Full Download Beyin Kulturu Tarihi Insan Beyninin 4 Milyon Yillik Hikayesi Oguz Tanridag Online Full Chapter PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Beyin Kültürü Tarihi ■nsan Beyninin 4

Milyon Y■ll■k Hikayesi O■uz


Tanr■da■
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/beyin-kulturu-tarihi-insan-beyninin-4-milyon-yillik-hikay
esi-oguz-tanridag/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Mutlu Beyin 3rd Edition Loretta Breuning

https://ebookstep.com/product/mutlu-beyin-3rd-edition-loretta-
breuning/

Orta C ag Avrupa Tarihi 1st Edition O Zlem Genc

https://ebookstep.com/product/orta-c-ag-avrupa-tarihi-1st-
edition-o-zlem-genc/

Animales fantasticos y donde encontrarlos guión


original J K Rowling

https://ebookstep.com/product/animales-fantasticos-y-donde-
encontrarlos-guion-original-j-k-rowling/

Neuroanatomía funcional. Texto y atlas. 3rd Edition


Adel K. Afifi

https://ebookstep.com/product/neuroanatomia-funcional-texto-y-
atlas-3rd-edition-adel-k-afifi/
Floresta é o nome do mundo Ursula K. Le Guin

https://ebookstep.com/product/floresta-e-o-nome-do-mundo-ursula-
k-le-guin/

Harry Potter e o Cálice de Fogo J K Rowling

https://ebookstep.com/product/harry-potter-e-o-calice-de-fogo-j-
k-rowling/

Un destino de ira y fuego 1st Edition K A Tucker

https://ebookstep.com/product/un-destino-de-ira-y-fuego-1st-
edition-k-a-tucker/

O nora 4 1st Edition Charly Farrow

https://ebookstep.com/product/o-nora-4-1st-edition-charly-farrow/

O diário do diabo os segredos de Alfred Rosenberg o


maior intelectual do nazismo Robert K. Wittman

https://ebookstep.com/product/o-diario-do-diabo-os-segredos-de-
alfred-rosenberg-o-maior-intelectual-do-nazismo-robert-k-wittman/
Bir kelime üzerinde düşünüyorum...
Basit görünen bir kelime...
Ama önemli bir kelime...
Üzerinde düşündüğüm kelime BEYİN
BEYİN KÜLTÜRÜ
TARİHİ
OGUZ TANRIDAG

5ertifi ka No: 10855 15BN: 9789752311961

-Heovur
Genel Yönetmen: Bülent Özükan

Genel Müdür: Nilgün Özükan Genel Sanat Yönetmeni: Murat Öneş

Gen. Md. Yrd: Ejvet Oktay Art Direktör: İbrahim C. Y ılgaz

© Boyut Yayıncılık ve Tic. A.Ş.

Ocak 2017, İstanbul, Türkiye

Baskı: Boyut Matbaacılık A.Ş. Kitapta kullanılan yazı, fotoğraf ve belgeler,


Tel: 0212 413 33 33 pbx hak sahiplerinin koruması altındadır.
Hiçbir yolla kopyalanamaz, izinsiz kullanılamaz.

Koza Plaza A Blok Kat: 26 Tekstilkent


Tanıtım amacıyla yapılacak kısa alıntılar
34235, Esenler İSTANBUL dışında.yayıncının yazılı izni olmaksızın
hiçbir yolla çoğaltılamaz.
www.boyutstore.com info@boyut.com.tr

Kültür Ürünleri Danışma Hattı Bu yayın ve diğer tüm Boyut ürünlerini edinmek için
Kültür Ürünleri Danışma Hattı'ndan
444 53 53 gönderim ücreti ödemeden sipariş verebilirsiniz.

2
Ön söz
iyolojinin en karmaşık konusu, genetik yapısından şekli­ ilgili bir çok yeni bilgiye ulaştığımız ve bazıları tarafından "be­

B nin ve kıvrımlarının nasıl oluştuğuna kadar bir çok bilin­


mezi olan insan beynidir. Beynin bu az bilinirliğinin, diğer
bütün az bilinen konularda olduğu gibi, yeni bilgiler eşliğinde
yin araştırmaları çağı" olarak nitelenen, globalleşen dünya için­
de A.B.D. gibi bazı devletler tarafından "Beyin Girişimi" olarak
nitelenen ( Örneğin, Obama'nın 201 3 yılında başlattığı Brain
azalmasını beklemek doğaldır. Ancak bu doğal beklentiye lnitiative Project) projelerin ortaya konulduğu bir dönemde
rağmen, bunun böyle olmadığını, beyinle ilgili bilgi lerde, özel­ beyinle ilgisi bilinemezlik iddiası ne anlam taşıyor?
likle son yıllarda yoğunlaşan beyin araştırmalarının sağladığı
Bu türden bir soruya verebileceğimiz yanıtı düşünmeden
verilerle belirgin bir artış olmasına karşın onun hala az bilindiği
önce yanıtıyla yüzleşmemizi gerekli kılan bir başka sorunun
konusundaki algının devam ettiğini görüyoruz. Hatta daha da
sorulması öncelik arzediyor. Bir an için, öncelik arzeden bu so­
ötesi, bu bilgi eksikliği algısının bir çok zihinde bilinemezlik al­
ruyu sormadığımızı ve sadece yukarıdaki tarihsel örneklerin
gısı biçiminde sürmeye devam ettiği ni de söyleyebiliriz.
mantığı ve etkisi altında kalarak bilinemezlik sorusuna yanıt
Bilginin ve onunla birlikte gelişen bilimin tarihlerine baktı­ verdiğimizi düşünelim. Bu yanıt, büyük bir olasılıkla yine mev­
ğımızda, insanlar için bir zamanlar bilinmez kabul edilen bir cut bilgilere dayandırılmaya çalışılan türden bir yanıt olacak­
çok konuyla ilgili olarak bu durumun yaşanmadığını ve elde tır. Yani beynin maddi gerçekliğine dayandırılan bilgi temelli
edilen bilgiler eşliğinde eskiden doğru kabul edilen bir çok bir yanıt olacaktır. Bu yanıtın soruya muhatap olan kişilerin
düşüncenin terkedildiğini görüyoruz. Örneğin, ortaçağa kadar sayısı kadar çeşitlenme gösterebileceğini, bu yelpaze içinde,
dünyanın kainatın merkezinde yer aldığını ve bazı rivayetlere dayandığı bilgiler çerçevesinde bilinemezlik iddiasını kabul
göre bir öküzün boynuzları ya da bir balığın üzerinde durdu­ etmeyenlerden gelecek yanıtlar olabileceği gibi az bilen ve
ğuna inanıldığı halde Galile ve Kopernik'ten sonra bu düşünce hiç bil meyen kişilerden gelecek yanıtların da olabileceği var­
bir daha hiç kimsenin (dindarlar da dahil) aklına gelmemiştir. sayılabilir. Diğer bir ifadeyle, bu yelpaze içinde, beynin maddi
Benzer biçimde, beynin içindeki suyla çalıştığı düşüncesi ikibin yapısıyla ilgili bilgilerin derecesi ve daha da önemlisi kişilere
yılı aşkın bir süre geçerli bir açıklama kabul edildikten sonra be­ ulaşmış olması ölçüsünde bilinemezlik iddiasını bölen farklı
yin dokusundaki hasarların ya da beyin dokusunun elektrikle bilgi grupları yer alacaktır. Bu bağlamda bir biyoloğun ya da
uyarılmasının bazı işlevlerle ilişkisinin gösterilmesinden sonra bir nöroloğun yanıtıyla bir edebiyatçının ya da bir sosyal bi­
beyinsuyu açıklaması terkedilmiştir. Bu gibi örneklerden belki
limcinin yanıtları arasında doğal olarak karşılanması gereken
de yüzlercesi verilebilir.
farklılıklar ortaya çıkacaktır. Ya da daha dar bir çember içinde,
Peki o zaman maddesel. fıziksel ve biyolojik açılardan beyinle bu meslek ve ilgi gruplarının kendi içlerinde bile genel kültür

3
sahibi olup olmamayla ilgili farklı yanıtlar ortaya çıkabilecektir. Şimdi söylenmesi gerekiyor ki, şu ana kadar sorulan soruların
Sonuç olarak, genel ya da özel bilgiyle bir şekilde temas et­ hepsinin yanıtlarının beyin olması farklı zaman dilimlerinde
miş olanlar arasında, hangi bilgi alanıyla ilgili olurlarsa olsunlar ortaya çıkmış gözlemlerin ve bilgilerin eseridir ve hangi za­
tam bir bilinmezlik ya da bilinemezlik havasının hakim olması manda ortaya çıkmışlarsa bu yanıt daha önceden bilinmi­
beklenmez. Bu hipotezi, bu insanların hepsini de kapsayacak yordu. Örneğin, "Hangi Organımızla Konuşuruz?" sorusunun
bir biçimde, hatta daha da geniş bir çemberi oluşturacak bi­ yanıtı 1861'den önce, 'f\lzheimer Hastalığı Hangi Organla ilgili
çimde, içinde eğitimsiz insanların da yer aldığı geniş bir kitleye Bir Hastalıktır?" sorusunun yanıtı 1906'dan önce ve "Sara Has­
beyinle ilgili bazı temel sorular sorarak sınadığımızda, örneğin talığı Hangi Organımızın Hastalığıdır?" sorusunun yanıtı ise
bütün bu insanlara "Hareket Organımız Hangisidir?" ya da " 1929'd an önce bilinmiyordu. Demek ki, insanlık bu tarihler­
Önümüzde Duran Şu Bardağı Bize Kaldırtan Organ Hangisi­ den önce bu soruların yanıtları açısından bilgisizdi ve kimileri­
dir?" ya da " Davranışlarımızın ilişkili Olduğu Bir Organ Var ne göre bu konular bilinemez konulardı.
mıdır?" türünden sorular sorduğumuzda alacağımız tek yanıt Buradan varmak istediğimiz nokta şu olabilir; maddi gerçek­
"Beyin" olacaktır. Bu türden sorulara, içlerinde beyin geçmedi­ liklere, fıziksel olaylara ve biyolojiye ait hiçbir bilgi özü gereği
ği halde bu şekilde cevap üretebilmenin tek bir izahı vardır: Bu "bilinemez" değildir ve bunlarla ilgili bilgileri "bilinemez" ilan
insanlar beynin hareket ve davranış organı olduğunu bir şekil­ etmek bilim tarihini reddetmek anlamını taşır. Bu konuların
de bir yerlerden öğrenmiş olmalılar ki bu yanıtı verebiliyorlar. içinde beyinle ilgili bilgiler de yer alır. Bu nedenle, beynin pe­
Soruları biraz daha özel bilgiler bağlamında ve görünüşte ön­ şinen bilinemez ilan edilmesi tarihle ve bilimle bağdaşmayan
cekilerden daha da zor görünebilecek biçimde sormayı sürdü­ yaklaşımlardır. Ayrıca yukarıdaki örneklere yansıyan ve artık
rebiliriz. Örneğin, " Bellekle ilgili Organımız Hangisidir?" ya da " hemen herkesin sahip olduğu beyin bilgilerini görmemek
Hangi Organımızla Konuşuruz?" ya da "Hayal Gördüğümüzde anlamına gelir. Bunu diğer bilgi dallarındaki bilgi birikimlerinin
Hangi Organımızla Bu işi Yaparız?" ya da "Sara Hastalığı Hangi yansımalarıyla da karşılaştırarak konuya biraz daha açıklık geti­
Organımızın Hastalığıdır?" ya da 'f\lzheimer Hastalığı Hangi rebiliriz. Günümüzde artık kimse tarih ve coğrafya gibi alanları
Organla ilgili Bir Hastalıktır? Gibi sorularla. Bu sorular teknik içerikleri bilinemez alanlar olarak kabul etmiyor. Peki geçmiş
olarak yani bilgi bazında öncekilerden hiç kuşkusuz daha zor için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Tarih alanında yer alan her
ve öncekilere oranla başka bir bilgi düzeyinin sorularıdır. An­ bilginin, örneğin her savaşın, her anlaşmanın ve her keşfın bir
cak bu sorular kime sorulursa sorulsun gelen yanıtlar bir önce­ tarihi vardır. Bu tarihler sözü edilen olayların bilinemezlikten
ki aşamada sorulan sorulara verilen yanıtın benzeri olacaktır; " bilinirliğe geçiş tarihleridir. Örneğin, 1 453 tarihinden önce yer­
Beyin ya da Beynin". yüzündeki kimse lstanbul'un Türkler tarafından ne zaman alı-

4
nacağı konusunda bir bilgiye sahip değildi. Bu tarihte olan bir Bu üç nedenden birincisi, diğer bütün bilgi dallarında söz
olay nedeniyle kazanılan bilgi, lstanbul'un gelecekteki kaderi­ konusu olan ve yeni bilgiler eşliğinde zaman içinde farklı
nin Türklerle şekilleneceğin i belirledi. Yani lstanbul'la ilgili bir meraklara yol açması beklenen maddibilimsel etkeni, ikincisi
bilinemez o tarihten sonra bilinir hale geldi. Benzeri biçimde, modernist bilgi dünyasının birbirleriyle teması olmayan sosyal
1 492 tarihinden önce kimse Amerika'nın keşfedilip keşfedil­ bilimler, davranış bilimleri, madde ve canlılık bilimleri bürok­
meyeceğini bilmiyordu. Bugün dünyanı n bütün okullarındaki ratik ayrımının zorunlu faturası olan, kritik akıl ve entelektüel
çocuklar bu bilgiyi sıradan bir bilgi olarak öğreniyor. Beyinle düşünme daha doğrusu düşünememeyle ilgili genel kültür et­
ilgili bilgilerin de benzer bir tarihsel altyapısı var. Bu altyapı, kenini, sonuncusu ise bunların da katkısıyla artan ve spiritüa­
beyin bilgilerinin de zamanla daha fazla öğrenileceğini bize lizm, parapsikoloji ve bazı psikanalitik yaklaşımlarla beslenen
gösteriyor. sosyalpsikolojik etkeni oluşturur.
O zaman, günümüzde beyin bilgilerinden ancak bir bölümü­ Bu kitap, sınırlı sayıda insana yararlı olmayı hedefleyen bir beyin
ne sahibiz diyebiliriz ama beyin bilinemez demenin hiçbir te­ araştırmaları kitabı olmaktan ziyade rnrih öncesinden başlamak
meli yoktur. Bütün bunlara rağmen, beyin bilinemez söylemi üzere insanın biyolojik ve kültürel evrim aşamaları olup da gö­
her kesimden ve her eğitim ve uzmanlık düzeyinden insanla­ rülmeyi bekleyen beyin bilgileriyle yani beyin kültürüyle ilgili bir
rın zihninde etkili bir şehir efsanesi olarak yer almayı sürdür­ kitaptır ve temel amacı, beyni bilmek ve anlamakla ilgili ciddi bir
mektedir. Beyinle ilgili bu yaygın zihin tutulmasının üç nedeni zihin tutulması anlamına gelen "beyin bilinemez" düşüncesinin
olabilir. Bunlar; etkilerini azaltmaktır. Kitabın bu iddiayla ilgili olarak başarılı olup
olmadığına okur karar verecektir.
1. Beynin maddi yapısı ve nasıl çalıştığıyla ilgili bilgilerin henüz
olgunlaşma döneminde olması,
2. Beyin bilgilerinin tarih, felsefe, davranış bilimleri ve kültür
alanlarındaki yansımalarının, bu alanlardaki kalıpçı ve dar anla­ Oğuz Tanrıdağ
yışların ardında gizli kalmış olması ve Aralık 2016
3. Belki de en önemli etken olarak, günümüzün beyin bilgileri
insanların kendi varlık ve kimlikleriyle ilgili olarak taşıdıkları
gizem dolu ve bilinemezci meraklarını henüz gideremediği
için yani tamamen kişisel nedenlerle beyni bilinemez ilan
etmeleridir.

5
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 8 Hipokrat 64

YÖNTEM ÜZERiNE 14 EAatun 68


Aristoteles 76
ESKİ ZAMANLAR 18
GEÇİŞ DÖNEMİ FELSEFELERİ 1 - 80
Australopitekus Afrikanus 20
Ortaçağ lslam Felsefesi 82
Homo Erektus 22
Rönesans Doğa Felsefesi 90
Homo Habilis 26
Homo Neandertalis 28 RASYONALİZM, DENEYCİLİK ve BEYİN 92
Düşünüyorum O Halde Varım 94
ARKEOLOJİ, TARİH, SANAT ve BEYİN 32
Hissediyorum O Halde Varım 102
Trepanasyon 34
Deniyorum O Halde Varım 114
Neolitik Dönem 38
Emmanuel Kant 124
Kolombus Öncesi Mezoamerika 40
Ortaçağ 44 GEÇİŞ DÖNEMİ FELSEFELERİ il - 134
Eski Mısır Ölüler Kitabı: Kalp mi? Beyin mi? 50 Hegel 137
Papirüslardaki Beyin Bilgisi 56 Marx 140
Kierkegaard 144
FELSEFE ve BEYİN 60 Comte 146
Felsefe ve Beyin ilişkisi Yeni Bir ilişki mi? 62 Nietzsche 150
Eski Yunan Felsefesinde Beyin 64 Bergson 152

6
FELSEFEDEN DAVRANIŞ Beynin Davranış Kontroluyla ilişkisi
BİLİMLERİNE GİDEN YOL 156 Nasıl Ortaya Çıktı?:
William James 159 Rosemary Kennedy Vakası 206

Lev S. Vygotsky 163 Beyin Hastalığının Yazarlığa Etkisi


Nasıl Ortaya Çıktı?: iris Murdoch Vakası 210
Alexander Luria 165
Beynin Otizmle İlişkisi Nasıl Ortaya Çıktı?:
Temple Grandin Vakası 2 14
DAVRANIŞLARDAN BEYNE GİDEN
YOLDA KÖŞETAŞI YAKALAR 167
Viyanalı Kafatasçı Doktor
Franz Joseph Gali 168
Beynin Kişilikle ilişkisi Nasıl Ortaya Çıktı?:
Phineas Gage (Amerikan Demir Kol) Vakası 171
Beynin Konuşmayla İlişkisi Nasıl Ortaya Çıktı?:
Louis Victor Leborgne (Mösyö Tan) Vakası 176
Beynin Bunamayla ilişkisi Nasıl Ortaya Çıktı?:
Auguste D. (Deter) Vakası 182
Beynin Bellekle İlişkisi Nasıl Ortaya Çıktı?:
H.M.(Henry Mo/aison) Vakası 190
Beynin Yarılarının Farklı Davrandığı
Nasıl Ortaya Çıktı?: Ayrık Beyin 198

7
GİRİŞ
eyin ve Kültür kavramları zihinlerde yakınlık çağrış­ birikiminin tarihine denk düşer. Bu bilgi birikiminin re­

B tıran kavramlar değildir. Dahası, neredeyse birbir­


leriyle hiç remas ermeyen ayrı ayrı dünyaların kav­
ramlarıdır. Beyin kavramının etrafında şekillenen dünya
mel raşları rasyonalizm, deneyimcilik, pozitivizm. evrim
reorisi ve diyalektik materyalizmdir. Diğer bir ifadeyle,
insanlığın genel bilgi birikimi içinden mantığa ve mare­
insanın maddi yapısının, biyolojinin, belirsizliklerin ve mariksel düşünmeye, denenebilir ve ölçülebilir bilgiye,
sonradan geldiği için az bilinen şeylerin dünyası olduğu canlılar arasındaki benzerliklerin bilinmesine ve bilginin
halde kültür kavramının etrafında şekillenen dünya iyi maddi temellerine yönelik yeni bir bilginin, bilimsel bil­
bilinen ve yerleşik gündelik sosyal davranışların, örAe­ ginin kültürel bilgi geleneklerinin içinden çıkıp ayrı bir
rin, adetlerin ve sanatsal etkinliklerin dünyasıdır. Hala da yola girmesi bu gelişmeler sonrasındadır. Bu tarihlerden
süren genel algıların şekillendirdiği bu dünyaların içinde itibaren insanlığın bilgi yarılması gerçekleşmeye başlaya­
yaşayanlar da çok farklıdır. Eğitimleri, meslekleri, dünya cak özellikle 1 9.ve 20. Yüzyılların katkısıyla kültür rarihi ve
görüşleri, merak errikleri konular, kafalarındaki problem­ bilim rarihi ayrı ayrı yollardan ilerleyecektir. Günümüzde
ler, gelirleri, oturdukları semtler, çocuklarını gönderdikleri de bu rablo sürmektedir.
okullar harra bindikleri arabaların markaları bile farklı­
Sosyal bilimlerle madde ve canlı bilimleri arasındaki bu
dır. Bunlardan, işleri beyinle ilgili olanlar için kültür olsa
derin yarılmaya rağmen ve aynı zamanda buna repki ola­
olsa gündelik hayatlarında zaman zaman ilgilendikleri
rak bazı enrelekrüel çevrelerde ve zihinlerde bir üçüncü
bir hobi konusu, işleri kültürle ilgili olanlar için ise beyin
yol, bir senrez arayışı orraya çıkmıştır. Bu zeminin oluş­
henüz hakkında pek bir şey bilinmeyen ve kapasitesinin
masında 20. Yüzyıl içinde yaşanan irili ufaklı bir dizi fela­
ancak yüzde onunun kullanıldığına inanılan ve hobileri
ketin rolü çok belirgin olsa gerektir. Birinci ve İkinci Dünya
arasında yer almayan bir konudur.
Savaşlarında 50 m ilyondan fazla insanın ölmesi ve aram
Beyin Kültürü Kavramının ne olduğunu anlayabilmekte, bombası deneyimleri bilimin i nsanlığa yararlı olup olma­
beyin ve kültür kavramlarının geçmişinin ve zaman için­ dığı yönünde bile kuşkular uyandırmış ve alrernarif ara­
de beyin kültürü gibi kavramların nasıl onaya çıkrığının yışlarını hızlandırmıştır. 1959' da Cambridge'de C.P.Snow
irdelenmesi önemlidir. Bu irdelemeye giriş n iteliğinde "iki Kültür" isimli bir konuşma yapar. Bir manifesto nite­
olabilecek kısa ancak belirleyici bir saptamayla başlamak liğindeki bu konuşmada Snow, sosyal bilimlerle madde
gerekirse, bu kavramların günümüzdeki konumları ra­ ve canlı bilimleri arasında orraya çıkmış olan uçuruma
rih boyunca böyle olmuş da değildir ve bu konumlan­ değinir ve bu uçurumun akademik dünyaya yansımaları
ma Avrupa kırasında yaklaşık olarak üçyüz elli yıllık bir nedeniyle dünya sorunlarının çözümünde zorluk yaşan­
rarihin içinde şekillenmiştir. Bu da düşünce tarihinde dığını belirtir. Konuşmanın memi 4 yıl sonra bir kirap ha­
bilimsel düşünmenin remel prensiplerinin yavaş yavaş linde yayınlanır. Kirap yayınlandığı dönemde hiçbir erki
orraya çıkmasından sonra o doğrultuda oluşan bir bilgi uyandırmaz ve herkes kendi yolunda devam eder.

8
1 975'de E.O.Wilson'un Sosyobiyoloji: Yeni Sentez Kitabı çok tepki toplayan "iki Kültür" ve "Sosyobiyoloji" kitapları
yayınlanır. Sosyobiyoloji, insan davranışlarının özellikle yeniden gündeme gelir.
sosyal davranışlarının biyolojik temelleri üzerinde duran
2006'da Bruce E. Wexler'in Beyin ve Kültür (Brain and
bir bakış açısını yansıtır. Bu kitabın da, Snow'un kitabı gibi
Culture) Kitabı yayınlanır. Bu kitap kültürün beyin üze­
genel ve geniş bir ilgisizlikle karşılandığı söylenebilir. in­
rine etkileriyle ilgilidir. Yani kültürel kavram ve yapıların
sanlık bilgisi içindeki ayrı konumlanma sürmektedir.
beyn i nasıl şekillendirdiğiyle ilgilidir.
1 995'de John Brockman'ın Üçüncü Kültür (The Third Ardından Profesör Davi Johnson Thornton'un 201 1 ' de
Culture) Kitabı yayınlanır. Kitapta genetikçi ve biyolog­ yayınlanan Beyin Kültürü: Nörobilim ve Popüler Medya
lar felsefecilerle birlikte yer alırlar. Bu insanların özelliği, isimli Kitabı gelir. Thornton beyin kültürünü son zaman­
kendi alanlarında işlerine devam etmekle birlikte ortak ların popüler medyasının takıntılarından biri olarak nite­
bir zemin ve anlayış içinde de yer almalarıdır. Bu anlayış, ledikten sonra deyimin içeriğini açarak beyin kültürüne
yeni yeni doğmaya başlayan Kognitif Nörobilim anlayışı­ sahip olmanın faydasını şöyle tanımlar " (Medya yoluyla
dır. Bu anlayışın merkezinde evrim teorisi ve bu teorinin OT) Popülerize olan bu nörobilim faaliyetine göre, beyin
insan davranışlarına etkisini inceleyen evrimsel psikoloji insana ait tüm düşüncelerin, duyguların ve davranışların
yer almaktadır. Bu yıllarda Üçüncü Kültür'ün geçmişteki kaynağı olduğundan; beynin geliştiri lmesi doğal olarak
bireysel çıkışların ötesine geçerek kendisine hem düşün­ zekanın artmasıyla, daha fazla duygudurumsal dengey­
sel hem de profesyonel bir alan açmaya başladığı görülür. le ve hayatın her alanında evde, spor salonunda ve iş
Bu gelişmenin altındaki nedenlerin başında ise beyinde­ yerinde daha da artan beceriyle sonuçlanacaktır. Eğer
ki sosyal davranış mekanizmalarının keşfı gelmektedir. hayatın her hangi bir alanında daha da iyi olunmak is­
Bunların en önemlisi Ayna Nöron sistemidir. Empati teniyorsa daha akıllı, daha sağlıklı,daha sosyal ya da daha
kurmanın beyinsel mekanizması olarak kabul edilen bu rekabetçi bunu sağlamanın anahtarı beyindir. Daha iyi bir
sistemin keşfıyle artık her şey en azından iki kişilik bir iliş­ vücut mu istiyorsunuz? Beyninizle halledebilirsiniz, Daha
ki tarzı içinde düşünülmeye başlanır. Bireysel nörobilim başarılı çocuklar mı istiyorsunuz? Kendinizin ve onların
biter sosyal nörobilim başlar. Hastalıklar da buna bağlı beyinleriyle halledebilirsiniz, Daha iyi bir iş mi istiyorsu­
olarak tanımlanmaya başlanır. Sosyal beyin hastalıkları nuz? Beyninizle halledebilirsiniz. Bu bağlamda, sağlıklı bir
adıyla yeni bir hastalık grubu ortaya çıkar. Otizm bu has­ beyne sahip olmak sadece onu darbelerden ve hasta­
talıkların başında gelmektedir. lıklardan koruyarak değil aynı zamanda onu yaşamdaki
amaçlarınıza uygun biçimde kullanmakla da olur:'
Demekki 1990'1ar geleneksel bilgi ve bilim anlayışına kar­
şı yeni bir bakış açısının ortaya çıktığı ve yarılmanın her Bu kaynaklara 201 5 yılında basılan ve editörlüğün ü ve
iki tarafından da tara�ar toplamaya başladığı yıllardır. Bu 7 bölümünün yazarlığını yaptığım Sosyal Nörobilim
gelişmenin doğal bir sonucu olarak, zamanında ilgiden Kitabı'nı ekleyebiliriz. Bu kitabın bölümleri arasında ko-

9
numuzla ilgili olarak "Sosyal ve Kültürel Bir Nörobilim Beynin kültür yoluyla değişimi ise kendini doğumdan
Olabilir mi?''. "ideolojinin Yüce Organı: Nörobilim,Kültür sonra beyindeki dil mekanizmasının içine doğulan dili
ve ideoloji ilişkileri" ve "insanım Demek için Bir değil üç benimsemesiyle belli eder. Yani doğumda yeryüzünün
Kez Evrim Geçirmek Gerekiyor" gibi bölümlere raslamak bütün dillerinin gramer yapısını çözecek yetenekte do­
mümkündür. Bu bölümlerden her biri beynin kültür ve ğan bebek beyni etrafındaki seslerin istatistiğini tutarak
ideoloji yaratmaktaki biyolojik rolüne ve aynı zamanda 1 0 1 2 ay arasında o sesleri çıkarmaya başlayarak yani
kültürün ve ideolojinin beyn i yeniden yaratmaktaki ro­ anadil kavramının içine adapte olarak kültürel bir organ
lüne değin mektedir. Denilebilir ki, 1990'1arın ortasındaki haline gelir. Bu bebek aynı zamanda beynindeki ayna
bir beyin mekanizmasının ayna nöron sistemi denilen bir nöron sistem iyle etrafındaki insanların davranışlarını tak­
mekanizmanın keşfı beyin araştırmalarına yeni bir boyut lit ederek özgün davranış.örf ve adetleri de öğrenir. Her
sağlamış ve tek bir insanın beyni üzerinde yapılan ve di­ yeni öğrenme beyinde protein senteziyle sonuçlandığın­
ğer insanların beyinleri üzerine genelleştirmeler yapmak­ dan etrafından öğrendikleri beyni yeniden inşa edecektir.
la sonuçlanan araştırma türünün geçerliliğini yitirdiğini Yani kültür beyni yeniden yapılandıracaktır. Toplumsal
bize göstermiştir. Özet olarak, insan davranışlarını araş­ ilişki biçimleri ve kültür olmaksızın yeni doğan bir be­
tırmayı hedef edinen her beyin araştırması sosyal olmak beğin biyolojik olarak normal ve sağlıklı beyni nasıl ça­
zorundadır. Dahası, bu tür beyin araştırmaları, araştırdık­ lışır sorusu çok kritik bir sorudur ve bu sorunun cevabı
ları konularda sosyal bilimlerin ve davranış bilimlerinin kültürün beyin üzerine etkisini aydınlatacak niteliktedir.
daha önceden ortaya attıkları varsayımların doğru olup Bu sorunun yanıtı yüzyıllardır gözlemleri yapılan Vahşi
olmadıklarını araştıran araştırmalar olmalıdır. Çocuk örneklerinde gizlidir. Feral Çocuklar da denilen bu
çocuklar erken çocukluk dönemlerinde ya vahşi hayvan­
Böylelikle, bu kaynaklar eşliğinde beyin ve kültür kav­
lar tarafından kaçırılarak alıkonulmuş ya da ebeveynleri
ramlarının ilişkileri ve ayrıca beyin kültürü kavramının
tarafından insan teması dışında kilit altında tutulmuş
içeriği de yavaş yavaş aydınlanmaya başlar. ilk olarak,
çocuklardır. Bir bölümü belirli bir zaman sonra bulunan
geldiğim iz noktada beyin ve kültür kavramlarının sosyal
ve insanların arasına getirilen bu çocuklardan elde edilen
beyin araştırmaları yoluyla yakınlaştıklarını söyleyelim. Bu
deneyim, insan beyninin bazı biyolojik öncüllere sahip
yakınlaşma içinde etkileşim iki yönlü olup, etkileşimin bir
olarak doğmasına rağmen bu öncüllerin otomatik olarak
yönünde beyin kültür yaratan organ olarak ele alınırken
çalışmaya başlamamaları ve içinde bulundukları ortam­
diğer yönünde ise kültür yoluyla beynin değişmesi ele alı­
lara uyum sağlamalarıdır. Bunun sonucu olarak ortaya
nır. Beynin kültür yaratan organ olması kendini en güçlü
çıkan tablo ya hayvan çocuklar ya da hiçbir insan işlevine
biçimde, içinde dil mekanizmalarını barındırmasıyla belli
sahip olmayan çocuklardır. Bu olgu bize insanın insana
eder. Eskiden Tabula Rasa kavramı içinde zihnin ve bey­
benzer doğmasının insan olması için yeterli olmadığıdır.
nin doğuştan boş bir sayfa gibi olduğuna inanılıyorken
Buna tersine evrim de diyebiliriz. Bu kitabın ilerki bölüm­
beyin araştırmaları insanların doğarken beyinlerinde dil
lerinden biri Vahşi Çocuk örneğine ayrılmıştır.
ve başka tür davranış biçim leriyle ilgili biyolojik öncül­
lerle doğduklarını göstermiştir. Örneğin dil için hazırlık Bütün bu gelişmelerin ve beynin ahlak, inanç, hukuk, es­
beyinde anne karnındayken 7.ay civarında ortaya çıkar. tetik gibi konulardaki mekanizmalarının öğren ilmesiyle

10
doğan sosyal nörobilim sayesinde sosyal bilimler ve dav­ politika.ırkçılık, etnisite ve anadil kullanımı gibi konular­
ranış bilimleri insana ve topluma dair farklı konulardaki la ilgili sosyolojik, sosyal psikolojik ve sosyal nörobilimsel
varsayım ve açıklamalarında artık yalnız değiller. Daha açıklama biçimleri vardır.
geçen yüzyılın başlarına kadar toplumsal ve kültürel bazlı Beyin kültürü kavramı günümüzde ikili anlam içeriğiyle
konular için tek açıklama makamının ya da otoritenin gündelik hayatın bir parçası haline gelmek üzeredir. Bu
sosyal bilimler olması doğal kabul ediliyordu. insanın bi­ kavram bir anlamıyla beyni tanımakla diğer anlamıyla ise
reysel ve toplumsal varlığıyla ilgili bilgi birikiminin büyük beyin sağlığıyla ilgilidir. Beyin kültürü kavramının insanın
ölçüde bu kaynaktan beslenerek oluştuğunu söylemek geçmişte beyinle ilgili bilmediklerine yönelik yeni bilgiler
mümkün. Başka bir ifadeyle, dünyada ve Türkiye'de yaşı önermesi hiç kuşkusuz heyecan verici bir durum. Ancak
60'ı geçmiş her insanın kendisi ve toplumuyla ilgili edin­ hemen söylemek gerekiyor ki bu kavramın yaygınlaş­
diği tarihsel, sosyolojik ve kültürel bilgilerin ve o bilgile­ ması önemli engellerle karşı karşıyadır. Engeller her yeni
ri kullanarak yürüttüğü varsayımların temelinde sosyal şeye yönel ik olarak baştan ortaya çıkan yerleşik düşün­
kökenli bilgiler vardır. Sosyal kökenli bilgiler gözleme ve ce tarzlarının itirazlarından kaynaklanmaktadır. Beyni
varsayımlara dayanan kategorik bilgiler olduğundan bel­ tanımakla ilgili yerleşik düşünme tarzı beynin bilinemez
ki kişinin çevresi ve toplumu hakkında bilgiler sağlayabi­ olduğunu söyleyen şehir efsaneleriyle doludur. Bu şehir
lir. Ancak bu bilgiler kişinin kendisi ve beyni konusunda efsanelerinden kimi eski dönemlerin bilgilerinden kimi
bilgi vermeyecektir. ise hiçbir temele dayanmayan söylencelerden oluşmak­
tadır. Bunlara örnekler vermek gerekirse "Beynin ancak
Daha sonraki tarihlerde ve özellikle 20.yüzyılın başların­
% 1 0'unu biliyoruz" ve "Erkekler kadınlardan daha büyük
dan itibaren davranış bilimleri aynı konularda kendi var­
beyne sahiptir" söylenceleri bu türdendir. Kalbin duygu­
sayımlarını ve açıklamalarını ileri sürmeye başladı. Bu sü­
ların organı olduğu söylencesi ise birkaç bin yıllıktır.
reç, yığınları ve kitleleri ilgilendiren bilgilere bireysel bazda
bilgileri ekledi. Hatta bu çabalarla yetinilmeyerek kişilerin Beyin kültürü kavramının ikinci içeriği ise beyin sağlığıy­
hatırlamadıkları geçmişe ya da söyleyemediklerine ait la ilgilidir. Çok ilginç biçimde, kendisi de diğerleri gibi bir
olan bilgilerin anlaşılması amacıyla Freud tarafından psi­ iç organ olduğu halde ve beyin hastalıkları sık raslanan
kanaliz yöntemi ortaya atıldı. O dönemlerde teknoloji ve hastalıklar arasında yer aldığı halde her türlü organla il­
sinir sistemi bilgileri zayıf olduğundan Freud bu bilgilere gili sağlık ve koruma önlemleri söz konusu olduğu halde
kişilerin konuşmalarının ve rüyalarının analiz edilmesi yo­ beyinle ilgili bu tür sistemli bir öneri paketi yoktur ve bu
luyla ulaşılabileceğini ileri sürüyordu. Daha sonraki yıllar­ konuda havada uçan öneriler hiçbir denetlemeye tabi
da Jung bu tür bir yöntemi toplumların tarihlerinin analiz değildir. Örneğin, kalbin, akciğerlerin.böbreklerin ve sin­
dirim sisteminin yıpranmaması ve hastalanmaması için
edilmesinin yöntemi olarak önerecektir.
alınması gereken önlemler artık çocukların ağzında oldu­
Şimdi ise beyin araştırmalarının sonuçları devrededir. ğu halde beyinle ilgili bu tür popülerleşme yoktur. Daha
Artık sosyal olan her davranış biçimi için bir değil üç da kötüsü, toplumlarda sigara, alkol, obesite kampanya­
açıklama vardır: Bunlar sosyal, sosyal psikolojik ve sosyal ları giderek yaygınlaşmış durumdayken kimse boksun
nörobilimsel açıklama biçimleridir. Artık eğitim, ahlak, beyi n sağlığına olan zararından söz etmemektedir. Kısa-

11
cası, halk sağlığı ve koruyucu hekimlik alanlarında beyin ğında, bunun neden böyle olduğunu anlamamıza yar­
sınıfta kalmış durumdadır. dımcı olabilecek anahtar bir kavram olduğu söylenebilir.
Bu anahtar kavram bilim ve teknoloji'nin etkisidir. Yeryü­
Thorncon'un yaptığı açımlama içinde beyin kültürü öyle
zünde bilimin ve onunla yakından ilişkili olarak teknolo­
bir tanıma kavuşur ki, eskiden olduğu gibi ve hala da
yaygın hatta tıp dünyasını da kapsar biçimde inanıldığı jinin son ikiyüz yıllık bir tarihinin olduğu varsayıldığında,
gibi beyin pasif çalışan ve bir çok özelliğini bilmediğiniz binlerce yılı bulan bilgi ve deneyim birikiminin ardındaki
bir iç organ olma konumundan çıkar onunla birlikte ya temel etken de ortaya çıkar: Hipotezler ve Varsayımlar.
da onun yoluyla bir çok şeyi değiştirebileceğiniz ve çoğu Bu açıklamaların üzerine beynin bunları nasıl ve ne yolla
zaman ayarı sizden sorulan aktif bir dış organ olma ko­ yaptığıyla ilgili olan ve beyin kültürü kavramını tamam­
numuna yükselir. Bu aktif konum içinde onu kullanarak layan iki şey eklemek mümkündür. Bu iki şey, beyin
ciğerlerinizi nasıl planlı biçimde daha da derinlere dal­ kullanımının bizzat beyne ve tabii ki kendi üzerinden
maya alıştırabilirseniz, yine onun yoluyla kolunuzu ve el kullanıcısına sunduğu ödüllerle ilgilidir. Bu ödüllerden
parmaklarınızı nasıl uzun erimli bir yazma ya da çizme birisi kimyasal öbürü ise genetiktir. Kimyasal olan; beynin
işinde planlı ve idareli biçimde saatler boyu yorulmadan yaptığı şeylerden keyif almasıyla harekete geçen ödülhaz
kullanabilirseniz ve ve onun sayesinde bacaklarınızın gü­ sistemini besleyen, motivasyon kimyasalları da diyebile­
cünü nasıl değişken süreler koşmak için planlayabilirseniz ceğimiz dopamin ve serotoninin salgılanmalarının art­
yine onun sayesinde daha iyi bir aile, iş ve gelecek sahibi masıdır. Bu yolla, beynin kullanımı bizi can sıkıntısından
olabilirsiniz. ve depresyona girmekten korur. Genetik olanı ise bir de­
Bu ayrı konumlanma, insanlığın bilgi birikimi sürecinde ney faresinin laboratuvarda yeni bir şey öğrendiğinde ve
oluşmuş güçlü bir geleneğe sahip olsa gerektir ki, bunla­ öğrendiği bu yeni şey onun besin kaynağına önceki giri­
rın bazı entelektüel öncü meraklar dışında, gündelik ha­ şimlerinden daha kolay biçimde ulaşmasını sağladığında
yatın içinde birlikte sözünün edilmesine raslanmamak­ beyninde ne oluyorsa bizim beynimizde de aynı şeyin ol­
tadır bile. Olağan bilgi uzmanlaşmaları ve meslekleşme masıyla ilgilidir: Yeni ONA ve protein sentezi. Bu yolla, de­
içinde hatta çok geniş ölçüde akademik dünyanın içinde nenen ve öğrenilen her yeni şeyin beynimize biraz daha
beynin anlamları ve uğraşanlarıyla kültür'ün anlamları ve "yeni beyin" kattığını ve onu yenilediğini söyleyebiliriz.
uğraşanları kendileri için yaratılmış çok farklı iki dünya Bütün bu açımlamalara rağmen beyin kültürü kavra­
içinde konumlanmış ve görevlerini "huzurla" yapıyor du­ mında hala da söylenmeyen bir şey olduğu düşüncesin­
rumdadırlar. deyim. Bu da beyinle değil kültürle ilgili bir eksiklik gibi
insanlığın bilgi birikiminin sözünü ettiğimiz güçlü gele­ geliyor. Açık Radyo'da yapılan Beyin Kültürü programının
alt başlığına bakıldığında bunun " Tarihten, Sanattan ve
neği aslında bir üçlemeden ibarettir ve tarihsel açıdan bu
Edebiyattan Örneklerle Beyin" olduğu görülür. Bu açık­
üçlemenin parçaları birbirlerini takip eder biçimde sosyal
lamayla beyin kültürü insanlığın kültürel birikimi içinde
bilimler ve davranış bilimleriyle, madde enerji ve biyoloji
temsil edilen beyin bilgileri olarak anlaşılabilir. insanlığın
bilimleridir. Bu üçlünün birbiri ardına dizilmesinin ve sı­
kültürel birikimi içinde temsil edilen beyin bilgileri neyi
ranın bu şekilde ortaya çıkmasının nedenleri sorgulandı-
ifade etmektedir? Bu ifade alışılmadık ve açıklama gerek-

12
ciren bir ifadedir. Örneğin,beyin bilgisinin carih içindeki beyin kültürünü gelişcirici bir özelliği de vardır. Bu gözle
temsili ve rolü ne olabilir? Bu tür bir araştırmada tarihten baktığımızda düşünce ve felsefe carihinde beyinle ilgili
sadece bilim tarihini anlarsak yanlış yapmış oluruz. Çün­ neler bulabiliriz? Kısacası, beyin külcürü hayatın her ala­
kü beyin araştırmalarının çok yönlü biçimde yapıldığı nıyla ve insanın her yönüyle ilgili beyin bilgilerini kapsıyor.
son 25-30 yıllık süreyi dışca bırakcığımızda, insanlığın bilgi
birikiminin tarihi açısından üçyüz yıl gibi kısa bir süreyi
kapsayan bilim carihi içinde beyin bağımsız bir temsil ve
role sahip olmaktan çok, sistematik biçimde sinir siste­
minin bir parçası olarak temel bilimlerde nöroanatomi­
nin, nörofızyolojinin, nöropatolojinin ve tıp branşı olarak
nörolojinin bir parçası olarak, kısacası sadece bilimin bir
nesnesi olarak ele alınmıştır. Bunun da ne beyin kültürüy­
le, ne genel tarihle, ne edebiyatla ne de sanatla bir ilişkisi
vardır. Buna karşın, beynin bu tür ilişkilendirmeler içinde
ele alınması, çok daha uzun zaman dilimlerinin içinde ve
bilimin reel olarak henüz ortaya çıkmadığı çağlarda onu
başka şeylerin tarihi içinde aramakla mümkündür. Yani
bu tür bir araşcırmada, bilinen bilimsel yaklaşım ve meto­
dolojilerin dışında farklı bir bilgi arkeolojisi yapmak gere­
kir. Bu tür bir arkeoloji de, geçmiş medeniyetlerin fız iksel
kalıntılarını ararken, hiç de tahmin edilmemiş olan farklı
medeniyeclerin ve farklı zamanların izlerine raslayabilme
olasılığından farklı bir şey sunmaz bize. Önemli olan ne­ Kaynaklar
reye ve nasıl bakılacağıdır.
Brockman J. (1995) The Third Culture: Beyond the
Beyin bilgisinin bilim tarihinden önceki tarihsel temsil ve Scientific Revolution, Simon & Schusrer.
rollerinin araştırılmasında öncelikli olarak bakılması ge­
Snow, Charles Percy (2001) (1959]. The Two Cultures.
reken felsefe tarihidir. Çünkü felsefe tarihi bilim tarihinin
Landon: Cambridge University Press.
ve bu tarihin içindeki kritik tartışmaların olgunlaştığı ve
maya tuttuğu düşünce ve düşünme tarihinden başka Tanrıdağ O (Ed) (2015) Sosyal Nörobil im. Nobel Tıp
Kitabevleri.
bir şey değildir. Beynin, bu tarih içinde yer alan bir çok
kavram içinde, onların bazılarıyla ilişkili bir nesne diğer Thornton DJ.(2011) Brain Culrure: Neuroscience and
bazılarıyla da kılık değiştirmiş bir kavram olarak ilişkisi­ Popular Media. Rurgers Press.
nin araştırılması, zaman zaman iğneyle kuyu kazmaktan Wexlex B.((2006) Brain and Culture. MiT Press.
beter bir çaba gibi görünse de, araştıran kişinin ufkunu
Wilson EO. (1975) Sociobiology: The New Synthesis.
genişlecme ve düşünme derinliğini arttırma gibi kişinin
Harvard University Press.

13
Yöntem Üzerine

B
EYiN KÜLTÜRÜ insanın biyolojik ve kültürel ev­ B u tür bir serüvene kalkışmakta ve b u isteği gerçekleş­
rim süreçleri içinde, önce uzunca bir süre biyolojik tirilebilir bir tasarı olarak algılamakta motivasyon sağ­
ve kültürel genel süreçler içinde birikim göstermiş layan iki temel düşünce olduğu söylenebilir. Bu düşün­
bilgi ler arasından yapılan dolaylı seçimler üzerinden, celerden birincisi, insanın kendini düşünen ve kendini
daha sonraları ise, bize bu dolaylı seçimler yoluyla söz düşünürken de beynini düşünen bir canlı türü olduğu­
söyleten ve yorum yaptıran birikimlerin doğurduğu na dair i nançtır. Başlangıç noktamızı hesaba katarsak,
daha özel ve dolaysız bilgiler üzerinden, günümüz be­ bu sürecin insanın henüz i nsan olmadığı zamanlardan,
yin araştırmalarının sonuçlarına bağlanmamızı sağlayan evrimin bir yerlerinden itibaren başlamış olması çok
uzun erimli ve kapsamlı bir araştırmanın ve inceleme­ muhtemeldir. ikinci temel düşünce ise, i nsanların han­
nin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yazarının hayatının gi dönemde yaşamış olurlarsa olsunlar, kim olurlarsa
tüme yakın bir bölümünün, bilginin peşinde en önemli olsunlar, hangi eğitim düzeyinde olurlarsa olsunlar
esin kaynaklığını ve entelektüel serüveninin en önemli düşünmeden, beyinlerini kullanmadan yaşamaları­
araçlarını oluşturan kitaplar olmasaydı bu tür bir araştır­ nın mümkün olmadığına dair inançtır. Bu nedenle,
ma ve incelemenin çerçevesini oluşturmak hayal olurdu. beyi nle ilgili herkesin popüler bir yoldan bilgilenme
hakkı vardır ve insanlara biyoloj ik, sosyal, kültürel ve
Bu proje kapsamında günümüzden en az 3.82.0 mil­
ekonomik açılardan ayrımların arkasından bakmayan
yon yıl öncesinden başlanarak 21 .Yüzyıla kadar, bir
bir düşüncenin gereği olarak, insan beyni n i i nsanlığın
sonraki bölümde tanıtımı yapılacak olan beyin kül­
beyni olarak kabul etmenin gereği olarak bu yapılmaya
türü'ne uygun yorumlar yapabilmek, doğal olarak, bu
çalışılmalıdır.
muazzam zamanın bilgilerinin peşinde olan çok farklı
bilgi dallarının genel olarak nelerle uğraştıklarının far­ Bu proje içinde beyin kültürü kapsamına girebilecek
kında olmayı gerektirirdi. Ancak teorik açıdan imkansız her bilginin ayıklanmasında ve değerlendirilmesinde,
gibi görünen bu farkındalığın konumuzla ilgili olarak doğal olarak farklı metodolojik yaklaşımlar gösteril­
sınırlarının çizilmesi belki de bu projeyi m ümkün hale miştir. Başlangıçtaki bölü mler açısından, bir yandan
geti ren en önemli etken olmuştur. Dolayısıyla, burada paleontoloji ve arkeoloji çalışmalarından elde edilmiş
sergilenen çaba, hiçbir zaman paleontoloji, arkeoloji, bazı veriler, diğer yandan da felsefe tarihi içinde orta­
felsefe ve davranış bil imleri gibi, içlerinde çok ayrı kay­ ya atılmış bazı görüşler, alışılmış yaklaşımların dışında,
nak ve metodlarla oluşmuş muazzam bilgi alanlarının günümüzde beyin araştırmaları yoluyla elde edilmiş
içinde nafıle gezintiler yapmak değil. karşılaşılan örnek­ olan bilgiler ışığında irdelemeye tabi tutularak, bu ve­
lerin günümüzde elimizde bulunan beyin bilgileri açı­ rilerin insan beyni, aklı, zihni ve davranışları bakımın­
sından ne anlamlar ifade edebilecekleri ne yönelik ve dan ne gibi anlamlar ifade edebilecekleri anlaşılmaya
mümkün olduğunca dikkatli yapılmaya çalışılan ben­ çalışılmıştır. Bu çaba sırasında, örneğin paleontoloj ik
zetme ve yorumlardır. zamanlarda bulunmuş fosillerin üzerinde yapılan pale-

14
oantropolojik yorumlara dayanılmış, kendisi olmayan lenmeden yapılmaya çalışılan nesnel değerlendirmedir.
bir beynin içinde yer aldığı kafatasları ve kafataslarının Alışılmış yaklaşımdan ise her bilgi dalının kendi tarihi ve
iç yüzlerine bıraktığı izlerden yola çıkılmıştır. Burada gelenekleri içindeki anlayış, metod ve yaklaşımları kaste­
yöntemi n bilim dalının kendisiyle ilgili olarak kabul dilmektedi r. Bu tür yaklaşımlar bilim dünyasında o denli
ettiği yöntem olduğu tartışma götürmez. Örneğin, köklü alışkanlıklara neden olmuştur ki, bu alışkanlıkları
Neandertal insanının kafatasının büyüklüğü beyninin herkes bilgiye ulaşmanın tek yolu olarak kabul etmekte­
büyüklüğü açısından anlam ifade ettiği gibi kafatasla­ dir. Buna karşın, insanlar kendi alanlarının dışındaki bil­
rının içinde beyinlerin bıraktığı izler de beyin anatomi­ gilere, o da merak duyuyorlarsa, popüler kaynaklardan
si açısından anlam ifade eder. Dolayısıyla, bu bulgular ulaşmaya çalışmaktadır.
üzerinde yapılan yorumlar, bizim Neandertallerin be­
Örnekler üzerinden gidelim. Sonuçları yayınlanmış pa­
yin yapısı konusunda yapacağımız beyin kültürü yoru­
leontolojik araştırmalar sırasında Neandertal lnsanı'na
munun çıkış noktasını oluşturur.
ait olduğuna inanılan kafataslarından bazılarının içyü­
Buna karşın, arkeolojik zamanlardan elde edilen örnekle­ zünde, sol beyin ve sağ beyinleri tarafından bırakılmış
rin büyük bir bölümü insan eli değmiş örneklerdir. Örne­ izlere (endokast) raslandığında, bu bilgi sadece pale­
ğin, kafatası üzerinde açılmış düzenli bir kemik pencere ontolojik bir bilgi olmaktan çıkar ve beyin evrimiyle
ya da o dönemlerde yazılmış kitabeler, papirüsler ya da birlikte günümüz beyin bilgisine kadar uzanan bir ilgi
kitaplar. Bu tür örneklerle karşılaştığımızda bir öncekin­ alanının içine girer. Gerçekten de, bu bilginin kullanıl­
den farklı bir yöntemin gerekliliği aşikardır. Bu örnekler masıyla, diğer alanlar içinde merak edilen, örneğin Ne­
üzerinde yapılacak yorumlarda, karşılaşılan örneğe yöne­ andertal'lerin beyin büyüklüğüyle ilgili sorunun cevabı
lik kültürel ve arkeolojik bilgilere günümüz beyin bilgi­ verilmiş olur. Ancak bu cevaba uzanmak için paleon­
lerine dayanan bir yorum getirmek (ki bu tür yorumlar tolojinin nörobilimle i l işki içinde olması gerekir. Benze­
beyin kültürü yorumları olacaktır) yöntemin esasıdır. Bu ri biçimde, bu araştırma içinde sol beynin bıraktığı izin
yöntemin uygulanması yoluyla, gelecekte birikmiş olan sağ beynin bıraktığı izden daha uzun ölçülmesi iki alan
nörobilim bilgilerinin geçmişi izah etmek amacıyla kul­ arasındaki ilgiyi daha da genişletir ve bu bilgi aynı za­
lanılması mümkün olabilecektir. Böylelikle, deneyler ve manda nörodilbilimin (nörolinguistik) de paylaştığı bir
ölçümler yoluyla elde edilen bilgilerin geçmişin gözlem bilgi haline gelir. Çün kü insanların büyük bir bölümün­
ve uygulamalarıyla buluşturulması ve insanlık tarihinde, de sol beynin dil beyni olduğu 1865 yılından beri bilin­
örneğin üçbin yıl önce deneyden ve ölçümden bağımsız diği için, Neandertal beyninin kafatası içinde bıraktığı
biçimde gözlenmiş ya da değerlendirilmiş bir olgunun daha uzun sol beyin izi Neandertal' lerin beyninde de
günümüz beyin bilgisine uygunluğu sınanmış olmakta­ dille ilgili alanların ortaya çıkmış olduğunu gösterir. Bir
dır. Bu yaklaşımda alışılmışın dışında olan, bilgiye yak­ an için bu bilginin sadece paleontoloji içinde kaldığı nı
laşım konusundaki geleneksel tavır ve kabullerden etki- ya da nörobilimin paleontoloj i k çalışmalarla hiçbir ala-

15
kasının olmadığını kabul ettiğimizde ise bu bilginin ne Descartes'ın düalist felsefesi içinde aklın rasyonel iş­
anlam ifade edeceği merak edilir. Buna benzer biçim­ leyişiyle ilgili önerdiği modelin, nörobilimci Antonio
de, neolitik dönemden itibaren kafatasları üzerinde Damasio'nun "Descartes'ın Yanılgısı" kitabındaki beyin
açılmış düzenli kemik pencereler örneğini alalım. Tre­ hastalarına dayanan modelinin karşılaştırılması gibi.
panasyon adı verilen kafatasında pencere açma faa­ Benzer biçimde, John Locke'un Deneyimcilik Felse­
liyetlerini sadece arkeolojik bağlamda ele aldığımızda, fesinin temel kavramı olan Tabula Rasa (Boş Zihin)
bulunan örneklerin hangi dönem ve medeniyet evresi­ kavramının, deneysel psikolog Steven Pinker'in, bu
ne ait olduklarının anlaşılması öne çıkar. Bu tür bir yak­ kavramın yanlışlığı gösteren deney sonuçlarının yer al­
laşımla, trepanasyonun neolitik dönemden iti baren dığı "Boş Sayfa" kitabındaki örneklerle karşılaştırılması
ortaçağa kadar devam eden bir uygulama olduğu ve gibi. Ya da Spinoza'nın Benlik Felsefesinin içinde yer
Maya, Aztek ve lnka Medeniyetlerinde bazen bunun alan, insan aklının sezgisel çalışmasıyla ilgili modelinin
kitlesel anlamda uygulandığına dair örnekler olduğu yine Damasio'nun " Self Comes to Mind Aklın içine
anlaşılır. Ancak bu uygulamanın amacına yönelik yo­ Benliğin Katılması" ve " Looking far Spinoza Spinoza' yı
rumlarda arkeolojik bilginin yanısıra beyin bilgisine de Aramak" isimli kitaplarındaki akıl ve benlikle ilgili hasta
gereksinim vardır. Bu durumda trepanasyon yapılmış ve deney sonuçlarıyla doğrulanması gibi. Bu yöntem,
kafataslarının bulunmuş olması yetmeyecek, düşünce, felsefeni n bili msel bir yöntem eşliğinde değerlendiril­
nörobilim ve gerekirse sanat tarihlerinden de yardım mesi anlamına gel i r ve şimdi sıra felsefe tarihi nde yer
alınması gerekecektir. Düşünce tarihinde trepanasyo­ alan diğer görüşlerin, yeni gelişmekte olan Sosyal ve Af­
nun kötü ruhlarla ilgili dini bir ritüel olduğu kon usun­ fektif Nörobilim verileri eşliğinde değerlendirilmesine
da görüşler vardır. Nörobilim tarihinde ise trepanasyon gelmiştir.
primitif bir beyin cerrahisi girişimi olarak kabul edilir.
Buradan itibaren davranış bilimleriyle ilgili olarak
Sanat tarihinde Hieronymus Bosch'un "Delilik Taşının
önemli bir dönüm noktası eşliğinde ilerleyeceğiz. Bu
Çıkartılması" tablosu da dahil bir dizi ressamın bu ko­
dönüm noktası, felsefe tarihinin içinden gelerek sos­
nuyla ilgili tabloları vardır. Özetle, trepanasyonla ilgili
yal bilimlerin diğer alanlarına, davranış bili mlerine ve
yapılacak yorumlarda bütün bu veriler yer almalıdır.
yeni gelişmekte olan beyin bilimine ilgi gösteren bazı
Felsefe tarihine baktığımız bölüm için yöntem yine de­ fı lozoAarın gayretleriyle ulaşılan bir dönüm noktasıdır.
ğişir. Bu bölümde Eski Yunan Felsefesinden başlamak Bu dönüm noktasında davranış bili mlerinin ortaya çık­
üzere 20. Yüzyıla kadar ünlü fı lozoAarın beyin, akıl, masıyla birl ikte insan aklı, zihni ve davranışlarıyla ilgili
zihin konularında ileri sürdükleri düşünceler davranış ilk kez bir deney ve ölçme ortamına kavuşulur. Dola­
nörobiliminin ve sosyal nörobiliminin insan beyni, yısıyla, yöntem olarak bilimsel bilgiye daha yakın laşmış
aklı, zihni ve davranışları konusundaki araştırmaların­ olduğumuz bir dönemin içine girdiğimiz söylenebilir.
dan elde ettiği veriler çerçevesinde irdelenir. Örneğin, Bu konuda alınacak örnekler deneysel psikolojinin ba-

16
bası olarak nitelenen William James'le başlayacak ve romancı i ris Murdoch'un romancılığı üzerine Alzhei­
Sovyet nöropsikojisinin babaları olarak nitelendirilen mer hastalığının neden yıkıcı bir etki yaptığını ve en
Lev Vygotsky ve Alexander Luria'yla devam edecektir. ünlü otistik Temple Grandin'in nörobilimciler tarafın­
Bu sıralama ve James'ten sonraki tercihlerin birbirine dan beyninin i ncelenmesi sonucu otizmin beyin yapısı
bağlı iki nedeni, batı'da ve özellikle A.B.D.'de gerek ge­ ve işlevleriyle ilişkilerinin nasıl ortaya çıktığını hep be­
lişimsel gerekse de erişkin zihin teorilerinin, Freudiyen yin bilgilerinin geldiği seviye nedeniyle öğrenmiş bulu­
psikanalitik teoriden etkilenme ve onunla sınırlanmay­ nuyoruz.
la, neredeyse 20.Yüzyılın tümünü kapsayacak biçimde
dinamik yaklaşımları n etkisi altına girmesi ve bunun
sonucu olarak da beyin gelişimi ve bilgisinden büyük
ölçüde kopması ancak buna karşın , Rusya'da Pavlovi­
yen nörofızyolojik akımın etkisiyle zihin gelişimini be­
yin gelişimiyle birlikte ele alan nöropsikoloji akımının
Vygotsky ve Luria tarafından sürdürülmüş olmasıdır.
"Son bölümde, yaklaşık 4 milyon yıllık bilgi birikimini
teker teker bireylere indiren ya da bu bireylerin öykü­
leri dolayısıyla beyin bilgisinin geldiği düzeyi anlayabi­
leceğimiz köşetaşı vakalar yer almaktadır. Bu vakalar­
dan demiryolu işçisi Phi neas Gage'in geçirdiği kaza
sonrası kişiliğinin neden değiştiğini, Broca'nın hastası
Leborgne'un konuşma yitiminin neden olduğunu, Al­
zheimer'ın hastası gibi hastaların o dönemde psikiyatri
hastası olarak değerlendirilmelerine karşın Augusta
Deter'in neden nöroloji hastası olduğunu, Henry Mo­
laison'un geçirdiği beyin ameliyatından sonra yaşadı­
ğı 40 yıldan fazla bir süre boyunca neden yeni hafıza
oluşturamadığını, baba Kennedy'nin psikiyatrik has­
talığı nedeniyle ağbisinin başkan seçil mesini engeller
diye kızı Rosemary'yi sonuçları bilinmeyen bir beyin
ameliyatına teslim ettikten sonra genç Rosemary'ni n
çok uzun yıllar boyunca kendi kontrolunu yitirerek
ölünceye kadar bakım evi nde neden kaldığını, lngiliz

17
ES Kİ
ZAMAN LAR

AU STRALOP ITEKUS

AF RIKANUS

20
BİYO LOJ İ K ÖZELLİ KLER canlıya ait olarak değerlendirilmiş ve STS 1 4'ün 6 adet
bel omuruna sahip olduğu anlaşılmıştır. (Buna karşın, bu
Hominid denilen grubun ilk üyelerinden sayılan A.
omurların sayısı insanda 5 şempanzelerde ise 3'd ür).
Afrikanus 1925 yılından beri bilinmektedir. Bu tarihte,
sonradan gelişecek paleoantropolojinin öncülerinden
Raymod Dart'ın Nature Dergisi'nde yeni bulunan bir BEYİ N KÜLTÜRÜ YORUMU
fosile ait bulguları içeren bir makalesi yayınlanır. Bu
makalede Darr, Taung Çocuğunun insanın atalarından Australopitekus Afrikanus'd an söz ederken en azın­
biri olduğunu iddia eder. Bu iddia o günlerde alanın dan 2,5 milyon yıllık ve bazı örneklerde 3.5 milyon
güçlü isimlerinden bazıları tarafından reddedilir. Karşı yıllık bir fosil bilgisinden söz ediyoruz. Şimdiye kadar
bulunan Afrikanus fosilleri olasılıklı olarak bu geniş
çıkışın nedeni, o günkü düşünceler gereği insanın ata­
zaman dilimlerinin etkilerini de barındırmaktadı r.
larının Avrupa'dan çıkması ve beyninin bulunan fosilin
Bunların arasında beyin hacimleriyle ilgili rakamlar da
beyninden daha büyük olması gerektiği düşüncesidir.
bulunmaktadır. Bu türe bağlanan beyinlerin hacim­
Bu düşünceye göre fosilin şempanze veya gorile ait
leri 410685 cc arasında değişmektedi r. Bu rakamlar
olma olasılığı daha yüksektir. Dart'ın iddiasını destekley­
modern i nsan türüne ait 1 3001 350 cc lik hacimle
en benzeri fosiller ise ancak 20 yıl sonra aynı alanda bu­
karşılaştırıldığında oldukça küçük bir beyinden söz
lunacaktır. Ancak Dart'ın ve diğerlerinin bulduğu benzer
ettiğimiz açıktır. Bu rakamları günümüz şempanze ve
fosiller i nsanın atalarının Afrika'd an çıktığı düşüncesini
orangutan beyin kapasiteleriyle karşılaştırdığımızda
yerleştirecektir.
ise daha yakın oranlar elde ederiz. Bu faktör, diğer ba­
Bulunan fosillerle yapılan araştırmalar ilk olarak Afri­ zılarıyla birlikte Afrikanus'un orijin olarak i nsanımsılar­
kanus' un iki ayak üzerinde dikilen bir tür olduğunu dan mı yoksa onların dışında kalan primatlardan mı
göstermiştir. Araştırma yapılan fosillerden biri olan STS geldiği konusundaki tartışmayı körüklemeye devam
1 4 numaralı fosilde kalça kemeri kemikleri iki ayaklı bir etmektedir.

Kaynaklar
Abitbol, MM 199S. "Reconstn.ıction ofthe Broom. RandJ.T. Robinson. 1949"A new Link. Philadelplıia: 1he lnstitutes Press. Rak. Y. 1981 1he Aı.ıstralopithecine f.ıce. New
m 14 (Aı.ıstralopidıcusafricanus) pelvisln mandible of tlıe apeman Plesianıhropus Yorlc: AGldemic Press.
Johanson. D. and 8. Edgar. 1996. From Lucy
AmeriGın Joomal of Physical Anıhropology, transvaalensis." in AmeriGın)oomal of Physi­ to L.anguage. New Yorlc: Simon and SchUS!ft" Robinson.).T. 19S6 The Denıition ofthe Aus­
vol. 96, pp. 143-1 S8. cal Anıhropology, vo. 7, pp. 123- 127. Editions. tralopitlıecinae. Transvaal Museum Memoir
Aiello. L andC. Dean. 1990.An lntroduction Broom, R.J.T. Robinson. and G.W.H. Schepers. Jones.S.R Martin,and D. Pilbeam,eds. 1992 No. 9,pp. 1-179.
ıo Human Evolutionary Anaıomy. London: 1950. "Sterlcfontein Apeman Plesianıhropus" 1he Cambridııe Encydopedia ofHuman Robinson.J.T. 1972 EarlyHominid Posture
AGldemic Press. in Memoirsofthe Transvaal Museum, no. 4. Evolution. Cambridge: Cambridge University and Locomotion. Chic:ago: University of
Beıgeı; ut. and R.J. Clarlce. 1995. "Eagle Clarlce, R.J. 1996. "The geııus Paranıhropu� Press. Chicago Press.
involvement of ıhe Taung child fauna." in What's in a name?" in Contemporary lssues McHenry; H. 1994. "Behavioral ecokıgical Tobias, P.11. 1992 "Newresearchesat Sterlcfon·
implicaıions ofearly hominid body size."
)oumal of Human Evolution, vol 29, pp. in Human Evolution. ed. by W.E. Meikle, F.C.
HowelL and N.G. Jablonski. pp. n. San Francis­
275-299. tein and Taung wiıh a note on Piltclown and
in )oumal of Human Evolution, vol 27. pp. its relallenCe to the history of paleoanıhro­
Broom, R 1925. "Some notes on ıhe Taunp co: Calilomia AcademyofScience.
n-e7.
pology." in Transactions of the Royal Society
skull." in Nature, vol. 1 1 S. pp. 569-571. Dart. R 1925. "Austrakıpitlıecusafricanus. McHenry, H. 1998. "Body proportions in ofSouıh Ahica. vol 48, pp. 1-14.
Broom, R 1947. "DİSaM!f)' ofa new skull of 1he manape of Souıh Africa." in Nature, vol.
Au!lralopithecus af.ırensis and A africanus Wolpoff. M 1999. Paleoanıhropology.
the Souıh Afıican apeman. Plesianıhmpus." 1 1 5. pp. 195-199.
and the origin of the geııus Homo." in Joomal second edition. 8ostort McGrawHill
ln Nanııe, vol 159. pp.672 Dart, R 1967.Advl!ntureswitlı theMissing ofHuman Evoluıion, vol 3S.pp. 1-22

21
HOMO E RE KTU S

22
KÜ LTÜ REL İÇERİ K nin hacminin 900 cm3'ü bulmuş olması, 1 320-1 350'1ik
i nsan beyninin hacmine oldukça yaklaştığını gösterir.
Homo ailesinin Habilisten sonra geldiğine inanılan
Bu beyin ayrıca şekil olarak daha önceden olmadığı bi­
yeni üyesi Homo erektus'tur. Ortalama 500 bin yıl önce
çimde futbol copu şeklindedir. Ateşi bulan, hayvanları
yeryüzüne yayılmaya başladığına inanılır. Erektus'un i ki
avlamaya başlayan ve taştan aletler yapan bir canlı için
ayağı üzerine dikilmiş, muhtemelen ateşi bulan, pişir­
beynin kendisinden öncekilerden daha büyük olması
me ve ısıtma işlerinde kullanan bir canlı olduğu konu­
ve insan beyninin büyüklüğüne yaklaşmış olması sürp­
larında genel bir anlaşma vardır. Erektus fosilleri Java
riz değildir. Kafatasının ve içindeki beynin büyümesi
adasında, Çin'd e Pekin yakınlarında, Cezayir'de, Doğu
ve şeklinin daha elipsoid olması ayrıca ayağa kalkmış
Afrika<:ia, Almanya ve Yunanistan'd a bulunmuştur.
bir tür olması hiç kuşkusuz Erektus' un vücut ve kafa
Fosil araştırmaları sırasında Erektus ve Sapiens'in ortak
anatomisini de etkilemiş ve i nsanınkilere daha benzer
özel liklerini taşıyan örnekler bulunmuş olması, ailenin
hale geti rmiştir. Buna karşılık, bazı bakımlardan Erek­
bu iki üyesinin akrabalığının yanısıra Erektus' un Sa­
tus'un tamamlanmamış bir beyin anatomisine sahip
piens'e yavaş yavaş evrildiği düşüncesini doğurmuştur.
olduğu da söylenebilir. Örneğin, Neandertal endokast­
Bulunan Erektus fosillerinin hepsinin de benzer özellik­
larında (beyinlerin kafatasının iç yüzlerinde bıraktığı
lere sahi p olduğunun anlaşılmasından sonra bu fosil­
izler) görülen ve dil gelişimine işaret eden soldaki de­
ler bulundukları yerlere göre sınıAandırılmıştır. Bunlar
taylanmanın (sol beyni n kafatasında bıraktığı uzunlu­
arasında, Java adamı, Yuanmou adamı,Lantian adamı,
ğuna izlerin sağa nazaran daha detaylı olması) Erektus
Nanji ng adamı, Pekin adamı, Solo adamı, Tautavel ada­
endokastlarında görünmemektedir. Bu da bu üyeni n
mı ve Georgious adamı bulumaktadır.
beyninin henüz dil gel işimi üretebilecek kadar geliş­
Evrim süreçlerinin bu canlıların evrimleriyle ilgili olarak miş olmadığını düşündürmektedir. Nature Dergisinde
anlaşılması gereken bir özell iği, hiçbir canlı türünün or­ 2004 yılında yayın lanan 3 fosil serisindeki beyin hacim
taya çıkış ve ortadan kayboluş sürelerinin birbirini bir tahminleri Erektus'un gerçekten de belirgin bir geçiş
merdiveni n basamaklarını çıkar tarzda izlememesidir. formu olduğunu düşündürmektedir.
Buna karşın, paleoanuopolojik ve biyolojik açılardan
muhtemel gibi görünen senaryo ise bu türlerden özel­
likle birbirini izleyenlerin yeryüzünde karma biçimde Tablo.Üç Fosil Serisinde Beyin Hacim Tahminleri (cm3 )
yaşamış olmalarıdı r. Homo ailesine girenlerin arala­
rında çiftleşmenin mümkün olduğun u gösteren fosil ENDON EZYA AFRİKA HOMO EREKTUS SERİSİ
ONA çalışmaları bu olasılığı desteklemektedir. Benzer HOMO EREKTUS SERİSİ Afrıka KNMER 3733 848
araştırmalar bu tür bir karma yaşamın daha sonraki Endonezya! Sangıran 81 3 H. erekrus KNMER 3883 804
türler arasında da örneğin Neandertallerle Sapiensler H. erektus Sangiran 908 KNMWT 15000 880 (erışkın: 909)
arasında da olduğunu düşündürmektedir. Sangıran 855
Sangiran 1.059 GÜRCİSTAN HOMO EREKTUS SERİSİ
Sangıran 1,004 Georgıan 02280 780
BEYİ N KÜ LTÜRÜ YORUMU Erken Homo 02282 650
Sangıran IX 850
üzerinde anlaşmaya varıldığı üzere Erektus'un beyin Trinil 02700 600
büyüklüğü Afrikanus'tan % 50 fazladır. Ayrıca bu bey-

23
HOMO EREKTUS

Kaynaklar
Anton.S.C (1997) �cıl age andtaxonomic Amst. vol. 27, pp. 265-278.
affinity ofthe Mojokerto dıild, )ava. lndonesia. AmJ. Phys. Duboi� E. (1936) Racial idenıiıy of Homo soloensis Oppe·
Anthropol. 102. 497-514. noorth (induding Homo modjokertensis von Koenigswald)
Begun, O. & Walker, A. (1993) in The Nariokotome Homo and Sinanthropus pekinensis Davidson 8lack.
ereccus Skeleton (eds Walker, A. & Lealcey. R.) 326-358 Franciscus. R.G. and E. Trinkaus. 1988. "Nasal morphology
(Springer, Bertin) and ıhe ernergence of Homo ereccus." in American Joumal of
Brauer. G. and E. Mbua. 1992. "Homo ereccus featul"l!S used in Physical Anthropology. vol. 75, no. 4, pp. 517-527.
dadisticsand theirvariabiliıy in Asian and AfriGın hominids." Grine, F.E. WL Junger>. and J. Sdıulz. 1996. "Pheneıic affinities
in Joumal of Human Evolution. vol. 22 no. 2. pp. 79-108. among early Homo crania from Eası and South Africa." in
Brown, F.J. Harris. R. Leakey,andA. Walker. 1985. "Early Homo Joumal ofHuman Evoluıion, vol 30, no. l pp. 189-225.
erectus sketeton fıom west ı..ıke Turkana. Kenya." in Narure, Holloway, R.L 1982. "Homoerectusbrainendoasıs.:
YOL 316.pp. 788-792.
Volumetric and morplıological observaıions with some com·
Dean, Cet al. (2001) Growth processes in teeth distinguislı ments on cerebral asymmetries." in 1.Homo ereccus et la Place
modern humans fıom Homo ereccus and earlier hominins. de l'.Homme de Tauıavel parmi les Hominidı!s Fosiles. ed.
Narure414,628-631. by H.de Lumley, pp. 35">-369. lerCongreslnıernaıionalde
Claıi<.J.D.J.de Heinzelin, KD. Sdıid<, WK Hart, T.D. White, Paleonıologie Humaine, Nice, Preıirage. Vol. 1. Nice: Louis)ean.
G. Woldegabriel, R.C Walter. G. Suwa. 8. Asfaw, E. Vrba, and Gabunia, L et al. (2000) Earliest pleistocene hominid cranial
Y.H. Selassie. 1994. "African Homo ereaus Old radiometric remains fıom Dmanisi, Republic ofGeorgia: caxonomy,
ages and young Olduwan assemblages in the Middle Awaslı geological settins and age. Science 288. 1019-1025.
Valley, Ethiopia" in Science, vol. 264, pp. 1907-1909. Gould, S. J. (19n) Onıogeny and Phylogeny (The Belknap
Clarke, RJ. and F.C Howell. 1972. "Affinities ofthe Sw.ınkrans Pl"l!55 of Harvard Univ. � Cambridge.Massadıusetts.
1147 hominid cranium" in American )oumal of Physical Ho""hne, K H.et al (1995) A new represenıaıion ofknowt­
Anthropology, YOL 37, no. l pp. 319-335. � conceming human anaıomy and function. Narure Med.
Clarke, RJ. F.C Howell, and CK Brain. 1970."More evidence ı. 506-51 1.
of an advanced hominid at Swartkrans." in Narure, YOL 225, Holloway, R. L (1983) Human paleontollogical evidence
pp. 1219-1222. relevanı ıo language belıavior. Hum. Neurobiol. 2.10">-114.
Dubois. E. 1894. Pithecanthropus ereccu� eine menscfıe. Holloway, R. L (1981) The lndonesian Homo ereaus brain
naehnlidıe Übergangsfomı ausJava (1.andesdruckerei, endocasts revisiıed. Am. J. Phys. Anıhropol. 55.503-521.
Batavia).
HomoerectusSkeleton (eds Walker,A. & Lealcey, R.) (1993)
Dubois. E. 1926. ·on the principle dıaracte"of thecranium 221-233 (Springer. Bertin)
and the brain, the mandibleand the teeth of Pithecanthro­
pus ereaus." in Proceedings of the Academy of Science Huffnıan, O. (2001) Geologic conıext and age of the Perning/

24
Mojokeno Homo erecıus. East)ava.J. Hum.Evol. 40, 353-362. 227-231. Anıhropol. 91. 469-484.
Huttenloclıer, P. R. (1990) Morplıometric sıudyofhuman Riscutia. C(1975� Paleoanıhropology, Morplıology and Swislıer. C. C. 111 et al (1994) Age ofthe ear1iest known homi-
cerebral COfte)( deomopnıerıt Neuropsydıokıgja 28,517-527. Paleoecology (ed. Tutde R. H.) 373-375 (Mouton.The Hague. nids in)ava. lndonesia. Science 263. 1 18-121.
)acob. T. (1975) Paleoanıhropology, Morphology and Paleo­ Rosenberg. K & Trevathan, W. Birth. (2002) Obstetıics and Swislıer;C.C. 1994. "Dating hominid sitesin lndonesia." in
ecology (ed. Tuttle, R. H.) 311-325 (Mouton, The Hague) humanevolution. Br.J.Obstet.Gynaecol 109, 1199-1206. Science, voL 266, pp. 1727.
)oharıson. D. and 8. Edgar. 1996. Fıom Lucy to IAnguase. New Rosenzweig. M R. & Bennett. E. L (1996) Psydıobiology of Swisher. C.C. G.H. Cu� T. Jacob. AG. Getty, A Suprijo, and
York: Siman and Schusıer Editions. plasticiıy: efhocts oftrainingand experience on brain and Wıdiasmoro. 1994."Age oftheear1iestknown hominidsin
Jone.. S. R. Martin. and D. Pilbeam, eds. 1992. The Cambridge behavior. Behav. Brain Res. 78. 57-65. Java. lndonesia" ln Science. voL 266. pp. 1 1 18-1121.
Encydopedia ofHuman Evolution. Cambridge: Cambridge Rulcang. w. and L Shenglong. 1983. "Peking Man." in Scientif­ Tobias, P.V. and G.H.R. von Koenigswald 1964. "A comparison
Universicy Press. ic ArneriGln. voL 248, no. 6, pp. 86-94. between the Olduvai Hominines and ıhose of)ava. and some

Krameı; A. 1993. "Human taxonomic diversicy in dıe Sartono. S. & Tyler, D. E. (1993) A New Homo erectus Skull implications for hominid phylogenl in Naıure, vol. 204, pp.
Pleistocene: Does Homo erecıus represent multiple hominid from Sangiran. Java: an Announcement 1-4 (intem Conf. 515-518.
speciesr in Ameriaın Joumal of Plı)"İC31 Anıhropology, vol. Human Paleoecol UPPI, )alcarta) Vekua. A et al. (2002) A new skull of ear1y Homo from Oman·
91,no. 2, pp. 161-171. Sartono. S. 1971. "Obseıvations on a new skull of Pitfıe. isi, Georgja. Sdence 297. 85-89.
Leakey. R.E.F. 1976."New hominid fossils from the Koobi canıhropus erecıus (Pithecanıhropus Vlll) from Sangiran. Walker, A.. and R.E.F. Leakey. eds. 1993. The Nariokoıome '
Fora formation in Nortlıern Kenya." in Nature, vol. 261, pp. Central Java." in Proceedings of ıhe Acaderny of Scieııce. Homo erecıus Skeleton. Cambridge: Harvard Universicy Press.
574-576. Amst 8, vol. 74, pp/ 185-194. Walker, A.. and P. Shipman. 1996. The Wisdom of ıhe Bones:
Leakey. R.E.F. and A. Walker. 1976. "Australopiıhecu� Homo Strait 05. F.E. Grine, and MA. Moniz. 1997. "A reappraisal of in Search of Human Origin� New York: Knopf.
erecıus and the Single Species Hypothesis." in Nature, vol. 261. ear1y hominid phylogenl lnJoumal ofHuman Evolution, vol.
Weidenreich, F. 1943. "The skull ofSinanıropus pekinesi� A
pp. 572-574. 32. no. 1, pp. 17-82. comparative sıudy ofa primitive skull." in Palaeontologia
Kanin.Akad. Wet 34, 1 180-1185.Naıure(2004). Endocranial Stringer, C. 1987. "A numeriGıl dadistic analysis forthegmus Sinica New Series D. Ne. 10 Geokıgical Survey of China.
capasitiesin ıhree hominid fossil series. Homo." ln)oumal ofHuman Evolution, vol. 16, no. l, pp. Pehpei. Chungl<ing.
Martin, R. D. (1983) Human Brain Evolution in an Ecokıgical
1 35-146. Wolpotf. M 1999. Paleoanıhropology. second edition.
Conteıet. FiftySecond )ames Arıhur lecture on the Evolution Schultı. A H. (1940) in Contributions to Embryology no 170 Boscon: McGrawHill
ofthe Human Brain (Ameriaın Museum of Natura! Histoıy, (ed. Schultı. A H.) 1-63 (Camegie lnstitution of Washington Wood. B. & Collard. M ( 1999) The human gmus. Science
NewYork.) Publication no 518. Washington OC.) 284, 65-71. 10. Walker, A & Ruff, C B. in The Nariokotome
Ragir. s. (1985) Retarded clMopment: theevolutionary Smith. B. H. & Tompki� R. L(199S) Toward a lire histoıy of Zudcerman. S. (1928)Agechanges in dıechimpanzee. wiıh
mechanism underlying the� of the human capaci· the hominidae. Annu Rev. Anıhropol. 24.257-279. special refm!nce ıo growth of brain. eruption of teeth. and
ey forlanguage.J. Mind Behav.6, 451-468. Spoor. C. F. Zonneveld F. W. & Maclıo. G. A Linear(1993) estimation of 38': wiıh a noıe on the Taung ape. Proc. Zool
RaJc. Y. & Arensburg. 8. Kebara (1987) 2 neanderthal peMs: measurements of cortical bone and dental enamel by com· Soc. Lond ı. 1-42.
first look ata complete inlet Arn. J. PhysAnıhropol. 73. puted ıomography: applicationsand problerns. Arn.J. Phys.

25
• •

HOMO HAB I LI S

26
KÜLTÜREL İÇERİK ve kolların da denge dışında beceri gerektiren işlerde
uzmanlaşması sonucunu doğurur ki bu işlev de beyin­
Paleoantropoloji üzerine uzman bir çok araştırmacının
ciğin görevleri arasındadır.
görüşü Habilis'in zeka ve sosyallik açısından Australo­
pitekus ve şempanzelere oranla daha gelişmiş oldu­ Fosil araştırmaları Habilisin beyin büyüklüğünün
ğudur. Alet yapma konusunda uzman olmasa da en 550687 cm3 olduğu konusunda veri sağlamaktadır. En
azından toprak kazma, hayvan öldürme ve derilerini son yayınlanan araştırmada ise bu büyüklük 729824
yüzme amacıyla taşlardan yararlandığı düşünülmekte­ cm3 olarak bildirilmiştir. Bütün bu ölçümlerin orta­
dir. Günümüz insanına kadar gelen Homo ailesinin ilk laması olarak bel irlenen 640 cm3 kendisinden önce
türü ve örneği olduğu konusunda tartışma yoktur. yaşamış olanlardan % 50 fazla ancak Sapiense göre
beli rgin derecede azdır. Bu ölçümlerle birlikte anılması
gereken bir özellik, Habilisin insana göre daha küçük
BEYİ N KÜLTÜRÜ YORUMU bir canlı olmasıdır. Boyunun 1 30 cm civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Bu durumda vücutkitle endek­
iki ayağı üzerinde duran bir tür olduğu sanılmaktadır.
si denilen ölçüte göre (Beyin ağırlığı vücut ağırlığının
Bu özellik sinir sisteminde özellikle beyinciğin (sere­
ortalama % S'i civarındadır) Habilisin beyin ağırlığının
bellum) gelişmişliği konusunda bir ölçüdür. Çünkü
insana göre azlığını etkileyen bir etki de bu ölçütten
iki ayak üzerinde durmak dört ayağın ı kullanarak ya­
geliyor olabilir.
şamaktan çok daha fazla denge hissinin gelişmişliğini
gerektirir. Ayrıca iki ayak üzerinde durmak bacakları Homo Habil isin tartışma dışı özellikleri arasında becerikli ve
denge yönünden geliştirdiği gibi serbest kalan ellerin alet yapmaya başlayan bir tür olması dikkati çekmektedir.

Kaynaklar
Donald C Johanson, Fıdelis T. Masao, Gerald ·ımplicaıions of new earty Homo fossils from Pallab G ( 201 5) Oldesı known mernber of Ungar. Peter; Grine, Frederick; Teaford Mark;
G. Eck. Tim D. Wh�e. Robert C Walıer, llereı. eası of lake Turkana. Kenya'. Nacure hurnan family found in Eıhiopia. New Scien· Zaaıari, Sireen (2006). Denıal Microwear
William H. Kimbel, Berhane Asfaw, Paul 448 (71 S4}. 688-691. tisı. 4 March 2015. Fim human' discovered in and Dieıs of African Earty Homo. Journal of
Manega, Prosper Ndessokia & Gen Suwa (21 Friedemann Schrenk. Ottmar Kullmer, Eıhiopia. bbc.co.uk. Hurnan Evoluıion.
May 1987). "New partial skeleton ofHomo Tımoıhy Bromage (2007) The Earliesı Richard E. Leakey (1981) The Making Urquhart J. ( 2007). Finds ıesı hurnan origins
habilis from Olduvai Gorge, Tanzania'. Nacure Puıative Homo Fossil� chapıer 9 in: Winfried of Mankind ElsevierDuıton Publislıing ıheory. BBC News.
327(6119}. 205-209. Henke, lan Taııersall (eds.), Handbook of Company, ine. Villmoare B, Kimbel H, Seyoum C Camp­
Erin N. DiMaggio EN, Campisano CJ, Rowan J, Paleoanthropology, 161 1-1631. Ruff.C (2009) Relaıive Limb Sırengıh and Lo­ isano C. DiMaggio E. Rowan J, Braun D,
DupontNiveı G, Deino AL et al. (2015). "L.aıe Haeusler M. (2004) Body Proportions of comoıion in Homo habili� American)oumal ArrowsmichJ, Reed K. (2015). Earty Homo
Pliocene fossiliferous sedimenıary record and Homo Habilis Reviewed,, Journal of Hurnan ofPhysical Anıhropology 138.�100. aı 2B Ma from LediGeraru Afar, Eıhiopia.
ehe environmenıal conıexı of earty Homo Evolution, Vol 46, lssue 4, p 433465. Science.
from Afar. Eıhiopia'. Science 347: 1355-9. Ruff. Chrisıopher . {2009) Relative Limb
LSll. leakey. P.11. Tobias;JR Napier (1965) A New Sırengıh and Locomotion in Homo habili� , Wocıd B.(2014) "Fifıy Years After Homo
F. Spoor, P. Gunz. S. Neubauer, S. Sıelzer; N. SpeciesofGenusHomo from Olduvai � AmericanJournal of Physical Anıhropology, habilis'. Naıure. 3 pp 3133
Scoıı:. A. Kwekason & M C Dean (2015).
"Reconscıucted Homo habilis ıype OH 7
Cı.ırıını Anıhropology. Vol.6, Na4. 1 38.�100 Wocıd and Richmond; Richmoncl. BG (2000).
suggests deeprooıed species divıniıy in earty Mayell H.(2008) KillerCaıs Hunted Human Taııersall, 1. & Schwartı.J.H. Extina Hurnan� "Human evolution: ıaxonomy and paleobiol­
Homo'. Naıure S19 (7541}. 83-86. Ancesıors. National Geographic News. Wesıview � NewYorl<.2001, p. 1 1 1. ogy'. Joumal of Anaıomy 197(Pt 1}. 19-60.

F. Spoor, M G. Leakey, P. N.Gaıhogo. F. H. Miller JMA. {2000). "Craniofacial variacion Ungar, Peıer (February 9, 2012). Denıal Wood. Bernard (21 May 1987). "Who is ehe
Brown, S. C Anı6n, 1. McDougall, C Kiarie, in Homo habilis: an analysis of ehe evidence Evidence fer ehe Reconscıucıion of Diet in 'real' Homo habilis?'. Nacure 327 (61 19}.
F. K Manıhi & L N. Leakey{20070809). for multiple species'. American Joumal of African Earty Homo. Cunrenı Anıhropology 187-188.
Physic;ıl Anıhropology 1 1 2 {1}. 103-128. 53: 318-5329.

27
28
"Gök boşluğunda bir Dünya, suda bir hücre.
Yaşamak, taşıyla, toprağıyla, göğüyle, yıldızıyla Dünyayı.
Yeryüzünde bir canlı, İnsana benzer,
Onda bir korku, bir merak, o ne? bu ne?
Beyin öğrenmeyle tanışır"

KÜLTÜREL İÇERİ K fosiller ilk görüşü destekler olarak kabul edildi. Mağa­
radaki Neandertal fosillerinin yanında, Orta Paleolitik
Homo Neandertalis ya da Neandertal i nsanı günü­
döneme ait taş aletler ve soyu tükenmiş hayvanların
m üzden yaklaşık 200150 bin yıl önce ortaya çıkmış ve
fosilleri vardı. 1910'da batı ve orta Avrupa'd a bir dizi
soyu yaklaşık 3540 bin yıl önce tükenmiştir. Atlantik
Neandertal iskeletine daha ulaşıldı. Bu verilere dayana­
kıyılarından Orta Asya'ya kadar uzanan bir coğrafya­ rak bilimadamları Neandertallerin tam olarak ayakta
da kuzeyde Belçika'dan, güneyde Akdeniz'e kadar olan duramayan, modern i nsandan daha az zekaya sahip
bölgede yaşamıştır. Neandertal soyu ile modern insan bir yarıinsan oldukları sonucuna vardı. Daha sonraki
türü sayılan Homo sapiens'in ortaya çıkış tarihleri ara­ yıllarda ise bu görüşün hatalı olduğu, evrimsel bir ba­
sında evrim süreçleri açısından büyük sayılmayacak kış açısıyla Neandertal ve modern insanın birbirlerine
farklılıklar nedeniyle, bu türün kaderinin büyük ölçüde oldukça yakın olduğu görüşü hakim oldu. Bu neden­
sapiensin göç yolları üzerinde bulunmasıyla belirlendi­ le Neandertaller Homo sapiens türüne dahil edildi
ği sanılmaktadır. Homo sapiens, yaklaşık 200100 bin yıl ve sıklıkla "Homo sapiens neanderthalensis" olarak
önce doğu veya güney Afrika'da ortaya çıktıktan sonra anılmaya başlandı. Yakın dönemde ise sapiense yakın
modern insan yaklaşık 40 bin yıl önce kuzeye doğru ancak farklı bir tür olarak, "Homo neanderthalensis"
şekli nde adlandırıldı. Bu iki "tür" arasında çiftleşmenin
yayılmış, bu esnada yerel tarih öncesi insan türleri­
olduğuna dair kanıtlar sapiens ve neandertalisin gene­
ni sürmüş, birleşmiş ya da tüketmiştir. Bunun sonucu
tik yapısının yakınlığı konusunda fıkir vermektedir.
olarak, güneybatı Asya, Orta Asya ve orta Avrupa'd aki
Neandertaller çeşitli oranlarda modern insan ırkı içinde Irak Kürdistanındaki Erbil şehri yakınlarında Zap Nehri
erimiştir. Modern insana geçişin göreceli olarak geç ya­ vadisindeki Zagros Dağlarında bulunan Şanidar Ma­
ğaraları alanı Neandertal insanı'na ait fosillerin bulun­
şandığı batı Avrupa'da bile Neandertaller ile ilk modern
duğu alanlardan biridir. Önce 19571961 yılları arasında
insanların çiftleştiğine dair kanıtlar vardır.
Solecki ve arkadaşları tarafından 9 Şanidar i nsanına
ilk olarak 1 856'da Almanya Düsseldorf yakınlarındaki ve 2006 yılında ise Zeder tarafından 1 0. Şanidar'a ait
Neander Vadisi'nde bulunan i l k fosillerden sonra ön­ fosiller bulunmuştur. ilk 9 Şanidar'dan Şanidar 3'e ait
celikle bunların tarih öncesi insanımsı bir ırka ya da iskelet Smitsonian Enstitüsünde bulunmaktadır. Diğer­
sapiensin bir türüne ait olabileceği düşünüldü. 1886'da lerinin ise 2003 yılında batılı güçler tarafından lrak'ın
Belçika'nın Spy bölgesindeki bir mağarada bulunan işgali sırasında kaybolduğu sanılmaktadır.

29
HOMO NEANDERTALIS

BEYİN KÜLTÜRÜ YORUMU ne oranla görülen bu farklılıkların doğumdan hemen


sonra değil ilk yaşı takiben ortaya çıkmaya başladığın ı
Neandertallere ait fosil bulguları etrafında devam eden
belirten araştırmacılar b u farklılıkların neandertal bey­
tartışma daha çok onların modern insanın ataları ara­
ninde dil ve sosyal davranışların gelişiminin insan bey­
sında yer alıp almamasıyla ilgilidir. Ancak tartışma gö­
ninde olduğu gibi oluşmasına izin vermediğini, bu tür
türmeyen iki şey vardır ki bunlar beyin kültürü açısın­
gelişim faktörlerinin bu türün yeryüzünden silinmesi­
dan önem arzederler. Bunlardan biri ncisi, neandertal
ne yol açan faktörlerden en azından birisi olabileceğini
beyninin insan beyninden daha büyük olduğunun bi­
beli rtmektedirler.
lin mesidir. Kafatası ve gövde büyüklüğünün birbirine
oranlı olarak ele alındığı Vücut Kitle Endeksi'ne göre Neandertal beyni nde ortaya çıktığı tartışmasız kabul
bu büyüklük 1 00 gr kadar bir ağırlık farkına denk düş­ edilen gelişmelerden ikincisi ise beyin endokastı de­
mektedir. ilk bakışta önemsiz gibi görünebilecek bu nilen bir zamanlar kafatasının içinde bulunan beynin
ağırlık farkı toplam ağırlığı 1 350 gr olan bir organdan kafatasının iç kemik tabakası üzeri nde bıraktığı izler­
söz edildiğinde önemli bir farktır. Ancak canlılar dün­ den anlaşılmaktadır. Buna göre, neandertal beyninin
yasında beyinleri i nsanınkinden büyük türler olduğu sol tarafı n ı n kafatasının iç yüzünde bıraktığı yatay iz
hatırlandığında, bunun her durumda geçerli bir anla­ sağ tarafının bıraktığı izden daha kalın ve uzundur. Bu
ma denk düşmediği de anlaşılır. Yani neandertal be­ kalın ve uzun izin beynin sol tarafında gelişmiş olan
yinlerinin insanınkinden büyüklüğü bir gerçek olabi lir ve sağa göre farklılaşan bölgenin izi olduğu konusunda
ama gerçek olan bir şey daha vardır ki, bu gerçek beyni araştırmacılar hemfıkirdir. Bunun anlamı, neandertal
göreceli olarak daha küçük olan insanın evrimini sür­ beyninde i nsan beynine benzer biçimde dil mekaniz­
dürmesidir. Günümüzde paleoantropoloj i k çalışmalar masının gelişmesi için özel bir bölgeni n ortaya çıkmış
bu konuda veri üretmeye devam etmektedi r. Örneğin, olduğu şeklindedir. Bu bulguya neandertal ve sapiensi
Almanya Leipzig'deki Max Planck Enstitüsü Evrimsel birbirine bağlayan evrimsel bir bir bulgu gözüyle bakıl­
Antropoloji Bölümünden araştırmacılar 58 insan ve maktadır.
60 şempanzenin doğumlarından erişkinliklerine kadar Şanidar mağaralarında bulunan neandertal fosillerine
beyin gelişimlerini üç boyutlu tomografı çekimleriyle geri dönersek, bunlardan Şanidar l 'in incelemelerin­
en azından birkaç yüz farklı açıdan karşılaştırmalı ola­ den bu fosil yaşarken genç yaşta başına şiddetli bir
rak incelemişler ve sonuçları kısa bir süre önce insan darbe yediği ve bu darbenin sol göz bölgesinin da­
Evrimi Dergisi'nde yayınlamışlardır. Sonuçlara göre, ğılmasına neden olduğu ve aynı zamanda kafatasının
insan beyninde şempanzelere oranla parietal lob ve sol yan tarafındaki dağılmanın sağ kol ve bacak felcine
serebellum gibi bazı beyin bölü mleri fazlaca büyürken neden olduğu düşünülmüştür. Bu yorumlar beyin kül­
temporal loblar yine fazladan genişlemektedir. Yine türün ü n ilk bilgilerinin insandan bile önceki aşamalar­
neandertal fosilleriyle yapılan görüntüleme çalışmala­ da yaşayan benzerleriöncülleri aşamasından itibaren
rında insan ve neandertal beyinlerinde ortaya çıkan birikmeye başladığını düşündürmektedir.
farklılıkların insan ve şempanze beyinlerinde ortaya
çıkan farklılı klara benzediği anlaşılmıştır. i nsan beyni-

30
Kaynaklar
AgelarakisA. "Proco Neolıthic Human Skelecııl Remains in suaga, Juan Luıs; Carbonell, Eudald; Bermudez de Castro, J.M. modern human�Cell 90 (1}: 19-30.
dıe ZawiOıemi Layer in Shanidar Cave'. (1987-88) Sumer (2003). The Sima de los Huesos Hominids Oace co Hedges 5B. Neanderchal brains focused on vision and movemenc leaving
Xl:12:716. (2000) Human evolution. A start for populacion genomics. less room for social nerworking. Science Daily. March 19,
Agelarakis A. "The Palaeopachological Evidence, lndicarors Nature; 408{6813}: 652-3. 2013.
ofStress of ehe Shanidar ProcoNeolichic and ehe GanjOareh Cowgill. Ubby W; Trinkaus. Erik: Zeder, Melinda A (2007). Papagianni, Omicra; Morse, Michael (201 3). The Neander·
Tepe Early Neoliehic Human Skelecııl Colleccions'. Columbia Shanidar 10: A Middle Paleoliehic immacure distal lower limb chals Rediscovered. Thames & Hudson.
University, 1989, Doctoral Oissercacion, UMI, Beli & Howell from Shanidar Cave, lraqi Kurdıscıın.
lnformacion Company, Michıgan. Solecki, Ralph S. (1954). Slıanidar cave a paleolithic sice ın
Oiamond;Jared M (1992). The ehird chimpanzee: ehe norchern lraq. Annual Reporc of ehe Smiehsonian lnstiruaon
Agelarakis A. "lhe Slıanidar Cave ProtoNeolichic Human evolucion and fucure of ehe human animal. New York Ory: (Smiehsonian lnscicucion). pp. 389-425.
Population: Aspects of Demography and Paleopathology. Harpe�ollin�
1993, Human Evolucion 8:4 : 235253. Solecki, Ralph S; Anagnostis P. Agelarakis (2004). The
Erik Trinkaus and M R. Zimmerman. Trauma among ehe ProcoNeolithic Cemetery in Shanidar Cave. Texas A&M
Agelarakis A, Y. 5erpanos lnner Ear Palaeopaehologıcal 5hanidar Neandercals, American Joumal ofPhysical Anehro­ University P�
Manifescııcions, Causacive Agencs, and lmplicacions!OO'eccing pology 1982 vol. 57, i� 1, pp. 61-76.
Stringer, Chrıs (201 1). The Origin ofour Species Penguin. pp.
ehe ProcoNeoliehic Homo sapiens Populacion ofShanidar Froehle, Andrew W: ChruchilL Steven E (2009). "Energecic 26-29, 202
Cave, lraq. (2002) Human Evolution 17 Competition Becween Neandercııls and Anacomically Mod·
Beyond U{Th Equilibnum (> 350kyr) and Perlıaps to ern Humans" {POF� PaleoAnchropology.96-1 16. Stringer, Oırıs {2012). Evoluaon: Whac makes a modern
human. Nacure 485 (7396): 33-5.
400-SOOkyr: New Radiomecric Oates Joumal of Archaeologi· Higham, T; et al. (2014). The cimingand spaciocemporal
cal Science 30 m 275-80. patterning of Neanderthal dısappearance'. Narure 512 Trinkaus, Erik {1983}. The Shanidar Neanderchal� Academic
p�
Bilsborough, A. Rae, TC (2015) [REVISION OF] Hominoid (7514): 306309.
T. O. Stewart (1977} The Neanderthal Skelecııl Remains from
cranial diversity and adapcııcion. in: Henke, W. Roehe, H. & Jordan, P. (2001) Neanderchal: Neanderthal Man and ehe
Tatcersall, 1. (eds.) Handbook of Palaeoanchropology, New Story of Human Origin� The Hiscory Press. Shanidar Cave, lraq: A Summary ofFındings co Oate, Proceed·
York: Springer. ings of ehe American Philosophical Sociecy, 1983 vol. 121, no.
Krin� M; Stone, A; Schmicz, RW; Krainiczki, H; Stoneking. M; ı. pp. 121- 165. Erik Trinkaus, The Slıanidar Neanderrhals,
Bischoff.James � Shamp. Donald O; Aramburu. Aranıza; Ar· Paabo, S {1997). Neandercal ONA sequences and ehe origin of AcademicP�

31
ARKEOLOJi,

TARI H, SANAT V E

BEYiN

38
ARKEOLOJİ, TARİH,SANAT VE BEYİN

KÜLTÜREL İÇERİ K BEYİ N KÜLTÜRÜ YORUMU


19.Yüzyılın sonlarından itibaren Taş Devri deyiminin Neolitik Dönemin beyin kültürü açısından önemi bu dö­
kullanılmaya başlanmasından sonra bu devir Paleolitik, nemde insanların kafatasları üzerinde garip ancak düz­
Mezolitik ve Neolitik dönemlere ayrılmıştır. Bu neden­ gün kenarlı pencereler açılmış olmasından gelmektedir.
le Neolitik Dönem Taş Devrinin son dönemi olarak Yandaki fotoğraftan da görüleceği üzere bu tür düzenli
kabul edilir. Bu dönemi Taş Devri içinde diğerlerinden bir kemik pencerenin kafatası üzerinde kazayla ya da
ayrıştıran en önemli özel lik tarımsal faaliyetin bu dönem travma sonucu açılmış olması mümkün görünmemekte
içinde başlamış olmasıdır. Tarihte tarım faaliyetinin dün­ ve insan üzerine amaçlı biçimde uygulandığına kesin gö­
yanın farklı yerlerinde farklı tarihlerde başlamış olması züyle bakılan bu pencereler için çeşitli nedenler ileri sü­
Neolitik Dönem için tek bir başlangıç tarihinin anılması­ rülmektedir. Giriş bölümünde de belirtildiği üzere, özel­
nı engeller. Bu faaliyetlerin M.Ö. 9000 yıllarında başladığı likle neolitik dönem trepanasyonları için iki görüş ortaya
yerler olduğu gibi 7000 yıllarında başladığı yerler de var­ atılmış, bir görüşe göre bu pencereler tıbbi gerekçelerle
dır. Bu farklılıklarla başlayan dönem M.Ö. 2000 yıllarına açılmış diğerine göre ise belirli bir inanca bağlı bir ritüel
kadar sürmüştür. olarak uygulanmıştır. Hangi görüş baskın olursa olsun
neolitik trepanasyonlar insanlık tarihinin en eski beyin
Bu dönem insana özgü kültürel ve teknolojik evrimin ameliyatları olarak kabul edilmektedir. Arkeolojik verilere
olgunlaştığı, taştan yapılmış alet ve araçların yontuldu­ göre bu uygulamaya bazı yörelerde çok yaygın biçimde
ğu ve cilalandığı, tarımın ve evcilleştirmenin başladığı, raslanmıştır. Fransa'da M.Ö. 6500 yılına tarihlenen 1 20 ka­
köylerin oluştuğu ve çanak çömlekçilikle dokumacılığın fatasından 40'ında trepanasyon pencereleri bulunmuş­
ortaya çıktığı dönemdir. Bu dönemin içinde toprağın tur. Dünyanın diğer yörelerinde de sayıları 1 SOO'ü bulan
daha becerikli kullanılması ve dönüşümlü tarıma geçiş neolitik trepanasyonlu kafatasları bulunmuş durumda­
ve ardından tarım ürünlerin depolanması söz konusu dır. Bir özellik olarak, trepanasyon yapılmış kafatasları­
olduğundan insanlar avcılıktan yavaş yavaş kurtulmaya nın çoğunun erkeklere ait olduğu anlaşılmıştır. Bununla
ve yerleşik hayata geçişe, yerleşik hayata geçişle de kalıcı bağlantılı olarak ortaya atılmış bir görüş, bu pencerelerin
yaşama mekanları yapılmaya ve bunların içine eşyalar ölen kişinin ya da savaşçının yeniden hayata dönmesini
konmaya başlanmıştır. sağlamak amacıyla açılmış olabilecekleridir.

Kaynaklar
Resai<, Richard (2000). "Fıxing the Brain'. Mysceriesof the Faria, Miguel A. "Neolithic trepanation decoded A unifying
Mind. Washington, D.C: Natiorıal Geographic Society. hypothesi� Has the mystery as to why primitive surgeons
Prioreschi, Plinio. "Possible reasons fıır Neolithic skull trephin­ performed cranial surgery been solved?'. Surgical Neurology
ing'. Pe"JlfC( Biol Med. 1991. 2: 2%-303. lntemational 2015;6:72

Prioreschi, Plinio. (1995) "Historyof Medicine - Volume 1:


Primitive and Ancient Medicine'. Surgical Neurology lntema·
tional. Omaha, Nebraska: Horatius Press; p. 971.

39
ARKEOLOJİ, TARİH,SANAT VE BEYİN

KÜ LTÜREL İÇERİ K lspanyol sömürgeciliğinin acı sonuçlarıdır. Örneğin, o


dönemde ortaya konan artistik ve m imari faaliyetler ve
Orta Amerika (Mezoamerika), Amerika kıtasının ku­
kendilerine özgü biçimde buldukları yazı sistemleri ve
zeyi ve güneyi arasında coğrafı ve kültürel olarak kendi
bu arada Eski Mısır hierogliflerini andıran özel yazma
içinde tanımlanan bir bölgedir. Bu bölge coğrafı olarak
biçimleri, şehi rleşme, tarım ve hayvancılık yöntemleri
kuzeyde Meksika'dan başlayarak güneye doğru Belize,
üç büyük medeniyet olan lnka, Aztek ve Maya mede­
Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua ve Kas­
niyetlerinin gelişmişlik düzeyleri konusunda yeterin­
ta Rika'nın kuzeyini içine alır. Kültürel olarak ise 1 5. ve
ce fıkir verir. Bu gelişmişliğin yıkım şiddeti konusunda,
1 6.yüzyıllarda yaşanan lspanyol işgali ve soykırımları ön­
1 500'1erin başında sadece Cortes ve adamlarının yaptığı
cesinde buralarda bulunan "Kolumbus Öncesi" mede­
soykırım bile yeterinden fazla fıkir verir. Birkaç ay içinde
niyetlerden oluşur. Bu medeniyetlerin ortaya çıktığı alan
yapılan Aztek katliamlarında 200.000' den fazla yerl inin
yeryüzünde birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmış
öldürüldüğü ardından gelen birkaç yüzyıl içinde de bu
altı medeniyet alanından biridir. Amerika kırasında ise
bölgenin bütün yeraltı zenginliklerinin ispanya' ya taşın­
M.Ö. 3500-1 800 yılları civarında ortaya çıkmış olan mer­
dığı gerçeği halen etkileri hissedilen fakirlik ve geri kal­
kezi daha çok kuzey Peru olan Kuzey Çiko (CaralSupe)
mışlığın ana nedenleridir. Bunlara ek olarak, bölgede or­
medeniyetinden sonra ikincidir.
taya çıkan milli devletlerin lspanyollar ve bölgede kalmış
Tamamı Yerli kökenli kültürler olan bu meden iyetler ve daha sonra ispanya'ya karşı bağımsızlık savaşı veren
M.Ö 7000 yıllarına kadar inerek neolitik dönemle bir­ generallerin eseri oldukları su götürmez. Bölge ülkele­
likte bu dönemin özel liklerine uygun biçimde gelişme rinin halen de ulusal ve kültürel kimlik sorunlarını ya­
göstermişlerdir. Bu toplumların organizasyonu, inanç şıyor olmaları geçmişteki köleci yıkımın bir sonucudur.
sistemleri ve yaşam biçimleri o denli çeşitli ve zengin­
dir ki bunları üzerlerinden silindir gibi geçen lspanyol
katliam ve soykırımlarından sonra geriye kalanlarla de­
BEYİN KÜ LTÜ RÜ YORUMU
ğerlendirmek çok güçtür. Bu ülkeleri özellikle de kırsal Trepanasyonun en yaygın biçimde uygulandığı yerler
yöreleri ve dağları günümüzde ziyaret edenlerin karşılaş­ orta ve güney Amerika kırası ve en sık biçimde uygu­
tığı fakirlik ve köy yaşamı hiçbir şekilde o medeniyetler landığı zaman dilimi ise M.Ö.1 700'1erden başlayarak sü­
için bir değerlendirme ölçüsü olmadığı gibi karşılaşılan­ ren bin yıllık süredir. Medeniyetler olarak Aztek, l nka ve
lar tümüyle tarihin geriye doğru gitmesi örneği olarak Maya medeniyetleri ve bölgeler olarak Meksika'd an baş-

41
Kolombus Öncesi Orta Amerika

layarak bugünkü Peru' nun güneyine kadar olan bölgedir. Uygulanma amacı ne olursa olsun açık olan bir şey var­
Tarihin diğer zamanlarında ve dünyanın diğer yerlerinde sa o da beynin gerek şüphelenildiği durumlarda gerek­
uygulanan crepanasyonlar uygulanma amaçları bakımın­ se ritüeller sırasında başvurulması düşün ülen bir organ
dan belki iki gruba ayrılabilir ve bu amaçların tıbbi ve dini olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, beyin hem hastalık üreten
olduğu söylenebilir ama sözün ü ettiğimiz bölgede ve tıbbi bir organ hem de davranışların ve ruhun kaynağı
zaman diliminde trepanasyon tıbbi amaçlı olmanın çok olarak kabul edilen bir organ olarak kabul edilmiştir. Yani
ötesinde dini ritüellerin bir parçası olarak kitlesel biçim­ ne denli ruhtan söz edilirse edilsin ruhun bedenle ilişki­
de uygulanmıştır. Bunun en etkileyici göstergesi, özellikle sinin yeri materyalistik bir yaklaşımla beyin olarak görül­
Peru sınırları içinde kalan birkaç bölgede arkeolojik kazı­ müştür. Bu yaklaşım tarzı, daha önceden de belirtildiği
lar sırasında ulaşılan mezarlıklarda bulunan kafataslarının gibi, Edwin Smith Papirüsüne kafa travmalı vaka raporla­
en az % 70'inde trepanasyonlara, bazen aynı kafatası üze­ rını yazdıran Eski Mısır tıp anlayışını ve beyin yerine kalbi
rinden birden fazla trepanasyona raslanmış olmasıdır. Bu ölümsüzlük organı olarak görmesine rağmen yine bunu
trepanasyonların insanlar yaşarken uygulanıp uygulan­ bedenle ilişkilendiren Ölüler Kitabındaki mumyalama
madığı da belli değildir. Bu açıdan ileri sürülen bir iddia­ adetlerini savunan Eski Mısır Dini'nin yaklaşımını andır­
da trepanasyonun ölümden hemen sonra ruhun ölmüş maktadır.
olan bedeni terketmesi için uygulanmış olabileceği fıkri
dile getirilmektedir.

42
ARKEOLOJi, TARIH,SANAT VE BEYiN

Kaynaklar

"MesoAmerica: Oxford English Reference Dictionary. 2nd ed. Leyenaar. Ted (2001ı "'TlıeModern BallgamesofSinaloa:a Shapiro, H. L "Primitive Surgery: Fırst Evidence ofTrepanning
(rev.) 200l Oxford. UK: Oxford Univmity f>""5; p. 906. Survival of the Aztec Ullamalizdi"'. in E. Michael Whictington in the Southwest." Joumal of Natural History American
Encydopedia of American lndian Contributions to the (Ed). The Sport of Life and Death: The Mesoamerican Museum of Natural History 27 (1927} 266.
World: 15,000 Years oflnventions and lnnovations.(2001) Ed Ballgame. New York: Thames& Hudson. pp. 97-1 15. Sharer, RoberıJ; Traxler; Loa P. (2006). The Ancient Maya (6th
Emory Dean Keoke. Lockhart. James (1992). The Nahuas After the Conquest: A ed.). Stanford University Press.
Adam� Riclıard E. W; Madeod (ecls.1 Murdo J. (2000). Social and Cultural History of the lndians ofCentral Mexico, Smith, Michael E.(199n TheAztea(�rsted.). Maiden. MA
Cambridge History of the Naı:ille peoples of The Americas: Sixteenth Through Eighteenth Centuries. Stanford. CA Blackwell Publishing.
VOLUME il: MESOAMERICA l Cambridge University Press. Stanford University Press.
Smith. Michael E. (May 2oosı "Gıy Size in Late PostOassic
Braswell Geoffrey E. (2003). "lnooductiion: Reinı:erpreting L6pez Austin. Alfredo; L6peı Lujan. Leonardo (1996ı El pasa­ Mesoamerica" (PDF).Joumal ofUrban History (llellertey Hill�
Early Oassic lnteraction'. in Geoffrey E. Braswell (Edı The do indigena (in Spanislı). Mexico Oty: El Colegio de Mexico. CASAGE Publications) 31 (4}403-434.
Maya and Teotihuac;ın: Reinterpreting Early Oassic lnterac­ Lowe. Warrerı. lndian Giver. Perıcticton. 8ritislı Columlıia: Smith. Michael � Masson. Marilyn (2000). The Ancient
tion. Austin: UniversityofTexas Press. pp. 1 -44. lheyrus Books, 1986. Cıvilizations ofMesoamerica: A Reader. WıleyBladcwell.
Campbell, Lyte (1997). American lndian Languages: The Lumholız. Carl (1897). lrephining in Mexico'.American Suarez. Joıııe A. (1983). The Mesoamerican lndian Langu�
Historical Linguistics ofNative Americı (OUP paperback Anthropologist 10(12}. 389. Cambridge Language Surveys. Cambridge: Cambridge
edition, 2000). Oxford Studies in Anthropological Linguistic� O'Brien, Patrick (ed.) (2005). Oxford Atlas ofWorld History. Univeısity Press.
4. Wılliam Bright (seriesgeneral ed.). New York: Oxford New York: Oxford University Press.
University Press. Taladoire, Eric (2001). lhe Architectural Background of the
Markman, Roberta H; Marlanan. Peter T. (1992ı The FlayEd PreHispanic Ballgame'. in E. Michael Whictington (Edı The
Campbell Lyle; Kaufman. Terrence; SmithStark. Thonıas God: the Mesoamerican Mythological Tradition; Sacred 5port oflireand Death: The Mesoamerican Ballganıe. New
(September 1986ı "MesoAmerica asa linguistic area'. Texts and lrnages from preColumbian Mexico and Central York: Thames & Hudson. pp. 97-115.
Language (Washington. DC: Linguistic Society of America) ArneriGı. San Frarıcisco: Harper.
62 (3}. 530-558. Tıesler Blos, Vera (ıoo3ı "Cranial Surgery in Ancient Meso­
Mason, J. Alden. The Ancient Cıvilizations of Peru. Rev. ed. america" (PDF).Mesoweb. Retrie\ied 20060523.
Carmack. Roben � Gasco,Janine L.; Gossen, Gary H. (1996). New York: Penguin Book� 1957.
Legacy of Mesoamericı, The History and Culture ofa Native Viola, Herman J. and Carolyn Margoli� Seeds ofChange
Miller, Mary; Taube, Karl (1993). TheGodsand Symbolsof 500 Years since Columbu� Washington, D.C Smithsonian
American Civilization. New Jersey: Prentice Hali.
Ancient Mexico and the Maya: An lllustrated Dictionary of lnstitution P� 1991.
Carrasco, Davkl;Jon� Lindsay; Session� Scott (2002). Meso­ Mesoamerican Religion. London: Thames & Hudson.
america's C1assic Heritage: From Teotihuac;ın to the Aztecs. Vogel. Virgjl. American lndian Medicine. Nonnan: University
Boulder, CO Univmity Press ofColoraclo. Moodie, R L "lnjuries to the Head among preColumbian ofOklahoma ı>ı= 1970.
Peruvian�· Annals Of Medical History. Studies in Paleopathol­ Weaı:lıerford )ad<. lndian G� How the lndians of the
Coe, Michael D. (1994) [1962]. Mexico: from the Olmecs to ogy 21, no. 9 (1927}. 298-328. Americas Transformed the Woıid. New York: Fawcett
the Aztea (4th edition. Revised and Enlarged ed.). New York:
Thames & Hudson. Palerm, Angel (1972). Agricultura ycivilizaci6n en Me­ Columbine, 1988.
soamenca (in Spanish). Mexico: Secretaria de Educaci6n Weaver, Muriel Porter (1993). The � Maya. and Their
Diehl, Riclıard A. (2004). The Olrnecs: America's First Oviliza­ Publica.
tion. London: Thames & Hudson. Predecessors: Archaeology of Mesoamerica (3rd ed.). San
Restall, Matthew (2004). Seven Myths of the Spanislı Diego: Acıdernic Press.
Diamond. Jared ( 1999). Gun� Germs and Steel: The Fates of Conquest (1st pbked.). Oxford and NewYork:Oxford
Human Societies- New York: W W Norton & Co. Univeısity Press.
Fag;ın. Brian M Kingdoms of Gold. Kingdoms ofJade The Romero Molina. Javier ( 1970). "Dental Mutilation, Trephina­
Americas before Columbus. Thames And Hudson Ltd. tion, and Cranial Defomıation'. in T. Dale Stewart (wlume
London. 1991. ed.). Handbook of Middle American lndia� Vol. 9: PhysicaJ
Faria. Miguel A. "Neolithic trepanation decoded A unifying Anthropology. Roben Wauchope (series ed.) (2nd edition
hypothesi� Has the mystery as to wlıy primiti11e surgoons (revised)ed.). Austin: UniveısityofTexas Press.
performed cranial surgery been sol\ied?". Surgical Neurology SahagUn. Bernardinode (1950-82) [ca. 1 540-85]. Florentine
lnternational. Surg Neurol lnt 07May201 �7l Retrie\ied 2 Codex: General History ofthe ThingsofNew Spain. 1 3 \/0ls.
June2015. in 1l wl� IXll.Charles E. Dibbleand ArthurJ.O.Anderson
Fılloy Nadal Laura (2001)."Rubberand Rubber Balls in Me­ (eck. trans. notes and illu�) Santa Fe. NM and Salt Lake Oty:
soamerica'. in E. Michael Whictington (Ed). The Sport ofLife School ofAmerican Researdı and the Univmity of Utah
and Death: TheMesoamerican Ballgame. New York: Thames Press.
& Hudson. pp. 20-31.

43
44
Another random document with
no related content on Scribd:
again. Many who have at some time been numbered with the saints
have later, like Judas, turned out to be betrayers.
Benedict Arnold battled nobly for the American colonies, but he
blackened his fair name beyond the power of rehabilitation when he
plotted to secure and betray West Point. It is pathetic to read of his
last hours in London when he donned his old American uniform, put
on the insignia that Washington gave him after his victory at
Saratoga, and said: “Let me die in this old uniform in which I fought
my battles. May God forgive me for ever putting on any other.”
This reminds us of Esau’s remorse when he lost his chieftainship,
and the despair of Judas after selling his Master. Infidelity to trust is
an awful sin. Unfaithfulness is inexcusable and often brings with it
direst penalty. It is a gradually increasing sin. There is first a lack of
love to God. Then, like Peter on the sea and Elijah under the juniper
tree, disbelief creeps into the heart, earnestness is lost,
unwatchfulness results, joy vanishes and unholy living follows. In the
end, unless there is a returning to God like the prodigal son to his
father, death becomes sad and eternity awful.

DEAD ON THE FIELD OF HONOR.

Faithfulness is a beautiful and noble characteristic, which never


fails to bring respect and honor. Fame comes only to a few, but
faithfulness should actuate the life of every boy. Latour D’Auberque
was only a private soldier who defended alone a fort in a mountain
pass against a regiment of Austrian soldiers. He knew it was
important that the Austrian army should not pass through this
mountain defile, and he hastened to inform the garrison of their
approach. When he arrived he found the soldiers had deserted,
leaving their guns.
D’Auberque loaded rapidly and fired upon the advancing
regiment, causing fearful havoc. For one hour he kept the Austrians
at bay. Finally he raised a flag and sounded a bugle, thus announcing
the fort would surrender if the garrison should be permitted to carry
out their arms and depart in safety. The proposition was accepted,
and D’Auberque took his arms full of guns and marched out alone.
“Where are the others?” cried the Austrians. “There are no others,”
replied the brave grenadier. “I defended the fort alone.” The
Austrians threw their caps in the air and shouted “Hurrah!” They
honored the man who could and would stand alone, though many of
their comrades had fallen under his fire. When Napoleon heard of
the brave action, he offered to make him an officer, but D’Auberque
refused to accept. One day he was killed in battle. Whenever after the
roll was called, a grenadier, by the command of Napoleon, stepped
forward and answered, “Dead on the field of honor.”

THE PROMISE TO THE “FAITHFUL UNTO DEATH.”

When John was banished by the cruel Domitian to the isle of


Patmos, he had a vision in which he was commanded to write to the
pastor of the church in Smyrna concerning many things. He closed
his letter with these words: “Be thou faithful unto death, and I will
give thee a crown of life.” What a promise! No other person ever
offered such a reward with such a condition. Faithfulness must
characterize the aspirant, not for a few days, months or years, but
“unto death.” Then there are no terrors for the Christian. As the bee
loses its power to hurt when its sting has been removed, so death had
no sting for the child of God. It lost its power to harm when Christ
died for us.

THE ARAB MARTYR.

It was about three hundred and fifty years ago that a martyrdom
took place, long considered legendary, but which was verified in
1853. An Arab baby was taken by Spanish soldiers and brought to
Oran to be sold as a slave. The good Vicar-general, Juan Caro,
bought him and named him Geronimo. When he was eight years of
age, some Arab slaves escaped from Oran, and, thinking to do the
boy a kindness, took him with them. For years he lived with his
people as a Mahometan, but the holy faith which through Juan Caro
had been planted in the boy’s heart had taken firm root and could
not be destroyed. For twenty-five years he remained with them and
then ran away and returned to the Vicar-general. “Because I wished
to live henceforth in the faith of the Divine Saviour,” he said, “I
returned to you.” Juan Caro was delighted. He received the young
Arab as a lost child.
Soon after he entered the Spanish Guard as a soldier and after
performing many brave acts received a high military position. He
married and for ten years nothing but happiness shone into his life.
He won the respect and confidence of all. He was Juan Caro’s right
hand man, and his wife was a daughter to his adopted father. One
bright May day in 1569 news came to Oran that a small Arab
encampment was a short distance away. The rumor did not seem
important. A handful of Spaniards could easily manage the Arabs, at
least so thought Geronimo. Taking nine soldiers he manned a little
boat and rowed out of the safe harbor and along the blue sea past the
coral fishery of Mers-el-Kebir. Suddenly two Moorish brigantines
which had been lying in wait chased and ran them down. The nine
soldiers escaped but Geronimo, who was a marked man, was seized
and carried to Euldij Ali, the Calabrian renegade. A great cry spread
among the Arabs through Algeria that the apostate was captured.
The Moors who knew his history made a solemn vow that they would
restore him to his old religion. For this they sent Marabouts to
convert him with arguments and fair promises, but they returned
discomfited to Euldij Ali. Another method was now tried. Geronimo
was loaded with chains, treated with the utmost cruelty and when
faint from torture and scarcely able to speak, the Marabouts stood
around him offering him liberty, power, honor and riches. No offer,
however, made him deny his faith, no longing for freedom made him
forswear for one single moment his religion. Once, after some most
horrible threats, he raised his poor suffering head, and with a voice
so weak it could scarcely be heard, he said, “They think they will
make me a Mahometan, but that they shall never do, even if they kill
me.”
For four months Euldij Ali gloated over the daily tortures he was
inflicting on Geronimo. At last the sameness of cruelty palled upon
him, and he was determined to invent a new and more hideous
revenge for the stubbornness of his captive. One morning the desired
idea came to him. Examining the works of a fort by the gate of Bab-
el-Oned, he saw a block of beton standing by the great stones. This
block was a mould in the shape of the immense stones, filled with a
kind of concrete. When the concrete was sufficiently hardened, the
wall was to be built with it.
Here was the height of torture. Here was the most exquisitely
painful death man might devise! The dog of a slave should be laid in
a similar mould, the liquid plaster poured over him, and the
renegade, built alive into the wall, should be converted into stone.
Calling a mason he said: “Michel, you see this empty mould of beton?
For the present leave it. I have a mind to make beton of that dog of
Oran who refuses to come back to the faith of Islam.”
The poor mason finished his day’s work with a sad heart. As soon
as he entered the prison where Geronimo was a captive he informed
him of Euldij Ali’s intention. Geronimo calmly answered, “God’s holy
will be done. Let not those miserable men think they will frighten me
out of the faith of Christ by the idea of this cruel death. May my
blessed Saviour only pardon my sins, and preserve my soul.”
The whole of that night the brave young Arab spent in prayer and
preparation for the tortures which he knew were awaiting him.
Between two and three o’clock the next morning a guard summoned
him to the Pasha’s presence, where stood a great multitude of Turks
and Arabs in their gorgeous robes. He was then dragged to the gate
of Bab-el-Oned, being beaten all the way. Euldij Ali addressed him
slowly and clearly. He pointed out every detail of the fearful death,
showed him the block of beton, and then said: “Do you still refuse to
return to the faith of Islam?” “I am a Christian, and as a Christian I
will die,” was Geronimo’s answer. “As you will,” replied the Pasha.
Pointing to the beton, he said, “Then here shall you be buried alive.”
“Do your will. Death shall not make me abandon my faith.” The
Pasha raised his hand. The soldiers stepped forward and removed
the chain from the prisoner’s leg. His hands were bound behind his
back, his legs crossed and tied together. Then, lifting the poor man,
they laid him face downward in the mould. A renegade Spaniard
named Tamango, desiring to show what a fervent Mahometan he
was, jumped on Geronimo’s body and broke his ribs. This act so
pleased Euldij Ali that others followed his example. The plaster was
then poured over him, and the brave Christian was suffocated.
Three hundred years later the noble Arab’s martyrdom was
brought to light and the story verified. In the museum of Algiers is
the cast. It shows a slight figure, a face with veins all swollen, a poor
mouth closed with a patient determined expression, hands tied, legs
swollen, even the broken ribs are distinguished. He was “faithful
unto death.”

REWARD OF FAITHFULNESS.

When Petrarch was crowned at Rome, it was by the supreme


magistrate of the Republic. Twelve youths were arrayed in scarlet.
Six representatives of the most illustrious families, in green robes,
with garlands of flowers, witnessed the scene. When the laurel crown
was placed on his head, the magistrate said, “This is the reward of
merit.” And the people shouted, “Long live the poet.” But you, my
boy, if faithful to the end shall be crowned in the presence of all the
high dignitaries of heaven, by King Jesus, with a crown that fadeth
not away, and a radiance that vies with the brightness of blazing suns
as they run their eternal course.
My boy, with what better exhortation can this volume close than,
“Be faithful”? Being the architects of your own weal or woe, be
courageous like Joshua, self-reliant like Nehemiah, obedient like
Abraham, persevering like Jacob, decisive like Moses, administrative
like Solomon, above reproach like Daniel, long suffering like Paul,
self-disciplined like David, prayerful like Elijah, masters of passions
like Joseph, bold like Peter, self-surrendered like Noah, Godlike like
Enoch, faith-acting like Abel, and in all things, with all persons, at all
time exemplify the spirit of the Christ.
Be faithful. Faithful to your Christian profession, faithful to your
church, faithful to Christ, faithful under all circumstances and in all
places, faithful unto death. Above the grave of his hero Homer
inscribed the words, “He was a brave man.” Above his hero Plato
wrote, “He was a wise man.” Above his hero Alcibiades said, “He was
a rich man,” but the motto for the Christian’s tomb is that which is
sculptured beneath Lincoln’s great name and which he wished above
all things history might write of him: “He was faithful.” And that of
Rev. Henry Weston Smith, who was killed by the Indians while on
his way from Deadwood, Dakota, to preach at Crook City, “Faithful
unto death.”
When Allen K. Capron was killed at Las Guasimas, his father lifted
the hat that covered his face, and said, “Well done, my boy.” May
others say of you, “He was faithful,” and may Christ say to you, “Well
done!”
“Here’s a hand to the boy who has courage
To do what he knows to be right.
When he falls in the way of temptation,
He has a hard battle to fight.
Who strives against self and his comrades
Will find a most powerful foe;
All honor to him if he conquers;
A cheer for the boy who says, ‘No!’

“There’s many a battle fought daily


The world knows nothing about.
There’s many a brave young soldier
Whose strength puts a legion to rout.
And he who fights sin single-handed
Is more of a hero, I say
Than he who leads soldiers to battle,
And conquers by arms in the fray.

“Be steadfast, my boy, when you’re tempted,


And do what you think to be right;
Stand firm by the colors of manhood,
And you will o’ercome in the fight.
‘The right’ be your battle-cry ever
In waging the warfare of life;
And God, who knows who are the heroes,
Will give you the strength for the strife.”

“My Pledge.”

I WILL
Keep to the right as the law directs,
Keep from the world my friends’ defects.
Keep all my thoughts on the purest themes,
Keep from my eyes the motes and beams.
Keep true my deeds, my honor bright,
Keep firm my faith in God and right.
Keep free from every sin and stain,
Keep from the ways that bring me pain.
Keep free my tongue from words of ill,
Keep right my aim, and good my will.
Keep all my acts from passion free,
Keep strong my hope, no envy see.
Keep watchful care o’er tongue and hand.
Keep firm my feet, by justice stand.
Keep true my word, a sacred thing,
Keep from the snares the tempters bring.
Keep faith with each I call a friend,
Keep full in view the final end.
Keep firm my courage, bold and strong,
Keep up the right and down the wrong.
Keep well the words of wisdom’s school,
Keep warm by night, by day keep cool.

My Symphony.

“To live content with small means, to seek elegance rather than
luxury, and refinement rather than fashion; to be worthy, not
respectable, and wealthy, not rich; to study hard, think quietly, talk
gently, act frankly, to listen to stars and birds, to babes and sages,
with open heart; to bear all cheerfully, do all bravely, await
occasions, hurry never;—in a word, to let the spiritual, unbidden and
unconscious, grow up through the common. This is to be my
symphony.”
William Henry Channing.
TRANSCRIBER’S NOTES

Page Changed from Changed to


The practice is unfit a
The practice is unfit for a
111 scholar or a
scholar or a gentleman.
gentleman.

1. Silently corrected obvious typographical errors and


variations in spelling.
2. Retained archaic, non-standard, and uncertain spellings
as printed.
*** END OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK STEPPING
STONES TO MANHOOD ***

Updated editions will replace the previous one—the old editions


will be renamed.

Creating the works from print editions not protected by U.S.


copyright law means that no one owns a United States copyright
in these works, so the Foundation (and you!) can copy and
distribute it in the United States without permission and without
paying copyright royalties. Special rules, set forth in the General
Terms of Use part of this license, apply to copying and
distributing Project Gutenberg™ electronic works to protect the
PROJECT GUTENBERG™ concept and trademark. Project
Gutenberg is a registered trademark, and may not be used if
you charge for an eBook, except by following the terms of the
trademark license, including paying royalties for use of the
Project Gutenberg trademark. If you do not charge anything for
copies of this eBook, complying with the trademark license is
very easy. You may use this eBook for nearly any purpose such
as creation of derivative works, reports, performances and
research. Project Gutenberg eBooks may be modified and
printed and given away—you may do practically ANYTHING in
the United States with eBooks not protected by U.S. copyright
law. Redistribution is subject to the trademark license, especially
commercial redistribution.

START: FULL LICENSE


THE FULL PROJECT GUTENBERG LICENSE
PLEASE READ THIS BEFORE YOU DISTRIBUTE OR USE THIS WORK

To protect the Project Gutenberg™ mission of promoting the


free distribution of electronic works, by using or distributing this
work (or any other work associated in any way with the phrase
“Project Gutenberg”), you agree to comply with all the terms of
the Full Project Gutenberg™ License available with this file or
online at www.gutenberg.org/license.

Section 1. General Terms of Use and


Redistributing Project Gutenberg™
electronic works
1.A. By reading or using any part of this Project Gutenberg™
electronic work, you indicate that you have read, understand,
agree to and accept all the terms of this license and intellectual
property (trademark/copyright) agreement. If you do not agree to
abide by all the terms of this agreement, you must cease using
and return or destroy all copies of Project Gutenberg™
electronic works in your possession. If you paid a fee for
obtaining a copy of or access to a Project Gutenberg™
electronic work and you do not agree to be bound by the terms
of this agreement, you may obtain a refund from the person or
entity to whom you paid the fee as set forth in paragraph 1.E.8.

1.B. “Project Gutenberg” is a registered trademark. It may only


be used on or associated in any way with an electronic work by
people who agree to be bound by the terms of this agreement.
There are a few things that you can do with most Project
Gutenberg™ electronic works even without complying with the
full terms of this agreement. See paragraph 1.C below. There
are a lot of things you can do with Project Gutenberg™
electronic works if you follow the terms of this agreement and
help preserve free future access to Project Gutenberg™
electronic works. See paragraph 1.E below.
1.C. The Project Gutenberg Literary Archive Foundation (“the
Foundation” or PGLAF), owns a compilation copyright in the
collection of Project Gutenberg™ electronic works. Nearly all the
individual works in the collection are in the public domain in the
United States. If an individual work is unprotected by copyright
law in the United States and you are located in the United
States, we do not claim a right to prevent you from copying,
distributing, performing, displaying or creating derivative works
based on the work as long as all references to Project
Gutenberg are removed. Of course, we hope that you will
support the Project Gutenberg™ mission of promoting free
access to electronic works by freely sharing Project
Gutenberg™ works in compliance with the terms of this
agreement for keeping the Project Gutenberg™ name
associated with the work. You can easily comply with the terms
of this agreement by keeping this work in the same format with
its attached full Project Gutenberg™ License when you share it
without charge with others.

1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside
the United States, check the laws of your country in addition to
the terms of this agreement before downloading, copying,
displaying, performing, distributing or creating derivative works
based on this work or any other Project Gutenberg™ work. The
Foundation makes no representations concerning the copyright
status of any work in any country other than the United States.

1.E. Unless you have removed all references to Project


Gutenberg:

1.E.1. The following sentence, with active links to, or other


immediate access to, the full Project Gutenberg™ License must
appear prominently whenever any copy of a Project
Gutenberg™ work (any work on which the phrase “Project
Gutenberg” appears, or with which the phrase “Project
Gutenberg” is associated) is accessed, displayed, performed,
viewed, copied or distributed:

This eBook is for the use of anyone anywhere in the United


States and most other parts of the world at no cost and with
almost no restrictions whatsoever. You may copy it, give it
away or re-use it under the terms of the Project Gutenberg
License included with this eBook or online at
www.gutenberg.org. If you are not located in the United
States, you will have to check the laws of the country where
you are located before using this eBook.

1.E.2. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is


derived from texts not protected by U.S. copyright law (does not
contain a notice indicating that it is posted with permission of the
copyright holder), the work can be copied and distributed to
anyone in the United States without paying any fees or charges.
If you are redistributing or providing access to a work with the
phrase “Project Gutenberg” associated with or appearing on the
work, you must comply either with the requirements of
paragraphs 1.E.1 through 1.E.7 or obtain permission for the use
of the work and the Project Gutenberg™ trademark as set forth
in paragraphs 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.3. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is


posted with the permission of the copyright holder, your use and
distribution must comply with both paragraphs 1.E.1 through
1.E.7 and any additional terms imposed by the copyright holder.
Additional terms will be linked to the Project Gutenberg™
License for all works posted with the permission of the copyright
holder found at the beginning of this work.

1.E.4. Do not unlink or detach or remove the full Project


Gutenberg™ License terms from this work, or any files
containing a part of this work or any other work associated with
Project Gutenberg™.
1.E.5. Do not copy, display, perform, distribute or redistribute
this electronic work, or any part of this electronic work, without
prominently displaying the sentence set forth in paragraph 1.E.1
with active links or immediate access to the full terms of the
Project Gutenberg™ License.

1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if
you provide access to or distribute copies of a Project
Gutenberg™ work in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or
other format used in the official version posted on the official
Project Gutenberg™ website (www.gutenberg.org), you must, at
no additional cost, fee or expense to the user, provide a copy, a
means of exporting a copy, or a means of obtaining a copy upon
request, of the work in its original “Plain Vanilla ASCII” or other
form. Any alternate format must include the full Project
Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.

1.E.7. Do not charge a fee for access to, viewing, displaying,


performing, copying or distributing any Project Gutenberg™
works unless you comply with paragraph 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.8. You may charge a reasonable fee for copies of or


providing access to or distributing Project Gutenberg™
electronic works provided that:

• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”

• You provide a full refund of any money paid by a user who


notifies you in writing (or by e-mail) within 30 days of receipt that
s/he does not agree to the terms of the full Project Gutenberg™
License. You must require such a user to return or destroy all
copies of the works possessed in a physical medium and
discontinue all use of and all access to other copies of Project
Gutenberg™ works.

• You provide, in accordance with paragraph 1.F.3, a full refund of


any money paid for a work or a replacement copy, if a defect in
the electronic work is discovered and reported to you within 90
days of receipt of the work.

• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.

1.E.9. If you wish to charge a fee or distribute a Project


Gutenberg™ electronic work or group of works on different
terms than are set forth in this agreement, you must obtain
permission in writing from the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation, the manager of the Project Gutenberg™
trademark. Contact the Foundation as set forth in Section 3
below.

1.F.

1.F.1. Project Gutenberg volunteers and employees expend


considerable effort to identify, do copyright research on,
transcribe and proofread works not protected by U.S. copyright
law in creating the Project Gutenberg™ collection. Despite
these efforts, Project Gutenberg™ electronic works, and the
medium on which they may be stored, may contain “Defects,”
such as, but not limited to, incomplete, inaccurate or corrupt
data, transcription errors, a copyright or other intellectual
property infringement, a defective or damaged disk or other
medium, a computer virus, or computer codes that damage or
cannot be read by your equipment.

1.F.2. LIMITED WARRANTY, DISCLAIMER OF DAMAGES -


Except for the “Right of Replacement or Refund” described in
paragraph 1.F.3, the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation, the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
and any other party distributing a Project Gutenberg™ electronic
work under this agreement, disclaim all liability to you for
damages, costs and expenses, including legal fees. YOU
AGREE THAT YOU HAVE NO REMEDIES FOR NEGLIGENCE,
STRICT LIABILITY, BREACH OF WARRANTY OR BREACH
OF CONTRACT EXCEPT THOSE PROVIDED IN PARAGRAPH
1.F.3. YOU AGREE THAT THE FOUNDATION, THE
TRADEMARK OWNER, AND ANY DISTRIBUTOR UNDER
THIS AGREEMENT WILL NOT BE LIABLE TO YOU FOR
ACTUAL, DIRECT, INDIRECT, CONSEQUENTIAL, PUNITIVE
OR INCIDENTAL DAMAGES EVEN IF YOU GIVE NOTICE OF
THE POSSIBILITY OF SUCH DAMAGE.

1.F.3. LIMITED RIGHT OF REPLACEMENT OR REFUND - If


you discover a defect in this electronic work within 90 days of
receiving it, you can receive a refund of the money (if any) you
paid for it by sending a written explanation to the person you
received the work from. If you received the work on a physical
medium, you must return the medium with your written
explanation. The person or entity that provided you with the
defective work may elect to provide a replacement copy in lieu
of a refund. If you received the work electronically, the person or
entity providing it to you may choose to give you a second
opportunity to receive the work electronically in lieu of a refund.
If the second copy is also defective, you may demand a refund
in writing without further opportunities to fix the problem.

1.F.4. Except for the limited right of replacement or refund set


forth in paragraph 1.F.3, this work is provided to you ‘AS-IS’,
WITH NO OTHER WARRANTIES OF ANY KIND, EXPRESS
OR IMPLIED, INCLUDING BUT NOT LIMITED TO
WARRANTIES OF MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR
ANY PURPOSE.

1.F.5. Some states do not allow disclaimers of certain implied


warranties or the exclusion or limitation of certain types of
damages. If any disclaimer or limitation set forth in this
agreement violates the law of the state applicable to this
agreement, the agreement shall be interpreted to make the
maximum disclaimer or limitation permitted by the applicable
state law. The invalidity or unenforceability of any provision of
this agreement shall not void the remaining provisions.

1.F.6. INDEMNITY - You agree to indemnify and hold the


Foundation, the trademark owner, any agent or employee of the
Foundation, anyone providing copies of Project Gutenberg™
electronic works in accordance with this agreement, and any
volunteers associated with the production, promotion and
distribution of Project Gutenberg™ electronic works, harmless
from all liability, costs and expenses, including legal fees, that
arise directly or indirectly from any of the following which you do
or cause to occur: (a) distribution of this or any Project
Gutenberg™ work, (b) alteration, modification, or additions or
deletions to any Project Gutenberg™ work, and (c) any Defect
you cause.

Section 2. Information about the Mission of


Project Gutenberg™
Project Gutenberg™ is synonymous with the free distribution of
electronic works in formats readable by the widest variety of
computers including obsolete, old, middle-aged and new
computers. It exists because of the efforts of hundreds of
volunteers and donations from people in all walks of life.

Volunteers and financial support to provide volunteers with the


assistance they need are critical to reaching Project
Gutenberg™’s goals and ensuring that the Project Gutenberg™
collection will remain freely available for generations to come. In
2001, the Project Gutenberg Literary Archive Foundation was
created to provide a secure and permanent future for Project
Gutenberg™ and future generations. To learn more about the
Project Gutenberg Literary Archive Foundation and how your
efforts and donations can help, see Sections 3 and 4 and the
Foundation information page at www.gutenberg.org.

Section 3. Information about the Project


Gutenberg Literary Archive Foundation
The Project Gutenberg Literary Archive Foundation is a non-
profit 501(c)(3) educational corporation organized under the
laws of the state of Mississippi and granted tax exempt status by
the Internal Revenue Service. The Foundation’s EIN or federal
tax identification number is 64-6221541. Contributions to the
Project Gutenberg Literary Archive Foundation are tax
deductible to the full extent permitted by U.S. federal laws and
your state’s laws.

The Foundation’s business office is located at 809 North 1500


West, Salt Lake City, UT 84116, (801) 596-1887. Email contact
links and up to date contact information can be found at the
Foundation’s website and official page at
www.gutenberg.org/contact

Section 4. Information about Donations to


the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation
Project Gutenberg™ depends upon and cannot survive without
widespread public support and donations to carry out its mission
of increasing the number of public domain and licensed works
that can be freely distributed in machine-readable form
accessible by the widest array of equipment including outdated
equipment. Many small donations ($1 to $5,000) are particularly
important to maintaining tax exempt status with the IRS.

The Foundation is committed to complying with the laws


regulating charities and charitable donations in all 50 states of
the United States. Compliance requirements are not uniform
and it takes a considerable effort, much paperwork and many
fees to meet and keep up with these requirements. We do not
solicit donations in locations where we have not received written
confirmation of compliance. To SEND DONATIONS or
determine the status of compliance for any particular state visit
www.gutenberg.org/donate.

While we cannot and do not solicit contributions from states


where we have not met the solicitation requirements, we know
of no prohibition against accepting unsolicited donations from
donors in such states who approach us with offers to donate.

International donations are gratefully accepted, but we cannot


make any statements concerning tax treatment of donations
received from outside the United States. U.S. laws alone swamp
our small staff.

Please check the Project Gutenberg web pages for current


donation methods and addresses. Donations are accepted in a
number of other ways including checks, online payments and
credit card donations. To donate, please visit:
www.gutenberg.org/donate.

Section 5. General Information About Project


Gutenberg™ electronic works
Professor Michael S. Hart was the originator of the Project
Gutenberg™ concept of a library of electronic works that could
be freely shared with anyone. For forty years, he produced and
distributed Project Gutenberg™ eBooks with only a loose
network of volunteer support.

Project Gutenberg™ eBooks are often created from several


printed editions, all of which are confirmed as not protected by
copyright in the U.S. unless a copyright notice is included. Thus,
we do not necessarily keep eBooks in compliance with any
particular paper edition.

Most people start at our website which has the main PG search
facility: www.gutenberg.org.

This website includes information about Project Gutenberg™,


including how to make donations to the Project Gutenberg
Literary Archive Foundation, how to help produce our new
eBooks, and how to subscribe to our email newsletter to hear
about new eBooks.

You might also like