Emir Mi Tavsiye Mi

You might also like

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 34

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU

PEYGAMBERİMİZ
VE AİLE
2 1 - 2 4 K A S I M 2 0 1 9 • A N TA LYA

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 3 29.06.2021 10:31:11


Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları: 1934
İlmi Eserler: 263
Genel Koordinatör
Prof. Dr. Huriye Martı
Yayın Yönetmeni
Doç. Dr. Fatih Kurt
Koordinatör
Bünyamin Kahraman
Tashih
Ramazan Özalpdemir
Kapak Tasarım
Emre Yıldız
Grafik & Tasarım
Mücella Tekin
Emre Yıldız
Baskı
Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi
(0312) 354 91 31
1. Baskı, Ankara 2021
ISBN 978-625-7779-96-8
2021-06-Y-0003-1934
Sertifika No: 12930
Eser İnceleme Komisyonu Kararı: 15.12.2020/97

© Diyanet İşleri Başkanlığı


İletişim
Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü
Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı
Tel: (0 312) 295 72 93 - 94
Faks: (0 312) 284 72 88
e-posta: diniyayinlar@diyanet.gov.tr

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 2 29.06.2021 10:31:11


HZ. PEYGAMBER’İN ÇÖZÜME
KAVUŞTURDUĞU BOŞANMA OLAYLARI
Dr. Öğretim Üyesi Ayşe GÜLTEKİN*

ÖZET
Kur’an-ı Kerim’de hem ilk Peygamber Hz. Adem hem de Hz. İbrahim,
Hz. Musa, Hz. Yakub, Hz. Yusuf vb. diğer peygamberlerin hayatı anlatıl-
maktadır. Bu anlatımlarda peygamberlerin tevhid mücadelesi yanında aile
hayatlarıyla ilgili detaylara da yer verilmektedir.
İslam’da evlilik insan fıtratına uygun, yerilen değil teşvik edilen bir
uygulama olarak dikkat çekmektedir. Evliliklerde eşler ayrılmama, ölene
kadar beraber bir ömür geçirme kastıyla bir araya gelirler. Ancak evliliğin
yürütülemediği durumlarda Hz. Peygamber tarafından “Allahu Teâlâ’ya en
sevimsiz gelen helal” olarak nitelenen boşanma kaçınılamaz bir son olarak
karşımıza çıkar.
Yüce Allah Hz. Peygamber’in biz mü’minler için “üsve-i hasene” (en
güzel örnek) olduğunu açıkça beyan eder. Bundan dolayı Müslümanlar
ibadet, ahlak, ticaret vb. bütün uygulamalarda Hz. Peygamber’i örnek al-
dıkları gibi, evliliklerinde de, evliliklerini yürütemeyip boşandıklarında da
Hz. Peygamber’i örnek almak durumundadırlar. Hadis kitaplarında yer alan
“Kitâbü’t-Talâk” bölümlerini incelemek, Hz. Peygamber’in boşanma problem-
leri karşısındaki tavrını öğrenmemizi sağlaması ve karşılaşılan problemlere
nasıl çözüm bulunabileceğinin ortaya konulması açısından bizlere önemli
katkılar sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kütübü Sitte, Kitabü’t-Talak, Hadis, Hz. Peygamber,
Boşanma, Çözüm.

* Uşak Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

843

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 843 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

THE EVENTS OF THE DIVORCE RESOLVED BY THE


PROPHET
Abstract
In the Holy Quran, the life of the first Prophet Adam, as well as the life
of Prophet Ibrahim, Moses, Jacob, Yusuf etc., is described. In these narratives,
family lives of prophets’ take place as well as details of their struggle in the
cause of monotheism.
In Islam, the marriage is suitable for human nature, and is an encoura-
ged practice, not humiliated. When two people are married, spouses come
together with the intent of not to divorce and to spend a life together until
they die. However, divorce, which the Prophet describes as the most unpo-
pular halal according to Allah Teala, may be an inevitable end in the case
of troublous marriages.
Allah Almighty explicitly declares that the Prophet is the best example
for us believers. Therefore, Muslims, in case of divorce, have to take the
Prophet as a model, as well as they tread in Prophet’s footsteps in all their
practices such as worships, morality, trade etc. To examine the chapters of
“Kitâb al-Talâq” in Hadith books will enable us to learn the attitude of the
Prophet against divorce problems and provide important contributions to
us in revealing how to find solutions to the encountered problems.
Keywords: Kutub al-Sittah, Kitâb al-Talâq, Hadith, The Prophet,
Divorce, Solution.

KÜTÜBÜ SİTTE RİVAYETLERİNE GÖRE


HZ. PEYGAMBER’İN ÇÖZÜME KAVUŞTURDUĞU
BOŞANMA OLAYLARI
İlk Peygamber olan Hz. Âdem ve ona eş ve arkadaş olarak yaratılan
Havva aynı zamanda dünya üzerinde kurulan ilk ailenin ve kendilerinden
sonra kurulacak ailelerin temelini oluştururlar. Hz. Âdem’den itibaren
gönderilen Peygamberlerin evli ve çoluk çocuk sahibi olmaları, aile sahibi
olmanın insan fıtratına uygun bir davranış olduğunu ortaya koymaktadır.
Cenâb-ı Hak bir yandan evliliğin “Mîsâk-ı Ğalîz”, ağır bir sorumluluk
olduğunu hatırlatırken, (Nisâ, 4/21) diğer yandan insanları evlenmeye ve ev-
lendirmeye teşvik etmektedir. (Nûr, 24/32) Evlilik dünya hayatının sıkıntılarına
karşı kişileri daha donanımlı hale getirmekte, eşler arasındaki işbirliği, yükleri

844

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 844 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

ve sorumlulukları hafifletmekte, aile yuvasında yetiştirilen çocuklar sayesin-


de neslin devamı sağlanmaktadır. Ahlaki ve duygusal yönden birbirlerinin
ihtiyaçlarını karşılayan, sorumluluk bilinciyle hareket eden eşler arasında
oluşan sevgi ve merhameti varlığına delil gösteren Allah, bunun, üzerinde
iyi düşünülüp ibret alınması gereken bir durum olduğunu açıklamaktadır.
(Rûm, 30/ 21)

Hz. Peygamber’in “sünnetim”1 diye tanımladığı evlilikte aslolan, eşlerin


hem dünya hayatının tamamında hem de ahirette birbirlerine eş olmayı
sürdürmeleridir. Ancak işler her zaman istendiği gibi gitmeyebilir, kurulan
evliliklerde sıkıntılar, anlaşmazlıklar baş gösterebilir ve eşler arasındaki ça-
tışmalar aile hayatının devamını tehlikeye sokabilir. Evliliklerinde istediği
huzuru bulamayan kimselerin hemen boşanma yoluna gitmemeleri, evliliğin
sıkıntılı yanları yanında kendilerine sağladığı faydayı da göz ardı etmemeleri
Kur’an’ın tavsiyesidir. “Eğer eşlerinizden hoşlanmadıysanız, biliniz ki Allah
hoşlanmadığınız şeyde sizin için birçok hayırlar takdir etmiş olabilir” (Nisa,
4/19) ayeti erkeklere hitap etmekle beraber, her iki cinse de evlilikte hayal
ettiklerinin her zaman yüzde yüz gerçekleşemeyeceğini hatırlatmakta, bu
durumda tarafların boşanma kararı vermekte acele etmemelerini tavsiye edip
evlilikte katlanılan bazı sıkıntıların ileride tahmin edemeyecekleri iyiliklere ve
hayırlara sebep olabileceğini vurgulamaktadır. Eşlerin evliliği devam ettirme
yönündeki çabalarının yetersiz olması durumunda ailelerin ve akrabaların
devreye girmesini tavsiye eden Cenâb-ı Hak samimiyetle eşlerin arasını dü-
zeltmeye çalışan aile büyüklerinin problemlerin çözümünde ve boşanmanın
engellenmesinde başarılı olacaklarını haber vermektedir. (Nisa, 4/35)
Evliliği kurtarmak için tüm çareler denenip ortak bir hayatın yürütüle-
meyeceği anlaşılınca Allah’ın en hoşlanmadığı helal de olsa boşanma devreye
girmektedir. Müslüman evlenirken İslam’ın koyduğu kurallara uyduğu gibi,
boşanırken de Kur’an ve sünnetin belirlediği esaslara uymalı ve üzerine düşen
sorumlulukları yerine getirmelidir. Ancak zamanımızda da artarak devam
eden boşanmalarda tarafların birbirlerinin hak ve hukukunu gözetmedikleri,
boşanma öncesi, boşanma anı ve boşanma sonrasında İslam’ın emrettiği hu-
susları göz ardı ettikleri bir vâkıadır. Bu çalışmada Kütübü Sitte’de yer alan
Talak Bölümündeki hadisler taranarak Hz. Peygamber’in müdahale ettiği,
çözüme kavuşturduğu, tavsiyede bulunduğu boşanma hadiseleri incelenecek,

1 Buhârî, “Nikâh”, 1; Müslim, “Nikâh”, 5; Nesâî, “Nikâh”, 4; İbn Mâce, “Nikâh”, 1.

845

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 845 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

modern çağın en büyük sorunlarından birisi olan boşanma konusunda sünnete


uygun davranışların neler olduğu tesbit edilmeye çalışılacaktır.

Kütübü Sitte’ye Göre Hz. Peygamber’in Çözüme


Kavuşturduğu Boşanma Olayları
Kütübü Sitte’nin tamamında Talak Bölümleri yer almakta ve bu bö-
lümlerde diğer konular yanında Hz. Peygamber’e intikal ettirilen boşanma
olaylarına ve Hz. Peygamber’in bu konuları nasıl çözüme kavuşturduğuna
yer verilmektedir. Tebliğimizin konusu Talak Bölümlerinde yer alan boşanma
olaylarıyla sınırlıdır. Tesbitimize göre Abdullah b. Ömer’in eşini hayızlı iken
boşaması, Fâtıma bint Kays ve Berîre’nin boşanma olayları isim zikredilerek
yer verilen boşanma olaylarıdır. Bunun dışında Hz. Peygamber’e intikal
ettirilmiş ve onun tarafından çözüme kavuşturulmuş liân, zıhâr ve muhâlea
olayları da incelenecek örnekler arasındadır.
1- Abdullah b. Ömer’in Karısını Hayızlı İken Boşaması
Abdullah b. Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre o, karısını Rasulullah
(s.a.v.) döneminde hayızlıyken boşamıştı. (Babası) Ömer b. Hattab (r.a.)
Rasulullah (s.a.v.)’e bu durumu sordu. Rasulullah (s.a.v.) de: “Ona(oğluna)
emret de karısına dönsün. Sonra hayızdan temizleninceye kadar, sonra
hayız olup bir daha temizleninceye kadar onu tutsun (boşamasın). Daha
sonra isterse onu nikâhında tutsun, isterse ona dokunmadan (onunla cinsi
beraberlik yaşamadan) boşasın. İşte Yüce Allah’ın kadınların boşanmalarını
emir buyurduğu iddet budur” dedi.2 İbn Ömer “Bunun üzerine ben karıma
döndüm. Yapmış olduğum boşama da kadın için bir boşama sayıldı.” demekte,
başka bir rivayette ise İbn Ömer’e “Bu talâkı hesaba katıyor musun?” diye
soru sorulduğu, İbn Ömer’in bu soru üzerine “Ne demek, elbette.” dediği
nakledilmektedir.3
Tirmizi “Sünnete Uygun Boşama Şekli” başlığı altında İbn Ömer ha-
disine yer vermekte ve bu hadisin İbn Ömer vasıtasıyla değişik şekillerde
de rivâyet edildiğini söyleyerek hadis hakkında şu değerlendirmeyi yap-
maktadır: “Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden ilim

2 Buhârî, “Talâk”, 1, 2.
3 Müslim, “Talâk”, 7, 11, 12. Abdullah b. Ömer’in eşini boşaması hakkındaki ri-
vayetler hakkında bkz. Buhârî, “Talâk”, 1, 2, 44, 45; Müslim, “Talâk”,1-14; Ebû
Dâvûd, “Talâk”, 4; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 1; Nesâî, “Talâk”, 1-6, 76; İbn Mâce,
“Talâk”, 2.

846

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 846 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve şöyle derler: “Sünnet


olan boşama şekli kadının temizliği anında ve cinsi münasebet olmaksızın
yapılan boşamadır.” Bazı ilim adamları, “Koca kadını temizlik döneminde
iken üç talakla boşarsa, bu da sünnete uygun sayılır.” demektedirler. Şâfii
ve Ahmed b. Hanbel’in görüşü budur. Bazı ilim adamları da şöyle demek-
tedirler: “Üç talakı aynı anda kullanarak boşamak sünnete uygun değildir,
kadın her temizlik döneminde tek talak verilerek boşanmalıdır.” Bu Süfyân
es-Sevrî ve İshâk’ın görüşüdür. “Hamile kadının boşanması konusunda ise
ilim adamları “Koca dilediği zaman karısını boşayabilir.” demektedirler. Bu
Şâfiî, Ahmed ve İshâk’ın görüşüdür. Kimi ilim adamları ise: “Her ayda bir
talak vermek suretiyle boşayabilir.” görüşündedirler.”4
İbn Mace İbn Ömer hadisini naklettikten sonra konuyla ilgili Abdullah
b. Mes‘ûd’un şu sözlerine de yer vermektedir:
“Koca karısını her temizlik hâlinde onunla cinsel beraberlikte bulun-
madan bir talâkla boşar. Kadın üçüncü kez temizlenince, yine onunla cinsel
beraberlik yaşamadan kocası onu son bir talâkla boşar. Bu son boşamadan
sonra iddet olarak kadına bir kere aybaşı âdeti görmesi gerekir. Yâni bir kere
hayız görüp temizlenince iddeti bitmiş olur.”5
Buhârî’nin konuyla ilgili olarak Talak bölümünün girişinde işaret ettiği
ayet Talak Sûresinin ilk ayetidir ve Cenâb-ı Hak bu âyette şöyle buyurmak-
tadır: “Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğinizde, onları iddetlerini
dikkate alarak (temizlik hâlinde) boşayın ve iddeti sayın. Rabbiniz olan
Allah’a karşı gelmekten sakının. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları hariç onları
(iddet bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.
Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine
zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya çı-
karır.” Buhârî ayetin ardından ayette geçen “İddeti sayın” kelimesine açıklık
getirmekte ve “Sünnete uygun olan boşama, kocanın eşini adet dönemi
bitip temizlenmişken cinsi münasebette bulunmadan boşaması ve buna iki
kişiyi şahit tutmasıdır.” açıklamasını yapmaktadır. Âyetten ve İbn Ömer’in
eşini boşaması ile ilgili rivayetlerden anlaşıldığına göre erkek hanımını adet
görürken boşamamalı, adet döneminin sona ermesini beklemeli ve boşama
işlemini temizlik döneminde gerçekleştirmelidir. Hadiste her temizlik dö-

4 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 1.


5 İbn Mâce, “Talâk”, 2.

847

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 847 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

neminde bir boşama hakkının kullanmasının tavsiye edilmesi, boşanmanın


aceleyle verilmemesi gereken bir karar olduğuna işaret etmektedir.
Adet döneminde şizofreni, panik atak vb. pek çok ruhsal bozukluk şid-
detlenmekte, depresyon yoğunlaşmakta, migren, astım, epilepsi gibi pek çok
bedensel hastalığın adet öncesi ve adet esnasında kötüleştiği bilinmektedir.6
Adet öncesi ve adet esnasında yaşanan duygu durum bozuklukları kadını
daha öfkeli, daha hassas ve kırılgan hale getirebilir ve bu durum eşler ara-
sında gereksiz tartışmaların yaşanmasına sebep olabilir. Hz. Peygamber bu
sebeplerden dolayı kadının hayızlıyken boşanmasını doğru bulmamış ve İbn
Ömer’e eşine dönmesini emretmiştir. Temizlik döneminde kadınla beraber
olmadan boşanma hakkının kullanılmasının emredilmesi ise, erkeğin eşiyle
beraber olmaya ihtiyaç hissettiği anda durumunu ve bu evliliği sona erdirme
kararını yeniden gözden geçirmesi içindir. Temizlik döneminin başında eşiyle
beraber olan erkek ise, eşine bir müddet ihtiyaç hissetmeyecek, eşine ihtiyaç
duyduğunda ise boşama hakkını kullandığı için iş işten geçmiş olacaktır.
Boşanma yetkisini elinde bulunduran erkeğin bu yetkiyi kullanma şekli
ve evliliği sona erdirip erdirmemesi yönünden kısımlara ayrılan talak, erkeğin
Kur’an ve sünnete uygun olarak boşama yapıp yapmamasına göre sünnî ve
bid‘î talâk şeklinde, evliliği hemen sona erdirip erdirmemesi yönünden ise
bâin ve ric‘î talâk olmak üzere ikişer gruba ayrılmaktadır. Kur’an ve sünnete
uygun olarak yapılıp sünnî adını alan talakta alimlerin çoğunluğuna göre şu
şartların bulunması gerekir:
Kadın hayız halinde iken boşanmamalı,
Boşamanın yapılacağı temizlik döneminde erkek eşiyle cinsel münase-
bette bulunmamalı,
Boşama hakkının sadece bir tanesi kullanılmalı ve bu boşama geri dö-
nüşe imkan tanımalı,
Boşandığı için iddet bekleyen kadın bu süre içerisinde ikinci kez bo-
şanmamalıdır.7

6 Füsun Akdeniz, Figen Karadağ, “Adet Döngüsünün Duygudurum Bozuklukları


Üzerine Etkisi Var mıdır?”, Türk Psikiyatri Dergisi 17/4 (2006): 296-304.
7 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid ve nihâyetü’l-muktesid, trc: Ahmed Meylânî (İs-
tanbul: Beyan Yayınları, 1991), 3: 27-29; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, trc: Tayyar
Tekin (İstanbul: Pınar Yayınları, 1987), 3: 100-102; Ömer Nasuhi Bilmen, Hu-
kuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu (İstanbul: Bilmen Yayınevi, 1985),
2: 210-212.

848

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 848 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

Kur’an ve sünnette belirtilen esaslara uygun olmayan boşamaya ise “bid‘î


talâk” adı verilmektedir. Bu tarife göre şu boşamalar bid‘î talak kapsamındadır:
Kadını hayızlı iken (adet döneminde) boşama,
Kadını adeti bitip temizlik dönemine girildiğinde cinsel münasebetten
sonra boşama,
Kadını bir temizlik döneminde veya bir mecliste birden fazla boşama.8
Kocanın yeni bir nikâha ve mehre gerek olmadan boşadığı eşine iddet
süresi içerisinde yeniden dönmesine imkan veren talak, ric‘î talak,9olarak
isimlendirilmektedir. Ric‘î talak kocaya boşanma kararını gözden geçirme
ve evliliği devam ettirme imkânı tanıdığı için tavsiye edilmekte ve böylelikle
erkeğin bir anlık öfkeyle evliliği bitirmesinin önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
Ric‘i talakla boşanan kadın özel bir sebep yoksa iddetini kocasının evinde
geçirmekte, aynı ortamı paylaşan çiftlerin süreç içinde kusur ve ihmallerini
gözden geçirerek, konuşup anlaşarak problemlerini çözmeleri ve evliliğe
devam kararı almaları umulmaktadır.
Geri dönüşe imkân tanımayan nikâh ise bâin talak olarak isimlendiril-
mekte, birinci veya ikinci boşama sonrasında iddet müddeti bittikten sonra
eşler arasındaki ayrılık yeni bir nikâh ve mehirle geri dönüşe imkân tanıdığı
için bu boşama beynûnet-i suğra, üçüncü boşamadan sonra yeniden dönüş
imkânı kalmadığı için bu ayrılık beynûnet-i kübrâ diye isimlendirilmektedir.
Bâin talakın hukuki sonuçlarına göre boşama ile evlilik bağı kesin olarak
sona ermekte, birinci ve ikinci boşamalardan sonra talâk sayısı eksilmesine
rağmen, koca eşine geri dönmek istediğinde yeni bir mehir belirlenip tekrar
nikâh akdi yapıldığında evliliğin devamı mümkün olmaktadır. Üçüncü talakın
kullanılması durumunda ise şartlar daha da ağırlaşmaktadır. Bu durumda
kadın meşru bir evlilik yapıp boşanmadıkça veya kocası ölmedikçe tarafların
yeniden evlenmeleri mümkün değildir. Rifâa el- Kurazî’nin karısı Rasulullah’a
gelmiş, Rifâa’nın kendisini kesin olarak boşadığını, bu boşamadan sonra
Abdurrahman b. Zübeyr el-Kurazî ile evlendiğini, ancak Abdurrahman’ın
iktidarsız olduğunu ve aralarında cinsi münasebet yaşanmadığını söyleyip
ilk kocasına helal olup olmayacağını sormuştu. Hz. Peygamber’in kadına,

8 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, 3:29-31; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, 3:102-103;


Hayrettin Karaman, Mukâyeseli İslam Hukuku (İstanbul: Nesil Yayınları, 1991),
1:305.
9 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, 3:23; Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, 3:109; Hayrettin
Karaman, Mukâyeseli İslam Hukuku, 1:303.

849

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 849 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

ikinci kocasıyla aralarında cinsi münasebet yaşanmadıkça ilk kocasına helal


olamayacağını söylemesi, bu konuda verilen hükümlere dayanak oluşturan
hadislerdendir.10 Bain talakla yapılan boşamalarda boşanma anına kadar
ödenmeyen mehrin hemen ödenmesi gerekmekte, iddet süresince kadın
kocasının evinde kalmakta ve kendisine iddet nafakası ödenmektedir. İddet
süresi içinde eşlerden birisi ölürse diğeri ona mirasçı olamamaktadır. Ancak
Şafiîler dışındaki üç mezhebe göre koca eşini mirastan mahrum bırakmak
için bâin talakla boşamışsa kadın eşine mirasçı olabilir.11
Kütübü Sitte imamlarının Abdullah b. Ömer’in eşini boşaması ile ilgili ri-
vayetleri genellikle “Sünnete Uygun Boşama”12 ve “Ric‘î Talak”13 başlığı altında
vermeleri boşamada aslolanın ric‘î talak olduğunu düşünmeleri sebebiyledir.
Hz. Âişe’nin anlattığına göre önceleri talak sayısı üçle sınırlandırılmamıştı.
Bir erkek karısını yüz kere bile boşasa, iddet içerisinde geri dönüş yaparsa
bu kadın onun karısı sayılırdı. Bir adam eşini cezalandırmak için, “Seni bain
talakla boşamayacağım, ama karım olarak da barındırmayacağım” demiş, eşi
bunun nasıl olacağını sorunca da “Seni boşayacağım ve iddetin dolmadan
her defasında sana geri döneceğim” diye cevap vermişti. Kadın Hz. Âişe’ye
gelerek problemini anlattı. Hz. Peygamber bu mesele kendisine iletildiğinde
sustu. Nihayetinde “Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya
da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında)
bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah’ın sınırlarında
kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müs-
tesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah’ın sınırlarını, hakkıyla
muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye verme-
sinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah’ın koyduğu
sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar
zalimlerdir.” (Bakara, 2/229). âyeti indi ve boşama sayısı üçle sınırlandırılarak
erkeklerin eşlerine zulmetmelerinin önüne geçilmiş oldu.14
“Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman
kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları

10 Buhârî, “Talâk”, 3, 6; Müslim, “Nikâh”, 111-115.


11 Geniş bilgi için bkz. Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, 3:113-117.
12 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 4” ; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 1; Nesâî, “Talâk”, 2; İbn Mâce,
“Talâk”, 2.
13 Nesâî, “Talâk”, 76.
14 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 16.

850

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 850 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

takdirde, eşleriyle (yeniden) evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden


Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için
daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/ 232) ayeti
ise Ma‘kıl b. Yesâr’ın kız kardeşi hakkındadır. Bu kadın bir adamla evlenmiş
ve bu adam Ma‘kıl b. Yesâr’ın kız kardeşini boşamış, iddet içindeyken de
eşine dönüş yapmamış, ancak iddet bittikten sonra eşiyle yeniden evlenmek
istemişti. Ma‘kıl b. Yesâr da buna öfkelenmiş ve bu evliliğe engel olmuştu.
Hz. Peygamber inen ayeti kendisine haber verince öfkesi yatışmış ve Allah’ın
emrine boyun eğmişti.15 İnen âyetten anlaşıldığına göre ric‘î talakla boşanan
kadının kocası iddet içinde veya iddet bittikten sonra eşine geri dönmek
ister, eşi de bunu kabul ederse onların evlenmelerine engel olmamak da
Kur’an’ın emridir.
Tirmizi Talak kitabında yer alan ve Hz. Ömer’den gelen bir rivayete
göre Nebî (s.a.v.) Hz. Ömer’in kızı Hafsâ (r.a.)’yı boşamış, sonra da iddet
süresi içinde ona geri dönmüştür.16
İbn Mâce’nin “Ric‘at” babında yer verdiği bir hadiste ise İmran b. Hu-
sayn’a karısını bir veya iki talakla boşayan sonra da iddet bitmeden karısına
dönüş yapıp onunla cinsel ilişkide bulunan, boşamayı da geri dönüşünü de
şâhitlendirmeyen bir adamın durumu sorulmuş, o bu durumun sünnete aykırı
olduğunu, boşamanın ve ric‘î talakla boşanan eşe geri dönmenin şahitler
huzurunda yapılması gerektiğini söylemiştir.17 Şahitlendirmenin vacip mi
yoksa müstehap mı olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir. İslâm hukukçula-
rının çoğunluğuna göre boşama esnasında şahit bulundurmak menduptur.
Sahâbeden Hz. Ali, İmrân b. Husayn, tâbiînden Atâ b. Ebî Rebâh, İbn Sîrîn
ve İbn Cüreyc ile Muhammed Ebû Zehre, Abdurrahman es-Sâbûnî, Ahmed
Muhammed Şâkir, M. Yûsuf Mûsâ ve Ali el-Hafîf gibi çağdaş âlimler ise
boşamanın şahitlendirilmesi ile ilgili emrin (Talâk, 65/2) vücûb ifade ettiği ve
boşanma esnasında iki şahit bulundurmanın konuya ilişkin hak ve menfa-
atlerin korunması için gerekli olduğu görüşündedirler.18
Rasûlullah döneminde, Hz. Ebû Bekr’in halifelik yıllarında ve Hz.
Ömer’in ilk halifelik yıllarında üç talak bir talak sayılmış, Hz. Ömer insan-

15 Buhârî, “Talâk”, 44.


16 İbn Mâce, “Talâk”, 1; Nesâî, “Talâk”,76.
17 İbn Mâce, “Talâk”, 5; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 5.
18 Halil İbrahim Acar, “Talâk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstan-
bul:TDV Yayınları, 2010), 39: 498.

851

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 851 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

ların bu konuyu suistimal ettiklerini görünce onları cezalandırmak için üç


talakın da geçerli olmasına hükmetmiştir.19 Hz. Ömer bu kararıyla talakta
acele edilmesinin önüne geçmeye çalışmış ve bundan sonra uygulama bu
şekilde olmuştur. Ancak günümüzde aynı anda üç defada boşamanın Hz.
Peygamber döneminde olduğu gibi tek boşama olarak kabul edilmesi mas-
lahata daha uygundur.20
Boşama fiilini gerçekleştiren erkeğin karısını boşarken kaç talakı kas-
tettiğini kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Rükâne b. Abdi Yezîd
karısını kesinlikle diyerek boşamış, sonra da kastının üç talak değil bir talak
olduğuna yemin etmişti. Rasulullah bunun üzerine “Neyi kastettinse odur”
diyerek eşiyle iki talak hakkıyla evliliğini devam ettirmesine izin vermişti.21
Bu rivayetten anlaşıldığına göre kocanın boşamasının bir talak mı, üç talakla
yapılan kesin ayrılık mı olduğu konusunda şüpheye düşüldüğü zaman ko-
canın beyanı esas alınmaktadır. İmam Tirmizi alimlerin bu konuda ihtilaf
ettiğini, elbette sözü kullanılarak kesinlikle boşamak ifadesini Hz. Ömer’in
bir talak, Hz. Ali’nin ise üç talak olarak kabul ettiğini söylemektedir. Şâfîî,
Sevrî ve Kûfeliler de erkeğin kastına göre hüküm verilmesi gerektiğini
görüşündedirler.22
2- Fâtıma bint Kays’ın Boşanması
Babası Kays b. Hâlid’den dolayı Fihriyye nisbesiyle anılan Fâtıma bint
Kays, annesi Ümeyme bint Rebî‘a sebebiyle de Kinâneoğullarına nisbet
edilmiş, her iki kabile de Kureyş’in bir kolu olduklarından onun hakkında
“el-Kuraşiyye” nisbesi de kullanılmıştır. Küçük yaştayken Medine’ye hicret
etmiş ve hicretten sonra “Kureyş’in seçkin gençlerinden olan” Ebû Amr b.
Hafs ile evlenmiştir. Bu evlilik bir müddet sonra boşanmayla sonuçlanmıştır.
Kocası Hz. Ali’yle beraber Yemen’e gitmek üzere yola çıkmış ve bir vekil
göndererek son talak hakkını kullanıp kendisini boşadığını haber vermiştir.
Kaynaklarda kocasının onu niçin boşadığına dair bir bilgi mevcut değildir.
Ancak onun boşanması kocanın karısını gıyaben boşayıp boşayamayacağı, üç
talakla boşanan kadının nafaka ve mesken hakkına sahip olup olamayacağı

19 Müslim, “Talâk”, 15-17; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 10; Nesâî, “Talâk”, 9.


20 Halil İbrahim Acar, “Talâk”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstan-
bul:TDV Yayınları, 2010), 39: 499.
21 Ebû Dâvûd, “Talâk” 10, 14; Tirmizî, “Talâk”, 2; İbn Mâce, “Talâk”, 19. Elbânî
hadislerin zayıf olduğunu belirtmektedir.
22 Tirmizî, “Talâk”, 2.

852

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 852 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

ve bir Müslüman bir kadına evlenme talebini ilettiğinde diğerinin onunla


evlenmek için girişimde bulunup bulunamayacağı konularında pek çok
tartışmaya sebep olmuştur.23
Fâtıma’nın boşanmasına dair en çok rivayete İmam Müslim’in Sahîh’inde
ve Nesâî’nin Sünen’inde rastlamaktayız. Buhârî Talak kitabında “Fâtıma
bint Kays’ın Kıssası” konu başlığı altında öncelikle konu ile ilgili şu ayetlere
yer vermektedir:
“Rabbiniz olan Allah’tan korkun. Apaçık bir hayâsızlık yapmaları dışında
onları (bekleme süresince) evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.
Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendi-
ne zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, sonra yeni bir durum ortaya
çıkarıverir.” (Talâk, 65/1)
“Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir
bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye
kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin…
Varlıklı olan kimse, nafakayı varlığına göre versin; rızkı ancak kendisine
yetecek kadar verilmiş olan kimse, Allah’ın kendisine verdiğinden versin;
Allah kimseye, verdiği rızkı aşan bir yük yüklemez. Allah, güçlükten sonra
kolaylık verir.” (Talâk, 65/6-7)
Buhârî’nin Sahîh’inde yer alan rivayetlerin Fâtıma bint Kays’tan nakle-
dilen rivayetler değil Hz. Âişe’nin ondan nakledilenleri eleştirdiği rivayetler
olması dikkat çekicidir.24
Fâtıma bint Kays’tan nakledilerek anlatılan boşanma olayını parantez
içinde farklı bilgileri de vererek özetleyecek olursak; Kocası Ebû Amr b.
Hafs kendisi yokken vekil göndererek (Ayyâş b. Ebî Rabîa) onu kesin
olarak boşamış ve ona çok düşük bir nafaka (nafaka için bir miktar arpa,
başka bir rivayete göre beş sa‘ hurma ve beş sa‘ arpa) yollamıştı. (Hiç nafa-
ka tahsis etmemişti, nafaka konusundaki emrini Hâris b. Hişam ile Ayyâş
b. Ebî Rabîa’ya vermiş, onlar da “Hamile değilsen nafaka hakkın yoktur”
demişlerdi.) Fâtıma vekîle (Ayyâş b. Ebî Rabîa’ya) kızdı. (Kocasının akra-
balarına haber gönderdi ve kocasının akrabalarıyla arasında husumet ortaya

23 Geniş bilgi için bkz. Sare Nur Erel, Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetle-
ri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (İstanbul: Yüksek Lisans Tezi,
2008), 5-7.
24 Buhârî, “Talâk”, 41.

853

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 853 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

çıktı) (Akrabaları ona “Nefsini bizden kaçırma” dediler.) Fâtıma (Fâtıma


ve kocasının gönderdiği vekil veya Hâlid b. Velid birkaç kişiden oluşan bir
grupla) (Meymune’nin evinde iken) Rasulullah’a geldi ve durumunu anlat-
tı. (“Kocamın evinde iddet beklersem bana hücum edip saldırılmasından
korkuyorum” dedi.) Rasulullah da ona nafaka ve süknâ olmadığını (nafaka
olmadığını ama iddet beklemesi gerektiğini) söyledi. (Bunun üzerine kadın
boşandığı evden başka bir eve taşınmak için izin istedi.) Allah Rasulü (Ona
iddet beklemek için Ümmü Şerik’in evine geçmesini söyledi. Sonra “İlk
muhacirler onun yanına sık gelip giderler.” diyerek bundan vazgeçti.) “Sen
(amcaoğlun olan) İbn Ümmi Mektûm’un yanına taşın ve onun yanında kal.
O gözleri görmeyen bir adamdır. Sen onun yanında dış elbiseni (başörtünü)
çıkarabilirsin.” (İddetin bitince bana haber ver) dedi (Kendi aile fertlerim
içinde iddet beklememe izin verdi).25
Fâtıma bint Kays’ın kocasının evinde değil de Abdullah b. Ümmi Mek-
tûm’un evinde iddet beklemesinin sebebi bâin talakla boşanmış olmasıdır.
Buhârî 41. bab başlığında “Boşanmış kadın kocasının evinde iddet beklerken
kendisine hücum edilmesinden yahud ailesi aleyhine kötü sözler söylen-
mesinden korktuğunda (bu kadın boşandığı evden başka bir evde iddetini
geçirebilir)” diyerek Fâtıma bint Kays’ın özel durumuna işaret etmektedir.
Hz. Âişe Fâtıma bint Kays’ın durumunun genele teşmil edilemeyeceğini,
bu durumun ona has özel bir durum olduğunu “Fâtıma ıssız bir yerdeydi.
Bulunduğu mekânda başına bir iş gelmesinden korkuldu. Bunun için Hz.
Peygamber (s.a.v.) onun taşınmasına ruhsat verdi.” değerlendirmesinde
bulunarak açıklığa kavuşturmaktadır. Bundan dolayı kocası ölen kadınların
evlerini terk etmelerini hoş karşılamamakta ve Fâtıma bint. Kays’ın “Üç talakla
boşanan kadınlara nafaka ve sükna yoktur” şeklindeki değerlendirmelerine
“Fâtıma bint Kays’ın nesi var? Söylediği söz hakkında Allah’tan sakınmaz
mı?” diyerek itiraz etmektedir.26
Sare Nur Erel ise Fâtıma’nın, diliyle kocasının akrabalarına eziyet ettiği
şeklindeki Saîd b. el-Müseyyeb’e ait ifadeye işaret etmekte, İbn Abbâs’ın da
Fâtıma’nın kötü konuşmaları sebebiyle mesken hakkından, hamile olmadığı

25 Müslim, “Talâk”, 36-54. Fâtıma bint. Kays rivayetleri için bkz. Buhârî, “Talâk”,
41, 42: Ebû Dâvûd, “Talâk”, 39; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5; Nesâî, “Talâk”, 16, 70,
72, 73; İbn Mâce, “Talâk”, 10.
26 Buhârî, “Talâk”, 41. Benzer rivayet için bkz. Ebû Dâvûd, “Talâk”, 40; İbn Mâce,
“Talâk”, 9.

854

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 854 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

için de nafaka hakkından mahrum kaldığını söylediğini nakletmektedir.


İbn Hacer ise bu izahı kabul etmeyerek “Fâtıma eğer nafakaya müstehak
olsaydı Resûlullah (s.a.v.) onun nafakasını verdirir, dilini tutmaması buna
mani olmazdı.” demektedir. Konuyla ilgili bir başka açıklama ise Fâtıma
bint. Kays’ın “Ey Allah’ın Resûlü! Kocam beni üç talakla boşadı. Kocamın
tekrar bana yaklaşmasından korkuyorum.” demesi ve bunun üzerine Hz.
Peygamber’in “Kocanın evinden başka bir eve taşın.” buyurmasıdır.27
Hz. Ömer’in, “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, otur-
duğunuz yerin bir bölümünde oturtun.” (Talâk, 65/6) ayetini delil göstererek,
“Bizler iyice ezberleyip ezberlemediğini bilemediğimiz bir kadının söylediği
söz dolayısıyla ne Rabbimiz’in Kitabını ne de Peygamberimizin sünnetini
terk ederiz”28 demesi de, Fâtıma bint Kays’ın durumununa göre hüküm
verilemeyeceği kanaatinde olduğunu göstermektedir. Tirmizi’nin Fâtıma
bint Kays hadisi hakkındaki değerlendirmesi şu şekildedir:
“Talak bâin olup ric‘î değilse boşanan kadının mesken ve nafaka hakkı
yoktur.” Hasen el- Basrî, Atâ b. Ebî Rabah ve eş-Şa‘bî’nin kavli budur.
Ahmed ve İshak da bu kanaattedirler. Aralarında Hz. Ömer ve Abdullah
b. Mes‘ûd’un da bulunduğu bazı sahâbîler ise “Üç talakla boşanan kadına
nafaka ve mesken vardır” demektedirler. Süfyan es-Sevrî ve Kûfelilerin kavli
budur. Bazı ilim adamları ise “Mesken var, nafaka yok” kanaatine sahiptirler.
Mâlik b. Enes, Leys b. Sa‘d ve eş-Şâfiî bu görüşe sahiptirler. İmam Şâfiî bu
konu hakkında şu değerlendirmeyi yapmaktadır:” Allah’ın kitabına dayanarak
kadına mesken hakkı tanıyoruz. Zîrâ Allahu Teâlâ “O kadınları iddetleri
bitene kadar oturdukları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.
Apaçık bir kabahat işlerlerse o başka” buyurmaktadır. Müfessirler açık ka-
bahatin dili uzun olma, kocasının akrabalarına karşı kadının incitici sözler
söylemesi anlamına geldiğini söylerler.” İmam Şâfiî Hz. Peygamber’in Fâtıma
bint Kays’a mesken hakkı tanımamasının sebebi olarak Fâtıma’nın uzun dilli
olmasını gerekçe göstermekte, Hz. Peygamber’in Fâtıma hakkında verdiği
hükme dayanarak da “Üç talakla boşanan kadına nafaka yoktur” demektedir.”29
Hadisin bazı tariklerinde Fâtıma, iddetinin sonunda kendisine Muavi-
ye, Ebû Cehm ve Üsame b. Zeyd’in evlenme teklifinde bulunduğunu, Hz.

27 Sare Nur Erel, Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetleri, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, (İstanbul: Yüksek Lisans Tezi, 2008), 10-11.
28 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 40.
29 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5.

855

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 855 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

Peygamber’in “Muaviye hiç malı olmayan fakir bir adamdır. Ebû Cehm ise
kadınlarını döven bir kimsedir. Sen Üsame b. Zeyd ile evlen. Allah’a taat ve
Rasulullaha itaat etmek senin için daha hayırlıdır” dediğini, kendisinin de
Rasulullaha itaat ederek Üsame ile evlendiğini ve bu evlilikten çok memnun
kaldığını söylemektedir.30
3- Berîre’nin Boşanması
Hz. Âişe’nin satın alarak âzâd ettiği cariyelerden olan Berîre, Utbe b.
Ebî Leheb’in veya ensardan birinin câriyesiydi. Efendisiyle dokuz yılda hür-
riyetinin bedelini ödeyip âzâd olma konusunda bir anlaşma yapmış, sonra
da Hz. Âişe’ye kendisini satın almasını teklif etmişti. Sahiplerinin velâyet
hakkı kendilerinde kalırsa bu satışa razı olacaklarını söylemeleri üzerine,
Hz. Âişe onu satın almaktan vazgeçti. Hz. Peygamber durumu öğrenip
velâyet hakkının parayı ödeyip köleyi âzâd edene ait olduğunu, bu konuda
ileri sürülen şartın geçersiz olduğunu söyleyince, Hz. Âişe bedelini ödeyip
Berîre’yi satın aldı ve hürriyetine kavuşturdu. Berîre hürriyetine kavuştuktan
sonra da Hz. Âişe’ye hizmet etmeye devam etti.31
Berîre’yle ilgili olarak talak bölümlerinde yer alan hadis, hürriyetine
kavuştuktan sonra köle olan eşiyle evliliğini devam ettirme konusunda
muhayyer bırakılması, onun evliliği devam ettirmeyi değil ayrılmayı tercih
etmesi konusunu işlemektedir. İmam Buhârî “Evli Cariyenin Satılması Talak
Olmaz”, “Kölenin Nikâhı Altında İken Hürriyetine Kavuşan Cariyenin Mu-
hayyer Bırakılması” ve “Hz. Peygamber’in Berîre’nin Kocası Hakkında Şefaat
Etmesi” başlıklarıyla ve sadece bâb başlığını koyarak dört bölümde konuyu
işlemekte ve Berîre hakkında yedi hadise yer vermektedir. Bu hadislere göre
Berîre âzad edilmeden önce Muğîs adında siyahî bir kölenin karısıdır. Hz.
Âişe Berîre’yi satın almak istemiş, fakat efendileri velâ hakkı kendilerinde
olması şartıyla buna razı olacaklarını söylemişlerdir. Hz. Âişe durumu Hz.
Peygamber’e anlatmış, Hz. Peygamber de “Sen Berîre’yi satın al ve hürriyetine
kavuştur. Çünkü velâ hakkı ancak âzâd edene aittir.” buyurmuştur. Hz. Âişe
Berîre’yi satın almış ve Berîre evliliğini sürdürüp sürdürmeme konusunda
serbest bırakılmıştır. Berîre kocasından ayrı kalmayı seçmiş, kocası Muğîs
bu ayrılıktan perişan olup Medîne sokaklarında Berîre’nin arkasında ağla-
yarak dolaşmaya başlamıştır. Amcası Abbas’a “Muğîs’in Berîre’ye olan aşırı

30 Müslim, “Talâk”, 47-49.


31 Emin Aşıkkutlu, “Berîre”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul:
TDV Yayınları, 1992), 5: 503.

856

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 856 29.06.2021 10:31:51


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

sevgisine, Berîre’nin Mugîs’e olan nefretine hayret etmiyor musun?” diyerek


bu duruma çözüm bulmak isteyen Hz. Peygamber, Berîre’ye kocası Muğîs’e
dönmesini söylemiş, Berîre bunun emir mi tavsiye mi olduğunu sorunca,
Allah Rasulü bunun bir emir olmadığını, sadece arabuluculuk yapıp şefaat
etmek istediğini söylemiştir. Berîre bu teklifi “Benim o adama ihtiyacım
yoktur” diyerek geri çevirmiştir. Hadislerin bazılarında şu ilave de mevcuttur:
Hz. Peygamber bir gün ocakta pişen bir et görmüş, ancak ocakta pişen
et Berîre’ye sadaka olarak verildiği için Hz. Peygamber’in bu eti yemeyeceği
düşünülmüş ve ona ikram edilmemiştir. Hz. Peygamber de “Berîre’ye sadaka
bize hediyedir” diyerek bu eti yemesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir.32
Hz. Âişe Berîre kıssasında velâ hakkının azad edene ait olması, azad edilen
cariyenin evliliğinin devamı konusunda serbest bırakılması ve sadaka olarak
verilen şeyleri, sadaka alan kimsenin Hz. Peygamber’e hediye etmesi halinde
bundan faydalanmanın Hz. Peygamber ve ailesine helal olması şeklinde üç
tane dini hüküm olduğunu söylemektedir.33
Rivayetlerin çoğunda Mugîs’in köle olduğu nakledilirken Hz. Âişe’den
gelen bir rivayette onun hür olduğu da nakledilmektedir.34 Urve ise “Berî-
re’nin kocası hür olsaydı, Rasulullah Berîre’yi muhayyer bırakmazdı” diyerek
bu konudaki kanaatini belirtmektedir. Muhtemelen böyle bir durumun
önüne geçmek için karı koca olan iki cariyesini azad etmek istediğini önce
hangisinden başlaması gerektiğini soran Hz. Âişe’ye Allah Rasûlü kadından
önce erkeği azad etmesini emretmiştir.35
Bu rivayetlerde dikkat çeken en önemli hususlardan birisi de Hz. Pey-
gamber’in azad edilen cariyenin hukukunu koruması, onun eşiyle barışmasını
arzuladığı halde eşiyle evliliğini devam ettirme konusunda onu zorlamama-
sıdır. Berîre’nin Hz. Peygamber’e bunun bir emir mi tavsiye mi olduğunu
sorması, sahabenin sünnetin bağlayıcı olanı ile olmayanı konusunda farklı
düşündüklerinin bir göstergesidir. Berîre’nin Hz. Peygamber’in tavsiyesine
uymaması problem olmamış, bu tavrından dolayı ne Allah Rasûlü ne de
ashab-ı kiram onu kınamamışlardır.

32 Buhârî, “Talâk”, 14-17. Berîre hadisi hakkında bkz. Ebû Dâvûd, “Talâk”, 19-22;
Nesâî, “Talâk”, 30-32.
33 Buhârî, “Talâk”, 14; Nesâî, “Talâk”, 30.
34 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 20.
35 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 22; Nesâî, “Talâk”, 29; İbn Mâce, “Itk”, 10.

857

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 857 29.06.2021 10:31:51


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

4- Sâbit b. Kays’ın Boşanması


Sâbit b. Kays b. Şemmâs Hazrec kabilesine mensuptur. Hicretten önce
Müslüman olmuştur. Bedir Savaşı dışında bütün savaşlara katılmıştır. Yaşadığı
toplumda saygın bir yeri olan Sâbit b. Kays, belağat ve fesahati güzel, hazır-
cevap, gür sesli ve güzel konuşan bir kimseydi. Hz. Peygamber Medine’ye
hicret ettiğinde, Sâbit b. Kays büyük bir süvari grubuyla onu karşılamış ve
“Ya Rasûlallah! Biz canlarımızı, çocuklarımızı ve kadınlarımızı koruduğu-
muz gibi seni koruyacağımıza söz veriyoruz. Bunun karşılığı olarak bize ne
var?” diye sormuş, Allah Rasulü, “Cennet!” diye cevap vermişti. Bu olay ve
bazı heyetlere Rasulullah adına hitab etmesi sebebiyle önceleri “Hatîbü’l-
Ensâr” diye tanınırken “Hatîbü’r-Rasûl” adıyla anılmaya başlanmıştır. Hz.
Peygamber kâtiplerinden olan Sâbit b. Kays hakkında “Sâbit b. Kays b.
Şemmâs ne iyi adamdır”36 buyurmuş, hastayken ziyarete gittiği Sâbit için
“Ey insanların Rabbi, (bu hastalığı) Sabit b. Kays b. Şemmâs’dan gider”37
diye dua etmiştir. Hz. Ebûbekir’in hilafeti döneminde yalancı peygamber
Müseylimetü’l-Kezzâb’a karşı yapılan Yemâme Savaşı’nda şehit olmuştur.38
“Sâbit b. Kays’ın rivayet ettiği hadisler meşhur dokuz hadis kitabında yer
almış, oğulları Muhammed, Kays, İsmâil, Yahyâ, Abdullah ile Enes b. Mâlik
kendisinden rivayette bulunmuştur.”39
Talak bölümlerinde yer alan muhalea konulu rivayetler Sâbit b. Kays
hakkındadır. “Elbiseyi çıkarmak, evlilik bağına son vermek” anlamlarına
gelen hul‘,40 eşler karşılıklı rıza ile anlaşarak evlilik bağına son verdikleri
için muhâlea diye isimlendirilmektedir. İslam Hukukunda ise kadının vere-
ceği bir bedel karşılığında eşiyle anlaşarak kendisini boşattırması, karşılıklı
rıza ile evliliğe son vermesi41 anlamına gelmektedir. Müslim hariç Kütübü
Sitte’nin diğer kitaplarında yer alan rivayetlere göre, Sâbit b. Kays’ın karısı

36 Tirmizî, “Menâkıb”, 105.


37 Ebû Nuaym el-Isbehânî, Ma‘rifetü’s-Sahâbe (Riyad: Dâru’l-Vatan, 1419/1998),
1:465.
38 Geniş bilgi için bkz. Sevdenur Yalçın Ücüoğlu, Sâbit b. Kays b. Şemmâs’ın Hayatı
ve İslâm Tarihindeki Yeri, Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-
sü, (Konya, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2016).
39 Mustafa Karataş, “Sâbit b. Kays b. Şemmâs”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklo-
pedisi, (İstanbul:TDV Yayınları, 2008), 35: 353.
40 İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, (Beyrut: Dâru Sâdır, Tsz), 8:76.
41 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, 3: 33.

858

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 858 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

eşinden boşanmak için sabahın karanlığında42 Hz. Peygamber’e müracaat


etmiştir. Bazı rivayetlerde Sabit b. Kays’ın karısı ifadesi mevcutken,43 bazı
rivayetlerde bu kadının ismi Habibe bint. Sehl,44 bazı rivayetlerde Abdullah
b Übeyy’in kızkardeşi Cemîle bint. Selûl,45 bazı rivayetlerde ise Meryem
el- Meğâlibiyye46 olarak geçmektedir.
Buhârî’nin Sahîh’inde geçen rivayetlerde “Kocam Sâbit b. Kays’ı dini ve
ahlakı konularında ayıplamıyorum. İslam’a girdikten sonra nankörlük etmek
de istemiyorum”, “Kocam Sâbit b. Kays’a din ve ahlak konularında gücenip
darılmıyorum. Onu sevmediğimden ona takat getiremiyorum”, “Kocam Sâbit
b. Kays’ın dini ve ahlakı konularında söz söyleyip intikam almak istemiyo-
rum. Ona karşı nankörlük etmek de istemiyorum”47 ifadeleri yer alırken, İbn
Mâce’de geçen bir rivayette ise Sabit’in kısa boylu, çirkin bir adam olduğu
ve eşi Habîbe’nin “Ya Rasulallah! Allah korkusu olmasaydı, Sabit yanıma
girdiğinde (yaratılışı itibarıyla onu çirkin bulduğumdan) yüzüne tükürürdüm”
dediği nakledilmektedir.48 Nesâî ve Ebû Dâvûd’da geçen bazı rivayetlerde ise
Sâbit’in eşi Habibe bint Sehl’i veya Cemîle bint Selûl’ü dövdüğü ve kolunu
kırdığı anlatılmaktadır.49 Hz. Peygamber kadının şikâyetlerini dinlemiş ve
gerekçelerini haklı bulup bu evliliğin sağlıklı bir şekilde devam etmeyeceğini
anladığı için Sâbit b. Kays’ın eşine “Sâbit’in sana mehir olarak verdiği bah-
çeyi geri verir misin?” diye sormuş, kadın bu teklifi kabul edince de onların
arasını ayırmıştır.50 Bazı rivayetlerde ise kadın Rasulullah’a kocasının mehir
olarak verdiklerinin yanında olduğunu, dilerse geri verebileceğini söylemiş,
Sâbit de verdiği mehri alarak onu boşamıştır.51 Bir rivayette ise Sâbit ona
iki bahçe verdiğini söylemiş, Hz. Peygamber de onları alıp eşini boşamasını

42 Nesâî, “Talâk”, 34; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18.


43 Buhârî, “Talâk”, 12; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 10; Nesâî,
“Talâk”, 35.
44 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18; Nesâî, “Talâk”, 35; İbn Mâce, “Talâk”, 22.
45 Buhârî, “Talâk”, 12; Nesâî, “Talâk”, 53; İbn Mâce, “Talâk”, 22.
46 İbn Mâce, “Talâk”, 23.
47 Buhârî, “Talâk”, 12. Benzer ifadeler için bkz. İbn Mâce, “Talâk”, 22.
48 İbn Mâce, “Talâk”, 22.
49 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18; Nesâî, “Talâk”, 53.
50 Buhârî, “Talâk”, 12; Nesâî, “Talâk”, 35; İbn Mâce, “Talâk”, 22.
51 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18.

859

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 859 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

söylemiştir.52 Allah Rasulü kadının bu boşanmadan sonra bir hayızlık iddet


beklemesini emretmiştir.53
Buhârî, konuyu “Hul‘ ve hul‘de talâk nasıl olur” isimli bab başlığı altında
işlemiş, konuyla ilgili hadisleri nakletmeden önce “… Kadınlara verdikleri-
nizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek
ve kadın Allah’ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememek-
ten korkarlarsa bu başka. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah’ın
sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının
(erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler
Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını
aşarsa işte onlar zalimlerdir.” (Bakara, 2/229) âyetine yer vermiş, Hz. Ömer’in
devlet başkanı ve hakim huzurunda gerçekleşmese de yapılan muhaleayı
geçerli saydığını, Hz. Osman’ın kadının saç bağı (gibi değersiz şeyler) hariç
sahip olduğu şeylerle yapılan muhaleaya izin verdiğini nakletmiş, Tâvus’un,
“Kocanın karısından fidye alması ancak Allah’ın buyurduğu gibi karı kocanın
iyi geçinme ve arkadaşlık etme hususunda eşlerden her birinin yapmaları
gereken şeyler hususunda “Allah’ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından
korktuklarında helal olur.” dediğini aktarmıştır. Bu bab başlığı Buhârî’nin
bu konudaki fıkhî görüşünü yansıtması açısından önemlidir.
Hadislerden anlaşıldığına göre geçerli mazeretlere sahip olan kadın, ister
kocasıyla anlaşarak, ister hâkime başvurup eşiyle arasında ortak bir çözüm
bulunmasını isteyerek, kocasının da razı olduğu bir çözümle, gerekirse bazı
haklarından feragat ederek eşinden boşanma hakkına sahiptir. Boşanma
sebebinin dayak olayından kaynaklandığı şeklindeki rivayetlere göre hadisi
değerlendiren İsmail Hakkı Ünal hadis hakkında şu değerlendirmeyi yap-
maktadır:
“Anlamını sunduğumuz hadis, insanlık tarihi boyunca genelde kadının
maruz kaldığı baskı ve aile içi şiddete karşı sevgili Peygamberimizin fiili
tepkisini ortaya koymaktadır. Burada Hz. Peygamber’in Sabit’e, dövme
sebebini sormadan karısını boşamasını emretmesi son derece anlamlıdır.
Görüldüğü üzere o, çoğu zaman yapıldığı gibi, “Aile içinde olur böyle şeyler”
veya “Kol kırılır yen içinde kalır” dememiş, mağdur olan kadını böylesine
acımasız bir kocanın elinden kurtarmıştır. İşte bu, Hz. Peygamber’in sünneti,

52 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18.


53 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 18; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 10; Nesâî, “Talâk”, 53; İbn
Mâce, “Talâk”, 23.

860

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 860 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

bu konuda bize nasıl davranmamız gerektiğini gösteren örnekliğidir. Çünkü


o, evlilik hayatında eşleriyle ufak tefek dargınlıklar yaşasa bile, onlara asla el
kaldırmamış, kırıcı ya da incitici sözler söylememiştir.”54
5- Zıhâr Yoluyla Boşanma
Sözlükte sırt, arka gibi anlamları olan zahr kelimesinden gelen zıhâr
fıkhî bir terim olarak kocanın, hanımını veya hanımının baş, yüz, sırt gibi bir
organını, aralarında ebediyyen evlenme engeli bulunan akrabalarından bir
kadına veya onlardan birinin mahrem bir uzvuna kendisine haram kılmak
maksadıyla benzetmesi anlamına gelmektedir. İslam öncesinde Câhiliye
Arapları arasında kadını zarara uğratan bir boşama çeşidi olan zıhâr genel-
likle, “Sen bana annemin sırtı gibisin” cümlesiyle yapılır ve bu boşamadan
sonra kadın kocasına ebediyyen haram olur, ancak başkasıyla da evlenemez
ve böylelikle çok büyük bir zarara uğramış olurdu.
Evlenmesi yasak olan birine ya da onun bir uzvuna benzeterek yapılan
zıhârda bakılması yasak olan başka organların değil de sırtın kullanılmasının
sebebi hakkında değişik yorumlar mevcuttur. Birinci görüşe göre sırt kelimesi
cinsel beraberlikten istiaredir. İkinci görüşe göre, geçimsiz ve itaatsiz olan
kadını, kocası sırtını dönerek yalnız bıraktığı için bu ismi almıştır. Üçüncü
görüşe göre ise bu isimlendirmede Yahudi geleneği etkili olmuştur. Yahu-
dilik’te kadına arkadan yaklaşma yasağı vardı. Bunu öğrenen Araplar, zahr
(sırt) kelimesiyle erkeğe en yakın mahremi olan anneyi bir araya getirerek
kesin bir ayrılık ifadesi geliştirmişlerdir. Erkekler eşlerine zıhâr uygulamasını
onlara kızdıklarında ceza vermek için yapar ve böylece ebediyen bir araya
gelemeyecek şekilde hanımlarından ayrılmış olurlardı. Zıhâr sanılanın ak-
sine Araplar arasında çok yaygın bir uygulama değildir. Mekke ve Necid
bölgelerinde bu uygulamanın hiç bilinmediği de rivayet edilmiştir. Zıhârla
ilgili âyetlerin Medine döneminin geç yıllarında nazil olması ve bunun
Müslümanların karşılaştığı ilk zıhâr oluşu bu çirkin uygulamanın çok da
yaygın olmadığını ortaya koymaktadır.55
Müslim hariç diğer Kütübü Sitte müellifleri Talak bölümünde zıhâr
konusuna yer vermişlerdir. Buhârî zıhâr bab başlığından hemen sonra zıhâr
hakkında inen Mücadele Sûresinin ilk dört ayetine yer vermekte, hür ve ca-

54 İsmail Hakkı Ünal, “Yen İçinde Kalmayan Kırık Kol”, son peygamber.info (Erişim
tarihi:22.10.2019)
55 Ahmet Yaman, “Zıhâr”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV
Yayınları, 2013), 44: 387.

861

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 861 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

riyenin zıhâr kefareti hakkında bazı fıkhî bilgiler aktarmakta, ancak konuyla
ilgili rivayetlere yer vermemektedir.56 Konuyla ilgili Buhârî’nin naklettiği
ayetlerin meali şöyledir;
“Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının
sözünü Allah işitmiştir; esasen Allah konuşmanızı işitir. Doğrusu Allah
işitendir, görendir. İçinizde karılarına “zıhâr” yapanlar bilsinler ki, karıları
anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Doğrusu söyledikleri
kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadın-
larından zıhâr yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar,
eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azad etmelidirler. İşte bu
hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Azad edecek köle bulamayanın, eşiyle beraber olmadan önce iki ay aralıksız
oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur.” 4. âyetin
devamında da şöyle buyrulmaktadır: “Bu kolaylık, Allah’a ve Peygamberine
inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. İnkar
edenler için can yakıcı azap vardır.” (Mücâdele, 58/1-4).
Konuyla ilgili kaynaklarda iki rivayet göze çarpmaktadır. Bu rivayetlerden
birisi İbnü’l-Alâ el-Beyâzî’nin başına gelen zıhâr olayından, diğeri de Evs
b. Sâmit’in eşine zıhâr yapmasından bahsetmektedir. İbnü’l-Alâ el-Beyâzî
şehveti çok güçlü olduğundan bu durumun orucuna engel olacağı düşün-
cesiyle Ramazan ayı boyunca eşine zıhâr yapmış, fakat sözünü tutamamış
ve eşiyle beraber olmuştu. Yakınlarıyla beraber, bu meseleyi danışmak üzere
Hz. Peygamber’e gitmek istemiş, ama onlar kabul etmemişlerdi. Bunun
üzerine tek başına gidip durumunu anlattı ve cezası neyse sabredeceğini,
Allah Rasûlü’nün kendisi hakkında Allah’ın bildirdiği şekilde hükmetmesini
istedi. “Bir köle azat et” teklifine, “Benim kendimden başka bir şeyim yok”
cevabını verdi. “İki ay üst üste oruç tut” denilince, başına gelenlerin zaten
oruç yüzünden geldiğini söyledi. Atmış fakir doyurma şartını ise maddi
durumunun iyi olmadığını, kendilerinin de aç gecelediğini anlatarak yerine
getiremeyeceğini açıkladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Züreykoğullarının
zekât memuruna git. O sana onların zekâtından ödeme yapsın. Böylelikle
atmış fakiri doyurursun, kalanından da sen ve ailen yersiniz” dedi. İbnü’l-Alâ
el-Beyâzî kavmine dönüp “Sizin yanınızda güçlük ve kötü düşüncelerle
karşılaşmışken Hz. Peygamber’in yanında genişlik ve güzel düşünceler
buldum. Sizin zekâtınızın bana verilmesini emretti” diyerek Hz. Peygamber

56 Buhârî, “Talâk”, 23.

862

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 862 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

ile arasında geçen konuşmayı bildirdi.57 Nesâî bu olayı isim zikretmeden


nakletmekte, İbn Mâce ve Tirmizî’de ise bu kişinin adı Seleme b. Sahr el-
Beyâzî olarak geçmektedir. Bazı kaynaklarda bu isme Selman b. Sahr olarak
da rastlanmaktadır.58
Konuyla ilgili ikinci rivayet ise yukarıda zikrettiğimiz, Mücadele sure-
sinin ilk ayetlerinin inmesine sebep olan Evs b. Sâmit’in zıhâr yapmasıdır.
Ubâde b. Sâmit’in kardeşi olan Evs b. Sâmit’in karısı Huveyle bint Mâlik b.
Sâlebe (Havle bint Sâlebe) Hz. Peygamber’e gelerek kocasını zıhâr yaptığı
için şikâyet etmiş ve şöyle demişti: “Ey Allah’ın Rasûlü, kocam gençliğimi
yedi. Ona çocuklar doğurdum. Yaşlanıp çocuktan kesildiğim zaman da bana
zıhâr yaptı”. Rasûlullah da ona sabırlı olmasını tavsiye etmişti. Fazla zaman
geçmeden, Cenâb-ı Hak Mücadele Suresinin yukarıda meâlini verdiğimiz
ilk dört ayetini indirdi ve zıhâr kefareti; köle azat etmek, peş peşe iki ay oruç
tutmak, kişi bunu da yapamıyorsa atmış fakiri doyurmak olarak belirlendi.
Huveyle eşinin bunlara gücünün yetmeyeceğini söyleyince Hz. Peygamber
huzuruna getirilen bir arak hurmayı (30 sâ‘ karşılığı bir ölçek) Huveyle’ye
verdi, o da bu kadar hurma ilave edip bu hurmaları atmış yoksula dağıttı ve
amcasının oğlu olan kocasına geri döndü.59
Hz. Peygamber zıhâr hakkında nazil olan ayetlere uygun hüküm ve-
rerek, hem cahiliyye döneminin uygulamalarından olan zıhârın keffaret
ödenerek ortadan kaldırılacağını uygulamalı olarak anlatmış, hem de hata
yapıp yaptığı hatadan pişman olan bir kimseye karşı nasıl davranılması ge-
rektiğini göstermiştir. Ödenen zıhâr keffareti ile kadına yapılan zulmün de
önüne geçilmiş olmakta ve evlilik birliğinin devam etmesi sağlanmaktadır.
Kütübü Sitte’de Hz. İbrahim’in karısı Sare için “Bu benim kız kardeşimdir”
demesine de yer verilmekte, Buhârî konuya karısına ikrah altındayken “Bu
benim kız kardeşimdir” diyen kimseye bir şey gerekmeyeceği şeklinde bir
bab başlığıyla yer verdiğinden, bu durumun Buhârî tarafından zıhâr olarak
değerlendirilmediği ortaya çıkmaktadır.60

57 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 17; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20; Nesâî, “Talâk”, 34; İbn
Mâce, “Talâk”, 25.
58 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20.
59 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 17; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20; Nesâî, “Talâk”, 34; İbn
Mâce, “Talâk”, 25.
60 Buhârî, “Talâk”, 10.

863

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 863 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

6- Mülâane Yoluyla Boşanma


“Karşılıklı lanetleşme” anlamına gelen mülâane, fıkhî bir terim olarak
kocanın hakim huzurunda karısının zina yaptığını veya hamile olan eşinin
karnındaki çocuğun kendisinden olmadığını iddia etmesi ve bunu yeminle
pekiştirmesi, kadının ise bunu kabul etmeyerek kocasının yalan söylediği
iddiasıyla kendisinin mâsum olduğuna aynı şekilde yemin etmesidir. Mülâane
ayetlerinin inmesiyle karısını zina ile suçlayan erkeğe kazf cezası verilmesi ve
zina ile suçlanan kadının cezalandırılması engellenmiştir. Eşler birbirlerine
yönelik çok ağır ithamlarda bulundukları için İslam hukukçularının çoğun-
luğuna göre ebediyen birbirlerine haram olurlar ve kesinlikle birbirleriyle
yeniden evlenemezler.61
Buhârî ve Nesâî’nin 12 ayrı bab başlığıyla mülâane konusundaki hadisleri
aktarmaları, İmam Müslim’in kitabında Liân adıyla ayrı bir bölümde çok
sayıda hadise yer verilmesi, Tirmizi’nin boşanma konusuyla ilgili hadislerin
yer aldığı bölüme Kitabü’t-Talak ve’l-Liân adını koyması ve diğer Kütübü
Sitte müelliflerinin de konuya dair pek çok rivayeti nakletmeleri konuya
verilen önemi ortaya koymaktadır.
Buhârî konuyla ilgili ilk bab başlığında öncelikle mülâane ayetlerine yer
vermiş, sonra da bu konuda bazı fıkhi değerlendirmeler yapmıştır. Mülâane
ayetleri olarak bilinen ayetler şunlardır:
“Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olma-
yanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden
olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci
defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah’ın lânetinin kendi üzerine ol-
masını dilemesidir. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair
dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer (kocası)
doğru söyleyenlerden ise Allah’ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi
kendisinden cezayı kaldırır.” (Nûr 24/ 6-9).
Mülâane ayetlerinin iniş sebebi olarak kaynaklarda iki ayrı olaya işaret
edildiği görülmektedir; Uveymir el-Aclânî ile karısının boşanması, Hilal b.
Ümeyye ile karısının boşanması.
Aclân oğullarından olan Uveymir, (Âsım b. Adiyy’in akrabası olan
bir adam) Benû Aclân’ın reisi Âsım b. Adiyy’e gelerek “Ne dersiniz? Bir

61 Geniş bilgi için bkz. Mehmet Akif Aydın, “Lian”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi, (Ankara:TDV Yayınları, 2003), 27: 172-173.

864

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 864 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

adam karısıyla beraber birisini bulsa, koca adamı öldürür, sizler de kocayı
mı öldürürsünüz? Bu adam başka ne yapsın? Bunu benim için Rasûlullah’a
sorunuz.” demiş, Âsım da Hz. Peygambere gelerek bu soruyu iletmiştir.
Ancak Hz. Peygamber böyle bir soru sorulmasını hoş karşılamamış, bunun
üzerine Uveymir kendisi gelip aynı soruyu Hz. Peygamber’e sormuş, Hz.
Peygamber de ona Allah’ın haklarında ayet indirdiğini haber vererek eşiyle
birlikte gelmesini istemiş, “İçinizde tevbe edecek var mı?” diye sormuş, onlar
tevbe etmeye yanaşmayınca Allah’ın emrettiği üzere aralarında mülâane yap-
malarını emretmiştir. Karı koca mescide lanetleşmişler, lanetleşmeden sonra
Uveymir “Yâ Rasûlallah! Eğer ben bu kadını nikâhımda tutarsam, ona iftira
etmiş olurum” demiş ve Rasûlullahın huzurunda karısını üç talâkla boşamış
ve bundan sonraki uygulamalarda mülâane sonrası eşlerin birbirlerinden
boşanmaları adet haline gelmiştir. Kadının mehri kendisinde bırakılmış,
doğan çocuk annesine nisbet edilmiş ve kadının mirasçısı olmuştur. Hz.
Peygamber doğacak çocuğun sahip olduğu özelliklere bakarak kimin yalan
söylediğinin anlaşılabileceğini söylemiş ve kadın kocası Uveymir’i haklı
çıkaracak özelliklere sahip bir çocuk doğurmuştur.62
İkinci rivayete göre ise Hilâl b. Ümeyye karısını Hz. Peygamber’in huzu-
runda, Şerîk b. Sehmâ ile zînâ etmekle suçlamış, Peygamber (s.a.v.) de Hilâl’e
“Ya dört şahit getir, ya da sana had cezası uygulanacaktır” buyurmuştur. Hilal
ise “Biz böyle bir durumla karşılaştığımızda şahit aramaya mı gideceğiz? Biz
gelene kadar zaten iş işten geçmiş olur.” diyerek bu karara itiraz etmiştir. Hz.
Peygamber had cezasını uygulama kararında ısrar etmiş, bunun üzerine Hilâl
b. Ümeyye doğru söylediğine yemin etmiş, Allah’ın hakkında ayet indirerek
onu cezadan kurtaracağına inandığını belirtmiş ve hakkında mülâane ayetleri
nazil olmuştur. Rasulullah Hilal ve eşine haber göndermiş, onlar huzura ge-
lince ikisinden birinin yalancı olduğunu Allah’ın bildiğini söylemiş ve onları
tevbe etmeye davet etmiştir. Kadın beşinci yemine geldiğinde duraklamış,
sonra kavminin şerefine leke süremeyeceğini belirterek son yemini de yerine
getirmiştir. Hz. Peygamber kadının doğacak çocuğunun özelliklerine dikkat
edilmesini istemiş, kadının kocasının iddiasını haklı çıkaracak bir çocuk do-

62 Buhârî, “Talâk”, 3, 29, 31, 32, 33, 36, 52; Müslim, “Liân”, 1, 2, 6, 12; Ebû Dâvûd,
“Talâk”, 27; Nesâî, “Talâk”, 36, 39, 42; İbn Mâce, “Talâk”, 27. Rivayetlerin bazıla-
rında isim zikredilmemekte bir adam veya Ensârdan bir adam gibi genel ifadeler
kullanılmaktadır. Bkz. Buhârî, “Talâk”, 27, 30, 34, 35; Müslim, “Liân”, 3, 4, 5, 7,
8, 9, 10, 13; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 27; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 22; Nesâî, “Talâk”,
40, 41, 44, 45; İbn Mâce, “Talâk”, 27.

865

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 865 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

ğurması üzerine Hz. Peygamber lian hakkındaki hükümler infaz edilmemiş


olsa bu kadına zina haddi uygulayacağını söylemiştir.63
Kütübü Sitte’de Uveymir el-Aclânî’nin başından geçen mülâane olayına
daha fazla yer verildiği görülmektedir. Ayetlerin bu iki kişiden hangisi hak-
kında indiği konusunda farklı görüşlere rastlanmakta, hatta iki olayı da nüzul
sebebi olarak gösterenler yanında, ayetlerin iki defa nazil olduğunu da iddia
edenler bulunmaktadır.64 Zıhâr ve lian olaylarında hüküm Allah tarafından
verilmiş olsa da bu hükümleri icra eden Allah Rasulüdür. Hükümleri uygu-
larken Hz. Peygamber’in zıhâr kefaretinde olduğu gibi kolaylık prensibini
benimsemesi ve zıhâr keffareti ödemesi gereken kişiye maddi yardımda
bulunması, mülâane olayında gerçek sonradan ortaya çıktığı halde hakkında
önceden hüküm verilip olay karara bağlandığı için yeniden cezalandırma
yoluna gitmemesi dikkat çekicidir.
Konuyla ilgili bir başka rivayet de şu şekildedir:
Çöl halkından bir bedevî veya Fezâre oğullarından bir adam Hz. Pey-
gamber’e gelmiş ve karısının siyah bir oğlan çocuğu doğurduğunu ve bu
durumu garipsediğini ve karısından şüphelendiğini söylemiştir. Hz. Peygam-
ber adama develeri olup olmadığını sormuş, develeri olduğunu öğrenince
de renklerini söylemesini istemiştir. Adam kırmızı develere sahip olduğunu
söyleyince onların içinde boz renkli bir deve olup olmadığını sormuş, adam
da olduğunu söylemiştir. Hz. Peygamber bu durumu açıklamasını isteyince
de “Soyunun bir damarına çekmiş olabilir” cevabını vermiştir. Hz. Peygamber
bunun üzerine “Senin oğlun da soyunun bir damarına çekmiş olabilir” diyerek
adamı ikna etmiş ve çocuğunu reddetmesine izin vermemiştir.65
Nesâî’nin Sünen’inde geçen rivayetin sonunda “Rasulullah “Bir adamın
kendi karısından olan çocuğunu karısının zina ettiğini görmedikçe kabul
etmemesi caiz değildir.” şeklinde hüküm vermiştir” şeklinde bir ilavesinin
bulunması66 ve olaya şahit olanların bedevinin üstü kapalı bir şekilde karısını

63 Konu ile ilgili rivayetler için bkz. Buhârî, “Talâk”, 28; Müslim, “Liân”, 11; Ebû
Dâvûd, “Talâk”, 27; Nesâî, “Talâk”, 37, 38; İbn Mâce, “Talâk”, 27.
64 Geniş bilgi için bkz. Enbiya Yıldırım, Mulâane Ayetlerinin Nüzûl Sebebi, Cum-
huriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 5/1(2001): 191-200.
65 Buhârî, “Talâk”, 25; Müslim, “Liân”, 18-20; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 28; Nesâî,
“Talâk”, 46.
66 Nesâî, “Talâk”, 46.

866

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 866 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

zina etmekle suçladığı yönündeki ifadeleri67 bedevinin karısından şüphelenip


boşanmak istediğini göstermektedir. Hz. Peygamber’in bu iddiayı çürütmek
için adama develerinden örnek vererek çocuğun siyah olmasının tek başına
yeterli bir delil olamayacağını, bu durumun soya çekime bağlı bir durum
olabileceğini söylemesi, boşanmanın enine boyuna düşünülmesi gereken
bir iş olduğunu, somut deliller olmadan kimseyi suçlamanın, hele hele zina
isnadında bulunarak boşanmak istemenin doğru bir tavır olmadığını ortaya
koymaktadır.
Kütübü Sitte’den tesbit edebildiğimiz rivayetlerden anlaşıldığına göre;
Hz. Peygamber her konuda olduğu gibi boşanma olaylarında da daima
hak ve hukuku gözetmiş, evlilik birlikteliğinin devamı için çaba harcamış,
boşanmanın kaçınılmaz olduğu durumlarda ise her iki tarafın da sıkıntıya
düşmemesi için gerekli tedbirleri almaya çalışmıştır.

KAYNAKÇA
Acar, Halil İbrahim. “Talak”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 39: 496-500.
İstanbul: TDV Yayınları, 2010.
Akdeniz, Füsun- Karadağ, Figen “Adet Döngüsünün Duygudurum Bozuklukları
Üzerine Etkisi Var mıdır?”, Türk Psikiyatri Dergisi 17/4 (2006):296-304.
Aşıkkutlu, Emin. “Berîre”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 5:503. İstanbul:
TDV Yayınları,1992. Aydın, Mehmet Akif. “Lian”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi. 27:172-173. Ankara: TDV Yayınları, 2003.
Bilmen, Ömer Nasuhi. Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu. İstanbul:
Bilmen Yayınevi, 1985.
Buhârî, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail. Sahîhu’l-Buhârî. Dımeşk-Beyrut: Dâru
İbni Kesir, 1423/2002.
Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Süleyman b. Eş‘as b. İshak el-Ezdî. Sünen-i Ebî Davud.
Cidde: Dâru’l-Kıble, 1419/1998.
Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdillâh b. İshâk el-İsbehânî. Ma‘rifetü’s-Sahâbe. Riyad:
Dâru’l-Vatan, 1419/1998.
Erel, Sare Nur. “Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetleri”, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.

67 Müslim, “Liân”, 19; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 28.

867

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 867 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

İbn Mâce, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî. es-Sunen. Riyad: Dâ-
ru’l-Hadâra, 1436/2015.
İbn Manzûr, Ebü’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî b. Ahmed
el-Ensârî. Lisânü’l-Arab, Beyrut: Dâru Sâdır, Tsz.
İbn Rüşd, Ebû’l-Velîd Muhammed b. Ahmed el-Hafîd. Bidâyetü’l-müctehid ve
nihâyetü’l-muktesid. Trc: Ahmed Meylânî. İstanbul: Beyan Yayınları, 1991.
Karaman, Hayrettin. Mukayeseli İslam Hukuku. İstanbul: Nesil Yayınları, 1991.
Karataş, Mustafa. “Sâbit b. Kays b. Şemmâs”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklo-
pedisi. 35:353. İstanbul: TDV Yayınları, 2008.
Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî. el-Müsne-
dü’s-Sahîh. Riyad: Dâru’s-Selâm, 1420/1999.
Nesâî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb. Sünenü’n-Nesâî. Beyrut-Lübnan: Mü-
essesetü’r-Risâle, 1421/2001.
Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, trc: Tayyar Tekin. İstanbul: Pınar Yayınları, 1987.
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre. el-Câmiu’l-Kebîr. Beyrut: Dâru’r-Risâ-
leti’l-İslâmiyye, 1430/2009.
Ücüoğlu, Sevdenur Yalçın. Sâbit b. Kaysb. Şemmâs’ın Hayatı ve İslâm Tarihindeki
Yeri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, Konya, 2016.
Ünal, İsmail Hakkı. “Yen İçinde Kalmayan Kırık Kol”, http://www.sonpeygamber.
info/yen-icinde-kalmayan-kirik-kol (Erişim tarihi:22.10.2019)
Yaman, Ahmet. “Zıhâr”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 44:387-390.
İstanbul: TDV Yayınları, 2013.
Yıldırım, Enbiya. “Mulâane Ayetlerinin Nüzûl Sebebi”, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi 5/1 (2001): 191-200.
(Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Gültekin sunumunu yaptı)
OTURUM BAŞKANI – Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Gültekin Hocaha-
nıma biz de teşekkür ediyoruz. Bizim kayıtlarımızda Hazret-i Peygamber’in
Çözüme Kavuşturduğu Boşanma Olayları olarak geçmişti ama o biraz daha
daraltarak Kütüb-ü Sitte’ye göre… Sanıyorum konu başlığı öyle verildi. Kü-
tüb-ü Sitte’ye Göre Hazret-i Peygamber’in Çözüme Kavuşturduğu Boşanma
Olaylarını bizimle paylaştı. Bu çerçevede Abdullah Bin Ömer’in hanımını
hayızlıyken boşaması konusu, Fatıma Bint Kays’ın boşanması, Behire’nin
boşanması, Sabit Bin Kays’ın boşanması gibi kişilerle ilgili boşanma olay-

868

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 868 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

larının yanı sıra, boşanma kavramlarıyla ilgili olan zıhar yoluyla boşanma ve
müdahale yoluyla boşanma konularını da bizimle paylaşmış oldu. Kendisine
teşekkür ediyorum.
Şimdi, 15 dakikalık bir süremiz kaldı. Bunun birkaç dakikasını belki en
sonunda ben toparlama adına kullanmak istiyorum, bu 35 dakikalık genel
müzakere süresinin 20 dakikasını sunumlarda harcamış olduk. Zamanı da
geçirmek istemediğim için 15 dakika içerisinde toparlayalım.
Genel müzakere çerçevesinde söz almak isteyen arkadaşlarımız varsa…
Buyurun hocam.
BİR KATILIMCI - Hakkı teslim etmek adına bir hatırlatmada bu-
lunmak istedim.
Hocam, 2015 yılında bir arabuluculuk faaliyeti kanunen mevzuata gir-
miştir diye söyledi. Ben biraz baktım, 2017 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı aileye yönelik de bir arabuluculuk çalışması başlatmış fakat şöyle
bir şeyi var: Aile içi şiddet durumlarında arabuluculuğu kabul etmiyor, bu
nokta doğru. Diğer konularda arabuluculuğu kabul ediyor, hatta kendisi de
hizmet tahsis ediyor. Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI – Teşekkür ediyoruz.
Buyurun Hocam.
Dr. ÖĞRETİM ÜYESİ HATİCE DÜLBER – Abdurrahman Hocama
bir şey sormak istiyorum.
Ben de hadisçiyim aslında. Ayşe Gültekin hocamızın söylediği gibi, Pey-
gamberimizin fiillerini, tasarruflarını değerlendirirken arabulucuk görevinde
mesela Tahir Bin Aşur’un da değerlendirmesi var, aynı örneği kullanıyor.
Bir de, şu anda isimlerini hatırlamıyorum, iki sahabi borçluyken, tartışırken
Peygamberimiz aralarına giriyor, bunu affet gibi bir arabuluculuk yapıyor
ama Tahir Bin Aşur bunu – siz vacip olarak değerlendirdiniz ya- istersek
yapabiliriz ama istersek bu örnekliği alamayız çünkü Peygamberimiz burada
arabuluculuk yapmak istiyor, tıpkı Bedir’de olduğu gibi. Bu konuyu nasıl
değerlendiriyoruz? Hani Tahir Bin Aşur değerlendirmiş bunu. Bu konuda
görüşlerinizi almak istiyorum.
OTURUM BAŞKANI – Buyurun hocam.

869

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 869 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

Prof. Dr. ABDURRAHMAN CANDAN – Arkadaşımız bir tavzihatta


bulundu, teşekkür ederim.
Ben resmi belgelerden gittim, Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına da
gittim, orada konuyla ilgili bir baş müfettiş arkadaşımızla görüştüm. İlgili
maddeyi okuyorum: “Koruyucu ve önleyici tedbir kararlarının alınması ve
yerine getirilmesi aşağıda şiddet mağduru ve şiddet uygulayan arasında ceza
hukuku kapsamında uzlaşmaya yer olduğu uyuşmazlıklarda arabuluculuk
önerilmez ancak çatışma çözme yöntemlerine ilişkin danışmanlık ve rehberlik
hizmeti verilebilir.” Diğer madde: “Kişiler arasında uzlaşma ya da arabulucuk
önerilmez.” İlgili şeylerin fotoğrafları da bende, onu da söyleyebilirim.
Bunun bir yönetmelik bağlamında bağlayıcı olduğunu ben anladım,
onu da önermediklerini… Kendilerince bazı gerekçeleri vardı; dediler ki,
işte arabuluculuk bir araya geldiklerinde… Anladığım kadarıyla zemini
hazırlanmadan taraflar bir araya getiriliyor bir odada, sonra ikisi de kalkıp
dövüşüyorlar. Farklı şeyler olmuş, hatta cinayet olmuş, ondan sonra maddeyi
koyduklarını söylüyor. Hâlbuki, bunun usul ve yöntemi bu değil. Siz benden
daha iyi bilirsiniz bunun yöntemini.
Gönlümüz zaten olması yönünde, olsa çok daha memnun kalacağız.
Bunun kurumsal bir yapıya dönüşmesi lazım. Avrupa Birliği meclisi, Avru-
pa’nın genelinde bunu psikologlar eşliğinde neredeyse zorunlu hâle getirmiş,
gözlemliyor. Hatta eğer aile kabul ederse ailenin içerisine uzun süreli olarak
psikolog evde kalıyor, gözlemliyor, iyi anlıyor. Biz de Kur’anî yöntem, zaten
aile efradı bunu iyi biliyor. Psikoloğa ya da oraya gelmesine de gerek kalmasın
diye zaten önerimiz bu şekildeydi.
Bununla ilgili verileri sizinle paylaşabilirim daha sonra.
Hocamın söylediği şey, zaten ben de ifade etmiştim, durumuna göre
vaciptir, ancak normalde mubahtır. Fıkıh kaynaklarımızda ifade edilen bu
bilgi, artık aradaki cümle, zaman baskısıyla… Yani durum öyle bir hâl alır
ki, cinayet olacak, birbirlerini kesecekler biçeceklere, sen de tanık oluyorsun,
mutlaka müdahale etmemiz lazım. Bugün haber ajanslarında bir haber düş-
tü, hocanın da ifade ettiği, doğrusu arabulucu illa çözecek değil. Diyoruz ki
suhuletle çözsün, boşanma da olabilir, bu artık bir gerçekliktir. Önemli olan
gönül kırılmasın. Elbette ki cinayete varmasın, birbirini anlasın… Kardeşim,
olmuyor. Olmuyor da bir çözümdür, neticede bir çözümdür. Bugün ajanslara
düşen haberi okudunuz, içimiz burkuldu. 1 Ocak ile 1 Kasım arasında işlenen
cinayet sayısı 304’tür, korkunç bir şey, bir yılda 304 ölümle neticelenen…

870

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 870 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

Korkunç bir şey yani ne yaşıyoruz, neredeyiz, ne yapıyoruz, nasıl bir top-
lumuz, niye bu hâle geldik? Bunların çoğu da bizim dinî referanslarla ilgili
değil. Bize dayatılan, bize anlatılmak istenen, bizim zihin arka planımıza
yerleştirilen seküler anlayıştır. Varlığımızla barışmayan, örtüşmeyen çözüm
önerileridir. Varlığımız, dinî referanslarımızla örtüşmeyen hayat tarzıdır.
Yüzde 65’i, bu cinayetlerin yüzde 65’i ayrılan koca ve sevgililer tarafından
işlenmiştir. Dolayısıyla, iş çok farklı boyutlardadır.
Biz kendi aramızda elbette konuşacağız, çözüm önerileri sunacağız,
bunun için yanmamız gerektiğine inanıyorum. Bu, Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in bize önerdiği, uyguladığı, nesiller boyunca devam eden o geleneğin
ne şekilde, karınca kararınca katkıda bulunacağını anlatmaya çalıştım.
Arz ederim.
OTURUM BAŞKANI – Abdurrahman Hocama teşekkür ediyorum.
Buyurun hocam.
SÜMEYYE DUMAN (Muğla Köyceğiz Vaizi) – Aslında alanım felsefe.
İki günden beri yoğun olarak bir tefsir, hadis programından sonra bütün
bir sempozyumda sadece bir felsefe bölümünün olmasını büyük bir kısmen
olarak görüyorum. Çünkü biz özellikle liseli ve üniversiteli gençlerle bir araya
gelirken onlarda şöyle bir durum tespiti yapıyoruz: Salt ayet ve hadislerle bir
din anlatımı, artık gençleri dine çekme noktasında yeterli değil. Çocukların
zihninde sıkıcı bir peygamber, ak sakallı, böyle bir tasvir var zihinlerinde. Biz
onlara şunu söylüyoruz: Aklınıza böyle bir tasvir gelmesin, Peygamberimiz
aslında sizin görebileceğiniz en iyi felsefeci. Çok şaşırıyorlar. O yüzden
teşekkür ediyorum sunumunuz için hocam.
İki soru sormak istiyorum.
Birincisi, sunumunuzdaki çoban ve kendini bilme hadisinden yola
çıkarak sonuç olarak şuna varabilir miyiz, günümüzdeki toplunsal, ailevi
meselelerin temelinde kendini bilmeyen, tanımayan insanların sebebiyet
verdiğini söyleyebilir miyiz?
İkincisi de, sunumdaki teori için neden John Hick’i seçtiniz, söz gelimi
Farabi, Gazali, İbn-i Sina’yı tercih etmediniz? Bunu da öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI – Teşekkür ederiz.
Buyurun Hocam.

871

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 871 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

Dr. HİKMET ÇAMCI – Ben, aile tanımı çok olduğu için, tebliğde
ailenin temel fonksiyonunu sorumluluğu paylaşmak adına, çoban hadisini
tercih ettim. Sorumluluğu genel olarak önemsiyorum, sorumluluk bilinci-
ni, yüksek lisans tezimde de incelemiştim. Onu da kendimce üçe bölerek
inceliyorum yani kaliteli birey, kaliteli toplumu oluşturuyor, bu bir realite.
Teodiselerde ya da başka bir şeyde gördüğümüz, toplumsal herhangi bir
olayda gördüğümüz şey, hepimiz çalışıyoruz, işyerlerimizde, yaşadığımız
yerlerde halkla muhatabız. Buralarda genelde gördüğümüz şey şu… Gene
John Hick’ten gidelim, oradan toparlayayım, John Hick modern insanı şöyle
tanımlıyor: Modernitenin bize getirdiği bir şey var, rahatlık. Mesela şöyle
düşünün: Eskiden insanların başı ağrıdığında bu büyük bir problemdi, şimdi
ağrı kesiciler var, hastaneler var, doktorlar var, hap yetmiyorsa iğne var, iğne
yetmiyorsa ağrı merkezleri var. Hayatımız kontrollü. Bu kontrol insanların
acıyla olan münasebetini değiştiriyor. Atalarımız gibi onunla mücadele edip,
ona irade gösterip, ondan kemale gitmiyor; bunun yerine yadsımayı ya da
kaçmayı tercih ediyor. Modern ailenin problemini de böyle görmek istediği-
mizden bu hadisi aldım. Modern ailede niye boşanma var? Evet, boşanıyor
çünkü rahatlık var, o rahatlık içerisinde insanlar bir şeyle mücadele etmek
yerine suçu başkasına atıyor. Hatta bazen Tanrı’ya suçu atıyorlar.
John Hick’i niye seçtiğimize gelince. Esasında bu benim tebliğim değildi,
Rifat Hocayla yaptığımız bir şey, bu hocamın tavsiyesi.
Hocam siz de görüyorsunuz, çocuklarla biz de çalışıyoruz öğretmen
olarak, en yeni teori John Hick’in teorisi.
Bir de insan kendini yapılandırmalı. Bir insan eğer kendini bilirse, kendini
tanırsa, ki bunun için her şeyi yapmalı, her türlü bilgiyi kullanmalı, Tanrı’yı
ancak öyle bileceğini düşünüyoruz. Tanrı dediğimizde de şu anlaşılmalı:
Bizim hayatımızı yönlendirir. Hayatımıza ilkeleriyle yön veririz. Tanrımız
o zaman karşımıza çıkar. Neye göre hareket ediyorsun, neye göre sorumlu-
luk alıyorsun? İşte, eşyadan bahsediyoruz. O yüzden kendini tanımak çok
önemli. Ki Tanrının kim ya da ne olduğunu böylelikle ortaya çıkarabiliriz
diye düşünüyorum.
OTURUM BAŞKANI – Peki hocam, teşekkür ediyorum.
Buyurun Hocam.
Prof. Dr. RİFAT ATAY – Öncelikle organizatörlere bu konuda teşekkür
ediyorum. Ben aslında bu tebliğ başlığını sunarken biraz tereddütlüydüm

872

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 872 29.06.2021 10:31:52


ALTINCI OTURUM
AİLE SORUNLARINA KUR’AN VE SÜNNETTEN ÇÖZÜMLER

çünkü felsefe ne kadar Diyanet söylemine uyardı? Bu hayli yumuşatarak


yazdığımız bir yazı işin doğrusu. Gider mi, gitmez mi diye düşündük. Başka
bir tebliğ teklifim daha vardı, onun kabul edileceğini beklerken bunun kabul
edildiğini, özellikle geçtiğini söylediler arkadaşlar beni biraz şaşırtarak. O
nedenle tekrar teşekkür ediyorum böyle bir şeyden dolayı.
İkincisi, beklediğimiz bir soru idi, neden John Hick? Çünkü, aslında
Gazali’de de dünyaların en iyi teodisesi var, onun cevabı böyle fakat nefs
yapılandırıcı teodise John Hick’de var. Konu hakkında güncel literatür, onları
kazandırmış. Biz aynı adla başka bir teodis olmadığı için onu tercih ettik.
Teşekkür ediyorum ilginiz için.
OTURUM BAŞKANI – Adem Hocam da birkaç cümleyle katkıda
bulunmak istiyorum diyorlar.
Buyursunlar.
Prof. Dr. ADEM DÖLEK – İki cümle söyleyeceğim.
Birincisi, her sahih hadis doğrudur, bunda tereddüt yok ama her doğru
söz hadis değildir.
İki: Hocamız bir şey söyledi, salt ayet ve hadisle din anlatımı hakkında.
Resulullah (s.a.v.) salt dediğimiz Kur’an ve hadisle asrı saadeti yetiştirdi.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI – Bir cümleyle hocam, buyurun.
BİR KATILIMCI – Hocam asrı saadette Peygamber Efendimiz nasıl
anlattı, anlatırken hedeflediği gaye neydi? Hocahanımın ifade ettiği oydu.
Onun maksadı, anlatmak istediği gayeyi, hedefi bugün gençlerimizin an-
layacağı bir üslubla nasıl anlatabiliriz? Basit bir örnek, o zaman çok ekmek
yeniliyordu, kuru ekmek yeniliyordu; bugün çocuklarımız en güzel pastayı
da yemiyor. Dolayısıyla çocuklarımızı nasıl gıdalandırıyorsak bu nebevi
sünnetten de bu şekilde istifade etme cihetine gidebiliriz. Hocahanım onu
arz etmeye çalıştı.
Arz ederim.
BİR KATILIMCI – Kesinlikle hocam, yeni bir dil geliştirmeye ihti-
yacımız var.
OTURUM BAŞKANI – Teşekkür ediyorum.

873

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 873 29.06.2021 10:31:52


ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU - PEYGAMBERİMİZ VE AİLE

Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu yılki Mevlid-i Nebi ana teması olarak


Peygamberimiz ve Aile konusunu seçmiş olmasının ne kadar isabetli olduğu
buradan da gözüküyor.
Ama ben şu soruyu sorarak ve birkaç cümle de ilave ederek bitirmek
istiyorum. Doğrusu biz bugün evlilik mi yapıyoruz evcilik mi oynuyoruz,
bilmiyorum. İnsanlar film seyrederken zannediyorlar ki kendi hayatları da
bir film, kapıyı çekip vurunca her şey bitecek zannediliyor oysa hayatın
gerçekleri çok farklı.
O bakımdan İslam’ın son direniş ve diriliş kalesi ailedir muhterem
hocalarım, takdir buyurursunuz. Bize besmeleli evlilikler, kıbleli evler, amen-
tülü hayatlar lazım. Ne evsizleşelim ne de evcilleşelim, sadece evli kalalım.
Kendimize dönelim, birbirimize dönelim, evimize dönelim. Bunun için
doğrusu bu işi yapanları küçümseme anlamında söylemiyorum ama evlilik
terapisine de gerek yok, tedavi için ithal reçetelere de ihtiyaç yok. Sanıyorum
evlilikte şu beş kelime bizim için reçete olarak kâfi diye düşünüyorum: Sabır,
sorumluluk, sadakat, samimiyet ve sevgi.
Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Teşekkür ederim, hocalarıma da teşekkür ediyorum ayrıca.

874

ULUSLARARASI MEVLİD-İ NEBİ SEMPOZYUMU.indd 874 29.06.2021 10:31:52

You might also like