PDF of Klasik Muzik Kitabi 1St Edition Kolektif Full Chapter Ebook

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Klasik Müzik Kitab■ 1st Edition Kolektif

Visit to download the full and correct content document:


https://ebookstep.com/product/klasik-muzik-kitabi-1st-edition-kolektif/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Klasik Çin ■iiri II 1st Edition Li Bai

https://ebookstep.com/product/klasik-cin-siiri-ii-1st-edition-li-
bai/

Klasik Çin ■iiri I 1st Edition Bai Juyi

https://ebookstep.com/product/klasik-cin-siiri-i-1st-edition-bai-
juyi/

Filsafat Pendidikan Islam Klasik dan Kontemporer Dr


Fakhruddin S Ag M Pd I Dr Sutarto S Ag M Pd

https://ebookstep.com/product/filsafat-pendidikan-islam-klasik-
dan-kontemporer-dr-fakhruddin-s-ag-m-pd-i-dr-sutarto-s-ag-m-pd/

Pratique Grammaire B1 1st Edition Evelyne Sirejols

https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/
Yeni Öyküler 1st Edition Kolektif

https://ebookstep.com/product/yeni-oykuler-1st-edition-kolektif/

Suç Kitab■ 1st Edition Kolektif

https://ebookstep.com/product/suc-kitabi-1st-edition-kolektif/

A medida B1 guía didáctica 1st Edition Anaya

https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/

Kolektif Haf■za 1st Edition Maurice Halbwachs

https://ebookstep.com/product/kolektif-hafiza-1st-edition-
maurice-halbwachs/

Notos Say■ 97 1st Edition Kolektif

https://ebookstep.com/product/notos-sayi-97-1st-edition-kolektif/
-

ALFAI001 Penguin
Ranaom
House

Alfa Yayınları: 3665


Popüler Kültür: 26

KLASiK MÜZİK KİTABI


Orijinal Adı The Classical Music Book
İngilizce Aslından Çeviren Tufan Göbekçin

1 . Basım: 201 9
ISBN 978-605-171 -995-5
Sertifika No: 43949

Yayıncı ve Genel Yayın Yönetmeni M. Faruk Bayrak


Genel Müdür Vedat Bayrak
Yayın Yönetmeni Mustafa Küpüşoğlu
Proje Editörleri Sam Kennedy
Kıdemli Sanat Editörü Gillian Andrews
Kıdemli Editör Victoria Heyworth-Dunne
Sanat Yönetmeni Karen Self
Tasarım Uygulama Elif Çepikkurt

©
201 6 , ALFA Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.
© Dorling Kindersley Limited, 201 6
8 0 Strand, London WC2R ORL United Kingdom,
A Penguin Randam House Company

Kitabın tüm yayın haklan Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti. 'ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla
yapılacak kısa ahntılar dışında, yayıncının yazıh izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğaltılamaz.
Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları sakhdır.

Alfa Basım Yayım Dağıtım Ltd. Şti.


Alemdar Mahallesi, Ticarethane Sokak No: 15 34110 Cağaloğlu. İstanbul/Türkiye

Tel: (0212) 511 53 03- 513 87 51 - 512 30 46 • Faks: (0212) 519 33 00


www.alfakitap.com info@alfakitap.com

A WORLD OF !DEAS: SEE ALL THERE IS TO K NOW (www.dk.com)

Çin'de üretilmiştir. Printed in China.


KATKlDA BULUNANLAR
DR. STEVE COLLISSON, DANIŞMAN EDITÖR KEITH MCGOWAN
lllttiltı çellist, öğretim görevlisi ve araştırmacı Dr. Steve Collisson, Erken müzik uzmanı Keith McGowan, Ingiltere'de önemli erken müzik
1 ll 11 ııııqhamKraliyetKonservatuarı'nın yanı sıra Birmingham Üniversitesi topluluklarının birçoğuyle çalışmıştır ve Londra'da Shakespeare's
v• A1·ıl< Unıversitede dersler vermiştir. BBC Genç Müzisyen Yarışması da Globe'daki çeşitli prodüksiyonlarda Müzik Sorumlusu olarak görev yap­
ılılıtllıııçok müzik yarışması ve müzik festivalinde görev yapmıştır. mıştır

L VON CHILINGIRIAN KUMI OGANO


l'tV ıııiHL Clifford Benson'la birlikte Chilingirian Kuartet'in kurucusu Connecticut Koleji'nin Müzik bölümünde misafir doçent olarak görev
•l>�tl ıınlu kemancı Levon Chilingirian dünya genelinde performanslar yapan Kumi Ogano, Japon besteciler Toru Takemitsu ve Akira
ıuılı>ı ve Londra Kraliyet Müzik Akademisi ve Guildhall Müzik & Miyoshi'nin eserlerinin yetkili performansçısıdır.
ltı ıt1111 Okulu'nda dersler vermektedir
SOPHIE RASHBROOK
MATTHEW O'DONOVAN
Sophie Rashbrook Sinfonia Cymru ve Kraliyet Müzik Koleji için klasik
Jııqlll.nliJ'deki Eton Koleji'nde Müzik Akademisi'ni yöneten Matthew müzik hakkında yazar ve sunumlar yapmaktadır.
ı ı 1 h ırıovan, müzik hakkında kapsamlı bir biçimde yazmaktadır Aynı
ıııı11tıcla Stile Antico adlı vokal topluluğunun kurucu üyesidir ve eser­ DR. CHRISTINA L. REITZ
l,ıı Y"Ytl1lanan bir aranjördür.
Dr. Christina L. Reitz, Western Carolina Üniversite'sinde (Kuzey

OEORGE HALL Carolina) doçent olarak görev yapmaktadır. Müzik tarihi ve Amerikan
müziği dersleri vermektedir.
''"' ., '" vo BBC Proms'un eski editörü George Hall, günümüzde tam
ııı1ııııılı bir müzik eleştirmenidir. The Stage, Opera ve BBC Music TIM RUTHERFORD-JOHNSON
�""'""'ne gibi Ingiltere'deki birçok müzik dergisi için yazmaktadır.
Londra Universitesi, Goldsmiths Koleji'nde dersler veren Tim Rutherford­

MALCOLM HAYES Johnson çağdaş müzik hakkında blog yazar ve Music alter the Fal/·
Modern Composition and Culture since 1989 adlı kitabın yazarıdır.
""''''"'ı, yazar ve yayıncı Malcolm Hayes, Anton Webern ve Franz Liszt
1 '' V"il " ılıl ri ni kaleme almış ve William Walton'un Seçme Mektupları 'nın HUGO SHIRLEY
ı ılııı�ılllqunü yapmıştır. Keman Konçertosu, 2016'da BBC Proms'ta gala-
Hugo Shirley, Berlin'de yaşayan müzik eleştirmeni ve gazetecidir.
1111 yııpınıştır
Gramophone ve Opera dergilerine düzenli olarak yazmaktadır.

MICHAEL LANKESTER
KATIE DERHAM, FOREWORD
1 11ılıvııL Müzik Koleji'nde eğitim alan Michael Lankester, uluslararası
BBC Radio 3'te "Sound of Dance" ve "In Thne" programlarının sunucusu
•ılu ılı, ı yöneticiliği kariyerini sürdürmektedir. Connecticut'taki
olan K atic Dcrham, radyo istasyonunun en çok tanınan seslerinden biri­
ı

ll ııllı�ıcl Senfoni Orkestrası'nın Müzik Direktörüdür ve Pittsburgh


1 "'"ııt Orkestrası'nda Misafir Şeftir.
dir.2010 yılından beri BBC Proms adıyla yayınlanan klasik müzik kon­
serlerinin yüzü olmuştur ve bu sekiz haftalık konser sezonunda Proms

KARL LUTCHMAYER Extra adında bir program hazırlamaktadır. Katie aynı zamanda BBC için
"The Girl from Ipanema: Brazil, Bossa Nova, and the Beach" adlı televiz­
ll lııı.lııı.ııası konser piyanisti Karl Lutchmayer, Londra'da Trinity Laban yon belgeselinin yanı sıra "All Together Now: The Great Orchestra
1 • ' ""'" vntuarı'nda öğretim görevlisidir. Juilliard ve Manhattan Okulları Challenge" ve "Fine Thned" gibi programların da sunuculuğunu üstlen­
l.ılıil c,:oşitli müzik kolejlerinde misafir öğretim görevlisi olarak dersler mektedir. 2015 yılında Strictly Come Daneing adındaki dans yarışma­
v"''""ktedir. sında finalist olmuş ve 2017 yılında Noel Özel Yarışmasını kazanmıştır.
6

iÇiNDEKiLER
12 GiRiŞ 36 Müzik güldüren, şarkı
söyleten ve dans ettiren
55 Bu ziyafet . . . ilk kez
dinleyenleri şaşkına
bir bilimdir çevirdi ve kendine
ERKEN MÜZiK Messe de Notre Daroe, hayran bıraktı

1000-1400 Guillaume de Machaut Sonata pian' e forte,


Giovanni Gabrieli

22 İlahi okuma sanatı,


keşişin silahıdır RÖNESANS 56 Lavtam, uyan!
Lachriroae, John Dowland
Yalın Ezgi, Anonim 1 400-1 600
24 Do, re, mi, fa, sol, la
Micrologus, Guido D'Arezzo
42 Son kırk yıldan önce
bestelenmiş bir tek müzik
BAROK
eseri bile ... dinlemeye 1 600-1 750
26 İlahileri on telli santur değer değil
eşliğinde söylemeliyiz Missa L'Hororoe arroe, 62 En muhteşem ve
Ordo Virtuturo, Guillaume Dufay
maliyetli
Hildegard von Bingen eğlencelerden biri
43 Dil, görkemli bedenin Euridice, Jacopo Peri
28 İlahi söylemek, iki kez
gizemini duyurur
dua etmektir 64 Müzik insanı bir bütün
Missa Pange lingua,
Büyük Organuro Kitabı, Leonin olarak etkisi altına almalı
Josquin Desprez
Vespers,
32 Vadide, ormanın Claudio Monteverdi
44 Sesi ve duayı dinle
kenarında, bülbülün tatlı
Spero in aliuro,
tatlı şakıdığı o yerde 70 Lully, Fransız
Thomas Tallis
Robin ve Marian 'un Oyunu , müzisyenlerin prensi
Adam de la Halle unvanını fazlasıyla
46 İtalyan müziğinin
hak eder
ebedi babası Kibarlık Budalası,
Canticuro Canticoruro, Jean-Baptiste Lully
Giovanni da Palestrina

72 İngilizce sözcüklerin
52 İlabilerin doğası bu - enerjisini ortaya
bizde tekrar etme isteği koymakta görülmemiş
uyandırıyor bir dehaya sahipti
Great Service, Dido ve Aeneas,
William Byrd Henry Purcell

54 Bütün Melodiler ve 78 Kilise, koroların


Madrigaller Usulca bağıra çağıra şarkı
Fısıldar söyleme yeri değildir
O Care, Thou Wilt Despatch Ein feste Burg ist unser Gott,
Me, Thomas Weelkes Dieterich Buxtehude
7

80 Çağımızın yeni 128 Mozart, muazzam


Orfeus'u dehasıyla bütün
Concerti grossi, Op. 6, ustaları geride bıraktı
1\rcangelo Coreili Sol Minör Senfoni,
No. 40, K. 550,
82 Fransız ve İtalyan Wolfgang Amadeus Mozart
tarzlarının birleşimi,
müziğin kusursuzluğunu 132 Piyanonun amacı,
ortaya çıkarmalıdır tüm orkestranın
PiEJCes de clavecin, yerine bir tek müzisyeni
l•'rançois Couperin yerleştirmektir
Fa Diyez Minör Piyano Sanatı,
04 İngilizler tempo Op. 25, No. 5,
tutabilecekleri Muzio Clementi
müzikleri sever 108 Bach en harika
Su Müziği, yıldızları bulan bir 134 Müziğin gücüyle
ı orge Frideric Handel gökbilimci gibidir ölümün karanlık
Füg Sanatı, gecesinde neşe
90 Derin bir niyet Johann Sebastian Bach içinde yürüyoruz
aramayın, usta işi Sihirli Flüt,
eğlenceli denemelerin
KLASiK
Wolfgang Amadeus Mozart
tadına varın
H Minör Sanatı, 138 Yalnızca notalarımda
K. 9 "Pastorale", 1750-1 820 yaşıyorum
Domenico Scarlatti 3 Nolu Mi Bemol Majör
116 Fortesi gök gürültüsü, "Eroica" Senfonisi, Op. 55,
2 Bahar gelir kreşendosu çağlayan Ludwig van Beethoven
bütün neşesiyle gibidir
Dört Mevsim, Mi Bemol Majör Senfoni,
/\ntonio Vivaldi Op. 11, No.
Johann Stamitz
3,
ROMANTiK
8 Müziğin son ve 1 81 0-1 920
nihai amacı, 118 Opera tarihinin en
tanrının ihtişamını hareketli sahnesi 146 Kemancı, alışılmadık
yansıtmaktan başka Orfeo ve Euridice, bir birleşimdir...
bir şey olmamalıdır Christoph Willibald Gluck Yarı kaplan, yarı şair
Aziz Matta Pasyonu, Solo Keman için 24 Kapriçyo,
Johann Sebastian Bach 120 Eğitilmiş kuşlar gibi Op. 1, Niceola Paganini
değil, ruhumuzdan
106 Telemann bütün gelerek çalmalıyız 148 Bana bir çamaşır
övgülerin üzerindedir La Majör Flüt Konçertosu, listesi verin, onu bile
Sofra Müziği, WO 168, Cari Philipp besteleyebilirim
eorg Philipp Telemann Emanuel Bach Sevil Berberi, Gioachino
Rossini
107 Klavsen Tüm Ruhunu 122 Orijinal olmaya zorlandım 149 Müzik Aşkın
Kapiarnıştı Do Majör Yaylı Çalgılar Ta Kendisidir
Hippolyte ve Aricie, Dörtlüsü, Op. 54, No. 2, İyi Avcı,
Jean-Philippe Rameau Hoboken III:57, Joseph Haydn Cari Maria von Weber
8

174 İtalyan operasını çalışmaz


seviyorum ... öylesine Toprağın Şarkısı,
pervasız ki Gustav Malıler
La traviata, Giuseppe Verdi

176 Şeytanı tutan kişi,


sıkıca tutsun MiLLiYETÇiLiK
Faust Senfonisi,
Franz Liszt
1 830-1 920
206 Ata topraklarım benim
178 Dansçılar valsin baş
için her şeyden önemli
döndürücü labirentlerinde
neşeyle dönüp dururken Satılmış Nişanlı,
Mavi Thna, Johann Strauss II Bedich Smetana

179 Sudaki balık misali 207 Mussorgsky, Rus


müziğin içinde yaşıyorum dahasının simgesidir
150 Hiç kimse bir başkasının 2 Nolu Sol Minör Piyano Bir Sergiden Tablolar, Modest
üzüntüsünü hissedemez ve Konçertosu, Camille Saint­ Petrovich Mussorgsky
hiç kimse bir başkasının Saens
neşesini anlayamaz 208 Müziğimin içinde morina
Güzel Değirmenci Kız, 180 Opera insanları ağlatmalı, balığının tadı olduğundan
Franz Schubert dehşete düşürmeli, eminim
öldürmeli
Peer Gynt, Edvard Grieg
156 Müzik bir rüya gibidir. Yüzük Döngüsü,
İşitamediğim bir rüya Richard Wagner
210 Farklı bir şeyler yapmak
14 Nolu Do Diyez Minör Yaylı
Çalgılar Dörtlüsü, OP. 131, 188 Doğrudan tanrıdan istedim
Ludwig van Beethoven gönderilmiş gibi Requiem, Gabriel Faure
1 Nolu Senfoni,
162 Enstrümanıasyon her Johannes Brahms 212 Halkın müziği nadir ve
şeyden önce gelir güzel bir çiçek gibidir
Fantastik Senfoni, 190 Sahnede dans eden notlar 9 Nolu Senfoni,
Hector Berlioz Fındıkkıran, Antonin Dvorak
Pyotr Ilyich Tchaikovsky
164 Yalınlık nihai başarıdır 216 Müzik, soyutun dilidir
Prelüdler, Frederic Chopin 192 Senfoni dünya gibi olmalı. Woodland Sketches,
Her şeyi kapsamalı Edward MacDowell
166 Senfonilerimi kağıda Böyle Buyurdu Zerdüşt,
dökmüş olsaydım Opus Richard Strauss
218 Bütün sanatlar içinde
100'e ulaşırdım
en çok müzik ruhun
1 Nolu Senfoni, 194 Duygusal sanat bir tür
ifadesidir
"Bahar" Sefonisi hastalıktır
Robert Schumann Tosca, Giacomo Puccini Gerontius'un Rüyası, Edward
Elgar
170 Son nota kaybolup gitti. .. 198 Besteci söylemesi
alkış yağmurunun gerekenleri sözcüklerle 220 Temalarıının kölesiyim,
arasında ifade edebiliyorsa, emirlerine amadeyim
Elijah, Felix Mendelssohn müzikle ifade etmeye Finlandiya, Jean Sibelius
9

222 Evrensel bir vurguya 258 Hayat tıpkı caz gibidir... 274 Gerçek müzik daima
sahip İspanyol müziği doğaçlama yapıldığında devrimcidir
Iberia, Isaac Albeniz daha iyidir 5 Nolu Re Minör Senfonisi,
Op. 47, Dmitri Shostakovich
Mavi Rapsodi,
223 Ritmik yetenekierin
George Gershwin
muhteşem labirenti 280 Müziğim doğaldır,
Üç Köşeli Şapka, bir şelale gibi
Manuel de Falla
262 Uçurumun kıyısında
Bachianas brasileiras,
çılgın fantezi Heitor Villa-Lobos
Les Biches, Francis Poulenc

MODERN 263 Ülkemin genç ruhuyla,


282 Hiçbir şeyi bu denli ilgi ve
anlayışla dinlememiştim
1900-1 950 genç müziğiyle geliyorum Zamanın Sonu İçin Kuartet,
Sinfonietta, Leos Janacek Olivier Messiaen
228 Senin dönüştüğün gölgeyi
görmeye gidiyorum 264 Müzikal olarak, 284 Kaostan düzen
Pn9ude a l 'apres-midi d 'un bu eserde bir tek yaratmalıyım
r. une, Claude Debussy ağırlık merkezi yok
Zamanımızın Çocuğu,
Michael Tippett
232 Kadınların zihinlerini Symphonie, Op. 21,
büyük ve zorlu işlere Anton von Webern
286 Müzik öylesine örülür ki
çevirmesini istiyorum ... sizi sıkı sıkıya sarıp
The Wreckers, Ethel Smyth 266 Sadece ve sadece kendi dünyasına götürür
müziğe aşık oldum Apalaş Baban,
240 Dinleyici hoşnutluk içinde Sol El İçin Piyano Konçertosu, Aaron Copland
dinlememelidir Maurice Ravel
Pierrot lunaire, Op. 21, 288 Beste yapmak, sisli bir
Arnold Schoenberg 268 Bilim, müziği gençlik yolda araba sürmek
enerjisiyle doldurabilir gibidir
246 Hayatım boyunca Peter Grimes,
müziği hiç anlamadım Ionisation, Edgard Varese
Benjamin Eritten
ama hissettim
Bahar Ayini, Igor Stravinsky 270 Müziği ulus yaratır,
besteci yalnızca onu
252 Durmadan kanat çırpar,
düzenler
doldurur vadimizi
5 Nolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü,
şarkılarıyla
Bela Viktor Janos Bartok
Tarla Kuşunun Yükselişi,
Ralph Vaughan Williams
272 Taklitten nefret ediyorum,
254 Ayağa kalk ve klişelerden de
uyumsuzluğunun Romeo ve Juliet,
sorumluluğunu üstlen Sergei Prokofiev
4 Nolu Senfoni, Charles
Edward Ives 273 Bali müziği hem primitif
hem de neşeli olan ritmik
256 Hiçbir notarnı laf olsun canlılığını korur
diye yazmadım Tabuh-Tabuhan,
Parade, Erik Satie Colin McPhee
10

316 Müzikte bir şeyler daha 324 Volkanik, yayılmacı, baş

ÇAGDAŞ iyiye veya kötüye gitmez;


evrimleşir ve kendini
döndürücü ve obsesif
Etudes, Gyorgy Ligeti
dönüştürür
298 Ses, doğanın sözcük Sinfonia, Luciano Berio 325 Müziğim kulaklar
dağarcığıdır için bestelendi
Yalnız Bir Adam İçin Senfoni, 318 Bana yalan söylüyorsanız, Uzaktan Aşk,
Pierre Schaeffer/Pierre Henry
katıksız bir yalan olsun Kaija Saariaho
Deli Bir Kral İçin Sekiz Şarkı,
Peter Maxwell Davies 326 Gökyüzü gibi mavi. ..
302 İnsanların yeni fikirler
bütün olasılıkların
karşısında neden
320 Esierin yerini uçuştuğu yerde
dehşete kapıldığını temponun alması mavi katedral,
anlayamıyorum; bana Altı Piyano, Steve Reich Jennifer Higdon
kalırsa eski fikirler
dehşet verici 321 Biz çok ilerideydik ... 328 Müzik basit yapı
4'33", John Cage çünkü diğer herkes çok taşlarını kullanır ve
geride durmuştu organik olarak gelişir
306 Müzikal zaman ve forma Einstein Kumsalda, In Seven Days,
bakışımızı değiştirdi Philip Glass Thomas Ades
Gruppen,
Karlheinz Stockhausen 322 Sanatın ilk amacı ... 329 Kim olduğumuzun
bizi değiştirmek olmalı ve ne olmamız
308 Müzisyenin rolü .. . Apocalypsis, gerektiğinin özü
R. Murray Schafer Alleluia, Eric Whitacre
sürekli keşiftir
Pithoprakta, Iannis Xenakis
Kaosu alıp bir düzen
323
oluşturabilirim 330 REHBER
309 Halkla kurduğum yakın Dördüncü Senfoni,
bağ, bütün eserlerimi
besleyen doğal topraktır
Witold Lutoslawski
340 SÖZLÜK
Spartaküs, Aram
Khachaturian
344DiZiN
310 Yürek parçalayan bir eser
Hiroşima Kurbanlanna Ağıt,
Krzysztof Fendereeki 351 ALlNTlLAR
312 Bir -izm haline geldikten
sonra, yaptığınız her şey 352 TEŞEKKÜRLER
ölüdür
In C, Terry Riley

314 Sessizlik kadar yoğun


olan bir tek dokunaklı ton
yaratmak istiyorum
November Steps,
Toru Takemitsu
11
••

NSOZ
Mliziğin bir büyüsü vardır. Bizi farklı dünyalara Beethoven'in hayatının sonlarına doğru sağır
1ıoLürür, içimizde dans etme isteği uyandırır veya bize olduğunu biliyor olabilirsiniz ama hangi eserlerini
1· ,ıybettiğimiz sevdiklerimizi hatırlatır. Bir tek akar bile besteleyip hiç dinleyemediğini öğrenmek, dinleme
1 ıızı gözyaşiarına boğabilir. Bin yılı aşkın bir süre Batı deneyimine keskinlik ve artan bir hayranlık duygusu
ı l ı ı ııyasındaki insanlara haz ve ilham veren müzik türü katar. Mozart'ın aslında 18. yüzyıl popstarı olduğunu
ollnümüzdeki adıyla klasik müzik- özel ve seçkin bir fark etmek, Figaro'nun Düğünü'nü bir kez daha
ıl ı ı lanı olmaktan çok uzaktır. Klasik müzik bugün de denemenizi sağlayabilir. İktidar, himaye ve sansür, en
ı lıı ı l yicilere keyif vermeye devam eder. En çok çok sevilen eserlerden bazılarının ortaya çıkışında rol
ııııvclığimiz filmlerde bizi duygulandırır. Gittikçe oynamıştır. Bu kitapta keşfedeceğiniz gibi gerçek
yı ıkı> len senfonik tonlar bilgisayar oyunlarının hayattan dramlar ve skandallar, sahnedeki ve
ı ı lwıyonuna drama katar. Gündelik pop şarkılarının orkestradaki müzikal dramla genellikle örtüşür.
yıı ı ıısı ve melodilerinde saklıdır. Çok özel bir büyüye
rı ı h ıp tir; yüzyıllardır gelişip evrimleşmiştir ve siyaset, Elinizdeki kitap, sizi bu dünyaları keşfetmeye
ı·ıı ı ı afya, din ve birçok büyük bestecinin özel çağırıyor. Sizi müzik tarihinin farklı dönemlerinde
ılıılı sıyla şekillenmiştir. yolculuğa çıkaran ve klasik müziğin en büyük
eserlerinden bazıları hakkındaki anlayış ve takdirinizi
llrızon bir eserin neden, ne zaman veya nasıl ortaya derinleştiren eşsiz bir rehber olacak. Klasik müziği
·ıi<Lığını hiç bilmeden sadece dinlemek ve kendinizi seven ama şimdiye kadar müziğin sözcük dağarcığının
ıınızığin akışına bırakmak yeterlidir. Ancak klasik ve müzik kuramının temel öğelerini henüz tanımayan
ı ı ı ı ızık kanonu, çok çeşitli tarz ve janrları kapsar ve çok kişileri memnun edecek. En önemlisi de umuyorum ki
Jflll ış olduğu için göz korkutucu olabilir. Örneğin müzikle dolu sayısız saat geçirmenizi sağlayacak.
O ı Lnçağ kilisesinin erken dönem müziği -kilise müziği
vı ıl hi- 19. yüzyılda Çaykovski veya Brahms gibi Klasik müziğin özünde de tüm müziklerde olduğu gibi
r ı ııııcıntik bestecilerin yönetiminde senfoni tutku vardır. Geçmişin önemli eserlerinin yüzyıllardır
ı ır i((Jstralarının çağı! çağı! akan müziğinden ya da 20. varlığını koruması, çağdaş bestecilerin bunların
y ı ı zyılın başlarında Schoenberg'in atonal güzelliğiyle boy ölçüşebilecek eserler üretmeye
ı lı11 ıoylerinden ayrı bir sonik dünyadır. Zaman zaman çalışması, milyonlarca kişinin bu eserleri bugün de
yı ı ı ı ses dünyalarını keşfetmek, alışılmadık ve hatta çalıp dinlemeyi sevmesi ve kendinden geçmesi bu
1 ı ı ı, ız rahatsız edici gelebilir; zaten besteci de tam nedenledir. Bizi bekleyen o kadar harika, tutkulu müzik
ı ıl, ır nk bu etkiyi yaratmak istemiş olabilir. var ki! Bu kitabın gözlerinizi ve kulaklarınızı bu
müziklere açması dileğiyle...
lııı:;ik Müzik Kitabı'yla bin yıllık büyük müzik
ıııa ılerinin bağlamını keşfedeceksiniz. Bestecilerin
1 ıııı olduğunu ve neden beste yaptıklarını anlamak,
ı l l ınm verici olabilir ve müziği dinlerken yeni bir zevk
vı kavrayış katmanı ekleyebilir. Vivaldi 'nin konçerto
lııı ınunun potansiyelini ilk kez açığa çıkardığını ve
ı;ııl ııetinin İtalya' dan Almanya'ya yayılarak Johann
�;, b stian Bach adlı genç orgcuya ilham verdiğini
ı ıcı ı ndiğinizde Dört Mevsim gibi bilindik bir eser
yı pyeni bir rezonans kazanır.

Katie Derham
14 GiRiŞ

((

I
nsan kültürünün en azından kitlelerini şoke etmiştir. Yüzyıl Avrupa'da ortaya çıktı. Ruhban
Neolitik Dönemden itibaren sonra Igor Stravinsky'nin Bahar sınıfı, ciddi bir siyasi gücü ellerinde
önemli bir parçası olan müzik, Ayini eseri de Paris'teki galasına bulundurmanın yanı sıra toplum­
her uygarlığın özelliğidir. Mağara katılanları şaşkına çevirmiştir. daki yegane öğrenim kaynağını
resimleri, freskler ve arkeoloji bize Bu tür sıçramalar, klasik müzi­ sunuyordu. Eğitimliler için müzik,
bunu gösterir. Genel olarak adlan­ ğin ana dönemlerini tanımlar: Erken eğlence değil ibadet eyleminin bir
dmldığı şekliyle "klasik müzik", Müzik, Rönesans, Barok, Klasik, parçasıydı. Keşişler tarafından hiç­
Ortaçağdan günümüze evrimleşen Romantik, Ulusal, Modern ve bir enstrüman eşlik etmeksizin söy­
Batı uygarlığının müziğidir. En Çağdaş. Ancak bunlar çok genel leniyordu.
geniş anlamıyla, kimi insanların ayrımlardır; her birinin içinde farklı
düşündüğü gibi sadece orkestra tarzlar vardır ve aralarındaki sınırlar "Yeni Sanat"
veya piyano müziğini değil çok da net değildir. Kilise, kutsal metinlerin basit oku­
geniş bir müzik yelpazesini kapsar. nuşunda değişiklik yapılmasına
Bu kitap klasik müziğin Avrupa Kilisenin Rolü yüzyıllar boyunca direndi. Kutsal el
kültürünün önemli bir parçası ola­ Sanatın diğer formları gibi müziğe yazmalarında "neuma" adı verilen
rak gelişmesini ve ardından tüm de parlak dehaların yanı sıra dış çekim işaretleriyle gösterilen iniş ve
dünyaya yayılmasını, yüzyıllar etkiler şekil vermiştir. Bu dış etkile­ çıkışlara uzun süre sadık kahnsa da
boyunca evrimleşerek dinleyici kit­ rin ilki Kilise'ydi. Klasik Batı Müziği, en nihayetinde yeni fikirler kendi
lelerine keyif, şaşkınlık ve bazen de Kilise'nin egemen olduğu bir yolunu buldu. 11. yüzyıl İtalya'sında
kafa karışıklığı yaşatmasını incele­ keşiş Guido d 'Arezzo'nun icat ettiği
mektedir. nota sistemiyle birlikte, koro üyeleri
ezgilerde basit arınonileri söyleye­
Cesur Atılımlar
Ortaçağ kilise müziği ve saray
azanlarından 21. yüzyılın avangart
•• bilmeye başladı ve ardından bunları
başka melodilerle süsledi. 14. yüz­
yılda Ars nova "Yeni Sanat" olarak
Müzik
müziğine kadar bir müzik geleneği­ selamianan "polifoni," yani çoksesli­
nin gelişimi genellikle kademe insanlar arasındaki lik ortaya çıktı. Besteciler çok geç­
kademe artar ama heyecan verici sosyal iletişimdir, meden kilise orgunun eşlik etmesi
yeniliklere de sahne olur. Örneğin bir dostluk göstergesidir, gibi başka yeniliklere de imza attı­
16. yüzyılın sonlarında sahnelenen üstelik en güçlüsüdür. lar.
ilk operalar, hem kutsal hem de Malcolm Arnold Kilise, müzik ve genel olarak kül­

''
seküler müzikte devrim etkisi tür üzerindeki kontrolünü kaybet­
yaratmıştır. Beethoven'in "Eroica" meye başladı. Rönesans adlı yeni
Senfonisi, çığır açan yapısı ve kla­ kültürel hareketin doğuşu ile bir­
sik kurallara uymayışı nedeniyle likte bu süreç ivme kazandı. Seküler
19. yüzyılın başlarındaki dinleyici müziği çevreleyen tabu ortadan kal-
GIRiŞ 1 5

1 1rıcrı, besteciler kendilerini daha kamuoyunda da opera ve genel Romantik Dönem


ı ız 1111 c ifade etti ve özellikle müzi- anlamda müziğe dönük artan bir Klasik dönem, kalıcı etkisine rağ­
1111 lı, sılması ve yayılmasını kolay­ talep vardı. Bunun sonucunda opera men neredeyse başlar başlamaz
II:JLıınn yöntemin icadının ardın­ binaları, konser salonları ve tiyatro yerini yeni bir kültürel harekete
ılıııı bu bestecilerin müziği tüm binalarma yatırımlar yapıldı. bıraktı. Romantizm, bireye yaptığı
twıupa'ya yayıldı. Artık Kilise tara­ Barak dönemi ilerledikçe, J. S vurguyla Avrupa'da hızla yayıldı ve
lı ı lılıı n kontrol edilmeyen müzisyen­ Bach ve George Frideric Handel ifade, berraklığın önüne geçti.
lı ı ILalya, Fransa, Britanya ve gibi besteciler, aristokrat hamileri­ Besteci yeni ses arayışlarıyla klasik
llııll;1nda'nın aristokratik sarayla­ nin sağladığı orkestralardan fayda­ formların sınırlarını zorladı. Resim,
lllilin ış aramaya koyuldu. Eğlence lanarak gittikçe daha karmaşık edebiyat, manzaralar ve insan dene­
ı 1 1 i 1ınanın karşılığında rahat bir eserler üretti. Genellikle titrek ses­ yimi gibi müzik dışındaki kaynak­
yuıı 1 ın sürdüler. ler ve diğer süslemelerle bezeli ve lardan ilham almaya çalıştılar.
Kıl ise yine de gücünün bir kıs- bazen baş döndürücü şekilde vir­ Romantizm esasen bir Germen
1ı1ı ı 1 ı korudu ve Reformasyon'un tüözik olan "Yüksek Barak" müziği hareketi olsa da bireye yaptığı
ı ı ııl ı ı ıclan Kuzey Avrupa'daki çok dokunaklıydı. Dinleyiciler bir vurgu, müziğin eski rejimindeki
l'ı11t.osLan kiliselerinde daha sade süreliğine orkestral parçaları, ope­ Avustralya-Almanya
lııı müzik tarzı hakim olurken, raları ve koro eserlerini dinlemek egemenliğinden kopmak isteyen ve
l'ııı.cılık otoriteler de çokseslilik kar­ için konserıere akın etti ama daha ulusların müziğini savunan ulusalcı
ıııı HJilSını dindirmeye çalıştı. sonra Aydınlanma, Akıl Çağı baş­ besteciler dalgasını tetikledi. Rus
llıı:ıı.c cıler daha basit ama daha ladı ve moda değişti. Denge ve ber­ ve Çek besteciler, eserlerine halk
ı ll· ı loyici bir armonik tarz geliştirdi. raklığı vurgulayan daha zarif müzik müziği ve temalarından öğeler
ll ı lO' cia Monteverdi'nin Vespers için talep oluştu. "Klasik müziğe" katmaya başladı. Daha sonra
( 1\ IH;nm Duası) adlı eseri heyecan adını veren Klasik dönemin kapıları
vı •ı ıcı yeni tarzın öğelerini katarak aralandı.
1 ııt.ı;n 1 müzikte bir çığ ır açtı. Kısa bir süre sonra, Mozart,

Müzikal Patlama
Haydn ve Beethoven gibi Klasik
besteciler, modern konser repertu­ ''
1\ v ı ıı tarihlerde Floransa' da arlarını dolduran müzikal formları
'U 1ınerata de'Bardi" (Ozanlar yerleştirdi. Dört hareketli senfoni, Müzik hangi tutkuyu
ı lı lı1:-;ı) adıyla bilinen bir grup entc­ solo konçerto ve yaylı çalgılar dört­ alevlendirip yatıştıramaz ki!
lı l• ı. u 1, yepyeni bir eğlence formu lüsü de bu müzikal formların ara­ John Dryden
llıı•t.Lı: Müzik ve dramayı birleştire­ sındaydı. Yükselen orta sınıf boş
H •i< operayı yarattı. Besteci ve per­
lıırın o nsçılara hamilik etmeye
• lı ıvıım eden aristokratik saraylarda
zaman kavuşunca, müzik evlerde
de popüler hale geldi. Piyano da
dahil müzik enstrümanları daha
''
lı IŞnrıya ulaşılmasının yanısıra, makul fiyatlarla satın alınabildi.
1 6 GiRiŞ

Avrupa'nın diğer bölgelerindeki ciler, elektronik stüdyonun potansi­ dan notalar kullanılarak bestelen­
besteciler de bu kervana katıldı. yelinden ve kayıt ekipmanındaki miştiL Anahtarlar aynı anda iki
19. yüzyılın sonlarına doğru, muazzam ilerlemelerden fayda­ veya daha çok nota çalınırken
Germen Romantizminin aşırılıkları, landı. arınoniyi düzenler. Belirli nota kom­
Batı müziğinin temellerinin -majör Günümüzde dinleyicilerin zevk­ binasyonları -akorlar- uyumlu veya
ve minör arınonileri temel alan yapı­ lerinin daha çok bilincinde olan armoniktir, bazıları ise uyumsuz ve
nın- sarsılmasını hızlandırdı. Takip kimi besteciler, 50 yıl öncesine göre katıdır. Majör akorlar kulağa daha
eden yüzyılda besteciler yalnızca daha erişilebilir bir tarzda eserler neşeli gelirken, minör akarlar daha
taze bir tarz bulmaya değil, yepyeni yazıyor ama bunun yanı sıra dene­ kederlidir.
bir müzikal dil bulmaya çalıştı. meler yapmaya devam ederek Barak, Klasik ve Romantik
Ortaya çıkan çok sayıdaki koldan müziği, video, tiyatro ve küresel dönemlerin bir özelliği, majör-minör
ikisi çok etkili oldu: Arnold etkilerle birleştiriyor. tonatile sistemiydi. Bu sistemde
Schoenberg tarafından öncülüğü "tonik" adı verilen bir anahtar nota,
yapılan ve Pierre Boulez tarafından Müziğin Öğeleri kompozisyonun etrafında döndüğü
rafine edilen 12 notalı "serializm" Bu kitapta açıklanan fikir ve yenilik­ çekim merkezidir. Tonikten uzak­
(sericilik) ve müziğin kompozisyonu leri anlamak için Klasik Batı laşmak gerilim yaratırken, toniğe
veya performansında şansın da rol Müziğinin yapıtaşlarına aşina yaklaşmak gerilimi çözer.
oynadığı "aleatorisizm". olmak da fayda vardır. Bu yapıtaşla­
rının birçoğu, Antik Yunanlılar tara­ Müzikal Formlar
Yeni Etkiler fından formüle edilen kavramlardan Müziğin farklı tarzları, müziğin
Bu müzikal denemeler, cazın evrimi yararlanan Ortaçağ keşişlerince yapısının belirli yönlerini vurgular.
ve daha sonra da pop ve rock müzi­ tasarlanmıştır.
ğin patlamasıyla aynı döneme rast­ Notalar, ister söylensin ister bir
ladı. Pop ve rock müziğin ritmik enstrümanla çalınsın hertür müzi­
temposu, hemen etkisini gösterdi
ve dinleyicilerin yeni klasik müzi­
ğin temel materyalidiL Notaların
perdesi, sesin özellikle diğer ses­ ''
ğin ve hatta genel olarak klasik lerle ilişkili olarak ne kadar yüksek
müziğin alışılmadık seslerinden veya alçak olduğu harflerle (A, B, C Ritim ve armoni,
uzaklaşmasınA neden oldu. Yine de vs.) harfleriyle temsil edilir ve bazen ruhun derinliklerine
popüler müzik, klasik bestecileri notaları yarım ton yükselten veya inmenin yolunu bulur.
etkiledi ve onlara ilham verdi. alçaltan "değiştirme işaretleriyle" Plato
Fikirlerin karşılıklı etkileşimi, kla­ (diyez ve bemol) düzenlenir. Klasik
sik forınıara yeni bir hayat verdi.
Modern teknolojinin olanakların­
müzik tarihinin büyük bir kısmında
melodiler (nota örüntüleri) müzik
eserinin modunu belirleyen majör
''
dan da yararlanılmaya başlandı.
Karlheinz Stockhausen gibi beste- ve minör gamlar veya anahtarlar-
GiRiŞ 1 7

l•:r lwn Barok döneminde yaygın ola­ ortaya çıkmıştır: "a kapella" (çalgı yanı sıra müziğiyle belli bir tarz
r ı1l< l<c rşımıza çıktığı gibi bazıları eşliği olmadan söylenen şarkılar), veya dönemi anlatan daha az
ı ı ııılncliye odaklamr ve belki de buna solo enstrümanlar (örneğin piyano), tamnmış kişilere de yer vereceğiz.
11 ırronik bir vakalle eşlik eder. küçük oda gruplan (örneğin yaylı Bunları kronolojik sırayla ele alaca­
l lıı1.ıl nı da melodileri birbirine çalgılar dörtlüsü) ve eksiksiz konser ğız; toplum ve kültürü nasıl yansıt­
11yı l ı ı ı ur; yani iki veya daha çok orkestrası (telli çalgılar, tahta nefesli tıklarılll görmek için hepsini daha
ı ı ııılcı<liyi Klasik Batı Müziğinin çalgılar, pirinç nefesli çalgılar ve geniş bir tarihsel perspektife otur­
lı ır ıı ın layıcı özelliklerinden biri olan vurmalı çalgılar çalan yetmişten tacağız.
1 ıııımışık çokseslilik içinde har­ fazla üyeden oluşan -1950'lerden iti­ Her makalede müzikte belirli bir
ıtlllıılnr. baren elektronik teknolojisinden de gelişimi örnekleyen bir müzik ese­
M üzikal form veya müzik eseri­ yararlanan- orkestralar). rine odaklanacağız. Bu eserin öne
lılır ı; kli de önemlidir: Eser bariz bir çıkan özelliklerini ele alacağız ve
l1ı�!1ınde farklı kısımlardan oluşabilir Kitap Hakkında eseri aynı bestecinin diğer eserle­
vı 1 ıu kısımlar kontrast anahtarlarda Bu kitapta bestecilerin bu müzikal riyle veya aynı tarzdaki diğer eser­
ı ıl ılıılir. Örneğin basit bir "ABA" for­ öğeleri bir araya getirerek klasik leile bağlantılı olarak değerlendire­
r ıliiJıcl müzikal bir fikir takdim edi­ müziğin farklı türlerini geliştirme­ ceğiz. "Kısaca" ve "Ayrıca Bakınız"
l ı ı, lı u nu ikinci bir fikir takip eder ve sini ve bunları etkileyen faktörleri başlıklı kısımlarda konuyla ilgili
ılıılııı sonra açılış fikri tekrarlanır. açıklayacağız. Klasik Batı diğer müzik eserlerine değineceğiz.
Mıızıl< 1 formlar, Franz Schubert ve Müziğinin tarihindeki önemli kilo­ Bütün büyük müzik eserleri bir
llııl ıı ıL Schumann tarafından popü­ metre taşlarını ortaya koyacağız; tarafa, her büyük besteciyi incele­
lllı lıule getirilen Lieder gibi basit büyük besteciler ve eserlerinin mek bile mümkün olmadığından
J ııl< ıl rdan, çok hareketli senfonile­ kitabın sonundaki Dizin kısmında
ı ıı ı lmrmaşıklığına kadar uzamr. diğer önemli besteciler ve eserleri
ı ııııl yiciler için bir Rönesans şarkı­ hakkında detaylar paylaşacağız. •
ııyl!l ksiksiz bir 19. yüzyıl senfonisi
ııı ıııın daki en kayda değer fark,
vııl<nl ve/veya enstrümanıarın sesi­
••
ıl ır Tarih boyunca yeni müzik ens­
Müziğin bir avuç
lıılllı nları icat edilmiş ve mevcut "estet" için yazıldığı
11l ıııl r geliştirilmiştir. Besteciler ve günler geride kaldı.
ı ı nızisyenler yeni seslerle çalışma Sergei Prokofiev
ıılı ıııo ğı bulmuştur.
Bu enstrümanıann her biri ken­
ı l ııı özgü bir tım veya tona sahiptir ''
vı zaman içinde enstrümanlarla
ııı ııl rin farklı kombinasyonları
20 GiRiŞ

Papa I . Gregory Frenk hükümdar Şarlman, Notaların A'dan G'ye Hildegard von Bingen'in
Kilise genelinde müzisyenlerine Romalı kadar harflerle Ordo Virtutum (Faziletler
yalın ezgi şarkıcıların nüanslarını adiandınidığı ilk eser Geçidi) adlı müzikal oyunu,
geleneklerini bir kullanma talimatı verir ve olan Musica enchiriadis insan ruhu üzerinde
araya toplayarak neumatik nota sisteminin (Müzik El Kitabı) anonim Faziletler ve Şeytan
birleştirmeye çalışır. gelişimine yol açar. olarak yayınlanır. arasındaki savaşı anlatır.

i
v.&OO
i
v.BOO
i
v.875
i
v.1 1 51

v.750 v.850 v.1 026

Fransız Karolenj Latince Ayinin Guido d'Arezzo


hükümdarların özel bir ilahi Micrologus eserini
görevlendirmesiyle Roma ve melodisiyle söylenen kaleme alır ve İtalya'nın
Gallik ilahilerin sentezi olan sekansın gelişimi, Taskana bölgesindeki
Gregoryen ilahi gelişir. dini müziği yeniden Arezzo Piskoposu
tanımlar. Tedald'a ithat eder.

K
lasik Batı Müziği adıyla çok basittir; hiçbir enstrüman landı: Kilisedeki standart ayin şekli
bilinen müzik, Avrupa'da olmadan tamamen vokaldir ve bir olarak Aşai Rabbani Ayini resmi­
Ortaçağ Kilise müziğinden tek müzikal çizgiden oluşur. leşti ve ayinin çeşitli kısımlan için
evrimleşmiştir. Bunun da kökleri "Monodi" adı verilen bu müzik, bir spesifik yalın ezgiler tayin edildi.
Yahudi dini müziğine ve klasik tek kişi veya tek sesli bir koro tara­ Nota sistemi de gelişti; notalann
Roma ve Yunan müziğine dayanır. fından söylenebilir. Bu ilahilere perdesini belirtmek için kullanılan
Bu erken dönem müzik hakkındaki "yalın ezgi" [plainchant] denir. yatay çizgide her notanın ne kadar
bilgilerimiz sınırlıdır. Sözlü bir Zamanla her bölgenin kendi ilahi yüksek veya alçak olduğu göste­
gelenek olarak müzisyenler tarafın­ seçkisi oluşsa da 7. yüzyılın başla­ rildi.
dan ezberlenerek kuşaktan kuşağa nnda Papa Gregory, (kilisede ayin) Müzikal olarak en önemli
aktanlmıştır. Kesin olarak bildiği­ liturjik pratiği birleştirme çabalan­ gelişme, "organum" adındaki basit
miz sınırlı bilgiler de çağdaş anlatı­ nın bir parçası olarak yalın ezgiler­ armoni formunun ortaya çıkışıdır.
lardan gelir. Ancak Kilise okurya­ deki bölgesel çeşitliliği derlemek, Yalın ezgiler bir tek müzik çizgisin­
zarlığı fiilen kendi tekelinde sınıflandırmak, standart hale getir­ den oluşurken, organuro iki ve daha
bulundurduğu için bu kaynaklar mek ve öğretmek için hareket geçti. sonra üç, hatta dört çizgiye çıkar.
neredeyse tamamen kutsal müziği Bu yalın ezgilerin tüm Vakallerden biri yalın ezgiyi söyler­
açıklamaya yeter. Hristiyanlık dünyasında standart ken, diğeri birkaç nota yukarı veya
hale gelmesini sağlamak için bir aşağıdaki paralel bir müzik çizgi­
Kilisenin Rolü tür nota sistemi geliştirildi. sini söyler.
Klasik müziğin öyküsü, ibadet Melodinin şeklini grafiksel olarak Müzik ilerleyen yıllarda daha
eylemlerinin parçası olarak keşişler göstermek için metnin üstüne karmaşık hale geldikçe, müziği
tarafından söylenen kutsal Latince "neuma" adı verilen semboller kağıda dökme yöntemleri de gelişti.
metinlerle başlar. Bu performans eklendi. 9. yüzyılda değişim hız- 1 1 . yüzyılda modern nota sistemi-
ERKEN 1 000-1 400 21

Adam de la Halle'nin Anonim yazarlar Fransız besteci


ilk seküler Fransız oyunu tarafından bestelenen Guillaume de
olarak kabul edilen Tournai Mass, bilinen Machaut Messe de
Robin ve Marian'un ilk çoksesli ayin Notre Dame adlı
Oyunu adlı eseri düzenlemesi olarak çoksesli ayinini
Napali'de sahnelenir. kağıda dökülür. besteler.

i
v.1 280-83
i
v.1 320
i
Y.1 360-65

Y.1 1 70 Y.1 300 Y.1 350

1' ııııı'Le Leonin Büyük Müzik kurarncısı Toulouse Mass üç ses


r ırı/llrıum Kitabı adlı Johannes de için mevcut
ro .ı ııııı cle yalın ezgi ve Garlandia'nın De matetlerden
ı,·ııl<ı:Pslilik arasında mensurabili musica uyarlanmış çoksesli
l<öprü kurar. eseri, moda! ritmik Ayin bölümlerini
sistemleri açıklar. bir araya getirir.

ı111zııı öncüsü olan sistem ortaya armoni formu, yerini daha karma­ sesli müzik Ars nova yani " Yeni
'· ıl< lı Dört veya daha fazla yatay şık bir tarza bıraktı. Çoksesli Sanat" adıyla anılmaya başlandı ve
ı, ı;o. ııclen oluşan porte üzerinde formda her ses kendi melodisine bu tekniğe hakim olan besteciler,
ı ı ıl lı �?ekillere sahip noktalar kulla­ sahipti. Paris'te Leonin ve katedraller için ayinler yazmakla
ı ı ılııı. ıya başlandı. Perotin'in öncülüğünü yaptığı bu görevlendirildi.
yeni teknik hızla Avrupa geneline Bu yeni tarz yalnızca Hristiyan
Müziğin Yayılması yayıldı. Ayinleri için geliştirilmedi.
1 l ı ıt. .ısyon sadece performansın Seküler müzik de gelişti. Gezgin Besteciler aynı çoksesli tarzda
ıl ıııclmt hale gelmesine katkıda ozanlar, aristokratik saraylarda ve "motet" adı verilen daha kısa şarkı­
lıııl ı ınmakla kalmadı, müzisyenle­ sokaklarda insanları eğlendirdi. lar da yazdı. Bazılarının sözleri kut­
ı ııı yeni müzik yazabilmesini de Trobador, trouvere ve benzeri yerel sal metinlerdi ama birçok "ciddi"
ı ırıl.ıclı. 12. yüzyıldan itibaren adlarla bilinen bu ozanlar aynı müzisyen seküler şiirler için de
vıız ı l,ın yeni müzik parçaları bugün zamanda besteci ve performans­ çoksesli matetler yazdı. Ortaçağ
1 lı ı·: ı k müzik olarak bilinen müziğin çıydı. Kilise müzisyenlerinin kapanırken ve Rönesans başlarken,
lı, ıı,:lıı ngıcına işaret eder. Müzik aksine şarkılarını enstrüman eşli­ Kilisenin müzik tekeli zayıfladı.
ııı ı. ık anonim değildi ve sözlü ola­ ğinde söylüyorlardı. İnsanların Kutsal ve seküler müzik artık yan
llıi< il klarılmak zorunda da değildi. dans etmeleri için sadece enstrü­ yana gelişmek üzereydi. •
llıı cia bestecilerin ve bestelerin mantal müzik yapmış olmaları da
ı ıı ı.. ıya çıkmasına zemin hazırladı. muhtemeldir. Ancak seküler müzik
ltıı yeni besteci kuşağı, yenilikçi halen sözlü bir gelenek olduğu için
lı l• ı ı ı k ler denemeye açıktı. Birden bunların hiçbir örneği günümüze
ı ·ı ıl< sesin yalın ezginin melodisine ulaşmadı. 14. yüzyılın ortalarında
p.ıı ili l olarak şarkı söylediği basit vokal çizgilerin iç içe geçtiği çok-
22

iLAHi OKUMA
S4'NATI, KEŞiŞiN
SILAHIDIR
YALlN EZGi (6-9. YÜZYlL), ANONiM

H
ristiyan Kilisesi ilk başta bir Görev veya "Saatler" ayinlerine
Yahudi mezhebi olarak dönüştü ve Roma Katalik ibadetinin
ortaya çıktığı için yeni inan­ temeli atılmış oldu.
YAKLAŞIM
cın evrimleşen ayin ve tören şekilleri
Yalın Ezgi
Yahudi ibadetinin birçok özelliğini Ayin Ezgileri
ÖNCE paylaşıyordu. Kutsal metnin ve dua­ Hristiyanlık Kutsal Topraklardan
y. Mö 1400 Kuzey Suriye'deki nın tekrar tekrar söylenınesi veya yayıldıkça, ayinler ve törenler de
Ugarit antik şehrinde bulunan okunınası da ortak noktalardan Hristiyanlığın kök saldığı yerlerdeki
kil tablette dini külte ait bir biriydi. Spesifik olarak Hristiyanlık toplulukların kendi dilinde, örneğin
ilahi yazılıdır. Kil tablette yeni Kilisenin kutsal günlerini ve bay­ Filistin' de Ermenice ve Roma' da
parçalar halinde müzikal ramlarını vurgulamak için ilahi Yunanca gerçekleştifilmeye başladı.
notasyon yer alır. okuma, kutsal metinleri okuma ve Sonuç olarak, farklı ilahi tarzları
dua etmenin yanı sıra Son Yemeğin evrimleşti. İberya' da Mozarabik,
y. MÖ 200- MS 100 Türkiye' de yeniden canlandırılması (daha sonra­ Roma egemenliğindeki Galya' da
Efes yakınlarındaki bir dan Aşai Rabbani) gibi özel törenlere Gallikan ve 4. yüzyılda Milana pisko­
şehirdeki mezar taşında odaklandı. Zamanla bu ayinler Kutsal posu olan Aziz Ambrose'den adını
bulunan "Seikilos'un Şarkısı" alan Ambrosyen tarzları bunların
notaya dökülmüş en eski, arasında yerini aldı.
eksiksiz müzikal bestedir. Bu erken ayınler arasından yal­
nızca Roma ilahileri ve Ambrosyen
SONRA
ilahiler belirgin bir şekilde günü­
1 562-63 Katalik Kilisesinin
müze ulaştı. Bunlar basit oldukları
Trent Konsili, yalın ezgilerin
için "yalın ezgi" adıyla (Latince can­
süslenmesiyle elde edilen
tus planus sözcüğünün doğrudan
"sekansların" söylenınesini
çevirisi) anıldı. Melodilere hiçbir
yasaklar.
enstrüman eşlik etmiyordu. Dualar,
1896 Benedict Abbaye de ilahiler ve kutsal metinlerin konuş­
Solesmes keşişleri, yüzyıllardır maya yakın, serbest bir ritimde
kullanılırken tahrif edilen
Gregoryen ilahileri daha saf ve Aziz Ambrose'yi çalışırken
standart bir metin olarak gösteren ahşap heykel (y.1500). Romalı
yeniden düzenlemek için Liber piskopos, ilahiyi veya "kutsal şarkıyı"
Usualis eserini yayınlar. kilise ibadetinin temel bir parçası
olarak görmüştür.
ERKEN 1 000-1 400 23
Ayrıca bakınız: Micrologus 24-25 • Büyük Organum Kitabı 28-31 • Messe de
Aşai Rabbani Ayini
Notro Dame 36-37 • Canticum Canticorum 46-51 • Great Service 52-53
Aşai Rabhani (Komünyon) Ay­
ininin son şeklini alması en
azından 1 1 . yüzyılı bulur. Ay­
inin müzikleri " Gradual" adıyla

.#cc/ � ?
r- bilinir. Bu ilahi kitabı, hafta bo­
yunca aynı kalan ilahiler ve
Kilise takviminde güne ve za­

O D I € CA N mana özel ilahiler olmak üzere


iki bölüme ayrılır.

,J ..r � 4
Ayinin aynı kalan kısmı beş
parçadan oluşur: Bunların ilki
r .A � .n u s fs ı � o olan Kyrie eleisan ( " Rab, Bize
Merhamet Göster") Yunanca
" 1( / ll

b t f puc- q u em gıg
antik bir metindir (Roma'da 4 .
yüzyıla kadar ibadet dili Yu­
nancadır); ikincisi Gloria in ex­
ll / ı/ � ? l c/ u "''1 celsis Deo ( " Göklerdeki Yüce

rı cbAr- tnefıfAb l rrtr a nro


-

Tannya Övgüler Olsun") 7.

� l v / / � J' ,J'
yüzyılda ortaya çıkmıştır;
• � uçuncusu Credo ( "inanıyo­

nd cmltı b
-rt. mp o m pa-rer tretı
rum") 1 0 1 4 yılında kabul edil­
miştir (ama 4. yüzyıla ait oldu­
ğu düşünülür); dördüncüsü
Sanctus ( " Kutsal" ) Yahudi li­
ı ıl ı ı ı ı masından ibaretti; ölçülü olma­ 10. yüzyılda yaşayan, i riandalı keşiş turjisine dayanır ve Papa I .
y1 ı ı ı düzyazı tarzını yansıtıyordu. Aziz Thatila'ya ait Hodie Cantandus Gregory'nin reformlarından
ıpılcmdırılmamış olmasına karşın, ("Bugün ilahi söylemeliyiz") adlı önce Roma ayininin parçası ha­
Gregoryen ilahide Latince sözlerin line gelmiştir; beşincisi Agnus
1 ıt ı ı ı ıuzik büyük ölçüde antik Yunan
üzerinde neuma işaretleri yer alır.
ı ı ı1 ıı lı ı l sistemini esas aldı. Oktavlar Dei ( " Tanrının Kuzusu") 7. yüz­
l ıı ııı t.on ve iki yarım ton olmak üzere
yılda Suriye kökenli bir ayin­
604) benzersiz tarz ve geleneklerin den Aşai Rabhani Ayinine ek­
l ııpl. ı ı n yedi notadan oluşuyordu. İki
lenmiştir.
ı ı ı ı ı ızgi vardı: dönüşümlü ve karşı­ çeşitliliğine son verdi. Roma ayininin
l ı ! l ı Dönüşümlü ezgiler daha süs­ müziğini birleştirdi ve anlatıldığına
l ı ıyı l ı ı , sola söyleniyordu ve koro göre gelişen repertuara gerçek değe­
l ıı ı ı ı. ı cevap veriyordu. Koro ve toplu­ rirıi vermek için bir schola cantorum
l ı ı l< ı ı r asında karşılıklı söylenen anti­ ("koro okulu") kurulmasını teşvik etti.
fı ıı 11 ıl ılahiler ise daha basit melodi­
lı ıı ı • wıhipti. Repertuarın Genişlemesi
Homa ilahileri de, Ambrosyen ila­ İlk Kutsal Roma imparatoru
l ı ı lt •ı ele bu formları paylaştı. Ancak Şarlman'ın (742-814) döneminde
1\ ı ı ı l ırosyen yalın ezgiler nota dizisi Roma ilahileri, yaygın olarak kulla­
l ıı ı lwnından daha pürüzsüz daha nılan Gallikan tarzın öğeleriyle sen­
ı l ı ı ın tikti. Ayrıca bir hecede birden tezlendi. Genişleyen bu koleksiyon,
ı •ı ıl< notanın kullanıldığı "melisma" Katalik Kilise müziğinin merkezinde
ı ır J:t ndan daha çok faydalandı. Bu olmayı sürdüren Gregoryen ilah ile­
ı 11 z, Ortadoğu ve Asya şarkılarında rio temelini oluşturdu. Yalın ezgi,
l t � ı lı •n kullanılır. Ortaçağ ve Rönesans müziği ve Aşai Rabbani Ayini, İ sa ve
havarilerinin Son Yemeğini temel
ll k binyılın ortalarına doğru farklı nota sisteminin de temeliydi. Nota
alır. Bu detayda görülen Son
. ıyı ı ı lerde okunan binlerce ilahi vardı. sistemi, kağıda dökülen ilahilerio Yemek tasviri, 6. yüzyıla ait bir
ı , ıı.ı ı ı ıik pratiği birleştirmek isteyen porte ve neuma veya notalarını esas elyazmasındandır.
ı 'ı ıpn I. Gregory (görev süresi 590- aldı. •
24

DO, RE, Mi,


FA, SOL, LA
MICROLOGUS (v. 1 026),
GUIDO D'AREZZO

M
odern Batı müziğinin nota
KlSACA sisteminin kökleri, ilk bin­
yılın sonundaki Avrupa
YAKLAŞIM
manastırlanna uzamr. "Neuma"
İlk Nota Sistemi
adındaki ilk müzikal semboller,
ÖNCE keşişlere müziğin yükseldiğini,
MS 500 Romalı senatör ve alçaldığını veya aynı tonda kaldığını
filozof Boethius, 16. yüzyılda gösteren yazılı hatırlatmalardı.
bir müzik kitabı olarak İlahilerin sözlerinin üzerinde basit
okunınaya devam eden De kalem darbeleriyle yapılan işaret­
institutione musica eserini lerdi. Diastematik veya "yükseltilen"
yazar. neumalar, nota şekillerini formal hale
getirerek ve sayfada yatay bir çizgi
MS 935 Fransa' da Oda of halinde göstererek notaya dökülmüş
Cluny'nin Enchiridion ilahilere netlik kazandırdı. Bu yatay
m usices eseri, notalann A' dan çizgi, şarkıcının ses perdesini hesap­
G'ye kadar harflerle layabilmesini sağlayan bir "ufuk" Guido'nun Eli, keşişlere Ortaçağ ayin
adlandınldığı ilk eser olur. gibiydi. Yine de sözlerin üzerinde müziğinin 20 notasım göstermenin en
ayrı bir satır olarak konulan işaretler kolay yolunu öğretmek için geliştirilen
SONRA yanlış yorumlamaya açıktı ve daha bir sistemdir.
1260 Alman müzik kurarncısı da netlik kazanması gerekliydi.
Franco of Cologne, Guido'nun için kırmızı renk kullanıldı. Böylece
nota sistemine eklemeler Portenin icadı perde notadan notaya sabitlenmekle
yaptığı Ars cantus İtalyan keşiş ve müzik kurarncısı kalmadı, hangi notadan başlamak
mensurabilis eserini kaleme Guido d'Arezzo'ya atfedilen çözüm, gerektiği bir bakışta anlaşılabildi.
alır. sayfaya dört çizgi çizerek şarkıcının Guido'nun Micrologus eseri (y.
melodirıin hareketini tam olarak ölçe­ 1026) en çok tamnmasını sağlayan
1300 Paris'te Johannes de bilmesine imkan tanımaktı. (Ancak "Guid.io'nun Eli" sistemini anlatır.
Garlandia, altı ritmik modu Guido d'Arezzo'nun tek yaptığı, o Modern bir şarkıcının belirli bir notayı
açıklayan De mensurabili dönemdeki mevcut pratiği formal hale tarif etmesi gerekirse, bir piyanonun
musica eserini yazar. getirmektir.) Guido'nun nota siste­ yedi oktavında tekrarlanan N dan
minde bazen çizgilerin birinde Do G'ye kadar yedi harf kullanarak sürek­
notasım göstermek için san ve bir lilik arz eden nota satırları çizebilir.
diğer çizgide Fa notasım göstermek Belli bir Do notasım belirtmek için
ERKEN 1 000-1 400 25
Ayrıca bakınız: Yalın Ezgi 22-23 • Ordo Virtutum 26-27 • Robin ve Marian'un Oyunu 32-35 • Great Service 52-53 •

Vı•spers 64-69 • Aziz Matta Pasyonu 98-105

sol başparmağının orta eklemirıe kay­


ctırarak La notasma çıkar ve gamda
yukarı doğru çıkmaya devam eder.
'' Parmağını sol elinin parmaklarının
eklem ve uçlarına sırayla kaydnarak
Bu ilahi kitabını akıllı ve tüm 20 notayı söyler (oktavlar yüksel­
gayretli herkesin bir ilahi dikçe ses tizleşir).
ı-;öylemeyi öğrenebileceği
şekilde notaya dökmek Solfej
istedim. Guido bu yedi harfi, altı "solfej" siste­
Guido d'Arezzo miyle yedekledi: do, re, mi fa, sol, la. Bu
sistem melodiler hakkında soyut

'' biçimde konuşabilmeyi sağladı.


Günümüzde kullanılan solfejin (do, re,
mi, fa, sol, la, si) öncülü olsa da
Guido'nun heceleri, altı notadan oluş­ İtalyan keşiş ve müzik kurarncısı Guido
ması (heksakord) ve si notasım kullan­ d'Arezzo. Ölümünden yaklaşık 600 yıl
"ı ır ı. ı C" (piyanonun ortasındaki Do maması bakımından farklıydı. Altı sonra, 16. yüzyılın başlamıda Arıtarrio
Maria Crespi tarafından çizilen portresinde
1 11 ıl ı ısı ) diyebilir. Ancak ortada yer notanın dışına çıkıldığında, Guido'nun
başında defneden bir taçla görülüyor.
ı l 1 ı ıı ıyan Do notasım belirtmek için Eli 'nirı 20 notası kapsamında altılı
"ı ı1 l.i l C'den bir oktav yukarıdaki C" nota gruplarının üst üste tekrarlan­
lı ı ı ı ı�k zorunda kalır. ması gerekiyordu. Her notanın temel denir. (İngilizcede "garnma ut" şek­
l lııhilerin vakal arılığını yansıtmak harf adının yanı sıra ikincil koordinatı linde söylenir; bu ifadeden hareketle
1 ı ı ı y lnızca 2.5 oktava (20 notaya) da belirtiliyordu. Notanın benzersiz "bir şeyin tamamı, uçtan uca dizi"
ı• ı ı ıksinim duyan Guido, bugün kul­ konumundan elde edilen ikirıcil koor­ anlamına gelen "gamut" sözcüğü
ı ı ı ıı l ı klarımızia aynı adları taşıyan 7 dirıatla oktavı belirliyordu. Buna göre halen kullanılır.)
ı ıı ıl.ıı kullandı. Bunları A'dan G'ye modern "orta C" notası, Guido'nun Keşişler yirmi notanın herhangi
1 ı ıı l n ı harflerle belirtti. Acemi keşiş Eli'nde "C sol-fa-do" olarak ifade edilir birini konuşurken veya yazarken
ıı ıl 1 ı, şparmağının ucuna dokunup ve en kalın G (Sol) notası içirı Yunanca kolayca belirtebiidi veya basitçe
l<ı ı l ı r ı Sol notasım söyler. Parmağını harf adı kullanılarak "gamma do" eliyle işaret etti. •

Modlar ortaya çıkan "Gregoryen" A (doğal minör gamın karşılığı


ilahiler bunu temel alır.) olan Aeolian). (Bazen
Modlar, keşişlerin birçok " Lokriyen" modu da denilen
liturjik eseri hatulamasına " B " modu, Ortaçağda Batı
yardım etmiştir. müziğinde çok ahenksiz olduğu
D E F G A B C D
Modlar yalnızca piyanonun gerekçesiyle kullanılmamıştır.)
beyaz notaları kullanılarak Müzik, 1 8 . yüzyıla kadar bu
lltı müziği Yunanistan, Suriye yazılabilir. Burada sıralanan her modal sisteme göre organize
v Bizans 'taki ilk kilise müziği bir notadan başlayarak yedi edilmiştir. Bach ve Handel gibi
pratiklerine dayanan teorik bir notalı gamların altısını da Barok bestecilerin döneminde,
L meli miras almıştır. 1 0 . eksiksiz bir biçimde çalmak, tonal arınonide "majör" ve
yüzyılda müzikal "modlar" bunlara karşılık gelen kilise "minör" prensibi
(nota grupları veya "gamlar " ) modları hakkında bir fikir doğrultusunda gamların sayısı
prensibi geliştirilmiştir. Bunun verebilir: C (majör gamın ikiye düşmüştür. O tarihten
ıracılığıyla yalın ezgilerin karşılığı olan İyon modu); D itibaren "modlar" değil "müzik
ç şitli melodileri kategorize (Dorian modu); E (Frig modu); F anahtarları" kullanılmıştır.
dilmiştir. (Çok geçmeden (Lidya modu); G (Miksolidyan);
26

iLAHiLERi ON TELLi
SANTUR EŞLiGiNDE
SÖYLEMELiYiZ
ORDO VIRTUTUM (v.1151},
HILDEGARD VON BINGEN

KlSACA
YAKLAŞIM
İlk Kadın Besteciler
ÖNCE
y. 920 J6runn Skaldmaer'in
Sendibitr ("Dokunaklı Mesaj" ) adlı
eserinin günümüze ulaşan iki
kıtası, bir kadın tarafından kaleme
alınmış en uzun İskandinav şiirini
temsil eder. (Norveç şiirinin bu
türü büyük olasılıkla performans
eşliğinde okunur.)
1150 Paris'te büyük olasılıkla
Başrahibe Heloise, Paskalya
müzikli draması Ortolanus'u
ve tealog Peter Abelard'a
atfedilen Paskalya sekansı
Epithalamica'yı yazar.
rtaçağın başlannda kutsal Hildegard'ın ilahi bir düş görmesini

O
ÖNCE
1180 Beatriz Comtessa de Dia müzikteki en orijinal ses­ tasvir eden bu resim 13. yüzyıla ait bir
lerden biri, Almanya'da elyazrnasında yer alır. Hildegard'ın
beş troubadour şarkısından
yanında Volmar von Disibodenberg (solda)
oluşan bir seçki yazar. A chantar yaşayan rahibe Hildegard von
ve sırdaşı Richardis von Stade görülür.
m 'er de so qu'eu no volria adlı Bingen' dir. Bilinen Ortaçağ besteci­
şarkı notalarıyla birlikte leri arasmda en çok müzikal esere
günümüze ulaşmıştır. sahip isimlerden biridir. Örneğin yetişti. Disibodenberg manastırın­
Symphonia armonie celestium reve­ daki Volmar adında bir keşişin ve
1210 Juliana von Liege bir düş lationuro ("İlahi Vahyin Uyumunun Jutta'nın desteğiyle ilahileri öğ­
sırasında kendisine ulaştığı Senfonisi") adlı seçkisi, yetmişten rendi. Kilise yılının ilahi repertua­
anlatılan Corpus Christi fazla yalın ezgi bestesini içerir. rmı çalıştı, telli bir enstrüman olan
yortusunun müziğini besteler. Hildegard, genç bir vizyoner olan santur çaldı ve Latince yazabilmeyi
Jutta von Sponheim'm vesayetinde öğrendi. Jutta gibi Hildegard da
ERKEN 1 000-1 400 27
Ayrıca bakınız: Robin ve Marian'un Oyunu 32-35 •Messe de Notre Dame
lfl 37 • Missa L'homme arme 42 • The Wreckers 232-39 • mavi katedral 326

ı l ı hi olarak ilham aldığını ileri


111 1 1 ü. "Hiçbir zaman neuma öğren­
l t H diğini veya müzik eğitimi alma­
ı lı r ı nı" söyledi. Bu iddianın doğru­
lt ı l< payı bilinmese de Hildegard'ın
''
l ı ı ı ıclisini ve Jutta'yı normalde Cennetin kapısı aralandı
1 1 1d ın ların alamayacağı bir eğitim­ ve parlaklığıyla
' lı ı ı yrı tutmak istediği düşünüle­ göz kamaştıran sıcacık
ı ı l l ı ı . 12. yüzyılda kadınların trivium bir ışık süzülüp
(ıı Lorik sanatlar) veya quadrivium tüm beynimi kapladı.
( l ıı l ı mler ve müzik teorisi) bilgisine Kutsal metinlerin tefsirlerini Hildegard von Bingen
1 1 1 l ı ıp olması ya da İncil'i yorumla­ bir anda anladım.
ı ı ıı ıH ı , erkek otoritesine doğrudan bir Hildegard von Bingen 1098 yılmda ikinci dereceden
l 1 1lıtliL olarak algılanabilirdi. soylu olan geniş bir ailenin en

,yapıt
ı lı ı ıı üm üze ulaşan en eski oyun ve
'' küçük çocuğu olarak dünyaya
gelen Hildegard, hayatının ilk
yıllarını Almanya'da Mainz'in
yı 1 � ıy dökülmüş ilk müzikal drama­ güneyindeki Bermersheim'de
l ı l ı ı lnn biri olan Hildegard'ın en ünlü geçirdi. Sağlığı çok kötüydü ve
ı 11ı ıı ı Ordo Virtutum ("Faziletler vik eder. Ancak orijinal notasyon hatta beş yaşından önce viz­
ı lı v ı li") seksenden fazla melodi içe­ çok çıplaktır; kemanlar, flüt ve eşlik yonlar görmeye başladı. Doğ­
mamış bir buzağının rengini
ı ıı Bunlar büyük olasılıkla eden uyumlu vakaller bu taslağın
tahmin ederken sergilediği
l l ı ld gard'ın tarikatındaki rahibeler modern yorumunu temsil eder.
spiritüel keskinlikle ailesinin
1 ı 1 ı ı ı fından sahnelerrmesi amaçla­
dikkatini çekti. Yaklaşık sekiz
ı ı 1 ı ı bir müzikal drama oluşturur. Yazılar ve İlahilik yaşmdayken Disiboden­
: ı ı ı l ı n lenmesi, yirmiden fazla şarkı Hildegard'ın mektupları, vizyonlar berg'deki marrastırın yakınla­
ıt\yl yen oyuncudan oluşan bir kast gören bir mistik olarak taşıdığı sta­ nndaki bir keşiş kulübesinde
ı ıı ı ktiren Ordo Virtutum insan tüyü ortaya koyar. Bu statü, inzivaya çekilmiş olan Jutta
1 1 1 1 1 1 1 (Anima) üzerinde Faziletler Hildegard'a papaya bile şiddetli tav­ von Sponheim adlı vizyonerin
( 1\ lı,:rıkgönüllülük Faziletierin Krali­ siyeler sunma özgürlüğünün yanı yayma yerleştirildi.
' •ı ıı 1 ıd ir) ve Diabolus (Şeytan) ara­ sıra kendini müzikal olarak ifade Kadınların bu inziva yeri
ıı ı 1c l n geçen savaşı konu edinir. etme fırsatı sunar. Hildegard eserle­ daha sonradan manastır aday­
ı lı ıp nalinde Hildegard'ın arkadaşı rinin aşkın kökenini sık sık vurgula­ larına açıldı. Hildegard 14 ya­
v ı ı y, zmanı olan Volmar tarafından mıştır. Müziğin onu Adem ve şmdayken bir Benedikten rahi­
ıı ı:ılc.ndirilmiş olabilecek Diabo­ Havva'nın yasak meyveyi yiyerek besi olarak hayatını Tannya
adadı. 1 1 36'da Jutta'nın ölümü­
l l ı ı ı ' u n konuşmaları armoni ve net­ insanlığın düşüşüne zemin hazırla­
nün ardından Hildegard 38 ya­
ı ı l<l.c n yoksundur. masından önceki kayıp cennet bah­
şmdayken dini cemaatin başı­
Elyazmasındaki ikincil melodi­ çesine bağladığını söyler. Sözlerinin,
na getirildi. 1179'da ölene dek
lı ı ı , Faziletierin ne zaman koro müziğin hizmetinde olduğunu ve bu görevi sürdürdü ama vizyo­
l tı ı l ı nde şarkı söyleyeceğini belirti­ "bu müzikleri dinleyenlerin manevi ner ilahiyat, bilimsel eserler ve
lıı Daha gösterişli müzikler, solo konularda bir şeyler öğrenebilece­ dini şiirlerden oluşan üç ciltlik
l lt ıı ılerindir. Faziletler kendini tanıt­ ğini" düşünür. • eserini yazacak vakti de buldu.
t ı ll i k için ileri çıktığında, müzik
' lı ı l ı etkileyici ve canlı hale gelir.
Diğer Önemli Eseri
1 /ıımilitas (Alçakgönüllülük), Fede
( l ııı n) ve Spes (Umut) tarafından y.ll50'ler Symphonia armonie
• ı ı ıs l ndirilen uzun vokal çizgiler, celestium revelationuru
l<'ı 1 �ıletleri şevkle yanıt vermeye teş-
28
KlSACA

IL�Hi SÖYLEMEK,
YAKLAŞIM
Vokal Arınoninin Doğuşu
ÖNCE

IKI KEZ DUA


y.1000 Winchester
Katedrali'nin Koro Şefi
Wulfstan tarafından yazıldığı
düşünülen 160 organum,

ETMEKTiR
Winchester Troper adlı kitapta
derlenir.

y. 1 140 Codex Calixtinus


notaya dökülmüş ilk üç sesli

BÜYÜK ORGANUM KiTABI (v.1 170),


eserin bestecisi olarak Şef
Albertus Parisiensis'ten söz

LEQNIN
eder.

SONRA
y.1200 Perotin, Leonin'in
Büyük Organuro Kitabı'ndaki
çalışmasını geliştirir ve
genişletir.

B
irden çok ses için çok kat­
manlı müziğin yani çokses­
liliğin 1 2 . yüzyıldaki geli­
şimi, 1160 yılında Paris Piskoposu
Maurice de Sully tarafından inşa
ettirilen gösterişli Notre Dame
katedraliyle yakından bağlantılıdır.
Bu tarihlerde Fransız besteci
Leonin geleneksel yalın ezgiyi zen­
ginleştirrnek için iki sesli yeni
denemeler yapıyordu. Katedralin
hamiliğinde Leonin ve sayısız
yenilikçi besteci, daha sonradan
Notre Dame Okulu olarak anılacak
grubunda bir araya

Çoksesli Yalın Ezgilerin


Bestelenmesi
Leonin hakkındaki kayıtlar, kendi­
sinin aktif olduğu yıllardan nere­
deyse yüzyıl sonrasına dayanır. İlk
olarak Paris'te yaşayan ve müziko­
lojide "Anonymous IV" adıyla bili­
nen bir İngiliz, Master Leoninus
ERKEN 1 000-1 400 29
yrıca bakınız: Yalın Ezgi 22-23 • Micrologus 24-25 • Messe de No tre Dame 36-37 • Canticum Canticorum 46-51 •

\!ı •.•;pors 64-69 • Ein feste Burg ist unser Gott 78-79

Notre Dame de Paris'in nef kısmı lanılabilir ve bazen bir tek nota
1196'da Maurice de Sully'nin ölümünden bitişik perdeye kaydırılabilir. Sabit
kısa süre sonra tamamlanmıştır. Leonin notalı vakaller kullanma geleneği,
ve Perotin müziklerini yeni katedralde
bugün Hindistan ve Pakistan' daki
veya yakınlarında üretmiştir.
Sufi müziği Kavvali · de ve gayda
müziğinde halen duyulur.
sından itibaren parçalar halinde
şarkı söyleme pratiğine belli bir ilgi Günahkar Ses
gösterse de arınani söylemenin Çoksesliliğe yöneliş herkes tarafın­
gelişimindeki aşamalar net değil­ dan hoş karşılanmadı. Bu yeni
dir. 7. yüzyılda Schola Cantorum müziğin efemine olduğu gerekçe­
adlı papalık korosu. toplam yedi siyle organum bestecilerini eleşti­
şarkıcıdan oluşur: üç scholae (alim). ren İngiliz kardinal Comçan'lu
bir archiparaphonista (dördüncü Robert bunların başında geliyordu.
sıradaki şarkıcı) ve üç paraphonis­ Summa adlı eserinde şu lfadelere
tae (Yunanca "ezgiye eşlik eden verdi: "Lakayıt bir piskopos, bu
kişi"). Bazı müzikologlar, bunun bir azammsı ve takayıt müziğin kili­
şarkıcının arınonize etme rolünde sede dinlenebilmesi için takayıt
uzmaniaşması anlamına gelebile­ şarkıcıları maaşa bağlarsa, mukad­
ceğini düşünür. desat ticareti hastalığına yakalan-
lı ıl !onda yazmış ve Leonin'i opti- En basit arınonize etme tekniği,
1 1 / 1 1. • (}fganista (en iyi organum bes­ parçanın modunun "temel nota­
Avusturya'daki Zwettl Manasıırın­
I nı 1 1 1 1 veya vokal arınanilerin sını" (finalis) ilahinin altında "sür­ daki Sistersiyen keşişler koro halinde
ı ı ı ı , ıı l ı ) ve katedral tarafından litur­ dürülen nota" olarak tutmaktır. şarkı söylerken görülüyor. [ Graduale
i iVt ı osmiyet kazandırmak için kul­ Temel notaya dönmeden önce Cisterciense (y. 1268) notasyonuna eşlik
l ı ııı ı l ı ı n Büyük Organum Kitabı adlı kulağa daha hoş gelen bir uyum eden bir minyatürden alınmıştır.
1 1 1 1 1 7 ı k antolojisinin yazarı olarak sağlamak için açık ünlü bir ses kul- Graduale, liturjik ilahi veya ezgidir.]
ı l l i l l. ı nJŞtır .
/\ ı ıonymous IV. Büyük Organum
� 11 ı l ıı'nın en iyi " discant" [yalın
ı ı ı 1 lı ır ın üstüne kontra melodiler in
l ı ı l l. ı ı ı ı ldığı organum türü] beste­
' ı .ı ol rak tanınan Perotin'in (y.
l l l ıO 1 20 5) dönemine kadar kulla­
ı ı ı lı l l q ı nı yazar. Perotin. Leenin'in
ı 11 ı 1• 1 ı ı u m eserlerini kısaltılıp geliş­
l l l l l ı ı ı; . ezgilere daha iyi müzikal
1 ıı ılı 1 1 1 1 1 r (clausulae) yerleştirmiş ve
ı ıı ı l or L sesli organurolar bestele­
l ı l ı ıı l. ı t . Anonymous IV, Perotin'in
l l l i i i.I( J m i n kendi döneminde (y.
1 'HO) Notr e Dame'da halen kulla­
ı ı ı l ı l ı q ı n ı belirtir.

lk Armoniler
l .ı ıı ıı ı 1n'in döneminden önce vaka!
1 1 ı ı ı o n iler çok daha basitti.
ı ı ı ı . ı mc ı lar 9. yüzyılın ikinci yarı-
30 VOKAL ARMONiNiN (AHENGiN) YÜKSELiŞi
Perotin'in Alleluia nativitas eseri üç
ses için yazılmıştır. Burada görüldüğü
gibi portedeki çizgi sayısı henüz sabit
değildir. Notaların "yüksekliği" hakkında
sadece kabaca bir fikir verirler.

dığını düşünürüm." Çok sesli şar­


kılarda üst üste binen erkek
seslerini eşcinsellikle ilişkilendiren
Courçon'unki gibi tutumlar, bu
yeni müzik tarzını günahla ilişki­
lendirerek gözde düşürmeyi amaç­
lamıştır.

İki Kitapçık
Vokal arınoniyi açıklamaya çalışan
ilk eserler, yaklaşık 900 yılına ait
Musica enchiriadis ("Müzik
Kitapçığı") ve ona eşlik eden
Schalia enchiriadis metnidir.
Kitapçıkların yazarı tarafından
açıklanan en basit arınonize etme
yöntemi, farklı oktavlarda şarkı
söylemektir. Bu teknik, antik
Yunan'da "magadizing" adıyla bili­
nir ["magadis" sözcüğü farklı
oktavlara ayarlanmış çifter telli bir
enstrümanın adıdır -çn.] ve yetiş­
kin erkeklerle erkek çocuklar bir Schalia enchiriadis, karma bir yön­ Çeşitli Örnekler
arada şarkı söylediğinde doğal ola­ tem de önerir: vax arganalis ("eşlik 2014 yılında İngiliz Kütüpha­
rak gerçekleşir. Orijinal ilahiye eden ses") bir perdeyi korur veya nesi'ndeki bir elyazmasının arka
paralel olarak temel bir armoni kul­ vax principalis'e ("ana ses") paralel yaprağında, bağımsız bir biçimde
lanma yöntemi, yazar tarafından olarak ilerler ve ifadelerin sonla­ ilerleyen iki sesli kısa organum par­
"basit organum" olarak adlandırılır. rında ilahiyle aynı ses perdesine çasına rastlandı. Yaklaşık 900
döner. yılına ait olan eser, Almanya'nın
Basit organum birden fazla ses kuzeybatısındaki bazı şarkıcıların
gerektirse de farklı oktavlarda söy­ 9. yüzyılın sonlarına doğru karma

•• lemek, modern yazarlar tarafından


normalde "çokseslilik" olarak nite­
organum tarzında usta olduğuna
işaret eder. Sadece bir tek eser
Organum ustaları . . . lendirilmez. Çünkü iki parça birbi­ olmasına karşın, bunun günümüze
genç ve cahil kesimin rinden bağımsız değildir. Melodiyi ulaşan notaya dökülmüş en eski
önüne ozanımsı ve efemine farklı bir oktavda (veya farklı bir çoksesli müzik eseri olduğu kabul
şeylerle çıkıyor. armonik aralıkta) söyleyerek armoni edilir.
yaratmak, ikincil parçayı ilahinin Sanete Banifati martyr'den
Courçon'lu Robert
şekli ve hareketine tabi kılar. Bunun yirmi otuz yıl sonra Fransız kay­
İngiliz Kardinal
sonucunda ilahinin sesi zenginleşir naklarından Winchester
(y.1t60-t219) ama eklenen arınoniyi bulma tek­ Katedrali'nde iki kitaba kopyala­
niği inceliklidir. Müzikologlar bu nan Winchester Troper (y. 1000)
'' tekniği "heterofoni" yani bir tek çiz­
ginin süslenmesi) olarak nitelendir­
adlı elyazması, İngiltere'de Normarı
İstHasından önce manastırlardaki
meyi tercih eder. müzikal hayat hakkında bir fikir
ERKEN 1 000-1 400 31
Vokal armoninin ması, bu eserlerin transkripsiyo­
gelişimi nunu güçleştirir.
Winchester Troper eserinden

Yalın Ezgi:
yüzyıl sonra, Aziz Martial de
Limoges Okulu dört Fransızca el
''
Konuşma benzeri serbest yazmasındaki 90 eserde (y. 1120- [Perotin] kitaplarını ustasının
ritimde hiçbir eşlik olmadan 1 180) ve İspanya'nın kuzeybatısın­ teamünerine tamamen sadık
bir tek vokal çizgi. daki Santiago de Compostela' dan kalarak notaya döktü, hatta
Codex Calixtinus (y. 1140) adlı daha iyi bir iş çıkardı.
elyazmasınında çoksesliliği ince­ Anonymous IV
ledi. Bu "Akuitanyen çokseslilik"
nota sistemi açısından Troper'a
göre daha az belirsizdir ve repertu­
arın büyük bir kısmının ritimle
''
söylendiğini gösterir. Eserlerin
çoğu iki şarkıcı için yazılmıştır.
Birden fazla nota tek bir hecede birine göre ilerler. (Klasik şiir ölçü­
söylenir. Üstteki ses bazen birçok süne benzer bir biçimde trokhaik,
nota söylerken, alttaki ses daha az iambik ve benzeri ölçüler kullanı­
aktif olur. Codex Calixtinus üç ses lır.] Bunlar kısa ve uzun iki nota
için notaya dökülmüş ilk beste ola­ şekliyle gösterilir (uzun olanına
bilecek Congaudeant catholici 'yi longa, kısa olanına brevis denir] ve
de içerir. notanın süresi bağlama göre deği­
Kontrpuan: şir. Leenin'in discant tarzında
Eş zamanlı söyleme Notre Dame Okulu organumlar geliştirmesi, bu yeni­
veya çalmanın
Notre Dame Katedrali Paris 'te Ile liğe çok şey borçludur.
iç içe geçmesi.
de la Cite adası üzerinde yükselir­ Parizyen discant tarzında
Kontrapuntal da denir.
ken, organum eserlerinin üst Leenin'in halefi olan Perotin, bir
sesine daha çok özgürlük tanıyan adım ileri gitti: Üç ve hatta dört ses
" discant" tarzı (yalın ezgilerin için sırasıyla triplum ve quadrup­
üstüne kontra melodilerin kulla­ lum denen organumlar besteledi.
nıldığı organum türü] ortaya çıktı. Bu eserlerin görkemini teslim eden
Armoni: İki şarkıcının rolleri, ön plandaki Paris Piskoposu, 1198 yılında
lkı veya daha fazla müzikal solo vokal ve uzun notalarla ona Perotin'in dört sesli Viderunt omnes
ı ıoLanın akor oluşturmak için eşlik eden vokal olarak ikiye ve Sederunt principes bestelerinin
aynı anda söylenınesi ayrıldı. B u ayrım, iki vakalin aldık­ Noel' de, Aziz Stephen Gününde (26
ları yeni adiara da yansıdı: tenor Aralık) ve yılbaşında çalınması
("melodiyi taşıyan kişi") ve dup­ talimatını verdi. •
lum ("ikinci ses").
oııııır. 174 organum içeren ikinci Bu dönemde Leonin bestele­
1 ı•ııın, bestelenmiş çoksesli eser­ rinde daha çok ritmik düzenleme­
lı r ı l ı ı ı araya getiren ilk önemli kül­ ler kullanarak "modal ritim" adı
l r yi i i. L ı r. Elyaz­ verilen ilk ölçülü ritim türünü
ı ı ı ı ı • ı ı ndaki nota sistemi, şarkıcının ortaya koydu. Olgunlaşmış halinde,
ı ı ı u ı r L ua r hakkında halihazırda modal ritim altı metrik ölçüden
l ı ı l q ı s hibi olduğunu gösterir. Nota
Anonymous IV tarafından Perotin
ı, ız ı ı s i olmadığı için neuma işaret­
Magister (" Üstat Perotin") olarak anı­
l ı r ı ı :;os perdesini tam olarak belirt­
lan Peretin'in yaklaşık 1 160-1230 yılları
ı ı ıı '/. Orijinal ilahi melodisine mi arasında yaşadığına inanılır. Buradaki
yı ıl<:;cı arınoniyi sağlayan eşlik eden resimde Notre Dame de Paris'te kilise
ıı ı ı ı l n ı mi ait oldukları belli olma- çanlarıyla resmedilmiştir.
32
KlSACA
YAKLAŞIM

VADiDE, URMANIN •• •• ••
Seküler Ortaçağ Müziği
ÖNCE

KENARlNDA, BULBULUN
y. 1160 Paris ve Beauvais
şehirlerinde Noel yakınlarında
düzenlenen Festum stultorum
(Ahmaklar Şöleni) din

TATLI TATLI ŞAKIDIGI adarnlarının liturjinin paradisini


yapmasına imkan tanır.

O Y ERDE
y. 1230 Ludus Danielis
(Daniel' in Oyunu) Beauvais
şehrinde Latince liturjik drama
olarak kaleme alınır.
ROBIN VE MAR/ON'UN OYUNU (1 280-83), SONRA
ADAM DE LA HALLE 14. yüzyılın sonları
İncil'den salınelerin müzikler
eşliğinde sahnelendiği
Mystery Oyunları döngüsü,
her düzenlenen bir etkinlik
olarak, İngiltere'nin York ve
Wakefield şehirlerinde başlar.

rtaçağda Avrupa'nın şehir

O ve köylerinde ve de soylu
ailelerin saraylarında farklı
müzik geleneklerinin ortaya çıktığı
bilinir ama bu popüler müziğin nota­
ları günümüze neredeyse hiç ulaş­
mamıştır. Kilise kendi repertuarını
gelecek kuşaklara bırakmak ama­
cıyla düzenleyip kayıt altına alırken,
seküler müzik büyük ölçüde sözlü
olarak aktarılmıştır.
Bununla birlikte sıradan halk
arasında yazılı kaynakların eksik­
liği, yalnızca okuma yazma oranı­
nın düşüklüğünden kaynaklanmaz.
Dans eden müzisyenler ve destan­
lar okuyan azanların birçoğu,
kuşak tan kuşağa miras kalarak
şekillenen mesleklerinin ustalık
gerektiren doğaçlama doğasının
yazıya dökülemeyeceğini düşün­
müş olabilir. Ayrıca eserlerini bir
elyazmasında kayıt altına almak, el
üstünde tuttukları repertuarı rakip-
ERKEN 1 000-1 400 33
Ayrıca bakınız: Missa L'homme arme 42 •Su Müziği 84-89 •
Adam de la Halle
, o'ı ı/u ı Müziği 106 • Sihirli Flüt 134-37 • Güzel Değirmenci Kız 150-55
Fransız müzisyen Adam de la
Halle, 1222 yılında
dokumasıyla ünlü Arras
şehrinde dünyaya geldi ve
sadece yüzyıl önce kurulmuş
olan Vaucelles manastırında
aldığı ilahiyat eğitiminin bir
parçası olarak müziği öğrendi.
Babası Kiliseye girmesini
beklese de D e la Halle
kendine farklı bir yol çizdi.
Kısa süreli bir evliliğin
ardından Paris Üniversitesi'ne
kaydoldu ve diğer konuların
yanı sıra çoksesli teknikleri
öğrendi. Daha sonra bunları
popüler müzik türlerine
uyguladı.
D e la Halle ilk başta şiirini
Arras şehrinin yozlaşmış
yönetimine karşı kullansa da
daha sonra soyluların
hizmetine girdi. Napali kralı
olan Anjoulu Charles'ın
llıılıln ve Marian'un Oyunu 1907 gue d'oil (burada "oil" evet anlamına hizmetinde Robin ve
Rusya'nın St. Petersbmg
ı l ı ı ıı l . ı gelir). Bu dillerinin ikisi de kendi ozan Marian 'un Oyunu adlı eserini
ı l ı ı ı ı ıd sahnelenmiştir. Sahne yazdı. Birkaç yıl sonra 1 2 8 5 ve
geleneğine sahipti: Güneyde trobador
ı ı o ı ı ı ı n ı , Mstislav Dobuzhinsky 1 2 8 8 yılları arasındaki bir
ve kadın trobairitz tarafından yapılan
1 ıı ı l ı nc i n suluboyayla resmedilmiştir.
müzik vardı. Kuzeyde ise müzisyenler tarihte yaşamını yitirdi.
için trouvere sözcüğü kullanılıyordu.
Diğer önemli eserleri
lı ı ı ı ı ı ı • c ltın tepside sunmak anla­ Bu sözcükler, Erken Fransızcada bir
ı ı ı ı ı ı. ı d gelebilir. şarkı bulmak veya üretmek anlamına
Tarihi bilinmiyor Mout me tu
/\vrupa seküler müziğinin kay­ gelen trobar sözcüğünden gelmiş ola­
griefiRobin m 'aime/Portare
ı ı ı l< ı. ı r ı genellikle popüler tarzın bilir. Alternatif bir köken de "neşe kay­ Tarihi bilinmiyor A jointes
ı ı l ı ı ıı • veya soyluların ilgisini uyan­ nağı" anlamına gelen Arapça tarab mains vous proi
' l ı ı ı l ı< ı ı yerlere aittir. Güney sözcüğü olabilir. İlk troubadour'lardan
ioı ı ı ıı:, ı ' n ın haçlı şövalyeleri, Kutsal biri olan Aquitairıe Dükü IX. William'ın
ı ı ıp ı ı ı ki rda enstrümantal ve vokal Anadolu'ya düzenlenen (bugünkü
ı ı ı ı ı . ı q m çok gelişmiş tarzlarını çok Türkiye) "Korkağın Haçlı Seferi" adıyla
ı ıı •ı ı ı ı rı miştir ve bu dönem çatışmalar anılan seteri komuta etme deneyimi büyük olasılıkla 1284'te Napali'deki
vı ı ı ı ıı-,;manlığın yanı sıra büyük bir hakkında "hoş ezgili şarkılar söyle­ bir Noel kutlaması için Fransız izleyi­
1 ı ı ı ı ı ı ı nl alışverişine sahne olmuştur. diği" anlatılır. William'ın şarkları, cilere yönelik kaleme aldı. Sicilya
popüler şarkı formları muwashah ve adasında Adam'ın hamisi Anjou'lu I.
nuı r ve Etkiler zajal başta olmak üzere Arap şiir gele­ Charles kanlı bir Paskalya ayaklan­
ı ıı ı , ıı,:n seküle r müziği, yerel dillerle neklArinin açık etkilerini taşır. masıyla devrildikten sonra Fransız
1 " ı ı ı l ın tılı özgün şiirsel kimliklere soylular Napali'ye sığınmıştı. Oyun,
ı ı l ı q ıt ı r. Latinceden iki Ortaçağ Müzikli Oyun şehvetli bir şövalye tarafından kur
1· ı ı ı ıı ; ı z dili ortaya çıktı: Güney Fransa 13. yüzyılda yaşayan müzisyen yapılan ama yine de sevgilisi Robin'e
V• ı ı ız y İspanya'da langue d'oc veya Adam de la Halle trouvere olarak sadık kalan taşralı bir hizmetçinin
r ı/, .ıt unca (burada "ok" tamam anla­ tanımlanır. Halle, Robin ve öyküsünü anlatır. Müziğin büyük bir
ı ı ı ı ı ı. ı cıelir) ve Loire'nin kuzeyinde lan- Marian'un Oyunu adlı eserini kısmı, Halle'nin popüler tarzdaki
34 SEKÜLER ORTAÇAG MÜZiGi
ezgilere söz yazarak ürettiği ve eşliğinde canlandırma) olarak tanım­ miş kadın arasındaki "şövalye" davra­
oyuna ismini veren karakterlerin lamayı tercih edebilir. Halle'nin korne­ nış kuralları, soylu hayatı tanımlayan
söylediği tek sesli şarkılardan oluşur. ctisi hiçbir sınır tanımaz. Kilise'yle ve sadakat ve bağlılık prensiplerini temel
Bazıları bunu "ilk komik opera" ola­ yozlaşmış din adamlarıyla, Halle'nin alır. Halle'nin Robin ve Marion karak­
rak nitelendirse de modern izleyiciler yaşadığı ve çalıştığı yer olan Arras'ın terleri, bir şövalyenin aşık olduğu
bu eseri daha çok pantomim (şarkılar halkıyla ve hatta kendi ailesi ve yaşa­ kadına kur yapmasını anlatması bakı­
mıyla alay eder. mından bu fikri vurgular ama
Fransızların pastaral öykücülük gele­
Henry of Meissen saraydaki bir
performans sırasında görülüyor. Codex
Şövalye Öyküleri neğinin de etkilerini taşır.
Manesse (1300) adlı eserde burada Hem trobador hem de trouvere şarkı­ Trobador şiirleri günümüze kadar
görüldüğü gibi betimlenen müzisyen, ları, Ortaçağ kültüründeki fin'amor ulaşmıştır; 450'yi aşkın bilinen ozan
şövalye şarkılarından dolayı Frauenlob yani "courtly love-kibar aşk" gelene­ tarafından yazılmış 2000'den fazla şiir
(" kadınlara övgü") adıyla anılır. ğine dayanır. Şövalyeyle idealize edi!- mevcuttur. Ancak bu şiiriere eşlik
eden müzik yarım yamalak aktarılmış­
tır. Şiirlerin sadece yüzde 10 kadarının
melodisi kağıda dökülmüştür.
Fransa'nın kuzeyindeki trouvere
etkinliği, 13. yüzyıl şairi Chretien de
Troyes'le birlikte başlar. Bu, güneydeki
ilk trobador' dan yaklaşık 70 yıl sonra­
sına denk düşer. Günümüze ulaşan
trouvere şarkılarının sayısı da güney
külliyatındakilerle hemen hemen aynı­
dır ama ritimle ilgili net bir bilgi olmasa
bile trouvere şarkılarının yüzde
60'ından fazlasının müziği kağıda
dökülmüştür

Güney Avrupa
Trobador ve trouvere olarak adlandırı­
lan saray ozanları kendilerine özgü
şiirsel türlerde eserler üretse de daha
düşük seviyedeki göstericiler çok yön-

••
Ne zaman görsem şu
tarlakuşunu
Neşe içinde uçarken
Güneşe doğru . . .
Bir mucizedir
Bu manzara karşısında
Yüreğimin eriyip gitmemesi.
Bemart de Ventadorn

''
ERKEN 1 000-1 400 35
l ı ı ydü ve etkinlikleri de çeşitlilik arz müze ulaşan temel kaynağıdır. Ortaçağ Enstrümanlan
• d ıyordu. Güney Avrupa'da bu müzis­ Menestrel (minstrel yani ozan) unvanı,
Avrupa Ortaçağ müziğiyle iliş­
YI 1 1 loı )Oglar veya joglaresa adıyla anı­ belki de sarayda veya bir şehre hizmet
kili enstrümanıann birçoğunun
l l l lu ı ı , kuzeydekilere jangleur deni­ veren "küçük bir görevliye" işaret eder.
kökeni Kuzey Afrika, Orta Asya
yo ıl ı l t ı Müzisyenlerin ustalıkları çok Gelişmiş müzikal yeteneklere sahip ve Balkanıara uzanır. lavta
1ı ıı ı ı:; bir yelpazeye yayılıyordu: el olan ve bir haminin koruması altında (luth; kaplumbağanın kabuğu­
1 ıı ıı �ııı ı l ri, dans için gerekli her enstrü­ bulunan minstrel unvanlı ozanlar, jang­ na benzer bir gövdeye sahip
l l ı 1 1 1 1 ç labilme, aşk ve kahramanlık leur denilen şarkıcılara sıkça yöneltilen olan telli bir çalgı); rebap (rebec;
1 1 lolnrı söyleme veya sadece alımağı kimi hakaretlerden kurtulmayı umabi­ üç telli bir yaylı çalgı) ve shawm
ı ıy ı ıı ı rna. Ancak insanları neşeye boğ­ lirdi. Ancak 14. yüzyılda menestrel (obuanın atası olan bir nefesli
l ı ıı ı lllı ına rağmen bu seyyar gösterici­ terimi, Fransa' da tüm şehirli müzis­ çalgı) bunların arasındadır. Av­
lı ı r , l ıı ıın sosyal düzenin en aşağı taba­ yenler için kullanılmaya başlandı. rupa'da tabor adı verilen vur­
l ıı ı ı ı ıc l, yer alıyordu hem de yasal bir Bunların birçoğu tavernalarda veya malı çalgı, Hintillerin tabla
1 ı ır ı ı 1 ı ıaya sahip değildi. Martin sokaklarda şarkılar söyleyen kişilerdi. adındaki enstrümanına benzer­
( '1 1dı ıx'ın (y. 1250) cantiga de amiga dir. Naker adı verilen vurmalı
( ılı ı.• ;tıun şarkısı) tarzında yazdığı eser, Almanca Şarkılar çalgı ise Asyalıların naqqara
adındaki davullanyla ilişkilidir.
Jı ıu lı ı ı şarkılarına bir örnektir. Cantiga "Kibar aşk" türü, Latin Avrupa'dan
İngilizcedeki "fanfare" [fanfar,
ı lı • 1/llllgo öyküleri kadının bakış açı­ Almanca konuşulan halkiara kadar
tören borusu) sözcüğü de bü­
r ı ı ıı lı ı ı ı anlatan bir türüdür. Codax dört bir yana yayıldı. Almanca konuşu­
yük olasılıkla Arapça trompet
ı ır ı ıı ı r n Vigo' da (İspanya' da Galiçya lan ülkelerde Minnesinger adı verilen anlamına gelen anfar sözcü­
l ıı ıh 1ı •wndeki bir balıkçı kasabası) sahil müzisyenler, şövalyelerin aşkları hak­ ğünden türetilmiştir.
l ı ııı. ı r 1 nda sevgilisinin denizden dön­ kında şarkılar söyledi. Fransa'da İlk şairler genellikle köprü­
r ı ıı ı:ı 1 1 1 1 bekleyen bir kadının duygula­ olduğu gibi burada da Minnesinger cük kemiğiyle desteklenerek ça­
ı l l ı i 1 1Vilndırır. normalde soyluların evlerinde sosyal lınan vielle adındaki yaylı çal­
olarak eşit bir kişi olarak ağırlandı. İlk gıyla müzik yapmıştı. Vielle düz
ı verna Şarkıcıları Minnelieder ("aşk şarkıları") örnekleri, bir köprü veya tel desteğinin
i lı ı 1 lönemdeki Ortaçağ müzisyenleri­ Almanya'da trouvere şarkılarının bilin­ üzerinden geçirilmiş üç ila altı
ı ı ı ı ı l ıı ı diğer türü de goliard adı verilen diğine işaret eder. 1200 yılı itibariyle tele sahip olabilir. Aynı anda
ı ı ı l< ıc ı lardır. Gezgin müzisyenlerle bir­ bu tarz, Walther von Vogelweide'nin birden çok telin sesinden yarar­
ı ı ıl 01 La k noktaya sahip olsalar da eserleriyle karakterize olan daha güçlü lanarak armonik tarzda çalmak
için elverişlidir. Tellerin sesinin
1 1l ı ı ıd, tavernalarda toplumu her sevi­ bir kimliğe kavuşsa da İspanyol ve
tek tek çıkmasını sağlayan mo­
yı ı lı ı l ı ıcveden açık saçık şarkılar söy­ Fransız geleneklerinin şarkılarıyla
dern kemanın köprüsü ise melo­
lı " ı ıı •Inriyle tanınan işsiz din adamları­ kıyaslandığında çok az Minnelieder
di çalmak için elverişlidir.
' 1 1 1 G rrnina Burana Manuscript (y. şarkısı çağdaş melodileriyle günümüze
1 '.00 1300) goliard şarkılarının günü- ulaşmıştır. •

vnıpa'nm
küler
üzisyenleri

ııayal statüsü
., l ı pık dinleyici
1 ı l lı •lı •r ıne göre
Troubadour Kibar Jongleur Soylu Goliard Eskiden din adamı Minstrel İlk başta sadece
l ı ı ld ı aşk kültüründen ilham olmayan ve dans edip olan gezgin şarkıcılar. Genel­ soylular için söyleyen, daha
1 ıl ı 'IJOfilerde alarak soylular için şarkılar söyleyen gezgin likle herhangi bir enstrüman sonra sokak başlarında ve
ı ı ı ı l l c ındırılan şarkılar söyleyen ozan öykü cü, hakkabaz ve eşliği olmadan Latince açık tavernalarda söylemeye
ı ı ı ı ı ı:ıycnler. ve besteci. akrobatlar. saçık ve satirik şarkılar söylerler. başlayan müzisyerıler.
36

��ZiK GÜLDÜREN, ŞARKI


SOYLETEN VE DANS
ETTiREN BiR BiLiMDiR
MESSE DE NOTRE DAME (v. 1360-65),
GUILLAUME DE MACHAUT

KlSACA
1 4. yüzyıl Ortaçağ tarihinin en
çalkantılı dönemlerinden
melodi ve metni temel alırken, diğer
sesler farklı sözcükler ve melodilerle
biriydi. 1300 yılı dolaylarında ona eşlik ediyordu. Vitry'nin günü­
YAKLAŞIM
başlayan "Küçük Buz Çağı" mahsul müze sadece 12'si ulaşan matetleri­
Çokseslilik ve Notasyon
kıtlığı ve açlıkla sonuçlandı. 1312- nin her biri günümüzde bilinen
Devrimi
17 yılları arasındaki Büyük Kıtlık ve adıyla izoritim (Yunanca "aynı ritim"
ÖNCE Avrupa nüfusunun yüzde 60 kada­ anlamına gelen sözcüklerden adını
y. 1320 Tournai Mass rını öldüren Kara Ölüm de bu alan) tekniğinin farklı yönlerini
çoksesliliği -polifoni- kullanan dönemde yaşandı. ortaya koyar. Bu teknik, uzun beste­
ilk bilinen ayin müziğidir. Bu tür sosyal, ekonomik ve çev­ leri yapılandırmayı amaçlar.
resel yıkımlar dini inançları sarstı.
y. 1350 Toulouse Mass mevcut
Fransız bilim ve din adamı Nicole
matetlerden (eşlik edilmeden
Oresme (y. 1320-82) gibi alimler,
söylenen kısa koro şarkıları)
doğal dünyaya inanç temelli bir
düzenlenen çoksesli ayin
bakış yerine daha karmaşık bir
bölümlerini derler. evren tasavvur etmeye başladı.
SONRA Çoksesliliği kucaklamaya başlayan
1415-21 Old Hall elyazması, müzik de bu yeni düşünce tarzın­
Aşai Rabbani Ayininin Kyrie dan etkilendi ve Oresme'nin yurt­
bölümünde yer alan çeşitli taşı olan matematikçi-besteci
çoksesli parçaları İngiliz Philippe de Vitry (1291-1361) ritmi
usulüne uygun düzenleyerek notaya dökmenin kesin yöntemini
ayinin ilgili bölümünü süsler. geliştirdiğinde yeni bir metrik kar­
maşıklığa erişti.
1440'lar Missa Caput, diğer
melodileri birbirine bağlamak Yeni Bir Ritim Düzeni
için cantus iirmus ("sabit şarkı") Bu yeni tarz, Vitry'nin 1322 ' de
kullanılan ilk ayin müziklerin­ yayınlanan Ars nova notandi (Yeni
dendir. İngiliz bir besteci Notasyon Sanatı) adlı eserinden
tarafından bestelenen eser, hareketle Ars nova adıyla anılmaya
Gervais du Bus imzasını taşıyan
tenorun sesinin altında bir bas başlandı. Vitry yeni nota sistemini Fransızca bir şiir olan Le Roman de
ses içerir; bas sesin yer aldığı matetler formunda örnekler üzerin­ Fauvel'irı 1316 tarihli elyazmasını süsleyen
ilk kompozisyonlardan biridir. den açıklamak için vokal parçalar müzisyenler. Elyazmasında Ars nova
besteledi; bu çoksesli besteler bir müziğirıirı ilk örneklerinden bazıları yer alır.
ERKEN 1000-1 400 37
Ayrıca bakınız: Büyük Organum Kitabı 28-31 Missa L'homme armee 42
• •

� l t.�·:;n Pange lingua 43 • Canticum Canticorum 46-51 • Vespers 64-69

("daha da incelikli sanat") adıyla


bilinen tarzda eserler vermiştir. Yeni
sanat yerleşmiş ve Batı müziğinde
'' ritmik notasyanun gelişimi için
temel teşkil etmiştir.
Yeni sanatın kimi
ıı ıvu nucuları, sadece vuruşlar Ayin Müziğinin Değişmesi
, , ı asındaki süreyi ölçmekle Vitry'nin fikirleri, belki de en olgun
ın şgul . . . Bu yöntemleri meyvelerini 14. yüzyıl bestecisi ve
yasaklıyoruz. şairi Guillaume de Machaut'un
müziğinde verdi. Machaut'un Guillaume de Machaut
Papa XXII. John
imzasını taşıyan Messe de Notre
Dame, Aşai Rabbani ayininin tüm
''
Fransa'nın Champagne bölge­
bölümleri için bir tek besteci tara­ sinde 1300 yılı dolaylarında
fından bestelenmiş ilk çoksesli dünyaya gelen Machaut, haya­
eserdi. Machaut kendi matetlerinde tının büyük bir kısmını Reims
ve Messe de Notre Dame eserinin şehrinde ve çevresinde geçir­
V ı Lr y tenor sesindeki bir dizi Kyrie, Sanctus, Agnus Dei, Ve Ite, di. Papazlık eğitimi aldıktan
ı ı ı ıl.r ıy ı alıp (coJor) buna ritmik bir missa est bölümlerinde Vitry'yle sonra 1323 yılında Bohemya
ı 1 ıı ıı lı ı l (talea) uyguladı. Talea (yani aynı izoritmik teknikleri uyguladı. Kralı Luxembourglu John'un
ı ı ı ı ı 1 1 ) genellikle daha kısaydı; color Ayinin öğelerini birleştirmek için maiyetine katıldı ve onunla
birlikte papaz ve yazman vazi­
( yn 1 ı ı ınelodi) bir kez tekrar edilene izoritim kullanmanın dışında, ayi­
fesiyle Doğu Avrupa ve İtal­
1 11 1 1 1 1 birçok talea döngüsüne ihti­ nin bölümleri birbirine bağlayan bir
ya'yı dolaştı. Kral John aracılı­
y ı ı duyulabiliyordu. melodi olarak da cantus firmus kul­
ğıyla 1 1 3 0 yılında Verdun,
f ı l i s e, Ars nova'yı sıcak karşıla­ landı. Diğer melodileri bu yalın 1 3 32'de Arras ve 1337 'de Re­
l l ll lı i t ve Papa XXII. John 1323 ezgiden geliştirdi ve ses sayısını ims şehirlerindeki katedraller­
yı 1 11 ıc lu yeni sanatı kınadığını geleneksel olan üç sesten daha zen­ de yüksek maaşlı görevlerde
ı J ı ı y ı ı 1 clu. Ruhban sınıfı, bir zaman­ gin ve daha geniş olan dört sese bulundu.
I 11 l.. ı ınamen kutsal olan motetlerin çıkarmak için bir kontratenor Kral John'un 1346'da Crecy
11 1< 1 1 lorleşmesinde bu yeni tarzın ekledi. Savaşındaki ölümünün ardın­
ı ıv 1 1 ı ıı l ı ğı rol karşısında telaşa düştü. Machaut hayatı boyunca derle­ dan, Machaut kralın ikinci kızı
M ı ı z ı k artık günlük olayları yorum­ diği el yazmalarında bestelerini bir Luxembourg'lu Bonne ve İs­
lı ı ı 1 ıı ı ı ı ın bir yolu olarak kullanılabili­ araya toplayıp eserlerini dikkatlice panya'daki Navarre Kralı Il.
yi ılı 1 ll Örneğin satirik şiir Le Roman yöneterek sanatsal mirasını Charles'ın himayesine girdi.
ı lı • 1•/ıuvel (y. 1316) 130 müzikal eser güvence altına aldı. Bir besteci ola­ Son yıllarını eserlerinin derien­
mesine nezaret ederek Reims
ıı 1 •1 1 r ve bunların beşi Vitry'nin rak taşıdığı önemin dışında,
şehrinde geçirdi. 1337 yılında
l l lı ll.t •Lieridir. Ortaçağın en büyük Fransız şairle­
öldü ve Reims katedraline gö­
U ı ni itirazlara karşın, yeni nota rinden biriydi. Lais adı verilen sekiz
müldü.
ı ı t ı tl.ı ı ıninin netliği ritim ve ölçü heceli dizeler ve dits adı verilen
1 l ll l l l sunda denemeler yapmanın müziksiz dizeler formunda geniş
l ı 1 p ı lnrını araladı. İtalyan besteciler şiirsel aniatılar yazdı. Daha sonraki
kuşakların şairleri ve bestecileri
Diğer Önemli Eserleri
M ı i i.Leo da Perugia ve Philippus de
ı :. ı ı ıı �rta ve Fransız besteci Baude için popüler birer ifade aracı haline
y.1330'lar Douce dame jolie
ı :ı ı1 c l ıer'in şarkılarının karmaşık ve gelecek ballade [balad], rondeau
(virelai)
ı l1 11 ı ışken ritimlerinde bu deneme­ [rondel] ve virelai [virelay] gibi yine­ y.1340'lar Rose, liz, printemps,
J ı ; ı ı • rastlanabilir: Tümü 1400 yılı lenen ifadeler veya nakaratlar içe­ verdure (rondeau)
1 l1 1lı ıylarında eserler veren bu beste­ ren daha kısa şiir türleri de geliş­ y.1340'lar Voir dit
l •ı Inı günümüzde Ars subtilior tirdi . •
40 GIRiŞ

John Dunstaple veya Leonel Franko-Flaman besteci Thomas Tallis


Power'a atfedilen Missa Rex Josquin Desprez Missa beşer sesli sekiz
seeu/orum etkileyici İ ngiliz Pange lingua adlı eserinde koroya yer verdiği
usulünde cantus firmus Aşai Rabbani ayininin Spem in alium adında
kullanılan bir ayin müziği olarak değişmez kısımları için 40 parçalı bir motet
bestelenir. müzik besteler. besteler.

i
Y.1 430
i
Y.1 51 5
i
Y.1 570

Y.1 460 1 568 1 572

Guillaume Dufay hoş İtalyan besteci v e diplomat İ spanyol besteci


bir ses elde etmek için Alessandro Striggio'nun Tomas Luis de
gamda üçlü aralık Ecce beatam lucem adlı Victoria Roma' da
kullandığı L'Homme matetinin galası çalışırken
arme adlı ayin müziğin i Almanya'nın Münih ilk matetlerini
besteler. şehrinde yapılır. besteler.

R
önesans adıyla bilinen kül­ ğiydi. Dufay, Rönesans'ın seküler­ keti başlattı. Kuzey Avrupa'nın
türel hareket ıtalya'da 14. leşme eğilimi doğrultusunda yalın büyük bir kısmı ayin müzikleri
yüzyılın başlarında ortaya ezgiler yerine seküler melodileri konusunda çok farklı bir tutum ser­
çıktı. Ancak Rönesans tarzı müzi­ kullanmaya başladı ve son derece gileyen Protestan Kilisesini benim­
ğin karakteristik bir biçimde ortaya etkileyici tarzda çok sesli ayin sedi. Protestan Kilisesi sadece koro
çıkışı biraz zaman aldı. Rönesans müzigi besteledi. Dufay ve tarafından söylenen çoksesli ayin
müziği ilk olarak Hollanda' da Burgundy sarayındaki diğer beste­ müzikleri yerine cemaatin topluca
Burgundy Dükü İyi Philip'in (1396- ciler kendilerini kutsal müzikle söylediği basit ilahileri ve melodi­
1467) sarayında gelişti. Buradaki sınırlamadı ve seküler matetler ve leri tercih etti. Bu müzik türü,
besteciler köken itibariyle Franka­ şansonlar da besteledi. Gilles özgün Germen müzik geleneğinin
Flaman olsalar da doğaları itibariyle Binchois, Johannes Ockeghem ve temelini oluşturdu.
kozmopolitti. Franko-Flaman okulu­ erken Rönesans'ın en iyi bestecile­ Ancak Reformasyon hareketi,
nun öncüsü Guillaume Dufay, rinden biri olan Josquin Desprez de Katalik dünyasında bir reaksiyon
İtalya'dayken dinlediği Ars Nova bu isimler arasındaydı. uyandırdı. Bu Karşı-Reform hareke­
çoksesliliğinden ilham aldı ve tinde Kilise kimi uygulamalarını
Ortaçağ tarzıyla bir kopuş yaşama­ Yeni Bir Meydan Okuma savunurken, kimi uygulamalarını de
nın yolunu bularak Rönesans müzi ­ Çoksesli Franko-Flaman okulu, gözdon geçirip yeniden düzenledi.
ğini tanımlamaya girişti. erken Rönesans müziğine damga­ Dikkatle incelenen konu başlıkların­
Dufay tarafından getirilen yeni­ sını vururken, 16. Yüzyılda her şey dan biri, kilise ayinlerinde müziğin
liklerden biri, cantus firmus tekni­ değişti. Katalik Kilisesinin Ortaçağ kullanımıydı. Katalik Kilisesindeki
ğini kullanma şekliydi. Cantus fir­ boyunca elinde bulundurduğu birçok kişi, moda haline gelen kar­
mus yalın bir ezgi etrafında güce meydan okundu ve 1 517'de maşık çokseslilikten rahatsızdı.
çoksesli bir eser besteleme tekni- Martin Luther Reformasyon hare- Farklı melodi çizgilerini söyleyen
RÖNESANS 1 400-1 600 41

William Byrd, Venedikli besteci Thomas Weelkes, madrigal


l l ı ı ınpton Court Sarayındaki Giovanni Bassano, türündeki şarkılarından
Kraliyet Şapelinde etude tarzında çalınan oluşan en ünlü eserinin bir
ı ı ıı . ı n ı törenlerde kullanılmak dört parçalı Ricercate, parçası olarak O care, thou wilt
u zere Great Service passaggi et cadentie despatch me adlı çoksesli
eserini besteler. eserini yayınlar. bestesini yapar.

i
v.1 580-90
i
1 585
i
1 600

1 584 1 597 1 604

1
Giovanni Pierluigi da
Palestrina, İncil'deki
1
İtalyan orgcu
Giovanni Gabrieli
1
John Dowland'ın
Lachrimae eseri,
Ezgiterin Ezgisinden alıntıları Sonata pian' e forte melankoli atmosferi
temel alan Canticum adlı eserinde yüksek ve yaratmak için disonans,
Canticorum adlı motet yumuşak dinamikleri yani uyumsuz sesler
koleksiyonu besteler. kullanır. kullanır.

l ıı ı c,:ok sesin sözcükleri anlaşılmaz Enstrümantal Müzik şarkıcı grupları için yazılan madri­
1 ılı 1 ığı düşünülüyordu. Bestecilerden Değişen sadece kilise müziği gal türündeki şarkılar, özellikle
l ı l l ·d ,ı r ını daha ılımlı hale getirme­ değildi. 14. yüzyılın sonlarında gez­ İtalya ve İngiltere'de ev eğlencele­
lı ı ı ıstendi. Çoksesli müzikte bazen gin azanlar veba salgını nedeniyle rinde popüler hale geldi.
lu ı ı •; ı taşılan uyumsuz arınanilerden yok olmaya yüz tuttu. Ozanlar aris­ Bununla birlikte, besteciler ve
ı ı .. ı k duran ve sözlerin netliğini vur­ tokratik sarayıara yöneldi. İnsanları dinleyiciler 16 yüzyılın sonlarına
ı ı ı l. ıyan görece basit bir çoksesliliğe eğlendirdiler, şansonlar söylediler, doğru başka bir müzik formuyla
�t •ı ı ı ın hazırlandı. Bu daha net ve enstrümantal dans müzikleri çaldı­ denemeler yapıyordu. Bu yeni dra­
v ı ı ı ı ıuşak tarz, müzikte "Yüksek lar ve Venedik'te yeni başkanın matik tarzın müjdecisi Venedik'teki
Hııı ıosans" olarak kabul edilecek göreve başlaması gibi resmi tören­ Giovanni Gabrieli'nin eserleriydi.
ı lı ıı ıomi karakterize etti. lerde müzik yaptılar. Tomas Luis de Victoria'nın Officium
l{oma'daki kiliseler için sayısız Daha seküler bir toplumda, ens­ defunctorum ve John Dowland'ın
ı ı ı1 ıtot ve ayin müziği besteleyen trümantal müzik sadece saraylarda Lachrimae eseri, Rönesans tarzında
ı i 11 ıvanni Pierluigi da Palestrina da değil gittikçe daha eğitimli hale bestelerren son büyük eserler olarak
l 11 ı tarzı uygulayan ilk besteciler gelen orta sınıf arasında da popüler bir çağın kapanışını yaptı. •
ı ı ı. ı.'lındaydı. Avrupa'nın dört bir hale geldi. Evlerde keman veya flüt
v ı ı ı ı ı nd an besteciler bu yeni sesi gibi çalgılada ya da harpsikord gibi
ı ı; ıı ınsemek için İtalya'ya akın etti klavyeli çalgılarla müzik yapma
v1 ulkelerine geri dönerken onu da talebi oluştu. Mekanik basım tekni­
l ıı ı ı il berinde götürdü. İngiltere' de ğinin gelişmesi sayesinde, müzik
l ı ı ı yeni tarz Thomas Tallis ve eserleri halihazırda yazılı olarak
W ı l l iam Byrd gibi besteciler tarafın­ yayınlanabiliyordu ve yeni tarz
ı l ı ı ı ı benimsendi. Avrupa'nın geneline yayıldı. Küçük
42

SON KlRK YILDAN ÖNCE


B���ELENM i_Ş � iR TEK
MUZIK ESERI BILE . . .
D i NLEMEYE DEGER DEG iL
MISSA L'HOMME ARME (v.1460},
GUILLAUME DUFAY

F
ranko-Fiaman besteci !erin izinden giderek müziğin daha
KlSACA Guillaume Dufay'den itiba­ yumuşak, daha az boğuk seslerden
ren müziğin armonik dili faydalanmasını sağladı. Bu sayede
YAKLAŞIM
modern dinleyicilere daha tanıdık armonik dağarcığı genişletti ve
Yeni Armoniler
gelmeye başlar. Daha önceki beste­ daha çok ses için yer açtı. •
ÖNCE ciler antik Yunanlı filozof ve mate­
1430 İngiliz Leonel Power, matikçi Pisagor tarafından ortaya
Alma redemptoris mater konan armonik idealleri benimse­
eserini besteler. Büyük mişti. Bu idealler, oktavların
olasılıkla melodik çerçeve "kusursuz" uyumunu ve dörtlü ve
olarak bir "sabit şarkıyı" temel beşli aralıkları temel alıyordu.
alan ilk ayin müziğidir. Dufay tarafından getirilen yenilik,
arınani notası olarak üçlü aralıkları
1430 Missa Rex seculorum, kullanmaktı: örneğin solfej siste­
John Dunstaple veya Leonel minde do-mi aralığı. Tarihsel ola­
Power tarafından "sabit rak üçlü aralıkların arınonisi uyum­
şarkıyı" temel alan İngiliz suz olarak görüldüğü için nadiren
usulünde bir ayin müziği kullanılmıştı.
olarak bestelenir.
Kilisade Seküler Sesler
SONRA Dufay'in ayin müzikleri, iyi bilinen
1570 İtalyan Giovanni bir kutsal beste veya yalın ezgi gibi
Palestrina L'homme arme mevcut bir melodiyi temel alan
melodisini temel alan beş sesli cantus firmus tekniğinden çokça
ayin müziğini yayınlar. yararlanır. Dufay özgün bir melo­
diye sahip olan L'homme arme adlı
1999 Gallerli besteci Karl popüler Fransız halk şarkısını
Jenkins, T�'homme arme adını Melodi üstadı Guillaume Dufay, taşına­
temel alarak çoksesli bir ayin bilir bir orgun yanında görülüyuı. 15. yüzyıla ait
taşıyan halk şarkısını The müziği besteledi. Üçlü aralığı Le Champion des Dames (Kadınların Savunucusu)
Armed Man (Silahlı Adam) benimsemiş olan İngiliz müzisyen- adlı şiir kitabındaki bir çizimden alınmıştır.
adlı ayin müziğinin ilk ve son
bölümünde kullanır. Aynca bakınız: Micrologus 24-25 • Büyük Organ um Kitabı 28-31 • Missa

Pange lingua 43 • Canticum Canticorum 46-51 • Aziz Matta Pasyon u 98-105


RÖNESANS 1 400-1 600 43

DiL, GÖRKEMLi
BEDENiN GiZEMiNi
DUYURUH
MISSA PANGE LINGUA (v.1 51 5),
JOSQUIN DESPREZ

Y
aklaşık olarak 1450'de Desprez'in çağdaşı İtalyan matba­
Fransa' da dünyaya gelen acı Ottaviano Petrucci, müziği üç
Josquin Desprez, ilk mat­ aşamalı basma yöntemini kusursuz
Y/\KLAŞIM
baa sahipleri arasındaydı. 15. yüzyı­ hale getirdi: porteler, ardından nota­
Müziğin Yayılması
lın ortalarında baskı teknolojinin lar ve son olarak sözler. Petrucci'nin
t >NCE icadına kadar müzik profesyonel yayınladığı ilk eser olan Odhecaton,
y. 1415-20 14. yüzyıl İtalyan kopyalayıcılar tarafından elle çoğal­ 100 kadar seküler eseri kapsayan bir
ı 11ızığinin en geniş derlernesi tılıyordu. 16. yüzyılda yaşayan seçkiydi. Çoğunlukla Desprez,
ı ıl ın Squarcialupi Codex adlı İsviçreli müzik kurarncısı Heinrich Antoine Busnois, Jacob Obrecht ve
y. ı klızlı elyazması Floransa'da Glarean'a göre, Desprez "eserlerini Alexander Agricola gibi Franka­
dı·ı lonir. çok temkinli bir biçimde ve defa­ Flaman bestecilerin eserinden olu­
larca düzeltme yaparak yayınladı." şan seçki 1501 yılında yayınlandı.
1 67 Almanya'nın Mainz Bu özen ve dikkat, onun eserlerini Altına metin yerleştirilmiş ilk çok­
' 1 ırinde basılan Codex yeni gelişen müzik yayıncılığı piya­ sesli ayin müziği baskısının zorluğu
1 '�>nlmorum, nota sistemi elle sasında ön plana çıkardı. karşısında, Petrucci Misse (1502)
y ızı lmış olmasına karşın adlı eserini yalnızca Desprez' in
ı ı nızik içeren ilk basılı kitaptır. eserlerine ayırınayı tercih etti.
:ONRA
y. 1620 İngiliz matbaacı John
l lı ıc;tell porte, notalar ve
•• Geç Dönem Ayin Müziği
Missa Pange Jingua , Desprez' in son
bestelerinden biriydi. Desprez, 13.
ıozl rin bir tek baskıda Josquin artık hayatta değil ama
hayatta olduğu zamankinden yüzyılda yaşayan İtalyan keşiş ve
l ı. ı ınidığı ilk müziği üretir. ilahiyatçı Thomas Aquinas tarafın­
daha çok eser veriyor!
710 Britanya' da yürürlüğe dan Corpus Christi Yortusu için
Georg Forster
ı ı n Kraliçe Anne Kanunu, Alman besteci (1510-68)
bestelenmiş bir ilahiyi ana melodi
y ız rlara basılı eserleri olarak kullandı. Eser, Petrucci'nin
ı ızorinde ilk kez telif hakkı
t n ır ve bu hak en nihayetinde '' son ayin müzik kitabının yayınlan­
dığı 1 514 yılına yetişemese de elyaz­
ması halinde korundu ve sonunda
1 l'/7' de müzik bestelerini de
1 ıpsayacak şekilde genişletilir. 1532 yılında yayınlandı. •

Aynca bakınız: Messe de Notre Dame 36-37 • Missa L'homme arme 42 •

Canticuro Canticorum 46-51 • Aziz Matta Pasyonu 98-105


44

SESi YE
DUAYI DiNLE
SPEM IN ALIUM (v. 1 570}, THOMAS TALLIS

T
homas Tallis'in imzasını Medici sarayından İngiltere'ye gelir­
KlSACA taşıyan Spem in alium adlı ken 40 veya daha fazla bağımsız sesin
muhteşem 40 sesli motetin yer aldığı en son bestelerinden parça­
YAKLAŞIM
bestelenmesi, erken İngiliz Röne­ lar da getirmişti. Bunlar, nüfuz ve
Geniş Ölçekli Koro Müziği
sansı koro müziğinin doruk nokta­ gücün müzikal tezahürleriydi ve
Ö NCE sıydı ve Kıta Avrupasının meydan İngiliz bir besteci bu tür bir beste
y. 1500 Fransız besteci okumasına verilen bir yanıttı. 1567 yapmaya girişirse sonucun neler ola­
Antoine Brumel, Missa Et ecce yılında besteci Alessandro Striggio, bileceği merak uyandırdı. Dört
terrae motus adlı eserini diplomatik bir görevle Floransa' daki hükümdarın görev yaptığı süre
besteler. "Deprem" adıyla da boyunca - VIII Henry, VI. Edward, I.
bilinen ayin müziği 12 Mary ve I . Elizabeth dönemlerinde
parçadan oluşur.
gözler en önde gelen saray bestecisi
olan Tallis'e çevrildi. Tallis'in Roma
1568 Alessandro Striggio'nun Katolik Kilisesine bağlı hamisi IV.
enstrümanlar eşliğinde 40 ses Norfolk Dükü Thomas Howard bu
tarafından söylenen Ecce görevlendirmeyi yaptı.
beatam lucem adlı rooteti
Münih'te dinleyicilerle buluşur. Köklü Koro Geleneği
İngilizler koro müziğinde uzun süredir
SONRA başarı göstermekteydi. 15. yüzyılda
1682 Heinrich Biber 53 John Dunstable contenance angloise
parçadan oluşan Missa ("İngiliz tarzı") denilen özgün, zengin
Salisburgensis adlı eserini bir biçimde armonik çoksesli tarzı
besteler. Eserin düzenlemesinde geliştirdi. Flaman müzik kurarncısı
şarkıcı, yaylı çalgılar, flütler, Johannes Tinctoris, Dunstable'ı müzi­
kornetler ve trombonlardan kal yeniliğin "pınarı ve kaynağı" ola­
oluşan altı koro; iki trompet ve rak niteledi.
davul grubu ve en az iki org yer Tallis'ten bir kuşak önce Robert

ı
alır. Geniş ölçekli ve çok korolu Fayrfax, önde gelen İngiliz beste­
eserlere verilen adla "Büyük ciydi ve VIII. Henry'nin gözdesiydi.
Bir şapel korosu kürsüdeki nota kağıdına
Barok" tarzının muhtemelen en bakaıak şaıkı söylüyor. [İtalyan müzik ku­
1498-1502 y ı llar arasında St. Albans
muazzam eseridir. ramcısı Franchini di Gaffurio'nun 1512 yı­ Manastırında orgcu ve koro şefi ola­
lında yayınlanan Practica musicae adlı kita­ rak görev yaptı ve 1504 müzik dokto­
bınınbaşındaki resimlisayfadan alınmıştır.] rası için O quam glorifica adındaki
RÖNESANS 1 400-1 600 45
yrıca bakınız: Messe d e Notre Dame 36-37 • Missa L'homme arme 4 2 • Missa Pange lingua 4 3 • Canticuro Canticorum
ı1 ı ı1 • Great Service 52-53 • Aziz Matta Pasyonu 98-105

l ıı ı ı ı ııışık beş sesli ayin müziğini tüye sahip bir Büyük Perhiz müziğidir.
l ıı .ı.ı •lodi. Eser boyunca Nunc dimittis ilahisinin
yavaşça söylenınesi etkiyi artırır.

llı
atsal Müziğin Üstatları
yüzyılın başlarında John
•• Alışılmadık Bir Yanıt
' 1 ' 1vı ıı n r, 1526 yılında Thomas Şarkıyı [Spem in alium] Thomas Tallis, Striggio'nun ziyarete
Wı ılı ;oy tarafından Oxford 'da kuru­ dinleyen Dük, geldiği ve çok parçalı eserlerini de
lıl l l f nrdinal Kolejin (daha sonraki boynundaki altın zinciri beraberinde getirdiği tarihte
ıı l ıylı ı Christ Church) koro şefi ola­ çıkarıp Tallis'in boynuna taktı Kraliyet Şapelinin üyesiydi. İtalyan
ı ı l ı ıL<mdıktan sonra İngiliz kutsal ve ona hediye etti. bestecinin eserleri çok korolu tarz­
ı ı ı ı 1 ı pnin önemli bir bestecisi ola­ daydı. Ayrı ayrı korolar halinde
Thomas Wateridge
ı ıl on plana çıktı. Orada Corona gruplanmış vokaller, eserin önemli
Mektup (1611)
J ll l ıı • ı, Gloria tibi Trinitas ve O noktalarındaki etkileyici sesi oluş­
1\ 1 td 111 1 adlarını taşıyan altı sesli turmak için birleşiyordu.
ı y ı ı ı ınüziği besteledi. Gloria tibi
1 / /t i l / ıs eserinin Benedictus bölü­
'' Tallis, Spem in alium adlı mate­
tinde oldukça farklı bir yanıt verdi.
ı ı ıı ı ı ıdoki "In nomine Domini" Özgün bir İngiliz eseri yaratmak
1'1 1 1 1 1 ı n ın Adıyla] kısmında yer ver- için Tavemer ve Sheppard 'ın zen­
ı 1 1 1 Lo n or parça, başka besteciler hitap edecek eserler vermeye daha gin tarzına döndü. Tallis'in Spem in
l ı ı ı , ıl ı ııclan vokal ve enstrümantal yatkındı. Üç yıl boyunca Oxford'daki alium adlı eserindeki 40 ses nadiren
1 1 1 l l l ) ı ı ıanların temeli olarak sıkça Magdalen Kolejinde koro şefliği yap­ aynı gruplarda bir araya gelir; her
1 11 !lı ı ıı ı ldı. Bu, 17. yüzyılın sonlarına tıktan sonra 1552'den itibaren VI. ses kendi yolunda ilerler. Bir ses
1 ı ıı ı , ıı popülerliğini koruyan In Edward ve I. Mary'nin döneminde temposunu koruyabilir ama onun
ı ıı ıtl l ıne adıyla bilinen İngiliz fantezi Kraliyet Şapelinde koro üyeliği göre­ karşılığı olan bir ses, senkopta ben­
ı ı ı ı ı r tt ın kökenini teşkil etti. vini sürdürdü. 1558'de Elizabeth'in zer bir yere ulaşır ve sabit olan sese
. J ı ılın Taverner, Thomas Wolsey'nin tahta çıkmasından hemen önce öldü. bir hareket katar. Kuşların çağıı­
i i l i ' l i illi kaybetmesinin ardından Sheppard'ın Latince kilise müzikleri­ daya çağıldaya ötüşü gibi sesler bir
1 i l ı l 'l ll nshire'a taşındı ve biraz daha nin büyük bir kısmı günümüze ulaştı. araya gelir, ayrılır ve en sonunda
ı ı ııınl< üretti. John Sheppard belki de Karşılıklı söylenen 6 sesli Media vita hep birlikte canlandırıcı bir etki
1 ıl 1 1l ı k ve Protes-tan kralların zevkine (Hayatın Ortası) adlı eseri abidevi sta- uyandırır. •

Tallis'in çocukluk ve gençlik yıllan yayınladı. Tallis aynı zamanda


hakkında çok az bilgiye sahip olsak ilahi, kantik ve şükran ilahilerine
da 1532 yılı itibariyle İngiltere'nin İngilizce sözler yazan ilk kişiler­
güney kıyısındaki Dover Manastı­ den biriydi. "2 Numaralı İlahi"
rında orgcu olduğunu biliyoruz. Ma­ yüzyıllar sonra Vaughan Williams
nastır üç yıl sonra tasfiye edilince, tarafından Thomas Tallis'in Bir
Tallis Londra'daki St. Mary-at-Hill Teması Üzerine Fantezi (1910) adlı
Kilisesi, Waltham Manastın ve Can­ eserde kullanıldı. Tallis 1585 yı­
terbury Katedralinde çalıştı ve ar­ lında evinde huzur içinde hayata
dından da VIII. Henry'nin Kraliyet gözlerini yumdu. Öldüğünde yak­
Şapelinin ilk önce koro üyesi ("Cen­ laşık 80 yaşında olduğu düşünü­
tilrnen"), daha sonra orgcu oldu. lür.
Kraliçe Elizabeth, 1572'de Tallis
ve William Byrd'a müzik eserlerini Diğer Önemli Eserleri
basma yetkisi verdi ve 1575 yılında
Tallis ve Byrd, Cantiones sacrae 1560-69 Yeremya'nın Ağıtları
adındaki Latince motet derlemesini 1567 Başpiskopos Parker'ın
ilahiler kitabı için 9 ilahi.
Another random document with
no related content on Scribd:
CHAPITRE IX

Le duc et Washington partirent pour leur mission douloureuse.


— Cela ne pouvait pas manquer…
— Quoi donc, colonel ?
— Elles étaient sept à l’hôtel, sept actrices, et toutes ont
naturellement été échaudées.
— Toutes brûlées ?
— Oh ! non, elles ont été sauvées, mais, chose étonnante, pas
une d’elles n’a trouvé le moyen de préserver ses bijoux.
— C’est bien bizarre.
— Oui, c’est étrange assurément ; l’expérience du passé ne leur
profite jamais ; il semble vraiment qu’il y ait un sort jeté sur elles.
Prenez une telle, par exemple, qui joue ces rôles à sensation ; elle
jouit d’une réputation énorme, eh bien ! elle doit sa vogue au seul fait
qu’elle a failli griller cinquante fois dans des hôtels.
— En quoi cela pouvait-il accroître sa réputation ?
— On a naturellement parlé d’elle. On va l’entendre maintenant,
parce qu’on connaît son nom. Comment le connaît-on ? on n’en sait
plus rien, mais le fait est là. Elle a débuté bien bas, à treize dollars
par semaine ; il fallait qu’elle se débrouillât avec cela.
— Ah !
— Oui ; et avec les frais qu’elle avait, il ne lui restait pas lourd
pour faire la grande dame. Eh bien ! elle a été victime d’un incendie
d’hôtel et y a perdu pour 39.000 livres de diamants…
— Elle ? et d’où les tenait-elle ?
— Dieu le sait ! ils lui ont été donnés sans doute par des jeunes
fêtards et des vieux marcheurs. Tous les journaux n’ont parlé que de
cela pendant je ne sais combien de temps. Elle a profité de l’aubaine
pour se faire payer plus cher. Elle rebrûla et perdit de nouveau ses
bijoux ; du coup elle a grimpé de cinquante rangs dans l’estime du
public.
— Ma foi ! si les incendies d’hôtel sont le plus clair de son capital,
il repose vraiment sur peu de chose.
— Ce serait vrai pour une autre personne qu’elle ; elle a de la
veine, elle est née sous une bonne étoile. Chaque fois qu’un hôtel
brûle, elle est sûre de s’y trouver, ou, si on ne l’aperçoit pas au
milieu des flammes, ses bijoux y sont toujours. C’est ce qu’on peut
appeler de la veine, ou je ne m’y connais pas.
— C’est vraiment incroyable. Elle a dû perdre des kilos de
diamants.
— Des kilos ! Dites plutôt des tonnes, mon cher ! C’est à tel point
que les hôteliers conçoivent de la superstition à son endroit ; ils ne
veulent plus la recevoir, sûrs qu’elle leur vaudra un incendie ; dès
qu’elle descend dans un hôtel, les assureurs résilient leur police. Elle
a chômé un peu ces derniers temps, mais l’incendie de New Gadsby
va la remettre à flot. Elle y a perdu pour 60.000 dollars hier soir.
— Mais elle est folle ! si j’avais pour 60.000 dollars de bijoux, je
ne les confierais guère à un hôtel !
— Moi non plus ; mais allez donc enseigner la prudence à une
actrice ! Celle-ci a bien brûlé trente-cinq fois. Et s’il y a un incendie
cette nuit à San-Francisco, rappelez-vous ce que je vous dis : elle
sera pincée encore ! On prétend qu’elle a des bijoux dans tous les
hôtels du pays.
Lorsqu’ils arrivèrent sur le lieu du sinistre, le pauvre duc jeta un
regard mélancolique sur cette morgue improvisée, et détourna son
visage avec émotion.
— C’est vrai, Hawkins, dit-il, impossible de connaître aucune des
cinq victimes. Essayez, moi je m’en déclare incapable.
— Voyons ! Sur qui porter mon choix ?
— Oh ! peu importe, prenez le moins endommagé.
Cependant les agents affirmèrent au duc (tout le monde le
connaissait à Washington) qu’étant donné l’endroit où avaient été
trouvés ces cinq cadavres, il paraissait impossible que l’un d’eux fût
celui de son jeune et noble parent. On lui montra l’endroit où il avait
dû trouver la mort, si le récit des journaux était exact ; on lui prouva
aussi qu’il aurait pu échapper à l’asphyxie en passant par une porte
de côté. Le vieux colonel essuya une larme et dit à Hawkins :
— Mes craintes n’étaient que trop fondées ; nous ne retrouverons
plus que des cendres. Voulez-vous entrer chez l’épicier et lui
demander quelques paniers ?
Très respectueusement, ils recueillirent dans chaque panier une
certaine quantité de cendres prises sur les différents points du
sinistre et se demandèrent comment ils allaient les faire parvenir en
Angleterre. Il fallait absolument que les restes précieux d’un si noble
héros fussent traités avec les honneurs dus à leur mérite.
Ils déposèrent les paniers sur la table de la pièce qui avait servi
successivement de bibliothèque, de salon et d’atelier, et montèrent
au grenier chercher un drapeau pour y envelopper ce sacré dépôt.
Un instant après, Lady Rossmore entra ; elle aperçut en même
temps les corbeilles et le vieux Jinny qui rôdait tout autour.
— Mon Dieu ! qu’avez-vous imaginé encore ? Quelle singulière
idée d’encombrer la table de ces paniers de cendres ? fit-elle
impatientée.
— Des cendres ?
Elle s’approcha pour mieux voir, et levant les bras au ciel :
— Ma parole, vous êtes fou !
— Moi ! mais, madame Folly, je viens seulement de m’en
apercevoir. Ce n’est pas moi qui ai posé là ces cendres ; c’est Dan’l,
pour sûr. Ce pauvre Dan’l perd la tête !
Mais Dan’l n’était pas le coupable, et il nia énergiquement.
— Alors personne ne les a posées là ? Vous avouerez que c’est
un phénomène bizarre, à moins que ce ne soit le chat…
— Oh ! soupira Lady Rossmore avec un tremblement nerveux qui
secoua tout son corps. Je comprends maintenant ; allez-vous-en
tous de là ; ce sont les restes de…
— Quoi, madame ?
— Oui ; les restes du jeune Sellers d’Angleterre qui a péri dans
l’incendie.
Les nègres sortirent et elle resta face à face avec les cendres,
profondément émue. Elle appela Mulberry Sellers, décidée à
empêcher l’excentricité nouvelle qu’elle prévoyait. Elle le vit
descendre un drapeau à la main ; lorsqu’elle apprit son intention
d’envelopper la dépouille mortelle de son cousin et d’inviter le
gouvernement à venir honorer ces restes vénérables, elle s’y
opposa de toutes ses forces.
— Vous avez toujours de bonnes intentions, dit-elle ; vous voulez
rendre hommage à un parent, personne certes ne pourra vous en
blâmer, car le même sang coule dans vos veines ; mais si vous
réfléchissez, vous trouverez comme moi que vous vous y prenez
mal. Vous n’allez pas vous planter devant un panier de cendres, la
mine déconfite et faire défiler tout le monde devant vous. Une
cérémonie pareille serait grotesque. Voyez-vous d’ici cinq mille
personnes se pressant en foule devant trois paniers de cendres ?
Que de gorges chaudes on ferait ! Non, mon ami, vous ne pouvez
pas exposer ces cendres, ce serait une gaffe. Renoncez-y et
cherchez autre chose.
Comprenant que la raison parlait par la bouche de sa femme, il
abandonna son idée de bonne grâce, et se décida à veiller les
précieux restes en compagnie de Hawkins. Ceci parut déjà très
exagéré à sa femme, mais elle ne souleva pas d’autre objection, ne
voyant dans la conduite de Mulberry Sellers que son désir de remplir
loyalement son devoir à l’égard d’un parent décédé loin de ses
proches sur une terre étrangère.
Il déposa donc le drapeau sur les paniers, couvrit d’un crêpe le
bouton de la porte d’entrée et dit d’un air satisfait :
— Voilà ; je lui ai procuré autant de confort que les circonstances
le permettent ; il faut toujours faire pour les autres ce qu’on voudrait
qui vous fût fait ; cependant il manque une chose…
— Laquelle, mon ami ?
— Les armes.
Lady Rossmore trouvait la porte de sa maison suffisamment
armoriée, et tremblait de voir pénétrer chez elle un nouvel écusson ;
aussi hasarda-t-elle timidement cette réflexion :
— Je croyais que cette distinction ne se devait qu’à des parents
très, très proches.
— C’est vrai, vous avez raison, ma chère ; mais ces usurpateurs
sont nos parents les plus proches, et il faut bien adopter les usages
de notre milieu aristocratique.
On laissa les écussons à l’entrée ; avec leur taille démesurée et
leurs couleurs criardes, ils faisaient un effet magnifique et ne
laissaient aucun espace vide au-dessus de la porte. Le duc paru ravi
de l’effet.
Lady Rossmore et sa fille veillèrent jusqu’à minuit et donnèrent
leur avis sur ce qu’il faudrait faire dans la suite. Rossmore voulait
expédier ces restes sans délai ; sa femme ne l’approuva pas.
— Vous voulez envoyer tous ces paniers ?
— Certainement.
— Tous à la fois ?
— Oui.
— A son père ? Oh ! non ; pensez donc au coup que nous lui
porterions. Non… un seul à la fois ; il faut le ménager, ce pauvre
homme, et faire trois envois.
— Croyez-vous que ce soit un bon système, papa ?
— Mais oui, ma fille ; rappelle-toi que tu es jeune et forte, que lui
est âgé. Lui envoyer le tout ensemble lui ferait trop de peine ; il vaut
mieux agir progressivement. Il y sera habitué lorsqu’il recevra le
troisième panier ; de plus, il vaut mieux faire ces envois par des
paquebots différents parce que, si l’un d’eux venait à sombrer…
— Papa, votre idée ne me plaît pas du tout ; si j’étais son père, je
trouverais horrible de recevoir mon fils ainsi par…
— Par petits morceaux, ajouta Hawkins, enchanté de pouvoir
placer un mot.
— Oui, je trouverais abominable de le recevoir par envois
successifs. Après le premier envoi, je serais dans des transes en
attendant les autres, et la perspective d’un enterrement reculé
jusqu’à l’arrivée du dernier paquebot me mettrait dans des états…
— Oh ! non, mon enfant ! interrompit le colonel, un homme de
son âge ne pourrait supporter ces choses ; cela nécessiterait trois
services religieux.
Lady Rossmore leva les yeux, très étonnée :
— Cette combinaison est inadmissible, dit-elle ; à mon avis, il faut
l’enterrer en une fois.
— Moi, je trouve aussi, ajouta Hawkins.
— Et moi aussi, reprit la jeune fille.
— Eh bien ! vous vous trompez tous, dit le duc, et vous en
conviendrez vous-mêmes. Ses cendres ne sont que dans un des
trois paniers.
— Alors la chose se simplifie, dit Lady Rossmore ; ensevelissez
un panier.
— Ce n’est pas aussi simple que vous le croyez, répondit Lord
Rossmore, parce qu’on ne sait pas lequel des trois paniers contient
les restes mortels de mon pauvre cousin. Nous savons qu’ils sont là,
mais c’est tout ; vous voyez que j’avais raison, qu’il faut trois
enterrements.
— Alors, trois tombes, trois monuments et trois inscriptions ?
demanda Gwendolen.
— Mon Dieu ! oui ; c’est ainsi qu’il faudrait procéder.
— C’est impossible, mon père ; dans le doute, les trois
inscriptions devraient être identiques. Vous manqueriez votre but.
— C’est vrai, Gwendolen ; votre argument est très juste, et je ne
sais vraiment que faire.
Un silence général suivit ; Hawkins l’interrompit :
— Il me semble, dit-il timidement, que si l’on mélangeait les
cendres des trois paniers…
Le duc lui prit les mains avec effusion :
— Merci, mon ami ; vous avez résolu le problème : un seul
bateau, un seul enterrement, un seul monument funéraire, vous
m’avez tiré d’embarras, Hawkins, et vous épargnez ainsi bien des
chagrins à ce malheureux père. Oui, on emballera ce pauvre garçon
dans un seul panier.
— Et quand cela ? demanda Lady Rossmore.
— Demain… le plus tôt possible, bien entendu.
— Mulberry, à votre place j’attendrais.
— Et pourquoi ?
— Voulez-vous briser le cœur de ce vieillard ?
— Oh ! non, certes !
— Eh bien ! attendez qu’il réclame les restes de son fils. En
agissant ainsi, vous épargnerez à ce malheureux le plus affreux
chagrin, la douleur de la certitude de la mort de son fils ; pour moi, il
ne réclamera pas ses cendres.
— Pourquoi pas ?
— Parce qu’il s’efforcera de conserver le plus grand
adoucissement à sa douleur, sous la forme d’un semblant de doute,
d’un dernier espoir de voir revenir son fils un jour ou l’autre.
— Mais Polly, il apprendra sa mort par les journaux.
— Il ne les croira pas ; il conservera des illusions, se refusera à
l’évidence ; cette illusion le soutiendra et lui rendra l’existence
tolérable, tandis que si les restes de son infortuné fils lui sont remis,
son pauvre cœur ne pourra supporter ce choc…
— Oh ! mon Dieu ! C’est vrai, ma chère Polly, vous m’avez
empêché de commettre un crime, un meurtre, et je vous bénis pour
cette bonne action ! Maintenant, je vois clairement mon devoir : nous
garderons ces reliques, et le malheureux usurpateur ignorera ce qui
s’est passé.
CHAPITRE X

Le jeune Lord Berkeley, humant l’air de la liberté à pleins


poumons, se sentait prêt à embrasser sa nouvelle carrière ; et,
cependant si la lutte était trop forte pour lui, si le découragement
survenait, qui sait s’il aurait l’énergie de mener à bonne fin son
entreprise. Il ne pouvait pas répondre de l’avenir ; le plus sûr lui
paraissait de se mettre à l’abri de toute surprise en coupant les
ponts derrière lui.
Il prit donc la résolution de rechercher immédiatement le
propriétaire de l’argent trouvé, et de déposer, en attendant, cet
argent à une banque.
— A quel nom ? lui demanda-t-on.
Il hésita et rougit ; il n’avait pas pensé à ce détail.
— Howard Tracy, répondit-il, donnant le premier nom qui lui vint à
l’esprit.
— Le cowboy a rougi, remarquèrent les gens de la banque dès
qu’il fut sorti.
Le premier pas était fait. L’argent était bien en sûreté, mais restait
à sa disposition. Il se rendit ensuite à une seconde banque où il tira
un chèque de 500 dollars sur la première ; cette somme fut
encaissée et portée à son crédit à la deuxième banque ; on lui
demanda sa signature, il la donna, puis s’en alla ravi de sa
détermination énergique.
— Voilà une affaire faite, pensa-t-il, il me serait impossible de
retirer cette somme sans justifier de mon identité, chose que je ne
saurais faire actuellement. Il ne me reste donc plus que la ressource
de travailler pour vivre, ou de mourir de faim. Je suis prêt et plein
d’ardeur.
Il télégraphia ensuite à son père :
« Échappé miraculeusement à incendie hôtel. Ai pris nom de
fantaisie. Adieu. »
Comme il se promenait mélancoliquement le soir dans les
faubourgs, il aperçut une affiche sur une petite église : Conférence
publique aux mécaniciens. Tout le monde est admis sans invitation.
Il vit des gens communs d’aspect s’y presser, des ouvriers
surtout ; il les suivit et s’assit. L’église était petite et d’apparence
pauvre. Il n’y avait pas de coussins sur les bancs, pas de chaire à
proprement parler ; une simple estrade sur laquelle se tenait un
conférencier ; à côté de lui était un homme qui compulsait des notes
et paraissait prêt à prendre la parole. L’église se remplit vite de gens
simples, modestement vêtus. Le conférencier commença :
« L’orateur que vous allez écouter aujourd’hui est un membre de
notre cercle ; vous le connaissez tous, M. Parker, collaborateur
distingué du Daily Democrat. Le sujet de sa conférence sera la
Presse américaine, et il prendra pour texte quelques phrases du
nouveau livre de M. Mathieu Arnold. Il me prie de vous lire les
extraits qu’il va commenter :
« Gœthe dit quelque part que la crainte, c’est-à-dire le respect,
est le plus grand bienfait de l’humanité, et M. Arnold émet, d’autre
part, la théorie suivante : Si quelqu’un est à la recherche d’un moyen
efficace pour détruire la discipline et le respect chez un peuple, il n’a
qu’à s’adresser en toute sécurité aux journaux américains. »
M. Parker se leva, salua, et fut accueilli avec enthousiasme. Il
commença à parler d’une voix claire, avec une diction impeccable,
en scandant ses phrases ; on l’interrompait souvent par des
applaudissements.
L’orateur s’étendit sur le rôle des journaux en général, qui doivent
entretenir chez une nation la fierté patriotique, inculquer au peuple
l’amour de son pays, de ses institutions, en le préservant des
influences souvent néfastes de l’étranger. Il cita comme exemple les
journalistes turcs et russes qui poursuivent ce noble but avec
persévérance en s’aidant du knout et en faisant appel au besoin à la
Sibérie pour entretenir chez le peuple le pieux respect de la
discipline.
Le but du journal anglais est le même ; il doit hypnotiser ses
lecteurs sur quelques sujets et glisser habilement sur d’autres. Ainsi,
il doit fixer tous les yeux sur les gloires de l’Angleterre, gloire que les
milliers d’années écoulées entourent d’une auréole intense ; mais en
même temps il faut cacher aux lecteurs que les gloires ont servi à
l’élévation et à l’enrichissement des classes privilégiées, tandis
qu’elles ont coûté la vie à des milliers d’individus des classes
inférieures qui n’en ont retiré aucun avantage personnel. Le journal
doit entretenir le public dans le respect le plus profond d’une royauté
sacrée, et ne jamais lui laisser entrevoir que la majorité de la nation
n’a pas appelé le roi au trône, que, par conséquent, la royauté n’a
pas légalement le droit d’exister. Il doit inspirer à la nation un grand
respect pour cette curieuse invention qu’est l’organisation du
Gouvernement, et lui faire aimer les institutions bancroches de la
justice et de la noblesse héréditaires ; en même temps il doit lui
cacher que le Gouvernement l’opprime et saigne à blanc le peuple
par des impôts injustes, que la noblesse se réserve tous les
honneurs pour laisser au peuple les labeurs et les corvées.
L’orateur, en commentant cette pensée, s’étonna qu’avec sa
haute intelligence et son esprit d’observation, M. Arnold n’ait pas
compris que les qualités tant vantées chez la presse anglaise, à
savoir son respect exagéré et son esprit conservateur, deviendraient
des défauts en Amérique ; là, la force précieuse du journalisme
consiste dans son indépendance et dans son humour, car son but,
méconnu par M. Arnold, est de sauvegarder les libertés d’un peuple
et non pas de protéger les errements puérils de ce peuple. Il ajouta
que si les institutions du vieux monde étaient mises à nu pendant
cinquante ans et critiquées par une presse aussi franche que la
presse américaine, la monarchie et ses abus disparaîtraient de
l’humanité. Et si les monarchistes en doutent, pourquoi ne pas
proposer au czar d’en faire l’essai en Russie ?
— Somme toute, dit-il en terminant, si notre presse ne possède
pas la qualité dominante du vieux continent, le respect, estimons-
nous-en bien heureux. Son respect très limité lui fait vénérer ce que
vénère le peuple américain ; c’est suffisant. Nous nous soucions fort
peu de ce que les autres nations vénèrent. Notre presse ne respecte
ni les souverains, ni la noblesse, ni les tyrannies religieuses ; elle
n’admet pas la loi qui déshérite un cadet au profit de son aîné ; elle
n’admire pas l’injustice flagrante qui permet à un citoyen de fouler
aux pieds son voisin parce que le hasard de sa naissance l’a
favorisé ; elle ne reconnaît pas la loi, quelque ancienne et sacrée
qu’elle puisse être, qui exclut un individu d’une situation à laquelle il
aurait autant de droits qu’un autre, et qui donne des propriétés sur la
simple production de titres héréditaires. Nous pouvons dire avec
Gœthe, le fervent adorateur de la monarchie et de la noblesse, que
notre presse a perdu tout sentiment de discipline et de respect ;
félicitons-nous-en et espérons que c’est là un fait accompli, car à
mon avis, la licence et la critique de la presse engendrent et
protègent la liberté humaine ; tandis que le respect aveugle nourrit et
entretient l’esclavage physique et moral sous toutes ses formes.
Tracy pensait en lui-même : je suis content d’être venu en
Amérique ; j’ai bien fait de chercher un pays imbu de principes si
vrais et de théories si fortes. Quels innombrables esclavages sont
dus à un respect exagéré ! et comme cet homme l’a bien prouvé ! Le
respect est en effet un levier puissant ; dès que vous amenez une
personne à respecter vos idées, elle devient votre esclave. Oh ! oui,
à aucune époque de l’histoire, les nations européennes n’ont eu la
permission d’ouvrir les yeux sur les crimes et les infamies de la
monarchie et de la noblesse ; on les en a toujours empêchées ; on
les a aveuglées en leur inculquant pour les vieilles institutions un
respect qui est devenu une seconde nature ; il suffit pour les
scandaliser d’émettre une opinion tant soit peu contraire aux
errements de leurs esprits étroits ; un mot irrévérencieux à l’endroit
de leurs institutions absurdes devient un crime de lèse-majesté. Le
ridicule de cet état de choses saute aux yeux, pour peu qu’on y
réfléchisse, et je m’en veux de n’y avoir pas pensé plus tôt. De quel
droit Gœthe, Arnold et les encyclopédistes définissent-ils le mot
« Respect » ? Leur point de vue n’est pas le mien ; tant que je
conserve en moi un Idéal, peu m’importe le leur ; je peux en rire à
mon aise, c’est mon droit et personne n’a rien à y voir.
Tracy s’attendait à une réplique. Mais personne ne contredit
l’orateur. Celui-ci continua :
Je dois prévenir l’assistance que, conformément à nos habitudes,
les débats sur ce sujet seront ouverts à la prochaine réunion, ceci
pour permettre aux auditeurs de préparer leurs réponses, car nous
ne sommes pas des orateurs de profession ; nous sommes de
simples ouvriers incapables d’improviser.
On lut ensuite quelques répliques ayant trait aux questions qui
avaient fait l’objet de la conférence précédente. On fit notamment
l’éloge de la culture intellectuelle due à la généralisation des
collèges ; un des assistants, un homme d’âge moyen, raconta qu’il
n’avait jamais été au collège ; il avait fait son éducation chez un
imprimeur, puis était entré dans un bureau, où il était employé
depuis de longues années.
Notre conférencier, ajouta-t-il, a fait un parallèle entre l’Amérique
moderne et la vieille Amérique ; certainement on peut constater
d’immenses progrès, mais je crois qu’il a un peu exagéré le rôle des
collèges dans cette marche ascendante. Il est indiscutable que les
collèges ont contribué dans une large part au développement de
l’esprit, mais vous ne nierez pas que les progrès matériels soient
encore bien plus étendus. Si l’on examine la liste des inventeurs,
des créateurs de ce progrès matériel stupéfiant, on n’y trouve aucun
universitaire. Il y a des exceptions bien entendu, comme le
professeur Crineston, l’inventeur du système de télégraphie Morse,
mais elles sont rares. C’est une gloire du siècle où nous vivons,
siècle par excellence depuis que le monde est monde, que le
triomphe de ces hommes élevés par la seule force de leur
intelligence ; c’est à eux que nous devons tout. Nous croyons voir
leur œuvre entière ; non : nous n’en voyons que la façade, la sortie
extérieure ; mais il reste un côté caché qui échappe à nos yeux, et
qui constitue pourtant la façade principale. Ils ont rénové le pays et,
pour employer une métaphore, ils ont décuplé ses forces. Au fond,
qu’est-ce qui constitue une nation ? Est-ce le nombre plus ou moins
considérable d’individus en chair et en os qu’on appelle poliment des
hommes et des femmes ? Prenons, par exemple, comme type de
comparaison, la quantité de travail que pouvait fournir un homme à
une époque donnée ; évaluons la population actuelle de notre pays
et voyons combien, de nos jours, un homme peut produire plus que
ses ancêtres. En partant de ce point de vue, nous reconnaîtrons que
les hommes des deux ou trois générations précédentes étaient tous
des infirmes, des paralytiques, des propre-à-rien, si on les compare
aux individus de nos jours.
En 1870, notre population était de 17 millions. Sur ces 17
millions, faisons abstraction de 4 millions représentés par les
vieillards, les enfants et les impotents. Reste 13 millions qui se
répartissent comme suit :
2 millions de tisseurs de coton.
6 millions de tricoteurs (en majorité des femmes).
2 millions de fileurs (aussi des femmes).
500.000 cloutiers.
400.000 brocheurs ou relieurs.
1 million d’écosseurs de graines.
40.000 tisserands.
4.000 savetiers.
Aujourd’hui (d’après les documents officiels publiés à la
deuxième session du 40e Congrès) il est établi que le travail de ces
deux millions de tisseurs est fait par 2.000 hommes ; celui des six
millions de tricoteurs par 3.000 gamins ; celui des deux millions de
fileuses par mille jeunes filles. Cinq cents enfants remplacent les
cinq cent mille cloutiers, quatre mille gamins font le travail des
400.000 brocheurs et relieurs. Enfin 1.200 hommes se sont
substitués aux 40.000 tisserands et six individus font actuellement le
travail de mille savetiers.
En un mot, dix-sept mille personnes exécutent de nos jours le
travail qui eût nécessité, cinquante ans auparavant, treize millions
d’individus.
Avec leur ignorance et leurs procédés surannés, nos pères et
grands-pères se seraient attelés 40 mille millions pour exécuter le
travail abattu par nos contemporains. Vous voyez d’ici cet essaim de
travailleurs ! représentant cent fois la population de la Chine et vingt
fois la population actuelle du globe !!
En regardant autour de vous, vous voyez dans notre République
une population de 60 million ; en réalité, cette population représente
40 mille millions de bras et de cerveaux actifs. Voilà pourtant ce
qu’ont fait ces inventeurs modestes, illettrés, répandus dans le
monde sans passer par la porte des collèges ! Honneur à leur
glorieux nom !
— Comme c’est beau, pensa Tracy en rentrant chez lui : Quelle
civilisation et quels magnifiques résultats on doit à ces gens
d’extraction vulgaire ! Quelle supériorité ils ont sur nos jeunes
blancs-becs d’Oxford, ces hommes qui travaillent côte à côte et
gagnent leur pain péniblement ! Oui ; certes, je suis content d’être
venu, d’avoir débarqué dans un pays où chacun peut s’élever à la
seule force de ses poignets et se créer soi-même sa propre
situation. Ici, au moins, on est le fils de ses œuvres !
CHAPITRE XI

Pendant quelques jours, Tracy se répéta sans cesse qu’il habitait


un pays où il y a du travail et de l’argent pour tous. Pour ne pas
détacher son esprit de cette noble et grande pensée, il l’exprima en
vers qu’il fredonnait constamment. Mais peu à peu il oublia ses vers
et se mit à chercher une place de clerc dans une administration,
persuadé qu’avec ses études faites à Oxford, il serait reçu partout ;
mais il n’eut aucun succès. Ses brevets ne lui furent d’aucune utilité ;
des recommandations politiques eussent, certes, mieux valu. Sa
nationalité anglaise lui était funeste dans un pays où tous les partis
faisaient des vœux pour le triomphe de l’Irlande ; son costume de
cowboy parlait en sa faveur (quand il n’avait pas le dos tourné), mais
il ne l’aidait pas à trouver une place de bureaucrate.
Cependant comme il s’était promis de porter ces vêtements
jusqu’à ce que leur propriétaire les reconnût et les réclamât avec
l’argent qu’ils contenaient, il n’osait manquer à sa parole et les
laisser de côté.
Au bout de huit jours, il n’avait encore rien trouvé et sa situation
devenait critique. Il avait demandé de l’ouvrage partout, descendant,
chaque jour, l’échelle sociale d’un degré ; il était prêt maintenant à
accepter le travail le plus modeste, mais on le repoussait partout.
Il relisait un jour les feuillets de son journal, lorsque son regard
s’arrêta sur les lignes qu’il avait écrites après l’incendie :
— Je ne doutais certes pas de ma force de caractère ;
aujourd’hui on est fixé sur mon énergie en me voyant installé sans
l’ombre de dégoût dans un logement juste digne d’un chien. Je paye
ce « taudis » cinq dollars par semaine. J’avais bien dit que je
partirais de l’échelon le plus bas et je tiens parole.
Un frisson le gagna de la tête aux pieds :
— A quoi ai-je pensé ? se dit-il. Je ne suis pas au bas de
l’échelle, loin de là. Voilà une semaine perdue et mes dépenses
s’accumulent d’une manière effrayante. Il faut que je coupe court à
ces folies !
Il prit une décision rapide et chercha immédiatement un logement
moins cher ; avec beaucoup de peine il trouva enfin ; on lui fit payer
une semaine d’avance : quatre dollars et demi, qui lui assuraient le
logement et la nourriture. La patronne de l’établissement, une brave
et forte femme, le conduisit à sa chambre : il fallait monter trois
étages d’un escalier étroit et sans tapis ; puis elle lui indiqua deux
pièces dont une chambre à deux lits ; il y serait seul jusqu’à l’arrivée
d’un nouveau pensionnaire.
Ainsi, on allait lui donner un camarade de chambre ! Cette idée
seule le remplit de dégoût. Quant à la patronne de céans, Mrs
Marsh, c’était vraiment une très aimable femme : elle lui garantit qu’il
se plairait chez elle, comme tous ses pensionnaires, d’ailleurs.
— Voyez-vous, ce sont tous de gentils garçons, pleins d’entrain
et qui vivent en parfaite intelligence ; quand les nuits deviennent trop
chaudes, ils émigrent sur les toits. La saison est si avancée cette
année qu’ils ont déjà pris leurs quartiers d’été. Ils se tracent un
domaine à la craie sur la toiture, et si vous voulez en faire autant,
vous êtes absolument libre. D’ailleurs vous devez connaître la façon
de procéder de ces Messieurs.
— Oh ! non, pas du tout.
— C’est vrai, je suis bête ! on n’a pas besoin de limiter la
propriété dans la Plaine ! Eh bien ! vous marquez à la craie un
rectangle de la dimension d’un lit, et votre camarade de chambre
s’arrange avec vous pour y transporter les couvertures qui vous sont
nécessaires. Je suis sûre que vous vous plairez avec ces jeunes
gens, tous agréables à vivre, excepté l’imprimeur. Oh ! celui-là est
très étrange ; il recherche la solitude, et pour rien au monde vous ne
le feriez partager sa chambre avec un ami. On a essayé, on lui a fait
des farces de toutes espèces ; on a enlevé son lit de sa chambre un
jour qu’il ne rentrait qu’à 3 heures du matin ; eh bien ! vous me
croirez à peine si je vous dis qu’il a passé sa nuit assis sur une
chaise, plutôt que de demander l’hospitalité à un camarade. On le dit
toqué ; à vrai dire c’est un Anglais et ils sont tous très méticuleux
dans son pays. Vous ne m’en voulez pas de vous dire cela à vous…
Anglais, n’est-ce pas ?
— Oui.
— Je m’en doutais ; je l’avais deviné à votre manière de parler
mais vous vous en corrigerez. Au fond, cet imprimeur est un bon
garçon, et il s’entend bien avec le photographe, le chaudronnier et le
forgeron ; en dehors d’eux, il ne fraternise guère avec les autres.
Cela tient à ce que (je suis seule à le savoir) il se croit d’origine
quasi-aristocratique. Il est fils de médecin et vous savez qu’en
Angleterre les médecins ont une très haute opinion d’eux-mêmes ;
ici, ils ne forment pas une classe supérieure. Ce garçon a eu maille
à partir avec son père ; alors il est venu dans notre pays et il a bien
fallu qu’il se mette à travailler pour ne pas mourir de faim ; comme il
avait fait ses études dans un collège, il se croyait un phénix.
Qu’avez-vous donc ?
— Rien : je soupire.
— C’était une grosse erreur de sa part ; un peu plus, il allait
mourir de faim, si un imprimeur n’avait pas eu pitié de lui, en le
prenant comme apprenti ; il se mit au métier et put se tirer d’affaire,
mais peu s’en est fallu qu’il n’ait été obligé de refouler son amour-
propre et de recourir à son père. Mais… qu’avez-vous ? mon
bavardage peut-être…?
— Mais non, au contraire, continuez, cela m’intéresse.
— Eh bien ! il est ici depuis dix ans, il en a vingt-huit maintenant,
et il n’a pas encore pris son parti de frayer avec des ouvriers, lui qui
se dit un gentleman ; d’ailleurs, il a le bon goût de ne faire cette
confidence qu’à moi, et je me garderais bien de la laisser transpirer
devant les autres.
— Pourquoi ?
— Pourquoi ? Parce qu’ils le lyncheraient ; et vous en feriez tout
autant à leur place. Il ne faut jamais s’aviser ici de refuser à
quelqu’un la qualité de gentleman. Diable ! même à un cowboy.
Une jolie jeune fille d’environ dix-huit ans, propre, accorte et
élégante, entra sans l’ombre de timidité ou d’embarras. Sa mère
chercha à lire sur le visage de l’étranger la surprise et l’admiration
que lui causerait, comme à tous ses camarades, cette charmante
apparition.
— Ma file Hattie, que nous appelons Puss, dit-elle en restant
assise. Puss, voici le nouveau pensionnaire.
Le jeune Anglais s’inclina avec raideur selon l’usage de son pays
et se sentit fort embarrassé de cette présentation à une jeune
camériste d’un hôtel pour ouvriers. Il devait ce trouble à son
éducation aristocratique et à ses habitudes d’Anglais raffiné, bien
qu’au fond, en ce moment, il admît le principe de l’égalité de tous les
hommes. La jeune fille, sans faire attention à son salut froid et gêné,
tendit la main à l’étranger.
Puis elle alla vers la toilette, et devant un miroir ébréché, elle
arrangea quelques mèches follettes, et se mit à faire son service.
— Je m’en vais, dit la patronne, il est bientôt l’heure de souper.
Préparez-vous, monsieur Tracy ; vous entendrez bientôt la cloche.
Et Mrs Marsh sortit avec dignité, se préoccupant fort peu de
laisser les jeunes gens en tête-à-tête. Tracy s’étonna de cette
indifférence de la part d’une femme d’apparence si honnête et si
respectable, et prit son chapeau, décidé à céder la place à la jeune
personne ; mais elle l’interpella :
— Où allez-vous ?
— Mais, je ne sais pas ; je craignais de vous gêner ici…
— Et pourquoi ? Restez là ; je vous préviendrai lorsqu’il le faudra.
Elle faisait les lits, avec une agilité qu’admirait Tracy.
— Quelle idée vous avez ! lui dit-elle. Croyez-vous donc qu’il me
faille tant de place pour faire deux lits ?
— Mon Dieu ! non pas précisément ; mais nous sommes seuls au
troisième étage, et votre mère est partie…
La jeune fille se mit à rire de bon cœur.
— Ah ! personne pour me défendre, n’est-ce pas ? Sapristi je
n’en ai guère besoin ; je n’ai pas peur, je vous assure. Si j’étais
seule, peut-être ne serais-je pas si brave, parce que sans y croire j’ai
peur des fantômes.
— Mais, alors, comment en avez-vous peur ?
— Oh ! je ne peux pas l’expliquer ; tout ce que je sais, c’est que
Maggie Lee est comme moi.
— Qui est Maggie Lee ?
— Une de nos pensionnaires, une jeune dame qui travaille dans
une manufacture.
— Quelle manufacture ?
— Une fabrique de chaussures.
— Une ouvrière de fabrique ? et vous l’appelez une jeune dame !
— Mais comment voulez-vous que je l’appelle ? Elle n’a que
vingt-deux ans.
— L’âge n’y fait rien ; je fais seulement allusion au nom que vous
lui donnez. Au fond, j’ai quitté l’Angleterre pour me soustraire à cette
étiquette et aux formules de politesse absurdes, et je retrouve les
mêmes abus ici. J’espérais ne trouver en Amérique que des
hommes et des femmes sans distinction de castes.
La jeune fille s’arrêta étonnée, en regardant fixement le lit qu’elle
préparait.
— Mais, en effet, dit-elle, tout le monde est égal ; où voyez-vous
donc une différence ?
— Si vous appelez une ouvrière de fabrique une dame, quel titre
donnez-vous à la femme du Président ?

You might also like