Professional Documents
Culture Documents
Full Download Pasajlar Sayi 4 Post Truth C Ag I 1St Edition Kolektif Online Full Chapter PDF
Full Download Pasajlar Sayi 4 Post Truth C Ag I 1St Edition Kolektif Online Full Chapter PDF
Edition Kolektif
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/pasajlar-sayi-4-post-truth-c-ag-i-1st-edition-kolektif/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...
https://ebookstep.com/product/pasajlar-sayi-5-go-c-meselesi-1st-
edition-kolektif/
https://ebookstep.com/product/pasajlar-sayi-11-transhu-
manizm-1st-edition-kolektif/
https://ebookstep.com/product/pratique-grammaire-b1-1st-edition-
evelyne-sirejols/
https://ebookstep.com/product/a-medida-b1-guia-didactica-1st-
edition-anaya/
Pasajlar Say■ 1 Hukuk Du s u ncesi 1st Edition Kolektif
https://ebookstep.com/product/pasajlar-sayi-1-hukuk-du-s-u-
ncesi-1st-edition-kolektif/
https://ebookstep.com/product/pasajlar-sayi-2-edebiyat-teori-ve-
eles-tiri-1st-edition-kolektif/
https://ebookstep.com/product/lo-straniero-a2-b1-primi-
racconti-1st-edition-marco-dominici/
https://ebookstep.com/product/l-eredita-b1-b2-primi-racconti-1st-
edition-luisa-brisi/
https://ebookstep.com/product/deutsch-intensiv-wortschatz-b1-das-
training-1st-edition-arwen-schnack/
Posr-TRUTH ÇAGI
fASAJLAR
SOSYAL BiLiMLER DERGiSi
Gelecek sayıların bilgileri de dahil olmak üzere, dergiye ilişkin tüm detaylara
pasajlardergisi.com adresinden ulaşılabilir.·
f - � @pasajlardergisi
İÇİNDEKİLER
ÜNURASLAN
109 Post-Truth Kavramının
Postmodernizm Aynası
Üzerine Düşen Yansımaları
Her insanın içinde bir peygamber uyuklar ve o uyandığında,
dünyadaki kötülük biraz daha artar... Vaaz verme çılgınlığı içimiz
de öylesine yer etmiştir ki, korunma içgüdüsünün bilmediği
derinliklerden doğar. Her insan, kendinin bir şey önereceği anı
bekler: Ne önerdiği önemli değildir. Bir sesi vardır ya, o yeter. Ne
sağır ne dilsiz olmanın bedelini pahalıya öderiz ... Çöpçüsünden
züppesine kadar herkes, cinai cömertliğinin kesesinden harcar;
hepsi, mutluluk reçeteleri dağıtır; hepsi, herkesin adımlarına yön
vermek ister: Ortaklaşa hayat, bundan ötürü tahammül edilmez
bir hale gelir; insanın kendi hayatı daha da çekilmez olur:
Başkalarının işlerine hiç karışmadığı zaman kişi kendi işleri için
o kadar endişe duyar ki, kendi "benliği"ni bir dine çevirir, ya da
tersten havarilik yaparak "benliği"ni yok sayar: Evrensel oyunun
kurbanıyızdır...
Emil M. Cioran
Çürümenin Kitabı
Kovulan Şairlerin İntikamı
ya da Tuhaf Zamanlar: Post-Truth Çağı
Şiirin doğası gereği düzen / iktidar karşıtı olduğu cümlesinin tam da bir şair
tarafından dile getirilebilecek, kulağa hoş gelen "şairane" bir şey olduğu şer
hini düşerek meselemizin ne şair, ne "kutsal" olduğu dile getirilen metinler
ne de Platon olduğunu baştan belirtmeliyiz. Şairlerin kovulmasında Pla
ton' un kaygısını eşeleyecek olursak, şairin ve şiirinin sanki bir afyon etkisi
yarattığı düşüncesi ön plana çıkıyor gibi. Bu da bizi ister istemez Platon'un
ezeli düşman bellediği Sofistlerin kulağını çınlatmamızı zaruri kılıyor.
Sofist kimdi? Felsefenin odak noktasının bizatihi insanın kendisine ev
rildiği mitostan logosa geçiş sürecinde [bu evre kimi araştırmacılar tarafın
dan Yunan Aydınlanması olarak adlandırılır, ki bu durum da yeni bir düzen
tesisinin göstergesi olarak yorumlanabilir], yeni bir idea ve bunun üzerine
kurulu yaşam tarzı ile ortaya çıkan, para karşılığı öğretmenlik yapan ["fel
sefe öğreten"] gezgin kimselerdi. Herhangi bir okula mensup değillerdi,
çoğunlukla bir düşünce biçimini temsil ediyorlardı. İdeaları; başta gençler
olmak üzere polis sakinlerinin bir atlet / savaşçı olarak yetiştirilmesi gaye
sini geride bırakıp, başta siyaset olmak üzere sosyo-kültürel ve dünya işleri
konusunda söz sahibi yurttaşların yetişebilmesiydi. Zira yeni düzen içinde;
meclislerde, mahkeme salonlarında ve pazar yerleri gibi genel olarak ago
rada insanlar kendilerini savunabilmeli, verimli ilişkiler kurabilmeli, çeşitli
makamlar elde edebilmeliydiler. Bu da insanların ruhlarını eğitebilmekten
geçiyordu. Gayet makul ve aklı başında birçok insanın itiraz etmeyeceği
böylesi bir ideal doğrultusunda, Sofistlerin misyon belledikleri ruh eğiti
minin yöntemi ise belliydi; retorik.
Farklı sebeplerle haklarının çoğu zaman yendiğini düşünsek de Sofistler
için günün sonunda çizilen tablo hemen hemen şöyledir: Sofist, belirli bir
doğruya ulaşmak için değil, tartışmış olmak için tartışır. Onun için mesele
her ne olursa olsun tartışmayı kazanmaktır; zaman, mekan ve koşullardan
bağımsız, ilkeleri olan bir duruşa Sofistte denk gelinmez. Sofist her daim
taklit eder, -mış gibi yapar, hakikati dile getirmez, onun bir taklidi gibidir.
Bilge değildir mesela, bilgemsidir, bilge hiçbir zaman olamamıştır. Sıkı bir
toplum mühendisidir, retorik ustasıdır, söz sanatlarında kuvvetlidir, etra
fına kitleleri toplayabilir. Popülisttir. Çoğunluğun görüşü her ne ise onu
benimser, onun dışına çıkmaz, yer yer hakim değerlerin sıkı sözcüsü ve sa
vunucusu olduğu bile görülmüştür. Sofist, bilgiyi olanaksız kılandır. Kendi
sanılarını da episteme olarak gösterendir.
***
Talha Dereci
Genel Yayın Yönetmeni
Ankara, Ocak 2020
Hakikat Askıda
Var olmak için herhangi bir zihne gereksinim duymayan "gerçeklik" ile o
gerçekliğe uyumlu yargı olarak zihne bağımlı "hakikat" kavramları, tarihin
en önemli parantezlerinden biri olan modernizm döneminin temel çıpaları
oldu. Zihnin dışındaki maddi evrenin varlığına keskin bir inanç ile, o mad
di evrenin insan zihni tarafından gerçeğe uygun bir biçimde akla düşürü
lebileceği ve onun zihin içerisinde algılanabileceğine yönelik sınırsız iman,
rasyonaliteyi yaşamın merkezine alıyor, böylece varlıklar arasında insan
tepe noktaya çıkarken, entelektüeller yani rasyonelliği en iyi kullandığına
inanılan sınıf da insanlar arasındaki en imtiyazlı grup haline geliyordu.
Modernist paradigmada yaşama ilişkin her şey uslamlama yoluyla sınana
bilirdi, Kant'ın ünlü sözüyle 11Aydınlanma kişinin kendi aklına güvenme
cüreti"ydi. İnsan zihni salt kendi içerisinde maddi tüm evreni anlamlan
dırmaya, sınamaya, doğru ve yanlışı her konuda ayırmaya elverişli bir yapı
taşıyordu.
Tarihte 11Rönesans İnsanı" olarak tanımlanan kişiler, birden çok konuda
uzmanlık geliştirebilen bireylerdi. Rönesans döneminde dünya üzerinde
birikmiş veri ve bilgi miktarı tek bir insanın kuramsal olarak hakim ola
bileceği darlıktaydı. Anatomi, botanik, fizik, tarih, felsefe, hukuk, siyaset
üzerine toplam yazın, çok çalışkan bireyler tarafından neredeyse bütünüy
le okunabilir, bu bilgilerin çoğu akılda tutulabilirdi. Böyle bir evrende kişi
yeterince entelektüel çaba harcadığında yaşama ilişkin tümel bilgiyi elde
edebiliyor, bu nedenle de yaşama dair büyük anlatılar inşa edebiliyorlardı.
Bilgi biriktikçe, bilim dalları felsefenin üst başlığından özgürleşerek,
kendi disiplinlerini ortaya çıkardılar. İnsan bilimlerinde ekonomi, sosyo
loji, psikoloji, siyaset, tarih gibi alt dallanmalar oluştu ve bunlar sosyal bi-
timlere evrildiler. Doğa bilimlerinde veri havuzu çok genişledi. Böylece alt
dallar arasında da pek çok alt uzmanlık alanları meydana geldi. Tek bir kişi
nin dünyadaki tüm yazılı yapıtları okuyabildiği bir evrenden, tek bir kişinin
salt kendi dar alanında dahi tüm yazılı kitapların ancak çok çok minik bir
bölümünü öğrenebileceği bir evrene geçildi. Böylesine aşırı bir bilgi biri
kimi içerisinde uzmanlaşma bütünüyle artık görülemeyeceği derinliklere
gömüldü. Bundan böyle büyük anlatılar inşa etmek yersiz bir cüretkarlık
olarak görülüyordu. Kişi tek başına hiçbir konuda uslamlama yoluyla doğ
ruyu yanlışı bulamaz hale geldi zira elindeki bilgi biriktikçe, doğru ve ge
çerli bir uslamlama yapabilmek için gerekli tüm veriye hakim olabilmenin
çok dışında kaldı. Birey böylece her konuda başvurması beklenen uslam
lamasına, neredeyse hiçbir konuda başvuramaz oldu, her konuda o konu
nun uzmanına güvenmek zorunda kaldı. Bu durum kulak uzmanı doktor
için geçerli olduğu kadar, karmaşık dış siyaset için siyasetçiye güvenmek
durumunu da aldı. Aynı konunun uzmanları arasındaki fikir ve görüş fark
lılıkları ise, bireyin kime güveneceği konusunda rasyonel bir tavır alamaya
cağı bu evrende, kişinin sempati duyabildiği, bir biçimde özdeşleşebildiği
uzmanlara güvenme eğilimine dönüştü. Bunun siyasetteki karşılığı kimlik
politikalarının yükselişi oldu. Bireyler, kendi kimliklerine yakın hissettikle
ri siyasetçilere güvenerek postmodern dönemin aşırı ayrıntılı ve karmaşık
ekonomi, kültür, dış siyaset, sanat gibi politikalarında, artık süreci takip
edemez oldular ve iradelerini kimlik politikası çerçevesinde kendilerini ya
kın hissettikleri siyasetçilere her bakımdan teslim ettiler. Böyle bir ortamda
artık hangi politikanın başarıyla yürütüldüğünü denetlemek tüm gününü
siyasete ayırmayan sıradan insanlar için askıya alındı.
Aynı dönüşüm çerçevesinde bilimin doğrulanabilir olduğuna ilişkin
inanç, giderek bilimin yanlışlanabilir olduğuna ilişkin tanımlamayla yer
değiştirdi. Böyle bir dönüşüm içerisinde bilimin gerçekliğe erişebildiği ko
nusunda modernizmin kendisinden aşırı emin tutumu erozyona uğradı.
Gerçekliğin erişilebilecek bir mevki olup olmadığı tartışmaya açıldı. Bu
tartışma insanın gerçekliğe uygun bir hakikat üretebilme yetisinin sorgu
lanmasından, gerçekliğin var olup olmadığına değin uzandı. Böylece mo
dernizmin dünyayı kavramak için dayandığı iki çıpa yerinden sökülüp atıl
dı. Modern insanın aksine postmodern insan bütünüyle köksüz ve çıpasız
kaldı. Hiçbir kerteriz noktasının kalmadığı bu yeni ortamda, gerçekler ve
hakikat, yerini sonsuza uzanan yorumlara bıraktı. Bu yorumlar evreninde
herhangi bir hiyerarşi de söz konusu değildi. Aşırı uzmanlaşmanın önce
uzmanlara zorunlu şekilde güven duyulmasını dayatan ağırlığı, denetim
den sıyrılan uzmanların bu kez kendi çıkarları için uzmanlık alanlarını is
tismar etmeleriyle hafifler oldu.
Böylesine çıpasız kalınmış bir ortamda, internetin ortaya çıkışı, hiçbir
uzmanlığı olmayan kişilerin, her konuda her türlü bilgiye ulaşması müm
kün olacakmış gibi bir algının doğmasına yol açtı. Bir anda uzmanların
imtiyazları yeniden ellerinden alınır gibi oldu, ne de olsa bundan böyle her
veri birkaç tuş ötede gibiydi. Ancak çok geçmeden bu durumun gerçekliğe
ulaşmayı daha da güçleştirdiği anlaşıldı. Zira artık editöryal bir denetim
den geçen kitap, gazete, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarının
aksine bilginin hangi kaynaklardan toparlandığı izlenemez olan anonim
internet verileriyle hangi bilgilerin muteber hangilerinin muteber olmayan
olduklarını ayırt etmek güçleşti. İnternet aracılığıyla herkesin istediği şe
kilde, istediği konuda, istediği gönderiyi bir bilgiymiş kılığında dolaşıma
sokabilme yetisine kavuşması doğru verilere ulaşılmasının önünde daha
derin bir engel yarattı. Kendisinden istenilen belgeleri gizleyebilmek adına
karşı tarafı alakasız ve yanlış bilgilerin de yer aldığı dosyalara boğan avu
katlık şirketleri gibi, internet de herhangi bir konuda veri çekmeye çalışan
kullanıcıları pek çok alakasız, yanlış, bilinçli olarak çarpıtılmış verilerle
karşılaştırarak, onların asıl aradıklarına ulaşmalarının önünü kesti. Ger
çek bilgiye, veriye ulaşmak bundan böyle yoğun zaman alacak arkeolojik
kazılar gerektirir oldu. Tek bir kalem satın almak için dahi binlerce farklı
satıcıda binlerce farklı fiyatı araştırmak, o kalem markası ve modeli için
birbiriyle son derece tutarsız olan binlerce yorumu okumak gerekir oldu.
Oysa günde yaklaşık üç yüz farklı karar alması gereken postmodern insa
nın hiçbir konu hakkında böylesi bir zamanı yok. Bu da kararların artık
uslamlama aracılığıyla yapılmasının önüne bir başka engel koymuş oldu.
Tek .bir kalem satın almak için bile böylesine derin bir arkeolojik kazı
yapması gereken postmodern insan, çok fazla denklemin bir araya geldiği,
pek çok bilginin kamuya açıklanmadığı, çok fazla kişinin üzerine yazıp
çizdiği, farklı yorumladığı ve önünde sonunda çok karmaşık devlet işleri
ve siyaset konusunda günün yirıni saatini buna ayırsa dahi işin içerisinden
çıkamayacağı için siyasette hangi verilere, hangi yorumlara güveneceğini
uslamlamaya göre yapma yeteneğini yitirdi. Bu noktada hitabet yeteneği,
İnternet üzerinde botlar aracılığıyla sahte bilgi yayma konusunda kabiliyeti
daha yüksek olanlar ve daha da önemlisi kimlikler öne çıktı. Yeni döneınin
siyasetinde kendisine ulaşılamayan gerçeklik ve hakikat önemini yitirdi,
onun yerini kendini ait gördüğü kimliği savunan politikacılarla kusursuz
eşleşmeler yaşayan irrasyonel seçmen davranışları aldı. Kendi kimliğini sa
vunan siyasetçilere doğrudan bir gönül bağı kuran ve çoğunlukla moder
nizm ve modernistler tarafından hor görülmüş bu geniş kitleler, popülist
liderlerin peşlerine takıldılar ve siyasi olarak her türlü iradelerini onlara
teslim ettiler. Rasyonel demokrasi yerini irrasyonel popülizme bıraktı ve
hakikatin herhangi bir önemi kalmadı. Önyargılar, olguların önüne geçti.
Artık seçmenler kendi kanaatlerini desteklemeyen olgularla karşılaştıkla
rında kendi kanaatlerini sorgulamak yerine olguları görmezden gelmeye
ya da onları trol olarak algılamaya eğilimliler.
İnternetin temel aktörleri olan sosyal medya şirketleri de kendi sayfa
larında daha çok "beğen tuşuna" basılması ve daha çok vakit geçirilmesi
için ürettikleri algoritmalar aracılığıyla kişilerin kendi kanaatlerini pekiş
tirecekleri içeriklerle karşılaşmalarını sağlıyor. Böylece postmodern insan
modernizmde olduğunun aksine kendi görüşlerinin tersini savunanlarla
bir araya gelemiyor, böyle bir tartışma zemininden uzak kalıyor. İnternet
aracılığıyla ortaya çıkan ve "filtre balonu" adı verilen bu içe kapanma, ki
şilerin hakikatle ilişkilerini bir kez daha koparıyor. Gerçeğin jeolojik kat
manlar altında kaldığı, ulaşılamaz kılındığı bu veri/kanaat/yorum yığını
içerisinde olgular, gerçekler ve hakikat önemini yitiriyor.
İşte post-truth (hakikatin önemsizleşmesi) biriken bilginin, bilimin ne
olduğu üzerine değişen algının, gerçekliğin kuşkulu hale gelmesinin, bi
reyin dünyayı tek başına kendi uslamlamasıyla sınayabilme yetisinin artık
çalışmaz duruma dönmesinin ve yeni kitle iletişim aracı İnternet sayesin
de olup bitenin filtre balonları yüzünden olgusal olarak değil, önyargılar
olarak dolaşıma sokulmasının sonucunda ortaya çıkan sonuçtur. Tek bir
merkezden üretilerek dolaşıma sokulmamış, dünyanın evrimi çerçevesin
de pek çok gelişmenin kesiştiği bir ara kesitte ortaya çıkmıştır.
Pasajlar Sosyal Bilimler Dergisi' nin "Post-Truth Çağı" sayısında, günü
müzü algılamak için pek uygun bir terim olan post-truth üzerine çeşitli
disiplinlerden farklı kalemler tarafından kaleme alınan makalelerle bir far
kındalık yaratmak, nasıl bir evrenin içerisinde bulunduğumuzu farklı açı
lardan algılamamıza yardımcı olmak adına bir çalışma yürüttük. Pasajlar' ın
Genel Yayın Yönetmeni Talha Dereci bu sayıda özel bir teşekkürü hak edi
yor. Bu sayı fikri onun olduğu gibi, derginin yaşama geçmesi konusunda
da çok büyük bir yükü üstlendi. Kendimi bu sayıda onunla çalışma fırsatı
yakaladığım için şanslı buluyorum. Bu sayıdan uzun bir dönem boyunca
yararlanılacağını düşünüyorum.
Yalın Alpay
Sayı Editörü
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve
Geri Dönüşü Üzerine*
MURAT BAÇ*
Özet
· Bu makalede kör hakemlik süreci uygulanmıştır. Geliş Tarihi: 07/12/2019, Kabul Ta
rihi: 28/12/2019.
•• Prof. Dr., Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Felsefe Bölümü. muratbac@gmail.com
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
18
Murat Baç
19
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
20
Murat Baç
21
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
ontolojik bir yarılmadan başlamak yerine, yalın bir şekilde olguların mev
cut olması ile olmaması arasındaki farktan hareket eder. Bu üçüncü ay
rıma verilebilecek paradigınatik bir örnek, "Dünya düzdür" önermesinin
doğruluğunun sunduğu ontolojik (bu örnekte, olgusal) durumla 11Dünya
düz değildir" önermesinin gösterdiği ontolojik durumun arasındaki farktır.
Yine bu ayrım bağlamında başka bir örnek vermek gerekirse -ve yazının
başlangıcındaki temaya dönersek- Trump'ın "yalanlarıyla" dünyada "ger
çekten olanlar" arasındaki fark yukarıda andığımız ayrımı net bir şekil
de imlemektedir. Bu üçüncü boyut çağdaş doğruluk-sonrası tartışmalarının
merkezinde yer aldığından, ilerleyen bölümlerde konuyla ilgili bazı felsefi
inceliklere özellikle değineceğiz.
https://www.oxfordlearnersdictionaries.com/definition/english/post-truth. Tanımın
önemli bir boyutu, olgulardan ziyade "harekete geçirilmiş duyguların" toplumsal alanda
etkili olması durumuna ilişkindir.
9 Yuhanna İncili'nden bir örnek vermek gerekirse, "Pilatus [İsa'ya] 'Hakikat nedir?'
diye sordu. Bunu söyledikten sonra Pilatus yine dışarıya, Yahudiler' in yanına çıktı. On
lara, 'Ben O'nda hiçbir suç görmüyorum' dedi." (18:38) .
10
" Önerme" doğru veya yanlış değeri taşıyan dilsel ifadelere (cümlelere) verilen addır.
22
Murat Baç
11 Devlet, 475dl-476e7.
23
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
ideolojiye ilişkin daha kapsamlı bir açıklama ve eleştirel bir perspektif oluş
turmak istiyorum. Çağdaş felsefede "gerçekçilik" dendiğinde akla ilk gelen
tezlerden bazıları şunlardır:12
a. Varlık alanı (gerçeklik) zihinselliğe veya söylemselliğe dayanmayan
nesnelerden oluşur.
b. Önermeleri doğru ya da yanlış yapan şey zihinden bağımsız varlık
alanıdır (gerçeklik) .
c. Bilişsel olarak değerli tüm ifadeler ya doğru ya da yanlıştır.
d. Bir önermenin doğru ya da yanlış olması eldeki tüm kanıtlardan ba
ğımsızdır; önermesel doğru, öznelerin kanıtsal çalışmalarına değil
olgulara bağlıdır.
Bu maddelerin oluşturduğu bütünün heterojen bir yapı arz ettiği açıkça
görülebilir. Bir yandan geleneksel metafiziğin temel ilkelerinden biri dile
getirilirken, diğer yandan da önermesel doğruluğun oluşma düzenine iliş
kin ontolojik bir resim çizilmektedir. Bu tablodan konunun epistemolojik
tarafına nasıl geçiş yapılacağını tahmin etmek de zor değildir. Listedeki
a'dan dolayı zihinden bağımsız bir varlık düşüncesi öne sürülüyor ve di
ğer maddelerde de önermesel doğrunun kavramsal yapısı (ve öznellikle
olan ilintisi) sergileniyorsa; bu yolla, önermesel bilgi edindiğimizde neyi
bildiğimiz ve onun ne kadar nesnellik içerdiği de ortaya konuyor demek
tir. Ö nermese! (veya yargısal) bilgi, bizi çevreleyen ve bizim öznel kiplerde
yaratmadığımız bir varlık alanının zihnimizde doğru bir temsilini oluştur
ma sürecidir. Bu onto-semantik taban insanın deneyimsel (ve önermesel)
bilgisinin nesnel dayanağını sergiler.
Bu aşamada, literatürde geçen ve yukarıda serimlediğim ayrımlar, genel
eğilimler ve tartışmalar bağlamında kendi yaklaşımımı ifade etmek istiyo
rum. İlk olarak, "Doğruluk Konusunda Gerçekçilik" görüşünün temel te
zinin (yukarıdaki d) dikkatli bir şekilde "Varlık (veya Hakikat) Konusunda
Gerçekçilik" görüşünün temel tezinden (yukarıdaki a) ayrılması gerekir.13
Varlık Konusunda Gerçekçilik, hakikatin nesnel doğasına ilişkin bir tez
öne sürer ancak bu tür gerçekçilik önermelerin doğruluğunun nesnel
lik-öznellik ölçeğinde nereye düştüğü konusunda bir görüş önermekten
geri durabilir. Ve ters yönden bakarsak, önermelerin doğru ya da yanlış de
ğeri edinmelerinin yapısının incelenmesi metafizik bir perspektifi geçerli
bkz. Devitt (1991). Ben de konunun ayrıntılarını Baç (2004); Baç ve Elio (2006) yazılarım
da irdelemeye çalıştım.
24
Murat Baç
25
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
20 Kişisel bir seçim olarak ben 'pragmacılık' deyimini 'pragmatizm'e tercih ediyorum.
21 Klasik pragmacılığın güçlü bir ifadesi için bkz., James (1907/1946); James (1909/1911).
2 2 Özellikle pragmacılığın gerçekçilik-karşıtı bir kuram olup olmadığı uzlaşmazlığa ne
den olan bir durumdur çünkü William James'ten bu yana pragmacılığın bir ukuram"
olup olmadığı tartışmaya açık kalmıştır. James'in kendisi (1907/1946) İtalyan pragmacı
Giovanni Papini'ye referansla pragmacılığın belirgin bir felsefi görüş değil, benzetirnsel
olarak, farklı odalara açılan bir 0koridor" gibi olduğu fikrini öne sürer. Bu anlamıyla
pragmacılık bir yöntem sunar. Pragmacılığın yöntemi, örneğin, hem sıradan bir kişi hem
de bilim insanı, hem bir ateist hem de inanan tarafından kişisel amaçlara uygun şekilde
kullanılabilir. (s. 54) .
27
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
28
Murat Baç
29
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
30
Murat Baç
31
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
Kaynakça
Alcoff, Linda Martin. (1996) . Real Knowing: New Versions of the Coherence Theory. Ithaca:
Cornell University Press.
Alston, William Payne. (1996) . A Realist Conception of Truth . London: Cornell University
Press.
Baç, Murat. ve Elio, Rern�e. (2004) . "Scheme-Based Alethic Realism: Agency, the Envi
ronment, and Truthmaking". Minds and Machines, 14(2), ss. 173-96.
Baç, Murat. (2006) . "Pluralistic Kantianism". The Philosophical Forum, 37(2), ss. 183-204.
BonJour, Laurence. (1985) . The Structure of Empirical Knowledge. Harvard: Harvard Uni
versity.
Conant, James. (2001) . "Freedom, Cruelty, and Truth: Rorty versus Orwell." Rorty and
His Critics in, Edited by Robert R. Brandom. Oxford: Blackwell Publishers.
Davidson, Donald. (1985) . Inquiries into Truth and Interpretation. Oxford: Clarendon
Press.
__ . (2001). Subjective, Intersubjective, Objective. Oxford: Clarendon Press.
32
Murat Baç
33
Hakikatin Savuşturulması, Ötelenmesi ve Geri Dönüşü Üzerine
Ramsey, Frank Plumpton. (1927) . "Facts and Propositions" . Aristotelian Society Supp.,
7(1), ss. 153-70.
Rorty, Richard. (1979) . Philosophy and the Mirror of Nature. New Jersey: Princeton Uni
versity Press.
__ . (1982) . Consequences of Pragmatism. Minneapolis: University of Minnesota Press.
__ . (1995) . Olumsallık, İroni ve Dayanışma. Çev. Mehmet Küçük ve Alev Türker, İs
tanbul: Ayrıntı Yayınları.
Schmitt, Frederick F. (1995) . Truth: A Primer. Boulder: Westview Press.
Tarski, Alfred. (1944) . "The Semantic Conception of Truth and the Foundations of Se
mantics". Philosophy and Phenomenological Research, 4(3), ss. 341-76.
The Climate Reality Project. (2019, September 5) . 0The Climate Denial Machine: How
the Fossil Fuel Industry Blocks Climate Action", The Climate Reality Project. Link:
https://www. climaterealityproject.org/blog/climate-denial-machine-how-fossil-fu
el-industry-blocks-climate-action.
Union of Concerned Scientists. (2005). "Climate Change Research Distorted and Sup
pressed", Union of Concerned Scientists. Link: https://www. ucsusa.org/resources/
climate-change-research-distorted-and-suppressed.
Union of Concerned Scientists. (2016/2019) . "Holding Major Fossil Fuel Companies Ac
countable for Nearly 40 Years of Climate Deception and Harın", Union of Concerned
Scientists. Link : https://www. ucsusa.org/resources/holding-major-fossil-fuel-com
panies-accountable.
Uzunoğlu, Sarp. (2016, 4 Aralık) . "Post-Truth Nedir? Bu Sirkte Yaşamaya Mecbur mu
yuz?", ]ourno. Link: https://journo.com.tr/post-truth-nedir
Williams, Michael. (1988) . "Epistemological Realism and the Basis of Scepticism".
Mind, xcvii, ss. 415-39.
Wittgenstein, Ludwig. (1953/2006) . Felsefi Soruşturmalar. Çev. Deniz Kanıt, İstanbul:
Totem Yayıncılık.
__ . (1921/1996) . Tractatus Logico-Philosophicus. Çev. Oruç Aruoba, İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları.
34
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş*
MiLAY KÖKTÜRK
Özet
· Bu makalede kör hakemlik süreci uygulanmıştır. Geliş Tarihi: 23/12/2019, Kabul Ta
rihi: 06/01/2020.
" Prof. Dr., Pamukkale Üniversitesi, Felsefe Bölümü. milaykokturk@gmail.com
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş
Giriş
ENİ bir dünyanın, yeni teknik araçların, yeni kavramların, yeni ilgi ve
Yeğilimlerin ortaya çıktığı dijital çağda, "Gerçekten var olan nedir?" so
rusunu yeniden sormanın vaktidir. Gerçeklik, gerçekliğin varoluş biçim
leri, öznenin konumu, öznenin kendini var kılma biçimleri daha önceki
çağlardan tamamen farklılaşmış, ortaya yepyeni bir dünya tablosu çıkmış
gibi görünmektedir. Felsefe bu çağın hakikatini yakalayabilmek için onto
lojiye geri dönmek zorundadır.
36
Milay Köktürk
37
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş
şey varsa hiç değil, gerçek ve gerçeklik nitelikli bir şey olmak zorunda oldu
ğuna göre, sorun, bu gerçekliğin, hakikatin neresinde durduğu sorunudur.
Belirtildiği gibi, bazı durumlarda hakikat ile gerçeklik bir ve aynı şey ola
rak karşımızdadır, bazı durumlarda ise gerçeklik hakikatin bir görünümü,
belki bir kısmı, ama her hal ve şartta hakikate bitişik ve vazgeçilemez bir
mevcudiyettir. Dolayısıyla en temelde olanın peşindeysek, gerçeklikle ilişki
kurarak başlamak zorundayız. İsterse bu gerçeklik dediğimiz, sırf bir gölge
olsun! Bir varolanın, gerçekliğin dolaylı yansıması olması bile, gerçekliğe
giden yolda bu yansımadan da geçmek gerektiği gerçeğini değiştirmez.
Mevcut gerçeklikten hareketle hakikate giden yola koyuluruz. Platon'un
mağaradaki öznesi de böyle yapmış, gölgece gerçeklikten yola çıkmıştı. Bu
bakımdan, yukarıda da belirtilen kadim soruya ilk kez tam bilinçli bir ce
vabın, Platon tarafından verildiğini görüyoruz.
Platon'un Mağarası
Antik çağdaki hakikat tartışmasını ve gerçekten var olanın, gerçek olanın
ne olduğu sorusuna Platon'un verdiği cevabı hatırlayalım!
Platon insan denen varlığın bilgilenmesinden söz ederken, bunu bir
benzetmeyle anlatacağını söyler ve meşhur mağara benzetmesini zikre
der. "Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar. Ö nde boydan boya
ışığa açılan bir giriş. İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyun
larından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor
ne de burunlarının ucundan başka bir yer görebiliyorlar. Öyle sıkı sıkıya
bağlanmışlar ki, kafalarını bile oynatamıyorlar." (Devlet, 514a) Benzetme
devam eder: Arkalarında, mağaranın dışında parlak bir ateş, aradan geti
rilip götürülen taştan-tahtadan kuklalar, bunların mağaraya düşen gölge
si. . . Platon bu insanların ancak gölgeleri görebileceğini, gelip geçenlerin
çıkardıkları seslerin de gölgelerden geldiğini düşüneceklerini, mağaradaki
bu kişilerin gözünde gerçeğin, sadece yapma nesneler, gölgeler olacağını
söyler. Sadece zincirleri çözülen bir insan mağaranın içi ile dışındaki farkı
görebilir. Hakikat, asıl gerçeklik mağaranın dışındadır; dışarıdaki dünya ve
ateş-kukla düzenidir. Mağaranın içinde hiçbir şeyin olmadığı söylenemez.
Oradaki gölgeler ise, sadece gölgece bir gerçekliğe sahiptir. Ama mağara
dakiler, bilfiil mevcut varoluşları itibarıyla, asıl gerçekliğe sırtını dönmüş
durumdadırlar.
Platon'un mağarasındakiler için, gölgeler hakikattir, gerçekten varolan
lardır ve varoluş onlardan ibarettir. Ancak bu gölge dünyanın vatandaşla
rından biri, durduk yerde -aslında durduk yerde değil, kendiliğinden bir
bilinç etkinliği olarak- bir "gerçeklik sorunu" yaşamaya başlar. O, temaşa
38
Milay Kii k türk
39
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş
Yani eski mağaranın öznesinin diğer bir bilinç durumu, koşulsuzca uyum
du; bu bilinç, kendini, çevreye ve diğerine uyumlu olmakla tanır ve tanım
lar. Alışılagelene sırtını dönmeden, alışılagelene aykırı olanı baştan red
dederek. . . Platon, benzetmesinin devamında, zincirlerini kıran kişinin
geri dönüşüne de değinir. O, mağaranın dışındaki gerçekliği görüp geri
dönerek ötekilere anlattığında, halen zincirlerinden kurtulmamış olanlar,
ona gülerler (517a) . Onlar hakikat için zahmet ve eziyet çekmeye, kendini
zorlamaya yeltenmeyen kişilerdir. Hiçbir şey talep etmezler. Kendilerine
yeni sunulanı kabul etmedikleri gibi, üzerinde düşünüp taşınmazlar da!
Direnç sahibi, kendi algı ve bilgi dünyalarına kapanmış, değişime kapalı
bilinçlerdir.
Eski mağaranın zincirlerini kıran öznesi ise, diğerlerinin tam tersi bir
bilinç varlığıdır. O, tek başına, ama aktif, var olanla ve verili olanla yetinme
yen, kendisi mağarada olmakla beraber zihni hep ötelerde dolaşan bir öz
nedir. Onun karakteristik vasfı, uyuma ve uyumluluğa teslim olmayışıdır.
Sabit bir tutkunluk değil, harekete geçirici, yola koyulmaya sevk eden bir
tutkunluk; mevcuda kuşkuyla yaklaşan, keyfi değil hakikat peşinde olarak
değişim yolunda ilerleyen bir bilinç durumu! Onun kendi içindeki anlam
ve önem sıralamasını belirleyen, budur. Bu bilinç, hakikat yolunda, öteki
lerce horlanmayı göze alır. Verili olanla yetinme tutumunun dışına çıkar,
harekete geçer; işte o zaman, verili gerçekliğin yapısı değişir. Dolayısıyla
mağaradaki bu etkin öznenin bilinci, neyi niçin istediğini bilir, neyi iste
mediğinin de farkındadır. Ayrıca o, kendi dar varoluş alanını genişletmek
için hamle yapan bir bilinçtir. Sorumluluk sahibidir. Bir şey ister ve talep
eder . . . Eski mağara düzeni böyledir.
40
Mi/ay Köktürk
41
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş
42
Mi/ay Köktürk
43
Post-Truth ya da Mağaraya Dönüş
44
Milay Köktürk
45
Another random document with
no related content on Scribd:
After taking off his hat, and making a low bow,
Nibbles said:
Nibbles’ Return
1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside
the United States, check the laws of your country in addition to
the terms of this agreement before downloading, copying,
displaying, performing, distributing or creating derivative works
based on this work or any other Project Gutenberg™ work. The
Foundation makes no representations concerning the copyright
status of any work in any country other than the United States.
1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if
you provide access to or distribute copies of a Project
Gutenberg™ work in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or
other format used in the official version posted on the official
Project Gutenberg™ website (www.gutenberg.org), you must, at
no additional cost, fee or expense to the user, provide a copy, a
means of exporting a copy, or a means of obtaining a copy upon
request, of the work in its original “Plain Vanilla ASCII” or other
form. Any alternate format must include the full Project
Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.
• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”
• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.
1.F.