Professional Documents
Culture Documents
PDF of Savasci Anlamli Ve Coskulu Bir Yasam Icin 75Th Edition Dogan Cuceloglu Full Chapter Ebook
PDF of Savasci Anlamli Ve Coskulu Bir Yasam Icin 75Th Edition Dogan Cuceloglu Full Chapter Ebook
PDF of Savasci Anlamli Ve Coskulu Bir Yasam Icin 75Th Edition Dogan Cuceloglu Full Chapter Ebook
https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/
https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/
https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
Deutsch intensiv Wortschatz B1 Das Training 1st
Edition Arwen Schnack
https://ebookstep.com/product/deutsch-intensiv-wortschatz-b1-das-
training-1st-edition-arwen-schnack/
https://ebookstep.com/download/ebook-29840068/
https://ebookstep.com/product/ritorno-alle-origini-b1-b2-primi-
racconti-1st-edition-valentina-mapelli/
https://ebookstep.com/product/un-giorno-diverso-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/100-delf-b1-version-scolaire-et-
junior-1st-edition-sylvie-cloeren/
DOGAN CÜCELOGLU
SAVAŞÇI
DOGAN CÜCELOGLU, lstanbul Üniversitesi psikoloji bölü
münü bitirdi. ABD'de lllinois Üniversitesi'nde Bilişsel Psikoloji
(algılama, düşünme, iletişim) alanında doktorasını yaptı.
Daha sonra Türkiye'de Hacettepe ve Boğaziçi üniver
sitelerinde görev alan Cüceloğlu, Fulbright bursuyla bir yıl
süreyle Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nde ziyaretçi
öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulundu.
1980-1996 yılları arasında ABD'de Fullerton şehrindeki
Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nde görev yapan Cüceloğ
lu'nun, kırkı aşkın Türkçe ve lngilizce bilimsel makalesi
yayınlandı. 1996 yılından itibaren Türkiye'de üniversite öğren
cilerine, öğretmenlere, ana-babalara ve iş insanlarına yönelik
seminerlere, konferanslara ve atölye çalışmalarına ağırlık verdi.
1990'dan sonra Türk insanının düşünce, duygu ve davra
nışlarını psikoloji kavramları içinde inceleyen kitaplar hazırla
yan Cüceloğlu'nu 16 Şubat 2021'de kaybettik.
www.dogancuceloglu.net
•
Doğan Cüceloğlu
Anlamlı ve Coşkulu
Bir Yaşanı İçin
SAVAŞÇI
@
Remzi Kitabevi
SAvAŞÇI / Doğan Cüceloğlu
Felsefi Psikoloji
ISBN 978-975-14-0825-9
ETA'lar
Kitabın büyük bir kısmını yazın Kaliforniya'da yazdım. Maalesef bazen
çocuklarıma vermem gereken zamandan çaldım. Ama, kızlarım Ayşen ve Elif,
oğlum Timur (ETA'lar) bana anlayış gösterdiler ve desteklerini esirgemediler.
Yazarlar
Daha önceleri de belirttiğim gibi, her yazar ,ağının cocugudur ve kendin
den önce gelenlerin yetiştirmesidir. Kaynakta verdiğim yazarların bu kitabın
içeriğine büyük katkıları olmuştur.
Doğan Cüceloğlu
Ekim 2001
İçindekiler
Önsöz .......................................................... 11
1 Arayış .......................................................... 15
2 Uyanış ......................................................... 40
3 Niyet ........................................................... 72
4 Geleceği Yaratmak .................................. 104
5 Güç ............................................................ 153
6 Sorumluluk .............................................. 195
7 Ölüm Bilinci ............................................. 236
8 Değişim ..................................................... 265
9 Bitmemiş İşler .......................................... 315
10 Savaşçı Olmak İçin .................................. 352
11 Devam Edelim ......................................... 391
Kavramlar Sözlüğü ................................. 393
Kaynaklar ................................................. 398
Okurların Düşünceleri ........................... 400
••
Onsöz
Kitapta bu tür bir savaşçıdan söz ediyoruz. Söz ediyorum değil, söz
ediyoruz; çünkü kitabı Arif Bey'le beraber oluşturduk.
Birinci bölümde arayıştan söz ediyoruz. Anlamını yitiren bir yaşa
mın temel sorunu, kendi yaşamının dansını yapamamakhr; 'mış gibi'
yaşamaktır. Arayışa geçmek zamanı gelmiştir.
Farkına varınca uyanış başlıyor. İkinci bölümde uyanıştan söz
ediyoruz. Kişi ancak uyandıktan sonra, daha önce uyuyor olduğunu
kavrıyor. Uyuyan uyuduğunu bilmezse, gördüğünün rüya olduğunu
anlayamaz.
Peki ne yapalım şimdi? Niyet edelim. Üçüncü bölümde niyet
etmekten söz ediyoruz. Neye niyet edeceğiz? Anlamlı ve coşkulu bir
yarın yaratmaya.
Peki nasıl yaratacağız bu yarını? Kişisel bütünlük içinde bildikle
rimizi bildiğimizi bilerek, bilmediklerimizi bilmediğimizin farkında
olarak, ikisi arasındaki farkın bilincinde, gerçeğe sürekli saygılı olarak.
Dördüncü bölümde, kişisel bütünlük içinde yarını yaratmaktan söz
ediyoruz.
Yarını yaratmak için güçlü olmak gerekir: Gücümüz nereden gele
cek? "Kim olduğunu bil," diyoruz; "kişinin gerçek gücü orada." Ve
12 SAVAŞÇI
bütün amacı, siz okuyucuya yardımcı olmak. Onun için ara sıra tutar
sız görünebilir; affola.
Bu kitap kitnin için yazıldı?
'Anlamlı ve coşkulu bir yaşam' sözü size bir şey ifade ediyorsa, o
yönde öğrenmek, o yönde değişmek, eylem içinde olmak istiyorsanız,
bu kitap sizin için yazıldı.
Daha önceki kitaplarımda açıkladığım, irdelediğim kavramları
burada yinelemedim. İlgilenen okuyucu diğer kaynaklardan bulabilir
diye düşündüm.
'Sen' ve 'Siz'
Arif Bey'le konuşmalarımda ona bazen 'sen' diye hitap ediyorum,
bazen de 'siz'. Kitapta 'sen' ve 'siz' konusunda tutarsızlık görebilirsiniz.
Bu tutarsızlığı gidermek üzere kitap üzerinde çalışırken kitabı gözden
geçiren arkadaşlarımdan biri, Ataman Onar, bu farklılığın tesadüfi
olmadığına, o andaki duygusal dinamikler içinde doğal olarak oluş
tuğuna dikkatimi çekti. Kendine özgü söyleyişiyle, "Abi, hoca birine
'sen' diyorsa, onun kerameti vardır. Hoca, 'siz' dediği zaman kork!"
diye algılayışını belirtti ve bu farklılığın kitapta kalmasını önerdi. Ben
de öyle yaptım.
1
Arayış
Tanışıyoruz
"Evet, Arif Bey, birkaç dakika konuşmak istiyordunuz," diye
söze başladım. "Şimdi birkaç dakikadan daha çok zamanımız var.
Sizinle saat dörde kadar kalabilirim. İki saat zamanımız var." O da,
bir an önce konuşmaya başlamak ister gibi hemen yanıtladı:
''Doğan Bey, bana ayırdığınız bu zaman için teşekkür ederim.
Sizinle bu kadar süre konuşabileceğimi hayal dahi etmiyordum. Çok
mutluyum. Sizinle konuşabilmemin benim için anlamı büyük."
"Öğretmen olduğunuzu, öğretmenliğe inandığınızı, ama mut
suz olduğunuzu söylemiştiniz."
"Evet. Öğretmenliği istediğim için seçtim. Ama şimdi, öğretmen
liği seçmekle aptallık yaptığımı düşünmeye başladım. Kaybolmuş
gibiyim. Neden aptal hissettiğimi, neden kaybolmuş hissettiğimi de
pek bilmiyorum."
"Nerelisiniz?"
"Eskişehirli' yim."
ARAYIŞ 19
Varsayalım ki ...
Manzara şu: "Farz edin ki ailelerin çocuklarını yaşama tam ha
zırlamadığını, onları geliştirmediğini kamu, medya, hükümet anla
mış durumda. Biz biliyoruz ki, bu eksikliği gidermenin en iyi yolu
anababaları eğiterek onları geliştiren anababalar haline getirmek.
Ama bunu yapmak güç; büyük planlama, organizasyon, takip,
eğitim stratejisi ve en önemlisi, uzun zaman ister. O nedenle, farz
24 SAVAŞÇI
<lığını, vb. şeyler söylemiştiniz. Ve, 'Böyle bir insanın bana değer ver
mesi, benim de kendimi değerli görmeme yol açıyor,' demiştiniz."
"Şimdi anladım."
Sustu. Uzun süre suskun kaldık.
Karşıdan, beyaz kasketli, yetmiş yaşlarında bir adam, başı ör
tülü kendisinden biraz daha genç gösteren, altmış yaşlarında göz
lüklü bir kadının koluna girmiş, birlikte, park tarafından kahveye
doğru, ağaçların arasından yavaş yavaş yürüyorlardı. Yaşlı adam
ceketinin içine beyaz uzun kollu bir gömlek, keten pantolon, keten
ayakkabı, kadın ise uzun bir palto giymişti. Onları izlerken kafam
da bir senaryo canlandı: Adam bir bürokrat olmalıydı ve otorite
kurduğu bir çalışma ortamında korkulan, saygı duyulan bir kimse
gibi davranmaya alışmıştı. Şimdi, pek önemsemediği, zayıf gördü
ğü kadının koluna yaslanmak zorundaydı. Geçirdiği felçten sonra
artık kendi başına rahat yürüyemiyordu.
Garsonu aradı gözlerim ve göz mesajımı alan farklı bir garson
geldi bu kez. Otuz yaşlarında, kırçıl saçlı, ciddi görünüşlü, sağlıklı
biriydi. Önü gri, kollan ve arkası siyah renkte, önden düğmeli, uzun
kollu bir gömlek giymişti. Bol, ince ketenden bir pantolonu vardı,
pantolonunun arka cepleri bir şeylerle doldurulmuş gibi şişkindi.
Bir neskafe ve su istedim. Arif Bey yine çay tercih etti. Garson, "Sütlü
mü olsun?" diye sorarken, 'siz buranın yenisisiniz galiba' der gibi
bakıyordu. Saygılı bir tavırla yanımızdan ayrıldı.
Arif Bey, "'Bunu aştığımı sanıyordum," diyerek konuşmaya baş
ladı ve devam etti: "Ama ortamın gerçekleri yavaş yavaş beni etkisi
alhna aldı, herhalde."
"Daha önce söylediğimi yeniden söyleyeceğim. Büyük resmi,
göremediğiniz geniş çerçeveyi çizemediğiniz için, 'ortamın gerçek
leri' sizin gerçekleriniz haline geliyor. 'Geçim için öğretmenliğin'
yapıldığı bir bağlam içinde 'gelişim için öğretmenliği' yorumlama
ya çalışıyorsunuz. Halbuki, 'gelişim için öğretmenlik' bambaşka bir
yaşam felsefesi."
Garson istediklerimizi getirmiş ve masamıza bırakmıştı. "Afiyet
olsun," dedi ve uzaklaştı. Arif Bey çayına bir şeker atıp karıştırır
ken, ben de kahvemden bir yudum aldım.
26 SAVAŞÇI
Anlam Arayışı
"Arif Bey, biraz anlam arayışından söz etmek istiyorum; çünkü
o sürecin tam içindesiniz."
"Evet, ben de öyle görüyorum."
"Sanırım psikoloğa gidişinizin temelinde de bu var."
"Haklısınız. An1a, üzülerek söyleyeyim, bu konuda, benim gitti-
ğim psikolog bana pek yardımcı olamadı."
"Belki de kendisinin anlam arayışına yardımcı olamayan bir psi
koloğa gittiniz."
"Bilmiyorum, belki de. Bana pek anlam ifade etmeyen, kalıp
lanmış sözler söyledi: 'Kafanıza çok takıyorsunuz; biraz kalender
olun; başkalarının sözlerine o kadar önem vermeyin; insanlar ha
yatta umduklarıyla değil, bulduklarıyla yetinmeli,' gibi. Bunları
kendime ben de söyleyebilirdim. Daha doğrusu sokaktaki biriyle
konuşsam da buna benzer şeyleri bana söyleyebilirdi."
"Türkiye' de henüz kiıriin klinik psikolog olarak çalışabileceğini
belirleyen yasalar oluşmamış durumda. O nedenle, kendine psiko
log diyen herkese yetkin psikolog olarak bakmamak gerekir. Bir ön
araştırma yaparak, psikoloğun ne gibi bir eğitimsel ve mesleksel
hazırlıktan geçtiğini öğrenmek gerekir."
"Bir arkadaşımın tanıdığı olduğu için o psikoloğa gitmiştim.
Yetkinliği konusunda hiçbir fikrim yoktu."
Kahvemden bir yudum daha aldım.
"Anlam arayışında ilk adım, kritik ve can alıcı sorulan sorabil
mektir. Bu soruları kişi kendine sorabilir ya da bir başkası sorarak
onun düşünmesini sağlayabilir."
"Ne gibi sorular?"
"Basit sorular. Çocukların masumiyetleri içinde sordukları tür-
den sorular."
"Örneğin?"
"Örneğin, 'Ben kimim?' sorusu gibi."
Arif Bey, karşısında küçük bir çocuk varmış da ona bu soruyu
soruyormuş gibi durdu; bir süre düşündü ve daha sonra,
ARAYIŞ 27
sit soru bu kadar zor geliyor ise, sokaktaki sıradan insana herhalde
daha zor gelir."
"Onlar bu soruyu sorma şansına hiç
sahip değiller. İçinde yetiştikleri sosyal Sorunların hepsinin
ortam onlara sürekli hangi bağlamda ne temelinde bir felsefi
olduklarını hatırlatıyor. İçinde yetiştiği boyut yatmaktadır. Bu
kültürel ve sosyal bağlamların ötesinde felsefi boyutu açık seçik
kim olduklanru sorgulayanların sayısı ortaya koymadıkça,
sorunları çözecek güce
az, hem de çok azdır."
ve yeterliliğe hiçbir
"Bu soruyu kimler sormuş?" zaman ulaşamazsınız.
"Bu soruyu sorabilmiş ve sormaya,
deşmeye devam edebilmiş olanların çoğu düşünürler, filozoflar-
dır."
"Peki onlar ne gibi bir cevap bulmuşlar?"
''Filozoflar birbirlerinden farklı cevaplar bulmuşlar ve bu ne
denle de, farklı felsefeler geliştirmişler."
''Farklı felsefelerin gelişmesine yol açtığına göre, bu soru filozof
lar için de temel bir soru olmalı."
''Modem felsefede bu konuya ontoloji adını veriyorlar. 'Onto'
Latice 'varlık' anlamına geliyor, bildiğiniz gibi 'loji' de 'inceleme
alanı-bilim-kuram-doktrin' anlamına gelebiliyor. Ontoloji keli
mesini 'varlığı inceleme alanı, varlık kuramı, varlık bilimi' olarak
Türkçe'ye aktarabiliriz. Sanırım felsefe öğretmenleri 'ontoloji' ola
rak kullanıyorlar. Kısacası, varoluşun ne olduğuyla ilgili düşünme,
inceleme alanına verilen isim."
"Doğan Bey, felsefe alanında özel bir çalışma mı yaptınız?"
"Hayır, özel bir çalışma yapmadım. Ama, felsefeyi temel bir ça
lışma alanı olarak gördüğüm için fırsat buldukça temel felsefe ko
nularında okuyorum. Özellikle felsefede çağdaş gelişmeleri takip
ediyorum."
"Niçin?"
"Çünkü, farkında olalım ya da olmayalım, birey olarak ya da
toplum olarak uğraştığımız sorunların hepsinin temelinde felsefi
bir boyut yatmaktadır. Bu felsefi boyutu açık seçik ortaya koyma
dıkça çözmeye çalıştığımız sorunu tümüyle anlayamayız; ve tabii
30 SAVAŞÇI
bir adam çocuğa işaret etti. Çocuk, teneke kutunun üstüne, adamın
önüne oturarak ayakkabısını boyamaya başladı. Kadının omzuna
saldığı saçları düz ve uzundu. Doğu Anadolulu havası vardı ama,
o yörenin çoğu kadınları gibi ezik ve utangaç görünmüyord u.
Sigarasını tuttuğu sağ elini yüzüne dayamış, bileğine de, saçlanru
toplayıp bağlarken kullandığı siyah kumaş tokayı dolamışh. Boyacı
çocukla oldukça ilgili görünüyordu; iri gözlerini ondan ayırmıyor,
sürekli ona bir şeyler anlatıyordu. Çocuk hiç kadına bakmadan işini
yapıyor, ara sıra bir-iki kelimeyle cevap veriyordu. Ayakkabısı bo
yanan adam orada olmaktan pek mutlu gözükmüyordu, kısa kollu,
çizgili ince bir gömlek giymişti; göbeği hafifçe pantolonun kayışı
nın üstüne taşıyordu.
Şimdi ve burada bulunan her insanın oldukça karmaşık ama
mutlaka kendine özgü bir anlam düzeni olduğunu düşündüm. O
kadın bu boyacı çocuğa neden bu kadar ilgi duyuyordu? O çocu
ğun, kendi yaşamında dokunduğu bazı şeyler olmalıydı. Ama, ne?
Bilebilsem, kendine özgü bir Anadolu öyküsü oluşurdu. Her bir in
sanın öyküsünü bilebilmeyi isterdim. Her bir insanı kendi öyküsü
içinde tanıyıp, onlarla yaşamımın ilişki içinde olmasını isterdim.
Onları yargılamadan kabul edecek olgunluğa eriştiğimi düşün
düm. İçimde adı konmamış bir sevginin enerjisi vardı.
Ben Kimim?
Aynı enerji içinde Arif Bey'le ilişki kurduğumu düşündüm.
Konuştuğumuz konuya geri dönmek istedim.
"Arif Bey, kısa bir deney yapmama izin verin."
"Nasıl bir deney?"
"Oturduğunuz yerde, gözlerinizi kapatarak yapacağınız bir de
ney."
"Peki."
"Sandalyenizde rahat oturun ve gözlerinizi kapahn. Şimdi bede
ninizin farkına varın. Ayak ucunuzdan tepenize kadar şöyle bir göz
den geçirin . Gergin yerler var mı? Rahat hisseden yerlerin, rahatsız
hisseden yerlerin, hamlamış, yorulmuş ya da zinde, dinç kısımların
farkına varın.
ARAYIŞ 33
38 SAVAŞÇI
"Yani ...?"
"Yani, bilinciniz gelişmeden o bilince uygun olan fenomenler i
algılayamazsınız. Örneğin, benim seminerime geldiniz ve semin er
de duyduklarınız sizi etkiledi. Seminerime gelen, fakat hiç etkilen
meyen insanlar da var."
"Bu gözlem sizin bir kitabınızda ele aldığınız paradigma kavra
mıyla benzerlik gösteriyor. Kişinin bir konuda paradigması oluş
mamışsa, o konuyu algılayamaz."
"Evet, paradigma kavramı ile ilgisi kesinlikle var. Ama, Hus
serl'in düşünüşünde 'niyetlilik' kavramı da var. Husserl der ki,
'Her bilinç kendine özgü bir niyet geliştirir. Ve bu niyet o bilincin
neyi, nasıl anlamlandıracağını etkiler.'"
"Herhalde bilimsel çalışmalar bunun dışında kalıyor, çünkü
orada bilim insanı nesnel olmaya çalışıyor."
"Husserl, bilimin de kendine özgü tutumları ve niyeti olduğu
nu söylüyor; örneğin, nesnellik tutumu. Bilimin bu nesnellik tutu
munun, incelediği olayların insancıl yönlerini çoğu kez çarpıthğını
ifade ediyor."
"Bu söylediklerinizin benim anlam arayışımla ilgisi ne olabilir,
Doğan Bey?"
"Önce şunu sorayım: Bir anlam arayışı içinde olduğunuzun far
kında mısınız? Daha doğrusu böyle bir süreç içinde olduğunuzu
kabul ediyor musunuz?"
"Önceden farkında değildim, ama şim
di farkındayım ve evet, böyle bir süreç Her bilinç kendine
özgü bir niyet geliştirir.
içinde olduğumu kabul ediyorum."
Ve bu niyet o
"Önceden farkında değildiniz dernek bilincin neyi, nasıl
.
k ı. il
anlamlandıracağını
"Hayır değildim." etkiler.
"Niçin farkında değildiniz?"
Husserl
"Çünkü öyle bir bilince sahip değil-
dirn."
"Şöyle söyleyebilir miyiz: Daha önce, hapishanenin içinde oldu
ğunuz halde, hapishanede olduğunuzun farkında değildiniz?"
"Evet, söyleyebiliriz."
UYANIŞ 43
"Ve hapishanede olduğunu bilmeyen bir insanın fenomenolojisi
içinde kendinizi var ediyordunuz?"
"Evet, onu da diyebiliriz. Şimdi görüyorum. Şimdi yine hapis
hanedeyim, ama artık hapishanede olduğumu biliyorum. Ve hapis
hanede kalmak ya da hapishaneden çıkmak, benim gerçekleştirebi
leceğim bir süreç haline geldi. Çünkü şunu açıkça görebiliyorum ki,
benim hapishanemin kapısını açacak ve beni özgürlüğe kavuştura
cak anahtar, benim bilincimin içinde."
"Hapishaneden çıkmak, özgür olmak, yaşamını kendi özgür ira
denle yapılandırmak. Bütün bunlara Husserl 'niyetlilik' der. Yani
bilincin, yeni bir 'niyet'le kendi fenomenolojisini yaratıyor."
"Evet, şimdi daha açık görebiliyorum."
"Sizin hapishaneye girmeniz de tesadüf değil. Sizi herkesle be
raber hapseden kültürün de, bir bilinç düzeyi ve niyetliliği var."
"Çok ilginç. 'Kültürün niyetliliği' olabileceğini hiç düşünme
miştim."
"Böyle bir kavramı ortaya koymakla Husserl insanlık düşünce
tarihine önemli bir katkıda bulunmuştur. Bu kavramın sizin yaşa
mınızla ilgisi şu: Siz çıkmaya çalıştıkça 'kültürün niyetliliği' sizi bı
rakmamak için elinden geleni yapacaktır."
"Bunu nasıl yapacak?"
"Daha önce konuştuğunuz deneyimli öğretmen arkadaşlarınız,
şu konuşmalarımızda bizimle beraber olsalardı, onların yüz ifade
lerinde, konuşmalarında, genel olarak tepkilerinde bunun bol bol
örneklerini görürdünüz."
Arif Bey, ayranından bir yudum alırken, ne dediğimi kavramış
bir insanın yüz ifadesiyle gülümsüyor, hafifçe başını sallıyordu. Ne
demek istediğimi iyi anlamıştı; bu dediğim şeyi sık sık yaşadığının
farkına varıyordu.
"Benden etkilenmemeniz için onlar ellerinden geleni yaparlardı.
Benim hayalci olduğumu, size yarar yerine zararım dokunacağını,
boş hayaller peşinde koşacağınıza artık aklınızı başınıza toplama
nız gerektiğini söyleyeceklerdi. Hele hapishanede olduğunuz gibi
laflar duyarlarsa, benim anarşist olduğumu, pek yakında gerçekten
hapishanede yer alacağımı ifade edebilirlerdi."
44 SAVAŞÇI
Virg.
PROLEGOMENÁK.
Figyelmeztetés a metafizikai
ismeretek sajátosságairól.
1. §.
A metafizika forrásairól.
2. §.
Az ismeretnek ama fajáról, mely egyedül
metafizikainak nevezhető.
a)
b)
tétele.
c)
3. §.
Jegyzet az ítéleteknek analitikaiakra és