Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 69

Mektup A■klar■ 5th Edition Leyla Erbil

Visit to download the full and correct content document:


https://ebookstep.com/product/mektup-asklari-5th-edition-leyla-erbil/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Tuhaf Bir Kad■n 3rd Edition Leyla Erbil

https://ebookstep.com/product/tuhaf-bir-kadin-3rd-edition-leyla-
erbil/

Tuhaf Bir Erkek 1st Edition Leyla Erbil

https://ebookstep.com/product/tuhaf-bir-erkek-1st-edition-leyla-
erbil/

A medida B1 guía didáctica 1st Edition Anaya

https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/

Mustafa Kemal e Mektup 2nd Edition Celadet Ali Bedirxan

https://ebookstep.com/product/mustafa-kemal-e-mektup-2nd-edition-
celadet-ali-bedirxan/
Gestione dell'innovazione 5th Edition Melissa A.
Schilling

https://ebookstep.com/product/gestione-dellinnovazione-5th-
edition-melissa-a-schilling/

Pratique Grammaire B1 1st Edition Evelyne Sirejols

https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/

A medida B1 manual de clase 1st Edition Jose Ramon


Santervas Rodriguez Martin Patricia Patricia Santervás
González

https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-manual-de-clase-1st-
edition-jose-ramon-santervas-rodriguez-martin-patricia-patricia-
santervas-gonzalez/

Estatística Aplicada a Administração e Economia 5th


Edition David R. Anderson

https://ebookstep.com/product/estatistica-aplicada-a-
administracao-e-economia-5th-edition-david-r-anderson/

Lo straniero A2 B1 Primi Racconti 1st Edition Marco


Dominici

https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
5J
Genci Yayın: 806

Bu roman hiçbir "ödül"e katılmamıştır.


TüRK EDEBİYATI

LEYUERBİL
MEKTIJP AŞKLARI

©TÜRKİYE İŞ BANKASI ICÜLTÜR YAYIN!ARJ, :Z.010


Sertifika No: 29619

EDİTÖR
RÜKEN KIZILER

GÖRSEL YÖNETMEN
BİROL BAYRAM

DÜZELTİ
ASUYALKUT

GRAFİK TASARIM UYGULAMA


TüRKIYE İŞ BANKASI KÜLTOR YAYINLJ\RI

1. BASI�: 1988
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI'NDA
V. BASIM: ŞUBAT 2.014, İSTANBUL

ISBN 978-975-458-566-7 (KARTON KAPAKLI)

BASKI
YAYLACIK MATBAACILIK
LİTROS YOLU FATİH SANAYİ SİTESİ NO: 12Jı97-:ı.03
TOPKAPI İSTANBUL
(0212) 612 58 60
Sertifika No: 11931

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır.


Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şamyla yapılacak kısa alıntılar dışında
gerek metin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevindcn izin alınmadan
çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz.

TüRKIYE İŞ BANKASI KüLTüR YAYINLARI


İSTİKLAL CADDESİ, ME.ŞELİK SOKAK NO: :z.14 BEYOCLU 34433 İSTANBUL
Tel. (0212) 252 39 91
fax. (0212) 252 39 95
www.iskultur.com.tr
Roman

mektup aşkları
Leyla Erbil

TÜRKiYE $BANKASI
Kültür Yayınları
"Son olarak, iyi k endin e ni n dünya-gidişine
' '

hile ile arkadan vurmak için içinde durduğu


pusuya gelince, bu umut kendinde hiçbir
şeydir. Dünya-gidişi uyanık, kendinden pekin
bilinçtir ki ona arkadan saldırılamaz;
yüzü her yöne dönüktür; çünkü o her şeyin
onun için olduğu şeydir,
her şey onun önünde durur."

Tinin Göriiııgübilimi, Hegel.


Çeviren: Aziz Yardımlı.
İdea Yayınları, 1986
Jal em ,
Ayrılmak zor . ama çok zor geldi . Kafa ­
mın içi o kadar karmakar ı ş ık idi ki uçtuk
mu , indik mi , ayrımına vannadım . Otobüs An­
kara Palas ' ın önünde b ırakt ı , kendimi de ­
nizin ortasında bir fındık kabuğu gibi du ­
yumsadım . Küçücük b i r oda varmış . görme ­
ye gerek bulmadan i ç ine girdim , sonradan
bana mezar gibi gelmeye başladı . Kabus
iç inde uyudum , uyandım , s en i gördüm; ben ­
den kaçıyordun : karanlık , s i s l i bir havay ­
dı ; bozuk ve çamurlu yollarda uçar gibi ko ­
şuyo rduk , seni yit irme korkusu müthiş b i r
ac ı gibi i ç imdeydi . Yavaş yavaş dermanım
ke s i ld i , adımlarımı atamaz hale geldim ,
ayağım tökezl end i ve çamurlar içinde yu ­
varlandım , sana seslenmeye çalıştım , sesim
çıkmıyordu , sen ise sislerin arasında göz­
den y ittin .
Doğruldum yatağımda , odamın aydınl ığa
bakan küçük demir parmakl ıklı pence r e s i
mazgal gib iyd i , içime büyük bir ürperti
gird i , güçlükle elektr ik düğmes ini buldum ,
uzun süre uyuyamadım . Adada Reha'yla ol ­
duğum günü anıms ıyo r musun? İ ske l enin
önündeki rıhtımdan denize koşuşumu , çağı r ­
masayd ın. arkamdan koşmasaydın denize at -

7
layacağımı anlamıştın , yüzme b i lmiyordum .
O gün d e aynı ko rkuyu duymuştum .
Akşamı iple çekiyorum , s e s ını duymak
için sana telefon edeceğim , yoksa duramam .
Dün gece İ smet'leydim , orada yedim ( i ç ­
medim) , ard ından otel e b ırakt ı beni . Sa ­
bah daireye İ smet'le birlikte gittim , onun
tanıdığı bir iki arkadaş ı varmış , şube mü ­
dürü olan yarbay seyahatteymiş , durumum
ona bağlı, yardımc ı s ı b inba ş ı geç kaldı ­
ğım için bir şey söylemedi , sonuçta bir iki
öğüt le atlatacağım sanırım . Şimd i l ik hiç ­
bir iş im yok , bütün gün oturuyo rum . Ş im ­
di İ smet'in yazıhanes indeydim , yalnızım ve
telefonu bekliyorum .
Çok kötü bir şey oldu Jalem , gene aynı
kabus çöktü iç ime . Şehir l e raras ı hatlarda
ar ıza varmış. oysa sabahtan be r i bu anı
bekl iyo rdum ; bu sana benim şan s ım hakkın ­
da bir fikir ve r s in , berbat oldum , bu ak ­
şam içeceğim .
Evlat , canım ne olur hemen yanıt ver
mektuplarıma , seninle öyle doluyum ki hiç ­
bir şey düşünemez oldum . Tatl ım benim , ne ­
den bir resmini esirgedin benden . Evlat ev ­
lat evlat .
Ahmet

Anka ra P a l a s Ot e l i
İ zmi r .

8
S evg i l i J al e ci ğ i m,
Trende yazmaya başl ad ı m bile sana. Şu anda yedi k u rt
adam sarm ı ş çevrem i . N e yaz ı yo rsunuz d iyo r l ar. Öykücü­
yüm ben, bir öyk üye baş l ad ı m, d i y o r u m . l< itap l ar ı m ı n
ad ı n ı so ruyo r l ar, henüz yay ı m l atmad ı m, söz l eşme yap­
maya g i d iyo rum, diyorum. H ı ı ı, h ı ı ı, ad ı ne kitabı n ı z ı n d i ­
yo r l ar, " G e n ç J a l e ' n i n Ö l ü m ü " , d iyo r um !
O ğ l an l ardan bi ri fena değ i l; boy bos yeri n de, ço k hoş
mavi, aval g ö z l e ri var, ama k ı l ı k kıyafet köpe k l e re zi yafet!
" Zarfa bakma maz rufa bak " , hey g i d i T ü rkçeci hey ! Pa­
saklı bed e n i n u r i le yoğ r u l m u ş m u d u r d e rs i n !
Yan ı md a otu ran teyze yaygarayı basmadan ç ı kay ı m
şuradan bi raz. N e yapal ı m, E rg i n d e başı n ı n çaresine bak­
s ı n, ben Ankara'ya varmadan k i mbili r kaç kızı kafese koy­
muştu r ya! B udala, ken d i s i ne i nand ı ğ ı m ı san ıyor. Başken­
te varı r varmaz i l k işim ona aşk ı n g ö zyaş l a r ı mektubu n u
yazmak o l sun! O n u n ye rini ş u avala do l d u rtabi l i rim!
J al eciğ im, bu n l ar voleybo l maç ı n a g i d iyormuş. H e r bi­
riy le ayrı ayrı i l g i lend im! Ad resler a l d ı m, telefonlar verd im,
ben i m k i tabi i yan l ı ş n u mara; daha i l k g ü nden i stemem
ağabey i m i n bu rnundan geti rmek; adamcağ ı z k ı rk y ı l da
b i r kardeş i n i çağ ı rm ı ş tati l l e re; kar ı cı ğından ayrıl masa
anımsamaz d ı ben i ya, anacı ğ ı n ı on y ı l d ı r aray ı p sormad ı ­
ğ ı g i bi. İş yok oğ l an l arda; aval göz, Van G ogh'u v e O rhan
Ve l i 'yi seve rmiş, " İ stanbu l ' u D i n l iyorum G öz l erim l<apa­
l ı "yı göz l e ri kapalı okuduğu i ç i n soğ u d u m sal aktan .

9
B u mektubu o kuyunca gene zıvanadan ç ı ktığ ı m ı a n l a ­
yaca k s ı n . N e yapayım, e l i mde değ i l, k i m i zaman ö y l e b i r
coşuyo rum k i , dar gel iyor b a n a dü nya, f ı rl atsam m ı diyo­
rum kendi m i treni n cam ı ndan ! D ı şarıyı da sorma, tırtı l tır­
tı l deniz k ı y ı l a rı , "önde zeytin ağaçları, a rkası nda ya r".
H ay A l l a h ! N eden b i r i nsan l a b i r saat o l ma k yetiyor ba­
na? Tın tın, mübare k l e r tın tın, b i r de övünüyo r l a r ! N eden
övü n ü r şu i nsan l a r b i l m em k i . Ben de k i m i a rıyorum aca­
ba aşı k o l ma k i ç i n, herhalde b i z i m a radık l a r ı m ı z ç ı kma­
m ı ştı r anası n ı n k a r n ı ndan henüz! B e k l esek de yapsak m ı
zina kendi doğ u rd u kla r ı m ı z l a Adem babam ı z g i b i ! B i r sü­
rü koyun doğu rmuş, b i r sü rü de koyun doğuracak i nsan ı n
i l k icadı analarla, posbıyı k l ı hanende babalar başkente doğ­
r u i le r l iyo rlar!.. Ş un lardan b i r i n i n doğu rduğu erke k l e ev­
len i l i r mi a l lahaşk ı na sen söyle. Düşün bak, b i rine aşık o lu­
yorsun, "ebeveyn" böy l e ç ı kıy o r ! Zava l l ı Atatürk, he r
tren boşa l ış ında b i r kez daha ö l üyordu r; han i sizin k ı l ı k dev­
rimi n i z, han i sizin gözlerin izdek i her Türk on düşmana be­
del d i r p ı rı ltısı, diye! Ta ri hten on a l ı rd ı m hep d e !
Dostçuğum düşünüyo rum da, annemden s o n ra bana
en yakın i nsan sensin, annem de yaşına g ö re ne kadar b i z­
den b i ri değ i l m i ? Tab i i b i z i m rak i k konte s Fe rhunde'yi
unutma; k i m b i l i r Ankara l ı la ra nas ı l b i r romanti k sosyete
oynuyo rdu r !
Ka r ş ı mda k i koyun a n a ç o k k ötü bak maya başla d ı .
M ektub u kesip azıcık han ı m han ı m c ı k di l l eşeyi m o n u n l a;
oğu l cuğu da beni m g ibi b i r aşifteye kurban g iderse diye ödü
patlamak üzere; güzel A l l a h ırn, neden ben i de b u n l a r g i ­
b i y a d a o n l a rı d a ben i m g i bi yaratmad ı n d a rahat ı m ı ka­
ç ı rd ı n şu dünyada ! Reha'yl a nas ı l g id iy o r büyük a ş k ı n ı z?

Sacide

10
Jalem ,
Tat l ım benim . seni öyles ine arıyorwn
ki , İzmir'de miyim yoksa çölde mi? Çevrem­
de dolaşan insanları gö rmüyor , kentin gü ­
rültüsünü iş itmiyorum , hiçbir o l ay ilgi ­
lendirmiyor ben i s enden başka . Dün gece
mutluluğumdan ağladım mektubunu aldığım
an . Ha la aynı odadayım : penc e r e s i d enize
baksaydı ne olacaktı sanki ; ben senden baş ­
kas ını gö rmüyorum ki bakt ığım yerde . Za ­
ten yalnız kalmak daha iyi geliyor bana .
Bir yıl nas ı l kal ırım bir yerde havsalam
almıyor . Sen Ke rim ' e söyle , lütfen bir yo ­
lunu bulup beni İ stanbul ' a ald ırmayı de ­
nesin .
Beni ş imdi Bornova ' ya verdiler , orada ­
ki at surat l ı müteahhitle cebe l l e şeyim
d iye . Yarbayla t e ş e r rüf ettik : ş irin bir
pinpon . bağırıp çağırmak şöyl e dur sun .
"Hadi yavrwn sen hemen vazifene baş la , " de ­
di ve bütün bir hafta boş oturttu beni .
Yarbay klasik Osmanl ı tipiymi ş . "Eli pa ­
ket l i git , " dediler ama b en aldırmadım , o
da iyi davranıyor . Aklım fikrim İ stanbul ' a
tüyebilmek : belki biraz daha ahbap olur ­
sak bu pinponla ileride b i r şeyler yapa ­
b i l i r im .

11
Daha çok yalnız baş ımayım , seni düşün ­
mekten beynim duracak sanki; bir iki kez
İ smet'le yemek yedik . Bir ke re s inde " Şark
Kahve s i "nde yedik , oradakinin taklidi bir
yer; dalıp dal ıp durdum , hep seni arıyor ­
dum karşımda . İ smet , "Burada o l sun ister ­
s in , değil mi , " dedi , laf mı yani neler ve ­
rirdim bir bilse . İ şte aşık olamayacak bir
tip , artık haş a r ı l ıklarını bı rakmış ; öm­
ründe b i r kere b i l e konuşmadığı bir kız ­
la evlenecek , mutluluktan uçuyor .
Jalem , mümkün olduğunca içmiyor um , için ­
ce hep ağlıyorum . İ laçlarımı unutmuştum
canım , iyi ki anımsattın bana . Burada bir
piyano bulsam b elki bi raz daha kolay ge ­
çerdi günlerim .
Jalem , okulda Reha ' ya rastlar san lütfen
ç ıkma onunla ne olur ! S eni ö l e s iye ö z l e ­
d im , ö l e s iye s evd im zaten . S ık s ık yaz ne
olur! Beni b iraz ol sun düşündüğünü yaza ­
maz mıs ın? Evlat evlat evlat .

Ahme t

12
Dostum,
Be n i çok sevi n d i re n mekt u b u n u dün a ldım, paza r g ü n ­
leri a ldığım mektu pla r beni çok sevi ndiriyor. Kemal'i gön­
derdiğim perşembe gününden beri çok mutsuzdum. Kemal'in
burada kaldığı on gün bilsen ne kadar oyalanmış eğlenmiş­
tim, şimdi eskisinden daha çok sıkılıyorum. Dışarda güneş­
li bir hava va r a m a ben yerimden kıpırdamak bile istemi­
yoru m . Ah dostum. bilsen mektu pların nasıl mesut ediyor
beni, mektupla r ve haya l lerimden başka bir şey yok haya­
tımda. Evet g ittikçe genişleyen ve genişled iği n ispette be­
ni sıkan bir g rubum var. H epsi dost görün üyor; heyhay! ne
kad a r da uzak l a r be n d e n . İyi ki Sacide bu rada; g e rç i
onu da yirmi g ü n d ü r görm üyoru m. Telefonda konuştuğum­
da salı g ü n ü geleceğini söylemişti. Berm utat orta larda yok,
kim bilir hangi çılgın lık peşindel Ağabeyine gelince, merak edi­
lecek biri değ il ama ba na çok l ütufka r. Geçen g ü n telefon­
da, "be n i çok görmek isted i ğ i n i" söyled i. Ama yorg u n ka l ­
bim ceva p veremeyeceğ i m h i s leri a rtık din lemek d a h i is­
tem iyor. Zaten Sacide'nin, ağa beyiyle a ramda bir şeyler
olur diye ödü kopuyor, karşılaşma m ızı hep engelliyor.
Şimdi radyoda Sc h u bert'in Dördüncü Senfoni'si çalı­
yor. Evde yalnızım ve devam ediyorum. Jaleciğim, sevgili dos­
tum, ben i Kema l'i ihmal etmekle suçla ma. O seni a let edi­
yor; sen in merha metin beni değiştirsin diye ya pıyor a ma,
ben evde on g ü n hasta yata rken ba na yazmaya vakti ol­
m uyor derken çaya g itmeye vakti ol uyor. Senin Zeki'ye ge­
l i nce, ne d iyeyim, o kadar uzaktayım k i ve onu h iç ta nımı-

13
yoru m . Ya l nız h e r i n sa n ı n g üzel ta rafı va rdır, za m a n la
a n laşı l ı r. Hatırlar mısın sen Kema l'i de i l k gördüğünde
saçma ve m a n a sız bu l m u ştun a m a bug ü n öyle bu l m u ­
yors u n . . . Tetki k et, ha kikaten te miz bir sevg i ise, i n sa n ı
mesut eden bir ta rafı bul u n a bi l i r. Un utma k i bazen tem iz
bir sevg iyi bile bulamıyoruz. Ah dostum, öyle g üzel ke­
m a n sesleri d uyuyoru m ki şu a nda, keşke sen de bu rada
olsaydın.
D ü n biraz ben i sıka n bir şey old u; gerçi a n latamayaca­
ğım ama, bir yerde arkadaşlarla topla n mıştık, bir a ra pen­
cereye ya klaştım . Öyle bir ma nza rayla ka rşılaştım ki a n­
latm a ma i m ka n yok. Aynı şekilde sayısız ağaçla r, üzerle­
rinde h iç ya pra k yok! Upuz u n , si psivri, birbirlerine yakın ve
heps i n i n orta sında batma kta ola n g ü neşi n ışıkları! O ka­
dar boş, o kadar sessizdi ki, kendimi bütün o ağaçların a ra­
sında k i m sesiz r u h u m u n ızdırabı i le ya paya l nız ka l mış
sandım! O kadar boş ve sessizdi ki ağla maya başladım! Her­
kes şaşmış, ba na ba kıyord u . istersen sen de ba na deli de
a m a sa nıyorum sen ben i a n l a rsın .
iki g ü n ewel a n neme b i r mektup yaza ra k dönmek iste­
d iğ i m i söyled i m, ceva bı nı mera k l a bek l iyoru m . B u rada
m üth iş bir grip sa lgını var. Abla m ve bütü n ev ha l kı yat­
tı, bir ben, bir de Ü m it aya kta idik. Hasta ba kmakta n öl­
d ü k. Ba ba n evde yokken oraya gelebilsem ne iyi o l u r; an­
nen be n i sever, birl ikte g üzelce gezeriz. Kema l bir mektu­
bunda Nejat'ın senden çok hoşla ndığı n ı söyl üyord u; birlik­
te çaya gideriz.
Ba na, üzül me, d iyors u n . Fa kat ne yapayım, ızdırabı
çok seviyoru m . Saadeti n kıymeti n i a n laya bi ld iğ i m i ç i n .
Hayatta h e r ze1,1ki tatmak isterim, her maceraya atılmak
isteri m, her şeyi öğrenmek ka prisi o kadar ga lebe ça lar ki,
inatçılığımı bile u n uturu m . Sen benden daha da i natçı ve
g u ru rl usun, b u n u n için macera la ra katılmak istem iyorsun;

14
tatbike ça lış, bazen çok g üzel şeyle r keşfedebilirsin. As­
l ı nda dostu m bizi kimse a n laya mıyor: heyhay dostum hiç
kimse !
B i r de şu yen i ta n ıştığın Ahmet'i mera k ediyorum.
Mektu plarında h e rkesten çok o yer tutmaya başladı. Ya
Reha?
Ceva pları n ı her an bekliyoru m . Uzu n ve sık sı k yaz ba­
na dostu m .
Senin Ferhunde

NOT:
Bu raya g e l i rken a n nene M a n i di Fata bırakmıştım,
işi bittiyse gönderir misin? Abla m ı n eski bir m u a re
e l bisesi var, onu boz u p ke ndime etek ya pacağım.

15
Dostçuğum, b u rada b i z i m arad ı ğ ı mız, b i z i m kafada i nsan­
lardan her i k i cinsli güruh i ç i nde de ancak b i rkaç tane var.
G e r i si b o k . Ded i kodu, ded i kodu. B u mem l e ket ç o k p i s
J a l e, çek i p g itmek i stiy o r u m b u radan. B u rada S e l i m ad­
lı b i r çoc u k l a tan ı ştım. B i r de onun a rkadaşı N evzat v a r,
i ki s i de bu radan kaçmayı planlıyo r l a r, ben i de k ı ş k ı rtıyo r­
l a r. S e l i m'den sana son ra çok söz edece ğ i m . S ev i ş iyoruz,
çok başka b i r i nsan. N e çabuk deme, b i l i rsin ben duramam.
G eçen gün S e l i m bana, İ strati ' n i n Dünya ve İnsanlara
Dair ad lı, maka l e l e rinin top l an d ı ğ ı b i r kitap verd i . "1921
senesi başl a rında ' N i s H astanes i ' n i n doktorları ndan b i ri in­
tihar eden serseri G he ra s i m İ strat i 'y i ö l ümden ku rtar­
m a k l a, beşeriyete b i r 'ö l mez' hedi ye ettiğ i n i herha lde b i l ­
m i y o rdu" d iye baş l ayan b i r k i tap. Ç o k g ü ze l . İ nanmazsın
ben i ağ l attı . S e l i m' i sever g i b i o l uyo rum dostum . İ l k de­
fa bu kadar derin ve değ i ş i k duyg u l a r h issettim bu çocu­
ğa. O n u n l a b i r likte opera l a ra giderek, meyha n e l e ri d o l a ­
şara k hayatın tad ı n ı ç ı karıyoruz. B i r ö z ü rü var, çok k ı s­
kanç. S ü rek l i beni i z l iyo r, so r u l a r soruyor. B e l k i de bu yüz­
den bu aşka k ı yacağım; ya da onu n l a b i r l i kte ben de ka­
çaca ğ ı m bu baş belası meml eketten.
Dostum bana resmi n i göndersene. Yen i çektirmedinse bi­
l e en son o l a n l a rdan gönder. S e n i ço k ö z l e d i m ve yan ı mda
da geti rmem i ştim foto ğ rafı n ı ; S e lim seni tan ımak i stiyo r.

Senin Sacide

16
Sevg i l i dost,
Saçağın üstündeki kuş yuvasına bakarken balkondan düş­
tüm. Bacaklarım ve sol kolu m tutmuyor heyhay! inşallah okul
açılana kadar geçer Ja leciğ im: içimden bir ses bu kara şe­
hirden kurtulamayacağı m ı fısıldıyor. Bütün şanssızlıklar
neden ben i bulur bilmem. Zaten şanslı olsaydı m babam öy­
le erkenden ölmez, a n ne m tek başına bu hayat mücadele­
sine atılmak mecburiyetinde kalmazdı. Annem, a blamın do­
ğ u m u ndan sonra dönmemi istiyordu ama şimdi, Şehnaz'a
faydamdan çok zaranm oluyor. Ümit ikimize de koşuyor şim­
di zava l lıcık.
işte, dön üşte yapmayı d üşündüğ ü m üz her şey aksadı,
bütü n o masum pla n la r: Boğaz kıyısında gezintiler, piknik­
ler, sinema la r ve de çayla r . . . Heyhay! Dostu m J a leciğ im,
bize böyle uzaktan bir ya ba ncı gibi baktığımda öyle içime do­
kun uyoruz ki, gözyaşlarımı zor tutuyoru m! Düşü nsene bu
kada r iyi, temiz ve yüksek ru hlu kızla r ola lım da yok yere ız­
dıra pla dolu olsun hayatı mız. Ve hele şimdi ben i m şu ha lim,
s ızlaya n kolum, k ı m ı ldata madığım bacaklarım ve bütü n
bunla r sevd i ğ i m şehirden ve insa n la rdan kilometrelerce
uzakta, kara bir hasrette oluyor. Hele şu akşa m saatleri
bastırdığ ı nda Jaleciğ im:

Bir lamba h üzniyle


Kıe;ıldı altım ufuklardan ak�amın güne�i
Söndü göllerde ake;-i girye-ve�i
Gecenin avdet-i e;ükOniyle. ..

17
Ak�a m yemeğinden sonra deva m etmek üzere dostum,
pek bir halsizim.
Ablam yemekte ba na tesel l i veriyor, in�a llah kızı olur­
mu� ve in�allah benim kadar g üzel huylu ve yüzlü olurm u�.
Talihimi ise ağzına hiç a l m ıyor. Bense g üzel olmakta nsa
�a nslı olmayı tercih ederd i m ! Bilmem d ikkat ettin mi dos­
tum, birçok g üzel ol maya n kızın ne iyi evlilikler ya p ı p me­
sut old u kla rı n ı; hatta kendi kendilerine bile ne�eli ve me­
sut olabildiklerini. Çevrene d i kkat et göreceksin, tetkik
et. Sevgiler dostu m .
Ahmet'i bıra ktın mı? Reha iyi m i?

Ferhunde

18
Ja lem ,
Ben s enin gibi va zmayı bilemiyorum , ka ­
famın iç indekiler� kağıda dökmek i s t edi ­
ğimde paL·maklarımın uc undan eriyip akıyor ­
lar . Bilsen : seni nasıl sevdiğimi yazabil­
sem şaş ardın , anlatamıyorum ki .
Beni böyle yapt ılar işte Jalem ! Suç a i ­
lemd e ! Çocukluğumu anımsıyo rum: tek baş ı ­
ma geçen çocukluğumu ; Rum dadım , kö ş e s in ­
d en kalkmayan yaş l ı ninem . E n ç ok anneme
bağlıydım , ona sonsuz bir sevgim vardı , tek
va r l ığımdı o , onsuz yaşamı düşünemezdim
b i l e . Hiç a rkadaş ım yoktu , annem ve kar ­
d e ş l e r im , d ö rt kardeşt ik . Kendi kend ime
oyunlar icat eder , r e s imle r yapardım , pi ­
yanonun başına oturup tek parmakla kafa ş i ­
ş irirdim . Arkadaş ım neden yoktu? Sokak
çocuklarıydı onlar çünkü ! Annem sokağa
ç ıkmama hiç izin vermezdi . Maçka ' daki evi ­
miz in penc e r e s inden sokakta neşeyle oyna ­
yan ç ocukları gıpta ile seyrede rdim , on ­
lar gibi özgür ve edeps i z olmayı ne kadar
iste rdim b i l s en . Hiç konuşmazdım , konuşa ­
cak kimsem yoktu d a ondan , kard e ş l e r imin
a r a s ına b i l e ka r ı ş amaz d ım , ç ekini rdim .
Bana , " d i l s iz meee " d iye ad takmışlardı .

19
Annem kimi vakit beni konukluğa götürür ­
dü , d i z inin d ibinden ayr ılmaya ko rka rdım .
Hiç konuşmazdım , konuşmayı bilemezdim .
Benim için olay yoktu . Neşey i , sevinmeyi ,
gülmeyi bilmezdim ben . Babamın yüzünü sey ­
rek görürdüm . Onun geleceği gün evde ateş ­
l i b i r haz ı r l ık başlardı , heyecandan öle ­
c ek gib i olurdum , dadım beni süsler püs ­
ler . yanına götürürdü babamın , elini öpe r ­
d im . O da yanağımı okşardı benim , hiçbi r
zaman öpmezdi babam çocuklar ını : yanağımı
okşama s ı müthiş bir ilt ifatt ı ! O sevinç ­
l e taşkınl ıklarım o lur , neşelenmek i steği
doğardı i ç imde , ola ki b i r ş ımarıklık ya ­
pardım . o vakit babamdan yed iğim bir to ­
kat ya da i ş ittiğim bir azarla donup ka ­
l ırdım . Yanında ağlamazdım kimsenin , gider
yatağıma kapanır s e s s izce ağlardım . Anne ­
min akıl edip de beni avutmaya gelişine ka ­
dar . Babamın annemle yapt ığı tartışmaları
da yatağımdan d inl e r d im , ne konuştukla r ı ­
n ı anlamazdım , ama o gergin havayı dehşet ­
le sezer , babama çok içerlerdim ; çocuk ka ­
fama kar ş ın onlar odalarına çekilene , ses
kes ilene kadar uyuyamaz . kimi vakit de ya ­
tağımda ağlayarak sabahlardım. Düşünmeye o
vakitlerden başladım , ama konuşmayı bile ­
mem , öğretmed iler bana .
Bunları neden anlatıyorum sana . bu ap ­
talca şeyl e r i , beni o lduğum gibi tanıma ­
nı , her ş ey imle anlamanı i s t iyorum . Oldu ­
ğumdan başka türlü görünmek istemem sana .

20
Senin aradıkla rınla benim aradıklarım ay ­
nı ş eyler , buna eminim ; onun için senin ­
le yaşamımızı bir l e ş t i r i rs ek mut lu olaca ­
ğımıza inanıyorum Jalern . Geriye kalan tor ­
tulard ı r. d e ğe ri yok.
Kafamın içinde neler vardı , neler anlat­
mak istiyo rdum , nel e r anlattım ! İ zninle
bir s igara yakayım Jalem .
Evet , mektubunu on kez okudum . S en i s ­
tediğin kadar inkar et , dünyadan ve insan­
la rdan çok ş ey bekliyorsun . Bu düzen biz
istedik diye değişmez ki sevgili kızım , öy ­
le olsa ne kolay o lurdu dev r iml e r ! . . Bir
de , "karakte r sahibi olmak" . " ideal in ­
san" . "mut lak içtenl ik " .gibi deyimle r di ­
linden düşmüyor . İnan ki bu ins anlar yok
yeryüzünde . Sonra dünya biz istesek de is ­
teme sek de değişiyor , sen e ş i t l ikç i bir
topluma doğru değişt iğine inanıyorsun ama
ben pek öyl e göremiyo rum! Evet doğru , in ­
sanlar değişiyo r . üç gün önce bırakt ığın
insanın yerinde başka bir insan buluyo r ­
sun , ama istediğimiz yöne doğru mu bu de ­
ğişme? Başka yöne doğru mu? Dün anlams ız
bir tablo gibi seyrettiğim ağaçlar , bulut­
lar bugün heyecan veriyor , dün Allaha ina­
nan bugün isyan ediyor veya s anata tapan
adam Allaha dönüyor: bugün yaşamın anla ­
mı dediğin şey yar ın bir taş parças ından
daha anlamsız olab i l iyor . Bu kadar ince
bekleyişler gerekir mi acaba?
Sevgili çocuk , bu yolculuk da nereden
çıkt ı böyle? Ben senin sesini işitmeden na -

21
s ıl duracağım onca vakit . Sakın beni unut­
ma , döner dönmez ara , olur mu kaka bebek ,
sen dönene kadar yaş amayacağım hiç . hep
içeceğim işte !
Saçmal ıyorum değil mi? Ben şimdi bir şey
bil iyorum Jalem. o da senin yokluğunu ölü­
müne yaşamakta olduğum , b i l inç s izce , bir
kör gibi her an senin varlığını havada , su ­
da , yerd e , gökte koklamakta olduğum . sen ­
s iz yaşamayacağımı b i l iyorum ben .

Ahmet

22
Ja leciğim,
En iştemin doktor a rkada;;la rından biri ben i istiyor­
m u ş, ama ya<q farkı dolayısıyla cesa ret ede m iyormuş.
Eniştem, Ferh u nde'n i n bir ağzı nı a ra, bizim de on üç yaş
fa rkı m ız va r ama m utl uyuz diyorm u;;! Gön l ü m bir başka­
sında, isteklerimse o kadar uza klarda ki, ne diyebilirim bu
ta n ı madığ ı m adama. Ablam, acele etme dedi, daha seni
ne isteyen ler çıka r! Heyhay! Bazen i n sa n ı en ya kınındaki­
ler bile a n laya m ıyor! Beni a n layacak ve sevecek ola n o
insanı bula mada n sıradan bir kız g i b i nasıl evlenebilirim?
Ah J a lem, iyi ki sen va rsın. sana her şeyim i açabiliyo­
rum , beni a n lamak çok mu zor aca ba? Bizler şa ir ru hlu in­
sanlar olara k doğ m uşuz dostu m, bu yüzden bu kad a r ız­
d ı rap çekiyoruz. Evlenmek ve b u raya bu h a ra beye çakılıp
ka l m a k; yeşil bile b u rada iç kapaya n çirkin bir ren k ol­
muş. Ben ki yeşili severim; bilirsin tek taşım züm rüttür, ama
b u ra n ı n yeş i l i bile soğ u k. Sanki sa h raya ta ş atmışla r, iş­
te bu şehir. Benim orada şimdi sara rmaya yüz tutmuş yap­
rakla r ı m ı çok a rıyoru m. Orada n geçmeni, benim için ba k­
manı çok isterim. Ya den iz? Ben l iği m i n ne;;esi, daya nılmaz
mavi l i k, ru h u m u n sol u k ti rşe h ü z n ü den iz, den izi a nlat
ba na Jale; Bogaz'ı, o buğulu mor tepeleri! .. Ba na sık sık yaz
ne olur. Orada ola n her şey ben i m için m ü h imdir. Şimdi bil­
sen her şey ve her yer hatta herkes bin kere daha g üzel
kıymetlerle gözü mde tütüyor. Burada ise,

23
O eski hücreye benzer ki ömrümün kederi
Çekilmiş ufk-i teselliye karşı perdeleri . . .

Ja lem, tek tesellim daha önce de bahsettiğ im kütüp­


ha ne. E n çok a radığımız kita pla r mevcut. Son olara k Ba­
ragan'ın Devedikenleri'ni oku d u m, tavsiye ederim . Her şe­
ye rağmen ben i şimdi oyalaya n bir düşünce de Kemal dön­
meden önce birl ikte seyrettiğ i m iz iki fi l m . Schumann'ın
Hayatı, bir de Hamlet. Kitty ise yen i geldi. Artık uyu mam
gerekiyor, ba şucu mda oku l u n a rka ba hçesinde çekti rd iği­
miz fotoğraf du ruyor Jaleciğim, hani çimen lere uzan m ışız,
sen, ben ve Sacide. O günler ne güzelmiş! Sacide de tele­
fonda geleceğini söyled iydi, a m a hiç vakti yok, sevgilileri n i
birbi rleriyle yarıştırıyor. Adeta bütün şeh i r a rkasına düş­
müş. Zaten bizim m i l let sa rı saç, mavi göz görmesin Ja le­
ciğim. Sen ve ben isted iğ imiz kada r güzel ola lım . . . Hele şu
sıra l a r a n laşıl a n Sacide'n i n göğüsleri de çok büyümüş;
hani ba na büyük göğüslü derlerdi, a ma bu bir acayip olmuş
ya da sutyeni bir ga rip, sanki iki huniyi doldurup takmış ger­
danına, s ipsivri iki uzantı a d a m ı n göğsünü delecek g ibi,
komik! Kendilerini, ben yatağa düşmeden bir gün önce la­
tif bir del ika n lının kol u nda gezerken görmek saadeti ne
eriştim; burun buruna geldiğ i m iz h a lde delika n lıyı çekip ta­
ba nları yağ layarak yıldırım gibi uzaklaştı. Ba na koca peşin­
de koştu ğ u m u ima eden dostu muzu görseydi n çok g ü ler­
d i n . Ne yazık Ja leciğ i m, ne old uğum uzu en yakın dostla rı­
mıza bile izhar edemeyecek kadar zaval lı ve aciziz! Ah bu ağ­
rıla r Jaleciğim, günde dört defa kin inli gripin kaşeleri bile az
geliyor. Ablam ayrıca Kepler d iye balıkyağlı bir malt hüla ­
sası a l mış kuwetleneyim diye, bense günden güne erimek­
teyim. Ne zaman iyileşeceğim kimbilir? Bana sık sık yaz dos­
tu m, ya naklarından öperi m .
Senin ferhunde

24
Jale han ı m,
Dün gece birlikte volta att ı ğ ı n ı z beyle ahenginizi boz­
mamak için yan ı n ı za gelmedim. Bug ü n öğlenden sonra,
15.00 s ı raları nda say ı n annenizden müsaade alarak ya­
hut almayarak benimle birlikte Trieste'yi gezmek istemez mi­
siniz? Bu limanı benden iyi kimse bilemez! Size bu sözleri
sabah güvertede burun buruna geldiğimiz halde güzel göz­
lerinizi benden kaç ı rd ığ ı n ız için söylemek fı rsatını bulama­
dım. Cevabı kitabı n arasına koyarsanız memnun olurum. Bil­
diğiniz gibi kamara m ı n kapısı hep aralı kt ı r.
Siz saat 15.00 s ı ralarında rıht ı m civarı nda olursanız
ben sizi görürüm. Allah, sizi iyi görebilmem için binlerce
göz ihsan etti bu seferde bana; sadece rıhtımda değil, dün­
yanın neresinde olursanız olun, siz istedikten sonra ben si­
zi mutlaka bulurum.

İhsan

25
Jale hanım,
Hayır, ben sizinle dost, arkadaş falan değilim. Bir kadı n­
la bir erkeği n arkadaş olmas ı n ı ve öyle devam edecekleri­
ni düşünmek bile istemem. O dedikleri haremağaları için doğ­
ru olsa gerek. Sizin ne diye dostunuz olacakmışım anlama­
dım. Benim bir sürü erkek arkadaşım, meslek arkadaşım, ho­
vardal ı k arkadaşım, meyhane arkadaş ım, astlarım üstlerim,
akrabalarım var. Hayatımda birçok da kad ı n oldu. D ü n kah­
vede görüştüğümüz gibi; yirmi altı yaşında dört yı ldır deniz­
lerde dolaşan bekar bir adam ım. Fakat itiraf ederim şimdi­
ye kadar sizin gibi bir kızla karşı laşmad ım ve sizi çok baş­
ka hislerle seyrettim, dinledim ve hayran kaldım. Bu duygu­
mun, hayranl ı ğ ı m ı n içinde dostluk da olabilir ama cinsiyeti
bell i bir dostluktur bu.
Eğer size şimdiye kadar tan ımad ığ ı n ı z erkekler sizin
arkadaş ı n ı z olduklar ı n ı söylüyorlarsa, sadece sizi kaçı rma­
mak için uyduruyorlar bunu. Dün bana biraz da övünerek bah­
settiğiniz arkadaş l ı klar ı n ı z ı dinlerken içimden biraz g ü l üm­
süyordum size, ama kendi düşünüşümü açı kça ortaya dök­
mek isterim.
Sizinle tan ıştık ve sizi çok beğendim, beğenmekten de da­
ha değişik bir şey. Allah ı n kotardığı bir rastlantı! Buna baz ı ­
ları, "kader" der. bazılar ı , dün bizi birlikte gören ikinci kaptan
gibi, "Kızı kafese koydun," der, bazıları da, "Bunda ne var?"
der. Şu var ki yazgılar, rastlantılar derken kendimin kafese gi­
rip girmediği münakaşaya değer.

26
İnsanlar çok çeşit çeşittir. Yaşayan her kafa için bir fikir ol­
duğu söylenir. Ben her insan gibi yalan söylesem de yalan­
dan nefret eden biriyim. O nedenle size karşı kardeşçe bir
dostluk duyduğumu iddia edemem. Ancak yanımda bulundu­
ğunuz sürece birkaç saat derin bir zevk duydum. Gemiye ge­
lirken ve sizden ayrıldığım andan itibaren de duyduğum ga­
rip azabı izaha dahi kalkışmak istemem. Seyahatin biteceği,
er geç ayrılacağımız düşüncesiyle harap bir vaziyette uyudum.
Gece yarısı annenizle birlikte mışıl mışıl uyuduğunuz kama­
ranın kapısı önünden birkaç kere geçtim, bir seferinde da­
yanamayarak tokmağı hafifçe oynattım. Bilmem uyandınız ve
ben olduğumu anladınız mı? Bundan böyle rüyalarınız ka­
pı tokmağının kıpırtısıyla bölünürse bilin ki o benim! Sizi ar­
kadaşça değil aşkla sevmeye hazır bir adam! Yolculuk sona
ermeden sizinle daha sık karşılaşmak ve konuşmak isterdim.
istediğiniz an kamarama uğrarsanız, size hem sevdiğinizi
söylediğiniz ve dün birlikte içtiğimiz Calvados'tan ikram eder,
hem de yarım kalmış sohbete devam ederek birbirimizi da­
ha iyi tanırız. İnşallah beni kadın erkek arkadaşlığına inan­
mayan biri olarak kaba bulmadınız?
Mektubun edası garip oldu. Size bambaşka yazmayı
isterdim. Harikulade bir kız olduğunuzu, çok cana yakın ol­
duğunuzu, sizi gördüğüm anda içimde kopan fırtınaları iti­
raf etmeyi çok isterdim. Bunu dün de istedim, fakat siz bel­
ki bilerek, belki de bilmeyerek sözümü ağzıma tıkadınız. Or­
tada aslında sadece bir bahane olan, Trieste hakkında coğ­
rafi malumatlar kaldı.
Hiç olmazsa bana o söylediğiniz Peride Celal hanımın Yaz
Sonu kitabını vermek üzere kamarama uğrayacağınızı ve gö­
rüşeceğimizi umut ediyorum.

İhsan

27
Jale hanım,
Mektubunuzla beni o kadar üzdünüz ki ne yapacağımı şa­
ş ı rd ı m . Bütün bunlar o patavats ı z ı n , "İ hsan bey, galiba Ja­
le han ım sizi arı yor," diye bağ ırmas ı ndan doğduğu için de
o kıza, zavallı n ı n belki de hiç günahı yokken düşman oldum.
Onunla aramda hiçbir şey yokken, sadece nezaketen konuş­
malar ı m ı za dayanarak bana öyle seslenmişken nasıl da
sizi teşhir ettiğimi düşü nebi ldi niz? Ona hiçbir şey anlatma­
dım, bu olası değil Jale hanım. Sizi kamaran ıza girerken gör­
düm. Konuştuk. O s ı rada o da ileriden döndü ve bizi gördü.
Elbette yapt ı ğ ı terbiyesizce bir şey ve ben onu görünce
selam bile vermiyorum artık.
Sizinle konuşamadığım için sizden bir mektup rica etmiş­
tim; bu mektup sizi göremediğim zamanlar bana manen bir
destek olacakt ı , onu okurken sizinle konuşuyormuş gibi
olacaktım. Sizi görüp, konuşuncaya kadar dakikaları sayı­
yorum Jale hanım. Bir gülümsemeniz, bir sevecen bakı ş ı ­
n ı z bana her şeyi u nutturuyor, s i z i n b u düşünceleri niz asla
akl ı ma gelmez ve rica ediyorum, eğer sizi kaybedeceksem
o kızla birlikte size geleceğim ve yüzleşeceğiz. Başka na­
s ı l ikna edebilirim sizi , bana yaz ı n lütfen , o kadar üzgü­
nüm ki bilemezsiniz.
Ekseriya gündüzleri konuşamadığımız halde, kulağı m ki­
rişte ve dimağ ı m sizinle meşgul olarak her gece saat 12'ye
kadar kamaramda sizi bekliyoru m. Sizi bir kerecik görmek,
yan ı n ı zda birazcık kalmak bile bana yetiyor. O cümlemi de

28
geri al ıyorum, sizi kıskanmaya hakkım yok ama bu elimde
olmayan bir şeydi.
Beni tanı mamanız, bana olan güvensizliğiniz beni öldü­
rüyor. Nurten hanımla yüzleşmek istiyorum ve buna müsa­
adenizi rica ederim, bana hemen bildirin .

İhsan

29
Jalem tat l ı evladım benim , iyi ki döndün
yaramaz kız . bir daha sakın habers iz , mek
tupsuz , telefonsuz bırakma beni. S en ora
larda eğl enirken ben neler çektim b i l iyor
musun? . Dün hava fenaydı , içim kasvetliy­
.

d i ; yürüdüm durdum Bornova yol larında ,


yağmur a l t ında ; zatürree olur sam s enin
yüzünd en , unutma ! Akşam ote lde mektubunu
bulamayınca öksüz gibi kaldım ; gittim tek
başıma içtim Şükran lokantas ında , ardından
otele dönüp odamdaki fareyle konuşarak
s ızdım kal d ım .
Bu sabah güneş vardı ve ben iyimserdim .
Bornova'nın arnavutkald ırımlı yol l a r ında
b i r l ikte yürüdük seninle . Evlat dedim ,
Zeki'yi d e görmüyordur , Reha'yı da , Çe­
t in'i de ! O beni düşünüyordur , burada ol ­
mayı isterd i , yanımda , kolumda . Topuklu
ayakkabılarla da hiç yürüyemezdi ; mecburi
koluma girerd i , ben de koltuğumun altın ­
da s ıkıştı rırdım kolunu , o b iraz utanır ,
sesini çıkaramazdı . Kerimlere inen Ayaspa ­
şa ' daki merdivenli yolu anımsıyor musun? . .
O yokuşu s eviyorum artık , Ker iml e r oradan
taşınsa da arayacağım orayı .
Öğl en nedense aniden ş ehre döndüm , mek ­
tubunu bulmak iç inmiş . zarfı öpüp kokla ­
mak , yüzüme . gözüme sürmek iç inmiş ! Gül -

30
me zaaflarıma kaka bebek , sen de benim ka ­
dar seversin inşal lah da anlarsın bir gün .
Mektubunda hep alay etmi ş s in beniml e
ama o l sun , sen yaz da istersen hepsi alay
o l s un . "Hiçb i r imizin a i l e s i konuşmamız
için bebek öğretmen l e r i tutmadı ! " d iyor­
sun . Canımc ığım , ben de konuşmayı bil iyo ­
rum ama yeterli değil demek istiyorum , ya­
ni yazarken daha iyi anlatab i l iyorum ama
o bile yeterli değil sana olan sevgimi an ­
latmaya . Ben a s ı l kar ş ı kar ş ıya , yüz yü­
ze olduğumuzda daha iyiyim sanıyorum . O va­
kit insan yüzüyle , kaş ları ve göz l e r iyle ,
dudakl arı ve boynuyla , alnıyla b i l e konu ­
şup duygularını aktarab i l i r .
Jaleciğim , seni öyle özledim ki , bak ben
bir şey düşündüm : cuma r t e s i saat ya rımda
buradan b i r uçak var , ll'de ç ıkarsam ye ­
tişirim , pazartesi zaten Bornova ' dayım . Bu
değil, gelecek cuma r t e s i aya rlayab i l i r im
bunu . Sen de bana ayır bütün gününü , o gün
i ş in de yok okulda , seni nas ıl bulucağı ­
mı , nerede bulaşacağımız ı bana yaz e mi
canım?
Jalem , çok iyimserim bugün , içim iç ime
s ığmıyor , odamdaki fa re b i l e s empatik gö­
rünüyor bana , arada b i r fütursuzca dola ­
ş ıyor karşımda ama gece çıkıp burnumu yer ­
s e ka r ışmam , s en d e burunsuz "di l s i z me ­
ee"yi hiç sevme z s in .

Ahmet

31
Ca n ı m J a leciğim,
Biliyorum ba na bir hayli dargınsın, fa kat emin ol elim­
de olsa her za man yaza rı m . Tesel l iyi sana yazma kta bu­
l uyorum biliyors u n . Kema l'e bile n e za m a n d ı r bir satır
yazm a d ı m . Deva m lı ateşim çı kıyor ve yatma k zorunda
kalıyoru m. Yatarken derin düşünme fırsatı buluyoru m.
Hayatı ma bir değ işiklik vermek istiyorum a m a bilmem
ya pa bilecek m iyim? Aslında ya rd ı m ına ihtiyacım var sev­
gili dostum . Verdiğin havadisler bana memnu niyet veriyor.
Ihsan ile olan durum, senin de ona ka�ı boş olmadığını gös­
teriyor. Kema l sa na Nejat'ı ta n ıştırdığında onun biraz
garip bir insa n olduğ u n u, ru hen çok zor olduğunu ve a ra ­
nızdakinin sürmeyeceğ ini söylem işti ba na. O n u n için so­
n uca şaşırmad ı m . Jale, bir ba kıma haklısın, bu nca işe
yara maz insan ı nereden bulduğumla a lay ediyorsun. Hak­
l ısın. Fa kat ben insanlarla meşgul olunursa onları değiş­
tirebiliriz diye düşünürüm. Nejat beni çok sever, ben de onu.
Çok okur, müzik sever, velhasıl konuşu lacak bir insand ı r.
Ama seninle bir şeyler ters gitmiş olabilir. Bana sorarsan
mesele ortada; birkaç hayranınız birden olmasından bu du­
rum: ne dersin? Ama hiçbiri de esaslı değ il d iyorsun. Ge­
ne de Nejat sana meşhur "de�er"i getirecek. Artık def­
teri a l ma k için nezaket göste rirsin ca n ı m !
Gaz.ap Üzümleri ni okudum, sana d a tavsiye ederim. Ak­
'

denizi de okudu m. Şaha ne, tavsiyene teşekkür ederim. Yi­


ne de ben perişan ruh u m u n tesellisini Cenap'ta buluyorum
Jale.

32
Bir tahassürle dem-be-dem dönerek
Eylemek cebhe-i hayata nazar
Bu azimette bir fecaat var!..

Biliyoru m üç yıldır ne Serveti F ü n u n'dan ne de tever­


rüm edebiyatından ya ka nı kurta ra madın diye a lay edecek­
sin, ama ah ne bileyim, maziyi çoktan arkada bıraktım, hem
de h iç dön memek üzere! Fakat istikbal ben i tatm in etmek­
ten çok uza k! içimde birçok a n lar bitmek tükenmek bil mez
bir yıkıntı, bir huzursuzl u k var. Bula madığım, bula mayaca­
ğım bir şeyi daima a rıyor g i biyi m . Nedir? Ben i mesut ede­
cek ne g i bi bir şeyd i r onu da bil m iyorum.

Sevgilim dinle, i�te bad-i hazan


Müteverrim misali öksürüyor
Hem de bir öksürük ki çok sürüyor.

Jale, mektubunda, "Beni ya da karşında kini hatta ken­


dini etkilemek için bu durumlara girmeyesin!" diyordun. Bu­
na hem a lındım, hem de sana hak verdim. Evet biz dostuz,
a m a sen benden çok ba şkasın, ben de senden! Ben ru h u ­
m u n her sızısın ı bir bir yaşa rı m . Adeta gözlerimden sıza r
acım, a ma sen nasıl sakin kalıyorsun? Kederden boğ u ld u ­
ğ u n u biliyoru m a ma o a nda b i l e tees s ü rü n ü zapt ed i p
ka rşında kine tesel l i vermeye ça lışıyorsu n. B u n u n la birl ik­
te bu fa rkın a n laşma mızı bozmamasını temen n i ediyorum.
Dostluğa ina nıyoruz. Birbiri m iz için e l i m izden gele n i yapa­
rız. Ba na öyle geliyor ki dostu m, d ü nyada saadet denen
bir şey yok, bizler boşuna çırpınıp du ruyoruz. Zaten r u h u ­
m uzu bütün çıplaklığıyla kimseye gösteremediğimiz için da­
ima yalnız ka lmaya mahkumuz. Boş felsefelere de nereden
daldım. Ca n ı n ı sıktı m , affet Ja l eciğim.
Son mektu bunda, biraz uça rı olmaya çalış demişsin.

33
l.aten hep öyle değil miydim? Ca nım macera istese, ama is­
temiyor. Bu a rada Sacide de ben i çok üzd ü . Bir gece onla­
rı küçük karde;;i Oğuz ve ağabeyiyle yemeğe çağırdık. Ablam­
lar yoktu. Ümit'le ben yemekler hazırlad ık. Gelgelelim birkaç
kadeh ;;ara pta n son ra Sacide ben i bir kena ra çekti ve ağa­
beyini ba;;ta n çıkarmaya ka l ka rsa m o da Üm it'e ka nca ta­
kacağını söyledi. Ağzım açık ka ldı Jale! Dü;;ün on bir ya;;ın­
daki çocuğa sulanmayla tehdit ediyor ben i . Sa n ki ağa beyi­
ne ben kuyruk sallıyoru m! Artı k ona, ben i mle tanı;;tığında n
beri adamın her g ü n bana telefon açtığını söylemek isteme­
dim. O g ü n, çok kızdım ve dedim ki: "Böyle bir ;;ey ya psa m sırf
sen tehdit ettiğin için yaparım, hem de senin ruhun duymaz.
Ama sana ka r;;ı bir aksülamelle ha reket etmek de benim gu­
ruruma dok u n u r. Ç ü n kü ben ;;erefl i bir insa nım." O g ü nden
beri hiç aramıyor beni. Bilirsin ben kolay kızma m ve sabırlı­
yımdır, ama solcuyu m diye böbürlenen bir i nsa ndan bu söz­
leri duymak öyle dokundu ki; ona ;;imdi be nim de ;;a;;tığım
bu ceva bı vermek zoru nda kaldığım için kendimden hicap edi­
yorum. Böyle bir ;;eyi nasıl söyleyebildi bana? Bence dostu m,
Sacide'nin ne solculukla ne yazarlıkla ilgisi var. Şa ir olma yo­
l u nda da değil, o n u n yol u çok ayrı, bizim m üsa maha mız ve
sevgimize dayanarak bizimle bir biçimde oyun oynuyor. Kim­
bil i r ha kiki duyg uları nedir ve arka m ızda n neler söylemekte­
dir. Hayır bu konuya kapa n mak istemiyorum. Heyhay! İnsan­
lar o kadar kaypak ki, böyleleri ben i derinden yaralayınca yok­
sa M'n in o sessiz ve temiz ilk sevg isine dönsem mi diyoru m.
Onunki kada rını bile bulmak belki de mümkün olmayacak! As­
lında yarın M çaya çağırmı;;tı beni. Ah bilmem ki layık old u ­
ğ u m uz saadete eri;;ecek miyiz b i r g ü n , yoksa h e p kazık m ı
yemek nasibim iz. Yaz ba na sık sık ne olur Ja lem. S a n a d a
kimi soracağımı ;;a;;ırıyorum. Reha? Ihsan? Zeki? Ahmet? Lis­
teye ba;;ka ları eklendi mi?
Senin Ferhunde

34
KENDİME O KADAR ACIYORUM Kİ. ÇÜNKÜ SENİN BAKIŞIN­
DA BİR İNSAN OLARAK TANITILDIGIMA ÜZÜLÜYORUM. TA­
NITILMAK BAŞKADIR, GERÇEK BAMBAŞKA. EVET SEVDİM
SANDIM, İNSAN GİBİYİM SANDIM. SANA BURADA KENDİM
İÇİN DEGİLİM DESEM İNANIR MISIN? TOPRAK BİR İLİGİN
ÇÖMLEGİDİR; KENDİ İÇİNDE UYUMLUDUR. SANA GÜLERDİM.
İNCE RUHLU GÜZEL DIŞVARLIK, NEDEN HİÇ KİMSEYİ SEV­
MİYOR DERDİM. ŞİMDİ İSE HER GÜN DOSTLUK, SEVDA,
SONSUZLUK, YANİ DÜŞÜNCELERLE SENİ KENDİMDEN ÜSTÜN
BULUYORUM. İNSAN SEVMELİDİR. AMA NEYİ SEVMELİDİR?
KİMİ SEVMELİDİR? NASIL SEVMELİDİR? BUNLARI SAKIN
RUHSAL BUNALIMLAR SANMA. BİLİNÇLİYİM. İÇ DİYE BİR ŞEY
VAR. KURTARILMAYI BEKLEYEN İÇLER, KURTARILMAYI BEK­
LEYEN DIŞLAR! HERKES, BÜTÜN EVREN BEKLİYOR! BİZİ.
BİLİCİ DEGİLİM.
HATTA DÜŞÜNDÜM DE, SENİNLE BİR GÜN KARARLAŞTI­
RALIM, İNSAN OLMADIGIMIZI İLAN ETMENİN, "KENDİNDE
İNSAN" OLMADIGIMIZIN BİR KUTLAMA GÜNÜ, KIRMIZI­
LARDAN BİR KIRMIZI. HER ŞEY söz'LE Mİ BAŞLADI, SEV'LE
Mİ, NUR'LA MI JALE? İŞTE ÖLÜ İNSANLAR OLDUGUMUZU KA­
BULLENMENİN GÜNÜ BİR KIYIYA GİDERİZ. DENİZ KIYISINA.
KUMSALA, DENİZ YARATIKLARININ UFALANMASINDAN OLUŞ­
MUŞ ANTİK KUM. ORASI BİZİM, İLERİDE HER NASILSA BİR
GÜN BİRBİRİMİZİ YİTİRİRSEK, NE DE OLSA YİTİRECEGİZ
ÖLEREK, ARTIK DÜŞÜNCE, SEVDA TOPRAK OLUR, MESKENİ­
MİZ OLSUN; ANIMSADIGIMIZ ZAMAN, YALNIZ DAHİ OLSAK
GİDELİM ORAYA, DÜNYADAKİ ANILARA, DOSTLUGA, SONSU-

35
ZA BAKMAK, BİR DAHA ONLARI CANLANDIRMAK ADINA
KOŞALIM, HER YIL O GÜN O SAAT VARSAK BULUŞALIM,
YOKSAK TEK TEK.
DENİZİ İKİMİZ DE SEVERİZ, NE DERSİN? YILLAR YILLAR
SONRA DA YAGMUR YAGSA, GÜNDELİK KAFALARDAN ARINA­
RAK KİM ÖNCE ÖLMÜŞSE KALAN ONU ANSIN. O KUTSAL
YERDE ORASI BİR TAPINAKTIR ARTIK, GEÇMİŞİ DE DÜŞÜN­
MEK İÇİN DAHA RAHAT BİR VÜSAT BULABİLİRİZ ALNIN AK­
LIGI GİBİ, ALIN KEMİGİNE YAPIŞIK OLAN KUTSAL ET! ÇÜN­
KÜ KİMİ DURUMLAR İNSANI DÜŞÜNMEKTEN DE ALIKOYU­
YOR, ÖRNEGİN EVLERİMİZ. BİRİ YATAN BİRİ KALKAN ANNE
VE BABALAR. ŞİMDİ BİR İCAT ÇIKARDILAR, ANNEM BABAMIN
BİR SECCADE BOYU GERİSİNDE NAMAZA DURUYOR! BUNA
GÜLÜMSEYECEKSİN!
BULUŞMAK İÇİN DAHA GÜZEL YERLER DE DÜŞÜNE BİLİ­
RİZ. ÇAMLIK GAZİNOSU KÜÇÜKYALI'DA. HANİ DALLARINI
DENİZE DOGRU AHTAPOTÇA UZATMIŞTIR , YAKALAMAK ÜZE­
RE GÜNEŞİ, BÜYÜKADA DA VAR; GİDERDİK, REHA KARŞILAR­
DI BİZİ, MEZ GAZİNOSU YA DA AYAZMA, o ıssız, YEŞİLLİK
DOLU KUYTUSU ARNAVUTKöY'üN, CENNET BAHÇESİ? ..
DOGANIN KÖKLERİ DE VAR, YOKLUGUN BİLİNÇSEL BÜ­
TÜNLÜGÜ.

SENİN ZEKİ

36
Jaleciğim yazın, yazın ellerimin arasında; ruhunu tutuyorum
san k i , bunca zamandan sonra tam beni unuttun ya da da­
rıldın derken. Aklımın ermediği, hatırlamadığım bir sürü de­
dikodu yüzünden boşu boşuna evhamlar etmişsin dostçuğum.
Tevekke l i i çten bi r sıkıntı duyuyordum ve yazamıyordum sa­
na. Senin de ne kadar sıkı ld ı ğ ı nı anl ıyorum ş i m d i .
Dostum, bizim aramızı açmak istiyorlar. B u ! Başka hiç­
b i r şey değ i l . E rg i n buda lası kend i s i n i reddedi nce m i a k ­
l ı na g e l m i ş sen i n i ç i n ö y l e şeyler anlattığım . Kendi s i ne so r
baka l ım, hayatta en çok değer verd i ğ i m, en dü rüst a rka­
daş ı m ı n sen o l duğunu kaç kere d i n l e d i benden. Yal an ca­
nım ! Ferhunde'nin anlatt ı k l a rı da seni etk i lemiş anlaşılan.
Ne a n l attı ğ ı n ı b i l miyorum ama dansa g i tti ğ i m i z i, eğ len­
d i ğ i m i z i ima ettiğ ine g ö re demek ki sana bir sü rü saçma­
l ı k yazmış. N e i se, b i z i m dost l uğumuzun a rasına h i ç k i m ­
s e g i remez, b e n sana h e r şeyi h e r zaman söylem i ş i m d i r ve
senden asla g i z l im o l mamıştır. N eden yalan söyleyey i m k i
Jale? Ben ancak ben i an lamayacak ya d a ayıp layacak
insan lara yalan söylerim. Sen ben i h i ç b i r zaman ayıp lama­
d ı n k i ! B ana i nand ı ğ ı na em i n i m, ama b i r şüphe dalgası­
nın bile a ramıza g i rmesine müsaade etmeye l i m dostum ne
o l u r. Sen ben i m b i ri c i k dostumsun, sen in katıksız, sağ l am
dostl uğ un, riyadan uzak ayd ı n l ık g ö z l e rin, ben i m l e daya­
nışman ve bu rahatlık . . . Başka k i m i n l e bun l a rı duyab i l i ­
r i m can ı m ? G ün l erd i r i ç i m sıkı ldı, Ja l e neden m e ktup
yazmadı d iye rahatım kaçtı . B i z i m dost l uğumuzun derin
ussal b i r anlamı var, bu kad ı n erkek bağ l ı l ı ğ ı g i b i hiç de-

37
ğ i l . B unu ö y l e z ı rtl a r, p ü s ü r l e r, h ı rt l a r h i ç bozamaz. S e n i
sev iyo rum can ı m dostum, u l a n o kuyan d a a ş k b i l mem
nesi zanneder ! Aman ne umu rum !
G eçen mektubumda da bahsettiğ i m g i b i b u rada süksem
m üth iş. Y ü z ve fizikçe çok değ i şti m . Ağabey i m l e iyi a n l a­
ş ı yo ruz. M edeni b i r adam, ben i m l e b i r l i kte karı c ı ğ ı n ı n
kendisini a l datt ı ğ ı n ı v e başkasına kaçtı ğ ı n ı unuttu b i l e ! B i r
a ra o n u n l a v e ço k zen g i n uzak b i r a k rabam ı z l a İ stan­
bu l 'a gel eceğ i z, mutl aka sana yaz a r ı m, b u l uşuruz can ı m .
G el i rken el ime sıkıştı rd ı ğın kita p l a r ı n i kisi n i de o kudum
dostum, bana sorarsan H onore de Ba lzac sam i m i değ i l; ne­
den l e ri n e g e l i nce sa na uzun uzun a n l at ı r ı m . B en i m dene­
yim l erim başka tü r l ü can ı m !
Aile Çemberi'ne g e l i nce, b e l k i de ya l n ı z v e küskü n b i r
saatimde o kuduğum i ç i n duygularım çok değ işik. Adeta b i r
g i rdaba yakalandım v e kendi m i bi r lab i rentin ortasında bul­
dum. Zaten b e l k i de ben asl ı nda tam te rs i n i g ö ste rmeme
karşın ço k i radesi z ve zay ı f ı m ve i le rde de bundan ço k za­
ra r edeb i l i ri m . Döniz H e rpen ' i n ı zd ı ra p do l u hayatı bana
o kada r cazi p g ö ründü ki, b i r a ra ağabey i m bana ne o l d u
d iye e n d i ş e l e n e re k, b e n i zo r l a gece l o ka l l e re götürdü.
H atta b i r seferi nde Ferhunde'yl e karş ı l aştı k. Yan ı nda o tip­
s i z sevg i l i s i v a rd ı .
K i m i vakit bambaşka b i ri o l uy o r u m . H e r an başka b i r
yaşam düşün üyo rum. Bana en ço k mutl u l u k ve ren i kab u l
etmemek apta l l ı k o l u r tab i i . İ şte bunun hang i s i o l du ğ u n u
b i l em iyorum. İ şte gene romanti kl eşti m!
B u rada E rg i n'den son ra yeni bir aşı ğ ı m o ldu. Yaş l ı ca b i r
bey ama ç o k zen g i n d i . B ütü n çı l g ı n l ı k l a rı yap ı p sepetl edim
m o ruğu ! G a l iba ben i m kada r çabuk değ i şen ve sürek l i e l ­
d e edemed i ğ i şey l e r i n peşi nde koşan, her an b i rb i ri n i n z ı d­
dı o l an ve sonunda kendi n i tan ıyamaz o l an b i r insan dü nya­
da mevcut değ i l d i r. Bu neden böy le dostum b i l m iyorum.

38
İ stan b u l 'u ço k özled i m . B u kentte i nsan l a r d ö k ü l üyor
dostum, İ sti k l a l Cadde s i ' nden şöy l e b i r geçi ve rseyd i m
ş i mdi; A l i pek'te nefis b i r bo rdo kadife g ö rmüştüm; Daryo,
Zara, S i l v i a, N ec m i R ı za, Ko l l aro . B e n i m i ç i n gezi n o ra­
l a rda, vitri n l ere bak, ben de yakında ge leceğ im bi ricik sev­
g i l i dostum.
G ö z l e r i nden öperi m .

Sacide

39
Bu gece mektubunu aldıktan sonra içmem ge ­
rek ama önce yazıyorum . Zaten aske r l ik mu ­
sibeti kafi asap bozuyor , sense uzaktasın ,
bari böyle üzmesen beni . "Ben bir şeye ka ­
rar vermiş değilim , kendi kendini kışkırt­
ma , ben s eni bir dos t , arkadaş olarak gö ­
rüyorum , " diyorsun . Sana dünyayı göremeye ­
cek kadar bağl andım , sense nas ıl bu kadar
kat ı olabiliyor sun? Ne biçim s evgi bu se­
nirıkisi? Sevgi ve inanç birlikte yürür , in­
san sevdiğine inanır; körü kö rüne inanır
yahut inanmadığını hiç sevmez , sende bu me ­
kanizma nas ıl başka türlü işliyor böyle ?
S eni s eviyorum v e h e r s evenin hakkı
olan s evilmek ihtiyacıyla kıvranıyo rum ,
s ense sürekli enge l l e r koyuy o r sun araya ,
sanki beni sevmek bir zül o luyo r sana !
Bence , z o r l a sevmemeye ç a l ı ş ıy o r s un be ­
ni . Bir kadın bu kadar sevi l di mi mut l a ­
ka seve r ; s en de b eni seveceks in ama s e ­
veceksin !
Şu anda uçak biletim elimde ağl ıyorum ,
ge lmemi neden i s t iyo r s un öyl ey s e, b i r
"dostu" görmek için mi? Düşünüyorum da , iki
ö z l emli a ş ık gibi kucaklaşacak yerde an ­
lams ız duygularla mı duracaks ın kar ş ımda?

40
S enin ö z gü r lüğüne falan ka rıştığım yok ,
sana güvenim sonsuz . Reha ' yla da görüşe ­
b i l i r s in Zeki ' ye d e gidebilirsin . bütün
dünyayı da sevebilirsin , bir tek beni sev ­
me ! Ah nas ıl yaşayacağım ben?
Beni üzmekten zevk mi al ıyo r sun yoksa?
Belki de! . . Öyleyse unutalım he r şeyi . Or­
han' la S evim nas ıl l a r ? Çömlek boyuyor mu­
sun sıkıldıkça , ş iir yazıyor musun? Her gün
mektebe uğruyor musun gene?
Jalem, seni bütün günahl a r ınla o lduğun
gibi seviyorum , elbette istediğini seçmek ­
te özgürsün; ama beni seçme z s en ben ağla­
rım kaka bebek !

Di l siz Meee

41
Ja le; sevg i l i Jale! Yega ne dostu m, sevg ilim, dostum, dos­
tu m !
Mesud u m, evet, seviyo rum, çok mesud u m , bütü n ço­
c u k l u k hayalle rim izde özlem i n i çektiğ imiz o aşkla ka rşılaş­
tı m ! İ n a n m ayaca ks ı n a m a haya lleri m i n erkeğ i n i buld u m ! . .
A h ; h a tıra defte rime s o n u nda d ü n a kşa m ne yazd ı m
ba k: "Al l a h ı m sa na ç o k ş ü k ü r, ben i mesut ettiğ i n i ç i n
sa na i na nacağ ı m a rtı k." Ah! G ü l m e sa kın Jaleciğ i m , Al­
la ha se n i n de ka rş ı na seveceğ i n biri n i çıkarması için d u a
etti m . H eyeca n b i r tufa n g i b i bütü n ru h u m u n etrafında
dön üyor, son ra o hafiflem i ş rüzg a r olan ru h u olduğu yer­
den kaldırarak a rş-ı alaya doğru sürükl üyor. Bekir! Düşün­
d ü kçe evet aynen böyle bir tufa n; n efe s i m i kese n, zih n i­
mi a l la k bulla k edip. saadetten ayaklarımı yerden kesip be­
n i u ç u ra n bir tufa n bu a ş k denen şey. D u r biraz! Bekleyi p
kend i m e gelemezsem h içbir şey yaza mayacağım dos­
tu m. d u r! ..
Her g ü n telefon ediyor, g ü nde üç defa, beş defa. Bir se­
sini duyayım ded i m, d iyor. Telefon ettiği m u ha llebici demiş
ki, oğl u m sen b u kızı bir a n evvel al da telefon parasından
ku rtul! .. Ah evet seziyordu m ama sa na bile yazmadım, çün­
kü o kadar ta l i h sizim ki ne de olsa bu da ol maz diyord u m .
Kema l'in bir a rkadaşı. a rada sırada uğ ruyor, beni evden alı­
yor, birlikte yü rüyord u k. Çi rkin bir yüzü n a ltında, a ltından
bir ka l p Jalem! H a sta l ığım uza m ıştı; her a kşam hafif bir
ateşim çıkıyordu; g ü ndüzleri m i pineklemekle geçiriyord u m ;
b u şehre a l ışmak i m kansızdı; h e r şey, h e r şey beni bedbaht

42
ediyordu! Oysa ;;imdi!.. Şimdi ben i bir seven ve anlaya n va r
dostu m ! ! ! Bu ne demek bilemezsin. Ne ate;;im ç ı kıyor, ne
içim sı kılıyor!?! Ah ka rde;; i m i bile, Ü m it'i bile seviyor o. O,
herkesi seviyor; her ;;eye kıymet veriyor! insa n sevg isine
i n a n ma mayı kendime o kada r telkin etmişken işte beni bi­
le elde etti. Abla m da seviyor onu. Alla h ı m ne kadar iyi, g ü­
zel (evet g üzel), a kı l l ı, büyü k bir insan o!
Kemal a rtık ba na h iç yaz mamaya ba şla m ı ştı. Ama
şaşırm ıyordum, böyle olacağ ı n ı biliyord u m . Jalem üzül­
düğümü sa nma. Evet ;;üphesiz ki Kemal'i kaybetmek iste­
mezdi m a ma bir ya nda n da öyle iyi bil iyord u m ki o n u n be­
n i unutacağ ı n ı . Bir kere çok kısa bir zama nda pek çok
sevd iği ve birçok fed a ka rl ı kl a rı esirg e m ed iğ i bir başka
genç kızı u n utarak beni sevmişti. Ben i de o kadar kısa bir
za ma nda unutma sı norma ldi. İkincisi ben Selanikli değilim;
a ilesi n i n ben i a l ması çok ş ü pheliydi (bir mücrimmişim gi­
bi). Ü çüncüsü ben i m annemin de onu iste mezliğ ini ortaya
koya rsak işin içinden çıkma k zorlaşıyordu. Öyle asil bir ru­
hu var ki Bekir'in, Kemal hakkında en ufak bir imada bile bu­
lun muyor. Belki de Bekir olmasayd ı Kemal'den ayrılmak be­
n i muzdarip edebi lecekti . . .
Sa n ki birbiri miz için doğ muşuz; o da son ba h a rı ve yü­
rü meyi seviyor, o da solcu, söylememe l üzum yok benden
çok ileri ve dolayısıyla okumayı seviyor! Operaya gidiyoruz,
münazaralarda konuşuyor; onu d i n lerken bin kat daha
çok sevdim, dinleyen lere öyle hakim ve sem patik ki; çayla­
ra da gidiyoruz, o da dansı çok seviyor! Bu yıl avukat
olacak, askere g idecek ve stajdan son ra evleneceğ iz. Ne
kadar mesut ve ne kadar heyeca n l ıyı m . Çok yorgun olmam
gerektiğ i n i biliyorum a ma yorulm uyorum! Bir tek endişem
var: ya hastalanırsam; o hasta la nırsa; ya ben ölürsem; sa­
adeti bu kadar yak ı n ı mda tefrik etm işken ya ona bir şey
olursa; ya hastalığım ciddi ise! Heyhay! Dostum!

43
Bizi raptey/eyen bu hissiyat
Daha kaç hafta berdevam olacak?
Bu muhabbet, bu iptila, bu hayat
Yine ewelkiler gibi solacak ...
mı?

Ja leciğim, a n la ş ı l a n çok meşgulsü n gene. Bu kada r


uzun a ralar verd iğine göre mektupları na? Belki d e şii rleri­
ne kapandın gene. Ben a rada bir kara l ıyorum a ma değer­
li bir şey çıkm ıyor. O benden ısrarla şiirlerimi oku m a m ı is­
tiyor ama cesa retim yok dostum. Korkuyorum; ya şiirleri­
mi beğenmez de benden de soğursa, hayır hayır asla ona
okuya ma m yazdıklarımı. Zaten artık şiir m iir umurumda de­
ğil. Aşk her şeyi unutturdu ba na. insan bu kadar umut do­
luyken şiir yaza maz Ja leciğ i m . Şiir a ncak bedba htken, ız­
d ı rapla tere n n ü m edilebilen bir şeydir. Nazı m Hikmet bir is­
tisnadır. Ben haddimi bilirim. Sanatı daha doğrusu şiiri terk
ed iyor, onun yerine aşkı a l ıyorum dostum! Aşk m üthiş bir
şey! Korkunç bir şey bile denebi l i r! Ama inan ki dostlukla­
rı asla öldürm üyor. Bilakis seni, Sacide'yi eskisinden çok se­
viyor ve sizle rin de mesut o l m a n ızı istiyorum.
Seni h içbir zama n unutmayaca k kardeşi n . Sizinki lere
sela m .
Ferhunde

Radyoda Chopin çalıyor, ba//ade. Hatırlıyor m u s u n fi l m i n


s o n sah nesi n i? Tuşla ra d a m layan ka n ben i n e kada r ağ­
latm ıştı. Oysa şimdi ebedi bir saadet şarkısı g ibi geliyor
bana, hüzün vermiyor artık. Aşk var dostum, aşk var ve her
şeyi iyi ed iyor aşk, d ü nyayı g üzelleştiriyor. İnsa n ruhu
a ncak aşkla şa h i kasına kavuşuyor! . .

44
Jale, sevgili ben'im,
istanbul'daki konuşmalarımızdan, beni çok havai biri
olarak tanıdığın anlaşılıyor. Gemideki o seferde, seni henüz
tanımadan evvelki hayatımla seni tanıdıktan sonraki o ka­
dar değişik ki bazen ben bile kendimi tanıyamıyorum. Hak­
lısın, "kadınlardan, kızlardan başımı kaşıyacak halim yok­
tu". Artık o günlerle beni yargılama güzelim. Ben sana aşı­
ğım. O günler milattan önceydi. Sana ve belki garibine gi­
decek ama seninle birlikte Allahıma döndüm. Annem hafi­
zedir Jalem ve ben küçükken bana da Kur'an-ı Kerim'i öğ­
retmiştir. Fakat ben okulda ve gençlik yıllarımda onu bir
kenara koyup hayata dalmışımdır. İşte seninle birlikte yeni­
den imana geldim! Gülme bana sevgilim, beni yavaş yavaş
tanıyacaksın ve tanıdıkça bin kez daha çok seveceksin; bu­
na ben de inanıyorum, sen de inan.
Gemideyken o havailiklerime bakarak sana o ilk verdiğim
mektubu geri vermiş ve "Pek cüretkarsınız," demiştin. Evet
görüyorsun senin onayını aldıktan sonra yapamayacağım
şey yoktur. Seni bütün mevcudiyetinle, bütün ruhunla, vü­
cudunla ve her şeyinle sevdiğimi anladın artık.
Jale'ye hayat arkadaşlığımı teklif etsem ve o da kabul et­
se acaba onu mesut edebilir miyim diye iki gece sabahla­
ra kadar düşündüm ve kararımı verdim.
Bu kararımın her şeyden daha ciddi olduğunu sana şe­
refimle temin etsem ve Allahın bana bahşettiği bütün imkan­
ları kullanarak vücudumdaki ve kafamdaki bütün enerjiyi se­
nin uğruna sarf edeceğime gene Allahın huzurunda yemin

45
Another random document with
no related content on Scribd:
PLATE CCCX.

S TA C H Y S C O C C I N E A .
Scarlet Clownheal.
CLASS XIV. ORDER I.
DIDYNAMIA GYMNOSPERMIA. Two Chives longer. Seed naked.
GENERIC CHARACTER.
Calyx. Perianthium monophyllum, tubulatum, angulatum,
semiquinquefidum, acuminatum, persistens; dentriculis acuminatis,
subulatis, subinæquale.
Corolla monopetala, ringens; tubus brevissimus; faux oblonga, ad basin
deorsum gibba; labium superius erectum, subovatum, fornicatum, sæpe
emarginatum; labium inferius majus, trifidum lateribus reflexum; lacinula
intermedia maxima, emarginata, replicata.
Stamina. Filamenta quatuor, quorum duo breviora, subulata, ad latera
faucis recurvata. Antheræ simplices.
Pistillum. Germen quadripartitum. Stylus filiformis, situ et longitudine
staminum. Stigma bifidum, acutum.
Pericarpium nullum. Calyx vix mutatus.
Semina quatuor, ovata, angulata.
Empalement. Cup one-leaf, tubular, angular, five shallow clefts, taper,
permanent; toothless taper, awl-shaped, nearly equal.
Blossom one petal, gaping; tube very short; mouth oblong, hunched
downwards towards the base; upper lip upright, rather egg-shaped, arched,
often notched at the end; lower lip large, three-cleft, side ones reflexed; the
middle segment, which is the largest, notched at the end, and folded back.
Chives. Four threads, of which two are shorter, awl-shaped, bent to the
sides of the mouth. Tips simple.
Pointal. Seed-bud with four divisions. Shaft thread-shaped, of the length
and situation of the chives. Summit cloven, sharp-pointed.
Seed-vessel none. The cup scarce changed.
Seeds four, egg-shaped, angular.
SPECIFIC CHARACTER.
Stachys verticillis sexfloris; foliis ovato-oblongis, basi cordatis, crenatis;
floribus coccineis.
Clownheal with six flowered whorls; leaves oblong-egg-shaped, heart-
shaped at the base, scolloped; flowers scarlet.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. The Cup, natural size.
2. The Blossom cut open, with the chives in their place.
3. The Seed-buds and Pointal, the summit detached, magnified.
4. The Seed-buds, magnified.
Although this species of Stachys must be considered as an herbaceous plant,
yet the stem, if kept in the green-house, may be preserved; and therefore, as
it is too tender to bear our winters, in the open ground, we must consign it to
that station. It is a native of South America; is easily propagated by cuttings;
flowers in the month of July, or August, and thrives in rich mould. The
figure was taken from a plant in the collection of J. Vere, Esq. Kensington
Gore, where, we believe, it flowered for the first time in Britain.
PLATE CCCXI.

G E R A N I U M P I N N AT U M .
Winged-leaved Geranium.
CLASS XVI. ORDER IV.
MONADELPHIA DECANDRIA. Threads united. Ten Chives.
ESSENTIAL GENERIC CHARACTER.
Monogyna. Stigmata quinque. Fructus rostratus, penta-coccus.
One Pointal. Five Summits. Fruit furnished with long awns, five dry
berries.
SPECIFIC CHARACTER.
Geranium foliis pinnatis; foliolis subrotundo-ovatis, hirsutis; floribus
flavis, staminibus quinque fertilibus; scapo polystachio; radice tuberosa.
Geranium with winged leaves; leaflets rather round-egg-shaped, and
hairy; flowers yellow; five fertile chives; flower-stem branched; root
tuberous.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. A Flower-cup, natural size, cut open.
2. The Chives and Pointal, natural size.
3. The Chives cut and spread open, magnified.
4. The Pointal and Seed-bud, magnified.
The specific title of this plant, originally, belonged to a species which is,
now, confounded amongst the numerous variety of Geranium lacerum. And,
indeed, the present plant is taken as a synonim, by Willdenow, with G.
astragalifolium, of which we have given a figure in a preceding number. This
was among the first of the tuberous kind of Geraniums known to our
gardens. Mr. F. Masson, according to the Kew Catalogue, first introduced it
to the Kew Gardens in 1788. It has nothing particular in its character to
require a different treatment from the rest of the tuberous species. Our
drawing was made from a plant in the Hammersmith Collection, in March
1801.
PLATE CCCXII.

STYPHELIA VIRIDIS.
Green-flowered Styphelia.
CLASS V. ORDER I.
PENTANDRIA MONOGYNIA. Five Chives. One Pointal.
ESSENTIAL GENERIC CHARACTER.
Calyx imbricatus. Corolla tubulosa. Stamina fauci inserta. Drupa
quinque-locularis. Semina bina.
Cup tiled. Blossom tubular. Chives inserted into the mouth of the
blossom. A pulpy berry with five cells. Seeds by twos.
See Styphelia triflora. Pl. LXXII. Vol. I.
SPECIFIC CHARACTER.
Styphelia foliis utrinque acuminatis, obliquis, acutis, glaberrimis; floribus
axillaribus, solitariis, viridibus.
Styphelia with leaves tapered to both ends, oblique, pointed, very smooth;
flowers grow from the insertion of the leaves, solitary and green.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. The Cup of a flower, natural size.
2. A Blossom, with the Chives in their place, cut open.
3. The Seed-bud, Shaft, and Summit, the Summit magnified.
Few of the plants from New Holland have excited more admiration than the
Styphelias; the S. tubiflora figured in the New Holland botany of Dr. Smith,
the S. triflora given in the first Vol. of this work, our present plant, together
with the numerous other species already known from dried specimens, lead
us to conjecture that the genus is as copious as any, Banksia not excepted,
from that country. This plant grows to the height of two feet, or more; the
flowers nearly covering the branches. It is rather delicate, requiring but little
water, in the winter months; as it is certain to perish, if kept wet any
considerable time. Is propagated by cuttings, and must be kept in a small pot,
proportional to the size of the plant, in very sandy peat earth. Our figure was
taken from a plant in the Hibbertian collection, in the month of April, 1803.
All the plants, at present in Britain, of this species of Styphelia, are the
offspring of one solitary seed, received by Messrs. Lee and Kennedy from
New Holland, in the year 1791.
PLATE CCCXIII.

JUSTICIA LUCIDA.
Shining-leaved Justicia.
CLASS II. ORDER I.
DIANDRIA MONOGYNIA. Two Chives. One Pointal.
GENERIC CHARACTER.
Calyx. Perianthium monophyllum, minimum, quinquepartitum, acutum,
erectum, angustum.
Corolla monopetala, ringens; tubus gibbus; limbus bilabiatus, labium
superius oblongum, emarginatum, labium inferius ejusdem longitudinis,
reflexum, trifidum.
Stamina. Filamenta duo, subulata, sub labio superiore recondita. Antheræ
erectæ, ad basin bifidæ.
Pistillum. Germen turbinatum. Stylus filiformis, longitudine et situ
staminum. Stigma simplex.
Pericarpium. Capsula oblonga, obtusa, basi angustata, bilocularis,
bivalvis; dissepimento valvulis contrario, ungue elastico dehiscens.
Semina subrotunda.
Empalement. Cup one-leaf, very small, five-divided, pointed, erect,
narrow.
Blossom one petal, gaping; tube hunched; border two-lipped; the upper
lip oblong, notched at the end; the under lip of the same length, reflexed, and
three-cleft.
Chives. Two threads, awl-shaped, hid under the upper lip. Tips upright,
two-cleft at the base.
Pointal. Seed-bud top-shaped. Shaft thread-shaped, the length and
situation of the chives. Summit simple.
Seed-vessel. Capsule oblong, obtuse, narrowed at the base, two-celled,
two valved; the partition opposite to the valves splitting from an elastic claw.
Seeds roundish.
SPECIFIC CHARACTER.
Justicia spicis terminalibus; floribus subcapitatis; foliis elipticis, nervosis,
bullatis, lucidis; corollis bilabiatis, labio superiore lanceolato; caule
fruticoso, glabro.
Justicia with terminal spikes; flowers grow nearly in heads; leaves
elliptic, nerved, blistered, and shining; blossoms two-lipped, the upper lip
lance-shaped; stem shrubby, smooth.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. A Blossom cut open, with the Chives in their place.
2. The Cup and Pointal.
3. An unripe Seed.
Most of the species of this genus of plants have hitherto been considered of
little value in our collections, as few of them have woody stems, and from
that character have a weedy appearance. This plant however is an exception,
and is well worthy a place in collections where ornament only, not variety, is
studied. It grows to the height of three feet, flowers in the month of August,
is easily increased from cuttings, and may be kept in the hot-house, out of
the bark-bed. The Justicia coccinea and this plant approach in the appearance
of their flowers and habit; but the leaves differ much as well as many other
minuter parts. It is a native of the East Indies, and was introduced about the
year 1794. Our figure was taken from a plant in the Collection of G. Hibbert,
Esq. Clapham Common.
PLATE CCCXIV.

ITEA SPINOSA.
Thorny Itea.
CLASS V. ORDER I.
PENTANDRIA MONOGYNIA. Five Chives. One Pointal.
GENERIC CHARACTER.
Calyx. Perianthium monophyllum, quinquefidum, erectum, acuminatum,
minimum, persistens, laciniis acutis, coloratis.
Corolla. Petala quinque, lanceolata, longa, calyci inserta.
Stamina. Filamenta quinque, subulata, erecta, longitudine corollæ, calyci
inserta. Antheræ subrotundæ, incumbentes.
Pistillum. Germen ovatum. Stylus cylindraceus, persistens, longitudine
staminum. Stigma obtusum.
Pericarpium. Capsula ovata calyce multoties longior, stylo muconato,
unilocularis, bivalvis ex duabus coalita apice dehiscens.
Semina numerosa, minima, oblonga, nitida.
Empalement. Cup one-leaf, five-cleft, upright, tapered, very small,
remaining, segments pointed, coloured.
Blossom. Petals five, lance-shaped, long, inserted into the cup.
Chives. Five threads, awl-shaped, upright, the length of the blossom,
inserted into the cup. Tips roundish, laying on the threads.
Pointal. Seed-bud egg-shaped. Shaft cylindrical, permanent, the length
of the chives. Summit obtuse.
Seed-vessel. Capsule egg-shaped, much longer than the cup, tapering
into the shaft, one-celled, two-valved of two joined, splitting at top.
Seeds numerous, very small, oblong, shining.
SPECIFIC CHARACTER.
Itea foliis cuneiformibus, emarginatis; spinis axillaribus.
Itea with wedge-shaped leaves, notched at the end; spines grow at the
insertion of the leaves.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. The Empalement, magnified.
2. A Flower complete, magnified.
3. The Chives and Pointal, magnified; part of the cup and the petals
taken away, to shew the insertion of the Chives into the cup.
4. The Pointal, magnified.
This plant is a native of New Holland, and was introduced from thence by
the Right Honourable the Marchioness of Rockingham, at the same time
with the Bauera rubioides of this work; and from a specimen communicated
by her Ladyship in September, 1801, our drawing was taken. It is a hardy
green-house plant, continuing in flower from August till December; makes a
very bushy handsome shrub, especially when planted in a conservatory. Is
easily propagated by cuttings, made in the month of April, and kept on a
gentle heat until they are rooted. It thrives most in sandy peat, with a small
mixture of sandy loam.
PLATE CCCXV.

ORCHIS BICORNIS.
Two-horned Orchis.
CLASS XX. ORDER I.
GYNANDRIA DIANDRIA. Chives on the Pointal. Two Chives.
ESSENTIAL GENERIC CHARACTER.
Nectarium corniforme pone florem.
Honey-cup like a horn behind the flower.
See Orchis ciliaris, Pl. XLII. Vol. I.
SPECIFIC CHARACTER.
Orchis bulbis indivisis; corollis galea bicalcarata; labio quinque-partito.
Orchis with undivided bulbs; helmet of the blossom two spurred, lip five-
parted.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. A Flower, natural size.
2. The same, magnified, with the front petals cut away to expose the
parts of fructification, one of the chives being liberated from its
cell.
This singular little Orchis was first introduced to us, from the Cape of
Good Hope, by Mr. F. Masson, in 1787, but has been lost to our gardens
since near that time till last year, when we had the pleasure of seeing it again
in the collection of T. Evans, Esq. Stepney; but we much fear, without a
fresh supply of roots, it will again soon stand but as a name in our
catalogues. It is a very tender and delicate plant; and, like nearly the whole
of this natural order, difficult to propagate or preserve in a cultivated state;
wherefore we cannot pretend to recommend any particular method. The bulb
which flowered at Stepney was planted in sandy peat, and appeared in good
health. It flowers in September, loses its leaves soon after flowering, and is
extremely fragrant.
PLATE CCCXVI.

O L E A A P E TA L A .
Petal-less Olive.
CLASS II. ORDER I.
DIANDRIA MONOGYNIA. Two Chives. One Pointal.
GENERIC CHARACTER.
Calyx. Perianthium monophyllum, tubulatum, parvum; ore
quadridentato, erecto, deciduum.
Corolla monopetala, infundibuliformis; tubus cylindraceus, longitudine
calycis; limbus quadripartitus, planus; laciniis subovatis.
Stamina. Filamenta duo, opposita, subulata, brevia. Antheræ erectæ.
Pistillum. Germen subrotundum. Stylus simplex, brevissimus. Stigma
bifidum, crassiusculum; laciniis emarginatis.
Pericarpium. Drupa subovata, glabra, unilocularis.
Semen. Nux ovato-oblonga, rugosa.
Empalement. Cup one-leafed, tabular, small; mouth four-toothed, erect,
deciduous.
Blossom one petal, funnel-shaped; tube cylindrical, the length of the cup;
border four-divided, flat; segments nearly egg-shaped.
Chives. Two threads, opposite, awl shaped, short. Tips upright.
Pointal. Seed-bud roundish. Shaft simple, very short. Summit two-cleft,
thickish; clefts notched at the ends.
Seed-vessel. A pulpy berry, rather egg-shaped, smooth, one-celled.
Seed. A nut oblong-egg-shaped, rough.
SPECIFIC CHARACTER.
Olea foliis elipticis, floribus racemosis, apetalis.
Olive, with eliptically-shaped leaves, flowers in long bunches without
petals.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. A. Flower expanded, magnified.
2. The same with the Chives exposed, magnified.
3. The Seed-bud, Shaft, and Summit, magnified.
4. A half ripe Berry.
5. The same cut transversely.
Our present figure represents a plant a native of New Holland and New
Zealand, in the Pacific Ocean; but, we have great reason to think, it has been
referred, rather rashly, to the genus under which it is here named; and that it
possesses a distinctive character sufficient on which to have formed a new
one. We have, nevertheless, as usual, taken it up under the title it is in
general known by, as published by Vahl, in his Symbolæ Botanicæ, Part III.
p. 3, and quoted from him into Willdenow’s Sp. Plant. p. 46, and thence into
Professor Martyn’s ed. of Miller’s Dict. article Olea, 5. Whether the fruit of
this plant will ever turn to account, when cultivated, as an article of food,
time must evince; but, certainly, it bears an appearance of much hope. It is a
strong woody growing shrub, forming itself into a handsome round-headed
plant; and, when in full flower, has a very pretty appearance, having all the
necessary qualities of such plants as are fit for planting out in a conservatory.
It is propagated by cuttings; should be planted in sandy peat earth, mixed
with a small portion of loam; producing its flowers about February or
March. Our drawing was made from a plant in the Hammersmith Collection,
to which it was first added in the year 1791; having been raised from seeds
communicated to Messrs. Lee and Kennedy by Colonel Paterson.
PLATE CCCXVII.

G E R A N I U M U N D U L AT U M . Va r. M i n o r.
Waved-flowered Geranium. Lesser Var.
CLASS XVI. ORDER IV.
MONADELPHIA DECANDRIA. Threads united. Ten Chives.
ESSENTIAL GENERIC CHARACTER.
Monogyna. Stigmata quinque. Fructus rostratus, penta-coccus.
One Pointal. Five Summits. Fruit furnished with long awns, five dry
berries.
See Geranium grandiflorum, Pl. XII. Vol. I.
SPECIFIC CHARACTER.
Geranium foliis radicalibus lanceolatis, integerrimis, petiolis longitudine
foliorum; petalis cuneiformibus, equalibus, undulatis; floribus pentandris;
radice tuberosa.
Geranium with the root leaves lance-shaped, quite entire; foot-stalks the
length of the leaves; petals wedge-shaped, equal, waved; flowers with five
fertile chives; root tuberous.
REFERENCE TO THE PLATE.
1. The Empalement cut open, natural size.
2. The Chives cut and spread open, magnified.
3. The Seed-bud, Shaft, and Summits.
This very handsome tuberous Geranium, and which we have rather placed as
a variety than a species, might perhaps by some have been considered as
sufficiently distinct to have formed a species; but, indeed, much difficulty
arises in the determining, amongst this variable tribe, where to fix
determinate specific character. Our present figure was taken from the
Hibbertian Collection, where as yet the plant is only to be seen in Britain. It
flowers in June or July; does not perfect its seeds, nor has the appearance of
easily propagating from the root; the usual method with this link of the
Geranium family. It thrives in sandy peat and leaf mould.

You might also like