Full Download Sevdigim Tum Erkeklere 1St Edition Jenny Han Online Full Chapter PDF

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 63

Sevdi■im Tüm Erkeklere 1st Edition

Jenny Han
Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/sevdigim-tum-erkeklere-1st-edition-jenny-han/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Sensiz Yaz Olmaz 1st Edition Jenny Han

https://ebookstep.com/product/sensiz-yaz-olmaz-1st-edition-jenny-
han/

Not Seni Hala Seviyorum 1st Edition Jenny Han

https://ebookstep.com/product/not-seni-hala-seviyorum-1st-
edition-jenny-han/

Entwicklungspsychologie im Kindesund Jugendalter 5th


Edition Robert Siegler Jenny R Saffran Elizabeth T
Gershoff Nancy Eisenberg

https://ebookstep.com/product/entwicklungspsychologie-im-
kindesund-jugendalter-5th-edition-robert-siegler-jenny-r-saffran-
elizabeth-t-gershoff-nancy-eisenberg/

Bütün Günlerin Ak■am■ 1st Edition Jenny Erpenbeck

https://ebookstep.com/product/butun-gunlerin-aksami-1st-edition-
jenny-erpenbeck/
La cueva del mono 1st Edition Jenny Moix

https://ebookstep.com/product/la-cueva-del-mono-1st-edition-
jenny-moix/

Un examen extraordinario 1st Edition Jenny L Howe

https://ebookstep.com/product/un-examen-extraordinario-1st-
edition-jenny-l-howe/

The Spirit of Digital Capitalism 1st Edition Jenny


Huberman

https://ebookstep.com/product/the-spirit-of-digital-
capitalism-1st-edition-jenny-huberman/

Impossibles adieux 1st Edition Han Kang

https://ebookstep.com/product/impossibles-adieux-1st-edition-han-
kang/

Kubilay Han 1st Edition Morris Rossabi

https://ebookstep.com/product/kubilay-han-1st-edition-morris-
rossabi/
N E W Y O R K T I M E S Ç O K S A T A N I

JENNY HAN
YA Ş İ M D İ Y E D E K

ÂŞIK O L D U Ğ U N U Z

|» HER ERKEK

O N L A R H A K K I N D A NE

DÜŞÜNDÜĞÜNÜZÜ

ÖĞRENSEYDİ?..

H E M DE H E P S İ

s * , * ? * AYNI ANDA!
LARA JEAN

Bunlar başkasından aldığı m ektuplar değil,

kendi yazdıklarıydı. Sevdiği her çocuk

için bir; toplam beş tane. Yazarak kalbi ile

ruhundakileri dışarı dökebiliyor ve gerçek

hayatta asla söyleyemeyeceği duyguları

m ektuba aktarabiliyordu çünkü onları

sadece kendisi görecekti. Tabii bu gizli

m ektuplar postalanınca durum değişti

ve böylece Lara Jean’in hayali aşk hayatı

birdenbire kontrolden çıktı...


S e v d t ijt m

iü m

e d M e t e .
Pegasus Yayınları: 1509
Gençlik: 284

Sevdiğim Tüm Erkeklere


Je n n y Han
Özgün Adı: To Ali The Boys l've Loved Before

Yayın Koordinatörü: Berna Sirman


Editör: Esengül Aydın Yalçın
Düzelti: Çiçek Eriş
Sayfa Tasarımı: Cansu Gümüş
Kapak Uygulama: Pınar Yıldız

Baskı-Cilt: Alioğlu Matbaacılık


Sertifika No: 11946
Orta Mah. Fatin Rüştü Sok. No: 1/3-A
Bayrampaşa/İstanbul
Tel: 0212 612 95 59

1. Baskı: İstanbul, Kasım 2016


ISBN: 978-605-299-039-1

Türkçe Yayın Hakları © PEGASUS YAYINLARI, 2016


C opyright © Je n n y Han, 2014

Bu kitabın Türkçe yayın hakları Aslı Karasuil Telif Hakları Ajansı aracılığıyla
Folio Literary M anagem ent, LLC'den alınmıştır.

Tüm hakları saklıdır. Bu kitapta yer alan fotoğraf/resim ve metinler


Pegasus YayıncılıkTic. San. Ltd. Şti.'den izin alınm adan fotokopi dâhil,
optik, elektronik ya da m ekanik herhangi bir yolla kopyalanamaz,
çoğaltılamaz, basılamaz, yayım lanamaz.

Yayıncı Sertifika No: 12177

Pegasus Yayıncılık Tic. San. Ltd. Şti.


Gümüşsüyü Mah. Osmanlı Sk. Alara Han
No: 11/9 Taksim/İSTANBUL
Tel: 0212 244 23 50 (pbx) Faks: 0212 244 23 46

www.pegasusyayinlari.com / info@pegasusyayinlari.com
J enny H an

tû * fi

İngilizceden çeviren:
G ize m Y eşildal

PEGASUS YAYINLARI
Küçük kardeşim Susan’a.
Benim için hep küçük kalacaksın.
B ir şeyler b irik tirm ey i seviyorum . Saçma şeyler. H ediyelik eşya
d ü k k ân ların d an alm an porselen çanlar. Asla kullanm ayacağı­
n ız kurabiye kalıpları; kim ayak şeklinde b ir kurabiye yapm a
ihtiyacı hisseder ki? Saçım için kurdeleler. Aşk m ek tu p ları.
B irik tird iğ im şeyler içinde cn değerli varlığ ım ın aşk m e k tu p ­
larını olduğu söylenebilir sanırım .
M ek tu p larım ı an n e m in bana şehirdeki bir vintagc d ü k k â­
n ın d an aldığı cam göbeği ren k li şapka kutusunda saklıyorum .
Başkalarının bana yazdığı aşk m ektupları değiller; öyle insanlara
sahip değilim . B u n lar b en im yazdığım aşk m ektupları. Âşık
o ld u ğ u m h er ço cu k için b ir tane var; toplam da beş tane.
Y azarken k en d im i asla tu tm u y o ru m . Asla o kişi o k u m a ­
yacakm ış gibi y azıyorum ç ü n k ü asla okum ayacak. G izli tü m
düşüncelerim i, dikkatli tü m gözlem lerim i, içim de b iriktirdiğim
h er şeyi m ektuba döküyorum . B itirdiğim de zarfı kapayıp adresi
y azıyorum ve şapka k u tu m a k o y uyorum .
T am m anasıyla aşk m ektubu sayılm azlar. A rtık daha fazla
âşık o lm ak istem ed iğim zam an yazıyorum . Veda etm ek için.
Ç ü n k ü yazdıktan sonra beni tüketen bu aşk tarafından tü k etil­
m em sona eriyor. M ısır gevreğim i o n u n da C h eerio s’u n a nuız
doğram ayı sevip sevm ediğini düşünm eden yiyebiliyorum ; aşk
şarkılarına, ona söylem eden eşlik edebiliyorum . E ğ er aşk ele
geçirilm eyse, m ek tu p larım da b en im şeytan çık arm a ritiielim
sayılabilir. M ek tu p larım b eni ö zg ü r kılıyor. Ya da en azından
öyle yapm alarını b ek liy o ru m .

7
î

Josh, M a rg o t’n u n erkek arkadaşı am a sanırım b ü tü n ailem in


ona biraz âşık o ld u ğu söylenebilir. O n u en çok k im in sevdi­
ğ in i söylem ek güç. M arg o t’n u n erkek arkadaşı olm adan önce
sadece Jo sh ’tı. H ep vardı. H ep d iy o ru m am a galiba bu d o ğ ru
sayılm az. Y an ım ızd aki eve beş sene önce taşınd ılar am a sanki
hep oradaym ış gibi hissediyorum .
B abam , Jo sh ’ı seviyordu çü n k ü o bir erkekti ve b abam ın
etrafı kızlarla sarılıydı. C iddiyim : T ü m g ü n b oyunca etrafında
k a d ın la r var. K endisi k a d ın h astalık ları ve d o ğ u m u z m a n ı,
aynı zam anda da üç kız babası, yani b ü tü n g ü n tek görd ü ğ ü
kadınlar, kadınlar, kadınlar. Jo s h ’ı sevm esinin b ir d iğer nedeni
de Jo sh ’m çizgi ro m an sevm esi ve on u n la balığa çıkm asıydı.
B abam b ir keresinde bizi balık tutm aya g ö tü rm ey i denem işti
ve b en ayakkabılarım a çam ur bulaştığı için ağlam ıştım , M argot
kitabı ıslandığı için ağlam ıştı ve K itty de henüz sadece bebek
olduğu için ağlam ıştı.
K itty, Jo sh ’ı seviyordu çü n k ü Josh on u n la hiç sıkılm adan
iskambil oynuyordu. Ya da en azından sıkılmamış gibi yapıyordu.
B irbirleriyle anlaşm a yapıyorlardı: Eğer bir sonraki eli ben kaza-

9
Sevdiğim tünm, e/tke&iefoz.

ıtırsam bana parçacıktı fıstık ezmeli tost yapacaksın, ekmeğin kabuğu


olmayacak. Bu K itty'’ydi. Tabii parçacıklı fıstık ezmesi olm adığı
için Josh yazık o ld u ğ u nu, başka b ir şey seçm esini söyleyecekti.
A m a K itty ısrar edecek ve Josh fıstık ezmesi alm aya gidecekti
çü n k ü Josh böyle biriydi.
M a rg o t’n u n o n u n ed en sevdiğini söylem em gerekirse,
san ırım h epim iz sevdiğim iz için derdim .
H ep birlik te salondaydık. K itty devasa bir k arto n a köpek
resim leri yap ıştırıy ordu . D ö rt b ir y an m a k âğ ıt ve k u p ü rle r
saçılm ıştı. K e n d i k e n d in e , “ B abam N o e l’de ne iste d iğ im i
sord u ğ u n d a ona, ‘B u cinslerden b irin i seçersen iyi olur,’ diye­
ceğ im ,” diye m ırıld anıyordu.
M argot ile Josh koltukta oturuyorlardı; ben de yere uzanm ış
televizyon izliyordum . Josh koca b ir kâse m ısır patlatm ıştı ve
k endim i ona ad am ıştım , avuç avuç yiyordum .
P arfü m rek lam ı çıktı: İlkbaharda kâğıt gibi incecik, b o ­
y u n d a n b ağ lam a k , o rk id e rengi elbise giym iş b ir k ız Paris
sokaklarında koşuyordu! İlkbaharda, kâğıt m endil gibi incecik
bir elbisenin içinde, o kız gibi Paris sokaklarında koşm ak için
neler v erm ezd im ! O k ad a r h ızlı k a lk tım ki m ısır tanesiyle
b o ğulacaktım . Ö k sü rü k le rin arasından, “M argot, haydi b en im
bahar tatilim d e Paris’te buluşalım !” dedim . K endim i şim diden
b ir elim de fıstıklı, d iğerinde ahududulu m akaran la dönerken
hayal edebiliyordum .
M argot’nun gözleri parladı. “Sence babam sana izin verir mi?”
“Tabii ki, k ü ltü rel gezi sonuçta. İzin verm ek zo ru n d a.”
Aıııa daha önce hiç tek başıma uçağa binm ediğim de doğruydu.
A yrıca daha önce hiç ülke dışına çıkm am ıştım . Acaba M argot
b en i havaalanında karşılar m ıydı yoksa hosteli tek başım a ıııı
bulm ana gerekirdi?

10
je n n y H ân

Josh y ü z ü m d e k i ani endişeyi g örm üş olm alıydı ç ü n k ü ,


“E ndişelenm e. B en de sizinle olursam baban kesin izin verir,”
dedi.
C an lan d ım . “Evet! H ostellerde kalıp h er öğ ü n d e yalnızca
h a m u r işi ve p ey n ir yiyebiliriz.”
“Jim M o rriso n ’ın m ezarına gidebiliriz!” diye ekledi Josh.
“B ir parfum erie ye g id ip k e n d im iz e özel k o k u la rım ız ı
y ap tıra b iliriz!” d e d im h ey ecan la am a Josh k ü çü m sercesin e
h o m u rd an d ı.
“Şey, bir parfımıerie’de ‘kendim ize özel kokularım ızı yaptır­
m a k ’ b ir haftalık hostel parasına m al olur.” M a rg o t’y u d ü rttü .
“ K ız kardeşin ihtişam hayallerinden m uzdarip.”
“ Ü ç ü m ü z ü n içinde en süslü o,” diye onayladı M argot.
“ Peki ya b en?” diye yakındı K itty.
“ Sen m i? ” d iy erek y ü z ü m ü b u ru ş tu rd u m . “ Sen en a z
süslü Song kızısın. A kşam ları sana duş aldırm ak şöyle dursun,
ayaklarını y ık am an için bile yalvarm ak zo ru n d a k alıy o ru m .”
K itty ’n in y ü zü kızardı. “ O n d a n bahsetm iyordum , şapşal
şey. Paris’ten bahsediyorum.”
O n u ciddiye alm ayarak geçiştirdim . “ Seıı hostelde kalm ak
için çok k ü çü k sü n .”
D o k u z yaşında olm asına ve k ucakta o tu rm a k için fazla
b ü y ü k olm asına rağm en, M a rg o t’n u n y anm a gidip kucağına
o tu rd u . “M arg o t, sen gelm em e izin verirsin, değil m i?”
“B elki ailecek gidebiliriz,” dedi M arg o t o n u y an ağ ın d an
öperek. “ Sen, Lara Jean ve babam da gelir.”
K aşlarım ı çattım . H ayal ettiğ im Paris gezisi hiç de böyle
d eğildi. Josh, K itty ’n in b aşın ın ü ze rin d e n d u d a k la rın ı sonra
k o n u şu ru z d ercesin e o y n a ttı. Ç a k tırm a d a n b a ş p a rm a ğ ım la
onayladım .

11
sevdiğim iüm e/Joeklete.

* * *

G e cen in ilerleyen saatleriydi, Josh ço k tan gitm işti. K itty ile


babam ız uyuyordu. M utfaktaydık. M argot masada bilgisayarının
başındaydı; ben de o n u n yanında o tu rm u ş kurabiye h a m u ru n u
yuvarlıyor, tarç ın ile şekere batırıyordum . Şekerli tarçm lı k u ­
rabiye, K itty ’n in g ö zü n e g irm en in yoluydu. A kşam iyi geceler
dem eye gittiğim de arkasını dönüp benim le konuşm am ıştı çünkü
o n u n Paris’e gelm esine engel olacağım a em indi. K urabiyeleri
y astığ ın ın k en arın a bırakacaktım , böylece sabah taze kurabiye
kokusuyla uyanacaktı.
M argot aşırı sessizdi ve sonra bir anda başını bilgisayarından
kaldırıp konuştu: “B u akşam Josh’tan ayrıldım. Yemekten sonra.”
Yuvarlak kurabiye h a m u ru m elim den şeker kâsesine düştü.
“Yani artık zam an ı gelm işti,” dedi. G özleri k ırm ız ı d e ­
ğildi; ağlam am ıştı. Sesi sakin ve düzdü. O n u gören herkes iyi
o ld u ğ u n u düşü n ü rd ü. Ç ü n k ü M arg o t hep iyiydi; iyi olm adığı
zam anlarda bile.
“N eden ayrıldığını anlam ıyorum ,” dedim . “ S ırf üniversiteye
gidiyorsun diye o n d an ayrılm ak zo ru n d a değilsin.”
“L a ra je a n , İskoçya’ya gidiyorum , V irgina Ü n iv ersitesin e
değil. Saint A ndrew s neredeyse 6500 k ilo m etre uzakta.” G ö z­
lü ğ ü n ü kaldırdı. “ N e an lam ı olacaktı ki?”
B u n u söylediğine in an am ıy o rd u m . “A n lam ı, o n u n Josh
olması. Josh seni, tarih boyunca bir erkeğin bir kızı sevdiğinden
çok d aha fazla seviyor.”
M arg o t g ö zlerini devirdi. Fazla ab a rttığ ım ı d üşünüyordu
am a ab artm ıy o rd u m . B u doğruydu; Josh, M a rg o t’y u bu kadar
çok seviyordu. B aşka b ir kıza bakm azdı bile.

12
J en n y H an

“A n n e m in b ir keresinde bana ne ded iğ in i biliyor m usun?”


dedi M arg o t aniden.
“N e ?” B ir an Jo sh ’ı u n u ttu m . Ç ü n k ü hayatta ne yapıyor
olursam olayım , M arg o t’yla b ir tartışm an ın ortasında da olsak,
az sonra bana araba çarpacak da olsa annem le ilgili b ir hikâyeyi
dinlem ek için h er zam an d u ru rd u m . M a rg o t’n u n hatırladığı
herh an g i b ir ayrıntıya, herhangi b ir anıya b en de sahip olm ak
isterd im . G erçi K itty ’d en d ah a iyi d u ru m d a y d ım . K itty ’ye
an n em le ilgili an latm ad ığ ım ız tek b ir hikâye bile yoktu. O n a
o kadar ço k şey an latm ıştık ki a rtık k en d i an ıları olm uştu.
“H atırlıy o r m usu n u z b ir k eresin d e...” diye konuşm aya başlardı
ve sanki o zam an lar bebek değilm iş gibi olayı anlatırdı.
“Ü niversiteye erkek arkadaşım varken gitm em eye çalış­
m am ı söyledi. Sevgilisiyle telefonda konuşup ağlayan kızlardan
o lm am ı ve evet yerine h ayır dem em i istem ediğini söyledi.”
S an ırım İskoçya M a rg o t’n u n “evet” iydi. D algınlıkla, b ir
parça kurabiye h a m u ru n u ağzım a attım .
“Ç iğ kurabiye h a m u ru yem em elisin,” dedi M argot.
O n u duy m azd an geldim . “Josh senin hiçbir şeyine engel
olm azdı. O öyle b iri değil. Ö ğ re n ci birliği başkanlığına aday
olm aya k arar v erd iğ in d e nasıl da senin kam panya m ü d ü rü n
o ld u ğ u n u hatırlasana. E n b ü y ü k h ay ran ın o!”
B u n u n ü zerin e M a rg o t’n u n d u d ağ ın ın kenarı aşağı d o ğ ru
kıv rıld ı ve ayağa k alkıp k o llarım ı b o y n u n a doladım . B aşını
geriye atıp b ana gülüm sedi. “ İyiyim b en ,” d edi am a değildi,
iyi o lm ad ığ ın ı biliyordum .
“ H e n ü z ço k geç değil, biliy o rsu n . H e m e n şim di gidip
fik rin i d eğ iştird iğ in i söyleyebilirsin.”

13
SevdUpm. iüvn e/thMefaL

M argot başını iki yana salladı. “Bitti, Lara Jean.” K ollarım ı


o n d an çek tim ve M a rg o t bilgisayarını kapadı. “ İlk tepsi ne
zam an pişecek? A cık tım .”
B uzdolabının ü zerindeki m ıknatıslı zam anlayıcıya baktım .
“D ö rt dakikası daha var.” T ekrar o tu rd u m ve “ N e söylediğin
u m u ru m d a değil, M argo t. İlişkiniz bitm edi. O n u çok sevi­
yorsun,” dedim .
B aşını iki yana salladı. Sanki ben ço cu k m u şu m ve o da
k ırk iki yaşında, yaşlı b ir bilgeym iş gibi, “ Lara Jea n ,” diye
başladı sabırlı M arg o t sesiyle.
B ir kaşık kurabiye ham u ru n u M argot’nun b u rn u n u n altına
doğru salladım, M argot başta tereddüt etti ama sonra ağzını açtı.
B ebekm işçesine kaşığı ağzına soktum . “Bekle ve gör, J o s h ’la
b ir gü n içinde falan yeniden bir araya geleceksiniz.” A m a bunu
söylerken bile d o ğ ru o lm ad ığ ın ı biliyordum . M arg o t b irin d en
ayrılıp sonra hevesle yeniden barışacak bir kız değildi; b ir şeye
karar verdiğinde h er şey biterdi. Boş konuşm alar, pişm anlıklar
olm azdı. D e d iğ i gibi: B itirdiğinde, biterdi.
Keşke ben de biraz daha M arg o t’ya benzeseydim . (Ve bu
sayam ayacağım k adar çok kez düşü n d ü ğ ü m bir şeydi.) Ç ü n k ü
bazen b ir şeyleri asla bitirem eyecekm işim gibi hissediyordum .
D aha sonra b u laşık ları y ık ad ım , kurabiyeleri b ir tabağa
koyup K itty ’n in yastığına b ırak tım ve odam a g ittim . Işığı aç­
m adım . P encerenin ön ü n e g ittim . Jo sh ’m ışığı hâlâ yanıyordu.

14
2

E rtesi gün M arg o t kahve yapıyordu ve b en de kâselere m ısır


gevreği koyarken tü m sabah aklım da olan şeyi söyledim: “Şunu
bil ki babam ve K itty çok üzülecek.” D işlerim izi fırçalarken
K itty ’ye haberi verm ek istedim am a dünden dolayı bana hâlâ
kızg ın d ı, bu yüzden bir şey söylem edim . K urabiyelerim hak­
kında y orum bile yapm adı am a hepsini yediğini biliyordum
çü n k ü tabağında sadece k ırın tıları kalm ıştı.
M arg o t d erin b ir iç çekti. “ Yanı sen, babam ve K itty y ü ­
zünden J o s h ’la b irlikte olmaya devanı etm em m i gerekiyor?”
“ H ayır, sadece söylüyorum .”
“ Z aten ben g ittik ten sonra buraya eskisi kadar sık gelm e­
yecektir.”
K aşlarım ı çattım . M argot gittiği için J o sh ’m bize daha az
geleceği hiç aklım a gelm em işti. O n la r çift olm adan çok önce
de bize geliyordu, bu yüzden ziyaretlerini kesmesi için b ir sebep
görem iy o rd u m . “ G elebilir,” dedim . “K itty ’yi çok seviyor.”
K ahve m ak in esin in düğm esine bastı. O n u b ü y ü k b ir dik ­
katle izliyordum ç ü n k ü kahveyi hep M arg o t yapardı ve ben
hiç yapm am ıştım ve şim di o gideceği için (yalnızca altı g ü n

15
sevdüphn iûm t/tkeM ete.

sonra) artık öğrensem iyi olacaktı. Sırtı bana d ö n ü k b ir halde,


“B elki onlara söylem em bile,” dedi.
“ Şey, Josh havaalanına gelm eyince m u h tem elen anlaya­
caklardır, G ogo.” G ogo, M argot için k u llan d ığ ım takm a addı.
G o -g o çizm elerden esinlenm iştim . “Kaç fincan su koydun? Ve
kaç kaşık kahve çekirdeği?”
“ Senin için hepsini deftere yazacağım ,” diye söz verdi.
B u zd o lab ın ın y an ın d a evle ilgili b ir defter tu tu y o rd u k .
Tabii ki M arg o t’n u n fikriydi. T ü m önem li num aralar, babam ın
p ro g ram ı ve K itty ’yi okula k im in bırakacağı yazıyordu. “Yeni
k u ru tem izlem ecin in num arasını da yazm ayı u n u tm a,” dedim .
“Y azdım bile.” M arg o t m ısır gevreği için m uz dilim ledi:
h er b ir d ilim m ü k em m el incelikteydi. “A yrıca Josh zaten b i­
zim le havaalanına gelm eyecekti. H ü z ü n lü vedalar h a k k ın d a
ne d ü şü n d ü ğ ü m ü biliyorsun.” M argot, tyy, duygular dercesine
b ir surat yaptı.
B iliyordum .

M a rg o t üniv ersite için İskoçya’ya gitm eye k arar v erd iğ in d e


ihanete uğ rad ığ ım ı hissetm iştim . B u n u n geleceğini biliyordum
ç ü n k ü tabii k i u zak tak i b ir üniversiteye gidecekti. Ve tabii ki
îskoçya’daki üniversiteye gidecekti ve antropoloji okuyacaktı
ç ü n k ü o M a rg o t’ydu: H aritaları, seyahat kitapları ve planları
olan kız. Tabii ki b ir g ü n bizi terk edecekti.
O n a hâlâ k ızg ın d ım . Sadece birazcık. M in im in n ac ık . So­
nuçta tabii k i o n u n suçu değildi. A m a çok uzağa gidiyordu ve
biz h er zam an sonsuza dek Song k ızları olacağım ızı söylerdik.
M a rg o t b irin ci, b e n o rtan c a ve K itty de son u n cu . D o ğ u m
k âğ ıd ın d a K a th e rin e y azıyordu am a b izim için o K itty ’ydi.

16
J en n y H an

A rada sırada o na K itte n 1 d erd ik çü n k ü doğd u ğ u n d a ona öyle


dem iştim : C ılız, tüysüz b ir kedi yavrusuna benziyordu.
Biz üç Song kızıydık. Eskiden d ö rttü k . A nnem , Eve Song
da vardı. B abam için Evie, b izim için anne, diğer herkes için
Eve’di. Song aslında an n em in soyadıydı. B izim soyadım ız C o ­
vey’di. A m a b izim de Song kızları o lm am ızın sebebi an n em in
eskiden ö m ü r b o y u b ir Song kızı o ld u ğ u n u söylemesi ve sonra
M a rg o t’n u n b izim de öyle olm am ız gerek tiğ in i söylemesiydi.
H e p im iz g ö b ek adı o larak S o n g ’u k u lla n ıy o rd u k ve zaten
C o v ey ’den çok Song gibi g ö rünüyorduk: A m erik alıd an çok
Koreliydik. E n azından M argot ile ben öyleydik; K itty ise daha
çok babam a benziyordu: Saçları o n u n k i gibi açık kahverengiydi,
in san lar ann em e en çok b en im b en z ed iğ im i söylüyordu am a
bence çık ık elm acık kem ikleri ve koyu gözleriyle M arg o t daha
çok benziyordu. N eredeyse altı yıl olm uştu ve bazen daha d ü n
b u rad ay m ış gibi h issederken b azen de hiç olm am ış, sadece
rü yalarım ızd a var olm uş gibi hissediyordum .
A n n e m o sabah yerleri siliyordu; yer parlaktı, h er yerde
lim o n ve tem iz ev kokusu vardı. M utfakta telefon çalıyordu,
açm ak için koştu ve ayağı kaydı. D üşüp başını yere çarp tı ve
b ilincini yitirdi am a sonra kendine geldiğinde iyiydi. Ş uu ru n u n
geçici olarak açık kaldığı yanıltıcı dönem deydi aslında. Ö yle
olduğunu söylediler. B ir süre sonra başının ağrıdığını söyleyerek
koltuğa uzandı ve b ir daha uyanm adı.
O n u M arg o t buldu. O n iki yaşındaydı. H e r şeyle ilgilendi:
911’i aradı, babam ı aradı, bana o zam an daha sadece üç yaşında
olan K itty ’ye göz k u lak o lm am ı söyledi. O y u n odasında K itty
için telev izy o n açıp o n u n la o tu rd u m . T ek y ap tığ ım buydu.

1 (Ing.)Y avru k ed i, (ç.n.)

17
s e vd U p n ı iü v n e/uhM eke

M arg o t olmasaydı ne yapardım bilm iyorum . B enden sadece iki


yaş b ü y ü k olm asına rağm en, herkesten çok o n u ö rn ek alırına.
D iğ er y etişkinler babam ın üç kız babası b ir dul olduğunu
ö ğ ren d ik lerin d e, B u n u nasıl yapıyor? Tek başına idare etmeyi nasıl
başarmış? dercesine hayranlıkla başlarını sallarlardı. Cevap, M ar-
g o t’ydu. B aşından beri bizi idare etm işti. H e r şeyi etiketlem iş,
prog ram lam ış ve d ü zenli bir şekilde sıralam ıştı.
M arg o t iyi b ir k ızd ı ve san ırım K itty ile ben de onun
izinden gittik. H içbir zam an kopya çekm edim , sarhoş olm adım
ya da sigara içm edim , h atta hiç erkek arkadaşım bile olm adı.
Ü çü m ü z de bu kadar iyi kızlar old u ğ u m u z için ne kadar şanslı
olduğuyla ilgili babam ıza tak ılırd ık aıııa işin aslı, şanslı olan
bizdik. O gerçekten iyi b ir babaydı. Ve çok çabalıyordu. Bizi
h er zam an an lam ıy ordu aıııa çabalıyordu ve önem li olan da
buydu. Ü ç Song kızı olarak dile getirm ediğim iz bir anlaşm am ız
vardı: Hayatı babam için olabildiğince kolaylaştırm ak. Ç erçi
belki de dile getiriliyordu çü n k ü M argot bana defalarca, “ Şişşt,
sessiz ol, babanı hastaneye gitm eden önce biraz kestiriyor,” ya
da “ Babam ı b u n u n la m eşgul etm e; k en d in yap,” dem işti.
Bir keresinde M arg o t’ya annem ölıneseydi nasıl olacağını
d ü şü n d ü ğ ü n ü so rm u ştu m . A ilem izin K oreli tarafıyla sadece
Ş ü k ra n G iiııü ya da y ılbaşında d eğ il de, d ah a sık g ö rü şü r
m üydiik mesela? Ya d a ...
M arg o t b u n u m erak etm eyi gereksiz bulu yo rd u. B izim
hayatım ız buydu; ya şöyle olsaydı diye so rm an ın bir anlam ı
yoktu. K im se size bu so ru ların cevabını verem ezdi. D e n iy o r­
d um , gerçekten d en iy o rd u m aıııa bu şekilde b ir düşünce biçi­
m in i kabul etm ek b en im için çok zordu. H e r zam an, “Böyle
olm asaydı nasıl o lurdu?” diye d üşünürdüm .

18
J en n y H an

* * *

K itty ile babam aynı anda aşağı indiler. M arg o t babam a bir
fincan sade kahve koydu ve ben de K itty ’n in kâsesine süt dol­
d u rd u m . Kâseyi o n u n ö nüne ittim am a başım ben d en çevirip
buzd o lab ın d an y o ğ u rt aldı ve televizyonun karşısında yem ek
üzere salona gitti. D em ek hâlâ kızgındı.
“B u g ü n C o stc o ’ya gideceğim , b ir şeye ihtiyacınız varsa
liste yapın,” dedi babanı kahvesinden b ü y ü k bir y u d u m alıp.
“A kşam y em eğ i için b iftek alm ayı d ü şü n ü y o ru m . B arb ek ü
yapabiliriz. Josh için de alayım m ı?”
Başım ı M arg o t’ya çevirdim . A ğzını açtı ve kapadı. A rd ın ­
dan, “H ayır, sadece d ö rdüm üze al, baba,” dedi.
O n a azarlayıcı bir bakış attım am a b en i görm ezd en geldi.
D aha önce M a rg o t’ııun çek in d iğ in i hiç görm em iştim am a sa­
n ırım konu gönül işleri olunca insanların nasıl davranacaklarını
kestirem iyorsunuz.

19
3

Y azın son g ü n leriydi ve M arg o t’yla da son g ü nlerim izdi. B elki


de J o s h ’la ayrılm ası o kadar da k ö tü b ir şey değildi; böylece
sadece kız kardeşler olarak daha çok vakit geçirebiliyorduk.
O n u n da b u n u d ü şü n d ü ğ ü n d en em in d im . B u n u n da p la n ın ın
b ir parçası o ld u ğ u n d an em indim .
Biz arabayla m ah alled en çık tığ ım ız sırada Josh koşarak
y an ım ızd an geçti. G eçen sene koşu ta k ım ın a katılm ıştı, b u
yü zd en sürekli koşuyordu. K itty ona seslendi am a cam lar kapalı
old u ğ u için zaten sesini duyuram azdı; Josh da d u y m azlık tan
geldi. “G eri d ö n ,” diye ısrar etti K itty, M a rg o t’ya. “B elki bi­
zim le gelm ek ister.”
“B u sadece Song k ızları g ü n ü ,” dedim .
Sabahım ızı T arget’ta, yolculuk için m ısır gevreği, deodoran
ve toka gibi son d ak ik a aklım ıza gelen şeyleri alarak geçirdik.
M ark et arabasını K itty ’n in itm esine izin verdik, böylece hep
yaptığı gibi koşarak hızlanıp ard ın d an onu savaş arabası gibi
sürebilirdi. D iğ e r m ü şterileri rahatsız etm em esi için M arg o t
sadece birkaç kez yapm asına izin verdi ve sonra onu durdurdu.

20
J en n y H an

A rdınd an eve gidip öğle yem eği için yeşil üzüm lü, tavuklu
salata y ap tık . K itty ’n in y ü z m e y a rış m a s ın ın v ak ti g elm ek
ü zereydi. P ey n irli ve salam lı sandviçler ile m eyve salatası h a ­
zırlayıp film izlem ek için M a rg o t’n u n bilgisayarını y an ım ıza
ald ık ç ü n k ü yarışm a saatler sürebiliyordu. Bastır K itty ! yazılı
b ir p a n k a rt h az ırlam ıştık . Ü z e rin e k ö p ek resm i çizdim . B a­
bam yarışm ayı kaçırdı çü n k ü d o ğ u m a girm esi gerekiyordu ve
aslında g erçek ten iyi b ir bahaneydi. (B ebek k ızd ı ve P atricia
R o se ism in i ik i b ü y ü k a n n e sin d e n alm ıştı. B abam h er zam an
b e n im için g ö b ek a d la rın ı ö ğ re n ird i. D o ğ u m d a n g eld iğ in d e
ilk b u n u sorardım .)
K itty iki tan e b irin cilik ve b ir tane de ik in cilik kurdelesi
kazan dığ ı için o k ad ar heyecanlıydı ki arabaya bin en e kadar
Jo sh ’m nerede olduğunu sorm ak aklına gelm edi. A rka koltukta,
havlusunu tü rb a n gibi başına bağlam ış o tu ru y o rd u ve k u rd e ­
leleri küp e gibi k u lak ların d an sarkıyordu. Ö n e eğilip, “ Hey!
Josh n ed en gelm edi?” diye sordu.
M a rg o t’n u n tered d ü t ettiğ in i görebiliyordum , b u y ü zd en
o n d an önce b en cevap verdim . B elki de M a rg o t’d an daha iyi
o ld u ğ u m tek k o n u yalan söylem ekti. “B u akşam kitapçıda ça­
lışması gerekiyor. A m a gelm eyi çok istem işti.” M arg o t uzanıp
m in n e tta r b ir şekilde elim i sıktı.
A ltd u d ağ ım b ü zen K itty, “A m a b u son yarışm aydı! Y ü z­
m em i izleyeceğine söz verm işti,” dedi.
“ Son d ak ik a h ab er verm işler,” dedim . “ İş arkadaşlarından
b irin in acil işi çık ın ca o n u n çalışm ası gerekm iş.”
K itty gönülsüzce başını onaylam asına salladı. K ü ç ü k olsa
da acil işleri anlıyordu.
“H aydi k rem alı d o n d u rm a alalım ,” dedi M arg o t b ir anda.

21
Se^di^hn iüm t/J& ktete.

K itty neşelenerek Jo sh ’ı ve o n u n hayali acil işini u n u ttu .


“Evet! B en k ü lah ta istiyorum ! K ülahta ik i top alabilir m iyim ?
N an eli ve fıstıklı. H ayır, gökkuşağı şerbetli ve çikolatalı. H a ­
yır, d u r u n ...”
K o ltu k ta arkam a dö ndüm . “İki to p u ve k ülahı b itirem i­
yorsun,” dedim . “B elki kapta iki top bitirebilirsin am a külahta
değil.”
“B itireb ilirim . Bu akşam bitirebilirim . A çlıktan ölüyorum.”
T ehdit edercesine p arm a ğ ım ı sallayıp, “P eki am a hepsini
bitirsen iyi olur,” d ed im ve b u n u n üzerine gözlerini devirip
kıkırd ad ı. B ense h er zam ankinden alacaktım : Şekerli külahta,
vişneli çikolata parçacıklı.
M a rg o t arabaya servis y o lu n a g ird i ve sıra b e k le rk e n ,
“ E m in im İskoçya’da k rem alı d o n d u rm a y o k tu r,” dedim .
“ M uh tem elen y o k tu r,” dedi.
“ Şükran G ü n ü n e k adar b ir daha yiyem eyeceksin.”
M arg o t d o ğ ru ca ö n ü n e bakıyordu. “N o e l,” diye düzeltti
b en i. “ İskoçya, Ş ü k ran G ü n ü n d e g e lm e k için fazla u za k ,
u n u ttu n m u?”
“ Ş ükran G ü n ü çok kö tü g eçecek ,” diyerek su ratın ı astı
K itty.
Ben sessiz kaldım . D aha önce hiç M arg o t’suz Şükran G ünü
g eçirm em iştik. H in d iy i, brokolili güveci ve k rem alı soğanı o
yapardı. Ben de tu rtaları (balkabaklı ve pekan cevizli) ve patates
püresini yapardım . K itty gurm elik yapardı ve masayı hazırlardı.
B en fırında h in d i yapm ayı bilm iyordum . İki büy ü k an n em iz de
gelirdi ve babam ın annesi en çok M a rg o t’y u severdi. K itty ’n in
kendisini y o rd u ğ u n u ve b e n im de fazla hayalperest old u ğ u m u
söylerdi.

22
J en n y H an

A niden panikleyerek nefes alamaz oldum ve vişneli çikolatalı


parçacıklı d o n d u rm a u m u ru m d a bile değildi. Şükran G ü n ü n ü
M arg ot olm adan hayal edem iyordum . H aftaya pazartesiyi bile
onsuz hayal edem iyordum . B irçok kız kardeşin anlaşam adığını
biliy o rd um am a b en im hayatta en yakın olduğum kişi M a r-
g o t’ydu. M arg o t olm adan nasıl Song kızları olabilirdik?

23
4

E n eski arkadaşım C h ris Smokes d o ğ ru d ü zg ü n tan ım ad ığ ı


erk ek lerle ta k ıla n b ir k ız d ı ve ik i defa u za k la ştırm a cezası
a lm ıştı. B ir k e re sin d e d e v a m sız lık y ü z ü n d e n m a h k e m e y e
çık m ak zo ru n d a kalm ıştı. C h ris’le tanışm adan önce böyle bir
şeyin o ld u ğ u n u bile bilm iyordum . O k u lu çok fazla astığınızda
başınız yasalarla derde giriyorm uş.
C h ris’le şim di tanışsak arkadaş olm ayacağım ıza em indim .
B irb irim izd en o k adar farklıydık ki. A m a hep böyle değildik.
A ltıncı sınıftayken C hris tıpkı benim gibi durağanlıktan, pijama
p a rtile rin d e n ve tü m gece u y u m ay ıp J o h n H u g h es film le ri
iz le m e k te n h o şlan ırd ı. F ak at sek izin ci sınıfa g e ç tiğ im iz d e ,
alışveriş m erk ezin d e tan ıştığı çocuklarla buluşm ak için babam
u y u d u k ta n sonra evden kaçar olm uştu. Ç o c u k la r hava ay d ın ­
lan m ad an on u eve b ırak ırd ı. O gelene kadar uyum az, babam
uy anm adan gelem eyecek diye kafayı y erdim am a h er defasında
zam an ınd a gelm eyi başarırdı.
C hris, h e r akşam arayacağınız ya da h e r g ü n birlikte öğle
yem eği yiyeceğiniz tü rd e n b ir arkadaş değildi. Sokak kedisi
gibi canı istediğinde gelip giderdi. B ir yere ya da kişiye b ağ ­

24
J en n y H an

lanam azdı. B azen o n u günlerce g ö rm ez d im ve sonra gecenin


b ir yarısı o d a m ın penceresi tık la n ırd ı ve karşım da m anolya
ağacına tırm an m ış C h ris’i bulurdum . B elki gelir diye p en c e­
rem i k ilitlem ezd im . C h ris ile M arg o t birbirlerine tah am m ü l
edem ezlerdi. C hris, M arg o t’n u n gergin olduğunu , M arg o t da
C h ris’in bipolar o ld u ğ u n u düşünürdü. M argot, C h ris’in beni
kullandığını düşünüyordu ve C hris de M argot’n u n beni kontrol
ettiğ in i. A m a ö n em li olan, gerçekten ö n em li olan, C h ris’le
b irb irim izi anlıyor o lm am ızd ı ve bence bu birçok insanın fark
ettiğ in d e n daha değerliydi.

C h ris b en i arayıp bize geldiğini haber verdi; ann esin in tam


b ir kaltak gibi dav rand ığını, birkaç saatliğine bize geleceğini
söyledi ve yem eğ im iz olup olm ad ığ ın ı sordu.
M argot, K itty ’yi y üzm e tak ım ın ın sezon sonu barbeküsüne
bırakıp eve d ö n d ü ğ ü nd e C hris’le salonda önceki g ünden kalm a
gnocchi yiyorduk. “A h, selam ,” dedi. Sonra C h ris’in diyet k o ­
lasının sehpanın üzerin de, bardak altlığı olm adan d u rd u ğ u n u
g örü n ce, “B ardak altlığı k u lla n ır m ısın, lütfen?” dedi.
M arg o t y u k arı çıktığı anda C hris, “ T anrım ! A blan n ed en
bu k adar k altak lık yapıyor?” diye sordu.
B ard ağ ın ın altına altlık u zattım . “B u g ü n herkesin kaltak
o ld u ğ u n u düşü n ü y o rsu n .”
“Ç ü n k ü herkes öyle.” C hris tavana bakıp gözlerini devirdi.
Y üksek sesle, “K ıçın d ak i sopayı çıkarm ası gerekiyor,” dedi.
M arg o t odasından, “D u y d u m !” diye bağırdı.
“D u y diye söyledim zaten!” diye b ağırarak cevap verdi
C hris ve son kalan g n o c c h i’yi de sıyırarak aldı.
“Ee, şim di Joshy o eve dönene kadar h er akşam o n u n için
b ir m u m falan m ı yakacak?” diye sordu C hris gülerek.

25
Sevdtifhn iüm e/thekte/iz.

T ered d ü t ettim . B u n u n hâlâ sır olarak kalm ası gerekip


gerekm ediğinden em in olm asam da M arg o t’nun, özel hayatıyla
ilgili detayları C h ris’in bilm esini istem eyeceğinden em indim .
“B ilm iy o ru m ,” dem ekle yetindim .
“B ir dakika. O n d a n ayrıldı m ı?” diye sordu C hris.
İstem eden başım ı salladım . “A m a ona b ir şey söylem e,”
diye uyardım . “ H âlâ iizgün.”
“M argot? Ü zgün?” C hris tırnaklarıyla oynadı. “M argot’nun
bizim gibi n o rm al insan d uygulan y o k tu r ki.”
“ O n u tan ım ıy o rsu n ,” dedim . “Ayrıca hepim iz senin gibi
olam ayız.”
D işlerini göstererek sırıttı. Keskin ön dişlere sahipti ve bu
her daim biraz aç gibi gö rünm esine neden oluyordu. “D o ğ ru .”
C h ris d u y g u lardan ibaretti. B ir anda b ü y ü k b ir hevesle
çığlık atardı. B azen duyguları bağırarak dışa v u rm ak gerekti­
ğini söylerdi; eğer böyle yapm azsanız iltihaplanırlardı. G eçen
gü n m ark e tte b ir k ad ın yanlışlıkla ayağına bastığı için ona
bağırm ıştı. D u y g u ların ın iltihap kapm a riskinin oldukça düşük
old u ğ u n u düşü n ü y ord u m .
“ Birkaç g ü n sonra gideceğine bir türlü in an am ıy o ru m ,”
dedim an id en duygusal hissederek.
“ Ölmüyor, L arajean. Bu kadar zırlanacak bir şey yok.” C hris
k ırm ız ı şo rtu n d an çıkm ış ipi çekti. Ş ortu o kadar kısaydı ki
o tu rd u ğ u n d a iç çam aşırı görünüyordu. Şortuyla uyu m lu olsun
diye o da k ırm ızıy d ı. “ H atta ben b u n u n senin için iyi b ir şey
o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü y o ru m . K raliçe M a rg o t’n u n h er d e d iğ in i
dinlem eyi b ırak ıp k en d i istediklerini yapm anın vakti gelm işti.
Ü çü n cü sınıfa g eçtin , kaltak. H e r şeyin iyiye g ittiğ i sene bu.
B irk aç ço cu k la F ransız ö p ü c ü ğ ü olayına gir, biraz hay atın ı
yaşa, anlıyor m u su n?”

26
J en n y H an

“Y eterince yaşıyorum ,” dedim .


“Evet, bakım evinde.” Chris sırıttı ve ona ters bir bakış attım.
M a rg o t e h liy e tin i a ld ığ ın d a B e lle v ie w H u z u r e v i n d e
gönüllü çalışm aya başlam ıştı; o ra n ın sakinlerine kokteyl saati
hazırlam aya y ard ım etm ekle görevliydi. B azen ben de yardım
ediyordum . Fıstıkları diziyor, kokteyl servis ediyorduk, bazen
M arg o t piyano çalıyordu am a çoğu zam an bu iş S torm y’deydi.
S torm y, B ellev iew ’u n divasıydı. O ra d a o n u n sözü geçerdi.
O n u n hikâyelerini d in lem ek hoşum a giderdi. Ve B ayan M ary
denıans sebebiyle sohbette pek iyi olm asa da bana örgü örm eyi
öğretm işti.
A rtık yeni b ir gönüllü çalışanları vardı am a B elleview ’da
ne k adar çok g ö n ü llü olursa o kadar iyi o ld u ğ u n u b iliyordum
çü n k ü yaşlıların çok az ziyaretçisi oluyordu. Y akın zam anda
yeniden gitm eliydim , oraya gitm eyi özlem iştim . Ve C h ris’in
b u n u n la dalga geçm esini tabii ki onaylam ıyordum .
“B elleview ’daki insanlar tanıdığım ız herkesin toplam ından
daha çok yaşam ışlar,” dedim . “ S torm y adındaki bir h a n ım e ­
fendi eskiden U S O k ızıym ış2. H e r g ü n ona âşık askerlerden
yüzlerce m ek tu p alırm ış. Ve bacağını kaybetm iş b ir gazi ona
pırlanta y ü zü k gö n d erm iş!”
C hris aniden m eraklanm ış göründü. “Y üzüğü saklamış m ı?”
“Evet,” diye itira f ettim . O n u n la evlenm e niyeti o lm ad ı­
ğ ın d an y ü zü ğ ü saklam asının yanlış o ld u ğ u n u d üşü n ü y o rd u m
am a y ü zü ğ ü bana gösterm işti ve çok güzeldi. N a d ir b u lu n an
pem be pırlantaydı. E m in im şim di çok para ederdi.
“A nladığım kadarıyla Storm y belalı bir tipm iş,” dedi C hris
gıpta edercesine.

2 Sosyal b ir h iz m e t olarak askerlerle vakit geçiren, b irlik te olan kadınlar, (ed.n.)

27
sevdujpm iüvn t/tkM&bt.

“B elki sen de b ir ara benim le B elleview ’a gelm elisin,” diye


önerdim . “B irlikte kokteyle gidebiliriz. B ay Parelli yeni kızlarla
dans etm eye bayılır. Sana fokstrot dansı öğretir.”
C h ris sanki şehir çöplüğünde tak ılm ay ı ö n erm işim gibi
dehşete düşmüş b ir surat ifadesine büründü. “H ayır, teşekkürler.
O n u n y erine ben seni dans etm eye götürsem ?” Ç enesini kaldı­
rarak üst katı işaret etti. “A blan gideceğine göre a rtık gerçek
eğlencelere katılabiliriz. B en h er zam an eğlenirim , bilirsin.”
D o ğ ru y d u ; C h ris h e r zam an eğlenirdi. B azen biraz fazla
eğlen ird i am a sonuçta eğlenirdi.

28
5

M arg o t gitm eden b ir g ü n önce üçüm üz onun odasında toplanıp


son kalan eşyalarını toplam asına y ardım ettik. K itty boş duş
rafında o n u n banyo m alzem elerini toparlıyordu. M arg o t hangi
m o n tu n u alacağına k arar verm eye çalışıyordu.
“H e m denizci m o n tu m u h em de k abarık m o n tu m u m u
alsam yoksa sadece denizci m o n tu m u m u?” diye sordu bana.
“ Sadece denizci ıııontu,” dedim . “O n u n la farklı kom binler
yapabilirsin.” Y atağında uzanm ış, o nlar toparlanırken talim a t­
lar veriyordum . “K itty, losyonun k ap ağ ın ın sıkı o ld u ğ u n d an
e m in ol.”
“D ah a yeni aldık, tabii ki sıkı!” diye h o m u rd an d ı K itty
am a y eniden k o n tro l etti.
“Iskoçya’da hava buradakinden erken soğuyor,” dedi M argot
m o n tu n u katlayıp v alizin in üzerin e yerleştirirken. “ S anırım
ik isini de g ö tü receğ im .”
“N e yapacağına karar verm işsin m adem , neden soruyorsun
ki?” dedim . “Ayrıca N o e l’de geleceğini söylediğini sanıyordum .
H âlâ geliyorsun, değil m i?”
“Y aram azlığı kesersen, evet,” diye karşılık verdi M argot.

29
iüm e/JcoUete.

A slm da M arg o t o kadar çok şey de g ö tü rm ü y o rd u . Fazla


b ir şeye ihtiyacı yoktu. B en olsam tü m odam ı g ö tü rü rd ü m ama
M arg o t öyle değildi. O dası aynı g ö rünüyordu, yani neredeyse.
M arg o t y an ım a o tu rd u ve K itty de yatağın u cu n a geçti.
“ H e r şey değişiyor,” diyerek iç geçirdim .
M arg o t y ü zü n ü b u ru ştu ru p kolunu bana doladı. “ H içbir
şeyin değiştiği yok. Biz sonsuza dek Song kızlarıyız, u n u ttu n
m u?”
B abam k ap ın ın ö n ünde durdu. Kapı açık olm asına ve onu
g ö rm em ize rağm en kapıyı çaldı. “B en arabayı yerleştirm eye
b aşlay acağ ım ,” diye d u y u rd u . V alizlerden b irin i alıp aşağı
indirm esin i, ard ın d an diğeri için geri çıkm asını izledik. “A h,
yok, k alkm ayın. Z ah m e t etm ey in ,” dedi ters ters.
“ E ndişelenm e, etm eyiz,” dedik hep birlikte.
B ahar olm am asına rağm en son birkaç haftadır babam bahar
tem izliği m odundaydı. H er şeyi atıyordu: hiç kullanm adığım ız
ekm ek yapm a m akinesini, C D ’leri, eski battaniyeleri, annem in
eski d a k tilo s u n u ... H e p sin i ihtiyacı olanlara g ö n d eriy o rd u .
B ir psikiyatrist ya da başka biri b u n u M arg o t’nun üniversiteye
gitm ek üzere evden ayrılm asıyla ilişkilendirebılırdı am a b en
tam ne anlam a geldiğini açıklayam ıyordum . H e r ne ise, sinir
bozucuydu. İki defa cam dan tek boynuzlu at koleksiyonum dan
uzak durm asın ı söylem em gerekm işti.
U zanıp M arg o t’nu n kucağına yattım . “Yani şimdi N o e l’de
kesin geliyorsun, değil m i?”
“Evet.”
“Keşke b en de seninle gelebilsem ,” diye so m u rttu K itty.
“ Sen Lara Je a n ’d en daha iyisin.”
O n u çim d ik led im .
“G ö rd ü n m ü?” diye çığlık attı.

30
J en n y H an

“Lara Jea n de iyi davranacak,” dedi M argot, “tabii sen iyi


dav rand ığın sürece. A yrıca ik in iz de babam a göz kulak olm ak
zorundasınız. Ç o k fazla cum artesi çalışm adığından em in olun.
G elecek ay arabayı b ak ım a g ö türecek. Ayrıca kahve filtresi
alm ayı un u tm ay ın ; lıep unu tu y o rsu n u z.”
“Em redersiniz, çavuş,” dedik K itty’yle birlikte. M argot’nun
y ü z ü n e bakıp bu k adar uzağa gitm ekten k o rk tu ğ u n a, onun da
bizi b izim on u özleyeceğim iz kadar çok özleyeceğine d air bir
b elirti bulm aya; ü zü n tü , korku ya da endişe görm eye çalıştım .
A m a görem edim .
O gece ü çü m ü z M arg o t’n u n odasında uyuduk.
H er zam anki gibi, önce K itty uykuya daldı. G özlerim açık
bir şekilde karanlıkta o nun yanında yatıyordum . U y u y am ıy o r­
dum . Yarm gece M a rg o t’nun bu odada olm ayacağı düşüncesi
beni o kadar ü züyordu ki katlanaııııyordum . N eredeyse her
şeyden çok değişim den nefret ederdim .
M arg o t k aranlıkta, “ L a ra Je a n ... sence hiç âşık oldun mu?
G erçekten âşık old u n m u?” diye sordu.
Beni hazırlıksız yakalam ıştı; hazırda cevabını yoktu. Bul­
maya çalıştım aıııa yeniden konuşm aya başlam ıştı bile.
Ö zlem dolu b ir ifadeyle, “ Keşke b ir kereden fazla âşık ol­
saydım. Bence lisede en az iki kere âşık olm alısın,” dedi. Sonra
hafifçe iç geçirip uykuya daldı. M argot böyle uykuya cialardı:
B elli belirsiz b ir iç g eçirm e ve anında düşler iilkesiııdeydi.

G ecen in b ir yarısı uyand ığım da M argot yatakta değildi. K itty


y anım a k ıv rılın ıştı ama M argot yoktu. İçerisi kapkaranlıktı,
yalnızca ay ışığı perdelerin arasından sızıyordu. K alkıp p en ­
ceren in ö n ü n e g ittim . N efesim kesildi. O radaydılar: Josh ve
M arg o t, garaj y o lu n d a d u ru y o rlard ı. M a rg o t’n u n y ü z ü ona

31
i evdUjhn iü m e/rfue&tete.

d ö n ü k değildi, aya bakıyordu. Josh ağlıyordu. B irbirlerine d o ­


kunm uyorlardı. A ralarında M argot’n u n fik rin i değiştirm ediğini
an lam am a y etecek k adar mesafe vardı.
Perdeyi çekip yatağa döndüm , K itty iyice ortaya kaym ıştı.
M a rg o t’ya yer açm ak için onu biraz kenara ittim . Keşke b u n u
görm eseydim . Fazla özeldi. Fazla gerçekti. Sadece ikisine özel
b ir an olm ası gerekiyordu. G ö rd ü k lerim i geri alm anın b ir yolu
olsaydı, yapardım .
Yan dönüp gözlerim i kapadım . B ir erkeğin, sizi çok sevdiği
için ağlam ası nasıl b ir histi acaba? Ü stelik öylesine b ir erkek
de değil; Josh. B izim Jo sh ’ım ız.
M arg o t’n u n so rusunun cevabını biliyordum : Evet, sanırım
g erçekten âşık o lm uştum . A m a yalnızca b ir defa. Jo sh ’a. B izim
Jo sh ’ım ıza.

32
6

M arg o t ile Jo sh ’m b irlik te olm aları şöyle gerçekleşti. A slında


b u n u b ir b ak ım a ilk Josh ’tan öğrendim .
İki sene önceydi. Boş dersimizde kütüphanede oturuyorduk.
B en m atem atik ö d e v im i yapıyordum ; Josh ise bana y ard ım
ed iy o rd u ç ü n k ü m a te m a tik te iyiydi. K afalarım ız ö n ü m d ek i
sayfaya g ö m ü lü o ld u ğ u için o sabah k u llan d ığ ı sabunun k o ­
k u su n u alabiliyordum . Irish Spring.
Sonra birden, “B ir konuda tavsiyene ihtiyacım var. B irinden
ho şlan ıy o ru m ,” dedi.
Kısa b ir anlığına benden bahsettiğini sandım . B enden hoş­
lan d ığ ın ı söyleyeceğini sandım . U m d u m . O k u l yeni başlam ıştı
ve ağustos b o y u n ca neredeyse h er g ü n b irlik te tak ılm ıştık .
B azen M arg o t da oluyordu am a ço ğ u n lu k la ik im iz d ik çü n k ü
M arg o t haftan ın üç g ü n ü M ontpelier çiftliğinde staj yapıyordu.
Ç o k yüzerd ik . T ü m o y ü zm elerim iz sayesinde m ü k em m el b ir
b ro n z lu k elde etm iştim . Y ani o kısa an süresince b e n im adım ı
söyleyeceğini sandım .
A m a sonra kızarıp uzaklara dalışını g ö rü n ce b e n o lm a­
d ığ ım ı anladım .

33
Sevdupm iüvn M&eM&te

Z ih n im d e n , olabilecek kızların listesini yaptım . Kısa bir


listeydi. Jo sh çok fazla kızla takılm azdı; N e w Jersey’den o rta­
ok uld a taşınm ış olan en yak ın arkadaşı Jersey M ik e ve diğer
en y ak ın arkadaşı B en vardı. Hepsi bu kadar.
V oleybol ta k ım ın d a k i üçü n cü s ın ıf öğrencisi Ashley ola­
bilirdi. B ir keresinde ü çü n cü sınıflar arasında en güzel k ızın
o o ld u ğ u n u söylem işti. Jo sh ’m savunm asına göre b u n u ona
b en zorlam ıştım : H e r sınıfın en güzel k ız ın ın k im o ld u ğ u n u
so rm uştum . B irinci sınıflardan, yani b e n im de içinde b u lu n ­
d u ğ u m g ru p tan , G enevieve’i söylem işti. Ş aşırm am ıştım tabii
am a y in e d e'b irazc ık in cinm iştim .
K itapçıda çalışan üniversiteli Jo d ie olabilirdi. Josh sık sık
o n u n ne k adar zeki o ld uğundan, H in d istan ’da o ku d u ğ u için
ne k ad ar k ü ltü rlü o ld u ğ u n d an ve şim di B udist o ld u ğ u n d an
bahsederdi. Ab! Yarı K oreli olan; ona yem ek çubuğuyla yem ek
yem eyi öğreten b en d im . İlk defa benim evim de kimdir" yem işti.
O n a tam k im o ld u ğ u n u soracaktım ki kütü p h an eci gelip
bizi susturdu ve biz de öd ev im i yapm aya devanı ettik. Josh
k o n u y u bir d aha açm adı ve b en de sorm adım . D ü rü st olm am
gerekirse bilm ek istem iyordum . Z ate n ben değildim ve u m u ­
ru m d a olan tek şey de buydu.
H oşlandığı k ızın M argot olabileceği ak lın ım ucu ndan bile
geçm edi. O n u hoşlanılabilecek b ir kız olarak görm ediğim den
değil. D aha önce hep aynı tarz tipler ona çıkm a teklifi etm işti.
K im ya sınıfında on u nla eşleşen ve öğrenci birliği seçim lerinde
rakibi olan zeki çocuklar. Şim di düşününce aslında Josh da o
tiplerden o lduğu için M arg o t’dan hoşlanm ası çok da şaşırtıcı
değildi.

3 Sebzeyle y apılan geleneksel b ir K ore yem eği, (ç.n.)

34
J en n y H an

B ana J o s h ’m nasıl b iri o ld u ğ u n u sorsalar o n u n sıradan


o ld u ğ u n u söylerdim . Bilgisayarda iyi o ld u ğ u n u ta h m in e tti­
ğiniz, çizgi ro m an lara resim li ro m an diyecek tü rd e n b ir tipi
vardı. K ahverengi saçlı. Ö zel b ir kahverengi to n u n d a değil,
sıradan kahverengi. O rta la rın a d o ğ ru kahveleşen yeşil gözler.
Z a y ıf sayılırdı am a güçlüydü. B iliy o ru m çü n k ü b ir keresinde
eski beyzbol sahasında bileğim i b u rk tu ğ u m d a beni eve kadar
sırtında taşım ıştı. Ç illeri onu o ld u ğ u n d an k ü çü k gösteriyordu.
Ve sol yan ağ ın d a b en i vardı. O beni o ldum olası sevm işim dir.
B u n la rın dışında oldukça ciddi bir suratı vardı.
Asıl şaşırtıcı, şoke edici olansa M arg o t’n u n da ondan hoş-
lanm asıydı. Jo sh ’m kişiliğinden değil, M arg o t’nun kişiliğinden
dolayı. D ah a önce b ir erkekten hoşlandığını hiç duym am ıştım .
B ir kere bile. H o p p a olan, b ü y ü k a n n e m in deyişiyle sersem
olan b en d im ; M arg o t değil. O daha üstündü. Bu tü r şeylerin
—erkekler, m akyaj, kıyafetler—hiçbir ö n e m in in olm adığı daha
y u k arıd a k i b ir uçaktaydı.
H e r şey çok h ızlı gelişti. E kim ayında o g ü n M arg o t o k u l­
dan geç geldi; soğ u k dağ havasından yanakları pem beleşm işti,
saçlarını örm üş, atkısını b o y n u n a dolam ıştı. O k u ld a b ir proje
ü zerin d e çalışıyordu, yem ek vaktiydi ve b en parm esanlı tavuk
ile dom ates soslu spagetti yapm ıştım .
M utfağa girip, “ Size söylem em gereken b ir şey var,” dedi.
G özleri o kadar parlıyordu k i . .. A tkısını b o y n u n d an çıkarışını
hâlâ hatırlıy o ru m .
K itty m u tfak m asasında ö d ev in i yapıyordu, b ab am eve
gelm ek üzereydi ve b en sulu sosu karıştırıyordum . “N e ?” diye
so rdu k K itty ’yle.
“Josh b en d en hoşlanıyor.” M arg o t h alin d en m e m n u n bir
şekilde om uz silkti; om uzları neredeyse kulaklarına kadar çıktı.

35
Sevdtijvm iü m mhtMefaL

B en donakaldım . Sonra ahşap kaşığı sosun içine düşürdüm .


“Josh, Josh m ı? B izim Josh?” M a rg o t’ya bak am ıy o rd u m bile.
A nlayacağından ko rk u yordum .
“Evet. B ana söyleyebilm ek için b u g ü n okuld an çık m am ı
beklem iş. D e d i k i ...” H ü z ü n lü bir şekilde gülüm sedi. “B en
hayallerindeki k ızm ışım . İnanabiliyor m usunuz?”
“Vay can ın a,” d ed im kelim elerim e m u tlu lu k yüklem eye
çalışarak am a başarabildiğim den em in değildim . T ek hisset­
tiğ im çaresizlikti. Ve kıskançlık. Ö ylesine y oğun ve karan lık
bir k ıskançlıktı k i b o ğ u lacağ ım ı sandım . B u nedenle b ir kez
daha den ed im , b u defa gülüm sedim . “Vay canına, M arg o t.”
“Vay canına,” diye tekrarladı Kitty. “Yani şimdi kız arkadaş,
erkek arkadaş m ısın ız?”
N efesim i tu tarak cevabını bekledim .
M arg o t p a rm a k la rın ın arasına biraz parm esan alıp ağzına
attı. “Evet, sanırım .” G ülüm sediğinde bakışları yum uşacık oldu.
O n u n da Jo sh ’tan hoşlandığını anladım . Fazlasıyla hoşlandığını.
O gece Jo sh ’a m ek tu b u m u yazdım .
Sevgili J o sh ...
Ç o k ağladım . Ve o şekilde sona erdi. B ir şans bile elde
edem ed en bitti. Ö n e m li olan Jo sh ’m M a rg o t’y u seçmiş olm ası
değildi. M arg o t’n u n on u seçmiş olm asıydı.
İşte b u k ad ard ı. H ü n g ü r h ü n g ü r ağladım ; m e k tu b u m u
yazdım ; h er şeyi u n u ttu m . O g ü n d en b eri Jo sh ’ı b ir daha o
şekilde dü şünm edim . K aderinde M argot vardı. O n lar birbirleri
için yaratılm ışlardı.

* * *

36
J en n y H an

M arg o t yatağa geldiğinde hâlâ uyanıktım am a hem en gözlerim i


kapayıp u y u m a num arası yaptım . K itty y an ım a kıvrıldı.
B u ru n çekm e sesi d uydum ve gözucuyla M arg o t’ya bak­
tım . Sırtı bize d ö n ü k tü ; om uzları inip kalkıyordu. A ğlıyordu.
M arg o t asla ağlam azdı.
O n u n Josh için ağladığını görünce, h er zam ankinden daha
çok in a n d ım k i ilişkileri henüz bitm em işti.

37
7

Ertesi g ü n M arg o t’yu havaalanına götürdük. Dışarıda valizlerini


bagaj arabasına yerleştirdik. K itty ü zerin e çıkıp dans etm eye
çalıştı am a babam on u hem en indirdi. M arg o t daha önce de
söylediği gibi, içeriye tek başına girm ek te ısrar etti.
“M argot, en azından valizlerini vereyim ,” dedi babam, bagaj
arabasını o n u n etrafın d an çevirm eye çalışırken. “G ü venlikten
geçtiğ ini g ö rm ek istiyorum .”
“İyi olacağım ,” diye tekrarladı M argot. “D aha önce tek
başım a uçağa b in d im . Bagaj verm eyi b iliy o ru m .” P arm ak u -
cuna kalkıp k o llarım babam ın om uzlarına doladı. “ İner inm ez
arayacağım , söz.”
“ H e r g ü n ara,” d iye fısıld ad ım . B o ğ a z ım d a k i y u m r u
giderek b ü y ü y o rd u ve g ö zlerim d e n b irkaç dam la yaş sızdı.
A ğlam am ayı u m m u ştu m çü n k ü M a rg o t’n u n ağlam ayacağını
biliyordum ve tek başım a ağlam ak yalnız hissettiriyordu am a
k en d im i d u rd u ram ıy o rd u m .
“ Sakın bizi u n u ta y ım dem e,” diye uyardı Kitty.
M arg o t g ü lüm sedi. “Asla u n u tam am .” H ep im ize b ir kez
daha sarıldı. B en i sona b ırak tı, ki böyle yapacağını b iliy o r­

38
J en n y H an

d u m . “B abam a ve K itty ’ye iyi bak. A rtık so ru m lu sensin.”


O n u b ırak m ak istem ediğim için daha sıkı sarıldım ; hâlâ onun
da b izim onu özleyeceğim iz kad ar bizi özleyeceğine dair b ir
b elirti g ö rm ey i bekliyor, um uyordum . S onra M argot kahkaha
attı ve onu bırak tım .
“ G ö rü şü rü z, G o g o,” d ed im tişö rtü m ü n ucuyla gözlerim i
silerken.
H ep b irlik te bagaj arabasını check-in k o n tu a rm a itişini
izledik. H ü n g ü r h ü n g ü r ağlıyor, k o lu m u n tersiyle yaşlarım ı
siliyordum . B abam b ir kolunu bana, diğerini de K itty ’n in o m ­
zuna doladı. “G üvenlik sırasına girene kadar bekleyelim ,” dedi.
C h eck -in işlem i b ittiğ in d e dönüp cam kapıların ard ın d an
bize baktı. B ir elini kaldırıp salladı ve güvenlik kontrolü sırasına
yöneldi. Gidişini izlerken belki tekrar döner diye düşünüyorduk
am a dö nm edi. Ş im diden bizden çok uzaktaym ış gibi g ö rü n ü ­
yordu. T ü m dersleri A olan M argot, h er şeye yeteneği olan
M arg o t. B en im gitm e v ak tim geldiğinde o n u n k adar güçlü
olabileceğim den em in değildim . A m a dürüst olm ak gerekirse,
k im o n u n k adar güçlüydii ki?
Eve dönüş yolu b oyu nca ağladım . K itty bana kendisinden
daha b ü y ü k b ir bebek o lduğum u söyledi am a arka k o ltu k tan
elim e uzan ıp sık tığ ın d a o n u n da ü z g ü n o ld u ğ u n u anladım .
M arg o t çok k o n u şk an biri olm am asına rağm en, ev çok
sessiz geliyordu. B ir şekilde boştu sanki. İki sene sonra ben
g ittiğ im d e nasıl olacaktı? O zam an K itty ile babam ne yapa­
caklardı? O n ların benim ve M argot’n u n olm adığı, boş, karanlık
eve gelm eleri fik rin d e n nefret ediyordum . B elki b en uzağa
g itm e zd im ; h a tta b elk i ilk d ö n e m evde yaşardım . S a n ırım
d o ğru su bu olurdu.

39
8

O ak şam ü zeri C h ris arayıp kendisiyle alışveriş m erk e zin d e


b u lu şm am ı söyledi; b ir deri ceketle ilgili fik rim i istiyordu ve
en iyi fik ri verebilm em için ancak yakından g ö rm em gereki­
yordu. M oda tavsiyemi istediği için g ururlandım ve evden çıkıp
d aha fazla ü zü lm em ek iyi gelirdi am a alışveriş m erkezine tek
başım a gitm e kon u sun d a gergindim . K endim i acem i sürücü
olarak g ö rü y o rd u m . (B en ve diğer herkes.)
B ana fo to ğ ra fın ı gönderse olm az m ı diye so rd u m am a
C hris beni fazla iyi tanıyordu. “I ıh. K ıçını kaldırıp buraya gel,
Lara Jean. E ğer araba k ullanm azsan k en d in i geliştirem ezsin.”
S onuç o larak M a rg o t’n u n arabasıyla alıveriş m erk ezin e
gidiyordum . E h liy etim falan vardı, sadece kendim e pek g ü ­
v en m iy o rd u m . B ab am bana defalarca ders verm işti, M arg o t
da öyle ve o n lar arabadayken sorun yaşam ıyordum am a yalnız
k ald ığ ım da endişeye k apılıyordum . B eni ko rk u tan , şerit d e ­
ğiştirm ekti. G ö z ü m ü b ir an bile ö n ü m d e olanlardan ayırm ak
istem iyordum . Ve çok hızlı gitm eyi de sevm iyordum .
A m a en kötüsü de kaybolm a eğilim im olm asıydı. Y alnızca
okula ve m arkete kesinkes em in olarak gidebiliyordum . Alışveriş

40
J en n y H an

m erk ezin e g itm ey i öğrenm em e hiç gerek kalm am ıştı çü n k ü


bizi hep M arg o t g ö tü rü rd ü . A m a a rtık k en d im i geliştirm em
gerek iy o rd u ç ü n k ü K itty ’yi b ir yerlere b ırak m a k ta n da b en
so ru m lu y d u m . G erçi açıkçası y ö n ler ko n u su n d a K itty b en d en
d ah a iyiydi; b ir sü rü yere nasıl gidileceğini biliyordu. A m a
o n u n bana b ir yere nasıl gideceğim i söylem esini istem iyordum .
K endim i abla gibi hissetm ek istiyordum; o n u n yolcu koltuğunda
rahatça o tu ru p nereye gitm esi gerekiyorsa Lara Je a n ’in o n u
g üvenle g ö tü rec eğ in i düşünm esini istiyordum . T ıpkı b e n im
M a rg o t’yla hissettiğim gibi.
GPS kullanabilirdim elbette am a m ilyonlarca defa g ittiğim
alışveriş m erkezine gitm ek için ta rif alırsam kendim i sersem gibi
hissederdim . İçgüdüsel olarak kolay gelmeliydi, düşünm em e bile
gerek kalm am alıydı. B u n u n yerine h er dönüşte endişelendim ,
h er o to b an tabelasında iki kere düşündüm : K uzey m i yoksa
g ü n ey mi? B u radan m ı dönüyorum , bir sonrakinden mi? D aha
önce hiç d ik k at etm ek zo ru n d a k alm am ıştım .
F akat b u g ü n şim d ilik iyi g id iy o rd u m . R a d y o dinliyor,
m üziğe ritim tutuyor, hatta tek elim le kullanıyordum . K endim e
güv en iy o rm u şu m gibi g ö rü n ü y o rd u m çü n k ü ne kadar num ara
yaparsam o k ad ar gerçek hissettirm esi gerekiyordu.
H e r şey o k ad ar iyi gidiyordu ki otoban yerine kestirm e
yola g irdim . Y akındaki m ahalleye g ird im ve b u n u yaparken
bile iyi b ir fik ir olup o lm adığını sorguluyordum . Birkaç dakika
içinde e tra f o k ad ar da ta n ıd ık g ö rü nm em eye başladı ve sağ
yerin e sola dön m ü ş o lm am gerektiğini fark ettim . G öğsüm de
yükselen p an iğ i b astırd ım ve geri geri gitm eye başladım .
Yapabilirsin, yapabilirsin.

41
sevdiphn tüm e/i/kebiete.

D ö rt yönlü d u r işareti vardı. K im seyi g ö rm ey ince gaza


bastım . S ağ ım d ak i arabayı g ö rm e d im bile; g ö rm e d e n önce
hissettim .
Avazım çıktığı kadar bağırdım . A ğzım da bak ır tadı aldım .
B ir y erim m i kanıyordu? D ilim i ısırarak koparm ış m ıydım ?
D o k u n d u m ; hâlâ yerindeydi. K albim deli gibi çarpıyordu; tü m
v ü cu d u m sırılsıklam ve soğukm uş gibi hissediyordum . D e rin
nefes alm aya çalıştım am a sanki v ü cu d u m a hava girm iyordu.
Arabadan inerken bacaklarım titriyordu. D iğer adam çoktan
inm iş, kolların ı ö n ü n d e birleştirm iş hasar kontrolü yapıyordu.
Yaşlıydı; babam dan daha büyüktü. Saçları beyazlam ıştı ve üze­
rin d e k ırm ız ı ıstakozlar olan b ir şort giym işti. A rabasında bir
şey yoktu; b en im k in in yanındaysa devasa bir göçük vardı. “D u r
tabelasını g ö rm ed in m i?” diye sordu. “ M esajlaşıyor m uydun?”
B aşım ı iki yana salladım ; boğazım da y u m ru oluşuyordu.
A ğlam ak istem iyordum . A ğlam adığım sürece...
A dam b u n u hissetm işçesine, kaşların d ak i ça tık lık kay­
bolm aya başladı. “ E h, b e n im arabam iyi g ö rü n ü y o r,” d edi
isteksizce. “ İyi m isin?”
B aşım ı onaylarcasm a salladım . “ Ç o k ü z g ü n ü m ,” dedim .
“ Ç o c u k la r d aha d ik k atli o lm alı,” dedi adam , sanki ben
k o n u şm am ışım gibi.
B oğ azım d ak i y u m ru daha da büyüdü. “Ç ok, çok ü z g ü ­
n ü m , bayım .”
H o m u rd a n ır gibi b ir ses çıkardı. “ Seni alm ası için b irin i
çağırm ak sın ,” dedi. “B eklem em i ister m isin?”
“H ayır, teşek k ü rler.” Ya seri katil ya da ço cu k tacizcisi
falansa? T an ım ad ığ ım adam la yalnız kalm ak istem iyordum .
A dam arabasına bin ip gitti.

42
J en n y H an

G ider gitm ez, belki de o buradayken polisi aram alıydım ,


diye düşündüm . T rafik kazası yaptığınızda ne olursa olsun polisi
aram an ız gerekm ez m iydi? S ürücü ku rsu n d a b u n u söyledikle­
rin d e n em in d im . Y ani b ir hata daha yapm ıştım .
K ald ırım ın kenarına o tu ru p M arg o t’n u n arabasına baktım .
H en ü z iki saattir bendeydi ve şim diden m ahvetm iştim . B aşım ı
dizlerim e göm düm . B oynum ağrım aya başladı. Ve yaşlar akmaya
başladı. B abam bu d u ru m d an hiç de hoşnut olm ayacaktı. M ar­
g o t hiç h o şnut olm ayacaktı. B ü y ü k olasılıkla ikisi de yanım da
b iri o lm ad an şehirde araba k u llan m am am gerek tiğ in e k arar
vereceklerdi ve belk i de haklılardı. A raba k u llan m ak b ü y ü k
so ru m lu lu k gerektiriyordu. B elki yaşlandığım da bile b eni bir
yerlere babam ya da ablam b ırak m ak zo ru n d a kalırdı ç ü n k ü
o kadar işe yaram az b ir insandım .
T ele fo n u m u çık arıp J o s h ’ı a rad ım . T elefonu a ç tığ ın d a,
“Josh, b -b -b e n im için b ir iyilik yapabilir m isin?” dedim am a
sesim o kadar titrek çık tı ki k en d im d en utan d ım .
Josh da tabii ki b u n u duydu çü n k ü o Jo sh ’tı. A nında dikkat
kesildi. “ S o ru n n ed ir?”
“D e m in kaza yaptım . N erede olduğum u bile bilm iyorum .
G elip b en i alabilir m isin?” Titrek titrek.
“Y aralandın m ı?”
“ H a y ır, iy iy im . S a d e c e ...” B ir k e lim e daha söylersem
ağlayacaktım .
“H an g i tabelaları görüyorsun? H an g i d ü k k â n la r var?”
B oynum u çevirip bakındım . “Falstone,” dedim . E n yak ın ­
dak i posta k u tu su n a bak tım . “ 8109 Falstone Yolu.”
“Geliyorum . Seninle konuşmaya devam etm em i ister misin?”
“H ayır, sorun değil.” Telefonu kapayıp ağlamaya başladım .

43
Another random document with
no related content on Scribd:
The Dealer
who handles the STREET & SMITH NOVELS is a man
worth patronizing. The fact that he does handle our
books proves that he has considered the merits of
paper-covered lines, and has decided that the STREET
& SMITH NOVELS are superior to all others.
He has looked into the question of the morality of the
paper-covered book, for instance, and feels that he is
perfectly safe in handing one of our novels to any one,
because he has our assurance that nothing except
clean, wholesome literature finds its way into our lines.
Therefore, the STREET & SMITH NOVEL dealer is a
careful and wise tradesman, and it is fair to assume
selects the other articles he has for sale with the same
degree of intelligence as he does his paper-covered
books.
Deal with the STREET & SMITH NOVEL dealer.

STREET & SMITH CORPORATION


79 Seventh Avenue New York
City
Transcriber’s Notes:
Punctuation has been made consistent.
Variations in spelling and hyphenation were retained as they appear in the original
publication, except that obvious typographical errors have been corrected.
The following change was made:
p. 100: its changed to his (leaning his weight)
*** END OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK LOVE'S LABOR
WON ***

Updated editions will replace the previous one—the old editions


will be renamed.

Creating the works from print editions not protected by U.S.


copyright law means that no one owns a United States copyright
in these works, so the Foundation (and you!) can copy and
distribute it in the United States without permission and without
paying copyright royalties. Special rules, set forth in the General
Terms of Use part of this license, apply to copying and
distributing Project Gutenberg™ electronic works to protect the
PROJECT GUTENBERG™ concept and trademark. Project
Gutenberg is a registered trademark, and may not be used if
you charge for an eBook, except by following the terms of the
trademark license, including paying royalties for use of the
Project Gutenberg trademark. If you do not charge anything for
copies of this eBook, complying with the trademark license is
very easy. You may use this eBook for nearly any purpose such
as creation of derivative works, reports, performances and
research. Project Gutenberg eBooks may be modified and
printed and given away—you may do practically ANYTHING in
the United States with eBooks not protected by U.S. copyright
law. Redistribution is subject to the trademark license, especially
commercial redistribution.

START: FULL LICENSE


THE FULL PROJECT GUTENBERG LICENSE
PLEASE READ THIS BEFORE YOU DISTRIBUTE OR USE THIS WORK

To protect the Project Gutenberg™ mission of promoting the


free distribution of electronic works, by using or distributing this
work (or any other work associated in any way with the phrase
“Project Gutenberg”), you agree to comply with all the terms of
the Full Project Gutenberg™ License available with this file or
online at www.gutenberg.org/license.

Section 1. General Terms of Use and


Redistributing Project Gutenberg™
electronic works
1.A. By reading or using any part of this Project Gutenberg™
electronic work, you indicate that you have read, understand,
agree to and accept all the terms of this license and intellectual
property (trademark/copyright) agreement. If you do not agree to
abide by all the terms of this agreement, you must cease using
and return or destroy all copies of Project Gutenberg™
electronic works in your possession. If you paid a fee for
obtaining a copy of or access to a Project Gutenberg™
electronic work and you do not agree to be bound by the terms
of this agreement, you may obtain a refund from the person or
entity to whom you paid the fee as set forth in paragraph 1.E.8.

1.B. “Project Gutenberg” is a registered trademark. It may only


be used on or associated in any way with an electronic work by
people who agree to be bound by the terms of this agreement.
There are a few things that you can do with most Project
Gutenberg™ electronic works even without complying with the
full terms of this agreement. See paragraph 1.C below. There
are a lot of things you can do with Project Gutenberg™
electronic works if you follow the terms of this agreement and
help preserve free future access to Project Gutenberg™
electronic works. See paragraph 1.E below.
1.C. The Project Gutenberg Literary Archive Foundation (“the
Foundation” or PGLAF), owns a compilation copyright in the
collection of Project Gutenberg™ electronic works. Nearly all the
individual works in the collection are in the public domain in the
United States. If an individual work is unprotected by copyright
law in the United States and you are located in the United
States, we do not claim a right to prevent you from copying,
distributing, performing, displaying or creating derivative works
based on the work as long as all references to Project
Gutenberg are removed. Of course, we hope that you will
support the Project Gutenberg™ mission of promoting free
access to electronic works by freely sharing Project
Gutenberg™ works in compliance with the terms of this
agreement for keeping the Project Gutenberg™ name
associated with the work. You can easily comply with the terms
of this agreement by keeping this work in the same format with
its attached full Project Gutenberg™ License when you share it
without charge with others.

1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside
the United States, check the laws of your country in addition to
the terms of this agreement before downloading, copying,
displaying, performing, distributing or creating derivative works
based on this work or any other Project Gutenberg™ work. The
Foundation makes no representations concerning the copyright
status of any work in any country other than the United States.

1.E. Unless you have removed all references to Project


Gutenberg:

1.E.1. The following sentence, with active links to, or other


immediate access to, the full Project Gutenberg™ License must
appear prominently whenever any copy of a Project
Gutenberg™ work (any work on which the phrase “Project
Gutenberg” appears, or with which the phrase “Project
Gutenberg” is associated) is accessed, displayed, performed,
viewed, copied or distributed:

This eBook is for the use of anyone anywhere in the United


States and most other parts of the world at no cost and with
almost no restrictions whatsoever. You may copy it, give it
away or re-use it under the terms of the Project Gutenberg
License included with this eBook or online at
www.gutenberg.org. If you are not located in the United
States, you will have to check the laws of the country where
you are located before using this eBook.

1.E.2. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is


derived from texts not protected by U.S. copyright law (does not
contain a notice indicating that it is posted with permission of the
copyright holder), the work can be copied and distributed to
anyone in the United States without paying any fees or charges.
If you are redistributing or providing access to a work with the
phrase “Project Gutenberg” associated with or appearing on the
work, you must comply either with the requirements of
paragraphs 1.E.1 through 1.E.7 or obtain permission for the use
of the work and the Project Gutenberg™ trademark as set forth
in paragraphs 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.3. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is


posted with the permission of the copyright holder, your use and
distribution must comply with both paragraphs 1.E.1 through
1.E.7 and any additional terms imposed by the copyright holder.
Additional terms will be linked to the Project Gutenberg™
License for all works posted with the permission of the copyright
holder found at the beginning of this work.

1.E.4. Do not unlink or detach or remove the full Project


Gutenberg™ License terms from this work, or any files
containing a part of this work or any other work associated with
Project Gutenberg™.
1.E.5. Do not copy, display, perform, distribute or redistribute
this electronic work, or any part of this electronic work, without
prominently displaying the sentence set forth in paragraph 1.E.1
with active links or immediate access to the full terms of the
Project Gutenberg™ License.

1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if
you provide access to or distribute copies of a Project
Gutenberg™ work in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or
other format used in the official version posted on the official
Project Gutenberg™ website (www.gutenberg.org), you must, at
no additional cost, fee or expense to the user, provide a copy, a
means of exporting a copy, or a means of obtaining a copy upon
request, of the work in its original “Plain Vanilla ASCII” or other
form. Any alternate format must include the full Project
Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.

1.E.7. Do not charge a fee for access to, viewing, displaying,


performing, copying or distributing any Project Gutenberg™
works unless you comply with paragraph 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.8. You may charge a reasonable fee for copies of or


providing access to or distributing Project Gutenberg™
electronic works provided that:

• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”

• You provide a full refund of any money paid by a user who


notifies you in writing (or by e-mail) within 30 days of receipt that
s/he does not agree to the terms of the full Project Gutenberg™
License. You must require such a user to return or destroy all
copies of the works possessed in a physical medium and
discontinue all use of and all access to other copies of Project
Gutenberg™ works.

• You provide, in accordance with paragraph 1.F.3, a full refund of


any money paid for a work or a replacement copy, if a defect in
the electronic work is discovered and reported to you within 90
days of receipt of the work.

• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.

1.E.9. If you wish to charge a fee or distribute a Project


Gutenberg™ electronic work or group of works on different
terms than are set forth in this agreement, you must obtain
permission in writing from the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation, the manager of the Project Gutenberg™
trademark. Contact the Foundation as set forth in Section 3
below.

1.F.

1.F.1. Project Gutenberg volunteers and employees expend


considerable effort to identify, do copyright research on,
transcribe and proofread works not protected by U.S. copyright
law in creating the Project Gutenberg™ collection. Despite
these efforts, Project Gutenberg™ electronic works, and the
medium on which they may be stored, may contain “Defects,”
such as, but not limited to, incomplete, inaccurate or corrupt
data, transcription errors, a copyright or other intellectual
property infringement, a defective or damaged disk or other
medium, a computer virus, or computer codes that damage or
cannot be read by your equipment.

1.F.2. LIMITED WARRANTY, DISCLAIMER OF DAMAGES -


Except for the “Right of Replacement or Refund” described in
paragraph 1.F.3, the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation, the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
and any other party distributing a Project Gutenberg™ electronic
work under this agreement, disclaim all liability to you for
damages, costs and expenses, including legal fees. YOU
AGREE THAT YOU HAVE NO REMEDIES FOR NEGLIGENCE,
STRICT LIABILITY, BREACH OF WARRANTY OR BREACH
OF CONTRACT EXCEPT THOSE PROVIDED IN PARAGRAPH
1.F.3. YOU AGREE THAT THE FOUNDATION, THE
TRADEMARK OWNER, AND ANY DISTRIBUTOR UNDER
THIS AGREEMENT WILL NOT BE LIABLE TO YOU FOR
ACTUAL, DIRECT, INDIRECT, CONSEQUENTIAL, PUNITIVE
OR INCIDENTAL DAMAGES EVEN IF YOU GIVE NOTICE OF
THE POSSIBILITY OF SUCH DAMAGE.

1.F.3. LIMITED RIGHT OF REPLACEMENT OR REFUND - If


you discover a defect in this electronic work within 90 days of
receiving it, you can receive a refund of the money (if any) you
paid for it by sending a written explanation to the person you
received the work from. If you received the work on a physical
medium, you must return the medium with your written
explanation. The person or entity that provided you with the
defective work may elect to provide a replacement copy in lieu
of a refund. If you received the work electronically, the person or
entity providing it to you may choose to give you a second
opportunity to receive the work electronically in lieu of a refund.
If the second copy is also defective, you may demand a refund
in writing without further opportunities to fix the problem.

1.F.4. Except for the limited right of replacement or refund set


forth in paragraph 1.F.3, this work is provided to you ‘AS-IS’,
WITH NO OTHER WARRANTIES OF ANY KIND, EXPRESS
OR IMPLIED, INCLUDING BUT NOT LIMITED TO
WARRANTIES OF MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR
ANY PURPOSE.

1.F.5. Some states do not allow disclaimers of certain implied


warranties or the exclusion or limitation of certain types of
damages. If any disclaimer or limitation set forth in this
agreement violates the law of the state applicable to this
agreement, the agreement shall be interpreted to make the
maximum disclaimer or limitation permitted by the applicable
state law. The invalidity or unenforceability of any provision of
this agreement shall not void the remaining provisions.

1.F.6. INDEMNITY - You agree to indemnify and hold the


Foundation, the trademark owner, any agent or employee of the
Foundation, anyone providing copies of Project Gutenberg™
electronic works in accordance with this agreement, and any
volunteers associated with the production, promotion and
distribution of Project Gutenberg™ electronic works, harmless
from all liability, costs and expenses, including legal fees, that
arise directly or indirectly from any of the following which you do
or cause to occur: (a) distribution of this or any Project
Gutenberg™ work, (b) alteration, modification, or additions or
deletions to any Project Gutenberg™ work, and (c) any Defect
you cause.

Section 2. Information about the Mission of


Project Gutenberg™
Project Gutenberg™ is synonymous with the free distribution of
electronic works in formats readable by the widest variety of
computers including obsolete, old, middle-aged and new
computers. It exists because of the efforts of hundreds of
volunteers and donations from people in all walks of life.

Volunteers and financial support to provide volunteers with the


assistance they need are critical to reaching Project
Gutenberg™’s goals and ensuring that the Project Gutenberg™
collection will remain freely available for generations to come. In
2001, the Project Gutenberg Literary Archive Foundation was
created to provide a secure and permanent future for Project
Gutenberg™ and future generations. To learn more about the
Project Gutenberg Literary Archive Foundation and how your
efforts and donations can help, see Sections 3 and 4 and the
Foundation information page at www.gutenberg.org.

Section 3. Information about the Project


Gutenberg Literary Archive Foundation
The Project Gutenberg Literary Archive Foundation is a non-
profit 501(c)(3) educational corporation organized under the
laws of the state of Mississippi and granted tax exempt status by
the Internal Revenue Service. The Foundation’s EIN or federal
tax identification number is 64-6221541. Contributions to the
Project Gutenberg Literary Archive Foundation are tax
deductible to the full extent permitted by U.S. federal laws and
your state’s laws.

The Foundation’s business office is located at 809 North 1500


West, Salt Lake City, UT 84116, (801) 596-1887. Email contact
links and up to date contact information can be found at the
Foundation’s website and official page at
www.gutenberg.org/contact

Section 4. Information about Donations to


the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation
Project Gutenberg™ depends upon and cannot survive without
widespread public support and donations to carry out its mission
of increasing the number of public domain and licensed works
that can be freely distributed in machine-readable form
accessible by the widest array of equipment including outdated
equipment. Many small donations ($1 to $5,000) are particularly
important to maintaining tax exempt status with the IRS.

The Foundation is committed to complying with the laws


regulating charities and charitable donations in all 50 states of
the United States. Compliance requirements are not uniform
and it takes a considerable effort, much paperwork and many
fees to meet and keep up with these requirements. We do not
solicit donations in locations where we have not received written
confirmation of compliance. To SEND DONATIONS or
determine the status of compliance for any particular state visit
www.gutenberg.org/donate.

While we cannot and do not solicit contributions from states


where we have not met the solicitation requirements, we know
of no prohibition against accepting unsolicited donations from
donors in such states who approach us with offers to donate.

International donations are gratefully accepted, but we cannot


make any statements concerning tax treatment of donations
received from outside the United States. U.S. laws alone swamp
our small staff.

Please check the Project Gutenberg web pages for current


donation methods and addresses. Donations are accepted in a
number of other ways including checks, online payments and
credit card donations. To donate, please visit:
www.gutenberg.org/donate.

Section 5. General Information About Project


Gutenberg™ electronic works
Professor Michael S. Hart was the originator of the Project
Gutenberg™ concept of a library of electronic works that could
be freely shared with anyone. For forty years, he produced and
distributed Project Gutenberg™ eBooks with only a loose
network of volunteer support.

Project Gutenberg™ eBooks are often created from several


printed editions, all of which are confirmed as not protected by
copyright in the U.S. unless a copyright notice is included. Thus,
we do not necessarily keep eBooks in compliance with any
particular paper edition.

Most people start at our website which has the main PG search
facility: www.gutenberg.org.

This website includes information about Project Gutenberg™,


including how to make donations to the Project Gutenberg
Literary Archive Foundation, how to help produce our new
eBooks, and how to subscribe to our email newsletter to hear
about new eBooks.

You might also like