Deneyimlerimize dayanarak, çeviri, redaksiyon ve düzelti/son okuma faaliyetleri
çerçevesinde, dikkat etmemiz gereken bazı çalışma ve yazım kurallarını kaleme almayı uygun bulduk. Bunlar bir metinde gözetilmesi gereken kurallardır. Bunları hazırlarken tek bir kaynağa bağlı kalmadık, tamamen deneyimlere dayandık. Bazılarını çeşitli gramer kitaplarında bulabilirsiniz. Ama hepsini tek bir kitapta bulamazsınız. Bu deneysel bir çalışmadır. Zenginleştirilmeye ve tartışılmaya muhtaçtır. Bu yüzden bu kurallar demetine katkıda bulunabilirsiniz; bunları eleştirebilirsiniz, tartışabilirsiniz. Ama ortak bir dil tutturma ve belli bir metin disiplini sağlama açısından, birbirimizi aksine ikna etmedikçe, bu kurallar geçerli kurallarımızdır. Sevgili arkadaşlarım, çevirmenden başlayarak, bir metinde bırakılan, ihmal edilen, önemsenmeyen her şey yığılarak son okumaya kadar gelir. Üç aşamayı da (çeviri, redaksiyon, son okuma/düzelti) geçip elimize gelmiş bir metinde eksiklik, hata, ihmal ve özensizlik görülmesi halinde, kitabın basılmayacağı kesin olduğuna göre, süreç tersine işlemeye başlayacaktır. Biliyorsunuz, metinlerle uğraşmak çok zor bir iştir. Yapılan hatalar kalıcıdır; peşinizi bırakmaz. Ne olursanız olun ama bir metin söz konusu olduğunda, kendinize aşırı güvenmeyin. Sözcüklerin birleşik ya da ayrı yazılması, “tüm ‘şey’ kelimeleri ayrı yazılır” gibi birkaç istisna dışında, belli bir mantık kuralına göre işlemez. Dolayısıyla, kuşku duyulan her durumda kılavuza başvurmak gerekir. Şimdi bir takım kuralları, belli bir önem sırası gözetmeksizin, alt alta yazacağım. Bir kelime farklı ya da yanlış yazılmışsa veyahut şapka vs. atılacaksa bunu bütün metin boyunca takip etmek zordur. Emin olmak istiyorsak not alıp tarama yapacağız. Metin kağıt çıkış halindeyse, redaktör arkadaşlar mutlaka not düşüp, yapılacak taramaları belirtmelidir. Türkçe’de, zorunlu haller dışında, tek tire (-) kullanmaktan kaçınmak gerekir. Çeviri metinlerde tireler virgül, noktalı virgül, tireli kısımları metnin içine yedirme gibi yollarla kaldırılsa iyi olur. Bu bir tavsiyedir. Bu tür müdahaleler, metin akışını sekteye uğratma pahasına yapılmamalıdır. Bir konuşma tırnak (“) içine alınmışsa, konuşma bitip tırnağı kapatırken virgül kullanmıyoruz. Yani “…xxx,” yanlış. Tek tırnağı (‘)ancak ve ancak çift tırnak içinde ikinci bir tırnak kullanmak gerektiğinde kullanıyoruz. En fazla yanlışa düşülen imla işaretlerinden biri de noktalı virgüldür (;). Ancak, fakat, çünkü, ve, ne var ki, bu nedenle, bununla birlikte vb. bağlaçlar söz konusu olduğunda, eğer cümle/tümce kısa ve akıcı değilse, yön değiştiriyorsa, açıklamalara giriyorsa, bu bağlaçların önüne bir işaret konulması halinde, bu işaret sanılanın aksine virgül değil noktalı virgül olmalıdır. İki noktaya (:) gelince: Bir tümceden ya da sözcükten sonra bir açıklama yapılacaksa iki noktayı kullanırız. İki noktadan sonra, şayet açıklama bağımsız bir tümceyle başlıyorsa, ilk harf büyük yazılır; tek tek örnekler sıralanıyorsa, küçük harf kullanılır. Kısaltmalardaki kesme iminden sonra gelen ekler, kısaltmanın açılımına değil, doğrudan okunuşuna uygun olarak konulacaktır. Buna saatler de dahildir. Örneğin: IMF’nin, TBMM’ye, 11.00’da. Özellikle bir vurgu gerekmiyorsa, aynı yüklemi tekrarlamaya gerek yoktur. Örneğin: Ayşe güzeldir; Fatma da. Ay adları belli bir tarih söz konusuysa büyük yazılır. Gerek… gerekse değil, gerek…. gerek doğrudur. Aynı şekilde, ister… isterse değil, ister… ister. Çevirilerde imla işaretleri hangi dile çevrilmişse o dilin kurallarına göre kullanılmalıdır. Asıl olan kurulan yeni tümcedir/cümledir, yani imla çevrilmez. Yine çevirilerde özel isimlerin çevrilmesinde büyük harf kullanımı çevrilen dile göre yapılmalıdır, bu konuda yaygın hatalar oluyor. Örneğin, Van Gölü. G büyük. Kesme iminde ikileme çok sık düşülen kullanımlardan biri şudur: Doğu’nun Parisi değil, biz Doğu’nun Paris’i diyoruz. Özne yüklem uyumu yine Türkçe kurallara göre olmalıdır. Eğer çoğul özne söz konusuyla, çoğul içindeki her bir tekil öznenin aynı fiili yaptığını vurgulamak istemiyorsak, yüklem tekil olur. Örneğin: “Ayşe ve Ahmet geldiler” değil, “Ayşe ve Ahmet geldi.” “Birçoğu inanıyorlardı” değil, “Birçoğu inanıyordu.” Yine İngilizce’deki gibi “beş kalemler” değil, “beş kalem”; “birçok kalemler” değil, “birçok kalem.” Satır sonuna kesme imi (‘) ile tire (-) denk geliyorsa, yalnızca kesme işaretini kullanıyoruz. Deyimler ve atasözlerinin kullanımına genelde dikkat edilmiyor; özellikle genç arkadaşlar bu konuda çok yanlış yapıyor. Bu konuda ve genelde her zaman kuşku duyulduğunda mutlaka sözlüğe başvurulmalıdır. Yapmak, etmek, olmak gibi fiillerin kullanımına dikkat edilmeli; ve bu fiillerin aynı cümle içinde tekrarlarından kaçınılmalıdır. Biz dillerde ekleri ayırıyoruz. Örneğin: İngilizce’nin. Nijat Özon’un imla kılavuzunu kullanıyoruz. Bu söylenenlerin büyük kısmı zaten o kitabın başında var. İnceltme ya da uzatma, nam-ı diğer şapka imi de bu kılavuza göre kullanılmalıdır. Dergi, gazete, kitap, broşür gibi eser isimlerini italik olarak yazıyoruz. Metin içindeki yabancı dilde sözcükleri italik olarak yazıyoruz. Dilimize yerleşmiş yabancı kökenli sözcükleri italik yapmıyoruz. Özel isimlerin kullanımındaki genel uygulama: Kitap adları: Metinde karşınıza ilk çıktığı yerde kitabın orijinal adını italik olarak yazıyoruz; sonra bu kitabın Türkçe çevirisi var mı diye araştırıp, varsa yayıma hazırlayanın notu (y.h.n.) olarak, sayfa altında tam referans veriyoruz. Daha sonra tüm metin boyunca Türkçe çevirisini, italik olarak kullanıyoruz. NOT: Türkçe çeviriler için www.ideefixe.com ve www.pandora.com.tr gibi sitelere, eski çeviriler için Milli Kütüphane arşivinin veritabanına ve Ana Britannica ile Meydan Larousse’a bakıyoruz. Türkçe çeviri hiçbir yerde bulunamamışsa, eserin adını orijinal haliyle italik bırakıyoruz. Mümkün olduğunca eser adlarını orijinal dilinde (Almanca, Fransızca, İtalyanca vs.) veriyoruz. Şayet elimizdeki kitap İngilizce ise ve örneğin Almanca bir eser İngilizce adıyla anılıyorsa ve kitabın referansı, sayfa numaraları vs. o İngilizce çeviriye göreyse, İngilizce adı saklıyoruz. Öyle değilse, orijinal eser adını araştırıp bulmaya çalışıyoruz. Türkçe çevirisi bulunmayan eser adının, metnin anlaşılması açısından, çevrilmesi elzemse, orijinal adının yanına köşeli parantez içinde Türkçe çevirisi yazılabilir. Film adları: Yine araştırıyoruz, film Türkiye’de hangi adla biliniyor diye. Bulmuşsak şöyle veriyoruz: All Quite on the Western Front [Batı Yakasında Yeni Bir Şey Yok] Bulamamışsak yine orijinal italik bırakıyoruz. Resim, Heykel, vs. adları: Yine Ana Britannica’dan, sanat referans kitaplarından (Gombrich’in Sanatın Öyküsü vs. gibi) araştırıp kabul gören Türkçesini italik kullanıyoruz. Bulamamışsak biz Türkçeleştirip öyle kullanıyoruz. NOT: Bir albümün içindeki şarkı adı tırnakla; şiir kitabındaki bir şiir tırnakla, makale adı tırnakla veriliyor (yine hepsinin Türkçesi var mı diye araştırmak gereklidir; şarkı adları genelde kendi dillerinde biliniyor, kimi şiirlerin çevirileri bulunabiliyor). Kişi ve Yer adları: En başta Ana Britannica, Kitabı Mukaddes, A.Erhat Mitoloji Sözlüğü gibi referanslardaki yazımları benimsiyoruz. (NOT: Yunanlıların adlarının Latince değil, Yunanca versiyonlarını tercih ediyoruz). Bunları mutlaka araştırıyoruz. Rusça, Japonca, Arapça gibi dillerdeki adların Türkçe transkripsiyonlarını kullanıyoruz. Örnek: St. Augustine değil Aziz Augustinus, St. Paul değil Aziz Pavlus (Kutsal Kitabın yeni çevirisi) ya da Aziz Pavlos (eski çeviri) Pliny değil Plinius, Papa Gregory X. değil, Papa X. Gregorius vs gibi...
(Yukarıda belirtilen hususlar, özel isim Türkçeleştirmelerine dair genel kurallar
olarak anlaşılmalıdır. Elbette, çevirmen arkadaşlar her metin özelinde o metindeki Türkçeleştirme oranlarını tayin etmekte özgürdür. Popülerlik oranı arttıkça, başka bir ifadeyle okur kitlesi genişledikçe Türkçeleştirme oranı da artacaktır. Yabancı özel isimlerin ne oranda Türkçeleştirileceği ağırlıklı olarak çevirmenin bilgisine ve sezgisine kalmış bir meseledir.) Dipnotların, baştan sona başka bir sistem kullanılmadığı takdirde, aşağıdaki şekilde yazılmasına dikkat ediyoruz: a) Yazar adı soyadı, kitap adı, yayınevi, basıldığı şehir, yayın tarihi, cilt numarası/baskı numarası, sayfa numarası (s.). b) Yazar adı soyadı, “makale adı”, yayın organının adı, sayı/cilt numarası, sayfa numarası (s.). c) Yazar adı soyadı, “makale adı”, yazar/derleyen/editör adı, kitap adı, yayınevi, yayın tarihi içinde, sayfa numarası (s.) d) Dipnotların sonuna (ç.n.) ya da (y.h.n.)şeklinde Türkçe referans veriyoruz. Alıntıları Türkçe çeviriden yapıyorsak, sayfa numaralarını o çevirinin sayfa numaraları olarak veriyoruz. Metne çevirmenin eklediği herhangi bir ya da birkaç sözcük, açıklama vs., yazarın kendi notlarından ayırmak amacıyla, köşeli parantez “ [ ]” içinde verilmelidir. Dipnotlar (çevirmene uyarı): Çevirmen orijinal kitabın dipnotlarını dipnotun olduğu sözcüğün sonuna MS Word programlarındaki Ekle/Başvuru/Dipnot komutlarını izleyerek koymalıdır. Şayet çevirmen ya da yayıma hazırlayan arkadaş kendi notunu koymak istiyorsa, yine aynı komutları izleyerek, ancak bu defa not konacak sözcüğün sonuna (*) işareti koyarak yazmalıdır. Yine yer adlarının kullanımında, yabancı dillerdeki orijinal haller tercih edilmelidir; ancak Türkçe’de kabul edilmiş bir yaygın kullanım varsa, mekân isimleri, coğrafi yerler çevrilmeli, onun dışındakiler orijinal halleriyle bırakılmalıdır.