Full Download Feminizm 2Nd Edition Nikki Van Der Gaag Online Full Chapter PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Feminizm 2nd Edition Nikki Van Der

Gaag
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/feminizm-2nd-edition-nikki-van-der-gaag/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Feminizm ve Erkekler 1st Edition Nikki Van Der Gaag

https://ebookstep.com/product/feminizm-ve-erkekler-1st-edition-
nikki-van-der-gaag/

Gevaarlijk spel 1st Edition Marjolein Van Der Gaag

https://ebookstep.com/product/gevaarlijk-spel-1st-edition-
marjolein-van-der-gaag/

Kampioensouders 1st Edition Harmke Van Der Werf

https://ebookstep.com/product/kampioensouders-1st-edition-harmke-
van-der-werf/

Muhafazakarl■■a Kar■■ Feminizm 3rd Edition Handan Koç

https://ebookstep.com/product/muhafazakarliga-karsi-feminizm-3rd-
edition-handan-koc/
Feminizm Kendi Aras■nda 1st Edition Aksu Bora

https://ebookstep.com/product/feminizm-kendi-arasinda-1st-
edition-aksu-bora/

Feminizm ve Queer Kuram 1st Edition Alev Özkazanç

https://ebookstep.com/product/feminizm-ve-queer-kuram-1st-
edition-alev-ozkazanc/

La maîtresse du peintre 1st Edition Simone Van Der


Vlugt

https://ebookstep.com/product/la-maitresse-du-peintre-1st-
edition-simone-van-der-vlugt/

Ze noemden haar Charlie 1st Edition Olga Van Der Meer

https://ebookstep.com/product/ze-noemden-haar-charlie-1st-
edition-olga-van-der-meer/

Le métier de mourir 1st Edition Jean René Van Der


Plaetsen

https://ebookstep.com/product/le-metier-de-mourir-1st-edition-
jean-rene-van-der-plaetsen/
2. BASKI
Ülkemizde olduğu gibi dünyanın dört bir yanında da
kadınlara yönelik tarihsel ayrımcılık ve şiddet çeşitli
boyutlarıyla hız kesmeden devam ederken feminizme
duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artıyor. Nikki van der Gaag,
bu yakıcı ihtiyacın nedenlerini feminizmin anlamına,
tarihine, karşılaştığı güçlüklere ve kuramın kendi içindeki
farklılıklarına da değinerek, sarih bir biçimde özetliyor.

Gündelik hayat, sosyal ilişkiler, toplumsal roller ya da


iş yaşam ı... Söz konusu mekân ya da konum ne olursa
olsun kadınların hayatlarını değiştirmelerinin şart ve
mümkün olduğunu belirterek, hem zorluklara hem
de ilham verici değişim hikâyelerine kulak kabartıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonuçlarını çarpıcı
istatistiklerle ortaya koyarak şiddetten sakatlığa, iş
dünyasındaki erkek merkezlilikten sanal zorbalığa,
pek çok temel ve güncel meseleyi gerçek yaşamdan
örneklerle ortaya seriyor.

Kadınların dünyanın farklı yerlerinde olsalar da ortak


sorunlarına nasıl çözümler bulduğunu aktararak deneyim
yoldaşlığı kurmayı da amaçlayan bir başvuru kitabı.
FEMİNİZM*
D ünyanın Neden Bu Kelimeye Hâlâ İhtiyacı Var?

NIKKI VAN DER GAAG 2002’den beri toplumsal cinsiyet


ve kalkınm a alanında çalışan, özellikle kız çocuklarıyla er­
kekler ve toplum sal cinsiyet eşitliği konularına odaklanan
bağımsız bir araştırmacıdır.

Feminizm ve Erkekler (çev. Güzide Diker, Aram Yayınları,


2017) ile Guide to W om en’s Rights (2008) adlı kitapların ya­
zarı ve State o f the W orld’s Fathers (2015) kitabının ortak
yazarlarından biridir.

* S E L Y A Y IN C IL IK / G İRİŞ K İT A P LA R I
*SEL YAYIN CILIK
Kuloğlu Mahallesi, Turnacıbaşı Caddesi,
No: 17, Beyoğlu - İstanbul
Tel. (0212) 516 96 85

http://www.selyayincilik.com
E-mail: halklailiskiler@selyayincilik.com

SATIŞ - DAĞITIM :
Çatalçeşme Sokak, No: 19, Giriş Kat
Cağaloğlu - İstanbul
E-mail: siparis@selyayincilik.com
Tel. (0 2 12) 522 96 72 Faks: (0 2 12) 5 16 97 26

* S E L Y A Y IN C IL IK : 929
GİRİŞ KİTAPLARI: 0 1
ISBN 978-975-570-940-6

FEMİNİZM
Dünyanın Neden Bu Kelimeye Hâlâ ihtiyacı Var?
Nikki van der Gaag

Türkçesi: Beyza Sumer Aydaş

Özgün Adı:
Feminism
Why the world still needs the F-word

© New Internationalist Publications Ltd., Oxford, UK, 2017


© Sel Yayıncılık, 2018

Genel Yayın Yönetmeni: irfan Sancı


Dizi editörü: Utku Özmakas
Yayına hazıdayan: Bilge Sancı
Kapak tasanm: Aslı Sezer
Sayfa tasanm: Gülay Tunç

Birinci Baskı: Eylül, 2018


ikinci Baskı: Mart, 2019

Baskı ve Cilt: Yaylacık Matbaası


Fatih Sanayi Sitesi, 12/197-203
Topkapı-İstanbul, 567 80 03

Sertifika No: I 19 3 1
Nikki van der Gaag

FEMİNİZM
Dünyanın Neden
Bu Kelimeye Hâlâ İhtiyacı Var?

Türkçesi: B eyza S ü m e r A yd aş
İÇİNDEKİLER

Ö n sö z................................................................................................9
G iriş................................................................................................. 11

I. Bölüm
Biraz Sorun Ç ıkarm ak ................................................................. 15

II. Bölüm
Feminizm: Adil O lmayan Bir Dünyaya T e p k i....................... 37

III. Bölüm
Feminizm ve D ört A nahtar Kelime: Kapitalizm, Çatışma,
İklim Değişikliği ve D ini M uhafazakârlık................................59

IV. Bölüm
Başarılı Bir Kadına Ket Vurabilirsiniz: İktidar,
Politika ve İm tiyaz........................................................................79

V. Bölüm
Kadına Yönelik Şiddet: Hiç Bitmeyen Bir Salgın................... 99

VI. Bölüm
Bedenlerimizi Geri Almak: Feminist Bir P ro je .....................115

VII. Bölüm
Bir Fem inist Yetiştirmek: Değişen T utum lar 131
Koşaya ve gelecek feminist nesillere...
Önsöz

1960’lar Uganda’sında büyüdüm ve tam anlamıyla babamın kızıy­


dım. Kendisine çok hayrandım ve insanlar ona benzediğimi söy­
lüyorlardı. Annemle ilişkimse çok daha zorluydu ama büyüdükçe,
kim olduğum ve inandığım şeylere neden inandığım üzerine dü­
şündükçe annemle anneanneme yakınlaştığımı fark ettim. Onları
oldukları kişi yapan mücadeleleri anlamaya ve bu mücadelelere
derin bir bağlılık duymaya başladım. Dolayısıyla bunlar beni de
şekillendirdi.
Bizi büyütmek için öğretmenliği bırakan annem sonrasında top­
luluk lideri oldu. Köydeki kadınlarla dayanışma ağları oluşturdu ve
onlar için kulüpler kurdu. Ben küçükken okula giden kadınların
sayısı çok azdı. Dolayısıyla kadınlar okuma yazmayı bu kulüplerde
öğrendiler; ev işlerini, çocuk bakımını, sağlık, hijyen ve beslenmeyi,
gelir yaratmayı, önemli yaşam becerilerini hep buralarda öğrendi­
ler. Uganda’daki kadın hareketi de bu köklerden gelişti.
Yıllar sonra parlamentoda bir sandalye için yarışırken, amcala­
rımdan birinin söylediği bir söz zaman zaman aklıma düşerdi. “Bir
çocuğum ve üç sefil kızım var,” derdi bana. Kızlarını çocuktan say­
mıyordu. Kampanya gezilerim sırasında ne zaman bundan bahset-
sem kadınlar başlarını sallayarak onaylamadıklarını gösterir, ben
de onlarla toplumsal cinsiyet meselelerini tartışmaya başlardım.
Bugün, kadınlar hâlâ haklarından veya haklarının olmamasın­
dan bahsediyorlar. Ayrıca halen tüm dünyada türlü biçimlerde ha­
rekete geçmeye devam ediyorlar.
Feminizm bir zamanlar galiz bir kelimeydi, hatta kimi kadın
hakları eylemcileri tarafından bile reddediliyordu; şimdi ise hem
kendilerinden öncekilerin kazanımlarmı hem de bu ilerleyişe yö­
nelik -ister yoksulluk, ekonomik eşitsizlik, dini fanatiklik ister ik­
lim değişikliğinden kaynaklanıyor olsun- tehditleri kavrayabilen
yeni nesil tarafından sahipleniliyor.
FEMİNİZM

Yeni medya ile dijital yeniliklerin mücadele yürütme ve farkın-


dalık yaratmakta faydalı gereçler olduğunun ortaya çıktığı yirmi
birinci yüzyılda dünyamız çok daha küçük görünüyor. Gelgele-
lim, kadın haklarına yönelik tehditlerin çoğu, annem ve annean­
nem zamanında nasılsa aynen öyle: Erkeklere kadınlardan, oğlan
çocuklarının eğitimine kız çocuklarmkinden daha fazla değer ve­
ren, kadınların asgari ücretle vasıfsız işlerde çalıştığı, ev içi şiddete
maruz kaldığı ve düşündüklerini açıkça söylemeye cüret ederlerse
susturuldukları ataerkil bir toplum.
2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında
toplumsal cinsiyet eşitliğine özel bir vurgu yapılmasının yanı sıra
Pekin Eylem Platformu ile BM Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı
kararı da dahil olmak üzere pek çok uluslararası sözleşmede kadın
hakları açısından önemli değişiklikler yapıldı. Dünyadaki kadınla­
rın durum unu iyileştirmenin erkeklerin yaşamını da iyileştirece­
ğine dair anlayış giderek yaygınlaşıyor ve tüm dünyada daha fazla
kız çocuğu en azından ilköğretimi tamamlıyor. Politikada, sporda,
sanatta ve daha nice alanda daha fazla kadın rol modeli var. Fe­
minizm ile kadın haklarının sakatlık, ırk ve cinsellik konuları da
dahil olmak üzere diğer haklarla mücadeleleri kucakladığına dair
farkındalık artıyor.
Nikki van der Gaag’ın bu bilgilendirici ve özlü feminizm reh­
berinde vurgulandığı üzere, çoğu zaman ciddi kişisel riskler alarak,
harika sosyal yardım kampanyalarına ve mücadelelere imza atan
pek çok kişi ve grup var. Onlardan ilham alalım ve daha adil, daha
feminist bir yirmi birinci yüzyıl yaratmak için yan yana duralım.

Winnie Byanyima
Oxfam International, İcra Direktörü

10
Giriş

Kadın hakları üzerine çalıştığım yirmi yıldan uzun süre boyunca


feminizm hakkında biriktirdiğim kitapların sayısına inanamıyo­
rum. Masamdaki yığınlar o kadar yüksek ki, odamdan dışarısını
göremiyorum ve kitaplar sürekli devrilip duruyorlar. Bazıları ta
ergenlik yıllarımdan, bazıları daha bu ay yayımlanmış ve neden bir
tane daha yazdığımı merak ediyorum...
Ama sonra onlara tekrar bakıyorum da, gençliğimi, benden ön­
cekilerden -Alice Walker, Nawal el Saadawi, Germaine Greer, Betty
Friedan, Maya Angelou, Dale Spender, Juliet Mitchell, Susan Falu-
di, Lynne Segal ve Urvashi Butalia’dan- nasıl ilham aldığımı hatır­
lıyorum. Dünyanın farklı yerlerinden fikirlerinin yanı sıra -genel­
likle yürek parçalayıcı- hikâyelerini de benimle paylaşan ve bunları
dünyayla paylaşmamı isteyen harika kadınlarla kız çocukların hepsi
aklıma geliyor.
Ayrıca çocukların ve işin peşinde koştuğum, partnerimin “sırf’
çocuklarımızla olmak için ofisinde izin alan tek erkek olduğu, post-
feminist 1990’ların kasvetli yıllarında bir feminist olarak “meydan­
da” olmanın ne kadar zor olduğunu hatırlıyorum.
Bugünlerde feminizm yeniden popüler. Gün geçmiyor ki ço­
ğunlukla bu kelimeyle sorunu olmayan genç kadınlar (ve kimi er­
kekler) tarafından kaleme alınmış veya bu insanların yazılmasını
teşvik ettikleri bir makale veya bir tartışma olmasın... Gerçi bu
hâlâ feminizm kelimesini kullanmanın bir bedeli olmadığı anla­
mına gelmiyor.
Bazı meselelerde bir arpa boyu kadar yol alamadık, hatta ba­
zıları daha da kötüleşti: Kadına yönelik şiddet, düşük ücretli,
güvencesiz işlerin çoğunun yanı sıra evdeki ücretsiz işle bakımı
halen kadınların yapıyor olması ve pek çok ülkede kadınların
çetin bir mücadeleyle kazandığı haklara karşı hem siyasi hem

ıı
FEMİNİZM

dini tepki. ABD’de bile hiç kadın başkan olmaması ve mizojinik*


söylemin en üst düzeylerde bile kabul edilebilir görülmesi, kadın
haklarına omuz vermek için hepimizin her zamankinden daha
çok çalışması gerektiği, aksi takdirde toplumsal cinsiyet eşitliğin­
de dünya çapında gerilemeler yaşama riskiyle karşı karşıya kalı­
nacağı anlamına geliyor.
Bugünün pek çok feminizmi, bazen beni deli edecek ama ço­
ğunlukla kendime feminist demekten gurur duyacağım biçimde,
hem daha çeşitli hem de daha tartışmacı. Trans bireylerinki de da­
hil olmak üzere cinsellik artık çok daha rahat yaşanıyor, fakat her
şey de iyiye gitmiyor. Kadınları bölen şeylere dair -ırk ve etnik kö­
ken, sınıf ve kast, cinsellik, sakatlık, coğrafya, tarih vd.- farkındalık
eskisine göre arttı; ama halen her gün bununla mücadele ediyoruz.
İnternet, önem verdiğimiz şeyleri ele alma biçimlerimizi iyi ya da
kötü yönde dönüştürüyor.
Bir sürü meselede çok sayıda kadın açısından ilerleme yaşandı.
Eskiye kıyasla çok daha fazla kız çocuğu okula gidiyor. (Bazı yer­
lerde) kadın devlet başkanlarımız ve CEO’larımız var. Dünyanın
her yerindeki kadınlar -h er ne kadar çoğu bunları talep edemese
de- haklarını biliyorlar. Bunların çoğu, adını söylesek de söyleme­
sek de, feminizm sayesinde gerçekleşti. Bazı şeylerse iyiye gitmedi:
Kadına yönelik şiddet, iktidar pozisyonlarında kadınların yokluğu,
hem ekonomik tasarrufların hem de dini aşırılık yanlılığının ka­
dınlara etkisi, düşük ücretli, güvencesiz işlerin çoğunun yanı sıra
evdeki ücretsiz işle bakımı halen bizim yapıyor olmamız ve buna
benzer daha pek çok şey.
Bu kitap bugün dünyada feminist olmakla ilişkili kazanımlarla
kayıpları, zorluklarla yenilgileri anlatıyor. Savaşacağınız bazı ger­
çekler veriyor. Hepimize, yani kadınların yanı sıra erkeklere de,
daha adil bir dünya mücadelesine katılma çağrısında bulunuyor.

* Kadın düşmanlığı anlamına gelen mizojini terimi Yunanca kökenlidir. “Mizo” (mi-
sieti) Yunanca “nefret veya düşmanlık”, “jinni” (güne) ise “kadın” anlamına gelmek­
tedir. (ç.n.)

12
GİRİŞ

Çünkü feminizm demek, dayanışma demektir ve halen fena halde


buna ihtiyaç duyuluyor. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca
kadınla kız çocuğu şiddete, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa maruz kal­
maya ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye devam ediyor.
Son olarak bu kitapta, dünün, bugünün ve yarının feministleri
hürmetle anılıyor. Hayatımı şekillendirmeme yardım ettiğiniz için
hepinize teşekkürler.

Nikki van der Gaag

13
I. Bölüm
Biraz Sorun Çıkarmak

9
Neyi seçersen seç, ne kadar çok yolu kat edersen et, umarım bir
hanımefendi olmayı seçmezsin. Umarım kurallara uymamanın ve
gittiğin yerlerde biraz sorun çıkarmanın bir yolunu bulursun. Ayrı­
ca umarım o sorunun bir kısmını kadınlar adına çıkarmayı tercih
edersin.
N ora E phron, A m erikalı senaryo ve ro m an yazarı,
yapım cı ve yönetm en

Feminizm bir sürü ülkede çok büyük işler başardı ama özellikle
ırkçılığın veya yoksulluğun neden olduğu türden dezavantajlarla
karşı karşıya olan kadınlarla kız çocukları için hâlâ yapılacak çok
şey var. Feminizmin farklı farklı yüzleri mevcut ve bu kelimenin
ne anlama geldiği konusundaki tartışma halen sürüp gidiyor.
Gelgeldim kesin olan tek şey şu: Farkhlıklarımızı bir kenara bı­
rakıp haklarımız için mücadele etmek üzere birlikte çabalama­
mız gerekiyor.

Feminizm her daim kamçılayıcı, heyecan verici ve tartışmalı ola­


gelmiştir. Feminist olmak için keskin bir zekâya, kocaman bir yü­
reğe, mizah anlayışına sahip olmalısınız ve deriniz de kalın olmalı.
Nora Ephron’un deyişiyle “biraz sorun çıkarmaya” hazır olmalısınız.
Her ne kadar feminizm 1990’ların ve 2000’lerin başlarındaki kas­
vetli havasından sıyrılmış olsa da, bugün kendinize feminist demek
için hâlâ cesur olmanız gerekiyor. Dünyanın farklı yerlerindeki fe­
ministlerle konuşurken -b u kitaptaki hikâyelerin ortaya koyduğu
gibi- çoğunlukla devasa eşitsizlikler karşısında başarmaya çalıştık­
ları şeylerden dolayı onlara hep büyük bir hayranlık duydum.
Yine de, son yıllarda özellikle genç kadınların (ve bazı genç er­
keklerin) kendilerini feminist olarak adlandırmaktan ve artık ikin-

15
FEMİNİZM

ci sınıf vatandaşlar olmayı kabul etmeyeceklerini ilan ettikleri sanal


ve gerçek mecralara sahip çıkmaktan giderek daha fazla mutluluk
duyduğunu görmek cesaret verici.
Fransız entelektüel, yazar ve feminist Simone de Beauvoir
1949’da yayımlanan İkinci Cins adlı kitabında “kadın doğulmaz,
kadın olunur” demişti. De Beauvoir, gördükleri muameleye rağ­
men kadınların erkeklerden hiçbir şekilde aşağı olmadığına tut­
kuyla inandı ve çağrısı şimdi tüm dünyadaki yeni nesil feministler­
ce sahipleniliyor.
Feminizm o zaman ne kadar gerekliyse şimdi de bir o kadar ge­
rekli. Birleşmiş Milletler toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanma­
sının seksen yıl süreceği tahmininde bulunuyor. Bu çok uzun bir
süre. Feminizm bugün de her zaman olduğu kadar anlamlı ve bu
kitabın göstereceği üzere hâlâ ihtilaflı.

Kendini feminist olarak adlandırmak


Feminizm yeniden popüler. 2016’da ABD’de yapılan bir araştırma­
ya göre,
• On kadından altısı ve erkeklerin üçte biri kendilerini feminist
veya sıkı feminist olarak adlandırıyor.
• On kadından yedisi hareketin güçlendiğini söylüyor.
• On kadından en az dördü hareketin hiddetli olduğunu düşü­
nüyor ve aynı orandaki katılımcı, kadınların karşılaştığı zor­
luklardan dolayı erkekleri haksız yere suçladığını söylüyor.
• Genç kadınlar feminist hareket konusunda yaşlı kadınlara
göre daha iyimserler.
• On genç kadından en az dördü kadın haklarıyla ilgili görüşle­
rini sosyal medyada ifade ettiklerini söylüyor.
• Kendini en çok feminist olarak adlandıran iki demografik
grup 18-34 yaş arasıyla (%63) 50-64 yaş arasındakilerden
(%68) oluşuyor.1

1 The Washington Post ve Kaiser Aile Vakfı, 2016. nin.tl/USfeminism.

16
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Pew Araştırma Merkezi’nin 2015’te yaptığı küresel bir ankete


göre, “toplumsal cinsiyet eşitliği tüm dünyada en yaygın kabul gö­
ren demokratik ilkeler arasında” yer alıyor.2Otuz sekiz ülkeyi kap­
sayan araştırmaya göre, katılımcıların %65’i kadınların erkeklerle
aynı haklara sahip olmasının çok önemli olduğuna inandıklarını
söylese de, yirmi dört ülkede kadınların, toplumsal cinsiyet eşitliği­
ni destekleme olasılığı erkeklerden daha yüksek.

Toplumsal cinsiyet eşitliği için çabalayan herkes kendisini femi­


nist olarak adlandırmıyor; bazı bağlamlarda ve toplumlarda bunu
yapmak çok zor, hatta düpedüz tehlikeli olduğundan, toplumsal

2 Pew Araştırma Merkezi, 2015. nin.tl/pew-support.

17
FEMİNİZM

cinsiyet eşitliğinden, hatta kadın haklarından bahsetmek daha kolay


geliyor. Kosova’da yaşayan feminist eylemci Ajete Kerqeli “Pek çok
kadın kendine feminist demekte tereddüt ediyor. Burada olumsuz
bir çağrışımı var. İnsanlar bana ‘toplumsal cinsiyet meselelerinin
IŞİD’ı [Daeş’i] gibi oluyorsun!’ diyor” açıklamasında bulunuyor.3
Endonezya Kadınların Güçlendirilmesi ve Çocuk Koruma Baka­
nı Sri Danti Anwar bana, “Bu kelimeye [feminist] karşı bir direnç
var; çünkü Batılı olarak görülüyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği fikrini
insanların hayatlarıyla ilişkilendirmeliyiz. Asıl zorluk burada, dilin
kendisinde değil” demişti.4
ABD’de bile “Feminizme kimin ihtiyacı var?” adlı bir kampan­
ya yürüten öğrenciler şunu kabul ettiler: “Bugün kendinize feminist
dediğiniz an, pek çok insan hiç tereddüt etmeden sizin erkeklerden
nefret eden, sutyen yakan, mızmız bir liberal olduğunuzu varsaya­
caktır... Feminizm hem yanlış anlaşılıyor hem de düzenli olarak ge­
niş bir toplumsal ölçekte karalanıyor... Hepinizi bu kelimeyi kendi­
niz için tanımlamaya devam etmeye davet ediyoruz!”5
Hindistanlı feminist yayıncı Urvashi Butalia, “Dünyanın dört bir
yanındaki feminist hareketler var oldukları yerlerin özgün siyasi ve
ekonomik gerçekliklerinden doğuyor” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu anlamda, her hareketin farklı meseleleri ve ilgi alanları var.”
Ama şuna inanıyor: “Kültürel ve ekonomik farklılıklara rağmen, ka­
dınların dünya çapında paylaştıkları, feministlerin ilgi alanına giren
müşterek meseleler var.”6
Kolombiya’dan Samantha Eyler ise şu fikri dile getiriyor: “Ev­
rensel bir feminizm kavramı var; bu sadece hareketin tek bir coğrafi
kanadının mülkiyetinde değil. Asıl önemli olan, biz uluslararası ka­
dın hakları eylemcilerinin birlikte hareket etmesi gerektiği gerçeği.”7

3 Yazarla kişisel bir sohbetten.


4 Nikki van der Gaag, Feminism and Men, Zed Books, Londra, 2014. (Feminizm ve Er­
kekler, çev. Güzide Diker, Aram Yayınları, Eylül 2017).
5 whoneedsfeminism.tumblr.com.
6 Granta, nin.tl/granta-urvashi.
7 nin.tl/eyler-exporting-feminism.

18
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Fem inizm : tanım lar

1882'de ilk kez bu kelim eyi o lum lu bir şekilde, kadınların ha­
yatlarını iyileştirm eyi am açlayan m ücadele olarak tan ım layan ,
Fransız aktivist Flubertine A uclert o ld u.8
Y azar ve aktivist Rebecca W est ise 1913'te bir başka tanım
ö nerm işti: "Şahsen fem inizm in tam olarak ne o ld uğ unu asla bu­
lam adım . Tek b ildiğim beni kapı paspasından ayıran hissiyatları
ifade ettiğ im d e insanların bana fem in ist dediği."
M erriam -W ebster Sözlüğü'nün fem inizm tanım ı ise oldukça
açık: "Erkeklerle kadınların eşit haklara ve fırsatlara sahip olm a­
sı gerektiği düşüncesi." W ikipedia'ya göre fem in izm , "Kadınlar
için eşit siyasi, ekonom ik, bireysel, toplum sal haklar tan ım la­
m ak, tesis etm ek ve g erçekleştirm ek ortak am acını paylaşan bir
dizi siyasi hareket, ideoloji ile toplum sal h areketlerdir."9
Deneyim li fem in ist aktivist, akadem isyen ve yazar bell ho­
oks da benzer bir öneride bulunarak, fem in izm le ataerkilliğin
yok edilm esi arasında net bir bağlantı kurar: "Basitçe söylem ek
gerekirse, fem inizm cin siyetçiliği, cinsiyete dayanan söm ürüyü
ve baskıyı bitirm eyi am açlayan bir h arekettir."10

Feminizm Neyi Başardı?


Bugün dünyada kadınların oynadığı roller, pek çok ülkede büyük­
annelerinin oynadıklarından oldukça farklıdır. Kadınlarla kız ço­
cuklarına pek çok yerde eskiden olduğundan çok farklı bir şekilde
bakılmakta ve daha sonraki bölümlerde netleşeceği üzere bundan
elli yıl öncesine bile kıyasla kamusal yaşama çok daha fazla katıl­
maktadırlar ama burada ilerleme kaydettikleri dört önemli alana
işaret etmekte fayda var.

8 Isabelle Ernot, ‘Sociétés industri-elles: un siècle de mutations’, Geneviève Dermenji-


an, Irène Jami, Annie Rouquier ve diğerleri, La place des femmes dam l’histoire: une
histoire mixte içinde, Éditions Berlin, Paris, 2011.
9 en.wikipedia.org/wiki/Feminism.
10 nin.tl/bellhookspain.

19
FEMİNİZM

Birincisi, çoğu ülke geçtiğimiz elli yıl içinde kadınlarla erkekler


arasında eşitliği geliştirmek üzere sözleşmeler imzaladı ve yasalar
geçirdi. Örneğin 139 anayasa toplumsal cinsiyet güvencesi içeriyor;
125 ülkede ev içi şiddet yasadışı ilan edilmiş durumda; 117 ülkede
eşit ücret yasaları bulunuyor; 173 ülkede ücretli doğum izni garanti
ediliyor ve 29 ülkede kadınların siyasete katılımını desteklemek üze­
re kotalar bulunuyor. Kadınlar 115 ülkede mülk sahibi olmak için
erkeklerle eşit haklara ve 93 ülkede eşit miras haklarına sahip. Her
ne kadar yasaların tek başına yeterli olmadığını görecek olsak da,
bunlar doğru yönde atılmış adımlardır.
İkincisi, her ne kadar erkekler halen kamusal iktidar pozisyon­
larının çoğunu elinde tutsa da kadınlar artık dünyadaki resmi işgü­
cünün %40’ını oluşturuyor. Bunlar çoğunlukla düşük ücretli, söz­
leşmeli işler olabilir ve toplumsal cinsiyet bağlamında devam eden
ücret uçurum unu kapatmıyor olabilir ama yine de kayda değer de­
ğişikliklerdir. Devlet başkanı veya başbakan, CEO ve küçük işletme
sahibi kadınların sayısı ise halen az olmakla beraber artıyor.
Üçüncüsü, artık çok daha fazla kız çocuğu okula gidiyor.11Eğitim,
toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini gidermenin tek çözümü olmasa da,
eğitimli olmak kadınlara, ekonomik özgürlük de dahil daha fazla ba­
ğımsızlık tanıyor. Bu ayrıca erken yaşta ve istemedikleri halde evlen­
me olasılıklarının da daha az, aile planlaması ve diğer önleyici sağlık
uygulamalarını kendileri ve aileleri için kullanma olasılıklarının daha
fazla ve kendi çocuklarını -özellikle de kızlarını- okula gönderme
olasılıklarının daha yüksek olacağı anlamına geliyor.12
Dördüncüsü, yüz yıl önce kadınlar sadece dört ülkede ulusal se­
çimlerde oy kullanabiliyorken bugün Suudi Arabistan ve Vatikan
hariç her ülkede oy kullanabiliyorlar.
Bu değişikliklerin çoğu, kadınların örgütlü olarak, tam da Nora
Ephron’un bahsettiği türden “sorun” çıkarmaları yoluyla feminizm
sayesinde gerçekleşmiştir. Bunlar “hayır”ı cevap olarak kabul etme­
yen kadınlardır ve çoğu bunun bedelini hayatlarıyla ödemiştir.

11 ungei.org.
12 UNICEF, nin.tl/unicef-girls.

20
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Tehdit Altındaki Kazanımlar


O halde neden feminizme halen ihtiyacımız var? Bazı insanlar, özel­
likle Kuzey ülkelerindekiler, feminizme artık ihtiyacımız olmadığı­
nı ve feminizmin hedeflerine ulaşıldığını iddia ediyor. Ne var ki, ge­
rileme yaşanmasının ne kadar kolay olduğunu görmek için çok da
uzağa gitmemize gerek yok: 2016 ABD başkanlık seçimleri sırasında
sergilenen mizojini bunu çok açık bir biçimde gösterdi.
Pek çok ülkedeki duruma yakından baktığımızda ise kadınlarla
kız çocuklarının yaşamlarındaki çok sayıdaki iyileşmeye ve hak­
larının teslim edilmesine rağmen, sosyal adaletin tam anlamıyla
sağlanmasının zor olduğu zamanlarda yaşadığımızı görebiliriz.
Kalkınmada Kadın Hakları Derneği’nin (AWID) bir raporuna
göre, “Tecrübeler, onlarca yıl önce kazanılan -ürem e tercihi, temel
eğitime erişim [ve] hareket özgürlüğü gibi- kadın hakları zaferle­
rinin bile yeni bir geriye dönüş tehdidiyle karşı karşıya olduğunu
gösteriyor.”13

Kadın hakları konusunda aşağıdaki maddeler yasalarında bulunan


veya bulunmayan ülkeler, 2014

Kadınlar ve erkekler için


güvenli asgari evlenme yaşı

Cinsel tacizi yasaklayan


yasalar

Ev içi şiddet konusunda


yasalar

Toplumsal cinsiyet eşitliğini


güvence altına alan
anayasalar

0 10 20 30 40 50 60 70 80 90 100 110 120 130 140 150


| Hayır H Evet

Kaynak: Dünyadaki Kadınların ilerlemesi Raporu 2015-2016, BM Kadın Birimi.

13 Srilatha Batliwala, Women Moving Mountains: Collective Impact of the Dutch


MDG3, Kalkınmada Kadın Haklan Derneği, 2013.

21
FEMİNİZM

Artan aşırılık yanlılığı, şiddet içeren çatışmalar, ekonomik kriz­


ler, işsizlik ve iklim değişikliği bugün dünyadaki başlıca problem­
lerin sadece birkaçı (bkz. üçüncü bölüm). Her türden eşitsizlik art­
maya devam ediyor. Dünyadaki insanların en zengin %1’lik kesimi
dünyadaki varlıkların yaklaşık %40’ına sahipken en yoksul %50’lik
kesimi varlıkların %1’inden daha azma sahip (bkz. ikinci bölüm).14
BM’nin en son “Kadınların İlerlemesi” raporunda şunlar belir­
tiliyor: “Mali küreselleşme, ticari serbestleşme, kamu hizmetlerinin
süregiden özelleşmesi ve kalkınma sürecinde şirket çıkarlarının gi­
derek artan rolü, iktidar ilişkilerini, insan haklarının kullanılması­
na ve sürdürülebilir geçim yollarının tesis edilmesine zarar verecek
şekilde değiştirdi.”15
Kemer sıkma politikaları mevcut sosyal yardımların kısılmasına
yol açıyor ve bu da hem ailelerin hem de bireylerin daha çok müca­
dele etmesi anlamına geliyor. Bu durum, -daha sonra göreceğimiz
üzere- özellikle kadınları ve kız çocuklarını etkiliyor. Örneğin, ev­
deki ücretsiz iş ve çocuk bakımından halen büyük ölçüde kadınlar
sorumlu olduğundan, kreş ödeneğinin kesilmesinin veya sosyal hiz­
metlerdeki kesintilerin asıl yükü kadınların omzuna biniyor.16
Eşitsizliklerin gün geçtikçe arttığı bir dünyada, ölüm saçan sa­
vaşlarda binlerce kişi hayatını kaybederken kimileri de konfor için­
de yaşamaya devam ediyor. Akdeniz’de savaş veya yoksulluktan
kaçan çaresiz insanlar küçücük teknelere istiflenip daha güvenli
ama hiç de hoş karşılanmadıkları kıyılara ulaşmaya çabalıyor. İşsiz
gençlerin sayısının emsalsiz bir boyuta ulaştığı görülüyor. Toplum­
sal cinsiyet ayrımcılığının, halihazırda marjinalleştirilmiş kadınla­
rın ve kız çocuklarının çok daha fazla ayrımcılığa maruz kalması
anlamına gelecek şekillerde coğrafya, sınıf, etnik köken, konum,
cinsellik veya sakatlık ile iç içe geçtiğine tanıklık ediliyor.

14 BM Kalkınma Programı, Humanity Divided: Confronting Inequality in Developing


Countries, New York, 2013.
15 BM Kadın Birimi, Progress of the World’s Women 2015-2016: Transforming Econo­
mies, Realizing Rights, New York, 2015.
16 BM Kadın Birimi, The Global Economic Crisis and Gender Equality, NewYork, 2014.

22
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Kadına yönelik şiddet, salgın bir hastalık misali yayılmaya de­


vam ediyor ve ırk, sınıf ve coğrafya ötesi bir durum arz ediyor.
Dünya çapında her üç kadından biri halen partner şiddetiyle karşı
karşıya.17 Kadınlar sürekli olarak mizojini ile istismara maruz kalı­
yor ve internetin yaygınlaşmasıyla bu durumda patlama yaşanıyor.
Başka bir meseleyi, anne ölümlerini ele alalım. 1990 ila 2015
yılları arasında %44 oranında azalmış olsa da18 halen her gün 830
kadın hamilelik ve doğumla ilişkili önlenebilir sebeplerle ölüyor.
Bu ölümlerin %1’i dışında hepsi Güneydeki ülkelerde vuku bu­
luyor. Anne ölüm oranı Güney Sudan’da her 100 bin doğumda
2.054’ten, Estonya’da her 100 bin doğumda 2’ye kadar değişiklik
gösteriyor.
Başka karşılaştırmalar da bir o kadar çarpıcı. Latin Amerika’da
yerli kadınların okuma-yazma bilmeme olasılığı, yerli olmayan
kadınlardan iki kat daha fazla.19 Gey evlilikleri artık yirmi dört
ülkede yasal ama yetmiş altı ülkede lezbiyen, gey, biseksüel, trans
veya interseks (LGBTI) bireylerin cinsel aktivitelerine karşı ceza
kanunu bulunuyor.20
Bu gerilemelerin bazıları kadınların kazandıkları haklara doğ­
rudan tepki olarak gerçekleşiyor. Hindistan’daki Bölgesel Kaynak
Merkezlerinin Desteklenmesi Derneği’nden (SPARC) Sheela Pa-
tel şunları söylüyor: “Kadınların çıkarları için çalıştığınızda -eğer
gerçekten zeki ve çok şanslıysanız!- iki ileri bir geri de olsa yol kat
ediyorsunuz ve o geri adımlar ironik bir şekilde çoğunlukla etki­
liliğinizin kanıtı; çünkü iktidar yapısına karşı arz ettiğiniz tehditle
onun sizi geri püskürtme girişimini temsil ediyor.”21

17 BM Kadın Birimi, Progress o f the World’s Women, a.e.


18 WHO, nin.tl/who-mm.
19 BM Kadın Birimi, Progress of the World’s Women, a.e.
20 nin.tl/76-crimes.
21 Srilatha Batliwala ve Alexandra Pittman, Capturing Change in Women’s Realities: A
Critical Overview of Current Monitoring & Evaluation Frameworks and Approaches,
Kalkınmada Kadın Hakları Derneği, 2010.

23
FEMİNİZM

Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Endeksi, 2006’da Dünya


Ekonomik Forumu tarafından sunuldu. Söz konusu endeks, top­
lumsal cinsiyet eşitsizliğinin ilerleyişini izlemeyi, ekonomi, politi­
ka, eğitim ve sağlıkta ulusal toplumsal cinsiyet uçurumlarını ölç­
meyi ve ülke sıralamaları yapmayı amaçlıyordu.2223Bu endeks, en
zengin ülkelerde bile değişimin her zaman ilerleme anlamına gel­
mediğini gösteriyor. Örneğin, Birleşik Krallık 2008’de on üçüncü
sıradayken 2015’te on sekizinci sıraya geriledi. Aynı dönemde ABD
yirmi yediden yirmi sekizinci sıraya geriledi.

Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu 201523

İlk 12-En Küçük Uçurum Son 12-En Büyük Uçurum


İzlanda 1 Suudi Arabistan 134
Norveç 2 Umman 135
Finlandiya 3 Mısır 136
İsveç 4 Mali 137
İrlanda 5 Lübnan 138
Ruanda 6 Fas 139
Filipinler 7 Ürdün 140
İsviçre 8 İran 141
Slovenya 9 Çad 142
Yeni Zelanda 10 Suriye 143
Almanya 11 Pakistan 144
Nikaragua 12 Yemen 145

Bu nedenle ABD’de Duke Üniversitesi’nden bir grup kadın öğ­


renci “Feminizme kimin ihtiyacı var?” adlı bir kampanya yürüttü
ve insanların boyunlardaki pankartlarla çektikleri selfıleri gönder­
mesiyle viral bir hal aldı. Bazı örnekler şunlardı:
• “Feminizme ihtiyacım var; çünkü (mühendislik ve doktorluk
gibi) ‘erkek işleri’ ‘kadın’ işlerinden daha fazla kazandırıyor ve
bu hiç hoş değil!”

22 nin.tl/GGGreport2015.
23 nin.tl/GGGR2015.

24
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

• “Feminizme ihtiyacım var; çünkü çocukken bana ailem kızların


aynı anda hem güzel hem de akıllı olamayacaklarını söyledi.”
• “FEMİNİZME ihtiyacım var; çünkü kadın haklarından bahse­
derken birisi gelip bana ‘Kadınlar sadece midelerimizi doldur­
maya ve testislerimizi boşaltmaya yarar’ dedi.”24

I Call Myself a Feminist: the view from twenty-five women un­


der thirty (Kendimi Feminist Olarak Adlandırıyorum: Otuz yaş altı
yirmi beş kadının görüşleri) adlı, makale derlemelerinden oluşan
kitabın editörleri Amy Annette, Martha Mosse ve Alice Stride söz
konusu kitabı şöyle özetliyor:

Feminizme ihtiyacımız var; çünkü okula gittikleri için kız çocuk­


larının kafalarına sıkılıyor. Feminizme ihtiyacımız var; çünkü er­
keklerin iğrenç arzularına boyun eğmeyi reddettikleri için kadınlar
diri diri yakılıyor. Feminizme ihtiyacımız var; çünkü eş ve anne
olmaları dışında kadınlar hayatın her alanında yeterince temsil
edilmiyor. Feminizme ihtiyacımız var; çünkü Birleşik Krallıkta her
beş kadından biri cinsel şiddete maruz kalıyor ve genellikle bundan
dolayı ya suçlanıyor ya da utandırılıyor. Feminizme ihtiyacımız
var; çünkü kadınların bedenleri siyasallaştırılmaya, denetlenmeye
ve fetişleştirilmeye devam ediyor. Feminizme ihtiyaç duymamızın
daha pek çok sebebi var... Bütün dünyada müttefiklerimiz var ve
feminizm artık sadece kadınların meselesi olarak görülmüyor...
Genç feministlerin orada kalabalıklar arasında olduğunu biliyoruz.
Biz Siziz. Bu sizin için. Bu bizim için.

Bir Değil, Birçok Feminizm


Feminizmin ideolojik zenginliği pek çok değişik yerde, toplum, kül­
tür, dil üzerinde derin ve radikal bir etki bırakıyor. Ne var ki, diğer
toplumsal hareketler gibi, feministler de ırk, sınıf, cinsellik ve coğraf­
ya ile bölünmüş dürümdalar ve fuhuş/seks işi ile pornografi, demok­
rasi, militerleşme, barış ve güvenlik, milliyetçilik, din, cinsellikler,
kalkınma, küreselleşme, özelleştirme, özel kâr, özel mülkiyet, kay­

24 whoneedsfeminism.tumblr.cora.

25
FEMİNİZM

naklara erişim ve bunların kontrolü, gıda güvenliği, sosyal güvence­


ler, makroekonomi, askeri harcamalar, mülkiyet hakları veya Kuzey-
Güney tartışmaları gibi meselelerde farklı tutumlar takınıyorlar.
Belki de en ihtilaflı alanlar ırk, iktidar ve imtiyaz etrafında top­
lanıyor ve Güney’deki ülkelerden bazı feministlerle siyah feminist­
ler feminizmin, dün de bugün de esasen yoksulluk, şiddet veya bas­
kıdan ziyade cam tavan ve toplumsal cinsiyet odaklı ücret uçurumu
konusuyla ilgilenen Kuzeyli, beyaz, orta sınıf kadınlar tarafından
yönlendirildiğini düşünüyor.

Afrika Fem inist Forum u Bildirgesi

Kasım 2006'da G ana'nın Akra şehrinde d üzenlenen Afrika Fem i­


nist Forum u, tüm bölgeden ve diasporadan yüzd en fazla fem i­
nist eylem ciyi bir araya getirdi. Bir bildirge hazırladılar: "Kendi­
m izi açıkça Fem inist olarak tan ım lıyo r ve ad land ırıyo ruz; çünkü
fem in ist kim liklerim izle ve politikam ızla ö vünüyo ruz. Kadın
hakları için m ücadele etm enin son derece politik o lduğunun
farkın d ayız ve bunu adlandırm a süreci de bir o kadar politik.
Kendim izi Fem in ist olarak adlandırm ayı seçm em iz, açıkça ide­
olojik bir konum alm am ız anlam ına geliyor. Kendim izi Fem inist
olarak adlandırarak kadın hakları m ücadelesini politikleştiriyo­
ruz, kadınları tahakküm altında tutan yapıların m eşruiyetini sor-
g uluyo ruz ve dönüştürücü analiz ve eylem için araçlar geliştiri­
yoruz. Afrikalı Fem inistler olarak hem pek çok hem de m u h telif
kim liklerim iz var. Bizler Afrikalı kadınlarız; burada yaşıyoruz ve
başka yerd e yaşasak dahi kıtadaki Afrikalı kadınların hayatlarına
odaklanıyoruz. Fem in ist kim liğim iz 'Eğerler', 'Am alar' veya 'An-
caklar' barındırm ıyor. Bizler Fem inistiz. Nokta."25

25 Afrika Feminist Forumu, nin.tl/aff-preamble.

26
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Amerikalı feminist blog yazarı Jessica Hoffman “Beyaz Feminist­


lere Mektup” adlı yazısında şunları belirtiyordu: “İmtiyaz bir çeşit
zehirdir. Sinsidir, perdeler, yanlış yönlendirir, kafa karıştırır. İktidar
biraz da böyle sürdürülür; iyi niyetli imtiyazlı kişiler asıl meseleyi es
geçip tam olarak ne olduğunu ve ne alakamız olduğunu anlayamaz­
ken, rahat bir şekilde bu konuda sorumluluğumuz olmadığını düşü­
nürüz.” Hoffman’a göre, beyaz feministlerin iktidar ve imtiyazlarının
etkilerini görmeleri gerekiyor, aksi takdirde kendi hayatlarının sınır­
larını aşan bir şeyin, “sadece feminist hareketi değil, tüm toplumsal
değişim hareketlerini dönüştüren derin, nesiller arası, kültürleri aşan
bir çabanın” asla parçası olamayacaklar.26
Bayan Afropolitan olarak da tanınan Nijeryalı-Finli blog yazarı
Minna Salami de şunları belirtiyor:

Feminist olmanın Afrikalılıkla bağdaşmadığı fikri yayılıyor. Ney­


se ki çok sayıda kadının böylesi fikirlerle kafası karışmıyor. Hem
Afrikalı hem de feminist olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz.
Neden? Çünkü gerek erkeklerin gerek beyazların üstünlüğü olsun,
iktidarla savaşmak ve ayağa kalkmak geçmişimizin bir parçası. Bu­
gün Afrikalı bir feminist olmak etkili, canlı, heyecan verici bir gü­
cün parçası olmak demektir.27

Brezilyalı-Amerikalı blog yazarı Juliana Britto Schwartz da buna


katılıyor: “Pek çokları... ‘feminist’ kelimesinin sadece imtiyazlı be­
yaz kadınları temsil ettiğini ileri sürüyor ama bu kelimeden vaz-
geçmemeye karar verdim... Bu bloğun amacı, hareketler arasında
köprü kurmak. Bence feminizmimizin kapsamını genişleterek m üt­
tefiklerle halen işbirliği yapabiliriz, yolları ayırmak işleri iyice zora
sokmak anlamına gelecektir.”28

26 Alternet, nin.tl/alternet-open-letter.
27 The Guardian, nin.tl/vibrant-africa.
28 Foreign Affairs, nin.tl/fa-eyler.

27
Feminizm suya benzer: Nesiller arası bir tartışma29

Farklı feminist nesiller birbirlerinden ne öğrenebilirler? Önde gelen Hindistanlı halk


hareketi aktivisti ve yazar, altmış sekiz yaşındaki Kamla Bhasin, Twitter Gençlik Fe­
minist Ordusu'nun (Twitter Youth Feminist Army) kurucularından on altı yaşındaki
Londralı Lilinaz Evans ile diyalog kuruyor.

Neden feminizme halen ihtiyacımız var?


Kamla Bhasin: Cinsiyetçiliğin her yeri sardığını, küresel olduğunu düşünüyorum.
Bağımsızlığını kazandığını İddia eden, erkeklerle kadınların eşit olduğunu söyle­
yen bir ülkede doğduysanız, o zaman attığınız her adımda durumun hiç de öyle
olmadığını görürsünüz. Örneğin, bugün her şey cinsiyetlendirllmiş durumda.
Şemsiyeler cinsiyetlendirllmiş, kol saatleri cinsiyetlendirllmiş, mendiller cinsiyet-
lendirilmiş, aklınıza gelen her şey. Hindistan'da aynı zamanda son derece cinsiyet-
lendirllmiş bir dilimiz var. Küçük olan her şey dişil, büyük olan her şey eril. Dola­
yısıyla tüm bunlar sadece kötüden daha betere doğru gidiyor; kârın tanrı olduğu
bu ekonomik sistemle savaşmadan toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle savaşamayız.
Lili: Ataerkilliğin kapitalizmin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Bu feminiz­
min yanlış tanıtılma biçimlerinden biri, hiçbir zaman kapita­
lizme ve ürünlerine karşı bir mücadele olarak sunulmu-
or. Her zaman, "Ah, bir iş istiyorum"olarak anlatılıyor.

Ne tür bir feministsiniz?


Kamla: Çok zorlanırsam, eko-feminist, sosyalist
feminist olduğumu söylerim; zira kadınların te­
cavüze uğramasıyla tabiat ananın tecavüze uğra­
ması arasında bağlantı olduğunu düşünüyorum.
Sınıf, kast veya ırk kaynaklı olsun diğer tüm baskı
biçimlerinin de birbirleriyle İlişkili olduklarını
görüyorum. Feminizm değişmeye devam ede­
cek; çünkü ataerkillik mütemadiyen değişiyor,
sürekli kendini yeniliyor, yeni safhalara geçiyor.
Ataerkilliğin gücü kat be kat arttı. Sadece ge­
leneksel ataerkilliklerimizle savaşmak zorunda
olsaydık, başarılı olabilirdik.

29 nin.tl/women-edge.

28
Lili: ikinci dalga feminizm çok şey başardı, özellikle yasalar ve eşitlik hususunda; ancak
en azından Batı'da son derece ırkçı, çoğu zaman transfobik ve homofobikti. Üçüncü
dalga sıradan kadına yönelik şiddete yönelmeye başladı, ama yine özellikle Amerika'da
halen çok transfobik ve oldukça ırkçıydı. Şimdi belki dördüncü veya beşinci dalgada­
yız, daha fazla insanın erişiminin bulunduğu küresel medyamız var ve bu bize daha
kesişimsel bir bakış açısı kazandırıyor. Umarım yakında feminizm içindeki bu baskıcı
tutumlar artık son bulacak.

Aktivizm açısından öncelikleriniz neler?


Lili: Genç kadınları feminizme katacak, daha kapsayıcı bir yola odaklanmak. Sokakta
tacize uğramanız veya daha zayıf olmak için kendinizi aç bırakmanız kabul edilmemeli.
Ama aynı zamanda feminizm tüm kadınlar için olmalı, sadece beyaz veya güzel, daha
zengin kadınlar için değil.
Kamla: Buna tamamen katılıyorum. Ömrümü genç kadınları eğiterek veya onlarla ko­
nuşarak geçirdim. Ataerkillik her yanımızı sarmış durumda ve tüm bunların birbiriyle
bağlantılı olduğu gerçeğine odaklanmaya devam etmek zorundayız. Tüm bunlar kadın
meseleleridir.Tecavüz sadece feminist bir mesele değil; bu herkesin meselesidir.

Bunu nasıl başarabiliriz?


Lili: "Uslu kadınlar nadiren tarih yazarlar" lafını seviyorum. Oy
kullanma hakkını kibarca isteyerek elde etmedik. Feminist
öfke her zaman medya tarafından akıldışı bir şeymiş gibi ve
"Bu manyaklar neden bahsediyor?" denilerek sunuluyor.
Öfke ve tutku, yaşadığımız bu cinsiyetçi deneyimleri
normal olmaktan çıkarmak için önemli; ama bunu ya­
pıcı bir şekilde kullanmalıyız, sebepsiz yere önümüze
gelen her yerde öfke saçmamalıyız.
Kamla: Kesinlikle katılıyorum. Feminizm suya benzer.
Her yerdedir ama koyulduğu kabın şeklini alır. Benim fe­
minizmim Lili'nin feminizminden farklı; çünkü Hindistan'da
yaşıyorum, çünkü karşı karşıya olduğum ataerkillik farklı,
kullandığım teknoloji farklı. Gelgelelim, başarıya ulaşmak için
feminizmin küresel bir hareket olması gerekiyor; çünkü ataerkil­
lik küresel, kapitalizm küresel, ırkçılık küresel. Dolayısıyla hepsiyle
birden, tüm cephelerde savaşmamız gerekiyor.

29
FEMİNİZM

Collectif des Féministes pour l’Egalité (Feminist Eşitlik Kolekti­


fi) Başkan Yardımcısı Ismahane Chouder şöyle diyor: “Batılı, Müs­
lüman bir feministim ve tüm dünyada bütün kadınların haklarını
savunan kampanyalar üzerine çalışıyorum.”30
Kamla Bhasin ile Lilinaz Evans arasındaki diyalogun göster­
diği üzere, genç ve daha eski feministler arasında da görüş ayrı­
lıkları var.
Genç Feminist Fonu FRIDA,31 tam olarak Kamla’nın tarif et­
tiği türden küresel bir hareket yaratmaları için genç feministleri
destekliyor. Yalnızca genç feministlerin küresel örgütlenmesini,
eylemcileri ve grupları desteklemeye odaklanmış, gençlerin öncü­
lüğündeki yegâne katılımcı fon konumunda. FRIDA danışman­
larından Chloe Safıer, “FRIDA genç kadınların, genç kızların ve
trans gençlerin kendi gerçekliklerinin uzmanları olarak kabul edil­
diği, kendi insan haklarına sahip olabildikleri ve kullanabildikleri,
kendi vizyonlarına göre daha adil ve sürdürülebilir bir dünya inşa
etme gücüne sahip oldukları bir dünya tahayyül ediyor” diyor. Bu
fon “Şu anda Güney’deki ülkelerde yetmişten fazla gruba finans­
man sağlıyor, kaynakların nerede ve nasıl aktığına karar verme gü­
cünün genç feministlerin bizzat kendi elinde olduğu katılımcı bir
model kullanıyor.”
Daha sonraki bölümlerde ele alınacak olan feminist hareket
içindeki diğer bölünmeler, seks işi etrafında toplanıyor: Bu bir iş
mi, sömürü mü? Seks işi mi denmeli, yoksa fuhuş mu? Son dö­
nemde transgender üzerine, kimi feministlerin cinsiyet değiştiren
erkeklerin kadın olarak görülmemesi gerektiğini iddia ettiği, diğer-
lerininse tam aksi bir görüşü savunduğu hararetli tartışmalar ya­
şanıyor. Bir makaleye göre transfeminizm “cinsiyetçiliği, erkekleri
ezen, kadınlarıysa ezilen olarak gören, aşırı basit, tek taraflı bir bas­
kı biçimi olarak görmekten uzaklaşma”yı temsil eder.32

30 The Guardian, nin.tl/islamic-feminists.


31 youngferninistfund.org.
32 Ms., nin.tl/Ms-transfeminism.

30
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

Son olarak erkeklerin feminist harekete dahil edilip edileme­


yeceklerine dair görüş ayrılıkları bulunuyor, kimi kadınlar ezenler
olarak erkeklerin destekleyici olabileceklerini ama hareketin par­
çası olamayacaklarını güçlü bir şekilde savunurken, diğerleri top­
lumsal cinsiyet eşitliği hareketini savunan artan sayıda erkek titiz
bir şekilde harekete dahil edilmeksizin feminizmin başarılı olama­
yacağını eşit derecede güçlü bir şekilde savunuyor. Feminizm ve Er­
kekler adlı kitabımda işaret ettiğim üzere:

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınları haklarından, erkekleriyse in­


sanlıklarından mahrum eder. Geleneksel erillik ve dişilik versiyon­
larına geri dönüş, dini muhafazakârlarla erkek hakları hareketleri
bunu ne kadar istiyor olursa olsun, bir seçenek değildir. Kadınlar
sandıklarına geri dönmeyecekler. Şimdi değişmesi gereken, erkek
olmanın ne demek olduğuna dair tarihsel dar modelden kendilerini
kurtarmak için, sahip oldukları iktidar ve imtiyazın bir bölümünden
vazgeçmesi gereken erkekler... Feminizmin erkekleri aktif bir şekil­
de dahil etmesinin ve erkeklerin feminizmi kucaklamasının zamanı
gelmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi buna bağlıdır.33

Gelgeldim bir yandan da özellikle internet mecralarında hem


giderek sesi yükselen hem de giderek daha fazla mizoj inikleşen bir
erkek hakları hareketinin olduğunun da farkına varmalıyız. Buna
karşı duran erkeklerin, kadınlarla eşitlikten yana olan ve kadına yö­
nelik şiddete karşı çıkan erkeklerin ayağa kalkıp bunu söylemesine
ihtiyacımız var.

Çeşitliliğimiz Gücümüzdür
Bu bölümde feminizmin neler başardığını ele aldık. Neden femi­
nizme hâlâ ihtiyaç duyduğumuzu irdeledik ve bazı tanımlamalar
yapmaya çalıştık. Feminizmin pek çok yüzü olduğu, hemfikir oldu­
ğumuz veya görüş ayrılığı yaşadığımız noktalar ve meseleler göste­
rilmiştir. Feministlerin farklılıklarımızı benimsemesi gerektiği ve
Nora Ephron’un deyişiyle daha eşit bir dünya inşa etmek için biraz

33 Nikki van der Gaag, a.e.

31
FEMİNİZM

sorun çıkarmamız gerektiği ileri sürülmüştür. Uluslararası Barış ve


Özgürlük İçin Kadınlar Birliği’nden (WILPF) Madeleine Rees’in
belirttiği üzere:

Feministler tektip değildir, farklı ırklardan ve geçmişlerden gelir­


ler. Farklı renklere, suretlere, karakterlere sahiplerdir. Bizi kusurlu
olsa da harikulade yapan budur ve eğer bu düşünceyi sahiplene-
bilirsek, ciddi ve etkili bir değişim hareketi inşa edebilecek olan
da budur.34

Feminizmlerin çok kısa bir tarihi

Eşitlik ve kadınların özgürleşmesi mücadelesi her zaman feminizm olarak


adlandırılmamıştır. Ne var ki, feminist düşüncenin ve eylemin kökleri, süf-
rajetlerden çok daha eskiye uzanmaktadır ve kesinlikle Kuzeydeki ülkeler­
le sınırlı değildir...

1. Asiler ve düşünürler
MÖ altıncı yüzyılda Yunanistanda Sappho (Safo) lezbiyen şiirler yazmış ve
bir kızlar okulunu yönetmişti. On beşinci yüzyılda yaşamış Fransız yazar
Christine de Pisan artık feminist bir düşünür olarak görülmektedir. On ye­
dinci yüzyılda İngiliz maceracı ve politik aktivist Aphra Behn, Batı Hindis­
tan köle isyanının parçasıydı ve on dokuz oyunun yanı sıra dört romana
imza atmıştı.

2. Devrimin anaları
1789 Fransız Devrimi'nde kadınlar büyük bir rol oynamıştı ve "Cumhuri­
yetçi Annelik" ideali şekillendi. Ama kimileri, kadınların "yeni vatandaşlar
yetiştirme" görevi varsa aynı zamanda statüleri de olması gerektiğini ileri
sürdü. Feminist broşürler hızla çoğaldı. Rights ofWomarida (Kadının Hak­
lan) Olympe de Gouges şunları yazmıştı: "Kadın özgür doğar ve erkeklerle
eşit haklara sahip olarak yaşar... kadın idam sehpasına çıkma hakkına sa­
hipse o halde konuşma kürsüsüne de çıkma hakkına sahip olmalıdır." Pa­
risli kadınlar kendilerini etkileyen meselelerde kampanya yürütmek üzere
siyasi kulüpler ve dernekler kurdu. Ne var ki, Devrim'in erkek liderleri esa­
sen buna karşıydılar ve 1793'te tüm kadın kulüplerini yasakladılar. Kadının

34 Open Democracy, nin.tl/gender-war-peace.

32
BİRAZ SORUN ÇIKARMAK

yerinin evi olduğuna hükmettiler. Bu düşmanlık on dokuzuncu yüzyıl bo­


yunca devam etti. Napolyon Kanunları, aile fonlarının tüm yönetimini ko­
caya verdi. Fransız kadınlar 1909'a kadar kendi kazançlarının kontrolüne,
1944'e kadar da oy hakkına sahip olamadılar.

3. Radikal kıvılcımlar
Bu arada Kuzey Amerika'da kadınlar bağımsızlık mücadelesine katıldı ve
tüketici olarak Britanya mallarını boykot ederek güçlerini ortaya koydular.
Britanya'da bile kadınlar hakkında radikal ve gerici yazılar silsilesi vardı.
Britanyalı gazeteci ve çevirmen Mary Wollstonecraft, Fransa'daki olayları
yakından takip ediyordu. Ailesine destek olmak üzere bir süre çalıştı ama
1787'de yazarak geçimini sağlamak üzere Londra'ya geldi. Radikal bir en­
telektüeller çevresine katıldı. Thomas Paine insan Hakları (The Rights of
Man) (1791) adlı kitabını yazdıktan bir yıl sonra Mary Wollstonecraft Kadın
Haklarının Gerekçelendirilmesi (A Vindication of the Rights of Woman) adlı
kitabı yazdı. Kadınların özgürleşmesini savunan ilk kapsamlı kitaptı ve çok
okundu. Wollstonecraft, eril muhafazakâr basın tarafından "sürtük" diye
nitelenerek kulak ardı edildi.

4. Misyonerler ve Zincirler
ABD'de köle olarak yaşayan siyah kadınlar için, Protestan evangelizmin
kölelik karşıtı hareketle birleştiği on sekizinci yüzyıl sonu, bir dönüm nok­
tasıydı. Kadınlar, hem beyazların hem de siyahların kiliselerinde, uyanış
topluluklarının büyük bir kesimini oluşturuyordu. Kadınların vaaz verme­
mesi gerekiyordu ama eski köle Jarena Lee gibi kimi isimler buna aldırış
etmedi. Siyah kadınlar beyazlardan özgürleşmenin yeterli olmadığını fark
etti. Erkeklerden de özgürleşmeleri gerekiyordu. Gelgelelim siyah ve be­
yaz kadınları birleştirmek kolay değildi. Siyah feminist Sojourner Truth,
1852'de Akron Ohio'da Kadın Hakları ikinci Yıllık Toplantısında söz aldığın­
da beyaz ırkçı kadınlar konuşmasını engellemeye kalkıştı. Pek çok siyah
kadın eylemcinin arasında SojournerTruth en cesur olandı ve alenen siyah
kadınların oy kullanma hakkına sahip olması gerektiğini ileri sürüyordu.

5. Sanayi ve protesto
Sanayi Devrimi sırasında, bekâr kadınlar, çoğunlukla korkunç fabrika ko­
şullarında düşük ücretler karşılığında şehirlerde çalışmak üzere evlerinden
ayrılıyordu. Bu arada kadınların eğitimi fikri sağlam bir şekilde yerleşmişti
ve orta sınıf kadınlar çok daha geniş alanda mesleki erişim talep ediyordu.

33
Atlantik'in her iki yakasında kadınlar sanayi eylemine katılmaya başladı.
1808'de Britanya'daki dokumacı grevleri sırasında The Times gazetesi grev­
ci kadın dokumacıların erkeklerden "daha haşin ve cüretkâr''olduklarına
işaret etti. ABD'de yalnızca kadınların düzenlediği ilk grev 1828'de New
Hampshire, Cocheco imalathanesinde gerçekleşti. Britanya'da 1854'te
Barbara Leigh Smith ilk kez kendilerini feminist olarak adlandıran ve ya­
saları değiştirmek için mücadele yürüten bir grup kadını bir araya top­
ladı. Doğu Londra'daki bir kibrit fabrikasında kadınların yaptığı bir grev,
Britanya'da sendikal hareketin doğuşuna katkıda bulundu.

6. İstila ve isyan
Asya ve Afrika'da kadınlar hem geleneksel hem de sömürgeci baskıya dire­
niyordu. 1850-64 yılları arasında Taiping İsyanı'na katılan Çinli feministler,
ayakları büyümesin diye kadınlara demir ayakkabılar giydirilmesi gelene­
ğine son verilmesi için çağrıda bulundu ve kadınlar ile erkekler İçin ortak
mülkiyet ve eşit haklar talep etti. Japonya'da yirminci yüzyılın başında fe­
minist Kato Shidzue, doğum kontrolü ve diğer reformlar konusunda mü­
cadele yürüttü. Hindistan'da 1905'te kadınlar ithal malları boykot etmek
üzere Swadeshi hareketine katılıyordu ve 1917'de Britanya'daki kadınların
oy hakkı hareketiyle bağlantılı olarak Hindistan Kadın Derneği kuruldu.
Afrika'nın bazı yerlerinde kadınların şehirlere girmesi yasaktı ve Afrika'nın
başlıca çiftçileri oldukları halde geleneksel olarak sahip oldukları toprağa
erişim hakları da engellenmişti. Adelaide Casely-Hayford yirminci yüzyı­
lın ilk kısmında pan-Afrika vizyonuna sahip Sierra Leonlu bir kadın hakları
eylemcisiyken, 1918'de Güney Afrika'da Charlotte Maxeke, Bantu Kadın
Blrliği’ni kurdu. Huda Shaarawi İse Mısır Feminist Birliği'ni kurdu ve Birlik
1924'te kız çocukları için evlilik yaşını on altıya çekmeyi başardı.

7. Oy hakkı çilesi
Kadınların oy hakkı çağrısı tüm dünyada yankı buluyordu, ilk olarak
1893'te Yeni Zelanda/Aotearoa'da gerçek oldu. Britanya'da Emmeline
Pankhurst ve kızları Sylvia İle Christabel tarafından düzenlenen büyük mi­
tingler beş yüz bin kişilik kalabalıkları bir araya getirdi. Kararlı militanlar
kendilerini korkuluklara zincirledi ve sivil ayaklanmalara yol açtı. 1908'de
Pankhurst'ler tutuklanıp hapse atıldı. Açlık grevi yaptılar ve zorla beslen­
meleri halkın protestolarına neden oldu. Gelgelelim, 1918'de Britanya'da
(otuz yaş üzerindeki) kadınlar oy kullanma hakkı kazandı. Bunu 1920'de
ABD izledi. Hindistan'da il meclislerinin 1919'da kadınlara oy hakkı tanı-

34
masına izin verildi. 1931'de Hindistan Ulusal Kongresi Partisi bağımsızlıkla
kast ve din eşitliğinin yanı sıra cinsiyet eşitliğini sağlamayı da görev edindi.
Kadınlara oy hakkı tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi 1929'da Ekvador oldu
ve onu 1930'larda Brezilya, Arjantin, Küba ve Şili izledi.

8. Kızıllar ve yataklar*
Karl Marx ile Friedrich Engels kadınların özgürleşmesini sosyalist devrimin
bir parçası olarak gördü ve Rosa Luxemburg, Clara Zetkin ve Alexandra
Kollantai saygın siyasi liderler haline geldi. 1918'de ilk Kadın Konferansı
Moskova'da düzenlendi ve 1920'lerde Lenin liderliğindeki Sovyet yöneti­
mi kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olmasını destekledi. Evlilik, bo­
şanma ve doğum kontrolü basitleştirildi. Ancak 1930'larda ve 1940'larda
Stalin her şeyi tersine çevirdi. Boşanma zorlaştırıldı, kürtaj yasaklandı, do­
ğum kontrolü kısıtlandı. Çin'de 1949 Devrimi kadınlarla erkekler arasında
yalnızca kâğıt üstünde bir eşitlik getirdi. Ama Çin'de de SSCB'de de kadın­
lar hem ev işlerini yaptı hem de çalıştı. Batı'da feminizm hareketsizdi. Ra­
dikaller, önce işsizlik ve faşizmle, ardından da McCarthycilikle savaşmakla
meşguldü. Solcu politikalar her zaman feminist ilkelerden yana değildi.

9. İkinci Dalga
1960'larda feminizm ABD'de vatandaşlık hakları ve cinsel özgürleşme­
yi içeren radikal bir kültürün parçası olarak yeniden canlandı. Betty
Friedan'ın Kadınlığın Gizemi (The Feminine Mystique) adlı kitabı 1963'te çok
satanlar arasına girdi. Feminist gruplar çocuk bakımı, sağlık, refah, eğitim
ve kürtaj gibi meselelerde mücadele yürüttü. Bilinç artırma grupları çoğal­
dı. Avrupa, Kanada ve güneydoğu Asya adalarında yeni fikirler ve yasalar
toplumu değiştiriyordu. Germaine Greer'ın iğdiş Edilmiş Kadın (The Female
Eunuch) adlı kitabı ufuk açıcıydı. 1975'te Birleşmiş Milletler, Uluslararası
Kadın On Yılını duyurdu. Zimbabve, Angola, Mozambik ve Nikaragua'da­
ki devrimci hareketler ideolojilerine, kadınların özgürleşmesini de dahil
ediyordu. Avrupa'da barış hareketi (özellikle İngiltere'deki ABD hava üssü
Greenham Common'da) feminist eylemciliğin odak noktası haline geldi.
Öte yandan feminizm 1980'lerde demokrasinin yeniden tesis edilmesiyle
Latin Amerika'da yükselişe geçti.

* “Reds and beds” başlığıyla yazar, kapitalist topluma sızmış komünist anlamı olan
“red under the bed” ifadesine atıfta bulunuyor olabilir, (ç.n.)

35
10. Zorunlu heteroseksüellik
İkinci Dalga kendi içinde sorunsuz değildi. Eşcinselliğe yönelik tutumlar
son derece tartışmalıydı. Betty Friedan'ın lezbiyenleri "lavanta tehdit" ola­

Feminizm özel sayısındaki yazısından hareketle ve bu yazının genişletilmesiyle yazıldı.


rak nitelemesi meşhurdur. Lezbiyen feminizm Adrienne Rich'in "zorunlu
heteroseksüellik"olarak adlandırdığı şeyin içinden doğarak ayrılıkçılığa ve
politik lezbiyenciliğe yol açtı. Ayrıca gey özgürlük hareketini büyük ölçüde
etkiledi ve QueerTeori'yi doğurdu. Bu teori, Judith Butler gibi feminist te-
orisyenler tarafından keşfedildi ve Butler toplumsal cinsiyetin geleneksel
nosyonlarına karşı çıkarak toplumsal cinsiyet performatifliği teorisini ge­
liştirdi. Bugün cinsellik etrafındaki tartışmalar, transgender meselelerinin
feministler için bir ihtilaf alanı olduğunu vurgulamaktadır.

11. Post-feminizm ve Üçüncü Dalga


1990'larda ve 2000'lerde pek çok kişi "post-feminist" bir çağdan bahsedi­
yordu; çünkü en azından Kuzey'deki ülkelerde eşitliğin sağlandığını düşü­
nüyorlardı. Bunlar feminist olmak için zor zamanlardı. Üçüncü Dalga femi­
nizm olarak adlandırılan hareket, ikinci Dalga'nın bazı klişelerini reddetti,
ikinci Dalga'nın reddettiği yüksek ökçeleri ve makyajı benimsedi; dahası,
hem güzel hem de akıllı olmanın mümkün olduğunu ileri sürdü. “Kadınla­
rın Gücü Adına" (Gir! Power) hareketi doğdu, Sürtük ve Kaltak gibi ifadele­
rin olumsuz anlamını tersine çevirdi.

12. Yeni bir dalga yaratmak

I n t e r n a tio n a lis f m
Üçüncü Dalga'nın yüksek ökçeleri üzerinde güçlenen Dördüncü Dalga
feminizm, internette canlı bir mevcudiyetle ortaya çıkma sürecindedir.
Neoliberal bir gündem içinde biçimlenen bu süreçte, sıklıkla bireysel
özgürlüklere ve toplumsal cinsiyetin ikili bir kavram olmadığına vurgu
Vanessa Baird'e teşekkürlerimle... Bu kısım, 1992’de N e w

yapılırken, bir yandan feminizmin ayrı bir mesele olmadığı, öte yandan
da kadınların sınıf, ırk, sakatlık, yaş ve cinsel yönelim alanlarında maruz
kaldığı baskılar önceki dalgalardakine nazaran daha iyi kavranmaktadır.
Erkeklerin harekete dahil olup olmaması meselesi bölünmeler yaratmaya
devam ederken, kadına yönelik şiddete karşı olan ve erkek olmanın yeni
biçimlerini savunan erkek hareketleri giderek daha fazla bu tartışmaların
parçası haline gelmektedir. Feminizmler değişebilir, uyum gösterebilir ve
büyüyebilir ama bugün tüm dünyada doludizgin ve halen çok gerekli ol­
duklarına hiç kuşku yok.

36
II. Bölüm
Feminizm: Adil Olmayan Bir Dünyaya Tepki

9
Kadınlar, sadece kadın oldukları için değil, aynı zamanda sınıf­
larından, ten renklerinden, cinsel yönelimlerinden veya sakat­
lıklarından dolayı da pek çok ayrımcılıkla karşı karşıya kalmak­
tadır. Eşitsizliklerin artması, tüm dünyada milyonlarca kadının
maruz kaldığı şiddet ve yoksulluk riskini de artırıyor.

Giriş: Artan Eşitsizlikler


Eşitsizliklerin giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle zen­
ginle yoksul arasındaki uçurum giderek açılıyor; bilhassa da azınlık
bir etnik veya yerli gruba, daha aşağı bir kasta veya sınıfa mensup
olanlar ya da bir sakatlığı olanlar veya heteroseksüel olmayanlar
için. Şayet aynı zamanda bir de kadın veya kız çocuğu iseniz o za­
man toplumsal dışlanma, yoksulluk veya şiddet ile karşılaşma ihti­
maliniz daha da katlanıyor.
Artan ekonomik eşitsizlik hepimizi vuruyor. Başka alanlarda
elde edilen kazanımlara zarar veriyor ve mevcut eşitsizlikleri şiddet­
lendiriyor. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre, gelir eşitsizliğinin
daha yüksek olduğu ülkelerde aynı zamanda sağlık, eğitim, işgücü
piyasasına katılım ve siyasi temsil açısından kadınlarla erkekler ara­
sındaki uçurumun daha büyük olması da daha muhtemel.1
Eşitsizliğin daha fazla olduğu toplumlardaysa toplumsal cinsi­
yete dayalı ücret uçurumu daha büyük olma eğiliminde. ABD’de,
örneğin işçi sınıfı topluluklarındaki genç kadınlar, orta sınıf akran­
larından daha büyük bir ücret uçurumuyla karşı karşıyalar.2

1 Christian Gonzales ve diğerleri, IMF personeli tartışma notu: Catalyst for Change:
Empowering Women and Tackling Income Inequality, IMF, 2015.
2 Bloomberg, nin.tl/widest-pay-gap.

37
Büyüyen uçurum

• 2015'te, sadece 62 kişinin serveti (bunların 53'ü erkekti) dünyadaki en


yoksul 3,6 m ilyar kişinin (ya da dünya nüfusunun yarısının) toplam ser­
vetine eşitti.
• En yoksul yarının toplam serveti aynı dönem de 1 trilyon dolardan fazla
düştü, bu % 41'lik bir düşüştü.
• Yüzyılın başından beri dünya nüfusunun en yoksul yarısı, küresel ser­
vetteki toplam artışın sadece % 1'ini alırken bu artışın yarısı en zengin
% 1'e gitti.
• En yoksul % 10'un ortalama yıllık geliri, yüzyılın neredeyse çeyreğinde
her yıl üç dolardan az arttı. G ünlük gelirleri her yıl bir sentten az arttı.

Dünya Servetinin Paylaşımı, 2010-2015


56
Küresel servetin % payı

2010 2011 2012 2013 2014 2015

• En zengin %1 • Diğer %99

Kaynak: Deborah Hardoon, Sophia Ayele ve Ricardo Fuentes-Nieva (2016) A n e c o n o m y fo r th e 1 % :h o w


p r iv ile g e a n d p o w e r in th e e c o n o m y d r iv e e x tre m e in e q u a lity a n d h o w th is c a n b e s to p p e d , Oxfam (%1
Ekonomisi: ekonomideki imtiyaz ve iktidar nasıl aşırı eşitsizliğe yol açıyor ve bu nasıl durdurulabilirdi3

3 O x fa m , n in .tl/p riv ile g e -a n d -p o w e r.

38
FEMİNİZM: ADİL OLMAYAN BİR DÜNYAYA TEPKİ

Kadınlar dünyanın düşük ücretli çalışanlarının çoğunluğunu


oluşturuyor, genellikle güvencesiz, garantisiz, yarı zamanlı veya
sözleşmeli işlerde veya kayıt dışı sektörlerde çalışıyorlar. Bu tür iş­
lerin ücretlerinde çok az artış yapılıyor; hatta genellikle kadınların
çoğunlukta olduğu bazı sektörlerde ücret düşüyor. Örneğin kon­
feksiyonda, 2001 ile 2011 yılları arasında dünyanın başlıca on beş
ihracat ülkesinin çoğunda ücretler reel olarak düştü.4 Aynı zaman
aralığında en yüksek maaşlarsa giderek daha da arttı, önde gelen
ABD şirketlerindeki (sadece birkaçı kadın olan) CEO’lar maaşla­
rını 2009’dan beri %54,3 oranında artırdı. Oxfam’ın bir raporuna
göre “Hindistan’ın en önde gelen enformasyon teknolojisi şirketi­
nin CEO’su, sıradan bir çalışanın maaşının 416 katını kazanıyor.”5
Pek çok ülkede kadınlarla erkekler arasındaki mevcut eşitsiz­
likleri daha da kötüleştiren bir diğer önemli unsur da, çoğunlukla
gıda üretiminden sorumlu olsalar da kadınların nadiren çalıştıkları
toprağın sahibi olmaları veya toprağı kullanmalarıyla ilgili herhan­
gi bir güvence veya kontrole sahip olmamaları.6

Toplumsal cinsiyet uçurumunu kapatmak: kız çocukların eğitimi


Yapısal ve tutum düzeyinde pek çok değişikliğe ihtiyaç olsa da, (ka­
dınlarla erkekler arasındaki ama aynı zamanda kadınlar arasında­
ki) eşitsizlikleri iyileştirmenin -tek yolu olmasa da- bir yolu, daha
fazla kız çocuğun okula gitmesini sağlamak. Bu alanda son on beş
yılda büyük ve köklü bir değişim yaşandı, rekor sayıda kız çocuğu
artık eğitim alıyor.7

4 Deborah Hardoon, Sophia Ayele ve Ricardo Fuentes-Nieva, An economyfor the 1%:


how privilege and power in the economy drive extreme inequality and how this can be
stopped Oxfam, 2016, nin.tl/privilege-and-power.
5 Oxfam, nin.tl/privilege-and-power.
6 Nancy Kachingwe, Securing women’s right to land and livelihoods: a key to ending
hunger and fighting AIDS, Action Aid.
7 UNICEF, nin.tl/UNICEFeducation.

39
FEMİNİZM

Endonezya’dan on yedi yaşındaki Aris’in dediği gibi, “Geçmişte


eğitime erişim açısından kız çocuklarıyla oğlan çocuklar arasındaki
fark çok fazlaydı. Son on yılda durum değişmeye başladı. Ebeveyn­
ler hem oğlan hem de kız çocuklarının okula gitmesinin önemli
olduğunu anlamaya başladı.”8
Kız çocukların eğitiminin sadece kendileri için değil, aynı za­
manda aileleri ve daha geniş kapsamda ekonomi açısından da bü­
yük faydaları bulunuyor. Yine de, halen yoksul veya etnik azınlık
ailelerden ya da kırsal kesimlerden gelen, marjinalleştirilmiş kız
çocukları okula gitme olasılığı en düşük olanlar.
Aynı zamanda sadece kız çocukların eğitimine odaklanarak pek
çok ülkede giderek büyüyen oğlan çocukların okulu bırakmaları
sorununu göz ardı etme tehlikemiz var.9 Oğlan çocukların eğitil­
mesinin toplumsal cinsiyet açısından olumlu olduğu konusundaki
araştırmalar net. Örneğin, altı ülkede yapılan bir araştırmaya göre,
genç erkekler ve daha eğitimli olanlar, ebeveynlerine göre toplum ­
sal cinsiyet bağlamında daha eşitlikçi görüşlere sahipler.10 Okulu
erken bırakan oğlan çocukları çoğunlukla yoksul veya marjinalleş­
tirilmiş ailelerden geliyor; her zaman olduğu gibi sınıf ve ırk bunda
da büyük bir rol oynuyor.

8 Nikki van der Gaag ve diğerleri, The State of the World’s Girls 2014: Pathways to
Power, Plan International.
9 Nikki van der Gaag, Feminism and Men, Zed Books, Londra, 2014.
10 Gary Barker ve diğerleri, Evolving Men: Initial Results from the International Men
and Gender Equality Survey (IMAGES), Uluslararası Kadın Araştırma Merkezi
(ICRW)/Instituto Promundo, Washington DC/Rio de Janeiro, 2011.

40
FEMİNİZM: ADİL OLMAYAN BİR DÜNYAYA TEPKİ

Kız çocukların eğitim almasının faydaları

Erken Evlilik
• Erken evliliğin en yaygın olduğu 20 ülkeden 18'inde, eğitimsiz kız ço­
cukların çocukken evlenm e olasılığı, ortaokul mezunu kız çocukların-
kinden altı kat daha fazla."
• 2011'de Etiyopya'da, neredeyse eğitimsiz her üç genç kadından biri
15 yaşından önce evlendirilm iş. Ortaokul mezunu olanlar arasında bu
oran sadece % 9.1 12
Aile Planlaması
• Pencap Pakistan'da ortaokul veya lise mezunu kadınların doğurganlık
dönemlerinin sonuna kadar, ortaokul düzeyinden daha düşük eğitime
sahip kadınlara göre yaklaşık 1,8 daha az çocukları oluyor.’3
• Nijerya'da, eğitimsiz kadınlar ilk doğumlarını ortalama 18 yaşında ya­
parken en azından ortaokul mezunu olan kadınların ilk doğumlarını
yapma yaşı ortalama 25.14
Sağlık
• Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde, 351 hamile kadınla görüşme ya­
pılan bir çalışma, en az ortaokul düzeyinde eğitim almışlarsa, bir cibin­
lik altında uyuma olasılıklarının 3 kat daha arttığı sonucuna ulaştı.15
Para Kazanma Gücü
• Pakistan'da üst düzey okur yazarlık becerilerine sahip çalışan kadınlar,
okur yazarlık becerileri zayıf olan veya hiç bulunmayan kadınlardan
%95 daha fazla kazanırken bu fark erkekler arasında sadece % 33'tü.16

11 ICRW, “Too Young to Wed: Education and Action toward Ending Child Marriage”,
Çocuk Evliliği ve Ev îçi Şiddet Konusunda Brifing, ICRW, Washington.
12 UNESCO Etiyopya, “Teaching and Learning: Achieving Quality for All - EFA Küre­
sel İzleme Raporu 2013/4”.
13 Andaleeb Alam, Javier E. Baez ve Ximena V. Del Carpio, Does Cash for School Influ­
ence Young Women’s Behavior in the Longer Term? Evidence from Pakistan. Politika
Araştırma Çalışma Belgesi 5669, Dünya Bankası, Washington, 2011.
14 UNESCO Etiyopya, a.e. ve STATcompiler: Building Tables with DHS Data, ICF In­
ternational, 2012.
15 Audrey Pettifor ve diğerleri, “Bed Net Ownership, Use and Perceptions Among Wo­
men Seeking Antenatal Care in Kinshasa, Democratic Republic of the Congo (DRC):
Opportunities for Improved Maternal and Child Health”, BMC Kamu Sağlığı, 2008.
16 Monazza Aslam ve diğerleri, “What works for girls’ education”, Economic Returns to
Schooling and Skills: An Analysis o f India and Pakistan, RECOUP Çalışma Belgesi 38
içinde, Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Departmanı, Londra, 2010.

41
FEMİNİZM

Krediye Erişim
• Kenya'da eğitim, kadın çiftçilerin devlet kredisine erişmelerinde önem ­
li bir belirleyiciyken, erkek çiftçiler için değildi.17
Büyüm e ve Beslenme
• Etiyopya'da anneleri ilkokul mezunu olan bir yaşındaki çocukların,
doğum öncesi bakıma erişimle beraber yetersiz büyüm e olasılığı %39
daha azdı.18
Çocuk Eğitimi
• Pakistan'da anneleri bir yıl dahi eğitim almış çocuklar, her gün evde bir
saat daha fazla çalışıyor ve sınavlarda daha başarılı oluyorlar.192
1
0

West Indies Üniversitesi’nden sosyal antropoloji hocası Barry


Chevannes, “erkeklerin okul sisteminden uzaklaşmasının, karşı kar­
şıya kaldığımız tüm toplumsal sorunlara katkıda bulunduğuna” hiç
kuşkusu olmadığını söylüyor. Chevannes, oğlan çocukların eğitimi­
nin, kadınlarla kız çocukların yanı sıra erkeklerle oğlan çocukları
da etkileyen diğer riskli davranışlarla beraber, şiddet ve sorumsuz
cinsel davranışın azaltılmasına yardımcı olabileceğini belirtiyor.20
Endonezya’dan Andreas adında genç bir erkek, eğitim ve ya­
salardaki değişiklikler sayesinde “kadınların artık fikirlerini ifade
etmeye daha istekli olduklarını ve erkeklerin onları duymaya başla­
dıklarını” söylüyor ve ekliyor: “Genç eğitimli erkekler kadın hare­
ketinin desteklenmesi gerektiğini anlıyor. Bu nesiller arası bir deği­
şiklik. Babam kaşlarını kaldırır ve ‘Feminizm de neyse?’ derdi ama
en azından kentlerde genç erkekler kadınları destekleyeceklerdir.”21

17 Katrine Saito, Hailu Mekonnen ve Daphne Spurling, “Raising the Productivity of


Women Farmers in Sub-Saharan Africa”, Dünya Bankası Tartışma Dokümanı 230,
Washington, 1994.
18 Jeni Klugman ve diğerleri, “Voice and Agency: Empowering Women and Girls for
Shared Prosperity”, Dünya Bankası, Washington, 2014.
19 Tahir Andrabi, Jishnu Das ve Asim Ijaz Khwaja, “Students Today, Teachers Tomor­
row: Identifying Constraints on the Provision of Education”, Journal of Public Eco­
nomics Cilt 100, Nisan 2013.
20 UNESCO, “Gender achievements and prospects in education”, Uçurum raporu, Bö­
lüm Bir, UNICEF, 2005.
21 Nikki van der Gaag, a.e.

42
Another random document with
no related content on Scribd:
mortise-and-tenon, and tongue-and-groove joints are employed.
These joints must be well made, however, so that perfect unions will
result, for every piece of furniture will rack in time if not properly
braced. For this reason only the plain joints are advocated for the
young workman; and nothing has been said about the dowel, key,
and other joints that are frequently employed by cabinet-makers in
the general construction of furniture. These latter require much more
care and accurate fitting, and for the open and exposed joint the
simple forms are far better.

A Plain Chair

Of all the pieces of furniture in the house, chairs are the ones most
used, and, as they are subjected to hard usage, they should be well
constructed and the joints carefully made.
In the plain chair shown in Fig. 1 the front legs are sixteen inches
high, the back supports are thirty-four inches high, and all of them
are one and three-quarter inches square. All the side-rails and the
four that support the seat are two inches wide and three-quarters of
an inch in thickness, so that the laps cut in the corner-posts (Fig. 2,
A and B) will correspond in width and depth. The cross-cuts are
made with a fine saw, and the wood removed with a broad firmer-
chisel, taking care, however, not to cut deeper than three-quarters of
an inch when removing the wood. Use a mallet to help the chisel, but
do not seek to take out too much at one time; better try three or four
times, and take a moderate bite each time, than run the risk of
having a large chunk come out and bring with it some of the wood
that should be left for the rail-end to lap against.
The rail at the front is eight inches above the floor, and those at
the sides are four inches. At the back the distance is ten inches from
the floor to the under side of the cross-rail. Take care to make the
saw-cuts inside the two-inch mark, so that the rails will fit snugly into
the corner-posts without any play. There is nothing so annoying in a
chair as to have it loose-jointed and rickety.
A wooden seat sixteen inches square, with the rear corners cut out
to fit around the back posts, is nailed or screwed fast to the top
edges of the upper rails all around; and for the back a twelve-by-
sixteen-inch piece is cut and screwed fast in the laps cut at the upper
ends of the back posts, as shown in Fig. 2 B.
To make a comfortable back and seat, cover the wood with curled
hair from an old mattress, or some cotton and dried moss; then tack
unbleached muslin over it to hold it in place. For the final covering
use burlap, denim, cretonne, or other stout fabric, that can be had at
a dry-goods store for fifteen or twenty-five cents a yard. Draw it down
and turn it under all around the edges of the back and seat, fastening
with small tacks driven at regular distances apart.
Large, oval-headed upholsterers’ tacks painted black will appear
to good advantage if driven about two inches apart along the edge of
the goods. If they cannot be had, or are too expensive, a very good
substitute may be made from sheet-lead or an old piece of lead pipe
split open and beaten out flat.
From the sheet of lead cut disks three-quarters of an inch round
with a cold-chisel, on the upturned face of an old flat-iron. With a
small hammer beat the edges to resemble a hand-wrought nail-
head, similar to those you may have seen in an old hand-bellows in
a blacksmith-shop. These are to be painted black, and applied to the
wood with slim, steel-wire nails, the heads of which will be invisible if
they are driven well into the lead. The heads of the screws that
fasten the lap-joints can be hidden with these mock nail-heads, as
shown in the drawing.
A good black paint for the metal parts of furniture is made by
adding dry lamp-black to some brass lacquer or shellac, so it will
have the consistency of cream. It is then applied with a soft-hair
brush to the surface of the metal, on which it will dry quickly. It often
requires two or three days for oil paint to dry on metals, and it lasts
no longer than the lacquer or shellac coating. Several small nails
driven around the edge of the mock nail-heads will hold them in
place, and to all appearances they will look like the large-headed,
wrought bellows-nails.
Fig. 1. Fig. 2. Fig. 3. Fig. 4. Fig. 5.

An Odd Chair

For studying or reading, the chair shown in Fig. 3 will be found a


useful piece of furniture.
The wood is three-quarters or seven-eighths of an inch in
thickness, planed on both sides, and may be finally stained and
varnished or painted. The front posts are fourteen inches high and
four inches wide, while the back ones are thirty-four inches high,
three inches wide at the top, and eight inches wide at the bottom.
The side-rails are twenty-eight inches long, three inches wide at the
front, and six inches across the widest place near the rear. The side-
rails are fastened outside the rear uprights and inside the front posts,
as shown at Fig. 3. At the back, near the foot, the chair is held
together with a plate of wood six inches wide and eighteen inches
long, screwed fast to the lower edge of the high posts, as shown in
Fig. 4.
The top of the rear uprights are bound together with a piece of
two-inch curtain-pole, with a saw-cut in the end to the shoulder, as
shown in Fig. 5. After it is in place, glue-covered wedges are driven
into the saw-cuts to make a key, and so hold the joint securely.
Between the front ends of the side-rails a similar piece is placed; or a
two-inch square piece of wood, with the front top edge rounded off,
may be substituted.
The seat and back is composed of one piece of leather, fabric, or
even carpet, caught to the front and top cross-pieces, and adjusted
so as to form a comfortable support to the body.
This chair can be made with a shifting back by rounding off the
lower ends of the back uprights and attaching them to the side-rails
with bolts and washers, one bolt to a side. With two or three
corresponding holes in the side-rail and upright, pegs can be fitted
into them, or a rod passed through from side to side of the chair, in
fashion similar to the well-known Morris chair. The pegs must be
stout, or the rod substantially heavy, since the leverage is great and
would snap off light pegs or bend a thin rod.

A Morris Chair

One of the most comfortable pieces of furniture in a boy’s room is


a Morris chair, and if properly constructed it should last almost for a
lifetime.
Fig. 6 gives a good idea for a solid affair that can be made twenty
inches wide and twenty inches deep from outside to outside of
corner-posts. The posts are two inches square and twenty-three
inches high, and in the front and back ones laps are cut to receive
three-inch rails, with the upper edges sixteen inches above the floor.
At the lower part of the sides, five inches above the floor, two-inch
rails are let into the posts. From these side-rails to the under side of
the arms four flat balustrades are mounted and held in position to the
lower rails with screws and glue. At the upper end they are mortised
into the under side of the arms for half an inch. Two more rails are let
into the posts at the inside and on a line with the rails, at front and
back, that support the seat and to which the leather is to be
attached.
A frame twenty-two inches high is made for the back and covered
with leather stretched tight and nailed all around the edges with
large, oval-headed upholsterers’ tacks. The back is hinged to the
rear rail of the chair, and held in position with a cross-rod, which in
turn is supported by wooden pins driven into the end of the arms, as
shown in the illustration. The arms are wedge-shaped, five inches
broad at the front and two inches at the rear, where the ends are
rounded. They are held to the tops of the corner-posts with long, slim
screws, the heads of which are covered with the imitation nail-heads
described in the making of the plain chair (Fig. 1).
Fig. 6. Fig. 7. Fig. 8.

A Settle

For the side of a room, where there is space to accommodate it, a


settle is a comfortable piece of furniture, and Fig. 7 gives some good
lines that can easily be followed.
The back of this settle is forty-two inches long and thirty-two
inches high. The seat is sixteen inches above the floor and eighteen
inches deep. The front plates are each six inches wide, twenty-five
inches high, and seven-eighths of an inch thick. They are attached to
the front and side rails of the settle with stout screws and glue, and a
line of screws is driven through the front plate and into the edge of
the one it laps against, as shown at Fig. 8, which is one end of the
settle frame.
The leather forming the seat is drawn over the front and back rails
(which are each six inches wide), and is nailed to the wood, as
shown in the illustration. The leather is applied to the back in the
same manner, and, to hold the edges down, glue may be used.
A chair may be constructed in similar fashion with the same height
and depth dimensions, but twenty-four inches wide over all, the side-
plates under the arms being four inches wide.

A Box-desk

In the illustration of a box-desk (Fig. 9) an idea is shown that the


young craftsman can easily work out.
Obtain a box twenty-four inches long, eighteen inches wide, and
twelve inches deep. It should be made of planed boards. At the joints
drive in a few screws to make them more secure. Cut two pieces of
wood thirty-six inches long, four inches wide, and seven-eighths of
an inch thick, and attach them to the rear edges of the box when it is
stood on end, allowing the lower ends to extend down four inches
below the bottom of the box. These will form the back feet. For the
front ones, cut two pieces of wood fourteen inches long and six
inches wide, rounding off one end, and cutting the bottom out three
inches, thus allowing the remaining wood to be three inches wide, as
shown at Fig. 10. These are fastened to the lower edges of the box
at the sides with screws and glue.
Fig. 9. Fig. 10. Fig. 11. Fig. 12.

Two shelves, ten inches wide, and as long as the inside width of
the box, are to be cut and fastened six inches apart, leaving a ten or
twelve inch space at the bottom for high books, or a place to put the
feet when sitting at the desk. A top twenty-two inches wide and
eighteen inches deep is made fast to the top of the box, and if a slant
is desired the back of the top board may be propped up for an inch
or two with a strip of wood. On the ends of the side-rails that project
above the desk-top a ledge six inches wide may be made fast for
ink-bottles, pencils, and other accessories. Attached to the upper
edges of the box brackets of wood may be arranged to support the
projecting edge of the desk-top.
Stain and varnish, or paint, will add the finishing touch to this box-
desk.

A Writing-table

Two boxes, a drawer, and a broad top can be easily transformed


into the writing-table shown in Fig. 11. If well put together and
decorated with artistic hinge-straps and escutcheons, the boxes are
entirely hidden from sight.
Two boxes, each twenty-two inches long, fifteen inches deep, and
ten inches wide (outside measure), are placed on end and made fast
under a broad top forty-five inches long and eighteen inches wide.
Three inches of the top will project beyond the boxes at the ends and
front. This will leave a space nineteen inches wide between the
boxes. At the bottom a ledge eight or ten inches wide must be made
fast to the bottom of the boxes, on which to rest the feet when writing
at the table. This ledge will also serve as a brace, and help to hold
together the bottoms of the boxes.
Legs six inches high are cut from wood seven-eighths of an inch
thick, and fastened under the four corners at the front of the boxes.
At the back, the foot-piece is a board ten inches wide, screwed fast
to the lower rear ends of the boxes, so that six inches of it will project
down to the floor to correspond with the legs in height. A shallow
drawer is made to fit between the boxes, and a slide on runners is
attached with screws near the top.
Doors ten inches wide and twenty-two inches high are hinged to
the outer sides of the boxes, and from sheet-lead the hinge-plates or
straps and the escutcheons are cut with a light cold-chisel and
mallet, as shown at Fig. 12, A and B. (For other designs, see
Chapter VII., on Decorative Hardware.) The front hinge-plates are
eight inches long and four inches wide across the scrolls, and the
shorter ends are four inches in length. The flat edges that butt
against the hinges must be made to correspond with the hinges in
width, but they are no part of the hinges proper, being purely for
effect. This hardware is coated with the black metal finish. It is then
fixed in place with large-headed nails or with steel-wire nails.
A top board, with half-circular supports, can be made and attached
to the rear of the desk-top if thought desirable.

A Whatnot

For trinkets, books, and the general assortment of odds and ends
that a boy is sure to possess, the whatnot shown in Fig. 13 will be
found useful.
It is fifty-four inches high, twenty wide, and twelve inches deep.
The cap projects two inches beyond the sides and front. The side-
boards are cut up at the bottom, the angle of the coves being ten
inches above the floor. Near the top a corresponding effect is
obtained by cutting out pieces of wood in the form of shields. The
side-ledges are thirty-six inches above the floor, twelve inches long,
and seven wide. They are supported by two brackets at each side,
five inches wide at the top and six inches deep, cut as shown in the
illustration, and made fast with glue and screws.

Fig. 13. Fig. 14. Fig. 15.


The ledge over the drawers is forty inches above the floor, and
each drawer is five inches deep. The lower ledge or shelf is twelve
inches above the floor, and the front edge is cut in with a compass-
saw.
All the wood-work is of stock seven-eighths of an inch thick, and
the edges of the shelves are butted against the side-boards, through
which screws are passed, the real heads being afterwards covered
with the mock nail-heads. The usual stain and varnish will treat the
wood nicely and lend a good finish to this useful bit of furniture.

A Treasure-chest

For stamps, coins, minerals, and other valuable possessions, the


treasure-chest shown in Fig. 14 is just the thing.
To give the chest an appearance of strength and security, the
doors should be made of wood one and a quarter inches thick, while
the legs and feet should be of one-and-a-half inch stock. The box is
thirty inches long, eighteen inches high, and twelve inches deep
(inside measure), and the top projects an inch and a half over the
ends and front when the doors are closed. The legs are twenty-eight
inches high and twelve inches wide. At the lower ends feet are cut
from wood the same thickness as the legs, and made fast to them
with screws. A cross-rail six inches wide and cut in at the under edge
is mortised and tenoned into the legs twelve inches above the floor;
while across the top of the legs a board twelve inches wide is
securely fastened, and braced at the back with a four-inch rail, to
prevent this base from racking with the weight of the chest.
Shelves and divisions are arranged, according to requirement,
within the chest. To close it, two doors are swung on stout hinges,
against which lead hasps are mounted to lend an appearance of
strength. These are cut from stout sheet-lead, and applied with
large-headed upholsterers’ nails painted black. The front hasp-ends
should be ten inches long and the return ends five inches in length.
Over the key-hole a long hasp may be placed, with a corresponding
one on the other door to complete the decorative effect.
Studying-table and Stool

For service and comfort when studying or writing, two useful


pieces of furniture are shown in Fig. 15.
The top of the table is twenty-four inches wide and forty-two
inches long. It can be made from three or four boards of pine or
white-wood glued together at the edges and battened at the under
side. The front legs should be twenty-seven inches high and two and
a half inches square. The rear legs are thirty-nine inches high, and
where the table-top joins them laps are cut out on two sides for a
depth of one inch, and a corresponding notch is cut from the corner
of the ledge so as to fit into the lap. The lower rail at the back is six
inches wide, and the lower side-rails are four inches wide. The shelf
attached to the top of the rear posts is seven inches wide and forty-
two inches long. It need not be more than seven-eighths of an inch in
thickness, and the front ends of it may be supported with short
bracket sticks which rest on the table-top close to the rear posts.
At both the front and back brace-strips are let into the legs and the
edge of the table, as shown in Fig. 15; these pieces are eighteen
inches long and bevelled at both ends.
To accurately cut the laps in the legs and table-top, lay a strip
across in the proper place, and mark the lines with a pencil; then
with a saw cut slowly and accurately on this line to the proper depth.
With a chisel cut the wood away and let in the brace-strips, when
they can be securely fastened with glue and screws. At both ends
shelves may be attached to the posts and the braces, as shown in
the illustration. These will make good book-ledges or convenient
places for pencil and pen boxes, extra pads, and school trappings.
Books may rest on the table under the top shelf. To prevent their
falling off at the back, a rail two inches wide is attached to the rear
posts and supported at the middle by a short upright block which
also acts, as a brace to the middle of the top shelf.
The stool is eighteen inches high, sixteen inches long, and
fourteen inches wide. The corner-posts are two inches square, and
the rails are two inches wide and three-quarters of an inch thick. At
the sides the top-rails support the seat, which is a piece of cowhide
attached with nails and glue, over which imitation nail-heads are
made fast. The lower rails, at front and back, are three inches above
the floor, and the lower side-rails are eight inches above the floor.
Stain and thin shellac will finish this wood-work nicely.
Chapter XIX
PAINTING, DECORATING, AND STENCILLING

There are very few crafts that a boy takes hold of with so much
confidence as painting. In the average boy’s mind it merely means
getting a pot full of paint, a brush, and daubing it on. This is painting
in one sense of the word, but not painting as a real craftsman should
do it.
Good painting is a skilled trade, just as are horseshoeing,
plumbing, or bricklaying. But this manual is not intended to be an
artisan’s guide; all that can be done is to lay down certain principles,
and to give the practical hints that may make a boy’s efforts in this
line worth while.
It is not necessary that a boy should know how to make paints;
that is a branch of manufacture that requires years of experience,
improved machinery, and chemical and mineral formulæ. A boy
should know, however, what paints are made of, how prepared, and
how they are mixed, so that he will be able to work with intelligence
and success.
The basis of all good paint suitable for wood-work is lead or zinc.
Some painters prefer all lead for outside work, while others take two-
thirds of lead and one-third of zinc, and then add the coloring dust or
ground colors to get the required shade. Both white-lead and zinc
are ground in linseed-oil, and can be purchased in cans, or kegs,
ranging in weight from one-pound tins to five-hundred-pound kegs.
Zinc is sold in the same kind of packages, and the cost in small
quantities is about ten cents a pound. Inside shades of any color are
generally made of two-thirds zinc and one-third white-lead; then the
dust or ground colors are added to tone down the white to any
desired shade. Pure boiled linseed-oil and good turpentine should be
used to thin paints. Benzine, naphtha, kerosene, or other oils should
never be used in the preparation or thinning of paints unless for
special purposes.
To make the best paint for outside use, take two pounds of white-
lead and one pound of white-zinc, and mix them thoroughly, adding
whatever oil is necessary to render the mixture about the
consistency of rich cream. If coloring matter is to be added, it is best
to use the ground colors rather than the dry dusts, because the
colors ground in oil are much finer, and will mix better with paint than
the dusts. Colors ground in oil may be purchased at a paint store for
ten or fifteen cents a pound. A portion of the color should be thinned
first with turpentine, and then added to the pot of mixed white,
stirring the mixture while the coloring is added.
If the paint should not be thin enough to lay on the wood, you may
add small portions of turpentine until it is the right consistency. A little
experience is the best teacher in this matter, and to make sure, it is
well to ask a painter. Painters, and all masters of arts and crafts
nowadays, are much more easily approached than they were a few
years ago, and a boy who really wants to know, and who goes about
it in the right way, can generally get the knowledge or advice he is
seeking. When making paint for inside use, take the proportion of
two parts of zinc to one part of lead, then mix and thin with oil to the
consistency of rich milk or thin cream.
Before new wood-work is painted, all knots or sappy places should
be given a coat or two of shellac to “set” the sap. The priming, or first
coat, should be composed of equal parts of boiled linseed-oil and
white-lead for outside, or zinc with some turpentine for inside work.
When this is dry one or two coats are to be laid on, taking care to
apply the paint evenly and to work it into all cracks, crevices, and
corners. The secret of good work is not in daubing a whole lot of
paint on the surface to be covered, but in laying it on evenly and in a
thin coating, so that it will neither gum nor run. Two or three thin
coats are always better than one thick one, and the extra time spent
in putting the thin coats on, and in going over the work several times,
will be amply repaid, because the work will last. The thick coat will
dry unevenly, and in time will chip, crack, and peel off.
When painting over old wood-work, it is always best to scrape or
remove as much of the old paint as possible. Then sand—paper
everything smooth, and wash all surfaces of painted wood-work with
a sponge and sapolio, or other good scouring soap. If there should
be any glossy surfaces to the wood-work it is best to give them a
washing with a very strong solution of washing soda. A saturated
solution of the soda is best. This is made by adding washing soda to
water (about a pound to two quarts), and mixing or stirring it until the
water has taken up all the soda it will hold. After the soda-water has
been applied to the wood-work, be careful to wash it all off with clear
water, changing the bucket of water frequently, so that no traces of
soda will be left on the wood-work. Follow these directions explicitly,
and do not try your own way nor trust to luck to have the new job
look well and last. There is an old saying that “A little putty and paint
hide a multitude of sin,” but get rid of as much of the “sin” as you can
before the new coat is put on. The soda bath is particularly
necessary on old furniture that has been varnished several times.
Paint will not hold on varnished surfaces unless the varnish is first
cut with soda-water or some of the prepared paint and varnish
removers.
It is always best to mix your own paints rather than to purchase
“ready-mixed” paints or “prepared paints” at a store. There are, of
course, a great many reputable makers of mixed paints, and you
may use their preparations if you so desire. But my advice to the
young craftsman is to purchase the raw materials of a good dealer
and learn how to mix his own paints.
When you have finished using your brushes they should be
washed out—first with turpentine, then rubbed out in kerosene oil
and laid away for future use. If they are to be used again within a few
days, it will not be necessary to wash them out, and they may be
allowed to stand in water. Bore a hole through the handle, and slip
through a stout wire so that the ends of it will rest on the top edge of
a can. The brush should then be placed in the can so that it will hang
on the wire but not touch the bottom, as shown in Fig. 1. Then water
is put in until it just covers the bristles, as shown at A. Never drop a
brush into a pail or can of water for even so short a time as
overnight. The brush sags and causes the bristles to curve, as
shown at B, and it is then a hard matter to get them straight again.
The several kinds of brushes that a boy will need for his work are
shown in Fig. 2. A is a regular wire-bound bristle brush which can be
had at a paint or hardware store in several sizes; B is known as a
“sash tool”; C is a flat floor or varnish brush; D is a sizing, kalsomine,
or whitewash brush; and at E a round-liner or stipple brush and a flat
tool are shown. For light work the tin-ferruled, cedar-handle flat
bristle brush can be had in sizes ranging from one to six inches in
width.

Fig. 1. Fig. 2.

There is nothing that freshens up a room so much as repainted


wood-work, newly papered or tinted walls, and kalsomined ceilings;
and while it may not be possible for a boy to become an expert
paper-hanger, it is quite within his ability to tint walls and ceilings,
paint wood-work, and varnish the floors. If he has any artistic faculty
whatever he can do a great deal of effective decorating, and this is a
subject that we will now discuss at greater length.

Decorating

There is no secret in the art of decorating. Good judgment, good


craftsmanship, and common-sense, coupled with the use of the best
materials, will always bring about good results.
The schemes that are shown in the illustrations on the following
pages are those that any boy can carry out; and with a fair
knowledge of carpentry, painting, and other crafts he will find it an
enjoyable task to change his room into one containing characteristic
features of his own invention or creation.
A very simple effect is shown in Fig. 3, and for this room it will not
be necessary to remodel or change any of the wood-work. After
removing all old paper from the walls with hot water and a sponge
(and cleaning off the ceiling also), the walls and ceiling should be
given a coat of size. This is made by dissolving a handful of good
ground or flake glue in a pailful of water, and then painting it on the
wall with a wide brush. Do not slop the size over the floor, nor have
your brush too wet with the glue-water when you are using it. Try to
work it in well rather than attempt to lay it on thick. When it is dry you
can kalsomine, paper, or tint over the walls, and the size will help to
hold the covering material in place. The wood-work in this room is
painted white or a light shade of any color that is easily washed and
kept clean. If paper is to be used on the side walls, some very good
patterns can be selected at a stock house that will not cost more
than twenty-five cents a roll.
fig. 3—a boy’s room

The pattern shown in this scheme is in stripes and running vines.


Above the picture-moulding the wall is tinted or papered with a light-
buff paper. With some apple-green fresco-paint the laurel-bush tops
are drawn in above every other stripe, if they are wide enough apart.
This makes a good finish to broad stripes that would otherwise stop
at the moulding. A small desk can be built in one corner. It has a
hinged top, and within it writing-materials may be kept. Above the
desk a book-ledge may be attached to the wall with two brackets.
Simple curtains at the windows and a painted or stained and
varnished floor, with a carpet rug at the centre, will complete the
decorating of this room. The cost should not exceed ten dollars.

Decorating a Bedroom

Of the many attractive schemes for the decoration of the bedroom,


there are none so pleasing and lasting as the plain paper and an
ornamental frieze.
A full-pattern paper soon becomes tiresome, and while there are
thousands of pretty figured papers adapted to bedrooms, at least
one-half of the bedrooms in our homes are overdone or poorly
papered. Small figures and as nearly neutral shades as possible
should be used, as they are restful to the eyes, particularly in time of
sickness. In Fig. 4 a pleasing scheme is shown, and while its beauty
lies in its simplicity, it is quite as inexpensive as it is attractive.
fig. 4—a bedroom

Pink is the general tone, and the wood-work is painted cream color
or light ivory. Four feet and six inches above the floor a rail is run
around the room, and between it and the surbase vertical strips are
made fast to divide the wainscot into panels.
Plain cartridge or ingrain paper is hung on the wall above the
surbase, and between the rail and picture-moulding a lighter-pink
paper is applied. This may be a finely figured paper, or a narrow,
satin-striped paper that can be had at twenty-five to fifty cents a roll.
A border paper with garlands and ribbons, to match the shade of the
others, may be had by the yard or roll in several widths. Light shades
of soft green or robin’s-egg blue, with white wood-work, always make
an effective and cheerful combination.
An artistic effect for the door may be secured by making thin
panels for the upper and lower sections, and covering them with a
fabric or burlap as near the shade of the paper as it can be matched.

You might also like