Professional Documents
Culture Documents
Emir Mi Tavsiye Mi
Emir Mi Tavsiye Mi
Emir Mi Tavsiye Mi
PEYGAMBERİMİZ
VE AİLE
2 1 - 2 4 K A S I M 2 0 1 9 • A N TA LYA
ÖZET
Kur’an-ı Kerim’de hem ilk Peygamber Hz. Adem hem de Hz. İbrahim,
Hz. Musa, Hz. Yakub, Hz. Yusuf vb. diğer peygamberlerin hayatı anlatıl-
maktadır. Bu anlatımlarda peygamberlerin tevhid mücadelesi yanında aile
hayatlarıyla ilgili detaylara da yer verilmektedir.
İslam’da evlilik insan fıtratına uygun, yerilen değil teşvik edilen bir
uygulama olarak dikkat çekmektedir. Evliliklerde eşler ayrılmama, ölene
kadar beraber bir ömür geçirme kastıyla bir araya gelirler. Ancak evliliğin
yürütülemediği durumlarda Hz. Peygamber tarafından “Allahu Teâlâ’ya en
sevimsiz gelen helal” olarak nitelenen boşanma kaçınılamaz bir son olarak
karşımıza çıkar.
Yüce Allah Hz. Peygamber’in biz mü’minler için “üsve-i hasene” (en
güzel örnek) olduğunu açıkça beyan eder. Bundan dolayı Müslümanlar
ibadet, ahlak, ticaret vb. bütün uygulamalarda Hz. Peygamber’i örnek al-
dıkları gibi, evliliklerinde de, evliliklerini yürütemeyip boşandıklarında da
Hz. Peygamber’i örnek almak durumundadırlar. Hadis kitaplarında yer alan
“Kitâbü’t-Talâk” bölümlerini incelemek, Hz. Peygamber’in boşanma problem-
leri karşısındaki tavrını öğrenmemizi sağlaması ve karşılaşılan problemlere
nasıl çözüm bulunabileceğinin ortaya konulması açısından bizlere önemli
katkılar sağlayacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kütübü Sitte, Kitabü’t-Talak, Hadis, Hz. Peygamber,
Boşanma, Çözüm.
843
844
845
2 Buhârî, “Talâk”, 1, 2.
3 Müslim, “Talâk”, 7, 11, 12. Abdullah b. Ömer’in eşini boşaması hakkındaki ri-
vayetler hakkında bkz. Buhârî, “Talâk”, 1, 2, 44, 45; Müslim, “Talâk”,1-14; Ebû
Dâvûd, “Talâk”, 4; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 1; Nesâî, “Talâk”, 1-6, 76; İbn Mâce,
“Talâk”, 2.
846
847
848
849
850
851
852
23 Geniş bilgi için bkz. Sare Nur Erel, Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetle-
ri, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (İstanbul: Yüksek Lisans Tezi,
2008), 5-7.
24 Buhârî, “Talâk”, 41.
853
25 Müslim, “Talâk”, 36-54. Fâtıma bint. Kays rivayetleri için bkz. Buhârî, “Talâk”,
41, 42: Ebû Dâvûd, “Talâk”, 39; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5; Nesâî, “Talâk”, 16, 70,
72, 73; İbn Mâce, “Talâk”, 10.
26 Buhârî, “Talâk”, 41. Benzer rivayet için bkz. Ebû Dâvûd, “Talâk”, 40; İbn Mâce,
“Talâk”, 9.
854
27 Sare Nur Erel, Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetleri, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, (İstanbul: Yüksek Lisans Tezi, 2008), 10-11.
28 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 40.
29 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 5.
855
Peygamber’in “Muaviye hiç malı olmayan fakir bir adamdır. Ebû Cehm ise
kadınlarını döven bir kimsedir. Sen Üsame b. Zeyd ile evlen. Allah’a taat ve
Rasulullaha itaat etmek senin için daha hayırlıdır” dediğini, kendisinin de
Rasulullaha itaat ederek Üsame ile evlendiğini ve bu evlilikten çok memnun
kaldığını söylemektedir.30
3- Berîre’nin Boşanması
Hz. Âişe’nin satın alarak âzâd ettiği cariyelerden olan Berîre, Utbe b.
Ebî Leheb’in veya ensardan birinin câriyesiydi. Efendisiyle dokuz yılda hür-
riyetinin bedelini ödeyip âzâd olma konusunda bir anlaşma yapmış, sonra
da Hz. Âişe’ye kendisini satın almasını teklif etmişti. Sahiplerinin velâyet
hakkı kendilerinde kalırsa bu satışa razı olacaklarını söylemeleri üzerine,
Hz. Âişe onu satın almaktan vazgeçti. Hz. Peygamber durumu öğrenip
velâyet hakkının parayı ödeyip köleyi âzâd edene ait olduğunu, bu konuda
ileri sürülen şartın geçersiz olduğunu söyleyince, Hz. Âişe bedelini ödeyip
Berîre’yi satın aldı ve hürriyetine kavuşturdu. Berîre hürriyetine kavuştuktan
sonra da Hz. Âişe’ye hizmet etmeye devam etti.31
Berîre’yle ilgili olarak talak bölümlerinde yer alan hadis, hürriyetine
kavuştuktan sonra köle olan eşiyle evliliğini devam ettirme konusunda
muhayyer bırakılması, onun evliliği devam ettirmeyi değil ayrılmayı tercih
etmesi konusunu işlemektedir. İmam Buhârî “Evli Cariyenin Satılması Talak
Olmaz”, “Kölenin Nikâhı Altında İken Hürriyetine Kavuşan Cariyenin Mu-
hayyer Bırakılması” ve “Hz. Peygamber’in Berîre’nin Kocası Hakkında Şefaat
Etmesi” başlıklarıyla ve sadece bâb başlığını koyarak dört bölümde konuyu
işlemekte ve Berîre hakkında yedi hadise yer vermektedir. Bu hadislere göre
Berîre âzad edilmeden önce Muğîs adında siyahî bir kölenin karısıdır. Hz.
Âişe Berîre’yi satın almak istemiş, fakat efendileri velâ hakkı kendilerinde
olması şartıyla buna razı olacaklarını söylemişlerdir. Hz. Âişe durumu Hz.
Peygamber’e anlatmış, Hz. Peygamber de “Sen Berîre’yi satın al ve hürriyetine
kavuştur. Çünkü velâ hakkı ancak âzâd edene aittir.” buyurmuştur. Hz. Âişe
Berîre’yi satın almış ve Berîre evliliğini sürdürüp sürdürmeme konusunda
serbest bırakılmıştır. Berîre kocasından ayrı kalmayı seçmiş, kocası Muğîs
bu ayrılıktan perişan olup Medîne sokaklarında Berîre’nin arkasında ağla-
yarak dolaşmaya başlamıştır. Amcası Abbas’a “Muğîs’in Berîre’ye olan aşırı
856
32 Buhârî, “Talâk”, 14-17. Berîre hadisi hakkında bkz. Ebû Dâvûd, “Talâk”, 19-22;
Nesâî, “Talâk”, 30-32.
33 Buhârî, “Talâk”, 14; Nesâî, “Talâk”, 30.
34 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 20.
35 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 22; Nesâî, “Talâk”, 29; İbn Mâce, “Itk”, 10.
857
858
859
860
54 İsmail Hakkı Ünal, “Yen İçinde Kalmayan Kırık Kol”, son peygamber.info (Erişim
tarihi:22.10.2019)
55 Ahmet Yaman, “Zıhâr”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV
Yayınları, 2013), 44: 387.
861
riyenin zıhâr kefareti hakkında bazı fıkhî bilgiler aktarmakta, ancak konuyla
ilgili rivayetlere yer vermemektedir.56 Konuyla ilgili Buhârî’nin naklettiği
ayetlerin meali şöyledir;
“Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah’a şikâyette bulunan kadının
sözünü Allah işitmiştir; esasen Allah konuşmanızı işitir. Doğrusu Allah
işitendir, görendir. İçinizde karılarına “zıhâr” yapanlar bilsinler ki, karıları
anneleri değildir; anneleri ancak, onları doğuranlardır. Doğrusu söyledikleri
kötü ve asılsız bir sözdür. Allah şüphesiz affedendir, bağışlayandır. Kadın-
larından zıhâr yaparak ayrılıp sonra da söylediklerinden dönecek olanlar,
eşleriyle birbirlerine dokunmadan önce, bir köle azad etmelidirler. İşte bu
hüküm ile size öğüt veriliyor. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
Azad edecek köle bulamayanın, eşiyle beraber olmadan önce iki ay aralıksız
oruç tutması gerekir. Buna gücü yetmeyen, altmış düşkünü doyurur.” 4. âyetin
devamında da şöyle buyrulmaktadır: “Bu kolaylık, Allah’a ve Peygamberine
inanmış olmanızdan ötürüdür; bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. İnkar
edenler için can yakıcı azap vardır.” (Mücâdele, 58/1-4).
Konuyla ilgili kaynaklarda iki rivayet göze çarpmaktadır. Bu rivayetlerden
birisi İbnü’l-Alâ el-Beyâzî’nin başına gelen zıhâr olayından, diğeri de Evs
b. Sâmit’in eşine zıhâr yapmasından bahsetmektedir. İbnü’l-Alâ el-Beyâzî
şehveti çok güçlü olduğundan bu durumun orucuna engel olacağı düşün-
cesiyle Ramazan ayı boyunca eşine zıhâr yapmış, fakat sözünü tutamamış
ve eşiyle beraber olmuştu. Yakınlarıyla beraber, bu meseleyi danışmak üzere
Hz. Peygamber’e gitmek istemiş, ama onlar kabul etmemişlerdi. Bunun
üzerine tek başına gidip durumunu anlattı ve cezası neyse sabredeceğini,
Allah Rasûlü’nün kendisi hakkında Allah’ın bildirdiği şekilde hükmetmesini
istedi. “Bir köle azat et” teklifine, “Benim kendimden başka bir şeyim yok”
cevabını verdi. “İki ay üst üste oruç tut” denilince, başına gelenlerin zaten
oruç yüzünden geldiğini söyledi. Atmış fakir doyurma şartını ise maddi
durumunun iyi olmadığını, kendilerinin de aç gecelediğini anlatarak yerine
getiremeyeceğini açıkladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Züreykoğullarının
zekât memuruna git. O sana onların zekâtından ödeme yapsın. Böylelikle
atmış fakiri doyurursun, kalanından da sen ve ailen yersiniz” dedi. İbnü’l-Alâ
el-Beyâzî kavmine dönüp “Sizin yanınızda güçlük ve kötü düşüncelerle
karşılaşmışken Hz. Peygamber’in yanında genişlik ve güzel düşünceler
buldum. Sizin zekâtınızın bana verilmesini emretti” diyerek Hz. Peygamber
862
57 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 17; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20; Nesâî, “Talâk”, 34; İbn
Mâce, “Talâk”, 25.
58 Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20.
59 Ebû Dâvûd, “Talâk”, 17; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 20; Nesâî, “Talâk”, 34; İbn
Mâce, “Talâk”, 25.
60 Buhârî, “Talâk”, 10.
863
61 Geniş bilgi için bkz. Mehmet Akif Aydın, “Lian”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi, (Ankara:TDV Yayınları, 2003), 27: 172-173.
864
adam karısıyla beraber birisini bulsa, koca adamı öldürür, sizler de kocayı
mı öldürürsünüz? Bu adam başka ne yapsın? Bunu benim için Rasûlullah’a
sorunuz.” demiş, Âsım da Hz. Peygambere gelerek bu soruyu iletmiştir.
Ancak Hz. Peygamber böyle bir soru sorulmasını hoş karşılamamış, bunun
üzerine Uveymir kendisi gelip aynı soruyu Hz. Peygamber’e sormuş, Hz.
Peygamber de ona Allah’ın haklarında ayet indirdiğini haber vererek eşiyle
birlikte gelmesini istemiş, “İçinizde tevbe edecek var mı?” diye sormuş, onlar
tevbe etmeye yanaşmayınca Allah’ın emrettiği üzere aralarında mülâane yap-
malarını emretmiştir. Karı koca mescide lanetleşmişler, lanetleşmeden sonra
Uveymir “Yâ Rasûlallah! Eğer ben bu kadını nikâhımda tutarsam, ona iftira
etmiş olurum” demiş ve Rasûlullahın huzurunda karısını üç talâkla boşamış
ve bundan sonraki uygulamalarda mülâane sonrası eşlerin birbirlerinden
boşanmaları adet haline gelmiştir. Kadının mehri kendisinde bırakılmış,
doğan çocuk annesine nisbet edilmiş ve kadının mirasçısı olmuştur. Hz.
Peygamber doğacak çocuğun sahip olduğu özelliklere bakarak kimin yalan
söylediğinin anlaşılabileceğini söylemiş ve kadın kocası Uveymir’i haklı
çıkaracak özelliklere sahip bir çocuk doğurmuştur.62
İkinci rivayete göre ise Hilâl b. Ümeyye karısını Hz. Peygamber’in huzu-
runda, Şerîk b. Sehmâ ile zînâ etmekle suçlamış, Peygamber (s.a.v.) de Hilâl’e
“Ya dört şahit getir, ya da sana had cezası uygulanacaktır” buyurmuştur. Hilal
ise “Biz böyle bir durumla karşılaştığımızda şahit aramaya mı gideceğiz? Biz
gelene kadar zaten iş işten geçmiş olur.” diyerek bu karara itiraz etmiştir. Hz.
Peygamber had cezasını uygulama kararında ısrar etmiş, bunun üzerine Hilâl
b. Ümeyye doğru söylediğine yemin etmiş, Allah’ın hakkında ayet indirerek
onu cezadan kurtaracağına inandığını belirtmiş ve hakkında mülâane ayetleri
nazil olmuştur. Rasulullah Hilal ve eşine haber göndermiş, onlar huzura ge-
lince ikisinden birinin yalancı olduğunu Allah’ın bildiğini söylemiş ve onları
tevbe etmeye davet etmiştir. Kadın beşinci yemine geldiğinde duraklamış,
sonra kavminin şerefine leke süremeyeceğini belirterek son yemini de yerine
getirmiştir. Hz. Peygamber kadının doğacak çocuğunun özelliklerine dikkat
edilmesini istemiş, kadının kocasının iddiasını haklı çıkaracak bir çocuk do-
62 Buhârî, “Talâk”, 3, 29, 31, 32, 33, 36, 52; Müslim, “Liân”, 1, 2, 6, 12; Ebû Dâvûd,
“Talâk”, 27; Nesâî, “Talâk”, 36, 39, 42; İbn Mâce, “Talâk”, 27. Rivayetlerin bazıla-
rında isim zikredilmemekte bir adam veya Ensârdan bir adam gibi genel ifadeler
kullanılmaktadır. Bkz. Buhârî, “Talâk”, 27, 30, 34, 35; Müslim, “Liân”, 3, 4, 5, 7,
8, 9, 10, 13; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 27; Tirmizî, “Talâk ve Liân”, 22; Nesâî, “Talâk”,
40, 41, 44, 45; İbn Mâce, “Talâk”, 27.
865
63 Konu ile ilgili rivayetler için bkz. Buhârî, “Talâk”, 28; Müslim, “Liân”, 11; Ebû
Dâvûd, “Talâk”, 27; Nesâî, “Talâk”, 37, 38; İbn Mâce, “Talâk”, 27.
64 Geniş bilgi için bkz. Enbiya Yıldırım, Mulâane Ayetlerinin Nüzûl Sebebi, Cum-
huriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 5/1(2001): 191-200.
65 Buhârî, “Talâk”, 25; Müslim, “Liân”, 18-20; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 28; Nesâî,
“Talâk”, 46.
66 Nesâî, “Talâk”, 46.
866
KAYNAKÇA
Acar, Halil İbrahim. “Talak”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 39: 496-500.
İstanbul: TDV Yayınları, 2010.
Akdeniz, Füsun- Karadağ, Figen “Adet Döngüsünün Duygudurum Bozuklukları
Üzerine Etkisi Var mıdır?”, Türk Psikiyatri Dergisi 17/4 (2006):296-304.
Aşıkkutlu, Emin. “Berîre”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 5:503. İstanbul:
TDV Yayınları,1992. Aydın, Mehmet Akif. “Lian”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm
Ansiklopedisi. 27:172-173. Ankara: TDV Yayınları, 2003.
Bilmen, Ömer Nasuhi. Hukuk-ı İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu. İstanbul:
Bilmen Yayınevi, 1985.
Buhârî, Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail. Sahîhu’l-Buhârî. Dımeşk-Beyrut: Dâru
İbni Kesir, 1423/2002.
Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Süleyman b. Eş‘as b. İshak el-Ezdî. Sünen-i Ebî Davud.
Cidde: Dâru’l-Kıble, 1419/1998.
Ebû Nuaym, Ahmed b. Abdillâh b. İshâk el-İsbehânî. Ma‘rifetü’s-Sahâbe. Riyad:
Dâru’l-Vatan, 1419/1998.
Erel, Sare Nur. “Fâtıma bint. Kays’ın Hayatı ve Rivayetleri”, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008.
867
İbn Mâce, Ebû Abdillâh Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî. es-Sunen. Riyad: Dâ-
ru’l-Hadâra, 1436/2015.
İbn Manzûr, Ebü’l-Fazl Cemâlüddîn Muhammed b. Mükerrem b. Alî b. Ahmed
el-Ensârî. Lisânü’l-Arab, Beyrut: Dâru Sâdır, Tsz.
İbn Rüşd, Ebû’l-Velîd Muhammed b. Ahmed el-Hafîd. Bidâyetü’l-müctehid ve
nihâyetü’l-muktesid. Trc: Ahmed Meylânî. İstanbul: Beyan Yayınları, 1991.
Karaman, Hayrettin. Mukayeseli İslam Hukuku. İstanbul: Nesil Yayınları, 1991.
Karataş, Mustafa. “Sâbit b. Kays b. Şemmâs”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklo-
pedisi. 35:353. İstanbul: TDV Yayınları, 2008.
Müslim, Ebü’l-Hüseyn Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî. el-Müsne-
dü’s-Sahîh. Riyad: Dâru’s-Selâm, 1420/1999.
Nesâî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb. Sünenü’n-Nesâî. Beyrut-Lübnan: Mü-
essesetü’r-Risâle, 1421/2001.
Seyyid Sâbık, Fıkhu’s-sünne, trc: Tayyar Tekin. İstanbul: Pınar Yayınları, 1987.
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre. el-Câmiu’l-Kebîr. Beyrut: Dâru’r-Risâ-
leti’l-İslâmiyye, 1430/2009.
Ücüoğlu, Sevdenur Yalçın. Sâbit b. Kaysb. Şemmâs’ın Hayatı ve İslâm Tarihindeki
Yeri, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans
Tezi, Konya, 2016.
Ünal, İsmail Hakkı. “Yen İçinde Kalmayan Kırık Kol”, http://www.sonpeygamber.
info/yen-icinde-kalmayan-kirik-kol (Erişim tarihi:22.10.2019)
Yaman, Ahmet. “Zıhâr”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 44:387-390.
İstanbul: TDV Yayınları, 2013.
Yıldırım, Enbiya. “Mulâane Ayetlerinin Nüzûl Sebebi”, Cumhuriyet Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Dergisi 5/1 (2001): 191-200.
(Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Gültekin sunumunu yaptı)
OTURUM BAŞKANI – Dr. Öğretim Üyesi Ayşe Gültekin Hocaha-
nıma biz de teşekkür ediyoruz. Bizim kayıtlarımızda Hazret-i Peygamber’in
Çözüme Kavuşturduğu Boşanma Olayları olarak geçmişti ama o biraz daha
daraltarak Kütüb-ü Sitte’ye göre… Sanıyorum konu başlığı öyle verildi. Kü-
tüb-ü Sitte’ye Göre Hazret-i Peygamber’in Çözüme Kavuşturduğu Boşanma
Olaylarını bizimle paylaştı. Bu çerçevede Abdullah Bin Ömer’in hanımını
hayızlıyken boşaması konusu, Fatıma Bint Kays’ın boşanması, Behire’nin
boşanması, Sabit Bin Kays’ın boşanması gibi kişilerle ilgili boşanma olay-
868
larının yanı sıra, boşanma kavramlarıyla ilgili olan zıhar yoluyla boşanma ve
müdahale yoluyla boşanma konularını da bizimle paylaşmış oldu. Kendisine
teşekkür ediyorum.
Şimdi, 15 dakikalık bir süremiz kaldı. Bunun birkaç dakikasını belki en
sonunda ben toparlama adına kullanmak istiyorum, bu 35 dakikalık genel
müzakere süresinin 20 dakikasını sunumlarda harcamış olduk. Zamanı da
geçirmek istemediğim için 15 dakika içerisinde toparlayalım.
Genel müzakere çerçevesinde söz almak isteyen arkadaşlarımız varsa…
Buyurun hocam.
BİR KATILIMCI - Hakkı teslim etmek adına bir hatırlatmada bu-
lunmak istedim.
Hocam, 2015 yılında bir arabuluculuk faaliyeti kanunen mevzuata gir-
miştir diye söyledi. Ben biraz baktım, 2017 yılında Aile ve Sosyal Hizmetler
Bakanlığı aileye yönelik de bir arabuluculuk çalışması başlatmış fakat şöyle
bir şeyi var: Aile içi şiddet durumlarında arabuluculuğu kabul etmiyor, bu
nokta doğru. Diğer konularda arabuluculuğu kabul ediyor, hatta kendisi de
hizmet tahsis ediyor. Bunu arz etmek istedim.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI – Teşekkür ediyoruz.
Buyurun Hocam.
Dr. ÖĞRETİM ÜYESİ HATİCE DÜLBER – Abdurrahman Hocama
bir şey sormak istiyorum.
Ben de hadisçiyim aslında. Ayşe Gültekin hocamızın söylediği gibi, Pey-
gamberimizin fiillerini, tasarruflarını değerlendirirken arabulucuk görevinde
mesela Tahir Bin Aşur’un da değerlendirmesi var, aynı örneği kullanıyor.
Bir de, şu anda isimlerini hatırlamıyorum, iki sahabi borçluyken, tartışırken
Peygamberimiz aralarına giriyor, bunu affet gibi bir arabuluculuk yapıyor
ama Tahir Bin Aşur bunu – siz vacip olarak değerlendirdiniz ya- istersek
yapabiliriz ama istersek bu örnekliği alamayız çünkü Peygamberimiz burada
arabuluculuk yapmak istiyor, tıpkı Bedir’de olduğu gibi. Bu konuyu nasıl
değerlendiriyoruz? Hani Tahir Bin Aşur değerlendirmiş bunu. Bu konuda
görüşlerinizi almak istiyorum.
OTURUM BAŞKANI – Buyurun hocam.
869
870
Korkunç bir şey yani ne yaşıyoruz, neredeyiz, ne yapıyoruz, nasıl bir top-
lumuz, niye bu hâle geldik? Bunların çoğu da bizim dinî referanslarla ilgili
değil. Bize dayatılan, bize anlatılmak istenen, bizim zihin arka planımıza
yerleştirilen seküler anlayıştır. Varlığımızla barışmayan, örtüşmeyen çözüm
önerileridir. Varlığımız, dinî referanslarımızla örtüşmeyen hayat tarzıdır.
Yüzde 65’i, bu cinayetlerin yüzde 65’i ayrılan koca ve sevgililer tarafından
işlenmiştir. Dolayısıyla, iş çok farklı boyutlardadır.
Biz kendi aramızda elbette konuşacağız, çözüm önerileri sunacağız,
bunun için yanmamız gerektiğine inanıyorum. Bu, Peygamber Efendimiz
(s.a.v.)’in bize önerdiği, uyguladığı, nesiller boyunca devam eden o geleneğin
ne şekilde, karınca kararınca katkıda bulunacağını anlatmaya çalıştım.
Arz ederim.
OTURUM BAŞKANI – Abdurrahman Hocama teşekkür ediyorum.
Buyurun hocam.
SÜMEYYE DUMAN (Muğla Köyceğiz Vaizi) – Aslında alanım felsefe.
İki günden beri yoğun olarak bir tefsir, hadis programından sonra bütün
bir sempozyumda sadece bir felsefe bölümünün olmasını büyük bir kısmen
olarak görüyorum. Çünkü biz özellikle liseli ve üniversiteli gençlerle bir araya
gelirken onlarda şöyle bir durum tespiti yapıyoruz: Salt ayet ve hadislerle bir
din anlatımı, artık gençleri dine çekme noktasında yeterli değil. Çocukların
zihninde sıkıcı bir peygamber, ak sakallı, böyle bir tasvir var zihinlerinde. Biz
onlara şunu söylüyoruz: Aklınıza böyle bir tasvir gelmesin, Peygamberimiz
aslında sizin görebileceğiniz en iyi felsefeci. Çok şaşırıyorlar. O yüzden
teşekkür ediyorum sunumunuz için hocam.
İki soru sormak istiyorum.
Birincisi, sunumunuzdaki çoban ve kendini bilme hadisinden yola
çıkarak sonuç olarak şuna varabilir miyiz, günümüzdeki toplunsal, ailevi
meselelerin temelinde kendini bilmeyen, tanımayan insanların sebebiyet
verdiğini söyleyebilir miyiz?
İkincisi de, sunumdaki teori için neden John Hick’i seçtiniz, söz gelimi
Farabi, Gazali, İbn-i Sina’yı tercih etmediniz? Bunu da öğrenmek istedim.
Teşekkür ederim.
OTURUM BAŞKANI – Teşekkür ederiz.
Buyurun Hocam.
871
Dr. HİKMET ÇAMCI – Ben, aile tanımı çok olduğu için, tebliğde
ailenin temel fonksiyonunu sorumluluğu paylaşmak adına, çoban hadisini
tercih ettim. Sorumluluğu genel olarak önemsiyorum, sorumluluk bilinci-
ni, yüksek lisans tezimde de incelemiştim. Onu da kendimce üçe bölerek
inceliyorum yani kaliteli birey, kaliteli toplumu oluşturuyor, bu bir realite.
Teodiselerde ya da başka bir şeyde gördüğümüz, toplumsal herhangi bir
olayda gördüğümüz şey, hepimiz çalışıyoruz, işyerlerimizde, yaşadığımız
yerlerde halkla muhatabız. Buralarda genelde gördüğümüz şey şu… Gene
John Hick’ten gidelim, oradan toparlayayım, John Hick modern insanı şöyle
tanımlıyor: Modernitenin bize getirdiği bir şey var, rahatlık. Mesela şöyle
düşünün: Eskiden insanların başı ağrıdığında bu büyük bir problemdi, şimdi
ağrı kesiciler var, hastaneler var, doktorlar var, hap yetmiyorsa iğne var, iğne
yetmiyorsa ağrı merkezleri var. Hayatımız kontrollü. Bu kontrol insanların
acıyla olan münasebetini değiştiriyor. Atalarımız gibi onunla mücadele edip,
ona irade gösterip, ondan kemale gitmiyor; bunun yerine yadsımayı ya da
kaçmayı tercih ediyor. Modern ailenin problemini de böyle görmek istediği-
mizden bu hadisi aldım. Modern ailede niye boşanma var? Evet, boşanıyor
çünkü rahatlık var, o rahatlık içerisinde insanlar bir şeyle mücadele etmek
yerine suçu başkasına atıyor. Hatta bazen Tanrı’ya suçu atıyorlar.
John Hick’i niye seçtiğimize gelince. Esasında bu benim tebliğim değildi,
Rifat Hocayla yaptığımız bir şey, bu hocamın tavsiyesi.
Hocam siz de görüyorsunuz, çocuklarla biz de çalışıyoruz öğretmen
olarak, en yeni teori John Hick’in teorisi.
Bir de insan kendini yapılandırmalı. Bir insan eğer kendini bilirse, kendini
tanırsa, ki bunun için her şeyi yapmalı, her türlü bilgiyi kullanmalı, Tanrı’yı
ancak öyle bileceğini düşünüyoruz. Tanrı dediğimizde de şu anlaşılmalı:
Bizim hayatımızı yönlendirir. Hayatımıza ilkeleriyle yön veririz. Tanrımız
o zaman karşımıza çıkar. Neye göre hareket ediyorsun, neye göre sorumlu-
luk alıyorsun? İşte, eşyadan bahsediyoruz. O yüzden kendini tanımak çok
önemli. Ki Tanrının kim ya da ne olduğunu böylelikle ortaya çıkarabiliriz
diye düşünüyorum.
OTURUM BAŞKANI – Peki hocam, teşekkür ediyorum.
Buyurun Hocam.
Prof. Dr. RİFAT ATAY – Öncelikle organizatörlere bu konuda teşekkür
ediyorum. Ben aslında bu tebliğ başlığını sunarken biraz tereddütlüydüm
872
873
874