
N oranın boğazına dayarken kırılmamış elimin parmaklarını
tanıdık kabzaya sardım. “Geçmemize izin verirsen yaşarsın.”
K ılıcı sabit tuttu ve ben ayağa kalkmaya çalışırken di
ğer kolunu belime doladı, bacaklarım tutmayınca bana destek
oldu. Hatırlayabildiğim kadarıyla N olonun son ziyaretinden
sonra kırılm am ışlardı ama çatlamış kaburgalarıma gelen baskı
yüzünden ve oda dönüyormuş gibi göründüğü için mide bu
lantısıyla inledim.
“Ben öyle bir söz vermiyorum.” Alçak, tehditkâr ses dizle
rimin bağını çözerken hançerli bir el N oranın boğazına uzanıp
tereddüt etmeden kesiverdi.
Kadın, boynundaki açık yaradan akan kan seliyle yere yığıldı.
O a ltın b e n e k li a k ik g ö z le rd e b e lire n D u n n e u n g a z a b ın a
b a k tım .
485
Bir öğrenciyi öldürmekten daha kötü olan tek suç,
önderlere saldırmak gibi akılalm az bir eylemdir.
-BİNBAŞI A F E N D R A ’N I N B l N l C İ L E R B Ö L Ü Ğ Ü R E H B E R İ
( R E S M İ O L M A Y A N B AS KI )
W 'W
il’ >1»
486
DEMİR A L E V
487
REBECCA YA RRO S
488
DEMİR A L E V
489
REBECCA Y A R R O S
şey bu, Violet: Ben. İyi, kötü, affedilmez. Hepsi. Ben sertinim
Kolunu sırtım ın alt kısmına dolayıp beni sabit tutarak kendine
çekti. “Doğru bir şey bilmek ister misin? Gerçek bir şey? Sem
seviyorum. Sana âşığım. Saçlarına karların yağdığı ve beni ilk
kez öptüğün geceden beri âşığım. Hayatım sana bağlı olduğu
için minnettarım çünkü bu, sensiz bir gün bile geçirmeyeceğim
anlam ına geliyor. Kalbim sadece seninki kadar atacak ve sen
öldüğünde ben de seninle birlikte M alek’le buluşacağım. Senin
de beni sevmen çok iyi bir şey çünkü bu hayatta ve bundan
sonra yaşayabileceğimiz her hayatta benimle olacaksın.”
Dudaklarımı araladım. Duymak istediğim, duymaya ihti
yacım olan tek şey buydu. “Seni seviyorum,” diye fısıldayarak
itiraf ettim.
“Unutmadığına sevindim.” Eğildi ve beni incitmemeye dik
kat ederek dudaklarını hafifçe dudaklarımın üzerinde gezdirdi.
“Hadi buradan birlikte çıkalım.”
Başımla onayladım.
“Gitmeliyiz,” diye seslendi Garrick.
Xaden, “Merdiveni boşalt!” diye emretti. “Bodhi ye de söyle,
onun ve takımının geri kalanının ihtiyacı olan panzehri bulsun.”
“Tamamdır,” dedi Garrick.
“Takımım?”
Xaden bana baktı, “iyiler ama dün bir kurtarma görevi
yapmaya çalıştıkları için sorgu sınıfına hapsedildiler. Buradan
yürüyerek çıkabilir misin?”
“Bilmiyorum,” diye dürüstçe cevap verdim. “Neremin kırıl
dığını ve Nolon’un neyi sağalttığını unuttum. Sol kolumun kırık
olduğunu biliyorum, ayrıca sağ tarafımda en az üç kaburgam
kırık. Kalçam da tam olarak olması gereken yerde değilmiş
gibi hissediyorum.”
“Nolon bu işe bulaştığı için ölecek.” Döndü ve bizi hüc
reden çıkarıp Nora’nın cesedinin yanından geçirerek bir kan
gölünün içine götürdü. Merdiven boşluğuyla aramızda en az
490
DEMİR A L E V
491
REBECCA Y A R R O S
492
r
DEMİR A L E V
493
REBECCA YA R R O S
494
DEMİR A L E V
495
REBECCA YA R R O S
496
DEMİR A L E V
497
REBECCA YA R R O S
498
DEMİR A L E V
499
REBECCA YARROS
500
r
DEMİR A L E V
501
REBECCA YA R R O S
502
rf
DEMİR A L E V
503
REBECCA YA R R O S
504
DEMİR ALEV
505
REBECCA YA R R O S
506
.r;-^
v ..
"»
.•
• 1'. »
«•*
•••
■ ‘ i: '■
V.fsW;'-
>(
W? ..-^ v
L'V V ■'
%&'*'!■
İ
KISIM
.$ M 0 '
Yarı saray, yarı kışla ama tamamen bir kale olan Riorson Malikânesi’np
hiçbir ordu girememiştir. Uğruna hizmet etmek için inşa edildiği
ejderhaların ateşiyle yanmadan önce sayısız kuşatma ve üç saldırı atlatmıştır
- Y Ü Z B A Ş I F I T Z G I B B O N S ’I N T Y R R E N D O R T A R İ H İ A N L A T I S I ,
Ü Ç Ü N C Ü B AS KI
508
DEMİR A LE V
509
REBECCA YA R R O S
510
DEMİR A L E V
511
REBECCA YARROS
512
i
DEMİR ALEV
513
REBECCA YA R R O S
514
DEMİR A L E V
515
REBECCA YA R R O S
516
DEMİR A L E V
517
REBECCA YA R R O S
518
DEMİR A L E V
519
REBECCA Y A R R O S
520
DEMİR A L E V
521
REBECCA YA R R O S
522
I
Bu krallık için her şeyimizi feda etrik, onu savtınahiNek iyi olur
- L U C E R A S L I W A R R I C K ’t N G Ü N L Ü Ğ Ü
- Ö Ğ R E N C İ V İ O L E T S O R R E N G A İ L T A R A F I N D A N T E R C Ü M E F.DİI M İ Ş T İ R
523
REBECCA YA R R O S
524
DEMİR A L E V
525
REBECCA Y A R R O S
526
DEMİR A L E V
527
REBECCA Y A R R O S
528
DEMİR A L E V
529
REBECCA YARROS
530
DEMİR A L E V
“Koruma taşıyla ilgili bir şey bulabildin mi?” diye sordu Rhi
ve bütün kafalar bize döndü. Aaric ve Sloane bile omuzlarının
üzerinden baktılar.
“ihtiyacım ız olan bölümü üç kez tercüme ettim ve sanırım
yaklaştım.” Ben de onlar gibi gülümsüyordum çünkü gerçekten
başarmış olabileceğimi düşünüyordum. “Üç gün olduğunu biliyo
rum ama biraz paslanmışım ve bu şimdiye kadar okuduğum en
tuhaf büyü şekli, muhtemelen bu yüzden ikinci kez yapılmadı.”
“Peki sence işe yarayacak mı?” diye sordu Sloane gözlerinde
belirgin bir umutla.
“Evet.” Başım la onaylarken beklentileri üzerimde fiziksel
bir ağırlık oluşturmuş gibi omuzlarımı dikleştirdim. “Sadece
doğru olduğundan emin olmam gerek.” Ve haklı olsam iyi
olurdu. W yvernler Dralor Kayalıklarına tırmanırsa bu koruma
duvarları en iyi savunmamız olacaktı.
Profesör Devera sahneden, “Hadi başlayalım!” diye seslendi,
sesi yüz öğrenciye kolayca ulaştığından herkes ona döndü.
“Bu tıpkı Basgiath’ta olmak gibi,” dedi Ridoc gülümseyerek.
“Ama aslınd a... değil.”
R hi eğilip, “T u h a f büyü mü?” diye fısıldadı.
“B e n ...” Yüzümü buruşturdum. “Sanırım ilk Altı bir tür
kan büyüsü yapmış,” diye fısıldadım ondan daha da sessiz bir
şekilde. M etni üç kez çevirmiş ve her seferinde aynı kelimelerle
karşılaşmıştım ama kanın herhangi bir... şeyde kullanıldığını
daha önce hiç duymamıştım.
Kaşlarını kaldırdı. “Em in misin?”
“Ne kadar olabilirsem. Jesinia da metni aynı şekilde ter
cüme etti ama sanırım bir kez daha üzerinden geçeceğim. Her
ihtimale karşı.”
“Evet. Her ihtim ale karşı.” Başıyla onayladı.
Devera, “H ainler olarak ilk resmî Savaş Brifinginize hoş
geldiniz,” diye seslendi.
Bu herkesin dikkatini çekti. Midem bir kez daha kasıldı.
531
REBECCA YA R R O S
532
DEMİR A L E V
533
REBECCA YARROS
534
I
DEMİR A L E V
535
REBECCA Y A R R O S
536
DEMİR A L E V
537
REBECCA Y A R R O S
538
DEMİR A L E V
539
REBECCA Y A R R O S
540
DEMİR A L E V
541
REBECCA Y A R R O S
542
DEMİR A L E V
543
A l t ı l ı n ı n y a ş a m k a n ı tek o l a n l a bi rleşti ve
/ taşı bi r detni r y a ğ m u r u y l a t u t u ş t u r d u .
- I . U C F . R A SLİ W A R R I C : K ’ ! N G Ü N L Ü M Ü
- Ö t ' R F N C İ V İ O L E T SO RRF.NGAII. T A R A F I N D A N T F R C Ü M F EDİLMİŞTİ!!
544
DEMİR A L E V
545
REBECCA Y A R R O S
546
i
DEMİR A L E V
“Bu hiç adil değil!” dedi Mira sertçe. “Yaptığı şeye katıl
mıyor olabilirim ama bizi güvende tutmak için en iyisinin bu
olduğunu düşünmesini anlayabiliyorum.”
“B izi güvende tutmak mı?” Brennan gözlerini kıstı. “Sen
öldürülmedin!”
Sanki ben burada bile değilmişim gibi birbirlerine bağırıyor
lardı. Evet, kesinlikle yine küçük, sessiz kız kardeş olmuştum.
“Sen de öldürülmedin!” diye bağırdı Mira. “Sana ihtiyacımız
olduğunda eve gelmek yerine bir korkak gibi burada saklandın!”
Eliyle beni işaret etti. “Kız kardeşlerin yerine yabancıları seçtin!”
“K ıtan ın iyiliğini seçtim !”
“Tanrılar aşkına! Kesin şunu!” diye bağırarak ikisini de
susturdum. “M ira, o yeni bir teğmendi ve tüm bunlar geçmişte
kaldı artık.” Brennan’a doğru dönerek buzu eline tutuşturdum.
“Brennan, yerleri lekelemeden önce şu lanet buzu yüzüne koy,
seni inatçı pislik!”
Brennan buzu yavaşça burnuna götürdü ve bana sanki daha
önce hiç görmemiş gibi baktı.
“Bir de eskiden kardeşlerim olsun isterdim.” Xaden kapı
aralığındaydı, sanki bir süredir bizi izliyormuş gibi rahatça
çerçeveye yaslanmıştı.
İçimdeki tüm kargaşa mutlak bir rahatlamaya dönüşürken
Brennan’ın her yere sıçrattığı kanın üzerinde kaymamaya dikkat
ederek doğruca yanına gittim. “Selam.”
“Selam,” dedi ve kolunu belime dolayarak beni kendine
çekti.
Onun her ayrıntısını ezberlerken nabzım, berrak gölün
yüzeyine fırlatılmış bir taş gibi sekerek attı. Yüzünde yeni bir
kesik ya da çürük yoktu ama kim bilir binici kıyafetinin altında
ne vardı. “İyi misin?”
“A rtık iyiyim.” Sesi yumuşamış, sadece benimleyken kul
landığı tonla konuşmaya başlamıştı, dudaklarını, bana itiraz
547
REBECCA Y A R R O S
548
DEMİR ALEV
549
REBECCA Y A R R O S
550
DEMİR A L E V
551
REBECCA YA R R O S
552
DEMİR AL£ V
553
REBECCA Y A R R O S
554
DEMİR ALEV
555
REBECCA YA R R O S
556
O n u n ilk gerçek isyan eylemi müttefik aram ak oldu,
bu m ü ttefiklerd en ilki Poromiel eyaleti Krovla’dan V ikont Tecarus tu.
- A L B A Y F E L I X G E R A U L T ’ U N Y A Z D I Ğ I T Y R R F . N D O R İ S Y AN I .
Y A S AK T A R İ H T E N
w w
h ’
KIRKINCI BÖLÜM
aden aşırı korumacı bir pislik gibi davranarak Cordyn’e
557
REBECCA YA R R O S
558
r
DEMİR ALEV
559
REBECCA YA R R O S
560
DEMİR A LE V
561
R EB ECC A Y A R R O S
562
I
r
DEMİR AL6V
563
REBECCA YARROS
564
DEMİR A L E V
565
REBECCA Y A R R O S
566
DEMİR ALEV
567
REBECCA YARROS
568
DEMİR ALEV
569
REBECCA Y A R R O S
570
DEMİR A L E V
571
REBECCA YARROS
572
Ada k ra llık ların d an gelen tüm teklifleri reddeden Kraliçe Maraya.
u zaktan kuzeni C ordyn Vikontu Tecarus’u vârisi olarak atadı.
V ik o n t ellili yaşlarına geldiğinden ve hir vârisi olmadığından
bu karar o kadar da memnuniyetle karşılanmadı.
K yapılmış bir sıra açık kapıya giden yolda yarım düzine daha
havacının yanından geçerken, “Beni bıraktığın yerde mi?” diye
fısıldadım Xaden’a. Bu kadar asil ve muhteşem görünmesi çok
saçmaydı. “S ır f sen öyle dedin diye yatağında kıvrılıp kalması
gereken bir evcil hayvan mıyım ben?”
Lanet olasıca.
“Bu düşünce o kadar da nahoş değil,” diye karşılık verdi.
İletim aracını çantamdan çıkarmayı reddederek gücümün
yükselmesini engellemek için burnumdan nefes alıp ağzımdan
vermeye başladım.
Brennan tam arkamızdan, “Bu konuşmayı kapalı kapılar
ardında yaparsınız, muhabbet kuşları,” diye emretti. “Burada
ittifaka ihtiyacım ız var.”
“Onu buraya getirdiğine inanamıyorum,” diye karşılık verdi
Xaden, Brennan’a buz gibi bir bakış atarak.
“Ben de benden üstün olduğunu düşündüğüne inanamı
yorum,” dedi Brennan sertçe.
573
REBECCA Y A R R O S
574
DEMİR ALEV
575
REBECCA YA R R O S
576
DEMİR A L E V
577
REBECCA YA RRO S
578
t
DEMİR ALEV
579
REBECCA Y A R R O S
580
DEMİR A L E V
581
REBECCA Y A R R O S
582
DEMİR ALEV
583
REBECCA YA R R O S
584
DEMİR A L E V
fazla zaman geçti. O sadece bir erkek ama Violet karanlık güce
hükmedenlere karşı elimizdeki en iyi silah.”
M ira endişeli bakışlarıyla yüzümü inceleyerek, "Sen iyi
misin?” diye sordu.
‘Hayır,” diye fısıldadım. “Ama neyin yanlış olduğunu da
bilmiyorum.”
Kapılar açıldı ve şimdiye kadar gördüğüm en büyük ye
mek salonuna girdik. Arka duvarı kaplayan ve terasa açılan cam
kapılar, gökyüzünü karartan tehditkâr bulutlara rağmen açık
duruyordu. Muhafızlar kapıyı arkamızdan kapatırken nemli bir
akşam esintisi masanın üzerindeki mumları titretti. Salonu boydan
boya kaplayan uzun, süslü masada elliden fazla kişi olmalıydı.
Ve hepsi de dönüp dördümüze baktı. Bakışlarım bir saniyeden
kısa bir süre içinde Xaden’ı buldu ve bunun nedeni masanın
ortasında oturuyor olması ya da siyah giyinmiş iki adamdan biri
olması değildi, hatta geldiğimi hissetmiş gibi arkasını dönmüş
olması da değildi; ki muhtemelen öyle yapmıştı. Onu kısacık
bir anda hemen bulmuştum çünkü o benim ağırlık merkezimdi.
Bana ukalalık etmesine, beni getirmeyi reddetmesine, iki
mizin de geçmişinde konuşmadığımız yıllar olmasına, bana
doğru yürürken üzerindeki tuniğin mükemmel dikimine, hatta
açıkça ona özel olarak yapılmış olmasına ne kadar kızsam da bu
onun kalbim için bir mıknatıs olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
“Bu elbise. . . ” Bakışları üzerimde gezindi ve yanaklarımın
kızarmasına, nabzımın hızlanmasına neden olan bir yoğunlukla
ısındı. “H ile yapıyorsun, Violence.”
Ama asıl tercih edilmesi gereken birkaç metre ötemdeki
kırmızılı kadınken neden bana yönelmişti?
“Sana hâlâ çok kızgınım .” Çenemi kaldırdım; bu duruma
düştüğüm için, tüm bu saçmalıkları hissettiğim için kendime
de kızgındım.
“Hislerim karşılıklı.” Bir elini saçlarımın arasından geçirdi,
sonra parmaklan belimde açıkta kalan tenimle buluşunca diş-
585
REBECCA YA R R O S
586
DEMİR A L E V
587
REBECCA Y A R R O S
588
DEMİR A L E V
589
REBECCA Y A R R O S
590
DEMİR A L E V
591
REBECCA Y A R R O S
592
O la ğ a n ü s t ü m ü h ü r g ü c ü k e n d i s i n in ve ejderhasının e t r a f ı n d a k i k o r u m a
d u v a r l a r ı n ı g e n iş le tm e s in e iz in verse de ö ğ r e n c i S o r r e n g a i l ın aşırı
d u y g u s a l d u r u m l a r y a ş a m a d ığ ı m üdd etçe ken di k o r u m a d u v a r l a r ı n ı
o lu ş t u r m a k o n u s u n d a tu tarlı b ir yeteneğinin olm ası m ü m k ü n
d eğ il. Ü z ü le r e k s ö y lü y o r u m ki bu yeteneğin z a m an la gelişeceğinden
ş ü p h e l i y im . O n u n iç in çok u m u r la n m ış tım
- P R O F E S Ö R C A R R ’ D A N G E N E R A I S OR RF . NGAM F N O T
593
REBECCA YA R R O S
594
DEMİR ALEV
595
REBECCA Y A R R O S
596
DEMİP A L E V
597
REBCCCA Y A R R O S
598
DEMİR ALEV
599
REBECCA YA R R O S
600
OEM!» a l e v
601
REBECCA YA R R O S
602
DEMİR ALEV
603
REBECCA Y A R R O S
604
DEMİR ALEV
605
REBECCA Y A R R O S
606
Arctilc O ky an u su n u n tehlikeli dalgalarından rVrrendor plarmııruın -n
a ça düzlüklerine kadar Üralor Kayalıkları ver yer dnrr bin merrenin
üzerine Ç'^ar vc bu da grifonların oradan uçmasını imkânsız h ile grtır»r
avarre a platoya çıkm ak için iyi oyulmuş üç vol varken Kmvla sınırı
oyunca te bir yol vardır... ve bu yo! hem g rifon br hem de havacıları
için ölümcüldür. Hiçbir koşul altında oradan geçmeyi denemeyin
- A L B A Y E L I J A H J O B E N ’I N Y A Z D I Ğ I E J D E R H A L A R I Y F N M F K İ Ç İ N
TAKTİK KILAVUZU İKlMrl R^lUM
607
REBECCA YARROS
işaret ettiği dik, zar zor görülebilen, dar patikaya mutlak bir
kuşkuyla bakıyorduk. *
Granit uçurumun içine oyulmuş çıkıntılar ve dönemeçler
dizisi bir grifondan ziyade bir dağ keçisine uygun görünüyordu
ve arazinin içinde o kadar iyi saklanmıştı ki Medaro Geçidinin
gizli kalabilmesine şaşmamak gerekti.
Yani şimdiye dek.
“Bence de.” Visia başıyla onayladı. “Şaka yapıyor olmalı.
Bu bir patika değil, ölüm tuzağı.”
Brennan’ın heyecanla bahsettiği patika, bırakın bir grifonu,
dolu bir arabanın geçebileceği kadar bile geniş değildi... Gri-
fonların o patikada yürümelerini mi istiyordu? Dahası, ejder
halar devriye gezerken bizim de onlarla birlikte yürümemizi
mi bekliyordu?
Rhiannon omzunun üzerinden, “Ciddi olduğuna eminim
yoksa hepimiz burada olmazdık,” dedi.
“Onlarla birlikte tırmanmaktan başka ne yapmamızı bek
liyor ki?” diye sordu Aaric sesini alçaltarak.
“Düşerlerse onları yakalamamızı olabilir mi?” dedi Ridoc.
Imogen, “Tabii, çünkü bir grifonu yakalayabilecek kapa
sitedeyiz,” dedi.
Dik patikayı incelerken kaşlarımı çattım. Beni endişelen
diren dar patika ya da Brennan’ın tarif ettiği grifon tuzakları
değil, kendi dayanma gücümdü. On iki saat boyunca sürekli
tırmanmak dizlerime ve bileklerime işkence edecekti.
“Arkam kolla ,” diye uyardı Xaden, Sgaeyl’le birlikte benim
bilmediğim bir görev için doğuya uçtuklarından sesi çoktan
solmaya başlamıştı. “ Tüm havacıları niyetleri konusunda sorgu
layacak vaktim olmadı.”
Sanki onun kişisel tavsiyesi iki akademi arasındaki güven
sizliği giderebilecekmiş gibi.
“Beni zaten uyarmıştın,” diye hatırlattım ona, elimden kayıp
gittiğini hissederek. “Sakın ölme. Birkaç gün sonra görüşürüz.”
608
DEMİR ALEV
609
REBECCA YARROS
610
DEMİR ALEV
611
REBECCA YARROS
612
DEMİR ALEV
613
REBECCA YARROS
614
DEMİR ALEV
615
REBECCA YARROS
616
DEMİR ALEV
617
REBECCA YARROS
Ol 8
DEMİR ALEV
619
REBECCA YARROS
620
DEMİP a l e v
621
REBECCA YARROS
623
REBECCA YARROS
624
DEMİR ALEV
625
REBECCA YARROS
626
DEMİR ALEV
6 27
REBECCA YARROS
624
REBECCA YA RRO S
630
B j r g n f o n bağ k u rd u ğ u n d a bu ömûrtük bir b ağd ır
a y a t ın ız ı g ri o n u n u z u n hayatını koru d u ğ u n u z gibi ko ru v u n
ç ü n k ü ikisi her « m a n * idedir
- havaci İl k e l e r i, b ir in c i b o lü m
631
REBECCA YARROS
632
DE M İR ALEV
633
REBECCA Y AR RO S
634
D E M İR AL EV
635
REBECCA YARROS
636
D E M İR AL EV
637
REBECCA YA R R O S
638
DEMİR ALEV
639
REBECCA Y A R R O S
640
DEMİR A L E V
Bir dizi sivri gri pençe hızla bize doğru gelmeve haşladı.
“ Tairn!”
Tairn sertçe sağa doğru yattı, sonra hızla yükseldi, “Rulntbtr
patikadan temizlenmiş .”
Kalbim dörtnala koşuyordu. “Bizi takip ettiklerinden emin ol.”
“Arkam dönme yoksa gerçekten bayılabilirsin dedi, daha
da hızlanarak.
Yüzümü buruşturarak elimi ceketimden çıkardım, sonra
avuç içlerimi aşağı doğru çevirip kendimi Tairn’in gücüne açar
ken acıyla nefes aldım. Güç içime aktı, kaslarımı, damarlarımı,
iliklerimi doldurdu, ta ki ben güç, güç de ben olana kadar.
Tenim uğuldamaya, sonra da cızırdamaya başladı.
Bulutların arasından çıktık ve acıyı bastırıp aynı nefeste
haykırarak kollarımı iki yana açtım, içimdeki kaynayan ener
jiyi serbest bıraktım ve hayatımda ilk kez gücü aşağıya doğru
ilerlemeye zorladım.
Enerji derimi yakarak içimden fışkırdı; altımızdaki bulutun
içinde şimşekler çakıyor, aşırı büyümüş bir çalılığın dalları gibi
uzanıyor, dönüyor, savruluyor, Wyvernlerin içindeki enerjiye
doğru çekiliyordu.
İkisi doğrudan altımızda, ikisi de kayalığın kenarına daha
yakın olan dört farklı gövde aydınlandı ve hiç durmayan güç
akışıyla ışıl ışıl yanıp sönmeye başladı.
“Serbest bırak? dedi Tairn.
Avuçlarımı kapamak için kendimi zorladım ve zihnimdeki
Arşivin kapısını iterek kapadım. Carr’la Varrish’in cezası yü
zünden Basgiath’ta düştüğüm duruma düşmeden önce Tairn’in
gücünün sonsuz selini engelledim.
Yanıp sönen ışıklar kayboldu.
Tairn tamamen sola yatıp yere doğru dalışa geçerken sağ
kolumu sol kolumla tutarak bağımıza doğru bağırdım. “Git?
Bulutun içinden geçip diğer tarafa çıktığımızda bu kez
rüzgâr tenimin sıcaklığını ve ciğerlerimin yanmasını hafifletti.
641
REBECCA Y A R R O S
642
DEMİR ALEV
ve Felix geçen gün bana enerji alanları hakkında bir şeyler söy
lemişti. Yıldırımın onların büyüsüne çekilebileceğini düşünüp
şansımı denemek istedim ve Tairn de denemeyi kabul etti.”
Brennan ın ağzı açık kalırken Dain dudaklarında beliren,
hiç huyu olmayan gülümsemeyi bastırmaya çalıştı. Bu gülüm
seme bana eve dönüş zamanımızı değil de ağaçlara tırmanmayı
önemsediği yılları anımsattı.
“Şansımız yaver gitmiş demek,” dedi Bodhi sırıtarak.
“Öyle oldu. Başımla onayladım. “Bana bunun ne kadar
da parlak bir fik ir olduğunu söylemeyecek misin?”
Tairn homurdandı. “Geçen yıl seni zekân için seçmiştim,
şimdi yeni bir şeymiş gibi tebrik edilmek mi istiyorsun? Ne tuhafi’
“Seni etkilemek imkânsız.”
“Ben bir ejderhayım, Siyah Gürzkuyruk’um. Soyundan gel
diğim ...”
“Evet, evet? Bana tüm soyunu saymadan önce sözünü kestim.
“Cath dört tane olduklarını söyledi.” Dain konuyu ustalıkla
değiştirmişti. “En azından binicisizlermiş. Karanlık güce hük
medenlerin, havacılarla güçlerimizi birleştirdiğimizi ve onları
Tyrrendor a taşıdığımızı öğrendiklerini düşünebiliyor musunuz?
Bir ejderhanın yumurtadan yeni çıktığı yere? Bizi küçük, ol
gunlaşmış bir güç kurutma hedefi olarak görürlerdi.”
Bodhinin yüzü asıldı.
Ah, kahretsin. “Bu yüzden endişeliydin.”
“Dört saatlik uçuş mesafesinde kimlerin olduğunu bilemeyiz.”
Tairn son kelimeleri sertçe söylemişti.
“Onlar zaten biliyor.” Midem kasıldı. “Bu yüzden devriye
gezmek için binicisiz Wyvernler kullanıyorlar.”
Brennan donakaldı ve benzi attı.
“Ne?” Dain ikimize baktı.
Brennan sessizce, “Veninler yarattıkları Wyvernlerle kolektif
bir bilinci paylaşırlar,” dedi. “Tecarus’un kitabı öyle diyor.”
643
REBECCA YARROS
644
A r t ık sadece K u r a k T o p r a k l a r ’d an gelmediklerini an ca k son elli yıld a
fark ettik . A d a m to p la m a y a başlam ışlar, bir grifona hiç b a ğ la n m a m ış
olanlara, k e n d ile r in e ait o lm a y a n ı yönlendirm eyi, b ü y ü y ü k a y n a ğ ın d a n
çalarak d e n g e y i b o z m a y ı öğretmişlerdi. İnsan oğ lun u n sorunu budıır,
r u h l a r ı m ı z ı g ü ç k a r ş ılığ ın d a adil bir bedel olarak görürüz.
- Y Ü Z B A Ş I I . E R A D O R R E L L ’ İN V F . Nİ Nl . E R İ YOK E T M E R E H B E R İ
C L I F F B A N E A K A D E M İ S l ’N İ N M A L I D I R
645
REBECCA YARROS
646
DEMİR ALEV
647
REBECCA Y A R R O S
648
DEMİR ALEV
649
REBECCA Y A R R O S
650
DEMİR ALEV
651
REBECCA Y A R R O S
652
DEMİR ALEV
653
REBECCA YA R R O S
654
DEMİR ALEV
655
REBECCA YARROS
656
DEMİR ALEV
657
REBECCA YA R R O S
658
DEMİR ALEV
659
REBECCA Y A R R O S
660
DEMİR ALEV
661
REBECCA YARROS
662
DEMİR ALEV
663
K a ra n lık giicc h ü k m e d e n b irin i ö l d ü r e b i l e c e k t e k s i l a h ı n ,
vani g ü c ü n , aynı z a m a n d a o n u r u h s u z l u ğ a s ü r ü k l e y e n şey olm ası
biraz m a n t ı k l ı d ı r a s l ı n d a .
664
DEMİR ALEV
665
REBECCA YA R R O S
666
DEMİR ALEV
667
REBECCA Y A R R O S
668
DEMİR ALEV
669
REBECCA Y A R R O S
Havacılar da dâhil.
Şimdiye kadar rün dersleri vc genellikle en az bir yumrulrU
sona eren vemek molaları dışında sadece çok kısa sürelerde h«*
arada bulunmuştuk.
“Ne bekliyorlar ki?” Yanımdaki Rhiannon kollarını göğsünde
kavuşturdu. “Yüzyıllardır birbirimizi öldürüyoruz ve şimdi ne
yapmamız gerekiyor... birbirimizin saçlarına çiçekten taçlar
örüp en derin, en karanlık sırlarımızı itiraf mı edeceğiz? Sırf
bize bir Iuminer verdiler ve bir uçuruma tırm andılar diye mi?"
“Biraz gergin bir durum,” diye kabul ettim . İletim aracını
sağ elimde tutuyor ve üzerinde yanlış uyumaya cüret ettiğim
için beni affetmesini umarak ağrıyan omzumu esnetiyordum. İki
gün sonra Felix’le dersim vardı ve küçük cam küreye elimden
geldiğince çok güç yüklemeye çalışıyordum.
Gücüm çok sık alevleniyordu çünkü havacılar her fırsatta
bana hakaretler yağdırıyor, Visia yerine Luella’yı ölüme terk
ettiğimi ima ediyorlardı.
Saflarımızda net bir bölünme vardı: sağımdaki siyahlı bi
nicilerden oluşan bir denizi solumdaki şerit hâlinde sıralanan
kahverengili havacılardan ayıran geniş bir boşluk bulunuyordu.
Bir düzineden fazla öğrenci, dün büyük salonda Üçüncü Kanat’la
iki birlik arasında çıkan arbededen kalma çürükler taşıyordu.
“Dünkü şiddet patlaması kesinlikle kabul edilemez,” diye
söze başladı havacıların profesörü; kumral saç örgüsü omzunun
üzerinden kayacak şekilde başını çevirdi ve sadece havacılara
değil tüm öğrencilere hitap etti. “Bu savaşta fark yaratacak olan
şey birlikte çalışmaktır ve bu burada başlamalıdır!” Parmağını
binicilere doğru salladı.
“O konuda iyi şanslar,” dedi Ridoc sessizce.
Devera, “Önemli değişiklikler yapacağız,” diye duyurdu.
“Artık derslerde ayrı oturmayacaksınız.”
Midem kasıldı ve salonda bir hoşnutsuzluk mırıltısı duyuldu.
670
DEMİR ALEV
671
REBECCA Y A R R O S
672
DEMİR a l e v
673
REBECCA Y A R R O S
674
DEMİR ALEV
675
K a r a n l ı k güce hükm eden b irin i y e n m e k , yaş ve d e n e y im b a k ım ın d a n
k a d ın c ı sırada o ld u k la rın ı b ilm e k le başlar. Ç a y l a k l a r ı n g özlerinde
ne k a d a r sık büyü em d iklerin e bağlı o la ra k b e lir ip k a y b o la n k ırm ızım d ı
h a lk a la r vard ır. A sim lc r in gözleri k ı r m ı z ı n ı n ç e ş itli r o n la r ı n d a d ır ve
s in ir le n d ik le r in d e d am arları şişer. H o c a l a r ı n - ç a y l a k l a r d a n so ru m lu
o l a n l a r ı n - gözleri sürekli k ır m ız ı d ı r , d a m a r la r ı ş a k a k l a r ı n a doğru
ş iş m iş t ir ve bunlar, yaşla b irlikte genişler. G e n e r a lle r i o la n M a v c n le r
incelenmek üzere y a k a l a n a m a m ı ş t ı r .
- V E N İ N L E R , BİR D E R L E M E , Y Ü Z B A Ş I D R A K E C O R D E L L A ,
GECE KANADI BİRLİĞİ
676
DEMİ& *U v
677
REBECCA Y A R R O S
678
DEMİR ALEV
679
REBECCA Y A R R O S
Lan et olasıca.
Beni aynı za manda R h i a n n o n ’un d a eğitt iğini bilmiyordu
Başımı olabildiğince sert bir hareketle geriye attım ve sesten
anladığım kadarıyla kıkırdağını çatlattım , sonra kolumdaki vç
680
OEMf* A l f v
681
REBECCA Y A R R O S
682
DEMfft A L { v
683
A rctia A n t la ş m a s ın ın bir sonucu o larak T y r r e n d o r ey a lerin ı
K r a l ' ı n A lt ılı M e c lis in d e temsil etme yetk isi R io r s o n M a li k â n e s i nri^
Lcsvellcn M a lik â n e s i ne d e v r e d ilm iş t ir .
-628. 86 N U M A R A L I K A M U D U Y U R U S U .
C E R E L L A NIELWART T A R A F I N D A N ÇF.VR f L M İ Ş T İ R
684
DEMİR a l e v
685
REBECCA YA R R O S
686
DEMlft A U v
687
rebecca yarros
688
DEMİP H f v
689
REBECCA y a r r o s
690
DEMİR ALEV
691
REBECCA YA R R O S
692
DEMİR ALEV
693
REBECCA Y A R R O S
694
DEMİR ALEV
695
REBECCA YA R R O S
696
DEMİR ALEV
697
rebecca ya r r o s
698
DEMİR ALEV
69V
Havacılar ve biniciler kanat yapısı hariç her konuda eşit tutulacaktır.
Biniciler kanatlarını, bölümlerini ve takım larını koruyacak ve
kendi komutalarına itaat edeceklerdir. Her birlik bir takım la
birleştirilecek ve liderleri, birim in bütünlüğü ve verim liliği için
takım ın mevcut lider yardımcısının yerini alacaktır.
700
DEMİR A L E V
701
REBECCA Y A R R O S
702
DEMİR ALEV
703
REBECCA YA R R O S
704
DEMİR A L E V
705
REB ECC A Y A R R O S
706
r
DEMİR A L E V
707
REBECCA YA R R O S
708
r
DEMİR A L E V
709
REBECCA Y A R R O S
“Ona âşık mısın?” diye sordu, son kelimede sesi iyice kısıldı
ve yüzünü bana döndü. “Çünkü Garrick ve ben sorgu odasında
söylediklerinin sonunu duyduk ve inan bana, o açıklamadan
sonra ona ben bile âşık olabilirdim ama sen âşık mısın? Ger
çekten ve içtenlikle?”
“Evet.” Söylediklerimde ciddi olduğumu anlamasına yete
cek kadar uzun süre ona baktım. “Ve bu asla değişmeyecek.”
D ain’in çenesi kasıldı ve başını bir kez onaylamasına sal
ladı. “O zaman ben de ona en az senin kadar güveniyorum.”
Ben de yavaşça başımla onayladım. “Yarın görüşürüz.”
“Görüşürüz,” dedi.
710
K iş in in m ü h ü r gücünde ustalaşması ne Basgiath’ta ne de hem en
s o n rasın d ak i yıllarda gerçekleşir. Hayatta olan hiçbir binici gü cünün
sın ırların a u laştığına gerçekten inanmaz, ö l ü olanlar farklı hissedebilir.
- B İ N B A Ş I A F E N D R A ’N I N B İ N İ C İ L E R B Ö L Ü Ğ Ü R E H B E R İ
( R E S M Î O L M A Y A N BASKI)
Wı' <ıl
ELLİNCİ BÖLÜM
^ ^ a h a iyi.” Bir hafta sonra, Felix ağzına bir üzüm atarken
L ^ ü s t üste yığılmış kayaları ve dibinde tüten, rüzgâr ve
karın yok etm ek üzere olduğu dumanı işaret ediyordu. “Bu
sefer neredeyse vuruyordun.”
Elim deki, enerjiyle ısınmış iletim aracını sıktım . “Bu sefer
vurdum.” Ayaklarımın üzerinde sallanıp yorgunluğumu üzerimden
atmaya çalıştım. W arrick’in günlüğünü en baştan çevirmek için
pek çok gece geç saatlere kadar çalışmış, o soğuk korum a taşı
alanında çok fazla öğle yemeği yemiştim ve kesinlikle D ain ’le
çok fazla zaman geçirmiştim.
D iller konusunda ne kadar iyi olduğunu, ne kadar çabuk
kavradığını neredeyse unutmuştum.
“Hayır.” Felix başını iki yana salladı, sonra salkımdan bir
üzüm daha kopardı. O şeyler nasıl olmuştu da donmamıştı? Bu
rada bulunduğumuz bir saat içinde yerde yaklaşık on beş santim
kar birikm işti. “Vurmuş olsaydın taşlar şu an orada olmazdı.”
“Daha az güç kullan demiştin, unuttun mu? Daha küçük
vuruşlar. Daha fazla kontrol.” Küreyi ona doğru salladım. “Buna
ne diyorsun?”
711
REB ECC A YA R R O S
“Hedefi ıskalamak.”
Kar taneleri çıplak ellerime düşüp cızırdayarak buhara
dönüşürken profesöre ters ters bakmamak için elimden geleni
yaptım.
"Ver şunu bakalım.” Üzüm salkım ını ayaklarının dibin
deki poşete koydu, sonra küreye uzanıp elimden aldı. “İletim
aracını vur.”
“Pardon?” Yüzümdeki bir tutam saçı geriye attım, gözlerim
kocaman açılmıştı.
“İletim aracını vur,” dedi sanki bu çok basit bir görevmiş
gibi, metal ve cam küreyi parmaklarımdan sadece birkaç santim
uzakta tutarak.
U P
beni• öldürebilirim.
•• 1 1 •• 1 •1 • • ))
712
DEMİR A L E V
713
REB ECC A YA R R O S
Felix küreyi usulca bir santim, sonra bir santim daha çeker
ken bana karşı hiç olmadığı kadar nazik bir sesle, “Bu sensin,”
dedi. Yine de onun yerinde olsaydım şu anda kendime karşı
daha dikkatli olurdum. “Yavaşça artır.”
Arşivimin kapıları bir adım kadar daha açıldı ve güç acı
vermeden, sadece orta derecede bir ısı yayarak uzanarak yoluna
çıkan şanssız kar tanelerini buharlaştırdı.
“Şimdi anlamaya başlıyorsun, değil mi?” Felix bir adım geri
çekilm işti. Gücü iletim aracına ulaşacak ama onu vurmayacak
bir ayarda tutmaya çalışırken elim titremeye başladı.
“Neyi anlamaya?” Kolum artık tir tir titriyordu.
“Kontrol etme meselesini.” Sırıttığını hissedince irkilip
bakışlarım ı bir anlığına ona çevirdim.
G üç kapı aralığından içeri doldu ve içimi kavurucu bir
sıcaklık kaplayınca ellerimi yukarı kaldırıp Felix’ten uzağa çe
virdim; bir saniye sonra yıldırım bulutlu gökyüzünü yararak
tepenin otuz metre yukarısındaki dağı yaktı.
Felix’in Kırmızı Kılıçkuyruk’u tedirginlikle buhar çıkarsa
da Tairn tarafından bana ulaşan tek his gururdu.
“Eh, kontrolü sağlamıştın .” Felix iletim aracını bana geri
verdi. “Ama en azından bu, bunu yapabildiğin anlamına geliyor.
Bir süre emin olamamıştım.”
“Ben de emin değildim.” Sanki hiç görmemişim gibi küreyi
inceledim.
“Gücünü bir savaş baltası gibi kullanıyorsun ve bazen tam
da ihtiyaç duyulan şeydir bu. Ama hepiniz” -u çu ş ceketimde,
kınlarında duran hançerleri işaret etti—“bir hançerin ne zaman
gerekli olduğunu, sadece ince bir çiziğin ne zaman işe yara
yacağını anlamalısınız.” Çantasını yerden alıp omzuna attı.
“Bugünlük işimiz bitti. Pazartesiye kadar bu gücü, ne kadar
diyelim ... üç metreden akıtmaya devam edeceksin, tamam mı?”
“Üç metre mi?” İmkânı yoktu.
714
DEMİR A L E V
715
REBECCA YA R R O S
716
E n saygın strateji u zm an larım ızd an çoğu yaklaşan d ö n ü m no ktasın ı
ta h m in etm ey e çalıştı; biz hâlâ savaşıyor olsak da savaşın sonu cu n u n
b elirlen m iş olabileceği o noktayı. Birçoğu b u n u n ö n üm üzd ek i on
yıl içinde gerçekleşeceğine inanıyor. Ben b un d an ç o k daha önce
geleceğinden korkuyorum.
- Y Ü Z B A Ş I L E R A D O R R E L L ’İN V E N İ N L E R l Y O K E T M E R E H B E R İ
C L I F F B A N E A K A D E M İ S t ’N Î N M A L I D I R
717
REBECCA YA R R O S
718
DEMİR A L E V
719
REBECCA YA RRO S
720
DEMİR A L E V
721
REBECCA YA R R O S
722
DEMİR A L E V
723
Altılının yaşam nefesi tek olanla birleşti ve taşı bir demir alevle tutuşturdu.
- L U C E R A S L I W A R R I C K ’İN G Ü N I . Ü Ğ Ü
-Ö Ğ R E N C İ V İO LET SO RREN G A İL VE Ö Ğ R E N C İ DAİN A E T O S
TARAFINDAN T E R C Ü M E ED İLM İŞTİR
724
DEMİR A L E V
725
REBECCA Y A R R O S
726
DEMİR AL E V
727
REBECCA YA R R O S
728
DEMİR A L E V
729
REBECCA YA R R O S
730
DEMİR A L E V
nımda uyuyordu.
“Kendi kendine konuşmayı kes” diye homurdandı Tairn,
sanki onu uyandırmışım gibi. “Bu ikim izi de dengesiz gösteriyor?
“Rüyalarımı görüyor musun?”
“Bilinçaltının işleyişini izlemekten daha önemli işlerim var.
Bir rüya seni rahatsız ediyorsa görme gitsin. Kendine bir kuluçka
731
REBECCA YA R R O S
Altı gün sonra, ölüm listesinde altı yeni isim vardı. Aralık
karı vadi dışında uçmayı kesinlikle çekilmez hâle getiriyor ve
Basgiath’ta ejderhalar bu rahatsızlık nedeniyle eğitim yapmayı
reddediyordu -onların ejderhaları elbette, bizimkiler değil- ama
biz, elimize geçen her fırsatta uçmamanın sonuçlarını kaldıra
bilecek durumda değildik, bu yüzden şu anda uçuş alanında
durmuş emirleri bekliyorduk. Devera ve Trissa’nın organize
ettiği takım tatbikatları için Pençe ve Kuyruk Bölümleriyle
karşı karşıyaydık.
“Sanki Kurak Topraklardayız, bu vadi çok sıcak,” diye
mırıldandı sağımdaki Ridoc, uçuş ceketinin düğmelerini açarak.
“Ve saat daha on bir.”
Ensemden uçuş ceketimin yakasına doğru boncuk boncuk
terler akıyordu, bu yüzden ona karşı çıkamadım. Kışlık uçuş
kıyafetleri Vadi için pek uygun değildi... ya da burası için.
“Havalandığımız an artık sıcak olmayacak.” Savvyer bir an
için gözlerini kısarak ileriye, Rhiannon, Bragen ve diğer takım
liderlerinin Devera ve Trissa’yla buluştuğu noktaya baktı.
önümüzdeki birinci sınıfların duymaması için sessizce,
“Sen iyi misin?” diye sordum.
732
DEMİR A L E V
733
REBECCA Y A R R O S
734
DEMİR A L E V
ı 735
REBECCA YA R R O S
736
DEMİR ALEV
737
REBECCA Y A R R O S
738
G ü ç a ş ı l a m a sanatı sad ece bir av u ç m ü h ü r g ü çte d oğal o la ra k ve sadece
bir tanesinde o to m a tik olarak ortaya çıkar: S o ğ u rm a .
- B İ N B A Ş I D A L T O N S I S N E R O S ’U N Y A Z D I Ğ I ,
M Ü H Ü R G Ü Ç L E R Ü Z E R İ N E BİR Ç A L IŞ M A
739
REBECCA YA R R O S
740
r
DEMİR A L E V
741
REBECCA YA R R O S
742
DEMİR ALEV
743
REBECCA Y A R R O S
744
DEMİR A L E V
745
REBECCA YA R R O S
746
DEMİR A L E V
747
REBECCA YARROS
748
DEMİR ALEV
749
Ejderha ateşi için tek bir şey söyleyeceğim. Ç a b u k öldürür.
- Y A R B A Y K A O R I ’NİN E J D E R H A T Ü R L E R İ K O N U S U N D A S A H A R E H B E R İ
750
DEMİR A L E V
751
REBECCA Y A R R O S
752
DEMİR A L E V
kısmı kırılm ış, geriye dört sivri uç ve sağlam bir alaşım parçası
kalmıştı.
Andarna düşüncelerimi okuyarak, “A teşim yok” dedi.
Am a benim gücüm vardı.
“Burası gerçekten karanlık olmak üzere” Bu bizim tek şan-
sımızdı ve ben bunu kullanacaktım. “Bir açıklık bulur bulm az
kaçm alısın.”
“Seni bırakm ayacağım ” diye inatla itiraz etti.
Tairn, “B ir dakika!” diye gürledi, iletim aracının kalıntısını
ona saplayacak kadar nasıl yaklaşacaktım? Kalıntıyı bir hançere
bağlayacak zamanım yoktu ve öylece fırlatırsam da saplanması
için yeterince kuvvetli...
Solas acıyla kükredi, başı omzuna doğru döndü ve açıklıktan
Cat’in loş ışıkta bir ok daha fırlatmak üzere olduğunu gördüm.
O nun beni kurtarmak için burada kaldığını düşünecek
zamanım yoktu. Çoktan harekete geçmiştim, boş elimle sön
mekte olan meşaleyi tutuyor ve Solas’ın ön bacağının altındaki
yumuşak noktaya doğru koşuyordum; bu noktada pulları ek
lemin hareketine izin vermek için birbirlerinden birkaç santim
ayrılıyordu.
Solas tekrar kükredi ve ateş kısa bir anlığına mağarayı
aydınlatırken körlemesine nişan alarak Cat yerine önündeki
duvarı vurdu. Altındaki ölümcül boşluğa doğru koştum ve
düşerse beni ezeceğini fark ettiğimde hedefimi değiştirip sağ
omzuna doğru atıldım.
Andarna dişlerini onun boynuyla omzunun ortasına gömüp
Solas’ın dikkatini dağıtırken ben de iletim aracının uçlarını
pullarının arasındaki yumuşak ekleme soktum, sonra güce hük
metmeye başladım. Enerji kolumdan parmak uçlarıma ulaştı ve
metalle buluştuğu yerde cızırdadı.
Kontrol. Olay sadece kontroldü.
753
t
REBECCA YA R R O S
754
DEMİR ALEV
755
REBECCA Y A R R O S
“D ö n ü ş m ü y o r m u y u m ?”
756
DEMİR A L E V
757
REBECCA Y A R R O S
758
H iç b ir şey güçlü ve sarsılmaz bir aşkı karşıt ideolojilerden
daha hızlı öldüremez.
- L U C E R A S L I W A R R I C K ’İN G Ü N L Ü Ğ Ü
- Ö Ğ R E N C İ V İ O L E T S O R R E N G A İL V E Ö Ğ R E N C İ D A İN A E T O S
T A R A F IN D A N T E R C Ü M E E D İL M ÎŞ T İR
759
REBECCA YA R R O S
760
DEMİR A L E V
761
REBECCA YARRO S
762
DEMİR AL E V
763
REBECCA YA R R O S
764
DEMİR A L E V
765
Burası asla bizim vatanımız olm adı. En b aşın d an beri o n la r ın d ı vc
sadece bizim burada yaşam am ıza izin verdiler.
- L U C E R A S L I W A R R I C K ’ İN G Ü N L Ü Ğ Ü
-Ö Ğ R E N C İ V İO L E T S O R R E N G A İL T A R A F IN D A N T E R C Ü M E E D İL M İŞ T İR
W
H’ 'w*
*ı\
766
DEMİR A L E V
767
REBECCA YA R R O S
768
DEMİR ALEV
769
REBECCA Y A R R O S
770
DEMİR A L E V
771
REBECCA Y A R R O S
772
DEMİR ALEV
“Her zaman senden daha iyi olan biri vardır, buna koruma
duvarları da dâhil.” Yüzünü buruşturdu. “Ama belki de asıl
sebep bu olmayabilir.”
“Anlatmak üzere olduğun saçmalıkları kendine sakla.” M i
dem kasıldı ve sesimi alçaltarak en iyi Xaden taklidimi yaptım.
“‘Sor bana.’” Başımı iki yana salladım. “Ama sorduğum ilk
gerçek soruda bir korkak gibi kapıdan kaçıverdin.”
“ikinci mühür gücüm hakkında soru soracağın hiç aklıma
gelmemişti,” diye itiraz etti.
“Yalancı.” İleri doğru dönerek gökyüzünde hareket olup
olmadığına baktım ve gücümün Arşiv kapılarını test eden ya
kıcı öfkeyi dindirmeye çalıştım. “Eğer bilmemi istemeseydin
bana Sgaeyl’in büyükbabanla bağ kurduğunu söylemezdin, ister
bilinçli ister bilinçsiz bir karar olsun, sonuçta bana söyledin.
Bunu çözeceğimi biliyordun. Yoksa bu da bana sor testlerinden
biri miydi? Çünkü eğer öyleyse bu sefer sen başarısız oldun,
ben değil.”
“Bunu bilmediğimi mi sanıyorsun?” diye bağırdı, kelimeler
boğazından zorla çıkıyormuş gibi boğuktu.
Bu itiraf tüm dikkatimi ona vermemi sağladı. Ancak Xaden
kendini hemen kontrol altına alarak bu patlamayı çabucak bas
tırdı ve uzaklara bakarken gergin bir sessizliğe gömüldük.
“Bazen seni tanımıyormuşum gibi hissediyorum.” Çenesi
kasılırken yüzündeki sert çizgileri inceledim. “Seni tanımadan
nasıl gerçekten sevebilirim?”
Sevemezdim ve sanırım ikimiz de bunun farkındaydık.
“Sence birinin aşkının tükenmesi ne kadar sürer?” Ufuk
çizgisini inceliyordu. “Bir gün mü? Bir ay mı? Soruyorum çünkü
bu konuda hiç deneyimim yok.”
Ne diyordu bu? Dirseğimin sivri ucuyla ona vurma dürtü
süne boyun eğmemek için kollarımı göğsümde kavuşturdum.
“Soruyorum,” diye devam etti yutkunarak, “çünkü öğren
dikten sonra fazla sürmeyeceğini düşünüyorum.”
773
REBECCA Y A R R O S
774
DEMİR A L E V
775
REBECCA YA R R O S
776
DEMİR A L E V
777
REBECCA Y A R R O S
778
DEMİR A L E V
779
REBECCA Y A R R O S
780
DEMİR A L E V
781
REBECCA Y A R R O S
782
DEMİR A L E V
783
REBECCA Y A R R O S
784
DEMİR A L E V
785
A ugustine Melgren’in m ühür gücünün ortaya ç ık tığ ı gün Navarre
Krallığı için savaş sonsuza dek değişti.
ALB AY L E W I S M A R K H A M ’IN Y A Z D I Ğ I ,
N A V A R R E ’IN Y A Y I M L A N M A M I Ş T A R İ H İ ’N D E N
Vt . •!
Mî*. .M
W "Şz
ir »o
786
DEMİR A L E V
787
REBECCA Y A R R O S
788
DEMİR A L E V
789
REBECCA YA R R O S
790
DEMİR A L E V
791
REBECCA Y A R R O S
792
DEMİR ALEV
793
REBECCA Y A R R O S
794
DEMİR A L E V
795
REBECCA Y A R R O S
796
DEMİR ALEV
797
REBECCA Y A R R O S
798
DEMİR A L E V
799
REBECCA Y A R R O S
800
DEMİR A L E V
801
REBECCA Y A R R O S
802
B a s g ia th ’taki birleşik kuluçka alanları neslimizin en b ü yü k değeri...
ve en büyük mesuliyetidir.
- L U C E R A S L I W A R R I C K ’İN G Ü N L Ü Ğ Ü
- Ö Ğ R E N C İ V İO L E T SO R REN G A IL VE Ö Ğ REN C İ DAIN AETOS
TAR AFIN D A N T ER C Ü M E EDİLM İŞTİR
803
REBECCA Y A R R O S
804
DEMİR A LE V
805
REBECCA YARROS
806
DEMİR A L E V
807
REBECCA YA R R O S
808
DEMİR A L E V
809
R E B EC C A Y A R R O S
810
DEMİR A L E V
811
REBECCA YA R R O S
812
DEMİR A L E V
813
REBECCA YARROS
814
DEMİR A L E V
815
REBECCA Y A R R O S
816
DEMİR A L E V
817
REBECCA Y A R R O S
818
M ü tte fik le rim izi yemeyiz.
- T A I R N ’ İ N B R E N N A N ’I N D E F T E R İ N E K İ Ş İ S E L E K L E M E S İ ,
ö ğ r e n c i v io l e t s o r r e n g a il t a r a f in d a n a k t a r il d iğ i ş e k l iy l e
819
REBECCA YA R R O S
820
DEMİR ALEV
821
REBECCA YA R R O S
822
DEMİR A L E V
823
REBECCA YA R R O S
824
DEMİR A L E V
825
REBECCA Y A R R O S
826
DEMİR A L E V
827
REBECCA YA R R O S
828
DEMİR A L E V
829
REBECCA Y A R R O S
830
DEMİR A L E V
831
REBECCA YA R R O S
832
DEMİR A L E V
833
REB ECC A Y A R R O S
834
Bü yü özü nd e denge gerektirir. A ldığınız her şeyin bedeli öd en ecektir ve
bu bedeli belirleyen de güce hükm eden kişi değildir.
ALTMIŞINCI BÖLÜM
aden gölgeleri indirirken ikimiz de hasarı görmek için aynı
835
REBECCA Y A R R O S
Iadı. K ılıcını saldırı için hazır tutmaya devam etti ama daha
fazla ilerlemedi.
Gölgeler ayaklarımızın dibinde coşkulu girdaplar hâlinde
hareket ederken Xaden alçak sesle, “Ejderhanın yanına gitmek
üzere olduğunu biliyorsun, değil mi?” diye sordu.
“Ne yapıyorsun sen?” Elime bir hançer daha aldım.
“Elimden geldiğince bilgi topluyorum .” Sesindeki mutlak
sakinlik sinir bozucuydu.
“Mesele de bu,” dedi Barlowe, bir elinin üzerine düşerken
sarı saçları alnına döküldü. “Değilim. Bizim aşağılık bir tür
olduğumuzu düşünmemize neden oluyorlar ama onu ne kadar
kolay kontrol ettiğimi gördün mü? Bize bağladığı enerjinin ne
kadar kolay değiştirildiğini?” Parmakları taşın üzerine yayılırken
gözleri kapandı.
“Jack! Yapma bunu!” Nolon, Rhiannon’ın yanından hışımla
geçip etrafındaki yıkım ı görünce yüz hatları gevşedi. “Sen...
sen bundan daha iyisin! Seçim yapabilirsin!”
Göğsüm sıkıştı. “Bunu söyleme şekline bakılırsa sanki böyle
olm asını bekliyormuş.”
“Çünkü bekliyordu ,” diye cevap verdi Xaden, bakışları Jack e
kilitlenmiş hâlde. “Onu sağaltmak istiyor. Mayıs ayından beri onu
sağaltmaya çalışıyor. Artık niyetini gizleyemeyecek kadar zayıfT
“Neyi sağaltm ak? Düşerken aldığı yaraları mı?”
Xaden kaşlarını çattı. “Jack Venin e dönüşmüş. Bunu koruma
duvarlarının içinde yapmayı başarmış.”
Galiba kusacaktım.
“Başka seçenek yok!” diye bağırdı Jack. “Varsa bile ben
onu gördüğüm anda kendi seçimimi yaptım” —bana doğru bir
bakış attı— “Harman’da bulunan en güçlü ejderhayı kendine
bağlayınca. Biz kendi başımıza kaderimize ulaşabilecekken ne
den potansiyelimizi onlar belirlesin ki?”
Ah. Tanrılar aşkına. Gözleri öyle uzun zamandır kan ça
nağı gibiydi ki. Ne zaman olmuştu bu? Düşüşünden önce. Ben
836
DEMİR A L E V
837
REBECCA YA R R O S
838
DEMİR A L E V
839
REBECCA YA R R O S
840
DEMİR A L E V
841
REBECCA YA R R O S
842
DEMİR A L E V
843
REBECCA Y A R R O S
844
DEMİR A L E V
845
REBECCA Y A R R O S
“Bu bir hata,” diye ısrar ettim. “Taşın içinde ne kadar güç
kaldığını bilmiyoruz ve W arrick’e göre taşın oraya yerleştiril
mesinin nedeni en kuvvetli doğal güç akışının orada olması.”
“Hım m .” Bu sefer bana bakan kişi annem değildi. General
Sorrengail’di. “Önerin not edildi.”
İçim umutla doldu. “Yani oraya bir takım atayacak mısın?”
“Kesinlikle hayır. Önerin, her ne kadar not edilmiş olsa da
yanlış .” Başka bir şey söylemeden, bu bir Savaş Brifingi olsaydı
bize vermesi gereken gerekçeyi söylemeden başını çevirdi ve
beni sandalyemde küçülmüş, eski duruşumun yarısına kadar
büzülmüş hâlde bıraktı.
Bağımı bir sıcaklık dalgası kapladı ama bu annemin beni
reddetmesinin yarattığı ürpertiyi azaltmadı.
“Sabah için emirlerinizi aldınız,” dedi annem. “Biniciler, en
yakın yatağı bulun ve uyuyabildiğiniz kadar uyuyun. Basgiath’tan
ayrılanların çoğu odalarına el konulmadığını görecek, yani ço
ğunuzun yatağı hâlâ duruyor. Etkili olabilmemiz için dinlenmiş
olmanız gerekiyor.” Bizi son kez görüyormuş gibi brifing sını
fına baktı. “Direndiğimiz her dakika bize takviye kuvvetlerin
geri dönmesi için bir şans verecek. Her saniye önemli. Hata
yapmayın, mümkün olduğunca uzun süre dayanacağız.”
Saate baktım. Henüz sekiz bile olmamıştı, bu da önümüz
deki birkaç saat boyunca mantramı söyleyebileceğim anlamına
geliyordu. Bugün ölmeyecektim.
Yarın içinse söz veremezdim.
846
DEMİR A L E V
847
REBECCA Y A R R O S
848
DEMİR A L E V
849
REBECCA Y A R R O S
850
B a z ı ta rtış m a la r olsa da V e n in ’e dönüşmenin karanlık güce
h ü k m e d e n le rin d u yu ların ı güçlendirdiğine inanılır. Bu akademisyen
ise K ra l G r e t h w ild ’ın ölü m ünden sorumlu olan kişinin daha keskin bir
görme yeten eğ i geliştirdiğine inanm aktadır. Ç ü n k ü M ajestelerinin en iyi
kraliyet h avacıları bile V e n in ’in sevgili Kralım ızı öldürmek için içinde
sak lan d ığ ı karanlığı görememiştir.
- B İ N B A Ş I E D V A R D T I L L E R ’I N V E N İ N L E R H A K K I N D A
D O Ğ R U L A N M A M I Ş Ç A L I Ş M A S I ’N D A N
C O R D Y N K Ü T Ü P H A N E S t ’N İ N M A L I D I R
E
kibim izdeki biniciler, ejderhalarımız arkamızda sıralanmış
hâlde Basgiath’ın ana kampüsünün üzerindeki sırtta dururken
şafağa hâlâ bir saat vardı. Ufukta belli belirsiz bir ışık vardı
ama ufuk çizgisi kayıp sürekli yaklaşan dalgalı şekil her dakika
büyüdükçe bir görünüp bir kayboluyordu.
O nlarca metre aşağıda, Basgiath’ın kapılarının önünde,
annem Aim sir’i bekliyordu. M ira ve Teine’in de aralarında
olduğu kendi takım ı da hemen arkasındaydı. Uğruna üç ço
cuğunu, yani bizi —ve kendi ruhunu- feda ettiği yerin önünde
duruyordu.
“Geliyorlar,” dedi Tairn, diğerleri kıpırdanarak pençelerini
dağ yamacının karla kaplı yıpranmış granitine geçirirken onun
duruşu sertti.
Üçüncü ve Dördüncü Kanat’tan takımlar etrafımızdaki
dağların yukarısında ve aşağısında düzen içinde duruyordu ama
Birinci ve İkinci Kanat’ın her ikisi de -Basgiath öğrencileriyle
851
REBECCA Y A R R O S
852
DEMİR A L E V
853
REBECCA Y A R R O S
854
I
DEMİR A L E V
855
REBECCA YARROS
856
DEMİR A L E V
857
REBECCA YARROS
858
r
DEMİR A L E V
859
REBECCA Y A R R O S
860
DEMİR ALEV
861
REBECCA YA R R O S
862
DEMİR A L E V
863
REBECCA YA R R O S
“Xadcn . .
“Hallediyorum? dedi ve Aotrom’la Glane, Sawyer’la Sliseag’a
yardım etmek için geldiklerinde dikkatimi diğer bölümlere çe
virdim.
Tairn, daha önce konuştuğumuz gibi saat yönünü pusula
gibi kullanarak, “Üç,” deyince sağa, Wyvernlerin Üçüncü Ka-
nat’taki bir takım ı alt ettikleri yere baktım. Altlarında, dağın
yamacında bir ejderha cesedi yatıyordu ama kimi kaybettiklerini
anlamadan başımı başka tarafa çevirdim.
Eğer yarınki ölüm listesine odaklanırsam ben de orada
olurdum.
“Sıkı tutun? Tairn sağa doğru yatıp onların bölgesine gir
meden o tarafa doğru uçarken gücünün baraj kapaklarını açtım
ve ısı tenimi diken diken ederken bir Wyvern’i indirdim.
Sonra bir başkasına nişan aldım.
Ve bir başkasına.
Tekrar ve tekrar, etrafımızdaki bölgelere hedefli, hassas
saldırılar yaptım, hedeflerimin üçte ikisini vurdum ama hiçbir
ejderhaya isabet ettirmedim, bunu nihai zafer olarak kabul
edecektim. Yağmur tenime çarptığında cızırdıyordu ama han
çerlerim bağlıyken uçuş ceketimi çıkarmaya cesaret edemedim,
o yüzden ısıyı, zihnimdeki sandığa kaldırıp kapağını kapadım,
içimdeki acı veren yanığı görmezden gelmeye ve kendimi güce
tekrar hükmetmeye zorladım.
“On iki?
Yüzümü ileri çevirip hedefi buldum, vurmadan önce iki kez
ıskaladım. Bizim bölgemizde hiç Venin kalm amıştı ama Tairn
başka bir Wyvern’in, başka bir tehdidin yerini tespit ederken
iletim aracının üzerindeki elim titriyordu ve gökyüzünden o
kadar hızlı şimşek çekiyordum ki artık fırtınayı yönlendiriyor-
muşum gibi hissetmiyordum.
Fırtına bendim.
“Yoruluyorsun? diye uyardı Tairn.
864
DEMİR A L E V
865
REBECCA Y A R R O S
866
DEMİR A L E V
867
REBECCA Y A R R O S
868
I
- A L B A Y E L I J A H J O B E N ’İ N E J D E R H A L A R I Y E N M E R E H B E R İ ,
Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M ’D E N
W
ayır. Hayır. Hayır. Bu çok tanıdıktı.
Liam’ı kaybetm iştim ... Rhi yi kaybedemezdim. Kay-
bedemezdim.
Wyvern çığlık atarken o ileri atıldı, öyle hızlı iniyorduk ki
kan yukarı doğru akıyor gibi geliyordu. Kemerimi tekrar çektim
ama deri, yağmurdan şişip sıkışmıştı. Rhiannon’ın beni mindere
devirecek bir dizi hamle kullanarak karanlık güce hükmedenle
çarpışmasını yüreğim ağzımda izledim.
Venin, Rhiannon’ın bileğine elinin tersiyle vurarak k ılıcı
nın sarsılmasına neden oldu ve tekme atınca da kılıç R h i’nin
elinden uçup gitti.
Rhi, Tairn’in yağmurdan kayganlaşan pullarının üzerinde
geriye doğru savrulduğunda ona uzandım, onu sabitlemek için sol
kolumu beline dolayıp sağ elimle hançerimi avucuna bastırdım.
Omzunun üzerinden bana bakıp başıyla onayladı ve Venin
üzerimize gelirken ayağa kalktı. Hançerler çarpışırken çevre
mizde dağlar yükselerek irtifam ızın ne kadar düşük olduğu
konusunda beni uyardığında kendimi başka tarafa bakmaya
zorladım. Kalçamdaki arbaletin kayışını çözdüm, sonra sol ta-
869
rafımdaki sadağı İmla açıp oku fırlatma oluğuna yerleştirdim
Bu kadar yakınken rüzgâr ve yağmurun bir önemi olmamalıydı
“Bu pisliği üç saniye içinde üzerinden atmanı istiyorum; iiç. . ”
dedim. Nişan alarak, “R hi!” diye bağırdım. “tku
Rhiannon arkasına baktı, sonra kendini Tairn’in omuzla
rının arasına attı, uzanıp ayak bileğini kavradım ve tereddüt
etmeden tetiği çektim. “B ir!”
Tairn sert bir şekilde sağa yatarken ok Venin’in göğüs ka
fesine saplandı. Karanlık güce hükmeden düşerken arkamızdan
bir patlama sesi geldi; sargılar eklemimi yerinde tutm ak için
mücadele ederken omzumdaki yakıcı acıya aldırış etmeden
R h i’nin bileğini sıkı sıkı kavradım.
Rhi, Tairn’in dikenlerine sık ıca. tutundu ve Tairn hızla
kendini düzetti; o yükselmek için kanatlarını kuvvetle çırpar
ken R hi geri geri yanıma gelip döndü ve kollarını bana doladı.
Arbaleti elimde tutmaya devam ederek ona sarıldım ve Feirge
hemen altımızda Tairn’in kanat çırpışlarını taklit ederek bize
ayak uydururken derin bir nefes aldım. O iyiydi. îkisi de iyiydi.
Burası Resson değildi ve ben de en iyi arkadaşımı kay
betmemiştim.
“Seni umursamaz, sorum suz...” diye haykırdım.
“Bir şey değil!” diye bağırdı, yüzüne yağmur damlaları
düşerken geri çekilip hançerimi verdi. “Eyerini düzelt. Yerdeki
hançeri geri alacağım.” Ayağa kalktı, sonra bana bir an gülüm
seyip Tairn’in omzundan atladı.
Düşüşünü takip ettim ve Feirge’nin üzerine zahmetsizce
indiğinde rahat bir nefes aldım.
Savaşa geri dönerken Tairn’e, “Eyerim sıkıştı/” dedim.
“Güzel. Belki bu sayede yerinde kalırsın.”
Cruth’un sırtındaki Quinn, Glane’e dişlerini geçirmek için
elinden geleni yapan bir Wyvern’in omuz eklemine güneş ışı
ğında parlayan çift taraflı savaş baltasını savurdu.
870
dem ir a l e v
871
REBECCA Y A R R O S
872
DEMİR ALEV
873
REBECCA Y A R R O S
874
DEM İ* A l f v
875
REBECCA Y AR RO S
876
DEMİR ALEV
877
REBECCA Y A R R O S
878
O E M fft A L f V
879
REBECCA YA R R O S
880
DEMİR A L E V
881
REBECCA Y A R R O S
Zamanında yetişemeyeceklerdi.
Hayatta kalamayacaktım.
Bu da hepimizi öldüreceğim anlam ına geliyordu.
Ama Andarna yaşayabilirdi. Sadece dayanmak zorundaydı,
hayatta kalmayı seçmeliydi.
“Neredeyse geldi, o yüzden devam edelim, olur mu?” dedi
karanlık güce hükmeden, artık birkaç metre uzağımdaydı. “Sürü,
saldırmak için izin beklemekten yoruldu.”
Karanlık güce hükmedenin arkasındaki uçurumda bir gölge
hareket etti. Hayır, bir gölge değildi bu; kayalığın kendisinin
bir parçasıydı; dev bir... kaya parçası mıydı?
Altın gözleri olan bir kaya parçası.
Uçurumdan bir mermi gibi fırladı, genişledi, renk değiştirdi,
kanatları, pençeleri ve siyah pulları belirdi.
882
K o r u m a duvarları h ak k ın d ak i bilginin, onların sağladığı korum anın
sadece N av arre’a fayda sağlamaması gerektiğini düşündüğüm için yalnız
bırak ıld ım ve bu bana çok şeye mal oldu.
-s
- M O R R A I N E L İ LYRA’N IN G Ü N L Ü Ğ Ü
- Ö Ğ R E N C İ JESİN İA NEILWART TARAFINDAN T E R C Ü M E EDİLM İŞTİR
W" 'W
ALTM IŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
aranlık güce hükmeden döndü ama yeterince hızlı değildi.
K Andarna tam önüne indi, sonra ağzını açıp üzerine ateş
püskürttü, karanlık güce hükmedeni kavurdu ve yeniden ağzını
açıp yaratığın kafasını vücudundan ayırıverdi.
Adam ın cesediyle aynı anda çamurun içine düştüm ve
Andarna kopmuş, üzerinde dumanlar tüten kafayı tükürdü,
ardından kükürtlü buhardan oluşan sıcak bir nefes verdi.
Bu. D a. Neydi?
“S e n ...” Ayağa fırladım ve ona doğru sendeledim. “Sen
az ö n ce...”
“Ateş üfledim .” Kanatlarını havalı havalı çırptı.
“Az önce onu yedin mi sen?” Cat ayağa kalktı ama mesa
fesini koruyordu.
“Binmediğin ejderhalarla konuşamazsın , insan? Andarna
dişlerini C at’e doğru şaklattı.
“Kayalığın bir parçası gibi görünüyordun.” Andarna’ya onu
daha önce hiç görmemişim gibi baktım. Belki de görmemiştim.
“Sana saklanabileceğimi söylemiştim .” Gözlerini kırpıştırarak
bana baktı.
883
REBECCA Y A R R O S
884
DEMİR A L E V
885
REBECCA Y A R R O S
886
DEMİP A L E V
887
REBECCA Y A R R O S
888
DEMİR A L E V
889
REBECCA Y A R R O S
890
DEMİR A L E V
891
REBECCA Y A R R O S
892
DEMİR A L E V
893
V i o l e t ’ı seveceksin. A k ı l l ı ve in a t ç ıd ır . A s l ı n d a b a n a s e n i h a t ırla tıy o r
S a d e c e o n u n la t a n ış tığ ın d a ş u n u u n u t m a : O a n n e s i g ib i b ir i değil.
- Ö Ğ R E N C İ L İ A M M A I R I ’N t N S L O A N E M A I R I ’ Y E Y A Z D I K L A R I N D A N
894
DEMİR A L E V
895
REBECCA YA R R O S
896
DEMİR ALEV
897
REBECCA Y A R R O S
898
DEMİR A L E V
899
REBECCA Y A R R O S
900
DEMİR ALEV
901
REBECCA Y A R R O S
902
DEMİR A L E V
903
REBECCA Y A R R O S
904
DEMİR A L E V
905
REBECCA Y A R R O S
906
DEMİR A L E V
907
REBECCA Y A R R O S
908
DEMİR A L E V
909
REBECCA YARROS
- G E N E R A L L I L I T H S O R R E N G A IL ’İN G Ö N D E R İL M E M İŞ M E K T U B U N D A N
911
REBECCA YA R R O S
912
DEMİR ALEV
913
REBECCA YA R R O S
914
O f MİR A L t V
915
İs t e d iğ in iz gibi b ild iğ im iz her yöntemi denedik. Tedavisi yok.
Sadece kontrol altında tutulabiliyor.
-K O R G E N E R A L N O LO N C O L B E R S Y ’DEN
GENERAL LILITH S O R R E N G A IL ’E M E K T U P
916
DEMİR ALEV
917
REBECCA YA R R O S
918
DEMİR A LE V
919
REBECCA YA R R O S
920
TEŞEKKÜRLER
Kocam Jason’a, yazar olarak mükemmel bir sevgili yazma ko
nusunda elimdeki en iyi ilham kaynağı olduğu ve hayallerimin
peşinden koşmama sonuna kadar destek olduğu için teşekkür
ederim. Dünya tersine döndüğünde elimi tuttuğun, beni her
doktor randevusuna götürdüğün ve Ehlers-Danloslu dört oğlun
ve bir eşin olmasının getirdiği bunaltıcı takvime ayak uydurdu
ğun için teşekkür ederim. Tek kelimeyle benim her şeyim olan
altı çocuğuma teşekkür ederim. Kız kardeşim Kate e, Londra’da
gezmek yerine bir otel odasına kapanıp düzenlemelerle uğraştı
ğımızda asla şikâyet etmediğin için seni seviyorum, ciddiyim.
Aileme, ihtiyacım olduğunda her zaman yanımda oldukları için
teşekkürler. En yakın arkadaşım Emily Byer’a, aylarca yazmak
üzere mağarama kapanıp ortadan kaybolduğumda beni bulduğu
için teşekkür ederim.
Red Tower’daki ekibime teşekkür ederim. Editörüm Liz
Pelletier’a, bana en sevdiğim türü yazma şansı verdiği için te
şekkürler. Stacy A bram sa, temmuz boyunca her gece çalıştığı
için çok teşekkürler. Sen gerçek bir tanrıçasın. H annah, Lydia,
Rae, Heather, C urtis, Molly, Jessica, Toni, Nicole, Veronica ve
Entangled ve M acm illan’daki herkese bitmek bilmeyen e-pos-
talarıma cevap verdikleri ve bu kitabı piyasaya sundukları için
teşekkür ederim. Julia Kniep ve Becky West’e inanılmaz notları
ve destekleri için teşekkürler. Bu olağanüstü kapak için Bree
Archer’a ve enfes sanat eserleri için Elizabeth ve Amy ye teşekkür
ederim. Meredith Johnson’a muhteşem olduğu için teşekkürler.
Olağanüstü menajerim Louise Fury’ye daima arkamda durduğu
için teşekkür ederim.
Akıl sağlığımı ellerinde tuttuğu ve asla düşürmediği için
iş yöneticim K P ’ye teşekkür ederim. Ü ç kişilik grubumuzdaki
can yoldaşlarım, G ina Maxwell ve Cindi Madsen’e teşekkür
ederim; siz olmasanız kaybolurdum. Bu kitabı mümkün kılan
921
Kyla’ya teşekkürler. Shelby ve Cassie’ye, her zaman bir numaralı
kızlarım oldukları için teşekkürler. Yıllar boyunca bana şans
veren her blog yazarına ve okura ne kadar teşekkür etsem az.
O kur grubum T he Flygirls’e, bana her gün neşe kattıkları için
teşekkür ederim.
Son olarak, benim başlangıcım ve sonum olan Jason’ıma
tekrar teşekkür ederim. Yazdığım her kahramanda senden bir
parça var.
922
(
A? <
* * **? *4
■mp';vv '
DOKUZUNCU BÖLÜM
XA D EN
924
DEMİR A L E V
925
REBECCA YA R R O S
926
DEMİR ALEV
“Bana iyilik horcıı olan biri oha bile mi?" diye karşılık
verdi, sesini aynı şekilde alçak tutarak.
Gösterdiği sağduyu, bu dersin herkese açık olmadığını
hemen anlamış olması göğsüme takdirle dolu bir sıcaklığın
yayılmasına neden oldu ve diğer hançeri de yere atıp takım
liderinin tehdit dolu bakışlarım görmezden gelerek önceki iki
sinin yanına gönderdim.
“O iyilik borcunu ne zaman ödeyeceğime ben karar veririm.
Sen değil.” Omzunu çıkarmamak için onu serbest bıraktım ve
geriye doğru bir adım attım.
Hemen harekete geçerek yumruğunu havaya savurdu ama
elini tutarak boğazımdan uzaklaştırdım.
“Güzel.” Sonraki hamlesini de aynı kolaylıkla savuştururken
gülümsememe engel olamadım. “Açıkta olduğu sürece boğaza
saldırmak en iyi seçenektir.”
Yanakları kızardı, gözlerini öfkeyle kısarak aynı lanet olası
hamleyi bir kez daha denediğinde bacağını tekrar kavrayıp son
hançerini de alarak yere attım, sonra da onu bıraktım . Gerçek
bir hayal kırıklığıyla yaralı kaşımı kaldırdım. Bundan daha
zekiydi. “Hatalarından ders çıkarmanı bekliyorum.” Hançeri
Aetos’a doğru tekmeledim.
Göğüs kafesinin üstündeki kından sonraki silahını aldı
ve bir savunma duruşuyla çevremde döndü. M utlak bir ra
hatsızlıkla iç geçirmemek için kendimi zor tuttum . Arkamda
tereddüt ederek attığı her adımı duyduğumdan onu görmeme
bile gerek yoktu.
“Dansa devam mı edeceksin yoksa hamle mi yapacaksın?”
Bu onu harekete geçirmeliydi.
Minderin üstündeki gölgeler yerini gösteriyordu, o hançeriyle
atıldığında dönüp eğildim ve hançer az önce olduğum noktadaki
boşlukta vınladı. En azından gerçekten hamle yapmıştı fakat
bu hareket onu savunmasız bırakmıştı, onu bedenime doğru
927
REBECCA YA R R O S
928
DEM İR A L E V
929
REBECCA YA R R O S
930
DEMİR ALEV
931
REBECCA YA R R O S
932
DEMİR A LE V
933
ON ALTINCI BÖLÜM
X A D EN
934
DEMİR ALEV
935
REBECCA YA R R O S
936
DEMİR ALEV
937
REBECCA YA R R O S
938
DEMİR A L E V
939
REBECCA YA R R O S
940
DEMİR ALEV
941
REBECCA YARROS
942
DEMİR ALEV
943
REBECCA Y A R R O S
944