Professional Documents
Culture Documents
Full Download Gercegin Buyusu Neyin Gercekten Dogru Oldugunu Nasil Biliyoruz 1St Edition Richard Dawkins Online Full Chapter PDF
Full Download Gercegin Buyusu Neyin Gercekten Dogru Oldugunu Nasil Biliyoruz 1St Edition Richard Dawkins Online Full Chapter PDF
https://ebookstep.com/product/kor-saatci-2nd-edition-richard-
dawkins/
https://ebookstep.com/download/ebook-34492892/
https://ebookstep.com/download/ebook-46987902/
https://ebookstep.com/download/ebook-46699450/
■■■■■ 40■■■■■ ■■■ ■■■ Richard Dawkins
https://ebookstep.com/download/ebook-30627614/
https://ebookstep.com/download/ebook-43994644/
https://ebookstep.com/product/programador-de-elite-como-sair-do-
absoluto-zero-e-trabalhar-nas-melhores-empresas-do-mundo-1st-
edition-pedro-nascimento/
https://ebookstep.com/product/psicologia-do-jogo-2nd-edition-
daniil-b-elkonin/
https://ebookstep.com/product/o-amante-do-tritao-11th-edition-r-
b-mutty/
RI CHARD
DAW KINS
Gerçeğin Büyüsü
Neyin gerçekten doğru o c u ğ u n u nasıl biliyoruz
Magic of Reality
How We Know Wkat’s Really True
İLLÜSTRASYONLAR
DAVE M cKEA N
ÇEVİREN
İSTEM FER
EDİTÖR
B. DUYGU ÖZPOLAT
O
k u zey
Kuzey Yayınları
www.kuzeyyayinlari.com
Clinton John Dawkins
1915-2010
Ey sevgili babam
İçindekiler
Güneş nedir?
Gökkuşağı nedir?
Her şey nasıl ve 160
ne zaman başladı?
İndeks 267
Teşekkürler 271
Resimler 271
m
<sr%
)uyu
necrıV
16
w zim artık gen adını verdiğimiz şeylere dair bir model
/ icat etti ve eğer m odeli doğruysa, belirli bir ürem e'
deneyinde düzgün yüzeyli bezelyelerin sayısının kı
rışık bezelyelerin üç katı olması gerektiğini hesapla
dı. Ve saydığında tam olarak öyle olduğunu gördü.
Detayları bir kenara bırakacak olursak, asıl nokta
Mendel’in sadece gözleriyle gözlemlediği ve hatta bir
mikroskopla bile göremediği “genleri” hayal gücüyle
bulmasıydı. Genleri mikroskopla göremiyordu ama
düzgün ve kırışık bezelyeleri görebiliyordu. Onları
sayarak kendi kaktım modelinin gerçek dünyada
ki bir olgunun iyi bir temsili olduğuna dair dolaylı
yoldan kanıt bulmuş oldu. D aha sonra bilimciler
Mendel’in yönteminin bir uyarlamasını, bezelyeler
yerine meyve sinekleri gibi başka canlılar üzerinde, Crick DNA’yı kendi gözleriyle göremiyorlardı. Onlar
genlerin kromozom adı verilen (insanlarda kırk altı, da, modeller hayal ederek ve onları test ederek b u
meyve sineklerinde sekiz adet bulunan) şeritler üze luşlarını yaptılar. Gerçekten de metal ve kartondan
rinde belli bir şuayla dizildiğini göstermek için kul DNA’nın neye benziyor olabileceğinin modellerini
landılar. Hatta modelleri test ederek, genlerin kro inşa ettiler ve bu modellerin doğru olması durum un
mozom üzerinde tam olarak hangi sırada dizildiğin da belirli ölçümlerin hangi değerlerde çıkması gerek
anlamak bile m üm kün oldu. Tüm bunlar biz genle tiğini hesap ettiler. Modellerden, ikili-sarmal olarak
rin DNAdan oluştuğunu bilmeden önce yapılmıştı. adlandırılan m odelin çıkarımları, Rosalind Franklin
Bugünlerde genlerin DNAdan oluştuğunu bi ve Maurice VVilkins’in saflaştırılmış DNA kristalle
liyoruz ve DNAhın tam olarak nasıl çakştığmı da, rine x-ışını göndermeyi de içeren özel araçlar kul
James VVatson ve Francis Crick ve onların ardından lanarak yaptıkları ölçümlere tamı tamına uyuyordu.
gelen birçok bilimci sayesinde biliyoruz. VVatson ve VVatson ve Crick, DNA yapısına dair modellerinin,
17
İS İ
• \
l ‘
£ |
1 H
18
Gregor Mendel’in kilisesinin bahçesinde gözlemlediği sonuçları
tam olarak üretebileceğini de hem en fark ettiler.
D em ek ki, neyin gerçek olduğunu anlam am ızın üç yolu
var. D oğrudan, beş d uyum uzu kullanarak anlayabiliriz. Dolaylı
olarak, teleskop, m ikroskop gibi özel araçların yardımıyla, ama
yine beş duyum uzla anlayabiliriz. Veya daha da dolaylı olarak,
neyin gerçek olabileceğine dair m odeller yaratıp, bu m odelleri,
gördüğüm üz (ya d a duyduğum uz vs.) şeyleri başarılı b ir şekil
de tah m in edip edem ediklerine göre test ederek gerçeği tespit
edebiliriz. Sonuç olarak, öyle ya d a böyle, iş h er zam an d uyula
rım ıza geliyor.
Peki bu, gerçekliğin sadece doğrudan veya dolaylı olarak,
duyularım ızla ya da bilimsel yöntem lerle tespit edilebilen şey
lerden ibaret olduğu anlam ına m ı geliyor? Peki ya kıskançlık ve
neşe, m utluluk ve aşk gibi şeyler? Bunlar d a gerçek değil mi?
Evet, gerçekler. A ncak onların gerçeklikleri beyne dayanı
yor; hiç şüphesiz, insan beynine ve bir ihtim al şempanze, köpek
ve balina gibi diğer gelişmiş canlıların beyinlerine de. Kayalar
neşeyi veya kıskançlığı hissedemez, dağlar âşık olmaz. Bu d uy
gular, onları tecrübe e denler için oldukça gerçektirler am a be
yinler olm asa bu duygular da olmazdı. Bu gibi duyguların ve
belki d e hayal bile edemeyeceğimiz başka duyguların, diğer ge
zegenlerde v ar olabilmeleri m üm kün, am a ancak ve ancak, bu
gezegenlerde beyinler ya da beyin eşdeğeri (evrenin başka bir
yerinde ne garip düşünm e organları ya da hisseden makineler
pusuda bekliyordur kim bilir) b ir şeyler mevcutsa.
19
D oğaüstü büyü dediğim iz tipteki büyü,
m itlerde ve p eri m asallarında (veya “mucizeler’de, en azından,
am a onu şim dilik b ir k enara bırakıp kitabın son seyircinin dü
bölüm ü n d e geri döneceğim ) rastladıklarım ız şündüğü şey olm asa da
d a . A laaddin’in lam basındaki, cadıların büyüle gerçekten bir şeyler olm akta
rindeki, G rim m Kardeşlerdeki, H ans C h ristian dır. Sahnedeki bir adam (nedense
A nderson’u n ve J. K. Rowling’in hikâyelerindeki genellikle b ir adam olur am a isterseniz
büyü, b u büyüdür. Bir cadının b ir p rensi kurbağa kadın d a diyebilirsiniz) gerçekte olan şey ol
ya d ö n üştürm esindeki ya d a b ir p e rin in balkaba- dukça farklıyken, çok hayret verici (ve h atta doğa
ğını pırıltılı b ir at arabasına d ö n üştürm esindeki ü stü görünen) bir şeyin gerçekleşmekte olduğunu
kurm aca büyüdür. T üm b u n lar çocukluğum uz düşünm em izi sağlayarak bizi kandırır. İpek m e n
dan sevgiyle andığım ız hikâyelerdir ve çoğum uz diller tavşanlara dönüşem ez, tıpkı kurbağaların
hâlâ geleneksel N oel gösterilerinde anlatıldığında prenslere dönüşem ediği gibi. Sahnede gördüğü
b unları keyifle dinleriz, am a h epim iz biliyoruz ki m üz şey sadece b ir num aradır. Gözlerim iz bizi
bu tip büyü sadece k urm acad ır ve gerçekte böyle yanıltır. D aha doğrusu sihirbaz, belki de sözcük
şeyler olmaz. leri akıllıca kullanarak, dikkatim izi ellerinin yap
Sahnede yapılan büyü, yani sih ir ise tam ter tığından uzaklaştırıp gözlerim izi yanıltm ak için
sine gerçekten de v a rd ır ve çok eğlencelidir. Ya da büyük çaba harcar.
20
Bazı sihirbazlar d ü rü sttü r ve izleyicileri
nin sahnede gerçekleşenin b ir num aradan iba
ret olduğunu bildiklerinden em in olm ak için
uğraşırlar. Bunu söylerken James “M uhteşem ”
R andi ya da Penn ve Teller ya d a D erren Brown
gibi isim leri düşünerek söylüyorum. Bu takdir
edilesi sihirbazlar num arayı nasıl yaptıklarını
tam olarak anlatm asalar da, (çünkü anlatsalar
belki de sihirbazlar kulübünden kovulurlardı),
gösterilerin doğaüstü bir sihir içerm ediğini iz
leyicinin bildiğinden em in olm ak için gerekeni
yaparlar. Diğerleri yaptıklarının bir num ara ol
duğunu açıkça söylem ezler am a yaptıkları için
abartılm ış iddialarda da bulunm azlar; alenen ya
lan söylem eden izleyiciyi keyifli bir gizemle baş
başa bırakırlar. A ncak maalesef, bile bile dürüst
olmayan ve sanki “doğaüstü” ya da “paranorm al”
güçleri varm ış gibi davranan sihirbazlar da var:
böyleleri sadece düşünce gücüyle m etalleri b ü
küp saatleri d urdurabildiklerini iddia edebilirler.
Bu sahtekârlardan (“şarlatan” b u gibi kim seler
için uygun bir kelim edir) bazıları, “psişik güç
lerini” kullanarak nerenin kazılm ası gerektiğini
anlayabildiklerini iddia edip m aden ya da p et
rol şirketlerinden büyük p aralar alırlar. Başka
şarlatanlar ise, ölülerle iletişim kurabildikle
rin i iddia ederek yas tutan insanları istism ar
ederler. İşler b u noktaya varınca artık keyif
verm ekten, eğlenceli olm aktan çıkar, insanla
rın saflıklarından ve üzüntülerinden faydalan
m aya dönüşür. Bazıları bu sahtekârların ölülerle
k onuştuklarına içtenlikle inanabilir.
B üyünün b ir ü çü n cü anlam ı da b ö lü m ü n h gökyüzüne karşı bir gökkuşağı gördüğüm üzde
başlığında kastetm ek istediğim şiirsel büyüdür, de kullanırız. “Büyüleyici” b u anlam da kullanıl-
Güzel b ir m ü zik parçasıyla gözlerim iz do lar ve dığında basitçe bizi d erinden etkileyen, uyaran,
bu perform ansı “büyüleyici” olarak adlandırırız, tüylerim izi d iken d iken eden, bize tam o larak ya-
Ayın ve şeh ir ışıklarının olm adığı karanlık b ir şadığım ızı hissettiren şey anlam ına gelir. Ben size
gecede gökyüzündeki yıldızlara bakar, nefesim i- bu kitapta, gerçeklerin, bilim sel yöntem lerle an-
'.z i. kesen b ir m utlulukla g ördüğüm üzün “büyü ladığım ız gerçek dünyanın olgularının bu ü çüncü
■ğibi” ö ldüğünü söyleriz. Aynı kelim eyi görkem li _ şiirsel ve iyi ki yaşıyorum dedirten anlam da bü-
“ bir güpbafım ı ya d a d ağ m anzarası ya-’dS kapa- yüleyicî ojdûğunu.gö'sterm eyi um uyorum .
Şim di d oğaüstü olaylar düşüncesine geri açıklam anın erişim inin ötesindedir. D oğaüstü,
d ö nm ek ve bu d üşü n ce n ed en asla içinde yaşadı son 400 küsur yıldır yararlandığım ız bilgi b iri
ğım ız dünyada ve evrende g ö rd ü ğ ü m ü z şeylere kim indeki b üyük ilerlem eleri b orçlu o lduğum uz
dair do ğ ru b ir açıklam a su nam az b u n u açıkla bilim in ve iyi yapılandırılm ış, d enenm iş ve test
m ak istiyorum . A slında b ir şeyin d oğaüstü açık ed ilm iş bilim sel yöntem in erişim inin ötesinde
lam ası b ir açıklam a b ile değildir, d ah a d a kötüsü dir. Bir şeyin d oğaüstü o lduğunu söylem ek sade
o şeyin açıklanm a ihtim alin i de ebediyen o rta ce “anlam ıyoruz” dem ek değildir, aynı zam anda
dan kaldırır. N eden böyle söylüyorum ? Ç ün- “hiçbir z am an d a anlam ayacağız, o y üzden a n la
.kü^ “doğaü stü ” olan h e r şey ta n ım gereği doğal mayı denem e bile” dem ektir.
Bilim tam tersi b ir yaklaşım sergiler. Bilimin için kesinlikle hiçbir n eden yok, tıpkı b ir zam an
gücü şim dilik h er şeyi açıklam aya yetm ez ama lar insanların sandığı gibi volkanlara ya da dep
başarılı olm asını sağlayan şey de b u yetersizliktir. rem lere ya d a h astalıklara kızgın kutsal varlıkla
Bilim b u n u sorular sorm aya, olası m odeller ya rın n eden olduğuna inanm am ız için bir neden
ratm aya ve test etmeye, böylelikle doğruya giden olm adığı gibi.
yolu santim santim açmaya devam etm ek için bir Elbette kim se bir kurbağanın bir prense
itici güç olarak kullanır. Bugünkü gerçeklik algı (ya da prensin kurbağaya mıydı? Bir tü rlü h a
m ızın d ışında b ir şey gerçekleşecek olursa, b ilim tırlayam attı), veya bir balkabağınm at arabasına
ciler bu d u rum u, şim diki m odellerinde bir sorun dönüşebilm esinin m ü m k ü n olduğuna gerçek
olduğu ve bu m odeli terk etm ek ya da değiştirm ek ten inanm az, am a böyle şeylerin gerçekte neden
gerektiği şeklinde yorum larlar. D o ğ ru olana adım im kânsız olduğunu hiç d u ru p düşü n d ü n ü z m ü?
adım yaklaşm am ız işte bu düzeltm eler ve arkasın B unu açıklam anın çeşitli yolları var. B enim fa
d an gelen test etm eler yoluyla olur. vorim şu.
Bir cinayet karşısında şaşırıp k alan ve ola K urbağalar ve at arabaları özel b ir şekilde
yı çözm eyi den em ek için bile çok tem bel olup b ir araya getirilm esi gereken çok sayıda parçadan
“doğaüstü” diyerek dosyayı k ap atan b ir dedek tif oluşan karm aşık şeylerdir. Yani kazara (ya da bir
hakkın d a ne düşü n ü rd ü n ü z? Bir zam an lar (kız değneğin hareketiyle) oluşam ayacak bir yapıya
gın ya da m u tlu tanrılar, şeytanlar, cadılar, ru h sahiptirler, “karm aşık”tan kastım bu. Kurbağa ya
lar, lan etler ya d a b üyülerin y ol açtığı) doğaüstü da at arabası gibi karm aşık b ir şeyi yapm ak ol
bir olayın so nucu olarak g örülen şeylerin aslında dukça zordur. A t arabası yapm ak için tü m parça
anlayabileceğim iz, test edebileceğim iz ve güve ları doğru biçim de bir araya getirm eniz gerekir.
nebileceğim iz doğal açıklam aları o ld uğunu tüm Bir m arangozun ve diğer zanaatkârların hüner
bilim ta rih i b oyunca gördük. Bilim in h en ü z d o lerine ihtiyacınız vardır. At arabaları şans eseri
ğal açıklam alarda bulunam adığı şeylerin d oğa veya parm ağınızı şıklatıp “A brakadabra” dem e
üstü b ir ned en d en kaynaklandığına inanm am ız nizle ortaya çıkıvermez. At arabasının belli bir
24
yapısı, karm aşıklığı, tekerlekler ve akslar, p en c e çalkaladığını düşü n ü n . Sizce parçaların ta m da
reler ve kapılar, yaylar ve k aplam alı ko ltu k lar gibi çalışır haldeki b ir at arabası o lu ştu rm ak üzere
kısım ları vardır. A t arabası gibi k a rm aşık b ir şeyi, b ir araya gelip b irb irlerine yapışm a şansı nedir?
kül g ibi basit b ir şeye d ö n ü ştü rm e k görece kolay C evap h içtir, yani sıfırdır. B unun ned en lerin d en
olurdu, p e rin in sih irli değneğinde, kıvılcım çı b iri şu: k arm akarışık haldeki parçaları b ir araya
karacak b ir d ü z e n e k o lm ası yeterdi. H e m e n h e r getirerek çalışan b ir a t arabası h atta çalışan her
şeyi k üle çev irm ek kolaydır. A m a k im se b ir yığın hangi bir şey o lu ştu ram am an ın yollarının sayısı,
külü ya da b ir b alkabağm ı alıp at arab asın a çe- oluşturabilm e y ollarının sayısından çok a m a çok
virem ez ç ü n k ü a t arabası fazlasıyla karm aşıktır. d a h a fazladır.
H atta at a rabası sadece k arm aşık değildir, ulaşım Bir yığın parça alsanız ve rasgele etrafa sa-
için in sanlara fayda sağlayan b ir nesn e olduğu vursanız, ara sıra işe yarar bir yapı oluşturacak
için fa ydalı b ir yönde karm aşıktır. ya d a iyi kötü b ir şeylere benzetebileceğim iz şe
H adi işleri p eri için b iraz kolaylaştıralım . k ilde düşebilirler. A ncak b u n u n gerçekleşm e y ol
P erin in ön ü n d e balkabağı yerine, m ak et uçak la rın ın sayısı, bizim o n ları b ir hu rd a yığınından
yap m ak için kullan d ığ ım ız te k te k parçalardan başka b ir şeye benzetem eyeceğim iz şekilde düş
oluşan setlere b e n z e r şekilde, içinde b ir at arabası m elerinin yollarıyla kıyaslanınca çok çok azdır.
o lu ştu rm ak için gerekli tü m parçaların k a rm ak a B ir h u rd a yığınını m ilyonlarca kez tekrar tekrar
rışık d u rd u ğ u b ir koli o lsun. At arabası yapm ak karıştırıp o n la r ı. . . başka b ir h u rd a yığını h aline
için gerekli p a rça seti yüzlerce tah ta kalas, cam g e tirm enin m ilyonlarca yolu vardır. Parçaları h er
levha, d em ir ç u b u k ve parm aklık, to m a rla k a p karıştırdığınızda d a h a önce görm ediğiniz özgün
lam a, çarşaf ç arşaf d eri ile b irleştirm ek için çi b ir yığın elde edersiniz am a bu m ilyonlarca ola
viler, tornav id alar ve k ap kap yapıştırıcı içerirdi. sılıktan sadece çok am a çok kü çü k bir g ru p ya
Şim di p eri a n n e n in dü zen li b ir sırayla kullanm a yıntı, (sizi b aloya götürm ek gibi) herhangi b ir işe
kılavuzundak i talim atları okuy u p p arçaları b ir yarayan ya d a tanıdık ya d a h atırlanabilir b ir şey
leştirm ek y erine, h e p sin i dev b ir bohçaya koyup halini alabilir.
25
Kim i duru m lard a, bu p ar
çacıkları karıştırabileceğim iz yol
ların sayısını saym ak gerçekten
de m üm kündür, aynı b ir deste
iskam bil kâğıdıyla yapabileceği
Kartları dağıtanın desteyi k ar
m iz gibi. Bu örnekte söz konusu
dığını ve dö rt oyuncuya, h e r birinde
parçacıklarım ız iskam bil kâğıtları
13’er k art olacak şekilde k artlan da
olsun.
ğıttığını düşünün. E lime bakıyorum
ve şaşkınlıktan nefesim kesiliyor. 13
maçanın 13 u de bende! M açaların
O yuna devam
etm ek için fazla ürk
tüğüm den diğer üç
oyuncuya, onların da
benim kadar şaşıra
caklarını bilerek elimi
açıyorum.
27
Danvin’in bu soruya verdiği cevap şöyleydi: İn Bunu bir 10 nesil boyunca tekrarladıktan
sanlar, timsahlar ve Brüksel lahanaları gibi karmaşık sonra ilginç bir şey fark etmeye başlayabilirsiniz.
organizmalar, birdenbire, bir hamlede ortaya çıkmadı. Kurbağa nüfusunuzun ortalam a bacak boyu u zun
Her yeni adımdaki canlı, adım adım, aşamalı olarak luğu, başlangıçtaki nüfusun ortalam a bacak boyu
bir önceki adımda zaten var olandan azıcık daha fark uzunluğundan fark edilebilir derecede fazla ola
lılaştı. Uzun bacaklı bir kurbağa yaratmak istediğinizi caktır. H atta 10. nesildeki tüm kurbağaların ilk ne
duşunun. Amacınıza ulaşmak için hemen hemen is sildeki herhangi bir kurbağadan daha uzun bacaklı
tediğinize yalan bir başlangıç noktası belirleyin, örne olduğunu bile görebilirsiniz. Ya da belki de 10 nesil
ğin kısa bacaklı kurbağalardan başlayın. Kısa bacaklı yeterli olmaz, 20 nesil hatta daha fazlası gerekebilir.
kurbağalarınızı şöyle bir inceleyin ve bacak boylarım Ama eninde sonunda g ururla “eski kurbağalardan
ölçün. Bu kurbağaların diğerlerinden birazcık daha daha u zun bacaklı yeni b ir kurbağa yaptım” diye
uzun bacaklı olanlarından birkaç erkek ve dişi seçip bilirsiniz.
çiftleşmeleri için bırakın, daha kısa bacaklı olanların Bunu yapmak için ne bir sihirli değneğe ne de
ise çiftleşmelerini tüm den engelleyin. herhangi bir çeşit büyüye gerek var. Burada yaptığı
Uzun bacaklı erkekler ve dişiler üreyecekler ve m ız işlemin adı seçici üretme. Bu işlem, kurbağala
iribaşlar meydana getirecekler, bu iribaşlar da bacak rın kendi aralarındaki çeşitlilikten ve bu çeşitliliğin
ları olan kurbağalara dönüşecek. Yeni nesildeki kur sonraki nesillere, ebeveynlerden çocuklara genler
bağaların bacaklarını da ölçün ve yine ortalamadan yoluyla aktarılm asından faydalanır. Basitçe hangi
daha uzun bacaklı olan erkek ve dişileri seçip ürem e kurbağaların üreyeceklerini hangilerinin ürem e
leri için bir araya koyun. yeceklerini seçerek yeni bir tip kurbağa yapabiliriz.
28
Basit değil mi? A m a sadece u zu n bacaklar öyle büyük b ir değişim görm ezsiniz. H er nesil
yapm ak yeterince etkileyici değil. S onuçta bacak b ir önceki nesle oldukça benzeyecektir. Ancak
ları daha kısa da olsa y in e de kurbağalar ile işe yeterince nesil geçtikten sonra ortalam a kuyruk
koyulduk. Bir de d a h a kısa bacaklı kurbağalarla u zu n lu ğ u n u n b iraz azaldığını, o rtalam a a rka b a
değil de, h ep ten kurbağa olm ayan b ir şeyle, ö r cak u zunluğunun d a biraz arttığını fark etm eye
neğin d ah a ç ok sem endere b enzeyen b ir şeyle bu başlayabilirsiniz. B elirli b ir sayıda nesli g eride bı
işe başladığınızı d ü şü n ü n . S em enderler, k urb ağ a raktıktan sonra, eskisinden d ah a kısa kuyruklu ve
ların bacaklarıyla (en azın d an arka bacaklarıyla) d a h a u zun arka bacaklı bireyler, sürü n m ek yerine
kıyaslanınca oldukça kısa bacaklara sahipler ve zıplam ayı daha kolay bulm aya başlayabilirler. Bu
onları zıplam ak yerine y ü rü m e k için kullanırlar. böyle s ü rü p gider.
Ayrıca sem enderlerin u zu n kuyru k ları varken, Tabi b u senaryoda kendim izi, varm aya ça
kurbağalarda k uyruk b ile y oktur ve sem enderler lıştığım ız sonuca ulaşm ak için çiftleşm esini iste
çoğu kurbağadan d a h a ince ve u zundur. Am a diğim iz dişileri ve erkekleri seçen b irer yetiştirici
binlerce nesil geçm esi için yeterince zam an ve olarak hayal ettiğim iz b ir tablo çizdim . Çiftçiler
rilirse, sabırla kurbağaya d ah a çok benzeyen dişi b u tekniği, daha ço k ü rü n veren ya da hastalığa
ve erkeklerin ü rem esine izin verip, kurbağaya daha dayanıklı ekinler ve hayvanlar ü retm ek gibi
daha az benzeyen b ireylerin ürem esini engelle am açlar için binyıllardır uyguluyorlar. D arw in
yerek b ir sem en d er n ü fu su n u n nasıl b ir k urbağa b u sürecin işlemesi için bir yetiştiricinin seçim
nüfusuna dönüşebileceğini sanıyorum kafanızda yapm asına bile gerek olmadığım anlayan ilk kişiy
canlandırabilirsiniz. Bu işlem in hiçb ir a d ım ın d a di. D arw in basitçe, bazı bireyler üreyecek kadar
29
yaşayam ayıp b azıları yaşayabildiği için, tü m bu Yani b u doğal süreç, ürem eleri için uzu n bacaklı
sürecin doğal olarak işleyebileceğini gördü. Ü re bireyleri seçen insan gibi akıllı bir tasarım cının
yebilecek k a d a r u z u n sü re hayatta kalabilenler, yaratacağı etkiyle tam olarak aynı etkiyi yaratır.
kalam ayanlardan d ah a iyi özelliklere sahip old u k Tek bir farkla, böyle bir tasarımcıya ihtiyaç du y
larınd an yaşam larını sü rdürebiliyor ve üreyebili m adan. O lan biten h e r şey, ü rem ek için y eterin
yorlardı. Böylece o n ların çocukları d a ann e-b ab a ce uzun bacaklı olanların ürem esi, uzu n bacaklı
ların ın hayatta k alm alarına y ardım cı olan genleri olm ayanların ise üreyem em esinin doğrudan bir
alm ış oluyorlardı. İster sem enderler y a da k u rb a sonucu olarak, doğal yollardan kendi b aşına ger
ğalar, ister kirp iler ya d a hin d ib a otları söz k o nusu çekleşir. Bu n edenle b u sürece doğal seçilim adını
olsun, b ir toplulukta h er z am an hayatta kalm akta veriyoruz.
diğer bireylerden d a h a iyi olan bireyler olacaktır. Yeterince nesil geçmesi için zam an tanınırsa,
Eğer u zu n bacaklar, k urbağalar ve çekirgelere zıp semendere benzeyen atalar kurbağaya benzeyen
layarak tehlikeden uzaklaşm akta, çitalara ceylan torunlara dönüşebilir. D aha da zam an tanınırsa b a
ları kovalam akta, ceylanlara çitalardan kaçm akta lığa benzeyen atalar, m aym una benzeyen torunlara
yardım cı olacaksa, d ah a u z u n bacaklı bireylerin dönüşebilir. D aha daha çok zam an tanınırsa bakte
ölm e olasılığı, d a h a kısa bacaklı bireylerin ölm e riye benzeyen atalar insanlara benzeyen torunlara
olasılığından d ah a a z olacaktır. Böylece, u zu n b a dönüşebilirler ve zaten tam olarak olan da budur.
caklı bireylerin üreyecek k ad ar yaşam aları d aha Bu şimdiye kadar yaşamış h er hayvan ve bitkinin
olası hale gelecektir. A yrıca, çiftleşm ek için uygun geçmişinde meydana gelmiş bir şeydir. B unun için
eş adayı olan bireyler arasında u zu n b acaklılar ço gerekli nesillerin sayısı sizin veya b enim hayal ede
ğ u nlu k ta olacaktır. D olayısıyla h e r y en i nesilde, bileceğimizden çok daha fazladır am a dünya milyar
uzu n bacaklılık için gerekli g enlerin b ir sonraki larca yıl yaşındadır ve fosillerden bildiğimiz kadarıy
nesle aktarılm a şansı artar. Z am anla n ü fu sta u zu n la yaşam, 3,5 milyar yıl önce başladı, yani evrimin
bacaklılık g en in i taşıyan bireylerin sayısı çoğalır. gerçekleşmesi için yeterince zam an bulunuyordu.
30
İşte Darvvirî:in bü y ü k fikri de b u d u r ve adı da rın d a da işe yaramaz. At arabaları evrilmezler, en
D oğal Seçilim Yoluyla Evrim’dir. Bu, insan zih n i azından doğal yollardan prensler ve kurbağalar gibi
n in b u lduğ u en önem li fikirlerden biridir. D ünya evrilemezler. Ama yolcu uçakları, bilgisayarlar ve
üzerindeki yaşam la ilgili bildiğim iz h er şeyi açık kilden yapılmış ok uçları gibi, at arabaları da, aslen
lar. O kad ar önem lid ir ki, ilerleyen bölüm lerde kendileri evrilm iş olan insanların yapımıdırlar. İn
evrim e geri döneceğim . Şim dilik sadece evrim in san beyni ve elleri doğal seçilimle evrilm iştir tıpkı
çok yavaş ve aşam alı olarak ilerlediğini anlam a sem enderlerin kuyrukları, kurbağaların bacakları
nız yeterli. A slm da pren sler ve kurbağalar gibi gibi. Evrilen insan beyni, at arabaları ve norm al
karm aşık şeylerin v ar o lm asını m ü m k ü n k ılan da arabalar, m akaslar ve senfoniler, çam aşır m akine
evrim in böyle çok aşam alı oluşudur. Bir kurbağa leri ve saatler tasarlam a ve yaratm a kabiliyetine sa
n ın büyüyle b ir p rense d ö n ü şü m ü aşam alı değil, hiptir. B urada bir kez daha büyü yok. Bir kez daha
an id ir ve b u olayı gerçeklik dünyasının dışına iten düzenbazlık yok. Bir kez daha h er şey güzelce ve
de b u aniliktir. Evrim ise olan lar için gerçek b ir basitçe açıklandı.
açıklam adır, gerçekten işe yarar ve evrim in doğ Bu kitabın geri kalanında size bilimsel olarak
ruluğunu gösteren gerçek kanıtları vardır. K arm a algılanabilir gerçek dünyanın kendine has büyü
şık yaşam b içim lerinin b ir anda, (aşam alı olarak sünü gösterm ek istiyorum. Gerçek olan ve nasıl
adım adım evrilm ek yerine) te k b ir ham lede o rta çalıştığını anladığım ız ilham verici güzelliklerden
ya çıktığını iddia eden h e r şey, p e rin in sihirli d e ğ oluşan, benim şürsel dediğim büyüyü... Gerçek
neğinin kurm aca büyüsü n d en d a h a iyi olm ayan dünyanm gerçek güzelliği ve büyüsünün yanında,
tem bel işi b ir hikâyedir sadece. doğaüstü büyüler ve sihirler ucuz ve basit kalır.
Balkabaklarının at arabalarına dönüşm ele Gerçeğin büyüsü n e d oğaüstüdür ne de kandırm a
rinde de d u ru m aynıdır: büyülü sözler kurbağalar cadır, sadece m uhteşem dir. M uhteşem ve gerçektir.
ve prenslerde işe yaram adıkları gibi balkabakla- M uhteşemdir, çünkü gerçektir.
u kitap tak i çoğu b ö lü m ü n başlığı b ir sorudan
B oluşuyor. A m acım , b u soru lara cevap verebil
m ek ya d a en azından olabilecek e n olası cevabı
verm ektir, y ani bilim in cevabını. A m a çoğunlukla
önce m asalsı cevaplarla başlayacağım ç ü n k ü b u n
lar ilginç ve eğlenceli oluyorlar ve b ir zam anlar
b u n lara gerçekten in an an in san lar vardı. Bazıları
şu a nda bile inanıyor.
D ü n y an ın h er yerinde insanların, kökenleri
ne yani n ereden geldiklerine d a ir b ir söylenceleri
vardır. Birçok soyun söylenceleri sadece o soyun
kökenin e d a ir b ir şeyler anlatır, san k i diğer soylar hiç
yokm uş gibi! Aynı şekilde birço k soyun, in sanları öldür
m em eleri gerektiğine d a ir kuralları v a rd ır am a “insanlardan”
kastın sadece k en d i so y u n d an in sanlar olduğu ortaya çıkar. Diğer
soylardan gelen in sanları ö ldürm ekte h iç so ru n yoktur!
îşte size tip ik söylencelerden T azm anya abo rjinlerinden b ir
g ru b u n kökenlerine d a ir b ir tanesi. M oinee isim li b ir tanrı, yıl
dızlarda geçen b ir savaş esnasında D rom erd een er isim li d üşm an
b ir ta n rı tarafın d an yenilgiye uğratılır. M oinee ölm ek üzereyken
yıldızlardan Tazm anya’ya düşer. Ö lm eden önce, istirahat m ekânını
son b ir kez ku tsam ak ister ve insan ları yaratm aya k a rar verir. A ncak
ölm ek üzere o ld u ğ u nu b ildiğinden öyle b ir telâşe içindedir ki
onlara d iz verm eyi u n u tu r, (hiç şüphesiz zor d u ru m u n u n da
dikkatin i d ağıtm asının verdiği) dalgınlıkla onlara kangu
ru la r gibi b ü y ü k kuy ru k lar verir, b u d u ru m insan larm h iç
b ir zam an oturam ayacakları anlam ın a gelm ektedir. S onra
da ölür. İnsan lar k a n g u ru ku y ru k lu ve dizsiz olm aktan
nefret edip yardım için gökyüzüne yalvar-
33
O rta D o ğ u n u n M usevi soylarının sadece
bir tan rıları vardı ve M useviler bu tanrıyı dü ş
m an soyların tan rıların d an ü stü n görüyorlardı.
Bu ta n rın ın çeşitli isim leri vardı ve insan ların ona
b u isim lerle seslenm eleri yasaktı. Söz k o nusu ta n rı ilk
insanı tozdan y aratır ve adını Â dem (“adam ” anlam ına
gelir) koyar. Âdem’i kasten kendisine b en zer şekilde yarat
m ıştır. A slında tarihteki çoğu tan rı, erkek (veya bazen kadın) o la
ra k resm edilir, genellikle dev gibidirler ve h er zam an doğaüstü güçleri
vardır.
T anrı Â dem ’i, (biri h ariç tü m ü n ü n ) m eyvelerini yiyebileceği ağaçlarla dolu Eden
adı verilen b ir cennet bahçesine yerleştirir. Bu yasak olan ağaç “iyiliğin ve kötülüğün bilgisi
ağacıdır” ve ta n rı Âdem’i b u ağacın m eyvelerini yem eyeceğinden e m in b ir şekilde bırakır.
D aha so n ra ta n rı Â dem ’in tek başın a yalnızlık hissedeceğini fark edip b u konuda bir
şeyler yapm ak ister. İşte b u noktada, D rom erd eener ve M oinee’n in hikayesinde oldu
ğu gibi, efsanenin iki farklı türüyle karşılaşıyoruz ve h e r iki tü r de kutsal Yaratılış
Kitabı’n d a bulunuyor. D ah a eğlenceli olan tü re göre, tan rı tüm hayvanları Âdem’e
yardım cı o lm aları için y aratır a m a hâlâ b ir şeylerin eksik olduğuna k arar verir: bir
kadm ! Böylece Âdem’i u yuşturup göğsünü açar, b ir kaburgasını çıkarır ve göğsünü
tekrar diker. D ah a s o n ra b u kaburgadan b ir k ad ın yetiştirir, tıpkı sizin kestiği
niz b ir d aldan yeni b ir bitkiyi yetiştirebileceğiniz gibi. O na Havva adını v erir ve
Âdem’e karısı o larak sunar.
N e yazık ki bahçede kahrolası b ir yılan
vardır ve Havva’ya yanaşıp o n u iyiliğin v e k ö
tülüğ ü n bilgisi ağacm m yasak m eyvesinden
koparıp  dem ’e yedirm eye ik n a eder.  dem ve
Havva m eyveyi yerler ve d erhal çıplak oldukla-
34
rın ın bilgisine sahip olurlar. Bu o nları u tandırır ve
kendilerine in cir yaprağından birer ön lük yapar
lar. Tanrı b u n u fark ettiğinde, yasak meyveyi yiyip
bilgilendikleri ve san ırım m asum iyetlerini kaybet
tikleri için onlara kızar. O nları bahçeden kovarak,
hem A dem ve Havva’yı hem de tü m çocuklarını
zorluklar ve acılarla dolu b ir yaşam la lanetler. Bu
güne kadar, Â dem ve Havva’n ın korkunç itaatsizli
ğin in hikâyesi “ilk günah” adı altında hâlâ birçok
insan tarafından ciddiye alınm aktadır. H atta ba
zıları, (Âdem’in gerçekten var olm adığını kabul
etm elerine rağm en) b u “ilk günahın” Âdem’den
hepim ize geçtiğini ve hepim izin  dem ’in suçunu
paylaştığım ıza inanırlar.
35
İskandinavya’n ın denizci V ikingler
olarak ü n salm ış olan N orveçli in san
ları, Y unanlar ve R om alılarda olduğu
gibi birço k tan rıy a sahiptiler. Baş ta n
rıların ın ism i O din’d ir ve bazen W otan
ya d a W oden o la ra k d a isim lendirilir, ki
İngilizce “W ednesday” yani çarşam ba
g ü n ü n ü n ism i b u rad an gelm ektedir. (İn
gilizce “T hursday” yani p erşem be g ü n ü
n ü n ism i d e y ine b ir başka N orveç ta n rı
sından , u lu çekiciyle şim şekler çaktıran
T hor’d a n gelir).
Bir g ü n O d in , kendileri de b irer
tan rı olan kardeşleriyle b e rab er sahil
kıyısında y ü rü rk e n iki ağaç gövdesine
rastlar.
Gövdelerden b irini “Ask” adını verdikleri ilk adam a, ö bü
rü n ü de “Embla” adını verdikleri ilk k ad ın a dönüştürürler. İlk
adam ve kad ın ın b edenlerini yaratan ta n rıla r d ah a sonra da
onlara yaşam ın nefesini verirler; bilinç, y üz ve konuşm a arm a
ğanları d a b unları takip eder.
N eden ağaç gövdeleri m erak ediyorum . N eden b uz sar
kıtları ya da k u m tepeleri değil? K im in, n eden b u hikâyeleri
uydurduğunu m erak etm ek sizce de çok ilginç değil mi? Tah
m inen tü m bu efsaneleri ilk icat eden ler b u n ların kurm aca ol
duğu n u u ydurdukları esnada biliyorlardı. Ya d a b irçok farklı
insan, farklı zam anlarda, farklı yerlerde hikâyelerin farklı k ı
sım larını uydurdu; başka in sanlar d a bu parçaları aslında k u r
m aca olduğunu fark e tm eden, belki d e b azılarını d eğiştire
rek b ir araya g etirdi m i dersiniz?
M asallar eğlencelidir ve onları tekrar etm eyi
severiz. A m a k adim b ir söylence ya d a internette
dolaşıp du ran m o d ern b ir “şehir efsanesi” de
olsa, eğlenceli b ir hikâye duyduğum uzda
d u ru p b u hikâyenin ya da en azından
herhangi b ir parçasının doğ ru olup ol
m adığını sorm aya da değer. Ö yley
se hadi soralım , ilk insan kimdi?
Ve bu so ru n u n doğ ru
olan, bilim sel cevabı
n a bir göz atalım .
37
Kimdi t>ULilk
insan gerçekten*?
BU SİZİ ŞAŞIRTABİLİR am a ilk insan diye bir açıklam aya b ir d üşünce deneyiyle başlayacağım.
şey hiç olm adı, çü n k ü h e r insanın ebeveynlerinin D üşünce deneyi, hayal g ü cünüzü kullanarak
olm ası gerekir ve o ebeveynlerin de insan olm a yaptığınız b ir d eneydir. Şim di hayal edeceğim iz
sı gerekir! Tıpkı tavşanlarda olduğu gibi. H içbir gerçekte im kânsız çü n k ü bizi zam anda geriye
zam an b ir ilk tavşan yoktu ya da ilk tim sah ya götürecek y ani b iz d oğm adan ço k öncesine. Fa
da ilk yusufçuk. Şimdiye k adar doğan h e r yaratık kat bunu hayal ederek de önem li bir şeyler öğre
ebeveynleriyle aynı tü re m en su p tu (belki birkaç nebiliriz. O y üzden işte d üşünce deneyim iz. Tek
istisna olabilir am a b u ra d a onları g örm ezden ge yapm anız gereken şu k om utları takip etm ek.
leceğim). Yani b u d oğm uş olan h er yaratığın b ü K endinize ait b ir fo toğraf bulun. Şimdi
yükanne ve büyükbabalarıyla da aynı tü re ait ol babanızın bir fotoğrafını b u lu n ve o n u sizinki
duğu anlam ın a gelmelidir. Ve b ü y ü k büyükanne n in üzerin e k oyun. D aha s o n ra o n u n b abasının,
ve büyük büyükbabalarıyla da. Ve büyük büyük yani dedenizin fotoğrafını bulun. D aha sonra
büyük an n e ve bü y ü k büy ü k büyükbabalarıyla da. da o n u n babasının, yani d ed enizin babasının
Ve b u böyle sonsuza k ad ar gider. bir fotoğrafını bu lu n ve en üste yerleştirin. Bü
Sonsuza kadar m ı? A slında hayır, o k ad ar yük büyük dedelerinizin hiçbiriyle tan ışm a
basit değil. B unu b iraz açıklam ak gerekecek ve m ış olabilirsiniz. B en b en im kilerin hiçbiriyle
ta n ışm a d ım am a b irin in b ir k ö y o k u lu m ü d ü Ü st üste dizilm iş 185 m ilyon fotoğrafı hayal
rü , b irin in b ir k ö y d o k to ru , d iğ e rin in B ritanya etm ek k olay değildir. Böyle b ir y ığının yüksekliği
H in d istan ’ın d a o rm a n c ı, b ir d iğ e rin in d e k re m a ne olurdu? Şöyle ki h e r b ir fotoğrafın n o rm a l fo
d ü şk ü n ü , yaşlılığında b ir kaya tırm a n ış ı s ıra s ın to ğ ra f kâğıdına basıldığını d ü şü necek olursak, 185
d a ö len b ir av u k at o ld u ğ u n u b iliy o ru m . Y ine de m ilyon fo toğraf 7.000 m etrelik b ir k ule o lu şturur:
b ab an ızın b a b a s ın ın b a b a s ın ın neye b e n z e d iğ in i b u ü st üste 180 tan e N ew York g ö kdeleninden bile
b ilm iy o rsan ız b ile o n u d e ri çerçevede so lm a k yüksek. D evrilm ese bile (ki d evrilir) tırm a n m a k
ta o lan kah v eren g i b ir foto ğ raftak i h ayal m eyal için ço k yüksek. Ö yleyse h adi o n u yan yatıralım
b ir su re t o la ra k h ayal ed eb ilirsin iz. Ş im d i b u n u ve fotoğrafların hepsini tek b ir k itap rafına yerleş
o n u n b abası iç in d e d ü ş ü n ü n . R esim leri b irb iri tirelim .
n in ü zerin e te p elem e k o ym aya, b ü y ü k b ü y ü k b ü
Kitap rafının u zunluğu n e k ad ar olur?
y ü k le r a ra sın d a d a h a d a gerilere g itm ey e d ev am
Yaklaşık altm ış beş kilom etre.
ed in . B un u y ap m ay a fo to ğ ra fın k eşfin d e n öncesi
için bile d ev am edeb ilirsin iz; n e d e olsa b u b ir R afın size yakın u cu n d a sizin fotoğrafınız,
d ü şü n c e deneyi. u zak u cu n d a ise 185 m ilyonuncu büyük
D üşü n ce d en ey im iz için kaç ta n e b ü y ü k b a b ü y ü k b abanızın fotoğrafı b ulunur. N eye b en zi
baya ihtiyaç duyacağız? H m m , sadece 185 m ilyon yor? D ökülm üş saçları v e b eyaz favorileriyle yaşlı
ka d arı y eterli olur! b ir ad am a mı? L eopar kü rk ü giym iş b ir m ağara
a d am ına mı? Böylesi d üşünceleri u n u tu n . Tam
Sadece mi? olarak neye b en zed iğ in i b ilm iyoruz am a fosiller
bize oldukça iyi b ir fikir veriyorlar. 185 m ilyo
SADECE Mİ? n u n c u büy ü k büyükbabanız ş u n u n gibi b ir şeye
b en ziyordu -------------------------------------------------►
39
balarınızı görürsünüz, az sonra da göreceğimiz
gibi bunlara kim i insansılar, bazı m aym unlar,
bazı sivrifareler ve benzeri hayvanlar dahil
dir. H er biri, sıradaki kom şularıyla benzerdir,
yine de birbirinden uzak h erhangi iki fotoğ
rafı alırsanız birbirlerinden çok farklıdır ve
sırayı insandan uzaklaşarak yeterince takip
ederseniz bir balığa ulaşırsınız. Bu nasıl ola
bilir?
Aslında bu anlam ası o kadar da zor
bir şey değil. Birbirini k üçük adım larla ta
kip eden aşamalı değişim lerin, büyük bir
değişime yol açabileceği fikrine oldukça
aşinayız. Bir zam anlar bebektiniz. Şimdi
değilsiniz. Ç ok daha yaşlı olduğunuzda
yine çok farklı görüneceksiniz. Yine de
hayatınızın h er g ünü, uyandığınızda bir
gece önce yatağa giden kişiyle aynı kişi
siniz. B ir bebek yürüm eye başlar, sonra
bir çocuğa dönüşür, sonra b ir ergene,
sonra genç b ir yetişkine, sonra orta-
yaşlı b ir yetişkine, sonra da yaşlı bir
insana dönüşür. Bu değişim o kadar
yavaş gerçekleşir ki “Bu kişi birdenbi
re b ebek olmayı bıraktı ve bir çocuk
oldu” diyebileceğiniz b ir gün asla o l
maz. D aha sonra da “Bu kişi çocuk olmayı bıraktı
ve b ir ergen oldu” diyebileceğiniz bir gün asla gel
Evet doğru. 185 m ilyonuncu bü y ü k bü y ü k mez. “D ü n b u adam orta-yaşlıydı; bugünse yaşlı
babanız b ir balıktı. 185 m ilyonuncu büyük büyü b ir adam ” da demezsiniz.
kanneniz de öyle, zaten öyle olm asalar çiftleşe- Bu, bir balıkla karşılaşıncaya k adar bizi 185
m ezlerdi ve siz de bu rad a olm azdınız. milyon nesil boyunca baba,
H aydi şim di birer b irer fotoğraflara göz ata büyük baba, büyük b ü
ra k 65 kilom etrelik kitap rafı b oyunca yürüyelim . yükbaba diye geriye
H er fotoğraf önün d ek i ve arkasındakiyle aynı götüren düşünce de
tü rd e n b ir canlıyı gösterir. H erkes tıp k ı önündeki neyim izi anlam am ıza
ve arkasındakine benzem ektedir, tıpkı derken, en yardım cı olur. Tersten
azından b ir b aba ve oğlu b irb irin e n e k ad ar b e n gidip zam anda ileri
ziyorsa o kadar. Yine de rafın b ir ucu n d an öb ü r saracak olursak, ken
ucuna d u rm ad an yürüyecek olursanız b ir u çta d i balık çocuğunun
insan, öb ü r uçta b ir balık g örürsünüz. A rada da çocuğu da balık olan
b ir sü rü diğer ilginç büy ü k bü y ü k ... büyükba balık atanızın (git
gide daha az balıksı olacak şekilde) 185 m ilyon yeteneği b üy ü k ihtim alle olm ayacaktı, tıpkı eşek
nesil sonra o rtaya çıkan çocuğu d a siz olursunuz. babaya ve at anneye sahip, neredeyse hiçbir za
Yani b u n la rın h e p si çok yavaş, öyle k i bin m an çocuk sahibi olam ayan k atırlar gibi. (Bunun
h atta o n b in yıl geriye gitseniz ve 400. b ü y ü k b ü n e den böyle olduğunu bir so n rak i b ö lüm de gö
yükbabanızın oralara b ir yere gelseniz b ile b ir receğiz.)
değişim fark edem eyeceğiniz k ad ar yavaştı. Ya da A m a y ine b ir k ez dah a h e r şey ç ok yavaş ve
d ah a doğrusu, kim se tıpatıp babasına b enzem e aşam alı gerçekleşiyor. Siz H om o sapienssm iz ve
diği için tü m yol boy u n ca b ir sü rü ufak değişikli 50 bininci b üy ü k büyükbabanız H om o erectustu.
ği fark ederdiniz a m a değişim lerde genel b ir g id i A m a, b ir anda H om o sapiens b ir b ebek d oğuran
şat fark edem ezdiniz. M o d e rn in san lard an geriye b ir H om o erectus hiç b ir zam an v a r olmadı.
o n bin yıl gitm ek, b ir eğilim in açığa çıkm ası için Yani, ilk insan kim di ve n e zam an yaşadı
yeterli değildir. O n b in yıl önceki a tanızın p o rtre so ru su n u n kesin b ir yanıtı yoktur. “N e zam an be
si m odern in san lard an h iç d e farklı olm ayacaktır b ek olm ayı b ırakıp b ir ç ocuk o ldun?” s o rusunun
tabi eğer kıyafet, saç v e favorilerindeki yüzeysel cevabı gibi bulanıktır. B üyük ihtim alle b ir milyon
farklılıkları saym azsak. B izlerden yani m o d ern yıldan dah a a z am a yüz b in y ıldan daha fazla bir
insanlardan, b ir m o d e rn in san ın d iğerinden süre ö nce b ir n oktada, atalarım ız b ir m o d ern in
farklı oldu ğ u n d an daha farklı olmayacaktır. sanla karşılaşsalar, birbirleriyle üreyem eyecekleri
Peki ya 4000. b ü y ü k büyükbabanızı b u la k adar b irbirlerinden farklı olacaklardı.
bileceğiniz, y üz b in yıl öncesi için d u ru m nedir? H om o erectus’a insan denip denm em esi
İşte ancak o n o k tad a fark edilebilir b ir değişim gerektiği ise ayrı b ir tartışm a konusu. Bu an-
olabilir. Belki kafatasında h afif b ir kalınlaşm a, lam bilim sel dediğim iz tü rd e n y ani kelim eleri
özellikle d e kaş k em erinde. A m a bu hâlâ, sadece nasıl kullanm ayı tercih ettiğinizle ilgili b ir k o
h a fif bir değişim olacaktır. H adi şim d i zam anda nu dur. Bazı in san lar zebrayı çizgili at olarak
biraz dah a geriye gidelim . Eğer ra f b oyunca ilk a d lan d ırm ak isterken, bazıları “at” kelim esinin
b ir m ilyon yılı yürüyecek olursanız, 50 bininci sadece b indiğim iz tü r için k ullanılm asını ister.
büyük büyükbabanız, H om o erectus dediğim iz Bu d a b aşka b ir anlam bilim sel so ru n d u r. “Kişi”,
başka b ir tü rd e n sayılacak k ad ar farklı olacaktır.
Bildiğiniz gibi b u g ü n bizler H om o sapiensleıiz.
H om o erectusfoı ve H om o sapierısler b ü y ü k ih
50 bininci büyük büyükbabanız
tim alle birbirleriyle çiftleşem ediler; am a çiftle-
şebilselerdi bile çocu k ların ın ç o cu k sahibi olm a
Taşa dönüştüler
P e k i, u z a k a t a la r ı m ız ı n n e y e b e n z e d i k l e r i n i v e n e z a
m a n y a ş a d ık l a r ı n ı n a s ı l b iliy o r u z ? Ç o ğ u n lu k l a fo s ille rd e n .
B u b ö l ü m d e k i a t a la r ı m ız ı n t ü m r e s im l e r i f o s ille re d a y a n a
r a k y a p ı l a n c a n l a n d ı r m a l a r d ır a m a m o d e r n h a y v a n l a r a b a
k ı l a r a k r e n k le n d ir ild ile r .
F o s ille r t a ş t a n o lu ş m u ş tu r . B u n la r , ö l ü h a y v a n l a r ı n v e
b i t k il e r i n ş e k ille r in i a l m ı ş t a ş la r d ır . H a y v a n l a r ı n b ü y ü k b i r
ç o ğ u n l u ğ u ta ş a d ö n ü ş m e f ı r s a tl a r ı o l m a d a n ö lü r le r . E ğ e r
fo s il o l m a k i s tiy o r s a n ız b u i ş in p ü f n o k ta s ı, e n i n d e s o n u n
d a s e r tl e ş e r e k b i r “t o r t u l k a y a ” o l u ş tu r a c a k , d o ğ r u t i p te b i r
ç a m u r y a d a k i l in i ç i n e g ö m ü lm e k tir .
B u n e d e m e k o lu y o r? K a y a t i p le r i ü ç e a y r ıl ır : k a tıla -
ş ım , t o r t u l v e b a ş k a la ş ı m k a y a la r. B a ş k a la ş ım k a y a la r a s le n
d i ğ e r ik i t i p t e n y a n i k a tıla ş ım v e t o r t u l k a y a l a r d a n b a s ın ç
v e ıs ı n e d e n i y le b a ş k a la ş a r a k o l u ş tu k l a r ı i ç in b u r a d a o n l a r ı
g ö r m e z d e n g e le c e ğ im . K a tıla ş ım k a y a l a r b i r z a m a n la r , ş i m
d i p a t l a y a n v o l k a n l a r d a n g e le n s ı c a k l a v la r g ib i e r iy i k h a ld e
b u l u n u r l a r k e n s o ğ u d u k l a r ı n d a s e r t k a y a la r o l a r a k k a t ı l a ş
m ış la r d ır . H e r t ü r l ü s e r t k a y a , r ü z g â r v e y a s u t a r a f ı n d a n
d a h a k ü ç ü k k a y a la r, ç a k ılla r, k u m v e t o z o l u ş t u r m a k ü z e -
r e a ş ın d ır ılır (e ro z y o n a u ğ ra r). K u m v e to z , s u d a b ilir . B iz d e b u n u n n e k a d a r z a m a n d a g e r ç e k le ş ti
a s ılı k a l ı r v e s o n u n d a tortul v e y a ç a m u r t a b a k a l a r ı ğ i n i b i l d iğ i m i z d e n i z o t o p l a r ı b i r e r r a d y o a k t i f s a a t
ş e k lin d e d e n iz in , g ö lü n y a d a d e r e n in d ib in e çö - o l a r a k d ü ş ü n e b i l i r i z . R a d y o a k t i f s a a tl e r d a h a ç o k ,
k e le b ilir. Ç o k u z u n z a m a n i ç i n d e b u ç ö k e l le r s e r t s a r k a ç lı s a a tl e r k e ş f e d ilm e d e n ö n c e i n s a n l a r ın
le ş e r e k tortul kaya t a b a k a l a n (y a d a k a t m a n l a r ı ) k u ll a n d ı ğ ı s u s a a tle r i v e m u m s a a tl e r i n e b e n z e r le r .
o lu ş tu r a b i l i r . T ü m k a t m a n l a r i l k o l u ş tu k l a r ı n d a D i b i n d e d e l i k b u l u n a n b i r s u t a n k ı , ö lç ü le b ilir b i r
d ü z v e y a t a y k e n m i l y o n l a r c a y ıl s o n r a b i z o n l a r ı h ı z d a b o ş a lır . E ğ e r t a n k g ü n e ş d o ğ a r k e n d o l d u
g ö re n e k a d a r g e n e ld e e ğ ilm iş, te r s d ü z e d ilm iş ya r u l u r s a , k a l a n s u y u n s e v iy e s in e b a k ı l a r a k g ü n ü n
d a b ü k ü lm ü ş o lu rla r ( b u n u n n a s ıl o ld u ğ u n u g ö r n e k a d a r ı n ı n g e ç tiğ in i b e l i r l e m e k m ü m k ü n o lu r.
m e k i ç in 10. b ö l ü m d e k i D e p r e m l e r e b a k ı n ) . M u m s a a ti i ç in d e a y n ıs ı g e ç e rlid ir. M u m b e lli
Ş im d i ö l ü b i r h a y v a n ı n , b e l k i d e b i r ı r m a k b i r h ı z d a y a n a r, b ö y le c e k a la n m u m m i k ta r ı n a
a ğ z ın d a , ç a m u r u n iç in e sü rü k le n d iğ in i d ü şü n ü n . b a k a r a k n e k a d a r z a m a n d ı r y a n m a k ta o l d u ğ u n u
E ğ e r d a h a s o n ra h a y v a n ın iç in d e b u lu n d u ğ u b u a n la y a b ilir s in iz . U r a n y u m - 2 3 8 s a a ti n d e is e , u r a n
ç a m u r s e r tl e ş i p b i r t o r t u l k a y a h a l i n i a l a c a k o l u r s a , y u m - 2 3 8 m i k ta r ı n ı n y a r ıs ı n ı n k u r ş u n - 2 0 6 ’y a b o -
h a y v a n ın b e d e n i ç ü r ü y ü p g id e b ilir a m a ç a m u rd a , z u n m a s ı i ç in 4 ,5 m ily o n y ıl g e ç m e s i g e r e k tiğ in i
e n in d e s o n u n d a b u lu n m a k ü z e re b e d e n in b iç im i b iliy o r u z . B u s ü r e y e u r a n y u m - 2 3 8 ’in “y a r ıl a n m a
n i n b o ş b i r i z i n i b ı r a k ı r . B u fo s i l t i p l e r i n d e n b i r i ö m r ü ” d e n ir . B ö y le c e , b i r k a y a d a n e k a d a r k u r
d i r v e h a y v a n ı n b i r ç e ş it “n e g a t i f ” r e s m i d i r . V e y a ş u n - 2 0 6 o l d u ğ u n u ö l ç ü p u r a n y u m - 2 3 8 m i k ta r ı y
b u b o ş b i ç i m , y e n i ç ö k e l ti l e r in i ç i n i d o l d u r a b i l e l a k ıy a s la y a ra k , h i ç k u r ş u n - 2 0 6 o lm a y ıp s a d e c e
c e ğ i b i r k a l ı p iş le v i g ö r ü r , b u k a l ı b a d o l a n ç ö k e l ti u ra n y u m - 2 3 8 o ld u ğ u d u ru m d a n , y an i s a a ti n
l e r d a h a s o n r a s e r tl e ş e r e k h a y v a n ı n b e d e n i n i n d ı “s ı f ır la n m ış ” o l u ş u n d a n b u y a n a n e k a d a r z a m a n
ş ı n ı n b i r “p o z i t i f ” k o p y a s ı n ı o l u ş tu r u r . B u d a fo s il g e ç t iğ i n i h e s a p la y a b ilir s in iz .
t i p le r i n d e n İ k i n c i s i d i r . B ir d e ü ç ü n c ü t i p fo s il P e k i s a a t n e z a m a n s ıf ır la n ır ? Ş ö y le k i b u s a
v a r d ır , b u n d a d a h a y v a n ı n b e d e n i n d e k i a t o m l a r d e c e e r iy i k k a y a n ı n s e r tl e ş e r e k k a tıla ş tığ ı s ı r a d a
v e m o le k ü lle r b ir e r b ire r, s u d a d a h a s o n r a k r is ta l s a a tl e r i s ıf ı r l a n a n k a t ı l a ş ı m k a y a la r i ç i n g e ç e rlid ir.
le ş e r e k ta ş l a ş a c a k o l a n a t o m l a r v e m o l e k ü l l e r ile N e y a z ık k i b i r “s ıf ır a n ı” o lm a y a n t o r t u l k a y a la r d a
y e r d e ğ iş t i r i r l e r . E n iy i t i p fo s il b u d u r ç ü n k ü ş a n s b u y ö n t e m iş le m e z v e f o s ille r b i r t e k t o r t u l k a y a
d a y a r d ım e d e r s e f o s i l i n o r t a s ı n a d o ğ r u , h a y v a l a r d a b u l u n u r . Ö y le y s e y a p m a m ı z g e r e k e n t o r t u l
n ı n iç k ı s ı m l a r ı n a d a i r k ü ç ü k d e t a y la r ı n d a k a lıc ı k a y a ç la r a r a s ı n d a h a p s o l m u ş k a t ı l a ş ı m k a y a la r ı
b i r ş e k ild e k o p y a s ı ç ı k a r ı lm ı ş o lu r. b u lu p o n la rı s a a t o la ra k k u lla n m a k tır. Ö rn e ğ in
F o s il l e r t a r i h l e n d i r i l e b i l i r l e r d e . Ç o ğ u n l u k e ğ e r b i r fo s il, ü z e r i n d e 1 2 0 m i ly o n y ıllık , a l t ı n d a
l a k a y a la r d a k i r a d y o a k t i f i z o t o p l a r ı ö l ç e r e k k a ç is e 1 3 0 m i ly o n y ıllık k a t ı l a ş ı m k a y a l a r b u l u n a n b i r
y a ş ı n d a o l d u k l a r ı n ı s ö y le y e b ilir iz , i z o t o p l a r ı n v e t o r t u l k a t m a n d a y s a b u f o s ilin 1 2 0 ila 1 3 0 m ily o n
a t o m l a r ı n n e o l d u k l a r ı n ı 4 . B ö lü m d e ö ğ r e n e c e ğ iz . a r a s ı n d a b i r y a ş a s a h ip o l d u ğ u n u b ile b ilir s in iz .
K ıs a c a r a d y o a k t i f i z o t o p , b a ş k a ç e ş it a t o m l a r a b o - B u b ö l ü m d e b a h s e tt i ğ i m t ü m t a r i h l e n d i r m e le r e
z u n a b i le n t i p t e a t o m l a r d ı r : ö r n e ğ i n u r a n y u m - 2 3 8 b u ş e k ild e u la ş ılıy o r . H e p s i y a k la ş ık t a r i h l e n d i r -
d e n ile n a to m , k u rş u n - 2 0 6 d e n ile n a to m a b o z u n a - m e l e r v e ç o k h a s s a s o l d u k l a r ı d ü ş ü n ü lm e m e li.
U r a n y u m - 2 3 8 , s a a t o l a r a k k u l l a n ı l a b i le c e ç o k d a h a u z u n b i r s ü r e d ir . Ö y l e y s e b u s ü r e n i n
ğ im iz t e k i z o to p d e ğ ild ir. M ü k e m m e l b i r ş e k ild e k a r b o n - 1 4 ’ü n y arı ö m rü o ld u ğ u n u n a s ıl b ili
g e n iş y a y ılım g ö s te r e n y a r ı ö m ü rle r iy le d a h a b ir y o r u z d i y e s o r a b il i r s i n i z , h e l e u r a n y u m - 2 3 8 ’in
s ü r ü b a ş k a iz o to p la r v a r d ır . Ö r n e ğ in , k a r b o n - y a r ı ö m r ü n ü n 4 ,5 m i l y o n y ı l o l d u ğ u n u n a s ı l b i
1 4 ’ü n y a r ı ö m r ü s a d e c e 5 7 3 0 y ı l d ı r v e b u o n u li y o r u z ? C e v a p ç o k b a s it! A t o m l a r ı n y a r ı s ı n ı n
k a z ıb ilim c ile rin in s a n g e ç m iş in i a r a ş tır m a la r ı b o z u n m a s ı n ı b e k l e m e m iz e g e r e k y o k t u r . A t o m
i ç i n y a r a r l ı k ı l a r . B ir ç o k f a r k l ı r a d y o a k t i f s a a t i n la rın s a d e c e k ü ç ü k b ir k ıs m ın ın b o z u n u m u n u n
ö r t ü ş e n z a m a n ö lç e k le r in e s a h i p o lm a la r ı ç o k h ız ın ı ö lç e b ilir (ç e y re k ö m ü r, y ü z d e b i r ö m ü r
g ü z e l b ir d u r u m d u r , b ö y le c e o n la r ı b ir b ir le r i v s .) v e o r a d a n y a r ı ö m r ü h e s a p la y a b i l i r i z .
n i k o n tro l e tm e k te k u lla n a b iliriz v e h e r z a m a n
u y u ş u rla r .
Zamanda geriye yolculuk
K a r b o n - 1 4 s a a ti d i ğ e r l e r i n d e n fa rk lı b ir
ş e k i l d e ç a l ı ş ı r . K a t ı l a ş ı m k a y a l a r ü z e r i n d e d e ğ il, H a y d i b i r b a ş k a d ü ş ü n c e d e n e y i y a p a l ım .
y a ş a y a n c a n lıla r ın b ır a k tık la r ı k a lın tıla r ın k e n Y a n ın ız a b i r k a ç a r k a d a ş a l ı n v e z a m a n m a k i
d ile r in d e ç a lış ır, ö r n e ğ in e s k i b i r a ğ a ç ta . R a d n e s in in iç in e g ir in . M o to ru ç a lış tırın v e o n b in
y o a k tif s a a tle r im iz a r a s ın d a e n h ız lıla r d a n b ir i y ı l ö n c e s i n e z ıp la y ın . K a p ıy ı a ç ı n v e e t r a f ı n ı z d a
d ir a m a 5 7 3 0 y ıl y in e d e in s a n y a ş a m ın d a n ç o k k a r ş ıl a ş t ı ğ ı n ı z i n s a n l a r a b i r b a k ı n . E ğ e r b u g ü n
I r a k ’ı n o l d u ğ u y e r e i n m i ş s e n i z o i n s a n l a r ı n t a r ı b ilir ç ü n k ü y a k la ş ık o la r a k o n u n y a ş a m ış o la b ile
m ı k e ş f e tm e s ü r e c in d e o ld u k la r ın ı g ö re c e k tin iz . c e ğ i z a m a n d ilim in e g e ld in iz ) v e z a m a n m a k in e
D i ğ e r b i r ç o k y e r d e i s e “a v c ı - t o p la y ı c ı ”l a r b i r y e r n i z i b i r o n b i n y ı l d a h a g e r iy e y a n i g ü n ü m ü z d e n
d e n b a ş k a b ir y e re h a r e k e t e d iy o r, y a b a n i h a y y i r m i b i n y ıl g e r iy e , 8 0 0 . b ü y ü k b ü y ü k b a b a n ı z l a
v a n l a r ı a v la y ıp , y a b a n i m e y v e le r i , y e m i ş l e r i v e ta n ış m a ş a n s ın ız ın o la c a ğ ı z a m a n a a y a rla y ın . B u
k ö k le ri to p lu y o r o la c a k la rd ı. N e s ö y le d ik le rin i s e f e r, k a r ş ı l a ş a c a ğ ı n ı z t ü m i n s a n l a r a v c ı - t o p la y ı -
a n la y a m a y a c a k tın ız v e (e ğ e r g iy iy o rla rsa ) k ıy a c ı o la c a k tır a m a y in e h e p s i m o d e r n in s a n la r ın
f e tl e r i ç o k f a r k l ı o l a c a k t ı . N e v a r k i , e ğ e r o n l a r a b e d e n in e s a h ip o la c a k v e y in e m ü k e m m e l b i r ş e
m o d e r n g iy s ile r g iy d ir ip , s a ç la r ın ı m o d e r n b ir k i l d e m o d e r n i n s a n l a r l a ç if t l e ş i p d o ğ u r g a n d ö l
b iç im d e k e s e c e k o lu r s a n ız g ü n ü m ü z d e k i in s a n le r ü r e te b ilm e k a b iliy e tin d e o la c a k la rd ır. O n la r
la r d a n a y ır t e d ile m e z le r d i (y a d a e n fa z la b u g ü d a n b ir in i d e z a m a n m a k in e n iz e a lın v e b ir o n
n ü n in s a n la r ın ın b ir b ir le r in d e n a y ır t e d ile b ild i b in y ıl d a h a g e r i g id in . B u n u y a p m a y a d e v a m
ğ i k a d a r e d i l i r l e r d i ) . A y r ıc a , z a m a n m a k i n e n i z e e d i n , o n b i n y ı l lı k a d ı m l a r l a z a m a n d a g e r i g i d i n
a ld ığ ın ız m o d e r n in s a n la r ın h e r h a n g i b iriy le d e v e h e r d u r a k ta y e n i b i r y o lc u a lıp o n u d a g e ç m i
ü r e m e k a b iliy e tin e ta m a m e n s a h ip o lu rla r d ı. şe g ö tü rü n .
Ş im d i o n l a r ı n a r a s ı n d a n b i r g ö n ü llü a lın O l a y ş u k i b i r ç o k o n b i n y ı llık z ı p l a m a n ın
(b u b e lk i d e s iz in 400. b ü y ü k b ü y ü k b a b a n ız o la a r d ı n d a n e n n i h a y e t, b e l k i d e g e ç m iş t e b i r m ily o n
y ıl g e r iy e g it ti ğ i n i z d e , z a m a n m a k i n e s i n d e n ç ık ıp H a d i g e ç m iş e o l a n y o lc u lu lu ğ u m u z a d e v a m
b a l o n c a g ö r d ü ğ ü n ü z i n s a n l a r ı n b i z l e r d e n k e s in e d e lim v e o g ü z e l b a lığ a g id e n y o l b o y u n c a a r a d a k i
lik le f a rk lı o l d u ğ u n u v e y o l c u l u l u ğ u n u z u n b a ş ı n b a z ı i s ta s y o n la r a g ö z a ta lım . Z a m a n m a k in e m iz le
d a y a n ı n ı z a a l d ı k l a r ı n ı z l a ü r e y e m e y e c e k l e r in i fa rk “6 M ily o n Y ıl ö n c e s i ” o la r a k e tik e tle n m iş is ta s y o n a
e tm e y e b a ş la y a c a k s ın ız . A m a y o lc u l i s t e n iz e s o n h e n ü z v a r d ığ ım ız ı d ü ş ü n ü n . O r a d a n e b u lm a lıy ız ?
e k le d ik le r in iz , y a n i n e r e d e y s e o n l a r k a d a r k a d im A f r ik a k ı t a s ın d a k a lm a y a d ik k a t e tt i ğ i m i z s ü re c e ,
o la n la r , o n l a r l a ü re y e b ile c e k le r d ir . b u la c a ğ ım ız ( a r t ı e k s i b ir k a ç n e s il) 2 5 0 b i n i n c i b ü
B u r a d a y a p m a y a ç a lış tığ ım s a d e c e d a h a ö n c e y ü k b ü y ü k b a b a m ız o la c a k tır. B u a ta la r ım ız in s a n s ı
d e d i k k a t ç e k t iğ i m n o k t a n ı n b u k e z d e b a ş k a b i r m a y m u n l a r d ı r v e b i r a z ş e m p a n z e y i a n d ıra b ilir le r.
d ü ş ü n c e d e n e y iy le y e n i d e n a l t ı n ı ç iz m e k : b u a ş a A m a b u n l a r ş e m p a n z e d e ğ ild ir. O n u n y e r in e ş e m
m a l ı d e ğ i ş i m le r i n a lg ıla n ış ı, a y n ı b i r s a a ti n a k r e p p a n z e le r le p a y la ş tığ ım ız o r t a k a ta la r ım ız d ır . F a k a t
k o l u n u n ile rle y iş i g ib i, k o la y d e ğ ild ir . B u n u ik i f a rk ı B eş M ily o n D o k u z Y ü z D o k s a n B in Yıl ö n c e s i
y o l d a n d ile g e t i r m e y e d e ğ e r ç ü n k ü b u ç o k ö n e m li İ s t a s y o n u n d a n a ld ığ ım ız y o lc u la r la ç iftle ş e b ile c e k
v e b a z ı i n s a n l a r i ç in k a v r a m a s ı ç o k z o r b i r k o n u (v e l e r v e b ü y ü k ih tim a lle B e ş M ily o n D o k u z Y ü z B in
b ö y l e o l m a s ı d a g a y e t a n la ş ı l a b i l i r b i r ş e y ) . Y ıl Ö n c e s i İs ta s y o n u y o lc u la r ıy la d a ... A m a b ü y ü k
ih tim a lle D ö r t M ily o n Yıl Ö n c e s i İs ta s y o n u ’n d a
b iz e k a tıla n la r la d e ğ il.
H adi Y ir m i B eş M i ly o n Y ıl öncesi
İ s t a s y o n u ’n a k a d a r o n b i n e r y ı llık s ı ç r a m a l a r ı m ı z a
d e v a m e d e lim . O r a d a y a k la ş ık b i r t a h m i n l e , s iz in
v e b e n i m b i r b u ç u k m i ly o n u n c u b ü y ü k b ü y ü k b a -
İnsan CTCCAACACTTCCAAAGCATCACCACCAAT.^
Şempanze CTCCACCACTTCCAAAGCGTCACCACCAAJ
Fare CTCCACCACGTCCAAAGCATCACCACCCAT»
Another random document with
no related content on Scribd:
THE FULL PROJECT GUTENBERG LICENSE
PLEASE READ THIS BEFORE YOU DISTRIBUTE OR USE THIS WORK
1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside
the United States, check the laws of your country in addition to
the terms of this agreement before downloading, copying,
displaying, performing, distributing or creating derivative works
based on this work or any other Project Gutenberg™ work. The
Foundation makes no representations concerning the copyright
status of any work in any country other than the United States.
1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if
you provide access to or distribute copies of a Project
Gutenberg™ work in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or
other format used in the official version posted on the official
Project Gutenberg™ website (www.gutenberg.org), you must, at
no additional cost, fee or expense to the user, provide a copy, a
means of exporting a copy, or a means of obtaining a copy upon
request, of the work in its original “Plain Vanilla ASCII” or other
form. Any alternate format must include the full Project
Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.
• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”
• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.
1.F.
Most people start at our website which has the main PG search
facility: www.gutenberg.org.