Ûn, Ûn, Ülûn, Ehlûn, Sinûn, Aracûn, .Ýzûn, Ûn" Gibi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 3

VÂV

rubbe cer harfinin yerine geçen bir harf kýmýndan eklenir. Bu tür kelimelere dü- Kitâb (nþr. Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1403/
olduðu belirtilir. “ N E$  N  MF: ” (Nice bir zenli eril çoðulun mülhaklarý denir: “.ýþrûn, 1983, IV, 431-436; ayrýca bk. tür.yer.; Ebü’t-Tay-
yib el-Lugavî, Kitâbü’l-Ýbdâl (nþr. Ýzzeddin et-Te-
belde ki hiçbir candaþý yok) gibi. 12. Lüsûk selâsûn, ülûn, ehlûn, sinûn, aracûn, .ýzûn,
nûhî), Dýmaþk 1379-80/1960-61, I, 84, 149, 312,
“vâv”ý. Sýfat cümlesinin baþýna gelen zâit Kýnnesrûn” gibi. 17. Dolgu (iþbâ‘) “vâv”ý. Þiir- 347, 394; II, 28, 95, 99, 152, 292, 321, 332, 457;
bir harf olup sýfatýn mevsufa yapýþan / ya- de vezni denkleþtirmek için kelimenin bün- Ýbn Cinnî, Sýrru ½ýnâ£ati’l-i £râb (nþr. Hasan Hin-
kýþan sabit ve kesin bir özellik taþýdýðýný yesine eklenen ziyade bir harftir: * iEI9 ” dâvî), Dýmaþk 1405/1985, II, 573-650; Ali el-He-
pekiþtirme iþlevi görür: I  ‫ א‬B $ %A" ” “ ;/: * j/: ،iEI9 gibi. Bu vav ilk mýsra revî, el-Üzhiyye fî £ilmi’l-¼urûf (nþr. Abdülmuîn
el-Mellûhî), Dýmaþk 1401/1981, s. 231-240; Ýbn
“ B  e  (Sizin için tamamen hayýrlý olan sonu tef‘ilesi demek olan aruz ile ikinci
Sînâ, MeÅâricü’l-¼urûf (nþr. ve trc. Pervîz Nâtil
bir þeyi nâhoþ görebilirsiniz) (el-Bakara 2/216) mýsra sonu tef‘ilesi olan darbýna gelirse ýt-
Hânlerî), Tahran 1333, s. 20, 41; Ýbn Abdünnûr,
ve, “ 7F @ > WT7 , ” (Onlar, “Ashâb-ý lâk (kafiye, sýla) “vâv”ý diye anýlýr. 18. Mü- Ra½fü’l-mebânî (nþr. Ahmed M. el-Harrât), Dý-
kehf sekizincileri, onlardan biri konumundaki kö- zekkerlik “ vâv”ý. Eril–tekil zamiri uzatan maþk 1405/1985, s. 473-502; Hasan b. Kasým
pekleri olan yedi kiþidir” diyecekler) (el-Kehf vavdýr “  *  ”. 19. Hatýrlama (tezekkür / el-Murâdî, el-Cene’d-dânî fî ¼urûfi’l-me£ânî (nþr.
18/22) örneklerinde görüldüðü gibi. Bazý tizkâr) “vâv”ý. Bir mahzufun olduðuna de- Tâhâ Muhsin), Musul 1396/1976, s. 185-200; Ýs-
mail Karaçam, Kur’ân-ý Kerîm’in Faziletleri ve
nahivciler bu âyetleri “nekreden hal gelir” lâlet etmek üzere duruþta ötreli harfi uza-
Okunma Kaideleri, Ýstanbul 1984, s. 199, 205,
kuralýnýn kanýtý saymýþtýr; zira ayný âyetin tan vavdýr. Üstünlü olsaydý uzatan öðe elif, 207, ayrýca bk. tür.yer.; Ganim Kaddûrî el-Hamed,
baþ tarafýndaki iki cümlede geçen benzer kesreli olsaydý yâ olacaktý “ @, * , ” ed-Dirâsâtü’½-½avtiyye £inde £ulemâßi’t-tecvîd,
ifadeler “vav”sýz olarak doðrudan sýfat biçi- gibi. 20. Duruþ (vakýf) “vâv”ý. Cümle için- Baðdad 1406/1986, s. 214-217, 354, 360; Emîl
minde gelmiþtir. 13. Sekiz (semâniye) “vâv”ý. de merfû i‘rabýný taþýyan nekre ismi konu Bedî‘ Ya‘kub, Mevsû£atü’l-¼urûf fi’l-lu³ati’l-£Ara-
edinip soran “ @ ” kelimesine eklenir: )  ” biyye, Beyrut 1408/1988, s. 501-522; Büyük
Ýsim, sýfat, durum sayýmý veya sýralama-
Larousse, Ýstanbul 1986, XXIII, 12054-12055.
larýnda sekizinci sýradakinin baþýna gelen “ ‫ )*@؟‬AE / = / 0 gibi. Bu tür vav
“vav”dýr. Araplar yedi sayýsýný tek ve çift duruþta nekreyi belirginleþtirme (iþbâ‘) iþ- ÿÝsmail Durmuþ
sayýlarý kendisinde toplayan tam sayý ka- levi de görür: “ F * 0 )  ” gibi. 21. Ýn-
bul ettiklerinden sayým ve sýralamalarda kâr “vâv”ý. Ýnkâr bildiren soru hemzesinin – —
yedinci sýradaki ile söz tamamlanmýþ sayý- dahil olduðu ismin sonuna duruþ (sekt) VAZ‘
lýr ve sekizinci sýradakinin baþýna söz baþý “hâ”sýndan önce gelerek inkârý pekiþtirme (bk. MEVZÛ).
“vâv”ý getirirler. “  ‫ א‬٠٠٠ : T‫ א‬7d K‫” א‬ vazifesi görür: “ ‫؟‬c L$ * L \kE ” (Zeyd ba- ˜ ™
(et-Tevbe 9/112); “ ‫ א‬B:$ ٠٠٠' @V@ / ' !FA@ ” þardý; Zeyd miii?) gibi. Kimi zaman “vâv”ýn
yerine elif yahut yâ da bu vazifeyi görür.
– —
(et-Tahrîm 66/5) gibi. 14. Ziyade (ikhâm) VAZ‘
“vâv”ý. Kûfe mektebi nahivcileriyle Ah- 22. Çevirme (sarf) “vâv”ý. Dahil olduðu öðe-
( jm‫) א‬
feþ el-Evsat ve Ýbn Mâlik et-Tâî gibi ba- nin önüne atfedilmesi anlamca doðru ol-
zý Basra nahivcileri, bir kýsým âyetlerde madýðý için onu önündeki kýsýmdan çekme / On kategoriden (mak†lât) biri olan,
çevirme iþlevi görür: “ F?@ #I lFe "  ( ” cevherin konumunu
þart cümlesinin cevabý konumundaki cüm-
veya durumunu belirten
lelerin baþýnda yer alan “vav”larý ziyade (Benzerini yapýp durduðun bir huyu baþkasýna
mevzû yerine kullanýlan
saymýþtýr:  Y / :‫א‬:$ GDK9 `  ‫א‬U& %KS ” yasaklama) gibi. 23. “Ýz” “vâv”ý. Hal veya mantýk terimi
“ KEZe (ez-Zümer 39/73);  7kF F !F $ !F9 ” ibtidâ konumundaki bazý “vav”lar zaman (bk. MAKŒLÂT; MEVZÛ).
“ c 4 E (es-Sâffât 37/103-104); : ‫א‬7 U !F9 ” zarfý vazifesi görür. “ À!@ ) !A‫* א‬K $ ” ve ˜ ™
“  S $ ٠٠٠‫א‬T!$ (Yûsuf 12/15) gibi. 15. “ APE$ K! $ / WPd  B@ WPd  %Qh ” (Âl-i
Ýmrân 3/154) gibi. – —
Müzekker çoðul zamiri olan vav. Fiillere VAZ‘
bitiþen merfû “vav”lardýr. “ ‫א‬K‫ א‬،7KB ،‫א‬7K ” Vav harfinin gerek þekli gerek sembo- ( jm‫) א‬
gibi. Ahfeþ el-Evsat ile Ebû Osman el-Mâ- lik anlamý bakýmýndan Türk hat sanatýn-
da da önemli bir yeri vardýr. Anne rahmin- Lafýzlarýn
zinî bunlarý âkýl müzekker çoðul harfi say-
belirli bir anlam karþýlýðýnda
mýþtýr. Cümle baþýndaki fiilin tekil olmasý deki çocuða ve secde halindeki insana ben- ortaya konulmasýný
genel kural konumunda bulunmakla bir- zemesiyle sadakat ve tevazuu, ilk harfi ol- ve lafýz-anlam iliþkisini
likte Tay, Ezd-i Þenûe veya Belhâris lehçe- duðu Cenab-ý Hakk’ýn vahdâniyet sýfatý ve ˜ konu edinen bilim dalý. ™
sinde baþtaki fiil ikil ve çoðul da gelebil- vâhid ismini simgelemesi, ayrýca ebced
mektedir. Bu durumda fiillere bitiþen ikil hesabýna göre 6 sayýsýna karþýlýk olmasý Sözlükte “bir þeyi bir yere koymak” an-
elifi, çoðul “vâv”ý ve “nûn”u zamir deðil ikil bakýmýndan imanýn altý esasýna iþaret et- lamýndaki vaz‘ýn terim anlamý “lafýzlarýn
ve çoðul alâmeti olan harfler olup asýl fâil- mesi sebebiyle hattatlar hem “âmentü” bir mânaya karþýlýk belirlenmesi” þeklinde-
ler bunlarý izleyen zâhir isimlerdir. Ancak yazýlý levhalarda bu harfi öne çýkarmýþlar dir. Filolojik düzlemde vaz‘, lafýzlarýn bel-
bunlarý fâil zamiri sayýp zâhir isimleri müb- hem de sadece bu harften oluþan levha- li bir mânaya delâlet etmek üzere ortaya
tedâsý gizli haber þeklinde deðerlendiren lar düzenlemiþlerdir. Ayrýca karþýlýklý iki vav konulmasý olduðundan bu bilim dalýnda
i‘rab tarzý da vardýr: “ @  ? ‫!א‬1 ‫” > "!א‬ harfinin ebced hesabýyla Allah lafzýnýn kar- lafýz-anlam iliþkisi ve lafzýn anlama delâ-
(el-Mâide 5/71); “ ‫!א‬Fo J‫ א‬.k‫  א א‬$ ” þýlýðý olan 66’ya tekabül etmesi sebebiyle let keyfiyeti önem kazanmýþtýr. Bir öðenin
(el-Enbiyâ 21/3); “ p g‫א‬7‫ א‬#EF$ ” gibi. 16. de “müsennâ” denilen yazý çeþidinde çif- bilgisinden ikinci öðenin bilgisine ulaþýldý-
Müzekker çoðul ve ref‘ alâmeti olan vav. te vav çokça kullanýlmýþ, bazý tarihî cami- ðý için delâlet meselesi bu baðlamda tar-
Akýl sahibi müzekker varlýklarýn isim ve sý- lerin duvarlarý tek veya çifte “vav”lý levha- týþýlan temel konulardan birini teþkil et-
fatlarýna merfû konumunda takýlan harf- larla tezyin edilmiþtir (bk. MÜSENNÂ). miþtir. Vaz‘ ilminin gayesi deðiþik bilim
tir: “ !FA@ ، L ” gibi. Bu vav düzenli eril BÝBLÝYOGRAFYA : dallarýnca ortaya konan lafýzlarý birbirin-
çoðul (sâlim müzekker cemi‘) olma þartlarýný Halîl b. Ahmed, el-¥urûf (nþr. Ramazan Abdüt- den ayýrmak, özellikle lafzýn hakiki ve me-
taþýmayan bazý kelimelere sadece þekil ba- tevvâb), Kahire 1389/1969, s. 31; Sîbeveyhi, el- cazi kullanýmýný tesbit etmektir. Vaz‘ ilmin-

576
VAZ‘

de konuþan ve dinleyenden baðýmsýz bir hayyülün (mâna) lafzî seviyede karþýlýðý râbî’nin çalýþmalarýndan etkilendiði anla-
varlýk halinde dilin doðasýnýn neden ibaret bulunmayabilir. Dolayýsýyla her üç var ol- þýlmaktadýr. Bu sebeple lafýzla anlam iliþ-
olduðu hususu büyük önem taþýr. Bu hu- ma durumunun arasýndaki uygunluk ka- kisi meselesi belli bir tarihten itibaren dil-
sus dil bilimi, mantýk ve fýkýh usulü âlimle- dar farklýlýklarýn da dikkate alýnmasý gere- cilerle mantýkçýlarýn hem birlikte inþa et-
rince incelenmiþtir. Ancak meselenin ilkin kir. Bu tesbit, hem sarf ilmini ilgilendiren tikleri hem de birbirlerini etkiledikleri bir
dilciler tarafýndan ele alýnmasý Ýslâm dü- müfred lafýzlar hem nahiv ilmiyle ilgili mü- alan haline gelmiþtir. Dilciler arasýnda vaz‘
þüncesinin tarihteki geliþiminin bir netice- rekkep lafýzlar için geçerlidir. Dilciler ara- olgusuyla en çok ilgilenen Ýbn Cinnî’dir. Ýbn
sidir. Adudüddin el-Îcî’nin (ö. 756/1355) ka- larýnda uyum bulunan anlam ve lafýzlarý Cinnî, filolojiye dair el-ƒa½âßi½ adlý hacim-
leme aldýðý vaz‘ ilmine dair ilk müstakil inceleme konusu yapmýþlardýr. Bu incele- li eserinde fiilin masdar ve zamana delâ-
metin esas itibariyle dil biliminde tartýþý- me cüz’î (tikel) lafýzlar için deðil, kendileri letinin arkasýnda vaz‘ olgusu bulunduðu-
lan iþaret isimlerinin anlamý hakkýndadýr. hakkýnda konuþulmasýný mümkün kýlan nu söyler, çünkü her ikisi de bizzat lafýz ta-
Bu sebeple lafzî delâletin ilkesi yönünden isim-fiil-harf gibi genel kategorilerin delâ- rafýndan temsil edilmektedir. Lafzýn bir
vaz‘, baðýmsýz bir bilim statüsünde or- let ettiði anlamýn doðasý ve belirli cüz’île- anlama delâleti ise o anlamýn karþýlýðý ola-
taya konulmadan önce de lafýz-anlam iliþ- re delâlet etmesi bakýmýndan bu katego- rak vazedilmesine baðlýdýr. Nitekim Ýbn
kisi baðlamýnda dil bilimi, mantýk ve fýkýh rilerin ne tür bir anlam için vazedildiði me- Cinnî’ye göre fiilin özneye delâleti lafza da-
usulüne dair eserlerin içinde daima in- selesiyle ilgilidir. Dolayýsýyla bu üç tür ka- yanmadýðý için lafzî deðil mânevîdir, çün-
celenmiþtir. Diðer taraftan delâletin laf- tegoriden herhangi birinin hangi anlama kü öznenin varlýðýna aklî bir iþlem netice-
zî olan ve olmayan þeklinde ikiye ayrýlma- delâlet ettiðini belirlemek onun kapsamý- sinde ulaþýlýr (el-ƒa½âßi½, II, 328).
sý, her birinin tabiî, aklî ve vaz‘î delâlet bi- na giren cüz’îlerin mânalarýný da belirleme Adudüddin el-Îcî’nin mukaddime, tak-
çiminde bölümlenmesi, ilk bakýþta vaz‘ ol- imkâný verir. Vaz‘ ilminde bu genel yapý- sim ve hâtime þeklinde üç bölümden mey-
gusunun lafzî delâletin sadece vaz‘î kýs- nýn tesbitinden sonra her genel katego- dana gelen er-Risâletü’l-va²£iyye’si da-
mýnýn ilkesi olduðu hissini verebilir. Ancak rinin kapsamýna giren cüz’îlerin de kendi ha önceki dilciler ve mantýkçýlar tarafýn-
vaz‘ lafzî olmayan delâletin de ilkesidir. Ýs- aralarýnda sýnýflandýrýlmasý, bu sýnýf ve kü- dan üzerinde durulan isim, zamir, mas-
lâm düþünce geleneðinde ilimle irtibatý melerin hangi anlam türü için vazedildi- dar, cins ismi, özel isim, türemiþ isim,
dikkate alýndýðýnda vaz‘ daha çok lafýz- ði konularý ele alýnýr. Meselâ isim kümesi- iþaret ismi, ism-i mevsûl gibi isim türle-
anlam iliþkisi dolayýsýyla dilin menþei bað- nin elemanlarý kendi aralarýnda ism-i fâil, riyle fiil ve harfin (edat) hangi anlamlarý
lamýnda ele alýnmýþtýr. Bu baðlamda vaz‘, ism-i mef‘ûl, hâl vb. þekilde tasnif edilir göstermek üzere vazedildiðini inceleyen,
bir anlamý göstermek ve ona karþýlýk ol- ve her bir kümenin neye karþýlýk vazedil- kýsaca lafýz-anlam iliþkisinde vaz‘ý merke-
mak üzere lafzýn belirlenmesine dendiði diði incelenir. Nitekim Adudüddin el-Îcî’- ze alarak yazýlan ilk müstakil eserdir. Laf-
gibi belirlenen lafza “mevzû‘”, lafzýn kendi- nin risâlesi, isim kümesinin elemaný olan zî delâletin ilkesi olarak vaz‘ daha önce de
si için belirlendiði mânaya da “mevzû leh” ve anlamý kapalý (müphem) isim alt küme- bilinmekle birlikte Îcî, dil ve mantýk kitap-
denir. Bu incelemelerde lafýz ve mâna ara- si içinde incelenen iþaret isimlerinin han- larýnda daðýnýk þekilde yer alan bilgileri be-
sýndaki iliþkinin birebir örtüþen (mutâbýk) gi anlamý göstermek için vazedildiði me- lirli bir konu ve amaç etrafýnda bir eser-
öðeler olup olmadýðý konusu da önemli bir selesini konu edinir. de toplamýþtýr. Vaz‘ ilmi konusunda daha
husustur. Her lafzýn bir anlamýnýn olma- Fârâbî’den baþlamak üzere mantýk ça- sonra gerçekleþtirilen çalýþma ve araþtýr-
sýyla (müsta‘mel) olmamasýnýn (mühmel) lýþmalarýnýn delâlete, dolayýsýyla vaz‘ ko- malarýn esasýný teþkil eden bu risâlenin
imkâný veya zorunluluðu etrafýnda sürdü- nusuna ciddi bir etkisi vardýr. Ýbn Sînâ’nýn muhtevasý baðlamýnda vaz‘ ilmi ve mese-
rülen tartýþmalarda anlamla lafýz arasýn- anlam teorisi bu tür tartýþmalarý besle- leleri þu þekilde özetlenebilir: Vaz‘ iki kýs-
daki iliþkide üç imkân veya zorunluluktan miþtir. Mantýk kitaplarýnda ilk bölüm ha- ma ayrýlýr. Lafýzlar gösterdikleri anlam dik-
bahsedilir. 1. Anlamla lafýz kümeleri eþit- linde delâlet konusuna yer verilmesi de- kate alýnarak vazedilirse özel vaz‘, genel
tir; 2. Lafýz anlamýn bir alt kümesidir; 3. lâletin temelinde bulunan vaz‘ konusu- bir durum dikkate alýnarak vazedilirse ge-
Anlam lafzýn bir alt kümesidir. Bu üç ih- nun gündeme gelmesine imkân saðla- nel vaz‘ diye anýlýr. Genel vaz‘ iþaret isim-
timalin dýþýnda anlam ve lafýz kümeleri ke- mýþtýr. Özellikle Aristo’nun Peri Herme- leri gibi lafýzlar baðlamýnda incelenmiþtir.
siþen bir küme meydana getirmekle bir- neias (Önermeler) adlý kitabýnýn etrafýn- Buna göre cüz’î durumlar arasýnda ortak
likte ikisinden birinin üyesi olmayan ele- da önermeler ve onlarý oluþturan cüz’î la- anlam düþünülür ve lafýz bu ortak anla-
manlarýnýn bulunabileceði de düþünülebi- fýzlar ele alýnmýþtýr. Ancak mantýkçýlarýn ma delâlet etmek üzere vazedilir. Ancak
lir. Baþka bir deyiþle mâna kümesinin ele- hedefi herhangi bir dilde ifade edilen laf- lafýz her söylendiðinde ortak anlam deðil
maný olup da lafzý olmayan ya da lafzý olup zýn deðil anlamýn önce geldiðini vurgula- cüz’î anlam kastedilir. Ortak anlam vaz‘
da herhangi bir anlamýn altýna düþmeyen maktýr. Bu sebeple mantýkçýlar, ilk dilci- vasýtasý (vaz‘ aleti) iken cüz’î durumlar laf-
lafýzlarýn bulunmasý mümkündür. lerin dil ile düþüncenin özdeþliði kabulün- zýn kendisi için konulduðu mânadýr (mev-
Ontolojik açýdan var olan bir þeyin ha- den hareketle inþa ettikleri lafýz-anlam zû leh). Meselâ iþaret isimleri dýþ varlýk-
riçte (zihnin dýþýnda), zihinde (tasavvur) ve özdeþliði teorisini, lafýzlarý anlam önceliði larý itibariyle cüz’î durumlara (mevzû leh)
dilde (tasavvurun lafzî ifadesi) olmak üzere esasýna ve gösterdikleri anlamýn doðasýna karþýlýk gelecek biçimde vazedilmiþken cüz’î
üç varlýk alaný söz konusudur. Bunlarýn göre tasnif ederek aþmak istemiþlerdir. durumlar arasýndaki ortak anlam vaze-
arasýnda belirli bir delâlet iliþkisi vardýr. Fârâbî’nin bu konudaki el-Elfâ¾ü’l-müs- dilen anlamýn vasýtasýdýr. Ona göre bu tür
Ancak duyu alanlarýnýn dýþýnda kalan var- ta£mele fi’l-man¹ýš ve Kitâbü’l-£Ýbâre gi- lafýzlarýn vaz‘larý genel, mevzû lehleri ise
lýklar gibi her þeyin zihnî tasavvuru olma- bi çalýþmalarý bu alanda önemli bir yer tu- özeldir. Vaz‘ konusunda vaz‘ aletiyle mev-
yabilir. Hayal gücünün ürettiði varlýk ve tar. Zemahþerî’nin el-Mufa½½al’ýnda is- zû lehin deðiþimine göre ikisi de genel,
kurgularda görüldüðü gibi her tasavvur min ve fiilin tanýmlarý ve mânaya delâlet- ikisi de özel, ilki genel, diðeri özel ve ilki
edilen þeyin hâricî varlýðý ve her zihnî ta- leri konusunda yaptýðý açýklamalarda Fâ- özel, diðeri genel þeklinde aklî taksim ge-

577
VAZ‘

reði dört denklem söz konusu edilir. Bu- nisbet edilebilir; dolayýsýyla fiille kendi dý- diði meselesini incelemiþtir. Kuþçu, Îcî gibi
rada dördüncü denklem mümkün deðil- þýndaki bir lafýz hakkýnda haber verilebilir. lafýzlarýn türlerini lafýz-mâna iliþkisi bað-
dir; birinci denklem içeriði gereði açýk ol- Harf (edat) ise sadece kendi dýþýndaki bir lamýnda vazedilmeleri açýsýndan ele al-
duðundan sorun teþkil etmediði için vaz‘ öðeye baðlý olarak bir anlamý gösterebilir. mamýþ, meseleyi doðrudan vaz‘ olgusunu
ilminde inceleme konusu yapýlmamýþ, di- Gaibe ait zamirin küllî olup olmadýðý tar- temel alarak yapýlandýrmýþ, böylece ilm-i
ðer iki denklem üzerinde durulmuþtur. Dýþ týþmalýdýr. “Sahip” (zû) ve “üstünde” (fevk) vaz‘ýn konusunu lafýz-mâna iliþkisi mer-
dünyada vaz‘ vasýtasýnýn hangi cüz’î mâ- anlamýndaki lafýzlarýn kullanýmlarý cüz’î, kezli olmaktan çýkarmýþtýr. Daha sonra
naya iþaret ettiði ancak anlamý belirgin medlûlleri küllîdir. Lafýzlarýn kullanýmlarý vaz‘ýn bölümlerini þahsî-nev‘î, hususi-umu-
kýlan bir karîne yoluyla bilinebilir. Lafzýn deðiþebilir, ancak vaz‘larý kullanýmlara gö- mi, kastî-zýmnî gibi vaz‘ýn arazlarýna dik-
gösterdiði anlam küllî mâna ve cüz’î mâ- re deðiþmez. Çünkü lafýzlara iliþkin cüz’î, kat ederek gözden geçirmiþ, ardýndan laf-
na diye iki kategoriye ayrýlýr. Küllî ya fert- küllî, özel isim gibi nitelikler kullanýmdan zýn anlamýn karþýlýðý olarak kim tarafýn-
leri dýþ dünyada bulunan öznedir (zat), o deðil vaz‘dan kaynaklanýr. dan vazedildiði sorusunu tartýþarak dili
zaman buna cins ismi adý verilir ya belirli icat edenin kimliði üzerinde durmuþtur.
er-Risâletü’l-va²£iyye üzerine onlarca
bir olayýn ismi olan masdardýr ki buna oluþ Diðer taraftan bilfiil bir olgu olan vaz‘ýn
âlim þerh, hâþiye ve ta‘lik kaleme almýþ-
(hades) denir ya da hiçbiri olmayýp ikisi bilgisi belirli bir zaman ve mekânda yaþa-
týr. Bunun yanýnda özellikle Osmanlý coð-
arasýnda bir nisbet bulunur. Nisbet de zat yan insan tarafýndan nasýl elde edilebil-
rafyasýnda baþta Kemalpaþazâde, Taþköp-
tarafýndan dikkate alýnýrsa türemiþ keli- diði konusunu gözden geçirmiþ, lafzýn ve
rizâde Ahmed Efendi, Eðinli Ýbrâhim Hak-
me, hades tarafýndan dikkate alýnýrsa fiil anlamýn alt bölümlerini incelemiþtir. Ký-
ký olmak üzere elliye yakýn âlim ilm-i vaz‘
adýný alýr. Lafzýn gösterdiði anlamýn cüz’î saca Ali Kuþçu ilm-i vaz‘ý “vaz‘”, “vâz‘ý”,
hakkýnda baðýmsýz eserler telif etmiþtir
olmasý halinde lafýz ya cüz’î veya küllî bir “mevzû”, “mevzû leh”, “vaz‘ýn hikmeti”
(Özdemir, s. 203-215). Bu eserlerin yaný sý-
anlama karþýlýk vazedilir. Cüz’î-cüz’î duru- baþlýklarý altýnda vaz‘ olgusu merkezli fa-
ra özellikle Teftâzânî ve Seyyid Þerîf el-Cür-
mu cüz’î bir anlamý göstermek üzere yine kat sarf ilminin temeli olarak kurmuþtur.
cânî ile bunlarý takip eden çizgide yetiþen
cüz’î biçimde vazedilen Ali, Veli gibi özel Bu eser ilm-i vaz‘ýn Osmanlý âlimleri arasýn-
pek çok âlim, hem dil hem usûl-i fýkýh alan-
adlarda görülür. Cüz’î-küllî durumu, yani da yaygýnlaþmasýný saðlamýþ, özellikle Müf-
larýnda telif ettikleri kitaplarda vaz‘ mese-
cüz’î bir anlam için küllî biçimde vazedil- tîzâde Abdürrahim Efendi Þer¼u £Unš†-
lesini ayrýntýlarýyla incelemiþlerdir. Bilhas-
me durumu da ya kendisindekini deðil di’z-zevâhir fî na¾mi’l-cevâhir adlý ese-
sa Teftâzânî, Kazvînî’nin TelÅî½u’l-Mif-
baþka bir lafýzdaki anlamý gösteren harf rinde (Ýstanbul 1252) Ali Kuþçu’nun dü-
tâ¼’ýna þerh olarak yazdýðý el-Mu¹avvel’-
(edat) ya da kendinde bulunan bir anla- þünceleri etrafýnda bu alandaki bütün so-
de lafýz-anlam iliþkisi konusundaki birçok
mýn ancak bir karîne ile belirgin kýlýndýðý runlarý sonraki geliþmeleri dikkate alarak
meselede erken dönem dilcilerinin görüþ-
lafýzlardýr. Karîne bizâtihi hitabýn içinde ayrýntýlý biçimde incelemiþtir. Ali Kuþçu,
ise zamir, deðilse ya iþaret isimlerinde ol- lerini benimserken Seyyid Þerîf el-Cürcâ-
nî, ¥âþiye £ale’l-Mu¹avvel’inde Îcî’nin Risâle fî va²£i’l-müfredât adlý küçük ça-
duðu gibi fiziksel bir karîne ile belirgin ký- lýþmasýnda ise cüz’î lafýzlarýn vazedilme
lýnýr veya ism-i mevsûllerde olduðu gibi görüþlerini tercih etmiþtir. Bu iki farklý du-
ruþ tarih boyunca tartýþma konusu olmuþ, meselesini ele almýþtýr (Süleymaniye Ktp.,
aklî bir karîne ile belirginleþir. Reþid Efendi, nr. 1015, vr. 27b-28b).
meselâ Abdülhakîm es-Siyâlkûtî ¥âþiye
Anlamýn karîne ile belirlenme þartý za- BÝBLÝYOGRAFYA :
£ale’l-Mu¹avvel’inde Teftâzânî’yi savun-
mirler, iþaret isimleri ve ism-i mevsûller- et-Ta£rîfât, “el-Vaç.” md.; Tehânevî, Keþþâf, II,
muþ, Mestçizâde ise iki âlimin görüþlerini
de bunlarý harften (edat) ayýran ortak bir 1482-1487; Ýbn Cinnî, el-ƒa½âßi½ (nþr. Abdülha-
ÝÅtilâfü’s-Seyyid ve’s-Sa£d adlý eserinde
olgudur. Ýsm-i mevsûlün karînesi hâricî mîd Hindâvî), Beyrut 2003, II, 328; Ali Kuþçu, £Un-
eleþtirel bir yaklaþýmla incelemiþtir. Diðer
deðil aklî olduðundan hem kendisi hem š†dü’z-zevâhir fi’½-½arf (nþr. Ahmed Afîfî), Ka-
taraftan Teftâzânî, Sadrüþþerîa’nýn usûl-i hire 1421/2001, tür.yer.; a.mlf., Risâle fî va²£i’l-
de karînesi küllî iken zamirler ve iþaret
fýkha dair Tenš¢¼u’l-u½ûl’üne yazdýðý et- müfredât, Süleymaniye Ktp., Reþid Efendi, nr.
isimleri kendileri somut, karîneleri hâri-
Telvî¼ ilâ keþfi ¼ašåßiši’t-Tenš¢¼ adlý 1015, vr. 27b-28b; Teftâzânî, el-Mu¹avvel, Ýstan-
cî olduðu için cüz’îdir; özel isimde hem bul 1304, s. 235-240; Abdürrahîm b. Yûsuf Men-
þerhte lafýzlardaki mecaz ve vaz‘ iliþkisini
anlam hem vaz‘ cüz’î iken zamirde her teþevî, Þer¼u £Unš†di’z-zevâhir fî na¾mi’l-ce-
ele almýþ, Seyyid Þerîf yine bu konuda Tef-
ikisi de küllîdir. Ýsm-i fâil, ism-i mef‘ûl, sý- vâhir, Ýstanbul 1252/1836, tür.yer.; Ýbrâhim b.
tâzânî’yi eleþtirmiþtir. Aslýnda iki âlimin Halîl Eðînî, Metn fi’l-va²£ (el-Mecmû£atü’l-va²£iy-
fat-ý müþebbehe gibi fiilden türemiþ isim-
þahsýnda dilcilerle (Teftâzânî) mantýkçýlar ye içinde), Ýstanbul 1311, s. 73; Bernard G. We-
ler fiil kategorisine dahil edilemez. Çünkü
(Seyyid Þerîf) arasýndaki kadîm tartýþma- iss, Language in Orthodox Muslim Thought: A
fiilde masdar anlamýna, bu anlamýn ger-
lar yeniden ele alýnmýþtýr. Ýlm-i vaz‘ ve la- Study of Wad‘ al-Lughah and its Development
çekleþme zamanýna ve bir özneye nisbe- (doktora tezi, 1966), Princeton University, tür.yer.;
fýz-anlam iliþkisine dair meseleler dil ve
tine delâlet birleþir ve onda önce masdar Ýbrahim Özdemir, Ýslam Düþüncesinde Dil ve
usûl-i fýkýh eserlerinde günümüze kadar
anlamýna (hades / oluþ), sonra özneye de- Varlýk-Vaz‘ Ýlminin Temel Meseleleri, Ýstanbul
incelenmeye devam edilmiþtir. 2006, s. 203-215, ayrýca bk. tür.yer.; Musa Alp,
lâlet söz konusu olurken bu isimlerde ön-
ce özneye, sonra masdar mânasýna delâ- Ali Kuþçu, sarf ilminin temeli veya gi- Arap Dili ve Belaðatý Açýsýndan Ali Kuþçu ve
riþi olarak gördüðü vaz‘ ilmine £Unš†- £Unš†dü’z-zevâhir fî na¾mi’l-cevâhir Adlý Eseri
let söz konusudur. Cins ismi belirsiz bir an-
(doktora tezi, 2006), Dokuz Eylül Üniversitesi Sos-
lam karþýlýðý vazedilmiþken o cinsin alemi dü’z-zevâhir adlý eserinin ilk bölümünde
yal Bilimler Enstitüsü, tür.yer.; Abdullah Yýldýrým,
harf-i ta‘rifle belirgin hale getirilir. Kendi- yeni ve özgün katkýlarda bulunmuþtur. Ali Vaz Ýlmi ve Unkûdu’z-zevâhir / Ali Kuþçu: Ýn-
leri hakkýnda haber verilemediðinden fiil- Kuþçu bu eserinde eski bilgileri derlemiþ, celeme-Deðerlendirme (yüksek lisans tezi, 2007),
le harf (edat) özne ve mübtedâ olamaz; bu tasnif etmiþ ve yeni meselelerle zengin- MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 10-54; Mehmet
sebeple ikisi de kendi dýþýndaki bir lafýzda leþtirmiþtir. Özellikle lafýzlarýn mecazi an- Ali Þimþek, “Delalet Kavramý Çerçevesinde Lafýz
ve Anlam Ýliþkileri”, Nüsha, I/2, Ankara 2001, s.
sabit anlamý gösterir. Ancak fiil küllî bir lamlarý üzerinde durmuþ, onlarýn bu an-
80-111.
anlamý gösterirken belirli bir özneye de lamlarý göstermek üzere vazedilip edilme- ÿÞükran Fazlýoðlu

578

You might also like