Professional Documents
Culture Documents
Sovyet Azerbaycan Edebi̇yati
Sovyet Azerbaycan Edebi̇yati
1920’li yılların başından 1990’a kadarki dönemi kapsar. Yazarlar bu dönemde 1920’den önce
olduğu gibi serbest yazma şansına sahip değillerdi. Resmi-ideolojik görüşe göre uygun yazmak
mecburiyeti vardı. Buna “sosyalist realizmi” adı verilirdi. Topluma: “devrimci” bir gözle bakma,
sosyal olaylar, insan ilişkileri, sınıflar arasındaki çatışma fikrine uygun olarak açıklanıyordu. Yeni
bir toplum kuruluyordu ve bu toplumun “yeni bir edebiyat”a ihtiyacı vardı. Böylece eski dünya
görüşüne, hayat tarzına ve bunun tabii sonucu olarak da eski edebiyata karşı şiddetli bir hücum
başladı.
KONU
Bolşevik görüşü açısından ele alınan milletlerarası problemler, dünyanın çeşitli yerlerindeki
sınırlar arası çatışmalar, sömürgeler-emperyalistler arasındaki mücadeleler, işçi ve köylü
hadisleri, “enternasyonalizm”, “dünya barışı”, “dünya sosyalistlerin birliği”, kadın hakları, işçi ve
köylü sınıfının hakları gibi temalar eserlerde işlendi.
ESER KİŞİLERİ
Bu dönemin edebi eserleri çoğunlukla eski-yeni çatışması üzerine kurulu olduğundan cahil din
adamları, eski yöneticiler, hurafelere inanan insanlar, zengin kimseler (burjuva), anti sosyalist ve
komünistler eski hayatın tipik temsilcileri olarak tenkit amaçlı eserlerde yer alıyor ve bu
tiplemelerin karşısına yeni hayatın temsilcileri olan işçiler, köylüler, sosyalist görüşe sahip çeşitli
meslek gruplarından kişiler konuluyordu.
DİL
Rusça “Lenin’in dili”, “komünist dünyanın dili” Rus edebiyatında “emekçinin, işçinin, devrimin
edebiyatı” olarak yüceltildiğinden milli diller de kullanılmakla birlikte Rusça yazmaya rağbet
artmıştır. Bu dönemde Azeri edebiyatının vazifesi: “büyük kardeş Rusların” edebiyatını örnek
almaktı. Başlangıçta M. Gorki bütün Sovyet halkları için resmi modeldi. Kuruluş devrinin
ardından “sosyalist varlığını dolgun ve çok yönlü bir şekilde aksettiren, emekçilere sosyalizm
kuruculuğu işine sadakat ruhu aşılayan, derin mazmunlu, mükemmel bir şekle sahip eserler
yaratma” tavsiye edildi.
• HÜSEYİN CAVİD
• AHMED CEVAD
• ABDULLA ŞAİK
• CAFER CABBARLI
• MEHEMMED HADİ
HÜSEYİN CAVİD
ESERLERİNDE TEMA
Hüseyin Cavid’in 1910 yılına kadar yazdığı şiirler Servet-i Fünun döneminin özelliklerini
taşıyan hissi ve lirik manzumelerdir. Bu hususiyetleri göz önüne alınınca tiyatrolarında
ABDÜLHAK HAMİD’in tesirleri dikkati çekerken şiirlerinde özellikle TEVFİK FİKRET’i takip
ettiği ve onun karşı karşıya kaldığı bunalımları bir ölçüde yaşayarak eserlerine yansıttığı
anlaşılır. Bununla beraber Azerbaycan’da yetişen bir aydının maruz kaldığı Rus tesiri
Cavid’de hemen hiç görülmez.
MANZUM DRAMLARI
ŞEYH SENAN
Efsanevi bir şahsiyet olan Senan’ın aşk macerasını konu edinen ve bu macerayı bu
dereceye kadar sosyal bir zemine oturarak ele alınan eserdir. Şeyh Senan etrafındakilerin
mukaddes saydığı bir şeyhdir. Kendisine büyük aşkla bağlı Zehra’yı reddederek kendini
tümüyle din yoluyla adamış murşiddir.
Senan’ın bu yaşantısı güzel Gürcü kızı Humar’a âşık olduktan sonra değişir. Dini
itikadı ve davranışlarında farklılıklar gözlenmeye başlanır. Vaktiyle dini hükümlere secde
eden ve her şeyi bırakıp Kabe’yi ziyarete giden Senan, sonradan ayrı bir yolun yolcusu
haline gelir. Önceden mukaddese tapan Senan, şimdi Humar’ın yolunda her şeyden
vazgeçmiştir.
Senan, kendi müritlerini, ona bağlı olan Müslümanları dahi reddeder. Bu aşk ona
sahte fanatikliğin ne kadar boş olduğunu göstermiştir.
Eserin sonunda Şeyh Senan, fanatik bir şeyhten büyük bir aşığa dönüşür ve Humar
ile birlikte ebediyete uçar. Bu dram eseri aynı zamanda Sarı Gelin türküsünün bir çeşit
sahneye uyarlanmış bir halidir.
• Şeyh Senan hakkı, gerçek aşkı aramaktadır. Önceden fanatizme varan bir yaşantı
içindeyken Humar sayesinde gerçek aşk olan hak aşkına erişmiştir.
• Şeyh Senan, dogmalardan arınmış saf bir aşkı tercih ederek toplumsal düzlemde
kişinin, özgürlüğünü yani düşüncesinde ve duygusunda hür olması gerekliliğini
de dile getirmiş olur.
Azeri Türkçesi edebiyatının romantik şairi olarak tanınmış olan Cevat’ın sanatında,
1. Dünya Savaşı yıllarında savaşa iştirakine bağlı olarak realizm ve realist tasvirlere
meylin güçlendiği gözlemlenir. Bu devirde bayatı formundaki şiirleri ve köşe yazılarının
yanı sıra röportaj, hikâye, felyeton, anı türünde de kalem oynatmıştır. Bu dönem
şiirlerinin çoğu savaşın getirdiği yıkım ve halkın savaş yıllarındaki vaziyetini anlatır
niteliktedir. “Harbzadelerle, İmdat, Mayıs, Ümidime” gibi şiirleri bu dönemin ürünüdürler.
Cevat’ın eserleri bu dönemin yayın organları olan” Açık Söz, İkbal, Yeni İkbal, Şelale” gibi
yayın organlarında yayımlanmıştır.
Ahmet Cevat, sürgün edildiği1937 yılına dek 3 defa hapsedilmiş, türlü baskı ve
işkencelere maruz kalmıştır. Sovyet devrinde kaleme aldığı şiirlerden olan “GÖY GÖB”
onun en çok müzakere edilen şiirlerinden biridir. 8 bentten oluşan bu şiirin son bendinde
Müsavatçılara göndermede bulunduğu iddiasıyla 6 ay hapis yatar.
Haziran 1937’de tutuklanan şair hiçbir yere sürgün edilmeden 12 Ekim 1937’de
öldürüldü.
ESERLERİNDE KONU
TÜRK TARİHİNE MÜRACAT: Romantikler için Türk tarihi, birçok ahlak üstünlüklerini, adı
asırlarca Türk’ün şerefinden kahramanlığından haber veren anlayışların defnolunduğu bir
mekân idi. Türkler kendilerini tanıtmak için mutlaka geçmişlerine dönmeli, Avrupa’nın
sahte kültüründe değil kendi zengin ve muhteşem kültürlerinden beslenmelilerdir.
Ahmet Cevat ilk şiirlerinden itibaren kendisini “TURAN YOLCUSU” olarak takdim
etmekte ve Turan ülküsünü Türklüğün kabesi, mukaddes tapınılacak yeri olarak
terennüm etmekteydi. I. Dünya Savaşı’ndan Rus işgaline kadar yazdığı şiirlerinde Turan
anlayışı çok sıklıkla göze çarpmaktaydı.
Cevat, diğer Azerbaycan romantikleri gibi Turan idealini dünyanın beraber olmayan
kuvvetleri karşısında can çekişen Türk dünyasının yegâne kurtuluş yolu olarak
düşünüyor, Türk düşmanlarına karşı bu ideayı -güçlü bir Türk birliği yaratmak fikrini-
geçerli görüyordu.
Azerbaycan romantik şiirinde, klasik şiirdeki “sevgili” temasının, hatta 20. Asrın
başlarında söz konusu olan “sevgili” temasının yerine geçen “vatan” temasının “Turan”
teması ile beraberleştiği, Turan’ın mühim poetik konuya çevrildiği görülmektedir.
Bakü Devlet Üniversitesi filoloji ilimleri fahri doktoru ve Azerbaycan Cumhuriyeti devlet
sanatçısı olan, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği devlet ödülünü iki defa alan Samed
genç yaşta Komünist Partisi Gençlik Kolu’na girerek köyleri dolaştı. 1936’da Sovyet
Azerbaycanı’nın 15. Kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Kremlin’e giden heyette yer
alarak Lenin ve İhtilali hakkında yazdığı “REHBERE SELAM” adlı şiiriyle Lenin nişanı aldı.
1940’ta Komünist Partisi’ne üye oldu. Sovyetler Birliği ile Azerbaycan Parlamentosu’nda
bir süre milletvekilliği yaptı.
Azerbaycan şairi Vakıf adlı manzum dramı 1938’de sahneye konmuş ve büyük ilgi
görmüş, Stalin’in aydınlar üzerindeki baskı harekatının en yoğun olduğu bu dönemde
Stalin ödülüne değer bulunmuştur. Daha sonra Ferhad ve Şirin dramıyla halkların istiklal
ve vatan sevgisi konularını işleyen Samed Vurgun bu eseriyle ikinci defa Stalin ödülünü
almıştır. 1941’de Ayın Efsanesi, 1940-45 yılları arasında Bakü’nün Destanı ve İnsan adlı
romantik-felsefi eserleri yayımlanmıştır. Gazelleri de bulunan Samed Vurgun’un aruzla
yazdıklarında Edebiyat-ı Cedide etkisi görülür. Heceyle yazdığı şiirlerin bir kısmında halk
şiirinin nazım şekillerini kullanmıştır.
Samed Vurgun, eserlerinde yalnız kendi halkını değil bütün insanlığı düşünen hümanist
karakterde bir şair olup sadakatle bağlı olduğu Komünist Partisi’ni ve Lenin, Stalin gibi
liderlerini öven şiirler yazmıştır. Çeşitli nişan ve müfakatlarla ödüllendirilmesine rağmen
eserlerinde Azerbaycan idealini de yansıtması sebebiyle daima şüphe ve takip
korkusuyla tedirgin bir hayat sürmüştür. Eserleri 1940 yılından sonra Rus, Ukrayna,
Gürcü, Özbek ve Türkmen dillerine çevrilmiştir.
ESERLERİ
ÇİÇEK: Aşk konusunda ilk gençlik yıllarında yazdığı şiirler ölümünden sonra 1957’de
yayımlanmıştır.
VAKIF: Azerbaycan şairi Molla Penah Vakıf’ın hayatını konu edinen manzum dram.
Küçük yaştan itibaren şiire ilgi duyan Vahapzade’nin Azerbaycan Yazarlar Birliği’nin
başkanı Samed Vurgun sayesinde hayatının yönü değişmiş, 1945’te Azerbaycan Yazarlar
Birliğine kabul edilmiştir. İlk şiir kitabı MENİM DOSTLARIM’ı BAHAR ve DOSTLUK
NAĞMESİ izlemiş, bu eserleriyle daha çok belli bir konuya, bazen de hikayeye dayanan
lirik, çoğu zaman lirik-epik anlatımıyla kendini göstermiştir. Asıl sanatkar kişiliği 1950’li
yıllardan sonra görünmeye başlamış, bu yıllarda daha çok sosyal ve ahlaki konulu, basit
insanların hayatından ilham alan şiirleriyle dikkat çekmiştir. Değişen siyasi hayatın da
etkisiyle 1960’lı yıllardan itibaren önceleri üstü kapalı şekilde, ardından daha açık tarzda
milli problemleri dile getiren, insan ve zaman üzerinde duygu ve düşüncelerini anlatan
şiirler yazmıştır.
Gelin Açık Danışak (1988) adlı eserindeki yazılarını açıklık, yeniden kurma ve demokrasi
siyasetinin etkisi altından kaleme almıştır. Daha sonra Ermenilerin Rusları arkalarına alıp
yaptıkları saldırılar, toprak işgalleri ve nihayet Rus ordusunun Bakü’de yol açtığı “KANLI
YANVAR” hadiseleri karşısında da sessiz kalmamış, “ŞEHİDLER” adlı manzumesi ve
TAVŞANA KAÇ TAZIYA TUT: AZERBAYCAN OLAYLARININ İÇYÜZÜ, MOSKOVA’NIN
SİYASETİ adlı eseriyle Rus siyasetinin ve Ermeni oyunlarının iç yüzünü anlatmıştır.
Vahapzade, Sovyet rejiminde yumuşamanın başlaması ve özellikle 1991’de
Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasının ardından milli kimlik ve din anlayışının
yeniden oluşturulması ve gelişmesinde etkili olan şahsiyetlerin başında gelir.