Karbonhidrat Metabolizması ve • bunların da ortalama yüzde 80 kadarını
Adenozin Trifosfat Oluşumu glikoz oluşturur.
1)ATP • Barsak kanalından emilen fruktozun 2)Kreatin Fosfat çoğu ve galaktozun hemen hemen hepsi 3)Glikolitik Yol→ Acil durumda enerji temini derhal karaciğerde glikoza çevrilir. için önemli. Uzun süre devam etmez. • Bu nedenle dolaşım kanında pek az fruktoz 4)Oksidatif Yol→Uzun süreli enerji temini ve galaktoz bulunur. için • KC’de %5-8 arasında glikojen depolanır • Sitrat miktarı ATP sentezi için sınırlayıcı → kristal olarak çöktürülür → osmoz için bir faktör. ADP/ATP oranı → ATP → suyun içeri fazladan girmemesi için sentezleyip sentezlemeyeceğimizi • Karaciğer hücrelerinde monosakkaritlerin belirler. (glikoz, fruktoz ve galaktoz) birbirlerine • Oksidatif yol islevşel değilse yağlar çevrilmelerini hızlandıran enzimler bulunur, kullanılır. • Ayrıca, bu reaksiyonların dinamiğine • Pentoz Fosfat Yolu → fazla glikozun yağ uygun olarak, kaciğer monosakkaritleri olarak depolanması için gereklidir. kana geriye serbestlettiği zaman son • Kahverengi yağ dokusunda hiç ATP ürün daima glikozdur. Sentetaz yok bu yüzden enerjinin tamamı • Bu karaciğer hücrelerinde bol miktarda ısıya dönüşür. glikozfosfataz bulunması sayesinde Metabolizmada Adenozin Trifosfatın Rolü gerçekleşir→ Amaç ihtiyaç halinde • AMP Fazla olursa → Hücrenin glukozu tekrardan dolaşıma vermek. yenilenmesi ile ilgili reaksiyonlar devreye • Böylece, glikoz-6-fosfat, glikoz ve fosfata girer. yıkılır ve karaciğer hücrelerinin zarlarından • AMP artarsa → Hücrenin daha fazla glikoz tekrar kana taşınabilir. yaşaması sağlanır • Bu nedenle bir kez daha vurgulamak • Fruktozun taşıyıcısı yok. gerekirse, dolaşım kanındaki • Astrositlerde glikojen depolanması monosakkaritlerin yüzde 95'ten çoğunun Anjiyotensin-4 ile sağlanır. Diğer adı IRP son dönüşüm ürünü glikozdur. → İnsulin Releted Peptid • Glikojen → KC , Kas , beyinde Hücre Membranından Glikozun Taşınması (astrositlerde) depolanır. • Glikozun vücudun doku hücrelerinde kullanılabilmesi için hücre zarından hücrenin sitoplazmasına taşınması gerekir. • Ancak, glikoz hücre zarı porlarından difüze olamaz. • Çünkü, bunun için parçacıkların molekül ağırlıkları en çok 100 olmalıdır • Oysa, glikozun molekül ağırlığı 180'dir. Ancak, glikoz kolaylaştırılmış difüzyon mekanizmasıyla oldukça serbest olarak hücrenin İçine geçer. • Temelde şöyle açıklanabilir, Hücre zarının lipit yüzeyinde glikozla birleşebilen çok sayıda taşıyıcı protein molekülleri bulunur. • Bağlanmış durumdaki glikoz, taşıyıcı ile zarın bir tarafından diğer tarafına kolayca taşınır ve sonra serbestlenir. • Bu nedenle, eğer glikoz konsantrasyonu • Glikolitik yol sitoplazmada gerçekleşir. zarın bir tarafında diğer tarafa göre daha • Oksidatif yol mitokondride gerçekleşir. fazla ise, yüksek konsantrasyonlu taraftan karşı tarafa doğru daha fazla glikoz Karbonhitrat Metabolizmasında taşınacaktır. Glikozun Merkezi Rolü • Doku hücrelerinin çoğunun zarından • Sindirim kanalında Kh sindirimlerinin son glikozun taşınması, sindirim zarı ya da ürünleri glikoz, fruktoz ve galaktozdan böbrek tübül epitelindeki taşıma İbarettir; yöntemlerinden oldukça farklıdır. • Glikoz, adı geçen bu bölgelerde aktif Özellikle karaciğer hücreleri ağırlıklarının yüzde sodyum-glikoz kotransport mekanizmasıyla 5-8 i, kas hücreleri ağrlıklarının yüzde 1 -3'ü iletilir ve aktif sodyum taşınması, glikozun kadar glikojen depo edebilirler. konsantrasyon farkına zıt yönde emilimi için Glikojen molekülleri ortalama molekül ağırlıkları gerekli enerjiyi sağlar. 5.000.000 ya da daha büyük molekül ağırlığına • Sodyum kotransport mekanizması, ancak kadar çıkan moleküller halinde polimerize glikozun aktif emilimi için uyum yapmış özel olabilir epitel hücrelerinde işlev görür. Glikojenin çoğu katı kristaller şeklinde çöker. • Bütün öteki hücre zarlarında glikoz ancak Monosakkaritlerin yüksek molekül ağırlığındaki yüksek konsantrasyondan düşük olan tarafa bileşiğe (glikojen) çevrilmesi, hücre içi sıvının doğru, kolaylaştırılmış difüzyonla taşınır. ozmotik basıncını önemli şekilde değiştirmeden, • Bunu da sağlayan membran glikoz taşıyıcı büyük miktarda karbonhidratın depo edilmesini proteinin özgün bağlanma niteliğidir. sağlar Aksi halde, molekül ağırlığı küçük olan yüksek İnsülinin Glikozun Kolaylaştırılmış konsantrasyondaki eriyebilir monosakkaritler Difüzyonunu Artırması hücre içi ve hücre dışı ozmotik basınçlar • İnsülin, glikoz ve diğer monosakkaritlerin arasında büyük bir dengesizlik yaratabilirdi. taşınmasını büyük ölçüde artırır. • İnsülinin yokluğunda, karaciğer ve beyin Depolanan Glikojenin Yıkımı-Glikojenoliz hücreleri dışında bütün vücut hücrelerine • Glikojenoliz, hücrelerde depolanan taşınan glikoz miktarı normal enerji glikojenin tekrar glikoz oluşturmak üzere metabolizması için gereken miktarın çok hücrelerde yıkılmasıdır. uzağındadır. • Daha sonra glikoz enerji sağlamada • Bu nedenle, hücrelerin çoğunda kullanılabilir. karbonhidratların kullanım hızı • Glikojenoliz, glikojen oluşumundaki kimyasal pankreastan insülin salgılama hızı ile reaksiyonların tersine dönüşümü ile kontrol edilir. gerçekleşmez • Glikojenolizde, glikojen polimerinin Glikozun Fosforilasyonu herbir dalındaki glikoz molekülleri, Glikoz hücrelere girer girmez, aşağıdaki bağlandıkları diziden fosforilaz enzimiyle reaksiyonda görüldüğü gibi bir fosfat kökü ile katalize edilerek ayrılır. birleşir • Dinlenme durumunda, fosforilaz inaktif Bu fosforilasyon, karaciğerde glikokinaz enzimi, şekildedir öteki hücrelerin çoğunda da hekzokinaz enzimi • Böylece glikojen depo edilir. ile hızlandırılır. • Glikojenden glikoz elde edilmesi Glikozun fosforilasyonu karaciğer hücreleri, gerekliğinde, önce fosforilaz aktive böbrek tubulus epiteli ve barsak epitel hücreleri edilmelidir. dışında hemen tümüyle geri dönüşsüzdür. Yukarıda adı geçen hücrelerde ise aktive Epinefrin veya Glukagon ile Fosforilazın olduğunda, reaksiyonu tersine döndüren diğer Aktivasyonu bir enzim olan glikoz fosfataz, da bulunur. Epinefrın ve glukagon, Fosforilazı aktive eder Vücudun çoğu dokusunda fosforilasyon ve böylece hızlı bir glikojenolize neden olurlar. glikozun hücre İçinde hapsedilmesine hizmet Bu hormonların her birinin ilk etkisi hücrelerde eder. siklik AMP oluşumunu sağlamaktır Yukarıdaki özgül hücreler, özellikle karaciğer Bu madde daha sonra fosforilazı aktive eden hücreleri dışında glikoz hücreye girer girmez kimyasal reaksiyonlar zincirini başlatmaktadır. fosfat ile bağlanır ve geriye difüze olamaz Epinefrin sempatik sistem uyarıldığı zaman Glikojenin Karaciğer ve Kasta Depo Edilmesi böbreküstü medullasından serbestlenir. Glikoz bir hücreye emildikten sonra, ya Böylece, sempatik sinir sisteminin işlevlerinden hücreye enerji sağlamak için kullanılır ya da biride, hızlı enerji metabolizması için gerekli glikozun büyük bir polimeri olan glikojen halinde glikozu artırmaktır. depo edilir. Epinefrinin bu işlevi, özellikle karaciğer hücreleri Vücuttaki bütün hücreler hiç değilse bir miktar ve kasta ortaya çıkar. glikojen depo edebilirler. Glukagon Ancak, belirli bazı hücrelerde büyük miktarda Glukagon kanda glikoz konsantrasyonu çok depo edilebilir; düştüğü zaman, pankreasın alfa hücrelerinden salgılanan bir hormondur. Başlıca, karaciğer hücrelerinde, siklik AMP Ancak glikoliz sırasında orijinal glikozdan oluşumunu uyarır toplam 56.000 kalori enerji kazanıldığı için ATP Karaciğerdeki glikojeni glikoza çevirerek kana sentezinde tüm verim sadece %43 tür. verir, % 57 si ısıya dönüşür. böylece kan glikoz düzeyini yükseltir. Pirüvik Asidin Asetilkoenzim A'ya Dönüşümü Glikolitik Yolla Glikoz Moleküllerinden Enerji Bu reaksiyona göre pantotenik asit vitamini Serbestlenmesi türevi olan koenzim A ile iki pirüvik asit Bir gram glikoz molekülünün tam oksidasyonu molekülü iki molekül asetil-CoA oluşturmak ile 686.000 kalori enerji serbestlendiği ve bir üzere birleşirken iki karbon dioksit molekülü ve gram ATP molekülü oluşumu için sadece dört hidrojen atomu serbestlenmektedir. 12.000 kalorilik enerji gerektiği için bir gram Bu dönüşümde ATP oluşmaz, ancak ATP molekülü oluşurken glikoz bir defada su ve serbestlenen 4 hidrojen atomunun daha sonra karbon diokside kadar parçalansaydı fazla oksitlenmesi sırasında altı molekül ATP oluşur. enerji israf edilecekti. Vücudun bütün hücreleri içerdikleri bir seri özel Sitrik Asit Döngüsü (Krebs Sİklusu) protein enzimlerle, glikoz molekülünü küçük Glikoz molekülünün yıkılmasında bundan adımlara bölünmüş bir dizi tepkimeyle parçalar sonraki aşamaya sitrik asit döngüsü ve her basamakta enerji bir molekül ATP (trikarboksilik asit siklusu ya da Krebs siklusu) oluşturmak üzere küçük paketler halinde adı verilir. serbestlenir. Bu kimyasal reaksiyon zincirinde asetil-CoA'nın Böylece hücrelerde kullanılan her glikoz asetil parçası, karbon dioksit ve hidrojen molekülüne karşılık 38 ATP molekülü oluşur. atomlarına yıkılır. Glikoliz ve Pirüvik Asit Oluşumu Glikoz molekülünden enerji açığa çıkışının en Bu reaksiyonların tümü mitokondri matriksinde önemli yolu glikoliz sürecinin başlatılmasıdır. gerçekleşir. Daha sonra glikolizin son ürünleri enerji Serbestlenen hidrojen atomları, oksitlendiğinde sağlamak İçin oksidasyona uğrarlar. büyük miktarda enerjiyi serbestleterek ATP Glikoliz, glikoz molekülün iki molekül pirüvik asit oluşturmak üzere eklenir. oluşturmak üzere parçalanması anlamına gelir. Glikoliz, ardışık 10 farklı kimyasal reaksiyon Sitrik asit döngüsünün başlangıç aşamasında aşamasıyla gerçekleşir. asetil-COA sitrik asit oluşturmak için Bu aşamaların her biri en az bir özgün protein okzolaasetik asitle birleşir. asetil-CoA nın CoA enzim ile katalize edilir. bölümü serbestler ve prüvik asitten daha fazla Glikoz ilk olarak, fruktoz 1, 6-fosfata çevrilir, asetil-CoA oluşturmakta kullanılır. sonra üç karbon atomlu iki molekül Asetil bölümü ise sitrik asit molekülünün bir gliseraldehit-3-fosfata parçalanır, daha sonra da parçasını yapar. herbiri beş aşamada prüvik aside parçalanır Sitrik asit döngüsünün ardaşık aşamalarına , Glikolitik seride bir çok kimyasal reaksiyon birkaç su molekülü katılırken siklusun diğer bulunmasına karşın çoğu basamakta glikoz aşamalarında CO2 ve H atomlarıda serbestler molekülündeki serbest enerjinin ancak küçük bir Metabolize olan her glikoz molekülü için 2 bölümü açığa çıkar. asetil-CoA molekülünün 6 mol su ile birlikte Bununla birlikte. 1.3 fosfo gliserik asitle 3- sitrik asit döngüsüne girer fosfogliserik asit aşamaları ve fosfoenolpirüvik Bunlar daha sonra 4 karbondioksit molekülü , asitle pirüvik asit aşamaları arasında 16 hidrojen atomu 2 molekül koenzim A ya serbestlenen enerji paketleri, bir mol ATP ayrılır.iki molekül ATP oluşur oluşumu için gereken 12.000 kalorilik enerjiden Sitrik asit döngüsünde ATP oluşumu fazladır ve bu reksiyonlar ATP oluşturacak Sitrik asit döngüsü sırasında büyük miktarda biçimde eşlenirler. enerji serbestlenmez. Böylece her bir mol fruktoz 1-6 difosfatın pirüvik Ancak kimyasal reaksiyonların birinde (α – aside parçalanması sırasında toplam 4 mol ketoglutarik asidin süksinik aside dönüşümü ATP oluşur. sırasında) bir molekül ATP oluşur. Ancak glikolizin başlayabilmesi için glikoz Böylece metabolize olan her glikoz molekülün molekülünden fruktoz 1-6 difosfatın oluşumu den 2 asetil-CoA molekülü sitrik asit siklusuna için 2 mol ATP gereklidir girer ve her birinde bir molekül ATP ya da Bu nedenle glikolitik süreçte her bir glikoz toplam 2 molekül ATP oluşur molekülünden sadece 2ATP kazanılır. TCA döngüsünde dehidrejenazların NAD ın Bu ATP ye aktarılan 24.000 kalorilik enerjidir hidrojen atomlarını serbestletici etkisi Sitrik asit döngüsünün çeşitli kimyasal Bütün bu ilk aşamaların temel işlevi glikoz reaksiyonları sırasında molekülündeki hidrojenleri oksidasyon için hidrojen atomları serbestlenir. kullanılabilecek hale getirmektir. Dört hidrojen atomu glikoliz sırasında, 4 atom, hidrojenin oksidasyonu mitokondrilerde pirüvik asitten asetil-CoA oluşumunda' 16‘ sı da enzimatik olarak katalize edilen bir seri sitrik asit döngüsünde olmak üzere, bir reaksiyon sonucu gerçekleşir. glikoz molekülünün parçalanması sonucu Bu reaksiyonlar: toplam 24 (1) her hidrojen atomunu bir hidrojen iyonuyla adet hidrojen atomu serbestlenir. bir elektrona ayırır ve Ancak bu hidrojen atomları basitçe hücre içi (2) elektronlar sıvıdaki çözünmüş oksijeni, sıvıya katılamazlar. hidroksil iyonlarını oluşturmak üzere su Her defasında ikili paketler halinde molekülleri ile birleştirmek için kullanır. serbestlenirler Sonra hidrojen ve hidroksil iyonları su Bu olay dehidrojenaz adı verilen özgün bir oluşturmak üzere su molekülleri birleştirmek için protein enzimle katalize edilir. kullanılır. 24 adet hidrojen atomundan 20'si niyasin ATP Oluşturmada Mitokondrilerdeki vitamini türevi olan nikotinamıd adenin Kemiozmotik Mekanizma dinükleotid (NAD) ile birleşir Hidrojenin iyonizasyonu, Elektron Taşıma Bu reaksiyon, özgün dehidrojenaz enzimi Zinciri ve Su oluşumu aracılığı olmadan ya da hidrojen taşıyıcısı Mitokondrideki oksidatif fosforilasyonun ilk olarak görev yapan NAD+ bulunmadan basamağı besinlerden ayrılan hidrojen gerçekleşemez. atomlarının iyonizasyonudur Hem serbest hidrojen iyonu, hem de NAD+ ile Bu hidrojen atomları çift çift ayrılır birleşmiş hidrojen büyük miktarda ATP Bunlardan biri derhal H+ iyonuna dönüşür diğeri oluşturan birçok oksidatif kimyasal reaksiyona de NADH oluşturmak üzere NAD+ ile bağlanır. girer İlk olarak NADH'dan hidrojen atomunun da Glikoz yıkımı sırasında serbetleyen 4 hidrojen ayrılmasıyla bir H+ iyonu daha oluşur atomuda (TCA siklusunda süksinik ve fumarik Ayrılan NAD+ da bu süreçte tekrar tekrar asıt basamakları arasında kullanılır. serbestleyenler.)özgül bir dehidrojenaz ile Hidrojen atomlarından ayrılarak iyonizasyona bağlanır. neden olan elektronlar derhal, mitokondrinin iç Ancak daha sonra NAD+" aracılığı olmaksızın zarının (raf zarı) bir integral parçası olan doğrudan oksidatif sürece katılırlar. elektron alıcılarının elektron transport Karbon dioksitin serbestlenmesinde zincirine girerler. dekarboksilazların işlevi Elektron alıcıları elektron alıp vererek geri Pirüvik asitten Asetil-CoA olşumunda ve sitrik dönüşümlü olarak redüklenir ya da oksitlenirler. asit siklusunda Co2 üç aşamada serbestlenir. Elektron taşıma zincirinin önemli elemanları Karbon dioksidin serbestlenmesine neden olan arasında flova protein, birçok demir sülfit dekarboksilaz adı verilen özgül protein proteinleri, ubikinon ve sitokram B. C1,C A enzimleri karbon dioksidi substrattan ayırırlar. veA3 bulunur. Karbon dioksit vücut sıvılarında erir ve sonra Herbir elektron bu alıcılar arasında birinden akciğerlere taşınarak oradan da vücut dışına ötekine geçerek nihayet sitokrom A3 ulaşır. atılır. Bu alıcıya sitokrom oksidaz adı verilir. Hidrojenin Oksidasyonuyla Büyük Miktarda ATP Zira, iki elektron vererek oksijen elementini Oluşumu (Oksidatif Fosforilasyon Olayı) iyonik oksijene indirger ve daha sonra bu (1) glikoliz, oksijen iyonları su oluşturmak için hidrojen (2) sitrik asit döngüsü. iyonlarıyla birleşir. (3) dehidrojenasyon Hidrojen İyonlarının Elektron Taşıma Zinciri (4) dekarboksilasyon süreçleri sırasında ne Tarafından Mitokondrinin Dış Boşluğuna yazık ki küçük miktarda ATP oluşur. Pompalanması Tek bir glikoz molekülünün metabolizması Elektronlar, elektron transport zincirinden sırasında glikolizde ve sitrik asit döngüsünde geçerken büyük miktarda enerji serbestlenir. 2'şer ATP molekülü oluşur. Bu enerji hidrojen iyonlarını: mitokondrinin iç Glikoz metabolizması sırasında oluşan toplam matriksinden iç ve dış zarlar arasındaki dış ATP'nin % 90'ı glikoz yıkımının ilk aşamalarında boşluğa pompalanmak için kullanılır. açığa çıkan hidrojen atomlarının daha sonra Böylece bu boşlukta pozitif yüklü hidrojen iyon oksidasyonu sırasında oluşur. konsantrasyonu artarken iç matrikste kuvvetli bir negatif elektriksel potansiyel yaratılmış olur. ATP Oluşumu ATP'nin fosfofruktokinaz üzerindeki Oksidatif fosforilasyonda bundan sonraki baskılaması kalkar, aşama ADP'nin ATP'ye çevrilmesidir. Aynı zamanda artan ADP derişimi de enzim Bu olayda mitokondrinin iç membranı boyunca aktivitesini uyarır. Böylece glikolitik süreç yerleşik, başı bir düğme gibi iç matrikse doğru yeniden harekete geçer ATP depoları yenilenir. uzanan büyük bir protein rol oynar. Başka bir kontrol yolu da sitrik asit döngüsünde Bu molekül bir ATPaz'dır ve ATP sentetaz oluşan sitrat iyonudur. adını alır. Bu iyonun artması aynı zamanda Dış hoşluktaki pozitif yüklü yüksek hidrojen iyon fosfofrüktokinazı kuvvetle baskılayarak glikolitik konsantrasyonu ile iç zarın iki taralı arasındaki süreci engeller. büyük elektriksel potansiyel farkı, hidrojen Böylece glikoliz sırasında oluşan pirüvik asidin iyonlarının mitokondri iç matriksine ATPaz kullanılmasını sağlayan sitrik asit döngüsü de molekülünün içinden geçerek akışına neden duraklatılmış olur. olur Hücredeki bütün ADP, ATP'ye dönüştüğünde Hidrojen akımından kaynaklanan enerji ATPaz ilave olarak ATP oluşmadığını görürüz. tarafından ADP'nin serbest ATP'ye Sonuç olarak besinlerin (glikoz, yağ ve dönüşümünde kullanılır. proteinler) ATP oluşturmak üzere kullanım Böylece molekül yüksek enerjili bir fosfat bağı aşamaları durur. daha kazanmış olur. Hücrede, çeşitli fizyolojik işlevlere gereken Sürecin son aşaması mitokondri içindeki enerji için ATP kullanıldığında yeni oluşan ADP ATP'nin sitoplazmaya aktarılmasıdır. ve AMP enerji süreçlerini tekrar başlatırlar. Bu geçiş, iç zardan kolaylaştırılmış ADP ve AMP de hemen hemen ani olarak ATP difüzyonyonla durumuna dönerler. Bu sayede çok ağır Geçirgen olan mitokondri dış zarından da basit egzersizdeki aşırı hücresel aktivite dışında. difüzyonla olur. ATP deposu her zaman otomatik olarak dolu ADP de, ATP'ye çevrilmek üzere sürekli olarak tutulur. mitokondri matriksine taşınır. Enerjinin anaerobik yolla serbestlenmesi Elektron taşıma zincirinden geçen her iki Bazen oksijen sağlanamadığı veya yetersiz elektrona karşılık (iki hidrojen atomunun olduğu durumlarda oksidalif fosforilasyon iyonizasyonunu temsil eder) üç molekül ATP gerçekleşemez. sentez edilir Bu koşullarda bile, hücrede karbonhidrat Vücuda Enerji Gerektiği Zaman Depolanan yıkımının glikoliz evresinde küçük miktarda Glikojenden Enerji Serbestlenmesinin Kontrolü: enerji elde edilebilir. Hücrede Glikoliz Hızının Kontrolünde ATP ve Çünkü glikozu pirüvik aside parçalayan ADP Konsantrasyonlarının Etkisi kimyasal reaksiyonlar oksijen gerektirmez. Hücrelerin gereksinimi olmadığı halde, Bu süreç glikozun çok büyük ölçüde israfına yol glikozdan sürekli enerji serbestlenmesi büyük açar. bir israf olurdu. Bu yoldan tüketilen her glikoz molekülünden Glikoliz ve onu izleyen hidrojen atomlarının elde edilen enerjinin ancak 24.000 kalorisi ATP oksidasyonu hücrenin ATP gereksinimine göre. oluşumunda kullanılır ki, bu da glikoz sürekli olarak kontrol edilir. molekülündeki toplam enerjinin yüzde 3'ünden Bu kontrol çeşitli geribildirim kontrol biraz daha fazladır. mekanizmaları ile sağlanır. Bununla beraber, hücrelerde serbestleyen ve Bunlardan en önemlisi ADP ve ATP nin anaerobik enerji denilen bu glikolitik enerji hücredeki konsantrasyonlarıdır. oksijen bulunmadığı zaman birkaç dakika için ATP'nin enerji metabolizması üzerindeki önemli hayat kurtarıcı olabilir. denetim yollarından biri, fosfofruktokinaz Anaerobik glikoliz sırasındalaktik asit oluşumu enzimini baskılamasıdır. ile fazladan anaeorbik enerji serbestlenmesi Bu enzim glikolitik reaksiyon basamaklarından Kütlelerin yasası etkisine göre bir kimyasal birinde yer alan fruktoz-1-6 difosfatın reaksiyonun son ürünleri ortamda biriktiği oluşumunu sağlar, zaman. reaksiyonun hızı sıfıra yaklaşır. Bu nedenle hücrede ATP miktarının fazla Glikolitik reaksiyonların iki farklı son ürünü (1) olması glikolizisi yavaşlatır. pirüvik asit ve (2) NADH ve H+ oluşturmak Tersine, ADP ve AMP, bu enzimin etkinliğini üzere NAD+ ile birleşen hidrojen atomlarıdır. büyük ölçüde artırır. Bunlardan biri ya da ikisinin birikmesi glikolitik ATP'nin hücre içindeki hemen hemen bütün süreci durdurarak daha fazla ATP oluşmasını kimyasal reaksiyonlara enerji sağlamak için önleyecektir. kullanılması sonucu ATP derişimi azaldığında, Miktarları çok artmaya başladığı zaman, bu iki Glikozdan, 1 molekül karbon dioksit, 4 hidrojen son ürün birbiriyle etkileşerek, laktik asit atomu serbestlenmesi ile beş karbonlu bir şeker oluştururlar. D-ribuloz oluşur. Anaerobik koşullarda, pirüvik asidin büyük bir Bu madde daha sonra diğer beş-, dört-, yedi- ve bölümü laktik aside dönüşür. üç karbonlu şekerlere çevrilir. Pirüvik asit hücre dışı sıvıya, hatta aktivitesi az Sonuç olarak, bu şekerlerin değişik olan diğer hücrelerin içine kolayca geçer. kombinasyonları ile tekrar glikoz sentez edilir. Bu nedenle laktik asit. glikolitik son ürünleri Ancak başlangıçta reaksiyona giren her 6 ortadan kaldıran bir çeşit "lavabo deliği" gibidir. molekül glikozdan tekrar sadece 5 molekül Böylece pirüvik asit ve hidrojen ortamdan glikoz sentezlenir. uzaklaştırılarak glikolizin devamı sağlanmış Yani pentoz fosfat yolu döngüsel bir sureçtir. olur. Her çevrimde bir molekül glikoz metabolize olur. Eğer bu çevrilme olmasaydı, glikoliz ancak Böylece, siklusun tekrar tekrar çevrimi ile tüm birkaç saniye daha devam edebilirdi. glikoz karbon dioksit ve hidrojene çevrilir. Halbuki oksijensiz ortamda bile bu yolla Hidrojen daha sonra oksidatif fosforilasyon dakikalarca önemli miktarda ATP sağlanabilir. yolağına girerek ATP oluşur ya da daha sık Laktik Asidin Oksijen Varlığında Tekrar Pirüvik olarak yağ veya diğer maddelelerin sentezinde Aside Dönüşümü. kullanılır. Eğer kişi bir anaerobik metabolizma sonrası Hidrojenin yağ sentezinde kullanılması tekrar oksijen solumaya başlarsa, laktik asit Dinükleotid Fosfat‘ın İşlevi tekrar hızla pirüvik asit ve NADH+H+"ne Pentoz fosfat döngüsü sırasında serbestleyen dönüşür. hidrojen, glikolitik yolda olduğu gibi NAD+ ile Daha sonra bu maddeler hızla büyük miktarda birleşmez. ATP oluşturmak üzere oksidasyona uğrarlar. Onun yerine hemen hemen NAD+ ile aynı olan Bu fazla miktardaki ATP de pirüvik asidin fakat ondan bir fazla fosfat kökü içeren yaklaşık dörtte üçünün tekrar glikoza nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (NADP+) dönüşümüne yol açar. ile birleşir. Böylece, tekrar oksijen sağlandığında Bu fark son derece önemlidir. anaerobik glikoliz sırasında oluşan büyük Çünkü ancak NADP+ ile hidrojen birleşerek miktardaki laktik asit vücuttan kaybedilmez, ya oluşturulan NADPH karbonhidratlardan yağların tekrar glikoza dönüştürülür ya da doğrudan ve bazı başka maddelerin sentezi için enerji için kullanılır. kullanılabilir. Bu değişimin büyük bölümü karaciğerde, küçük Hücrelerde aktivite yokluğu nedeniyle glikoz bir bölümü de diğer dokularda gerçekleşir. kullanımı için glikolitik yol yavaşladığı zaman, Laktik Asidin Kalpte Enerji İçin Kullanımı. pentoz fosfat yolu çalışarak (başlıca Kalp kası laktik asidi pirüvik aside çevirerek karaciğerde) hücrelere taşınmakta olan fazla enerji için kullanma yeteneğine sahiptir. glikozu parçalar ve bol miktarda NADPH Bu olay büyük ölçüde ağır egzersiz sırasında, oluşturur. iskelet kaslarından kana büyük miktarda laktik NADPH glikozdan türeyen asetil-CoA nın uzun asit serbestlendiği zaman gerçekleşir. yağ zincirlerine dönüşmesine yardımcı olur. Daha sonra bunlar kalp tarafından fazladan Bu glikoz molekülündeki enerjinin ATP oluşumu enerji kaynağı olarak kullanılırlar. dışında, vücutta yağ oluşumu ve Pentoz Fosfat Yoluyla Glikozdan Enerji depolanmasında kullanıldığı ayrı bir yoldur. Serbestlenmesi Glikozun Glikojen veya Yağa Dönüşümü Vücutta hemen hemen tüm kaslarda, enerji için Enerji için glikozun hemen gerekmediği kullanılan tüm karbonhidratlar glikolizle pirüvik durumlarda hücrelere sürekli olarak gelen aside yıkılır ve daha sonra da okside olur. glikozun fazlası ya . glikojen şeklinde depo Bununla birlikte, glikolitik yol glikozun yıkılarak edilir ya da yağa çevrilir. enerji için kullanıldığı tek yol değildir Glikozun hücrelerde mümkün olduğu kadar çok Glikozun yıkılıp oksitlenmesi için ikinci yolda glikojen şeklinde depo edilmesi tercih edilir. pentoz fosfat yada fosfoglukonat yoludur. Glikojen depolayan hücreler glikojen ile doyma Bu yol ile glikozun %30 u karaciğerde ve düzeyine yaklaştıkları zaman glikozun fazlası ondan daha fazlası yağ hücrelerinde yakılır. karaciğer ve yağ hücrelerinde yağa çevrilerek Bu yol özellikle sitrik asit döngüsündeki depo edilir. enzimlerden bağımsız olarak enerji sağlaması nedeniyle önem taşır. Protein ve Yağlardan Karbonhidratların Böylece belli enzimatik bozukluğu bulunan Oluşumu "Glikoneojenez" hücrelerde alternatif bir yol oluşturur. Vücutta karbonhidrat depoları normalin altına nedenlerle adenohipofizden kortikotropin salgısı indiği artmaya başlar. Zaman amino asitlerden ve gliserolden oldukça Bu da böbreküstü korteksini uyararak gliko çok miktarda glikoz yapılır. kortikoid hormonların, özellikle kortizolün çok Bu olaya glikoneojenez denir. miktarda yapılmasını sağlar. Glikoneojenez açlık sırasında kan glikoz Kortizol vücuttaki bütün hücrelerde proteinleri konsantrasyonundan aşırı düşüşü önlemede mobilize ederek vücut sıvılarında amino asit özellikle önemlidir. miktarını yükseltir. Glikoz beyin ve eritrositler gibi dokularda enerji Bunların büyük kısmı karaciğerde derhal için temel maddedir deamine olur ve glikoza çevrilecek ideal kanda uygun miktarda bulunması maddeler haline gelirler. gerekmektedir. Böylece glikoneojenezi hızlandıran en önemli Açlıkta kan glikoz düzeyini korumada karaciğer yollardan biri böbreküstü korieksindeki depolanan glikojeni glikoza çevirerek ve glikozu glikokortikoidlerin serbestlenmesidir. esas olarak laktat ile amino asitlerden Kan Glikozu (glikoneojenez) sentezleyerek önemli bir rol Üç veya 4 saat süreyle yemek yememiş bir oynar. insanda, kanda normal glikoz konsantrasyonu yaklaşık 90 mg/dl'dir. Beyne devamlı glikoz sağlanmasına yardımcı Eğer kişide diabetes mellitus yoksa. çok olmak için karaciğerin glikoz üretiminin v miktarda karbonhidrat içeren bir yemekten yaklaşık %20 si glikoneogenezdendir. sonra bile bu düzey nadiren 140 mg/dl'nin Uzun süren açlıkta böbrekler de amino üzerine çıkar. asitlerden ve başka proteinlerden hatırı sayılır Kanda glikoz konsantrasyonunun miktarda glikoz sentezler. düzenlenmesi, insülin ve glukagon hormonları Vücut proteinlerindeki aminoasitlerin yaklaşık ile sağlanır. %60’ı Kolayca karbonhidratlara dönüştürülebilir, geri kalan yüzde 40'ının kimyasal yapısı ise bunu zorlaştırır ya da olanaksızlaştırır. Her amino asit biraz farklı bir kimyasal süreçle glikoza çevrilir. Örneğin, alanin basitçe deaminasyonla doğrudan pirüvik aside çevrilir; pirüvik asit de daha sonra glikoza dönüştürülür ve glikojen şeklinde depolanır. Daha karmaşık yapılı birçok amino asitler de üç-dört-beş- ya da yedi karbonlu farklı şekerlere çevrilir; Daha sonra fosfoglukonat yoluna girerek sonunda glikoz oluşlururlar. Böylece deaminasyon ile birlikte bazı birbirine dönüşüm süreçleri sonucu, amino asitlerin çoğu glikoza dönüşür. Glikoneojenezin Düzenlenmesi Hücrelerde karbonhidratların azalması ve kan şekerinin düşmesi glikoneojenez hızında artış sağlayan temel uyaranlardır. Karbonhidratların azalması doğrudan birçok glikolitik ve fosfoglukonat reaksiyonları tersine çevirerek, deamine amino asitleri ve gliserolü karbonhidratlara dönüştürür. Buna ek olarak özellikle kortizol hormonu bu düzenlemede önemli rol oynar. Kortikotropin ve Glikokortikoidlerin Glikoneojenez Üzerine Etkisi Hücrelerde normal miktarda karbonhidrat bulunmadığı zaman, henüz tam anlaşılamayan