Professional Documents
Culture Documents
PDF of Koy Enstituleri 1940 1954 1St Edition Ismet Turkmen Full Chapter Ebook
PDF of Koy Enstituleri 1940 1954 1St Edition Ismet Turkmen Full Chapter Ebook
■smet Türkmen
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/koy-enstituleri-1940-1954-1st-edition-ismet-turkmen/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...
https://ebookstep.com/product/yarilma-1954-1972-6th-edition-gun-
zileli/
https://ebookstep.com/product/le-metier-d-ecrire-
correspondance-1940-1985-1st-edition-italo-calvino/
https://ebookstep.com/product/1940-1943-les-juifs-rejetes-dans-l-
indigenat-unknown/
https://ebookstep.com/product/mr-garcia-1st-edition-t-l-swan-
swan-t-l/
Son Osmanl■lar Yunanistan da Mu slu man Az■nl■k 1940
1949 1st Edition Kevin Featherstone
https://ebookstep.com/product/son-osmanlilar-yunanistan-da-mu-
slu-man-azinlik-1940-1949-1st-edition-kevin-featherstone/
https://ebookstep.com/product/teknologi-pengelasan-mulyadi-s-t-m-
t-iswanto-s-t-m-t/
https://ebookstep.com/product/yukseklerde-1st-edition-r-k-lilley/
https://ebookstep.com/product/perencanaan-tambang-buku-ajar-dr-
supandi-s-t-m-t-ir-hidayatullah-sidiq-s-t-m-t-bayurohman-
pangacella-putra-s-t-m-t/
•• • •• •
KOY ENSTITULERI
(1940-1954)
İSMET TÜRKMEN
SELENGE YAYINLARI
YAZAR
İsmet Türkmen
EDiTÖR
İbrahim Ünver
KAPAK GÖRSELi
Köy ensitülerinden bir görsel
KAPAK TASARIMI
Şevket Dönmezoğlu
SAYFA DÜZENi
Hilal Yazlık
8'\SKI·CILT
Repar Dijital Matbaası
ISBN
978-625-7459-95-2
SERTiFiKA NO.
40675
ÖNSÖZ 7
GİRİŞ 15
a) Öğrenci Kayıtları 75
SONUÇ 117
KAYNAKÇA 121
DİZİN 125
ÖNSÖZ
8 • Köy Enslitüleri
Her bakımdan geri durumda bulunan köy çevresi,
öğretmenin elini kolunu bağlıyor, köy okulları da bu
nedenle ölü bir yatırım olmaktan ileri gidemiyordu.
Halkevlerinin açılmasının amaçlarından biri de
buydu. Zira kırsalda, kırda hedeflenen dönüşüm için
örgün eğitimin tek başına yeterli olmayacağı görül
müş, halkı eğitmeden başarı elde edilemeyeceği an
laşılmıştı. Ancak Halkevleri de çeşitli kültür ve sanat
çalışmaları, çocuk ıslah evleri, klasiklerin çevirisi ve
konservatuar gibi farklı alanlara yayılan çok önemli
çalışmalar yapsa da bunlar, sadece şehirlerde etkili
oldu, kırsala ulaşamadı.
İlk faaliyetler istenen neticeleri vermemiş olsa da
köy ve köylü için hedeflenen nitelikli eğitim ve öğ
retim faaliyetleri için çözüm arayışları devam etti.
Öncelikli mesele öğretmen yetiştirmek olduğundan,
bilhassa bu konuya ağırlık veriliyor, bunun için her
yol deneniyordu. Acil öğretmen ihtiyacını karşılamak
maksadıyla, 1937 yılında 3238 sayılı Köy Eğitmenleri
Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla, askerde başarılı olan
çavuşlar, Maarif Vekaleti ile Ziraat Vekaleti tarafın
dan müşterek organize edilen 6-8 aylık Eğitmen Kur
su' na tabi tutularak yetiştirilmeye başlandı. Ama bu
uygulama da köylerin öğretmen ihtiyacını karşılama
ya yetmedi.
Problemler, bir tren katarı misali olanca gürültü
süyle ilerledi. Fikir çoktu ama para, yetişmiş insan ve
teknolojik imkan yoktu. Küllerinden doğan bir Züm
rüdüanka gibi ayakta kalmayı başaran yeni Türkiye,
bu sırada patlak veren İkinci Dünya Harbi'ne rağmen
kalkınma hedefine doğru ilerlemeye devam etti. Yok
olma tehlikesini yaşamış Cumhuriyet nesli, tarihten
aldığı dersle yeni Türkiye'nin kalkınması için çabala
maya kararlıydı. Bu yolda sıvanan kollar, Köy Mual-
İsmet Türkmen • 9
lim Mektepleri, Köy Öğrehnen Okulları ve Eğihnen
kurslarından sonra yeni bir Cumhuriyet projesini, Köy
Enstitülerini hayata geçirdi. Azimle çabalayan nesiller,
yokluk ve yoksulluk içerisinde kurulan bu eğitim-öğ
retim kurumlarında, "bozkırda gül yetiştirmeyi" he
deflediler. Enstitü kurucuları ve öğrencileri dört du
vara sığmayan hayallerini, aç karınlarına kahk yapan
ülkenin gerçek efendilerine, Türk köylüsüne umut
götürdüler. Sığırhnacın elleri nasırlı, benzi soluk oğlu;
anasının, babasının, köyünün ve ülkenin umudu ola
cak, yeni Türkiye onun omuzlarında yükselecekti.
Köy Enstitüleri, aslında klasik öğrehnen yetiştirme
politikasına bir tepki, adeta bir manifestoydu. Zira
uzun zamandan beri devam eden "çağdaşlaşma"
süreci göstermişti ki, Batı'dan kopya edilen hiçbir
yöntem ve kurum, bizim dertlerimize çare olamazdı.
Bu yüzden kendimize özgü, kendi gerçeklerimize,
imkan ve şartlarımıza uygun kurumlar oluşturmak
gerekiyordu. İşte Köy Enstitüleri, bunun en güzel ör
neklerinden biriydi.
Mustafa Kemal Atatürk' ün tensipleriyle başlatılan
Köy Enstitüleri çalışmalarında; Saffet Arıkan, Hasan
Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç gibi isimler ön
plana çıktı. Çalışmalar, Saffet Arıkan'ın 13 Haziran
1935'te Milli Eğitim Bakanı olarak iş başına getiril
mesiyle başladı. Saffet Arıkan, aynı yıl İsmail Hakkı
Tonguç'u İlköğretim Genel Müdürlüğüne tayin etti.
Tonguç, 1940 yılına kadar vekaleten bu görevi yürü
tecekti. Onun büyük emeğiyle ve çabasıyla 1 940 yılın
dan itibaren farklı bölgelerde kurulan Köy Enstitüleri,
kuruldukları coğrafyaları, bozkırları, bataklıkları bir
kültür ve eğitim merkezine dönüştürdü. Bu okullar,
kurulduğu yerlerde halka birkaç adım mesafedeydi.
Marşlarını, halay havalarını ve memleket türkülerini,
tarlasında çalışan köylü duyabiliyordu.
10 • Köy Enslitiileri
Köy Enstitülerinin kurulmasıyla, yıllardır bağında
gülleri solan Anadolu'nun Çamlıbel'inde, Kepirte
pe' sinde, Cılavuzu'nda, Beşikdüzü'nde, Aksu'sun
da güller açmaya, bülbüller ötmeye başladı. Bozkır
da gül yetiştirmek kolay değildi elbet. Ama toprağı
deren bilirdi, köy insanı bilirdi. Bu şartlarda yetişen
her gül, sadece toprağın değil, halkın da uyanışı de
mekti. İşte Köy Enstitüleri, bozkırda gül yetiştirmek
amacıyla kurulmuş, enstitülerinin faaliyetleri netice
sinde Anadolu'nun birçok farklı bölgesinde bir değil,
binlerce gül açmaya başlamışh. Terin hüneri, cehalete
galebe çaldı.
Enstitülerde görev yapan eğitmenler, her bakım
dan "lider" öğretmen yetiştirdiğine inanırdı. Prog
ramını bu doğrulh1da hazırlardı. Eğitim-öğretim
yöntemi, "yaparak ve yaşayarak öğrenme" ilkesi isti
kametindeydi. Talebelerine, "kendine güven" duygu
sunu aşılar, "demokratik eğitim" ilkesini esas alırdı.
İsmet Türkmen • il
re göre gerçek Kemalizm'in doruk noktasını temsil
eden Köy Enstitüleri, sağcı ve muhafazakar çevreler
için ise kendi siyasal çıkarları ve anti-komünist pro
pagandaları için bir "günah keçisi" haline gelmiştir.
Ünlü romancımız Kemal Tahir gibi sosyalizme yakın
kişiler için ise Tek Parti rejiminin ideolojisini yaymak
amacıyla oluşturulmuş, şiddetle eleştirilmesi gereken
faşizan kurumlardır."
Köy Enstitüleri, Türkiye'de olduğu kadar uluslara
rası akademik camiada ve siyasi çevrelerde de tartı
şılmıştır. Bu cümleden olmak üzere gerek yurt içinde
ve gerekse yurt dışında Köy Enstitülerini konu alan
çok sayıda araştırma, rapor ve değerlendirme kaleme
alınmıştır. Ancak bütün bu siyasi ve ideolojik yak
laşımların bu kurumların amaçlarını ve hedeflerini,
eğitim-öğretim faaliyetlerini ve kısa sürede de bu fa
aliyetlerin sonuçlarını hala tam manasıyla anlayama
dığı görülmektedir.
Şimdiye kadar Köy Enstitüleri hakkında yaptı
ğımız çalışmalardan elde ettiğimiz sonuca göre, bu
önemli eğitim-öğretim kurumlarını siyasi ve ideolojik
yaklaşımlardan bağımsız olarak değerlendirebilme
nin ilk şartı, Enstitülerin kendi arşivlerine, özellikle
de bu kurumlarda görev yapmış ya da öğrenci olmuş
kişilerin tanıklığına başvurmaktır.
Özellikle kurumun bizatihi parçası haline gelmiş
olan eğitmenler ve öğrenciler, söz konusu tartışma
ların ana malzemesi olsalar da, aslında bu tartışmala
rın bir tarafı olmamışlar ve Enstitülerin kuruluşuna,
programına, işleyişine ve tabii ki sonuçlarına bizzat
tanıklık etmişlerdir. Bu bakımdan Köy Enstitüleriyle
ilgili en önemli ve tarafsız bilgi kaynaklarıdır.
Biz de çalışmamızda bir yandan Köy Enstitülerin
de idarecilik yapmış, ders vermiş veya bu kurumlar-
12 • Köy Enslilüleri
da okuyup daha sonra devlet hizmetinde bulunmuş
kişilerin, diğer yandan da Köy Enstitülerinin kurul
duğu yerlerde veya buralara yakın köylerde yaşa
yanların tanıklıklarına müracaat ettik. Bunun yanın
da Köy Enstitülerinin lehinde ve aleyhinde tavır alan
toprak sahiplerinin, siyasetçilerin ve bürokratların,
gazetecilerin, yazarların ve bilim adamlarının konu
hakkındaki görüşlerini de ele alarak Köy Enstitüle
rinin kuruluş ve kapanış sürecini inceledik. Anado
lu' nun kırsal bölgelerinde faaliyet gösteren Köy Ens
titülerinin ve bu enstitülerde görev yapanların ya da
okuyanların hikayesini anlatmaya çalışhk. Kitabın
konuya ilgi duyanlar için faydalı olmasını temenni
ediyoruz.
İsmet Türkmen
TOKAT/2022
GİRİŞ
İsmet Türkmen • 15
miz bu asil sahibin huzurunda bugün saygıyla haki
ki vaziyetimizi alalım."
Bu yoksulluk ve çaresizlik ortamında 19301arın en
önemli atılımlarından biri, köye ve köylüye yönelik
"Köycülük Hareketi"nin başlaması oldu. Gerek Cum
huriyet Halk Partisi (CHP)'nin kırsal kesimdeki gü
cünü artırmayı gerekse dünyayı kasıp kavuran 1929
Büyük Ekonomik Bunalımı nedeniyle zor günler ge
çiren köylünün durumunu iyileştirmeyi hedefleyen
bu hareket, büyük bir heyecanla başladı. Bir yandan
Türk aydınları köylere gitmeye teşvik edilirken, diğer
yandan da Halkevleri gibi kurumlar aracılığıyla köy
ve köy hayatı üzerine çalışmalar yapılması hedefle
niyordu. Köycülük; köyleri ve köylüleri, şehirlere ve
şehirlilere karşı üstün tutan bir "ideoloji"ydi. Buna
göre köylüler, Türk milletinin aslını oluşturan, milli
kalkınmanın öncüsü ve belirleyicisi, saf, asil, akıllı ve
değişime açık insanlar olarak tasavvur ediliyordu.
Köyü ve köylüyü yüceltirken, şehri ve şehirlileri eleş
tiriyordu. Pusulanın ibresi, halka dönmüştü ve doğ
ruca köyü gösteriyordu.
Köycülük hareketini savunan "Köycüler"in ide
olojik keskinliğinin nedeni, çok geçmeden anlaşıldı.
Köycülerin en ayırt edici özelliklerinden biri, şehir
leşmeye karşı oluşları ve sanayileşmenin getirebile
ceği toplumsal sorunlardan duydukları korkuydu.
Şehirler; kozmopolitliği, toplumsal sınıf çatışmaları
nı, işsizliği, ekonomik bunalımları, işçi grevlerini ve
devletin kısıtlı toplumsal kontrolü gibi konuları sim
geliyordu ve köylülerin köylerinde tuhılması, Köycü
lerin önemle üzerinde durdukları konuların başında
gelmekteydi.
16 • Köy Enstitüleri
19301arın başında bir köy çocuğu
İsmet Türkmen • 17
ninde, okul ve öğretmen yoktu. Erkeklerin %77' si,
kadınların %92'si okur-yazar değildi. Mevcut öğret
menlerin %78'i, kentlerde çalışıyordu. Şehirlere alışık
öğretmenler, uyum sağlayamama nedenleriyle köyde
çalışmayı istememekteydi.
18 • Kö)' Enstitüleri
maktan uzaklaştıklarını söyleyerek onların ülke me
selelerine ilgisizliklerinden şikayet etmişlerdi. Yeni
bir heyecana ve bu heyecanı diri tutacak yeni projele
re, yeni kurum ve kuruluşlara ihtiyaç vardı.
İsmet Türkmen • 19
19301a rda Anadolu'dan bir köy manzarası
20 • Köy Enstitüleri
KÖY ÖGRETMENİ YETİŞTİRME MESELESİ
İsmet Türkmen • 21
matematik, coğrafya, dil bilgisi gibi derslerin yanında
el işi, resim, beden eğitimi, aile bilgisi ve dikiş-nakış
gibi dersler de ilave edilmişti.
1-2 Temmuz 1914 tarihlerinde Maarif Nezareti büt
çesi görüşülürken, Kastamonu mebusu İsmail Mahir
Efendi, "Mevcut bütçe durumuyla ilköğretimin iyi
leştirilebilmesi 150 yılı bulur," diyerek çözüm öne
rileri sunmuştur. Ona göre, mevcut yetmiş sancağın
çiftlik olan yerlerinde yahlı ilkokulların oluşturulma
sı, sekiz yıllık süre içinde buralarda kız ve erkek ço
cuklarının birlikte eğitim almaları, eğitim ve öğretim
programları içinde aşçılık, dikişçilik, tavukçuluk gibi
uğraşların yer alması gerekmekteydi.
Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Milli
Mücadele yıllarının bütün zorlu ve yıpratıcı koşulla
rına rağmen devletin ve milletin ümit kaynağı, hep
Anadolu'ydu. 23 Nisan 1920'de açılan TBMM'nin,
yeni bir hükümet oluşturma çalışmaları neticesinde
kurulan 11 vekaletten biri, Maarif Vekaletiydi (2 Ma
yıs 1920). Böylece eğitim-öğretim meselesinin, Milli
Mücadele devam ederken bile ihmal edilmeyecek bir
mesele olduğu vurgulanıyor, uzun süren savaşların
ve işgallerin altüst ettiği eğitim-öğretim faaliyetleri
nin mümkün mertebe düzenlenmesine çalışılıyordu.
İlk Maarif vekili Dr. Rıza Nur, TBMM'nin 19 Ekim
1920 tarihli oturumunda, "İlkokulların en az 40.000
öğretmene ihtiyacı vardır," derken Bitlis mebusu
Ziya Bey de "Bitlis ve Van gibi illerimizde bugün okul
adına bir şey yoktur," sözleriyle durumun vehameti
ni ortaya koyuyordu.
İlköğretimin yaygınlaştırılması konusundaki has
sasiyetini her vesileyle ifade eden Mustafa Kemal Ata
türk ise "Eğitim sistemimizin temeli, evvela mevcut
cehli ortadan kaldırmaktır . . . Bütün köylüye okumak,
22 • Kö)' Enstitüleri
yazmak ve vatanını, milletini, dinini, dünyasını tanı
tacak kadar tarihi, coğrafi ve ahlaki bilgileri vermek
ve aritmetik öğretmek, maarif programımızın ilk he
defidir," demek suretiyle, savaş yıllarında bile sürdü
rülmeye çalışılan eğitim faaliyetlerinin esaslarına ve
hedeflerine işaret etmişti. Milli Mücadele'nin başarıy
la sonuçlanıp Cumhuriyet' in ilan edilmesinden sonra
da ülkenin bütün bireylerinin çağdaş eğitim-öğretim
kurumlarından istifade etmesi için çalışmalar devam
etmiş ve 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiyye Kanunu ile
"İlköğretim bütün Türkler için mecburidir ve devlet
mekteplerinde parasızdır," denilmek suretiyle, ilköğ
retim zorunlu hale getirilmiştir.
17 Şubat 1923 tarihinde İzmir'de toplanan Türkiye
İktisat Kongresi'nde ise Türkiye'deki tarım ve ziraat
meseleleri görüşülürken, köy ve köylü eğitimi mese
lesi de gündeme gelmiş, bu konuda çeşitli kararlar
alınmıştı. Ziraat ve maarif, yani eğitim meselesine
dair alınan kararların en dikkat çekeni ise şuydu:
"Madde 6: Köylerdeki iptidai ilkokullarının geniş
bahçelerinin, ahırlarının ve kümeslerinin olması ge
rektiğiydi. Bunlar, öğretmen denetiminde öğrenciler
tarafından işletilmeli ve böylece çiftçilik, çocuklara
"amell" şekilde öğretilmeliydi. Yine orta ve yükse
kokulları bitiren erkek ve kız öğrenciler ve medrese
mezunları, köylere giderek en az bir yıl öğretmenlik
yapmalılardı."
Kongrede saptanan hedeflerden de anlaşılacağı
üzere öğretmen eğitiminde temel amaç, çok sayıda
ve nitelikli öğretmen yetiştirilmesi esasına dayan
maktaydı. Kongre kararlarını hayata geçirmek mak
sadıyla, ilk olarak 1923 yılında, Milll Eğitim bakanı
İsmail Safa (Ö zler), dünyanın en önemli eğitimcile
rinden kabul edilen Kolombiya Üniversitesi profe
sörlerinden John Dewey'i Türkiye'ye davet etti. Eği-
İsmet Türknwn • 23
tim sistemimizi incelemesi için hükümetin davetlisi
olarak ülkemize gelen Dewey, bir müddet Türkiye'de
kaldıktan ve çeşitli incelemeler yaptıktan sonra, 1924
yılında bir rapor hazırladı. Dewey'in raporunda, Tür
kiye nüfusunun kırsal sahada toplanmasına işaret
edilerek, köye ve köylüye yönelik eğitim ve bu eği
timi verecek köy öğrehneni yetiştirilmesi üzerinde
duruluyordu. Diğer bir ifadeyle Dewey, köy hayatına
uygun bir eğitim- öğretim programına, bu programı
uygulayacak köy öğretmeni yetiştirilmesine ve bu
nun için de yeni tip muallim mekteplerinin kurulma
sına işaret ediyordu. Dewey'in dikkat çektiği diğer
bir husus da köy okullarında verilecek eğitim- öğre
tim faaliyetlerinde köylülerin ve çiftçilerin ihtiyaçla
rının esas alınmasıydı. Bunları hesaba kahnaksızın
kurulacak bir Türk milli eğitim sistemi, ülkenin ihti
yaçlarıyla örtüşmeyecekti.
İlk Öğrehnen Okulları diye de adlandırılan kla
sik öğretmen okullarından mezun olanlar, genellikle
köylerde görev yapmak istemiyorlar, burada görev
yapanlar ise şehir yaşamından çok farklı koşullardaki
köy şartlarına uyum sağlayamıyorlardı. Bu nedenle
Cumhuriyet yönetimi, öğrehnenliği bir meslek hali
ne getirmek için yasal tedbirler almıştı. Nitekim 13
Mart 1924'te Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu ile 22
Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatına Dair Kanunu'n
da, öğrehnenlik mesleği tanımlanmıştı. İlkokul öğ
rehneni yetiştirilmesi konusu da ayrı bir problemdi.
İllerde bulunan Erkek ve Kız Muallim Mektepleri, il
özel idareleri elinde gelişemedikleri için, 1 Eylül 1923
tarihinde Maarif Vekaletine bağlanıp genel bütçe içe
risine alınmıştır.
24 • Köy Enstitüleri
1- Köy Muallim Mektepleri
Darülfünun müderrislerinden Ali Haydar Bey,
1924 sonlarında üniversitede verdiği konferansta,
köylere öğretmen yetiştirmek üzere üç yıllık Köy Mu
allim Mekteplerinin kurulmasını teklif etti. Bu teklif,
sonrasında 1 Mayıs 1924 tarihinde Konya'da toplanan
Maarif Müfettişleri Kongresi'nde de gündeme geldi. 2
Mart 1926 tarihli Maarif Teşkilatı Kanunuyla, Mustafa
Necati Bey döneminde şehirlerdeki öğretmen okulla
rından ayrı olarak, köyün eğitim sorunlarını çözmek
amaçlı Köy Muallim Mekteplerinin kurulması kabul
edildi. Böylece köye göre öğretmen yetiştirme hare
ketinin ilk denemesine girişilerek 1927'de, Mustafa
Necati'nin bakanlığı döneminde Denizli Erkek Mu
allim Mektebi, Köy Muallim Mektebi'ne çevrildi ve
Kayseri'de, Zincirlidere köyünde öğretim süreleri üç
yıl olan bir Köy Muallim Mektebi açıldı. 1928 mali yılı
bütçesinde Köy Muallim Mektepleri için belirlenen
kadrolara göre, bu kurumların her birinde 1 müdür, 2
müdür yardımcısı, 1 doktor, 1 aşçı, 10 hizmetli, 1 am
bar memuru, 1 mübayaa memuru ve 1 ziraat memu
nmun bulunması öngörülmüştü. Bu kadrolar, benzer
biçimde 1929 yılı bütçesinde de muhafaza edilmiştir.
Bu okullarda öğleden önce genel bilgi veren ders
ler, öğleden sonra ise tarım ve el sanatları dersleri
işlenmekteydi. Tarım dersleri11 özellikle hububat,
sebze, bağcılık gibi konular uygulamalı şekilde yapıl
maktaydı. Öğrenimlerini tamamlayan öğrenciler, ba
kanlığın kendileri için belirleyeceği köy okullarında,
asgari altı yıl öğretmenlik yapmakla yükümlü tuhıl
muşlardı. Bu okul mezunları, beş yıl hizmetlerinin ar
dından, arzu etmeleri halinde, ilk öğretmen okulları
nın birinde son iki sınıf derslerinden imtihan vermek
suretiyle ilk öğretmen okulu mezunu olma hakkını
kazanabiliyorlardı.
ismet Türkmen • 25
Tablo: Köy Muallim Mektepleri
Okul, Öğretmen ve Öğrenci Durumu
1928-1929 2 27 230 -
1929-1930 2 24 261 15
1930-1931 2 23 289 14
1931-1932 2 16 333 11
1932-1933 1 10 76 10
Kaynak: DIE, Milli Eğitim Hareketleri, Ankara 1967, s. 35.
26 • Köy Enstitüleri
2- Köy Öğretmen Okulları
Köye yönelik öğretmen yetiştirme anlayışı, Dr.
Reşit Galip'in 1 932 yılında Maarif Vekili olmasıyla
tekrar gündeme taşındı. Dr. Reşit Galip, 1933 yılında
köyler için çok sayıda öğretmen yetiştirmek üzere ça
lışmalar yaptırdı. Bu çalışmalardan en önemlisi, Milli
Eğitim Bakanlığında, Ziraat ve Sağlık bakanlıklarının
temsilcilerinin de bulunduğu, bir Köy İşleri Komisyo
nunun kurulmasıydı. Komisyon, hazırladığı raporda,
ziraat eğitimine dayanarak köy kalkınması merkezi
fikri etrafında, devletin köydeki temsilcisi olacak, kö
yün maddi ve manevi hayatını değiştirecek yeni bir
köy öğretmeni tipinin yetiştirilmesi gerektiğini belirt
ti. Ancak Reşit Galip' in kısa süren bakanlığı sırasında
etkili bir girişimde bulunulamadı. Sadece Ankara'da,
İ zmir'de, Bursa'da ve Adana'da köy öğretmeni yetiş
tirmek üzere 40 günlük kurslar açılabildi.
Köy öğretmeni yetiştirme meselesi, dönemin
siyasi iradesi ve tek partisi konumundaki CHP'nin
meclis grup toplanhlarında ve 1935 yılında toplanan
IV. Büyük Kurultayında da ele alındı. Bu kurultay
da hazırlanan programda, köyde yaşayan çocukların
köy hayatının ihtiyaçları doğrultusunda eğitilmeleri
gerekliliği üzerinde duruldu. Bu sırada, daha sonra
Dicle Köy Enstitüsünün kurucu müdürlüğünü üst
lenecek Nazif Evren, illerin bütçelerine Maarif Veki
li için ayrılan ödenekten öğretmen maaşlarının bile
ödenemez durumda olduğu döneme vurgu yapmak
suretiyle, ülkenin mall ve eğitim durumunu şu sözle
riyle gözler önüne sermişti:
İsmet Türkmen • 27
nel bütçe, 260 küsur milyon; Mili! Eğitim Bakanlığının
payı, 10.415.000 liradır. Bu bütçe ile yeni okul binaları
yapmak, okul araçları almak ve orta d ereceli okul öğ
retmenlerinin maaşlarını vermek, olanak dışıydı. An
cak mevcut ekonomik tedbirler ile idare etmek yoluna
gidilmesi gerekli idi. Bu ortam içinde de okulların ye
tiştirdiği kişiler; geçimi maaşa dayalı, başka iş yeteneği
olmayan kişilerdi. Şehirlerde açılan orta dereceli okul
lar, üretime dayalı eğitim yapamamaktaydı. Öğretmen
okullarında öğretmenlerimiz, köylere gitmemizi öne
riyorlardı. Ama köyde yapacağımız işler hakkında bir
yöntem önerisi veremiyorlardı. Köy ve köylü, salt konu
olarak ele alınmıştı. Halkevlerinde, köycülük kolları
vardı. Bir kısım gençler, köylere gidip nutuklar çeki
yorlardı, ama köyün ve köylünün kalkınmasını etkile
yemiyorlardı.
28 • Köy Enstitüleri
Köy Öğretmen Okullarının teşkilat ve idare yapı
ları irdelend iğinde, Vekaletin emri doğrultusunda bu
okulların üç kısımdan meydana geldiği görülmekte
dir. İlkokul kısmı, köy öğretmen okullarına bağlı beş
sınıflı olmak üzere olup bu okulların açılış amacı, üç
sınıflı köy ilkokullarından mezun olanlara tam dev
reli b ir ilkokulu bitirme ve böylece Köy Öğretmen
Okullarında okuma imkanı sağlamakh. Orta kısım
da ise ortaokul sınıfları, öğretmen okullarına hazırlık
vazifesi amaçlıdır. Bu sınıflara, tam devreli köy okul
larını bitirmiş olanlarla birlikte Köy Öğretmen Oku
lunun ilk kısmını bitirmiş öğrenciler alınmaktaydı.
Bu kısımda öğrenimlerine devam edecek öğrencilere,
resmi ortaokullardaki müfredat programı uygulan
makla beraber pratik ziraat ders uygulamaları ile in
şaatçılık, demircilik, dülgercilik, kooperatifçilik gibi
mesleklerin öğretilmesi öngörülmüştür. Son olarak,
öğretmen oku lu kısmına geçmiş olan öğrenci, orta kı
sımda öğrenmiş oldukları köy mesleklerinden birini
uygulamak ve stajını yapmak suretiyle öğretmenlik
mesleğine hazırlanmaktaydı. Bunlar köy yaşantısın ın
inceliklerine dair gerekli donanımı kazanmalarının
ardından ise Köy İlkokul Öğretmeni sıfatıyla görev
lerine başlatılmışlardır.
Köy Öğretmen Okullarının öğretime başladıkları
1 937-1938 Eğitim-Öğretim Dönemi'nde bu okullara,
ikişer öğretmen ile sadece dört-beş uygulama öğret
meni atanmışhr. Öğretim yılının ortalarına doğnı bu
sayılar her iki okulda da artmakla birlikte öğretmen
sayısı 12'ye, bu sayı da 1938-1939 yılları itibariyle 25'e
u laşmıştır.
İsmet Türkmen • 29
Tablo: Köy Öğretmen Okulları
Okul ve Öğrenci Durumu
Öğrenci Sayısı
Yıllar Okul Sayısı
Erkek Bavan
1937- 1938 2 128 -
1938-1939 3 325 16
Kaynak: DİE, Mi/il Eğitim Hareketleri, Ankara 1967, s . 32-35.
öCRETİM
Yll.I
OKUL
Köyde
öCRENCi
Şehirde Toplam
1
Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam
1932 -33 6778 203822 99155 302977 162203 102081 264384 366125 201236 567361
1933 -34 6383 213116 101001 314117 172131 104921 277052 385247 205922 591169
1934-35 6402 238789 109117 347906 188009 111445 299454 426978 220562 647360
1935-36 6275 254166 115159 369325 199962 118815 318777 454128 233974 68810l
1936-37 6202 264503 116147 380650 209217 124311 333528 473720 240458 7141iS
1937-38 6700 287466 121315 408781 222483 133427 355910 509949 254742 764691
32 • Köy Enslitüleri
Öğretmen Başına Düşen Öğrenci Sayısı (1923-1938)
-
9021 1217 10238 33
-
10480 3342 13822 28
-
1CJ4.l5 3864 14309 - 28
-
10864 3367 14231 - - 31
İsmt!t Türkmt!n • 33
KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURULUŞU
İsmet Türkmen • 35
lere ve üç yıllık ilkokullara gönderilmesiyle öğretmen
sıkıntısı bir ölçüde gideriliyordu.
Aynı yıl, nüfusu dört yüzün üzerinde bulunan
köylere de öğretmen yetiştirmek üzere, İzmir Kızıl
çullu'da ve Eskişehir Çifteler'de Köy Öğretmen Okul
ları açıldı ve kısa sürede sonuç alındı. Kurslarını ta
mamlayarak Ankara'nın yakın köylerine tayin edilen
ilk 84 eğitmenden olumlu neticeler elde edildi. Bunun
üzerine 1 1 Haziran 1 937'de çıkarılan "Köy Eğitmenle
ri Kanunu"yla eğitmenliğe yasal bir dayanak oluştu
ruldu. Bu yasaya dayanarak, Kızılçullu ile Çifteler'e
ek olarak Edirne'de Karaağaç ve ta kip eden yılda da
üç yeni eğitmen kursu daha açıldı.
Fakat bu uygulamaların Türkiye'nin geneline ya
yılamayacağı ve eğitmen kurslarıyla köylerde ilkokul
düzeyinde bir öğretimin sürdürülemeyeceği zamanla
anlaşıldı. Bu, ancak geçici bir çözüm olabilirdi.
Saffet Arıkan'dan sonra Milli Eğitim Bakanı olan
Hasan Ali Yücel ise 1 935 yılında Gazi Eğitim Ensti
tüsünde el işi öğretmeni olan İsmail Hakkı Tonguç'u,
İlköğretim Genel Müdürlüğüne atadı. İsmail Hakkı
Tonguç, Genel Müdürlüğe atanmasının hemen ar
dından verdiği raporda, Köy Enstitülerinin genel bir
şemasını çizdi. Tonguç'un nüfusun büyük bir bölü
münün yaşadığı köy sorununa ve köy kalkınmasına
dair yaklaşımını, şu şekilde özetlemek mümkündür:
36 • Köy Enstitüleri
haklarına kavuşabilsinler. Köy meselesi, köyde eğitim
problemleri d e içinde olmak üzere, bu demektir . . . Köy
lüyü, köyden başlayarak Kamutay'a (TBMM) varıncaya
kadar, d evletin bütün şubelerinin idaresine, onda bu
günkü vasıflardan başka bir şart aramaksızın iştirak et
tirmek, bu surette devlet işlerini, realiteden kuvvet alan
elemanlarla besleyerek memleketin hakiki bünyesine
uygun bir şekle getirmek . . . Köylü vatandaşlarda, Cum
huriyet vatandaşlığı şuurunu, aksiyon haline gelebile
cek şekilde uyandırmak lazımdır.
İsmet Türkmen • 37
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Köy Enstitüsü'ndeki Öğrencilerle.
38 • Köy Enstitüleri
Kanun layihasının gerekçeleri, şu alt başlıklar
la izah edilmiştir: İlk tahsilin bugünkü dıırıınııı ve köy,
m üstahsil ııiifııs, köyliinün okutulması ve daha iyi bir
m üstahsil durumuna getirilmesi, niiftısım dağılış tarzı
ve ilköğretinı, köy eğitmenleri, köy öğretmenleri, köy ens
titüleri, köy enstitiisii kanun projesi hükümlerinin mı1cip
sebepleri.
TBMM'de 22 Mart 1940 tarihli toplanhnın birinci
celsesinde Maarif vekili Hasan Ali Yücel, Köy Ensti
tüleri kamın l ayihası hakkında, "Bu, dört encümene
gidecektir. Bu seneyi kaybetmek istemiyoruz. Onun
için üç veya dört azadan mürekkep muvakkat bir
encümende layihanın müzakere buyurulmasını rica
ediyorum," diyerek konunun önemine dikkati çek
miştir. Köy Enstitüleri kanun layihası, encümenlere
havale edilmiştir. Hasan Ali Yücel, bu encümenlerden
dörder aza alınarak layihanın bir geçici encümende
müzakeresini teklif ebniş fakat oylamaya sunulan bu
teklif, kabul edilmemiştir. Bunun üzerine Köy Ensti
tüleri teşkili hakkında kamın layihası; Maarif, Ziraat,
Dahiliye ve Bütçe encümenlerine havale edilmiştir.
Maarif Encümeni, 26 Mart 1940 tarihinde; Ziraat En
cümeni, 29 Mart 1940 tarihinde; Dahiliye Encümeni,
3 Nisan 1940 tarihinde ve Bütçe Encümeni, mazbata
sını 13 Nisan 1940 tarihinde Meclis Başkanlığına sun
muşhır. Köy Enstitüleri teşkili hakkında kanun layi
hası ve Maarif, Ziraat, Dahiliye ve Bütçe encümenleri
mazbataları (1/339 sayı ile), Meclisin 15 Nisan 1940
tarihli toplanhsında gündeme alınmış ve 17 Nisan
1940 tarihinde görüşülmeye başlanmışhr.
Köy Enstitüleri Kanunu hakkında söz alan mil
letvekilleri şunlardır: Hasan Ali Yücel (İzmir); Berç
Türker (Afyonkarahisar); Dr. Ali Süha Delilbaşı
(Kütahya); Dr. Osman Şevki Uludağ (Konya); Emin
Sazak (Eskişehir); Fikret Atlı (Giresun); Kazım Se-
İsmet Türkmen • 39
vüktekin (Diyarbakır); Kazım Karabekir (İstanbul);
Hakkı Kılıçoğlu (Muş); Halil Menteşe (İzmir); Ham
di Selçuk (Hatay); İbrahim Aiaettin Gövsa (İstanbul);
Kazım Nami Duru (Manisa); Salah Yargı (Kocaeli);
Feridun Fikri (Bingöl) ve Abdurrahman Naci Demi
rağ (Sivas).
TBMM'de 17 Nisan 1940 tarihinde kanun tasarısı
hakkında ilk olarak Konya Milletvekili Dr. Osman
Şevki Uludağ söz almış, " . . . henüz daha köylere hoca
temin edecek vaziyette değiliz. Muallim mektebin
den çıkanları köylere kadar yaymak kabil olmamışhr.
Üç sene evvel eğitmen usulüne başlanmış, fakat an
cak maksadın ufak bir kısmı tahakkuk etmiştir. Bu
gün, mesleğinde cidden sayılı bir üstat olarak tanılan
Maarif vekilimiz umumi bir derdimize deva olarak
bu köy enstitüleri kanununu getirdiklerinden dolayı
kendilerini minnetle ve şükranla karşılarım . . . " diye
rek Konya Vilayeti' nin büyüklüğü sebebi ile buraya
öncelik tanınması gerektiğini belirterek, köy ve okul
sayılarına ilişkin istatistik bilgiler vermiştir.
Daha sonra söz alan Eskişehir Milletvekili Emin
Sazak, kanun hakkında şunları söylemiştir:
40 • Köy Enstitüleri
Eğitmen orada muhtarı almış, köylüyü toplamış; mek
tebin taşını, kerestesini getiriyorlar.
İsmetTürkmen • 41
bir safiyet-i fikriye ile ayırırsak, sonra acaba bu köy
lere başka taraflardan yapılacak telkinlerle günün
birinde biz bu şehirlilerin karşısında başka fi kirlerle
onları mücehhez bulmaz mıyız? Onun için bendeni
ze öyle geliyor ki, şehir çocuklarını köylere götürmek
için diğer devletlerin yaptığı gibi daha bazı tedbirler
alma lıyız."
Anlaşılacağı üzere Kazım Karabekir, diğer eleşti
rilerden çok farklı bir amaçla ve şekille mevcut yapı
nın işlevselliğinden endişe duymayıp, uygulamanın
toplumda Osmanlı Devleti'ndekine benzer kurumsal
ikiliklere yol açacağı endişesiyle, bu enstitü lerin o
dönemde bir sorun alanı olan köy-şehir uçurumunu
derinleştirebileceği düşüncesini ifade etmiştir. Buna
karşılık Bakan Yücel, bu düşüncelerin a ksine, enstitü
lerin kurulmasında güdülen amacın bu ayrımı orta
dan kaldırmak olduğunu savunduğu Meclis konuş
masında heyecanını, "Bu kanunun memleketimizin
istikbali, halkımızın maarif ihtiyacı ve köylümüzün
kalkınması bakımından haiz olduğu ehemmiyet, tas
vibinizle bir kere daha ve en esaslı surette tahakkuk
etmiştir. Bunu görmekle büyük bir bahtiyarlık duyu
yorum ve şahsan, uzun yıllar kalbimde sakladığım
bir idealin tahakkukuna şahid o luyorum. Onun için
Yüksek Heyetinize bütün samimiyetimle, bütün yü
reğimle bu tarihi anda en derin teşekkürlerimi arz
ederim," ifadeleriyle dile getirmiştir.
Karabekir, son olarak enstitü kelimesi üzerinde
durarak, enstitü yerine bu oku llara "hayat mektebi"
veya "hayat kaynağı" gibi daha anlaşılır, köylüler ve
çocuklar üzerinde daha tesir bırakacak bir isim ver
menin daha uygun o lacağını belirtmiştir.
42 • Köy Enstitüleri
Dönemin İlköğretim müfettişi İsmail Hakkı Tonguç ve köy çocukları
44 • Köy Enstitüleri
hanı anlatmak için büyük bir teşebbüstür. Fakat bu
teşebbüs, köylüyü şehre getirmek teşebbüsü değildir.
Köylünün köyüne, arazisine sevgi ile bağlı olarak kö
yünde çalışması için yapılmışhr . . . "
Kütahya Milletvekili Dr. Ali Süha Delilbaşı ise kö
yün ve köylünün ahlaken de kalkındırılması husu
sunda şu ifadelere yer vermiştir:
Elverir ki, biz köylüye iyi bir yol göstermiş olalım. Hiç
bir zaman köylüye iyi bir iş verilmiş de köylü bunu ka
bul etmemiştir denemez. Efendiler, memlekette büyük
içtimai inkılaplar yaptık. Meclisin gerek içinde ve gerek
dışındakilerin mühim bir kısmı bendeniz de şahsen iti-
İsmet Türkmen • 45
Another random document with
no related content on Scribd:
Starting from the Cathedral follow the streets indicated, by
continuous
lines, in the direction of the arrows.
The numbers indicate the pages where the corresponding
photographs
will be found.
The West front contains three doorways, finished about 1230, but
disfigured in the 18th century by roughcast, which destroyed their
13th century decoration, since replaced by pseudo-Gothic ornament.
THE TOWER IN JUNE 1915.
The collapse of the mullion laid bare the framework of the
belfry.