Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Film Çal■■malar■ 1st Edition Deniz

Yengin
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/film-calismalari-1st-edition-deniz-yengin/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Pratique Grammaire B1 1st Edition Evelyne Sirejols

https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/

A medida B1 guía didáctica 1st Edition Anaya

https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/

Lo straniero A2 B1 Primi Racconti 1st Edition Marco


Dominici

https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/

L eredità B1 B2 Primi Racconti 1st Edition Luisa Brisi

https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
Deutsch intensiv Wortschatz B1 Das Training 1st
Edition Arwen Schnack

https://ebookstep.com/product/deutsch-intensiv-wortschatz-b1-das-
training-1st-edition-arwen-schnack/

Ritorno alle origini B1 B2 Primi Racconti 1st Edition


Valentina Mapelli

https://ebookstep.com/product/ritorno-alle-origini-b1-b2-primi-
racconti-1st-edition-valentina-mapelli/

Un giorno diverso A2 B1 Primi Racconti 1st Edition


Marco Dominici

https://ebookstep.com/product/un-giorno-diverso-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/

100 DELF B1 Version scolaire et junior 1st Edition


Sylvie Cloeren

https://ebookstep.com/product/100-delf-b1-version-scolaire-et-
junior-1st-edition-sylvie-cloeren/

La nuova Prova orale 1 A1 B1 1st Edition Telis Marin

https://ebookstep.com/product/la-nuova-prova-orale-1-a1-b1-1st-
edition-telis-marin/
VIII Deniz Yengin

Kitabın Adı
Film Çalışmaları

Yazar
Deniz YENGİN - Tamer BAYRAK

Yayın No 0206

ISBN 978-975-353-515-1

Basım Yılı 2018

Kapak Tasarımı
İzel Aytap

Yayıncı
Kitabevi Yayınevi ve Dağıtım Paz. Ltd. Şti.
Molla Fenari Sokak, Der Han 28/A, 34410 Cağaloğlu - İSTANBUL.
Tel: (0212) 527 01 65 - 511 51 90 / Faks: (0212) 511 47 76
e-posta: der@deryayinevi.com.tr / info@deryayinevi.com.tr
www.deryayinevi.com.tr
Sertifika No: 12158

Şubelerimiz
Der Kitabevi Sahaflar Çarşısı No: 1 Beyazıt / İSTANBUL
Tel: (0212) 513 55 75
Derin Kitabevi Sahaflar Çarşısı No: 3 Beyazıt / İSTANBUL
Tel: (0212) 513 18 20

Basım / Cilt
Birlik Ozalit
Nispetiye Mah. Birlik Sokak No: 2 Yücel Sokak Girişi
Nevin Arıcan Plaza Levent - İSTANBUL
Sertifika No: 20179

Copyright © Bu kitabın, tüm hakları Der Kitabevi Yayınevi ve Dağıtım Paz.


Ltd. Şti’ne aittir. Yayınevinin yazılı izni alınmadan tümünün veya bir kısmının
elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, kopyalaması,
çoğaltımı veya dağıtımı yapılamaz.
ilm Çalışmaları V

ÖNSÖZ

İletişim Fakültesi öğrencileri ödev, bitirme tezi ve yüksek


lisans tezlerini yaparken örnek bir çalışmayı görmek ihtiyacını du-
yarlar. Kuramsal bilgilerle donanmış olmak çok önemlidir. Ama
bir araştırma yöntemini kullanarak bir uygulama yapmak için iyi
yapılmış bir örneği incelemek her zaman yararlı bir yoldur. Özel-
likle sinema filmleriyle ilgili ödev yapanların ve tez yazanların bir-
den çok örneği inceleme isteği vardır. Elinizdeki kitap, bu alanda
ihtiyacı olanlara yöneliktir. Göstergebilim yöntemiyle üç filmin
analizini kapsayan çalışma öğrencilere yol gösterici bir işlev üst-
lenmektedir.
Kitap; sinemada mekan ve karakter özellikleriyle ilgili
bilgi verdiği bölümde; Goffman, Bartle, Campbell, Fletcher ve
Greenhill’in karakter teorilerini incelemektedir. Sinemada meka-
nın özellikleri; kurgu, renk ve ışıkla ilişkileri irdelenerek incelen-
mektedir. “Filmsel Anlatı Çözümlemesi ve Masalın Biçimbilimi”
bölümünde; filmin kimliği, filmin öyküsü ve filmsel olgu donanı-
mı hakkında bilgi aktarılmaktadır. Bu bağlamda; çekim özellikleri,
ışıklandırma, renklendirme, iç ve dış uzamlar, giysiler ve bezemin
önemi üzerinde durulmaktadır.
Filmsel anlatının çözümlenmesi ise; uzam, zaman, kişi ve
Vladimir Propp’un “Masal Çözümlemesi” kapsamında incelen-
mektedir. “Yılmaz Güney”in “Yol”, “Nuri Bilge Ceylan”ın “Kış
Uykusu” filmlerinin mekânsal çözümlemesinin ve “Yüzüklerin
Efendisi” üçlemesinin filmsel anlatı çözümlemesinin yer aldığı
3. bölüm film çözümlemesi konusunda örnekler sunmaktadır.
Çözümlemelerin, göstergebilim yöntemi kullanılarak yapıldığı bu
VI Deniz Yengin amer ayra

bölüm, göstergebilim gibi felsefi ve dilbilim açısından geniş ve


derin bir alanda uygulama çalışması yapacaklara somut örnekler
sunmaktadır.
Dilsel göstergeleri dilbilimin inceleme alanında değerlendi-
rerek, dil dışındaki göstergelerin işleyişini araştıran “semiologie”
bilim dalının öncüsü Saussure’ün kuramı ve göstergebiliminin
öncülerinden ABD’li Charles Sanders Pierce’in göstergebilimin
bağımsız bir bilim dalına dönüşmesini sağlayan çalışmaları, bu tür
uygulamaların kaynağı olmuştur.
Bir araştırma yaparken, kuramsal bilgilerin varlığı ve zen-
ginliği kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu kitap, kuramsal temelli bir
göstergebilim çalışmasının nasıl yapıldığını göstermesi açısından
yararlı ve değerli bir çalışmadır. Kitabın genç yazarlarına yeni ya-
zacakları kitaplarda ve yapacakları araştırmalarda başarılar diliyo-
rum.
Kitaptan yararlanacaklara da iyi okumalar…

Prof. Dr. Özden CANKAYA


ilm Çalışmaları VII

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ .................................................................. V
İÇİNDEKİLER.......................................................VII
GİRİŞ ......................................................................1

BİRİNCİ BÖLÜM
KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK SİNEMA VE
TÜRK SİNEMASI
KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK SİNEMA .........................30
TÜRK SİNEMASINA GENEL BİR BAKIŞ ..............................42
TÜRK SİNEMASINDA MEKAN OLGUSU ............................47
SİNEMADA MODERNİZM VE POSTMODERNİZM ..........57
SİNEMADA MEKAN KAVRAMI.............................................62
MEKAN YAKLAŞIMLARI ........................................................68
SİNEMADA MEKANIN ÖZELLİKLERİ .................................76
Sinemada Kurgu, Renk - Işık ve Karakterin Mekan
Üzerine Etkisi .......................................................................80
Sinemada Mekan ve Kurgu İlişkisi .........................................84
Sinemada Mekanın Renk ve Işıkla İlişkisi ..............................89
Sinemada Mekan ve Karakter İlişkisi ......................................94
GOFFMAN’IN KARAKTER TEORİSİ ...................................95
BARTLE’IN KARAKTER TEORİSİ........................................96
VIII Deniz Yengin amer ayra

CAMPBELL, FLETCHER VE GREENHİLL’İN


KARAKTER TEORİSİ .............................................................97

İKİNCİ BÖLÜM
FİLMSEL ANLATI ÇÖZÜMLEMESİ VE MASALIN
BİÇİMBİLİMİ
FİLM OLGUSU ÇÖZÜMLEME YÖNTEMİ .........................104
FİLMİN KİMLİĞİ ....................................................................112
FİLMİN ÖYKÜSÜ...................................................................112
FİLMSEL OLGU DONANIMI ................................................112
Çekim Özellikleri ................................................................112
Işıklandırma .........................................................................115
Renklendirme .....................................................................115
İç ve Dış Uzamlar ................................................................116
Giysiler ve Bezem................................................................116
FİLMSEL ANLATININ ÇÖZÜMLENMESİ...........................116
UZAM (MEKAN) ....................................................................116
ZAMAN (SÜREM) ..................................................................117
KİŞİ ..........................................................................................117
VLADİMİR PROPP’UN MASAL ÇÖZÜMLEMESİ ..............118

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
YILMAZ GÜNEY’İN “YOL”VE NURİ BİLGE
CEYLAN’IN “KIŞ UYKUSU” FİLMLERİNİN
MEKANSAL ÇÖZÜMLEMESİ
ARAŞTIRMANIN AMACI .....................................................133
ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ...............................................135
“YOL” FİLMİNİN MEKANSAL ÇÖZÜMLEMESİ ...............143
“KIŞ UYKUSU” FİLMİNİN MEKANSAL
ÇÖZÜMLEMESİ .....................................................................166
ilm Çalışmaları IX

ARAŞTIRMANIN SONUCU.................................................186

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ ÜÇLEMESİNİN FİLMSEL
ANLATI ÇÖZÜMLEMESİ
FİLMİN KİMLİĞİ ....................................................................187
FİLMİN ÖYKÜSÜ...................................................................189
FİLMSEL OLGU DONANIMI ................................................191
Çekim Özellikleri ................................................................191
Işıklandırma .........................................................................202
Renklendirme .....................................................................202
İç ve Dış Uzamlar ................................................................202
YÜZÜKLERİN EFENDİSİ ÜÇLEMESİNİN FİLMSEL
ANLATI ÇÖZÜMLEMESİ......................................................203
ENGELLEYİCİ VE DESTEKLEYİCİ KAHRAMANLAR ......235
ARAŞTIRMANIN SONUCU.................................................236

SONUÇ................................................................. 243
KAYNAKÇA ......................................................... 251
DİZİN................................................................... 259
X Deniz Yengin amer ayra
ilm Çalışmaları 1

GİRİŞ

İnsanın çevresiyle olan ilişkilerin temelinde iletişim bulun-


maktadır. İnsan ve iletişim birbirini tamamlamaktadır. İletişim ol-
madan insan, insan olmadan da iletişim gerçekleşemez. İlk insanla
birlikte; sözsüz işaretler, sesli uyaranlar iletişimin dili olarak kulla-
nılmıştır. İnsanların ihtiyaçları doğrultusunda teknikler üretilmiş-
tir. Her bir teknik beraberinde başka bir teknik için yol gösterici
olmuştur. Dolayısıyla teknik araç geliştikçe bireylerin yaşamsal
pratikleri de güncellenmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gere-
ken en önemli husus yaşamımıza giren her deneyim beraberinde
farklı sorunları da getirmektedir. İşte bu noktada geliştirmiş oldu-
ğumuz tekniklerin bilim adı altında sistemli ve nesnel bir biçimde
incelenmesi ve analiz edilmesi gerekmektedir.
İletişim insanların topluluklaşarak bir arada yaşamasını sağ-
lamaktadır. Bu nedenle iletişimin toplumsal olduğu ve insanların
temel ihtiyaçlarını gidermek adına bilgi aktarımını sağlamak üzere
evrildiği gözlenmektedir. İletişimin bu görevini yerine getirebil-
mesi için bildirinin (ileti) bir kaynaktan bir alıcıya ulaşmış olması
gerekmektedir. Bildiri Vardar’a göre, il el ildirişim eyleminde
nuşu unun elli ir d g ye uygun lara luşturu dinleyi iye yönelt-
ti i gö terge el t n 1 olarak tanımlanmaktadır. Bir iletiyi iletişimin
ilk adımı yapan ve tek yönlü iletişimi ifade eden bildirim ise “Ko-
nuşu unun dinleyi iye ildiri yöneltme i ildirişim iletişim eyleminin
te yönl gör n m iletim de denir 2 anlamına gelmektedir.

1
Vardar, Berke ( ), A D T S , Multilingual
Yabancı Dil Yayınları, İstanbul
2
Vardar, , s. 3.
2 eni Yengin amer ayra

Ş İletişim Süreci3
İletişimin amacı karşılıklı bilgi aktarımını sağlamaktır. Bu bil-
gi aktarımı insanlık tarihi boyunca çeşitli kanallar vasıtasıyla sürek-
li olarak devam etmektedir. Toplumların yaşamında çok önemli
yer tutan iletişimin tanımlaması yapılırken yine iletişimin tanım-
sal belirginliğini kaybetmemesine verilen önem öne çıkmaktadır.
Bunun nedeni iletişimin kullandığı kanallar ve çok yönlü olarak
günümüze kadarki gösterdiği evrimdir. İletişimi tanımlarken daha
çok temel özelliklerini açıklayan bilim insanları, iletişim kavramı-
nın oluşturabileceği anlam karmaşalarının önüne geçmeye özel-
likle dikkat etmektedirler. Bu anlamda İrfan Erdoğan iletişime;
ir aşlangı ı ve itişi lan ve durmadan te rarlanan ir re yerine
in anın endi i inde ve in anlar ara ında re lili e a i lan elli ör-
g tl aman ve yerlerde ar lılı lar gö teren iliş iler ve anlamlandırmalar
yuma ı lara ele alma iddi yanılgıların rtaya ı ma ını önleye e tir
şeklinde tanımlama yaparken Aysel Aziz iletişimi daha temel an-
lamıyla; elli ara lar ullanara ilgi d ş n e ve tutumların arşılı lı
a tarılma ı 5 olarak tanımlar.
İletişim bir ihtiyaçtır. Bu nedenle insan, toplum ve kültür ile
iç içe geçmiş olan iletişimi tanımlarken ve incelerken bu kavram-
lar açısından çalışmaların yapılması günümüz toplumsal olayları
anlamak ve her anlamda yapılacak üretimlerin geleceğini belir-
lemek için son derece önemlidir. Bu durum iletişim öğelerinin
eksiksiz olarak uyum içinde çalışmasıyla mümkün olmaktadır. Bu
öğeleri Yengin şu şekilde açıklamaktadır
“Kaynak; iletiyi gönderen birey ya da topluluğu ifade et-
mektedir. İletişim sürecini başlatandır. Hedef; iletiyi alacak olan
3
Nazife Güngör, “İ K Y ”, Siyasal Kitabevi, Ankara,
3, s. .
İrfan Erdoğan, “İ A ”, Erk Yayınları, Ankara, , s.3 .
Aysel Aziz, “İ G ”, Aksu Kitapçılık, İstanbul, , s. .
ilm Çalışmaları 3

bireydir. İleti; duygu, düşünceyi anlatan bilgi, tutum ve davra-


nıştır. Kanal ise iletinin aktarılmasını sağlayan ortamdır. İletiyi
aktarabilecek bir sinyale dönüştüren teknik ya da fiziksel bir nes-
nedir. Geribesleme ise iletinin hedef tarafından alınması sonucun-
da sürecin sürdürülmesidir. Kısaca alıcının tepkisinin göndericiye
aktarılmasıdır.”
İletişim, çeşitli kanallarla gerçekleştiği zaman farklı isimlerle
anılmakta ve farklı yönleriyle değerlendirilmektedir. Teknolo-
i, toplumsal gelişmeler, görsel ve işitsel yayınlar gibi etkenler-
le “iletişim ara ı olarak adlandırılan bir kavram ortaya çıkmış ve
bu kavram günümüzde sıkça dile getirilen itle iletişim rtamları
kavramına kadar dönemsel olarak gelişmiştir.

Ş Gelişimsel İletişim Araçları Sarmalı7


Görüldüğü üzere iletişimin gelişimi insanlık tarihinin başlan-
gıcından itibaren hiç durmamıştır. Ancak bu gelişim iletişim et-

Deniz Yengin, “D O Ş ”, Beta Yayıncılık, İstanbul, ,


s. .
7
Deniz Yengin, Yeni Medyaya Eleştirel Bakış. Deniz Yengin (Ed.), (içinde
s. 3- ). “Y M V ”, Anahtar Kitaplar Yayınevi, , s. .
4 eni Yengin amer ayra

kinliğinin kendine has kuralları çerçevesinde gerçekleşmektedir.


Mehmet Naci Dedeal bu konuyu şu şekilde açıklamaktadır
“Bu etkinliğin tarihi yaşamın kendisiyle başlamıştır. Canlı
diye nitelenebilecek her yaşayanın var olması bir başkası ile ile-
tişiminden dolayıdır. Soluduğumuz hava, yaşam kaynağımız olan
su bile başak atomların iletişiminden oluşmaktadır. Canlılığın bir
süreye yayılması ise bu iletişimde ortamları ve bu ortamlarda ile-
tişim etkinliği içinde olanların kurallara uyması ile gerçekleşebilir.
Bu kurallar kodların tanımlanması ve tanınması süreciyle ilgilidir.
Evrim ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Kuralların veya ortamın
istem dışı değişmesi ise kodların ileti niteliğinde yeniden tanım-
lamalar ve uyum için gerekli sürenin gerekliliğini meydana ge-
tirecektir. Bu süreç gerçekleşmezse iletişim eyleminde uyum ve
denge sağlanamaz ve gerçekleşemeyen etkinliğin gerçekleşmeme
süresinin uzaması halinde de 3 öğeden biri ya da tümünün orta-
dan kalkmasına yol açabilir. (Dinozorların yok olması veya nesli
tükenen canlılar gibi).”
İletişim insanların ihtiyaçları doğrultusunda gelişmekte ve çe-
şitli kavramlarla bütünleşerek farklı tanımlamalara sahip olmak-
tadır. Bu tanımlamalar iletişimin günümüze kadarki gelişimiyle
doğru olarak çeşitlenmektedir. Bu doğrultuda Nükhet Güz ile-
tişimin tanımını ve gösterdiği gelişimi ve değişimini şu şekilde
açıklamaktadır
“Bilgi alışverişi, karşılıklı ileti aktarımı, iletim eyleminin çift
yönlü görünümü. Bir taraftan öbür tarafa bir bilginin, bir duygu-
nun, bir düşüncenin aktarımı. İletişim, kitlesel araçlar kullanılarak
gerçekleştiği zaman kitle iletişimi (fr. Communication de masse
ing. Mass communication) adını alır. Bu terimden kurumlar
tarafından bir bireyin anlağında bir ürün ya da kurumla ilgili bilgi-
leri geliştirme ereğiyle yapılan etkinliklerin tümünü belirtmek için
yararlanılmaktadır. Buna dayanarak günümüzde, reklam a ansları
iletişim a anslarına dönüşmüşlerdi. Yalın bir bilgi aktarımından
çok, iletişim, alıcıyı ileti vericisinin yararına etkilemeyi hede e-

Mehmet Naci Dedeal, “İ T Ç ”, Pusula Yayın-


cılık, İstanbul, 3, s. .
ilm Çalışmaları 5

mektedir. Bu durumda, gürültüler yani iletinin aktarımı, alımı


sırasında iletinin anlamını değiştiren öğeler göz önünde bulun-
durulmalıdır. Örneğin, verici tarafından düzgülerin doğru dürüst
kullanılmaması iletinin hedef kitleye ulaşmamasını, reddedilmesi-
ni ya da alıcı tarafından yinelenmesine yol açacaktır. Tecimsel bir
iletişim biçimi olan reklamdan önce aktarılmak istenen iletinin,
gengüdüm örnekçesine uyup uymadığını denetlemek amacıyla
sınamalar yapılmaktadır. Ayrıca imge araştırmaları, ürün ya da ku-
rum görünümünün kampanyalarla istenen yönde geliştirilip geliş-
tirilemediğini belirler. İletişim ayrıca, duygu, düşünce ya da bilgi-
lerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılmasıdır.”

Ş Lass ell’in Genel İletişim Modeli ( )


İletişim çeşitli teknolo ik gelişmelere de sebep olmuştur. Yıl-
lar boyunca edinilen teknik bilginin yardımıyla gelişen teknolo-
i, toplumları birbirine daha da yakınlaştırmış ve iletişim hızını
geçmiş yıllara göre çok daha hızlandırmıştır. Tüm bu gelişmeler
insanlara toplum içinde daha sosyal olmaya, gündemi rahat takip
ederek sosyal yaşamın içinde söz sahibi olabilmeye ve hatta gün-
demi değiştirebilmeye olanak tanımıştır. İletişim teknolo isi olarak
öne çıkan Kitle İletişim Ortamları olgusuyla beraber sinema gibi
sanat dalları da büyük bir hızla atılım yapmıştır. Bunun sonucu
olarak kitle iletişim araçları sayesinde iletişimin farklı kavramlarla
beraber ele alınmasını gerektiren bir döneme girilmiştir. Bu dö-
nemde kitle iletişim araçlarının bireylerle olan ilişkisi göze çarp-
maktadır. İletişimin temel işleyiş modeline yeni açılımlar getiren
kitle iletişim araçları iletişimi tek yönlü olarak adeta yeniden ta-
nımlamıştır.
“İletişim teknolo isindeki gelişmelere bağlı olarak bu araç-
larda da büyük değişiklikler olmaktadır; en eskisi tiyatro kabul
edilmektedir. Sırayla; matbaanın bulunuşu ile ortaya çıkan kitap,

Nükhet Güz vd., “E İ T ”, İnkılap Yayınları, İstanbul,


, s. .
Güngör, 3, s. .
6 eni Yengin amer ayra

gazete, dergi, sinema, radyo, televizyon ve internet olarak sayıla-


bilen bu tür iletişimin en önemli özelliği, çoğunlukla anında geri-
besleme (feedback) olgusunun olmayışı olmaktadır.”11
Bu bağlamda kitle iletişim araçlarının ortaya çıktığı ilk gün-
lerde bireylerden geri dönüşler almadan iletişime yön verdiği ve
bireyleri yönlendirdiği gözlenmektedir. Bu durum kullanıcı ko-
numunda bulunan bireylerin istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda
büyük ölçüde değişmiş ve günümüzde iletişimin temel işleyişinde
yer aldığı gibi çift tara ı hale gelmiştir. Günümüzde kitle iletişim
araçları bireylerin geri dönüşlerine oldukça önem vermekte ve
içerik ve ara yüzlerini bireylerden aldığı geri beslemelere göre dü-
zenlemekte ve geliştirmektedir.
İletişim kavramının gelişim süreci boyunca yaşadığı değişim,
iletişim sürecini ve bilginin oluşum aşamalarını da etkilemiştir. Bu
biçim değişiminin temelinde ise daima teknolo i vardır. Ancak tek-
nolo inin elde edilmesinin yolu “teknik” kazanımlardan geçmek-
tedir. Teknik ir şey elde etmenin retmenin ilgi idir 12 Elde edilen
bilgi, belli bir oluşum süreci sonunda açığa çıkarak bir araya gel-
miş anlamlı veriler kümesini ifade eder. Bu anlamlı veriler kümesi,
bir anlamda iletişim sürecinin temel şeması olan ve günümüzde ağ
toplumu kavramı içerisinde yer alan bit veri enformasyon bil-
gi şeması ile elde edilmektedir. Mevcut bir bilgi içerisinde var olan
“bit” anal rtamda ve den luşan ve endi i inde anlam ı meler
luşturan irim bir bilginin içinde yer alan en küçük ve anlamsız
birimdir. Sayısal ortamdaki tanımıyla ve den oluşan ve yan yana
gelerek anlamlı kümeler oluşturmaya başlayan bit veriye öl le ilen
ilgiye dönüşür. Sonuçta toplumun yararına olan veya olmayan
tüm bu veriler enformasyona veriye ıya la da a armaşı anlamlı
ilginin irer alt me i dönüşür. Bu enformasyon ise salt bilgiler ve
yorumlamayla birlikte esas bilgiyi oluşturur. 3 Bu bağlamda bilgi;
ir ileti i iminde d g lenmiş gö tergeler di ge i ir veri inin ir lu
11
Aziz, , s. .
12
Yengin, “Y M D T ”, s. .
3
Bayrak, Tamer. “Sinemada Karakter Olgusu Bir Karakter Oyuncusu Ola-
rak Sadri Alışık”. http dergipark.ulakbim.gov.tr to dac article vie
3 (Erişim tarihi 3 . . ).
ilm Çalışmaları 7

ara ılı ıyla ir alı ının ilgi ine undu u ö e ilgi iletinin i eri ini elirtir-
en iletişim a tarım re inin t n d r 14 Deniz Yengin’in David
Pears’dan aktardığına göre bilgi; i uş u u ilgi t ne ilgi tı ı
öte i ilgi t rleri gi i alt endi i i in eşine d ş lmeye de er ir ilgi 15
olarak tanımlanmaktadır.
Enformasyon günümüzde internet kullanıcılarının oluşturdu-
ğu sanal kimliklerle sanal gerçekliğin içinde sürekli olarak hareket
halindedir. Enformasyonun temel işlevi iletiyi seçip onu dönüşü-
me uğratmak ve alıcıya ulaşmasını sağlamaktır.
“Enformasyon kaynağı olası iletiler arasından istenen iletiyi
seçer; verici iletiyi sinyale dönüştürür; ileti çevre etkisiyle ya da
gürültü kaynağıyla kanal üzerinden alıcıya gönderilir; gönderilen
sinyal alıcı tarafından iletiye dönüştürülür ve ileti hedefe ulaşır.
Enformasyon, göndericisine açık olan seçeneklerin sayısıdır. En-
formasyonu ölçmek için ikili sistem (binary digit) kullanılır. Bit,
binary teriminin kısaltılmışıdır. Karşıtlıkları temsil eden bu ikili
anlayış evet hayır seçeneği anlamına gelmektedir. Gürültü, kay-
nağın hedefe göndermek istediği iletiyi bozan ya da etkileyen her-
hangi bir şeydir.”
Kullanıcıların veriler hakkında yaptığı yorumlar enformasyo-
nu, enformasyon ise bilginin oluşum sürecini doğrudan beslemek-
tedir. Tüm bu alışveriş sonucunda bilgi olgusu oluşur. Açığa çıkan
bu bilgi de onu kullanmak isteyen kesimler tarafından alınarak
amaca göre işlenir. Bu döngü şematik olarak bit ile başlayıp bil-
gi oluşumuna kadar geçen süreyi nitelemekle beraber bireyler ile
veriler arasındaki geri dönüşlerin eed a ne denli önemli oldu-
ğunu da göstermektedir. Bu bağlamda geri dönüşler bilgi oluşu-
munun en önemli yapı taşlarından biri konumundadır. Bu döngü
insanlık tarihi boyunca sürekli hareket halinde olmuştur ve olma-
ya devam edecektir.17

Güz vd., , s. .
Yengin, “D O Ş ”, s. .
Yengin, “Y M D T ”, s. - 3.
17
Bayrak, “Sinemada Karakter Olgusu Bir Karakter Oyuncusu Olarak Sadri Alı-
şık”.
8 eni Yengin amer ayra

İletişim ve teknolo i tarih boyunca yakın ilişki içerisinde ol-


muştur. Teknolo ik gelişimin temelinde daima iletişim yer almak-
tadır. Bu sayede iletişim teknik için gerekli olan verileri sağlayarak
teknolo inin atılım yapabilmesine olanak sağlamaktadır. Atılım
yaparak gelişen teknolo ide iletişim kanallarını geliştirip çeşitlen-
direrek iletişimin süresi, kalitesi ve önemi konusunda yol gösterici
özelliğini kullanmaktadır. Bu döngü insanların ihtiyaçları doğrul-
tusunda devam etmektedir. TDK teknolo i için ir anayi dalı ile
ilgili ya ım yöntemlerini ullanılan ara gere ve aletleri a ayan ilgi
18
tanımını yapmaktadır.
“Teknolo i kelimesi etimolo ik olarak incelendiğinde Yu-
nanca techner ve logos kelimelerinin birleşimiyle oluştuğu be-
lirlenmektedir. Techner; yapmak, logos ise bilmek anlamına gel-
mektedir. Teknolo i, “bilginin, sanayideki işlemlerde sistematik
olarak uygulamaya alınması” anlamına gelmektedir.”
Teknolo inin pek çok tanımı mevcuttur. Bu tanımlamalar
genel anlamda teknolo i ile toplum arasındaki ilişkiyi çözümle-
mek ve anlamlandırmak için yapılmaktadır. Teknolo inin daima
toplum yararını gözettiği düşünülmektedir. Bu anlamda teknolo i
da a u ilginin t lum allaşma ı yani t lum al yan ımaları lma-
ı t lum al a lam t lum al anlam a anma ı deme tir ve ayrı-
ca “ e n l i in anların yaşamını laylaştırma i in ilgileri retme ve
rati uygulama y llarıdır 21
Özellikle sanayi devriminden sonra büyük bir atılım yapan
teknolo i insan yaşamının önemli bir parçası konumundadır. Bu
bakımdan teknolo i toplum yaşamını etkileyebilecek güçtedir. Bu
güç teknolo iyi bireylerin ihtiyaç ve isteklerini yerine getiren ve
gerekli bilgileri sağlayan araç konumuna getirmiştir. Bu bağlamda;

TDK, , s. .
Ümit Atabek, “İ T ”, Seçkin Yayıncılık, Ankara, ,
s. .
Atabek, , s. 3.
21
Aytekin İşman, “Ö T M G ”, Sempati
Pegem A Yayınları, Ankara, , s. .
ilm Çalışmaları 9

“ e n l i t lumu elirleme nu tem il eder Ama t lum da te n -


l i yenili leri elirleme ullanır 22
İnsanoğlu teknolo i ile yüzlerce yıl önce tanışmıştır. Ancak
teknolo inin gelişimi tarih boyunca farklı dönemlerde farklı ev-
relerle gerçekleşmiştir. İnsanoğlunun iletişim ihtiyacı vesilesiyle
teknolo iye olan ilgisi hiçbir zaman azalmamıştır. Ancak sosyal
ve ekonomik durumlar neticesinde teknolo inin gelişimi sürekli
olarak değişime uğramıştır. İnsanoğlunun teknolo inin gelişimi-
ne dair duyduğu ilgi, mevcut toplumsal olaylar sebebiyle sürek-
li olarak artmış veya azalmıştır. İnsanoğlu ve teknolo i arasındaki
ilişkinin bu denli iniş çıkışlara sahip olması teknolo inin gelişi-
mine zarar vermemiş, sürekli olarak evrilmesine olanak sağlamış-
tır. Marshall McLuhan bu gelişim sürecinde toplumları teknolo i
nezdinde dönemlere ayırarak incelemiş ve bu dönemler içerisinde
insanoğlunun teknolo inin gelişimine ne ölçüde odaklanabildiği-
ne ışık tutmuştur.
“McLuhan teknolo iyi merkeze alarak insanlık tarihini üç
döneme ayırır. Birinci dönem ’lerden önceki kabile dönemi-
dir. Söz ve konuşma ağırlıklı bu dönemde iletişim de yüz yüzedir.
Birincil ilişkilere dayalı bir toplumsal örgütlenme biçimi egemen-
dir. İkinci dönem ile yılları arasını kapsar. Kabile ya-
pısının bozunuma uğradığı bir dönemdir. Mekanik dönem olarak
da adlandırılan bu döneme damgasını vuran asıl amaç matbaadır.
Yazılı kültürün, dolayısıyla da yazılı iletişimin geliştiği bir dönem-
dir. Gazete, dergi, kitap basımı bu dönemde gerçekleşmiş, kütüp-
hane geleneği bu dönemde yerleşik kazanmıştır. Matbaa ve onun
olanak verdiği yazıyla birlikte bu dönemde milliyetçilik yaygınlaş-
mış, imparatorluklardan ulus devlet yapısına geçilmiştir. McLuhan
’lerden sonrasını ise elektronik çağ olarak alır. Bu dönemde
gelişen televizyon, radyo gibi iletişim teknolo ileri sayesinde sözlü
kültürün ve sözlü iletişimin yeniden egemen olmaya başladığı bir
dönemdir.” 3

22
Manuel Castells, “A T Y ”, İstanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları, İstanbul, 3, s. .
3
Güngör, 3, s. .
10 eni Yengin amer ayra

Teknolo inin insanlar yararına yaptığı atılımın çeşitliliği insan


yaşamının her alanında gözlenmektedir. Günümüz modern top-
lumlarında insanlar kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda icat
ettikleri her aleti teknolo inin de yardımıyla geliştirmiştir ve ge-
liştirmeye devam etmektedir. Bilim, spor, eğitim, sanat gibi top-
lumlar için oldukça önemli olan kavramları geliştiren ve içerik-
sel olarak zenginleştiren teknolo i kitle iletişim araçlarının ortaya
çıkmasını sağlamış ve aynı zamanda bir kitle iletişim aracı olan
sinemanın da doğmasına vesile olmuştur.
Teknolo i te ni bilgiler ışığında ortaya çıkmaktadır. Tek-
nik Türkçe’de ir anat ir ilim ir me le dalında ullanılan yön-
temlerin e i 24 anlamına gelmektedir. Bilgi ise belli bir sürenin
sonunda açığa çıkan anlamlı veriler kümesini ifade etmektedir. Bu
bağlamda bilgi kavramını ve bağlantılı olarak iletişimin temel öğe-
lerinden olan bilgi alışverişini açıklayabilmek adına bit veri en-
formasyon bilgi şemasının kullanılması yerinde olacaktır. Mev-
cut bir bilginin en küçük birimi olan it sayısal anlamda ve
ile ifade edilir ve kendi içinde anlamsız kümeler oluşturmaktadır.
Bu birimlerin yan yana gelmesiyle anlamlı kümeler oluşmakta ve
bu aşamada bit kümeleri veriye öl le ilen ilgi dönüşmektedir.
Toplumların yararına olan veya olmayan bu anlamlı veri küme-
leri ise enformasyona veriye göre da a a amlı ilginin alt me i
dönüşmektedir. Enformasyon diğer bilgi kümeleriyle etkileşime
geçerek yorumlanır ve biçimlenir. Sonuç olarak bilgi onu kul-
lanmak isteyen insanlar tarafından alınır ve yeni bilgiler üretmek
için kullanılır. Bu şematik döngü insanlık tarihince var olmakta ve
sürekli olarak gelişmekte ve giderek hızlanmaktadır.
Kullanılmamış ve eskinin karşıtı olarak kullanılan yeni kavra-
mı kullanılmaktadır. Eskinin yerine geçen yeni olarak ifade edil-
mektedir. Yeni ve eski kavramlarının kullanımı, medya kavramı
açıklanırken farklı olmaktadır. Medya olgusunda eski ve yeni ifa-
deleri iç içe geçmektedir. Yeni olgusu, eski olgusunu da içinde
barındırmaktadır. Buradaki en önemli belirleyici faktör teknolo ik

TDK, , s.
Yengin, “Y M D T ” s. -3 .
ilm Çalışmaları 11

yeniliklerdir. Teknolo ik yeniliklerle eski; biçim değiştirmekte ve


yeni olarak ifade edilerek kullanılmaktadır.
İnsanların birbirleriyle olan iletişim ihtiyacı çeşitli iletişim
kanallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Görsel, işitsel ve
yazılı olarak çeşitlenen iletişim yolları insanların birbirleriyle olan
iletişimin süresini ve iletişimin şekillerini çeşitlendirmiştir. Bu
çeşitlilikten biri de sinemadır. Sinema insanlara görsel ve işit-
sel iletişim imkânı sunmaktadır. İçinde barındırdığı kendine has
özellikleriyle sinema yıllar boyunca önemini yitirmeden varlığını
sürdürmeye devam etmektedir. Kitle iletişim açısından oldukça
önemli bir yere sahip olan sinemanın gelişim süreci diğer sanat
dallarına göre çok daha hızlı gerçekleşmiştir. Yapısı gereği teknik
açıdan teknolo ik gelişmeleri takip eden sinema, ortaya çıktığı ilk
günden itibaren sürekli olarak gelişmektedir.
Dünyadaki ilk sinema gösterimi, bir trenin Paris’teki La Ci-
otat garına gelişini gösteren saniyelik filmle gerçekleşmiş ve
bu sayede dünya tarihinin dönüm noktalarından birine imza atıl-
mıştır. Bu filmde karakter ve tiplemelere yer verilmediği gözlen-
mektedir. Film içinde yer alan kişilerin birçoğunun kameradan
haberdar olmadığı bilinmektedir. Bu durum filmde de açıkça
görülebilmektedir. Bu anlamda Lumiere kardeşlerin çektiği film-
lerde kamerayı gözlemleyen bir dış göz olarak kullandıkları gö-
rülmektedir. Ancak bu gerçekçi yaklaşım sinemanın tanınmasıyla
beraber farklı düşüncelerle karşılaşmış ve sinema içeriksel açıdan
zenginleşmeye başlamıştır. Bu nedenle sinema anlayışı gerçekçi ve
kurgusal olarak ikiye ayrılmıştır.
Sinemada postmodernizmin yılı sonrasında başladığı ka-
bul edilmektedir. Giriş, gelişme ve sonucu standart şekilde sıralan-
mayan, kurgusal anlamda farklılıklar sergileyen, teknik ekipman
kullanımında değişkenlikler gösteren d al ışı ullanımı ger e
e lerin ullanımı v , profesyonel olmayan oyuncuların rol alabil-
diği filmler postmodernist sinema örneklerindendir.

Bayrak, “Sinemada Karakter Olgusu Bir Karakter Oyuncusu Olarak Sadri Alı-
şık”.
12 eni Yengin amer ayra

Sinemada mekan kavramı, mekanın dizayn edilme aşamasın-


da yönetmenin ve senaristin sempati duyduğu modernizm veya
postmodernizm öğeleriyle doğrudan ilgilidir. Bu öğeler mekan
dizaynında görsel kodlarla izleyiciyle buluşmaktadır. Bu kodlar
kimi filmlerde açıkça seyirciyle paylaşılırken kimi filmlerde ör-
tük bilgi formatında izleyiciye ulaşmaktadır. Yönetmenin mesa-
ı, mekan kullanımı postmodernist anlayışla tasarlandığı taktirde
genel anlamda dolaylı şekilde, örtük bilgi formatında izleyiciy-
le buluşmaktadır. Kamera hareketleri, kurgu teknikleri, çekim
ekipmanlarının kullanım tarzları, oyuncu profilleri ve buna benzer
tüm sinemasal içerikler modernizm veya postmodernizm öğelerle
bezenerek tasarlanmakta ve sinemasal anlatımın en önemli unsur-
larından biri olan mekan tasarımıyla sonuca ulaşmaktadır.
Mekan bir gereksinim için oluşturulmuş ve içinde barındır-
dıklarıyla birtakım mesa lar içermekte olan herhangi bir yerdir.27
Bu mesa ların açık veya örtük bilgiler halinde içindeki kişilerle
veya ob elerle sürekli olarak etkileşimde olduğu gözlenmektedir.
Tüm görsel detaylar mekanı anlamlandırmaktadır. Mekanın sahip
olduğu tüm bu mesa lar, bunları amacına göre işlemek isteyen
bireyler tarafından kullanılmaktadır. Mekanın herhangi bir amaç
için işlenebilirliği ise çeşitli türlere ayrılmaktadır. Bu bağlamda
içerik açısından isimlendirilen mekan türleri mevcuttur. Mekan
türleri genel anlamda üretilen bir mekanın verdiği mesa lara göre
değişiklik göstermektedir.
Mekan kesintisiz bir etkileşim ortamıdır. Bu etkileşim me-
kan ile mekanın içinde barındırdığı canlı cansız nesneler arasında
gerçekleşmektedir. Her türlü geometrik şekiller, renk opsiyonları,
mekanın ölçüleri mekanın yorumlanmasında etkilidir. Bununla
beraber mekanın içinde barınan canlı cansız tüm ob elerin renk,
şekil, ölçü gibi özellikleri yine mekanın yorumlanmasında etkili
olmaktadır.
İletişim teknolo ilerinin hızlı gelişimi film izleme tarzımızı
değişmiştir. Yalnızca sinema salonlarında değil, evlerimizde de
teknolo inin getirdiği olanaklardan yararlanarak film izlemekte-

27
“mekan”, . . , http .tdk.gov.tr
ilm Çalışmaları 13

yiz. Yirminci yüzyıl sonları Amerikan sinemasını (Holly ood


sinemasını), teknolo ik yeniliklere dayalı üstün yapımların sine-
ması olarak tanımlamak yanlış olmaz. Yirminci yüzyılın başında
kitlesel iletişime büyük bir ivme kazandıran sinema, kısa sürede
olgunluğunun doruğuna ulaşan ve geniş kitlelerce de benimsenen
bir sanat dalı olmuştur. Ancak, henüz sessiz sinema döneminden
başlayarak Amerikan sinemasının dünya ölçeğinde hegemonya
kurma başarısı, yüzyılın sonuna gelindiğinde çoksesli kültürden
teksesli kültüre geçişi dayatmaya başlamıştır. İletişimin başlıca dal-
larında olduğu gibi, sinema alanında da tek yönlü bir akış ağırlık
kazanmıştır. Teknolo ik gelişimin önünü, sinema fiziksel gerçek-
liğe dayanan görüntülerle soyut bir dünya sağlayarak yaratmakta-
dır. Gerçekliği eğretilemeye dönüştürmektedir. Gerçekliği, biçim
veren yönetmen seçmektedir.
Filmsel gerçek, doğadan derlenen gereç yardımıyla sinemanın
olanaklarından yaralanarak kurulan gerçektir. Kullanılan gereçler
ve başvurulan yöntemler, doğadaki gerçeğe uymasa bile sonuç
yönünden izleyicide gerçek duygusu uyandıran, dolayısıyla yanlış
görüntüler yardımıyla yaratılan gerçektir. Bilgisayar teknolo isi,
filmlerin özel efektlerdeki gerçeklik yanılsamasını etkileyici şekil-
de gelişmiştir. Di ital teknolo inin kullanılması, efekt uzmanları-
nın 3 mm.’lik bir görüntüyü piksellere dönüştürmesine, belirli
pikselleri başka bir görüntünün pikselleriyle değiştirerek görüntü-
yü yeniden oluşturmalarına olanak sağlamaktadır.
İletişim araçlarında “arınma” Aristocu anlayışın bir uzantısı
olup, izleyicilerin şiddet dolu eylemlerini izleme yoluyla şiddet
içeren davranışlara doğru eğilimlerinin azalmasını dile getirmek-
tedir. “Arınma Hipotezi” olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre,
düşlemsel bir saldırganlığa katılmak, psikanalitik anlamda bir yer
değiştirmeye hizmet edebilmekte, böylelikle tam tersi durumlar-
da gerçek dünyada ve gerçekleştirilecek olan düşmanca etkilerden
kurtulmaya olanak vermektedir.

Rekin Teksoy, S T İstanbul Oğlak Yayınları, , s. 33.


Geoffrey No ell, Smith, D S T İstanbul Kabalcı Yayınları,
3, s. .
14 eni Yengin amer ayra

Söylenbilime (Mitolo iye) dönüşü amaçlayan fantazyalar, top-


lumsal yaşamı, insan ilişkilerini mistifiye edici bir kaçışçılık eğilimi
(mistifying escapism) taşımaktadır. . yüzyılla birlikte modern
toplumlarda yabancılaşma yoğunlaşmıştır.3 İnsanın düş görebilme
ve fantazi kurabilme yeteneği yalnızca bilinç sanayiinin etkisiyle
değil, modern toplumdaki geçerli yaşama üslubunun benimsen-
mesiyle de sınırlandırılmakta, çarpıtılmakta, evcilleştirilmektedir.3
Bilgisayar teknolo isinin kullandığı Yüzüklerin Efendisi üç-
leme filmlerinde görüntü ve ses efektleri kullanılarak, mavi gözlü
beyazların simgelendiği iyilerle, derileri koyu renkli ve yüzlerine
kezzap dökülmüş gibi korkunç yüzlü kötüler arasında yapılan ve
mutlu sonla noktalanan iyi kötü çarpışması masalsı bir biçimde
aktarılmaktadır. Teknolo i ağırlıklı masal- filmlerin en değerli
ürünler olarak öne çıktığı bir üretim anlayışı, Holly ood sine-
masının bugünü konusunda olumlu bir değerlendirmeyi engelle-
mektedir.3
Çalışmamızda bir popüler kültür ürünü, fantastik sine-
ma örneği “Yüzüklerin Efendisi Üçlemesi”nin filmsel anla-
tı yönünden çözümlemeye çalışacağız. İlk bölümde Yunan
söyleninden(mitolo isinden) faydalanarak filmsel anlatı çözümle-
mesi ve masalın biçimbilimini anlatarak çözümleme yöntemlerini
sunduk. Yunan söyleninde yer alan “Altın Post” ile “Yüzüklerin
Efendisi Üçlemesi” arasındaki benzerlikleri karşılaştırarak anlat-
maya çalıştık. İki masalda da bir yolculuk söz konusudur. Yolcu-
lukta bir nesne bir yerden bir yere götürülecektir. Bu yolculuk
sırasında birçok tehlike yaşadıklarını belirteceğiz.
Öncelikle masal ve söylen arasındaki önemli benzerlikleri
saptadık. Çözümleme yöntemi olarak Simten Gündeş’in film ol-
gusu çözümleme yöntemi ve Vladimir Propp’un masal biçimbili-
minde sunduğu masal çözümlemesini, filmin anlatısına uygunluğu
nedeniyle seçtik. Vladimir Propp’un masalın biçimbiliminde sap-

3
Ünsal Oskay K A Ç F , İstanbul Der
Yayınları, , s. 3.
3
Oskay, , s. .
3
Oskay, , s. .
ilm Çalışmaları 15

tadığı 3 işlev ve kahraman eylemini özellikle vurguladık.7 İlk


bölümde bu iki yöntemi açıkladık.
Bir sinema filmi pek çok etmenin başarılı bir şekilde bir araya
gelmesiyle oluşmaktadır. Çok fazla sayıda kişinin bir uyum içeri-
sinde çalışmasını gerektiren sinema sektörü çok kısa bir süre içe-
risinde gelişmiştir. Başlangıçta çevreyi gözleyen bir dış göz gibi
hareket eden ilk sinemacılar, zamanla insanların da ilgisi ile sine-
masal bakış açılarını değiştirmiştir. Kameranın gözlemleme işlevi,
karakter ve tiplemelerin ortaya çıkması, mekanın farkına varılma-
sı, ışık ve gölge uyumunun işlevselliğinin görülmesi ile değişime
uğramıştır.
Sinemanın hedef kitlesi izleyicidir ve bunun için sinema iz-
leyiciye yönelik tasarlanmış bir sanal gerçeklik oluşturmaktadır.
Bu sanal gerçeklik tasarımı içinde barındırdığı imgelerle izleyici
için anlamlı bir bütün oluşturmaktadır. İzleyici kendisi için tasar-
lanan sanal gerçekliği deneyimleyerek sinema filminin başarısını
ölçmektedir. Bu bağlamda yönetmen izleyici kitleye iletmek is-
tediği mesa ın niteliği ile ilgilenmektedir. Yönetmenin izleyici ile
arasında kurduğu iki yönlü iletişim (ki bu iletişim dolaylıdır) bir
anlamda filmin tasarımını belirlemektedir.
Sinemada anlatı tüm sinemasal öğelerin başarılı bir şekilde bir
araya gelmesiyle ortaya çıkmaktadır. Bu öğelerin her biri kendi
içinde bir tasarım sürecine tabi tutulmaktadır. Tasarımın bu öğe-
leri; karakter ve tipleme, mekan, ob e, renk ışık gölge uyu-
mu, kurgu, kostüm gibi önemli içerikleri kapsamaktadır. Bir film
çözümlemesi yapıldığında bu öğelerin tamamının göz önünde
bulundurulması şarttır. Film analizi esas itibariyle yeni film tasa-
rımlarına da yol göstermektedir. Bunun nedeni bir filmi oluşturan
öğelerin filmin olay örgüsü içerisinde nasıl yer aldığının rahat bir
biçimde anlaşılabilmesi fırsatıdır.
V. Propp, Masalın Biçimbilimi adlı çalışmasında öncelikle
daha evvel yapılmış olan çalışmaları eleştirmektedir. Propp’a göre
yapılacak olan bir çalışmada masalın yapısının ilk önce anlatılı-
yor olması bir hatadır. Bu bağlamda öncelikle masalın ne olduğu
anlatılmalıdır. Masalın ne olduğu anlatıldıktan sonra göstergebili-
16 eni Yengin amer ayra

min de yardımıyla masalın yapısı açımlanmalı ve içerikleri ayrıntılı


olarak incelenmelidir. Kendi eserinden önce yapılan incelemelere
geniş kapsamlı bir eleştiriden sonra Propp elde ettiği verileri açık-
lamaya başlamaktadır. Propp’un yaptığı bu çalışmada elde ettiği
veriler göstermektedir ki masalda işlenen karakterin işlevsel özel-
liği masalda gerçekleşen olay örgüsünün akışı içindeki anlamına
göre belirlenmektedir. Buna göre karakterin işlevi ne ise masa-
lın temel bölümleri de odur. Karakterlerin işlevleri saptanırken
Propp, masalın tekil özelliğini bir kenara bırakarak her eylemi,
masalın olay örgüsü içerisinde sını andırmaktadır. Böylelikle ma-
salların genel anlamda aynı olay örgüsüne sahip olanlarında karak-
ter işlevlerinin de aynı olduğunu, bazı istisnalar hariç bu işlevlerin
genellikle kullanıldığını belirtmiştir. Propp bu işlevler için otuz
bir madde belirlemiştir. Bunlar; u laşma ya a lama ya a ı i neme
ruşturma ilgi t lama aldatma u a atılma öt l e i li ara-
ılı ge iş anı arşıt eylemin aşlangı ı gidiş a ış ının il işlevi a -
ramanın te i i y l ne nenin alınma ı i i rallı ara ında i y l u-
lu ir ılavu eşli inde y l ulu atışma ö el işaret a er giderme
geri dön ş i leme yardım imli ini gi leyere gelme a ıl ı avlar g
iş g işi yerine getirme tanı n ma rtaya ı arma i im de iştirme
e alandırma evlenme işlevleridir
3 işlev kendi içinde hazırlık, karışıklık, dövüş, dönüş ve
tanınma gruplarına ayrılır. Her ne kadar bu işlevlerin tamamına
bir masal içerisinde rastlanmasa da bazı eksik işlevler bir masa-
lın olay örgüsünü bozmamakta ve masalın biçimine zarar verme-
mektedir. Karakterler farklı özelliklere sahip olabilmekte, ancak
bu karakterlerin işlevleri daima özü itibariyle belirlenen otuz bir
işlevden seçilmiş olanları yansıtmaktadır. Bu bağlamda karakterin
yapısı nasıl tasarlanırsa tasarlansın (çirkin, güzel, kötü, iyi vb.) ka-
rakterin işlevi belirlenen otuz bir işlev içerisinde tanımlanmakta-
dır. V. Propp’ a göre bir masalda yer alması muhtemel yedi kişi
bulunmaktadır. Bu kişiler masalın olay örgüsü içerisinde dağılmış
durumdadır aldırganın öt işinin eylem alanı a ış ının a la-
yı ının eylem alanı yardım ının eylem alanı ren e in aranan işi ve
a a ının eylem alanı gönderenin görevlendirenin eylem alanı a ra-
manın eylem alanı d me e a ramanın eylem alanı Anlatıda işlev
ilm Çalışmaları 17

bir karakterin filmin akışı içinde gerçekleştirdiği anlamlı eylemdir.


İşlevlerin düzenlenişi film içindeki anlamı kavrayabilmemiz açı-
sından önemlidir. Karakterler arasında destekleyici(yardımcı) ve
engelleyici(saldırgan) roller söz konusudur. Destekleyici karakter,
anlatı içinde yardımcı, olumlu kahraman; engelleyicide ise anlatıyı
olumsuz yönde etkileyen karakterdir.33
Günümüzde insanlar, gelişen toplumsal olayları sürekli olarak
değişen bakış açılarıyla yorumlamaktadır. İnsanlar gelişen tekno-
lo i sayesinde dünyanın her köşesindeki güncel olayları müthiş bir
hızla öğrenme ve takip etme imkanına sahiptir. Yerel kültürüyle
yaşamını sürdüren insanoğlu, yine teknolo i sayesinde globalleşen
dünyada oluşturulan sentez kültürle karşılaşmaktadır. Bu kültür
global dünyanın oluşturduğu global kültürdür ve popüler kültür
olarak da bilinmektedir. Popüler kültür sayısız kanal vasıtasıyla in-
sanlara sürekli olarak bilgi sağlamaktadır. Ancak bu bilgiler genel
olarak tek tipleşmiş, belli amaçlar için işlenmiş, çoğu akademik
değer taşımayan ve kurgusal özellikte olan bilgilerdir.
İnsanlar sahip oldukları bu bilgiler ışığında, global kültürün
etkisi altında kalarak yerel kültürüyle harmanladığı bakış açıları
ile güncel olayları, tarihi ve sanatı estetik kaygıları nezdinde yo-
rumlamaktadır. Ancak bu yorumlar kurgusal özellik taşıdığından,
akademik olarak doğrulayıcı özellik taşımadığından ve pek çok
kaynağı belirsiz odaktan geldiğinden ötürü göstergebilimsel çö-
zümleme için kullanışlı olmamaktadır; aynı zamanda bu durum
çözümleme yapabilmek için göstergebilimsel çalışmalardan yarar-
lanmayı gerektirmektedir.
Destekleyici kahramanların en belirgini yüzüğün taşıyıcısı
olan Frodo’dur. Bu nedenle karşısına çıkan engellerle savaşmış
ve destekleyici bir kahraman olmuştur. Yüzük taşıyıcılığını ka-
bul ederek bu zorlu görevi üstlenmesi ve büyük bir kötülük
barındıran güce karşı direnmesiyle önemli bir destekleyicidir.
Yüzük’ün gerçek gücünü bilgeliği sayesinde bilen ve öngören
Gandalf, Frodo ve arkadaşları için baştan sona en önemli destek-
leyicilerden biridir. Yüzüğün gücü altına girmemek için ona eli-

33
Yengin, , s. .
18 eni Yengin amer ayra

ni bile sürmemiştir. Frodo’nun zorlu görevinde yanında olan ve


Frodo’ya güvenen Sam önemli bir destekleyicidir. Zorlu yolcu-
luklarda cesareti, kararlılığı ve gücüyle her zaman Frodoya des-
tek olur. “Orta Dünya”nın kötülüğe karşı verdiği bu zorlu savaş
için elinden gelen her şeyi yapar. Aragorn yüzükten etkilenme-
yen önemli bir destekleyicidir. Sauron’un kolunu kesip yüzüğün
parmağından çıkışını sağlayan İsildur, kötülüğün belli bir süre için
durmasını, engellenmesini sağlayışıyla bir destekleyici konumun-
dadır. Zor da olsa yüzükten vaz geçerek onu Frodo’ya teslim eden
Bilbo bu noktada bir destekleyici konumundadır. Gerçeği farke-
den Foromir, tutsak aldığı Frodo’yu serbest bırakarak yüzüğün
yok edilmesi için yaptığı bu yolculukta ona destek olur. Foromir
bu duruşuyla destekleyici konumdadır.
Engelleyici kahraman çoğunlukla Gollum olmuştur. Birçok
sahnede Frodo’nun yolculuğunda yüzüğün yokedilmesini engel-
lemeye çalışmıştır. Filmin baş kahramanlarından Frodo ise zaman
zaman yüzüğün etkisine girmiş, destekleyici yerine engelleyici-
ye dönüşmüştür. Ancak, filmin genelinde destekleyicidir. Gol-
lum “Yüzük”ün yozlaştırıcı gücüne yenik düşerek hem ruhsal
hem de fiziksel değişime uğrayan bir kahramandır. Bu nedenle
yüzüğü yalnızca kendi istekleri için kullanmak isteyen bir engelle-
yici konumundadır. Aslında iyi niyetli bir hobbit olan yaşlı Bilbo,
yüzüğün gücüyle yaşlanmadığını farkeder. İlerleyen zamanlarda
yüzüğün diğer hünerlerini de keşfeder. “Güç Yüzüğü”nün hima-
yesine giren Bilbo, bu nedenle yüzüğü kendisi için istediğinden
bir engelleyicidir. Frodo’nun yüzük taşıyıcısı olduğunu bilmeyen
Foromir onu tutsak alarak Gondor’a götürünce Frodo’nun bu
zorlu yolculuğunda engelleyici konumda yer almıştır. Yolculuğa
başlarken Frodo’ya yardımcı olmayı amaçlayan Boromir yüzüğün
yozlaştırıcı etkisiyle yüzüğe sahip olmak istemiştir. Boromir
yüzüğü halkının refahı, iyiliği için kullanacağını söyleyerek onu
Frodo’dan almaya çalışmıştır. Oysa yüzük Boromir’i baştan çıka-
rarak gerçek sahibine ulaşma çabası içindedir. Ancak bunu bilme-
yen Boromir “engelleyici” konumuna girmiştir. Frodo yüzüğün
taşıyıcısıdır. Diğerlerine göre yüzüğün etkisinde daha az kalmıştır.
Son anda yüzüğün gücü altına girerek onu “Hüküm Dağı”nın
ilm Çalışmaları 19

ateşine atmaktan vazgeç ve engelleyici konumuna girmiştir. De-


agol yüzüğü gölde bulan ve Smeagol’a vermemek için onunla
boğuşan kişidir. Smeagol tarafından boğularak öldürülmüştür.
Deagol da yüzüğe sahip olmak isteğiyle engelleyici konumunda-
dır. Yüzük’ü yaratıp ona kötü bir ruh veren Saouron, yarattığı bu
gücü yalnızca kendi kötü emelleri ve güzel-iyi olan her şeyi yok
etmek için kullanmak istemiştir. Bu nedenle baş engelleyicidir.
Dünya sinemasının yanı sıra Türk sineması da teknik ve içerik
açısından sürekli olarak gelişmiş ve dünya sinemasını takip etmiş-
tir. Tüm dünyada olduğu gibi Türk sineması da kendine özgü şe-
kilde gelişmiş, topluma göre hareket etmiştir. Bu bağlamda Türk
sinemasının toplumun yoğun film talebi nedeniyle ticari kaygıları
daha derin yaşadığı gözlenmektedir.
Bir sinema filminin tamamlanabilmesi için önemli birtakım
unsurların bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu unsurların eksik
olarak bir araya gelmesi bir filmin başarısını etkilemektedir. Sine-
ma filminin başarısı seyirciden gelen geri bildirimlerle ölçülmek-
tedir. Bu anlamda bir filmin başarılı olarak adlandırılması kişiden
kişiye değişmektedir. Sinemada önemli unsurlar başarılı sinema-
cılarca kesin hatlarıyla belirlenmiş durumdadır. Buna göre bir
filmde, yapımcı, yönetmen, set çalışanları, senaryo, oyuncu, ışık,
renk, ses, kostüm, mekan ve kurgu çok iyi uyum sağlamalıdır. Bu
öğelerden olan sinemada mekan kavramı ise insanların günlük ha-
yatlarında sürekli içinde bulunduğu mekan olgusunun bir kopya-
sıdır. Sinema filminin kurmaca dünyasını inandırıcı kılmak adına
tasarlanan mekan, izleyiciye gerçek bir dünyaymış gibi sunula-
rak filmin inandırıcılığını artırmaktadır. Senaryonun barındırdığı
konu gereği tasarlanan mekan, diğer tüm öğelerin tasarlanması-
na doğrudan etki etmektedir. Bu nedenle mekan kavramını daha
ayrıntılı inceleyen ve anlamlandırmaya çalışan mekan kuramları
yaklaşımları, onu tasarlamaya çalışan sinemacılara ışık tutmaktadır.
Bu bağlamda çalışmada ayrıca iletişim kavramı, iletişim ve
teknolo i ilişkisi, kitle iletişim ve sinema ilişkisinin yanı sıra Türk
sinemasının yaşadığı gelişim ve kaygıları da incelenmektedir. Ça-
lışmada ayrıca Türk sineması, modernizm ve Postmodernizm bağ-
20 eni Yengin amer ayra

lamında detaylı anlatımıyla beraber sinemada yer alan mekanın


özelliklerine nasıl bir etkisi olduğu ve Türk sinemasında mekan ve
mekanın diğer unsurlar ile olan ilişkisi araştırılmaktadır. Çalışmada
Türk sinemasının iki önemli filmi ve aynı zamanda Altın Palmiye
ödülü kazanmış filmi olan Yılmaz Güney yapımı “Yol” ve Nuri
Bilge Ceylan yapımı “Kış Uykusu” filmleri mekansal açıdan in-
celenmektedir. Türk sinemasının mekan kullanımı, mekan kavra-
mına olan yaklaşımı, mekan kavramının önemi ve diğer sinemasal
unsurlarla uyumunun incelendiği bu bölümde, mekan kullanımı
konusunda başarılı olarak adlandırılan yönetmenlerin filmleri in-
celenerek Türk sinemasının mekan kavramına bakış açısı seçilen
örneklemler doğrultusunda incelenerek değerlendirilmektedir.
Bu kuramların yaptığı sını andırmalar ve yönlendirmeler özellik-
le sinemadaki karmaşık olan mekan ve mekan ile diğer unsurların
uyumunu daha sade şekilde tasarlamaya yönelik biçimlenmiştir.
ilm Çalışmaları 21

BİRİNCİ BÖLÜM
KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK
SİNEMA VE TÜRK SİNEMASI

İnsanoğlu ilk çağlardan itibaren ihtiyaçları doğrultusunda


üretimi öğrenmiş ve sürekli geliştirmeye çalışmıştır. Köylerin,
kasabaların ve şehirlerin oluşmaya başlamasıyla beraber insanoğlu
tekniğin öğretileriyle birlikte teknolo iyle tanışmış ve bu teknolo-
iyi her anlamda yaşamını kolaylaştırmak için kullanmıştır. Sanayi
devrimiyle başlayan modern dönemde teknolo i büyük bir atılım
yapmış ve büyüyen insan nüfusunun gereksinimlerini karşılamak
adına üretimi çok hızlı hale getirmiştir. Teknolo inin yaptığı bu
atılım ise insanoğlunun en önemli yeteneklerinden biri olan ileti-
şim sayesinde olmuştur.
İletişim günümüzde birçok tanımı olan, üzerine sayısız ince-
leme ve araştırma yapılan, insanoğlunun yaşamını devam ettirmesi
için çok önemli işlevleri olan geniş kapsamlı bir kavramdır. Bu
kavram günümüz teknolo isine yön vermekte ve gelişen toplum-
ların yaşamına doğrudan etki ederek onları yönlendirmektedir.
Bu anlamda iletişim dilimizde duygu d ş n e veya ilgilerin a la
gele ile e er t rl y lla aş alarına a tarılma ı ildirişim a erleşme
m ni a y n 3 anlamına gelmektedir.

3
TDK, “T S ”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, ,
s. .
22 eni Yengin amer ayra

atı dillerinde atin e mmuni are ö nden t remiş lan


mmuni ati n ö i in dilimi de iletişim elime i ullanılma -
tadır An a lere adar iletişim elime i yerine en rma y n ve
a erleşme elimeleri ullanılma taydı An a u elimeler mmu-
ni ati n elime inin anlamını tam lara taşıyamadı ı i in iletişim e-
lime i ullanılma tadır.”3 İletişimin Türkçe’deki bir diğer adı ise
ildirişim dir. İnsanın düşünebilen bir varlık olması iletişimin
doğmasına ve çeşitli sını ara ayrılarak gelişmesine neden olmuş-
tur. nuşu uyla dinleyi i ara ında ildiri alışverişi arşılı lı ildiri
a tarım ildirim eyleminin i t yönl gör n m er e te nuşu u
g l ir dinleyi i dinleyi i de g l ir nuşu udur da a a ı ir anla-
tımla er i i i de irer nuşu u dinleyi idir İşlev el dil ilime göre dilin
temel işlevi ildirişimi a lama tır 36 Bu nedenle iletişim, bireyler
arasındaki bildirişimin sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi ihtiyacın-
dan doğmuştur. İletişimin temel görevi de bireyler arasındaki bil-
dirişimi sağlayabilmektir.
Tarihte bilinen en eski teknolo ilerden biri ya ı dır. Yazı
iletişimin gereği olarak ortaya çıkmış bir teknolo idir. Bu teknolo-
i insanlık tarihi boyunca önemini yitirmeden günümüze ulaşmış-
tır. En eski toplumlardan beri kullanılan yazı, her türlü teknolo ik
gelişime zemin hazırlamıştır.
Yazı; duygu ve düşüncelerin elle tutulabileceği somut or-
tamlar yaratmıştır. İletişimin en temel yapı birimi olan yazı sosyal
hayatın en belirgin teknik kaynağıdır. Teknik anlamda insanlara
tekerleğin bulunması, ateşin kontrol edilebilmesi gibi yaşamsal fa-
aliyet imkanları sunan yazı, yine insanoğluna iletişime yön vere-
bilme ve bu yolla topluluklaşarak dünyaya yön verebilme şansı
vermiştir. Bu bağlamda yazı, günümüze kadar devam eden bit
veri enformasyon bilgi döngüsü sonucunda önce geleneksel
medya ve ardından yeni medya kavramları içerisinde yeni tekno-
lo ik gelişmelere zemin hazırlamıştır. Günümüze kadar gerçek-

3
Deniz Yengin, “Y M D T ”, Derin Yayınları,
İstanbul, , s. .
3
Berke Vardar, “A D T S ”, Multilingual Ya-
bancı Dil Yayınları, İstanbul, , s. 3.
ilm Çalışmaları 23

leşen her türlü teknolo ik yeniliğe iletişimin önemli unsuru olan


yazı sebep olmuştur.3
Teknolo i te ni bilgiler ışığında ortaya çıkmaktadır. Tek-
nik Türkçe’de ir anat ir ilim ir me le dalında ullanılan yön-
temlerin e i”3 anlamına gelmektedir. Bilgi ise belli bir sürenin
sonunda açığa çıkan anlamlı veriler kümesini ifade etmektedir. Bu
bağlamda bilgi kavramını ve bağlantılı olarak iletişimin temel öğe-
lerinden olan bilgi alışverişini açıklayabilmek adına bit veri en-
formasyon bilgi şemasının kullanılması yerinde olacaktır. Mev-
cut bir bilginin en küçük birimi olan it sayısal anlamda ve
ile ifade edilir ve kendi içinde anlamsız kümeler oluşturmaktadır.
Bu birimlerin yan yana gelmesiyle anlamlı kümeler oluşmakta ve
bu aşamada bit kümeleri veriye öl le ilen ilgi dönüşmektedir.
Toplumların yararına olan veya olmayan bu anlamlı veri küme-
leri ise enformasyona veriye göre da a a amlı ilginin alt me i
dönüşmektedir. Enformasyon diğer bilgi kümeleriyle etkileşime
geçerek yorumlanır ve biçimlenir. Sonuç olarak bilgi onu kul-
lanmak isteyen insanlar tarafından alınır ve yeni bilgiler üretmek
için kullanılır. Bu şematik döngü insanlık tarihince var olmakta ve
sürekli olarak gelişmekte ve giderek hızlanmaktadır.3
İnsanların birbirleriyle olan iletişim ihtiyacı çeşitli iletişim
kanallarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Görsel, işitsel ve
yazılı olarak çeşitlenen iletişim yolları insanların birbirleriyle olan
iletişimin süresini ve iletişimin şekillerini çeşitlendirmiştir. Bu
çeşitlilikten biri de sinemadır. Sinema insanlara görsel ve işit-
sel iletişim imkânı sunmaktadır. İçinde barındırdığı kendine has
özellikleriyle sinema yıllar boyunca önemini yitirmeden varlığını
sürdürmeye devam etmektedir. Kitle iletişim açısından oldukça
önemli bir yere sahip olan sinemanın gelişim süreci diğer sanat
dallarına göre çok daha hızlı gerçekleşmiştir. Yapısı gereği teknik
açıdan teknolo ik gelişmeleri takip eden sinema, ortaya çıktığı ilk
günden itibaren sürekli olarak gelişmektedir.

3
Yengin, “Y M D T ” s.3 -3 .
3
TDK, , s.
3
Yengin, “Y M D T ” s. -3 .
24 eni Yengin amer ayra

Sinemanın ortaya çıkması dönemin mucitlerinin keşi eri so-


nucu gerçekleşmiştir. Şubat tarihinde ilk sinema gösteri-
mi yapılmıştır. ’te Thomas Edison’un ( - 3 ) keşfettiği
kinetoskopu geliştiren “Lumiere Kardeşler” Paris’te bu buluşun
üzerinde çalışıp sinematografiyi keşfetmişlerdir. Dünyadaki ilk si-
nema gösterimi, bir trenin Paris’teki La Ciotat garına gelişini gös-
teren saniyelik filmle gerçekleşmiş ve bu sayede dünya tarihinin
dönüm noktalarından birine imza atılmıştır. Bu filmde karakter ve
tiplemelere yer verilmediği gözlenmektedir. Film içinde yer alan
kişilerin birçoğunun kameradan haberdar olmadığı bilinmektedir.
Bu durum filmde de açıkça görülebilmektedir.

R Kinetoskop, kinetoskopta film izleyen bir kişi ve kinetoskop


salonundan görünüm
Sinemanın ilk örneklerinde karakter ve tipleme oyunculu-
ğuna rastlanmamakta ve bu bağlamda çekilen filmler günümüz
sinema filmleri gibi konulu olmaktan uzak durumdadır. Daha çok
gözlemleyen bir göz gibi gündelik toplum hayatını gösteren ilk
filmlerde zaman zaman profesyonel olmayan basit oyunculuklar
sergilenmektedir. Günlük hayatta sıklıkla karşılaşılabilecek insan
tiplerinin yer aldığı bu filmler teknik olarak da oldukça basit ve
özensizdir. Ayrıca kurgu tekniklerinin daha keşfedilmediği bu dö-
nemlerde filmler sessizdir. Sinemanın gelişimiyle beraber seyir-
cinin gösterdiği yoğun ilgi sinemacıların ortaya çıkmasına sebep
olmuştur. Ticari olarak sinemanın bir getirisi olduğunu keşfeden
sinemacılar bir sinema filminde kurmaca dünya yaratılabileceğini
anlayarak öykülü filmler üretmeye başlamışlardır. e rge lie

“Kinetoskop, kinetoskopta film izleyen bir kişi ve kinetoskop salonundan görü-


nüm”, . . , Ni at Özön, “S E K ”, Elif Kitabevi, İstanbul,
, s. .
ilm Çalışmaları 25

ie y ir la ılı la di n ın lminde görd inema


ile inin et i iyle aş a inema ileleri geliştirere öy l lmin aşla-
tı ı ı ldu ”
Sinemanın atılım yapmasıyla beraber karakter ve tipleme
kavramları şekillenmeye başlamıştır. Bu kavramlar sinema filminin
kurmaca bir dünyaya sahip olmasını sağlamaktadır. Anlam olarak
birbirinden ayrılan bu kavramlar ilk öykülü filmlerden günümüz
sinema filmlerine kadar değişmeden kalmıştır. Bu şekilde teknik
olarak gelişen ve değişen sinema konu işleyişi bakımından değiş-
meden kalarak günümüze kadar geçerliliğini kaybetmeden koru-
muştur. Bu bağlamda mekan, ışık, ses, kostüm vb. diğer önemli
unsurlarla bir araya gelen karakter ve tipleme oyunculukları bir
sinema filmini tamamlayan önemli unsurlar olmaktadır.
Sinemanın her geçen dönem yaşadığı değişim ve gelişim si-
nemacıları farklı arayışlara itmiştir. Toplumların yaşadıkları eko-
nomik, siyasi ve askeri olaylar doğal olarak sinemacıları da etkile-
miş, gündelik yaşam toplumların sinemasına da yön vermiştir. Bu
anlamda sinemada çeşitli akımlar ortaya çıkmıştır. Bu akımlardan
önemli bir bölümü sinemada mekana da doğrudan etki eden mo-
dernizm ve postmodernizmin alt başlıkları olarak öne çıkmakta-
dır. Sinemada mekan kullanımının önemi sinemacıları modernist
ve postmodernist arayışlara itmiştir. Mimari olarak daha kesin
hatlara ayrılabilen bu kavramlar sinemada kurallar ve yaklaşımlar
olarak ayrılmakta ve sinemacılarca uygulanmaktadır.
derni min tari i y yılın nlarına dayan a da ö enleri
da a e ilere dayanma tadır Avru a ö enli u a ım y yılda-
i Aydınlanma Ça ından e lenme tedir ” Fransız ihtilali ile gelişen
yenilikçi düşünceler dönemin Katolik kilisesinin sergilediği baskı-
cı tutumu hafi etmiş, akılcı bir düşünce anlayışını engelleme du-
rumu ortadan kalkmaya başlamıştır. Din merkezli eğitimin yerini
pozitif bilimlerin almasıyla yetişen bilim adamları ve filozo ar Ay-
dınlanma Çağı’nı başlatarak aklı birinci planda tutmuşlardır. Mo-

Rekin Teksoy, “S T ”, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, , s.3 .


David Harvey, “ D ”, Metis Yayınları, İstanbul,
, s. .
26 eni Yengin amer ayra

dernizmin mimari ve kültürel anlamda . yüzyılda ortaya çıktığı


bilinmektedir. Sanayi devrimiyle pekişen Aydınlanma Çağı mo-
dernizmin doğmasına sebep olmuş ve günümüze kadar hızlı bir
şekilde gelişmesine olanak sağlamıştır. Modernizm, hızlı üretim ve
tüketim, iletişim süresinin güncellenmesi, büyüyen nüfusların her
türlü artan gündelik ihtiyaçları gibi tüm yaşamsal ihtiyaçlara ce-
vap vermeye yönelik sürekli olarak gelişmektedir. Ortaya çıktığı
dönemlerde yerel kültürlerin zayı ayarak yerini global bir kültüre
bırakmasına neden olmuştur. Bu durum beraberinde kuralcılık,
bir düzen arayışı, mimaride ve kültürel alanlarda tek tipleşme gibi
durumları getirmiştir. Bu bağlamda modernizmin toplum için
faydalarının yanında olumsuzluklarından da bahsedilmektedir. Bu
nedenle gelişen bu olumsuzlukları gidermek adına postmoder-
nizm doğmuş, modernizme alternatif olarak kendi içinde büyü-
müş ve gelişmiştir.
Postmodernizm genel geçerlik iddiası taşıyan, mimaride ve
kültürel alanda tek tipleşen, global kültürün getirdiği sıralı ve ku-
rallara sahip mimari ve kültürel düzenleri (mimaride ullanılan ge-
metri şe iller inemada ullanılan te ti te ni ya laşımlar evre
d enleme i v ) hızlı üretim ve tüketim adına basitleşen toplum
yaşam modellerini ve bunun gibi modernizmin getirdiği nere-
deyse tüm özellikleri reddetmektedir. Tarihi yok saymayan post-
modernizm günümüz teknolo ik şartlarıyla yorumlama kabiliyeti
sunarak farklı mimari ve kültürel açılımlar sağlamaktadır.
“ derni m iyerarşi a imiyet me a e t n elleştirme itmiş
ya ıt ente mev udiyet aradigma gö terilen ana d elirti ara-
n ya elirlenmişli aş ınlı meta i gi i avramlarla i ade edilir en
tm derni m ra tlantı anarşi t enme e i li re er rman
antite y lu ileşim gö teren anlatı arşıtı ar u şi reni ir ni
elir i li ve i inli lara i ade edile ilinir ” 3
Modernizm ve Postmodernizm öncelikle kendini mimari
alanda gösterse de sanatta da oldukça önemli bir yer edinmiştir.
Bu nedenle müzik, resim, heykel, sahne sanatları ve sinemayla
ilişkisi oldukça fazladır. Sinemada modernizm ve postmodernizm

3
Harvey, , s. .
ilm Çalışmaları 27

ayrımı teknik özellikler, içerik ve mekan anlamında öne çıkmak-


tadır. Bu bağlamda sinemada ortaya çıkan çeşitli akımlar dolaylı
olarak modernizm ve postmodernizm ayrımlarına yol açmışlardır.
Modernizm sinemada profesyonel oyuncu kullanımı, doğal olma-
yan ışık kullanımı, son teknolo i ürünü kamera kullanımı, giriş,
gelişme ve sonuç sıralaması neredeyse belli senaryoların işlenmesi,
mekansal anlamda geometrik şekillerin sıkça kullanılması, kamera
açılarının pratik şekilde kullanılması, kurgu tekniklerinin standart
ve oldukça basit kullanılması gibi ayrıntılarla kendini göstermek-
tedir. Postmodernizm ise sinemada modernizmin özelliklerinin
yanı sıra, profesyonel olmayan oyuncuların kullanılabildiği, doğal
ışık ve doğal sesin kullanılabildiği, teknik anlamda eski yeni her
türlü imkânın kullanılabildiği, içeriği ve giriş, gelişme ve sonuç
sıralaması tamamen kendine özgü olan senaryoların işlendiği, me-
kansal anlamda biçimi belli olmayan düzensiz şekillerin kullanı-
labildiği, kamera ve kurgu tekniklerinin daima yeniyi aradığı bir
kavram olarak gözlenmektedir.
Sinema tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oldukça
popüler durumdadır. İlk gösterilen filmlerle birlikte gittikçe bü-
yüyen sinema sektörü Türk insanından da talep almış ve Türk
toplumu ile sinema arasında güçlü bir bağ oluşmuştur. Bu nedenle
dönem dönem oldukça yüksek sayılarda filmler çekilmiş ve oluşan
bu talep patlaması bu şekilde karşılanmaya çalışılmıştır. Bu uğurda
sayısız yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu ve kurgucu yetişmiş
ve isimleri Türk sinema tarihine yazılmıştır. “ um uriyet ile yeti-
şen uşa u dönemde ö öylemeye aşlamıştır retti leri e erler yerli
ara terlerde r al ının runlarını deşmeye yöneli tir anat ılar
t luma e ilmişlerdir r t lumuna a mışlardır ” Sinema perde-
sinde kendi yaşamını gören halk sinemayı özümseyerek sahiplen-
miş ve sürekli olarak yapımcılardan film talep eder hale gelmiştir.
Bir yılda neredeyse 3 film çekilebildiği dönemleri olan Türk
sinemasında halkın ilgisi dönem dönem azalmış veya artmıştır.

Nebat Yağız, “T S K T ”, İşaret Yayınları,


İstanbul, , s.3 .
28 eni Yengin amer ayra

“ e i yılda lm na ıl ya ılıy rdu eyir iyle arayı eyir-


i yatırıy rdu ilet alıy r inemaya gidiy rdu nun ödedi i aralar
t lanıy r ölge işletme ilerine gönderiliy r işletme iler de u arayı İ -
tan ul da i r d töre y lluy r lm öyle ya ılıy rdu ilmler neden
te d e veya ir irine en er luy rdu u e e ten Ç n eyir i ilet
ara ını verir en e enilerini de era er gönderiy rdu endi d ş n eleri-
ni endi i te lerini ara ına şart şuy rdu ir örne vereyim rrem
rman ın da ında turdu um ir g n ir işletme i tele n etti A a ey
ya a a ın lmde Ay an şı l un r an ray l un ira me ar
ir de avga l un u ta i ya al ir runlulu de ildi ama iliy r un
dönemde ir lm ara getirmiy r a yönetmenin ir da a lm ya ma ı
yaşamını devam ettire ilme i de m m n de ildi ”
Sinemayla Türk toplumunun tanışması Osmanlı İmpara-
torluğunun son günlerine denk gelmektedir. yılının sonla-
rından itibaren Saray’da gösterilmeye başlanan sinema daha son-
ra İstanbul’da halka gösterilmeye başlanmıştır. Bu dönemlerde
“… inema en r iye de de il İ tan ul a ve İ tan ul un ir emti
lan ey lu na girmişti İ leyi ilerin y öl m n evantenler ya
da era nın ya an ı uyru luları luşturma taydı ilm gö terimleriyle il-
gili el ilanları ve tanıtımlar ile r e dışında er dilde a ılmıştır ran-
ı a um a rmeni e Alman a v ” Bu bağlamda Türkiye’ye
sinema ilk olarak yabancı sinemacılar ile girmiş ve ilk gösterim-
ler yine yabancı sinemacıların girişimleriyle yapılmıştır. Bilinen
ilk Türk sinemacısı aynı zamanda ilk Türk belgeselcisi olan Fuat
Uzkınay’dır. Çalışmalarıyla sinemaya öncülük eden Uzkınay ken-
disinden sonra gelecek sinemacılara ilham kaynağı olmuştur.

Yağız, , s. - .
Giovanni Scognamillo, “T S T ”, Kabalcı Yayınevi, İstanbul,
, s. .
Scognamillio, , s. .
ilm Çalışmaları 29

R İlk Türk Sinemacısı Fuat Uzkınay


Türk sineması teknik ve içerik açısından sürekli olarak geliş-
miş ve dünya sinemasını takip etmiştir. Tüm dünyada olduğu gibi
Türk sineması da kendine özgü şekilde gelişmiş, topluma göre
hareket etmiştir. Bu bağlamda Türk sinemasının toplumun yoğun
film talebi nedeniyle ticari kaygıları daha derin yaşadığı gözlen-
mektedir.
Bir sinema filminin tamamlanabilmesi için önemli birtakım
unsurların bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu unsurların eksik
olarak bir araya gelmesi bir filmin başarısını etkilemektedir. Sine-
ma filminin başarısı seyirciden gelen geri bildirimlerle ölçülmek-
tedir. Bu anlamda bir filmin başarılı olarak adlandırılması kişiden
kişiye değişmektedir. Sinemada önemli unsurlar başarılı sinema-
cılarca kesin hatlarıyla belirlenmiş durumdadır. Buna göre bir
filmde, yapımcı, yönetmen, set çalışanları, senaryo, oyuncu, ışık,
renk, ses, kostüm, mekan ve kurgu çok iyi uyum sağlamalıdır. Bu
öğelerden olan sinemada mekan kavramı ise insanların günlük ha-

“İlk Türk Sinemacısı Fuat Uzkınay”, . . , http .mustaface-


tin.org tr fuat-uzkinay-hakkinda-dr-mustafa-cetin- mustafacetinorg-
ayastefanostaki-rus-abidesinin-yikilisiilk-turk-filmi
30 eni Yengin amer ayra

yatlarında sürekli içinde bulunduğu mekan olgusunun bir kopya-


sıdır. Sinema filminin kurmaca dünyasını inandırıcı kılmak adına
tasarlanan mekan, izleyiciye gerçek bir dünyaymış gibi sunula-
rak filmin inandırıcılığını artırmaktadır. Senaryonun barındırdığı
konu gereği tasarlanan mekan, diğer tüm öğelerin tasarlanması-
na doğrudan etki etmektedir. Bu nedenle mekan kavramını daha
ayrıntılı inceleyen ve anlamlandırmaya çalışan mekan kuramları
yaklaşımları, onu tasarlamaya çalışan sinemacılara ışık tutmaktadır.
Bu kuramların yaptığı sını andırmalar ve yönlendirmeler özellikle
sinemadaki karmaşık olan mekan ve mekan ile diğer unsurların
uyumunu daha sade şekilde tasarlamaya yönelik biçimlenmiştir.
Bu bağlamda iletişim kavramı, iletişim ve teknolo i ilişkisi,
kitle iletişim ve sinema ilişkisi incelenmekte ve Türk sinemasının
yaşadığı gelişim ve kaygıları incelenmektedir. Çalışmanın deva-
mında Türk sineması, modernizm ve Postmodernizm bağlamın-
da detaylı anlatımıyla beraber sinemada mekan özelliklerine nasıl
bir etkisi olduğu ve Türk sinemasında mekan ve mekanın diğer
unsurlar ile olan ilişkisi araştırılmaktadır. Çalışmada Türk sine-
masının iki önemli filmi ve aynı zamanda Altın Palmiye ödülü
kazanmış filmi olan Yılmaz Güney yapımı “Yol” ve Nuri Bilge
Ceylan yapımı “Kış Uykusu” filmleri mekansal açıdan incelen-
mektedir. Türk sinemasının mekan kullanımı, mekan kavramı-
na olan yaklaşımı, mekan kavramının önemi ve diğer sinemasal
unsurlarla uyumunun incelendiği bu çalışmada, mekan kullanımı
konusunda başarılı olarak adlandırılan yönetmenlerin filmleri in-
celenerek Türk sinemasının mekan kavramına bakış açısı seçilen
örneklemler doğrultusunda incelenerek değerlendirilmektedir.

KİTLE İLETİŞİM ARACI OLARAK SİNEMA


Antik Çağ’dan beri insanlar iletişime daima ihtiyaç duymuş
ve onu kullanmıştır. Bu çağlardan itibaren iletişim, kaynaktan he-
defe doğru olacak şekilde gerçekleşmektedir. Ancak ilerleyen dö-
nemlerde topluluklaşarak bir araya gelen insanlar devlet kavramını
ortaya çıkarmışlardır. Bu toplulukların toplumlar haline gelmesi
ve devlet kavramlarının ortaya çıkmasıyla beraber iletişim yeni bir
boyut kazanmıştır. Bu boyuttaki iletişim kaynak ve hedef tanım-
ilm Çalışmaları 31

lamasını kendi içinde güncellemiştir. Bu güncellemeyle beraber


bireyler arasındaki tek kanallı iletişim çok kanallı iletişim modelle-
rine dönüşerek kaynak ve alıcı arasındaki geri dönüşler engellen-
miştir. Bu şekilde tek tara ı iletişim modeliyle alıcıların aldıkları
bilgilerin içerikleri müdahale edilmeksizin tek tara ı olacak şekil-
de gerçekleşmeye başlamıştır. Bununla beraber genel anlamdaki
iletişim modelinden farklı olarak kitle iletişimde tek kaynak yerini
birden fazla kaynağa bırakmaya başlamıştır. Tüm bu değişimin te-
mel nedeni ise kitlesel hareket eden insanların toplum yaşamına
verdiği önemdir. Toplum yaşamına adapte olan insanlar yöneten
ve yönetilenler olarak toplum içinde yerlerini alırlar ve bu sayede
bir ihtiyaç olan iletişim kitle iletişime dönüşerek gerçekleşmeye
başlar. Bu bağlamda kitle iletişim toplumsal yaşamın maruz kaldığı
etkilere göre yön bulmaktadır.
“ itle el avaşlar gö ler işgaller de a ıl ama larının yanında itle
iletişimin de gör n mleri ara ında a ul edile ilir er durumda irileri
aş a irilerini et ileme endi ama ları d rultu unda yönlendirme
endi egemenli alanlarında tutma i in itle iletişimi ve şullara göre
de la ı itle iletişim ara larını ullanmışlardır İn anlı tari inin er
döneminde irileri ö elli le yöneti i numunda ulunanlar endi i -
tidarlarının g venle rme i i in itleleri elli ir d ş n şe ev etme
ve rada tutma i temişlerdir a ı dönemlerde iya et a ı dönemler-
de de din ara ılı ıyla ya ılan yönlendirmeler iya et ve din urumunun
yeterin e et in ullanılamadı ı durumlarda da d rudan a ı ve şiddet
ara larına aşvurulmuştur Ama er dönemde adı nulma a ile ege-
men e imlerle a ımlı e imler ara ında a ı ya da ört ir m adele
regelmiştir İşte u m adelede veya i tidar yarışında iletişim ö elli le
de itle iletişimi önemli lmuştur ”
Günümüz modern toplumlarında kitle iletişimi olgusu mev-
cut iletişim ortamını sağlıklı bir zemin üzerine kurmak adına bazı
aracılara ihtiyaç duymaktadır. Bu aracılar teknolo ik atılımında
yardımıyla iletişimin kalitesi ve süresine doğrudan etki etmekte-
dir. Bu aracılar günümüzde kitle iletişim araçları olarak anılmak-
tadır. Kitle iletişim araçları iletişimi kaynaktan hedefe ulaştırmak
adına çalışmakta ve sürekli gelişimini devam ettirmektedir.

Güngör, “İ K Y ”, 3, s.33
32 eni Yengin amer ayra

“ itle iletişim ara ı itle iletişiminde ayna ile ede ara ında i
lu lara verilen ad itle iletişim ara ları denildi inde genelli le rad-
y televi y n ga ete dergi ve en eri yayınlardan ö edilme tedir
itle iletişim ara ları t lum al yaşantıyı önemli öl de et ileme te ve
u ara lar ilgi iletiminin yanı ıra davranış m delleri yaşam i imleri
unma tadır anımın da a geniş tutulma ı ve a ılı er t rl yayının
“ itle iletişim ara ı ayılma ı gere ti i d ş n e i avunula ilir öyle e
el duyuruları r manlar i gi r manlar inema öy ita ları ma al
ita ları ve en erleri de itle iletişim ara ları lara enim ene ilir ”
Kitle iletişim araçları edinilmiş mevcut enformasyon dizilim-
lerinin çözümlenerek bilgi haline gelmesini fırsat bilerek bu bil-
gi kümelerini müthiş bir hızla kaynaktan hedefe iletmektedirler.
Ancak kitle iletişimi tarih boyunca kitle iletişim araçları vasıtasıyla
sağlanmamış, eski dönem toplumlarda ve hatta günümüz toplum-
larında da görüleceği üzere birtakım ortamlar kitle iletişimini ger-
çekleştirebilmek adına toplumlar tarafından oluşturulmuştur. İle-
tişimin süresi ve kalitesi adına büyük etkileri olmayan bu ortamlar
kitle iletişim araçlarına alternatif olarak kullanılmaktadır.
“ itle iletişimi a ırlı lı lara itle iletişim ara larıyla d layımlan-
mış iletişim edimine arşılı gelme tedir An a itle iletişim ara ları
ullanılmadan da itle el d eyde iletişim m m n la ilme tedir ent
meydanlarında d enlenen mitingler tadyumlarda ger e leştirilen et in-
li ler anti dönemlerde i ag ra gelene i itle iletişim ara larıyla d la-
yımlanmayan itle iletişime örne verile ilir alde itle el d eyde
iletişim el edimin ger e leşe ilme i i in itle iletişim ara larının varlı ı
runlu şul lara alınmamalı An a m dern anlamda itle ileti-
şim ara larının ga ete rady televi y n inema internet v gelişi-
miyle irli te itle el iletişimde aman ve u am aşımı lana lı duruma
gelmiştir ”
Kitle iletişim araçları kendi içinde çeşitlenmektedir. Bu çeşit-
lilik iletişimi doğrudan etkilemekle beraber teknolo ik gelişime de
yön vermektedir. Bu nedenle kitle iletişim araçları teknolo inin
gelişimiyle doğru oranda gelişmiştir. Bu da kitle iletişim araçları-

Güz vd., , s. .
Nazife Güngör, “İ G ”, Siyasal Kitabevi, Ankara, 3, s. .
ilm Çalışmaları 33

nın müthiş bir hızla geliştiğini göstermektedir. Bu bağlamda kitle


iletişim araçları icat edildikleri dönem farklılıkları, içerik, kullanım
amacı, mevcut dönemde kullanıcı bireylerle araçlar arasındaki iliş-
ki ve sosyal yaşamın maruz kaldığı etkiler nedeni ile konvansiyo-
nel medya ve yeni medya olarak birbirinden ayrılmaktadır. Kon-
vansiyonel medya temel olarak sosyal medya öncesinde yer almış,
insanlara haber ulaştıran ve bu haberi ulaştırırken tek yönlü bir
iletişim modeli uygulayan, geri dönüşüm almayan yayın organ-
larını içeren medyadır. Bu medyaya radyo, televizyon, gazeteler,
dergiler, müzik albümleri vb. görsel, metinsel ve işitsel içerik su-
nan, etkileşimden uzak ve kullanıcıların kontrol edemediği yayın
organları örnek verilmektedir.
“ u yayın rganları genel lara te yönl ir iletişim rd ren
yani ir nevi r aganda ya an ve gere yayınlanan i eri in gere e
ya ılan re lam ve duyurularının tam lara angi itleye na ıl ulaştı ını
ve u alışmaların nu larını öl mleyi nu larını anali edemeyen
ir ya ıdadırlar elene el medyada vatandaş irey lara ade e t e-
ti idir etir ve y rum ya ama i eri erinde de işi li ya ama
ve yayımlayama reti i iyle a lantı urma ir yana u durumda
3
arşı ında mu ata da i ulama ”
Yeni medya (sosyal medya) yeni iletişim araçlarını içeren ve
konvansiyonel medyanın ardından biçim değiştiren medya türü-
dür. Kitle iletişim araçlarının kullanıcı bazlı gelişmesi yeni med-
yanın en tipik özelliğidir. Bu anlamda di ital ortamlar da ön plana
geçmeye başlamıştır. Bu iletişim araçlarının birbirleriyle olan yük-
sek hızda etkileşiminden doğan iletişim alanları yeni medyanın
temelini oluşturmaktadır. Bu temel ise önemli bir kitle iletişim
aracı olan sinemanın yapı taşlarını oluşturmaktadır.
“Kitle iletişim aracı için yapılan bir tanıma göre, yeni iletişim
araçları için, bilginin yayımında en yeni teknolo i tanımını yapa-
biliriz. Örneğin uziletişim, uydu televizyonculuğu ya da kablolu
TV. Daha geniş bir anlatımla, Fransa’da görsel işitsel alandaki ku-

Yengin, “Y M D T ”, s. - .
3
Ümit Sanlav, “S M S ”, Hayat Yayınları, İstanbul, ,
s. .
34 eni Yengin amer ayra

ral boşluğu yeni iletişim araçlarının doğmasına yol açmıştır. Ör-


neğin özel TV kanalları ya da yerel özel radyolar. Ancak yine de
çeşitli yenilik düzeylerini belirlemek gereklidir
- Yeni iletişim araçları Kablo, uydu;
- Bilginin sayısallaştırılmasıyla, yeni bilgi (bilişim) işleme,
iletim;
- Yeni araç-gereçler Örneğin mikrobilgisayarlar, video-
te terminalleri, yüksek tanımlı TV;
- Yeni hizmetler Ödeme kartları, videote hizmetleri
(örneğin, elektronik telefon rehberi, uziletişim yoluyla
satış, büro işlemleri, uzkonferanslar, video yoluyla ileti-
şim.)
er e te yeni iletişim ara ları yerine g n m itle iletişim ara -
larının yeniden i imlenme inden ö etmeliyi nl ga etenin -
tayla aynı e randa duyuruldu u tele nun ileti ya maya yarama ı gi i
v ı a a ayna ve alı ıların alma ı ara ların iş irli inden d an
g e y l a mıştır Yeni ara ların yaratımıyla ve d rudan a arlamanın
i metinde i ara ların gelişimiyle u de işimler i uş u u re lam
alanına da yan ımıştır ”
Bu anlamda yeni medya “di ital dlama i temine temellenen ir
ya ıyla ir irinden ar lı öl mlerle y e ı da et ileşimin ger e leşti i
iletişim alanlarıdır ” Bu alanların günümüzdeki en gözdelerinden
biri, içeriksel ve görsel zenginlik sağlayan, esnek işlenebilirlik su-
nan, kurmaca dünya oluşturabilme fırsatları veren, toplum yaşa-
mındaki değişimlere kendi imkanlarıyla yön verebilen ve gerek
ideolo ik gerek sosyal içerikli manifestolara yayım olanağı sağlayan
sinema sanatıdır. Tüm bunlara benzer sayısız yararlı açılımları olan
ve ortaya çıktığı ilk günden beri insanların ilgisini daima çeken
sinema sanatı bir kitle iletişim aracının bir sanat dalı olarak geli-
şebildiğinin yegâne örneği olarak varlığını hala sürdürmektedir.

Güz vd., , s. .
Yengin, “Y M D T ”, s. .
ilm Çalışmaları 35

Sinemanın doğuşu yıllar boyunca insanların görüntü kay-


detmek için geliştirdikleri icatların neticesinde gerçekleşmiştir.
Ancak bu süreç binlerce yıllık gözlem ve edinim sonucunda ta-
mamlanmıştır. Sürekli olarak çevresini gözlemleyen ilk insanlar
gördüklerini mağara duvarlarına resmetmeye başlamıştır. Ancak
bu resimler sıradan çizimlerden oluşmakla birlikte sinemanın te-
mel özelliklerinden olan hareket devinimine de göndermeler
içermektedir. Bu anlamda hareket devinimi ilk çağlardan itibaren
insanların sürekli olarak ilgisini çekmektedir.
“ undan yıl ön e eandert al in anı avlarını anlatma ve
avlanma denemeleri ya ma i in yaşadı ı ma aranın duvarlarına ayvan
re imleri i di inde ir ta ım le e ve i gilerden luşan anatını gör el
a ıdan yeterli görmedi i ve i di i ayvanın devinimlerini de anlatma
i tedi i ya ıtlarından anlaşılma tadır Altamira a ara ının duvarların-
da gör len re imlerde şan ir ya an d mu un devinimleri verilmeye
alışılmıştır Yine ran a da a au a ara ında en geyi leri ve atla-
rın devinimleri ir irine arışmış gi i gör len aya ve a a i imleriyle
devinimli gö terilmeye alışılmıştır ”

R Altamira Mağarasındaki Koşan Hayvan Figürü

Selçuk Hünerli, “C S Ü ” Es Yayınları, İstanbul,


, s. .
“Altamira Mağarasındaki Koşan Hayvan Figürü”, . . , http
tr. ikipedia.org iki Altamira ma C Faras C B
36 eni Yengin amer ayra

İnsan anatomisi hareket devinimini gözlemleyebilecek şekil-


de evrimleşmiştir. Görüntünün insan gözündeki ağ tabakası (re-
tina) üzerinde belli bir süre kalması sonucu insan beyni mevcut
görüntüyü muhafaza etmektedir. Ağ tabakası üzerine işlenen gö-
rüntü muhafaza edildiği süre içerisinde yeni gelen görüntülerle
sürekli olarak desteklenmektedir. Böylelikle beyin retina üzerine
işlenerek art arda biriken görüntüler beyin tarafından anlamlan-
dırılmaktadır. Ağ tabakası üzerine düşen görüntünün muhafaza
edilebilmesi durumu esas itibariyle gözün sahip olduğu bir ku-
sur olarak tanımlanmaktadır. Ancak gözün sahip olduğu bu kusur
sinemanın var olmasının en önemli sebebidir. Bir film şeridinin
perdeye yansıması esnasında saniyede kare resim art arda gös-
terilmektedir. Ancak bu resimlerin hareket devinimi kazanması
henüz bir önceki görüntünün retina üzerinden silinmemesi saye-
sinde olmaktadır.
Sinema bir kitle iletişim aracı olarak ortaya çıkmadan önce
görüntü kaydetme adına icat edilen çeşitli aletler, sinemanın icat
edilme sürecine doğrudan etki etmişlerdir. Genel anlamda tüm
icatlar hareket devinimini yakalamayı amaçlamıştır. Bu amacın so-
nuca ulaştığı sinema öncü icatların da ötesinde sürekli olarak hare-
ket devinimini yakalayan ve yansıtan önemli bir buluş olmuştur.
“Sinema, daha doğru tanımıyla sinematograf (Rumca’da “de-
vinim kaydı” anlamındaki “kinema” ve “grafe” sözcüklerinden
gelir), pratik olarak gerçekleşmesi bakımından iki birbirini izleyen
aşamadan oluşur a) devinim halindeki eşyanın görüntüsünün çe-
kilmesi, b) alınan görüntünün yansıtılması.”

Alim Şerif Onaran, “S S T ”, Agora Kitaplığı, İstanbul, ,


s.
Another random document with
no related content on Scribd:
translated by W. H. Schofield under the title The Home of the Eddic
Poems, is available for readers of English. This study is exceedingly
valuable, if not in all respects convincing. The whole matter is so
complex and so important in the history of Old Norse literature, and
any intelligent reading of the Helgi poems is so dependent on an
understanding of the conditions under which they have come down
to us, that I have here discussed the question more extensively than
the scope of a mere introductory note to a single poem would
warrant.

[Contents]

(I)

OF HJORVARTH AND SIGRLIN

Hjorvarth was the name of a king, who had four


wives: one was called Alfhild, and their son was
named Hethin; the second was called Særeith, and
their son was named Humlung; the third was called
Sinrjoth, and their son was [273]named Hymling. King
Hjorvarth had made a great vow to have as wife
whatsoever woman he knew was fairest. He learned
that King Svafnir had a daughter fairer than all
others, whose name was Sigrlin. Ithmund was the
name of one of his jarls; he had a son called Atli, who
went to woo Sigrlin on behalf of the king. He dwelt
the winter long with King Svafnir. There was a jarl
called Franmar, Sigrlin’s foster-father; his daughter
was named Alof. The jarl told him that the maiden’s
hand was denied, and Atli went home. Atli, the jarl’s
son, stood one day in a certain wood; a bird sat in
the branches up over him, and it had heard that his
men called Hjorvarth’s wives the fairest of women.
The bird twittered, and Atli hearkened to what it
spoke. It said: [274]

1. “Sawest thou Sigrlin, | Svafnir’s daughter,


The fairest maid | in her home-land found?
Though Hjorvarth’s wives | by men are held
Goodly to see | in Glasir’s wood.”

Atli spake:

2. “Now with Atli, | Ithmund’s son,


Wilt thou say more, | thou bird so wise?”

The bird spake:

“I may if the prince | an offering makes,


And I have what I will | from the house of the king.”

Atli spake:

3. “Choose not Hjorvarth, | nor sons of his,


Nor the wives so fair | of the famous chief;
Ask not the brides | that the prince’s are;
Fair let us deal | in friendly wise.”

The bird spake:

4. “A fane will I ask, | and altars many,


Gold-horned cattle | the prince shall give me,
If Sigrlin yet | shall sleep in his arms,
Or free of will | the hero shall follow.”

[275]

This was before Atli went on his journey; but when he


came home, and the king asked his tidings, he said:

5. “Trouble we had, | but tidings none,


Our horses failed | in the mountains high,
The waters of Sæmorn | we needs must wade;
Svafnir’s daughter, | with rings bedecked,
She whom we sought, | was still denied us.”

The king bade that they should go another time, and


he went with them himself. But when they came up
on the mountain, they saw Svavaland burning and
mighty dust-clouds from many steeds. The king rode
from the mountain forward into the land, and made a
night’s stay hard by a stream. Atli kept watch and
went over the stream; he found there a house. A
great bird sat on the housetop to guard it, but he was
asleep. Atli hurled his spear at the bird and slew it,
and in the house he found Sigrlin the king’s daughter
and Alof the jarl’s daughter, and he brought them
both thence with him. Jarl Franmar had changed
himself into the likeness of an eagle, and guarded
them from the enemy host by magic. Hrothmar was
the name of a king, a wooer of Sigrlin; he slew the
[276]king of Svavaland and had plundered and burned
his land. King Hjorvarth took Sigrlin, and Atli took
Alof.

(II)

Hjorvarth and Sigrlin had a son, mighty and of noble


stature; he was a silent man, and no name stuck fast
to him. He sat on a hill, and saw nine Valkyries riding;
one of them was the fairest of all. She spake:

6. “Late wilt thou, Helgi, | have hoard of rings,


Thou battle-tree fierce, | or of shining fields,—
The eagle screams soon,— | if never thou
speakest,
Though, hero, hard | thy heart may cry.”

Helgi spake:

7. “What gift shall I have | with Helgi’s name,


Glorious maid, | for the giving is thine? [277]
All thy words | shall I think on well,
But I want them not | if I win not thee.”

The Valkyrie spake:

8. “Swords I know lying | in Sigarsholm,


Fifty there are | save only four;
One there is | that is best of all,
The shield-destroyer, | with gold it shines.

9. “In the hilt is fame, | in the haft is courage,


In the point is fear, | for its owner’s foes;
On the blade there lies | a blood-flecked snake,
And a serpent’s tail | round the flat is twisted.”

Eylimi was the name of a king, whose daughter was


Svava; she was a Valkyrie, and rode air and sea.
She gave Helgi this name, and shielded him oft
thereafter in battle. Helgi spake:

10. “Hjorvarth, king, | unwholesome thy counsels,


Though famed thou art | in leading the folk, [278]
Letting fire the homes | of heroes eat,
Who evil deed | had never done thee.

11. “Yet Hrothmar still | the hoard doth hold,


The wealth that once | our kinsmen wielded;
Full seldom care | the king disturbs,
Heir to dead men | he deems himself.”

Hjorvarth answered that he would give Helgi a


following if he fain would avenge his mother’s father.
Then Helgi got the sword that Svava had told him of.
So he went, and Atli with him, and they slew
Hrothmar, and they did many great deeds.

(III)

He slew the giant Hati, whom he found sitting on a


certain mountain. Helgi and Atli lay with their ships in
Hatafjord. Atli kept watch during the first part of the
night. Hrimgerth, Hati’s daughter, spake:

12. “Who are the heroes | in Hatafjord?


The ships are covered with shields; [279]
Bravely ye look, | and little ye fear,
The name of the king would I know.”

Atli spake:

13. “Helgi his name, | and never thou mayst


Harm to the hero bring;
With iron is fitted | the prince’s fleet,
Nor can witches work us ill.”

Hrimgerth spake:
14. “Who now, thou mighty | man, art thou?
By what name art thou known to men?
He trusts thee well, | the prince who wills
That thou stand at the stem of his ship.”

Atli spake:

15. “Atli am I, | and ill shalt thou find me,


Great hate for witches I have;
Oft have I been | in the dripping bows,
And to dusk-riders death have brought.

16. “Corpse-hungry giantess, | how art thou


called?
Say, witch, who thy father was! [280]
Nine miles deeper | down mayst thou sink,
And a tree grow tall on thy bosom.”

Hrimgerth spake:

17. “Hrimgerth am I, | my father was Hati,


Of giants the most in might;
Many a woman | he won from her home,
Ere Helgi hewed him down.”

Atli spake:

18. “Witch, in front | of the ship thou wast,


And lay before the fjord;
To Ron wouldst have given | the ruler’s men,
If a spear had not stuck in thy flesh.”

Hrimgerth spake:

19. “Dull art thou, Atli, | thou dreamest, methinks,


The lids lie over thine eyes;
By the leader’s ships | my mother lay,
Hlothvarth’s sons on the sea I slew.

[281]

20. “Thou wouldst neigh, Atli, | but gelded thou art,


See, Hrimgerth hoists her tail;
In thy hinder end | is thy heart, methinks,
Though thy speech is a stallion’s cry.”

Atli spake:

21. “A stallion I seem | if thou seekest to try me,


And I leap to land from the sea;
I shall smite thee to bits, | if so I will,
And heavy sinks Hrimgerth’s tail.”

Hrimgerth spake:

22. “Go ashore then, Atli, | if sure of thy might,


Let us come to Varin’s cove;
Straight shall thy rounded | ribs be made
If thou comest within my claws.”

Atli spake:

23. “I will not go | till the warriors wake,


Again their chief to guard;
I should wonder not, | foul witch, if up
From beneath our keel thou shouldst come.”

Hrimgerth spake:

24. “Awake now, Helgi, | and Hrimgerth requite,


That Hati to death thou didst hew; [282]
If a single night | she can sleep by the prince,
Then requited are all her ills.”

Helgi spake:

25. “’Tis Lothin shall have thee,— | thou’rt


loathsome to men,—
His home in Tholley he has;
Of the wild-dwellers worst | is the giant wise,
He is meet as a mate for thee.”

Hrimgerth spake:

26. “More thou lovest her | who scanned the


harbor,
Last night among the men;
(The gold-decked maid | bore magic, methinks,
When the land from the sea she sought,
And fast she kept your fleet;)
She alone is to blame | that I may not bring
Death to the monarch’s men.”

Helgi spake:

27. “Hrimgerth, mark, | if thy hurts I requite,


Tell now the truth to the king; [283]
Was there one who the ships | of the warrior
warded,
Or did many together go?”

Hrimgerth spake:

28. “Thrice nine there were, | but one rode first,


A helmed maid white of hue;
Their horses quivered, | there came from their
manes
Dew in the dales so deep,
(Hail on the woods so high,
Thence men their harvest have,
But ill was the sight I saw.)”

Atli spake:

29. “Look eastward, Hrimgerth, | for Helgi has


struck thee
Down with the runes of death;
Safe in harbor floats | the prince’s fleet,
And safe are the monarch’s men.”

Helgi spake:

30. “It is day, Hrimgerth, | for Atli held thee


Till now thy life thou must lose; [284]
As a harbor mark | men shall mock at thee,
Where in stone thou shalt ever stand.”

(IV)

King Helgi was a mighty warrior. He came to King


Eylimi and sought the hand of his daughter, Svava.
Then Helgi and Svava exchanged vows, and greatly
they loved each other. Svava was at home with her
father, while Helgi was in the field; Svava was still a
Valkyrie as before.

Hethin was at home with his father, King Hjorvarth, in


Norway. Hethin was coming home alone from the
forest one Yule-eve, and found a troll-woman; she
rode [285]on a wolf, and had snakes in place of a
bridle. She asked Hethin for his company. “Nay,” said
he. She said, “Thou shalt pay for this at the king’s
toast.” That evening the great vows were taken; the
sacred boar was brought in, the men laid their hands
thereon, and took their vows at the king’s toast.
Hethin vowed that he would have Svava, Eylimi’s
daughter, the beloved of his brother Helgi; then such
great grief seized him that he went forth on wild
paths southward over the land, and found Helgi, his
brother. Helgi said:

31. “Welcome, Hethin! | what hast thou to tell


Of tidings new | that from Norway come?
Wherefore didst leave | thy land, O prince,
And fared alone | to find us here?”

Hethin spake:

32. “A deed more evil | I have done


Than, brother mine, | thou e’er canst mend;
For I have chosen | the child of the king,
Thy bride, for mine | at the monarch’s toast.”

[286]

Helgi spake:

33. “Grieve not, Hethin, | for true shall hold


The words we both | by the beer have sworn;
To the isle a warrior | wills that I go,
(There shall I come | the third night hence;)
And doubtful must be | my coming back,
(So may all be well, | if fate so wills.)”

Hethin spake:

34. “Thou saidst once, Helgi, | that Hethin was


A friend full good, | and gifts didst give him;
More seemly it were | thy sword to redden,
Than friendship thus | to thy foe to give.”

Helgi spoke thus because he foresaw his death, for


his following-spirits had met Hethin when he saw the
woman riding on the wolf. Alf was the name of a king,
the son of Hrothmar, who had marked out a battle-
place with [287]Helgi at Sigarsvoll after a stay of three
nights. Then Helgi spake:

35. “On a wolf there rode, | when dusk it was,


A woman who fain | would have him follow;
Well she knew | that now would fall
Sigrlin’s son | at Sigarsvoll.”

There was a great battle, and there Helgi got a


mortal wound.

36. Sigar riding | did Helgi send


To seek out Eylimi’s | only daughter:
“Bid her swiftly | ready to be,
If her lover | alive she would find.”

Sigar spake:

37. “Hither now | has Helgi sent me,


With thee, Svava, | thyself to speak;
The hero said | he fain would see thee
Ere life the nobly | born should leave.”

Svava spake:

38. “What chanced with Helgi, | Hjorvarth’s son?


Hard to me | is harm now come;
If the sea smote him, | or sword bit him,
Ill shall I bring | to all his foes.”

[288]

Sigar spake:

39. “In the morn he fell | at Frekastein,


The king who was noblest | beneath the sun;
Alf has the joy | of victory all,
Though need therefor | is never his.”

Helgi spake:

40. “Hail to thee, Svava! | thy sorrow rule,


Our meeting last | in life is this;
Hard the wounds | of the hero bleed,
And close to my heart | the sword has come.

41. “I bid thee, Svava,— | weep not, bride,—


If thou wilt hearken | to these my words,
The bed for Hethin | have thou ready,
And yield thy love | to the hero young.”

Svava spake:

42. “A vow I had | in my dear-loved home,


When Helgi sought | with rings to have me,
That not of my will, | if the warrior died,
Would I fold in my arms | a man unfamed.”

Hethin spake:

43. “Kiss me, Svava, | I come not back, [289]


Rogheim to see, | or Rothulsfjoll,
Till vengeance I have | for the son of Hjorvarth,
The king who was noblest | beneath the sun.”

Of Helgi and Svava it is said that they were born


again. [269]

[Contents]
NOTES
[272]

Prose: In the manuscript the sub-title, “Of Hjorvarth and Sigrlin,”


stands as the title for the whole poem, though it clearly applies only
to the first five stanzas. Most editions employ the title here given.
Hjorvarth: the name is a not uncommon one; [273]there are two men
of that name mentioned in the mythical-heroic genealogies of the
Hyndluljoth (stanzas 23 and 28), and Hjorvarth appears in
Helgakvitha Hundingsbana I (stanza 14) and II (prose after stanza
12) as a son of Hunding. This particular Hjorvarth is called by the
annotator, but not directly so in the verse, a king of Norway. The
name means “Sword-Guardian.” Four wives: polygamy, while very
infrequent, appears occasionally in the Norse sagas. Alfhild: “Elf-
Warrior.” Hethin: “Fur-Clothed” (?). Særeith: “Sea-Rider.” Sinrjoth:
“Ever-Red.” The fourth wife, not here named, may be Sigrlin. It has
been suggested that Særeith and Sinrjoth may be northern and
southern forms of the same name, as also Humlung and Hymling,
their sons. Svafnir: the annotator calls him king of Svavaland,
apparently a place on the mainland which could be reached from
Norway either by land or by sea. Sigrlin: “The Conquering Serpent.”
Atli: Norse form of the Gothic Attila (Etzel). Alof: perhaps a feminine
form of Olaf. A bird: compare the counsel given by the birds to
Sigurth after the slaying of Fafnir (Fafnismol, stanzas 32–38). This is
one of the many curious resemblances between the Helgi and the
Sigurth stories. [274]

1. Glasir’s wood: Snorri in the Skaldskaparmal quotes a half stanza


to the effect that “Glasir stands with golden leaves before Othin’s
hall,” and calls it “the fairest wood among gods and men.” The
phrase as used here seems to mean little.

4. The bird’s demands would indicate that it is in reality one of the


gods. Gold-horned cattle: cf. Thrymskvitha, 23. There [275]are other
references to gilding the horns of cattle, particularly for sacrificial
purposes.

Prose. The annotator contradicts himself here, as he had already


stated that Atli was on his way home.

5. Possibly the remains of two stanzas, or perhaps a line has been


added. Sæmorn: this river is nowhere else mentioned.

Prose. Sigrlin and Alof, protected by the latter’s father, Franmar,


have fled before the ravaging army of Sigrlin’s rejected [276]suitor,
Hrothmar. The beginning of a new section (II) is indicated in the
manuscript only by the unusually large capital letter with which
“Hjorvarth” begins. No name, etc.: this probably means that Helgi
had always been so silent that he would answer to no name, with the
result that he had none. Valkyries: cf. Voluspo, 31 and note. The
annotator insists here and in the prose after stanza 9 that Svava was
a Valkyrie, but there is nothing in the verse to prove it, or, indeed, to
identify the Svava of the last section of the poem with the person
who gave Helgi his name. In the Volsungasaga Sigmund himself
names his son Helgi, and gives him a sword, following Helgakvitha
Hundingsbana I.

6. Battle-tree: poetic phrase for “warrior.” Shining fields: the words in


the manuscript may form a proper name, Rothulsvoll, having this
meaning.

7. Gift: not only was it customary to give gifts with the naming [277]of
a child, but the practice frequently obtained when a permanent
epithet was added to the name of an adult.

8. Sigarsholm (“Isle of Sigar”): a place not identified, but probably


related to the Sigarsvoll where Helgi was slain (stanza 35).

9. The sword is carved with magic runes and with snakes. Fame: the
original word is uncertain.
Prose. Eylimi: this name is another link with the Sigurth story, as it is
likewise the name of the father of Sigurth’s mother, Hjordis.

10. With this stanza begins a new episode, that of Helgi’s [278]victory
over King Hrothmar, who had killed his mother’s father (cf. prose
after stanza 5). It has been suggested, in consequence, that stanzas
10–11 may be a separate fragment. The verse tells nothing of the
battle, merely giving Helgi’s reproaches to his father for having left
Svafnir’s death and the burning of Svavaland unavenged.

Prose. The manuscript does not indicate any break, but the episode
which forms the basis of the Hrimgertharmol (stanzas 12–30) clearly
begins with the slaying of the giant Hati (“The Hateful”). Hatafjord:
“Hati’s Fjord.” Hrimgerth: “Frost-Shrouded” (?). [279]

13. Iron: the keels of Norse ships were sometimes fitted with iron
“shoes” at bow and stern, but it is not certain that this practice much
antedated the year 1000, and thus this line has raised some
question as to the antiquity of this stanza, if not of the entire
Hrimgertharmol, which may have been composed as late as the
eleventh century.

15. The manuscript does not indicate the speaker. The pun on “Atli”
and “atall” (meaning “ill”) is untranslatable. [280]

17. The manuscript does not indicate the speaker.

18. From this point to the end the manuscript does not indicate the
speakers. Ron: wife of the sea-god Ægir, who draws drowning men
into the sea with her net. There is no other reference to the
wounding of Hrimgerth.

19. Apparently both Hrimgerth and her mother, Hati’s wife, had
sought to destroy Helgi’s ships, and had actually killed some of his
companions, the sons of Hlothvarth, concerning whom nothing more
is known. Many editors assume that a stanza containing a speech by
Atli has been lost after stanza 19. [281]
20. Apparently Hrimgerth has assumed the form of a mare.

22. Varin’s cove: the name of Varin appears twice in place names in
Helgakvitha Hundingsbana I (stanzas 27 and 39). The sagas
mention a mythical King Varin who lived at Skorustrond in Rogaland
(Norway). [282]

25. Of the giant Lothin (“The Shaggy”) and his home in Tholley
(“Pine Island”) nothing is known. Cf. Skirnismol, 35.

26. Something is clearly wrong with this stanza, and the manuscript
indicates line 6 as the beginning of a new one. Perhaps a line
(between lines 4 and 5) has been lost, or perhaps the lines in
parenthesis are interpolations. Hrimgerth here refers to Svava, or to
the protectress with whom the annotator has identified her, as having
saved Helgi and his ships from the vengeance of the giantesses. In
the original line 1 includes Helgi’s name, which makes it metrically
incorrect. [283]

28. Again something is clearly wrong, and the last three lines look
like interpolations, though some editors have tried to reconstruct two
full stanzas. The passage suggests the identification of the Valkyries
with the clouds.

29. Some editions give this speech to Helgi. Eastward: Atli and Helgi
have held Hrimgerth in talk till sunrise, and the sun’s rays turn her
into stone. But dwarfs rather than giants were the victims of sunlight;
cf. Alvissmol, stanzas 16 and 35. [284]

30. Most editions give this stanza to Atli. With this the
Hrimgertharmol ends, and after the next prose passage the meter
reverts to that of the earlier sections.

Prose. The manuscript does not indicate a new section of the poem.
Eylimi: cf. note on prose after stanza 9. Valkyrie: here, as before, the
annotator has apparently nothing but his own imagination on which
to base his statement. Svava in the ensuing stanzas certainly does
not behave like a Valkyrie. Norway: the annotator doubtless based
this statement on the reference to Norway in line 2 of stanza 31.
Yule-eve: the Yule feast, marking the new year, was a great event in
the heathen North. It was a time of feasting and merrymaking, vows
(“New Year’s resolutions”), ghosts and witches; the spirits had their
greatest power on Yule-eve. The king’s toast: vows made at the
passing of the king’s cup at the Yule feast were particularly sacred.
Sacred boar: a boar consecrated to Freyr, an integral part of the Yule
rites. Hethin’s vow, which is, of course, the vengeance of the troll-
woman, is too sacred to be broken, but he immediately realizes the
horror of his oath. [285]

31. From Norway: Bugge uses this phrase as evidence that the
poem was composed in one of the Icelandic settlements of the
western islands, but as the annotator himself seems to have thought
that Hethin came to Helgi by land (“on wild paths southward”), this
argument does not appear to have much weight.

32. The second line is conjectural; a line has clearly been lost from
this stanza, and various emendations have been suggested. [286]

33. Perhaps this is the remnant of two stanzas, or perhaps two lines
(probably the ones in parenthesis) have been interpolated. The isle:
duels were commonly fought on islands, probably to guard against
treacherous interference, whence the usual name for a duel was
“isle-going.” A duel was generally fought three days after the
challenge. Reckoning the lapse of time by nights instead of days was
a common practice throughout the German and Scandinavian
peoples.

Prose. Some editors place all or part of this prose passage after
stanza 35. Following-spirits: the “fylgja” was a female guardian spirit
whose appearance generally betokened death. The belief was
common throughout the North, and has come down to recent times
in Scottish and Irish folk-lore. Individuals and sometimes whole
families had these following-spirits, but it was most unusual for a

You might also like