Professional Documents
Culture Documents
PDF of Turk Dunyasinda Terim Calismalari 1St Edition Ayse Ilker Full Chapter Ebook
PDF of Turk Dunyasinda Terim Calismalari 1St Edition Ayse Ilker Full Chapter Ebook
PDF of Turk Dunyasinda Terim Calismalari 1St Edition Ayse Ilker Full Chapter Ebook
https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/
https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
https://ebookstep.com/product/deutsch-intensiv-wortschatz-b1-das-
training-1st-edition-arwen-schnack/
Ritorno alle origini B1 B2 Primi Racconti 1st Edition
Valentina Mapelli
https://ebookstep.com/product/ritorno-alle-origini-b1-b2-primi-
racconti-1st-edition-valentina-mapelli/
https://ebookstep.com/product/un-giorno-diverso-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/100-delf-b1-version-scolaire-et-
junior-1st-edition-sylvie-cloeren/
https://ebookstep.com/product/la-nuova-prova-orale-1-a1-b1-1st-
edition-telis-marin/
https://ebookstep.com/download/ebook-30534528/
TÜRK DÜNYASINDA TERİM
ÇALIŞMALARI
Türk Dünyasında Terim Çalışmaları [e-kitap]/ editör: Ayşe İlker…
[ve başk.]-- Ankara: Türk Dil Kurumu, 2023.
ISBN: 978-975-17-5582-7
415
Türk Dil Kurumu Yayınları
Editör
Ayşe İLKER
Ankara, 2023
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Türk Dil Kurumu Yayınları: 1530
Söz Başı ● 7
Evrensel dil bilimi çalışmalarının mühim bir dalını teşkil eden terim bili-
mi ve terim kavramı hakkındaki kuramsal yaklaşımlar, Türk dünyasının bütü-
nünde de hem dil bilimci olarak hem de Türklük bilimi araştırıcısı olarak ça-
lışanların ilgi alanındadır. Sondan eklemeli bir dil olan Türkçenin, büyük bir
çatı altında oluşan lehçelerinin terim türetme konusunda son derece işlevsel
örnekler ortaya koyabildiği ve lehçeler arası alışverişle pek çok yeni terimin,
tıptan edebiyat bilimlerine, fenden sosyal bilimlere kadar işletilebileceği ve
kullanılabileceği görülmektedir. Bu kitap, biraz da terim konusuna bütüncü
bir yaklaşımla ve ortak Türkçe çatısının imkânlarının görülebilmesini sağla-
yacak bir amaçla da hazırlanmıştır.
Böyle bir kitabın oluşmasında yazarak bize destek veren değerli Türklük
Bilimi araştırmacıları Abdulvahob MADVALİEV, Alfiya YUSUPOVA, Berdi
SARIYEV, Ceyhun Vedat UYGUR, Elçin İBAHİMOV, Erkin EMET, Fatih
BAŞKAPAN, Golsat GALİULLİNA, Jabbor ESHONQULOV, Murat ÖZŞA-
HİN, Osman KABADAYI, Sayalı SADIGOVA ve Sinan GÜZEL’e katkıları
sebebiyle Terim Bilimi Uygulama Kolundaki arkadaşlarım adına teşekkür et-
mek isterim.
Kitabın hazırlanmasında, Türk Dil Kurumu yayın ilkeleri-yazım kuralla-
rına ve hakemlik sürecinden sonra da hakem görüşlerine uyulmuştur. Kitabın
tamamlanma sürecinde son düzeltiler ve son okumaları birlikte yaptığımız kol
arkadaşlarım İsmet ÇETİN ve Erdoğan UYGUR ile genç uzman arkadaşlarım
Serdar KARACA ve dizgiyi titizlikle yapan Ekrem BEYAZ’a emek ve katkı-
ları için teşekkür ediyorum. Çok dikkatli bir incelemeyle bu kitabın bilimsel
seviyesine katkı yapan hakemlere ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Önce Terim Sözlükleri Komisyonu ve sonra Terim Bilimi Bilim ve Uy-
gulama Kolu olarak faaliyetlerimizi sürdürürken bize her bakımdan destek
olan Kurum Başkanımıza ayrıca teşekkür etmek bizim için zevkli bir görevdir.
Ayşe İLKER
Terim Bilimi Bilim ve
Uygulama Kolu Başkanı
TÜRKIYE’DE TERIM ÇALIŞMALARI
Ayşe İLKER
kelimesi yerine Türkçe bir karşılık bulma eğilimiyle “terim” tercih edilmiş ve
o günden bu güne de kavram çok geniş ve yaygın bir kullanım alanı bulmuştur.
Istılah/Terim konularındaki ilk düşünsel çalışmalara ilerleyen paragraflarda
değinileceği için önce Türkçe Sözlük’teki tanıma bakmak gerekir: “Bir bilim,
sanat veya meslek dalıyla veya bir konuyla ilgili özel ve belirli bir kavramı
karşılayan kelime, ıstılah” (2011, s. 2330). Görüldüğü üzere, bilim ve sanat
dallarının özel kelimeleri olarak kabul edilen terimlerin bazı özellikler taşıma-
sı gerekir. Bunun için ülkemizde kurucu olarak kabul edilen iki dil bilimcinin
terim kavramına bakışlarını vermek uygun olacaktır. Berke Vardar ve Doğan
Aksan’ın terim kavramıyla ilgili belirlemeleri sonraki araştırmacılar için bir
dayanak noktası olmuştur. Vardar, genel dildeki çok anlamlılığın terim ala-
nında tek anlamlılığa yöneldiğini belirterek terimlerin temel özelliğinin tek
anlamlı olmasına vurgu yapar (1998, s. 200). Aksan da tek anlamlı ögelerin
nitelikleri üzerinde dururken bunların genellikle araç-gereç adları ve herhan-
gi bir daldaki terimler ve kimi soyut kelimler oluşuna değinir. Ona göre de
terimler, tek anlamlıdır (Vardar 1978, s. 62). Kazak dil bilimcilerden Ahanov
da eserinde “Söz varlığındaki farklı bilim dallarında kullanılan sözlere terim
(term) adı verilir.” tanımını yaptıktan sonra şu soruyu sorar ve cevabını da
verir: “Diğer sözlerle karşılaştırıldığında terimlerin farkı nedir? Günlük hayat-
taki sözler, yerine göre çeşitli anlamlarda kullanılarak çok anlamlı olabilirken,
terimler genel olarak tek anlamlıdır. Yani, tek anlamlı olmak terimlere özgü
genel bir niteliktir.” ve hemen ardından da “terimlerde ne duyguluk görünüş
ne de anlatımlık görev (expressive function) bulunur” (Ahanov 2021, s. 161)
diyerek “Ancak bu söylenenlerden ‘terimler her zaman tek anlamlıdır ve çok
anlamlı terim yoktur’ sonucu çıkarılmamalıdır” açıklamasını yapar (Ahanov
2021, s. 161).
Zülfikar, eserinin “Giriş”indeki ilk cümlede “Bilim dallarının, sanat ve
meslek kollarının özel kelimeleri olarak tanımladığımız terimler” ifadesiyle,
terimlerin özel kelimeler oluşuna dikkat çeker (Zülfikar 1991, s. 1). Vardar,
terim biliminin ortaya çıkışıyla ilgili değerlendirmesinde şu görüşleri ifade
etmiştir: “Terimbilim çağımızdaki yoğun terim gereksiniminin bir sonucu ola-
rak ortaya çıkmıştır. Terimleri, dil bilimi ilkelerine uygun biçimde belirlemek,
çözümlemek, gereken durumlarda yeni terimler yaratmak, olanaklı durumlar-
da da yaratılan terimleri yaygınlaştırmak başlıca işlevleri arasındadır.” (Var-
dar 1978, s. 192).
Korkmaz, bilim dallarının yüksek bir anlatım düzeyine kavuşmasının o
bilim dalı mensuplarınca kendi özel kavramlarına karşılık olarak bulunmuş
terimlerin ortaklaşa kullanılması ve kabul görmesiyle mümkün olduğunu vur-
gular ve bir bilim dalının terimlerinin o bilin dalının temeli sayıldığını ifa-
de eder (Korkmaz 1992, s. 7). Korkmaz’a göre tarihsel süreç içinde Türkçe
Ayşe İLKER 11
terimler konusu pek çok sebebe bağlı olarak ihmal edilmiş ve çözüm bekleyen
bir konu olmuştur (Korkmaz 1992, s. 7). Korkmaz’ın bu görüşü daha çok
Osmanlı Türkçesi dönemindeki alınma kelime ve terimlere karşı duyarlılık
gösterilmemesiyle ilgilidir. Bu sebeple bir bilim dalının gelişmesi ve o bilim
dalıyla ilgili buluş ve yeniliklerin topluma sunulması ve anlaşılması ancak o
bilim dalının çalışıldığı coğrafyada konuşulan anadille mümkün olmaktadır.
Terimlerin bir dilde ihtiyaca yetecek biçimde oluşması ve o dildeki asli kök ve
gövdelerden yapılması, bilim alanındaki gelişmelerin ve yayınların da önünü
açacak bir özellik taşımaktadır. Vardar, “Çeşitli bilim ve uygulayım (teknik)
alanlarına özgü sözcükler olan terimler, ilişkin oldukları dallardaki söylem
düzleminin eksenini oluştururlar. Her türden özel uzmanlık etkinliğinin söy-
lemsel biçimi öncelikle terimlerden örülü bir yapı üstünde yükselir” der ve
terimlerin “bilimsel ve uygulayımsal etkinliğin ulaştığı kavramlaştırma dü-
zeyini yansıtan bir donanım” içerdiğini anlatarak “Terimsel yapıların, genel
dilin sözlüksel yapıları gibi belli oranda aralarında kopukluk bulunan özerk
alanlardan oluşmadığı için” yeniliklerden daha da derinlemesine etkilendikle-
rini belirtir (Vardar 1978, s. 5, 6).
Bilim tarihi açısından bakıldığında Türklerin hem evrensel ölçüde kat-
kılarını hem de kendi toplumları için ortaya koyduklarını olumlu anlamda
değerlendirmek için pek çok veri bulunmaktadır. Bu konuda Zülfikar şunları
söylemektedir:
Türklerin bilim dünyasında yer almalarının tarihi oldukça eskidir.
Doğu uygarlığı içinde, Arapçayı bilim dili, Farsçayı ise edebiyat dili olarak
benimsemiş olan Türkler, bu dillerde çeşitli bilim dallarına ve sanat kolları-
na ait eserler ortaya koymuşlardır. Öte yandan Türkler, Arapça ve Farsça ya-
zılmış pek çok eseri de Türkçeye çevirmişlerdir. Bunlar arasında çeşitli bi-
limleri konu alan telif eserler de bulunmaktadır. Tıp, matematik, astronomi,
fıkıh ve İslam sanatlarının çeşitli kollarında ortaya konmuş olan eserlerin
zamanla terimleri oluşmuş, bunların geçen dönemler içinde sayıları artmış
ve bu yolla bilim dallarında süreklilik sağlanmıştır (Zülfikar 2011, s. vii).
Bu tespit, Türkçenin Cumhuriyet ile başlayan terim hassasiyetinin çok
geriye giden kültürel ve bilimsel genetik kodlarının olduğunu göstermektedir.
Ana dili Türkçe olan aydın, düşünür, bilge ve sanatkȃrlar Uygur döneminden
günümüze kalıcı terimler bırakmışlardır. Uygur Türkçesi döneminde, komşu
dillerden alınan kelimelerin bazılarına yeni karşılıklar türetilmiştir. Arat’ın
yayınında “On Türlü İyiliğin Medhi” manzumesinde Sanskritçedeki vijnana
mefhumunun Türkçede bilig köngül (bilgili gönül) ve köngül bilig (gönül bil-
gisi) ile karşılandığını; yine Sanskritçe Hinayana kelimesi kiçig münüglüg
“küçük taşıt” “küçük biniklik” olarak Türkçeleştirildiği görülmektedir. Çince
da jiang jun kelimesi de ulug süü urunutı “üst düzey general” biçiminde dile
girmiştir (Arat 1991, s. 68-78). 10. yüzyıl sonunda yazıldığı kabul edilen ilk
12 Türkiye’de Terim Çalışmaları
Kuran çevirisinde bazı Arapça dinî kelime ve terimlere Türkçe karşılıklar bu-
lunmuştur: okıgu “Kuran”, belgü “ayet”, könilig “Hakk”, ögdi “hamd”, yarlı-
gakan “rahim”, ugan “kadir” yalavaç “resul” (Sarı 2008, s. 7-10).
Görüldüğü üzere bilimin gelişmesi, bilim dilinin gelişmesini sağlayacak,
bilim dilini kullanan bilimciler de ihtiyaç hissedilen yeni terim ve kavramları
türetecek ve bulacaklardır. Terim kavramının doğrudan “bilim”le bağlı olma-
sı ve her bilim dalı ve bilim alanının kendine özgü terimleri olduğu gerçeği
ve bunun yanında tarihsel süreçten itibaren dillerin kendi coğrafya ve bilim
alanındaki gelişmelerin seyri ve bunların bilimsel yöntemlerle ele alınması
gereği yeni bir bilim dalının oluşmasına da zemin hazırlamıştır: Terim Bilimi.
Bu kavram, hemen bütün gelişmiş yazı dillerinde kullanılmaktadır. “Terim
Bilimi” kavramı Türkçe Sözlük’te şöyle açıklanmıştır: “Bilim dalları, sanat
kolları ve çeşitli uzmanlık alanlarıyla ilgili kavramları tespit edip bunları ad-
landırmaya yarayan terimleri türetmeyi, terimlerle ilgili sorunları incelemeyi
amaç edinmiş dil biliminin bir dalı, terminoloji” (2011, s. 2330).
Ahanov bu kavram hakkında hem bir tanımlama yapar hem de dille ifade
edilen pek çok sahada yeni terimler oluşturulmasının önemine dikkat çeker:
“Bilim, teknik, edebiyat, siyaset, diplomasi ve başka alanlara ait terimlerin
toplamına terminoloji denir. Her dilde üretim, medeniyet, edebiyat, sanat gibi
sahaların terminolojisini oluşturma hem bilimlik hem de sosyal önemi olan
pek gerekli bir iştir.” (Ahanov 2021, s. 162).
Günümüzde hemen her ülkede terim ve terim bilimi konusundan sorumlu
resmî kurumlar ve özel kuruluşlar teşekkül ettirilmiştir. Bu kurum ve kuruluş-
lar sayesinde düzenli ve istikrarlı çalışmalar yapılmaktadır.
1. Cumhuriyete Kadar Istılah/Terim Düşünceleri ve Bu Konudaki
Çalışmalar
Anadolu’nun Türkleşmeye başladığı tarihten yaklaşık altı yüz yıl son-
ra, Yeni Çağ’ı açan Fatih Sultan Mehmet’in torunları, yayıldığı coğrafyadan
çekilmek mecburiyetinde kalmıştı. Pek çok siyasi, sınai, iktisadi ve kültürel
sebebin dünya dengelerini değiştirmesi, Osmanlı Türk Devletinin sınırlarını
küçültmüş ve onu bir varlık-yokluk mücadelesinin eşiğinde bırakmıştı. Os-
manlı Devleti yıkılırken de Türk aydınlarının büyük bir bölümü iyi yetişmiş
hem Doğu hem de Batı dillerini bilen aydınlardı; ancak özellikle ıstılahlar
konusunda Türkçe yazma ve yabancı kelimelerden uzak durma alışkanlığı
yaygın değildi. Tanzimat ve Servet-i Fünûn dönemlerinde terimler üzerinde
düşünülmüş ama tamamen Türkçe kaynaklı terim yapma bakımından bir adım
atılamamıştı. Korkmaz, Gramer Terimleri Sözlüğü’nün “Ön Söz”ünde Tanzi-
mat ve Servet-i Fünun devirlerindeki dili sadeleştirme çabalarının, genellikle
yazı dilini Osmanlıca çerçevesinde sadeleştirme, Arapça-Farsça ve Türkçenin
Ayşe İLKER 13
surette Arapça ve Farsça terkipsiz olmak şartıyla yeni kelimeler kabul etmek
ve bazı devirlerin ve mesleklerin hususi hallerini gösteren kelimelerle, teknik-
lere ait alet isimlerini yabancı dillerden aynen almak.” (Gökalp 1970, s. 138).
Gökalp, “Türkçüler ve Kelime Âlimleri” başlığında da “Yalnız, Türk me-
deniyeti tarihi, eski Türk kurumlarını tarihi bir ölümsüzlüğe kavuştururken,
bunların adları da bilim terimleri olarak dilimize girecektir. Bunu ‘fosillerin
dirilmesi’ biçiminde görmemelidir. Çünkü, bu kelimeler şimdi sözcük ola-
rak değil, yalnız terim olarak dilimize gireceklerdir. Bu biçimde girmelerinde
hiçbir sakınca da yoktur.” görüşlerini ortaya koymuştur. O günden bugünün
gelişmelerine bakıldığında Gökalp’ın ne kadar ileri görüşlü olduğu da bir kez
daha anlaşılmaktadır. Onun çıkarmakta olduğu Küçük Mecmua adlı dergide,
“Istılahlar (terimler)” sayfası ayrılmış ve başına da şu açıklama konulmuştur:
“Bir dilin çağdaşlaşması, asrına ait bütün bilgilerin terimlerine sahip olma-
sıyla mümkündür”. Devamındaki açıklama şöyledir: “Yeni Türkçenin ortaya
çıkışıyla birlikte birçok felsefi ve ilmi terim oluşturulacak ve dilimiz zengin-
leşmeye, kuvvetlenmeye devam edecektir. Fakat hâlen terimler konusunda
büyük bir eksiğimiz vardır. Bu ıstılahlara gazete sayfasında yer ayırarak bu
eksikliği gidermeye yardımcı olmak istiyoruz” (Kahraman 2017, s. 1293).
Bunların yanı sıra Türk sözlükçülüğüne büyük katkısı olan Şemsettin
Sami de, özellikle bir sözlük yazarının ıstılahlar konusunun tam içinde olma-
sı sebebiyle bu konudaki görüşlerini ortaya koyar. Şemsettin Sami hakkında
ayrıntılı bir çalışma yapmış olan Topaloğlu, onun ıstılahlar hakkındaki görüş-
lerini yorumlar:
Terimler/ıstılahlar konusunda Ş. Sami de mümkün mertebe makul ve
gerçekçidir; dilin, o günkü koşulları ve imkânlarını dikkate alarak görüş
serdeder. Ona göre hâlihazırda Türkçeye girmiş terimleri/ıstılahları dilden
‘tard’ ve ‘ihraç’ etmek mümkün değildir. Çünkü ‘Türkçemizin öyle ıstılahat
uydurmaya şimdilik tahammül ve istidadı yoktur’. Ancak Sami, bu konuda
da bütünüyle teslim olmuşa benzemez. O, burada da tüm imkânları gözden
geçirir; onları zorlar. Özellikle bizde mevcut bazı Türkçe tıp ve benzeri te-
rimlerin, yazı dilinde kullanılmakta olan Arapça ve Farsçaların yerine kul-
lanılmasını önerir. Sözgelimi Türkçe ‘dalak’ kelimesi varken ‘tıhal’; ‘karın’
kelimesi varken ‘batn’ ve benzeri gibi kelimelerin kullanılmasını doğru bul-
maz. Ona göre bizde diğer alanlarda olduğu gibi bu noktada da Türkçeleri
olduğu halde ‘ecnebî’ karşılıkları ısrarla kullanma âdeti ve taassubu vardır.
Bu ise doğru değildir ve vazgeçilmelidir (Topaloğlu 2014, s. 67).
Şemsettin Sami, Agâh Sırrı Levend’in kitabındaki bilgilere göre “Bir
dil yabancı kelimelerden ne denli arınmış ve kendi kelimeleri ne denli çok
olursa o denli kusursuz, geniş ve zengin sayılır.” (Levend 1969, s. 108). Ay-
rıca onun “Dilimizin Türkçe, Arapça ve Farsçadan meydana gelmiş olduğu
Ayşe İLKER 15
söylenir. Bu birleşme, başka dillerde olduğu gibi ‘âdeta bir imtizaç-ı kimyevî
ile hâsıl’ olmadığından, kullanılan Arapça ve Farsça kelimelere yabancı olarak
durmakta olup dilimize karışmamış, dilimizin kuralları ve şivesi değişmemiş-
tir. Ne zaman istesek bunları atıp dilimizi değiştirebiliriz.” (Levend 1969, s.
109) cümleleri Türkçenin alınma kelime istilasına rağmen yapısının sağlam
kaldığını belirtmesi ve istendiği takdirde değişiklikler yapılarak dilin gelişti-
rilebileceğine işaret etmesi bakımından çok önemlidir. Bu noktada Şemsettin
Sami’yi Topaloğlu’nun da belirttiği gibi Yeni Lisan hareketinden evvel bir
öncü gibi kabul etmek mümkün olacaktır. Ayrıca Şemsettin Sami’nin şu sözü
de dönemi için çok mühimdir: “Dilimiz Türk Dilidir. Bu dilin sözlüklerine
başka ad düşünmek saçmadır.” (Levend 1969, s. 111).
Görüldüğü üzere, Cumhuriyet’e gelinceye değin Tanzimat ve Servet-i
Fünun aydınlarının içinde bulundukları şartlar dâhilinde yeni çözümler bul-
mak istedikleri ve hangi görüşü benimserlerse benimsesinler Türkçenin gele-
ceği ve Türkçe terimler üzerinde düşünce gücü ve emek sarfetmiş oldukları
anlaşılmaktadır.
esnada tevakkuf ederek” yerine “bu sırada durarak”, “istirham” yerine “dile-
rim”, “beyn” yerine “ara” denilebileceğini; ıstılahların disiplin altına alındık-
tan sonra sözü mümkün olduğu kadar Arap ve Fars kelimeleri klişelerinden
kurtarmanın zor olmadığını söyler (ATD 1997, s. 396).
Yine Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 25 Ekim 1932 tarihli nüshasında “Öz
Dilimiz: Istılahlar Üzerinde Bir Söyleşme” başlığında Dr. B. Delilbaşı ile ya-
pılan söyleşiye yer verilir. “Dr. Delilbaşı Bey Istılahlar İçin Ne Düşünüyor?”
sorusuyla başlayan söyleşide Delilbaşı, özellikle tıp alanındaki ıstılahlarla il-
gili görüşlerini açıklar v o dönem için çok yeni olan iki kelimeyi kullanarak
şöyle der: “Ben tetkike araştırmak, tahkika da soruşturmak diyorum.” (ATD
1997, s. 397). Onun, Anadolu halk dilinde yaşayan sözlerin nasıl, nerede kul-
lanıldığını araştırarak toplanması ve bunların yazılarda kullanılması gerekli-
liğini ifade etmesi ve Türkçe köklerden Türkçede pek çok olan son takıların
yardımıyla yaşayan dilde bulunamayan sözlerin türetilmesini önermesi son
derece önemlidir (ATD 1997, s. 398).
Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 9 Kasım 1932 tarihli nüshasında gazete
yönetiminin “Istılahlar İşinde Genç Hekimlerimizden Birinin Düşünceleri”
başlığında “Hekimlik; bir ezberleme işi olmaktan kurtulmak, memlekette ger-
çekten bir bilim dalı olabilmek için öz dilden ıstılahlara muhtaçtır” cümlesi
verilmiş ve altında Almanya’daki genç doktorlardan Mahmud Sadi Bey’den
alınan yazıya değinilmiştir. Sadi Bey’in yazısı “Tıp Istılahları İşi başlığında
Maarif Vekili Doktor Reşit Galip Beyefendi’ye Armağan” ithafıyla dizilmiştir.
M. Sadi Bey bu yazıda dönemi için oldukça yeni ve isabetli terimler öner-
miştir. Onlardan birkaç örnek şöyledir: şube yerine “dal”, şebeke yerine “ağ”,
ukde yerine “bez”, tekaşşür yerine “kabuklanma”, nüve yerine “çekirdek”, in-
tisaç yerine “örülme”, nesci sabi yerine “sinir örgüsü” (ATD 1997, s. 400).
8 Aralık 1932’de Tedavi Seririyatı ve Laboratuarı dergisinde Akil Muh-
tar’ın “Türkçe Tıp Kelimeleri” başlıklı yazısında İstanbul’un her bucağında
bilinen kütüphanelerde el yazması tıbbî kitaplara müracaatta çok fayda olaca-
ğını, bu eserlerde Türkçe tıp kelimelerine tesadüf imkânının fazla olduğunu
belirtir ve öz lisanımıza ait tabirlerin zenginleşmesine çalışılmasını, mukabili
olmayanların da beynelmilel ıstılahlardan alınabileceğini belirtir (Yetiş 2005,
s. 2160). Yine aynı derginin aynı tarihli nüshasında A. Süheyl imzasıyla Sü-
heyl Ünver’in Cerrahname adlı eserden bazı örnekler verdiği görülmektedir:
“savaş-muharebe; deprenmek-hareket etmek; yürek damarı-şiryan; kasık yarı-
ğı-fıtık; ense yumrucağı-nakratul kafa; bağır-kara ciğer”. Yine aynı derginin
9 Mart 1933 tarihli nüshasında da “Öz Türkçe Kelimelere Dair” başlığında
tarihî metinlerdeki Türkçe terimlerden örnekler vererek bunların ehemmiye-
ti üzerinde durmuştur (Yetiş 2005, s. 2169). Tedavi Seririyatı ve Laboratua-
rı dergisinin 10 Haziran 1933 tarihli nüshasında “Tıp Istılahlarına Dair Bir
22 Türkiye’de Terim Çalışmaları
turum, Ödünçleme ve son ana başlıkta da “Diller Arası /Çeviri Odaklı Terim
Oluşturma” biçiminde ele aldığı konuları ayrıntıyla verir ve örnekleme yapar.
Sonuçta ise bilim, sanat ve teknik alanlarda ortaya çıkan yeni kavramların
terimleştirilmesi ile yabancı dildeki kavramı veya terimi Türkçe bir terimle
karşılama eyleminin belli başlı kurallara dayandığını ve bazı yöntemler gerek-
tirdiğini ifade eder (2009, s. 45-58).
Süer Eker’in “Modernleşme Sürecinde Türkiye’de Terimbilim Çalışma-
larına Genel Bir Bakış” başlıklı yazısı geniş bir çerçeveden Cumhuriyet döne-
mi terim çalışmalarını ele almaktadır. Eker bu çalışmasında günümüzde terim
biliminin ortaya çıkış şartlarını, Tanzimat, İkinci Meşrutiyet ve bu dönemle-
rin sonralarını ve hemen ardından Cumhuriyet Dönemi terim çalışmaları hak-
kında bilgi verir ve bu dönemi de 1923-1931 ile sınırlayarak Dil Devrimine
Kadar ve 1932-1983’le de sınırlandırarak I. Dönem Türk Dil Kurumu - 1983-
2009 II. Dönem Türk Dil Kurumu biçiminde tasnif ederek yapılan çalışmaları
ayrıntılı olarak anlatır. Daha sonra yine Cumhuriyetin kuruluşundan günümü-
ze Millî Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının terim konusundaki çalışma
ve faaliyetlerine değinilmiştir (2013, s. 68-78). Eker ayrıca üniversitelerde,
askeriyede ve Türkiye Bilimler Akademisi, Türk Standartları Enstitüsü, Dil
Derneği, Türkiye Bilişim Derneği ve Türkiye Radyo Televizyon Kurumu gibi
yerlerde yapılan, tasarlanan ve planlanan ve ihtiyaç çerçevesinde oluşan fa-
aliyetleri özetler. “Terim Bilim Çalışmaları ve Türk Dünyası” başlığında da
1990’lı yıllardan sonra Türk cumhuriyetlerinin konumu gereği ortaya konulan
çalışmalara temas eder (2013, s. 78-84).
Mehmet Kahraman da biri “Türk Dilinin Terimsel Gelişim Sürecine Ba-
kış” diğeri “Türk Dilinin Cumhuriyet Devri Terimsel Gelişim Sürecine Tarihi
Bakış (II)” başlığıyla ele aldığı iki makalede tarihsel süreç ve Cumhuriyet
dönemi terim çalışmalarını ele alır. Kahraman, Cumhuriyet dönemi terim ça-
lışmalarını özetleyici mahiyette;
Cumhuriyet döneminde büyük bir Türkçe terim hazinesi kurulması
için verilen mücadele ile terimler hakkındaki görüşler, düşünceler, tartış-
malar ve kazanımlar Türk Dil Kurumunun düzenli yapmış olduğu Türko-
loji kurultayları izleği üstünden anlatılmaya çalışılmıştır, der ve dil, sadece
iletişim aracı değil, aynı zamanda toplum hayatında bilimsel ve toplumsal
değişimin tüm göstergelerinin izlenebildiği bir alandır. Yeni kavramları kar-
şılayan dilsel göstergelerin en önemli birimi olan terimler algılama ve an-
laşılma sürecinde kaynak dilden alıcı dile aktarılırken çeşitli toplumsal eği-
limlerin izlerini de taşır. Cumhuriyet dönemindeki terim çalışmaları, terim
hazinesi kurulma çabaları, bu çerçevedeki tartışmalar Türk Dil Kurumunca
düzenli olarak Türk Dili Kurultayları çerçevesinde ele alınmıştır.
cümleleriyle Kurumun çalışmalarını anlatır. Çalışmasında Cumhuriyet Döne-
mi’ndeki Türk dili terminolojisini üç ana başlıkta “İdealistlik Dönem (1923-
Ayşe İLKER 35
Sonuç
Bir yazı dilinin bilim dili olarak gelişebilmesi, farklı bilim alanı ve dalla-
rındaki terimlerin açık, anlaşılır biçimde türetilmesi ve çoğalmasına bağlıdır.
Sosyal bilimler ve Fen bilimleri alanında, bu alanların alt bilim dallarıyla sa-
natsal alandaki araştırmacı ve bilim insanlarının yabancı terimlere karşılıklar
bulması bilimsel bir sorumluluk olduğu kadar ulusal bir sorumluluk anlamı-
na da gelmektedir. Bu noktadan bakıldığında Cumhuriyetin başlangıcından
günümüze kadar Türk Bilim insanlarının kendi alanlarındaki Türkçe terim-
leşmeye ve ihtiyaç duyulan hallerde de çeviri yoluyla Türkçeleştirme ameli-
yesine büyük ehemmiyet verdikleri, bu ehemmiyete binaen Mustafa Kemal
Atatürk’ün ve Dil Heyetinin başını çektiği ıstılahların Türkçeleştirilmesi ve
sonraki yıllarda da terimlerin Türkçeleştirilmesi çabalarının Türk Dil Kuru-
munun istikrarlı çabalarıyla çok önemli bir noktaya taşındığı görülmektedir.
Teknolojinin getirdiği ve genellikle olumlu olarak kabul edilen bilgiye
hızlı ulaşım ve hızlı iletişim; teknolojinin dilini konuşmayan uluslar için bir
olumsuzluğa sebep olmakta ve yabancı kavramların ve terimlerin kültürel,
sanatsal ve bilimsel alanlara hızlıca girmesine sebep olmaktadır. Ancak bu,
dilin kendi kaderine bırakılması anlamına gelmemektedir. Yazı dili olarak ha-
yatiyetini sürdüren Batı dilleri de kendi dillerini teknoloji dilinin etkisinden
korumak için pek çok bilimsel yöntem geliştirmekte, kelime ve kavram tü-
retmektedir. Ancak, küresel şartlar ve teknolojinin hızı, hemen bütün bilim
Ayşe İLKER 41
bir hedeftir. Konuya bütüncül olarak bakıldığında her kurum, birim ve sivil
mercinin Türkçe terimleşme çabasında önemli katkıları olduğu ve bilinçli bir
yürüyüşün devam ettiği gözlemlenmektedir. Bu Türkiye Cumhuriyeti kurul-
duktan hemen sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yön göstermesiyle olu-
şan bir çizgidir ve bu çizgi pek çok olumsuzluğa, yanlış anlamaya ve bazen
durağanlaşmaya rağmen gelişmeye devam etmektedir. Bu, noktada da Türk
Dil Kurumu en büyük sorumluluğu taşımakta ve bu sorumluluğun gereklerini
yerine getirmektedir.
Türk Dil Kurumu günümüz itibariyle terim sözlükleri konusunda hem dü-
şünsel çalışmalara destek vermekte, hem kurum dışında üniversitelerin bilim-
sel araştırma projeleri olarak veya sivil derneklerin projeleri hâlinde hazırla-
nan sözlüklerin yöntem ve oluşma biçimlerine destek olmakta, kurum içinde
belirli yıllarda oluşturulmuş çalışma gruplarının hazırladığı terim sözlüklerini
de güncellemektedir.
Terim Sözlükleri Komisyonu ve Terim Bilimi Bilim ve Uygulama Kolu;
Kuruma terimlerle ilgili yapılan başvurulara cevap vermekte ve yeni hazırla-
nacak terim sözlüklerine yöntem bakımından yardım etmektedir. Ayrıca, üni-
versiteler, belediyeler ve başka kurumlarla paydaşlık ilişkileri temelinde terim
konularında ilişkiler sürmektedir.
Türk Dil Kurumunun kurucu ve koruyucu Başkanı Gazi Mustafa Ke-
mal Atatürk ile İsmet İnönü ve Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kuru-
cular Samih Rifat, Ruşen Eşref Ünaydın, Celal Sahir Erozan, Yakup Kadri
Karaosmanoğlu; Başkanlar Esat Sagay, Reşit Galip, Refik Saydam, Hikmet
Bayur, Abidin Özmen, Saffet Arıkan, Hasan Ali Yücel, Reşat Şemsettin Si-
rer, Tahsin Banguoğlu, Avni Başman, Tevfik İleri, Hakkı Tarık Us’a ve Ma-
cit Gökberk’ten, Agâh Sırrı Levend, Gündüz Akıncı, Şerafettin Turan, Hasan
Eren’den Ahmet Bican Ercilasun, Hamza Zülfikar, Şükrü Haluk Akalın ve
Mustafa S. Kaçalin’e kadar Türkiye Cumhuriyetinde terim çalışmaları Türk
Dil Kurumu odağında büyük bir mesafe almıştır. Atatürk’ün gösterdiği hedef
doğrultusunda 2018’den günümüze değin de Türk Dil Kurumu Gürer Gülse-
vin başkanlığında yoluna devam etmektedir.
Günümüz itibariyle Türk Dil Kurumunca yayımlanan terim sözlüklerinin
adlarına ve künye bilgilerine Kurumun genel ağ sayfasından erişilebilmektedir.
Kaynaklar
Acartürk, E. B. (2020), Açıklamalı Yürekbilimi Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu
Yayınları, Ankara.
Ahanov, K. (2021), Dil Biliminin Esasları, Kazak Türkçesinden Aktaran: M. Ceritoğ-
lu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Akarsu, B. (1974), Felsefe Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Ayşe İLKER 43
Kahraman, M. (2017), “Türk Dilinin Terimsel Gelişim Sürecine Tarihî Bakış”, Mede-
niyet ve Toplum, 1:1.
Karaman, B. İ. (2009), “Terim Oluşturma Yöntemleri”, Türk Dili Araştırmaları Yıllı-
ğı- Belleten, 57:2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Karaman, B. İ. (2018), Terimbilimi, Bilge Kültür Sanat Yayınları.
Karol, S.; Suludere, Z.; Ayvalı, C. (2010), Biyoloji Terimleri Sözlüğü, 5. Basım, Türk
Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Kaya, B. (2022), Bilgisayar Mühendisliği Alanındaki Doktora Tezlerinde Türkçe Te-
rimler, (Ayşe İlker danışmanlığında hazırlanmış Doktora tezi), Manisa Celal Ba-
yar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Manisa.
Koçak, D. (2005), Toplumsal Boyutta Terimbilim Çalışmaları: Fransa’daki Afnor
Terim Birliği’nden Yola Çıkarak Türkiyede Terimlerde Standartlaşma Modeli
Oluşturmak, (Emine Demirel danışmanlığında hazırlanmış Yüksek Lisans Tezi),
Yıldız Teknik Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Korkmaz, Z. (1974), Cumhuriyet Döneminde Türk Dili, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları: 251, Türkiye Cumhuriyeti 1923 50 Yıl 1973,
Ankara.
Korkmaz, Z. (1992), Atatürk ve Türk Dili Belgeler, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara.
Korkmaz, Z. (1992), Gramer Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Köksal, A. (1983), “Elli Yıl Boyunca Türk Dil Kurumu Terim Çalışmaları”, Türk Dili,
381, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Levend, A. S. (1969), Şemsettin Sami, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Örnek, S. V. (1973), Budunbilim Terimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara.
Özdem, R. (1941), Dilimizin Islahı Üzerine Muhtıra, İstanbul Üniversitesi Yayınların-
dan, Edebiyat Fakültesi, İstanbul.
Özdemir, E. (1973), Terim Hazırlama Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Safa, P. (1952), “Terim Dâvamız”, Dil Dâvası, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,
s. 81-86.
Salihoğlu, H.; Hacıyev, A.; Kalantarov, V.; Sabuncuoğlu, A. (2009), Matematik Te-
rimleri Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Sarı, M. (2008), Türkçenin Batı Dilleriyle İlişkisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.
Sayılı, A.; Karal, E. Z.; Şahin, N.; Tekeli, S.; Kahya, E.; Tezcan, S. (1978), Bilim Kül-
tür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara.
Somer, G.; Yaşar, A. (2009), Kimya Terimler Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları,
Ankara.
Su Ürünleri Terimleri Sözlüğü (2009), Su Ürünleri Terimleri Çalışma Grubu, Türk Dil
Kurumu Yayınları, Ankara.
Şaş, A. K. (2020), “Türkçede Terim Oluşturma Yolları ve Bilişim Terimlerinin Olu-
şum Süreçleri”, RumeliDE-21, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Eğitim Bilimeri
Fakültesi Dergisi, İstanbul, s. 242-256.
Another random document with
no related content on Scribd:
— Ainakin on minulla sinussa ystävä, johon saan turvautua ja jolta
voin pyytää neuvoa… jos niitä tarvitsen.
KOTIOPETTAJA JA PERHE.
Hän löi kättä, mutta tapa, jolla hän sen teki, oli niin kylmä ja veltto,
ettei se ensinkään ollut Haraldille mieleen. Ja yhtä vähän
vapaaherran ulkomuoto miellytti häntä. Hänen katseensa oli tosin
terävä ja hän katsoi ihmisiä suoraan silmiin, mutta tässä katseessa
ei kuitenkaan ollut mitään hyvää ja luotettavaa. Näytti ikäänkuin hän
olisi totuttautunut katsomaan ihmisiä silmiin, ikäänkuin sillä
peittääksensä teeskentelyänsä.
Herra v. Nit, joka tosin syötäessä oli lörpötellyt yhtä ja toista, mutta
sittemmin istunut aivan ääneti, katsoi nyt sopivaksi puuttua
puheeseen, vaikka hänen kielensä ei tahtonut oikein hyvin kääntyä
suussa:
Kappale, jonka hän nyt soitti, oli Andante Triosta Op. 97, josta
muuan
Beethovenin ihailijoista on sanonut, että sanat siihen ovat Göthen
Faustissa.
— Minä.