Kara Hakan

You might also like

Download as docx, pdf, or txt
Download as docx, pdf, or txt
You are on page 1of 4

● 1.

BÖLÜM

Odasının kapısını kapattı ve düşünmeye başladı. Kara Hakan'ı yakalamak istiyordu. Kara Hakan artık bardağı
taşınmıştı. Kara Hakan kim dersiniz? Tabii ki de azılı bir hırsız ve çok sinir bozucu bir hırsızdı kendisi. Ama çok
kibardı uzun boylu keskin bakışlı şeytan gibiydi. O anda başkomiser Ömer Bey'in bütün düşüncelerini alt üst eden
bir olay gerçekleşti. Aniden bir polis memuru içeriye girdi. İrkilen Ömer Bey şiddetle bağırdı "Sen başkomiserin
odasına nasıl girilir bilmez misin?" Ömer Bey bu polis memurunu daha önce görmemiş gibidir zaten kendisi "Kara
Hakan'ı düşünmekten herkesi Kara Hakan'a benzetiyorum galiba…" diye düşündü. O sırada camdan bir taş girdi.
Ömer Bey çok korkmuştu taşa baktığında taşı sarılı bir kağıt olduğunu gördü. Kağıdı aldı ve kağıtta şunlar
yazıyordu "Bütün karakola da toplasanız beni yakalayamazsınız Yazan: Kara Hakan" bu olay Ömer Bey için çok
tırsıtıcı bir olaydı. Hemen sekreterini çağırdı ve dedi ki "Hemen bütün karakolu toplayın ve ışıkları camları örtün
Kara Hakan buradan kaçamayacak!" diye emir verdi. Ömer Bey niye Kara Hakan buraya geliyor diye düşündü ve
aniden kaşlarını çattı çünkü bir hafta öncesinde İngiltere Prensesi İstanbul'a gelmiş ve yanında hediyeler getirmişti.
Hediyeler Ankara'ya gitmeden bu karakolda muhafaza ediliyordu. Kara Hakan'ın bunu başarmasını mümkün mü
düşünmeden edemedi Ömer Bey. Çünkü karakolda 120'ye kadar görevli vardı ve ışıklar ve camlar kapatılmıştı.
Yakalanma ihtimalini nasıl yok görüyordu. Saate baktı Saat 23:30'du. Ardından bir buçuk saat geçti tık yoktu.
Hemen haberi getiren polis memurunu çağırdı ama gelmedi. Işığı açtılar. Bir de ne görsünler polis memurları
uyuyorlar. Uyuyanlar da kasa koruma görevlileriydi. Kasayı kontrol ettiler bir de ne görsünler kasanın içi boş ve
içinde bir not vardı. Ömer Bey notu aldı ve okumaya başladı: " Merhaba Ömerciğim yine sinirlisin her zamanki
gibi. Neyse ne zaman hediyeleri çaldığımı merak ediyorsun değil mi? Hemen açıklayayım ilk ben bir hafta
önce İngiltere Prensesi'nin getirdiği hediyeleri iki haftalığına İstanbul'da olacağını öğrendim. Sonra hemen
polis memurluğu için hazırlattırdığım sahte dosyaları sekretere verdim. O da sağ olsun kaydımı yaptı. Bir
hafta boyunca polis memur olarak çalıştıktan sonra bir çocuğa kağıda sarılı bir taş verip onu camdan
atmasını istedim ve atarsa ben ona 50 TL vereceğimi söyledim. O da hemen kabul etti ben sana haberi
yetiştirdim isabet ki çocuk ben çıktıktan sonra attı. Sen de o korkuyla bütün Karakolu donattın ve ben de
içerideydim ışıkları ve camları kapattık ve benim gelmemi bekliyorduk. Ben kasa tarafından nöbet
tutmuştum orada birkaç görevli olduğundan onlara uyutucu sigara ikram ettim. Onlar mışıl mışıl uyurken
ben de kasayı soydum ve içinde bu kağıdı koydum şimdi kaçıyorum. Allah'a ısmarladık… Yazan: Kara
Hakan" Ömer Bey'in ağzı açık kalmıştı aynı şekilde diğer polis memurlarında. Ömer Bey eve gittiğinde devamlı
Kara Hakan'a küfürler savurdu ve aynı sıralarda Kara Hakan kahkahalar içinde hediyeler içinde oturuyordu.

● 2. BÖLÜM

Bu olay Haberlere çıkınca İngiltere Prensesi çok öfkelendi hırsızın yakalanması için elinden geleni yapacağını
söyledi Ömer Bey çok utanmıştı. Kara Hakan'ı yakalamak istiyordu çok hırslanmıştı. Sonra telefonu çaldı arayan
bilinmiyordu ve yine de açtı arayan açar açmaz telefonda kahkahası duyuldu. Ömer Bey küfür savurdu ve dedi ki
"Neredesin seni öldüreceğim!" Kara Hakan ise gayet sakin bir şekilde "Ömerciğim ben seni seviyorum ve bu
yüzden senin tarafından öldürülmek istemem." Ömer Bey dedi ki "Bunun için mi aradın?" Kara Hakan da bir daha
kahkaha attı "Tabii ki de hayır sana bir şey haber vermek istedim bugün Topkapı Sarayı'ndaki Kaşıkçı Elması'nı
çalacağım" dedi. Ömer Bey'in tüyleri diken diken oldu. Bugün ayrıca İngiltere prensesi Topkapı Sarayı'nı
gezecekti. Eğer böyle bir şey olursa Türkiye Polisi prensesin gözünde gurursuz görünecek. Bu da Türkiye ve
kendisi için hiç de iyi olmazdı. Hemen İstanbul Merkez Karakolu'na gitti. İstanbul'daki tüm polisleri topladı.
Yaklaşık 1000 kişilik kadro oluşturuldu hepsi de Topkapı Sarayı'nı korumak için görevlendirildi. Şube müdürleri
bunun gereksiz olduğunu söylese de Ömer Bey gözünü karartmıştı. Onu bugün yakalayacaktı. İngiltere Prensesi
yanında İngiltere Lordu ile gelmişti fakat ortada Kara Hakan'a benzeyen ya da onun izine daha rastlanmamıştı.
Prenses ile lord Kaşıkçı Elması'nın yanına geldiği zaman ışıklar söndü ve herkes çok korktu. Yaklaşık 10 saniye
sonra ışıkla geri yandığında bir de ne görsünler Kaşıkçı Elması yerinde yoktu. Hemen kapılar kilitlendi ve
misafirler hariç herkesin üstü tarandı ama nafile Ömer Bey Kaşıkçı Elması'nı lord ve prensesin üzerinde de aramak
isteyince şube müdürleri bunu engellediler. Olan olmuştu Kaşıkçı Elması çalınmıştı ve yine Kara Hakan
kazanmıştı. Sonra telefon çaldı Telefon bilinmeyen numaraydı ve Kara Hakan'ın aradığını biliyordu yine de açtı
Kara Hakan yine şeytani kahkahasını attı ve "Nasılsın Ömerciğim" dedi. Ömer Bey küfür savurdu sonra da
telefonu kapattı. Sonra lord ve prensesi otellerine bırakmak üzere bir tane polis memuru görevlendirdi. Kendisi de
Pera Palas Otel'le misafirleri karşılamaya gitmişti. Lordu ilk önce bırakmış ve sonra sıra prensese gelmişti prensesi
de bıraktıktan sonra kendisi arabaya bindi evine hüzünle giderken bir şey fark etti. Bir araç kendilerini takip
ediyordu Ömer Bey niye takip ettiğini anlamaya çalışsa da bulamadı kendisi Beykoz'daki evine giderken niye
böyle durumla karşı karşıya olduğunu düşünmeden edemedi. Bindiği araba aniden ara sokağa girdi. Ömer Bey ne
olduğunu anlamadan kendini yerde buldu ve sonra her tarafı karardı. Gözünü açtığında karşısına Kara Hakan
bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Ömer Bey etrafa baktığında kendi evinde olduğunu gördü Kara Hakan ve
adamları gizlice evine girmişti yanında da iri iri adamları vardı Kara Hakan bu fırsatı kullanıp kahkaha attı Kara
Hakan Bu sefer dedi ki Sakın o kadife sesini boşa harcama küfür etmek için ve cebinden Kaşıkçı Elması’nı çıkardı
ve kuyumcu edasıyla kafasından hesap kitap yaptı ve dedi ki "Aşağı yukarı 700 milyar TL var" diyordu Ömer Bey
ise "Avucunu yalarsın!" dedi sonra Kara Hakan "Ömerciğim niye bu kadar sinirlisin? Tamam artık kuyumcu
işlerini bıraktım artık sanat adamı olmaya karar verdim." ve devam etti "Yakın zamanlarda bir resim habere çıktı
Belki görmüşsündür resim Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi" eseri." Bugün sabah saatlerinde
müzenin açılışı vardı açılışı prenses ve lord da katılıyordu ayrıca Osman Hamdi Bey çok değerli bir ressamdı ve
onun tablosunu çalıyordu. Neyse hen tabloyu hem de elması kurtarması lazımdı. Acaba lord Kara Hakan mıydı.
Evet benziyorlardı ama boy bakımından sadece acaba bu şeytan da onun bir çözümü bulmuş muydu. Bu sefer Kara
Hakan elindeki elması göstererek sordu "Bunu nasıl çaldığımı merak ediyorsun değil mi? Hemen söyleyeyim ilk
başta adamlarım Topkapı Sarayı'na gidip şalteri nasıl kapatacaklarını buldular ben de İngiliz Lordu kılığına girip
elması çaldım. Herkesi aradınız sadece ben ve prensessin üstünü aramadınız. Eğer benim üstümü arasaydınız
elmas üzerine çıkacaktı sonra adamım beni otele bıraktıktan sonra hemen senin evine gittim. Adamın seni kuytu
bir sokağa çekti hemen seni bayıltılar sonra da buraya getirdiler ve artık tabloyu soymaya hazırım. Burada sen uslu
ol tamam mı? Hadi Allah'a ısmarladık…" diye çıktı

● 3.BÖLÜM

Kara Hakan çıktıktan sonra Ömer Bey ne yapacağını bilemedi. Tablo elden gidiyordu ve kendisi lord olarak
tabloyu çalacaktı. Eğer telefonuna ulaşabilirse buradan kurtulabilirdi. Ama telefonu arka cebindeydi ve
ulaşamıyordu Eğer ön cebinde olsaydı ulaşabilirdi. Maalesef ki telefon arka cebinde bu yüzden durumdan istifade
etmek için etrafına baktı. Başında bekleyen adamı eğer başından atabilirse kurtulmanın yolunu bulabilirdi. Ömer
Bey adama "Benim tuvaletim geldi gidebilir miyim?" diye sordu adam da "Ustamız bu adam burdan kaçmasın
dedi." diye cevap verdi. Ömer Bey bu sefer "Ama ben kaçmıyorum ki sadece tuvalete gideceğim." dedi. Adam da
onaylayan ses tonuyla "Tamam ama hızlı olsun." dedi. Ömer Bey de "Tamam olurum." diye çıktı. Ömer Bey
tuvalete geldiğinde sinsice güldü. Çünkü havalandırma boşluğundan kaçacaktı hemen kapağı açtı. İçerisi dardı
ama sürünebilirdi 5 dakika kadar havalandırma boşluğunda emeklilikten sonra çatıya çıktı ve yangın merdivenini
kullanarak aşağı indi. Telefondan İstanbul Merkez Karakolu'nu aradı ve hemen kendisini Sabancı Müzesi'ne
götürmesini emretti. O sıralar müze açılışı oldu. Prenses ve lord müzeyi gezdiler ve çok beğendiler. İnsanlar en
değerli şeyi bekledikliyorlardı yani Osman Hamdi Bey'in tablosunu. O sırada içeriye Ömer Bey girdi "Eller
yukarı!" diye bağırdı. Ardından lordu tutukladı ve "Sen beni evime nasıl tıkarsın!" diye haykırdı. Lord hiçbir şey
anlamamıştı. Bunun bir şaka olduğunu düşünüyordu. Sonra Ömer Bey onun gerçek lord olduğunu görünce utandı.
Aniden bir tekne sesi duyuldu. Ömer Bey pencerenin baktığında Kara Hakan el sallıyordu. Ömer Bey tablonun
üstündeki örtüyü açtığında bir de ne görsünler tablonun olduğu yerde bir not bırakılmış. Notta da: "Merhaba
Ömerciğim, Evinden kurtulmuşsun. Aslında bu da bir planın parçasıydı neyse lorda benden selam söyle
onun biraz tutsak ettim. Dün lord bendim bugünse o. Sana hikayeyi baştan anlatayım İngiltere Lordu'nu
biraz tutsak etmiştim. İstanbul'a geldiği zaman ona benzeyen bir maske yaptım. Sonra lordu misafir
odamda biraz ağırladım. Daha sonra dün biraz sohbet ettik dedim ki: Prenses yarın seninle birlikte
Beykoz'daki Sabancı Müzesi'ni gezmek istiyor. O da doğal olarak kabul etti. Ben de kabul edince seni
yakalattırdım sonra müze açılışından önce tabloyu çaldım şimdi senin ortayı karıştırmanı fırsat bilerek bu
notu tablonun yerine koyuyorum. Ben de Sarıyer'e kaçıyorum. Haydi Allah'a ısmarladık. Yazan: Kara
Hakan" Ömer Bey şaşkınlık ve öfkeden ağzı açık kaldı Hemen Sarıyer Emniyet Müdürlüğü'nü aradı sonra
telefonunda dedi ki "Karar Hakan tekne ile Sarıyer'e geliyor yanında Osman Hamdi Bey'in tablosu var onu
tutuklayın!" telefondaki kişide kahkaha patlattı. "Merhaba Ömerciğim, şu an tabloya bakıyorum çok mükemmel
bir tabloymuş ve seni Sarıyer Karakolu'na bekliyorum." Hemen Ömer Bey telefonu kapatıp bir tekneye binip
Sarıyer'e gitti.
● 4. BÖLÜM

Ömer Bey Sarıyer'e gelince doğru karakola gitti. Şube Müdürünün odasına girince bir de ne görsün Şube Müdürü
ağzı bantlanmış elleri ve ayakları da bağlanmıştı. Uzaktan Kara Hakan'ın kahkahası duyuluyordu. Hemen Şube
Müdürü'nün ağzını ve ellerini çözdü olanları anlatmasını istedi. Şube Müdürü anlatmaya başladı "Ben odamda
evrak işlerini ayarlarken aniden kapı açıldı içeri iki tane iri adam girdi ve beni bağladılar sonra telefondan birini
aradılar." dedi. Ömer Bey sordu "Ne konuştular hatırlıyor musun?" Şube Müdürü "Evet" anlamda başını salladı
"Buradaki adam demişti ki "Usta buradaki herifi bağladık. Ne yapalım?" dedi karşı adam da "Fatma ve Lord
George bugün Yenikapı'da bir fuara katılacak. Ben de Fatma sayesinde Zareh Penyamin'nin dünyada sadece 60
tane yaptığı halıyı çalacağım. Herifi bırakın kalsın. Bize halı lazım sonuçta halının 4 milyar TL'ye kadar maliyeti
var." dedi. Hepsi bu kadar sonra adamlar gittiler 5 dakika sonra siz geldiniz." Ömer Bey'in hakkında Fatma ismi
takıldı acaba prenses sahte miydi olabilirdi sonuçta Türkiye'ye yeni gelmişti hemen Fatih'teki İstanbul Merkez
Karakolu'na gitti ve 20 adamla sivil bir şekilde fuara katıldı. Fuarda lordla prenses katılmıştı demek oluyor ki
prenses sahteydi ama elinde bir kanıt yoktu. Gözü Kara Hakan'ı aradı. Evet buldu Kara Hakan dilenci rolündeydi
ve halıyı çalmaya hazırlıyordu. Buna izin veremezdi. Yanında olması gereken polislere seslendi. Polislerin olması
gereken yere bakınca bir de ne görsün adamları ortada yok. Kara Hakan'ın olduğu yere bakınca da Kara Hakan
yoktu. Halıya baktığında halı yerinde duruyordu ama adamları ve Kara Hakan yoktu.

● 5. BÖLÜM

Adamların olması gereken tekrar baktığında Kara Hakan'ı orada görmüştü. Kara Hakan halıya bakarak "Ne güzel
halı değil mi?" diye sordu. Ömer Bey şaşkınlığını gizleyemeden sordu "Bu kadar rahat olmayı nasıl başarıyorsun?"
diye sorarken elinde arka cebindeki kelepçeye gidiyordu. Kara Hakan aynı rahatlığı bozmadan devam etti "Benim
bunu yapmaktan zevk aldığımı biliyorsun." dedi. Ömer Bey anlayamamıştı ama bunu burada yakalayabilirdi.
Hemen arka cebine bir el attı bir de ne görsün kelepçeler yerinde yoktu. O sırada Kara Hakan cebinden bir kelepçe
çıkardı "Bu oyuncakları bir bırakmadın da gitti" dedi. Demek zevk aldığı şey insanları hayrete düşürmekti. Evet
bunun devamı yapıyordu Ömer Bey bunu düşünürken Kara Hakan'ın olmadığını gördü. Kara Hakan birden resmi
bir kıyafetle halının sahibinin yanında gördü. Halının sahibine bir şeyler diyordu hemen oraya gitti. Bir gözüyle
polisleri arıyordu. Halının sahibinin yanına gider gitmez Kara Hakan hızlı adımlarla uzaklaştı. Ömer Bey öfkesini
bastırmış sesiyle halının sahibine sordu "Ne dedi bu şeytan sana?" deyince halının sahibi "Sana ne be adam baş git
işine!" deyip öfkeyle bağırdı. Hemen cüzdanını göstermek istedi fakat cüzdanının içinde arması yerinde bir not
vardı. Notta da "Nasıl polislik işimi yapabiliyor muyum Üstat sen artık bir Üstadımsın." yazıyordu. Ömer Bey
sinirden bir küfür savurdu. Demek bu şeytan benim cüzdanımı da çalmış ve içine bu mektubu koymuş ama halıyı
çalamayacak diye düşündü. O sırada bir anons yapıldı. Anonsta halının satılacağını söylüyordu ve açık arttırma
yapılacaktı. Bu nereden çıkmıştı aslında böyle bir şey yoktu. Hepsi Kara Hakan halının sahibi ile konuştuktan
sonra oldu. Bu şeytan halıyı bu şekilde çalmayı planlıyordu. İş adamları halıyı satın almak için toplandı. İçlerinde
Kara Hakan da vardı. Ömer Bey açık arttırma başlamadan iş adamı kıyafeti bulup giyindi. Açık arttırmaya o da
katılacaktı. Bir sandalyeye oturdu. Halının sahibine baktığında yüzünde bir korku vardı. Ve açık arttırma
başlamıştı. İş adamları teker teker teklifler veriyordu. Sonra prensesten 10 Milyar TL teklif geldi. İş adamları
şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemediler. Fakat işin içinde bir oyun olduğu için Ömer Bey hiç şaşırmamıştı. Ömer
Bey de 11 Milyar TL teklif etti. Bir iş adamı ardından 12 Milyar TL teklif edince açık arttırma bitti. Halının sahibi
halıyı satmaya karar verdi ve halı satılmıştı. Adam parayı adamın IBANına yatırdı. Adam halıyı arabasına nakliye
etti ve adam gitti. Kara Hakan, (Sahte) Prenses ve kendi adamları ortada yoktu. Lord da her şeyden habersiz tek
başına fuarı geziyordu. Ömer Bey adamlarını boş verdi. Çünkü halı çalınmamıştı ve görevleri bitmişti. Ömer Bey
de eve gitti. Gün onu çok yormuştu. Ama değmişti. Eve geldiğinde gece olmuştu. Tam yatmaya hazırlanırken
telefonu çaldı.

● 6. BÖLÜM
Telefonunda sekreteri vardı. Ömer Bey telefonunu açtı ve sekreteri dedi ki “ Ömer Bey, bugün halıyı satın alan Ali
Bey’e baskın düzenlenmiş.” Ömer Bey bunları duyunca çılgına döndü. Hemen “Halıya bir şey olmuş mu?” diye
sordu. Sekreteri “Maalesef olmuş. Yaklaşık 20 kişilik bir grup halıyı çalmışlar. Canına zarar vermemişler ama
kendisi mağdur durumda.” Ömer Bey hemen İstanbul Merkez Karakolu’na gitti. Odasında sekreteri ve Ali Bey
üzgün bir şekilde oturuyordu. Olayları anlatmasını istedi. Ali Bey anlatmaya başladı “Ben parayı ödedikten sonra
arabama halayı yüklettim. Sonra eve giderken yolun birden kesildi. Beni zorla çıkardılar. Siz kimsiniz? dedim.
“Biz polisiz. Bizi polis amiri görevlendirdi. Bu halıyı bize vermen gerekiyor.” dediler. Ben de şaşkınlıktan ne
yapacağımı bilemedim. Bana kimliğini gösterdi “İdris Çınar” yazıyordu. Ben tanımıyordum ama polis olduğunu
görünce halıyı teslim ettim. Ben de ne olduğunu öğrenmek için buraya geldim. Meğerse öyle bir şey yokmuş. Bu
işin aslı nedir Ömer Bey?” Ömer Bey şaşkınlığını gizleyemedi ve dedi ki “İdris benimle birlikte halıyı
koruyacaktı.” Ali Bey hiçbir şey anlamış olacak ki “Niye ki halıya koyacaktınız?” Ömer Bey “Çünkü halının
peşinde Kara Hakan vardı.” Ali Bey korkudan göz bebekleri büyüdü. “Ömer Bey ne diyorsunuz bu hırsız
Türkiye'nin en büyük hırsızı değil mi? Ah benim başıma bunlar da mı gelecekti.” Ömer Bey sakinliğine koruyarak
sordu “Halıyı çalan grup ne yaptı hatırlıyor musun?” Ali Bey “Pek sayılmaz” dedi. Biraz düşündükten sonra
devam etti “Sanırım telefon konuştular. Konuşmaya başlarken de “Usta” dediğini hatırlıyorum gerisini
hatırlamıyorum.” dedi. Ömer Bey başka bir şey hatırlıyor musun?” diye sordu. Ali Bey heyecanla “Bir de şimdi
aklıma geldi. “Fatma'ya ben Pera Palas’tayım. Halıyıyı paketleyip buraya getirin.” dedi karşı taraf söylemişti.”
dedi Ali Bey. Ömer Bey hemen 50 tane polisle Pera Palas’a gidiyordu. Ömer Bey her şeyi şimdi anlıyordu.
Demek Kara Hakan bu yüzden cüzdanını çalmıştı. Halının sahibiyle açık arttırma yapmasını söyledi aynı amir
gibi. Ömer Bey’in yanında getirdiği polisler de onun adamıydı. Diğer polisler de onlara uymuş olacak ki böylece
hırsızlık gerçekleşmiş oldu. Ömer Bey “Sahte Prensesin yardımı dokunmadı. Çünkü ben vardım.” diye
düşünürken Pera Palas'a geldiklerini fark etmemişti. Yanında getirdiği polislerle Pera Palas’ı kuşattı. Polis
arabalarını sokağın başına gözükmeyecek bir şekilde fark ettiler. Polislerin hepsi de sevildi. Böylece kartalı
yuvasında fark ettirmeden yakalayacaklardı. Ömer Bey en güvendiği adamıyla sahte prensesin odasını bastı. Sahte
Prensesin odasında Sahte Prenses ve Kaya Hakan vardı. Hatta prenses olanları görünce korkudan bir çığlık attı.
Kara Hakan rahatlığını bozmadan Ömer Bey'e “Misafir beklemiyorduk. Üstat!” dedi. Ömer Bey cebinden
kelepçeleri çıkartıp Kara Hakan’ı ve Sahte Prensesi tutukladı. Kara Hakan ise kahkaha atarak “Bunuda mı
görecektim Üstat?” Ömer Bey ise sert tepkisi hiç bozmadı ve işini yaptı. Kara Hakan’ı ve sahte prensesi İstanbul
Merkez Karakolu'na götürdü. Sonra mahkemeleri oldu ve Kara Hakan ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırıldı.
Sahte prenseste 10 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Ömer Bey çok mutluydu. Çünkü Türkiye'nin en büyük hırsızını
yakalamıştı. Kara Hakan ise hücresinde kahkaha atıyordu çünkü hapiste de olsa o bir şeytandı ve yapmak istediğini
yapardı. Ömer Bey’in mutluluğu da uzun sürmeyecekti.

● SON

Hazırlayan: Şuayip Ediz ÇİMEN

You might also like