PDF of Pessoa Yasadi Mi 1St Edition Jeronimo Pizarro Full Chapter Ebook

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Pessoa Ya■ad■ m■ 1st Edition

Jeronimo Pizarro
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/pessoa-yasadi-mi-1st-edition-jeronimo-pizarro/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Pratique Grammaire B1 1st Edition Evelyne Sirejols

https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/

A medida B1 guía didáctica 1st Edition Anaya

https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/

Lo straniero A2 B1 Primi Racconti 1st Edition Marco


Dominici

https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/

L eredità B1 B2 Primi Racconti 1st Edition Luisa Brisi

https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
Deutsch intensiv Wortschatz B1 Das Training 1st
Edition Arwen Schnack

https://ebookstep.com/product/deutsch-intensiv-wortschatz-b1-das-
training-1st-edition-arwen-schnack/

Ritorno alle origini B1 B2 Primi Racconti 1st Edition


Valentina Mapelli

https://ebookstep.com/product/ritorno-alle-origini-b1-b2-primi-
racconti-1st-edition-valentina-mapelli/

Un giorno diverso A2 B1 Primi Racconti 1st Edition


Marco Dominici

https://ebookstep.com/product/un-giorno-diverso-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/

100 DELF B1 Version scolaire et junior 1st Edition


Sylvie Cloeren

https://ebookstep.com/product/100-delf-b1-version-scolaire-et-
junior-1st-edition-sylvie-cloeren/

La nuova Prova orale 1 A1 B1 1st Edition Telis Marin

https://ebookstep.com/product/la-nuova-prova-orale-1-a1-b1-1st-
edition-telis-marin/
"""'"·

ı;
o,
::s

. , .· .

Jeronımo
8
o
't:S

N

piza·rro
o
ı;
ı;
o
't:S

essoa
en
en
o

--
o
tC
o

yaşadı mı?
"<il
o
o.
-

s
-
. ...,

türkçesi
serhat tunca

alakarga .
PESSOA YAŞADI MI?

Olağandışı bir mesleki kariyere sahip olan Jeronimo


Pizarro'nun bütün çalışmaları neredeyse Fernando
Pessoa eserleri üzerine kuruludur. Harvard ve Liz­
bon Üniversitesi'nde doktora yapmış olan Pizarro,
Portekizli şairin yayımlanmamış eserlerine erişim
imtiyazına sahiptir. Derlediği ve yayımladığı tüm
eserler içerdikleri düzen, yenilik, konuya vakıflık ve
kaliteleri bakımından öne çıkar. Dünyada, çağdaş
edebiyatta iz bırakmış Portekizli yazarı bu denli iyi
tanıyan az editör vardır. Andes Üniversitesi Sanat
ve Edebiyat Fakültesi'nde profesör olarak görevini
sürdürmekte, 2012 yılından beri Portekizce Seçkileri
Yayın Yönetmeni olarak Tragaluz Yayınevi ile çalış­
maktadır.

1984 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Serhat Tun­


ca, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakül­
tesi İtalyan Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun
oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan İngilizce
ve İtalyanca profesyonel turist rehberliği ruhsatını
alarak turizm rehberliği ve çevirmenlik yapmaya
başladı. Bir süre sonra Brezilya ve Arjantin'de eği­
tim görerek Portekizce ve İspanyolca öğrendi. Eski­
çağ tarihi, edebiyat, felsefe, coğrafya gibi alanlara
ilgi duymakla birlikte bir satranç, seyahat, kedi ve
müzik tutkunu. Halen İstanbul'da yaşamakta, Por­
tekizce, İspanyolca, İtalyanca ve İngilizce yeminli
çevirmenlik ve lisanslı turizm rehberliği yapmakta­
dır. Bunların yanı sıra özel bir üniversitede İtalyanca
okutmanlığı görevini sürdürmektedir.
Jer6nimo Pizarro
Pessoa Yaşadı Mı? / Pessoa Existe?

Alakarga 179
Düşünceler 002
1. Baskı: Şubat 2018

ISBN 978-605-9315-74-6
Sertifika No: 24365

© Alakarga Yayıncılık 2018


Tüm hakları saklıdır.

Bu eserin tüm hakları Kalem Ajans aracılığıyla alınmıştır.


Yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

Editör: Arzu Bahar


Kapak Tasarım: Umut Pehlivanov
Kapak Uygulama ve Dizgi: Özge Boz

Baskı ve Cilt:
Arı Matbaacılık Serkan Arı: 0212 612 33 34
Matbaa Sertifika No 31900

Alakarga Sanat Yayınları


Asmalı Mescit Mah. Terkoz Çıkmazı Sk
Terkos İş Hanı, Kat:7, 0:706
Beyoğlu-İSTANBUL
Tel: 0212 243 44 84

alakarga.com.tr
alakargakitap@gmail.com
twitter.com/alakargakitap
facebook.com/alakargayayinevi
instagram.com/alakarga_yayinlari
Jer6nimo Pizarro

Pessoa Yaşadı mı?

Türkçesi: Serhat Tunca

İNCELEME

alakarga
İÇİNDEKİLER

Çevirmenin Notu ........................................................................ 9


Önsöz ............................................................................................ 11
1. Dahilik ve Delilik . . . .
.............. ................... ... ........... ...... .......... . 23
2. Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar ........................................... 45 .

3. Sandıkların Gün Yüzüne Çıkarılması ................................ 67


4. Ortonim ve Heteronim Eserleri . .
............. ..... ....................... 89
5. Coloridge Okuyucusu Olarak Pessoa ve Borges ................ 115
6. Pessoa ve "Monsieur" Marinetti .
................... ..................... 129
7. Pessoa ve Hayyam ........................... ....................................... 143
8. Çift Dilli Pessoa ...................................................................... 165
9. Pessoa Yaşadı mı? . . .
.. ..................... .................................. ..... . . . 185
10. Doğru Yılda Doğmuştu . .
..................... ..... ...... ..................... 209
11. Düzenlemek, Yeniden Düzenlemek, Gereğinden Fazla
Düzenlemek ve Düzenini Bozmak ................................... 227
12. Yorumlar, Bağlamlar ve İthaflar . .. ..................................... 251
13. Huzursuzluğun Kitabı, Eleştirel Basım ..................... ..
........ 277
14. Huzursuzluğun Kitabı, Non-Errata .
.............. ....................... 299
15. Breves: Teive ve Genç Milletler .......................................... 323
Son Söz .
.... ........... .. .
................................... ........ . . .. ................. .... . . . 355
Kaynakça .. .
......... . .......................... ...................... .. ....................... 359
Ve yine belli belirsiz bir söylenti:
Pessoa ya da bilinmeyenin varlığı.
O C TAV İO PA Z, 1961

Ensaistica Pessoana Koordinasyonu ile


JERÖN İ MO Pİ ZARRO
Çevirmen Notu
Pessoa'nın hiçbir zaman bir kitap haline getirip yayımlamadı­
ğı, çeşitli defterlere, kitap kenarlarına veya birbirinden bağım­
sız sayfalara yazdığı çok sayıda yazı ölümünün ardından gizli
kalmış sandıklarının keşfedilmesiyle Richard Zenith, Ana Ma­
� ia Freitas, Teresa Sobral Cunha, Teresa Rita Lopes gibi editör­
lerce derlenerek kitap haline getirilmeye çalışıldı. Bu konuda
en kapsamlı çalışma, araştırmalarını Fernando Pessoa'nın giz­
li kalmış elyazmalarını ortaya çıkarmaya, onları doğru olarak
okumaya ve birbirinden farklı sayfalara veya kitap kenarları­
na karaladığı notlardan Fernando Pessoa eserlerinin "en ola­
sı" halini meydana getirmeye adayan Jeronimo Pizarro'ya ait.
Huzursuzluğun Kitabı ile daha önce Türkçeye çevrilmiş diğer
Pessoa metinlerinden yapılan alıntıların, Pizarro'nun derledi­
ği baskılardaki metinlerle uyumsuzluk taşımamaları amacıyla
Türkçedeki mevcut çevirilerini kullanmayıp bütün alıntıları
Pizarro'nun yayımladığı şekilde Portekizceden Türkçeye çe­
virmeyi tercih ettim. Bazı metinlerde yer alan [ . . .] işareti elyaz­
malarındaki okunamayan yerlere işaret eder. Dipnotlarda yer
alan İtalyanca, İ spanyolca ve İngilizce alıntılar, ana metindeki
Portekizce alıntının birebir çevirisi ise yabancı dilde bıraktım,
aksi durumlarda Türkçeye çevirdim.

9
Bu eserde yapılan düzeltiler ve eserin çevirileri, Fundo de Apoio a
Professores Assistentes (FAPA) aracılığıyla Los Andes Üniversitesi
Sanat ve Edebiyat Fakültesi tarafından sağlanan ödenek ile finanse
edilmiştir. Bu kitap, bir araştırma için Netherlands Institute
for Advanced Study in the Humanities and Social Science
(NIAS)'ta bulunduğum sırada, Wassenaar'da tamamlandı.
Önsöz
Pessoo'nın Maskeleri

Jer6nimo Pizarro'nun bu önemli kitabı, Pessoa araştır­


malarında bir çığır açmasa bile, Pessoa bibliyografyası­
nın nispeten uzun historiyografisinde acaba kalıcı bir
iz bırakabilecek mi? Pessoa Yaşadı mı? Bu kışkırtıcı baş­
lık, 1930'lu yılların başında Presença dergisi yöneticileri
olan Jose Regio, Joao Gaspar Simöes ve Adolfo Casais
Monteiro tarafından hazırlanmaya başlayan Fernando
Pessoa eserlerinin historiyografisinin XXL yüzyılın
ikinci on yılının başında bugünkü güncel sentezine ve
neticesine uygundur.
Gerçekten de, Joao Gaspar Sirnôes ve Jacinto do Prado
Coelho'nun kitaplarından bu yana Pessoa'nın şiirsel,
ezoterik, dramaturg, filozof, öykücü, gazeteci gibi çeşitli
yön ve sıfatlarının farklı öğelerini birbiriyle uyumlu ola­
rak harmanlayan, Pessoa'nın yaşamını ve eserlerinin sa­
hip olduğu klasik güzelliği özetleyen dengeli bir düşün­
ce sistemi ile düşünsel yapısını tamamlayarak eserdeki
bütünlüğü sağlayacak, gizli özünü (estetik, ideolojik,
kültürel, felsefi, varoluşsal) bütün hale getirme, keşfet-

11
me ve açığa çıkarma arzusu, Pessoa'nın eserlerinin çö­
zümlemeleri ile uyumlu şekilde sürmekte.
Bugün bunu biliyoruz ve Jer6nimo Pizarro'nun bu
kitabı, Pessoa eserlerinin dağılmış ve parçalara ayrılmış
kalıntıları arasında, kalıntıların (metin parçalarının) bel­
li belirsiz anıları yeniden bir araya getireceği bir bütünü
yeniden meydana getirme ve düzenleme arzusu kadar
aldatıcı ve özel bir becerinin var olmadığının kanıtı ni­
teliğindedir.
Böylece, bu yadsınamaz bütünlük arayışı ve eserle­
rinin en seçkin çeşitli bölümleri ile birlikte -Jer6nimo
Pizarro'nun bu eserde ortaya koyduğu gibi pek de şaşa­
alı olmayan fütürist şiir ve Beşinci İmparatorluk teori­
si arasında- konu olarak birbirinden uzak parçalarının,
Pessoa'nın, Portekiz Kültürü'nün büyük yazarları ara­
sında kabul görmesini sağlayacak, somut, dayanıklı bir
bütünlük içinde, uyumlu ve ahenkli biçimde düzenlen­
mesi arzusunun altında yatan "Pessoa miti" -idealize
edilmiş Pessoa anlayışı- oluştu. Jacinto do Prado Coelho,
Diversidade e Unidade em Fernando Pessoa eserinin 1963 ta­
rihli ikinci basımının önsözünde, Pessoa'nın eserlerinde
mutlak bir bütünlüğün oluşturulmasının zorluklarını
ortaya koyarak yalnızca göreceli bir bütünlüğe ulaşabil­
diğini belirtir: "Değişik ortonim ve heteronim eserlerde
saklı olan temel bütünlüğü ortaya çıkarmaya çabaladım
[ . ) bu (göreceli) bütünlüğü neyin meydana getirebilece­
. .

ğini saptamaya çalıştım" (19827, s. 11).


Teresa Rita Lopes, 1990 tarihli Pessoa por Conhecer adlı
eserinde Pessoa'nın hayatı ile eserleri arasındaki bütün-

12
lüğü bütün hatlarıyla ortaya koymaya yeltenir: "Pessoa
por Conhecer, insanlık dramını-romansını mümkün ol­
duğunca eksiksiz bir halde, mümkün olduğunca geniş,
senkronik ve diyakronik bir perspektifte anlatmaktan
ileri gelen eski bir hayale dayanır: Ait oldukları katı cis­
mi yeniden oluşturmaya çalışmak için bu çok yüzlü cis­
min [Pessoa eserlerinin] farklı yüzeylerini parıldatma­
sı söz konusudur [ ... ] Bu noktada beni esas ilgilendiren
şey eserleri yayımlanmamış bir Pessoa'dan ziyade, ta­
nımamız gereken Pessoa'dır: Amaçladığım gibi yayım­
lanmamış metnin yayımlanması değil, bu metnin, ona
'kusursuz anlamını kazandıracağı bütünlüğe yerleştire­
bilmek" (1990, cilt l, s. 25). Jer6nimo Pizarro'nun, Pessoa
araştırmalarına yeni bir boyut katarak bu kitapta ortaya
koymaya çalıştığı şey, tamamen tasarlanmış ve kurul­
muş kültürel, estetik ve felsefi bir sistemin yazarı olan
"İdealize edilmiş Pessoa" işte budur.
Onesimo Teot6nio Almeida, /ornal de Letras'ta (17-11-
2010) yayımlanan makalesinde, Huzursuzluğun Kitabı 'nın
Jer6nimo Pizarro tarafından hazırlanan eleştirel bası­
mı ile ilgili, bu yazarın da Pessoa yayımcılığı sürecine
dahil olmasının "hatırı sayılır bir huzursuzluk" (2010,
s. 14) yarattığını itiraf edecektir. Gerçekten de teorik ve
hermenötik varsayımlara yaslanmadan, Pessoa mirasına
ait metinlerin sınıflandırılması ve yayımlanması konu­
sundaki somut yayımcılık pratiğine dayalı çözümlemesi
ile Jer6nimo Pizarro, Eduardo Lourenço'nun 1973 tarih­
li Pessoa Revisitado adlı eserinde ortaya çıkardığı eğilimi
devam ettiriyor. Bu eğilim, o zamanki Pessoa araştırma-

13
larının Pessoa eserlerini, sanki birbirinden farklı parça­
lara ayrılmış tek bir bütünmüş gibi ele alma yaklaşımı­
na, dikişsiz, tek parça bir bütünlük oluşturma arzusuyla
kutsanmış genel gidişatına ters bir şekilde, bir "seçme
pasaj" estetiği ile ele alma yaklaşımıdır.
Aslında, birbirinden farklı, dağıtıcı, "şeytani", yıkıcı,
istikrasız, rastlantısal, göçebe ve parçalı okumalar gerek­
liliğini ilk ortaya koyan yazar Eduardo Lourenço'ydu.
1973 tarihli Pessoa Revisitado adlı kitabı, estetik farklılık­
ların ya da seçme pasajların, Pessoa'nın eserlerinin ta­
mamını ortaya çıkarmaya yarayan estetik ve ontolojik
bir cihaz gibi kullanılma gerekliliği konusunda nihai
dönüm noktası oldu. Yazarın da bu kitapta ifade ettiği
gibi: "[...] ilk yanlış, Caeiro, Campos ve Reis'in bir bü­
tünün parçalarıymış gibi ele alınmaları, bu doğrultuda
okunmaları ve yorumlanmaları yolu ile bu bütünlüğü
yeniden inşa edebilme veya en azından böyle bir bütün­
lüğün ana hatlarını ortaya çıkarabilme uğraşıydı. Fakat
gerçek daha basittir: Heteronimler parçalı bütünlüğü mey­
dana getirir ve hiçbir çözümleme, ne kadar yetkin ve in­
celikli de olsa, heteronimlerden yola çıkarak bir bütün­
lüğe varamaz. İşte bu sebepten ve esasen, bireysel olarak
yorumlanamazlar, fakat aynı şekilde, bu yek ve belirle­
yici parçalılığın farklı ve hiyerarşik yöntemleri oldukları
fakat parçaları olmadıkları bu bütünlüğün ışığında ele
alınmadan diyalektik gelişme gösteremezler (20003, s. 33).
Not: Pessoa'nın düşüncesinin farklı yönleri, incelediği­
miz durumda ise heteronimler bir bütünün parçaları
değildir, aksine, ne başlangıcının ne de sonucunun tu-

14
tarlı bir bütünlüğe indirgenmesi mümkün olmayan bir
parçalılık sürecinin dışavurumudur. Pessoa eserlerinin
tarihyazımında, klasik yazılardaki ve romanlardaki ya­
pıyı temel alarak, yazma eylemini iyi tasarlanmış, man­
tıklı ve tutarlı, akılcı bir eylem olarak kabul eden eski ge­
leneğin sahip olduğu sistematik ve tümevarımcı Pessoa
anlayışına karşı ilk "ayaklanma" 1973 yılında yaşandı.
2004 yılında ise Pedro Eiras, Pessoa em Fragmentaçiio
do Sujeito na Escrita da Modernidade (Faculdade de Letras
do, Porto, 2004) adlı kitabında, "bütünlüğün ve parçanın
parçalara ayrılmasındaki" farkı ortaya koyan bir edebi­
yat kuramı geliştirerek (2004, s. 39-40) ve Pessoa'nın eser­
lerine bütünlük kazandırma arzusunun, modern yazı­
nın reddettiği, gerçekliğin temsilinde zoraki bir merke­
ziyetçi ve mutlakçı bir anlayışın tortusu olduğunu söy­
leyerek Pessoa eserlerini bütün hale getirme anlayışına
karşı çıktı.
Yine aynı yıl Joao Barrento, Ricardina Guerreiro'ya ait
Do Luto par Existir: a melancolia de Bernardo Soares a luz de
Walter Benjamin (2004) adlı kitabın "Önsözünde", sonra­
dan O Genero Intranquilo: anatomia do ensaio e do fragmen­
to (2010, s. 47) adlı kitabında bütün ayrıntılarıyla birlikte
kuramlaştıracağı, deneme türü üzerine geliştirdiği este­
tik teorisini, deneme türü ile ilgili geleneksel anlayışın
hakim olduğu ve tabii aralarında Fernando Pessoa'nın
eserlerinin de bulunduğu edebi eserlerin gereksinimleri
doğrultusunda eskiyen ve terk edilen sistemli bir bütün­
lük oluşturma arzusunu da dikkate alarak "parçalılık
gerekliliği" adıyla ilk kez tanıtır.

ıs
Huzursuzluğun Kitabı'nın 1998 tarihli Richard Zenith
baskısında, öncelikle bu kitabın parçalarını yeniden bir
araya getirerek, Pessoa eserleri ile ilgili eksiksiz ve tek
parça bir bütünlük arayışı artık büyük oranda terk edil­
miş, yerini göreceli veya göreci bir birlik anlayışına bı­
rakmıştır. Zenith şöyle yazar: "Tüm bütünlükler bir ya­
nılsamadan ibarettir. Hayır tümü değil. Göreceli, geçici,
çekip gidici bir bütünlük, mutlak olmaya çalışmayan,
hatta özellikle bir bütünlük meydana getirme çabası bu­
lunmayan, bir imgenin, bir kurgunun etrafında şekillen­
dirilen bir bütünlük - işte Fernando Pessoa'nın aradığı
bütünlük buydu" (1988, s. 29).
Ne var ki, aynı kitabın editörlüğünü yapan Teresa
Sobral Cunha -asıl trajediyi gündelik hayatın can sıkıcı
anlamsızlığının, vasatlığının ve boşunalığının oluştur­
duğu, içinde kahramanlık barındırmayan yeni bir des­
tan- "günlerin çarkı üzerine ruhsal bir destan" olarak
tanımladığı kitabın parçalarının tamamının içinde gizli
bir bütünlük saptar (Huzursuzluğun Kitabı, 2008, s. 27).
2011 yılında ise filozof Paulo Borges, Teatro da
Vacuidade ou a Impossibilidade de Ser Eu: estudos e ensaios
pessoanos adlı kitabında, Pessoa'nın eserinin değişik bö­
lümlerinin arasında var olan, çözümsüz gibi görünen
paradoksal tutarsızlığı giderir ve farklı bir dayanak ola­
rak Lourenço'nun "Orpheu ou a Poesia como Realidade"
(Tetrac6rnio, 1955) kitabında ortaya attığı, Pessoa'nın
eserini insanın uygarlaşma deneyimi ile zıt bir şekilde
(varoluşa anlam yükleyen, özsel nitelikler ile şekille­
nen ortak değer yargılarıyla) "Hiçliğin tecrübe edilme-

ı6
si" olarak yorumladığı tanınmış tezinden yola çıkarak,
hiçliğin yazarın eserindeki esas itici ve doğurucu güç
olduğunu ortaya koyar. "Cam kırıklarından" yapılmış,
parçalı ve hiçliğe indirgenmiş bir gerçekliğin "insanlık
dramı" olarak ifade edilerek Pessoa düşüncesinin hete­
ronimlerle çeşitlendiği, tarihin (hiçlik, "yokluğun kat­
manı") askıda kaldığı bu yerden yola çıkar. Bu anlamda,
Pessoa ontolojik "Hiçliği" yeni bir yüz ile, o zamanlar
zaten Fransız, İtalyan ve İngiliz modernizmi ile şekillen­
miş, yeni bir Avrupalı yüz ile temsil ederek Portekiz kül­
türünün merkezine koyar. Bundan yarım yüzyıl sonra
,Paulo Borges, hiçliği, "yokluğu" merkez edinmiş Pessoa
eserlerinin yalnızca bir medeniyetin sona erişi ile ilgili
kültürel bir durumu temsil etmekle kalmadığını, daha­
sı, aynı zamanda ve her şeyden önce tüm dışavurumla­
rın kaynağı olarak doğrulanmış ve yine bir "bütünlük"
ifade eden ilk ontolojik görüşe geri dönüşü temsil etti­
ğini farklı bir biçimde ortaya koyar: "Heteronimler ara­
cılığıyla ifade edilen "insanlık dramında" veya "ruhla­
rın dramında", çeşit çeşit eğlenceli kurmacaların, çeşitli
personae'nin, çeşitli teatral maskelerin, insanın (bu ya da
şu) değişik şekillerde sahnelenmesi arasında olan şey
[Pessoa eserlerinde], bunların hepsine aynı ölçüde izin
veren ve hepsinden farklı olan şeydir: Hatları olmayan
yüz ya da yüzü olmayan boşluk gibi tahayyül bile edile­
meyen imgeler yalnızca, içinde bunları durmaksızın ye­
niden yaratarak var ettiği ya da yok ederek çeşitlendir­
diği, kendi yaratımının ürünü olan tiyatro sahnelerinde
tezahür eder. Aradaki bu şey, ister doğru ister yanlış, var

17
bile olmayan şey, orada olmayan şey, an'a işaret eden atopi,
kaçıp giden ya da daha doğrusu tüm varlıksal betimle­
meye ve tüm kavramsal cisimleştirmeye yabancı bu boş­
luk, hiç kimseye ait olmayan ama yine de tiyatrosunun
plastik ve dramatik metamorfozlarında ve temsillerinde
kendini gösteren bir vatanın ebedi molası veya perde arası­
dır" (2011, s. 24). Böylece Lourenço, nihilist ve dekadan­
tist yönlerini vurgulayarak, Pessoa'nın ve Orpheu dergi­
sindeki kalemdaşlarının eserlerini medeniyetimizin en
son noktasına gelindiğini işaret eden bir tür çan sesi gibi
"olumsuz ontolojik macera" olarak sınıflandırırken, Paulo
Borges, bu eserlerde bitiş anını değil, aksine medeniyeti­
mizi uykuda olan ululuğuna yeniden kavuşturma (onto­
lojik ve kültürel) fırsatını tespit eder.
Öte yandan, Eduardo Lourenço ile Paulo Borges'in
ontolojik "hiçliği", Jose Gil'in, Pessoa'nın estetik yaratı­
mını tetikleyen güç, metaforların ortaya çıkmasını sağ­
layan yer, dış betimlemelerin ve hislerin, duyguların, ar­
zuların ve zihinsel kavramların bir arada eridikleri zir­
veler olarak ele alındığı, bilincin "iç mekanı" hakkında­
ki fenomenolojik tezi ile analojik benzerlikler taşır (krş.
Espaço Interior, 1994).
Joao Gaspar Simöes ile Jacinto do Prado Coelho'nun
aradıkları mutlak bütünlükten Richard Zenith'in görece­
li bütünlüğüne dek Pessoa eserlerinin çözümlenmesine
dair değişik hermenötik düzenlemeler meydana gelmiş­
tir. Pessoa'yı XXI. yüzyılın bilgisinin yeni kültürel yapı­
lanmasının süzgecinden geçiren Jeronimo Pizarro'nun
bu kitabı bunun apaçık bir sonucu olduğu kadar mü-

18
kemmel de bir sentezidir. XXI. yüzyıl anlayışı gerçekten
de bütünlük arzusunu artık aşmış ve Pessoa eserleri­
nin doğru anlaşılabilmesi için "parçalılık gerekliliğine"
(Barrento), estetik ve fenomenolojik bir "iç mekandan"
türeyen (Gil) klasik bireyin ötesine geçilmesi amacıyla
"parçalılık" varsayımına (Eiras) ya da ontolojik bir "hiç­
liğe" göre (Lourenço, Borges) eserleri çözümleme yön­
temlerinin yeniden belirlenmesi ihtiyacını doğurur.
Jeronimo Pizarro'nun Pessoa Yaşadı mı? kitabı bu doğ­
rultuda, Pessoa'nın güncel historiyografisinin sonucu
olarak, tek ve katı bir anlayış ve muhakeme biçiminden
türeyen "Pessoa mitine" karşı çıkar (XX. yüzyılın ilk ya­
rısına dek filozofların sahip oldukları anlayış). Bununla
birlikte, Jeronimo Pizarro'nun eserinin özgünlüğü -şu
ana kadarki bibliyografyasını incelediğimiz- ihtilaftan
ziyade asıl olarak tezini sunuş biçiminde yatar: Yani, on­
tolojik (Lourenço, Borges), fenomenolojik (Gil) ya da her­
menö-kültürel (Eiras ile Barrento) kuramları rehber edi­
nerek değil, miras üzerinde yaptığı oldukça somut, gün­
lük editöryal bir çalışmanın ürünü olmasında. Gerçekten
de, bu kitaba adını veren sorunsal hakkında savunduğu
tezin özgünlüğü bundan ileri gelir. Bir bakıma, Jeronimo
Pizarro'yu yaptığı çıkarımlara (bu çıkarımlar, bu kitapta
incelenen ve 2007 tarihli Fernando Pessoa: entre genio e lou­
cura adlı kitapta geliştirilen Pessoa'da delilik ve dahilik
sorunsalıyla ilişkili olsalar dahi) sürükleyen şeyin teori
değil, şairin mirası üzerinde yaptığı uzun ve düzenli filo­
lojik çalışmalar olduğu söylenebilir. Böylece, kitabın baş­
lığının ortaya attığı soruya (felsefi veya estetik kuramla-

19
ra dayalı spekülatif bir biçimde) metafizik olarak değil,
bizzat Pessoa tarafından yazılmış metinlerin sahip oldu­
ğu parçalılık durumu ve mantığına göre, yani "metinsel
bir konjonktürde" cevap verir (s.105). Jer6nimo Pizarro,
Pessoa'nın eserlerinde söz konusu "parçalılık kavramının
kısa ve öz bir tanımı olarak, eserlerin tabiat gibi ve Caeiro
gibi, bir bütüne sahip olmayan parçalardan meydana
geldiğini" (s.106) ve Huzursuzluğun Kitabı'nın bir kitaptan
fazlası olduğunu, yazarlarına (Fernando PessoaNicente
Guedes/Bernardo Soares) ait olduğu kadar kitabın dağıl­
mış parçalarından derledikleri çeşitli basımlarının edi­
törlerine (Jacinto do Prado Coelho, Maria Aliete Galhoz,
Teresa Sobral Cunha, Richard Zenith, Jer6nimo Pizarro)
ve bir o kadar da dağılmış parçaların birleştirilmesinden
ibaret bir cismi "kitap" olarak nitelendirdikleri için -her
okurun kendi yorumlamasının yazarı olduğu anlamında
değil- kitabın kendi okuruna ait, bir "hayalin" yaratımın­
da kullanılan "hayali bir nesne" olduğunu vurgular.
Böylece Jer6nimo Pizarro, Huzursuzluğun Kitabı'nı
"Portekiz edebiyatındaki belki de en görkemli work in
progress" olarak, dağınık parçaların belli bir amaç doğ­
rultusunda bir araya geldiği, nasıl olursa olsun parça­
larının bir şekilde her daim birleştiği, editörü kim olur­
sa olsun, "psikolojik bir bütünlük ile kapalı biçimsel bir
evrenin" eksikliğini hisseden, "bir kitabın peşindeki üç
yazarın" yollarının bir şekilde kesiştiği kitap olarak ni­
telendirir.
Kitabın 198. sayfasında Jer6nimo Pizarro, parçalılık
durumunu Barrento ve Eiras'ın yaptığı gibi teorik unsur-

20
lara göre değil, bizim de belirttiğimiz ve şu an vurguladı­
ğımız gibi mevcut metinlerdeki kanıtlardan yola çıkarak
ele alır: Bunlar, Pessoa'nın gönüllü ve bilinçli olarak ger­
çekleştirdiği yaratıcı çalışmaya aykırı olmayan heterojen­
lik, kesintililik ve kısalıktır. Böylece gerek Huzursuzluğun
Kita b ı 'na gerek Pessoa'nın diğer tüm eserlerine "tümeva­
rımcı bir mantık" ile yaklaşmak "sihirli aynayı" yeniden
inşa etme ("Kendimi hep aynı gördüğüm ayna kırılıver­
di"), yani gerçeği sadık ve aslına bağlı kalarak temsil
etmeye çalışma yanılgısı olacağından ve metnin gerçek
özüne zarar vereceğinden derleyici editör hem bir yaratı­
cıya hem de bir yazara dönüşür.
Böylece, Pessoa'nın eserleri ("Pessoa'nın bütün mo­
dernliği bu çeşitlilikte saklıdır", s. 189), belli bir teori esas
alınarak tanımlanmayı değil, uzun vadede moderniz­
min işaretleri olan birbirinden farklı yaklaşımlarla ele
alınmayı gerektirir. Eiras "parçalanmadan", Barrento
ise "parçalılık gerekliliğinden" söz ederken, Jer6nimo
Pizarro "parçalara bölünmüşlükten" söz eder (s. 188-189).
Bunu, diğer yazarlar gibi çözümleme ve yoruma dayalı
olarak değil ama Pessoa'nın bir yazar olarak öz yaratımı­
nın yapısal niteliklerini esas alarak yapar.
Böylece, Jerônimo Pizarro için (şu cümleyi öne çıkar­
mak isterim) :

"dağınık notların sorun değil, soru­


nun cevabı olduğu [ ..]" (s. 191)
.

"Pessoa mitinden" uzak duran Pizarro, Fernando


Pessoa'nın, sadece bütünleştirici bir varoluşsal kimlik (ve
21
belki de yalnızca bundan ibarettir: "Pessoa yaşadı mı? Bir
"kişi" olarak, "Pessoa" olarak değil. - s. 187), birleştirici
bir bilinç ya da belli bir "parçalanma" veya "parçalılık"
sürecine göre yaratılan ve yalnızca yazıldıkları biçimde
yayımlanmaları halinde değer görecek olan parçaların
çeşitliliğinin semantik göndergesi olabileceği görüşünü
öne sürer.
Bu kitaba önsöz yazmamı istediği için Jer6nimo
Pizarro'ya müteşekkirim. Alışılmış olduğu üzere önsöz
yazarı, adının yazarın adıyla bir arada anılmasını sağla­
yarak yazarı onurlandırır. İçinde bulunduğum bu somut
durumda ise bunun tam tersi oldu. Önsöz yazarı, adının
yazarın adıyla birlikte anılmasından onur duydu.

M İG U E L R E A L ,
Azenhas do Mar, Sintra, 14 Mart 2012.

22
1

Dôhilik ve Delilik

"Pessoa vakası"nı yeniden ele alalım. Karşımıza çıkan ilk


soru şu: Sonuçta, bir şekilde onun ismini andığımız za­
man gerçekten şairi mi kastediyoruz? Eserleri edebiyat ta­
rihinde emsalsiz bir durum oluşturmuş gibi görünen ve
hayatını neredeyse sadece bu olağanüstü eserleri meyda­
na getirmeye adamış Pessoa'ya bu tabirleri yöneltmemiz
artık neredeyse klişeleşti. Pessoa bunlarla uyuşmamakla
birlikte, Keats, Poe ve Baudelaire gibi yazarların mara­
zi tipler olarak görüldüğü XIX yy. koşullarıyla ele alın­
dığında, Portekizli şair de (ne yazık ki) Freud, Sartre ya
da Lacan tarafından incelenmiş değildi. Pessoa'nın tıbbi
ve patolojik durumu hakkında zaten pek çok şey yazıl­
mış olduğu halde ancak ilk biyografi yazarı anne ile oğul
arasındaki sıkı bağa değindikten sonra eserlerinin az çok
psikolojik okumalarının yapılmasına cesaret edilebildi.
Pessoa, "dahi" ya da "deli" ününe ulaştı. Bu fikri doğru­
layan ya da reddeden tıbbi araştırmaların eksikliğini öne

23
sürenler olduğu kadar, tereddütle ya da katiyetle onu bir
dahi ya da bir edebiyat dehası olarak ilan edenler de var­
dı (burada yalnızca Eduardo Lourenço ve Harold Bloom
gibi saygın eleştirmenlerin görüşlerini dikkate alalım).
Bununla birlikte, bu çalışmanın amacı şairin dehasını ya
da deliliğini tarif etmek olmayacaktır; aksine, genç yaş­
ta dahilere özgü bir zihin sağlığı sorununa maruz kalan
Pessoa'nın bu doğrultuda konu hakkında uzmanlaşmış
kitapları kendi kendini eğitici biçimde ve derinlemesine
irdeleyerek "dahilik" ya da "delilik" halini -estetik kri­
terleriyle birlikte- ne denli özümsediğini ortaya koymak
olacaktır. Bu çalışmalar günümüzde heteronim olarak ad­
landırılan kavramın temelini oluşturarak ortaya çıkışının
ve anlamının mükemmel özgünlüğünü bir nebze açıklar;
ayrıca, örneğin, -eleştirmenlerinden çok önce- marazi ka­
lıtımının (aşağıya bakınız) kaynağını bulma ya da onu is­
pat etme amacıyla aile soyağacının izini sürmüş biri ola­
rak, kendi kendini histerik-nevrastenik olarak nitelendiren
biri olarak bizzat Pessoa olmanın biricik gerçeğini idrak
etmemizi sağlar. Bu durumun daha iyi anlaşılması için
biraz gerilere gidip, şairin o zamanlar henüz yayımlan­
mamış olan mirasının bir kısmına başvurmak gerekli:
Özellikle Portekiz Milli Kütüphanesi'nde "Dejenerasyon
üzerine deneme (Dahilik ve Delilik)" adıyla arşivlenen
kısmına.1 Pessoa'nın "öz çözümlemelerinin" birçoğu ile
insanlık dramındaki çeşitli karakterlere atfettiği nitelikler,
1 . 2003 yılının mayıs ve eylü l ayları a rasında Lizbon'da gerçekleştirdiğim
çalışmanın çekirdeği tam olarak buydu. Mevcut a rşivlerin, aynı zarflarda
(134 ile 1 348 arasında numaralandırılmış) yer alabilecek birçok elyazmasını
içermediğini bildiği mden m i rasın öteki parça ları da a raştırmamda önemli
yer tuttu . 2006 yılında iki cilt hali nde yayı mlanan Escritos sobre Genio e
Loucura'nın eleştirel bası m ı n ı n giriş bölümünü i nceleyi niz.

24
Pierre-Henri Castel'in (1998) "la querelle de l'hysterie (histeri
münakaşası)" adını verdiği kavram ışığında daha iyi an­
laşılmaktadır; XIX yy. sonlarında hezeyan ve şairane öfke
ile ve ayrıca daha karamsar bir bakış açısıyla2 dejeneras­
yon ile ilişkilendirilen histeri ve diğer ruhsal ya da sinir­
sel bozukluklar hakkındaki tartışmalardan yola çıkarak
böyle söylenebilir. Belki de başka bir yazar -ve hatta başka
bit şair- yoktur ki, bu tıbbi dil, çeşitli aşamaları ile onun
üzerinde bu denli etkili ve verimli olmuş olsun; bu açı­
dan, Pessoa vakasından söz etmeye devam edebilmemiz,
kökenini ve kaynağını kavramadan olanaksızdır. Aslında
bir teşhiste bulunmaya cüret edilebilirdi; ancak, öncelikli
amacımız kurguyu besleyen gerçekliği saptamak olmalı­
dır. Pessoa'nın, çoklu "kişilerinin"* ortaya çıkışının temeli
olan deli şair fikrini ne dereceye kadar besleyip benim­
sediğini irdelemenin önemli olduğunu ve bugün edebi
büyüklüğünü meydana getiren çeşitli mitleri bizzat ken­
disinin şekillendirdiği apaçık ortada olduğuna göre, onu
basitçe "d�hi ya da deli" olarak tanımlamakla sadece bir
klişenin, boş, anlamsız bir tekrarın içine düşeceğimizi an­
latmak istiyorum.

2. Max Nordau'nun bakış açısı. Dicionario de Fernando Pessoa e do


Modernismo Portug u es'deki (201 0) girdiyi ve Kenneth Krabben hoft'un
Fernando Pessoa e as doenças de Fim de Secu/o (201 1 ) adlı kitabını ince­
leyi niz.
* "Pessoa" kel i mesi Portekizcede "kişi" anlamına gelir. (ç.n.)

25
il

Pessoa'nın on yedi yaşındayken, ardında ailesini ve ilk


gençlik yıllarını bırakarak Güney Afrika'dan Lizbon'a
kesin dönüş yaptığını biliyoruz. 1905 yılında Edebiyat
Fakültesi'ne başladıktan kısa süre sonra bir günlük tut­
maya başlar. Bu günlük sayesinde, -delilik üzerine uzun­
ca istitratlar içeren bir öykü3 olan The Door'u yazdığı sı­
ralarda- ayrıca anılan diğer yazarlarla birlikte Rousseau,
Kant, Guerra Junqueiro, Thackeray ve Lombroso (bu so­
nuncusunu L'Uomo delinquente adlı Fransızca çevirisin­
den) okuduğunu öğreniyoruz. Bu eserler, Portekiz Milli
Kütüphanesi için sipariş edilmişti (bugün hala oradalar)
ve içindeki okuma ateşi henüz dinmemişken, genç şair
şöyle yazmıştı: "I determine henceforth to read at least two
books everyday - one poetry, or belles lettres, another science
or philosophy (Bundan böyle her gün en az iki kitap oku­
maya karar verdim - bir şiir kitabı ya da edebiyat seçki­
leri, bir de bilim ya da felsefe kitabı)". (13A-55; Defterler,
3. Krş. Fernando Pessoa Um jantar muito original seguido de A Porta
(1 988). Öykünün bütün parçaları bu basımda yer almamaktad ı r. Escritos
sobre Genio e Loucura (2006) ikinci cildinde yer alan The Door u n daha
'

g ü ncel ve eksiksiz bir sürü mü ile ilgili tanıtım yazısını i nceleyiniz.

26
2009, 1. Cilt, s. 262).4 Söz konusu günlüğün neredeyse
tüm sayfalarında, sağ üst köşede, iki ya da üç yıl önce
henüz Güney Afrika'da yaşarken Pessoa tarafından ya­
ratılmış kurmaca bir karakter olan "C. R. Anon" mührü
bulunmaktadır.

C.R. Anon
Günlük.
Başlangıç 15 Mart 1906
(13A-22-74r; detay)

Bu eski günlüğün tutulduğu defterde ayrıca Alexander


Search'ün (krş. Defterler, 2009, 1. cilt, s. 266) imzası ile be­
raber o zamanlar Sorbonne Üniversitesi Filoloji Bölümü
başkanı olan ve şairin yazdığı 1906 tarihli bir metinde5
atıfta bulunduğu ütme et le Corps (1905) adlı kitabın ya­
zarı Alfred Binet'ye yazılmış bir mektup taslağı (Fransız­
ca) göze çarpıyor. Bu günlüğün dışında, bir başka deftere
(144N) tutulmuş ve o yıl yaptığı okumaları daha da de­
taylandıran -yine 1906 tarihli- başka bir okuma günlüğü

4. Pessoa meti nlerinden ya pılan a l ı ntılarda, tam metn i n başvu rulabi leceğ i
kita bın adı, cildi ve i l g i l i sayfa numaraları her zaman kaynakça numarası
ile ya da bunun olmaması halinde "kaynakça numarası yoktur" ibaresiyle
temsil ed i l i r.
5. " B i n et ("L'Ame et le Corps.") ru hun ve canın, algılanabilen hisler ve mad­
de olduğunu düşünür. Bu, beni m Güç ve Eylem teori m l e benzerl ikler taşı­
maktadır. Yani, içimizdeki maneviyatın h issedebilme gücümüz, duyguları­
mız, h islerimiz ve eylemlerimiz olduğu" (25-34r; Textos Filos6fıcos, 1 968,
cilt 2, s. 1 83). Binet. daha çok Binet-Simon Ölçeği i l e yaptığı çocuk psikolo­
jisi a raştırmaları (Les idees modernes sur les enfa nts, 1 9 1 1 ) ile tan ı nmakta­
dır. Bununla birlikte Les Alterations de la Personnalite (1 892) e On Double
Consciousness (1 890) gibi değişik eserler de yazmıştır.

27
daha var.6 Ayrıca, Pessoa'nın o dönem büyük olasılıkla
Dagonet'nin Traite des maladies mentales, Mercier'nin The
Nervous System and the Mind, Fere'nin La Famille nevropat­
hique, Lombroso'nun L'Homme de genie, Colbin'in Keats ve
Flaubert'in Madame Bovary eserlerini okuduğunu doğru­
layan, 1907 Temmuz'u tarihli üçüncü bir okuma günlü­
ğü mevcut (15B4-61; krş. Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar,
2006, 2. Cilt, s. 624). Bu defterin son sayfalarını çevirdik­
çe kendisinin ayrıca evrim teorisine ve kriminolojiye ilgi
duyduğunu ve ileride yapacağı gibi Cullerre'in Traite pra­
tique des maladies mentales (Zihinsel hastalıkların pratik
tedavisi) eserini okuma niyetinde olduğunu anlıyoruz.
Dönemin tıbbi diline olan bu derin ilgisi, Fernando Pes­
soa Evi'nde bulunan ve çevrimiçi olarak da erişilebilen7
kişisel kütüphanesine başvurduğumuzda farklı yönle­
riyle kendini doğruluyor. Yirmi kadar isim arasından,
Alexander Search imzalı üç kitap göze çarpıyor: Max
Nordau'ya verilmiş bir yanıt; Nevrastenikler: Tıbbi ve fel­
sefi bir çalışmanın taslağı; Psikolojinin anatomo-psikolo­
jik temelleri: sinir sistemi ve duyu organları .. 8 .

Pessoa'nın bu kitaplara ve daha birçoğuna karşı uya­


nan ilgisinden hiç kuşku duyulmamakla birlikte, yer
darlığından ötürü burada onlara yer verilmedi. Burada
yalnızca ilk yılları ele alınacaktır; eğer bu liste Pessoa'nın

6. "Defter 6" adı veri len defterd en bahsedil iyor; krş. Cadernos (2009, cilt
1 , s. 205).
7. Bkz. http·IJcasafernandopessoa cm-ljsboa pt/bdjgjtal/jndex/jndex htm
8. Fernando Pessoa Evi'nde yer alan kitapların tam listesi Tabacaria der­
gisinin (1 996) O nu maralı sayısında yayımlandı; bu liste Jer6nimo Piza rro,
Patricio Ferrari ve Antonio Cardiello'nun yazd ı kları A Biblioteca Particular
de Fernando Pessoa (201 0) adlı kitapta yeniden gözden geçi rildi ve geniş­
letildi.

28
şöyle ya da böyle zihin sağlığı üzerine yaptığı okumala­
rı biraz olsun azaltma sinyali verdiği 1912 yılına kadar
uzatılabilseydi devasa bir hal alacaktı. Bununla birlikte,
"bilim ya da felsefe" (Pessoa'nın kendi terminolojisine
göre) eğitimi hakkında çok az şey yazılması ve bunun
gibi "edebiyat" alanındaki tamamlayıcı eğitimiyle ilgili
bağlantıların çok az araştırılmış olması ayrı bir merak
uyandırmakta.9 Amacımız, yalnızca ilk heteronimlerin
(Alexander Search, Charles Robert Anon, Jean Seul de
Meluret vb.) ortaya çıkış nedenlerini kavramak değil,
ayrıca psikiyatrik bir bakış açısı ile Pessoa'nın kendi du­
rumunu nasıl açıkladığını ve başta Alvaro de Campos
olmak üzere, sonradan ortaya çıkacak ve kesinlik kaza­
nacak heteronimlerinin karakterizasyonunu irdelemek
olacaktır. Histeri hakkında süregelen tartışmayı özel­
likle dramatik türdeki edebi yaratım ile bağdaştırma­
sına olanak tanıyan ince tınıları yakalayabilmemiz için
mutlaka salt edebiyat sahasının dışına çıkmak gerekir.
Benzer şekilde -kısa bir süre sonra şairde büyük merak
uyandıracak- ezoterizm, bir tür olgular dizisi için bir
metafor ya da akla yatkın bir açıklama olarak yorumla­
nabileceği gibi, Casais Monteiro'ya yazdığı 13 Ocak 1935
tarihli mektubunda 10 şairin kendi içinde keşfettiği "derin
histeri izi", onu kuşkusuz yarattığı birden fazla yazar-ki­
şilik içinde kendini ifade etme olanağı bulabileceğini dü­
şünmeye ve idrak etmeye teşvik etmiştir. Çünkü eğer bu
sağlam ve verimli, edebiyat dışı başka bir düzene ve ka-
9. Bu görüş, Escritos sobre Genio e Loucura'nı n yayı mlandığı 2006 yılından
öncesine aittir.
1 0. Bu ü n l ü mektubu Cartas entre Fernando Pessoa e os Directores da
presença (1 998, s. 251 - 262; krş. s. 253) kitabında okuya b i l i rsiniz.

29
çınılmaz olarak da sınırlamaları ve inançlarıyla birlikte
yalnızca kısıtlayıcı etkenler olarak değil, aksine bilhassa
eşsiz sonuçlar doğuracak yaratıcı bir çıkış noktası olarak
rol oynayan dönemin eğilimlerine sırtlarını yaslamış ol­
masalardı, ne C.R. Anon kendini "üstün dejenere, şair
ve ayyaş karışımı bir megaloman" (144C2-5r), "dahi" ve
"kaçık" (13A-34) 11 olarak niteleyecekti, ne Campos sinir­
leri hakkında onca söz sarf edecek, ne de Huzursuzluğun
Kitabı birçok dekadantist hatırayı içinde barındıracaktı.
Sözün kısası, bilhassa burada bizi ilgilendiren bağlam­
da "edebi olanı", "ilmi olandan" ayırmamanın fazlasıyla
verimli olacağını savunuyorum: (Oldukça deneysel bir
biçimde) tıptan sanata uzanan alanı kesinlikle verimli
kılmaya çaba sarf eden dahilik ve delilik hakkında söy­
lenenler bağlamında.

1 1 . Bkz. Lopes, Pessoa lnedito (1993, s. 1 58 ve 1 60; krş. Cadernos, 2009, cilt.
1 0, kısım l, s. 289; ve Escritos sobre Genio e loucura, 2006, cilt 1 , s. 446).

30
111

Georg Rudolf'un yirmi yıldan fazla bir süre önce yayın­


lamış olduğu yazı, (2004'e kadar) dahilik ve delilik ara­
sındaki bu yakınlaşmaya ışık tutan en önemli çalışma
olmayı sürdürüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, Jose
Blanco'nun kaleme almış olduğu 1983 tarihli Fernando
Pessoa, bir Biyografi Taslağı adlı kitap delilik hakkında
yalnızca aşağıdaki çalışmaları kapsıyor:

148 COELHO, Jacinto do Prado. Fernando


Pessoa eserlerinde delilik kavramı. Ao Contrario
de Penelope (Penelope'nin Aksine) bölümü. Lisbon:
Bertrand Kitapçılık, 1976, s. 255-258.
149 - LIND, Georg Rudolf. Femando Pessoa ve
delilik kavramı. Actas (Anlatılar) bölümü, s. 279-
293. Rep. Tam sürüm, aynı başlık altında, in Por­
tugiesische Forschungen der Görresgeselschaft, 16.
Band, München, 1980, s. 100-116 e no: 193, s. 459-482.

Önceki notta Blanco'nun bir araya getirdiği "psikoana­


litik yorumlamalar" adlı metinler daha tutarsız ve tar­
tışmaya açıktır. Her halükarda, Pessoa vakası hakkında

31
dahilik ve delilik üzerine yazılanlardan çok daha fazlası
yazılmış olduğu için bu diğer bölümün kaynakçası ka­
çınılmaz olarak daha geniş kapsamlı olacaktır. 12 O dö­
nem mevcut kaynaklar kullanılarak yazılan, Pessoa ile
Fransız sembolizmi ve Pessoa ile Max Nordau arasında­
ki benzerliklerin ve uyuşmazlıkların birçoğunu ortaya
koyan Fernando Guimaraes'in "Fernando Pessoa le symbo­
lisme français et Max Nordau (Fransız sembolizmi ve Max
Nardau)", Europe, 710-711, 1988 tarihli makalesi bir istisna
teşkil eder; ayrıca, Baudelaire imgesini kullanarak Pes­
soa'yı başında hale olmayan bir şair olarak gören, ama
Baudelaire-vari iç sıkıntısıyla Pessoa'ya özgü nevrasteni
arasındaki ilişkiyi derinlemesine irdelemeyen Leyla Per­
rone-Moyses'in "Le genie disqualifie" (niteliksiz dahi) (Le
Spleen du Poete, 1997) makalesi de bir istisnadır. 13
1 2. Bkz. diğerleri ile birli kte, Eduardo Lourenço, Pessoa Revisitado.
Leitura estruturante do drama em gente (1 973); Ta borda de Vasconcelos,
Antropografia de Fernando Pessoa (1 973); Michel Schneider. Personne. Le
Destin, nouvelle revue de psychanalyse. Paris. Sayı: 30 (1 984 Sonbahar);
Jose Blanco, "Introduction" kısmı, Pessoa en personne (1 986) (gözden
geçi ri lmiş ve düzelti lmiş 2. baskı, 2003); Mario Sara iva, O Caso C/inico de
Fernando Pessoa (1 990) ve Pessoa ele Pr6prio (1 992); Jose Martin ho, O
que E um Pai? (1 992) ve Pessoa e a Psicana/ise (2001 ); Fra ncisco Manuel da
Fonseca Ferreira, O Habito de Beber no Contexto Existencial ve Poetico de
Femando Pessoa (1 995) (Fernando Pessoa: a penumbra e o genio ad ıyla
yayımlanan 2. baskısı, 2002); Phil ippe Brenot, Le genie et la folie en peintu­
re, musique et litterature (1997).
13. 2008 yılı nda Jose Blanco, Pessoana: bibliografia passiva, selectiva e
tematica ile Esboço de uma Bibliografia (1 983) kita b ı n ı n gözden geçi ri lmiş
ve genişleti l m i ş 2. baskısını yayımladı. Pessoana, ya ln ızca 31 Ara l ı k 2004
tarihine kadar yayı mlanmış meti nleri içerir. Bu sebeple Fernando Pessoa:
entre genio e loucura (2007) kita bına yer vermez. Bla nco, bir önceki dip­
notta referans veri len eserleri veya bu eserlerle ilgili i ncelemeleri içeren
41 çalışmayı " Loucura" adıyla bir a raya geti rir. Bu 41 çalışma a rası ndan
şunlara di kkat çekmek isterim: Fidel Perez Vidal. Fernando Pessoa: no
centenario do seu nascimento (1 988) kitabındaki H eteron imia e identida­
de: o caso Pessoa bölümü; Jose Gil. O Espaço Interior (1 994); Jer6nimo
Pizarro. De la histeria a la neurastenia (Quental y Pessoa). Literatura: teoria,
historia, critica. Sayı: 6 (2004) [Portekizce baskısı: Conceito - Revista de
Filosofia e Ciencias do Homem. Lizbon. Sayı: 1 "Loucura & Desrazao" (2005
Sonbahar)]; ve Jer6nimo Pizarro. Fernando Pessoa: o genio e a loucura.
Leituras. Sayı: 3, s. 1 4-1 5 (2004-2005) [bu bölümün ilk sürümü].
32
G. R. Lind'in çalışması ise, Pessoa'nın eserlerinin ta­
mamında mevcut olan delilik temasındaki ısrarı ilk or­
taya koyan ve okuyucuyu kolaylıkla, dahilik ve bunun
on dokuzuncu yüzyıldaki ıslahı sorununun ortasına
konuşlandırır. Günümüzde bu tarihsel resmin izini sür­
mek, artık -okumalarından yola çıkarak- yerleştirmiş ol­
duğu entelektüel çizgide Pessoa tarafından doldurulan
yeri daha da kesin bir şekilde belirlemek kadar önemli
değildir.
Bu tarihsel süreç hakkında söylediklerine göre ve
kendisinin de çok iyi bildiği gibi: "Dahilik ile delilik ara­
sındaki gerçek ya da olası ilişkiler meselesi eski çağlar­
da içgüdüsel bir olgu iken, on dokuzuncu yüzyıl orta­
larında bilinçli ya da ilmi bir olgu olarak karşımıza çı­
kar" (134A-34; Dahilik ve Delilik üzerine Yazılar, 2006, cilt.
l, s. 143). Ayrıca şunu da belirtir: "Bu tezin -ilmi ya da
sözde bilimsel- farkındalık süreci Moreau de Tours ve
onun meşhur cümlesi 'dahilik bir nevrozdur' ile başlar"
(134A-34r). Hızlıca göz gezdirirsek, Pessoa'nın, J. F Nis­
bet'e ait The Insanity of Genius (Dahiliğin Deliliği) (1893),
Lombroso'nun "berbat ötesi yazılmış, ulu" Homme de Ge­
nie (Dahi Adam) eseri ile Nordau'nun "bir zamanlar meş­
hur ve her daim okunabilir" Degenerescence (Dejeneras­
yon) (134A-34r) eserlerini zikrettiğine sadece değinmekle
yetinelim; bu son iki eser sırasıyla 1889 ve 1894 yıllarında
İtalyancadan ve Almancadan tercüme edildi. Bu üç eser,
Pessoa'yı yüzyılın sonundaki çeşitli tartışmaların içine
çeken ve onda hem ilgi hem de ironi duygusu uyandıran
anahtar-eserlerdir. Örneğin, Nordau'nun en az altı kita-

33
hını okuduğu bilinmekle birlikte henüz yayımlanmamış
bir metinde Lombroso ile birlikte onu bir şarlatan olarak
niteler (142-47; Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar, 2006, cilt.
1, s. 393-394). Pessoa, Alfred Egmont'un Regeneration: a
reply to Max Nordau da (Diriliş: Max Nordau'ya verilen bir
'

cevap) Macar yazara yönelttiği temel eleştiriyi çok çabuk


fark etti: Bir ilerleme hareketini gerileme hareketiyle ka­
rıştırmış olmak. Çünkü, Nordau'nun Fransız simgecileri­
ne öfkelendiği gibi -daha sonra Portekiz modernizminin
yapı taşı sayılacak dergi- Orpheu hareketi de "sözde bilim
adamlarımızın zihinsel dengesizlikleri ve ilmi şarlatan­
lıkları" (142-47v) ile mücadele etmiştir.
Pessoa'yı kendi çağında daha iyi konumlandırabil­
mek ve bazı psikiyatrik fikirlere karşı onda uyanan me­
rakı daha iyi anlayabilmek için yaptığı "bilimsel ya da
sözde bilimsel" okumaların önemine biraz olsun dikkat
çekebilmek bu kısacık sayfalara ancak sığacaktır. Char­
cot ya da Freud gibi çok önemli yazarlara olduğu kadar
daha az tanınan yazarlara yaptığı göndermeler henüz
halk tarafından genel anlamda çok az bilinen -bir labi­
rente benzeyen olağanüstü güzellikteki- mirasını zen­
ginleştirmektedir. Bu örnek resim ve illüstrasyon işimi­
ze yarayacaktır:

34
Freud's theory is a sort of sublimated phallicism, a scientific
form, latavicallyl eruptive, of phallicism.
(15Bl-67r; detay)14 (Freud'un teorisi fallisizmin yüceltil­
miş, bilimsel bir hali, fallisizmin /atavik olarak patlaya­
bilir bir biçimidir.)

14. Ta m metin için: Escritos sobre Genio e Loucura, 2006, cilt 1, s. 401 .

35
iV

Kendini dejenere ve dahi deli olarak gören C. R. Anon'un


bu kışkırtıcı manifestosu ile Alvaro de Campos'un hazi­
ran 1934 tarihli "Esta velha angustia" (bu yaşlı keder) şi­
irindeki en paradoksal ve incelikli ifadesi arasında nere­
deyse Pessoa'nın dahilik ve delilik üzerine yazdığı me­
tinlerin tamamında karşımıza çıkan estetik bir mesafe
vardır. Campos'un söylediği gibi:

"Tımarhanede yatan birisi en azından bir kimsedir,


Tımarhane olmadan bir tımarhanedeyim
Deliliğimin bilincindeyim
Hem aklım başımda hem çılgınım,
Her şeye yabanoyım, herkesle aynıyım,
Deli rüyalar gördüğüm uykular uyuyorum,
uyanıyorum
Çünkü onlar aslında rüya değil.
İşte bu haldeyim . . .
(69-21r; Alvaro Campos'un Şiirleri, 1992, s. 179)"
Mirasının sayfaları arasında tıbbi tez ve ansiklopedi
okumalarına dair notlar ile Pessoa'nın neredeyse bir
ruhbilimciyi andıran gözlemleri ile karşılaşıyoruz. İşin
doğrusu, edebiyat sosyolojisi alanında sayfalar dolusu
yazılar yazmasına, denemeler ve kitapçıklar üretmesi­
ne katkılar sağlayan bu kendi kendini eğitici çaba onun
edebiyat alanındaki yaratıcılığını tetiklemiştir. Örneğin,
birçok biyografi yazarının ketumlukla söylediği şeyi ha­
tırlatan aşağıdaki gibi bir resimle (134A-93v) karşı kar­
şıya kaldığımızda şu unutulmamalıdır: Pessoa, baba­
annesi Dionisia'nın mustarip olduğu türden bir deliliğe
yakalanmaktan korkuyordu (belki de bu, dolaylı yoldan,
delilik temasına duyduğu merakın kaynağıydı).

(134A-93v)

37
DP
tDu.ı.l -J

/ '
� M$ -
0.�r 7 <lııWl<'n .JI bom
(dird., ..... ı& ) ıı.ı... ti....
fllloftl"' -lo t•ııd 4i<d) J.A.A P

• s..ı.ı..
rı-ı�im ....IMl<ı dt

d>""'" !•......,.
""' ::.: /
I 1- Dı k< Son e
tube....ı..a. ı,.ı,.,.u19o" it1nıf,« n�I (�ıbrlııJ
ı ıw .ı. S..b.. ....., ı ı_..... .ı. s..ı...
l'n..ı.J "":::;: ' ı..ı..
,
__,
[M ri.I M>d>l•0>
ıı...ı. fuı!OOıo
Pin)ırlı-.�r�
Jr.ı

�-- F 1 i<l•ed rubj.,..,...,Ji •ı


;Pıtrml\do Arıum.o u 11>oou )
tiQl'll'\H P.�J flor SbgQflU �i

(Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar, 2006, cilt 1, s. 323)

Babaannesi Dionf sia aslında seksen üç yaşında vefat


ettiğinde hastalığı giderek ağırlaşmıştı.ıs Pessoa'nın ba­
bası da yalnızca bir yaşındayken hayatını kaybeden er­
kek kardeşi Jorge gibi tüberkülozdan mustaripti. Bunun­
la birlikte, (Fere ya da Lombroso gibi) kimi XIX. yüzyıl
yazarlarına göre bağımlılığı, suçu, dahiliği ya da deliliği
açıklayan yoldan çıkmalara ya da "lekelere" anlaşılırlık
kazandıran kalıtsal özelliklerin önemi de inkar edile­
mez. Pessoa bunların farkındaydı ve bir başka elyazma­
sında şöyle yazmıştı:

"Dahilik tamamen, (kalıtımdan ötürü) zihinsel bir sap­


manın, bir nevrozun, bir psikozun varlığıyla ilintili
(yine kalıtımdan ötürü) üstün niteliklerin varlığından

1 5. Manuela Nogueira'ya göre Alzheimer tipi Senil Demans {kendisine


böyle söylemişti). Ayrıca şairin kız yeğenine göre F. Pessoa'n ı n annesinde
{Maria Madalena Nogueira) Serebral Tromboz va rdı.
ileri gelir. Hem marazi hem de üstün nitelikler barın­
dıran bir kalıtımın bir bireyde yakınlaşmasının ve bir
araya gelmesinin sonucudur." (134-89; Dahilik ve Delilik
Üzerine Yazılar, 2006, 1. cilt, s. 131).

Ve bir "etyopatoloji" denemesi için yazdığı -karakter pa­


tolojisi üzerine- notlarda şunlara işaret eder:

"Kaçınılmaz dahiliğe sahip bir insanın doğrudan kalıt­


sal köklerinde bir miktar denge, bir miktar da dengesiz­
lik mevcuttur. Ancak, denge öğesi de dengesizlik öğesi
kadar marazidir. Denge, marazi bir dengedir." (134B-8v;
Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar, 2006, 1. cilt, s. 315).

Bu tür sorgulamalar ve gözlemler, Pessoa'nın deli ol­


duğunu ya da kalıtımsal sebeplerden ötürü delirebile­
ceğine inandığını bizlere göstermekten ziyade, bilakis
eleştirel bir mesafe takınarak meselenin derinine inme­
yi becerebildiğine işaret etmektedir. Dahiliği delilik ile
özdeştirmenin yanlış olduğunu bütünüyle kavrayarak,
hakiki delinin duygularının, iradesinin ya da zekasının
denetimini elinde tutamayacağını öne sürerken, bunlar
sayesinde Dahiliğin ana türlerinin sınıflandırmasını ya­
pabilmeyi başarmıştır.
Böylece, örnegın, Richer (E tudes cliniques sur
I'hystero-epilepsie ou grande hysterie, Histerik epilepsi ya
da büyük histeri üzerine tıbbi çalışmalar) okumasından
esinlenen Pessoa şöyle yazmıştır:

39
"Epilepsi, eylem insanlarına fayda sağlar, histeri duygu
insanlarına, nevrastenik haller ise düşünce insanları­
na. /Nevrastenik sendroma/ özgü içebakış doğası gere­
ği düşünceye dönüşen bir unsurdur." (134A-10r; Dahilik
ve Delilik Üzerine Yazılar, 2006, cilt 1, s. 152).16

Bu son raddede Pessoa'nın kendini tanıması beklenirdi.


Tıpkı Shakespeare gibi o da histerisi hatırına, nevraste­
nik durumunu hor görecekti. (Krş. 134A-23; Dahilik ve
Delilik Üzerine Yazılar, 2006, cilt. l, s. 364-365). Ve şöyle
devam eder:

"Birtakım dahiyane etkiler yaratabilmek için," diye be­


lirtir, "belli bir miktar psikozun gerekli olduğu durum­
lar vardır. Histeri, oyun yazarları için olmazsa olmaz­
dır; farklı kişiliklerdeki, deyim yerindeyse soydaşça
bütünleşme 'dramatik sezgi' denen kavramın temelini
oluşturur. Bununla birlikte bu bütünleşmenin histerik
denekler üzerinde yapılan sözde hipnoz deneylerinde
histerik ve alelade olduğu da kabul edilmelidir." (134A -

9v; Dahilik ve Delilik Üzerine Yazılar, 2006, cilt 1, s. 152).

Böylece, Pessoa'nın yaptığı sıçrama ile histeriyi, kinayeyi


ve dengesizlik içindeki dengeyi yalnızca düşünsel dahi­
lik ile değil dramatik sezgiyle ilişkilendirme biçimi öne
çıkıyor. Burada ele alınan şey bu fikri savunmak ya da
çürütmek değil, aksine bu fikrin verimliliğini ve daha

1 6. İki kelime, "nevrastenik sendrom", eği k çizg i ler a rasında yer alır. Bu du­
rum, kuşkuya düştüğü yerleri hatırlamak için işaret koymayı adet edinmiş
yaza rın tereddüdünü gösterir.

40
"estetik" üsluplu ifadelere uygunluk biçimini anlamaktır.
Dejenerasyon, histeri, dahilik ya da delilik etrafında
dönen tartışmalar Pessoa'nın kendi vakasını, diğer yol­
daşlarının ruhsal durumunu ve Portekiz'in çöküşü ya
da yeniden doğuşu meselesini daha az kısıtlayıcı ya da
daha genel bir biçimde tasavvur etmesine katkı sağladı.
Bu konuyla ilgili metinlerin bilinmemesi bu bağların
keşfedilip ortaya çıkarılmasını ve objektif veriler ya da
tanısal önermeler olarak görünebilen bu bağların ger­
çekte nasıl olduklarının kavranmasını zorlaştırmakla
birlikte daha önceki verilerin ışığında ön analizlerin bi­
linçli şekilde yeniden ele alınmalarına yol açar. Böylece
örneğin Paulizm akımı, Fransız simgeciliğine benzer şe­
kilde (Nordau ile hemfikir olarak) yaratıcısı tarafından
marazi bir akım olarak değerlendirilir. "Bilim ya da fel­
sefe" okumaları, ezoterizm üzerine yaptığı araştırmala­
ra benzer şekilde şairin eserlerinde değişik etkilere ya da
başka bir deyişle epeyce çeşitliliğe yol açtılar. Heteronim
kavramını ya da en azından bunun ortaya çıkışını ve bu
kavrama nasıl ulaşıldığını anlayabilmek için -yalnızca
şiir ya da "edebiyat" olmamak kaydıyla- çeşitli alanların
Pessoa'da yarattığı etkiyi göz ardı edemeyiz.

41
v

Bu notlar daha detaylı bir çalışmaya yönelik bir araştır­


manın sonucu ve muhtemelen de Pessoa'nın dahilik ve
delilik ile ilgili alıntılanan yazılarının yayımlanmasına
yöneliktir. 1 7 Bu notlar, heteronimlerdeki "dehanın" daha
az edebi -ya da tamamen edebi ve birbiriyle ilişkili- bir
yaklaşım ile ele alınması gerektiğine dair ısrar edici ni­
teliktedir. Pessoa vakası, şair bir paradigma olarak algı­
landığı ve bunun sonucu olarak da gerçek anlamda bir
çözümlemeden yoksun kaldığı için bir anlamda bir anla­
şılmazlık vakasıdır. Dahası, eleştirel açıdan bakıldığında
bize yalnızca onu kendi öz tasarımının sade bir yankısı
olarak kutsamak kalır. Ve bu nedenledir ki, korunabil­
miş metinleri yeniden keşfetmek ve ikinci bir baskıya
nail olabilmeleri için halen yeniden derlenmeyi bekle­
yen bazı makaleler ya da kitaplar gibi yayımlanmamış
ve dağınık haldeki engin malzemeyi kullanmak esas­
tır. Bugün, şairin bitmeyen merakının ilgisini çeken pek
çok konu üzerine oldukça kapsamlı ve esaslı bir bakış
açısı elde etmesine olanak verdiğini söyleyebiliriz. La fo-
1 7. Bu notlar iki sene sonra 2006 yı l ı nda yayı mlanır.

42
lie du doute (kuşkunun deliliği) üzerine tıbbi makaleler
okuduğu gibi bir de Alexander Search imzalı "Mania of
Doubt" (Kuşkunun Deliliği) adında 19 Haziran 1907 ta­
rihli bir şiiri vardır; bunun gibi, Antero de Quental'ın ya
da E. A. Poe'nun şiirlerini okuduğu kadar psikolojilerine
de merak salmıştır. 1 8 Bu nedenle, Pessoa'nın eserlerinin
ya da eser tasarılarının değişik kısımlarını daha iyi bir
şekilde birleştirebilmek için bu çeşitliliği muhafaza et­
mek ve her daim onu heyecanlandıran konuları bilmek
gerekir. Dahilik, delilik ve XIX. yüzyıl sonlarındaki tıbbi
fikirler arasındaki ilişkilerin sorunu şairin kendi eserleri
hakkında sahip olduğu anlayış ve özel olarak da kendi
yaratmış olduğu hayali kişilerin (heteronimlerin) "med­
yumu" olması koşulu ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bu bağ­
lamda, Pessoa'nın açıklaması ve öz çözümlemesi (his­
terik tarafı ağır basan histerik-nevrastenik olma), ister
gerçek ister gerçekdışı olsun (tıbbi anlamda), psikiyatrik
eleştiriyi edebi eleştiri ile karıştırmak ya da onu "dahi ya
da deli" olarak tanımlamak gerekmeksizin, yaratımının
daha eksiksiz bir izahını mümkün kılabilir. Yapmamız
gereken, etkilendiği çeşitli konuları yalın bir şekilde be­
lirlemek, çözümlemek ve ilk heteronimlerinden itibaren
kendi kendini kurgulamasına kadar, yazar olarak ken­
disini olduğu kadar insanlık dramındaki kişilikleri de
daha fazla ge.rçekçilik ve kuvvet ile şekillendirebilmek
için başına üşüşen -fütürizm, tıbbi bilimler ve gizli bi-

18. Antero de Quental ile alakalı Ant6nio Sergio'nu n Notas sobre os


Sonetos e as Tendencias Geraes da Philosophia de Anthero de Quental.
Lisboa: Liv. Ferrei ra, 1 909 kitabına yönel i k bir kaynakça numarası (1 42-47)
bulunur; Poe ile i l g i l i �mile Lauvriere'in kitabından bazı okuma notları (1 34-
65 e 134A-70) mevcut. Edgar Poe, sa vie et son ouvre: etude de psychologie
pathologique. Paris: Felix Alcan, 1 904.

43
limler- fikirlerden Pessoa'nın ne şekilde yararlandığını
idrak etmektir.

44
2

Dôhilik ve Delilik Üzerine Yazılar

Ve böylece gerçekleşebilme ihtimali olandan geriye sa­


dece gerçekleşen kalır; -şiirden, opera omnia dan (tüm
'

eserler), yitirilmiş bir şeyin yalnızca başlangıcı ya da


sonu- Carlyle'nin dediği gibi, herhangi bir şairden veya
herhangi bir adamdan geriye yalnızca disjecta membra
(dağılmış parçalar) kalır.
Pessoa, "Porlock'tan Gelen Adam" (1934)

Belki de 2003-2005 arasında geçen üç yıl boyunca yaza­


madıklarımı yazabilmem için doğru zaman geldi çattı.
Bu süre zarfında kendimi Fernando Pessoa'nın Dahilik ve
Delilik Üzerine Yazılar eserinin eleştirel basımının hazır­
lığına adamıştım: Ya da başka deyişle, içinde bunlardan
bazılarını bu yazıda tartışmak istediğim çeşitli sürpriz­
ler ve meydan okumalar barındıran bu araştırmanın
gerçek hikayesini anlatmamın zamanı.
Pessoa'nın kendisini niçin histerik-nevrastenik ola­
rak tanımladığını aslında hiçbir zaman anlayamadım.
Bir şaka, belki de fazlasıyla ısrarcı ve süreklilik arz ettiği
için gerçeklik payı (quantum) barındıran başka bir şakay-

45
Another random document with
no related content on Scribd:
The Project Gutenberg eBook of Blackwood's
Edinburgh magazine, Vol. 72, No. 442,
August, 1852
This ebook is for the use of anyone anywhere in the United
States and most other parts of the world at no cost and with
almost no restrictions whatsoever. You may copy it, give it away
or re-use it under the terms of the Project Gutenberg License
included with this ebook or online at www.gutenberg.org. If you
are not located in the United States, you will have to check the
laws of the country where you are located before using this
eBook.

Title: Blackwood's Edinburgh magazine, Vol. 72, No. 442,


August, 1852

Author: Various

Release date: February 13, 2024 [eBook #72949]

Language: English

Credits: Richard Tonsing, Jonathan Ingram, Brendan OConnor,


and the Online Distributed Proofreading Team at
https://www.pgdp.net (This file was produced from
images generously made available by The Internet
Archive)

*** START OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK


BLACKWOOD'S EDINBURGH MAGAZINE, VOL. 72, NO. 442,
AUGUST, 1852 ***
Transcriber’s Note:
New original cover art included with this eBook is
granted to the public domain.
BLACKWOOD’S

EDINBURGH MAGAZINE.

No. CCCCXLII. AUGUST, 1852.


Vol. LXXII.
CONTENTS.

Dies Boreales. No IX. Christopher under Canvass, 133


From Stamboul to Tabriz, 163
Katie Stewart. A True Story. Part II., 182
Gold—Emigration—Foreign Dependence—Taxation, 203
The Moor and the Loch, 218
My Novel; or, Varieties in English Life. Part XXIII., 235
The Earl of Derby’s Appeal to the Country, 249

EDINBURGH:

WILLIAM BLACKWOOD & SONS. 45 GEORGE STREET; AND 37


PATERNOSTER ROW, LONDON.

To whom all communications (post paid) must be addressed.

SOLD BY ALL THE BOOKSELLERS IN THE UNITED KINGDOM.

PRINTED BY WILLIAM BLACKWOOD AND SONS, EDINBURGH.


BLACKWOOD’S

EDINBURGH MAGAZINE.

No. CCCCXLII. AUGUST, 1852. Vol.


LXXII.
Dies Boreales.

No. IX.
CHRISTOPHER UNDER CANVASS.
Camp at Cladich.
Scene—The Pavilion. Time—Sunset.
North—Talboys—Seward.
NORTH.
The great Epic Poets of Antiquity began with invoking
superhuman aid to their human powers. They magnified their
subject by such a confession, that their unassisted strength was
unequal to worthily treating it; and it is perfectly natural for us to
believe that they were sincere in these implorations. For their own
belief was that Gods presided over, ruled, and directed, not only the
motions of the Visible Universe, and the greater and outward events
and destinies of nations and individuals, but that the Father of Gods
and Men, and peculiar Deities under him, influenced, inspired, and
sustained, gave and took away the powers of wisdom, virtue, and
genius, in every kind of design and in every kind of action.
SEWARD.
They would call down the help, suggestion, and inspiration of
heavenly guides, protectors, and monitors;—of Jupiter, to whom
even their dim faith looked above themselves and beyond this
apparent world, for the incomprehensible causes of things;—of
Apollo, the God of Music and of Song;—of those divine Sisters, under
whose especial charge that imaginative religion placed Poets and
their works, the nine melodious Daughters of Memory;—of those
three other gentle deities, of whom Pindar affirms, that if there be
amongst men anything fair and admirable, to their gift it is owing,
and whose name expresses the accomplishing excellence of Poesy, if
all suffrages are to be united in praise: bright Sisters too, adored with
altar and temple,—the Graces.
NORTH.
Milton, who had unremittingly studied the classical Art of Poetry,
and who brought into the service of his great and solemn
undertaking all the resources of poetical Art, which prior ages had
placed at his disposal, whose learning, from the literature of the
world, gathered spoils to hang up in the vast and glorious temple
which he dedicated—He might, without offence to the devout
purpose of his own soul, borrow from the devotion of those old
pagan worshippers the hint, and partially the form, of those exordial
supplications.
SEWARD.
He opens the Paradise Lost with Two Invocations. Both implore
aid. But the aid asked in one and in the other is different in kind, as
the Two Powers, of whom the aid is asked, are also wholly different.
Let us look at these two Invocations in the order in which they stand.
“Of Man’s first disobedience, and the fruit
Of that forbidden tree, whose mortal taste
Brought death into the world, and all our woe,
With loss of Eden, till one greater Man
Restore us, and regain the blissful seat,
Sing, heavenly Muse, that, on the sacred top
Of Oreb, or of Sinai, didst inspire
That shepherd, who first taught the chosen seed,
In the beginning how the heavens and earth
Rose out of chaos: or, if Sion hill
Delight thee more, and Siloa’s brook that flow’d
Fast by the oracle of God; I thence
Invoke thy aid to my adventurous song,
That with no middle flight intends to soar
Above the Aonian mount, while it pursues
Things unattempted yet in prose or rhyme.
And chiefly Thou, O Spirit, that dost prefer
Before all temples the upright heart and pure,
Instruct me, for Thou know’st: Thou from the first
Wast present, and, with mighty wings outspread,
Dove-like, sat’st brooding on the vast abyss,
And mad’st it pregnant: what in me is dark,
Illumine: what is low, raise and support;
That to the height of this great argument
I may assert eternal Providence,
And justify the ways of God to men.”

The First is taken, hint and form both, from Homer. Homer,
girding up his strength to sing the war of confederated Greece
against Troy and her confederates, makes over his own overpowering
theme to a Spirit able to support the burden—to the Muse.
Sing, Goddess, he begins, the Anger of Achilles.
NORTH.
Even so Milton. After proposing in a few words the great argument
of his Poem—that fatal first act of disobedience to the Creator, by
which our First Parents, along with His favour, forfeited Innocence,
Bliss, Immortality, and Paradise, for themselves and their posterity,
until the coming of the Saviour shall redeem the Sin and loss—he
devolves his own task upon a Muse, whom he deems far higher than
the Muse of his greatest predecessor, and whom he, to mark this
superiority, addresses as the Heavenly Muse.
TALBOYS.
She is the Muse who inspired on the summit now of Horeb, now of
Sinai; when for forty years in retreat from his own people, yet under
their Egyptian yoke, he kept the flocks of his father-in-law Jethro—
the actual Shepherd who, from communing with God and
commissioned by God, came down into Egypt again to be the
Shepherd of his people and to lead out the flock of Israel.
SEWARD.
She is the Muse who, when the Hebrew tribes were at length
seated in the promised land—when Zion in the stead of Sinai was the
chosen Mountain of God—inspired Psalmists and Prophets.
TALBOYS.
And the reason is manifest for the distinguishing of Moses. For all
critics of the style of the inspired Writers distinguish that of Moses
from all the others, as antique, austere, grave, sublime, as if there
were in him who conversed personally with God greater sanctity of
style, even as his face shone when he came down from the Mount; as
the whole character and office of Moses was held by the Hebrews,
and is held, perhaps, by us, as lifting him above all other prophetic
leaders.
NORTH.
He was the founder of the Nation, and the type of the Saviour.
TALBOYS.
Milton desires for his work, all qualities of style, as the variable
subject shall require them. Not only the high rank of Moses as the
author of the Pentateuch required that he should be named, but this
in particular, that Moses was the historian of the Creation and Fall.
NORTH.
One might for a moment be tempted to confound the inspiration
here meant with that highest inspiration which was vouchsafed in
those holy places, and which we distinguish by the unequivocal name
of revelation. But on reflection we perceive it not possible that Milton
should have ascribed such an office to an Impersonation—those
awful Communications which distinguished those persons chosen by
the Almighty to be the vessels of his Will to the Children of Men. His
revelations, we are instructed to believe, are immediately from
himself.
TALBOYS.
Somebody said to me once that Milton’s First Invocation to the
Muse is oppressed with Mountains; that it is as if he had shaken out
what he had got under the head Mountains, in his Common-Place
Book; and—
NORTH.
Somebody had better have held his tongue. No. They occur by
natural association. He wants aid of the Muse who inspired Moses—I
suppose, who sustained—that is, gave his style—of the other writers
in the Old Testament. To suppose her visiting Moses on either peak
of the Sacred Hill where he had his divine communions, is obvious
and inevitable, and, I hope, solemn and sublime too. To suppose her
accompanying the migration of the Israelites, and as she had
devoutly affected their Sacred Mountain of the Wilderness, also
devoutly affecting their Holy Mountain at the foot of which they built
their Metropolis, is a spontaneous and unavoidable process of
thought. Sinai and Sion represent, as if they contain embodied, the
religion and history blended of the race. And if the divine Muse has
two divine Hills, how can Milton help thinking of the quasi-divine
Hill on which were gathered the nine quasi-divine Sisters?
Doubtless, three distinct Mountains in the first sixteen lines, if
absolutely considered, may seem cumbrous and overwhelming. But
accept them for what they are in the Invocation; the two first
localisings of the one Muse, they are easy. Why should not her wing
skim from peak to peak? and Parnassus looms in the distance on the
horizon.
SEWARD.
A more urgent and trying question is, what does he invoke? We
have a sort of biographical information respecting the Address to the
Spirit. Milton did believe himself under its especial influences, and
the Address is a direct and proper Prayer. But what is this Muse? To
us the old Muses—whatever they may have been to the Greeks—are
Impersonations, and nothing more, of powers in our own souls. If
name attest nature, such is the muse of Milton—a power of his own
soul—but one which dwelt also in the soul of the great Hebrew
shepherd. Say, for the sake of a determining notion, the power of the
austere and simple religious sublime. A human power, but moved by
contact of the soul with divine subjects. Perhaps I say too bluntly that
those old Muses were mostly but impersonations of human powers.
An abstruse, difficult, and solemn part of our existence is touched,
implicated. We find when we are deeply moved that powers which
slept in us awake;—Powers which have before awaked, and fallen
back in sleep;—Powers, too, that have never before awaked.
NORTH.
But what do we know of what is ultimate? If there is a contact of
our spirits with the universal Spirit, if there are to us divine
communions, influences, how do we know when they begin and end?
It seems reverent and circumspect to view poetical inspiration as a
human fact only, but we are not sure that it is not even more
religious to believe that the unsuspected breath of Deity moves our
souls in their higher and happier moments. Be they motions of our
own souls, be there inferior influences mingled, those Muses were
names for the powers upon this view—for the powers and mingled
influences upon another. On the whole, I think that the distinction is
here intended generally; and that the heavenly Muse represents the
human soul exalted, or its powers ennobled by contact with
illuminating and hidden influences—as the prophets Isaiah, Ezekiel,
Jeremiah, have each quite the style of their own humanity in writing
under the governance of the Spirit.
SEWARD.
I consider the free daring with which all Poets of the modern
world, at least, have, for the uses of their Art, converted Powers and
Agencies into imaginary beings. I consider the respects in which the
Poet has need of aid. He wants aid if he is to penetrate into regions
inaccessible to mortal foot or eye—if he is to disclose transactions
veiled since the foundations of the world; but this aid the Muse
cannot afford to the Christian Poet, and we shall presently see that
he applies for it to a higher Source. But the Poet who undertakes to
sing of Heaven and Earth, of Chaos and of Hell, who comprehends
within his unbounded Song all orders of Being, from the Highest and
Greatest to the Lowest and Least—all that are Good and all that are
Evil, and all that are mixed of Good and Evil—and all transactions
from the date, if we may safely so speak, when Time issued from the
bosom of Eternity to the still distant date, when Time shall again
merge in that Eternity out of which it arose, and be no more:—That
Poet, if any, needs implore for a voice equal to his theme, a power of
wing measured to the flight which he intends to soar; he needs for
the very manner of representation which he is to use—for the very
words in which he is to couch stupendous thoughts—for the very
music in which his pealing words shall roll—aid, if aid can be had for
supplication.
NORTH.
Yes, Seward. We consider these things. We consider the laborious,
learned, and solemn studies, by which we are told, by which Milton
tells us, that he endeavoured to qualify himself for performing his
great work, and I propose this account of this first Invocation,
stripped of its Poetical garb. In the first place, that the subject of
desire to the Poet—the thing asked—is high, grave, reverend,
sublime, fitted Style or Expression. As for the addressing, and the
power of the wish, you may remember that, as we hear, employing
human means, he assiduously read, or caused to be read, the
profane, and his native, and the Sacred Writers—drawing thence his
manner of poetical speech.
TALBOYS.
“Heavenly” Muse is opposed to “Olympian” Muse; as if “Hebraic”
to “Hellenic;” as if “Scriptural” to “Classical;” as if “Sacred” to
“Profane;” as if Muse of Zion to Muse of Pindus. Therefore we must
ask—What “Muse” ordinarily means? We know what it meant in the
mouth of a believing Greek. It meant a real person—a divine being of
a lower Order. But Milton is a Christian—for whom those deities are
no more. They are, in his eye, mere imaginations—air.
“For Thou art heavenly! She (the Hellenic) an empty dream.”

And so already—
“The meaning, not the name, I call.”

To wit, the Hellenic is to him a name—air.


SEWARD.
We must ask—What does, in ordinary Verse, not in sacred poetry,
a Christian poet mean, when He names, and yet more when he
invokes, the Muse—the Sacred Sisters nine? And we are thrown upon
recognising the widely-spread literary fact—not unattractive or quite
unimportant—that Christendom cherished this reminiscence of
Heathendom; that, in fact, our poetry seems to rest for a part of its
life upon this airy relic of a fled mythology—varied in all ways, Muse,
Helicon, Hippocrene, &c. Greatest Poets, not poetasters, the
inspired, not the imitative and servile—and at height of occasion.
Thus Shakspeare—
“O for a Muse of fire that would ascend
The highest heaven of invention!
A kingdom for a stage!” &c.
Spenser—at entering upon his vast Poem—
“Me all too mean the Sacred Muse areeds.”

And the master of good plain sense in verse, Pope, acknowledges the
ineradicably rooted expression—
“Drink deep, or taste not the Pierian spring.”

I put these together, because I doubt not but that Milton in choosing
and guarding (just like Tasso) the word, looked this practice of
Christian, or christened poets, full in the face; and spoke, founding
upon it. Muse, to his mind inventing his Invocation, had three
senses. Imaginary Deity of a departed belief—An Authoritative
Name, thence retained with affection and pride by Poets of the
Christian world—Or, something new, which might be made for his
own peculiar purpose, or which Tasso had begun to make,
undertaking a Poem after a sort sacred.
TALBOYS.
I cannot believe that the word which has held such fond place in
the minds of great poets, and all poets, can have been a dry and bald
imitation of antiquity. Doubtless it had, and has, a living meaning;
answers to, and is answered by, something in their bosoms—the
Name to which Shakspeare and Spenser clung, and which Milton put
by the side of the Holy Spirit and transplanted into Heaven.
NORTH.
Our attention is first reflectively directed upon recognised
Impersonations in Poetry. But we are very much accustomed to
misunderstand the nature of Poetry; for we are much accustomed to
look upon Poetry as an art of intellectual recreation, and nothing
more. Only as a privileged Art—an Art privileged to think in a way of
its own, and to entertain, for the sake of a delicate amusement and
gratification, illusory thoughts which have never had belief belonging
to them. And meeting with Impersonations in poetry, we set down
Impersonations amongst the illusory thoughts thus imagined and
entertained for intellectual pleasure, and which have never been
believed. It is a mistake altogether. Poetry has its foundation in a
transient belief. Impersonations have held very durable belief
amongst men. When we reflect and take upon us to become
cognisant of our own intellectual acts, we are bound to become
cognisant of these illusions—to know that they must have temporary
belief—that they must not have permanent belief.
SEWARD.
“Sing, Heavenly Muse.” Milton redeems the boldness of
adventurously transplanting from a Pagan Mythology into a
Christian Poem, and thus imparts a consecration of his own to a
Heathen word; but the primitive cast and colouring remain,
satisfying us that we must here understand an Imaginary Being.
NORTH.
The Seventh Book again opens with an Invocation for aid, and
again to the same person.
We find in the opening verses the personality attributed with
increased distinctness, and with much increased boldness. A proper
name is given, and a new imaginary person introduced, and a new
and extraordinary joint action attributed to the Two.
“Descend from Heaven, Urania—by that name
If rightly Thou art called—whose voice divine
Following, above the Olympian hill I soar,
Above the flight of Pegasean wing!
The meaning, not the name, I call: for Thou
Nor of the Muses nine, nor on the top
Of old Olympus dwell’st; but, heavenly born,
Before the hills appeared, or fountain flowed,
Thou with Eternal Wisdom didst converse;—
Wisdom thy sister, and with her didst play
In presence of the Almighty Father, pleased
With thy celestial song.”

She is now named—Urania. (The former title given her


—“Heavenly Muse”—is equivalent.) But because one of the Nine
Muses was named Urania, he distinguishes—
“The meaning, not the name, I call.”

She is described as conversing before the creation of this Universe,


and playing with her Sister Wisdom, in the presence of God, who
listens, pleased, to her song.
In this bold and tender twofold Impersonation, I seem to
understand this.
Wisdom is the Thought of God respectively to the connection of
Causes and Effects in his Creation, or to the Laws which constitute
and uphold its Order: considered as Useful.
This Thought is boldly separated from God, and impersonated as
One Sister.
Urania is the Thought of God, relatively to the Order and
Harmony of his Works:—considered as Beautiful.
When God sees that his Creation upon each day is “good,” (which
expression Milton is careful to repeat upon each day,) we must
understand that he regards it in both respects.
The Invocation is, therefore, placed with a perfect propriety at the
beginning of the Book which is occupied in describing the Creation.
For the meaning here attributed to Urania playing with Wisdom
before the pleased Father, compare the passage where the dance of
the Angels has been compared to the motions of the stars, and the
Speaker, the Archangel Raphael, adds:
“And in their motions harmony divine
So smooths her charming tones, that God’s own ear
Listens delighted.”

Where the audible harmony of the spheres and the song of Urania
seem to be as nearly as possible one and the same thing—namely,
Music—which is The Beautiful in one of its kinds, used, with
extremely profound and bold imagination, for expressing The
Beautiful in all its kinds.
Who is it that, in presence of the Everlasting Throne, converses
with her sister, Eternal Wisdom; plays with her—singing, the while,
so that the awful Ear of Omnipotence bends from the Throne,
listening and pleased?
The majestical Invocation opens the Seventh Book of the Paradise
Lost; and the Seventh Book of the Paradise Lost is occupied from
beginning to end in amplifying, with wonderful plenitude, exactness,
beauty, and magnificence of description, the First Chapter in the
Book of Genesis. In other words the Seventh Book of Paradise Lost
describes the Week of Creation—the six days of God’s working, and
the seventh of His rest.
Milton moulds, at the height of poetical power, into poetical form
thoughts that are universal to the Spirit of Man. What then, we must
ask, are the two Thoughts that rise in the Spirit of Man, looking with
its awakened and instructed faculties upon the Universe of God?
Assuredly one is, wonder at the adaptation of Means to Ends—that
fitness of which all human Science is nothing but the progressive,
inexhaustible revelation. This is that Eternal Wisdom, whom the
Poet daringly finds a distinct inhabitant of the Empyrean. The other
thought, insuppressibly arising upon the same contemplation, is,
wonder of the overwhelming beauty that overflows the visible
creation. This is the Heavenly Muse, Urania. The purpose of the
Divine Mind to create the Useful Order of Things is impersonated as
Eternal Wisdom. The purpose of the Divine Mind to create the
Beauty of Things is impersonated under a name which the Poet
boldly and reverently supplies. Milton’s description of the six days
completely displays the two notions: it impresses the notion of
Useful Order and Beauty.
SEWARD.
These verses, which introduce the Creation of Man on the sixth
day, impress the two distinctly—
“Now Heaven in all her glory shone;”

—that is, for the Beautiful:


——“and roll’d
Her motions, as the first great Mover’s hand
First wheel’d their course;”

—that is, for Useful Order.


“Earth in her rich attire
Consummate lovely smiled;”

—that is, for Beauty.


“Air, water, earth,
By fowl, fish, beast, was flown, was swum, was walked,
Frequent.”
Here is again the Adaptation, the Useful Order,
“Of all yet done;”—

namely, Man;—again Design, Order, Wisdom.


And when the whole work is finished, the two characters are set
side by side, as answering, in the Mind of the Creator, to His
antecedent purpose.
“Here finished He, and all that he had made
View’d,—and behold all was intensely good;
So even and morn accomplished the Sixth day:
Yet not till the Creator, from his Work
Desisting, though unwearied, up returned,
Up to the Heaven of Heavens, his high abode,
Thence to behold this new-created world,
The addition of his empire, how it showed
In prospect from his Throne, how GOOD, how FAIR,
Answering his great Idea.”

Here good expresses the Useful Order—fair the Beauty.


TALBOYS.
The Heavenly Muse descended upon Earth is then the God-given
Intelligence, in the Human bosom, of The Beautiful. It is the Faculty,
as we are more accustomed to speak, of the Sublime and Beautiful;—
a human ability, raised in the sacred writers by divine communions—
Milton desires, but can hardly be thought in that first Invocation, or
in this, (Book VII.) directly to pray, that the powers of his mortal
genius may receive similar exaltation.
NORTH.
Speak boldly.
SEWARD.
I do.
TALBOYS.
The Heavenly Muse, in Heaven, is God’s thought of the Beauty
which shall be in the Universe to be created. The heavenly Muse,
upon Earth, is the Thought or the Faculty of Beauty, as originally

You might also like