Professional Documents
Culture Documents
PDF of Kizlarin Suskunlugu 1St Edition Pat Barker Full Chapter Ebook
PDF of Kizlarin Suskunlugu 1St Edition Pat Barker Full Chapter Ebook
PDF of Kizlarin Suskunlugu 1St Edition Pat Barker Full Chapter Ebook
Barker
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/kizlarin-suskunlugu-1st-edition-pat-barker/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...
https://ebookstep.com/product/augustus-1st-edition-j-d-barker/
https://ebookstep.com/product/memorias-de-una-sirena-
descalza-1st-edition-pat-mm/
https://ebookstep.com/product/as-historias-de-pat-hobby-1st-
edition-f-scott-fitzgerald/
https://ebookstep.com/product/ritorno-a-forest-lake-serie-i-
barker-libro-2-italian-edition-liana-zimmardi/
Yükseklerde 1st Edition R K Lilley
https://ebookstep.com/product/yukseklerde-1st-edition-r-k-lilley/
https://ebookstep.com/product/oxford-epistemoloji-1st-edition-
paul-k-moser/
https://ebookstep.com/product/buyuk-petro-1st-edition-robert-k-
massie/
https://ebookstep.com/product/carice-katerina-1st-edition-robert-
k-massie/
https://ebookstep.com/product/besinci-mevsim-1st-edition-n-k-
jemisin/
Yiice Akhilleus.
Zeki Akhilleus, tjtltjzl
Akhilleus, tanrzlara benzeyen
Akhilleus... Ovgii dolu sifatlar
naszl da iist iiste yzgzlzyor.
Biz ondan bahsederken
bu isimlerin hifbirini
kullanmazdzk. ''Kasap"
derdik biz ona.
Pat Barker
1943 yilmda dogan ingiliz yazar Pat Barker, Man Booker ve Guar-
dian odiillerine layll<. gorillmii~ Regeneration Oc;:lemesi'yle edebiyat
diinyasmda onemli bir yer edindi. Eserlerinde genellikle sava~, hafiza,
travma ve hayatta kalma gibi konulara deginen yazar, dolaystz, lafmt
sakmmayan iislubuyla dikkat c;:ekti.
Son romant KIZiarm Suskunlugu (2018) ile kariyerinin son done-
minde yeni bir zirve y~ayan Barker, bu kitapla birlikte Women's Prize
ve Costa Kitap Odillii'ne aday gosterildi, Guardian'm sec;tigi 21. Yiiz-
yllm En iyi 100 Kitabtlistesinde kendine yer buldu.
Yazar, Durham, ingiltereO.e ya~ammt siirdiiriiyor.
K1zlarm Suskunlugu
Pat Barker
ISBN: 978-625-7913-36-2
Bu eserin tiim haklan Anatolialit Telif Haklan Ajans1 araCihgJyla saun ahm1~UT.
Yaymcmm yaz1h izni olmaksiZln almu yapliamaz.
lthakiTM Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. A.~.'nin tescilli markastdlr.
Caferaga Mah. Ne~ Sok. 1907 Apt. No: 31 Moda, Kadtkily-lstanbul
Tel: (0216) 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34
editor®ithaki.com.tr- www.ithaki.com.tr- www.ilknokta.com
KIZLARIN ~
SUSKUNLUGU
C:eviren
Seda Cmgay Mellor
it h a k i
Yaymcmm Notu
11
yorduk; ~ehir dii~erse bizi neyi bekledigini de biliyorduk. Yine de
tehlike gen;:ekmi~ gibi gelmiyordu, hie;: degilse bana; digerlerinin
durumu benden daha fazla kavradtgmdan ~iipheliyim. Ya~am
lanmtz boyunca bizi korumu~ bu yiiksek surlann a~tlmast nastl
miimkiin olabilirdi?
Kucaklannda bebeklerini ta~tyan ya da c;:ocuklann ellerinden
tutan kiic;:iik kadm gruplan ~ehrin daraCik sokaklanndan gele-
rek ana meydanda toplamyordu. Yaktct giine~ t~tgt, ytpratlct bir
riizgar ve i<;: kalenin bizi almak iizere uzanan kara golgesi. Parlak
t~tktan karanhga gec;:ince gozlerimin bir anhgma korle~mesiy
le tokezledim. Halktan kadmlarla koleler bodruma sokulmu~tu,
kraliyet ailesine ve soylu ailelere mensup kadmlarsa en i.ist kattay-
dl. Dolambac;:h merdivende, daraCik basamaklarda ayagtmtzt ba-
sacak yeri zar zor bularak ta tepeye kadar done done, done done
tlrmandtk, sonunda birden kendimizi geni~, bo~ bir odada bul-
duk. Yank ~eklindeki pencerelerden dolan t~tk huzmeleri zemin-
de arahklarla uzamyor, odanm ko~elerini karanhkta btraktyordu.
Yava~ yava~ etraftmtza baktndtk, oturacak, oteberimizi yayacak
ve evdeymi~iz benzeri bir duyguya ermeye <;:abalamaya koyulacak
yerimizi se<;:iyorduk.
i<;:erisi ba~langt<;:ta serinceydi ama gi.ine~ yiikseldikc;:e steak
ve havastz hale geldi. Terli viicutlann, siiti.in, bebek kakasmm
ve adet kammn kokusu birkac;: saat i<;:inde neredeyse dayamlmaz
oldu <;:tkt1. Bebekler ve ufak <;:ocuklar steak yiizi.inden huysuzlam-
yordu. Anneler en ki.i<;:iik <;:ocuklan c;:ar~aflara yatmp yelpazeliyor,
neler oldugunu tam anlayamayan abla ve abiler a~m bir heyeca-
na kaptlmt~ halde etrafta ko~up duruyordu. On, on bir ya~lann
da, sava~amayacak kadar ki.i<;:i.ik birka<;: oglan merdivenin ba~ma
yerle~mi~, i~galcileri pi.iski.irti.iyormu~ gibi yaptyordu. Dt~andaki
bagn~malar ve <;:tghklar gittikc;:e yiikselip kaptlar gi.imbi.irti.iyle do-
vi.ilmeye ba~larken kadmlar kupkuru agtzlanyla konu~madan ba-
kt~tp duruyordu. Tekrar tekrar yanktlanan bir sava~ <;:tghgt vardt,
kurt ulumast kadar insanhk dt~tyd1. Ogul sahibi kadmlar ilk defa,
ktz evladt olan annelere imreniyordu <;:iinkii ktzlann ya~amasma
12
izin verilirdi. Sava~abilecek ya~a yakla~m·~ oglanlarsa katledilirdi.
Bazen hamile kadmlar bile oldiiriiliir, \Ocuklanmn erkek olmasi
ihtimaline kar~I kannlanndan mizraklamrdi. Kocamm \ocugu-
na dort ayhk hamile olan ismene'yi fark ettim; ellerini s1ki s1k1
karmna bastirmi~, hamileliginin belli olmad•g• konusunda kendi
kendini ikna etmeye \ah~Iyordu.
Son birka\ giinde s1k s1k bana bakarken yakalami~hm onu -
bir zamanlar benimle goz goze gelmemeye o kadar dikkat eden
ismene'yi. Yiiz ifadesi, biitiin sozciiklerden daha a\Ik bir ~ekilde
~oyle diyordu: ~imdi s1ra sende. Bakahm ho~una gidecek mi? 0
hi\ kirpi~mayan, kiistah baki~lar camm1 yakti. Kolelere iyi dav-
ranilan bir aileden geliyordum ve babam beni kral Mynes'e ge-
lin verdiginde aym gelenegi kendi evimde de siirdiirmii~tiim.
ismene'ye merhametli davranmi~hm ya da oyle davrandigiml dii-
~iiniiyordum ama koleyle sahip arasmda merhamet miimkiin de-
gildi de yalmzca \e~itli seviyelerde gaddarhk vard1 belki? Odamn
kar~Ismdaki ismene'ye baktim ve ~oyle dii~iindiim: Evet, haklzsm.
Szra bende artzk.
Kimse maglubiyetten bahsetmese de hepimiz maglup olmay.
bekliyorduk. Ah, tek bir ihtiyar kadm hari\; kocamm biiyiik ha-
lasi, kapilara geri <;:ekilmenin yalmzca taktik icab1 bir hile oldugu
konusunda IsrarCiydi. Mynes onlara oyun ediyor, korlemesine bir
tuzagm i<;:ine <;:ekiyor sadece, diyordu. Kazanacak, <;:apulcu Yu-
nanlan denize dokecektik. Samnm gen<;: kadmlann birka<;:I ona
inanmi~h da. Derken o sava~ <;:Ighgi yeniden duyuldu, her defa-
smda daha yakindan geliyordu ve kimse adm1 agzma alm1yordu
ama kim oldugunu hepimiz biliyorduk.
Hava, yiizle~mek zorunda kalacaklanm1za clair ongoriilerin
ag1rhg•yla doluydu. Anneler, h1zla biiyiiyen fakat heniiz evlilik
i<;:in yeterince olgunla~mami~ k1zlanna sanhyordu. Dokuz ya da
on gibi kii<;:iik ya~lardaki kizlar bile esirgenmeyecekti. Ritsa bana
dogru egildi. "Eh, hi\ degilse bakire degiliz:' Bunu soylerken Sl-
ntlyor, gebelikle ge\irdigi uzun senelerin di~lerinde yaratt1g1
bo~luklan sergiliyordu; iistelik onca ugra~a kar~m hi<;:bir <;:ocugu
13
hayatta kalmami~ti. Ba~1m1 sallaYIP zorla giiliimsedim ama hic;:bir
~ey soylemedim.
Tahtuevanla ic;: kaleye ta~mmaktansa geride, sarayda kalmay1
sec;:en kaymvalidem i(j:in endi~eliydim ve 'j:ektigim endi~e yiiziin-
den kendime kiZiyordum (j:iinkii birbirimizin yerinde olsayd1k
onun benim ic;:in endi~elenmeyecegi kesindi. KaYinvalidem bir se-
nedir karmm ~i~iren ve etlerini kemiklerinden aYiran bir hastahk-
tan mustaripti. Nihayet yanma gitmem gerektigine karar verdim,
hi'j: degilse yeterince yiyecegi ve suyu olup olmad1gma bakmam
~arth. Ritsa benimle gelmeye niyetliydi, ayaklanmi~h bile ama ba-
~Imi iki yana sallad1m. "Goz ac;:1p kapaYincaya gelecegim;' dedim.
D1~anda derin bir nefes ald1m. 0 anda bile, diinya infilak edip
kulaklanmm etrafmdan 'j:aglayan gibi uguldayarak akmak iize-
reyken bile temiz havaYI ic;:ime c;:ekmenin rahathgm1 hissettim.
Tozlu ve siCakti, genzimi yakti ama yukandaki odamn koku~mu~
havasmm ardmdan insana taptaze geliyordu. Saraya giden en
kisa yol dogruca ana meydandan ge'j:iyordu ama topraga sac;:dm1~
oklan gorebiliyordum, daha ben bakarken bir ba~kas1 surlann
iizerinden uc;:tu ve bir toprak y1gmma saplamp titre~ti. Hay1r, risk
almasam daha iyiydi. Ara sokaklann birinden ko~tum, oyle dar
bir sokakti ki iistiimde yiikselen evler a~ag1ya neredeyse hi'j: 1~1k
sJzdirmiyordu. Saray duvarlarma vannca, hizmetkarlar ka(j:arken
a'j:Ik biralulmi~ bir yan kap1dan i(j:eri girdim. Sag taraf1mdaki ahu-
lardan atlann tepi~meleri geliyordu. Avluyu gec;:tim, ana salona
ac;:dan gec;:itlerden birini h1zla ko~arak gec;:tim.
Uzak ucunda Mynes'm tahtmm durdugu geni~, yiiksek tavanh
ada goziime pek tuhaf goriindii. Bu odaya ilk kez evlendigim gun
girmi~tim; alev alev me~aleler ta~1yan adamlarla 'j:evrilmi~ olarak
babamm evinden tahtirevanla ta~m1p getirilmi~tim. Mynes, ya-
mnda annesi Kralic;:e Maire ile beni kar~damak i(j:in bekliyordu.
Babas1 bir sene once olmii~tii, erkek karde~i yoktu ve bir varis
edinmesi hayati onemdeydi. Bu yiizden, erkeklerin evlenmesi
beklenen ya~tan c;:ok daha gene;: bir ya~ta evleniyordu ama zaten
saray kadmlan arasmda i~ini gordiigiinden ve ahularda 'j:ah~an
14
birkac;: delikanhdan da haz aldtgmdan ~i.iphe yoktu. Sonunda tah-
ttrevandan inip de hizmetc;:iler duvaklanmla harmaniyemi ac;:ar-
ken titreyerek dikildigimde nasi! bir hayal kmkltgi yaratmi~tim
kimbilir. Stskactk, ufactk tefecik bir ~ey, sac;:la gozden ibaret, kiv-
nmh hic;:bir yeri yak. Zavalh Mynes. Gi.izel kadm anlayt~I, sabah
arka tarafma ~aplag1 indirdiniz mi ak~am yemegi ic;:in eve dondi.i-
gi.ini.izde etlerini ha.Ia titre~ir halde bulacagmtz kadar ~i~man bir
kadm demekti. Ama elinden geleni yapt1, aylarca her gece, hie;: de
dalgun almayan uyluklanmm arasmda bir dalap beygiri hevesiy-
le c;:abaladt durdu. Ancak bunlar hamilelikle sanuc;:lanmaymca c;:a-
bucak stkilarak ilk a~kina dondi.i: Mutfakta c;:ah~an, kolelerin sa-
hip oldugu a maharetli ~efkat ve saldtrganhk kan~Imtyla Mynes'i
daha on iki ya~mdayken yatagma alm1~ alan kadma.
Daha a ilk gi.inde Kralic;:e Maire'ye baktim ve baktigtm anda
beni bir mi.icadelenin bekledigini anladtm. Meger sadece mi.i-
cadele degil, kanh bir sava~m1~ oni.imdeki. On sekiz ya~ma gel-
digimde pek c;:ak uzun ve act dolu seferlerle ustala~m1~ bir ya~h
kurt olmu~tum. Mynes gerilimin hie;: farkmda degilmi~ gibi gori.i-
ni.iyordu, tecri.ibelerime gore erkekler, kadmlardaki salduganhga
kar~I ilginc;: bir ~ekilde kordi.ir. Migferleri ve ztrhlanyla, krhc;:lan
ve miZraklanyla sava~c;:r alan anlardrr, bizim sava~lanmrzr gormez
ya da gormezden gelirler. Belki de kabul ettikleri gibi yumu~ak ve
nazik yaratlklar olmadrgtmlZI fark ederlerse huzurlan kac;:ar?
Bir bebegim -bir aglum- alsaydr her ~ey degi~irdi ama bir se-
nenin sonunda ku~agrmr hala ki.istahc;:asma s1ki s1ki baghyardum,
sanunda torun ozlemiyle c;:aresizlige kaprlan Maire ince belimi
i~aret edip ac;:rk ac;:1k gi.ildi.i. Hastalanmasayd1 ne olurdu bilmiya-
rum. Onde gelen ailelerin birinden bir cariye sec;:mi~ti bile, bu kiz
yasal alarak evli olmasa da kralic;:elikten sadece ismen yaksun ala-
cakti. Derken Maire'nin kendi karm ~i~meye ba~lad1. Dalga dalga
yaytlan bir skandal kapmasma yetecek kadar genc;:ti hala. Kim-
denmi~? diye soruyardu herkes. Kocasmm mezannda dua etmeye
gitmek dt~mda saraydan hie;: c;:tkrmyardu ki! Ama sonra kralic;:enin
benzi sararmaya ba~ladr, kilo verdi, vaktinin bi.iyiik kismmr sara-
15
ym kendisine ait lusmma kapanarak ge~irir oldu. Ba~mda durup
idare edemedigi i~in on altl ya~mdaki cariyeyle ilgili miizakereler
sekteye ugray1p sondii. Elime bir fmat ge~mi~ti, ilk fmat1md1 bu,
ben de dort elle sanldtm ana. <;:ok ge~meden, ge~mi~te krali~eye
sadtk kalm1~ biitiin saray yetkilileri emrime girmi~ti. Aynca saray
da idarenin Maire'de oldugu giinlerden daha kotii yonetilmiyor-
du. Hatta daha etkin yonetildigi soylenebilirdi.
Biitiin bunlan hahrlaytp dii~iinerek salonun ortasmda dur-
dum. Her zaman seslerle, tabak ~anak ~angutllanyla, ko~turma
cayla oylesine giiriiltiilii alan saray mezar gibi sessiz uzamyordu
etraftmda. Ah, ~ehir surlannm dt~mdaki ~arp1~ma seslerini hala
duyuyordum ama daha ziyade yaz ak~amlannda bir anmn kesik
vlZllttsi gibilerdi, yalmzca sessizligi daha da yogunla~tmyorlard1
sanki.
Orada, salonda kalmak hatta daha iyisi i~ avluya ~1lup en sev-
digim agacm altmda oturmak isterdim ama Ritsa'nm beni merak
edecegini biliyordum, o yiizden yava~ yava~ merdivenden ~1lup
ana koridordan kaymvalidemin odasma yoneldim. A~t1g1m sira-
da kap1 giCirdadi. Oda yan karanhkt1, Maire kepenkleri kapah tu-
tardi; 1~1k gozlerini aCittJgmdan m1, yoksa degi~mi~ goriintiisiinii
diinyadan saklama arzusu duydugundan m1 yap1yordu bilmiyor-
dum. Eskiden ~ok giizel bir kadmd1. <;:eyizinin bir par~as1 alan
luymetli bronz aynanm ortalarda olmadtgmi birka~ hafta once
fark etmi~tim.
Yatakta bir hareket. Solgun bir yiiz lo~lugun i~inde bana dogru
dondii.
"Kimo?"
"Benim, Briseis:'
Yiiz hemen ba~ka tarafa ~evrildi. Duymayt umdugu isim be-
nimki degildi. Giiya Mynes'in bebegini ta~tyan -ger~ekten ta-
~tyordu herhalde ama kolelerin siirdiigii hayatlar goz oniine
almmca ~ocugun babasm1 bilmek her zaman miimkiin olmuyor-
du- ismene'den enikonu ho~lanmaya ba~lamt~tJ. 0 ~ocuk, bu son
umutsuz haftalarda, aylarda Maire'nin umudu haline gelmi~ti.
16
Evet, ismene koleydi ama koleler ozgiir btrakilabilirdi, hele bir de
c;:ocuk oglansa ...
Odamn ic;:ine ilerledim. "Bir ihtiyaetmz var mt?"
"Yok:' Dii~iinmemi~ti bile, tek istegi oradan gitmemdi.
"Suyunuz kafi mi?"
Yatagm yanmdaki komodine bir goz ath. Yatagm etrafmdan
dola~tp testiyi aldtm, neredeyse agzma kadar doluydu. Maire'ye
biiyiik bir bardak su doldurdum, sonra testideki suyu tazelemek
iizere odamn kaptsmdan en uzaktaki ko~ede duran su kiipiine
gittim. Ostiinde ince bir tabaka toz olan thk, bayat su. Testiyi iyice
derine daldtrdtm, sonra yatagm yanma ta~tdtm. Yatak neredeyse
karanhkta kalmasma ragmen dort keskin 1~1k c;:izgisi ayaklanmm
altmdaki kirmtzt-mor hahyt boliiyor, gozlerimi actttyordu.
Maire dogrulup oturmaya ~alt~tyordu. Bardagt dudaklanna
gotiirdiim, a~gozliiliikle ic;:ti, htrpalanmt~ gtrtlagt her yudumda
inip kalkiyordu. Bir sure sonra ba~mt kaldtrdt, yeterince ic;:tigini
sandtm ama kupayt uzakla~ttrmaya kalkttgtmda miyavlar gibi bir
sesle itiraz etti. Nihayet bitirdiginde pe~esinin bir ko~esiyle hafif-
c;:e agzmt sildi. Bana garaz bagladtgtm hissedebiliyordum c;:iinkii
susuzluguna, c;:aresizligine ~ahit olmu~tum.
Ba~mm arkasmdaki yasttklan diizelttim. One egildiginde,
omurgast solgun teninin altmda insam afallatacak derecede be-
lirginle~iyordu. Pi~mi~ bahktan aytklamp c;:tk.anhrdt boyle omur-
galar. Onu yava~c;:a yasttklann iistiine yattrdtm, memnuniyetle ic;:
c;:ekti. <;:ar~aflan diizelttim, ketenin her kivnmmdan ya~hhk, has-
tahk kokulan yaytltyordu. Ve de sidik kokusu. Ofkelenmi~tim. Bu
kadmdan o kadar uzun sure oyle ~iddetle nefret etmi~tim ki. Os-
telik nefretim sebepsiz de degildi. Evine on dort ya~mda bir kiz-
ken gelmi~tim, yol gosterecek bir anneden yoksun bir kiz olarak.
Bana ~efkat gosterebilirdi ama gostermemi~ti, yolumu bulmama
yardtm edebilirdi ama etmemi~ti. Onu sevmem ic;:in hic;:bir sebep
yoktu ama o anda beni ofkelendiren ~ey ~uydu ki Maire, buru~uk
et ve kmlgan kemiklerden ibaret bir ytgmdan ba~ka bir ~ey olma-
yacak ~ekilde biiziiliip kiic;:iiliirken bana nefret edebilecek c;:ok az
17
~ey biralum~ti geriye. Evet, kazanm1~tlm ama i~i bo~ bir zaferdi
bu, iistelik bu bo~luk sadece Akhilleus'un o anda kaplYJ. doviiyor
olmasmdan da kaynaklanm1yordu.
"Benim i~in yapabilecegin bir ~ey var aslmda:' Sesi tiz, berrak
ve soguktu. "~u sand1g1 goriiyor musun?"
Zor se~iyordum ama evet, goriiyordum. Yatagm ayak ucunda
kendi golgesinin i~inde ytgllml~, ag1r, oymah me~eden bir dik-
dortgen.
"Bir ~eyi almam istiyorum:'
Ag1r kapag1 kaldumakla etrafa ku~ tiiyleriyle bayat ~ifah ot ka-
n~Immm kiiflii kokusu yayd1m. "Ne anyorum?"
"Bir b1~ak olacak. Hayu, iistte degil, a~agllarda ... Gorebiliyor
musun?"
Ona bakmak i~in dondiim. 0 da dogruca bana baklyordu goz
klrpmadan, baki~lanm ka~Irmadan.
Bt~ak, yatak ortiilerinin ii~iincii ve dordiincii katlan arasma
sokulmu~tu. Kmmdan ~1kard1m, keskin agzt bana hmztrca goz
klrptl. BulmaYI bekledigim kii~iik, siislii bi~akla, zengin kadm-
lann etlerini kestigi tiirden b1~akla hi~bir ilgisi yoktu. Bir erkegin
ayin han~eri uzunlugundayd1, bir zamanlar Maire'nin kocasma
aitti muhakkak. B1~ag1 ana gotiiriip ellerine b1raktim. Kabzaya
gomiilmii~ miicevherlere parmaklanm siirerek baktl silaha. Bir
an i~in benden onu oldiirmemi mi isteyecek acaba diye dii~iin
diim ve isterse neler hissedecegimi merak ettim ama haYJ.r, Maire
i~ini ~ekip b1~ag1 yan tarafa b1rakt1.
Kendini yatakta birazCik daha yukan ~ekerek, "Bir ~ey duydun
mu?" diye sordu. "Neier oldugunu biliyor musun?"
"Haytr. Kap1lara yaklnlar, onu biliyorum:' 0 mada ona aci-
yabilirdim, oglunun oldiiriildiigii haberini almaYJ. korkuyla bek-
leyen, ya~h -hastahk ya~landtrmt~tl Maire'yi- bir kadm. "Bir ~ey
duyarsam size mutlaka haber veririm .. :'
Ba~m1 sallayarak artlk gitmemi i~aret etti. Kaptya vard1g1mda
elim kap1 kolunun iistiinde bir an duraklay1p geriye baktlm ama
Maire ba~ka tarafa donmii~tii bile.
18
2
19
Gozlerimi yumdum, nabztm ~akaklanmda ve ~enemin altmda
zonklarken kapah tuttum. Sonra Akhilleus'un sava~ ~1ghg1 ye-
niden duyuldu, bu defa o kadar yakmdan gelmi~ti ki kadmlann
bazilan dogrulup oturarak korkuyla etraflanna bakmd1. Sona
yakla~tigtmiZI hepimiz biliyorduk.
Bir saat sonra, kmlan tahtalann par~alamp dagilma sesle-
rini duyunca ~attya ko~tum, korkuluktan egilip baktim, Yunan
sava~~Ilann kapllardaki bir gedikten i~eri akt1gm1 gordiim. He-
men altimda, adamlanmtzm i~galcileri piiskiirtmeye ~ah~1rken
debelenen kollanyla omuzlanndan olu~an bir diigiim ilerledi,
sonra geriledi. Faydas1 yoktu, gedikten i~eri ak1yor, ilerlerken
kesip bi~iyorlard1. <;ift~ilerin hafta sonlan pazar kurdugu o
sakin meydan ~ok ge~meden kana bulanmi~ti. Arada s1rada,
~arp1~an saflarda sebepsiz yere bir a~1khk beliriyordu; bu anhk
a~Ikltklann birinde Akhilleus'un sorgu~lu ba~m1 kaldmp ko-
camm, her iki yanmda erkek karde~lerimden ikisiyle dikildigi
saray merdivenine bakt1gm1 gordiim. Ondan sonra bir gordiim
ki oniine geleni bi~erek onlara dogru ilerliyor. Merdivene var-
digi mada muhaf1zlar yolunu kesmek i~in ko~tu. Akhilleus'un
kthcmi adamlardan birinin kann bo~luguna a~ag1dan yukan
sapladtgmt gordiim. Kan ve idrar fi~ktrd1; olmek iizereyken
yiiziindeki acilar silinen adam dokiilen bagmaklanm bir an-
nenin yeni dogmu~ bebegini kucakladtgi gibi ~efkatle kucakla-
di. Adamlann ag1zlannm ktzll ~i~ekler gibi a~Ild1gmi goriiyor
ama seslerini duyamtyordum. Sava~m giiriiltiisii bir yiikseliyor
bir al~ahyordu, bir an kulaklan sagtr edecek gibiyken digerin-
de bogukla~Iyordu. Korkuluk duvanm oyle Slkl kavrami~tlm
ki kaba ta~lann iistiinde tlrnaklanm kiym1k ktymtk olmu~tu.
Zamamn durduguna yemin edebilecegim baz1 anlar vard1. En
kii~iik karde~imin -on dort ya~mdaydt, daha babamm k1hcmi
zar zor kaldtrabiliyordu- oliimiinii seyrettim. Yukan kaldmlan
mtzragm I~Ilttsmi gordiim, karde~imin bogazlanm1~ bir domuz
gibi k1vranarak yerde yatttgm1 gordiim. Akhilleus tam o anda,
hi~bir acelesi yokmu~, istedigi kadar zamam varm1~~asma ba-
20
~·m .yevirip yukan, kuleye bakt1. Dogruca bana bak1yordu ya
da oyleymi~ gibiydi -galiba geriye dogru bir ad1m attim- ama
giine~ gozlerine giriyordu, beni gormesine imkan yoktu. Soma
titiz bir dikkatle -ke~ke unutabilsem ama miimkiin degil- aya-
gm• karde~imin bogazma koydu ve m1zragi .yekip .y•kard1. Yara-
dan kanlar fi~kird1, karde~im bir dakika boyunca nefes almaya
devam etti, soma ktpirhstz kaldt. Babamm kthcmm, gev~eyen
elinden dii~tiigiinii gordiim.
Akhilleus yoluna devam etmi~ti, stradaki askere, ardmdan
bir somakine. 0 giin altmt~ ki~iyi oldiirdii.
0 giine dek zay1f, yontulmam1~, kararstz bir oglan olan ko-
camm, zavalh, aptal Mynes'in, ~ehrini savunmak i.yin cesurca
sava~hgt saraym merdivenlerinde en ~iddetli .yarp1~ma ya~am
yordu. iki eliyle birden Akhilleus'un mtzragmt yakalam1~ olarak
oldii, sanki mtzrak onundu da Akhilleus elinden almaya .yah~
mt~h. Mynes bu duruma ~a~um1~ gibi goriiniiyordu. iki abim de
onun yanmda oldii. U.yiincii abimin nas1l oldiigiinii bilmiyorum
ama ya kaptlarda ya da saray merdiveninde, o da bir ~ekilde ka-
deriyle bulu~tu. Hayattmda ilk kez annemin olmii~ olmasmdan
memnundum.
0 giin ~ehirdeki biitiin erkekler ya kapilarda ya da saraym
merdivenlerinde .yarp1~1rken oldii. Sava~amayacak kadar ya~h
olanlar evlerinden dt~an siiriiklenip sokaklarda katledildi. Sor-
gu.ylu ba~mdan sandaletli ayaklanna kadar klpktrmtzt kanla-
ra boyanmt~ Akhilleus'un zaferle giilerek kolunu kendisinden
daha gen.y bir adamm omuzlanna atttgm1 gordiim. Arkasmdan
siiriinen m1zrag1 toprakta k1rm1Zl bir hat .yiziyordu.
Her ~ey birka.y saat i.yinde olup bitmi~ti. Meydanda golgeler
uzad1g1 strada saray merdivenleri cesetlerle dolmu~tu. Ger.yi Yu-
nanlann me~guliyeti bir saat daha siirdii; ka.yanlan kovaladtlar,
yarahlann saklanmayt denemi~ olabilecegi evleri ve bah.yeleri
arad1lar. bldiirecek kimse kalmaymca yagma ba~lad1. K1rmlzt
kannca siiriilerini andtran adamlar e~yalan elden ele ge.yiriyor,
gemilere ta~tmak i.yin sur kap1lanmn yakmma istifliyordu. Yer
21
kalmaymca cesetleri pazar yerinin bir yanma siiriikleyip i~ kale
duvarlanmn yanma ytgd!lar. Ag1Zlanndan salyalar akan kopek-
ler, oliilerin etrafmda dolanmaya ba~ladt; stska, ko~eli, kara gol-
geleri beyaz ta~lar iistiinde btcrak gibi keskindi. Kargalar u~up
geldi, gaklayarak crat!lara, duvarlara yerle~tiler, her kaptyi, her
pencereyi kapkara karlar gibi kapladtlar. Once giiriiltiiciiydiiler,
sonra sessizlige biiriindiiler. Bekliyorlardt.
Yagma ~imdi daha diizenliydi. Askerler gruplar halinde agtr
e~yalan binalardan dt~an siiriikliiyordu: oymah mobilyalar, bal-
ya balya kaliteli kuma~lar, duvar hahlan, ztrhlar, masalar, yemek
kazanlan, ~arap ve tahtl ftcr!lan. Arada strada oturup dinleniyor-
lardt, kimileri yere, kimileri de ta~Idtklan sandalyelerle yatak-
lann iistiine oturuyordu. Hepsi dogruca testiden olmak iizere
~arap i~iyor, agtzlanm kanh ellerinin ardtyla siliyor, istikrarh ve
kararh bicrimde sarho~ oluyorlardt. Ve g6kyiiziiniin rengi gitgide
solarken i~ kalenin yank pencerelerine giderek daha stk bakt-
yorlardt. Kadmlann orada saklandtgtm biliyorlardt. Komutan-
lar gruptan gruba geziyor, adamlan yeniden ayaga kalkmaya
cragmyordu. Yava~ yava~ bunu ba~ardtlar. Birkacr yudum ~arap
daha, sonra hepsi tekrar ~ah~maya dondi.i.
Saatler boyunca, halktmm ku~aklar boyu ~ok ~ah~arak kur-
dugu evleri ve zengin mabetleri soyup sogana ~evirmelerini
seyrettim. Ostelik bu i~te o kadar iyiydiler, o kadar deneyirnliy-
diler ki. Ttpki ~ekirge siiriisiiniin ekin dolu tarlaya ~okmesini
seyretmek gibiydi; geriye tek bir mtsir ko~am olsun btrakma-
yacaklanm bilir insan. Saray, yani evim soyulup ~ml~tplak bt-
rakthrken ~aresizce seyrettim. 0 mada bir si.iri.i kadm ~attda
bana kattlmt~ti ama birbirleriyle konu~amayacak kadar ~iddetli
bir kederle korkunun pen~esindeydiler. Yagma yava~ yava~ dur-
du -ahnacak bir ~ey kalmamt~tl arttk-, ardmdan i~kileri ~evkle
devirmeye ba~lad!lar. Birka~ devasa ft~1 yuvarlanarak meydana
ta~mdt, testiler elden ele dola~tl ...
Sonra dikkatlerini bize yonelttiler.
Once, bodrumu dolduran kole kadmlar d1~an siiriiklendi. Hala
c;:at1dan bak1yordum, bir grup adamm bir kadma defalarca teca-
viiz edi~ini seyrettim; bir testi ~arabi payla~1yor, malanm bek-
lerken testiyi nqeyle elden ele gec;:iriyorlard1. Kadmm iki oglu
-belki on iki, on iic;: ya~lanndaydllar- birkac;: ad1m otede yarah
yat1yor, oliiyorlardt ama o birkac;: adtmctk bir fersah da olsa fark
etmezdi, kadmm onlara eri~mek ic;:in hic;:bir umudu yoktu. Elleri-
ni uzatarak isimlerini seslenip duruyordu; c;:ocuklann once biri,
sonra digeri oldii. Ba~tml c;:evirdim, seyretmeye devam etmeye
dayanamayacaktim.
Artlk biitiin kadmlar c;:attya c;:tlum~tl, birbirlerine sokulmu~
duruyorlardt, ozellikle kiic;:iik ktzlar annelerine iyice yapt~mt~ti.
Yunanlar kalabahk gruplar halinde merdivenleri c;:tkarken kah-
kahalar duyuyorduk. Anne tarafmdan kuzenim Arianna kolumu
yakaladt, bakt~lanyla konu~tu: Gel. Sonra korkuluga tlrmand1,
askerler c;:attya dald1gt anda kendini a~agt attl, dii~erken beyaz
elbisesi alazlanm1~ bir pervane gibi etrafmda uc;:u~uyordu. Yere
dii~mesi c;:ok siirmii~ gibi goriindii, oysa ancak bir lahza olabilir-
di. <;:tghgt btc;:akla kesilmi~ gibi bir suskunluga donii~tii; erkek-
lerle yiizle~mek ic;:in o suskunlugun ic;:inde yava~c;:a doniip diger
kadmlann oniine c;:tktlm. Bana bakttlar, ~imdi beceriksiz bir hal-
Jeri vard1, di~lerinin arasma ktstirdtklan tav~anla ne yapacagmt
bilemeyen kopek yavrulan gibi huzursuzdular.
Sonra beyaz sac;:h bir adam one c;:tktp kendini Pylas Krah Nes-
tor olarak tamtt1. Nazik bir tavtrla egilerek selam verdi, ben de
muhtemelen hayattmda son defa olarak birinin bana baktp Kra-
lic;:e Briseis'i gordiigiinii dii~iindiim.
"Korkmaym;' dedi Nestor. "Kimse size zarar vermeyecek:'
Giilesim geldi. Merdivenleri savunuyormu~ gibi oyun oyna-
yan c;:ocuklar siiriiklenerek gotiiriilmii~tii bile. Onlardan bir ya
da iki ya~ daha biiyiik ama ya~ma gore pek geli~memi~ bir ba~ka
c;:ocuk annesinin etegine yap1~1p kalmt~tl, sonunda sava~c;:tlardan
biri egilip c;:ocugun tombul parmaklanm gev~etti. Merdivenden
ta a~agtya kadar, "Annecigim, annecigimr' diye c;:tghklar at1~1m
dinledik. Sonras1 sessizlik.
23
Yiiziimii ifadesiz tutmaya dikkat ederek Nestor'a bakarken
~oyle dii~iindiim:Son nefesime kadar senden nefret edecegim.
Bundan sonrast bulamk. Birka<;: ~ey a<;:tk se<;:ik, han<;:er gibi kes-
kin. Me~aleli askerler tarafmdan giidiilerek kentimizin dar ara
sokaklanndan ge<;:irilip gotiiriildiik. Birbirine kan~an golgeleri-
miz bizden once beyaz duvarlara athyor, sonra <;:ok geride ka-
hyordu. Duvarlarla <;:evrili bir bah<;:enin yamndan ge<;:tik, siCak
gece havasmda mimoza kokulan bize dogru siiziildii. Onca za-
man sonra, pek <;:ok ba~ka am silinip gitmi~ken bile o koku za-
man zaman hala akltma gelir, yiirek tellerimi titretir, kaybettigim
her ~eyi bana hatulatu. Derken koku kayboldu, birbirimize tu-
tunur halde, erkek karde~lerimizle kaph ara sokaklarda kayarak,
tokezleyerek ilerledik.
i~te boylece kumsala vardtk, deniz karanhktt, kabanp iniyor,
Yunan gemilerinin kara govdelerinde kaymak beyazt renginde
pathyordu. MIZraklanmn kiit ucunu ustahkla kullanan adamlar
tarafmdan basamaklan htzla <;:tkmamtz i<;:in diirtiilerek gemi-
lere bindirildik, sonra giivertelerde stkl~ stkl~ toplandtk <;:iinkii
ambarlar daha dayamkstz mallara aynlmt~h. Kente son bir defa
bakttk. Evlerin ve tapmaklann <;:ogu yamyordu. Alevler saraym
bir kanadmt yutmu~tu. Kaymvalidemin yangm ona eri~meden
kendini oldiirecek giicii toplamaSllll ummaktan ba~ka bir ~ey
gelmiyordu elimden.
Gemiler, <;:apa zincirlerinin giiriiltiilii ~aklrtdanyla denize
a<;:Ildt. Limamn korunaklt alamndan <;:tkttgimtzda hain bir riizgar
yelkenleri doldurup bizi htzla memleketimizden uzaklara ta~tdl.
Lyrnessos'u son bir defa gormek i<;:in i<;:imiz giderek gemilerin
yan taraflanna ii~ii~tiik. Gemide bulundugumuz klsactk siirede
bile yangmlar iyice yaydmt~tl. Pazar yerinde iist iiste flgtlmt~
cesetleri dii~iindiim ve alevlerin onlara kopeklerden once eri~e
cegini umut ettim ama daha bu dii~iince kafamda olu~urken kar-
de~lerimin kopanlmt~ uzuvlannm sokaktan sokaga siiriiklen-
digini gordiim. Kopekler, ba~lannda daireler <;:izen kara ku~lara
24
ve bekleyen kocaman, ~firkin akbabalara bir sure havla}'lp htrla-
yacakti. Ku~lar ara ara hep birlikte havalanacak, sonra yanmt~
kuma~ par~j:alan gibi, saraym duvarlanm siisleyen ~ahane duvar
hahlanmn kararmt~ kahnttlanymt~~j:asma a~agt siiziilerek yava~
yava~ yerle~eceklerdi. <;:ok ge~j:meden kopekler patlayastya doy-
mu~ olacak, ondan sonra sinsice kentten ~j:ekip gidecek, yaklapn
yangmlardan uzakla~acaklardt, o zaman ku~lann suast gelecekti.
Ktsa bir yolculuk. Bir o yana bir bu yana sallanan giivertede i~j:i
mizi rahatlatmak i~j:in birbirimize sanhyorduk. Kadmlann ~j:O
gunun, ~j:Ocuklann da hemen hepsinin, bana kahrsa dalgalann
hareketinden oldugu kadar korkudan da kaynaklanan ~iddetli
bulanttlan vard1. Aradan neredeyse hi~j: zaman ge~j:memi~ti sanki
ama gemi yalpa vurdu, titredi ve yiikselen sulan kar~tsma alarak
geni~ bir korfezin stgmagma girdi.
Adamlar birdenbire bagn~maya, dort bir yana halatlar savur-
maya ba~lamt~tl -halatlardan biri giivertede ytlan gibi klvnhp
ayaklanma ~j:arpti-, bir klsmt da denize atlamt~, bellerine gelen
suda, kopiik ba~h dalgalann arasmda ktytya dogru yiiriiyordu.
Birbirimize sanlmayt siirdiirdiik, gemi manevra yaparken bir
dalga giivertede patladtgt i~j:in arttk hem tslaktlk hem de soguk-
tan titriyorduk ve hepimiz bundan sonra olacaklann dii~iince
siyle deh~et i~j:indeydik. Gemiyi ~j:akllh kumsahn epey i~j:lerine ka-
dar gotiirdiiler, ba~ka bir siirii adam da geminin gelgit ~j:izgisinin
ilerisine ~j:ekilmesine yardtm edebilmek i~j:in denize atlad1. Sonra
teker teker karaya indirildik. Korfezin kavisine bakttgtmda siyah,
uzun burunlu, yiizlerce ytrtlct gemi gordiim, hayatlm boyunca
bu kadar ~j:Ok gemi gormemi~tim. Bu kadar ~j:Ok gemi olabilece-
gini hayal bile edemezdim. Herkes karaya ~j:tkttktan sonra kum-
salda yiiriitiiliip bir ma barakamn oldugu geni~ bir a~j:tkltga dog-
ru gotiiriildiik. Gen~j: bir klzm yamnda yiiriiyordum, koyu renk
saij:hydt ve ~j:Ok giizeldi, daha dogrusu yiizii aglamaktan ~i~mi~
olmasaydt ij:Ok giizel olurdu. Ktzm ~j:tplak kolunu yakalaytp ~j:im
digi basttm. irkilerek bana dondii, '1\glama:· dedim. Agzt a~j:tk
25
bakakald1, ben de bir kez daha, daha sert bir bic;:imde c;:imdikle-
dim kolunu. "Aglama."
Barakalann oni.inde maya sokulup incelendik. Birbirleriy-
le konu~mak d1~mda ag1zlanm ac;:mayan iki adam, kadm masi
boyunca yiiriiyor, birinin dudagml, obiiri.ini.in gozkapagmi a~agi
c;:ek.iyor, kannlan diirti.iyor, memeleri sikiyor, ellerini bacaklan-
mizm arasma sokuyorlardt. Dagitlm ic;:in degerlendirildigimizi
anlad1m. Birka<;:Imiz sec;:ilerek barakalarm birine itildi, digerle-
rimiz ba~ka yere gotiiri.ildii. Ritsa gidenlerin arasmdayd1. Onu
b1rakmamaya c;:ah~tim ama kopanld1k. Barakaya girmemizin
ardmdan bize ekmek, su, bir de kava verildi, ondan sonra da
adamlar kap1y1 arkalanndan si.irgi.ileyerek c;:ek.ip gitti.
Pencere yoktu ama bir sure sonra gozlerimiz karanhga ah~m
ca duvarlardaki c;:atlaklardan s1zan ay I~Igi birbirimizin yiizi.ini.i
sec;:memize yetti. <;:ok gene;: kadmlarla kizlardan olu~an c;:ok daha
kiic;:iik bir gruptu bu, hepsi c;:ok giizeldi, hepsi saghkl1 gori.ini.i-
yordu, birkac;:mm emzikli bebegi vard1. ismene'yi arand1m fakat
kiz burada degildi. SICak, bas1k, havas1z oda, aglayan bebekler ve
gece ilerledikc;:e kullanmak zorunda kaldigimiz kovadan yiikse-
len bok kokusu. Sanmm hie;: uyumad1m.
Sabah olunca, geceki adamlar bir YJgm tunigi kap1dan bize
uzatlp kaba bir sesle giyinmemizi soylediler. Kendi giysilerimiz
deniz yolculugu yiizi.inden kirli, 1slak ve bumburu~uktu. Uyu~
mu~ parmaklanm1z kolayca tutturulmasi gereken kopc;:alarla
bogu~up durarak soyleneni yapttk. On iki ya da on i.ic;: ya~mdan
fazla olmayan bir kiz aglamaya ba~lad1. Ona ne diyebilirdik k.i?
KlZln suttm sivazladim, o da s1cak, 1slak yiizi.ini.i yan tarafima
bast1rd1.
"Her ~ey yoluna girecek;' dedim girmeyecegini bile bile.
ilk <;:Ikan bendim. Unutmaym, on dort ya~1mdan beri pec;:esiz
ve yammda nedimelerim olmaks1zm evden d1~an <;:Ikmaml~tlm,
o yiizden gozlerimi a~ag1da tutuyor, sandaletlerimin giine~ 1~1-
gmda pmldayan si.isli.i tokalanna bakiyordum. Takdir tezahii-
ratlan: ~unun ikizlere bakin hele! Genellikle iyi niyetli, ~akac1
26
sozlerdi ama bir iki ki~i bana ve diger Troyah orospulara yapmak
istedikleri ~eylere dair korkun<;: ~eyler soyledi.
Nestor da oradayd1. ihtiyar Nestor, en az yetmi~inde vard1.
Gelip benimle konu~tu. Azametliydi ama kaba degildi. "Onceki
hayatmi dii~iinme;' dedi. ''Artik tamamen bitti o. Eski hayatmi
kara kara dii~iiniip durursan ancak kendini iizersin. Unut! Yeni
hayatm bu:'
Unut. Boylece gorevim bir tas su kadar basit ve berrak bi<;:im-
de oniime konmu~ oluyordu: Hattrla.
Gozlerimi kapad1m. Parlak 1~1k kapah gozkapaklanmm iistiin-
de turuncu turuncu parhyor, ~urada burada mor ~eritler u<;:u~u
yordu. Adamlar daha yiiksek sesle bagmyordu ~imdi: Akhilleus!
Akhilleus! Sonra bir kiikreme yiikseldi, Akhilleus'un geldigini an-
ladim. <;:Ighklar, kahkahalar, ~akalar, kulaga tehdit gibi gelen ve
ger<;:ekten tehdit olan ~akalar. Bir inektim ben, bir direge baglan-
mi~, kurban edilmeyi bekliyordum ve inamn o anda oliimii seve
seve kucaklardim. Ellerimi kulaklanma kapad1m, i<;:imde kalan
son gii<;: kmntuanm toparlayarak kendimi zorla Lyrnessos'a don-
diirdiim. Par<;:alanmami~ kapilardan ge<;:tim, kentimin yanmamt~
saraylanm ve tapmaklanm, i~lek sokaklanm yeniden gordiim,
kuyuda <;:amaw ytkayan kadmlar, pazar tezgahlanna meyve seb-
ze dolduran <;:ift<;:iler. Ytkllmt~ ~ehri yeniden kurdum, sokaklanna
yeniden insan doldurdum, kocamla karde~lerimi hayata dondiir-
di.im ve tecavi.ize ugradtgmt gordi.igi.im kadma yamnda iki gi.izel
ogluyla meydandan ge<;:erken rastlaYJp gi.ili.imsedim. Hepsini yap-
ttm. Uriiyen o gi.iruhun ortasmda dururken hepsini geriye ittim,
a<;:tkhk alandan dt~an si.irdi.im, kumsalt ge<;:irip gemilere bindir-
dim. Yaptim. Ben, tek ba~tma. Katil filolan evlerine yolladtm.
Ba~ka bagn~malar: ''Akhilleus! Akhilleus!" Yunan isimleri
arasmda en nefret uyandtram. Onu yeniden karde~imi oldi.irdi.i-
gi.i Sirada duraklaytp i<;: kaleye bakarken gordi.im -dogruca bana
baktyor gibi gelmi~ti-, karde~imi orada, yere mthlanmt~ halde
tutmu~, sonra tekrar ona donmii~ ve o kendinden emin, sakin,
zarif tavtrlanyla mtzragt <;:ekip bogazmdan <;:tkarmt~ti.
27
Hayzr, diye dii~iindiim. Ve pazar meydamndan ~j:Iklp serin,
sessiz sokaklarda yiiriiyerek eve gittim, saray kapllanndan ge"ip
salonun karanhgma girdim, ilk olarak evlendigim giin girdigim
salonun. Oradan da hemen en sevdigim yere gittim. i" avluda bir
aga" vard1, en siCak giinde bile dallan golge veren bir aga". Es-
kiden ak~amlan orada oturur, salondan gelen miizigi dinlerdim.
Lirlerle fliitlerin sesi gece havasmda d1~an siiziiliir, giiniin biitiin
dertleri tasalan iistiimden akar giderdi. ~imdi oradayd1m, aga-
cm iist dallanna bakmak i"in boynumu uzatlyor, dallanmn siyah
agma l~IItlh giimii~ bir bahk gibi yakalanm1~ ap goriiyordum.
Derken parmaku"lan kum zerreleriyle piiriizlenmi~ bir el
"enemi yakalaYJp ba~1m1 bir yandan digerine "evirdi. Gozlerimi
a"maya "ah~tlm ama giine~ camm1 "ok yalayordu, zorla a"may1
ba~ard1g1mda elin sahibi uzakla~mi~tl bile.
Agoramn ortasmda durdu, iki elini de ba~mm iistiine kaldi-
np biitiin bagn~malann dinmesini bekledi.
"Sag olun, biraderlerim;' dedi. "Bu kadm i~imi goriir:'
Ve herkes, o koskoca agoradaki her adam kahkahalarla giildii.
28
3
29
Anlamayabilecegimi dii~iiniirmii~ gibi konu~urken gogsiinii
i~aret ediyordu. Dogrusu bunun ic;in onu pek suc;layamazdtm, ne
de olsa bo~ gozlerle ve okiiz gibi dilsiz oturuyordum. Ama ismi
tamdtm. Sava~ uzun bir siiredir devam ediyordu, dii~man komu-
tanlan hakkmda bir siirii ~ey ogrenmi~tik. Akhilleus'un en yakm
yolda~I, sag koluydu kar~tmdaki ama bu akhma yatmtyordu c;unkii
bu kadar giic;lii bir adam neden bir koleye hizmet etsindi ki?
"ic;;' dedi Patroklos. "iyi gelir:'
Bir bardagt comertc;e doldurup uzatt1. Ahp dudaklanma gotii-
riiyormu~ gibi yaptlm.
"Kimse sana zarar vermeyecek:'
Ona baktlm, goriinii~iiniin her aynntlstm inceledim. Boyunu,
yumu~ak sac;lanm, kmlm1~ burnunu. Ama konu~amadtm. Bir
siire sonra c;arptk bir gliliimsemeyle smtt1, tepsiyi yatagm yamn-
daki kiic;iik komodinin iistiine btralap gitti.
Yemek sorun oldu. Bir parc;a eti bana saatler gibi gelen bir siire
boyunca c;ignedikten sonra sonunda avucuma tiikiiriip tabagm
kenanmn altma sakladtm. Once ~arabi ic;meyi de ba~aramaya
cagtmi dii~iinmii~tiim ama kendimi zorladtm. Faydas1 dokunup
dokunmadtgmt bilmiyorum, belki dokunmu~tur. Bo~ mideye oyle
bol miktarda giic;lii ~arap, agztmla burnumun uyu~masma yol ac;tl,
diger yerlerim zaten uyu~uktu.
Koridordan erkek seslerinin ugultusu, diger her sesi hogan o
kulak ttrmalaytci kiikreme duyuldu. Ktzarmi~ biftek kokusu daha
kuvvetliydi artlk. Bizim bifteklerimiz. Stgtrlan iic; gun once, ~ehir
dii~meden once gotiirmii~lerdi. Bir saat suriine siiriine gec;ti. Ba~
ka bagn~malar, ba~ka kahkahalar, ~arlular, her seferinde masalara
vurulmastyla ve bir allu~ tufamyla sona eren ~arkdar. Dt~anda, ka-
ranhkta bir yerde bir c;ocuk aglamas1 duyuyormu~um gibi geldi.
Sonunda ayaga kallup kaptya gittim. Kilitli degildi. Eh, tabii
degildi, kilitlemeye niye zahmet edeceklerdi? Gidecek hic;bir ye-
rim olmadtgmt biliyorlardt. Kap1y1 biiyiik bir dikkatle g1dm1 gtdun
ac;ttm, ~arlulann ve kahkahalann giiriiltiisii birdenbire c;ok daha
yiiksek bir hal aldt. Dt~an c;tkmaya korkuyordum ama bir yandan
30
da gormek zorunda oldugumu hissediyordum. Neier olup bittigini
bilmek zorundayd1m. UfaCik oda goziime mezar gibi goriinmeye
ba~lami~ti. Ben de salona giden k1sa ge<;:itte parmak u<;:lanmda yii-
riiyiip lo~ odaya bakt1m.
<,:am ve re<;:ine kokan, al<;:ak ve kiri~li tavamyla uzun, dar oda,
duvarlardaki halkalardan sarkan, dumanlan tiiten dizi dizi lam-
bayla aydmlamyordu. iki tarafmda oturacak s1ralar alan iki demir
masa, zemin bayunca uzamyordu. Omuz omuza oturmu~ adam-
Jar, han<;:erlerinin ucunu koca kumiZI et par<;:alanna batlrmak
i<;:in uzamrken iti~ip kaki~Iyarlardt. i<;: i<;:e ge<;:mi~ 1~Ik halkalannda
I~Ildayan <;:enelerinden a~agt kanlarla yemek sulan stzan ma s1ra
parlak yiiz gordiim. Kiri~li tavanda dev golgeler birbirine kan~1p
giire~iyor, golgeleri dii~iiren adamlan ciicele~tiriyordu. Le~ gibi ter
kokusunu onca mesafeden bile alabiliyordum; bugiiniin teriydi,
hala tazeydi ama onun altmda diger giinlerin ve diger gecelerin
teri ta uzaklara, karanhga, bitmek bilmeyen bu sava~m ilk yuma
dek uzamyordu. ilk kara gemiler geldiginde bebekleriyle aynayan
kii<;:iik bir k1z <;:ocuguydum.
Akhilleus'la Patroklas odamn artasma, d1~a a<;:Ilan kap1ya ba-
kan kii<;:iik bir masada oturuyordu. Sutlan bana doniiktii ama
birbirlerine ne kadar stk bakhklanm gorebiliyordum. Herkesin
keyfi yerindeydi, Lyrnessos'taki yagmalanyla 6viiniiyorlard1. Ba~
ka ~arkllar soylendi, biri de Helene'yle ilgiliydi ve her mtsrast dige-
rinden daha miistehcendi. ~ark!, bir kahkaha tufantyla sana erdi.
Bunu takip eden duraklamada Akhilleus tabagm1 itip ayaga kalkh.
Once kimse fark etmedi, sonra ugultu yava~ yava~ dinmeye ba~la
dt Akhilleus ellerini kald1rdi ve a~r, kuzeyli leh<;:esiyle bir ~eyler
soyledi. Normalde Yunancay1 anlama konusunda stkinh <;:ekmez-
dim arna Akhilleus'un aksamm ilk birka<;: giin boyunca <;:ok zor
anla~d1r buldum. Partiye son vermek istemezdim ama ... gibi bir
~eyler soyliiyordu.
Konu~urken giiliiyar, kendisiyle dalga ge<;:iyordu. Bagn~ <;:agt-
n~lar, 1shklar koro halinde yiikseldi, sonra arkalardan biri bag1rd1:
"Geceyi niye erken sonland1rmak istedigini hepimiz biliyaruz!"
31
Masalan yumruklamaya koyuldular. Biri bir ~arkiya ba~lad1,
adamlar da stkih yumruklanyla tuttuklan ritme uygun olarak bo-
gure bogure e~lik etti.
32
4
33
oimahydt, ktytdan yaimzca birka<;: yiiz adtm uzaktaydtk. Dinie-
dim ve o hi<;: durmayan geigitin, kiytya vuran daigaiann sesinin,
gerilerken derin i<;: <;:eki~inin beni sakinie~tirmesine izin verdim.
Seni seven birinin, giivenebiiecegin birinin gogsiinde yatmak
gibiydi, ger<;:i deniz kimseyi sevmez ve ana asia giiven oimaz.
i<;:imde uyanan yeni arzuyu hemen fark ettim, denizin bir par<;:ast
oimak, eriyip denize kan~mak: Hi<;:bir ~ey hissetmeyen ve asia
incitilemeyen denize.
Sonra yeniden uyumu~ oimahytm <;:iinkii uyandtgtmda
Akhilleus gitmi~ti.
Hemen endi~eiendim. Ondan once mi kaikmam gerekir-
di, mesela kahvalttstm ben mi getirecektim? Bu tsstz kumsaida
yemekler nastl haztrlamyordu hi<;: bilmiyordum hatta yemek
haztrlamak gorevierim arasmda mtydt, onu bile bilmiyordum.
Ama sonra Akhilleus'un bir siirii koiesi oiacagt geldi akltma, her
biri ba~ka bir i~Ie ugra~trdt: dokuma, yemek pi~irme, banyosu-
nu haztrlama, yatak ortiiierini ve giysilerini ytkama ... Benden
ne beklendigi <;:ok ge<;:meden soyienirdi mutlaka. Zaten yapmt~
oidugumun haricinde <;:ok az ~ey istenecek oimast da miimkiin-
dii. Babamm gen<;: cariyesini, annemin oiiimiinden sonra aidtgt
cariyeyi dii~iindiim, gorevierinin <;:ogunu strtiistii yatarak yerine
getirirdi.
Yatak soguktu. Dogrulup oturunca Akhilleus'un kaptlardan
birini a<;:tk buakm1~ oldugunu gordiim. H;lla yammm yoremin
neresi oidugunu anlamaya <;:ah~tyordum. U<;: kap1 vardt: Kii<;:iik
odaya -ki orayt dolap diye dii~iinmeye ba~lamt~hm bile-, dola-
ba a<;:tlan kapt; salona giden ktsa ge<;:ide a<;:tlan bir diger kap1 ve
verandaya, oradan da dogruca kumsala a<;:tian ii<;:iincii bir kap1.
Akhilleus belli ki o taraftan gitmi~ti <;:iinkii kap1 arahkti, mente-
~elerinin iistiinde sallanarak gtctrdtyordu.
Harmaniyemi omuzlanma iyice doiayarak gidip e~ikte dur-
dum. Dogruca denizden gelen bir esinti sa<;:lanmt havalandtrdt,
tenimdeki yatak terini soguttu. Hava haia karanhkti ama hilai
gibi bir ay barakaian gormeme yetecek kadar 1~1k veriyordu.
34
Yiizlerce baraka var gibiydi, ma ta uzaklara gidiyordu. Birbirine
yakm, karanhk ~ekillerinin arasmda deniz i~kence eder gibi bir
goriiniip bir kayboluyordu. Karaya bakrnak i~in ba~1m1 ~evirince
gokyiiziinde solgun bir parlakhk fark ettim; once ~a~ud1m ama
sonra parlakl1gm Troya oldugunu anlad1m. Saraylan, tapmaklan
hatta sokaklan bile biitiin gece aydmlatJlan Troya. Burada, ba-
rakalar arasmdaki patikalar dard1, kan karas1ydJ. Berbat bir yere
gelmi~ oldugumu hissettim, muhte~em bir ~ehrin tam z1tt1 bir
yere, karanhgm ve vah~etin hiikiim siirdi.igii bir yere.
K1pda patlayan dalgalann gi.iri.ilti.isi.i durdugum yere yani
Akhilleus'un barakasmm e~igine sava~ sesleri gibi, kalkanlara
vuran klh~lann tangirhsl gibi geliyordu ama ti.ikenmi~ zihnime
her ~ey sava~ sesi gibi geliyordu ashnda, hpkl diinyada klrmiZl-
dan ba~ka renk olmadtgi gibi. Dikkatle verandanm kaba tahtalan
ustiine ~Ikt1m, oradan da kuma atlad1m. Ayak parmaklanm1 ta-
necikli tslakl1ga sokarak bir an durdum, bir ~ey hissedebildigim
i~in rahatlamt~hm, gecenin uyu~uklugunun ardmdan ne hisset-
sem raz1ydtm. Sonra yalmayak, iistiimde sadece harmaniyemle
denizi bulmak i~in yola dii~tiim.
Yolumu gormekten ziyade yoklayarak bulurken, barakalardan
uzakla~1yormu~ gibi goriinen bir patikaya denk geldim, yol once
kum tepeciklerinin kenanndan dola~Jyor, sonra dik bir ~ekilde
kumsala iniyordu. Son birka<; ad1mda patika tiinele donii~tii,
iki yanda iistlerini kumsal otlan biiri.imii~ kum tepeleri yiikse-
liyordu. Dar alan nefesimi kestigi i~in bir si.ire durmak zorunda
kald1m. Zihnimin gerisinde korku vard1: Diyelim Akhilleus don-
dii, diyelim beni yeniden istedi, ben de orada degilim? Ay l~Igi,
riizgarda biikiili.ip sallanan ot saplannm iizerinde oyna~1yordu.
~akdlarla kayalann arasmdan siizi.ilen, denize ula~1rken geni~le
yen bir ac1 su aklntlsmm yanmdan kumsala ~1kt1m.
~imdi yeni bir gi.iriiltii vardt, dalgalann sesinden daha yiik-
sekti: insanm sinirlerini lime lime eden co~kulu bir pat pat. Ge-
rnilerin direklerinin tepelerini tokatlayan flamalann sesi oldu-
gunu ancak bir sure sonra anlayabildim. ~ogu gelgit <;izgisinin
35
yukansma <;ekilmi~ ve payandalarla desteklenmi~ gemiler, so-
lumda karanhk bir kiitle halindeydi. K1y1dan a<;Iga demirlemi~
ba~ka gemiler de vard1 am a kii<;iik, tombul kannh yiik gemileriy-
di bunlar, smm gibi sava~ gemilerinden, ordeklerin bahk kartal-
lanndan oldugu kadar farkliydilar. Sava~ gemilerinin bir Troya
saldms1 ihtimaline kar~m korunacagm1 biliyordum, o yi.izden
tekrar kum tepelerinin arasma dondiim ve bodur fundahkl1 bir
bay1rdan ge<;erek a<;Ik denize ula~tlm.
Burada baskm ses, dalgalann <;Ikard1g1 kalkana <;arpan kili<;
~mgirdamas1yd1. ~ehri mahvetmi~ olan yangmlann hala alev
alev yandigmi tahmin ettigim Lyrnessos'u ~oyle bir uzaktan go-
rebilirim umuduyla denize yi.iriidiim ama ben suya yakla~t1k<;a
sis koyula~t1. Durup dururken ortaya <;Ikml~ gibiydi, alii bir ada-
mm parmaklan kadar soguk ve yap1~ yap!~, kara gemileri artik
tam anlam1yla ger<;ekmi~ gibi goriinmeyen hayaletimsi ~ekillere
<;eviren yogun bir sis. Sert riizgarlann estigi bir gecede boyle bir
sisin olu~up tutunmas1 tuhafti ama beni ozgiir kilmi~, kendi go-
ziime bile goriinmez hale getirmi~ti.
Uzaklarda, yuvarlanan dalgalann otesinde, denizin karap
unuttugu o sakin yerde, olmii~ karde~lerimin ruhlan vard1. Ce-
naze ayininden mahrum birakilmi~lardi, o yiizden Hades'in di-
yanna girmekten men edilecek, ya~ayanlann ba~ma musallat ol-
makla lanetleneceklerdi, hem de sadece birka<; giinliigiine degil,
sonsuza dek. Kapah gozkapaklanmm arkasmda en kii<;iik erkek
karde~imin oliimiinii tekrar tekrar seyrettim. Annemizin olii-
miiniin ardmdan her gece yatag1ma siiziiliir, giindiizleri ihtiya<;
duymaya utand1g1 teselliyi arard1. Orada, riizgann siipiirdiigii o
kumsalda bana seslendigini duydum, o da benim kadar kay1p,
yuvas1z ve yard1m edilmesi imkans1z bir haldeydi.
Kafamda ona eri~mekten ba~ka hi<;bir dii~iince olmakslZln
suya giriverdim; bilekler, bald1rlar, dizler, uyluklar, sonra kaba-
ran bir dalga kaslgiml tokatlaymca gelen ani, soguk ~ok. Ayak
parmaklanm1 a<;mi~ halde orada durup kumlar ayaklanmm al-
tmdan kayarken elimi a~ag1 indirdim ve onu pkay1p i<;imden at-
36
um. Sonra temizlenmi~ olarak ya da artlk bun dan sonra ne kadar
temiz olabilirsem o kadar temizlenmi~ olarak belime kadar gelen
suyun ic;inde durdum, dalgalann kabanp beni parmakuc;lanmda
havalandirmasmi, sonra yeniden indirmesini hissettim. Denizle
birlikte yiikselip alc;ahyordum. Dev bir dalga beni kaldirdi, ahp
boyumu a~an derinliklere gotiirme tehdidi savurdu. Neden olma-
stn, dedim kendi ken dime. Erkek karde~lerimin beni bekledigini
hissedebiliyordum.
Ama sonra bir ses duydum. Bir an, en kiic;iik karde~imin sesi
olabilecegini dii~iindiim. Dalgalann kiikremesi arasmda duya-
bilmek ic;in iyice kulak kabartarak dinledim, ses bir kere daha
duyuldu. Kesinlikle bir erkek sesiydi ama sozciikleri sec;emi-
yordum. Derken birden korktum. Giinlerdir korku ic;indeydim,
korkmamamn nas1l bir ~ey oldugunu unutmu~tum ama bu fark11
bir korkuydu. Tiiylerim diken diken olurken ensem kanncalan-
dL Kendi kendime sesin mutlaka kamptan geldigini soyledim,
herhalde sis duvanndan aksettigi ic;in denizden geliyormu~ gibi
goriiniiyordu ama sonra sesi yeniden duydum ve bu defa ileride
bir yerden geldigini kesinlikle anlad1m. Biri, bir ~ey, kiyiya vuran
dalgalann otesinde sulan kan~tmyordu. Bir hayvand1, oyleydi
mutlaka, ba~ka bir ~ey olamazd1, yunus ya da katil balinayd1.
Bazen kiyiya c;ok sokulurlard1 hatta kayalann iistiinden bir fok
yavrusu kapmak ic;in karaya <;:Iktiklan bile olurdu. Ama sonra
havada siiziilen sisten pec;eler bir anhgma araland1, bir insana ait
kollarla omuzlan, Islak ciltteki ay I~Igi pmltiSim gordiim. Biraz
daha inip <;:Ikma, biraz daha su SI<yratma ... sonra adam doniip
dalgalann geli~ gidi~iyle ileri geri siiziilerek yiiziistii suda yatm-
ca ... aniden sessizlik.
Bu kiyllarda erkekler yiizme ogrenmez. Hepsi denizcidir;
yiizmenin, aksi takdirde h1zh ve nispeten merhametli olacak bir
6liimu uzatmaktan ba~ka i~e yaramad1gmi bilirler. Ama bu adam
Yllnus gibi, sanki gerc;ek yuvas1 oras1ym1~ gibi oynam1~ti denizle.
~imdi de kollanyla bacaklan a<;:Ik vaziyette yiiziistii yatiyordu, o
vaziyette o kadar uzun sure kald1 ki suyun i<;:inde nefes alabildi-
37
gini dii~iinmeye ba~lad1m. Ama sonra birden ba~1yla omuzlan
kald1rd1 ve su iistiine ~1kan bir fok gibi dik durdu. Yiiziinii goriin ·
ce afallad1m, ashnda afallamamam gerekirdi ~iinkii kim oldugu-
nu zaten tahmin etmi~tim.
Sulann i~inde h1zla kly1ya dogru gitmeye ba~lad1m, barakaya
doniip kurulanmak i~in acele ediyordum ~iinkii bu yaptlgiml na-i
s1l a~Iklayacaktlm ki? Ama s1g yere gelince yava~lamak zorund
kald1m ~iinkii su si~ratlp dikkatini ~ekmek istemiyordum. Kur
yere ayak bashgim s1rada sag ayag1ma ani, kesin bir ac1 sapland
Bir ~ey, ya bir ta~ ya da kink bir deniz kabugu par~as1 tabamm~
bahyordu, egilip ~1karmak zorundayd1m. Ba~1m1 tekrar kald1rd1-1
g1mda Akhilleus'u gordiim, artik yiizmiiyor, dizine gelen sulard
kly1ya dogru yiiriiyordu. <;omeldim, nefesimi tuttum ama beni
gormeden yammdan ge~ip gitti, iki elini birden kaldirmi~, goz-
lerindeki tuzlu serpintileri siliyordu. Yeniden nefes almak i~i
kendime izin verdim, bittigini, Akhilleus'un kampa dondiigiinii
sanmt~tim ama o, suyla kumun birle~tigi yerde durmu~, denizef
bak1yordu.
Konu~tugunda benimle konu~tugunu zannettim ve ne soy-
leyecegime dair en ufak bir fikrim olmamasma kar~m agzimi
a~tlm. Ama sonra Akhilleus yeniden konu~tu, sozciikler bogu-1
lan bir adamm son nefesiymi~ gibi agzmda kabarCiklamyordu.
Hi~bir ~ey anlayamad1m. Denizle miinaka~a ediyor gibiydi ya da
denizden bir ~ey rica ediyordu. Anladtgtmt sand1g1m tek sozciik,
"Anne" oldu ama bunun da hi~bir anlam1 yoktu. Anne mi? Haytr,
dogru duymami~tlm demek. Ama sonra tekrar aym ~eyi soyle-
di: ''Anne, anne:' Kucaga ahnmak ic;:in aglayan kiic;:iik bir c;:ocuk
gibi. Ba~ka bir anlama geliyordu mutlaka ama "anne" bir siirii
farkl1 dilde ya aym sozciiktiir ya da hem en hem en aymd1r. Her I
ne anlama geliyorduysa, duymamam gerektigini biliyordum ama'
yerimden kipirdamadtm, iyice ~omelerek bitmesini bekledim.
Siirdii de siirdii, sonunda gutlaktan gelen son sozciik de sessiz-
lige kan~tl.
Giine~ yiikselirken sis kalkmaya ba~hyordu. Akhilleus doniip
38
kumsalda yiiriimeye ba~lad1gmda ilk altm 1~1k pmltdanmn 1slak
kollanyla omuzlanm buldugunu gordiim, sonra kara gemilerin
golgesinde kayboldu.
Gittiginden kesinlikle emin oldugum anda kum tepelerinin
arasmda elimden geldigince h1zla ko~tum ama kampm i~j:ine gi-
rince kayboldum. Islak, kir pas i~j:inde ve deh~ete kapdm1~ halde
dikildim, nereye gidecegime, ne yapacag1ma dair en kii~j:iik bir
fikrim yoktu. Derken barakalardan birinin kap1smda bir klz beli-
rip eliyle i~aret ederek beni i~j:eri ~j:agirdL Ad1 iphis'mi~, oyle dedi.
K1z o sabah bana ~j:ekidiizen verdi hatta sa~j:lanmdaki tuzu y1kapp
ak1tmam i~j:in bir banyo teknesini s1cak suyla doldurdu. Harma-
niyemi bir tarafa b1raklp banyoya girmeye haz1rlamrken yere bir
~ey dii~tii, ta~1 kumsaldan yammda getirdigimi fark ettim. Ta~m
kestigi yerde ayag1m hala kamyordu. Avucuma aldim, ~oka ugra-
mi~ insanlann hazen yaptig1 gibi biitiin dikkatimi ufaCik bir ~eye
vererek uzun uzun inceledim. Ye~ildi, flrtmah denizlerin safra
ye~ilinden ama ~j:aprazlama beyaz bir ~j:izgi vard1 iistiinde. byle
dikkate deger bir ~ey degildi, sadece keskindi. <;:ok keskin. Ta~1
yiiziime kaldmp koklad1m. Deniz suyu ve toz. Yalad1m, piiriizle-
rini hissettim, tuzun tadm1 ald1m. Sonra ~j:entikli kenarda parma-
gimi gezdirdim. Kesigin oyle derin olmasma ~a~mamahyd1. Ta~1
-hemen hemen hi~j: baski uygulamadan- bilegime siirttiigiimde
igne ba~1 gibi kan damlalanyla boncuklanan kirmiZI bir iz hi-
rakti. Bunda, uyu~mu~ cildimden kan ~j:Ikarmakta rahatlatic1 bir
~ey vard1. Yine de rahatlama hissinin tekrarlay1p tekrarlamaya-
cagmi merak ederek kendimi yeniden kesmeye davrand1g1mda
bir ~ey beni durdurdu. Denizin bana bu armagam niye verdigini
bilmiyordum ama kendime zarar vermem i~j:in olmad1gmm far-
kmdaydim. byle bir ~ey yapmak istiyorsam kampm dort bir yam
hi~j:ak doluydu zaten. 0 yiizden ta~I yeniden avucuma yatmp
ba~ka hi~j:bir ~ey dii~iinmeden baktim ona, akl1mda sadece rengi,
elime dokunu~u ve aguhg1 vard1. 0 kumsalda onca ~j:akll vard1,
rnilyon[arca, hepsi de denizin amanSIZ degirmeninde ogiitiiJiip
Piiriizsiizle~mi~ti ama bu degil. Bu, keskin kalmi~tl.
39
0 katl, kii<;:iik ta~ benim i<;:in onemliydi, hala da onemli. ~u
anda avucumda tutuyorum onu.
iphis'in getirdigi temiz, kuru kiyafetleri giydim, daha dogrusu
beni o giydirdi. Ben, bir tahta par<;:asmdan daha fazla duygu ser-
gilemeden duruyordum sadece. Ta~1 ku~ag1mm i<;:ine kayd•rd1m.
Orada her hareket ettigimde cildime dokunacakt1. Rahat degildi
ama giiven vericiydi, bana denizle kumsah hatirlahyordu. Ve bir
zamanlar oldugum ama artlk asia olamayacagim o klz1.
40
5
41
taluh olurdu: SH;:an kebabt. Ama ne kadar Sic;:an oldiiriirlerse 61-.
diirsiinler, yine de geriye c;:ok fazla s1c;:an kahyordu.
Kampla ilgili ilk izlenimlerimi -belki epeyce zorlanarak-'
anlatmaya c;:ah~tyorum. Gerc;:i hic;:bir ~eyi kavrayacak durumda
degildim. Bir ac;:1dan bas it bir yerdi. Deniz vardt, kumsal, kum.
tepeleri, bir parc;:a c;:ahhk, sonra da ta Troya'mn surlanna dek uza-
nan sava~ alam. Ben bunlan goriiyordum ama elbette bizler -esir
ahnm1~ kadmlar- kamptan dt~an c;:tkamtyorduk. Elli bin sava~c;:1
ve hizmetkarlan olan koleler o kara ~eridine stkt~mi~tl. Baraka-
lar kiic;:iik, aralanndaki patikalar dard1, her ~ey t1khm ttlu~tl ama
yine de o alan uc;:suz bucakstz goriiniirdii c;:iinkii biitiin diinyam1z
o kamptl.
Zaman da tuhaf oyunlar oynuyordu. Geni~liyor, biiziiliiyor,
giinliik hayattan daha canh amlar halinde kendi ic;:ine c;:okiiyordu.
Belli anlar, mesela ta~a bakarak gec;:irdigim birkac;: dakika seneler
gibi gelecek ~ekilde uzuyor ama onun ardmdan bir ~ok ve keder
sisi arasmda siiriiniip duran koca giinler geliyordu. Bu giinlerin
herhangi birinde olmu~ tek bir ~ey bile soyleyemem size.
bte yandan, yava~ yava~ bir diizen ortaya c;:tkmaya ba~lami~
tl. Tek gerc;:ek gorevim, ak~am yemeklerinde Akhilleus'la ko-
mutanlanna hizmet etmekti. Yani herkesin gozii oniindeydim,
iistelik pec;:em bile yoktu. Bu da beni ~a~kma c;:eviriyordu c;:iinkii
erkeklerin balu~lanndan uzakta, miinzevi bir hayat ya~amaya
ah~klnd1m. Ba~langtc;:ta Akhilleus'un beni niye orada istedigini
anlayamadtm ama sonra onun onur odiilii, tek bir giinde altm1~
ki~iyi oldiirmesinin miikafatl oldugumu hatirladim, yani elbette
benimle misafirlerine caka satmak isteyecekti. Kimse odiil kaza-
mp da dolabm arka tarafmda saklamaz. Goz oniinde olmasm1
istersiniz ki diger erkekler sizi luskansm.
Ak~am yemeklerinde ic;:ki sunmaktan nefret ediyordum ama
tabii Akhilleus ic;:in benim bundan nefret edip etmememin bir
onemi yoktu, ne ilginc;:tir ki lusa bir siire sonra konu benim ic;:in
de onemli olmaktan c;:1ktt. bzgiir insanlann asia anlamadtgi ~ey
budur. Kale dedigin, nesne muamelesi goren bir ~ey degildir.
42
Another random document with
no related content on Scribd:
While it is manifestly impossible to use the same scale for charts and
maps, it is feasible and desirable that they be constructed upon scales
readily convertible into each other. This is most satisfactorily
accomplished by means of the decimal system, and the various type
scales are 10:1, 100:1, 1000:1, etc. The first two or three scales are
used for charts of quadrats, transects, and circles; the remaining
ones are employed in making maps of large areas. No attempt has
been made to draw an absolute line between charts and maps, but an
endeavor is made to restrict the term chart to the record of the
number and position of plants, while maps deal with the
arrangement and location of formational areas. It is hardly necessary
to point out the reasons why all charts and maps should be based
upon the decimal system of scales. Experience will furnish the very
best of arguments.
232. Color scheme. The first requisite for the graphic
representation of formations, regions, etc., is that each class of
formations be invariably indicated by the same color. It is also
necessary that the colors and shades be easily distinguishable, and it
is at least desirable that they be referred to the different classes in
some consistent sequence. Uniformity in all these points is greatly to
be desired at the hands of all ecologists. Here, as in the case of the
standard scale, uniformity will be found the more desirable the more
impossible it is made by ignoring it. In the use of color to represent
regions and provinces, on maps too small to indicate formations, the
color of each division is represented by the color of its dominant
formation; thus the prairie province is colored ochroleucus on
account of the color used to represent prairie formations, the boreal-
subalpine zone atrovirens on account of the typical coniferous
forests, etc. No endeavor has been made to take account of the
various types of formations, e. g., the different coniferous forests, as
this is a problem to be worked out for more local maps in various
shades of dark green, etc. The following color scheme which has been
based upon the points made above is proposed as a satisfactory
solution of the problem. The color standard used is that of Saccardo’s
Chromotaxia.
1. Marine: cyaneus
2. Brackish: ardesiacus
3. Freshwater: caeruleus
4. Swamps and marshes: caesius
1. Meadows: melleus
2. Prairies: ochroleucus
1. Fields: ruber
2. Groves and orchards: atropurpureus
3. Wastes: purpureus
1. Deserts: isabellinus
2. Plains and steppes: avellaneus
3. Saline formations: umbrinus
4. Arctic-alpine formations: testaceus
233. Formation and vegetation maps are detailed maps of a
single formation or a series of them, showing the formational limits,
and when the scale is not too small, the ecotones of zones and
consocies. In the cases where the topography is level, as sometimes
happens in mapping single formations, the chain and pedometer
must be used to ascertain the size of the different areas. Indeed in all
mapping of vegetation, the methods of surveying are directly
applicable. Over large areas, however, it is not necessary that limits
be drawn with mathematical accuracy, and for the purposes of the
ecologist, the plane table and camera are satisfactory substitutes for
the surveyor’s transit, at least in the present aspect of the subject.
When the formation or group of formations is commanded by an
elevation of some height, the latter is used as a base. A plane table is
established upon it and the topographical and vegetational features
are recorded in the usual way. This map is usually supplemented by a
series of views from the same base. Indeed it has come to be
recognized that a complete series of photographs of this kind give a
more valuable record than the plane table, and that the construction
of an accurate map from them is an easy matter. Since the camera
saves much time and energy also, it is used almost exclusively to
furnish the data for map making. In hilly, and especially in
mountainous regions, the photographic method is indispensable. Its
application is extremely simple. A central hill or mountain is
selected, and from it a series of views is taken so that the edge of one
exactly meets the edge of the other. This is an extremely important
matter, and demands much nicety of judgment. The camera is kept
in the same spot, and after each exposure it is turned as the operator
looks through it until a landmark at one edge just passes from view
at the other. As soon as the new position is determined, the tripod
screw is turned to hold the box firmly in position. In case of a slight
jar, the exact position should again be obtained. If the series is
accurately made, the resulting prints will give a complete panoramic
view of the region, without overlap or omission. For this purpose, a
6½ × 8½ camera is desirable, since the topographic and
vegetational features are larger and stand out more distinctly. A large
camera requires fewer changes of position, and hence saves time and
reduces the chance of error. A 4 × 5 camera serves the purpose
sufficiently well, though it requires a little more care in operation on
account of the greater number of exposures necessary. This may be
avoided in some degree by the use of a wide-angle lens if the depth of
the area is not too great. Whatever camera may be used, a telephoto
lens is a very desirable adjunct, since it enables one to choose
between three different sizes of the view without changing the
position of the camera. To avoid possible confusion, the exposures
are always made from right to left, and the plates are used in the
numerical order of their holders. For the same reason the landmarks
are described and numbered in their proper order. The prints
obtained are mounted on a card in sequence. The view map may be
preserved in this form, or it may be reduced or enlarged by making a
copy to the size desired. Outline maps of topography may be traced
from the resulting negative, and the formations filled in by means of
the proper colors. The most satisfactory method, however, is to have
the original views or the copy printed “light” and to color the
formations just as they appear there, with all the wealth of
topographic and vegetational detail. If a detailed topographic map
alone is desired, this is traced directly from the large copy.
234. Continental maps. A method of determining the general
outlines of regions, provinces, and vegetational zones as a
preliminary to their detailed study has been used successfully for
several years.[22] This is based upon provincial and continental maps
on which are traced the geographical areas of the species of genera
typical of the various formations. Detail topographic maps of the
prairie province and the North American continent have been used
for this purpose. A number of the facies of extensive and
representative formations of the different portions of the continent
are selected and grouped according to genera. One map is devoted to
each genus, unless the number of species is large. In this case a
number of maps are used, since the limits are apt to become
confused. The range of each species is determined from all the
reliable sources, and a corresponding line is drawn upon the map to
delimit its geographical area. The limits of the area of each species
are drawn in a different color, and the name of the species printed in
the same color in the legend. Although this work has as yet been
done only for the trees of North America, and for the grasses and
principal species of the prairie province, it promises to constitute a
final method for the limitation of vegetational divisions. It is clear
that if the original data concerning ranges are accurate, the
increasing study of formations will do little more than rectify the
detailed course of the limiting line, since in most cases facies and
formations coincide in distribution. The limiting line or ecotone of a
zone or province is a composite obtained from the limits of certain
representative facies and principal species, and checked by the limits
of species typical of the contiguous vegetations. Thus, the boreal-
subalpine zone is clearly outlined by combining the limits of Populus
tremuloides, Larix americana, Pinus banksiana, Abies balsamea,
Picea mariana, Picea canadensis, and Betula papyracea, and
checking the results by the areal limits of the hardwoods and grasses
to the southward.
PHOTOGRAPHY
235. The camera is an indispensable instrument for the ecologist.
Although it has too often been employed to give an air of
thoroughness to work of no ecological value, it is as important for
recording the structure of vegetation as the automatic instrument is
for the study of the habitat. No ecologist is equipped for systematic
field investigation until he is provided with a good camera and has
become skilful in its use. For this reason, it is felt that a few hints
concerning photographic methods and their application in ecology
may not be out of place. No written advice can take the place of
experience, but certain elementary suggestions and cautions will
greatly shorten the apprenticeship of one who does not have the
good fortune to be taught by a professional photographer. To the
student of ecology, the camera is not a toy. It must be understood
and operated with as much thoroughness as any other instrument,
and when this is done, the results will be equally certain and
desirable.
I. II.
For developing, equal parts of I and II are mixed, and a few drops of
a 10 per cent solution of potassium bromide added, unless there is
reason to suspect that the plate has been seriously underexposed.
The fixing bath is a concentrated solution of sodium hyposulphite,
“hypo,” to which a few drops of acetic acid are added. It should be
replaced every week or two, depending upon how much it is used. A
tray of water is kept at hand for bringing out the detail in
underexposed negatives, and a second tray is used for washing. The
“pyro” and the bromide solution should always be within reach, the
former for accelerating, and the latter for retarding the development
of unsatisfactory plates.
The image will begin to show on a properly exposed plate within
one to three minutes after it has been put in the developer. If the
image appears almost instantly, and then recedes quickly, the plate is
badly overexposed, and should be thrown away. In case it “comes up”
less quickly, indicating that it is not greatly overexposed, it can be
saved by the addition of more bromide. When the image does not
show till the end of five to ten minutes, the plate has been
underexposed. It is then necessary to add more “pyro,” taking care
not to pour it on the plate, and, after the image appears with its
striking contrast, to leave the plate in water until as much detail as
possible is brought out in the shadows. In the case of a normal
exposure, when greater detail is desired, the negative is left for some
time in water, and when contrast is sought more “pyro” is used.
Negatives with unusual detail lack “snap”; they are “flat,” and fail to
make artistic pictures. Contrast, on the other hand, often obscures
detail, and the best results can only be obtained by a happy
combination of the two. The most important maxim in developing is
that the process shall be continued until the image has become
indistinct. The universal tendency of the beginner is to remove the
negative the moment the outlines grow dimmer, and the result is a
thin, lifeless negative. It is almost impossible to develop too far, if the
image is not allowed to disappear. Negatives of this sort are “thick,”
and though they print more slowly, produce brilliant pictures. A
large quantity of the developing solution is used with single plates in
small trays, and is allowed to act without rocking the tray. Much time
is saved, however, by developing several plates together, and to avoid
using a large quantity of the solution, the tray is gently rocked from
time to time. This movement is particularly necessary at the
beginning, in order that the plates may be covered evenly, and at
once. Fifty cubic centimeters of the solution will develop three or
four 6½ × 8½ plates, and twice as many 4 × 5’s. After the developer
has once been used, it is kept for several days to restrain overexposed
plates. As soon as the plate is developed, it is rinsed in water, and
placed in the fixing fluid, until the white opaqueness is entirely
removed. The “hypo” is then washed out by immersing the negatives
for one to two hours in running water. If the latter can not be
secured, the water in which they are placed should be changed
frequently. The negatives are then air-dried within doors, in a place
free from dust. Finally, they are filed away in negative envelopes,
each bearing the name and number of the negative, and preferably
also, the time and other exposure data.
242. Finishing. On account of the time demanded by other field
tasks, it has not been found desirable to make and finish prints in the
field. This, with the making of lantern slides, enlargements, etc., may
well be turned over to a professional photographer. It is the custom
to make a proof of each negative to meet the casual needs that arise
in the field. For this purpose, solio “seconds” are used, since they are
both cheap and satisfactory. When an urgent demand for a finished
print does arise, it is met by using “velox” paper, which can be
exposed in the dark room, and then developed and fixed exactly like
a plate. Two standard papers for views are “solio” and “platina.” The
former gives brown tones, and is used for contrast and brilliancy,
hence it is especially good for printing from negatives that have too
much detail and too little contrast. “Platina,” on the contrary, yields
soft gray tones, and softens contrasts.
FORMATION AND SUCCESSION HERBARIA
243. Concept and purpose. A formation herbarium is a
collection of exsiccati, in which the species are arranged with respect
to their position in the formation, instead of being grouped in genera
and families. Its primary purpose is to furnish a record of the
constitution and the structure of a formation or a series of
formations. At the same time, it affords the basal material for
developing the subject of comparative phytogeography. It is
impossible for one ecologist to visit many remote regions, to say
nothing of spending a period sufficient for obtaining even a fair
knowledge of the vegetation. He can at the best acquire an
acquaintance with but few regions at first hand. In consequence, a
method that brings a vegetation to him, with its structure carefully
wrought out by years of study, is of the highest value. Time, as well as
distance, sets a narrow limit to the number of formations which one
man can investigate critically in a lifetime. It is no longer possible for
a botanist to explore vast regions, and to bring back results which
have anything more than a very general value. This fact, far from
restricting the comparative study of vegetation, will serve to make it
more accurate and systematic. The exact results of numerous
resident investigators, expressed in formation herbaria, with the
proper series of quadrat maps and photographs, will be worked over
by men who are themselves specially acquainted with a particular
vegetation. Comparisons will be founded upon a definite basis, and
the relationship of various vegetations can then be expressed in
precise rather than general terms. It is hardly too sweeping to assert
that accurate work in the field of comparative phytogeography can be
done only in this fashion. The value of formation herbaria in class
work is evident. On account of the limitations of time and distance,
classes can touch but few formations, and these at every time except
the growing period. For these reasons, an accurate and complete
formational record that can be consulted or studied at any time is
almost indispensable to class study in the development and structure
of formations.
244. Details of collecting. Formational collections, unlike the
ordinary sets of exsiccati, can not be made upon the first visit to a
region, or by a single journey through it. The determination of
formation limits, and of developmental stages, of aspects, layers,
abundance, etc., must necessarily precede, a work which alone takes
several years. Moreover, collecting itself requires more than one year
in a region containing numerous formations. This is exemplified by
the Herbaria Formationum Coloradensium.[23] The preliminary
study for this was made from 1896–1899, the collecting was done
chiefly in 1900 and 1901, while additional numbers were added in
1902–3. For the purposes of the formation herbarium, specimens
should be collected and pressed in such fashion as to show all the
ecological features possible. Plants must be collected both in flower
and in fruit, with the underground parts as perfect as may be.
Seedlings and rosettes should be included whenever present. In
pressing, one or two leaves should be arranged with the lower side
uppermost to admit of the ready comparison of both surfaces.
Opened flowers are valuable for flower biology, while seeds and
fruits are desirable for showing migration contrivances. The ferns,
mosses, and lichens of the formation should be fully represented,
together with the more important fungi and algae. The number of
photographs taken for each herbarium should be limited only by
considerations of time and expense. The ideal series consists of a
general view of each formation, showing its physiographic setting,
nearer views of each of its aspects, detail views of its consocies,
societies, and layers, and flower portraits of all the constituent
species. Such a series can only be obtained by residence through a
long term of years, and in most cases general and aspect views, with
portraits of the facies and a few of the striking principal species,
must suffice. Quadrat and transect charts, together with formational
maps, are extremely desirable, and, indeed, all but indispensable.
245. Arrangement. The arrangement of species within each
formation herbarium is based upon the structure of the vegetation.
The primary groupings are made with reference to time of
appearance and abundance; when definite zones, associations, or
layers are present, they must likewise be taken into account. In the
Colorado collection, the first division is into three aspects based
upon the period of flowering (aspectus vernalis, aestivalis,
autumnalis). Within each aspect, the species are arranged with
respect to abundance in the groups, facies, principal species, and
secondary species. Each group is placed in an ordinary manila cover,
which bears a printed label indicating the aspect and the group. The
species labels give, in addition to the name, date, and place of
collection, the phyad or vegetation form, the geographical area, the
rank of the species, the aspect, and the formation. To these may well
be added data concerning migration contrivances, seed production,
pollination, period of flowering, etc. The photographs are mounted
on the usual herbarium sheets, and placed in the proper order in the
various groups, and a similar disposition is made of quadrat and
transect charts, and such physical factor summaries as seem
desirable.
246. Succession herbaria. The arrangement of formation
herbaria may follow the classification of formations with respect to
character, region, or development. The first is the most convenient
for purposes of instruction, and has distinct advantages in permitting
a close comparison of the vegetation of different habitats. The second
basis, which is the one used in the Herbaria Formationum
Coloradensium, is peculiarly adapted to mountain vegetation in
which the zones are usually very distinct. The arrangement of
herbaria in a developmental series, however, is the most logical and
the most illuminating, since the structure of the ultimate formations
is not only made plain, but the stages in their development are also
laid bare. Such succession herbaria are the natural outgrowth of
formational ones. Indeed, the latter should be made merely the
starting point for these in all regions where the causes which bring
about successions are active. Where weathering is still an important
factor, as in mountains, the initial and intermediate formations
which lead to the final grassland or forest are often in evidence. After
a formation herbarium of each stage has been made in the way
indicated, a succession herbarium is obtained merely by arranging
the various herbaria in the sequence of the developmental stages.
Thus, in the Colorado collection, the subalpine formations are
arranged according to altitude in the following series: (1) the pine
formation, (2) the gravel slide formation, (3) the half gravel slide
formation, (4) the aspen formation, (5) the balsam-spruce formation,
(6) the spruce-pine formation, (7) the meadow thicket formation, (8)
the brook bank formation. Of these, five belong to the same
succession, and it is possible to indicate the development of the
spruce-pine forest by arranging these five formations in their proper
order in a succession herbarium, as follows: (1) the gravel slide
formation, (2) the half gravel slide formation, (3) the pine formation,
(4) the balsam-spruce formation, (5) the spruce-pine formation.