PDF of Turan Dursun Kur An Ansiklopedisi 7 Cilt 1St Edition Turan Dursun Full Chapter Ebook

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 66

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 7

Cilt 1st Edition Turan Dursun


Visit to download the full and correct content document:
https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-ansiklopedisi-7-cilt-1st-edition-tur
an-dursun/
More products digital (pdf, epub, mobi) instant
download maybe you interests ...

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 5 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-5-cilt-1st-edition-turan-dursun/

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 3 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-3-cilt-1st-edition-turan-dursun/

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 6 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-6-cilt-1st-edition-turan-dursun/

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 8 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-8-cilt-1st-edition-turan-dursun/
Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 4 Cilt 1st Edition
Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-4-cilt-1st-edition-turan-dursun/

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 2 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-2-cilt-1st-edition-turan-dursun/

Turan Dursun Kur an Ansiklopedisi 1 Cilt 1st Edition


Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/turan-dursun-kur-an-
ansiklopedisi-1-cilt-1st-edition-turan-dursun/

■eytan Ayetleri Tart■■mas■ 4th Edition Turan Dursun

https://ebookstep.com/product/seytan-ayetleri-tartismasi-4th-
edition-turan-dursun/

■erafettin Turan Türk Devrim Tarihi 1 Kitap


■mparatorlu■un Çökü■ünden Ulusal Direni■e 1st Edition
■erafettin Turan

https://ebookstep.com/product/serafettin-turan-turk-devrim-
tarihi-1-kitap-imparatorlugun-cokusunden-ulusal-direnise-1st-
edition-serafettin-turan/
Kur'an Ansiklopedisi'nin Yayın Hakları
Analiz Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti'nindir.

Anali�_Basım Yayın Tasarım Uygulama Ltd. Şti. Adına Sahibi


ismet Oğütücü

Genel Müdür
İlhan Kırıt

Sorumlu Müdür
Zafer Enver Bilgin

Yayın Koordinatörü
Rıza Doğan

Yayına Hazırlayanlar
Asaf Güven Akse!, Zafer Enver Bilgin, Rıza Doğan,
İlhan Kırıt, İsmet Öğütücü, Meriç Özeller

Grafik ve Sayfa Düzeni


Yüksel Atatunç, Semra Karabulut

Bilgi İşlem
Ahmet Aka

Dizgi
Güler Kızılelma

Montaj
Bahri Çakır

Muhasebe Müdürü
Fadile Bölükbaşı

Satış
Şinasi Gökçe, Fetih Kişioğlu, Fatih Tıpırdamaz

Abone
İlknur Gürbüz

Baskı: Sistem Ofset

Cilt: Uğur Matbaacılık

Basım: Ekim 1994

ISBN: 975-343-066-3 (Takım)


975-343-079-5
© 1994
Her hakkı saklıdır. Yazılar izin alınmadan, tümüyle ya da kısmen yayınlanamaz,
kullanılamaz, Süreli yayınlarda (günlük, haftalık, onbeş günlük, gazete ve der­
giler) kısa alıntılar, kaynak gösterilerek kullanılabilir.

ANALİZ BASIM YAYIN TASARIM UYGULAMA LTD. ŞTİ.


İstiklal Cad. 184/4 80070 Beyoğlu/İstanbul
Tel/Faks: (01212) 252 21 56 - 252 21 99
1 1 1

KUR' AN ANSiKLOPEDiSi

KALB 7 KUŞKU

KAYNAK �AYINLARI
>KALB
Yürek. "Vücudun her yanından gelen kanı, akciğerlere ve buradan döndükten
sonra yeniden vücuda yürütmeye yarayan, böylece kan dolaşımını sağlayan emme 5
basma tulumba durumundaki organ. Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında ve KALB
biraz solda bulunur. Kur'an'daki "kalb"in işlevi bu değil. Daha çok "gönül"
anlamında yer aldığı görülür. Ayetlerde aynı anlamda yer alan sözcükler:

"Fuad":
En'am Suresi, ayet : 1 1 0, 1 1 3
Hud Suresi, ayet : 1 20
İbrahimSuresi, ayet : 37, 43
Nahl Suresi, ayet : 78
İsra Suresi, ayet : 36
Kasas Suresi, ayet : 10
Mü'minfin Suresi, ayet : 78
Secde Suresi, ayet : 9
Ahkaf Suresi, ayet : 26
Necm Suresi, ayet : 11
Mülk Suresi, ayet : 23
Hümeze Suresi, ayet : 7

"Sadr":
Ali İmran Suresi, ayet : 29, 1 1 8, 1 1 9, 1 54
Nisa Suresi, ayet : 90
Maide Suresi, ayet : 7
En'am Suresi, ayet : 1 25
A'riif Suresi, ayet : 2, 43
Enfal Suresi, ayet : 43
Tevbe Suresi, ayet : 14
Yunus Suresi, ayet : 57
Hud Suresi, ayet : 5, 1 2
Hicr Suresi, ayet : 47, 97
Nahl Suresi, ayet : 1 06
İsra Suresi , ayet : 51
Taha Suresi, ayet : 25
Hace Suresi, ayet : 46
Şuara Suresi, ayet : 13
Nemi Suresi, ayet : 74
Kasas Suresi, ayet : 69
Ankebut Suresi, ayet : 1 0, 49
Lokman Suresi, ayet : 23
Fiitır Suresi, ayet : 38
Zümer S uresi, ayet : 7, 2 2
Mü'min Suresi, ayet : 1 9, 5 6 , 80
Şura Suresi, ayet : 24
Hadid Suresi, ayet : 6
Haşr Suresi, ayet : 9, 1 3
6 Teğabün Suresi, ayet : 4
KALB Mülk Suresi, ayet : 13
Adiyat Suresi, ayet : 10
Nas Suresi, ayet : 5

"Zer' ":
Ankebfit Suresi, ayet : 33

A- Kalbin Yeri ve Sayısı


Kalb bir tane ve insanın "içinde" bulunur:

Ahziib Suresi,
ayet: 4

Anlamı
Tanrı, bir adamın "içinde", "iki kalb" yaratmamıştır. (Ahzab Suresi, ayet: 4.)
Diyanet çevirisindeki anlamı :
Allah, insanın içine, iki kalb koymamıştır. (Ahzab Suresi, ayet: 4.)
Bunun "neden" bildirildiğine (iniş nedenine) ilişkin hadisler çeşitlidir: Tirmizi'nin
İbn Abbas'tan aktarılan bir hadisine göre: Peygamber bir gün namaz kılarken birşey
anımsamış ve bunu açıklamıştı. O sırada kendisiyle namaz kılan "münafık"lardan ki­
mileri şöyle konuşmuştu: "Demek ki, Muhammed'in iki kalbi var: Kalblerden biri si­
zinle, öbürüyse kendisiyle ilgili işlere takılı". Bunun üzerine yukarıdaki ayette yer alan
açıklama gelmişti Tanrı'dan. Bir başka hadise göreyse, adamın biri, kendisinde "iki
kalb" bulunduğunu ileri sürmüş ve: "Yalnızca bir tanesiyle bile, Muhammed'in kendi
kalbiyle düşünmesinden daha iyi düşünürüm !" demişti. Bunun üzerine ayetteki
açıklama gelmişti. Konuya ilişkin, "Tefsir Sözlüğü"nde, "Hadis Sözlüğü"nde ve
"Kelam Sözlüğü"nde daha başka hadis ve açıklamalar da sunulacak.
Hace Suresi'nin 46. ayetinde de, "kalblerin göğüsler"de bulunduğu bildiriliyor.

B- Kalbde Neler Bulunur?


Ayetlerde bildirilen o ki, kal bte şunlar bulunur:
• "Görme yeteneği" (kalb gözü).
• "Düşünme, kavrama, algılama yeti si " (fehm, ak! , idrak).
• "İnanç" (iman), inanma yeteneği.
• " Sevme, sevmeme, acıma, acımazlık" gibi çeşitli duygular.
• "Esin" (ilham).
Peygamberlerin kalblerinde "vahy'' (vahiy) de bulunur ayrıca.
Demek ki Kur'an ayetlerinde yer alan kalb, insanın "vücudunda, içinde" bu­
lunurken bunların kaynağı olarak iş görür. Bir kalb, eğer "sağlam" sa, yani
"sağlıklı ve işlerlikliyse" gerçeği "görür", "algılar, kavrar", " inanır" , "düşünür",
"duyar", "değerlendirir". Ama "hastalıklı "ysa bunların hiçbiri gerçekleşemez.
İki tür "kalb" vardır başlıca:
• "Sağlam" (sağlıklı) kalb (el kalbu's-selim).
• "Hastalıkl ı " kalb (kalbun fihi maradun). 7
KALB
C- "Sağlam Kalbler"

Şuara Suresi,
ayet: 88, 89

Anlamı
O gün (Kıyamet günü) ne mal, ne de oğullar yarar sağlar. Yalnızca, Tanrı'ya
sağlam kalble gelen kimsenin durumu başkadır. (Şuara Suresi, ayet: 88, 89.)
S afffü Suresi'nin 84. ayetinde, İbrahim Peygamber'in, "sağlam kalble Tanrı'ya
kavuştuğu" bildiri lmekte.
S ağlam "kalb" nasıl olur?
1 - "Sağlam kalb", "inanır" ; "Tanrı'yı anar ve bu anmayla yatışır":
2- "Sağlam (sağlıklı) kalb" , kişiyi "ibret" alınacak şeylere yöneltir, "duyar",
"düşünür", ve "olaylardan ibretli sonuçlar çıkarır" : Bkz. Hace Suresi, ayet: 46.
3- " Sağlam kalb", "kalb"in tüm "hastalık"larından, hastalık belirtilerinden
uzak kalabilmiş "kalb"dir.

Ra'd Suresi,
ayet: 28

Anlamı
Onlar inanmışlar ve "kalbleri, Tanrı'yı anmakla doyuma ulaşıp yatışmıştır". Bi­
esiniz ki, "kalbler, Tanrı'yı anmakla doyuma ulaşıp yatışır". (Ra'd Suresi, ayet: 28.)

"imanlı kalb, Tanrı 'dan korkar":

Hadid Suresi,
ayet: 16

Anlamı
İnananların kalblerinin Tanrı'yı anarak ve inen gerçekten ötürü korkar
olmasının zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitab verilmiş olanlar gibi
olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti, o yüzden kalbleri katılaştı .
Onların çoğu da yoldan çıkm ıştı r. (Hadid Suresi, ayet: 16.)

Enfal Suresi,
ayet: 2

Anlamı (Diyanet'i)
İnananlar ancak, Allah anıldığı zaman "kalbleri titreyen" ayetleri okunduğu
zaman imanları artan ve Rab'lerine güvenen ... kimselerdir. (Enfal Suresi . ayet: 2. \

Hace Suresi,
ayet: 34, 35

Anlamı (Diyanet'in)
. . . Ey Muhammed ! Allah anıldığı zaman "kalbleri titreyen" , başlarına gelene
sabreden, namaz kılan, kendilerine verdiğiniz rızıktan sarfeden, All ah'a gönül
vermiş olanlara müjde et (müjde ver) ! (Hace Suresi, ayet: 34. 35.)

Hace Suresi,
ayet: 32

Anlamı
Bu, budur. Kim Tann'nın koyduğu belliklere (nişanelere) saygı gösterirse bilsin
ki, bu durum, "kalblerin Tanrı'dan korkar olnıası" ndandır. (Hace Suresi, ayet: 32.)

Mücadele Suresi,
ayet: 22
9
Anlamı (Diyanet'in) KALB
Allah'a ve Ahiret gününe inanan bir milletin, babaları veya oğullan veya
kardeşleri ya da akrabaları olsa bile; Allah'a ve Peygamber'e karşı gelenlere sevgi
beslediklerini göremezsin. İşte Allah, imanı, bunların "kalblerine yazmış" ,
katından bir nur ile onları desteklemiştir. Onları, içlerinden ırmaklar akan, içinde
temelli kalacakları cennetlere koyar. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da
Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte bunlar, Allah'tan yana olanlardır. İyi bilin ki, sa­
adete erecek olanlar, Allah'tan yana olanlardır. (Mücadele Suresi, ayet: 22.)

"imanlı kalbe Tanrı güven ve huzur verir":

Fetih Suresi,
ayet: 18

Anlamı
Andolsun ki, ağaç altından sana bağlılık gösterip elverirlerken, Tanrı
inanırlardan hoşnut olmu ştur. "Kalblerindekini bilmiş" ve üzerlerine iç rahatlığı
indirmiş; onlara yakın bir yengi (fetih) sağlamı ştır. (Fetih Suresi, ayet: 1 8 .)

"imanlı kalb, Tanrı 'ya yönelen kalbtir ve karşılığı cennetir":

Kaf Suresi,
ayet: 31-33

Anlamı (Diyanet' in)


Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılır, zaten uzak
değildir. Onlara: " İşte bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun buyruklarına riayet
eden, görmediği Rahman'dan korkan Allah 'a yönelmiş bir kalble gelen sizlere,
hepinize söz verilen yerdir. (Kaf Suresi, ayet: 3 1 -33.)

"İmanlı kalbi Tanrı doğruya yöneltir":


Teğabiin Suresi
,.)- / • :""'\' )' J, )' ....... � .....,,..
@����.:U\)�� �--��.-tYJ •

..
' • •
ayet: 11
Anlamı
Kim Tanrı'ya inanırsa, onun "kalbini, Tanrı doğruya yöneltir" . Tanrı, her
10 şeyi bilendir. (Teğabün Suresi, ayet: 1 1 .)
KALB "imanla dolu olan kalbin sahibi, kafirliğe zar/ansa da, kafir olmayı kabul etse,
özürlü sayılır": Bkz. Nah! Suresi, ayet: 1 06. Bu ayetin anlamı ileride sunulacak.

"imanlı kalbi Tanrı pekiştirir":

Kelıf Suresi,
ayet: 13, 14

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed ! Onların olayını, sana biz, gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar
Rabb'lerine inanmış bir kaç gençti . Onların hidayetlerini artırmı ş ve "kalblerini
pekiştirıniştik" . Durum şöyle demişlerdi: "Rabb'imiz, göklerin ve yerin
Rabb'idir. O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız. Yoksa, andolsun ki batıl
söz söylemiş oluruz. " (Kehf Suresi. ayet: 13, 14.)

• _\ \ t
�·"'·}l
� �� \
' ).-""'·�,, �,.,
.
t1I

>-�.)J.,:.
/
.. .,, . \ ""'
.
.. o . ""..; .

""' '
• .
·,-iJ�,,
..
,,,,.,,,, •

��'{1:1
� \�� :'· �·'-4- =-.fil�(�
. '.} 0 lfl ,,/,,. LT,
"\
""'

,,.� \�,}� \ /Y);,fJ,ı� �)


o o
\>J �
'')i> ""
"'.. �
_ :-:,,. o
..

41) u <41\ ...


.,,,,,,,,
).;..>- •
..,,,,,. ,,,,, u ,,,.. ""'
/W
• •

� . ,-..., ,,,... 'J


) •

u.fa.J��LrW'
Enfal Suresi,
ayet: 9-11 .. ,,(/"
'ı·�>,,,
_,.. ,,.,
... �·�\ (0�6
:. ·
.. ' .. ,,., ..
�.. \
v?
.. '
_,,,,,,

·h:�,,.,, �'/·�s�,-;;:. y-.:\\-:-- ·K�


;;•
�..)
,,,,�c...JI
. ,� .,.
.J,,..,
' :,
.)J. � -,. .,. ,, "' ı,. S.,
.,,,, .
..
ı..c- tJ;. ..

@,,,i �q\ $j;�\�'�1;;\;J�\ ,; ..; .J .. ""'• ,_,,."" .


"'
..... ..; ..

Anlamı (Diyanet'in)
(Bedir'de) Rabb'inizin yardımına sığınıyordunuz. O, 'Ben size, bir biri
peşinden bin melekle yardım ederi m ! ' diye cevap vermişti. Allah bunu, ancak
bir müjde olması ve 'kalblerinizin yatışması' için yapmıştı. Yardı m, ancak Allah
katındandır. Doğrusu Allah güçlüdür, Haklm'dir. Allah kendi katından bir güven
işareti olarak sizi, hafif bir uykuya daldırmıştı. Sizi arıtmak, sizden şeytan ves­ 11
vesenini giderek, "kalblerinizi pekiştirmek" ve sebatınızı artırmak için gökten KALB
size su indirmişti. (Enfal Suresi, ayet: 9- 1 1 .)
Bkz. BEDİR, MELEK

Hucurat Suresi,
ayet: 7

Anlamı
Bilin ki, içinizde Tanrı'nın Peygamberi var. Çoğu işlerde o size uymuş olsaydı
sıkıntıya düşmüş olurdunuz. Ama Tanrı size "iman"ı sevdirdi, onu "kalblerinizde
süslü (sevimli)" kıldı . Kafirliği, yoldan çıkmışlığı ve başkaldırıyıysa size çirkin
gösterdi . İşte bu durumda olanlardır doğru yolda olanlar. (Hucurat Suresi, ayet: 7.)
Bkz. İNANÇ, İMAN (İNANÇ), PEYGAMBER.

Kalbin "inanır" olması. "imanla dolma<;ı" için. "inandırıcı kanıt" arandı�ı da olur:

Bakara Suresi,
ayet: 260

Anlamı (Diyanet'in)
İbrahim: "Rabb'im ! Ölüleri nasıl diriltiğini bana göster ! " dediğinde,
"inanmıyor musun?" deyince de, "hayır öyle değil , fakat kalbim kansın" demişti.
"Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine alıştır, sonra onlardan her dağın
üzerine bir parça koy, sonra onları çağır. Koşarak sana gelirler. O halde, Allah'ın
Güçlü ve Hakim olduğunu bil ! " demişti. (Bakara Suresi, ayet: 260.)

Açıklama
"İnanması " ve "kalbinin iyice kanıp yatışması " için, "ölülerin diriltildiğini
gözleriyle görmek i stediğini " dileyen İbrahim Peygamber kınanmamakta, dileği
yerine getirilmekte: Peygamber'e "dört kuş "u alması, bunları "parçalaması " ve
"her bir parçayı her bir dağın başına koyması", sonra da "kendine çağırması "
12 buyuruluyor. Peygamber bunu yapınca, "paramparça duruma getirilmiş ve her
KALB bir parçası bir dağın başına konmuş olan kuşlar"ın nasıl " canl andıkları "nı ve
çağırıldıklarında ''uçarak" kendisine geldiklerini gözleriyle görüyor. Böylece
"kalbi kanmış " , yani "tam anlamıyla i nanmış"tır. Kuşkusu kalmamıştır.
Bkz. CAN, İBRAHİM, KUŞ, MUCİZE.
Burada "kelam bilim" dalına giren bir tartışma var. " Kelam Sözlüğü "nde
üzerinde durulacak.

Maide Suresi,
ayet: 111-1 13

Anlamı
(Ey Muhammed ! ) An o zamanı ki, "Havariler"e: "Bana ve Peygamberim'e
inanı n ! " diye bildirmiştim de: "Tanık ol ! Kuşkusuz biçimde biz müslümanlarız ! "
demişlerdi . An o zamanı ki "Havariler": Ey Meryem Oğlu İsa! Senin Tanrı'n,
gökten bize bir sofi"a indirmeye güçyetirebi lir mi?" demişlerdi de, İsa: "Eğer birer
inanırsanız Tanrı'dan korkun ! " demişti. Bunun üzerine şöyle demişlerdi: "Biz
ondan (gökten indirilecek sofradan) yemeyi, kalblerimizin kanmasını ve (böylece)
senin bize doğru söylediğini bilmeyi, bunun tanıklarından olmayı istiyoruz
yalnızca! " (Miiide Suresi, ayet: 11 1 - 1 1 3.)
B u ayetlerden sonraki iki ayetin anlamları da şöyle:
İsa (Tanrı'ya yönelip) şöyle dedi: "Tanrı'mız ! Gökten bize sofra indir de, bize,
öncekilerimize ve sonrakilerimize bayram ve senden bir ayet (mucize) olsun ! Bizi
doyur. Sen yiyecek verenlerin (rızık verenlerin) hayırlısısı n ! " Tanrı da şöyle dedi:
"Kuşku yok ki ben onu size indireceğim. Ama sonrası sizden nankörlük eden olur­
sa, kesinlikle cezalandıracağım onu. Hem de dünyalardan kimseyi ce­
zalandırmadığın biçimde cezalandıracağım ! " . (Maide Suresi, ayet: 1 1 4, 1 1 5.)
Bkz. BESİN, GÖK, HAVARİLER, İSA, MUCİZE, RIZIK, SOFRA.
D- "Hastalıklı Kalbler"
1- Göremeyen, Düşünemeyen "Kör Kallı" (El Kalbu'l-A'ma)
13
KALB

Hace Suresi,
ayet: 45, 46

Anlamı
Nice kasaba (halkı) var ki (Tanrı'ya karşı gelmiş olmak nedeniyle) haksızlık
ederken (yakalayıp) yok ettik. Şimdi çökük tavanları ü stüne yığılı yıkıntı du­
rumunda. Nice kuyu i şe yaramaz, nice saray öylesine . . . Yeryüzünde gezip
dolaşmazlar mı ki, düşünmeye yarayan kalbleri, i şitmeye yarayan kulakları
olsun o gezilerle. Kuşku yok ki (yalnızca) gözler kör olmaz; (aynı zamanda)
"göğüslerdeki kalbler (de) kör olur" . (Hace Suresi, ayet: 45 , 46.)
Bu ayetlerin Diyanet'in çevirisindeki anlamı :
Nice kasabaların halkını, haksızlık yaparken yok ettik. Artık çatıları
çökmüş, kuyul arı körelmiş, sarayları yıkılmıştır. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı
ki, orada olanları ak/edecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Ama yalnız gözler
kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalbler de kör olur. (Hace Suresi, ayet: 45, 46.)
Bkz. AKIBET. KClR-K()m.iiK.

Ra 'd Suresi,
ayet: 19

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed! Sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilmeyen
"kör"e benzer mi? Ancak akı l sahipleri ibret alırlar. (Ra'd Suresi, ayet: 1 9.)
Bu çevirideki "ancak akıl sahipleri ibret alır" yerine "bunu ancak akıl sa­
hipleri düşünür" biçiminde anlam vermek, daha uygun olur sanırım.

Nemi Suresi,
ayet: 77-81
14
KALB

Anlamı (Diyanet'in)
Doğrusu Kur'an, inananlara rahmet ve doğruluk rahberidir. Rabb'in, şüphesiz,
aralarında kendi hükmünü verecektir. O, Güçlü'dür, Bilen'dir. Ey Muhammed!
Allah'a güven, şüphesiz sen, apaçık üzerindesin. Sen ölülere, şüphesiz ki,
işittiremezsin. Dönüp giden sağırlara da çağrıyı duyuramazsın. "Kör"leri,
sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola döndüremezsin. Ancak, ayetlerinize ina­
nanlara sen duyurabilirsin. İşte onlar, müslümanlardır. (Neml Suresi , ayet: 77-8 1 .)

Açıklama
Ayetlerde sözü edilen "kör"ler, "kalb gözleri kör olanlar"dır. "Ölüler"le "manevi
ölüler", "sağırlar"la "manevi sağırlar" anlatılıyor olduğu gibi. Demek ki, insanların
"kafalarındaki gözleri" kör olabildiği gibi, "göğüslerindeki kalb gözleri "de kör ola­
biliyor. Ayetlerde bu anlatılıyor.
Bkz. DİLEMEK, DİN, DOGRU , HİDAYET, İSLAM, KÖR-KÖRLÜK.

2- Bir Daha "Görmemesi İçin", Tanrı Katından "Mühürlemiş Olan Kalh"

uhammed Suresi,
ayet: 16

Anlamı
Onlardan kimileri seni dinlerler. Sonunda senin yanından çıktıklarında, ken­
dilerine bilgi verilmiş olanlara: " (Bu adam) az önce ne demişti? ! " diye sorarlar.
işte bunlar o kimselerdir ki, " Tanrı, kalblerini mühürlemiştir" . Ve bunlar,
eğilimlerine uymaktalar. (Muhammed Suresi, ayet: 1 6.)

Bakara Suresi,
ayet: 6, 7
Anlamı (Diyanet'in)
Şüphe yok ki, inkar edenleri, başlarına geleceklerle uyarsan da, uyramasan da
birdir; inanamazlar. "Allah, onların kalblerini ve kulaklarını mühürlemiştir" . 15
Gözlerinde d e perde vardır v e büyük azab onlar içindir. (Bakara Suresi, ayet: 6 , 7.) KALB

Nahl Suresi,
ayet: 106, 1 09

Anlamı (Diyanet'in)
Gönlü ( "kalb"i) imanla dolu olduğu halde, zor altında olanın dışında,
inandıktan sonra Allah'ı inkar eden, gönlünü kafirliğe açanlara, Allah katından
bir gazab vardır. Büyük azab da onlar içindir. Bu; dünya hayatını Ahirete tercih
etmeleri ve Allah'ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü
böyledir. işte Allah 'ın kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler
bunlardır. Gafiller de i şte bunlardır. Ahirette zarara uğrayacakların bunlar
olduğundan şüphe yoktur. (Nahl Suresi, ayet: 1 06, 1 09.)
Bkz. KAFİR, MÜNAFIK.

Cfisiye Suresi,
ayet: 23
Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed ! Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın
16 şaşırttı ğ ı , kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün
KALB mü? Onu All ah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz
mısınız? (Casiye Suresi, ayet: 23.)
Bkz. DİLEMEK, DOGRU , TANRI.

A 'rô.f Suresi,
ayet: 96-101

Anlamı (Diyanet'in)
Eğer kasabaların halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olanlardı,
onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar. Bu yüzden onları,
yaptıklarına k arşılık yakalayı verdik . Kasabaların halkı , geceleyin uyarlarken
onlara vereceğimiz baskında güvende miydiler? Yahut kasabaların halkı, kuşluk
vakti eğlenirlerken, vereceğimiz baskından güvende miydiler? Allah'ın
düzeninden ancak mahvolacak millet güvende olur. S ahiplerinden sonra
yeryuzune mirasçı olan kimselere hfüa şu açıkça anlaşılmadı mı ki, Biz di­
leseydik onları da suçlarının cezasına uğratırdık. Kalplerini kapatıp mühürleriz
de bir şey duymazlar. Ey Muhammed! İşte kasabalıların haberlerini sana 17
anlatıyoruz. And olsnu ki, onlara peygamberleri belgeler getirdi . Önceleri ya­ KALB
lanladıklarından ötürü inanmadılar. Allah, kafirlerin kalblerini böylece kapatıp
mühürler. (A'rfif Suresi, ayet: 96- 1 0 1 .)
Bkz. BELGE, GÖK, GÜNAH, HABER, HİLE, KORKU, UYKU. Ayrıca bkz. DİLEMEK,
DİN, KAFİR, MÜNAFIK, MİRAS, PEYGAMBER, PUT-PUTATAPAR, YER.

Rum Suresi,
ayet: 58, 59

Anlamı
Andolsun ki, biz bu Kur'an'da, her bir şeyden örnek vermekteyiz. Andolsun
ki, (Ey Muhammed ! ) sen onlara bi r "ayet" (mucize) getirsen, kafir olanlar, "siz
birer boş inanççısınız ! " derler kesi nlikle. İşte Tanrı, bilmezlerin "kalblerini
böyle mühürler" . (Rum Suresi, ayet: 58, 59.)
Ayetlerin Diyanet çevirisindeki anlamı:
Andolsun ki, bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali vermişizdir. Bununla
beraber, eğer sen onlara bir mucize getirmiş olsan, inkar edenler: "Siz ancak
batıl şeyler ortaya atanl arsınız ! " derler. A llah, bilmeyenlerin kalblerini işte böyle
kapatır. (Rum Suresi, ayet: 58, 59.)

Yunus Suresi,
ayet: 74

Anlamı (Diyanet'in)
Sonra onun (Nuh'un) anlından milletlere peygamberler gönderdik. Onlara bel­
geler getirdiler. Diğerlerinin daha önce yalan saymış olduklarına bunlar da inan­
madılar. Aşırı gidenlerin kalblerini işte böylece mühürleriz. (Yunus Suresi,
ayet: 74.)
18
KALB

Mü 'min Suresi,
ayet: 34, 35

Anlamı (Diyanet'in)
Andolsun ki, Yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. Size getirdiği
şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yusuf ölünce: 'Allah onun
ardından hiçbir peygamber göndermeyecek ! demiştiniz. Allah, aşırı şüpheciyi
işte böylece saptırır. Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde, kendilerine gönderilmiş
bir deli l bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da,
öfkeyi artırır. Allah, büyüklük taslayan her zarbanın kalbini, bundan dolayı
mühürler. (Mü'min Suresi, ayet: 34, 35.)

3- "Kilitli Kalbler" ve "Kilitli Kalbliler"

Muhammed Suresi,
ayet: 24

Anlamı
Bunlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa alarm kalpleri üzerinde kilitler mi
var. (Muhammed Suresi, ayet: 24.)
Bu ayetin Diyanet çevirisindeki anlamı da şöyle:
"Bunlar Kur'an'ı düşünmezler mi? Yoksa kalbleri kilitli midir".
Bkz. KUR'AN.

4- "Perdeli Kalbler" ve "Perdeli Kalbliler"

Bakara Suresi,
ayet: 88
Anlamı
Dediler ki: "Kalblerimiz perdelidir" (ğulf). Hayır, Tanrı, lanet etsin onlara.
Kafir olanları nedeniyle. Pek azı i nanır onların. (Bakara Suresi, ayet: 88.)
Bkz. İSRAİLoGULLARI. Ayrıca bkz. Nisa Suresi, ayet: 1 55 .
En'lim Suresi,
ayet: 25;
fsr/i Suresi,
ayet: 46
Anlamı
Onu (Kur'an'ı) iyice anlamalanna engel olsun diye "kalblerinin üzerine perdeler
koyduk Biz". Kulaklarına da ağırlık . . . (En'am Suresi, ayet: 25 ; İsra Suresi, ayet: 46.)
Burada anlatılan, bir sözcük farkıyla, Kehf Suresi'nin 57. ayetinde de yer almakta.

"Kalbler"de bulunduğu bildirilen "perdeler"den (ekinne), Fussilet Suresi'nde


de söz edilmekte:

Fussilet Suresi,
ayet: 5

Anlamı (Diyanet'in)
"Ey Muhanmed ! B izi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır (ekinne).
Kulakl arımızda ağırlık, bizimle senin aranda anlaşmamıza engel vardır.
İstediğini yap, biz de yapacağız ! " derler. (Fussilet Suresi, ayet: 5.)
Bkz. KUR'AN, MUHAMMED, PEYGAMBER.

5- "Hastalıklı Kalb"liler
"Kalbleri hastalıklı olanlar", Yahudilere ve Hıristiyanlara giderek,
Mü slümanlığı kabul etmiş olmalarından ötürü "başlarına belillar geleceği"nden
kaygı landıkl arını anlatırlar:

Maide Suresi,
ayet: 51, 52
20
KALB

Anlamı
Ey inanırlar! Yahudileri ve Hıristiyanları, dost edinmeyin. Birbirlerinin dostlarıdır
onlar. İçinizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Tanrı, kuşkusuz, kendine
yazık eden bir toplumu doğru yola eriştirmez. "Kalblerinde hastalık olanlar"ı,
"başımıza bir olay gelmesinden korkuyoruz ! " diyerek onlara koşar görürsün. Tanrı,
bir başarının kapısını açar ya da katından bir buyruk gönderir belki. O zaman, onlar,
içlerinde gizledikleri şeyden ötürü pişmanlık duyarlar. (Mfüde Suresi, ayet: 5 1 , 52.)

"Kalb" leri hastalıklı " lar: "Müslümanları, dinleri adatmıştı r ! " derler:

Enfiil Suresi,
ayet: 49

Anlamı
Anımsa ki, "münafık"lar ve "kalblerinde hastalık bulunanlar", "bu kimseleri
(Müslümanları), dinleri aldatmıştır ! " derler. Oysa Tanrı'ya güvenen kimseler bil­
melidirler ki, Tanrı güçlüdür ve hikmetlidir. (Enfal Suresi, ayet: 49.)
İlgili öteki ayetler için bkz. MÜNAFIK.

"Kalbleri hastalıklı " lar ve şeytan:

Hace Suresi,
ayet: 52-54
21
KALB

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz hiçbir elçi ve peygamber yoktur ki,
bir şeyi arzuladığı zaman, şeytan onu arzusuna vesvese karıştırmamış olsun. Allah
şeytanın karıştırdığını giderir, sonra Allah kendi ayetlerini tahkim eder. Allah
B ilen'dir, Haki'm'dir. Allah, şeytanın karıştırdığını, "kalblerinde hastalık bulunan" ve
kalbleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz, derin bir
ayrılık içindedirler. Bu, kendilerine ilim verilenlerin, Kur'an'ın senin Rabb'inden bir
gerçek olduğunu bilip de ona inanmaları ve gönüllerini (kalblerini) bağlamaları içindir.
Allah inananları, şüphesiz doğru yola eriştirir. (Hace Suresi, ayet: 52-54.)
Bkz. CİN, DİLEMEK, DOGRU , PEYGAMBER, ŞEYTAN, VAHY.

"Hasta kalbliler"den kimileri, çekici ve "ci lveli konuşan" kadınları


gördüklerinde kalblerini bozarlar:

Ahzab Suresi,
ayet: 32.

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Peygamber'in hanımları ! Sizler, herhangi bir hanım gibi değilsiniz.
Allah'tan sakınıyorsanız, edalı konuşmayın ! Yoksa kalbi bozuk olan kimse kötü
şeyler ümid eder. Daima uygun söz söyleyin ! (Ahzab Suresi, ayet: 32.)
Bkz. KARI, PEYGAMBER.

6- "Eğri Kalbler ve Eğri Kalbliler"


Kalblerinde eğrilik olanlar, "ayet"lerden "kesin anl amlı "lara değil de,
"benzeşimli-çeşitli anl amlı" olanlara uyarlar:

Ali lmran Suresi

��
\ ,.... ı--=�,
ayet: 7, 8
........
Y.:\... ,,,., • . ' •/ı< ...:...., ,.,. .... r.. "'0.'\; ,J
-. ....... /J .. · '
.. ,, . . :;.
'- lA..> � . \...A: :ı ..,;.... .,, o \,ti J �
... . .... .,,. " -· ,,,""': ��.)�,,,, "-:::.... \"" ,.. \
22
KALB

Anlamı (Diyanet'in)
Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onda Kitab'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır.
Diğerleri de çeşitli anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak,
kendilerine göre yorumlamak için, onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa
onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "Ona inandık ! Hepsi
Rabb'imizin katındandır". derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler. Rabb'imiz!
Bizi doğru yola erdirdikten sonra, kalblerimizi eğriltme! Katından bize rahmet
bağışla! Şüphesiz sen, sonsuz bağışta bulunansın ! (Ali İmran Suresi, ayet: 7, 8.)

Musa Peygamber'in toplumundan "kalbleri eğrilenler" :

Saf! Suresi,
ayet: 5

Anlamı (Diyanet'in)
Musa, milletine: "Ey milletim ! Beni niçin incitirsiniz? ! Oysa benim size
gönderil mi ş Allah'ın bir peygamberi olduğumu biliyorsunu z ! " demişti . Ama
onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalblerini saptırmıştı. Allah, yoldan
çıkan milleti, doğru yola eriştirmez. (Saff Suresi, ayet: 5 .)

İslam Peygamberi, Mekkeliler (muhacirler), Medineliler (ensar) ve "kalbleri


kaymak (eğril mek) üzere olan l ar" :

Tevbe Suresi,
ayet: 1 1 7
Anlamı (Diyanet'in)
Andolsun ki, Allah, bir kısmının "kalbleri kaymak üzereyken'' , sıkıntılı za­
manda Peygamber'e uyan muhacirlerle, ensarın ve Peygamber'in tevbelerini 23
kabul etti . Tevbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul KALB
etmiştir. (Tevbe Suresi, ayet: 1 17 . )

7- "Katı Kalbler" ve "Katı Kalbliler"


"Öyle kalbler var ki, taş gibi, hatta daha da katıdırlar":
Musa Peygamber'in toplumuna seslenil mekte:
/ _,,, ,
r /• ; \ O/ O O } } ,,.,
\_:" O/ .. �:.

, 3::-'�.���-·�Y' �,;
_

,,,, ..... ,,.(! ,,.�(' .),?,,. ' ,,.,,o-"'...-


_,,,
\;.>
°9

, •..... �.Jo,.
.....,,, o / ,/ o"'
. ... ( iV
)�';;\ �� uJ.> �� �)J ;_p 1:.. \., 'wf t)
U �o ':'\..,,'U' \�
...

/ _,,
/
.
/ 1,......0 J o _). }�·
o ) / / 1
...
-;:�..,, �o... , ...
,,, Bakara Suresi,

,,,,, 0�ç.
., ,,. c:--=-:-
. : - .A ..�u
ı...r-- ..
. ,LJ
,,,,, wı,.
ayet: 74

/) . ..... / ..,.... J.' )O./' ,,


_:-�\.:.t::,., j\\,...J,..,.�\�·o�
.,,..,. / o_,

e�·ı
� J,,,,
....
. .. �,.. ,,
....
,, :., ..

Anlamı
Sonra, "kalbleriniz katılaştı " . Taş gibi, ya da daha da katı oldu. Çünkü
taşlardan öylesi var ki, ondan ırmaklar fışkırır. Öylesi var ki, yarılır da içinden
su çıkar. Öylesi de var ki, Tanrı'nın korkusundan düşüp yuvarlanır. Tanrı,
yaptıklarınızdan (tutumunuzdan) habersiz değildir. (Bakara Suresi, ayet: 74.)
Bkz. İSRAİLoGULLARI, KORKU, TAŞ.

İsrailoğullarından söz edilirken açıklanmakta:

Maide Suresi,
ayet: 13

Anlamı (Diyanet'in)
Sözlerini bo zdukları için onlara lanet ettik. Kalblerini katılaştırdık. Onlar sözleri
yerlerinden değiştirirler. Kendilerine belletilenin bir kısmını unuttular. İçlerinden pek
azından başkasının daima hainliklerini görürsün. Onları affet ve geç. Allah, iyilik ya­
panları şüphesiz sever: (Maide Suresi, ayet: 13.)
24 Bkz . İSRAİLOGULLARI, hiLiK.
KALB

Zümer Suresi,
ayet: 22

Anlamı
Tanrı, kimin gogsunu İslam'a açmışsa, O, Tanrı'sından gelen bi r ışık
üzerindedir. Tanrı'yı anma konusunda "kalbleri katılaşmış olanlar"a yazıklar
olsun. Açık sapıklık içinde olanlar, böyleleridir i şte. (Zümer Suresi, ayet: 22.)
Bkz. İSLAM, ZİKR.

E- " Peyganıber'in Kalbi"


"Peygamber, katı kalbli değildir":

Ali fmrfin Suresi,


ayet: 1 59

Anlamı
Tanrı'nın acımasıyladır ki, sen (Ey Muhammed ! ) onlara yumuşak oldun ! Sen
eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, andolsun ki, onlar senin çevrenden dağılıp gi­
derdi. Onları bağışla, onlar için Tanrı'dan bağışlanma dile. (Çeşitli) i şlerde on­
lara danış. Giriştiğin (ya da karar verdiğin) zaman da, Tanrı'ya güven ! Çünkü
Tanrı kendisine güvenenleri sever. (Ali İmran Suresi, ayet: 1 59.)

Şuara Suresi,
ayet: 1 92-1 95
Anlamı (Diyanet'in)
Şüphesiz Kur'an, alemlerin Rabb'inin i ndirmesidir. Ey Muhammed ! Apaçık
Arab diliyle uyaranlardan olman için, onu (Kur 'an'ı), Cebrail, senin kalbine in­ 25
dirmiştir. (Şuara Suresi, ayet: 1 92- 1 95.) KALB
Bkz. CEBRAİL, KUR'AN. Ayrıca bkz. B akara Suresi, ayet: 97.

"Ey Muhammed! Tanrı dilese, senin kalbini de mühürler":

Şura Suresi,
ayet: 24

Anlamı (Diyanet'iııJ
Yoksa ey Muhammed ! Senin için: " Allah'a karşı yalan yere iftira etti " mi der­
ler? Allah dilerse, senin kalbini mühürler, batılı yok eder, gerçeği sözleriyle
pekiştirir. Doğrusu O, kalblerde olanı Bilen'dir. (Şı1rii Suresi, ayet: 24. )

F - " Kalb"in B i r Başka Yönden Önemi


"Tanrı, kişiyle kalhi a rnsın a girer":

Enfal Suresi,
ayet: 21-24.

Anlamı
İşitmedikleri (Kur'an'ı dinlemedikleri) halde, "işittik (dinledik) ! " diyenler gibi
olmayın. Kuşku yok ki, Tanrı katında, yeryüzündeki canlıların en kötüsü-zararlısı,
o kimselerdir ki sağırdırlar, dilsizdirler ve düşünmezler (Tann 'yı düşünmezler).
Tanrı, onlarda bir yarar (hayr) bulunduğunu bilseydi (onlarda bir yarar görseydi),
26 onlara işittirirdi. Onlara i şittirmiş olsaydı bile, yine yüz çevirirlerdi. Arkalarını
KALB dönüp giderlerdi. Ey inananlar! Sizi diriltecek şeylere sizi çağırdıkları zaman,
Tanrı'nın ve Peygamber'in çağrısına uyun ! Ve bilin ki , Tanrı, kişiyle kalbi
arasına girer. O'nun katında toplanacaksınız. (Enfal Suresi, ayet: 2 1 -24.)
Bu ayetlerin, Diyanet çevirisindeki anlamı da şöyle:
(Kur'an'ı) dinlemedikleri halde: "Dinledik!" diyenler gibi olmayın. Allah katında,
yeryüzündeki canlıların en kötüsü, gerçeği akletmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. Allah
onlardan bir iyilik görseydi onlara işittirirdi. Onlara işittirmiş olsaydı yine de
yüzçevirirlerdi. Zaten dönektirler. Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat ve­
recek şeye çağırdığı zaman icabet edin ! Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve
sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin. (Enfal Suresi, ayet: 2 1 -24.)

Bakara Suresi,
ayet: 283

Anlamı
Eğer yolculuktaysanız ve yazıcı da bulamazsanız, alınmış "rehin " ler yeter.
Eğer birbirinize güvenmişseniz, kendisine güvenilen kişi, borcunu ödesin ve
Tanrı'sından korksun. Tanıklığı gizlemeyin. Onu kim gizlerse bilsin ki, onun
kalbi günahkardır. Tanrı yaptıklarınızı B ilen'dir. (Bakara Suresi, ayet: 283.)

G- " Kalb", "Can"la Özdeş Olarak Yer Alır

Ahzab Suresi,
ayet: 9, 10
Anlamı
Ey inananlar ! Tanrı'nın size olan iyiliğini anın. Anımsayın ki, (Hendek Savaşı'nda)
üzerinize askerler gelmişti de ve biz onların üzerine yel ve göremediğiniz askerler (me­ 27
lekler) göndermiştik. Tanrı, yaptıklarınızı görüyordu. Anın o zamanı ki, üstünüzden KARDEŞLİK
ve altınızdan geldiler. (Yukarınızdan ve aşağınızdan saldırdılar.) O sırada gözler
yılmış, "kalbler de (canlar) boğazlara gelip dayanmıştı". Tanrı konusunda, birtakım
sanılara kapılmıştınız o sırada. (Ahzab Suresi, ayet: 9, 1 0.)

H- " Korku", " Korkusuzluk" ve " Kalb"


Tanrı, özellikle "savaş" sırasında, kafirlerin "kalblerine korku" salmakta:
Ali İmran Suresi, ayet : 151
Enfül S uresi, ayet : 12
Ahzab Suresi, ayet : 26
Haşr Suresi, ayet :2
Ayrıca bkz. CİHAD, SAVAŞ, KORKU.

1- " Kalblerin (Gönüllerin) Birleştirilmesi ve Kardeşlik"


Konuya i lişkin ayetler için özellikle bkz. KARDEŞLİK.

Özet
Kur'an'da yer alan "kalb", son derece önemlidir: Kişi, "sağlam kalb"e sahip
olmalıdır. "İman"lıdır bu "kalb". "Düşünür", "duyar", "inanır" ve "değerlendirir".
Algılara açıktır tümüyle. Kimi kalb de var ki, "hastalıklı"dır, "kör"dür, "kapalı"dır,
"perdeli"dir, "mühürlü"dür. İçten ve dıştan, ya da yalnızca içten "kafir" olanların
"kalb"idir bu tür kalb. "İnançsız" kalbdir, "duygusuz'', "düşüncesiz" kalbdir.
İyi kişilerin "kalb"ine "inanç"la birlikte "Tanrı korkusu"da girer. "Tanrı'nın
duyuruları, uyarıları, esinleri (ilhamları)" girer. Peygamber'in kalbineyse, bun­
ların yanında "vahiy" de girer. onun için "ayet"ler (Kur'an), Cebrail aracılığıyla
Peygamber'in "kalbine i ndirilmiştir'' . "Kişiyle kalbi arasına, Tanrı da girmekte" .

�KARDESLİK .

"Kardeş olarak benimseme durumu. "


Kardeş, gerçekte "anaları babaları bir, ya d a anaları bir, ya d a babaları bir olan
çocuklardan her biri"ne denir. (Tekili: "El ah" . Çoğulu: "El ihve".) "Gerçek"
anlamında kardeş olunabildiği gibi, "kardeş saymak" ve "kardeş sayılmak"la da
"kardeş" olunabilir. Böyle bir bağla oluşan duruma da "kardeşlik" denir. "Ana" ve
"baba"dan dolayı olan "kardeşlik"ten başka, Kur'an'da geçerli olan kardeşlik; "din
kardeşliği '', "i nanırl arın inanç kardeşliği "dir:

Hucurat Suresi,
ayet: 10
Anlamı
İnanırlar, yalnızca "kardeştirler" . Öyleyse "kardeşler" arasını düzeltin ! Ve
28 Tanrı'ya karşı gelmekten korkup sakının ! Olur ki, acınırsınız (size merhamet
KARDEŞLİK edilir). (Hucurat Suresi, ayet: 1 0.)

"Asıl babaları "nı bilemediğiniz "evlatlık"larınız, "sizin din kardeşleriniz ve


dostlarınızdır":

Ahzw Suresi,
ayet: 5

Anlamı (Diyanet'in)
Evlatlıkları, babalarına nisbet edin. Bu, Allah katında, en doğru olandır. Eğer ba­
balarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları, "din kardeşi ve dostlarınız"
olarak kabul edin. İçinizden kasd ederek yaptıklarınız bir yana, yanılmalarınızda size
bir sorumluluk yoktur. Allah bağışlar ve merhamet eder. (Ahzab Suresi, ayet: 5 .)
"Bir arada yaşadığınız öksüzler, sizin kardeşlerinizdir". Bkz. B akara Suresi,
ayet: 220. Ayrıca bkz. oGULLUK., ÖKSÜZ.
"Tanrı kalblerinizi birleştirdi de, O'nun nimetiyle birer kardeş oluverdiniz":
Anlatılan şu: İki kabile (Evs ve Hazrec kabileleri), İslam'dan önce bir­
birleriyle amansız biçimde savaşırlardı. İslam'ı kabul ettikten sonra, giderek
"kardeş " oluverdiler. Bu anımsatı lıyor :

Ali lmrfm Suresi,


ayet: 102, 103

Anlaİnı (Diyanet'in)
Ey inananlar! Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının! Sizler, ancak Müslüman
olarak can verin. Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın! Allah'ın size olan nimetini
anın; Düşmandınız kalblerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş
oldunuz, Bir ateş çukurunun kenarındaydınız, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola 29
erişesiniz diye. size böyle ayetlerini açıklar. (Ali İmran Suresi, ayet: 102. 103) KARI

Enfal Suresi,
ayet: 62, 63

Anlamı
(Ey Muhammed !) Seni bir oyuna getirmek isterlerse bilesin ki Tanrı sana yeter.
Seni ve inanırları, yardı mıyla Destekleyen'dir O. Onların (inanırların) kalblerini
uzlaştırdı. Yeryüzünde olan her şeyi harcasaydın yine uzlaştı ramazdın sen
onların kalblerini. Ama Tanrı onların kalblerini uzlaştırdı. Kuşku yok ki O,
Güçlü'dür, Hikmetli'dir. (Enfal Suresi, ayet: 62, 63.)
Konunun bütünü için bkz. DİLEMEK, DİN, İSLAM, MUHAMMED, PEYGAMBER.

Özet
Ana babadan dolayı oluşan kardeşlikten başka kardeşlikler de vardır.
Kur'an'da önem veri len kardeşlik, "din kardeşliği "dir. İslam, bu kardeşliği
sağlamıştır ve herkesin "İslam çatısı altında kardeş " olmasını i stemiştir. Ayet­
lerde bu anlatılmakta ve insanlığa duyurulmakta. "İnanırlar kardeştirler" .
"Kardeş olan i nanırlar", "İslam i nanırlarıdır" . Kıscası, "kardeş" olmak için,
İslam'da birleşmek gerekti ği bildiriliyor ayetlerde. Ayrıca "din kardeşleri "nin
"Tanrı'nın ipine sarılmaları " ve " hiçbir zaman ayrılmamaları " da bildiriliyor.

>KARI
"Bir erkeği n evlenmiş olduğu kadın . "
Kur'an'da "karı" anlamında yer alan sözcükler:
"Zevc" ("koca" anlamın d a da yer alır. Kur'an ayetleri dışında, "karı" için ge­
nellikle " zevce" kullanılır):
Bakara Suresi, ayet : 25, 35, 102, 232, 234, 240
Ali İmran Suresi, ayet : 15
Nisa Suresi, ayet : 1 , 1 2, 20, 57
En'am Suresi, ayet : 1 39, 143
A'raf Suresi, ayet : 1 9, 1 79
Tevbe Suresi, ayet : 24
Ra'd Suresi, ayet : 23, 38
Hicr Suresi, ayet : 88
30 Nahl Suresi, ayet : 72
KARI Taha Suresi, ayet : 53, 1 1 7, 1 3 1
Enbiya Suresi, ay.et : 90
Nur Suresi, ayet : 6
Furkan Suresi, ayet : 74
Şuara Suresi, ayet : 1 66
Rum Suresi, ayet : 21
Ahzab Suresi, ayet : 4, 6, 28, 37, 50, 52, 5 3
Patır Suresi, ayet : 11
Yasin Suresi, ayet : 36, 56, 5 8
Saffüt Suresi, ayet : 22
Zümer Suresi, ayet : 6
Mü'min Suresi, ayet : 8
Şura Suresi, ayet : 11
Zuhruf Suresi, ayet : 70
Mümtehine Suresi, ayet : 11
Tahrim Suresi, ayet : 1' 3
Mearic Suresi, ayet : 30
Nebe' Suresi, ayet : 8

"Nisa":
Bakara Suresi, ayet : 49, 1 87, 222, 223, 226, 23 1 , 232, 235, 236
Ali İmran Suresi, ayet : 61
Nisa Suresi, ayet : 3, 4, 7, 1 5, 1 9, 22, 23, 24, 32, 34, 43, 1 27, 1 29
Maide Suresi, ayet : 6
A'raf Suresi, ayet : 1 27, 1 4 1
Nur Suresi, ayet : 31
Kasas Suresi, ayet : 4
Ahzab Suresi, ayet : 30, 32, 52, 55
Mü'min Suresi, ayet : 25
Fetih Suresi, ayet : 25
Mücadele Suresi, ayet : 2, 3
Talak Suresi, ayet : 1, 4

"Es-Sahibe":
En'am Suresi, ayet : 10 1
Mearic Suresi, ayet : 12
Cin Suresi, ayet : 3
Abese Suresi, ayet : 36

"El lmree ":


Ali İmran Suresi, ayet : 35, 40
Nisa Suresi, ayet : 1 2, 1 28
A'raf Suresi, ayet : 83
Hud Suresi, ayet : 71, 81
Yusuf Suresi, ayet : 2 1 , 30, 5 1 31
Hicr Suresi, ayet : 60 KARI
Meryem Suresi, ayet : 5, 8
Nemi Suresi, ayet : 57
Kasas Suresi, ayet : 9
AnkebGt Suresi, ayet : 32, 3 3
Ahzab Suresi, ayet : 50
Zariyat Suresi, ayet : 29
Tahrim Suresi, ayet : 1 0, 1 1
Mesed Suresi, ayet : 4

"Halfle ":
Nisa Suresi, ayet : 23

"Lehv":
Enbiya Suresi, ayet : 17

A - " Kafir"lerin "Tanrı" İçin İleri Sürdükleri " Karı"


"Tanrı "nın "karı"sı söz konusu olamaz. "Tanrı, kadın, karı edinmez". O, bütün
şeylerden "münezzeh"tir. Öyleyken, "kafir"ler, "Tann"nın "karı"sı varmış gibi i z­
lenimlere götüren inançlar ileri sürerler. "Tann'nın çocukları" olduğunu ortaya
atarlar, savunurlar. "Putataparlar", "kimi putlar"ın "Tann'nın kızlan"nın simgeleri
olduğuna inandıklarını belirtirler. Başka "kafir"ler, "Tanrı" için "oğul" ileri
sürerler. Yani "Tanrı'nın karısı" varmış gibi savlar ortaya atarlar: Bkz. (OCllK.

�.J-=
�'.,,,,,
....
,,,, ,,,.\ . \�, \ ,. /
....-..-- 'ıJ";_ � ..:.�
\-;b �:. ..... "'
....--: \
�J�,,,��k . -:' ('� ,/ / ,,,� "'.�
�-- . c:���_,�.,�.r.J
� �'" ' � .:,,,J. ....... ,..... ("_ /
/.>/ )'/ t..
En'am Suresi,

.A>.J�j�Z>ti'J�'--' ��'ee j�
ayet: 100, 1 01

�('O/�' b. 0//, ..... ),_.J. /o /

@�&�_,-jtf�jk,�r:l��;.\:;
Anlamı
"Cin"leri "Tanrı'ya ortak" koştular. O, onları yaratmışken . . . Ve O'nun için
oğullar, kızlar uydurdular. Bilgi sizce . . . O, böyle şeylerden uzaktır, onların ni­
teleyip i leri sürdüklerinden arınmış olarak Yüce'dir. Göklerin ve yerin
yaratıcı sıdır O. O'nun "karı"sı olmadığı halde çocuğu nasıl olabilir? O ki,
herşeyi kendisi yaratmıştır. Her şeyi Bi len'dir O. (En'am Suresi, ayet: 1 00, 1 0 1 . )

Enbiya Suresi,
ayet: 1 7
Anlamı
"Kan" (eğlence: " lehv") edinmiş olsaydık, katımızdan edinirdik onu. Bunu
32 yapıyor olsaydık (böyle yapardık.) (Enbiya Suresi, ayet: 1 7.)
KARI Diyanet'in çevirisinde bu ayete şu anlam veri liyor:
"Eğlenme dileseydik, bunu yapacak olsaydık, şanımıza uygun şekilde yapardık."
Ayette geçen "lehv" sözcüğüne, Diyanet çevirisinde, "eğlence" anlamının ve­
rildiği görülmekte. Ancak, Kur'an yorumlarında, buradaki "lehv" sözcüğünün
"karı " demek olduğu belirtilmekte. Ünlü Kur'an yorumcularından Celaleddin e's­
Süyfitl de "lehv"in, "Yemen"lilerin dilinde "karı" anlamına geldiğini yazar. Bu­
nunla birlikte, "lehv"de "eğlence" anlamı da var. Yani "lehv" sözcüğü, "karı"
anlamını, "eğlence" anlamıyla birlikte içermekte. Konunun geneli için bkz. CİN,
ÇOCUK, MELEK, PUT, TANRI.

B- "Peygamber" İçin Söz Konusu " Karı"


1- "Peygamber"e (İslam Pcygamberi'ne) Hangi "Karı"lar, Kadınlar, "Hrlal"dir

Ahzfib Suresi,
ayet: 50

Anlamı
Ey Peygamber! "Ücret"lerini (mehirlerini) verdiğin "karılar"ını ; Tanrı'nın
sana ganimet olarak verdiklerinden: sağ elinle sahip olduğun (mülk olarak
aldığın) cariyeleri; seninle birlikte göçmüş (hicret etmiş) olan; amcanın
kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını, teyzelerinin kızlarını; kendisini
Peygamber'e armağan etmiş olan ve Peygamber'in de kendisiyle evlenmeyi di­
leyip uygun bulduğu kadını -ki bu; öteki inanırlarlardan ayrı olarak (ey Mu­
hammed !) yalnızca sana özgü bir durumdur-; sana kesinlikle helal kıldık Biz.
Bir zorluğa uğramayasın diye, inanırların karıl arı ve sağ elleriyle sahip oldukları
cariyeleri konusunda da kendilerine neleri gerekli kıldığımızı bilip bildirdik.
Tanrı, bağışlayan ve acıyandır. (Ahzab Suresi, ayet: 50.) 33
Bkz. CARİYE, EVLENME, KADIN, MUHAMMED, PEYGAMBER. KARI
2- Peygamber'in "Evlenme"si ve "Boşama"sı

Ahzab Suresi,
ayet: 51

Anlamı
(Ey Muhammed !) Onlardan (kanlarından) dilediğini bırakır ve dilediğini kendine
alıkoyup (kan olarak) banndırabilirsin. Ayrıldığını da (yeniden) almanda sana bir
günah olmaz. Onların gözlerinin aydın olması için bu durum, daha elverişlidir. Ta­
salanmamalan ve senin verdiğinden tümünün hoşnut olmaları için de . . .
Yüreklerinizdekini Tanrı bilir. Tanrı, Bilen ve "Halim" olandır. (Ahzab Suresi, ayet: 5 1 .)
Bu ayetin, Diyanet çevirisindeki anlamı da şöyle:
"Ey Muhammed ! Bunlardan istediğini bırakır, istediğini alabilirsin. Boşamış ol­
duklarından da arzu ettiğini almanda, sana bir sorumluluk yoktur. Bu, onların
gözlerinin aydın olmasını, üzülmemelerini, hepsine verdiğin şeylere razı olmalarını
daha iyi sağlar. Allah, kalblerinizde olanı bilir. Allah, Bilen'dir, Halim'dir."
Bkz. EVLENME, BOŞAMA.

Ahzab Suresi,
ayet: 52

Anlamı
(Ey Muhammed ! ) Bundan sonra karı almak sana helal olmaz. Karıl arını
(başka) karılarla değiştirmen de . . . (O başka kadınların) güzellikleri seni im­
rendirir olsa bi le . . . Sağ elinle "malik" olduğun (cariye), bu sınırın dışındadır.
Tanrı , herşeyi gözetleyendir. (Ahzab Suresi, ayet: 52.)
Açıklama
"Bundan sonra kan almak sana helal değildir" diye bildirilirken, Peygamber'in
34 karı larının kaç tane olduğu tartışılmalıdır. Kimileri "Peygamber'in o sırada dokuz
KARI karısı vardı " derlerken; kimileri de "o sıradaki karı sayısı on birdi ! " derler. Ki­
mileriyse başka sayı ileri sürmekte. Ama "sahih" (sağlam) sayılan "hadis"lerin an­
lattığı, "dokuz"la "on bir" sayılarında birleşmekte. Ünlü Kur'an yorumları da, o
sıradaki "karı sayısı"nın "dokuz" ve "on bir" olabileceğini yazmakta.
Demek ki, Peygamber'in "dokuz" ya da "on bir" karıdan sonra, artık karı ala­
mayacağı "karılarından herhangi biriyle herhangi bir kadını değiştiremeyeceği"
ve bunların, bir de "cariye"nin dışında hiçbir kadınla cinsel birleşimde bu­
lunamayacağı bildiriliyor.
Bu sınırlama, sonuna dek kalmış mıdır, yoksa sonradan kalkmış mıdır?
Konu, tartışmalı. Kimilerine göre, buradaki "hüküm, sonradan neshedilmiştir
(kaldırılmıştır)" . Ellinci ayetin bu ayetten sonra "indiği" ve bu ayetin hükmünü
kaldırdığı yolunda da görüş i leri sürülür. Eğer hüküm kaldırılmamışsa ve "o
sıradaki karı sayısı dokuz ya da on bir" idiyse, Peygambere, bu sayıdaki
karılardan başka karı almak, sonuna dek yasaklanmış demektir.

4- Peygamber'in "Karılar"ı ve Özel Durumları


Ey Peygamber! Karılarına söyle. . . : "

Ya "dünya yaşamını ve çekiciliklerini seçsinler; ya da Tanrı'yı, Pey­


gamberi'ni ve Ahiret mutluluğunu . . . "

"Dünyayı seçenler, güzellikle boşanabi lirler"; "Tanrı'yı, Peygamberini ve


Ahiret mutluluğunu seçenlereyse, büyük ödül hazırlanmı ştır":

Ahzfib Suresi,
ayet: 28, 29

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söy le: "Eğer dünya hayatını ve süslerini is­
tiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyi m ! Eğer Allah'ı,
Peygamberi 'ni ve Ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah, içinizden iyi dav­
rananlara büyük ecir hazırlamıştır ! " lAhzab Suresi, ayet: 28, 29.)
Bkz. EV, KADIN, PEYGAMBER.
"Boşanırsanız, Peygamber sizden daha iyilerini karı olarak alır" :

Tahrfm Suresi,
ayet: 5

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Peygamber'in eşleri ! Eğer o sizi boşarsa, Rabb'i ona sizden daha iyi olan,
kendini Allah'a veren, inanan, boyun eğen, tevbe eden, kulluk eden, oruç tutan
dul ve bakire eşler verebilir. (Tahrim Suresi, ayet : 5 . )

"Ey Peygamber'in karıları ! Hanginiz açık b i r yüz kızartıcı şey yaparsa


alacağı ceza herkesinkinin iki katı, iyi tutum ve davranışta bulunursa alacağı
karşılık yine herkesinkinin iki katı olacaktır" :

Ahzab Suresi,
ayet: 30, 31

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Peygamber'in hanımları ! Sizlerden biri, açık bir hayasızlık yapacak olur­
sa, onun azabı iki kat olur. Bu, Allah'a kolaydır. Sjzlerden Allah'a ve Pey­
gamberi'ne boyun eğip yararlı i ş i şleyene, ecrini iki kat veririz. Ona, cömertçe
rızık hazırlamışızdır. (Ahzab S uresi, ayet : 30, 3 1 .)

"Ey Peygamber' in karıları ! Sesinize ve sözünüze, erkeklerle konuşurken


çekicilik vermeyin ! '' , "evlerinizde oturun" ve "açılıp saçılmayın":

Ahzab Suresi,
ayet: 32, 33
36
KARI

Anlamı
Ey Peygamber'in kanlan ! Siz, öteki kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz!
Eğer Tann'dan korkuyorsanız, (erkeklerle) konuşurken sesinize, alçaltarak çekicilik
vermeyin. Yoksa yüreğinde hastalık (bozukluk, kötü düşünce) olan kimse birşeyler
umar. Ve uygun söz söyleyin ! Evlerinizde oturun; i lk İslam öncesinin açılıp
saçılması gibi açılıp saçılmayın ! Namaz kılın, zekat verin, Tann'ya ve Pey­
gamberi'ne boyun eğin ! Ey Peygamber'in ev halkı, Tanrı, sizden pisliği gidermek ve
sizi, tertemiz biçimde arındırmak istiyor! (Ahzab Suresi, ayet: 32, 33.)
Bkz. EV, KADIN, PEYGAMBER.

"Ey Peygamber! Söyle onlara, örtünsünler ! :

Ahzab Suresi,
ayet: 59

Anlamı (Diyanet'in)
Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına, dışarı çıkarken
üstlerine örtü almalarını söyle ! Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı in­
citilmemelerini sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder. (Ahziib Suresi, ayet: 59.)

Açıklama
Ayette, kadınların üstlerine almaları istenen "örtü" "cilbab" diye geçer.
"Cilbiib" için Elmalılı Hamdi Yazır şöyle der:
"B aştan ayağa örten çarşaf, ferace, çar gibi kisvenin adı dır. Çarşaf ve peçe" .
(Bkz. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İstanbul, 1 960, c . 6,s. 3927-3928.)
"Cilbab"la örtünmenin iki türünden de söz eden Yazır, birincisini şöyle anlatır:
"Kaşlarına kadar başını örttükten sonra, büküp yüzünü de örtmek ve yalnız
tek bir gözünü açık bırakmaktır" . Kendi yetiştiği dönemlerde, ülkemizde 37
kadınların böyle örtündüklerini not olarak belirtiyor. KARI
İkincisi içinse: "Alnın üzerinden sıkıca sardıktan sonra, burnun üzerinden
dolayıp gözlerinin ikisi de açık kalsa bile yüzün kısm-ı azamını ve göğsü ta-
mamen örtmüş bulunmaktır" diyor. (Bkz. aynı yer. )
Daha sonra (D/2'de) sunulduğunda görüleceği gibi Nur Suresi'nin 3 1 . aye­
tinde de kadınların "örtünmeleri" yolunda buyruk yer alıyor. Ancak orada, "Pey­
gamber'in karılarına ve kızlarına" özel olarak değinilmemekte. Buradaysa özel
yer verildiği görülmekte.
Kur'an yorumlarında, "özgür" kadınların, bu arada peygamber karılarının ve
kızlarının, "cilbab"la örtünmelerini istemenin, "özgür kadınları, köle kadınlardan
ayırmak" amacına dayandığı yazılır. (Bkz. Taberi, Tefsir, c. 22, s. 3 3 . ) Şöyle
açıklanır: " Köleler, i ş-güç için dışarı çıkarlarken yüzleri , başları açık çıkıyor.
Köle olmayan kadınların onlardan ayrılmaları istenmiştir. Onun için özgür
kadınların örtünmeleri istenmiştir." (Bkz. Taberi aynı yer.)

Peygamber'in kendisinin ve karılarının bulunduğu "evler"e girilirken uyul­


ması istenen k ur a l l ar:

Alızab Suresi,
ayet: 53

Anlamı
Ey inanırlar! Yemek için size izin verilmedi kçe Peygamber'in evlerine gir­
meyin ! Uygun zamanı beklemeden ("ğayre naziri inahu") sokulmayın ! Meğer ki,
çağrılı olasınız. Girin o zaman. Ve yiyeceğinizi yedikten sonra da hemen dağılın !
Konuşmaya dalmadan . . . ! Çünkü tersi Peygamber'i üzüyor. Utanıyor size bir şey
38 sôylemekten. Tanrı'ysa gerçeği belirtmekten utanmaz. (Vallahu la yestahy! mine'l-
KARI hakk). Peygamberin karılarından bir şey istediğinizde de onu, perde ardından is­
teyin. Böyle olması, sizin kalpleriniz için de, onların (karıların) kalpleri için de
daha temiz olanıdır. Bundan böyle Tanrı'nın Peygamberi'ni üzmeniz de, ondan
sonra karılarını karı olarak almanız da size doğru olmaz hiçbir zaman. Böyle bir
yola gitmeniz, Tanrı katında büyük günahtır. (Ahzab Suresi, ayet: 53.)
Bkz. EV, GÜNAH, HARAM, HELAL, KALB, KADIN, PEYGAMBER, PERDE.

Açıklama
Bu ayet, "perde ayeti" diye ünlüdür. Ayetin, "iniş nedeni "yle i lgili hadisler
değişik. En ünlüsü, Enes'ten aktarı lan bir hadisdir.
Bu hadise göre, ayet, Pegamber'in bir düğünündeki durum nedeniyle inmiş
bulunuyor: Peygamber Cahş Kızı (Zeyd'in karı sıyken boşandıktan sonra Pey­
gamber'in karıları arasına katılan Zeyneb'le) gerdeğe girecekleri gece. Öyle bir
düğün yapılır ki, "benzeri, Peygamber'in başka hiçbir kadınıyla evlenirken
yapılan düğünde görülmemiştir." (Bkz. Buhari, Nikah /68-69, c. 6, s. 1 42, 1 43 ;
Müslim, Nikah /90, 9 1 , c. 2, s. 1 049, hadis n o : 1 428; Ebu Davud, Et'ıme /2, c. 4,
s. 1 26, hadis no: 3743 ; İbn Mace, Nikah /24, c. 1 , s. 6 1 5 , hadis no: 1 908.) Düğün
gecesi herkes tıka basa karnını doyurur, ama gelenler çekilip gitmezler. "Oturup
konuşurlar". Oysa Peygamber artık, Zeyneb'le baş başa kalmak i stemektedir.
Onlar gitmeyince Peygamber'i n kendisi evden çıkar bir süre. Öbür karılarının
odalarına gider. Önce Ai şe'nin, sonra da ötekilerin yanına varır.
"-Allah mubarek etsin, yeni karını nasıl buldun?

Düğün evindekiler, sonunda, Peygamber'in artık konukların gitmesını ıs­


tediğini anlarlar, "kapıya yönelirler" . Konuklar giderler. Ne var ki yine hepsi git­
memiştir. Hadisin kimi biçimlerine göre, Peygamber, Zeyneb'le gerdeğe gireceği
eve döner, gitmediklerini görünce bir daha çıkar. Sonra yine döndüğünde, ha­
disin kimi biçimine göre, " iki kişi "yi, kimi biçimine göre " üç kişi "yi, kimi
biçimine göreyse "üç grub"u (seliiselu rahtin) daha gitmemi ş, oturup konuşuyor
bulur. Yeniden çıkmak zorunda kalır. Ama hadisin genelinden anlaşıldığına
göre, Peygamber'in evden ilk çıkışında bu üç grup vardır, dönüp geldiğinde iki,
ya da üç kişi kalmıştır. Her neyse, sonunda onlar da giderler. Ve Peygamber,
Zeyneb'le başbaşa kalma olanağını bulur. Enes diyor ki: "Ben de oradaydım.
Peygamber araya perde gerdi. Bir süre sonra da çıktı bulunduğu yerden. Perde
ayeti inmişti " . (Hadi sin değişik biçimleri için bkz. Buhar!, Tefsir /3 3-8, c. 6, s .
2 5 , 26; Müslim, Nikah /92-95, c. 2, s. 1 050- 1 052, hadis no: 1 428; Tirmiz!, Tefsir
/34, c. 5, s . 358, hadis no: 3 2 1 8-32 1 9 ; Taberi, Camiu'l-Beyan, c. 22, s. 26-28.)
Enes'ten aktarılan bir başka hadise göreyse, ayetin inmesine neden, Ömer'in
isteği: Bu hadise göre, Ömer "Üç konuda Tanrı'nın kendisine 'muvafakat' ettiğini
(yani uyduğunu)" söylüyor ve o üç konudan birini de, Peygamber'in karılarının
"perde arkasına" alınmalarını istemesi üzerine "perde ayeti "nin inmiş olması diye
gösteriyor: "Ey Tanrı Elçisi ! Karılarına buyursun da perdeye bürünseler (ya da
perde arkasına geçseler) ! Çünkü iyi adam da kötü adam da konuşuyor onlarla ! "
dediğini, "perde ayeti"nin, bunun üzerine indiğini açıklıyor. Aynı hadise göre, ikin-
ci konu da Peygamber'in karılarıyla ilgili. Ömer: "Peygamber'in karıları kıskançlık
yüzünden, Peygamber'e karşı dayanışmaya girmişlerdi. Ben de onlara: 'O (Pey- 39
gamber), sizi boşarsa, Tanrı'sı, sizden daha iyi karılar verebilir ona ! ' dedim. Bunun KARI
üzerine ayet indi . . . " diyor. (Bkz. Buhar!, Selat /32, c. 1 , s. ! 05 ; Tefsir /2-9, c. 5, s.
1 49- 1 50.) Ömer'e Tanrı'nın "uyduğu" belirtilen 2. konuya ilişkin ayet, Tahrim Su-
resi'nin 5. ayetidir. Yukarıda (4/b'de) sunuldu. Müslim'in aktarmasındaysa, üç ko-
nudan ikinci konu olarak bu değil de başka konu geçer. (Bkz. Müslim, Faziletu's-
Sahabe /24, c. 2, s. 1 865, hadis no: 2399.) Ama Müslim'in aktarmasında da, "perde
ayeti "nin iniş nedeninin, Ömer'in isteği olduğu açıklanır. (Ayrıca bkz. Süyfıti, el
İtkan Fi Ulumi'l-Kur'an c. 1 , s. 46, 'nevi': 1 4.)
"Perde ayeti"nin inişine, Ömer'i " sebeb" gösteren, başka aktarmalar da kay­
naklarda yer almakta. Ömer'in, Peygamber'in karılarının örtünmelerine, evden
giriş çıkışlarına ve disiplin altına alınmalarına ilişkin ayetlerin ini şine neden
olduğu da çeşitli yollardan aktarılır. (Özellikle Taberi'ye bakınız.) Onun için,
söz konusu ayetin gelişine yol açan olay, nerede meydana gelirse gelsin, Ömer'in
payı bulunduğu kabul edilebilir.
Söz konusu ayete neden olay, Zeyneb'in odasında değil de, Ümmü Seleme'nin
odasında meydana geldiği de i leri sürülür. (Bkz. Taberi.)
Ancak, "perde ayeti "ne asıl neden olan olayın, Zeyneb'in düğünündeki olay
olduğu genellikle kabul edilir. (Bkz. Sabun!, Safvatu't-Tefüsir, c. 2, s. 5 34.)
Peygamber'in gizini-gizlediğini açığa vurup konu yapan iki karısı, Pey­
gamber'in karı larını hoşnut etmek amacıyla kimi "helal" şeylerden kendini yok­
sun edecek biçimde andiçmesi :

"Ey Peygamber ! Karı larını hoşnut etmeyi düşünerek kendini, Tanrı 'nın sana
helal kıldıklarından neden yoksun hı rak ı ynrsun'.1" :

Tahrim Suresi,
ayet: 1 -4
Anlamı
Ey Peygamber! Karılarının hoşnutluğunu gözeteceksin diye, Tanrı'nın sana
40 helal kıldıklarından kendini niçin yoksun ediyorsun? Tanrı bağışlayan ve
KARI acıyandır. Tanrı, antlarınızın çözümü için kurtu lmalı ğı (kefareti) buyruğuna
uygun (meşru) kılmı ştır. Tanrı, sizin yardımcınızdır. O'dur Bilen ve Hikmet'li
olan . Bir zaman, Peygamber (Muhammed), kimi karılarına gizlice bir söz
söylemi şti. Kadın, onu (bir başkasına u laştırılıp) açığa vurunca, Tanrı da du­
rumu Peygamber'e i letince, Peygamber de kadının açığa vurduklarının bir ke­
simini bırakıp bir kesimini (" sana söylediklerimi şöyle şöyle anl atmışsın
başkasın a ! " diyerek) ortaya koymuştu. İşte Peygamber böyle kadına anl atınca
(sırrını saklamadığını yüzüne vurunca); kadın : "Bunu sana kim haber verdi?"
diye sormuştu. Peygamber de: "Bana, herşeyi Bi len ve herşeyden Haberi Olan
(Tanrı) haber verdi ! " demişti . Ey iki kadın ! Eğer Taürı'ya yönelip tevbe eder­
seniz, -ki, ikinizin de yüreği, (hakkın dışına) kaymıştı- ikiniz için de iyi olur.
Ama eğer ona (Peygamber'e) karşı güçbirliği ederseniz, bilin ki, Tanrı, onun
yardımcısıdır. Cebrail , inanırların iyi leri ve melekler de yardımcı sıdır ayrıca.
(Tahrim Suresi, ayet: 1 -4.)

Açıklama
Bu ayetlerde değinilen olay nedir?
Kimi hadislere ve yorumlara göre: "Bal şerbeti " olayıdır. Özeti şu:
Peygamber, karılarından Cahş Kızı Zeyneb'i n (Zeyd'in karısı iken sonra Pey­
gamber'in karıları arasına katılan Zeyneb'in) sırasındayken, "bal şerbeti"
içmektedir. Bunu bilen öbür karılarından Aişe i le Hafsa, kıskandıkları Zey­
neb'den Peygamber'i soğutmak için hileye başvururlar. Aralarında konuşurlar:
Ağzının "meğafir" koktuğunu söyleyelim . . . İkisi de ayrı ayrı, " ağzın meğafir ko­
kuyor ! " derler Peygamber'e. Peygamber "bal şerbeti " içtiğini söyler. Onlar da,
"öyleyse o balı yapan arılar, ballarını o kötü kokan ağaçtan almıştır" derler.
Amaçları, Peygamber'in, "bana öyle bir balın şerbetinden içirdi ! " diye düşünüp
Zeyneb'e içerlenmesini sağlamak. Peygamber, ağzının "meğafir" koktuğunun
söylenmesine üzülür: "Bir daha bal şerbeti içmem ! " der. (Bkz. Buhar!, Tefsir /
66, c. 6, s. 68; Müslim, Talftk /20, s. 1 200, hadis no: 1 474.) Bu olay, Buhar! ve
Müslim'in dışındaki hadis kitaplarında da yer alır. Ve ayetlerin "iniş"ine
"neden" (sebep) gösterilir. Ancak, odasında "bal şerbeti" içi len kadın, aynı kay­
nakl arda hep Zeyneb olarak geçmez. Güçbirliği eden kadınlar da hep Aişe ve
Hafsa değildir. Kimi aktarmalarda, Ai şe, Sevde ve Safiyye, Hafsa'ya karşı
güçbirliği etmiş gösterilir.
En sağlam kaynaklarda yer alan bu hadisin çeşitli biçimlerindeki ortak noktalar:
• Peygamber'in karıları arasında alabildiğine bir kıskançlık vardı .

• Kimileri arasında güçbirliği de oluşuyordu. Ortaklar, daha çok hangi ortağı

(kumayı) kıskanıyorlarsa, ona karşı güçbirliği ediyorlardı. Hadis incelemecileri,


genelli kle, Cahş Kızı Zeyneb'e karşı güçbirliği edi ldiği görüşündeler.
• Ortaklar, Peygamber'in karıları oluşlarına bile aldırmazcasına, kıskançlık

yüzünden yalan söyleyebiliyorlardı. Peygambere: "Ağzın meğafir kokuyor ! " der­


lerken olduğu gibi .
Ne var ki, ayette (4. ayet), "iki kadının, Peygamber'e karşı güçbirliği eder ol­
dukları " yansıtı lıyor.
Kimi hadislere ve yorumlara göre de, yukarıdaki ayetlerin "iniş nedeni " 41
başka: Peygamber'in, cariyesi Marya'yla yatmış olmasına gösterilen tepki. KARI

Marya Kimdir?
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, şunl arı yazıyor:
"Mariye (Marya), Mısırlı olup Hıristiyan bir hanımdı. Bazı yazarların be­
lirttikleri gibi o, belki de Kopt soyundan, kızkardeşi Siri'n'in verdiği ifadeye göre
ise, yine muhtemelen İran asıllı idi . Diğer bazı kaynaklar ise, onun, Grek ası llı
olduğundan bahsederler. ( . . . ) Hicri 7. yılda, Mısır'daki Kopt 'ların Büyük
Başkanı, Resulullah'ın (Peygamber Muhammed'in) gönderdiği İslam'a davet
mektubu na bir yazı ile cevab vermiş ve yazı ile birlikte gönderdiği birçok he­
diyeler arasında bu köle kadını da ona armağan etmişti . . . " (Bkz. İslam Pey­
gamberi, çev. Prof. Dr. Salih Tuğ, İstanbul, 1 980, c. 2, s. 745, fıkra, 1 1 1 8 .)
Hamidullah, öteki yazarlar gibi, Marya'nın güzelliğinden de söz eder, onu
Peygamber'e armağan eden kimsenin, Peygamber'i kendi dinine kazanma
amacını gütmü ş, o nedenle "güzel cariyeler" armağan etmiş olabileceğini
düşündüğünü belirtir. (Bkz. aynı kitap, c. 1 , s. 350, fıkra: 536.)
Peygamber, Mı sır "Mukavkıs"ından gelen armağanlardan yalnızca Marya'yı
kendi sine ayırmı ştı .
Leoni Caetano de şunları yazmakta:
"Mısırlı Marya'nın güzelliği, daha ilk geldiği günden beri , Peygamber üzerinde
büyük bir etki oluşturmuştu. Hadisin bildirmediği kimi nedenler yüzünden Pey­
gamber, Marya'nın öteki kadınlarla birlikte yaşamasını istemedi . Başlangıçta onu,
caminin bitişiğinde bulunan Numan Oğlu Harise'nin evinde oturttu. Muhammed,
ailesi için orada birçok kez, konukseverlik istemişti. Sonra Marya'yı, Aliye'ye,
yani Medine'nin yukarı kesimine, kendisinin olan bir yere nakletti . Daha sonra
burası, "Müşrifetu Ümmi İbrahim" (İbrahi m'in anasının onurlandırdığı yer, ya da
İbrahim'in anasına ait tepe. Birinci anlamına göre 'meşrefe' olması gerekir.
"Müşrefe" de olabilir. Suriye'de, Mişrefe diye de bir köy vardır. Buna göre
"Müşrefetü Üınmü İbrahim"de olabilir.) adıyla tanınmıştır. Marya, İbrahim'i
orada doğurmuştur. Birçok kimseler, bu hareketi eleştiriyorlardı . Kıskanç karılar,
hepsinin en güzeli ve tatlısı olan ve istenmeyen bu 'rakihe 'ye bir kötülük etmeyi
düşüniiyorlardı. . . " (Dili, bugünkü dille Türkçeleştirilmiştir. Parantez içindeki
açıklama da eklenmiştir.) (Bkz. Caetano, İslam Tarihi, çev. Hüseyin Cahid
[Yalçın], İstanbul, 1 925, c. 192, 1 93, fıkra: 23 A.)
Marya'nın doğruduğu İbrahim, Peygamber'in oğluydu ve küçükken öldü.
(Kaç yaşında öldüğü tartı şmal ı . Kimine göre, 1 0- 1 1 yaşındayken . )
Peygamber'in Marya'yla yatması neden olay olmuştu ? Kur'an'da d a (bkz.
Ahzab Suresi, ayet: 50-52) cariyesiyle cinsel birleşme hakkı verildiği halde, bu
durumun olay yapılması hangi nedene dayanıyordu?
Hadislerden anlaşıldığına göre: Peygamber'in, Marya'yla yatıp cinsel
birleşimde bulunmasına gösteri len tepki, bunun, Hafsa'nın odasında ve
Hafsa'nın yatağında gerçekleştiri lmiş olmasıydı . Yani Peygamber başka za-
manlarda da birleşmişti, ama birleşme bu odada, bu yatakda olunca tepki
görmüştü. Çünkü Hafsa özgür (hurre) bir kadındı, üstelik Peygamber'in en yakın
42 arkadaşlarından Hattab Oğlu Ömer'in kızıydı. Bir köle olan Marya'nın, kendi
KARI yatağında Peygamber'le birleşmesine dayanamamıştı, onur sorunu yapmıştı.
Şöyle haykırmıştı Peygamber'e:
"B unu nası l yaparsın? Hem de benim günümde, benim odamda ve benim
yatağımda?" (Bkz. Taberi, Tefsir, c. 28, s. 1 02.)
Olay nasıl meydana gelmişti ?
Taberi'nin de tefsirinde yer verdiği aktarmalar değişik. B unu anlatan hadisin
yaygın biçiminin özeti şöyle:
Peygamber Hafsa'nın odasına gider. O sırada Hafsa odasında yoktur, babasına
gitmiştir. Peygamber Marya'yı çağırır onun odasına. Hafsa'nın yatağında onunla yatar.
Tam o sırada da Hafsa dönmüştür babasının evinden. Olayı görür. Kimi aktarmaya
göre, Peygamber işini bitirinceye dek bekler. Sonra içeri girip tepkisini gösterir. Bunun
üzerine Peygamber, Marya'yla bir daha yatmayacağını söyler, "Marya'yı kendisine
haram ettiğini" bildirir. Olayı gizli tutması söylendiği halde Hafsa, Aişe'ye anlatır ve
Peygamber'e karşı "dayanışırlar". (Bkz. Taberi, c. 28, s. 1 0 1 , 102.)
İşte kimi yorumculara göre: "Ey Peygamber, karılarının hoşnutluğunu
gözeteceksin diye, Tanrı'nın sana helal kıldığı şeyden kendini neden yoksun
kılarsın?" diye başlayan ayetler gelir Peygamber'e.
Ayetlerin gelişine, "bal şerbeti" olayı mı, Marya olayı mı neden olmuştur?
Taberi'ye göre, ikisi de olabilir. Dahası, bir başka neden de olabilir.
Ancak, ayetlerin ikincisinde, bir "ant kurtulmalığı "ndan (yemin kef­
faretinden) söz ediliyor. "Bal şerbeti olayı" nda Peygamber yalnızca: "bal
şerbetini bir daha kesinlikle içmeyeceğini" söyler. Andiçmez. Marya olayında da
Peygamber açıkça "yemin" etmemekte. Ancak, "kendisine haram kıldığını "
açıklamakta. "Haramı helal kılmak" biçiminde bir anlatımsa, kimi fıkıhçılara
göre "yemin" sayılır. Kaldı ki, Fahruddin Razi, "Kur'an yorumcularından bir ce­
maat, Peygamber'in, cariyesiyle bir daha yatmayacağına ilişkin yemin ettiğini
aktarmaktadır" diyor. (Bkz. e't-Tefsiru'l-Kebir, c. 30, s. 43.) Ayrıca "haram" ve
"helal" sözcüklerinin ayette yer alıyor olması ( 1 . ayette) da, ayetlerin Marya
olayıyla ilgili olduğunu gösterir niteliktedir. Sonra, "bal şerbeti " olayında, ha­
dislerde, yukarıda da belirtilidiği gibi, kadınların hangi kadını kıskanıyorlarsa
ona karşı güçbirliği ettikleri anlatılırken, 4. ayette, kadınların "Peygamber'e
karşı güçbirliği ettikleri " yansıtılıyor ki, bu da, ayetlerin "bal şerbeti" olayıyla
i lgili bulunmadığını gösterir gibi.
Abdulhalim Mahmud (Ezher Üniversitesi profesörlerinden)'da şunları
(Arapça) yazmakta:
"Müfessirler katında 'iniş nedeni' olarak ünlü olan rivayet, birincisidir. Yani, Pey­
gamber Mısırlı Marya yı kendisine haram etmiştir, ayetler onun için inmiştir. Bu ha­
disi, Darekutni (Ö. 385/M. 995), İbn Abbas'tan rivayet etmiştir. İkinci rivayet ise
('bal şerbeti' olayı), Buhar! ve Müslim' de yer almış ve hadisçiler arasında daha geniş
bir alan bulmuştur. Sened yönünden de birincisinden daha sağlamdır. Ama ayetlere
iniş nedeni olması, çok uzaktır. Birinci rivayeti (Marya olayının iniş nedeni
olduğuna ilişkin rivayeti) benimsemeyi gerektiren birçok neden vardır: Birinci
neden: Ayette sözü edildiği biçimde, kimi kanlan hoşnut kılacak olan şey, Pey­
gamber'in bir kadından (Marya'dan) uzaklaşmasını sağlayan "haram kılma"sıdır.
Kanlan, bu sevindirir. Yoksa kanlan, onun "bal şerbetini içmesi ya da içmemesi" 43
sevindirmez. İkincisi: Peygamber'in kanların yönelik 'boşama, başka kadınlarla KARI
değiştirme' gibi korkutma ve tehditleri; Tann'nın, meleklerinin, iyi inanırlann Pey­
gamber'e yardımcı olacağına i lişkin anlatımları içine alan bir surenin inişi
gösteriyor ki; Peygamber'in karıları arasında bir yarışma, birbirlerini kıskanma du­
rumları vardı. Ve bu gösteriyor ki, bu durum Peygamber'i cariyesinden kendisini
yoksun kılarak karılarını hoşnut etmeye yöneltmişti. Kimilerinden bunu gizli tut­
malarını istemişti, ama sırrı açığa vurmuşlardı. İşte bu nedenler, ayetlere, Marya
olayının neden olduğuna ilişkin rivayeti, görüşü benimsemek gerektiğini gösterir.
İbni Kesir, 'bal şerbeti'nin, ayetlerin inişine neden olduğu yolundaki görüş,
zayıftır. . . ' diyor. Tanrı daha iyisini bilir." (Bkz. Safvetu't-Tefiisir, c. 3, s. 406, not: 3.)

Ahzfib Suresi,
ayet: 37, 38

Anlamı
An o durumu ki, Tanrı'nın iyilik ettiği, senin de iyilik ettiğin kişiye: "Karını
kendi nikahında tut ve Tanrı'dan kork (da başayım deme) ! " diyordun. Oysa
Tanrı'nın açıklayacak olduğu şeyi (o kadına duyduğun ilgiyi) içinde saklıyordun.
İnsanlardan korkuyordun. Oysa asıl korkman gereken Tanrı'dır. Ne zaman ki Zeyd
onunla işini bitirdi; sana karı olarak verdik onu. Oğulluklarının karılarıyla ev­
lenmekte inananlar için bir güçlük blunmasın diye. Oğlullukları, karılarıyla
işlerini bitirip ilişkilerini kestikleri zaman . . . Tanrı'nın buyruğu yerine getiri lesidir.
(Ayet: 37.) Tanrı'nın kendisine uygun görüp kesinleştirdiği konuda, Peygamber
için bir güçlük olamaz. Daha öncekilerde de tanık olunan bir Tanrı yasasıdır bu.
Tanrı'nın buyruğu, ölçülüp biçilmi ştir. (Ahziib Suresi, ayet: 38.)
Bu ayetlerin, Diyanet çevirisindeki anlamları :
Ey Muhammed ! Allah'ın nimet verdiği, senin de nimetlendirdiğin kimseye:
44 "Eşini bırakma! Allah sakın ! " diyor, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde
KARI saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Oysa Allah'tan çekinmen daha uygundu.
Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu seninle evlendirdik. Ki, evlatlıkları
eşleriyle i lgilerini kestiğinde onlarla evlenmek konusunda mü'mi nlere bir so­
rumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir. (Ayet: 37)
Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylere, ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın
öteden beri gel miş geçmişlere uyguladığı yasasıdır. Allah'ın emri , şüphesiz
gereği gibi yerine gelecektir. (Ayet: 38)
Bkz. MUHAMMED, PEYGAMBER. Ayrıca bkz. ÇOCUK , oGUL- oGULLUK.

Açıklama
Bu ayetlerin, özellikle 37. ayetin "iniş nedeninin " ne olduğu da tartışmal ı .
Çünkü konuya ilişkin "hadis"ler deği şik:Bir hadise göre neden şu:
Zeyd, yani Peygamber'in azadl ısı ve oğulluğu olan Zeyd (İbn Harise), Pey­
gamber'e gelmişti birgün. Karı sı Zeyneb'den yakınıyordu . Boşamak
eğilimindeydi. Peygamber: "Sakı n ! Karını tut, boşama ! " demi şti. Oysa, Pey­
gamber Zeyneb'in ondan ayrılacağını ve kendi karısı olacağını biliyordu. Ama
"insanlardan çekindiği için", bunu açıklamamış, Zeyd'e karısını boşamamasını
söylemişti. Ayet, bunun üzerine "indi " . Bu arada, Peygamber Zeyd'e: "Karını
tut, sakın boşama ! " derken, içinden onun "boşamasını istediği "de ileri
sürülmekte ve ayetin inişine neden olarak belirtilmekte.
Bir başka hadise göreyse 37. ayetin "iniş nedeni" şöyle:
Peygamber bir gün Zeyd'i evinde arar. Bulamaz. Zeyd'in karısı Zeyneb
vardır. Yarı çıplak durumda, çamaşır yıkamakta. Peygamber görür. "İçinde,
değişmeler olur". Coşkun sevgi belirir. Bunu di le getiren sözler söyler Zeyneb'e.
Ve sonra gider. Kocası gelince Zeyneb, durumu anlatır. Zeyd de hemen Pey­
gamber'e gider: "Ey Tanrı elçi si ! Zeyneb'i eğer sevdinse,ben ayrılayım, sen al ! "
der. Peygamber'se "hayır! Karını boşam a ! " diye açıklar. Oysa içinden onun
boşamasını istemektedir. İşte ayet, bunun üzerine iner.
38. ayetin "iniş nedeni "ne gelince:
Yorumlarda yer aldığına göre: Davud Peygamber'in doksan dokuz karısı ve
üç yüz de cariyesi varken "Hitti Uriya"nın karısını almıştı . (Oğlu Süleyman
Peygamber'in de, tefsirlerde, üçyüz karısı ve yediyüz cariyesi olduğu yazılır.) O
kadını alı şı da şöyle olmu ştu :
Davud Peygamber, bir gölün kıyısına gider. orada bir kadın yıkanmakta.
Kadın son derece güzel. Davud Peygamber görür ve önüne geçilmez bir i lgi
duyar. Kadının, karıları arasına girmesini ister içinden . Kadının, "Uriya"nın
karısı olduğunu öğrenince, adamın savaşta ölebileceği yere gönderi lmesini ve
öldürülmesini sağlar. Kadın dul kalınca da al ıp karıları arasına katar.
Bu olay, Sad Suresi'nin 2 1 . ayetinden başlayan 4. ayetin de "iniş nedeni" olduğu
ileri sürülür "tefsirler" de. O ayetlerin Diyanet çevirisindeki anlamları şöyle:
Ey Muhammed ! Sana davacıların haberi ulaştı mı? Ma'bedin duvarına
tırmanıp Davud'un yanına girmişlerdi de o, onlardan ürkmüştü. Şöyle demişlerdi :
"Korkma! birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacıyız, Aramızda adaletle
hükmet ! Ondan ayrılma, bizi doğru yola çıkar! Bu kadeşimin doksan dokuz dişi
koyunu, benim de tek dişi koyunum vardır; 'onu da bana ver! ' dedi. Ve tartışmada 45
beni yendi ! " . Davud: "And olsun ki, senin dişi koyununu, kendi dişi koyunlarına KARI
katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu, ortakçılann çoğu, bir­
birlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı i ş i şleyenler bunun dışındadır
ki, sayıları da ne kadar azdır ! " demişti . Davud, kendisini denediğinizi sanmıştı ta,
Rabb'inden mağrifet dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tevbe etmiş, Allah'a
yönelmişti. Böylece onu bağışlamıştık. Katımızda, onun yüksek bir makamı ve
güzel bir geleceği vardır. (Sad Suresi, ayet: 2 1 -25.) Bkz. DAVUD, MELEK.
İlgili Kur'an yorumlarından yer aldığına göre: Burada sözü edilen "dişi
koyun " , "karı " dır. "Doksan dokuz dişi koyun", "Davud Peygamber'in doksan
dokuz karı sı "dır. "Bir dişi koyun "sa, "Uriye"nın karısı. Davud'un, "doksan
dokuz karısı" varken, başkasının "bir tek karısı"nı i stemesinin ve ne yapıp edip
almış olmasının doğru olmadığı, " iki davacı kişi" kılığındaki " iki melek"
aracılığıyla anlatılmakta kendisine.
İşte Ahzab Suresi'nin 38. ayetinde bir önceki ayetle konu edilen olay ne­
deniyle, yani Peygamber'in oğulluğu Zeyd'in karısı Zeyneb'i almış olması
üzerine: "Tanrı'nın kendisine uygun görüp kesinleştirdiği konuda, Peygamber
için bir güçlük olamaz. Daha öncekilerde de tanık olunan bir Tanrı yasasıdır bu.
Tanrı'nın buyruğu, ölçülüp biçilmi ştir" diye açıklama yapılırken, Davud Pey­
gamber'in bu olayına değinildiği ileri sürülür.
Davud Peygamber ve Hitti Uriya'nın karı sı olayı, eldeki Tevrat'ta da yer al­
makta. Yer verilen öykü şöyle başl amakta: "Davud yatağından kalktı ve kralın
evinin damı üzerinde geziniyordu. Yıkanmakta olan bir kadını, damdan gördü.
Kadının bakılışı çok güzeldi . Davud gönderip kadın hakkında soruşturdu. Biri
dedi : "Bu kadın, Hitti Uriya'nın karısı, Eliam'ın kızı Bat-Şeba değil mi? Ve
Davud ulaklar gönderip onu getirtti. Kadın onun yanına geldi. Nurdarlığından te­
mizlendiğinden Davud onunla yattı . Kadın evine döndü. Ve kadın gebe kaldı . . . "
(Bkz. Samuel II, B ap : l l , ayet: 2-5.) Şöyle sona ermekte : "Ve Uriya"nın karısı,
kocası Uriya'nın öldüğünü i şi tti ; kocası için dövündü. Ve yası geçince, Davud
(adam) gönderip onu evine aldı . Onun karısı oldu ve ona bir oğul doğurdu. Fakat
Davud'un yaptığı şey, Rabb'in önünde kötü idi . " (Bkz. Samuel II, 1 1 :26, 27.)
Ahzab Suresi'nin söz konusu ayelerinin (37. ve 38. ayetinin), Diyanet
çeviri sindeki anlamları da şöyle :
"Ey Muhammed ! Allah'ın nimet verdiği ve senin d e nimetlendirdiğin kim­
seye: 'Eşini bırakma ! All ah'tan sakın ! ' diyor; Allah'ın açığa vuracağı şeyi,
içinde saklıyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Oysa Allah'tan çekinmen daha uy­
gundu . Sonunda Zeyd, eşiyle i lgisini kestiğinde, onu seninle evlendirdik. Ki, ev­
latlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda
mü'minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. Allah'ın buyruğu yerine gelecektir.
Allah'ın Peygamber'e farz kıldığı şeylerde, ona bir güçlük yoktur. Bu, Allah'ın
öteden beri gelmiş geçmişlere uyguladığı yasası dır. Allah'ın emri, şüphesiz
gereği gibi yerine getirilecekti r. "
Another random document with
no related content on Scribd:
Mutta kun kello kukahtelee kahtatoista, menee hän levolle ja
nukahtaa heti.

*****

Kun Aku Hamberg seuraavana päivänä päivälliseltä tullessaan


menee kirjakauppaan, ei hän kuitenkaan ole yhtä tyyni. On lämmin
auringonpaisteinen päivä, mutta Aku Hambergia värisyttää, vaikka
hänellä on paksu päällystakki yllään. Ja kuta lähemmäksi matkansa
määrää hän tulee, sitä levottomammaksi käy hänen mielensä:

— Jollei hän olekaan siellä yksin, jos siellä on ostajia tahi kenties
se toinen vanha myyjätär…

— Jos on ostajia, niin odotan kunnes he ovat menneet, ajattelee


Aku
Hamberg. — Mutta entä jos sorakieli on siellä! Niin, mitä silloin?
Täytyy kysyä, milloin neitiä saisi tavata…

Samassa hän onkin jo perillä. Päättäväisesti aukaisee hän oven,


kello kilahtaa ja hän on sisällä. Siellä ei ole ketään ihmistä. Ja ennen
kuin tyttö pääsee sisähuoneesta tiskin luo, ehtii Aku Hamberg
todeta:

— Onni näyttää myötäiseltä!

Mutta heti kun tyttö saapuu tiskin taakse, tuntee Aku Hamberg
lämpimän veriaallon vyörähtävän läpi ruumiinsa, se takertuu
kurkkuun estäen häntä sanomasta hyvää päivää, nousee vähitellen
ylemmäs, saa posket hohtamaan ja polttaa aivoja aivan kuin kuuma
viini. Aku Hamberg huomaa, että hänen ajatuksensa menevät aivan
sekaisin. Kaikki tarkkaan harkitut lauseet häipyvät harmaaseen
sumuun.

Mutta tyttö seisoo siinä vain veitikkamaisesti hymyillen eikä näytä


ensinkään huomaavan toisen ahdistusta.

Vihdoin saa Aku Hamberg sanotuksi:

— Kun viimein kävin täällä…

Mutta siihen lause keskeytyy auttamattomasti.

Tyttö naurahtaa kevyesti:

— … niin taisi Teidän asianne unohtua. Mikähän siihen mahtoi olla


syynä?

Tuota pikaa vastaa Aku Hamberg:

— Te siihen olitte syynä!

Mutta samassa hän säikähtää sanojaan, sillä hän käsittää aivan


liian valmistelematta ja suin päin tulleensa in medias res. Tyttökin
hätkähtää ja sanoo ihmetellen:

— En tosiaankaan ymmärrä, kuinka minä olisin voinut…

Aku Hamberg huomaa tulleensa upottavalle suolle; hän käsittää,


ettei nyt enää auta peräytyä, täytyy vain astua eteenpäin minkä
suinkin voi. Ja epätoivon vimmalla alkaa hän puhua, kiihkeästi ja
katkonaisesti:

— Neiti, olen tuntenut Teidät jo kauan… tuntenut omalla


tavallani…
Olen ihaillut Teitä… silmiänne, käyntiänne, ruumistanne, sieluanne…
Uskokaa minua, olen joka päivä ikävöinyt…

Nyt suuttui tyttö, joka ilmeisesti luuli olevansa tekemisissä


synnissä harmaantuneen ketun kanssa; hänen silmäkulmiensa väliin
ilmestyi tuima viiva ja hänen äänensä vavahteli, kun hän sanoi:

— Lopettakaa jo ilveilynne! Minusta on hyvin rumaa tällä tavoin


kohdella avutonta yksinäistä tyttöä… Hävetä pitäisi Teidän, vanhan,
harmaantuneen ukon…

Kyyneleet nousivat hänen silmiinsä ja hänen äänensä tukahtui


nyyhkytykseen.

Aku Hambergin sydän pysähtyi, mutta hänen aivoissaan risteilivät


ajatukset salamoina. Hän tunsi uppoavansa suohon. Tällaiseksi ei
hän todellakaan ollut tätä kohtausta suunnitellut. Näinkö kohteli
häntä tuo tyttö, jonka ympärille hän yksinäisyytensä unelmista oli
kutonut ihailun kirkkaan sädekehän? Romahtivatko nyt kaikki hänen
tuulentupansa? Näinkö palkitsi toinen hänen ikävänsä, kaipuunsa,
kärsimyksensä…

Hän katsoi pitkään tyttöä, joka jo oli hiukan rauhoittunut, ja sanoi:

— Vakuutan Teille, neiti, että minun aikomukseni olivat mitä


puhtaimmat ja vakavimmat. Olette käsittänyt minut aivan väärin, ja
se surettaa minua syvästi. Uskokaa minua, lupaattehan…

Hän oli tahtomattaan eksynyt samaan ylenmäärin juhlalliseen


äänensävyyn, jota hän toisinaan käytti konttorin juoksupoikaa
toruessaan. Ja tytön täytyi kyyneltensäkin lomitse vähän hymyillä.
Sitä hänen kuitenkaan ei olisi pitänyt tehdä, sillä Aku Hamberg käsitti
tuon hymyn aivan väärin. Hän ojensi molemmat kätensä neitiä kohti
ja kuiskasi tulisesti:

— Minä rakastan Teitä!

Tyttö kirkasi:

— Jollette jätä minua rauhaan, huudan apua!

Silloin Aku Hamberg tajusi, että kaikki oli kadotettu. Tuntui aivan
siltä kuin hänessä jotain olisi särkynyt. Hänen silmissään alkoi huone
pyöriä, kirjahyllyt pöydät… Ja hänen täytyi tarttua molemmin käsin
tiskin reunaan pystyssä pysyäkseen.

Vähitellen hän kuitenkin alkoi tointua. Hän loi tyttöön pitkän


surumielisen katseen, ja kyyneleet pyrkivät hänen silmiinsä.

Mutta tyttö oli lentänyt tulipunaiseksi, hänen suupielensä


värähtelivät ja silmät leimusivat. Aku Hamberg käsitti, että häntä olisi
hyvin vaikea lepyttää, ja hän ymmärsi myöskin, ettei hänellä siihen
ollut voimia. Senvuoksi hän ei sitä yrittänytkään, vaan käänsi
alistuvaisesti katseensa maahan.

Silloin virkkoi tyttö ivallisella äänellä:

— Eikö Teillä nytkään ollut mitään asiaa tänne?

Aku Hamberg tuijotti häneen jähmettyneenä. Sitten hän


sanaakaan sanomatta otti lakkinsa ja meni hiljaa ovesta ulos.

*****

Hän asteli katua kuin unissakävijä, ei nähnyt mitään, ei kuullut


mitään; silmien edessä oli harmaata sumua ja korvissa humisi kuin
koskenpauhu. Hän koetti selvitellä ajatuksiaan, mutta ne olivat niin
sotkuisena vyyhtenä, ettei niitä hevin järjestykseen saanut. Kului
kotvan aikaa ennen kuin hän täydelleen käsitti, mitä oli tapahtunut.
Mutta sitten se selveni: rukkaset. Se merkitsi, että unelmat aivan
auttamattomasti olivat särkyneet, että hänen elämänsä jäi ennalleen,
yhtä yksinäiseksi, yhtä ilottomaksi kuin ennenkin. Se oli katkeraa,
raudankovaa… Mutta sitä ei voinut muuttaa…

Aku Hamberg kierteli katuja kunnes hän kuuli kirkonkellon lyövän


viittä. Silloin hän meni konttoriin ja kiipesi korkealle tuolilleen. Kenties
oli hän hiukan kalpeampi kuin tavallisesti, mutta ei hänestä mitään
erikoista voinut huomata. Aivan tyynesti pyyhkieli hän kultasankaisia
lasejaan, ja kun taaskin oli saanut ne nenälleen, aukaisi hän
kirjansa:

— Ihmisen on elettävä siksi kunnes hän kuolee…

*****

Illalla kotiintullessaan otti hän esille huilunsa ja sytytti alttarinsa


kynttilät. "Nuoruuden unelmat"… Soittaessaan hän silmäili tuon
tuostakin kelloa. Kun hän oli päässyt siihen kohtaan, jossa sävel
alkoi tyyntyä talvi-illan rauhaksi, otti hän hetkeksi huilun huuliltaan ja
kuunteli. Jo kuuluivat kadulta tutut askeleet. Mutta Aku Hamberg ei
vilkaissutkaan ikkunaan. Hän huokasi vain pari kertaa, nosti sitten
huilun huulilleen ja soitti sävellyksensä loppuun…
*** END OF THE PROJECT GUTENBERG EBOOK PUNAINEN
LAMPPU ***

Updated editions will replace the previous one—the old editions will
be renamed.

Creating the works from print editions not protected by U.S.


copyright law means that no one owns a United States copyright in
these works, so the Foundation (and you!) can copy and distribute it
in the United States without permission and without paying copyright
royalties. Special rules, set forth in the General Terms of Use part of
this license, apply to copying and distributing Project Gutenberg™
electronic works to protect the PROJECT GUTENBERG™ concept
and trademark. Project Gutenberg is a registered trademark, and
may not be used if you charge for an eBook, except by following the
terms of the trademark license, including paying royalties for use of
the Project Gutenberg trademark. If you do not charge anything for
copies of this eBook, complying with the trademark license is very
easy. You may use this eBook for nearly any purpose such as
creation of derivative works, reports, performances and research.
Project Gutenberg eBooks may be modified and printed and given
away—you may do practically ANYTHING in the United States with
eBooks not protected by U.S. copyright law. Redistribution is subject
to the trademark license, especially commercial redistribution.

START: FULL LICENSE


THE FULL PROJECT GUTENBERG LICENSE
PLEASE READ THIS BEFORE YOU DISTRIBUTE OR USE THIS WORK

To protect the Project Gutenberg™ mission of promoting the free


distribution of electronic works, by using or distributing this work (or
any other work associated in any way with the phrase “Project
Gutenberg”), you agree to comply with all the terms of the Full
Project Gutenberg™ License available with this file or online at
www.gutenberg.org/license.

Section 1. General Terms of Use and


Redistributing Project Gutenberg™
electronic works
1.A. By reading or using any part of this Project Gutenberg™
electronic work, you indicate that you have read, understand, agree
to and accept all the terms of this license and intellectual property
(trademark/copyright) agreement. If you do not agree to abide by all
the terms of this agreement, you must cease using and return or
destroy all copies of Project Gutenberg™ electronic works in your
possession. If you paid a fee for obtaining a copy of or access to a
Project Gutenberg™ electronic work and you do not agree to be
bound by the terms of this agreement, you may obtain a refund from
the person or entity to whom you paid the fee as set forth in
paragraph 1.E.8.

1.B. “Project Gutenberg” is a registered trademark. It may only be


used on or associated in any way with an electronic work by people
who agree to be bound by the terms of this agreement. There are a
few things that you can do with most Project Gutenberg™ electronic
works even without complying with the full terms of this agreement.
See paragraph 1.C below. There are a lot of things you can do with
Project Gutenberg™ electronic works if you follow the terms of this
agreement and help preserve free future access to Project
Gutenberg™ electronic works. See paragraph 1.E below.
1.C. The Project Gutenberg Literary Archive Foundation (“the
Foundation” or PGLAF), owns a compilation copyright in the
collection of Project Gutenberg™ electronic works. Nearly all the
individual works in the collection are in the public domain in the
United States. If an individual work is unprotected by copyright law in
the United States and you are located in the United States, we do
not claim a right to prevent you from copying, distributing,
performing, displaying or creating derivative works based on the
work as long as all references to Project Gutenberg are removed. Of
course, we hope that you will support the Project Gutenberg™
mission of promoting free access to electronic works by freely
sharing Project Gutenberg™ works in compliance with the terms of
this agreement for keeping the Project Gutenberg™ name
associated with the work. You can easily comply with the terms of
this agreement by keeping this work in the same format with its
attached full Project Gutenberg™ License when you share it without
charge with others.

1.D. The copyright laws of the place where you are located also
govern what you can do with this work. Copyright laws in most
countries are in a constant state of change. If you are outside the
United States, check the laws of your country in addition to the terms
of this agreement before downloading, copying, displaying,
performing, distributing or creating derivative works based on this
work or any other Project Gutenberg™ work. The Foundation makes
no representations concerning the copyright status of any work in
any country other than the United States.

1.E. Unless you have removed all references to Project Gutenberg:

1.E.1. The following sentence, with active links to, or other


immediate access to, the full Project Gutenberg™ License must
appear prominently whenever any copy of a Project Gutenberg™
work (any work on which the phrase “Project Gutenberg” appears, or
with which the phrase “Project Gutenberg” is associated) is
accessed, displayed, performed, viewed, copied or distributed:
This eBook is for the use of anyone anywhere in the United
States and most other parts of the world at no cost and with
almost no restrictions whatsoever. You may copy it, give it away
or re-use it under the terms of the Project Gutenberg License
included with this eBook or online at www.gutenberg.org. If you
are not located in the United States, you will have to check the
laws of the country where you are located before using this
eBook.

1.E.2. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is derived


from texts not protected by U.S. copyright law (does not contain a
notice indicating that it is posted with permission of the copyright
holder), the work can be copied and distributed to anyone in the
United States without paying any fees or charges. If you are
redistributing or providing access to a work with the phrase “Project
Gutenberg” associated with or appearing on the work, you must
comply either with the requirements of paragraphs 1.E.1 through
1.E.7 or obtain permission for the use of the work and the Project
Gutenberg™ trademark as set forth in paragraphs 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.3. If an individual Project Gutenberg™ electronic work is posted


with the permission of the copyright holder, your use and distribution
must comply with both paragraphs 1.E.1 through 1.E.7 and any
additional terms imposed by the copyright holder. Additional terms
will be linked to the Project Gutenberg™ License for all works posted
with the permission of the copyright holder found at the beginning of
this work.

1.E.4. Do not unlink or detach or remove the full Project


Gutenberg™ License terms from this work, or any files containing a
part of this work or any other work associated with Project
Gutenberg™.

1.E.5. Do not copy, display, perform, distribute or redistribute this


electronic work, or any part of this electronic work, without
prominently displaying the sentence set forth in paragraph 1.E.1 with
active links or immediate access to the full terms of the Project
Gutenberg™ License.
1.E.6. You may convert to and distribute this work in any binary,
compressed, marked up, nonproprietary or proprietary form,
including any word processing or hypertext form. However, if you
provide access to or distribute copies of a Project Gutenberg™ work
in a format other than “Plain Vanilla ASCII” or other format used in
the official version posted on the official Project Gutenberg™ website
(www.gutenberg.org), you must, at no additional cost, fee or expense
to the user, provide a copy, a means of exporting a copy, or a means
of obtaining a copy upon request, of the work in its original “Plain
Vanilla ASCII” or other form. Any alternate format must include the
full Project Gutenberg™ License as specified in paragraph 1.E.1.

1.E.7. Do not charge a fee for access to, viewing, displaying,


performing, copying or distributing any Project Gutenberg™ works
unless you comply with paragraph 1.E.8 or 1.E.9.

1.E.8. You may charge a reasonable fee for copies of or providing


access to or distributing Project Gutenberg™ electronic works
provided that:

• You pay a royalty fee of 20% of the gross profits you derive from
the use of Project Gutenberg™ works calculated using the
method you already use to calculate your applicable taxes. The
fee is owed to the owner of the Project Gutenberg™ trademark,
but he has agreed to donate royalties under this paragraph to
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation. Royalty
payments must be paid within 60 days following each date on
which you prepare (or are legally required to prepare) your
periodic tax returns. Royalty payments should be clearly marked
as such and sent to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation at the address specified in Section 4, “Information
about donations to the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation.”

• You provide a full refund of any money paid by a user who


notifies you in writing (or by e-mail) within 30 days of receipt that
s/he does not agree to the terms of the full Project Gutenberg™
License. You must require such a user to return or destroy all
copies of the works possessed in a physical medium and
discontinue all use of and all access to other copies of Project
Gutenberg™ works.

• You provide, in accordance with paragraph 1.F.3, a full refund of


any money paid for a work or a replacement copy, if a defect in
the electronic work is discovered and reported to you within 90
days of receipt of the work.

• You comply with all other terms of this agreement for free
distribution of Project Gutenberg™ works.

1.E.9. If you wish to charge a fee or distribute a Project Gutenberg™


electronic work or group of works on different terms than are set
forth in this agreement, you must obtain permission in writing from
the Project Gutenberg Literary Archive Foundation, the manager of
the Project Gutenberg™ trademark. Contact the Foundation as set
forth in Section 3 below.

1.F.

1.F.1. Project Gutenberg volunteers and employees expend


considerable effort to identify, do copyright research on, transcribe
and proofread works not protected by U.S. copyright law in creating
the Project Gutenberg™ collection. Despite these efforts, Project
Gutenberg™ electronic works, and the medium on which they may
be stored, may contain “Defects,” such as, but not limited to,
incomplete, inaccurate or corrupt data, transcription errors, a
copyright or other intellectual property infringement, a defective or
damaged disk or other medium, a computer virus, or computer
codes that damage or cannot be read by your equipment.

1.F.2. LIMITED WARRANTY, DISCLAIMER OF DAMAGES - Except


for the “Right of Replacement or Refund” described in paragraph
1.F.3, the Project Gutenberg Literary Archive Foundation, the owner
of the Project Gutenberg™ trademark, and any other party
distributing a Project Gutenberg™ electronic work under this
agreement, disclaim all liability to you for damages, costs and
expenses, including legal fees. YOU AGREE THAT YOU HAVE NO
REMEDIES FOR NEGLIGENCE, STRICT LIABILITY, BREACH OF
WARRANTY OR BREACH OF CONTRACT EXCEPT THOSE
PROVIDED IN PARAGRAPH 1.F.3. YOU AGREE THAT THE
FOUNDATION, THE TRADEMARK OWNER, AND ANY
DISTRIBUTOR UNDER THIS AGREEMENT WILL NOT BE LIABLE
TO YOU FOR ACTUAL, DIRECT, INDIRECT, CONSEQUENTIAL,
PUNITIVE OR INCIDENTAL DAMAGES EVEN IF YOU GIVE
NOTICE OF THE POSSIBILITY OF SUCH DAMAGE.

1.F.3. LIMITED RIGHT OF REPLACEMENT OR REFUND - If you


discover a defect in this electronic work within 90 days of receiving it,
you can receive a refund of the money (if any) you paid for it by
sending a written explanation to the person you received the work
from. If you received the work on a physical medium, you must
return the medium with your written explanation. The person or entity
that provided you with the defective work may elect to provide a
replacement copy in lieu of a refund. If you received the work
electronically, the person or entity providing it to you may choose to
give you a second opportunity to receive the work electronically in
lieu of a refund. If the second copy is also defective, you may
demand a refund in writing without further opportunities to fix the
problem.

1.F.4. Except for the limited right of replacement or refund set forth in
paragraph 1.F.3, this work is provided to you ‘AS-IS’, WITH NO
OTHER WARRANTIES OF ANY KIND, EXPRESS OR IMPLIED,
INCLUDING BUT NOT LIMITED TO WARRANTIES OF
MERCHANTABILITY OR FITNESS FOR ANY PURPOSE.

1.F.5. Some states do not allow disclaimers of certain implied


warranties or the exclusion or limitation of certain types of damages.
If any disclaimer or limitation set forth in this agreement violates the
law of the state applicable to this agreement, the agreement shall be
interpreted to make the maximum disclaimer or limitation permitted
by the applicable state law. The invalidity or unenforceability of any
provision of this agreement shall not void the remaining provisions.

1.F.6. INDEMNITY - You agree to indemnify and hold the


Foundation, the trademark owner, any agent or employee of the
Foundation, anyone providing copies of Project Gutenberg™
electronic works in accordance with this agreement, and any
volunteers associated with the production, promotion and distribution
of Project Gutenberg™ electronic works, harmless from all liability,
costs and expenses, including legal fees, that arise directly or
indirectly from any of the following which you do or cause to occur:
(a) distribution of this or any Project Gutenberg™ work, (b)
alteration, modification, or additions or deletions to any Project
Gutenberg™ work, and (c) any Defect you cause.

Section 2. Information about the Mission of


Project Gutenberg™
Project Gutenberg™ is synonymous with the free distribution of
electronic works in formats readable by the widest variety of
computers including obsolete, old, middle-aged and new computers.
It exists because of the efforts of hundreds of volunteers and
donations from people in all walks of life.

Volunteers and financial support to provide volunteers with the


assistance they need are critical to reaching Project Gutenberg™’s
goals and ensuring that the Project Gutenberg™ collection will
remain freely available for generations to come. In 2001, the Project
Gutenberg Literary Archive Foundation was created to provide a
secure and permanent future for Project Gutenberg™ and future
generations. To learn more about the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation and how your efforts and donations can help,
see Sections 3 and 4 and the Foundation information page at
www.gutenberg.org.
Section 3. Information about the Project
Gutenberg Literary Archive Foundation
The Project Gutenberg Literary Archive Foundation is a non-profit
501(c)(3) educational corporation organized under the laws of the
state of Mississippi and granted tax exempt status by the Internal
Revenue Service. The Foundation’s EIN or federal tax identification
number is 64-6221541. Contributions to the Project Gutenberg
Literary Archive Foundation are tax deductible to the full extent
permitted by U.S. federal laws and your state’s laws.

The Foundation’s business office is located at 809 North 1500 West,


Salt Lake City, UT 84116, (801) 596-1887. Email contact links and up
to date contact information can be found at the Foundation’s website
and official page at www.gutenberg.org/contact

Section 4. Information about Donations to


the Project Gutenberg Literary Archive
Foundation
Project Gutenberg™ depends upon and cannot survive without
widespread public support and donations to carry out its mission of
increasing the number of public domain and licensed works that can
be freely distributed in machine-readable form accessible by the
widest array of equipment including outdated equipment. Many small
donations ($1 to $5,000) are particularly important to maintaining tax
exempt status with the IRS.

The Foundation is committed to complying with the laws regulating


charities and charitable donations in all 50 states of the United
States. Compliance requirements are not uniform and it takes a
considerable effort, much paperwork and many fees to meet and
keep up with these requirements. We do not solicit donations in
locations where we have not received written confirmation of
compliance. To SEND DONATIONS or determine the status of
compliance for any particular state visit www.gutenberg.org/donate.

While we cannot and do not solicit contributions from states where


we have not met the solicitation requirements, we know of no
prohibition against accepting unsolicited donations from donors in
such states who approach us with offers to donate.

International donations are gratefully accepted, but we cannot make


any statements concerning tax treatment of donations received from
outside the United States. U.S. laws alone swamp our small staff.

Please check the Project Gutenberg web pages for current donation
methods and addresses. Donations are accepted in a number of
other ways including checks, online payments and credit card
donations. To donate, please visit: www.gutenberg.org/donate.

Section 5. General Information About Project


Gutenberg™ electronic works
Professor Michael S. Hart was the originator of the Project
Gutenberg™ concept of a library of electronic works that could be
freely shared with anyone. For forty years, he produced and
distributed Project Gutenberg™ eBooks with only a loose network of
volunteer support.

Project Gutenberg™ eBooks are often created from several printed


editions, all of which are confirmed as not protected by copyright in
the U.S. unless a copyright notice is included. Thus, we do not
necessarily keep eBooks in compliance with any particular paper
edition.

Most people start at our website which has the main PG search
facility: www.gutenberg.org.

This website includes information about Project Gutenberg™,


including how to make donations to the Project Gutenberg Literary
Archive Foundation, how to help produce our new eBooks, and how
to subscribe to our email newsletter to hear about new eBooks.

You might also like